TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
47nci
Birleşim
15
Ocak 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Kıbrıs Türklerinin
liderlerinden Doktor Fazıl Küçükün 30uncu ölüm yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Mardin Milletvekili Erol Doranın, cezaevlerinde yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, kamu idaresinin
güvenilirliği ve işleyişine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, son günlerde korucuların pusu
kurularak öldürülmelerine Meclisin dikkatini çekmek istediğine
ilişkin açıklaması
2.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkaleli Gazeteci Cemal
Oralın saldırıya uğramasını
kınadığına ilişkin açıklaması
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, rüşvet ve yolsuzluk
operasyonlarıyla ilgili haber yapan veya Hükûmetin lehinde haber yapmayan
televizyon kanallarına aşırı derecede cezaların
kesildiği iddialarına ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, çocuk gelinler
sorununun çözümü için Hükûmetin acilen gerekli düzenlemeleri yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaelide Zekiye Gündoğdu Yurdunda kalan
bazı öğrencilerin Gezi Parkı eylemlerine
katıldıkları gerekçesiyle yurttan atılmalarına
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, genel sağlık sigortası primlerinin
neye göre hesaplandığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, faili meçhul cinayetlere ilişkin
açıklaması
8.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor
Fazıl Küçükün 30uncu ölüm yıl dönümüne ve sanal ortamda konut
projeleri oluştularak yapılan satışlar konusunda Hükûmetin
önlem alması gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, kentsel dönüşüm uygulamalarındaki
başıbozukluğa ilişkin açıklaması
10.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniye Düziçindeki Karasu Şelalesinin bir hidroelektrik
santral yüzünden kuruduğuna ve bu şelalenin kurtarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Antalya Milletvekili
Yusuf Ziya İrbeçin, demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesinin
vazgeçilmez olduğuna ve görevini yapan kurumları baskı ve kontrol altına almaya
çalışmanın, demokratik seçimle iş başına
gelmiş hükûmetlerin başvuracağı bir yöntem
olmadığına ilişkin açıklaması
12.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydanın, Çanakkale Lâpseki Yeniceköyden geçirilecek enerji hattının
insanlara ve şeftali bahçelerine zarar vereceğine ilişkin
açıklaması
13.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belenin, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl Küçükün
30uncu ölüm yıl dönümüne, Kırklareli Demirköydeki sağlık hizmetlerinin
yetersizliğine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu olarak, Kıbrıs
Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl Küçükün ve yine Kıbrıs
Türklerinin büyük önderi Rauf Denktaşın ölüm yıl dönümlerine,
Kıbrıs Türklerinin özgürlük ve Avrupa Birliğine tam üye olma
yolundaki mücadelesini gönülden desteklediklerine ilişkin
açıklaması
15.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, bakkalların sorunlarına ilişkin
açıklaması
16.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlunun, Hükûmetin, Trabzon Numune Hastanesinin yerinde
kalmasını isteyen vatandaşların sesine kulak vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor
Fazıl Küçükün 30uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Diyarbakır Milletvekili
Altan Tanın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
Sakarya Milletvekili Münir Kutluatanın, Sakarya Milletvekili Hasan Ali
Çelikin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner için yerinden sarf
ettiği bazı ifadelere ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Maliye
Bakanlığı personelinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/818)
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/819)
3.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 22 milletvekilinin, iş
kazaları ve işçi ölümlerinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/820)
B)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Slovenya Cumhurbaşkanı Borut Pahora Hoş
geldiniz. denilmesi
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından 1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakmalarının ortaya
çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, 2/1/2014 tarih ve 1954 sayı ile Sakarya Milletvekili Münir
Kutluata ve arkadaşları tarafından Sapanca Gölünde sanayi
kuruluşlarının kontrolsüz su çekmesi ve gölü besleyen
suların ticari firmalarca alıkonulması, diğer taraftan
birçok olumsuz çevresel faktör nedeniyle çok önemli bir kot düşmesi
meydana gelmesi ve göl sularının tehlikeli şekilde çekilmesiyle
başlı başına bir çevre felaketine doğru gitmekte olan
gelişmelerle ilgili sorunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili
tarafından Tekirdağın Çorlu ilçesinde yapılması
planlanan katı atık bertaraf tesisi ile ilgili işlemlerin
incelenmesi ve tesisin çevreye olası olumsuz etkilerinin
araştırılması amacıyla 8/10/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler kısmının 3üncü sırasına
alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Van Milletvekili Burhan Kayatürkün, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Van Milletvekili
Burhan Kayatürkün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, Tekirdağ Milletvekili Tevfik
Ziyaeddin Akbulutun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
8.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Halide İncekaranın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirelin 522 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
12.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 522 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
(10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S.
Sayısı: 522)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Geri Kabul Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/843) (S. Sayısı: 517)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı: 459)
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 517) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, toplu açılış
törenlerine ve açılışı yapılan tesislere ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(7/35698)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, asaleten ve vekâleten görev
yapan bürokratlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci'nin cevabı (7/35852)
15 Ocak 2014
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.15
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım ve yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Fazıl Küçükün ölüm yıl dönümü nedeniyle
söz isteyen Manisa Milletvekili Selçuk Özdağa aittir.
Buyurunuz
Sayın Özdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Kıbrıs Türklerinin
liderlerinden Doktor Fazıl Küçükün 30uncu ölüm yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey
Kıbrıs Türk toplumunun en önemli liderlerinden Doktor Fazıl
Küçükün ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
15 Ocak 1984,
Kıbrıs tarihi açısından çok önemli bir şahsiyet olan
Doktor Fazıl Küçükün vefat tarihidir. 1571 yılında
Kaptanıderya Piyale Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı
topraklarına katılan Kıbrıs Adasını 1950li
yıllardan itibaren Rumların saldırılarıyla kaybetmek
durumuyla karşı karşıya kaldık. Merhum Başbakan
Adnan Menderes ve merhum Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü
Zorlunun gayretli ve özverili çalışmalarıyla 11 Şubat 1960
günü imzalanan Türkiye'nin Kıbrıs garantörlüğü, Kıbrıs
Türklerinin bağımsızlığına giden yolda çok önemli
bir aşama olmuştur. Bu bağımsızlık mücadelesinin
bayrağını önce Doktor Fazıl Küçük, sonra da Rauf
Denktaş taşımışlar ve Kıbrısın
Yunanistana ilhakını engellemişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, ana vatan Türkiye
olarak yavru vatan diye adlandırdığımız
Kıbrıs, devletimiz ve milletimiz için vazgeçemeyeceğimiz millî
bir davadır. Millî davamız Kıbrısın her Türk
vatandaşının aklında ve yüreğinde müstesna bir yeri
vardır ve böyle de olmaya devam edecektir.
Bazı insanlar
vardır ki onları anlatmaya kelimeler yetmez, sayfalar yazsanız,
günlerce konuşsanız onun kişiliğini ve değerini
anlatamazsınız; işte, Doktor Fazıl Küçük de milletimiz için
böyle bir insandır. Hayatını Kıbrıs Türkünün
bağımsızlık mücadelesine adayan, vatan ve millet
aşkıyla dolu bir yürek olarak, Kıbrıs Türk
halkını örgütleyerek millî birlik ve beraberliği sağlayan
Doktor Fazıl Küçük, 14 Mart 1906da Lefkoşada dünyaya
gelmiştir. İlk ve ortaöğrenimini Lefkoşa ve
İstanbulda tamamladıktan sonra, Lozan Üniversitesinde tıp
tahsilini bitirip 1937 yılının Mayıs ayında
Kıbrıs'a dönerek Lefkoşa'da serbest doktor olarak
çalışmaya başlamıştır. Fakir insanları, ilaç
yardımı dâhil olmak üzere, cuma günleri ücretsiz muayene ederek 1958
yılına kadar yirmi bir yıl boyunca doktorluğa devam
etmiştir. Doktor Küçük, hekimlik mesleğini icra ederken aynı
zamanda içinde bulunduğu toplumun yaşadığı
sorunlarını yerinde görüyor ve siyasi örgütlenmesinin temellerini de
atıyordu.
Değerli
milletvekilleri, Doktor Fazıl Küçük'ün Kıbrıs'taki
faaliyetlerini başlıklar hâlinde şöyle özetleyebiliriz: 1942
yılında Halkın Sesi gazetesini çıkarmıştır.
1943 yılındaki belediye seçimlerini ezici bir çoğunlukla üye
olarak kazanmış, 1943 yılında Kıbrıs Adası
Türk Azınlıklar Kurumunun kuruluşunda yer
almıştır. 23 Nisan 1944 tarihinde Kıbrıs Millî Türk
Halk Partisini kurmuştur. Kıbrıs'ta en büyük silahlı
mücadeleyi verecek olan Türk Mukavemet Teşkilatının da
kuruluşunda etkin rol oynamıştır. 3 Aralık 1959
tarihinde yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanlığı
Muavinliğine getirilmiştir. 1967 yılında Geçici
Kıbrıs Türk Yönetiminin başına geçmiştir.
Cumhurbaşkanı
Muavinliği ile Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi
Başkanlığı görevini 18 Şubat 1973 tarihinde merhum
Rauf Denktaş'a bırakan Doktor Fazıl Küçük,
yakalandığı hastalık sebebiyle 15 Ocak 1984 tarihinde 78
yaşında hayata gözlerini yummuştur. "Hak verilmez, ancak
büyük mücadelelerle elde edilir." düsturuyla hayatının neredeyse
tamamını Kıbrıs Türkünün bağımsızlık
mücadelesiyle geçiren, Kıbrıs davası için hep önde yürüyen,
güler yüzlü, samimi, halkla iç içe ilişkiler içerisinde bir lider olan
Doktor Fazıl Küçük'ü, 13 Ocak 2012'de kaybettiğimiz Rauf
Denktaş'ı rahmetle anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, milletlerin tarihlerinde mücadeleleriyle
bayraklaşmış önemli şahsiyetler vardır. Bu örnek
şahsiyetler, verdikleri var olma ve bağımsızlık
mücadeleleriyle zihinlerimize kazınmışlardır. Türklerin
tarihine baktığımız zaman böyle kahramanların çok
sayıda olduğunu görmekteyiz. Değerli milletvekilleri, millî
davamız Kıbrıs için Doktor Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş
isimleri de bunlardandır. Doğu Türkistan için Osman Batur ve İsa
Yusuf Alptekin, Kırım için Mustafa Cemiloğlu, Batı Trakya
için Sadık Ahmet, Çeçenistan için Cahar Dudayev, Bosna için Aliya
İzzetbegoviç, Azerbaycan için Mehmet Emin Resulzade ve Ebulfez Elçibey ile
Kerkük için Necdet Koçak ne anlam ifade ediyorsa Kıbrıs için de
Doktor Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş aynı anlamı ifade
etmektedir.
Azerbaycanın
ilk Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzadenin dediği gibi
"Bir kez yükselen bayrak bir daha inmez." Türkiye'nin ve milletimizin
Sakarya'da yükselen talih ve tarih sarkacı yükselmeye devam etmektedir.
Hiçbir devletin, hiçbir istihbarat örgütünün, dışarıdaki ve
içerideki hiçbir mihrakın bu yükselen bayrağı indirmeye gücü
yetmeyecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti
devleti geleceğe birlikte yürüyecektir. Türkiye'nin büyümesi Türk
dünyasının büyümesi demektir, mazlum ve masum milletlerin
uyanışı demektir. Ekonomisi büyüyen, demokrasisi büyüyen
Türkiyeyle birlikte Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mutlaka dünyanın
tanıdığı bağımsız bir devlet olacaktır.
Doktor Fazıl
Küçük ve Rauf Denktaşı rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özdağ.
Gündem
dışı ikinci söz, cezaevlerinde yaşanan problemler
hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Erol Doraya aittir.
Buyurunuz
Sayın Dora.
2.-
Mardin Milletvekili Erol Doranın, cezaevlerinde yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinde
yaşanan sorunlar ile hasta tutuklu ve hükümlülerin sorunları
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye cezaevlerinde gerçekleşen
uygulamalar, evrensel hukuk normlarının
açıklayamayacağı, vicdanların kabul edemeyeceği
noktalara varmıştır. Adalet Bakanlığının 2
Aralık 2013 tarihli açıklamasına göre, cezaevlerinde 144.212
kişi bulunmaktadır. Son on üç yılda 2.300 insan cezaevlerinde
yaşamını yitirmiştir. İnsan Hakları Derneği
ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı 2013 yılı verilerine
göre, cezaevlerinde 163ü ağır olmak üzere 544 hasta tutuklu ve
hükümlü bulunmaktadır. Üstelik bu 544 insan sadece seslerini bize
ulaştırabilenleri temsil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, mevcut
durum, sağlık hakkına erişimde yaşanan adaletsizlik,
uygun nitelikte sağlık hizmeti sağlamaya elverişli olmayan
fiziki koşullar ve tecrit uygulamalarının tetiklediği
olumsuzluklarla birlikte daha ağır bir tablonun
varlığına işaret etmektedir. Hasta tutuklu ve hükümlülerin
Adli Tıp Kurumundan onay alması zorunluluğu ise başlı
başına yıldırıcı bir uygulamadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hatırlatmak isteriz ki 5 Mart 2013 tarihinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Gülay Çetin, Türkiye kararıyla
ağır hastalığı olan tutukluların korunmasına
yönelik mevcut düzenlemelerin yeterince açık, öngörülebilir ve etkili
olmadığını hüküm altına almış, tutuklu ve
hükümlülerin Adli Tıp Kurumu tarafından heyet raporlarına
rağmen tekrar kontrole çağırılması ve bu durumun
gecikmeye neden olması eleştirilmiş ve Türkiye, işkence
yasağını ihlal ettiği için mahkûm edilmişti. Maalesef,
biliyoruz ki adli tıp raporu beklerken veya adli tıp raporu
olmasına karşın toplum güvenliği bakımından tehlike
yaratacağı gibi gerekçelerle insan yaşamını hiçe sayan
reddetme kararları nedeniyle birçok mahpus cezaevlerinde
hayatını kaybetti.
Bir başka gerçek ise tedavi için
hastanelerdeki mahkûm koğuşlarının bu hastaların
tedavisi için gerekli fiziki koşullardan ve anlayıştan yoksun
olmasıdır. Bu kurumların sivil denetim mekanizmalarına
açık olmaması nedeniyle, koşulların gözlemlenmesi için
yapılan başvurular reddedilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, cezaevlerinde yaşanan bir dram da sürgünlerdir. Son iki
ay içerisinde 314 kişi bulundukları cezaevlerinden yüzlerce kilometre
uzak cezaevlerine sürgün edildiler. Yine, yakın tarihte
duruşması olanların sürgün edilmesiyle duruşmaya
katılmaları da engellenmiştir. Sürgünlerle, tutuklu ve
hükümlülerin aileleriyle görüşmeleri de engellenmektedir.
Bir diğer
cezaevi sorunu da uygulanan disiplin cezalarıdır. Ardı
ardına verilen görüş engeli, iletişim engeli, hücre
cezaları uygulamaları, ceza içinde ceza, tecrit içinde tecrit
anlamına gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, cezaevleriyle ilgili güncel bir konu da Sincan Cezaevinde
yaşanan olaylardır. Sincan Cezaevinde geçtiğimiz ay çocuk
tutuklulara yapılan işkence iddialarının ardından 2
milletvekilimiz çocuklarla görüşme talebinde bulunmuşlardır,
ancak her 2 milletvekilimizin ziyaret talebi de Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünce gerekçesiz bir biçimde reddedilmiş ve milletvekillerinin
çocuk mahpuslarla görüşmelerine engel olunmuştur. Ancak, avukatlarca
yapılan görüşmeler neticesinde, çocukların ciddi boyutlarda
fiziksel işkenceye maruz kaldıkları bildirilmiştir.
Çocukların yüzlerinde darp izleri olduğu, işkenceden ötürü
yürüme güçlüğü çektikleri ve hiçbir şekilde bir sağlık
kuruluşuna gönderilmedikleri de avukatların izlenimleri
arasındadır. Ancak, çocukların uğradığı işkence
bununla da sınırlı kalmamış, yine geçtiğimiz
hafta 1 Ocak 2014 gecesi bu defa daha da artan işkenceler
gerçekleştirilmiştir. Alınan bilgilere göre, bir çocuk mahpusun
hasta olması sebebiyle ayakta sayım vermemesini bahane eden
gardiyanlar odanın içerisinde bulunan çocuklara saldırmaya
başlamış, çocukları darbetmişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, ağır hasta tutuklu ve hükümlülere karşı
işlenmekte olan işkence suçuna son verilip hastalar derhâl serbest
bırakılmalıdır. Cezaevlerinde çocuk mahpuslara karşı
geliştirilen vahşetlere karşı Bakanlığın
ivedilikle harekete geçmesi gerekir, aksi yaklaşımlar idari
sorumsuzlukları cesaretlendirecektir. Bu açıdan Adalet
Bakanlığının bu konuda ivedilikle sorumlulukla
yaklaşması gerektiğine inanıyorum.
Bu duygularla,
tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Gündem dışı üçüncü söz,
kamu idaresinin güvenirliliği ve işleyişi hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut Tanala aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Tanal.
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, kamu idaresinin
güvenilirliği ve işleyişine ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, kamu idaresinin güvenirliliği ve işleyişi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizde tabii ki
kamu idaresi ve işleyişi denildiği zaman, son günlerde,
rüşvet ve yolsuzluk olayı kamu idaresini çürütmüş durumda, âdeta
kanser virüsü şeklinde her tarafına bulaşmış durumda.
Ülkemizde nereye gidersek gidelim, gerek yurt dışı olsun,
dünyanın öbür ucu olsun, Japonya olsun, Amerika olsun, her tarafta, her
yerde rüşvet deniliyor, her yerde yolsuzluk deniliyor ve her yerde
rüşvet ve yolsuzluk sloganıyla her taraf âdeta
yankılanıyor. Yolsuzluğun en basit tanımı Kamu
gücünün özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması
şeklinde yapılabilir. Yolsuzlukta en önemli faktör: Bir, ya kamu idaresinin
malı yağmalanıyor; iki, ya da kamu parası
yağmalanıyor. Bu doğrudan doğruya olabileceği gibi,
dolaylı da yapılabiliyor. Nasıl? Mesela, kamu bankalarından
kredi verilmesi şeklinde veyahut da gayrimenkullerinin tahsisi şeklinde yapılabiliyor.
Yolsuzluk ve rüşvetin bütün dünyada tek bir
karşılığı var. Bununla etkin bir şekilde mücadele
etmek gerekiyor.
Çok ciddi
yolsuzluk ve çok ciddi rüşvet iddiaları var ülkemizde:
1) Bir
bakanın ailesini yanına alıp tutuklu iş adamı
Rıza Sarrafın özel uçağıyla umreye gittiği Hürriyet
gazetesinde manşetlerde çıktı ve bugüne kadar tek bir yalanlama
yok, ortaya konulmuş bir fatura yok, Gitmedim. diyen yok, Gitmedi.
diyen de yok.
2) Aynı
bakanın 700 bin liralık bir saati hediye adı altında
rüşvet olarak aldığı iddia ediliyor. Aradan neredeyse
kırk beş günlük bir süre geçti, Almadım. diyen yok, Alın
size bu saatin faturası. diyen yok, 700 bin değildi şu
kadardı. diyen yok, Hayır, almadım. diyen yok.
3) Bir başka
bakanın elbise kılıfına doldurulmuş dolarları
rüşvet olarak aldığı iddia ediliyor, telefon tapeleri
ortada dolaşıyor. Almadım. diyen yok, Elbise hediye
edilmedi. diyen yok, Elbise geldi, alın size faturası. diyen yok,
Elbisenin içerisinde para yoktu. diyen yok.
4) Bir başka
bakanın oğlunun evinde 6 çelik kasa yakalanıyor. Yapılan
tek bir açıklama yok, şu dahi söylenmedi: Bizim oğlan pintidir.
Kasaları satmaya kıyamamış. O kasaları oraya
taşımanın masrafı bile satıp cebinize kalacak
paranın 2 katı. Bir evde 6 kasa neden tutulur? Cevap yok. Tek bir
cevap var: Yalı sattı, onun parası. dediler. Peki, bu
yaşta bu çocuk bu yalıyı alacak parayı nerede kazandı,
soran yok.
Yine, bir
başka olay: Bir banka müdürünün evinde ayakkabı kutularının
içerisinden milyon dolarlar çıkmış, İmam-hatip
yaptıracaktık, para topladık. dediler. Peki, değerli
arkadaşlar, kamu idaresinde -gayet rahat- para toplamayla ilgili belgeler
olur, bir bağış toplama makbuzu olur. Bağış
toplamak, yardım toplamak için valilikten veya kaymakamlıktan bir
para toplama izni olur. Burada yardım toplama izni yok, yardım
yapanlar ortada yok, yardım paralarını neden evde tuttu, soran
yok.
Peki, Sayın
Erdoğan Bayraktar istifa ederken yaptığı
açıklamasında Başbakanın talimatıyla bütün
değişiklikleri yaptım. diyor, O da istifa etsin. diyor çünkü
burada onun da sorumluluğu ortada, yine ses yok.
İş
adamı Ali Ağaoğlunun İstanbul Büyükşehir Belediyesine
rağmen, İstanbul AKP İl Başkanına rağmen, Çevre
ve Şehircilik Bakanına rağmen konuşup emsal
değişikliği yaptırdığına dair tapeler ortada
dolanıyor. Bunlara Yalan. diyen yok, Böyle bir konuşma
yapmadım. diyen yok, savcılığa şikâyet eden yok, dava
açan yok, Bunlar iftiradır. diyen
yok.
Rıza
Sarrafın ailesiyle birlikte kişi başına 1 milyon dolara
-rüşvet verip- Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşı
yapıldığı iddia ediliyor. Ortalıkta böyle bir
Bakanlar Kurulu kararı yok. diyen yok, Böyle bir iş olmadı.
diyen yok, Hayır, yapılmadı. diyen yok. Peki, bütün bu
sorulara cevap ne söyleniliyor? Banka müdürü saf, Rıza Sarraf
hayırsever iş adamı, paralel devlet var, dış
mihraklar, İsrail, ABD var, savcılar ajan, yargı da temiz
değil, hesabını soracağız.
Sonuç: Savcılar
görevden alınıyor, emniyet müdürleri görevden alınıyor,
yönetmelik değiştiriliyor, HSYK yeniden
yapılandırılıyor, basın mensupları emniyet
binalarından çıkarılıyor
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL
(Devamla)
babasının izin vermediği Bilal ifade vermeye
gitmiyor, millet uyutulmaya çalışılıyor. Boşuna
çırpınmayın, gemi batıyor.
Hepinize
teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Gündeme geçmeden
önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika söz
vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Halaman.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, son günlerde korucuların pusu
kurularak öldürülmelerine Meclisin dikkatini çekmek istediğine
ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, akşam Millî Savunma Bakanına bir şey söyleme
imkânımız olacaktı ama vakit yetmedi herhâlde. Ben aynı
şeyi buradan söylemek istiyorum.
Memleketimizin bir
tarafına Şark deniyor. Bu Şark bölgesinde olan herhangi bir
ölümle ilgili, cinayetle ilgili, kazayla ilgili birçok hadise gündeme
getiriliyor, hesap soruluyor ama son günlerde, PKK tarafından, korucu
olarak görev yapan sözleşmeli personel sürekli, pusu kurularak
öldürülüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu niye gündeme getirmiyor?
Diğer cinayetleri gündeme getirenler bu korucuların ölümüne niye
razı oluyor? Dolayısıyla, Allah bu koruculara, görev yapanlara
yardım etsin. Bunların pusu kurularak ölümlerinden endişe
duyuyoruz. Meclisin dikkatini çekiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Sarıbaş
2.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkaleli Gazeteci Cemal
Oralın saldırıya uğramasını
kınadığına ilişkin açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün akşam,
19.20 sularında, Çanakkalenin tanınmış gazetecilerinden
Cemal Oral saldırıya uğramıştır. Saldırgan
Cemal Oralı öldürmek kastıyla, arkadan, beyzbol sopasıyla kafasına
vurmuş. Hastaneye kaldırılan gazeteci Cemal -kafasına
dikiş atılarak ve ayağında da ağır hasarlar
olarak- durumu ağır bir şekilde, müşahede altında
bulunmaktadır. Tüm ülke geneline yayılan olumsuz gelişmeler,
bugüne kadar Çanakkalemizde görülmeyen şiddet basınımıza
saldırıyla gün yüzüne çıkmıştır.
Basınımıza
yönelen saldırıyı nefretle kınıyor, saldırgan ve
azmettiricinin bir an önce yakalanarak yargıya teslim edilmesini
bekliyorum.
Yargı
bağımsızlığımızın üzerindeki tehdit ve
baskının had safhaya çıktığını
endişeyle izliyoruz. Bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden
uyarı görevini yapıyor, saldırganı kınıyor, Cemal
kardeşime de acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
Sayın
Işık
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili
haber yapan veya Hükûmetin lehinde haber yapmayan televizyon kanallarına
aşırı derecede cezaların kesildiği iddialarına
ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son dönemde,
özellikle kamuoyunun gündemine gelen rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla
ilgili haber yapan televizyon kanallarına veya Hükûmetin lehinde haber
yapmayan televizyon kanallarına aşırı derecede
cezaların kesildiği iddiaları kamuoyu gündemine
taşınmıştır.
Bir taraftan
yandaş televizyon kanalı olarak bilinen bazı kanallara kesilen
cezaları tahsil etmeyen Hükûmetin, son dönemde Hükûmet aleyhine yayın
yaptığı gerekçesiyle bazı televizyon kanallarını
cezalandırması özellikle basın ve düşünce özgürlüğüne
vurulan bir darbedir.
Hükûmeti bu konuda
uyarıyor, adaletli olmaya davet ediyorum, size de söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Atıcı
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, çocuk gelinler
sorununun çözümü için Hükûmetin acilen gerekli düzenlemeleri yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, çocuk gelin sorunu ve çocukların
istismarı, Kaderin ölümüyle yeniden Türkiye'nin gündemine
oturmuştur. Hukuksal eksiklik ve yanlışlıklar nedeniyle
çocukların evlenmelerine engel olunamamaktadır. Çocuk gelinlerden çok
sayıda ölüm olmasına rağmen, AKP, oy kaybederim korkusuyla, on
bir yıllık iktidarı döneminde soruna çözüm getirmemiştir.
İnsanlığın
utancı olan çocuk gelin konusu, toplumsal yaşamımızda
gelenekselleşmiş bir ilkellik olarak durmaktadır. Bu
ilkelliğin yok edilmesi yasal düzenlemeler ve eğitimle mümkündür. Bu
konuda Hükûmetin acilen gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir.
Ayrıca,
Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere
ilgili tüm kurumlar seferberlik ilan etmelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi de
bu konuda inisiyatif almalı ve bir araştırma komisyonu
kurmalıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Atıcı.
Sayın Kaplan
5.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaelide Zekiye Gündoğdu Yurdunda kalan
bazı öğrencilerin Gezi Parkı eylemlerine
katıldıkları gerekçesiyle yurttan atılmalarına
ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son dönemlerde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti öç alma güdüsünden bir türlü
vazgeçmiyor. Son yapılan yolsuzlukları ve rüşvet
iddialarını bir tarafa bırakıyorum. Gezi Parkı
eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle daha önce Samsunda
öğrencileri yurttan atan anlayış, ne yazıktır ki geçen
hafta da Kocaeli ilinde Zekiye Gündoğdu Yurdunda kalan öğrencileri,
emniyet güçlerinin yurt müdürlüklerine yazdığı bir yazı
gerekçesiyle, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesini göstererek süresiz yurttan atmaktadır.
İşin ilginç tarafı, yurt yetkililerinin de
ne yazıktır ki sadece -emniyette herhangi bir suç ve tutuklama
olmamasına rağmen- bu yazıya istinaden öğrencileri süresiz
yurttan atmış olmaları düşündürücü. Üzücü
taraflarından biri de şu: Bu süresiz atılmayla beraber
öğrencilerin hem bursları hem kredileri kesilmekte.
Gelin, bu öç alma duygusundan vazgeçelim, cadı
avından vazgeçin; bu öğrenciler bizim. Ben Kredi ve Yurtlar Kurumu
Disiplin Kurulunun bu konuda gerekli önlemi almasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Tanal
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, genel sağlık sigortası primlerinin
neye göre hesaplandığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hiçbir geliri olmayan vatandaşlarımızdan
genel sağlık sigortası primi olarak alınan miktar neye göre
hesaplanmaktadır?
İşsiz vatandaşlarımızın
gelir testinde aile fert başına düşen gelire bakılması
hakkaniyete aykırı değil midir?
Emekli aylığı ile zar zor geçinmeye
çalışan anne babaların üniversite mezunu genç çocuklarının
genel sağlık sigortası primi olarak -hiçbir gelirleri
olmadığı hâlde- fert başına düşen gelir üzerinden
ödeme yapmaları eşitliğe, sosyal devlet ilkesine
aykırılık teşkil etmiyor mu? Bu mağduriyetin
giderilmesi için Hükûmet neden hiçbir çalışma yapmamaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.
Sayın Öğüt
7.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, faili meçhul cinayetlere ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçen hafta, henüz 28 yaşındayken polisler
tarafından vahşice dövülerek öldürülen Metin Göktepenin ölümünün
18inci yıl dönümüydü ve katilleri hâlâ bulunamadı. Birkaç gün sonra
da gazetesinin önünde suikasta uğrayan Hrant Dinki anacağız.
Ancak burada bir iki noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Dink cinayetinin kilit isimlerinden biri, daha yeni
verdiği ifadesinde polisleri işaret ederek cinayeti örgütlemekle
suçlamıştır. Bu ve buna benzer birçok cinayette düğüm
çözülmedikçe, gerçek failler korundukça devlet tetikçileri yakalasa bile faili
meçhuller devam edecektir. Hükûmet bu halka bir söz vermiştir. Hükûmet
Faili meçhulleri çözeceğiz. sözünün altında kalmış, kendi
döneminde gerçekleşen Dink suikastını dahi çözmeyi başaramamıştır.
Bugün, 19 yaşındayken sivil polislerce linç edilen Ali İsmail
Korkmazın davası da aynı akıbete sürüklenmeye
çalışılmaktadır. Buna asla izin vermeyeceğimizi de
belirtmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt
Sayın
Doğru
8.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Kıbrıs Türklerinin
liderlerinden Doktor Fazıl Küçükün 30uncu ölüm yıl dönümüne ve
sanal ortamda konut projeleri oluşturularak yapılan
satışlar konusunda Hükûmetin önlem alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kıbrıs
Türkünün bağımsızlık mücadelesine hayatını
adayan kahraman insan Doktor Fazıl Küçükü ölümünün 30uncu yıl
dönümünde takdir, minnet ve şükranla anıyorum, Ruhu şad olsun. diyorum.
Ayrıca,
ülkemizde, son yıllarda sanal ortamda, konut projeleri oluşturulup
satışlar yapılmaktadır. Bu satışlar da
küçümsenmeyecek şekilde, yüz binlerce konutu kapsamaktadır.
İnsanlar sanal ortamda, yapılacak olan konutları satın
almaktadır. Hükûmet olarak bu konuda projelerin kontrolü, takibi ve
teslimi konusunda önlemler alınması gerekir. Yoksa, geçmişte
yaşanan batık bankerler olayları gibi çeşitli olaylarla
karşılaşabiliriz.
İnsanların
umudunun sönmemesi için şimdiden önlemlerin alınması gerekir.
diyor, Hükûmeti ve yetkilileri bu konuda uyarıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın
Eyidoğan
9.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, kentsel dönüşüm
uygulamalarındaki başıbozukluğa ilişkin
açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Kalkınma
Bakanlığına, kentsel dönüşüm için yüz binlerce bina
yıkılacağını, yapıların inşaat ve
yıkıntı atıklarının ne boyutta olduğuna dair
bilginin olup olmadığını sordum. Verilen cevapta, Resmî
İstatistik Programı için, inşaat ve yıkıntı
atık istatistiklerinin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının sorumluluğunda olduğunu,
Bakanlığın mevcut veri setinin istatistik üretmek için yeterli
olmaması nedeniyle bu konuda herhangi bir resmî istatistik bilgisinin
mevcut olmadığı bildirilmiştir.
Kanun
çıkmış, yönetmelik çıkmış, riskli alanlar ilan
edilmiş, planlar hazırlanmış, hak sahipleri
belirlenmiş, yetki devirleri yapılmış, müteahhitlerle hak
sahipleri arasında protokoller imzalanmış, binalar
yıkılmaya devam ediyor ancak ne kadar inşaat
yıkıntısı çıkacak, nereye dökülecek,
yıkıntı ve atıkların çevreye etkisi ne olacak, geri
kazanım mümkün mü, bilinmiyor.
Bu,
başıbozukluğun geldiği son noktadır. Bunun devlet
yönetimi ciddiyetiyle açıklanması mümkün değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eyidoğan.
Sayın
Türkoğlu
10.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniye Düziçindeki Karasu
Şelalesinin bir hidroelektrik santral yüzünden kuruduğuna ve bu
şelalenin kurtarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çevre, tabiat
insanoğlu olarak sahip olduğumuz bir değer olmaktan daha çok,
gelecek nesillere koruyarak ve geliştirerek devretmemiz gereken birer
emanettir. Özellikle sanayileşme ve ticari saiklerle yapılan
saldırılar nedeniyle çevre ancak anayasal hükümlerle korunabilmektedir.
Bugünün Türkiyesinde, özellikle hidroelektrik santraller, özel firmalara
verilen imtiyazlar çevre katliamına sebep olmaktadır. Osmaniye
Düziçinde Sabun Suyu üzerindeki Karasu Şelalesi de maalesef bu katliamdan
nasibini almıştır. Sabun Suyu Karasu Şelalesi bir
hidroelektrik santral yüzünden kurumuştur hem de sözleşmeye
aykırı olarak. Doğal güzelliği ve serin havasıyla
sadece Düziçi ve Osmaniyenin değil, Kahramanmaraş ve Gaziantep
başta olmak üzere, tüm çevre illerde yaşayan herkesin ziyaret yeri
olan, Hollywood filmlerine bile sahne olan bu şelalenin
korunmasının, kurtarılmasının elzem olduğunu
Hükûmete hatırlatmak istiyor, sorumluların da gerekli cezalara
çarptırılmasını bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.
Sayın
İrbeç
11.- Antalya Milletvekili
Yusuf Ziya İrbeçin, demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesinin
vazgeçilmez olduğuna ve görevini yapan kurumları baskı ve kontrol altına almaya
çalışmanın, demokratik seçimle iş başına
gelmiş hükûmetlerin başvuracağı bir yöntem
olmadığına ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Parlamenter
sistemin veya başkanlık sisteminin söz konusu olduğu
demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesi vazgeçilmezdir
çünkü demokratik sistemin sağlıklı yürüyebilmesi için yasama,
yürütme ve yargı kuvvetlerinin birbirini dengelemesi gereklidir. Bu denge
bozulduğunda sağlıklı bir demokrasiden söz edilemez, bugün
ülkemizin gelmekte olduğu durum budur.
Yürütmenin
yargıyı kontrol altına alma gayretlerini milletçe hayretle
izliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148inci maddesi
açık ve nettir. Sağlıklı demokrasilerde her kurum
denetlenebilir ve denetlenmelidir de ama görevini yapan kurumları
baskı ve kontrol altına alıp sindirmeye çalışmak,
demokratik seçimle iş başına gelmiş hükûmetlerin
başvurabileceği bir yöntem değildir, bırakın herkes
görevini yapsın. Görevini kötüye kullanan herkesin denetlenmesi ve gerekli
şekilde cezalandırılması demokratik hukuk devletinin
vazgeçilmezidir. Yolsuzlukların üzerine gitmek dururken insanları
Haşhaşiler diyerek veya başka isimler kullanarak gruplara
ayırmak, birleştiriciliğe değil, bölücülük
politikalarına hizmet eder.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İrbeç.
Sayın Soydan
12.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydanın, Çanakkale Lâpseki Yeniceköyden geçirilecek enerji hattının
insanlara ve şeftali bahçelerine zarar vereceğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA SERDAR
SOYDAN (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkale Lâpseki
ilçemizin Yeniceköyü Türkiyede şeftali üretimi üzerine önemli bir
yerleşim yeridir ve bu köye yakın olan bölgeler de maalesef
altın şirketleri tarafından istila edilmiştir. Şimdi,
buradan termik santraller için bir enerji hattı geçirilecektir. Bu enerji
hattı ne yazık ki hem orada yaşayan insanların
sağlığına zarar verecektir hem şeftali bahçelerine
zarar verecektir. Maalesef, Hükûmetin gücü altın şirketlerine
yetmemektedir, benim zavallı Yeniceköylüme yetmektedir. İnsan
sağlığına ve bahçelere zarar verecek olan bu enerji
hattının altın şirketlerinin istila ettiği yerlerden
geçirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Soydan.
Sayın Belen
13.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belenin, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl Küçükün
30uncu ölüm yıl dönümüne, Kırklareli Demirköydeki sağlık hizmetlerinin
yetersizliğine ilişkin açıklaması
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vefatının
30uncu yılı dolayısıyla Kıbrıs Türklerinin
lideri Doktor Fazıl Küçükü saygıyla anıyorum.
Sayın
Başkan, hafta sonu, görevli olarak Kırklareli ilinin Demirköy
ilçesine gittim. Demirköy ilçesinde hastane yok, sağlık merkezinde
uzman doktor yok, röntgen cihazları var, film çekecek teknik eleman yok.
Haftada bir gün, cuma günleri diş doktoru geliyor, saat 11.00den 14.00e
kadar hizmet veriyor, fakat diş çekeceği aleti yok, dolgu
yapacağı alet yok dolayısıyla turistik gezi için
gelmiş oluyor. İlçeye bağlı sahil beldesi olan
İğneadada ne sağlıkevi ne sağlık ocağı
ne hastane, hiçbir şey yok. En yakın sağlık merkezi
Pınarhisar ilçesi, İğneadaya 75 kilometre mesafede,
Kırklareli 100 kilometre mesafede. Buradaki insanlarımız Türk
vatandaşı değil mi? Bu ülkeye vergi vermiyorlar mı?
Anayasanın 56ncı maddesine göre, devlet vatandaşlarına
sağlık hizmetini eşit olarak sunmak zorunda. Buradan, Edirne
Milletvekili olan Sağlık Bakanımıza çağrı
yapıyorum, bu mağduriyeti gidersin.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Belen.
Sayın
Hamzaçebi
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu olarak, Kıbrıs
Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl Küçükün ve yine Kıbrıs
Türklerinin büyük önderi Rauf Denktaşın ölüm yıl dönümlerine,
Kıbrıs Türklerinin özgürlük ve Avrupa Birliğine tam üye olma yolundaki
mücadelesini gönülden desteklediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün,
hayatını Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık
ve özgürlük mücadelesine adamış, Kıbrıs Türklerinin
bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin önderlerinden Doktor
Fazıl Küçükün 30uncu ölüm yıl dönümü. Bundan üç gün önceki tarih
olan 12 Ocak tarihi de yine Kıbrıs Türklerinin bir başka büyük
önderi olan Rauf Denktaşın ölüm yıl dönümüydü. Hem Rauf
Denktaşı hem Fazıl Küçükü ölüm yıl dönümlerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak rahmetle, saygıyla, şükranla
anıyoruz.
Yine, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, Kıbrıs Türklerinin kendilerini yönetme,
özgürlük ve Avrupa Birliğine tam üye olma yolundaki mücadelesini gönülden
destekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın
Ağbaba
15.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, bakkalların sorunlarına ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, esnaflarımız eriyor, kan kaybediyor, kepenk
kapatıyor, siftahsız akşam ediyor. Esnaflar içinde en çok
mağdur olanların başında bakkallar geliyor.
Bakın, bir
rakam vermek istiyorum sizlere: Malatyada dört yıl önce bakkal
sayısı 2.300 iken, bugün 1.446ya düştü. Dört yılda 850
bakkal iflas etti. Nasıl iflas etmesin, her köşe başına
belediye marketleri, süpermarketler açtılar. Mahalle bakkalları ekmek
dışında bir şey satamıyor. Maalesef, AKP döneminde tam
bir alışveriş merkezi terörü var Malatyada.
Zaten kıt
kanaat geçinen bakkallara bir darbe de belediyeler vurmaya
hazırlanıyor. Bakkallar, pazar günleri dükkânlarını
açabilmek için belediyeye harç yatırıyordu, 2013te 50 lira olan harç
2014 yılında 600 lira oluyor, yeni pazar ruhsatı bir anda yüzde
600 artırılıyor. İşçiye yüzde 4 zam verip bakkallardan
12 kat fazla katkı isteyenleri buradan huzurlarınızda
kınıyorum. Bakkallara 21 Ocağa kadar 600 lira verip ruhsat
alın, yoksa pazar günleri bakkalınızı
açamazsınız. diyorlar, kısacası Bakkal
dükkânlarınızı kapatın. demek istiyorlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Malatyalı bakkallar bu parayı
ödeyemeyeceklerini Malatya Belediyesine ilettiler, maalesef buradan bir sonuç çıkmadı. Bu sorunun
çözülmesini bekliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Canalioğlu
16.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlunun, Hükûmetin, Trabzon Numune Hastanesinin yerinde
kalmasını isteyen vatandaşların sesine kulak vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1947
yılından günümüze, altmış yedi yıldan bu yana Trabzon
ve komşu illerine sağlık hizmeti veren ve Trabzonun merkezinde
bölge hastanesi durumunda bulunan Numune Hastanesi kent merkezi
dışına taşınmak istenmektedir. Oysa Numune Hastanesi
olarak onkoloji bölümü, biyokimya, mikrobiyoloji, patoloji laboratuvarları
ile kanser tarama ve eğitim merkezi üniteleriyle donanmış,
yoğun bakım üniteleriyle, ayrıca acil servisle Trabzonun
insanına hizmet vermekte ve bölge insanına hizmet vermektedir ama ne
yazık ki Hükûmetin tutumu olarak, Yomra ilçesi Kaşüstü beldesindeki
hastaneye taşınma noktasında karar
alınmıştır. Vatandaşlarımızın bu
taşınmaya karşı duyuruları vardır,
istememektedirler. Aynı zamanda, etrafında bulunan berberinden taksi
durağına kadar küçük esnafın ve oraya bir canlılık
getiren, orayı bir ticaret merkezi hâline getiren, Trabzonun merkezinde
olan bu hastanenin yerinde kalması noktasında vatandaşların
da sesine kulak vermek durumundadır Hükûmet ve sağlık hizmeti
yapmak istiyorlarsa mutlaka bu hastanenin yeniden
canlandırılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Son olarak
Sayın Halaçoğlu
17.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor
Fazıl Küçükün 30uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün,
Kıbrıslı Türklerin Rauf Denktaştan önceki unutulmaz lideri
Fazıl Küçükün ölüm yıl dönümü, kendisini rahmetle anıyoruz.
Kıbrıs
Türklerinin yok edilmeye çalışıldığı dönemde
onlara önder olup Türkiyeyle birlikte, Rumların kurmuş olduğu
EOKAya karşı Kıbrıs Türk Mukavemet Birliğini
kurmuştur. Bugün, Kıbrıs Türklüğü
varlığını bu büyük insana borçludur.
