TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
50nci
Birleşim
22
Ocak 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşekin, Türkiyede yapılan özelleştirmelere
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Yalova Milletvekili Temel
Coşkunun, Yalovaya yapılan yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Yalova Milletvekili Temel Coşkunun gündem
dışı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Yalova Milletvekili Temel
Coşkunun, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Yalova Milletvekili Temel Coşkunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Van Milletvekili Özdal
Üçerin, Uşak Milletvekili İsmail Güneşin BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.- İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
13.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
14.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
15.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
16.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün 523
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
17.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
18.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, Bingöl Milletvekili İdris Balukenin 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
19.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, Bingöl Milletvekili İdris Balukenin 523
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
20.- Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin 523 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
21.- Adalet Komisyonu
Başkanı Ahmet İyimayanın, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
22.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
23.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
24.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
25.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, Yalova Milletvekili Temel Coşkunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- Yalova Milletvekili Temel
Coşkunun, sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Adalet Komisyonu
Başkanı Ahmet İyimayanın, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
4.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Adalet Komisyonu
Başkanı Ahmet İyimayanın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhanın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekilinin, basın yayın
organları yoluyla vatandaşları aldatıcı ve denetimsiz
yapılan reklam ve programların önlenmesi için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/827)
2.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 23 milletvekilinin, Çin ve Uzak Doğu
ülkelerinden ithal edilen ucuz ve kalitesiz malların yerli üreticiler
üzerindeki etiklerinin ve sağlık alanında
yarattığı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/828)
3.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü ve 22 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977 tarihinde
İstanbul Taksim Meydanında yaşanan olayların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/829)
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen
birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin
duyuru
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, BDP Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından
Türkiyede taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılması amacıyla 10/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Adana Milletvekili Ali Halaman ve
arkadaşları tarafından kamyoncu-nakliyeci esnafının
sorunlarının belirlenmesi amacıyla (10/263); Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından
kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının belirlenmesi
amacıyla 12/7/2013 tarih ve 16287 sayı ile; Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan ve arkadaşları tarafından taksici
esnafının sorunlarının araştırılması
amacıyla 19/6/2013 tarih ve 14950 sayı ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş oldukları Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından AKP
iktidarlarının Türkiyeyi soktuğu hukuksuzluk yolunun iç ve
dış tahribat boyutlarının araştırılması
amacıyla 21/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014 Çarşamba
günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Avrupa Birliği Uyum;
Kamu İktisadi Teşebbüsleri komisyonlarında açık bulunan
üyeliklere seçim
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve
Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı: 385)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal
Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/441) (S.
Sayısı: 266)
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işıkın, devletin güvenliğini ilgilendiren
belgelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı (7/35339)
2.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şekerin, açılışını yaptığı
tesislere ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/35808)
3.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, TRTde yaşanan görev değişikliklerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/35810)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, asaleten ve vekâleten görev
yapan bürokratlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/35811)
5.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan kitaplara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/35812)
6.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Türk Tarih Kurumunun çeşitli faaliyetlerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/35813)
7.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acarın, Türk Dil Kurumunun hazırladığı bir
sözlüğe ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/35814)
8.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Ahmetler Kanyonu üzerine
yapılması planlanan HESlerin yöreye etkilerine ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/35934)
9.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Hükûmet yanlısı bir basın
oluşturulmaya çalışıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/35976)
10.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğanın, Bakanlık lojmanlarının
tahsisinde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/36085)
11.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, bazı yatırımların çevreye verdiği
zarara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/36232)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen gazete ve ikram malzemeleri alımlarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/36233)
13.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, kendisine yakın görüşte bulunan
gazetecilere sağlandığı iddia edilen imkânlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/36395)
14.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, çocuk işçiliğine ve azaltılması için
yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/36452)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2004 yılındaki MGK kararlarının
uygulanıp uygulanmadığına ve fişleme iddialarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Emrullah İşler'in cevabı (7/36502)
16.- İzmir Milletvekili
Hülya Güvenin, Avrupa Dağlık Bölgeler Şartı
Taslağının imzalanmasına ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/36594)
17.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, eski bakanlara tahsis edilen makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/36802)
18.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, eski bakanlara tahsis edilen makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/36826)
22 Ocak 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiyede yapılan özelleştirmeler
hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşeke
aittir.
Buyurun
Sayın Şimşek.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin, Türkiyede yapılan
özelleştirmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede yapılan özelleştirmeler ve
özelleştirmenin mantığı üzerinde gündem dışı
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, ancak ondan önce bahsetmek isterim ki
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Efendim, çok uğultu var Sayın Başkan. Çok
uğultu var, size istirham ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
Sayın
milletvekilleri, lütfen
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Ancak
ondan önce bahsetmek isterim ki bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti nereye
savrulacağı belli olmayan bir kaos ve karmaşa içerisindedir.
Kimin suçlu, kimin suçsuz, neyin yolsuzluk, neyin değil olduğuna bu
ülkede yargı değil Başbakan karar veriyor, Meclisin önüne
Başbakanın dayatmasıyla getirilen yasalar, emir ve talimatlar
doğrultusunda burada parmaklarla onaylanıyor.
Değerli milletvekilleri, burada size, özellikle
AKPli milletvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Böyle bir
hukuk devleti, böyle bir demokrasi olamaz. Sayın Başbakan giderek
iyice insicamını kaybetti, ne dediğini bilmiyor,
ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Sayın
Başbakanın bence dinlenmeye, hatta tıbbi destek almaya
ihtiyacı var. Yurt dışına giderken yaptığı
açıklamada
BAŞKAN Sayın Şimşek, lütfen
Yani
İç Tüzükün 67nci maddesi ortada. Tenkit edebilirsiniz ama Sayın
Başbakanla ilgili böyle laflar etmeye hakkınız var mı?
Lütfen.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkanım, Meclisi de susturur musunuz.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Yurt
dışına giderken yaptığı açıklamalarda O
savcı benden izinsiz arama yapamaz, Adalet Bakanlığından
izinsiz arama yapamaz. diyor. Başbakan, arama yapılan kamyonu
MİT mensubu olarak değerlendirecek kadar şuurunu
kaybetmiştir.
Bakınız, Başbakan yine yurt
dışına giderken, o tırlardaki aramayı yapan jandarma
ve emniyet mensupları hakkında soruşturma talimatı
vermiş ve bu kişiler hakkında hemen Jandarma Komutanlığı
ve emniyet tarafından soruşturma açılmıştır.
Türkiye tarihinde ilk defa kamu görevlileri kendilerine ait görev ve sorumluluklarını yerine
getirirken soruşturma geçirmek gibi hiç anlayamadıkları bir
durumla karşı karşıya kalmışlardır.
Soruyorum size: Bu durumda görevini
yaptığı için soruşturma geçiren emniyet güçleri ve jandarma
bundan sonra görevini nasıl yerine getirecektir?
Sayın Başbakanın yurt
dışında yaptığı açıklamalar ise ayrı
bir komedidir. Sayın Başbakan diyor ki: Demokrasilerde kuvvetlerin
birbirine müdahalesi olamaz. Kuvvetler birbirine müdahale ederse orası demokratik
bir ülke olmaktan çıkar. Yargı tarafsızlığından
saparsa yasama onu düzeltir.
Değerli milletvekilleri, sen, 17 Aralıkta bir
savcının yasal sorumluluk ve görevi olan bir soruşturmanın
yürütmesini engelleyeceksin, hemen o sabah soruşturmada görevli olan bütün
polis
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bu savcı suç
işliyor, suç. Bu savcı haddini bilecek, siz de bileceksiniz!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ya, neyine müdahale
ediyorsun sen? Neyine müdahale ediyorsun?
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Suçu
Başbakan işliyor, suçu Başbakan işliyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kalk konuş, ne
müdahale ediyorsun?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Siz de
bileceksiniz. Başbakanımıza şuursuz diyemezsiniz,
saygılı olacaksınız.
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Bütün
polis müdürlerini görevden alacaksın, adli kolluk yönetmeliğini
değiştireceksin
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kalk konuş.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Otur oturduğun yerde!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Her şeye müdahale
etmeyin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Şuursuz
diyemezsiniz, siz de haddinizi bileceksiniz.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
daha
sonra arkası kesilmeyen tayin ve atamalarla savcı ve emniyet
güçlerini hallaç pamuğu gibi atacaksın, yolsuzluk ve
hırsızlık gibi önemli bir soruşturmanın yapılmasının
önüne geçeceksin
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ortada bir
yolsuzluk yok.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Konuşma, otur,
sonra konuşursun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sana göre yok!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Millete sor bakayım
ne oluyor!
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
bak,
sonra diyeceksin ki Demokrasilerde kuvvetler birbirlerine müdahale ederse
orası demokratik bir ülke olmaktan çıkar. Burada yargıya,
demokrasiye kim müdahale ediyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Hırsızsa
hırsız diyeceğiz tabii.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Şuursuz
diyebilir mi ya? Olur mu böyle şey ya?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hırsıza
hırsız da diyemeyecek miyiz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ben senin liderine
şuursuz desem olur mu? Diyelim mi yani?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hırsız
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Milletin malını
çalana hırsız diyeceğiz tabii.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakana söylüyorum:
Yargıyı rahat bırakın, bir endişeniz yoksa yargılansınlar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Şuursuzsunuz!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Niye içerideler?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Başkasına
karışma! Sen biatine bak, bize karışamazsın!
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) -
İnsanları niçin zan altında bırakıyorsunuz?
Yargılanma bir haktır, hiç kimseyi bu haktan mahrum etmeye
hakkınız yok. Gelin Türkiye'de dengeleri daha çok tahrip etmeden bu
yoldan dönünüz.
Değerli milletvekilleri, dünyada
özelleştirmeler 1980 sonrası hız kazanmış, ülkemizde
ise 29/2/1984 yılında çıkartılan 2983 sayılı
Kanunla başlamıştır. Her ne kadar Türkiye
özelleştirme kavramıyla 1984 yılında
tanışmış olsa da uygulamalar daha çok 2000li
yıllarda, özellikle 2005 yılı sonrasında
yoğunlaşmıştır. Türkiye'nin özelleştirme geliri
1984 yılından bu tarafa toplam 58 milyar dolar
civarındadır. Bunun sadece 8 milyar doları 1984-2002
yılları arasında elde edilmiştir. AKP döneminde ise 50
milyar dolar özelleştirme geliri elde edilmiştir. Türkiyede
özelleştirmenin amaçları değerlendirildiğinde bu konuda çok
başarılı olduğu söylenemez. Özelleştirmenin en önemli
amaçlarından bir tanesi piyasa kurallarına işlerlik
kazandırmaktır. Ancak, piyasa ekonomisinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
vazgeçilmez şartı olan rekabetin düzenlenmesi ve denetlenmesi
şarttır. Özelleştirmenin diğer bir koşulu ise
verimliliğin artırılmasıdır. Özelleştirmenin bir
diğer amacı, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve
mülkiyetin tabana yayılmasını sağlayarak gelir
dağılımının adil bir yapıya
kavuşturulmasını temin etmek olmalıdır. Ancak,
ülkemizde yapılan özelleştirmeler Sat kurtul
mantığıyla
BAŞKAN Sayın Şimşek, teşekkür
ediyorum.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Ne
satılan müesseseler ticari anlamda geliştirilmiş ne de gelir
dağılımının tabana yayılması
sağlanmıştır. Aksine, son on yıldır gelir
dağılımı bozulmuş, işsizlik artmış ve
çoğu satılan müesseseler elden ele satılarak alanlara kâr kapısı
olmuştur. Elde edilen gelir ise kamu açıklarını
kapatmamış, aksine ülke daha çok borçlandırılmıştır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Evde okursun sen onu sonra!
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Bu
anlamda, Samsunun Bafra ilçesinde ve özelleştirme kapsamında olan
TEKEL binaları
BAŞKAN Sayın Şimşek
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
beş yıldır atıl vaziyette durmakta
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, bir kişi beş dakika kullanacak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İnsanların
öğrenme hakkına engel olmayın.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
Konuşamadım Sayın Başkan.
hırsızlar
kabloları çalmakta, kapı ve pencereleri kırılmakta,
kısacası, bir kamu malı Bafrada ziyan olmaktadır.
Ayrıca, yine Samsunda bulunan
BAŞKAN Sayın Şimşek, lütfen ama
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
Karaköy
Harası kiralama kapsamında ihaleye çıkarılmış,
içi boşaltılarak hayvan varlıkları ve laboratuvarı yok
edilmiştir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya, evde oku onu, evde oku!
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Sadece
Karadeniz Bölgesinde yaşayan ve bölge için önemli olan Jersey
ırkı hayvanlar boşaltılarak yok edilmekte, Karadeniz
köylüsünün önemli bir ihtiyacı ortadan kaldırılmaktadır. Bu
hayvanlar sadece Karadeniz Bölgesinde yaşamakta ve bunlar sadece burada
verimli olabilmektedir.
Özelleştirmede bu yaklaşımlardan
vazgeçilmeli ve müesseseler özelleştirmenin amacına uygun
satıldıktan sonra da
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya, mikrofon kesildi, süren
doldu.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
daha
verimli hâle gelecek şekilde özelleştirmeler
yapılmalıdır diyor, tekrar hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
FATİH ŞAHİN (Ankara) Devam et, devam et!
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Ahıska Türklerinin sorunları hakkında söz isteyen Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüte aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ahıska Türklerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Ahıska Türklerinin sorunlarıyla ilgili
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ondan önce, yine Ahıska bölgesinde, Karsta,
Ardahanda, o bölgede yaşayan insanlarımız tarım ve
hayvancılıkla uğraşıyorlar biliyorsunuz, Tarım
Bakanından bir ricam var: Yem bitkilerinin, mazot ve gübre desteklerinin
bir an evvel ödenmesi. Kar, kış, kıyamet; köylü çok büyük
sıkıntıda. Onun için de paralarını alarak
hayvanlarına yem alsın, yem yedirsinler, bahara
çıkarsınlar. Bunu da buradan hatırlatmış oluyorum.
Değerli arkadaşlar, 14 Kasım 1944, tarihin
karanlık bir günü. Ahıska Türkleri hayvan vagonlarına yüklenerek
Orta Asya çöllerine ve Sibiryaya sürüldü. Ahıska Türkleri her gittikleri
yerde kendi kimliklerini unutmadılar, bayraklarını
unutmadılar, vatanlarını unutmadılar, devletlerini
unutmadılar, her zaman yaşattılar ama ne yazık ki
Ahıska Türkleri, Türkiyede, kendi vatanında kimlik alamadan
yaşıyorlar. Şu anda 5.500 kişi var Türkiyede, bu insanlara
kimlik vermiyorlar, oturma izni vermiyorlar. Ahıska Türkleri profesör
olmuş, doktor olmuş, öğretmen olmuş, avukat olmuş,
Ahıskadan gelmiş, Türkiyede kaçak çalışıyorlar.
Doktorlar ne iş yapıyorlar biliyor musunuz? Boyacılık
yapıyorlar, kapıcılık yapıyorlar, bekçilik
yapıyorlar; avukatlar keza öyle.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir millet kendi öz topraklarında
yabancı gibi kimliksiz yaşayabilir mi? Bu, devletin, bu, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ayıbıdır. Bu ayıp hepimizin
ayıbıdır, Büyük Millet Meclisinin ayıbıdır, ben
de bundan şey yapıyorum. 1992de bir kanun çıktı, 1992de
Ahıska Türkleriyle ilgili araştırma komisyonu kurulur,
Ahıska Türkleri kaldıkları yerden getirilir, yerleştirilir.
diye kanun çıkmasına rağmen, bu kanun çıkmasına
rağmen arkadaşlar, hiçbir komisyon kurulmadı, hiçbir işlem
yapılmadı. 5.842 kişi, şu anda, Gürcistan Ahıskada
oturmak için müracaat etmiş, Gürcistanda Parlamento kabul etmesine
rağmen bizim Türk Hükûmeti, yani Cumhurbaşkanımız,
Başbakan, Hükûmet ilgilenmediği için Ahıska Türkleri kendi
vatanlarına dönemiyorlar ve orada oturamıyorlar arkadaşlar.
Şimdi,
sadece 70 kişi statü aldı. Türkiyenin ve dünyanın 14 ülkesinde
Ahıska Türkleri var ama her gittikleri yerde Türk
Bayrağını, Kuran-ı Kerimi, devletlerinin topraklarını,
vatan topraklarını baş ucundan ayırmayan bir millet. Bu
milletin evlatları şu anda buraya gelmiş -doktorları,
avukatları, öğretmenleri, hemşireleri- kapıcılık,
bekçilik, odacılık yapıyorlar. Türkiye kimliği verilmiyor,
Türk kimliği verilmiyor, bu ayıptır. Bunun derhâl giderilmesi
için Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kurulsun ve bu komisyon
kurulduğu zaman da Ahıska Türklerinden gelenler ve burada oturacak
olanlara oturma izni verilmesi ve oradan geleceklerin de araştırılarak,
Ahıska Türklerine, onurlu bir şekilde, insan onuruna
yakışacak şekilde, Türkiyede bunlara kesintisiz ve
kayıtsız şartsız kimlik verilmesi gerekmektedir.
Şimdi, 700 bin civarında Suriyeli mülteciye
devlet bakıyor, Hükûmet onlara her türlü yardımı ediyor ama
Hükûmet, Ahıska Türkleri gelince yardım etmiyor. Ben Hükûmeti
şikâyet ediyorum. Nerede Ahıska Türkü varsa bu Hükûmete oy vermesin.
(CHP sıralarından alkışlar) Niye vermesin? Çünkü bu Hükûmet
Ahıska Türklerini süründürmüştür, bugüne kadar hiçbir şey
yaptırmamıştır. Şunu rica ediyorum: Suriyeli
mültecilere verilenin onda 1inin Ahıska Türklerine verilmesini istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir komisyon kurulsun. Bu komisyonda Ahıska Türkleri
araştırılsın ve Ahıska Türklerinin kendi vatanlarına
getirilmesi ve yerleştirilmesi için mutlak surette devletin el atması
lazım. Şimdi, Gürcistan Hükûmetine ben teşekkür ediyorum.
Gürcüler sahip çıkıyor, Azerbaycan sahip çıkıyor,
Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, her taraf sahip
çıkıyor ama Türk Hükûmeti sahip çıkmıyor.
Ben buradan şikâyet ediyorum. Şimdi, Batuma
havaalanı kuruldu, dünya kadar yardım ettik, Ahıskaya TOKİ
bina yapmıyor. Ya arkadaşlar, Allah aşkına, Ahıskaya
TOKİ bina yapsa, şu anda, samimi söylüyorum, Ahıskaya 5 bin - 6
bin kişi gelip hemen oturacak. Ben bunu Sayın Başbakana da
Cumhurbaşkanına da anlattım; anlatmama rağmen, on bir
yıl geçti, hiçbir adım atılmadı. Sayın
Cumhurbaşkanından da Başbakandan da bütün herkesten de rica
ediyorum, Ahıska Türklerine sahip çıkın. Gelsinler, Ahıskaya
yerleşsinler. Türkiyeye gelenlere de kimlik verilsin arkadaşlar.
Başka bir şey olabilir mi? Biz başka bir şey istemiyoruz.
Bu anlamda, insan onuruna yakışacak
şekilde insanlara yaklaşmamız lazım. Türkü, Kürtü,
Gürcüsü, Çerkezi bir bütün olarak yaşayan Türkiyede insan onuruna
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
yakışacak
şekilde bir karar çıkmasını bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Yalovaya
yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Yalova Milletvekili
Temel Coşkuna aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.-
Yalova Milletvekili Temel Coşkunun, Yalovaya yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
TEMEL
COŞKUN (Yalova) - Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri, ekran başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımız; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, biraz önce konuşan MHPli milletvekili
arkadaşımızın bu Meclisin mehabetine,
saygınlığına yakışmayan, uymayan sözlerini
şiddetle kınıyorum ve özür dilemesini istiyorum.
Başbakanımızın şuurunu,
Başbakanımızın akıl terazisini ölçmeye senin
değil, MHP Grubunun bile gücü yetmez, hiç kimsenin gücü yetmez, bunu ifade
etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
O,
dünya lideridir, bütün yaptıkları ortadadır,
çalışmaları ortadadır ve bundan sonra da böyle devam
edecektir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi bırakın bu yalanları, millet yemiyor
artık. Kasayla, kutuyla bitti bu iş!
TEMEL
COŞKUN (Devamla) Siz devam edin, siz devam edin!
Edep,
adap ve hayâ bir insanın en önemli özelliklerindendir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Kasaya, kutuya kilitlediniz bu işleri. İndir,
bindir, başka bir şey yok! Seni bakan da yapmaz artık!
TEMEL
COŞKUN (Devamla) Değerli kardeşlerim, 81 vilayete yapılan
yatırımlar Yalovamıza da aynı şekilde
yapılmıştır. Bu yatırımları özetlemek ve
sizlerle paylaşmak istiyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
Bu
yatırımların başındaki İstanbul-Kocaeli,
Bursa-İzmir Otoyol Projesi ve Körfez Asma Köprüsü Projesi dünyanın en
önem verdiği projeler arasındadır. Kamulaştırma ve
yatırım maliyeti 35 milyarı bulan bu proje bölgemiz ve ilimiz
için gerçekten çok önemlidir.
2013
yılı sonu itibarıyla sadece benim Yalovamdan kamulaştırma
bedeli olarak 430 milyon para vatandaşlarımızın cebine
girmiştir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İstanbul Belediyesinden misin? Aynı ekipten misin,
İstanbul ekibinden misin?
TEMEL
COŞKUN (Devamla) Bu projeyle Yalova-İstanbul arası altı
dakikaya, İzmir-İstanbul arası da üç buçuk saate inmiştir.
Yıllardır
hayal edilen, Marmara Bölgesinin en önemli yatırımlarından biri
olan Körfez köprüsünün Orhangazi ve Bursaya kadar olan kısmı
inşallah 2015 yılının ortasında bitecektir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kaç paraya geçecek vatandaş, onu da söyle
BAŞKAN
- Sayın Akar
TEMEL
COŞKUN (Devamla) Değerli milletvekilleri, Yalovada çiçekçilik ve
tarımın gelişmesi için çalışmalarımız son
yıllarda önemli bir mesafe almıştır.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Senin Başbakanın yapmıyor onu. Vatandaş
kaç liraya geçecek oradan onu söyle.
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) Ya, sus da bir dinle, sus!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sana ne!
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) Sus dinle, sus! Biraz saygı
göster. Sen de çıkacaksın, biraz saygı göster.
TEMEL
COŞKUN (Devamla) TİGEMin 1.541 dönümlük arazisi çiçekçilere
verilmek suretiyle önemli bir adımı yerli müteşebbise
vermişiz ve destek sağlamışızdır.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - 35 dolara geçecek otuz altı sene. Yuh be!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Yine, bu alanda
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yuh be!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Biliyorum
TEMEL COŞKUN (Devamla) Edepsizlik iyice
bunların özelliği oldu.
BAŞKAN Buyurun siz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çok ayıp, Kuran çarpsın çok ayıp!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Edepsizlik özelliği
oldu bunların.
MUHARREM VARLI (Adana) Ağzına biber sürerler
senin!
VELİ AĞBABA (Malatya) Edepsiz sensin!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; önümüzdeki iki sene
içerisinde çiçekçiliğin üretim, satış, pazarlama ve ihracat
merkezi Yalovamız olacaktır.
Türkiye Geofit Bahçesi Projesiyle dünyada bir ilki,
dünyada belli bir adımı, ülkemizde de bir ilki
başarmış oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, 10 bin metrekare alan
üzerine inşa edilen huzureviyle bölgemize ve ilimize hitap edecek en
önemli huzurevi projesini gerçekleştirmiş oluyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman Başbakanla
yatarsın orada!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Dünyadaki büyük krize
rağmen Yalovadaki tersane şirketleri gemi ve yat ihracatına
devam etmektedirler. Altınova bölgesindeki tersanecilerimiz 2014
yılı Ocak ayı itibarıyla 7 bin kişinin
çalışması ve 281 milyon dolarla ülke ekonomisine önemli bir
katkı sağlamışlardır. Ülkemizde gemi ve yat
ihracatında ilimiz 2nci sıraya yükselmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gümrükten haberin var mı
gümrükten, bugün basılmış, 7 bin tane
TEMEL COŞKUN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; millî iradeyi hedef alan, Hükûmeti düşürmeyi
hedef alan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ambarlı Gümrükten haberin
var mı?
TEMEL COŞKUN (Devamla)
17 Aralık operasyonu
hedefine ulaşamamıştır ancak ülke ekonomisine ciddi darbe
vurmuştur, 120 milyarı aşan zarar vermiştir. Bu buhar olan
para, zarar, milletin parası, 81 vilayete gidecek yatırımın
parasıdır, benim Yalovama gidecek yatırımın
parasıdır. Bunun vebalini ve hesabını sizler vereceksiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biz ne vereceğiz!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hırsızlar
verecek, hırsızlar; yolsuzlar verecek, rüşvetçiler verecek,
soyguncular verecek.
TEMEL COŞKUN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 17 Aralıktan bu yana ülkeye, ekonomiye zarar
verenler, halkımızın umutlarıyla, geleceğiyle
oynayanlar, birbirleriyle çok uzak görünmelerine rağmen bu süreçte bir
araya gelenler, korku senaryosu saçanlar
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Rüşvetçiliği,
hırsızlığı, yolsuzluğu kollayanlar, koruyanlar
verecek hesabı.
TEMEL COŞKUN (Devamla)
biliniz ki, 30 Martta söz
sahibi aziz milletimiz konuşacaktır ve sizlere sandıkta gerekli
cevabı verecektir.
MUHARREM VARLI (Adana) Türk milleti konuşacak,
Türk milleti. Türk milletine hesabı vereceksiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yargı size
hesabı verecek, yargı. Hırsızlığın,
yolsuzluğun, ahlaksızlığın hesabını
vereceksiniz yargıya.
TEMEL COŞKUN (Devamla) O ayakkabı
kutuları elinizde kalacaktır, ama bu seçim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) O
hırsızlığı, yolsuzluğu,
ahlaksızlığı burnunuzdan fitil fitil getireceğiz.
TEMEL COŞKUN (Devamla) Bir oyuncak buldunuz, o
oyuncağı oynamaya devam edin! Siz ayakkabı kutularını
anlatın, biz projelerimizi anlatacağız, biz
yaptıklarımızı anlatacağız ve
yapacaklarımızı anlatacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Dünyada yolsuzluğu,
hırsızlığı savunan ilk iktidarsınız, ilk!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Halkın millî
değerlerini çürüttünüz ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
sayın milletvekili Edepsizlik özelliği oldu bunların. dedi,
açıkça grubumuza hakaret etti.
İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Yalova Milletvekili Temel
Coşkunun gündem dışı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
On iki yılın sonunda Yalova milletvekiline
cevap vermek de varmış kaderimde. Hiç böyle bir şey
yapmamıştım, hiçbir milletvekiline
TEMEL COŞKUN (Yalova) Daha çok yapacaksın!
MUHARREM İNCE (Devamla) Senin yüreğin varsa
gel yaparız, çok yaparız da sen gelemezsin! Sen gelemezsin!
TEMEL COŞKUN (Yalova) Sen konuş, ben sana
cevap vereceğim!
MUHARREM İNCE (Devamla) Sen gelirsen, ben çok
yaparım bunu! Ben nezaket yapmaya çalıştım sana, ama sen
onu da anlamadın! İlk kez bir Yalova milletvekiline cevap vermek
zorunda kalıyorum. dedim.
Şimdi, Haydar Beyin, Sayın Haydar Akarın
attığı laf şu: Vatandaş kaç paraya geçecek köprüden,
onu anlat! Yuh be! dedi. Burada kötü bir söz yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu) Bir köprü
yapılsın da kaça geçeceğini o zaman anlarlar ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunun edepsizlikle bir
alakası yok! (AK PARTİ sıralarından Yuh! sesleri) Sen
gelmişsin, rüşveti, yolsuzluğu
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sana yuh olsun!
MUHARREM İNCE (Devamla)
oradaki
hırsızlığı operasyon olarak anlatıyorsun.
İHSAN ŞENER (Ordu) İftirayı!
MUHARREM İNCE (Devamla) O kasaları ben mi
koydum?
İHSAN ŞENER (Ordu) İftirayı!
İftirayı!
MUHARREM İNCE (Devamla) Ayakkabı kutusuna
doları ben mi koydum, doları? Dolarları Noel Baba mı
getirdi?
İHSAN ŞENER (Ordu) İftira
atıyorsunuz! Hayret bir şey ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) Noel Babanın
hediyesi mi bunlar? (AK PARTİ sıralarından Yuh! sesleri)
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen kendi partinin
kutularına bak, git de!
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz villa, arsa
(AK
PARTİ sıralarından Yuh! sesleri)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) Yuh deyince, Olsun
buuu! derler. Gerisini sen
anlarsın! (AK PARTİ sıralarından Yuh! sesleri)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Edebe bak, edebe!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, bir şey
söyleyeceğim
İHSAN ŞENER (Ordu) Bu mu nezaketin senin!
MUHARREM İNCE (Devamla) Tersaneleri, özel sektör
yatırımlarını devlet yatırımı gibi
anlatıyorsun Sayın Coşkun.
Bak, Yalova küçük bir ildir. Yalova milletvekillerinin
nezaketinde karşılıklı sataşmamak vardır ama çok
isterim sataşmanı ki sana burada nasıl sataşma olur onu
göstermek isterim tabi ki. Sen bunları yapma! Yalovanın
geleneklerini bozma! Biz ne Şükrü Önder ile ne İlhan Evcin ile bu
kürsüde atışmadık.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Ben Temel Coşkunum.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sen Yalovalı olarak
hissetmediğin için kendini bunları yapıyorsun. Yapma bunu, bunu
yapma!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İstanbul ekibinden,
belediyedeki ekipten.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Coşkun.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Müsaade ederseniz
VELİ AĞBABA (Malatya) Arkadaşlar, bu
paraleli geçti artık dikdörtgen! Dikdörtgen, üçgen, bir sürü
BAŞKAN Bir saniye
TEMEL COŞKUN (Yalova) Şahsımı,
adımı zikrederek birkaç kez
Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ne söyledi Sayın Coşkun?
TEMEL COŞKUN (Yalova) Yalovalı
olmadığımı
Ne söylemedi ki efendim yani, ne söylemedi ki!
BAŞKAN Buyurun Sayın Coşkun,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.-
Yalova Milletvekili Temel Coşkunun, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TEMEL COŞKUN (Yalova) Değerli
milletvekilleri, sayın hemşehrim, ilimin milletvekili bu kürsüyü çok
kullanır, bu ekranları çok kullanır görevi gereği.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen de elini kolunu
kullanırsın anca!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Ben de mütevazı,
beyefendi kişiliğimi bugüne kadar bozmadım, bundan sonra da asla
bozmayacağım. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Ben, nerede ne konuştuğu
Maksadım ilin
iki milletvekilinin birbiriyle kapışması veyahut da
yarışması değil, asla. Ama ben konuşurken grubuna
hâkim olman lazım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben sınıf
başkanı değilim, özgür iradeli milletvekili o.
İHSAN ŞENER (Ordu) Özgür irade böyle
bağırmayı mı gerektirir?
VELİ AĞBABA (Malatya) Bizde parmak yok.
TEMEL COŞKUN (Devamla) O zaman cevabı ben
vereyim, sen niye vermedin, o versin?
Oradaki sayın milletvekili nefes almadan Yuh!
diyecek kadar ileri gitmiştir ve siz bunu saygısızlık
saymıyorsunuz. Sizin ölçüleriniz değişik, sizin edep ve adap
anlayışınız değişik, hayâ
anlaşınız değişik.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen ayakkabı
kutusundaki doları hırsızlık saymıyorsun.
TEMEL COŞKUN (Devamla) O ayakkabı elinizde
kalacak merak etmeyin.
MUHARREM İNCE (Yalova) Neyi kalacak? Ben mi koydum
o dolarları oraya? O dolarları ben mi koydum oraya?
TEMEL COŞKUN (Devamla) O ayakkabılar elinizde
kalacak sizin. O ayakkabıyla iki ay oynayın, öyle kendinizi
meşgul edin.
Yalovadaki yatırımlara gelince: On iki
yıllık milletvekili olduğunu söylersin sık sık ve eski
milletvekillerimizi de zikredersin bu kürsüde, Şükrü Önder Beyi,
İlhan Evcin Beyi. Onlar benim arkadaşım ve kardeşim,
onları da zikredersin.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şu tapeler ne Yalova
Milletvekili, şu tapeler ne?
TEMEL COŞKUN (Devamla) Bir defa ben
Sen nereden
gelmişsen Yalovaya, bir başka yerden, derenin öbür tarafından
gelmişsin, ben bu ülkenin, Karadenizin en güzel yerlerinden gelmişim
ve kırk yıllık da Yalovalıyım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Derenin öbür
tarafı ne demek ya?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ne demek derenin öbür
tarafı?
TEMEL COŞKUN (Devamla) Hiç senden farkım yok.
Böyle, nereli olduğumuz yarışına girmeyelim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Derenin öbür
tarafı ne demek? Ne demek derenin öbür tarafı ya?
TEMEL COŞKUN (Devamla) Şimdi,
dolayısıyla, Yalovaya on iki yılda ne
yaptığını bana bir söyler misin Allah aşkına ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Derenin öbür
tarafı ne demek?
TEMEL COŞKUN (Devamla) On iki yılda Yalovaya
ne yaptın, onu bir söyler misin? Sadece bu kürsülerde konuştun,
başka hiçbir şey yok.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yani, derenin öbür
tarafı neresi ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hırsızlık
yapmamış. Sen yaptıysan onu anlat!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Hükûmetimizin on bir
yılda Yalovaya yaptığı yatırımın
toplamı 1,5 milyar TLdir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yuh olsun sana!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Derenin öbür tarafı
ha!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
herhâlde duydunuz değil mi? Derenin öbür tarafından geldin.den daha
ağır bir hakaret olur mu?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bu tarafı neresi,
öbür tarafı neresi? Yuh!
BAŞKAN Sayın İnce, bana göre hakaret
değil. Hakaret kabul ediyorsanız söz veriyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya ne hakareti! Bunlar
faşist ya, faşist!
BAŞKAN Çünkü derenin öte tarafı da
Türkiyede çok kullanılan bir söz ama ben bunu hiçbir zaman için hakaret
anlamında anlamadım.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nereden geldiği belli
olmayanlar böyle konuşur, hep öyle olmuştur. Nesebi gayrisahih!
3.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Yalova Milletvekili Temel
Coşkunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Şimdi, Sayın
Başkan, önce, on iki yılda Yalovadan alınan vergi, Yalovaya
yapılan yatırım, buna bakmak lazım, alınan, verilen.
Biraz matematik biliyorsan, git, önce bunları bir
topla. Yalovadan alınanlar verilenlerden 1,5 kat fazla; birincisi bu.
Yani, fazla aldığımız bir şey yok, tam tersine,
zarardayız.
İkincisi, Ne yaptın?a gelince: Bak Temel
Coşkun, Samsundan Kastamonuya,
Mersine, Edirneye, Kahramanmaraşa git, Yalovalıyım.
dediklerinde şunu derler: Muharrem İncenin memleketinden misin?
(CHP sıralarından
alkışlar)
TEMEL COŞKUN (Yalova) Geç, geç, geç onları!
Onları geç!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, seninle Taksim
Meydanına çıkalım.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Onları geç!
MUHARREM İNCE (Devamla) İki saat bir köşede sen dur, bir
köşede ben durayım, bana bin kişi gelip fotoğraf
çektirecek, sana 1 kişi gelip selam
verirse maaşımı sana bağışlayacağım.
(CHP sıralarından alkışlar)
TEMEL COŞKUN (Yalova) Ne alakası var?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, Yalovanın
adını marka yaptım ben, marka.
TEMEL COŞKUN (Devamla) Bununla neyi söylemek
istiyorsun?
İHSAN ŞENER (Ordu) Marka!
MUHARREM İNCE (Devamla) Yalovanın
adını marka yaptım, daha ne yapayım, daha ne yapayım?
(CHP sıralarından alkışlar)
TEMEL COŞKUN (Yalova) Onu biz marka yaptık,
biz. Yalovayı biz öne çıkardık.
MUHARREM İNCE (Devamla) Derenin öbür
tarafı. Bak, bu çok ayıp. Benim de anne tarafım Karadenizli,
baba tarafım Selanikli. Bu çok ayıp.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Hani Yalovalıydın,
hani Yalovalıydın? Beni Yalovalı olmamakla suçluyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Hayır, ben kendimi
Yalovalı hissediyorum ama sen kendini Yalovalı hissetmiyorsun. Bak,
sana yardıma gelenlere bile Ya ben Yalovalı değilim. dedin
geçmişte.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Yalan söyleme, yalan
söyleme! İspat etmeyen namerttir, ispat etmeyen
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben yalan söylemiyorum.
Kazımiye Cami Yaptırma Derneği Başkanı bana bunu
söyleyen, ben onun
Bak, adını veriyorum.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Ben CHPliye bile
yardım ederim, senin seçmenine bile yardım ederim. Ben Yalova
Milletvekiliyim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben sana kendini
Yalovalı hissetmiyorsun diyorum.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Yalova Milletvekiliyim,
Yalova!
MUHARREM İNCE (Devamla) Derenin öbür tarafı
diyerek göçmenlere hakaret ediyorsun, hakaret ediyorsun.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Senin
danışmanlarına iş veriyorum, gönderdiğin adamlara,
senin gönderdiğin adamlara iş veriyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) Göçmenlere hakaret
ediyorsun.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Geç şimdi, geç
şimdi!
MUHARREM İNCE (Devamla) Sen bunu unutma. O derenin
öbür tarafını sana Yalovada göstereceğim ben. (CHP
sıralarından alkışlar)
TEMEL COŞKUN (Yalova) Ya, geç şimdi
onları!
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
Buyurun Sayın Akar.
Bir saniye, Sayın Akar önce el
kaldırmıştı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan..
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, lütfen,
Sayın Akarı bir dinleyeyim, sonra
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hatip, Grup Başkan Vekilinin
değil, benim cevap vermem gerektiğini söyledi. Ben bir cevap vermek
istiyorum.
TEMEL COŞKUN (Yalova) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye, bir dinleyin lütfen Sayın
Coşkun, konuşuyor Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Grup Başkan Vekilinin
kendisine cevap vermediğini, ona söylemediğini, bana söylediğini
ifade ederek benim cevap vermemi talep etti sayın hatip.
BAŞKAN Hayır, öyle bir şey söz konusu
değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır efendim, öyle söyledi.
Hayır, efendim, edepsizlik
BAŞKAN Ben konuşmayı dinledim efendim,
size
Tutanakları getirteceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, tutanak
elimde.
BAŞKAN Getirteceğim tutanakları,
inceleyeceğim. Tutanakları getirteceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır efendim, Sayın
Başkan, tutanak elimde.
BAŞKAN Efendim, burada soru-cevap işlemi
yapmıyoruz biz. Eğer size sataşma varsa söz vereceğim,
tutanakları getirteceğim. Tamam, getirteceğim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Sayın Başkan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 3 satır şey var burada.
BAŞKAN Evet, cevap verdi buna Sayın Grup
Başkan Vekili.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Haydar Akar versin. Ben ona
söyledim. diyor.
BAŞKAN Hayır, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öyle şey olur mu ya, bana
söylemiş adam.
BAŞKAN Lütfen Sayın Akar.
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, bana
söylediğini kendisi söylüyor.
BAŞKAN Tamam, Sayın Grup Başkan Vekili
cevap verdi. Bir saniye, önce grup başkan vekilleriniz mi konuşacak,
siz mi konuşacaksınız bir kendi aranızda anlaşın
lütfen ya, lütfen ama.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
yani hakikaten siz milletvekilleri arasında ayrımcılık
yapıyorsunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Burada çok ciddi bir
itham söz konusu olmuştur. Ülkede tamamen bir ayrımcılık
söz konusu edilmiştir derenin öbür tarafı denmek suretiyle.
Aslında bu konuda Meclisten kişinin özür dilemesi gerekir. Çünkü,
bakın, derenin öbür tarafında dedikleri insanlar Anadoludan
Rumelinin fethi sırasında oraya gitmiş evladı
fatihandır. Oradan tekrar Türkiyeye dönmüşlerdir değişik
zamanlarda.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, yerinize
varın, mikrofonu açsınlar. Yerinize varın, lütfen.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Yalova Milletvekili Temel
Coşkunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, AKPden sayın hatip
bugün çok önemli, Türkiyeyi ikiye ayıran çok ciddi bir hatalı söz
sarf etmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Hatalı değil, ayrımcılık
yapmıştır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Meclisten özür dilemesi
gerekir çünkü
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Dar
ağacı
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bilmediğiniz
şeyde konuşmayın!
Derenin öbür tarafı dediğiniz zaman
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Derenin öbür
tarafı dediğiniz, Rumeli fütuhatında Anadoludan oraya
göçürülmüş Türklerdir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bırak da onu
biz söyleyelim, kimi kastettiğimizi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kocacık
yörükleridir, Filibe yörükleridir, Naldöken yörükleridir,
Tanrıdağı yörükleridir, Selanik yörükleridir. Eğer bugün
ülkenin yüzde 35ini meydana getiren o Türkleri -ki evladı fatihan denir-
siz onu derenin öbür tarafı diye nitelendirirseniz ülkeyi ikiye
bölersiniz. Bundan dolayı, bundan dolayı
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Ya, buradan ekmek
çıkmaz size!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama siz gene az
bölüyorsunuz, Başbakanınız 36 parçaya bölüyor.
Dolayısıyla, her şeyden önce bu Meclisten özür dilenmesi gerekir.
Başkan Vekili Meral Akşener de Selanikten gelmedir; evet, Muharrem
Bey de oradan gelmedir, bizim birçok vekilimiz de oradan gelmedir.
Siz hangi tarafındansınız derenin?
TEMEL COŞKUN (Yalova) Ortasından!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Derenin hangi
tarafındansınız siz?
TEMEL COŞKUN (Yalova) Ortasından!
BAŞKAN Evet, Sayın Halaçoğlu,
teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Eyaleti Rumdan
mısınız? Eyaleti Rumdansınız değil mi? Ayıptır be, ayıptır!
BAŞKAN Sayın Coşkun, lütfen,
sözlerinizin düzeltilmesi için ve özür anlamında, buyurun, iki dakika söz
vereceğim. Özür dilemeniz için ama.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim; lütfen, konuya
açıklık getirin ve özür dileyin Sayın Coşkun.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.-
Yalova Milletvekili Temel Coşkunun, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
TEMEL COŞKUN (Yalova) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben bu Meclise, yüce Meclise en fazla -bütün
arkadaşlarım gibi- saygı duyan bir milletvekiliyim. Özür dilemem
gerekirse bunu gözümü yumup da dilerim ama ben özür dilenecek bir şey
değil
Ben sadece, sadece sayın milletvekilinin beni Yalovalı
olmamakla suçlamasına cevaben, Anadoluda çok kullanılan, bizim
yöremizde de, memleketimizin her tarafında Nerelisin? dendiği
zaman, Derenin öbür tarafı, beri tarafı, aşağısı,
yukarısı
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Derenin öbür
tarafı değil, bir kere, suyun derler!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Bunlar Anadolu
muhabbetidir, bunlar şivelerdir, bunlar çok kullanılan
laflardır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Geç bunları geç!
Kıvırma, kıvırma!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yüzde 35i o, derenin
öbür tarafındaki insanlar!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Her birimizin, seksen bir
vilayette yaşayan arkadaşlarımızın her birinin
milletvekili olduğu yerlerle doğum yerleri farklıdır dikkat
ederseniz. Yani bunu böyle örtüştürmek veya buradan bir şeyler
çıkarmaya çalışmak asla mümkün değildir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye ya, benim doğduğum
yer aynı, milletvekili olduğum yer aynı!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Biz vatandaşlarımıza
sonsuz saygı içindeyiz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir olgunluk göster de
Yanlış söyledim. de!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Sayın İnce yani
buradan bir şeyler çıkarmanın peşine düştüyse
yanlıştır bu, yanlıştır bu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben bir şey
çıkarmadım, sen kendin söyledin!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Biz
vatandaşlarımızı severiz, sayarız, hiç birisine
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Çok seviyorsunuz!
MUHARREM İNCE (Yalova) Çok!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Sayın Hocam, yani bir
kurumun başından geldiniz, bu lafı bu kadar, böyle, kendinize
göre yorumlamanızı hiç doğru bulmuyorum.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Özür
dilemen lazım, özür dilemen!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bu çok önemli bir laf
ama!
TEMEL COŞKUN (Devamla) Tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Ne
kastettiniz suyun öbür tarafındayla, ne kastettiniz? Ne varmış
suyun öbür tarafında?
TEMEL COŞKUN (Devamla) Herkes, ötesi de bizimdir,
berikisi de bizimdir, tüm vatandaşlar bizim kardeşimizdir, 76 milyon
bizim kardeşimizdir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çık, milletten özür dile,
milletten! Çık, Rumelililerden özür dile! Terbiyesiz adam!
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın
Başkan, suyun öbür tarafının milletvekili olarak söz istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, ben de öyle, Sayın
Başkan, hakaret kabul ediyorum.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.34
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekilinin, basın
yayın organları yoluyla vatandaşları aldatıcı ve
denetimsiz yapılan reklam ve programların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/827)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son
bir yıldır televizyonlarda, internet sitelerinde, ulusal ve yerel
gazeteler de dâhil tüm basın-yayın organları
aracılığıyla, özellikle çeşitli sağlık
sorunlarıyla karşı karşıya kalan vatandaşlar,
hiçbir denetimi, güvenilirliği, izni olmayan reklamlar yoluyla
kandırılmaktadır.
Halkın
zaaflarını kullanarak sağlık sorunları sebebiyle
çareyi bu tür reklamlarda bulan vatandaşların bu zaaflarını
en iyi şekilde kullanarak satışlarını yapan firmalar
büyük sorun oluşturmaya başlamıştır.
Görülmektedir
ki, farklı sektörlerde hiçbir dayanağı ve garantisi olmayan
ürünlerin pazarlaması yapılmakta ve verilen danışma
hatları üzerinden bunların satışı
yapılmaktadır. Ülke genelinde bitki ve şifa merkezleri âdeta
mantar gibi türemiştir.
5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu'nun 24üncü Maddesinde ...her türlü yazılı
ve görsel basın aracılığı ile sunulan bilgi dâhil,
gıdanın etiketlenmesi, tanıtımı, reklamı ve
sunumu tüketiciyi yanıltıcı şekilde yapılamaz.
denmektedir. Ancak, basın yayın organları üzerinden tüketiciyi
yanıltıcı şekilde tanıtımı ve
satışı yapılan bu ürünler artık sözde sağlık
programları adı altında yapılmakta ve kamuoyunda ilaç
algısı yaratılmaktadır.
Son
derece aldatıcı ve yanıltıcı olan bu reklamlar,
bırakın tüketicilerin sorunlarına çare olmasını,
aksine, bu ürünleri kullanan binlerce insanı çeşitli sağlık
problemleriyle karşı karşıya bıraktığı
görülmektedir. Tıbbi yöntemleri hiçe sayarak, doktor olmayanların
doktor önlüğü giyerek denetimsiz olarak ekranlarda reklam yapması
kamu sağlığının korunması açısından
ciddi tehlike arz etmeye başlamıştır. Bu ürünleri
kullandığı için hayatını kaybeden, sakat kalan,
sağlığı daha da bozulan vatandaşların
sayıları artmış, açılan dava sayısı artmıştır.
Ancak satışı yapılan birçok ürünün üzerinde adres ve
iletişim bilgilerinin olmaması tüketiciyi muhatap bulma konusunda da
zor durumda bırakmaktadır.
Yine
gıda reklamlarında da yaşanan aynı sorun, kısa bir
süre önce sahte, yanıltıcı ve aldatıcı olduğu
tespit edilen bal reklamlarıyla da ortaya çıkmıştır.
Görülmüştür ki tüketiciyi aldatanlara karşı ciddi bir mücadele
gerekmektedir. Bu yolla aldatılan milyonlarca vatandaşın
sağlığı söz konusudur.
Fayda sağlaması bir yana, zararı olan bu
ürünlerin satışlarını engellemek, reklamlarını
engellemek için ciddi bir mücadeleye gerek olmaktadır. Konuyla ilgili
Bakanların da yaptığı açıklamalarda bu durumla ilgili
endişeler dile getirilmiş ve var olan istismara karşı
mücadele gerekliliği dillendirilmiştir.
Tüm bu sebeplerle, basın yayın organları
yoluyla vatandaşları aldatıcı, denetimsiz, izin
alınmadan yapılan bu reklam ve programların önlenmesi,
araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması
için, Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını
saygıyla arz ederiz.
1) Emre Köprülü (Tekirdağ)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Metin Lütfi
Baydar (Aydın)
4) Haydar Akar (Kocaeli)
5) Bülent Tezcan (Aydın)
6) Ali
Serindağ (Gaziantep)
7) Hasan Ören (Manisa)
8) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
9) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
10) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
11) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Namık
Havutça (Balıkesir)
13) Veli
Ağbaba (Malatya)
14) Muharrem
Işık (Erzincan)
15) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
16) Sena Kaleli (Bursa)
17) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
18) İhsan
Özkes (İstanbul)
19) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
20) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
21) Kamer Genç (Tunceli)
22) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
2.-
İstanbul Milletvekili Sedef Küçük ve 23 milletvekilinin, Çin ve Uzak
Doğu ülkelerinden ithal edilen ucuz ve kalitesiz malların yerli
üreticiler üzerindeki etiklerinin ve sağlık alanında
yarattığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/828)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çin ve Uzak
Doğu ülkelerinden ithal edilen ucuz ve kalitesiz kimi ürünler ve bu
ülkelerde üretilen malların yurda kaçak sokulması, söz konusu
ürünleri üreten yerli üreticiler açısından haksız rekabete yol
açmasının yanında, sağlığa zararlı ürünlerin
de yurda girişine neden olmaktadır.
Bu konuda
Dış Ticaret Müsteşarlığının
yayınladığı ithalatta haksız rekabetin önlenmesine
ilişkin tebliğlerin, Sağlık
Bakanlığının yayınladığı
yönetmeliklerin, Türk Standartları Enstitüsünün getirdiği
sınırlamaların yeterli olmadığı, kalitesiz ve
sağlığa zararlı ürünlerin yurda ithalat yoluyla veya kaçak
yollardan girişinin önlenemediği gözlenmektedir.
Bu
nedenlerle, Çin ve Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilen veya yurda kaçak
olarak sokulan ürünlerin yerli üreticilerimiz üzerindeki etkileri ile
sağlık alanında yarattığı sorunların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Sedef Küçük (İstanbul)
2) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
3) Ali
Serindağ (Gaziantep)
4) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
5) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Arif Bulut (Antalya)
8) Veli Ağbaba (Malatya)
9) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
10) Haydar Akar (Kocaeli)
11) Namık
Havutça (Balıkesir)
12) Muharrem
Işık (Erzincan)
13) Metin Lütfi
Baydar (Aydın)
14) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
15) Bülent Tezcan (Aydın)
16) Sena Kaleli (Bursa)
17) Hasan Ören (Manisa)
18) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
19) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
20) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
21) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
22) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
24) Kamer Genç (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemize ithal edilen her ürün dış ticaret
standartlarına ve TSE kurallarına uygun olmak zorundadır. Ancak
denetimlerin eksikliği, mevzuatımızdaki açıklar, ilgili
bakanlıklar arasında yaşanan koordinasyonsuzluk, laboratuvarların
yetersizliği nedeniyle bu standartlara uymayan ve toplum sağlığını
tehdit eder nitelikteki ürünler Çin ve Uzak Doğu ülkelerinden ithal
edilmektedir.
Diğer yandan, yukarıda zikredilen standartlara
uymayan ve içerdiği kanserojen kimyasallar nedeniyle insan
sağlığı üzerinde olumsuz etkileri bulunduğu saptanan
pek çok ürün de kaçak yollardan ülkemize sokulmaktadır.
Çin ve Uzak Doğu menşeli malların insan
sağlığını olumsuz etkilemeleri sorunun bir boyutunu
oluştururken, ithal edilen veya kaçak olarak yurda sokulan ucuz ve
kalitesiz malların ülkemizde aynı ürünleri üreten firmalar üzerinde
yarattığı olumsuz etkiler sorunun bir diğer boyutunu
oluşturmaktadır.
Söz konusu ülkelerden ülkemize gelen ürünlerin bir
kısmı insan sağlığına tehlike oluşturacak
kimyasallar barındırmaktadır. Bu ürünler evlerde ve iş
yerlerinde kullanılan eşyalarda, bebeklere yedirilen mamalarda,
çocukların kullandığı oyuncaklarda ve kırtasiye
malzemelerinde, diyet hapları ve kozmetik ürünler gibi tüketilen
sağlık ürünlerinde saptanmaktadır. Halkımızın
büyük bir çoğunluğu, insan sağlığına verdiği
zararları bilmeksizin, ucuz olması nedeniyle Çin ve Uzak Doğu
mallarını kullanmaya devam etmektedir. Bu konuda kamu
kurumlarınca yeterli denetim yapılmadığı gibi
kamuoyuna yönelik sağlıklı bir bilgilendirme de
yapılmamaktadır.
Kimi ürünlerin toplum sağlığı açısından
yarattığı tehlikenin yanında ülke ekonomisi
açısından da sorun yarattığı gözlenmektedir.
Manifatura, mefruşat, tuhafiye, mensucat ürünleriyle tekstil sektörü,
hırdavat başta olmak üzere inşaat malzemeleri sektörü, boya ve
kimyevi madde sektörü, oyuncak sektörü, kısaca iğneden ipliğe
bütün sektörler ve yerli üreticiler, Çin ve Uzak Doğu ülkelerinden
yapılan ithalat ve kaçak mal girişinden olumsuz etkilenmektedir. Söz
konusu ürünler ucuzlukları nedeniyle cazibe yaratmalarına rağmen
kalitesizlikleri ve dayanıksızlıkları nedeniyle
tüketicilerimiz açısından orta ve uzun vadede sorunlara neden
olmaktadır.
Yarattığı katma değer ve istihdam
olanaklarıyla ülkemiz açısından büyük öneme sahip tekstil ve
konfeksiyon sektörümüz Çin ve Uzak Doğu menşeli ürünlerden en çok
etkilenen sektör niteliğindedir. Çin'den ithal edilen tekstil ve
konfeksiyon ürünlerinin yarattığı haksız rekabet iç
piyasada yüzlerce işletmenin kapanmasına neden olmuştur.
Çin ve Uzak Doğu ülkelerinden gelen ucuz ve
sağlıksız ürünlere karşı tüm dünya gümrüklerinin
uyguladığı bazı engeller vardır. Ancak ülkemizdeki söz
konusu engeller yetersiz kalmaktadır.
Bu nedenlerle, Çin ve Uzak Doğu ülkelerinden ithal
edilen veya yurda kaçak olarak sokulan malların sağlık ve kalite
açısından tüketicilerimiz üzerinde ve uğradıkları
haksız rekabet açısından üreticilerimiz üzerinde
yarattığı sorunlar ile alınması gereken önlemlerin
Yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasının yerinde olacağı kanısını
taşımaktayız.
3.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 22 milletvekilinin, 1 Mayıs
1977 tarihinde İstanbul Taksim Meydanında yaşanan
olayların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/829)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul Taksim
Meydanı'nda yaşanan ve 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan
olayların araştırılması, sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
İşçi
sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan
1 Mayıs 1977 Türkiye siyasi tarihinin dönüm noktalarından biri
olmuştur. 34 emekçinin hayatını kaybettiği olayda 130'dan
fazla kişinin yaralandığı bilinmektedir. Olayla ilgili
açılan dava iddianamesinde İstanbul Cumhuriyet
Savcılığına verilen tanık ifadelerinde
söylendiğine göre 500 bin emekçinin Taksim meydanında olduğu
sırada DİSK Başkanı Kemal Türkler'in konuşması
başladığında alanda silah sesleri duyulmuş ve kitle
panik halinde hareket etmeye başlamıştır. Sular İdaresi
ve Intercontinental Oteli'nin üzerinden tüfekli şahıslarca kitlenin
üzerine ateş edilmeye başlanmış, daha sonra alana giren
panzer ses bombaları atarak paniği artırmış, bir
kadını ezmiş, kitlenin ise birbirini ezmesine sebep olacak
şekilde hareket etmiştir. Kitle Kazancı Yokuşuna
yönelmiş ancak sokağın girişini kesecek şekilde park
edilen kamyon insanların birbirini ezmesine sebep olmuştur.
