TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54üncü
Birleşim
29
Ocak 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, kamyoncuların
K belgesiyle ilgili sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Batman Milletvekili Bengi Yıldızın, faili meçhul cinayetlere ve
kayıplara ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Batı Trakya Türk
azınlığının 29 Ocak Millî Direniş Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 22 milletvekilinin,
Aliağa ve çevresinde yapılması planlanan termik santrallerin
yaratacağı insan sağlığı, tarımsal üretim ve
çevre sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/839)
2.-
Nevşehir Milletvekili Ebu Bekir Gizligider ve 24 milletvekilinin, yer
altı depoculuğunu geliştirmek ve hizmet kalitesini artırmak
için yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/840)
3.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 milletvekilinin, Devlet
Tiyatrolarının ve tiyatro sanatçılarının
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/841)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve
arkadaşları tarafından bazı bakanlar hakkında
hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye ulaştırılmaması
konusunun araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlunun, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüzün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Ayşenur İslamın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslamın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Ayşenur İslamın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Kayseri ve Sivas yakınlarında meydana
gelen trafik kazalarında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Maliye Bakanının ikiz bebeklerine
sağlıklı, mutlu, uzun yıllar dilediğine ilişkin
konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı:
385)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/441) (S. Sayısı: 266)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, gemi sanayinin geliştirilmesi için yürütülen projelere ve
gemicilik sektörüne verilen desteklere ilişkin sorusu ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi
Elvan'ın cevabı (7/35611)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, ihracatçıların uğradığı
zararlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı (7/35613)
3.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen gazete ve ikram malzemeleri alımlarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/36207)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlıkta görev yapan
memurların maaşlarına ve Bakanlığa yönelik denetimlere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/36372)
5.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, eski bakanlara tahsis edilen makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin
cevabı (7/36825)
29
Ocak 2014 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Üç dakikalık süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, kamyoncuların K
belgesi sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, kamyoncuların K belgesiyle ilgili sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, konuyu çok basit bir
şekilde anlatacağım. Vicdanlarınıza, adalet duygunuza
seslenmek istiyorum. Bir şoför esnafı, geçimini, nafakasını
şoförlük yaparak
1 kamyonu olan esnafla 50 kamyonu, 100
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, bir
dakikanızı rica edeceğim.
Sayın milletvekilleri, büyük bir uğultu var
salonda. Lütfen hatibe saygı gösterelim. Lütfen
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Süremi
yeniden başlatırsanız Başkanım
BAŞKAN Süreyi ekleyeceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) 1 kamyonu
olan bir esnafla 50 kamyonu, 100 kamyonu olan şirketler ve kişiler,
hepsinden 17 bin lira... 1 kamyonu olan da K belgesi almak için 17 bin lira
ödüyor, 50 kamyonu olan da 100 kamyonu olan da. Arkadaşlar, bu ne
haktır ne adalettir ne vicdana sığar; hiçbir vicdana
sığmaz. Şoför esnafı geçimini bununla sağlıyor.
Bunlar şirketleşmiyor, bir kamyonu borçla alıyor, mazot belli,
diğer tamir, hepsi belli. Yani, bu açıdan, Ulaştırma
Bakanlığı bu insanlardan 17 bin lira alırken 100 kamyonu
olandan da 17 bin lira almasını ben vicdanımda kabul edemiyorum.
Bu nedenle, bunun mutlak değiştirilmesi lazım. Gelin, indirin bu
fiyatları; örneğin, 1 arabası olandan almayın, 2
arabası olandan bin lira alalım -3 arabası, 5 arabası-
kademeli yapalım arkadaşlar. Eğer vicdan ve hak varsa bunu böyle
yapalım.
Yine,
şoför esnafımızın en büyük sorunu bir de C belgesi var
arkadaşlar -bu K belgesiydi- C belgesi alanlar uluslararası
taşıma yapıyor ve onlar da hem yurt içi hem yurt
dışı taşıma yetkisine sahip. Uluslararası
taşıma yaptıkları için, oradan aldıkları
mazotları yurt içi taşımada kullanarak
Yani, benim Denizlimden
bir esnaf kardeşim, Malatyadan bir esnaf kardeşim çok yüksek fiyatta
mazot alıyor fakat C
belgesine sahip şoför esnaf uluslararası taşıma
yaptığı zaman oradan getirdiği mazotlarla yurt içi
taşıma yapıyor ve rekabet koşullarında çok zor durumda
kalıyor arkadaşlar. Eğer, bir yerde rekabet koşulları
eşit koşulda değilse arkadaşlar burada yurt içinde
taşıma yapan şoför arkadaşlarım çok güç durumda
kalıyor.
Yine,
bu K belgelerini Ulaştırma Bakanlığı bölge
müdürlüklerine satıyorlar. Bölge müdürlükleri zannediyorum ki 13 ilde var.
Yani, Hakkârideki bir şoför arkadaşım kalkıp bölge
müdürlüğü olan yere hakikaten çok zor koşullarda gidiyor.
Arkadaşlar,
K belgesini kim satar? Şoförler ve Otomobilciler Derneğine
zimmetleyin; bunun yetkilisi, bunu bilen kurum Şoförler ve Otomobilciler
Derneğidir. Tüm K belgelerini 13 bölge
müdürlüğüne satmak yerine Şoförler ve Otomobilciler
Derneğinde satmak şoför esnafına yapılacak en büyük
hizmettir ama her ne hikmetse yine, belgeyi
1 kamyon aldım, 17 bin lira
ödedim, bir ay sonra bu kamyonu sattım, 17 bin gitti; bir ay sonra bir
başka kamyon aldım, bir daha 17 bin ödüyorum. Arkadaşlar, bu ne
haktır ne adalettir. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer bana bir K belgesi veriyorsanız belli bir süre sonra, üç
yıl, beş yıl sonra, bu eğer benim hakkımsa bende
kalsın. C belgesi alanların arkadaşlar, C belgesi olanların
üçüncü kişilere devretme olanağı var, o C belgesini
devrettiriyorsunuz ama K belgesini niye devrettirmiyorsunuz? Niye? 1 kamyonu
olan esnafı güç durumda bırakmak için. C belgeliler genelde uluslararası
taşıma yapan şirketler, ucuz mazot alıyorlar ve maalesef
üzülerek söylüyorum, C belgesine sahip olanlar -hiçbir emek vermeden- C
belgelerini üçüncü kişilere kiralayarak buradan bir avantaj
sağlıyorlar nakliyecilik yapmadan, yani K belgesiyle C belgesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Başkanım, peki, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sürenizi verdik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Öyle
mi? Tamam.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Gündem dışı ikinci söz, Silopi
kayıpları hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Bengi
Yıldıza aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (BDP
sıralarından alkışlar)
2.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, faili meçhul cinayetlere ve kayıplara
ilişkin gündem dışı konuşması
BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kayıplar ve faili meçhuller bu ülkenin
kanayan bir yarasıdır. Faili meçhul cinayetlerde
yaşamını yitiren başta Vedat Aydın, Musa Anter gibi
aydınlarımız olmak üzere, tüm faili meçhulleri ve
kayıpları saygıyla buradan anmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 25 Ocak 2001
yılında, yani bundan on üç yıl önce, Şırnakın
Silopi ilçesinde, HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile
ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz, çağrıldıkları ilçe jandarma
karakoluna gittikten sonra bir daha kendilerinden haber alınamadı,
görgü tanıkları ve şahitlere rağmen olay bugüne kadar
aydınlatılamadı.
Faili meçhul cinayetler ve kayıplar hangi ülkelerde
hayata geçiyor? Genelde otoriter rejimler ve askerî diktatörlüklerle yönetilen
ülkelerde; Şili, Arjantin, Somali, Bosna, Türkiye ve son günlerde
Mısır, Irak, Suriye gibi savaşın
yaşandığı ülkeler.
Türkiye'de kayıplar 12 Eylül darbesiyle
başladı ve 1990larda yürütülen kirli savaşla doruğa
çıktı.
Faili meçhul ve kayıplar konusunda açıklanan
rakamlar her zaman değişken ve tartışmalı
olmuştur. Türkiye İnsan Hakları Vakfına göre
gözaltında kayıp sayısı 750, faili meçhul cinayet
sayısı 1.901 iken, sadece Diyarbakır Özel Yetkili
Savcılığında 10 bini aşkın faili meçhul ve bini
aşkın kayıp dosyası bulunduğunu hatırlatmak
isteriz.
Değerli arkadaşlar, ilginç olan nokta -bu
Adalet ve Kalkınma Partisini yakından ilgilendiriyor-
gözaltılara karşı Gözaltında Kayıplara Karşı
Önlem Sözleşmesi var, Türkiye hâlen bunu imzalamamıştır,
demek ki Türkiye'nin kayıplar ve faili meçhuller gibi bir problemi
olmamıştır AKP Hükûmetine göre. Devlet kayıplar konusunda
kapı gibidir, faili bellidir ama herkes bunu duymazlıktan gelir. Bu
duymazlıktan gelme olayı, Hrant Dinkin dediği gibi insanlarda
bir güvercin tedirginliği yaratmaktadır.
Ülkemize benzer ülkeler ne yapmış değerli
arkadaşlar? Öncelikle hakikatleri araştırma komisyonları
kurmuş ve geçmişle yüzleşmişlerdir. Ülkemizde analar hâlen
başında yas tutacakları ve dua edecekleri bir mezar
arayışındadırlar. Ülkemizde ne yazık ki yasların
ertelendiği bir insan gerçekliğiyle karşı
karşıyayız. Faili meçhul kayıplarda yas olayı
gerçekleşmediği zaman, bunu, ömür boyunca özellikle ailenin üzerinden
atamadığını, sürekli beraberinde
yaşattığını görüyoruz.
Gözaltında kayıplara karşı ilk
örgütlü mücadele, kayıp yakınları ve insan hakları
savunucularınca, Hasan Ocakın devlet tarafından
kaybedildiği ve katledildiği ortaya çıkınca 27 Mayıs
1995te başlatıldı. Büyük bir özveri ve kararlılıkla
yürütülen bu mücadele daha sonra Cumartesi Anneleri adını
alacaktı. Dünyanın en uzun süreli sivil itaatsizlik eylemlerinin
başında gelen Cumartesi Anneleri eyleminde, devletin tavrı, özür
dilemek yerine bu etkinliğe katılanlara gaz sıkmak, coplamak
olmuştur. Devlet bu olayların görünür olmasını
istememiş ve suçlu telaşıyla bu olayları bastırmaya
çalışmıştır. Berfo Ana, Sayın Pervin Buldan bu
eylemlerde simgeleşmiş, Sezen Aksu Ben Anayım şarkısıyla
bu seslere ses katmıştır.
Faili meçhul cinayetler meselesinde ne yazık ki
bugüne kadar sadece Ergenekon davasında Tuğgeneral Levent Ersöz ve
Diyarbakırda Şırnak Alay Komutanı Cemal Temizöz
davası tek başına kalmıştır. Hâlen İyi
çocuktur
Veya Veli Küçüke kefil olan Fahri Kasırgayı
Başbakanlık Müsteşarlığına getiren bir Hükûmetle
karşı karşıyayız. Bunlar yetmiyormuş gibi, son
günlerde, AKPnin Başkent Belediye Başkanı 21inci
yüzyılda, 2014 yılında yeni faili meçhul cinayetlerin,
suikastların olacağını da haber vermektedir ki bu gerçekten
de insanların tedirginliğini artırmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BENGİ YILDIZ (Devamla) Kişilerle değil,
sistemle ve sistemin kurumlarıyla
hesaplaşmadığımız sürece, bu devlet, çetelerden, faili
meçhullerden ve kayıplardan kurtulmayacaktır diyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Gündem dışı üçüncü söz, Batı Trakya
29 Ocak olayları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğluna aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun, Batı Trakya Türk
azınlığının 29 Ocak Millî Direniş Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bugün sizlere
vatandaşı olduğu Yunanistanın kalkınması için
çaba sarf eden, huzur ve refahına yönelik her türlü olumsuzluklardan
hassasiyetle kaçınan, ana vatanı olarak kabul ettiği Türkiye
için ise dilinden duasını eksik etmeyen Batı Trakya Müslüman
Türk azınlığı ve bu azınlığın onur
mücadelesi olarak tarihe geçen 29 Ocak Millî Direniş Gününden söz etmek
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Batı Trakya, Yunanistan
sınırları içerisinde kalan ve statüsü 24 Temmuz 1923 tarihli
Lozan Anlaşmasıyla belirlenmiş, yaklaşık 150 bin
Müslüman Türk azınlığının yaşadığı
bölgenin adıdır. Bu azınlık Yunanistana emanet
edildiği tarihten itibaren çok çeşitli haksızlıklarla
karşılaşmış ise de verdiği mücadelesinde hiçbir
zaman meşruiyetin dışına taşmamış, millî ve
manevi değerlerine ilişkin her türlü saldırılar
karşısında onurlu bir duruş sergilemiştir.
Sayın milletvekilleri, işte bundan tam yirmi
altı yıl önce bugün, verilen mücadelelerin
bayraklaştığı gün olmuş ve azınlık
tarafından 29 Ocak tarihi Millî Direniş Günü olarak
adlandırılmıştır. Batı Trakya Müslüman Türk
azınlığının sembol kuruluşlarından olan
Gümülcine Türk Gençler Birliği ile Batı Trakya Türk Öğretmenler
Birliği, isminde Türk ibaresi geçtiğinden bahisle Yunan mahkemeleri
tarafından kapatılmıştır.
Azınlığın Lozan Anlaşması ve birçok
uluslararası metinlerle teminat altına alınmış millî
kimliğine yönelik bu saldırı, azınlık arasında
büyük bir infiale yol açmıştır. Bunun üzerine Azınlık
Yüksek Kurulu bu kararı protesto etmek için 29 Ocak 1988 günü bir
yürüyüş yapılmasına karar vermiştir. Ancak, Yunanistan
makamları aynı gün, yer ve saatte Yunanlıların da bir
karşı gösteri talebinde bulunduğunu ileri sürerek azınlığın
bu talebine olumsuz yanıt vermiştir.
Diğer taraftan, radyoları vasıtasıyla
azınlık mensuplarının bir araya gelmesinin
yasaklandığı duyurulmuştur. Millî kimliğinin
inkârı ve yok sayılması anlamına gelen bu kararları
hiçbir şekilde kabullenemeyen binlerce azınlık mensubu,
Gümülcinede, Türk Gençler Birliğinin bulunduğu caddede
toplanmıştır. Yine, kadınlı erkekli binlerce
azınlık mensubu da köylerden Gümülcineye doğru akın
etmiştir.
Gümülcinede toplanan binlerce kişinin
dağılmaya başladığı bir sırada, çevrede
çatışma ve tutuklama olduğu haberlerinin gelmesiyle birlikte,
dağılan kalabalık yeniden toplanmış, polisle
çatışmalar yaşanmış ve pek çok kişi
yaralanmıştır.
Sayın milletvekilleri, bu olayların meydana
gelmesinden iki yıl sonra, 29 Ocak 1990 günü yıl dönümü vesilesiyle
Gümülcinede Eski Camiide bir mevlit okutulması
kararlaştırılmıştır. Ancak mevlit için belirlenen
tarihten bir gün önce, yani 28 Ocak günü, Yunanistandaki radyolar hastanede
yatan bir Yunanlının kendisiyle aynı hastanede tedavi gören bir
azınlık mensubu tarafından saldırıya
uğradığını haber yaparak, Yunanlıları 29
Ocakta düzenlenecek bu mevlidi engellemeye
çağırmışlardır. Yanı sıra, Gümülcine
metropoliti de aynı amaçla çağrıda bulunmuştur. Son olarak,
29 Ocak sabahı, hastanede saldırıya uğradığı
iddia edilen Yunanlının öldüğü haberleri radyodan
yayılmıştır. Hâlbuki, gerçekte ne bu kimse ölmüştür ne
de böyle bir kimseye saldırıda bulunulmuştur. Bu haber tamamen
asılsız olarak üretilmiş ve fanatik Yunanlıları harekete
geçirmeyi amaçlamıştır.
Nihayet yalan haber amacına ulaşmış,
asılsız ölüm haberinin duyulmasından sonra Yunanlılar 8-10
kişilik gruplar hâlinde toplanarak Türk kahvehanelerine taş ve
sopalarla saldırmışlar, çarşıda azınlık
mensuplarına ait yüzlerce dükkânı yağmalamışlar,
birçok azınlık mensubunu da yaralamışlardır. En
acısı, tüm bu olaylar ne yazık ki Yunan polisinin gözleri önünde
cereyan etmiştir.
Sayın milletvekilleri,
azınlığın, millî kimliğini yok saymaya yönelik
kararlara karşı canı pahasına göstermiş olduğu bu
onurlu duruş bugün azınlık tarafından Millî Direniş
Günü olarak adlandırılmakta ve Batı Trakyalıların
kümelendiği birçok ülkede çeşitli etkinlerle anılmaktadır.
Millî ve manevi değerlerine sımsıkı sarılarak, bu
değerlerine yönelecek her türlü tehdit karşısında hukukun
içinde kalarak varlık mücadelesi veren Batı Trakya Müslüman Türk
azınlığını bugün vesilesiyle buradan bir kez daha
selamlıyorum.
Bugün, medeniyet havzamızın muhtelif yerlerinde
tarihin gönüllü bekçiliğini yapan soydaş ve kardeşlerimiz güven
içinde olsun. Zira, artık daha güçlü bir Türkiye ve onları kendisine
tarihin bir emaneti olarak telakki eden bir Başbakanımız
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çavuşoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel ve 22 milletvekilinin, Aliağa ve çevresinde yapılması
planlanan termik santrallerin yaratacağı insan
sağlığı, tarımsal üretim ve çevre sorunlarının
araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/839)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Uzun
yıllardan beri ağır sanayi atıklarına maruz kalan
Aliağa'nın, mevcut çevre sorunları çözümlenmeden bu bölgeye
kömürle çalışacak 7 termik santralin yapılması
planlanmaktadır. Aliağa ve çevresinde yapılması planlanan
termik santrallerin yaratacağı kirliliğin, insan ve halk
sağlığı, tarımsal üretim, doğal yaşam,
yüzeysel ve yer altı suları, deniz suyu üzerindeki zararlı
etkilerinin tespit edilmesi için Anayasanın 98 ve TBMM İç
Tüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
04/05/2012
1) Abdullah Levent Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Aliağa'da, petrol rafinerileri, demir çelik
fabrikaları, gemi söküm tesisleri gibi çok sayıda ağır
sanayi tesisinin yer aldığı 40'a yakın büyük sanayi tesisi,
2.900 iş yeri bulunmaktadır. Hâlen, bu yörede 2.384 megavat gücünde
altı (6) adet termik santral
çalışır durumdadır. Lisans almış ve tesis
aşamasına gelmiş üç (3) adet 1.600 megavatlık termik
santral mevcuttur. Yine bu bölgede yedi (7) firma, termik santral kurmak için
lisans beklemekte, talepleri EPDKda inceleme ve değerlendirme
aşamasında bulunmaktadır.
Termik santraller, özellikle kömürle çalışanlar
atmosfere her saniye tonlarca CO2,
atık kül parçacıkları saçarak doğayı
kirletmektedir. Örneğin, 1.000 MW gücünde bir kömür santrali bir
yılda 2,5 milyon ton kömür tüketerek doğaya; 6 milyon ton C02
gazı, 600.000 ton atık kül yaymaktadır. 200 milyon bekerellik
radyasyonu da eklemek gerekir.
Termik santralin etkileyeceği bölgeler başta
Kozbeyli, Gencelli, Bağarası, Gerenköy, Yenifoça, Foça'dan
başlayarak Karaburun'a, hatta Midilli'ye kadar ulaşmaktadır.
Kısaca Kuzey Ege kıyıları, verimli ovalar, İzmirin
büyük bölümü termik santralden etkilenecektir.
Uzun yıllardan beri ağır sanayi
atıklarına maruz kalan Aliağanın, mevcut çevre
sorunları çözümlenmeden, yapılması planlanan 7 termik santralin
Aliağa ve çevresinde telafisi olmayan kirlilik yaratacağı
belirtilmektedir. Aliağa özelinde Bakırçay havzası, tarım,
turizm, sanayi ve bunlara bağlı ticaret sektörünün canlı
olduğu bir merkez durumundadır. Çevre örgütleri, kitle örgütleri, sendika
ve meslek örgütleri, belediyeler tarafından, kirliliği artıracak
en ufak bir tesisin bile insan sağlığını,
doğayı, denizi tehdit edeceği uyarılarında bulunmakta
ve termik santral kurulmasına itiraz edilmektedir.
Aynı bölgede, yirmi iki yıl önce 1990 yılında
yapılması planlanan termik santrallerden, doğanın ve
çevrenin korunması için harekete geçen bölge halkının tepkisi
sonucu vazgeçilmiştir. Dönemin hükûmeti tarafından 6 Mayıs
1990da bölgeye termik santral yapımından vazgeçilmiştir.
Ağır sanayi tesislerinin yoğun olarak
bulunduğu ve yeterince arıtılmadan doğaya salınan
atıkların havayı, toprağı ve yer altı
sularını kirletmesiyle yaşamın birçok alanında ölümcül
etkilere maruz kalan Aliağa'da, kanser vakalarının Türkiye
ortalamasının çok üstünde olduğuna dair bulgular çevre ve
sağlık örgütleri tarafından yapılan
araştırmalarda ortaya konulmaktadır. Çevre örgütleri
yaptıkları açıklamalarda, Aliağa'nın geleceğinin
de tıpkı Kocaeli Dilovası'nda olduğu gibi yaşamın
durma noktasına gelebileceği uyarısında bulunmaktadır.
Aliağa ve çevresinde yapılması planlanan
termik santrallerin yaratacağı kirliliğin, insan ve halk
sağlığı, tarımsal üretim, doğal yaşam,
yüzeysel ve yer altı suları, deniz suyu üzerindeki zararlı
etkilerinin tespit edilmesi, insan ve halk sağlığı
tehlikelerinin ve çevre sorunlarının giderilmesi ve Meclis denetim
çalışmaları bakımından büyük önem
taşımaktadır.
2.- Nevşehir Milletvekili Ebu Bekir
Gizligider ve 24 milletvekilinin, yer altı depoculuğunu
geliştirmek ve hizmet kalitesini artırmak için yapılması
gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/840)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yer altı depoculuğunun geliştirilmesi,
yasal bir mevzuata kavuşturulması, altyapı ve hizmet
kalitelerinin yükseltilip iç ve dış yatırımcının
hizmetine sunulabilmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini arz ederiz.
1) Ebubekir
Gizligider (Nevşehir)
2) Ahmet Erdal
Feralan (Nevşehir)
3) Murat Göktürk (Nevşehir)
4) Mustafa Hamarat (Ordu)
5) Mustafa Ataş (İstanbul)
6) Ömer Faruk Öz (Malatya)
7) Yüksel Özden (Muğla)
8) Sıtkı Güvenç (Kahramanmaraş)
9) Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
10) Tülay Selamoğlu (Ankara)
11) Ahmet Öksüzkaya (Kayseri)
12) İsmail Tamer (Kayseri)
13) Yaşar Karayel (Kayseri)
14) Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
15) Yıldırım M. Ramazanoğlu (Kahramanmaraş)
16) Cahit Bağcı (Çorum)
17) Ali Küçükaydın (Adana)
18) Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
19) Harun Tüfekci (Konya)
20) Bilal Uçar (Denizli)
21) Muzaffer Aslan (Kırşehir)
22) Alpaslan Kavaklıoğlu (Niğde)
23) Ali Şahin (Gaziantep)
24) Ömer Selvi (Niğde)
25) İlhan İşbilen (İzmir)
Gerekçe:
Kaya oyma mekânlar ilimizde tarımsal, turistik ve
ticari amaçlara hizmet etmekte olup ilimiz ekonomisinde önemli bir yere
sahiptir. Kaya oyma mekânlar, ilimizde, merkez ilçeye bağlı Nar,
Uçhisar, Göre, Çat, Kavak, Göreme, Ürgüpe bağlı Ortahisar,
Mustafapaşa beldelerinde ve Avanos ile Gülşehir ilçelerinde
yoğunluk göstermektedir.
İç Anadolu ve özellikle Kapadokya bölgesinin
jeolojisi yaklaşık 5 milyon yıl önce volkanik faaliyetler
sonucunda oluşan 100-300 metre istifli genelde tüf kökenli yumuşak
kayaçlardır. Tarımsal faaliyetler ve ürünlere bağlı olarak
kaya yapıları yüzyıllardır küçükten büyüğe depo olarak
kullanılmakta olup günümüzde ciddi bir ticari sektör hâlini
almıştır. Bölgeye has kaya yapıları içerisinde
yapılabilen, kimi zaman tarımsal amaçlı kimi zaman turistik ve
ticari amaçlı bu yapılar bölgede varlığını
sürdürmektedir.
Geçen zaman içerisinde bu yapılar gelişen
teknolojiyle birlikte günümüzde modern yer altı tesislerinin
yapıldığı (turistik kaya oyma tesisler, tarımsal
amaçlı kaya oyma tesisler, hayvancılık ve ticari tesisler ve
benzeri) bir hâle dönüşmüştür. Önceki dönemlerde el yordamı ile
açılan küçük ölçekli kaya oyma mekânlar, teknolojik gelişmeler
sayesinde, makineler yardımıyla içerisinde araçların
dolaşabileceği büyük yapılar hâlini almıştır. Bu
amaçla Nevşehir ilinde yapılmış bu tarz 2 binden fazla depo
bulunmaktadır. Bazı soğuk hava depoları ise
genişlikleri açısından dünyanın en büyük soğuk hava
depoları arasındadır. Depolara konulan ürünlerin temizlenmesi,
taşınması, nakliyesi alanlarında 5 bin
çalışanı ile bölge insanın sosyoekonomik gücünü
arttırmakta ve yeni istihdam imkânları oluşturmaktadır.
Kaya oyma mekânlar ciddi istihdam
oluşturmaları, sağladığı katma değer ile
bölgemizin kamu yararı adına "bacasız
fabrikaları" niteliğinde olup bölge ve ülke ekonomisine de
hatırı sayılır katkılar sağladığı
açıktır. Örneğin bölgede depolanan sadece patates 1 milyon ton
ve yatak limon 80 bin ton (yaklaşık 4 milyon 5 yüz bin sandık
olup, limonun kendine has rengini ve tadını alabilmesi ancak sabit
nem dengesi ile doğal ortamda sadece bölgemizde sağlanabilmektedir)
rezervinin üzerindedir. Türkiye genelinde üretilen 5 milyon ton patatesin 2
milyon tonu üretim aşamasında anlık tüketilmekte olup geriye
kalan ve depolara gönderilen 3 milyon ton Türkiye rezervinin üçte 1i
bölgemizdeki yer altı depolarında saklanmaktadır.
Söz konusu kaya oyma tarımsal amaçlı depolar,
harici iklimlendirme gerektirmediğinden enerji maliyeti sıfıra
yakındır. Yapılış maliyetleri açısından
aynı büyüklükteki yer üstü soğuk hava depolarının üçte 1i
maliyetleri seviyelerinde oluşu, kayacın sabit nem dengesi gibi üstün
ve doğal özellikleri sayesinde içerisine depolanan ürünün doğal
yapısını bozmadan muhafaza etmesi, yer üstü soğuk hava
depolarına göre enerji tüketimi 1/10 seviyelerinde oluşu vb.
özellikleri itibariyle yatırımcılar açısından
kaçınılmaz tercih sebebi olmakta ve ülkemiz açısından da
çok büyük menfaatlere katkı sağlamaktadır.
Bütün bu olumlu katkılarının yanı
sıra kaya oyma mekânların ruhsatlandırılmasında problemler
yaşanmaktadır. Sistem üzerinden kesilen yapı ruhsatlarında
bu mekânlar herhangi bir yapı sınıfına (betonarme-çelik,
yığma yapı ve benzeri) dâhil edilememektedir. Bununla birlikte
bölgede açılacak olan kaya mekânlarla ilgili ciddi bir planlama ve projelendirme
çalışması yapılması bu sektörün uzun vadeli
verimliliği ve güvenliği için zaruridir.
Bu tip yapılar açılmadan önce planlama
aşamasında konunun uzmanları (MTA, üniversiteler vs.) ve ilgili
meslek disiplinleri tarafından (inşaat mühendisliği, maden
mühendisliği, jeoloji mühendisliği, jeofizik mühendisliği,
harita mühendisliği) gerekli çalışmalar yapılarak planlama,
projelendirme ve stabilite güvenliği ortaya konmalı ve yapılacak
yasal düzenlemelerle ruhsatlandırma aşamasındaki eksiklikler
giderilmelidir.
Bu nedenle, tarımsal depolamada enerji maliyeti
sıfır olan yer altı depoculuğunu geliştirmek, hizmet
kalitesini artırmak için alınacak tedbirlerin belirlenmesi, gerekli
düzenlemelerin yapılması amacıyla bir Meclis
araştırması komisyonu kurulması uygun görülmektedir.
3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve
20 milletvekilinin, Devlet Tiyatrolarının ve tiyatro
sanatçılarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/841)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tiyatroyu ülkenin her köşesinde geniş halk
kitleleriyle buluşturan, sanatın gelişmesine her alanda büyük
katkı sağlayan, uzun yıllardır başarıyla hizmet
veren Devlet Tiyatrolarının yaşadığı
sorunların saptanması, Devlet Tiyatrolarının dünyadaki
diğer örnekleriyle karşılaştırılması,
tiyatro sanatçılarının sorunlarının
araştırılması, var olan sorunlara etkin ve kalıcı
çözümler bulunması amacıyla Anayasa'mızın 98, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Atilla Kart (Konya)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Namık Havutça (Balıkesir)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Ömer Süha Aldan (Muğla)
9) Rıza Türmen (İzmir)
10) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
11) Müslim Sarı (İstanbul)
12) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
13) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
14) Turgut Dibek (Kırklareli)
15) Aykan Erdemir (Bursa)
16) Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
17) İlhan Demiröz (Bursa)
18) Gürkut Acar (Antalya)
19) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
20) Mevlüt Dudu (Hatay)
21) Doğan Şafak (Niğde)
Gerekçe:
Devlet Tiyatroları, cumhuriyetin en önemli
kazanımlarından biridir. Ülkemizde tiyatronun çağdaş bir
sanata dönüşmesinin temelleri 1927 yılında Muhsin
Ertuğrul'un Darülbedayiyi kurmasıyla atılmıştır.
Darülbedayideki gelişmelerin ardından Ankara Devlet
Konservatuvarı açılmış ve 1949 yılında Devlet
Tiyatroları resmen kurulmuştur.
1950'lerde tiyatronun yaygınlaştırılması,
daha fazla izleyiciye ulaştırılması için devlet eliyle
çabalar gösterilmiştir. Kasabalara ve köylere turneler düzenlemiş,
tiyatro için uygun salon olmadığında, bazen düğün
salonlarında bazen köy meydanlarında perdelerini
açmıştır. 1960'lar ise tiyatro edebiyatı için parlak bir
dönem olmuştur. Siyasal, ekonomik, kültürel açılardan önemli bir
bilinçlenme aşamasının yaşandığı bu dönemde
tiyatro, işçi ve köylü kesiminin sorunlarına eğilmiştir.
1970'lerde politik tiyatro üstünde durulmuştur. Bu dönemde sık
sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar sahnelenmiştir.
Bugün, Devlet Tiyatroları 13 ilde (Ankara, İstanbul, İzmir,
Bursa, Adana, Antalya, Trabzon, Konya, Sivas, Diyarbakır, Van, Erzurum,
Gaziantep) yaklaşık 30 sahneye sahiptir.
