TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
49uncu
Birleşim
21
Ocak 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki depremzedelerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulda yaşanan
otopark sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Adana Milletvekili Necdet Ünüvarın, 20 Ocak Azerbaycan Hüzün Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Hırvatistan Parlamentosu Tarım Komisyonu Başkanı Franjo
Lucicin vaki davetine icabetle 27-30 Ocak 2014 tarihlerinde Hırvatistana
resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi Genel Kurulun 7/1/2014 tarihli 43üncü
Birleşiminde kabul edilen Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Başkanı İbrahim Yiğit başkanlığında
Komisyon üyelerinden oluşacak heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/1364)
B)
Önergeler
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Selvinin, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/142)
2.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, (2/151) esas numaralı
03.05.1985 Tarihli İmar Yasası ile Çeşitli Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/141)
C)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, öğrenci
ve öğrenci yakınları tarafından öğretmenlere uygulanan
şiddetin sebeplerinin ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/824)
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin,
öğretmenlerin hayat standartlarındaki menfi değişiminin
sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/825)
3.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin, zihinsel
engelliler bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen bakım
hizmetlerinin nitelik ve yeterliliğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/826)
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
20 Ocak Azerbaycan Hüzün Gününe ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
20 Ocak Azerbaycan Hüzün Gününe ilişkin açıklaması
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan Anayasa Komisyonu Raporunun Adalet
Komisyonu Raporuna eklenmesi gerektiğine ve bu nedenle AK PARTİ grup
önerisinin bugün görüşülmesinin mümkün olmadığına
ilişkin açıklaması
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifiyle ilgili raporun
başlıklandırılmasındaki bazı hatalara ve bu
nedenle teklifin geri çekilerek yeniden bastırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, 523 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan Anayasa Komisyonu
Raporunun bulunmamasının ve raporun
başlıklandırılmasındaki maddi yazım
hatalarının teklifin görüşülmesine engel bir durum teşkil
etmediğine ilişkin açıklaması
6.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan Anayasa Komisyonu Raporunun Adalet
Komisyonu Raporuna eklenmemesi nedeniyle usulüne uygun bir rapor
dağıtılmadığı için görüşmelere
başlanmasının mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
7.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, 523 sıra sayılı Kanun
Teklifiyle ilgili Adalet Komisyonu Raporu usulüne uygun bir şekilde
yeniden bastırılıp dağıtılıncaya kadar bu
kanun teklifiyle ilgili çalışmaların durdurulmasını
talep ettiğine ve teklifin Anayasaya aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından AKPnin Suriye politikasındaki
yanlışlarının belirlenmesi amacıyla 15/10/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, 21/1/2014 tarih ve 2421 sayı ile İzmir Milletvekili
Oktay Vural, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ve Ankara Milletvekili
Zühal Topcu tarafından sürekli değişen ve gelişen bilim
dünyasında Türkiyenin de adının geçmesi için akademisyenlerin
özlük hakları ile ilgili durumlarının uluslararası ve
ulusal arenada detaylı bir şekilde araştırılması
ve bu hususlarda çözüm üretilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve arkadaşları
tarafından kamu zararlarının ve yolsuzluk olaylarının
boyutunun araştırılması amacıyla 17/1/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
523 sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan
Anayasa Komisyonu Raporunun Adalet Komisyonu Raporuna eklenmesi
gerektiği ve teklif metninin
başlıklandırılmasındaki baskı hataları
nedeniyle görüşülemeyeceği gerekçesiyle AK PARTİ grup önerisinin
görüşmelerinin yapılıp yapılmayacağı
hakkında
2.-
523 sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan
Anayasa Komisyonu Raporunun Adalet Komisyonu Raporuna eklenmesinin gerekip
gerekmediği ve teklif metninin
başlıklandırılmasındaki baskı hataları
nedeniyle görüşülüp görüşülmeyeceği hususunda
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Çankırı Milletvekili
İdris Şahinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, Eskişehir Milletvekili Süheyl
Batumun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, Konya Milletvekili Faruk
Balın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı: 385)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/441) (S. Sayısı: 266)
XI.-
KİT KOMİSYONU RAPORU
1.-
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2009 Yılı Denetimine
İlişkin Raporu
2.-
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2010 Yılı Denetimine
İlişkin Raporu
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, TSK personelinin sorunlarına ve yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı
(7/33668)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında Yunan Hava Kuvvetleri
uçakları ile yaşanan it dalaşı sayısına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/33672)
3.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmazın, Yozgatın istihdam sorunlarına ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/34565)
4.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, ABD ile askerî alanda imzalanan bir mutabakat
muhtırasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı (7/34677)
5.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, yayımlanan bir yönetmeliğe ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/35653)
6.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, canlı hayvan satışıyla ilgili
yönetmeliğe uyan işletmelerin sayısına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/35654)
7.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Salihli ilçesinde elektrik borcu olanların sayısına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/35699)
8.- İstanbul
Milletvekili Melda Onurun, bir elektrik dağıtım
şirketindeki mesai saati sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/35700)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, toplu açılış
törenlerine ve açılışı yapılan tesislere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/35701)
10.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Arhavide yaşanan elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/35702)
11.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, devlet üretme çiftliklerine,
- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, toplu açılış törenlerine ve
açılışı yapılan tesislere,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/35703), (7/35704)
12.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlunun, Mehmetbeyli Köyü sakinlerinin
yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/35731)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TBMM personelinin nöbet
sistemine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/35764)
14.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Libyada iş yapan müteahhit sayısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin
cevabı (7/35782)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, asaleten ve vekâleten görev
yapan bürokratlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/35935)
16.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, asaleten ve vekâleten görev
yapan bürokratlara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı (7/35973)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2002-2013 yılları
arasında mal varlığı dondurulan kişilere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/36008)
18.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, ÇYDDnin yaptığı
çelenk bağışlarına vergi cezası kesilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/36084)
19.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, TBMM lokantalarında sunulan yiyeceklerin
kontrolüne ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/36087)
20.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyanın, ÇYDD denetimlerine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/36221)
21.- İstanbul
milletvekili Umut Oranın, vergi, resim ve harç muafiyetlerine
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı
(7/36247)
22.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Türkiyenin Gümrük Birliğine dâhil olmasından
kaynaklanan maliyete ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci'nin cevabı (7/36437)
23.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, Bakanlık tarafından İstanbulda
kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı
(7/36438)
24.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili yasa teklifine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı
(7/37086)
21 Ocak 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
On beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Vandaki depremzedelerin sorunları
hakkında söz isteyen Van Milletvekili Özdal Üçere aittir.
Buyurun Sayın
Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki depremzedelerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZDAL ÜÇER (VAN)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Ekim 2011den bu yana
iki buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen, 23 Ekim ve 9
Kasım 2011de yaşanan büyük depremlerden ve onların
ardılı olarak yaşanan binlerce depremden sonra on binlerce
insan
Sayısı milyonları bulan insan mağdur oldu. Depremde
insanlar öldü, insanlar yaralandı. O dönem yaralanmış olan insanların
birçoğu hâlâ tedavi olamamış olmaktan
(Gürültüler)
Sayın
Başkan, salon düzenini sağlayabilir misiniz?
BAŞKAN
Uyardım Sayın Üçer, buyurun.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Salon düzenini sağlayıncaya kadar süremle ilgili bir
durdurma yapsanız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Binlerce insan
öldü, kaç kişinin öldüğü bile tespit edilmedi Hükûmet
tarafından.
Bizatihi deprem
esnasında yaşamını yitirenlerin, depremden sonra tedavi
gördüğü hastanede yaşamını yitirenlerin, depremdeki
enkazdan almış olduğu ölümcül yaralar sonrasında zaman
içinde yaşamını yitirenlerin, hepsinin ölüm sebebi depremdi ama
bunlarla ilgili herhangi bir tespit yapılmadı ve kaç kişinin
yaralandığıyla ilgili somut bir tespit yapılmadı.
Depremde evler
yıkıldı, 40 bin ev yıkıldı, 40 bin konut
yıkıldı; sadece 16 bin-17 bin konut yapıldı ve bunlar
da yandaşlara verilir şekilde yapıldı ve TOKİ
aracılığıyla yapılan evler de ticari malzeme konusu
oldu. O TOKİden sorumlu Bakanın çocuğunun ayakkabı
kutuları para dolarken insanlar, on binlerce Vanlı şu an
mağdur.
Hastaneler
yıkıldı, okullar yıkıldı, iş yerleri
yıkıldı. İş yerleriyle ilgili KOSGEB kredileri verildi
ama onlar da yandaş şirketlere verildi, gerçekten mağdur olan
insanların hiçbirine verilmedi. Hastaneler yıkıldı, Van
Kadın Doğum Hastanesi enkaz altında kaldı gibi gösterildi,
trilyonluk tıbbi cihaz malzemeleri satıldı, birileri
tarafından talan edildi ve maalesef, bununla ilgili, başta Türk
Tabipler Birliği dâhil olmak üzere, hiçbir sivil toplum örgütü bir
basın açıklaması yapmadı. Buna tanıklık edip de
susan herkes, aslında bu vurgunun, bu talanın bir
ortağıdır.
Okullar
yıkıldı, okullar yapıldı diye gösterildi ama
okulları kim yaptı? Efendim, yardımsever ünlüler yaptı,
büyük şirketler yaptı. Ama hangi okulları yaptılar? Yol
kenarındaki, ana caddelerdeki reklam panosu yüksek okulları
yaptılar ve yaptıkları okulları kendi cebinden bir
yardım olarak değil, şirketlerinin vergi matrahı olarak
gösterdiler. Yani, burada da bir yolsuzluk vardı. O yardımseverlere
de Alın bu yardımınızı başınıza
çalın. demek geliyor içimizden ama o milyonlarca samimi insanın
yardımına olan saygımızdan dolayı bir şey söylemek
istemiyoruz.
Konutlar
yıkıldı, evler yıkıldı; insanlar öldü, insanlar
yaralandı; ahırlar yıkıldı, canlılar, hayvanlar
telef oldu ama cana ve hayata değer vermeyen Hükûmet nasıl o
insanların yaşamını yeniden tesis edecek mala değer
versin ki? Şu an beş dakikaya sığdıramadığımız
için deprem sorunlarını, sadece Meclisimizin dikkatini çekmek üzere
bir konuşma yapmak istedik.
Valiliğin,
Sayın Aydın Nezih Doğanın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne
yazmış olduğu resmî yazıyı okuyup bu konuda Meclisin
desteğini beklediğimizi ifade etmek istiyorum. İlimizde meydana
gelen depremlerin en büyük etkisi ekonomik alanda
yaşanmıştır. Deprem sonrasında ilimizde ekonomik
durgunluk ortaya çıkmış, bazı iş yerleri
yıkılmış, birçok vatandaşımız işlerini
kaybetmiş ve geçim sıkıntısı yaşamaya
başlamıştır. Bu süreçte söz konusu afetzede
vatandaşlarımızın karşılamakta
zorlandıkları en önemli ihtiyaçlardan birisi de barınma
ihtiyacı olmuştur. İşte bu, barınma ihtiyacından
dolayı Vanda 2 bin, Ercişte 500 sosyal konut yapılma
ihtiyacını belirleyen yazıdır; bu, bizatihi Sayın Valinin
yazmış olduğu yazıdır. Daha önceki valinin
yolsuzluklarını örtbas eden Hükûmet, böylesi toplum faydasına
çalışan bir valiye destek sunacak mı sunmayacak mı, merak
ediyoruz; konteynerlerde eksi 20lere varan soğuklarda
yaşamını
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) -
devam ettiren ailelerin barınma sorununu bu Hükûmet çözecek
mi çözmeyecek mi, merak ediyoruz.
Selamlar,
saygılar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, İstanbulda yaşanan otopark sorunu
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın
Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulda yaşanan
otopark sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
televizyonları başında bizi dinleyen
vatandaşlarımızı ve yüce heyetinizi en içten
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, otopark tabii ki Ankaranın sorunu, İstanbulun
sorunu; can alıcı ve can yakıcı bir olay. İmar
Kanununun 37nci maddesi uyarınca bina yeri ayrılmadıkça
yapı ruhsat izni verilmez. 44üncü maddeye göre, yapı
yapıldıktan sonra eğer otopark tahsis edilmemiş ise yine
yapı kullanma izni verilmez. Aynı zamanda, eğer otopark yeri
uygun değilse, müsait değilse, otopark parasını
yatırmak kayıt ve şartıyla ancak yapı izni verilir ve
kullanma izni verilir.
Şimdi, gerek
Ankarada gerek İstanbulda büyükşehir belediyelerinin
yaptığı olay şu: Topladığı bu paraları
yani otopark yeri müsait olmayan binalarla ilgili olarak
vatandaşımızdan topladığı paraları ilçe
belediyeleri büyükşehir
belediyelerinin hesabına gönderiyor. Büyükşehir
belediyelerinin de her ilçenin adına bankada ayrı ayrı hesap
açması lazım. Otopark Yönetmeliği der ki: Bu açılan
hesabın da faizli olması lazım ve toplanılan bu paralarla,
o bölgede halkın yararlanabileceği, kullanabileceği ücretsiz
bölge otoparkları yapmak zorundadır. Ama uygulama bu şekilde mi?
Bu şekilde değil. Uygulama nedir? Kamuya ücretsiz olarak tahsis
edilmiş olan yollar ve sokaklar daraltılarak otopark olarak
kullanılıyor. Bununla ilgili gerek İstanbulda gerek Ankarada açmış
olduğumuz, caddelerin ve sokakların, kamuya tahsis edilmiş olan
yerlerin ücretsiz olarak kullanılmasına ilişkin hem Ankarada
hem İstanbulda açmış olduğumuz idare mahkemesindeki
davalarda idare mahkemeleri şöyle bir karar verdiler: Yollar ve sokaklar,
caddeler daraltılarak otopark olarak kullanılamaz. Netice
itibarıyla, bu her iki karar büyükşehir belediyelerine tebliğ
edildiği hâlde, İdari Yargılama Usulü Kanununun 28inci maddesi
uyarınca otuz gün içerisinde yerine getirmesi gereken idare, bugüne kadar
yerine getirmemiştir. Bununla ilgili sayın bakanlığı
da göreve davet ediyoruz. Sizden istirham ediyorum yani yürütme
organını
Anayasamızın 138inci maddesi uyarınca ve
Anayasanın yine ilgili maddeleri uyarınca mahkeme kararları
yürütmeyi, yasamayı, idarelerin tamamını bağlar. Ankara Büyükşehir
Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ücretsiz olarak bu cadde
ve sokakların otopark olarak kullanılmasına ilişkin
Danıştaydan geçmiş 2 tane kararı yerine getirmiyor
Sayın Bakan. Yani, yürütme olarak benim sizlerden istirhamım şu:
Yürütme organı olarak bu mahkeme kararlarının yerine
getirilmesini sağlayın. Ben cumhuriyet
başsavcılıklarına suç duyurusunda bulundum. Sizler bu
görevlerini yerine getiren savcıları, polisleri görevden aldığınız
için bu makamlar sizlerden de çekiniyor. Onun için, sizi hakikaten artık
halka havale ediyoruz.
Eğer bu
dünyada hepimizin gözünün önünde Allah herkesin bu hesabını
vermiş olsaydı, eğer bazılarını mezara kabul
etmemiş olsaydı bu görevini yapmayan, yolsuzluğa, rüşvete,
yargı kararlarını yerine getirmeyenleri ve bu kararları
engelleyenleri
Gerçekten, kararı yerine getirmek isteyen namuslu, dürüst
kamu görevlisi olan polisine, savcısına sahip çıkması
gerekiyor. Bu anlamda halkın, kamuyu bu şekilde zarara uğratan,
mahkeme kararlarını engelleyen, mahkeme kararlarını yerine
getirmeyen, bunların âdeta dosyalar arasında bir süs olarak
bırakılmasını sağlayan Hükûmete halkın baskı
yapmasını istiyoruz. Halkın o bölgeye giden milletvekillerine
ücretsiz olan cadde ve sokaklarda niçin para alıyorsunuz? Yani, bu
kutulara doldurduğunuz paralar, elbise askılarına
doldurduğunuz paralar, bir evde bulunan 6 tane kasaya doldurduğunuz
paralar yetmiyor da cadde ve sokaklara mı sıra geldi?
Halkın bu
hesabı sorması amaç ve dileğiyle söz almıştım.
Söz veren Sayın Başkana teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Azerbaycan Hüzün Günü münasebetiyle söz isteyen
Adana Milletvekili Necdet Ünüvara aittir.
Buyurun Sayın
Ünüvar.
3.-
Adana Milletvekili Necdet Ünüvarın, 20 Ocak Azerbaycan Hüzün Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, dün 20 Ocaktı. 20 Ocak Türk dünyası için çok önemli
bir tarihtir; 20 Ocak 1990 Bakü katliamının
yapıldığı bir tarihtir; 20 Ocak acıdır,
gözyaşıdır, hüzündür.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye ve Azerbaycanın içinde bulunduğu coğrafya
âdeta bir hüzün ve acı coğrafyasıdır. Bu acı gerçekle
neredeyse her gün karşılaşıyoruz. Bakın, dün
televizyonlara, bugün gazetelerin 1inci sayfalarına yansıyan
Suriyeden insanlık dışı vahşet görüntüleri
coğrafyamızdaki acının, gözyaşının maalesef devam
ettiğini gösteriyor. Benzeri vahşetler 1990lı
yılların başında Bakü, Karabağ, Hocalı, Kelbecer
gibi Azerbaycan topraklarında, Azeri kardeşlerimize yönelik olarak
işlendi.
20 Ocak 1990
tarihinde, kendileri kadar soğuk tankları, tüfekleri, toplarıyla
Baküye giren Sovyet ordusu özellikle tüm halkın uykuda olduğu
soğuk bir geceyi seçmiş ve halkın en zayıf anından
faydalanmak istemişlerdir. Azerbaycan halkının içindeki
bağımsızlık ateşinin sıcaklığı
soğuk tankları, soğuk geceyi asla hissettirmemiş ve ellerine
aldıkları baltalarla ve sopalarla işgale karşı
direnmişlerdir. Baküye vahşice saldıranların, ateş
edenlerin hesaplayamadığı şey aslında bu
saldırıların Baküde, Azerbaycanda
bağımsızlık ateşini tetiklemesiydi. 20 Ocak 1990daki
Bakü, 26 Şubat 1992deki Hocalı katliamından kısa bir zaman
sonra Azerbaycan bağımsızlığına kavuştu ve
yüce Yaradana şükürler olsun ki Azerbaycan bugün Güney Kafkasyanın
yükselen yıldızı.
Hiçbir
bağımsızlık bedelsiz olmaz, hiçbir gayret de
karşılıksız kalmaz. Nitekim, değerli arkadaşlar,
bu çabaların neticesinde, bugün, Azerbaycan, gerçekten bölgesinin en
önemli ülkelerinden biri olarak karşımızda.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Azerbaycan bayraklarını Bursa Stadına
sokmadınız, ne çabuk unuttunuz!
NECDET ÜNÜVAR
(Devamla) Türk ve İslam dünyası pek çok hüznü ve acıyı
20nci asırdan 21inci asra taşıdı. Taşıdı
diyorum zira, zulmü, katliamı yapanlar belli oldu. Hatta gazete ve
televizyon röportajlarıyla, yazdıkları kitaplarla itiraf
ettikleri hâlde hâlâ yargı önüne çıkmadılar. Bırakın
cezalandırılmayı, bir kısmı ödüllendirildi. 1990 Ocak
ayında Rus tankları Baküye girdi, aynı yıl Gorbaçov Nobel
Barış Ödülü aldı. Ama adaletin er veya geç
gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bize düşen, acıları
unutmamak ve unutturmamaktır, onları hayırla, Fatihayla,
rahmetle anmaktır.
Sayın
Başkanım, müsaadenizle, ben karanfillerle geldim, aslında
amacım bir eylem yapmak değil. Biz Baküye gittiğimiz zaman Türk
şehitliğine ve 20 Ocak katliamında hayatını kaybeden
Azerbaycanlı kardeşlerimizin mezarlarına birer tane karanfil
koyarız. Onun için, Parlamentonun duyarlılığını
göstermek adına da sembolik olarak bu karanfilleri o kardeşlerimizin
ruhuna ithaf ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Eskiden dua gönderirdik, artık karanfil mi gönderiyoruz
Sayın Milletvekilim?
AHMET ARSLAN
(Kars) Duayı zaten gönderiyor.
NECDET ÜNÜVAR
(Devamla) Dua da gönderiyorum Sayın Türkkan, Fatihayla, rahmetle
anarız. dedim ama herhâlde kaçırdınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O arada duymamışım.
NECDET ÜNÜVAR
(Devamla) İşinize gelmeyeni duymuyorsunuz demek ki.
20inci
asırdan 21inci asra sadece hüzün taşınmadı, aynı
zamanda bir de hasret taşındı. Karabağ yirmi
yıldır özgürlük hasretiyle yanıp tutuşuyor.
İnşallah bu hasreti dindirmek için de bizler gayret edeceğiz.
Bize düşen, birlik ve beraberliktir, bunlarla mücadele etmektir. Biz el
ele verirsek inşallah hem Türkiye hem Azerbaycan daha güçlü
olacaktır. Böylece, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Azerbaycanın
hüznü, hüznümüz; sevinci sevincimizdir. vecizesi ve Haydar Aliyevin Tek
millet, iki devlet. sözü de hayata geçmiş olacak. Tek millet, iki devlet,
tek yürek olması için kalplerimizin de aynı şekilde
çarpması gerekiyor.
Merhum Mehmet Akif
Ersoy ne güzel söylemiş:
Girmeden tefrika
bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça
yürekler, onu top sindiremez.
Bu vesileyle,
Azerbaycanda, Karabağda, Hocalıda, Suriyede, Filistinde ve 20
Ocak katliamında hayatını kaybeden Azerbaycanlı
kardeşlerimize Cenab-ı Haktan rahmet diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Grup Başkanlarına da
bu konuda söz verecek misiniz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bu konuda, Azerbaycanla
ilgili
BAŞKAN Ama, Sayın Başkan, girmediniz ki.
Bir saniye, şu tezkereyi okutturayım, ondan
sonra
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Hırvatistan Parlamentosu Tarım Komisyonu Başkanı Franjo
Lucicin vaki davetine icabetle 27-30 Ocak 2014 tarihlerinde Hırvatistana
resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi Genel Kurulun 7/1/2014 tarihli 43üncü
Birleşiminde kabul edilen Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Başkanı İbrahim Yiğit başkanlığında
Komisyon üyelerinden oluşacak heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/1364)
17/01/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Başkanı İbrahim Yiğit Başkanlığında
Komisyon üyelerinden oluşan bir heyetin, Hırvatistan Parlamentosu
Tarım Komisyonu Başkanı Franjo Lucıc'in vaki davetine
icabetle, 27-30 Ocak 2014 tarihlerinde Hırvatistan'a resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun 7 Ocak 2014 tarihli 43'üncü
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Seyfettin
Yılmaz (Adana)
Hüseyin Samani (Antalya)
İlhan Demiröz
(Bursa)
Mehmet Öntürk (Hatay)
İbrahim
Yiğit (İstanbul)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
Halaçoğlu, buyurun.
Sisteme girmediniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bizim de grup adına
Sayın Özgündüz
BAŞKAN Siz girin efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben gireyim, Özgündüz
konuşsun.
BAŞKAN Hayır, lütfen, biliyorsunuz benim
uygulamamı. Siz girin, sizin yerinize konuşturacağım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Efendim, Grup Başkan
Vekilinin vekili. Grubumuz adına
BAŞKAN Peki.
Sayın
Halaçoğlu, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
20 Ocak Azerbaycan Hüzün Gününe ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
19-20 Ocak 1990 gecesi, sözde, Ermenileri korumak için
Baküye giren Sovyet tanklarının önünde duran Azerbaycan Türk
gençlerinden 143 kişi acımasızca şehit edildiler. Olay,
daha önce Ermenistandan kovulan Türklerin Baküde Ermeni mahallerini
kuşatmasına karşılık iddiasıyla
gerçekleştirildi. Kara Ocak Katliamı olarak tarihte yerini olan bu
durum, Azerbaycanda bağımsızlığın
gelişmesinde, bağımsızlık fikrinin gelişmesinde
önemli rol oynadı.
Hayatını kaybeden tüm Azerbaycan gençlerine
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın
İnce, buyurun.
Sayın Özgündüze
verdiniz.
Buyurun.
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
20 Ocak Azerbaycan Hüzün Gününe ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, yirmi dört
sene önce bugün, Azerbaycanın
bağımsızlığını isteyen ve bu amaçla
Azadlık Meydanını dolduran Azerbaycan halkı üzerine o
zamanki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin Kızıl Ordusu
girerek halkı katletti. O şehitler, bugün, bizim Türk
şehitliğinin yanında, Şehitler Hiyabanında nur içinde
yatıyorlar. Onların sayesinde bugün, bağımsız
Azerbaycan, Kafkasyanın yıldızı olarak parlamaktadır.
Dolayısıyla, bu vesileyle, şehitleri rahmet ve minnetle
anıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Komisyondan istifa
tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Selvinin, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/142)
TBMM Başkanlığına
Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu üyeliği görevimden istifa ediyorum. Gereğini
bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
Ömer
Selvi
Niğde
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
C)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, öğrenci
ve öğrenci yakınları tarafından öğretmenlere uygulanan
şiddetin sebeplerinin ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/824)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bir
kısım öğrenci ve öğrenci yakınları
tarafından öğretmenlerimize ve eğitimcilerimize uygulanan
şiddetin sebepleri ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
aşağıda belirtilen gerekçelerle Anayasa'mızın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet
Şandır (Mersin)
2)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Celal Adan (İstanbul)
5) Sümer Oral (Manisa)
6) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
7) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Muharrem
Varlı (Adana)
10) Sinan
Oğan (Iğdır)
11) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
12) Alim
Işık (Kütahya)
13) Mustafa
Kalaycı (Konya)
14) Ali
Uzunırmak (Aydın)
15) Necati Özensoy
(Bursa)
16) Reşat
Doğru (Tokat)
17) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
18) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
19) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
20) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
Gerekçe:
Bir harf
öğretenin kırk yıl kölesi olurum. diyen Hazreti Alinin sözü
ile kutsanmış olan öğretmenlerimiz, ebeveynlerinden sonra bir
insanın hayatını şekillendiren en önemli
varlıktır. Geçmişte Eti senin kemiği benim. diyerek
çocuğumuzu emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz, öğrencileri
disipline etme konusunda eskisi kadar başarılı
olamamaktadırlar.
Eğitim
disiplinini bozan öğrencilerin varlığı duyulduğunda
öğretmenleri ve okul idarecilerini bu konuda bir şey yapmamakla
suçlayan öğrenci yakınları, söz konusu durum kendi
çocukları ile ilgili olduğunda eğitim kurumunun verdiği
karar ve uyarılara karşı gelmektedirler.
Öğretmenleri
koruyan bir mevzuat bulunmaması, daha doğrusu toplumumuzun neredeyse
kutsal saydığı eğitmenlik mesleğini icra edenlerin
korunmaya muhtaç bir mevzuatı akıllara getirmemesi, öğretmenlerimizin
birçok alanda elini kolunu bağlamaktadır.
Öğretmenlik
gibi saygın bir mesleği yapmaya çalışanlar, bir yandan
geçim telaşındayken bir yandan da çocuklarının
hatalarını görmezden gelerek suçluyu öğretmen ilan eden
velilerle uğraşmak durumunda kalmaktadırlar. Öyle ki birçok
durumda öğrenci yakınları, işi, öğretmenleri ve okul
yönetimini darbetmeye, bıçakla yaralamaya kadar götürmektedirler.
Ne yazık ki
birçok öğretmen bu durum karşısında çaresiz kalmakta,
disiplinsiz öğrenciyi değil disiplin kuruluna sevk etmeyi,
uyarıp uyarmamakta bile tereddüt yaşamaktadır.
Ebeveynlerinin
kendi yanlarında durduğunu bilen öğrencilerin, zaman zaman
darbetme ve şiddet uygulama işini kendisi ya da
arkadaşlarıyla beraber yapması artık gazetelerin rutin
haberlerinden olmaya başlamıştır.
Şiddetin
önlenmesi için okullar en önemli merkezler, öğretmenler de en önemli
eğiticiler olması gerekirken neredeyse şiddetin merkezi okullar,
şiddete maruz kalanlar da öğretmenler olmaktadır.
Öğretmenlik
mesleği saygın ve kutsal bir meslek olarak düşünülürken
öğretmenlerimizin düştüğü ya da düşürüldüğü bu durumu,
toplumda sorumluluk sahibi herkesin bir an durup düşünmesi gerekmektedir.
Nerede bir yanlışlık yapıldı da bu hâle gelindi?
Asıl görevi
eğitmek olan öğretmenlerimizin eğitim konusunu bir kenara
bırakarak ders saatini doldurmaya çalışan bir birey hâline
dönüşmesi, toplumun temeline dinamit konması ile eş değer
hâldedir.
Yukarıda
açıkladığımız sebeplerle, bir kısım
öğrenci ve öğrenci yakınları tarafından
öğretmenlerimize ve eğitimcilerimize uygulanan şiddetin
sebepleri ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz
ve teklif ederiz.
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin,
öğretmenlerin hayat standartlarındaki menfi değişiminin
sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/825)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İnsanı
şekillendiren, insanın geleceğini ve dolayısıyla
toplumun geleceğini yönlendiren öğretmenlerimizin geçmişten
günümüze hayat standartlarındaki menfi değişiminin sebepleri ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, aşağıda belirtilen
gerekçelerle Anayasa'mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
3)
Oktay Vural (İzmir)
4)
Celal Adan (İstanbul)
5)
Sümer Oral (Manisa)
6)
Enver Erdem (Elâzığ)
7)
Ali Öz (Mersin)
8)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
9)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10)
Emin Çınar (Kastamonu)
11)
Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
12)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
13)
Muharrem Varlı (Adana)
14)
Sinan Oğan (Iğdır)
15)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
16)
Alim Işık (Kütahya)
17)
Mustafa Kalaycı (Konya)
18)
Ali Uzunırmak (Aydın)
19)
Necati Özensoy (Bursa)
20)
Ruhsar Demirel (Eskişehir)
Gerekçe:
Eğitim
meselesi, eğitimcisi, idarecisi, eğitim alan kesimi ve bunların
mekânlarıyla topyekûn bir sistemdir. Alınan ve verilen hizmet
süresine bakıldığında, insan hayatının çok büyük
bir bölümü bu sistem içinde geçmektedir. İnsanlar eğitim
hayatlarını tamamlasalar dahi, eğitim döneminde
aldıkları bilgi ve görgüleri ile yaşamlarını idame
ettirmektedirler.
Diğer yandan,
kişilerin kendi eğitim öğretim hayatı tamamlansa bile aile
çevresinden en az birinin eğitim süreci yeniden başlamaktadır.
Bu yönüyle de insan hayatının her aşaması eğitimle
ilgilidir.
Okula her
başlayan minik yürekler "Büyüyünce ne olacaksın?" yönündeki
sorulara, genellikle örnek aldıkları öğretmenlerini göz önüne
getirerek "Öğretmen olacağım." diye cevap verirler.
Bu yaştaki bu
istek masumane, saf ve en temiz istektir çünkü o yaşta maddiyatçı
düşünce bu çocukların var ettikleri evrenlerinde henüz kendine yer
bulmamıştır. Yıllar geçtikçe öğretmen olma
düşüncesi yavaş yavaş kaybolmakta, birçok öğrenci ne
iş yaptığını bilmediği ancak toplumda saygın
olduğunu düşündüğü mesleklere doğru yönelmeye
başlamaktadırlar.
Öğretmenler
elbette toplumda en saygın yerdedirler, ne yazık ki günümüzde
saygınlık artık maddiyatla ölçülür hâle gelmiştir.
Öğretmenlik
mesleğinde daha az ücretle geçinme kaygısı sebebiyle, belki de
hiç istemediği hâlde puanı yüksek olduğu gerekçesiyle diğer
meslekleri seçenler çoğalmaktadır.
Üniversitelerin
öğretmen yetiştiren bölümleri ise boşta kalmamak için seçilen
bölümler olarak kabul görmektedir.
Kutsal bir meslek
olarak addedilen öğretmenlik, yapılan yanlış uygulamalar
sebebiyle bu duruma getirilmiştir.
Bir mühendisin
birkaç metali bilgi ve görgüsüyle şekillendirmesine biçilen kıymet,
dünyanın en zor işlemi olan bir insanın şekillendirmesini
başaran öğretmene biçilen kıymetten daha fazladır.
Bir doktorun,
mühendisin, askerin, hâkimin, savcının kendisini yetiştiren
öğretmeninin kazandığından daha fazlasını
kazanması, anlam yüklenemeyen bir çelişki olarak ortaya
çıkmaktadır.
Hükûmet temsilcilerinin,
toplumun hangi kesiminden gelirse gelsin ücretle ilgili taleplerini
"Beğenen çalışır, beğenmeyen olursa bu ücrete
çalışmaya razı çok insan var." şeklindeki sözleri ile
reddetmesi, yarayı sarmaktan daha çok yaranın kangrene
dönüşmesini tetikleyecek tavırlardır.
Eğitimcilerimiz,
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamuda yapılan
"eşit işe eşit ücret" düzenlemesinde öğretmen ve
öğretim elemanlarını kapsam dışında tutulduğundan
bahsetmekteler ve ek ödemeden yararlandırılmadığı
iddiasındadırlar.
2004-2012
yılları arasında bazı meslek gruplarında
çalışanların aylıklarında yüzde 175-yüzde 230
artış olmasına rağmen öğretmenlerin
aylıklarındaki artışın yüzde 154 ile
sınırlı kaldığı da ayrıca iddia
edilmektedir.
Bu durumu da
şu çarpıcı dille vurgulamaktadırlar:
"Eğitimciler, mevcut maaşları ile bırakın
öğrencileri ve eğitimi geleceğe taşımayı,
kendilerini gelecek aya bile taşıyamamaktadırlar."
Bu gerekçelerle,
Anayasa'mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
3.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin, zihinsel
engelliler bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen bakım
hizmetlerinin nitelik ve yeterliliğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/826)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Zihinsel engelli
bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen bakım hizmetlerinin
nitelik ve yeterliliğinin değerlendirilmesi ve hizmetle ilgili
denetim yöntemlerinin belirlenmesi için gerekli önlemlerin alınabilmesi
amacıyla Anayasamızın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
2) Celal Adan (İstanbul)
3) Reşat
Doğru (Tokat)
4) Oktay Öztürk (Erzurum)
5) Enver Erdem (Elâzığ)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Sümer Oral (Manisa)
8) Alim
Işık (Kütahya)
9) Muharrem
Varlı (Adana)
10) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
11) Oktay Vural (İzmir)
12)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
13) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
14) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
15) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Emin
Çınar (Kastamonu)
17) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
18) Ali Halaman (Adana)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Ali
Uzunırmak (Aydın)
21) Mehmet
Şandır (Mersin)
Gerekçe:
Devlet
kurumlarına veya denetiminin devlet tarafından
yapıldığı bilinen kurumlara emanet edilen zihinsel engelli
bireylerin bakımevlerinde bakım hizmetini yürüten kişilerce kötü
uygulamalara maruz bırakıldığına dair görüntüler zaman
zaman basında yer almakta, gerekli soruşturmanın yapıldığı
ve önlemlerin alındığı konusunda ilgili kişi, kurum
veya bakanlar tarafından açıklamalar basına
yansımaktadır.
Son yaşanan
olay da, Eskişehir Zihinsel Özürlü Kadınlar Bakım ve
Rehabilitasyon Merkezinde bakım hizmeti alan bir
vatandaşımızın iddiaya göre aşırı
susuzluktan böbrek yetmezliğine girmesi ve hayatını kaybetmiş
olması bakım ve rehabilitasyon merkezlerindeki hizmetlerin
niteliği ve yeterliliği ile ilgili endişeleri tekrar su yüzüne
çıkarmış, aslında hayatları
çalışanların bilgi, beceri ve vicdanlarına emanet edilen
zihinsel engellilerle ilgili endişelerin yersiz
olmadığını bizlere tekrar göstermiştir.
Zihinsel engelli
bireylerin ailelerinin psikolojik, sosyal, ekonomik güçlükler içinde
olması dışında özellikle yetişkin zihinsel
engellilerin anne, babalarını kaybetmeleri gibi durumlarda
yatılı bakım ve rehabilitasyon hizmeti bir tercihten çok
zorunluluk hâline gelmektedir.
Zihinsel engelli
bireylerin ihtiyaçlarını fark edememeleri ve anlatımda
yaşanan problemler nedeniyle bağımlılıkları
artmakta ve bakım hizmetini yürüten kişilere daha fazla sorumluluk
yüklenmektedir. Engelli bireylerin fizyolojik, psikolojik ve sosyal
ihtiyaçlarının karşılanması, hayati belirtilerinin
takip edilmesi, ilaçlarının zamanında verilmesi, kullanılan
ilaçların toksik etkilerine yönelik takiplerin yapılması, ortaya
çıkabilecek belirtilerin gözlenerek gerekli tedaviye en kısa sürede
başlanması zihinsel engellilerin bakım hizmetlerinin
yürütülmesinde hayati öneme sahiptir.
Rehabilitasyon
hizmetlerinin niteliği ve etkinliği ile zihinsel engelli bireylerin
de bağımsızlıklarının arttırılabileceği
uluslararası çalışmalarla anlatılmaktadır. Ülkemizde
ise güncel istatistiki veriler bulunmamakla birlikte, engellilik tiplerine göre
engelli sayısı ve toplam engelli sayısı bile hâlâ
tartışma konusudur.
Araştırmanın
genel amacı, zihinsel engelliler bakım ve rehabilitasyon
merkezlerinde hayatları tamamen görevli personelin vicdanına
bırakılan engelli bireylere yönelik verilen hizmetlerin
niteliğinin belirlenebilmesi ve hizmet kalitesinin sürdürülebilirliğinin
sağlanabilmesi için gerekli önlemlerin alınmasıdır.
Araştırmanın
alt amaçları:
1) Ülkemizde
zihinsel engelliler bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde bakım ve
rehabilitasyon hizmeti verilen engelli sayısını belirlemek,
2) Zihinsel engelliler bakım ve
rehabilitasyon merkezlerinde hizmet veren personel sayısı ve meslek
gruplarına göre dağılımını belirlemek,
3) Zihinsel
engelliler bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde aldıkları
bakım hizmeti sırasında yaralanan, hastalanan ve
hayatını kaybeden engelli sayısını ve olguların
nedenlerini belirlemek,
4) Zihinsel engelliler bakım ve
rehabilitasyon merkezlerinde verilen hizmetin nitelik, yeterlilik ve kalitesini
belirlemek,
5) Zihinsel engelliler bakım ve
rehabilitasyon merkezlerinde görevli personelin hizmetlerine yönelik denetim
yöntemlerini belirlemek,
6) İlgili merkezlerdeki güvenlik tedbirleri
ile güvenlik sistemlerini belirlemek.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından AKPnin Suriye politikasındaki
yanlışlarının belirlenmesi amacıyla 15/10/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 21/01/2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15
Ekim 2012 tarihinde Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris
Baluken tarafından verilen (1614 sıra no.lu) AKP'nin Suriye
politikalarındaki yanlışlarının belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 21/01/2014 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Nazmi
Gür, Van Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
NAZMİ
GÜR (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, dün uluslararası yayın
kuruluşlarının servise soktuğu ve gerçekten hem izlemekte
hem de duymakta zorluk çektiğimiz Suriyedeki işkence görüntüleri
bizi derinden sarstı. İnsanlığa karşı
işlenen bu suç, kimden gelirse gelsin, kim tarafından
yapılırsa yapılsın kınamayı hem de ciddi bir
kınamayı, nefretle, şiddetle kınamayı hak eden bir
davranış. Esasında, uluslararası basının da
söylediği gibi, yaklaşık 11 bin insan bu işkencelerde,
sistematik işkencelerde yaşamını kaybetmiştir. Kim
bilir belki bundan çok daha fazladır. Ele geçen yaklaşık 55 bin görüntünün
varlığını, bunun bu kanıtı varsayarsak ölü
oranının çok da yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle,
Suriyedeki bütün işkence kurbanlarıyla birlikte olduğumuzu, bu
işkencelerde yaşamını yitirenlerin tamamı için
yüreğimizin, kalbimizin onlarla birlikte olduğunu, yaşamını
yitirenlerin tümüne Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
dileklerimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, hiç kuşkusuz yaklaşık üç yıldır
Suriyede süren iç savaş ve bu iç savaşın getirdiği
yıkımda uluslararası güçlerin, kimi bölge devletlerinin çok
yoğun desteği ve katkısı vardır.
Dolayısıyla, Suriyede özellikle işkenceyle katledilen 11 bin
insanın kanında Suriye konusunda baştan itibaren
yanlış politika sürdüren, güden devletlerin de sorumluluğunun
olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyorum. Esasında,
gelecekte uluslararası mahkemelerde bu hesap görülürken yani Suriyedeki
işkence kurbanlarının, insanlığa karşı
işlenmiş suçların hesabı sorulurken uluslararası
mahkemelerde Suriyede işlenen bu cinayetlerin, bu insanlık suçunun
faillerinin sadece Esed ve Esed rejimi olmadığı, onun
arkasında duranların, destekleyenlerin ve bizatihi bu savaşta,
iç savaşta parmağı olan üçüncü tarafların, devletlerin de
sorumluluğunu ortaya çıkaracaktır. Bu konuda en ufak bir kuşku
duymuyorum.
Bu nedenle, bir
kez daha, dün gece hepimizin kanını donduran bu görüntüleri,
işkence görüntülerini nefretle, şiddetle kınıyorum;
işkence kurbanlarıyla birlikte olduğumuzu ve esasında,
orada, Suriyede öldürülenin, katledilenin insanlık olduğunu bir kez
daha burada vurgulamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Suriyedeki iç savaşta kimi devletlerin, bölge
devletlerinin parmağı ve rolü olduğunu, yanlış
politikalarının rolü olduğunu söyledik, söylemeye devam
ediyoruz, bundan sonra da söyleyeceğiz. Bunlardan biri maalesef
Türkiyedir ve AKP Hükûmetinin baştan itibaren sürdürdüğü
yanlış Suriye politikalarıdır.
İşte,
biz bu nedenle, bugün, Suriye politikaları nedeniyle bir Meclis
araştırması gereğine inandık ve bu nedenle, grup
önerimizi Meclisin bilgisine sunuyoruz. Ama maalesef, bütün
uyarılarımıza rağmen, bütün söylemlerimize rağmen,
önerilerimize rağmen Hükûmet Suriyedeki yanlış
politikalarını sürdürmeye devam ediyor. İşte, hepiniz
tanık oluyorsunuz, son on gün içinde, sınır boylarında,
Adanada, Hatay bölgesinde ve kimi, bilmediğimiz başka yerlerde
tırlar, otobüsler, içinde devlet sırrı olduğu söylenen
yükleriyle birlikte yakalanıyor, el konulmak isteniyor. Bir taraftan da bu
tırların içinde ne olduğu konusunda hiçbir bilgi, kamuoyunu
gerçekten tatmin edecek hiçbir bilgi verilmiyor; öyle ya, adı üzerinde
devlet sırrı.
Bu konuda da
özellikle MİTin neredeyse kargoculuğa başlaması kabul
edilir bir şey değildir değerli arkadaşlar. MİTin
göreviyle ilgili kanunu okuduğunuzda, hiçbir yerinde ama hiçbir yerinde,
özellikle Sayın Başbakanın altını dün Brüksele giderken
çizdiği 26ncı maddesinde MİTin görevleri arasında
kargoculuk yoktur, MİTin görevleri arasında komşu bir ülkeye
silah nakliyatı yapma yoktur. Yine MİTin görevleri arasında,
Türkmenlere gidiyor. adı altında, oraya içinde ne olduğu
bilinmeyen ama bütün dünyanın bildiği, tahmin edeceği
şeylerin olduğunu Hükûmet her ne hikmetse açıklamaktan
kaçınıyor.
Şimdi,
paralel devletle ya da kamuoyunda bilinen ismiyle cemaatle bir kavga
olabilir, bir iktidar kavgasına, bir rant kavgasına
tutuşmuş olabilirsiniz ama bu, devletin istihbarat örgütünü hem de
uluslararası bir suça bulaştırma anlamına gelmiyor.
MİT açıkça burada suç işliyor, kendi kanununa aykırı
suç işliyor. Tabii, bu, kimi savcıların ya da Hükûmetin
deyimiyle, başkalarının denetimi altında olan,
başkalarından emir alan polisin ya da savcıların işi
değil arkadaşlar. Elbette ki kimi devletlerin kimi gizli
operasyonları olabilir. Bu gizli operasyonları ama bu kadar açık
yaparsanız, bir paralel devletin de içinde olduğu böyle gizli
operasyonları yapmaya çalışırsanız elbette ki
sonuçları da sizin için, ülke için son derece ağır olur.
Bir şey daha
gözden kaçıyor galiba; o da, biliyorsunuz, Suriye sınırı
boyunca bir tren hattı var -biz Kürtler oraya serhat ya da binhat
deriz, hat deriz kısacası- bu trenlerde de ne kadar militan
taşındığı ve ne kadar silah
taşındığı, ne kadar yardım
taşındığı -özellikle El Kaide
bağlantılı örgütlere- orası da karanlıktır. Günün
birinde bir savcı trenin birini durdurursa bu serhat bölgesinde, hiç
şaşırmayalım.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin Suriye meselesinde özellikle
uyguladığı ayrımcı politikalar, sadece bir mezhebi
destekler nitelikteki yaklaşımı, bazı grupları
dışta tutması, bazı gruplara ayrımcılık
uygulaması kabul edilir bir tutum değildir, bir durum değildir.
Bizim isteğimiz, Hükûmetin, Suriye halklarının tamamına
dili, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun, dinî inancı ne olursa olsun, etnik
kimliği ne olursa olsun ayrımsız yaklaşmasıdır.
Özellikle burada Kürtlerin, Süryanilerin, Asuri halkının, Ermenilerin
oradaki diğer bütün bu radikal grupların baskısı
altında inim inim inleyen Suriye halkıyla dayanışma
göstermesi, sınırlarını insani yardıma açması, bu
yanlış politikalardan bir an önce vazgeçmesi bizim temel önerimiz,
temel yaklaşımımızdır.
Şimdi
Sayın Başbakan Brükselde. Avrupa Birliği konusunda umarım
somut adımlarla döner ve özellikle bu HSYK konusunda bu büyük
inadından vazgeçer. Ancak, Suriyedeki bu meselenin de gündeme
geleceğini adım gibi biliyorum değerli arkadaşlar çünkü 22
Ocakta Cenevrede Cenevre 2 Konferansı gerçekleştirilecek
-İsviçrede- ve bu konferansta Suriyenin bütün demokratik dinamikleri, özellikle
başta Kürtler olmak üzere Asuriler, Süryaniler, Ermeniler
dışlanmış durumda. Onların olmadığı
uluslararası bir konferansın sonuç vermeyeceğini buradan bir kez
daha altını çizerek söylemek istiyorum çünkü oranın en
demokratik dinamitleri bu konferansta masada değillerse o konferansta
zorla bir araya getirtilen Suriye muhalefeti denilen -tırnak içinde
söylüyorum- Suriye muhalefetinin Esedle anlaşması, oradan somut bir
ateşkes ya da çözüm önerisiyle çıkmalarının imkânı
yoktur.
Bu nedenle, bir
kez daha burada altını çiziyoruz. Kürtler, Yüksek Kürt Konseyi
aracılığıyla mutlaka kendi kimlikleriyle, kendi isimleriyle
Cenevrede olmalılar, Suriyenin diğer bütün halkları başta
Süryani, Ermeni halkı olmak üzere diğer bütün inançları burada
olmak zorundalar. Eğer, Suriyenin geleceği bu uluslararası
platformda konuşuluyorsa bütün bu halklar yerlerini almalıdır,
temsilleri sağlanmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, bütün bu konularda, biz defalarca bu kürsüde birçok şeyi
dile getirdik, birçok düşüncemizi, önerimizi, eleştirimizi
sıraladık. Yanlıştan dönmek mümkündür. İşte,
Katarın desteğiyle açığa çıkan bu görüntüler
söyleniyor ama şunu da unutmayalım: Özellikle işlenen bu
ağır cinayetlerin, muhaliflerin birbirleriyle yaptığı
iç savaşta da ağır insan hakları ihlallerinde de Katar
gibi, Suudi Arabistan gibi ülkelerin de payının olduğunun bir
kez altını çiziyorum.
Genel Kurulu
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Ersoy, Sinop Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY
(Sinop) Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; Suriyede
yaşanan olaylarla ilgili olarak Türkiyenin tutumunun
araştırılması amacıyla Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu tarafından verilen önerinin aleyhine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, 2010 yılında yaşanan ve Arap Baharı
olarak adlandırılan gelişmeler 2011 yılı
başlarında da Suriyeye sıçramış ve bu süreci,
gelişmeleri doğru okuyamayan, basiretsiz Suriye yönetiminin
acımasız tutumu yüzünden ülke çok kısa zamanda kan gölüne
dönmüştür.
Bin
yıllık ortak kültürümüzün, tarihimizin ve kardeşliğimizin
verdiği sorumlulukla gelişmelerin Suriye halkı için bir iç
savaşa, acıya, ızdıraba dönüşmemesi, iyi ilişkiler
içinde olduğumuz Beşar Esed ve Suriye yönetimi üzerinde her türlü
diplomatik ve insani girişimde bulunulmuş ancak Esed yönetimi aylar
öncesinde Kuzey Afrikada yaşanan acı olaylardan hiç ders
almadığı gibi, dost tavsiye ve telkinlerine de kulaklarını
kapatmıştır. Neyi tercih etmiştir? Devletinin elinde
meşru, gayrimeşru ne kadar silah ve mühimmatı varsa kendisinden
daha fazla demokrasi ve insan hakkı istemekten başka hiçbir derdi,
niyeti olmayan insanların üzerine yağdırmaya ve
şehirlerini, köylerini bir bir yakmaya, yıkmaya başlamayı
tercih etmiştir. Bütün uyarılarımıza,
çağrılarımıza rağmen ne Esed zalimlikten
vazgeçmiş ne de Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası
camia ciddi anlamda kılını
kıpırdatmıştır. Esedin her geçen gün dozunu artıran
mezalimine karşı bütün muhalif gruplar arayışa girmiş,
halk bir arayışa girmiş ve mücadeleye başlamış.
Neredeyse üç yıldır süren bir kaos, kargaşa, savaş ve
felaket ülkeyi esir almış, artık Suriyeli kardeşlerimiz
silahtan kurtulsalar bile açlık ve sefaletten ölür hâle gelmişlerdir.
Bugün, 130 binin üzerinde Suriyeli bu çatışmalarda maalesef
hayatını kaybetmiş, 6,5 milyon Suriyeli yerinden yurdundan
olmuş, 9 milyon Suriyeli yardıma muhtaç hâle gelmiş, 2,3 milyon
Suriyeli de komşularına sığınmak zorunda
kalmıştır; içeride kalanların ise ne evi, ne yuvası,
ne ekmeği, ne aşı kalmıştır.
Hemen yanı
başımızda insanlık böyle bir dramı
yaşıyorken Türkiye Cumhuriyeti de güçlü, samimi, müşfik,
kardeş, dost bir ülkenin yapması gereken neyse onu yapmaya karar
vermiş, bu acıdan etkilenen Suriyeli kardeşlerimize hem
sınır içinde hem sıfır noktada hem ülkemizde elinden gelen
her türlü yardımı yapmaya gayret etmiştir. Bugün,
yaklaşık 600 bin Suriyeli ülkemizde yaşamaktadır. Bu
mültecilerin 213 bini Hataydan Malatyaya kadar kurulan 22 geçici barınma
merkezinde, 12 bin konteyner, 31 bin çadırda
barındırılmaktadır. Barınma merkezlerimizde
yaklaşık 12 bin kamu görevlisi görev yapmaktadır. Yine, 693
derslikte yaklaşık 46 bin öğrenciye eğitim verilmektedir.