Olayların ardından çeşitli iddialar ortaya
atılmış ancak iddianameyi hazırlayan İstanbul
Cumhuriyet Savcısı olayın aydınlatılamadığını,
olayların gerisinde "yurt ve insanlık düşmanı
karanlık güçler ve emniyet mensuplarının bulunduğunu"
ileri sürmüş ancak on dört yıl süren dava bu açıdan bir sonuca
bağlanmadan bitmiştir. Dönemin emniyet müdürünün ifadesi
alınmamış, Intercontinental'in ön odalarındaki polislerin
ellerindeki kamera kayıtları mahkeme aşamasında istenmesine
rağmen getirilmemiştir. DİSK'in mahkemeye sunduğu deliller
ortadan kaybolmuş, mahkeme sırasında yargılananların
tümü olayın mağdurları olduğundan aklanmıştır.
TBMM'nin, yargı aşamasında çözülemeyen bu
olayı ele alarak aydınlatması ve suçluları ortaya
çıkarması, hayatlarını kaybeden 34
yurttaşımız kadar Türkiye işçi ve emekçilerine
karşı da tarihî sorumluluktur. 1 Mayıs 1977 katliamı, bir
dizi aydın, sendikacı, gazeteci, sanatçı ve bilim
adamının faili meçhul şekilde öldürülmesinin yanı sıra,
12 Eylül 1980 askerî darbesine giden yolu hazırlayan en önemli toplumsal
olaylardandır. Askerî darbelerle hesaplaşma
arayışlarının gerçek bir zemine oturtulması
bakımından katliamın aydınlatılması kilit
önemdedir. Bu nedenle, 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul Taksim
Meydanı'nda yaşanan ve 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan
olayların araştırılması, sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
B)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de
birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 27 Ocak 2014 Pazartesi günü saat
18.00e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından Türkiyede taşeron işçilerin
sorunlarının araştırılması amacıyla
10/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
22/01/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22/01/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
10 Mayıs 2013
tarihinde Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken
tarafından (3327 sıra no.lu) Türkiye'de taşeron işçilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 22/1/2014 Çarşamba günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Özdal
Üçer, Van Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önerimiz üzerine grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım.
Dünya insanlık tarihinde en önemli
kavramlardan bir tanesi emektir ve iş gücünün adaletli bir şekilde
kendi emeğinin karşılığını alabilmesi
sorunudur. Nüfusu 80 milyona yakın olan bir ülkede, emekçilerin, genç
nüfusun sayısının çok olduğu bir ülkede, sosyolojik olarak
gelir düzeyindeki farklılıkların uçurum niteliğinde
olduğu, birilerinin hiç emek vermeden trilyonluk sermayelere, servetlere
sahip olduğu ama birilerinin de gecesini gündüzüne katıp haftanın
altı günü, günün on saati çalışıp da asgari ücrete tabi
olduğu bir ekonomik sistemde adaletten, emeğin hakkından,
insanlık onurundan ne derece bahsetmek mümkündür, bunu çok
değişik vesilelerle bu kürsüde söz almış bulunan birçok
milletvekili arkadaşımız dile getirmiştir. Milyonları
bulan işsiz ordusu var ülkemizde -yine aynı şekilde milyonlarca
çalışan kesim var- hem çalışma haklarını elde
edememişler hem yapmış oldukları işin
karşılığında almaları gereken ücreti
alamıyorlar hem izin haklarını kullanamıyorlar hem özlük
hakları yok. Bununla ilgili mücadele eden ve demokratik taleplerini dile
getiren herkese de aynı şekilde, nasıl ki değişik
sorunlarla kendi taleplerini dile getirip demokratik tepkilerini dile getiren
kesimlere terör damgası vurulmuşsa, emekçiye de terör damgası
vurulup, onların yapmış olduğu demokratik eylemlere gaz
bombalarıyla, silahlarla, coplarla, şiddetle, bastırma
politikasıyla yanıt verilmeye
çalışılmıştır.
Peki,
bu ülkede emeğiyle geçinenler hakkını talep edemeyecekse, öğretmenler,
sağlık çalışanları, eğitim
çalışanları, herhangi bir kamusal alanda çalışan,
hizmet veren insanlar, kendi geçimlerini sağlamak için adil bir ücret
alamayacaksa, insanlık onuruna yaraşır bir yaşam
standardı kurmaya yetecek düzeyde bir ekonomik gelir elde edemeyecekse, bu
sorunun nereye varacağını kim, nasıl tahmin ediyor?
Eğer
bu ülkede gerçek olarak kabul edilen şey, birileri milyonları
götürürken, birileri çocuklarına ayakkabı kutularında servetler
saklarken; birilerinin de kendi
çocukları güvencesiz çalıştırıldıkları gemi
kazalarında yaşamını yitirirse, iş kazalarında
iş cinayetleriyle yaşamını yitirirse, birileri sabahtan
akşama kadar ya da akşamdan sabaha kadar çalışıp ay
sonunda asgari ücretle çocuğunun temel gıda sorunlarını
bile çözemezken bu ülkede adaletten bahsetmek nasıl mümkün olur?
Taşeron
çalıştırmayla binlerce insan
çalıştırılıyor. Gerekçesi: Efendim, kamuya yük
oluyor. Dünyanın hiçbir yerinde emekçinin kamuya yük olduğu
iddiası yoktur, sadece Türkiye gibi, siyasi egemenlerin, sermaye
çevrelerinin, kendi çıkarları doğrultusunda siyaset
yapanların, daha fazla milyonları çalabilmek, daha fazla emek
sömürebilmek, daha fazla insanın gelirine konabilmek ve daha fazla
sömürüyü gerçekleştirebilmek için uydurdukları
bir gerekçedir.
Hâlihazırda Türkiyede 2 milyonu bulan, memur
statüsüyle çalışan kamu emekçisi vardır. Sayısı henüz
tam netleştirilmemiş işçi statüsünde, geçici işçi
statüsünde, 4/C statüsünde taş patlasın toplam emekçi
sayısı 4 milyonu bulmuyor bu ülkede. Düşünün, 4 milyon emekçinin
her birine 1.000 lira verilmiş olsa ne kadar olacak? 4 milyar. Yani, bir
yıl içinde sadece emekçiye 1.000 lira seyyanen zam yapılmış
olsa 4 milyar olacak. O 4 milyar ancak ve ancak o soruşturma izni
verilmeyen bakan, Başbakan çocuklarının ayakkabılarının
kutusunu doldurmaya yetecek, hatta dolduramayacak o kadar para. Emekçiye,
işçiye gelince ödenek yok ama yolsuzluğa ve keyfi sefaya gelince para
gani. İşçi sömürülür, işçi iş hakkından menedilir ama
siyasi gücünü kullanıp, bakanlık sıfatını,
Başbakanlık sıfatını, yargı gücünü kullanıp
kendi çocuklarına servet edinenler veyahut da Dubaide tatil yapanlar
-yeri geldi- sevişenler savaşan pozisyonuna düşüyorken fillerin
sevişmesi ve savaşması hikâyesine dönüşüyor olay. Filler
sevişse de savaşsa da çimenler eziliyor.
Şimdi, yargı ve Hükûmet birbirine girmiş.
Neden? Kutu kutu paralardan dolayı. Peki, o paralar kimindi? Tarlada
dayı, dede; kurumlarda çalışan insanların. Hangi
kurumlarda? Eğitim kurumlarında, sağlık kurumlarında,
KİTlerde, kamu kuruluşunda ve hatta bu Mecliste çalışan
4/Cli insanların emeği üzerinden
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Köleleştirdikleri
vatandaşların
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) ...köle sistemini
oluşturanların egemenliğinden daha ne kadar bahsedeceğiz?
Bu Mecliste kendi çocukları için trilyonu sağlayanlar var ama kendi
çocukları için, üniversite mezunu olduğu hâlde gelip bu Mecliste
çaycılık yapıp geçimini sağlamaya çalışan ve
4/Cli statüsünden dolayı ızdırap içinde yaşayan insan da
var. Biz hangi ülkede yaşıyoruz? Birilerinin köşeyi döndüğü
ve denizin öte yakasına geçtiği, derelerin öte yakasına
geçtiği bir ülkede mi yaşıyoruz? Yoksa, insanların Oy
dere, Kızıldere
dediği, kan akan derelerde mi
yaşıyoruz? Yoksa, Fıratın öte yakasındaki, dereler
ötesi ülkede mi yaşıyoruz?
Taşeron işçilerin sorunu
Mahkeme kararı
olduğu hâlde, Karayolları işçileriyle ilgili yirmi yedi
aydır bu Hükûmet mahkeme kararını takmıyor. Peki, hukuku
takmayacaksınız, halkı takmayacaksınız, hakkı
takmayacaksınız, Biz başımıza buyruk yaşayacağız.
diye bu kadar da oy alacaksınız, o zaman, Hükûmete söyleyecek sözümüz
yok, biraz da o Hükûmete oy veren, İstikrar var efendim. diyen bilinçsiz
seçmeni uyarmak sorumluluğunda hissediyoruz kendimizi.
Efendim, demokrasi gelecek. Efendim, bunlar
dindardır
Peki, dindarlar, sizin inandığınız dinin
Peygamberi, kölesi Zeydi azat etmemiş miydi? Ama Ben dindarım.
deyip din istismarı yapanlar, Dubailerde oteller alanlar kendine
taşeron işçi sistemiyle binlerce köle yaratmaya
çalışıyor. Bunun neresi vicdanlı, neresi insanlık erdemine
yaraşır?
Söylenmekle bitecek gibi değil bu sorunlar. Hangi
kurumda olursa olsun, Türkiyede emeğin, emekçinin hakkını
savunan herkes suçlu niteliğinde. Birçok sendikacının sadece
emek hakkını sahiplendi diye mahkemelerde cezası var. Peki, o
Ben hukukun bekçisiyim. diyen mahkeme sendikacıları tutuklarken,
hak savunucusu olan siyasetçileri tutuklarken bu yolsuzluk davasında kendi
yolsuzluklarını ne kadar sorgulayabiliyorlar?
Bakın, Karayolları işçilerine asgari
ücreti reva görenler, Van 11inci Karayolları Bölge Müdürlüğünde
dönen milyarlık yolsuzlukları kim ne yapacak? Hangi şirket? Olur
mu ya, yüzde 2,35 kırımla ihale alınıyor. Kaç milyonluk
ihale? 2 milyon 500 bin liralık ihale; 1,24. Peki, bu şirket hangi
bakanın güdümünde, hangi milletvekilinin yakını?
Karayolları Bölge Müdürlüğünde milyarlarca lira harcanmış
ama Karayolları işçilerine gelince, sigortası düzenli
yatmıyor, onlara kadro verilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Neden? Çünkü Adalet ve
Kalkınma Partisi istikrarı savunuyor. Adalet ve kalkınma ancak
emeğin hakkıyla mümkün olur. Bir partinin Ben AK PARTİyim.
diye kendini aklamaya çalışırken paralamasına değecek
bir şey değildir. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; BDP grup önerisinin İç Tüzük gereği
aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ama lehte bir konuşma yapacağım çünkü böyle
bir konuda aleyhte konuşmak herhâlde insanlık
anlayışımıza yakışmaz diye düşünüyorum.
Şimdi, bu taşeron işçilerin problemleri
yıllardan beridir devam ediyor. Bu konuyla alakalı, Hükûmet birçok
defa söz verdi. Her defasında sayın bakanlar çıktılar,
açıklama yaptılar, dediler ki: Taşeron işçilerin
problemlerini halledeceğiz, işte bunları kadroya
geçireceğiz, bunlar hak ettiklerini alacaklar. Ama şu ana kadar
hiçbir gelişme, hiçbir düzenleme olmadı. En son bu torba yasada bir
beklenti vardı, taşeron işçilerin bir beklentisi vardı,
bildiğim kadarıyla bu torba yasada da taşeron işçilerini
ilgilendiren, taşeron işçilerini rahatlatacak, onların
geleceğini huzur içerisinde yaşamasını sağlayacak bir
şeyler yok. Dolayısıyla, Hükûmet, bugüne kadar vermiş
olduğu sözlerin hiçbirisini yerine getirmedi ama her seçim döneminde böyle
bir gündem oluşturup işte Taşeron işçilerin
hakkını vereceğiz. diyerek o insanların, o güzel
duygularından faydalanıp oylarını almaya
çalışıp onları ne yazık ki hep yanılttılar,
onların taleplerini hiçbir zaman karşılamadılar.
Değerli arkadaşlarım, bu taşeron
işçilerinin kıdem tazminatı hakları yok. Bunlar emekli
olacakları zaman ne alacaklar, neye göre hak sahibi olacaklar,
bunları dahi bilmiyorlar birçoğu. Bunların iş garantileri
de yok, taşeron firma bugün A firması işçi
çalıştırıyor, bir problem çıktığı zaman
hemen bir başkasına fason bir şirket kurdurup o şirketin
üzerinden yeniden işi devam ettiriyor, taşeron işçi,
dolayısıyla o şirkette çalışmak zorunda kalıyor.
Dolayısıyla taşeron işçinin ne yazık ki bir iş
garantisi de yok, istediği zaman işveren, istediği şekilde
kapının önüne koyabiliyor ve bu insanlar aç sefil, biçare evlerine
ekmek götürmek için gayret gösterirken, ter akıtırken
kapının önünde buluyorlar kendilerini.
Ya, hepimiz insanız, hepimiz iyi yaşamak
isteriz, hepimiz çocuklarımız eğitimini daha iyi alsınlar,
onların ihtiyaçlarını daha iyi karşılayalım diye
gayret gösteririz. Bütün ömrümüz, hayatımız bunun üzerine
kurulmuştur ama baktığınız zaman, bu insanlara en
ağır işler yaptırılıyor, en ağır
çalışma şartlarında, şekillerinde
çalıştırılıyor ama aldıkları ücrete
baktığınız zaman asgari ücret değerinin de birçok
zaman altında çalıştırılıyor. Bu, kapı
altı dediğimiz, merdiven altı dediğimiz yerlerde çalıştırılan
tekstil işçilerinin birçoğu da taşeron işçisi ne yazık
ki. Fabrikaların değişik kademelerinde
çalıştırılan işçilerin birçoğu da taşeron
işçisi, belediye bünyesinde en ağır işleri yapanlar,
bakanlıkların en ağır işlerini yapanlar ne yazık
ki hepsi taşeron işçileri. En ağır şekilde
çalıştırılırlar ama
çalıştıklarının
karşılığını da ne yazık ki alamazlar.
Dolayısıyla, taşeron işçilerin haklarının bir an
önce verilmesi lazım. Bunları bir an önce kanunlaştırarak
onları rahatlatmamız lazım.
Bunlar, başlarına gelebilecek kazada nereye,
nasıl şikâyet edecekleriyle alakalı hukuki problemler de
yaşıyor. Bu hukuki problemlerin de giderilmesi lazım. Yani bu
insanlar da netice itibarıyla çalışıyorlar,
çalıştıkları yerde iş kazası geçirebiliyorlar,
iş kazası geçirdikleri zaman haklarını nasıl
savunacaklarını da bilmiyorlar. Bununla ilgili de bir hukuki
düzenleme yapmamız lazım. Yani bunlar köle değil, bunlar netice
itibarıyla bu ülkenin insanları ve çalışarak üretim
yapıyorlar, üretime katkıda bulunuyorlar. Dolayısıyla,
üretime katkıda bulunan insanları da korumamız lazım,
gözetmemiz lazım.
Bu sözleşmeli personellerle alakalı bir
değişiklik yaptınız, onların birçoğunu kadroya
geçirdiniz ama sulama birliklerinde çalışan sözleşmeli
personelleri sanki bu ülkenin evladı değilmiş gibi, sanki onlar
uzaydan gelmiş gibi bu yasanın içerisine koymadınız.
Dolayısıyla, onlar şu anda mağdur bir şekilde; bir an
önce, sizin geçmiş dönemde yapmış olduğunuz, diğer
sözleşmeli personellere vermiş olduğunuz hakların
aynısından faydalanmak istiyorlar. Çünkü onların da hakkı,
onlar da sözleşmeli personel ama onları ne yazık ki ikinci
sınıf vatandaş yerine koydunuz ve sözleşmeli personel
statüsünde değerlendirmeyip kadroya almadınız,
dolayısıyla mağdur ettiniz. Bu mağduriyetin de bir an önce
giderilmesi lazım. Bu insanlar sizden bunu bekliyor. Hükûmetseniz
eğer her insanın mağduriyetini gidermek, her insanın
sorumluluğunu üzerinize almak zorundasınız.
Değerli arkadaşlarım, bir yanda bir eli
balda, bir eli yağda, bir yanda kasaları paralarla doldurmuş,
kasalar paraları almamış, ayakkabı kutularında çil çil
dolarları saklayanlar, bir tarafta her istediğine hükmedebilen,
hâkimleri, savcıları bir gecede değiştiren, polis teşkilatının
yarısına yakınını bir gecede tayin yoluyla
değiştiren bir anlayış, bir tarafta da kölelik zihniyetiyle
üretmeye çalışan, evinin ekmeğini çıkartmaya
çalışan, asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar. Yani,
bu Allahtan reva mıdır? Bu, inanan insanların kabul
edebileceği bir şey midir? Bu, vicdanlara sığabilecek bir
şey midir? Çil çil dolarları ayakkabı kutularında saklarken
hiç mi aklınıza evine ekmek götüremeyen insanlar gelmedi? Hiç mi
onların bu çocukları nasıl okuyor, kıyafetlerini nasıl
alıyorlar, nasıl okul ihtiyaçlarını giderebiliyorlar,
harçlıklarını temin edebiliyorlar diye düşünmediniz?
Dolayısıyla, bu ülkede çifte standart vardır. Bir tarafta
kasaların dahi almayacağı kadar çok para birikmiş,
ayakkabı kutularında saklanıyor, öbür tarafta da Ay başını
nasıl çıkartırım, ben çorbamı nasıl
kaynatırım, evimde çoluğumun çocuğumun
rızkını nasıl temin ederim?in kaygısıyla
yaşayan; her gün Acaba işimden olacak mıyım, acaba beni
yarın müteahhit firma kapı önünde bırakacak mı, acaba bir
kabahatim oldu mu, kusurum oldu mu? düşüncesiyle yaşayan insanlar
var. Allahtan korkan insan, vicdan sahibi insan bunların hepsini
düşünmeli ve ona göre hesabını yapmalıdır. Siz
eğer bir bakanın oğlu yargılanmasın diye
savcıları, hâkimleri her gün tayin yaparken, polis
teşkilatını darmaduman ederken taşeron işçilerin
hakkını ve hukukunu gözetmezseniz Allah sizden bunun
hesabını sorar; bırakın kulunu, önce Cenab-ı Allah
sizden bunun hesabını sorar. Onun için, taşeron işçilerin
haklarını, hukuklarını bir an evvel verip o insanları
standartlarını yükseltecek, geçim seviyelerini yükseltecek bir duruma
taşımalıyız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde
söz isteyen Sayın Süleyman Çelebi şu anda salona teşrif
etmişlerdir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sevgili Başkanım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sana daha ne yapayım
ya.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Siz mi bu
katkıyı verdiniz? Çok teşekkür ediyorum Sayın Grup
Başkan Vekilim.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği
taşeronlaşmanın araştırılmasına ilişkin
önergenin lehinde konuşmak üzere kürsüdeyim. Hepinizi selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında, Türkiyenin
en önemli temel yarası bu kürsüden konuşuluyor bugün. Milyonları
ilgilendiren, yani görünürde 1,5 milyon kişi gibi olan taşeron,
aslında, aileleriyle bakıldığı zaman tam 6 milyon
kişiyi ilgilendiren bir temel sorunu konuşuyoruz. Nedir bu temel
sorun diye bakıldığı zaman
Bakın, 1 Mayıslar
niye doğmuştur Amerikada? Sekiz saatlik iş gücünü elde etmek
için. Yani kölelik düzenine karşı, kölelik çalışma
sistemine karşı, sekiz saatlik çalışma elde edilsin diye,
on iki, on üç, on dört saat çalışan işçiler sekiz saatlik
çalışmayı elde etsinler diye mücadele ettiler, bedeller
ödediler, idamlar oldu, ölenler oldu ve onun sonucunda sekiz saatlik
çalışma hakkı elde edildi. 1 Mayıs İşçi
Bayramı da böyle doğdu.
Şimdi, bugün bakıldığından tam
tersine bir dönüş var ülkemizde ve yaygınlaşan. Dünyada da
tabii, küreselleşmenin getirdiği bir yeni sistem, neoliberal
politikalar yeniden sistemi altüst ediyor ve çalışma koşullarını
yine kölelik koşullarına dönüştürüyor. Buraya
bakıldığı zaman, bugün ülkemizde,
çalışanların yüzde 47si -bu benim rakamım değil,
bakanlığın rakamı- asgari ücretle çalışıyor.
Yani çoğu taşeronda çalışan işçilerimiz ve asgari ücretle
çalışıyorlar. Asgari ücret Türkiyede ne kadar? 840 TL.
Açlık sınırı ne kadar? 1.085 TL. Bunun yerine 840 lira
alıyorlar ama bu 840 lirayı sekiz saat
karşılığında almıyorlar. Neyin
karşılığında alıyorlar? On saat, on bir saat, on
iki saat çalışıyorlar Sayın Bakan. On iki saat
çalışan, on üç saat çalışan insanlar taşeronda bu
parayı alıyorlar. Bu, işte, tam da Türkiyedeki sömürü düzeninin
nereye geldiğinin önemli bir göstergesi.
Şimdi, şöyle bir bakış var: Ne
yapalım ya, biz, işte, hizmetleri daha kolay erişilir hâle
getirmek için işi taşeronlara yaptırıyoruz. Daha
başlangıçta, taşeronun doğmasının nedeni neydi,
taşeronlaşmanın doğma nedeni? İşte, park
bahçelerde, yemekhanelerde, hizmetlerde taşeron işçisinin
dışında maliyetler çok yüksek, bu maliyetlerle biz bu hizmetleri
satın alırken bu pahalı maliyete dayanamıyoruz. denildi.
Şimdi, gerçek öyle mi? Hayır. Şimdi üretimin bütün alanında
bir taşeron hükûmeti zaten bu Hükûmet, taşeron uygulamalarıyla
ün salmış bir hükûmet, bir iktidar var ve taşeronu
yaygınlaştırıyor. Yani, Her yer Taksim, her yer
direniş. diyenler, şimdi Her yer taşerondur.
İktidarın bütün uygulamaları taşerondur. diyor.
Çok basit çözümü var, hani ben bu kürsüye
çıktığım zaman, Efendim ne yapalım, maliyetler
Neyle
böyle bol bol keseden konuşuyorsunuz muhalefet olarak, hangi kaynaktan?
diye soracak olursanız cevabını da vereceğim. O, aradaki
tefecilere, aradaki o zengin ettiğiniz o taşeron firmalara
verdiğiniz kaynağı işçilerin cebine koyduğunuz zaman
bu sorun çözülür. Yani, o kutulara saklanan paralar yerine, bu paraları
işçiye dağıttığınızda bu sorun çözülür arkadaşlar.
Yeni bir kaynaktan bahsetmiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) 28 Şubatta
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Sen bu işleri hiç
bilmezsin. Otur oturduğun yere.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Tabii, tabii
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Önce bil, ondan sonra
boşu boşuna burada bana laf atma.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa ) Ben biliyorum
seni.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Diyorum ki bir daha, bir
de altını çizerek söylüyorum: Burada taşerondan, normal bir
kadroya alındığı zaman işçiler, o birkaç tane
müteahhit, zengin ettiğiniz müteahhit yerine bu paraları değerli
arkadaşlar, gerçekten bu işçilere dağıtsanız alım
gücünü düzeltirsiniz; seviyesini, çalışma koşullarını
belirli bir seviyeye getirirsiniz. Alım gücü iyi olan bir işçi sanayiye
katkı verir, üretime katkı verir, Türkiye'nin zenginleşmesine
daha katkı verir. Birilerini zengin etmek yerine o işçilerin
tamamına, o kutulara koyduğunuz parayı gelin diğerlerine
dağıtın; istediğimiz budur, talebimiz budur, bunun
anlaşılmasını istiyorum.
İkinci önemli konu: Değerli arkadaşlar,
bakın şu anda taşeron işçileri Cerrahpaşa Hastanesinde
direniş yapıyorlar, onları buradan selamlıyorum.
Taşeron işçileri niye direniş yapıyorlar? İşten
atıldıkları için. Bir başka
taşeron uygulamasına Cerrahpaşa ihalesi verilmiş,
oradaki ilgili birimler, rektörlerle konuşuluyor, oranın birimleriyle
konuşuluyor, o işçilerin çaresizliğine, o işsizliğe
bile çare üretilemiyor. Bu işçiler on ay, on bir ay çalışıyorlar,
iş akitleri feshediliyor, kıdem tazminatı hakkından mahrum
bırakılıyorlar. Yazık günah değil mi? Bu emeği
sömürmek, hâlen bu emeğin sömürülmesine seyirci kalmak size
yakışıyorsa devam edin; yakışmıyorsa Bir an önce
bu taşeron uygulamasını kaldırın. diyoruz.
Üçüncü önemli konu: Bir sürü statüde çalışanlar
var, 4/Cliler var, 4/Bliler var, var oğlu var, bir sürü sözleşmeli,
uygulamada olan sistemle işçi çalıştırılıyor, bu
Mecliste de
çalıştırılıyor. Bununla ilgili Meclise yasa
teklifini sunduk, gelin, biraz, diğer hayalî işlerle
uğraşmak yerine Türkiyenin gerçek gündemine bir dönün, şu
işsizliğin, yoksulluğun gerçekten bu ülkenin
mağdurlarının sorununun çözümüne gelin bir katkı verin,
bunu yapalım, yoksa yapay gündemle Türkiyeyi yeterince meşgul ettiniz.
Artık Türkiyenin gerçek gündemi bu ülkenin işsizleri,
yoksulları, bu ülkenin gerçek mağdurlarıdır, gelin, onlara
sahip çıkın.
Dördüncü önemli konu: Değerli arkadaşlar,
emeklilikte yaşa takılanların sorunudur. Bu, buradaki bütün
muhalefet partilerinin, iktidar partisinin sorunudur. Bakın, emeklilikte
yaşa takılan arkadaşlar gelmişler 50-55 yaşına,
emeklilik hakkını doldurmuşlar, prim gün sayısını
tamamlamışlar, sırf yaşı bekliyorlar, yaşı
beklerken de şu anda onların çoğunun çalışma
imkânı yok, onlar sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor.
Ya, bu sorunu çözelim. diyoruz, bu Meclisin önüne getiriyoruz,
oylarınızla bunların hepsi yokmuşçasına bir
parmaklarınızı kaldırıyorsunuz bir parti grubu
aşkına ve uğruna, bu esas sorunun çözümüne zerre kadar
katkı vermiyorsunuz.
Emeklilerin sorunu var, işte, burada sizin, Meclisin
seçtiği ombudsman dedi ki
Biz bu kürsüde konuştuk muhalefet
partileri olarak, Bu yaptığınız yasa emeklilerin
yasası değil. dedik, anlattık; Bu, intibak değil. dedik,
anlattık ama siz bize inanmadınız. Şimdi sizin
seçtiğiniz ombudsmana inanacak mısınız bilmiyorum ama diyor
ki: Bu yasa intibak değildir. Dolayısıyla, bu süreçlere
seyirci kalmamak
Şimdi, yeniden bir uygulama daha yapıyorsunuz
yandaş sendikaları korumak adına ÇAYKURda. ÇAYKUR, şu anda
yeni üretim birimleri yerine şu andaki soğuk çay üretimini bir
taşeron firmaya verdi ve oradan sağlayacağı yeni
istihdamlarla oradaki yetki sürecini kendisine ait yandaş sendikaya
çevirmek için her şeyi yapıyor.
Sonuç itibarıyla şunu söylüyorum: Artık
emekçiler sizden ciddi anlamda bir sonuç bekliyor. Artık ellerinizi
işçilerin aleyhine değil, lehine kaldırın diyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hiç gördün mü, gördün mü?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen İsmail Güneş, Uşak Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin taşeron uygulamaların yasal bir mevzuata
kavuşturulması hakkında Meclis araştırması
açılması hakkındaki grup önerisi hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi
ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii ki bu taşeron
işçi ne zaman başladı, ona bakmak lazım. Taşeron
işçinin, tabii, Avrupada belki yüzyıllıktan fazla bir
geçmişi var. Ülkemizde de ilk işçi kanunuyla ilgili 1936
yılında 3008 sayılı Yasada alt işverenle ilgili
kanuni düzenleme yapılmıştır ama ülkemizde taşeron
işçiyle ilgili ilk uygulamalar, daha çok kamudaki ilk uygulamalar 1985
yılında ANAP hükûmetleri döneminde başlamış, daha
sonra da 1990 yıllarından itibaren de giderek
artmıştır ve bizden önce
kaç tane hükûmet geçmiştir, bunların hepsi de taşeron işçi
kullanımını veya alt işveren kullanımını,
uygulamasını sahiplenmişlerdir; bunun devamı yönünde karar
almışlardır, bunlarla ilgili de hiçbir problemin çözümüne
katkıda bulunmamışlardır.
Şimdi Taşeron işçi nereden
çıkmıştır? diye baktığınız zaman,
taşeron işçinin çıkış nedeni şudur: Kamudaki
çalışan işçilerin verimli
çalıştırılmaması nedeniyle de, en çok da
belediyelerdeki temizlik işçilerinin verimli
çalıştırılmaması nedeniyle de alt işveren veya
hizmet alımı kısmına geçilmiştir ve bunu günümüzde de
biz verimlilik açısından karşılaştırdığımızda,
Uşak Şeker Fabrikasında 450 işçi
çalışmaktadır, yıllık ürettikleri şeker
miktarı 28 tondur. Yine Konya Torku
Şeker Fabrikasında 350 kişi çalışmaktadır,
ürettikleri şeker miktarı yıllık 75 bin tondur. Yani,
buradan da gördüğünüz gibi 3 kat daha fazla hizmet üretebilmektedirler.
Biz tabii ki taşeron işçinin ülkemizdeki
sayısına baktığımızda kamudaki taşeron
işçi sayısı 660 bin, özel sektördeki de 575 bin civarında
olup toplam 1 milyon 200 bin civarında taşeron işçi vardır.
Biz tabii ki buradaki taşeron işçilerimizin sorunlarına asla
duyarsız kalamayız. Bunlar bizim kardeşlerimiz, tabii ki
vatandaşlarımız. Ülkemizin ekonomik kaynaklarını
yeterli kullanmak ve yerli yerinde kullanmak bizim de görevimizdir diye ben
düşünüyorum.
Tabii, buradaki en büyük problem şudur taşeron
işçilerle ilgili: Taşeron işçilerin mevzuattan kaynaklanan
yıllık izinlerle ilgili, kıdem tazminatıyla ilgili, ihbar
tazminatıyla ilgili problemleri vardır ve bunlarla ilgili
problemlerin de mutlaka çözülmesi gerektiğine biz inanıyoruz. Burada,
yıllık izinlerin ücretleri Kamu İhale Kanununda
belirtilmediği için, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi
değerler yine Kamu İhale Kanununda kamu ihale bedelinin yüzde 3
kısmının içine sokulduğu ve bu da bunu
karşılamadığı için mutlaka burada bir yasal düzenleme
yapmak gerektiğine biz inanıyoruz. Diğer taraftan,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız bununla ilgili
çalışmaları başlatmıştır, Maliye
Bakanımız bunlarla ilgili çalışmaları
başlatmıştır.
Diğer taraftan, bu işçilerimizin ücretlerinin
alımıyla ilgili problemler olduğu
yansıtılmaktadır; bu, doğru değildir. Eğer kamuda
çalışan işçilerimizin kamu tarafından alt işverene
ücret ödendiği takdirde bir sonraki ayda işçilere bunu ödediğini
gösterir makbuzu getirmediği takdirde bir sonraki hak ediş kesinlikle
verilmemektedir. Burada herhangi bir problem yoktur. Fazla mesai
çalışmasıyla ilgili de problem yoktur. Bu işçilerimiz,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunundaki
gereklere uyarak haftalık 45 saat çalışmaktadırlar. Bunun
fazlası çalıştıklarında da fazla mesaileri daha
önceden Kamu İhale Kurumundaki düzenlemelere uygun bir şekilde, o
kurum bununla ilgili düzenlemeleri daha önceden öngörerek bayram ve tatillerde
ne kadar kişinin fazla çalışacağına ve bunlarla ilgili
ne kadar fazla mesai ücreti verileceği önceden tahmin edilmekte ve onlarla
ilgili de paraları ödenmektedir. Bunlarla ilgili asla bir ödenmeme durumu
söz konusu değildir.
Diğer taraftan, tabii ki en çok suistimal edilen
konulardan bir tanesi taşeron işçilerinin kamuya alınması.
Tabii ki bu alt işveren sektörü nereden çıkmıştır?
İşçilerinizi yeterli miktarda, verimli miktarda
çalıştıramadığınız için bu ortaya
çıkmıştır. Siz, bunları tabii ki kamuya
aldığınız zaman aynı problemlerle tekrar
karşılaşacaksınız. Eğer burada bir düzenleme yapacak
olursak, biz, bunları tabii ki kamuya almak isteriz ama ekonomik
bütçemizin bunu kaldırması mümkün değildir. Yaklaşık
435 milyar olan 2014 bütçemizin 135 milyarı çalışan
yaklaşık 3 milyon kamu personeline, aşağı yukarı
da 120 milyar miktarı da yaklaşık 9,5 milyonu bulan emekliye
gitmektedir. Eğer siz bunları da kamuya aktarırsanız
bunlara ödeyeceğiniz kaynağı bulmanız mümkün değildir.
Ve sizin yaptığınız gibi şöyle yaparsak biz: Eğer
ki, yani Biz, bunlara hiç ücret ödemeyelim ama ücretlerini artıralım,
sonra da işten çıkaralım. derseniz, o, sizin
yapabileceğiniz bir şey. Şimdi, size, muhalefet tabii ki
iktidarda olmadığı için birtakım
vatandaşlarımıza, burada çalışan işçilerimize
vaatlerde bulunuyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şu ayakkabı kutusundakileri
ver, yeter onlara.
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - Oysa onlar da
iktidara gelseler bunları yapamayacaklarını, bunların
ekonomik bakımdan mümkün olmadığını onlar da pekâlâ
biliyorlar ama tabii ki ben bu muhalefete de hak veriyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizden başka kimseye
yaşam hakkı tanımıyorsunuz.
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - Yani uzun süre
iktidardan uzaklaşınca ülkenin nasıl yönetileceğini, kamu
maliyesinin nasıl yönetileceğini unutmuşlar.
Dolayısıyla da hiçbir kaynağı olmadı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hırsızlık
yapmayacaklar, rüşvet yemeyecekler.
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) Şimdi, ben
şöyle bir şey
Tabii ki buradan bu 17 Aralık 2013 tarihindeki
müdahaleyle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Burada tabii ki, bu
rüşvet alımına karışan insanlar varsa mutlaka bunlar
hesabını versin.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Varsa, varsa
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) Bunlarla bizim
bir şeyimiz yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Var de, Var de!
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) Siz şunun
hesabını verin, ben şunu söylüyorum: 2002 yılından önce kamu
bankalarındaki verdiğiniz kredilerin dönüş oranı
kaçtı? Yüzde 40tı.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Ne kadar da
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Bu geri dönmeyen kredileri kimlere verdiniz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ben şimdi Halk Bankasındaki krediyi
anlatacağım biraz sonra.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Bu yasal bir yolsuzluktu, yasal bir
hırsızlıktı, bu hırsızlığı siz
normal hâle getirdiniz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sen de KİT Komisyonundasın; yolsuzlukları
benden iyi biliyorsun, benden!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Biz bunların hepsini kapattık. Bugün kamu
bankalarının
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Benden iyi biliyorsun!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla)
kredilerinin geri dönüş oranı yüzde
97-98dir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Satıyorsunuz o kredileri, satıyorsunuz!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bugün bir tape daha çıktı, Rıza Sarraf
demiş ki: Memura, bakana bir de bilmem kime parayı peşin
vereceğim.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Siz bunu asla yakalayamadınız, asla
göremediniz. Emlak Bankasının Emlak Gayrimenkul Yatırım
Ortaklarının verdiği kredilerinizden 1 milyar kredi hâlâ
batıktır
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Satıyorsunuz o kredileri!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla)
kimlere verdiğinizi de çok iyi biliyorsunuz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Satıyorsunuz o kredileri.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Yani bunlarla baş edemezsiniz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Taşeron işçisini anlat!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Yani birileri sizin önünüze bir şey koydu, ona
sarılıyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
Yani
muhalefet kendi imkânlarıyla, kendi gücüyle, kendi fikriyle iktidara
gelemeyeceğini anlayınca birileri bunlara bir şey sundu, onlara
sarıldılar ve onlarla bir yere gelmek istiyorlar.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Bize masal anlatma, masal dinlemekten
bıktık!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Ben size şunu söyleyeyim: Gerçekten de bu ülkeyi
hepimiz seviyoruz ama eğer siz de seviyorsanız biz de buna inanmak
istiyoruz.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Masal anlatma, masal anlatma!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Onun için, Türkiye'nin geleceği için
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sizin gibi çalalım, öyle mi diyorsun!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla)
iyi muhalefet yapın, iyi projeler üretin ve
gerçekten de halk da sizi takdir etsin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Öyle mi diyorsun, ayakkabı kutularında mı
istifleyelim paraları, kasalarda mı biriktirelim paraları?
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Çünkü siz
söylüyorsunuz ama size halk inanmıyor. İnşallah 30 Martta da
halk bize inancını gösterecek
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Allah ile aldatıldığını anlayacak o
halk bir gün.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla)
size inanmadığını gösterecek ve
dolayısıyla da bunu çok iyi göreceksiniz. Yani buradan biz her zaman
için doğrunun, dürüstün yanındayız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Senin kadar işçi düşmanı bir adam
tanımadım ben ya!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Yahu, şimdi, şöyle bir şey
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İşçi düşmanı! KİTte de öyleydin sen.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla)
biz, işçilerin yanındayız.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ya, senin kadar
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Yahu, 2002 yılında asgari ücret kaçtı?
184 liraydı. Şimdi kaç? 833 lira. Yeter mi? Yetmez.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İşçi düşmanısın sen ya, işçi
düşmanısın sen, işçi.
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen dinleyin
Sayın
Ağbaba
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ya bu böyledir ciddiyim ama. Ya, 800 lirayı çok
görüyorlar işçiye ya!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Ama bunlar bunları artıramazlar, bunları
anca biz artırırız
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bedava çalıştıracaklar.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla)
ve gayrisafi millî hasılayı biz üç
katına artırdık.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ya, sen o vatandaşın vergisiyle okudun be!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Eğer biz gelmeseydik sizler ülkedeki bu
memurların, işçinin maaşını ödeyemeyecektin,
maaşını.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) 800 lira alan taşeron işçinin vergisiyle okudun,
yazık günah sana be!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Vatandaş bunların hepsini biliyor ve ondan
sonra Avrupanın, IMFnin peşinde koşturacaktınız,
ülkenin şerefiyle
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Yazık sana, yazık! Aynı şeyleri
KİTte de yapıyordun sen. 800 lirasını çok görüyorsun sen.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla)
yani, şerefini beş paralık ettiniz.
Böyle bir şey olur mu bilmiyorum arkadaşlar.
Yani,
ondan sonra, işçinin, emeklinin peşinden düşün. Biz sizler gibi
sendika ağalığı yapmadık, işçileri sömürmedik
arkadaşım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sen var ya sen işçi düşmanısın, işçi!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) En son konuşacak bir kişi varsa o da sensin
diyorum
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) İşçi düşmanı!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İnsan düşmanısın sen!
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla)
ve
dolayısıyla biz işçinin yanındayız ve ne kadar
bağırırlarsa bağırsınlar asla bizi
susturamayacaklardır diye düşünüyorum ben. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) ve biz her zaman
işçinin yanındayız, köylünün yanındayız, çiftçinin
yanındayız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Evet, hepsinin canına okudunuz, canına!
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) - Dolayısıyla da onların hakkını
yine biz vereceğiz. Sizler asla bir şey yapamayacaksınız
diyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz, cebinizi doldurursunuz,
cebinizi! Bunun yanındasınız, bunun!
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - Bu vesileyle,
yüce heyetimizi, aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelebi.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, ben
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Çelebiye verdim
sözü.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmacı konuşmasında bana yönelerek sendika
ağaları dedi.
BAŞKAN Sendika ağaları dedi?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Evet. Sen, işçi düşmanı
sendika ağasısın. dedi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelebi, sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Ağalığı kabul etmiyor musunuz yani?
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin, Uşak Milletvekili
İsmail Güneşin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Şimdi,
nasıl kabul edeceğimi söyleyeceğim Sayın Başkan
izninizle.
AHMET YENİ (Samsun) Sendika ağası
konuşuyor!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bakın, şuraya
bir bakın şuraya, burada sendika ağasını
bulamazsınız.
AHMET YENİ (Samsun) Konuşma yapıyor
sendika ağası!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Ama bu tarafta ağa
çok var. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sendika ağası
koşuyor, dinleyin!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Şimdi, bak, net
söylüyorum, onurumla çalıştım.
HAMZA DAĞ (İzmir) 28 Şubat, 28
Şubat
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Sendika ağası
kimse şerefsiz ve namussuzdur, kim yapmışsa!
BAŞKAN Sayın Çelebi, lütfen, bu sözleri
kullanmayalım.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) 28 Şubatta
neredeydin sen?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Hayır, hayır,
bu, büyük bir hakaret. Bana her şey söylenebilir Sayın Başkan,
ama sendika ağalığı hiç söylenemez. Sendika
ağalığının ne olduğunu bilmiyor. Eğer
arayacaksanız aranızda arayın, aranızda bulun, orada da
mutlaka aranızda vardır. Bende, bizde bulamazsınız, bizde
öyle bir şey yok. Varsa sömürücüler, varsa bu konuda gerçekten o kaynakları
birilerine teslim edenlerin adresleri biz olamayız. Onu buradan
söylüyorum.
İkinci söyleyeceğim de şu: Bakın,
değerli arkadaşlar, şu anda, bu noktada, hastanede şu anda
birçok vatandaş. Samsunda tedavi oluyorlar, tedaviden geçiyorlar
taşeron işçileri. Çadırda 50 TL alınıyor onlardan,
diğerleri, normal kadrodakiler, Samsundakiler hastanenin içinde tedavi
oluyorlar. Bu kadar ayrımcılığın
yapıldığı bir yapıdan bahsediyoruz. Dolayısıyla,
ben şunu çok net söylüyorum
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Nasıl oluyor bu iş?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Yapıyorlar işte, bu yeni yapıldı.
O, Samsundan bahsediyorum, yeni, yeni. 50şer lira alındı her
taşeron işçiden ve onlar çadırda o tedavileri görüyorlar.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Allah Allah.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) - Allah, Allahı yok.
Biz
-burada demagoji yapılacağına gelirsin bu kürsüye- gerçekten
taşeron sorununu aşalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Üçer, buyurun.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Ben de sendika başkanlığı yaptım
Sayın Başkan, onu kendi üzerime alındım.
BAŞKAN İsmen bahsetti mi sizden?
OKTAY SARAL (İstanbul) Başkanım, ondan
bahsetmedi Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben duydum.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Başkanım, başka
gerekçelerle de bizim konuşmalarımızı refere ederek,
referans göstererek, konuşmacıların konuşmalarını
referans göstererek, bizleri itham ederek konuşmalarda bulundu.
BAŞKAN Sayın Üçer, buyurun, size de iki
dakika veriyorum ama sataşma falan söz konusu değil.
Buyurun.
5.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sayın milletvekilinin bir Hükûmet temsilcisi olarak nezih
bir dille, konuyu kendi düşünceleriyle açıklaması tabii ki
saygı duyulacak bir şeydir ama bunun ne derece doğru olduğu
konusunda, ne derece katıldığımız konusunda kendisini
bazı konularda bilgilendirmek istiyoruz.
Bizim konuşmalarımızda bazı vaatlerde
bulunduğumuz söylemi geldi. Biz, iktidar olmak istemiyoruz; sadece,
iktidar hangi parti olursa olsun, iktidardaki parti işçinin, emekçinin
hakkını versin istiyoruz, adil olsun istiyoruz, çalıp
çırpmasın istiyoruz. Yoksa, bunu iktidara gelebilmek için yalan
vaatlere dönüştürecek bir niyetimiz yok. Bu söyleminden dolayı
sayın hatibin bizden özür dilemesi gerektiğini düşünmekteyim.
Bakın, işçinin emekçinin yanında olan
insanlar
Evet sendikalardan bahsedildi, ben sendika
başkanlığı yaptım. Van EĞİTİM-SEN
Şube Başkanlığı yaptığım dönemde
öğretmenler ek derslerini düzenli alamıyorlardı, AKP
iktidardaydı. Öğretmenler sözleşmeli
çalışıyorlardı, maaş alamıyorlardı,
öğretmenler ek ders alamıyorlardı. Öğretmenler, fakülte mezunu
insanlar geçici çalışıyorlardı, insanlar okullarda asgari
ücretin altında parayla çalışıyorlardı ama aynı
zamanda şu an AKPnin Genel Başkan Yardımcısı olan iki
numaralı isim Hüseyin Çelikin kardeşinin sahibi olduğu
Volkswagen bayisinden, okullara tebeşir alınamazken millî eğitim
kurumundan, AKP iktidarı tarafından millî eğitim kurumuna
Volkswagen arabalar alınıyordu; milyonlarca lira kamu ihalesiyle
şey yapılıyordu. (CHP sıralarından Ya, ya! sesleri,
alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Ya gördün mü?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Orada da bir kutu
çıktı şimdi!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Orada kimin ne durumda ne
yaptığı konusunda bu milletin hafızası çok güçlüdür. O
yüzden bazı konularda hak ve haksızı, sapla samanı
birbirinden ayırt etmek lazım.
Teşekkürler. (BDP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Orada da bir kutu
çıktı demek ki!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum:
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var, yerine
getireceğim:
Sayın İnce, Sayın Tanal, Sayın Akar,
Sayın Havutça, Sayın Çelebi, Sayın Öner, Sayın Ağbaba,
Sayın Özdemir, Sayın Köprülü, Sayın Ören, Sayın Aksünger,
Sayın Özkan, Sayın Soydan, Sayın Toptaş, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Topal, Sayın Yıldız, Sayın
Akova, Sayın Erdemir, Sayın Sarı.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken tarafından Türkiyede taşeron işçilerin
sorunlarının araştırılması amacıyla
10/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.-
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Adana Milletvekili Ali Halaman ve
arkadaşları tarafından kamyoncu-nakliyeci esnafının
sorunlarının belirlenmesi amacıyla (10/263); Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından
kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının belirlenmesi
amacıyla 12/7/2013 tarih ve 16287 sayı ile; Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan ve arkadaşları tarafından taksici esnafının
sorunlarının araştırılması amacıyla
19/6/2013 tarih ve 14950 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş oldukları Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
22/01/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22/01/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan Adana Milletvekili Ali Halaman ve
arkadaşlarının (10/263) esas numaralı,
"Kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının
belirlenmesi" ve 12 Temmuz 2013 Tarih, 2013/16287 Sayı ile TBMM
Başkanlığına verdiği Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmaz ve arkadaşlarının
"Kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının
belirlenmesi" ile 19 Haziran 2013 Tarih, 2013/14950 Sayı ile TBMM
Başkanlığına verdiği Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan ve arkadaşlarının "Taksici esnaflarının
sorunlarının araştırılması amacıyla"
verdikleri Meclis araştırma önergelerinin 22/01/2014 Çarşamba
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili
Yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yer değiştirsin
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aleyhte söz isteyen ikinci
konuşmacı Ahmet Arslan, Kars Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de Milliyetçi Hareket Partisinin
kamyoncu ve nakliyeci esnafının sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili verdiği Meclis
araştırma önergesiyle ilgili aleyhte söz almış bulunuyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bu konu çok önemli bir konu. Neden önemli? Bir,
taşımacılık-nakliyecilik yapan bir kesim var ve yine bundan
yararlanan çok daha fazla insanımıza hitap eden, bu sektörden yararlanan,
hizmet alan bir sektör var veya insanlar var. Hâl böyle olunca, AK PARTİ
hükûmetlerinin bu konuyu çok çok önemsediğini ve on bir yıldır
bu konuyla ilgili çok ciddi mesafe aldığını sizlere arz
edeceğim bilgilerle bilgilerinize sunmuş olacağım.
Umarım, bu konuda yardımcı olabilirim.
Bu sektör, 2003 yılından önce herhangi bir
kanuna sahip değildi ve yine 2003 yılından önce, sadece sektörün
yüzde 10u uluslararası yolcu ve yük
taşımacılığı yapıyorsa ve yine yurt içinde
yolcu taşımacılığı yapıyorsa yönetmelikle
bir düzenlemeye kavuşturulmaya çalışılmıştı.
Bu da kesinlikle Avrupa Birliği müktesebatına uygun değildi ve
yine bu sektörde hiçbir ölçüye bağlanmamış vasıflı
veya vasıfsız bir tane araç bulduğunuzda ve yine bir tane
ehliyet aldığınızda Ben bu pazara girdim, ben bu
pazarın oyuncusuyum. diyordu insanlarımız. Hâl böyle olunca da
arz-talep dengesi anlamında 2,5 kat daha fazla arz vardı. Yani 100
bin kamyon ihtiyacı varsa tam tersine piyasada 250 bin kamyon vardı.
Hâl böyle olunca da sonuçta ne oluyordu? Hiçbir şekilde güveni olmayan bir
taşımacılık filosu, hiçbir şekilde bakımı
olmayan bir taşımacılık filosu ve yine yoğun bir
şekilde çevre ve görüntü kirliliği, gürültü kirliliği yapan,
birçok trafik kazalarına sebep olan ve yine kendini yenilemek için
herhangi bir şekilde kâr veya kazanç elde edemeyen bir sektör vardı.
Bunu hep beraber yaşıyorduk. Niye yaşıyorduk? Bir örnekle,
size, bilgilerinize biraz farklı bir boyutunu gündeme getireyim. Efendim,
Hopa Limanından İrana yük taşımacılığı
adına bir üç aylık periyotta ciddi bir iş oluyordu. İş
olunca ne oluyordu? Karsın Kağızman ilçesinin Bulanık
köyünde hayvancılıkla uğraşan bir adam bir gece
yarısı hayvanını satıyordu kamyon alıyordu ve
Hopaya gidiyordu, sıraya giriyordu, üç ay boyunca çok güzel
taşımacılık yapıyordu. Yapıyordu da ne oluyordu?
Arz-talep dengesi olmayınca üç ay sonra kamyon boşa
çıkıyordu ve adam 3 taksitini ödemiş oluyordu, 4üncü taksiti
hanımın kolundaki bileziklerle ödüyordu, 5inci taksitte
çocuğuna süt vermek adına 3 tane inek tutmuşsa onu
satıyordu, 6ncı taksitte banka kamyona el koyuyordu,
hayvancılık yapan garibim de ensesini kaşıyarak oturuyordu.
Niye? Sektörde bir denetim yoktu, sektörde bir düzenleme
yoktu, sektörde arz-talep dengesini gözetecek bir kanuni düzenleme yoktu. AK
PARTİ ne yaptı? AK PARTİ herkesin bildiği ama müdahale
etmeye, ama düzenleme yapmaya cesaret edemediği bu sektöre ziyadesiyle
cesaret ederek 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununu
çıkardı, bununla ilgili birçok ikincil düzenleme yaptı ve bu
sektöre nizam getirdi, intizam getirdi, düzen getirdi.
Önergede, araştırma önerisinde 750 bin
kamyondan bahsediliyor. Hâlbuki sektörde bugün, 31 Aralık itibarıyla,
483.529 kamyon, kamyonet veya ticari araç görünümlü araçlar var. 750 bin
değil, bunu özellikle söyleyeyim.
Ve yine, sektörde özellikle ekonomik açıdan
sürdürülebilir bir dönem yaşanıyor çünkü arz-talep dengesi
gözetilerek işlem yapıldı.
Ve yine, deniyor ki: Bireysel kamyoncu battı,
bireysel kamyoncu bu işi yapamıyor. Hayır, bireysel kamyonculuk
azalmış olmakla birlikte bireysel kamyonculuk yapanlar bir araya
geldiler şirket kurdular, şirketler marifetiyle bu sektöre hizmet
veriyorlar ve yine, bunun yanında az da olsa bireysel taşımacılık
yapmaya da devam ediyorlar
Ve yine, diyor ki önergenin gerekçesinde: Efendim,
sektör kan ağladığı için, insanlar bu sektörden gelir elde
edemedikleri için sektörden çekiliyorlar. Hayır, 2013 yılında,
sadece bir yılda sektörde taşımacı anlamında yük ve
eşya taşıma amaçlı bu sektöre ayrıca 106.697 adet araç
girmiş. Bu, sektörün geliştiğinin, büyüdüğünün bir
başka göstergesi.
Ve yine, gerekçede, tır ve kamyon filomuzun Avrupa
Birliği üyelerinin hepsinden daha yüksek olduğu söyleniyor. Eksik bir
bilgi. Öyle olsaydı çok daha iyiydi ancak son on yılda sektör
yaklaşık 3 misli gelişmiş olmakla birlikte, Almanyadaki
sayı mesela bizden çok çok daha fazla. Bir bilgi eksikliği var orada,
onu da vurgulamış olayım.
Ve yine, uluslararası
taşımacılıkta Türk taşımacıların
haklarını korumak üzere Ulaştırma Bakanlığı,
sektörle birlikte, sadece 2013 yılında 23 tane kara
ulaştırması karma komisyonu toplantısı
yapmış. Buradaki amaç nedir? Yurt dışına
taşımacılık yapan
taşımacılarımızın haklarının
korunması ve sektörün daha da gelişmesinin sağlanması.
Ve yine, bu sektör 2003 yılında ihracat
amaçlı 472 bin taşıma yapmışken, bugün 1 milyon 284
bin adet taşıma yapmış; bu da 3 misli artış
demek.
Ve yine, gerekçede K1, C2, SRC gibi belgelerin
maliyetlerinden bahsediliyor. Arkadaşlar, K1 yurt içi eşya
taşıma belgesi, C2 uluslararası veya yurt içi eşya
taşıma belgesi, SRC ise ticari araç kullanmak isteyenler için gerekli
olan bir mesleki yeterlilik belgesi. Bunların ücretlerinin
yüksekliğinden bahsediliyor. Az önce gerekçelerini söyledim. Özellikle
Karayolu Taşıma Kanunundan sonra sektörde mali yeterlilik, mesleki
yeterlilik ve mesleki saygınlık diye 3 tane önemli kavram
geliştirildi. Bu kavramlar düşünülerek sektör giriş ücretleri
buna göre belirleniyor ve yine, beş yılda bir belgeler
yenilendiğinde de bu ücretin yüzde 5i oranında bir ücret
alınıyor ama saygıdeğer milletvekilleri, çok daha önemlisi
şu: Bütün bunlardan toplanan ücret yine bu sektörün kalkınması
için, bu sektörün gelişmesi için kullanılıyor ki bir örnek
vereyim. 2013 sonu itibarıyla 110.165 adet araç piyasadan çekilmiş;
kamyon, otobüs, tanker, çekici, minibüs, kamyonet. Hangi araçlar? Hurdaya
çıkmak üzere olan, çevre duyarlılığı olmayan, sektöre
zarar veren, yola zarar veren, etrafındaki araçlara zarar veren 110 bin
araç 550 milyon TL -eski parayla 550 trilyon- para ödenerek sektörden
çekilmiş.
Yine, deniliyor ki:
Denetim eksikliği var. Saygıdeğer arkadaşlar, trafik
güvenliği, çevre kirliliğinin önlenmesi, haksız rekabetin
önlenmesi, araç, yol bakım ve onarım masraflarının
azaltılması için son beş yılda, mesela 2009da 2 milyon 920
bin, 2010da 6 milyon küsur bin, 2011de 10 milyon, 2012de 16 milyon, 2013te
32 milyon 500 bin denetim yapılmış. Son beş yılda
toplam 65 milyon denetim yapılmış. On yıl önce neymiş?