Kıbrısı birilerine peşkeş çekmeye
çalışanların onun kemiklerini
sızlattıklarını unutmamaları gerekir. Ölümünün 30uncu
yılında bu büyük insanı minnet ve rahmetle anıyor,
makamının cennet olmasını yüce Allahtan niyaz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Maliye
Bakanlığı personelinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/818)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Maliye
Bakanlığı çalışanlarının
sorunlarının araştırılarak sorunların giderilmesi
ve daha verimli çalışabilme ortamlarının
oluşturulabilmesi için Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Mehmet Günal (Antalya)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
7) Cemalettin Şimşek (Samsun)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Emin Çınar (Kastamonu)
10) Faruk Bal (Konya)
11) Ali Uzunırmak (Aydın)
12) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Özcan Yeniçeri (Ankara)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Zühal Topcu (Ankara)
18) Ali Öz (Mersin)
19) Enver Erdem (Elâzığ)
20) Sinan Oğan (Iğdır)
21) Seyfettin Yılmaz (Adana)
22) Mehmet Erdoğan (Muğla)
Gerekçe
5345 sayılı Gelir idaresi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 16/5/2005 tarihinde
yürürlüğe girmesinden bugüne geçen yaklaşık yedi
yıllık süreçten sonra, yeniden yapılanmada amaçlanan düzeye hâlâ
gelinememiştir.
Maliye Bakanlığı ve
Gelir İdaresi personeli huzursuz ve verimli bir çalışma
ortamından uzak durumdadır.
659 ve 666 sayılı kanun
hükmünde kararnameler ile kamuda çalışan personelin hem mali
haklarında hem de unvanlarında değişiklikler olmuştur.
659 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Maliye Bakanlığında çalışan uzmanlar,
merkez veya taşrada istihdam edilmelerine göre
ayrıştırılmıştır. Bu kanun hükmünde
kararname ile devlet muhasebe uzmanı, devlet malları uzmanı,
devlet bütçe uzmanı, devlet gelir politikaları uzmanı, MASAK
uzmanı, muhasebat kontrolörü ve millî emlak kontrolörü maliye uzmanı
olarak; muhasebe uzmanı, millî emlak uzmanı, muhasebe denetmeni ve
millî emlak denetmeni ise defterdarlık uzmanı kadrolarına
atanmışlardır
Bu düzenlemeyle
birlikte, maliye uzmanları için 3600 ek gösterge, 2000 makam
tazminatı ve 8000 görev tazminatı verilmesi öngörülmüştür. Bu
düzenlemenin yanı sıra 666 sayılı KHK ile de bu ayrım
devam ettirilmiştir. Böylece maliye uzmanları ile defterdarlık
uzmanları arasında sadece aylık yönünden, Maliye
Bakanlığının ek ödemesinden kaynaklanan 212 TL'lik fark
varken, şu anda 1.400 TL maaş, 988 TL emeklilik maaşı ve
11.440 TL emeklilik ikramiyesi farkı oluşmuştur. Ayrıca,
başka kurumların taşra teşkilatlarında istihdam edilen
uzmanlara -denizcilik uzmanı, TÜİK uzmanı, iş
sağlığı ve güvenliği uzmanı, kültür ve turizm
uzmanı- 3600 ek gösterge verilirken bu durum Maliye
Bakanlığı personeli için geçerli olmamıştır.
Maliye
Bakanlığında (A) grubu uzman olarak istihdam edilen uzmanlar
mesleğe alınma koşulları, yetiştirilme ve mesleğe
atanma esasları ile 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunundaki ek gösterge, özel hizmet tazminatı, denetim tazminatı ve
diğer zam ve tazminatlar yönünden mali hakları aynı iken hatta
bazı dönemlerde aynı sınavla mesleğe
alınmışlarken ve hâlen de birlikte
çalıştırılırken farklı mali haklara tabi
tutulmaktadırlar. Ayrıca, bu uzmanların görev
yaptıkları birimlerin teşkilat yapısında, görevlerinde
herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.
Hazine
avukatları temsil ettikleri kurumların hukuk davaları
yanında ceza davaları, idari davalar ve icra takipleri ile birlikte
devlet hukuk danışmanlığı görevini de yürütmektedir.
Hazine avukatları sosyal, ekonomik haklar ve imkânlar yönünden yirmi
yıl önce hâkim ve savcılarla denk maaş almaktaydılar. Bugün
itibarıyla, durum hazine avukatlarının aleyhine
bozulmuştur.
Millî emlak ve
muhasebe denetmenleri, denetim ve inceleme yetkilerini 178 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile almaktaydılar. 659 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile bu yetkilerinin olup olmadığı
muammalı hâle gelmiş ve yönetmelikle belirleneceği yönünde bir
düzenleme yapılmıştır. Söz konusu yetkilerin yönetmelikle
verilip verilemeyeceği tartışmalı olduğu gibi,
yönetmelikle verilecek yetkiler her an geri alınabilecektir. Bu şekilde
denetimin rasyonel, etkin ve verimli olması mümkün değildir.
Defterdar yardımcılığına geçişte sekiz yıl
görev yapmaları yeterli iken bu hak ellerinden
alınmıştır. İç denetçilik başvurusunda beş
yıl çalışmak yeterli iken unvan değişikliğinden
dolayı bu süre sekiz yıla çıkarılmıştır.
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/819)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Enerjide
dışa bağımlılığının
azaltılması için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırılması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 24/4/2012
1) Erkan
Akçay (Manisa)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
4) Alim
Işık (Kütahya)
5) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
7) Emin
Çınar (Kastamonu)
8) Faruk Bal (Konya)
9) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
10) Ali
Uzunırmak (Aydın)
11) Mehmet
Günal (Antalya)
12) Bülent
Belen (Tekirdağ)
13) Mustafa
Kalaycı (Konya)
14) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
15) Zühal Topcu
(Ankara)
16) Necati
Özensoy (Bursa)
17) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
18) Sinan
Oğan (Iğdır)
19) Ali Öz (Mersin)
20) Enver Erdem
(Elâzığ)
21) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
22) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
B)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Slovenya Cumhurbaşkanı Borut Pahora Hoş
geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Slovenya
Cumhurbaşkanı Sayın Borut Pahor Meclisimizi teşrif
etmiş bulunmaktadırlar. Kendilerine Meclisimiz adına Hoş
geldiniz. diyorum. (Ayakta alkışlar)
A)
Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/819)
(Devam)
BAŞKAN
Buyurun.
Gerekçe
Enerjinin tüm
tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve sürdürülebilir
bir şekilde sunulması temel bir enerji politikası olmalıdır.
Enerji fiyatlarındaki artışın en önemli nedenlerinden biri
de enerjide dışa bağımlılıktır. Ülkemizde
enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe
azalmaktadır. 1990'da yüzde 48,1 olan talebin yerli üretimle
karşılanma oranı 2009 yılında yüzde 29,5'e, 2010
yılında yüzde 28,5'e, 2011 yılında ise yüzde 27,6'ya
düşmüştür. Mevcut politikaların sürdürülmesi hâlinde birincil
enerji tüketiminde dışa bağımlılığın
daha da artması kaçınılmazdır.
Türkiye'nin
birincil enerji tüketiminin yüzde 87'sini karşılayan doğal
gazın yüzde 98i, petrolün yüzde 91'i, taş kömürün yüzde 90'ı
ithal edilirken linyitin tamamı ülkemizde üretilmektedir. 2011
yılındaki 240,8 milyar dolarlık ithalatımızın yüzde
22,42'si yani 54 milyar doları enerji ithalatıdır.
2011
yılında üretilen 228 twh elektriğin yüzde 44,7'si doğal
gazdan, yüzde 10'u ithal kömürden, yüzde 22,8'i baraj ve akarsulardan, yüzde
16,9'u linyitten, yüzde 2,1'i rüzgârdan, yüzde 3,2'si diğer termik
santrallerden, yüzde 0,3'ü jeotermalden üretilmiştir. Enerjide dışa
bağımlılığı azaltmak için enerji tasarrufunun
yanında yerli ve yenilenebilir enerji potansiyellerinin harekete
geçirilmesi gerekmektedir.
Dünya Enerji
Konseyi Türk Millî Komitesinin raporlarına göre, ülkemizde, güneşten
380, rüzgârdan 120, baraj ve akarsulardan 100, linyitten 100, biyogazdan 35 ve
jeotermal kaynaklardan 15 milyar kilovatsaat elektrik üretmek mümkündür.
Dolayısıyla, Türkiye öz kaynaklarını harekete
geçirdiğinde 750 milyar kilovatsaat elektrik üretebilecektir. Ayrıca
enerji verimliliğinden 58 milyar kilovatsaat, santrallerin
rehabilitasyonuyla 19 milyar kilovatsaat elektrik katkısı
sağlanabilir. 2011 tüketimimizin 228 milyar kilovatsaat olduğu
düşünüldüğünde yeterli üretim sağlandığı gibi 599
milyar kilovatsaatlik ihracat da yapılabilecektir. Ancak AKP Hükûmeti
tarafından Türkiye'nin bu potansiyeli kullanılmamakta, enerji
açığını kapatmak için ithal kaynaklara ve fosil
yakıtlara başvurulmaktadır. Bu durumda hem dışa
bağımlılık hem de sera gazlarının
salınımı artmaktadır.
Mevcut kurulu gücün
1.2889 katı oranında çok sayıda ithal kömür ve doğal gaz
yatırımı gündemdedir. Mevcut kurulu gücün yüzde 18'i düzeyinde
olan 8.965 megavat kapasitedeki taş kömürü santrallerine lisans
verilmiş olup 11.765 megavat kapasitedeki yatırımların
lisans başvuruları ise inceleme aşamasındadır. Bu
santrallere lisans verilmesi hâlinde çok büyük çoğunluğu ithal kömüre
dayalı santrallerin yaratacağı ilave kapasite 20.730 megavata
ulaşacaktır. Bir başka deyişle, Türkiye'de kurulu gücün
yüzde 41'i oranında yeni ithal kömür santrali kurulacaktır. Bu da
kömür ithalatını artıracaktır.
21 Mayıs 2009
tarihli Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji
Belgesinde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımı için alınacak tedbirler sonucunda elektrik üretiminde
doğal gazın payının yüzde 30'un altına
düşürüleceği ifade edilmiştir. Ancak 2011 yılında
üretilen elektriğin yüzde 44,7'si doğal gazdan üretilirken mevcut mevcut
kurulu gücün yüzde 28'i oranında 14.104 megavat kapasitede santral
lisansı verilmiştir. Başvuru, inceleme değerlendirme
aşamasındaki santrallerin kurulu gücü ise 30.422 megavattır. Bu
santrallerin de lisans alması durumunda 44.525 megavat kapasiteyle bugünkü
toplam kurulu gücün yüzde 88'i oranında ilave doğal gaz santrali
kurulacaktır.
İthal kömür
ve doğal gaza dayalı olarak yeni kurulan bu santrallerinin
yaratacağı 65.254 megavat kapasiteyle mevcut toplam kurulu gücün
yüzde 129'u oranında ithal doğal gaz ve kömür yakıtlı
santral tesis edilmiş olacaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun sorumlu
olduğu bu tablo, Türkiye'nin enerjideki dışa
bağımlılığını daha da
artıracaktır. Bu veriler, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının Strateji Belgesinde yer alan Türkiye'nin
elektrik üretiminde dışa bağımlılığı
azaltma ve elektrik üretiminde doğal gazın payını yüzde
30'un altına düşürme hedefinin boş bir hayal olarak
kalacağını göstermektedir.
3.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 22 milletvekilinin, iş
kazaları ve işçi ölümlerinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/820)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son zamanlarda
yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin
araştırılması ve engellenmesi için gerekli önlemlerin alınması
için Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve talep ederiz.
1) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporuna
göre, ocak ayında 62, şubat ayında 42, mart ayında 59
işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Güvencesiz
çalışma nedeniyle, tersanelerde 147nci işçi ölümü
gerçekleşti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının
açıkladığı veriler dikkate alındığında
2002-2011 arasında iş kazalarında ölen işçilerin
sayısı toplam 10.297.
İşçi
ölümlerinin altında yatan neden, sağlıklı ve güvenli
çalışmanın bir maliyet olarak görülmesidir. Sermaye, bu yüzden
"işçi sağlığı" yerine "iş
sağlığı" kavramını kullanıyor. Yani,
işçilerin değil işin sağlığı,
işletmenin verimliliği ön planda tutuluyor. AKP iktidarı da
işçilerin can güvenliğini sağlayacak düzenleme ve denetimleri
yerine getireceğine, küresel rekabeti yani işletmelerin kârlılığını
gerekçe göstererek emekçileri koruyan mevcut düzenlemeleri dahi ortadan
kaldırıyor ve denetim görevini gerektiği gibi yerine getirmiyor.
Siyasal iktidar, işçi ölümlerini "Kader.", "Vadeleri
dolmuş.", "Ölüm bu işin doğasında." diye
değerlendiriyor. Oysa, tüm iş kazaları ve meslek
hastalıkları önlenebilir.
Her köşe
başında, inşaat çadırında, baraj gölünde, maden
ocağında, tersanede, çağrı merkezinde, hastanede, plaza
ofisinde, dershanede kendilerini bekleyen cinayetlere karşı önlem
alınmasını bekleyen işçiler için en önemli mesele, son
yıllarda yaygın bir uygulama hâline gelen
taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma, iş
güvenliğinin yeterince alınmaması ve
sendikasızlaştırma operasyonlarıdır.
Yaygın ve
ölümcül sorunların kaynağı, küresel kapitalist sistemin üretim
süreçlerinde esnek ve güvencesiz istihdam ve çalışma biçimlerinin
başat hâle gelmesidir. Daha fazla kâr için daha uzun çalışma
saatleri ve daha düşük işçi maliyetleri insanların insanca
yaşam koşullarının göz ardı edilmesidir.
Düşük
ücretler, on üç on dört saate varan uzun çalışma koşulları,
sosyal güvenlikten yoksun olma, sağlıksız ve güvenli olmayan
çalışma ortamı 10 milyonun üzerinde çalışanı
çepeçevre sarmış durumdadır. Ülkenin üretken emeği,
rekabette avantaj sağlanması ve hızlı birikim yaratılması
politikalarına kurban edilmektedir.
İnsan
hayatı sadece istatistik değildir, insan hayatından değerli
herhangi bir şey yoktur. Elbette işçilerin
sağlığının korunması görevi işverenlere
aittir ama bu konuda düzenleme ve denetim yapma, ceza uygulama,
gerektiğinde iş yerini kapatma yükümlülüğü Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığına aittir. Bakanlık bu konudaki
görevlerini yerine getirmeyip bu alanda her türlü görevi üstlenmeye hazır
sendikaları ve meslek odalarını saf dışı etmenin
peşinde.
Türkiye'nin
büyüyen sektörleri olan sırasıyla inşaat, maden, enerji ve
hizmet sektörü en fazla can kaybının da yaşandığı
sektörler. Yaralanmalara baktığımızda da yine inşaat,
tekstil, hizmet, gıda, metal, maden, gemi inşa ve enerji sektörlerini
görüyoruz. Bir yandan teşvik kapsamına alınan sanayilerin yine
bu sektörlerde yoğunlaştığı da açık. Hükümetin
teşvik verdiği bölge ve sektörlerde üretimin artması beklenen
bir durum ancak bu sürecin daha fazla iş kazalarına yol açmaması
için var olan tüzük ve yönetmeliklerin harfi harfine uygulanması ve daha
önce gerçekleşen iş cinayetleri için açılmış
davaların da hızla, daha fazla mağduriyet yaratmayacak
şekilde sonuçlanması gerekiyor. İş kazaları ve meslek
hastalıklarında yakınını yitirenler merhamet
değil, adalet istiyor.
Bu gerekçeyle son
zamanlarda yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin
araştırılması ve engellenmesi, gerekli önlemlerin
alınması için Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından 1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakmalarının ortaya
çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 15/01/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Kasım 2013
tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken
tarafından verilen (4295 sıra no.lu), 1990'lı yıllarda
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy
yakmalarının ortaya çıkarılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 15/01/2014 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN -
Önerinin lehine, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.
Buyurunuz
Sayın Tan. (BDP sıralarından alkışlar)
Geçmiş olsun
diliyoruz size.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Çok sağ olun, teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, bugün 15 Ocak 2014. On sekiz yıl bitti, on sekiz yıl
önce bugün, 19uncu yıla girmiş oldu- Şırnakın Basa
(Güçlükonak) ilçesinin Taşkonak köyünde, içerisinde köy korucularının
bulunduğu bir köy minibüsünde 11 kişi yakılarak öldürüldü.
Değerli
arkadaşlar, olayın duyulmasından hemen sonra, o dönemdeki
basın, gazeteler, televizyon, olayı PKKnin
yaptığını ve 11 tane köy korucusunun önce kurşunla
öldürülerek sonra da minibüsün içerisinde yakıldığını
duyurdu. Tabii, aradan on sekiz yıl geçti. O tarihte, şu an AK
PARTİ milletvekili olan arkadaşımızla da beraber biz Güçlükonaka gittik, o heyetin
içerisinde yer aldık. 30 kişiye yakın bir grup; bunların
içinden birkaç arkadaşımız daha sonra AK PARTİden
milletvekili oldu, bazı arkadaşlarımız Barış ve
Demokrasi Partisinden milletvekili oldu ve yine aynı şekilde, o
tarihte, Almanyada milletvekili olan Cem Özdemir de bizim bu heyetimizin
içerisindeydi.
Değerli
arkadaşlar, olayın ilk tahkikatından itibaren bunun bir PKK
eylemi olmadığı, o dönemde bölgede faaliyet gösteren devlet
içinde kümelenmiş karanlık güçlerin; asker, emniyet görevlisi,
işte, adına daha sonradan kontrgerilla adı verilen JİTEM
güçlerinin olduğu, köylüler tarafından âdeta feryat figan
edilircesine bizlere anlatıldı. Biz de orada gördüklerimizi,
duyduklarımızı yerinde tespit ettik, raporlar hâline getirdik ve
bu raporları ilgili yerlere takdim ettik. Ancak ne feryadımıza ve
figanımıza kimse kulak verdi ne de bu raporlar o tarihlerde ciddiye
alındı veya işleme konuldu. Yıllar geçti, yine aynı
tarihte SHP Hükûmetinde bakanlık yapan bir yetkili itiraflarda bulundu;
yine, Şırnakta valilik yapan Mustafa Malay o dönemdeki bildiklerini,
gördüklerini açıkladı. Ve daha sonra da bu iş o kadar ayyuka
çıktı ki, 12 Temmuz 1996 tarihinde barış için bir araya
gelen çalışma grubunun bu raporları ve müracaatları
doğrultusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'nin etkili
bir soruşturma yürütmediği gerekçesiyle Türkiye'yi mahkûm etti. Ve
daha sonradan da yine, biraz evvel bahsettiğim, bakanlık
yapmış, valilik yapmış o dönemdeki kişilerin
itirafları, açıklamaları, gözlemleri, bildiklerini
nakletmeleriyle de bu olayın devletin içindeki çeteler tarafından,
tabii, çete dediğimiz asker ve güvenlik mensubu üniforması
altındaki çeteler tarafından işlendiği neredeyse bir
tevatür hâline geldi.
Değerli
arkadaşlar, en son 2009 yılında Avukat Ercan Kanar ve insan
hakları savunucusu Şanar Yurdatapan olayı emir komuta zinciri
içinde, kasten ve organizeli, toplu bir şekilde insan öldürmek
maddesinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
başvuru yaptılar, ancak bu başvurudan da henüz bir sonuç
çıkmadı.
Değerli
arkadaşlar, bu 11 insanın yakıldığı yeri,
minibüsü, olayın şahitlerini, olayın geçtiği mekânları
bizzat ben de kendi gözlerimle gördüm. Dediğim gibi, o tarihten sonra
birkaç arkadaşımız AK PARTİden milletvekili oldu, birkaç
arkadaşımız BDPden oldu, bazıları da Avrupa
Parlamentosu üyesiydiler o tarihte Almanyadan, yine uzun yıllar parlamenterlik
yaptılar, bazıları bakan da oldu.
Şimdi, bu
kadar açık ve seçik, gözler önünde cereyan eden ve artık neredeyse
kamuoyu nezdinde açıklığa kavuşmuş bir meseleyle
alakalı, devletin resmî yetkililerince hiçbir ciddi netice ortaya
konulmadı tıpkı Roboski olayı gibi. Roboski de ne
yazık ki yine aynı coğrafyada, yine aynı ilin,
Şırnakın sınırları içerisinde cereyan etti, iki
yıl geçti üzerinden, Anahtar nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek
içti. İnek nerede? Ormana kaçtı. Orman ne oldu? Yandı, bitti,
kül oldu. Ortada fail yok, bir şey yok, belirgin hiçbir şey yok;
sadece İnternet kasetleri var, ses
kasetleri var, belgeler var, havada uçuşan söylentiler var ama netice ne?
Netice yine ortada yok.
Değerli
arkadaşlar, işte bizim parti grubumuz, 1990lı yıllardan
itibaren bölgede sadece bir can yakıcı örnek olan, can
alıcı örnek olan, tüyleri diken diken eden bir örnek olan Güçlükonak
(Basa) örneğinden başlayarak Roboskiye kadar getirdiğim bu
meselelerle alakalı defalarca Meclis araştırma önergesi verdi;
bu kürsüden sizlere hitap edildi ancak maalesef yine bir netice
alınamadı. İşte, bugün de biz bu Meclis araştırma
önergemizi yineliyoruz, tekrarlıyoruz. Ve sizlere diyoruz ki:
Arkadaşlar, bakın, bu kadar mazlumun ahı yerde kalırsa bu
ülkeye barış da gelmez, demokrasi de gelmez, ve bu olayların
üzerini örten bütün güçler yani olayı yapanlar, ondan sonra bir
şekilde iktidara gelenler ve on iki yıldır da iktidarda olan AKP
Hükûmeti de dâhil bütün bu güçler, bakın, bugün birbirlerine
düştüler, neredeyse birbirlerini telef ediyorlar. Çekme mazlumun
ahını, çıkar aheste aheste. Mazlumun ahı, indirir
şahı. Zulüm ile abat olanın sonu berbat olur. Bunları
defalarca söyledik ama Arapların
(x)
dediği gibi konuş, konuş hiçbir faydası yok. Ancak, o
adaletsizlik Başbakanın oğlunun önüne sözde, tırnak
içinde, adaletsizlik diyorum Başbakanın ifadesiyle- geldiği
zaman veya bakan çocuklarına işin ucu dokunduğu zaman herkes
feryat figan ediyor. Hâlbuki bu adalet, bu mahkeme, bu hukuk herkese
lazım, hepimize lazım. Doğru düzgün bir adil mekanizma
işletemezsek işte bu mazlumların ahı gelir, bir gün bizleri
de yakar.
Yine, defalarca bu
kürsüden seslendik, dedik ki: Bakın, Balyoz davasını
açıyorsunuz, Ergenekon davasını açıyorsunuz, onlarca kendi
aranızdaki hesaplaşmalarla alakalı birbirinizin bütün
ipliğini pazara çıkarıyorsunuz; gelin, bu Fıratın
doğusundaki Ergenekonu, Kürdistandaki karanlık devleti, Ergenekon
yapılanmasını ortaya çıkaralım. Defalarca buradan
sizlere seslendik; gelin, bir Meclis araştırmasını
doğru düzgün yapalım, Millî İstihbarat elinde ne kadar bilgi ve
belge, arşiv varsa koysun bu komisyonun önüne. KCKnin bir önceki
sorumlusu Murat Karayılan bile oradan haykırdı, dedi ki: Bende
de ne bilgi, belge varsa ben de her türlü evrakımı, arşivimi ve
dokümanımı önünüze koyuyorum.
Kürt Ergenekonu
diyordunuz, defalarca dediniz. Fıratın doğusundaki Ergenekon
dediniz, defalarca dile getirdiniz. Karanlık ilişkiler var. dediniz,
Eroin var. dediniz, Silah var. dediniz, Rant var. dediniz. Peki,
kardeşim, iktidarsınız, getirin. Bakın, bugün
hacıların hocaların hepsinin kaseti, bilgisi, belgesi
sokağa döküldü. Bizim Diyarbakırda bir çarıklı
erkânıharp ağabeyimiz dedi ki: Ya, bu hacılarla hocalar
birbirine girdi, kafam alaka bulaka oldu. Ne oluyor belli değil. Peki,
gelin, bu alaka bulakalığı allak bullak edin. Bütün
Fıratın doğusundaki yapılanmaları, gizlilikleri,
kontrgerillayı, JİTEMi, faili meçhulleri, 3 bin köyün
boşaltılmasını, binlerce insanın kafasına
kurşun sıkılmasını gelin, araştıralım.
Bunu araştırmadığımız müddetçe, bu kan,
değerli arkadaşlar, hepinizin elleri üzerindedir.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tan.
Aleyhinde, Van Milletvekili
Burhan Kayatürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Yani, çok enteresan, aleyhte ne diyecek bir Kürt
milletvekili, onu da merak ediyorum ve merakla dinliyorum.
LÜTFÜ TÜKKAN
(Kocaeli) Bu ne demek? Yani, cevap vermek için Türk olmak zorunda mı ya?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Ya, Türk de cevap versin, buyurun, Arap da versin,
Boşnak da versin. Bakalım ne diyecek, merak ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Faşistlik yapmayın ya!
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Faşizmin sesi geliyor.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Kayatürk.
BURHAN KAYATÜRK
(Van) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bugüne
kadar yaşanan acıları hepimizin kabul etmesi lazım. Ancak,
bu yaşanan acıların anlatıldığı dönemde de
gerçekten başka yanlışların yapılmaması
lazım. Bakın, biraz önce sayın konuşmacı söyledi.
Evet, biz 1990larda kendilerini devlet yerine koyan paralel
yapıların Türkiyede doğu ve güneydoğuda çok ciddi
yanlışlıklar yaptıklarını kabul ediyoruz ve bu
yapılanların yanlış olduğunu, kabul edilmez
olduğunu da söylüyoruz.
Biraz önce
değerli milletvekilimiz söyledi; özellikle, Güçlükonak olayında bir
milletvekilimizin de olduğunu söyledi ve o milletvekilimiz de Sayın
Mehmet Metinerdi. Biraz önce kendisiyle
ALTAN TAN
(Diyarbakır) İhsan Arslan Bey de vardı, İhsan Arslan Bey
o zaman, o da beraber, evet.
BURHAN KAYATÜRK
(Devamla) Mehmet Metiner Bey de varmış.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Evet, doğru.
BURHAN KAYATÜRK
(Devamla) O da yapılanların aynen öyle olduğunu, doğru
olduğunu ve tıpkı AK PARTİnin yaptığı gibi
kendisinin de bunu kabul etmediğini, kabul edilmez olduğunu ifade
etti.
Değerli
arkadaşlar, tabii, maalesef, AK PARTİ iktidara geldiğinde
kucağında sürüsüyle problem gördü ve belki de en önemli problemlerin
başında da bu mesele geliyordu, Kürt meselesi geliyordu ve bunun daha
fazla acıya, daha fazla gözyaşına izin vermemesi, birlik ve
beraberliğimizin pekişmesi, kardeşliğimizin rayına
oturtulması için de çok büyük bir çaba ortaya koydu. Ve o çabalar
neticesinde, bugün, AK PARTİnin son on yıl içerisinde peş
peşe attığı adımların hepimizin, değil
sadece Türkiyede bütün dünyada çok büyük bir takdir
topladığını kabul etmesi lazım. Özellikle, ben bugün
bu konuşmayı yapacağımı söylediğimde
İçişleri Bakanlığından bir bilgi notu gönderildi. AK
PARTİ döneminde yapılanları ben çok kısa olarak anlatmak istiyorum.
Şimdi, Köye
Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi kapsamında çok önemli işler yapıldı.
Belki bu acılar tamamıyla giderilmedi, belki
gözyaşlarının durması, en azından geçmiş
acıların unutulması mümkün olmadı ancak bu proje
kapsamında yapılanları ben sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu Köye Dönüş
ve Rehabilitasyon Projesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde
terör ve güvenlik kaygılarıyla yaşadıkları yerlerden
göç etmek durumunda kalan vatandaşlarımızdan gönüllü olarak geri
dönmek isteyenlerin geri dönüşlerinin kolaylaştırılması,
geri dönülen yerlerde gerekli sosyal ve ekonomik altyapının tesisi
ile sürdürülebilir yaşam koşullarının
oluşturulması, geri dönmek istemeyenlerin ise mevcut
yaşadıkları yerde şehir hayatına uyumlarının
geliştirilmesi, ekonomik ve sosyal durumlarının
iyileştirilmesini amaçlayan bir projedir.
Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde bulunan 14 ilimizi yani Adıyaman,
Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elâzığ,
Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van illerimizi
kapsamaktadır. Proje kapsamındaki 14 ilde, bugün itibarıyla
62.448 haneden 386.360 vatandaşımız güvenlik nedeniyle
yaşadıkları köylerden göç etmek durumunda
kalmıştır. Proje uygulamaları kapsamında, 28.384
haneden 187.861 kişinin eskiden yaşadığı köylerine geri
dönüşleri sağlanmıştır.
İçişleri
Bakanlığımızca, 30/6/2009 tarihli genelgeyle projenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yeniden belirlenmiş ve
proje esaslı ödenek tahsisi usulüne geçilmiştir. Bu doğrultuda
valiliklerce teklif edilen ve desteklenmesi uygun görülen 197 proje ve bunlara
aktarılan ödeneklerin yıllara göre dağılımı şu
şekildedir: 2009 yılında 32 proje; 2010 yılında, 27
yeni proje ve 2009 yılında devam eden 3 projeyle birlikte 30 proje;
2011 yılında, 27 yeni proje ve 2009-2010 yıllarında devam
eden 5 projeyle birlikte toplam 32 proje; 2012 yılında, 37 yeni proje
ve 2010-2011 yıllarında 4 projeyle birlikte 41 proje; 2013
yılında, 74 yeni proje ve 2010-2012 yıllarında devam eden
4+4 projeyle toplam 82 proje desteklenmiştir. Bu projeler çerçevesinde
desteklenen projeler, ağırlıklı olarak sosyal içerikli
toplum merkezi, gençlik merkezi, kadın ve çocuk eğitim merkezi ve
benzeri meslek edindirme ve istihdam, öğrenci yurdu, tarım ve
hayvancılık ile altyapı projelerinden oluşmaktadır.
Proje kapsamında, 2013 yılına kadar Bakanlık bütçesinden
171 milyon 15 bin TL ödenek olarak aktarılmıştır yani 171
milyon 15 bin Türk lirası bu projelere aktarılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, tabii, o dönemde yaşanan sıkıntılar sadece
köylülerimizi, vatandaşlarımızı acılar içerisinde,
sıkıntılar, yokluklar içerisinde bırakmamış,
aynı zamanda ekonomimizi de çok önemli boyutta etkilemiştir maalesef
negatif olarak.
Bakın,
doğu ve güneydoğuda, özellikle Vanda, yaklaşık kırk
yıldır, doğru dürüst bir maden tetkik araması
yapılamamış, orada hayvancılık doğru bir
şekilde yapılamamış. Allaha hamdolsun, son bir
yıllık dönemde, o dağlarda artık silah sesleri değil,
koyunların, kuzuların sesleri ve aynı zamanda, çalışan
madencilerin, arama yapan madencilerin sesleriyle
karşılaşıyoruz. Biz, bu bölgeden bugüne kadar
faydalanmamamızı çok büyük bir eksiklik olarak görüyoruz ve AK
PARTİ, son on bir yıldır bunun mücadelesini veriyor. Sadece
Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda değil, aynı zamanda,
bölgedeki kaynakların çok önemli olduğuna inanıyoruz ve bu
kaynaklardan, yine, Orta Doğunun, Türkiye'nin ve bölge ülkelerinin
faydalanması gerektiği inancı içerisindeyiz.
Bakın, 2020
yılında, dünya petrollerinin neredeyse yüzde 49u yani yüzde 50si
Irakta çıkacak ama bakıyoruz, bugün, o bölgede kan var,
gözyaşı var ve bu kanın, gözyaşının durması
için çok büyük çaba ortaya koyan AK PARTİnin, AK PARTİ liderinin,
Türkiye Başbakanının önüne her türlü engelin konulduğunu
görüyoruz ama Allahın izniyle biz bugüne kadar bu yanlışlarla
mücadele ettik ve bu yanlışlarla mücadele edip bu zenginliklerin, bu
refahın kendi insanımız tarafından
kullanılmasının yolunu açacağız diyor, hepinizi
saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kayatürk.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye
bir konudaki tanıklığımı dile getirmek istiyorum
oturduğum yerden.
BAŞKAN
Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
18.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Diyarbakır Milletvekili
Altan Tanın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sözü edilen
katliamı araştırmak üzere giden heyetin içinde ben de
vardım. Bugün de inandığım bir şeyi burada söylemek
durumundayım: O katliam PKK üzerine atıldı ama katliamı o
dönemde devletin içinde paralel devlet olarak çalışan
yapının işlediği kanaatindeydim o gün de bugün de. Bunun
mutlaka açığa çıkartılması gerekiyor; bu, demokrasi
tarihimiz açısından da hukuk tarihimiz açısından da büyük
bir önem arz ediyor.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından 1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakmalarının ortaya
çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN
Lehinde, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
üyeler; biraz önce değerli milletvekili arkadaşımın
konuşmasını dinledim. Yani, gerçekten de böyle bir konuşma
yapmak istemezdim ama yani sonuçta konusu böyle ağır olan bir
araştırma önergesiyle ilgili olarak yer altı madenleri, kuzu
sesleri, kuzu melemeleri ile ilgili bir konuşma yapmak herhâlde Van milletvekili
arkadaşımıza kısmet olmaması lazımdı.
BURHAN KAYATÜRK
(Van) E, yanlış mı?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Çünkü, konuştuğumuz mesele,
1990lı yılların, 1980li yılların sonundan itibaren
başlayan en ağır insanlık suçları değerli
arkadaşlar ve bu suçlar bugüne kadar araştırılmadı.
Evet, doğrudur, yer altı madenleri orada duruyor, bir gün mutlaka
ortaya çıkacak ama Türkiyenin başka bir yer altı
zenginliği daha var: Faili meçhul cinayetler ve yer altında henüz
araştırılmayan kemikler ve toplu katliamların
sonuçları; keşke bundan da yer altı zenginliği olarak söz
etseydiniz!
BURHAN KAYATÜRK
(Van) En büyük mücadeleyi biz verdik.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, bu
harita Güney Afrikadan değil, bu harita Asyadan değil, bu harita
Orta Doğudan değil, bu harita 2014 yılı Türkiyesinin
faili meçhul cinayetler, kayıplar ve toplu mezarlar haritası, hepsi
yer altında. Yani, sizin kepçeleriniz kromları, ondan sonra mermerleri
araştırırken sadece onlar çıkmıyor doğu ve güneydoğuda,
aynı zamanda, insanların bu yerlerdeki kemikleri çıkıyor.
Sayın Bakan, gitmiş, evet. Sonuçta bunlar da bizim yer altı
zenginliğimiz! Bizim gündemimiz bu, o da bizim gündemimiz ama bizim
öncelikli gündemimiz bu, bugünkü araştırma
komisyonu gündemi de bu.
Gönül
isterdi ki bununla ilgili de bir kelime söyleseniz. Türkiyenin çok saygın
insan hakları kuruluşlarının bu emeğine, bu bilgisine
saygı gösterip bununla ilgili de bir cümle söyleseydiniz. Kuşkusuz, o
yer altı zenginlikleri bir gün ortaya çıkacak,
araştırılacak ve Türkiyenin ve insanlığın ortak
katkısına sunulacak ama bunlar ne olacak? Bu Meclis 24üncü Dönemde
gerçekten bununla ilgili ne yaptı?
Bakın,
değerli arkadaşlar, ben 1990lı yıllardan beri, hatta
öncesinde de insan hakları avukatlığı yaptım,
Diyarbakır Barosu Başkanlığı yaptım. Bu Mecliste
çok komisyon kuruldu ve onlardan onur duydum. Baro Başkanıyken, Genel
Sekreterken gelip beni de dinlediler, hakikaten dinlediler ve onur duydum, o
dönemki Meclisten onur duydum. Geldiler Diyarbakıra,
araştırmacılar faili meçhul cinayetlere kurban gitti ama bizi
dinlediler. Peki, size soruyorum
. Çünkü o zamanlar gerçekten de bir Meclis
vardı ve o Meclis bir koalisyon meclisiydi ama çalışıyordu.
Sadece 330 tane milletvekilinin eliyle kalkan
bir Meclis değildi, komisyonlar kuruluyordu. Hatırlayın, siz de
hatırlarsınız, ondan bir cümle söylemediniz. Meclis faili meçhul
siyasi cinayetleri araştırma komisyonu raporunun
sonuçlarını okudunuz mu hiç? Bu Meclis öyle bir komisyon kurup
gerçekten de öyle bir sonucu Türkiyenin gündemine sundu mu? Niye
sunamadı? Çünkü sizin tek gündeminiz var arkadaşlar. Bakın,
burada kimse yok. Gidelim
Hepinizi tenzih ediyorum değerli
arkadaşlar. Ama sizin tek gündeminiz var: Rüşvet, yolsuzluk ve
ihaleye fesat karıştırmak. Ama, bakın, bununla ilgili bu
Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi bir milletvekili bir
konuşma yaptı mı bugüne kadar, bir konuşma yaptı
mı değerli arkadaşlar? Sizlere soruyorum. Ne dediniz? Meclisin gündemi
çok yoğundur, gündemi öteleme amaçlıdır dolayısıyla
biz bunu kabul etmiyoruz. dediniz ama gerçekten bu Meclis, esaslı bir
biçimde
Çözüm diyoruz, her şey diyoruz. Bir yıldır insanlar
ölmedi, başımızın üstünde, sonuna kadar ama tek bir konuda
bu Meclisi çalıştırdınız mı? Her konuda
anlaşmak zorunda değiliz ama anlaşacağımız
konular var. Bu Meclisin vicdanı olarak anlaşacağımız
konular var. Bir tanesine burada Evet.
dediniz mi? Vicdanınıza, size soruyorum: Bir tanesine Evet. dediniz mi? Okuduğunuz zaman
Yok. diyemeyeceğiniz burada öneriler var. Bir tanesine niye Evet.
demediniz? Niye ortaklaşamadık? Niye bir güven meclisi
oluşturamadık? Çok büyük işler yapıyoruz, büyük
barışlar gerçekleştiriyoruz ama bu Mecliste, gerçekten, bir
komisyon kurup beraber, 1980li yılları, 1990lı
yılları araştırmamızda hangi engel var? Hangi engel
var değerli arkadaşlar? Sizlere soruyorum. Ben kaç sefer burada
konuşma yaptım, hepsi kayıtlarda var, sizlerinki de var
kayıtlarda. Bakın, bu toplum balık hafızalı
değil. Bu Meclisin kayıtları var değerli arkadaşlar.
Bu kayıtlarda bizim söylediklerimiz ortaya çıkacak, sizlerin
söyledikleri ortaya çıkacak, çıkacak ortaya. Niye bu öneri bugün
gündeme geldi değerli arkadaşlar?
22 Ekim 1993,
Diyarbakırın Lice ilçesi yanmış, kül olmuş. Resmî
kayıtlara göre 16, kayıtlı olmayanlara göre 30 tane ölü var.
Ölen Jandarma Tuğgeneral var, öldürülmüş, Bahtiyar Aydın. Ana
muhalefet partisinin lideri gidememiş oraya, girememiş oraya;
Sayın Deniz Baykal gidememiş, sokulmamış oraya. Bizler gidememişiz.
Ben Diyarbakır Barosunun Başkan Yardımcısıydım,
gidemedik oraya bizler. Ne dendi o zaman? Onlarca ölü var, siviller ölmüş.
Ne oldu ama? Son dakikada bir savcı, namuslu bir savcı geldi,
davayı açtı zaman aşımına girmesin diye.
Bakın,
değerli arkadaşlar, iddianame burada, okumanızı salık
veririm. Yarın duruşması var Diyarbakırda, Özel Yetkili
Ağır Ceza Mahkemesinde. 2 sanık var: Eşref Hatipoğlu,
Diyarbakır İl Jandarma Komutanı; diğeri başka bir
komutan. Ama, maktuller kim? Tuğgeneral. E, bugüne kadar
araştırılmayan cinayetler ne olacak? Bu Meclis niye inisiyatif
almıyor? Kaç tanesi zaman aşımına uğradı. Biz
burada zaman aşımı teklifi getirdik CHP Grubu olarak, hepiniz
Yok. dediniz. Neye ortak oldunuz o zaman? Bu faili meçhul cinayetlerin tümüne
ortak oldunuz o zaman aşımı teklifine Evet. dememekle. Niye?
Çünkü, Sivasla ilgiliydi. Ama, yarın Liceyle, Şemdinliyle ilgili
var. Sizin de sorumluluklarınız var. İşte, çok yakın
zamanda Uludere Roboskiye verilen takipsizlik kararı var. Meclisin kurduğu
Komisyonun verdiği rapor var. O Komisyonda imzası olanların
hepsini tarih yargılayacak, bizi de sizi de yargılayacak ama burada
elimizde imkân var, her şeyi yapabiliyoruz. İşte, Komisyonu
toplamışsınız, Adalet Komisyonunu; cumartesi, pazar demeden
çalışıyor. Niye çalışıyor? Yolsuzluk
ve rüşvet ortaya çıkmasın diye çalışıyor.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Hiç alakası yok!
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Çıkmasın diye çalışıyor.
Yargıyı
nasıl biz dizayn ederiz diye
çalışıyor. 2000den sonra bunun için çalışıyor. O
zaman, gelin, bu Meclisi de biz cumartesi, pazar gerçekten Türkiye'nin
demokrasisi için çalıştıralım. Niye kimse söylemedi bugüne
kadar Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarından, niye söylemedi?
Bir tek insan burada bir komisyon kurulması için Evet. dedi mi? Bizim
getirdiğimiz yasa önerileri var bu sorunun kalıcı çözümü
noktasında. O yüzden, birbirimizi samimiyet testinden geçirmeye gerek yok.
Samimiyet testi bu kürsüdür, burada kalkan parmaklardır, oylardır
yoksa Hükûmetimiz şunu yaptı, Hükûmetimiz bunu yaptı.
değil. İnsanlar bedel ödüyor diye yaptılar. Bedel ödedi herkes.
50 bin ölü var, 50 bin ölü, 17 bin faili meçhul cinayet var, binlerce
kayıp var bu haritalarda gizlenen. Hiç kimsenin becerisi değil, bu
Meclisin becerisi de değil. İnsanlar emekleriyle, canlarıyla,
kanlarıyla Türkiyeye demokrasi getirmeye çalışıyorlar,
sizlere rağmen getirmeye çalışıyorlar. Bunu açık
açık söylüyorum, sizlere rağmen getirmeye
çalışıyorlar.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sizlere değil, değil mi?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Çünkü burada bizlerin getirildiği komisyon önerileri
hazır. Gelin Evet. deyin o zaman. Niye Yok. diyeceksiniz biraz sonra?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sizlere değil, değil mi?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Bana söyler misiniz, biraz sonra niye Yok.
diyeceksiniz?
Roboski Uludere
raporu açık. Niye Yok. diyeceksiniz, bize söyleyin. Lice
olaylarını gelin, araştıralım. Ana muhalefet partisi
hazır, BDP öneriyi vermiş, biz de hazırız. Siz niye Yok.
diyeceksiniz biraz sonra, söyler misiniz bir gerekçesi var mı?
Dolayısıyla, burada, bakın Âyinesi iştir insanın.
falan filen diyenlere insanların karnı tok. Burada komisyon
kuralım. 24üncü Dönemi tıpkı diğer dönemler gibi,
1990lı yıllardaki dönemler gibi çalıştıralım.
Bir şey yapılmamış olabilir o dönemlerde raporlar konusunda.
Ama, ne oldu? Bu toplumun hafızasına girdi, bir kayda girdi. Bizim bu
toplumun hafızasına girecek bir kaydımız var mı Darbe
Komisyonu Raporu dışında? Kurduk, ne oldu? 4 tane siyasi parti
de 1 madde haricinde hepsi uzlaştılar, sonuç bölümünde tümü uzlaştı.
Dünyanın sonu mu oldu?