Devlet Tiyatrolarının misyonu, kurulduğu
yıldan itibaren genç yazarları teşvik etmek ve çağdaş
eserlerin yanı sıra prodüksiyonu zor ve pahalı olan klasikleri
halkla buluşturmak olmuştur. Devlet Tiyatrolarının altmış
üç yıllık geçmişi, birikimi ve deneyimli kadroları,
aynı zamanda Cumhuriyet Türkiyesi'nin kültürel hafızasıdır.
Sanat, bir toplumu ileriye taşıyan, estetik
duygusunu ve görsel algısını geliştiren en önemli unsurdur.
Aynı zamanda, sanat toplumun aynasıdır; toplumun sesini,
sorunlarını, taleplerini dile getirmektedir. Devlet Tiyatroları,
perdelerini açtığı her yerde halkın sanatla
buluşmasını sağlamaktadır.
Son yıllarda iktidar, sanat üzerinden eleştirel
olmaktan çok baskıcı bir söylemle konuşmaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları
Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle başlayan ve son
olarak Devlet Tiyatrolarının özelleştirilmesi yönünde
yapılan açıklamalar kaygı verici bir boyuta
ulaşmıştır. Avrupa'nın kasaba ölçekli kentlerinde dahi
opera, tiyatro, bale salonlarına rastlanmaktadır ki bu da devlet desteğinin
olduğunu göstermektedir. Hiç şüphesiz, pahalı
yapımların ülkenin her köşesindeki yurttaşa
ulaşması için devlet desteği çok önemlidir. Burada bahsi geçen
"devlet desteği" mevcut iktidarların sanat üzerinde bir
baskı kurması anlamına gelmemektedir.
Sanata devlet desteği, Avrupa'da
kurumsallaşmış yapılar aracılığıyla
yapılmaktadır. İngiltere'de sanat, kazanılmış
gelirler, devlet yardımı, özel bağışlar ve
sponsorluklar aracılığıyla finanse edilmektedir. Devlet,
sanatı desteklemek için bir kurum oluşturmuştur fakat kuruma
müdahale etmemektedir. İtalya'da ise sanata ilişkin yetkiler, devlet,
bölgeler, il idareleri ve belediyeler arasında
paylaşılmaktadır. Toplam mali desteğin yarısı ise
devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu örneklere
bakıldığında, devletin sanata desteğinin sadece
ülkemize ilişkin olmadığı görülecektir.
Devlet Tiyatroları açısından sanatsal
özgürlüğün ve mali esnekliğin sağlanması son derece
önemlidir. Devlet Tiyatrolarının mevcut durumunda yapılması
gereken değişiklikler iktidarın değil, Devlet Tiyatrosu
yöneticileri, sanatçılar, kültür sanat dernekleri ve meslek birlikleri ile
birlikte alınması gereken kararlardır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları
tarafından bazı bakanlar hakkında hazırlanan fezlekelerin
TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
29/1/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 29/1/2014 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif
Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından, 28/1/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
bazı bakanlar hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye
ulaştırılmaması konusunun araştırılarak
sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin (1262 sıra no.lu) Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 29/1/2014 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi lehinde birinci konuşmacı Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar.
Buyurun Sayın Baydar.
(CHP sıralarından alkışlar)
METİN LÜTFİ
BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17
Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine neden
bir türlü gönderilemediğinin araştırılması için
vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Böyle bir konuşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında yapmış olmaktan ve yapmak zorunda
kalmaktan üzüntü duyduğumu belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 17 Aralık 2013 tarihinde basına yansıyan
haberlerde Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İçişleri
Bakanı Muammer Güler ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan
hakkında fezlekelerin hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderildiği açıklanmıştır.
19
Aralık 2013 tarihli haberde ise söz konusu bakanların fezlekelerinin
UYAPa yüklendiğinin ifade edilmesine karşı, Adalet
Bakanlığı yetkililerince Bakanlığa herhangi bir
fezlekenin ulaşmadığı belirtilmiştir.
10
Ocak 2014 tarihinde çıkan haberlerde ise ilgili fezlekelerin Adalet
Bakanlığına ulaştığı bilgisi yine Adalet
Bakanlığı içerisinden bir
yetkiliye dayandırılarak sunulmuştur. Aynı yetkilice
-Reutersa yapmış olduğu açıklamada- fezlekelerin
Bakanlık tarafından yapılacak incelemelerden sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderileceği ifade edilmiştir.
15
Ocak 2014 tarihinde ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, konuyla ilgili
olarak, kendilerinin postacı vazifesi gördüklerini ve kimsenin merak
etmemesi gerektiğini, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine
getireceklerini basına açıklamıştır.
24
Ocak 2014 tarihinde ise fezlekelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine
ulaşmadığı basına yansıyan haberler ile ortaya
çıkmıştır.
Adı
geçen 4 bakandan başka, şu an hâlen görevde bulunan Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ hakkında da 2 ayrı fezlekenin
bulunduğu ortaya çıkmıştır.
Bu
fezlekeler nerededir? Fezlekelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine
ulaşmasını kimler engellemektedir? Bu gecikmenin
açıklanmaya ihtiyacı vardır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 2nci maddesinde, cumhuriyetimizin
nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesi belirtilmiştir. Hukuk
devletine sahip miyiz? sorusu, 17 Aralık sonrası daha fazla
sorulmaya başlanmıştır. Acaba ülkemizde hukuk var
mıdır, yok mudur? Cevabı, Hükûmetin 17 Aralık
sonrasındaki uygulamalarında gizli. 17 Aralıktan bu yana iktidar
yetkililerinin ağızlarından düşürmedikleri kelimeler var:
Çete, gizli örgüt, paralel devlet, dış mihraklar, iç mihraklar, Haşhaşiler gibi. Fakat
ağızlarından bir şey çıkmadı: Hukuk.
Değerli milletvekilleri, iktidar için hukuk
nasıl bir şey bakalım. Geçtiğimiz hafta sonunda Sayın
Başbakanla ilgili olarak, Urlada bulunan villalarla ilgili tapeler ve
bunların çözümlemeleri yayımlandı. Bu ses kayıtları
doğru mudur, değil midir, bu kayıtlar kimler tarafından ve
ne maksatla kayıt altına alındı, bu ayrı bir konudur.
Ancak, iddialar çok ciddidir. Çözümlemelerden anlaşılıyor ki
Başbakan, Bakan, Vali, Kaymakam, Genel Müdür birlikte Urlaya nasıl
villa yapılır? diye çalışma yapılmış,
konuyla ilgili bazı hocalara rapor yazdırılmış.
Havuzlu villalar yapılmış, villalar yapılmış ama
öyle kolay olmamış bu iş. İlk önce İzmir Valisi
değiştirilmiş, değişiklik yapılırken de
kimsenin dikkatini çekmesin diyerek Diyarbakır Valisiyle yer
değiştirmişler, bir de demişler ki: Bakın, çözüm
süreci nedeniyle bu valilerin yerini değiştirdik. Sonra 1inci
derecede sit olan bölgeyi, 3üncü dereceye çevirmişler, sonra evin
planlamasına geçilmiş, güzel güzel villaların, havuzun
şekli çizilmiş. Bu arada işin bozulmaması için ilgili
meclis komisyonundan da ayarlamalar yapılmış.
Erdoğan Bayraktarın deyimiyle soruşturma
dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir
bölümü Sayın Başbakanın talimatıyla
yapılmış. Yönetmelikler değiştirilmiş. Bizim
anlayabildiğimiz kadarıyla el birliğiyle devlet yatmış
kalkmış Bu villaları nasıl yaparız? çalışmasına
girmiş, azmetmiş ve sonunda başarmış.
Başarmış başarmasına ama bütün bu süreç kayıt
altına alınmış, yazılmış, çizilmiş ve
kayıtlar yayımlanmış.
Eğer bu kayıtlar doğru ise işte
iktidar yetkilileri için hukuk böyle bir şey diyorum, ne pahasına
olursa olsun olmayanı bile oldurtmak.
Değerli milletvekilleri, Urla konusunu kapatmadan
önce bir belge açıklamak istiyorum. 20 Ağustos 2013 tarihinde, o
zaman Bakan olan Erdoğan Bayraktara birkaç soru sordum: İzmirin
Urla ilçesine bağlı Zeytineli köyünde Özel mülktür. yazan bir koy
olduğunu, bu özel mülkün kimlere ait olduğunu, ne zaman ve ne kadar
bedel ile özel mülk olduğunu, ülkemizde bu şekilde özel mülk olarak
adlandırılan, kapatılan koy sayısını sordum.
Erdoğan Bayraktar bu soruma 4 Aralık 2013 tarihinde cevap verdi,
verdiği cevap soruların hiçbirini karşılamamakta fakat son
paragrafta şunu ifade ediyor: Yönetmeliğin 59uncu maddesi
kapsamında gerekli denetimler başlatılmış ve
sürdürülmektedir. Şimdi, buradan yeni Bakana sormak istiyorum: Denetimler
ne aşamadadır? Bu, özel mülk denilerek kapatılan alan
kimindir? Burası ne kadar bedelle kapatılmıştır?
Değerli milletvekilleri, iktidarın hukuk
anlayışına birkaç örnek daha vermek istiyorum. Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı terör örgütü üyesi
sıfatıyla içeri atılırken, bağımsız
yargıya karışılamayacağını
açıklayıp yıllardır, orduya bir oyun yapıldığını
söyleyenlere karşı kulaklarını kapatan, O davaların
savcısıyım. diye dolaşan, sonra ne hikmetse bir anda,
yargının gizli bir yapılanma içinde olduğunu ve orduya
kumpas kurulduğunu söyleyerek davaların avukatı olan, Türk
Silahlı Kuvvetleri üst kademesinin yargılanmasına yönelik,
Başbakan ve İçişleri Bakanından izin alınması
için kanun tasarısı getiren kimlerdir?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmî olarak
yaptığı, kayıt altında olan, sivil kamyonlarla
mühimmat taşınması işini tüm kanallara, devlet
kanalına canlı yayın yaptırarak orduya iftira atan, kumpas
kuran ama içi silah, mühimmat dolu 7 tırın durdurulmasını
hazmedemeyen, savcıya Kim oluyorsun? diyerek MİTin işlerine
kimse karışamaz. diyen, bir valinin talimatıyla
tırları aratmayan, Suriyedeki şeriatçı yapılara, El
Kaideye MİT eliyle bunları gönderip, aramak isteyen
savcıyı tehdit eden, bağımsız yargıya Valilik
yazısıyla müdahale eden, o bölgedeki tüm emniyet ve yargı
mensuplarının yerlerini değiştiren kimlerdir? (CHP
sıralarından alkışlar)
Yüzlerce askerimizin hapis cezası almasına
neden olan Balyoz, Poyrazköy ve amirallere suikast davalarının
temelini oluşturan 5 no.lu hard disk için, TÜBİTAKın Tarih ve
saatiyle oynanmış. raporunu vermesine rağmen bunca süre
bekleyen, gıkını çıkarmayan, ancak, bakan
çocuklarının odalarından para sayma makineleri çıkınca
makineyi polisin koyduğunu iddia eden kimlerdir? Çocukları tutuklanan
ve soruşturmada adı geçen bakanları ilk önce el üstünde tutan,
daha sonra, rahatlamaları için istifa ettiren, görevlerinden alınan
bir bakanın Başbakan da istifa etsin. açıklamasını
duymayarak Çürük yumurtaları temizledik. diyenler kimlerdir?
Değerli milletvekilleri, 17 Aralık 2013
yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yaşananlar ülkemizi
yönetenlerin düşünce anlayışını net bir şekilde
ortaya koymuş, ileri demokrasi tanımı yapanların
aslında yürütmede de ileri yürütme tanımı getirdiklerini gözler
önüne sermiştir. Fezlekeler yetmiş iki gün geçmesine rağmen
neden Türkiye Büyük Millet Meclisine gelememiştir? Bu sorunun
açıklanmaya ihtiyacı vardır. Yasama olarak bu duruma bir son
vermek, fezlekelerin kimler tarafından Meclisimize hâlâ
getirilmediğini bulmak, haklarında iddialar bulunan bakanların
söyledikleri gibi, kendilerine komplo kurulduğunun ispatlanabilmesi ve
olayların açığa kavuşabilmesi açısından önem
taşımaktadır. Verecek olduğunuz karar sadece sizi, bugünü
değil; Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını da
etkileyecektir.
Sunmuş olduğumuz Meclis araştırma
önergemize desteklerinizi bekler, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde
olmak üzere birinci konuşmacı Muş Milletvekili Sayın
Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili
düşüncelerimi ve grubun düşüncelerini sizlerle
paylaşacağım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu konuya gelmeden önce, geçen hafta birkaç kez burada
seslendirdiğimiz Kayserideki o vahim olayla ilgili ne yazık ki bugün
gazetelerde bazı haberler var. Bizim bu eleştirimizden sonra Kayseri
milletvekilleri Kayseriyi ziyaret ederler, yaralıları ziyaret
ederler
Ve aynen şöyle açıklamaları var, bunu Meclis
Başkan Vekili Yakut diyor, diyor ki: Gelsinler, hastalarını
ziyaret etsinler. yani hastalarını ziyaret etsinler, yine bir
ayrımcı dil var. Hastalarını ziyaret etmeden, görmeden,
nereden temin edildiği bilinmeyen bilgileri açıklıyorlar,
yapıyorlar, doğru değil. diyor. Oysaki Sayın Yakut, bu
hastalar hastanedeydi, ilk giden bizdik, buraya taşıyan bizdik, siz
görevinizi yapmadınız diye sizi eleştiren biziz yani bu
ortadayken
Ve sonra diyor ki: Bunları kaşımak istiyorlar.
Burada insanlığa karşı işlenen bir suçtan dolayı
sizi insanlığa davet ediyoruz. Bizi yine
karıştırıcı, bölücü olarak lanse ediyorsunuz. Bunlar
doğru değildir. Bunların işte kini var. falan diyor. Benim
ne kinim olacak? Ben size insanlığınızı
hatırlatıyorum. Bir başka milletvekili de diyor ki: Ya, ne yapsın
Belediye Başkanı ya. Kefen vermiş, yıkamış, tabut
vermiş, başka ne yapabilir? Asıl işte sorun burada sevgili
kardeşlerim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Onu da lütuf olarak
mı söylüyor? Lütfetmiş!
SIRRI SAKIK (Devamla) Yani bize bu ülkede Kefen, tabut
ve bir ambülans yeter; alın, gidin, ölün. diyorlar. Bir sosyal devletten
bahsediyoruz. Burada ölen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil,
bir başka ülkenin vatandaşı da olabilir. Bu belediyenin görevi
yasal olarak onları alıp, defnetmek, yâd etmek, dualarla defnetme
hakkına sahip değil mi? İnsanlık da böyle emreder, yasa da
böyle emreder. Siz, kendi arkadaşlarınıza eleştiriler,
kendinizin yapamadıklarınızı
Dönüp sonra bizim ölüm
üzerinde, tabut üzerinde siyaset yaptığımızı
söylüyorsunuz, çok ayıp ediyorsunuz, günah işliyorsunuz. Ben
şunu söylüyorum: Kimi günahlar var üstü örtülür,
bağışlanır ama kimi günahlar vardır ki kabir defterine
yazılır. Eğer siz ölülere, siz yaralılara bu şekilde
yaklaşırsanız ben sizi Cenab-ı Allaha havale ediyorum ve
kabir defterine yazılan o günahlarınızla baş başa
bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz olağanüstü bir
süreçten geçiyor. Her gün bir yerde bir olayla karşı
karşıyayız. Dün burada seslendirdik, Milliyetçi Hareket
Partisine, İstanbuldaki saldırıyı Grup
Başkanımız, grup başkan vekillerimiz, biz burada tasvip
etmediğimizi -başsağlığı diledik- ve buradan
dolayı bir tetikleme sürecinin yaşanacağına da dün
işaret ettik. Hemen hayat bizi teyit etti çünkü biz uzun
yıllardır ülkemizi tanıyoruz, sokakları tanıyoruz, ne
yapılmak istendiğini çok açık, net biliyoruz.
Dün Karsta üniversiteli öğrencilere
saldırı oldu, Bursada Kürt öğrencilere saldırı oldu
-geceleyin, grup başkan vekillerimiz ve bizler geç saatlere kadar- Kürt
mahallelerine saldırı oldu. Dikilide HDP mitingine saldırı
oldu, çok üzülerek söylüyorum, duyumdur, bu konuda sitemdir, bunun içinde
Cumhuriyet Halk Partisinin üyelerinin olduğu da söyleniyor. Bunu sadece
bir duyum olarak söylüyorum ve size dostça söylüyorum bunları.
Şimdi, birileri tetiklemek istiyor, birileri, evet,
bu süreçte
17 Aralıkta yeni bir süreç başladı. 17 Aralık
neydi sevgili arkadaşlar? Aslında, çok planlı, projeli bir
süreçtir 17 Aralık. Şimdi dönüp soruyoruz biz de
Bakın,
yolsuzluğun üzerine sonuna kadar gidelim, gitmeyen namerttir, ister
adı AK PARTİ olsun, CHP olsun, MHP olsun, BDP olsun, hepimiz bunun
üzerine gidelim ama sualler, sualler, sualler var kafamızda.
Mustafa Balbayla ilgili, Anayasa Mahkemesinde bir karar
verildi -gecikmiş bir karardı, gecikmiş bir adaletti,
gecikmiş bir adalet, adalet de değildi- Mustafa Balbay serbest
kaldı. Aslında, senaryoyu yapanlar o kadar planlı ve projeli
yapmışlardı ki Kürt coğrafyasında da Kürt
milletvekilleri için Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı emsal
teşkil edecek yargıçlar
Avukat arkadaşlarımız Diyarbakırda
başvuruda bulundular ama hâkimler
-militan hâkim, senaryonun bir parçasılar- Diyarbakırdaki
tahliye kararlarını reddettiler. Gerekçesi neydi? Gerekçesi
şuydu: 2011 seçimlerinde Yüksek Seçim Kurulunda Kürtlerle, BDPyle ilgili
yapılan o haksızlığa karşı Kürtler bir bütün
olarak ayağa kalktılar Ya demokrasi ya da biz yokuz. dediler. Bu
planı, bu projeyi gerçekleştirenler de Kürtleri oradan
ayaklandıracaklardı, 17 Aralıkta da burada düğmeye
basacaklardı. Ne konuşuluyordu 17 Aralıkta? Ben bunları
yolsuzlukların üstünü örterek söylemiyorum ama biz bir farklı
pencereden bakıyoruz. Dershaneler konuşuluyordu, İsrail
konuşuluyordu, barış süreci konuşuluyordu ama bu egemen
güçler bunlardan rahatsız. Türkiyenin gerçek yüzüyle yani gerçek
kimliğiyle yüzleşmekten rahatsızlık duyuyorlar. Şimdi,
ben bu operasyonu gerçekleştiren yargıçlara sesleniyorum: Ey
yargıçlar, siz neredeydiniz, daha önceleri nerelerdeydiniz? Niye müsaade
ettiniz? Kamunun malının
Biraz önce arkadaşımız
buradan açıkladı, milyon dolarlardan bahsediyor, bunların heba
edilmesine niye seyirci kaldınız, niye 17 Aralığı
beklediniz? Şunun için beklediniz: Kürtler oradan ayaklanacak, buradan
ayaklanacak, AKP iktidarını devireceğiz. Bütün hesap kitap bu.
AKPyi yenin, AKPyi sandıkta yenin, buna hiçbir itirazımız yok.
Onlarla mücadele edeceğiz, bölgede sandığa gömeceğiz,
onların teskeresini bölgede biz vereceğiz. Geldiler, görev
aldılar, bugün teskere günüdür. Bizim anlayışımız bu.
Biz bölgede ve Türkiye genelinde AKPyi sandığa gömeceğiz ama
biz bu kirli oyunların içerisinde olmadığımızı,
olamayacağımızı da açık ve net olarak da söylüyoruz.
Şimdi, yargıçlar, siz hangi hukukla, niye
seyirci kaldınız bu kadar süre içerisinde? Bir yıldan, iki
yıldan bahsediyorsunuz. Eğer gerçekten yargıçsanız,
eğer gerçekten bu ülkenin bir tek lirasını, bir tek
kuruşunu kollama koruma görevi sizdeyse, sizin yapmanız gereken, bu
olayın olduğu gün ve saatte derhâl devreye girmenizdi ama siz
yapmadınız. Onun için biz diyoruz ki: İşte, bu militan
yargıçlarla bu sorun çözülmez.
Dün Sayın Başbakanın söylediği,
işte, İrana giderken söylediği, seslendirdiği Özel
yetkili mahkemeleri kaldıracağız. çok doğru bir
karardır. Bu grup sekiz yıldır, yedi yıldır her gün bu
kürsüden sesleniyor: Bu özel yetkili mahkemelerden hak, hukuk ve adalet
çıkmaz, buralardan cinayet çıkar, buralardan öç çıkar,
buralardan halk arasına nifak sokmaktan başka hiçbir şey
çıkmaz. Bu tespit doğru bir tespittir. Bu derhâl hayata geçmelidir.
Bugün Sayın Adalet Bakanının da bu konuda
açıklamaları var, bunları önemsiyoruz, önemli bulduğumuz
her adımı da destekliyoruz. Hemen, yanı başında,
derhâl, bu Terörle Mücadele Yasası buradan
kaldırılmalıdır, bu ülkenin ayıbıdır. Dün
bizim bir arkadaşımız burada oturuyordu, birçok milletvekili
soruyordu: Kemal Aktaş kaç yıl yattı? Tam yirmi yedi yıl
yattı. Kemal Aktaş, bu ülkede özgürlükler hayat bulsun diye, bu
ülkede Kürtler eşit yurttaş olsun diye yirmi yedi yıl cezaevinde
yattı ve hâlâ Kemal Aktaş gibi binlerce, on binlerce insan yirmi
yıldır, yirmi iki yıldır, yirmi beş yıldır
cezaevinde yatıyorlar.
İşte tarihî fırsat. Hem yolsuzluklarla hem
hukuksuzluklarla yüzleşmenin adı birlikte bunlara karşı saf
oluşturmaktır. Eğer saf oluşturabilirseniz hem gerçekten bu
yolsuzlukların üzerine birlikte gidebiliriz hem de hukuksuzluktan dolayı
içeride olan kimse, kimliği neyse, ister Balyoz, ister, bilmem, Ergenekon,
ister KCK, kimse, herkesin bir an önce özgürlüğüne kavuşması
gerekir. Bu Parlamentoya da yakışan budur. Daha sağduyu, daha
hoşgörü, bunları yapabilirsek olur.
Bakın, bir tek sitemim daha var: Biz bu konuda
vicdanımız ve beynimiz MHPye saldırıyı eğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, son bir
cümleyle bitireyim, çok önemli.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Duyuyoruz biz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
Süre uzatamam, buyurun, süre uzatamam.
SIRRI SAKIK (Devamla) Eğer bu konuda biz
hassasiyet gösteriyorsak kimseden ürktüğümüz, korktuğumuz için
değil. Biz vicdanımızın emrettiği gibi
konuşuyoruz ama sizler
BAŞKAN Sayın Sakık, teşekkür
ederim.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, sizler bugüne kadar
Bizim grubumuza,
bizim partimize onlarca, yüzlerce kez saldırılar oldu,
arkadaşlarımızı kaybettik. İsterdim ki grup
başkan vekillerinden birileri tuşa bassın, BDPye yapılan
haksızlıkları, katliamları kınasın.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Sakık konuşmasında Dikilideki bazı olaylardan söz ederek
SIRRI
SAKIK (Muş) Ben duyum dedim sadece efendim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Cumhuriyet Halk Partililerin de bu
olaylarda yer aldığı şeklinde bir söylenti var. diyerek
grubumuza sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) İzmir Milletvekili Sayın
Mustafa Moroğlu konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Moroğlu, süreniz iki dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Lütfen
yeni sataşmalara neden olmayın.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mustafa
Moroğlunun, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Meclis üyeleri;
Meclise getirilecek konuların söylentiyle, söylemle ifade edilecek bir
konu olmadığını sanırım yılların
tecrübelisi Sırrı Sakıka anımsatmaya gerek yok.
Ben
koşa koşa geldim, televizyondan izledim. Hele Dikili gibi bir yerde,
hele Dikili gibi 12 Eylülden bu tarafa, sadece bütün demokratların,
aydınların değil, sizlerin bile fikirlerini özgürce
söyleyebildiği yani herkesin fikrini özgürce söyleyebildiği,
festivallerin yapıldığı bir kentte ve bunu yapan Cumhuriyet
Halk Partisinin Belediye Başkanının olduğu bir yerde bunu
söylemeniz hiç doğru değil, yanlış buluyorum.
Eğer
demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlama konusunda karşı
çıkacağımız, mücadele edeceğimiz bir yer varsa
iktidarın kendisidir. Lütfen hem halkımıza hem
yurttaşlarımıza hedef şaşırtıcı
beyanlarınızdan kaçının.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Mitinge saldıran kimler, onu söyle Sayın Vekilim.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Demokrasi, hak ve özgürlükler için mücadele etmeye her
zaman Cumhuriyet Halk Partililer vardır, meydanlardadır,
bunların da bedelini ödemiştir, ödemeye de hazırdır. Bir
daha, söylemlerle, söylentilerle Meclisi ve yurttaşlarımızı
yanıltmanın haklı bir şey olduğunu düşünmüyorum.
Buradan da konuyu düzeltmenizi istiyorum Sayın Sakık.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Yanlış anlaşıldı, düzeltmek
istiyorum.
BAŞKAN
Sataşmadan mı söz istiyorsunuz?
SIRRI
SAKIK (Muş) Evet efendim.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika.
2.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, ben bir ithamda bulunmadım, bir duyumu sizlerle paylaştım
ve üzüldüğümü söyledim.
Ben
Dikiliyi çok iyi tanıyorum, Dikilideki o demokrat duruşu
yıllardır hepimiz de biliyoruz ama eğer böyle bir söylenti varsa
grubunuzun da araştırması gerektiğini söyledim. Çok dostça
bir eleştiriydi, yoksa bunun altında grubunuzu hedef gösterecek bir
açıklama değildi. Yanlış anlaşılma var. Ben
Dikilideki o demokrat insanlara buradan bin kez selam söylüyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları
tarafından bazı bakanlar hakkında hazırlanan fezlekelerin
TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde olmak üzere İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural konuşacak.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydarın, özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bazı bakanlarla ilgili fezlekelerin
getirilmemesinin sebeplerinin ve sorumlularının ortaya
çıkarılmasıyla ilgili bir grup önerisi var, onun lehinde söz
aldım.
Sözlerimin başında, öncelikle,
İstanbulda, maalesef, planlı ve uzun süreden beri hedef
alınmış, Milliyetçi Hareket Partisine yönelik
saldırılardan birisi de tecelli etti. Maalesef Cengiz
Akyıldız Hakkın rahmetine kavuştu. Uzun namlulu
silahların, silahın kullanıldığı böylesine bir
vahim sonuç, aslında terörü ve şiddeti masumlaştıran ve
meşrulaştıran bir anlayışın demokrasinin nimetlerinden
faydalanarak nasıl toplumu sindirmek istediğini ve toplumu birbirine
düşürmek için neleri planladığını ortaya koyması
bakımından son derece önemlidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, özellikle bu
saldırıların toplumsal şiddeti artırma ve
kutuplaşmayı meydana getirme ve tahrik etme aracı olarak
kullanılabileceğini ifade ederek bu konuda kesin
tavrımızı ortaya koyduk. Ama hamdolsun ki Milliyetçi Hareket
Partisi ve Türk milleti PKK terör örgütünün uzantılarının
üniversitelerde ya da çeşitli illerde yaptıkları bu tahrikler
neticesinde kurgulanmak istenen tuzağa düşmemiştir. Türk milleti
bu tuzağa düşmeyecektir ve inşallah terörü ve terörü
meşrulaştıran siyasi zihniyeti de sandığa gömecektir.
Evet, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
soruşturması. Aslında, değerli arkadaşlarım, bu
17 Aralık asrın yolsuzluğudur. Gerçekten, bugün şöyle bir
geçmişe bakıldığında, bu kadar kapsamlı bir
yolsuzluk Türkiye Cumhuriyeti tarihinde delilleriyle ortaya konabilmiş bir
yolsuzluk değildir. Dolayısıyla, gerçekten on bir yıldan bu
yana Türkiye Cumhuriyetini, devletini yönetmek durumunda olan AKPnin
yolsuzluk ve rüşvet ağına bulaşmış bazı
bakanlarının ve bakan çocuklarının yer
aldığı bir operasyonla karşı
karşıyayız. Şüphesiz bunlar birer iddiadır ama bu
iddiaların açıkçası sübut bulacağı yer de
mahkemelerdir.
Bu bakımdan bu süreç içerisinde asıl önemli
olanı, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması
sürecinde yaşadıklarımızdır. Şüphesiz bu süreç
içerisinde bakıldığında bir çete kurulmuştur, bir
haram para aklama çetesi. Bu haram para aklama çetesi rüşvet ya da
komisyonlarla ya da saatlerle yurt dışından getirdikleri
paraları aklamaktadırlar, kaçakçılık
meşrulaştırılmaktadır. Aynı zamanda imar lobileri,
rant lobileri, İstanbulun, Büyükşehrin reddettiği imar alanlarının
doğrudan doğruya Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
verilen talimatlarla peşkeş çekildiği bir ortamla ilgili
iddialar var. Dediğim gibi, bütün bunların hepsi iddia. Bütün bu
iddiaların hepsinin bir gerçek olarak delileriyle birlikte mahkeme
safhasında ispatlanması gerekir. Ama bu süreç içerisinde gerçekten
ortaya çıkan bu kara para aklamayla ilgili bir süreç
11 Aralık 2012 tarihinde bu kara para aklama, haram
para aklamayla ilgili bir ihbar Başbakana ve Maliye
Bakanlığına gönderiliyor. Bundan Başbakanlığın
haberi vardır, Maliye Bakanlığının haberi vardır.
Yine aynı şekilde, 18 Nisan 2013 tarihinde Millî İstihbarat
Teşkilatı bir bilgi notuyla Başbakana bunu iletmektedir ve
Hükûmetin başına iş açabileceğini söylemektedir. Böylesine
vahim bir konuda devletin istihbarat kurumlarının böylesine bir kara
para aklama çetesiyle ilgili bilgiyi Hükûmet zorda kalır. diye sadece
Hükûmete bilgi notu arz etmesi maalesef hukuk devleti açısından,
sorumluların tespit edilmesi açısından son derece
yanlış olmuştur. Millî İstihbarat Teşkilatı bu
konuda bir bilgi geldiği zaman neden bunu soruşturacak, götürecek
ilgili makamlara vermemiştir? Bu da ayrıca
cevaplandırılması gereken bir sualdir.
İşte, bu süreç içerisinde
yaşadıklarımız, 25 Aralıktaki ikinci ihale yolsuzluğu
süreci, bütün bu süreçlerle ilgili yaşananlar, ihale yolsuzluğuyla
ilgili iddialar, İzmirde bacanakların
karıştığı bir ihale yolsuzluğu, bu süreçle ilgili
yaşadıklarımız ve ortaya çıkan iddialar, parklarda,
bahçelerde para paylaşımının yapıldığı
görüntüler, ayakkabı kutularındaki dolarlar ve eurolar, bunlar somut
delillerle böylesine kirli bir ilişkinin delillerini ortaya
koymaktadır. Şüphesiz, bu delillerin geçerliliğini ortaya
koyacak olan elbette yargıdır, ona hiçbir diyeceğim yoktur ama
Urlada villa pazarlıkları yapılmıştır. Urlada
Devlet Hava Meydanları İşletmesinin sahip olduğu koy bir
tatilden sonra beğenildi diye hazineye iade edilmiş, hazine
aracılığıyla da başka yerlere verilmesi
planlanmıştır. Bütün bunlarla ilgili iddialar nereye gelmelidir?