10 binler mertebesinde, 22 bin tane denetim yapılıyorken bugün son
bir yılda 32 milyon denetim yapılmış; takdirlerinize arz
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, son on yıldır özellikle bu sektörde gerek kamyon
gerek nakliyeci gerek taşımacı, sektörün haklarının
korunması veya sektörden yararlananların haklarının
korunması adına yapılması gereken her şey
yapılmış, ikincil mevzuatlar düzenlenmiş ve onların
yararlanması adına 17 bin kilometre ilave bölünmüş yol yapılmış,
bunların dışında birçok yol daha modern hâle, sıcak
asfalt hâline getirilmiş. Bütün bunların amacı bu
taşımacılık sektörünün buradan yararlanması. Böyle
olunca da AK PARTİ olarak biz zaten bugüne kadar gerekli şeyleri
yaptık, bugünden sonra da gerekli şeyleri yapacağımızı
halkın, kamuoyunun takdirlerine sunuyorum. Dolayısıyla, bilsinler
ki AK PARTİ hükûmetleri gereğini yapıyor. Böyle bir
araştırma önergesinin görüşülmesine gerek
olmadığını ve dolayısıyla, bizim grup olarak
aleyhinde oy kullanacağımızı söylüyorum, ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, 32 milyon denetim yapılmış,
32 milyon denetim. Bu denetimlerde bu vatandaşlara ne kadar ceza
yazıldı, Hükûmetten öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, dün cereyan eden bir konuşmayla
ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
Bu iktidarın kanayan yarası
hırsızlık ve rüşvet, maalesef böyle. Geçen dönem bizzat
Başbakanın ifadesiyle, kirli işlere
bulaştığı iddia edilen 3 bakan listeye giremedi: Pepe,
Tüzmen ve Unakıtan. Şimdi, 4 bakan aynı meseleden dolayı Meclise
dahi giremiyor, böyle bir sıkıntısı var bu iktidarın.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Bir tane daha
var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Ben ne konuştuğumu bilirim. Dün Sayın Bakana kendisini
bunlardan ayrıştırarak Senin hırsız
olmadığını biliyorum yani sen hırsız
değilsin. dedim ama Sayın Bakan, bir sokak çocuğu
edasıyla, o makama yakışmayan bir üslupla kendi kalitesini
ortaya koydu yani hırsız olmamayı içine sindiremedi. Hâl
böyleyken benim yapabileceğim hiçbir şey yok. Sayın Bakan ne
olmak istiyorsa bundan sonra o olsun, benim için bir sakıncası yok.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ekonomiye can veren kamyoncu esnafının sorunlarını dile
getirmek için söz almıştım. Yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. Bu arada bir vatandaşımız bir
yazı yazmış: Artık MİTçiler de kamyon şoförü,
onların da sorunları var. Onları da dile getirir misin?
demiş, onu inşallah bir başka araştırma önergesinde
dile getireceğiz.
Kamyoncular gerçekten çok zor durumda arkadaşlar,
her gün bu kardeşlerimizden onlarca telefon alıyoruz. Öncelikle,
onların dile getirmek istedikleri birinci sorunları belge sorunu.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı her
gün yeni bir belge icat ediyor, bunların
karşılığında da esnafın cebini
boşaltıyor. Alınan bu paraların nereye gittiği
konusunda şüpheleri var. Ulaştırma Bakanlığı
bize her gün bir belge icat ediyor, her gün paralar alıyor. Bu
paraları bacanağına mı aktarıyor, iktidara mı
gidiyor, hazineye mi gidiyor, bilmiyoruz. diye serzenişlerde
bulunuyorlar. Özellikle İzmirdeki bu bacanak operasyonundan sonra bu
belgeden alınan paralar konusunda ciddi şikâyet söz konusu.
2003 yılında yayımlanan bir Karayolu
Taşıma Kanunumuz var bizim. Kanunun 5inci maddesi diyor ki:
Taşımacılık, acentelik ve taşıma işleri
komisyonculuğu ile nakliyat ambarı ve kargo işletmeciliği
yapılabilmesi için Bakanlıktan yetki belgesi alınması
zorunludur. Ben bu duruma katılıyorum. 25 Şubat 2004
yılında da Karayolu Taşıma Yönetmeliği
yayımlanıyor, buna göre de ulusal mı, uluslararası mı,
taşıma nasıl yapılacakmış
bakılmış. Bu sefer 37 tür yetki belgesi belirlenmiş.
Elbette sektöre giriş koşulları, kimin ne iş
yaptığı belirlenecek. Biz asla buna karşı değiliz
ama nereye gitsek kamyoncu esnafı bu konudan şikâyet ediyor. Yetki
belgesi ücreti, kamyoncuları canından bezdirmiş, çok ciddi
sıkıntıları var. Zor rekabet koşullarında ayakta
duran kamyoncu, otobüsçü, servisçi dert yanıyor; bizlere,
kapılarımıza gelip Bize yardım edin. diyorlar.
Bakınız, verilen yetki belgesi
sayıları Ulaştırma Bakanlığımızın
web sayfasında yayınlanıyor. 30 Nisan 2013 tarihli verilere göre
bugüne dek toplamda 515.868 yetki belgesi verilmiş. Şimdi, bu yetki
belgelerinden ne kadar gelir elde edildiğini varın hesap edin. Bu
para milletimizin, zar zor geçinen kamyoncumuzun cebinden çıkıyor.
Esas mesele de bu paranın nereye gittiğiyle ilgili şüphelerin
yoğunlaşması.
Nakliyecilerimizin harcadıkları her litre
gereksiz yakıtın ya da sürenin uzaması nedeniyle ortaya
çıkan her ek maliyetin faturası da Türkiyede yerleşik
sanayiciye, üreticiye ve ihracatçımıza da çıkıyor. Küresel
rekabet koşullarında kalite-maliyet-zaman üçgeninde
bakıldığında, Türkiye ihracat ve sanayisinin, kara yolu
taşımacıları üzerinden ciddi bir haksız rekabet
olgusuyla karşı karşıya
bırakıldığı aşikâr. Bu yolla, Türkiyede üretilen
sanayi ürünlerinin Avrupa piyasasına erişmesinin engellenmeye
çalışıldığı da açıktır.
Vize konusu da ayrı bir sorun. Kamyoncudan, tır
şoföründen, mallarımızı taşıyan araçların
sürücülerinden de vize isteniyor. Ürünü satın alan ülkenin bunu getirecek
şoförden vize istemesi de anlaşılır bir mesele değil.
Daha da ötesi, tır şoförü, herhangi bir Schengen ülkesinden hizmet
sağlamak amacıyla vize talebinde bulunduğunda 22 kalem standart
evrak hazırlamak zorunda. Bunu AB ülkeleri de değil, Orta Doğu ülkeleri
ve bizim Türk cumhuriyetleri ülkeleri de istiyor.
Bir şoför tüm ihracat ve ithalat yükünü
taşıyor, siz davetiye istiyorsunuz. Sektörün engellenmesi için, her
türlü konuda önüne setler çekiliyor. Kamyoncu, Hükûmetin yanlış
politikaları yüzünden kan ağlıyor, kamyonları garajlarda
çürüyor. Bizi dinleyen kamyoncu esnafı şu anda
televizyonlarının başında bizim bütün bu söylediklerimizi
duyarak -ben bağırmalarını duyuyorum- Az bile söylüyorsunuz.
diyor.
Biraz evvel söz alan hatip, kamyoncu esnafının çok
mutlu olduğunu hitap ederken, ben kendisine bir kamyoncu garajına
uğramasını tavsiye ediyorum. Gidin, oradaki kamyoncuları
dinleyin, ne kadar mutlu olduklarını size anlatacaklardır ama o
anlattıkları sizi oradan kaçırtacaktır, bundan emin olun.
2012 yılında 166 bin nakliyeciye 208 milyon
lira ceza kesilmiş, bu cezalar sadece kamyoncu esnafından kesilen
ceza. Ya, sizde hiç Allah korkusu yok mu? Akşam evine ekmeğini bile
zor götürmeye çalışan bir kamyoncudan ceza keserek memlekete denk
bütçe yapmak sizin neyinize ya? Bu insanlar çoluğunun çocuğunun
rızkını çıkaramıyor, size ne cezası ödesinler?
BAĞ-KUR borçlarını ödeyemiyorlar, kamyonlarına lastik dahi
alamıyor bu insanlar.
Bunların derdi bir tane değil ki, zorunlu
trafik sigortası diye bir de dertleri var. Sigorta hizmetlerinin
fiyatları son bir yıl içerisinde çeşitli oranlarda
artırıldı. Şimdi, birçok sigorta şirketi kafasına
göre de poliçe kesmeye başladı. Fiyatlar enflasyonun 15 katı
arttı trafik sigortasında yani eskiden hiç hesap edilmeyen trafik sigortası
şu anda kamyoncu esnafının baş belası hâline geldi.
Bunların fiyatları illere göre de değişiyor Türkiye'de yani
1.208 lira iken doğuda herhangi bir yerde, İstanbulda 2.165 lira bu.
Bunun bir açıklamasını yapmak lazım yani aynı kamyon,
aynı model kamyon bir ilde bir başka fiyat, diğer ilde bir
başka fiyat iken bunun açıklaması ne olur, bilemiyorum. Sigorta
şirketlerinin insafına terk edilmiş kamyoncu esnafı.
Siz, hâlâ, İstanbulun taşının
toprağının altın olduğunu düşünüyorsunuz,
Ankaranın taşı toprağı altın. diyorsunuz. En
çok ezilen belki de oradaki kamyoncular.
Kamyoncular acilen şu sorunlarına çözüm
bekliyorlar: K1 yetki belgelerini devredin. Biz bu yetki belgelerini parayla
alıyoruz, devredemeyince bu verdiğimiz paralar boşa gidiyor.
diyorlar. Plaka tahdidini acilen çözün, plaka tahdidi getirerek bizim rekabet
meselemizin önüne geçiyorsunuz. diyorlar.
Ton/kilometre uygulaması var. Bu konuda
ton/kilometresini ayarlayamayan, çok az geçen kamyoncu esnafı bile yolda
çok büyük cezalara çarptırılıyor, arabaları
bağlanıyor.
Takograf cihazının şehir içi ve
şehirler arası diye ayrılması lazım; şehir içinde
bir başka sürat, şehirler arası bir başka sürat. Bu
ayrılmadığı zaman, bu adamlar yine Senin
bıyığın var, senin sakalın var. gibisinden mazeretlerle
cezalara maruz kalıyorlar.
Puanlar düzeltilsin. Trafik polislerinin kestiği
puan cezaları yüzünden birçok şoför, kamyoncu şoförü şu
anda iş yapamaz hâldeler. Bunların bir kereye de mahsus olsa bir affa
ihtiyaçları var.
Şehir içi yasak konusunda biraz daha esnek
davranılması lazım. Bu adamlar malı şehirden
şehre naklettiklerinde, şehir içine girmek için bazen on iki saat
beklemek zorundalar, bu da kendilerine büyük bir iş kaybı.
Uluslararası otoyolda ticari araçlara transit izni
verilmesini istiyor kamyoncu esnafı. En az bir defa bu esnafa da bir
bilgilendirme toplantısı yapın kalkıp
bürokratlarınızla.
Kamyoncu esnafına sıfır faizli kredi
talebimiz var bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Eski
kamyonlarının devre dışına çıkarılıp
yeni kamyonlarla bunların trafiğe çıkmaları gerekiyor.
Maliyeye çok borçları var; evlerinden kaçıyorlar, çocuklarından
kaçıyorlar. Bir mali af çıkartılması bunlar için ivedi
çözümlerden bir tanesi.
Antalyadaki kamyoncu esnafı dört günlük kontak
kapatacak, haberiniz var mı sayın iktidar? Antalyadan büyük
şehirlere yiyecek getiren, narenciye getiren, sebze getiren kamyonlar dört
gün kontak kapatacak. Bu dört gün içerisinde İstanbul gibi büyük
şehirlerde halk çok pahalıya meyve, sebze almak zorunda.
Sabah 07.00-10.00 arası, bir de akşam
16.00-20.00 arası Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden kamyoncular geçemiyor.
Böyle bir saçma uygulama olur mu? Buna son verin. Yani, Ali kıran baş
kesen gibi davranmaktan vazgeçin, bu adamların sorunlarını
dinleyin. Yarın elmayı 20 liraya mı yersiniz, 30 liraya mı
yersiniz, onu da siz hesap edin. Olan, zavallı asgari ücretli
vatandaşlara olacak. Siz kutu kutu, kasa kasa götürdüğünüz için
bunlardan bihabersiniz tabii.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var
olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde ikinci
konuşmacı Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bazen hiç ilginiz olmasa da milletvekili olarak toplumun
tüm kesimlerinin sorunlarını bu kürsüye
taşırsınız. Fakat ben babası kamyon
şoförlüğü yapmış, 15 yaşında o kamyonun içinde
uyumuş, oradan kazanılmış paralarla okutulmuş birisi
olarak bu konuyu bundan önceki konuşmalarımda olduğu gibi
değil, aslında hiç hazırlık yapmadan, içimden geldiği
gibi konuşabilirdim. Yani, 1980 yılında kamyonun mazotunun
donması sonucu Emirdağda kamyonun içinde o piknik tüpüyle
ısınırken pantolonumun yanması ve benim bunu anlayamamam
şimdi gözlerimin önünden bir film gibi geçiyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
bakınız, küçük esnafı mahvettiniz, o köylü
çocuklarının, küçük esnaf olan çocukların hepsi şimdi
asgari ücretle AVMlerde çalışıyor. Kamyoncuları yok
ettiniz, onları perişan ettiniz, onları büyük nakliyat
firmalarının şoförü yapmak istiyorsunuz. Bakın, belgeler
çıkarttınız K1, K2, 39 çeşit belge; bunlar Kazık 1,
Kazık 2 olarak da adlandırılabilir aslında.
Adamın bir kamyonu vardı, filo
kuracağım diye bir kamyon daha aldı, o ikinci kamyon, ilk
kamyonu da yedi, üstüne üstlük, babasından kalma daireyi de yedi.
Kamyoncular
Neden bunların sorunları çözülmüyor
biliyor musunuz? Çok basit, kamyoncular mazot yerine on numara yağ
yakıyorlar ama Başbakana yağ yakmadıkları için ne
yazık ki onların sorunları çözülmüyor.
Ton/fiyat sınırının kilometre
bazında Hükûmet tarafından belirlenmesi, trafik kasko ve zorunlu
trafik sigorta ücretlerinin yüksek olması ve onlara acımasız
davranılması birinci sorunları.
Bakın, 12/2/2013 tarihinde bir soru önergesi
vermişim; on bir ay geçmiş üstünden, hâlâ cevap verilmemiş. Yani
bir örnek vereyim size: Yalovada bir kamyonetçi, Yalovanın en uzak
ilçesi olan Armutlu ilçesine gidebiliyor, 50
kilometre, 60 kilometre gidebiliyor ama 21 kilometre yanındaki
Orhangaziye gidemiyor, 30 kilometre yanındaki Karamürsele, başka
bir vilayetin ilçesine gidemiyor ve büyük cezalar ödüyor. Bunun çözülmesi için
soru önergesi vermişim, on bir aydır Ulaştırma Bakanı
cevap vermemiş. Bacanağına gösterdiği ilgiyi kamyonculara
gösterseydi, bu memleket bu hâlde olmazdı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yine, bakın, bir başka konu: 4/6/2012de -on
dokuz ay olmuş- bir başka soru önergesi vermişim bu
aşırı yükle ilgili. Değerli arkadaşlarım, diyor
ki: Sen 2 ton taşıyabilirsin. Ne çıktı? 2 ton 10 kilo; 10
kilo geçmiş. Ya, bu kadar cahillik, bu kadar gaddarlık, bu kadar
vicdansızlık olabilir mi? Yağmur yağsa brandaya 10 kilo
yağmur toplanır zaten. Yani 5 kilo, 10 kilo geçti diye insanlara
acımasızca, milyonlarca liralık eski parayla- cezaların
kesilmesi hiç doğru değil. Yani 80 kilogram aşırı yük
var. diye 593 lira ceza kesilmiş. 33.600 kilogramlık
taşıma kapasitesine sahip bir kamyona 80 kilogram fazla diye 593
lira ceza kesilmiş. O kamyon mazot alsa, lastiklerinin havası
değişse, yağmur yağsa, 1 kişi fazla binse, ne bileyim
biraz yük koysa 80 kilogram olabilir. Bu vicdansızlıktır, bu
gaddarlıktır.
Bakın, yine, bir başka soru önergesini de
22/02/2011 tarihinde vermişim. Bakın, aradan üç ay değil, üç gün
değil, üç sene geçmiş, üç sene. Yani, Bakanın ne işi var?
Demek ki çok meşgul bu Bakan. Binali Yıldırım çok
meşgul demek ki. Ben kamyoncuların, kamyonetçilerin, minibüsçülerin,
taksicilerin sorunlarını sormuşum, bu Parlamentonun bir üyesi
olarak, bir kamyon şoförünün oğlu olarak bunları gündeme
getirmişim, üç senedir, on bir aydır, dokuz aydır bu önergelere
cevap bile vermemiş. Tekrar söylüyorum, yeni Bakana da söylüyorum,
eskisine de söylüyorum: Aile bireylerinize, ayakkabı kutularına,
yatak odasındaki kasalara gösterdiğiniz ilgiyi, eniştelerinize,
bacanaklarınıza, kayınçolarınıza, yengelerinize,
teyzelerinize gösterdiğiniz ilgiyi birazcık da bu esnafa gösterin
diyorum.
Bakın, yine bir başka konu, minibüsçüler.
Sabahın altısında kalkarlar, gecenin birinde yatarlar.
Belediyenin ve devletin yapamadığını yaparlar. En kötü
güzergâh onlarındır. Vatandaşla karşı
karşıya gelen onlardır. Mazota sürekli zam yapılır ama
senede bir kez zam alacakları zaman kıyamet kopar.
Sigortalarını 5 kat artırırsınız. Bakın, çok
doğru bir iş var. Engelliler araç alırken ÖTV'si
alınmıyor, çok doğru bir uygulama. Peki, şimdi,
Araçları engellilere uygun hâle getirin. diyorsunuz minibüsçülere,
doğru da yapıyorsunuz. Peki, niye, o araçlara o masrafı edecek o
esnaf, neden onlardan ÖTV'yi alıyorsunuz? Böyle bir saçmalık olur mu?
Bunu görmüyor musunuz değerli arkadaşlarım? Yine, bir minibüsçü
ÖTV ödüyor. Okul servisi minibüsü yüzde 8 KDV ödüyor, öğrenci
taşıyan minibüs yüzde 18 KDV ödüyor. Bunların hepsinin düzeltilmesi
lazım.
Biraz kafanızı kaldırın diyorum,
biraz bu esnafın ne hâlde olduğunu görün diyorum ve diyorum ki bu
uygulamalarınız doğru değil. Siz onları unutmuş
olabilirsiniz, halk tipi yaşamayı unutmuş olabilirsiniz. Mesela,
bunlarla ilgili yasal düzenlemeleri ivedilikle seçimden önce yapmamız
lazım.
Bakın, geçmişte neler
yapmışsınız: Yani, TÜBİTAK Başkanına bir
defaya mahsus olmak üzere kanun çıkarmışsınız. Büyük
devlet istemiş, Cargill yasasını çıkarmışsınız.
İngiliz viski şirketlerine af yasasını çıkarmışsınız,
İngiliz viski şirketlerinin 500 milyon dolarlık vergi borcunu
affetmişsiniz. Görevi kötüye kullanma suçunun cezasının
düşürülmesi için kanun çıkarmasını biliyorsunuz. MİT
Müsteşarının yargılanmasını Başbakanın
iznine bağlayıp gece yarısı, sabaha kadar
çalışıp MİT Müsteşarını
kurtarmasını biliyorsunuz. Yönetmelik yetmezse kanun
çıkarırız. deyip Kuşadası Limanıyla ilgili
kanun çıkarmasını biliyorsunuz. Tutukluluk ve tutukluluğun
devamına karar veren hâkimler aleyhine dava açılmaması, devlete dava
açılması konusunda kanun çıkartmasını biliyorsunuz.
Özelleştirme işlemlerinde yargı kararını yok saymak
için Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi yönünde kanun
çıkartmasını biliyorsunuz. Türk Hava Yollarında grev var.
Yetki mahkemelik, mahkeme çözemez, Meclis çözsün. diye, bu konuda kanun
çıkartmasını biliyorsunuz. Özel koleksiyoncuların envanter
defterinde bulunan taşınmaz kültür varlıklarının
parçalarının müzelere teslimine ilişkin Danıştay
kararını etkisiz hâle getirmek için kanun çıkarmasını
biliyorsunuz da, nakliyeciler, minibüsçüler, taksiciler, kamyoncular için yasal
düzenleme yapmasını mı bilmiyorsunuz? O belgeleriniz K1, K2
belgeleri değil, o belgeleriniz Kazık 1, Kazık 2 belgeleridir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bu düzenlemelerden vazgeçin, vatandaşı ezmeyin.
Sadece zenginlere çalışmayın, eski günlerinizi
hatırlayın biraz, eski günlerinizi, o fakirlik fukaralık
günlerinizi, o imam hatip lisesinde okurken, okulun koruma derneğinden
yardım alarak okuduğunuz o günleri biraz hatırlayın. O
küçük esnafı unutmayın, o fukaraları unutmayın, bu
insanları ezmeyin. Sadece zenginlere çalışmayın diyorum,
bir kamyon şoförünün oğlu olarak sizi uyarıyorum.
Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Salih Koca, Eskişehir
Milletvekili
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH
KOCA (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her
şeyden önce, muhalefet partilerimize buradan bir teşekkür etmem
gerekiyor. Zira, iki günden beri muhalefet partilerimiz,
iktidarımızın en güçlü olduğu alanda birtakım
konuları gündeme getiriyor ve iktidarımızın yapmış
olduğu
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Allah Allah, kamyoncu garajına uğrasanız da
görseniz, kamyon garajına bir gitseniz.
SALİH
KOCA (Devamla)
Türkiyeyi kalkındırmış olduğumuz
hizmetlerle ilgili, değerli milletimizi bilgilendirme konusunda bize yardımcı
oluyorlar.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bir kamyoncu garajına uğrayın isterseniz.
SALİH
KOCA (Devamla) Ulaştırma alanı iktidarımızın en
güçlü olduğu alanlardan bir tanesidir.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) İhale çok
SALİH
KOCA (Devamla) Ve bu ülkenin kalkınması adına, bu ülkenin
çağ atlaması adına yapmış olduğumuz en önemli
hizmetler ulaştırma alanında yapılmıştır.
Özellikle, Avrupadan gelen vatandaşlarımız ülkemizdeki
yapılan bu hizmetleri gördüğünde ülkemizin nereden nereye
geldiğini çok daha yakından takdir ediyorlar.
Sözlerimin
başında, birkaç konuyu değerlendirmek ve açıklığa
kavuşturmak istiyorum. Bizim on yıl boyunca, bu ülkede daha
doğrusu seksen yılda yapılamayan birtakım hizmetleri,
başka iktidarların yıllar boyunca yapamamış olduğu
birtakım hizmetleri on yıl gibi kısa bir sürede yapmamız ve
vatandaşımızın önünü açmamız, gerçekten milletimiz
tarafından takdir edilmektedir ama bugün, birtakım hizmetleri yapma
imkânına sahip olmayanlar maalesef milletimize bol keseden birtakım
vaatlerde bulunuyor, öneriler getiriyorlar ama baktığımızda
bunların arka planının olmadığını da hep
beraber görüyoruz.
Yine,
bu yük sınırlarıyla ilgili, sadece şu kadar kilogram
artışla birlikte, cezalar kesildiğine dair ifadeler
kullanıldı. Oysa, Türkiyede kara yolları yönetmeliğine
baktığımızda, yük sınırlarının
aşım miktarı belirlenirken yüzde 5 civarında bir tolerans
oranı mevcut ve bu yüzde 5in üzerindeki yük aşımlarıyla
ilgili cezalar kesildiğini biliyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde
Türkiyedeki yüzde 5 olan bu tolerans sınırının kaç
olduğunu acaba buradaki değerli milletvekillerimiz biliyorlar
mı? Bunu da belirtmek istiyorum: Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 2
olan tolerans sınırının, Türkiyede yüzde 5 olarak şu
anda uygulandığını vurgulamak istiyorum.
Yine,
kamyoncu esnaflarımızla ilgili olarak ve nakliyecilerimiz için
Hükûmetimizin doğrudan veya dolaylı olarak yapmış
olduğu birçok çalışma mevcut. Bunların bir
kısmından kısaca bahsedecek olursak, üçüncü Boğaz
köprüsünün yapımıyla birlikte nakliyecilerimizin Anadoludan
Avrupaya geçişi kolaylaşacak ve üçüncü köprümüzün
tamamlanmasıyla, yük taşıyan araçların geçiş saati
kısıtlaması ortadan kalkacak ve gerek yurt içi gerekse
uluslararası taşımacılıkta zaman yönünden çok ciddi
kazanımlar elde edilecektir. Yine, yaptığımız duble
yollarla bölünmüş yollar sayesinde, nakliyecilerimize hem sürüş
kalitesi yönünden konfor sağlıyor hem meydana gelebilecek muhtemel
maddi ve can kayıpları kaza risklerini en aza indiriyoruz hem de
yakıt tasarrufu sağlıyoruz. Gerek ticari gerekse hususi araçlar
açısından hesaplandığında,
yaptığımız bölünmüş yollar sayesinde, yıllık
seyahat süresini 155 milyon saat kısaltmış bulunuyoruz; 658
milyon litre yakıt tasarrufu sağlandı bu sayede. Yine,
ekonomimizde milyar dolarlara varan tasarruflar elde edildi ki
yaklaşık 7 milyar dolar tasarruftan bahsediyoruz. Bölünmüş
yollarla can güvenliği artırıldı. 2003-2012 arasında,
yol kusurlarını azaltmak için, 40 katrilyondan fazla, bu ülkede yatırım
yapıldı. Neticede ölümlü kaza oranları yarı yarıya
azaldı.
Yine,
AK PARTİ Hükûmetinin yaptığı tüneller sayesinde hem
yakıt hem zaman yönünden tasarruflar elde edildi, kaza riskleri en
düşük seviyelere kadar indirildi.
12
hükûmet, 6 bakan eskiten Bolu Dağı Tünelini bizim Hükûmetimiz
hizmete açtı.
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Hangi hükûmet yaptı, onu söyle.
SALİH
KOCA (Devamla) - Oysaki eski zihniyet devam etseydi şu an orası hâlâ
patates deposu olarak bekleyecekti, kalacaktı.
Nakliyecilerimizin
artık Bolu Dağından geçebilecek miyim, buzda, karda kayar
mıyım? gibi kaygıları kalmadı. Eskiden,
hatırlarsınız, buzda, karda nakliye araçları kayar, hem can
hem de maldan olunurdu. Üstüne üstlük bir de trafikte saatlerce zaman
kaybedilirdi.
Yine,
sağlam bir hâle getirdiğimiz araç muayene sistemleriyle araçlar
artık göz ucuyla muayene edilmiyor. Dolayısıyla,
nakliyecilerimizin öncelikli olarak can ve mal güvenliği
sağlanmış ve ardından da olası kazalarda
oluşabilecek can ve mal kayıpları da engellenmiş oluyor.
Eski
model kamyonlarla ilgili olarak, kamyonet, tır gibi araçların
teşvikle trafikten toplatılması da nakliyecilerimize
sunduğumuz dolaylı faydalardan bir tanesidir. 1990 model ve
altındaki nakliye araçları için verdiğimiz teşvik, bu
anlamda büyük ilgiyle karşılandı. Bu araçların vergi ve
trafik borçları da silindi. Araç sahiplerine 500 milyon lira ödeme
yapıldı. İki yılda 150 bin aracın, uzun vadede ise 350
bin aracın hurdaya ayrılması planlandı. Ayrıca,
hurdaya ayrılan araçlarla ilgili olarak, bunların
satışları yapılırken bir kısım ceza ve
vergileri de affedilmiş oldu.
Ben,
bu duygularla, grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum
MUHARREM
İNCE (Yalova) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
- Karar yeter sayısı
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.32
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muharrem IŞIK
(Erzincan) ----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.-
CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları
tarafından AKP iktidarlarının Türkiyeyi soktuğu
hukuksuzluk yolunun iç ve dış tahribat boyutlarının
araştırılması amacıyla 21/1/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
22/01/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 22/01/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından
21/01/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "AKP iktidarlarının Türkiye'yi
soktuğu hukuksuzluk yolunun, iç ve dış tahribat
boyutlarının araştırılması" amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1247 sıra no.lu),
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 22/01/2014 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Aytun Çıray,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
Meclisin değerli üyeleri; bu yaşadığımız süreçten
AKP içinde büyük çoğunluğun rahatsız olduğunu biliyoruz. En
baştan söylüyorum, sözüm AKP içinde bu süreçten rahatsız olan
arkadaşlara değil, benim sözüm Başbakan ve onun suç ortaklarına.
Onlara söz söylemeye hakkımız var çünkü biz muhalefet görevimizi
yapmış ve onları 3 Temmuz 2012de bu kürsüden şöyle
uyarmıştık: Korku yöntemleriyle Türkiye'yi bir illüzyonlar
kentine çevirdiniz, en kötüyü mucize olarak sundunuz ama biliyorsunuz proje
bittiğinde iktidardaki ömrünüz bitecek çünkü foyalarınız meydana
çıkacak. Ancak, bu süreç Türk milleti için acılı olacak.
Şimdi o acı günlerdeyiz ama her musibet bin
nasihatten iyidir. Başbakana yağ çekmek uğruna Mekke
müşriklerine rahmet okutacak bir şekilde şirke düşenleri
işitince, 17 Aralıktan bugüne kadar yaşanan olayları
gördükçe, milletimiz illüzyondan uyanacak diye bunu Hakkın
işaretleri olarak görüyorum.
Değerli arkadaşlar, Gezi direnişiyle
başlayan geri sayım sürüyor ancak Başbakan bu süreci
durdurabilmek için zorbaca metotlar kullanıyor çünkü etkili
yandaşları ona İnkâr et, komplo de. diyorlar.
Yargıyı daha da kontrolün altına al, emniyet bürokrasisini
yerle bir et. diye Başbakana bastırıyorlar. Elhak, o da bu
işlere yatkın, bir yandan zorbalık yapıyor, diğer
yandan da hayatlarını kararttığı kesimlere beyaz
bayrak sallıyor, Millî orduyu biz tasfiye etmedik, Aziz
Yıldırımı da biz mahkûm ettirmedik, onların oyununa
geldik. diyerek cemaati işaret ediyor. Türk milletinin millî ordu ve
Fenerbahçe sevgisi üzerinden, yolsuzluk, hırsızlık
iddialarını aklamaya, HSYK yasasını
meşrulaştırmaya çalışıyor.
Tutun ki doğru
söylüyorsunuz. Sayın Başbakan, o zaman yardım ve
yataklıktan mahkûm olmanız gerekir çünkü Ne isterlerse verdik.
diyen siz değil misiniz? Bunların hepsi katakulli arkadaşlar!
Başbakan, iktidarını uzatmak ve hırsızları
kurtarma adına katakulli peşinde.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan ne
derse desin, geçen on iki yıl içinde devlet aklı ve hukuk yok edildi,
rejim metamorfoza uğratıldı, zorbalığın
karanlığı yolsuzluğun ışığı oldu
ve bütün bu hukuksuzluğun önünde, arkasında 12 Eylül referandumu
vardır. O referandumla, hukuksuzluk anayasal teminat altına
alınmıştır. Yeni çıkacak HSYK kanunu da 12 Eylül
referandumunun bir sonucu olacaktır, hem de her iki 12 Eylülün, hem 12
Eylül 1980in hem de 12 Eylül 2010un. Onun için, bir defa daha, Yetmez ama
evet. diyenleri Türk milletinden özür dilemeye davet ediyorum.
Hanımefendiler, beyefendiler; davulun sesi Meclis
koltuklarından size hoş gelebilir ama Türk milleti acılar
yaşıyor. Hak için, adalet için en büyük görev de AKP Grubuna
düşüyor.
Şimdi, içinizde iktidar nimetlerinden yararlanan
küçük bir grup Muhalefet içimize nifak sokmak istiyor. diyebilir. Bu, koca
bir iftiradır. Bu arkadaşlar nifakçı arıyorlarsa eğer,
dönüp Başbakana yağ çekmek uğruna şirke düşenlere
baksınlar. Üstelik, dostlar, kimsenin bir şey yapmasına da gerek
yok. Zorbalık rejimleri, aslında, yargısız infazları,
güçler ayrılığını yerle bir etmeleri ve vicdanlara
tasallut etmeleriyle zaten kendi sonlarını kendileri
hazırlarlar. Gezi direnişlerinde kaybettiğimiz 7 gencimizi
hatırlayın, ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Neymiş? Her şey komplo, her şey
darbeymiş, Batılıların oyunuymuş! Geçiniz beyefendi!
Şimdi olanlar, on iki yıldır tıka basa dolan yolsuzluk
barajlarının kapaklarının patlamasından ibarettir.
Onun için Batılılar bizi götürmeye çalışıyor.
demeyin. Öyle olsa karşısında önce biz dururuz.
Batılılar, sadece, bir kısmı da kirli olan iş
birliğini Başbakanla sonlandırmaya karar verdiler. Çünkü,
Batılılar Başbakanla cürüm ortağı olmak istemiyorlar;
hepsi bundan ibaret.
Bakın, Batıda artık Türkiye alay konusu
bu yolsuzluklar yüzünden. Türkiyenin neden 21 bakanı var biliyor
musunuz? diyor bir Fransız gazetesinde bu karikatür, Eğer 40 tane
olsaydı, Erdoğanın adı Ali Baba olacaktı. diyor.
Dünya Türkiyeyle bu yolsuzluklar nedeniyle dalga geçiyor şu anda.
(CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, dünyanın neresinde
olursa olsun hepimiz barbarları lanetleriz. Nasıl muhaliflerin insan
kalbini söküp yemeleri midemi bulandırdıysa, Suriye yönetiminin
yaptığı iddia edilen katliam fotoğrafları da midemi
bulandırdı. Suriyede yaşananlar tam bir pislik. Ancak,
unutmayın, pisliğe basarsanız paçalarınıza sıçrar.
Kirli ve kanlı dış politikaya soyunan Davutoğlundan
Dışişleri Bakanı olursa, doğal olarak paçalar
kirlenir. Dış politikaya mezhep gözlüğüyle bakarsan, gelir El
Kaide, sınırlarına yerleşir. Göreceksiniz, bu El Kaide
ilişkileri, operasyonel bir beceriksizlik timsali olarak ikide bir
yakalanan tırlar gelecekte Başbakanın başına büyük
işler açacak. Sadece onun başına açsa iyi de, kendi düşen
ağlamaz diyeceğim, ülkemizin başına da dertler açacak.
Üzülerek söylüyorum, Suriyede ölen çocuklar ve yaşlılar için, gün
gelecek Türkiye de suçlanacak.
Ben bu tespiti bugün yapmıyorum. 9 Eylül 2012de
Parti Meclisinde yaptığım tespitleri tarihe not düşmek için
burada tekrarlamak istiyorum.
Bir: Bu Hükûmetin Suriye siyaseti yüzünden, yakın
gelecekte alnımıza bir insanlık suçu damgası
yapıştırılabilir.
İki: Bu politikalar, gün gelecek Ermeni
diasporasının sahte soykırım iddialarının
dayanağını teşkil edecek.
Üç: Başbakan uluslararası mahkemelerde
savaş suçlusu olarak yargılanacak.
Bize düşen görevse, Türk milletini bu lekelenmeden
kurtarmaktır.
Şimdi, dikkatli bakın, göreceksiniz, bizi
doğrulayan olaylar zinciri arka arkaya gelişiyor. Örneğin,
Türkiye 1991den beri Financial Action Task Forcea üye. Bu örgüt dünyadaki
kara para aklamalarını ve terör paralarını takip etmekle
görevli. Ne yazık ki, ekim ayından bu yana bu örgüt Türkiyeyi gri
listeden çıkarıp birtakım geri kalmış terörist
ülkelerle birlikte izlemeye aldı.
Değerli arkadaşlar, onun için, Halk
Bankası, Rıza Sarraf ve İran üçgeninde olan bitenlerin üstünü
örtemeyiz. Bu Meclis bu üçgenin üstünü örterse Türkiyenin millî
güvenliğinden sorumlu olur.
Değerli arkadaşlar, ocak başında
Türkiyeyi Suriyenin Birleşmiş Milletlere şikâyet etmesini de
bu çerçevede değerlendirelim.
Sonuç olarak, Sayın Başbakanın
hâkimiyetinde bir on iki yılı geride bıraktık, on üçüncü
yıla girdik. Türkiye bugün, on üçüncü yılda yargı
bağımsızlığını tartışıyor.
Türkiye bugün sivil vesayeti, Türkiye bugün paralel devleti
tartışıyor. Türkiye bugün yolsuzluğu,
hırsızlığı, talanı tartışıyor.
Türkiye bugün tek parti devletini tartışıyor.
Değerli arkadaşlar, ileri demokrasi adlı
propaganda masalının sonuna geldik. AKP içinde halis niyetli
milletvekillerine sesleniyorum: Geleceği, gelin, hep birlikte kurtaralım.
Evet oyu vererek yıllarca birlikte siyaset
yaptığınız Tayyip Beye vefa borcunu gösterin. Türkiyeyi
böyle komik duruma düşüren karikatürlerden -ne yazık ki-
kurtarın. Gelin, gelişmiş, güçlü, güvenli Türkiye için iş
birliği yapalım.
Sevgi ve saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, hatip konuşmasında Sayın Başbakan ve
suç ortakları diye girdi, bitimine kadar da çok asılsız
ithamlarda bulundu. Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Aydın, iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle. Lütfen, yeni sataşmaya mahal vermeyelim.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 17
Aralıktan bugüne kadar buraya çıkan her muhalefet sözcüsü, hem
evrensel hukukun bir kaidesi olan hem genel ahlak prensibinin bir gereği
olan masumiyet karinesi ve soruşturmanın gizliliği
prensibini de ihlal etmek suretiyle, suç işlediği varsayılan ve
henüz soruşturmanın ilk aşamasında olan bir konudan
girerek, bu konuyu genele şamil ederek ve bu manada bütün bir grubu, bütün
bir Hükûmeti ve dolayısıyla milletin iradesini de âdeta suçlayarak
herkesi mahkûm ediyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir defa, suçu
sabit oluncaya kadar herkes suçsuzdur. AK PARTİ olarak, Sayın
Başbakanımız, Genel Başkanımız
Babamızın oğlu da olsa, evladım da olsa sonuna kadar
üzerine gidilecektir. diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teröristlerle
görüşmem. de dedi.
FARUK BAL (Konya) Savcı bekliyordu.
AHMET AYDIN (Devamla) - Hukuki soruşturmaya evet; bu
soruşturmada sonuna kadar gidilsin, buna evet; eğer gerçekten suç
işleyen varsa cezasını da görsün, biz buna da tamam diyoruz ve
bunun için de hukukun da önünü açması gerektiğini de söylüyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bütün hâkimlerin,
savcıların durmadan yerini değiştiriyorsunuz, nasıl
gidecek?
AHMET AYDIN (Devamla) Ama, hukuki bir
soruşturmayı bahane ederek yargı, medya ve aynı zamanda
sizin gibilerin de iş birliğiyle birlikte eğer siyaset dizayn
edilmek isteniyorsa, eğer millî irade gasbedilmek isteniyorsa da buna
karşı bütün mücadeleyi de vermek bizim hakkımızdır. Bu
millet adına bunu yapmak durumundayız. Utanmadan
(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
CELAL ADAN (İstanbul) Sen kim, millî irade kim ya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bakın, arkadaşlar, eğer mahcup olan biri varsa,
sizin Genel Başkanınız Rahşan affından istifade etti,
hiç bunu dillendirmiyoruz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Müfterisiniz, müfterisiniz!
AHMET AYDIN (Devamla) - Siz, yolsuzlukla ihraç
ettiğiniz Sarıgülü, kendiniz ihraç ettiniz yolsuzluk münasebetiyle,
geri getirip aday ettiniz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Müfterisiniz! Yazıklar
olsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ahmet, olmadı Ahmet!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu millet Çankayanın
yamyamlarını unutmadı, unutmadı bu yamyamları! Bunlar
tescilli olanlardır. Ama şu anda henüz soruşturmanın ilk
aşamasında olan bir konudan bütün herkesi mahkûm edemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) - Utanmadan Suriyeden
bahsediyorsunuz. Bütün dünya Suriyeyi kınadı, Suriyeyi suçlu ilan
etti. 11 bin kişinin işkenceden dolayı öldürüldüğü 55 bin
fotoğrafla tescillendi. Bütün dünya bunu suçlu olarak ilan ediyor ama siz
bir tek kez Esedle ilgili olarak Bu, terör suçlusudur, devlet terörü
uyguladı. diyemiyorsunuz. Bilakis, bu süreçte gidip Esedle birlikte
fotoğraf çektirerek âdeta kahraman olduğunuzu mu göstermeye
çalışıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Aydın, teşekkür
ediyorum.
AHMET AYDIN (Devamla) Kusura bakmayın, bu millet
bunu yemez diyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Millî iradeyi dizayn
ettiğimize dair karanlık bir senaryodan söz etti Sayın Grup
Başkan Vekili. Bunu cevaplandırmam gerekiyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çıray, sataşma
nedeniyle iki dakika da size söz veriyorum.
7.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Grup Başkan
Vekili öyle anlaşılıyor ki şimdi olduğu gibi demin de
beni dinlememiş. Ben konuşmama başlarken AKP Grubunu
ayırarak başladım. Bütün olan biten bu yolsuzluk ve
usulsüzlüklerden, adaletsizliklerden, Allaha şirk koşmaktan
rahatsız olan grubu ayırarak ben konuşmama başladım.
Kesinlikle grubun bütününü kastetmedim, bu bir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya, suç ortağı
yaptın Başbakanı, böyle bir şey olabilir mi? Bırak
Allah aşkına! Yargıya asıl siz müdahale ediyorsunuz.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) İkincisi, masumiyet
karinesinden söz edenlere bakar mısınız, Ergenekon
davasının yargılananlarını baştan mahkûm edenler,
Askerî vesayeti kaldırıyoruz. deyip yerine sivil vesayeti getirmeye
çalışanlar
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz de asker göreve diye
yargıyı göreve davet ediyorsunuz, değil mi!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) -
ve şimdi de yetmemiş
gibi, HSYK adı altında bir af kanunu çıkarmaya çalışanlar,
bize kalkmışlar, siyaseti dizayn etmekten söz ediyorlar.
Arkadaşlar, Sayın Başbakan ne zaman
Türkiye içinde meşruiyet konusunda sıkıntı çekmeye
başlasa hemen meşruiyeti dışarıda aramaya başlar.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Meşruiyeti siz
dışarıda arıyorsunuz, biz millî iradeden alıyoruz.
Meşruiyetin kaynağı millî iradedir, millettir!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) İlk göreve geldiğinde
de böyle yapmıştı, Avrupa Birliği kapısından
içeriye girmiyordu. Amacı, Türkiyede bulamadığı
meşruiyeti Avrupa Birliğinden çekip çıkarmaktı. Ne zaman
Avrupa Birliğiyle işi bitti, tam beş yıldır Avrupa
Birliğini arayan, soran yok. Avrupa Birliğine o kadar önem
veriyorlardı ki Avrupa Birliğinden sorumlu makama bir mütercim tercüman
arkadaşı atamışlardı bakan olarak. Şimdi,
Sayın Başbakan neden gitti Avrupa Birliğine tekrar, biliyor
musunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Her tarafa gidiyor
Başbakan, her tarafa, bütün dünyayı geziyor.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Demokrasi filan, bilmem neyi
aradığı yok, Avrupa Birliğinden siyasi meşruiyet arıyor,
Türkiyede kaybettiği desteğini yurt dışında
arıyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bırak Allah
aşkına!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Türk milletinin de kendisine
arkasını döndüğü yerde Avrupa Birliğinden çare arıyor.
Ama, keser döner sap döner, gün olur hesap döner. Bu hesap sorma ve hesap verme
günü gelmiştir ve bu hesabı vereceksiniz.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sarıgülün kutusundan ne çıktı, onu da
anlatırsanız, onu da bilelim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan,
Sayın Aydın Genel
Başkanımız Sayın
Kılıçdaroğlunun Rahşan affından
yararlandığını söyledi, bu bir yalandır. İzin
verirseniz bunu açıklamak istiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yalan değildir efendim.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Ayıp etti!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Rahşan affından Başbakan yararlandı.
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan, bize ne zaman sıra gelecek?
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Buyurun
Sayın İnce.
8.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bak, Ahmet
Aydın, Sayın Genel
Başkanımızın genel müdürken sicil amiri olarak verdiği
bir notla ilgili bir dava, yararlansa ne olur, yararlanmasa ne olur? Ama, böyle
bir şeyin olmadığını sen de biliyorsun. Daha
geçenlerde, Akif Hamzaçebi arkadaşımız geldi, burada
açıkladı. Bunu çok çok iyi biliyorsun. Ama, bak, ben sana asıl
Rahşan affından yararlananın kim olduğunu anlatayım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Önce, Genel Başkanını söyle, ondan sonra
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bak, iyi dinle. Bak,
yararlanmadığını söylüyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Genel Başkanını söyle!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bak, sicil notu
Bak söylüyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Söyle, söyle.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bir: Candan Erenin raporuna istinaden Hüseyin Karakullukçunun
Başkanı olduğu Danıştay 2. Dairesinde bir dava görüldü
-ne olduğunu öğren- Başbakan için verilen yargılama izni
iptal edildi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne alakası var?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Rahşan affından yararlanan bir erteleme yasasından
söz ediliyor burada.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bırak Allah aşkına!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bu kim? Bu kişinin adının baş harfleri RTEyle
başlıyor mu? Bu, bir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Hadi ya! Kim acaba!
MUHARREM İNCE
(Devamla) İki: 1989 yılında, Beyoğlu Belediye Başkanıyken
hâkime hakaretten kaçan birisi var mı, ceza aldı mı? Bu, iki.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) İlçe Başkanı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bunun baş harfleri ne?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Hiç Beyoğlu Belediye başkanı olmadı
MUHARREM İNCE
(Devamla) Üçüncü bir tane daha söyleyeyim sana: Geçmişte, Orman
Kanununa muhalefetten on ay ceza alan kişinin isminin baş harfleri
nedir? Sonra, bu on ay cezayı aldıktan sonra, bu ceza suç olmaktan
çıkarıldı mı, çıkarılmadı mı? Bak,
çamur atma.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çamur atmıyorum.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bak, şöyle yapalım: Gel, Kemal
Kılıçdaroğlunun da Recep Tayyip Erdoğanın da
dokunulmazlıklarını kaldıralım. Var mısın?
(CHP sıralarından alkışlar) Ben oy vereceğim, ben
ikisine de oy vereceğim.
CHP Grubu, Sayın
Kılıçdaroğlunun dokunulmazlığının
kaldırılmasına oy verir misiniz? (CHP sıralarından
Evet sesleri) Veririz. Sen verebilir misin? Sen verebilir misin? Sen
verebilir misin? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bize de sor Muharrem Bey,
bize de sor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Böyle demagoji yok! Böyle
demagoji yok!
MUHARREM İNCE (Devamla) Geçeceksin bu işleri!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) İftira atma!
İftira atma, doğruyu söyle.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın, siz niye?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Benim iftira
attığımı söyledi.
BAŞKAN Ne diye iftira attı Sayın
Aydın?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bana iftira atma. dedi
efendim. İftira atmadığımı söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın, size de
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
9.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yasal
düzenlemeyle yapılan bir konu başka ama suç işlediği
varsayılan ve belli bir noktada da suç işlediğine delalet
teşkil eden ve bu manada da dosyanın tekâmül etmesiyle birlikte
Rahşan affından bunun istifade etmesi farklı bir şeydir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Deliller burada!
Deliller burada!
AHMET AYDIN (Devamla) O sapla samanı
karıştırmayalım, elmayla armudu
karıştırmayalım. Hiç kusura bakmayın, bu sizin
söylediklerinizin hiçbiri de uymadı, olmadı ve Sosyal Güvenlik
Kurumunun başındayken, SSKnın başındayken de
verdiği zararı zaten bütün milletimiz biliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
meşruiyetin kaynağından bahsettiniz. Eğer meşruiyetin
kaynağının millî irade olduğunu
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ahmet, hırsız var!
AHMET AYDIN (Devamla)
millet olduğunu
bilseydiniz, siz bu millete saygısızlık yapmazdınız
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) O
saygısızlığı sen yapıyorsun!
AHMET AYDIN (Devamla)
bu milletin iradesine sahip
çıkardınız. Bu milletin iradesine kalkışılan her
darbeye karşı siz de karşı dururdunuz, karşı
durmanız gerekirdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Daha düne kadar Asker iş başına. diyen
CHP zihniyeti, şimdi Yargı iş başına. demeye
başladı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ahmet, hırsız var!
AHMET AYDIN (Devamla) Kusura bakmayın, biz, bütün
vesayetleri ortadan kaldıracağız ve bu milletin iradesine de hiç
kimseyi ortak etmeyeceğiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi ya! Fethullah
Gülenle kim iş birliği yaptı?
AHMET AYDIN (Devamla) Bu milletin temsilcileri bu
milleti idare etmek zorundadır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hırsız var,
hırsız!
AHMET AYDIN (Devamla) Yine aynı şekilde, bir
önceki konuşmacı arkadaşımdan şunu isterdim:
Keşke, o fotoğraflarla değil de Suriyede işkenceden
öldürülen o 55 bin fotoğraftan bir tanesini buraya
çıkarsaydınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Onu sen göster!
AHMET AYDIN (Devamla) Keşke, Suriyenin o zalim
başkanına yönelik olarak Bu devlet suçu işliyordur, bu
insanlık suçu işliyordur. diyebilseydiniz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ahmet, hırsız var!
AHMET AYDIN (Devamla)
ama siz onu diyemediniz,
maalesef diyemediniz. Yüz binlerce insan ölüyor, milyonlarca insan Suriye
dışına kaçıyor, bütün dünya bu zulmü görüyor ama bir CHP,
sadece Esedle birlikte fotoğraf çektirmeyi biliyor. Başka hiçbir
şey bilmiyorsunuz, kusura bakmayın, hiçbir şey bilmiyorsunuz.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Türkiyeye gel Ahmet,
Türkiyeye!
AHMET AYDIN (Devamla) Siz, o fotoğrafları
getirip gösterin Esedle çektirdiklerinizi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Uluderede 34 insan
öldürdünüz siz. 34 insanın hesabını verin!
AHMET AYDIN (Devamla) - İşkenceden ölenler sizi
ilgilendirmiyor, sizi insanlık ilgilendirmiyor, ben bunu biliyorum. Kusura
bakmayın, bu söylediklerinizin hiçbiri de olmadı diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ahmet Başkan,
hırsız var!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sen misin o? Sen sus!
RECEP ÖZEL (Isparta) Oturuyor orada ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Sayın Ahmet Aydına bir teklifim var. Bu iki dakikalık süre
içerisinde bunu anlatamıyoruz. Kendisinin belirleyeceği bir
televizyon kanalında, Sayın Kılıçdaroğlunun da
Sayın Başbakanın da dosyalarını, bunları bir
tartışalım bakalım, kim ceza almış, kim
almamış, belgeleriyle? Ahmet Aydının yüreği yeterse
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evvelallah yüreğimiz
her şeye yeter!
MUHARREM İNCE (Yalova)
bilgisi yeterse benimle
gelsin bir televizyon kanalında tartışalım.
Televizyonculara da açık çağrımdır.
İSMAİL AYDIN (Bursa) İşiniz gücünüz
şov!
MUHARREM İNCE (Yalova) Öyle bir program
yapsınlar, gelebilir mi? Burada sözünü versin, gelebilir mi, bunun sözünü
versin?
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ahmet, hırsız var!
BAŞKAN Evet, Sayın İnce, teklifinizi
değerlendirsin efendim.
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, biz
şov yapmıyoruz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çıray, lütfen
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bir dakika Sayın
Başkanım, bir dinleyin.
BAŞKAN Sayın Çıray, konu
açıklığa kavuştu efendim.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
sözlerimi dinler misiniz?
BAŞKAN Dinliyorum, buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Burada millet adına
konuşuyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Dün biz de öyle
demiştik. Şimdi niye dinliyorsun?
BAŞKAN Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın grup başkan
vekili ikinci konuşmasını yaparken Suriyedeki katilleri
koruduğumuza dair imalarda bulundu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İmada
bulunmadı, söyledi.
BAŞKAN Hayır, Grup Başkan Vekili
Sayın İnce
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hayır efendim, ona cevap
vermedi.
BAŞKAN - Lütfen ama
MUHARREM İNCE (Yalova) Onu söylemedim. Ona cevap
vermedim.
BAŞKAN - Sayın İnceye söz verdim efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, ona
cevap vermedim.
BAŞKAN E, biraz önce de aynı şey oldu
Sayın Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hayır, aynı şey
olmadı, konu farklı. Bir: Bu konuda doğru olmayan ifadelerde
bulunarak
BAŞKAN Sataşma nedeniyle iki kişiye söz
verdim, dikkat ederseniz hem size verdim hem sayın grup başkan
vekiline.
Lütfen ama
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, böyle
yönetim olmaz, doğru olmayan ifadelerde bulunarak bu konuda hiçbir
şey söylemediğimi de söyledi, bu konuyu açıklamak zorundayım.
Rica ediyorum
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Karikatür
fotoğrafları çıkarıyorlar oraya! İnsanları
işkence ederek öldürmüşler, onları niye çıkarmıyorsun?
BAŞKAN Tutanaklara da geçti efendim, lütfen.
Teşekkür ederim.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
katillerden söz ediyorum. Bu, tutanaklara geçmekle olmaz. Millet
vicdanından söz ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) İki günden beri
ses çıkmıyor. Ne oluyor? Vahşet oluyor, fotoğraf
çektiriyorlar.
BAŞKAN Sayın Çıray, biraz önce hem size
hem sayın grup başkan vekiline söz verdim.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bu millet, kamuoyu
doğruları öğrenmek zorunda.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yazık!
BAŞKAN Şimdi, grup başkan vekili söz
istedi.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Her şeyi çuvala
sığdıramazsınız!
BAŞKAN - Evet, teşekkür ederim.
Buyurun lütfen, oturun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, bu
konuda doğruları söylemeden oturmayacağım.
BAŞKAN Konuştunuz zaten, tutanaklara geçti
efendim.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hiçbir şey
konuşmadım. Böyle yönetim olur mu Sayın Başkan?
BAŞKAN- Ama, bunu böyle devam ettiremeyiz ki
Sayın Çıray karşılıklı olarak.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sizin gibi, yıllarca
burada
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Siz Esedle resim
çektirmeye gidin Şama!
BAŞKAN Yani, hem iktidarın hem muhalefetin
hiç tenkit etme hakkı yok mu efendim?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Neyi Beyefendi?
BAŞKAN Hem iktidarın hem muhalefetin
karşılıklı hiç tenkit etme hakkı yok mu?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Şam turizm!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Tenkit etmek başka,
söylemedin demek başka
BAŞKAN Konuştunuz 2şer defa, söz verdim
size.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
sözleri çarpıtmak
başka.
BAŞKAN Lütfen
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Burada doğru değildir
bu yapılan.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Evet, Şam
turizm! Esedle resim çektirmeye gidin!
BAŞKAN Lütfen, Sayın Çıray
Buyurun.
10.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Değerli arkadaşlar, gerçekten, grup başkan
vekilliği kolay bir iş değildir, öncelikle
konuşmaları, konuşmacıları dikkatle dinlemeyi
gerektirir. Sayın grup başkan vekili şimdi olduğu gibi
biraz önce de beni dinlememiş.
Arkadaşlar,
bakın, sözlerimi aynen tekrarlıyorum: Dünyanın neresinde olursa
olsun hepimiz barbarları lanetleriz. Nasıl muhaliflerin insan kalbini
söküp yemeleri midemi bulandırdıysa Suriye yönetiminin
yaptığı iddia edilen katliam fotoğrafları da öyle
midemizi bulandırdı. Suriyede yaşananlar tam bir pisliktir.