Kurulan hastanelerde 2 milyonun üzerinde poliklinik yapılmış,
her türlü hizmet verilmektedir. Bugüne kadar devlet eliyle bizzat
yaptığımız harcamaların toplamı 1,6 milyar
liradır. Birleşmiş Milletler kriterlerine göre ise yapılan
yardım ve hizmetlerin toplam değeri 2,5 milyar dolardır.
Değerli
milletvekilleri, dün basında yer alan, insan olan herkesin
kanını donduracak ve yine, insan olan herkes tarafından
lanetlenecek görüntüler, fotoğraflar, artık Suriyede hepimiz için
sözün bittiği yere geldiğimizi bir kez daha göstermiştir.
Yanı başımızda, komşumuzun başında bu kadar
büyük bir bela, bu kadar gaddar, bu kadar acımasız bir zalim varken
bunların maliyetlerini daha fazla konuşmanın, o yavrucaklar
ölmesin diye gönderilen tırların içinde ne olduğunu görebilmek
için kasa deliklerinden röntgencilik yapmaya çalışmanın ve
oradan elde edebileceğimiz birtakım bulgularla ülkemizi ve
Hükûmetimizi dünyaya gammazlamaya çalışmanın yerine hep
birlikte, bu kanın durması için, zalimlerin zulümlerinin
karşılığını alabilmesi için uluslararası
camiada verdiğimiz mücadeleye destek verelim. Tek ve gür bir sesle zalimin
karşısında durmaktan başka bir seçeneğimizin
olmadığını, asgariden
insanlığımızın bunu gerektirdiğini bir kez daha
hatırlayalım.
Ben de bu
vesileyle, gerçekten, bu kadar yıldır orada yaşanan
savaşta, acıda hayatlarını kaybeden bütün Suriyelilere
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, hepsine sabırlar diliyorum,
metanetler diliyorum, bir an evvel bu beladan kurtulmalarını temenni
ediyorum. Artık, yapacak başka hiçbir şeyin
kalmadığına, Suriyede araştırılacak kapalı
hiçbir hususun kalmadığına yürekten inanıyorum.
Bugün
itibarıyla, bu düşüncelerle BDP Grubunun önerisinin aleyhinde
olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şu andaki son durumu
nedir Hocam, Esad mı, Esed mi? Son durumu nedir? Son geldiği
nokta, Esad mı hâlâ, Esed mi?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin
Milletvekili.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu BDP
önerisinin desteklenmesi sadece bir tercih meselesi değil, bunun bir
zorunluluk olması gerekir çünkü hakikaten Türkiye, Suriyeyle ilgili
olarak benimsediği dış siyaset ve bunu destekleyen iç siyasetler
dolayısıyla, bundan dört yıl önceyle
kıyaslandığında hem bölgede hem içeride son derece
esaslı bir kredibilite, saygınlık kaybına uğradı
ve şu an için bölgenin ne tanzim edici ülkelerinden ne de barış
kurucu ülkelerinden biri olarak görünüyor.
Tabii, bunun çok
açık bir nedeni var: Bu, Suriye halklarının bugün maruz
kaldığı çatışmanın, savaşın, Amerika
Birleşik Devletlerinin Orta Doğuda yanlış bir hesaba
dayalı olarak yeni bir güç dizilişi elde etmek üzere
desteklediği bir vekâleten savaşla ilgili. Suriyede bir vekâleten
savaşın sürdüğü apaçık ortadadır. Baas rejiminin
Suriye, Çin ve belki İran, sözüm ona muhalif güçlerin de Amerika
Birleşik Devletleri, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistandan ve Türkiyeden
oluşan bir başka eksen üzerinde dizildiği apaçık
ortadadır. Fakat asıl büyük mesele şudur ki Türkiye bu
savaşa boylu boyunca girerken hem bu yanlış hesabı kendi
organlarında doğru bir biçimde
tartışmamıştır; ne Meclis bu konuda doğru dürüst
bir tartışma yapmıştır ne medya bu konuda doğru
dürüst bir tartışmanın parçası olmuştur.
Tıpkı
Libya gibi, tıpkı diğer Arap ülkeleri gibi Suriyenin kısa
zamanda bir iç isyanla çökertilebileceğine dair varsayım, hepimizin
gördüğü gibi, bir insani facia pahasına
doğrulanmamıştır çünkü Suriyeyle ilgili bütün bilgiler,
hesaplar son derece yanlıştır. Suriyedeki seküler rejimin
tamamen bir zorlama olduğu, bunun, Suriyenin iç hayatının, iç
dinamiklerinin bir parçası olduğu akla bile getirilmemiştir.
Çoğunluğun Sünni olduğu bir yerde, bir Alevi
azınlığın yönettiği bir ülke olarak Suriyenin,
yönetiminin kısa sürede devrileceği düşünülmüştür ama bu
kaba, sosyal realitelerle, tarihle hiçbir alakası olmayan hesap
gümlemiştir çünkü Suriye ne azınlık Aleviler tarafından
yönetilen bir ülkedir ne de Suriyede Aleviler iktidardadır aslında,
Nusayriler. Baas rejiminin en önemli dayanaklarından bir tanesi, Şam
ve Halepin Sünni ama seküler burjuvazisidir.
Bu çerçevede,
ayaklanma, sonunda kendi yörüngesinden çıkmış, hak ve adalet
arayan halkın, bir tek parti rejiminin yerine demokratik bir rejim kurmak
için uğraştığı bir mücadele olmaktan
çıkmış, dünyanın her tarafından, hemen hemen her
ülkesinden, Batı Avrupadan, Amerika Birleşik Devletlerinden,
Bangladeşten, mağripten maşrıktan ve tabii Türkiyeden ve
tabii Iraktan gelen binlerce, on binlerce, İslam mücahidi
adını kendilerine veren, büyük bölümü El Kaide ve onun
bağlı unsurlarının kontrolü altında bulunan çetelerin yürüttüğü,
Suriyeyi yerle bir eden, onun tarihî kazanımlarını yok eden bir
savaşa dönüşmüştür.
Türkiyenin bu
savaşta tuttuğu rol, ne yazık ki bir haydut devletin
tutabileceğine neredeyse yakın bir rolü olmuştur. Ne kendi
ülkesinin kurumlarına ne kendi ülkesinin kamuoyuna ne sınır
boylarında yaşayan halkın iradesine değil, çok basit,
Amerika Birleşik Devletlerinin stratejik hesaplarına bağlı
bir tutum benimsemiş, insan hakları ihlallerini göze almış
ve almaya devam etmiştir. Biraz önce, AKP sözcüsü buradan konuşuyor
Ortaya çıkan fotoğraflar ne kadar büyük zulüm. Doğru, o zulüm
hep vardı. O zulüm, Başbakan, Esadla birlikte yeni bir dostluk
kampanyası açtığı zaman da vardı, Suriye o zaman da özgür bir ülke değildi bu bakımdan.
Ama çatışma başladığında orduların neler
yapabileceğini herkesin bilmesi gerekir. Evet, bir ordu böyle davranır ama onun
karşısındaki muhalefetin ondan farklı davranması
gerekir. Peki, muhalefetin bu açıdan yüz ağartıcı bir
durumda olduğunu kim söyleyebilir? Herkesin kuralları ihlal
ettiği, hiçbir savaş kuralının geçerli
olmadığı, hiçbir geçerli askerî hukukun yürürlükte
bulunmadığı bir savaş içerisinde Suriye bir kan
deryası hâlinde almış başını gitmektedir.
Şimdi,
Cenevrede düzenlenen görüşmeler, aslında bu hesabın, bu
vekâleten savaş hesabının tutmadığının
apaçık bir kanıtıdır. Suriye rejimiyle muhalifler aynı
masaya eninde sonunda oturmak zorunda kalmışlardır. Bu kan
banyosuna girmeye gerek kalmadan Türkiye yapıcı bir diplomasiyle,
yapıcı bir dış siyasetle pekâlâ bu sonucu, bu kan
deryasına girmeden sağlayabilecek siyasi ve diplomatik üstünlüğe
sahipken bu kozu elinden böylelikle kaçırdı ve şimdi, üstelik
kendisini bu savaşa sürenlerin, kendi hesaplarını Türkiyeye
dayatanların giriştikleri arabuluculuk faaliyetlerinin sonucunda masanın
da en dışında kaldı; sürece en son dâhil edilen, fikrine en
son başvurulan oldu. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde iki yıl
önceki tartışmalarda,
Türkiye'nin rolünü övgüyle karşılayan bütün parlamenterlere o zaman
da söyledik Yanlış hesaba Türkiyeyi övgülerinizle alet etmek
istiyorsunuz; sizin hesabınız da yanlış, Türkiyenin
hesabı da yanlış. diye. Nitekim bu çıktı ortaya.
Şimdi,
sevgili arkadaşlar, bu, sadece Suriyenin bir iç meselesi olarak
kalmadı, Suriyedeki iç mesele Türkiyenin iç meselesi oldu; Hatayda
patlayan bombalar, bütün sınır boylarındaki mülteci
akınları, Hükûmet sözcüsü tarafından nüfusu 600 bini
aştığı söylenen göçmen, muhacir, bunların hiçbir
statüye sahip olmadan yaşamak zorunda kaldıkları güçlükler ve kaçınılmaz
olarak sınır boylarında değişen demografik yapı.
Bu kentlerin yerli halkı bu akan göçmen yığını
karşısında şimdi kendilerinin azınlıkta
kaldığı düşüncesiyle pek çok insan hakları ihlaline
denk gelebilecek ama tamamen sebepsiz olmadığını
söyleyebileceğimiz karşılıklı nefret gerilimleri
içerisine girebiliyorlar. Bütün bunların bir hesaba
sığmadığı apaçık ortada değil mi?
O nedenle
Barış ve Demokrasi Partisinin bunu Meclisin baştan sona
konuşması gerektiği konusundaki ısrarını
herkesten önce Hükûmet partisinin arzuyla karşılaması lazım
çünkü belki de Amerika Birleşik Devletlerinin hesaplarından,
Suudilerin hesaplarından, Katarın, Kuveytin hesaplarından
başka bir hesap yapmanın mümkün olduğuna dair bir akıl bu
Meclisin sıralarından çıkabilir. Türkiye daha ne kadar böyle
gidebilir ve ne kadar gidecektir? Üstelik, Türkiye Suriyedeki bütün bu
çatışmanın biricik olumlu eseri olan, biricik olumlu ürünü olan
Rojava Kürdistanının kendi kendini yöneten seküler, demokratik,
çoğulcu, öz yönetimci bir yeni yerel yönetim kurmuş olmasını
da sempatiyle değil, husumetle karşılıyor ve onları
bir an önce bulundukları mevzilerden itelemek için örtülü harekâtlara da
giriyor. O nedenle kendi iç meselemiz, Türkiyenin içinde cereyan eden Kürt
sorunu henüz çözüm beklerken, çatışmadan çatışmasızlığa
geçmek ve bir çözüm aralığı yakalamak icap ederken hemen
güneyimizde başka bir Kürt nüfusun kendi işlerini kendi bildiği
gibi çözmesine Türkiye askerî ve siyasi yöntemlerle müdahil oluyor. Çok yönlü
bir savaş içerisinde yok yere kaynaklar tükeniyor, yok yere Türkiye tecrit
ediliyor, yok yere insan hakları sınırın her iki
tarafında da ağır ihlallerle karşı karşıya.
O nedenle sevgili
arkadaşlar, yanlış hesap sadece Bağdattan değil,
Şamdan da döner. Her yerde yanlış hesap eninde sonunda gelir
döner de niçin Hükûmetin hırslı güç icrası, güç ilanı
hesaplarının bedelini Türkiyenin halkları, Kürtler, Araplar,
Türkler ödesin, niçin bunun maliyetini Türkiyenin bütçesinden ödeyelim, niçin
Türkiyenin güvenliği için kurulmuş olan kuruluşlar başka
ülkelerin iç güvenliğini tehdit eden casusluk örgütleri hâline
gelsinler?
Bir an önce bu
araştırma önergesinin kabulü yönünde oy kullanmanızı
diliyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Sinan Oğan,
Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, konuşmama başlamadan önce, 20 Ocak 1990
tarihinde Azerbaycanın başkenti Baküde Sovyet orduları
tarafından yapılan katliamı bir kez daha burada, huzurunuzda
kınayarak konuşmama başlamak istiyorum.
AKPnin Suriye
politikasının yanlışlarını konuşuyoruz bu
araştırma önergesiyle, bu önergeyle. Yalnız, AKPnin Suriye
politikasının doğruları var mı ki acaba,
doğrularının yanında bir de
yanlışlarını konuşalım? AKPnin Suriye
politikasının elle tutulur herhangi bir yanı
olmadığını ifade etmek lazım.
Dünden beri
basında Esad rejiminin işkenceyle katlettiği binlerce sivilden,
binlerce askerden ibaret resimler gösteriliyor. Hakikaten de, biraz önce
Sayın Mehmet Ersoyun da ifade ettiği gibi, içinde birazcık
insanlık kırıntısı olan herkesin bu vahşete, bu
vahşet görüntülerine elbette ki sessiz kalması düşünülemez. Elbette
bu vahşete dur demeliyiz, elbette bu vahşeti
kınamalıyız ama bir o kadar da ciğer sökenlerin, insan
kafası kesenlerin ve sınırımıza kadar
dayananların uyguladığı vahşeti de
kınamalıyız.
Suriyede bugün
iktidarından muhalefetine her kesim âdeta insanlığını
unutmuş bir kan gölü içerisinde debelenip duruyor. Peki, biz ne
yapıyoruz Türkiye olarak ve AKP iktidarı olarak siz ne
yapıyorsunuz? Siz bu vahşetin neresindesiniz? Bu sorunun da burada
cevabının verilmesi lazım. Eğer yanı
başınızda kan akıyorsa siz o kana
Yanı
başınızda yangın varsa ve siz oraya bir kova suyla
değil, bir kova benzinle gidiyorsanız demek ki o vahşette sizin
de rolünüz var, demek ki o vahşetin içerisinde, o günahın içerisinde
size de fatura edilmesi gereken bir hisse var.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan diyor ki: Suriyeye giden
tırları siz hangi hakla durdurursunuz, hangi hakla onun
aramasını yaparsınız? ve bir başka isim,
İçişleri Bakanı diyor ki: Suriyeye giden tırlarda oradaki
Suriye Türkmenlerine yardım yapılıyor. Suriye Türkmenleri
şimdi mi aklınıza geldi? Peki, Suriye Türkmenleri Bize böyle
bir yardım gelmedi. açıklamasında bulundular, buna ne
diyeceksiniz? Suriye Türkmenlerine herhangi bir şey
yaptığınız yok, bari Suriye Türkmenlerinin ismini
kullanmayın, hiç olmazsa ismini kötü emellerinize alet etmeyin. Suriye
Türkmenleri bugün maalesef sahipsiz kalmıştır. Cenevre 2
Konferansında Suriyede Araplardan sonra ikinci en büyük topluluk olan
Suriye Türkmenleri temsil edilmiyor. Peki, siz bostan korkuluğu musunuz?
Oradaki bizim kardeşlerimiz herhangi bir söz hakkına sahip
değil. Hani siz ahkâm kesiyordunuz, o bölgede her şey sizden
sorulurdu. Ne oldu? Niye Suriye Türkmenlerine sahip çıkmıyorsunuz,
niye Suriye Türkmenleri Cenevre 2de temsil edilemiyor? Dolayısıyla
da sizin Suriye Türkmeni gibi bir derdiniz yok. Hiç olmazsa Suriye Türklerini
kötü niyetlerinize alet etmeyin. Bir faydanız yok, hiç olmazsa Suriye
Türkmenlerine silah gönderiyoruz. deyip hem muhaliflerin hem Esad
iktidarının hedef tahtası hâline getirmeyin. Bugün, Suriyede
kirli oyunlar tezgâhlanıyor ve siz de maalesef bu kirli oyunların bir
tarafında yer alıyorsunuz. İş o kadar
çığırından çıkmış, Türkiyenin oradaki
varlığı, gücü o kadar çok törpülenmiş ki, IŞİD diye ifade edilen El Kaideli
terör grupları, Suriye sınırına gelip teslim olan
diğer muhalif grupların silahlarını isteyecek kadar cesaret
bulabiliyorlar kendilerinde. Kaçakçılar atlarla, yüzlerce atlı
birlikleri oluşturup Türkiye sınırına hücum edebiliyorlar.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, hiçbir dönemde bu kadar
aşağılanmamıştı, Türkiye hiçbir dönemde
sınırı bu kadar güvensiz, itibarı bu kadar yerlerde
sürünmemişti, maalesef bunu siz becerdiniz. Buradan sormak istiyorum,
Suriyede eğer kan akıyor ise -akıyor- hem iktidarı hem
muhalefeti bu kanın akmasında müsebbip, Suriyede iktidar
şimdiye kadar niye devrilmedi biliyor musunuz. Arkasında İran
iktidarı olduğu için. Peki, İrana uygulanan ambargoyu delerek
-bakanlarınız komisyon alarak- İranın Suriyeye daha fazla
silah sevk etmesine sebep olmuyor musunuz? Oluyorsunuz.
Arkadaşlar, Mavi Marmara
baskını sonrasında İsraille artan ilişkilerimizi ben
hayretlerle karşılamış ve soru önergesinde
bulunmuştum. Bakanınızın cevabı aynen şuydu:
Canım, ticaret başka, siyaset başka. Yani Gazzede her kurşuna
ticaretinizle katkıda bulundunuz. Peki, şimdi Suriyede akan kana
aldığınız komisyonlarla katkıda bulunup
İranın Suriyede daha fazla kan dökülmesine sebep olmasına
gönlünüz nasıl müsaade ediyor? Müslümanım diyen vatan evladı
İrana daha fazla silah göndermesine sebep olacak komisyonları, haram
parayı nasıl yiyorsunuz? Ayakkabı kutularındaki o haram
paraların Suriyede daha fazla kan dökülmesine sebep olduğunu
bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz ama aslolan nedir? Suriyedeki gariban
vatandaşın kanının dökülmesi değil, ayakkabı
kutularında daha fazla dolar, daha fazla euro biriktirmektir. Onun için
Suriye konusunda samimiyetten burada bahsedemezsiniz. Siz o samimiyetinizi
ayakkabı kutularının içine gömdünüz. Burada, Suriyede kan
dökülmesini, burada insanlık zulmünü falan geçiniz çünkü o kan sizin
elinize bulaşmıştır. O kan, ayakkabı kutularından
sizin elinize bulaşmıştır, dolayısıyla da o
konuları bir defa geçin.
Maalesef, maalesef, Suriyede
savaş devam ediyor ve bu savaşın devam etmesi küresel güçlerin
işine geliyor. Bakınız, Libyada gittiler bir kanalizasyon
çukurunda Kaddafiyi bulup imha ettiler. Aynı küresel güçler, Suriyede
daha fazla iç savaş olsun ki Suriye bölünsün ve İsrail için tehdit
olmaktan çıksın diye uğraşıyorlar. Ve siz de, maalesef
bu küresel oyunun bir piyonu hâlinde Suriyede iç savaşın devam
etmesi, Suriyenin bölünmesi için ha bire yangına benzinle gitmeye devam
ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, küresel
güçler isterse Suriyede savaşı bugün durdurabilirler ama
istemiyorlar. İlk defa Cenevre 2de bir barış umudu doğdu,
hemen diğer kaynaklar devreye girdi. Bu resimler iki gün bekletilip
Cenevreden sonra yayınlanmadı, Cenevre öncesinde yayınlandı
ki Aman, birden olur da barış gelir. endişesiyle hemen
yayınladılar. Siz de üzerine atladınız ve barışın, Suriyede, bütün
yollarını tıkadınız. Türkiye olarak bizim Suriyede
yapacağımız şey barışa destek olmak
arkadaşlar, orada daha fazla kan dökülmesine değil. Suriyede bizim
yapmamız gereken bölgeye silah gönderen devletlerin yolunu kesmek,
ayakkabı kutularına komisyonları doldurmak ve daha fazla
insanın kanının dökülmesine sebep olmak değil.
Bu sebeple, Suriye
politikanız baştan sona yanlış. Sadece Suriye
politikanız mı? Elbette değil. Sıfır sorun diye yola
çıktığınız ve maalesef, Türkiyenin önüne sorunlar
yumağı, onlarca yıl çözülemeyecek sorunlar yumağı
getirdiğiniz dış politika yanlışlarınız,
baştan sona dış politika yanlışlarınız
burada konuşulmalı.
Dış
politikada Suriye dâhil olmak üzere Yüce
Meclise hesap vereceğiniz günler yakındır diyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tanal, Sayın Sarı,
Sayın Çıray, Sayın Nazlıaka, Sayın Acar, Sayın
Özkan, Sayın Oyan, Sayın Ekinci, Sayın Toptaş, Sayın
Koç, Sayın Toprak, Sayın Danışoğlu, Sayın
Bilgehan, Sayın Korutürk, Sayın Gök, Sayın Akova, Sayın
Türmen ve Sayın Öz.
BAŞKAN
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasında toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından AKPnin Suriye politikasındaki
yanlışlarının belirlenmesi amacıyla 15/10/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.-
MHP Grubunun, 21/1/2014 tarih ve 2421 sayı ile İzmir Milletvekili
Oktay Vural, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ve Ankara Milletvekili
Zühal Topcu tarafından sürekli değişen ve gelişen bilim
dünyasında Türkiyenin de adının geçmesi için akademisyenlerin
özlük hakları ile ilgili durumlarının uluslararası ve
ulusal arenada detaylı bir şekilde araştırılması
ve bu hususlarda çözüm üretilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
21/01/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 21 Ocak 2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
21 Ocak 2014
tarih, 2421 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına -vermiş olduğu- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile
Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun "Sürekli değişen ve
gelişen bilim dünyasında Türkiye'nin de adının geçmesi için
akademisyenlerin özlük hakları ile ilgili durumlarının
uluslararası ve ulusal arenada detaylı bir şekilde
araştırılması ve bu hususlarda çözüm üretilmesi"
amacıyla verdikleri Meclis araştırma önergesinin 21 Ocak 2014
Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Zühal Topcu, Ankara
Milletvekili (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ZÜHAL TOPCU
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubu
adına verilen araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde
üniversite sayısı gittikçe artmasına rağmen öğretim
üyelerinin
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın
Topcu.
ZÜHAL TOPCU
(Devamla)
sayısı belirli ölçülere henüz
ulaşamamıştır. Bunun en önemli sebebi de akademisyenlik
mesleğine yönelik belirli bir kalitenin hâlâ tutturulamamış
olmasıdır. Üniversitede çalışan akademisyenlerin özlük
hakları sorunu hâlâ, on yıldır çözülemediği gibi iyice
kalitede de düşüklük yaşamaktayız.
Başkan,
lütfen susturur musunuz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın
Topcu.
ZÜHAL TOPCU
(Devamla) Her gün geçim sıkıntısı çeken bir
akademisyenden ileri düzeyde bilimsel araştırma nasıl
beklenmektedir? Her gün mobbing uygulanan akademisyenler nasıl
sağlıklı bir nesil yetiştirebilirler? Mesele, Türkiyeyi
geleceğe nasıl taşırız meselesidir. Özellikle AKP
iktidarının 2023 yılı için hazırlamış
olduğu büyük Türkiyeyi nasıl kuracaksınız; hangi
nesillerle, hangi yenileştirme merkezleriyle, hangi kalifiye elemanlarla,
bunun tekrar tartışılması gerekiyor. Eğer Türkiyeyi
gelecekte uluslararası arenada görmek istiyorsak akademisyenlerin özlük
haklarıyla ilgili sorunlarının mutlaka çözülmesi gerekmektedir.
Önemli olan Ekipmanları nasıl temin edeceğiz? değil,
nitelikli insanların nasıl yetiştirilmesidir. Alanında
uzman, akademisyen olarak kendini iyi yetiştirmiş, özgün fikirlere
sahip, öz güvenli olarak yetiştirilmesinin sağlanmasıdır.
2014
yılı YÖKe bağlı devlet üniversitelerinin toplam bütçesi
11,5 milyar TLdir. Millî Eğitim Bakanlığına ayrılan
toplam bütçe ise 34 milyar TL. Türkiye üniversitelerinin toplam bütçesi
Amerikada bulunan bir üniversitenin araştırma bütçesi kadar bile değildir,
bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ayrıca üniversitelere ayrılan
bütçelerin yüzde 60ı veya 70inin de personel giderleri olduğunu
ayrıca belirtmek istiyorum. Böyle, eldeki, sahip olduğumuz veriler
ülkenin nereye gittiğinin de göstergesi olarak karşımızda
durmaktadır.
Özellikle
maaş konusuna geldiğimizde, on bir yıllık AKP
iktidarının yumuşak karnı olarak verebileceğimiz bir
nokta burası. Araştırma görevlisi arkadaşlarımız
aldıkları 2.200 lira ile yüksek lisans ve doktoralarını
nasıl yapsınlar, geçimlerini nasıl sağlasınlar ve
geleceklerini nasıl teminat altına alsınlar? Bunlar, gerçekten
cevap aranması gereken sorunlar. Akademisyenlerin maaşları,
özellikle AKPnin 2002 ve 2013 yılları arasındaki
iktidarlığı döneminde gerçekten ciddi düzeyde gerileme
kaydetmiştir. Yapılan araştırmalara göre, akademiye
giriş düzeyindeki maaşlar açısından uluslararası
arenada Türkiye 17nci sırada bulunmaktadır. Bu sıralama,
Hindistan, Malezya ve Arjantinin bile gerisinde kalmıştır.
Kıdemli akademisyenlere ödenen maaşlarda ise 28 ülke arasında
21inci sırada yer alıyoruz ve buradan, bu kürsülerden,
akademisyenlerin maaşlarına yönelik birçok kez vurgulanmasına
rağmen hâlâ iktidar bunu dikkate almamıştı. Akademisyenler
aldıkları düşük maaşlar ile
araştırmalarını mı yapsınlar yoksa evlerini mi
geçindirsinler? 2023 Türkiyesine nasıl gireceğiz? Hangi bilimsel
araştırmaların yapılması beklenmektedir bu
arkadaşlardan? Özellikle vurgulamak istiyoruz ki, üniversite nitelik sorununu
gidermek için akademisyenlerin özlük sorunlarının mutlaka çözülmesi
gerekiyor.
Yine Türkiye
üniversitelerinin toplam bütçesi bir Amerikan üniversitesinin
araştırma bütçesi kadar bile değil. 2014 yılı
üniversitelerimizin bütçeleri ile Türkiyenin ileri araştırma
şansı neredeyse başından beri yok sayılmıştır.
Üniversite öğretim elemanlarının maaşlarının
ihtiyaçlarını karşılar düzeyde
olmadığını da artık bütün cihan duydu. Bundan otuz
yıl önce araştırma görevlilerinin maaşı mühendis
maaşından yüzde 38 daha
yüksekti. 2013 yılı itibarıyla araştırma görevlisi
maaşı 2.200 lira, yardımcı doçent maaşı 2.600
lira, şube müdürü maaşı 3.250 lira, mühendis maaşı
3.400 lira. Aradaki farkı hesaplamayı biz size bırakıyoruz.
2012
yılında 1.500 Türk lirası maaş alan bir profesörün on bir
yıl sonra maaşı 2,6 kat artarken bir hâkimin maaşı 5,3
kat, avukatın maaşı 5,2 kat, teknisyenin 5,1; şube
müdürünün 4,3; uzman doktorun 3,8; hemşireninki de 3,7 kat
artmıştır. Böyle bir mukayeseden sonra durumun daha da içler acısı
olduğu görülmektedir. Bu durumda öğretim elemanlarının
bazılarının yoksulluk sınırında ve
bazılarının da açlık sınırında olduğunu
vurgulamak istiyoruz.
Sayın
Başbakan kişi başına düşen millî gelirin 11 bin
doları bulduğunu ifade etmektedir ve her tarafta da bu vurguyu
yapmaktadır. Vatandaşın geçim şartlarına
baktığımız zaman bunun gerçekleri
yansıtmadığını görmekteyiz.
Asgari ücret 800
TL, bir devlet memurunun maaşını ortalama 2 bin TL
aldığımızda Türkiyede ciddi bir gelir
dağılımı adaletsizliğinin olduğunu görmekteyiz.
Bu yapı daha da derinleşmektedir. Bu derinleşmenin nedenlerini
17 Aralık 2013 tarihinden sonra ortaya çıkan yolsuzluklarla daha çok
anlamaya başladık. Bu paralar kimlerin kasalarında, kimlerin
ayakkabı kutularında? Bizde olmadığı kesin.
Onları vurgulamak istiyoruz.
4 kişilik bir
ailenin insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşayabilmesi için
gerekli en düşük miktar, asgari geçim haddi olarak daha yeni
açıklanan miktar 3.702 lira olarak verilmektedir. Araştırmalar,
bir insanın yaşayabilmesi ve sosyal dünyada yerini alabilmesi için
gerekli en düşük tutar olan yoksulluk sınırının ise
1.853 TL olduğunu bize göstermektedir. Hayatını sürdürebilmesi
olarak ifade edebileceğimiz açlık sınırı ise 1.853 TL;
bunu tekrar vurgulayarak dikkatinizi çekmek istiyorum. 4 kişilik bir
ailenin ortalama aylık gıda harcaması 865 TLdir. Kirayı
ortalama 550 TL aldığımızda gıda ve
barınmanın 1.434 TL olduğunu görebiliyoruz. Bir memurun ortalama
maaşının yüzde 71inin gıda ve barınmaya harcandığını
göstermektedir bu giderler bize. Asgari ücretliye ise Artık sen öl,
yaşama. diyoruz. Bunu buradan vurguluyoruz ki asgari ücretlinin hangi
şartlarda yaşam mücadelesi verdiğine de dikkati çekmek
istiyoruz.
Bir insanı
bile harcama lüksümüz yok iken bütün bunlara karşı kör,
sağır ve dilsiz bir iktidar bulunmaktadır. Özellikle yolsuzlukları
ve hırsızlıkları örtmek için yaptığınız
çalışmaların ve performansın onda 1inin özellikle
akademisyenlerin sorunlarını çözmeye yönelik olarak harcanması
önemlidir.
Yine,
araştırma görevlilerinin sorunları dağ gibi
karşımızda durmaktadır. 2457 sayılı Kanunun 50/d
maddesi gereğince göreve başlayan araştırma görevlilerinin
iş güvenceleri sorunludur ve
araştırma görevlisi kadrosunun yeniden
tanımının yapılması gerekmektedir.
Saygıyla arz
ederiz. Teşekkür ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yüksel Özden, Muğla
Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ya Yüksel, sen akademisyensin. Akademisyen nasıl aleyhinde
konuşur yahu! Yüksel Hoca, sen akademisyensin, bütün akademisyenler seni
dinliyor.
YÜKSEL ÖZDEN
(Muğla) Değerli Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerimin
başlangıcında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, hem bu anda
hem de tüm diğer zamanlarda öğretim üyesi
meslektaşlarımızın, arkadaşlarımızın
bizi dinlediğinin, tüm ülkeyle birlikte bizi dinlediğinin
farkındayız.
MHP grup
önerisinin başlangıcında bir cümle var, diyor ki: Türkiyenin
dünyada sesini duyurabilmesi için öğretim üyelerinin durumunun
araştırılması. Kıymetli arkadaşlar, öğretim
üyeleriyle ilgili durumda en sonda söyleyeceğimiz şeyi belki en
başta söyleyip, hemen arkasından bu konuda neler
yapıldığını ve neler
başarıldığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öğretim
üyelerinin maaşlarının ülke çapında ve uluslararası
çapta karşılaştırmalı olarak incelendiğinde
durumundan memnun olmadığımızı, bu rakamların
yetersiz olduğunu değişik platformlarda konuştuk ve ortaya
koyduk ve hatırladığım kadarıyla en son bir
toplantımızda Başbakanımız da Maliye Bakanına bu
konuda talimat vermiştir, bu konuda söylenecek söz yoktur.
Yıllar
itibarıyla baktığımızda, gerçekten bu alanda
yapılması gereken düzenlemede, bir taraftan, giriş düzeyindeki
ücretler yani araştırma görevlisine ödenen ücretler, buraya yetenekli
ve motive olmuş tüm kapasitelerin, beyinlerin gelmesini teşvik edecek
şekilde olmalıdır. Ayrıca, kıdemler arası itibarıyla
baktığımızda yani yardımcı doçentten doçente, profesöre
kadar burada da bir adaletin korunmasının gerekli olduğuna
inanıyoruz, başlangıç ve en kıdemli arasındaki
makasın da kıdemi ve çalışmayı, performansı
öngörecek şekilde, onu değerlendirecek şekilde korunması
gerektiğine inanıyoruz. Burada yapılanlar vardır,
yapılması gerekenler vardır.
Şimdi,
değerli arkadaşımız ifade etti, dünyadaki durumumuza bir
bakalım. Bir tarafta, öğretim üyesi yetiştirmekten bahsediyoruz
yani bunun aslı öğretim üyesi yetiştirme, hemen takip edecek
olan şey de öğretim üyesine hakkını vermektir.
Göstergelerle bakalım: Biz iktidara geldiğimiz günden bu yana
Türkiyenin üniversite ihtiyacını kurumlar olarak ve öğretim
üyesi ihtiyacını birinci madde olarak gündeme alan ve bu konuda çalışan
bir iktidarız. Nereden bakıyoruz konuşalım. Kendisi de
devlet bursuyla yurt dışında master, doktora yapmış
birisi olarak birinci elden söylüyorum: 1986 yılında ben yurt
dışına gittiğimde devlet bursuyla toplam
Üstelik de
onlarca yıl yani 1970li yıllardan 1985e kadar devlet, yurt
dışına master, doktoraya öğrenci gönderecek kapasite ve
yetenekten bile uzaktı. 1985 yılında başlayan projede 56
kişi yurt dışına gönderilmişti, sadece ve sadece 56
kişi. 2007 yılında, biz bin kişiyi yurt
dışına göndermek için ortaya çıktık ve ilana
çıktık, tüm başvuruları aldık. Toplamda yetenekler,
sınavlar ve sonrasında sadece ve sadece 5 Yılda 5000
Öğrenci Projesiyle ortaya çıktığımızda, o
yılda 560 kişi gönderdik yani o zamanki öğrenci sayısının
10 katını gönderdik ve o rakam 5 bine tamamlandı,
aştı.
Öğretim üyesi
olarak baktığımızda, ayrıca yurt içinde de birçok
üniversitenin kendi imkânlarıyla, akademik ve fiziki imkânlarıyla
yetiştiremediği öğretim üyesi ihtiyacını
karşılamak için; yetişmiş, eski,
kurumsallaşmış birçok üniversitelerin kapasitesini tam
anlamıyla kullanmak için de Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programını (ÖYP) başlattık ve hızla orada da bu
ülkenin ihtiyacı olan öğretim üyelerini yetiştiriyoruz.
Şimdi,
dünyada ses getiren projelere bakalım arkadaşlar: Bugün biz, kendi
otomobilini yapma derdine düşen ve bunun projelerini hazırlayan,
kendi uydusunu yapan, kendi uçağını yapma hevesi ve projelerini
ortaya koyan, kendi insansız hava araçlarını yapan, kendi
savaş gemisini yapan bir ülkeyiz. Bunlar lafla olmuyor, bunlar bizim
buralara ayırdığımız imkânlar ve ayrıca
gerçekleştirdiğimiz, sağladığımız
teşviklerle oluyor.
Bir başka
veriyi ortaya koyalım yani yaptıklarımız değil ama
yaptıklarımızın sonucunun yansıması olarak
bakalım. Aynı yıllarda, sonraki yıllarda, yurt
dışına giden birçok arkadaşımız şahittir,
yetiştirdiğimiz dünya çapındaki
araştırmacılarımızdan birçoğu ülkeye
dönmemiştir, dönememiştir ve burada -değerli
meslektaşım da çok iyi biliyor- ücret bu etmenlerden belki birisi ama
yegâne faktör değildi; ülkeye geldiğinde
çalışabileceği ortamın olması, teşviklerin
olması, desteği bulmasıydı.
Şimdi, gene
rakamlarla bakalım: 2007 ile 2000 yani biraz daha geriye dönelim, bu
ülkede şikâyet ettiğimiz en büyük şeylerden birisi beyin
göçüdür; yetişmiş beyinlerin, yurt içinde, yurt
dışında yetişmiş nice kapasitelerin ülke
dışına gitmek zorunda kalması, bu ülkede
çalışamamasıdır.
Rakamlara
baktığımızda şunu görüyoruz: 2007 ile 2013
arasında, bu ülkenin yetiştirdiği insanlardan 2 binini biz
tekrar ülkemize kazandırabilmişiz ve birçok projede
çalışmaya başlamışlardır. İşte gösterge
ortada; ülkede oluşturduğumuz ortam,
sağladığımız imkânlar,
sağladığımız teşviklerle yurt
dışındaki 2 bin öğretim üyesi -2 bin araştırmacı-
tekrar ülkeye dönmüş ve çalışmaya
başlamıştır. Ayrıca, bunun da envanterini
yapmışız, 42 ülkedeki araştırmacıların her
biriyle temasa geçilmiş, gerektiğinde Türkiye'de
çalışabilecekleri ortaya konmuştur.
Şimdi, peki,
geldiler, neler yapıyorlar? O kadar insan geldi ülkeye, ne yapıyor?
Ben, kısaca onları da paylaşmak istiyorum. Dünyayla rekabet
eden, gurur kaynağımız olan ve bizi geleceğe
taşıyan projelere imza atılmıştır. Hangi
alanlarda? Teker teker somut olarak bahsedeceğim birkaç şeyden. Uzay
alanında, savunma alanında, sağlık, enerji, çevre,
ulaşım, bilişim alanlarında araştırma
geliştirme çalışmaları ve destek programları,
ayrıca da burs imkânları yaratılmıştır. Ne
yapılmış? 8 bin AR-GE projesine çok değerli
arkadaşlarım -8 bin AR-GE projesinden bahsediyoruz- buraya 2,5 milyar
hibe destek vermişiz. 169 projeye, o da, özellikle kamu kurum ve
kuruluşlarının ihtiyaçlarını sağlamak, daha
etkili, daha verimli çalışmalarını sağlamak
amacıyla geliştirilen 169 projeye 525 milyon lira destek
sağlamışız. Üniversitelerdeki araştırmacıların
7 bin projesine 1 milyar destek sağlamışız. Son on
yılda 111 bin öğrenciye, yüksek lisans, doktora öğrencisine 500
milyon TL burs sağlamışız. Evet, bunlar lafla olmuyor;
bunlar, bir tarafta böylesine büyük hedefler koyarak ama diğer tarafta da
kaynak ayırarak yapılıyor.
Şu an
baktığımızda 2 yerli uydumuz var; Göktürk-2 ve Rasat.
Bunlarla biz dünyanın her tarafından görüntü alabiliyoruz.
Ayrıca, bununla birlikte, Türkiye kendi uydusunu yapabilen ülkeler
sınıfına geçmiştir.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama bir gerçek var, maaşlar düşük.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) Değiştirmiyorum.
Diğer
tarafta, savunma alanına baktığımızda, gene yüksek
teknoloji projelerle Türk Silahlı Kuvvetlerinin vurucu gücünü
artırmışız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi
ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve dünyadaki konumunu
güçlendirerek devam edebilmesi için, bir tarafta gerçek zamanlı
işletim sistemi, millî seyir füzesi, beton delici, akıllı bomba,
füze yakıtı, lazer güdümlü füze dedektörü yapmışız,
ayrıca yapmaya devam ediyoruz, NATO ülkelerinde projeler satıyoruz.
Kabul ediyorum,
daha birçok alanda bahsedebileceğimiz
Enerji alanında, bir tarafta
rüzgâr enerjisiyle ilgili, diğer tarafta güneş enerjisiyle ilgili,
diğer tarafta kömürden gaz elde edilebilmesiyle ilgili projeler
geliştirilmesine destek olmuşuz, kaynak ayırmışız
ve
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Üniversite mi yapmış, ASELSAN mı
yapmış?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla)
aynı zamanda da bunların ortaya
çıktığını görüyoruz. Bu hafta sonu gazetelerden biz
okuduk, 2017de kendi otomobilimiz artık yollarımızda olacak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Üniversiteden bahsettik, üniversitenin
maaşından bahsettik; siz ASELSANdan bahsediyorsunuz.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) Öğretim üyelerinin maaşlarıyla ilgili düzenlemenin
en yakın zaman içerisinde gelmesini biz de ümit ediyoruz.
ZÜHAL TOPCU
(Ankara) On bir yıl geçti.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) Şu an aldıkları ücretlerin hak ettiklerinin çok daha
altında olduğunu ve zaman içerisinde
yaptıklarımızı da sizlerle paylaşmış oldum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Oğuz Oyan, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üniversitelerin öğretim üyelerinin, üniversitelerin yardımcı
elemanlarının özlük haklarının birinci maddesi belki
maaşlar olarak akla gelir ama sadece ondan ibaret değildir. Bugün
üniversitelerde çok önemli bir sorun, iş güvencesidir. Özellikle de
eğreti statülerde olanların iş güvencesidir; araştırma
görevlisi veya yardımcı doçent.
Bu iş
güvencesini sağlamadan maaşları artırsanız da sonuçta
akademik özgürlük ortamını sağlayamazsınız. Yani
maaşa zam, işe nihayet yapabilirsiniz. Dolayısıyla, bir
üniversitede olması gereken asgari özlük hakkı garantisi,
çalışma güvencesidir. Bu çalışma güvencesi, üstelik
araştırma görevlilerinin içinde de farklı farklı
tanımlanmakta. Niteliği bakımından aynı kamusal
hizmeti, işi yapan araştırma görevlilerinin bir bölümü 50/d
statüsünde yani burslu öğrenciymiş gibi, öbürleri kadrolu 33/ada,
2547 sayılı Yasaya göre. Böyle bir şey yani aynı
nitelikteki işi yapanlar arasında böyle bir
ayrımcılık, behemehâl düzeltilmesi gereken bir şeydir.
Böyle bir ayrım yani bir burs olarak yüksek lisans öğrencilerine burs
vermek istiyorsanız bunu ayırın, bu ayrı bir kategori ama
bir araştırma görevlisi olarak istihdam ediyor ve bütün o hizmetleri
yaptırıyorsanız bazen sınav gözcülüğünden
kâğıt okuma dâhil olmak üzere- bunu farklı
tanımlayamazsınız, ikisini birbirinden. Dolayısıyla,
burada bir kere bir tanım sorunu karşımıza
çıkıyor, özlük haklarında tanım sorunu
karşımıza çıkıyor.
Şunu da tabii
belirtelim: İş güvencesi, profesörler ve doçentler gibi öğretim
üyeliği sağlam statüye bağlanmış kadrolar için de
acaba ne ölçüde geçerli? Burada da bunlar üzerinde de yani profesör ve doçent
olanlar üzerinde de belirli baskı ve kontrol mekanizmaları
kurulmaktadır, özellikle de taşra üniversitelerinde yani akademik
anlamda bir olgunluğa erişmemiş, hâlâ hiyerarşik devlet
memuru kafasıyla üniversite yöneticiliğini memur sanan yerlerde bu
kadrolar üzerinde de birtakım baskılar ve kontrol mekanizmaları
oluşturulmaktadır. Yani, bir düşünün, bir bölümün kendi içinde
profesörleri, bölüm başkanları varken dışarıdan atama
yapılıyorsa, bir fakültenin dekanı dışarıdan
atanıyorsa ihtiyaç olmadığı hâlde, burada olsa olsa
arayacağınız şey iktidarla ideolojik yakınlık
kriteri olmaya başlıyor tıpkı rektör atamalarında
olduğu gibi. Bu ideolojik yakınlık üzerine atamalarla bir
üniversite döndürmeye çalışırsanız, üniversitenin yönetici
kadrolarını böyle oluşturmaya çalışırsanız
ortaya bir üniversite falan çıkmaz, ortaya aslında bizim dönemimizin
liseleri bile çıkmaz yani böyle bir eğitim anlayışı
olamaz.
Tabii,
aslında başka baskı kontrol mekanizmaları var. Akademisyenlerin
yayın faaliyetlerine denetim uygulanıyor belirli bir bakış
açısıyla, akademisyenlerin kamuoyunu aydınlatma haklarına
denetim uygulanıyor. Akademisyenlerin belirli bilimsel toplantılara
katılmaları üzerine, Yok, sen oraya izinsiz katıldın, hakkında
soruşturma açıyorum. falan
Çok sayıda yazılı önergem
var benim bu konularda. Yani, böyle bir üniversite anlayışı
olabilir mi? Yani, yaptığı iş bir akademik faaliyete
katılmak, E, sen ona izinsiz katıldın. Değerli
arkadaşlarım, böyle bir şey ilkokulda falan olabilir herhâlde,
üniversiteye yakışmaz böyle davranışlar.
Tabii, bir de
üniversite öğretim elemanlarının örgütlenme hakları var, bu
örgütlenme haklarına müdahale dolaylı olarak oluyor. Yani, işte
o derneğe, işte Öğretim Elemanları Sendikasına
Neyse,
o, Öğretim Elemanları Sendikası değil, şimdi
EĞİTİM SEN, ben eski Öğretim Elemanları Sendikası
Genel Sekreteri olduğum için oradan takılıyorum. Şimdi, bu
sendikal faaliyetlere katıldığı gerekçesiyle belirli
öğretim elemanları üzerinde baskılar kuruluyorsa o zaman da
kusura bakmayın, burada bir üniversite anlayışı yoktur
diyeceğiz. Yani, tabii, çalışanlar üzerinde, üniversite
elemanları üzerinde uygulanan çeşitli mobbing uygulamalarından
söz etmiyorum bile.
Bakınız,
değerli arkadaşlarım, üniversitenin çok önemli bir kadro sorunu
vardır, bunda anlaşalım. Bu kadro sadece araştırma
görevlileriyle sınırlı değildir ama en çok onları
ilgilendiriyor. Bir, eşit statüde olmadıkları için; iki, yeterli
kadro olmadığı için. Bugün birçok bölümde kadro
olmadığı için bölümler alttan beslenemiyorlar, hele bunlar
gözden ırak bölümlerse. Daha biraz önce odama gelen bir doktora
öğrencisi Macarca yapıyor. Macarca sadece Ankarada, Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinde var, Macar filolojisi. Kadro yok, eleman
alamıyorlar. Peki, nasıl beslenecek bu bölümler? Siz nitelikli
elemanı alabilecek kadrolara sahip değilseniz bölümü nasıl
gelecek nesillere devredebilecek, besleyebileceksiniz?
Kadro sorunu
sadece bunlar için de yok, kadro sorunu bütün kademeler için var.
Yardımcı doçent olmuş, kadro olmadığı için doçent
olamıyor ya da doktora yapmış, kadro olmadığı
için yardımcı doçent olamıyor ya da doçent olmuş, kadro
olmadığı için profesör olamıyor ya da bu kadrolar keyfî
biçimde -keyfîyi açalım- belirli yakınlıklar üzerinden
dağıtılıyor bölümlere, ana bilim dallarına.
Böyle bir durum,
değerli arkadaşlarım, bir bilim toplumu oluşturma
kaygısı içinde olan bir iktidarın yapacağı işler
değildir. Eğer bir bilim toplumu oluşturmak istiyorsak, derdimiz
bir bilim toplumu oluşturmaksa o takdirde, bizim bunun tam tersi çabalar
içinde olmamız gerekiyor yani bu kadro meselesinde, iş güvencesinde,
bütün o statülerin yeniden tanımlanmasında ve kuşkusuz
maaşların insanca yaşanabilir düzeylere getirilmesinde. Yani,
ancak böyle nitelikli akademisyen yetiştirebiliriz, ancak
geleceğimizi, üniversitenin geleceğini böylesine yetişmiş
elemanlara, nitelikli elemanlara devretme huzuru içinde olabiliriz ama bu
sadece üniversitelerle ilgili bir mesele değil tabii. Yani, TÜBİTAK,
TÜBA gibi kuruluşlar da Türkiyede bilimsel araştırma yapmak
bakımından önemli kuruluşlardır ama bunlarda bile
nasıl bir iktidara yakın kadrolaşma
yapıldığını görmek doğrusu bizi çok üzüyor ve
geleceğe dönük önemli ölçüde umutsuzluğa sevk ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
eğer bir bilim toplumu olmak istiyorsak, üniversite öğretim
elemanlarına yeterli ödenekleri ayıracağız. Buna biraz önce
konuşan arkadaşlarım da değindikleri için daha az
değiniyorum. Ama bakın, size bir şey söyleyeyim, 2001le 2013
arasında yapılmış bir
karşılaştırmayı dile getireyim: Yardımcı
doçent, doçent, profesör ve araştırma görevlilerinin
maaşlarını 2001 ve 2013 olarak alın gayrisafi yurt içi
hasıladaki artışın gerisindedir. Yani, esas itibarıyla
AKP dönemi, burada gayrisafi yurt içi hasıla 7,2 kat atmış
gözükürken profesör maaşlarındaki artış 5 kat, doçentlerde
4 kat -dikkatinizi çekerim, 4 kat- bir tek yardımcı doçentlerde 5,2
kat olmuştur. Yani, önemli ölçüde bir aşınmadan söz ediyoruz.
Yani, reel gelir aşınması ya da reel anlamda satın alma
gücünde bir göreli gerilemeden bahsediyoruz, bir refah kaybından
bahsediyoruz, bir göreli yoksullaşmadan bahsediyoruz.
Bakın, ben size şu
örneği vereyim: Bir kaymakamla bir doçenti
karşılaştırın doçent, kaymakamdan, 2001
yılında, neredeyse yüzde 30 fazla alıyor; şimdi geliyorsunuz
2013 yılına, kaymakam, doçentten yüzde 35 civarında fazla
alıyor. Burada, elimde birçok başka örnek var. Yani, herhangi,
sıradan bir memur maaşıyla da
karşılaştırsanız değişmiyor. Mesela,
araştırma görevlisinin, yardımcı doçentin geliri bir
öğretmenin 2 katıyken 2001de, şimdi yaklaşık
yarısı düzeyine geriliyor.
Dolayısıyla, burada, bu
koşullar düzeltilmelidir, emeklilik koşulları
iyileştirilmelidir, 2011de getirilmiş olan eşit işe
eşit maaş artışı üniversiteyi dışarıda
bırakmıştır, derhâl yapılmalıdır ve derhâl
bu maaş düzeyleri en azından millî gelirdeki artış
oranına eşitlenmeli ve sonrasında bu anlamda yeni
anlayışlar oluşturulmalı.
Asistanlık yeniden tanımlanmalıdır.
Araştırma görevlisi yerine asistanlık kurumu getirilmelidir.
Görünmez emek ordusu denilen yüksek lisans öğrencileri ile tıp
fakültesi öğrencilerini klinikte ya da araştırma görevinde
çalıştırma uygulaması değiştirilmelidir. Bunlar,
özlük hakları olmadan çalıştırılmaktadır.
Bilimsel araştırma faaliyetleri bir emek süreci olarak tanımlanmalıdır
ve bu şekilde yeniden bir düzenleme yapılmalıdır.
Dolayısıyla, bu önergeye destek veriyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Tülay Kaynarca, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, MHPnin grup önerisi akademisyenlerin özlük haklarıyla
ilgili önemli bir konu başlığı elbette. Şu ana kadar
konuşma yapan, söz alan her siyasi partiden değerli
milletvekillerimiz ayrıntılarıyla ele aldılar. Özellikle
Muğla Milletvekilimiz Yüksel Özden, dikkat çektiği, dünle bugün
gelinen noktayla ilgili farkı dile getirdiği ve önerilerini de içinde
sunan ayrıntılı görüşlerini ifade etti.