Savcılar ve hâkimler bağımsız ve tarafsız mahkemeler
tarafından bunları soruşturmalı ve bunlarla ilgili millî
irade adına karar vermelidir ama maalesef böyle bir sürecin
sorunlarının hesap vermesini engellemek için polisler sürülmüş,
savcılar sürgüne gönderilmiştir, Adli Kolluk Yönetmeliği
değiştirilmiştir, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
değiştirilmesi öngörülmüştür. Öyle ki, bugün öğreniyoruz
ki, son dakika olarak veriliyor, 17 Aralık soruşturmasını
sürdüren 2 savcı da görevden alınmıştır.
Değerli arkadaşlarım, rüşvet ve
yolsuzluk bir sorunsa bu rüşvet ve yolsuzluğa bulaşanları
ayıklamak gerekir ama rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için
çaba içerisine girmek, değerli arkadaşlarım, bu bir ahlaki
çöküştür. Doğrudan doğruya, asıl sorgulanması gereken
husus da budur. Bu rüşvet ve yolsuzluk süreci içerisinde maalesef bu
süreci örtmek için yargı darbesi dendi, millî iradeye darbe dendi,
uluslararası çete dendi, faiz lobisi dendi. Uluslararası çete
dediler, dış komplo dediler, Avrupa Birliğine bu meseleyi
anlatmaya gittiler. Faiz lobisinin oyunudur dediler, bir baktık ki gece
yarısı Merkez Bankası faizleri 3-4 puan artırmış.
Demek ki bu süreçlerin hiçbirinin biraz önce ifade ettiğim bu algı
yönetimiyle hiçbir alakası söz konusu bile değildir. Aslında darbe
yapılan, milletin iradesiyle oluşmuş hukuka darbedir. Hukuka
darbe yapılırken bunu kendilerine yapılan bir darbe olarak
göstermek ve yönlendirmek yanlış bir algıyla milleti
yöneltmektir. Millî irade darbesi dediğinizde, özellikle 2010
referandumunda Türk milletine gidip, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla
ilgili neden Evet dememiz gerektiğine ilişkin bu kadar sorulara
cevap verip, ondan sonra kalkıp bugün de Efendim, biz hata yaptık.
deyip Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu değiştirmek istiyoruz.
demek millî irade yolsuzluğudur değerli arkadaşlarım.
Millete yalan söylemenin, yalanla iradesini almanın sonucunda bugün yine
Türkiye Büyük Millet Meclisine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla
ilgili bir Anayasa değişikliği getirmek istemektedir. Bu tablo
şunu ortaya koymaktadır: Birtakım gerçekler vardır
değerli arkadaşlarım. Bu gerçekler önemli ölçüde subjektiftir.
Ama bu gerçeklerin üstünü siyasi amaçlarla örtmeye
başladığınız zaman artık bu siyasi anlamıyla
rüşvet ve yolsuzluğun algı yönetimiyle üstünü örtme
çabasına girer. Bunun kesinlikle kabul edilmesi mümkün değildir. Bu
bakımdan, Zümer Suresi 10uncu ayette ifade edildiği gibi, kendisine
gelen doğruyu yalanlayan kişi zalimdir arkadaşlar. Dolayısıyla,
yapmamız gereken husus, bu doğruları dikkate alarak bunun
gerçekten doğru olup olmadığını yargı sürecinde
tespit etmektir. Bu doğruları yalanlamak zalimlik hâline getirir. O
bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Türkiye Büyük Millet Meclisine
bu bakanlarla ilgili fezlekelerin gelmesi gerektiğini düşünüyoruz ve
bunun bu kadar bekletilmesinin hiçbir anlamı yoktur. Sayın Bakan
burada söyledi: Ben postacıyım. dedi. Postada bu kadar bekleme
olmaz. Siz fezlekeleri buraya getireceksiniz, Millet Meclisi soruşturmayla
ilgili inisiyatifini kullanacaktır. Bu bakımdan, ben hodri meydan
diyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere bu konuda, bu
iddiaların, bu doğruların, bunların doğru olup
olmadığını tespit etmek amacıyla yapılması
gereken iş, yargının çalışması,
savcının çalışması, Meclisin
çalışmasıdır. İvedilikle yapılması gereken
husus sadece fezlekelerin gelmesi değildir. Daha önce birkaç kere
olduğu gibi ilk imzayı Bülent Arınç Bey atsın, ilk
imzayı AKP milletvekilleri atsın. Gelsinler bu Meclis
soruşturmasını açalım. Hep beraber, birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu soruşturmaları yapsın. Hâkimler ve
savcılar üzerinde tehditlerle soruşturmanın üstü örtülebilir ama
sonuçta değerli arkadaşlarım, millet iradesinden kaçış
yoktur. O bakımdan, sadece fezlekelerin gelmesi değil, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu iddialar konusunda Meclis soruşturmasını
açmasını temin etmesi de bence hayırlı olacaktır. Bu
vesileyle bu fezlekelerin gelmesiyle ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla)
grup önerisinin lehinde oy
kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, bir evvelki
konuşmacı Sayın Sakıkın Kayserideki kazayla ilgili
açıklamalarına karşılık biz de bir açıklama
yapmak istiyoruz müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Sataşmadan dolayı mı söz istiyorsunuz?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Evet, 69a göre
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Satır.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Müsaade ederseniz, Kayseri Milletvekilimiz
açıklama yapacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tamer.
Süreniz
iki dakikadır.
Lütfen
yeni sataşmalara neden olmayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, buraya ben bir açıklama yapmak üzere
huzurlarınıza çıktım.
Geçen
çarşamba gecesi saat ikide elim bir kaza neticesinde -Muş otobüsünün-
başlangıçta 19 kişi, hemen akabinde 1 kişi daha ölmesiyle
20 kişi, daha sonra da yine 1 ağır yaralının
vefatıyla 21 kişiyi kaybetmiş bulunuyoruz. Önce,
başlangıçta, bu kaybettiğimiz vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Akabinde
biz Kayseriye gittiğimizde 3 tane vekil arkadaşımla beraber biz
hastalarımızı ziyarete gittik. 2 hastaneye uğradık,
orada yatan hastaları bizzat yatağında ziyaret ettik,
onların ihtiyaçlarının olup olmadığını
sorduk hatta daha ileri giderek Sayın Sakıkın ve Faruk Bey'in
selamlarını da götürdük biz onlara. Çünkü biz birlikte, beraber
İnsanlığın gereği olan bunları ziyaret etmek en
büyük özelliklerimizden bir tanesidir diye düşünüyoruz. Ama tabii
çıkışta basın mensuplarına verdiğimiz bir demeç
de var. Orada yatan hastalardan aldığımız
Kazanın
şekliyle ilgili sorduğumuz sorularda özellikle
Pınarbaşının girişinde polisin durdurduğunu,
şoförün çok hızlı gittiğini, hatta ikaz ettiğini ve
bir daha gitmemesi gerektiğini söylediğini fakat çok süratli
olmalarının esas kazanın nedeni olduğunu da ifade ettiler.
Hiçbir problemlerinin olmadığını söylediler. Bir tanesinin
çıkması
Bizi Muşa gönderin. diye ifadeleri olduğunu
söylediler. Ben onlarla bir doktor olarak da görüşme ihtiyacı
hissettim, görüştüm, onların kalmasını sağladık.
Hâlâ da takip ediyoruz. Hiçbir şekilde bir ayrımcılık
yoktur, kesinlikle böyle bir şey düşünülemez. Sosyal devletin
görevlerinden birisi de insanlarına, hastalarına en iyi şekilde
hizmet etmektir ve bu şekilde olduğunu ifade etmek istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tamer.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Kayseri ve Sivas
yakınlarında meydana gelen trafik kazalarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir trafik
kazası yaşandı, onun arkasından bir trafik kazası daha
geldi. Kabarık sayıda vatandaşımız hayatını
kaybetti ama bir haftadır elbette ki milletvekillerimiz bu sorunu, bu
konuyu gündeme getiriyorlar. Elbette ki Meclisin üzerine düşen herhangi
bir görev varsa yapmaya hazırız ama lütfen
acılarımızı buradan yarıştırmayalım,
aileleri de rahatsız etmeyelim.
Bu konuda emek veren herkese çok çok teşekkür
ediyoruz hepimiz. Lütfen, acılarla ilgili olarak bir yarış
yapıp ailelerin acısını, dediğim gibi, tekrar
canlı tutmayalım.
Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkanım,
çok özür diliyorum.
Tutanaklara geçsin diye
Kimse acıları
yarıştırmıyor. İhmal varsa üstüne gidilmelidir. Yani,
biz bu konuda Parlamento ve kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyoruz.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
Yeteri kadar bu konu konuşuldu.
SIRRI SAKIK (Muş) Büyük iddialar var, bu
insanların orada büyük acılar yaşadığına dair
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Yeteri kadar konuşuldu.
Dediğim gibi, tekrar, hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet diliyoruz, ailelerine sabır diliyoruz, başları
sağ olsun.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları
tarafından bazı bakanlar hakkında hazırlanan fezlekelerin
TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Evet, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde son
konuşmacı Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde bazı bakanlar
hakkında hazırlandığı iddia edilen fezlekelerin
Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştırılması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması için bir Meclis araştırması
açılması talep edilmekte ve konunun Meclisin bugünkü gündeminde
görüşülmesi istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Meclis
araştırması, Anayasamızın 98inci maddesinde
sayılan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim
yollarından biridir. Bilgi edinme ve denetim yolları Anayasamızda
soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis
soruşturması olarak
belirlenmiştir.
Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya
yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan veya
bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.
Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi
edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.
Genel görüşme, toplumu ve devlet faaliyetlerini
ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesidir.
Soru, Meclis araştırması ve genel
görüşme ile ilgili önergelerin verilme şekli, içeriği ve
kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma
yöntemleri Meclis İçtüzüğü ile belirlenmiştir.
Gensoru Anayasamızın 99uncu maddesinde,
Meclis soruşturması da Anayasamızın 100üncü maddesinde
ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin konusu, bazı
bakanlar hakkında hazırlandığı iddia edilen
fezlekelerin Adalet Bakanlığına ulaştığı,
fezlekelerin Adalet Bakanlığından Türkiye Büyük Millet Meclisine
neden gönderilmediğinin araştırılmasına yönelik bir
araştırma komisyonu kurulmasından ibarettir. Bu konuda bir
araştırma komisyonu kurulabilir mi? Anayasa ve Meclis
İçtüzüğümüze göre bir engel yok. Meclisin belli bir konuda bilgi
edinmesi için araştırma komisyonu kurulabilir ancak bunun daha
kısa ve pratik yolu soru önergesidir. Milletvekilleri, grup önerisine konu
olan ve araştırma önergesinde talep edilen hususlarla ilgili olarak
ilgili bakan Adalet Bakanına yine Meclisin bilgi edinme ve denetim
yollarından biri olan soru önergesi vererek de bu konuda gerekli bilgiyi
alabileceklerdir.
Bu konuda gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda geçen haftaki yasama çalışmalarımız
sırasında gerekse Meclis Adalet Komisyonundaki çalışmalar
sırasında Sayın Adalet Bakanımıza sorular
sorulmuş ve gerekli cevaplar verilmiştir. Sayın
Bakanımız fezlekelerin Adalet Bakanlığına
ulaştığını açıklamış, gerekli
incelemenin ardından mevzuatımız neyi öngörüyorsa o şekilde
işlem yapılacağını belirtmiştir.
Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın:
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Kim yanlış
yapmışsa, kim hukukun dışına çıkmışsa,
kim bir yolsuzluk yapmışsa karşısında AK PARTİyi
bulur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Öyle mi? O yüzden mi
savcıyı bir saat sonra aldınız? Bir saat sonra savcıyı
dosyadan aldınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) AK PARTİnin varlık
sebebi zaten budur. 2001de kuruluş sebebimiz bizim budur. 2002
yılından bu yana verdiğimiz mücadelede
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Neden bahsediyorsun?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Kendin inanıyor
musun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Türkiyenin yolsuzluklardan,
yoksulluktan ve yasaklardan kurtulma mücadelesi yapıyoruz. Bundan sonra da
bu böyle olacaktır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İçindesiniz içinde.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şu
konuda hepimizin hassas olması gerekir. Siz bir hukukçusunuz, bir eski
savcımız olarak buradan sataşma yapıyorsunuz. Şu
konuda hepimizin hassas olması gerekmez mi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) İyi de hassas
değilsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Masumiyet karinesi kutsal
değil mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Soruşturmanın
gizliliği mevzuatımızın ve Anayasamızın
gerektirdiği kurallar değil mi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) İddianameyi
yazan savcı görevden alındı.
BAŞKAN Sayın Özgündüz, lütfen
Sakinlik arkadaşlar... Sakin olalım lütfen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Anayasamıza göre ve ceza
mevzuatımıza göre hiç kimse bir mahkeme kararıyla tespit
olmadıkça suçlu sayılamaz. Soruşturmanın gizliliği
ilkesi de masumiyet karinesini korumak içindir. Soruşturmanın
gizliliğinin ihlali Ceza Kanunumuzda suç sayılmıştır
ve hapis cezasıyla yaptırıma bağlanmıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yolsuzlukları örtüyorsunuz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Hukuku
katlediyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Suçluluğu kesin hükümle
ispat edilmedikçe herkesi suçsuz kabul etmek zorundayız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayırsever kabul ediyorsunuz,
hayırsever!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Aksi takdirde, hem masumiyet
karinesini hem insan haklarını hem de kanunu ihlal etmiş olmaz mıyız?
Çifte standartlı olmamalıyız.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) İzmirdeki
operasyonla ilgili
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu mahkemelerdeki
savcıların yürüttüğü soruşturmalarla ilgili olarak ve
açılan davalarla ilgili olarak olmadık eleştirileri
yapanların, hem bu kürsüden hem partilerin grup toplantılarından
bu savcı ve hâkimlere her türlü hakaretleri yapanların bugün bu
savcıların doğru yaptıklarını kabul eder
nitelikte açıklamalar yapması büyük bir çelişki değil
midir?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Siz de
aynısını yaptınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bakanlar Kurulu üyelerinin suç
işlemesi durumunda Anayasamızda, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğümüzde ve kanunlarımızdaki süreç bellidir. Bu
sürecin işlemesini hepimiz bekleyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Yasama
dokunulmazlığı başlıklı 83üncü maddesinde
ERKAN AKÇAY (Manisa) Anayasa mı kaldı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste
ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar
alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve
açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri
sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz,
sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır
cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına
başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü
maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde
yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet
Meclisine bildirmek zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında,
seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi,
üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik
süresince zamanaşımı işlemez.
Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma
ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını
kaldırmasına bağlıdır.
Türkiye
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) 100üncü maddeyi
okuyun. Bakan hakkında soruşturma açılmasına ilişkin.
Milletvekili dokunulmazlığı değil.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Onu da okuyacağım,
biraz sonra ona da geleceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasî parti
gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme
yapılamaz ve karar alınamaz.
100üncü maddesinin birinci fıkrasında
Başbakan veya bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tam sayısının en az onda birinin vereceği önerge ile,
soruşturma açılması istenebilir. Meclis, bu istemi en geç bir ay
içinde görüşür ve gizli oyla karara bağlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Meclis soruşturması açılması için önerge
başlıklı 107nci maddesinde Görevde bulunan veya görevinden
ayrılmış olan Başbakan ve bakanlar hakkında Meclis
soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının en az onda birinin vereceği bir önergeyle
istenebilir.
Bu önergede; Bakanlar Kurulunun genel siyasetinden veya
bakanlıkların görevleriyle ilgili işlerden dolayı
hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan veya
bakanın cezai sorumluluğu gerektiren fiillerinin görevleri
sırasında işlendiğinden bahsedilmesi, hangi fiillerinin
hangi kanun ve nizama aykırı olduğunun gerekçe gösterilmek ve
maddesi de yazılmak suretiyle belirtilmesi zorunludur. şeklinde,
Anayasamızın ve İç Tüzükümüzün öngördüğü düzenlemeler bu
yöndedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Niye uyulmuyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin yasama faaliyeti çerçevesinde bulunan eylemlerinin cezai bakımdan
takibi için Meclisin buna izin vermesi zorunlu olup, Başbakan ve Bakanlar
Kurulunun üyesi bakanların görevi nedeniyle işledikleri suçların
kovuşturulması ise ancak Meclis soruşturması yoluyla mümkün
olabilecektir.
Anayasamızda, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğümüzde ve mevzuatımızdaki süreç işlemektedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Nasıl
işliyor, fezlekeler gelmedi ki? Bakanlar hakkında soruşturma
komisyonu kurulması lazım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu süreci hepimizin beklemesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, şu anda Adalet
Bakanımızın yapmış olduğu açıklamaları,
hem medyadaki hem komisyonlardaki hem Genel Kuruldaki
açıklamalarını dinlediniz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Adalet Bakanı
göndermiyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu sürecin devam ettiği
yönünde açıklamalar yaptı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Süreç devam edemez!
Göndermek zorundadır!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu konuda Anayasamızın
soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesiyle ilgili de
açıklamalarına hepimizin, aslında, o noktada, hassas
olmamız gerekir.
O nedenle, süreci, hep birlikte, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak bekleyeceğiz.
Şunu da ifade etmek istiyorum: Eğer bir
savcı adli kolluktan gelen 6 tane çuvalın mührünü dahi açmadan,
içindeki belgelere bakmadan tutuklamaya sevk ediyorsa siz hangi ceza
soruşturmasından bahsediyorsunuz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Onları
biliyorlar, haberiniz yok. Onların dokümanları dosyada var.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Eğer 2011 yılında
başlatılan bir soruşturmayı üç yıl sonraya
saklayıp Zamanı gelince patlatırım. diyorsa bir
savcı, eğer bu eleştiriliyorsa bu yargıya müdahale
değildir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) O torbada dolar yok,
dolar yok
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - O nedenle, hepimizin uyması
gereken kurallar vardır. Bu kurallara hepimizin uyması gerekir.
Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
MUHARREM VARLI (Adana) Arka bahçeyi biliyor musun sen
Yılmaz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özgündüz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Hatip
arkadaşımız şahsımı hedef alarak Sizin bu konuyu
bilmeniz lazım, siz savcısınız, daha hassas olmanız
gerekir. diyerek
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hedef almadım.
Sataşma yaptı, hedef almadım.
BAŞKAN Şimdi, size bir sataşmada
bulunmadı Sayın Özgündüz. Müsaade eder misiniz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ama, bakın,
beni
BAŞKAN - Ben sizin talebinizi dinledim. Müsaade eder
misiniz
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Ne
bağırıyorsun?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Ne
bağırıyorsun Sayın Başkan?
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Niye
bağırıyorsun?
BAŞKAN Lütfen sakin olun biraz. Lütfen
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Size bir savcı olmanız nedeniyle
Bunları gayet iyi bilirsiniz. dedi.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Atıfta bulundu.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) O konuda hassas
olmamı söyledi.
BAŞKAN - Aslında burada bir sataşma yok
ama size söz vermezsem ne olacağını biliyorum. Bir gerginlik
olmaması adına size iki dakikalık söz veriyorum sataşmadan
dolayı ama biliniz ki İç Tüzük uygulanmıyor şu anda.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Yani beni hassas
olmaya davet etmekle ithamda bulunuyor.
BAŞKAN Hassas. demedi size, Bunu biliyorsunuz.
dedi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Tutanaklarda var
Sayın Başkan.
BAŞKAN İki dakika.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, az önce hatip
arkadaş Anayasadan, İç Tüzükten falan bahsetti de
Anayasayı,
İç Tüzükü tabii biliyor, hukukçu bir arkadaşımız. Ancak
Bakanlığın gereğini yerine getirmediğini de çok iyi
biliyor. Siz de biliyorsunuz ki bakanlar hakkındaki bu fezleke
aslında klasik bir fezleke değil, milletvekili dokunulmazlık
fezlekesi değil arkadaşlar. Bu, Meclis soruşturmasıyla
ilgili bir bilgi notudur. Gelecek, burada okunacak, herkesin vicdanına,
yasama organı üyelerinin vicdanına hitap edilecek ve onda 1 milletvekilinin
imzasıyla bir soruşturma komisyonu kurulacak.
Şimdi, bu prosedüre uyulmuyor. Bakan bey diyor ki:
Efendim, biz postacıyız. E postacıysan gönder kardeşim.
Ne bekletiyorsun? Şu anda 17 Aralık soruşturmasını
yapan savcı arkadaş, 2 arkadaş, Celal Kara ile Mehmet Yüzgeç bir
saat önce dosyadan el çektirildi. Böyle bir hukuk anlayışı olur
mu? Adam iddianame yazıyor arkadaşlar. İddianame yazarken
görevden alınıyor, dosya alınıyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çeker, çeker
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Ya niye çektiriyorsunuz?
Bırakın işini yapsın. Suç işlemişse, bakın,
çektiremez. Bu, hukuka, soruşturmaya müdahaledir. Yürütmenin kesinlikle
yargıya müdahale
RECEP ÖZEL (Isparta) Çektiren kim? Kim çektiriyor?
BAŞKAN Lütfen hatibe müdahale etmeyin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Bakın, suç
işlemişse, arkadaşlar, suçu varsa soruşturma açın,
gereğini yapın. Gereğini yapın, bırakın görevini
yapsın.
Bakın, ne yaparsanız yapın bunun
altında kalırsınız. 52 milyon dolar rüşvet,
bakanınızın biri hakkında; birisi hakkında 10 milyon
dolar rüşvet
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) İddia bunlar, iddia
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen
bu rakamları nereden buluyorsun ya?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) -
birisi hakkında 1,5 milyon dolar rüşvet
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen
o rakamları nereden biliyorsun?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Dosya Adalet Bakanlığında, gidin görün
RECEP ÖZEL (Isparta)
Rakamları nereden biliyorsun?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla)
gidin görün orada. Ya, buradan böyle, bakın, işkembeden
sallamakla olmaz; gidin oraya bakın.
BAŞKAN Sayın
Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Dosyalar Adalet Bakanlığında. Buraya gelecek,
Meclisin namusudur. O dosyalar -Meclis Başkanına da sesleniyorum-
Meclisin namusudur, buraya gelecek, burada okunacak. O zaman, masuniyet
karinesine uyuyorsanız soruşturma açılması için önce ilk
oyu siz vereceksiniz, vicdanlıysanız. Doğru mudur?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Ha, buna varsanız buyurun kardeşim. Öyle buradan
atıp tutmakla olmaz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Başladık mı?
Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, hatip kürsüde konuşanların masuniyet karinesine
uymadığını, dolayısıyla aksi sabit oluncaya kadar
suçsuz olduklarını ifade etti.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Bunu da söylemeyecek miyiz Sayın Başkan?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Bunu söylemeyecek miyiz ya? Bu kadar da
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz yargısız infaz yapmıyoruz ama deliller ortada, ayakkabı
kutuları ve tapeler ortada. Biz sadece savcı ve hâkimler için
Bırakın savcı çalışsın, bırakın hâkim
çalışsın. diyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
İsteğimiz budur. Hukukun önünde yargısız infaz biz
yapmıyoruz ama yargıya infaz yapanlar, bu hâkim ve savcılara ve
adli kolluğa müdahale edenlerdir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Kayda geçmiştir.
Sayın Satır
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, biraz evvelki değerli
konuşmacı işkembeden sallamak gibi bir tabir kullandı,
bunun için kendisini şiddetle kınıyorum. Mecliste bu tip basit
kelimelerin bir daha kullanılmamasını istiyorum.
Grubumuza
yaptığı sataşmayla ilgili de arkadaşımız
cevap verecek müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tunç.
Süreniz iki
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, yeni
sataşmalara neden olmayın.
5.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Benim
konuştuklarım ortada. Anayasamızdan ve Meclis
İçtüzüğümüzden Meclis soruşturmasının nasıl
olacağı yönünde zaten gerekli açıklamaları yaptım.
Yani bu açıklamaları tekrar etti çıkan hatip
arkadaşımız. Burada soruşturmanın gizliliğine
uyacak olan herkes. Bu soruşturmaları yürütecek olan savcılar da
bu ilkeye uyacak, medya da uyacak, yasama olarak biz de uyacağız,
yürütme de uyacak.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Uymuyorsunuz, uyduramıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) O
nedenle, bir ceza soruşturması başlıyor ve
başlamasıyla birlikte, başlamasıyla, yakalamalarla beraber
eğer medyaya da servis yapılıyorsa, medyada da birtakım
yayınlar yapılıyorsa, bu, soruşturmanın
gizliliğini ihlaldir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Onu da yapan polis.
Gereğini yapın, soruşturma açın.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu konuda, hukukçu olduğunu
beyan eden herkesin buna saygı duyması gerekir.
Bakınız, değerli milletvekilleri, tabii,
bu husus üzerinden, bu konu üzerinden AK PARTİyi
yıpratamazsınız. Milletimiz olan biteni net bir şekilde
görüyor. AK PARTİyi bu çamurlarla yıpratamazsınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Çamur değil,
dolar dolar.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yıpratamazsınız
çünkü eğer Türkiyede yolsuzluk olsaydı, bugün biz ülkemizin 81
vilayetini şantiyeye çeviremezdik şantiyeye, bu
yatırımları yapamazdık; nereye gittiği belli olmayan
13,5 katrilyon konut edindirme yardımını ödeyemezdik memurumuza,
işçimize.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) AKP yolsuzluktan
kokuyor! Rüşvet, yolsuzluk
BAŞKAN Sayın Özgündüz, lütfen müdahale
etmeyin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 3,5 katrilyon zorunlu tasarruf
ödemelerini yapamazdık. Eğer Türkiyede bugün yolsuzluklar
olsaydı biz IMF borcumuzu sıfırlayamazdık, 500 bin konut
yapamazdık.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) 600 milyar dolar
borcunuz var. Neden bahsediyorsun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 81 vilayete üniversite
getiremezdik, Türkiyeyi hızlı trenlerle
tanıştıramazdık. AK PARTİden önce yolsuzluklar
vardı. Bu ülkenin 21 bankası 50 milyar dolar
hortumlanmıştır, onu milletimiz çok iyi biliyor. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Peki.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylamadan önce
yoklama talebi var, ona bakalım.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Moroğlu, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Aksünger, Sayın Ayaydın, Sayın Öner,
Sayın Ören, Sayın Özkes, Sayın Özgündüz, Sayın
Sarıbaş, Sayın Topal, Sayın Öğüt, Sayın Baydar,
Sayın Tayan, Sayın Akova, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın
Nazlıaka, Sayın Köse, Sayın Kalkavan.
Üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.36
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları
tarafından bazı bakanlar hakkında hazırlanan fezlekelerin
TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Maliye Bakanının
ikiz bebeklerine sağlıklı, mutlu, uzun yıllar
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Maliye
Bakanımızın ikiz bebeklerine sağlıklı, mutlu,
uzun yıllar diliyoruz. Bahtları, yolları açık olsun. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç
ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S.
Sayısı: 523)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, biraz önce okudunuz,
bizim de teklifimiz var burada. Ben komisyondan istirham ediyorum, bizim bu
tekliflerimiz ret mi edildi, kabul mu edildi? Çünkü bildiğiniz gibi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından reddedilen bir kanun teklifi bir
yıl müddetle getirilemiyor.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla,
teklifimizin akıbetini komisyondan öğrenmek istiyorum. Bizim
tekliflerimiz ret mi edildi, kabul mü edildi?
BAŞKAN Bir açıklama yapacak
mısınız komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) İç Tüzük 35e göre birleştirdik, şu anda Mecliste
görüşülecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, ama ret mi etti?
Şimdi
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Maddelerin uygun olanlarını birleştirdik. Burada da,
Genel Kurulda da görüşmelere başlıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama şimdi ben somut
olarak şunu öğrenmek istiyorum: İç Tüzükümüze göre Türkiye Büyük
Millet Meclisinin reddettiği bir kanun teklifi bir yıl müddetle
gündeme getirilemez. Dolayısıyla, ben bu kanun teklifim ret mi
edildi, kabul mü edildi öğrenmek istiyorum. Bu benim kanun teklifimin
akıbeti açısından çok önemli.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) İç Tüzükün 35inci maddesine göre görüştük.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, benim
ismimi buraya yazmanın bir anlamı yok.
BAŞKAN Sayın Vural, komisyon açıklama
yapıyor. Sayın Vural, komisyonu dinleyelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Benim ismimi buraya
yazmanın bir anlamı yok, ya ret ya kabul. Reddettik. desinler,
tamam.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Efendim, İç Tüzükün 35inci maddesine göre Plan ve Bütçe
Komisyonumuzda tasarıyla birleştirilmiş ve ilgili maddeleri
aynen tasarıyla birleştirilerek Genel Kurula getirilmiştir,
reddedilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman ilgili maddeyi, bizim
kanun teklifimizin hangi ilgili maddede olduğunu söyleyin, ona göre
bakayım. Benim kanun teklifimi İlgili maddede değerlendirdik.
diyorsunuz, Kabul ettik. diyorsunuz. Hangi maddede?
BAŞKAN Komisyon raporunda belli edilmiştir
herhâlde Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Belliyse Sayın Komisyon
Başkanı
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Şimdi, efendim, 6 tane
teklif var ve 6 teklifin içerisindeki madde toplamında belki de diğer
getirdiğimiz tasarı kadar madde var. Birbirlerine benzerler var,
uygun olanların hepsi görüşülerek birbirine benzer olanların
hepsi tasarının içerisinde yer almış ve getirilmiş,
şu anda Genel Kurula indirilmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl benzer efendim?
Bana somut olarak neyle benzediğini söyleyin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Sizin teklifler kabul edildi ve şu anda tasarının içerisinde
yer alıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi maddede yer alıyor
kabul ettiğiniz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Benim şu anda ezberimde yok, bakıp söyleyeyim.
BAŞKAN Sayın Vural, İç Tüzükün 35inci
maddesine göre komisyon açıklamasını yaptı.
Tasarıyı görüşürken ilgili hangi maddenin olduğu zaten
kendiliğinden ortaya çıkacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok efendim, yok öyle bir
şey.
BAŞKAN Şu anda müsaade ederseniz komisyon bu
konuda
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru değil efendim.
BAŞKAN
madde çok olduğu için
açıklayıcı bilgi veremeyebilir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ama komisyon bu bilgiyi verecek efendim. Benim ismimi
oraya geçirerek, ondan sonra, sanki benim kanun teklifim
görüşülüyormuş gibi bir hava verilmesi doğru değil ki, doğru
değil yani.
BAŞKAN
Komisyon açıkladı yalnız, birleştirerek görüşmeye
alındığını belirtti. Bunun ötesinde nasıl bir
açıklama bekliyorsunuz?
OKTAY
VURAL (İzmir) Almasınlar, reddedilmişse almasınlar.
Birleştirmek, onunla ilgili komisyon iradesinin belli olması
demektir. Ben de diyorum ki: İlgili maddede varsa Bu kanun teklifi var,
bununla ilgilidir, reddedilmiştir, kabul edilmiştir. desin.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Sayın
Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın komisyon.
OKTAY
VURAL (İzmir) Torba olarak koymanın bir anlamı yok ki.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sayın Oktay
Vural Beyin de imzasının olduğu teklifin öncelikle
tasarıyla birleştirilmesi kabul edilmiştir. Ancak, söz konusu
teklifteki maddeler, 2013 Temmuz ayında Genel Kurulda kabul edilen yasa
içerisinde olduğundan dolayı, şu anda, tekrar mevcut
tasarıdan çıkarılmıştır ama yasalaşan bir
madde olduğu için çıkarılmıştır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ama niye birleştirdiniz o zaman, ben de onu soruyorum.
BAŞKAN
Ama böyle bir
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, doğru, ikinci işle ilgili teklifimizi
birleştirmeniz lazım zaten.