Ancak, pisliğe basarsanız paçalarınıza sıçrar.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bastınız, sıçradı işte!
İSMAİL
AYDIN (Bursa) O pislikle poz verdiniz.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Şam turizm!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Kirli ve kanlı dış politikaya soyunan
Davutoğlu Dışişleri Bakanı olursa, doğal olarak o
Dışişleri Bakanının olduğu yerde o Hükûmetin
paçaları kirlenir. Göreceksiniz, bu El Kaide ilişkileri,
dış politikaya mezhep gözlüğüyle baktığınız
için başınıza dert olacak. Operasyonel bir beceriksizlik timsali
olarak devletin, diğer devletinin tutukladığı,
yakaladığı tırlar başınıza dert olacak.
Sadece sizin başınıza dert açsa umurumuzda değil, Kendi
düşen ağlamaz. deyip geçeceğiz de sizin yüzünüzden Türk milleti
lekelenecek diye korkuyoruz.
Üzülerek
söylüyorum, Suriyede ölen çocuklar ve yaşlılar Türkiyeye
yazılmaya çalışılacak ve bir gün gelecek, 2015te, Ermeni
soykırımı konusunda, orada yaptığınız
insanlık suçları önümüze delil olarak çıkarılacak.
Bunların
hepsini söyledim, tekrarlıyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İttihat Terakkinin mirasçısı
sizsiniz, bunun hesabını siz vereceksiniz!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İttihat Terakki sizin siyasi babanız!
Ermeni mezalimini de bize
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın grup başkan vekilinin bahsettiği
fotoğrafta olan bir kişi olarak
sataşıldığından dolayı söz istiyorum Sayın
Başkan.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Şam turizm!
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Milletvekilim
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Efendim, o fotoğrafta ben de varım.
BAŞKAN
Hayır efendim.
Biraz
önce de hem sayın grup başkan vekiline hem Sayın Çıraya
söz verdim, herkese ayrı ayrı veremem. Sayın grup başkan
vekili grup adına konuştu zaten.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, bakın, o fotoğrafta ben
varım. Doğrudan bizi hedef alarak
BAŞKAN
Ama Sayın İnce kimi temsil ediyor efendim?
AYTUĞ
ATICI (Mersin)
bir saldırıda bulundular efendim.
BAŞKAN
Sayın İnce kimi temsil ediyor?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Efendim, o gruba yönelik bir hareketti.
BAŞKAN
Anladım da Sayın İnce kimi temsil ediyor, Sayın Milletvekilim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Başkan, germe bu kadar da var adama yani.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan, benim
şahsıma yönelik yapılan bir hakaret var. Orada resim
çektirmekten başka bir şey yapmazsınız. diyor, ben de o
resimdeyim, kime söz vereceksiniz başka?
BAŞKAN Anladım da Sayın İnce kimi
temsil ediyor, neye cevap verdi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, o, grubumuz
adına
Efendim, grubumuza da sataşma var, şahsen bana da var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani, Sayın Başkan,
bu kadar zor mu bu iş ya?
BAŞKAN Tutanakları getirteceğim,
eğer isminiz varsa vereceğim efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, ismimin olması
şart değil, o resimlerde ben de varım.
BAŞKAN Tamam, vereceğim. Tutanakları
getirteceğim, inceleyeceğiz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Resim göstermedi
ya, nereden bilelim, belki yok!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, bakın, ismim
yok tutanaklarda.
BAŞKAN E, tutanakları isteyeceğim,
vereceğim diyorum size.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
tutanaklarda ismim yok ama o resimde ben varım.
BAŞKAN Ama, isminiz yoksa
Genel anlamdaki
konuşmadan o zaman tüm grubun söz istemesi gerekir Sayın
Milletvekilim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, resimde ben
varım. Sayın Başkan, resimde ben varım ve Resim
çektirmekten başka bir şey yapmazsınız. diyor.
BAŞKAN Efendim, tutanakları getirip birlikte
bakacağız. Söz vereceğim eğer sizi ilgilendiren bir konu
varsa.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
tutanaklarda ismim yok.
BAŞKAN E, tutanaklarda yoksa yok o zaman
Sayın Milletvekilim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan, ismim
yok ancak benim içinde bulunduğum resimden bahsediyorlar, bana söz
hakkı veriyor bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, Başkan, germe
boşu boşuna
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları
tarafından AKP iktidarlarının Türkiyeyi soktuğu
hukuksuzluk yolunun iç ve dış tahribat boyutlarının
araştırılması amacıyla 21/1/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde grubumuz
adına söz aldım. Hepinizi selamlıyorum.
Emin olun, bu karşılıklı
sataşmalardan biz pek haz almazdık bugüne kadar ama son dönemlerde
iktidar-muhalefet Türkiye'yi kurulduğu günden bugüne kadar yöneten
anlayışlar olarak, birbirinize ilişkin olarak dosya
açmanızdan son derece keyif alıyoruz; bizim bir şey söylememize
gerek kalmıyor çünkü. Hele hele, bu tartışmaları
televizyonların açık olduğu, kamuoyunun da izlediği bir
saatte yapıyorsunuz; biz de Aha resim bu. diyoruz. Al birini vur
ötekine, hiç birbirlerinden farkı yoktur.
AYTUN ÇIRAY (Mersin) Dengeyi bulduk diyorsun yani!
ADİL ZOZANİ (Devamla) Dolayısıyla,
eğer gerçekten Türkiye'de bir temizlikten söz edilecekse, eğer
gerçekten bir arınmadan söz edilecekse bu denenmişlerin devrinin
kapandığı anlamına gelir. 17 Aralık da böyle bir
milattır. Daha önceleri milat sayılan günler olarak da ifade edilen
diğer günler de böyle bir milattır. Hepsini
birleştirdiğiniz zaman Türkiye kamuoyunun anlayacağı tek
bir şey vardır: Bu denenmişler götüreceği kadar
götürmüş; artık, vatanı, ülkeyi, halkı
kurtarma zamanı gelmiştir. Biz halkımıza bunu söylüyoruz.
Dolayısıyla, araştırma önergesinin her ne kadar aleyhinde
söz almış bulunuyor isem de bu sorunların tamamının
siyaset mekanizmasının işletilerek çözülmesi gerektiğine
inanan bir grup olarak, biz böyle bir araştırmaya ihtiyaç
duyulduğunu ifade ediyoruz. Vaktizamanında sizler, günü
geldiğinde elbette ki bu kirliliklere bulaşanlar eninde sonunda halk
önünde hesap verecekler ve eminim ki bugünün götürenleri aynen şu ifadeyi
kullanmak durumunda kalacaklar: Biz gemiciklerle İSKİye su
taşıyorduk. Halka verebilecekleri tek cevap bu olur, bunun
dışında üretebilecekleri bir cevap yok. Dolayısıyla,
kamuoyunun gördüğü resim bizler açısından yeterlidir, yeterince
izah edicidir, yeterince açıklayıcıdır; kamuoyunun bunu
görmesini diliyoruz.
İkinci
önemli nokta: Şimdi, Türkiye'nin dış politikası bizi çok
yakından ilgilendiriyor. Şimdi, sıfır sorunla
başlayıp sırf sorun dönemine nasıl gelindiğine, neler
yapıldığına, neler olup bittiğine bakmak gerekir.
Türkiye'nin bütün komşularıyla problemleri var; Yunanistanla
Kıbrıs sorunu, deniz mili sorunu, Ermenistanla Karabağ sorunu,
Bulgaristanla soydaş sorunu, İran, Irak, Suriyeyle bir bütün olarak
Kürt sorunu. Bunların tamamında, Türkiyenin bugüne kadar
ürettiği politikalarda bir çamura saplanma vardır. Türkiye, bu
sorunların hiçbirinin çözümünde yol alıcı, ön açıcı
bir politika izleyememiştir. O nedenle, bizim nazarımızda
Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı dış
teşkale bakanlığına dönmüş durumdadır.
Neresinden alırsanız alın, Türkiye
dış politikası teşkaleye dönmüştür. Dış
teşkale bakanlığı Türkiye'nin her geçen gün önüne sorunlar
çıkarıyor. En son olarak da bakın, Suriyede, Rojavada, kendi
temel hak ve özgürlüklerine sahip çıkan ve orada kirliliğe
bulaşmamış tek grup olan Kürtleri dıştalayarak
Cenevrede Suriyeyi kurtaracaklarını düşünüyorlar ve bu
politikanın başaktörü maalesef Türk Dışişleri
Bakanlığı.
Kürtleri dıştalamak için, oraya dâhil etmemek için, iradesini yok saymak için,
gecesini gündüzüne katarak en sonunda, Cenevrede halkların
olmadığı Suriye politikası konuşuluyor. İçinde
halkın olmadığı, halkların olmadığı bir
Cenevreyi topladınız. Nasıl bir sonuç elde edeceğinizi
söyleyeyim: Çok sıfırdan söz ediyorsunuz, çok sıfırdan haz
alıyorsunuz, kocaman bir
sıfır elde edersiniz. Bunun karşılığında,
Suriye halkları kendilerini
örgütleyeceklerdir.
Buradan, dün itibarıyla özerkliğini ilan eden
Cizre, Kobani, Afrin bölgelerinin yeni
yönetimlerini kutluyoruz, başarılar
diliyoruz. (BDP sıralarından alkışlar) Umut ediyorum
ki Suriyede Kürt siyasetinin öncülük ettiği bu girişim, işte
sizin bahsettiğiniz Suriye resmini değiştirecektir, Suriyeye
demokrasi getirecektir, Suriyeye, bir bütün olarak Orta Doğu
halklarına rehber olabilecek yeni bir politikanın
kapısını aralayacaktır. Suriye sınırları
içerisinde Afrinde, Kobanide, Cizrede bunlar konuşuluyor. Siz
Cenevrede neyi konuşuyorsunuz? Cenevrede
Türkiye Dışişleri Bakanı neyi konuşuyor? Resimleri
konuşuyor. Size demezler mi otuz yıl önce de bu resim vardı, siz
neredeydiniz?
Hamada katliam yapılırken Türkiye
Dışişleri Bakanlığı neredeydi? Dersiniz ki: Biz
Hamada yoktuk, Hama zamanında biz Türkiyede iktidar değildik. Hani,
devamlılık esastı? Devlette devamlılık esastır.
Siz bu politikaları devraldınız. Ve o dönemde Hama katliamını
-ki 30 binin üzerinde insan katledildi, kentin kapıları
kapatılarak oradaki insanlar genç, yaşlı, çocuk demeden, 30 bin
insan Esad ailesi tarafından katledildi- yapan Esad ailesinin daha 2011
yılına kadar sizinle hiçbir problemi yoktu; birlikte ortak Bakanlar
Kurulu toplantıları yaptınız, Boğazda birlikte yat
seyahati yaptınız. Bugün Suriyede katliam gerçekleştiren Esad,
işte Hamada katliam gerçekleştiren Esaddır. Türkiye kamuoyunun
önünde, Türkiye halklarının önünde bu gerçekliği dün de bugün de
tüm açıklığıyla ifade eden bir tek bizler varız.
Dolayısıyla, bugün, Türkiye'nin Suriye başta olmak üzere Orta
Doğuya ilişkin olarak esas aldığı politikanın
hiçbir geleceği yoktur. Saplandınız Orta Doğuya, çamura
saplandınız ve bunu bilerek yaptınız.
Sayın Davutoğlunun Yüz yılın
parantezini kapatıyoruz. lafı bize hiçbir zaman -Orta Doğu
halkları açısından- demokrasi ve özgür bir gelecek anlamına
gelmedi bizim açımızdan. Evet, Orta Doğu halklarının
geleceği demokrasidedir, özgürlüklerin genişletilmesindedir. Ancak,
Sayın Davutoğlunun sözünü ettiği parantez Osmanlı
bakiyesine geri dönüş paranteziydi ve bunu yaparken de maalesef,
İngilizlerin güdümünde bir yumuşak İslam hareketiydi.
Derinleri bugünlerde konuşuyorsunuz, iç siyaset
dengeleri açısından siyaseti dizayn etmeye kalkışan,
haddini bilmez derinleri bugün konuşuyorsunuz. Beş yıl önceki
konuşmalarımızı alın, bu kürsüde yapılan
konuşmaları alın bakın, iki yıl önce yapılmış
konuşmaları alın bakın, bir yıl önce
yapılmış konuşmaları alın bakın; biz bu derinleri
her zaman sizin yüzünüze söyledik. Derinler işinize
yaradığı sürece sarıldınız, şimdi, o
derinlerde size dönük bir dizayn girişimi başlayınca
bağırmaya başladınız. Merak etmeyin, dünün de
derinlerine karşıydık, bugünün de derinlerine
karşıyız. Ancak, dünkü derinin bugün açısından
değişen bir tek fonksiyonu var, o da sadece rengiydi; dün
kızıldı, dün kızıl elmacıydı, bugün sadece
fıstıki yeşil oldular. Bu fıstıki yeşil derin
sizi yutmaya başlayınca bağırıyorsunuz.
Tek bir çözüm önerimiz vardır: Türkiyede siyasetin
içine battığı bu handikaplardan kurtulması için ancak ve
ancak siyaset mekanizmasını işleterek, siyasetin kendi
fonksiyonlarını değerlendirerek bu saplantıdan, bu
bataklıktan siyaseti kurtarmak gerekiyor, onu da biz
gerçekleştireceğiz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge
lehinde grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlar, çoğulcu siyasal sistemlerde
bütün fikirleri ifade eden çok partiler yer alır. Bu partilerin bir ya da
birkaçı iktidar olur, karşısında muhalefet olur. Sadece,
yalnız demokrasilerde muhalefet olur, bütün sistemlerde iktidar var ama
sadece demokrasilerde muhalefet olur. Muhalefetin olmadığı yerde
çok doğru şeyler yapsanız bile bunun kıymetiharbiyesi
yoktur çağdaş, siyasal düşünceler açısından. Yani,
amaç değil, araçların da meşru olması, araçların da
demokratik olması gerekiyor. Dolayısıyla, buradan, Sayın
Cumhurbaşkanının da ifade ettiği gibi,
sandığın her şey olmadığını bir kez
daha ifade etmek durumundayım.
Demokrasinin temelinde hukuk devleti vardır.
Eğer hukuk devletini, hukuku iğdiş ederseniz ortaya çıkan
görüntü bir zamanlar diktatör rejimlerin adının demokratik bilmem ne
cumhuriyeti olmasına benzer. Siz, bugüne kadar, on bir yıllık
Hükûmetiniz döneminde, maalesef, hukuk devletinin demokrasinin temeli
olduğunu unutarak bu hukuk devletini nasıl guguk devleti hâline
getiririz çalışması içerisinde oldunuz. Sorumluluk: Bu siyasal
sistemin çoğulcu niteliğini devam ettirmek, hukukiliğini devam
ettirmek sorumluluğu iktidarda.
İktidar, devleti yönetirken, hükûmeti yönetirken
muhalefeti ortadan kaldırma gibi bir gaye güdemez, eğer böyle bir
gayeyle çalışıyor ise o zaman demokrasilerdeki doğal
savunma refleksleri bir anda harekete geçer. İktidar,
dolayısıyla, çoğulcu sistemi muhafaza etme ve hukuk devletini
kayım kılma gibi bir sorumluluk taşımaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 50 oy
almıştır. Değerli arkadaşlar, demokratik sistemlerde
bu yüzde 50 oy hizmet için yeter de artar bile. Yani, kafanızdaki,
gönlünüzdeki programınızı uygulamaya sokmak için almış
olduğunuz yüzde 50 oy yeterli. Yasamada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yeterli çoğunluğunuz vardır. Bürokrasi, atamalardan tutun yer
değiştirmelere kadar harfiyen kontrolünüzdedir. Bir de kimseye hesap
vermeden zaten Türkiye bütçesini kullanıyorsunuz. Peki, bundan sonra ne
beklenir? Bundan sonra, yüzde 50 oy almış bir partinin bu millete, bu
memlekete özellikle kronikleşmiş problemlerini çözme, ortadan
kaldırma konusunda hizmet etmesi beklenir. Peki, böyle mi yapıyor?
Tabii ki böyle yapmıyor, görüyoruz. Yani, bu yüzde 50 oyu nasıl yüzde
60, nasıl yüzde 70, nasıl yüzde 80e çıkarabilirim? Hangi araçla
yaparsam yapayım, bu aracın demokratik olmuş olması ya da
olmaması fark etmez.
Değerli arkadaşlar, oy oranınızı
yüzde 90a çıkardığınızı düşünelim, geri
kalan bütün partiler yüzde 10. Bu rejimin adı demokrasi olabilir mi?
Dolayısıyla, alınan oyun yeterli görülüp millete vadedilen
hizmetlerin artık millete sunulmasına geçmek gerekiyor ama bugüne
kadar, Adalet ve Kalkınma Partisi sürekli bazı konuları istismar
ederek, sürekli tribünlere oynayarak hâlâ daha vatandaştan kredi istemeye
devam ediyor. Egemenlik milletindir. diyor, elbette egemenlik milletindir ama
egemenlik bütün milletindir, sadece size oy verenlerin değil, size oy
vermeyen insanların da bu egemenliği ortaklaşa kullanması
gerekiyor yani buradaki yazıya bakın Egemenlik, kayıtsız
şartsız milletindir. demiş, Milletin
çoğunluğunundur. dememiş, Milletin
tamamınındır. demiş. Dolayısıyla, bir partinin
sonsuza kadar iktidarda kalmak gibi bir gayesi, bir çalışması
olamaz. Hele hele, bu amaçla muhalefeti etkisizleştirme, muhalefeti
itibarsızlaştırma gibi bir gaye peşinde koşamaz.
İşte, Adalet ve Kalkınma Partisinin çoğulcu siyasal
sistemimiz açısından defosu buradadır, riski buradadır.
İktidar gücü demokratik ülkelerde ortaklaşa yürütülmelidir. Efendim,
bizim sistemimizde de yasama, yürütme, yargı gibi farklı güçler vardır.
Bu güçlerin arasında bir denge kurularak millet ve devlet yolunda
ortaklaşa, uyumlu yürütülmesini sağlamak gerekir. Sürekli, AKP
sözcüleri Efendim, biz vesayeti ortadan kaldırıyoruz... Hiçbir
şey kaldırdığınız falan yok, açıkçası
bu da bir istismar, kaldı ki bu Meclis içerisinde Biz vesayeti
destekliyoruz. diyen bir parti bulamazsınız.
Sayın Başbakan şu gerçeği unutuyor:
Çoğulcu sistemlerde Başbakan bir orkestra şefi
olmalıdır. Biliyorsunuz orkestralarda çok farklı sazlar
vardır, bu sazların uyumlu, ortak bir beste şeklinde ortaya
çıkabilmesi için birbiriyle uyumlu yürütülmesi lazım. Ama Sayın
Başbakan orkestra şefi olduğunu unutarak Davulu da ben
çalacağım, flütü de ben çalacağım, kemanı da ben
çalacağım. Ortaya uyumlu bir eser çıkması önemli değil.
Her şey benden sorulmalı ve her şey benim.
sevdasındadır. Bakıyoruz Sayın Başbakan
başsavcılığa soyunuyor, bakıyorsunuz Sayın
Başbakan Ergenekonun başsavcısı oluyor. Bir taraftan,
savcılara yönelik olarak Benden izinsiz müdahalede
bulunamazsınız. gibi hakikaten hukuk devletinde garip bir söz,
ilginç bir söz olarak mutlaka hukuk fakültelerinde okutulacak bir söz
Sayın Başbakan tarafından dile getirilmiştir. Diğer
taraftan, hâkimi, savcıyı tehdit etmekte bir beis görmüyor.
Demokratik hukuk devletlerinde bir başbakan hukuku ve hukukçuları
karşısına almaz, en azından -farklı görüşte bile
olsa- nezaketen karşısına almaz, demokrasiye olan
inancını göstermek açısından karşısına
almaz. Bunun da ötesinde, bir savcıya dönüp diyor ki
parmağını sallayarak: İşimiz daha bitmedi.
Sayın
Başbakan, savcıların da, hukukun da seninle işi bitmedi.
Yani, inşallah, görünen yakın bir gelecekte hukukun üstünlüğü
mü, yoksa senin üstünlüğün mü bir kez daha görülecek.
Bir
bürokrasi kıyımı yaşanıyor. Önce 20 savcı
görevden alındı, sonra bu karda kışta 3 bin polisin gözünün
yaşına bakılmadan, Ailesi ne olur, nerede yatar kalkar?
denilmeden tayini yapıldı, dün akşam da 97 hâkim ve
savcının yeri değiştirildi. Yeri
değiştirilenlerden birisi de arkadaşlar, Hüseyin Baş. Hani,
Sayın Kılıçdaroğlunun dün grup toplantısında
belirtmiş olduğu, Müsteşarın telefon açıp
Gereğini yap. dediği Hüseyin Baş görevinden
alınıyor. Şu kadarcık vicdanı, şu kadarcık
hukuka saygısı olan herhangi birinizin bir kere bu olayı yani
şu yakın geçmişte yaşadığımız bu
olayı telin etmesi lazım. Yani, şimdi o
başsavcının aslında ödüllendirilmesi lazım.
Sıfatı ne olursa olsun -Anayasamızda var- hâkim ve savcıya
talimat veremez kimse. Eğer talimat vermişse, bak, aslanlar gibi
durmuş, o talimatı yerine getirmemiş. O zaman, siyasal
iktidarın bu savcıyı ödüllendirmesi lazım. İzmirden
alıp -dediğim gibi- bu karda kıyamette Samsuna göndermesinin
alemi ne?
Sayın
Başbakan aklanmak yerine, yargıda aklanmak yerine sürekli
yargıdan kaçma yolunu tercih ediyor. Biraz önce de söylendi, Karma
Komisyonda birçok milletvekilinin, AKP milletvekilinin, bakanın,
Başbakanın dosyası var. Bakın, burada bu kadar
zamandır dillendiriliyor. Sayın Başbakan, aklan, bu
şaibeyle demokrasimize zarar veriyorsun. denildiği hâlde
Normal
demokratik hukuk devletlerinde bir başbakan kendisi ister, gider
aklanır; ağalar, paşalar gibi çıkar vatandaşın
karşısına Bak, muhalefeti nasıl ters köşeye
yatırdım, anamın ak sütü kadar bembeyazım. der. Böyle mi
yapıyor Sayın Başbakan? Hayır. Sürekli, sürekli kendisine
dokunabilecek hukukun bütün mekanizmalarını ortadan kaldırarak
Başbakanlığına devam etmeye çalışıyor. Etik
olmayan değerleri siyasetin esas unsuru hâline getirdi. Siyasette
-kendisi ifade ediyor- öfke benim üslubumdur. diyor ama diğer taraftan da
sürekli Şeyh Edebaliyi örnek veriyor. Eğer Şeyh Edebaliyi
birazcık dinlemiş olsa Öfke bize, yatıştırmak sana.
diyor büyük Türk İslam alimi. Ama gördüğünüz gibi, işine
geldiği zaman demokrasi, işine gelmediği zaman tu kaka.
Telefon
dinlemeleri aldı başını gidiyor. Bununla ilgili on bir
senedir en küçük bir tedbir ürettiği yok çünkü bugüne kadar kendisine
çalışıyordu ama 17 Aralıktan sonra aleyhine
çalışmaya başlayınca hukuka bir karabasan gibi çöktü.
Değerli
arkadaşlar, AKPnin hukuksuzluğunu on dakika içinde anlatmak mümkün
değil. İnşallah, başka, kanunun diğer maddelerinde de
bunları ifade etmeye devam edeceğiz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Atıcı, evet, tutanakları getirttim, inceledim. Sayın
Aydının konuşması sırasında size
sataşması söz konusu.
Buyurun,
iki dakika söz veriyorum.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gerçi Sayın Aydın burada yok ama bana Esadla
gidip resim çektirmekten başka bir iş yapmazsınız. gibi
bir suçlama, kendi tabiriyle, yöneltti.
Değerli arkadaşlar, biz Esadla görüşmeye
gittik. Esadla görüşmeye gitmemizin bir tek nedeni vardı: Sizin
Suriyeyle olan ilişkileri berbat etmeniz, büyükelçinizi oradan çekmeniz
ve orada dökülen kana müdahale etmemeniz. Bizim oraya gidişimizin nedeni
orada dökülen kanı durdurmaya çalışmaktan başka bir
şey değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Başbakanın
fotoğrafları yok mu ya?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Allaha bin şükür, biz
gittik, kanı durdurmaya çalıştık. Yarın tarih bunları
yazdığında bize Suriyeye tırlar dolusu silah göndermeye
göz yumdunuz. demeyecekler, size diyecekler.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Eli kanlı
diktatörün arkadaşları. diyecekler size.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Yarın bize Orada ölen
çocukların kanı elinize bulaşmış. demeyecekler, size
diyecekler. Yarın Suriyede yaşanan dramın, katliamın
ortağı sizsiniz. demeyecekler, Bunun ortağı AKPdir.
diyecekler. Tarih bunu yazacak ve bunun da
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah, bu kadar
pişkinlik olur ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben sizin paniğinizi anlıyorum. Evet, Türkiyede
sandıkta bunun hesabını vereceksiniz, ayrı konu ama
savaş suçları mahkemesinde yargılandığı zaman
suçlular, Başbakan ve Dışişleri Bakanı, işte o
zaman, tarih, kara lekelerle AKPnin Suriyede döktüğü kanı, o
dökülen kana yaptıkları yardımı yazacak. Bizim oradaki
masum çocukların, oradaki masum insanların öldürülmesini önlemeye
yönelik çalışmamızı da takdirle karşılayacak.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah, bu kadar
pişkinlik olur ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Konuşmacı konuşmasında grubumuzu eli kanlı olmakla
suçladı. Bundan dolayı iki dakika
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal, iki dakika da size
sataşma nedeniyle söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz kendi sözlerimizle tarihi
değiştiremeyiz ve hiç kimse bu milletin hafızasıyla alay
etmeye kalkışmasın. Tarih ne olduğunu, ne bittiğini
çok iyi kayıt altına almıştır.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Kesinlikle!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Evet, biz Suriyeyle
yakınlaştık. 2002de, hatırlarsanız, Ahmet Necdet
Sezer baba Esadın cenaze törenine katıldı, ondan sonra da
Türkiye Cumhuriyeti devleti stratejik olarak Suriyeyle yakınlaşma
politikasına başladı.
Biz iktidara geldikten sonra ise evet, biz Esedle
görüştük ama Esed Yapısal reform yapmak istiyorum. Ben, bir
azınlığın çoğunluğu yönetmesinin sürdürülebilir
olmadığını biliyorum. Dolayısıyla bu konuda bize
yardım edin. dedi, biz de yakınlaştık. Ne zaman ki kendi
halkına kurşun atmaya başladığında, kendi halkını
katletmeye başladığında Biz eli kanlı bir yönetimle
bir arada olamayız. dedik, altı ay boyunca kişisel
ilişkimizi sürdürdük, Esedle görüştük. Ondan sonraki süreçte
meseleyi Arap Ligine taşıdık, ondan sonraki süreçte meseleyi
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kuruluna taşıdık ve biz
diplomatik olarak orada dökülen kanı engellemek için üzerimize düşen
her şeyi yaptık ve tarih buna şahittir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Silah göndererek mi
yaptınız Sayın Başkan, silah göndererek mi
yaptınız elinizden geleni?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Onlara
silah satan sizsiniz.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ve bugün, orada İran 15
bin devrim muhafızıyla operasyon yaparken siz İrana bir
şey demezsiniz, İsrail orada operasyon yaparken bir şey
demezsiniz, Rusya orada operasyon yaparken bir şey demezsiniz ve siz
bugüne kadar oradaki hiçbir katliama sesinizi çıkarmadınız. Ne
zaman ki Türkiye Millî İstihbarat Teşkilatı devlet olmanın
gereği olarak bu sürece müdahil olduysa siz bu durumdan rahatsız
oldunuz ve tarih bunu kayıt altına almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ve siz Türkiyeyi
uluslararası alanda ne duruma düşürmek istiyorsunuz, bunu da burada
itiraf ediyorsunuz her seferinde. Ama, bu millet bu hakikati görmektedir ve
tarih bunu yazacaktır.
BAŞKAN Sayın Ünal, teşekkür ediyorum.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Muharrem, sana bir
şey demedim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Ünal partimizin
katliama ses çıkarmadığını söyledi.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Evet, çıkarmadınız; doğru
söyledim.
MUHARREM
VARLI (Adana) Ya, Suudi Arabistan çok mu demokratik? Katar çok mu demokratik?
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce, iki
dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
13.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 1980den 2002ye kadar
Suriyeyle yapılan anlaşma sayısı 13tür. 2002den 2013e
kadar AKP hükûmetleri döneminde Suriyeyle 49 anlaşma yaptınız.
Suyla ilgili anlaşma yaptınız Yapmayın etmeyin,
Türkiye'nin suyunu veremezsiniz böyle. bile dedik. Terörle ilgili iş
birliği anlaşması yaptınız. Fotoğraf
Ne
fotoğrafı ya? Başbakanın, bak şöyle İnternete,
Bodrumda, Boğazda yüzlerce fotoğrafı var, ortak tatiller var.
Bunların hepsi böyle.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) O zaman Esedin
eli kanlı değildi.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ses
çıkarmadın
Bu kürsüden ben çıktım dedim ki: Ben Esadla
ilgilenmiyorum. Siz Esadı bile Esed yaptınız. Bak, dedim ki:
Boş ver ben Türkiyeyi düşünüyorum, Esadın canı cehenneme.
İHSAN ŞENER (Ordu) Anlaşılıyor
Türkiyeyi düşündüğün, konuştuklarından
anlaşılıyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sonra, Başbakan CHPnin başı
değil, yanı dedi, beni kastetti. Esada canı cehenneme diyor,
Obamaya diyebilir mi? dedi. Ben de dedim ki: Esadın da canı
cehenneme, Obamanın da canı cehenneme; ben derim de sen diyebilir
misin? Başbakanın ağzını bıçak açmadı ondan
sonra. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Haşa!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Devlet
Başkanının bir sorumluluğu var; o, grup başkan vekili
değil.
MUHARREM İNCE (Devamla) Gelelim, gelelim İsrail meselesine:
İsraille gizli anlaşmaları yapan sizsiniz, İsrailin
OECD üyeliğine vetoyu kaldıran
sizsiniz, İsrailin NATO tatbikatlarına Türkiye'nin vetosunu
kaldıran sizsiniz. Daha ilginç bir şey yaptınız biliyor
musunuz? Mavi Marmaradaki iddiamız İsrail, sen bunu kasten yaptın.
İddiasıydı, bizim iddiamız, Türkiye Cumhuriyetinin
iddiası. Siz Kasten yaptın. iddiamızdan vazgeçtiniz, bunun
operasyonel bir kaza olduğunu kabul ettiniz. Danimarkaya indiğinde
de Başbakan Siyonizm konusunda yanlış
anlaşıldım. diyerek, İsrail Türkiyeden özür dilemedi,
Türkiye İsrailden özür diledi. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sen öyle
görüyorsan o senin sorunun Muharrem, o senin sorunun sen öyle görüyorsan.
MUHARREM İNCE (Devamla) Milleti
kandırmayın, bunları doğru bilin, fazla okuyun diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi üzerinde aleyhte söz
isteyen Mehmet Naci Bostancı, Amasya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları
tarafından AKP iktidarlarının Türkiyeyi soktuğu
hukuksuzluk yolunun iç ve dış tahribat boyutlarının
araştırılması amacıyla 21/1/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 22 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarihte Cengiz Hanın müracaat ettiği,
başka hükümdarların da zaman zaman kullandığı bir
savaş hilesinden bahsedilir: Sayıca az olan taraf, düşmanın
üzerine hücum ederken atların arkasına çalı çırpı
bağlar, müthiş bir toz bulutu doğurarak böylece üzerine
gittikleri insanları yıldırmak, korkutmak ve sindirmek isterler.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Toz bulutu
içinde olan sizsiniz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Osmanlının kuruluş döneminde de
mesela -Cavlakîler vardır- Cavlakîler tenekeler menekeler bağlarlar,
öylece hücum ederek yine düşmanı korkutmaya
çalışırlar. Zayıf olanların karşı
tarafı yıldırmak için, nümayiş, alayiş için bağırması
çağırması, gürültü çıkarması, hakaret etmesi, bütün
bunlar aslında stratejik unsurlardır. Onlar da bilirler ki
aslında güçleri zayıftır, yetmeyecektir ama Hiç olmazsa bütün
bu toz bulutu, gürültü arasında patırtıya getirerek bir netice
alabilir miyiz? derler.
Tabii, siyaset kurallı bir iktidar mücadelesi. Spor
da savaşın terbiye edilmiş hâlidir bilirsiniz. Gazetelerin arka
sayfasına bakarsanız savaş metaforlarıyla
konuştuğunu, takımlara ilişkin, müsabakalara ilişkin
öyle yazdıklarını görürsünüz insanların.
Siyaset de, elbette kurallı bir şekilde
yürümekle birlikte, geçmişten günümüze intikal eden bu savaş
hilelerine, stratejilerine, taktiklerine ilişkin kimi unsurları biraz
ehlileştirilmiş bir şekilde kendi bünyesine taşır.
Türkiye siyasetinde de bunu görüyoruz. 2007de
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken mitingler
yapılmıştı, hatırlayınız, bir alayiş,
bir nümayiş, bir toz bulutu, Cumhurbaşkanını seçtirmeyiz.
diye. O Cumhurbaşkanı seçildi. Daha sonra 2008de bir yargı
meselesi oldu.
Geçmişe doğru giderseniz şu on bir
yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde böyle bir hayli gürültü
patırtının olduğunu görürüz, Gezi olayları da
bunlardan biriydi. Sonradan birtakım tehditler de sallandı, Eylül
sıcak geçecek, ekim sıcak geçecek
Tabii, geçti de meteorolojik
havalara göre geçti! Kaldı ki memleketin siyasi atmosferinin bu kadar
sıcak olmasının doğrusu kime ne faydası olacak, bunu
da ayrıca değerlendirmek lazım.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) İyi
değerlendir
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, olan
biten ne? 17 Aralıktan sonra bir toz bulutu yükseldi, bir kargaşa ve
kaos ortamı doğurulmaya çalışıldı. Elini
vicdanına koyan hangi insan, bu işin sadece bir hukuk, sadece bir
yolsuzluk soruşturması, sadece birtakım insanlara ilişkin
şaibelerin araştırıldığı bir iş
olduğunu söyleyebilir? 17 Aralıktan, bakın, bugün 22 Ocağa
geldik.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 3 bin polis giderken
vicdan neredeydi? Sonuçlara bak
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şu süre
içerisinde yaşadıklarımız bile bu işin hukukla
ilişkisinin 1 ise siyasetle ilişkisinin 99 olduğunu gösterir.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 28 Şubattan bir
farkı var mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Evet, Türkiyede
bir dengesizlik var. Dengesizlik şu: Savcılar siyasetçi olmuş,
siyasiler de savcı olmuş.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Birdenbire
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Savcılar
birtakım soruşturmalar üzerinden Türkiye siyasetini düzenlemek,
siyasi sonuçlar doğurmak cihetinde bir iş yapmaya
çalışmışlar. Bunu neye yaslanarak söylüyorum? AK
PARTİliyim, aman, bize karşı bir iş yaptılar, ben de
parti asabiyetimden bakarak böyle söylüyorum... Hayır
Şu süre
içerisinde toplumsal ortama intikal ettirilmek istenen siyasi lince bakın,
lince. Burada hangi arkadaşım ayakkabı kutusu imasıyla
karşılaşmamıştır? Hangi arkadaşım para
sayma makinesi imasıyla karşılaşmamıştır?
Burada sanki
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yok mu? Yalan mı?
Yalan mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Yalan.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Neyi yalan? Ben mi koydum o
kutuyu? Kutuyu oraya kim koydu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Benim, buradaki
insanların ayakkabı kutusuyla ne alakası olabilir?
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya, 4,5 milyon dolar para
çıkmadı mı?
FARUK BAL (Konya) - Ayakkabı kutusunu savunanlar var,
savunanlar senin gibi. Senin gibi ayakkabı kutusunu savunanlar var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu işi
Değerli arkadaşlar, ben bir siyasi linçten bahsediyorum, siyasi
linçten.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Hırsız var
mı, yok mu, onu açıkla.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Hukuk gösterisi
üzerinden acaba AK PARTİyi nasıl götürebiliriz şeklindeki
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Biz götürmeyeceğiz,
Cenab-ı Allah götürecek.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
acımasız, zalim, adil olmayan bir anlayışın
davranışından bahsediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakın, hukuk kendi
mecrasında kaldığı, siyaset kendi mecrasında
kaldığı sürece kurallı bir toplum olma yolunda ilerleriz.
FARUK BAL (Konya) - Kalıyor mu? Savcıyı
tayin ediyorsunuz, polisi alıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama siyasi
aktörlerin beceremediği, siyasi aktörlerin yapamadığı AK PARTİ
iktidarını götürme işi -bugün 22 Ocaktan şöyle 17
Aralığa doğru geri baktığımızda- böyle
organizasyonlar üzerinden siyaset dışı aktörler marifetiyle yapılmaya
çalışılırsa bu, Türkiye'ye, sadece iktidara değil,
muhalefete de bir istikrarsızlık olarak yansır.
FARUK BAL (Konya) - Muhalefetin kutusu yok, kasası
yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Eğer
muhalefetin gücü varsa, söylediği sözlere bu millet kulak veriyorsa,
onlara inanıyorsa helal olsun, AK
PARTİyi götürün iş başından, götürün, bundan
istikrarsızlık olmaz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Ya, yolsuzluğun
panzehri sandık mı? Nerede görülmüş?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama armut piş
ağzıma düş! Birileri organize edecek, siyaset
dışı aktörler bir toplumsal linç ortamı yaratacak, sonra da
Ben buradan nasıl bir iktidar çıkartacağım
Bu, kabul
edilemez.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Nasıl geldiyseniz
öyle gideceksiniz.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Sen böyle
iktidara geldin, böyle iktidara geldin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu, Türkiye
siyasetine bir hizmet de değildir, memlekete bir hizmet de değildir.
Bakın, yolsuzluklar meselesi, yolsuzluklar
Bu
coğrafyada çok eski zamanlardan beri, Osmanlıdan tutun, cumhuriyetten
beri -rahmetli İnönü de 1925te aferizmden bahseder, Skoda
firmasının nasıl geldiğinden bahseder- o dönemin ileri
gelenlerine ne tür iltimaslar teklif edildiğinden bahsedilir. Yani her dönem
yolsuzluklara ilişkin birtakım işler olmuştur,
bunların bir kısmı da yargılanmıştır.
Şimdi, geçmişte yargılanan insanlara bakın
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Bu kısmı da
yargılansın. diyoruz, isteğimiz o.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
bir
kısmı beraat etti bir kısmı da mahkûm oldu. Ama değerli
arkadaşlar, şurada suçlanan bütün insanları toplumun gözünde
mahkûm eden, yetmeyen
MUHARREM İNCE (Yalova) Hepsini demedik.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
o mahkûmiyet üzerinden bütün siyasi
iktidarı mahkûm etmeye çalışan, bunu yapabilmek için de
Sayın Başbakanın üzerinden özellikle o mühendislik işini
bunu vesile kılarak yürütmeye çalışan bir siyasi akılla
karşı karşıyayız.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Siz gelirken
mühendislik var mıydı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi, Aytun Bey diyor ki: Ben, AK
PARTİ Grubuna söylemiyorum. Kime söylüyorsun? Başbakana
söylüyorum. Kardeşim, Sayın Kılıçdaroğluna bir laf
söylendiğinde bütün CHPliler alınmıyorlar mı?
Alınıyorlar. Çünkü genel başkan kimi temsil eder? Bir kolektif
yapının varlığını temsil eder. Ben
Başbakana söylüyorum, siz üzerinize alınmayın. Olur, biz de
üzerimize alınmayalım, Başbakana konuş!
MUHARREM İNCE (Yalova) Bakanları niye
görevden aldı? Sağlık sorunu nedeniyle mi?
FARUK BAL (Konya) Başbakanın
yaptıklarını siz de yaptığınızı inkâr
mı ediyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Yahut da çık
affedersin- de ki: Niye 20 tane bakan var? 40 tane olsa Ali Baba ve 40
haramiler olurdu! Bu bir karikatür ama Aytun kardeşim kusura
bakmasın, onu karikatür yapan elinde tuttuğu resimle birlikte
kendisidir. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Evet, bu bir karikatür. Böyle siyasi eleştiri olmaz.
Yani laf mı bu?
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Yaşa
Hocam!
MUHARREM İNCE (Yalova) Bakanları niye
görevden aldı? Sağlık sorunu nedeniyle mi aldılar,
yolsuzluk nedeniyle mi aldılar?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Almasa bir şey
söylüyorsunuz, alsa bir şey söylüyorsunuz; almasa Niye almadı?,
alsa Niye aldı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın,
Türkiye,
demokrasisini kurumlaştırmaya çalışıyor. Bunu yapmak
durumundayız çünkü bu ülke, hakikaten, şöyle yakın tarihe
bakın, bu çatışmalardan, bu gerilimlerden çok çekti yani
Hürriyet ve İtilaf, İttihat ve Terakki, cumhuriyetin
başlangıç yılları vesaire bizim iki yüz yıllık farklı bir
maceramız var.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Göktürklere gidin, daha
geriye gidin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bizim, muhakkak, kurallı, medeni bir
siyasi mücadeleyi, ortak değerlerin de o mücadelenin üzerinde yer
aldığı bir siyasi aklı egemen kılmamız gerekir.
Bizim en fazla odaklanacağımız ve üzerine titreyeceğimiz
yer siyasetin kendisidir. Hukuki tarafsızlık dediğiniz iş
siyaset tu kaka olduğunda hayatta yaşayamaz. Hukukun
tarafsızlığını, adilliğini sağlayacak olan
kurallı bir siyasi mücadeledir. Siyasette bel altı mücadele olursa,
siyasette fırsatçılık olursa, oportünizm olursa bunun hukuka
yansıyışı dramatik olur. Dolayısıyla sadece benim
işim değil ki, siyasetin, o kurallı siyasetin, o medeni
referanslar üzerinde yürüyen amansız iktidar mücadelesinin
ehlileştirilmiş şekli olan şu Parlamentonun da
aracılık ettiği siyaseti bu şekilde tutmak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
bu şekilde sürdürmek, ihtimam göstermek
sizin de göreviniz.
Çok
teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Avrupa Birliği Uyum; Kamu İktisadi Teşebbüsleri
komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Konya Milletvekili
İlhan Yerlikaya aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Tokat Milletvekili Orhan Düzgün
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)[1](x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen teklifin maddelerine geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 24üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cuma günü 24 Ocak, büyük aydın Uğur Mumcunun katledilişinin
21inci yıldönümü. Öncelikle, kendisini rahmetle ve saygıyla
anıyorum. Uğur Mumcunun, bundan yıllar önce, ölmeden önce
yazdığı bir küçük bölümü hatırlama ihtiyacı, sizlerle
paylaşma ihtiyacı duydum. Bakın ne diyor o büyük yazar:
Bazı ülkelerde, bazı kimseler, devleti soymak için politikacı
kılığına girerler, partilerde, parlamentoda boy gösterirler
ihracat, ithalat, banka soygunu gibi işleri siyasal ilişkilerle
yürütürler. Bunlar da çetedir. Çetelerin en
aşağılığı bunlardır. Bunlar, yüzlerine
devlet adamı maskesi takıp halkı soyarlar. Ve son cümlesi de kinayeli
olarak şöyle bağlanmış: Allaha çok şükür memleketimizde
böyle çeteler yoktur! Keşke, bu son cümle kinaye olmasaydı;
keşke, memleketimizde yolsuzluk üzerine kurulu böyle çeteler
olmasaydı da, biz, bugün bu kanun teklifini görüşüyor olmasaydık
değerli milletvekilleri. Bugün bu kanun teklifinin Parlamentoya gelmesinin
tek bir sebebi vardır; ne söylerseniz söyleyin, ne anlatırsanız
anlatın, bu kanun teklifi yolsuzluğun ve
hırsızlığın üstünü örtmek üzere
hazırlanmış ve telaş içerisinde Parlamentoya getirilmiş
bir kanun teklifidir.
Bakın, Anayasanın 159uncu maddesi açık
olduğu hâlde, hâkimlik teminatı ve mahkemelerin
bağımsızlığı esasına göre Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun oluşturulacağı Anayasa hükmü
olmasına rağmen Anayasayı arkasından dolanarak Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu doğrudan doğruya Adalet
Bakanlığına bağlayan, Adalet
Bakanlığının bir tayin, terfi dairesi hâline getirmeye
çalışılan bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız.
Bakın, değerli arkadaşalar, bu sürecin
nasıl başladığını milletimiz çok iyi biliyor. 17
Aralık tarihindeki operasyonda ayakkabı kutularından çıkan
dolarlar, yatak odalarından bulunan kasalar, yatakların üzerindeki
para sayma makineleri yani bu millette yetimin hakkının biriktirildiği
yolsuzluk çukuruna dönük operasyonun telaşıyla bu kanun teklifi ne
yazık ki bugün Türkiyenin gündemine gelip oturdu.
Değerli milletvekilleri, bu görüştüğümüz
kanun teklifinin üzerine ayakkabı kutusunun gölgesi düşmüştür,
para sayma makinelerinin ve para kasalarının gölgesi
düşmüştür ve ne yazık ki bu kanun teklifinde
hırsızın ayak izleri vardır. Hırsızın ayak
izlerini sıkılmadan Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar getirdiniz,
bir kanun teklifi şekline soktunuz ve geç vakitlere kadar bize bunu
görüştürüyorsunuz.
Bakın, 17 Aralık, 25 Aralık ve
devamında ortaya çıkan süreci hep beraber görüyoruz. Ne ilginç bir
tablodur ki, ne şaşırtıcı bir tablodur ki, ne hazin
bir tablodur ki büyük bir pişkinlikle hırsızlığın
arsızlıkla üstünün örtülmeye
çalışıldığı bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız. Arsızlığın bu kadarı
fazladır artık, bu kadarı fazladır. Soyacaksınız,
iktidarı arkanıza alacaksınız, bütün devlet
imkânlarını kullanarak yandaşlarınızı zengin
edeceksiniz, bir yolsuzluk düzeni ve çarkı kuracaksınız, buna
ilişkin yürütülen soruşturmaların tepesine iktidar gücünü
kullanarak balyoz gibi ineceksiniz; bu da yetmedi yargıyı
doğrudan doğruya yürütmenin emrine veren böyle bir kanun teklifiyle
karşı karşıya kalacağız.
Değerli arkadaşlar, günlerden bu yana
ortalıkta bir tartışmadır devam ediyor, iktidar eliyle
başlatılan ve Sayın Başbakanın başını
çektiği bir tartışma; paralel devlet ve kumpas
tartışması.
Şimdi, bakın, hatırlayın.
Neymiş; bir paralel devlet varmış ve bu paralel devlet AKP
Hükûmetini bu yolla yok etmeye çalışıyormuş.
Şimdi ben Sayın Başbakana şunu
soruyorum, sizlere de soruyorum aynı zamanda: Ne istediniz de vermedim.
diyen kim? Ne istediniz de vermedim. sözünü Başbakan söylemedi mi?
Şimdi, şu sorunun cevabını vermek zorunda Sayın
Başbakan: Ne istediler de verdin? Ne verdin? Bu alışveriş
hangi alışveriş? Bu soruyu sorduklarına bugüne kadar ne
verdin, ne verdin de bugün bir anlaşmazlık noktasına
düştünüz şimdi başlarına kakıyorsun verdiğin şeyleri?
Belli ki ortada bir gayrimeşru münasebet var. Sayın
Başbakanın bu sözünden biz anlıyoruz ki ortada bir
gayrimeşru münasebet var ve ne yazık ki bu iktidar bu gayrimeşru
münasebetin çocuğudur. Bugün Türkiyenin geldiği nokta böyle bir
noktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın değerli arkadaşlar, kumpastan
bahsediyorsunuz. İşte bu gayrimeşru münasebetin çocuğu olan
bu iktidar kumpasçı iktidardır. Türk Silahlı Kuvvetlerine,
Türkiye'nin aydınlarına, siyasetçilerine, yazarlarına,
yurtseverlerine bugüne kadar kumpas kuran iktidar, bu gayrimeşru
münasebetin doğurduğu, çocuğu olan iktidardır ve bugün bu
iktidarı nasıl sürdürürüz telaşı içerisindesiniz.
Bu ilişki nasıl bozuldu ben bunu bilemem ama bu
ilişkinin bozulmasından sonra ortaya çıkan fırtınadan
paçanızı kurtarabilmek için Türkiyeyi sürüklemeye
kalktığınız macerayı ibretle hep beraber izliyoruz;
buna müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun buna müsaade
etmemesi gerekiyor. Demokrasiyi ayakta tutmak için, hukuku ayakta tutmak için,
Türkiye'de namuslu insanların Hukuk vardır. diye güvenerek yaşayabilmeleri
için hep beraber bu kanun teklifine Dur. demek zorundayız.
Bakın, ortaya çıktı, bir Adalet
Bakanlığı Müsteşarı göreve gelir gelmez, gecenin bir
yarısı soruşturma yapan savcıyı arıyor ve tehdit
ediyor. Tehdit ediyor: Bu soruşturmayı durduracaksın diyor.
Bu soruşturmayı durdurmazsan sonu kötü olur, sonuçlarına
katlanırsın. diyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Nereden biliyorsun? Bülent Tezcan, nereden
biliyorsun bunu?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Ve durdurmayan, görevini yapan
İzmir Cumhuriyet Başsavcısı, 96 savcı ve hâkimin
akıbetine uğrayıp sürgün ediliyor. İktidar kendine kul
olmayan, yolsuzluğun üstünü örtmeyen, yargı görevini yürütmek isteyen
savcılara ve hâkimlere tahammül edemediği bir noktaya geldi. 3 bin
polisi sürgün ettiniz, yüzlerce hâkimi ve savcıyı sürgün etmenin
kapısını açtınız. Yolsuzluk soruşturması
yapan Vandan Kilise, İstanbuldan İzmire ne kadar savcı ve
hâkim varsa, şimdi, birer birer onları da sürgün etmeye
başladınız. Ağzınıza bir sakız
aldınız, yalan yanlış o sakızı
çiğniyorsunuz: Millî irade. Evet, demokrasilerde egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. Millî irade sadece, hükûmetin
temsil ettiği irade değildir; millî irade, iktidarıyla,
muhalefetiyle bütün parlamentonun iradesidir. Millî irade,
kaynağını bir taraftan halktan alır; egemenlik,
kaynağını bir taraftan halktan alır, öbür taraftan
anayasadan alır. Şimdi, siz, Anayasadan kaynağını
alan yargıyı doğrudan doğruya yürütmenin kontrolü
altına sokmaya çalışıyorsunuz. Anayasal düzeni cebren ilga
suçudur bu, darbecisiniz, topyekûn darbecisiniz.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) En
son sen söyle bunu. Bu lafı en son sen söyle.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bu bir yetki gasbıdır, bu bir yetki tecavüzüdür, mütecaviz
durumdasınız ve Türkiye Büyük Millet Meclisini tecavüze yardım
ve yataklık etmeye teşvik ediyorsunuz. Bu Meclis tecavüze yardım
ve yataklık etmeyecek, etmemelidir.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Aynaya bak, aynaya,
orada daha net yüzünüzü görürsünüz.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda değişiklik öngören
kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Yargı gücü, yasama ve yürütme gücünden ayrı
değilse özgürlüğün var olamayacağını söyleyen
Montesquieunun fikirleri Fransız Devriminden sonra anayasal hareketlerin
esin kaynağını oluşturmuştur. 1789 tarihli İnsan
ve Yurttaş Hakları Bildirisinin 16ncı maddesi kuvvetler
ayrılığının anayasal devlet için zorunlu bir unsur
olduğunu belirtmektedir. Kuvvetler ayrılığı ilkesini
uygulamayan siyasal yapıların bir anayasasının
olamayacağı da açıktır. Kuvvetler
ayrılığı ilkesi bir ülkenin siyasi sistemini demokratik
kılan temel unsurlardan biridir çünkü ancak bağımsız bir
yargı hukuk devleti ilkesini hayata geçirebilir. Öyleyse
yargının yasama ve yürütmeden ayrı olmasını mümkün
kılan kuvvetler ayrılığı ilkesi bir anlamda hukuk
devleti ilkesinin de ön şartıdır.
Değerli milletvekilleri, iktidar
sınırlanmadığı takdirde kötüye kullanılabilir.
İktidara sahip olanlar, ellerindeki gücü keyfî biçimde, iktidara sahip
olmayanlar aleyhine kullandıklarında bu güç bir baskı
aracına dönüşür ve iktidara sahip olmayanların
dışlanması, ezilmesi, hatta yok edilmesi söz konusu olur.
İktidar mutlaklaşır. Mutlaklaşan iktidar ise
yozlaşmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
çerçevede Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili bu kanun teklifi
incelendiğinde temel sorularımız şunlardır:
1) Bu teklif hukuk devleti ilkesini daha da güçlendirmek
için mi hazırlanmıştır?
2) Bu teklif
kuvvetler ayrılığı ilkesini daha sağlam bir
yapıya mı kavuşturmaktadır?
3) Bu teklif yargının
bağımsızlığı ilkesini daha güçlendirmek için mi
hazırlanmıştır?
Bu soruların tamamına verilecek yanıt
Hayır.dır.
Öyleyse bu kanun teklifinin mevcut çarpık
yapıyı ortadan kaldırmak yerine, daha çarpık uygulamalara
yol açan bir düzenleme olduğunu anlamak için hukukçu olmaya gerek
bulunmamaktadır.
Teklif metni incelendiğinde, HSYK'nın
başkanı olan Adalet Bakanının konumunun keyfî biçimde
güçlendirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu
yolla, yürütme organı mensubu olan Adalet Bakanının yargı
mensupları ile ilgili yetkili kılınan HSYK üzerindeki
etkinliğinin evrensel hukuk normlarıyla açıklanamayacak biçimde
artırılması hedeflenmektedir.
Bu kanun teklifi, mevcut Anayasanın 2nci
maddesindeki hukuk devleti ilkesi ve 138inci maddesindeki yargının
bağımsızlığı ilkesini açıkça ihlal etmekle
birlikte, 159uncu maddede ifade edilen HSYK, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulur ve görev yapar. ilkesiyle de çelişmektedir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen de mi Erol
kardeşim!
EROL DORA (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifinde yer alan bu
değişiklikler, Venedik Kriterlerine de aykırılık
göstermektedir. Siyasi kimliği olan Adalet Bakanının HSYKnın
iç işleyişinde bu denli söz sahibi olması, yürütmeyle
yargıyı birbirinden ayıran çizginin niteliğini yitirmesi ve
yargının âdeta yürütmenin emrine girmesi sonucunu getirecektir.
Venedik Komisyonunun dikkat çektiği bir diğer
önemli nokta da, yargı üyelerinin yetişmesi, atanması ve
soruşturulması gibi hukuk devleti için en hassas konuların
olabildiğince nesnel yöntemlerle yürütülmesidir. Yasama ve yürütmenin
yanında apayrı bir görevi icra eden yargı erki, tüm baskı
ve etkilerden uzak tutulmalıdır.
Teklifle Adalet Akademisinin mevcut yapısı
tümüyle tasfiye edilmekte ve akademinin yeniden oluşumu büyük oranda
siyasi iradenin etkisine ve yetkisine açık hâle getirilmektedir.
Yine kanun teklifiyle teftiş kurulu
başkanını, teftiş kurulu başkan
yardımcılarını ve genel sekreter
yardımcılarını atamak, yönetmelik çıkarmak ve genelge
düzenlemek ve kurul üyeleri hakkındaki suç soruşturmasıyla
disiplin soruşturması işlemlerini yürütmek ve bu konuda gerekli
kararları vermek konuları Adalet Bakanının görev ve yetkileri
kapsamına alınmaktadır. Bu düzenlemeyle denetim gibi son derece
tarafsız mercilerce yürütülmesi gereken bir ko nuyu yürütmenin yetkisine devrederek âdeta yürütmenin
yargıyı tehdit edebilmesinin önü açılabilmektedir.