Bugün HSYKyla
ilgili kanun teklifinin görüşülmesini öngörüyoruz. Ben buna dikkat çekmek
istiyorum. 523 sıra sayılı Kanun Keklifi bu ve temel kanun
olarak görüşülecek. 47 maddelik, iki bölüm hâlinde görüşülecek olan
bu teklifin görüşülmesi öngörüsüyle de, bu duygu ve düşüncelerle MHP
grup önerisi aleyhine görüş belirttiğimi ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım, ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.40
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı vardır. Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
3.-
CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve arkadaşları
tarafından kamu zararlarının ve yolsuzluk olaylarının
boyutunun araştırılması amacıyla 17/1/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
21/01/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21/01/2014
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem İnce
Yalova
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve
arkadaşları tarafından 17/01/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına kamu zararlarının ve yolsuzluk
olaylarının boyutunun araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1234 sıra
no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 21/01/2014 Salı günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde
söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu zararlarının ve
yolsuzluk olaylarının boyutunun araştırılması,
kamu zararlarını azaltacak etkin bir sistemin kurulmasını
sağlayacak önerilerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz araştırma
önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyenin aslında çok uzun bir zamandır
yaşadığı ve 17 Aralıkta AKPli 4 bakan ve
çocuklarını kapsayan, ardından da Başbakanın
oğlunun ifadeye çağrıldığı operasyonların
gündeme taşıdığı temel konu denetim eksikliğidir.
Nitelikli denetimin, kontrol mekanizmalarının olmadığı
alanlarda suistimal olur, yolsuzluk olur, soygun olur, vurgun olur.
Sayıştay raporlarının sümen altı edildiği,
Sayıştayın içinde mevzuat dışında denetime
ilişkin bir bilgi kırıntısının bile
bulunmadığı yazıların rapor diye gönderildiği
bir ortamda yolsuzlukların, vurgunların önüne geçilemez. Halk bizi
seçti, başka hiç kimse bizi denetleyemez. Hiçbir kuruma hesap vermem,
benim adamlarım da hesap vermez. anlayışı bugün Türkiyeyi
hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına paspas
yapıldığı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin
eğilip büküldüğü, polisin mahkeme kararını yerine
getirmediği bir tabloya, ağır bir devlet krizine
getirmiştir. Türkiyenin yaşadığı süreç budur.
Türkiyeyi bir uçuruma sürüklediniz değerli arkadaşlar. Bunun elbette
bir bedeli olacak ve siz bu bedeli ödeyeceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, demokrasi Türkiye Büyük Millet Meclisinde el
kaldırarak bütün her şeyi örterek işlemez, denetim ve kontrol
mekanizmaları olmadan demokrasi olmaz. Bunlar var mı? Yok. Bir
Cumhurbaşkanı var, önüne ne gelirse onaylıyor. Türkiye Büyük
Millet Meclisinden Mahkeme kararları uygulanmasın. diye kanun
çıkıyor, yani hukuk devleti ilkesini yok eden bir kanun
çıkıyor, Cumhurbaşkanı onaylıyor, Bu nasıl
olur? demiyor. Özelleştirme, yargının işlemediği alan
hâline getiriliyor. Danıştay Seydişehirde 2 milyar
dolarlık Oymapınarı bedava veremezsin. SEKA arazilerini,
limanları, TÜPRAŞı Ofere ucuza veremezsin. dedi.
Yaklaşık 10 milyar dolarlık bir kamu zararına Dur. dedi
ama Cumhurbaşkanı Bu mahkeme kararları uygulanmasın.
diyen kanuna onay verdi. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarına bakıp bir düşünmelidir, Ben ne yapıyorum?
diye düşünmelidir. Cumhurbaşkanının denetimi yok. Peki,
Meclisin denetimi var mı? O da yok. Meclis Başkanı yalnızca
muhalefet milletvekillerinin önergelerini denetliyor, muhalefete muhalefet
ediyor, Bunu soramazsın., Şunu soramazsın. diye ambargo
uyguluyor.
Demokrasinin en
önemli kuralı, vatandaşın verdiği verginin son
kuruşuna kadar hesabının verilmesidir. Bütçeyi yapan Meclis,
bunun hesabını sorması gereken Meclis, sadece seyrediyor.
Sayıştay içi boş kâğıtları rapor diye gönderiyor,
Meclisten tık yok.
Baktım, bir
kurumla ilgili 15 sayfa bir yazı gelmiş, yazıda mevzuat
dışında tek bir kelime bilgi yok. Yani hiçbir şey
söylememek için 15 sayfa yazılır mı? Yani 15 sayfa
kâğıda yazık.
Ben bunu sordum
Bu boşa giden kâğıtlar için ne kadar harcandı? diye,
koskoca Sayıştay bunun da hesabını vermedi, bana Maliyet
çok yüksek değil. diye bir yazı gönderdi. Kendi
yazdığı raporların hesabını bile veremeyen bir
Sayıştay çıktı ortaya.
Sayıştay
bunun hesabını veremiyor ama, Başbakanın örtülü
ödeneğinin hesabını vermeye kalkışıyor, diyor ki:
Örtülü ödeneğe başlangıç ödeneği konuyor, onun için şu
kadar arttı, bu kadar fazla harcandı denmez.
Sana ne örtülü
ödenekten! Sayıştayın örtülü ödeneği denetlemek, incelemek
gibi bir yetkisi var mı? Yok. Sen yetkin olan konularla ilgili tek
satır bir şey demeyeceksin, ama Başbakanın örtülü
ödeneğini savunacaksın. Böyle bir denetim olmaz! Yüz elli
yıllık Sayıştayı da bu şekilde mahvettiniz.
Cumhurbaşkanı,
Meclis yok, muhalefetin denetimine olanak veriyor musunuz? Hayır, burada
yıllardır gündeme getirilen yolsuzluk olaylarıyla ilgili,
denetim eksiklikleriyle ilgili bütün konuları parmak üstünlüğüyle
reddediyorsunuz. Önergeler yanıtlanmıyor, kanunları paspas
yaptınız, Kamu İhale Kanununu delik deşik ettiniz, hiçbir
uyarıya kulak asmadınız. Yani Dediğim dedik,
çaldığım düdük. anlayışıyla her şeyi
örttünüz.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı yok, Meclis yok, muhalefet yok.
Peki, yargı denetimi var mı? Onu da yok ettiniz. Az önce söyledim,
uyardığımız hâlde, söylediğimiz hâlde, Anayasaya
aykırılığını bile bile mahkeme kararları
uygulanmasın diye kanun çıkardınız. Deniz Feneri
davasında sanıklardan önce savcıları
yargıladınız. Benim adamlarıma, benim
yakınlarıma dokunamazsınız. dediniz. Böyle bir sisteme
hukuk devleti denir mi? Böyle bir ortamda yargı denetiminden söz
edilebilir mi?
Basının
denetimini de vergi cezalarıyla basının sahiplik
yapısını değiştirerek yok ettiniz. Medyanın el
değiştirmesi için fonlar oluşturulduğu, iş
adamlarından para toplandığı bildiriliyor. Başbakan
konuştukça, daha düne kadar size övgüler düzen onlarca gazeteci yazar
işsiz kaldı. Türkiyeyi basın özgürlüğü liginde
sonunculuğa mahkûm ettiniz.
Sivil toplum
denetimini de yok ettiniz değerli arkadaşlar. Vergi denetimini silah
hâline getirdiniz, iş adamlarının üstüne saldınız.
Sendikaları, Türkiyeye aydınlık nesiller yetiştirmek için
uğraş veren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
gibi dernekleri yıldırmaya, susturmaya çalışıyorsunuz.
Türkiyenin mühendislerini, mimarlarını 12 Eylül darbe yönetiminin
ucube kanunuyla zapturapt altına almaya çalışıyorsunuz.
Yani, iktidarın iş ve eylemlerini eleştiren, denetleyen her
kurumu hedef yaptınız, kendinize dikensiz bir gül bahçesi yaratmaya
çalıştınız. Biz dedik ki hukuk olmazsa, adalet olmazsa
kimse güvende kalmaz, olamaz. Hukuk güvenliği olmayan yerde, adaletin
olmadığı yerde hiçbir şey ayakta kalamaz dedik,
dinlemediniz. Şimdi, kumpas diyorsunuz, çete diyorsunuz, paralel
devlet diyorsunuz. Yolsuzluk nedeniyle istifa eden Muammer Güler diyor ki:
Tapelere ekleme yapılmış, şikâyetçiyim. Ergenekonda,
Balyozda insanlar bunları söylerken burada bıyık altından
gülüyordu, şimdi Şikâyetçiyim. diyor. Yani, diyor ki: Polis
teşkilatı yasalara ve mevzuata uygun davranmıyor. Masum
insanlara komplo kuruyor, tuzak kuruyor, kumpas kuruyor. Bunu söyleyen kişi
kim? İçişleri Bakanı. Bir hukuk devletinde tuzak kuran, komplo
yapan, tapelere ekleme yapan polis nasıl oluyor, nasıl olabiliyor
değerli arkadaşlarım? Bunu yapıyorsa da bizzat sorumlusu
Sayın İçişleri Bakanının kendisidir. Bunun
hesabını vermesi gereken Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarıdır, bakanlarıdır.
Bütün
kurumları AKPlileştirdiniz ve bunları böyle yapacağız
diye içlerini boşalttınız, çürüttünüz. Bu çürümüşlükten
çıkışın tek yolu hukuktur, hatalardan ders
çıkarıp, halktan özür dileyip hesap vermektir ama AKP
iktidarında bu anlayışın olmadığı
ortadadır. Başbakan, 4 bakan ve çocuklarının
adının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet
olaylarını örtebilmek, kendi oğlu Bilal Erdoğana uzanan
yolsuzluk soruşturmasının önünü kesebilmek için her yolu mübah
gören bir anlayışla saldırıyor. HSYK teklifi bunun bir
adımıdır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet
Bakanına, dolayısıyla Başbakana bağlayarak hukuk ve
adalet sağlanmaz. Biz hep söyledik, yargı, muhalefetin söylemiyle
değil, iktidarın gücüyle etkilenir. Şu anda bile Bakanın
yetkilerini görüyorsunuz. Yaşananlara bir bakın, HSYK 6 kişi
incelensin. diyor, Bakan 3 kişiye izin vermem. diyor, savcılar
hallaç pamuğu gibi sağa sola savruluyor, mahkemenin gözetim, denetim
ve tedbir kararları savcıların yazılarıyla
kaldırılıyor. Böyle hukuk, böyle yargılama nerede
görülmüş? Bir mahkemenin tedbir kararı yeni atanan savcının
imzasıyla nasıl kaldırılabilir? Savcıların
yazılarıyla iş yapılacaksa mahkemeler niye var değerli
arkadaşlarım?
Genel
Başkanımız bugün grup toplantımızda bir tutanak
açıkladı. Dehşet verici bir tutanaktır, yargıya
müdahalenin ibret vesikasıdır. Hani Belge var mı? diyorlar ya,
işte bak, belgesi burada. Adalet Bakanlığı
Müsteşarlığı koltuğuna oturan Kenan İpek, gece
yarısı bir başsavcıyı arıyor, HSYK üyesi
Müsteşar başsavcıya talimat vermeye kalkıyor.
Soruşturmayı durduracaksın, savcıyı
değiştireceksin. diyor, Yoksa sonuçlarına
katlanırsın. diyerek tehdit ediyor. Bu tutanak, hukuk devletinin ve
yargı bağımsızlığının ölüm
fermanıdır. Türkiyede artık kimse güvende değildir. Bunun
tek sorumlusu Başbakan ve AKP İktidarıdır.
Değerli
arkadaşlar, Başbakan devlet adamı olmadığını
kanıtlamıştır. Yolsuzluk soruşturmasını,
Anayasanın hukuk devleti ilkesini, kuvvetler ayrılığı
ilkesini, mahkemelerin bağımsızlığını yok
ettiği bir devlet krizine dönüştürmüştür. Başbakan Benim
oğlum, benim çocuklarım hayır işi yapıyor. diyor.
İş adamları kuyruk olmuş, belediyeler kuyruk olmuş,
Başbakanın oğlu hayır yapsın diye bağış
üstüne bağış yapıyor, devletin malları, belediyeleri,
binaları vakfa tahsis ediliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Yunus Emre diyor ki:
Emeksiz zengin
olanın,
Kitapsız
bilgin olanın,
Sermayesi din
olanın
Rehberi
şeytan olmuştur.
Başbakanın
oğlunu reddetmesine gerek yok, mahkemeye göndersin yeter
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Devamla)
hukukun
işlemesine izin versin yeter, adaletin gerçekleşmesine izin versin
yeter, istenen, beklenen budur.
Değerli
arkadaşlarım, günü kurtarmak, bir yolsuzluğu örtmek için hukuk
yaptığınızda bu sakat bir hukuk olacaktır. Buradan
adalet çıkmaz ve çıkmayacaktır. Bu krizden ancak hukukla
çıkılır. Hukuksuzlukla varılacak her yer
yıkımdır. Türkiyeyi bir yıkıma sürüklüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bitirerek şunu söylüyorum: Burada HSYK Kanununun
değiştirilmesi Türkiyede hukukun tamamen ortadan
kaldırılmasıdır.
BAŞKAN
Sayın Acar, teşekkür ediyorum.
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Kamu zararının ve yolsuzlukların
araştırılması için verdiğimiz önergeye olumlu oy
vereceğinizi umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Gürkut Bey çok ağır
konuştu AKP Grubu hakkında. Bence bir söz verseniz iyi olur! Çok
ağır konuştu.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen İdris Şahin,
Çankırı Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde
söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, takdir
edersiniz ki değerli hatibin araştırma önergesinde ifade edilen
hususların dışında son bir yılın gündemini Meclis
kürsüsüne taşımak suretiyle çok farklı konularda ve farklı
söylemler içerisinde olduğu hepinizin malumu oldu. Ancak, ben yine de
kendilerinin araştırma önergesinde ifade ettikleri hususlara kısaca
bu kürsüden cevap vermek istiyorum.
Değerli
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; CHP grup önerisinde
Türkiyede etkin bir denetim sisteminin kurulamaması nedeniyle kamu
zararlarının ve yolsuzluk olaylarının
arttığına, bağımsız olması gereken denetim birimlerinin
yapısının değiştirildiğine yönelik iddiaları
tamamen asılsız, somut bilgi ve delillere dayanmayan
iddialardır. Denetimin etkisizleştirilmesine ilişkin en önemli
örnek olarak sundukları, içeriğinde mevzuat bilgisi
dışında denetime ilişkin hiçbir bilgi içermeyen
Sayıştay raporlarının milletvekillerine gönderildiği
iddiasıdır. İddialar gerçeği yansıtmamaktadır.
Zira, Sayıştay bizzat kendi web sitesinde yaptığı yazılı
açıklamayla muhalefet partisinin iddialarının aksine, Meclise
gönderilen Sayıştay raporlarının içeriği hakkında
kamuoyuna net bilgiler vermiştir. Şöyle ki, Sayıştay,
denetim, inceleme, raporlama, yargılama ve kesin hükme bağlama
görevlerini kanunların ve uluslararası standartların
öngördüğü usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirmekte olduğunu ve
Anayasanın 160ıncı maddesinin ve yasaların öngördüğü
raporları eksiksiz ve tam zamanında Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunduğunu ifade etmiştir.
Sayıştayın
iki ayrı rapor hazırlaması söz konusudur. Birincisi
yargılamaya esas rapor ki bu raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmemektedir. Kamu zararı kişisel sorumluluğu içerir.
Kanun gereği bu raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmesi ve kamuoyuna duyurulması da mümkün değildir.
İkincisi ise,
kurumların mali denetim raporlarını ihtiva etmektedir.
Sayıştay denetim gruplarınca hazırlanan kurumların
mali denetim raporları belirli kalite ve kontrolden geçirilerek yani Rapor
Değerlendirme Komisyonunun değerlendirmesi, denetlenen
kurumların cevapları, Sayıştay ilgili dairesinin ve Rapor
Değerlendirme Kurumunun görüşleri alındıktan sonra
Sayıştay raporuna dönüşür ve Başkanlıkça Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulan kurumların mali denetim raporlarında kurumun
mali işlemlerinin ve sisteminin uluslararası standartlara
uygunluğuna görüş bildirilir. Ayrıca, kurumsal düzeyde etki
doğuran sistematik uygunluk bulgularına yer verilir. Kişisel
sorumlulukla ilgili kamu zararı iddialarına bu raporda yer verilmez.
Denetim raporu ile
Sayıştay raporunun ayrı raporlar olduğu kanunda net olarak
belirtilmiştir. Denetçiler tarafından hazırlanan denetim
raporları ile Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Sayıştay
raporları farklı amaçta ve niteliktedir. Denetim raporu ile
Sayıştay raporu ayrı ayrı tanımlanmıştır.
Denetim raporu, Sayıştay raporlarını esas almak üzere,
denetim ve incelemeler sonucunda denetim grup başkanlıkları ve
denetçiler tarafından hazırlanan raporu ihtiva etmektedir.
Sayıştay raporu ise denetim ve incelemeler sonucu hazırlanarak
Sayıştay Başkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan veya
kamu idarelerine gönderilen ve kamuoyuna duyurulan raporu ifade etmektedir.
6085
sayılı Sayıştay Kanununa göre Sayıştay
raporları şunlardır: Kamu idaresi raporu, dış denetim
genel değerlendirme raporu, faaliyet genel değerlendirme raporu, mali
istatistikleri değerlendirme raporu ve genel uygunluk bildirimidir. Söz
konusu raporların tamamının Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulacağı açıkça düzenlenmiş; ayrıca,
Sayıştay raporlarının
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğu tarihten itibaren
kamuoyuna sunulacağı da hükme bağlanmıştır.
Kanundan ve Anayasadan doğan tüm sorumluluklar Sayıştay
tarafından eksiksiz yerine getirilmiş olup bu yöndeki iddialar
tamamen anayasal bir kurum olan Sayıştayı yıpratmaya ve
iktidarımıza yönelik, sözde denetim kurumlarının gerekli
vazifesini yapmadığına dair şayia yaymaktır. Ancak, bu
yöndeki itiraz ve tenkitler tüm bütçe görüşmeleri süresince ifade
edilmiş olup milletimiz de eksiksiz bu iddiaları canlı olarak
seyretme imkânını bulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; denetim sistemine ilişkin tüm
kurumlar Anayasaya uygun olarak kurulmuş olup iktidarımız
döneminde ihdas edilmiş kurumlar değildir. İddia edildiği
gibi, uygulamalarında da sıkıntılı bir durum söz
konusu değildir. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların üzerine
iktidarımız döneminde titizlikle gidilmiş olup en etkin bir
mücadele yapılmıştır, hâlen de bu yönde
çalışmalar büyük bir hassasiyetle devam etmektedir. Meclisin denetim
yapmadığı iddiası sayın milletvekilinin kendi
kendisini inkâr etmesidir. Zira, bütçe görüşmeleri esnasında eksiksiz
Genel Kurulu takip eden ve bütçeye en ağır eleştirileri getiren
şahıslardan birisi de değerli milletvekili arkadaşımızdır.
Yolsuzlukların denetimi Parlamento tarafından
yapılamaz, ancak ve ancak yargı denetimiyle mümkün olabilir. Bu konuda da
bağımsız yargı görevini eksiksiz yerine getirmektedir. İktidarımızda
kamu zararlarından bahsetmenin mümkün olamayacağını
düşünüyorum. Zira, kamu zararlarından bahsettiğimiz ölçüde, bu
kadar ciddi boyutta kamu zararının söz konusu olduğu bir
toplumda, on bir yıldır iktidarımız tarafından
yapılan ve bütün milletimizin takdirini kazanan kamu
yatırımları neyle gerçekleşebilecektir?
Yargıya müdahale söylemine ve kuvvetler
aykırılığı prensibine aykırı
davranıldığı yönündeki iddialar da soyut ve mücerret
iddialardır. Kesinlikle ve kesinlikle bağımsız
yargının görevi alanına giren hususlarda ve özellikle de
Anayasanın 138inci maddesini ihtiva eden durumlarda, hiçbir
parlamenterimizin yargının görevi alanına giren bir konuda
görüş beyan etmeyeceğini ve hiçbir şekilde de yargıya müdahale etmediğini
burada huzurunuzda defalarca ifade etmiştik. Bundan sonraki süreç
içerisinde de AK PARTİ iktidarı olarak aynı hassasiyetleri
paylaşacağımızın herkes tarafından çok
netliğiyle bilinmesi gerekmektedir. Etkin ve şeffaf denetim
yapılabilmesi için Meclis araştırma komisyonu kurulması
gerektiği gibi bir iddia ve savın da yersiz olduğu
kanaatindeyim. Zira, ne şekilde denetim yapılacağı
Anayasamızda düzenlenmiş olup anayasal kurumlarımızın
her türlü etkiden uzak, tarafsız ve bağımsız hareket
edebilmesi hâlinde de bu şekilde etkin denetimin
gerçekleşebileceği aşikârdır. Özellikle son dönemlerde
siyasilerin ve yakınlarının karıştığı
yolsuzluk olaylarına ilişkin iddiaların
araştırılmasında da bağımsız yargı
tarafından bu hususlar gerçekleştirilmektedir. Eğer bu konuda
Meclis araştırması yönünde bir yola girilmiş olması
hâlinde de önümüzdeki süreç içerisinde çok daha vahim sonuçların ortaya
çıkabileceği mutlaktır. Zira, bu hâldeki bir davranış,
yargının bağımsızlığına bir müdahale
teşkil edebilecektir.
Seydişehir
Alüminyumla alakalı olan söylemine dair de Sayın Milletvekilimizin:
Bu hususta 2005 yılında gerçekleşen ihale, 2007
yılında Danıştay tarafından iptal edilmiştir yani
söylediği gibi bir denetimsizlik söz konusu değildir. Yargı,
usulüne uygun gerçekleşmediği iddia edilen bir ihaleyi iptal
etmiş ancak kanuni olarak geri alımının imkânsız
olması sebebiyle de bu yönde yasal bir düzenleme yapılmak suretiyle
sorunun çözümü cihetine gidilmiştir.
Parlamento çözüm
mercisidir. Elbette ki bir yargı kararıyla sonuç
alınamayacağı aşikâr olan bir durumdan dolayı
düzenleme yapmak da yüce Parlamentonun görev sınırları içerisindedir.
Bunun dışındaki, araştırma önergesinde ifade edilen
hususların tamamen bağımsız devam eden yargıyı
ilgilendiren konuları ihtiva etmesi sebebiyle araştırma önergesi
aleyhinde oy kullanacağımızı bildiriyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Bana sataştı efendim, söz istiyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne diye sataştığını izah edebilir mi?
BAŞKAN
Soracağız zaten, bir saniye. Öyle hemen yok.
Buyurun Sayın
Acar.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Başkanım, bizzat benim konuşma yaparak
denetlediğimi söyleyerek, ismimi vererek benim de bana
sataşmış bulunuyor.
BAŞKAN
Hayır, ne söyledi Sayın
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Efendim, şunu söyledi: Mecliste bütçe sırasında
muhalefet yapan bizzat kendisidir, çok iyi denetledi. biçiminde söz söyledi.
Bu, gerçeği söylememektir.
BAŞKAN
Sataşma
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Gerçeğe aykırı şeyler söylediği için ben
söz istiyorum Sayın Başkanım. Gerçeğe aykırı
beyanlarda bulunmuştur sayın konuşmacı.
BAŞKAN
Tutanakları getirteyim Sayın Acar.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Evet, lütfen
BAŞKAN -
Gerçeğe nasıl aykırı beyanatları varmış?
Vereceğim eğer sataşma varsa.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Efendim
BAŞKAN
Evet, tutanakları getirtiyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Ama ben açıklayacağım neden gerçeğe
aykırı yaptığını Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Acar anlıyorum, tutanakları getirteceğim,
bakacağım, söz vereceğim eğer sataşma söz konusuysa.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Söylemediğim bir şeyi söylemiş gibi gösteriyor.
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Emin Haluk Ayhan,
Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin kamu zararlarının ve yolsuzluk
olaylarının boyutlarının
araştırılmasına ilişkin araştırma önergesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Olayı kamu
zararı olarak nitelemek mümkün, birinci yönü bu; ikinci yönü, yolsuzluk
boyutuyla ele almak mümkün. İkisinin de birlikte olduğu zamanlar da
olabiliyor. Kamu zarar ediyor; bürokrat, ara bulucu, siyasetçi, ilgili
şirket, bireyler kazanıyor. Herkes kazanıyor ama kamu zarar
ediyor, bu işin içine dâhil olan herkes.
Yolsuzluk boyutunu
ele aldığınız zaman; bu, açıktan, arsızca,
uğursuzca, hem devleti hem milleti soymak anlamına gelen bir olay, al
gülüm ver gülüm. Yatak odasında kasalar, ayakkabı kutuları,
dolarlar dizili dizili kutularda; oraya istifinin nasıl olduğuna da
bakmak lazım.
Bu önerge tarihi
itibarıyla 17 Ocakta verilmiş yani yolsuzluk olayının ay
dönümünde. Seydişehir Alüminyumdan bahsediliyor, Oymapınardan
bahsediliyor, Karayolları Genel Müdürlüğünden bahsediliyor
Sayıştay raporlarında yok yok, kamu zararı
Eğer, 17
Aralık olmamış olsaydı, belki bugün bu mesele bu boyutuyla
gündeme gelmiyor, başka bir olayı tartışıyor olurduk ama
yolsuzluk ayyuka çıkmış, gündemden düşmemiş
olmasına rağmen çok açık bir şekilde ortaya
çıktı. Bu dönemde, AKPnin yönettiği ülkede vizyon olarak da
yolsuzluk öne çıkan bir olay ve bu konuların önde gelenlerinin
başında yer alanlardan bir husus. Sembollerde ise yatak odası,
para kasaları, para sayma makineleri, ayakkabı kutuları,
paketlenmiş dolarlar. Kimseyi sıkıntıya sokmak için
konuşmuyorum, konuşmayacağım da. Kamuya
zarar vermek, yolsuzluk yapmak
İnsan başına gelebilecek
olaylar diye nitelemek mümkün değil. Bunlar bilinçli olarak
yapıldığı takdirde haysiyetsizce, uğursuzca, milletin,
devletin malını çalmak çırpmak anlamına gelir. Allah
korusun, kolay değil; evlada da,
çevreye de bulaşıyor. Genetik olup olmadığı konusunda,
babadan evlatlara, evlatlardan babaya nasıl oluyorsa bunlar daha önce
ifade ediliyordu.
Bakınız,
eski Sayın Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar Beyin televizyonda
söylediklerini dikkate aldığınızda, doğrudan işin
başına doğru gittiğini görüyoruz olayın. O da yıllarca
birlikte çalıştığı Sayın Başbakanı niye
sıkıntıya soksun? Demek ki bir sıkıntı var, bir
olay var; onun için bunu ifade ederek bizzat, olayı Başbakana
doğru yöneltiyor.
Ben,
bu kürsüden, bizzat, TOKİnin Sayın Erdoğana memurken
bağlanıp da bakan olduğunda
bağlanmadığını açıktan soran bir insanım,
gerçekten merak etmiştim ama giderek olaylar geliştikçe bunun ne
anlama geldiğini hep birlikte ne yapıyoruz, görmeye
başlıyoruz.
Hırsızlık
yapmak, yolsuzluk yapmak kolay bir şey değil, ortam müsait hâle
gelince hazırlanıyor, ortamı siyasi iktidar hazırlıyor
hem de yeni terimler oluşuyor: Paralel yapı, vesayet rejimi, yargı
vesayeti, kumpasçı, dost darbesi, darbe teşebbüsü, virüs,
Haşhaşi, hırsızlık.
Tabii,
bu hırsızlığı yapan Bunu ben yaptım. demeyecek.
Cezaevine düşen hırsıza soruyorlar: Suçun ne? Onun da
söylediği bir şey var, nedir söylediği? Hızlı
koşamamak. Elbette kimse hırsızlık, yolsuzluk
yaptığını söylemeyecek. Ama insanlar kabine
arkadaşına, partideki arkadaşına, o dolarların ne
olduğunu, nasıl oraya geldiğini sormaktan imtina edebilirler, kolay bir
şey değil. Ama bunu illa
Biz yapmadık, başka yerden
geldi., Cami yapımında kullanılacaktı., Üniversitede
kullanılacaktı. diye birtakım ifadeleri de söyleyebilirsiniz
ama helal olacak bir işe bu yolla kayıt dışı bir
haramı koymak hiç de iyi bir olay değil diye düşünüyorum.
Şimdi, AKP,
darbelere karşı Bu işi paralel yapı yaptı. diye
ifade ediyor. Burada, bakıyorum, sayın bakanlar var. Paralel
yapıyı müşahhas olarak -Ahmet, Mehmet, Hüseyin, Hasan veya
emniyetin filanca birimi, yargının falanca birimi, şundan
kaynaklı- söylemek zorundasın; yoksa paralel yapı diyerek ne
olduğu bilinmeyen, vatandaşın bilmediği, algı
yönetimiyle vatandaşları bu şekilde ne yapmak, aldatmaya
çalışmanın bir anlamı yok. Eğer, bir paralel yapı
oluştuysa on bir yıllık AKP iktidarı döneminin sonunda
oluştu. AKP de bunu 11inci yılın sonunda, 12inci
yılın sonunda fark ettiyse AKP zaten ülkeyi yönetmiyor demektir,
ayakta uyuyor demektir.
Şimdi,
başkalarının, aynı hâkimlerin, aynı
savcıların yargıladığı, aynı polis
memurlarının evlerinden aldığı insanlara -ki Mecliste
de bunların bir kısmı var- bunlara bu olaylar, bu operasyonlar yapıldığında,
onlar yargılandığında gayet normal kabul edilen, hatta
savunulan -detayına girmek istemiyorum- AKP tarafından savunulan
olaylar AKP'nin başına gelince maalesef ne oluyor, paralel yapı
oluyor. Vesayet, yeni vesayet
Demek ki bir vesayet vardı, birileriyle
birlikte oldunuz, bu vesayetten kaçtınız, kurtuldunuz; yeni bir
vesayet oluştu, AKP'nin iktidarı döneminde AKPye çaktırmadan
iş birliği yaptıkları tarafından oluşturuldu.
Bakın, ben
dershanelerin kapatılmasının görüşülmesi esnasında yaklaşık
1.200 tane ne alan mesaj alan, bunların 200üyle görüşen bir
arkadaşınızım. Bir hanımefendi dedi ki: 2010
yılında beni kandırdı bu AKP. Ben ev ev dolaştım,
oy istedim referanduma. Temizlik olacak -HSYKyı bilmiyor- ama ben bunun
için dolaştım. Beni kapılarda dövdüler. Ben kapılarda
sıkıntıya girdim. Bunlar benim ideallerimi mahvettiler,
düşüncelerimi mahvettiler. Şimdi, nereden bakarsanız
bakın, artık ara bulucuların ıslak imzalı mektuplara AKPnin
ihtiyaç duyduğu bir anı -Allah başa vermesin- duyar olduk.
Amerikaya gidenler oradan ıslak imzalı, Hükûmete veya
Cumhurbaşkanına mektup arz ediyorlar. Burada ara bulucu olanlar,
Bursada buluşanlar, Sayın Savcının söylediği
doğru ise bilemiyorum- ona göre de ne oluyor, ne istiyorlar? Islak imza.
Demek ki ıslak imzanın önemi çok büyükmüş. Sahte imzayı
ıslak imza diye sattığınız zaman, sonra geliyorsunuz
Kumpas kurdular orduya. Kumpas kurdular. diyorsunuz. O kumpasçı nerede
acaba? Ben o kumpas diyenin ne dediğine dair 140 karakterlik tweet
attı diye bir tweet attım, üç gün köşesinde izah ediyor diye.
Bir vatandaş da tweet atmış, demiş ki: Ben o 140
karakterden 1 tanesini göremedim. Şimdi, olayı böyle
değerlendirdiğinizde işin son derece sıkıntılı
olduğunu görüyorsunuz. Arsızlığın, yüzsüzlüğün,
uğursuzluğun, hayâsızlığın bir anlamı yok. O
HSYKnın koyduğu kurallara göre siz de yargılanın, ne
olacak? Bunda bir sıkıntının olmaması lazım.
Ben önergenin
lehinde söz almıştım, önergenin desteklenmesini diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Salih Koca, Eskişehir
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhine söz almış bulunuyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi, kurulduğu ilk günden beri 3Yyle mücadele ederek
bugünlere gelmiş olan bir partidir. İktidarımız boyunca
yoksulluklarla, yolsuzluklarla ve yasaklarla mücadele ettik. Mücadele ettik ki
seksen yıl boyunca yapılamayan hizmetleri on yıllık, on bir
yıllık iktidarımız döneminde gerçekleştirdik.
Özellikle kara yolu alanında atılan hamleler, yapılan hizmetler,
gerçekten Türkiyemize çağ atlatan hizmetler olarak
karşımıza çıkmaktadır. Şayet yolsuzluklar
olsaydı 6.100 kilometre olan duble yollara...
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - 10 bin kilometre olurdu.
SALİH KOCA
(Devamla) - ...18 bin kilometre duble yol daha yol eklenip 25 bin kilometreye
çıkmamış olurdu.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ama çalmasaydınız 50 bin olurdu.
SALİH KOCA
(Devamla) - Şayet yolsuzluklar olsaydı şehrimizin, ülkemizin
dört bir yanına duble yollarla kavuşmamış olurduk.
Şayet yolsuzluklar olsaydı IMFye olan borcumuz
sıfırlanmamış olurdu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Cumhuriyetin birikimlerini sattınız,
onunla ödediniz.
SALİH KOCA
(Devamla) - Merkez Bankası döviz rezervlerimiz 27,5 milyar dolardan 135
milyar dolara çıkmamış olurdu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - 52 milyar dolara sattınız cumhuriyetin
bütün fabrikalarını.
SALİH KOCA
(Devamla) - Bugün duble yollara baktığımızda tünellerle,
sanat yapılarıyla karşılaşıyoruz.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) - Ayakkabı kutusu...
SALİH KOCA
(Devamla) - Güvenli bir şekilde
şehirlerimiz arasında ulaşımı sağlıyoruz.
Dolayısıyla,
bu dönemde yine belediyelerde yapılan yolsuzluklarla ilgili de ciddi
adımlar atıldı. Bugün sadece AK PARTİli 1.812 belediyeye
ön inceleme izni verildi ve 708 belediyeye de soruşturma izni verildi.
Bizler,
yolsuzlukla, yasaklarla ve yolsuzluklarla mücadele ederken daha önceki
dönemlerde olduğu gibi Rahşan affına sığınmadan
ve yapılan yolsuzluklar konusunda birtakım aflara
sığınmadan bunlarla mücadele ettik.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Elbise çuvalını söyle!
SALİH KOCA
(Devamla) - Dik durduk, dik duruyoruz ve artık bu dik duruşumuzla da
halkımızın teveccühünü kazanıyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Elbise kılıfından çıkan
dolarları söyle ya! Ayakkabı kutusunu söyle!
SALİH KOCA
(Devamla) Dolayısıyla, araştırma önergesinin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yüzüme bakıp da Hırsızlık yok. diyebilir
misin? Çalmadık. diyebilir misin? Diyemezsin!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Cumhuriyetin bütün o birikimlerini
sattınız, bununla Ödedik. diyorsunuz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın hatip gerek kamuoyuna gerek Parlamentoya
yanlış bir bilgi verdi.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya, senin istediğin bilgiyi vermek zorunda değil ki!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bir, yolsuzluklar olmamış
gibi polisler görevden alındı.
BAŞKAN
Sayın Tanal, her sayın milletvekili görüşlerini dile getirecek
efendim, sizin düzeltme hakkınız yok o şekilde.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, polisler görevden alındı. Bunların
hiçbirini
SALİH KOCA
(Eskişehir) Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür
dilerim!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Milleti rahatsız ettiniz çalarak çırparak!
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
ve
oylarınıza sunacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Adalet ve Kalkınma Partisinin
BAŞKAN
Sayın Vural, isterseniz öneriyi bir dinleyelim, ondan sonra söz
vereceğim, soracağım. Öneriyi bir dinleyelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Olur efendim, peki.
Yani, öneriyi
okumadan önce
Çünkü, işleme almamanız gerektiğini
düşünüyorum ama
BAŞKAN Ama
öneriyi bir okuyalım, sonra tekrar söz vereceğim, rahat olun.
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 21/01/2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin Canikli
Giresun
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 523, 385 ve 266 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve tasarılarının bu
kısmın 3, 4 ve 5inci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
21 Ocak 2014
Salı günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesi,
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 25 ve 26 Ocak 2014
Cumartesi ve Pazar günleri saat 14.00'te toplanarak bu birleşimlerinde
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
21 Ocak 2014 Salı
günkü (bugün) birleşiminde 459 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde 63 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
23 Ocak 2014
Perşembe günkü birleşiminde 162 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
24 Ocak 2014 Cuma
günkü birleşiminde 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
25 Ocak 2014
Cumartesi günkü birleşiminde 230 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
26 Ocak 2014 Pazar
günkü birleşiminde 120 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki
şekliyle olması önerilmiştir.
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1929) |
||
Bölümler |
Bölüm maddeleri |
Bölümdeki madde sayıları |
1inci Bölüm |
1 ila 24üncü maddeler |
24 |
2nci Bölüm |
25 ila 46ncı maddeler (42nci maddeye
bağlı geçici 4 ve geçici 5inci maddeler dâhil) |
23 |
Toplam madde sayısı |
47 |
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Evet, Sayın Vural, buyurun.
İsterseniz
oturun, sistemi açalım.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan Anayasa Komisyonu Raporunun Adalet
Komisyonu Raporuna eklenmesi gerektiğine ve bu nedenle AK PARTİ grup
önerisinin bugün görüşülmesinin mümkün olmadığına
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Önemli değil.
Sayın
Başkanım, bu rapor Sayın Meclis Başkanı
tarafından hem Anayasa Komisyonuna hem Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edilmiştir. Daha sonra, Sayın Meclis Başkanının talebi
üzerine, Anayasa Komisyonu ayın 20sinde toplanmak suretiyle, 21inde bir
şeyle, Raporumuz, havalesi gereği esas Komisyon olan Adalet
Komisyonuna gönderilmek üzere yüksek Başkanlığa saygıyla
sunulur. diyor. Dolayısıyla, Anayasa Komisyonunun bu raporu şu
Komisyon raporunda yer almamaktadır. Dolayısıyla, tali komisyon
olarak havalenin gereği olan bu raporun buraya dercedilmesi gerekirken,
maalesef, Adalet Komisyonuna sevk edilen bu rapor esas sayıda yer
almamıştır. Dolayısıyla tekemmül etmemiş bir
rapor olduğu için bunun gündeme alınarak bugün görüşmelerinin
yapılması mümkün değil.
Sizden
istirhamımız, Anayasa Komisyonunun bu raporunu Adalet Komisyonunun bu
sıra sayısına dercetmek suretiyle, bütün komisyonların
görüşlerini havi bir raporla Türkiye Büyük Millet Meclisi
milletvekillerinin haberdar olması gerekir. Takdir edersiniz ki biz raporu
görüşüyoruz, raporu görüştüğümüz için raporun tekemmül etmesi
esastır. Bu bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisinin bunun
görüşülmesiyle ilgili talebini bu safhada gündeme alıp
görüşmemiz mümkün değil açıkçası. Çünkü Meclis
Başkanının talebiyle zaten toplandı, Anayasa Komisyonu da
karar verdi 21inde. 21inde aldığı bu rapor -havalesi
gereği- Adalet Komisyonuna sevk edilmiş, sevk edilen bu rapor yer
almamıştır. Bu bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisinin
bu önerisinin bugün ele alınmasının mümkün
olmadığını, Meclis Başkanının bu konuda
raporu yeniden tanzim ederek milletvekillerine dağıtması
gerektiğini düşünüyoruz efendim.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın
İnce, buyurun, sizin de söz talebiniz var.
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifiyle ilgili raporun
başlıklandırılmasındaki bazı hatalara ve bu
nedenle teklifin geri çekilerek yeniden bastırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
acele işe şeytan karışmıştır. Tasarı
görünümlü bu teklif, geçmişte Doğan görünümlü Şahin gibi
konuşmalara benzemektedir. Bu bir talimatla yapılan kanun teklifidir
ancak raporun 47nci sayfasına baktığınızda
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin Teklifi,
sağ satırda ise Adalet Komisyonunun Kabul Ettiği Metin diyor.
Doğrusu
47nci sayfada doğru yazılı. 48inci sayfaya
geçtiğinizde, sol sütunda Hükûmetin Teklif Ettiği Metin diyor,
49da aynısını diyor, 50de yine Hükûmetin Teklif Ettiği
Metin, 51de yine Hükûmetin Teklif Ettiği Metin diyor. Bu metin
Hükûmetin teklif ettiği bir metin değildir; eksik bir işlemdir
bu, kanunu sakatlamıştır, yanlış
bilgilendirmiştir. Buradaki, kanundaki, bu teklifteki irade Bakanlar
Kurulunun iradesi değildir, Hükûmetin iradesi değildir, Yılmaz
Tunç ve 77 milletvekilinin iradesidir, bu bir kanun teklifidir. Genel Kurul
yanlış bilgilendirilmiştir, Genel Kurula yanlış bilgi
verilmiştir. Bir hukuk devletinde olması gereken iş, bunun geri
çekilip yeniden basılmasıdır ama hukuk devleti değil de
Başbakanın talimatlarıyla oluyorsa daksille üstünü kapatın,
Sayın Cemil Çiçek de bir paraf etsin, toplayın bunları, arka
tarafta memurlar daksille bunu silsinler, paraf etsin Meclis Başkanı
da göndersinler. Hukuk devletinde bu kanun görüşülemez.
Buyurun Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Elitaş.
5.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, 523 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan Anayasa Komisyonu
Raporunun bulunmamasının ve raporun
başlıklandırılmasındaki maddi yazım hatalarının
teklifin görüşülmesine engel bir durum teşkil etmediğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, 523
sıra sayılı Teklifin Adalet Komisyonu Raporuna
baktığımızda, Raporun 15inci sayfasında aynen
şu ifade var: Komisyonun gündeme aldığı teklif eş
zamanlı olarak Anayasa Komisyonu ile Plan Bütçe Komisyonuna havale
edilmiştir. Her iki komisyon, havale edilen teklifi gündeme
almayacaklarını, komisyonumuzun gündemini oluşturmasından
önce yazıyla Komisyonumuza bildirmiştir. Şimdi, İç
Tüzükümüzün 26ncı maddesine göre Anayasa Komisyonu, kendisine Komisyon
üyelerinin üçte 1 sayıyla birlikte Komisyonun toplanmasıyla ilgili
dilekçelerini aldıktan sonra Anayasa Komisyonu Başkanı dün
itibarıyla Komisyonu toplamış ve kanun teklifinin Komisyonda
görüşülmeden Komisyonda görüşülmemesiyle ilgili kanaatini
oluşturmuştur. İç Tüzükün 26ncı maddesine göre,
milletvekillerinin komisyonun gündemine, komisyonda olan bir işin
alınmasıyla ilgili istekleri olmasına rağmen, komisyonun
hangi gün toplanacağıyla ilgili yetki Meclis
Başkanlığına aittir ama Komisyon üyeleri, yetkilerini
aşarak gönderdikleri üçte 1 imzalı dilekçede gün ve saat bildirerek,
şu saatte toplanmasıyla ilgili, Komisyon
Başkanlığına istem yazısı göndermişlerdir ki
bu da İç Tüzükün 26ncı maddesine aykırı bir durum
teşkil etmektedir.
Şu anda bizim
görüşmekte olduğumuz teklifin, Sayın İncenin
söylediği, Hükûmetin önerdiği, teklif ettiği metin
şeklindeki bir maddi yazımdan ortaya çıkan bir hatadan
dolayı bunun görüşülmemesini iddia etmek uygun bir durum
değildir. Şu anda bu teklifin görüşülmesinde herhangi bir engel
yoktur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Zaten kanunun başlığında,
dikkat ederlerse, 47nci sayfaya baktıkları takdirde Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin Teklifi diye de geçmektedir.
Durumu arz ederim
Sayın Başkanım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) 48, 49, 50nci sayfalarda ne yazıyor?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Anayasa Komisyonu aynen şunu diyor: 9 Komisyon üyesinin
çağrısı üzerine söz konusu teklifi görüşmek üzere
toplanmıştır. Görüşmek üzere toplanmış.
BAŞKAN
Sayın Vural, şöyle yapalım
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye, Sayın Tanal
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani burada açıkça Ayrıca, Adalet Komisyonuna
gönderilmek üzere
diye yazısı da var. Komisyon kararı budur.
Bu komisyon raporunun buraya girmesi gerekiyor çünkü burada sayın
milletvekillerinin de bundan haberi yok. Sadece Anayasa Komisyonunda olan bir
konu. Adalet Komisyonunun esas komisyon olarak bu raporu içine dercetmesi
gerekmektedir. Mesele budur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Ben konunun
anlaşılması için zaten itirazlarınızı da
dinledim- usul tartışması açıyorum.
Buyurun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Lehte efendim, lehte
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Aleyhte...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
BAŞKAN
Hayır, anlaşacaksınız. Bir lehte, bir aleyhte, 4 tane
parti, her partinin birer konuşmacısı olacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bir dakika
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi usul tartışması açmanız
doğru değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Resen olmaz ki usul tartışması.
BAŞKAN Bir
saniye, sayın milletvekilleri
Sayın Tanal,
lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Neden değil? Çünkü bu, Sayın Meclis
Başkanının inisiyatifiyle yapılmış ve tali
komisyon toplanmıştır. Meclis Başkanının
inisiyatifiyle oluşmuş tali komisyonun raporu yoktur. Usul
tartışması açtınız, raporu olmayan, Adalet Komisyonuna
gönderilmesine rağmen raporda yer almayan bir konuda usul
tartışması açtığınız zaman bundan sonraki
toplantılarda acaba komisyonların raporu esas, sıra
sayılı, esas komisyonda yer almadığı zaman bu raporun
tekemmül etmiş olması gibi sakıncalı bir durum ortaya
çıkar ki bu son derece yanlış olur.
BAŞKAN
Evet
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman tali komisyon gereksiz olur.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Birincisi: Usul tartışması açılmasını
kim istedi?
BAŞKAN Hiç
kimse istemedi, ben açmak istiyorum sizin itirazlarınız üzerine.
MUHARREM İNCE
(Yalova) İki
BAŞKAN O
zaman şöyle yapalım
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bir dakika efendim
BAŞKAN Ben
görüşümü bildiririm şeyden sonra.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, bir dakika, bir dakika.
BAŞKAN
Evet, buyurun
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz bu konuyu yani Parlamentoyu yanlış bilgilendiren bir
metni
OKTAY VURAL
(İzmir) Nasıl oylarsınız yani!
MUHARREM İNCE
(Yalova)
milletvekilinin kanun teklifini Hükûmetten gelen tasarı
şeklinde, Parlamentoya yanlış bilgi veren bir metni burada usul
tartışmasıyla geçiştiremezsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, istirham ediyorum!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bu görüşülemez, bu kadar basit, bu görüşülemez.
Yapmanız gereken iş usul tartışması değil ara
verip bürokratlara danışmaktır.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bence de.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben
açıklamayı yaparım efendim sizin şeyleriniz üzerinden.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir)
Sayın Meclis Başkanının bu konuda iradesi
olmuştur, lütfen.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ayrıca Meclis Başkanlığına da bir dilekçe
verdim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclis Başkanının iradesini yok saymanız
kesinlikle doğru değildir. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının iradesiyle bir tali komisyon
toplanmıştır ve bu tali komisyon raporunu vermiştir. Bu
rapor, sıra sayısında yer almamıştır. Olay çok
açık ve nettir. Lütfen bu konuda atacağınız adımı
Sayın Meclis Başkanının manevi şahsiyetini de yok
saymadan yerine getirmeniz konusunda bir istişare mekanizması
kurmanızı rica ediyorum.
BAŞKAN
Tamam Sayın Vural.
Sayın
milletvekilleri
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
523
sıra sayılı Kanun Teklifinin
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Komisyon Raporuna
Bir saniye
Sayın Tanal. Grup başkan vekilleri konuştu, sizin böyle bir söz
hakkınız yok, lütfen.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, ben de milletvekiliyim burada, lütfen, bunu
yapamazsınız yani burada, bakın, parlamento hukukunu okuyoruz.
BAŞKAN Ama
herkese söz verecek değiliz ki.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yani bunu yapamazsınız. Teknik bir konu var, teknik
konuyla ilgili ben bir
BAŞKAN
Lütfen ama.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Başkan Vekili, bana bak
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Komisyon raporuna ve metnine yönelik bazı itirazların
oluştuğu anlaşılmaktadır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, söz vermek zorundasınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli)
burada milletvekilinin kişiliği yok mu yahu, milletvekilinin
kişiliği yok mu?
BAŞKAN
Teklif ve rapora itirazlar nedeniyle
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Grup başkan vekili var, sen konuşma. Sen ne hakla bunu
konuşuyorsun ya!
BAŞKAN
söz
konusu teklifin gündem sırasına
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
ve
temel kanun olmasına dair
KAMER GENÇ
(Tunceli) Arkadaşıma söz vermek zorundasın.
BAŞKAN
öneri içeren grup önerisinin işleme alınmaması öne
sürülmemektedir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yahu, milletvekilini duymazlıktan gelemezsin. Kes o konuşmayı!
Ya, kaldır o konuşmayı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Başkanlığımızın gündeme girmiş bir kanun
tasarı ve teklifini işleme almama
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bana söz vermediğiniz için ben
sizi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Milletvekiline söz vermek zorundasın!
BAŞKAN
veya komisyona iade etme yetkisi bulunmamaktadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle bir başkanlık olamaz ya! Gidip de dava
açmasını biliyorsun, sana hakaret ettiğimiz zaman dava
açmasını biliyorsun!
BAŞKAN
Rapor ve teklife ilişkin itirazların bizatihi teklifin
görüşmeleri sırasında yapılabileceği
düşünülmektedir. Bu nedenle grup önerisinin görüşülmesinde İç
Tüzüke aykırı bir durum bulunmamaktadır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, siz bana söz vermediğiniz için
taraflı davranıyorsunuz. 63e göre usul tartışması
açma talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN
Ancak konunun önemine binaen, tali komisyon olan Anayasa Komisyonu Raporunun
da bastırılıp Rapora eklenmesi gerektiği ile teklif metni
başlıklandırılmasındaki baskı hatası
nedeniyle sıra sayısının geçerli olmadığına
yönelik usul itirazları üzerine tartışmaya açıyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bana söz vermediğiniz için
BAŞKAN Buyurun,
görüşlerinizi burada söyleyin. Sözlerinizi isteyin lehte veya aleyhte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bakın, bunları yapmanızın
BAŞKAN
Evet, lehte Sayın Elitaş. (CHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben aleyhinde istiyorum ama bunları yapmanızın
hiçbir anlamı yok.
BAŞKAN
Aleyhte Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının iradesini
yok sayıyorsunuz. Yazıklar olsun, yazıklar olsun! Böyle bir
şey olur mu ya!
BAŞKAN
Hayır efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz Sayın Vuralın konuşması üzerine usul
tartışması açıyorsunuz. Peki, benim konuşmamı
nereye değerlendireceksiniz?
BAŞKAN
Evet, size de cevap veriyorum efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Evet
BAŞKAN
Sizin söylediklerinizi de içeriyor ama ayrıca 2/1929 esas numaralı
Teklif, 523 numaralı sıra sayısının
kapağında ve teklifin yer aldığı ilk sayfada
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin Teklifi
başlığı ile basılmıştır. Müteakip
sayfalarda teklifin bulunduğu sütun Hükûmetin teklif ettiği metin
olarak sehven basılmıştır. Maddi hata niteliğindeki bu
basım hatası Başkanlıkça, sıra
sayısının, dağıtıma engel olarak
görülmemiştir. Teklifin Genel Kuruldaki görüşmeleri Komisyonun kabul
ettiği metin üzerinden yapılmaktadır. Sıra
sayısındaki bu hata düzeltilerek Tutanak Dergisinde de yer
alacaktır Sayın İnce.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, milletvekilleri
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen. Sayın grup başkan vekilleri
itirazlarını yaptılar.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz dalga mı geçiyorsunuz, siz dalga mı geçiyorsunuz!
Dalga geçiyorsunuz siz.
BAŞKAN
Lütfen Sayın İnce, ne demek Dalga mı geçiyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclis Başkanıyla da dalga geçiyorsunuz.