Değerli arkadaşlar, gelin,
bakın, benim de başkanlığını yapmaktan onur
duyduğum Diyarbakır Barosu geçen hafta gerçekten çok önemli bir
çalışmaya imza attı. O da neydi? Ağır insan hakları
ihlallerinin etkili soruşturulmasında hukuksal yöntemler, delil
toplama bulgularını değerlendirme dünya deneyimleri. Cumartesi,
pazar Diyarbakırda dünyanın en önemli uzmanları toplandı
ve bizim yaşadığımız, Türkiye toplumunun yaşadığı
ağır insan hakları ihlalleri konusunda bir konferans düzenledi
ve onun sonuç bildirgesi burada. Diyarbakır Barosunun sayfasına
girerseniz orada okursunuz. Türkiyeden ve dünyadan çok önemli
hukukçuların, insan hakları savunucularının deneyimleri
var, girin okuyun ne söylüyor. Bize de görev vermişler, MAZLUMDER var,
İnsan Hakları Derneği de var, İnsan Hakları Vakfı
da var, dünyadan birçok kuruluş var. E, gelin, sizler yapmıyorsunuz,
bari bu kuruluşların dediklerini dikkate alalım. Bu
ağır insan hakları ihlalleri konusunda da yediğiniz
rüşvet, yolsuzluk neyse bunlar size kâr kalsın, tamam da bunları
da yapalım. Ne engel var? Onlar zaten yapılıyor, kim
yapıyorsa yapıyor. Sizleri gerçekten de tenzih ediyorum,
arkadaşları, bütün milletvekillerini, yapan yapıyor zaten.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ama bunları da biz yapalım, partimize rağmen
yapalım. Dünyanın sonu değil ya!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çözüm Komisyonuna niye üye vermediniz?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Dünyanın
sonu değil, gelin beraber yapalım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Niye karşı çıktınız bu
kadar duyarlıydınız da?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Gelin beraber yapalım, hiçbir engel yok.
Çok
teşekkür ediyorum.
Evet.
oyu vereceğimizi söyler, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bu kadar duyarlıysanız Çözüm
Komisyonuna niye karşı çıktınız?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ne olduğunu sen biliyorsun Sayın
Metiner.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ne oldu?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sana söylemiştim,1 kişiyle 10
kişilik komisyon mu olur? Uludere komisyonu sen de biliyorsun...
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bireysel olarak savunmanı anlarım ama
CHP olarak savunma.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) CHP adına da savunuyorum, kendi
adıma da savunuyorum sonuna kadar, haksızsınız. Bu
tutanaklar sizi yalanlayacak, tarih de sizi yalanlayacak.
HASAN
ÖREN (Manisa) - Sezgin, parmağını kaldıracak şimdi,
tamam, gel sen, parmağını kaldıracak.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bütün bu faili meçhul cinayetlerin
hesabını soracağız size.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, bunu sonra aranızda konuşunuz lütfen.
Teşekkür
ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
BURHAN
KAYATÜRK (Van) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kayatürk.
BURHAN
KAYATÜRK (Van) Şimdi, sayın konuşmacı biraz önce benim
konuşmam için talihsiz kelimesini kullandı.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sizi tenzih ederek söylüyorum, yer
altı madenleri konusunda bundan da söz istediniz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bunlar bizim utancımızdır,
zenginliğimiz değil!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kayatürk.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Van Milletvekili Burhan Kayatürkün, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BURHAN
KAYATÜRK (Van) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, aslında değerli konuşmacı kendi adına
konuştuğu zaman çok büyük zorluklar içerisinde kalır, CHP
adına konuştuğunda hiç atlatamayacağı, çok daha büyük
zorluklar içerisinde kalır. O nedenle, buralara hiç girmeden bizi
suçladı. AK PARTİnin yapmadıklarını söyledi ama AK
PARTİnin yaptıklarını da keşke burada anlatabilseydi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Lice katliamında onlar iktidardı.
BURHAN
KAYATÜRK (Devamla) Biz buraya geldiğimizde çok açık ve net
söyledik. O paralel yapıların yaptıklarını kabul
etmiyoruz, kabul edilmez buluyoruz ve yanlış buluyoruz. AK PARTİ
Hükûmeti Fıratın bu tarafının da, öbür tarafının
da yanlışlarının hesabını soran bir partidir,
soran bir hükûmettir.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Kim iktidardaydı kim Lice katliamında? Kim giremedi
Liceye? Sivas katliamında kim iktidardaydı?
BURHAN KAYATÜRK
(Devamla) - Bakın, bugüne kadar yapılamayanların AK PARTİ
döneminde yapıldığını, hatta cesaret edilip
konuşulamayanların AK PARTİ döneminde
yapıldığını değerli konuşmacı da, ben
de çok iyi biliyoruz, buradaki herkes de biliyor. Sadece Türkiyedeki
yanlışların değil, aynı zamanda Suriyedeki,
Mısırdaki, Arakandaki yanlışların hesabını
soran bir Hükûmet var burada. Bu Hükûmetle bütün Türkiye'nin gurur duyması
lazım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hesap soruyor da bu Hükûmet hesap vermiyor, böyle bir problem var!
Hesap soruyor, hesap vermiyor, problem orada!
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Silahlar belli, gitmiş Suriyeye.
BURHAN KAYATÜRK (Devamla)
- Bakın, Suriyeye gittiği zaman Dışişleri Bakanı
üç tane şık ortaya koyuyor, Türkiye Cumhuriyetinin üç tane
şartını ortaya koyuyor Türkiye'nin Dışişleri
Bakanı. Ne diyor? Kürtlere bir an önce kimlik vereceksin. diyor Esada.
Ondan sonra, İnsanları öldürmeyeceksin ve demokrasiyi getireceksin.
diyor.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) El Kaide de orada. El Kaide demokrasisi
BURHAN KAYATÜRK
(Devamla) İşte, AK PARTİ budur. AK PARTİyi
eleştirirken bence çok dikkatli olmak lazım diyor, hepinizi saygı
ve muhabbetle hesaplıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kayatürk.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) 60a göre söz istiyorum, bana
sataştı arkadaşımız da adımı anarak.
BURHAN KAYATÜRK
(Van) Sataşma yok!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) 60ıncı maddeye göre iki
dakika söz istiyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ben sataştım ben!
BAŞKAN
Tamam, buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ben de biraz sonra sataşmadan söz
alacağım.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Para sayma makinesini de getir sataşmadan söz alırken!
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Van Milletvekili
Burhan Kayatürkün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Değerli arkadaşlar, kendi
adıma da bu kürsüde konuşurken, partim adına da konuşurken
hiçbir zaman bir yüksünme çekmedim, övünç ve onurla konuştum, bugün de
onurla konuşuyorum.
Bakın,
değerli arkadaşlar, on bir yıldır iktidardasınız.
Uğur Kaymaz kimin zamanında oldu? Ceylan Önkol kimin zamanında
oldu? Soruyorum size.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hrant Dink?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Hrant Dink kimin zamanında oldu?
Bakın, hazırlanmasında, gerçekleştirilmesinde ve
sonrasında soruşturulmamasında Hrant Dink cinayetinin birinci
derece sorumlusu sizlersiniz. Bir tek teklif verdiniz mi? Uludere, Roboski
Bakın,
değerli arkadaşlar, 26 Mart 2006, 1 Nisan 2006, Sayın
Başbakan ve Diyarbakır Valisi -Sayın İçişleri
Bakanı- Efkan Ala, ben de Diyarbakır Barosu
Başkanıyım, 2 çocuk öldü; Enes Ata 6 yaşında,
İsmail Erkek 8 yaşında ve 78 yaşında Halit.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Hatice Belgin de öldü, Oya Eronatın oğlu da öldü,
onları niye söylemiyorsun, niye söylemiyorsun onları?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) 10 kişi öldü bakın, 10 kişi
öldü Diyarbakırda, Sayın Başbakan ne söyledi biliyor musunuz,
Sayın Başbakan: Kadın da olsa, çocuk da olsa müsamaha
gösterilmeyecektir. Siz on bir yıllık iktidarda derin devleti
devraldınız ve iktidarı da derinleştirdiniz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Maşallah!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Böyle, bunu kabul edin. Yoksa, bu laf
Bakın, okuyorum
Sayın Başbakan Diyarbakırda bunu
söylemiştir, neyi söylemiştir?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ya bari inandığın şeyleri
söyle ya!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Kadın da olsa, çocuk da olsa müsamaha
gösterilmeyecektir. Ölen kaç kişidir? 6 yaşındaki Enes, 8
yaşındaki İsmail, 78 yaşındaki Halit, bunlardır.
Kimin döneminde oldu? Sizin döneminizde. Açıldı mı dava?
Açılmadı. Sadece Enes için açıldı, Enes için.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Davayı biz mi açacağız?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) O da bizim çabamızla açıldı,
Avukat Barış Yavuzun çabasıyla açıldı,
Diyarbakır Barosu ve İnsan Hakları Derneğinin
çabasıyla açıldı. Kim yaptı bunları?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Davayı biz mi açacağız?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz ne
yapmışız, bakın, 24üncü Dönemde, burada;
okumanızı salık veririm.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Orada hiçbir şey yok.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, okumanızı salık
veririm, şimdi size de vereceğim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İçi boş bir metin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Okuyun, görün biz ne yapmışız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Boş bir metin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Size de hediye ediyorum, okursunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Geldi bana, geldi, okudum. İstersen bu
metin üzerine de saatlerce tartışırız, içi boş bir
metin bu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Teşekkür ederim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Gel bunu konuşalım, saatlerce
konuşalım, boş bir metni getirdin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından 1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakmalarının ortaya
çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Aleyhinde, İzmir Milletvekili Hamza Dağ.
Buyurunuz
Sayın Dağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAMZA DAĞ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin 1990lı
yıllarda doğu ve güneydoğu bölgelerinde yaşanan köy
yakmalar ve işlenen faili meçhullerle ilgili vermiş olduğu grup
önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
BDPnin
vermiş olduğu bu grup önerisiyle ilgili söz almış olmaktan
ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Çünkü
yıllarca doğu ve güneydoğuda hayatı insanlara zehir
etmiş herkese karşı söyleyecek çok sözümüz var.
Konuşmamın
hemen başında, doğuya yaptığım ziyaretlerde
dinlediğim bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Asker bir ihbar
üzerine köye gider, yaşlı bir amcayı görür ve amcayla sohbete
başlar. Asker bir süre sonra amcaya sorar: Amca, biz mi kötüyüz, yoksa
örgüt mü? Yıllarca OHAL bölgesinde acı çekmiş, örgütün her
türlü tehdidine ve şiddetine maruz kalmış, bunun yanında
OHALden kaynaklı birtakım keyfî uygulamalara maruz kalmış,
canı yanmış amca, ne dese zarar göreceğini bildiği
için düşünür, düşünür ve der ki: Ne siz kötüsünüz ne de örgüt. Allah
bizim cezamızı versin. Evet, yıllarca bölgede acılar
yaşandı, binlerce faili meçhul yaşandı, anaların
gözyaşı hiç dinmedi. Bir taraftan örgüt analarımızı
ağlattı, diğer taraftan OHALin keyfî uygulamaları yine
analarımızı ağlattı.
Ben bugün burada
açık yüreklilikle şunu söylüyorum: O dönem anaların
ağlamasına neden olan hem örgütün, terör örgütünün hem de OHALin
keyfî uygulamaları ile vatandaşa zulmedenlerin Allah
müstahakını versin. Bu millet her ikisine de hakkını helal
etmedi, etmeyecek ama siz bunu söyleyemezsiniz çünkü siz bu durumdan
nemalananlardansınız. Bu ülkede yaşanan faili meçhullerin bir
kısmını devlet işlediyse büyük bir bölümünü de terör örgütü
yaptı, PKK yaptı. Niye bir gün çıkıp bunları
konuşmadınız? Niye bir gün bile bu duruma isyan etmediniz?
Edemezsiniz çünkü siz bundan hep nemalandınız ve nemalanmaya da devam
ediyorsunuz.
Şunu çok iyi
bilmeliyiz ki geçmişin acıları ile geleceğin
endişesine kaplanmış bir kalpten bugün ve gelecek için bir
sonuç, bir çözüm bekleyemezsiniz. Allaha çok şükür ki bu millet AK
PARTİ iktidarıyla tanıştı da bu acılar dindi.
Allaha şükürler olsun ki bu millet Recep Tayyip Erdoğan gibi bir
Başbakan ile tanıştı da Yeter artık, analar
ağlamasın. diyerek gözyaşları son buldu.
Bakın, ilk
defa devlet gerçeklerle yüzleşmeye başladı. Devlet için millet
anlayışından millet için devlet anlayışına
geçildi. İnsana değer ver ki, insanı yaşat ki devlet
yaşasın. felsefesi ile bir tek insanımızın
hayatını her şeyden daha değerli gören bir politika
benimsendi. Burada millî birlik ve kardeşlik projesinden, çözüm sürecinden
ve on bir yıllık iktidarımız döneminde
attığımız demokratikleşme adımlarından uzun
uzun bahsedecek değilim çünkü bunlardan bahsetmeye kalksak ne on dakika,
ne bir saat, ne on saat, ne de günler yeter. Zaten millet bunları çok iyi
biliyor. Bunun için de bu millet, bizi Türkiyenin yedi bölgesinde birinci
parti yaptı, bunun için on iki yıldır AK PARTİ iktidarda
daha güçlü bir şekilde hizmet etmeye devam ediyor.
Bu ülke, bir
zamanlar yasaklar ülkesiydi. Evde Kuran-ı Kerim, dinî kitaplar
bulundurmak yasaktı. Kürtçe şarkı kasetleri, Kürtçe şiir
kitapları bulundurmak da yasaktı. Kürtçeden başka dil bilmeyen
ananın cezaevinde yatan oğluyla konuşması da yasaktı.
Oğlu gazi olan başörtülü ananın oğlunu askerî hastanede
ziyaret etmesi de yasaktı. Bu millete çok acı çektirildi ve bu çok
acı çektirenleri tarih kesinlikle affetmeyecek. Birileri bu ülkede
yaşamayı sadece ve sadece kendi belirledikleri tek tip insanlara
layık görüyorlardı ve bunun adına da ne yazık ki kurucu
ideoloji diyorlardı.
Herkese
zulmettiler. Kürt kardeşimize zulmettiler, dindar kardeşimize
zulmettiler, Alevi kardeşimize zulmettiler. Kimin zulmettiğini
söylemeye hiç gerek yok.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kim zulmetti?
HAMZA DAĞ
(Devamla) Bu millet kimin zulmettiğini çok iyi biliyor. Bunun için de
birileri ömürleri boyunca iktidar yüzü göremediler, bundan sonra da
göremeyecekler. Bu millet bunları unutmayacak. Bu millet bizi niye sevdi,
niye sahip çıktı, söyleyeyim mi değerli milletvekili
arkadaşım? Sizin yıllarca bu millete yaşattığınız
acıların son bulacağına inandığı için bu
millet bizi sevdi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sen bu konuştuklarına inanıyor musun?
HAMZA DAĞ
(Devamla) Neden sevmeye devam ediyor, onu da söyleyeyim mi? Çünkü bu millet
bizde kendisini gördü, bizim attığımız her adımda
onlara daha da yakınlaştığımızı gördü. Ama
siz bunları anlayamazsınız çünkü siz, bu insanları hep
küçümsediniz. Bizim tek gayemiz, bu ülkenin her evladının kendini bu
toprakların öz evladı olarak hissetmesidir.(CHP
sıralarından gürültüler) Bir siyasi parti ismi vermediğim hâlde
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar niye alındılar, onu da
anlamadım açıkçası.
Bugün artık
OHAL uygulamaları yok, bugün artık yasaklar yok, bugün artık
isteyen istediği şekilde konuşabiliyor, kamu hizmeti alabiliyor,
bugün artık devletin vatandaşlara dayatması yok. Bugün
artık millet şunu görüyor: Devlet, onların mutluluğu için
var. 3 Kasım 2002de iktidara geldik ve göreve gelişimizden hemen
yirmi yedi gün sonra OHALi kaldırdık. Çok iyi biliyorduk, OHAL
döneminde yaşanan acılar sistematik ve planlı bir uygulamadan kaynaklanıyordu,
OHAL devam ettiği sürece acılar daha da derinleşecekti.
(Gürültüler)
Arkadaşlar,
rahat olun, Cumhuriyet Halk Partisi demedim yani genel bahsediyoruz.
Şunu da bütün
açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum: Bütün acılar elbette ki
dinmedi. Elbette ki bu dönemde yaşanması hiç istenilmeyecek üzücü
olaylar ile karşılaşıldı ama arada ciddi bir fark var.
Bu dönem yaşanan acılarda kasıt göremezsiniz, sistematik bir
şekilde işleyen düzenden kaynaklı acılar göremezsiniz,
bireysel hatalar ve bölgede yaşananlardan kaynaklı sorunları ve
olayları görebilirsiniz. Hatta şunu ifade etmeden geçemeyeceğim:
Bölgede örgütün sebep olduğu birçok ölümü burada milletvekilli
arkadaşlarımıza söylediğimizde Ne yapalım
kardeşim; orada düşük yoğunluklu bir savaş var, neticesi de
budur. demişlerdir defalarca.
Yakında
karşımıza gelecek olan demokratikleşme paketi ile
demokrasimizi inşallah bir adım daha öteye götüreceğiz.
Artık özel eğitim kurumlarında Kürtçe ana dilinde eğitim
serbest olacak, siyasi partiler özgürce istedikleri dilde propaganda
yapabilecekler.
Son olarak
şunu da belirtmek istiyorum: 1990lı yıllarla hesaplaşma
noktasında biz üzerimize düşeni yaptık, yapmaya da devam
ediyoruz. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesiyim. İnsan
Hakları İnceleme Komisyonuna bu konuda gelen şikâyetlerin
tamamı gerektiği şekilde değerlendirilip ilgili yerlere,
savcılıklara intikal ettirilmektedir. Yine aynı şekilde,
İnsan Hakları İnceleme Komisyonu içinde terör alt komisyonu
oluşturulmuş ve bu terör alt komisyonu içinde de bu konuda gelen
şikâyetlerin tamamı değerlendirilmiştir, taraflar
dinlenmiştir.
Çözüm Komisyonu
oluşturulmuştur. Çözüm Komisyonuna üye vermeyenler, bu Komisyonu
desteklemeyenler ne yazık ki bugün burada, bu kürsüden çok
değişik ifadeler içinde olmuşlardır.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Biz sizin oyunlarınıza gelmek zorunda mıyız?
HAMZA DAĞ
(Devamla) 1990lı yıllarda yaşanan acıları
ağızlara pelesenk etmek, kin ve nefreti körükleyerek insanların
acılarını tekrar tekrar hatırlatmak sadece, o
insanların kabuk bağlamaya başlamış yarasını
yolmaya yarar. Acıları kaşımak acıları dindirmez.
Çözüm isteyenler acıları kaşımaz; tam tersi, tedavisi için
uğraşırlar. Eğer amacınız gerçekten
sorunların son bulması, acıların dinmesi, demokrasinin
gelişmesi, bölgenin kalkınması ise gelin, demokrasi paketini hep
birlikte buradan çıkaralım. Bölgenin kalkınması için önem
arz eden hizmetleri, projeleri engellemeye kalkanlarla hep birlikte mücadele
edelim. Emin olun ki burada yaşanan acıları konuşmaktan
daha büyük hizmeti bu millete Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle,
Abhazasıyla, Pomağıyla yapmış oluruz.
Bu noktadan
hareketle, BDPnin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde
olacağımızı söylüyor, hepinizi sevgi, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dağ.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Şimdi, sayın hatip konuşması
sırasında, bu, Güneydoğuda yaşanan olaylardan
nemalandığımızı, acılardan
nemalandığımızı söyledi. Sataşmadan dolayı
söz istiyorum.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Hani BDP demedim ama
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Terör örgütünün nemalandığını
söyledi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır canım, bizi söylüyor.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Yarası olan gocunur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Terör örgütünü söyledi,
nemalandığını söyledi.
HAMZA DAĞ
(İzmir) CHPye de demedim, CHP de alındı.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) BDPyi suçlayarak, BDPnin grup önerisini eleştirerek
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, hayır, terör örgütünü dedi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl)
Bu acılardan nemalanıyorsunuz. suçlaması
getirdi. O nedenle bir cevap hakkı doğdu.
BAŞKAN
Peki, buyurunuz Sayın Baluken.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Başkanım
BAŞKAN Siz
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Biraz önceki konuşmacı beni
kastederek Konuşma yapan sayın vekil acıları
kaşıyarak
BAŞKAN
Tamam.
Buyurunuz
Sayın Baluken.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Şahısla ilgili hiçbir şey yok ya!
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten bu çözüm
sürecinden bahsettiğimiz bir dönemde, AK PARTİ Gurubu adına bu
konularda yapılan konuşmaların tamamı sürece büyük zarar
veriyor ve biz bu konuşmaların tamamını büyük bir
talihsizlik olarak görüyoruz, birkaç milletvekili arkadaşı tenzih
ederek söylüyorum.
Şimdi, bu
acılardan nemalanan kimse yok. Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunda bu bahsetmiş olduğunuz Kürt meselesinden dolayı
acı çekmeyen bir milletvekili yok. Her bir arkadaşımız en
yakınını, canından bir parçayı toprağa gömerek bu
sıralara gelmiştir. O nedenle, böyle elinize
sıkıştırılmış ezbere metinlerle buraya gelip
şey yapmayın.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Hayır, hayır, öyle bir şey yok.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Burada o acıyı yaşayan, yüreğinde
hisseden insanlar tekrar aynı acıyı yaşamasın diye
HAMZA DAĞ
(İzmir) Biz de hissediyoruz, hepsini biz de hissediyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl)
bu kadar bu çatı altında ısrar ediyorlar.
Bunun bilincinde olmanız gerekiyor.
HAMZA DAĞ
(İzmir) İzmirde vefat eden
Siz de onu hissedin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Diğer taraftan, AK PARTİ döneminde, Sezgin Bey
ifade etti, Uğur Kaymaz 12 yaşındaydı, bedeninden 13
kurşun çıktı.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Cevabını verdim
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sorumluları yok. Sizin döneminizde. Sizin,
yaptığınız zulmü metinlerden anlamanız mümkün
değil, Ceylan Önkolun fotoğrafına bakın, Ceylan Önkolun
gözlerine bir bakın, orada ne kadar zulüm
yaptığınızı görürsünüz.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Senden daha fazla ızdırap çektiğimizi biliyorsun.
Senden daha fazla ızdırap çekiyoruz, senden daha fazla içimizde
hissediyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) 1990lı yıllarda yapılan zulmün
aynısını yaptınız. Pozantı Cezaevinde tecavüze
uğrayan çocuklar, Roboskide işlenen kusursuz katliam
Hangi birinden
hesap sordunuz? Hangi yüzle buraya gelip siz bunları bize söylüyorsunuz?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Başkanım, biz mahkeme değiliz ki
ya, biz mahkeme değiliz ki Sevgili Başkan.
Her şeyi de
Hükûmete mal etmeyin ya!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bunları yapmanız için önce
sorumlularını yargılamanız lazım, sorumluları
hakkında idari işlemler yapmanız lazım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hangi idari işlemi
yapmamışız?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Hangi emniyet müdürünü, hangi onbaşıyı
açığa aldınız siz? Hükûmetiniz döneminde oldu bütün bunlar.
Bakın, bu konuları araştırmaktan niye korkuyorsunuz?
Habire PKK
şunu yaptı, bunu yaptı. Ya, PKK diyor ki: Ben bu
konuların araştırılmasını bütün arşivlerimi
açarak destekliyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Eğer katliamı benim güçlerim yapmışsa
tarih önünde onların hesap vermesini sağlayacağım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz de sonuna kadar destekliyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Siz de bunu yapın. Bu katliamı yapanları
koruma anlayışından bir an önce vazgeçmeniz gerekiyor.
Bu
araştırma komisyonuna neden ret cevabı verdiğinizi de hâlâ
anlayabilmiş değiliz. Umarım, çok geç olmadan aklınız
başınıza gelir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ben de söz hakkı istiyorum sataşmadan
dolayı.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın milletvekilleri, yine, kendisi
bir faili meçhul cinayete kurban gitmiş Sayın Uğur Mumcunun çok
veciz bir sözü var: Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak
Yani burada
elinize tutuşturulmuş bilgi notlarıyla falan konuşmaya
gerek yok. Biz hepimiz insan olarak da birçok olayı yaşayıp
buraya geldik, bilgi notlarıyla burada konuşmuyoruz.
Şimdi,
Acıların kabuk bağlamasına engel oluyorsunuz. Bu, dünya
deneyimlerini dikkate aldığımızda, çok çok, gerçekten de
bilgi sahibi olmadan söylenmiş sözler. Nedir yani dünya
Sadece biz
yaşamadık bunları, bütün dünya bunları yaşadı.
Bakın, sizin üyelerinizle birlikte biz dünyayı gezdik, birçok ülkenin
deneyimini paylaştık, o deneyimler Türkiyede nasıl
gerçekleşir, onları araştırdık. Dolayısıyla,
Kabuk bağlamasına engel oluyorsunuz. lafı gerçekten de bilgi
sahibi olmadan söz edilen bir laftır. Nasıl kabuk
bağlamasını engelleriz? Nasıl engelleriz, biliyor musun?
HAMZA DAĞ
(İzmir) Genel Kurula konuş, Genel Kurula. Bana hitaben
konuşmayın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Diyarbakır Barosunun geçen haftaki
konferans sonuçlarını okuyun anlarsınız. Bakın,
anlarsınız, anlarsınız.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Yani bu, tepeden bakan zihniyetinizi resmen gösteriyor.
İnsanlara tepeden bakıyorsunuz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Biliyor musunuz, geçmişle
hesaplaşmadan, geçmişle yüzleşmeden, failleri ortaya
çıkarmadan insanların acısını dindiremezsiniz, kabuk
bağlatamazsınız.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Sadece siz biliyorsunuz, değil mi? Tek bilen sizsiniz!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Biraz önce haritasını gösterdim
burada, insanlar hâlen Doğu ve Güneydoğuda sizin peşkeş
çektiğiniz maden ruhsatlarıyla maden aramıyorlar,
insanların kemiklerini arıyorlar. Siz maden ruhsatı
veriyorsunuz, insan hakları kuruluşları da kepçelerle kemik
arıyor, kemik!
HAMZA DAĞ
(İzmir) Cizrede kim iktidardaydı? Sivasta kim iktidardaydı,
Sivasta? Konuşuyorsunuz ya!
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sivasın avukatlarının hepsi milletvekili sizde ya, bakan
oldu. Daha Sivas diyorsun utanmadan ya!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Kemik arıyorsunuz, kemik! Anlatabildim
mi? Kemik arıyorlar. Böyle bir tablo var Türkiyede. Niye Yok.
diyorsunuz? Hadi gelin, yüreğiniz yetiyorsa, gelin buna evet diyelim.
Hangi engel var? Çözüm süreci de var, insanlar ölmüyorlar. Hangi engel var,
size soruyorum? Hangi engel var değerli arkadaşlar? Kendi
zihniyetiniz dışında hiçbir engel yok. Bunu söylüyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sadece engel, zihniyetinizdir, bu Meclisi
çalıştırmama konusundaki iradenizdir.
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, ben de sataşmadan
söz istiyorum.
BAŞKAN Size
bir sataşma olmadı Sayın Metiner.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sataşma yok Başkanım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Beyefendiye de hiçbir sataşma olmadı.
BAŞKAN
Olmadı Sayın Metiner.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, tarafsız
davranın lütfen.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Sayın Başkan, taraflı davranıyorsunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İkide birde söz hakkı istiyor,
veriyorsunuz.
BAŞKAN
Verdim efendim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ben de söz hakkı istiyorum, sataşmadan
söz hakkı istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Metiner, demin söz istediniz tutanaklara geçmesi için.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Size
söz hakkı verdim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) 3 defadır söz hakkı istiyor hiçbir
gerekçe ileri sürmeden.
BAŞKAN
Lütfen
Çok rica ederim.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ama Meclisi böyle taraflı yönetemezsiniz ki!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Metiner, bir dakika
BAŞKAN Çok
rica ediyorum Sayın Metiner.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önce çıkan konuşmacı AK
PARTİ Grubunu faili meçhullerde sorumlu tutarak, artı,
Diyarbakırdaki madenleri yandaşlarına peşkeş
çekerek, Doğu ve Güneydoğudaki madenleri yandaşlarına
peşkeş çekerek faili meçhullerin üstünü örttü. diye ithamda bulundu.
Bu konuda AK PARTİ Grubuna, milletvekillerine ve iktidara da
sataşmada bulunmuştur. Grubumuz adına sataşmaya cevabı
Sayın Metiner verecektir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Madenleri peşkeş çektiniz, doğru.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
Eğer söz
hakkınızı grup adına ona veriyorsanız buyurunuz
Sayın Metiner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sivası mı anlatacaksınız?
5.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın milletvekilleri, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sivası
mı anlatacaksın, onu mu anlatacaksın? Hepsi milletvekili, bakan
olmuş
MEHMET METİNER
(Devamla) Kürt meselesini yaratan Cumhuriyet Halk Partisidir. Dersim
katliamını, Zilan katliamını yapan, yaptıran
Cumhuriyet Halk Partisi zihniyetidir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Açıkça yalan söylüyorsun sen. Yazıklar olsun sana! Hep,
hayatın boyunca böyle yaptın.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Evet.
MEHMET
METİNER (Devamla) Licede katliam gerçekleştiğinde iktidarda
olan parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Sivasta katliam
gerçekleştiğinde iktidar olan parti Cumhuriyet Halk Partisidir.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Avukatların hepsi de milletvekili.
MEHMET
METİNER (Devamla) Sayın konuşmacı kendi Genel
Başkanının, Başbakan Yardımcısı
sıfatını taşıyan kendi Genel Başkanının
Liceye sokulmadığını söylemiştir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Yazıklar olsun sana! Yazıklar olsun!
MEHMET
METİNER (Devamla) Bu tarihî bir itiraftır, tutanaklara
geçmiştir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Kafana Cumhuriyet Halk Partisi kadar taş düşsün senin!
MEHMET
METİNER (Devamla) Biz faili meçhullerin hepsinden hesap sorulması
gerektiğine inanan bir anlayışın temsilcileriyiz.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Uluderede belli oldu, Uludere Raporunda.
MEHMET
METİNER (Devamla) Derin, vesayetçi rejimi nasıl tasfiye ettiysek
Doğu ve Güneydoğuda o faili meçhullerle
hesaplaşacağız.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) On bir sene geçti, niye hesaplaşmadın?
MEHMET
METİNER (Devamla) Ama gündemimizi biz belirleyeceğiz.
Başkalarının bize gündem belirlemesine izin vermeyeceğiz.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) On bir sene geçti, ne yapıyorsunuz?
MEHMET
METİNER (Devamla) Kürt meselesini de çözeceğiz, size rağmen
çözeceğiz; PKK meselesini de çözeceğiz, size rağmen
çözeceğiz.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sen Cumhuriyet Halk Partisinin ismini ağzına alma!
Yazıklar olsun!
MEHMET
METİNER (Devamla) Faili meçhullerden de hesap soracağız.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Yalandan ölen yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hırsızlığı çözün,
hırsızlığı!
MEHMET
METİNER (Devamla) O faili meçhullerin kimler tarafından
yapıldığını biliyoruz, hepsinden hesap
soracağız.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sen yaranma politikası yapıyorsun. Kime yaranmaya
çalışıyorsun?
MEHMET
METİNER (Devamla) Mahkemelerden, mahkemelerin yapıp ettiklerinden,
AK PARTİ Hükûmetini suçlamaktan vazgeçiniz. Biz bu ülkenin yargı
organı değiliz.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Cumhuriyet Halk Partisi olmasa sen burada milletvekili
olamazdın zaten. Ne konuşuyorsun!
MEHMET
METİNER (Devamla) Mahkemeler görevlerini yapmıyorlarsa suç
işliyorlar. O mahkemelerden de gerekirse hesap sorarız.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Yazıklar olsun!
MEHMET
METİNER (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, sayın konuşmacı,
milletin bağrından çıkan cumhuriyet kadrolarının
millete dayanarak kurduğu cumhuriyetin
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz de milletin bağrından
çıkmışız.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Senin nereden çıktığın belli değil! Sen
konuşma!
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Konuşma! Saygısızlık yapma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Saygısızlık yapma!
Saygılı ol!
BAŞKAN
Lütfen, sakin olunuz, Grup Başkan Vekilini dinlemek istiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) İnsanlara hakaret ederek bir şey konuşamazsın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Saygılı ol! Saygılı ol!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün
milletimizi arkasına alarak kurmuş olduğu cumhuriyetin bu kutsal
mekânında onun yaratmış olduğu bu rejimin, bu cumhuriyetin
verdiği özgürlükle Cumhuriyet Halk Partisini eleştirme
özgürlüğünü kullanıyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz katliamcı bir partisiniz.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Katliamcı sizsiniz ya! Ne kadar Alevi katliamı varsa senin
zihniyetinle alakalı. Utanmaz!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kendisinin Cumhuriyet Halk Partisini
eleştirme özgürlüğünü kullanıyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Utanmaz sensin! Saygılı ol.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Ne kadar katliam varsa arkada senin zihniyetin var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kendisinin Cumhuriyet Halk Partisine
teşekkür etmesi gerekir aslında. Sözleriyle Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna sataşmada bulunmuştur. Bu sataşma nedeniyle söz
istiyorum efendim. Söz hakkını Sayın Sezgin Tanrıkulu
kullanacaktır.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hadi bakalım.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin verir misiniz?
Sayın Başkan, Sayın Tanrıkuluna söz vermeden önce, izin
verir misiniz, bir gerçeği arz etmek istiyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Şu madenlerdeki hırsızlık ne oldu? Ben de
ondan isteyeceğim söz hakkı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Evet, Mehmet Metiner, bak ne diyor? Madenlerdeki
hırsızlığa hiç değinmedin. diyor.
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Tanrıkulu
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yan yana geçin, yan yana geçin. Birbirinize çok
yakışıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Madenlerdeki hırsızlığa hiç değinmedin.
diyor. Onları götürme işinden bahset biraz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sakin
olursanız müzakereleri daha iyi dinleyebileceğiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Götürme, götürme, Diyarbakırdaki götürme işlerinden
bahset.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yan yana geçin, mahzuru yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Diyarbakırdaki götürme işlerinden bahset.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bizim hiçbir bakanımız Yüce Divanda
yargılanmadı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Maden hırsızlıklarını
konuşmadın. Kabul ettin herhâlde.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı
konuşmayınız, lütfen
Karşılıklı
konuşmak istiyorsanız lütfen kuliste konuşunuz. Sayın
Elitaşı duyamıyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, dün bir mesele
oldu. Sayın grup başkan vekilinin komisyondaki bir milletvekilinin
yaptığı işle ilgili grup başkan vekillerini
toplantıya çağırdınız. Hassasiyetle Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğüne uyulması gerektiğini ifade
etiniz. Duymamış olabilirsiniz, inşallah tutanaklara
geçmiştir, bakarsınız. Yanımda oturan milletvekili,
sayın milletvekiline Utanmaz adam diye hakaret etti. Öbür milletvekili
Sen konuşma, it herif! dedi.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Utanmaz adam demedim, utanmaz dedim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Utanmaz adam hakaret değil ki
MEHMET
METİNER (Adıyaman) O zaman, sen utanmazsın bu hakaret değilse!
TUFAN KÖSE (Çorum)
Yüzün de kızarmıyor hiç! Hiç yüzün de kızarmıyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara bakın, gereğini
yapmanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Bakın, değerli
milletvekilleri, burada önemli bir konuyu konuşuyoruz ve bugünü
konuşamıyoruz, bugünü konuşamıyoruz.
Bakın, bu
Meclis üzerine düşeni yapmıyor. Biz burada konuştuğumuz
zaman hemen 1930lara, 1940lara gidiyorsunuz. Yüreğiniz yetiyorsa gelin
onları da araştıralım. Ama biz
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Mangal gibi yüreğimiz var Sezgin
Tanrıkulu, mangal gibi yüreğimiz var bizim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, 1990lı yıllar
diyorsunuz. Bu önerge niçin verildi? Bakın, bu önerge niçin verildi?
1990lı yıllar için verildi. Eğer bir sorununuz yoksa gelin
araştıralım diyoruz. Bizim bir sorunumuz yok. Gelin
araştıralım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çok şeyler araştırdık.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Neden çekiniyorsunuz? Meclisin gündemini biz
belirleriz. diyorsunuz. Evet, Meclisin gündemini siz belirliyorsunuz, doğru.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Belirleyeceğiz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Rüşvetten, yolsuzluktan, kara paradan,
ihaleye fesattan başka bir gündeminiz yok ki.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yazıklar olsun!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Gelin, faili meçhul cinayetleri
araştıralım, bu Meclis bunları araştırsın.
Hangi engel var? Değerli arkadaşlar, hangi engel var?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bugüne kadar, gelin, geçmişle hesaplaşma
konusunda, yüzleşme konusunda bu Meclis tarihî görevini yapsın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sen kendini mahkeme yerine koyuyorsun.
Yazıklar olsun! Bir de hukukçu olacaksın!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Hangi engel var değerli arkadaşlar?
Hepinizin meşguliyeti var, o meşguliyetten biraz
sıyrılın ya. Gittiğiniz yerde hesap vereceksiniz, öbür
dünyada da hesap vereceksiniz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bizim verilmeyecek hiçbir hesabımız
yok.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Vereceksiniz hesap.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Verilmeyecek hiçbir hesabımız yok
bizim.
MUTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Gelin, burada araştıralım.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu konuda kendi gündeminiz olamaz ancak bu yüce
Meclisin gündemi olabilir. Bu gündem olabilir. Gelin, bunları beraber
yapalım. Neden çekiniyorsunuz? Neden?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz mahkeme misiniz ya, rüşvet ve yolsuzluk
olduğunu söylüyorsunuz?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Yok, arkadaşlar, bakın,
zihniyetiniz soruluyor çünkü bu konuların konuşulmasını,
araştırılmasını istemiyorsunuz, istemiyorsunuz ve
Türkiyeyi başka gündemle meşgul ediyorsunuz. Rüşvet, yolsuzluk,
kara para, ihaleye fesat karıştırma
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Mahkeme mi kurdun sen?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sadece bunlar var, başka bir şey
yok gündeminizde; nasıl iş takip edilecek, nasıl başka bir
iş yapılacak.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hâkim misin, savcı mısın, cellat
mısın?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Gelin, değerli arkadaşlar,
bakın, 1990lı yıllardan başlayalım, bu cumhuriyeti en
azından 1990lı yılların kirli işlerinden
aklayalım. Bu Meclis geriye döndüğümüz zaman da bir şey
yaptığı konusunda bir fikir sahibi olsun. Dolayısıyla
burada çıkıp konuşmanın bir anlamı yok.
Evet, değerli
arkadaşlar
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çık söyle o zaman, Biz Zilanda Kürtleri
katlettik, özür diliyoruz. de bakalım.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar,
daha yeni
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Roboski konusunda, Uludere konusunda
mutabık kalınsa yeterli.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, bir milletvekili Sen
nereden çıktın? diye bana hakarette bulundu. Lütfen kendisini
uyarır mısınız? O hakaretleri kendisine aynen iade
ediyorum.
BAŞKAN
Tutanaklara bakacağım efendim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından 1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakmalarının ortaya
çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati:16.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Elektronik cihazla
bu oylamayı yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisi kabul
edilmemiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Evet, buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, oturumda karar yeter sayısı bulunmadan önce bir talepte
bulunmuştum. Sanıyorum bu verilen arada tutanakları inceleme
imkânı buldunuz.
BAŞKAN Hiç anlayamıyorum Sayın
Elitaş, duyamıyorum çünkü.
Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olursanız
Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önce karar
yeter sayısı bulunmadan önce, oturumu kapatmadan önce bir talepte
bulunmuştum. Tutanakları inceleyip
BAŞKAN Evet, tutanakları istettik efendim,
gelecek, geldiği zaman bakacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
2.-
MHP Grubunun, 2/1/2014 tarih ve 1954 sayı ile Sakarya Milletvekili Münir
Kutluata ve arkadaşları tarafından Sapanca Gölünde sanayi
kuruluşlarının kontrolsüz su çekmesi ve gölü besleyen
suların ticari firmalarca alıkonulması, diğer taraftan
birçok olumsuz çevresel faktör nedeniyle çok önemli bir kot düşmesi
meydana gelmesi ve göl sularının tehlikeli şekilde çekilmesiyle
başlı başına bir çevre felaketine doğru gitmekte olan
gelişmelerle ilgili sorunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
15/01/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15 Ocak 2014 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
02 Ocak 2014
tarih, 2014/1954 sayı ile TBMM Başkanlığına Sakarya
Milletvekili Münir Kutluata ve arkadaşlarının "Sapanca
Gölü'nde sanayi kuruluşlarının kontrolsüz su çekmesi ve gölü
besleyen suların ticari firmalarca alıkonması, diğer
taraftan birçok olumsuz çevresel faktör nedeni ile çok önemli bir kot
düşmesi meydana gelmiştir. Göl sularının tehlikeli
şekilde çekilmesi ile başlı başına bir çevre
felaketine doğru gitmekte olan gelişmelerle ilgili hiçbir önlem
alınmadığı görülmektedir. Sorunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinin 15
Ocak 2014 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde Sakarya Milletvekili Münir Kutluata. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kutluata.
MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yok
olma sürecine girmiş bulunan Sapanca Gölüyle ilgili Meclis
araştırması yapılmasına dair Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi Sapanca Gölü sadece Marmara Bölgesinin değil, Türkiyenin göz
bebeği durumunda bir coğrafi değerdir, dünya ölçeğinde bir
tabiat harikasıdır. Sakarya şehrinin içme suyu kaynağı
olan göl, aynı zamanda Marmara Bölgesinin en önemli doğal denge
unsurlarından bir tanesidir. Ülkemizin bu nadide varlığı,
son yıllarda çevresinde ve üzerinde yoğunlaşan yağma ve
tahribata daha fazla dayanamamış ve maalesef yok olma sürecine
girmiştir. Sapanca Gölünün suları çekilmekte, göl küçülmekte ve
etrafında oluşmuş bulunan geniş çorak halka her geçen gün
ilerleyerek gölü daha da daraltmaktadır. Göldeki küçülme sonucunda
kirlilik seviyesinin vahamet derecesine geldiği gözle görülür hâldedir. Bu
olumsuz gidiş yıllardır süren bir yağmanın sonucudur;
herkesin gözünün önünde ve iktidarın himayesi altında
yürütülmektedir. Bu ülkenin hem Su İşleri Bakanlığı
vardır hem Çevre Bakanlığı vardır. Ancak
yağmanın durdurulması için herhangi bir önlem alınamamakta,
tedbir geliştirilememektedir. Türkiyede devletin işleyemez hâle
gelmesinin sonuçlarını bu örnekte de bütün netliğiyle
görmekteyiz. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin duruma el atması
ve Sapanca Gölünün kurtarılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sapanca Gölü üzerinde yürütülen tahribatın birkaç koldan
yürüdüğünü görmekteyiz.
Birincisi, gölü
besleyen sulara ticari kuruluşlar el koymakta ve gölün beslenme dengesi,
doğal dengesi bozulmaktadır. Ticari kuruluşlara verilen
ruhsatlar, gölü besleyen doğal dengeyi dikkate almak zorunda olduğuna
göre dereler neden Sapanca Gölüne ulaşamamaktadır? Buradaki
yağma süreci araştırılmalı ve
araştırılması gereken başlıca konulardandır.
İkincisi,
gölden çekilen sularla ilgilidir. Sakaryanın içme suyu kaynağı
olan göl, Kocaeli bölgesindeki büyük sanayi kuruluşlarının
kontrolsüz su çekme alanı durumundadır. Bu sanayi
kuruluşlarının hangileri olduğu ve aşırı su
çekmelerine nasıl izin verildiği açıklanmalıdır.