Kanun teklifiyle HSYKda dairelerin oluşumu yeniden
düzenlenmekte, Adalet Bakanına üyelerin hangi dairede görev
yapacağını belirleme yetkisi verilmekte, bu madde
incelendiğinde evrensel hukuk ilkelerinin hiçe
sayıldığı, Adalet Bakanının yetkilerinin
olağanüstü derecede artırıldığı, HSYKnın bir
nevi Bakana bağlı bir kuruluş hâline dönüştürülerek zaten
tartışmalı olan
bağımsızlığının daha da zedelendiği
görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkeleri
karşısında, Anayasa izin versin veya vermesin, yasama ve yürütme
organının, yargıya, yargının
bağımsızlığı ve
tarafsızlığına gölge düşürecek yetkileri yasa yoluyla
kazanması kanun devleti anlayışına uygun gibi gözükse de
hukukun evrensel ilke ve esasları açısından ayrıca
açıklamaya gerek olmayacak şekilde ters düşmektedir. Çünkü
hâkim, savcı ve avukat, birer memur veya kamu görevlisi olmayıp
yargı erkinin asli unsurlarıdırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüksek yargı kurulları, faaliyette bulundukları pek çok ülkede
yargının bağımsızlığı
açısından olumlu bir işlev yerine getirmektedir. Ancak yüksek
yargı kurullarının kendilerinden beklenen bu işlevi
gerektiği gibi yerine getirmeleri, bazı anayasal kurum ve
güvencelerin varlığına bağlıdır. Kurul üyelerinin
seçiminden çalışma usullerine, kurulun idari ve mali
bağımsızlığından kararlarının
niteliğine ve denetlenmesine kadar pek çok unsur bu tür kurulların
işleyişini etkilemektedir.
Bunun yanında, hukuk devleti ilkesinin
güçlendirilmesi ve pekiştirilmesi açısından
değerlendirildiğinde, HSYKnın tüm kararlarına
karşı yargı yolunun açık olması gerektiği de
denetlenebilirlik ilkesinin hayatiliği bakımından
aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyedeki siyasal
alanın en önemli sorunlarından biri, hukuk ve yargının
toplumsal taraflar arasındaki uzlaşma alanlarının bir ürünü
olmak yerine, devlet ve iktidarın bir aracı olmasıdır.
Hukuk ve yargının iktidar tekeline alınması, güç
ilişkilerinin hukuksal bir eşitliğe taşınmasını
engellemiş ve dahası, yargının, güçlünün esaslı bir
aracı olarak kalmasını da sağlamıştır.
Böylece, yurttaşlar, hukuk ve yargı bağlamında kendi
yerlerine razı olması gereken birer tebaa olarak görülürken adalet
ise devletin, onun dışındakilere bir lütfu olagelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidarlar, bize kendi adaletlerine rıza göstermek dışında
yol bırakmak istememektedirler. Oysa, iktidar ile onun
dışındakilerin eşitliğinin mutlak biçimde
korunması gereken en önemli mekân yargıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye tipi hukuk devleti
projesi artık iflas etmiştir; zihinsel altyapısı, kurgusu
çarpıktır; usul işlem ve pratikleri hukuk kültürünü tamamen
dışlamaktadır. İflas o derecede büyüktür ki bundan sonra
gerçek bir adalet ve demokrasi mücadelesini daha da yoğunlaştırarak
yürütmekten başka seçeneğimiz yoktur.
Türkiyede hukuk, her geçen gün bir aksiyon, bir gerilim
türünün adı olmaktadır. Hukuk, ancak operasyon ile yürüyebilir duruma
getirilmiştir.
Bu teklif yasalaşırsa, sonuçta, iktidarın
ömrü ile sınırlı bir hukuk ürünü daha yargı ve siyasi
tarihimizde yerini alacaktır ve Türkiyenin adalet ve demokrasi
mücadelesinin hâlâ uzun ve meşakkatli bir siyasal yol olduğunu da bir
kez daha anlamış olacağız.
Bu düşüncelerle
konuşmama son verirken, Genel Kurulu tekrar saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Celal Adan, İstanbul
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Özellikle dikkat çeken bir
konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. Buraya çıkan Adalet ve
Kalkınma Partisi sözcüleri bir millet iradesinden bahsetmektedirler ve
millet iradesinin üzerinde oluşturulan bir baskıyı dikkate
almayan bir muhalefet mantığını inşa etmektedirler.
Şimdi, ben size soruyorum: Eğer millet iradesi tehlikedeyse
Ki
Sayın Başbakan bu tehlikeden bahsetti ama bunu millet iradesinin
temsil edildiği Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türkiye Büyük Millet
Meclisinde değil, Dolmabahçe Sarayında, kendi yanında duran
gazetecilere söyledi. Dolayısıyla, önce millet iradesine itibar
ediliyorsa Sayın Başbakan buraya gelmeli, millet iradesini tehdit
eden unsurların ne olduğunu tek tek anlatmalıdır.
Bir diğer konu: Biz
bu meseleyi Adalet Komisyonunda tartışırken, geç vakitlere
rastladığı için Sayın Bakan şu ifadeyi kullandı:
Bir ideoloji grubunun elinden aldık. veya Bir ideoloji grubunun
elindeydi, bir başka ideoloji grubunun eline geçti; bir mensubiyetten bir
başka mensubiyete geçti. Orada da şunu söyledik: Kimdir bunlar?
Birinci ideoloji grubu kimdir, ikinci ideoloji grubu kimdir? Bu konulara
nedense bir açıklık kazandırılmadan meseleyi, bir
şekliyle Türk milletini aldatma, yanlış bir şekilde
bilgilendirme noktasında bir iradeyi, emin olun, bir milletvekili olarak,
bu ülkenin bir vatandaşı olarak utanarak oradan izliyorum. Kimdir
millet iradesini tehdit eden? Millet iradesini tehdit eden şimdiye kadar
bir unsura rastlamadım. Peki, bu millet iradesini tehdit edenler
savcılar ise polisler ise bu polisi alıp bir başka yere tayin
etmekle darbeciyi nasıl ortaya çıkaracaksınız? İzmir
savcısını aldınız, İstanbula verdiniz,
İstanbul savcısını aldınız, Anadolu yakasına
verdiniz. Darbecilerin devlet bürokrasisinde hayatlarını idame ettirmeleri
nasıl olur? Darbe suç değil midir? Bütün bunlar ortada; hiçbir
şey gözükmeden bir propaganda, bir algı yönetimiyle karşı
karşıyayız.
Üzerinde konuştuğumuz konu sıradan,
herhangi bir konu değildir. Bir milleti, bir devleti, hatta bir medeniyeti
ayakta tutan, geride kalan her şeyin çimentosu olan bir konu hakkında
konuşuyoruz. Konuştuğumuz konu hukuktur, mülkün temeli olan
adalettir. O hâlde hukukla ilgili, adaletle ilgili konuşurken, bu
konularda milletin temsilcileri olarak kararlar verirken, düzenlemeler yaparken
adaletli olmak zorundayız. Adalet mülkün temelidir dedik ve buna sonuna
kadar inanıyoruz. Bir kere şunu en baştan bilmeli ve
kabullenmeliyiz: Buradaki mülk kelimesi maddi bir anlamda değildir,
buradaki mülk devlettir, yönetimdir yani devletin ve yönetimin, daha
doğrusu düzgün, adil bir yönetimin temeli adalettir. Adaletten
saparsanız, adaleti ayaklar altına alırsanız sadece
kendinize değil, devlete, millete zarar verirsiniz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ne yazık ki
adaletin ayaklar altına alındığı talihsiz bir dönemin
içinden geçmektedir. Bugün burada konuştuğumuz konu, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının önümüze getirdiği düzenleme
bile tek başına çürümüşlüğün somut bir
kanıtıdır. Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi çürümektedir ve
ne yazık ki kendi çürürken bu devletin temeli olan hedefleri, idealleri,
ilkeleri de çürütmektedir. Daha önce de ifade ettim, bir kez daha
altını çizerek söylemek istiyorum: İnsanları -sözüm ona-
ekonomiyle korkutmaktan vazgeçin. Ekonomi bozulur, düzeltilir, depremler olur,
yeniden inşa ederiz, maddi temelli her sorunun üstesinden gelebiliriz
fakat insanların kalbinden, vicdanından, adalete olan inancı
aldığımızda yerine hiçbir şey koyamayız.
İnsanlarımızın bir kere hukuka ve adalete olan
inançları sarsılırsa sarsılmıştır- bunu
telafi edemeyiz. Çok uzağa değil, hemen şuradaki
Kızılay Meydanına çıkıp vatandaşlara
soralım, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleriyle
birlikte Kızılaya gidelim, Keçiörene gidelim, Ağrıya
gidelim, Edirneye gidelim, Türkiyede adalet var mı? diye soru
soralım, emin olun alacağımız cevap çok utanç verici bir
cevap olacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Sayın
Başbakan bu ülkeye verebileceği en büyük zararı vermiştir.
Vatandaşlarımızın adalete, hakka, hakkaniyete ve hukuka
olan inançlarını, güvenlerini yerle bir etmiştir. Türk milletine
ve Türkiyeye bundan daha büyük zarar verilemezdi.
Değerli milletvekilleri, özellikle 17 Aralık
operasyonlarının başladığı günden bugüne
Türkiyede bir tiyatro oyunu sergilenmektedir. Bu oyunun
yapımcısı da, yazımcısı da Adalet ve
Kalkınma Partisidir, bakanlarıdır, Başbakanıdır.
Bu öyle bir oyundur ki bu oyunda yalan var, bu oyunda riya var, bu oyunda
hırsızlık var, bu oyunda rüşvet var. 17 Aralıkta olup
bitenler, AKPnin ve özellikle Sayın Başbakanın canını
öylesine yakmıştır ki sonrasında olanlar akıllara
zarar verecek seviyededir. Yüzlerce polis, yargıç sistemli bir biçimde
yerlerinden edilmişlerdir. Bütün teamüller, yerleşik bütün kabuller
yerle bir edilmiştir. Bunlar darbeciyse tutuklanması gerekir. Bütün
bunlar niye yapılmıştır? Bu kadar polisin suçu nedir? Bu
kadar insan ne yapmıştır, böyle insafsızca bir
uygulamanın muhatabı olmuşlardır? Bu sorunun cevabı
son derece açıktır: Polislerin suçu, hırsızları
yakalamak olmuştur. Dünya tarihinde, medeniyet tarihinde
hırsızları yakalayanların
cezalandırıldığı tek ülke ne yazık ki
Türkiyedir. Daha doğrusu, kendi hırsızlıklarını
ortaya çıkaran polisler, AKP iktidarı tarafından
cezalandırılmıştır. Bu rezillik, bu kepazelik AKPnin
boynunda sonsuza kadar bir vesika gibi asılı kalacaktır.
17 Aralıktan bugüne yaşananlar, bugün
yapılanlar ne uğruna yapılmıştır? Biz, bir hilal
uğruna ne güneşler batırırken -çok açık söylüyorum-
siz, hırsızlar uğruna bunları yaptınız;
hırsızları, rüşvetçileri kurtarmak adına, bilinen ya
da bilinmeyen hırsızlıkları örtmek adına bunları
yaptınız; vicdansızca, insafsızca
saldırdınız.
AKPyi asıl ele veren neydi biliyor musunuz? AKPyi
ve onun yöneticilerini, bakanlarını ele veren şey
yaşadıkları panikti. Öylesine bir paniğe
kapıldılar ki, önlerine ne geldiyse devirdiler, saf
dışı bıraktılar.
Şimdi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
getiriyorsunuz. Hani buna devrim diyordunuz? Çok üzülerek söylüyorum,
hapishanede yatan ülkücüler, bir kısım ülkücüler, hapishanede idam
edilen Mustafa Pehlivanoğlundan bahsederek Sayın Başbakan
ağladı, 12 Eylülü yargılayacağız. dedi. O zaman,
meydanlarda, Milliyetçi Hareket Partisi Değerli Genel Başkanı
Devlet Bahçeli Siz yargıyı ele geçiriyorsunuz. diyerek itiraz
koymuştu. O ülkücüleri de istismar ettiniz. Referandumdan sonra, bugün ne
değişti de siz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
getiriyorsunuz?
İşinize geldiğinde hukuk,
gelmediğinde bütün değerleri ayaklar altına alıyorsunuz.
Aynı yargıçlar, savcılar daha düne kadar size göre kahraman
değiller miydi? Yangından mal kaçırır gibi Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulundaki değişikliği buraya
taşıyorsunuz.
Yaptığınız şey, gayret
ettiğiniz şey, yargıyı kendinize bağlamaktan
ibarettir. Dünyanın neresinde görülmüştür yargının iktidara
bağlandığı? Dünyanın neresinde görülmüştür hukuk
kurumlarının, adalet kurumlarının iktidar partisinin
arkabahçesi yapıldığı?
Değerli milletvekilleri, AKP ve Sayın
Başbakan, her zamanki gibi kendinden bekleneni yaptı ve mağdur
edebiyatı yapmaya başladı ama bu sefer bu millet inanmayacak, bu
millet buna inanmayacak.
Değerli milletvekilleri, 5 bakan buraya gelselerdi,
Bize hırsız diyen namerttir. deselerdi,
Dokunulmazlığımı kaldırın. deselerdi, ne
ekonomi zarara girerdi ve milletin teslim olduğu adalete gidip Biz
buradayız, çalmadık. deselerdi, Türkiye bunu yaşar
mıydı? Yaşamazdı. (MHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜKKAN (Kocaeli) Doğru, bravo!
CELAL ADAN (Devamla) Türk siyasetçisine düşen en
onurlu görev, onu suçladıklarında bu yüreği burada koyup
dokunulmazlığını istemektir. O bakanların
çaldığı, çırptığı, yaptıkları da
ortadadır ayrıca. Bütün bunlara rağmen bu yüreği ortaya
koysalardı, bugün 154 milyar doları Türk milletinin, garibinin,
fakirinin, fukarasının sırtına yüklediğiniz şu on
beş günlük, yirmi günlük ekonomik depreme de sebebiyet vermemiş
olacaktınız. Bu Hükûmet, bu süreçten dolayı, ekonomiyi zarara
soktuğundan dolayı da sanık sandalyesine oturacaktır. Türk
milletinin, fakirin, fukaranın edebiyatını yaparak oy
aldınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL ADAN (Devamla)
ve bugün ise kutudan çıkan
4,5 milyon doları, bir de arkasına imam hatip, Üsküpteki
üniversiteyi bağlayarak burada da maneviyatı istismar etmenizi Allah
affetmeyecek, milletimiz de affetmeyecektir. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Yusuf Başer, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BAŞER (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümünde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kanun teklifiyle yapmak istediğimiz şey, Yargıtay Kanununda,
Adalet Akademisi Kanununda, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
ihtiyaçlara uygun olarak yeniden düzenlemeler yapmaktır. Kanunların
ihtiyaçlara göre çıkarılması ve ihtiyaçları
karşılamayan kanunların değişmesi tabiidir,
iktidarların görevi de toplumun sorun ve ihtiyaçlarını gidermek
Velhasıl, iktidar çare makamıdır, yolu ise yasa çıkarmaktan
geçmektedir, demokrasinin gereği de budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ iktidarından önce, Türkiyede hâkimlerin ve
savcıların eğitimini Adalet Bakanlığı
yapmaktaydı. 2003 tarihinde AK PARTİ, Türkiye Adalet Akademisi
Kanununu çıkarmak suretiyle hâkimlerin ve savcıların hizmet içi
eğitimini kamu tüzel kişiliğine sahip, bilimsel, idari ve mali
özerkliğe sahip Adalet Akademisi tarafından yapılır hâle
getirdi.
Teklifle, on yılı aşkın süredir
Akademi Kanununun uygulanması neticesinde elde edilen veriler ile kurumun
ihtiyaçları da dikkate alınmak suretiyle, kurumun
Başkanlık, Genel Kurul ve Denetim Kuruluna ilişkin
değişiklikler yapılmaktadır. Hâkim ve savcıların
bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj ve
araştırma yapmak, kurs, eğitim ve öğrenim görmek üzere yurt
dışına gönderilmesi ile dış temsilciliklerde,
uluslararası mahkeme ve kuruluşlarda görevlendirilmesinde gönderme
yetkisi Adalet Bakanlığına verilmek suretiyle, tüm hâkimler ve
savcılar açısından tek elden ve yeknesak olarak bir uygulama
getirilmiştir.
Anayasamızın 140ıncı maddesindeki
Hâkim ve savcıların meslek içi eğitimleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir. hükmü gereğince, hâkim ve
savcıların meslek içi eğitimlerinde günün ihtiyaçlarına
göre kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılması
amaçlanmıştır. Hâkim ve savcılara yönelik meslek içi
eğitim faaliyetlerinin tek elden planlanmasının ve
yürütülmesinin Adalet Akademisince yapılması amaçlanmıştır.
Bu eğitimin usul ve esaslarını yine Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu belirleyecek ama Akademi tarafından yapılacak
yönetmelikle belirlenir hâle getireceğiz.
Türkiye Adalet Akademisinde Başkanlık yeniden
oluşturulmakta ve Başkanlık, başkan ve 3
yardımcısından oluşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine
yapacağımız düzenlemeyle beraber Adalet Akademisinin Genel
Kurulu görev alanıyla irtibatlı tüm yargı
paydaşlarını kapsayacak ve başta eğitim olmak üzere
Akademinin görev alanının temas ettiği alanlarda daha etkin ve
verimli bir planlamaya imkân verecek şekilde düzenleme yapılarak tüm
paydaşların Adalet Akademisi Genel Kuruluna dâhil edilmesi ve daha
çoğulculuk anlayışıyla beraber yapılması
amaçlanmıştır. Adalet Akademisi Yönetim Kurulu üyelerinin
seçimi, sadece Akademi Genel Kurulu üyeleri arasından seçilmesi
amaçlanmış ve Kurulun daha etkin ve verimli çalışması
amaçlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mahkemeler yasa koyucu gibi hareket
edemezler; ederlerse yetki gasbı yapmış olurlar, keyfîlik
yapmış olurlar, kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal
etmiş olurlar. Hâkimler ve savcılar, kanunun açıkça yetki
vermediği bir konuda kendisini yasa koyucu yerine koymak suretiyle
kendilerine özel yetki hasredemezler, veremezler; verirlerse hukuk
dışına çıkmış olurlar, yargı gücünü istismar
etmiş olurlar, yasama ve yürütme erklerinin yetki ve görev alanlarına
doğrudan doğruya müdahale etmiş olurlar. Bu keyfîliği ve
müdahaleyi hukuk devletinde kabul etmek mümkün değildir.
Hâkimler ve
savcılar, meşruiyetini halktan alan ve halka hesap verecek olan
meşru iktidara karşı kamu gücünü kullanarak yargı
aracılığıyla hesap soramazlar. Bu hukuksuzluğu ortaya
koymak hukuku öncelikle ayakta tutma inanç ve gayretinde olan hukukçuların
ve yargı mensuplarının vicdan borcudur diye düşünüyoruz.
Bağımsız, bağlantısız ve tarafsız
olması gereken yargının kimseden talimat almadan kanunlardan
aldığı yetkiyle görev yapması gerektiğini
düşünüyoruz. Türkiyede yargının her alanda tarafsız ve
bağımsız olmasını en fazla arzu eden AK PARTİdir
ve AK PARTİ mensuplarıdır. Bunu dün hâkim ve savcıların
hukuk adına hukuksuzluk yaptıkları zaman da söyledik, bugün de
söylüyoruz, yarın da söyleyeceğiz. AK PARTİ olarak demokratik
bir hukuk devleti olmanın yolunun bağımsız, bağlantısız
ve tarafsız bir yargıdan geçtiğine inanıyoruz. 12 Eylül
halk oylamasında AK PARTİ, yargıdaki bir kısım
sıkıntıları ortadan kaldırmak ve yargının
gerçek işlevine dönmesi için Anayasaya evet çağrısını
muhalefetin karşı çıkmalarına rağmen yaptı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yaptı da ne oldu?
Geri döndü, yaptınız, döndü.
YUSUF BAŞER (Devamla) Bugün de Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde de yapmak istediğimiz
şey, hâkimin ve savcıların ideolojilerine göre değil,
Anayasaya ve yasalara uygun olarak yargının millet adına karar
vermesini temin içindir. Yargıyı hiç kimsenin ama hiç kimsenin,
hiçbir kuruluşun, hiçbir partinin değil
FARUK BAL (Konya) Sadece AKPnin
YUSUF BAŞER (Devamla)
milletin yargısı
hâline getirmek içindir. Türkiyede tüm vatandaşların, daha çok da
hukukçuların, hâkim ve savcıların hukuka uyması ve hukuka
uygun davranması içindir. Eski Türkiye
alışkanlıklarından olan, hâkimler ve savcıların
bildiri ve açıklamalarıyla değil; yeni Türkiye
anlayışı olan, kararlarıyla konuşmaları içindir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bir kısım üyelerinin
yaptıkları açıklamalarıyla, bazı yargı
mensuplarının hukuka aykırı işlemleriyle, basın
bildirisi yayınlamak suretiyle tarafsızlığını
yitiren yargıyı tarafsız hâle getirmek içindir. Aziz
milletimizin yargıya inancını kaybetmemesi içindir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önce burada bir konuşmacı arkadaş bir ifadede bulundu, AK
PARTİyi darbe yapmakla suçladı. Ben, tabii, bununla ilgili olarak o
konuşma yapan arkadaşın geçmişte yapmış olduğu
bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Konuşmacı
arkadaşın birisi, Kuşadası Atatürkçü Düşünce
Derneği üyesiyken kesinleşmiş takipsizlik kararının
varlığına rağmen, Kayseri eski Belediye Başkanı
hakkında suç duyurusunda bulunmak suretiyle usule, hukuka ve vicdana
aykırı olarak işlem yapılmasını sağlayan bir
kişi olarak millet iradesinden ve yargı
bağımsızlığından bahsedecek en son kişidir
diye düşünüyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi oradan sen de! Sen
kimsin yargı bağımsızlığını savunmak
kim be!
YUSUF BAŞER (Devamla) Darbecilerle iş
birliği yapmak ve Refah Partisinin kapatılması için açılan
davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Zavallısın sen!
YUSUF
BAŞER (Devamla) -
değirmenine su taşıyan kimsenin AK
PARTİ hakkında
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Üzülüyorum size, üzülüyorum.
YUSUF
BAŞER (Devamla) -
darbecilerle mücadele konusunda söyleyecek tek sözü
yoktur.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya senin çok sözün var, parmağı kaldır
indir!
YUSUF
BAŞER (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin demokratik standartları yükseldikçe, tarafsız,
bağımsız ve bağlantısız yargıya milletimizin
olan inancı daha da çok artacağına inanıyorum ve
sorunların da bu çerçeve içerisinde çözüleceğine yürekten
inanıyorum.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Altında imzanızın olduğu verilen
önergeyi bile açıklayamadınız. Sizin dünyadan haberiniz yok!
YUSUF
BAŞER (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mevcut teklifin yasalaşacağını umuyor, yargı camiasına,
demokrasimize ve milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) AKP çetesi, Fethullah çetesiyle el ele!
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Çete sensin, çete sensin! Geçmişte de sendin, bugün
de sensin!
BAŞKAN
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Hakan
Çavuşoğlu, Bursa Milletvekili
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Darbecisiniz, darbeci! Fethullah çetesiyle el elesiniz.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Aynaya bak, kendini gör.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen gör kendini, tipine bak, aynaya bak.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Sen kendine bak.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Darbecisin, Ergenekoncusun sen! Darbecisin, darbeci!
Fethullahcılarla el elesin!
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 523 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne dedikleriniz belli. Ayıp be, ayıp be, biraz
surat olur adamda!
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın milletvekilleri, görüşülmekte
olan teklifin ana konusunu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
yapılan değişiklikler oluşturmaktadır.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Surat olur adamda, surat! Sizde utanmak da yok.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, müdahale eder misiniz!
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Görüşülmekte olan değişiklik
teklifi, yargı bağımsızlığı
bağlamında yoğun eleştirilere maruz kalsa da, bu
eleştirilerin haklı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Sayın
milletvekilleri, yargı bağımsızlığının
demokratik rejimlerin en temel ilkelerinden biri olduğu
tartışmasızdır. Nitekim, bizde de yargı her türlü
müdahaleye karşı bağımsızlık zırhıyla
kuşatılmış, korunaklı hâle getirilmiş ve bu durum
anayasal normlarla güvence altına alınmıştır.
Yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı karşısında sadece yasama ve
yürütme organlarının tehdit oluşturduğunu söylemek yeterli
değildir. Bundan başka, yargılamayı gerçekleştiren
hâkimin kendisinin içinde bulunduğu yargı organının da
bağımsızlık ve tarafsızlığı tehdit
ettiğini hesaba katmak gerekir. Aslında, bugün
yaşadığımız sorun, bu tür yargı içi etkenler
karşısında bağımsızlığı ve
tarafsızlığı şüpheli hâle gelmiş bir
yargıdır.
Nitekim,
Anayasanın mahkemelerin bağımsızlığını
düzenleyen 138inci maddesinin ikinci fıkrası,
bağımsızlık ve tarafsızlığı, yasama ve
yürütme organlarının yanı sıra, yargı içi müdahalelere
karşı da güvence altına almaktadır. Madde, hiçbir organ,
makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında
emir, talimat, tavsiye ve telkinde bulunamayacağını düzenlerken,
hükümde yer alan hiçbir organ, makam, merci ifadesi, yasama ve yürütmenin
yanında, yargı teşkilatının kendisini de
kapsamaktadır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Adalet Bakanı
müsteşarını kapsamıyor!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, 2010 Anayasa değişikliğinde Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı çoğulculuk temeline
oturtulmuş idi. Ancak, Anayasa Mahkemesinin Kurulda çoğulculuğun
teminine matuf düzenlemeleri iptal etmesi, Kurulun çoğunlukçu bir
yapıda oluşmasına sebebiyet vermiştir. Esasen,
görüşmekte olduğumuz teklif, çoğunlukçu yapının ortaya
çıkardığı olumsuzlukları ve yargıya içeriden
gelecek müdahaleleri gidermeye yöneliktir. Yargının sükûneti temin
edici bir fonksiyonu olduğunu nazara aldığımızda,
yargı, bugün, Türkiye'nin en önemli gündem maddesi hâline gelmişse,
görüşülmekte olan teklife ne denli ihtiyaç duyulduğu izahtan
varestedir.
Sayın milletvekilleri, kuvvetler
ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargı
organları arasında hiçbir bağın olmayacağı
anlamına gelmez. Demokrasilerde yasamanın
çıkardığı kanunlar yürütme ve yargıyı
bağlar. Yine, yürütme ve yasamanın işlemlerinin de yargı
tarafından denetlenmesi söz konusudur. Yasama da yargıya
karşı, Anayasaya uygunluk denetimi bakımından
bağlıdır. Yani, yasama ve yürütme kendisi için çizilmiş
görev alanını ihlal ettiğinde yargısal denetim devreye
girecek, nihai karar verme yetkisi yargı organına ait olacaktır.
Peki, bizzat yargı kendi anayasal yetki alanını aşarsa ya
da hukuka aykırı yetki kullanırsa ne olacak? Onun yargı
bağımsızlığı çerçevesinde ihlalde
bulunduğunu kim kontrol edecek? İşte, bu durum, bir süre önce
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yapılan bir
açıklamayı akla getirmektedir. Gerçekten de Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu, üyelerini atadığı Danıştayda
davası görülmekte olan bir düzenleyici işlemle ilgili olarak mahkeme
üzerinde baskı oluşturacak bir görüş izhar etmiştir. Bu
açıkça, yargı bağımsızlığını zedeleyici
bir Anayasa ihlali olup, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
Anayasayı ihlal eden bu işlemine karşı bir başvuru
mekanizması bulunmamaktadır. Bu durumda, yasama, yürütme ve
yargı organları arasında var olan denge yargı lehine
bozulmuş olmaktadır. Hâl böyle olunca, egemenliğe dayalı
asli yetkiyi kullanan yasama organının Anayasanın
sınırları içerisinde bir düzenleme yapması da elzemdir.
Nitekim, Anayasanın Başlangıç hükümlerinin dördüncü
paragrafı, kuvvetler ayrımının devlet organları
arasında üstünlük sırası anlamına gelmeyip erkler
arasında medeni bir iş bölümü ve iş birliği olduğunu
ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğunu ihtiva
etmektedir.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan
değişiklik teklifi, yaptığımız bu
değerlendirmeler ışığında, kuvvetler
ayrılığı ve yargı
bağımsızlığı ilkelerine
aykırılık teşkil
ettiği bir yana, söz konusu ilkelerin rasyonellik kazanmasına hizmet
edeceğine de şüphe yoktur.
Bu duygu ve düşüncelerle, teklifin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan, bir
önceki hatip, benden bahsederek, benim ADD üyesiyken darbeci olduğum
imasını da içeren sözlerle sataşmada bulunmuştur, söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN - Ama siz o zaman burada yoktunuz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Olsun, burada olmam
gerekiyor mu? Yani ben yokken her türlü sataşmada bulunabilirler mi?
BAŞKAN - Espri yapıyorum Sayın Tezcan.
Anlaşılan, bir daha espri yapmayacağız.
Buyurun lütfen.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Sayın Başkan açıklasın, tam olarak Atatürkçü Düşünce
Derneği üyesiyken böyle bir müracaatta bulunmuş mu bulunmamış
mı.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Yozgat Milletvekili Yusuf
Başerin 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Rahatsız olmayın, bizim abdestimizden
şüphemiz yok, biz ne olduğumuzu çok iyi biliyoruz, hiç rahatsız
olmayın.
Şimdi, biraz önce buradan konuşan sayın
hatip, benim Kuşadası Atatürkçü Düşünce Derneği üyesiyken,
dönemin Kayseri Belediye Başkanıyla ilgili bir şikâyetimden
bahsederek, suç duyurusundan bahsederek benim darbeci olduğumu ifade
etmiş.
Önce şunun altını net olarak çizelim:
Evet, ben Atatürkçü Düşünce Derneği üyesiydim, hâlâ üyesiyim ve üyesi
olmaktan da onur duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi: Kuşadası Atatürkçü Düşünce
Derneği üyesiyken dönemin Kayseri Belediye Başkanıyla ilgili bir
şikâyet dilekçesinin altına imza attım. Bugün de olsa, bugün
yine aynı dilekçenin altına imza atarım. O dilekçede, dönemin
Kayseri Belediye Başkanı, bu ülkenin en büyük önderi, manevi
önderimiz, dünyanın saygı
duyduğu Mustafa Kemal Atatürke hakaret etmiştir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ne demiştir?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Ve bu hakareti nedeniyle
kendisi hakkında bir grup arkadaşımızla birlikte suç
duyurusunda bulunduk. Biz Mustafa Kemal Atatürkün manevi şahsiyetinde
Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsızlığına inanan
ve saygı duyan bir siyasi hareketin temsilcileriyiz. Biz Türkiye
şeyhler, müritler ve meczuplar ülkesi olmayacaktır. diyen bir
anlayışın temsilcileriyiz, Atatürke hakarete tahammül edemeyiz.
Siz tahammül ediyorsanız -ki ediyorsunuz, etmenin ötesinde teşvik
ediyorsunuz- tarih sizi de hak ettiğiniz yere oturtacak, bizi da hak
ettiğimiz yere oturtacak.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ne demiştir de
hakaret etmiştir yani. Hiçbir eleştiriye açık değilsiniz
ya.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Başer.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Arkadaşımız
şunu açıklamadı: Bir, ben bir soru sordum
MAHMUT TANAL (İstanbul) Açıklamak zorunda
mı? Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen Sayın Başer, böyle
açıklama
YUSUF BAŞER (Yozgat) Şöyle: Bununla ilgili
olarak kesinleşmiş bir
BAŞKAN Sayın Başer, sataşma var
mı, yok mu?
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sataşma var efendim.
BAŞKAN Ne söyledi onu söyle, burada usulü
biliyorsunuz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Atatürkçü Düşünce
Derneğinin manevi şahsiyetinden dolayı bir şikâyette
bulunduğunu belirtmek suretiyle ve darbeciler
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Başer, sataşma değil.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Başkanım,
bakın, kesinleşmiş
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN Bölüm üzerinde şahsı adına
söz isteyen, İlknur İnceöz
Lütfen oturun Sayın Başer, İlknur
Hanıma söz verdim.
Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Atatürkle
çatışanlar övülecek, öveceksin onu Mecliste... Dün de
Fethullahı övüyordunuz be!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanununun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyor, Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidarımız
süresi içerisinde hayata geçirdiğimiz her reformla demokrasinin
standartlarını daha ileri seviyelere taşımanın gayreti
içerisinde olduk. Biz her zaman demokrasiyi savunduk. Demokrasimiz ilerledikçe,
ekonomimiz güçlendikçe, ülkemizde barış, huzur ve kardeşlik
sağlandıkça bunu çekemeyenler oldu. Bunların millî iradeye
yönelik, milletimizin huzuruna yönelik, birlik ve beraberliğimizi bozmaya
yönelik farklı yöntemlere başvurduklarını, maalesef
görmekteyiz. Dün de gördük, bugün de görmekteyiz. Ama şunun
unutulmaması gerekiyor ki milletimiz bu oynanan oyunları ve
bunların sebeplerini çok iyi bilmektedir. Siyasi tarihimizin bu anlamda
darbeler, muhtıralar ve siyasi istikrarsızlıklarla dolu olduğunu
da hepimiz bilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
karşılaştığı sorunların çözüm mercisini, her
zaman millî iradenin temsil yeri olan bu Parlamento olarak gördük, bunun
ötesinde hiçbir kurumun, hiçbir gücün milletimize yön vermesini, ülkemize yön
vermesini asla tanımayız.
12 Eylül 2010 yılında Anayasa
değişikliğiyle bir referandum gerçekleştirdik. Akabinde
yargı paketleri, yapılan reformlarla, her zaman hukukun
üstünlüğünü, yargının tam bağımsız ve tarafsız
olmasını, yargının kimsenin arka bahçesi olmaması
gerektiğini savunduk. Dün bunu savunuyorduk, bugün de bunu savunuyoruz.
Dün savunduğumuz değerlerde en ufak bir değişiklik yoktur.
Öyle söylendiği gibi bugün yapılan değişiklik kesinlikle ve
kesinlikle 17 Aralık operasyonu değildir, işte, tam da sebep
budur. Yargının, savcıların bildiri yayınlaması,
HSYK Başkan Vekilinin çıkıp 60 sayfalık bir açıklama
yapması, tam da bunlar gösteriyor ki artık yargı kendi
mecrasından çıkmıştır, yargı birilerinin arka
bahçesi olmuştur, tam da bunun için biz bu düzenlemeyi yapıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Diyoruz
ki yargı milletin bahçesi olsun.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sizin bahçeniz! Yargı sizin bahçeniz, sizin!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Sana, bana, ona göre
yargı değil, hukukun üstünlüğü temin edilsin, millet
yargıya güvensin, millet adalete güvensin istiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer ben adalete
güvenemeyeceksem
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yazık, çok
yazık!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bütün bunları,
bütün bu değişiklikleri yapmamızın sebebi bu. Aynı
şeyleri komisyonda da yaptınız. Bir algı içerisinde bunu
yönetmeye çalışıyorsunuz, sanki biz yolsuzlukların üstünü
örtmeye çalışıyormuşuz gibi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Çok yazık!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bakın,
Sayın Başbakanımız diyor ki
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Çok yazık size,
yolsuzlukları örtmeye alet oluyorsunuz!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ve biz iktidara
geldiğimizde şunu söyledik: Biz 3 Y ile mücadele ediyoruz. Neydi
bu? Yoksullukla, yasaklarla. İşte, söylediğim gibi demokratik
anlamda atılan adımların hepsi de yasaklarla mücadeleydi.
Yargı paketinde yaptığımız değişiklerin
hepsi de yasaklarla mücadeledir. Bir de ne diyorduk? Yolsuzlukla mücadele
edeceğiz. İşte, Sayın Başbakanımız diyor ki
Yolsuzluk yapan benim oğlum da olsa evlatlıktan reddederim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Oğlu, oğlu,
oğlu. Yolsuzluk yapan oğlu.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Biz bugün
yolsuzluklarla mücadele ede ede ede ede ülkemizde bu kadar yatırım
yaptık. Ekonomiyi bu noktaya yolsuzluklarla mücadele ede ede getirdik. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İşte bu düzenlemelerin yapılmasının sebebi asla
yolsuzlukların üstünü örtmek değildir. Biz bu konuyu çok samimi ve
net bir şekilde ifade ediyoruz...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İfadeye niye
göndermedi o zaman?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
ama siz bir
algı yönetimiyle milletin zekasıyla dalga geçmeye
çalışıyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya git Allah
aşkına!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Bu, kabul edilebilir
değildir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bilali ifadeye niye
göndermedi o zaman?
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Dinle, dinle!
Dinle Ali Rıza Bey!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ali Bey, ifadeye
çağrılmadı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bilal nerede, Bilal? Bilali
kim saklıyor?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Bunun yanında,
birinci bölümle ilgili, geçmeden önce, özellikle şunu da belirtmek
istiyorum. Dünden beri söylenen şey şudur ki: HSYK Anayasaya
aykırı düzenlemeler içermektedir diye.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bilali ifadeye niye
çağırdılar? Hırsızlıktan
çağırdılar, yolsuzluktan çağırdılar, örgüt
kurmaktan çağırdılar tamam mı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çağırmadılar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri lütfen
Sayın Hatibi dinleyelim.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) HSYK düzenlemesi
kesinlikle Anayasaya aykırılık teşkil etmemektedir.
159uncu maddesinde belirtilen tüm hususlarda çizilen tüm çerçeveye uygun bir
tekliftir. Dolayısıyla, sizin iddia ettiğiniz gibi bir
Anayasaya aykırılık yoktur. Anayasadaki -gerek 9 gerek 138
gerek 139 gerekse 159daki- tüm hükümlere uygun bir tekliftir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Anayasayı boş ver,
Bilal nerede Bilal?
SAKİNE ÖZ (Manisa) Bakan kaç kere rüşvet
almış?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Teklifin Anayasaya aykırılık
iddiası da Anayasada kaynağını bulan tüm düzenlemeler
gereğince hukuki dayanaktan ve mesnetten de yoksundur.
Ben, tabii, başka şeyler konuşacaktım
ama bu konulara girmek gerekiyordu. Ben, kanunda emeği geçen herkese
yürekten teşekkür ediyor, kanunun ülkemizin ve milletimizin önünü açacak
bir düzenleme olmasını diliyor, saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hırsızları
kurtarma yasası! Bu yasa da kurtarmayacak sizi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye bu kadar
telaşlısın sen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi. Yalnız
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen var ya bunun üzerinde
söylediklerinin aksini söylüyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne oldu böyle? Bu hırsın
niye ya? Hırsın niye bu kadar?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Hırsızlığa duyarlı olsaydınız Sarıgülü
aday göstermezdiniz.
BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sarıgülün
kutularının hesabını verin.
BAŞKAN - Sayın Metiner, lütfen
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın konuşmacı Bir algı
yönetimiyle milletin zekâsıyla dalga geçiyorsunuz. diyerek, grubumuzun
hiçbir şekilde ifade etmeyeceği, ima etmeyeceği bir fikri
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi, sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır efendim,
sataşma sayılmaz ki bu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sarıgülden de
biraz bahsetseniz.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tabii,
tabii. Sayın Metiner, sizi laf atma görevlisi olarak bu gruba tayin
ettiler herhâlde. Hayırlı olsun o göreviniz!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sizin ne görevlisi
olduğunuzu çok merak ediyoruz. Sarıgülün kutusundan ne
çıktı, bize anlatsanız ya!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu teklifle
yapmak istediği, yargıyı daha demokratik hâle getirmek için
kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yok öyle bir şey.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, bu
kadar büyük bir çelişkiyi kendi içinde barındıran bir teklifi
görüşüyoruz. Yaptığınız şudur: 12 Eylül 2010
referandumunda kendi kontrolünüze aldığınızı
zannettiğiniz yargının 17 Aralık 2013 tarihinde kendi
kontrolünüzde olmadığını, onun sizden hesap sormaya
başladığını fark ettiğiniz için şimdi
yargıyı kendi kontrolünüze almak istiyorsunuz. Olayın özeti
budur. Bir yandan İnternet üzerinden vatandaşın bilgi alma
özgürlüğünü, haberleşme özgürlüğünü yasaklayan bir teklif
komisyonlarda görüşülüyor
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hiç doğru
değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
diğer
yandan yine, Gezinin intikamı diyebileceğimiz bir
demokratikleşme paketi adı altında, sokağa yazı yazan
bir çocuğu bile mahkemelere çıkarıp hapislere atacak bir teklifi
görüşüyorsunuz; öbür taraftan, evinde ayakkabı kutuları
içerisinde 4,5 milyon dolar bulunduran bir banka genel müdürünü aklayabilmek
için, imam hatip liselerini, dini kullanacak kadar, dini siyasete, yolsuzluğa
alet edecek kadar bir kötü siyasetin içinde bulunuyorsunuz. O banka genel
müdürü hâlen Genel Müdürlük koltuğunda oturuyor, hukuken oturuyor, onu
bile görevden almayarak o 4,5 milyon doları aklamaya
çalışıyorsunuz. Bakanlar hakkındaki fezleke hâlen Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelebilmiş değil. Sayın
Kılıçdaroğluyla ilgili Silivri savcılarının
fezlekesi ikinci günde Meclisteydi.
3Yyle geldiniz, 3Yyle gideceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bölüm üzerinde
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, hatip bu yolsuzluk ve
rüşvetle ilgili iddiaları, genel olarak bu konuyu gündeme getirenleri
Milletin zekâsıyla alay edip algı yönetimiyle bir
hırsızlık olarak nitelendiriyorsunuz. diyerek bu konuda
grubumuzu ilzam edecek ifadelerde bulunmuştur.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) MHP Grubuna dönük
bir ifade olmamıştır efendim.
BAŞKAN Ama Sayın Hamzaçebinin de
söylediği gibi sanki sadece Cumhuriyet Halk Partisi
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim, ama o MHP Grubu
adına söyledi.
FARUK BAL (Konya) Orası CHP, burası MHP.
BAŞKAN Hayır, sadece Cumhuriyet Halk
Partisine söyledi diye anladım.
FARUK BAL (Konya) Hayır efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır efendim.
BAŞKAN Değil, buyurun o zaman. İki
dakika da size söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
16.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Aslında sayın milletvekiline çok teşekkür
ediyorum. Gerçekten çok önemli. Çünkü aslında oynanan oyun gerçekten
milletin aklıyla, zekâsıyla alay etmek. Şimdi, o ayakkabı
kutusu içinde dolarlar, eurolar var, tapeler var, reel deliller var.
Dolayısıyla, bu reel deliller var iken, somut deliller varken
asıl algı yönetimi yapanlar 17 Aralığı bir yargı
çetesine, bir paralel devlete, uluslararası komploya şey
yapmaktır. Ben sayın milletvekilinin iç isyanını, vicdani
isyanını burada görüyorum. Aslında mesele, bize yönelik
değil. Aslında mesele, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
algı yönetimine isyan ediyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Demagoji
yapıyorsun, demagoji yapıyorsun! Maniple ediyorsun!
OKTAY VURAL (Devamla) Çünkü bunu yapan biz
değiliz, o algı yönetimini yapan onlar. Dolarlar, eurolar orada.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Kendi
aklından geçenler bunlar, laf cambazlığı bunlar!
OKTAY VURAL (Devamla) . Başbakan diyor: Ne malum,
belki kitap vardır çantaların içerisinde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen delilleri nereden
biliyorsun ya? Gizli soruşturmada delili nereden biliyorsun?
OKTAY VURAL (Devamla) Kitap, dolarlardan olur mu?
Değerli kardeşlerim, dolayısıyla,
böyle bakıldığı zaman, Bağış, imam hatip
meselesi, Rıza Sarraf hayırsever bir iş adamıdır.
İnanıyorum ki değerli milletvekilleri, bunlara siz
inanmıyorsunuz.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
İnanıyoruz.
OKTAY VURAL (Devamla) Çünkü dolar
Allah korusun,
Münker Nekire ne cevap vereceksin, bilmiyorum. Biat ettiğini şimdi
söylüyorsun da- Münker Nekire nasıl hesap vereceksin? Bu tapeler ortada,
bu tapeler ortada. Bu tapeler ortadayken imar, efendim, havuzlu villalar,
işte, haram para aklama çetesi, uluslararası çete, insaf ya!
Değerli kardeşlerim, umreye Rıza Sarrafın
uçağıyla gidiliyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Latif Ağabey mi
yapmış?
OKTAY VURAL (Devamla) - 800 milyar liraya saat
alınıyor. Bir bakın bakalım, saatleriniz kaç lira acaba? 52
milyon dolar rüşvet alındığı söyleniyor. Bunları
neden savunuyorsunuz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, dedikoduyla
siyaset yapmayın ya!
OKTAY VURAL (Devamla) - Asıl algı yönetimi,
maalesef sizin gibi milletin vicdanı olması gereken insanların
haram paracıların koruyucusu hâline dönüştürülmesidir. Bu
isyanı doğru buluyorum.
Dolayısıyla, Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. İnşallah bu haklı isyanlar devam
etmelidir. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen yargılamayı
yapıp hükmü verdin. Senin arkanda duran Yüce Divana gitmedi mi?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sözlerime
açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın İnceöz, açıklık
getirilme diye bir şey söz konusu değil biliyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bir cümleyle
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Eğer hatiplerin sataşması
varsa ne diye sataştılar, onu söylerseniz, söz istersiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bakın
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bir dakika, bir
dakika
Sayın Başkan, sayın
konuşmacının
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Senin arkanda duran Yüce Divana gitmedi mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aklandı geldi. Verin
savcıya, aklansın gelsin.
OKTAY VURAL (İzmir) Demek ki siz de Yüce Divana
göndereceksiniz. Bunu bir söz olarak kabul ediyoruz. Bravo, tebrik ediyorum!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Verin savcıya,
aklansın gelsin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen hükmü verdin. Sen mahkeme
misin?
OKTAY VURAL (İzmir) Tebrik ediyorum seni, tebrik
ediyorum. Meclis soruşturmasını imzala.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen mahkeme misin?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Verin savcıya
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis
soruşturmasını imzalamazsan yaptığın yemine
ihanet edersin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya, sen mahkeme misin be, sen hâkim misin,
sen yargı mısın?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Verin savcıya hadi, gitsin ifade
versin!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Arkadaşlar, bir
dakika
OKTAY VURAL (İzmir) Ciğerin
var mı? Yüce Divana git, aklasınlar
Var mı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen mahkeme
misin?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gitsin, ifade
versin mahkemeye.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen hâkim
misin? Yargı yerine mi koyuyorsun kendini?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mahkemeye ifade
versin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sıkar
değil mi? Sıkar değil mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayıp
değil mi? Yargı yerine mi koyuyorsun? İnsanları karalama,
insanları karalama!
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, bunlara
hesap vereceksin sen, Tayyipe değil. Elhamdülillah Müslümanız biz,
Tayyiban değiliz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 30 Martta
göreceksin gününü!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Yaşasın zalimler için cehennem! Zalimlere cehennem,
hırsızlara da
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, sayın
konuşmacının konuşması hatipler tarafından
farklı şekle büründürülmüş ve kastını aşan
şekilde yorumlanmıştır. Sayın konuşmacı da
bu konuda söz talep etmektedir efendim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Açıklık
getireceğim Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Yaşasın hırsızlara cehennem! Yansınlar! Odun
taşıyacağız oraya.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
17.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi ve İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Arkadaşlar,
özellikle sözlerimin çarpıtılarak farklı bir şekilde
algı oluşturmaya çalışıldığını
belirtmek istiyorum. Şunun için, bakın, şunun için: Ben
konuşmamın içerisinde dedim ki biz yolsuzluk yapanları asla
desteklemediğimizi, hiçbir milletvekili arkadaşım da bu grubumda
destelemeyeceklerini, Sayın Başbakanımızın sözlerinin
de yolsuzluk yapanın karşısında olduğunu
Öz
evladım dahi olsa evlatlıktan reddederim. şeklinde kesin ve net
bir şekilde belirtildi, bu bir.
OKTAY VURAL (İzmir) Demek ki Yüce
Divan kararını vereceksiniz. Bravo! Meclis
soruşturmasını hazırlayın. Gönderelim, aklanacak
mısınız, karalanacak mısınız?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) İkinci söylemim
şu, biraz evvel arkadaşlarımız da söyledi, hukuk
fakültesine gittiğinizde ilk öğretilen konulardan bir tanesi
şudur: Masumiyet karinesi. Herkes, yargılama yapılırken
suçu ispat edilinceye kadar masumiyet karinesinden yararlanır.
Dolayısıyla, burada hiç kimsenin yargılaması yapılmadan,
yargısız infazla masumiyet karinesi ihlal edilmek suretiyle
suçlanması doğru değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) İsyanınızı
anlıyorum, isyan etmekte haklısınız!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ve tekrar, ve tekrar:
Benim hiçbir konuda isyanım yok. Yolsuzlukların her zaman
karşısındayız. Bir tane garip gurebanın, yetimin
hakkını kimseye yedirmemek konusunda
kararlılığımız belli.
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii, kimseye
yedirmeyeceksiniz, sadece bakanlar yesin öyle mi! Kimseye yedirmeyiz.
Bakanlar yiyecek!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ama siz, olaylar
olmuş, yargılama yapılmış gibi konuşuyorsunuz,
işte bu konuda bir algı yönetimi yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, yemişler,
yemişler!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bravo! Vicdan isyanı
devam etmeli! Bu rezalet, yok yargı çetesi, yok bilmem ne
İsyan edin
ya, yeter artık ya!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Asla isyanım
yok! Alnımız açık, asıl sizin
yaptığınız rezalet!
OKTAY VURAL (İzmir) Cenab-ı Hakka kulluk
edin, birilerine biat etmeyin! İçinizdeki birisini ayırıyorum
tabii, o biatçı!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Allaha şükür,
veremeyecek cevabımız da yok!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar bulunan evdeki Halk
Bankasının Sayın Genel Müdürü hâlen Halkbankın web
sayfasında genel müdür olarak gözüküyor ve herkese Genel Müdürden mesaj diye
hitap ediyor. Yani sizler buna seyircisiniz, hem Yolsuzluktan hesap
soracağız. diyorsunuz
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Hukuk soracak,
hukuk! Onu biz mi soracağız?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
hem de
4,5 milyon dolar gibi bir parayı elinde bulunduran
MEHMET METİNER (Adıyaman) Mahkemelerin
sonuçlarını bekleyin bir hesabınız varsa.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - ...ve
Bunu imam hatip için topladım. diyen bir genel müdürü hoş
görüyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Akif Bey, mahkeme bitmeden
hâkim mi oldu arkadaş?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN Evet, bölüm üzerinde İç Tüzükün
72nci maddesine göre verilmiş iki önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca,
görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. bölümü
üzerindeki görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali Özgündüz Namık Havutça
Mersin İstanbul Balıkesir
Bülent
Tezcan Haydar Akar
Aydın Kocaeli
Gerekçe:
7.1.2014 tarihinde TBMM
Başkanlığına sunulan 2/1929 Esas Numaralı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
toplumsal ihtiyaçlardan değil, 17 Aralık yolsuzluk
operasyonlarının bir sonucu olarak Parlamento gündemine
gelmiştir. Anılan Teklif, yargı erkini yürütmenin tahakkümüne
sokmayı amaçlamaktadır. Teklif açıkça Anayasaya
aykırılık içermektedir.
Teklif ile Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yargı yetkisinin kullanımına
ilişkin hususlar hariç olmak üzere hâkimlerin idari görevleri ile
delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak üzere
savcıların adli görevlerine ilişkin konularda genelge düzenleme yetkisi
ortadan kaldırılmaktadır.
Adalet
Bakanlığı'nın hâkim ve savcılar üzerindeki yetkileri
Anayasa'nın 140 ve 144. maddelerinde sınırlı bir
şekilde düzenlenmiştir. Savcıların idari görevleri yönünden
Adalet Bakanlığı'na bağlılık esas iken,
Anayasa'nın 140. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen
hâkimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı'na
bağlılığının da aynı maddenin ikinci
fıkrasıyla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Fıkrada, hâkimlerin, adli ve idari görev ayrımı
yapılmaksızın, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre
görev yapacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla idari
görevler yönünden de olsa hâkimlerin mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre
görev yapması anayasal bir zorunluluktur. Bu noktada Kurul'un
Anayasanın 159. maddesinde yargının bağımsızlığının
kurumsal güvencesi olarak oluşturulduğu göz önüne
alındığında, yargısal
bağımsızlığı koruma adına hâkimlerle ilgili
idari görevlere ilişkin genelge çıkarabilmesi gerekir.
Ayrıca,
Anayasanın 140. maddesinin 6. fıkrasında savcıların
idari yönden Bakanlığa bağlı oldukları ifade
edildikten sonra 144. maddesinde savcıların sadece idari görevleri
yönünden Bakanlık denetimine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dolayısıyla her iki madde de Bakanlık, savcıların
sadece idari görevleri ile ilgili olarak yetkili kılınmıştır.
Bu sebeple delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak
üzere savcıların adli görevlerine ilişkin konularda
Bakanlığın genelge çıkarması Anayasaya açıkça
aykırıdır. Kuvvetler ayrılığı ve
mahkemelerin bağımsızlığı ilkeleri uyarınca
bu konuda genelge çıkarma yetkisinin Kurul'a ait olduğu
açıktır. Bu nedenle düzenleme Anayasanın 2., 138., 140., 144 ve
159. maddelerine açıkça aykırıdır.
Teklifle, Teftiş
Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan
yardımcılarını ve genel sekreter yardımcılarını
atamak, yönetmelik çıkarmak ve genelge düzenlemek, dairelerden birine
gelen ve olağan çalışmalar ile karşılanamayacak oranda
artan işlerden bir kısmını diğer bir daireye vermek ve
Kurul üyeleri hakkındaki suç soruşturması ile disiplin
soruşturma ve kovuşturma işlemlerini yürütmek ve bu konuda
gerekli kararları vermek" konuları Kurul
Başkanının yani Adalet Bakanının görev ve yetkileri
kapsamına alınmaktadır.
Teklifle, Kurul
Başkanının görevlerinde yapılan değişikliklerin
zorunlu sonucu olarak Genel Kurulun görevlerinde de yeniden düzenleme
yapılmaktadır. Ayrıca daire kararlarına yapılan
itirazların itiraz mercisinde değişiklik
yapıldığından bu görev de Genel Kuruldan
alınmaktadır.
Anılan düzenlemeler ile yargı
bağımsızlığı açısından hâkim ve
savcıların mesleki kariyerleri hakkında önemli etkisi olan
müfettişler ve Teftiş Kurulu ile Kurulun işleyişinde önemli
bir konuma sahip olan genel sekreter yardımcıları doğrudan
yürütmenin kuruldaki temsilcisi olan Adalet Bakanına,
dolayısıyla siyasal iktidara bağlanmaktadır. Söz konusu
düzenleme kuvvetler ayrılığı, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine
açıkça aykırıdır. Dolayısıyla düzenleme
Anayasanın 2., 138. ve 140 maddelerine aykırıdır. Genel
Kurul'a ait olan yetki yürütme organına devredilmektedir.
Bu gerekçelerle ve kelime sınırlaması
nedeniyle önergede yer verilemeyip Muhalefet Şerhinde yazılı
diğer gerekçelerle, Teklifin 1. bölümü üzerindeki görüşmelere devam
edilmesi büyük önem taşımaktadır.
TBMM
Başkanlığına
İçtüzük 72ye göre görüşmelerin devam etmesini
arz ederiz.
Oktay Vural Koray
Aydın Seyfettin
Yılmaz
İzmir Trabzon Adana
Faruk Bal
Konya
Gerekçe:
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını
engelleyen düzenleme hakkında daha ayrıntılı görüşme
imkânı vermek için.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Toplantı yeter sayısı
BAŞKAN - Yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Öztürk, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Köktürk, Sayın Tanal, Sayın Yılmaz, Sayın Topal, Sayın
Toptaş, Sayın Ören, Sayın Öner, Sayın Gümüş,
Sayın Özkan, Sayın Güler, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın
Kaplan, Sayın Gök, Sayın Çetin, Sayın Yüksel, Sayın
Atıcı, Sayın Oyan, Sayın Seçer.