BAŞKAN Bu
tabirler Genel Kurulda doğru değil Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz Meclisle dalga geçiyorsunuz, dalga geçiyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne olacak, yandaşlarla kendiniz değerlendirmeyi
sundunuz zaten.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Burada, kanun teklifini tasarı olarak yazıyorsunuz, dalga
geçiyorsunuz.
Bakın,
Sayın Başkan, bakın, gösteriyorum.
BAŞKAN
Evet
MUHARREM İNCE
(Yalova) 48inci sayfa yanlış, 49 yanlış, 50
yanlış, 51 yanlış
SIRRI SAKIK
(Muş) E, ne doğru?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Doğru yok ki, doğru!
MUHARREM İNCE
(Yalova)
52 yanlış, 53 yanlış, 54 yanlış, 55
yanlış, 56 yanlış, 57 yanlış, 58inci sayfa
yanlış, 59 yanlış, 60 yanlış, 61inci sayfa yanlış,
62 yanlış, 63 yanlış, 64 yanlış, 65
yanlış, 66ncı sayfa yanlış.
Arkadaşlar,
saydığım bu on beş-yirmi sayfa yanlış
basılmış. Bak, kapağı düzgün basıyor diye
yutturuyorsunuz. Çocuk mu kandırıyorsunuz, dalga mı
geçiyorsunuz, kafa mı yapıyorsunuz? Böyle bir şey olmaz! Bu
metin olmaz!
BAŞKAN
Evet, Sayın İnce
Lehte söz isteyen
Sayın Elitaş
MUHARREM İNCE
(Yalova) Al bu metni! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Olmaz
bu! Olmaz bu metin! Böyle metin olmaz!
(Muharrem
İncenin elindeki sıra sayısı
kitapçığını kürsüye fırlatması)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Hooop!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bizimle dalga geçmeyin!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yirmi sayfa yanlış, yirmi sayfa!
BAŞKAN Usul
tartışması nedeniyle lehte söz isteyen
Buyurun. (CHP, MHP
ve BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Böyle metin olmaz!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
(CHP, MHP ve
BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
523 sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan
Anayasa Komisyonu Raporunun Adalet Komisyonu Raporuna eklenmesi
gerektiği ve teklif metninin başlıklandırılmasındaki
baskı hataları nedeniyle görüşülemeyeceği gerekçesiyle AK
PARTİ grup önerisinin görüşmelerinin yapılıp
yapılmayacağı hakkında
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda kanun teklifini stenograflara fırlatan ve
sıraları yumruklayanlar
OKTAY VURAL
(İzmir) Tetikçilik mi yapıyorsunuz? Medeni bir şekilde
soruyorum: Tetikçi misin sen? Tetikçi misin?
BAŞKAN Lütf en Sayın Vural
Sayın Vural, bu tür
sözler size yakışmıyor. Bunlar tutanaklara geçiriliyor efendim,
gereği yapılacak. (CHP, MHP ve BDP sıralarından sürekli
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Yazıklar olsun be! Meclis Başkanı bu kadar
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bakın, milletvekilleri
arasında ayrım yapamazsınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yazıklar olsun! Yazıklar olsun size be!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
İç Tüzükün hangi maddesine uyduğunu
göstersinler. Şu anda fiilî bir eylem yapanlar, sıraları
yumruklayanlar İç Tüzükün hangi maddesine uygun bir eylem
yaptığını göstersinler, bu millete anlatsınlar.
Bakın, Anayasanın 88inci maddesinde
(CHP, MHP ve BDP
sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu tür vurmalarınız elektronik sisteme
zarar vermekte. Elektronik sistem devlet malı, yazıktır.
Sayın
Elitaş, buyurun siz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, milletvekilleri arasında
ayrım yapamazsınız!
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclis Başkanını temsil ediyorsun orada.
Yazıklar olsun! Meclis Başkanı iradesiyle toplanmış
bir komisyonun raporunu gündeme almıyorsun. Yazıklar olsun!
BAŞKAN
Sayın Elitaş, buyurun, devam edin siz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, bakın,
başlıktaki maddi hatadan dolayı
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yirmi sayfa yanlış!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
bu yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda görüşülemeyeceğini, gündeme
alınamayacağını ifade etmek
(CHP, MHP ve BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yazıklar olsun! Tetikçisiniz siz, tetikçi! Hukukçu
değilsiniz siz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
abesle iştigalden başka bir şey
değildir çünkü kanun teklifinin metninde yazmaktadır Yılmaz
Tunç ve 77 Milletvekilinin Teklifi diye. (CHP, MHP ve BDP
sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Tetikçisiniz siz, tetikçi! Ne yapacaksın? Bilale
savcı mı ayarlayacaksın
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Burada başlık olarak ortaya koyup
Hükûmetin kabul ettiği bir teklif diye ifade ettikleri
OKTAY VURAL
(İzmir)
hâkim mi ayarlayacaksın ha? Ne yapacaksınız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Ayakkabı kutusu numarana da bakalım!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ayakkabı kutun kaç numara, ayakkabı kutun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İç Tüzükle ilgili iddialarını
ortaya koyanlar, şu bağırmalarını ve
sıraları yumruklamalarını İç Tüzükün hangi maddesine
uygun olarak görüyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ayakkabı kutun kaç numara, onu söyle.
BAŞKAN
Millet dinliyor Sayın Elitaş, siz devam edin. (CHP, MHP ve BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bize ve size İç Tüzük dersi vermeye
çalışanlar İç Tüzükün hangi maddesinde sıra
kapaklarını yumruklamakla ilgili bir şeyin
yazdığını ifade ediyorlar? Bunu nerede gösterebilirler?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ayakkabı kutunu söyle, ayakkabı kutunu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İç Tüzükü bize söyleyenler şu anda
İç Tüzükü ihlal etmekle meşguller. (CHP, MHP, BDP
sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Değerli
milletvekilleri, bakın, Anayasanın 88inci maddesi, Kanun teklifi
vermeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir. diye ifade ediyor ama
bizim İç Tüzükümüzde kanun tasarısının hükûmet
tarafından, kanun tekliflerinin de milletvekilleri tarafından
verilebileceği ifade edilmektedir. Nitekim, esas komisyonlar tali
komisyonların raporlarına bağlı kalmakla mükellef
değillerdir. Esas komisyonlar
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ayakkabı kutun kaç numara? Boş ver bu işleri.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Her komisyon kendi gündemini belirleme yetkisine sahiptir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Onu bırak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Komisyon üyesi üçte 1 milletvekilinin İç
Tüzükü bilmeden, İç Tüzükteki bir fıkrayı, son cümleyi
okuyarak üçte 1 milletvekilinin komisyonu çağırma yetkisi, maalesef,
yetki aşımı da kullanılarak komisyonun kırk sekiz
saatlik süresini de dikkate almadan, şu saatte, şu dakikada ve
şu gün Anayasa Komisyonunun, bu Komisyonun, raporun, teklifin Anayasaya
aykırı olup olmadığını değerlendirmekle
yapmışlardır. Hâlbuki her komisyonun, bir teklifin veya
tasarının Anayasaya uygun olup olmadığını
denetlemek Anayasa Komisyonunun vazifesi değil, her komisyonun kendi
vazifesidir. Gündeme alınmasında herhangi bir beis yoktur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Başkanın tutumunun lehinde
olduğumuzu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
Tutumum aleyhinde
söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, milletvekilleri arasında
ayrım yapamazsınız.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, milletvekilleri arasında
ayrım yapamazsınız siz. Milletvekilleri arasında
astlık üstlük yoktur. Ben grup başkan vekillerine ancak söz veririm,
milletvekillerine veremem. diyorsunuz. Sizin bu tavrınız
BAŞKAN Öyle
bir şey söylemedim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Söylediniz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben söz vermiyorum. dediniz, bu, usule
aykırıdır. Sizin bu tutumunuzdan dolayı, 63e göre usul
tartışması açılmasını talep ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, neye göre? İç Tüzüke göre mi
konuşuyorsunuz?
BAŞKAN
İç Tüzükte belirli efendim kimlere söz vereceğim.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Başkan, benim söz hakkım ne oldu?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Başkan, benim söz hakkım ne oldu?
BAŞKAN Sayın Vural buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Arkadaşlar, sizin aranızda astlık üstlük olan
var mı? Bizde olamaz. Parlamento hukukuna aykırı. Tüm
milletvekilleri birbirine eşittir. Lütfen, haklarınıza sahip
çıkınız.
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Buyurun da yani nasıl buyurun?
BAŞKAN Siz bilirsiniz Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Başkan, siz orada Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının görevlendirmesiyle oturuyorsunuz ve sizin...
BAŞKAN Hayır efendim, normal çizelgeye
bakarsanız nöbet bende efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Görev dağılımını Başkanlık
Divanı
BAŞKAN
Sayın Vural, bu konuları şahsileştirmeyelim, benim de
sözlerim olur.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şahsileştiriyorum, şahsileştiriyorum.
BAŞKAN
Benim de sözlerim olur. Şahsileştirmeyelim lütfen. Siz, tutumum
aleyhinde sözlerinize devam edin.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
yaptığı bir görevlendirmeyle siz burada duruyorsunuz ve Meclis
Başkanını temsil ediyorsunuz. Meclis Başkanının
Anayasa Komisyonunu toplantıya çağırması ve Anayasa
Komisyonunun toplantı yapması ve bunu gündeme alması üzerine
hazırlamış olduğu rapor, maalesef sıra sayıda yer
almamıştır. Bu rapor tekemmül etmiş değildir.
Yangından mal kaçırmanıza, Bilale, savcı, hâkim ayarlamak
için bu kadar acele yapmanıza gerek yok; sizin göreviniz değil bu.
Siz, Meclisi yöneteceksiniz. Biz diyoruz ki: Bu sıra sayıda Anayasa
Komisyonunun raporu yok.
Bakın, biraz
önce Mustafa Bey diyor ki: 15inci
sayfada gündeme almayacağını söyledi. İşte, burada
gündeme aldığını gösteriyor. Yani, nasıl
Biz raporu
görüşüyoruz. Burada Anayasa Komisyonu diyor ki:
çağrısı
üzerine söz konusu teklifi görüşmek üzere toplanmıştır. Ve
sonuçta da diyor ki: Adalet Komisyonuna gönderilmek üzere, bu raporumuz
havalesi gereği esas komisyon olan Adalet Komisyonuna gönderilmek üzere
yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Ey yüksek
Başkanlık, size saygıyla sunmuş da siz ne
yapmışsınız? Bu raporun gereğini yapacaksınız.
Yapmanız gereken açık ve net. Yani, bu kadar hukuksuzluğa
Meclisi alet etmeyin ya! Rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için
yaptığınız hukuksuzluğa, Türkiye Büyük Millet
Meclisini alet etmeyin. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Bu milletvekillerini alet etmeyin. Düzgün yapalım. Bir gün sonra olsun;
cuma, cumartesi, pazar çalışıyor zaten. Bırakın da,
lütfen bu milletvekillerini böyle bir hukuksuz işlere alet etmeyin ya!
Buranın manevi şahsiyeti var. Hepimiz milletin oyuyla geldik. Burada
Komisyon raporu teşekkül etmeden, değerli milletvekilleri, Anayasa
Komisyonu toplanmış, Raporu Adalet Komisyonuna gönderin.
demiş, Adalet Komisyonunun raporunda bu yok, birinde Görüş
bildirmeyeceğiz. diye söylemiş, daha sonra Adalet Komisyonu toplanmış
ve görüş bildirmiş, istirham ediyorum. Yani bütün bunları hukuk
çerçevesinde yapmamız lazım, hukukun üstünlüğü çerçevesinde
yapmamız lazım.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Kalmadı, kalmadı hukukun üstünlüğü
kalmadı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hukuk mu var, hukuk mu! Gukuk oldu, gukuk.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bu bakımdan, Sayın Meclis Başkan Vekili, gerçekten
oturumu bu şekilde yönetmeniz doğru değil, kritik bir konudur,
Sayın Meclis Başkanı devreye girmiştir. Bakın, Meclis
Başkanı hepimizin Meclis Başkanıdır.
Dolayısıyla, onun bu iradesini yok sayarak paspas yapmakla olmaz
değerli kardeşlerim, lütfen.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yani Bülent Arınç gibi kum torbasına mı çevireceksiniz
Meclis Başkanını da! Bülent Arınça
yaptığınız gibi kum torbasına mı çevireceksiniz
Cemil Beyi!
OKTAY VURAL
(Devamla) - O bakımdan bu raporun derçedilerek yeniden basılması
ve ondan sonra görüşmelere başlanması gerektiğini
düşünüyorum. Tutumunuzun aleyhindeyim.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tutumun lehinde
söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben sizin lehinizde değil, en son sözü ben istedim ama siz
buralarda genelde bütün partiler arasında
ayrımcısınız.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Usulen, usulen
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi
bu tavrınızı kabul etmiyoruz. Benim tutumunuzun lehinde söz
talebim olmadı ama gücünüz başkalarına yetmeyince BDPye Bu konuda
işte, nasıl olursa, oltadan ne çıkarsa onu vermeye
razıyız. Biz böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Söz talebi olmadan mı...
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Söz talebimiz var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Leyhte mi, aleyhte mi efendim?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Var grup adına. Lehte istedik.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Sevgili arkadaşlar, eğer biz gerçekten
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben de söz istiyorum, bana da vermiyor.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Adam söz istememiş.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ya, başka bir konuda istedi başka bir konuda.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Benim söz hakkım ne oldu Sayın Başkan?
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Söz istemeyince söz veriliyor
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben de söz istiyorum, bana vermiyor.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; aslında bugün
hepimiz hukukun mücadelesi için burada çırpınıyoruz. Yani
geçmişten bugüne kadar bu ülkede hukuk dizayn edilmediği için,
kendinize göre yeni bir hukuk sistemi uygulamaya çalışıyorsunuz
yani kumdan kaleler felakete karşı sigorta oluşturmaz. Eğer
geçmişten bugüne kadar bu ülkede hukuk farklı bir şekilde
uygulandıysa bir arınma süreci yaşayabiliriz, yeniden hepimizin
sığınabileceği bir hukuku inşa edebiliriz ama siz o
kadar çok acele davranıyorsunuz ki kendinize uygun bir hukuk yaratmaya
çalışıyorsunuz. Dün siz rahatsızdınız. Evet,
kimden? Kemalistlerden, elitistlerden, milliyetçilerin oluşturduğu
hukuktan rahatsızdınız. O hukuk acımasızdı, bize karşı
çok çok acımasızdı, size karşı da öyleydi. Sonra
geldiniz yeni bir şeyi dizayn ettiniz. Ne yaptınız? Başka
bir alana yeni alan açtınız, arka bahçeye dönüştürdünüz. Çok
kısa bir süre sonra döndünüz, döndünüz dediniz ki: Biz, yanlış
yaptık. Şimdi bizim size güvenimiz yok. Her gün kendinize göre yeni
bir hukuku dizayn etme hakkınız da yok.
Evet, yargı
bağımsız olmalıdır, yargı bu ülkede herkesi
kollayıp koruyabilmelidir. Eğer böyle bir yargı sistemi için siz
HSYKda yeni bir dizayn istiyorsanız biz varız. Eğer HSYKya
sivil toplum örgütlerini, bağımsız şahsiyetleri, hukukçuları
dâhil edecekseniz biz varız ama
yok, dün kendinize göre yeni bir alan açtınız, bugün onlarla
kavgalısınız, yeni bir alan açmaya
çalışıyorsanız, vallahi, biz bu cephede yer almayız.
Biz, hukukun ve huzurun ülkesini istiyoruz. Biz BDP olarak, herkesin
sığınabileceği bir hukuk sistemini istiyoruz. Bunun en
büyük mağdurları biziz. Sesiniz çıkmadı...
Bakın,
1994te bu ülkede bir başbakan çıktı dedi ki: Ben gittim
hukukla görüştüm, Anayasa Mahkemesiyle görüştüm, yerel mahkemelerle
görüştüm, DEPli milletvekillerinin işini bitirin. Ama bu ülkede ne
medyası ne Parlamentosu tek bir insandan bir ses çıkmadı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yine KCK davalarında aynı şey oldu ama bugün ucu
size dokununca feryat etmeye başladınız. Önemli olan, ucu size
dokunmak değil, vicdan sahibi olup, muhaliflerinize karşı hukuk
eğer acımasız bir şekilde işleniyorsa o gün bir
duruş sergilerseniz herkes sizi alkışlar. Biz de bu sürecin
doğru olmadığını söylüyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde
söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın Oktay Vuralın itirazıyla benim
itirazımı ayrı değerlendireceğinizi söylediniz az önce
Sayın Başkan. Benim itirazımla ilgili de ayrıca bir usul
tartışması açmalısınız. Demin talep etmeden
açtınız, şimdi ben talep ediyorum sizden.
Şimdi,
bakın, Sehven yanlış yazılmış
Ben şunun
peşinde değilim sayın milletvekilleri: 30uncu sayfada Turgut
Dibek, Kırıkkale diyor. Turgut Dibek Kırklareli
milletvekilidir. Evet, bu sehven yazılmıştır,
doğrudur. Buna itiraz etmiyorum, benim itirazım bu değil; bir
yazım yanlışı, bir imla değil. Sayın Başkan,
kusura bakmayın ama benim itirazımı ayırt edemiyorsa burada
insanlar onların Türkçe bilgisini sınav etmek zorundayım. Benim
bir sayfada Kırklarelinin Kırıkkale olarak
yazılmasına bir itirazım yok. 1 değil, 2 değil, 3
değil, 5 değil, 19 sayfaya Hükûmetin teklif ettiği metin diye
yazılmış. Kanun teklifiyle kanun tasarısı
arasındaki farkı bilmeyecek kadar cahil insanlardan milletvekili
olmaz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Milletvekili mi yazıyor onları?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Milletvekili mi yazıyor ya!
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Milletvekili yazıyor demiyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Komisyondan gelen metne bak.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ama bunu da Meclise, milletvekillerine Bunu sehven yazdık
biz. demek cehaletin dik âlâsıdır. İçerik
değişmiştir. Siz, iradeyi değiştiriyorsunuz;
Parlamentoya sunduğunuz iradeyi Hükûmetin iradesiymiş gibi
gösteriyorsunuz, Bu, Hükûmetten geldi. diyorsunuz. Oysa, hepimiz biliyoruz ki
bu bir kanun teklifidir, bir milletvekilinin ve 77 arkadaşının
kanun teklifidir bu. Siz nasıl olur da bunu 19 sayfada Hükûmetin teklif
ettiği metin diye anlatacaksınız, biz buna
inanacağız
Ve bu nerede olur biliyor musunuz? Bu, derebeylerinin
ülkesinde olur, bu diktatörlerin ülkesinde olur. Yani utanmasanız herhâlde
Ya, şunları getirin arkadaşlar, toplayalım, şunu
daksille kapatalım, Sayın Sadık Yakut da yanına bir paraf
etsin, grup başkan vekilleri de gelsin., bunu diyeceksiniz. Bu metin
görüşülemez Sayın Başkan. Burada kanun
sakatlanmıştır, Genel Kurul yanlış
bilgilendirilmiştir. Onun için derhâl bunun geri çekilmesi lazım.
(CHP sıralarından alkışlar) Ben, bu konuda Meclis
Başkanlığına az önce dilekçemi verdim. Sayın Meclis
Başkanından da bu konuda gereğini bekliyorum. Bu, doğru
değildir, bunu yapmamalısınız. Biliyorum emir kulusunuz da
bu kadar küçük düşürmeyin Meclisi, bu kadar küçük düşürmeyin! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, anladım da, böyle bir usul yok ki, grup
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, usul tartışması yapıyoruz efendim. Usul
tartışması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizinki usul değil ki zaten. Yani usul nerede? Esası
olmayanın usulü mü olur ya! Usulsüz iş zaten.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Vural. İç Tüzük ortada yani, 63üncü madde
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Usulsüzlük başladı, nerede biteceği belli değil
zaten.
BAŞKAN Olur
mu canım. Lütfen sayın milletvekilleri, oturun. 63üncü maddede
efendim, açık.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, bir dinleyin beni. El kaldırıyoruz.
BAŞKAN
Hayır, niye dinleyim sizi ki
Yok canım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Beni niye dinlemiyorsunuz?
BAŞKAN Hayır,
sizi niye dinleyelim? Usul tartışması yapıyoruz. En fazla
iki lehte, iki aleyhte söz verilir. diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ben burada niye varım? Beni dinlemek için varsınız!
El kaldırıyorum, bir dinleyin!
BAŞKAN
Hayır, niye dinleyeceğim. Biz usul tartışması
yapıyoruz, ne yaptığımızı bilin önce.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, sen benim talebimi öğrenmeden nasıl karar
verirsin?
BAŞKAN
İki lehte, iki aleyhte söz verdik efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Benim talebimi öğren bir!
BAŞKAN
Hayır, yok öyle bir şey. Öyle bir şey söz konusu değil.
Lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) El kaldırıyorum ya! El kaldırıyorum!
Sayın Başkan, el
kaldırıyorum!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, beni dinlemek zorundasınız!
BAŞKAN Lütfen oturun. Usul
tartışması yaptık, ben fikrimi söyleyeceğim efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim,
usul
BAŞKAN Sizin söz
hakkınız yok efendim. Hiçbir sayın milletvekilinin söz
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
usulle ilgili
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Meclis Başkanlığınca (2/1929) esas
numaralı Kanun Teklifi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, millî iradeye saygısızlık
yapıyorsun!
BAŞKAN -
esas olarak Adalet
Komisyonuna, tali olarak ise Anayasa ve Plan ve Bütçe komisyonlarına
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan!
BAŞKAN
7 Ocak 2014 tarihinde
havale edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hâkim,
savcı ayarlamak için aceleniz mi var?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, bir hukukçu olarak hukuk tarihine kara bir leke olarak
geçiyorsun! Beni dinlemek durumundasın!
BAŞKAN Her iki tali komisyonun
havale edilen teklifi görüşmeyeceklerini yazıyla Adalet Komisyonuna
bildirdikleri görülmektedir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, beni dinleyeceksin!
BAŞKAN Meclis teamülleri
doğrultusunda tali komisyonların
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bana
cevap ver, bana cevap ver Sayın Başkan!
BAŞKAN
kendilerine havale eden
işleri gündeme almayacaklarına ilişkin
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, bana cevap ver!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sen Başkanı dinle.
BAŞKAN
esas komisyona
yazılı olarak bildirimde bulunmaları durumunda esas
komisyonlarca
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, bana cevap vereceksin!
BAŞKAN
on günlük süre
beklenmeksizin tasarı ve teklifin görüşmelerine
başlanılabilmektedir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır,
raporu var, raporu var!
BAŞKAN Bu çerçevede, Anayasa Komisyonunun
ve Plan ve Bütçe Komisyonunun görüşmeyecekleri yönündeki
yazılarına istinaden
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, Genel Kuruldaki gerilimi artıracaksın. Bunun
mesuliyeti sana aittir.
BAŞKAN
Adalet Komisyonunun söz
konusu teklifin görüşmelerine başladığı
anlaşılmaktadır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Söz
hakkımı engelleyemezsin!
BAŞKAN Daha sonra, Anayasa
Komisyonunun 9 üyesinin
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, söz istiyorum
BAŞKAN
İç Tüzükün
26ncı maddesinin son fıkrası uyarınca teklifin
görüşülmesi için verdiği dilekçe ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının toplantı çağrısı
yapılması gerektiği yönünde Komisyon Başkanlığına
yazdığı 15 Ocak tarihli yazı üzerine Anayasa Komisyonu
20/1/2014 tarihinde teklifi görüşmek üzere toplanmış
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İşte tam bu konuda konuşacaktım. Beni dinlemeden karar
oluşturuyorsun!
BAŞKAN -
ve teklife ilişkin
raporu 21/1/2014 tarihinde Meclis Başkanlığına
sunmuştur. Ancak, bu tarihten önce esas komisyon olan Adalet Komisyonunca
teklifin görüşmeleri tamamlanarak hazırlanan raporun 17 Ocak 2014
tarihinde Başkanlığımıza sunulduğu ve raporun
Başkanlığımızca aynı gün bastırılarak
dağıtıldığı görülmektedir. Komisyon raporu bugün
Genel Kurul gündemine girmiştir. Anayasa Komisyonunun raporunda da
teklifin görüşülmesine
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Hani nerede?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Hani nerede, nerede?
BAŞKAN
geçilmesine yer
olmadığı yönünde karar alındığı
anlaşılmaktadır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Nereden
anladın?
BAŞKAN Esas komisyonun
görüşerek karara bağladığı bir konu üzerinde
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, kırk sekiz saat geçmeden
52nci madde onu
söyler.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bunu
nereden anladın, burada yoksa bunu nereden anladın?
Kulağına mı fısıldadılar?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, 52nci madde:
kırk sekiz saat
Dün bize geldi bu.
BAŞKAN
yapılmış
tali komisyon raporunun bir anlam ifade etmeyeceği açıktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu
tasarı dün geldi bize, kırk sekiz saat geçmeden.
BAŞKAN Bu nedenle,
Başkanlığımızca yapılacak herhangi bir işlem
bulunmamaktadır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, sana yazılanı okuyorsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, 52nci madde kırk sekiz saat geçecek diyor. Dün
geldi bize, yirmi dört saat gözüküyor.
BAŞKAN Aynı zamanda...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu
sıra sayısında yok bu söylediklerin.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, usul
tartışması yapıyoruz, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bunu
nereden biliyorsun? Nereden biliyorsun bunu!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın Sayın Başkan
BAŞKAN
2/1929 esas
numaralı Teklif
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bunu nereden biliyorsun? Nereden biliyorsun bunu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, İç Tüzükte kırk sekiz saat
diyor, henüz geçmedi ki, dün geldi buraya bu!
BAŞKAN -
523
numaralı sıra sayısının kapağında ve
teklifin yer aldığı ilk sayfada Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin Teklifi başlığıyla
bastırılmıştır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, kırk sekiz saat geçmedi, İç
Tüzük madde 52
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ayrıca, teklife ekli listenin başlığı da aynı
şekilde yazılmıştır. Ancak, teklif metninin
maddelerinin yer aldığı müteakip sayfalarda teklifin bulunduğu
sütun Hükûmetin teklif ettiği metin olarak sehven
basılmıştır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ya, sehven olur mu?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ya, ne sehveni, ne sehveni!
BAŞKAN
Maddi hata niteliğindeki bu basım hatası Başkanlıkça
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN -
sıra sayısının dağıtımına engel olarak
görülmemiştir. Teklifin Genel Kuruldaki görüşmeleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Sehven Başkan galiba bu da, sehven!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, Anayasa Komisyonu raporu bunun mütemmim cüzüdür.
BAŞKAN
komisyonun kabul ettiği metin üzerinden yapılmaktadır.
Sıra sayısındaki bu hata düzeltilerek Tutanak Dergisinde yer
alacaktır. Söz konusu maddi hatanın esası etkilemediği
değerlendirilmektedir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
Sayın Başkan
Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Bu
nedenle, görüşümde herhangi bir değişiklik söz konusu
değildir. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, hukuku katlediyorsunuz, yasamayı
katlediyorsunuz. Bir hukukçu olarak hukuk tarihine kara bir leke olarak
geçeceksiniz!
BAŞKAN
Olabilir Sayın
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söz istiyorum!
OKTAY VURAL
(İzmir) Anayasa Komisyonu üyemiz, o Komisyon toplantısında
bulunmuş ve o Komisyon toplantısıyla ilgili görüşlerinin bu
raporda yer almadığını ifade etmektedir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söz istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Lütfen, bu konuda Anayasa Komisyonu
BAŞKAN
Esası üzerinde görüşülecek, bölümler üzerinde görüşülecek,
fikirlerinizi
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bölümlerle ilgili değil.
BAŞKAN
Hayır, efendim
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Benim usulle ilgili konuşmalarım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tetikçilik yapma! Tetikçilik yapma! Üç dönemin de doldu, ne
olacak!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Usulle ilgili konuşuyorum!
BAŞKAN
Sayın Acar, sataşma nedeniyle söz istemiştiniz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tutanağı incelettim, buyurun Sayın Acar.
İki dakika
söz veriyorum sataşma nedeniyle
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, sizi, mesai arkadaşlarınız
bile unutmayacak! Hukukçular sizi kara bir leke olarak hatırlayacaklar,
anladın mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bravo sana, helal olsun! Aferin, aferin!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz. Bunları görüşeceğiz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bak, söz istiyoruz, söz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen o diplomanı yırt!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazık!
BAŞKAN
Efendim, görüşeceğiz.
Buyurun Sayın
Acar, iki dakika söz veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Tam bir keyfi yönetim, yazıklar olsun vallahi!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Kutu başkasının, kasa başkasının.
Başkan, ben seni kutu almaz bilirim!
OKTAY VURAL
Allah için
Yazıklar olsun! Ayakkabı kutuları da kurtaramaz
sizi! Ayakkabı kutuları da kurtaramaz! Kaç ayakkabı kutusu
alacaksın yanına? Tetikçilik yapıyor ya!
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Çankırı Milletvekili
İdris Şahinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayıştay
raporlarıyla ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
arkadaşım şöyle söyledi, dedi ki: Bu raporlar gelmiştir.
Oysa, tek sayfalık ve gerekçesiz bir kararı göndermek rapor göndermek
değildir. Bu şekilde söylenmesi halkı aldatmaktır.
Mecliste muhalefeti yapanlardan birisi de, bütçede, Gürkut Acardır.
demişti. Evet, muhalefet yaptık ama denetim yapamadık
değerli arkadaşlarım. Muhalefet yapmak denetlediğimiz
anlamına gelmez. Denetimin yargı yoluyla
yapılacağını kabul etmek doğrudur, öyle söylüyor
sayın AKPli arkadaşım ama Hâkimler ve Savcılar Kanunu
bunun için değiştiriliyor, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
kanunu artık başbakanın bir yolsuzluk ve bütün davaları
örtbas etmesi bir yana, boşanma davalarına bile müdahale
edebileceği bir yetkiyi buraya getirmektedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) O makamda oturma bir kere ya, o makamda oturma! Sen Meclis
Başkanını temsilen oturuyorsun. Oturma o makamda!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kınalı keklik, kınalı keklik!
OKTAY VURAL
(İzmir) İşgalci! İşgalcisin sen!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hukuku katletmeyi bir eski hâkime yaptırıyorlar.
Kınalı keklik bu!
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Bu yanlıştır değerli arkadaşlarım.
HSYKnın burada değiştirilmesi Türkiyede bu sistemin kökünden
yıkılması demektir. Bakınız, bunu size
yaptırmayacağız değerli arkadaşlarım. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin devreye girmesi de zorunludur. Kamu zararına yol
açan olayların incelenmesi, yolsuzluk ve rüşvet olaylarının
boyutlarının incelenmesi ve alınacak önlemlerin
tartışılması, bütün bunlara mâni olmak için Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu değiştirilmek isteniyor. Biz buna izin
vermeyeceğiz değerli arkadaşlarım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz kimsiniz?
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Çoğunluk olmak her şey olmak değildir, bunu
unutmayınız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek görevi
Başbakanı kurtarmak değildir, Başbakanın istediği
HSYKyı oluşturmak değildir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Meclis istediğini yapar.
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Buradan uyarıyoruz, Anayasaya, hukuk devletine
aykırı bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu teklifini geri
çekin.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Değiştireceğiz onu,
değiştireceğiz işte.
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Bu halk bunu kabul etmeyecektir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Size rağmen değiştireceğiz.
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Size rağmen, topunuza rağmen
değiştireceğiz.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
Sayın Başkan, söz istiyorum!
BAŞKAN -
isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan, bakın,
milletvekilleri arasında ayrım yapıyorsunuz. Siz diyorsunuz ki:
Ben sadece grup başkanlarına söz verim.
BAŞKAN
Sayın Tunç, buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sizin bu tavrınız hakikaten İç Tüzüke
aykırı. İç Tüzükün 63üncü maddesine göre taraflı
davranıyorsunuz.
BAŞKAN
Sizin bu tavrınız İç Tüzüke aykırı, benimki
değil efendim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Otur Mahmut, otur. Biraz saygın olsun,
milletvekiline saygın olsun biraz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, usul tartışmasına
açıyorsunuz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tunç, buyurun, siz konuşun.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, benim talebimi dinlemek durumundasın.
BAŞKAN
Değilim efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Beni dinlemek durumundasın.
BAŞKAN
Değilim efendim, usul tartışması açtım ben.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bakın, bu Genel Kuruldaki havayı sertleştiriyorsun,
bunun müsebbibi sensin.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) AK PARTİ grup önerisinin içeriğinde bulunan kanun teklifi
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bana söz vereceksin Sayın Başkan!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - ...ve bazı
kanunlarda değişiklik teklifini içeriyor.
(CHP ve BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bakın, Genel
Kuruldaki huzuru bozuyorsun. Genel Kurulun huzurunu bozuyorsun.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bu teklif 7 Ocak tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuştur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bana söz vereceksin, bana söz vereceksin.
(CHP ve BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Meclis Başkanlığı İç Tüzük madde 23
gereğince teklifi esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna
(MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Birazcık, birazcık adalet duygusu varsa, birazcık
geçmişine saygı varsa bana söz vereceksin.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla)
tali komisyonlar olarak da Anayasa Komisyonuna ve Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale etmiştir.
(CHP ve BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Birazcık geçmişine saygın varsa,
dışarıda hâkim ve savcılara hâlâ birazcık daha
hürmetin varsa söz vereceksin bana.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Teklifin esas komisyon olarak sevk edildiği Adalet Komisyonu
OKTAY VURAL
(İzmir) Değmez ya, değmez!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazık, sana yazıklar olsun! Yazık sana!
OKTAY VURAL
(İzmir) Değmez ya, değmez!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazık!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla)
10 Ocak 2014 saat 15.00te teklifin görüşülmesi için
üyelerine gündemi göndermiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Bu itirazlar sonuna kadar devam edecek, sonuna kadar; bunun
müsebbibi sensin.
(CHP ve BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Bunun müsebbibi
sensin. Genel Kurulun huzurunu bozuyorsun.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Tali komisyonlar teklifle ilgili görüşme
yapamayacaklarını Adalet Komisyonuna yazıyla
bildirmişlerdir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, ara verin, ara vermek
zorundasınız.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Anayasa Komisyonu 8 Ocak 2014 tarihli yazısı ve Meclis
Plan ve Bütçe Komisyonunun 8 Ocak 2014 tarihli yazılarıyla tali
komisyon olarak teklifi görüşmeyeceklerini açıklamışlar ve
Adalet Komisyonuna bildirmişlerdir.
(MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, konuşmalar duyulmuyor,
konuşulanlar duyulmuyor. Nasıl yönetiyorsun? Genel Kurulu nasıl
yönetiyorsun? Konuşmalar duyulmuyor. Bakın, Genel Kurulun huzuru
bozuldu; bunun müsebbibi sensin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Adalet Komisyonu belirtilen tarihte teklifin görüşmelerine
başlamıştır. Bu arada Adalet Komisyonunda görüşmeler
devam ederken, İç Tüzükün 26ncı maddesinin son fıkrasına
göre Anayasa Komisyonu, üyelerinin üçte 1i tarafından Komisyona teklif
edilen gündem üzerine Anayasa Komisyonu Başkanı tarafından
toplantıya çağrılmıştır.
(CHP
sıralarından kalem atmalar, CHP ve BDP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye işaret ediyorsun?
Oraya niye işaret ediyorsun? Sen AKP grubunun Başkanı
mısın yoksa Meclisin mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Arkadaşlar, yazık ya! Yazık ya!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye oradan AKP Grubuna
kaş göz işareti yapıyorsun?
OKTAY VURAL
(İzmir) İzin al oradan, izin al!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Anayasa Komisyonu da teklifin Anayasaya uygunluğunun İç
Tüzük 38 gereğince esas komisyon olan Adalet Komisyonunda görüşülmesi
gerektiği yönünde karar almıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bütün Meclisin Başkanısın sen. Yazık sana!
Kaş göz işareti yapıyorsun. Yazıklar olsun!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen Meclis Başkan Vekilisin ya!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, İç Tüzük 38 açıktır.
İç Tüzükümüzün 38inci maddesi aynen şöyledir: Başlık:
Anayasaya uygunluğun incelenmesi
OKTAY VURAL
(İzmir) Brutus gibi arkadan hançerliyorsunuz. Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Madde 38 Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya
tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup
olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. (CHP ve BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ara verin!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bir komisyon
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ara ver Başkan, ara versene ya!
(CHP
sıralarından sıra sayısı
kitapçıklarının fırlatılması, MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye ara vermiyorsun? Oradaki hatibe de saygısızlık
yapıyorsun. Konuşulanlar duyulmuyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yazıklar olsun! Böyle Meclis var mıdır?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla)
bir tasarı veya teklifin Anayasaya aykırı
olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddelerin
müzakeresine geçmeden reddeder. ve Meclis Adalet Komisyonu da İç Tüzük 38
gereğince
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hatibe de saygısızlık yapıyorsun.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla)
Anayasaya aykırılık iddialarını karara
bağlamış ve teklifin Anayasaya aykırı
olmadığına karar vermiştir.
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Neyi işaret ediyorsun?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - AK PARTİ grup önerisinde belirtilen kanun teklifi Anayasaya
uygun bir tekliftir.
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yazıklar olsun sana! Yazıklar olsun sana! Meclis
Başkanı adına yazıklar olsun sana diyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Teklifin hayırlı olmasını diliyorum, grup
önerimizin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler. MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yuh! Yuh! Yuh!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İşlem
sıranız şöyle oldu: Önce Adli Kolluk Yönetmeliğini
değiştirdiniz, Danıştay iptal etti, itiraz ettiniz,
itirazınız da reddoldu. Savcıları değiştirdiniz,
haklarında soruşturma açtınız. 2 bin polisin yerini
değiştirdiniz. MASAK Başkanını
değiştirdiniz. BDDKda bürokratları görevden aldınız.
HSYKda daireleri değiştirdiniz. Az önce de HSYK kararıyla 97
savcının yerini değiştirdiniz, hâkimler de var.
Büyükelçilere talimat verdiniz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
politikalarını değil, AKPnin haklarını
savunmalarını istediniz, savcıları tehdit ettiniz.
Şimdi, ben
size bir soru sormak istiyorum: Herhâlde sizin hepiniz ihale takipçisi
değilsiniz, herhâlde siz hepiniz iş takibi yapmıyorsunuz;
herhâlde eşine, şirketine, kayınçosuna, kayınpederine,
eniştesine, bacanağına, yengesine, ailesinin kurduğu vakfa
hepiniz çıkar sağlamıyorsunuz. Bu mümkün değil. Peki, böyle
ise, hepiniz, siz bunun bir parçası değilseniz neden buna Dur.
demiyorsunuz? Bu telaş niye? Nedir bu telaşınız yani?
Tedirginsiniz. Korkuyorsunuz. Onu değiştireyim, bunu
değiştireyim, oraya el atayım, Anayasayı
değiştireyim, yasaları değiştireyim; hâkimleri,
savcıları değiştireyim; MASAKı, BDDKyı
değiştireyim.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, hiç mi insaf yok, hiç mi vicdan yok, hiç
mi hukuk bilgisi yok? Elimizde, bugün Sayın Genel
Başkanımızın okuduğu tutanak var. Eğer elinizde
yoksa ben size vereyim. Yani bir tutanak tutmuş savcı, diyor ki:
Beni müsteşar aradı. Bunu kapa. Saatini veriyor. Önce 19.38de
aradı, şu numaralı telefondan aradı. Sonra 22.31de aynı
şekilde müsteşar beni tekrar aradı, tehdit etti. diyor. Bana
hitaben Bu saatte git, cumhuriyet savcısını değiştir,
tüm kararları iptal et ve bu soruşturmayı durdur. Bunu yapmazsan
sonuçlarına katlanırsın. diyor. Burası derebeylik mi,
faşist bir
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Gelecek mi buraya? Merak ediyorum.
MUHARREM İNCE
(Devamla) O müsteşar buraya gelecek mi, göreceğiz. Ona
anlatacağız bunu.
Arkadaşlar,
bunları görmüyor musunuz? Sayın milletvekilleri, bundan
utanmıyor musunuz ya? Benim partimden birisi böyle yapacak, benim partimin
iktidar olduğu dönemde bir müsteşar böyle yapacak, o partiye o
hesabı sormazsam namerdim ben. Anamızdan milletvekili
doğmadık ya! Anamızdan milletvekili doğmadık, çeker
gideriz ya! Bir daha listeye ister koyarlar, ister koymazlar. Bir daha
milletvekili olacağız diye bunlara ezilmeye, boynunu bükmeye, bunlar
için ortak olmaya değer mi?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çek git o zaman!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Zaten yüzde 65iniz değişecek. Ben üç dönemdir
buradayım, her dönem baktığımda milletvekillerinin yüzde
65i sen itiraz etsen de değişecek, etmesen de değişecek.
Bari itiraz et, dik dur da tarih sayfalarına adını
alsınlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz inandığımız yasayı
geçiriyoruz.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Anayasaya aykırılığı tartışmasız,
çok açık. Siz de biliyorsunuz bunun Anayasaya aykırı
olduğunu. İç Tüzük 38i okuyun. Komisyon, bunun, bu teklifin
Anayasaya uygun olup olmadığını tetkik eder, inceler,
araştırır. Komisyon Başkanı bir konuşmada diyor
ki: Bu bir siyasal denetimdir. Yargısal denetim değildir. 38inci
madde varsa, bu kanunun buraya, bu Genel Kurula gelmemesi gerekir. Her
tarafı dizayn etmeye çalışıyorsunuz ama yazık
ediyorsunuz, kendinize de yazık ediyorsunuz, Türkiyeye de yazık
ediyorsunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bizim adımıza üzülmeyin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Kurtulmanın yolu bu değil.
Bakın, size
altı ay önce başınıza bunlar gelecek dediğimizde,
inanmıyordunuz. Şurada 17 Aralıktan beri bir telaş
içerisindesiniz. Bu daha başlangıç, bunda bir şey yok, daha
neler göreceksiniz bak. Bu Genel Kurul nelere şahit olacak, onu hep
birlikte göreceğiz.
Çoğunluk
diktatörlüğü tam da bu işte. Yani Başkan usul
tartışması açıyor, Anayasaya uygun olmayan, İç
Tüzüke uygun olmayan iş ve işlemleri çoğunluk kararıyla
burada geçiriyor. İşte diktatörlük tam da bu. Bir badem
bıyıklarınız eksik.
Bu kanun teklifi
sadece Adalet Komisyonuna sevk edilmedi, Plan Bütçeye de sevk edildi, Anayasa
Komisyonuna da sevk edildi. İç Tüzükün 26ncı maddesinin son
fıkrasında, muhalefet komisyonu toplantıya
çağırdı. Komisyon raporu yazıldıktan ve
basıldıktan sonra komisyon toplandı.
Sayın
Başkan, bu bir eylemli İç Tüzük ihlalidir. Yasa komisyonda
görüşülüyor, karşı oy yazısı için on altı saat
süre veriyorsunuz muhalefete. Olacak iş mi bu? Dalga mı geçiyorsunuz
Genel Kurulla siz? Çete var. diyorsunuz, Paralel devlet var. diyorsunuz,
Örgüt var. Diyorsunuz. E siz beraber değil miydiniz? O zaman sizin
yargılanmanız lazım. Çeteye, örgüte yardım ve yataklık
suçundan yargılanmanız lazım sizin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu, Recep Tayyip
Erdoğana bir padişahlık yetkisidir, hukuk devletini yok eden,
örtülü faşizmi açık faşizm hâline getiren bir yasadır bu.
Referandumda karşı çıkmıştık, bugün de karşı
çıkıyoruz biz. Siz o günlerde savunuyordunuz bunları. Çete
var. diyorsun, Örgüt var. diyorsun. Şikâyet ettin mi, var mı bir
şikâyetin? Yok. Şikâyetin falan yok. Peki, Çete var. diyorsun.
Geçmişte ne istediler de vermedik. demediniz mi? E çeteyse, örgütse, O
zaman ne istedilerse verdik. diyorsun. Niye verdin çeteye, örgüte
bunları? Adama sormazlar mı bunu?
On bir
yıldır Çeteleri çökerttik. diyorsunuz. Meğer millete yalan
söylüyormuşsunuz. Çetelerle iç içeymişsiniz, kucak
kucağaymışsınız. Ucu size dokununca bunlar
aklınıza geldi.
Hâkimlik
sınavında kamerayı kaldırırken aklınız
neredeydi? Polis sınavlarında sorular çalınırken
aklınız neredeydi? İstanbuldaki savcıyı
Tekirdağa gönderdiğiniz zaman çete yok oluyor mu? Örgütten istifa
mı ediyor? Örgütün kanalları Tekirdağa uzanmıyor mu?
Ama sizin
bugünlere geleceğiniz baştan belliymiş. 97de Başbakan
İstanbul Belediye Başkanıyken teftiş kurulu üyelerine
kızar ve iktisat müfettişlerine bir defaya mahsus olmak üzere
müfettişlik verir. TÜBİTAK başkan ve üyelerini bir defaya mahsus
olmak üzere Başbakan atar. TİB Başkanını Başbakan
atar. Şimdi de tümünü görevden alıyorsunuz bunların.
MİT
Müsteşarını korumak için özel kanun çıkarıyorsunuz,
tırları önceden biliyorsunuz siz demek ki. Yani siz MİT
Müsteşarını korumak için gece yarısı acil kanun
çıkarırken aslında önlem de almışsınız.
İleride tırlarla bir şeyler göndereceğiz, bu
tırları aratmayalım. diye meğer siz önleminizi o gün
almışsınız. Başbakan diyor ki: MİT Kanununu
bilmiyorsun. Bence Başbakan okuduğunu anlamıyor. Yargılama
izni başka bir şey, savcının delilleri bulması
başka bir şey. Başbakan verir yargılama iznini ama
savcı burada delil buluyor, delil. Başbakan
çıkardığı kanunu bile bilmiyor. Biz sizi uyardık, bu
kantar bir gün sizi de tartar dedik. Ne zaman ki kantar sizi tartmaya
başladı, aklınız başınıza geldi.
Başbakana yayın durdurma yetkisi, padişahların yurt
dışı elçisi gibi Başbakana elçi atama, paralel
Dışişleri oluşturma yetkisi. Ya, sizin adaletiniz
batsın. Çanakkalede 13 yaşındaki çocuk Hükûmet istifa. diye
yazdığı için onu mahkemeye veriyorsunuz kamu malına zarar
vermekten. Utanmıyor musunuz? 13 yaşındaki çocuk kamu
malına zarar vermekten yargılanıyor, bakanların
çocukları milyon dolarları havuduyla götürüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizden olmayan,
sizi, Başbakanı yargılayanlar mezhepçi, darbeci, çeteci,
Ergenekoncu, paralel devletçi; Başbakanı aklayanlar baş
tacı. Sizin derdiniz, Enver Salihoğlu, Fahri Kasırga, Hüseyin
Karakullukçu, İsmail Rüştü Cirit gibi geçmişte Başbakanı
sorgulayan, denetleyen, davasına bakan, Başbakanla ilgili karar verip
daha sonra nerelere geldiğini hep birlikte gördüğümüz kişiler
yaratmak. Benim valim, benim müsteşarım, benim Genelkurmay
Başkanım, benim genel müdürüm, benim milletvekilim. Başbakanın
son yapmak istediği şey: Benim hâkimim, benim savcım.dır.
Millet bunu görüyor, siz bu 30 Martta
başınıza neler geleceğini hep birlikte göreceksiniz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Gökcen Özdoğan Enç,
Antalya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKCEN
ÖZDAĞAN ENÇ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Danışma
Kurulumuzun bugün yaptığı toplantıda oy birliği
sağlanamadığından dolayı AK PARTİ Grubu olarak
grup önerimizi sizlere getirmiş bulunmaktayız.
Buna göre,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 523, 385 ve 266 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu
kısmın 3, 4 ve 5inci sıralarına alınması ve
diğer işlerin bunun sırasına göre düzenlenmesi; Genel
Kurulun 21 Ocak 2013 Salı günkü yani bugünkü birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesi; haftalık çalışma günlerinin
dışında 25 ve 26 Ocak 2014 Cumartesi ve Pazar günleri saat
14.00te toplanarak bu birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi; 21 Ocak 2014
Salı günkü birleşiminde 459 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşülmesinin
tamamlanmasına kadar, 22 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde
63 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlemlerin
görüşülmesine kadar, 23 Ocak 2014 Perşembe günkü birleşiminde
162 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 24 Ocak 2014 Cuma
günkü birleşiminde 335 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 25 Ocak 2014 Cumartesi günkü birleşiminde 230
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 26 Ocak 2014 Pazar günkü
birleşiminde 120 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
saydığımız birleşimlerde gece 24.00e kadar olan
kısımların görüşülmemesi hâlinde günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi ve
ayrıca 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin
ekteki cetveldeki şekliyle olması kaydıyla bir grup önerimiz
vardır.
Desteğinizi
bekliyoruz. İnşallah verimli, güzel bir hafta olur; küfürsüz,
kavgasız, gürültüsüz bir hafta olur diyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz Zeyid Aslana sahip çıkın, bir şey olmaz bu
Genel Kurulda.
BAŞKAN -
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anadoluda bir
tabir vardır: Dardayım. Evet, darda olduğunuzu biliyoruz,
hepimiz dardayız yani sizin bu yaşadığınız
sıkıntılardan dolayı büyük bir keyif
aldığımızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Kürtlerin çok hoş bir sözü vardır, diyor:
(x)
Yani Cenab-ı Allah kimseyi şaşırtmasın,
şaşırttığı zaman da yerlerde süründürmesin.
Şimdi, tarih
size bir fırsat sunuyor. Yaşananlardan bir ders çıkarabilir
miyiz, bu ülkeyi demokratikleştirebilir miyiz, bu ülkeyi
özgürleştirebilir miyiz yani bu ülkeyi hukukun ve huzurun ülkesine
dönüştürebilir miyiz? Sizin eğer buralardan ders çıkaracak bir
hâliniz varsa, hep birlikte, hukukun ve huzurun ülkesini birlikte
yaratalım.
Biraz önce
buralarda yine konuştuk ve söyledik, yargının
bağımsız olmadığını biliyoruz, en çok bu
konuda mağdur olan da biziz. Biz, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne
kadar sizin yargınızın mağduruyuz. Biz hani Kürtler
deyince kıyametler kopuyor, siz sürekli Kürtler diyorsunuz ama sizin
yargınız Kürtlere zulmetti, hayatın her alanında zulmetti.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Türklere de yaptı, Türklere de.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ama hiçbir gün, dönüp, bu yargıyı sorgulayıp
yargılamadınız.
Bugün, yeniden
HSYKyı konuşacağız. Yani, gerçekten, biz, hukukun ve
huzurun ülkesini mi yaratacağız, herkesin
sığınabileceği bir yargı mı yoksa arkabahçemiz
olan bir yargı mı? Onun için bizim hepimizin
sığınabileceği bir yargı olmalı,
bağımsız bir yargı olmalıdır. Bu
bağımsız yargı, kimin başı derde düştüğünde
Benim yargım burada
Ben gittiğimde benim hakkımı,
hukukumu arayacak ve bunu kollayacak, koruyacak bir yargı sistemine
hepimizin ihtiyacı var.
Bakın, bu
HSYK -dönün bakın- her konuda açıklama yapıyor ama Roboskide 34
tane can, 34 insanımız katledildi, HSYKdan bir tek ses yok, Türkiye
Barolar Birliğine bakın
Herkes Sayın Başbakanla
görüşüyor, ana muhalefet partisi lideriyle, sivil toplum örgütleriyle
görüşüyor. Kimi görüşüyor, kimi konuşuyor? Ergenekonu,
Balyozu. Ama KCK var, ama Roboski var, ama Kürtler var; sizin,
yıllardır zulüm uyguladığınız bu halkla ilgili
bir tek tepkiniz yok. Onun için, HSYKsı da, Barolar Birliği de, bu
konuda, geçmişte Kürtlere uygulanan politikalar neyse
aynısını uygulamaya çalışıyor.