Adı en çok geçen kuruluşlardan TÜPRAŞın su çekme izni,
özelleştirme sırasında gözden geçirilmiş ve gölün geleceği
dikkate alınmış mıdır? Gölün geleceğinin dikkate
alınmadığı görülmektedir. Buna neden göz yumulduğunun
açıklanması gerekiyor. Bilindiği gibi TÜPRAŞ,
özelleştirilmesi sürecinde iktidar tarafından adı
yıpratılan bir kuruluştur. TÜPRAŞın yüzde 14,76 oranındaki
hissesinin Sami Ofer adlı İsrailli iş adamına, dönemin
Maliye Bakanı tarafından özel mekânlarda, özel görüşmelerle
verildiği büyük tartışmalar yaratmıştı,
hatırlanacaktır. Söz konusu hisselerin bu yollarla devri sonucu
kamunun 750 milyon dolar zarara sokulduğu mahkeme kararlarıyla tespit
edilmişti. Bu bakımdan, TÜPRAŞın özelleştirme
sürecinde Sapanca Gölünün ne oranda kullanılacağı hususu hangi
çerçevede hangi şartlarda karara bağlanmıştır?
Kamuoyunun bu konuyu merak ettiğini dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, göl üzerindeki yağma ve tahribat metotlarından
üçüncüsü, gölün atık alanı olarak kullanılması ve bunun
ilgililerce âdeta teşvik edilmesidir. Gölü nüfuzlu inşaat
şirketlerinin tasallutundan korumak mümkün olamamaktadır. Bu konuda
sadece bir örnek vermekle yetineceğim. Bu, aynı zamanda, ulusal
basında ve ulusal televizyonlarda yer alan bir konudur. 17 Ocak tarihinde
büyük gazetelerde ve büyük televizyonlarda bu konu gündeme getirilmişti.
Marmaray Projesinin kazı çalışması sırasında
çıkartılan atıklardan 4 bin kamyon dolusu hafriyatın
Sapanca Gölüne dökülmesine izin verildiği gerekçesiyle, Sapanca ilçesinin
AKPli Belediye Başkanı hakkında görevini kötüye kullanma
suçundan üç yıla varan hapis cezası istemiyle dava
açılmıştı. Savcılığın bu
teşebbüsüne İçişleri Bakanlığı izin
vermediği için Danıştaya başvurarak mahkeme işlerlik
kazanmış ve ilgili ilçe Belediye Başkanı mahkemeye sevk
edilmişti. Sonuçta, mahkeme, bu şahsa altı ay ceza vermiş
ve iyi hâlden beş aya indirmişti. Sonuç itibarıyla, bu
yağma mahkeme tarafından tescil edilmiş ve iktidarla ilgili bir
yönü de ortaya çıkmış durumdaydı.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, sizlere, bu gölde ortaya çıkan kirlilikten
bazı örnekler sunmak istiyorum: Şu görülen fotoğraf iskelenin ortaya
çıkmasına kadar gölün çekildiğini ve göldeki daralmayı
göstermektedir. Bir hafta öncenin fotoğraflarıdır bunlar. Bu
fotoğraf, göldeki kirliliğin hangi boyutlara geldiğini ortaya
koymaktadır. Bu fotoğrafın, göle atıkların nasıl
geldiğini, gölün nasıl kirlendiğini, göl çevresindeki, gölün
kıyısındaki suların karabatak kuşlarının
kalkamayacağı kadar girmesi hâlinde oluşmuş kötü
görüntüleri andırdığı ortadadır.
Bu cümleden olmak
üzere size söyleyeceğim ilave bir husus, göldeki çekilme, maalesef,
iktidarın göz yumması karşılığında doldurma
faaliyetleriyle karşı karşıyadır. Göl kenarında
araştırma yapan Milliyetçi Hareket Partisi Sakarya Büyükşehir
Belediye Başkan Adayı Sayın Orhan Ünver, bu tetkikleri
sırasında yanında bulunan vatandaşlardan bu çekilmenin bir
arsa rantına dönüştürüleceği şeklindeki trajikomik espriye
bir ikazla cevap vermişti. Ancak, ondan bir hafta sonra ben kendim göl
civarında yaptığım tetkiklerde gölün doldurulmakta
olduğunu ve gölün bir sayfiye alanı şeklinde düzenlenmekte
olduğunu ve doldurma faaliyetlerinin hızla yürüdüğünü kendi
gözlerimle gördüm ve fotoğraflarla tespit ettim. Bakın, değerli
milletvekilleri, Sapanca Gölünün korunması, geriye
kazandırılması bir tarafa, gölün etrafı, maalesef,
değerlendirilmek için yağma düzeninin bir uzantısı olarak
faaliyetler sürüyor. Bu da benzer görüntülerden bir tanesidir. Bu açıdan,
bu işin kimler tarafından göz yumularak yürütüldüğü, bu
kirlenmenin ve tahribatın kimler tarafından göz yumularak yürütüldüğü,
bilgisizlikten mi olduğu veya içindeki yolsuzluk boyutlarının ne
olduğu konusunun ciddiyetle araştırılmasına ihtiyaç
vardır.
Sakarya
basınına, yerel basına buradan teşekkür ediyorum;
yıllardır bu konuyu gündemde tutmasına, Sayın
Başbakanın her Sakarya ziyaretinde bu konuda sürmanşetlerle
Sapanca Gölüyle ilgilenilmesi konusunda yardım istemesine rağmen
herhangi bir adım atılabilmiş değildi. Uzun süredir
kontrolümüzde olan, her zaman gündeme getirdiğimiz bu konu, 15 Temmuz 2010
yılında, sadece bizler tarafından değil, Sakaryada
araştırmalar yapan Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri
tarafından da gündeme getirilmiş, mesela Niğde Milletvekili
Mümin İnan ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay bölgede gördükleri konusunda
dayanamamışlar ve burada gündem dışı söz alarak
meseleyi gündeme getirmişlerdi. O dönemde şu anda Mecliste bulunmayan
iktidar partili milletvekili arkadaşımız -söz almak suretiyle-
bu milletvekillerinin bu konuyla neden ilgilendiklerini
anlayamadığını söylemiş, ben de bunu anlamak yerine
şikâyetleri ciddiye almalarını ve gölle ilgilenmelerini tavsiye
etmiştim. O günden bugüne herhangi bir şekilde bir gelişme
olmadı, tam tersi, tersine gelişmelerle Sapanca Gölü yok olma
sürecine girdi.
O bakımdan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Hükûmetin ilgilenmediği bu konuya el atmasının ülkemizin
millî değerlerinin korunması açısından büyük önem
taşıdığını ifade ediyor, hepinize bu duygularla
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kutluata.
Aleyhinde, Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tan.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün günlük siyasetin,
polemiklerin, politikanın dışında, hepimizi, tüm
vatandaşları ilgilendiren bir mevzuyla ilgili huzurlarınızdayım.
Sapanca Gölünde sanayi
kuruluşlarının kontrolsüz su çekmesi ve gölü besleyen
suların ticari firmalarca alıkonmasıyla ilgili bir Meclis
araştırma önergesi var.
Değerli
arkadaşlar, Sapanca Gölü, biliyorsunuz, Türkiyenin en nadide göllerinden,
tabiat, doğa harikalarından birisi. Şimdi, bu önergede ne
isteniyor? Deniliyor ki Göl sularından kontrolsüz bir şekilde su
çeken firmalar var, kirlenme söz konusu ve gölü besleyen kaynaklarda
sıkıntılar var. Gelin, bunları araştıralım
ve çözelim.
Şimdi, böyle
bir önergeye hayır demek mümkün değil. Sapanca Gölü de, İznik
Gölü de bunlar birbirine yakın oldukları için sıralıyorum-
Abant Gölü de birer doğa, tabiat harikası. Gittiğiniz vakit
içiniz ferahlıyor, gönlünüz açılıyor ve İsviçrenin
gölleriyle yarışacak güzellikte bir muhteşemlikle
karşı karşıya kalıyorsunuz.
Şimdi,
bunları korumak AK PARTİnin de görevi, CHPnin de, BDPnin de,
MHPnin de, herkesin görevi. Dolayısıyla, burada hiçbir art niyet
veya başka bir şey aramadan, en azından bu tip konularda bu
Meclisin bir ittifak içerisinde olması lazım.
Ha, iddialar
doğrudur, değildir; yanlıştır, yalandır,
abartılıdır; bunlar ayrı bir tartışma konusu.
Önce bu komisyonu kurarsınız, araştırmayı
yaparsınız, objektif, bilimsel verileri Meclisin önüne
koyarsınız, ondan sonra evet veya hayır, haklı veya
haksız dersiniz.
Dolayısıyla,
bugün Sapanca Gölü başta olmak üzere, Türkiye'nin, bütün bu doğal
varlıklarıyla ilgili ciddi bir araştırmaya, ciddi bir
kontrole ve ciddi bir koruma planına ihtiyacı vardır. Aynı şekilde
bugün Diyarbakırla Elâzığ illeri arasında bulunan Hazar
Gölü; bu da en az Sapanca Gölü kadar muhteşem bir
varlığımız. Bunun da geleceği tehlikede.
Van Gölü 1.700
rakımda, onun bin metre daha yukarısında 2.700 metrede Nemrut
Krateri var; dünyadaki ender örneklerden birisi bu krater göllerine.
Şimdi, biz
bunları koruyamazsak -şelalelerimizi, vadilerimizi, göllerimizi,
denizlerimizi, ormanlarımızı- peki, o hâlde bunların
korunması noktasında da bir ittifaka varamazsak, biz hangi noktada
bir mutabakata varacağız?
Değerli arkadaşlar,
Sapanca Gölünden başladık İznik Gölüne gittik, oradan Abanta,
Van Gölüne, Nemrut Kraterine, Hazar Gölüne, Bendimahi Şelalesine,
Diyarbakırın Dicle Vadisine gittik, Trabzondaki Zağnos
Vadisine. Bu örnekleri onlara, yüzlere çıkarabiliriz. O kadar
muhteşem bir coğrafyamız ve tabiatımız var ama ne
yazık ki bunların korunmasıyla ilgili,
varlıklarını devam ettirebilmeleriyle ilgili doğru düzgün
bir çalışma yok. Manyas Gölü de böyle, Uluabat Gölü de böyle yani
Bursadan Bandırmaya giderken hemen yolun kenarındaki Uluabat
Gölünde de aynı sıkıntılar var.
Devlet Su
İşleriyle ilgili veya bu mevzularla alakalı eleştirilerimiz
geldiği vakit -sayın bakanlardan kimse yok burada, iktidar da zaten
fazla dinlemiyor- sürekli çıkıp Şunu yaptık, bunu ettik,
bunu yapıyoruz, bunu yapacağız. gibi o gün sırf size laf
yetiştirmek için bir şeyler söyleniyor ama siz de dönüp soruyorsunuz
Peki, siz bütün bunları yapıyorsanız hâlâ bu bizim doğal
varlıklarımız niye yok oluyor, niye tehlikede? Demek ki
gereğini yeterince yapmıyorsunuz; bunlarla ilgili bütün dünyanın
kabul ettiği ve uyguladığı uygulamaları, projeleri,
tasarımları, tedbirleri hayata geçirmiyorsunuz.
İşte,
burada bu Sapanca Gölünden hareketle Fırat havzasındaki, Dicle
havzasındaki, Kızılırmak havzasındaki bütün tarihî
varlıklarımız da maalesef tehlike altında. İşte,
bir Birecik Barajı yapılmayana kadar, Halfeti sular altında
kalmayana kadar biz Zeugma mozaiklerinden bile haberdar olamadık maalesef.
Şunu söylüyoruz: Ilısu Barajıyla da ilgili, Dicle üzerinde
yapılan ve yapılmakta olan başta Ilısu Barajı olmak
üzere bütün hidroelektrik santraller ve barajlarla da ilgili olarak yine
aynı tehlikeler söz konusudur. Hem o vadiler içerisindeki nehirlerin dünya
kurulduğundan beri on binlerce yıldır aktıkları yatakların
tabii dokularıyla ilgili ciddi tahribatlar söz konusudur -yani
yaşayan canlılardan tutun bitkilere kadar- hem de o havzalar
içerisinde var olmuş, varlığını,
kalıntılarını bugüne kadar sürdürmüş, yine tarihî
eserlerle ilgili, dünya kültür mirasıyla ilgili ciddi
sıkıntılar söz konusudur. Gelin, en azından bu konularda
bir ittifak sağlayalım, bu bir örnek teşkil etsin ve bundan
hareketle bütün göllerimizi, denizlerimizi, vadilerimizi,
ırmaklarımızı ve bunların etrafında kümelenen
tarihî varlıklarımızı koruyacak, kollayacak, tedbirlerini
alacak bir neticeyi hep birlikte ortaya koyalım.
Değerli arkadaşlar, bu
konuları arz ettikten sonra, son günlerde meydana gelen birkaç olayla da
ilgili sizleri bilgilendirmek istiyorum. Özellikle, işte, bu son dönemlerde
paralel devlet, devlet içerisinde yapılanma, çeteleşmeler,
farklı örgütlenmeler
Biraz evvel de çıktım
huzurlarınıza, Şırnakın Güçlükonak (Basa) ilçesiyle
ilgili 1996daki olayları anlattım, bugün de buna benzer tertipler
devam ediyor. Ve son olarak da, Afyon Kocatepe Üniversitesinde -günlerdir dile
getiriyoruz, yetkililerle görüşüyoruz; Valiyle, Rektörle, buradaki AK
PARTİ grup başkan vekilleriyle, sorumlularla- maalesef olaylar
dinmiyor. Belli güçler, orada, farklı siyasi görüşlere sahip
gençlerimiz arasında bir çatışmayı körüklüyor ve özellikle
üniversitede okuyan Kürt gençleri üzerinde bir terör rüzgârı, terör
fırtınası, terör kasırgası estiriliyor. Buradan da,
başta, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğünü, yine aynı
şekilde Afyon Valiliğini, Emniyetini, İçişleri
Bakanlığını uyarıyoruz: Bu tip küçük
kıvılcımlar, Allah korusun, bütün toplumsal huzuru ve
barış, çözüm atmosferini sabote edebilir, sabote edecek
adımlardır, hep birlikte dikkatli olalım.
Değerli arkadaşlar, yine,
Pozantıda, biliyorsunuz, çocuk mahkûmlara uygulanan bir vahşet
günlerce gündemimizi işgal etti. Konuştuk, tartıştık,
feryat ettik, fakat geldiğimiz bu noktada Pozantıda ne oldu, bu
çocuk mahkûmlara neler yapıldı, kimler yaptı, yapanlar
hakkında ne yapıldı, ciddi bir netice elimizde yok. Yine,
aynı şekilde, Sincan Cezaevinde yüzlerce çocuk işkenceden
geçirildi. Bunun bütün bilgileri, belgeleri ortaya döküldü; sorumlular üzerine
gidileceğine, tabiri caizse, bunlar kulaklarından tutulup bütün
kamuoyu önünde teşhir edilip cezalandırılacaklarına âdeta
taltif edildiler ve bu cezaevine gitmek isteyen milletvekillerine bile izin
verilmedi doğru düzgün.
Değerli arkadaşlar, Pozantı da böyle,
Sincan da böyle, birçok yerde aynı sıkıntılar devam ediyor
ama bir yandan da her seferinde, iktidar milletvekilleri çıkıyor Ya,
bize haksızlık ediyorsunuz. Bakın, eskiden kafanıza
kurşun sıkılıyordu, bugün sıkılmıyor. E
biraz işkence görmüşsünüz, ne olur? Siz de biraz sabırlı
olun. E ne kadar olun? On iki senedir geldik, 2071de çözeriz inşallah
bunları. Değerli arkadaşlar, bunlar trajikomik sözlerdir. Bunlar dalga geçmektir.
Yani bu, Süleyman Demirelin eski politikasına benziyordu. Filan yerde
niye su yok, burada niye yol yok? dediğiniz vakit, işte, diyordu ki:
Eskiden Diyarbakırdan Sivereke yedi saatte gidiliyordu, evlerde tulumba
vardı, elektrik jeneratörle geliyordu, hâlinize şükredin, nereden
nereye geldik, kağnı arabasından otobana geldik. Böyle bir
mukayese olmaz.
Onun için, bir an evvel bunların çözülmesi ümit ve
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum,
saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tan.
Önerinin lehinde,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Sapanca
Gölünü konuşuyoruz. Sapanca Gölü, Türkiyenin, bence dünyanın en
güzel göllerinden bir tanesi. Bir gölle ilgili söylenebilecek ne varsa, ne
kadar güzellik anlatılabilirse, gerçekten söylenmesi, içtenlikte
söylenmesi gereken ne varsa Sapanca Gölüyle ilgili söylenebilir.
Sapanca Gölünün
çevresi 42 kilometre. Bunun 37 kilometresi Sakarya sınırları
içerisinde, 5 kilometresi Kocaeli sınırları içerisinde.
Yıllardan beri Sakaryada yaşayan insanların
musluklarını açtıkları zaman ağızlarını
musluğa dayayarak kana kana içtikleri su Sapanca Gölüne aittir yani
orası sadece bir göl değil, aynı zamanda bir gıda
havzasıdır. Bu itibarla, büyükşehir belediyesi olmadan önce,
1580 sayılı Kanun gereği oranın koruma alanı
sorumluluğu Adapazarı Belediyesine verilmiştir. Neden? Çünkü
İnsanlar oradan su içiyor, su içtikleri yerin koruma sorumluluğu bu
belediyenindir. denmiştir.
Aradan yıllar
geçmiştir, oradan bir otoyol geçirilmiştir. Otoyol geçirilirken hiç
Sapanca Gölü hesaba katılmamıştır. Şimdi, ikinci bir
otoyol geçiriliyor, hiç Sapanca Gölü hesaba katılmıyor. Egzoz
gazları, kirlilikler, yerleşimlerin atıkları, evsel
atıklar Sapanca Gölünü dolduruyor. Elimizde Çok güzel bir gölü
nasıl yok ederiz?in hikâyesi başlıyor. Daha sonra, burada,
Yuvacık Barajıyla ilgili Burası yeteri kadar su almazsa biz
Sapanca Gölünden su çekelim. diyorlar ve Sapanca Gölüne su çekebilmek için
boruların yerleştirilmesiyle ilgili büyük bir dolgu
başlıyor, Sapanca Gölünün ekolojik dengesi bozuluyor. Daha sonra,
birden Sapancada su fabrikaları türemeye başlıyor, falanca su
fabrikası, filanca su fabrikası. Sapanca Gölünü besleyen dereler,
kaynaklar, kaynaktan türeyen dereler tek tek bu su fabrikalarının
kaynağı hâline, yani rant kaynağı hâline dönüşüyor. O
fabrikalar, buradan elde ettikleri gelirleri kişisel gelirleri hâline
dönüştürürken, ülkenin en büyük değeri olan Sapanca Gölü gittikçe
kuruyor.
Daha sonra, Marmararay Projesi
başlıyor, 4 bin kamyon toprak Sapanca Gölüne dökülüyor. Sonra,
İzmitte -bir özelleştirmeyle- TÜPRAŞ oradan su çekecek ama
özelleştirmeye bir madde konulmuyor. Nasıl olursa olsun biz bu
özelleştirmeyi yapalım zihniyetindeki Hükûmet, orada bedelsiz su
alımına karşı bir madde koyarak TÜPRAŞın
bedelsiz su alımını engellemiyor. Ve Sapanca Gölünden,
Sakaryada, herhangi yoksul vatandaş su içiyor diye parasını
ödediği hâlde, 26 milyon metreküp su çeken TÜPRAŞ bedelsiz su
çekiyor. Neden? Hiçbir tedbir alınmadığı için. Peki,
diğer sanayi kuruluşları
bir bedel ödüyorlar mı? Hayır, diğer sanayi
kuruluşları da bir bedel ödemiyor.
Yani elimizde bir göl var, su
fabrikaları o gölü kurutabilmek için dereleri kendisine çevirmiş.
Elimizde bir göl var, Hükûmet özelleştirme yaparken Sen bu gölden bedelsiz
su çekemezsin. maddesini ilave etmediği için -ne olmuş- o gölden
milyonlarca metreküp su çekiyor özelleştirme yapan fabrikalar.
Daha sonra, 5 kilometrelik bir
sınırım var, ben de buradan su çekeceğim. diyen Kocaeli,
Hadi, Yuvacık Barajı kuruyor, ben de su çekeyim. demiş.
Sakarya, kendisine alternatif su
kaynağı yaratmadığı için, bugüne kadar bir
çalışma yapmadığı için o da su çekmeye devam ediyor.
Kaynak yaratılmadan eldeki nimeti yok etmeye çalışan anlayış,
dünya güzeli bir varlığı yok etmek üzere.
Şimdi,
bununla ilgili, TÜPRAŞı, Sakarya Milletvekili olarak mahkemeye
verdim. Mahkeme görevsizlik kararı verdi. Bununla ilgili
araştırma önergesi verdik, bununla ilgili soru önergeleri verdik,
bununla ilgili Bilgi Edinmeye başvurduk, Bakanlığa başvurduk.
İlgili bakanlıklardan aldığımız cevaplar, sadece
mevzuatla ilgili cevaplardı.
Herkes, Hükûmet
dâhil olmak üzere herkes, sırtını Sapanca Gölüne
karşı çevirmiş durumda. Elimizde sadece, Sapanca Gölünü yok
etmekte kararlı bir anlayış, Onu var edelim. diyen,
çırpınan bir Sakarya var. Sakarya diyor ki değerli
milletvekilleri: El birliğiyle
MHPli sevgili milletvekilimiz burada, o
araştırma önergesini geriye çeker, ben kendisinden rica ederim. Ben
kanun teklifi verdim bununla ilgili, ben Sapanca Gölüyle ilgili kanun
teklifimi geriye çekerim. Yeter ki siz Sapanca Gölünün korunmasıyla
ilgili, özelleştirdiğiniz fabrikaların bedelsiz olarak su
çekimiyle ilgili, orada kurulan su fabrikalarının Sapanca Gölünün
kaynaklarını kurutan dere kaynaklarıyla ilgili özel bir yasa
tasarısı hazırlayın, biz milletvekilleri olarak bunu
desteklemeye hazırız. Biz muhalefet yapmaya
çalışmıyoruz, biz bu konuda önceliği almaya
çalışmıyoruz, biz bu konuda Biz bir şey yaptık. Biz
getirdik Meclise, aman, bunun kaymağını -Sakarya duysun- biz
yiyelim! demiyoruz. Biz farklı bir şey söylüyoruz. Evet, bunun için
mücadele ettik ama, bu göl bizim olduğu kadar Türkiye'nin gölüdür, sizin
gölünüzdür, hepimizin gölüdür; el birliğiyle yanlıştan geriye
dönelim, su kaynaklarımızla ilgili alternatif su kaynağı
çözümlerimizi bir an önce gündeme getirelim. Orada derelerimizi kurutan
fabrikalarımızın ruhsatlarını derhâl inceleyelim,
özelleştirilen fabrikanın ruhsatını bir daha kontrol
edelim. Oradan su çeken firmaların bedelsiz su çekimini engelleyecek bir
önlem alalım. Bununla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir
varlığımızı korumak için, el birliğiyle, bir yasa
tasarısının altına hep birlikte imza atalım, bunun
gururunu ve mutluluğunu birlikte yaşayalım. Bizim
istediğimiz budur, bizim yürekten dilediğimiz budur. Biz Sakaryada
Sapanca Gölü için de bunu söylüyoruz, Sakaryaspor için de bunu söylüyoruz,
Sakaryanın diğer hizmetleri için de bunu söylüyoruz. Her şey
için tek bir isteğimiz var, Türkiye'nin menfaati, Türkiye'nin rahatı,
huzuru ve refahıdır. Bizim isteğimiz budur. Bunun için el
birliği ve güç birliği gereklidir. Bundan dolayı bu
araştırma önergesine de kanun tekliflerine de bununla ilgili gelecek
her türlü yasa teklifine de evet diyeceğiz.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Aleyhinde Sakarya
Milletvekili Hasan Ali Çelik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Çelik.
HASAN ALİ
ÇELİK (Sakarya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sapanca Gölünün göl sularının azalması ve bu azalmanın hem
çevre yönünden hem de oluşabilecek muhtemel sorunlar yönünden
araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin
temini yönünden bir araştırma önergesi verilmiştir. Milliyetçi
Hareket Partisi tarafından verilmiş olan bu Meclis
araştırması açılması hakkındaki teklifin AK
PARTİ Grubu adına aleyhine söz almış bulunmaktayım,
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya, ülkemizin en güzel
illerinin başında yer almaktadır. Yeşili, denizi, gölü,
nehri, sularıyla, tabiatın her çeşidiyle bir örnek teşkil
etmektedir. Değerli milletvekillerimizin de söylediği gibi, nadide
bir yer, nadide bir göldür. Dolayısıyla, bu göz kamaştıran
yerimizi, yerleşim yerimizi ve gölümüzü de korumak, ona gereken önemi
vermek, hatta hayatımızın bir bölümü olan bu içme suyu
kaynağımızı çok iyi koruyup çok iyi değerlendirmek
durumunda olduğumuzu biliyorum. Dolayısıyla, bugün buradaki bu
değerlendirmelerde dikkat edilecek önemli konular söylendiği için
teşekküre değer buluyorum her birisini.
Sapanca Gölü,
ilimizin neredeyse tamamına, büyükşehir olduktan sonra SASKİ
Genel Müdürlüğü marifetiyle de neredeyse tamamına su temin eden bir
içme suyu kaynağı. Dolayısıyla, çok önemli bir kaynak. Bu
kaynakla ilgili, aynı zamanda, yapılan analizler, laboratuvar
testleri, sürekli gözlemler üniversitelerin uzmanları tarafından da
değerlendirildiğinde OECD tarafından o kriterlere göre birinci
sınıf içme suyu olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla,
ciddi bir önemi vardır. Şimdi, diğer tarafımız da
birinci sınıf sulak alandır. Bunun da şöyle bir
derinliği var: Derin bir göl olmamakla birlikte etrafı yerleşim
yeriyle de sarılmış, yaklaşık 57 metre derinliği
olan en derin yerinde 39 kilometrelik bir çevre genişliği var
kıyılarında. Dolayısıyla, bunun yaklaşık 26
kilometresi Sakarya il hudutlarında, 13 kilometresi Kocaeli il
hudutlarında bulunan bu gölümüzün, daha çok Sakarya Büyükşehir
Belediyemizin, Sakaryamızın gözetimi ve denetimi daha doğrusu
ilgisi altında bulunduğunu; üstelik içme suyunun çoğunun temin
edildiği yer olarak da bizim daha fazla burada hak ve salahiyetimizin,
ilgimizin bulunması gerektiğini biliyorum.
Göl havzası
da havza olarak tarif edilmiş ve 252 kilometrekarelik bir yüzölçümüyle
önemli bir değer ihtiva etmektedir. Bu gölün denizden yüksekliği de
31 metre. Gölün de suyun, içme suyunun kullanıldığı normal
rejim şartlarında 44 kilometrekarelik bir yüzey alanı var.
Şimdi, çevreden irili ufaklı 17 adet dere su taşıyor göle.
Bu dereler su taşırken -tabii kirleticiler de var- bir yandan da bu
17 derenin getirdiği suyu bir başka dere, Çark Deresi dediğimiz
bir dere de tahliyesini yapıyor desek doğrusunu söylemiş oluruz,
tahliyesi yapılıyor, doğal bir dere ama tahliyesi yapılıyor.
Dolayısıyla, bir kapakla su miktarı orada bununla kontrol
ediliyor. Şehrin de içme suyu böylece o kontrolle sağlanmış
oluyor. Dolayısıyla, yıllık ortalama -aynı zamanda
ekolojik denge için de gerekli bu- 10 milyon metreküp su bu dediğimiz
tahliye deresi olan Çark Deresi kanalıyla Sakarya Nehrine
ulaştırılıyor. Dolayısıyla, bu yatak içerisinde
ne kadar canlı varsa etrafındaki ihtiyaç varsa, tabiat ihtiyacı,
bu Çark Deresinden de öyle bir ihtiyaç gideriliyor. O yüzden de
yıllık 10 milyon metreküp bir suyun acil ihtiyaç olduğunu
söyleyebiliriz. Ayrıca, yılda ortalama 30 milyon metreküp suyu da
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kullanıyor, geri kalıyor, çok az
bir su. Bunun 68 milyon metreküpünü de Sakarya Büyükşehir Belediyesi içme
suyu olarak kullanıyor. Şimdi, bu su
Toplam rezervine
baktığımız zaman gölün, 130 milyon metreküp
kullanılır aktif su rezervi görünüyor. Normal şartlarda gölün
optimum işletmesinin sağlanabilmesi için, çevrenin ve ekolojik
şartların da sağlanması için bu seviyede tutulması ve
bu seviyenin de daima kontrol altında tutulması gerekiyor; Çark
Deresine kapakla giden su ve derelerden gelen su, doğal gelen sular,
yağmurlar, diğerleri. Bunu temin için Sakarya Büyükşehir
Belediyesinde SASKİ Genel Müdürlüğü 2003 yılında Sapanca
Gölünü içme suyu havzası ilan etmiş, bu dediğimiz havza o. Bu
ilanla ciddi bir korumaya girmiş. Dolayısıyla, bu koruma birçok
iyilikleri getirmiş -imar faaliyetlerini kontrol altına- sanayi ve
ticari faaliyetler, turizm faaliyetleri, tarımsal faaliyetler bu kapsamda
yer alabilir. Son bir yıldır da Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
SASKİ ve İSU Genel Müdürlükleri ortak bir şekilde havzanın
korunmasıyla ilgili çalışmaları yürütmektedirler. Amaç,
daha iyi korunan göl, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir denge sağlanarak
canlı ve hayatın ihtiyaçlarını sağlamaktır. Bu
amaçla, ilgili büyükşehire ait alt belediyeler de dâhil, 1/25.000likler,
1/5.000likler, 1/1.000lik uygulama imar planları
hazırlanmış ve bunlar da hayata geçirilmiş durumdadır.
Gölün
korunması ve daha verimli kullanılması amacıyla da gölün
tüm çevresi 33 kilometrelik bir kolektör ve 200 kilometrelik bir şebeke
ile sarılmış ve bu atıklar göle gitmeden arıtma
sistemine sevk edilme durumuna getirilmiştir. Dolayısıyla, gölü
besleyen derelerin temizliği de ayrıca önem
taşımaktadır, sadece kolektörler değil. Gölü besleyen
derelerin de temizliği sürekli yapılmakta, aynı zamanda sanayi
atıkları takip edilmektedir.
Fakat bütün
bunlarla birlikte, TÜBİTAKın da bir durumu var. TÜBİTAK da
Sakarya Büyükşehir Belediyesiyle beraber bir çalışma yürütüyor;
Sapanca Gölünün öncelikli kirlilik kaynaklarına özgü kontrol
teknolojilerinin araştırılıp geliştirilerek göl
havzası için uyarlanması projesi ve devamı
konuları sürdürülüyor. Sakarya Büyükşehir Belediyesince şehrin
en büyük içme suyu kaynağı olan bu gölü gelecekte en iyi şekilde
görebilmek için ve Orman Su İşleri Bakanlığıyla bunu
daha diri tutabilmek için, kendi imkânlarıyla da, Bakanlık
imkânlarıyla da bölgenin en büyük içme suyu barajını Akyazı
Ballıkayada, Ballıkaya Barajı, bir de yine Büyükşehir
Belediyesi Akçay Göletini inşa etmek suretiyle geleceğini, Sapanca
Gölünü kurtarmak ve içme suyunu daha güvenceli hâle getirmek için tedbirler
almış durumdadırlar.
Esasında,
gölden TÜPRAŞ tarafından az önce konuşmacılar da söyledi-
alınan su, göl işleme rejimini risk etmektedir. Bu konunun daha
yakından takibi gerekmektedir. İlgili kuruluşlar bu konuda
girişimlerde bulunmuşlar ve bunların takibini
yapmaktadırlar.
Göl
çevresindeki doğal, mineralli ve kaynak sularının
tamamının yılda 1,5-2 milyon metreküp kadar bir su aldıkları
bilinmektedir fakat TÜPRAŞın yıllık su kullanımı
7 ila 9 milyon metreküp. 2014ten sonra da bir revizyona gidecek, belki 15
milyon metreküpe çıkacak. Dolayısıyla, bu konuda kısaca
özetlenecek olursa, 2006 yılında özelleştirilen TÜPRAŞ
Bu
özelleştirme esnasında su tahsisi konusunda herhangi bir hüküm
görülmemektedir. Bu, Millî Emlak Genel Müdürlüğü, DSİ Genel
Müdürlüğü, Özelleştirme İdaresinin evraklarında
belirtilmektedir. TÜPRAŞ tarafından kullanılan bu 7-9 milyon
metreküplük suyun tahakkuk ve tahsili de görülmemektedir.
Su
candır, su hayattır. Diyorken, hem israf önlenmeli hem su
kullanımı bir bedel karşılığında olmalı
hem de ihtiyaç neyse, neredeyse, ne kadarsa ölçü ve denge içinde bunlar
karşılanmalıdır.
Alınan
ve alınmakta olan tedbirler ve çalışmalar devam etmektedir ve
edecektir. Yapılan çalışmaları daha da genişletmek
için -elbette ihtiyaçları devam ediyor- çalışmalar devam ediyor.
Milliyetçi Hareket Partisince verilmiş olan bu araştırma
önergesinin gündem darlığı sebebiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ALİ ÇELİK (Devamla) -
bugün için gerekli olmadığını ifade ediyor, gelecek zaman
diliminde bu konuların hem yakından takibi hem de bunların daha
iyi bir şekilde incelenmesi, sonuçlandırılması ve
vatandaşlarımızın daha huzurlu bir çevrede daha iyi bir
yaşam sürmelerinin sağlanması amacıyla bir
çalışma yapılması gereğini ifade eder, hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, 60a göre bir düzeltme
yapmamız gerekiyor.
BAŞKAN
Düzeltme mi yapmak istiyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet.
BAŞKAN
Sisteme girerseniz yerinizden yapabilirsiniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Münir Kutluata konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Kutluata.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Sakarya Milletvekili Münir Kutluatanın, Sakarya Milletvekili Hasan Ali
Çelikin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İktidar mensubu
Sakarya milletvekili arkadaşımız aleyhte olduklarını
söylediler önergeyle ilgili olarak, sonra da detaylı teknik bilgiler
verdiler. Arzu ediyoruz ki bu söylediklerimiz varsa
araştırılsın ve önlensin yoksa olmadığı
söylensin. Olmadığı söylenecek olsaydı biz ortaya
delillerimizi koyacaktık. Şimdi, bunlara itiraz edilemediğine
göre, bu kadar olumsuz gelişme yaşandığına göre, bütün
Sakarya ve o çevreden geçen herkes bu endişeyi duyduğuna göre ve
Hükûmet ilgilenmez, Meclis araştırmasının önü de kesilirse
bu problem nasıl önlenecek, Sapanca Gölü yok olmaktan nasıl
kurtarılacak ve Türkiye'nin benzer yerlerinde yaşanan benzer olaylar
açısından da caydırıcılık nasıl
sağlanacak?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kutluata.
MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) Teşekkür ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
MHP Grubunun, 2/1/2014 tarih ve 1954 sayı ile Sakarya Milletvekili Münir
Kutluata ve arkadaşları tarafından Sapanca Gölünde sanayi
kuruluşlarının kontrolsüz su çekmesi ve gölü besleyen suların
ticari firmalarca alıkonulması, diğer taraftan birçok olumsuz
çevresel faktör nedeniyle çok önemli bir kot düşmesi meydana gelmesi ve
göl sularının tehlikeli şekilde çekilmesiyle başlı
başına bir çevre felaketine doğru gitmekte olan
gelişmelerle ilgili sorunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili
tarafından Tekirdağın Çorlu ilçesinde yapılması
planlanan katı atık bertaraf tesisi ile ilgili işlemlerin
incelenmesi ve tesisin çevreye olası olumsuz etkilerinin
araştırılması amacıyla 8/10/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 15/01/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü
ve 21 milletvekili tarafından, 08/10/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına "Tekirdağ'ın Çorlu
ilçesinde yapılması planlanan katı atık bertaraf tesisi ile
ilgili işlemlerin incelenmesi ve tesisin çevreye olası olumsuz
etkilerinin araştırılması" amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (1040 sıra no.lu),
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 15/01/2014 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü.
Buyurunuz Sayın Köprülü. (CHP sıralarından
alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Trakya Bölgesi yüzde 82 oranında tarıma
elverişli topraklarıyla Türkiyenin belki de hatta dünyanın en
bereketli coğrafyalarından bir tanesi, Türkiyenin de Avrupaya
açılan bir kapısı konumunda.
Türkiyede üretilen pirincin yüzde
50den fazlası, ayçiçeğinin yüzde 50den fazlası,
buğdayın dönemsel olarak yüzde 10-15i Trakya Bölgesinde üretiliyor.
Bu sebeplerden ötürü, Trakya tarımsal sit alanı olarak ilan edilmesi
gerekirken maalesef ki AKP Hükûmeti tarafından rant ve talan bölgesi
olarak, yağma alanı olarak nitelendiriliyor ve buna uygun projeler
ortaya konuluyor. Bunlardan biri de Trakyanın göbeğinde, tarım
arazilerinin tam ortasında
çevresine zehir saçacak bir katı atık bertaraf tesisi kurulmak
isteniyor. Süreci sizlere biraz anlatmak istiyorum.
Trakyanın en
büyük yerleşim yeri olan Çorlu ilçesinin şehir merkezine 2 kilometre
mesafede faaliyette bulunmak üzere EPDK tarafından bir firmaya, çöp
gazından elektrik üretmek için bir lisans veriliyor. Altını
çizelim, sadece çöp gazından elektrik üretmek için lisans veriliyor.
Sonra, bu sınırlı ve
amacı belli olan yetki ÇED raporunda nasıl oluyorsa
Türkiyenin en büyük tehlikeli atıklarının toplanacağı
bir tesise dönüşüyor. Elektrik üretmekle hiçbir ilgisi olmayacak
şekilde senede 60 bin tehlikeli varilin temizleneceği, tıbbi
atıkların, akülerin, pillerin gömülerek saklanacağı,
atık yağların geri dönüştürüleceği ve benzeri birçok
faaliyeti bünyesinde barındıran bir tesise dönüşüyor.
Alınan yetkiyle faaliyet arasında hiçbir ilişki olmamasına
rağmen, hukuksuz bir şekilde, Bakanlık, bu işlemlerin
hepsine ÇED uygundur belgesi veriyor ancak yerel yönetim, belediye,
halkın, sivil toplum kuruluşlarının taleplerini de göz
önüne alarak, tesisteki ÇED raporlarının hukuksuzluğunu da
gerekçelendirerek tesisin yapılmaması noktasında bir karar
alıyor. Ancak, bu konuda bu ayrıntıyı belirtmekte fayda
var: Bu kararı, Cumhuriyet Halk Partili belediye meclis üyelerinin
verdiği oylarla alıyor, AKPli meclis üyeleri şirket lehine oy
kullanıyorlar.
Tabii, bu noktada
karar alındıktan sonra, tesisi buraya yapmaya kararlı olan
şirket, Tekirdağ İdare Mahkemesine bir dava açıyor. Dava
açmasına söylenecek hiçbir şey yoktur, hukuki hakkıdır
ancak Tekirdağ İdare Mahkemesinde dava devam ediyorken, dava normal
seyrinde işliyorken, keşif yapılmışken, bilirkişi
raporları alınıyorken, birdenbire topa Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı giriyor ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, konu yargıda olmasına rağmen,
mahkemede olmasına rağmen, kendisine 644 sayılı KHKyla
verilen yetkiye dayanarak, yargılama devam ediyorken, şirketin
istediği doğrultuda imar planlarını değiştirerek
bölgeyi zehirleyeceği bilimsel raporlarla sabit olan bu tesisin buraya
yapılmasına izin veriyor. Şirket açtığı davada ne
kazanmak istiyorsa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu
imkânı yargılama devam ederken kendisine veriyor.
Peki, bunu neden
yapıyor? Açıkça söyleyelim. Ben, elimde, söz konusu idare
mahkemesinden alınan, üniversiteden alınan raporu tutuyorum. Raporda
açık olarak şunu söylüyor, diyor ki: Bu tesisin buraya
yapılması kamu yararına uygun değildir. Çevre ve insan
sağlığı bakımından telafisi imkânsız
sonuçlar yaratacaktır. Devamında: Üzerinden yüksek gerilim
hatları geçmektedir. Bu tesise bu hâliyle izin verilmesi kanuna, mevzuata
aykırıdır. Resmî Gazetede yayınlanan, Ergene ve Meriç
havzalarında yer altı suyu tahsisi yapılmayacak kararı
olmasına rağmen bu tesisin yer altı sularını
kullanması hukuka aykırıdır. ÇED raporunda yeterince
inceleme yapılmamıştır. ÇED raporu taahhütleri tam olarak
belirlenmemiştir. diyor ve Bu tesis kamu yararına uygun
değildir. kararını veriyor. İşte, dava bu yönüyle
devam ederken ve şirketin davayı kaybedeceği ortaya
çıkmışken birdenbire Bakanlık, bu noktada,
kararını şirketin istediği doğrultuda, yargıya
müdahale ederek, hukuku baypas ederek veriyor.
Şimdi,
açık bir şekilde Bakanlık suç işliyor. Peki, bu fiilini
hangi aracıyla yapıyor? Burası önemli değerli
milletvekilleri. Bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
söz konusu imar değişikliğini Mekânsal Planlama Genel
Müdürlüğü kanalıyla yapıyor. Bu noktada, Mekânsal Planlama Genel
Müdürlüğü ve Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman, bu kurum
ve bu isim size tanıdık gelmiş olabilir. Çok geriye gitmenize
gerek yok, 17 Aralık operasyonunda aynı birim, imar planlarını
kanuna, hukuka uygun değiştirmediği ve bu kapsamda kendisine
menfaat sağladığı gerekçesiyle, iddiasıyla operasyona
tabi tutuluyor ve bu Genel Müdür gözaltına alınıyor ve daha
sonra adli kontrolle serbest bırakılıyor. Şimdi, o
yargılama süreci devam edecektir ama hani deniyor ya Bir paralel
yapı varmış!, Yok, iktidara karşı darbe
uygulanmış! Ben, bunun evrakını gösteriyorum, işte,
burada yürüyen davaya müdahale eden ve davanın seyrinde yürümemesi için
suç işleyerek imar planlarını değiştiren Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ve Mekânsal Planlama Genel
Müdürlüğünden bahsediyorum. O sebeple, bununla alakalı olarak,
işte Çevre, insan sağlığına
aykırıdır. ya da Mevzuata
aykırıdır. şeklinde rapor olmasına rağmen,
bunların her birini hiçe sayarak, yürüyen bir davaya müdahale ederek imar
planlarını değiştiren bir bakanlıktan bahsediyoruz.
Şimdi,
biz şunu söylüyoruz: Evet, burada gerçekten hukuksuzluklar var, burada
haksızlıklar var. Biz bu kürsüden Tekirdağla ilgili, Trakyayla
ilgili AKPnin rant projelerini, talan projelerini, hukuksuz projelerini her
fırsatta dile getiriyoruz ama bu, artık yargıya müdahale eder,
suç işler bir tarzda ortaya konulan bir proje.
Şimdi,
özellikle belirtmek gerekmekte: Bu tesisin yapılmasına, oradaki
halkın oylarıyla seçilen Çorlu Belediyesi, Belediye Meclisi, yerel
yönetim karşı çıkıyor, halk karşı
çıkıyor, sivil toplum kuruluşları karşı
çıkıyor. Neden bu tesisi buraya yapmak istiyorsunuz? Neden
insanların sağlığıyla oynamak istiyorsunuz? Neden
çocukların, gençlerin geleceğini karartmak istiyorsunuz? Şehrin
2 kilometre mesafesinde insanların hayatını karartacak bu tesisi
nasıl olur da buraya anlatabilirsiniz, nasıl olur da insanlara
anlatabilirsiniz?