BAŞKAN - Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Birinci
bölüm üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş iki
önergenin oylanmasından önce
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet burada.
Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Yoklama nedeniyle, sisteme giren sayın milletvekillerinin
isimleri silinmiştir ancak sıra: Sayın Öztürk, Sayın
Atıcı, Sayın Gök, Sayın
Kaplan, Sayın Topal, Sayın Yılmaz, Sayın Tanal,
Sayın Yılmaz, Sayın Yüksel, Sayın Akar, Sayın Türkkan
ve Sayın Öz.
Sisteme girmelerini rica ediyorum.
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Devlet kurumlarına sızmış bir örgüt amirlerinden
değil, örgüt yöneticilerinden emir alarak hareket ediyor. Savcılar,
hâkimler var, vicdanlarıyla millet adına değil, örgüt
yöneticilerinin talimatlarıyla hareket ediyorlar. Mücadelemiz bu tehlikeli
örgütledir. demiş Sayın Başbakan. Bu tehlikeli örgüt kimdir,
hangi örgüttür? Bu tehlikeli örgütün üyelerinin örgüt üyeliğinden
dolayı neden haklarında soruşturma ve kovuşturma yapılmıyor? 26ncı
Genelkurmay Başkanı örgüt yöneticiliği ve üyeliğinden
hapishanedeyken bu kadar tehlikeli örgütün üyelerini niye devlet içerisinde
tutuyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Atıcı
Yok.
Sayın Gök
Yok.
Sayın Kaplan, buyurun.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Adalet Bakanı olarak adı yolsuzluk
ve rüşvete karışanların zan altında kalmamaları
adına soruşturmaların devamı açısından,
araştırmanın selameti açısından yardımcı
olmanız gerekirken soruşturma yapan savcıları
etkisizleştirmek, görev yerlerini değiştirmek,
savcıları, bağlı bulunan emniyet müdürleri ve amirlerini,
bir gecede 500e yakın kişiyi görevden almak noktasında vicdanen
hiç rahatsız olup olmadığınızı öğrenmek
istiyorum.
İkinci sorum: Suriyede çeşitli terör
örgütlerine silah ve mühimmat malzemesinin MİT
aracılığıyla taşınmış olması
yarın Türkiyeyi uluslararası hukuk karşısında,
Hükûmeti veya şahsınızı herhangi bir noktada, savaş
suçlusu olarak getirme noktasında bir düşünceniz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Topal
RAMİS TOPAL (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Amasya Şeker Fabrikasında
başlatılan yolsuzluk operasyonunda AKPli eski yönetici ve
başkanlar da vardır. Gümrük ve Ticaret Başmüfettişinin
yaptığı araştırmada 1 milyon 650 bin kilo şeker,
53 milyondan fazla küspenin muhasebe kayıtlarına
rastlanmamıştır. Hakları yandaşlar tarafından
yenilen Amasyalı pancar üreticileri Hükûmetten cevap beklemektedir.
Çiftçiden çaldığını kendi yandaşları için
kullandı mı? Hakları gasbedilen bu çiftçilere geri ödemeleri
yapılacak mı? Burada da, Amasyada da yandaş var mı?
Bir de Sayın Komisyon Başkanımıza
soruyorum, o da, kendi Amasyanın milletvekilliğini yaptı: Bu
zamana kadar şehzadeler şehri olan Amasyada derin devlet oldu mu?
Çete işi oldu mu? Paralel devlet oldu mu? Bu zamana kadar Amasyada bu tür
hırsızlığa rastladı mı? Niye son on bir yıl
içinde bu hırsızlıklar oldu Amasyada? Amasyanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu, Adanada 7 tırın
aranması yapılırken yaklaşık 200e yakın askerî
personel vardı ve orada aldığımız
Ben de seçim
bölgemdeydim, takip etmeye çalıştım, Adana Valisinin de
yanına Emniyet Müdürü ve 200, 300e yakın polisi alarak bu
tırların aranmasını engellemek için bölgeye intikal
ettiği söyleniyor. Yani bunların ülkemiz adına -bir tarafta
jandarma bir tarafta emniyet- çok tehlikeli olduğunu düşünüyor
musunuz? Bu tehlikeli süreç nereye kadar gidecek?
Yine, Kadıköy 3. İcra İflas
Müdürlüğünce yapılan ihaleyle ilgili Abdullah Tivnikli, BİMin
sahibi Latif Topbaşın isimleri geçiyor, bunların -birçok fason
firmanın katıldığı söyleniyor- 100 milyon liralık
araziyi sadece 2 lira artırarak 100 milyon 2 liraya almalarını
doğru buluyor musunuz? Yani, birçok şeyin
katıldığı yerde bu nasıl bir uygulamadır? Bununla
ilgili bir araştırma -sizin Bakanlığınıza
bağlı birim olduğu için söylüyorum- yaptınız mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, komisyonda da sormuştum ama
cevabını alamadım, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu tarafından Birleşmiş Milletlere 27 Ekim 2011
tarihinde işkenceyi önleme ulusal mekanizmasının kurulması
konusunda bir taahhütte bulunulmuştu. Bunun süresi 27 Ekim 2012 tarihinde
bitti. Tam bir yılı geçtiği hâlde ve
Bakanlığınızın özellikle cezaevlerindeki habersiz
denetimleri ilgilendiren bu konuda Türkiyede hâlen niçin işkenceyi önleme
ulusal mekanizması kurulmamıştır? Bu konuda bir
çalışma yürütüyor musunuz? Herhangi bir taslak ya da bir şey
yapıyor musunuz?
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 4616 sayılı Rahşan
affı tabir edilen yasa nedeniyle Sayın Başbakan -hakkında
açılmış olan ceza davaları nedeniyle- hakkında
açılan kaç tane davada bu yasadan yararlandı? Bu davalar hangi
mahkemelerde, hangi suçlardan dolayı ve dosya numaraları nedir?
Soru 2: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Adalet
Bakanlığına bağlı olduğunu gösteren bu
düzenlemeye uygun -hangi ülkelerden bu emsal düzenlemenin
alındığı- benzeri uygulama hangi ülkelerde var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Başbakan ve bakanlarınız
yargı içinde çete olduğunu, bu çeteler yoluyla ayarlanmış
yargıçlar, sahte delillerle insanların mağdur edilecek
şekilde mahkûm edildiklerini ve bunlardan dolayı üzüntü
duyduğunu söylüyor. Şimdi, bu olayları yerine getirenlerin
cezalandırılması konusunda, bu kumpası kuranların
cezalandırılması konusunda herhangi bir girişiminiz olacak
mı? Bu kumpasın mağdurlarının tahliye edilmeleri
konusunda ve yeniden yargılanmaları konusunda Bakanlığınızca
bazı düzenlemelerin yapılma hazırlığının
olduğunu biliyoruz. Bu düzenlemeler hangi aşamadadır? Ne zaman
Meclise sunacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yasama Başbakanın emrinde, o
ne emrederse burada o oluyor; yürütme Başbakanın emrinde, o ne
emrederse o oluyor. Şimdi yargıyı da Başbakanın emrine
veriyorsunuz. Kuvvetler ayrılığı yani demokrasi yerine
Birlikten kuvvet doğar. mantığıyla bir diktatörlük kurdunuz.
Başbakan azıcık ses çıkaranın, hatta şaka
yapanların bile kellesini alıyor. Hadi Başbakan suçluluk
duygusuna kapılmış olabilir, hadi Başbakan evladı
Bilal Erdoğanı koruma içgüdüsüne kapılmış olabilir,
Adalet Bakanı olarak size ne oluyor? Siz hukukçusunuz. Birkaç kişi
için hukuku ve adaleti bu kadar katlettiğinize değer mi? Kendinizi
mesleğinize ihanet etmiş hissediyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yüksel
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, İzmirde
Müsteşarınız İzmir Başsavcısını
arayarak ucu eski Bakan Binali Yıldırıma da uzanan, rüşvet,
nitelikli dolandırıcılık, irtikâp, yolsuzluk ve çete
soruşturmasını durdurması için açık baskı
yapıyor. Bunun belgelerini açıkladık. Bu durumda
Müsteşarın derhâl görevden alınması gerekirken
Başsavcı görevden alınıyor. Bu durumda acaba size özel görevli
Bakan diyebilir miyiz? Bu yolsuzluk ve soruşturmaları engellemek
için mi bu görevi üstlendiniz, merak ediyoruz doğrusu? Bugün, yine 12
emniyet müdür yardımcısı da tekrar görevden alındı.
Herhâlde 3 bine doğru gidiyor Türkiyede görevden alınan emniyet
mensubu. Evet, bu ne anlama geliyor, merak ediyoruz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet,
Sayın Öztürkün sorusu. Tabii, devlette görev yapan bütün kamu
görevlilerinin vazifelerini Anayasa ve kanunlara göre yapması
lazımdır. Denetimlerin de yine kanunlar çerçevesinde
yapılması gereklidir. Devlette hizmet veren kamu görevlilerinin
farklı fikirlerde olması, farklı inançlarda olması,
farklı görüşlerde olması, farklı STKlara üye olması,
bunlar normal şeylerdir, doğal olan şeylerdir, bir zenginliktir.
Ancak, görevlerini yaparken Anayasa ve yasaların dışına
çıktığı, fikirleri Anayasa ve yasaların yerine
geçtiği zaman orada elbette Anayasa ve yasaların gereği neyse
onun yapılmasında fayda vardır, doğru olan da odur çünkü
eğer insanlar ideolojilerini veyahut da
farklılıklarını, başka şeylerini yasaların
önüne geçirdiği zaman herkes bundan rahatsız olur. Doğrusu da bu
noktada herkesin yasaya ve yasalara uymasıdır. Tabii, hâkim ve
savcılarla ilgili Anayasanın 138inci maddesi çok açık;
görevlerini yaparken Anayasaya, hukuka, kanuna ve vicdani kanaatlerine
bağlı olarak görev yapmalarını Anayasa emrediyor.
Doğrusu da budur. Biz bu doğrunun her zaman uygulanması gerektiğine
inanıyoruz.
Tabii, birtakım ihbarlar, şikâyetler,
basında yer alan konular var, HSYKya da intikal eden şikâyetler var.
Bu şikâyetlerin bir kısmıyla ilgili incelemeler şu anda
HSYK tarafından yapılıyor ama idari soruşturma diğer
alanlarda var mı, bunu şu anda bilebilme imkânım benim yok çünkü
pek çok bakanlık var, hangisinde bir idari soruşturma var, yok, onu
bilebilme imkânım yok. İzin verilirse bunu öğrenerek bir bilgi
verme imkânımız olabilir.
Tabii, operasyonlarla ilgili, 17 Aralık süreciyle
ilgili şunun altını çizmekte fayda var: Soruşturmalar
başlamıştır. Başlayan soruşturmaların
üzerinin kapatılması, örtülmesi kesinlikle mümkün değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Belgeleri yok ettin, belgeleri.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu
soruşturmalar hukuk çerçevesinde işleyecektir ve sonuçta
yargının öngördüğü mekanizmalar çerçevesinde de karara
bağlanacaktır. Bizim arzu ettiğimiz, bunların hukukun
gereklerine uygun olarak sürdürülmesi ve neticelendirilmesidir. Bunun
dışında herhangi bir şey yoktur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) O zaman fezlekeleri
kabul edin Sayın Bakan. Fezlekeleri bekletmeyin Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Adalet
Bakanlığının hâkim ve savcıları
değiştirme gibi bir görevi de yoktur, yetkisi de yoktur.
Biliyorsunuz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 1. Dairesi bu noktada
yetkili ve görevli.
FARUK BAL (Konya) 1. Daireyi hallettin Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kurul
Başkanı olarak Adalet Bakanının da buraya
katılması söz konusu değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 1. Dairedeki o 2 üyeyi
değiştirme zorunluluğu neden Sayın Bakan? Buna neden
ihtiyaç duydunuz? Bu bir hırsızlığın üstünü örtme
çabası değil mi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tabii,
Türkiye'nin Suriyede yaşanan insanlık dramı
karşısında insanların yaşamasından yana
tavır koyması kadar doğal bir şey olamaz.
Bir şeyin de burada altını özellikle
çizmek istiyorum: Gerek El Kaide terör örgütü gerek El Nusra terör örgütü veya
başkaca terör örgütleri, adı ne olursa olsun, kim tarafından
örgütlendirilirse, yapılandırılırsa yapılandırılsın
Türkiye Cumhuriyeti devleti de, Hükûmeti de terörün ve terör örgütlerinin
karşısındadır. El Kaideye karşı da, diğer
terör örgütlerine karşı da alması gereken tavrı her daim almıştır,
vermesi gereken mücadeleyi de vermiştir, bundan sonra da verecektir
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Tırlar ne oldu
Sayın Bakan, tırlar? Bu tırlar nereye gittiler?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
ama
birileri Türkiye Cumhuriyeti devleti veya Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti terör
örgütlerine yardım ediyormuş gibi gayretin, çabanın içerisine
giriyorlarsa onlar da bilsinler ki bunlar beyhude çabalardır, bir netice
alması mümkün değildir
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Bakan,
tırlar nereye gidiyor, tırlar? Silahlar nereye gidiyor?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
çünkü
böyle bir yardım asla yapılmamıştır,
yapılması da söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyeti masum
Suriye halkının yanında olmuştur, bundan sonra da
yanında olmaya devam edecektir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) O yüzden mi silah
taşıyor Suriyeye?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tabii,
Amasyada başlayan soruşturmayla ilgili benim detay bir bilgi sahibi
olmam mümkün değil çünkü orada yürüyen gizli bir soruşturma var.
Şu anda bu soruşturmanın içerisinde kimler var, kimler yok, kaç
kişi, bunlarla ilgili ifadeler, tutanaklar nedir, bununla alakalı
şu anda bende bir bilgi yok. Olmayan bir bilgiyi benim sizlerle
paylaşma imkânım olmadığını burada ifade etmek
isterim. Soruşturma, tabii, gene hukukun içinde yürüyecek; bu, mahkeme
kararıyla veya savcılık kararıyla bir noktaya gelecektir.
Biz, soruşturmanın sağlıklı yürümesi ve
neticelenmesini arzu ederiz. Onun dışında burada bir şey
söyleme imkânım yok.
Adanada arama yapılmak istenen tırla ilgili
görüntülerden biz de fevkalade rahatsızız. Türkiye Cumhuriyetinin
hiçbir döneminde Millî İstihbarat Teşkilatı böylesi bir olayla
hiç karşılaşmamıştır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Böyle bir iş
yapmadı ki daha önce Sayın Bakan. Daha önce böyle bir silah
taşıması MİTin görevi midir?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bir ülke
düşünün ki kendi millî istihbarat teşkilat kendi ülkesinin içerisinde
yasalarla verilmiş rutin görevlerini yapma noktasında böylesi bir
muameleye maruz kalsın.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Yasada böyle bir
görevi yok Sayın Bakan. MİTin böyle bir görevi yok yasada.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi herkes söylüyor: Devlet MİTin güvenliğini
sağlayamaz mı, gerekli güvenlik tedbirlerini alamaz mı? Elbette
devlet gerekli güvenlik tedbirlerini alır, Millî İstihbarat
Teşkilatının vazifesini yasalara uygun bir şekilde
yapmasını temin eder. Türkiye Cumhuriyeti buna da muktedirdir.
Yasalar ne görev veriyorsa o görevler yapılıyor. Soruşturmalar
ve diğer işlemlerde, yasalarda nasıl tayin ediliyorsa usulü ona
göre yapılması lazımdır. Bizim dediğimiz bu usullere
riayet edilmesidir. Eğer bu usullere riayet edilmezse yasalarda çizilen
sınırlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
gözetilmezse o zaman ülkemiz aleyhine de olumsuz görüntüler ortaya çıkar.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Bakan,
yasa ihlali var. Savcının görev yapmasını engelliyorsunuz.
MİTin silah taşıma görevi yok. Böyle bir şey yok.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Burada
kimsenin görevini engelleme gibi bir durum söz konusu değildir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Engelliyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) MİT
Kanununun 26ncı maddesi gayet açıktır. Bu maddeyi
çiğneyenlere karşı bu maddeyle alakalı yapılması
gereken işlemler de çok bellidir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Efendim,
soruşturma izinlerini
AYTUĞ ATICI (Mersin) MİTin görevi silah
götürmek mi Suriyeye?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onun
için, bakın, o tırlarla ilgili Türkiye Cumhuriyetinin Millî
İstihbarat Teşkilatının yaptığı görevle
alakalı dış dünyaya, içeriye nasıl bir algı
oluşturulmak istendiği de ortadadır.
Biz bu nedenle diyoruz ki: Herkes hukuka uymalı,
hukuku uygulamalı, hukuku çiğnememelidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Karakola ifade vermeye gitmeyen
adamın ne hukuku olur be! Adam karakola ifade vermeye gitmiyor, hukuktan
bahsediyorsunuz!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Siz hukuku ihlal
ediyorsunuz, Adalet Bakanlığı ihlal ediyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yasal
himayelere, yasal kısıtlara da herkes riayet etmelidir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Neden
bahsediyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Adam karakola ifade vermeye
gitmiyor, hukuktan bahsediyorsunuz. Hukukun ırzına geçtiniz siz!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tabii,
Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlunun
işkenceyi önleme ulusal mekanizmasının kurulmasıyla ilgili
konu Adalet Komisyonunda da geçen gündeme getirilmişti. Bu konuyla ilgili
ben de bakan arkadaşımıza konuyu ilettim. Bizim
Bakanlığımızla ilgili bir boyutu varsa onu da takip
edeceğiz ve bu mekanizmanın kısa süre içerisinde hayata
geçirilmesi için gereğini yapacağız. Türkiye taahhütlerine
uyacaktır. Şu anda bu konuda kesin bir bilgiye sahip
olmadığım için daha detaylı bir bilgi veremiyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Müsteşarla İzmir
Başsavcısı arasındaki ilişki
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tabii,
Sayın Tanal sorduğu soruyla ilgili birtakım rakamlar istedi.
Onları benim şu anda burada verebilme imkânım yok.
Araştırmaya muhtaç bir konu. Ondan sonra doğru bilgileri
kendisine verebilirim.
Şimdilik, başka sorular var yazılı
cevap vereceğim ona, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler böylece
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerinde önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
maddenin çıkarılmasına ilişkin dört önerge vardır. Bu
önergelerden Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi
Gruplarına mensup milletvekillerince verilen iki önerge, maddenin
Anayasaya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını
isteyen önergelerdir. Bildiğiniz üzere İç Tüzükün 84ücü maddesine
göre, bir kanun tasarısı veya teklifin Genel Kuruldaki
görüşülmesi sırasında tasarı veya teklifin belli bir
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen
önergeler diğer önergelerden önce oylanır.
Bu nedenle, önergeleri sırasıyla
okutacağım. Önce bahsettiğim iki Anayasaya
aykırılık önergelerini birlikte işleme alacağım
ve oylayacağım. Önergelerin kabul edilmesi hâlinde 1inci madde
tekliften çıkartılacak olup diğer önergeleri işlemden
kaldıracağım. Önergelerin kabul edilmemesi hâlinde ise 1inci
maddeyi metinden çıkarmayı öngören diğer iki önergenin
işlemine devam edeceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 1 inci maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Şahin Salih Koca Mehmet Şükrü
Erdinç
Çankırı Eskişehir Adana
Türkan Dağoğlu Oya Eronat
İstanbul Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
BAŞKAN Şimdi, Anayasaya aykırı
olan aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve (1.) maddesinin Anayasaya aykırı olması
nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün Yılmaz Ömer Süha Aldan
Mersin Uşak Muğla
Celal Dinçer Müslim
Sarı İlhan
Demiröz
İstanbul İstanbul Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 1. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Konya İzmir Kayseri
Celal Adan Murat
Başesgioğlu S.
Nevzat Korkmaz
İstanbul İstanbul Isparta
BAŞKAN Evet, Sayın Komisyon, Anayasaya
aykırılık iddiasıyla aynı mahiyetteki önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet de katılmıyor.
Önergeler üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Faruk Bal, Konya Milletvekili.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada neyi değerlendiriyoruz? Bugün, burada, 2010 yılında
yapılan Anayasa değişikliği ile yargının içine
düştüğü durumu tekrar başka bir olay nedeniyle; yolsuzluk,
rüşvet, kara para aklama gibi ithamlar nedeniyle Adalet ve Kalkınma
Partisinin yargı üzerinde otorite kurma amacıyla getirmiş olduğu
kanunu görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, 2010 Anayasa değişikliği sürecinde
Milliyetçi Hareket Partisi ne söylemişse aynısını bugün
söylüyor. O zaman demiştik ki: Hukukun üstünlüğünü,
yargının bağımsızlığını, hâkimin
teminatını, yargının
tarafsızlığını ihlal edecek bir
değişikliği gündeme getirdiniz. Siz daha önceki Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun İdeolojik karar veriyor. gerekçesi ile
yapısını, bu ilkeleri değiştirerek yeni bir
yapılanmaya yol açıyorsunuz. Bu, Anayasanın temel ilkelerine
aykırıdır. O tarihte gizli bir gündemin sonucu olarak, 3 tane
zehirli maddenin üzerine 8-10 tane daha kamuoyunda hoş
karşılanabilecek maddeyi getirdiniz; kadına pozitif
ayrımcılık adı altında Türk milletinin kadına
saygısını, Türk milletinin çocuğa sevgisini, Türk
milletinin şehitlerin dul ve yetimlerine olan şefkatini, merhametini;
Türk milletinin engelliye olan şefkatini, merhametini suistimal ederek,
hatta yetinmeyerek, hiç ilgisi olmadığı hâlde, milletimizin
vicdanında büyük bir yara olan Başörtüsüne çözüm getiriyoruz. yalanıyla
ve yine yetinmeyerek, milletimizin ruhunda derin yaralar açan 12 Eylül
darbesine nefreti dahi suistimal ederek 2010 Anayasa
değişikliğini gerçekleştirdiniz.
Gerçekleşen bu
Anayasa değişikliği ile elbette ki yargının içindeki
iç denetim organlarını ve yargının kendi kendini dengeleme
mekanizmalarını ortadan kaldırdınız ve
kaldırılan bu hâliyle birtakım operasyonları
yaptırdıktan sonra, şimdi sizin kuyruğunuz kapıya
sıkışınca bu yargıyla hesaplaşmak üzere bu
tasarıyı getirdiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada da 2010 tarihinde söylediğimizin aynısını
söylüyoruz. Yargının bağımsızlığı,
yargının tarafsızlığı, hâkimin teminatı,
hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve parlamenter demokrasideki kuvvetler
dengesini altüst eden Anayasaya aykırı bir teklif getirdiniz. Hukuk
devletine ve hukukun üstünlüğüne inanmış olsaydınız,
ortaya çıkmış olan ve her ölçüde hiçbir şekilde makes
bulmayan birtakım rüşvet görüntüleri, kasalar içerisinde milyon
dolarlar, ayakkabı kutuları içerisinde milyon dolarlar, bunları
takip eden polis ekiplerinin elde etmiş olduğu taksi
bagajlarındaki milyon dolarlar, havaalanına giderken tespit
edilmiş milyon dolarlarla ilgili kişileri, hiç tereddüt etmeden,
hukukun üstünlüğüne inanan, yargının bağımsızlığına
inanan bir iktidar, olduğu gibi yargının önüne teslim ederdi. O
takdirde Hukukun üstünlüğü lafını sizin
ağzınıza almanız ve onun gereğini yerine getiren bir
iktidar olarak elbette ki takdir görmeniz gerekirdi.
Tam aksine bir uygulama ile Yargıtay, Anayasa
Mahkemesi, HSYK ve akademi çerçevesi içerisinde artık yasama meclisini
partileştiren, devleti partileştiren, yürütmeyi olduğu gibi
partileştiren, sermayeyi partileştiren, basını
partileştiren bir iktidar olarak bir tek yer kalmıştı:
Yargı. Orayı da siyasal hedeflerinize alet etmek üzere
partileştirdiğiniz takdirde Türkiye tam bir parti devleti hâline
gelecektir ve bu parti devleti hâline gelen Türkiyede de ne demokrasiden ne
hukuktan ne insan haklarından söz etmek mümkün olmayacaktır.
Doğru olan, dürüst olan, hukukun gereğini yerine getirmek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) -
kimin oğlu olursa olsun,
kimin bacanağı olursa olsun, kimin neresine dokunursa dokunsun
yargının huzurunda hesap vermelidir. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Dilek
Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde üzerinde bu önergenizle geri
çekmenizdeki maksadı anlayamadık. Zaten bu maddede, Yargıtay
Birinci Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
için bu sürelerin kısaltılmasını 26 Ağustos 2011
tarihinde 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yapmıştınız.
Şimdi yeniden süreleri uzatıyordunuz, yeniden neden bunu önergeyle
geri çektiğinizi anlayamadık.
Şimdi, süreleri uzatmanızın nedeni,
Yargıtay içerisinde de var olan bu çete ya da yasa dışı
yapılanmayla ilgili kişilerin herhangi bir şekilde
etkinliklerini kırmak amacıyla yaptığınızı
düşünmüştük ama şimdi aklımıza geliyor ki bu süreleri
yeniden kısaltıyorsanız ve bu maddeyi çekiyorsanız acaba bu
yasa dışı yapılanmayla herhangi bir şekilde
uzlaşma mı sağladınız? Aklımıza bu geliyor.
Bu konuda herhâlde bir açıklama yapılır sizin grubunuz
tarafından.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12
Eylül 2010 referandumu ile Yargıtayda, Danıştayda, Anayasa
Mahkemesinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda her türlü dizayn
çalışmasını yaptınız. Bu düzenlemelerle
Yargıtaya 160 yeni yargıç, Danıştaya da 51 yeni yargıç
getirdiniz ve yargıyı vesayetçi yapıdan
kurtardığınızı iddia ettiniz. Ancak ne hikmetse 17
Aralık 2013 tarihinde yolsuzluk ve rüşvet operasyonları
başlayınca sizlere, hepinize bir vahiy geldi, Başbakan dâhil,
bakanlar dâhil Yargı içinde yasa dışı bir yapılanma
var. Bu yasa dışı yapılanma her türlü hukuksuz kararı
veriyor ve buna karşı biz mücadele başlatıyoruz. dediniz,
hep beraber bunu söylediniz. Hatta, Başbakan, özel yetkili mahkemeler için
şöyle söyledi: Bugün artık geçmişteki bazı
yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin
oluştuğunu daha net olarak görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla,
yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle, tasarlanmış
ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla
insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin
şekilde görebiliyoruz. Aynı şekilde Yalçın Akdoğan
Orduya kumpas yapıldı, bu ülkenin insanlarına kumpas
yapıldı. dedi. 17 Aralıkta birdenbire bunlar aklınıza
geldi. Ve buradan anlaşılıyor ki, Fethullah Gülen cemaatinin
yargı üzerinde vesayetine siz neden oldunuz. Aslında onlarla beraber
siz de suç ortaklığı yaptınız, 17 Aralığa
kadar da bu suç ortaklığınız devam etti. Dediniz ki:
Kumpas var. Dediniz ki: Orduya ve bu ülkenin insanlarına kumpas var.
Şimdi, bu çetenin suç ortağı olarak -böylesi bir kumpas var ise-
bu kumpası işleyenler ciddi anlamda bu ülke insanlarına ve bu
ülkeye karşı suç işliyor. Bunu söyleyip bir kenara
çekilemezsiniz. Bu kumpası işleyenler kimse bunların
cezalandırılması konusunda gereken işlemler başlatılmış
mıdır? Biz Bakana soruyoruz ama ne yazık ki hiçbir şekilde
cevap alamıyoruz.
Şimdi, deniyor ki: Kumpas
yapılmıştır, bu yargılamalar gerçekten adil
yargılanma ilkelerine uygun değildir. Biz de bunu
yıllardır söyledik ama bize kulaklarınızı
tıkadınız. Şimdi, bu kumpas sonucunda
yargılananların mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bir çaba
sarf ediyor musunuz? O insanlar cezaevinde ölüyorlar. 75 yaşında
insanlar ölüme terk edildiler, özgürlüklerinden mahrum
bırakıldılar. Şimdi onun için bir şey yapıyor
musunuz? Elbette yani siz eğer -bugün uzlaşma gibi bir izlenim
edindik- uzlaştıysanız yeniden başlayacaksınız.
Aslında biz o davaların savcısıydık. demeye yeniden
başlayacak mısınız, bunu da merak ediyoruz.
O insanların yeniden yargılanması
gerekiyor. Özel yetkili mahkemelerin, tasfiye hâlinde olan özel yetkili
mahkemelerin verdikleri kararların tamamen ortadan
kaldırılması, yok hükmünde sayılması gerekiyor.
Bunlarla ilgili nasıl bir düzenleme yapıyorsunuz, bunu öğrenmek
istiyoruz sevgili arkadaşlar. Bunu yapmak sizin boynunuzun borcu, bunu
yapmak sizi bu suçlardan kurtarmayacak ama belki vicdanınızı
rahatlatabilir diye düşünüyorum.
Gizli tanıklıkla ilgili, bu uzun tutuklamalarla
ilgili ne yapıyorsunuz? Gizli tanıklık timleri
oluşturuyorsunuz, bunları ortadan kaldırmak istemiyorsunuz. Bu
yasa dışı yapılanmaları aslında ortadan
kaldırmak istemiyorsunuz, onun yerine, cemaatin yerine, cemaat
yargısı yerine, bu yasa dışı yargı yerine
aslında bir AKP yargısı oluşturmaya çalışıyorsunuz.
Bizim itirazımız bundandır işte. Biz ise,
bağımsız ve tarafsız bir yargı olması
gerektiğini söylüyoruz, Anayasa değişikliğini yapmak
gerektiğini söylüyoruz. Anayasa değişikliğini
yapmadığınız sürece bunlar sizin boynunuzda bir yafta
olarak kalacaktır çünkü siz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
AKP
yargısını oluşturmaya çalışıyorsunuz. Bu
ülke insanları da farkında ve asla sizi affetmeyecekler.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddenin Anayasaya aykırılık sebebiyle
çıkarılmasını isteyen iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Şahin Salih
Koca Mehmet
Şükrü Erdinç
Çankırı Eskişehir Adana
Türkan Dağoğlu Oya Eronat
İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Sayın Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen İdris
Baluken, Bingöl Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerine partimiz adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
1inci maddede vermiş olduğumuz bu önergenin dikkate
alınmış olmasını olumlu buluyoruz. Bu maddenin
tekliften çıkarılmış olması olumludur ancak şunu
özellikle ifade etmek istiyoruz: Bu yapılan düzenlemenin tamamı,
kanun teklifinin tamamının Genel Kuruldan çekilmesi ve bir Anayasa
değişikliği zemini aranarak tüm siyasi partilerin ortaklaşa
yapacağı bir düzenlemeyle Genel Kurula getirilmesinin doğru olan
yöntem ve metodoloji olduğunu belirtmek istiyoruz çünkü başından
beri de kamuoyuna bu düzenlemeyle ilgili düşüncelerimizi aktarıyoruz.
Burada bizim önemsediğimiz iki ilke var: Birincisi,
yapılan düzenleme tarafsız ve bağımsız bir
yargıya hizmet eden bir düzenleme midir? İkincisi, kuvvetler
ayrılığı ilkesine uygun bir düzenleme midir?
Şimdi, bu her iki ilkede de bir ortak
mutabakatın burada şekillenmediğini çok rahatlıkla
söyleyebiliriz çünkü 3 siyasi parti, bu yaptığınız
düzenlemeyle tarafsız ve bağımsız bir yargıyı
oluşturmak bir yana, yargıyı yürütmenin denetimine verecek
bazı düzenlemeler yaptığınızı, Adalet
Bakanlığına güçlü yetkilerle yargı üzerinde bir tahakküm
kurduğunuzu düşünüyor.
Dolayısıyla, böyle bir düşünce, toplumun,
halkın yüzde 50sini temsil eden siyasi partiler de varken sizin bu
düzenlemeyi kendi bildiğiniz şekilde buraya getirmeniz doğru
değildir.
O nedenle, aslında başından beri 3 siyasi
partiyle ortaklaşarak bir Anayasa değişikliğinin
uzlaşmasını aramanız gerekiyordu. Komisyon görüşmeleri
sırasında da Sayın Adalet Bakanı grubumuzu ziyaret
ettiğinde yine kendisine ifade etmiştik, komisyonda bu
görüşmelerin derhâl durdurulmasını, her 3 siyasi partiyle ortak
bir Anayasa metninin oluşturularak bunun komisyona ve Genel Kurula
getirilmesini önermiştik ama maalesef, bir taraftan bizimle
görüşülüyordu, bir taraftan da komisyon bu verilen kanun teklifini
görüşmeye devam ediyordu. Buradaki samimiyetsizliğin bütün bu
tartışmayı beraberinde getirdiğini ifade etmek istiyoruz.
Bakın, bizim başından beri
söylediğimiz bir şey var: Biz HSYKnın bugünkü
yapısından rahatsızız, bunun değişmesi gerekir
ancak değişirken, dediğimiz gibi, Anayasa uzlaşmasıyla,
birincisi, kaynakların çeşitliliğini gözetmek gerekir; ikincisi
ise milletin iradesi Parlamentonun iradesini mutlaka devreye koymak gerekir.
Kaynakların çeşitliliği derken, Yargıtay Genel Kurulu,
Danıştay Genel Kurulu dışında meslek deneyimi olan
avukatlardan, hâkimlerden, üniversitelerden, sivil toplum alanlarından da
demokratik seçim süreçleriyle mutlaka bu HSYKya üye verilmesi gerektiğini
ifade ediyoruz. Bu demokratik seçim süreçlerinden geçen adaylar Parlamentoya
gelir, Parlamentoda nitelikli çoğunlukla HSYKda görevlendirilecek olan
adaylar seçilir. Doğru olan yöntemin bu olduğuna inanıyoruz. O
nedenle sadece bu 1inci maddeyle ilgili düzenlemenin geri çekilmesi
değil, kanun teklifinin tamamen geri çekilmesinin önemli olduğunu
ifade etmek istiyoruz.
Bakın, bu yaptığınız, buraya
getirdiğiniz teklifle siyaseten siz kendi kendinizi boşa
çıkarıyorsunuz; hatta diğer siyasi partiler için de bu geçerli,
BDP dışındaki siyasi partiler için de geçerli. Bu HSYK
düzenlemesini de içeren Anayasa değişikliğine 12 Eylül
referandumunda cansiparane evet dediniz, AK PARTİ Grubu olarak bunun
için meydanlara gidip oy topladınız; diğer siyasi partiler de,
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi de bu HSYK düzenlemesini
içeren Anayasa teklifine hayır demişti. Şimdi roller
değişti, sizin iki yıl önce evet dediğinize bugün siz
hayır diyorsunuz, onların hayır dediğine bugün onlar
evet diyecek bir pozisyona geldiler ama başından beri Barış
ve Demokrasi Partisi bu her iki görüşü de kabul etmediğini 12 Eylül
referandumunda sandık başına gitmeyerek boykotla ortaya koydu.
Bugün de bu HSYKda düzenleme yapılmalı ama mutlaka anayasal
düzenlemeyle, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve tarafsız ve
bağımsız bir yargıyla oluşturulması
gerektiğini ifade ediyorum.
Umarım bu önerilerimizi, bu görüşlerimizi
sizler de dikkate alır ve Genel Kuruldan bu düzenlemeyi geri çeker, bir
anayasal uzlaşma zemini ararsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Baluken 12
Eylül 2010da hayır dediğinize bugün evet dediniz. diyor. O
neresiymiş, kimmiş o bugün evet diyen, neresine hayır
neresine evet demiş, bunu açıklamasını istiyorum yani bu
biz miyiz, Cumhuriyet Halk Partisi mi?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hayır demedin mi
ama?
BAŞKAN Ama Sayın İnce, biliyorsunuz
böyle bir usul söz konusu değil.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Gayet net ifade ettim,
Anayasa değişikliğine Hayır dediniz, bugünkü düzenlemeye
de
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Efendim, partimizin
adını da sayın hatip vererek
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır, partimizi
kastettiğine göre o zaman sataşma var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sataşma söz konusu.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce, iki dakika
söz veriyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Öztürk
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
18.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 12 Eylül
2010 Anayasa referandumuyla, Anayasa değişikliğiyle
Anayasanın 159uncu maddesinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısı yeniden düzenlenmiş ve bu düzenlenen 159uncu maddeye
göre yeniden Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı
çıkarılmıştı. Ben o günkü
konuşmalarımızı tutanaklardan okudum. Aslında, onun
bir, darbenin eylem planı niteliğinde olduğunu söyledik.
Şimdi de yine, 17 Aralıkta meydana gelen yolsuzluk operasyonunun
önünü kesmek için bir intikam yasası olarak bu yasa getiriliyor.
Aslında bu yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilme
amacı ve nedeni tarafsız ve bağımsız bir yargı
oluşturmak değil, milletin yargısını oluşturmak
değil. Sayın Başbakan 12 Eylül 2010 referandumundan sonra
kendisinin sandığı yargının 17 Aralık 2013
operasyonunda kendisinin olmadığını anlaması üzerine
yine yargıdan intikam almak üzere getirmiştir. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak ne bundan önceki HSYK düzenlemesinin ne de 12 Eylül 2010
referandumuyla gelen HSYK düzenlemesinin ne de bu teklifin doğru
olduğunu hiçbir zaman savunmuyoruz. Bizim
amaçladığımız, gerçekten, milletin uzlaşmasıyla,
tüm partilerin uzlaşmasıyla Anayasada yapılabilecek bir
değişiklikle milletin yargısı olacak, tarafsız,
bağımsız bir yargı oluşturmaktır. Hiçbir mezhebin,
hiçbir cemaatin, hiçbir inancın, hiçbir siyasi partinin olmayan, sadece ve
sadece milletin olan, tarafsız, bağımsız ve özgür bir
yargının oluşmasını biz savunuyoruz. Bunu komisyonda
da savunduk, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Engin Altay bu
çağrıyı yaptı, hâlen biz bu noktadayız. Ne bundan
öncekini ne de bu teklifi savunmuyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bugünkü HSYK sizin ürününüz, CHPnin ürünü.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen ne bilirsin ya, sen ne bilirsin ya!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Haydi oradan, haydi oradan! İkide bir
Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Aynı şekilde partimize olan bir
sataşma dolasıyla
BAŞKAN
Buyurun.
İki
dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
19.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söylendiği gibi, biz, evet, 2010 yılındaki
Anayasa referandumunda düzenlemelere Hayır. dedik ve bunun için çaba
gösterdik ama Sayın Balukenin bir yanlışı var. Biz,
burada, bugün Evet. demiyoruz HSYKya, biz yine aynı düşüncedeyiz
ama hangi sebeple aynı düşüncedeyiz? Değişmesini şu
an için istemiyoruz. dedik. Çünkü, önce yolsuzluklar var ve yolsuzluklar
sebebiyle HSYKda değişiklikler söz konusu ediliyor. Yani, siz,
hukukun bir şekilde bunu ortaya çıkarmasından endişe
duyduğunuz için yapıldığı için biz bugün
değiştirilmesine karşı çıkıyoruz. Yoksa, biz
Evet. demiyoruz, yine Hayır. fikrimizde devam ediyoruz.
Dolayısıyla,
öncelikle, gerek Anayasa şeklinde Anayasadaki düzenlemelerin gerekse
bugün kanuni düzenlemelerin
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani Değişsin. diyor musunuz Hocam? Bu HSYK
yapısı değişsin. diyor musunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla)
kesinlikle bu yapılanmanın doğru
olmadığını ama yolsuzlukların ortadan
kaldırılmasından sonra gerekiyorsa bunların
değiştirilmesine taraftar olduğumuzu belirttik ve bunda ısrarlıyız,
hiçbir zaman da bu düzenlemeyi kabul etmiyoruz.
Çünkü,
bakın Evet. diyen ve bunun propagandasını yapan iktidar
partisi şu sonucu elde etti: Yüzde 58 Evet. çıkardı. Yani,
bugün Hayır. demek suretiyle yüzde 58i aldattı. Yüzde 58in
bunlardan hesap sorması gerekir. Dolayısıyla, dün, üç sene önce
bunun farkına varmayan iktidar, üç sene sonra mı aklı
başına geldi?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz bugünkü HSYKya Evet. demedik.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Demek ki, ileriyi göremiyorsunuz, ileriyi
göremiyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Bunlar aynı şeyler değil Hocam.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bugünkü HSYKya Evet. demedik.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yine, bugün reddediyorsunuz. Kuran sizdiniz,
oluşturan sizdiniz, bugün itiraz eden sizsiniz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) O, Anayasa değişikliğiydi Hocam.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, biz, dün neyi söylüyorsak
bugün de aynı şeyleri söylüyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) O günkü Anayasa değişikliydi, bugünkü kanun.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bugünkü HSYKya Evet. demedik biz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN Şimdi diğer önerge için gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Yargıtay Birinci Başkanı ve
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seçilebilmek için en az
sekiz yıl, Birinci Başkanvekili, daire başkanı ve
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili seçilebilmek için en az
altı yıl süre ile Yargıtay üyeliği yapmış olmak
şartı aranmasına ilişkin değişiklik, Teklif
metninden çıkarılmaktadır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Neden?
BİRGÜL AYMAN GÜLER (İzmir) Neden?
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmiştir.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Neyi kabul ettik?
BAŞKAN - Kabul edilen bu önergelerle 1inci madde
teklif metninden çıkarılmıştır. Ancak, bir
karışıklığa meydan vermemek için, mevcut komisyon
metninden görüşmelere devam edeceğiz. Kanunun yazımı
esnasında maddeler teselsül ettirilecektir.
2nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Bu
önergelerden Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi
gruplarına mensup milletvekillerince verilen iki önerge maddenin
Anayasaya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını
isteyen önergelerdir. Bu sebeple öncelikle bu iki önergeyi işleme
alıyorum.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 2 nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin
Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki, maddenin Anayasaya
aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve (2.) maddesinin Anayasaya aykırı olması
nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Kamer
Genç
Mersin Uşak
Tunceli
Ömer Süha Aldan Celal Dinçer Müslim
Sarı
Muğla İstanbul
İstanbul
İlhan Demiröz
Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 2. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Konya İzmir
Kayseri
Celal Adan S. Nevzat Korkmaz
Murat
Başesgioğlu
İstanbul Isparta
İstanbul
Seyfettin Yılmaz
Adana
BAŞKAN
- Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Önergeler üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 523
sıra sayılı Yasa Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasıyla ilgili önerge verdik.
Şimdi,
Bekir burada çıktı, bu kanunun Anayasaya uygun olduğunu
söyledi.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Terbiyeli konuş be!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Bakan
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Saygılı ol, saygılı!
KAMER
GENÇ (Devamla) Ahmet İyimaya çıktı, bu kanunun Anayasaya
uygun olduğunu söyledi.
Biraz
fikir namusunu taşıyan, biraz dürüst olan bir insan bu maddenin
Anayasaya uygun olduğunu iddia edemez arkadaşlar.
Maddenin
esası nedir? Hâkimler, savcılar yurt dışına staj ve
görgülerini arttırmak için
Eskiden seçilirken HSYK seçiyordu,
gönderiyordu, şimdi HSYKdaki o yetkiyi alıyorsunuz, Adalet
Bakanına veriyorsunuz.
Şimdi,
yani Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bu
Hâkim ve savcıların yurt
dışına gönderilmesindeki esası maliye memuru statüsüne
düşürüyorsunuz.
Şimdi,
hangi akıl ve hangi mantık burada yapılanın yargı
bağımsızlığı olduğunu söyleyebilir?
Şimdi,
Bekir burada biraz önce diyor ki
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Bakan
KAMER
GENÇ (Devamla) - Biz yargı
bağımsızlığını koruyoruz. Ya, insan biraz
Allahtan utanır ya, Bekir! Sen güya
Sen de Ahmet İyimaya, hem imam
hatip mezunusunuz hem de hukuku bitirmişsiniz. Sizden biraz daha dürüst
bir fikir aslında teşekkül etmesi lazım, tam dinsiz (x) olmuşsunuz ya, böyle bir
şey olur mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Genç, lütfen, temiz bir dille konuşun.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bakın, İzmirdeki olay şöyle: Şimdi,
Ulaştırma Bakanının bacanağını suçüstü
yakalıyorlar, ondan sonra Ulaştırma Bakanının
bacanağını teslim etmiyorlar; bu Bekir telefon ediyor,
Müsteşarına talimat veriyor, diyor ki: Savcıya söyle, o
soruşturmayı geri alsın. Savcı da almıyor. Ama beş
gün kaçırıyorlar, ondan sonra kendilerine göre bir hâkim ve
savcı buluyorlar, ondan sonra tahliye ediyorlar.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bozacının şahidi
şıracı.
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, Tayyipin oğlu niye kaçıyor? Bakın,
Tayyipin oğlu
Deniliyor ki Tayyipin oğluna: Sen bir vakıf
kurmuşsun, bu vakfa 200 trilyon lira birisi
bağışlamış, 3 milyon dolar birisi
bağışlamış, hazine arazileri alanlar evvela
gitmişler, bu Tayyipin oğlunun vakfına para vermişler;
ondan sonra Tayyip de diyor ki: Ya, benim oğlum hayır işlerini
yapıyor. Yahu, hayır işlerini o yapıyor da
başkası yapmıyor mu?
Şimdi, bakın,
hırsızlığınızla suçüstü yakalanmış bir
iktidarsınız, bu hırsızlığınızı
örtbas etmek için ne yapıyorsunuz, hâkimleri kendi statünüz içine almak
istiyorsunuz. Yani bunu böyle kısaca izah etmek isterseniz, on iki senelik
iktidarınız zamanında, soygunlardan ve yolsuzluklardan
kaynaklanan bir lağımdan
teşekkül etmiş bir bataklık var. O bataklığın
içine birçok yöneticileriniz girmiş ve batmış. Şimdi, bu
kanunla getiriyorsunuz o lağım bataklığında Efendim,
biz bundan nasıl çıkarız? diyorsunuz. Şimdi, icat
edilmiş dozerleri getirseniz bunu çıkaramazsınız çünkü bu
lağım, bu bataklık çok büyük bir bataklık. Bu, sizi
kurtaramaz. Bu kadar insanlık dışı bir düşünceyle olamaz.
Şimdi, yarına ne yapacaksınız, bu
kanunu çıkardıktan sonra? Zaten 1. Daireyi istediği gibi
değiştirmiş Bekir. Ondan sonra, oraya 5 tane hâkim
getirmişsiniz, iki günde 96 tane hâkimi değiştirdiniz,
savcıyı değiştirdiniz. Yarına ne
yapacaksınız? Kendinize göre bir mahkeme teşekkül edeceksiniz,
Tayyipin çocuklarını, Bakanın çocuklarını oraya
götüreceksiniz, hâkimler sizi affedecek. Geçmişte Tayyip Erdoğan
gitti, Üsküdar hâkimi
Orada AKBİLde nasıl aklandı? Daha
Başbakan olmamıştı, partisi Başbakandı, gitti orada,
Üsküdarda hâkim onu akladı, arkasından
Hâkim şimdi
Yargıtayda nerede biliyor musunuz? Şimdi, onu da ne
yapacaksınız? Birtakım kendinize göre hâkimleri
bulacaksınız, getireceksiniz, kendi pisliklerinizi
temizleyeceksiniz; o hakimler de size
Ondan sonra, birtakım makamlar vereceksiniz. Siz bununla Türkiyeyi bir karanlığa
götürüyorsunuz. Türkiyenin Anayasasını değiştiriyorsunuz.
Anayasanın 2nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devletidir. Bu hukuk devleti kalkınca Türkiyede bir dikta rejimi
olacaktır. Yani bu kanun yok hükmündedir, keenlemyekûndür. Eğer
vakıf kanunu çıkarıp da Anayasa Mahkemesine rüşvet
vermezseniz, Anayasa Mahkemesinde de bu keenlemyekûn sayılır ve hiç
çıkmamış sayılır.
Ya, böyle insanlık dışı, ahlak
dışı, hırsızlığı bu kadar metheden,
hırsızlığa bu kadar sahip çıkan bir kanunu buraya
getirebilmek için insanlarda utanma olmaması lazım, ar olmaması
lazım, ar damarı olmaması lazım. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar ya! Böyle burada bunlar savunulur mu ya!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bunların
hiçbiri sende yok!
HARUN KARACA (İstanbul) Aynaya bak, aynaya!
BAŞKAN Sayın Bakan, söz talebiniz var,
buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, hatip şahsıma dönük hakarette bulundu
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Kürsüden lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
20.-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Esasında bu vakitte söz almak istemezdim, ama
sayın hatip burada konuşurken, hem şahsımı hem de
Sayın İyimayayı dinsizlikle itham eden bir ifade kullandı.
Tabii, Sayın Gençi herkes tanıyor, Ahmet
İyimayayı da tanıyor, Bekir Bozdağı da tanıyor.
Ben eminim ki, duyanların buna dair akıllarına birçok atasözü
gelmiştir ama ben o atasözlerinin hiçbirini söylemek istemem, ama
bilmesini isterim ki, benim dinimi, benim imanımı tartmaya Kamer
Gençin kıratı yetmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hiçbirisi bunu tartamaz. Ben Sayın
İyimayanın da dininin, imanının Sayın Kamer Genç
tarafından tartılabileceğine inanmıyorum. Bütün
bunları milletimiz değerlendiriyor.
Benim dilime pek çok laf geliyor ama ben bunların
hiçbirisini burada ifade etmek istemem, ama insanları itham ederken,
lütfen herkes diline hâkim olsun, doğru şeyler söylesin; edebiyle,
üslubuyla, güzelliğiyle burada konuşulması lazım. Ben,
şimdi, kalkıp size başka başka laflar elbette
söyleyebilirim ama benim edebim buna izin vermez, benim ahlakım buna izin
vermez, benim yetişme tarzım buna izin vermez. Ben hiç kimsenin
imanının, dininin burada tartışılmasını,
sorgulanmasını da doğru bulmam.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hırsızlık yapan
her şeyi yapar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bunun da
hesabını mahkemede soracağımı ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan Benim
dinime, imanıma laf attı. dedi, ben öyle bir şey söylemedim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın İyimaya,
sataşma nedeniyle size de iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan Benim
dinimi, imanımı söz konusu etti. dedi, böyle bir şey yok.
BAŞKAN Sayın Genç, daha önce söz istediler.
Buyurun Sayın İyimaya.
21.-
Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimayanın, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin
2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkanım, yüksek Parlamentonun muhterem üyeleri
MUHARREM VARLI (Adana) Ya, bırak bunları!
AHMET İYİMAYA (Devamla)
biz sadece kimlik ve
kişilik değiliz. Büyük milletin tarihî değerleriyle, günümüzün
değerleriyle ve gelecekteki beklentileriyle temsilcileriyiz. Dil, beynin
komutundan kurtulmuş canlı bir sözlük değildir. Milletvekilinin,
anlamları dile dökerken vasat bir insanın asgari üslubuna sahip
olması lazımdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ahmet İyimaya olarak kendimi yüksek kurula tarif
etmek, yüksek kurula tanıtmak gibi bir ihtiyaç içerisinde değilim
ama
ALİ ÖZ (Mersin) Adalet Komisyonundan
tanıyoruz!
AHMET İYİMAYA (Devamla)
beni de küçük
sözcüklerle ve küçük manalarla herhangi bir arkadaşın tarif etmesi
mümkün değil. En az onların inançsızlığı kadar
veya inancı kadar benim inancım da değerlidir. Benim
inancıma beklediğim saygıyı
Onların
inançsızlığına da saygı duyabilirim. Ben dinimi
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) İnançsız
kim Sayın İyimaya? Kimi inançsız diye itham ediyorsunuz?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Çok ayıp!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Türü ne olursa olsun
arkadaşlar.
Bakın, bir, inanmak; iki, inanmamak; üç, inanç
içerisinde tür belirlemek özgürlük alanıdır. Kamer Beyle ben
yıllardır beraber siyaset yaptım ama kişiselleştirme
yapmadım ve
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Onların
inançsızlığı ne demek ya?
AHMET İYİMAYA (Devamla)
bugün ben bir
komisyon başkanlığı görevini yürütüyorum. Buradaki görevim,
tarafsız bir şekilde, kendi felsefemi de koruyarak müzakere zemini
hazırlamaktı, hazırladığımı kabul ediyorum.
Saygılar sunuyorum Başkanım,
saygılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Hiç
yakışmadı Başkan. Bence özür dilemelisiniz Sayın
İyimaya.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Burada, Sayın
İyimayanın konuşmasında takılı olduğumuz
bir yer var: Bizim inancımız, onların
inançsızlığı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Öyle demedi, hemen
çarpıtıyorsunuz ya.
BAŞKAN Hayır, hayır, öyle değil.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Üçe ayırdım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bunu açması
lazım. Ben Sayın Bozdağ kadar, Sayın İyimaya kadar
kibar olamam. Eğer birisi benim inancımı sorgular
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Sorgulamam.
MUHARREM İNCE (Yalova)
beni inançsız olarak
söylerse ona ağza alınmayacak lafları söylerim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Arkandaki
sorguladı, arkandaki.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sorgulayan kişi arkanda be!
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben o kadar kibar olamam, ben
olamam. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
lütfen
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Arkandaki
sorguladı, arkandaki.
HARUN KARACA (İstanbul) Muharrem, arkana bak,
Kameri göreceksin!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Dön arkana bak, dön.
MUHARREM İNCE (Yalova) O lafı düzeltmesini
istiyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Dön de arkana bak.
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben asla o kadar kibar
olamam.
BAŞKAN Sayın İnce, konu
anlaşıldı.
MUHARREM İNCE (Yalova) O lafı düzeltsin.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Dön de arkana bak,
arkandaki sorguladı.
BAŞKAN Sayın İnce, Sayın
İyimaya inancı veya inançsızlığı dedi. Ben
Sayın İyimayaya söz vereceğim açıklama
MUHARREM İNCE (Yalova) Onların dedi, onların.
BAŞKAN Sayın İyimaya, Sayın
Başkan, açıklık getirir misiniz sözünüze.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) İşaret
ederek söyledi.
BAŞKAN Getirsin sözüne. Tamam açıklık
getiriyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
onların dedi.
BAŞKAN Hayır, hayır, her ikisini de
söyledi inançlılığı veya inançsızlığı
dedi.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Başkanım, açıklayayım.
BAŞKAN Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimayanın, sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Değerli arkadaşlar, benim herhangi bir
milletvekili arkadaşımı veya grubu muhatap alarak inanç
tarifinde bulunmam mümkün değil. Bir kimse bir, inanır; şuna
inanır veya inanmaz, hepsi inanç özgürlüğünün güvencesindedir.
Teşekkür ediyorum.
Tamam. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Peki.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Benim inancım,
onların inançsızlığı dediniz, bu ne demek?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
Grubunuz bir susarsa dinleyeceğim ama Sayın
Genç, grup bir susarsa.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika
Hem Bekir Bozdağ hem Ahmet İyimaya benim
onların inançlarıyla ilgili söz söylediğimi söyledi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dava açılacak, dava!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Söylediğini
kulağın duymuyor mu senin? Söylediklerini kulağın duymuyor
mu?
KAMER GENÇ (Tunceli) Kesinlikle ben öyle bir şey
söylemedim. İki dakika süre verin, ben açıklayayım oradan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkemede
anlatırsın, mahkemede!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye, mahkemeden mi
korkuyorsun?
BAŞKAN Hayır, olur mu Sayın
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, demedim öyle diyorum.
Yani sözümü yanlış anladılar, ne anlama geldiğini orada
açıklayayım.
BAŞKAN Sayın Genç, bir sataşma nedeniyle
söz verdim Sayın Başkan ve Sayın Bakana.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam. Yani, benim
laflarımı yanlış anladılar.
BAŞKAN Oturun, yerinizden açıklama vereyim
Sayın Başkan gibi.
HARUN
KARACA (İstanbul) Mahkemede anlat.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkemede
anlatırsın.
BAŞKAN Lütfen ama, yerinizden
Bakın,
Sayın Başkana yerinden açıklama verdim, size de vereceğim
bir dakika.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya benden bu kadar korkma, korkma!
Yazık, Allah seni çarpacak ya!