Biz bugün buradan
sizlere sesleniyoruz. Hepimizin gerçekten
Tarih böyle bir fırsat
bulduysa, bir arınma süreci yaşanacaksa, gelin bu yargıyı
bağımsızlaştıralım. Bu yargı hepimizin yargısı
olsun. Ama, bu HSYKyı görüşürken mesela askerî yargıyı hiç
düşünmüyorsunuz, hiç konuşmuyorsunuz ama bir hafta, on gün önce
askerî yargı bir karar verdi. Döndü, dedi ki: 34 insanı biz
öldürdük. Sonradan da Araştırdık, biz suçlu değiliz.
diyor. Yani, cinayeti işleyenlerle soruşturanlar aynıysa,
katiller bulunmuyorsa ve siz dönüp askerî yargıyla ilgili tek söz
söylemiyorsanız, sizin samimiyetinizi sorgularız ve
yargılarız.
Roboskinin
yaraları bu kadar
Annesiyle, çocuklarıyla bütün mağdurlar
sokaklarda Roboskide adalet için mücadele ederken ama bir bakıyoruz
Roboskide operasyonlar yapılıyor. Ne yapılıyor? Yani, bu
mağdurların evinde
Orada G3 piyade tüfeği bir tane silah
kaybolmuş, sevgili arkadaşlarım, bir silah. Ama, bu devlet, bu
ordu 34 insanı öldürmüş, 34 insanı katletmiş. 34
insanın katili aranmazken, 34 mağdurun evleri paramparça edilerek o
insanlar gözaltına alınıyor ve o insanlar sorgulanıyor,
yargılanıyor. İktidarından ve muhalefetinden, hiç kimseden
bir ses çıkmıyor. Böyle bir adalet olur mu? Böyle bir hukuk olur mu?
34 insanı öldüreceksiniz, o insanların acısı diriyken gidip
evlerini paramparça edeceksiniz, kaybolan bir silahınızı
arıyorsunuz. Peki, benim kaybolan 34 insanım nerede? Bunun hesabını
kim verecek?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Oraya söyle, oraya.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Soruyorum iktidarıyla, muhalefetiyle, benim 34
insanımın katilleri nerede? İşte, bununla
yüzleşeceğiz. Bunları yapabilirsek iç
barışımızı sağlayabiliriz ama bunları
yapmıyoruz.
Bakın, iki
gün önce de Hrant Dinkin ölüm yıl dönümüydü. Bu topraklarda
yaşamış, bu toprakların sahipleri ve bu
topraklarımın nüfusunun yüzde 40ını gayrimüslimler
oluşturuyordu. Ne yaptınız, ne ettiniz, atalarınızla
siz, biz, hepimiz ortaklaşa bu insanlara zulmettik, bu topraklardan
kovduk, bu topraklardan sürdük; tarihlerini, kültürlerini yerle bir ettik;
sonra döndük, kendimize göre, siz, sonra döndünüz
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) 518 bin kişiyi öldürdüler yalnız.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Siz hiç konuşmayınız, hiç konuşmayın.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Niye ben hiç konuşmuyormuşum? Sen
konuşma.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sonra döndünüz, 1942deki varlık vergisini çıkararak bu
insanları, hiçbir hakkınız, hukukunuz olmadan onları
borçlandırdınız, malına mülküne el koydunuz. O yetmiyordu,
hiçbir alacağınız yoktu, aldınız -malları
mülkleri yetmiyor- bunları götürdünüz Aşkaleye,
çalıştırdınız; taş ocaklarında, demir
yollarında çalıştırdınız. O yetmiyor;
mağdurlarını burada öldürttünüz, öldüler. Yani, mağdur hain
oldu, katilleri kahraman ettiniz bu ülkede ve bu insanların evine,
ocağına incir ağacı diktiniz.
Bu kadar böyle
zalimane politikaların yaşandığı bir toprakta birlikte
yaşıyoruz ama hâlâ Hrantın katilleri yok, hâlâ o dönemin
katillerinden kimse hesap sormuyor. Hâlâ dönüyoruz, içimizdeki bu renklerimizi,
bu kültürlerimizi bizim de yok etmek için elimizden ne geliyorsa onu
yapıyoruz. Hâlâ dönüyoruz, ne yapıyoruz? İstanbulun
göbeğinde, şişirilmiş o -ne derler- Noel Babaları
alıp oraya götürüyoruz. Onları götürenler ne? Anadolu Gençlik
Derneği. Götürüyor, o şişirilmiş balonlar, o Noel
Babayı ilk önce bir sünnet ediyorlar, sonradan da
bıçaklıyorlar. Böyle bir geleneğimiz var,
atalarımızdan böyle bir kültür aldık. Utanmıyoruz,
insanlıktan pay almıyoruz ve şişirilmiş bir balondan
intikam duygusuyla hareket ediyoruz ve sonra dönüyoruz bu topraklarda
barıştan, demokrasiden, hoşgörüden dem vurmaya
çalışıyoruz. Hiç kimse, emin olun, hiç kimse bunları
artık kabul etmiyor. Bunlarla yüzleşmek zorundayız. Bunları
söylerken belki bir miktar bize kızıp küsen, darılan
Bizim
atalarımızda, bizim geleneğimizde, geçmişimizde bunlar yok.
Allah adına,
bütün siyasi partiler birer cemaat gibidir. Bu ülkede kimse kimseyi bir
başka şeyle suçlamasın. Yani, bugün cemaatlere karşı
böyle bir suçlama varsa burada demokrasi kültürünün
olmadığının bir göstergesidir çünkü her siyasi parti, biz
dâhil olmak üzere, bu bir öz eleştiridir, birer cemaat gibi
davranıyoruz, birer tarikat gibi davranıyoruz çünkü demokrasiyi ve
özgürlükleri içimize sindiremiyoruz. Birer kapı kulu gibiyiz, genel
başkanların kapısında istikbal arayan bir siyasal
geleneğimiz var. İşte, o gün de söyledim ve şimdi de
söylüyorum, bizim en büyük sorunumuz bu mevcut olan Siyasi Partiler Yasası
ve Seçim Kanunudur, bunu derhâl değiştirmemiz lazım; kapı
kulluğundan kurtulmanın yolu budur, cemaat kültüründen
kurtulmanın yolu budur, tarikat kültüründen kurtulmanın yolu budur.
Anadolu acılarla doludur yani Yaşar Kemalin dediği gibi, hep
Anadoluda söylenir ya, Anadoluda zalimler için söylenir, Zulmün artsın
ki zeval bulasın. yani belanı bulasın. Bu ülke bizlere çok
zulmetti, vallaha, Kürtüne, farklı düşünenine ve gayrimüslimlere çok
zulüm etti, belasını odur buluyor. Gelin bu ülkede hep birlikte
sığınabileceğimiz bir yargı sistemini birlikte
inşa edelim. Bunun için çalışıyorsanız baş göz
üstüne, gecemizi gündüzümüzü birbirine katarak, ortaklaşarak yargı
Hepimizin sığınabileceği bir yargıya
ihtiyacımız var ama kendinize özgü bir yargı oluşturursanız
dünden bugüne kadar bedel ödedik, tekrar bedel ödemeye adayız. Ne yapalım,
kaderimize de bu düştü.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım.
III. YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getiriyorum.
Sayın
İnce, Sayın Altay, Sayın Dibek, Sayın Özdemir, Sayın
Öz, Sayın Öner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özcan, Sayın
Çelebi, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Topal, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Demiröz, Sayın Tayan, Sayın Haberal,
Sayın Gümüş, Sayın Kaplan, Sayın Özgündüz ve Sayın
Köprülü.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilim kürsüyü işgal
ediyor. Biz de mi şimdi ona şey yapalım?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Recep, Recep
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne yapıyorsunuz orada merak ediyorum, sahiden merak ediyorum
yani. Ne işiniz var orada anlamıyorum ki ben.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bir şey yapmadım ya.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Niye rahatsız oluyorsunuz yani, rahatsız olunacak bir şey yok.
Kâtip üyeleri mi
idare ediyorsunuz, ne yapıyorsunuz anlamak mümkün değil. Muktedir
arkadaşlar, işlerini yaparlar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Engin Ağabey, yukarıda size dediğimiz gibi...
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 21 Ocak 2014 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (İstanbul) Nöbetçi
grup başkan vekili mi kendileri Sayın Başkan?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şimdi, Anayasamızın 10uncu maddesi eşitlik maddesini
düzenler.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Korsan
konuşma istemiyoruz Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben, bir
milletvekiliyim.
BAŞKAN Sayın Tanal,
elimizde İç Tüzük var, İç Tüzüke göre söz veriyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, ben, derdimi anlatayım size
BAŞKAN - Lütfen
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Grup başkan vekilliği taklidi yapıyor,
taklitçi.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, beni bir zahmet dinleyin, söz verip vermemekte karar
tabii ki sizin, saygı duyacağım ama
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İç
Tüzükte Grup başkan vekiline bakarak söz vermek. var!
BAŞKAN Efendim, söz alma usulü
İç Tüzükte belirli.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
bakın
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İç
Tüzükte Grup başkan vekiline bakarak Genel Kurulu yönetmek yazıyor
mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, (2/151) esas numaralı
03.05.1985 Tarihli İmar Yasası ile Çeşitli Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/141)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, bu tavrınızla Meclisin çalışmasını
geriyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Korsan
konuşma istemiyoruz Sayın Başkan, ayağa kalkan
konuşuyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sizlerden istirham ediyorum, Anayasanın 10uncu maddesi gayet açık.
Tüm milletvekillerinin eşit olduğunu, ırk, renk, cins, dil
ayrımı yapılmayacağını söyler.
(2/151) esas numaralı kanun
teklifimin Başkanlığınızca komisyona havale
edildiği tarihten itibaren
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Anlaşılmıyor efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Anayasanın 87nci maddesi tüm milletvekillerinin yasama faaliyetlerinde
çalışmasını emreder. Yani, bu açıdan, benim sizden
istirhamım
45 gün geçtiği halde ilgili
komisyonca görüşülüp sonuçlandırılmamıştır
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, Sayın Başkan, bu tavırla yanlış
yapıyorsunuz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca kanun teklifimin
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için gereğini arz
ve talep ederim.
Umut
Oran
İstanbul
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, benim yüzüme bakmaktan niye korkuyorsunuz? Yani, yüzüme
bakar mısınız?
BAŞKAN Evet, bakıyorum
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Niye
çekiniyorsunuz? Bakın, bir dinler misiniz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O, AKP
Grup Başkan Vekiline bakarak yönetiyor, size niye baksın?
BAŞKAN Teklif sahibi Haluk
Eyidoğan, İstanbul Milletvekilli
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Sayın Başkan, siz, bağımsız
olmanız gerekirken
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Korsan konuşma istemiyoruz Sayın Başkan!
MAHMUT TANAL
(İstanbul)
Anayasanın 10uncu maddesi uyarınca, eşitlik
ilkesini ihlal ediyorsunuz. Siz şunu yapamazsınız.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan, buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Milletvekilleri arasında astlık üstlük yoktur.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Milletvekilleri arasında hiyerarşik bir
sıralama yoktur.
BAŞKAN
Lütfen efendim, siz buyurun.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Efendim, bitirsin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın
BAŞKAN Söz
sizin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
(AK PARTİ sıralarından
Yeter, yeter sesleri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bir milletvekili, talebini iletiyor, dinlesene!
BAŞKAN
Kürsüye geliyor musunuz beyefendi?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Ama
sözü ben size verdim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bakın, ben size Anayasanın
hükümlerini söylüyorum; dinler misiniz bir zahmet!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) O zaman biz de konuşalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
Süreniz beş
dakikadır.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa teklifi, yirmi altı ay önce, 23 Kasım
2011de Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştu.
Birçok depremde
alınan en önemli ders. Binaların çoğunun etüt, planlama,
tasarım, inşa ve bakım aşamalarında yasal ve mesleki
denetime tabi olmadan inşa edilmesi sonucu
yıkılmıştır. Denetimsizliğin ve
başıboşluğun faturasını milletçe hâlâ
ödemekteyiz. Alınan dersin ev ödevlerini de hakkıyla yaptığımız
söylenemez.
10 Nisan 2000
tarihinden günümüze kadar, eksik yönleriyle de olsa, uygulanan yapı
denetim sistemi sayesinde ülkemizde çok sayıda kaliteli ve güvenli
yapının inşasının sağlanabileceği
kanıtlanmıştır. Ancak, yapı denetim
kuruluşlarının içinde bulunduğu durumda, mevcut
yapının YDKlar açısından sürdürülemez olduğu bir
gerçektir. Sistemin bu şekilde devamı hâlinde çok ciddi
kayıpların ve mağduriyetlerin doğacağı
aşikârdır. Sistemde ve yapı denetim kuruluşlarında
alarm zilleri çalmaktadır.
Yapı
denetiminde ciddi sorunların olduğu şu sayılardan bellidir:
Kasım 2013 itibarıyla, idari işlem uygulanarak faaliyeti geçici
olarak durdurulan yapı denetim kuruluşu sayısı 459 adet, 3
kere faaliyet durdurma cezası verilerek belgesi iptal edilen yapı
denetim kuruluşu sayısı 190 adet, ceza alan denetçi vasfına
sahip mühendis ve mimar sayısı 1.576 adet, ceza alan kontrol
elemanı vasfına sahip mühendis ve mimar sayısı 764, faal
olarak görev yapan yapı denetim kuruluşu sayısı 1.613.
Ülkemizde,
işleyen, suistimal edilmeyen ve bilimsel temellere dayanan bir yapı
denetim sisteminin acilen sağlanması gerekmektedir. Yapı denetim
sisteminin gevşemesinin ve suistimale açık olmasının tek
bir faturası vardır, o da yıkılmaktır.
Hukukçu olan ve belediye
başkanlığı yapmış olan, hâlen Ercişte
yaşanan haksızlıklara, denetimsiz yapılan ve
yıkılan yapılara şahit olan vekiliniz, yaşanan
dramı çok iyi bilmektedir. Ayakkabı kutusundaki paralar
konuşulurken, örtülü ödenekten 1 trilyon TL harcanırken, yüzlerce
aile hâlâ konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyor. Bu kış vakti,
içecekleri, banyo yapacakları su bile yok. Yıl olmuş 2014,
eşekle su çekiyorlar, maalesef, konteynerlere bu şekilde su geliyor.
Vicdanınıza, yüreğinize
sesleniyorum: Kabinenin en onurlu bakanlarından olduğunu gösteren
Sayın Erdoğan Bayraktarın yapacağını
vadettiği cillop gibi köyler nerede? diye soruyor Vanlı
kardeşlerimiz. TOKİ evlerini Vanda 105 bin TLye satan Hükûmet, ev
yapmak isteyen Vanlıya ise 41 bin TLyi yeterli gördü. Bu, nasıl
adalet ve kalkınma?
Türkiye'de yetkin mühendis sisteminin
oluşturulması gereği, Avrupa Birliği üyeliğine aday
ülke olmamızdan dolayı çok önemlidir ama bu yapılamadı.
Yetkinliğini kanıtlamış, meslek ahlakına
uyanların yapmasını sağlayan ve çalışan bir
yapı denetim modeli kurmak zorundayız. Belediyelerin, yapı
denetiminde yapı denetim kuruluşlarının çalışmalarını
yerinde izlemesi sağlanmalıdır.
Plansız yerleşme ve
gelişme olmaz. Planlama ile yapı denetim ilişkisi deprem
risklerinin azaltılmasına hizmet edecek perspektifte
olmalıdır. Önce plan, sonra yapı düstur olmalıdır.
Plan Denetimi, en az yapı denetimi kadar önemlidir.
Denetimde
şehir ve bölge plancılığına da yer verilmelidir.
Plancıların mesleki sorumluluk sigortası olan yetkin meslek
sahipleriyle çalışmaları sağlanmalı, meslek
odaları bu işleyişle düzenleyici yetkiyi üstlenmelidir.
Sigorta sistemi
mutlaka yapı denetimi ve yetkin mühendislik sistemine uygulanabilir
şekilde entegre edilmelidir.
Müteahhidin,
denetimi ucuza yapan değil, işini hakkıyla yapan denetim
şirketini bulması sistemini sağlamalıyız. Müteahhidin
bugünkü sistemi ceza olarak nitelemesindeki nedeni bulmak zorundayız.
Müteahhidin yapı denetim şirketiyle pazarlık yapma ihtimalini
ortadan kaldırmalıyız. Kamu yapıları da dâhil olmak
üzere, tüm yapı denetim işleri -enerji, su, ulaştırma ve
bunun gibi- yapı denetimi sistemine dâhil olmalıdır.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili
adına Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yapı
denetimini gündelik hayatımızın temel bir ilkesi olarak gören,
depreme karşı hazırlıklı olmayı öngören bu kanun
teklifi, 2011 yılında verilmesine karşın bugüne kadar
Meclis gündemine alınmamıştır. Siyaset tercihlerle
yürütüldüğüne göre, bu kanun teklifine iki yıldır
sırtını dönen AKP sıraları, bakınız, bu
sürede imar ve denetim alanında neye Hayır. demiş, nelere
sorgusuz sualsiz Evet. demiş bir bakalım.
Geçen iki buçuk
yılda AKP sıraları, Türkiyede imar ve çevre katliamına
sonuna kadar kapı aralayan yasalara kucak açmıştır. Son iki
yılda kamulaştırma, yapı denetimi, kat mülkiyeti, imar,
iskân, çevre, orman, afet riski alanındaki alanların dönüşümü
gibi hukuka açıkça aykırı olan, kamu yararına değil,
rantsal dönüşüme odaklı yasa değişiklikleri tümüyle,
halktan alıp yeni zenginlere aktarma görevini üstlenmiştir.
Kamulaştırma Yasasındaki değişikliklerle,
vatandaşın arazisi üzerine resmen devlet gasbı başlatımıştır.
Değerli
milletvekilleri, üzerinden çok zaman geçmedi, 2013 yılı, siyasetin
kim ve ne için, ne uğruna yapıldığını en çok
gösteren yıl olmuştur. Gezi direnişi ve yolsuzluklar bunun somut
kanıtlarıdır.
Geçtiğimiz
hafta, Sayın Başbakanın imar ve orman arazisi izni için
pazarlık görüşmeleri basına yansımıştır.
İşte, o pazarlıkların konuşulduğu yasa, tam da
Gezi direnişinin ilk günlerinde Bayındırlık, İmar
Komisyonuna gelmişti. Şimdi beklemeye alınan Orman Yasası
değişikliğine yedi ay önce koyduğumuz tavırları
şunlarla söylemiştik: Bu yasa, resmen bir arazi rüşveti ve
kişiye özel imar düzenlemesidir. Yeni iktidar zenginlerine dayalı bu
yasanın, sadece kim için yapıldığının adı
konmamıştır. Kokusu yakında çıkacaktır.
Şimdi dediklerimiz tek tek açığa çıkarken, gerek Komisyonda
gerekse bu kürsüde, her şeyi size tane tane ve anlaşılır
bir dille anlatıyorum ama hiçbir önlem alınmıyor, duyarsız
kalmaya devam ediyorsunuz. Sizin yerinize artık biz üzülür hâle geldik.
Değerli
milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü
adı altında devlet, resmen arazi mafyası olmaya
zorlanmış, 2/B arazilerinin üzerindeki yurttaşların
mağduriyeti katlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, sizleri uyarmaya devam ediyorum ama sizler bakıyorum ki
sohbet etmeye devam ediyorsunuz.
Yine Koruma Kurulu
kararları hiçe sayılmış, çoğu, yandaşın
isteğine uygun düzenlemelere imza atılmıştır.
Bayındırlık, İmar Komisyonundaki tüm
uyarılarımıza karşın, AKP, sadece oy
çoğunluğuyla, denetimi, halkın çıkarına dair tüm ilke
ve uygulamaları bu dönemde budamıştır. Yerel yönetimlerin
birçok imar yetkisi bakanlıkların emrine
alınmıştır. Meslek odalarının gelirleri üzerinden
baskı kurularak, kamu yararına denetim yetkisi törpülenmiş,
odalar işlevsiz hâle getirilmeye çalışılmış,
yöneticileri olmadık gerekçelerle gözaltına alınmış,
kirli senaryolarla depoları baskına uğramıştır.
Değerli milletvekilleri,
Meclise geleceği söylenen yeni imar kanunu taslağı ise tümüyle
ranta odaklı bir düzen hedeflemektedir. İki yıldır
Sayın Umut Oranın kanun teklifini gündeme almayan Meclise bakın
yakında hangi yasa gelecek: AKPnin yeni imar yasa taslağıyla,
iki yıldır imar, çevre ve yapı denetim alanlarında
açık kalmış hemen her alan sınırsız ranta
açılacaktır. Tarımı bitiren Hükûmet, halka ait
kıyılarda ve mera alanlarında yapılaşmayla
büyüyecektir. Yabancılara toprak satışı ve bu topraklar
üzerinde yapılaşma artacaktır. Binaların denetim ve imar
planları tümüyle düzensizliğe terk edilecektir.
İşte,
sizlere bunları tek tek söylemek isterken, tercihlerle yürüyen siyasette
bizim yerimiz halkın çıkarından, hesap veren devletten, adalet
ve özgürlükten ve demokrasiden yanadır. Sizin nerede durduğunuz ise
getirdiğiniz yasalar, kolunuzdaki saatler, çantanızda ve kutunuzdaki,
kasanızdaki dolarlarla ortadadır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Talebi yerine getiriyorum.
Sayın
İnce, Sayın Özdemir, Sayın Haberal, Sayın Öner, Sayın
Ağbaba, Sayın Öz, Sayın Özcan, Sayın Çelebi, Sayın
Acar, Sayın Topal, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Demiröz,
Sayın Moroğlu, Sayın Tayan, Sayın Gümüş, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Ören, Sayın Özgündüz, Sayın Köktürk ve Sayın
Erdemir.
Evet, yoklama için
iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, (2/151) esas numaralı
03.05.1985 Tarihli İmar Yasası ile Çeşitli Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/141) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya
alınan, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) [1](x)
BAŞKAN
Komisyon
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok.
FARUK BAL (Konya)
Yok, yok.
BAŞKAN
ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
523 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan Anayasa Komisyonu Raporunun Adalet
Komisyonu Raporuna eklenmemesi nedeniyle usulüne uygun bir rapor
dağıtılmadığı için görüşmelere
başlanmasının mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, hayır, komisyon raporu
dağıtılmamış, usulüne uygun bir komisyon raporu
yoktur. Sizin, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini gündeme
alamayacağınıza ilişkin ifademi ortaya koymuştum.
Bugün raporun dağıtıldığını ifade
ediyorsunuz. Tali komisyonun raporu bu raporda yer almamıştır,
dolayısıyla bu rapor tekemmül etmemiştir. Bu bakımdan,
usulüne uygun bir rapor dağıtılmamıştır. Usulüne
uygun bir rapor dağıtılmadığı için şu anda
görüşmelere başlanması mümkün değildir efendim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teklif, tasarı olarak geçiyor Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Vural, bu konu usul tartışmasında görüşüldü
biraz önce efendim, biz de cevap verdik.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, bu konu
Bakın, bir konu,
sırası geldiği zaman ancak görüşülebilir. O zaman ben
sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisi üzerinde yaptım. Sizin
gündeme alınmamış bir konuda usul tartışması
yapmış olduğunuz iddianız külliyen yok demektir çünkü o
sırada gündemde sırası belli değil. Gündemde
sırası belli olmayan bir konu için Efendim, biz bunu
tartıştık. demek tamamen ayrı bir İç Tüzük ihlalidir.
Bu bakımdan
Bu raporla ilgili olarak sizin özellikle ifadeniz var burada.
Diyorsunuz ki bakın: Anayasa Komisyonu raporunda da teklifin
görüşülmesine geçilmesine yer olmadığı yönünde karar
alındığı anlaşılmaktadır. Bu da
hilafıhakikattir çünkü bu raporda aynen şunu söylüyor: Komisyonumuz,
20 Ocak 2014 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün
26ncı maddesinin son fıkrası uyarınca 9 komisyon üyesinin
çağrısı üzerine söz konusu teklifi görüşmek üzere
toplanmıştır. Yani, dolayısıyla, bu Komisyon bu
teklifi görüşmek üzere toplanmış. Bu bakımdan, usulüne
uygun hazırlanmış, tekemmül etmiş bir Komisyon raporu
olmadığı için görüşmelere
başlanamayacağını ifade ediyorum efendim.
BAŞKAN
Evet, biraz önce açıkladık Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Başkan
BAŞKAN
Anayasa Komisyonunun 9 üyesinin İç Tüzükün 26ncı maddesinin son
fıkrası uyarınca teklifin görüşülmesi için verdiği
dilekçe ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
toplantı çağrısı yapılması gerektiği yönünde
Komisyon Başkanlığına yazdığı 15 Ocak
tarihli yazı üzerine Anayasa Komisyonu 20/1/2014 tarihinde teklifi
görüşmek üzere toplanmış ve teklife ilişkin raporunu
21/1/2014 tarihinde Meclis Başkanlığına sunmuştur.
Ancak bu tarihten önce, esas komisyon olan Adalet Komisyonunca teklifin görüşmeleri
tamamlanarak hazırlanan raporun 17 Ocak 2014 tarihinde
Başkanlığımıza sunulduğu ve raporun,
Başkanlığımızca aynı gün bastırılarak
dağıtıldığı görülmektedir. Komisyon Raporu bugün
Genel Kurul gündemine girmiştir. Anayasa Komisyonunun Raporunda da
teklifin görüşülmesine geçilmesine yer olmadığı yönünde
OKTAY VURAL
(İzmir) Öyle bir şey yok, doğru değil o.
BAŞKAN
Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Öyle bir şey yok ki, değil ki.
BAŞKAN
karar aldığı anlaşılmaktadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru değil efendim.
BAŞKAN
Esas Komisyonun görüşerek karara bağladığı bir konu
üzerinde yapılmış Tali Komisyon Raporunun bir anlam ifade
etmeyeceği açıktır. diye biraz önce belirttik.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Oradan okuyarak neticeye varamazsınız Sadık
Bey.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bakın, burada, bu Komisyon
Raporunda diyor ki: Söz konusu teklifi görüşmek üzere
toplanmıştır. Gündeme alındı mı? Görüşülen
bir konuyla ilgili ya ret ya kabul edecektir. Dolayısıyla,
görüşmek üzere toplanmışsa, o gündemle toplanmışsa o
gündemin gereğinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu kadar açık ve
nettir. Orada bürokrat arkadaşlarım bu konuyla ilgili teknik olmayan
bilgileri
BAŞKAN
Hayır, bürokrat arkadaşların değil, tekrar edeyim: Anayasa
Komisyonunun Raporunda da teklifin görüşülmesine geçilmesine yer
olmadığı yönünde karar alındığı
anlaşılmaktadır.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Onu koysun
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, hayır, hayır, görüşmelere
devam edilmemesi diye rapora alıyor. Görüşmelere devam edilmemesi
BAŞKAN
Evet, Anayasa Komisyonunun Raporunu okuyorum efendim, son cümlelerini.
OKTAY VURAL
(İZMİR) Oku.
BAŞKAN
Yapılan görüşmelerden sonra usul hakkındaki önerge oya
sunulmuş
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
görüşmelere devam edilmemesi
OKTAY VURAL
(İzmir) Edilmemesi, evet edilmemesi.
BAŞKAN
Komisyonumuzca oy çokluğuyla kabul
edilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim edilmemesi. Görüşmelere geçilmiş, devam
edilmemesiyle ilgili
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ve bu raporu Adalet Komisyonuna gönderiyor mu, yüksek
Başkanlığa? On gün içerisinde tali komisyonların toplanma
hakkı var mıdır? Dolayısıyla, Sayın Başkan
BAŞKAN Devam ediyor: Raporumuz, havalesi
gereği, esas komisyon olan Adalet Komisyonuna gönderilmek üzere
yüksek Başkanlığa
saygıyla sunulur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüksek Başkanlık ne yapmış? Yüksek görev ifa
etmemiş. Yüksek Başkanlığınız ne
yapmış? Şimdi, Sayın Başkan, bu konuda
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Başkanlığın saygınlığı
mı kaldı ya!
BAŞKAN Bu
durumda Anayasa Komisyonu raporu yok hükmündedir efendim; yapılacak
herhangi bir şey söz konusu değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Anayasa Komisyonu Başkanı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?
Dört buçuk saat çalıştık, nasıl yok hükmünde olur?
OKTAY VURAL
(İzmir) Anayasa Komisyonu Başkanı, önceki görüşünde
toplanmama kararı almıştı, daha sonra toplandı ve
bir rapora bağladı. Dolayısıyla on günlük bir süre
içerisinde rapora bağladığı bu konuyla ilgili Meclis
Başkanlığının bu iradesi ayın 15inde de rapor
basılmadan önce gündeme geldiğine göre, iki komisyon arasında,
iki komisyon raporu arasında çelişki vardır.
Dolayısıyla böyle bir
BAŞKAN
Çelişki yok efendim. Görüşmeyeceğiz diyor. Anayasa
Bir anlam
ifade etme
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizin için çelişki olmayabilir. Sizin için rüşvet ve
yolsuzluğun bile çelişkisi yok
zaten. Sizin için
BAŞKAN Okuyorum efendim, Anayasa Komisyonu Raporunu
okuyorum, işte son cümlesi
OKTAY VURAL
(İzmir) Hiç de öyle değil.
Efendim, bunu
alamazsınız.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, Anayasa Komisyonu Raporunu
okuyorum ben size.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, hayır, siz yanlış okudunuz bir kere.
BAŞKAN Sayın Vural Öyle değil. diye yani
Komisyonun neyi kastettiğine
OKTAY VURAL
(İzmir) Görüşmelere geçilmemesi değil, devam edilmemesi
Yanlış okudunuz bir kere.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bal, lütfen ama
Hayır, grup başkan vekilleri cevap
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, yanlış okudunuz. Ya, yanlış okudunuz.
Hâkim ayarlamak için bu kadar acele etme ya! Acele etme biraz, biraz acele etme
ya! Ne olacak? Tezkere mi gelecek senin hakkında?
BAŞKAN Niye bağırıyorsunuz ki
Sayın Vural, niye yani yüksek sesle konuşuyorsunuz? Ne olacak yani
böyle?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz sebep oluyorsunuz! Siz sebep oluyorsunuz, siz!
FARUK BAL (Konya)
Dinleyin beni, dinleyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletin hakkına hukukuna el uzatan haramzadelerden hesap
sorması bu milletin görevi değil mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Hadi oradan!
BAŞKAN İstediğiniz kadar konuşun yani
niye
Bu ayrı, o ayrı konu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hırsızlık, yani
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bal, böyle bir usulümüz yok, grup
başkan vekiline söz vereceğim, lütfen ama
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anayasa Komisyonu Raporu ne olacak ya?
FARUK BAL (Konya)
Söz konusu olan, Anayasa Komisyonunun raporu. Siz diyorsunuz ki Bu rapor
şöyle bir gerekçeye bağlandı: Görüşmelere devam edilmemesi
gerekçesi. Bu, yanlış. Niçin yanlış? Çünkü, önerge üzerine
böyle bir karar verildi, önerge bu değildi. Önerge, Adalet Komisyonu
tasarıyı, teklifi görüşüp tamamladığından konusu
kalmadığı için toplantıya son verilsin önergesiydi.
Dolayısıyla, oradaki komisyon raporu, önergeye uygun bir rapor
değildir, sonucu itibarıyla yanlıştır.
BAŞKAN
Efendim, komisyon raporunu ben
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, o rapor o olacak!
BAŞKAN -
Raporda yazılanı okuyorum size.
FARUL BAL (Konya)
Burada işte oku.
BAŞKAN -
Raporumuz, havalesi gereği Adalet Komisyonuna gönderilmek üzere yüksek
Başkanlığa saygıyla sunulur. diyor.
Buyurun Sayın
Altay
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam, o raporu istiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yapmamışsınız gereğini, Gereğini
yapın. diyoruz. Görevini yapmamışsın!
KAMER GENÇ
(Tunceli) O raporu dağıtın bize. O raporu dağıtmak
zorundasınız.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
7.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, 523 sıra sayılı Kanun
Teklifiyle ilgili Adalet Komisyonu Raporu usulüne uygun bir şekilde
yeniden bastırılıp dağıtılıncaya kadar bu
kanun teklifiyle ilgili çalışmaların durdurulmasını
talep ettiğine ve teklifin Anayasaya aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bahse konu kanun teklifi, 10 Ocak tarihi itibarıyla Adalet
Komisyonunda tali komisyon raporları gelmeden başkanların
şahsi bir kararla -ki İç Tüzüke göre, böyle bir etkileri de yok-
Biz bunu görüşmeyeceğiz. yazısına da istinaden çalışmalarına
başlamıştır. Orada bu çalışmalar başlar
başlamaz Anayasa Komisyonunun 9 sayın üyesi Anayasa Komisyonunu, gene
İç Tüzükün ilgili maddesi çerçevesinde, toplantıya çağırmış,
çağrının bir nüshasını da Adalet Komisyonu
Başkanına çalışmaların başladığı
gün vermiştir. Esasen, orada Adalet Komisyonu Başkanının bu
çalışmayı durdurması gerekir idi ancak her hâl ve
şartta gelişmeler bütün Parlamentonun ve Türkiyenin malumu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının araya girmesi ile Anayasa
Komisyonu Başkanı Komisyonu toplamıştır ve elinde bir
rapor vardır. Bu rapor Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77
milletvekilinin teklifi diye başlar. Bu rapor bu sıra
sayısında olmalıdır. Bu raporun bu sıra
sayısı içinde olması İç Tüzük emridir. Siz orada keyfî
olarak bu İç Tüzükü hiç ihlal edemezsiniz, yorum yapamazsınız,
böyle bir hakkınız yok, böyle bir yetkiniz yok.
Dolayısıyla, ilaveten Sayın İncenin tespit ettiği,
Hükûmetin teklif ettiği metin ibaresi de orta yerde dururken böyle bir
ayıba, böyle bir rezalete, böyle bir hukuk kepazeliğine müsaade
edemezsiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin geçmişinde böyle bir
kepazelik olmamıştır. Umarım ve dilerim ki sizin
yönetiminizde de bu olmayacaktır, olmamalıdır; bu bir.
Dolayısıyla,
sizden kanunlara, Anayasaya ve İç Tüzüke uygun olarak, şu anda
oturuma ara verip, Komisyon Raporunun, sıra sayısının
usulüne uygun bir şekilde yeniden bastırılıncaya kadar bu
kanun teklifiyle ilgili çalışmaları durdurmanızı talep
ediyorum; bu bir.
İki
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Üç oldu, üç, üç
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, kaldı ki bu konuda biz bu sabah
itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanına
resmî bir yazı yazdık. Biz burada raf elması değiliz, ana
muhalefet partisiyiz. Bu yazımıza Meclis Başkanından,
dolayısıyla sizden resmî bir cevap bekliyoruz ama sizin bu resmî
cevabı, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğüne göre
verebilmeniz kabil değildir. Bu sebeplerle bu görüşmenin
başlamaması gerekmektedir. Başlatırsanız ne olur?
Başlatırsanız kanunu ihlal etmiş olursunuz.
Ayrıca bu
kanun teklifi, Cumhurbaşkanının, tarihte ilktir, Mecliste bir
kanun teklifi görüşülürken müdahalesi. Ben 50 yaşındayım.
Türkiye Cumhuriyetinde hiçbir Cumhurbaşkanı, Mecliste görüşülen
bir kanunla ilgili basın üzerinden kamuoyuna mesaj vermemiştir. Bu
kanun teklifinde Sayın Cumhurbaşkanı bunun doğru
olmadığını, doğrusunun bir Anayasa
değişikliği olduğunun, olması gerektiğinin
altını çizerek hem Parlamentoya, yüksek makamınıza hem de
kamuoyuna bir mesaj vermiştir.
Sonuç ve kanaat:
Birinci talebimiz, bu görüşmelerin durdurulmasıdır. Durdurmaz,
devam ederseniz bu bir usulsüzlüktür, usul tartışması gerekir.
İlaveten, devam ederseniz bu usul tartışmasından sonra,
herkesin bildiği gibi, ilkokulu bitiren herkesin kabul ettiği gibi,
bu teklif Türkiye Cumhuriyeti, yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına çok açık aykırıdır. Anayasaya çok
açık aykırı bir teklifin burada görüşülmesi de mümkün
değildir. Bu konuda da bir tartışma açılması
gerekmektedir.
Arz ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, tali komisyon on günlük süreyi geçtikten ve esas komisyon
konuyu karara bağladıktan sonra görüşme
yaptığından
FARUK BAL (Konya)
- O, Sayın Kuzunun hatası, Sayın Kuzunun hatası.
OKTAY VURAL
(İzmir) - On günlük süre geçmedi ki!
BAŞKAN
Anayasa Komisyonunun raporu üzerinde yapılacak herhangi bir işlem
bulunmamaktadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, on günlük süre geçmedi ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Sayın Kuzu, orada kuzuluk yapmış!
FARUK BAL (Konya)
Nerede Kuzu?
OKTAY VURAL
(İzmir) On günlük süre geçmedi ki.
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
OKTAY VURAL
(İzmir) Usul tartışması açıyoruz efendim tutumunuz
hakkında, aleyhinde.
BAŞKAN
Hangi tutumum hakkında Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutumunuz aleyhinde
Bu raporu, Anayasa Komisyonu raporunu
hilafıhakikat açıkladınız
BAŞKAN
Efendim, biraz önce
OKTAY VURAL
(İzmir) -
ve Meclis Başkanlığı olarak, size havale
edilen işlerle ilgili, milletvekillerine raporu dağıtmanız
gerekir. Bu raporu dağıtmadan bu komisyon raporunu
görüşüyorsunuz. Dolayısıyla, usulüne uygun değildir. Belki
milletvekilleri o raporu görecekti
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır efendim, böyle bir usul yok.
BAŞKAN
Sayın Vural, havale hangi tarihte yapıldı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim?
BAŞKAN
Havale hangi tarihte yapıldı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi tarihte yapıldı?
BAŞKAN 7
Ocakta yapıldı efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, o arkandakiler yanlış yönlendiriyor seni.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, bu konuda tasarruf hakkınız yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ayın 15inde Meclis Başkanının talebi var.
BAŞKAN 7
Ocakta yapıldı.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Ayın 15inde Meclis Başkanı tali komisyonu
toplantıya çağırıyor, Gereğini yapın. diyor,
15inde.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Bürokratların oyununa gelmeyin. Bürokratlar kurtarır, siz
siyasi bedel ödersiniz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu konuda tasarruf hakkınız yok Sayın Başkan.
Velev ki usul tartışmasını bir sayın grup başkan
vekili istiyorsa ve 63 Görüşmeye yer olup olmaması diye
başlıyorsa siz nasıl bir
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle mi takdir kullanacaksınız yani? Ali kıran
baş kesen misiniz ya!
BAŞKAN
Hayır, neyin usul tartışmasını
Yaptık Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tutumunuz
Bu, görüşülemez. Ya, yok diyoruz biz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, o konuda usul tartışması
yapamazsınız siz.
BAŞKAN Ama
bunun usulü vardır yani sizin gibi çağırarak, ortaya gelip
bağırarak usul tartışması istenmez ki!
OKTAY VURAL
(İzmir) - Onu yapamazsınız siz, onu yapamazsınız, öyle
bir hakkınız yok ki sizin.
BAŞKAN
Birincide ben söyledim size Usul tartışması
açacağım. diye.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir yönetim mi olur! Meclisi geren sizsiniz!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Orada oturmanız her istediğinizi yapma hakkını
vermez, öyle bir şey yok! Aleyhinizde, tutumunuzun aleyhinde söz
istiyorum. Tutanaklara da geçsin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gündemde sırası olmayanın usulü mü olur? Bilmeden
konuşuyorsun! Bu grup önerisi ön plana alıyor. Gündeme gelen konuyla
ilgili usul tartışması olur, bilmeden konuşmayın!
BAŞKAN
Sayın Vural, öğrenmek için buradayız zaten, Bilmeden
konuşuyorsun. diyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Talimatla da orayı yönetmeyin, talimatla yönetmeyin!
Nereden talimat aldınız bilmiyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Saygılı ol biraz, saygılı!
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
OKTAY VURAL
(İzmir) - Aleyhinde
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sayın Başkan, Sayın Başkan
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
BAŞKAN
bu
teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bir saniye Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutumunuzun aleyhinde söz talebim var, usul
tartışması açıyorum. Yanlış!
BAŞKAN
Neyin usul tartışmasını açıyorsunuz Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) Açıyorum
BAŞKAN Ne
demek yani, Açıyorum. demekle
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sizin tutumunuzla ilgili, sizin tutumunuzla ilgili.
BAŞKAN
Konuştuk, tartışıldı bu konu, söz verdim ben size.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Başkanlığa havale edilmiş bir raporu, bir rapor
hâlinde milletvekillerine dağıtıp
BAŞKAN
Efendim, usul tartışması yaptığımız bir
konuda bir daha tartışma açılmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bakın, bir kere, sizin gündemin
son sırasında olan bir kanun
teklifiyle ilgili usul tartışması açmanız mümkün değil
ki. Ya, bilmiyorsunuz bu konuyu ya. Yani bu kadar ders yeter. Bakın, 523
sıra sayılı Kanun Teklifi gündemin son sırasında. Siz
ancak gündemde olan, sırası gelen konuyla ilgili usul tartışması
açabilirsiniz. Şu anda
BAŞKAN Bu
nedenle, sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Usul tartışması açıyorum
BAŞKAN -
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen
(CHP ve MHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, usul tartışması
açıyorum! Burası tetikçilik makamı değil!
(CHP ve MHP
milletvekillerinin kürsü önünde toplanmaları)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Meclisi keyfî yönetemezsiniz!
BAŞKAN
Sayın Vural, Meclisi keyfî yönetmiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Usul tartışması açacaksınız!
BAŞKAN Yani
Meclis Başkanlığını işgal edemezsiniz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kimden talimat aldıysanız bilmiyorum, ben hukuktan
talimat alıyorum!
BAŞKAN
Çağırın yani
Söyleyebilirsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Siz açacaksınız usul tartışmasını!
Usul tartışmasını açacaksınız!
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bengi Yıldız,
Batman Milletvekili
OKTAY VURAL
(İzmir) Usul tartışmasını açacaksınız!
BAŞKAN
Lütfen
Açtım efendim ben, konuştuk.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açacaksın! Açacaksın! Babam gelse buradan
ayrılmam, vallahi de ayrılmam! Hakkımı yedirtmem!
BAŞKAN
Ayrılmayın, ayrılmayın. Hiç kimsenin hakkını
yiyen yok burada. Lütfen
ENGİN ALTAY
(Sinop) Böyle bir yetkin yok senin!
BAŞKAN Ne
demek yani
OKTAY VURAL
(İzmir) Açacaksın!
BAŞKAN Ne
demek istiyorsunuz şimdi ya
Lütfen ama.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Nasıl açmazsın! Nasıl açmazsın ya!
BAŞKAN
Lütfen ama, lütfen
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Kimsin sen ya! Sen kimsin ya!
BAŞKAN
Şimdi, öyle konuşamazsınız.
(Sinop
Milletvekili Engin Altayın Başkan mikrofonuna vurması)
BAŞKAN - Oo,
Sayın Altay, lütfen
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Lütfen yerinize oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Babasının çiftliği değil burası,
çiğneyemez İç Tüzükü.
BAŞKAN
Hayır, İç Tüzükü falan çiğneyen yok. Ben, usul
tartışması açtım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Çok ayıp!
BAŞKAN Bu
sözleriniz tutanaklara geçiyor efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Tutanağa geçsin
Senin hakaretlerin, millete hakaretlerin
BAŞKAN
Açtık efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açtık. olamaz, yapamazsın!
BAŞKAN
Nedir yani Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) - Usul
tartışması bir konuyu öncelikle gündeme alma
BAŞKAN
Evet, görüştük.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Dolayısıyla bu, o konuyla ilgili değil.
BAŞKAN
Görüştük, görüştük
Lütfen oturun yerlerinize.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Böyle bir şey olur mu ya! Üç grup başkan vekili burada.
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturun efendim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Kaldı ki yetkin yok! Yetkin yok senin, yetkin yok ya!
BAŞKAN Neye
yetkim yok? Lütfen, yerlerinize oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Oturmuyoruz!
OKTAY VURAL
(İzmir) - Vallahi billahi oturmayacağım!
BAŞKAN Oturmayın, ayakta
durun. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Otur, oturma! Bir dakika ama, böyle olmaz!
ENGİN ALTAY (Sinop) Nasıl
olmaz ya! Ha bu, ha bu, ne olur! Burası da olur ya!
BAŞKAN Oturmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkana başkanlık öğretiyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) Allah Allah!
Babasının çiftliği mi burası!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İyi de burada olmaz!
ENGİN ALTAY (Sinop) Olur!
BAŞKAN Sayın Altay, bu
yasayı görüştürmek istememenin başka yolları var.
Sayın Cumhurbaşkanı
ENGİN ALTAY (Sinop) Buna
uyacaksın, buna! Böyle şey olmaz!
BAŞKAN Lütfen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, grup başkan vekillerini çağırın
ENGİN ALTAY (Sinop) Böyle bir
şey ilk defa oluyor ya!
BAŞKAN Hayır, usul
tartışması açtık efendim, niye şey
yapacağız?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkan, ara vermek zorundasınız, çalışma
ortamı kalmamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Vallahi,
Rıza Sarraf da kurtaramaz!
BAŞKAN Hayır, hiç
ilişkilendiremeyeceğin kişileri söylüyorsunuz burada.
OKTAY VURAL (İzmir) Rıza
Sarraf da kurtaramaz!
BAŞKAN Bu sözler tutanaklara
geçiyor, herkesle görüşeceğiz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ya, böyle
bir hakkı var mı? Yok öyle bir hakkın ya!
BAŞKAN Evet, birleşime 10
dakika ara veriyorum.
Buyurun, sayın grup başkan
vekilleri içeri buyursunlar.
Kapanma Saati:
21.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sayın Vuralın talebi üzerine
usul tartışması açıyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhinde.
ENGİN ALTAY (Sinop) Aleyhte.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Aleyhte.
AHMET AYDIN (Adıyaman)- Lehinde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehinde.
BAŞKAN
Birer kişiye söz vereceğiz, her gruptan birer kişiye.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Altay, aleyhte.
BAŞKAN Sayın Zozani, siz?
Aleyhte, lehte?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Aleyhte.
AHMET AYDIN (Adıyaman)- Lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehte.
BAŞKAN
Lehte.
Sayın
İnce?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Altay, aleyhte.
BAŞKAN
Evet, Sayın Altayı da lehte yazıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Aleyhte MHP adına söz istiyorum.
BAŞKAN
Lehte söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
523 sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili tali komisyon olan Anayasa
Komisyonu Raporunun Adalet Komisyonu Raporuna eklenmesinin gerekip
gerekmediği ve teklif metninin
başlıklandırılmasındaki baskı hataları
nedeniyle görüşülüp görüşülmeyeceği hususunda
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda,
herhâlde, görüştüğümüz usul tartışmasının,
İç Tüzükümüzün 63üncü maddesi çerçevesinde, görüşmeye yer olup
olmamasıyla alakası olması gerekir. Çünkü bir konuyu öne alma
veya geriye bırakmayla ilgili kısım, AK PARTİ Grubu önerisi
görüşülürken, bu konunun öne alınması Anayasaya, İç
Tüzüke veya İç Tüzükün çeşitli kurallarına aykırı
olduğu ifadesiyle görüşme yapıldı. Ama şu andaki
yaptığımız usul tartışması
görüşmesinde, 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin usulüne
uygun olarak hazırlanmadığından dolayı görüşmeye
yer olmadığı ifade edilmekte.
Bakın, değerli
milletvekilleri, İç Tüzükümüzün 23üncü maddesi Komisyonlara havale,
esas ve tali komisyonlar diye ifade etmiş. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bu kanun teklifini esas komisyon olarak Adalet
Komisyonuna, tali komisyon olarak Anayasa Komisyonuna ve yine tali komisyon
olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale etmiş. Ne zaman havale etmiş?
7 Ocak tarihinde havale etmiş. 10 Ocak tarihinde Adalet Komisyonu
görüşmelerine başlamış ama ondan önce hem Plan ve Bütçe
Komisyonu hem de Anayasa Komisyonu 8 Ocak tarihinde, İç Tüzükün kendisine
verdiği yetkiyi kullanarak, Başkan tarafından, bu konunun
görüşülmeyeceğini, on günlük süre içerisinde gündemine
alamayacaklarını ve Adalet Komisyonundaki görüşmelerin
aksamasına engel olmamak adına kendi görüşlerini, bundan önceki
teamüllerde de uygun olduğu çerçevede görüşlerini ifade etmiş.
Fakat, Anayasa Komisyonu üyesi arkadaşlarımız İç Tüzükün
26ncı maddesinin son fıkrası gereğince üçte 1 komisyon
üyesi milletvekilinin imzasıyla
TUFAN KÖSE (Çorum) Ya, siyaset yapma,
samimi ol biraz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Biz, hepimiz siyasetçiyiz, siyaset yapıyoruz ve çok da samimi
konuşuyorum, çok da ciddi konuşuyorum. Şu anda ben de
siyasetçiyim, siz de siyasetçisiniz, hepimiz siyaset yapıyoruz ve biz,
bizim bildiğimiz doğruları anlatmaya çalışıyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Hangi
doğruları Sayın Elitaş, kendi doğrularını
mı anlatıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İç Tüzükün 26ncı
maddesinin son fıkrasına göre, üyelerinin üçte 1i tarafından
komisyon gündemi yapılmak üzere toplantıya çağrı
yapılabilir diyor.
Bu konu Meclis
Başkanlığı ve Anayasa Komisyonu Başkanı
tarafından gündeme alınmış ama alınan gündem
çerçevesinde bizim kanun teklifinin, Adalet Komisyonundaki kanun teklifinin
görüşmelerine yer olmadığıyla ilgili Sayın Başkan
teklifini sunmuş ama Komisyon üyesi arkadaşlar usul üzerinde bir
tartışma başlatmışlar. Anayasa Komisyonunun verdiği
rapor usul üzerinde yapılan tartışmalarla ilgilidir, yoksa,
kanun teklifinin görüşülüp görüşülmemesiyle alakalı
değildir. Anayasa Komisyonunun raporunun bu gündem raporunda, Adalet
Komisyonu raporunda olup olmaması kanun tasarı veya teklifin
görüşülmesine engel değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Nitekim, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
komisyonlarda gerekli sürede görüşülmeyen bir işi biraz önce
görüştük ve oylarımızla karara bağladık.
O anlamda,
Başkanlığın tutumumun uygun olduğunu düşünüyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz
isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Değerli milletvekilleri, biraz önce burada çok ciddi bir
tartışma yaşandı. Ben Anayasa Komisyonu üyesiyim,
dolayısıyla oradaki rapordan farklı olarak, o görüşmelerde
bulunmuş bir kardeşiniz olarak kendi zaviyemden kürsüye bir
şeyler anlatmaya çalıştım ama Sayın Başkan, bir
acelesi var, kendisine bir yerden bir talimat gelmiş muhtemelen, ha bire
koşuşturuyor. Yani görüştüğümüz kanun teklifi belki de
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüştüğü en önemli tekliflerden
birisi ancak Sayın Sadık Yakutun bir acelesi var anlamakta
zorlandığımız.
Tabii, şu
hadise aklımıza gelince belki bir nebze de hak veriyorum: Sayın
Sadık Yakut eski bir yargıçtır. Dolayısıyla,
kınalı keklik hikâyesi aklıma geliyor böyle deyince. Keklikleri
avcılar düşürmek için bir kınalı keklik koyarlar, onun
ötüşüne gelen keklikleri avcılar avlarlar. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bu Mecliste, Genel Kurulda hukuk katledilirken
maalesef hukukun kaderi bir hâkime yaptırmakmış bunu.