BAŞKAN
Sayın Vural, İç Tüzükün 35inci maddesine göre bir
birleştirme yapabilirler ama.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, kanunlaşmış bir konuyu neden
birleştirirler? O zaman, komisyon bu konuyu incelememiş demektir, ben
de onu söylüyorum. İkinci işle ilgili verdiğim kanun teklifi
BAŞKAN
Sayın Vural, komisyon açıklamayı yaptı,
tasarının kendisinde kanunlaşan hükümler bulunduğunu söyledi.
Konu
anlaşıldı sanıyorum.
Sayın
milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümü üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştı.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 1 inci maddesindeki en az daire
başkanı ifadesinin en az genel müdür olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu İzzet
Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın
Ağan Ayaydın Kadir
Gökmen Öğüt Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Ensar
Öğüt Musa
Çam
Ardahan İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun teklifinin birinci maddesinin birinci fıkrasında geçen on bir
üye ibaresinin on dört üye şeklinde değiştirilmesi ve ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
l) Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolunda
faaliyet gösteren en büyük üç sendikanın merkezi yönetim kurullarında
görevli birer üye,
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş
Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak
Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
İzmir Konya
Antalya
Erkan Akçay Emin
Çınar Ali
Öz
Manisa Kastamonu
Mersin
Muharrem Varlı
Adana
MADDE 1- 21/6/1927 tarihli ve 1117 sayılı
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanununun 2 nci maddesinin
dördüncü fıkrasının e) bendi Millî Eğitim
Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu ile Gençlik ve Spor
Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünden birer
üye, aynı fıkradaki 10 üye ibaresi on iki üye şeklinde
değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bent
eklenmiştir.
k) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığınca en az daire başkanı düzeyinde seçilecek
bir üye,
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılamıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak önerge üzerinde?
OKTAY VURAL (İzmir) Muharrem Varlı
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili Muharrem
Varlı söz aldı.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, milletin faydasına olmayan, kimin
faydasına olduğu belli olmayan bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Burada, o kadar değişik konulardan, o
kadar birbiriyle alakasız konulardan birleştirilmiş bir torba
yasa karşımızda ve bununla alakalı da yasama
çalışması yapıyoruz.
Şimdi,
burada, tabii, o kadar çok madde var ki, maddelerin her birinde ayrı
ayrı konuşacak olsanız, herhâlde, ne zamanımız yetecek
ne de bununla ilgili sizleri ikna edebileceğiz. Dolayısıyla,
burada altın, gümüş, pırlanta gibi ve süs eşyası olan
bazı şeylerde ÖTVyi de kaldırmayı planlıyorsunuz bu
torba yasayla.
Şimdi,
yıllardan beridir ben burada çıkarım, derim ki Sayın
Maliye Bakanı da burada, bununla ilgili birkaç defa hem yazılı
hem sözlü soru önergesi de verdim- Gübredeki KDV fiyatlarını
sıfıra çekelim, çiftçimizin cebine buradan önemli bir meblağ
girsin, çiftçimize katkı sağlayalım. Her defasında, bize
gelen cevapta Efendim, işte, bu yeni bir yük getirecek, yeni bir ekonomik
sıkıntı verecek. düşüncesiyle bizim bu tekliflerimiz
reddedildi.
Ama
şimdi bakıyorsunuz, daha önce altında, gümüşte,
pırlantada ve süs eşyalarında KDVyi sıfırladınız,
şimdi de ÖTVyi sıfırlıyorsunuz. Ya, bu çiftçi üvey evlat
mı? Yani bu ülkenin üreten insanları değil mi bu çiftçiler?
Neden bu çiftçilerin taleplerini hep göz ardı ediyorsunuz da sanki çok
önemli şeylermiş gibi süs eşyasında KDVyi, ÖTVyi
sıfırlayıp burada yeni kaçakçılığın, yeni
rüşvetin önünü mü açmaya çalışıyorsunuz?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, çiftçi gübre giderleriyle
âdeta bu yükün altında ezilir vaziyette. Mazotta ÖTVyi
kaldıralım, KDVyi kaldıralım. dediğimizde de
Efendim, burada çok önemli bir yük devletin sırtına biner.
diyorsunuz her defasında. Ee, peki, biz bu çiftçiye ucuz mazot
kullandıramazsak, Avrupa çiftçisiyle aynı standartlarda desteklerini
veremezsek nasıl onlarla yarışmasını
bekleyeceğiz, nasıl onlarla rekabet etmesini bekleyeceğiz?
Yani,
siz çiftçiyi âdeta üvey evlat pozisyonuna sokup, onlarla ilgili önünüze gelen
kanun tekliflerini, bizim ortaya koyduğumuz, sunduğumuz tekliflerin
hepsini reddettiniz. Ama altın, gümüş denildi mi, pırlanta
denildi mi KDVyi de ÖTVyi de sıfırlıyorsunuz. Herhâlde, özel
bir ilgi alanınız var burayla alakalı, ben bunu çözebilmiş
değilim, anlayabilmiş değilim.
Şimdi,
Ucuz mazot vereceğiz, mavi mazot vereceğiz. dediniz iktidara
geldiniz ama o günden bugüne mazot yüzde 400 oranında zamlandı, bunun
farkında mısınız? Yüzde 400 oranında zamlandı.
Yani çiftçi o günkü aldığı değerle bugünkü ödediği
değer arasında yüzde 400 fazla para ödüyor ama çiftçinin sattığı
ürünlere baktığınız zaman, her geçen gün daha da
aşağı çekiliyor. Ayçiçek üreticisi bir yıl önce bilmem kaç
liraya sattığı ayçiçeğini bir yıl sonra onun
altında bir fiyatla satıyor. Mısır üreticisi
mısırını bir yıl önce, iki yıl önce 600 küsur bin
liraya satarken bir yıl sonra, iki yıl sonra bu fiyatın
altında mısırı satmak zorunda kalıyor ama çiftçiye
vereceğiniz yardımlar, çiftçiye vereceğiniz katkılar
gündeme geldiği zaman, ne yazık ki, bununla alakalı hiç böyle
bir destek söz konusu olmuyor. Dolayısıyla, çiftçiyi hep üvey evlat
pozisyonunda görüyorsunuz.
Yani şimdi, altından, gümüşten ÖTVyi
kaldırırken sulama borcu, elektrik borcu olan çiftçilerimize her gün
yeni hacizler geliyor. Bu çiftçilerimizin elektrikleri kapalı,
sulamalarını yapamıyorlar. Niye bunlarla alakalı bir
düzenleme getirmediniz? Neden bunlara bir yenilik getirmiyorsunuz, bunlara bir
katkı sağlamıyorsunuz? Yok çünkü onlar sizin ilgi
alanınızda değil, sizin ilgi alanınızda olan
şeyler altın, gümüş, pırlanta gibi şeyler.
Değerli arkadaşlarım, çiftçiler üreten
insanlar; üretip bu ülkeyi doyuran, doyurduğu gibi besleyen insanlar. Bu
çiftçimizi koruyamazsak, bu çiftçimize sahip çıkamazsak, herhâlde onlar da
üretimden vazgeçtikleri zaman, ülkemizin hâli ne olur hep beraber iyice kara
kara düşünün.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1
nci maddesindeki en az daire başkanı ifadesinin en az genel müdür
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR
İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğüt.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Ben, bugün Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının
ÜNAL KACIR (İstanbul) Önerge üzerinde söz
aldın!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Kömürle ilgili
konuşacağım.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
yaklaşık 2 milyon ton civarında kömür
dağıtılıyor, buna 3,5 milyar lira para ödeniyor. Ama bu
kömür, özellikle Kars, Ardahan, Doğu Anadolu, o bölgede
dağıtılan kömürler ne biliyor musunuz Sayın Bakanım?
Ardahandan bana kömür gönderdiler, şimdi size göstereceğim,
tamamı taş ve toprak. Taş ve toprak arkadaşlar. Böyle bir
zulüm olmaz!
Ve bu kömürün ocaktan çıkış fiyatı,
70-80 lira maliyeti, devlet 400 liraya alıyor, ithal kömür de 500 lira.
Yani olacak iş değil bu! Öyle bir vurgun vuruluyor ki aradaki fark
Mesela diyelim ki kapalı ocak diyorlar, kapalı ocaktan fazla fiyata
ihale yapıyorlar, açık ocaktan malı alıyorlar, korkunç bir
vurgun vuruyorlar.
VAHAP SEÇER (Mersin) Allah ıslah etsin!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, size burada
belgeleriyle konuşacağım. Ne diyor burada? AKPli
başkanın babasının evinde 17 ton kömür çıktı!
Al! Al sana belge kardeşim! Belge diyorsunuz ya! AKPli başkanın
babasının evinde 17 ton kömür çıktı Sayın
Başkanım. Yani bunlar kömürü millete de dağıtmıyor,
kendileri alıyorlar. İşte, burada
VAHAP SEÇER (Mersin) Kömürcülük yapıyorlar,
ticaretini yapıyorlar!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, belgesi burada.
Şimdi, değerli arkadaşlar
ÜNAL KACIR (İstanbul) Peki,
savcılığa verdin mi onu? Ver, savcılığa ver onu.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Tabii ki gereken yapılıyor,
gerekli işlemler yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, bu kömürün kükürt
oranı çok yüksek, kalorisi çok düşük, korkunç bir is var ve hava
kirliliği var. Şimdi, bizim bölgemizde rakım 1.800
civarında. Rakımı yüksek olan yerlerde biliyorsunuz oksijen
düşük olur, bir de hava kirliliği olduğu zaman, inanın
samimi söylüyorum, insanlarımızın yüzde 90ına
yakını hava kirliliğine
BAŞKAN Sayın Öğüt
Sayın Öğüt
Sayın Öğüt
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Öğüt, bir ikazda bulunmak
zorundayım, sürenizi ekleyeceğim.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Buyurun.
BAŞKAN Şu anda görüştüğümüz torba
kanunun konuşma yaptığınız maddesi, Küçükleri
Muzır Neşriyattan Koruma Kanunuyla ilgilidir.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Çok güzel
BAŞKAN Lütfen, konuyla ilgili konuşunuz
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bak, küçükleri
BAŞKAN - Sözüm bitmedi.
MUHARREM VARLI (Adana) Ya, o zaman ne
konuşacağımızı da yazın verin elimize, ona göre
konuşalım o zaman! Ne konuşacağımızı da
yazın verin elimize!
BAŞKAN - Ve lütfen ifadelerinizi, siz, özgürce ve
kelimeleri kullanarak yerine getirebilirsiniz, ifade edebilirsiniz; başka
materyalleri lütfen kürsüden göstermeyiniz. Sürenize ekleyeceğim.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın Başkan, zaten
benim derdim de küçükleri korumak. Küçükleri nasıl koruyacağız?
Hava kirliliğinden korumamız gerekmez mi küçükleri arkadaşlar?
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Muzır neşriyattan koruma,
küçükleri korumak değil.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Yani, küçükler hava
kirliliğinden nasıl
Şu anda, samimi söylüyorum, bölgemde
BAŞKAN Sayın Ensar Öğüt, lütfen
başka materyalleri göstermeyin salonda, lütfen!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın Sayın
Başkanım, şimdi şurada ne yazıyor? Aile ve Sosyal
Yardımlaşma Fonu.
BAŞKAN Sayın Ensar Öğüt
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın Bakanım, bu
torba Ardahandan geldi. Bakın, bu torba Ardahandan geldi
arkadaşlar. Bu torbanın içinde ne var? Bakın, şimdi
bakacağız
(Ensar Öğüt kömür torbasından kömürleri
çıkartıp Genel Kurula göstererek kürsüye bıraktı)
BAŞKAN Sayın Ensar Öğüt, size ikazda bulundum.
İç Tüzükü uygulamak zorunda bırakmayın beni, lütfen.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ama Başkanım,
şimdi, müsaade edin. Ben bölgemin sorunlarını iletiyorum.
BAŞKAN Tamam, düşüncelerinizi kelimelerle,
sözlerle ifade edebilirsiniz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ama şimdi, bakın,
taş
Beyler, bunlar taş, taş!
AHMET YENİ (Samsun) Şov yapma be!
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) At, at, taşsa at!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, ben şimdi size
hediye edeceğim, AKPlilere.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Hadi onları bir de
havaya at!
BAŞKAN Sayın Milletvekili Ensar Öğüt
kömür gösteriyor, konumuzla direkt ilgilidir!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
bu taş yanmıyor, yanmıyor, yanmıyor.
AHMET YENİ (Samsun) Şov yapma!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, şov yapıyorum
tabii. Ya, ne yapacağım Ahmet? Gel bakalım, sen Fakire fukaraya
kömür dağıtıyorum. diyorsun ama bak Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz ne diyoruz biliyor musunuz? Biz kömür değil, nakit para
vereceğiz fakire fukaraya -600 lira para vereceğiz- kendisi kömürünü
alsın.
AHMET YENİ (Samsun) Hadi oradan be!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Verin kardeşim!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) İzmir Belediyesi
sizin, niye vermiyorsunuz 600 lirayı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bu kömürü siz devlete 400
liraya mal ediyorsunuz, 400 liraya mal ettiğiniz kömürün
parasını verin kardeşim. İşte, Sayın Bakan
GÜLAY DALYAN (İstanbul) İzmir Belediyesi
sizin, Antalya Belediyesi sizin, niye vermiyorsunuz parayı da,
konuşuyorsunuz?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ben, hayır
Bakın,
bunlar Ardahandan gelen tescilli kömürler. Ben, Sayın Bakana bu kömürleri
hediye edeceğim, lütfen araştırsın. Ben
araştırmasını istiyorum arkadaşlar. Yani, bunu
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Hangi parayı
veriyorsun?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın
Yahu,
bağırmana gerek yok Hanımefendi. Bu kömürler taş mı
değil mi? Bunu Sayın Bakan araştırsın, ben
araştırmasını istiyorum. Sayın Bakana da torbayı
veriyorum, alın, buyurun.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) İzmir Belediyesi
sizin, Antalya Belediyesi sizin
Ne oldu, ne oldu?
(Ensar Öğüt kömür torbasını komisyon
sırasının önüne bıraktı)
BAŞKAN Sayın Öğüt, lütfen sükuneti
bozmayın; çalışma düzeni ve sükuneti bozmayın.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Saygısızlık
yapıyorsun ya! Ne yapıyorsun?
BAŞKAN Görevliler lütfen torbayı alır
mısınız Sayın Öğütün elinden.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Yanmaz, yanmaz, sen
atsana!
BAŞKAN - Yeteri kadar gazeteciler resim çekti
Sayın Öğüt. Tamam, amacınıza ulaştınız,
fotoğraflar çekildi. Lütfen alın yerinden.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Şov yapma! Kürsüde
konuşma hakkın var, Bakanın yanına gitmeye hakkın yok.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Siz oyları parayla
mı satın alıyorsunuz? Huyunuz bu, doğru ya! Oyları
parayla satın alıyorsunuz, bugüne kadar böyle geldi, böyle gidiyor.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar
BAŞKAN - Sayın Öğüt, şimdiye kadar
yaptığım ihtarları veya ikazları birinci ihtar olarak
kabul edin lütfen ve ikinci ihtara lütfen mahal vermeyin.
Lütfen buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Peki.
Değerli arkadaşlar, bakın,
amacımız birilerini kötülemek değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın, müsaade eder misiniz? Ya, şimdi
burası Büyük Millet Meclisi.
SALİH KOCA (Eskişehir) Ya, niye süre
veriyorsunuz ya? Zaman bitti, zaman!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ben, şimdi, bunu,
kömürle ne anlatırsam anlatayım, kimse anlamıyor. Şimdi, bu
taşı gösterdim. Benim amacım ne biliyor musunuz? Halka kömürden
ziyade kaliteli kömür dağıtılsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bunu ben rica ediyorum. Büyük
Millet Meclisinde ben kime anlatacağım? Hükûmetin Bakanına
anlatacağım. Yapmayın ya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Elinizin karası
her yere bulaştı Sayın Öğüt.
MURAT YILDIRIM (Çorum) Samandan, kömürden, bunlardan
iş çıkmaz. Sen millete git, millete!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Geçen sene saman 1.100
liraydı, bu sene 300e indirdik. Bunların sorunlarını dile
getirmesek olur mu?
MURAT YILDIRIM (Çorum) Sırada odun kaldı,
odun getir, kereste getir.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar,
sonuç şudur: Ülke bizimdir. Bu kömürler taş kömürü. Devletin
parası veriliyor, devlet zarar ediyor. Yetimin, fakirin fukaranın
hakkını götürüp başkasına veriyorsunuz. Bunu vermeyin,
etmeyin. Kömür verin, biz kömüre karşı değiliz ama kaliteli
kömür verin veya parasını verin, vatandaş parasıyla kömür
alsın. Ben bunu demek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
NİMET BAŞ (İstanbul) Kömürleri de al
oradan.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Toplar
mısınız orayı?
BAŞKAN Sayın Ensar Öğüt, alır
mısınız oradaki materyalleri lütfen?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Peki.
BAŞKAN Lütfen ciddiyetimizi koruyalım
arkadaşlar, sayın milletvekilleri, lütfen, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeyiz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sizin işiniz kirletmek,
bizim işimiz temizlemek.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Elitaş, söz istediniz.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Kısa bir açıklama yapma ihtiyacı
hissettim. Biraz önce Sayın Varlı konuşmasını yaparken
dedi ki: Değerli taşlardan, altın ve mücevherattan ÖTVyi
sıfırladınız. Ben tasarıyı inceledim. ÖTVnin
sıfırlanması durumu söz konusu değil. Yanlış bir
bilgilendirme olduğundan dolayı Geneli Kurulu bilgilendirmek ve
tutanaklara geçmesi açısından bu ifadeyi kullandım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, tasarıda
vardı, komisyonda çıktı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öyle bir şey
yok tasarıda. Hayır, tasarıda da yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Tasarıda vardı,
Hükûmet tasarısı suçüstünde yakalandı, komisyondan döndü.
BAŞKAN Komisyondan döndüyse
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, Hükûmet
iradesini burada deşifre etmiştir. Evet, Hükûmet iradesini
deşifre etmiştir. Tasarıda var.
BAŞKAN Sayın Vural, komisyondan döndüyse
sayın milletvekillerinin burada konuşma yaparken Genel Kurula gelen
metin üzerinden konuşma yapması gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz çıraktınız.
MUHARREM VARLI (Adana) Komisyon çıkarttı,
Komisyon.
OKTAY VURAL (İzmir) - Siz
çıkarttınız.
MUHARREM VARLI (Adana) Bu çiftçi yetim mi, öksüz mü,
ikinci sınıf vatandaş mı? Allahtan korkun biraz ya!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Allahtan korkan kürsüde
doğru konuşur.
BAŞKAN İyice okumak gerekir. Genel Kurula
metin nasıl geldiyse o metin üzerinden konuşma yapmak gerekir. Bunu
da bildirelim, bilginize sunalım. Zaten biliyorsunuz diye de kabul etmek
gerekiyor.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun teklifinin birinci maddesinin birinci fıkrasında geçen on bir
üye ibaresinin on dört üye şeklinde değiştirilmesi ve ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
l) Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolunda
faaliyet gösteren en büyük üç sendikanın merkezi yönetim kurullarında
görevli birer üye,
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN İdris Baluken konuşacak.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu torba kanunla sürekli Meclis gündeminde bir
kanun yapma tekniğini getirmenizi yine buradan anlaşılmaz
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Neredeyse artık her bir ayda bir
torba kanunu, içerisine çok farklı konularda düzenlemeler doldurarak
buraya getiriyorsunuz. Doğru dürüst bir kanun teklifi Genel Kurula getirme
sorumluluğundan da kaçma gibi bir pozisyona düşüyorsunuz.
Tabii, bu 1inci madde daha çok çocuk haklarıyla
ilgili bir madde. Vermiş olduğumuz önergeye niçin
katılmadığınızı anlamadık çünkü biz bu
vermiş olduğumuz önergede çocukların her türlü ihmal ve istismarıyla
ilgili muzır yayınların olup olmadığı konusunda
Bakanlık yetkilileri dışında sendikadan da temsilcilerin
olmasını öneriyoruz. Katılımcı demokrasinin
gereği de budur. Yönetim süreçlerinde, karar alma süreçlerinde
sendikaların, sivil toplum alanlarının, meslek örgütlerinin
katılımını sağlıyorsanız, merkeziyetçilikten
kurtulma çabası içerisindeyseniz demokratik davranmış olursunuz.
O nedenle, sunmuş olduğumuz önerinin kabul edilmemesini,
doğrusu, son derece yadırgıyoruz.
Tabii, çocuk hakları dediğimizde, böyle torba
kanunların içerisinde kaçamak maddelerle geçiştirilecek bir sorundan
bahsetmiyoruz. Çocuk hakları dediğimizde, çok kapsamlı
tartışmalardan sonra, komisyonda yapılan düzenlemelerden sonra
Genel Kurula gelecek çok önemli ayrıntıları içeren kanun
tekliflerine, kanun tasarılarına ihtiyaç olduğunu belirtmek
istiyoruz. Hatta, Anayasada çocuk haklarını güvence altına
alacak düzenlemelerin bir an önce bu Meclis tarafından, bu Parlamento
tarafından ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Bakın, geçmiş dönemlerde, burada
çocukların yaşam hakkı ihlalinden maruz kaldıkları pek
çok soruna kadar burada pek çok hususu dile getirmiştik. Bugüne kadar dile
getirdiğimiz hususlarda hiçbir şey yapmadınız.
Cezaevlerinde Politik tutuklu çocuk kavramı diye bir şey var ve
şu anda Türkiye cezaevlerinde 2 binin üzerinde tutuklu ya da hükümlü olan
çocuk dramı var. Bunu çözmeyle ilgili bugüne kadar maalesef hiçbir
şey yapmadınız. Bırakın çözmeyi, Pozantı
Cezaevinde, Şakran Cezaevinde, Antalya Cezaevinde çocuklara yönelik
tecavüz vakalarıyla ilgili sorumluları yargı önüne çıkarma,
sorumlulardan hesap sormayla ilgili de maalesef bugüne kadar kamuoyu
vicdanını tatmin eden bir şey yapmadınız. Daha on gün
önce, Sincan Cezaevindeki çocuk tutuklular çok ağır işkencelere
maruz kaldılar, hemen hemen hepsi darbedildi. Cezaevi yönetimi ve oradaki
sorumlu cezaevi personeli hakkında soruşturmalar yürüteceğinize,
bu işkenceye maruz kalmış olan çocukları Türkiyenin
değişik cezaevlerine sürgünlere gönderdiniz. Böyle bir
anlayışın çocuk haklarıyla ilgili bir yasal düzenleme yapmasını
da beklemiyoruz doğrusu.
Yine, biliyorsunuz, çocukların Türkiyede yaşam
hakkının olmadığını savunuyoruz. Bunu, Ceylan
Önkolun durumunu buraya getirirken söylemiştik; Uğur Kaymazın,
Halil İbrahim Oruçun sokak ortasında infaz edilmesini burada
dillendirirken söylemiştik. Türkiyede çocukların henüz yaşam
hakkı yoktur, Türkiyede, çocukların yaşam hakkını
garanti altına alacak bir yasal düzenleme yoktur. Buna ihtiyaç varken
torba kanunda bu şekilde değerlendirmenizi anlaşılmaz
bulduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Tabii çocuk hakkı deyince ana dilde eğitim
hakkından yine bahsetmek gerekir. Bütün uluslararası
sözleşmelerde de ana dilde eğitim hakkı çocuklar için en temel
eğitim hakkı olarak tanımlanmasına rağmen Türkiyede
hâlâ çocukların kendi ana dilinde eğitim hakkı yoktur. Bununla ilgili,
Hükûmetin kapsamlı bir Anayasa düzenlemesi yapmasıyla ilgili bütün
beklentiler boşa çıkmış, demokratikleşme paketinde de
başta Kürt çocukları olmak üzere Türkiyedeki farklı
etnisitedeki çocukların özel okullarda parayla ana dilinde eğitim
alabileceğine dair maalesef düzenlemeler yapılmıştır.
Bütün bu sorunları burada beş dakikaya
sığdırmak mümkün değil. Biz, çağrımızı
yinelemek istiyoruz: Çocuk haklarıyla ilgili kapsamlı bir Anayasa
düzenlemesi, Genel Kurula gelecekse de torba kanun içerisinde değil,
kapsamlı kanun teklifleriyle Meclisin ayrıntılı bir
tartışma yürütmesi gerekir diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddede 3 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
2nci maddesindeki Ankara icra dairesine ifadesinin Ankarada belirlenecek
bir icra dairesine olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu İzzet
Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın
Ağan Ayaydın Veli
Ağbaba Musa
Çam
İstanbul Malatya İzmir
Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir
Konya Manisa
Ali Öz Emin Çınar Mehmet Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Muharrem
Varlı
Adana
Diğer
önerge sahipleri:
Hasip Kaplan Bengi
Yıldız Sırrı
Sakık
Şırnak Batman Muş
Adil Zozani Demir
Çelik
Hakkâri Muş
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Adana Milletvekili Muharrem Varlı önerge hakkında konuşacak.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MUHARREM
VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Az
önceki önergemizle ilgili Sayın Elitaş itirazda bulundu ama Hükûmet
tasarısında ÖTVnin sıfırlanmasıyla alakalı madde
var, daha sonra alt komisyonda bu değiştirildi.
Tabii,
ben bunu söylerken yıllardan beridir burada gübre fiyatlarıyla
alakalı hep çiftçinin hakkını savunmak adına, çiftçiye
fayda sağlamak adına bir şeyler söylüyorum. Gelin, şu yüzde
18 KDVyi sıfırlayalım, hadi, varsanız! Niye altında,
gümüşte, süs eşyasında, ojede, ne bileyim, şunda, bunda
sıfırlarken KDVyi gübrede sıfırlamıyorsunuz? Mazotta
hadi ÖTVyi, KDVyi sıfırlayalım. Ha, ona gelince bir şey
yok, ona gelince itiraz yok tabii!
Şimdi,
bu yasada taşeron işçilerinin de çok önemli beklentileri vardı,
kendileriyle alakalı bazı düzenlemeler bekliyorlardı. Geçen
bununla ilgili verilen önerge üzerinde de ben söz almıştım ve
konuşmuştum burada. Taşeron işçilerin nasıl
sıkıntılar yaşadığını, iş
güvenliklerinin olmadığını, emeklilikle ilgili
kaygılarının olduğunu, evlerine ekmek götürmekte
sıkıntı yaşadıklarını, yarın kapının
önüne konulup konulmayacaklarıyla alakalı bir garantilerinin
olmadığını burada anlatmıştım. Taşeron
işçiler bu beklentiler içerisindeyken ne yazık ki bu tasarıda,
125 maddelik bu tasarıda, taşeron işçilerin durumunu
iyileştirecek, onlara fayda sağlayacak bir madde yok.
Dolayısıyla, bu, çoğunluğu ilgilendiren bir yasa teklifi
olmaktan öte, herhâlde birilerinin menfaati doğrultusunda
çıkartılan bir yasa teklifi, Hükûmet tasarısı diye
değerlendiriyorum ben.
Şimdi,
taşeron işçilerin iş güvencesini veremezsek, onların
hayatlarını garanti altına alamazsak, bugün işteyken
yarın kapının önüne konulmalarını engelleyemezsek, bu
merdiven altında çalışan işçileri garanti altına
alamazsak biz bunların hakkını nasıl korumuş
olacağız? Biz vicdanımızda nasıl rahat bir
hesaplaşma, muhasebe yapacağız? Ama,
baktığınız zaman, burada, efendim, işte uçak
sahiplerinin alacaklarıyla ilgili, hacizlerin konulmasıyla, bunun
kaldırılmasıyla ilgili özel bir teklif var. Yani, neden bu kadar
özel indiriyorsunuz bu işi? Hadi gelin çiftçilerin elektrik
borçlarını taksitlendirelim, Haciz konulamaz çiftçilere elektrik
borcundan dolayı. diyelim. Bunlar üretim yapmak için kullanıyorlar
bu elektriği, keyiflerinden kullanmıyorlar, klima
çalıştırmıyorlar, efendim, ne bileyim, elektrikli soba
çalıştırmıyorlar; su çekiyorlar, tarlayı suluyorlar,
dolayısıyla elektrik borçları birikiyor. Ürünleri de para etmeyince
elektrik borçlarından dolayı sıkıntıya giriyorlar,
ödeyemiyorlar. Hop, haciz, elektrikleri kesiliyor. Gelin, hadi bunu
yapalım varsanız ama yok. Kimin özel işi var, kime özel
kıyak çekilmesi lazım, onunla alakalı tasarı, madde
düzenliyorsunuz. Arkadaşlar, geneli ilgilendiren, çoğunluğu
ilgilendiren
Bu ülkede üretim yapan, üretime katkı sağlayan
insanlara fayda sağlayalım, onları koruyalım, onlarla
ilgili bir şeyler yapalım burada. Ama size bunları
söylediğimiz zaman hiç umurunuzda değil.
4/Bliler, 4/Clerle alakalı ne
yaptınız? Hiçbir şey yapmadınız. Burada, Mecliste de
çalışan bir sürü arkadaşımız var bu statüde, onlar da
bir sürü şey bekliyorlar sizden ama hiçbir şey yapmadınız
bugüne kadar, yapmaya da niyetiniz gözükmüyor.
Şimdi, yine, sulama birliklerinde
çalışan sözleşmeli personel var. Bütün sözleşmeli personeli
kadroya geçirdiniz ama sulama birliklerinde çalışan sözleşmeli
personeli ikinci sınıf vatandaşmış gibi onları
ayırt ettiniz, bıraktınız bir kenara. Onlar şu anda
hâlâ sözleşmeli personel olarak çalışmaya devam ediyorlar. Bu
Allahtan reva mıdır yani? Bunu vicdanınıza sorduğunuz
zaman rahat mısınız vicdanınızda? Ben rahat
değilim doğrusu, sizin ve birçok arkadaşımızın
rahat olduğu kanaatinde değilim. Toplumun genelini ilgilendiren,
toplumun genel problemleriyle alakalı yasa teklifi, yasa
değişikliği getirmemiz gerekirken biz özel, kişiye özel servisler yapıyoruz. Bundan
vazgeçin arkadaşlar, toplumun genel yarasına gelin parmak
basalım, bunu düzenlemeye çalışalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer konuşmacı
Sayın Baluken, siz mi konuşacaksınız?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hasip Kaplan
BAŞKAN Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan konuşacak diğer önerge üzerinde.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Arkadaşlar,
bu torbada her şey var maşallah. Bu maddede de
Cape Townda bir
sözleşme imzalanıyor, bu sözleşmeye göre -bizim bu torba
kanununa her şey konuyor ya- şöyle bir madde ekliyorlar, diyorlar ki:
Uluslararası taşınılabilir araçlar
Bunlara el
konulmayacak. Yani, amaç bu. E, bunun için ne yapalım? İcra ve
İflas Kanununu değiştirelim, Harçlar Kanununu
değiştirelim. Harçlar Kanununda bu şirketlere
ayrımcılık yapalım, harçlarını
sınırlayalım. Ne kadar mesela? 10 bin Türk lirasıyla.
Kardeşim, bahsettiğiniz şeyler uçak uçak, Airbus, 400-500 kişi taşıyor böyle;
koca koca gemiler; tren, tren; uzay araçları, bahsettiğiniz
şeyler bunlar, kabaktan bahsetmiyoruz burada arkadaşlar. Kabak
parasıyla uçak parası aynı olur mu, nispi harcı aynı
olur mu, başvuru harcı aynı olur mu, vatandaşa ayrı
harç, başkasına ayrı harç olur mu? Ya, arkadaşlar, bu
hukuku lastik olsa bükseniz 20 yerden kopar yani, inanın
şaşırıyorum.
Burada Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
tarafından düzenlenen belgeyle İcra Müdürlüğüne
başvuruluyor. İcra ve İflas Kanununu da yok ediyorlar.