Ben
özellikle buradan iktidar partisinin Tekirdağ milletvekillerine seslenmek
istiyorum: Bakın, burada açık olarak Bakanlığınız
bir suç işlemiş, Bakanlığınızın kurumu olan
Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü yürüyen dava sürecine müdahale ederek
bir suç işlemiş. Gelin, siz, bırakın,
başkalarının menfaatini korumayın; siz
Tekirdağın menfaatini koruyun, Trakyanın menfaatini koruyun,
bir sorumluluk ortaya koyun. O halk bize de oy vermiş, size de oy vermiş,
bizi de milletvekili yapmış, sizi de milletvekili yapmış.
Ortak paydamız olan Tekirdağda buluşalım, ortak
paydamız olan Tekirdağın menfaatlerinde buluşalım ve
bu tesisin buraya yapılmaması için mücadele verelim. Biz bu
mücadeleyi koyuyoruz ve şunu söylüyoruz: Bugün ortaya koyduğumuz grup
önerisinde de söylediğimiz o aslında. Hani diyorsunuz ya Yargıda bize
karşı bir yapı var. Yargıda bize karşı olan, bize
darbe yapacak bir ekip var. Evet, Bakanlığınız
aslında yargıya müdahale etmiş, Bakanlığınız
yargıyı baypas etmiş ve suç işlemiş. O suçun
cezasını bu fiili yapanlar ortaya koyacaktır. Ama,
bırakın yargıyı, bırakın yargının
çalışmasını, o zaman, gelin, Meclis bünyesinde bir
araştırma komisyonu kuralım. İktidar partilerinden de
muhalefet partilerinden de bu komisyonun içerisinde temsilciler olsun ve bunu
araştıralım gerçekten faydalı mı, zararlı
mı; Türkiye'nin ekonomisine mi katkısı var yoksa çevreye mi
zararı var; insan sağlığına etkileri nelerdir, hep
beraber araştıralım ve ortak bir tavır ortaya koyalım.
Ben grup
önerimizin lehinde konuştum ve bütün Genel Kurulu da
saygılarımla selamlıyorum, grup önerimize destek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köprülü.
Aleyhinde,
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz aldım ama
lehinde konuşacağım.
Çevre, bize emanet
edilen, geleceğimize, gelecek nesillere temiz, düzenli, tertipli
ulaştırmamız, teslim etmemiz gereken bir emanet. Emanete
hıyanet etmeme gibi millî kültürümüzün, inancımızın bize
vermiş olduğu bir terbiye var. Bunu her düzeyde, her şekilde
korumak adına her kurumun, her kuruluşun, her yetkilinin üzerine
düşen görevi yerine getirmesi gerekmektedir. Gelişen teknolojinin
getirmiş olduğu yeni tesislerle çevremizin farkına varmadan
kirlendiğini, zaman içerisinde Ne yapacağız? telaşı
içerisine düştüğümüzü maalesef, üzülerek görmekteyiz.
Ülkemiz 7.333
kilometre uzunluğunda sahile sahip bir ülke. Dünyada sahil
uzunlukları itibarıyla en önde gelen ülkelerin
başındayız, en önde gelen ülkelerden biriyiz. Üç yanı
denizlerle çevrili bundan önceki önergede bahsedildiği gibi- Anadolunun her
tarafına yayılmış, gerçekten çok güzel göllerimizle bir
dünya cennetinde yaşamaktayız. Ancak insanlar bilmedikleri hususlarda
ya suskun kalırlar ya da deli cesaretine sahip olurlar. Ülkede biz bu
kaynaklarımızı öylesine deli dolu tüketmekteyiz ki gözümüzün
önünde işin farkında olan kişiler çaresizlikle Ne
yapacağız? telaşına düşmekteler.
Ege Denizi, Akdeniz
nispeten genel kirliliğin etkisi altında. Ancak bir Marmara
Denizimiz var ki bizim, göl, iç göl gibi; bütün çevre illerin pisliklerinin,
atıklarının içine akıtıldığı, atık
tesislerinin belediyelerin eline, kontrolüne verilerek onların
inisiyatifine terk edildiği, enerji borcunu ödemediği için,
arızasını zamanında gidermediği için
arıtmayı çalıştırmayarak denize deşarj
ettiği öyle bir ortamda yıllardan beri koca İstanbulun
pisliği Marmaraya akarak Marmaranın balık ve deniz altı
dokusunu perişan etti, deniz altı bir balçık durumunda.
Artık, önceden Erdekin kıyılarında dalarak denizin dibinde
seyir, deniz altından çeşitli böceklerin toplanması noktasında
bu kaynakları kaybettik. Şimdi, yüzer su üstü
balıklarının hayatiyetini sürdürdüğü ama dip
balıklarının artık yaşayamaz hâle geldiği bir
noktadayız. Bu, denizi bilmememizden, bu kaynakları koruma
noktasında gereken tedbiri almamamızdan kaynaklanmaktadır.
Balıkesirin hem Marmarada hem
Egede sahili bulunmaktadır; Kaz Dağı gibi çok büyük bir tabiat
harikasını içinde, Çanakkaleyle birlikte, bulunduran bu bölgemizde Marmaradaki bu
kirliliğin etkisiyle turizmde büyük bir düşme olduğu gibi,
balıkçılıkta da büyük kayıplar yaşanmakta.
Yıllardan beri borçlanarak denize yatırım yapan
balıkçılarımız, ekmeğini Akdenize inerek açık
denizlerde aramak zorunda kalmaktadırlar. Bunda hem çevre kirliliği,
çevre konusunda gerekli tedbirin alınmaması hem de bilinçli
balıkçılığın yapılamaması sebeptir.
Zaman içerisinde
görmekteyiz balık tutma yasaklarının
başladığı tarihleri,
belirli gruplar gelerek, bakanlıklar üzerine baskılar yaparak, bu
süreyi uzatmakta, değiştirmekte, balık havyarlıyken
balık tutulmasına sebep olmakta; belirli bir süre için, belirli
kişilerin para kazanmasına göz yumulup boyun eğilmesi, bunlara
göz yumulması neticesinde aslında millî bir
kaynağımızın, bütün milletimizi ilgilendiren bir besin
kaynağının yok olmasına sebep olmaktayız. Bunda bilhassa
Tarım Bakanlığının çok ciddi tedbirler alması
gerekmekte, bu gibi noktalarda daha titiz davranması gerekmektedir.
Yunanistanla
komşu olmamız hasebiyle bu anlamda çok tuhaf yasak tarihleri
bulunmakta. Bizde balık yasağı başladığında
Yunanistanda, karşıda balık tutma serbest
bırakılıyor, onlarda yasaklandığında bizde
serbest bırakılıyor; aynı iklim, aynı deniz. Bunu
bilimsel, akademik seviyede, üniversiteleri de bu işin içerisine katarak,
bu tarihler konusunda çevre ülkelerle ortak platformlar oluşturup bir
millî politika takip edilmesi gerekmektedir. Türkiye gibi 10 ülkeyi
doyurabilecek bir zenginliğimiz, kaynağımız var; bu
yanlış davranışlarımız, politikalarımız
yüzünden, bilinçsiz avlanma yüzünden ve çevredeki kirliliği önlememe, göz
yumması bakımından bu kaynaklarımız heba
olmaktadır.
Önergenin, tabii
ki çevre kirliliği noktasında
Kurulan tesisler şehirlere
yakın olması dolayısıyla büyük bir kirliliğe yol
açmakta; aynı şekilde, Balıkesir ilinde de, Bursa bölgesinde bu
tarz, tesisler bulunmakta. Bu noktada, Meclisin
aracılığıyla açılacak bir araştırma
önergesiyle konunun daha detaylı araştırılıp tedbir
alınması ülkemizin millî menfaatine olacaktır. Bu anlamda
önergeyi destekliyoruz.
Denizin ve
çevresindeki bitki örtülerinin, ormanın, bahsettiğim gibi, Kaz
Dağları ve Marmara Denizinin etrafındaki önceden çok daha fazla
olan orman dokusunun yıllar itibarıyla yok olması çeşitli
Bilhassa Çanakkale bölgesinde yangınların tedbirlerinin
alınmayarak yangın çıkması, oradaki orman dokumuzun
kaybolmasına sebep olmakta.
Geçtiğimiz
gülerde Çan ilçesine gittim. Çanakkale-Çan arasında, ana yolun
kenarında hemen bitkiler başlıyor. Bir koruma alanı,
atılacak bir sigaranın etkisiz kalabileceği bir mesafenin
bulunmadığı, bunun tedbirinin alınmadığı,
buna dikkat edilmediği öyle bir ortam. Yine, Çan-Yenice, Yenice-Balya hattı tamamen orman
yangınlarına, olabilecek yangına davetiye çıkarır
mahiyette, tedbirin alınmadığı, gerekli çalışmanın
yapılmadığı bir şekilde yer almakta. Bunlar gelecek
nesillere, ormanlarımızın ve çevremizin düzenli, tertipli
teslimi noktasında üzerimize düşen görevleri
yapmadığımızı göstermektedir.
Araştırmanın detaylı olarak açılması ve konunun
ülkenin her tarafında, genelinde incelenerek değerlendirilmesi
ülkemizin menfaatinedir.
Denizlerimizin,
bilhassa Akdenizin İtalya, Fransa sahillerinde turistik amaçlı dalma
noktasında çok ciddi gelirler elde etmekteler. Görebildikleri hemen hemen
hiçbir şey yok diyebilirim köpek balığı
yavrularının dışında. Daldıklarında, deniz
altında bir Egenin zenginliğinden çok uzak bölgelerde çok ciddi
gelirler elde etmekteler. Hâlen var olan bu kaynaklarımız iyi
değerlendirildiği takdirde ülkemize iyi bir gelir sağlanacak,
turizmimiz artacak, denizcilik, yelkencilik noktasında ülkemiz bir cazibe
merkezi hâline gelecektir.
Bu anlamda,
önergenin kabulünü Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Çevrenin
korunmasının, denizlerimizin korunmasının,
dağlarımızın korunmasının bir millî görev
olduğu bilinciyle hareket edileceğini düşünerek yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.
Lehinde
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Partimizin çevre
duyarlılığı, bu konudaki politikaları açık ve bu
konuda yapılan araştırmalarda da her zaman destek
verdiğimizi biliyorsunuz. Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin Sapanca
Gölüyle ilgili araştırma önergesi vardı, ona da destek
verdiğimizi söyledik. Şimdi, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde
Karatepe mevkisinde katı atık bertaraf tesisi kuruluyor. Demin burada
Emre Köprülü arkadaşımız çok güzel o olayın
detayını irdeledi. Düşünün, çok gelişmiş bir ilçe,
birçok vilayetten büyük bir şehir Türkiyede. Sanayinin hızla
geliştiği bu gelişmiş ilçemizde yerel yönetimler var, sivil
toplum örgütleri var, çevreye duyarlı olan insanlar var, bilim
insanları var. Bir değerlendirme yapıyorlar ve diyorlar ki:
Şehrin bu kadar yakınına bunu yapmanız doğru
değil, bu bir kirletme. Sadece EPDKnın dediği gibi, çöp
gazından elektrik üretme olayı değil, aslında bütün o
civardaki sanayiden gelen çöpleri bir araya getirip bunun içinde ne kadar
zararlı şey varsa; aküsünü, pil atıklarını, bilmem
nelerini hepsini orada gömüp
Aslında dehşet bir kirletme. Buna
karşı mücadele ediyorlar. ÇED raporu gündeme geliyor, buna
çabalıyorlar. Bu rapor alındıktan sonra mücadele ediyorlar, yargıya
gidiyorlar. Arkadaşlar, işte bundan sonra yargıda sonuç
alınca hemen yargıyı baypas etme olayı. Hükûmet ve Meclis
İktidar partisi çoğunluğuyla artık kanun hükmünde
kararnamelerle yeni bakanlıklar kuruyor; Şehircilik
Bakanlığı. Arkasından da yakın bir zamanda yönetmelik
çıktı. Bundan sonra, Avrupa Birliğinin ilerleme
müktesebatını, her şeyi bir kenara atıp ÇED raporu sadece
Bakanlığın iznine, onayına tabi tutuldu. Yani bu Çorluda
olan olay yarın hepinizin yaşadığı şehirlerde başınıza
gelebilir.
Ve
arkasından, yargı kararıyla durdurulan bir işlemde EPDKnın
istediği süreç başlıyor, istenen her şey veriliyor.
Şirketin davayla kazanamadığını Hükûmet Bakanlık
kanalıyla yolu açıyor. Bu kabul edilebilir bir davranış
biçimi değil arkadaşlar. Vatanseverlik, yurtseverlik o kadar kolay
değil. Toprağına, doğasına, güneşine, suyuna,
havasına, her şeyine sahip çıkabilme bilinci, inancı ve
iradesidir. Eğer onu öyle yetiştiremezseniz vatanseverliği
sadece vatanın sınırlarından ibaret ve orada zaman zaman vatanı
koruyorum adı altında hukuksuzluğu geliştiren, katliamları
geliştiren ve bunu da vatanseverlik adına yapan bir zihniyeti
kökleştirmeye çalıştığınız zaman bütün
yetkileri merkezî bir piramit misali -korporasyon sistemi deniliyor buna- bu
korporasyon sistemini de getirirsiniz tepede bir yere verirsiniz, bütün gücü
merkeze verirsiniz, merkezden de her şeyi yönetmeye
çalışırsınız. Bir memurun tayininden tutun da en ufak
bir icraata kadar merkezde yapmaya çalışırsınız.
Merkeze o kadar çok şey alırsınız ki, çok büyük
işlerle uğraşırken altta paralel çeteler türemeye başlar.
Bu paralel çeteler, bir gün gelir Vatan millet Sakarya deyip
tıpkı
15 Ocak 1996da,
böylesi bir günde, üstelik bakın korucu olan 11 yurttaşımız
Güçlükonakta askerler tarafından bir minibüste diri diri
yakılıp öldürülüyor. Güvenlik güçleriyle beraber görev yapan 11
kişi. Buna çok heyetler gitti geldi, bunun anlatımı
yapıldı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti mahkûmiyet
kararı verildi, yeniden yargılama süreci vardı, yargı
durdurdu. Bir hiyerarşi içinde bu cinayetler işlenmişti: Buna o
dönemde hukukçular, sivil toplum, başsavcılıklara
müracaatlarını yaptılar. Hangi paralel devlet bunu önlüyor
söyler misiniz arkadaşlar? Bu katliamların
araştırılmasını hangi güç engelliyor? Hangi güç bu
katliamların araştırılmasını engelliyor?
İnanın, daha iki sene önce Uludere Roboski katliamı oldu, 34
yurttaşımız F16 savaş uçakları tarafından
bombalarla paramparça edildi ve ona zorunlu hata diye takipsizlik kararı
verildi. Bitmez tabii ama şu an binlerce kişi aynı noktada,
Uluderede Roboski köyünde, hemen olay yerine yakın olan o noktada çünkü
orada yapılan güvenlik yolu nedeniyle protesto eylemi yapan 17
yaşındaki Serhat Encü başından kurşunla
yaralanıyor ve şu an Şırnak Devlet Hastanesine kaldırılmış.
Orada yaşayan, Gülyazı (Becuh), Roboskide yaşayan nüfus 6 bin
arkadaşlar, 6 bin nüfus yaşıyor. 6 bin, bakın, dikkat edin.
Bu insanların hepsi şimdi olay yerinde. Bu güvenlik yolunu bu
kararın akabinde yapmak, bu kışkırtıcılık
bir şey kazandırmıyor. Onun devamı hemen 7-8 köy daha var
sıfır noktada ve biz bunu Hükûmetle paylaştık.
Sınır
olan her yerde sınır ticareti vardır arkadaşlar.
Dünyanın hangi ülkesine giderseniz belli bir limitte sınır
ticareti yapılır. Yunanistanla Türkiye arasında
yapılıyor. Hafta sonları Meriç kıyısından
geliyorlar Yunanistandan Türkiyeye, Edirnede alışveriş
yapıyorlar, ertesi gün dönüyorlar. Aynı şekilde, Edirneden
gidiliyor, sınır ticareti yapılıyor. Aynı şey
Bulgaristanla yapılıyor.
Özal döneminde de
böyle bir olay vardı, bir sınır ticareti olayı vardı.
Belli bir limite kadar sınır köyleri ki, bunların
sayısını toplasanız çok fazla değildir çünkü üç
tarafı deniz olan bir ülkeyiz. Çok fazla olmayan bu sınır
köylerinin belli bir limitte sınır ticareti yapmasını yasal
olarak bir kartla sağlayan sistemler var. Gümrük Bakanına dedik ki:
Bir kapı açın orada. Güvenlik yolu, karakol
yapacağınıza bu işi kökten çözün. dedik. Tamam. dediler,
ikna oldular, Yapacağız. dediler. E yapmadınız. Kapı
yapmıyorsun, sınır ticaretiyle ilgili kolaylık
getirmiyorsun, bir kararnamede bir gün toplantıdan bunu çıkarıp
bir kararla bunu çözebiliyorsunuz. Üç gün önce yine çatışma
vardı sınır boyunda, ticaretle ilgili, onun
bitişiğinde -Hakkâriye uzanan köyleri var Çukurcanın-
aynı olay vardı, bugün bir genç yaralandı. Sürekli sürekli bunu
yaşamak ve bir protesto eyleminde her önüne gelene de kurşun
sıkmakla bunu ne kadar götürebilirsiniz, bu ne kadar götürülebilir? Orada
yapılan ile Çorluda yapılan arasında bir şey yok. Birinde
kurşunla öldürüyorsun, birinde zehirleyerek öldürüyorsunuz. İkisi de
yaşam hakkını ihlal ediyor. Yaşam hakkının ihlali
işte bu noktalarda boy atıyor. Çok tehlikeli bir durum. Hükûmeti
buradan uyarıyorum. Keşke Sayın Atalay burada olsaydı. Bu
işi kökten çözmek lazım. Yoksa, paralel provokatörlerin devreye
girdiği bir anı yaşıyoruz. Maraşta
saldırıyorlar, Kütahyada, Afyonda, Boluda, Kocaelide
üniversitelerde. Yine 12 Eylül öncesi gibi sağ sol
çatışması yaratıyorlar. Uyarıyoruz, dikkatli olun. Bir
tarafta zehirleyerek, bir tarafta kurşunlayarak, bir tarafta
bıçaklayarak. Türkiye bu noktada yönetilemez duruma
sokulmamalıdır, bu Meclisin iradesi yok sayılmamalıdır
diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Aleyhinde,
Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut.
Buyurunuz Sayın
Akbulut. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir Cumhuriyet Halk Partisi klasiği ile karşı
karşıyayız. Maalesef birçok konuda yanlış
bilgilendirme var, bunları tek tek ele alacağım.
Çevre konusunda AK
PARTİnin duyarlılığını kimse ölçemez. AK
PARTİ 2006 yılında, yetersiz olan Çevre Kanununu
değiştirerek 5491 sayılı Kanun ile çevreyi gerçekten
koruyacak, çevreye zarar verecek kişilere en ağır cezaları
öngören bir yasal düzenlemeyle çevre duyarlılığını o
yıllardan bu yana göstermektedir.
Hepinizin
bildiği ve artık bütün dünyaca bilinen bir çevre kirliliği,
Ergene Nehri kirliliği olayımız var. Bu konu maalesef kırk
yıldan bu yana devam eden bir sorun olarak karşımızda. Biz
iktidara geldiğimizde bu sorunu kucağımızda bulduk.
Tekirdağ, Çorlu, Çerkezköy gibi önemli büyük yerleşim yerlerimizde
1.500ün üzerinde fabrika yapıldı. Bu fabrikaların bir
kısmı, maalesef, OSBler içerisinde yer almadığı için
çarpık bir sanayileşme söz konusu oldu ve bu çarpık
sanayileşmenin sonucunda Ergene Nehrine bırakılan fabrika
atıkları nedeniyle, maalesef, o yıllardan bu yana, kırk
yıldır bu Ergene Nehri, toprakları sulayamayan, tarıma
zarar veren, âdeta zehir akıtan bir nehir hâline geldi. Bu konunun çözümü
konusunda Sayın Başbakanımız Veysel Eroğlu
Bakanımıza özel bir görev verdi ve 2011 yılına kadar
birtakım önlemler alınmış idi ama daha esas önlem 2011
yılında Ergene Eylem Planı adıyla bir proje Hükûmetimiz
tarafından geliştirildi ve bunun için 2011 yılında 4 milyar
kaynak aktarıldı. Bu kaynak ve bu proje doğrultusunda
çalışmalar süratle devam ediyor. Çarpık sanayileşmenin
önüne geçmek, Ergene Nehrine bırakılan bu atık suların
arıtılması yolunda çok önemli çalışmalar
yapıldı. 7 tane ıslah OSB kuruldu, şimdi bunlar resmen OSB
hâline geldi ve bütün bu fabrikaların atıkları belli merkezlerde
toplanarak arıtılacak ve daha sonra Marmara Denizine
arıtılmış olarak deşarj edilecek. Böylesine önemli bir
projede artık tek tek ihaleler yapılmaya başlandı. Proje
önemli ölçüde mesafe aldı, neredeyse yolun yüzde 50sini kat ettik.
Umuyorum, bu proje
bittiğinde iki buçuk üç yıl içerisinde Ergene Nehri doğal
güzelliğine, doğal hâline kavuşacak, pırıl
pırıl su akıtan ve balık tutulan bir nehir hâline gelecek
ve birçok Trakya toprağını sulamaya başlayacak. Bu önemli,
devasa sorunun çözümü konusunda, çok şükür, AK PARTİ kararını
verdi ve bu gayretli, özel çalışmalar sonucunda inşallah netice
alacağız.
Efendim, önergeye
konu olan mevzuya gelince, Çorlu ilçemiz gerçekten Trakyanın en büyük
yerleşim yeri, 225 bin nüfusa ulaşan bir yerleşim yeri. Bu
ilçemizin 7 kilometre
Önergede 1,5 kilometre diyor, doğru değil.
Ben buraya gittim arkadaşlar. Burada saatlerce brifing aldım.
Gerçekten bu bilgilendirme doğru mu, değil mi diye
araştırdım. İnanın, çok büyük bir bilgi kirliliği
var. Vatandaşımız yanıltılıyor,
aldatılıyor ve gelişigüzel bilgi kirliliğiyle bunun
üzerinden bir siyasi rant elde edilmeye çalışılıyor. Yani
Çorluda seçimleri etkilemek için böyle bir yol tercih ediliyorsa
yanlış yol seçiliyor, buradan ekmek çıkmaz çünkü 2010 yılından
bu yana devam eden bir olay bu. Gizli kapaklı, apar topar, efendim, bu
konuda Hükûmet, Bakanlık tedbir aldı, karar verdi
Yok öyle
şey. 2010 yılında adamcağız -bir özel şirket bu,
bir özel şirket- bir proje geliştiriyor ve Çorlu Belediyesine
başvuruyor. Çorlu Belediyesi 2010 yılında Evet, bu çok ciddi
bir proje, çok güzel bir proje, bunu destekliyoruz. diyor, karar veriyor; her
nedense bir yıl sonra bu verdiği karardan vazgeçiyor.
Bir defa, önergede
bahsedildiği gibi, projenin adı katı atık bertaraf
değil, Entegre Atık Bertaraf ve Elektrik Üretim Tesisi. Proje,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, EPDKnın
bilgisi altında yıllardan beri devam ediyor ve bu kişi, özel
şirket, buraya 20 milyon dolar para sarf ediyor, yatırım yapıyor.
Ben gittim gördüm, gerçekten, kapalı mekânlarıyla, açık mekânlarıyla
Öncelikle fabrika atıklarını bertaraf etmek için bu atıklar
buraya getiriliyor. Üç ay öncesinden yeni yeni faaliyete başladı ve
bu zehirli atıklar, pil gibi, yağ gibi çok önemli atıklar toprağa
verilmeden, çevreye zarar vermeden, önemli mekânlarda, havuzlarda
depolanıyor; diğer bir kısmı kapalı mekânlarda
kimyasal birtakım analizlere tabi tutularak yakıt olarak çimento
fabrikalarına gönderiliyor. Böylesine fabrika atıklarını
değerlendiren, çevreyi koruyan, duyarlı bir tesis olduğunu
gözlerimle gördüm.
Şimdiye kadar
ne oluyordu bu atıklar? Maalesef toprağa gömülüyordu. Çorlu
Belediyesinin evsel atıklarının depolandığı,
vahşi depolandığı yeri acaba arkadaşlarımız
gördü mü? Ben gittim gördüm. Şu anda orada çok vahim bir çevre cinayeti
işleniyor. Çorlu Belediyesinin evsel atıkları, sanayi
atıkları fakültenin yakınlarındaki bir mekânda, açık
alanda depolanıyor, vahşi depolamaya tabi tutuluyor. Bütün bu
atıkların suları, zararlı suları, yer altı
sularına intikal ediyor, yer altı sularını zehirliyor, halkın
sağlığını tehdit ediyor ve bu atıklar tarım
toprağını engelliyor.
Bu mekân,
Karatepe denilen mekân, taş ocaklarının bulunduğu,
şehre 7 kilometre uzaklıkta, tarıma elverişli olmayan bir
mekândır arkadaşlar. Ve bu insan, bu 20 milyonluk
yatırımı kaç sene sonra amorti eder bilemem ama bence, bu
insanı eleştirmek, Çevreye zarar veriyor, sağlığa
zarar veriyor. tarzında eleştirmek yerine Arkadaş, sen
şimdiye kadar kimsenin düşünmediği, devletin yeni, çok önemli
tedbirlerle bu sorunu çözmek için çalıştığı bir
dönemde özel firma olarak, şirket olarak bu konuya el
atmışsın. Tebrik ediyorum. Bu sorunu çözme konusunda destek
oluyorsun. Bu sorunun çözülmesi için fabrikaların
atıklarını gelişigüzel sağda solda toprağa
gömmeleri yerine sen alıyorsun bunları özel mekânlarda düzenli bir
şekilde, toprağa zarar vermeyecek bir şekilde imha ediyorsun ve
bir kısmını da dönüştürerek bunları yakıt olarak
kullanmaya vesile oluyorsun. diyerek bu insanı tebrik etmek lazım.
Arkadaşlar
-bilirsiniz- Ankaranın Mamak çöplüğü tarihe geçti; orada patlamalar
oldu, insanlar öldü. Yakında gidip görenleriniz oldu mu? Mamak
çöplüğünün üzerinde, şehrin ortasında, Ankara Büyükşehir
Belediyesi bir atık ayıklama bertaraf tesisi kurdu; şu anda
orada kapalı mekânlarda yüzlerce işçi çalışıyor,
Ankaranın çöpü arıtılıyor, geri dönüştürülüyor ve bu
atıklardan enerji elde ediliyor. Dünya artık bu hâle geldi,
şehirlerin ortasında bu şekilde tesisler var, enerji elde
ediliyor, atıkları bertaraf ediyor, insan
sağlığına hiçbir zararı olmuyor.
Kaldı ki
arkadaşlar, buna verilen ÇED raporunu takip ettim, bu ÇED raporu
devamlı denetim altında olacak bir mekanizmayı
geliştiriyor. ÇED raporu verilmiş, sağlık yönünden, insan
sağlığı, toprak, su vesaire bakımından çevreye
duyarlı bir tesis. Eğer bu tesis verildiği şekilde,
projedeki şekilde çalışmaz ise her an ÇED yetkilileri yani Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı müdahale ederek, bu konuda ceza
vererek veya duyarlı hâle getirerek veya bunun çevreye verdiği etkiyi
önleyebilecek kuvvete sahip. Bir Hükûmet kendi ayağına kurşun
sıkar mı? Durup dururken biz Çorlunun, böyle önemli bir kentin
yanında, insana, sağlığa, halka zarar verecek bir tesisi
nasıl kurarız? Nasıl müsaade ederiz? Buna AK PARTİ, buna
Hükûmetimiz, Sayın Başbakan, Sayın Bakanım nasıl
müsaade edebilir? Bu mümkün değil.
Arkadaşlar,
ben tavsiye ediyorum, bu arkadaşlarımız gidip görsünler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) İkincisi: Bir de Çorlu
Belediyesinin çöplüğünü görsünler. Ben dilerdim ki, Çorlu Belediyesinin
atıkları konusunda bir araştırma önergesi verilsin, onu
araştıralım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Araştıralım, beraber
araştıralım.
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) Çorlu Belediyesinin atıkları,
toprağa, etrafa ne kadar zarar veriyor; bunu araştıralım
derdim. Yoksa, bu tesisi yapan kişiyi takdirnameyle ödüllendirmek
lazım diyorum.
Hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akbulut.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, Sayın Emre Köprülü Çorluda
kurulması planlanan katı atık tesisleriyle ilgili olarak bilgi
ve belgelere dayalı bir konuşma yaptı, bu tesisin nasıl
yasalara aykırı bir şekilde planlanmak üzere olduğunu
anlattı. Sayın Akbulut ise konuşmasına daha ilk cümlesinde
Bir Cumhuriyet Halk Partisi klasiğiyle karşı
karşıyayız. diye başlayarak Cumhuriyet Halk Partisini
itham eden bir değerlendirme yaptı. Grubumuza bir sataşmada
bulunmuştur efendim, söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Söz hakkımı Sayın Emre
Köprülüye veriyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, Tekirdağ Milletvekili Tevfik
Ziyaeddin Akbulutun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; şimdi, tabii, ben şunu
arzu ederdim ki: Biz Tekirdağın menfaatleri noktasında
birleşelim, Tekirdağın sorunlarını hep beraber
çözelim, o parti, bu parti, şu parti ayrımı da gözetmeksizin
eğer biz Tekirdağ milletvekiliysek ortak paydamız bu olsun
isterdim ama maalesef ki bu oluşmadı. Neden oluşmadı?
Evvela söze şöyle başladık, ben anlattığım
noktada şunları söyledim, dedim ki: Tekirdağ İdare
Mahkemesinde bir dava açılmış, Tekirdağ İdare
Mahkemesinde yürüyen bir dava var. Bu dava devam ederken, bu dosya
kapsamında bilirkişi raporları alınmışken,
üniversitelerden teknik raporlar alınmışken, bu tesisin
hukuksuzlukları tek tek sıralanmışken, çevreye
vereceği zararlar tek tek anlatılmışken, çevreye yaratacağı,
insan sağlığına yaratacağı etkiler bu raporlarda
tek tek sıralanmışken yargıya müdahale etmeden mahkemelerin
işleyişinin devam etmesini isterdim. Yani kimse kusura bakmasın
ama ben yargıya güvenirim. Bir milletvekilinin gidip bölgeyi inceleyip
Ben gördüm, burada zararlı bir şey yok. demesi beni çok
ilgilendirmiyor, beni çok bağlamıyor, emin olun ki Tekirdağ ve
Çorlu halkını da çok bağlamıyor. Ama, mahkeme
kararlarını baypass edecek tarzda, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının ilgili birimlerini devreye sokarak, Mekânsal
Planlama Genel Müdürlüğünü devreye sokarak, mahkemede kaybedeceği
işlemleri bu birimler üzerinden hukuku ters çevirerek yapmaya
çalışmak, işte o zaman siz ihanet etmiş oluyorsunuz; hem
Tekirdağa ihanet etmiş oluyorsunuz hem de hukuka karşı
hile işlemiş oluyorsunuz, suç işlemiş oluyorsunuz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köprülü.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından
Tekirdağın Çorlu ilçesinde yapılması planlanan katı
atık bertaraf tesisi ile ilgili işlemlerin incelenmesi ve tesisin
çevreye olası olumsuz etkilerinin araştırılması
amacıyla 8/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN
Sizin bir söz talebiniz mi var?
Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner için yerinden sarf
ettiği bazı ifadelere ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, bir önceki
oturumda ayağa kalkarak bir konuşma yaparken şöyle demişim,
tutanaklardan okuyorum:
sayın konuşmacı, milletin
bağrından çıkan cumhuriyet kadrolarının millete
dayanarak diye başladığım bir cümleyi kullanırken
Sayın Mehmet Metiner oturduğu yerden her zamanki hâliyle laf
atıyor tabii.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sizden öğreniyoruz laf atmayı!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bana bir laf atıyor: Biz de milletin
bağrından çıkmışız. Oysa ben, Sayın
Metinere Siz milletin bağrından çıktınız,
çıkmadınız. diye herhangi bir şey söylemiyorum. Bu
sırada Sayın Engin Özkoç Senin nereden çıktığın
belli değil! şeklinde bir değerlendirme yapmış.
Sayın Engin Özkoçu ben aradım, genel merkezimizde şu anda.
Kendisi bu cümleyi Sayın Metiner milletin bağrından
çıkmamıştır. anlamında kullandığını söyledi. Başka bir niyetle
söylenmiş bir cümle değil. Buna başka bir anlam, başka bir
niyet atfediliyorsa o doğru değil.
Bunu Genel Kurulun
bilgisine sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ben de kendisine aynen iade ediyorum!
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi, bu
duyarlılığınız için.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler kısmının 3üncü sırasına
alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
15/1/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 15/01/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mustafa Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 522 sıra sayılı kanun teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmının
3üncü sırasına, yine bu kısımda bulunan 517, 459, 380,
455, 63, 377, 471, 162, 462, 335, 375, 133, 230, 121, 120, 403, 281, 316, 56,
385, 401, 429, 497, 483, 188, 160, 31, 456, 159, 187, 418, 157, 163 ve 158
sayılı kanun tasarılarının ise bu kısmın 4,
5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25,
26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36 ve 37nci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 24 Ocak 2014 Cuma günü saat
14:00'te toplanarak, bu birleşimlerinde Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
15 Ocak 2014 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 63 sıra sayılı kanun tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
16 Ocak 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 335 sıra sayılı kanun tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar;
21, 22, 23, 24,
28, 29, 30 Ocak 2014 ile 04, 05, 06, 11, 12 ve 13 Şubat 2014 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 23:00'e kadar;
çalışmalarını
sürdürmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehine İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca.
Buyurunuz
Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Önerisi adına söz aldım. Değerli Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ grup
önerisinin gündem ve çalışma saatleriyle ilgili bir önerisi vardır. Bu öneri
içerisinde öncelikle bugün 522 sıra sayılı Eskişehir 2013
Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun
Değişikliği Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
görüşülmesini öngörüyoruz. Ardından ise üç uluslararası
sözleşmeyi görüşmeyi teklif ediyoruz. Bunlar da sırasıyla:
Moldova ve Rusyayla ilgili olan uluslararası sözleşmeler;
devamında ise yine, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar
Sözleşmesinin görüşülmesini teklif ediyoruz. Yarın da yine,
uluslararası sözleşmelerin -geri kalan- gündem sırasına
göre, mevcut gündeme göre devamını öngörüyoruz mevcut
uluslararası sözleşmelerin.
Grup önerimizin
diğer konu başlığıysa çalışma saatlerimizle
ilgili. Bugün itibarıyla, az önce sırasıyla saymaya
çalıştığım dört gündem
başlığını yani mevcut gündem bitene kadar bugünkü
Meclis takvimini görüşmeyi öngörüyoruz. Yine, yarın da 14.00
itibarıyla çalışmaya başlanıp gündemin bitimine kadar
çalışmayı öngörüyoruz. Yine, önümüzdeki hafta da
çalışma saatimizi 23.00 itibarıyla bitirmeyi teklif ediyoruz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisine desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynarca.
Aleyhinde,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKPnin grup önerisini görüşüyoruz. Mutat olduğu
üzere, Meclisin çalışma düzenini değiştirme çerçevesinde
bir yeni grup önerisiyle karşı karşıyayız. Aslına
bakarsanız Meclisin çalışma düzeni kalmadı. İktidar
partisinin bugüne kadarki uygulamaları sayesinde ne Meclisin
çalışma düzeni kaldı ne devletin çalışma düzeni
kaldı. Yani bir bakıyorsunuz, dört günden bu yana Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanununu değiştireceğiz. diye;
pardon, düzeltiyorum Hâkimler ve savcılara dönük operasyon
yapacağız. diye, Emniyete operasyon yapacağız. diye,
Yolsuzluğun üstünü örteceğiz. diye, Hırsızlığın
üstünü örteceğiz. diye, Yolsuzluğu soruşturan
savcıların defterini düreceğiz. diye,
Hırsızlığı soruşturan emniyet müdürlerinin
defterini düreceğiz. diye Parlamentoyu beş günden bu yana gerilimli,
kavgalı bir komisyon sürecine soktunuz. Eminim, üç gün sonra o komisyon
çalışmaları bitince Bunu da değiştirelim gelin. deyip
yeni bir çalışma düzenine ilişkin grup önerisiyle geleceksiniz.
Bakın, dün Vandan Kilise kadar
uzanan bir El Kaide operasyonu yapıldı. Türkiye Cumhuriyetinin
yargı organı, savcılar işe el atmışlar,
savcıların verdiği talimatla görev yapan polis müdürleri El
Kaide operasyonu yaptı. El Kaide örgütü kanlı bir terör örgütüdür,
sadece Türkiye'de değil, bölgede, Orta Doğuda kanlı bir terör
örgütüdür. İnsanların kellesini kesmekle, satırla kelle kesmekle
meşhur bir örgüttür. Canlı canlı ciğerlerini yemekle,
kanını içmekle meşhur bir örgüttür ve bu örgüte dönük, bölgede
bir operasyon yapılıyor. Türkiye ayağı kullanılarak
Suriyeye giden bir hat çizip El Kaide operasyonuna destek verildiği
iddiasıyla bu ülkenin savcısı ve onun emri altına görev
yapan emniyet kuvvetleri soruşturma yapıyor, bir saat içerisinde Van
Terörle Mücadele Şube Müdürü, Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürü
görevden alınıyor. Şimdi bu Hükûmet bir şeyin
hesabını vermek zorunda: Terörün neresinde duruyorsunuz, terörün
ortağı mısınız, El Kaidenin ortağı
mısınız? El Kaideye operasyon yapan savcıların ve
emniyet müdürlerinin önüne geçerek, durdurarak, soruşturarak Türkiye'yi
nereye sürüklemenin peşindesiniz?
Değerli arkadaşlar
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa)
Faizlere bak
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Faiz kanla
ödenmez, faiz kanla ödenmez!
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bugün bir başka şeyi yaşadık.
Yine bütün bu atmosfer içerisinde, bakıyoruz, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna yeni Bakan ve
Müsteşar gitti, gider gitmez Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
Birinci Dairesinde nasıl operasyon yaparız? diye yeniden oylama
yaptılar. Birinci Dairede bugünkü bütün işleri şuydu: Birinci
Dairenin, atama, tayin, terfi, hâkimlerin, mahkemelerin oluşumunu
belirleyen Birinci Dairenin, 2 üyesini o daireden alıp İkinci ve
Üçüncü Daireden birer kişiyi Birinci Daireye getirme operasyonuydu.
Bakın buraya
yazıyorum: Yarından itibaren, İstanbulda yolsuzluk
soruşturmasını yürüten mahkeme ve savcıları da,
İzmirde, Vanda ve Türkiyenin diğer bölgelerinde, yeni bir
kararnameyle mahkemeleri tarumar edeceksiniz. Bu iktidarın hedefi kendine
biat eden hâkimler, kendine biat eden bir yargı düzeni yaratmak ve
oluşturmaktır. Ama, bunun altında kalırsınız.
Hukukla bu kadar oynarsanız, adaletle bu kadar oynarsanız, devlet
düzeniyle bu kadar oynarsanız bunun altında
kalırsınız, kalırken bütün bir milleti de
sıkıntıya sokarsınız.
Bakın,
Sayın Başbakan ilginç bir şey söylemiş,
şaşırmadım dersem yalan olur: Sahte delillerle
insanların nasıl mahkûm edildiğini bugün daha belirgin
şekilde görebiliyoruz. diyor Sayın Başbakan. Neyi kastederek?
Üç yıldan bu yana bu kürsüde bağırdığımız,
beş yıldan bu yana Türkiyede
bağırdığımız, Başbakanın Ben bu
davanın savcısıyım. dediği Ergenekon, Balyoz, Kafes
eylem planı, askerî casusluk gibi kurgulanmış, düzmece
davaları kastederek bugün bunları söylüyor. Niye? Çünkü Bilal
hedefte, hedefte. Şimdi Başbakanın oğlu hedefte, şimdi
bakanların oğlu hedefte, yolsuzluğa boğazına kadar
bulaşmış iktidarın ortakları hedefte. Şimdi,
çıkmış, Başbakan hatırlıyor üç sene, dört sene
öncesindeki hukuksuzlukları. Bakın, o zaman ne diyordu; o zaman, biz
bunları dile getirdiğimizde Sayın Başbakan sizlerle
birlikte -hep bir ağızdan- şunu söylüyordunuz: Silahlar
çıktı canım, boşuna mı bunlar? Şahitler ifade
verdi. Tape kayıtları var, konuşma kayıtları var.
diyen Başbakanın kendisi değil miydi, o davalar için Bunlar
kurgulanmış dava. dediğimizde? Şimdi neyin peşinde?
Şimdi, savcıların üzerine baskı kurup,
soruşturmaları sulandırıp o tapeleri
değiştirmenin peşindeler ama bunun da altında
kalacaksınız.
Değerli arkadaşlar, 2010
yılını hatırlayın. 2010 yılının Mart ve
Nisan ayında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bu düzmece
davaları önleyecek herhangi bir karar alınır
kaygısıyla o dönemin Adalet Bakanı ve o dönemin Adalet Bakanlığı
Müsteşarı kurul toplantısını terk etti, kararnameyi
geri çekti ve kurulu dağıttı. Şimdi, dönüp istediğiniz
kararnameyi çıkarabilmek için Kurulun Birinci Dairesini nasıl
dağıtırız?ın peşindesiniz, hem de Adalet
Komisyonunda bütün bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet
Bakanına bağlayan bir değişiklik teklifi görüşülürken.
O kadar çok aceleniz var ki, o kadar çok telaşınız var ki, onun
Parlamentodan geçmesine dahi sabredemeden bir an önce bu
değişikliği yapmanın peşindesiniz.
Sayın
Başbakan bir başka benzetmede daha bulunmuş, Hasan
Sabbahın başında bulunduğu Haşhaşiler örgütü
benzetmesinde bulunmuş ve Bunlar çete, bunlar virüs, bunlar
Haşhaşiler teşkilatı gibi. diyor, 11inci yüz yılda
kurulan Haşhaşhiler diye
Şimdi, Sayın Başbakanın
bunu kime dediğini biliyorsunuz, cemaate söylüyor bunu. Peki, bundan
beş ay önce Amerikaya giderken Pensilvanyaya gidecek misiniz, Hoca
Efendiyle görüşecek misiniz? dediklerinde Gök ne verdi de yer kabul
etmedi? diyen Başbakan bu Başbakan değil miydi? Aynı
Başbakan Türkçe Olimpiyatlarında hem de bir şiir okur gibi çıkıp
da Gel, bitsin bu hasret, bitsin bu hasret. Gel vatanına, yurduma gel.
diye Hoca Efendiye çağrı yapan Başbakan değil mi? O zaman
Haşhaşiler yok muydu? O zaman Hasan Sabbah yok muydu? Yoksa şunu
mu planlıyordu bunu söylerken, içinden şunu mu söylüyordu: Gel, gel
de bir defterini nasıl düreceğim; gel görürsün. hesabında
mıydı?