Değerli
arkadaşlar, Burhan Kuzu Bey zaten bu Anayasa Komisyonunu toplamamak için
ipe un serdi resmen, ipe un serdi. Orada Adalet Komisyonunda çok ciddi
tartışmalar var ve muhalefetin en önemli itirazı Anayasaya
aykırı olduğu yönünde. Sayın Mustafa Elitaş dedi ki:
Asli komisyon, tali komisyon ayrımı var. Doğrudur. Bakın,
kanunun sadece lafzı değil, ruhuna da bakmak lazım. Niye böyle
bir ayrıma gitmiş? Bir kere, bu kanun teklifinde farklı konular
var, farklı alanlar var. Ayrıca, bizim üyelerimiz de, sizin
üyeleriniz de ihtisaslarına göre o komisyonlara veriliyor. Yani Anayasa Komisyonunun
Anayasanın ihlal edildiğiyle ilgili bir kanun teklifinde görüşü
olmayacak mı? Şimdi, Sayın Burhan Kuzu bu Komisyonu
topladığı zaman dedi ki: Efendim, zaten Adalet Komisyonunda
iş bitmiş, nikâh kıyılmış dolayısıyla
bizim Anayasa Komisyonunda görüşmemizin, istişare etmemizin bir anlamı
yok. Bakın, Sayın Kuzu bu işleri gayet iyi bilen bir
insandır. Eğer zamanını boşa geçirmemişse
öğrencilerine idari işlemlerin icrai işlem olabileceği
gibi, istişari kararlar şeklinde de olabileceğini
öğretmiş olması lazım. Orada, Anayasa Komisyonu tam dört
buçuk saat çok ciddi bir mesaide bulundu. Gerçekten, birbirinden farklı,
önemli görüşler ortaya konuldu. Bu görüşler anlamsız,
manasız gibi bir tavır, bir kere Anayasa Komisyonuna ve Sayın
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzunun geçmişine de hürmetsizlik.
Değerli
arkadaşlar, nitekim, sayın grup başkan vekilimiz de söyledi;
Alınan karar taleple uygun değil. Talep diyor ki: Biz böyle bir
konuyla görüşmek istiyoruz. Görüşmenin devamına yer yok. diye
karar çıkıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Peki, benim talebim ne oldu? Havada kaldı benim talebim, bir
karara bağlanmadı. İşte, bunları söyleyecektim
Sayın Başkan. Neden rahatsız oldunuz?
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Bağırma!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Lehte söz isteyen
Engin Altay, Sinop Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Engin Bey, vazgeçtiysen ben çıkayım!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Size bunu yedirtmeyeceğiz.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Ona uyarsanız problem değil.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Ona uyun yeter ki.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir de siz uysanız ya!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sakin olun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sizin tutumunuzun lehinde söz almam tabii ki mümkün değil ama
kural gereği böyle oldu. Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Sayın Başkan hukukçudur ve Türkiye'nin, bütün kamuoyunun dikkatinin
üzerinde olduğu bir meseleyle ilgili bir hukuk
tartışmasında, bu kadar önemli bir tartışmada on
dakikalık yetkisi olduğu hâlde üç dakikalık bir konuşma
vermesi bile Sayın Başkanın hukuka saygısının
açık bir kanıtıdır, bunun üstüne başka laf söylemeye
gerek yok. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Saygısızlığı yani!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu teklifin Anayasaya aykırı
olduğunu, komisyonlardaki görüşme trafiğinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü ayaklar altına alınarak
yapıldığını söyledik, söyleyegeldik. Kaldı ki
önce şunu söyleyeyim: Burada bu işler yol olur. Grup başkan vekilinin
ya da bir sayın milletvekilinin İç Tüzükün 63üncü maddesine göre
bir talebini Türkiye Büyük Millet Meclisini idare eden Başkanın ya da
başkan vekilinin reddetmek gibi, kabul etmemek gibi bir yetkisi yoktur,
hakkı yoktur, hukuku yoktur.
Sayın
Başkan, lütfen, bu tutumlarınızdan vazgeçin. Bu Meclisi
germeyin. Orada otorite göstereceğim diye burada milletvekillerini
birbirine kırdırıyorsunuz, buna müsaade etmeyiz, buna müsaade
etmeyiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, arkadaşlar daha önceki oturumda da anlattı. Velev ki
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu sabah Meclis Başkanına
gönderdiği bir yazı var. Tali komisyon raporunun şu an söz
konusu kanun teklifinin sıra sayısında olması gerekir mi
gerekmez mi? Evet ya da hayır
Hukukçu bir Başkan Vekili olarak,
gerekir mi gerekmez mi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Gerekmez, gerekmez.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Buna gerekmez denilemez. Bu bir keyfiyet ifade etmez.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var, raporda var. Raporda var. 15inci sayfada
var.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Yok sıra sayısında. Nerede var? Anayasa Komisyonu
raporunu diyorum.
Komisyon,
şöyle ya da böyle, bir görüşme yapmış. Sizin bunu hiçe
saymanız olamaz. Kanun her yerde çiğnenir, bazen denir ki: Yasaklar,
kanunlar çiğnenmek içindir. Ama, sayın milletvekilleri, kanun,
İç Tüzük ve Anayasa bir tek yerde çiğnenmeyecekse o bu
çatıdır, hepimize lazım, her zaman lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şu
sıralarda oturanların bir kısmı, bu sıralarda
oturanların bir kısmı yürütmüşler, yemişler,
yutmuşlar yani 3Y
yapmışlar. Tasası size mi düştü? Tasası bize mi
düştü? Bunları aklamak bize mi düştü ey milletvekilleri?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bravo!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Onları mahkûm etmek de size mi düştü? Yargı
işini yapsın, bırakın.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Dışarıda binlerce, milyonlarca aç var. Allah
aşkına, bırakın siyasi mülahazaları, siyasi gelecek
kaygılarını bırakın. Hepimiz Müslümanız, lafa
geldi mi Allahtan korkarız. diye beş vakit yatıp
kalkıyoruz.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Namaz kılıyoruz, namaz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ee, bu konuda Allahtan korkmazsanız sizin
kıldığınız namazdan size kâr gelmez. Ben söyledim:
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu yolsuzluğu, bu Hükûmet, Kâbeden örtü getirse örtemez.
Boşuna çırpınmayın, boşuna çabalamayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanın bundan sonraki yönetim tutumunda buna uyması gerekir.
Buna uymazsa burada iyi şeyler olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Uydururuz, uydururuz!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Burada iyi şeyler olmaz. (AK PARTİ sıralarından
Ooo! sesleri) Ama uy buna
AHMET YENİ
(Samsun) Tehdit mi ediyorsun Engin Bey?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Evet, buna uymazsan tehdit ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Uydururuz, uydururuz!
AHMET YENİ
(Samsun) Tehdit mi ediyorsun Engin?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Buna uymazsan tehdit ediyorum, ne var? Uy buna! (AK PARTİ
sıralarından Hadi, hadi, hadi! sesleri)
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp, ayıp! Kimi tehdit ediyorsun? Grup Başkan
Vekilisin ya!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Kardeşim, ben diyorum ki buna uyacaksınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüye hücum etmek var mı bunda?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Hepimiz uyacağız.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Buna uyar, buna, Meclis Başkan Vekili.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Uysa mesele yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüyü yumruklamak var mı bunda diyorum.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın milletvekilleri, buna uyarsak her şey güzel olur.
Bak, Cumhurbaşkanımız da söyledi Her şey güzel olacak.
diye.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Muharrem üslubu sana yakışmıyor Engin Bey.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, sizi buna uymaya davet ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Aleyhte söz
isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Meclise ilk geldiğimiz gün sorduk, soruşturduk,
burada işler neye göre yürür? Dediler ki: Bir İç Tüzük var. İç
Tüzükü okuyun, her şey orada yazıyor. Bir rehber var, o rehbere göre
yol alırsınız.
İfade edeyim. İç Tüzükü
okudum. Bu Mecliste ilk okuduğum metinlerden bir tanesi İç Tüzüktü.
Okumamız gerekiyordu, okuduk. Sonradan komisyon
çalışmalarına dâhil olduk, Meclis çalışmalarına
dâhil olduk. İç Tüzük nerede uygulanıyor, ne şekilde
uygulanıyor, ona bakmaya çalıştık ve şunu gördük: Bu
Mecliste esasında bir İç Tüzük var ama uygulanmak için değil,
ihlal etmek için, arkasından dolanmak için bir İç Tüzük var. Sadece
bu komisyonla ilgili değil. Sadece bu komisyonla ilgili değil, bütün
komisyonlarda; iddia ediyorum, İç Tüzükün ihlal edilmediği bir tek
komisyon yoktur bu Mecliste, tüm komisyonlarda ihlal ediliyor. İddia
ediyorum, her gün, burada, bu Mecliste oturumların olduğu her günde
bu İç Tüzük ihlal ediliyor.
37nci madde diyor ki: Tali
komisyondan on gün süre içerisinde görüş almanız gerekir. Sayın
Elitaş dedi ya, 23üncü maddeye göre asli veya tali komisyonlara havalesi
yapılmış. Bu süreçle ilgili olarak yapılmış tek
doğru şey odur; havale sistemi yani hangi komisyonlara havale
edileceğidir. Ancak, burada adı geçen tali komisyonlardan birisinin
üyesiyim, Plan Bütçe Komisyonunun üyesiyim ve tali komisyon olarak da adı
geçmiş, hiçbir şekilde bilgimiz olmamıştır.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Torbayı görüşüyorduk.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Böyle
bir teklifin bizim Komisyona tali komisyon olarak havale edildiğinden bir
Komisyon üyesi olarak haberimiz olmamıştır. Anayasa Komisyonu
farklı bir gerekçeyle çalıştırılmamış.
Hiçbir şey bilmiyorsanız,
hiçbir itiraz dikkatinizi çekmiyorsa bu sıra sayısının
47nci ve 48inci sayfalarına bakarsınız. 47nci sayfaya
bakarsınız milletvekillerinden gelmiş bir teklif, 48inci
sayfaya bakarsınız -bir sayfa sonra- teklif Hükûmet tasarısına
dönmüş.
Şimdi, eğer, burada da bir
paralel yapının tezgâhı olduğu iddianız varsa
çıkın onu da söyleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Yani
bu iki sayfadaki hile de bir paralel yapının hilesiyse buyurun gelin
söyleyin, bunu da söyleyin.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Paralel yapıyı siz de söylüyorsunuz. Yoksa, söylemeyiz. Hayret bir
şey!
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu
şekilde İç Tüzüke aykırı bir işlem
yaptığınız ortadadır ve mevcut durumda işin
açıkçası, demin de ifade ettiğim gibi, bu Mecliste İç Tüzük
dışında bütün kurallar uygulanıyor, bir tek İç Tüzük
uygulanmıyor.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
görüşülmesine başladığımız 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin, tali komisyon olan Anayasa Komisyonu
raporunun ekli olmaması, raporda maddi hata bulunması nedeniyle
görüşülemeyeceği yönündeki usul tartışması sonunda
Başkanlığımızın yaptığı değerlendirmeyi
paylaşmak istiyorum:
Sıra
sayısındaki maddi hatanın başlıklandırmayla alakalı
olması ve konunun esasını etkilememesi göz önüne alınarak
tekrar bastırılmasına gerek bulunmadığı, tali
komisyonun on günlük görüş verme süresi sona erdikten sonra ve esas
komisyon raporu bastırılıp dağıtıldıktan
sonra toplantı yapmış olması nedeniyle komisyon raporunun
ek sıra sayısı olarak bastırılmasına gerek
olmadığı kanaati hasıl olmuştur. Bu nedenle,
görüşümde bir değişiklik söz konusu değildir.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, böyle bir şey
olabilir mi?
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Teklifin tümü
üzerinde söz isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Bengi Yıldız, Batman Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2010 Anayasa
referandumunda, bu maddeyi görüşürken Hükûmetin arkasında,
Türkiye'nin, hemen basının tamamı, aydınlarının,
köşe yazarlarının tamamı bu Anayasa
tasarısını destekliyorlardı. Şu anda
TUFAN KÖSE (Çorum)
Başkan, bir günde geçirdin ya kanunu, vallahi helal olsun sana! Grup
başkan vekillerini topladın, onu topladın, bunu topladın,
yaptın. Yuh olsun! Helal de olmasın, haram olsun. Yazsınlar
Haram olsun. Yazıklar
olsun!
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, hatip konuşuyor, sükûnete davet eder
misin?
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, sayın CHPli arkadaşlar;
yani eğer muhalefet edecekseniz, ben Adalet Komisyonunda söylemiştim
TUFAN KÖSE (Çorum)
Yazıklar olsun!
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Neye yazıklar olsun?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Siz devam edin.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Bu suçun ortağı
olmayalım. dedik ama buraya kadar getirdiniz. Getirdiyseniz de, lütfen, dinleyin
bizi yani. Bir muhalefet
MUHARREM İNCE
(Yalova) Kim getirdi?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Kim getirdi?
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Kim getirdi? Oradaki süreç içerisinde
Bakın, söyleyelim
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Siz getirdiniz, siz. Niye müdahale ediyorsunuz?
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - CHPli arkadaşlarla
Siz getirdiniz, siz getirdiniz buraya.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sizin de kirlilikleriniz açığa çıkacak
diye sustunuz! (CHP sıralarından gürültüler) Susun, dinleyin o zaman!
Evet, size söylüyorum. Ayıp ya! Edepsiz!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - Sizin iddianıza göre Anayasaya aykırı olan bir
maddeyi Adalet Komisyonundan buraya kadar siz taşıdınız,
siz onun ortağı oldunuz. (CHP sıralarından Oraya, oraya!
sesleri)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Siz gidersiniz oraya!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - Anayasaya aykırı olan bir görüşmeye
katılmamanız gerekirdi, katılmamamız gerekirdi, bunu da
söyledik, bunu da söyledim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sen de oradaydın ya. Sen yok muydun orada, sen orada değil
miydin? Kaç kere konuştuk.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - Neredeydim, söyledim işte.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sen ne arıyordun orada?
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - Bakın, CHPli milletvekillerine söyledim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bu nasıl bir mantık ya!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - Öyle bir mantıktır! Anayasaya aykırıysa onun
görüşmesinde yer almayacaksın!
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Bengi Bey, beraber oradaydık.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ya oraya söyle oraya! Ayıp ya!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - Sayın CHPli milletvekili arkadaşlarım
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ayıp ya! Oraya söyle!
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, böyle bir yöntem yok. Bırakın,
hatip konuşsun, ondan sonra
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
Sayın
Yıldız, Genel Kurula hitap edin siz de.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Genel Kurula hitap ediyorum.
BAŞKAN
Biliyorum
Genel Kurula hitap edin lütfen.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Ama yani burada muhalefet edeceklerse zamanında muhalefet
etsinler, bana muhalefet etmesinler lütfen yani. (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Niye bize laf atıyorsun!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Sen konuşma! Ne biçim konuşuyorsun sen ya!
SIRRI SAKIK
(Muş) Bravo Bengi Bey.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen, Genel Kurula hitap edin.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Âcizsiniz, acziyetinizden ne yapacağınızı
bilmiyorsunuz. Muhalefet yapacaksanız adam gibi muhalefet yapın. (BDP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Senden mi öğreneceğiz!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Arkadaşlar, AKPyle arasını açmayın!
TUFAN KÖSE (Çorum)
Bize bakma, oraya bak.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın İnce, zor zamanlarda AKPye
sarıldığını çok gördük!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Hükûmetin getirdiği bu düzenleme, bugüne kadar fiilî olarak
hayata geçirilen kuvvetler birliği ve başkanlık sisteminin
açıkça ve yasal düzeyde hayata geçirilmesidir. Biz hep söylüyoruz,
Türkiyede birbirini denetleyen yasama, yürütme ve yargı sistemi yoktur,
nedeni de Hükûmetin her düzenlemesine sorgusuzca el kaldıran bir Meclis
çoğunluğu, bu düzenlemeyi itirazsız onaylayan bir
Cumhurbaşkanı ve muhalifleri cezaevine tıkma görevi üstlenen
yargı bürokrasisidir.
Hâlbuki, bugün
adına parlamenter demokrasi dediğimiz sistemin temelleri 1215te
Magna Carta Libertatum dediğimiz belgeyle
atılmıştır. Bu belgeyle, İngiliz Kralı ilk kez
yetkilerini kısıtlamış ve halka bazı haklar
tanımıştır. Bu anlaşmayla, hukukun genel
kuralları, kralın arzusundan ve isteklerinden daha üstün bir yasa
ilkesi hâline gelmiştir ve Adil bir mahkeme tarafından
yargılanıp mahkûm edilmedikçe kimse hapsedilmeyecek ve mal ve
mülkünden yoksun bırakılmayacak. hükmünü içermekteydi. Aradan kaç
yıl geçti biliyor musunuz? Sekiz yüz yıl geçti, hâlen aynı
ilkeyi hayata geçiremedik. Rousseau daha 1771 yılında yani bundan iki yüz
elli yıl önce diyor ki: Yasama, yürütme, yargı iç içe geçmişse,
özgürlükler garantide değilse anayasa yok demektir; kuvvetler kimdeyse o
hâkimdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz bir sistem krizi
yaşamaktadır, yönetenlerin birbiriyle
çatıştığı bir süreci yaşamaktayız.
İktidar içi bir iktidar savaşı, bir bilek güreşi
yapılmaktadır. Sorun bir anayasal krizken Hükûmet bu krizi yasal
düzenlemelerle aşmaya çalışmaktadır. Sorun hesap verme,
adaleti işler kılma sorunuyken Hükûmet antidemokratik bir yasayla
sorunu aşmaya kalkıyor.
2010
yılında, kimseyi hesaba katmadan bir paket geçirdiniz. Biz,
Kontrolsüz güçten medet ummayın, tarihsel kötü mirastan ders alın.
dedik, dinlemediniz, yarattığınız canavar geldi sizi buldu.
Şimdi aynı hatayı tekrarlıyorsunuz, En iyisini biz
biliyoruz. diyorsunuz ve battıkça batıyorsunuz. Biz, Adalet
Komisyonunun ilk gününde söyledik: Bu düzenleme 1982 darbe Anayasasına
aykırıdır, üzerinden bir muhalefet geliştirmeyeceğiz
ama, bu düzenleme demokratik hukuk devletine, kuvvetler ayrılığına
aykırıdır, bunu herkes biliyor, dünya da, Avrupa Birliği de
bunu yüksek bir perdeden seslendiriyor.
Sayın Bakan
grupları ziyaret etti. Biz, anayasal düzeyde her türlü katkıya
hazır olduğumuzu söyledik, Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki
muhalefetin yaklaşımı üzerinden yürünebileceğini ifade
ettik, buna ilişkin basına açıklamalarda bulunduk. Bugün,
Sayın Başbakan -daha doğrusu dün- yurt dışına
çıkarken diyor ki: Muhalefetten hiçbir parti bize bir öneriyle gelmedi,
Anayasa düzeyinde çözüm üretme noktasında bizimle uzlaşmadı.
Değerli
arkadaşlar, 2010 yılında da aynı şeyi söyledi AKP.
8inci madde üzerinde yani parti kapatma üzerinde, 5 arkadaşla birlikte
geldik, burada oy attık, onlardan bir tanesi de bendim. Ama, AKP içeriden
fire verince, o zamanki grubumuzdan 5 arkadaşımızın
hayır oyu kullandığını söyleyerek işin içinden
çıkmaya çalıştı. Üç yıl aradan sonra, yine Sayın
Başbakan, anayasal düzeyde bunu çözme desteğimize rağmen, bunu
söylememize rağmen, ne yazık ki Barış ve Demokrasi
Partisini de görmezden gelip Böyle bir katkıyı hiç kimse sunmadı.
diye belirtiyor.
Demokratik
ülkelerde sivil toplum baskı grupları dediğimiz örgütlü toplum
ve tabii ki siyasi partiler, hükûmeti eylem ve söylemleriyle baskı
altına alırlar. Bunu neden yaparlar? En azından seçime kadar
demokrasiden ayrılmaması ve demokratik düzenlemeler
yapılması için. Bizde şu an Hükûmetin geldiği nokta nedir?
Tam da sıkıştığı bir dönemdeyiz. Muhalefet
olarak, muhalefet partileri olarak bu konuda Hükûmeti anayasal düzeyde bir çözüm
üretme noktasında zorlama fırsatımız varken bu noktadan
epey uzaklaştığımızı belirtmek isterim. Bununla
da Adalet ve Kalkınma Partisine, bu yasayı Meclisten geçirip orada
tek kişinin egemenliğinde bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna giden yolu açmış bulunuyoruz aslında.
İktidarın ilkesel olmayan ama pragmatik olan çözümlerinin ülkeyi
getirdiği nokta yönetememe krizidir. Muhalefet de Parlamentonun ülkeye
çözüm üretemediği, çözüm gücü olamayacağı bir pratik içerisine
girerse 1960ların, 1980lerin darbe ortamları yaratılır ki
bu, hiç kimseye bir yarar getirmez. AKP ve cemaatten yana olmak demek,
yapılan tüm hukuksuzluklara ortak olmak demektir. Bu çatışmadan
medet ummak da doğru değildir. BDP olarak bizim muhatabımız
ve hesap soracağımız makam, seçimle gelmiş ve hesap verme
noktasında olan Hükûmettir. Devlet içinde yuvalanmış, hiç
kimseye hesap vermeyen ama bize karşı işlenmiş cinayetin,
her suçun başaktörü olan bu yapının tasfiyesi için her türlü
demokratik çözüme hazırız, böyle bir yapıyı meşru
görmüyoruz. AKP Hükûmeti elbette bu yolsuzlukların, bu zulmün
hesabını seçimlerde verecek ya da diğerleri.
Peki, bu
karanlık yapıdan kim hesap soracak? KCK davalarını AKPyle
birlikte yapmadılar mı? KCK davası, cemaatin bölgede kendisine
alan açma operasyonu değil midir? Bu, AKPnin de işine geliyordu
çünkü cemaat demek AKPye oy zemini hazırlamak demekti. Binlerce insan bir
anda içeriye atıldı. Yeni seçilen belediye
başkanlarımız, meclis üyelerimiz, il ve ilçe
başkanlarımız, sivil toplum örgütü yöneticileri, avukat
arkadaşlarımız 2009dan beri içerideler. Öyle bir korku
yaratılmaya çalışıldı ki tıpkı 1990larda,
devlet gözetiminde, Batmanın merkezinde herkesin gözü önünde infaz
edilenler gibi, Sıra bize mi geldi? psikolojisi yaratıldı. BDP
bu şartlarda siyaset yaptı. Bu yargınız, Demoklesin
kılıcı gibi tepemizde sallandı. İçerideki vekil
arkadaşlarımız yetmiyormuş gibi, neredeyse tekrar
Parlamentodan zorla alınacak arkadaşlarımız üzerinden
Parlamentoyu da baskı altına aldınız. BDPnin kadrolarına
paralel devlet dedi bugünkü paralel devletçiler. Yahu, nasıl paralel
devlet? Devlet içinde kaç valisi, kaç kaymakamı, kaç hâkimi,
savcısı emniyet mensubu var? İçeri attıklarında kaç
silah yakaladınız üzerlerinde? Tek delil, telefon
konuşmaları ve uydurulmuş gizli tanıklar.
Şimdi
Sayın Başbakanın da Fethullah Gülenin de telefon
konuşmaları açığa çıkıyor. Gülen, o
kayıtlara göre, ihale ve iş alımlarına bakıyor,
aracılık ediyor, yönlendiriyor, Buna değil de şuna verin.
diyor.
KCK
yargılamaları 2009da başladı, şimdi 2014
yılındayız. 1980lerdeki Diyarbakır yargılamaları
gibi bir tiyatro sergilenmektedir. Anayasa Mahkemesinin uzun tutukluluğa
ilişkin kararlarına rağmen, efelenen bir örgütlü yapı
vardır yargıda. Dönüp bu zulmün hesabını hem AKPden hem de
bu yapıdan sormayacak mıyız? Bizden
çaldığınız yılların hesabını vermeyecek
misiniz?
Bu çetenin bir
başka mağduru Ergenekon ve Balyoz davasından
yargılananların bir kısmı. Bir kısmı diyorum
çünkü o yapının içinde katillerimiz de var, bunu da biliyoruz. Bu
dava da Ergenekon davası da tıpkı torba yasalar gibi torba bir
yargılamadır. Kim muhalifse at sepete. Sonuçta, kamu
vicdanını yaralayan bir ucube dava ortaya çıktı. Bu davada
yargılama konusu suç, Hükûmete karşı darbe teşebbüsüdür.
Yahu,
canınız ne kadar tatlı! Buradaki bir kısım failin
Susurluktan, hayata geçmiş darbelerden, onlarca, on binlerce faili
meçhulden, binlerce köy boşaltmalardan sorumlu olduğunu bilmiyor
musunuz? Sivasta, Çorumda, Maraşta Alevi kıyımında
kılını kıpırdatmayan komuta kademesi ve bu
katliamı yapanlar bu örgüt değil midir? Biliyorsunuz. Neden,
işlenmiş suçlardan değil de işlenme ihtimali olan suçtan
dava açıp ceza veriyorsunuz yani öldürmekten değil de öldürmeye teşebbüsten
dava açıp yargılamayı sürdürüyorsunuz?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP yandaşı yazarlar bizim
Ergenekon davasına ilgi göstermediğimizi söylüyorlardı. Biz
Silivriye gittik; Sayın Grup Başkan Vekilimiz Pervin Buldan,
Sayın Ahmet Türk, Sayın Osman Baydemir, Sayın Akın Birdal,
Diyarbakır İl Başkanı Aydının ailesi, öldürülen
Milletvekilimiz Mehmet Sincarın ailesi, bölge baroları,
Çağdaş Hukukçular Derneği ve yüzlerce aile Silivriye gittik,
müdahillik talebinde bulunduk. Oradaki cemaatin ve AKPnin etkisindeki mahkeme
binlerce faili meçhul cinayeti görmezden geldi ve bütün bunların
müdahillik talebini reddetti. Şimdi, temel sebebi nedir bunun, bu
reddetmenin? Çünkü Bu sürecin altını kazır da Kürdistana
gidersek altından biz de çıkabiliriz. dediler. Çok
kazırsanız altından ne çıkacağını biz
biliyoruz.
Dün
itibarıyla, Başbakanlık Müsteşarlığına kimi
getirdiniz değerli arkadaşlar? Veli Küçükle telefonda çok güzel bir
muhabbet yapan bir adamı, Adalet Bakanlığı
Müsteşarlığından gelme Fahri Kasırgayı
atamışsınız Sayın Efkan Alanın yerine. Telefon
görüşmesinde ne diyor? Veli Küçükle görüşüyor:
-Alo.
-Paşaların
en yakışıklısı.
O da cevap veriyor:
-Uy,
bakanların en büyüğü, bakanların en güzeli!
2007 öncesinde geçici olarak
bakanlık yapmış ya bu zat.
-Bayramınız
kutlu olsun, bayramınız mübarek olsun.
-Vallahi ya, beni
mahcup ettin, ben arayacaktım.
-Estağfurullah
Paşam. Nasılsın, iyi misin?
-Vallahi,
köydeyiz, hanımla kurban kestik, onunla uğraşıyoruz.
-Oh, ne güzel.
-Bayrama geldik,
neredesiniz?
-Vallahi, ben
Ankara'da kestim kurbanımı, Allah kabul ederse.
-Allah kabul
etsin.
-Amin.
Birinci telefon görüşmesi.
Bu da ikinci
telefon görüşmesi:
-Balkanların en büyük
savcısıyla ve en büyük bakanıyla görüşecektim.
-Kendileri
karşınızda, Orta Doğu ve Balkanların en
yakışıklı paşası!
-Köylüm olan bir kız hâkimlik
sınavına girecek de
-Veli amcası
kefil mi?
-Kefilim
efendim.
-E, biz de kefil
oluruz o zaman.
-Sen kefil oldun
mu biter bu iş. diyor bu zatımuhterem, şimdi de Sayın
Efkan Alanın yerine gelmiş. Bunlar da Ergenekonun, faili
meçhullerin üstüne gidecekler, bunları yargılayacaklar on binlerce
faili meçhulden dolayı, köy boşaltmalardan dolayı, bu
zatımuhterem Sayın Başbakana danışmanlık yapacak!
İşte, böyle bir sistemin içerisindeyiz değerli arkadaşlar.
Adalet
Komisyonunda teklif ettik, dedik ki: Anayasa Uzlaşma Komisyonunda
muhalefetin bir noktaya getirmiş olduğu HSYK
tartışmaları, görüşmeleri var. AKP de bunun çok
uzağında değil. Onun üzerinden yürüyüp bir çözüm üretelim.
Oradaki düzenlemeye göre kaynakları çeşitlendireceğiz. Bunlar
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna gelecekler, kaynağında
birinci seçimden geçecek, sonra Parlamentoya gelecek, Parlamento da üçte 2
çoğunlukla tekrar bunları seçecek, böylelikle partizanca bir siyasi
eğilim temsilcisi değil, 2010da olduğu gibi, tarafsız,
bağımsız yargının temellerini atmış
olacağız. dedik ama buna ilişkin ne Hükûmetin ne de muhalefetin
ne yazık ki yeterli çabayı göstermediğini düşünüyoruz.
Bugün geldiğimiz, başkanlık sisteminin HSYKya uygulanma
şeklidir.
Şunu açıkça söyleyelim: Üç
yıl önce burada yaptığımız muhalefette bir canavar
yaratıyorsunuz, o canavar sizi yutacak dedik; bürokratik devlet hiç
kimseye yarar getirmez dedik. Şimdi, ektiğinizi biçiyorsunuz. Bu getirdiğiniz
kanun, dünyanın hiçbir sisteminde kabul görecek bir kanun değildir.
Yeni bir canavar yaratıyorsunuz. Çok kısa zamanda bunun başka
ellerde size döneceğini hep birlikte göreceğiz diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ (Devamla) - Onun
için, biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bu kanuna, bu
tasarıya, bu teklife Hayır. diyoruz, bunun hiçbir yerinde
olmayacağımızı söylüyoruz, hiçbir şekilde
ortağı olmayacağımızı söylüyoruz ve bundan medet
umanları da uyarıyoruz, bu kanun sizi götürecektir diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın konuşmacı, 23 Nisan 1920den bu yana herhâlde Meclis
tarihinde ilk olan bir açıklama yaptı, dedi ki: Bu kanunun buraya
gelmesinin sebebi Cumhuriyet Halk Partisidir. Çünkü, Anayasaya
aykırı olmasına rağmen Komisyonda görüşmelere
katılmıştır. Hâlbuki, kendisi de katıldı. O
zaman kendisi de bunun bir parçası. Böyle bir açıklama ilk kez
yapıldı, siyaset tarihinde bir ilk bu.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sataşma oldu, kürsüden konuş Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani,
Komisyona katıldığı için bir parti suçlanamaz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sataşma olmuş kürsüde konuşsun.
BAŞKAN Grup başkan
vekillerine veriyoruz Sayın Zozani.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Ayrıca, bunları açıklamak için söyledim ama bir cümlesi var ki
sataşmadır.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Evet,
evet.
MUHARREM İNCE (Yalova) Dedi ki:
Cumhuriyet Halk Partisi muhalefet yapamıyor. Hâlbuki, kendisi AKPye hiç
muhalefet yapamadı. CHPye Muhalefet yapamıyor. sözünün bir
sataşma olduğunu herhâlde takdir edersiniz.
Grubumuz
adına Sayın Batum konuşacak.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Üzerine alınmış Sayın Başkan,
söz hakkı verin! Sözü üzerine alınmış Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Batum.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Sataşma var. Onlara çatacağına kalkıp
bize çatıyorlar!
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Sayın Bengi Yıldız konuşmaya
başlarken açıklıkla şunu düşündüm: İlk defa,
Sayın Bengi Yıldızla aynı şeyle mücadele ettik,
aynı şeyi düşündük,
Cumhuriyet Halk Partisine bir şey söyleyemeyecektir dedim. Nasıl
yaptı, nasıl etti, sonunda bu kanunu bize bağladı.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Bravo!
BENGİ YILDIZ
(Batman) Konuşturtmadınız ki Sayın Batum.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Bengi
Yıldız, Sayın Bengi Yıldız
BENGİ YILDIZ
(Batman) Yani, Hükûmet kanadından insanlar bana karşı
çıkacaktı ama CHPliler şey yapıyor.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sen niye laf atıyorsun? Otur yerine!
(Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın CHP sıralarına yürümesi)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Sevgili kardeşim, tamam
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen oturun.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) - Bir dakika
Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BENGİ YILDIZ
(Batman) Fazla konuşma!
BAŞKAN
Sayın Yıldız
Sayın Yıldız
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Sayın Başkan, bu kanun
(CHP
sıralarından gürültüler) Tamam
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen
BENGİ YILDIZ
(Batman) Dangalakça hareket etme!
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hep beraber, bu yasa Komisyonda görüşülürken Anayasaya
aykırılığını bıkmadan usanmadan, usul
açısından da, esas açısından da Anayasaya
aykırılığı söyledik; hiç bıkmadan burada da
söyleyeceğiz. Bu, Komisyonda görüşülürken bütün görev alan arkadaşlarımız,
orada bir yargıç dövülmesine rağmen, aynı mücadeleyi verdik ve
dedik ki: Bu kanun açıkça Anayasaya aykırıdır. Bunun
dışında, düzeltilmesi yönünde, Anayasaya açıkça aykırı
olduğu için, bir tek önerge dahi vermedik.
Şimdi, bütün
bu mücadeleyi verirken Sayın Bengi Yıldız da oradaydı
bizlerle beraber; eğer biz suç ortağıysak o da suç
ortağıydı, eğer biz mücadele verdiysek o da verdi
mücadeleyi. MHPliler, arkadaşlarımız oradaydı. Şimdi,
MHP milletvekilleri de suç ortağı mı? Kabul ediyorlar mı bu
yasanın suç ortağı olduklarını?
FARUK BAL (Konya)
Ne suç ortağı kardeşim? Ne demek bu?
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Biz, hep beraber, bu yasaya karşı mücadele
verdik. Ama söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Bizi
bulaştırmayın.
FARUK BAL (Konya) Sataşma var.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla)
Sataşırım. Neden sataşırım? Eğer biz suç
ortağıysak sizler de suç ortağısınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sataşmadan söz istiyoruz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla)
Bunu çok net olarak söylüyorum. Ama Sayın Bengi Yıldız
şunu bilsin: Biz doksan yıllık partiyiz; bizler de suç
ortağı olmayız, sizler de olmazsınız. Bu yasaya
karşı çıktık, bunu özellikle vurgulamak istedim.
Sevgili Bengi Yıldız, bunu
bilerek konuşacağını umarım bir daha.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Batum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizi niye
bulaştırıyorsun Süheyl Bey ya?
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, sayın hatip Milliyetçi Hareket Partisini suç ortağı
olarak ilan etmiştir.
BAŞKAN - Sayın Batum mu sataştı?
FARUK BAL (Konya) Evet, Sayın
Batum sataştı.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal.
Size de iki dakika söz veriyorum
sataşma nedeniyle.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bize
de mutlaka sataşılır Başkanım.
3.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, Eskişehir Milletvekili Süheyl
Batumun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek Adalet Komisyonunda gerekse Anayasa Komisyonunda
Milliyetçi Hareket Partisi sadece Anayasaya değil, demokratik parlamenter
sisteme ve sadece demokratik parlamenter sisteme de değil,
insanlığın geliştirdiği en yüce kavram olan hukukun
üstünlüğüne aykırı olan bu kanun teklifi karşısında
göğsünü siper etmiş ve Adalet Komisyonunda şanına
yakışır bir mücadele vermiştir, her maddede Anayasaya
aykırılık önergesi vermiştir. Ama, Cumhuriyet Halk Partisi,
Sayın Batum bizi suçlarken Adalet ve Kalkınma Partisinin oyununa
gelmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisinin
Anayasaya aykırılık iddialarını
tartıştırmamak için, bunu geçiştirmek için sürekli kavga
çıkarmak istemiş, CHP de buna cevap vermiş ve dolayısıyla
iki gün boyunca Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri de Adalet
Komisyonunu Anayasaya aykırılık noktasında
çalıştırmamış; pet suları, iPadler havada
uçmuş ve Komisyon komisyon olmaktan çıkmıştır. Bunda
bizim hiçbir kabahatimiz, kusurumuz yok. Biz, 1 metre kuralını
uyguladık orada, 1 metre bize kimse yaklaşmadı ama siz kavga
ettiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, hiç böyle bir şey
yok Komisyonda kusura bakmayın ama.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Batum.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Böyle bir şey olmadı Sayın
Başkan. 69uncu maddeye göre bizim yanlış olan bir şeyi
açıklama hakkımız var. Yani, şimdi Siz kavga ettiniz.
diyor ve dolayısıyla, bunu açıklamamız lazım.
FARUK BAL (Konya)
Ettiniz Hocam.
BAŞKAN Siz
kavga etmediniz, sataştı yani.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Etmedik, aynen.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Batum, iki dakika süre veriyorum.
4.-
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, Konya Milletvekili Faruk
Balın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, bir kanun Anayasaya -bugün getirilen kanun kadar,
hepiniz de biliyorsunuz bunu- bu kadar aykırı olursa
Komisyonda
bizler haklı olarak, bu kanunun Anayasaya aykırı olduğunu,
esastan, usulden Anayasaya aykırı olduğunu söyledik.
Şimdi,
Sevgili Başkan, Anayasaya aykırılığı hâlen devam
ettiriyorsunuz. Çok açık olarak hangi komisyona gideceğine Meclis
Başkanlığı karar verirken, Meclis Başkanı karar
vermişken, Anayasa Komisyonuna göndermişken Anayasa Komisyonunun
verdiği kararı beklemeden kırk sekiz saatin geçtiğine karar
veriyorsunuz oy çokluğuyla. Bunların hepsini
yaptığınız için biz kavga etmedik; biz sadece Anayasaya
aykırı olduğunu, bu aykırılığı bir
proje partisi olmadan, doksan yıllık bir parti olarak, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bıkmadan usanmadan söyledik. Eğer kavga
yapıldıysa onun içerisinde sizler varsınız.
FARUK BAL (Konya)
- Biz yokuz.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Hepiniz varsınız.
FARUK BAL (Konya)
Biz yokuz, biz 1 metre kuralını uyguladık.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Eğer kavgaysa bunu sizler de yaptınız. Bizler sizlere
kavgacı parti demedik, Anayasaya aykırılığı
iddia ediyorlar. dedik. Biz sadece Anayasaya
aykırılığı iddia ettik. Gene söylüyoruz, gene
söyleyeceğiz, gene söylemeye devam edeceğiz; bu kanun Anayasaya
aykırı olduğu gibi, şimdi bunu görüşmemiz dahi
Anayasaya aykırıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Kırk sekiz saati beklememiz gerekirken bir
aykırılığı da Meclis Başkanlığı
yapmıştır.
Hepinize
saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:22.11
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.18
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S.Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, sadece tutanaklara girmesi açısından
Süheyl Batum, bizim partiyle ilgili
kavgacı bir parti gibi bir laf kullandı.
BAŞKAN Hayır, Kavgacı
parti değilsiniz. dedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, bizim
kavgamız vardır; rüşvetçilerle, bölücülerle, haram para
aklayanlarla kavgamız vardır. Bu kavgayı yapmak kırk
beş yıllık Milliyetçi Hareket Partisinin şerefli bir görevi
olmuştur, tarih bunu yazmıştır. Dolayısıyla,
kavgamızın onlarla olduğunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, benim, tasarının tümünün Anayasaya aykırı
olduğuna dair bir önergem var orada. Hangi safhada onu
BAŞKAN Cevap vereceğiz
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hangi safhada
işleme koyacaksınız?
BAŞKAN Cevap vereceğiz
sonra.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne cevap
vereceksin ya!
BAŞKAN Oylamadan önce
açıklamayı yapacağım Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
87nci maddede açıkça, bir tasarının bir maddesinin veya tümünün
Anayasaya aykırı
BAŞKAN Anlaşıldı
efendim, oylamadan önce
88inci maddeyi de okuyun lütfen. Oylamadan önce
şey yapacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu 88inci
maddeyle ne ilgisi var? Açık, 87nci maddede diyor ki: Bir
tasarının bir maddesinin veya tümünün
BAŞKAN Sayın Genç, sordunuz
Ne zaman işleme koyacaksınız? diye, ben de Oylamadan önce.
dedim.
Evet, şimdi, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bu yeni
tapelerden de bahset bari Sayın Bakan, yeni düşmüş bunlar
piyasaya!
MHP GURUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak
için huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hepimiz biliyoruz ki bu kanun teklifi, 17 Aralık tarihinde başlayan,
25 Aralık tarihinde devam eden yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama
operasyonunun akabinde yargıyı ele geçirme amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisinin huzuruna gelmiştir.
Şimdi, şair
diyor ki: Kâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi / Kâh inerim
yeryüzüne, seyreder âlem beni. Keşke AKPli milletvekillerimiz kuliste
sohbet etmek yerine gelseler de birlikte gökyüzüne çıksak ve yeryüzünde
olanları bitenleri hep beraber bir görebilsek, seyredebilsek. Onlar yok
ama biz birlikte şöyle bir tur atalım.
Bu 17 Aralık
operasyonuyla birlikte;
1) Bakanların
rüşvet alma iddiasıyla haklarında bir soruşturma
başlamıştır. Bundan daha vahimi, bakanlar öz
evlatlarını rüşvet almak için aracı kılmışlardır.
2) İmar
yolsuzluğu yapılmıştır.
3) Kara para
aklama yapılmıştır.
4) Teröre destek
olucu faaliyetlerde bulunulmuştur.
Bütün bunlar
olurken trajikomik bir fotoğraf da karşımıza
çıkmaktadır. Bu trajikomik fotoğrafta devletin organları,
bakın, nasıl? Kaçakçılık, organize ve mali şubeye
mensup polisler rüşvetçiyi, kara paracıyı takip ediyor, teknik
takip ediyor, görüntü alıyor, arabalarında para taşırken
tespit ediyor. Bunları mali polis tespit ederken mali polisi de polis
istihbarat şube müdürlüğünün ekipleri takip ediyor. Rüşvetçiyi
mali polis, kaçakçılık şube müdürü takip eder, onu da istihbarat
şube müdürlüğü ekipleri takip ederken istihbarat şube
müdürlüğü ekiplerini de yine kaçakçılık, organize ve mali
şube polisleri takip ediyor. Devletin hâli bu, devletin organları bu
vaziyette.
Şimdi, bu
komik fotoğrafın arkasında ortaya çıkan deliller neler?
Ayakkabı kutusundan milyon dolarlar çıkıyor, tespit ediliyor.
Çikolata kutusuyla rüşvet götürülüyor, tespit ediliyor. Yatak
odasında para kasaları bulunuyor, tespit ediliyor. Taksi
bagajında milyon dolarlar var, tespit ediliyor. Havaalanından
geçerken sırt çantasında milyon dolarlar var, tespit ediliyor ve
fotoğraf bu.
Şimdi, böyle
bir suçüstü hâlinde ne olması lazım? Başka ülkelere
bakalım: İspanyada İspanya Kralının kızı
Prensesin bir vergi yolsuzluğuna alet olduğu şeklindeki iddia
üzerine İspanya Kralı dedi ki: Hukuka saygımız var.
Kızım gidecek, hukuk önünde hesap verecek. Bunun üzerine, fil
avı nedeniyle İspanyadan ayrılmış olan Kralın
İspanya halkında saygınlığı düşmüştü
ama bu ifadesiyle saygınlığı bir kat daha arttı.
Almanyada Cumhurbaşkanı bir muhabire telefon eder: Bunu haber
yapmayın. Bu ortaya çıkınca Cumhurbaşkanı istifa
etmek zorunda kalır. Yunanistanda benzeri olur, Japonyada benzeri olur.
Bizde ne oldu?
Bizde ilk iş, savcıya Seninle görülecek hesabımız var.
diye Başbakandan tehdit gitti. İlk iş, cümlesinden olmak üzere,
bu operasyonu yapan polislerin müdürleri, amirleri, memurları,
çaycıları bir gecede görevden alındı ve netice itibarıyla
İstanbul polisinden bu operasyona katılanların tamamına
işten el çektirildi. Savcıya işten el çektirildi, savcılar
sürüldü. Bununla da yetinilmedi, Adli Kolluk Yönetmeliğiyle Ceza
Muhakemesi Kanunu değiştirildi, Anayasanın kuvvetler
ayrılığı ilkesi değiştirildi; bir yönetmelikle
hâkimin bağımsızlığı,
tarafsızlığı ilkesi değiştirildi; bir
yönetmelikle hukukun üstünlüğü kavramı dediğimiz,
insanlığın ulaşmış olduğu en yüce değer
örselendi.
Bütün bunlar
olurken değerli arkadaşlarım, yeryüzüne inip hali pürmelalinizi
izleyemediniz, yeryüzüne inip hâli pürmelalinizi seyretseydiniz dünya lideri
diye taltif ettiğiniz, yandaşlarınızın halifeyi
ruyizemin diye iltifata boğduğu ama içinizden birinin de yetinemeyip
Allahın bütün sıfatlarının birleştiği
şahsiyet diye takdim ettiği Sayın Başbakanın
oğlu marifetiyle ulaştığı, bugün akşam çıkan
tapelere göre de bizzat kendisinin yolsuzluklara bulaştığı
bir operasyonda onu koruyabilmek için bu kanunu ortaya getirdiniz.
Bunu nasıl
koruyacaksınız? Polisi değiştirdiniz, 16 tane ilin emniyet
müdürlerini değiştirdiniz, yüzlerce şube müdürünü
değiştirdiniz, binlerce polis memurunu değiştirdiniz.
Buradan çıkan bir sonuç var, o sonuç da şu: İstanbul dışında,
Ankarada, Adanada, Bursada, Kocaelide, Trabzonda, Malatyada, Mersinde,
Sakaryada, İzmirde, Antepte, Hatayda, Erzurumda, Diyarbakırda
ve Antalyada polis operasyonlarını yaptınız. Bunun şu
anlamı var: Bu illerin tamamında AKPnin bulaştığı
pislikler var. Bu illerin tamamında, şimdiden, tedbir olmak üzere,
oradaki delilleri değiştirmek üzere, o işleri teknik takiple,
tapelerle, görüntülerle delillendirmiş olan polisleri görevinden
alıyorsunuz.
Şimdi Adalet
Bakanı, bu kanun çıkmadan önce, üç gün önce gitti, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu ziyaret etti. Bir saat kaldı orada, bir saat
sonra -Sayın Bakan, şimdi onlara belki cevap verir- HSYKnın
atamalarla görevli 1. Dairesindeki 2 tane üye görevinden başka bir daireye
gönderildi, başka daireden 2 tane, zülfüyâre dokunmayacak, üye getirildi
1. Daireye üye yapıldı. Yapıldı da ne oldu? Olay şu:
Bu değişiklikten bir saat sonra, 20 tane yolsuzluk operasyonunu
yöneten savcı görevinden alındı. Bugün de aynı daire yani
üyelerinde oynama yapılan daire 97 tane hâkim ve savcıyı içeren
bir kararname çıkardı.
Dolayısıyla
değerli arkadaşlarım, siz, var olan, delillendirilmiş olan
yolsuzluğu, hukuk devleti zemininde, hukukun üstünlüğüne inanarak,
mahkemelerin bağımsızlığına, tarafsızlığına
güvenerek yargıda çözmek yerine polisi susturarak, hâkimi susturarak,
HSYKyı susturarak buna çare aramaya çalışıyorsunuz. Buna
bir çare bulamazsınız çünkü bu deliller milletimiz tarafından görülmüştür, bu deliller
dünya tarafından görülmüştür. Dünyanın diline düştük;
dünyanın en önemli gazeteleri, ajansları, televizyonları Türkiyedeki
yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili haberler yapar hâle geldi ve Türkiyeyi,
Türk milletini dünyaya bu şekilde rezil rüsva ettiniz.
Birinci dalga
operasyonunu böyle kesemediniz. Bilal Erdoğanla ilgili ikinci dalga
operasyonunda daha vahim hatalar yaptınız. Savcının
gözaltına alma, yakalama kararlarını polisin yerine getirmemesi
için İstanbul Emniyet Müdürünü görevden aldınız; onun yerine,
Sayın Başbakan bir valiyi özel uçağına alarak
İstanbula kadar götürdü; herhâlde uçakta
boş durmadı, gerekli talimatları verdi ki onu
İstanbul İl Emniyet Müdürü yaptı. O il emniyet müdürü de,
savcının mahkeme kararına dayalı olan Bilal
Erdoğanla, Kalyoncularla, Topbaşlarla ilgili toplanmış
delillere göre 45 kişinin arama, tedbir ve gözaltı kararını
yerine getirmedi. Bu, cumhuriyet tarihimizde belki bir ilktir. Anayasanın
138inci maddesinin her devlet organının yargının emrinde
olduğuna ilişkin hükmünü sizin tayin ettiğiniz bir emniyet
görevlisi ihlal edebilmekte ve siz buna çanak tutabilmekte, ona emri veren
savcıyı da Seninle hesabımız var. diye tehdit
edebilmektesiniz. Tehdidin arkası kesilmiyor, Savcı Öze Bursada 2
mutemet adamınızı göndererek tehdit mesajı gönderiyorsunuz
ve bu şekilde de tehditlerle de bu pisliklerin, yolsuzlukların üstünü
örteceğinizi zannediyorsunuz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) İşleri güçleri inkâr etmek.
FARUK BAL
(Devamla) Üçüncü dalga operasyonu geldi geliyor. denilirken adı var,
kendi yok çünkü emniyetin üzerine kürelendiniz, yargının üzerine
kürelendiniz; devletin yargısı çalışamaz, emniyeti
çalışamaz hâle geldi, teknik takip yapan polisleri, teknik takip
yapan şube müdürlerini, emniyet müdürlerini görevden aldınız.
Ama, olan başka bir şey oldu, bu defa tır operasyonları
karşımıza çıktı. Tırlarla ne
taşıyorsunuz? Siz diyorsunuz ki: Türkmenlere yardım.
Türkmenlerin Suriyede bulunan cemiyetlerinin 2nci başkanı Hüseyin
Abdullah diyor ki: Biz bu AKPden zulüm dışında bir yardım
göremedik. İşte, Türkmenler iki gün önce kamptan kovuldu, 160
Türkmen çoluk çocuğu bu kışta bu kıyamette.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarıyı, değerli milletvekilleri,
Cenab-ı Allahın size bahşetmiş olduğu akılla,
mantıkla, izanla, vicdanla ölçmeniz gerekmektedir. Sizin parti disiplini
çerçevesi içerisinde, biraz önce ifade ettiğim gibi, Allaha şirk
koşacak şekilde bağlı olduğunuz, biat ettiğiniz
Genel Başkanınızı korumak amacıyla yapar iseniz hem bu
dünyada hem öbür dünyada tüyü bitmedik yetimin eli yakanızda
olacaktır. Hırsızlık haramdır, rüşvet
haramdır, tüyü bitmedik yetim hakkına el uzatmak haramdır.
Harama haram dememek haramzadeliktir. Dolayısıyla siz bu haram
işlerinde bu dünyada belki ikbal için elinizi
kaldıracaksınız ve bu kanunu çıkaracaksınız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Şerefle çıkaracağız!
FARUK BAL
(Devamla) Ya öbür tarafta hakkı geçen bir insanın yüzüne nasıl
bakacaksınız?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ortada, daha ne olacak, ortada
FARUK BAL
(Devamla) Öbür dünyada Cenab-ı Allahın yüzüne nasıl
bakacaksınız? Öbür dünyada sıratımüstakimden nasıl
geçeceksiniz?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Biatçiler bilmez o işi, biatçiler! Biatçiler bilmez onu!
FARUK BAL (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, vicdanın, aklın ön plana
çıkacağına ve sizlerin bu çerçeve içerisinde hareket
edeceğinize inanmak istiyorum ancak biraz önce yapılan
tartışmalarda ve Sayın Başkanın da yapmış
olduğu hukuksuz uygulamalar karşısında ümidimin zayıf
olduğunu da ifade etmek isterim.
Bu tasarı
Anayasaya aykırıdır, aykırı olduğunu yüz bin
defa yüz bin gerekçeyle ifade ettik, sadece dört madde saymadık ama
Sayın Başkan dedi ki: Anayasa Komisyonunda on günlük süre
geçmiştir. Neye göre? Söyleyin Sayın Başkan, neye göre? 11 Ocak
tarihini esas alırsanız, Burhan Kuzu da 11 Ocakta benim önüme
gelmedi. diyor, Benim önüme 13 Ocakta geldi. diyor.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Bakan, hukuk konuşma,
hırsızlığı konuş! Memlekette hukuk mu kaldı?