İcra ve İflas Kanunu var. İcra ve İflas Kanununu
yönetmelikle dolanıyorlar arkadaşlar, yönetmelikle İcra ve
İflas Kanununu değiştirmeye çalışıyorlar. Peki,
bunun için buna gerek var mı? Şöyle bir baktım, Türkiye
uluslararası sözleşmeleri önce imzalıyor, burada oyluyoruz ya,
hani elini kaldır indir oluyor burada sözleşmelerde, sonra bizim
Dışişleri Bakanlığı depo ediyor. Depo ederken
şöyle bir hüküm düşmüşler, Başbakanın
imzasının hemen üstünü okuyacağım size: Türkiye
Cumhuriyeti tarafından Hava Aracı Protokolünün
onaylanmasının uygun bulunduğuna dair belge depo edilir edilmez
Türkiyede mezkûr protokole ilişkin olarak yapılan deklarasyon.
Şimdi, bu deklarasyonda diyor ki: İflas olayına
karışmıyoruz. Bu sözleşmede ne diyor? Taraflar
mahkemesini belirler. diyor. Geliyorsunuz, birkaç çekince konmuş, bu
konan çekincelerin içinde hava aracı var, zilyetli kontrol var. Fakat hava
araçları ise bu Cape Towndaki sözleşmeye bağlı değil.
Uçakların sicili Chicagoda, orada bir sözleşme var. Şimdi,
Chicagodaki sözleşmeye göre tescil yani genel işaret tescil
otoritesi devlet oluyor. Şimdi, buradan baktığınız
zaman, tescil yeri orada, gemiler kendi ülkelerinde, uzay araçlarına
şirketler ortak olabiliyor farklı. Şimdi, ABD, 31 ülke ve Avrupa
Birliği ülkeleri bunu onaylamış. Ananas cumhuriyetine
uçağımız gitti ve el koydular. Ne olacak şimdi? Orada yok,
taraf değil. Ne olacak? İşte orada kıyamet kopacak. Çünkü Güvenceli
yükümlülük diye bir madde var. Taraf olan buna güvenceli yükümlülük
imzasını koyar. Güvenceli yükümlülüğü yerine getiremiyorsan, o
zaman tescil şartlarını da sözleşmeye
uyduramazsınız. Niye bununla uğraşıyorsunuz
arkadaşlar? Anayasanızı uygulayın ya. Anayasanın
90ıncı maddesinde demediniz mi uluslararası sözleşmeler
kanun hükmündedir, uygulanır? Alın size bu protokol, 30
sayfadır, bunu olduğu gibi uygulayın. Ne lüzum var böyle
dolanmaya, harçları 10 bin TLyle sınırlı tutmaya? Sivil
Havacılık Müdürlüğüne, İcra Müdürlüğüne göndermeye ne
lüzum var? Gelin bunları düzeltin ama doğru dürüst düzeltin, bu
yanlış. Eğer bu yanlışları, bu torbada, bu
şekilde dile getirirseniz inanın karmakarışık bir
durum yaparsınız ve hukuk tekniği açısından son derece
sakat bir durum ortaya çıkıyor.
İmzaladığınızı uygulamıyorsunuz,
Anayasayı uygulamıyorsunuz. Ama merak ediyorum demir yolu, tren
miren alan var mı bu ara, uzay aracı alan var mı? Bu alanları
biraz araştırmamız gerekir diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. Bu ucube maddenin çıkarılması gerektiğini
hatırlatıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
2nci maddesindeki Ankara icra dairesine ifadesinin Ankarada belirlenecek
bir icra dairesine olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, siz mi
konuşacaksınız?
VELİ AĞBABA (Malatya) Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Veli Ağbaba
konuşacak, Malatya Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifle ilgili konuşmadan önce bir konu
hakkındaki düşüncelerimi sizlere ifade etmek istiyorum. Ülkemizde
maalesef her gün, her kesimden yurttaşımız şiddetle
karşı karşıya kalmaktadır. Türkiyede hak arayan
herkes, kendini ifade etmek isteyen herkes, şiddete maruz
kalmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sokakta güvenlik
görevlilerinin uyguladığı şiddet, hiçbir dönemde
olmadığı kadar artmıştır. Bu tür
saldırı ve şiddetin demokratik ülkelerde yaşanması
kabul edilemez. Bu saldırılar, Türkiyede gördüğümüz olaylar ancak
olsa olsa faşist idarelerin hâkim olduğu, faşist hükûmetlerin
hâkim olduğu ülkelerde olabilir.
Hiçbir şiddetin olmadığı,
insanların en demokratik hakkını kullandığı
toplantılarda AKP şiddete başvurmaktadır. Birkaç örnek
vermek istiyorum. En son, geçtiğimiz haftalarda gözaltına alınan
yakınlarının emniyetteki durumunu öğrenmeye giden 2 gence
tazyikli sularla, TOMAlarla müdahale edildi. Türkiyedeki insanlar hangi
ülkede yaşayacaklarını şaşırdılar.
Bakın, değerli milletvekilleri, Hükûmetin
yasakladığı ama milyonlarca insanın kutlamak istediği
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında ilk kez Ulus Meydanında
insanların üzerine TOMAyla, copla müdahale edildi, biber gazları
sıkıldı. Ellerinde hiçbir şey olmayan, sadece ve sadece
cumhuriyeti kutlamak için Türk Bayrağını eline alan
insanların üzerine maalesef TOMAlarla, biber gazlarıyla müdahale
edildi. 4+4+4te eğitim yasasını protesto eden
sendikacıların üzerine saldırıldı, kimilerinin ayakları
kırıldı.
Yine, Çağlayan Adliyesinde, bugün, sizin de utanarak
kabul ettiğiniz hukuksuzlukları protesto eden avukatların
üzerine saldırdınız. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden biri
olan ODTÜnün, o güzelim pırıl pırıl öğrencilerin
okumuş olduğu ODTÜnün üzerine saldırdınız.
Değerli arkadaşlar, bakın -bu yaz,
Berkini hatırlar mısınız bilmiyorum, sizin de
çocuklarınız var- Berkinin sadece ve sadece tek suçu ekmek almaya
gitmektir, ekmek almaya giden bir çocuğun üzerine maalesef
saldırdınız. Ali İsmail Korkmaz gecenin bir
karanlığında AKPnin polisleri ve AKPnin çeteleri
tarafından bir gece yarısı hunharca öldürüldü ve Ali
İsmailin kanı ellerinizde. Ethem Sarısülük üç metreden vuruldu,
Ethem Sarısülükün kanları ellerinizde.
Bu söylediklerimiz, değerli arkadaşlar, ülkede
bu söylediklerimiz Mecliste de yaşanmaya başlandı. Uçan
tekmeler, çeşitli küfürleri her gün yaşıyoruz. Bugün ismi
İnsan Hakları olan komisyonda böyle bir saldırıya ben
maruz kaldım. Değerli arkadaşlar, AKP milletvekilleri hem
Mecliste hem de Meclis dışında herkese şiddet uygulamaya
çalışıyor. Ne konuşacağımıza, nerede
konuşacağımıza, nasıl
konuşacağımıza, kimi eleştirip
eleştirmeyeceğimize AKP karar vermeye çalışıyor.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen, konuya
gelir misiniz.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak biz biat
kültüründen gelmedik. Biz hiç kimsenin önünde eğilmedik, eğilmeyiz.
Biz hiç kimsenin önünde diz çökmedik, diz çökmeyiz. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bizi hiç kimse teslim alamaz. Bize hiç
kimse, değerli arkadaşlar, diz çöktüremez. Bakın, siz biat
kültüründen gelmiş olabilirsiniz, siz bir parmakla milletvekili de
seçilmiş olabilirsiniz ama Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin
geldiği yer bellidir. Bizler yedi düvele karşı meydan okuyan, emperyalistlere
karşı duran Mustafa Kemalin evlatlarıyız, Mustafa Kemalin
çocuklarıyız biz. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz, idam sehpasına giderken kürsüyü, sehpayı ayağı
titremeden yere atan, Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
diyen, Yaşasın halkların kardeşliği! diyen Deniz
Gezmişin yoldaşlarıyız biz. Onun için, sizin bizi
susturmaya gücünüz yetmez. Haddinizi bileceksiniz bundan sonra, haddinizi
bileceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, işin bir başka
yönü, bakın, işin bir başka yönü: Bir kavga oluyor, diğer kavgalarda
olduğu gibi bir kavga oluyor ama Anadolu Ajansı, sizin yönetmiş
olduğunuz Anadolu Ajansı utanılacak bir şekilde, bunu
benimle o malum zat arasında bir kavgaymış gibi veriyor.
Geçmiş örneklerde yaşadık, CNN TÜRKün kameramanını
burada tekmelediniz, kavga diye verildi. Anadolu Ajansı artık
Buradan bütün Türkiyedeki yurttaşlara çağrı yapmak istiyorum:
Anadolu Ajansına gazeteci demeyin, Anadolu Ajansı AKPnin kendi
koludur, AKPnin basın bültenlerini yazmaktan başka hiçbir işe
yaramayan bir basın kuruluşudur. Burada, huzurlarınızda
Anadolu Ajansını da kınıyorum, yanlış vermiş
olduğu haberlerden dolayı.
Bir daha bir şey söylemek istiyorum: Şiddet
uygulayana adam denemez, şiddet uygulayana insan denemez, bunu da buradan
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3üncü maddede üç önerge
vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesindeki verilmesi gereken
beyannamelerin şekil, içerik ve eklerini ibaresinin, beyannamelerin
şekil ve içeriklerini şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Reşat Doğru
Tokat
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
yasanın 3 ncü maddesinin 3 fıkrasının
aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Adil Zozani Demir Çelik
Şırnak Hakkâri
Muş
Sırrı Sakık Bengi
Yıldız
Muş Batman
3
fıkra: birinci fıkrada ki gider vergileri oranları %2 ye
indirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim. ■
Mehmet Akif Hamzaçebi Aydın Ağan
Ayaydın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Haydar Akar Kadir Gökmen
Öğüt İzzet
Çetin
Kocaeli İstanbul Ankara
Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İzmir
MADDE 3 - 13/7/1956 tarihli
ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 39 uncu maddesinin birinci
fıkrasının sonuna;
"Şu kadar ki
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca engellilere yönelik
olduğu konusunda olumlu görüş bildirilen ve elektronik
haberleşme işletmecileri tarafından münhasıran engellilere
yönelik olarak sunulan hizmetler bu vergiden istisnadır." hükmü
eklenmiş,
bu fıkranın a)
bendinde yer alan "(ön ödemeli kart satışları dâhil)"
ibaresi "(ön ödemeli hatlara yüklemeler için yapılan
satışlar dâhil)" şeklinde, aynı maddenin ikinci ve
yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Birinci
fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan hizmetlerin
birlikte veya birbiriyle bağlantılı olarak verilmesi ile ön
ödemeli hat kullanıcıları tarafından yapılan
yüklemelerin farklı oranlara tabi hizmetlerde kullanılması
hâlinde, her hizmet tabi olduğu oran üzerinden vergilendirilir."
"Birinci
fıkradaki %25 ve %15 oranlarını ayrı ayrı veya
birlikte %5'e, %5 oranını ise sıfıra kadar indirmeye ve bu
oranları kanuni oranlarına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu,
vergiye ilişkin usul ve esasları belirlemeye, ön ödemeli hatlara
yapılan yüklemelerin farklı oranlara tabi hizmetlerde
kullanılması hâlinde fazla tahsil edilen vergiyi
kullanıcıya ödenmesi koşuluyla mükellefe iade ettirmeye,
verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve eklerini belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN
Son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Akif
Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sanıyorum Komisyon
temsilcisi ve Sayın Bakan bizim önergemizin ne anlama geldiğini bu
kısa süre içerisinde değerlendiremedi. Ben
açıklayacağım, yine de katılamıyor ise bu takdiri
Genel Kurula ve bizi izleyen vatandaşlarımıza bırakacağım.
Şimdi, bu görüştüğümüz maddenin
engellilere yönelik bir yanı yok, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının görev alanıyla hiçbir ilgisi yok. Gelir
İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı;
Gider Vergileri Kanunu uygulamasında
karşılaştığı bir sorunu burada çözüyor. Cep
telefonu işletmecilerinin ön ödemeli satışlarla ilgili
uygulamasının yüklemelere dönüşmesi nedeniyle burada ortaya
çıkan vergi sorununu çözmeye yönelik bir madde. Hemen söyleyeyim ki:
İnternet hizmetlerinin artık özel iletişim vergisine tabi
tutulması düşünülemez. Bu hizmetleri özel iletişim vergisinden
istisna etmek lazım; bu, son derece yanlış. Özel iletişim
vergisinin ağırlığı, yüksekliği ayrı bir
tartışma konusu ama mademki böyle bir vergi var ve Hükûmet bu
vergiden vazgeçmiyor, o zaman gelin, İnternet hizmetlerini özel
iletişim vergisinden istisna edelim.
Benim söylediğim, Cumhuriyet Halk Partisinin
önergesinin söylediği şudur: Mademki engellilere yönelik
birtakım olumlu düzenlemeler yapıyoruz, o hâlde engellilerin
iletişim hizmetleriyle ilgili onları koruyucu bir düzenleme
yapalım. Engelli bireylerin diğer toplum kesimlerinin
ihtiyaçlarından farklı bir ihtiyacı yoktur. Eğitim,
sağlık, iletişim, ulaşım, rehabilitasyon, hayatın
çok çeşitli alanlarındaki hizmetler nasıl her vatandaş için
bir ihtiyaç ise engelli vatandaşlarımız için de aynı
şekilde bir ihtiyaçtır. Ancak engelli
vatandaşlarımızın bu hizmetlere ulaşmada güçlüğü
vardır. İşe girmede, sağlık hizmetinde, eğitim
hizmetinde diğer vatandaşlara göre bu gruplar dezavantajlı
gruptur. O hâlde, kanun koyucu, Hükûmet bunlara pozitif yaklaşacak, onun
dezavantajlı olduğu alanı yok edecektir. Biz önergemizde
şunu diyoruz: Teknoloji sürekli gelişiyor, sürekli
değişiyor, engelli vatandaşlara yönelik teknolojik yenilikler
ortaya çıkıyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde
engelli vatandaşlara yönelik olarak bir kamera ve kişisel veri
bankasından oluşan, sadece görme özürlüler için yazılı
metinleri tarayarak sesli hâle getiren bir teknoloji ortaya konulmuştur.
Sadece engellilere, görme engellilere yönelik bu hizmeti vergiden istisna etmek
gerekir ya da bir başka şirket, görme engelliler ile ellerini
kullanamayan, engellilerin daha çok faydalanabileceği, sesli mesajı
yazılı hâle getirebilen ses tanımlı telefon
üretmiştir. Bunu sadece engelli vatandaşımız kullanabilir
yani bir başka normal vatandaş alıp bunu kullanamaz.
Dolayısıyla, kötüye kullanılma ihtimali yoktur.
Türkiye'nin tarafı olduğu 30 Mart 2007 tarihli
Uluslararası Alanda Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşme ve zorunlu olmayan protokolün 9uncu maddesi erişilebilirlik
yönünden engelli vatandaşlara yönelik bir düzenleme
yapılmasını üye devletler için emredici hâle getirmiştir.
Türkiye bu sözleşmenin tarafı olarak engelli vatandaşlarımızın
iletişim hizmetlerinde dezavantajlı konumunu ortadan kaldırmak
zorundadır.
Önergemiz şunu söylüyor: Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının engellilere yönelik olduğu konusunda
olumlu görüş bildirdiği, uygun gördüğü, elektronik
haberleşme işletmecileri tarafından münhasıran engellilere
yönelik olarak sunulan hizmetler özel iletişim vergisinden
istisnadır. Gelin, sadece telefon işletmecilerinin, operatörlerin
uygulamada karşılaştığı bir vergi sorununu
çözerken özel iletişim vergisini engelliler için bir sorun olmaktan
çıkaralım, münhasıran engelliler için üretilen teknolojik
yenilikleri, bunların sunduğu hizmetleri özel iletişim
vergisinden istisna edelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Hayırlı bir şey
bu ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, efendim, bir konuyu Sayın Bakanın ve Genel
Kurulun bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Şimdi, bizim, engelli vatandaşlarımıza yönelik olarak,
onların hayatını iyileştiren, onların bürokraside ve
vergi kanunları karşısında dezavantajlı
konumlarını iyileştiren önergelerimiz olacak. Bir tanesi çok
uygundu ama reddedildi. Doğrusu son derece üzüntülüyüm ama diğer
önergelerimizi şimdiden ben Hükûmetin ve Genel Kurulun bilgisine
sunuyorum. Kendilerine dağıtılmış durumdadır,
lütfen bu önergeleri dikkatle incelesinler. Engelli
vatandaşlarımız için olumlu düzenlemeleri çoğaltalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, isterseniz ara verelim,
konuşun Sayın Hamzaçebi.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkanım, bu ve bütün önergeleri çok dikkate
aldığımızı belirtmek istiyorum. Bu maddeyi geçelim,
biz çok önemsiyoruz bu maddeyi. Gerekirse tekriri müzakereyle bunu tekrar
görüşebiliriz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Peki,
teşekkür ederim efendim, sağ olun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ben
teşekkür ederim.
BAŞKAN Bu maddeden sonra ara vermemi mi
öneriyorsunuz?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Hayır, hayır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yok,
hayır, hayır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Devam
edelim.
BAŞKAN Daha sonra, tekriri müzakere, peki.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
yasanın 3 ncü maddesinin 3 fıkrasının
aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Adil Zozani
(Hakkâri) ve arkadaşları
3
fıkra: birinci fıkrada ki gider vergileri oranları %2 ye indirilir.
BAŞKAN
Önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adil Zozani konuşacak.
Buyurun Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Şimdi, Sayın
Başkan, tekriri müzakere edilecek bir madde üzerinde şimdi bizim
boşa zaman harcamamızın bir anlamı var mı
açıkçası sormak istiyorum. Yani, eğer bu maddeyi biz tekriri müzakere
yöntemiyle yeniden konuşacaksak biz de sözümüzü o zamana
bırakalım.
BAŞKAN Talebinizi söyleyebilirsiniz, bilmiyorum
ADİL ZOZANİ (Devamla) Talebi ifade ediyorum.
Süremi de başlattınız. Süremi başlatmayın çünkü
yanlış bir işlem yapıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tekriri
müzakere kararı alınmadı tabii. Hep beraber ona karar
verebiliriz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Şimdi, Sayın Başkan, önergeler bizim elimize yeni geldi. Dünden
gelmiş olsaydı biz de üzerinde çalışır, burada daha
çabuk, böyle, bir anda belirtirdik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Efendim, biz dünden verdik.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Bize
yeni geldi, bize şimdi geldi, inceliyoruz.
BAŞKAN Şu anda yapacak bir şey yok.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Önergeler daha önce
verilmiş efendim, şimdi.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım arkadaşlar, sayın milletvekilleri.
Sayın Zozani, size söz vereyim
konuşacaksanız.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Süremi
başlatırsanız
BAŞKAN Biz usulü uygulayalım, daha sonra
diğer konunun gerekleri yerine getirilir.
Buyurun.
Süreyi başlatıyorum yeniden.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu maddeyle ilgili bir düzenleme yapmaya
ihtiyaç olduğu her hâlükârda belli. Daha iyi bir fikir varsa üzerinde
gruplarca görüşelim, tartışalım, daha iyisini de
bulalım. Belki, bu maddede esas alınacak usul diğer maddelerin
de düzeltilmesine emsal olur, ön açıcı olur, iyi bir yöntem
işletmiş olursunuz.
Şahsi önerim: Bu maddeyi geçip sonra tekrar geri
dönmek yerine bu madde üzerine görüşmelerimizi gerçekleştirdikten
sonra bir beş on dakika ara verip bu arada ne yapılabileceğine
ilişkin ortak karar verdikten sonra görüşmelere devam etmenin daha
faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü burada
yapılacak işlem diğer maddelerin de düzeltilmesi hususunda bize
biraz ön açıcı olur. Hükûmetin de bizim önerilerimize ne denli olumlu
bir meyil içerisinde olduğunu görmüş olacağız. Belki,
Meclisin çalışma koşullarının
kolaylaştırılması konusunda da ön açıcı bir durum
olur. Bütün maddeler üzerine ayrı ayrı önergeler üzerinden
görüşme yapmak yerine, konuşma yapmak yerine burada ön
açıcı bir tartışma yapıp kabul edilebilir önergelerde
ortaklaşabiliriz diye düşünüyorum. Önerimi bu konuşmanın
içerisinde sizinle paylaşmak istedim.
İkinci önemli husus: Sayın Başkan,
şimdi, buraya çıkan hatipleri, mutlaka, siz konu bütünlüğü
içerisinde, konuyla ilgili konuşmaya davet ediyorsunuz. İç Tüzük size
böyle bir hak veriyor, doğru bir işlem yapıyorsunuz,
uyarınız bu yönüyle doğrudur ancak ben de iddia ederim ki
Akdeniz Bölgesindeki çam kozalaklarının yola düşmesini bile
burada konuşursak bu torba yasayla ilgilidir. Hiçbir şeye Bu
torbayla ilgili değildir. diyemezsiniz. Dolayısıyla neyin bu
konu bütünlüğü içerisinde olup neyin bu konu bütünlüğü içerisinde
olmadığına, ne Meclis Başkan Vekili olarak sizin ne de
burada milletvekillerinin kesin karar verebilme şansı yoktur.
Bakın, çocuk haklarını konuşuyoruz, engelli
haklarını konuşuyoruz, onlarla ilgili düzenlemeleri konuşuyoruz,
vergiyle ilgili düzenlemeleri konuşuyoruz; Anadolu Ajansını
konuşacağız, otoyolların özelleştirilmesini
konuşacağız, SGKya alınacak personelle ilgili konuşma
yapacağız, uzman personeli konuşacağız. Şimdi,
hangi konunun tasarıyla ilgili olup hangisinin
olmadığını burada kararlaştırmak gerçekten güç.
Şimdi, esasında Hükûmetin vergi
politikasında bir problem var. Çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi
alma politikası sakat bir politikadır. Hükûmet yetkililerinin uzun
süre Biz bu yöntemi değiştireceğiz; çok kazanandan çok, az
kazanandan az alacağız. şeklinde vaatleri, sözleri var.
Başbakanın var, Hükûmet üyelerinin var, AK PARTİ sözcülerinin bu
minvalde sözleri var ancak bunların hiçbiri yerine getirilmiyor.
Şimdi, burada da, bu maddeyle ilgili de bizim
önerdiğimiz farklı bir şey: Yani mümkün olduğunca
sıfıra indirgemek çünkü Türkiyede iletişim vergisinin gelir
oranıyla orantılı olarak, paralel olarak düşünülmesi
gerekir. Toplumun büyük çoğunluğunun alt gelir grubu kategorisinde
yer aldığı ülkemizde yani Türkiyede iletişim vergisinin
çok yüksek olduğu gerçek. Dolayısıyla iletişim vergilerinin
mümkün olduğunca asgariye indirilmesi yönteminin esas alınması
gerekir. Bu maddede kısmen iyileştirilme düşünülmüş ancak
mevcut madde de, Komisyondaki tartışmalarda da ifade edildiği
üzere, mevcut düzenleme de bu konuda var olan haksızlığı
ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla bu konuda
iyileştirmenin yapılabileceğine ilişkin bir umut var iken
biz de pozitif görüşlerimizi o müzakerelerde ifade etmek üzere ben de
sözlerimi burada sonlandırıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Zozani, dün de sizinle biz tüzük
tartışması yapmıştık, bugün de
yapacağız galiba.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ben size hak verdim
Sayın Başkan, ben sizi eleştirmedim.
BAŞKAN Şu anda tüzüğün geneli üzerinde,
tümü üzerinde konuşmuyoruz, maddeler bölümüne geçtik. O madde hangi
konudan bahsediyorsa konuşmacıların o konuyla ilgili burada
düşüncelerini ifade etmesi gerekiyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Doğrudur, doğrudur.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
ben size hak verdim.
BAŞKAN Biliyorum, bana hak verdiniz ama bir kez
daha hatırlatayım.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ama bunu dün de
hatırlamanız gerekiyordu Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesindeki verilmesi gereken
beyannamelerin şekil, içerik ve eklerini ibaresini beyannamelerin
şekil ve içeriklerini şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
524 sayılı Kanun Tasarısının
3üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden, haksız ve hukuksuz şekilde Sincan Cezaevinde yatan
kahraman insan Engin Alan Paşayı selamlıyorum.
İnşallah haksızlık, hukuksuzluk bir gün bitecek ve o
değerli kardeşimiz de bizlerin arasına katılarak yasama
faaliyetlerine katılacaktır.
İkinci olarak, çok değerli kardeşimiz,
Esenyurtta seçim büromuza yapılan hain saldırıda, Cengiz Yücel
Akyıldız, şehit edildi. Cengiz Yücel Akyıldızı
ben de yakinen tanırım; hakikaten, kendisi ülkesine, milletine,
toprağına, bayrağına bağlı olan yiğit bir
insandı. Onu kahpe kurşunlar şehit etti. Şurası
unutulmasın ki Türk milliyetçileri, ülkücüler hiçbir zaman yapılan
saldırılardan en küçük bir şekilde yadsınmazlar, hiçbir
şekilde rahatsız olmazlar; gerekirse şehit olurlar, gazi
olurlar, vatanları ve milletleri için dün olduğu gibi bugün de her
şeylerini ortaya koyarlar ama şu unutulmasın ki: Hainler mutlaka
bir gün cezalarını görecektir ve o ceza da kendilerine verilecektir.
Ama, şunu ifade etmek isterim ki: Failler mutlaka süratli bir şekilde
yakalanmalıdır ve gereken ceza da verilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bu maddeyle, 3üncü maddeyle
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununda değişiklik
yapılıyor. Tabii, engellilerle ilgili ve aileyle ilgili
çıkarılan kanunlara daha fazla birtakım imkânların
verilmesini canıgönülden arzu
ediyoruz, bu noktada da her türlü desteğimizi yapacağız, engelli
vatandaşlarımıza her türlü imkân farklı şekilde
verilmelidir. Ancak, şurası bir gerçektir ki: Ülkemiz on iki
yıldan beri Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla, tek
başına iktidarıyla idare edilmektedir yani ülkenin büyük bir
sorumluluğu çok büyük bir güçle bu siyasi partiye verilmiştir.
Milletimiz bu siyasi partiye görev verirken fakirliğime,
yoksulluğuma, yolsuzluğun üzerine gidilmesine, her türlü işte,
meselelerin çözülmesi noktasında oy vermiştir. Ancak, değerli milletvekilleri,
şu anda Anadolunun birçok yerinde maalesef çiftçi kardeşlerimiz
perişandır. Bakınız, bugün mazota yüzde 12 civarında
zam gelmiştir. Bu gelen zam çok büyük bir zamdır. Çiftçi
kardeşlerimiz maalesef traktörüne mazot koyamıyorlar,
tarlalarına gübre atamıyorlar, ilaç kullanamıyorlar. Sadece
onlar mı? Hayır, bugün emekliler de aynı şekilde çok büyük
bir sıkıntı içerisindeler. Emekli kardeşlerimiz neredeyse
torunlarına bir çikolata almanın hesabını
yapmaktadırlar. Memurlarımız, işçilerimiz yani ücretlilerimiz
enteresandır şu anda çok büyük sıkıntı içerisinde
kalmışlar, yoksulluğun ağır girdabı içerisinde
maalesef ezilmektedirler öyle ki şu anda kartzede duruma gelmemiş bir
memurumuz maalesef yoktur. Ancak, şurası da bir gerçektir ki:
Ülkemizin kalkınmasını, gelişmesini istemeyenler -diye
bazen tabirler kullanılıyor- yolsuzluk olayını gündeme
getiriyorlar. deniliyor.
Değerli milletvekilleri, şu anda yoksullukla
mücadele edilmemiş, fakirlikle mücadele edilmemiş fakat en önemlisi
de yolsuzluklarla şu anda ülkemiz maalesef çok büyük oranda suçlanır
konuma gelmiştir.
Şu anda diyoruz çünkü 17 Aralıktan itibaren
yani aralık ayının 3üncü haftasından itibaren ülkemizde
çok ağır durumlarla karşı karşıya
bulunulmaktadır. Yolsuzluk almış başını
gitmektedir. Biz bunları zaman zaman, Milliyetçi Hareket Partili sözcüler
olarak, ülkemizin her tarafında ifade etmeye çalıştık.
Türkiyemizde bir yolsuzluk hadisesi var. Birtakım yerlerde rüşvet
alımları, rüşvetle birtakım işler dönüyor. Bazı
yerlerde, işte, insanlar ekmek bulamazken, rüşvet
dolayısıyla, kayırmacılık dolayısıyla
haksız kazançlar temin ediliyor. Dolayısıyla, bu fakirliğin
üzerindeki bu ağır yükün ortadan kaldırılmasında
Hükûmet yetkilileri üzerlerine düşen görevleri yapsın.
denmişti. Ancak, enteresandır, yolsuzluk girdabına Hükûmet
maalesef girmiş, 4 bakan bundan dolayı görevden
alınmış ve çocukları dâhil, akrabaları dâhil, birçok
insan suçlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bunların
üzerine gidilmesi gerekirken maalesef bugün öğreniyoruz ki 2 tane daha
savcı görevden alınmış ve beraberinde emniyet yetkilileri
görevden alınıyor. Hâlbuki, bunlar yapılacağı yerde,
işte, yolsuzlukların üzerine gidilme babından,
savcıların, hâkimlerin, emniyet yetkililerinin, güvenlik güçlerinin
yani o araştırma yapan herkesin önü açılsa ve sorumlular bir bir
ortaya çıkarılsa daha doğru olmaz mıydı? Ama
insanların vicdanında ağır bir yara oluşturuluyor
fakat yolsuzluklar maalesef almış başını gidiyor,
haksızlıklar almış başını gidiyor. Gelin,
bunların önlerini açalım yani kim yolsuzluk yapmışsa, kim
rüşvet almışsa bunun hesabı mutlaka sorulsun. Bugün
sormazsanız, yarın yüce millet soracaktır diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, izninizle bir düzeltme yapabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Sayın konuşmacı, sanıyorum dil sürçmesi oldu, yüzde 12 zam
gelmiştir
BAŞKAN Sayın Satır, sesinizi biraz
yükseltir misiniz veya mikrofonlara doğru
yakınlaşırsanız...
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Değerli konuşmacı, Mazota yüzde 12 zam gelmiştir. dedi,
sanıyorum bir hata oldu, 12 kuruş zam gelmiştir sadece,
zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Zam geldiği böylece
zabıtlara geçmiş oldu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4üncü madde
üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır. Önergeleri
okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
4üncü maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Haydar Akar
İzzet Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul
İzmir İstanbul
Sakine Öz
Manisa
Diğer önerge sahipleri:
Oktay Vural
Mustafa Kalaycı
Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Emin Çınar Mehmet Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Özcan Yeniçeri
Ankara
Diğer önerge sahipleri:
İdris
Baluken Bengi
Yıldız Hasip Kaplan
Bingöl Batman Şırnak
Demir Çelik İbrahim
Binici Adil Zozani
Muş
Şanlıurfa
Hakkâri
BAŞKAN Önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Manisa Milletvekili Sakine Öz.
Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anadolu Ajansıyla ilgili 4üncü maddede söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Anadolu Ajansıyla ilgili bu düzenleme,
yaklaşık yedi ay önce Meclise geldi ve bekletiliyor. Anadolu
Ajansındaki usulsüzlükler konusunda haziran ayında verdiğim
araştırma önergesi üzerine Genel Kurulda söz aldım ve
konuştum. Ajansın, ülke gündemindeki önemli konularda AKPnin
basın bürosu gibi çalıştığını,
yöneticilerinin siyasi kadrolaştığını, Ajansın
temel kuruluş ilkelerine nasıl ters düştüklerini,
çalışanlara uyguladıkları baskıları o önergemde
açıklamıştım. Aynı zamanda şirketin
ortağı olan Hazinenin, Anadolu Ajansındaki hisse devri usulsüzlüğüne
dair itirazlarını belgelemiş ve şöyle demiştim: Bu
hukuksuzluğun üstünü örtmek için yakında özel bir yasa getirecekler.
Türk Ticaret Kanununu, miras hukukunu ve kamu denetimini tümüyle hiçe sayan,
Başbakanlıktan ödenek alıp da hesap vermeye gelince
kaytarmanın yolunu arayan, usulsüzlüklerin üstünü kapatmaya kalkan bir
kanun hazırlanıyor. O iddialarım, bugün, işte bu kanun
tasarısıyla ortaya çıkmıştır.
Sayın milletvekilleri, Anadolu Ajansı üzerine 6
Temmuzda şunları söylemiştim: Hazine, ortağı
olduğu Anadolu Ajansındaki sermaye artırımı davetine
uymuş ancak sahibi belirsiz olduğu ileri sürülen yüzde 25lik
hissenin, Genel Müdürün şahsına sadece 12.825 liraya devrine
karşı çıkmıştır. Mirasçıların
birçoğuna ulaştığını iddia eden kişinin çağrısına
kulak tıkamıştır. Hisseleri bugünkü piyasa değeriyle
değil, üzerinde yazan 12 bin lirayla Genel Müdüre devretmek,
yaşanacak usulsüzlüğün ve gelen yasanın zaten habercisidir.
Bilinmeyen hisse varsa, bunlar Hazineye devrolmalı, aksi hâlde, Ticaret
Kanunu ve miras hukuku çöker. diyen Hazineye Ajansın yazdığı
cevaplar 2012 yılı Sayıştay denetim raporlarında da
açığa çıkmış, Sayıştay, Hazinenin gelir
kaybına uğratıldığını belgelemiş, hisse
devrinin usulsüzlüğüne, bu hukuksuzluğa resmen pes artık dedirtmiştir.
İşte Sayıştay raporlarının bir kısmı:
Bu, Meclisimize verilen ve sadece şu kısmıyla ilgili olan
Sayıştay raporu ama içeriği daha detaylı olan
Sayıştay raporu.
Değerli
milletvekilleri, siz devleti öyle bir hâle getirdiniz ki Meclise
yollatmadığınız o Sayıştay raporlarıyla
belgelenen usulsüz işler birkaç ay sonra birilerini korumak, usulsüzlüğü
aklamak için yasa kılıfına bürünüp önümüze düşmektedir.
Meclis, paralel devlet yalanından önce, paralı ellerin
aklandığı, kişiye özel yasaların tekme tokatla
çıktığı bir boks ringine dönüşmüştür.
Yargıda hesap vermesi gerekenler, dayatma yasalarla cezaevlerinden
kurtarılmakta, servetine servet katarak koltuğuna koltuk
çıkmaktadır. Devleti hesap vermekten meneden Hükûmet, tüm vurgunlar
karşısında Sayıştayı, sayamayacak; Hazineyi,
hazmedecek; Maliyeyi, halkın malını yedirecek hâle getirmiştir.
Kusura bakmasın kimse.
Anadolu
Ajansının mali denetimden, Sayıştay gözetiminden, KİT
ve ihale mevzuatından, Ticaret Kanunundan bu tasarıyla uzak
tutulması, yolsuzluk sürecinde yeni yollar açacaktır. Anadolu
Ajansındaki kamu hisselerinin özelleştirilmesi, Ajansın bir AKP
aile şirketi olma yolunda taşların döşenmesi demektir.
Hazine, Sayıştay ve Maliyenin usulsüz eleştirileri, Sayın
Arınçın koruması altındaki Anadolu Ajansında,
farklı hesaplar uğruna hiçe sayılmıştır. Öyle ki
Komisyon görüşmeleri sırasında duruma karşı çıkan
Maliye bürokratları bu konuda ısrarla konuşturulmamış,
Ajans içinde Hükûmet eliyle kurulan bir prenslik, Bakanlık
görüşlerinin önüne geçirilmiştir.
Kanunu yazanlar bize şimdi şunları
açıklamalıdır: Anadolu Ajansındaki
değişikliği piyasadaki rekabete uyum diye süslü sözlerle
anlatanlar, madem bu kadar özel sektör ve piyasa meraklısı, Ajans, o
zaman ne diye Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünden bu kadar büyük bütçe almaya devam ediyor? Basında
rekabete inanan bu şirket, bu kadar kamu kaynağını
kullanarak haksız rekabet yaratmıyor mu? Güya, devlet güdümü
altına girmek istemeyen Anadolu Ajansı, bu kadar kamu
kaynağını kullanırken her şey iyi de sıra
harcamanın, paranın denetimine gelince mi kötü? Hem halkın
vergisini kullanıp Ajansı AKPnin basın bürosu gibi
çalıştıracaksınız, Orta Doğu ve Türkiye
siyasetinde kirli hesaplar peşinde koşacaksınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SAKİNE ÖZ (Devamla) -
hem de kamu denetiminden muaf
olmak için, hisseleri özelleştirmek için yasa
çıkaracaksınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
SAKİNE ÖZ (Devamla) Yok öyle yağma Sayın
Başkan, biz böyle yağmaya izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN Ne demek? Sayın konuşmacı,
lütfen sözünüzü geri alır mısınız!
SAKİNE ÖZ (Devamla) Hepinizi saygılarla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Size
söylemedi Hanımefendi, size söylemedi.
BAŞKAN Bana dönerek Yok öyle yağma. dedi
de.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Ben size söylemedim. Siz öyle
anladıysanız ben ne yapabilirim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Genel
Kurula söyledi Hanımefendi.
BAŞKAN Ben üzerime alınmadım. Yani Ben
ne yapabilirim? değil, eğer öyle bir şey yaptıysanız
özür beklerim ama konuşmanın genel akışında geçen bir
cümleymiş.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet,
Genel Kurula söyledi.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Evet, Genel Kurula söyledim.
BAŞKAN Bana dönerek söylediğiniz için bir
yanlış anlaşılma oldu.
Evet, önergeler üzerinde diğer konuşmacı,
Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı
sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çıkardığı ilk yasaları duyuran bir kurumdur. Anadolu
Ajansı Millî Mücadelenin millî şahidiydi. Aslında, Anadolu
Ajansı üzerinde değil, gerçek bir tarih üzerinde konuşuyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasından on yedi gün önce 6 Nisan
1920de örgütlenmiş olan bir kurumu, bugün, burada yeni bir düzenlemeyle
amacından, ilkelerinden, ideallerinden uzak bir noktaya
taşıyoruz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 379uncu
maddesindeki yüzde 10 sınırlamasına tabi olmaksızın
kendi paylarının doğrudan veya dolaylı bir şekilde,
karşılıklı veya karşılıksız
kazanılması ya da rehin olarak kabul edilebilmesi, kazanılan
paylar üzerinde Hazineye yararlanma hakkı verilmesi ve kazanılan
payların özelleştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılıyor.
Özellikle bir şeyin altını çizmek zorunlu
ve gerekli oldu: Yasaları çıkarmak değil, yasaların
uygulanmasını sağlamak esastır, yasalara uygun davranmak
esastır. Uygulanmayacak yasayı çıkartmak beyhude bir işin
somut yansımaları olarak ortaya çıkıyor. Biz eğer
çıkardığımız yasaları gerçek manada kendimiz
ihlal ediyorsak ve onların
uygulanmasına izin vermiyorsak ortada bir problem var demektir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hocam, yeni bir
şey değil ki.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Söyleyeceğim
şimdi, hiç merak etme. Canınıza okuyacağım şimdi.
KİTlerle ilgili mevzuatın, kamu personeli
rejiminin, kamu denetim sisteminin, kamu ihale sisteminin, kamu mali yönetim
sisteminin, Anadolu Ajansı Anonim Şirketi hakkında
uygulanmaması öngörülmektedir. Neredeyse, Anadolu Ajansı, hiçbir
yasaya bağımlı değildir, keyfî bir kuruluştur,
dilediğini yapar, dilediğini alır, dilediğini satar.
demeye getiriliyor. Peki, bir şeyin altını çok net çizmek
lazım. Anadolu Ajansı Anonim Şirketinin, Sayıştay
denetiminden, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden, kamu ihale
mevzuatından muaf hâle getirilmesinin mantığı nedir?
Yasayla, yasal denetimin olmadığı bir sistem teşekkül
ettiriliyor. Ajansın özel hukuk tüzel kişiliği
oluşturularak denetim ve ihale mevzuatı dışı bir
yapı oluşturuluyor. Kestirmeden söyleyeyim: Yapılan düzenleme,
yasayla yasal soygun düzeni inşa etmek anlamına gelmektedir.
Bu noktada birkaç konunun altını çizmek
istiyorum: Kiraladığınız otomobiller,
bakanlıkların kiraladığı otomobillerin veya Meclisin
kiraladığı otomobillerin, neredeyse, bir yıllık
kirasıyla otomobilin kendisini satın almak mümkün hâle
gelmiştir. Türkiyenin Dışişleri Bakanının
-buradan defalarca ikaz etmemize rağmen- oturduğu konutun aylık
kirası 48.720 liradır. Garip gureba, fakir fukara edebiyatının
başmimarlarından olan Sayın Davutoğlunun aylık
kirasının garip gurebeya maliyeti 48.720 liradır. İçinize
siniyorsa devam ettirin. Bakanlıkların kiraladıkları
bazı binaların dört yıllık kirasıyla, o kiralanan
binanın mülkiyetini satın almak mümkündür, bu, reva mıdır?
Kamu İhale Yasası, 164 defa ihlal edilmiştir.
Ya, bu Kamu İhale Yasasını niçin çıkardınız?
Kamu İhale Yasasını uymamak, uygulamaya koymamak için mi
çıkardınız? Bunu çıkıp birilerinin
açıklaması gerekiyor. Keyfîlik, yiyicilik,
yağmacılıkta iktidar haddini fena hâlde
aşmıştır.
Bakın, şu elimdeki kitabın, İstanbul
Belediyesi tarafından basılan bu kitabın maliyeti 361 lira 90
kuruştur ve bu, ayakkabı kutularının yarısına
denk bir parayla basılmıştır. Ve bunların -çok açık
söylüyorum bakın- 3 tanesi bir ihalede
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Hocam, bu kitap ne,
biliyor musunuz? İstanbulun nasıl
çalıştığını gösteriyor o kitap. Bak, ne büyük
işler başarmışız, görüyor musunuz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Buraya gelir
konuşursunuz.
ASAL Limited Şirketi, Turkuaz Tanıtım
Şirketi, İstanbul Kültür Sanat Anonim Şirketi
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ansiklopedi hâlinde
çalışmışız biz. Ansiklopedi hâlinde
çalıştığımızı gösteriyor o kitap.
BAŞKAN Lütfen, müdahale etmeyin sayın
milletvekilleri.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) 3,5 milyon birisi
veriyor, 3 milyon 583 birisi veriyor, 2.500 birisi veriyor. Önce 2.500 olana
veriyorlar -2,5 milyon lira verene- sonra diyorlar ki: Evrakın eksik.
Onu alıp 3,5 milyon olana veriyorlar ve oradan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
bu 3,5 milyon
liraya basılan bu kitabın -10 bin tane basılıyor- 1
tanesinin maliyeti
BAŞKAN Sayın Yeniçeri, teşekkür ederim.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Bu,
çalıştığımızı gösteriyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
350 liraya geliyor.
11 lira 90 kuruş da bunun posta parası veriliyor, 361 lira 90
kuruş.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri, süreniz bitti.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) İstanbula gelen
hizmetleri anlatıyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Buna itiraz
edeceğinize bu hırsızlığa itiraz edin, bu
yolsuzluğa itiraz edin.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri, sözünüz bitti, süreniz
bitti.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) O kitap İstanbula
gelen hizmetleri anlatıyor.
BAŞKAN Sayın Dalyan, lütfen, müdahale
etmeyin.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Yani yasayla,
kanunla yasal soygun düzeni inşa etmek sistemini bir kenara
bırakın
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Siz Hocasınız,
gayet iyi biliyorsunuz. İstanbula gelen hizmetler anlatılıyor
kitaplarda.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Neler
anlatıyor, neler? İstanbulda yapılan
hırsızlıkları anlatıyor.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Bir okuyun, öğrenin.
Eğer daha farklısını isterseniz iktidara gelirsiniz,
çalışır yaparsınız inşallah.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Daha o dosya
açılmadı. O dosyalar açılacak birer birer. Onların
altında kalacaksınız hepiniz. Hepiniz göreceksiniz nasıl
yapılacağını
Biraz sonra devam edeceğim.
BAŞKAN Sayın Özcan, süreniz bitti.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
efendim, sataşma varsa Sayın Milletvekiline söz verin, kürsüden cevap
versin. Oradan müdahale etmeye gerek yok. Lütfen cevap versinler.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ben cevabımı
verdim, siz benim muhatabım olmayın.
BAŞKAN Sayın Vural, milletvekili kendi
talebini dile getirebilir. Teşekkür ederim uyarınıza. Kendi
talebini yerine getirebilir.
Aynı mahiyetteki diğer önerge için
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
arkadaşlar, Anadolu Ajansı, Meclisten bir ay önce kurulmuştur.
16 Mart tarihi itibarıyla denir, Halide Edibe Adıvar, Yunus Nadi ve
şu anki Ziraat Fakültesinde. Zamanla, cumhuriyetin kuruluşunda
devletin resmî ajansı olarak günümüze geldi ama şöyle bir
girdiğiniz zaman, Ajansın kuruluş hikâyesinde, yirmi beş
yıllığına kurulmuş, yani yirmi beş yıllık
bir ömür için. Fakat sonra burası iyi gelmiş birilerine çünkü bunun
yöneticilerinin payları var, 50 tane hisse payı, bir de ortaklık
sandığı var. Yani gerçekleri bir türlü konuşmuyoruz.
Şimdi, devletin resmî ajansı, basın özerk
olmasa, özgür olmasa o ülkenin adına nasıl özgür basın olarak
görev yapacak? Yapmamış belli. Bu daha sonraki iktidarlar döneminde
nasıl TRTyi kendilerine borazan hâline çevirdilerse, Anadolu Ajansı
da bu geleneğini bugüne kadar sürdürdü, sonra kadrolarını almaya
başladılar, her iktidar orayı bir arpalık olarak görmeye
başladı ama bir türlü işin içinden çıkamıyorlar çünkü
devletin resmî ajansı, hukukta Türk ticaret şirketi.
Bakın, devletin resmî ajansı bir tarafta, bir
tarafta ticaret şirketi, bir tarafta hisseler olayı var ve bu olaya
bizim bütçeden, Basın Enformasyon bütçesinden para veriliyor. Devlet
görevlileri, şirketse sözleşmeyle gitmesi lazım, 657
sayılı Yasaya göre memur olarak tayin ediliyor. Böyle ucube bir
şey olabilir mi arkadaşlar? Ya şirkettir ya değildir. Ya
devletin ajansıdır ya değildir. Ya birilerinindir ya
devletindir. Yani bunun artık netleşmesi lazım ve maalesef
KİT Kanunundan kaçırılıyor, Sayıştay Kanunundan
kaçırılıyor. Sayıştay raporunu okuduk bu konuda,
felaket.
Şimdi, böyle bir durumda bununla ilgili düzenleme
yapıp bunu, buradaki bazı kişileri güçlendirmenin, burayı
da arpalık olarak kullanmanın bir anlamı var mı
arkadaşlar? Yakışıyor mu? Mademki Türkiye Cumhuriyetinden
daha kıdemli, yaşlı bir ajans, bunu bu hâle getirmek doğru
mudur? İşte, basına bakış açısının
yansımasıdır bu arkadaşlar.
Basın Konseyi
Daha dün Galatasaray Üniversitesinde
François Hollandeın ziyaretine yalnız Anadolu Ajansını
almışlar, tek başına. Haksız rekabet. Ajans, üyelerine
haberini satacak. Bütün basına bu kapatılıyor. Daha iki günlük
bir olay.
Şimdi, buradan baktığımız zaman,
Ajansın en son, Kürtçede yayın yaptığını
biliyoruz 6ncı dil olarak ama hâlâ çözüm dilini kullanamıyor çünkü
resmî devlet refleksini sürdürüyor. Bu resmî devlet refleksi içinde
baktığınız zaman bu kurum iflah olmaz, ıslah olmaz,
TRT gibi, her gelen iktidarın elinin altında tutacağı bir
arpalık olarak kullanılır, orayı herkes kendi
kadroları için kullanır, oradan haber çıkmaz, basın
çıkmaz, onu gül suyuna da batırsanız, altın suyuna da batırsanız,
halka açık da arz etseniz beş kuruş etmez, miadı
dolmuştur, derhâl kapatılması lazım. Bu Meclisin de bununla artık
uğraştırılmaması lazım. Bütün kavganın
nedeni hisse sahipleridir. Yöneticilik yapanların, cumhuriyetten bu yana
yöneticilik yapanların mirasçılarını bir araya
getiremiyorlar. Miras hukukuna göre bir araya getirirseniz 2 milyon kişi
eder. Bunların payını bölüşün bakayım, bunların
vekâletini alın bakayım. Bu şirket, ne yaşar ne
yaşamaz bir şirket arkadaşlar ama en güçlü basın
şirketi, devletin resmî ajanı. Ajansı
Pardon, ajanı,
doğru söylemişim. Devletin resmî ajanı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Paralar
Paralar
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, devletin bu
resmî ajansının artık birilerinin, milletin sırtından
beslenmesine, arpalanmasına son verelim. Bu Meclis onurlu bir şey
yapsın. Cumhuriyet Döneminde hayırlı işler
yapmıştır ama sonrasında resmî devlet ideolojisi neyse
inkâr, imha, asimilasyonda da aynı şeyi yapmıştır.
Bugün de iktidarların etkisi altına girmiştir, miadı dolmuştur;
kapatalım, biz de rahat edelim, herkes etsin.
Saygılarımızla. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
5. Maddesindeki eklenmiştir ifadesinin ilave edilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar
Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Mehmet Ali Susam Musa Çam
İstanbul İzmir İzmir
Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5- 18/11/1960 tarihli ve 132 sayılı Türk
Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının (c ) bendinin başına Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı ibaresi eklenmiştir.
Oktay Vural Mehmet Günal Özcan Yeniçeri
İzmir Antalya Ankara
Emin Çınar Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
Kastamonu Konya Manisa
Ali Öz
Mersin
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı yasanın 5. maddesinde geçen ikinci
fıkrasının (c) bendinin ifadesinin ikinci
fıkrasının (b) bendi olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı
Sakık Ayla
Akat Ata
Şırnak Muş Batman
Bengi Yıldız Adil
Zozani
Batman Hakkâri
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata konuşacak.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
yasanın 5inci maddesi üzerinde BDP Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
görev ve yetki alanı dikkate alındığında, bugüne kadar
Türk Standartları Enstitüsünün Genel Kurulunda temsilcisinin
bulunmayışını bir eksiklik olarak değerlendiriyoruz ve
yasa teklifinde geçtiği üzere 1 değil, 2 üyeyle temsil edilmesini
uygun görüyoruz. Şöyle ki: Söz konusu olan ekonomik faaliyetler, ticari
faaliyetler olduğunda doğa ve kültür aleyhine şekillendiği
gibi, insan aleyhine de şekilleniyor ve aynı zamanda kadın,
çocuk, yaşlılar ve engelliler aleyhine de şekillenebiliyor. Bu
yüzden Bakanlığınızın bu konudaki sözünün etkili
olacağını değerlendiriyoruz ve 2 üyeyle temsil edilmesi
noktasındaki önerimizin kabulünü rica ediyoruz.
Sayın Bakanım,
görev alanınız içerisinde aile ve toplum hizmetleri, çocuk
hizmetleri, kadının statüsü, engelli ve yaşlı hizmetleri,
sosyal yardımlar, şehit yakınları ve gazi hizmetleri
Bu
kadar geniş bir alana hitap eden, yönetmekte olduğunuz toplumun
-kadını bir tarafa bırakırsak çünkü kadın zaten
toplumun yarısı- neredeyse yarısına hitap eden bir
çalışma alanınız var ama ilgili düzenlemeler bir torba
kanunla geliyor. Bunu en başta sizin kabul etmemeniz gerektiğine
inanıyorum ki bu düzenlemenin siz göreve başlamadan önce
şekillendiğini biliyoruz. Keşke göreve başladıktan
sonra bu noktada bir itirazınız olsaydı çünkü
Bakanlığınızla ilgili herhangi bir düzenlemenin mutlaka ama
mutlaka, bir torba kanunun içerisinde değil, ilgili bir kanunla ve
gereği gibi tartışılarak ve görev alanınız
dikkate alındığında ilgili sivil toplum örgütlerinin de
mutlaka sözünün, bu konuda varsa önerilerinin dikkate alınarak
şekilleneceği düzenlemelerle bir kanun teklifinin geçirilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Sayın Bakanım, sosyal politikalar
dediğinizde, toplum olarak akla ilk gelenin seçim yatırımı
olarak topluma giden birtakım hizmetler olduğu gerçeğiyle yüz
yüzeyiz bir muhalefet partisi olarak. Yine bir seçim arifesindeyiz, yine
biliyoruz ki toplumumuzun ekonomik gelir düzeyi oldukça düşük ve bu gelir
düzeyindeki düşüklük, çoğu zaman seçim
yatırımlarının konusu hâline gelebiliyor. Kendi seçim
bölgem içerisinden bile dikkate aldığımda, benim bulunduğum
ilin nüfusunun neredeyse yarısı yeşil kartlı. Yeşil
kartlı olmak demek de herhangi bir sosyal güvenliğinin olmaması
demek, herhangi bir şekilde ekonomik gelir elde edememek demek.
Bu noktadan ele aldığımızda,
sorunları çözmek yerine görünür olmasını engellemek doğru
bir politika değil. Sorunları çözmek için önce sorunun
varlığını kabul etmek gerekiyor ve bu ülkede
kadınların, çocukların, engellilerin ve
yaşlıların sorunları var. Bu sorunların giderilmesi
noktasında, mevcut torba kanun içerisinde bile gelmiş olsa bazı
düzenlemeler bizim tarafımızdan da destekleniyor. Çünkü
yetmediğini biliyoruz ama herhangi bir hizmet götürmemektense belli bir
hizmetin kapısını açabilecek herhangi bir
çalışmanın bizler mutlaka tarafı olacağız ama
aynı şekilde tekrar başta söylediğimi belirtmek istiyorum:
Aslolan, sorunu çözmek olmalı. Sorunun görünmez kılınması
ne yazık ki bir politika hâline geldi. Görünmez
kılınmadığını, aksine bir süre sonra daha büyük
ve derinleşmiş olarak bizim karşımıza
çıktığını bir kez daha belirtmek istiyorum.
Sayın Bakanım, öncelikli talebimiz, tabii ki
yaşlılar da olsa, engelliler de olsa, mutlaka ama mutlaka çocuklar da
olsa bakım hizmetlerinin toplumsallaşması ve bakım
masraflarının kamu tarafından ücretsiz olarak
karşılanması. Bunu sağlayabilmek için tabii ki
Bakanlığınız bütçesinin mutlaka artırılması
gerekiyor. Bu konuda herhangi bir partinin -eğer partiniz bu konuda
gerekli düzenlemeleri yaparsa- itirazı olacağını
zannetmiyoruz. Çünkü daha önce de ifade ettiğim üzere, görev ve yetki
alanınız dikkate alındığında toplumun can
alıcı birtakım noktalarına nüfuz ettiğiniz ve bu
noktada da sizden beklentimizin, toplumun beklentisinin en yüksek düzeyde
olduğunun da altını çizmek gerekiyor.
Son olarak, Sayın Bakanım, ilgili
Bakanlık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ama bu
Bakanlığın isminin başından kadının
çıkarılmasını biz hâlâ hazmedebilmiş değiliz.
Mutlaka ama mutlaka bir sonraki düzenlemenin Bakanlığın
Kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı şeklinde
ya da bu konuda çalışan ilgili sivil toplum örgütlerinin
görüşleri alınarak yeniden isimlendirilmesini ve bunun bir yasa
teklifiyle tekrar gündemimize gelmesinde sizin de bu konuda bir icraat sahibi
olacağınıza da inanarak belirtmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5- 18/11/1960 tarihli ve 132 sayılı Türk
Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının (c ) bendinin başına Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı ibaresi eklenmiştir.
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Özcan Yeniçeri,
İstanbul hikâyesine devam edecek.
BAŞKAN Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçeri, buyurun.
Önerge üzerinde konuşacak.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam İstanbulun
icraatını iyi öğrenecek o kitaptan ha, iyi öğrenecek
kitaptan Hocam.
OKTAY VURAL (İzmir) Ben de. Onun için okutturuyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hocam imzala da ver.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) İstanbul
Belediyesinden alırsınız, benden niye istiyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanunun 5inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi olarak vermiş olduğumuz grup önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum, bir kez daha hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, biraz önce dedim ki: Bu kitap 350 liraya
basılmış, 3,5 milyon lira ediyor bedeli, 11 lira da bunun posta
masrafları olmuş, 361 lira 90 kuruş. Ayıptır,
ayıp böyle bir kitap 361 lira falan olmaz. Savundunuz, çıkın
buradan bunun maliyetinin, buna nasıl tekabül ettiğini
açıklayın, ben, rüşvetin, yolsuzluğun, külli müsrifinin yani
israfın her çeşidinin savunulduğunu ilk defa buradan duyuyorum
ve sizden duyuyorum, üzüntü verici bir şey.
Tabii, bunu söylerken hemen altında şu
cümleleri de söyledikten sonra asıl konuya geçeceğim. Hukukun, soygun
aracı hâline dönüştürülmesi söz konusu olabiliyor. İşte
hukukun soygun aracına dönüştürülmesini İnsanlık tarihinin
şahit olduğu en menfur yozlaşma olarak nitelendirenler
vardır. Yasal soygun olarak tanımlanan olguyla ilgili çok
değişik analizler var ama bir ikisini, şunu söyleyelim:
Günümüzün en büyük dolandırıcılığı, devletin,
herkesin başkasının hakkını gasbederek
zenginleşmesini teşvik eden bir soygun düzeni yaratması ve onu
organize etmek bahanesiyle genelleştirerek sistem hâline getirilmesidir.
Bu süreç, başkasının hakkını gasbedecek bir düzenin
yandaş kesimler için oluşturulmasıyla daha vahim bir hâl
almaktadır.
Fırsatları herkes için eşit kılmayan
düzenlemeler, bazı kesimler için imtiyaz ve öncelikler yaratmaktadır.
Çoğu kez, iktidarlar, hukuk ya da adaleti, soygunun ve
haksızlığın ürettiği ayıpları kapatan incir
yaprağı gibi kullanırlar; böylece, geniş halk kitleleri
aleyhine olarak sebepsiz zenginleşen yandaş ekip, ar, hayâ ve
endişe duygusundan kurtulur. Ahlaki ve insani olarak doğru görülmesi
imkânsız olan uygulamaların hukuki olarak teşvik edilmesi ve
özendirilmesi söz konusu olur. Eskilerin söylemiyle, olan biten, şeriata ve ahlaka uygun
değildir ama hukuka ve siyasete uygun olarak kabul edilebilir. Bu,
vicdanları rahatlatabilir; kişisel vicdanı rahatlatabilir,
soyguncunun vicdanını rahatlatabilir ama kamu vicdanını
fena hâlde acıtır.
Değerli milletvekilleri, bu 5inci maddeyle, Türk
Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanununun 4üncü maddesinde yer alan
Türk Standardları Enstitüsü Genel Kuruluna diğer kurumlardan
gönderilecek üyeler arasında, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından bir temsilci görevlendirilmesi
sağlanmaktadır. Bu maddeyle, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının etkinliğinin artırılması
amaçlanmıştır. Madde özü itibarıyla doğrudur,
doğruya doğru demek de doğrudur.
Aile ve sosyal politikalara ve Bakanlığına
her anlamda önem atfetmek, toplumu sağlıklı kılmakla
yakından alakalıdır. Onun için, özelikle Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının hemen hemen bütün kurumlarla
ilgili olarak ortaya koyabileceği birtakım temsilcilerinin, orada
toplumumuzun sağlıklı ve daha ileri bir noktaya gelmesi, sosyal
politikaları ve insanı düşündürmesi bakımından bu
çabaları takdire şayandır. Bu bağlamda, son zamanlarda aile
kurumunda yaşanan sarsıntı, aileye yönelik olarak ortaya çıkan
tehdit ve riskler ciddi bir biçimde artmaktadır ve bu tehdit ve riskleri
biz ciddi bir biçimde irdelemek ve incelemek zorundayız. Bu nedenle, aile
kurumuyla ilgili hassasiyetlerimizi her şeyin üstünde görmek ve
taşımak durumundayız. Özellikle belirtmek zorundayız ki,
aileyi yasalar değil, toplum korur, toplum. Ailenin bozulduğu, aile
kavramı ve kurumunun yıkıldığı yerde toplumu bir
arada tutacak çok fazla bir şey kalmamış demektir.
Herkes bilmelidir ki kazanılanlar yani maddi olarak
kazanılanlar, sahip olunanlar yani mülk edinilenler ya da kullanılan
maddi değerler bir gün kaybolacaktır -hani bu mal sahibi, mülk sahibi
var ya, onun gibi olacaktır- ancak manevi, insani ve ahlaki değerler
var olmaya devam edecektir. Manevi ve ahlaki değerleri gelecek nesillere
aktarmada ailenin yerinin ne kadar yüksek olduğunu söylemeye bile gerek
yoktur. Dolayısıyla, Sosyal Politikalar
Bakanlığının buradaki temsilci ataması da veya
bulundurması da fevkalade yerindedir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
5. Maddesindeki eklenmiştir ifadesinin ilave edilmiştir olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Mehmet Ali Susam
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılamıyoruz.
BAŞKAN İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam
konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli Genel Kurul; tüm milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum, bizi izleyen vatandaşlarımıza
saygılarımızı sunuyorum.
Bir şey söylemek istiyorum. Bu verdiğimiz
önergede, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından bir
kişinin katılmasına hiçbir itirazımız yok, önergemizde
de aslında katılmamalarını gerektiren hiçbir şey yok.
Ama, ben asıl Türk Standardları Enstitüsünün yapısında, 45
kişiden oluşan yönetimin 28 kişisi kamu
ağırlıklı, 7 tanesi YÖKün seçtiği, 11 tanesi de
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin seçtiği
Türk Standardları
Enstitüsü gibi bir kurumda Türkiye Mimar Mühendis Odalarının
temsilcilerinin yani mühendis kimlikli insanların olmasını da bu
kanunun içine koymayı neden düşünmeyiz? Bunu dikkatlerinize
sunuyorum. TMMOB'a karşı takınılan bu tavrı da Genel
Kurulunuzun ve vatandaşlarımızın dikkatine sunuyorum.
Bunu burada kısa kesiyorum çünkü çok önemli bir
kesimin sorunlarına da bu önerge vesilesiyle değinmek istiyorum, o da
kamyoncularımızın sorunlarıdır. Esnaf ve
sanatkârların çok sorunları var ama şu an
kamyoncularımız gerçekten artık burunlarından solur hâle
geldiler. Bakınız, az önce arkadaşımız konuştu K
belgesiyle ilgili olarak. Türkiyede akaryakıt fiyatlarının 5
liraya gelmesi sonucunda kamyoncumuz gerçekten para kazanamadığı
gibi çok çile çekmektedir. Bu kesimin belge sorunu var -37 tane belge
alıyorsunuz- akaryakıt sorunları var, sigorta sorunları var
ve benzeri sorunlar var. Son zamanlarda İzmirde, Gebzede,
İstanbulda kamyoncular eylemler yapıyorlar. Bu değerli Meclis,
bu kamyoncuların neden bu eylemleri yaptığı konusuyla
ilgilenmek zorunda. Bürokratik bir devlet değil, demokratik bir devlet
olarak, kamyoncuların neden dertleri var, nasıl çözebiliriz diye
konuyu görüşmek zorundayız.