Değerli
arkadaşlar, bakın, Bülent Arınçı Pensilvanyaya gönderdi
ve görüştürdü Fethullah Gülenle.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Nereden biliyorsun?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) - Şimdi soruyorum: Çeteyle görüşmek üzere temsilci mi
gönderdiniz?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Yanında mıydın; nereden biliyorsun?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Çeteyle anlaşmak üzere temsilci mi gönderdiniz?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Yanında mıydın?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Şimdi, bir başka şeyi unutmayın:
Haşhaşiler, Selçuklu sarayıyla mücadele ettiler, doğru ama
Haşhaşiler güçlerini aynı zamanda Selçuklu sarayından
aldılar. Selçuklu sarayından aldıkları güçle burada o
dönemde, o güçlü örgütü kurdular. Acaba bugün Haşhaşi
dediğiniz yapıya hangi gücü, hangi desteği verdiniz; o
pişmanlığı ifade etmek için mi bunu söylüyorsunuz, bu da
ayrı bir merak konusu.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Niye bağırıyorsunuz?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, Başbakan oğlu
Bilal Erdoğanı alıyor arabasına bindiriyor;
savcılığın yakalama kararı olduğu, mahkemenin
yakalama kararı olduğu oğlunu gezdiriyor.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sana mı soracak be!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Başka bir baba, aranan çocuğunu böyle gezdiremez ama
Başbakan değil, baş baba olursa alır oğlunu, polise
suç işletme pahasına gezdirir.
Değerli
arkadaşlar, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununun 13üncü maddesi
açık; yakalama kararı olan birini polis derhâl gözaltına almak
zorunda.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Dosyasını sen mi hazırladın; nereden
biliyorsun?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Şimdi, o Başbakanın etrafında bulunan koruma
amirleri dâhil olmak üzere, oradaki emniyet müdürleri dâhil olmak üzere hepsi
görevi kötüye kullanma suçu işliyor.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Sen mi hazırladın dosyayı?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Çünkü aranan bir çocuk gözlerinin önünde, alıp
yakalamaları lazım.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Nereden biliyorsun, nereden?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Bunun hesabını hepsi, hep beraber verecekler.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Nereden biliyorsun, nereden?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Şimdi, bakın, son olarak şunu söylüyorum, son
olarak: Sayın Başbakan çıkıp diyor ki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Peki
Altında
kalacaksınız bu yaratmak istediğiniz düzenin, altında
kalacaksınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Lehinde, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
17 Aralıkta
yapılan bir operasyon neticesinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle ilgili
yapılan bir operasyonu, bugün görüyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi
temsilcisi yıllardır üzerinde durdukları, farklı
farklı şekilde tanımladıkları bir camiayla ilgili
sanki kol kola girmiş, bu mücadele içerisinde birlikte hareket
ediyormuş görüntüsünü vermeye çalışıyor.
Basında yer
aldığı çerçevede baktığımızda Sayın
Kılıçdaroğlunun bir Amerika gezisi oldu. Bu Amerika gezisi
çerçevesinde orayla görüşüp görüşülmediği veya onlardan
alınan talimat çerçevesinde adaylarının tespit edilip
edilmediği konusunda da çeşitli iddialar var. Bu iddialara cevap
vermezken Ankara belediye başkanı adayını gelip de hiç
alakası olmayan ki kendi partisine Partimizi Cumhuriyet Halk
Partileştiriyorsunuz. diyen- bir kişiyi Ankarada Büyükşehir
Belediye Başkanı olma mecburiyetinde hissetmelerinin nereye
bağlı olduğunu herhâlde açıklamaları, ifade etmeleri
gerekir. Yolsuzluktan dosyaları olan -şu andaki Genel
Başkanının televizyonlarda, gazetelerde ifade ettiği
belediye başkan adaylarıyla ilgili- partilerinden ihraç edilen bir
kişiyi herhâlde Amerika toplantısından sonra büyükşehir
belediye başkanı adayı olarak gösterdikleri şeklindeki basında
yer alan ifadelerin de ne derece doğru olduğu konusunda
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu Mustafa, Amerikaya bel bağlayan sensin. Bir defa, bu
lafları söylerken insanın yüzü kızarır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Senin bu konularda laf atmaya hakkın bile
yok.
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayınız.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sen tamamen kendi sicilini söylüyorsun, kendi sicilini!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yani yolsuzlukla partisinden ihraç edilen bir
kişiyi büyükşehir belediye başkanı olarak aday gösterme
mecburiyeti ve bu ezikliği hissetmeden ifade etmesi de herhâlde kendileri
adına ortaya çıkabilir. Niye bunu böyle yaptık? diye
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri de kendi içinde sorgulayabilir. Ama
Sayın Başbakanın oğluyla ilgili bir düzmece operasyonla,
ifadeye çağırma adıyla yapılan kararda, henüz daha ifadeye
çağrılmamış, ne zaman yapılacağı da belli
değil ama birileri herkesten önce, bir iki tane gazeteci herkesten önce bu
ifadeye çağrılma meselesini yayınlıyor, sosyal medyada
ifade etmeye çalışıyorlar, gazetelerde ifade etmeye
çalışıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisinin temsilcisi de buradan
mal bulmuş mağribî gibi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hangi yolsuzluktan bahsediyorsun ya? Tayyip Erdoğanın
oğlu Bilal niye polise gidip de ifade vermiyor Mustafa, söyle onu. Bilal
niye savcılığa gidip de ifade vermiyor? Tayyipin
arabasında ne işi var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Başbakanın savcılıkça aranan
oğlu Başbakanın arabasında gidiyor ve bunu da Başbakan
olduğundan dolayı onun nüfuzunu kullanarak yapıyor.
şeklinde, açıkçası yargıya, yargılanmaya,
insanların masumiyet karinesine aykırı bir şekilde
davranarak burada Sayın Başbakanımızı, Sayın
Başbakanın oğlunu ve AK PARTİyi töhmet altında
bırakacak şekilde açıklamalar yapma haksızlığını
ifade etmeye çalışıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne töhmeti ya? Her şey ortada.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri,
yapılan işlerle ilgili yargı işine devam edecek ama
yargı tarafsız ve bağımsız olacak. Yargının
bağımsızlığına amenna ama yargı
tarafsız olamadığı sürece, yargının verdiği
kararlar da muhakkak ki tartışmaya konu olabilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hırsızı yakalayan yargıç tarafsız
değil mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Henüz daha yargı aşamasına gelmeyen
bir konuyu sanki varmış gibi ifade etmek, bu seçim süreci içerisinde
birilerinin kara kampanya yapmalarına çanak tutmak, peşkeş
çekmek ve onların taşeron olarak kullanıldığı
gibi taşeronun taşeronu olma durumuna da getirmek söz konusu
olabilir.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Ne güzel konuşuyorsun, vallahi bravo!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye
on bir yıl içerisinde, cumhuriyet tarihi içerisindeki en güçlü dönemlerini
yaşıyor. Bugün, on bir yıl içerisinde Türkiyenin küresel güçler
içerisindeki bölgesel güç olma yolundaki attığı adımlar,
küresel güçlerle artık figüran gibi değil bir aktör gibi ortaya
çıkması birilerini rahatsız edebilir
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hırsızlığı yapanın küresel güçle ne
alakası var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
ama bu ülkede yaşayan her Türk
vatandaşını memnun etmesi, gurur vermesi gerekir. Ama maalesef,
üzülüyorum, ana muhalefet partisi bu gelişmeyi, bu iyileşmeyi
Türkiyenin bulunduğu konumu, tarihi boyunca en yüksek noktaya
geldiği konumu rahatsızlık içerisinde takip ediyor. Türkiyenin
geçmiş dönemlerde olduğu gibi talimat alan bir ülke hâline dönmesi
için dış güçler ve içerideki taşeronlarla birlikte
yaptıkları olumsuz meseleleri sahiplenerek Türkiyenin önünü
tıkamakta, ana muhalefet partisinin temsilcileri taşeronun
taşeronu gibi hareket etmeye çalışıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, bugün 2 tane uluslararası sözleşme ile
Eskişehirin kültür başkenti olmasıyla ilgili, gruplarla bir
anlaşma yaptık. Biraz sonra, inşallah, bu konuları
değerlendireceğiz, gündeme getireceğiz. Yarınki çalışma
programımız da belli. Yine siyasi parti gruplarımızla 5
tane sözleşme diye ifade ettik ama kaç tane çıkar, onu da gruplarla
yaptığımız görüşme çerçevesinde
değerlendireceğiz. Fakat bu konuşmaları, bu
yaptığımız meseleleri, daha henüz ortada fol yok yumurta
yokken birilerinin farklı bir maksatla ortaya
çıkarıldığı
Ki, bugün basında yer
aldığı gibi 7 tane iş adamının
Büyük ihaleleri
kazanan iş adamlarıyla ilgili 25 tane torba içerisinde olan delilleri
açmayan bir mahkemenin, bir savcının gözaltı kararıyla ilgili
veya mal varlıklarını dondurma kararıyla ilgili
yaptığı hareketin, Türkiyenin ekonomisine -Türkiyenin
uluslararası piyasada olumsuz olarak değerlendirilmesine- ne büyük
zararlar vereceğini herhâlde hep beraber görüyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Torbanın içini nereden gördün Mustafa?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bugün Türkiyenin içerisinde bulunduğu
olumsuzluklarla Türkiye ekonomisinin kaybetmesinden hiç kimse memnun olmaz.
Asgari ücretli de bundan kaybedecek, tüyü bitmedik yetim de bundan kaybedecek.
Türkiyedeki 76 milyon bundan kaybedecek.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, ne yapsınlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİ iktidarını yıpratmak
üzere ortaya çıkarılmış bir senaryoyu, bir kurguyu,
karalama kampanyasını ana muhalefet partisinin bu şekilde
sahiplenmesi herhâlde içler acısıdır diye düşünüyorum.
Değerli milletimize havale ediyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Niye istifa etti Bakanlar o zaman?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Elitaş
grubumuza çok açık sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
Sayın Bülent Tezcan konuşacak.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bilal Erdoğan Tayyipin arabasında ne arıyor? Niye gidip de
savcılara ifade vermiyor Mustafa? Niye kaçırılıyor?
BAŞKAN
Evet, buyurunuz Sayın Tezcan.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Elitaş buraya çıkıp
açıkça grubumuza hakaret etti.
Şimdi,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine yapılan operasyon, hangi operasyon? Hangi
operasyon? Savcılığı ve yargıyı tepeden
tırnağa değiştirmeye dönük bir iktidar operasyonu var.
Doğrudan doğruya yolsuzluğun üstünü örtmeye dönük bir operasyon
var. Ayan beyan milletimiz bunu biliyor.
Cemaatle kol kola
girmişiz, cemaatle birlikte hareket ediyormuşuz, cemaatten talimat
alıyormuşuz
Cemaate bugüne kadar biat edenlerin kim olduğunu
yakından biliyoruz. Bugüne kadar kurduğunuz ortaklığı
biliyoruz. Cemaatten talimat alarak hem de en yetkili noktalardan,
Başbakan noktasından, Gök neyi verdi de yer kabul etmedi? diyen biz
değiliz, sizsiniz. Cumhuriyet Halk Partisine bunu söylemeye kimsenin
hakkı da yoktur, haddi de değildir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, düzmece operasyonlardan bahsediyor Sayın
Elitaş. 25 Aralıkta davetiye var, davetiye. Basına düştü.
Savcı çağırmış. O savcının defterini
dürdünüz. 25 Aralıktan sonra dosyayı kapattınız. Şimdi
hâlâ o davetiye geri çekilmediği hâlde yakalama kararı, Bilal
Erdoğanı babası gezdiriyor, elinden tuttu babası
gezdiriyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yapmayın
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Ortada fol yok yumurta yok. diyorsunuz. Ortada fol yok yumurta
yokken beş yıl hapis yattı bu ülkede insanlar,
ağzınızı açmadınız. Sıra sizin
yolsuzluklarınızın kapağını açmaya
geldiğinde telaşa düştünüz. Bu suçluların
telaşıdır.
Bakın,
Sayın Mehmet Haberala birileri telefonda Siz benim
başbakanımsınız gönlümde. dedi diye, beş yıl
hapis yattı Sayın Mehmet Haberal. Şimdi, Sayın
Başbakan hakkında Fethullah Gülen telefonda diyor ki: Büyük patron
bunu duymasın. Şimdi Başbakan da büyük patron olup çetenin
lideri mi oldu? Dönün bunun hesabını verin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tezcan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce Mustafa Elitaş dedi ki:
Bize komplo kurdular. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) Neye göre
konuşuyor Sayın Başkan? Oradan bir şey söyleyin, durduk
yere de söz veriyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, Tayyip
Erdoğanın oğlunun 200 milyon lira kendisine arsa
bağışlandığı söyleniyor. Şimdi, 3 milyon
FATİH ŞAHİN (Ankara) Dinlemek zorunda
değiliz. Konuşma alsın konuşsun.
BAŞKAN Sayın Genç, buna Sayın Grup
Başkan Vekili ve Sayın Tezcan cevap verdiler efendim.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Lütfen, böyle bir
usul yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika efendim
3 milyon dolar
vakfına verildiği söyleniyor ve bu suç işlenmiştir.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Böyle bir usul yok,
dinlemek zorunda değiliz bunu! Sayın Başkan, izin vermeyin
lütfen. İdare amirlerini göreve çağırın, bir şey
yapın. Böyle korsan konuşma mı olur?
KAMER GENÇ (Tunceli) Savcı bunu ifadeye
çağırıyor. Tayyip Erdoğan suçluyu kolluyor, ifadeye
götürmüyor. Peki, şimdi, Meclis Başkan Vekilisiniz, bu kadar yalan
söyleyen bu Mustafanın sözünü niye kesmiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Genç
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, İç Tüzükü uygulayın lütfen.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Usulümüzün
nasıl olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) Nereden biliyor, bilse öyle
yapar mı!
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani hem kel hem fodul!
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler kısmının 3üncü sırasına
alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Aleyhinde, buyurunuz Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün AKPnin sunduğu
öneri üzerinde söz almış bulunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Nerede AKP yazıyor ya,
nerede AKP?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Evet, AKP diyorum kardeşim,
var mı!
AHMET YENİ (Samsun) Nerede yazıyor? (MHP
sıralarından gürültüler)
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) AKP diyorum, sizden mi
soruluyor! Sizin söylediğiniz gibi mi cevaplayacağım!
AHMET YENİ (Samsun) Resmî unvanı AK
PARTİ!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) AKP diyorum!
AHMET YENİ (Samsun) Resmî unvanı AK
PARTİ!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) AKP tarafından
sunulmuş olan öneri üzerinde söz almış bulunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Resmî unvanına bak!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) O kadar
şeye söylemedin, hırsızlığa söylemedin de ona mı
laf atıyorsun?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bugüne kadar o kadar
fazla değiştirildi ki bu
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Adamda utanma olur
azıcık!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bir önerge
BAŞKAN Lütfen sakin olalım, konuşmacıyı
dinleyelim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ama ona kadar daha
hırsızlığa şeye laf söylemediler, bir laf söyledi diye
laf atıyor oradan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Lütfen
BAŞKAN Lütfen
Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor, lütfen sakin olunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Salı günleri
Danışma Kurulları toplandıktan sonra sürekli olarak
gündemle ilgili bir öneri getiriliyor ve bu öneri her seferinde sürekli olarak
değiştiriliyor. Yani her gün değiştirilen bir önergeyle
karşı karşıya kalıyoruz. Bugün de 3 kere
değişti, 3 kere değişti. 522, 517, 459, 380, 455 olarak,
sürekli olarak değiştiriliyor. Aslında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygınlığını gerektiren şey, bir öneri
geldiği zaman onun değiştirilmeden o hafta tamamıyla
sürdürülmesidir ama genelde bu hep böyle yapılıyor. Şimdi, hep
böyle yapılıyor çünkü gerçekten gündemde AKPnin kendi
belirlediklerinin ötesinde, birilerinden aldıkları talimatla
bunların ön plana çıkarıldığını görüyoruz.
Az önce Haşhaşilerden söz edildi. Bu konuda
kısaca durmak istiyorum.
Haşhaşiler
1090 yılında ilk defa ortaya çıktılar, 11inci
yüzyılın sonlarında, Hasan Sabbahın ortaya
çıkardığı bir tarikat ve siyasi örgüt. Bu örgütün asıl
hedefi ve gayesi İranda çıkmıştır- Sünni ulema ve
devlet adamlarına suikastlar düzenlemektir ve bu biçimde olmak üzere
İrandan daha sonra Suriyeye de geçmiştir. Özellikle Fatımîler
içerisinde rol oynamışlardır, çok önemli devlet adamlarına
ve ulemaya suikastlar tertip etmişlerdir.
Şimdi,
Sayın Başbakana kim Haşhaşileri örnek olarak vermişse
sanıyorum ki büyük bir yanılgıya düşürmüşler çünkü
Haşhaşilerin Türkiye gündeminde yer alan bir cemaatle ilgisini
kurabilmek son derece zordur ama bundan aykırı olarak, eğer
Haşhaşilere benzetmek istediğiniz bir örgüt varsa bugün
İslam dünyasında bunu El Kaide olarak belirleyebilirsiniz,
söyleyebilirsiniz. Allahu ekber. diyerek insanların
boğazını kesenlerle, yine, Haşhaşilerde yapılan
suikastlarda tamamen bıçakla yapılan bir suikast görürsünüz, onlar da
insanları sadece bıçakla suikasta tabi tutarlar ve canlı
bombalardan farklı olarak da şunu yaparlar: Suikastta
bulundukları kişileri öldürdükten sonra kaçmazlar, bulundukları
yerde linç edilmeyi beklerler ve linç edilirler. Kendi kendilerini de
öldürmezler çünkü İslam anlayışında kendi kendini öldürmek
büyük suçtur ve cehenneme gitme yoludur. Bu sebeple de
karşısındaki kişiler tarafından öldürülmeyi beklerler
yani canlı bombalardan farkı da budur. Bu konuda Bernard Lewis dâhil
olmak üzere pek çok makaleler de kaleme alınmıştır. Ancak,
biz, diyelim ki Başbakanın söylediği tarzda cemaati
Haşhaşi olarak nitelendirelim. Eğer cemaat Başbakanın
söylediği gibi Haşhaşilerdense, Haşhaşi ise, o zaman on iki yıldır Başbakan
Haşhaşilerle iş birliği yapmıştır.
Dolayısıyla, Başbakanın on iki yıl sonra
Haşhaşileri fark etmesi bir mucizedir demektir. On iki
yıldır farkına varmayan Sayın Başbakan, on iki
yıl sonra nasıl olmuştur da Haşhaşilerin farkına
varmıştır?
Diğer
taraftan, on iki yıldır iş birliği yaptığı,
her konuda iş birliği yaptığı, hatta ve hatta -demin
söylendi ya- birtakım 7 iş adamının mallarına el
konmuştu, hani en azından bloke edilmişti; bununla ilgili
dosyaların açılmadığı söylendi, belgelerin veya
delillerin ortaya konmadığı söylendi ya, peki, 2003
yılında 2007 Windowsla yazılmış bir CDyi nasıl
delil olarak gördüğünüzü sormak isterim o zaman.
Şimdi,
iş kendi başınıza düşünce hemen işi farklı
yöne çekmeniz ne kadar doğrudur? Dediğim gibi, Haşhaşi
olarak gördüğünüz cemaate, iç içe olduğunuz cemaate 17 Aralıktan
önce hiç bunları yakıştırmazken yani 16 Aralıkta
hiçbir şey söylemezken, daha sonra, 17 Aralıktan sonra, birdenbire,
örgüt, onların inlerine girmek, paralel yapılanma, virüs, illegal
yapılanma, çete ve son olarak da korku imparatorluğu kurmakla
suçladınız.
Beyefendiler, on
iki yıl bunların farkına varmayan bir iktidarın görevini
yerine getiremediği ortaya çıkar. On iki yıldır siz
bunlardan haberdar olmayacaksınız, on iki yıldır siz
uyuyacaksınız, on iki yıl sonra bunların örgüt olduğunun,
çete olduğunun farkına varacaksınız. O zaman hiç orada
durmayın, derhal ayrılın, istifa edin; bunların
farkında olan insanlar devleti yönetsin. Dolayısıyla, bu gibi
konuları konuşurken dikkatli olmak zorundasınız.
Konuştuklarınızın kime gideceğini, nereye kadar
ulaşacağını iyi hesap etmek zorundasınız ama
edemediğiniz de görülüyor.
Dolayısıyla,
burada, özellikle HSYKnın değiştirilmesi veya bunu, bir
şekilde, 2010 yılında referandumla kabul etmenize rağmen
değiştirmeye kalkmanız toplum arasında gülünç duruma
düşürüyor sizleri. Yani, hem demokratikleşme, özgür hukuk sisteminin
gelmesi, bir ideolojiden veya bir otoriteden kurtarma gibi ifadelerle
gerçekleştirdiğiniz Anayasa değişikliği, aslında
bugün Biz farkına varmamışız, yanlış
yapmışız. diyecek raddesine getirmişsiniz.
Ne kadar çok
yanlış yapıyorsunuz bu on bir yılda, şöyle bir
düşünün kendi kendinize. Bir Başbakan, bir Hükûmet bu kadar çok
yanlış yapar mı devleti yönetirken? Yanlış muhakkak ki
yapılır ama bu kadar çok yanlış yapılır mı?
Libyada yanlış yapıyorsunuz, Suriyede yanlış
yapıyorsunuz, PKKyla yanlış yapıyorsunuz, şununla
yanlış, bununla yanlış yapıyorsunuz. Bu kadar
yanlış yapamazsınız.
Siz içeri
atacaksınız insanları uyduruk birtakım delillerle, sonra
diyeceksiniz ki: Orduya, millî orduya kumpas kuruldu. Kendiniz itiraf
edeceksiniz. Madem kumpas kurulmuştu, dün neredeydiniz? Bugün mü
aklınız başınıza geldi? Bunu muhalefet olarak sürekli
söyledik. O zaman, eğer kumpas kurulduysa ve siz buna göz
yumduysanız, savcısı olmuşsanız ve savunmuşsanız,
içeride beş yıl suçsuz kalan insanların ve
çocuklarının vebalini, kul hakkını nasıl
ödeyeceksiniz? Nasıl kendinizi aklayacaksınız bu konuda? Siz
bana ondan sonra AK PARTİ deyin. diyorsunuz. Onun için size AKP
diyorum. Dolayısıyla, bu gibi konularda yaptığınız
hareketlerin sonra sizin başınıza ne belalar açacağını
da hesap etmek zorundasınız ama bunu yapabilmek için önce devlet
adamı kültürüne sahip olmanız gerekir, devlet adamı olmanız
gerekir bunu anlayabilmek için, bunu doğru yapabilmek için.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Halaçoğlu
konuşmasında Haşhaşilerle on bir yıldır birlikte
hareket ettiniz, şimdi onları farklı gösteriyorsunuz, onlarla
kol kola gidiyorsunuz ve masum insanları içeri tıkmak gibi, AK
PARTİyle ilgisi olmayan bir şekilde ithamda bulunmuştur.
İzin verirseniz, sataşmadan dolayı Halide İncekara cevap
verecek.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Haşhaşiler diyen kendileri. Ben de onu
söyledim. Ben sataşmada da isim olarak hiç bulunmadım; ben isim
olarak hiç kimseye sataşmada bulunmadım.
BAŞKAN
Şimdi, gruplarının söylemediğini düşünüyorlar.
Buyurunuz efendim.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkan, efendim siz, siz, siz
diyorlar.
BAŞKAN -
Buyurunuz.
ALİ ÖZ
(Mersin) Hayır, bunları Sayın Başbakan söylüyor.
BAŞKAN
Grupları değil, onlar söylemiyormuş, grupları
söylemiyormuş diye.
Buyurunuz
Sayın İncekara. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Değerli muhalefet, ben iki gündür
dinliyorum; aynı sözleri, kelimeleri tekrar, tekrar ediyorsunuz;
taktınız. Keyif alıyorsunuz. Masum, sokakta, alnı secdeye
değmiş, hayır hayrat işleriyle uğraşan
Düne
kadar, doğru, onlara hain dediniz, onlara hırsız dediniz,
onlara yolsuz dediniz, Bunlarla birlikte yürümeyin. dediniz, biz yürümeye
devam ettik. Yine de o insanlarla yürümeye devam edeceğiz.
Bizim derdimiz,
düne kadar birlikte yürüdüğümüz tertemiz insanlar değil, tam tersi,
bu tertemiz insanların içine sıkışmış,
saklanmış, memleketi ve kendini inkâr etmiş
TUFAN KÖSE (Çorum)
2 bin tane polis.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) 2 bin olur, bin olur, 300 olur, 500 olur. Bakın,
buralara takılmayın.
Onun için, lütfen,
Haşhaşiler dediğimiz muhatap kitle, sokaktaki o sizin
düşman gördüğünüz, burada ağzınızı gere gere,
gevşete gevşete o kötü sözlerle o insanları yan yana
koyduğunuzu, ne kadar keyif aldığınızı görüyorum;
ben aynı keyfi almıyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gevşete gevşete kelimesini düzeltin
Hanımefendi. Bir hanım olarak hiç doğru olmadı.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Sizin dün kötü dediklerinize biz hâlâ iyi demeye
devam ediyoruz.
ALİ ÖZ
(Mersin) Gere gere ve gevşete gevşete size
yakışıyor mu Hanımefendi?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gevşete gevşete kelimesi, hiç, bir
hanımefendiye yakışmıyor.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Bizim kötü dediğimiz, millete, devlete, ikbale
ve istikbale tuzak kuranlardır ve böyle olmaya devam edecektir.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İncekara.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimdi, doğrudan doğruya
sataşmada bulundu. Ağzımızı gevşete
gevşete
Ne demek bu? Gere gere, gevşete gevşete. Cevap
vermek istiyorum.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Konuşurken ağız gerilir,
gevşer; doğal bir şey yani.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
Yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz Sayın Halaçoğlu lütfen.
10.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım, ben zaten kimseye
sataşmada bulunmamıştım, sadece Başbakan
tarafından ifade edilmiş, hem de grup toplantısında ifade
edilmiş bir kelimenin üzerinde durdum ve bunun hangi anlama geldiğini
anlattım. Kimseye, burada herhangi bir gruba da sataşmada
bulunmadım ama bunu yaparken de ne ağzımızı gere gere
yaptık ne de ağzımızı gevşete gevşete
yaptık, böyle bir şey söz konusu değil.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Nasıl yaptın, başka türlü olmaz ki zaten.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Biz normal bir ağızla konuştuk ama
sizin gözleriniz farklı görüyorsa, eğri görüyorsa, gevşek
görüyorsa, sert görüyorsa söyleyeceğim bir şey yok; o sizin
gözlerinizin bozukluğudur, gözlük takarsınız meseleyi
bitirirsiniz ama şurasını söyleyeyim: Söylediklerimizin her
biri, kendi Sayın Başbakanınızın ağzından
çıkan sözlerdir; sizlerin, yetkili Hükûmetin kişilerinden çıkan
sözlerdir. Dolayısıyla, bunların aksini iddia etmeniz sizi
kurtarmayacaktır, yolsuzluğunuzun üzerini örtmeyecektir. Ne
yaparsanız yapın tuz kokmuştur. Dolayısıyla,
kokmuş olan tuzu hazmedeceksiniz ve bunu millete anlatmaya
çalışacaksınız.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hesabını verecekler, hesabını!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ne anlatacak, hesap verecek, hesap!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yanlışınız şurada oldu:
Eğer 17 Aralıkta bu olaylar ortaya çıktığı zaman
Sayın Başbakan hemen söz edilen kişileri görevden alsaydı
ve haklarında derhâl takibat başlatsaydı o zaman bu sözlere
muhatap olmazdınız ama aksini yaptınız, koruma altına
aldınız çünkü ucunun ta kendilerine kadar geleceğini yine
kendileri ifade ettiler. İstediğiniz kadar çırpının,
artık batakta çırpınmanın anlamı yoktur, batmaya
mahkûmsunuz.
Hepinize
saygılar. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yerine getireceğim yoklama talebini.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Köse, Sayın Bayraktutan, Sayın Kart, Sayın
Serindağ, Sayın Öz, Sayın Dinçer, Sayın Kaleli, Sayın
Güler, Sayın Nazlıaka, Sayın Küçük, Sayın Genç, Sayın
Eyidoğan, Sayın Tayan, Sayın Çıray, Sayın Aksünger,
Sayın Yılmaz, Sayın Susam, Sayın Demiröz, Sayın
Kaplan.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati:18.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III- YOKLAMA
BAŞKAN -
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce, istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler kısmının 3üncü sırasına
alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
(10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN - Son yıllarda Türk sporunda yaşanan
doping sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen
bir üyelik için Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak aday olarak
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.49
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati:19.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya
alınan Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 3 milletvekilinin
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S.
Sayısı: 522) (*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
522 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde, Eskişehir Milletvekili Salih Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
AK PARTİ
GRUBU ADINA SALİH KOCA (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; 522 sıra sayılı Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Eskişehirimiz
için 2013 ve 2014 yılının ayrı bir önemi var. Turizm,
sanayi, kültür, sanat, ulaştırma, eğitim ve sağlık
alanında sağladığı gelişmeyle dikkat çeken
şehrimiz, 2013 yılında ülkemizi iki ayrı unvanla temsil
etti, Türk Dünyası Kültür Başkenti ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel
Miras Başkenti.
Türk Dünyası
Kültür Başkenti sıfatı, kültürel anlamda olduğu kadar
diplomatik anlamda da önemli bir köprüyü temsil ediyor. Bir köprünün üzerindeki
trafik ne kadar yoğunsa, diğer milletlerle iletişiminiz de o
kadar güçleniyor. Bu anlamda, Kültür Başkenti
başlığı altındaki çalışmalar, bir ülkenin,
kendini dünyaya anlatması ve kültürel diplomasiyi kullanarak var olan
barış ve güven ortamını pekiştirmesi açısından
büyük şans sağlıyor. Ülkemiz, bugün bu şansı
Eskişehirle devam ettiriyor. Milletimizin dünya medeniyetlerine
katkısının öyküsünü bu kez Eskişehir dillendiriyor.
Kültürümüzü
dünyaya anlatırken gerçekleştirilen etkinliklerin ana teması göç
olarak işlendi. Göç, yüzyıllarca yaşam tarzımız
olmuştu, dilimizi, sözümüzü, şiirlerimizi etkilemişti,
dolayısıyla öykümüz bu temayla anlatıldı.
2013, Türkiye ve
Eskişehir için kaynaşmanın, kültürel faaliyetleriyle
harmanlayarak yarattığı kalıcı eserlerin
hafızalardan silinmeyecek programların yılı oldu. Türk
dünyasının kalbi ülkemizde ve Eskişehirde attı.
Ayrıca,
Eskişehir, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti olarak da
yüzyıllardır koruduğumuz geleneklerimizi, insanlık ve
medeniyet mirasının sadık koruyucusu olduğumuzu bize bir
kez daha hatırlattı. Konuklarımıza ve tüm dünyaya bizim
Yunusun diliyle seslendik: Gelin tanış olalım/ İşi
kolay kılalım/ Sevelim, sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz.
Yine,
dünyanın tüm dost ve kardeş coğrafyalarında yaşayan
soydaşlarımıza Dilde, fikirde, işte birlik.
şiarıyla yolculuğumuzu sürdürdük. Türk dünyasında derin
izler bırakan Gaspıralı İsmailin biraz önce belirtmiş
olduğumuz Dilde, fikirde, işte birlik. şiarıyla
seslendik.
Bu
yapmış olduğumuz programlarla birlikte gönülleri fethettik.
Bugün, şehrimizin ve ülkemizin adı Musulda, Kerkükte, Üsküpte,
Kazanda, Astanada, Baküde, Buharada, Saraybosna ve Kosovada ve Türk
dünyasının her köşesinde sevgiyle, kardeşlikle, tebessümle
anılır oldu.
Eskişehir,
Osmanlıdan bu yana Kırımdan, Kafkaslardan ve Balkanlardan göç
etmiş yiğitleri bağrına basarak, Yunus Emre, Nasreddin
Hoca, Şeyh Sücaeddin-i Veli, Seyyid Battal Gazi, Şeyh Edebali, Hızır
Bey, Sinan Paşa, Aziz Mahmud Hüdayi, Selmanı Farisî, Dursun Fakih
gibi gönül erlerini yetiştirerek ve onlara ev sahipliği yaparak,
toprağa, gümüşe, lüle taşına, cama estetik bir anlam
katarak, Türkiye Cumhuriyetinin ilk demokrasi mitingini gerçekleştirerek
ve yüce Meclisimizin onayı ile bu payeyi kazanmıştı.
Ülkemizi de bu zenginlikleri ile en iyi şekilde temsil etti. Bu proje,
yıllarca demir perdeler nedeniyle birbirinden
uzaklaştırılan kardeşlerin yeniden hemhâl
olmalarını sağladı. Düzenlenen programlarla,
ötekileştirmeden, sen-ben ayrımı yapmadan, yalnızca birlik
ve beraberlik mesajları verildi. Bu proje, göç etmeye zorlanan
soydaşlarımızın baba ocakları ile
bağlarının güçlenmesini, tarihlerini, örf, âdet, gelenek ve
göreneklerini unutmamalarını sağladı. Ülkemizin dört bir
noktasından şehrimize gelmiş 8 bine yakın öğrencimizle
Türk dünyasına yayıldık, oralarda ecdadımızın
izlerini aradık. Balkanlardan Uzak Doğuya, tüm Türk Cumhuriyetlerine
kadar gönül köprüleri kuruldu. Bu proje, bizim Yunusun ve Şeyh
Sücaeddin-i Velinin manevi felsefesini, Seyit Battal Gazinin
kahramanlığını ve Nasreddin Hocamızın hicvini
öğrenmemizi sağladı.
Artık,
kuruluş kanununda belirtilen amaçlara adım adım
yaklaşılmaktadır. Kültür başkentliği
uygulamaları, yapılan yoğun çalışmalar ile ciddi
sonuçlar üretmiştir. Kalıcı eserler
başlığı altında toplayabileceğimiz bilim-sanat
merkezleri, stadyum, Türk Dünyası Meydanı, Türk Dünyası Bahçesi,
Göç Müzesi ve birçok tarihî eserin restorasyonu, sokak modernizasyonları
ve telif hakları Ajansta olacak Korkunç Yıllar, Türkler belgeseli
gibi birçok proje tamamlandıktan sonra projenin amacına bir adım
daha ulaşılması mümkün gözükmektedir.
Yukarıdaki
açıklamalar doğrultusunda, Ajans Yönetim Kurulunca kabul edilen ancak
bütçe ve zaman kısıtı nedeniyle tamamlanmayan ya da
başlanamayan etkinlikler ile kitap, belgesel, film, taşınmaz
restorasyonu ve yapımı gibi kalıcı eserler tamamlanarak
gelecek nesillere başkentliğin aktarılmasıyla,
başkentlik bayrağının devredileceği kapanış
törenlerinin başkentlik amacına uygun olarak yapılabilmesi ve
Türk dünyasına örnek teşkil edebilmesi için, uygulama süresinin 30
Haziran 2014 tarihine kadar uzatılması önem arz etmektedir.
İnşallah, bu süre uzatılmasıyla da yarım kalan
kalıcı eserlerin tamamlanması sağlanacaktır.
Bu nedenle, Türk
Dünyası Kültür Başkenti payesinin şehrimize
kazandırılmasına olur veren başta Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğana, Koordinasyon Kurulu
Başkanımız, Başbakan Yardımcılarımız
Bekir Bozdağ ve Beşir Atalaya, projenin hazırlanmasında ve
hayata geçirilmesinde her türlü fedakârlığı ortaya koyan Millî
Eğitim Bakanımız Profesör Doktor Nabi Avcı Hocamıza,
iktidarıyla muhalefetiyle tüm Eskişehir milletvekillerimize, halef ve
selef Kültür Bakanlarımıza ve İçişleri
Bakanlarımıza, Dışişleri ve Maliye
Bakanlarımıza, oy birliğiyle bu kanunun
çıkarılmasında ve altı aylık süreyle
uzatılmasında emeği geçen, iktidar-muhalefet, tüm
milletvekillerimize ve Ajans Yönetim Kurulumuza şehrimiz adına
şükranlarımızı sunuyor, vermiş olduğunuz desteklerden
dolayı teşekkür ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Koca.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel.
Buyurunuz
Sayın Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan ve salonda
bulunan sayın, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve burada bulunup dinleme nezaketini gösterdiğiniz için
de ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
Eskişehir, kültür
başkenti oldu malum, 2013 yılında Ve bu geçen on iki aylık
sürede kültürümüze bir katkı sağlamadı. Bu süre yetmedi,
altı ay daha uzatalım. dedi arkadaşlarımız, ben de
imza attım. Ancak, tabii, on bir yılda ülkenin kültürüne
olanları görünce kalan bu beş buçuk ayda Eskişehirin kültürüne
ne katkısı olur, onu da çok bilemiyorum ama bu kültür işi biraz
zor bir iş, ama yıkması kolay, yapması zor bir iş.
Kültür dediğimiz şey, geçmişimizden bugünümüze
taşıdığımız bir toplumsal miras. Ama öyle bir
miras ki bizden sonrakilere de aynı önemlilikte, aynı
değerlilikte ve aynı araçlarla ve düzgünce, ahlakla, edeple
aktarabilmemiz gereken bir durum. Fakat bu ülkenin kültür değerleri
içerisinde bir kavram var, çok önemsediğimiz bir şey, hepimiz için
çok değerli: Aile kavramı. Ve aileyi biz şöyle
tanımlıyoruz: Toplumun en küçük birimi. Sosyolojik olarak böyle
tanımlanıyor ve deniliyor ki: Toplumun çekirdeği.
Adalet ve
Kalkınma Partisine söylüyorum: Toplumun çekirdeğini
parçaladınız, toplumun çekirdeğini perişan ettiniz. Bunu
biliniz diye, parti grubum adına, özellikle sizlere hitaben söylüyorum.
Bakın, nasıl mı yaptınız bunu? 24 Aralık günü
akşam, Türkiyede birçok insan, televizyonda bir şeye kilitlendi, bir
magazin figürü hanıma. Bu hanımın yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla
tutuklu bulunan, uluslararası bir dolandırıcılık
çetesinden ötürü içeride bulunan eşine dair gözyaşlarını
dökerken Çocuğumun incinmesini istemiyorum. gözyaşlarını,
bir magazin figürünü seyrederek içiniz burkuldu, vicdanınız
ayaklandı. Oysa, aynı gün Konyada bir Ayaz bebek oldu, hiçbiriniz
dile getirmediniz. O hanımı dile getirdiğiniz kadar, o
hanımı salon salon gezdirip devlet protokolünde
ağırladığınız kadar o bebeği hiçbiriniz dile
getirmediniz.
Türkiyede aileyi
perişan ederken bununla da yetinmediniz. Bazı bakanlarınız
evlatlarını rüşvete aracı yaptı. İnsanlar en
kıymetlisini en pis işlere asla bulaştırmaz, ancak içinde
bir cani olmalı. Hani, bazı uyuşturucu kaçakçıları
vardır, bebek yaştaki çocuklarının, bebeklerinin
üstlerindeki bezlerine uyuşturucu paketleri saklar. Bugüne kadar
Türkiyede evladını rüşvete aracı yapan devlet adamı
hiç olmadı. Ve onlar da demek ki devlet adamı değillerdi, kötü
bir anı diye Türk siyasi tarihine kaydedilecekler.
Ama Türkiyede
aile kavramını yok etmeye çalıştığınızı,
aile kavramını bu kadar
hırpaladığınızı anlatmaya örnekler yetmez. On bir
yıllık iktidarınızda partinize mensup bazı insanlar,
hem de böyle yüksek rakımlı yerlerde oturanlar zaman zaman
çıkıp şunu söylediler: 14 yaşında evlendim, şu
kadar da çocuk doğurdum. Bizler topluma örnek olması gereken
insanlarız, kadınıyla, erkeğiyle. Ağzımızdan
çıkanların nereye, kime, nasıl gittiğini ölçmek, biçmek
durumundayız.
Ve, işte, üç
gün önce 14 yaşında bir çocuk. 2 çocuk doğurmuş 1 çocukla
beraber 3 çocuk vardı orada. 2si ölü, 1i arkada kalmış 3
çocuk. Ve o çocuğun askerde olan bir babasının olduğu
söyleniyor veya o çocuğun bir kocasının olduğu. O da 14
yaşında, tıpkı diğer hanımefendi gibi.
Sayın
milletvekilleri, bizler bu toplumda seçilmiş insanlarız.
Ağzımızdan çıkanın önce kendi
kulağımıza küpe olmasını beklemek hepimizin
hakkı. Bizler toplumda önderlik edecek, kanaat önderi olabilecek durumdaki
kişileriz. Lütfen, bu durumda olan bizler ve bizlerin eşleri olan
hanımefendiler veya beyefendiler biraz konuşurken dikkat etmeli.
Türkiyede
çocukların tacizi veya tecavüzü diyebileceğiniz, istismarı
diyebileceğiniz bir durum var. İster kimisi çocuğunu
rüşvete aracı yaparak istismar etsin, ister birileri küçücük
çocukları evlendiriyorum adı altında tecavüze maruz
bıraksın. Bu ülkede aile kavramı çocuk üzerinden altüst
edilmiştir. Oysa bizim milletimizin en önemli değerlerinden biri,
aile ve mahremiyetti. Bunların hepsi yok oldu. Yatak odaları, soyunma
odaları, ayakkabı kutuları, giysi torbaları, para sayma
makineleri, kasalar
2013ü
Eskişehir nasıl hatırlıyor biliyor musunuz, kültür
başkenti olarak değil. Eskişehir, evet
Yunus Emre Sevelim,
sevilelim diyor, merhum Gaspıralı Dilde, işte birlik diyor
ama bu özlü sözleri söylemek, sözün özüne vâkıf olmak gibi bir durum
getirmiyor insanlara. Eskişehir, 2013ü kültür başkenti diye
hatırlamıyor, hele ana temasının göç olduğunu hiç
hatırlamıyor. Eskişehir, 2013ü, Eskişehire okumak için
gelip öbür tarafa göçmüş, sokaklarında dövülerek öldürülmüş 19
yaşındaki bir gençle hatırlıyor, TOMAlarla
Sayenizde.
Şiddet kimden
gelirse gelsin, kime gelirse gelsin, hangi türü olursa olsun, hiçbirimizin bunu
tasvip etmesi mümkün değil. Kaldı ki gençlerimizin,
çocuklarımızın şiddet aracılığıyla veya
şiddete maruz bırakılarak canlarından olmaları,
geleceklerinden olmaları hiçbirimizin tasvip etmemesi gereken bir hâl. Ama
görüyoruz ki 2013 Türkiye'sinde analar-babalar, oğullarını
rüşvete aracı yapıyor, analar-babalar 11 yaşındaki
kızlarını çocuk yaştaki birisiyle evlendiriyor ve devletin
bu konuda konuşması gerekenleri hiç konuşmuyor. Bunlar kimler
mi? Bunlar, bu nikâhı kıyan imam -evet, Diyanet İşleri
Başkanımızın kendi şahsen hiç konuşmadı, her
konuda çok konuşur biliyorsunuz- bu nikâha, dinî nikâha tanıklık
edenler, o köyün muhtarı, o köyün yetkilileri, anne-baba, herkes; o
çocuğun, ilk çocuğunu doğurduğundaki doğumuna
tanıklık eden sağlık personeli ve bu
kızcağızın, bu çocuğun
bütün yaşamına tanıklık eden bütün Siirtliler.
Burada Siirt milletvekilleri var, içinde kadın
olanı da var. Siz hiç Siirtli kadının bu konudaki
acısını dile getirdiğini bu kürsüde duydunuz mu? Türkiyede
en çok çocuk yaştaki doğum hızı yüzde 72yle
Ağrıda. 4 tane de Ağrı milletvekili var, içinde
kadını da var, doktoru da var. Hiç dile getirdiklerini duydunuz mu?
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiç duymadık, hele ki Siirtlilerden
hiç duymadık. Siirti biz hep acılarla duyuyoruz,
Şırnakı hep acılarla duyuyoruz değil mi? Ama, o
acılar bu milletin acıları değil. İşte, bu
milletin gerçek acıları bunlar.