FARUK BAL
(Devamla) Yani deve kuşu misali, bir tarafınız kuş, bir
tarafınız deve.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun teklifi Anayasanın 138inci maddesine
aykırıdır, Anayasanın 139uncu maddesine
aykırıdır, Anayasanın 140ncı maddesine
aykırıdır, Anayasanın 159uncu maddesine
aykırıdır. En mühimi, vicdani muhasebe yapmanız için
söylüyorum, bugün hapishanelerde yüzlerce rüşvetçi var, yüzlerce
hırsız var, yüzlerce yolsuzluk yapan insan var.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Onlar gariban, gariban!
FARUK BAL
(Devamla) - Onlar da bu ülkenin vatandaşıdır, onların da
eşitlik hukuku çerçevesi içerisinde yargının ve emniyetin elinin
kolunun bağlanarak bu suçlardan mahkûm olmamak gibi bir talebi
olacaktır. Onlara ne diyeceksiniz?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Onlar üstünler, üstünler!
FARUK BAL
(Devamla) Demek ki bu, Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik
ilkesine de aykırıdır. Yani, sizin iktidar yanında olan
herkesin hukuka karşı herhangi bir müeyyide uygulanması
noktasında bir mükellefiyetinin bulunmadığı sonucunu
doğurmak için getirdiğiniz bu teklif Anayasanın 10uncu
maddesine de aykırıdır. Anayasanın 2nci maddesine
aykırıdır. 2nci madde diyor ki: Türkiye bir hukuk devletidir.
Başındakileri saymıyorum. Nasıl hukuk devleti?
Çalışmayan hukukun devleti mi olur? Dolayısıyla, siz, bu
kanunla hukuk devleti ilkesini de ortadan kaldırıyorsunuz. Sadece bu
maddelere değil, Anayasanın, bu teklif, özüne de
aykırıdır, sözüne de aykırıdır.
Şimdi, ortaya
çıkan fotoğrafı bir daha tekrarlayayım: Rüşvet
delilleriyle tespit edilmiş, fotoğraflar, tapeler, iz sürmeler,
tespitler tam. Yolsuzluk tespit edilmiştir ama iki ayrı tespit daha
var: Bunlardan bir tanesi İran
kaynaklı kara para aklama. İkincisi ise tır operasyonları
nedeniyle terör örgütüne, El Kaideye, El Nusraya silah taşıma. Birincisini
Türkiye'de halledebilirsiniz, sonuç nereye gider bilmeyiz, sizin
vicdanınıza kalmış bir şey ama ikincisini
halledemezsiniz yani kara para ile terör örgütüne yardım, Türkiye'de bu
işi kapatsanız bile uluslararası mecralarda
açılacaktır. Gelin, hukuk devleti işlesin, Türkiye kendi
kanunlarıyla, kendi kurumlarıyla, kendi organlarıyla buna
baksın, bir sonuca bağlasın ki dış operasyonlara
Türkiye mahkûm edilmesin. Türkiye'yi yabancı ülkelerin, yabancı
uluslararası teşkilatların yargılamasına mahkûm etmeyin.
Eğer Türkiyeyi buna mahkûm ederseniz buradan iki sonuç daha
doğacaktır; bunu, bugün, burada söylüyorum: 2010 yılında
Anayasa değişikliği yapılırken söylediğimiz laf
nasıl ortaya çıkmışsa, bu da ortaya çıkacak. Eğer
siz, terörle ilgili tır operasyonlarını ve kara para aklama
operasyonlarını bu yasayla kapatmaya kalkarsanız önünüze
uluslararası kuruluşlar çıkacak ve onların ortaya
çıkaracağı iki ayrı ihtimali dahi bugünden görmekteyiz. O
da şudur: Uluslararası örgütler, odaklar, kara para ve terörle ilişkili
bir süreç başlattığı takdirde uluslararası fonlar ve
para piyasaları anında harekete geçer ve Türkiyedeki sıcak
parayı çeker. Bu süreç içerisinde bir de yandaş olarak
seçtiğiniz, İmralıda, Osloda görüşmeye
başladığınız, bugün dağdan inip şehirlerde
KCK çerçevesi içerisinde örgütlenmiş, asayiş birimlerini kurmuş,
mahkemelerini kurmuş, özerkliğini ilan edecek seviyeye gelmiş
bir ayaklanma başlarsa, işte, Türkiyenin ipinin çekileceği bir
noktaya doğru götürüyorsunuz. Bu kadar vahim bir durumu niçin
görmüyorsunuz? Bu kadar acı bir gerçeği niçin görmüyorsunuz? Siz, bu
kadar mı bu ülkeye pamuk ipliğiyle bağlısınız?
Hiç mi elinizde vicdan, hiç mi yüreğinizde vatan sevgisi, hiç mi
beyninizde bu ülkenin doğrularını bulabilecek merkezler
çalışmamakta?
Değerli
arkadaşlarım, ben, ümit ve temenni etmek istiyorum ki Adalet ve
Kalkınma Partisi içerisinde de vicdanını dinleyecek,
Cenab-ı Allahın verdiği izanla bu kanun teklifini ölçecek
değerli milletvekilleri vardır. Onların da oylarıyla bu
kanun teklifi Türkiyenin başına büyük belalar açmadan bu Mecliste
bertaraf edilecek ve Türkiyenin hukukun üstünlüğüne, yargının
bağımsızlığına,
tarafsızlığına ve hâkim teminatına dayalı sistemin
içerisinde bu yolsuzlukların, bu hukuksuzlukların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
bu rüşvetin
hesabı görülecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk
devletinde yasa yapma yöntemi ve tekniği, her şeyden önce hukuka
uygun olmak zorundadır. Hukuk devletinde eşkıyaların
kullandığı yöntem kullanılmaz, yasaların nasıl
yapılması gerektiği Anayasada ve ilgili hukuk kurallarında
açıkça yazılıdır.
Görüşmekte olduğumuz, bir
anlamıyla kanun tasarısı olan
Çünkü bunu elimizdeki
dağıtılan sıra sayısından da görüyoruz, orada
Hükûmetin teklifi diyor. Aslında bence doğrusu o, bizim grup
başkan vekilleri o konuda yanlış itirazda bulundular çünkü bu,
Hükûmetin teklifi aslında. Sadece milletvekilleri formalite olarak imza
atmışlar. Niye Hükûmetin tasarısı olması gereken
şeyi teklif olarak getirmişler? Hukuku dolanmak adına
getirmişler çünkü o teklife imza atan arkadaşlarımız,
Komisyonda verilen önergeyi bile açıklayamadılar, bütün
Bakan da
oradaydı.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Adalet Komisyonunda bir sürü hukuksuzluk oldu. Gerçekten hukuk
camiasında saygın bir yeri olduğuna inandığım
Adalet Komisyonu Başkanı, birilerine yaranmak adına olsa
herhâlde, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı
konuşmaları bir kenara bırakarak hem usul konusunda, yöntem
konusunda hem de esas konusunda hukuka aykırılığı
Komisyonun başına oturtturdu. Bir acelesi vardı, anlamak mümkün
değil. O Komisyonda çıkan olayların birinci sorumlusu Komisyon
Başkanıydı; insanları hedef gösterdi, herhâlde birilerine yaranacaktı.
Şimdi, burada da, Meclis
Divanında bu teklifle ilgili hukuksuzluk gene egemen oldu. Demek ki Türkiye hukuk devleti değil, bizim
bilmediğimiz bir devlet tipi.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, hukuk devletinde, yasalar, aslında, hukukun ihtiyacından,
hukuk devletinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere
yapılır, konjonktürel olarak siyasetin taleplerine ya da iktidarın
taleplerine göre yasa yapılmaz. Bu yasaların yapılma nedeni,
yasama organının görevi, toplumun ve hukuk devletinin
ihtiyaçlarını karşılamaktır. Ama Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarında -iki dönemdir Meclisteyim- yasalar hukuk
devletlinin ihtiyaçlarına, hukuk devletinin taleplerine yanıt vermek
üzere değil, siyasetin, yürütmenin, hatta Başbakanın taleplerine
yanıt vermek üzere yapılıyor. Eğer Meclisin itibarı
zedeleniyor ise öncelikle bu yönüyle zedeleniyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayın
Başbakanın -Recep Tayyip Erdoğanın- bir yerde kişisel
ihtiyaçlarını bile görmenin aracı hâline getiriliyor ve ben
bundan çok üzgün olduğumu söylemek istiyorum. Eğer bir ülkede zaten
ülke hukukla yönetilmiyor ise zulümle yönetiliyor. Türkiye eğer bir hukuk devleti ise bu hukuk
devletinin temelinde kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi hukuk devletinin temelidir, hukuk
devleti de demokrasinin özüdür. Sizin bir ülkede demokrasinin olup
olmadığını anlamanızın ilk kıstası bu:
Hukuk devleti var mıdır, yok mudur? Hukuk devleti midir, değil
midir? sorusunun yanıtı da: Kuvvetler ayrılığına
dayanıyor mu dayanmıyor mu devlet yapısı? Başka bir
anlatımla, yasamanın ve yürütmenin eylem ve işlemlerinin
yargı tarafından denetlenmesi olanağının bulup
bulunmamasına göre hukuk devleti tanımlanır. Eğer Türkiye bir
hukuk devleti ise yasamanın ve yürütmenin eylem ve işlemlerinin
yargı tarafından denetlenmesi, Sayın Başbakanın
söylediği gibi, millî iradenin vesayet altına alınması
değildir, millî iradeye pranga vurulması değildir, hukuk devleti
olmanın gereğidir.
Değerli
milletvekilleri, burada bugüne kadar hep tartışıldı, hukukun
üstünlüğü denildi, biz hukukun üstünlüğünü egemen kılmak için
yargıdaki sorunları getiriyoruz denildi. Aslında bugün
yargıda yaşadığımız sorunların temeli,
uygulamadan kaynaklanan sorunlar. Yasama organından kaynaklanan sorunlar
tabii ki var. Parlamentonun, siyasetin ihtiyacına göre yasa yapması
ve siyasetin ihtiyacına göre yasa yaparken özensiz davranması, bir
yıl önce yaptığı yasayı bir yıl sonra
değiştirmek zorunda kalması elbette ki sorun doğuruyor ama
bu sorun, yargıda yaşadığımız sorunların
sadece çok cüzi bir miktarıdır. Yargıda yaşanan
sorunların en büyük kesimi, uygulamadan kaynaklanan sorunlardır.
Hâkim ve savcılar hukuk kurallarını uygulamakla görevli
hukukçulardır ama hukuk kurallarını uygulamakla görevli olan
hukukçular hukuku uygulamazlar ise bu sorunlar doğar.
Şimdi,
yargıyla ilgili bu Hükûmet döneminde pek çok düzenleme yapıldı.
Hepimiz hatırlıyoruz, 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon
mahkemesi olarak bilinen mahkemenin gerekçesiz tutuklama kararı vermesi
nedeniyle o mahkemenin hâkim ve savcılarına Sayın Haberal
tarafından tazminat davası açıldı, Yargıtay 4. Hukuk
Dairesi tazminata mahkûm etti. Türkiyede her meslek grubu sorumluluk nedeni
olan olaylardan dolayı sorumlu tutulabiliyor ama Yargıtay 4. Hukuk
Dairesinin verdiği karar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda da
onanınca Sayın Başbakan o zaman hâkim ve savcıları
böylesine suçlamıyordu çünkü o hâkim ve savcılar Sayın Başbakanın
ifadesiyle -tırnak içinde- Onun hâkimiydi, onun savcısıydı.
Onları tazminattan korumak üzere, korumak için 2011 yılının
Eylül ayında Hâkimler ve Savcılar Kanununda bu
değişikliği getirdiler 93/A maddesinde. Dediler ki:
Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine
dayanılarak da olsa hâkim ve savcılar aleyhine tazminat davası
açılamaz.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede avukatlar, doktorlar, mühendisler, her meslek
grubu haksız fiil doğuran eylemlerinden, sorumluluk doğuran
eylemlerinden sorumlu oluyor da kasten, bilerek, kişisel kusur ve kast
işleyen hâkimi siz sorumluluktan niye ayrı tutuyorsunuz? Şimdi
pişman olmaya başladınız.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisinde niye
şimdi görüşüyoruz, bunu da anlamış değilim. Çünkü 12
Eylül 2010 Anayasa referandumunda hepimiz biliyoruz ki üç tane temel madde
vardı; siyasi partilerin kapatılması, HSYKnın
yapısı, Anayasa Mahkemesinin yapısı ve üç temel madde
muhalefetle iktidar arasındaki görüş farkını oluşturuyordu.
Bunlardan siyasi partilerin kapatılması, bu, Meclise düştü,
geriye iki madde kaldı; HSYKnın yapısı, bir de Anayasa
Mahkemesinin yapısı. Bu Mecliste Anayasa değişikliği
yapıldı. Anayasa değişikliğinde Anayasanın
159uncu maddesiyle HSYK yeniden yapılandırıldı, ona uygun
Hâkimler ve Savcılar Kanunu çıkarıldı.
Şimdi, ben
birazdan okuyacağım, iktidar partisi sözcüleri, Komisyon
Başkanı, Bakanı neler demiş, neler, şimdi de onun tam
tersini yapıyorlar; aynı Komisyon, çoğu aynı
milletvekilleri, aynı Komisyon Başkanı. Ya, insanda biraz utanma
olur ya! Yani iki sene önce söylediğinin yüz seksen derece
zıddını söylemek zorunda değilsin. Bunu Bakan da
söylemiş -o zaman Sadullah Ergin- bu kürsüde AKP Grup Başkan Vekili
olarak Bekir Bozdağ da söylemiş. Şimdi, o söylediklerinin yüz
seksen derece tersini yapıyorlar. Böyle bir hukuk düzenlemesi olur mu? O
zaman onun gündeme gelme nedeni HSYKyla Sayın Bakanın
çatışmasıydı, iktidarın
çatışmasıydı. Şimdi, bunun gelme nedeni, gene 17
Aralık hırsızlık olayından sonra, yolsuzluk
olayından sonra
MUHARREM İNCE
(Yalova) Rüşvet
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) -
Hükûmet, Başbakan anladı ki bu hâkim ve
savcılar kendi hâkim ve savcısı değilmiş,
başkalarınınmış; eskiden hizmet adamı dedikleri
şimdi de çete dedikleri Fethullah Gülen cemaatinin
mensuplarıymış, onu anladı. Onun için, bu tasfiyeyi yapmak
için üç sene önce söylediklerinin tam tersini söyledi değerli
arkadaşlarım, bu düzenlemeyi getirdi. İyi, güzel ama bu
düzenlemeye ihtiyaç kalmadı. Zaten HSYKda işinizi hallettiniz;
nasıl hallettiniz bilemem de, hallettiniz. 1. Daireden 2 tane adamı
değiştirdiniz -ne vadettiniz onu da bilmiyorum- 1. Dairenin
yapısını oluşturdunuz. O yolsuzluk,
hırsızlık soruşturmalarını yapan tüm savcı
ve hâkimleri harman gibi oradan oraya attınız, bugün de kararname
-yine bir sürü hâkim ve savcı- çıkarttınız. Hatta Adalet
Bakanının Müsteşarının talimatla Bu
soruşturmayı durdur. dediği İzmir Cumhuriyet
Başsavcısı Hüseyin Baş Samsuna gönderiliyor. Hemen
okuyayım değerli arkadaşlarım: Bana müsteşar telefon
açtı. -şu andaki Adalet Bakanının Müsteşarı-
böyle hâl hatır sorduktan sonra
MUHARREM İNCE
(Yalova) Müsteşar niye gelmemiş bugün buraya?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Bunun üzerine bu soruşturmanın derhâl
durdurulmasını, ilgili Cumhuriyet Savcısının
değiştirilmesini istedi, makamında beklediğini, sonucun kendisine
bildirilmesini istedi. Cevaben kendisine hukuk ve yasalara aykırı bir
işlem olmadığını izah etmeme rağmen
ısrarcı oldu. 4 dakika süren görüşme sonrası tekrar
soruşturmayı durdurmamı, mahkeme kararlarını kolluktan
geri istememi ve Cumhuriyet Savcısını değiştirmemi
ısrarla istedi ve cevap beklediğini belirterek telefonu
kapattı. Daha sonra gene aramış. Hüseyin Baş, İzmir
Cumhuriyet Başsavcısı. Şimdi, açtı mı açmadı
mı telefonu bilmiyorum, Adalet Bakanının o
Müsteşarından yanıt bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ama bizim Sadullah Bey bu Mecliste açıkça şunu söylemiş: Ne
Türk halkı ne de şerefli Türk hâkim ve savcıları
dışarıdan gelen en ufak bir telkine itibar edecek durumda
değildir, bu onlara yapılmış bir
haksızlıktır. Ama görüyorsunuz ki Sayın Müsteşarımız
-hangi görevi ifa etmek üzere geldiği çok açık- tetikçiliğe
gelmiş tetikçiliğe, yolsuzluğun üstünü örtmeye gelmiş, bir
hukuk adamı gibi müsteşar olmaya gelmemiş. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakan talimat vermiştir, sorumlusu Bakandır,
Sayın Bakandır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Değerli arkadaşlarım çünkü bu siyasi iktidar
kendi getirdiği müsteşarı aldı, Sadullah Ergin döneminde
müsteşarlık yapanı. Ben kimin olduğunu da bilmem.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Muhatabınız Bakandır, o yapmıştır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Sevgili arkadaşlarım, bakın, bundan önceki
HSYK Yasası görüşülürken ben ne demişim, onlar ne demiş?
Ben demişim ki: Sayın Bakanım, geldiğimiz ileri demokrasi
döneminde Adalet Bakanlığının gücünü de kullanarak
oluşturduğunuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısından herhâlde memnunsunuzdur artık. Bundan sonra umuyorum
ve diliyorum ki böyle her sene, sizin son iki döneminizde yaşamakta
olduğumuz bu kriz kararnamelerini yaşamayız. Değerli
arkadaşlarım, bugün AKP iktidardadır. Doğrudur, görkemli
günlerinizi yaşıyorsunuz. Ben tabii ki başarınızdan
dolayı kutlarım. Yani bundan dolayı en az bir
alınganlık göstermiyorum ama şunu söylemek istiyorum ki yukarıya
giderken, tepedeyken kurduğunuz sistemlerin aşağı inerken
size de zararı olacağını bilmenizi isterim. Yani bir
yargı sistemini oluştururken bu sistemin kendi siyasi
düşüncenize ya da yandaşlarınıza uygun olup
olmadığını değil gerçekten demokratik toplumun
ihtiyaçlarına uygun olup olmadığı açısından
bakmanızı ve böyle değerlendirmenizi isterim.
Yine aynı
yasa görüşülürken Aslında bu tasarı -yani şimdi AKPnin
kaldırmaya çalıştığı tasarı- 12 Eylül darbe
hukukunun daha da bu ülkede pekiştirilmesine yöneliktir. Aslında bunu
bütün samimiyetimle istiyorum. Bu düzenlemenin de 12 Eylül darbesiyle
hesaplaşma söylemine uygun ve o iddianın gerçekleştirilmesini
sağlayacak şekilde olmasını ben de isterdim ama aksine, bu
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı 12 Eylül
darbe hukukunu daha da pekiştirmektedir. Otuz yıl önce olan bir
darbeden sonra otuz yıl sonra yapılan sivil darbenin eylem planı
niteliğindedir bu kanun tasarısı. O nedenle, bu darbenin eylem
planı niteliğinde olan bu kanun tasarısını savunmak
suçtur. demişim değerli arkadaşlarım. Tutanaklarda bu var.
Tutanaklarda yazıyor.
Şimdi
geldiğimiz noktada, bir hukuk devletinin Başbakanı Savcıya
da jandarmaya da gereken yapılacak. diyor. Yine İznim olmadan
MİTin ne getirip ne götürdüğüne bakamaz. diyor. Kim diyor bunu?
Hukuk devleti olduğunu iddia eden Türkiyenin Başbakanı
söylüyor. Aslında Türkiye bir hukuk devleti olsa bu zatımuhtereme
Hadi, sen kimsin! derler. Yine, Sayın Başbakan, şike
davasında, Fenerbahçeli Aziz Yıldırımın davasının
Yargıtayda onanmasına diyor ki: Canım, ne var şimdi bunu
onadılar; 30 Marttan sonrayı bekleselerdi! Yani Milleti
kandırsalardı. diyor.
Değerli milletvekilleri,
aslında Başbakanın yargıyla öteden beri sorunu var ama bir
müddet o sorunlar durmuş. Neden durmuş? Kendisinin olduğunu
zannettiği hâkim ve savcılarla işini tıkır
tıkır götürmüş. Şimdi, düzenini kurdu, merak etmeyin, o
şeyini götürüyor ama bu kanun tasarısının buraya geliş
nedeni, düne kadar ortak oldukları, bugün çete dedikleri yapıyla
aralarının bozulması. Bu Meclis kürsüsünde Sayın Bekir
Bozdağ çıkmış Fethullah Gülen, bu ülkenin
yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz
ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin millî
ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için
hizmetini yapıyor. Her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi
altında açık, her şeyi göz önünde olan, yapılan hizmetlere
baktığınızda, siz buna, hakkında herhangi bir
savcının iddiası, mahkûmiyet kararı olmayan birini çete
diye itham ederseniz, ona karşı da büyük bir haksızlık
yaparsınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şimdi
Haşhaşi oldu, Haşhaşi
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu da Hüseyin Çelikin lafı.
Bakın, bunu, 2012de söylemiş. Hüseyin Çelik diyor ki: Cemaat
devlete sızmış. Buna kargalar güler! Cemaatin bir kaydı
mı var? Yıllardır bu paranoyayla yaşadık. İnsan
kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi? Cemaat devleti ele
geçirmiş, devlete sızmış. Bunlara kargalar güler!
Değerli arkadaşlarım, o
zaman, şimdi, niye paralel yapılanmadan bahsediyorsunuz eğer
cemaat devleti ele geçirmediyse?
Şimdi, Başbakanın bugün
söylediği laf: Tarihte bunu da gördük. Büyük Selçuklu devletinde
yaşadık. Haşhaşiler denen gözü dönmüş gizli bir
örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını,
gerektiğinde düşmanlarla nasıl iş birliğine gittiğini
asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Türkiye
Cumhuriyeti devleti, bu sinsi güçlere, devlet bünyesini felç etmeye yönelik
sızıntılara asla geçit vermeyecektir.
Burada, Davutoğlunun Fethullah
Gülenle ilgili sözleri, övgü dolu. Burada, Başbakanın Fethullah
Gülenle ilgili sözleri, daha iki sene önce. Yine Millî Eğitim Bakanı
Çelikin Fethullah Gülenle ilgili sözleri. Bülent Arınçın Fethullah
Gülenle yaptığı görüşmenin tutanakları.
Arkadaşlar, dün söylediklerinize
bugün tu kaka demek zorunda mısınız?
Ama sevgili milletvekilleri, bu
tasarının, aslında hırsızlığı örtme,
yolsuzluğu örtme tasarısı olduğu herkes tarafından
biliniyor. Aslında tozu dumana katmanın anlamı yok, halk her
şeyi görüyor. Yatak odasından çıkan kasaları görüyor, ayakkabı
kutusundan çıkan paraları görüyor. Ben, Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekillerinin içinde bu yolsuzluklara alet olmayacak çok
sayıda arkadaşım olduğunu biliyorum, bu hukuksuzluklara
alet olmayacak arkadaşlarım olduğunu biliyorum.
Bu Meclis, geçmişinde emperyalizme
karşı Kurtuluş Savaşını yönetmiş, onurlu
geçmişi olan bir meclistir. Bu Meclis, demokrasimiz ve hukuk devletimiz
sıkıntıya girdiğinde mensubu oldukları ideolojiyi,
siyasi düşünceyi ve parti bağını bir kenara bırakarak
çoğu zaman tarihe not düşen milletvekilleri görmüştür.
Şimdi de tarihe not düşme zamanıdır. Bu Meclis hukuk ile
sınavdadır, demokrasiyle sınavdadır; hukuk devletiyle,
adaletle sınavdadır. Bu Meclis, bugün, ya hukukun üstünlüğünü ya
da üstünlerin hukukunu perçinleyecektir.
Ben AKPli vekil arkadaşlarımın
aslında hukuk ve demokrasi konusunda, bu hukuk ve demokrasinin
yolsuzlukları örtmenin aracı olmayacağını ve bunlara
da alet olmayacağını çok iyi biliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Benden önce konuşan muhalefet partilerinin sözcüleri
teklifin Anayasaya aykırı olduğunu belirttiler. Öncelikle,
biraz sonra açıklayacağım nedenlerle teklifin Anayasaya
aykırı olmadığını belirtmek istiyorum. Kanun
teklifimiz 12 Eylül 2010 referandumuyla milletimizin onayından geçen
Anayasamızın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu düzenleyen
159uncu maddesine uygun bir tekliftir. O nedenle, 12 Eylül 2010
referandumundan geriye gittiğimizi hiç kimse söyleyemez. Görüşmekte
olduğumuz teklif, 2010da milletimizin kabul ettiği HSYK
düzenlemesini değiştirmemektedir. Bilakis, milletimizin 2010da
kanunla düzenleme yetkisi verdiği hususlarda Anayasaya uygun
değişiklikler içermektedir. AK PARTİ olarak, 2010 Anayasa
değişikliğinde neyi savunmuşsak bugün de aynı
şeyi savunuyoruz. O zaman da yargının kimsenin arkabahçesi
olmamasını savunuyorduk, bugün de aynı şeyi savunuyoruz. O
zaman da militanlaşan yargıya karşıydık, şimdi de
karşıyız. O zaman da hukuk devleti ve kuvvetler
ayrılığı ilkesine herkesin uymasını istiyorduk,
bugün de onu istiyoruz. O zaman da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
Ankaradaki 120 yüksek yargıç tarafından değil de tüm ülke
genelindeki hâkim ve savcılar tarafından çoğulcu bir
yapıyla oluşmasını istiyorduk, bugün de aynı şeyi
istiyoruz. Teklifteki düzenlemeler Anayasamızın referandumla
değişen 159uncu maddesine uygun düzenlemelerdir. 159uncu maddede
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulup görev yapacağı belirtilmiş ve
Kurulun yapısı ve görevleri ayrıntılı bir şekilde
sayılmıştır.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Örtbas etmeye çalışıyorsunuz sadece, kendi
yolsuzluklarınızı örtbas etmeye çalışıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Anayasamızda Kurulun adli ve idari yargı hâkim ve
savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici
yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro
dağıtma
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Hepsini Başbakana veriyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Dinlersen anlayacaksın.
meslekte
kalmalara uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası
verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapacağı,
Adalet Bakanlığının bir mahkemenin
kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi
konusundaki tekliflerini karara bağlayacağı, ayrıca Anayasa
ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getireceği
belirtilmiştir.
Kurulun görevleri
bakana veriliyor diye eleştirenlere soruyorum, size soruyorum: Bu
Anayasada Kurulun sayılan görevlerine -önünüzde Anayasa var- bakın.
Bu görevlerden hangisi Kurul başkanlığını Adalet
Bakanına veriyor, bir tanesini söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Hepsi.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) 159un son fıkrası açıktır: Kurul üyelerinin
seçimi, dairelerin oluşumu ve iş bölümü, Kurulun ve dairelerin
görevleri, toplantı ve karar yeter sayıları, çalışma
usul ve esasları
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Ayıp, bari söyleme hukukçu olarak
Yılmaz Bey, ayıp!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) İyi dinleyin Hocam, siz benim anayasa derslerime geldiniz,
bakın, siz de anlayacaksınız.
159un sonunu
açın, 159da kanunla düzenlenebilecek hususlar belli.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) İnanmadığın şeyleri söylüyorsun.
BAŞKAN
Sayın Tunç, lütfen karşılıklı konuşmayın.
Genel Kurula hitap edin lütfen.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bu hususların dışında bir düzenleme
yapılmamaktadır.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) 159, (1)i atlama Yılmaz Bey.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Kanun teklifimiz 2010 yılında Aralık ayında
çıkan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
değişiklikler içermektedir. Bu değişiklikler,
Anayasamızın çizdiği çerçeve içerisindedir. Komisyonda
iktidarıyla muhalefetiyle ortaya konulan görüşler doğrultusunda,
metinden çıkarma ve değişiklik önergeleriyle teklifimiz daha da
olgunlaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifindeki
değişiklikleri tek tek inceleyecek olursak teklifimizin Anayasaya
uygun olduğunu hepimiz göreceğiz.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Demek yolsuzlukları Anayasaya uygun şekilde örtbas
edebileceksiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Teklifle, yargı denetimi kapsamına alınması
amacıyla başkana verilen genelge ve yönetmelik çıkarma yetkisi,
Komisyondaki değişiklikle Kurula verilmiş; bu kez verilen bu
yetkinin sınırları belirlenmiş, Anayasanın 159uncu
maddesinde Kurula verilen görevler sayılmak suretiyle
netleştirilmiştir.
HSYK, Anayasayla
verilen görevlerin dışında genelge ve yönetmelik
çıkaramayacaktır. Çünkü, Kurulun işlemleri, meslekten
çıkarma cezalarının dışında yargı denetimine
tabi değildir. Anayasayla verilen görevlerin dışında
Adalet Bakanlığının görevine giren konularda bile Kurulun
genelge ve yönetmelik çıkardığı uygulamada görülmektedir.
Kurulun, Anayasada sayılan görevleri dışında
çıkardığı bu genelge ve yönetmeliklerin yargı denetimi
dışında olduğunu da düşündüğümüzde hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmayan bu durum düzeltilmektedir.
Teklife
yapılan en önemli eleştirilerden biri de hâkimler ve savcılar
hakkında inceleme ve soruşturma yetkisinin Adalet Bakanına
verildiği yönündeki eleştirilerdir. Anayasamızın 159uncu
maddesine göre hâkim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma
işlemleri, ilgili dairenin teklifi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine
yaptırılır. Teklifle, hâkim ve savcılar hakkında
inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına
ilişkin işlemlere de olur verme yetkisi Kurul Başkanına
verilmektedir. Bu durum, Anayasamıza uygun bir düzenlemedir. Çünkü,
ilgili daire, hâkim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma
yapılmasına yer olmadığına karar verdiğinde bu
karar, olur almak üzere Kurul Başkanına sunulmamaktadır.
Dolayısıyla, Kurul Başkanı, hâkim ve savcılar hakkındaki
hangi iddiaların incelenmediğini ve
soruşturulmadığını öğrenememektedir. Buna
rağmen hem yasama organında hem de kamuoyu önünde bu konularla ilgili
sorulara muhatap olmaktadır. Bu sebeple, hâkim ve savcılar
hakkında inceleme ve soruşturma yapılmasına yer
olmadığına ilişkin daire kararları için de Kurul
Başkanından olur almak üzere teklifte bulunulması yerinde bir
değişikliktir.
Teftiş Kurulu
Başkanını, Teftiş Kurulu başkan
yardımcıları ve genel sekreter
yardımcılarını atama yetkisinin Kurul Başkanına
verilmesi Anayasa'ya aykırı değildir, Anayasamızda buna
ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır. Anayasa 159, Kurul
müfettişlerinin ve Kurul tetkik hâkimlerinin HSYK Genel Kurulunca
atanacağını hüküm altına almıştır.
Değişiklik teklifinde de buna aykırı bir düzenleme
bulunmamaktadır.
Kanun
teklifimizde, Kurul müfettişlerinin başmüfettiş ve
müfettişlerden oluşacağı belirtilmiş, bunların da
2. Dairenin teklif edeceği adaylar arasından, tetkik hâkimlerinin de
1. Dairenin teklif edeceği adaylar arasından Genel Kurul
tarafından seçileceği öngörülmüştür. Düzenleme, tamamen
Anayasa'nın çizdiği çerçeve içerisinde kalmaktadır.
Mevcut
düzenlemede, HSYK Teftiş Kurulunun 3. Dairenin gözetiminde
çalışması ve Teftiş Kurulu Başkanının da
Kurula karşı sorumlu olması nedeniyle, Kurulun kendi
atadığı ve bir sonraki seçimde oyuna talip olduğu hâkim ve
savcılarla ilgili şikâyet incelemelerini ve teftiş
işlemlerini etkin bir şekilde yapamadığına yönelik
yakınmalar ifade edilmektedir. Öte yandan, bu durum, Kurul
müfettişlerini baskı ve etki altında tutma potansiyeline
sahiptir. Bu sebeple, Teftiş Kurulunun, Kurul Başkanının
gözetiminde görev yapması ve Teftiş Kurulu Başkanının,
Kurul Başkanına karşı sorumlu olması daha uygun
olacaktır.
Kurul
Başkanının, Kurul üyeleri hakkındaki suç
soruşturması ile disiplin soruşturması işlemlerine
ilişkin görevi, disiplin soruşturması ile adli
soruşturmayı başlatmak ve iddia hakkında 3 kişilik
soruşturma kurulu görevlendirip, soruşturma kurulunun raporunu Genel
Kurula sunmaktan ibarettir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Kurul Başkanı kim?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Müteakip işlemler, bir başka ifadeyle, disiplin
kovuşturması işlemleri Genel Kurul tarafından
yapılacak ve nihai kararı Genel Kurul verecektir.
Başkan, Kurul
üyeleriyle ilgili disiplin soruşturması aşaması ile adli
kovuşturmaya izin verme aşamasında yapılacak Genel Kurul
toplantılarına katılamayacaktır. Genel Kurulun
kararını müteakip süreç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
ve daha sonra, atılı suçla ilgili, Yargıtayın ilgili ceza
dairesi tarafından yürütülecek ve buradan çıkacak karara, iddianameye
göre, görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi,
kişisel suçlarda ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu görevli
olacaktır.
Anayasada,
HSYKnın 22 üyeden oluşacağı ve 3 daire şeklinde çalışacağı
belirtilmiştir. Dairelerin oluşumu, hangi dairenin kaç üyeden
oluşacağı ve dairelerin iş bölümüyle ilgili hususların
kanunla düzenleneceği Anayasada açıkça belirtildiği hâlde, bu
konudaki değişikliklerin Anayasaya aykırı olduğunu
savunmanın hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır.
Teklifle, Kurulun
1. ve 2. Dairesi 5; 3. Dairesi 11 üyeden oluşacaktır. Hangi üyenin
hangi dairede görev yapacağını belirleme yetkisinin Kurul
Başkanına verilmesi, Kurulun yönetiminin Kurul Başkanına
ait olacağı yönündeki Anayasa hükmünün bir gereğidir. Teklifle,
daire başkanlarının, her dairenin kendi üyeleri içinden üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla belirlenen 2 üye
arasından Genel Kurul tarafından seçileceği öngörülmektedir. Bu
düzenleme de daire başkanlarının Kurul tarafından
seçileceği şeklindeki Anayasa maddesine uygundur. Genel
Sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanunla
düzenlenebileceğinden, 4 olan genel sekreter yardımcısı
sayısı teklifle 5e çıkartılmış ve 1 genel
sekreter yardımcısının idari yargı hâkim, savcıları
arasından seçilmesi şartı getirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasaya göre, Genel Sekreter,
birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından Genel Kurulca
teklif edilecek 3 aday içinden Başkan tarafından atanır.
Teklifle, Genel Kurul adayları belirlerken her Kurul üyesinin ancak 1
adaya oy vermesi esası getirilmekte, böylece çoğulcu bir yapı
benimsenmektedir. Genel sekreter yardımcıları, Genel Sekreterce
hazırlanıp Kurul Başkanı tarafından onaylanan iş
bölümü uyarınca çalışacaklardır.
Venedik Komisyonu,
yargı bağımsızlığının teminat
altına alınabilmesi için en uygun metodun, hâkimlerin atanması
ve kariyerleri hakkında alınacak kararların
bağımsız bir yargı konseyi tarafından verilmesi
olduğunu ifade etmektedir. Komisyon, yargı konseylerinin çoğulcu
bir kompozisyona sahip olmalarını ve üyelerinin önemli bir
kısmının meslektaşları tarafından seçilen
hâkimlerden oluşmasını önermektedir.
HSYKnın
yapısında hâkimlik mesleğinden gelen ve meslektaşları
tarafından seçilen önemli sayıda üye bulunmakla birlikte, seçimlerde
çarşaf liste tabir edilen yöntemle oy kullanılması nedeniyle
üye kompozisyonunda çoğulculuğun ve temsilde adaletin
sağlanamadığı yönünde ciddi ve haklı
eleştirilerin olduğu da bilinmektedir. Bu sebeple, HSYK üyeliği
için yüksek mahkemelerde ve ilk derece adli ve idari yargı yerlerinde
yapılacak seçimlerde oy kullanacak seçmenin, hâkim ve savcının
ancak bir adaya oy vermesi esası getirilerek demokratik hukuk devleti
ilkesine uygun, çoğulculuğu amaçlayan önemli bir düzenleme getirilmektedir.
Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki tüm partilerin de görüşleri bu yönde
olup 2010 Anayasa değişikliğinde de kanun koyucunun iradesi
Kurulun çoğulcu ve katılımcı bir yapıda
oluşmasıdır.
Anayasa Mahkemesi,
Anayasa değişikliklerini sadece şekil yönünden incelemesi
gerekirken esasa girmiş ve bir adaya oy verilmesi ibaresini metinden
çıkararak Anayasanın 153üncü maddesine aykırı bir
şekilde, kanun koyucu gibi bir hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak
biçimde bir hüküm tesis etmiştir. Anayasa değişikliğinin
ardından yapılan seçimler liste usulü gerçekleşmiş ve kanun
koyucunun arzu ettiği çoğulcu bir yapı yerine çoğunlukçu
bir yapı oluşmuştur. Bugün ortaya çıkan sorunların temelinde
de bu çoğunlukçu yapı yatmaktadır.
Teklifte Kurul
üyeliği seçimlerinde bir adaya oy verilmesi hususundaki
değişiklik Anayasaya aykırı değildir çünkü iptal
sonrası Anayasanın bu husustaki metni her hâkim ve
savcının oy kullanacağı seçimlerde şeklindedir. Kurul
üyelerinin seçim usulü ise Anayasayla kanuna
bırakıldığından seçim usulüyle ilgili teklifte
yapılan düzenleme Anayasaya uygundur.
Teklifle Genel
Kurul toplantı ve karar yeter sayıları yeniden düzenlenmektedir.
Bu hususun kanunla düzenlenebileceği açıkça Anayasa'da
belirtilmiştir. Buna göre Genel Kurul en az 17 üyeyle toplanacak ve üye
tam sayısının salt çoğunluğuyla karar alacaktır.
Genel Kurul toplantı gündemi Başkan tarafından işin
önemine, ivedi veya süreli oluşuna göre düzenlenebilecektir. Gündemde değişiklik
yapılması, ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli
işlerin ortaya çıkması hâlinde ve toplantı gününden en az
bir gün önce Başkan veya üyelerden birinin yazılı talebi
üzerine, Genel Kurul üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararıyla olabilecektir.
Dairelerin
toplantı ve karar yeter sayıları da yine Anayasada kanunla
düzenlenebilecek hususlardan olup, yapılan değişiklikle daireler
üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanacak ve
karar alacaktır. 3. Daire, Başkanın onayını alarak
5er üyeden oluşan iki heyet hâlinde çalışabilecek, bu durumda
heyetler salt çoğunlukla toplanıp karar alacaktır. Daire
kararlarına yapılacak itirazın, kararı veren daireyi
izleyen daireye; 3. Daire için ise 1.Daireye yapılması usulü
getirilmiştir. Kararı veren dairenin dışında
farklı üyelerden oluşan başka daireye itiraz, etkili itiraz
sistemi olarak Avrupa Birliği normlarına da uygundur.
Teklifle
Cumhurbaşkanınca Anayasa Mahkemesine, Yargıtay,
Danıştay, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinden seçilecek üyeler için anılan yüksek mahkemelerce teklif edilecek
adayların kendi kurumlarında en az altı yıl kıdemli
olmaları şartı getirilmektedir. Anayasa Mahkemesine
Cumhurbaşkanınca seçilecek üye adayları belirlenirken yüksek
mahkemelerde yapılacak seçimlerde her boş üyelik için ancak bir adaya
oy verme esası getirilmektedir. Sonuçta, her boş üyelik için
çoğulcu bir sistemle belirlenecek 3 aday arasından
Cumhurbaşkanınca seçim yapılacaktır.
Üç yıl önce
Yargıtayda yeni dairelerin kurulmuş olması nedeniyle daire
başkanlığına aday sayısını artırabilmek
için indirilen kıdem süreleri teklifle artırılmaktadır.
Yargıtay Birinci Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı seçilebilmek için dört yıl Yargıtay
üyeliği yapmış olma şartı sekiz yıla
çıkarılmakta, Yargıtay Birinci Başkan Vekili, daire
başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili
seçilebilmek için üç yıl Yargıtay üyeliği yapmış olma
şartı altı yıla çıkarılmaktadır.
Teklifimizde
Türkiye Adalet Akademisi Kanunuyla ilgili değişiklikler de
Akademinin yapısını güçlendiren, yargı
bağımsızlığı ilkelerine uygun değişiklerdir.
Türkiye Adalet Akademisiyle ilgili
değişikliklere yönelik eleştirilere de katılmamız
mümkün değildir. Hâkim ve savcıların meslek öncesi ve meslek içi
eğitimleri AK PARTİ iktidarına kadar doğrudan Adalet
Bakanlığına bağlı Eğitim Dairesi
Başkanlığı tarafından yürütülmekteydi. 2003
yılında yürürlüğe giren kanunla, hâkim ve savcıların
eğitimi, özerk bir kurum olan Türkiye Adalet Akademisi tarafından
gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Kurulduğu günden
bugüne kadar geçen on yıllık süre dikkate
alındığında, kurumun teşkilat yapısının
güçlendirilmesine ilişkin değişikliklerin yapılması
gereği doğmuştur. Adalet Akademisi Genel Kurul üyelerine Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürü ile Uluslararası Hukuk ve Dış
İlişkiler Genel Müdürü ilave edilmekte, ilk derece mahkemelerinden 6
hâkim ve savcının da Genel Kurulda yer alması
sağlanmaktadır. Yapılan değişiklikler, Akademinin
teşkilat yapısını güçlendiren olumlu
değişikliklerdir.
Hâkim ve savcıların meslek
içi eğitimleriyle ilgili Türkiye Adalet Akademisince çıkarılacak
yönetmelik mevcut düzenlemede Akademinin görüşü alınarak HSYK
tarafından hazırlanıyordu, kanun teklifimizdeki
değişiklikle HSYKnın görüşü alınarak eğitimi
verecek olan Türkiye Adalet Akademisince hazırlanacaktır.
Görüşmekte olduğumuz kanun
teklifi, Anayasamızın yasama yetkisini düzenleyen 7nci maddesine
uygundur. Kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağını düzenleyen 11inci maddesine uygundur.
Mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini düzenleyen
138inci maddesine uygundur. Hâkimlik ve savcılık
teminatını düzenleyen 139uncu maddesine bir aykırılık
teşkil etmemektedir. Hâkimlik ve savcılık mesleğine
ilişkin 140ıncı maddesine uygundur ve Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunu düzenleyen 159uncu maddenin kanunla düzenlenebilecek
hususlarına ilişkindir, 159a da bir aykırılık
teşkil etmemektedir.
Kanun teklifimizin hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen
Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, tasarının tümü üzerinde şahsım adına
söz aldım. Öncelikle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Komisyonda bizimle
beraber olan arkadaşlarımız, Komisyonu takip eden iktidar
partisinden arkadaşlarımız da vardı. Yedi gün süreyle bu
tasarıyı Komisyonda konuştuk arkadaşlar. Ben, bugün,
Komisyondaki konuşmalarda, yapılan görüşmelerde benim yaptığım,
bana ait olan konuşmaların tutanaklarını
çıkardım; burada var. Yaklaşık 57 sayfa, benim
yaptığım konuşmalar var yedi gün içerisinde. Benimle
beraber, diğer Komisyon üyesi arkadaşlarımızla, Komisyon
üyesi olmayan arkadaşlarımızla, en az benim kadar, bu konuyu
Türkiyeye anlatmaya çalıştık yani yüzlerce, belki binlerce
sayfayı içeren konuşmalarla aslında biz, Türkiye'nin hangi
noktaya geldiğini, Türkiyede aslında AKPnin yargıyı da
ele geçirerek bir rejim
değişikliğini nasıl hayata geçirmek istediğini
anlatmaya çalıştık.
Değerli
arkadaşlar, ben Komisyonda şunları da söyledim: Bakın,
bizim anlattıklarımızdan rahatsız oluyorsunuz; belki, bizim
konuşmalarımız, bizim söylemlerimiz sizleri, iktidar partisi
olarak rencide ediyor. Niçin bunları söylüyorsunuz? Zira, bu işin
yani şu tasarının -teklif aslında ama, yani hazırlayan
Bakanlık, zaten sıra sayısında da defaatle Hükûmetin
teklifi olarak gelmiş, bu tasarıyı Bakanlık
hazırlamış- bunun içeriğinin ne olduğunu
arkadaşlarımız biliyorlar. Bizim
anlatımlarımızın ötesinde, bu tasarı daha gelmeden,
sizin içinizden çok önemli isimler, aslında, Türkiyeye gerçekleri
anlatmıştı dedim. Birkaç örnek verdim. Bunlar içerisinde
Sayın Erdoğan Bayraktar, Sayın İdris Naim Şahin, her
ne kadar şu anda yönetmiyorsa da Meclis Başkanı olan Cemil
Çiçek, istifa eden milletvekilleri -içinizden olan- Sayın Ertuğrul
Günay, İdris Bal, çok sayıda milletvekili aslında sizlerin
yapmak istediklerini çok önemli sözcüklerle, cümlelerle anlatmaya
çalışmışlardı; onlardan örnekler verdim.
Bakın, Sayın İdris Naim
Şahin sizin İçişleri Bakanlığınızı uzun
süre yaptı ama ondan evvel uzun yıllar belki, bilmiyorum ama on
yıl olabilir- partinizin Genel Sekreteriydi, yanılmıyorsam
kurucu üyelerden biridir İdris Naim Şahin. İstifa ederken
kullandığı çok önemli cümleler vardı. Komisyonda da
okumuştum, burada da bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu
benim sözüm değil ya da bizim sözlerimiz değil. İçinizden
birilerinin, partinin kurucusu olan insanların size yaptığı
uyarılar bunlar değerli arkadaşlar.
Bakın, İdris Naim Şahin
ne demiş: Emniyet ve yargı mensupları hakkındaki
düzenlemeler akıl, hukuk ve adalet anlayışıyla izah
olunamamaktadır. Bu cümle aslında her şeyi açıklıyor.
Yani bu tasarının niye geldiğini, bu tasarı öncesi yapılan
uygulamaları Sayın İdris Naim Şahin anlatıyor ve
şunu da yapmış İdris Naim Şahin, demiş ki: Ben
uyarıyorum, sorumluluk almıyorum ve istifa ediyorum.
Şimdi, İdris Naim
Şahinle kalmamış olay. Kabinedeki 4 tane bakandan biri,
Erdoğan Bayraktar bizzat canlı yayında çok önemli şeyler
söyledi arkadaşlar.
Şimdi, şunu söyleyebilirsiniz:
Ya, siz muhalefetsiniz. Pardon arkadaşlar, bunlar söylenmedi mi? Yani bu
sözleri, cümleleri bu insanlar, bakanlarınız, milletvekilleriniz
söylemediler mi, bu uyarıları yapmadılar mı? Ne dedi
Erdoğan Bayraktar: Ben her şeyi Sayın Başbakanın talimatıyla
yaptım. Eğer, benimle ilgili soruşturulacak işler varsa
Sayın Başbakanın da soruşturulması gerekiyor. Ben
ayrılacaksam, istifa edeceksem Başbakanın da ayrılması
gerekir. Bunu televizyonlarda tüm Türkiye'ye, dünyaya söyledi.
Arkadaşlar, bu sözlerin hiç mi
anlamı yok? Yani bunları yok mu sayacaksınız? Bunları
görmezden, duymazdan mı geleceğiz? Yani Yılmaz
arkadaşımız burada anlatıyor, teklifi onun
hazırlamadığını o da biliyor. Yani
Bakanlığın hazırladığı bir
tasarıyı arkadaşlar imzalamışlar seri bir şekilde
geçsin diye.
Değerli arkadaşlar, yetmedi,
Meclis Başkanı Cemil Çiçek, aynı şekilde o da
Belki de
otuz yılı bu Mecliste geçti, şu anda en deneyimli, en tecrübeli
parlamenterlerden biri, yıllarca bakanlık da yapmış, bir
cümle kullandı, dedi ki: Türkiyede biliyorsunuz,
Anayasamızın 138inci maddesi var- artık bu madde
ölmüştür, çökmüştür. Yani yargı
bağımsızlığını, mahkeme
kararlarının uygulanabilirliğini, mahkeme kararlarının
Türkiyede yasamayı, yürütmeyi, idareyi bağlaması gerektiği
ilkesini, bu kararların hiç kimse tarafından uygulanmasının
ertelenemeyeceğini, değiştirilemeyeceğini içeren Anayasa
hükmünden bahsediyor Cemil Çiçek, Ölmüştür, çökmüştür. diyor.
Şimdi, bunları Komisyonda da anlattım, hatta, Sayın Bakana
arkadaşlarımızın, bizlerin şöyle bir uyarısı
oldu, Sayın Bakan, hiç istemeyiz, çok üzülürüz ama bir gün siz de
çıkıp Ya, arkadaşlar, ben ne yaptıysam Sayın
Başbakanın talimatıyla yaptım. demek zorunda kalmazsınız.
dedik Adalet Bakanına. Sayın Bakan bu
uyarılarımızın hepsini dinledi değerli
arkadaşlar.
Bakın,
uzatmayayım, bizi izleyen vatandaşlarımız da var. Bu
tasarıyla -her ne kadar Sayın Tunç Anayasaya aykırı bir
şey yapmıyoruz. dese de- bakın, ne oluyor biliyor musunuz?
Şu oluyor: HSYKda seçilerek gelen 20 kişi var, bunların 7si
hani sizin de çok övünerek söylediğiniz- adli yargıdan, kürsüden
geliyor; hâkimler, 3ü idari yargıdan, kürsüden geliyor, 10 yani
HSYKnın o çoğulcu yapısını kurduk. diye
övünüyorsunuz ya yıllardır, yani üç yıldan bu yana; 10 oradan
geliyor, 3 Yargıtaydan geliyor, 2 Danıştaydan geliyor, 15; 1
Adalet Akademisinden geliyor, 16; 4 tanesini Cumhurbaşkanı seçiyor
sanıyorum YÖKün önerdiklerinden, 20; Müsteşar ve Bakan. Şimdi,
20 kişi seçilerek geliyor. Şunu sormuştum Komisyonda,
demiştim ki: Sayın Bakan, kaç kişi var bu HSYKnın içinde?
Teftiş Kurulu Başkanı var, yardımcısı var,
Teftiş Kurulu müfettişleri, üyeleri var, Genel Sekreter var,
yardımcılar var, tetkik hâkimleri var, idari personel var. Kaç
kişi var? Sanıyorum, 400 civarı diye bir rakamı ben
okumuştum. Doğru mu? diye sordum, yanıt da vermedi kendisi,
belki burada verir.
Değerli
arkadaşlar, Yasa yürürlüğe girdiği anda -yasayla, yasayla-
kanunla HSYKdaki herkesin görevi sona erer. diyorsunuz. Herkesin görevi sona
erer, sadece ve sadece o 20 kişi kalır. diyorsunuz, Müsteşar ve
Bakan, 22. Şimdi, böyle bir uygulama dünyanın neresinde görülmüş
değerli arkadaşlar? Anayasanın 36ncı maddesi var, diyor
ki: Herkes, meşru vasıtalarla, kanunlar önünde, mahkemelerde
haklarını, kanuni haklarıyla arar. Yani Dava açar. diyor,
Hakkını arar. diyor haksızlığa
uğramışsa.