HARUN KARACA (İstanbul) Mahkemede
anlatırsın.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Özür dilesin Başkanım.
Böyle şey olur mu? Konuyu kapatmayın bu şekilde.
Çıksın, özür dilesin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkemeden korktu, söz
istiyor şimdi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
4.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile
Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimayanın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, Sayın
Başkan, konuşmamda şöyle dedim: Ahmet İyimayayla Bekir
Bozdağ hem imam hatip mezunları hem de hukuk fakültesini
bitirmişlerdir. İmam hatip mezunu olan
arkadaşlarımızın hak ve adalete normal hukuku bitirenlerden
daha fazla bağlı olması lazım, bu anlamda söyledim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Seninki daha mı
az?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ve dolayısıyla, buraya
gelen bir kanunu Anayasaya uygun olarak yorumlarken daha adil, daha
hakkaniyete uygun hareket etmeleri lazım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tutanaklar ortada,
tutanaklar!
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama şimdi burada getirilen
kanunda yani hâkimler ve savcılar
Biz bugünkü Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun tarafsız olduğuna inanmıyoruz ama ne de olsa
tarafsız bir kuruldur. Ama ondan alıp da adalet bakanına
bağlamak, hâkimlerin bağımsız olduğu anlamına
gelmez. Benim söylediğim şeyleri lütfen anlasınlar. Şimdi,
Bekir tabii, hâkimlere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Tutanaklar seni yalanlıyor. Tutanaklar şimdi gelince
göstereceğim tutanakları.
BAŞKAN Evet, önergeler üzerinde söz isteyen
Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.
Sayın Yılmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı
tasarının 2nci maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna
dair verdiğimiz önergeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Fethullah
Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir.
Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir
insandır. Her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi
altında, açık. Hakkında herhangi bir savcının iddiası,
mahkûmiyet kararı olmayan birini çete diye itham ederseniz ona
karşı da büyük bir haksızlık yaparsınız. Temiz
insanları çete diye suçlamak kabul edilemez.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bekir Bey, sen mi söyledin
bunu?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Evet, evet, evet
Bunu
kim söylüyor? Bekir Bozdağ söylüyor! (MHP ve CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar) Bekir Bozdağ söylüyor, ben
söylemiyorum, Bekir Bozdağ söylüyor!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Goool! Gol oldu, gol!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Devam
Onun için, burada çıkıp da doğruluktan,
adaletten bahsedenler önce ne söylediğini bilecekler! (MHP ve CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, gol oldu, gol! Ya, bu da
mı gol değil?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Devam ediyorum,
dinleyin: Cemaat devlete sızmış; buna kargalar güler! Cemaatin
bir kaydı mı var? Yıllardır bu paranoyayla
yaşadık. Cemaat devlete sızmış, yok, devleti ele
geçirmiş; buna kargalar güler! Kim demiş bunu bir yıl önce?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz paralel
yapı diyoruz, cemaat demiyoruz!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Hüseyin Çelik
demiş, Hüseyin Çelik! (MHP ve CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Hüseyin Çelik demiş!
MUHARREM İNCE (Yalova) Bravo!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Şimdi, beş ay
önceye geliyorum, beş ay önceye; çok değil, beş ay önceye. 28
Şubat döneminde
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sakin ol.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Biatçılar cevap
vermesin bana, diğerleri laf atabilir.
28 Şubat döneminde kendisine büyük iftiralar
atıldı. Hamdolsun ki tüm suçlamalardan, tüm davalardan beraat etti. O
dönemde hem yaşadığı sıkıntılardan hem de
Türkiye ortamından uzaklaşmak için ABDye gitti. Ziyaretimde
Sayın Başbakanımız da selamlarını iletti. Hoca
Efendinin bizden bir emirleri olur mu diye sormamı istedi. Bunu kim
demiş? Bülent Arınç! (MHP ve CHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu da mı be, bu da mı
gol değil be?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Şimdi elinizi
vicdanınıza koyun, elinizi vicdanınıza koyun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan, bu da mı
gol değil be?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) On bir yıldır
beraber yürüdüğünüz, beraber ıslandığınız
insanlara bugün ne diyorsunuz biliyor musunuz? Çete diyorsunuz,
İnlerine gireceğiz. diyorsunuz, Darmadağın
edeceğiz. diyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Haşhaşi diyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Haşhaşiler
diyorsunuz. Niye diyorsunuz biliyor musunuz bunu?
Yazıktır, günahtır; o insanların
alnı secdeye değiyor. 3 bin tane polisi değiştirdiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Çarpıtmayın, çarpıtmayın!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Onlar Allah diyen
insanlar, onlar Kur'an diyen insanlar. Onun günahının altından
nasıl kalkacaksınız?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz cemaate
sızan paralel yapıdan bahsediyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Sen biat kültürüyle
biat edebilirsin ama Allah diyenlere haksızlık yaparsan yerle bir
olursun!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz sonuna kadar
biat ediyoruz, sonuna kadar!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bunu göreceksin, bunu
göreceksin!
Değerli milletvekilleri, dün övdüğünüz, dün
Türkçe Olimpiyatlarına gitmek için sıraya girdiğiniz
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Önerge neydi, önerge?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
dün dershanelerini
övdüğünüz, dün Dünyanın 167 ülkesinde Türkiyeyi
tanıtıyor. diye övdüğünüz bu insanlara bugün niye hain
diyorsunuz biliyor musunuz, çok açık, çok açık. Çünkü 17 Aralık
ve 25 Aralık şunu gösterdi: Cumhuriyet tarihinin en büyük
yolsuzluğuyla karşı karşıyasınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Önerge neydi, önerge?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Haydi oradan!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Başbakan biliyordu
ki bu işin içerisinde kendisi var, bu işin içerisinde oğlu var,
bu işin içerisinde bakanlar var, bu işin içerisinde belediye
başkanları var, bu işin içerisinde haram yiyenler var,
haramzadeler var! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) O, sizin
iftiranız!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bu işin içerisinde
bu ranttan beslenenler var, bu işin içerisinde biat edenler var!
İHSAN ŞENER (Ordu) Beyefendi, sakin ol,
sakin, sakin!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bu işin içerisinde
hakkı hukuku bir yana bırakarak devletin malını, yetimin
malını yiyenler var!
OKTAY SARAL (İstanbul) Su iç, su, su!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Evet, kendilerini
kurtarmak için yönü kıbleye dönen
Allah diyenleri bile çete ilan edecek
hâle geldiniz. O polisler var ya o polisler
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler, gülüşmeler)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Golü yediniz golü, susun
bari!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) İstediğiniz
kadar gülün, yukarıda Allah şahit ki mahkemeikübra var.
İHSAN ŞENER (Ordu) Mahkemeikübra müfteriler
için de var, müfteriler için!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bugün günlük ikbal için
evet diyebilirsiniz, gününüzü kurtarabilirsiniz ama Allahın adaletinden
kurtuluş yoktur. O gariban insanların, o Allah diyen
insanların duası var ya sizi öyle bir hâle getirecek ki bugünlerinizi
mumla arayacaksınız, mumla arayacaksınız! Çünkü siz
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Önergen neydi, önergen?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Önergem, Anayasa
değişikliği
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bir kelime söyleseydin
bari!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Hukuk kalmadı,
hukuk!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Hukuk kalmadı
ülkede, anayasa yok, yasa yok, hukukçu yok! (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Golü yediniz, golü!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu arada, Sayın Bakan, bu
adam ormancıdır, odundan iyi anlar!
MUHARREM İNCE (Yalova) Vallahi 90a taktı,
90a!
BAŞKAN Aynı mahiyetteki, maddenin Anayasaya
aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen
önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 2 nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol
Dora Pervin Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi
Gür
Batman Van
BAŞKAN Evet, komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nazmi Gür, Van
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Tabii, bu kadar hararetli tartışmalardan sonra
herhâlde benim konuşmam sizi uyutur, biraz dinlenirsiniz.
Değerli arkadaşlar, çok fazla geriye gitmeye
gerek yok. Sene 1999, yer Helsinki ve Türkiyenin Avrupa Birliğine aday
adaylığının açıklanacağı -ki aday
adayıydı o dönemde- o heyecanlı günlere biz de
tanıklık etmiştik bir insan hakları savunucusu olarak ve
Türkiye nihayet o zirvede aday ülke olarak ilan edildi ve önüne Kopenhag
Siyasi Kriterleri denilen kriterler
kondu. Hepiniz biliyorsunuz, bu kriterler, adaylık öncesi, Türkiyenin
ulusal programını hazırlarken Avrupa Birliği
müktesebatına uyum için verdiği sözlerin tek tek yerine
getirilmesiydi ki müzakerelerin başlangıcında bu siyasi
kriterler ön şarttı, bir taahhüdü vardı. Hükûmetlerin
değişmesi, koalisyon olması ya da tek parti hükûmeti
olması; tabii, bu, devletin verdiği, Hükûmetin verdiği bu
taahhütleri sahipsiz bırakmaz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Kopenhag
Siyasi Kriterlerinin en önemli maddelerinden birisi hukukun üstünlüğüydü.
Çünkü, Türkiye 12 Eylül rejiminin, faşist diktatörlüğün
getirdiği bir Anayasayla yönetiliyordu. O Anayasanın getirdiği
büyük bir yıkım
Özellikle, demokrasi, insan hakları açısından,
hukuk açısından büyük bir yıkım getiren, bir de yasal bir
çerçevesi vardı, bir zemini vardı ve maalesef hiçbir hükûmetin, tabii
AKP Hükûmeti de dâhil olmak üzere söylüyorum, bugüne kadar bu 12 Eylül
rejiminin, militarizmin, o 5 generalin yaptığı Anayasayı
değiştirmeye gücü yetmedi, bu Parlamentonun da yetmedi.
Dolayısıyla, o çerçevenin içini de dolduracak demokratik
yasaların da hazırlanması mümkün değildi.
Şimdi, bu, hukukun üstünlüğü konusu tabii
Türkiyenin Avrupa Birliğine verdiği bir taahhüt olduğu gibi
aynı zamanda halkına da verdiği bir sözdü. Çünkü, bir devletin
gerçekten demokratik bir devlet olabilmesi için, demokrasinin bir ülkede
yeşerebilmesinin tek ön şartı hukukun üstünlüğünün
sağlanması ve bunun da anayasal güvencelere
kavuşturulmasıydı; gelin görün ki bugüne kadar bu
sağlanmış değil.
İşte, Sayın Başbakan şimdi
Brüksel kapılarında. Biliyorum en çok eleştiriyi hukukun
üstünlüğü konusunda aldı Sayın Başbakan, özellikle bu son
HSYK düzenlemesiyle eminim ki çok ağır eleştiriler aldı
Brükselden. Nasıl bir cevap verdi, nasıl bir çantayla dönüyor, onu
bilemeyiz, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama, burada, size, bir kez daha
altını çizerek söylemek gerekir değerli arkadaşlar,
yargının bağımsızlığına
dokunduğunuz anda bir ülkede hukukun üstünlüğünü de yok etmiş
olursunuz. İstediğiniz kadar söyleyin, Anayasanın 2nci
maddesinde Türkiye bir hukuk devletidir., Biz, hukukun üstünlüğüne
inanıyoruz., Biz, hukuk için ölürüz., Biz, hukuk için yerlerde
yatarız. deyin gene de hukukun üstünlüğünü sağlamış
olmazsınız. Bunun için de değerli arkadaşlar, yargının
bağımsızlığının sağlanması için de
3 ön şart vardır, 3 temel ön şart vardır. Bunlardan biri
yargının idari bağımsızlığıdır. Eğer,
siz, yargının idari bağımsızlığını
yok ederseniz, yargının tamamını, yargı erkinin
tamamını götürüp Adalet Bakanlığına bağlarsanız
hukukun üstünlüğünden, yargının
bağımsızlığından söz edemezsiniz; bu olsa olsa
sizin yargınız olur. Çünkü, bugün iktidardasınız, size
lazımdır bu yargı ama yarın gidersiniz, sizin
getirdiğiniz yargı sizi yargılamak zorunda kalırsa ne
yaptığınızı işte o zaman anlarsınız.
İkinci önemli konu değerli arkadaşlar,
yargının mali bağımsızlığıdır.
Eğer, siz, yargıyı sadece Hükûmetin verdiği bütçeyle
sınırlı tutarsanız o yargı güdük kalır, o
yargı hiçbir şekilde adil yargılama hakkını yerine
getiremez.
Üçüncü önemli konu, yargının her türlü siyasi
partiden, gruptan ve hatta cemaatlerden, özellikle dinî cemaatlerden
bağımsız olmasıdır. Bu
bağımsızlığı da sağlamazsanız hukukun
üstünlüğü ilkesine halel getirmiş olursunuz, adil
yargılanma hakkını tümden yok etmiş olursunuz,
yargının bağımsızlığı konusu ise güme
gider değerli arkadaşlar.
O
nedenle, bizim, HSYK konusunda bu yasanın bir an önce geri çekilmesini ve
dört partinin üzerinde anlaştığı -biliyorsunuz, bir Anayasa
Uzlaşma Komisyonu vardı- hiç olmazsa uzlaşılan, HSYK
konusunda uzlaşılan bu metne bağlı kalarak yeni bir
metinle, dört partinin uzlaşmasını sağlayan yeni bir
metinle yargının bağımsızlığını sağlamamız
gerekiyor. Böylece hukukun üstünlüğüne de ne kadar bağlı
olduğumuzu, samimiyetimizi de ortaya koymuş oluruz.
Genel
Kurulu sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır. İki önerge, maddenin Anayasaya
aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen
önergelerdir.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve (3.) maddesinin Anayasaya
aykırı olması nedeniyle teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Mersin Uşak Muğla
Celal Dinçer Müslim
Sarı İlhan
Demiröz
İstanbul İstanbul Bursa
Emine Ülker Tarhan
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3. Maddesinin
Anayasaya aykırı olması sebebiyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Konya İzmir Kayseri
Celal Adan S. Nevzat
Korkmaz Murat
Başesgioğlu
İstanbul Isparta İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu madde ve ilerleyen maddelerde Sayın Adalet
Bakanı, hâkimleri yurt dışına göndermek, master, doktora
gibi işlerine izin vermek dâhil olmak üzere, disiplin, atama, nakil ve tüm
özlük haklarında en yetkili kişi hâline getiriliyor. Bu ve devam eden
maddelerde yargının kalbi olan HSYK'nın 20 tane üyesi
dışındaki tüm personelinin görevine son veriliyor. Yine,
yargının en önemli organı olan Teftiş Kurulunun
Başkanı, Başkan Yardımcısı,
başmüfettişleri ve diğer idari personel de dâhil olmak üzere
tamamının görevine son veriliyor ve bunların yerine yenilerinin
atanması için de en güçlü kudret Adalet Bakanı oluyor.
Bunun anlamı şudur: Yargının üzerine
AKP şapkası geçiriliyor. Bunun bir başka anlamı da
Sayın Bakan artık Bakan falan değil, bütün işleri tayin
eden, yapan, çatan kişi olarak Adalet Bakanı sıfatlı ama
personel genel müdürlüğü işlerini yapacak. Bu işleri yaparken bu
kanun öyle güçlü yetkiler veriyor ki Sayın Bakanın omuzlarına
apolet takıyor ve bir harbe sürüklüyor. Bu harpte hedef,
yargının bağımsızlığını yok etmek,
yargının tarafsızlığını yok etmek, hukukun
üstünlüğünü yok etmek; elindeki, sırtındaki, heybesindeki
koruduğu değer ise AKP'nin yetkililerinin
Bütün milletvekillerini
suçlamıyorum, ben masumiyet karinesine inanan bir insanım, içinizde
çok temiz, çok hak hukuk bilen kardeşlerimiz var, onları
ayırıyorum ama belli belli besbelli ki fotoğraflarla, teknik
takiplerle, tapelerle belli ki haksız, hukuksuz bir şekilde
beytülmale el sürmüş insanlar var, beytülmale el atmış insanlar
var, harama el atmış insanlar var. Dolayısıyla,
bunların bakan, bakan çocukları, Başbakan çocuğu gibi
sıfatları nedeniyle siz bir harbe giriyorsunuz. Bu harpte büyük
yetkiler ile sanki bir orgeneral personel müdürü sıfatı gibi, sanki 12 Eylülde, 28 Şubatta
görmediğimiz uygulamalar gibi böyle bir harbin içerisine sokuluyorsunuz!
Size yazık olacak Sayın Bakanım. Bu harpte neticede 2 tane yol
vardır; ya kazanacaksınız, ya kaybedeceksiniz.
Kaybettiğiniz zaman her şey dökülüp saçılacak ve Türkiye'nin
yargı bağımsızlığı, hâkim teminatı
gibi söylediğimiz lafların dışında sosyal alanda büyük
çatlamalar olacak, adalete güvensizlik olacak vesaire. Ama,
kazanırsanız, siz kazanırsanız sizin omuzlarınıza
bir mareşal rütbesi takılacaktır, bu yolsuzlukları örtme
konusunda AKPnin en başarılı bakanı olarak mareşal
rütbesine ulaşacaksınız!
Gelin, yapmayın, bu Anayasaya
aykırı. Gelin, yapmayın, bu hukuka aykırı. Gelin,
yapmayın, bu dine, diyanete aykırı. Bu, Cenab-ı Zülcelâlin
99 isminden 1i olan Hakka aykırı, Hakka. Hakka tecavüz etmiş
insanları sırf parti mensubiyeti nedeniyle korumaya kalkmanın
hem bu dünyada hem de öbür dünyada ceremesi olacaktır. Bu dünyadaki
ceremesini ben size söyleyeyim: Bu kanuna göre yapılacak her işlemin
sonu Yüce Divan olacaktır, öbür taraftan da sıratı müstakimden
nasıl geçeceğinizi siz hesaplayın.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Öbür tarafta benim elime düşerlerse
FARUK
BAL (Devamla) Kul hakkıyla, zulümle abat olmaz, abat olunacak tek
değer vardır, hakka, hukuka riayettir. Gelin, Anayasaya
aykırı olan bu kanun teklifini görüşmeden, ileri maddelere
geçmeden Meclisin gündeminden çıkarın.
Hepinize
saygı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Emine Ülker Tarhan, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, Bu konuda yanlış mı
yaptık, doğru mu yaptık? diye bayağı çelişkiler
var partinizde. Milletvekilleriniz 2010 referandum oylamasında doğru
yaptık. diyorlar ama siz yanlış
yaptığınızı söylüyorsunuz. Aslında buradan ben
bir şeyi size hatırlatmak istiyorum. Epey müteredditsiniz bu konuda,
ne yaptığınız konusunda ama bugün itibarıyla siz, bu
çalışmayla, bu çalakalem bir metinle aslında yargıya el
koyuyorsunuz. Sizin yaşınız yeter mi bilmiyorum ama darbeciler
de bir zamanlar yargıya el koymuştu. Siz hatırlıyor
musunuz? Ben hatırlıyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Kaç yaşındasınız?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Sen sus çünkü hukuk
bilmiyorsun, hiçbir şekilde konuşma, hakkın yok buna, hiç. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Tarihin en büyük zulümleri, Sayın Bakan, en büyük
zulümleri, hırsızlıkları, adına yasa denen şeyler
aracılığıyla yapılmıştır.
Darbe yaygarasıyla darbe yaptınız,
gerçekten darbe yaygarasıyla darbe yaptınız. Kaldı ki 1.
Daireyi zaten değiştirmiştiniz, zaten yapısını
değiştirdiniz, ona rağmen darbe yaptınız ya, ne
diyeyim ben size, ne diyeyim! Şimdi, bir farkınız var mı
sizin darbecilerden, bir farkınız var mı?
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Siz hemşire misiniz acaba?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
Başbakanınız ne demiş Brükselde biliyor musunuz? Okudunuz
mu ne demiş?
İHSAN ŞENER (Ordu) - Sizin de Başbakanınız
o.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Yargıyı
ayrı bir güç olarak kabul edemeyiz. demiş ve siz onun emrine uyup
yargıya siz de el koydunuz, o
eleştirdiğiniz darbeciler gibi. Üstelik kendi
yarattığınız, masum gençleri mahkûm eden, gazetecileri zindanlara
atan, yandaşı yapmışsa eğer çocuklara tacizi neredeyse
onaylayan, palalılara kol kanat geren o yargıyı
hatırladınız mı kim yaratmıştı? Masumiyet
karinesini, adil yargılanma hakkını içi boş bir bidon gibi
işlevsiz kılan o yargıyı kim yaratmıştı hatırlıyor
musunuz? Evet, derin çelişkiler içindesiniz.
Siz, bir zaman istihbarat görevlilerinin suç
işlemeye hakkı olduğunu, suç işleyebileceklerini
söylemiştiniz ya, anlaşılan o konuda da kafanız karışık. Kendi
yarattığınız ve Kozmik odaya girebilir. dediğiniz
yargı, şimdi Bir tıra giremez. diyorsunuz ya, Tıra girip
arama yapamaz. diyorsunuz, bunu söylüyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Masumlara dokunulurken alkışlayan siz, şimdi
Bize kimse dokunamaz. diyorsunuz ya, Bize kimse dokunamaz. diyorsunuz.
Bakın, az önce bir milletvekiliniz çıktı, ne dedi biliyor
musunuz? Evlatlıktan ret, vesaire vesaire. Yahu, demokrasilerde
evlatlıktan ret diye bir denetim müessesesi var mıdır ya?
OKTAY
SARAL (İstanbul) Vardır!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Size burada bir şeyler öğretmekten gerçekten
yoruldum, gerçekten yoruldum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ne öğretiyorsun sen bize?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Başkalarının çocuklarına dokunan
yargı bizim çocuklarımıza dokunmasın. diyorsunuz siz, bunu
söylüyorsunuz. Ve siz bunu, iyi-kötü savaşı filan gibi anlatmaya
kalkışmayın sakın bana. Ve siz buna paralel devlet,
çete, Haşhaşiler filan da demeyin. Gülerim ya ben buna, gerçekten
gülerim buna.
OKTAY
SARAL (İstanbul) Gül, hadi gül!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hadi bir gül, nasıl gülüyorsun görelim!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) 16 Aralığı 17 Aralığa
bağlayan gece mi o çete kuruldu? O gece mi kuruldu çete, o gece mi? O gece
kuruldu çete.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Allah Allah, ne biçim bu surat ya! Ne bu hâl ya!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Siz hepiniz oradaydınız be! diyor
Başbakanınız o müthiş üslubuyla Siz hepiniz
oradaydınız be! Katılıyorum ilk kez
Başbakanınıza, siz hepiniz oradaydınız be,
oradaydınız.
Baştan
tembihli tulum listelerinizi birlikte yaptınız o gün -o tulum
listeleri iki ay önce açıkladım- birlikte yaptınız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz itiraz ettiniz, siz!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Şimdi tasfiye etmeye
çalıştıklarınız var ya o tasfiye etmeye
çalıştıklarınızla birlikte
yapmıştınız o tulum listeleri. Evet, şimdi korktunuz,
suçluların telaşı içindesiniz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Allah Allah!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hiç de öyle bir telaş yok! Telaşı olan
sizsiniz!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Evet, suçluların telaşı
Bu kez çok
büyük bir işe kalkıştınız ne yazık ki!
Bakın,
bu ülkede vicdan bütün yasaların üstünde, dünyada da aslında böyle,
bütün yasaların üstünde. İstediğiniz kadar
uğraşın.
İçine
dut yaprakları koyardık biz o ayakkabı kutularının ve
ipek böceği beslerdik. İpek böceği beslediğimiz o kutular
artık kavgada küfür ya. Bunu yarattınız siz, kavgada küfür
hâline getirdiniz. Kendinizi kurtarma uğruna siz devlet mekanizmasını
çökerttiniz ya, daha ne olsun derim, ne olsun ya. Darbecilerden sizin ne
farkınız var? Onlar da bir sağır, dilsizler toplumu
yaratmaya çalışırdı, siz de. Aslında hiçbir
farkınız yok. Onlar da insanların değil, GMClerin gücüne
inanırlardı, siz de tır dolusu silahların gücüne
inanıyorsunuz, farkında mısınız? Ona inanıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Darbeler
bitti. diyorsunuz ama belli ki aktörler değişti, bence senaryo
aynı.
Ha,
paralel devlet mi dediniz, sizsiniz ya, hepinizsiniz paralel devlet, hepiniz,
herkes, hepiniz kendi derin devletinizi yaratmaya çalışıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan! Hadi
oradan!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Bir paralel
Bakanınız bile var, Adalet Bakanlığı
koridorlarında aslında başka bir bakanın, paralel
bakanın sözü dinleniyormuş biliyor muyuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Başkan, beş dakika daha ek süre verin!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Teşekkürler.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın milletvekili Darbecilerden ne farkınız var? diyerek
grubumuza hakaret etmiştir. Söz almak istiyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Herkes güldü Sayın
Başkan, herkes güldü!
TANJU ÖZCAN (Bolu) Doğru söylemiş.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Satır.
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
22.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bir kadın parlamenterin hitap
tarzında yahu, be gibi kelimeleri duymaktan dolayı
memnuniyetsizliğimi belirtmek isterim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) - Başbakan söyledi,
Başbakan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Size az bile, az bile.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Son derece
rahatsız edici ve itici bulduğumu söylemek isterim. Her ne kadar,
Cumhuriyet Halk Partisinin bazı kadın milletvekilleri şiirsel
konuşsalar da içerik olarak, üslup olarak maalesef son derece
saygısızlar, bunu söylemek istiyorum.
Biz halkın oylarıyla iktidara gelmiş, üç
dönemdir oy oranını artırarak iktidara gelmiş bir siyasi
partiyiz ve siyasi partinin milletvekilleriyiz. Aldığımız
oyla burada oturuyoruz, inşallah, daha uzun yıllar da
oturacağız ve parti politikalarımızı aynen devam
ettireceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu çalışmalara engel olunmasına
hiçbirinizin gücü yetmeyecek. Burada sadece bağırıyorsunuz,
çağırıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz ama hiçbir netice
alamıyorsunuz. Lütfen, proje yapın, üretin ve halkın
karşısına gidin. Martta hep birlikte görüşeceğiz
inşallah.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Doğru, biz
çalamıyoruz, çırpamıyoruz, haklısınız, böyle bir
netice hasıl olmuyor.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Hepinize
teşekkür ediyorum, iyi çalışmalar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, bir netice alamadık,
bir kutumuz yok, bir kasamız yok!
BAŞKAN - Grup bir susarsa Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova) Biz buradaki
çalışmalarımızı İç Tüzüke göre yürütürüz. Bu
Anayasa ve İç Tüzükün ortasında renkli sayfalar var, bu ikiye
bölünmüş. Sayın Grup Başkan Vekilini dinlerken acaba dedim, ön
kısmı kadın milletvekillerini ilgilendiren İç Tüzük
maddesi, diğeri erkeklerle ilgili. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu) Bravo, müthiş
keşif! Bravo be, dehasın! Müthiş bir keşif, müthiş bir
keşif!
MUHARREM İNCE (Yalova) Erkek milletvekillerinin
konuşma üslubuyla kadın milletvekillerinin konuşma üslubunu
ayıran hangi İç Tüzük maddesi var? Sadece
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Nezaket! Nezaket!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O yok sizde, o yok. Zeyid
Aslana sorun nezaketi, bize değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hatta, bir tek,
Başbakanın kullandığı en hafif sözcükler
kullanıldı; yahu ve be.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Burada mevzu
Başbakan değil, niye saptırıyorsun!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Mesela, Cibilliyetsiz.
kullanılmadı, Al ananı git. kullanılmadı, Üç koyun
güdemez. kullanılmadı
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Kafası basamaz.
kullanılmadı. Bunları Başbakana söyleyebilir misiniz? (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Vay! Üç koyun güdemez.ler
konuşulmadı değil mi, Üç koyun güdemez.ler?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tarhan.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Burada mevzu
Başbakan değil, Başbakan mı mevzu burada? Nezaket!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sataşma var
Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bunları Başbakana
söyleyebilir misin?
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Tarhanı dinliyoruz.
Buyurun Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Bir önceki sayın
grup başkan vekili üslubumla ilgili sataşmada bulundu.
İzninizle
BAŞKAN Buyurun Sayın Tarhan, iki dakika söz
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Otur yerine sen Mehmet!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bana da parmak
sallayarak sen diye hitap etti, ben de söz istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Otur yerine be! Otur yerine
sen!
23.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Milletvekili, Sayın Grup Başkan
Vekili; kendi Başbakanınızı tanımaktan ve izlemekten
âcizseniz benim size söyleyebileceğim herhangi bir şey yok.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bırak ya!
Bırak şu üslubu be!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Be ifadesi diye
benim kullanabileceğim bir ifade yoktur.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Dostlar dostu!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Ben orada bir
göndermede bulundum ama tabii belli bir seviyede olmak gerekiyor bunu
anlayabilmek için. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu) Tabii, tabii!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Sayın
Başbakanın sözlerini olduğu gibi kullandım, açıp
araştırırsanız göreceksiniz. Ama bana bir dakika yirmi iki
saniye daha süre verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Şimdi, sözüm yarım kalmıştı aslında.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Siz militan seviyesindesiniz, militan!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Evet, gerçekten
militanım ben, çok doğru.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) İşte grup
başkan vekili militan olmadığı için seviyene düşmedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Militanların seviyesine
gelmeyiz, militanların!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Çok doğru, bir
militanım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Militanların seviyesine
düşülmez!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Siz, itiraz eden
kadına, darbeciler gibi, Kadın mıdır, kız
mıdır?, kemirgen
, her şeyi söylediniz o çocuklarla ilgili,
her şeyi söylediniz
İHSAN ŞENER (Ordu) Çocuk derken kimi
kastediyorsunuz?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) -
ve beynini
başka güçlere değil, hukuka, adalete teslim etmiş namuslu
yargıçlara da siz militan dersiniz. Ama yargıçları
postacıbaşı gibi kullanırsınız, talimatlar
verirsiniz, tehditler savurtursunuz, gönderir tehditler savurtursunuz, özel
işlerinizi çözdürtürsünüz, bunu yaptırırsınız.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Üslup devam ederse grup
başkan vekili olur.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - O dosyalarda başka neler, neler olmuştur,
tahmin ediyorum.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Yargıtaya seçilmek için Paşaya kim telefon
açtı?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Var mı bir diyeceğiniz?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) - Yargıtaya seçilmek için Paşaya telefon açan
kim?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Yargı
bağımsızlığının, yargıç güvencesinin,
hukukun militanıyım.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen bahsetme yargı
bağımsızlığından!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Hırsız olmaktansa, hırsız
olmaktansa, militan olmayı, hukukun militanı olmayı tercih
ediyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Kim hırsız, kim?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hadi oradan be! Hadi be! Hadi be!
EBU
BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) Militansınız
siz!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Sonuna kadar onu tercih ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu ülkenin bebeklerini
açlıktan, soğuktan öldüren bir ahlaksızlığın, o
soygunun, o vurgunun sizin gibi yanında durmaktansa
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Ben Recep Tayyip Erdoğanın vekili olarak
varım, aslan gibi dururum.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla)
yargının militanıyım. Var mı
diyeceğiniz? Var mı diyeceğiniz? (CHP sıralarından
alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Metiner, Grup Başkan Vekiliniz
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Parmak sallıyor ve Sen
konuşmazsın. diyor. Bir milletvekiline bu şekilde
konuşamaz.
BAŞKAN
Sayın Metiner, Grup Başkan Vekiliniz söz istiyor, anladım da
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Oturun o zaman siz.
Buyurun
Sayın Metiner.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Parmak sallayarak hem sen diye hitap etti hem
de Sen konuşamazsın. dedi, dolayısıyla cevap vermek
istiyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli ) Hadi be!
BAŞKAN
Yerinizden Konuşamazsınız. dedi Sayın Metiner, bunda ne
var? Evet
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bana dönerek sen diye hitap etmeye hakkı
yok. Sen hukuk bilmezsin, konuşamazsın. demeye hakkı yok.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Metiner, iki dakika
söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)
24.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın 523 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu milletvekilinin, o ceberut devletin
kızının saygısızlığını
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, sistem zarar görüyor.
MEHMET
METİNER (Devamla) -
kendisine iade ediyorum. Hukuk konuşmak için hukuk
öğrenmek, hukuk bilmek gerekmiyor, iyi ki onun gibi hukukçu değiliz.
Bugünkü HSYKyı savunmuyoruz. Bugünkü HSYK, Cumhuriyet Halk Partisinin
eseridir. Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesine gitmemiş
olsaydı HSYKdaki çoğulcu yapı ortaya çıkmış olacaktı
ve bugünkü çoğunlukçu, vesayetçi yapı ortaya çıkmayacaktı.
Dün nasıl ki HSYKnın vesayetçi yapısını
değiştirdiysek bugünkü HSYKnın vesayetçi
yapısını da size rağmen değiştireceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Bravo!
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Helal! Bravo!
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Daha önce Sayın Satır söz istedi. Sayın Satırı bir
dinleyelim, sonra size
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, biraz evvelki konuşmamla ilgili bana
sataşmada bulundu, cevap vermek istiyorum. Çok kısa efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Satır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
25.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; biraz evvelki hatibe cevap vermek
istemiyorum, hiçbir şekilde muhatap olmak dahi istemiyorum. (AK PARTİ
sıralarından Değmez. sesleri)
Aynen, değmez.
Bize ders verecek konumda değiller. Biz ancak
onlara, sizlere demokrasi dersi veririz, insan hakları dersi veririz,
halkın iradesi dersini veririz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Bunu üç seçimde
verdik, 30 Martta halkımızla beraber tekrar bir ders vereceğiz
hepinize ve dersinizi o zaman alacaksınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) 30 Martta
sandıkta alacaklar. Sandıkta hesaplaşacağız.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Biz, burada,
bütün arkadaşlarım terbiyemizle, edebimizle, usulümüzle size ders
veriyoruz, halk da 30 Martta size ders verecek.
Saygılarımla selamlıyorum hepinizi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Hamzeçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, bir önceki konuşmacı Sayın Mehmet Metiner Bugünkü HSYK
Cumhuriyet Halk Partisinin eseridir. demek suretiyle gerçeğe aykırı
bir beyanda bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzçebi.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Duymadılar ki masaya vurmaktan
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim.
26.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif Türkiye'nin
gündemine neden gelmiştir? (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Teşekkür ederim, sağ olun.
17 Aralık tarihinde İstanbulda
başlatılan rüşvet ve yolsuzluk soruşturması nedeniyle
fark ettiniz ki 12 Eylül 2010 referandumunda kendi kontrolünüz altına
almış olduğunuzu düşündüğünüz yargı sizin
yargınız değil, sizin kontrolünüzde değil, hareket
noktanız demokratik değil. 12 Eylül 2010 referandumu öncesini
hatırlayın.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Moğultay
selam yolladı, Mehmet Moğultay!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Meydanlarda,
Sayın Başbakan Artık üstünlerin hukuku değil, hukukun
üstünlüğü olacak. dedi.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Mehmet
Moğultay selam yolladı!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu maddeler
yanlış. dedik, Bu HSYK olmaz, yanlış. dedik. Ne 12 Eylül
1980in HSYKsı ne 12 Eylül 2010un HSYKsı, hiçbirisi kuvvetler
ayrılığının, bağımsız
yargının HSYKsı değildir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Mehmet
Moğultaya selam söyle.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Ama sizin
hoşunuza gidiyordu. Biz Silivride Balyoz davasıyla Türk
Silahlı Kuvvetlerine pusu kurulmuştur. derken siz Türkiye
bağırsaklarını temizliyor. diyordunuz. Evet, Türkiye,
gerçekten bağırsaklarını temizleyecek bir sürece 17
Aralıktan sonra girdi ama hedefe siz oturtuldunuz, daha doğrusu
Hükûmet oturtuldu. Grubunuzu tenzih ederim. Sizle Hükûmet arasında,
Sayın Başbakan arasında bir paralellik kurmayı kesinlikle
arzu etmem.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hepimiz biriz. (AK
PARTİ sıralarından Biz hepimiz biriz. sesleri)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Biliyorum ki
Adalet ve Kalkınma Partisi de bu grup da bundan rahatsızdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Fitne çıkarma, fitne!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Yolsuzlukları önleyeceğiz diye geldiniz, yolsuzluklardan gideceksiniz.
Bu hesap mutlaka sorulacaktır size.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.01
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 3üncü madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı
Sakık, Muş Milletvekili.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Her ne kadar hukuki bir konu konuşuluyorsa ben bir
hukukçu değilim. Biraz önce burada böyle bir Hukukçu olmayanların bu
konuda düşünce beyan etmemesi gerekir. gibi laflar da duydum ama ne
yazık ki 12 Eylül Anayasasını da hazırlayanlar, 60
Anayasasını da hazırlayanlar, o darbe yasalarını, bu
ülkenin hukukçuları olmuş ve ben bu ülkede hukuk mağduruyum.
Halk olarak da hukukun mağduruyuz ve bu gece hukukla ilgili yasalar
görüşülüyor. Keşke biz inansaydık, bu değişiklik, bu
ülkede yargıyı bağımsızlaştıracak bu
inancımız olsaydı, canımız feda. Vallahi buna
inanmıyoruz. Bu gece, biz ve arkadaşlarımız,
yaşadıklarımızı, o hikâyelerimizi, bire bir
yaşadıklarımızı bu hukuksuzlukla ilgili sizlerle
paylaşacağız.
Şimdi, yıl 2009. 17 Ağustosta
Elâzığ Karakoçanda askerî alanda bir hadise olmuştu. Bir
teğmen pimi çekip bombayı bir askerin eline vermişti.
Sayın Bakanım, eğer bunu dinlerseniz çok
sevinirim.
Ve 4 tane asker yaşamını yitirmişti.
Şimdi, hukuktan, yargıdan bahsediyoruz ama askerî yargının
bu konudaki keyfiyetine bir şey demiyoruz. Yani 17 Ağustos 2009da
bir teğmenin kompleksi pimi çekip bombayı askerin eline veriyor ve 4
tane asker yaşamını yitirdi. Askerî yargı bu teğmeni
yargıladı, dokuz yıl iki ay ceza verdi. Bakın, 4
insanın canı ve 4 insan katlediliyor; dokuz yıl iki ay. O dönem
Grup Başkan Vekili olan Sayın Adalet Bakanımızın
açıklaması var, diyor ki: Trafik kazası da olsa
Yani bu,
trafik kazasının muamelesini gördü. Şimdi siz Adalet
Bakanısınız, o dönemde çıktınız, Vicdanım
bu konuda sızlıyor. dediniz ve şimdi Adalet
Bakanısınız, sizden adalet talep ediyoruz. Yani bu yasaları
derhâl düzenleyin. Sadece HSYK değil, Terörle Mücadele Yasası, özel
yetkili mahkemeler, bu askerler
Şimdi, bakın, o adam elini kolunu
sallayarak şu anda dolaşıyor, 4 tane gencecik insan
yaşamını yitirdi ama biz o askerlerle ilgili tek şey
yapmıyoruz ve yapamıyoruz.
Yine, dün de söyledim,
Roboskideki o takipsizlik kararı
Vallahi, siz ne yaparsanız
yapın biz sizi takip edeceğiz, o takipsizlik kararını veren
savcıları, askerî yargıçları. Biz gece gündüz sizin
rüyanızda olacağız, ensenizde olacağız. Yani sizin
apoletlerinizden, üniformanızdan, tankınızdan korkmuyoruz ve
sizin ensenizde olacağız.
Eğer bunları
düzenlerseniz bu ülkede yargıyı
bağımsızlaştırabilirsiniz. Eğer Terörle Mücadele
Yasasından dolayı on binlerce insan mağdur ve içerideyse hâlâ,
bu Terörle Mücadele Yasasını ortadan kaldırmadan, bu özel
yetkili savcıları ve mahkemeleri ortadan kaldırmadan, o gizli
tanıkları
Ne olduklarını bilmiyoruz. Bu gizli
tanıklar kim, neyin nesi; hiç kimsenin haberi yok ama bir gizli
tanığın beyanları doğrultusunda hüküm kuruluyor ve
insanların
Yani yediden yetmişe bir mağduriyet
yaşanıyor.
Bu vesileyle, eğer
siz gerçekten yargıyı bağımsızlaştırmak
istiyorsanız söylediğimiz noktada el atmalısınız. Yani
burada büyük bir mağduriyet oldu ve oluştu. Bakın, şike
davasında 3 kez yasaları bir anda, bir yıl içerisinde değiştirdiniz.
HSYKyla ilgili 2010da değişiklik yaptınız, bugün 2014
yani daha üç yıl bitmedi, yeni bir değişikliğe
gidiyorsunuz. Ya bunun kökü nerede? Sevgili arkadaşlar, çıkıp
hep böyle yemin ediyorsunuz, Şu Anayasaya sadakat, sadakat. Ben bu
Anayasanın neyine sadık olacağım ya, bu darbe
Anayasasını niye savunacağım? Bütün sorunlarımız
bu Anayasayla ilgilidir. Bu Anayasa durduğu müddetçe siz hangi
yasaları değiştirirseniz değiştirin hukuku ve huzuru
yakalayamazsınız.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Buyurun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın
Başkanım, gürültüden işitemediğimiz ancak
tutanağı getirdiğimde gördüğüm bir ifadesi var Mehmet
Metinerin benimle ilgili, sataşma var. Okumamı ister misiniz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ne demişim
ben?
BAŞKAN Sayın Tarhan, ancak yerinizden söz
verebilirim, sataşma nedeniyle söz veremem çünkü aynı oturumda
olması gerekir.
Buyurun bir dakika söz veriyorum.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, ceberutluktan söz etmiş Sayın Metiner, gürültüden
duymamışım. Bu, merhametsiz ve zorba anlamına geliyor. Beni
ceberut bir anlayışla özdeşleştirmiş ve
saygısızlıktan bahsetmiş. Kimin merhametsiz ve zorba
olduğunu şimdi kendisine, bizzat kendi cahiliye dönemine atıfta
bulunan birisine anlatmaya kalksam inanın saatler sürer, gerçekten saatler
sürer. O yüzden onunla uğraşmayacağım ama küçük bir örnek
vereceğim. Biz o gençlerin burnu kanamasın diye
uğraşırken kim TOMAları o masumların önüne sürdü, kim
o gazlara boğdu o masumları ve kim canlarını, kim gözlerini
aldı o masumların, söyler misiniz bana, kim aldı? Kim polise
destan yazdırdı? Kimmiş ceberut söyler misiniz bana? Söyleyin
ama bunun yanıtını verecek şansınız yok galiba
Sayın Metiner. Gücünüz ve şansınız yok, ne yazık ki
şansınız yok.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın
Başkan izin verirse
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Lütfen Sayın Metiner, tamam, konu
anlaşıldı efendim.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, 4üncü madde üzerinde üç adet
önerge vardır. İki önerge, maddenin Anayasaya
aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen
önergelerdir. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol
Dora Pervin Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi
Gür
Batman Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve (4) maddesinin Anayasaya aykırı olması
nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek
Akagün Yılmaz Ömer Süha Aldan
Mersin Uşak Muğla
Celal Dinçer Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 4. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Yusuf Halaçoğlu
Konya İzmir Kayseri
Celal Adan Murat
Başesgioğlu S. Nevzat
Korkmaz
İstanbul İstanbul Isparta
Muharrem Varlı
Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen Süheyl
Batum, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bütün
arkadaşlarım söyledi, herkes söyledi. 2010da bir Anayasa
değişikliği yaptınız. On yıl, yirmi yıl önce
değil 2010da bir Anayasa değişikliği yaptınız ve
söylediklerinizi o sırada, Anayasa değişikliği yaparken,
hepimiz bıkmadan, usanmadan dile getirdik. HSYKda kaymak tabakayı
yıkıyoruz. dediniz. Yargıda bir mezhebin
kadrolaşması var, tahakkümü var, onu yıkıyoruz. dediniz.
Üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğünü geçiriyoruz. dediniz.
Yargının demokratikleştiğini, güçlendiğini defalarca
söylediniz, Bakanınız da söyledi.
Geldik, 2010 yılına kadar biz bu
yargının yaptıkları yanlış şeyleri söyledik,
oralı olmadınız; 2011, oralı olmadınız; 2012,
oralı olmadınız; 2013ün on bir buçuk ayı boyunca
oralı bile olmadınız. Geldik 17 Aralığa, 17
Aralık 2013, ayakkabı kutuları, para kasaları
çıkınca, yolsuzluklar bakanlarınıza, Başbakanın
oğluna uzanınca Dur. dediniz orada, Bir dakika, yargıda
çeteleşme var.
Şimdi, bu yasayı getirdiniz. Bu yasa tümüyle
-hep söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz- emin olun, Anayasa'ya
tamamıyla aykırı; bir kere söyleyeyim, amacı yönünden
aykırı. Şimdi, bize, hiçbir şekilde Bu yasanın
amacı iyi, kamu yararını sağlamak. diyemezsiniz. Peki,
Anayasa Mahkemesi kanunları amaç yönünden denetleyebilir mi? Tabii ki
denetledi bugüne kadar. Biliyorsunuz, Abana ilçesi merkezini Bozkurta
gönderdi bir yasa, Anayasa Mahkemesi
amaç yönünden denetledi. CHPnin Haksız İktisaplarının
İadesi diye bir kanun yapmıştı bu Parlamento o dönemde,
bunu da denetledi.
Hatırlayacaksınız, Kırşehiri, il
olduğu ve Bölükbaşıya oy verdiği gerekçesiyle
cezalandırmak istemişti Demokrat Parti ve bir kanun
çıkarmıştı Kırşehiri illikten ilçeliğe
dönüştüren. Bakın, o kanun tasarısını inceleyen, o
kanun tasarısının geldiği Demokrat Partinin bir
milletvekili Muhlis Tümay -o Komisyonun Başkanı- o dönemki
tasarının hiçbir hukuk ve adalet düşüncesiyle
bağdaşmadığını belirterek, tasarının
kanunlaşmasının vebalini taşımamak için istifa etti.
Yerine, o dönemin Başbakanı buldu bir tane, Nevşehir
Milletvekili Hasan Hayati Ülkünü buldu, onu seçti. Ve aynen,
Bölükbaşı da o sırada şunu söylüyor: İyi, ipimizi
çektiler, hiç olmazsa bir Nevşehirliye çektirdiler. diyor. Şimdi de
yargıdaki eski ortaklarınızın ipini çekmek için bir
tasarı getirdiniz. Çok açıklıkla da bir Bekir Bozdağ
buldunuz, bir Ahmet İyimaya buldunuz. Türk siyasetinin tarihine
baktığımızda şunu çok açık görüyoruz: Demek ki
Türkiye Cumhuriyetinin siyasi tarihinde, başbakanlar iyi niyetli
olmadığı zaman rahat rahat Bekir Bozdağlar, Ahmet
İyimayalar bulabiliyorlar ama ben tahmin ediyorum ki içinizden Muhlis
Tümaylar da çıkacaktır. Namuslu, onurlu, dürüst, Bu tasarıyla
bizim amacımız başka şey, bunu gerçekleştirmek
istemeyiz. diyenler çıkıyor.
Amacımız nedir? Adalet! Geçin onu; 2010,
2011; her yaşadığımızı söyledik. Peki, acaba
amacınız sakın Bakanın söylediği olmasın? Bakan
ne dedi? Komisyonda hepimizin gözlerinin içine baka baka Bir mensubiyete
geçtik yanlışlıkla. Başka bir mensubiyete geçtik bir
mensubiyetten. dedi. Mensubiyet nedir, nedir? İdeolojiye mensubiyet olur
mu? Bir fikre mensubum. olur mu? Hayır, olmaz. O Bakan biliyor,
talimatı aldığı kişiyi de biliyor, o talimatın
neticesini de biliyor, bunu niçin yaptığını da biliyor.
Türk siyasetinde -tekrar söylüyorum- bu yasa Anayasaya açıkça
aykırı, yok hükmünde, göreceksiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yapma Hocam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) Yok hükmünde,
yok hükmünde. Ama, benim söylediğim şu: Sakın bunların,
Sayın Başbakanın da, Bekir Bozdağın da suç
ortağı olmayın, suçuna ortak olmayın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Şeref.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) Bunları
Yüce Divanda kesinlikle yargılayacağız, kesinlikle
yargılayacağız, göreceksiniz, hukuku, adaleti ayaklar
altına attıkları için. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama, Muhlis Tümay olun, sakın Hayati Ülkün olmakla
yetinmeyin diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Süheyl Batum, geç,
geç.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Metiner,
sana cevap vermeye bile değmez. Sonra eğilirsin, 81 ili
Başbakanın arkasından gezersin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen hiç değmez
adamsın.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Senin
tarafın bile yok; sen pervanesin, pervane.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Senin
cemaziyelevvelini de biliriz. Hadi oradan! Seni anayasa hukukçusu yapan
üniversiteye yazıklar olsun ya!
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem
Varlı, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısı geldiğinde aklıma
2010 referandum süreci geldi. O dönemde de milletvekiliydim, şu anki
Adalet Bakanı grup başkan vekiliydi, burada bazı
arkadaşlarımızı görüyorum, onlar da milletvekiliydi.
Buraya çıkan her milletvekili hukukun
üstünlüğünden bahsetti; üstünlerin hukukundan değil, hukukun
üstünlüğünden bahsettiler, hukuktaki arkabahçeden bahsettiler fakat iki
buçuk yıl sonra, kendi yaptıkları değişiklik, kendi
düzenledikleri HSYKyla kendileri yeniden kavga etmeye başladılar.
Sebep? Sebep kendilerine dokunduğu için;
sıkıntı, problem, işin ucu kendilerine
dayandığı için.
Şimdi bakın, değerli
arkadaşlarım, hepimiz siyaset yapıyoruz, hepimiz siyasette temiz
kalmanın yollarını arıyoruz, hepimiz belden
aşağı yapılan siyasete karşıyız; buna
inanıyorum. Dün Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Merkezi gözetlenirken,
bizim yöneticilerimizle ilgili değişik yayınlar
yapılırken o gün de o yayınların, o işin
yanlış olduğunu söyledik, haykırdık; bugün de
eğer bu tip görüntüler, bu tip belden aşağı siyaset
yapılıyorsa bunun yanlışlığını
haykırarak söylüyoruz ama biz aynı şeyi, aynı tavrı
sizden de bekleriz; değerli AKPli yöneticilerden ve özellikle Sayın
Başbakandan da beklerdik. O zaman televizyonlarda konuşulduğunda
Ya, bu özel hayat, özel hayata müdahale edilmesin. denildiğinde
Sayın Başbakan mikrofonu eline aldı, Ne özeli, ne özeli; genel,
genel. diyerek âdeta hepimizin içini sızlattı. Ben Sayın
Başbakana bu tavrı yakıştıramadım. O gün de
yanlıştı, bugün de yanlış olduğunu söylüyorum.
Peki, o gün Devlet bu konuya el atsın; polisin
içerisinde çete varsa, yargının içerisinde çete varsa, eğer bu
işi kim yapıyorsa devlet bulsun. dedik ama âdeta
sınırsız önü açıldı bu işin; sınırsız
yetki verdiniz, sınırsız takipsizlik verdiniz, daha onunla
alakalı şu ana kadar hiçbir şey de konuşulmadı. Peki,
şimdi, 3 sayın bakanın oğluyla ilgili iddia var, evlerinde
para kasaları bulundu. Efendim, o da yetmedi, 1 genel müdürün evinde
ayakkabı kutularının içerisinde çil çil dolarlar bulundu.
Bununla alakalı soruşturma başladığında dediniz
ki Hop, bir dakika. Peki, dün bu ülkede 1 milyon askere genelkurmay
başkanlığı yapmış, bilmem kaç tane tankı,
bilmem kaç tane uçağı idare etmiş bir genelkurmay
başkanı cezaevine tıkılırken bağımsız
yargı diyordunuz, Sayın Başbakan dâhil hepiniz
bağımsız yargı diyordunuz. Peki, şimdi niye
bağımsız yargı demiyorsunuz? Neden yargının
çeteleştiğini, polisin çeteleştiğini söylüyorsunuz? Dün bu
polisi güçlendiren, takviye yapan, ödül veren siz değil miydiniz? Ne oldu
şimdi? Polis birdenbire çeteci oldu. Bir sürü polisin tayini, bir sürü
savcının, hâkimin tayini
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar,
vicdan sahibi olmamız lazım, önce Allahtan korkmamız
lazım. Eğer Allahtan korkarsak ve vicdanımızla muhasebe
yaparsak bunların hiçbirisi olmaz. Bu arkadaşlarımızla
ilgili iddialarda bulunduğumuzda kızıyorsunuz, diyorsunuz ki:
Ya, iftira. İftiraysa gelin kardeşim, bırakalım
yargıya, gitsinler bunlar, yargılansınlar; aklanırlarsa biz
de sizinle beraber bu savcılara sövelim ama aklanmazlarsa o zaman kim
suçlu, kim suçsuz ortaya çıkar. O zaman iftira da attı diyemezsiniz,
efendim, birileri bu işi bilerek de yapıyor diyemezsiniz. Gelin,
varsanız eğer buna, hep beraber bırakalım yargıyı
serbest, engellemeyelim ama siz özellikle yargıyı engellemek,
özellikle set çekmek, bugüne kadar olanları durdurmak, en az zararla
kurtulmak, bundan sonra gelebileceklerin de önünü kesmek için bu yasayı
çıkartıyorsunuz; dolayısıyla, HSYKyı ve
yargıyı ne yazık ki Adalet Bakanının ve Hükûmetin
arkabahçesi hâline getiriyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Erol Dora, Mardin
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) 4üncü madde üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasamıza baktığımızda,
Anayasamızın 2nci maddesine göre Türkiye Cumhuriyetinin
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu söylenmektedir.
138inci maddesi ise yargının
bağımsızlığını kurgular. 159uncu maddesinde
de HSYK, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. der. Tabii ki
Anayasamıza göre Türkiyenin demokratik, laik bir hukuk devleti
olduğu vurgulanmış olmasına rağmen, bugün
pratiğimize baktığımızda
Demokratik bir ülkenin
olmazsa olmazlarından biri kuvvetler ayrılığıdır
yani kuvvetler ayrılığı sisteminin varlığıdır.
Yani, yasama, yürütme ve yargının birbirinden tamamen
ayrılmış olması ve birbirlerinin üzerinde tahakküm
kurmamış olmaları gerekmektedir.
Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak
HSYKnın yapısı üzerine Anayasa Uzlaşma Komisyonuna
teklifimizi sunmuştuk. Bu teklifimizde, HSYKnın mevcut Anayasa ile
değiştirilmesi ve bu kurulun özerkliğinin anayasal güvence
altına alınmasını savunmuştuk. Nitekim, parti olarak
da HSYKnın yapısını kuvvetler ayrılığı
ilkesinin temel dayanaklarından birisi olarak görmekteyiz. Bu nedenle de
kurulun tarafsız ve bağımsız olabilmesi, siyasi
iktidarlardan ayrı karar verebilme niteliğini haiz olması, özerk
bütçesinin olması ve tamamıyla özerk bir yapıya
kavuşturulması son derece önemlidir.
Yine,
Kurulun bağımsız yapısı gereği, atama ve disiplin
işlemleri de siyasi iktidarlardan bağımsız bir biçimde
gerçekleştirilmelidir. Kurulun mevcut yapısının
kırılması, demokratik bir yapıya dönüştürülmesi de
önemli bir parametredir. Bu bağlamda, Kurul üyelerinin demokratik
yöntemlerle seçilmelerini olmazsa olmaz koşul olarak görmekteyiz. Bu
bağlamda, yüksek yargı kuruluna üye seçiminde seçilen
kaynakların çeşitliliği ve seçilen üyelerin geldikleri
kaynaklarda da demokratik seçimle seçilmiş olma kriterleri esas
alınmalıdır.
Yine,
Venedik Kriterlerinde de esas alındığı üzere, Adalet
Bakanlığının Kurul üzerinde etkili ve yetkili
olmasının Kurulun bağımsızlığına halel
getireceği kuşkusuzdur. Yasama ve yürütmenin yanında apayrı
bir görevi icra eden yargı erki, tüm baskı ve etkilerden uzak tutulmalı,
bu nedenle de Adalet Bakanının, Kuruldaki varlığı
sembolik olmalıdır. Aksine, yürütmenin en ufak bir müdahalesi,
yargı tarafından verilecek hükümlerin hukukiliğinin
sorgulanmasına, yargının siyasallaşmasına neden
olacaktır.