Hani, çok moda, çok kullandığınız bir
tabiriniz var sizin Analar ağlamasın. Analar, çocuklar,
arkalarında kalan bebekler, herkes ağlıyor farkında
mısınız? Ve bu analar, çocuklar, bebekler, herkes ağlarken
bu kadar Analar ağlamasın. diyen bir Dışişleri
Bakanı diyor ki: Devlet geleneğimizde evlat feda etmek de
vardır. E, hani analar ağlamayacaktı? Bu feda edilen bebek,
Ayaz bebek ya da Azadın annesi Kader olunca mı feda edeceğiz?
Sayın Bakanların
çocuklarını feda etmek hiç aklınıza geldi mi? Ha, oraya
gelince, yüksek perdeden ileri Türkiye
Sayın Başbakan İleri Türkiye olmak
istemiyorum. dedi, biliyorsunuz. Tüyü bitmedik yetim. diyorsunuz. Kader de
tüyü bitmedik yetimdi. Hele, sizin iktidara geldiğiniz zaman, evet,
öyleydi çünkü vefatı 14üncü yaşında oldu. Siz iktidar
olduğunuzda henüz tüyü bitmemişti onun da ve onun arkasında
kalan Azad bebeğin de henüz bitmedi.
Siz tekziplerle dolu bir Hükûmet olarak tarihe
geçeceksiniz, aynı Sayın
Davutoğlunun söylediği gibi. Öyle çok tekzipleriniz var ki
anlatmaya zaman yetmez ama ben size bir tekzibinizi daha hatırlatmak
istiyorum. Savcı Zekeriya Öz diyor ki: Sayın Başbakan bana insan yolladı 2 tane,
bazı şeyleri söylemem için. Sayın Başbakan da diyor ki: Hayır, ben
öyle bir şey yapmadım. Ama, hiç şunu söylemiyor: Kim o 2
kişi, söylesin. diye. Fakat, Sayın
Başbakanı tekzip eden birisi var: Daha önceki Çevre ve
Şehircilik Bakanı. Benden bir mektup yazmam istendi, buna
zorlandım. diyor. Öyle değil mi sayın milletvekilleri?
Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı bunu söylemedi mi? Bir mektup
yazarak bu konudaki sorumluluğu üstüne alıp Sayın
Başbakanı koruyucu bir mektubu yazma konusunda
zorlandığını, baskı altında olduğunu söyledi,
henüz Bakandı kendisi, henüz istifa etmemişti. Demek ki böyle bir
üslubunuz da var. Sizden olmayana vicdanınız hiç ayağa
kalkmıyor mu, illa size oy vermesi mi gerekiyor insanların? Hani
serbest düşünce, hani özgürlük, hani ilericilik, hani demokrasi?
Yalnızca sizden olana, size oy verene, yanınızda hizalanana
mı vicdanınız hareket edecek?
Bakın, bu 14
yaşında vefat eden kızdan önce başka bir olay daha
hatırlatmak istiyorum: İzmirde miting yapıyor Sayın
Başbakan, İzmirde güneşli bir hava var. Arkasından
Antalyaya geçti, orada da güneşli bir hava var, hatta güneş gözlüğüyle
konuşuyor. Diyor ki: Girmediğiniz ev, girmediğiniz sokak,
gitmediğiniz cadde kalmasın. O aynı gün, Cizre ile Nusaybin
arasındaki yolda, yetmiş iki saattir ulaşılamayan
kamyonculardan biri kalp spazmıyla vefat etti. Sizin ulaşmanız
gereken, hani o her sokağa girecektiniz ya, o sokaklar arasında Cizre
ile Nusaybin arası yok herhâlde! Oradaki ölen kamyoncu hiç gündeminize
gelmedi, daha önceki vefatlar gibi.
Sizlerden hiç Ayaz
bebeği duymadık; Konyada, Türkiyenin göbeğinde ölen bir
çocuktu o. Ama sürekli kendinize sanal ve düşman bir lobi uydurup Bizimle
şöyle yapılıyor, böyle yapılıyor. Hiçbir şey
yapılmıyor, kendi gerçeklerinizle yüzleşin lütfen, kendi
gerçeğinizi görün. Siz, güneşli havalarda güneş gözlükleriyle
Her sokağa girin. derken Türkiye Cumhuriyeti devleti 2013
yılında Cizre ile Nusaybin arasına ulaşamadı üç gün.
Bu, gerçektir işte. Sizin, dünya lideri olmayı henüz daha -o zaman-
iddia ettiğiniz dönemde, yetmiş iki saat ulaşamadığınız
yerde vefat etmiş kamyoncu var bu ülkede; bu, bir gerçektir, bu
gerçeği kabul ediniz. Bu gerçek, sizin 2014ün Ocak ayında Türkiyeyi
getirdiğiniz noktada da aynı yerdedir. Ve sonunda, geçtiğimiz
günlerde Japonyada Sayın Başbakan dedi ki: Evet, bizim böyle bir
iddiamız yok.
Peki, bu çocuklar,
aileler üzerinden birkaç rakam daha duymak ister misiniz: SAMER, Polis
Akademisi Başkanlığı Suç Araştırmalar Merkezi
5inci Uluslararası Toplantısında diyor ki: Türkiyede evlenen
her 3 kişiden 1i 18 yaşın altında. Bu konuda özendirici
olan -Hükûmetin başından sonuna kadar- şahısları hiç
gözünüzün önüne getiriyor musunuz? Lise 2de evlenen bir kızı
Türkiyede herkes çok iyi biliyor son on yıl içinde. Yüksek
rakımlı yerlerde oturup 14 yaşında evlendiğini
övünerek anlatan hanımefendiyi de herkes biliyor. Türkiye, dünyada küçük
yaşta kızlarını evlendiren bir ülke olarak
kaçıncı sırada biliyor musunuz? 7nci. Bayağı bir
yukarıda, ilk 10dayız yani. Hani, hep İlk 10a girmek istiyoruz.
diyorsunuz ya, bu konuda ilk 10dayız, tebrikler! Kimden sonra: Kongo,
Afganistan, Uganda, Nijer, İran, Irak ve Türkiye, Esedin ülkesi bile
bizden sonra! Bu gerçekle yüzleşin lütfen; bu, bir gerçek, bu, Türkiye
gerçeği.
İşte,
bütün bu ölümler, bütün bu vefatlar olurken harekete geçmesi gereken tek kurum
sanki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıymış gibi
Bakan Hanıma mikrofon tutulmuş, Hanımefendi de kendi üzerine
düştüğü kadarını söylüyor. Gerçekte harekete geçmesi
gereken kim? Sağlık Bakanlığı mesela.
Sayın
Müezzinoğlunun hiç sesini duymadık. Ben, bunun üzerine
Sağlık Bakanlığının Twitter adresine baktım
bu son dört günde ne servis etmişler diye. Şöyle diyor: Yoğurt
suyunun faydaları: Yoğurt suyunu dökmeyiniz, ekmek mayalamakta,
bisküvi yapmakta, pasta ve çorba yapımında
kullanırsınız. Sağlık Bakanlığı iyi
günler diler. Günaydın. Güne kahvaltıyla başlayın, gün
boyu enerjik kalkın. Bunlar hep Kaderin, o 2 çocuğunu
doğurmuş çocuk Kaderin öldüğü gün itibarıyla
Sağlık Bakanlığının servis ettiği
bilgilendirmeler. Anne yemeği gibisi yok. diyor. Kaderin çocuğuna
kim yapacak anne yemeğini ya da Kadere hangi anne yemek yaptı? Ben
onu açıkçası bilemiyorum. Obeziteyle mücadele ediyoruz, anneler size
yemek yapma görevi verdim. diyor. Kadına karşı şiddet,
kadına karşı toplumsal cinsiyet
ayrımcılığı diye bir tabiri Sayın
Müezzinoğluna hatırlatmanız gerekir Sayın Grup Başkan
Vekilim, notunuza onu da koyabilirsiniz.
Dolayısıyla,
üreme sağlığı, adolesan eğitimi, bu ülkede
eğitim, yolsuzluk, yoksulluk; bunların konusu hiçbir zaman
gruplarınızın konu başlığı olmuyor. Peki,
ülkelerde böyle çocuklar ölüyor, çocuklar evleniyor. Bunun da sebebi en
çok ne diye baktığınızda, yoksulluk ve eğitimsizlik.
Türkiye'nin yüzde 18i yoksulluk sınırının altında
yaşıyor. Demek ki çocuk evlilikleri için başka bir şey
yapmamız lazım. Eğitimi artırmalıyız diye,
eğitim projelerinize bakıyoruz, o da FATİHle Hakkın
rahmetine kavuştu çünkü garanti süresi doldu, FATİH Projesi de bir
kazanın sonucu.
Ben bir şey
söylemek istiyorum bu kanun tasarısı için söz
aldığımızda. Rüşvet ve yolsuzluk, ister HSYKyı
değiştirin ister Danıştayı, Türk milletinin
hafızasından çıkmayacak bir objeyle somutlaştı,
ayakkabı kutusu ve bunun üzerine çok fazla espri yapılıyor;
kumbaralar yapılacağı, Halk Bankasının şubelerini
artık ayakkabı kutusu şeklinde yapacağı vesaire. Siz
ne derseniz deyin, bu millet vicdanında bu yolsuzluk ve rüşveti
yargılıyor. Bunu bilmenizi biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak arzu ediyoruz.
17 Aralıkta
aydınlanmaya kavuşarak hukuk sistemini düzeltmek için
yaptığınız gayretkeşliği herkes gördü. 17
Aralığa kadar derin bir uykuda olan sizin, bir anda aydınlanma
yaşayarak hukuk, hukuk diye koşturmanızı herkes gördü ama
sizin aradığınız hukukun evrensel hukuk olmadığının
da farkındayız. Ya Rabbena, hep bana hukukunuz bu milletin
vicdanında yargılanacak, bunu da biliniz.
Ve
Eskişehirimizi 2013te kültür başkenti yapmak için kalkan
parmaklarınıza tekrar teşekkür ediyorum. Bu altı aylık
süre uzatımı için de kalkacaktır o parmaklar.
İnşallah, bu önümüzdeki dönemde Eskişehirin kültürüne bir
katkı sağlar bu yasa ama tekrar söylemek istiyorum, on bir yılda
ülkenin kültürüne, özellikle aile hayatına koyduğunuz dinamit
nedeniyle benim ve parti grubumun bu altı aydan hiçbir umudu yok. Tek bir
umudumuz var: Keşke 17 Aralıktan önce aydınlansaydınız
dileğimizle, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demirel.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmacı konuşmasında hem Genel
Başkanımızı, Başbakanımızı hem
grubumuzu töhmet altında bırakan, hiç aslı astarı olmayan
şekilde iddialarda bulunmuştur. Bu konuda açıklama yapmak
istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Elitaş.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
11.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirelin 522 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kürsü iftira atma kürsüsü değil; bu kürsü,
gazetelerdeki, sosyal medyadaki ortaya çıkan, espri diye ifade edilen
meselelerle bir ülkenin Başbakanını, Hükûmetini töhmet
altında bırakma kürsüsü değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, her şey açık, ne töhmeti ya! Ayıp, ayıp ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyelerini, AK PARTİli milletvekillerini töhmet altında bırakma
kürsüsü değil. Bakın
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne töhmeti ya!
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Töhmeti Başbakan yapıyor,
töhmeti Başbakan yapıyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, şu korsanları
bir susturur musunuz.
BAŞKAN
Lütfen, siz devam ediniz.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Ne korsanı, ne korsanı!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Zaten en büyük problem bu, en büyük problem bu.
BAŞKAN -
Lütfen, siz Genel Kurula hitap ediniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yani, bir şeyi bir söylemeye
kalktığınız zaman da rahatsız oluyorlar. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Onlar
bu Genel Kurulun milletvekilleri efendim, öyle söylemeyiniz lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, sayın milletvekilleri, laf
kalabalığına getirmeyin, dinleyin. Bakın, sayın
milletvekilleri, iyi dinleyin.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan, milletvekillerine korsan diyor, niye müdahale
etmiyorsunuz!
BAŞKAN
Müdahale ettim efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bugün Sayın Grup Başkan Vekili de
oradaydı. Sayın Başbakanla ilgili bir iftirada bulunan Zekeriya
Öz dedi ki: Sayın Başbakan bana 2 kişi yolladı ve tehdit
ettirdi. Meclis Başkanı, bu konuyla ilgili, Grup Başkan
Vekilinin de bulunduğu ortamda açıkladı: Böyle bir kişi
yok, böyle bir de gönderilen şahıs yok.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) 25 Aralığa niye engel
oldunuz? Bilal Erdoğanın aranmasına niye engel oluyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ombudsman Meclis Başkanlığına
müracaat etmiş, demiş ki: Benimle ilgili bu iftira konusunda
muhakkak bir araştırma komisyonu, araştırma yapmanız
gerekir. Grup Başkan Vekiliyle konuşsaydınız bunun
doğrusunu bulurdunuz. Sosyal medyadaki karama kampanyalarıyla burada
gelip de birilerine, Hükûmete iftira atma bühtanında
bulunmazdınız.
İki,
Erdoğan Bayraktarın istifa ederkenki söylediği cümle: Benim
yaptığım hukuka uygun imar değişikliklerinin
tamamında Başbakanın haberi vardı. dedi.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Hepsi diyor, sadece hukuka uygun
demiyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hukuka uygun. dedi. Bakın, hukuka uygun
dedi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye gitmiş, konuşmuş? Zekeriya Özle niye
konuşmuş, niye beraber yemek yemişler?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bunu da iyi dinleyin, lafı farklı
şekilde anlayıp bugünlerde kalkıp da bir operasyon sonucunda AK
PARTİ Hükûmetine yapılan iftiralara önayak olmayın, onlarla kol
kola girmeyin.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Hepsi diyor, siz
anlayamamışsınız, siz anlayamamışsınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Üç, Konya Ereğlideki ölen yavruyla ilgili
dramı herkes biliyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ama, bir ilde, bir ilçede belediyeler
doğumundan ölümüne kadar insanlardan sorumludur. O belediyenin de
milliyetçi halk partili belediye başkanının olduğunu
unutmayın.
MUHARREM VARLI
(Adana) Neresi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Konya Ereğli.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) - Öyle bir parti mi var Sayın Elitaş?
MUHARREM VARLI
(Adana) Öyle bir parti mi kuruldu, milliyetçi halk partisi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Neyse, yani öyle oldu.
MUHARREM VARLI
(Adana) Ya, seni bakan yapmayacaklar, grup başkan vekili olarak
kalacaksın.
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, öncelikle sataşma
dolayısıyla söz istiyorum.
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir
dakika Sayın Demirel, Sayın Halaçoğlunu...
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) İkincisi, partinin adını bile
yanlış söylüyor, milliyetçi halk partisi diye bir partimiz yok.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Doğru söylüyor, doğru söylüyor,
milliyetçi halk partisi, doğru söylüyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İstediğimi söylerim ben ya! Sana ne,
istediğimi söylerim! Sen AKP diyorsun, istediğimi söylerim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Milliyetçi halk partisi diye bize sesleniyor.
MUHARREM VARLI
(Adana) Bize söylediniz ama.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, çok rica ederim, buradaki, Genel Kuruldaki
üslubu... Lütfen, çok rica ederiz...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Halaçoğlu
biraz önce dedi ki... AKP diye
ısrar edince, arkadaşlar Partinin adını söyle. dedi, Ben
istediğimi söylerim, siz karışmayın. dedi.
BAŞKAN Ama
çok rica ederim...
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama milliyetçi halk partisi diye bir parti yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Buradan arkadaşlar milliyetçi halk partisi
dediler. Yani milliyetçi halk partisi demeye niye karışıyor?
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen... Uygun düşmüyor böyle konuşmalar.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Doğru söylüyor, milliyetçi halk partisi.
BAŞKAN -
Sayın Halaçoğlu, önce sizi bir dinleyeyim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Özle de ilgili bir hususun hepsini dile getirmedi.
Şimdi, burada, bize isnat ederken sanki bazı konuları sanki farklı bir
biçimdeymiş gibi sundu.
KADİR GÖKMEN
ÖGÜT (İstanbul) - Ayakkabı partisinden iyidir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Cemaat halk partisi oldunuz siz de, güle güle
kullanın.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sataşmada bulundu, açıklamak
zorundayım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
HASAN ÖREN
(Manisa) Ey büyük insan, Türkiye seni bekliyor!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Aynen. Paralel yapıyı düne kadar
eleştirin, şimdi onun arkasında durun.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri...
Buyurunuz
Sayın Halaçoğlu.
12.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Sayın Elitaş, buradaki
açıklamalarında, Özle ilgili açıklamalarında, ombudsmanla
ilgili açıklamalarında eksik şeyler söyledi. Her şeyden
önce, Büyük Millet Meclisi Başkanımız bu konuşmayı
yaparken aynen şunu söyledi... CHPden de Grup Başkan Vekili Engin
Bey de vardı. Öz, yaptığı açıklamayla... Özün
yaptığı açıklamaya
karşılık ombudsman olarak Sayın Başkanın
yaptığı açıklama konusunda bir yanlışlık
vardı çünkü ombudsmanın böyle bir açıklama yapması söz
konusu bile değil, yapamazdı. Buna nasıl bir ceza verileceği
konusu söz edildi. Herhangi bir ceza verilecek husus, yani bir madde olmadığı, bununla
ilgili bir kanun içerisinde madde yer
almadığı ortaya kondu, bu söylendi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Halaçoğlu profesörsünüz, böyle
yanlış anlarsanız, talebelerinizin vay hâline!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yani orada
yapılan açıklama, aslında yapılan açıklama,
ombudsmanın yanlış, böyle bir açıklama
yapamayacağı konusundaydı, bunu konuştuk. Ama, onun
ötesinde, Sayın Öze giden kişilerin kim olduğu, bunlarla ilgili
bir konu konuşulmadı.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Öz ne kadar marifetli
adammış ya, her iddiasını doğru diye kabul
ediyorsunuz!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Diğer taraftan, ben AKP dedim çünkü Adalet ve
Kalkınma Partisinin baş harfleri A, K, Pdir, bunun için söyledim.
Milliyetçi Hareket Partisinin baş harfleri M, H, Pdir, bunu
diyebilirsiniz dedik ama milliyetçi halk partisi diye bir parti yoktur, bizim
partimiz milliyetçi halk partisi değildir.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Üzerinize almayın!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yeni oluştu, yeni.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, yeni kurulmuş partiden
söz ediyorsa, bize karşı dönüp bizim milletvekilimizi söz konusu
ederek bunu konuşamaz, konuşmamalıdır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Adalet ve Kalkınma Partisinin öncelikle
adaletten yoksun olduğunu söylemek isterim!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Halaçoğlu Meclis
Başkanıyla yaptığımız toplantıdaki
görüşmeyi Sayın Altayı da şahit tutarak farklı bir
noktaya çevirdi. İzin verirseniz bir dakika içinde açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, bu konuyu siz söylediniz, Sayın Grup Başkan Vekili de
söyledi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, işin doğrusunu
Aynı,
bulunduğumuz ortamda konuşulan bir mevzuyu farklı bir
şekilde söyledi, sanki ombudsmana, Zekeriya Özün iddiaları
doğrultusunda soruşturma açıldığını ifade
etti. Öyle bir şey söz konusu değil.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yok, öyle demedim.
BAŞKAN Öyle
söylemedi Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, öyle bir şey söylemedim.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Soruşturma açıldı. diye bir söz geçmedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan Bu konular konuşulmadı,
Zekeriya Özün iddiaları değil. dedi.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Tutanakları getirin, öyle bir şey yok!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, dedi ki
Bu yasada yani
ombudsmanlık yasası çıkarılırken
Ombudsman müracaat
ediyor Zekeriya Özün iftiralarıyla ilgili, diyor ki: Sayın
Başkan, böyle böyle bir iddia var, iftira var
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) İftira değil, gerçek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bu konuyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi
doğru olup olmadığı konusunu araştırsın.
diyor. Biz araştırdık, inceledik, yasaya baktık ama yasada
böyle bir durum söz konusu olmadığından dolayı inceleme
imkânı bulamadık. Avrupadaki karşılıklarını
araştırdık ve hatta...
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu da bunu söyledi.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Aynısını söyledim, başka hiçbir
şey söylemedim ki.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok efendim, olur mu?
BAŞKAN Öyle
söyledi efendim, ben de öyle duydum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Aynısını söyledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O zaman şu var: Demek ki Zekeriya Özün Bana
2 kişi gönderdi. dedikleri mesele iftiradan başka bir şey
değildir.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) O beni ilgilendirmiyor, ben onu söylemedim, ben
sadece sizin yanlış söylediğinizi düzelttim.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Zekeriya Öz Ergenekon, Balyozda çok iyiydi ya! Altına
zırhlı arabayı verdiniz!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika Sayın Başkan
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ombudsmanın Zekeriya Özle Bursada
yemekte buluştuğu belli, o kişiyle beraber yemek yemişler.
Niye yemişler?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bunların hepsi gayet açık ve net belli.
Sayın
Demirel, buyurunuz siz
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Şahsıma atıf yapılarak
KAMER GENÇ
(Tunceli) O yemeği niye yemişler?
BAŞKAN
Lütfen
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Aynı Öz, Fatih Belediyesine gitmiş.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Zekeriya Öz Fatih Belediyesine niye
gitmiş?
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Ne işi var Fatih Belediyesinde?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, çok rica ediyorum, bu konuyu şu anda
tartışmayalım.
Sayın
Demirel
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, hatip,
şahsıma atıf yaparak sözler söyledi, onlara cevap vermek
istiyorum.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Özün Fatih Belediyesinde ne işi var? (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu konuyu eğer konuşacaksanız,
lütfen, çok rica ediyorum, kuliste bu konuyu konuşunuz, şimdi
yeterince bunu tartıştık.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Arkadaşlar, Zekeriya Öz çöp
vergisi ödemeye gitmiş canım Fatih Belediyesine!
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Demirel.
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın hatip, konuşmamdan
alıntı yaparak, şahsıma atıfla, beden diliyle bana
birtakım sözler söyledi, cevap vermek için söz istiyorum, lütfen.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Demirel.
13.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum
söz hakkı verdiğiniz için.
Ben öncelikle, bir
konuyu tespit edeyim tekrar, kayıtlara geçmesi adına. Ben burada çok
şey söyledim. Aileyi perişan ettiniz. dedim, Çekirdeği
çatlattınız. dedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İki dakikada cevap veremedik, sataşanlara
cevap veremedik.
RUHSAR
DEMİREL (Devamla) Bir sürü laflar söyledim, hiçbirine
alınganlık yapmadınız çünkü hepsi doğruydu, evet. Siz
bir magazin figürünü televizyonlarda aynı gece seyrederken
gözyaşlarıyla vicdanınız ayaklandı, aynı gün bu
ülkenin çocukları öldüğünde vicdanınız yerle yeksandı.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Bu kadar basit.
RUHSAR
DEMİREL (Devamla) Sayın Davutoğlu Analar
ağlamasın. diye Haburda tören yaptı, Bu ülkede evlatlar da
feda edilir. diye fetva verirken onur, gurur duyup alkış tuttunuz.
Ben Zekeriya Özün
lafının
Başbakan tarafından Ben öyle bir şey
yapmadım, yapsam Adalet Bakanım ya da Müsteşarımla
yapardım. dedi, hiç, Bu kişiler kimdi, söylesin. lafı da
çıkmadı. Dedim ki: Hâlâ, o an itibarıyla Bakanınız
olan kişinin cümlesi var. O zaman, cümleyi tamamen okuyayım: Beni
rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız. şeklinde,
Başbakan aracılığıyla tarafıma baskı
yapılmıştır. Bunu kabul etmeyerek istifa ediyorum. diyor
Sayın Bakan.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yalan söylüyor o Bakan, o Bakan yalan söylüyor.
RUHSAR
DEMİREL (Devamla) Ha, Sayın Bakan şunu da söylüyor: Eğer
benim istifa etmem gerekiyorsa, bugüne kadar altına imza
attığım her şeyi Sayın Başbakanın bilgisi
dâhilinde yaptım, o zaman kendisi de istifa etsin.
Şunu söylemek
istiyorum: Bir siyasi partiye siz istediğinizi söyleyebilirsiniz, bizden
hiçbir şey götürmez çünkü biz, hamdolsun, 45inci yılına
gelmiş, milletin gönlünde yer etmiş bir partiyiz, kendimizi ifade
etmek mecburiyetinde de değiliz ama siz hâlâ bu milletin gözünde
ağlama ve kumpas partisi, ayakkabı kutusu partisi vesaire gibi
isimlerle anılıyorsunuz. Anılırsınız da bu da
bizi hiç ilgilendirmiyor. Hani bazı antrenörler ya da
şarkıcılar var, kendine imparator denmesiyle imparator
olmuyor. Sizin kendinizi nerede gördüğünüz değil, milletin
vicdanında isminizin nerede olduğu önemli.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Demirel.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) 30 Martta hesaplaşırız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Elitaş, bu konu yeterince tartışıldı.
Bakanın sözünü söyledi, başka da bir şey yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama Sayın Başkan, sataşmadan
dolayı söz veriyorsunuz, hakaretlerine devam ediyor.
MUHARREM VARLI
(Adana) Ne hakareti!
BAŞKAN
Niye? Hakaret görmedim.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Ne hakareti!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kalkıyor diyor ki: Siz şöyle
şöyle
Söylediği şeylere, on sekiz dakikadır
konuştuğu iftiraların tamamına iki dakikada cevap vermemi
bekliyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) İftira diyor bak yine hâlâ!
BAŞKAN
İftira
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) İftira diyor hâlâ!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bize göre iftira ya!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hangi iftira?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, açlıktan
ölen çocuklardan bahsediyor, Sizin zamanınızda açlıktan ölen
insanlar var. diye bahsediyor, Sizin zamanınızda yolsuzluk ayyuka
çıktı. diye bahsediyor. Bunlar iftira değil mi?
BAŞKAN Siz
söz aldınız efendim buna cevap için.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, iki
dakikalık süre içerisinde benim konuşmama sataşmanın zaten
bir dakikası gitti. Susturmaya kalktınız
MUHARREM VARLI
(Adana) Sana da on sekiz dakika versin o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - İzin verirseniz
BAŞKAN Neyi
susturmaya kalktım Sayın Elitaş? Lütfen, ilzam ediyorsunuz
olayları.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, susturamadınız. Beni
değil, onları susturamadınız.
BAŞKAN Çok
rica ederim Sayın Elitaş.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir de Başkana hakaret ediyorsunuz.
BAŞKAN -
Böyle konuşmanızı çok uygun görmüyorum ama
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, bu ülke
ondalıkçı bayındırlık bakanlarıyla
anılmıştır. Yüzde 50 kırım oranlarıyla
çıkıp da ondalıkçı bayındırlık
bakanlarıyla anılmıştır.
BAŞKAN
Sayın Elitaş
MUHARREM VARLI
(Adana) Sizi de göndereceğiz Yüce Divana, canını sıkma!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Bu ülkede 57nci Hükûmet döneminde günlük 1
doların altında geliri olan insan sayısı yüzde 17yken bugün
sıfıra düşmüştür.
MUHARREM VARLI
(Adana) Ama seni bakan yapmazlar, bu kadar patırdama! Çok Bakanlar
Kurulu değişti ama seni bakan yapmadılar! Bu kadar
patırdama!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Açlığı, yoksulluğu
kaldıran iktidara herkesin teşekkür etmesi gerekirken şu anda
iftira atıyorlar.
MUHARREM VARLI
(Adana) Seni bakan yapmazlar, rahat ol!
BAŞKAN
Sayın Elitaş, bir saniye es verebilseydiniz size bir cevap
verebilecektim ama siz es vermiyorsunuz ki
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siz bana cevap verin, buyurun.
BAŞKAN -
sizi ya kürsüye çağırayım ya da teşekkür edeyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Peki, çağırın efendim, cevap
vereyim o zaman.
BAŞKAN
Yani
Ama Sayın Elitaş, nasıl bir şekilde yürütüyorsunuz bu
işi, anlayabilmiş değilim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Neyi? Hangi işi?
BAŞKAN Çok
rica ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hangi işi Sayın Başkan?
BAŞKAN -
Yani, siz bir söz istiyorsunuz ama benim cevabıma ve bu konuyu
konuşmama fırsat vermeden devam ediyorsunuz. Böyle bir şey
olamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, hayır, gerekçelerini
açıklıyorum, niye böyle olması gerektiğini. Söz vermeniz
gerekiyor.
BAŞKAN Ama,
bu arada, gerekçe açıklarken de karşı tarafa tekrar sataşma
yapıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz yorum
yapamazsınız.
BAŞKAN Ben
yorum yapmıyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, zaten
BAŞKAN
Yorum yapmıyorum, olayı tespit etmek durumundayım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, sataşıyor buradan Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ama,
tabii, sataşıp sataşmadığınızın da tespiti bana düşüyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sataşıyorsunuz tabii ki,
sataşıyorsunuz.
BAŞKAN
Buyurunuz lütfen kürsüye.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sonra da ben istiyorum.
BAŞKAN Çok
rica ederim yani. Bunca yıldır bu işi birlikte götürüyoruz,
böyle bir şey olmasın, çok rica ederim.
Buyurunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, şimdi, peşin peşin
Sonra da ben istiyorum. diyor Grup Başkan Vekili.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Bunlar Sadık Yakuta
alışmışlar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Çünkü sataştın demin konuşurken.
BAŞKAN Daha
önce sataşmada bulundunuz.
Buyurunuz efendim.
14.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, değerli milletvekilleri, bu ülke
ondalıkçı bakanlarla anılmıştır. 56ncı
Hükûmet döneminde, 55inci Hükûmet döneminde Bayındırlık
Bakanlığının bütün kırımları yüzde 48-50yle
giderken 57nci Hükûmet döneminde birden bire yüzde 10a düşmüştür.
Ondalıkçı bakanlık diye ifade edilmiştir. İhale
içinde ihaleler yapılmıştır. Keşif artış
bedelleri diye ikincil ihalelerin ortaya çıktığı durumlar
ortaya çıkmıştır.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Hırsızlıkları kapatmaz bu söylediklerin,
boşuna uğraşma!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu ülkenin kara talihine, kara listesine kara leke
olarak girecekse o dönemin iyice yargılanması, iyice
sorgulanması gerekir.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) En kara leke, sizin kara lekenizdir!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, bu ülkede 57nci Hükûmet döneminde,
2002 yılından önce, 2003 yılında, AK PARTİ iktidara
gelmezden önce günlük 1 doların altında yaşayan insan
sayısı yüzde 17 iken bugün sıfıra düşmüştür.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Yok ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Günlük geliri 4 doların altında
yaşayan insan sayısı yüzde 3e düşmüştür.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Kömür verdiğiniz için mi?
MUHARREM VARLI
(Adana) Vallahi seni bakan yapmazlar ya! Yanlış biliyorsun,
yanlış. Vallahi seni bakan yapmazlar ya, patırdama bu kadar ya!
Bakanlar Kurulu kaç defa değişti, seni yapmadılar ya.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bugün insanların alım gücü
artmıştır. 2.000-3.500 dolar kişi başına geliri
olan bir ülkede çocuklar 3.300 dolar borçla doğarken bugün 10.500
dolarlık gelire yükselmiştir.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Onların hesabını sen mi
biliyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bunları inkâr ederek bir yere
varamazsınız.
MUHARREM VARLI
(Adana) Biz hesabını verdik, sizin de hesabını vereceğiniz
gün gelecek Allahın izniyle. Kelepçeyi koluna taktığım
zaman göreceğiz o zaman Elitaş seni.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİ iktidarı döneminde
uluslararası bir konsorsiyumun ortaya kurduğu kumpasla, yalanla,
karalama kampanyasına sarılarak halk partisi de
olamazsınız, milliyetçi halk partisi de olamazsınız, hele
rahmetli Başbuğun kurduğu Milliyetçi Hareket Partisi hiç
olamazsınız!
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sana mı düşer o, sana mı düşer? Sen
ağzına bir defa Milliyetçi Hareket Partisini alma! Anavatanda
başkanlık yapmış, AKPde bilmem siyaset yapan adam, sana
mı düştü Milliyetçi Hareket Partisi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurunuz
Sayın Halaçoğlu.
15.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, zaten, aslında, şimdi aynada kendisini
gördüler, onu bize anlatmaya kalkışıyor. Evet, bizim
Bakanımız hakkında bir iddia da söz konusu oldu,
Bayındırlık Bakanımız hakkında.
Bayındırlık Bakanımız derhâl Genel
Başkanımız tarafından görevden alındı,
milletvekilliğinden de ayrıldı ve Yüce Divana çıktı,
Yüce Divanda yargılandı, 11-0, oy birliğiyle aklandı.
Yiğitseniz bakanlarınızı azledin, yiğitseniz
milletvekilliğinden çıkarın, Yüce Divana çıkarın. (MHP
sıralarından alkışlar) Hodri meydan!
MUHARREM VARLI
(Adana) Evet, hadi gidelim, hadi hep beraber.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Çıkarabilir misiniz?
Çıkaramazsınız çünkü onun ucu sizin Başbakana gelir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onu Yüce Divana siz göndermediniz, Yüce Divana siz
göndermediniz onu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, bunu yapamazsınız.
Siz istediğiniz kadar takla atın, istediğiniz kadar
çabalayın, bu batağın içinden çıkamayacaksınız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siz o bataklığı iyi bilirsiniz, o
bataklığı siz iyi bilirsiniz!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla)
ve bunun cevabını da halk size
verecektir. Siz istediğiniz kadar milliyetçi halk partisi deyin. Evet,
biz halkın partisiyiz, bunu kabul ediyorum ama siz ne adaletle
alakalısınız ne de kalkınmayla alakalısınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kalkınmamızı da biliyor millet,
adaletimizi de.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bu milleti siz sadece dilenmeye
alıştırdınız. Kömür verdiniz, makarna verdiniz, onun
için dolara ihtiyaç kalmadı zaten.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Buzdolabı da verdiler canım!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Siz, onun için, çuvallarla götürüp teslim
ediyorsunuz, ondan sonra da adaletten, kalkınmadan bahsediyorsunuz. Siz
dönün, aynada kendinize bakın, ondan sonra konuşun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.-
Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S.
Sayısı: 522) (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Bedii
Süheyl Batum. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Batum.
CHP GRUBU ADINA
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Değerli milletvekilleri,
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
CHP Grubu adına Eskişehir Milletvekili olarak söz almış
bulunuyorum.
Bir kere şunu
söyleyeyim: Bu yasanın bu şekliyle, Komisyonda kabul edildiği
şekliyle geçmesini kabul ettiğimiz için, biz de olumlu oy
kullanacağımız için uzun konuşmayacağım.
Yalnız, özellikle şunu ben de vurgulamak istiyorum: Eskişehir,
gerçekten, gerek tarihsel gerek kültürel gerek düşünsel kaynaklarıyla
kültür başkenti olmayı hak eden bir kentti. Bunda hiç kuşkumuz
yok ancak -Ruhsar Hanım da bahsetti- sizlerin anlayışı
sayesinde, maalesef, gencecik insanların vahşice dövülerek sokak
ortasında infaz edildiği bir kent hâline dönüştü. Ali
İsmail Korkmazdan söz ediyorum. Üstelik, sizin
Başbakanınızın üzerine titrediği valinin de,
açılmış bir soruşturmayı engellemek, etkilemek
pahasına televizyon kanallarına Onu arkadaşları
öldürmüştür, suç emniyet görevlilerine kalsın. dediği bir
kenttir. Tabii, bu da bir kültür. Eskişehir, farklı kültürlerin
olduğu bir kent. Bu da bir kültür, bu da bir anlayış; linç
kültürü.
Eskişehir,
Allahtan, pırıl pırıl insanlarıyla üniversiteleriyle,
gelenekleriyle, kültürel mal varlığıyla gerçek anlamdaki kültür
dünyasının başkenti olmayı hak eden bir kent. Demin
arkadaşlarım da söylediler, Yunus Emreden Nasreddin Hocaya, Nasreddin
Hocadan Şeyh Edebaliye, Şücaaddin-i Veli Hazretlerine, Seyit Battal
Gaziye, oradan Kurtuluş Savaşına, Kurtuluş
Savaşının kahramanlarına uzanan bir kültürün, bir
anlayışın başkenti. Yani, Eskişehir, açık
söyleyelim, çoğulcu, demokratik, insanı temel alan, baskıya,
zorbaya, zorbalığa boyun eğmeyen bir anlayışın
başkenti.
Hatırlarsınız,
Kemal Unakıtan 2009da seçimler öncesinde gelmişti ve aynen şu
ifadeyle Benim elimden geçen paranın sadece tozu siz Eskişehirlilere
yeter. demişti ama Eskişehirli de Senin paran da, paranın tozu
da, senin anlayışın da senin olsun. dedi, bunu diyebildi.
İşte böyle bir kültür, böyle bir anlayış Yılmaz
Büyükerşeni seçti. Böyle bir anlayışın başkenti, linç
kültürünün değil. Yani valinizin, o valilerinizin, emniyet müdürlerinizin,
içinizden bazılarınızın, Başbakanınızın
anlayışının, kültürünün başkenti değil.
Değerli
arkadaşlar, 6303 sayılı Yasada, yapılan
değişiklikte şunu özellikle vurgulamak istiyorum bir daha lütfen
getirmeyin diye: Şimdi, burada, 6303 sayılı Yasayla, gayet
güzel, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında
Kanunun 3üncü maddesiyle bir ajans belirlendi. Burada ajansın gelirleri
3üncü maddede uzun uzun yazıldı fakat o kadar ciddi para
kaynakları var ki, o denli ciddi gelirler var ki iştahları
kabartabilirdi. Nitekim, bazılarının iştahını da
kabarttı. Sadece ve sadece Anadolu Üniversitesinin döner sermaye
gelirlerinden 150 milyon liralık bir paranın yani eski deyimle 150
trilyonluk bir paranın buraya aktarıldığını
bilerek söylüyorum ki 3üncü maddede, bunun gibi, Osmangazi Üniversitesi,
Ticaret Odası, İl Özel İdaresinin, Büyükşehir
Belediyesinin, Odunpazarı, Tepebaşı, gerçek ve tüzel
kişilerden alınacak bağışlar, inanılmaz bir gelir
kaynağı var. Ama bunun 6ncı maddesi de şöyle diyordu: Bu
paralar harcanır, gerekli projeler yapılır, geri kalanlar ise
31/12/2013 tarihinden itibaren altı ay içinde tasfiye edilir. Ve
şöyle diyordu: Toplanan ödenek, gelir ve bağışlardan kalan
miktar Eskişehir İl Özel İdaresiyle Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi bütçelerine gelir olarak kaydedilir. Ve maalesef,
bunun üzerine, İştah kabardı. dedim ya, bir teklif
hazırlandı. Bu teklif bunun ilk şekli, görüştüğümüz
teklifin ilk hâli. Aynen şöyle söylendi: Ajans bütçesinde bulunan ödenek,
gelir ve bağışlardan artakalan meblağ ve bütün haklar,
tamamı -ayni haklar, nakdî haklar, hepsi- tasfiye sürecinde, ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarına dağıtılır.
Büyükşehir Belediyesiyle İl Özel İdaresine değil, kamu
kurum kuruluşlarına dağıtılır, bunda da bizim
etkin olduğumuz Yönetim Kurulu etkili olur.
Şimdi
açıklıkla söylüyorum: Bu çok kötüydü ama ben de teşekkür
ediyorum, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunca -özellikle
teşekkür etmek istiyorum- bu değiştirildi. Teklifi getiren
kişi olarak her ne kadar Sayın Nabi Avcıya üzüntülerimi
bildirdiysem de daha sonra kendi teklifini geri çekerek bu teklifin kabul
edilmesine yardımcı olduğu için ona da teşekkür ediyorum.
Çünkü teklif şu şekilde değiştirildi: Bu
kaldırıldı, şu anda eski hâliyle devam ediyor, amma
velakin, altı aylık bir süreç uzatıldı.
Şimdi, özellikle
şunun için söylüyorum: Ruhsar Hanımın da söylediği gibi,
daha, aynen İstanbulda olduğu gibi, Eskişehirde de kültür
başkenti olarak çok büyük bir proje f ilan
görmedik. Şimdi, altı ayda yapılır, yapılmaz,
ayrı mesele ama toplanan bu paranın ilgili kamu kurum,
kuruluşlarına -bütün kamu kurum, kuruluşlarına filan
diyerek değil- aynı şekilde dağıtılmasında
mutlaka yasanın ilk şekline sadık kalmamız gerekir. Aman
ne güzel, bunu istediğimiz kurumlara verelim. diye yeni bir
girişimde bulunmayacağınızı umuyorum. Nabi Beye de o
yüzden şimdilik teşekkür ediyorum bunu geri çekti diye.
İnşallah böyle bir teklifi getirmez.
Son olarak
şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Biz bu teklifi kabul
ediyoruz çünkü altı ay uzatıyor, ilk teklifi çektiler. Ancak
şunu söyleyeyim: Bu yasanın daha ilk şekli görüşülürken,
Genel Kurulda bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncelerimizi,
şikâyetlerimizi paylaştık, değişiklik önergelerini
verdik hatırlayacaksınız. Hiçbirini kabul etmediniz
çoğunluk olarak ama hâlen bazı maddeler burada bizim, sonuçta,
eleştirilerimizi hak edecek şekilde düzenlenmişti.
Bunları da
saklı tutarak bu kanuna olumlu oy vereceğimizi bir kez daha CHP Grubu
olarak ifade etmek istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Batum.
Şahsı
adına, Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 522 sıra
sayılı Yasa Teklifinin tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Ben, şimdi,
gideceğim, gazetelere bir ilan vereceğim: Ey azılı
katiller, ey azılı hırsızlar; avukata mı
ihtiyacınız var? Hemen Mustafa Elitaşı seçin. Çünkü onun
kadar hırsızları, katilleri, böyle çok rahatlıkla savunacak
bir avukat bulamazsınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ALEV DEDEGİL
(İstanbul) Utanmazsın sen!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, biraz önce burada dedi ki: Efendim, Erdoğan
Bayraktar dedi ki
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Uyuz bir dille konuşmaya devam ediyor
Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, bir susun da nereye getireceğimi bilin.
ALİ
AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Provokatör!
KAMER GENÇ
(Devamla) Erdoğan Bayraktar dedi ki: Benim hukuka uygun olarak
yaptığım imar tadilatlarının talimatını
Başbakan verdi. Ya, bak, Mustafa, gel bir iddiaya girelim, eğer
Erdoğan Bayraktarın ifadesinde Benim hukuka uygun olarak
yaptığım imar tadilatları ifadesi varsa ben
milletvekilliğinden istifa edeyim, eğer hukuka uygun imar
tadilatları ifadesi yoksa sen edebilir misin? Edersen
Bak, yani,
şimdi, şu kürsünün bir asaleti var, bu kürsüye çıkan
insanların doğru konuşması lazım.
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Sen doğru konuş önce, sen. Sen konuş önce
doğruyu.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, onun için, burada, yani gerçekten hayret ediyorum ya.
Yani, arkadaş, insanlar eskiden, birtakım yolsuzluklar
yaptıkları zaman, şey ettikleri zaman derlerdi ki: Ar
damarı çatlamış. Şimdi ar damarı yok ya insanlarda,
hayret ediyorum, ar damarı kaybolmuş. Her şey çıkıp
söyleniyor buradan.
Şimdi,
bakın, beyler, biz bu kanunları niye çıkarıyoruz? Ya,
kanunlar uygulanmak için şey edilir. Kanunları uygulayacak kimdir?
Mahkemelerdir. Şimdi, Anayasamızın 2nci maddesi ne diyor?
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.
Şimdi, hukuk
devleti ne demek? Yani, kuvvetler ayrılığı ilkesi demek.
Dolayısıyla çıkan kanunların, yürütmenin
yaptığı işlemlerin yargı denetimine tabi olması
demektir.