Şimdi, siz,
yasayla işlerine son verdiğiniz o insanların zaten önünü
kapatıyorsunuz. Nasıl dava açacak? Nereye dava açacak? Anayasa
Mahkemesine gidebilir mi o kanunun iptaliyle ilgili olarak? Nereye dava açacak
o insanlar? 400 kişiyi bitiriyorsunuz. Ne oluyor? Sayın Bakan geliyor
sonra, kanun yürürlüğe girdiği gün -Sayın
Cumhurbaşkanı onaylarsa- sabahleyin -hazırdır kararnameler-
geliyor diyor ki: Herkesi ben atıyorum. Kanun bunu gerektiriyor.
Herkesi. Teftiş Kurulu Başkanı, yardımcıları,
müfettişleri, genel sekreter, yardımcıları, idari personel,
tetkik hâkimleri. Diyor ki: Herkesi ben atıyorum.
Ya,
arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Ufak tefek, Komisyonda,
şu kulağı böyle tutuyorsunuz ya, Bakan atıyordu, 1. Daireye
verdiniz, böyle yaptılar, şimdi onları da arkadaşlar
diyorlar ki Anayasaya aykırılığı
kaldırdık.
Şimdi,
arkadaşlar, 20 kişiyi bir kenara koymuşlar, 6 kişi üzerine
bir kanun teklifi hazırlamışlar. Bakmışlar, Ya, bu 20
kişi içerisinde biz ne yapabiliriz? 6 kişi üzerinden ancak bir
şeyler yapabiliriz. Diğer kişiler bizden uzak
Yani bizi
dinlemezler.
Şimdi,
rakamlar üzerine, 6 kişi üzerine kanunu inşa etmişsiniz, bu da
dünyanın hiçbir yerinde olmaz, hiçbir modern hukuk devleti bunu kabul
edemez, Türkiye de bunu kabul edemez. Yani 1. Daire 7; 2. 7; 3. 7. Şimdi
ne oldu? 5, 5, 11. Ne yapacak Sayın Bakan? O 6nın 3ünü 1. Daireye
atıyor. O yetkileri de kendisi almış, genel kurulu
yapamıyor. Kanunda seçilen kişilerin hangi dairelere gideceği
belli arkadaşlar, nereye gideceği belli. 1. Daireye gidecek, 2ye
gidecek, ama şimdi gidemiyor, Bakan atıyor. O 5 kişinin 3
kişisini Bakan bir daireye atıyor, 2. Daireye 3 kişi atıyor.
Şimdi, kabak
gibi paralel devletin 11 tane HSYK üyesi, cemaatçi üyesini, 11 kişiyi 3.
Daireye atıyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Diyorsunuz ki Bu 11
kişi cemaatin adamıdır, paralel devletin temsilcisidir. Mecbur
oraya atacaksınız, başka yere ataması mümkün değil.
Oraya atayacak ki onlar orada duracak. 3. Dairenin tüm yetkilerini 2ye
alıyorsunuz
Sayın Bakan,
ben şunu söyledim: Bak, şu anda Türkiyede bir H3N2 virüsü var, grip
virüsü. Dua edin de o 6 kişiden 1 tanesi veya 2 tanesi bu virüse
yakalanmasın, evde yatıp hastalanmasın çünkü onlara
ihtiyacınız var. Yani, öyle bir şey ki 6 kişiye tüm
Türkiyenin yargısını endeksliyorsunuz. Arkadaşlar, bunun
Anayasaya aykırı olmadığını iddia etmek
gerçekten mümkün değil.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Biz değiştirmeden sadece 5
kişiye tabi idi.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Hayır, arkadaşlar, böyle.
Sürem yetmedi.
Tabii ki önergeler var, önergeler üzerinde de söz alacağım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bu uyarılarımızı, gerçekleri sizlere anlatmaya
devam edeceğiz.
Ben şuna
inanıyorum, komisyonda da gördüm, inanıyorum, bu tasarı veya bu
teklif Meclisten geçmemeli arkadaşlar. Sizin içinizde de çok sayıda
arkadaşımızın ben bu sorumluluğu almayacağını,
Türkiye adına bu önemli görevi yapacağını düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı bununla ilgili bir süreç başlattı
biliyorsunuz; muhalefet liderleriyle görüştü, sanıyorum Yargıtay
Başkanıyla görüştü. Birtakım mesajlar veriyor. Şunu
yapmayın
Bu yasa buradan geçip Cumhurbaşkanına gidecek, oradan
geriye dönecek. Türkiyenin, değerli arkadaşlar, günlerce
yaşayacağı bu sıkıntıya neden olmayın
diyorum.
Ben hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
17 Aralıkta
çok büyük bir deprem oldu; hırsızlık, yolsuzluk depremi oldu ve
bu depremden sonra Hükûmetteki hukukla ilgili bütün algı bir anda
akşamdan sabaha değişti. O güne kadar hukukla ilgili skandallar
önüne geldiği zaman kulağının üzerine yatan, hatta
Üstünlerin hukukunu değiştirdik, hukukun üstünlüğünü getirdik.
diyen Hükûmet bir anda yargıya karşı savaş açtı. Bütün
ahlaki, yasal değerleri de bir tarafa bırakarak, bazı
şahısları yargıdan nasıl kurtarabilirim,
yargıyı Hükûmet adına nasıl zapturapt altına
alabilirim gibi bir kaygıyla bir kanun teklifini Meclisin önüne getirdi.
Tabii, bu gelir gelmez de kamuoyunda ciddi tartışmalar, özellikle
hukukçular arasında çok ciddi tartışmalar ve
rahatsızlıklar yaşandı. Bu tartışmalar, eminim,
her gittiğiniz yerde, bir şekilde, sizlere de iletiliyordur ama bize
vatandaş bütün açık yürekliliğiyle anlatıyor. Çünkü sizden
çekinenler olur, korkanlar olur ama muhalefete sizin seçmenleriniz bile gelip
şikâyet ediyorlar Hükûmetin yolsuzluklar karşısında
geldiği son noktayı. Aynen şu soruyu sormamızı
istiyorlar
Bakın, bize de mesajlar geliyor. Kuran Kul hakkıyla
önüme gelmeyin. diyor, İncil Komşunun malını
çalmayın. diyor, Zebur Rab hırsızları affetmez. diyor,
Tevrat Hırsızlık yapma. diyor, Budizm, Budistler Kimsenin
hakkını yeme. diyor, affedersiniz, öküze tapan adam bile Çalma.
diyor.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) İftira atma. da diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Çalmanın, hırsızlığın,
yolsuzluğun meşru olduğunu size kim söylüyor arkadaşlar,
kim söylüyor size? Vatandaş şunu sormamızı istiyor: Tüm
dinler Çalma. derken çalanlara çırpanlara, çalınmasına göz
yumanlara o zaman, lütfen, bizim adımıza sorun, hangi dinin
mensupları bunlar? diyorlar.
Bakara Suresinde
48 ila 50nci ayetler, o 3 ayet, değerli arkadaşlar, aynen şunu
söylüyor, Yüce Allah buyuruyor ayeti kerimesinde, diyor ki:
Hatırlayın o zamanı ki sizi Firavunun alinden, soyundan ve
taraftarlarından kurtardık. Bu soyundan ve taraftarlarından
yorumunu büyük tefsir hocası Elmalılı Hoca yapıyor. Evet,
soyundan ve taraftarlarından... Sorumluluğun, Firavundan çok daha
fazla, onun Firavunlaşmasına yol açan taraftarlarında
olduğunu söylüyor.
Partiyi sevmek
başka bir şey, saygı duyarız, burada herkes partisini
seviyor. Kendi liderine sevgi, saygı duymak başka bir şey,
herkes seviyor. Ancak, değerli arkadaşlar, asıl, liderini
sevmek, partisini sevmek, o yanlış yaptığında
Yanlış yapıyorsun. demekten geçiyor. Susuyorsunuz
kıymetli arkadaşlar. Hatta Adalet Komisyonunda biz bu
eleştirileri yaparken, Niye Sayın Başbakanın oğlu
yargının önüne gitmiyor, ifade vermiyor? derken bir AKP milletvekili
muhtemelen heyecanlandı, kendisini kaybetti, aynen şu tabiri
kullandı: Sana ne! İster gider ister gitmez!
Değerli
arkadaşlar, Anayasanın 10uncu maddesi kanun önünde herkesin
eşit olduğunu söylüyor; ister sıfatı Başbakan olur
ister onun ismi Bilal olur, Hasan olur vesaire olur, herkes eşittir diyor.
Bakın,
İnternette en fazla tıklanan şarkı, türkü, bir Rumeli
türküsü; hicaz makamında, usulü aksak. Bu Rumeli türküsünü paylaşmak
istiyorum sizinle: Pencere açıldı Bilal oğlan, piştov
patladı. diyor. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Piştov değil, tapeler patladı tapeler.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Bakın arkadaşlar, hırsızlığı
sizinkiler yapınca birden hırsızlık tanımını
bile değiştirmeye kalkıyorsunuz. Efendim, bu beytülmali çalmamış,
işte efendim, şahıs malını çalmış da
dolayısıyla bu hırsızlık sayılmazmış da
gibi birçok tevil
Zırva tevil götürmez. demişler.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ne hırsızlığı?
Hırsızlık yok ki sayılsın! İnsanlara kara
çalıyorsun.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Mehmet Metiner, sen de mi kutucu oldun be?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Türk Ceza Kanunundan, madem,
hırsızlık suçunu çıkarın yani bir hırsız
başka birinin evine girdiği zaman bunun suç
olmayacağını söyleyin madem, siz de rahatlayın, onlar da
rahatlasın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Evet, cezaevinde hırsızlar boşa yatıyor. Adi
hırsızlar cezaevinde boşa yatıyor. O adi
hırsızların günahı ne? Baklava çaldı çocuk, altı
sene yattı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, vatandaş size bu soruyu sorarken
aslında hakikaten dayanakları var, hakikaten
sıkıntıları var çünkü ortada yaşananlar var, bugüne
kadar yaşananlar var, bundan sonra gelişmeler var.
Erdoğanın her dediğinde, kıymetli arkadaşlar, bir
kutsallık aradınız, her dediğinde. Bir fani olduğunu
âdeta unutup bir ilahi varlıkmış gibi davrandınız.
Önce evliyalaştırdınız, sonra -haşa-
peygamberleştirdiniz, sünnetini aradınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bizim başbuğlarımız yok, başka yerde arayın.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz sadece
Peygamber Efendimizin sünnetine uyarız, elhamdülillah Müslümanız,
Tayyiban değiliz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Evet, bir bakan yardımcısı, sünnetinden bahsetti.
Tabii, en son gelinecek nokta da Düzce Milletvekiliniz Fevai Arslanın
ağzından dökülüverdi. O, Allahın bütün
vasıflarını üzerinde toplayan bir lider. dedi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İftira, iftira
Hiç
yakışmıyor
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Bakın, bu vasıfların içerisinde Yaradanın
yaratıcılığı var. Bu şirktir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bir Müslümana yalan söylemek
yakışmıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Bu günahtır, şirktir, İslamın
dışına iter bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Müslümana hırsızlık yapmak yakışıyor
mu? Haram yemek yakışıyor mu Müslümana?
OKTAY VURAL
(İzmir) Biatçı bunlar, biatçı ya!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Peki, arkadaşlar, bu tanımlama karşısında
Sayın Erdoğan ne yaptı? Sustu. AKP ne yaptı? Sustu çünkü
arkadaşlar, o zaman hem Sayın Erdoğanın hem de AKPnin çok
daha önemli işleri vardı. Bir Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekili arkadaşlarıyla şakalaşırken Senin
ayakkabı numaran kaç? demiş, efendim, Vay, siz partimize hakaret
ediyorsunuz. diye paldır küldür ihraç talebiyle disipline sevk ettiler.
Bak, ben buradan ihbar ediyorum. Sadece parti ilkelerinizi, çiğnemiyor,
yüce Yaradanın ortaya koymuş olduğu dini çiğniyor. Hadi
bakalım, eğer hakikaten samimiyseniz, değerli arkadaşlar,
hadi, bunu da disiplin kuruluna sevk edin, hadi bakalım. Susuyorsunuz,
susuyorsunuz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Bak, susmuyoruz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Çünkü arkadaşlar, soyanlara Yedirtmem. diyorsunuz, Soydun.
diyenlere Dedirtmem. diyorsunuz. Bu nasıl ayak AKP; bu ne ayaktır?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yalan ne ayak, iftira ne ayak?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Evet, ne yaptınız? Bu iş ortaya çıkınca
hemen, birden, kişi masumiyetini getirdiniz. Sanki bu kişi masumiyeti
bundan önce yoktu, 17 Aralıkta keşfedildi.
Değerli
arkadaşlar, umarım ki seçilmiş arkadaşlar, mahkemelerde
aklanır gelirler. Biz bundan memnuniyet duyacak değiliz. Bakın,
bizim kavgamız şu: Köylü Mehmet Ağanın nasıl suç
işlediğinde mahkeme gitme gibi bir zorunluluğu varsa,
Başbakanın da, bakanların da, oğullarının da,
bacanaklarının da gitme zorunluluğu var. Demokrasinin temeli
hukuk devleti; eğer bunu ortadan kaldırırsanız, o lidere, o
ülkenin liderine de demokratik bir lider denilemez.
Evet,
dosyaları alıyorsunuz, savcıları oradan oraya
atıyorsunuz ve kıymetli arkadaşlar, tehdit ediyorsunuz tehdit.
Savcıları tehdit ediyorsunuz ve en son yedi tane tır
yakalandı, Başbakan diyor ki: Ey savcı, benden izin almadan
nasıl müdahale edersin? Arkadaşlar, konuşan Başbakan
değil de başsavcı âdeta, başsavcı. Hukukun tepesine
oturmuş
Değerli arkadaşlar, bu zihniyet, sakat bir zihniyettir.
Bu zihniyet, demokrasiye, hukuk devletine hizmet etmeyen, aksine bütün
kazanımları geriye götüren bir zihniyettir. Bu telaş niye? Bu
korku niye?
İHSAN
ŞENER (Ordu) İftira etmek suç değil mi?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Arkadaşlar, iftira da olabilir, iftira da olabilir ama bunun
yolu mahkemeye gitmekle ancak çözülebilir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Mahkemeyi bekler
misiniz, mahkemeyi? Mahkemeyi bekle de ondan sonra konuş.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Sizin yapmış olduğunuz, mahkemeyi kapatıyorsunuz,
mahkemenin üstüne bir karabasan gibi çöküyorsunuz; bizim kavgamız bu.
Kirden uzak durmak lazım. Kirden uzak durun değerli AKP
milletvekilleri. Biz sizin çoğunluğunuzun bu işin içerisinde
olmadığınızı biliyoruz ama 20-25 kişi için
-bilemiyorum sayısını- niye bu vebalin altına giriyorsunuz?
Yarın, çoluk çocuğunuza okulda ne mizahlar yapılacak
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Eşiniz gittiği yerlerde hangi muhabbetlere muhatap
olacak; yazık günah değil mi size?
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Mahkemeyi bekle ondan sonra konuş.
FEVAİ ARSLAN
(Düzce) Başkanım, bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN Efendim?
FEVAİ ARSLAN
(Düzce) Konumla alakalı bir mevzu geçti de söz almak istiyorum. 69a
göre sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.
BAŞKAN Ne sözü alacaksınız Sayın
Milletvekili?
FEVAİ ARSLAN
(Düzce) Geçen hafta basında çıkan haberlerimden dolayı
arkadaşım bir söz attı, ona karşılık cevap vermek
istiyorum. Durumumu da izah etmek istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, anladım da burada sözlerini cevaplama gibi bir
hakkınız yok. Sayın milletvekilim, eğer
FEVAİ ARSLAN
(Düzce) Bu konuda sataşma var cevap verdiğim hâlde.
BAŞKAN - Ne
diye sataştı ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Burası muz cumhuriyeti mi, ananas cumhuriyeti mi?
FEVAİ ARSLAN
(Düzce) Geçen hafta basında çıkan, Sayın Başbakanımızla
alakalı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, ben sataştım, söz verin lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sataştı, sataştı.
FEVAİ ARSLAN
(Düzce)
bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Korkmaz
Anladım da
cevap verme hakkınız yok ki, sataşma mı söz konusu
Sayın Milletvekili?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ananas cumhuriyeti mi kardeşim burası?
OKTAY VURAL
(İzmir) Türk milletinden, Müslümanlardan, bütün milletten özür
dileyeceksin.
BAŞKAN
Evet, Sayın Milletvekili, lütfen oturun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ben sataştım. diyorum Sayın Başkanım,
çıksın konuşsun!
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerede yaptıysa orada konuşsun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sataştım yahu.
FEVAİ ARSLAN
(Düzce) Cevap vereceğim müsaade ederlerse.
SIRRI SAKIK
(Muş) Yuh olsun size ya! Size sataştı da, çık, cevap ver
kardeşim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, Ben sataştım. diyorum efendim,
bırakın savunsun kendisini!
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, bu haksızlığı kabul
etmeyiz.
BAŞKAN
Lütfen efendim
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemine geçmeden önce, teklifin tümü üzerinde
İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzüğünün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 523 Sıra
Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerin
devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Tufan
Köse İzzet
Çetin
Mersin Çorum Ankara
Bedii
Süheyl Batum Mehmet
S. Kesimoğlu
Eskişehir Kırklareli
Veli
Ağbaba Hasan
Ören Tolga Çandar
Malatya Manisa Muğla
Mahmut
Tanal Ali
İhsan Köktürk
İstanbul Zonguldak
Turhan
Tayan Haluk Ahmet
Gümüş Süleyman Çelebi
Bursa Balıkesir
İstanbul
Gerekçe:
7.1.2014 tarihinde TBMM Başkanlığına
sunulan 2/1929 Esas Numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi toplumsal ihtiyaçlardan değil, 17
Aralık yolsuzluk operasyonlarının bir sonucu olarak Parlamento
gündemine gelmiştir. Anılan Teklif, yargı erkini yürütmenin
tahakkümüne sokmayı amaçlamaktadır. Teklif açıkça Anayasaya
aykırılık içermektedir.
Teklif ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yargı yetkisinin kullanımına ilişkin hususlar hariç olmak
üzere hâkimlerin idari görevleri ile delilleri değerlendirme ve suçu
niteleme yetkisi hariç olmak üzere savcıların adli görevlerine
ilişkin konularda genelge düzenleme yetkisi ortadan
kaldırılmaktadır.
Adalet Bakanlığı'nın hâkim ve
savcılar üzerindeki yetkileri Anayasa'nın 140 ve 144. maddelerinde sınırlı
bir şekilde düzenlenmiştir. Savcıların idari görevleri
yönünden Adalet Bakanlığı'na bağlılık esas iken,
Anayasa'nın 140. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen
hâkimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı'na
bağlılığının da aynı maddenin ikinci
fıkrasıyla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Fıkrada, hâkimlerin, adli ve idari görev ayrımı yapılmaksızın,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatına göre görev yapacağı belirtilmiştir.
Dolayısıyla idari görevler yönünden de olsa hâkimlerin mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre
görev yapması anayasal bir zorunluluktur. Bu noktada Kurul'un
Anayasanın 159. maddesinde yargının
bağımsızlığının kurumsal güvencesi olarak
oluşturulduğu göz önüne alındığında,
yargısal bağımsızlığı koruma adına
hâkimlerle ilgili idari görevlere ilişkin genelge çıkarabilmesi
gerekir.
Ayrıca,
Anayasanın 140. maddesinin 6. fıkrasında savcıların
idari yönden Bakanlığa bağlı oldukları ifade edildikten
sonra 144. maddesinde savcıların sadece idari görevleri yönünden
Bakanlık denetimine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dolayısıyla her iki madde de Bakanlık, savcıların
sadece idari görevleri ile ilgili olarak yetkili
kılınmıştır. Bu sebeple delilleri değerlendirme
ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak üzere savcıların adli
görevlerine ilişkin konularda Bakanlığın genelge
çıkarması Anayasaya açıkça aykırıdır. Kuvvetler
ayrılığı ve mahkemelerin
bağımsızlığı ilkeleri uyarınca bu konuda
genelge çıkarma yetkisinin Kurul'a ait olduğu açıktır. Bu
nedenle düzenleme Anayasanın 2., 138., 140., 144 ve 159. maddelerine
açıkça aykırıdır.
Teklifle,
Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan
yardımcılarını ve genel sekreter
yardımcılarını atamak, yönetmelik çıkarmak ve genelge
düzenlemek, dairelerden birine gelen ve olağan çalışmalar ile
karşılanamayacak oranda artan işlerden bir
kısmını diğer bir daireye vermek ve Kurul üyeleri
hakkındaki suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve
kovuşturma işlemlerini yürütmek ve bu konuda gerekli kararları
vermek" konuları Kurul
Başkanının yani Adalet Bakanının görev ve yetkileri
kapsamına alınmaktadır.
Teklifle, Kurul
Başkanının görevlerinde yapılan değişikliklerin
zorunlu sonucu olarak Genel Kurulun görevlerinde de yeniden düzenleme
yapılmaktadır. Ayrıca daire kararlarına yapılan
itirazların itiraz merciinde değişiklik
yapıldığından bu görev de Genel Kuruldan
alınmaktadır.
Anılan
düzenlemeler ile yargı bağımsızlığı
açısından hâkim ve savcıların mesleki kariyerleri
hakkında önemli etkisi olan müfettişler ve Teftiş Kurulu ile
Kurulun işleyişinde önemli bir konuma sahip olan genel sekreter
yardımcıları doğrudan yürütmenin kuruldaki temsilcisi olan
Adalet Bakanına, dolayısıyla siyasal iktidara
bağlanmaktadır. Söz konusu düzenleme kuvvetler
ayrılığı, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine
açıkça aykırıdır. Dolayısıyla düzenleme
Anayasanın 2., 138. ve 140 maddelerine aykırıdır. Genel
Kurul'a ait olan yetki yürütme organına devredilmektedir.
Bu gerekçelerle ve
kelime sınırlaması nedeniyle önergede yer verilemeyip Muhalefet
Şerhinde yazılı diğer gerekçelerle, Teklifin tümü
üzerindeki görüşmelere devam edilmesi büyük önem
taşımaktadır.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzük 72.
madde çerçevesinde Kanun teklifinin tümünün görüşmelerine devam edilmesini
arz ederiz.
Lütfü
Türkkan D.
Ali Torlak Oktay
Vural
Kocaeli İstanbul İzmir
Celal
Adan Seyfettin
Yılmaz
İstanbul Adana
Gerekçe:
Kuvvetler
ayrılığına aykırı, yargıyı yürütmenin otoritesine
teslim eden bu teklifin görüşmelerinin devam etmesi teklifin
sakıncalarının daha net bir şekilde
anlatılmasını mümkün kılacaktır.
BAŞKAN
Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim önergem var, benim önergem var.
BAŞKAN -
Sayın Genç, o ayrı önergedir, sırası gelecek.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye başını sallıyorsun sen? Niye
başını salıyorsun? O kürsüyü temsil etme niteliğin
yok, bilgin yok
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Sen mi karar vereceksin buna? Hayret bir şey ya!
BAŞKAN -
Sayın Genç, sizin önergeyi -en az sizin kadar burada herkesin bilgisi var
efendim- soru-cevap işleminden sonra işleme koyacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soru-cevaptan sonra değil, şimdi koyman lazım.
BAŞKAN
Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebiniz var, yerine getireceğim.
Sayın
İnce, Sayın Özkan, Sayın Çıray, Sayın Aygün,
Sayın Dibek, Sayın Öner, Sayın Tezcan, Sayın Tanal,
Sayın Acar, Sayın Güler, Sayın Ören, Sayın Haberal,
Sayın Gümüş, Sayın Köktürk, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Öztrak, Sayın Erdemir, Sayın Nazlıaka, Sayın
Demir, Sayın Toprak.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır ancak sayın milletvekilleri, yoklama
nedeniyle sisteme giren isimler silindiği için Sayın Halaman,
Sayın Tanal, Sayın Dibek, Sayın Yılmaz, Sayın Türkkan,
Sayın Öz, Sayın Şimşek, Sayın Demir, Sayın Özcan,
Sayın Öztürk, Sayın Yüksel, Sayın Köktürk ve Sayın Kaplan,
sisteme girmelerini rica ediyorum, bu sıraya göre işlem
yapılacaktır.
Sayın Halaman, girmediniz...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunda da
mı dümen var ya!
BAŞKAN Bozdunuz
Sayın Halaman, buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sorum Sayın Bakanımıza,
şöyle söylüyorum: Yani son üç senedir açılım adına
çadır mahkemelerini kurdurarak mevcut savcılara, hâkimlere görev
verip başına da hatta bir bakan koyup ne kadar pusu kurarak polisi,
askeri öldüren, bebek katillerini, PKKlıları serbest
bıraktınız.
İki: Asker
sivil darbe yapacak. diyerek hâkimleri, savcıları görevlendirip
askerleri cezaevine tıktınız. Son günlerde, tutuklu milletvekili
adına, KCKdan dolayı, pazar günü, İnternet üzerinden mail
yoluyla tutuklu milletvekillerini bırakıp Engin Alan
Paşayı bırakmadınız.
Şimdi, neyi
gerek gördünüz de yeni bir kanuna ihtiyaç duydunuz? Bu hâkim ve
savcıların ne problemi vardı da bu problemlerden dolayı
yeni bir kanun çıkartmayı arzu ettiniz? Ben bunu sordum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
çok samimi söylüyorum. Yani bu soruşturmaların önüne set, engel olmak
için anladığımız kadarıyla bu yasa geliyor. Yani
gerçekten çok samimi
Ne kadar paraya ihtiyaç varsa, benim fazla 1 tane dairem
var, o dairemi vermek istiyorum size, Hükûmete. Ne olur, bu yargıyı
siyasete bağlamayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hayda! Bu ağır oldu ya!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - İkinci soru: Ceza Muhakeme Kanununun 160ıncı
maddesi
Bir arabada eğer suç unsuru bir delil varsa cumhuriyet
savcısının 160 ve 161inci maddeye göre bunu araştırma
yükümlülüğü var. Bana, Allah rızası için -hangi yasada- efendim,
Suç delilini bu savcı engelleyemez. diye bir madde gösterin, ben sizden
özür dileyeceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek,
buyurun.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bugün, Hürriyet gazetesinde Nuray Babacanın köşesinde
bir yazı vardı bu 4 bakanla ilgili olarak, size gelen fezlekeler,
Meclise gönderilmek üzere Başbakanlık üzerinden size gelen
fezlekelerle ilgili olarak sizlerin oturup bir karar
aldığınız, bu bakanlarla ilgili fezlekeleri yerel
seçimlerin sonuna kadar yani 30 Marta kadar göndermeyeceğinize dair bir
yazı var. Şimdi, bu iddia doğru mudur, siz bu konuyu böyle
değerlendirdiniz mi? Sizin Adalet Bakanlığı olarak bu
fezlekeler üzerinde herhangi bir değerlendirme yapma yetkiniz,
hakkınız var mıdır? Yoksa, bu fezlekeleri hangi nedenle
bekletebilirsiniz? Tüm Türkiyenin oradaki iddiaları görmesinden neden
endişe ediyorsunuz? Yani, yerel seçim sürecinde muhalefet o iddiaları
kullanır, biz de bu seçimlerde çok ciddi sıkıntıya gireriz
diye bir kaygınız mı var? Bu konuda kamuoyunu ve bizleri
aydınlatırsanız mutlu olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şimdi bu 17 ve
25 Aralıkta yapılan büyük yolsuzluk operasyonunda gerçekten
baktığımızda dolarlar ortalıklarda
dolaşıyor. Bu işin içerisinde bakanlar var, bakan çocukları
var, bacanaklar var, enişteler var. Şimdi, bugün elimize geçti
telefon tapelerinde Başbakan var, Başbakanın kızı var,
bürokratlar var, kaymakam var. Konuşmalara bakıyoruz
Selamünaleyküm, inşallah, maşallah ama ortada devletin
malının yok edildiğine ve yetimin hakkının
yendiğine dair güçlü iddialar var. Şimdi, bunlar ortalıkta
dururken bunları yakalayan polislere, bunları ortaya çıkaran
savcılara Haşhaşi, çete, inlerine gireceğiz gibi
ifadeleri hizmet hareketiyle ilgili mi kullanıyorsunuz? Bunu ahlaki
buluyor musunuz? On iki yıldır yol yürüdüğünüz bu insanlara
çete diyerek, bu çetenin içerisinde İstedikleri her şeyi verdik.
diyen Başbakan da var mıdır, Başbakan
yardımcıları var mıdır, bakanlar var mıdır?
Yani, on iki yıl boyunca bunlarla beraber hareket edeceksiniz ve bundan
sonra, hırsızlıklarınız ortaya çıktı diye
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Bakanım, çok direkt bir soru soracağım. Siz hırsız
mısınız? Bildiğim kadarıyla değilsiniz,
bildiğim bir hırsızlığınız yok. Peki, niye
hırsızları koruyan böyle bir HSYK değişikliği
konusunda ısrarlısınız? Böyle bir emri nereden
aldınız? Bunu sormak istiyorum.
İkincisi, şu anda cezaevinde
bulunan Sayın Engin Alanın hâlâ içeride durması
vicdanınızı rahatsız etmiyor mu? Bir milletvekilinin
cezaevinde bulunuyor olması Adalet Bakanı olarak sizi hiç
rahatsız etmiyor mu?
Bir sorum da
Sayın İyimayaya: Son çıkan tapelerde ismi geçen Sayın
Osman İyimayanın sizinle bir akrabalık bağı var
mıdır, yok mudur; onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
17 Aralık operasyonu sonrası bu kanunu, bu teklifi acilen gündeme
getirmenizin sebepleri nelerdir?
Türkiyede HSYK
yapısının yeniden düzenlenmesi 17 Aralıktaki bu operasyonla
ne kadar ilişkilidir?
Rüşvet,
yolsuzluk ve kara para aklama operasyonuna
Daha önce HSYKnın
yapısını Hukukun üstünlüğünü getireceğiz. diye
değiştirmeniz, referanduma gitmeniz, millete söz vermeniz, şimdi
karşılığında da tekrardan bu yasayı bu
operasyonlardan sonra gündeme getirmeniz doğru mudur?
Şunu da
öğrenmek istiyorum: 17 Aralıktan sonra, daha önce kurduğunuz bu
HSYK referandumdan sonraki süreçte tarafınızdan
siyasallaştırılmış mıydı? Bunu da net bir
şekilde ifade ederseniz memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Başbakan yurt dışına çıkarken, son yurt
dışı çıkışında, Adanadaki tırda arama
yapmak isteyen savcıyı kastederek O savcı benden izin alacak.
dedi.
Şimdi,
hakikaten hukuk devletinde savcı bir soruşturma yaparken böyle
Başbakandan ya da yürütmeden izin almak mecburiyetinde mi? Eğer bu
bir şeyse, Türkiye hukuk devletinde nereye gidiyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bodrumda polis sendikası kurarak
örgütlenen polislere Facebookta yaptıkları paylaşımlar
sebebiyle soruşturma açıldı. 8 bin polise soruşturma
açıldığı iddia ediliyor. Bu insanlara soruşturma için
gönderilen müfettişlerce CHPli misiniz? Alevi misiniz? Solcu musunuz?
gibi sorular yöneltiliyormuş. Acaba, yeni bu Bakanlığa
gelişinizle birlikte bu soruları sizin yönlendirdiğiniz
doğru mudur, bilginiz var mı?
İkinci bir
soru: Bugün Çanakkalede özellikle 13 yaşındaki bir çocuk Gezi
direnişi eylemlerinde spreyle Hükûmet istifa et. yazdı diye
duruşmaya alındı, takibe alındı. Bu konudaki
görüşünüz nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugün Sayın Genel Başkanımız bir tutanak
açıkladı, grup toplantısında. Orada Sayın
Müsteşarınız, zatıalinizin Müsteşarı İzmir
Başsavcısını arayıp, son yapılan, İzmirde
yapılan operasyonu engellemek için açıkça talimat veriyor ve bu husus
namuslu bir başsavcı tarafından tutanak altına
alınıyor ve bu başsavcı derhâl akşam görevden
alınıyor. Siz, o müsteşarınıza bu konuda bir yetki
verdiniz mi, arama talimatını siz verdiniz mi, müsteşarın
böyle bir yetkisi var mı bir başsavcıyı arayıp operasyonu
durdur, engelle şeklinde söyleme yetkisi var mı, talimat verme yetkisi
var mı? Demokratik bir ülkede, başka bir ülkede olsaydı, bir
adalet bakanı, müsteşarının yaptığı bu eylem
karşısında ya müsteşarı görevden alırdı ya
kendi istifa ederdi. Siz bu iki yoldan hangisini tercih etmeyi
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Bundan iki üç yıl öncesi, hatta altı ay öncesine kadar Fethullah
Gülen cemaati için hizmet grubu
deniliyor idi. Şimdi Fethullah Gülen cemaati çete midir? Sayın
Başbakanın söylediği ya da AKP yandaşlarının
söylediği paralel yapı kimdir, yargının içerisindeki
paralel yapı kimdir?
İkincisi: 4
bakan hakkında yolsuzluk iddiasıyla soruşturma
başlatıldı. Bu bakanlar hakkındaki fezlekeler niye Meclise
gönderilmiyor.
Üçüncü soru:
Sayın Müsteşarınızın İzmir Cumhuriyet
Başsavcısını arayıp O soruşturmaları
durdurun. talimatıyla ilgili hangi işlemi yapmayı
düşünüyorsunuz? Müsteşarın böyle bir görevi var mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Yüksel
Yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bakana cevap hakkı verin de
BAŞKAN
Sayın Köktürk
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1) Sayın
Bakan, HSYKdaki her üç dairenin de üye sayısı 7, 7, 7 olarak
belirlenmişken bu teklif görünümlü tasarıyla dairelerin üye
sayısının 5, 5, 11 olarak değiştirilmesinin
mantığı nedir?
2) Dairelerin üye
sayısının 5, 5, 11 olarak belirlenmesinde hâkim olduğunuza
inandığınız 6 üyeyle 22 üyeli HSYKnın en önemli
fonksiyonlarına hâkim olma hesaplarının payı var
mıdır?
3) Dairelerin
kararlarına karşı itirazları neticelendirme yetkisinin
Genel Kuruldan alınarak sonraki daireye verilmesi aynı matematiksel hesapların
sonucu mudur?
4)
Yargının geleceğini ilgilendiren böylesine önemli bir
tasarıyı evrensel hukuk ilkelerine göre değil de konjonktürel,
matematiksel hesaplar ve yolsuzlukları örtme amacı üzerine
oturtmanıza vicdanınızın verdiği tepki nedir? Vicdanınız
rahat mıdır Sayın Bakan böyle bir tasarıyı
hazırlamaktan?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, benim de bir sorum vardı.
BAŞKAN Süre
Sayın Kaplan, süreye bakarsanız on iki dakika, soru sorma süresi
geçti.
FARUK BAL (Konya)
On iki dakika da cevap hakkı verin Sayın Başkan.
BAŞKAN Süre
kalırsa veririz.
Buyurun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; pek çok soru var, bu süre içerisinde bunların hepsini
cevaplama imkânım olmayabilir; cevaplayamadıklarımızı
yazılı cevaplandırırız, onu baştan söyleyeyim.
Sorularla ilgili,
özellikle bu Adanadaki tırla alakalı değişik sorular
geldi. Onunla ilgili biliyorsunuz MİT Kanunu, kanunun ismini söylemeyeyim,
orada MİT mensuplarının veya belirli bir görevi ifa etmek üzere
kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından
görevlendirilenlerin görevlerini yerine getirirken görevin niteliğinden
doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia
edilen suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı Kanunun 250nci
maddesinin 1inci fıkrasına göre kurulan ağır ceza
mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri
iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması
Başbakanın iznine bağlıdır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Soruşturma yapmıyor, suç delillerini arıyor.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bakın, bu bir
OKTAY VURAL
(İzmir) Görevin niteliğinden kaynaklanmıyor ki.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bakın, bu olayla alakalı, bir ihbar
üzerine gidildiğinde, olay yerinde, bu tırların Millî
İstihbarat Teşkilatıyla irtibatlı olduğu ifade
ediliyor. Bu uygulayıcılarla
Ben sordum, onlar nasıl olur diye,
onların dediği şey
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Silah sevkiyatı var mı MİTin
görevleri içinde?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Tırın içindeki insan olsaydı insan ticareti mi
olacaktı?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
böyle bir durumda tutanak tutup işlemin
devamı için izin talep etmeleri gerektiği yönündedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Görevin niteliğiyle bağdaşmıyormuş o
zaman.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İzin yok orada.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yani kanun bu noktada açıktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Görevle ilgili değil onlar.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bakın, bunlar MİTin görevleri.
Kanunda açık açık yazılıdır
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi görevi vermiş Başbakan?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
ve o görevler kapsamında olan yasaya
uygun işlerdir ve yasaya uygun olan işlerle ilgili bir
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 4üncü madde görevleri sayıyor Sayın Bakan.
Bakın, MİT Yasasının 4üncü maddesinde silah
taşıma görevi yok MİTin orada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Demek ki artık tetikçi şey yapmak
Devlet
istediğini yapar, hukuk dışı her türlü işlem yapar.
Uyuşturucuyu da kaçırır, tır da götürür. Böyle bir şey
olur mu ya!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bakın, Adana Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir soruşturma
kapsamında Adana İl Jandarma Alay Komutanlığının
19/1/2014 tarihli ve sayılı yazısı ekinde alınan ihbar
tutanağında bahsedilen hususların Adana Cumhuriyet
Başsavcılığının 2014/2 sırasında kayden
devam eden soruşturma dosyasıyla irtibat olduğu görülmesi
üzerine ihbara konu araç içerisinde patlayıcı madde ve mühimmat
bulunduğu, bunların yasa dışı terör örgütüne
gönderildiği, eylemin Türk Ceza Kanununun 315inci maddesinde düzenlenen
konularla irtibatlı olduğuna ilişkin ihbarlar var. Bunun üzerine
geliniyor ve orada da bunlarla alakalı konularla ilgili bu araçların
Millî İstihbarat Teşkilatıyla ilgili olduğu ifade ediliyor,
bütün yerlerle ilgili bahsi geçen tırlar ve malzemelerle ilgili olarak
Adana Valiliği 19/1/2014 sayılı yazısı ekinde
OKTAY VURAL
(İzmir) Patlayıcıyla ne işi var, suikast mı
düzenliyorsunuz ha? Kime suikast düzenliyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) -
Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı Adana Bölge
Başkanlığının yine aynı tarihli
yazısında, söz konusu malzemelerin teşkilata ait olduğu
yurt içi bölge üniteleri arasında
OKTAY VURAL
(İzmir) Faili meçhulleri meşrulaştırıyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) -
malzeme nakli yaptıklarının bildirilmesi üzerine
detaylı arama yapılmayarak malzemelerin görüntülerinin
alınıp niteliği için kısa inceleme yapılarak araçlar
MİT Bölge Başkanlığı yetkilerine teslim
edilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerede malzeme şeyi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Bakın, çok açık bir şekilde bu nettir. Burada yasaya
savcılar da uyacak, idareciler de uyacak, herkes uyacak. Bir defa bunu
açıkça ifade etmekte fayda görüyorum.
Öte yandan
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Savcıları suç işlemeye tahrik ediyorsunuz,
teşvik ediyorsunuz. MİT Yasasının 4üncü maddesinde görevi
var Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bundan sonra bari kamyoncuları da takip etmeyin de, ceza basıyorsunuz
adamlara.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Şimdi, tabii, Hürriyet gazetesinde Nuray Babacanın
yazdığı bir haberle ilgili bir arkadaşımız sordu,
fezlekelerle alakalı.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Ben sordum Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Ben daha önce de ifade ettim, fezlekeler konusunda Adalet
Bakanlığının bir takdir hakkı yoktur.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Niye
bekletiyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Müsaade buyurun.
Adalet Bakanlığının
bu konuda yayınlanmış bir genelgesi de vardır.
Bakanların görevleriyle ilgili herhangi bir isnat, iddia olduğu zaman
bunun doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gönderilmesi, kişisel suçlarıyla ilgili
bir konu olduğu zaman da fezleke düzenlenip Adalet Bakanlığı
üzerinden Meclise gönderilmesini öngören bir genelgesi var.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakanların rüşvet yeme, yolsuzluk yapma görevi yok Sayın Bakan.
Rüşvet ve yolsuzluk, bakanın görevleri arasında sayılmaz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Şimdi bu genelge çerçevesinde işlemler
yapılıyor. Adalet Bakanlığının bu konuda
yapabileceği şey -sadece bu üst yazıda yazan kısım var
ya- bu eğer dokunulmazlıkla ilgiliyse o zaman buraya doğru
göndermesi, yok eğer görevleriyle ilgiliyse iade edebilir veya Meclise
gönderebilir. Bu noktada da geçmiş uygulamalara
baktığınızda bazı dosyaların iade
edildiğini, bazılarının da gönderildiğini görüyoruz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Ne zaman gelecek?
OKTAY VURAL
(İzmir) İade mi edeceksiniz yani?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Bizim bu dosyaları tutmamız mümkün değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutuyorsunuz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
İade mi edeceksiniz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Biz sadece havale edeceğiz. Yani o
nedenle dosyaları bilinçli bir şekilde tutmamız söz konusu
değildir. Dosyaların içine bakmamız, incelememiz, ne var, ne
yok diye değerlendirme yapmamız da yasal olarak mümkün
değildir. Bunu, bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakan, gizli olan bir soruşturmanın
belgesi Bakanlıkta ne arar?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bir başka konu, Adalet Bakanı
Müsteşarıyla alakalı bugün gündeme getirilen konuyla ilgili
Adalet Bakanı Müsteşarımızla ben görüştüm: Bu konuyla
alakalı böyle bir görüşme oldu mu, aradınız mı?
Aradıysanız muhtevası nedir? Adalet Bakanı
Müsteşarı İzmir Başsavcısını
aramıştır, kendisiyle konuşmuştur ancak
OKTAY VURAL
(İzmir) Ha, maç sohbeti yapmışlar!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Müsaade buyurun, söyleyeceğim ne söylediğini
de.
Adalet
Bakanı Müsteşarı devam eden olayla ilgili bilgi
almıştır. Arkasından da, hukukun uygulanmasını,
hukukun uygulanmasına engel olunmamasını ve hukukun
dışına çıkılmamasını da istemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani o söylemese hukuku uygulamayacak. Ya, inandık yani!
Allah aşkına, milletvekillerini aptal yerine koymayın yahu.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bir şey daha söyleyeceğim:
Savcılar ve hâkimler idari yönden Adalet Bakanlığına
bağlıdır, Meclisten yüzlerce soru geliyor Bakanlığımıza.
Bu sorularla ilgili cevaplar verilirken, başka konular
yapılırken de bizim elimizde bilgi olması lazım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Her gün savcıyı mı arıyor Hukuku
uygulayın. diye?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bir adalet bakanının, adalet bakanı
müsteşarının veya bakanın cumhuriyet
başsavcısıyla görüşmesi yadırganmamalıdır.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya! İnsaf!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yani ben onu açıkça ifade ediyorum. Ama
soruşturmanın durdurulmasını, soruşturmanın
kapatılmasını, soruşturulacak konuların üzerinin örtülmesini
istemişse, o zaman ben de sizinle beraber olurum, onun gereğini
yaparım.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Soruşturmayı durdurun. diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Eğer sizde yürek varsa o zaman o savcı hakkında
soruşturma açın Yalan söylüyor. diye. Kimi
kandırıyorsunuz siz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ama soruşturmanın
kapatılmasını, soruşturmanın durdurulmasını,
üzerinin örtülmesini isteyen bir şey kesinlikle yoktur. Ben bunu
açıkça ifade etmek isterim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yazıklar olsun yahu! Kimi kandırıyorsunuz siz?
Telefon açıp da maç anlatmış, yemek tarifi
almıştır Allah bilir!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Bu kadar olur! Ayıp yahu, ayıp!
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Soruşturmayı durdurun. diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne yediğini mi sordu? Ayıp ya! Tetikçisiniz siz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tabii, teklifte dairelerin 5, 5, 7 olarak
düzenlenmesine ilişkin teklifin gerekçesinde de var, izah da
yapıldı. Onu teklif sahipleri getirdi. İş bölümü ve iş
yoğunluğu nedeniyle böyle bir değerlendirme
yapıldığını ifade etti arkadaşlarımız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ayakkabı kutuları bitmemiş daha, geliyor o zaman,
yolda.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Türkkan bir soru sordu, tabii ben
işin doğrusu böyle bir üslupla bir soru sormayı doğru
görmem, size de yakıştırmam. Ben şimdi sizinle ilgili
aynı üslupla bir soru sorsam ondan da rahatsız olurum ama gerçekten
Siz hırsız mısınız? derken ben rahatsız oldum.
Ama ben şimdi size kalksam Siz edepsiz misiniz? desem doğru olur
mu? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Elbette değilsiniz ama böyle bir yaklaşım, bu olmaz, bu Meclisin
mehabetine de yakışmaz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sizin arkadaşlarınızın
hırsızlığı ortaya çıktı. Benim
söylediğim yalan mı Sayın Bakan?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ama böyle bir soru mu sorulur Siz şu
musunuz? diye? Ben şimdi kalksam size sizinle ilgili
Böyle bir şey
olabilir mi? Ayıptır yani ayıptır!
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani Sayın milletvekilleri ifadesinin yanına
Yolsuzluk ve rüşveti kapatan sizsiniz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Evet, Sayın Başkan, diğer
sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmasına müdahale eden Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bizim hiçbir şeye müdahale
ettiğimiz yok, biz hukukun doğru işlemesini istiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına müdahale
eden Sayın Bakanı eleştirmek de Parlamentonun görevi. Kel alaka
bir şey...
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Biz doğru işlemesinden
yanayız, kimsenin hukukun dışına çıkmasına
rızamız yok. Hiçbir yolsuzluğun üzerini kapatmayız. Hiç
kimseyi de korumayız ama
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Arkadaşlarınıza söyleyin hırsızlık
yapmasınlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz tetikçi bakanlık yapıyorsunuz, siz savcı ve
hâkim ayarlamakla görevlendirildiniz.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen oturun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye rüşvet ve yolsuzluğu kapatıyorsunuz? Reza
Zarrabları niye örtüyorsunuz? Haram paracıları niye
koruyorsunuz? Niye haram
paracıları koruyorsunuz? Haram paracı uluslararası çeteleri
niye koruyorsun? Uluslararası çeteyi niye koruyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Bir tek cümle söyleyeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tanal, böyle bir usul yok, İç Tüzük hükmü ortada yani böyle bir
şey var mı?
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, biz dinleyemiyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hırsızlıkları sorgulamak suç oldu be.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Bir tek cümle söyleyeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tanal, böyle bir usul var mı? İç Tüzükte gösterin, söz
vereyim size. Soru-cevap işlemi yapılıyor, soruyu sordunuz,
Sayın Bakan da cevap verdi.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan, arkadaşlarınızı telefonla
arayın Niye hırsızlık yapıyorsunuz, bizi bu sorulara
muhatap ediyorsunuz? diye.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Böyle bir şey yok ki Sayın Yılmaz. Soru-cevap işlemi
yapıyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ne soracağımı biliyor musunuz?
BAŞKAN Yok
Sayın Milletvekilim, lütfen ama Sayın Yılmaz. Bitti soru-cevap
işlemi.
Evet, sayın
milletvekilleri, Tunceli Milletvekili Kamer Genç tarafından
Başkanlığımıza
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, bir saniye Sayın Başkan, bir
şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, burada kimsenin isteğine göre değil, İç
Tüzük ortada. Soru-cevap işlemi yapıldı ve bitti.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Talebimi bir dinle, talebimi.
BAŞKAN -
Talebiniz olmaz ki bundan sonra.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın milletvekili soru sordu, soruyla ilgili bunu nasıl
cevaplandıracağını soracak.
BAŞKAN -
Sayın Vural, İç Tüzükün neresinde var?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Anladım da ne soracağımı nereden
biliyorsun?
BAŞKAN -
Sayın Bakan cevap verdikten sonra
OKTAY VURAL
(İzmir) Belki Yazılı cevaplandıracağım. diyecek.
BAŞKAN -
Hayır efendim yok ki yani.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nasıl yok ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Belki Ambulans çağır. diyecek, nereden biliyorsun?
Ambulans çağır. diyecek belki.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, benim talebimi bir al.
BAŞKAN -
Sayın Kamer Genç tarafından Başkanlığımıza
İç Tüzükün 87nci maddesine göre teklifin Komisyona iade edilmesine dair
bir önerge verilmiştir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, ne söyleyeceğimi nereden
biliyorsun benim?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Adam belki ambulans isteyecek ya. Allah Allah!
BAŞKAN -
İç Tüzükün 87nci maddesi, kanunlarda ve İç Tüzükte aksine bir
hüküm yoksa teklifin tümünün
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hayret, hayret!
BAŞKAN -
veya bir maddesinin komisyona iadesi hakkında milletvekillerince önerge
verilebileceği belirtilmektedir. İç Tüzükün 88inci maddesi ise
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir ilgisi yok onun ya. Benim önergemi okur musun?
BAŞKAN - Bir
dinleyin lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evvela önergemi oku, Başkan, önce önergemi oku.
BAŞKAN -
Tasarı ve teklifin tümünün veya bazı maddelerinin komisyona geri
verilmesini
KAMER GENÇ
(Tunceli) O Komisyonun yetkisi veya Hükûmetin yetkisi.
BAŞKAN -
esas komisyon ve Hükûmetin isteyebileceğini düzenleyen özel bir hüküm
getirmektedir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya anlamayacağın şeylerle uğraşma, benim
önergemi oku. 87nci maddeye göre önergemi oku.
BAŞKAN - Bu
özel hüküm gereği, esas komisyon ve Hükûmet dışında
milletvekillerinin tasarı ve teklifin komisyona geri verilmesine yönelik
önerge vermeleri mümkün bulunmamaktadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Nasıl olur ya?
BAŞKAN -
Tasarı ve tekliflerin komisyona geri verilmesine yönelik Parlamento
uygulaması da bu yöndedir. İç Tüzükün anılan hükmü gereği
önerge işleme alınmayacaktır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Başkan, bak 87nci maddeyi oku, oku.
BAŞKAN -
Sayın Genç, 23üncü Dönem Beşinci Yasama Yılı 86ncı
Birleşimde
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen yanlış yaptıysan, şimdiye kadar
uygulamadıysan olur mu!
BAŞKAN - 5
Nisan 2011 tarihinde
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, kesinlikle. Bak 87nci madde açık.
BAŞKAN -
yine aynı şekilde bir önerge verdiğiniz, bu önergeye de
aynı işlemin yapıldığı tutanaklarda
kayıtlı efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, onu yanlış hatırlıyorsun.
Sayın
Başkan, o zaman usul hakkında söz istiyorum, tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, böylece teklifin tümü üzerindeki görüşmeler de
tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 00.19
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, benim önergemi işleme koymak zorundasın.
BAŞKAN Şimdi, maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim önergemi
işleme koymak zorundasın.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana laf
söylüyoruz bak. Sen ne biçim Meclis Başkan Vekilisin ya!
BAŞKAN Sayın Genç, biraz
önce cevap verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vermedin,
önergemi de okumadın. Önergemi işleme koysana.
BAŞKAN Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.29
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.30
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaçmayın, kaçmayın Sayın Bakan, kaçmayın.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bende kaçma yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yargıdan kaçamayacaksınız, yargıdan
kaçamayacaksınız. Hâkim ve savcı ayarlamak sizin için kara bir
leke olacak, kara bir leke. Sizi Nurettin de kurtaramayacak.
BAŞKAN
4üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma
Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı:
385)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran İslam Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı
Üzerine Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/441) (S. Sayısı: 266)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 22 Ocak 2014
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.31
XI.- KİT KOMİSYONU
RAPORU(x)
1.-
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2009 Yılı Denetimine
İlişkin Raporu
2.-
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2010 Yılı Denetimine
İlişkin Raporu