Teklif
metni incelendiğinde, HSYKnın Başkanı olan Adalet
Bakanının konumu, yargının
bağımsızlığını açıkça zedeleyecek
şekilde düzenlenmektedir. Bu yolla, yürütme organı mensubu olan
Adalet Bakanının, yargı mensuplarıyla ilgili yetkili
kılınan HSYK üzerinde etkinliğinin bu kadar artırılması
aynı zamanda Kopenhag Kriterlerine de aykırıdır.
Bildiğiniz
gibi, Avrupa Birliğiyle şu anda biz tam üyelik müzakerelerini devam
ettirmekteyiz. Avrupa Birliğine tam üye olabilmemiz için en önemli
kriterler de Kopenhag Kriterleridir. Bunlar da nedir? Demokrasi, hukukun
üstünlüğü, insan hakları. Şimdi, burada, biz, hukukun
üstünlüğünü nasıl pratikte gerçekleştireceğiz? Hukukun
üstünlüğünün pratikte gerçekleşmesi için de özellikle kuvvetler
ayrılığının pratikte gerçekleşmiş
olması gerekiyor.
Aynı
zamanda, Avrupa Konseyine de baktığımızda, Avrupa
Konseyinin hukuk kurumlarından olan Venedik Komisyonu ve aynı
zamanda, Avrupa Hâkimler Danışma Konseyinin de kararlarını,
raporlarını incelediğimizde, aynı şekilde, yine, bu
düzenlemenin, kuvvetler ayrılığına ve demokratik bir
ülkenin yapılanmasına aykırı olduğunu görmekteyiz.
O açıdan, öncelikle bu yasanın geri
alınarak, öncelikle bir anayasal değişiklik yapılarak,
Türkiyede gerçek anlamda kuvvetler ayrılığının
pratikte realize olması için, bütün siyasi partilerin güç birliği
yapmaları gerektiğine inanıyor, tekrar, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Kabul etmeyenler
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Diğer maddede çünkü geç
kaldınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Geç kalmadık Başkan,
niye geç kaldık ki ya? Geç kalmadık Sayın Başkan.
BAŞKAN Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç adet önerge vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Var mı çoğunluk?
BAŞKAN Anladım da Sayın Tanal, sonradan
söylendi. Onun açıklamasını da yaptım yani Geç
kalındı. diye.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Siz oylamaya girerken
söyledim.
BAŞKAN Evet, 5inci madde üzerinde üç adet önerge
vardır. İki önerge, maddenin Anayasaya aykırılık
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 5 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin
Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve (5.) maddesinin Anayasaya aykırı olması
nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Mersin Uşak
Muğla
Celal Dinçer Müslim
Sarı İlhan
Demiröz
İstanbul İstanbul
Bursa
Hasan Ören
Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 5. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Konya İzmir
Kayseri
Celal Adan S. Nevzat Korkmaz
Murat
Başesgioğlu
İstanbul Isparta
İstanbul
Lütfü Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN -
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önergeler üzerinde söz isteyen, Hasan Ören,
Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu şikâyetinizi
anlamak mümkün değil -5inci madde üzerinde söz aldım ama- on bir
yıldan bu yana iktidar olan bir Adalet ve Kalkınma Partisi, bütün
adalet bakanlarını kendi atamış, 2010 yılında
referandum yapmış, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili
düzenlemeleri halkoyuyla geçirmiş, Anayasa Mahkemesiyle ilgili
kararları almış, şimdi diyorsunuz ki: Biz oyunu bozuyoruz,
oynamıyoruz.
Ee, on bir yıldan
beri mecrasından çıkmamış hukuk, 17 Aralıkta kasalar
ortaya çıkınca, çocukların evinde para makineleri bulununca,
inkâr etmediğiniz milyon dolarlar çıkınca mı
mecrasından çıktı? Bugüne kadar şikâyet yoktu, şimdi
şikâyet olmaya başladı.
Ne demişti
Sayın Başbakan İstanbulda Türkçe Olimpiyatlarında -hatta
alkışlamaktan hepinizin ellerinde nasır oluşmuştu-
Ey, hizmet insanı, Türkiye sana hasret, ne zaman döneceksin?
Bunları söyleyeli çok mu oldu zannediyorsunuz? Ne değişti? Bu
ülkede ne değişti de şu an bir temizlik harekâtına
girdiniz? Siz birbirinizle birlikte bu ülkeyi yönetenler değil miydiniz?
Şimdi, cemaat
camia oldu -freni patladı arabanın- camia örgüt oldu. Bizim
bildiğimiz örgütler var: PKK terör örgütü, DHKP-C terör örgütü, El Kaide
terör örgütü, El Nusra terör örgütü. Peki, Sayın Başbakanın
söylediği, sizin de alkışladığınız bu
örgütün adı nedir? Bileniniz var mı? Yani bu örgüt ne? Hizmet
insanına örgüt dediğinizde örgütün adı ne oluyor?
Değerli arkadaşlar, bu ülkede bu kavgaları
yaparak bu ülkenin sanayicisini bitirdiniz, bu ülkede ekonomiyi rayından
çıkardınız. Bir cümle gerekliydi, 17 Aralık
başladığında bir cümle gerekliydi, Başbakan diyecekti
ki: Savcılar benim teminatım altındadır. Dün, ben
nasıl zırhlı arabayı gönderdiysem, bugün de hiç kimse
dokunamaz; savcılar, ne istiyorsanız yapın. O destan
yazmış polislere, destan yazıldığını
söyleyen Sayın Başbakan polisleri, emniyet müdürlerini görevinden
almayacaktı, bir de tabii ki, bu kutsal mekânda bu sıralara oturup
veya bu sıralarda bakanlık yapan, haklarında fezleke
hazırlanmış olan bakanlara da diyecekti ki: Adalet Bakanı,
hemen bunları Meclise getir. Bir küçük cümle daha kuracaktı, Bilal
Erdoğan, sen Başbakan oğlusun, benim zırhlı arabamda
saklanmana gerek yok. Git, savcılar senin ifadeni alsın. deseydi,
bugün 3,07 lira olan euro 2,70 liraydı, 2,27 lira olan dolar 1,97
liraydı.
Değerli arkadaşlarım, ekonomiyi bu kadar
çığrından çıkardınız, insanları iflasa
sürüklediniz, KOBİlerin hiçbir şekilde paraya ulaşma
imkânı kalmadı. Geçen konuşmamda da söyledim, burayla ne
alakası var? Kendi içinizde bunca yıl Ne istedin de vermedik?
dediğiniz örgütle, camiayla, hizmet adamıyla kavganızdan
dolayı bu ülkenin ekonomisini bozmaya hakkınız var mı? Ne
yapıyordunuz? Yaptığınız neydi? Sayın Başbakan
her tarafa çıktığında en son moda, ne işaretiydi?
Rabia. Biz onu anlamamışız, şifreymiş bu, Rabbim hep
bana, Rabbim hep banaymış! Biz bunu anlamamışız.
Düşün bu milletin yakasından, bu millet
kurtulsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen,
Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; keşke Sayın Adalet Bakanı da
burada olsaydı, bugün söylediğimi bir de yüzüne söylemek isterdim ama
herhâlde kendisine iletmişlerdir.
Bu kanun başladığından beri hiç
hâkimi, hukuku konuşmadık farkındaysanız,
hırsızlık konuştuk, yolsuzluk konuştuk, rüşvet
konuştuk. Bunu, gerçekten -Sayın Mahir Ünalın ifade ettiği
gibi- ifade ederken tüm gruba da seslenmiyorum -birkaç defa daha söyledim ama
Mahir Ünal Bey üzülmesin diye bir daha söylüyorum- aralarında samimiyetle,
ihlas içerisinde buraya hizmet etmek için gelen
arkadaşlarımızı tabii ki tenzih ediyorum, ama maalesef, bu
grup o hırsızların ceremesini de çekiyor, bunda da ben suçlu
değilim. Gelip MHPden aday olsalardı, gidip AKPden aday olun ben
demedim, oldular, şimdi ceremesini çekiyorlar, benim bir suçum yok bunda.
Ben işin bir başka boyutuna geçeceğim. Bu
savcılar devamlı yer değiştiriyor ya, en son Adanada
yakalanan 7 tane tırı yakalama emri veren savcı da
değişti.
Bakın, ben ülkelerin komşularına,
soydaşlarına yardım etmek için örtülü birtakım düzenekleri
olduğunu bilen adamım, geçmişte de bu faaliyetlerin içinde bizzat
yer almış adamlardan birisiyim, ama bir şey söyleyeceğim:
Bu faaliyetler, 7 tane ne olduğu belli olmayan tırla yapılmaz,
başına da MİT mensupları konulmaz.
Hatırlar mısınız, Irakta
Kızılayın araçları yakalandı, içinde de 3 tane
MİT mensubu yakalandı, hatta o arkadaşları sonra infaz
ettiler, öldürdüler. Onlar Kızılay vasıtasıyla yardım
ediyorlardı. Bu, demek değildir ki hiçbir ülke komşusuna veya
soydaşlarının veya dindaşlarının bulunduğu
bir ülkeye yardım etmez. Bunun yolları var, bunun yolu bu değil.
Üstelik Suriye gibi bir meselede çok yanlış bir
iş yaptınız. Suriyede şu anda iç savaşa
karışan 97 tane grup var değil mi? IŞİD var, El Kaide
var, ÖSO var, var da var. Siz şimdi bunlardan herhangi birisine
yardım ettiğinizde bir diğerinin kalkıp bunun hesabını
size bu ülkede sormayacağını nasıl garanti edersiniz? Böyle
bir bataklığa, Suriye bataklığına nasıl
batıyorsunuz, bu ülkeyi de batırıyorsunuz? Biz bunun
hesabını veremeyiz arkadaşlar. Yarın öbür gün bu gruplar bu
terör faaliyetlerini Türkiyeye getirecekler. Türkiye bunun bedelini,
hesabını ödeyecek. Böyle saçma sapan, çocuk gibi, ilkokul müsameresi
gibi ülke yönetilmez, yardım da böyle yapılmaz.
Sizin MİTin başına getirdiğiniz
muhtereme haber verin, geçmişte bu işin nasıl
yapıldığını iyice bir öğrensin. Böyle olmaz,
rezil olursunuz, ülkeyi de Laheyde yargılatırsınız
savaş suçlusu diye. Böyle bir tehlike de var üstelik. Böyle bir maceraya
atlamanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Türkiye bu
meseleyle beraber hırsızların yüzünden
Bakın, bunun sebebi
bunu gündemde tutanlar değildir, bu hırsızlığı
yapanlardır.
Türkiye çok ciddi bir ekonomik krizle karşı
karşıya. 2013 yılında Türkiyenin çevrilmesi gereken
dış borç miktarı 172 milyar dolar. Yani, 2014 yılında
Türkiye 172 milyar dolar parayı bir daha geri çevirmek zorunda. 55 milyar
dolar da dış ticaret açığı var, alın size 230
milyara yakın bir para. Bu da ayda 19 milyar dolar demektir. Böyle,
Türkiyeye, her gün hırsızın, her gün soysuzun, her gün rüşvetçinin,
her gün soygunun konuşulduğu bir ülkeye bu sıcak para da gelmez,
gelmesini de beklemeyin. Türkiye, böyle bir felaketle karşı
karşıya.
Ben şimdi soruyorum bu soygunu, bu
hırsızlığı yapanlara: 7 kasada ne kadar para bulunur
arkadaş ya? Doldur, doldur kasaları, 100 milyon dolar doldur. Öbürü,
ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar, bir Bakan 52 milyon dolar diyorlar.
Bunların hiçbirisi Türkiyeye reva görülen bu kötülük kadar büyük bir
rakam değil. Türkiyeye yaptıkları esas kötülük, Türkiyeyi
karşı karşıya bıraktığı bu ekonomik
kriz ve dış dünyadaki rezil durum.
İtibarsızlaştık. Sayın Başbakan Avrupa
Birliği toplantısına, Brüksele gittiğinde zannediyor
musunuz ki o söylenenler yarın önüne konulmayacak? Avrupa Birliğinin
şöyle bir taktiği var: Önce size ifşa ettiriyor, ikrar
ettiriyor, sonra bu ikrar ettirdiklerini gelip sizin hesabınıza soruyor.
Ben sözümü ne zaman bitireceğimi bilirim.
Çoluğunu çocuğunu tanıdığım adamla da hiç kötü
olmadım, kötü olmak istemiyorum. Bundan hesabı olanlar
anlamıştır herhâlde.
Hayırlı günler diliyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 5 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İdris
Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Her zaman olduğu gibi, burada dile getirilen
önerilere yine kapalısınız, dile getirilen eleştirileri
dikkate almıyorsunuz. Belki de parmak kaldır, parmak indir
hesabıyla bu kanun teklifini geçirmekte kararlısınız ama
yanlış bir iş yapıyorsunuz, biz yine uyaralım. Çünkü,
bu yaptığınız düzenlemeyle hiç kimse, hatta sizin
tabanınızın da büyük bir kısmı bağımsız
ve tarafsız bir HSYK yaptığınıza inanmıyor.
Eminim ki bu sıralarda oturan milletvekillerinin de çoğunluğunda
böyle bir inanç yoktur. Bir düzenleme yapılmalı ama şu anda
Türkiye toplumunun büyük bir kısmı, bu yapılan düzenlemeyi
yargıyı ele geçirme girişimi olarak değerlendiriyor.
İşte, 12 Eylül referandumunda Kemalistlerden alalım, kendimize
göre dizayn ederiz. dediniz, cemaatle birlikte hareket ettiniz, birlikte ortak
listeler yaptınız. Aradan iki yıl, üç yıl geçmedi,
şimdi, Yargı, cemaatin vesayetinde, ama alıp kendi vesayetimize
götürmek istiyoruz. diyorsunuz, bunun anlamı budur. Peki, bu halkın,
bu 76 milyonun hakkını, hukukunu savunacak, adalet
dağıtacak bir tarafsız ve bağımsız yargı
hakkı yok mudur? Bu konuda samimiyetiniz maalesef
inandırıcılıktan uzaktır.
İki nedenle uzaktır. Bakın, birincisi: Bu
17 Aralıktan sonra biz hemen Meclise iki komisyon önerdik. İki
komisyonumuz şuydu: Birincisi, yolsuzlukla mücadele komisyonuydu,
ikincisi, paralel devletle mücadele komisyonuydu. Aslında o teklifin
sizden gelmesi gerekiyordu, o komisyonu sizin kurdurmanız gerekiyordu.
Sizin bu Mecliste bir komisyonla Diğer siyasi partilerle birlikte
yolsuzlukların üzerine gidelim. önerisi getirmeniz gerekirdi, bir
komisyonla da Paralel devletle birlikte mücadele edelim. önerisi getirmeniz
gerekirdi. Eğer bunu yapsaydınız bugün burada her kürsüye
çıkan yolsuzluktan, hırsızlıktan, rüşvetten bu kadar
bahsetmezdi. Ama bunu yapmadığınız için şu anda
yürütmüş olduğunuz, yargı ve emniyet üzerinde yürütmüş
olduğunuz operasyon da bir paralel devletle mücadele
anlayışından son derece uzaktır, bunu açık
vurgulamamız gerekiyor.
Bu kürsüden, biz defalarca buraya geldiğimizde 10
bin arkadaşımız cezaevine gönderiliyor, belediye
başkanları, milletvekilleri, belediye meclis üyeleri yani
kısacası milyonlarca oy cezaevine haksız, hukuksuz bir
şekilde gönderiliyor. dediğimizde tek bir yargıç ya da
savcının yerini değiştirmediniz. Bugüne kadar bu kürsüden
bizler çocuklara tecavüz eden, insanlıktan çıkmış kamu
görevlilerinin, askerlerin yargı tarafından
aklandığını söylediğimizde tek bir savcının,
hâkimin, yargıcın görev yerini değiştirmediniz. Baklava
çaldığı için, aç olduğu için bugüne kadar kendi
açlığının sorumlusunu sizin açığa
çıkarmanız gerekirken onlarca yıl cezaya çarptırılan
çocuklar olduğunda bir savcı ve yargıçtan hesap
sormadınız. Taş attığı için onlarca yıl ceza
yatan çocukların dramı, yine yakın dönemde arkadaşı
yerine AKBİL bastığı için onlarca yıl ceza alan
insanlara ceza yağdıran savcılar ve yargıçlarla ilgili
düzenlemeyi yapmadığınız için şu anda
inandırıcılığınız yok. Sokak ortasında
Aydın Erdemi, Şerzan Kurtu, Geverde en son 3 genci polis gündüz
gözüyle, demokratik siyasi hakkını kullandığı için
katlettiğinde bir tek polisin yerini değiştirmediniz. Gezi
direnişinde 6 gencimizi yine polis orantısız müdahalelerle
katlettiğinde tek bir polisin, emniyet müdürünün yerini
değiştirmediniz. O nedenle, bu yapmış olduğunuz
şey de paralel devletle mücadele görüntüsünden de son derece uzaktır.
Öneri bellidir. Meclis hem yolsuzlukları
araştırma komisyonu hem paralel devletle mücadele komisyonu
kurmuş olsaydı, bu HSYK düzenlemesi de bir anayasa düzenlemesi
şeklinde Meclise gelmiş olsaydı, o zaman hep beraber farklı
bir şeylerden bahsederdik ama ben yine çağrımı yapmak
istiyorum: Bu kanun teklifinin Genel Kuruldan çekilmesi lazım, Anayasa
uzlaşma zemininin diğer siyasi partilerle birlikte aranması
lazım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul etmeyenler... Evet, karar yeter sayısı vardır,
madde kabul edilmiştir.
FARUK BAL (Konya) - Nerede Sayın Başkan ya?
BAŞKAN - 6ncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır.
İki önerge, maddenin Anayasaya
aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen
önergelerdir.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve (6.) maddesinin Anayasaya aykırı olması
nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Dilek Akagün Yılmaz Ömer Süha Aldan
Mersin Uşak Muğla
Celal
Dinçer Müslim Sarı Ali Serindağ İlhan Demiröz
İstanbul
İstanbul Gaziantep Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 6. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Celal
Adan
Konya İzmir İstanbul
S.
Nevzat Korkmaz Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Isparta İstanbul Kayseri
BAŞKAN Komisyon maddenin Anayasaya
aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılınmamaktadır Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz isteyen Faruk
Bal, Konya Milletvekili.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Değiştiriyoruz
efendim, ben konuşacağım.
BAŞKAN Evet, Yusuf Halaçoğlu, Kayseri
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir ayetikerime vardır biliyorsunuz,
Kaldıramayacağımız yükü bize yükleme Allahım. der.
Her insanın kaldıracağı bir yük vardır, her nefsin
kaldırabileceği bir yük vardır.
Bir gün, Fuat Paşa, Meclis-i Vükelaya gelmiş ve
demiş ki: Arkadaşlar, ben 50 bin altınlık adamım.
Demişler ki: Hayrola Paşa, nereden çıktı bu? Dün bana 50
bin altın rüşvet teklif ettiler, bunu reddettim. Reddedebildiğim
50 bin altını reddedebildiğimi nefsimde denedim ama daha
fazlasını bilmiyorum. demiş. İnsanoğlu gerçekten ne
kadar yük kaldırabilir, nefsini ne kadar kontrol edebilir pek bilinmez
ancak iş başa düştüğünde, karşı karşıya
kalındığında konularda bu ortaya çıkar.
Değerli arkadaşlar, 2010 yılında
yapmış olduğunuz Anayasa değişikliği, hukuk
sistemimizde birtakım değişiklikler içermiştir,
değişikliklere sebep olmuştur ve bunu siz her zaman için,
sürekli olarak hukukun üstünlüğü, hukukun
bağımsızlığı şeklinde talep ettiniz, dile
getirdiniz. Ama, bu arada, ilginçtir ki, aradan üç yıl geçti, üç yıl
boyunca en küçük bir şekilde,
hiçbir ama hiçbir şekilde, HSYKnın
siyasallaştığı, çete olduğu veya yanlış
işler yaptığı, yanlış atamalar
yaptığı konusunda hiçbir beyanınız olmadı, ama üç
sene boyunca olmadı. Üç sene, kurduğunuz düzen gayet iyi gitti ama 17
Aralığa kadar bu anlayış devam ederken, birdenbire, bir baktınız
ki kaldıramayacağı yükü yüklenmiş birtakım insanlar
ortaya çıktı. Böyle olunca, dediniz ki bunlar hakkında: Bir
bakalım. Ama, ne gariptir ki bunlarla işin bitmediğini
gördünüz. Bitmediğini gördünüz, hemen ilk yaptığınız
şey şuydu: Savcılara yeni savcılar eklediniz.
Baktınız ki bu yeterli gelmiyor, Güvenlik güçlerinin
operasyonlarında amirlerine haber vermesi şeklindeki
yönetmeliği getirdiniz, değiştirdiniz maddeyi. Ondan sonra,
bununla da yetinmediniz, operasyonu yapan güvenlik güçleri ve amirlerini bir
şekilde başka yerlerde görevlendirdiniz. Ama, gariptir ki yine
Sultan İbrahim döneminde Cinci Hoca diye bir hoca
vardı. Bu kişi bütün atamaları yapardı ve rüşvet
karşılığı yapardı ve bu öyle bir atamaydı ki
valiler atandıktan sonra, valilik merkezlerine varmadan önce tekrar
başka bir rüşvetle yeni bir vali atandığı için o vali
yerine varamadan valiliği sona ererdi. Siz de öyle yaptınız;
atadığınız, yer değiştirdiğiniz polis ve
amirler daha yeni görevine başlamadan yeni bir göreve daha
atadınız. Hele hele, Danıştay yönetmeliği ortadan
kaldırdıktan sonra baktınız ki bu iş olmayacak,
savcılar durmayacaklar, dediniz ki: En iyisi biz savcıları da
birtakım hâkimleri de değiştirelim." Ve ardından
bunları değiştirmeye başladınız.
Baktınız yine de olmuyor, yine olmayınca dediniz ki:
Aslında biz üç yıl önce kurmuştuk ama ya, utanmaya da gerek
yok, hemen biz bunu değiştirelim, hem de paralel yapılanma, çete
diyelim ve bunların hukuk dışı hareket ettiğini dile
getirelim. Ve bunu yaptınız. 1. Daireyi değiştirdiniz,
bazı atamaları değiştirdiniz, yüzlerce savcıyı da
yerinden ettiniz. Ama yetinmediniz, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine o
sizin anlı şanlı HSYKyı değiştirmek için
kanunlar getirdiniz. Yutmuyor millet! Gidin konuşun, yolsuzlukları
örtbas etmek için değiştirdiğinizi söylüyor. Bunu artık
anlayın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Serindağ, Gaziantep
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Adalet Akademisi sitesine giriyorsunuz,
şöyle diyor: Avrupa Birliğine katılım sürecinde üye
ülkelerdeki mevzuata ve uygulamalara uyumu sağlamak üzere, adalet
alanında eğitim ve diğer bazı görevleri yerine getirecek
bağımsız bir kurumun oluşturulması gündeme gelmiş
ve 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu 23/07/2003 tarihinde
kabul edilmiştir. 4954 sayılı Kanunla tüzel kişiliğe
sahip, bilimsel, idari ve mali özerkliği olan Türkiye Adalet Akademisi kurulmuştur.
deniyor.
Şimdi,
idari özerklikten bahsediliyor orada. Nedir idari özerklik? Bu, şu anlama
gelir: Akademinin kendine yeterli olması ve yönetimde serbest olması
anlamına gelir; idari özerklik bu anlama gelir. Oysa, Adalet Akademisinde
yapılan değişiklikle Adalet Akademisi Bakanlığın
bir birimi hâline getirilmektedir.
Peki,
bu teklife neden gerek duyuldu? Bu teklif, daha doğrusu teklif
niteliğine bürünmüş bu tasarı neyi andırıyor biliyor
musunuz? Bir zamanlar otomobil ilanlarında, işte Doğan
görünümlü Şahin ifadesi vardı, tıpkı onun gibi.
Peki,
nereden kaynaklandı bu ihtiyaç? 17 Aralık operasyonundan sonra,
rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra siz buna ihtiyaç duydunuz ve bu
tasarıyı bu, şekilde Meclis gündemine getirdiniz. Bu
tasarının çıkış amacı, buraya getiriliş
amacı bu. Yani diğerleri, efendim, paralel devlet, yok çete, yok
şu; bu, işin kamuflajıdır. Çünkü, şayet -sizin
deyiminizle- öyle bir yapı varsa o yapı da sizin eserinizdir,
şayet öyle bir yapı varsa o yapı sizin eserinizdir. Siz, o
yapının mağduru olamazsınız, olsa olsa o
yapının sorumlusu olursunuz. Sorumlusu olduğunuz bir
yapıdan sizin şikâyete hakkınız var mı? Yok. O zaman
niye bunu getiriyorsunuz? Keşke, yargı bağımsızlığını
sağlayacak şekilde, mevcut HSYKdaki şikâyetleri önleyecek
şekilde bir tasarı getirmiş olsaydınız ama bunu böyle
yapmadınız, tam tersine, yargıyı zannettiniz ki sizin
yargınız ama bir de anladınız ki yok, siz ona söz
geçiremiyorsunuz. O zaman kendinize uygun, kendi anlamınıza,
anlayışınıza uygun, sizin arka bahçeniz olacak bir
yargıyı yaratmak için bu tasarıyı getirdiniz.
Şimdi,
Sayın Bakan, dün sorulara yanıt verirken sizin bir
yanıtınız çok manidar.
İzin verirseniz okuyorum bunu, bir soruya siz şöyle cevap
veriyorsunuz: Adalet Bakanı Müsteşarı İzmir
Başsavcısını aramıştır, kendisiyle
konuşmuştur. Adalet Bakanı Müsteşarı devam eden olayla
ilgili bilgi almıştır. Arkasından da, hukukun
uygulanmasını, hukukun uygulanmasına engel
olunmamasını ve hukukun dışına
çıkılmamasını istemiştir. Savcılar ve hâkimler
idari yönden Adalet Bakanlığına bağlıdır.
diyorsunuz.
Şimdi, Sayın Bakan, burada bulunan heyet en az
sizin kadar akıllıdır. Burada sizin söylediğiniz,
karşıdaki insanları sanki bir şey bilmiyormuş gibi bir
pozisyona koymaktır. Kimse Müsteşar savcıyla konuşmaz.
demiyor ki. Burada aslolan, savcı ne demiştir, savcıya ne
söylenmiştir? Peki, madem sizin söylediğiniz gibiyse ikinci defa niye
aramıştır? Yani, İzmir Savcısı -muhtemeldir ki
sizin Müsteşarınızdan belki de daha kıdemlidir, bilmiyorum-
hukukun uygulanacağını bilmiyor mu, hukukun
dışına çıkılmayacağını bilmiyor mu?
Neden böyle bir şeye gereklilik duymuştur? Sayın Bakan, lütfen,
insanların zekâsıyla alay etmeyin.
Şimdi, Sayın Başbakan Avrupa'da kuvvetler
ayrılığından bahsederken şöyle diyor: Demokratik
parlamenter sistem içerisinde kuvvetler ayrılığı
noktasında kimsenin bir şüphesi olamaz; ancak, kuvvetlerin birbirine
müdahalesi hoş görülemez, söz konusu olamaz. Eğer bu kuvvetler
birbirine müdahale etmeye kalkarsa orası demokratik bir ülke olmaktan
çıkar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Ve devam ediyor:
Şu anda, başta yargı ve emniyet olmak üzere devlet
kurumlarına sızmış bir örgüt, amirinden değil, örgüt
yöneticilerinden emir ve talimat alarak hareket etti. diyor. Peki, daha önce
Sayın Başbakan ne demişti? Kuvvetler
ayrılığı ayak bağıdır. O nedenle, o
yapı kimdir, adı nedir, nasıl oluşmuştur, kimler bu
yapının ortaya çıkmasına veya oluşmasına
yardımcı olmuştur, sizin bunu açıklama göreviniz var. Aksi
hâlde, siz, yolsuzlukları ve rüşveti önlemek için bu teklifi
getirmiş olma algısından kurtulamazsınız.
Teşekkür
ediyorum.
Hepinize iyi
akşamlar diliyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Serindağ, teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konumuz hukuk, ben de hukuksuzluktan
bahsedeceğim. Yıl 1993, anlı şanlı ordumuz
tanklarıyla, toplarıyla bir gece bir köye girerler -bu köy Zengök,
Muşta doğduğum köy- köyü yakarlar, bütün evleri eşyalarla
birlikte yakarlar. Köyün gençlerini de topluca alıp getirirler, bir
kısmını öldürürler, bir kısmını da alır
getirirler, terörle mücadeleye teslim ederler ve terörle mücadele birimleri
kendilerine göre bir senaryo çizerler ve o çocuklar o gündür bugündür, yirmi
bir yıldır cezaevindedirler. Yani, haktan, hukuktan ve adaletten
bahsediyorsunuz ve yirmi bir yıldır Allah adına söylüyorum- her
köyde bu hikâye vardır, her evde böyle bir acı vardır. Ama,
buraya çıkıp sadece Balyozdan, Ergenekondan dem vuranlar, bu
topraklarda bu kadar acıların yaşandığından bir
tek laf bile etmezler. Yirmi bir yıldır bu insanlar yatıyorlar
Terörle Mücadele Yasasından ve o dönemin
Bakın, gidip orada evleri,
barkları yakanlar tek bir soruşturmaya dâhil olmuyorlar. Aradan yirmi
üç yıl geçiyor, terörle mücadeleden dolayı zarar görenlerin
zararları tanzim ediliyor. Ne kadar? 3 bin lira, 4 bin lira, 14 bin lira,
24 bin lira, bakın 24 bin lira, veyahut da 30 bin lira. yirmi üç yıl, yirmi dört yıl köyüne
gidememiş insanlar, mağdur olmuş, evleri yakılmış
insanlar ama bu insanlar, yirmi yıl sonra eski para birimiyle 5 milyar
lira para alıyorlar. Bırakın bu parayı ama bu yirmi bir
yıldır içeride olan insanlar...
MEHMET METİNER (Adıyaman) O yasaları
değiştirmemiz lazım.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yirmi bir yıldır bu
insanlar içeride ve bu insanlar Muş cezaevindeydiler.
Sayın Bakanım, bu insanları, gece bir
operasyonla 45 kişiyi Muştan alıp götürdüler. Hem Muştaki
savcı ve oradaki infaz koruma memurlarının
saldırısına maruz kaldılar ve sonra bir gece operasyon
yapıldı. Zaten bütün hayatlarına düşen gece operasyonudur.
Evleri yakılırken gece operasyonu oluyor, oradan alınırken,
getirilip tutuklanırken gece operasyonu oluyor. Muşta bu insanlar,
tekrar hem cezaevinde saldırıya maruz kalıyor hem tekrar bir
gece operasyonuna maruz kalan 43 insan -45 mi- alınıp bir uçakla
Tekirdağa götürülüyor ve Tekirdağa götürülürken de orada tekrar
saldırıya maruz kalıyorlar, bunlar çırılçıplak edilip
ve orada tekrar işkenceye maruz
kalıyorlar. Bunu sizin yetkili birimlerle de konuştuk. Bu
işkence cezaevlerinin birçoğunda var, birçok yerde bu
saldırılar var. Yani sadece bu HSYK değil, bizim bir bütün
olarak şikâyetlerimizin dinlenmesi lazım. Yani bu konuda, benim
söylediklerim sadece benim yaşadıklarımdır, benim
köyümde... Eminim ki hepinizin, Kürt coğrafyasında yaşayan bütün
arkadaşlarımızın hem köyünde hem evinde hem de yanı
başında bu haksızlıklar her gün devam ediyor.
O vesileyle, yani
bir an önce bu Terörle Mücadele Yasasının ortadan
kaldırılması gerekir. Bütün mağduriyetlerin ortadan
kaldırılması gerekir. Hep birlikte söyleniyor, Yeniden
yargılanma. Kim için söyleniyor? Balyoz ve Ergenekon için.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Herkes için söyleniyor,
herkes için.
SIRRI SAKIK (Devamla) Herkes için söyleyeceğiz,
herkes için. Yani tek kalemde iki kesimi, birilerinin sırtı
kalınsa sürekli... Her gün, bakıyoruz, medyada sırtı
kalın olanlarla ilgili çarşaf çarşaf haberler var ama
sahipsizlerle ilgili tek haber yoktur. Yani, 28 Şubatın mağduru
olan Mirzabeyoğlu mudur? Pardon, belki, net
İSMAİL AYDIN (Bursa) Mirzabeyoğlu,
doğru.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Doğru.
SIRRI SAKIK (Devamla) Evet.
Bunun mağduriyetini bütün hepimiz biliyoruz ki 28
Şubatın mağdurudur, orada on altı yıldır
cezaevinde kalıyor. Yani, bu acıların arasına bir
ayrım koymadan, hepimizin bu konuda bir vicdan sahibi
Ve bu vicdanı
hukuka dönüştürmemiz gerekir.
Hepinize teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yasa
değişirse herkes için geçerli.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. İki
önerge maddenin Anayasaya aykırılık sebebiyle
çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 7 nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin
Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve (7.) maddesinin Anayasaya aykırı olması
nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Mersin Uşak
Muğla
Celal Dinçer Müslim
Sarı Bedii
Süheyl Batum
İstanbul İstanbul
Eskişehir
İlhan Demiröz Muharrem
İnce
Bursa Yalova
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 7. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Konya İzmir
Kayseri
Celal Adan S. Nevzat Korkmaz
Murat
Başesgioğlu
İstanbul Isparta
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen Süheyl Batum,
Eskişehir Milletvekili.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Ali Rıza Öztürk
BAŞKAN Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir ülkede demokrasiyi savunmak için önce hukuk
devletini savunmak lazım. Hukuk devletini savunmak için de kuvvetler
ayrılığını içimize sindirmemiz lazım.
AKPnin sözcüsü arkadaşımız Biz
demokrasiyi savunuyoruz. dedi. Ancak, Sayın Başbakan 18/12/2012
tarihindeki Hürriyet gazetesinde, kuvvetler ayrılığını
sistemin önünde engel olarak görüyor ve bu yasa düzenlemesini getirirken de
yargıç bağımsızlığını gereksiz olarak
görüyor.
Şimdi, eğer siz bir ülkede hukuk devletinin
temelini oluşturan kuvvetler ayrılığını
yürütmenin önünde engel olarak görürseniz, o zaman hukuk devletini inkâr
etmiş olursunuz. Hukuk devletini de çeker alırsanız demokrasi
ortada kalmaz, dolayısıyla, sizin demokrasi mücadele
iddianızın hiçbir geçerliliği yoktur. Hukuk devleti ise -basit,
hukuk fakültesine giden, birinci sınıftaki çocuğa sorsanız
hukuk devleti nedir diye- yasama ve yürütmenin eylem ve işlemlerinin
yargı tarafından denetlenmesidir. Dolayısıyla, hukuk
devletinin ilk ilkesi olan yasama ve yürütmenin eylem ve işlemlerinin
yargı tarafından denetlenmesini içine sindiremeyen, bunu millî
iradeye pranga olarak gören bir Başbakan demokrasiyi falan da savunamaz.
İznim olmadan, savcı MİTin ne getirip götürdüğüne
bakamaz. diyen bir Başbakan hukuk devletinin Başbakanı
değildir. Savcıya da, jandarmaya da gereken yapılacak. diyen
bir Başbakan hukuk devletinin Başbakanı değildir. Elimde
yetki olursa HSYKyı yargılarım. diyen bir Başbakan hukuk
devletinin Başbakanı değildir.
Değerli arkadaşlarım, ikinci konu:
Sayın Bakana sordum, Bakan yanıt vermedi. Şimdi, Başbakan
diyor ki: Tehlikenin boyutları burada görülmüyor ancak devlet
kurumlarına sızmış bir örgüt -devlet kurumlarına
sızmış bir örgüt- amirlerinden değil, örgüt
yöneticilerinden emir alarak hareket ediyor. Demek ki bir örgüt var; gizli,
illegal bir örgüt. Bu örgüt, liderlerinden emir alarak hareket ediyor. Savcılar,
hâkimler var; vicdanlarıyla, millet adına değil, örgüt
yöneticilerinin talimatlarıyla hareket ediyorlar. Mücadelemiz bu tehlikeli
örgütle.
Kim bu örgüt, bunu soruyorum. Bu örgüt kim? Yani,
Sayın Başbakanın tehlikeli gördüğü ve mücadele ettiği
örgüt kim? Böyle, afaki çeteler, örgütler; biz bu lafları çok duyduk.
Başbakanın yanlış eylemlerine karşı yapılan
her şey örgüt. Eğer Başbakanın kastettiği örgüt,
kendisinin adının karıştığı, oğlunun
adının karıştığı, kendi
bakanlarının adlarının karıştığı
bu yolsuzluk soruşturmasını soruşturan savcılarsa
örgüt üyesi, hâkimlerse örgüt üyesi, onu da açıklaması gerekiyor ve
bunların örgüt üyesi olduğunu gösteren kanıtları ortaya
sermesi lazım.
Şimdi, Başbakan örgütten bahsediyor ama
Başbakanın yakın arkadaşı, Başbakan
Yardımcısı 28 Şubat döneminde kendisine büyük iftiralar
atıldı, örgütle suçlandı... Demek ki eğer kastettikleri
bugün Fethullah Gülen ise, dünkü ortaklarıysa, bunu örgüt kurmakla
suçluyorlarsa, örgüt lideri buysa bunu açıklamaları lazım. Ve
Bülent Arınç diyor ki: 28 Şubat döneminde kendisine büyük iftiralar
atıldı, örgütle suçlandı. Ya, demek ki bugün kastettikleri
örgütle suçlanmış ve tüm suçlamalardan beraat etmiş. Ve yine
Davutoğlu diyor ki: Bu faaliyetleri yapan, bu faaliyetlere katkıda
bulunan başta muhterem Hoca Efendi olmak üzere tüm öncülerine de selam
olsun.
Şimdi, örgüt lideri bu mudur Sayın Bakan? Bunu
açıklamanızı istiyorum. Böyle, hiç benim sorduğum soruyla
alakası olmayan şeyler söylemeniz doğru değil. Bugün bu
örgüt lideri kimdir? Tehlikeli örgüt kimdir? Sizin mücadele ettiğiniz
örgüt kimdir? Yoksa yel değirmenleriyle mi mücadele ediyorsunuz? Bunu
açıklamanız lazım bu kürsüde. Ya, bu kadar basit bir soru
soruyoruz size.
Bu yasa neden geldi, görüşülüyor? Bu, sıradan
bir yasa tasarısı değildir. Sizin -ileriki şeyde
söyleyeceğim- daha önceki kanun görüşülürken Hükûmet
tasarısı üzerinde söylediğiniz sözler var, milletten
aldığınız talimatı yerine getiriyorsunuz. Şimdi
kimden aldığınız talimatı yerine getiriyorsunuz? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeler üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu maddeyle ve bu maddeye
ilişkin müteakip maddeler ile Türkiye Adalet Akademisinin Genel Kuruluna,
Yönetim Kuruluna, Denetleme Kuruluna, Başkanı, Başkan
yardımcıları, Eğitim Merkezi Müdürü, merkez müdür
yardımcıları dâhil olmak üzere idari personelin
tamamının görevine son veriyorsunuz. Bir devlet kurumunun bu kadar
haşin, gaddar, vahşi bir şekilde ortadan
kaldırılmasının bir sebebihikmeti olması lazım,
var. Sayın Başbakanın İnlerine gireceğiz.
dediği yerlerden birisi burası. Orası bir in değil,
bağımsız ve tarafsız hâkim ve savcıların
eğitildiği bir kurum ama Sayın Başbakanın bunu in
olarak nitelendirmesinin sebebihikmeti 17 Aralıktaki hiddeti.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ayrıca, inde kim
olur?
FARUK BAL (Devamla) Oğluna kadar ulaşacak
yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama operasyonlarını yapan hâkim
ve savcıların bulunmuş oldukları kurumları ortadan
kaldırabilmek için bir hiddet içerisinde ve o hiddetle de eğitim
merkezinin, akademinin tamamının ortadan
kaldırılmasını hesaplıyor. Aynı zamanda da
HSYKnın 20 seçilmiş üyesi dışındaki tüm personelini
ortadan kaldırıyor, orası da ikinci bir in.
Şimdi, in olarak nitelendirdiğiniz yerleri,
biraz önce Adana Milletvekilimiz Seyfettin Bey, yine, AKPnin en yetkili
şahsiyetlerinin ifadeleriyle in olarak nitelendirdiğiniz cemaate ne
kadar övgüler sunduğunuzu anlattı. O kadar övgü
sunulmasının elbette ki bir sebebihikmeti vardı; birtakım
hayır hizmetleri, okullar, yurt dışında Türkiye'nin temsili
vesairesi. Hepsinin elinin tersiyle itilmesi kadar sizi hiddetlendiren olay
nedir? Sadece 17 ve 25 Aralık olayları değildir. Bunun
devamı var, devamı büyük. Korkuyorsunuz, korku büyük. Telaşa
kapıldınız, telaş büyük. Dolayısıyla, bu büyük
korku ve büyük telaş ile in olarak nitelendirdiğiniz akademinin ve
in olarak nitelendirdiğiniz HSYKnın hâk ile yeksan olması
için bu kanunu getirdiniz. Bu kanun ile Türkiye Cumhuriyeti devletinde gerek 28
Şubat gerek 12 Mart gerek 12 Eylül gerek 1960 ihtilali dâhil olmak üzere
cumhuriyetin ilk dönemindeki tek parti hükûmetinde dahi olmayacak kadar
yargıda tek gücün, tek iradenin sahip olmasını öneriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu tek güç, tek irade
mutlaka yanlış yapacaktır çünkü cüzi iradeye sahiptir.
Yapılacak yanlışa, sizin hiçbir kabahatiniz, hiç kusurunuz
olmadığı hâlde, vereceğiniz oylarla ortak
olacaksınız. Burada mutlaka kul hakkı yenilecektir, mutlaka
yolsuzluğun, rüşvetin üstü örtülürken hak yenilecektir. Cenab-ı
Zülcelâl diyor ki: Bana kul hakkıyla gelmeyin. Burada bugün belki
partinizin çıkarı doğrultusunda bir iş
yaptığınızı varsayabilirsiniz ve bundan belki bugün
bir hesaba çekilmekten kurtulabilirsiniz ama öbür tarafta
sıratımüstakimden nasıl geçeceğinizi hesaplamanız
lazım. Beytülmalden bir hırka dahi alan, savaşta İslam
adına mücadele ederek şehit olsa bile cennete giremez. diyor Hazreti
Peygamber. Dolayısıyla, kul hakkına ilişkin olan, adaletle
ilgili verilecek olan bir hükümde hepimizin, hem sizin hem bizim, muhalefet
olarak da bizim doğruyu bulmamız, aramamız gerekmektedir. Bu doğru
gayet bellidir. Hiçbir şek ve şüphe yoktur ki peygamber postunda
oturan hâkime dışarıdan müdahale etmemek gerekiyor ama gördük ki
peygamber postunda oturan yanlış da yapabilir, yanlış
yaparsa yargı kendi içerisinde bunu halleder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) Fakat yanlış
yapacağım korkusu, o büyük korku, o büyük telaş ile
yargının üzerine vahşi ve vahim bir adaletsizlikle gidilirse
burada hepimizin kusuru, kabahati olur diyor, o kusur ve kabahatten
Cenab-ı Allahın bizleri azat etmesini diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 7 nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisinin
yapısında değişiklik öngören düzenleme ihtiyacı
karşılayacak nitelikte değildir. Akademinin
sekretaryasının kaldırılması ve başkanlık
divanından çıkartılması karar alma mekanizmasını
antidemokratik bir yapıya kavuşturacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Bu
önergelerden ikisi maddenin Anayasaya aykırılık sebebiyle
çıkartılmasını istemektedir.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin
Iğdır
Bengi Yıldız Nazmi Gür
Batman Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önergeleri
de okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve (8.) maddesinin Anayasaya aykırı olması
nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Mersin Uşak
Muğla
Celal Dinçer Müslim
Sarı İlhan
Demiröz
İstanbul İstanbul
Bursa
Tanju Özcan
Bolu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 8. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Konya İzmir
Kayseri
Celal Adan S. Nevzat Korkmaz
Murat
Başesgioğlu
İstanbul Isparta
İstanbul
Muharrem Varlı
Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Evet, önergeler üzerinde söz isteyen Faruk
Bal, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce kaldığım yerden devam etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, inlerden, inlerin
başında gelen HSYKya girildi! Adalet Bakanı Sayın
Bozdağ bundan dört gün önce HSYKya bir ziyarette bulundu; saat dokuzda
gitti, onda oradan ayrıldı. Saat on bir de, HSYKnın -daha
doğrusu şöyle- yargının kalbi olan HSYKnın en önemli
organı olan 1. Dairenin yani hâkimlerin, savcıların
atanması işlemlerini yapan 1. Dairenin 2 üyesi her ne hikmetse oradan
ayrıldı, başka dairelerde görevli 2 üye HSYKnın 1.
Dairesine üye oldu.
Bu bir şaşkınlık yarattı ve
arkasından ne olacağını bekledik. Saat 13.00-13.30
civarında HSYK açıkladı, 20 savcının tayinini bu daire
yaptı. Bu 20 savcının büyük bir bölümü bakan
çocuklarının ve AKPye ulaşan soruşturmaların
savcılığını yapan, orada görevli olan kişiler.
Değerli arkadaşlarım, eğer onlar bir
yanlış iş yapmış ise yaptıkları işin
kendi mecrası içerisinde düzeltilme yolu vardır, bu
yargının çalışma usulüdür. Bunların eğer
yapmış oldukları iş yanlış ise itirazı var,
temyizi var, yargısı var, vesairesi var. Buradan bunun düzeltilmesi
lazım. Dışarıdan yapılmış müdahale,
özellikle 1. Dairenin yapısı değiştirilerek
yapılmış olan müdahale doğrudan yargının
siyasallaştırılması amacına yöneliktir. Şimdi,
bununla yetinilmiyor. Arkasından, üç gün sonra yani dün, aynı 1.
Daire toplandı, 97 hâkim, savcının tayinini yaptı. Ben,
hasbelkader, o HSYKnın 28 Şubat döneminde Genel Sekreterliğini
yapmış kişiyim. Hâkim ve savcıların ne zaman tayin
edileceğini hepimiz biliriz. İki gün arayla, üç gün arayla böyle
kararnameler adalette olmaz, vahim bir durum var. İşte, bu vahim
durum, değerli arkadaşlar, ortaya çıkan ve önünde daha büyük
olayların, daha büyük soruşturmaların geleceğine
ilişkin büyük korkunun ve telaşın eseridir.
Bununla birlikte, bazı illerde, 16 tane ilde il
emniyet müdürleri değiştirildi. Özellikle, mali şube,
kaçakçılık ve istihbaratla ilgili yüzlerce polis müdürü, müdür
muavini, şube müdürü, bunlar görevlerinden alındı. Binlerce
polis bulundukları şubelerden alınıp başka yerlere
verildi.
Değerli arkadaşlar, bu size bir şey ifade
etmiyor mu? Hepimize bir şey ifade ediyor. Demek ki İstanbulda
başlayan, sonra İzmire sıçrayan, sonra Vana giden olay, bu
emniyet müdürlerinin alındığı illerde de daha vahimi olacak
demektir. Şimdi, işlenmiş bir suç varsa, bir kul hakkı
yenilmiş ise o illerde beytülmale el atılmış ise bunun
ceremesini hukukun vermesi gerekmektedir. Hukuku durdurarak, hukuku
engelleyerek bu dünyada bunun önüne geçmek mümkün, işte bugünkü
yaptığınız kanunla. Ama, öbür dünyada kefenin cebinde
alınıp götürülecek bir mülk olmayacağına göre,
sıratımüstakimde bugün edinilmiş haksız malların
hiçbir kıymetiharbiyesi olmayacağına göre bunun öbür dünyada
hesabının verilmesi zor olacaktır. Dolayısıyla, yol
yakın, üç günlük dünyada hepimiz gelip geçeceğiz, gelin hakka,
hukuka, adalete riayet eden; hakkı, hukuku, adaleti gözeten bir iş
yapalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Tanju Özcan, Bolu Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmeleri en
başından itibaren takip eden milletvekillerinden biri de benim. Bu
konuşmayı yapmadan bir saat kadar önce babamla konuştum, dedim
ki: Baba, sen beni yanlış yönlendirmişsin, yanlış bir
şeyler anlatmışsın. Çocukluğumdan beri bana şunu
söylüyor devamlı: Oğlum, yalan söyleyenin yüzü kızarır.
Açtım telefonu, dedim ki: Sen bana böyle söyledin yıllardır, çocukluğumdan
itibaren böyle söyledin, Yalan söyleyenin yüzü kızarır. dedin ama
ben iki gündür Parlamentoda o kadar çok yalan söyleyene tanık oldum ki
bırakın yüzünün kızarmasını, yüzünün pembeleştiğini
bile görmedim bazılarının, hatta ses tonlarının bile
değiştiğini görmedim. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta)
Demek ki yalan söylemiyorlar.
TANJU ÖZCAN (Devamla) O
eskidenmiş baba. dedim, O eskidenmiş, öyle dürüst insanlar eskiden,
bu ülkede yönetici olurmuş. dedim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Zıplayanlar var, hem yalan söyleyip hem zıplayan var!
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Sayın Bakan, dün ben size bir şey sormuştum bir dakikalık
sorularda, demiştim ki: İzmir Cumhuriyet
Başsavcısını Müsteşarınız aradı
mı, aramadı mı? Ne sordu? Siz de dediniz ki:
Aramış. Peki, ne yapmışlar, günlük sohbet mi
yapmışlar? Soruşturma içeriğini sormuş Sayın
Bakan. Böyle bir şeyi sormaya hakkı ve yetkisi var mı, haddi var
mı veya Haddi var. diyorsanız, bu haddi kimden alıyor, bu
yetkiyi kimden alıyor? Gizli bir soruşturma yürütülüyor.
Zatıalinizin bile bir savcıyı arayıp bu soruşturma
içeriğini sorma hakkınız yok, bu soruşturmayla ilgili
talimat verme hakkınız ve yetkiniz yok. Lütfen, bunu yapmayın
Sayın Bakan, alışkanlık hâline getirdiniz.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Soruşturma içeriğini sorma yok, öyle bir
şey yok.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Bir şey söyleyeceğim: Artık, sürekli, ucu dolaylı olarak
bile sizden birine dokunsa o soruşturmaya müdahale etme konusunda çok mahir
oldunuz. Polis müdürlerini görevden alıyorsunuz. HSYKnın 1.
Dairesini ele geçirdiniz ve bu sayede ne yapıyorsunuz? İşinize
gelmeyen hâkim, savcıyı derhâl tayin ediyorsunuz.
Bakın, bir gelişme oldu bugün Sayın Bakan,
bunu atladınız ama. Hani şu İzmirde meşhur operasyon
var ya, soruşturma; Sayın eski Bakan Binali
Yıldırımın bacanağı da şüphelilerden
birisiydi, mahkeme onu serbest bırakmıştı adli kontrol
şartıyla. Sürpriz, bugün o savcı itiraz etmiş bu karara, o
itirazı inceleyecek hâkim maazallah- ya tutuklarsa! İsterseniz,
vakit çok geç olmadan, buradan çıkınca HSYKyı toplayın, o
incelemeyi yapacak hâkimi bir inceleyin önce siz, ondan sonra
değiştirmeniz gerekiyorsa da değiştirin, geç
kalacaksınız. Maazallah, yarın sabah tutuklanmış diye
duyarsak üzülürsünüz, Sayın Başbakan kızar size, görevinizi
ihmal etmeyin, siz özel yetkili Bakansınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen bu tarafa konuş. Sen
Genel Kurula konuş.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
sizi de çok rahat görüyorum son bir saat içerisinde, iki saat içerisinde.
RECEP ÖZEL (Isparta) Rahatız tabii, çok
rahatız.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bilal evde tedirgin bir
şekilde bekliyor, daha geçmesi gereken 38 madde var. Herhâlde bu
konuşmadan sonra da Meclisi kapatacağız, yarın devam
edeceğiz ama bazı savcıların
ışıklarının yandığını görüyoruz,
çalışıyorlar galiba. Tedirginlik var, tedirginlik.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yok, yok.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Bakan, komisyonda size
şunu da söylemiştim: Bugünkü HSYKyı da kastederek çeteden
bahsediyorsunuz yani HSYK üyelerini de çete üyesi olmakla suçluyorsunuz ama
Sayın Bakan -o zaman da anlattım, Komisyonda da söyledim- bakın,
bugün, HSYKnın seçilmiş 13 üyesiyle ilgili
Müsteşarınız anahtar liste gönderdi illere,
başsavcılara ve bazı kıdemli hâkimlere anahtar liste
gönderdi ve bu anahtar liste de blok olarak geçti, blok olarak seçildi bu
arkadaşlarımız. Şimdi, ben size soruyorum: Bu HSYK üyeleri
çeteyse bu çetenin oluşumuna sizin talimatınızla, sizden önceki
Adalet Bakanının talimatıyla bizatihi siz sebebiyet
vermişsiniz. Burada bir çelişki yok mu? Bunu nasıl izah
edeceksiniz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Dava
açtınız dava, Anayasa Mahkemesine dava açtınız.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ben bunun cevabını da
bekliyorum.
Arkadaşlar, bakın, hukukçu olan
milletvekillerinin vicdanının sızlaması lazım, içinin
sızlaması lazım, hiç rahatsız olmamanız beni çok
rahatsız ediyor. Yargıya çok açık olarak müdahale ediliyor.
Sadece Başbakanın oğlunu
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Anayasa Mahkemesine
dava açtınız, dava.
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
yargının elinden
kurtarmak için ve bazı bakanların, belki de sizlerin bazı
yakınlarını yargının elinden kurtarmak için bugün bu
düzenlemeyi yapmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, güzel bir söz var: Keser döner, sap döner...
diye, devamını siz biliyorsunuz. Bu tür uygulamalara lütfen, izin
vermeyin. Ben, içinizde vicdan sahibi milletvekillerinin
kaldığına inanıyorum. Lütfen, arkadaşlar, bu
yasanın görüşülmesi tamamlandıktan sonra
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakandan, Başbakandan
çetebaşı olur mu ya!
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
ileride
çocuklarınızın gözünün içine rahatça bakabilmek adına,
şu yasaya bir Hayır deyin, biz de sizi alkışlayalım,
millet de sizi bir alkışlasın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sizin
yanlışınızı düzeltiyoruz, sizin
yanlışınızı.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum, sen hariç. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sizin
yanlışınızı değiştiriyoruz. Çarşaf
liste sizin eseriniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmamaktayız Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Evet, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Yönetim kurulunca alınan kararların sadece
Adalet Akademisi başkanı tarafından alınmasına olanak
sağlayan düzenleme demokratik bir düzenleme olmayıp
kaldırılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.41
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 50nci Birleşimde
kaçmışlar Sayın Başkan! Hükûmet kaçmış, Komisyon
kaçmış, AKP kaçmış! 50nci Birleşimde herkes
kaçmış!
BAŞKAN 4üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre
Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bunlar Bilali de kaçırdılar,
yarın Başbakanı da yurt dışına kaçar, olur biter.
BAŞKAN
Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmesine
başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı:
385)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Yok. değil, kaçmış.
BAŞKAN 5inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair
AYTUĞ ATICI (Mersin) Daha oturacak yüz
kalmadı Sayın Başkan, kaçmışlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu hukuku aldatmadır,
Parlamentoyu aldatmadır.(x)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan, daha
konuşacak yüz kalmadı AKPliler de, kaçmışlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu hangi adalete
yakışır! Bu hangi hukuka yakışır! Bu hangi
parlamentoya yakışır!
BAŞKAN
Kanun Tasarısı ile Çevre
Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/441) (S. Sayısı: 266)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Beş dakika.
dediniz, herkesi gönderdiniz. Yakıştı mı bu size?
BAŞKAN Bundan sonra da komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için
MAHMUT TANAL (İstanbul) Gerçekten, Türk hukuk
tarihinde, Parlamento tarihinde en büyük haksızlıktır bu.
BAŞKAN
23 Ocak 2014 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.47
(x) Bu birleşime ilişkin açıklama 23/01/2014 tarihli 51inci Birleşim Tutanağının 23üncü sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır
(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama 23/1/2014 tarihli 51inci Birleşim Tutanağının 15inci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.