Son olarak da Alanyadan yük taşıyan
kamyoncuların İstanbul haline girişlerinde
sıkıntıları var, İstanbul Büyükşehir Belediyesine
ve UKOMEye dertlerini anlatamıyorlar. Bu vatandaşlarımız
yaş sebze ve meyve taşıyorlar, bunlara girişlerinde -zaten
Boğaziçi Köprüsünü kullanamıyorlar- Fatih Köprüsünü
kullanırken hem sabah hem akşam rezerv koyuyorsunuz.
Taşıdıkları mal sebze, aynı günün akşamı
oraya gitmezse bu sebzenin, tazeliği ve bakımı çok zor olan
ürünün zamanı geçecek. Böyle bir konuda dertlerini anlatmak istiyorlar,
karşılarında muhatap bulamamış durumdalar.
Değerli arkadaşlar, bu insanların
dertlerini çözmek zorundayız. Bu insanların istedikleri de çok fazla
bir şey değil. Bu insanları tutuyorsunuz köprüde, sonra
bıraktığınız zaman, hale geldiklerinde bütün halin
etrafı kamyonla doluyor, hale almıyorlar, küçük arabalarla
mallarını taşımak zorunda kalıyorlar, ciddi sıkıntılarla
karşı karşıya. Kamyoncu bu memleketin ekonomik üretiminin
yükünü taşıyan kesim. Burada Hükûmetin son politikaları, hep
büyük şirketleri düşünen, lojistik şirketleri düşünen
politika. Küçük kamyoncu kendi kaderine terk edilmiş durumda.
Geçen gün Konya Kamyon Garajındaydık
Sayın Genel Başkanımızla. Bir kamyoncuyla sohbet ederken
dedi ki: Konyadan İzmire gidiyorum, 700 kilometre yol yapıyorum,
yeminle söylüyorum, 50 lira para kazanamıyorum, 50 lira! 700 kilometre
yolda, her ihtiyacını kamyonda görüyor, yiyecek, içecek ve diğer
ihtiyaçlarını. 700 kilometre yapıp 50 lira para kazanamayan
kamyoncunun derdine derman olmak bu Meclisin en birinci görevi. (CHP
sıralarından alkışlar )
Onun için, değerli arkadaşlarım, bu
Meclisin gündemini halkın gündemiyle eşit hâle getirmeliyiz.
Kamyoncuyla, esnafla, sanatkârla, köylüyle, işçiyle, emekliyle aynı
gündemi konuşan bir Meclis olmadıkça bu Meclisin gerçekten
halkın sorunlarını çözdüğünü söylemek mümkün olamaz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Biz bu Meclisin
gündemini iktidarın gündemine değil, halkın gündemine çevirme
noktasında, bundan sonraki maddelerde de
konuşmalarımızı bu içerikte yapacak ve gündemi bu noktaya
çekmeye çalışacağız.
Hepinize saygılar sunuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.40
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
6ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
6. Maddesindeki eklenmiştir ifadesinin ilave edilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu İzzet
Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın
Ağan Ayaydın Kadir
Gökmen Öğüt Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Hasan Ören Musa Çam Celal Dinçer
Manisa İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 6- 132 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin başına Aile
ve Sosyal Politikalar, Ekonomi, Gümrük ve Ticaret, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik ibareleri eklenmiştir.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Özcan Yeniçeri
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
yasanın 6 ncı maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Adil
Zozani Demir Çelik
Şırnak Hakkâri Muş
Sırrı
Sakık Bengi
Yıldız Pervin
Buldan
Muş Batman Iğdır
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan konuşacak.
Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
6ncı madde üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıyla, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının teşkilatı hakkındaki mevzuatta
değişiklik yapılmaktadır. Getirilmek istenen
değişiklikler arasında, çocuklar ve engelliler hakkında
önemli değişiklikler yer almaktadır fakat kadınların
dağ kadar sorunlarına bu düzenlemede de yer verilmediğini
görmekteyiz değerli arkadaşlar. Uygulanan şiddetten istihdam
alanındaki yetersizliklere kadar onca sorun dururken, hâlâ her gün 3
kadın öldürülür ve şiddete uğrarken bu sorunları sadece
istatistiksel veriler olarak duyurmaktan başka ne yapılmakta? Bunu,
doğrusu, Sayın Bakana sormak isterim.
Geçtiğimiz yıl, Hükûmet, Kadın ve Aileden
Sorumlu Devlet Bakanlığını kaldırıp yerine Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığını tahsis ederek çok önemli
bir irade beyanında bulundu. Ki, biraz önce 5inci maddede de grubumuz
adına söz alan Sayın Ayla Akat Ata da bu konuya değindi. Bu
icraatın yapılacağı duyumları
alındığında kadın örgütlerinden gelen tepkileri ve
görüşme taleplerini de görmezden gelerek
İradesinin ne kadar keskin
olduğunu gösterdi kadın örgütleri fakat, yapılan düzenlemeyle,
sadece iki kelime yani aile ve kadın yer değiştirmedi, tam
tersine, büyük bir anlayış, devlet politikası yer
değiştirdi yani devletin kadın politikasının ekseni
kaydı değerli arkadaşlar. Buna rağmen, nedense,
basında ve kamuoyunda gereken yeri bulamadı bu konu. Galiba Kadınlar
eskiden, kadın, kız, bayan sözcüklerine kafayı
takarlardı, şimdi de aile, kadın sözcüklerine kafayı
taktılar. diyerek gülüp geçtiler. Devlet, bu icraatıyla, artık
kadın-erkek eşitliğinin kendisi için öncelikli
olmadığını, öncelikli olanın modern devletin temel
taşı ailenin korunması olduğunu deklare etti. Cinsiyet eşitliği siyasi
iktidarın politik tercihine bırakılmayacak kadar da önemlidir
değerli arkadaşlar.
Eskiden olduğu gibi, aileyi önceleyen bir devlet
politikasında kadınlar sosyal hayatta görünür olabilir ancak esasen,
bağımsız bir birey olarak değil, aile yaşamına
ait bir nesne olarak tanımlanacaktır. Kadınlara, aileyi ve
geleneksel değerleri ayakta tutan ve aile aracılığıyla
yeniden üreten misyonu yüklenecek, kadınların modern giyimli ve
eğitimli olması, toplum tarafından kendilerine uygun görülen
işlerde çalışmaları özendirilecek, bunun yanında,
kadınlardan hayatlarının merkezine ailesini ve evini
koyması, itaatkâr, sessiz ve fedakâr olması beklenecek. Sosyal
hayatta görünür olmanın ataerkil tavizlerini yerine getirmeyenlere
çeşitli biçimlerde yeri hatırlatılacak ve hizaya davet
edilecekler, şimdiye kadar olduğu gibi.
Kadınlara
Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla
Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesine imza koyarak bu
düşünceleri benimsediğini gösteren Türkiye, cinsiyet
eşitsizliğiyle doğrudan mücadele etmediği sürece
kadına yönelik şiddetle mücadele ettiğini söyleyemez ne
yazık ki. Sığınmaevleri, koruma kanunları gibi,
şiddeti doğuran nedenleri sorgulamadan ve ortadan kaldırmaya
çalışmadan sonucu önlemeye çalışmak ancak sebeplere yönelik
de çözüm geliştirildiğinde anlamlı olur.
Çocuk gelinler
meselesi bugün canımızı sıkan en önemli meselelerden bir
tanesidir. Suriyeden, savaştan kaçmış kadın ve
çocukların yaşadığı sıkıntılar şu
anda canımızı acıtan sorunlardan sadece
bazılarıdır değerli arkadaşlar. Savaştan kaçarak
ülkemize sığınan Suriyeli mülteci kadınlar,
yaşadıkları kötü koşullardan, işsizliklerden,
yoksulluktan ve üretilmeyen sosyal politikalardan dolayı da fuhşa
sürüklenmektedir, itilmekte ve bir mal gibi de evlendirilmeye
zorlanmaktadır bu kadınlar. Buna göz yummamak, bir
bakanlığın en önemli meselesi olmalıdır diyoruz ve
yeni Bakanımızın özellikle bu konularda, çocuk gelinler
meselesinde daha duyarlı bir politika izlemesi gerektiğinin
altını çiziyoruz ve böylesi bir gelişmenin de Bakanlık
tarafından deklare edilmesinin bizim açımızdan önemli
olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Bakanlığının
ilk gününde Sayın Bakan Bu evlilikler masum evliliklerdir. diyerek
doğrusu bizleri birazcık incitti ve rencide etti. Biz Sayın
Bakanın bundan sonraki politikalarında bunu görmek istediğimizi
ifade etmek istiyor, teşekkür ediyoruz. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 6- 132 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin başına Aile
ve Sosyal Politikalar, Ekonomi, Gümrük ve Ticaret, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik ibareleri eklenmiştir.
Özcan
Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
OKTAY VURAL (İzmir) Özcan Yeniçeri.
BAŞKAN Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçeri konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türk Standardları
Enstitüsü Kuruluş Kanununun 6ncı maddesinde yer alan Türk
Standardları Enstitüsü Teknik Kuruluna diğer kurumlardan gönderilecek
üyeler arasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından da
bir temsilci görevlendirilmesine yönelik bir madde üzerinde konuşuyoruz.
Aile, bir toplumda her şeyden önceliklidir. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı temsilcilerinin Türk
Standardları Enstitüsünün Teknik Kurulunda görevlendirilmesi de yerindedir
ve doğru yolda atılmış bir adımdır. Ancak,
ailenin Türkiyede karşılaştığı genel sorunlar ve
aileye yönelik bakış açısı üzerine birkaç hususu
huzurlarınıza getirmek istiyorum.
Fizikte atom, biyolojide hücre neyse sosyolojide de aile
odur. Toplulukların hukuki, iktisadi, siyasi durumlarını anlamak
için ilk incelenecek sosyal yapının aile olduğu bilim
adamları tarafından ifade edilmektedir.
Araştırıcılara göre, sosyal hayatın merkezinde yer
alan aile, sosyal bütünlerin çekirdeği olarak sosyal kuruluşlara
örnek vazife görürler. Herhangi bir toplulukta, o topluluğun bağlı
bulunduğu aile tiplerinin izlerini daima muhafaza ettiğini görmek
mümkündür. Bu itibarla, bir memleketin, örneğin ekonomik tutumunu
öğrenmek istiyorsanız aile içindeki üretim, tüketim faaliyetini
incelemeniz gerekir. Aile devlete de tesir eder. Bazı bilginlere göre,
demokrasi hareketinin alametleri önce kadın-erkek eşitliği
düşüncesi hâlinde ailede kendini gösterir. Toplulukta ilk hukuki müessese
de ailedir. Uzun zamandır sorgulanmadan yaşanan ana babalık ve
aile yaşamı artık hiç de o kadar net değildir, her şey
belirsiz gibi gözüküyor. Ana babalık bir çeşit mayın
tarlasına dönüşmüştür. Bu gelişmeler yüzünden kontrol
duygusu yitirildikçe güvensizlik hissi artmakta ve risk de büyümektedir. Aile
üyelerinin çoğunun aileyi risk altında olan tehlikeli bir alan olarak
görmesi hiç de şaşırtıcı gelmiyor.
Ailenin tahribatı ile sosyal çözülme arasında
yakın bir ilişki de vardır. Ailenin en çok tahrip edildiği
toplumlar, refah konusunda belli bir seviyeye gelmiş olan
toplumlardır yani refah ile aile arasında ters yönlü bir ilişki
vardır. Türkiye'de intihar, boşanma ya da cinayetler konusundaki
istatistikler sosyal çözülme olduğunu göstermemekle birlikte, durumun
giderek vahim bir hâl aldığını da ortaya koymaktadır.
Türkiye'de boşanma oranının düşük olması, her
şeyden önce dinî kuralların belirleyici etkisinden kaynaklanmaktadır.
Ayrıca, toplumda özellikle kadınların eğitim ve ekonomik
durumu, boşanma hâlinde toplumun boşanmayı hoş
karşılamayacağı endişesi yanında,
boşanmanın hukuki yönden gerçekleştirilebilirliğiyle de
bağlantılıdır.
Değerli milletvekilleri, aile, özellikle kadın
konusunda tarihin sunduğu zihnî, dinî ve hukuki engeller insan
haklarının gelişmesiyle birlikte gelişmiş toplumlarda
önemli ölçüde aşınmış olsa bile, günümüzde aileye yönelik
topyekûn bir tehditten söz edilebilir. Bu süreci çağdaş gelişmenin
doğal sonucu olarak düşünmek de mümkündür. Teknolojik aygıtlar
ve yeni yaşam biçimi, aile ilişkilerini ciddi bir biçimde tehdit
etmektedir. Bu noktada medyanın tutumu ibret vericidir. Özellikle
Sayın Bakanın dikkatini çekmek istiyorum.
Televizyonlarda büyük bir propagandayla sunulan sanal
evlilik programları, geleneksel aile kurumunu altüst etmektedir.
Televizyon ekranları karşısında küçük düşen ve
düşürülen taraflar, mal ve mülk pazarlığı yapan adaylar
evlilik kurumunu bir anlamda yok ediyor, yüzeyselleştiriyor. İnsanlar
artık evlenmiyor birleşiyor, aile kurmuyor şirket kuruyorlar.
Facebook, İnternet, cep telefonu veya diğer teknolojik aygıtlar
üzerinden kurulan ilişkiler, evlilik kurumunda büyük erozyon meydana
getiriyor. Türkiye'de aileye karşı görsel ve işitsel
iletişim araçlarının yaptığı yayınlar, her
türden sapmaya prim verir mahiyettedir.
Yapılan araştırmalarda, Türkiye genelinde
televizyon izleme alışkanlığının günde 4 saat 17
dakikayla birçok ülkenin üzerinde olduğu ortaya
çıkmıştır. Türkiyede halkın yüzde 80i televizyon
yayınlarından şikâyetçidir. Türkiyede on yedi yaşına
kadar, çocuklar, 60 bin cinayet, ölüm, yaralama sahneleri izlemektedir. Medyada
insanlar şiddeti daha çok gördükçe şiddeti arzular hâle
gelmektedirler. Kadına şiddet, cinayet, boşanma ve intihar gibi
olguların yaşananlarla yakından alakası vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Aile, dış
dünyaya karşı amansız bir savaş veren bireyin ezilmiş
ve kırılmış bir biçimde döndüğü, sürekli
değişen çevredeki tek kalıcı yerleşik bir
yapıdır. Bu yapı korunmalıdır, bu yapının
korunması için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı üzerine
düşen her şeyi yapmalıdır.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından Kabul edilmemiştir. sesleri)
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
6. Maddesindeki eklenmiştir ifadesinin ilave edilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Hasan Ören (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Hasan Ören konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı meşhur torba
kanunu açtığımızda bakıyoruz, esas komisyon Plan ve
Bütçe, altında Adalet, Bayındırlık, İçişleri,
Millî Savunma, Sağlık vesaire gidiyor ama bu komisyonlar niye
kurulur, neden bu komisyonların başkanlarına araba tahsis edilir,
neden odaları vardır? Eğer komisyonlara bu konular gelmeyecek
ise bu konuları komisyonda görüşmeyecek isek
Ben tabii ki Plan ve
Bütçedeki arkadaşlarıma güveniyorum ama ihtisas komisyonu bunlar;
bunlarla ilgili komisyonlara gelmesi, komisyon raporlarının burada
olması gerekli değil mi? Ne yazık ki yine
alışkanlığınız devam ediyor. Yürütme
yasamayı boyunduruğu altına almış, iktidar
milletvekillerinin bu konuda hiçbir sorunu yok, kendilerine sorun da
görmüyorlar, sadece grup başkan vekillerine bakarak parmak kaldırmak
kendilerini tatmin ediyor. Bulundukları komisyonlarla ilgili, komisyonda
bulunmanın gereğini düşünmeden böyle, torba yasalarla, torba
kanunlarla bunları geçiştirmeye çalışıyoruz.
Şimdi, TSEyle ilgili, Türk Standardları
Enstitüsünün kanunundaki Teknik Kurula Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ibaresinin eklenmesi: Türk Standardları
Enstitüsü bütün görevlerini yerine getirmiş, bir tek eksik bu
kalmış. Türkiyeden Çine yaptığımız ihracat 2013
yılı itibarıyla 3 milyar dolar. Çinden yaptığımız
ithalat 2013 yılı itibarıyla 20 milyar dolar. Sayın
Başbakan veya Sanayi Bakanı çıkıp diyor ki: Bir
babayiğit arıyorum otomobil yapacak. E, babayiğidi nasıl
ararsınız? Çinin bütün kalitesiz ürünleri Türkiyeye girer ise
sadece bir kullanımlık ürünlerin tutarı benim
yaptığım ihracatın 1,5 katı ise mobileti bile
Türkiyede yapmak mümkün müdür? Yani, siz, motoru bile Türkiyede yapamaz iken
bütün kapılarınızı açmışsınız, TSE bu
konuda üzerine düşen görevleri savsaklamış. Kim giderse gitsin,
dışarıdan gelen malla ilgili, üretimin doğru
yapıldığıyla ilgili belgeyi TSEden eline alıyor.
Bakın, bir örnek vereyim size: Bizim Manisa, çiftçi kesiminin
yaşadığı yerdir. İlaç atarız tulumbayla asmalarımıza,
göz taşı atarız. O tulumbayı yapan sanatkârlar vardı
Manisada; onlarca, yüzlerce mekân çalışırdı, iş yeri
çalışırdı. Bunu alırdınız, bununla ilgili
bir para öderdiniz; her yıl 3 liraya keçesini
değiştirdiğinizde, beş yıl, on yıl bu
tulumbayı kullanırdınız. Kapıları sonuna kadar
açtınız. Tek kullanımlık, 40 liraya olan, Çinden gelen
tulumbaları getirdiniz ve şu an Manisa bölgesinde tulumba üreten hiç
kimse kalmamıştır.
Ülkenin ekonomisini farkında olmadan buralara
getirdiniz, ülkeyi borçlandırdınız. 17 Aralıktan bu yana
Türkiyede bir facia yaşanıyor, yürütme yasamaya bir şey
sormuyor. 17 Aralıktan bu yana Türkiyedeki olanları görmemek mümkün
müdür? Niye başınızı kuma sokmayı tercih ediyorsunuz?
Başınızı kaldırsanız bugünkü sanayicinin
düştüğü durumu, Merkez Bankasının 5,75 olan faizi 12lere
çıkardığını görseniz, bunun da hiçbir işe yaramadığını,
sadece iki saat dövizi rehabilite ettiğini görmezlikten gelmek mümkün müdür?
2.980e inen euro 3.150ye yine dayandı.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin.
Bu ülkede ekonomik kriz çıktığında sadece AKPliler bundan
zarar görmeyecek, Türkiye'nin sanayicisi, Türkiye'nin esnafı, Türkiye'nin
memuru, işçisi, ziraatla uğraşan çiftçisi zarar görecek.
Sizlerden rica ediyorum, Türkiye bir kriz yaşıyor, eğer bu krizi
çözmek için Parlamentoya yüzünüzü dönmez iseniz, burada 17 Aralıkla ilgili
burada gerekli olan öz eleştiriyi yapmaz iseniz, bu gemi sizin kaptanınız
sayesinde batacak ama bizi batırmaya hakkınız yok.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ören.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Efendim, bakmıyorsunuz, biz
daha fazla kaldırdık!
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, sayın,
sayın!
BAŞKAN 6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul
edilmiştir.
7nci maddede üç ayrı önerge vardır,
okutuyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, lütfen
ellere bakar mısınız, kalkan ellere.
BAŞKAN Tamam, bundan sonra bakacağım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayısal olarak biz fazla
kaldırdık. Sizin göreviniz bunları tespit etmek orada. Onlar 3
kişi kaldırdılar, bizim tamamımız kaldırdı.
BAŞKAN Tamam, bundan sonra bakarız kâtip
üyelerle birlikte.
Teşekkür ederim Sayın Akar.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinde yer alan "azami beş
yılı süre ile" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz Bülent Belen
Antalya Kastamonu Mersin Tekirdağ
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Yasa Tasarısının, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 89'uncu maddesinin birinci fıkrasına eklemeyi
öngördüğü bendi düzenleyen 7nci maddesinde geçen "azami 5 yıl
süre ile uygulanır" ibaresinin "asgari 7, azami 10 yıl süre
ile uygulanır" şeklinde; "yüzde 150'sini" ve
"yüzde 150'ye" ibarelerinin ise sırasıyla "iki
katını" ve "iki katına" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir
Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş
Şanlıurfa
Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Celal
Dinçer
İstanbul İstanbul İstanbul
Aydın Ağan
Ayaydın Haydar
Akar İzzet
Çetin
İstanbul Kocaeli
Ankara
Musa Çam Mehmet Ali Ediboğlu KadirGökmenÖğüt
İzmir Hatay İstanbul
Müslüm Sarı
İstanbul
MADDE 7- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
"14. 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı
Engelliler Hakkında Kanuna göre kurulan korumalı işyerlerinde
istihdam edilen ve iş gücü piyasasına kazandırılmaları
güç olan zihinsel veya ruhsal engelli çalışanlar için diğer
kişi ve kurumlarca karşılanan tutar dâhil yapılan ücret
ödemelerinin yıllık brüt tutarının yüzde 100'ü, diğer
engelliler için %50'si oranında korumalı iş yeri indirimi
(İndirim, her bir engelli çalışan için azami beş yıl
süre ile uygulanır ve yıllık olarak indirilecek tutar, her bir
engelli çalışan için asgari ücretin yıllık brüt
tutarının yüzde 150'sini aşamaz.) Bu bentte yer alan oranı,
engellilik derecelerine göre yüzde 150'ye kadar artırmaya veya tekrar
kanuni oranına indirmeye Bakanlar Kurulu; bendin uygulamasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının görüşünü alarak Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Ediboğlu
BAŞKAN Önerge üzerinde Mehmet Ali Ediboğlu
konuşacak.
Buyurun Sayın
Ediboğlu.
MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi için söz almış
bulunmaktayım.
Bu maddede, Türk Standardları Enstitüsü
tarafından çıkarılan standartlar arasında engellileri de
ilgilendiren çok sayıda standardın bulunması nedeniyle Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının TSEnin en yüksek
organı olan genel kurulda temsil edilmesi yoluyla karar alma süreçlerine
katkı sağlanmasının amaçlandığı ifade
edilmektedir.
Bilindiği gibi, engelli bireylerin
hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik politikaların
oluşturulmasında ve uygulanmasındaki en büyük eksiklik karar
alıcı ve uygulayıcı konumda olan mekanizmaların
içerisinde engelli bireylerin bulunmamasıdır. Engelli bireylere
yönelik politikaların oluşturulmasında karar alma süreçlerine
engelli bireylerin aktif ve etkin katılımları zor bir
olaydır.
Toplumun engellilerle ilgili ön yargıları henüz
yıkılmış da değildir. Ne yazık ki ön
yargıların yıkılmasına yönelik çalışmalar
henüz istendiği sonucu vermekten de uzak. Engelli birey hâlâ yardım
edilmesi ve korunması gereken varlık olarak görülmekte. Bu
bakış da engelli bireyin haklarının güçlendirilmesi ve
korunması yönünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Diğer
bir engel ise engellilere yönelik küçültücü bir dilin ne yazık ki hâlâ
işlevselliğini sürdürmesi ve insan hakları temelli bir dil
oluşturulamamış olmasıdır.
Engelli bireylerin karar alma süreçlerine etkin
katılımını Birleşmiş Milletler Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşme kapsamında
değerlendirmek, engelli bireyin kaderini tayin etme hakkını
kullanmasını bu çerçevede irdelemek gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşme, 21inci yüzyılda ilk insan hakları sözleşmesi
olarak da kabul edilmektedir. Bu sözleşme, engellilerin yaşam
hakkını ve alanını genişletmekte, ayrıca temel
hak ve özgürlükleri koruyan insan hakları sözleşmelerine atıf
yaparak engelli bireyin insan haklarını koruyarak daha güçlü bir
yapı da kazandırmıştır. Bilindiği gibi,
Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşme 13 Aralık 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunda kabul edilerek taraf devletlerin imzasına
açılmış, aynı tarihte ülkemiz tarafından da imzalanmış
ve TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek 3 Aralık 2008 tarihli ve 5825
sayılı Kanunla yürürlüğe de girmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ayrıca, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin (k)
paragrafı, engellinin insan haklarının korunması için
çeşitli mekanizmaları olmasına rağmen, engelli bireylerin
topluma eşit bireyler olarak katılmaları önündeki engellere
dikkat çekmekte ve engelli bireylerin hak ihlallerine
uğradığına dair bir gerçekliği de kabul etmektedir.
İnsan hakları kapsamında engelli bireyin güçlendirilmesi önemli
bir tezdir. Engelli bireyin kendi bedeni ve kaderi üzerinde söz sahibi
olması, engellilere yönelik oluşturulacak politikalara ve karar
süreçlerine etkin katılması, toplumun diğer kesimleriyle
eşit ilişki kurmasını ve eşit yurttaş
olmalarını da sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, engelli bireyin önündeki
engelin kaldırılması ve engellilerin karar alma süreçlerine
etkin katılabilmeleri için de engelli hareketinin misyonu önemli bir
etken. Maalesef, bugüne kadar, hem STKlar hem de Bakanlık, engelli bireye
yardım ve korumaya dayalı bir yol da izlememiştir. Bu
anlayış, engelli bireyin kamusal alana çıkmasının
önündeki engellerin kaldırılmasını değil, yapılacak
yardımlarla günlük hayatı önceleyen aktivitelere öncelik vermiş,
böylece engelli bireyin özel alana hapsolmasını da
meşrulaştırmıştır. Sokakların tekerlekli
sandalyeye uygun olup olmadığı hem yerel yönetimlerin hem STK ve
Bakanlığın gündeminde de olmamıştır. Zaten ilgili
STKların hem yerel yönetimlerle hem de Bakanlık ile sınırlı
olarak iş birliği içerisinde olmaları, hak temelli bir engelli
anlayışını da geliştirmemiştir. Son zamanlarda,
az da olsa hak temelli yaklaşım ön plana çıkmakta ve tekerlekli
sandalye dağıtan STK anlayışı kısmi olarak da
yıkılmaktadır. Bunda özellikle Birleşmiş Milletler
Engelli Hakları Sözleşmesinin büyük bir itici gücü
olmasının yanı sıra, engelli bireyin İnternet
aracılığıyla dünyayı takip etmesi, eğitim
alanında yapılacak çalışmalar ile engelli bireylerin
özellikle yükseköğretimde yer alması ve buna bağlı olarak
hakları konusunda bilgi sahibi olmaları, ekonomik
bağımsızlık gibi etkenler, engelli bireyin mücadelesini hak
temelli bir alana doğru da yöneltmiştir. Bu yönelim, şimdilik
engellilerin karar alma süreçlerine katılımı için yeterli de
değildir. Engellilerin haklarını önceleyen STKlar ve
Bakanlığın bu konuda daha ciddi ve etkin aktiviteler
gerçekleştirmesi zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
Engelli bireylerin yaşadıkları
sorunların çözümü, karar süreçlerine etkin katılımlarından
geçmektedir. Karar süreçlerine katılım, eşit yurttaş
olmanın da en önemli ayaklarından biridir. Bakanlık ve
engellilerin haklarını önceleyen STKların, siyasi partilerde,
Parlamentoda, yerel yönetimlerde, sendikalarda, kamu ve özel sektörde üst düzey
yönetici pozisyonunda daha çok engelli bireyin görev ve yer alması için,
resmî ve sivil basın gücünü kullanarak sonuca gitmesi gerekmektedir.
Engelli bireyler ancak bu şekilde karar alma süreçlerine katılarak
kendi kaderini belirleme noktasında söz sahibi olabilirler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Oylamadan önce, sayın milletvekillerinden,
oylarının rengini belli etmeleri için ellerini
kaldırmasını rica ediyorum ve önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Yasa Tasarısının, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 89'uncu maddesinin birinci fıkrasına eklemeyi
öngördüğü bendi düzenleyen 7nci maddesinde geçen "azami 5 yıl
süre ile uygulanır" ibaresinin "asgari 7, azami 10 yıl süre
ile uygulanır" şeklinde; "yüzde 150'sini" ve "yüzde
150'ye" ibarelerinin ise sırasıyla "iki
katını" ve "iki katına" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
milletvekilleri, bu torba kanuna, hakikaten, bu kadar önemli bir maddeyi
üstelik vergi takibi için, güvenirliği için koymak ve vatandaşı
izlemeye almak, fişlemeye alırken oradan da bir kaynak, bir kâr, bir
rant sağlamak kimsenin aklına gelmez.
Bakın, ne deniyor: Vergi Usul Kanunuyla ilgili bir
reform Mecliste duruyor, taslağı var, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşüldü, buraya gelecek görüşülecek. Peki, bu acele, bu telaş
ne? Niye bu madde bu torbaya konuldu, onu anlamak gerekiyor.
Bakın ne diyor: Elektrikli, elektronik, manyetik ve
benzeri cihazlar ve sistemlerini kullandırmaya, bu sistem kanalıyla
-bakın- bandrol, pul, barkod, hologram, kupür,
damga, sembol gibi özel etiket ve işaretlerinin kullanılmasına
ilişkin zorunluluk getirip özel sektöre veriyor. Bu, mükellefi takip etmek
için konulan bir madde deniliyor. Mükellef buradan fişlenmeye
alınıyor. Mükelleflerin Maliyeye borcu var mı yok mu, buradan
takip ediliyor. Yani barkodlardan artık her mükellefin Maliyeye ne kadar
borcu var, KDVsini verdi mi, taksitini verdi mi, vergisini verdi mi
İlk
bakışta şöyle anlaşılabilir: Yani, kara parayı
takip etmek için bu maddeyi getirdik, vergiyi denetlemek için bu maddeyi
getirdik. Peki, kardeşim, her gün
Bir hafta içinde yeni bir torba daha
gelecek. O torbanın içinde de bir ton mali af var. Vergi, prim, sigorta, vesair
borçlarla ilgili hükümler gelecek; ötelemeler, taksitlendirmeler gelecek. Peki,
bunu niye özel sektörün eline aldırtıyorsunuz? Deniliyor ki
İhale Kanununun 5inci maddesinin fıkraları hariç. İhale
Kanununa da aykırı olarak bunu özel sektöre vereceksiniz.
Şimdi, gerçek kişi veya tüzel kişilere bunu veriyorsunuz,
denetlenmesini ve yetkilendirilmesini.
Şöyle
bir düşünün: Markete gittiniz arkadaşlar, her şeyin üzerinde bir
bandrol var mı? Var. Bandrol ilk başta size telif hakkını
hatırlatabilir -CDlerde, DVDlerde, fikir ve sanat eserlerinde- ilk
bakışta budur ama öyle değildir. Bütün ürünlerde bu bandrol
olayı... Standardı var mı bunun? Yok.
Pul:
Kıymetli, para değerinde, darphanelik bir olay mı değil mi?
Parayı, pulu nerede basıyorsunuz? Darphanede. Darphane dururken niye
bunu özel sektöre veriyorsunuz? Anlaşılması
Yok.
Barkod:
Hani ürünlerde çizgili fiyatlar var ya, böyle tık tık tık
saydırırlar, hesaplar çıkar; Barkodları da bu özel
şirketler ellerine alacaklar.