Şimdi, burada
ne yapıyor? Bakın, Tayyip Erdoğanın oğlu
Var veya
yok
17 Aralık olayından sonra bir soruşturma
açılıyor. Soruşturma açılınca Tayyip Erdoğan
diyor ki: Bize komplo kurdular. Kim
komplo kurdu? Biz Türkiyeyi uçuracaktık, dünyanın lider
ülkelerinden yapacaktık, işte birileri bize, bir lider ülkesi
yapmamak için komplo kurdular. diyor. Ne komplosunu kurmuşlar? Efendim,
bakanlarımızın yaptığı yolsuzlukları
bulmuşlar, hırsızlıkları bulmuşlar, ondan sonra
Ee, bu hırsızlıkları, yolsuzlukları niye buluyorsunuz
ya? Bak, biz yine hırsızlık, yolsuzluk yapalım ama
Türkiyeyi de uçuracağız yani çağın en ilerisine
götüreceğiz. Ya, böyle bir mantık olur mu arkadaşlar!
Şimdi,
onurlu, şerefli insanlar kendisiyle ilgili, hele Hükûmet makamında
oturan insanlar kendisiyle ilgili bir soruşturma varsa, bir yolsuzluk
iddiaları varsa çıkar Arkadaşlar, benim alnım temizdir,
benim en ufak çekineceğim bir şey yoktur. Buyurun, işte
açıyorum hakkımdaki soruşturmayı, bakanlıklardan
istifa ediyorum -ya, hayat bir günlük değil ki arkadaşlar- ben de
Başbakanlıktan istifa ediyorum. Arkadaşlar, ben
hırsızlığı, yolsuzluğu kendi onuruma yedirmiyorum
dolayısıyla istifa ediyorum. Buyurun, soruşturmayı
yapın ey hâkimler, ey savcılar. Ondan sonra giderim,
aklanırım gelirim, çıkarım bu yüce milletin
karşısına. Arkadaşlar, bakın, bana iftira
attılar, benim arkamda en ufak bir yolsuzluk yok, en ufak bir
hırsızlık yok. İşte, ben de aklandım, geldim.
derse biz de burada çıkarız kendisini tebrik ederiz. Hakikaten ya,
Türkiye Cumhuriyetinin bir Başbakanına böyle iftira olur mu? Ama,
şimdi ne yapılıyor? Oğlu, bakın, bir imar
planının tasdiki için -gazetelerde yani dinlemeye takılan
şeylerde- 200 trilyon lira civarında kendi vakfına
bağışta bulunması için telefon konuşmaları var.
200 trilyonluk liralık, 20 dönümlük arazi kendi oğlunun vakfına
tahsis edildi mi? O içeriye alınan Sarrafın
Kendi oğlunun
vakfına 3 milyon dolar verildi mi?
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, son zamanlarda, Tayyip Erdoğan, devletin
bütün hazine arazilerini, 1 metrekare dahi bir hazine arazisini satmak için
illa Tayyip Erdoğanın muvaffakatine bağladı. Şimdi,
bize deniliyor ki yani doğru mudur, yanlış mıdır
bilmiyorum. Arkadaşlar, elin ağzı çuval ağzı, diyorlar
ki: Her hazine arazisinin satılmasında Tayyip Erdoğanın
oğlu Bilal Erdoğan -tabii, onun da aile yönetimi var- buraya muhakkak
bazı bağışlar gitmiş.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Doğru söylemiyorsun, yalan söylüyorsun
ya! Ayıp ya! Vallahi ayıp ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ya, doğru, yanlış bilmiyorum arkadaşım.
Hayır hayır
Doğru,
yanlış ben bilmiyorum, yanlış da olabilir. E, bir soruşturma
açalım, bakalım. Hakikaten bu
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Olur mu öyle şey ya! Hep küfür hep hakaret.
KAMER GENÇ (Devamla) -
Tayyip
Erdoğan TÜRGEV vakfına ne kadar bağışta
bulunulmuş, kimler bağışta bulunmuş, ihale alanlar var
mıdır, yok mudur? Bunları bir araştıralım
arkadaşlar yani bundan niye
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Müteahhit değil ki o ya, vakıf o.
KAMER GENÇ (Devamla) - Eğer
alnınız aksa, eğer hakikaten bir temizlik, bir şey yoksa
söyleyelim.
Şimdi, Zorlu
Holding İstanbulda 86 bin metrekarelik kaçak inşaat
yapmış, diyorlar ki: Bu kaçak inşaatı
meşrulaştırmak için Bilal Erdoğana 2 tane dükkân
vermiş. Ya, doğru mu, yanlış mı?
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Çok ayıp ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bunları araştıralım. Arkadaşlar, ben
doğru demiyorum, diyorum ki: Alnı açık olanlar bunların
soruşturulmasından çekinmez.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Senin için de çok şeyler söylüyorlar.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ya, ben de diyorum ki: Keşke Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Başbakanı, bakanları temiz olsa, hırsızlık
şaibelerinden kurtulsa -bizim devletimiz ya- bu devletimizi temsil eden
Hükûmetin eğer alnı açık olursa, temiz olursa biz bununla gurur
duyarız arkadaşlar.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Zaten bu Hükûmet öyle, öyle.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen değil mi, sen!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bizim kimseye iftira miftara attığımız yok.
Ama, şimdi siz ne yapıyorsunuz? Savcıyı
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Bu Hükûmet, öyle bir Hükûmet.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ya, öyle deme. Bak, dersen
Şimdi bakın, siz
hırsızları koruyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Öyle bir Hükûmet, ak bir Hükûmet. Sen
doğru konuşmuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, nasıl? Tayyip Erdoğan, savcı oğlunu
ifadeye çağırıyor, oğlunu savcıya göndermiyor; ondan
sonra alıyor makam arabasına gezdiriyor, mahkemeye diyor ki Ey
mahkeme, seni bilmem, ben seni takmam ya, sen kimsin! savcıya Ben seni
takmam. diyor. İstanbul Emniyet Müdürü diyor ki: Ben, savcının
ifadeye çağırdığı kişileri yakalayıp
götürmem.
Şimdi,
beyler, hukuk var mı ortada, devlet kalmış mı? Devlet
tevessuh etmiş. Şimdi, eğer emniyet yakalanması için
savcılık tarafından çıkarılan emirleri yerine
getirmezse o devlet diye bir şey yok ki!
Peki, ne olacak
şimdi? Şimdi, savcı adamları çağırıyor, Bu
suçlu. Getirin bir ifadesini alayım. diyor. Ben getirmem. diyor. Peki, o zaman
nasıl olacak arkadaşlar? Ya, nasıl olacak, bir söyleyin
bakalım. Ben cahilsem bana söyleyin, deyin ki: Bu doğru.
Şimdi,
bakın, Bülent Arınç diyor ki: Efendim, bu HSYK Kanunu Anayasaya
aykırı değil. Şimdi, Bülent Arınç eğer fikir
namusunu taşısa bu lafları etmez.
Arkadaşlar,
gerçekten, ya, şimdi birbirimizden farkımız yok.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Bizim senden farkımız var, sen farklısın!
Sakın ha!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, bu çatı altında yaşayan herkesin asgari
dürüst olması lazım, asgari insan haysiyetini taşıması
lazım, asgari fikir namusunu taşıması lazım.
E, şimdi,
burada fikir namusunu taşıyan, haysiyetli olan kişiler
Yani,
eğer hâkimler, savcılar tamamen Adalet Bakanı Bekir Bozun
emrine verilirse
Peki, bu Bekir Bozu ben tanıyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Saygısızlık yapma,
saygısızlık yapma!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani bu Bekir Boz ne yapacak? Bunların hepsini getirecek,
istediği adamları istediği yere verecek, ondan sonra
soruşturma yapmayacak.
Ya, bugün,
arkadaşlar, bakın, Türkiye yok ortada, Türkiye Cumhuriyeti devleti
yok, Türkiyede hukuk denilen bir şey yok. Anayasanın 2nci maddesi
fiilen ortadan kaldırılmıştır. Ben olsam
Bakın
arkadaşlar, hepimiz bu memleketin insanlarıyız. Yahu, aklın
yolu birdir yani bir devlette yargı kaldırılırsa, ondan
sonra her şey bir kişinin emrine göre eğer yönlendirilirse o
devlette hak olur mu, adalet olur mu, hak arama yolları olur mu? Onun
için, bakın, çok facia bir durumdayız. Sizin yöneticileriniz cinnet
getirmiş ya! Cinnet getirmeyenler, böyle yollara teşebbüs etmez.
Arkadaşlar,
Tayyip Erdoğan ne diyor? Bu hâkimler diyor, bu savcılar diyor,
bu mahkemeler diyor, Ben, bunlara güvenmem ki. diyor, Ben, nasıl
bunlara adamlarımı teslim edeyim?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz daha ağırını diyorsunuz!
KAMER GENÇ
(Devamla) Dedi mi, demedi mi? Yahu, dedi mi, demedi mi? Ne dedi?
Ondan sonra, peki,
eğer Tayyip Erdoğan bu mahkemelere, bu hâkimlere, bu savcılara
güvenmiyor da adamlarını teslim etmiyorsa şu gün hapishanelerde
yatan 150 bin insanın o zaman isyan edip hemen çıkması
lazım arkadaş. Yani Tayyip Erdoğanın kendi adamları
bu mahkemeye itibar etmeyip yargılanmıyorsa o zaman arkadaş, ben
de burada yatamam çünkü bu mahkemeler beni yargıladı. diyorlar.
Yani, bakın,
ben sizin vicdanlarınıza göre danışmanızı
istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir günlük devlet değildir, iktidar da bir
günlük devlet değildir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hani yargı bizim arka bahçemizdi!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Size düşen bir şey, hemen iktidardan çekilmeniz veyahut
da Tayyip Erdoğanı alıp yerine bir başka
arkadaşı içinizden Başbakan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) -
yapmanız ve kısa zamanda aklanmanız.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Allah Allah! Sen karışma ona, sen
karışma!
KAMER GENÇ
(Devamla) Aklandıktan sonra millete bunun hesabını
vereceksiniz.
Evet,
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Sen CHPye bak, sen karışma o
işlere.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sahsım adına söz istiyorum.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) - İki ay önce sen güvenmiyordun hâkimlere!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Şahsı
adına Kayseri Milletvekili Sayın Elitaş.
Buyurunuz
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Buraya biraz önce
gelen konuşmacı namustan, asaletten, yolsuzluktan konuşamayacak
bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, belki Türkiye'de kim varsa tek
şahıs odur. Ömrü boyunca memuriyet yapmış, hayatındaki
gelirleri belli, nasıl kazandığı belli. 1980
yılında Danışma Meclisinin üyesi olmuş, bir iki dönem
ara vermiş, arkasından bu tarafa gelene kadar da hep milletvekili
olarak görev yapmış. Milletvekillerinin aldığı
maaş belli. Şimdi, bir de İnternette diyor ki:
Aldığı maaşın tamamını Tuncelili çocuklara
burs olarak dağıtıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Öyle bir şey demedim, tamamını değil. Hayır,
efendim, tamamını değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - İnternette yazıyor. O zaman, oradaki
yalan beyanlarını düzelt, oradaki yalan beyanlarını düzelt.
Mesela, bu
kişinin mal varlığı listesi var. Şimdi, mal
varlığı listesi bu, sadece Ankarada olanlar.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Çarşaf çarşaf!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Çarşaf çarşaf! Bu, sadece Ankarada
olanlar.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Maşallah, maşallah! Kazan gibi
doğuruyorlar mı!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bursada olanlar, başka vilayette olanlar belirsiz. Mesela, bu
kişinin bir evi var, apartman var. Apartmanın 5 no.lu dairesini
almış, 10 no.lu dairesini almış, 4 no.lu dairesini
almış. Ya adamları tehditle o binadan kovdurmuş,
binanın sahibi olmuş ya da adamları farklı bir noktaya
gelmiş.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Ya böyle afaki şeyler
söylenir mi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Afaki değil, tapu bunlar, tapu, tapu belgesi bunlar.
İki: Şimdi, eşi var,
eşinin mülkiyeti var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Yargıya intikal edenleri söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Ben belgelerle konuşuyorum, iftiralarla değil. İftiralarla
değil, belgelerle konuşuyorum ben.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sakince dinleyiniz, sonra gerekirse cevap hakkınız
varsa cevap verirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bir de oğlu var. Oğlu da Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çalışıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Aaa
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Oğlu da Türkiye Büyük Millet Meclisinde memur.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Vay vay vay!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, oğlunun arsaları var, daireleri var, binası var,
bağ evi var. Yani oğlunun maaşı yeni, bizim
yaptığımız yasayla birlikte herhâlde 3.500 lira, 4 bin lira
civarında, 1.500-2.000 dolar olabilecek bir miktara geldi; bundan önceki
dönemlerde bin lira, 1.500 lira veya maksimum 2 bin lira maaş
alıyordu. Şimdi, oğlunun gayrimenkulleri var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Kaç tane,
merak ettim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu
kişiye sormak lazım: Kardeşim, senin oğlun bu
gayrimenkulleri devlet memuru olarak kazandığı paradan mı
aldı, başka şekilde mi aldı? Veya sen ona
bağış mı yaptın?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Bağış
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Eğer bağış yaptıysan bunun intikal vergisini ödedin
mi? Oğlun bunun intikal vergisini
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Çok doğru söylüyorsun! Evet, hepimizin çocuklarının mal
varlığı çıksın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sen avukatlık yapma! O zaten avukatlık yapmış, o
avukatlığı yapmış.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hepimizin çocuklarının mal
varlığı
Avukatlık yapmıyorum ben.
Diyorum ki: Hepimizin çocuklarının mal varlığı
çıksın. Gelinlerimizin, damatlarımızın, hepimiz için
diyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Kimin avukatlığını yapmış biliyor musun? PKK
terör örgütünün avukatlığını yapmış. Kimin
avukatlığını yapmış biliyor musun?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Bak, güzel kardeşim
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Eroincilerin, kaçakçıların, esrar kaçakçılarının
avukatlığını yapmış. Bunu da söyleyenler kim
biliyor musun? Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyken CHPli milletvekilleri bunun
hakkında Sen, teröristin avukatısın. diyorlar, Sen, mafya
babalarının avukatısın. diyorlar, Sen, eroin kaçakçısının
avukatısın. diyorlar.
Bir de bunun Amerikada okuyan bir
kızı var.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) -
Sivas davasının avukatı var!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Memuriyeti döneminde, baba, çocuğunu Amerikada özel okulda okutuyor,
bütün imkânlarını karşılıyor, kızcağız
öğrenciyken gayrimenkul sahibi oluyor!
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Maşallah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yani, öyle enteresan bir durum ki! Yani, oğluyla kızının
arasında da epeyi gayrimenkul benzerlikleri var. Sen, bu memuriyet
hayatında, bunları hangi alın teriyle aldın da
kazandın? Sen, tetkik hâkimliği yaptın. Tetkik hâkimleri ne
yapar?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Cukka yapar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Tetkik hâkimleri bir konuyla ilgili mahkemeye görüş bildirir. O
görüşü bildirirken eğer cukkaya bir şey atıyorsan, bir
daire parası hâline getiriyorsan herhâlde tetkik hâkimi olarak bir
şeyler yapmış olabilirsin.
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun)
Tetkik hâkimleri öyle mi yapıyor?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) O
yapıyor o.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Çok ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yani en önemli görevlerdesin
Tetkik hâkimi olarak gelirsin, en önemli
görevlerdesin bu işi yaparsın. Yani, avukatların o kadar çok ki!
Sen de avukatlık yapmışsın zaten, az önce söylediğim,
terör örgütünün üyelerinin avukatlığını
yaptığın gibi.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Çok ayıp, çok ayıp, çok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakınız, değerli milletvekilleri, burada ahlakla ilgili,
asaletle ilgili, insanlıkla ilgili, dürüstlükle ilgili, namusla ilgili
-Türkiye Büyük Millet Meclisini demiyorum- 76 milyon Türk evladından en
son konuşması gereken kişi sensin. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
yasanın hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Elitaş.
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Ara verelim Sayın Başkanım.
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun)
HSYKya söyle de tüm tetkik hâkimlerini değiştirsin!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Genç.
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Süheyl Hocam, bir saatten beri konuşuyor burada, bir laf
atmadınız. İftira attı, iddia etti, belge yok, bir şey
söylemediniz yani.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz sakin olalım.
Buyurunuz Sayın Genç.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 522 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi,
arkadaşlar, benim avukatlık sıfatım yok. Mustafa Efendi,
bak, benim avukatlık sıfatım yok. Avukatlık
sıfatı olmayan bir kişi nasıl terör örgütünün avukatlığını
yapar, nasıl kaçakçıların, hayali ihracatçıların,
eroin ve afyon kaçakçılarının avukatlığını
yapar? (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, yapabilir mi
Mustafa? İftiran anlaşıldı mı?
Bakın, arkadaşlar, mal
beyanım cebinde geziyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bir kısmı
Bunlar sadece Ankaradakiler.
KAMER GENÇ (Devamla) Neden geziyor
biliyor musunuz? Gitmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinden almış.
Tabii, Cemil Çiçek onun Meclis Başkanı, gitmiş gizli mal
beyanımı, açık bir şey
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Doğru mu onlar, doğru mu?
KAMER GENÇ (Devamla)
getirmiş
gezdiriyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Doğru mu?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, bir şey söyleyeyim
Bak, bir dakika, söyleyeyim size
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Doğru mu değil mi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, doğru olsa bile, insanların yatak odasına
Böyle mi
alınır ya! (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
KAMER GENÇ (Devamla) Ama bir dakika,
şimdi
Ya, bir dakika
Bir dakika kardeşim ya!
BAŞKAN Lütfen, bir dakika
dinleyiniz. Lütfen.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Doğru mu, yanlış mı?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, hayır ya
Doğru mu, yanlış mı
söyleyeceğim.
Şimdi, 1972
yılında, ben Dikmende 5 dönümlük bir arazi aldım, Dikmende.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) Memurken
KAMER GENÇ
(Devamla) Memurken, ne var yani?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elazığ) Yo, yo, sordum sadece.
KAMER GENÇ
(Devamla) Dikmende imarı olmayan, dağın tepesinde 5 dönümcük
bir arazi aldım.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hadi bakalım!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ondan sonra, o araziden imar geçti, 5 tane parsel geçti. 5 tane
parseli daire karşılığı verdim. Orada bahsettiği
o daireler, o parsellerden aldığım daireler. O zaman
aldığım o 5 dönümlük arazinin fiyatının da
hesabını veririm. Dolayısıyla, orada kalan dairelerin de
bir kısmını sattım.
Bir şey
teklif ediyorum: Bakın, iktidar sizde, hesap uzmanlarınızı
getirin, maliye müfettişlerini getirelim, baştan sonuna kadar
hesabımızı inceleyelim. Eğer inceletmiyorsanız
şerefsizsiniz, alçaksınız eğer inceletmiyorsanız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ama, Tayyip Erdoğan da mal varlığının
hesabını verecek. Mustafa, sen de vereceksin. Mal varlıklarımızı
çıkaralım, milletin karşısına şey edelim. Tabii,
ben, şimdi iki dakikada ne diyeyim? Şimdi, senin bakanların da
şey etsin, şerefli ve namuslu insanlar ne yapar arkadaşlar?
Bakın, maliye müfettişlerini
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen 76 milyonda sonuncusun
KAMER GENÇ
(Devamla)
hesap uzmanlarını getirelim, hepimizin, sizin de,
hepinizin, milletvekillerinin hesaplarını incelettirelim
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla)
hangi ihaleleri aldınız, hangi ihalelere
aracılık yaptınız.
Tabii, ben,
Mustafanın yaptığı iftiraları biliyorum ama tabii iki
dakikada ben ne diyeyim yani şimdi.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) İlan ver, ilan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen 76 milyonda
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama, Mustafa, seni ezeceğim, ezeceğim.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Masajla mı?
KAMER GENÇ (Devamla)
Böyle ezeceğim, ezeceğim,
ezeceğim, böyle çamur gibi yere sereceğim. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Hadi bakalım! İlan ver, ilan.
BAŞKAN
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, bütün milletvekillerinin mal
varlığı araştırılsın Grup Başkan
Vekili güzel bir şey söylüyor- bütün milletvekillerinin, eşlerinin,
çocuklarının, damatlarının. Siyaset ancak böyle temizlenir
ama orada konuşup boş bırakmak yok. Grup Başkan Vekili konuştu,
bu iktidar sorumluluğudur.
Getirtirler, hepimizinkini araştıralım.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Bu işin altında kalırsınız. CHP
bunun altında kalır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Başlayalım Hocam, biz hazırız,
başlayalım.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Hiç sakıncası yok.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul)- Bizim için de sakıncası yok. Bu işin CHPsi,
AKPsi yok, bu namussuzlukla alakalı.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.-
Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S.
Sayısı: 522) (Devam)
BAŞKAN -
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ESKİŞEHİR 2013
TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 3/5/2012 tarihli ve
6303 sayılı Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(ç) bendinde yer alan 2012 ve 2013 ibaresi 2012, 2013 ve 2014 olarak değiştirilmiştir
BAŞKAN Söz talebi yoktur.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Madde 2
6303 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan 31/12/2013 ibaresi 30/6/2014 şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Söz
talebi yoktur ama madde üzerinde bir önerge vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz talebim var efendim.
BAŞKAN
Madde üzerinde önerge vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Var efendim, söz talebim de var.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Geçti, Yok dediniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, söz talebim var. Ne demek yani!
Kaybettiniz benim
söz talebimi kardeşim!
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Genç, bana, buraya söz talebiniz gelmedi. Bana sadece
önergeniz geldi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kişisel söz talebimdeki o
Bakın, gündemdeki
konuşmalarda, bütün maddelerde söz talebim var. Öyle şey olur mu ya!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Çok biliyorsan sen Meclis Başkan Vekilliği yap.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle bir şey olur mu ya!
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Genç, sizin
verdiğiniz söz talepleri daha geç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, tümünde de var, maddelerin hepsinde de var. Ya okuyun
benim sözlerimi, hele bir okuyun.
BAŞKAN
İşte, onu okutacağım Sayın Genç, bir dakika
dinlerseniz beni. Söz talebi bu maddede yok ama önergeniz var, onu okutuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Baksınlar, okuyun.
BAŞKAN
Peki, baksınlar efendim.
Önergeyi
okutuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Önergeden önce benim, bu kanunun tümü, maddeleri üzerinde ve son, oyumu
belirtmek üzere
Orada, okuyun ya, okuma yazmanız yok mu sizin! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir dahakine Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Genç bu 2nci maddenin sonrasında bakayım.
Lütfen, şimdi bu önergeyi okutalım, ondan sonraki maddeye
bakarız.
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 522 sıra sayılı teklifin 2. maddesinin birinci
fıkrasındaki ve ikinci fıkrası aşağıda
değiştirilmiştir ibaresi ile ikinci fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz
ederim.
Kamer Genç
Tunceli
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Yazı yazmayı bilmiyorsun.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi Sayın Başkan, biz o kürsüyü güvenilir bir
kürsü gibi kabul ediyoruz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkana böyle hitap edemezsiniz!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ben orada, bu kanunla ilgili gönderdiğim dilekçede diyorum ki:
522 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü, maddeleri ve oyumun
rengini belirtmek üzere söz istiyorum. Açın, okuyun oradan yani böyle
gizlemeye gerek yok. O zaman, Başkanlık Divanına bizim güvenimiz
yok.
BAŞKAN
Kimsenin gizlediği falan yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yo yo gizliyorsunuz, gizliyorsunuz.
BAŞKAN Ben
niye gizleyeyim Sayın Genç çok rica ederim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Okuyun oradan.
BAŞKAN
Okuruz efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Okuyun.
BAŞKAN
Okuruz.
Siz önerge için,
bakınız
Lütfen, söz hakkınız kaçmasın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkana
saygısızlık yapma!
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın milletvekilleri, burada getirilen bu maddeyle, bakın 6303
sayılı Kanunun yürürlükteki maddesine göre, bu Türk Dünyası
Kültür Başkenti tasfiye edildiği takdirde -31/12/2013 tarihinde
tasfiye edilecek- tasfiye sonucunda, o sıradaki mal varlıklarının
yarısı Eskişehir Büyükşehir Belediyesine, yarısı
da il özel idaresine verilecek. Bir fıkra ilave etmişler, diyor ki:
Bu mal varlıkları yönetim kurulu tarafından çeşitli kamu
kurum ve kuruluşlarına dağıtılacaktır. Böyle bir
şey olur mu arkadaşlar? Bu ne demektir? Yani yönetim kurulu AKPnin
emrinde; burada aşağı yukarı 600 trilyon liralık bir
mal varlığı var, bu 600 trilyon liralık mal
varlığını yönetim kurulu -zaten AKPlilerin elinde- bunu
istedikleri kişilere seçim yatırımı olarak verecek. Böyle bir
şey olur mu? Peki, niye?
Arkadaşlar,
bu vakfın parasının bir kısmını Eskişehir
Belediyesi ödemiş, bir kısmı devlet bütçesinden. Vakfın
gelirleri belirtilmiş kanunda; bir kısmı Eskişehirdeki
belediye başkanlarından, bir kısmı devlet bütçesinden, bir
kısmı özel idareden, bir kısmı da bağış ve
ikramlardan alınmış. Peki, 60303 sayılı yürürlükteki
kanuna göre, bu mal varlıklarının yarısının
Eskişehir Büyükşehir Belediyesine verilmesi öngörüldüğü hâlde,
yarısının da Eskişehir İl Özel İdare
Müdürlüğüne verilmesi öngörüldüğü hâlde, neden bu
değişiklik yapılıyor, bunun sebebi nedir? Tamamen siyasi
amaç. Yani 600 trilyon liralık mal
varlığını -yönetim kurulu AKPnin elinde- istedikleri
kişiye verecekler. İşte, bu da bir suistimal. Bunda dürüstlük
var mı? Yok, suistimal.
Şimdi, sen,
Eskişehir Büyükşehir Belediyesinden, Eskişehirde 2 tane ana
kentin içinde belediye var, onlardan paraları alacaksın, o
paraları, getireceksin -tasfiye edince- AKPnin emirine vereceksin. Bunu
hak, adalet kabul eder mi ya?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) İktidarda CHP olsa ne olacak?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) İktidarda CHP olsa ne olacak?
KAMER GENÇ
(Devamla) Doğrusu neyse onu yapacağım.
Ya, şimdi,
senin aklın CHPye ermez çünkü senin o davranışların var
ya
CHPdeki dürüstlüğü, insanlığı, karakteri kavrama
duygusuna sahip değilsiniz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Yıllardır senin aklın CHPye eriyor,
Doğru Yol Partisine eriyor, bağımsızlığa eriyor!
Olmadığın hiçbir şey yok! Her türlü şeye eriyor senin
aklın! Dönüyorsun yani! Dönmediğin yer yok!
VELİ
AĞBABA (Malatya) On yıl önce sen hangi partideydin?
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, burada açık bir yolsuzluk var.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, en basit bir şey, bu Halk Bankası
diyorlar değil mi? Halk Bankası, bir şey yok
Bakın,
arkadaşlar, bir şey söyleyeceğim: Halk Bankasının 2008
yılında 1 milyar 250 milyon lira yani 1 katrilyon 250 trilyon lira,
2009 yılında 1 katrilyon 668 milyar lira, 2010 yılında 1
katrilyon 758 trilyon lira, 2011 yılında 1 katrilyon 668 trilyon lira
ve 2012 yılında 1 katrilyon 959 trilyon lirayı kendi
yandaşlarınıza -hani Halk Bankası çok masum. diyorsunuz
ya- teminat alınmadan verilmiş ve bunlar değersiz alacak ilan
edilmiş. Peki, bunlar bu devletin, milletin parası
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen bu yandaş işini iyi biliyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya gelin, hesaplar var, görelim.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen bu yandaş işini iyi biliyorsun! Nereden
biliyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla,
bunları araştıralım, eğer bunlar yalansa ben burada
kendimi yakarım, bak ben burada kendimi yakarım. Eğer yalan
değilse siz de yakar mısınız?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Bırak bu boş lafları!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, insan olun be, dürüst olun be! Biraz bu devletin
malını korumasını bilin.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen bu yandaşlık konusunda doktora
yapmışsın! Sen bu işi iyi biliyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Mayanızda dürüstlük yok mu? Her namuslu insanın
mayasında bir dürüstlük var ama insanlar, eğer mayasında
dürüstlük yoksa, her türlü yalanla eğer buna karşılık
vermeye kalkarsa benim bunlarla işim yok ki. Ben size burada rakam veriyorum,
mekân veriyorum.
Dolayısıyla,
önergemizin mahiyeti budur, hak ve adalet gereği bu önergenin kabul
edilmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım. Önerge oylanmadan önce
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Öyle bir madde yok orada.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Okumamışsın ki kanunu.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sen okumamışsın. Başkanı
dinle.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak ya! 2nci maddeyi okusana!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
Önerge oylanmadan
önce Komisyon Başkanı bir açıklama talep etmiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, önerge gelmedi
yalnız efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Önergeyi Türkçeleştiriyorlar!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bize dağıtılan 522 sıra
sayılı kanunda bu madde böyle ama sonra
değiştirilmişse bilemem.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Başkan.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim, Kamer Bey, elindeki metnin
sağ tarafına baksaydı mevcut önergedeki metnin nasıl
olduğunu görebilirdi. Böyle bir madde yok yani Yönetim kurulu tasfiye
sonrası elinde kalan malları ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarına aktaracak. şeklinde bir madde
değişikliği söz konusu değil. Komisyonda böyle bir teklif
vardı başlangıçta ancak oradaki müzakerelerde, gerekçe de
şuydu o teklifin getirilmesinde: İl genel meclisi ilga olduğu
için Eskişehirde, zaten işin bir tarafı ortadan
kalkmış oluyordu. İl genel meclisi ile belediyeye pay
edilecekti. İl genel meclisi olmayınca bu pay etme durumu da muallaka
düştü. O yüzden böyle bir değişikliğe gidilmesi
tasarlanmıştı ama müzakereler neticesinde bu ortadan
kalktı. Kamer Bey sanıyorum dikkatsizliği nedeniyle böyle bir
önerge verdi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, size güven olmaz, güven olmaz, sonra onu yazarsınız.
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Böyle bir şey yoktur efendim.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
31/12/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Tunceli Milletvekili Sayın Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Vazgeçtim.
BAŞKAN
Vazgeçtiniz, peki.
Söz talebi yoktur.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
teklifin tümünü oylarınıza sunmadan önce karar yeter sayısı
arayacağım.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır.
Böylece, teklifin
tümü kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır.
Konuşmak
isteyen? Yok.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.58
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati:21.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
4üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Geri Kabul Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/843) (S. Sayısı: 517) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
517 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tümü üzerinde İhsan Kalkavan
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan.
Buyurunuz
Sayın Kalkavan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul Anlaşması ile
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sovyetler
Birliğinin dağılmasıyla
bağımsızlığını ilan eden Moldova Cumhuriyeti
ile Türkiye'nin ilişkileri uzun geçmişe dayanmaktadır. İki
ülke arasındaki en önemli bağı Gagavuz Türkleri
oluşturmaktadır. Türk-Rus savaşlarından kaçan Gagavuz
Türkleri 19uncu yüzyıl başlarında Moldovaya
yerleşmişlerdir.
Gagavuzlarla
Osmanlı Döneminden bu yana kopmayan bağlarımız Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra da devam etmiştir. Mustafa Kemal
Atatürkün Gagavuzların sorunlarıyla yakından ilgilendiği
ve bu konuda görevliler gönderdiği bilinmektedir.
Yirmi
yıldır özerk bir cumhuriyet olan Gagavuzelinin Moldovaya
bağlı oluşu ilişkilerde önemli yer
taşımaktadır.
Türkiye Türkçesine en yakın Türkçeyi
konuşmalarından dolayı Gagavuzlarla kültürel
paylaşımımız da söz konusudur. Dolayısıyla
akrabalık ilişkilerimiz de bulunmaktadır. Belirttiğim tarihî
bağların dışında Moldova ile yakın ilişkiler
öneminin gereğinden birisi de coğrafi konumumuzdur. Bizim de üyesi
olduğumuz Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
üyesi olan Moldova ile deniz ve kara ticareti yollarının ortak
oluşu, Karadeniz havzasında bulunan 2 ülke olmaları
ilişkilerinin önemini artırmaktadır.
Moldova, Sovyetler Birliğinin
dağılması sonucu kurulan bağımsız devletlerin
arasında ekonomisi en gelişmemiş, fakir bir ülkedir. Bunda
ülkenin deniz kıyısının olmayışının da
etkisi vardır. Ticari ilişkileri zayıf olan Moldova
ağırlıklı olarak bir tarım ülkesidir. Ayrıca,
yurt dışı işçi gelirleri de ekonomiyi belirleyen
faktörlerdendir. Özellikle, başta İstanbul olmak üzere Türkiyede
hatırı sayılacak sayıda, yaşlı ve çocuk bakıcılığı
yapan Moldova ve Gagavuz vatandaşı çalışmaktadır. Bu
durum ülkeye, onlar için, döviz girişi sağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1
Kasım 2012de imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Vizelerin Karşılıklı
Olarak Kaldırılmasına İlişkin Anlaşma Moldova ile
olan ilişkilerde önemli bir adım olmuştur.
Ben bu düşüncelerle sözlerime son veriyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kalkavan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA GERİ KABUL ANLAŞMASI İLE NOTALARIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Kasım 2012 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili konuşacak efendim.
BAŞKAN
Madde üzerinde Sayın Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 517 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova
Cumhuriyeti Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında CHP Grubu adına 1inci madde üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı ile
yasa dışı yollardan sınırı geçmiş
kişilerin, vatandaşı oldukları veya geldikleri ülkelere
düzenli, hızlı, güvenli ve insan onuruna yaraşır bir
şekilde geri gönderilmeleri için hukuki zemin oluşturma amacıyla
Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti arasında imzalanan
anlaşmanın onaylanması amaçlanmıştır. Bu
anlaşma, sadece taraf olan ülke vatandaşlarını değil,
taraf olan bir ülkeden çıkarak diğer taraf ülkeye giren üçüncü ülke
vatandaşlarını da kapsamaktadır. Asıl
sıkıntı da bu noktada oluşmaktadır.
Sınırlarımızın
durumunu son iki yılda net bir şekilde görmekteyiz. Maalesef
sınır kapılarımız yol geçen hanına
dönmüştür, hatta bazı sınır kapılarımızda alternatif
sınır kapıları dahi oluşmuştur. Üç tarafı
deniz olan ülkemizde deniz yollarıyla başka ülkelere geçmek isteyen
üçüncü ülke vatandaşlarının sayısı da son
yıllarda iyice artmıştır. Buna karşılık yasa
dışı göçe karşı yeterince önlem
alındığını söyleyemiyoruz. Son günlerde büyük bir
başarı gibi lanse edilen Avrupa Birliğiyle
yaptığımız anlaşmanın temel
şartlarından biri, işte bu noktada toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, Türkiyeyle Avrupa Birliği 16 Aralıkta Geri
Kabul Anlaşmasını imzalamıştır. Aynı
tarihte Türkiyeyle Avrupa Birliği Vize Muafiyeti Yol Haritası
Belgesini imzalamıştır. Bu anlaşmanın
imzalanmasının Adalet, özgürlük ve güvenlik başlıklı
24üncü faslının otomatik ve standart bir gereği olduğu
ileri sürülmekte ve sanki Türkiyenin başka seçeneği
olmadığı izlenimi verilmeye çalışılmaktadır.
AKP iktidarı,
Geri Kabul Anlaşmasını yeterince müzakere etmeden kabul ederek
ciddi ve çok ağır bir hataya imza atmıştır. Oysa
müzakerelerde, Türk tarafının, Türkiyenin coğrafi konumundan
kaynaklanan özellikleri ile uluslararası sözleşmeler bağlamındaki
çekincelerini yansıtacak hükümlere anlaşma metninde yer verilmesi
hususunda ısrarcı olması gerekirdi. AKP bunu yapmamış
ve başarısız bir müzakere süreci yürütmüştür.
Öte yandan, Geri
Kabul Anlaşması ile vize arasındaki bağlantı,
aslında Avrupa Birliği tarafının kurduğu ve
dayattığı bir bağlantıdır. Bu
bağlantının Türkiye-Avrupa Birliği ortaklık hukukunda
yeri yoktur. Geri Kabul Anlaşmasının bazı hükümleri,
Türkiyenin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler temel insan
hakları sözleşmelerinden olan Tüm Göçmen İşçiler ve Aile
Fertlerinin İnsan Haklarının Korunmasına Dair
Uluslararası Sözleşmenin 22nci maddesiyle çelişmektedir.
Göçmen işçilere ve aile fertlerine, sınır dışı edilmeden
önce bulundukları ülkede birtakım güvenceler sağlayan söz konusu
madde, Geri Kabul Anlaşmasının düzensiz göçmenlerin
gecikmeksizin sınır dışı edilmelerine yönelik
düzenlemeleriyle çelişmektedir.
Ayrıca, 4
Nisan 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul ettiğimiz
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda da benzer
sınırlayıcı hükümler bulunmaktadır.
AKP iktidarı,
Geri Kabul Anlaşması ve söz konusu Birleşmiş Milletler
sözleşmesi arasındaki uyumsuzluğu giderecek adımları
nasıl atacağını henüz net olarak
açıklamamıştır. Litvanyanın başkentinde
yapılan Doğu Ortaklığı Zirvesi öncesinde alınan
karara göre, Avrupa Birliği, Moldovaya vizesiz seyahat yani Schengen
kapılarını açmaktadır. Böylece, Avrupa Birliğiyle
müzakereleri sürdüren aday ülkeler arasında sadece Türk
vatandaşlarına vizesiz seyahat yasağı uygulanır olacaktır.
Bu da Türkiye için sizin yarattığınız bir sonuçtur.
Üstelik, aman Türkiye'den kimse Avrupa Birliğine kaçmasın diye
Bulgaristan sınırına keskin uçlu teller gerilmektedir.
Daha önce
pasaport, seyahat belgelerinin güvenliği, göç yönetimi, sınır
emniyeti gibi konularda Brükselin şartlarını yerine getiren 3,5
milyon nüfuslu Moldova, şimdi, biyometrik pasaportlar hazırlayarak
Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz gidip gelmeye başlayacaktır.
Biz,
sınırlarımızın kontrolünü sağlamakta
zorlanırken çevremizde bulunan ülkeler, birer birer, bizi göç konusunda
potansiyel bir tehlike görüp tedbirlerini almaktadır. Ben, bir
milletvekili olarak, bir Türk vatandaşı olarak bu durumdan
fazlasıyla rahatsız oluyorum ama maalesef iktidar hiç sesini
çıkaramıyor.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sınırlarımızın kevgire dönmesinin, düzensiz göçün
yarattığı insan trajedisinin yükünü yine devletimiz ve
vatandaşlarımız çekecektir. Bizim, bu anlaşmayla taahhüt
ettiğimiz üçüncü ülke vatandaşlarının ülkelerine iadesinde
yaşayacağımız sıkıntı ve yine iade edene
kadar misafir statüsünde harcayacağımız emek ve maddi bedel,
vatandaşımızın ödeyeceği vergilerle
sağlanacaktır.
Ben sormak
istiyorum: Ülkemize yoğun olarak gelen ve ülkemizi diğer ülkelere
geçişte bir basamak olarak gören, başta Afrika ülkeleri olmak üzere,
diğer yabancı ülke vatandaşları için bu ülkelerle Geri
Kabul Anlaşması yaptınız mı, yapılmadıysa
neden yapılmamıştır? Avrupa Birliği ülkelerine rahatça
vizesiz olarak girebilecek Moldova gibi bir ülkenin vatandaşı, neden
bizim ülkemize kaçak olarak girsin veya neden pasaport süresini
uzatmaksızın kalmaya devam etsin? Bunu mantık kabul edebiliyor
mu? Moldovanın endişelerini gidermek için siz bu anlaşmayı
yapıyorsunuz.
Müzakereler
başlarken AKP iktidarı, önce vize muafiyetinin
sağlanacağını, sonra Geri Kabul
Anlaşmasının sağlanacağını söylemişti,
oysa şimdi tam tersini yapmaktadır. Eski AB Bakanımız
Sayın Egemen Bağış, Geri Kabul Anlaşmasına hiç
değinmeden, vize muafiyeti diyaloğunun başlamasını bir
başarı olarak lanse etmiştir. Gerçek durum tamamen aksi
yöndedir. ABye artık vizesiz girebilecekmiş gibi vatandaşlar
avutulmuş ve hava yaratılmıştır. Ne yazık ki
kamuoyumuz aldatmacalarla yine yanlış bilgilendirilmiştir.
Sonuç olarak, Geri
Kabul Anlaşmasıyla vize konuları arasında hukuki bir
bağlantı yoktur. Vize müzakeresi sürecini kötü ve
başarısız yürütmüştür bu iktidar. Kısaca, bu tür geri
kabul anlaşmaları bugünkü şartlarda ülkemiz lehine değil,
tamamen aleyhine olacaktır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu arada, söz diğer
ülkelerden açılmışken asrın soygunu olarak
niteleyebileceğimiz 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ve
sonuçlarını hepimiz biliyoruz, şüphelilerin yargıdan
nasıl kaçırıldığına tanıklık ediyoruz.
Şimdi bazı Avrupa ülkelerindeki yolsuzluklardan ve sonuçlarından
kısaca sizlere bahsetmek istiyorum.
İsveçte Mona
Sahlin isimli bir Bakanın, aldığı bir çikolatanın
ödemesini özel kredi kartından değil, kamu kurumuna ait kredi
kartından yaptığı için istifa etmek zorunda
kaldığını; on beş yıl önce evinde yabancı
bir kadını kaçak olarak çalıştırdığı
için ve bunu da bir televizyon programında itiraf ettiği için, vergi
dairesinin harekete geçmesi üzerine, Başbakanın istemi üzerine istifa
etmek zorunda kalan Ticaret Bakanı Maria Boreliusu; evinde
kullandığı televizyonun 300 Türk liraya karşılık
gelen bandrol bedelini ödemediği için medyanın eleştirileri
nedeniyle istifa eden Kültür Bakanı Cecilia Stego Chiloyu; kendi özel
mülkü olan evinin -üstüne basarak söylüyorum kendi evinin- üç penceresini
devlete ait, devlete iş yapan bir kamu müteahhidine
yaptırdığı için Romanya eski Başbakanı
Nastasenin iki yıl hapse mahkûm edildiğini ve şu an hapishanede
olduğunu hatırlatmak isterim. Biz de ise yakalama kararı olan
biri, bizzat babası Başbakan olduğu için yanında gezmekte,
yargıya, güvenlik kuvvetlerine, kısaca devlete meydan
okunmaktadır. Çağdaş ve demokratik ülkelerde onurlu,
şerefli politikacılar bu lekeyle
çalışamayacaklarını anlattıkları için istifa
edebiliyorlar. Darısı, hâlâ yolsuzlukları savunan, görmezden gelen,
uyduruk darbe söylemleriyle yolsuzlukları perdelemeye çalışan
bizim politikacılarımızın başına diyorum, tekrar
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dinçer.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Söz
talebi? Yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
tasarının tümü, sayın milletvekilleri, açık oylamaya
tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı: 186
Kabul: 186(*)
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Fehmi Küpçü Bolu |
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Şimdi de, 5inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı: 459)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyon
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının; korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı
soygun eylemleriyle mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara
destek vermek üzere gereği, kapsamı, zamanı ve süresi Hükûmetçe
belirlenecek şekilde Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi ve
bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenecek
esaslara göre yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Kararı'yla Hükûmete verilen ve 2/2/2010,
7/2/2011, 25/1/2012 ve 5/2/2013 tarihli 956, 984, 1008 ve 1031 sayılı
kararları ile birer yıl uzatılan izin süresinin Anayasa'nın
92'nci maddesi uyarınca 10/2/2014 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi (3/1091) ile kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere, 16 Ocak 2014 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.32