Hologram, gram yapısı: Burada da lazer
ışınlarıyla tespiti konusu var.
E, kupür deyince gazete kupürü de aklınıza
gelir, torba kupürü de aklınıza gelir, kupürün binbir çeşidi.
E, damga: Damga vergisi ayrı bir yasal düzenlemenin
konusu. E, sembol: Sembolleri getirip koyacaksınız, hangi şeye
göre koyacaksınız?
Şimdi, bütün bunları getirip özel
şirketlere, gerçek ve tüzel kişilere vereceksiniz, onlar da
rakının kapağındaki etiketi basacaklar,
patlıcanın üstündeki damgayı basacaklar, pirincin torbasının
üstündeki işaretleri koyacaklar ve arada zamlar gelecek, akaryakıta,
doğal gaza her gün zam gelecek ve bu özel şirketler bunları, bu
bandrolleri saklayıp bir de vurgunu oradan vuracaklar. Alın size bir
saadet zinciri daha! Bu özel ve ticari şirketlere böyle bir saadet
zincirinin kapısını açmak, burada ülkenin kamusal denetimini
kaldırmak, bu kadar operasyonun üstüne akıl kârı değil
arkadaşlar. Çok yanlış bir noktadan giriliyor. Buradan
uyarıyoruz: Matbaayı alın, darphaneyi alın;
altını da basın, parayı da basın, hepsini de
basın götürün, olsun bitsin, vagon vagon! Ya, olur mu böyle bir şey?
Çok yanlış bir yaklaşım tarzı bu. Bu, kabul edilemez
bir düzenlemedir, kaldırılmasını istiyoruz.
Saygılarımla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinde yer alan "azami beş
yılı süre ile" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent
Belen (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Belen
konuşacak.
Buyurun Sayın Bülent Belen. (MHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve ekranları
başında bizi izleyen büyük Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, sözlerime başlarken 26
Ocak Pazar günü İstanbulun Esenyurt ilçesinde kahpece şehit edilen
ülküdaşımız Yusufiyeli Cengizimizi rahmetle anıyor,
başta ailesi ve yakınları olmak üzere milliyetçi, ülkücü
gönüldaşlarıma da başsağlığı diliyorum, hain
saldırıda yaralanan kardeşlerimize de acil şifalar
diliyorum. Bu kahpe saldırının failleri ve azmettiricileri kimse
bir an önce yakalanmalı ve yargıya teslim edilmelidir. Malumunuz
olduğu üzere, Esenyurt ilçesinde birtakım bölücü unsurların
yoğun yapılanması mevcuttur. Bu durum, emniyet güçleri
tarafından da bilinmektedir. Ancak bu durum bilinmesine rağmen,
kolluk kuvvetlerinin, bölücü unsurların karşısında âdeta
çelik bir duvar gibi duran Milliyetçi Hareket Partisinin seçim koordinasyon
merkezi açılışında hiçbir güvenlik tertibatı
almamalarını da Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sorgulamaktayız. Bu zafiyete sebep verenler ve sorumluları
hakkında da Sayın İçişleri Bakanının gerekli
işlemleri yaptığı bilgisini de en kısa zamanda
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeliye iletmesini
bekliyoruz. Sayın Genel Başkanımızın dünkü grup
konuşmasında vurguladığı gibi, bu saldırı
bizleri yıldıramaz, motivasyonumuzu bozamaz. Hiç kimse kaybettiğimizi
düşünmesin, hiç kimse yıldığımızı
sanmasın, hiç kimse yolumuzdan döneceğimizi, ülkülerimizden
sapacağımızı, hedeflerimizden çark edeceğimizi
aklının ucuna getirmesin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gelelim kanun tasarısının 7nci maddesine: Ülkemizde engelli
vatandaşlarımızın sayısı son yapılan
araştırmalara göre 1 milyon 700 bin civarındadır. 12nci
yılına giren AKP hükûmetleri, bu süre zarfında engelliler için
yapılması gereken birtakım çalışmalara imza
atmış fakat istenilen ve arzu edilen seviyeye bir türlü
ulaşamamıştır. Üstüne üstlük, bu
çalışmaları, AKPli bir milletvekili, kardeşlerimize bir
lütuf gibi sunma gayreti içine girmiş Sizi biz adam yerine koyduk, bizden
önce aileler, engelli yakınlarına ölsün gözüyle bakıyordu. gibi
ifadeler kullanarak engelli kardeşlerimizi rencide etmiştir.
Unutulmamalıdır ki şu an engelli olmayan her bir birey, birer
engelli adayıdır. Hükûmetlerin engelliler için yapmış
olduğu ve yapacak olduğu her çalışma lütuf değil, bir
zorunluluktur. Engelli vatandaşlarımız toplumla
bütünleştirilmeli, başkalarının yardımına
ihtiyaçları olmadan hayatlarını idame ettirebilecekleri
eğitimlerine ve sosyal hayatlarına normal olarak devam edebilmeleri
için fiziki ve sosyal çevrenin oluşturulması, imar
mevzuatlarının etkin bir biçimde uygulamaya konulması
gerekmektedir. Engelli vatandaşlarımızın istihdam
edilmeleri, üretime katkıda bulunmaları ve topluma
kazandırılmaları noktasında gerekli olan
çalışmalar artarak ve hız kazandırılarak
yapılmalıdır.
Görüştüğümüz madde, Gelir Vergisi Kanununun
89uncu maddesine yeni bir bent ekleyerek korumalı iş yerlerinde
çalıştırılan engelli vatandaşlarımıza ödenen
ücretin brüt tutarının azami beş yıl süreyle gelir
vergisinden mahsup edilmesini amaçlamaktadır. Muhakkak ki bu, engelli
vatandaşlarımızın istihdamı konusunda önemli bir
adımdır ancak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
itirazımız, gelir vergisinin beş yıl süreyle
sınırlandırılmasınadır. İstihdam edilen
engelli vatandaşların istihdamıyla ilgili bu sürenin
tasarıdan tamamen kaldırılması ve süresiz, emekli olana
kadar vergi muafiyetinden
faydalandırılması gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engelli
vatandaşlarımızın iyiliği için kim ne yaparsa
yapsın Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman desteğimizi
vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha tekrar ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
8inci maddede üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8 inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendindeki;
"mükelleflere bandrol, pul, barkod, hologram, kupür,
damga, sembol gibi özel etiket ve işaretlerin verilmesinde, mükelleflerin
Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine vadesi
geçmiş borcu bulunmadığına ilişkin belge arama
zorunluluğu getirmeye, bu zorunluluk kapsamına girecek amme
alacaklarını tür ve tutar itibarıyla tespit etmeye ve hangi
hâllerde bu zorunluluğun aranılmayacağına,"
ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi Aydın Ağan
Ayaydın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul İstanbul
İstanbul
Haydar Akar Kadir Gökmen
Öğüt Musa
Çam
Kocaeli İstanbul
İzmir
Müslim Sarı İzzet
Çetin Celal
Dinçer
İstanbul Ankara İstanbul
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Günal Mustafa
Kalaycı
İzmir Antalya
Konya
Emin Çınar Bülent Belen
Erkan
Akçay
Kastamonu Tekirdağ
Manisa
Ali Öz
Mersin
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:
Sırrı Sakık Hasip Kaplan
Adil
Zozani
Muş Şırnak
Hakkâri
Bengi Yıldız Demir Çelik
Batman Muş
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
İDRİS BALUKEN Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerçek ve tüzel kişilere ayrıcalıklar
getiren, denetimi ortadan kaldıran, ihale hükümlerini yok sayan, takdire
keyfe yol açan bu düzenleme kaldırılmalıdır. Aksi takdirde
Darphane yerine geçecek bankerler piyasada çoğalacaktır.
BAŞKAN Diğer konuşmacı Sayın
Bülent Belen, Tekirdağ Milletvekilimiz, buyurun.
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 8inci maddesi üzerine
grubumuzun verdiği önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Sizi
ve heyetinizi kendime şeref vesikası olarak addettiğim derenin
ötesine geçen evladı fatihana mensup bir ailenin ferdi olarak
saygılarımla selamlıyorum.
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 257nci maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendine göre Vergi güvenliğini sağlamak amacıyla,
niteliklerini belirleyip onayladığı elektrikli, elektronik,
manyetik ve benzeri cihazlar ve sistemleri kullandırmaya, bu cihaz ve
sistemler vasıtasıyla bandrol, pul, barkod, hologram, kupür, damga,
sembol gibi özel etiket ve işaretlerin kullanılmasına
ilişkin zorunluluk getirmeye, uygulamaya ait usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Maliye
Bakanlığının talimatları doğrultusunda
bunları darphane ve damga matbaası yapmaktadır. Yapılan
düzenlemeyle, darphane ve damga matbaasının yaptığı bu
işleri yapmak üzere, 10/12/2013 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi olmaksızın, süresi beş
yılı geçmemek üzere ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
-5inci maddesinin beşinci fıkrası hariç olmak üzere- hükümleri
çerçevesinde gerçek ve tüzel kişiler yetkilendirilmektedir. Darphane ve
damga matbaasının yaptığı bu işlerin 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçek veya tüzel kişilere
verilmesi doğru değildir. Bu değişiklik, Acaba bu işi
yapacak kişiler bulundu ve pazarlıklar yapıldı mı?
sorusunu aklımıza getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
günümüzün güncel problemi olan, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet
köprülerinden geçecek yük taşıyan kamyon ve tırlarla ilgili,
İstanbul trafiğini rahatlatmak maksadıyla yıllardan beri
uygulanan ağır yük taşıyan vasıtaların
trafiğe çıkış saatlerini düzenleyen uygulamanın
değiştirilmesi talepleri yerine getirilmeyen meyve ve sebze nakliyecileri,
aldıkları kararla, İstanbula dört gün boyunca meyve, sebze
nakliyesi yapmama kararı almışlardır. Dört günün sonunda
talepleri yerine getirilmezse on beş gün daha bu eylemi
gerçekleştireceklerini söylemektedirler. Tabii, burada çeşitli
mağduriyetler söz konusudur ama en çok mağdur olacaklar doğal
olarak İstanbullulardır. Artacak olan meyve ve sebze fiyatları,
zaten cebi yanmakta olan emeklilerimizin, memurlarımızın,
esnafımızın, dar gelirlinin cebindeki alevi daha da
artıracaktır.
Meyve, sebze nakliyesi esnafının talepleri
bellidir. Esnaf, araçlarında bulunan sebze ve meyvenin her an
bozulabilecek ve zamanında teslim edilmesi gereken bir yük olduğundan
trafiğe çıkış yasağının kendileri için
esnetilmesini talep etmektedir. İnanıyoruz ki konunun tarafları
bir an önce bir araya gelir ve makul bir çözüm bulur ki
vatandaşımız da bu soğuk kış günlerinde
kendilerinin ve çocuklarının karnını daha uygun fiyatlarla
doyursun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
iktidara geldiğinde 3Y ile mücadele edecekleri taahhüdünde bulunmuş
fakat geçtiğimiz on iki yıl boyunca bırakın mücadele
etmeyi, hepsini daha da azdırmıştır. 2013
yılının son zamanlarında başlatılan yolsuzluk
operasyonları, ardından gelen istifalar, ayakkabı kutuları,
kirası 20 bin dolarlık rezidanslarda bulunan çelik kasalar, kol
saatleri, emniyet ve yargıda başlayan tasfiye süreçleriyle gündemi
meşgul etmektedir. Yolsuzluktan bahsetmeye gerek var mı, bilemiyorum.
Hepimiz gündelik hayatta
vatandaşlarımızın ne kadar
yoksullaştığını çok rahat görebiliyoruz.
İktidarın Millî geliri artırdık. Borsa şöyle
yükseldi, dolar rezervlerimiz şu kadar arttı. masalları dün
gece Merkez Bankasının yaptığı faiz
artırımıyla fiilen bitmiş ve maalesef ki yoksulluğumuz
bir kez daha tescillenmiştir. İktidarın sürekli övündüğü
her sene artırılan sosyal yardımlar da
vatandaşlarımızın yıllar geçtikçe devletin
yardımlarına ne kadar muhtaç hâle geldiğini
kanıtlamaktadır.
Üçüncü Y olan yasaklar konusunda ise ağlanacak
hâlimize gülüyoruz noktasına geldik. Bunun son örneği,
görüşülmekte olan torba kanun teklifinin en tartışmalı
bölümü olan İnternet yasaklarıdır. Bunların
dışında yazılı ve görsel medyada Hükûmet aleyhine
yapılan yayınlar RTÜK marifetiyle cezasız
bırakılmamaktadır. Yasaklara başka bir örnek ise hemen 500
metre aşağıda Kızılay Meydanında bulunan ender
yeşil alanlardan olan Güvenparka giriş ve
çıkışın Sayın Başbakanın keyfî
uygulamasıyla vatandaşlara yasaklanmasıdır.
Vatandaşlar artık Başbakanın bir an önce yeni sarayına
taşınmasını, parkına kavuşmayı
beklemektedir.
Bu düşüncelerle bu maddeye ret oyu vereceğimizi
bildirir, saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8 inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendindeki;
"mükelleflere bandrol, pul, barkod, hologram, kupür,
damga, sembol gibi özel etiket ve işaretlerin verilmesinde, mükelleflerin
Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine vadesi
geçmiş borcu bulunmadığına ilişkin belge arama
zorunluluğu getirmeye, bu zorunluluk kapsamına girecek amme
alacaklarını tür ve tutar itibarıyla tespit etmeye ve hangi
hâllerde bu zorunluluğun aranılmayacağına,
ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebi konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
tasarının 8inci maddesi Vergi Usul Kanununun mükerrer 257nci
maddesinde değişiklik öngörüyor. Vergi Usul Kanununun söz konusu
maddesi, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla mükelleflere
bandrol, barkod, sembol, damga vesaire gibi işaretlerin
kullanılması zorunluluğunu getirmeye yönelik bir düzenlemeyi
içeriyor. Ancak, elbette, bu düzenlemeleri Maliye Bakanlığı getirebilir,
vergi güvenliğini sağlamak açısından bunların hepsi
son derece önemlidir. Şu an alkollü içkiler sektörü ile sigara üretiminde
bunlar kullanılmaktadır ama öyle anlaşılıyor ki Maliye
Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı,
bunları zaman içerisinde çeşitli ürünlere veya sektörlere
yaygınlaştıracak. Bunlar vergi güvenliği
açısından doğru düzenlemelerdir.
Yine, şöyle bir zorunluluk getiriliyor burada; bu,
önemli: Bu tür zorunluluk getirilen sektörlerde -örneğin alkollü içkiler
sektörüyle sigara sektöründe- bandrol kullanma zorunluluğu var, bu bandrolü
alan mükelleflerin herhangi bir şekilde vergi borcunu ödememesi hâlinde
kendisine yeniden bandrol verilmemesine yönelik bir düzenleme burada yer
alıyor, bu konuda Maliye Bakanlığı yetkilendiriliyor. Bu
yetkinin şüphesiz çok dikkatli kullanılması gerekir. Bu
zorunluluk kapsamına giren mükelleflerden bandrol, hologram gibi
sembolleri, işaretleri, belgeleri kötüye kullananlar olabilir. Elbette bu
kötüye kullanım karşısında Gelir İdaresi
Başkanlığı gerekli önlemleri alabilir, bu normal
karşılanabilir, bunu doğal buluyorum ama bunun ötesine geçerek
herhangi bir şekilde vergi borcunu ödeyememiş olanlara, çok zor durum
nedeniyle vergi yükümlülüklerini zamanında yerine getiremeyen
vatandaşlara böylesi bir zorunluluk kesinlikle getirilmemelidir.
İkinci söyleyeceğim konu şudur: Vergi
borcunu ödemeyenlere yönelik olarak getirilmek istenen bu düzenleme Vergi Usul
Kanununda değil, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunda yapılmalıdır. İki
şey birbirine karıştırılmamalı. Bandrol, hologram
vesaire gibi işaretlerin kullanılma zorunluluğunu getirmeye
yönelik düzenlemenin yeri Vergi Usul Kanunu iken vergi borcunu ödeyememiş
olanlara yönelik olarak
alınması gereken önleme ilişkin düzenlemenin yeri 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanundur. Yani Pratik olsun, biz bunu bir tek maddede düzenleyelim. diye bir
yol tercih etmiş olabilir Maliye Bakanlığı ama bu
yanlıştır, bunun düzenleme yeri 6183 sayılı Kanundur.
Maliye Bakanlığına buradan önerim: Şimdi belki zaman geçti
ama ilk düzenlemede bunu lütfen 6183 sayılı Kanuna
taşıyın.
Diğer söyleyeceğim konu şudur: Vergi Usul
Kanunu bütün vergi kanunlarının usuli hükümlerini düzenleyen bir
kanundur. Böyle bir kanunda, kanunun ana maddelerinde 5018 sayılı
Kanuna istisna, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa istisna gibi
düzenlemeler yer almaz. Değerli arkadaşlar, kanunlar bu kadar
çirkinleştirilmez. Hiç kimsenin Vergi Usul Kanununa bu tür
istisnaları sokmaya hakkı yoktur. Lütfen, 1961 yılında bu
kanunu çıkaran o dönemin maliyecilerinin düzenlemelerine bakın,
sonraki düzenlemelere bakın, bu tip istisnalar Vergi Usul Kanununda yer
almaz. İstiyorsanız 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununa, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa bu tip
istisna maddelerini geçici madde düzenlemeleri olarak koyarsınız. Bu
şekilde kanunları başından, gözünden yaralayarak kanun
yapma tekniğini ben Maliye Bakanlığına, onun birikimine
yakıştıramıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:18.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
9uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 9 - 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı Tarifenin III-Karar ve ilam
harcı başlıklı bölümünün birinci fıkrasının
(a) bendinde yer alan Bakanlar Kurulu ibaresinden önce gelmek üzere Bu bende
göre hesaplanan harç; tahkim yargılamasında yüzde elli, (engellilerin
engelliliğe dayalı ayrımcılık nedeniyle
açtıkları davalar ile buna ilişkin takiplerden harç
alınmaz) oranında uygulanır. ibaresi eklenmiştir.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar
İstanbul İstanbul
Kocaeli
İzzet Çetin Musa Çam Aydın
Ağan Ayaydın
Ankara İzmir
İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı Uğur Bayraktutan
İstanbul İstanbul
Artvin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya
Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu
Mersin
Bülent Belen
Tekirdağ
Diğer önerge sahipleri:
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş
Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak
Hakkâri
Abdullah Levent Tüzel
İstanbul
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili,
konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
kapsamında bir torba yasayla karşı karşıyayız ama
özellikle bu 9uncu maddenin, ne aile kavramıyla ne de sosyal
politikalarla bağdaşır bir yanı yok. Özellikle emekçi
ailelerinin sefaletini ve yoksulluğunu büyüten, zenginlerin isteklerine
göre düzenlenmiş bir yasa maddesi ve tabii ki yani genel gerekçede
belirtilen toplumun tamamını gözeten, eşitlikçi ve adaletli bir
yaklaşımdan çok çok uzak, sosyal yönü bulunmayan, yine zenginlere
çalışan bir yasa maddesi. Kuruluşunda, gerekçesinde
İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Strateji ve Eylem Planı
kapsamında tahkim yargılamalarındaki harç bedelleri yüzde 50
oranında alınır. tarzında bir düzenleme. Yani nedir bu?
Yine zengin sınıfına, sermaye kesimine getirilen bir imtiyaz.
İstanbulu çoktandır emekçilerden
uzaklaştırmak, emekçileri sürgün etmek ve uluslararası
kapitalist sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda banka, finans ve
onların görüntüsüne denk düşen bir şehir yapılanması
hâline getirmek için uzun zamandır uğraşılıyor.
Galataportlar, Haliçportlar, çeşitli alışveriş merkezleri,
kültür merkezleri adı altında bu rant ve yolsuzluk ekonomisini bir
kez daha sermayeye böyle bir pasta hâlinde sunan düzenleme burada da
karşımıza çıkıyor.
Kimin ihtiyacı? derseniz, bu ihtiyaç
yıllardır bu sermaye kesimlerine hizmet eden, bir kez daha Hükûmetin
saptadığı, İstanbul halkını zerrece dikkate
almadığı, sormadığı bir düzenleme. Özellikle bu
17 Aralık yolsuzluk tartışmalarından,
soruşturmalarından sonra böyle bir düzenlemenin gelmesi gerçekten
düşündürücü. Özellikle Başbakan, son günlerde, TÜSİAD Başkanının
yaptığı açıklamadan sonra bu sermaye örgütüyle girdiği
polemikte Bu ülkede zenginleştiyseniz bizim sayemizde
zenginleştiniz, biz ama size rağmen bu ülkede iktidar olduk. deyip
ha bire bununla bir atışma içerisinde.
Yine, en son, Türkiyede
artık kazanan, elitler, belli sermaye çevreleri değil, 76 milyon
olacak. diyor. Yani bu yasayı hazırlarken
Elit bir kesimin, sermaye
çevrelerinin, TÜSİADın, MÜSİADın, onların
kurdukları, yönettikleri vakıfların, bu Hükûmet çevrelerinin
eliyle zengin olmuşların yine isteği doğrultusunda
hazırlanmış bir yasa teklifi ortada ama Başbakan dönüp
halka karşı yine Biz 76 milyonun refahını
düşüneceğiz. diyor.
Üstüne üstlük ne diyor?
Bu ülkede refah öyle bir seviyeye geldi ki artık kapıcılar bile
araba sahibi oldu. diyor. Şimdi, Evrensel gazetesinde bugün bir haber var
ve orada kapıcılardan bir tanesi, Recep diyor ki: Ne araba sahibi
olması canım, biz araba gibi evlerde yaşıyoruz. Evet,
aynen bu kelimeyi kullanıyor, Araba kadar evde yaşıyoruz.
diyor. Tek göz odada, 4 kişilik ailesiyle birlikte o apartmanda
yaşayanlara hizmet ederken kendisi bütün hayatını o tek göz
odada sürdürmek zorunda. Ben böyle bir yerde yaşayacak olsam araba çoktan
alırdım. diyor. Yani ülkenin gerçekliği böyleyken Başbakan
hâlâ tüyü bitmemiş yetim hesabı o çok sevilen kavrama
sığınıyor.
En çok kullanılan
kavramlardan bir tanesi de ne? Hepimiz aynı gemideyiz, bu gemi batarsa
hepimiz birden gideriz. Ama milyon dolarlarını dövize
yatırıp döviz üzerinden para kazananlar, bu 17 Aralık, yolsuzluk
sonrası bu fahiş artışlar üzerinden hesap kitap yaparken
bunun ceremesini, faturasını ödeyecek olan yine kapıcı
Recepler oluyor.
İşte bu
adaletsizliğe karşı, bu kent soygununa, kent suçuna
karşı İstanbulda namuslu bir aday, Sırrı Süreyya
Önder de diyor ki halka: Artık şehir senin. Bu
hırsızların, bu soyguncuların, bu rantçıların
ülkeyi, İstanbulu işgaline izin vermeyelim. Şehre, kent
yaşamına sahip çık. Gezide bu oldu, halk ayağa
kalktı ama hazirandaki Geziden öğrenmeyen Başbakan ve AKP
Hükûmeti, yine bu yasaları getirip, öbür taraftan da halkı manipüle
edip bu ülkeyi yönetmeye devam ediyor. Başbakan şunu
açıklasın: Ananas, ananas. denip duruyor ya, o Ugandadaki rafineri
ihalelerini alan hangi büyük servet sahipleri, hangi zengin firmalar, hangi
kapitalist şirketler, hangi uluslararası bağlantılar, bunu
açıklasınlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Ben de teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde Tekirdağ Milletvekili Sayın Bülent Belen konuşacak.
Buyurun Sayın Belen. (MHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesiyle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeyle alakalı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve ekranları
başında bizi izleyemeyen büyük Türk milletini sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Maddeyle yapılmak istenen tahkim
yargılamasında karar ve ilam harcının yarıya
düşürülmesinin haklı bir gerekçesi yoktur. Esasen tüm harçlar gözden
geçirilmeli ve harç alınması, gerekçesine uygun şekilde makul
seviyelere düşürülmelidir. 2012 yılında devlet 277,7 milyar Türk
lirası vergi topladı. Toplanan vergiler içinde gelir vergisi 56,5
milyar Türk lirası, kurumlar vergisi 29 milyar Türk lirası,
diğer dolaysız vergiler 7 milyar Türk lirası
tutarındadır. Dolaylı vergiler ise toplamda 187 milyar Türk
lirası olarak gerçekleşmiştir. Dolaylı vergi gelirlerinin
toplam vergi gelirleri içindeki oranı Avrupa Birliği ülkelerinde
yüzde 35, bizde ise bu oranın neredeyse 2 katı, yüzde 68
olmuştur. Türk kamu maliyesi, maalesef yıllardan beri
vatandaştan direkt olarak vergi toplayamadığı için sürekli
olarak dolaylı vergilere yüklenmektedir. Bu durum Türkiyedeki vergi
adaletsizliğini günden güne artırmaktadır. Asgari ücret alan bir
vatandaşın evini ısıtmak için aldığı
doğal gaz ile durumu iyi olan vatandaşın, zenginin
aldığı doğal gazdan da aynı oranda vergi
alınmaktadır. Bu da adaletsizlik göstergesidir.
Bir yandan, herkes için ihtiyaç olan otomobilden yüzde
45e varan ÖTV alacaksın, üstüne üstlük dünyada örneği olmayan
ÖTVnin KDVsini alacaksın; diğer taraftan, tamamen bir lüks
harcaması olan pırlantadan ve mücevherattan KDV almayacaksın.
Çiftçinin tarlasını işlemek için
kullandığı mazottan ÖTV alacaksın, nakliyecinin
kullandığı mazottan ÖTV alacaksın ama zenginin
yatından bu vergiyi almayacaksın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
piyasalarda 17 Aralıktan bu yana yer alan tedirginlik maalesef ekonomik
göstergeleri allak bullak etmiştir. İktidar baskısı
altındaki Merkez Bankası yönetimi de bu durumu iyi analiz
edememiştir. Türk lirası dolar karşısında 22
Mayıstan bu yana yüzde 23,6 değer yitirirken 17 Aralık
tarihinden bu yana kayıp ise yüzde 17,4 olmuştur. Paramızın
2012 yılı sonundan bu yana dolar karşısında kaybı
yüzde 29,6; euro karşısındaki kaybı ise yüzde 34,7
olmuştur. Bu süreçte ekonomi yönetimi ve kurumları rekabetçi bir
ortam yaratmakta başarısız olmuşlardır. Uzun zamandan
bu yana Türk lirası varlıkları erimesine göz yumulmakta,
yatırım ve istihdam engellenmektedir.
Bu durumu önleyebilecek mekanizmalardan biri olan Merkez
Bankasının faiz silahını kullanması ise siyasi
baskılardan dolayı zamanında yapılamamış, net
döviz rezervleri piyasaya doğrudan satım müdahaleleriyle hesapsızca
eritilmiş, gelinen noktada Para Politikası Kurulu 21 Ocakta mahcup ve
örtülü, kafa karışıklığına neden olan faiz
artırımına gitmiştir. Gitmiş de ne olmuştur? Bu
da işe yaramamış, faizlerin yüzde 40 artırılması
da doların ateşini düşürememiştir.
Kurlardaki artışın milletimize bedeli faiz
artışından daha fazla olmaktadır. Döviz kurlarındaki
her yüzde 10luk artış, enflasyona 1,5 puan etki etmekte; bu
bakımdan mayıstan bu yana yüzde 24lük kur
artışının vatandaşımızın
harcamalarına getirdiği ek yük 3,75 puanı bulmaktadır.
Kabaca, 20 milyon hanehalkının cebinden ek olarak 45 milyar Türk
lirası çıkmasına neden olmaktadır.
Hane halkımızın faiz ödemeleri,
harcanabilir gelirlerinin sadece yüzde 5i kadardır ve döviz
yükümlülükleri bulunmamaktadır. Bu ödemeler de, ihtiyaç, konut ve araç,
Türk lirası kredilerinden oluşmaktadır. Faiz
artışı hane halkımıza zarar vermeyecektir. Bu
bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vatandaşlarımıza, bugünden, önümüzdeki aylarda ne
olacağını dile getirmekteyiz.
Ülkemiz için politik ve ekonomik riskler devam etmekte ve
her zaman olduğu gibi sonuçları da milletimize yüklenecektir. 30 Mart
2014 seçimleri, bizlere bu başarısız ekonomiyi yaşatanlara
en güzel cevabı verme fırsatı tanımaktadır.
Vatandaşımızın da bu seçimlerde iktidara gerekli ikazı
yapacağını görüyor ve yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 9 - 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununa ekli (1) sayılı Tarifenin III-Karar ve ilam
harcı başlıklı bölümünün birinci fıkrasının
(a) bendinde yer alan Bakanlar Kurulu ibaresinden önce gelmek üzere Bu bende
göre hesaplanan harç; tahkim yargılamasında yüzde elli, (engellilerin
engelliliğe dayalı ayrımcılık nedeniyle
açtıkları davalar ile buna ilişkin takiplerden harç
alınmaz) oranında uygulanır. ibaresi eklenmiştir.
Uğur
Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Bir açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Bu önergede belirtilen husus, tabii, engellilerin hepsinin
imkânı olmadığı söylenemez bugün ülkemizde. Aynı
zamanda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334üncü maddesine
göre, yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olan kimselerin, dava
açtıklarında bu durumu belirterek adli yardımlardan
faydalanması mümkündür.
Bunu açıklamak istiyorum ve
katılmadığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan konuşacaktır.
Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesinde verilen önerge üzerine söz
aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tahkime ilişkin
öncelikle açıklamamız gereken buradaki temel argüman, Tahkim
yargılamasında bu bende göre hesaplanan harç yüzde elli oranında
uygulanır. diyor. Harçlara ilişkin bir azaltma yani tahkime
başvurmayı daha cazip hâle getirmeye ilişkin bir ibareyi
koyuyorlar. Biliyorsunuz, bu, tahkim kurulları denilen özel kurumlar
aracılığıyla uyuşmazlıkları çözen bir
yöntem. Burada harçlara ilişkin miktarı yüzde 50ye indirdiğimiz
zaman tahkimi daha cazibeli bir hâle getirebileceğimize, yargılamaya
alternatif yeni bir yargılama yönetimi ortaya koyabileceğimize
ilişkin bir cazibe yöntemi ortaya koyuyoruz.
Şimdi, buraya gelmeden evvel inceledim, tahkime
ilişkin ticaret odalarının, deniz ticaret odalarının
İnternet sayfalarına baktığınız zaman,
yargılama yöntemleri açısından tahkimin cazip olmasına
ilişkin İnternet sayfalarında ayrı ayrı sayfalar var.
Demek ki tahkimden hangi kişilerin yararlanacağına, daha çok
sanayicilerin yararlanacağına ilişkin bir ibare var.
Şimdi, tahkimdeki normal ücretlere
baktığımız zaman yani harcın dışındaki
ücretlere baktığımız zaman bu ücretler zaten normalde
düşük. Bir de tahkimin, yargılamayla karşılıklı
olarak, alternatif olarak ele alındığında hangisinin
avantajlı olduğu açısından, 4-5 madde açısından
kendi iç dünyasında zaten avantajı var. Nedir bunlar? Bakın,
geciken adalet, adalet değil. Yargılamalara başvurduğunuz
zaman, ne yazık ki yargılamalar Türkiyede uzun sürüyor ama tahkime
ilişkin esas amaç nedir? Yargılamanın daha kısa süreli
olabilmesidir. Yani, cazibe yöntemi açısından
Bir diğer ikinci yöntem ise, bu konunun
niteliğine göre tahkim yoluna başvuranlar iş adamları,
genelde bunlar başvuruyorlar. Sanayiciler başvurdukları zaman bu
konularda uzman olabilecek kişiyi seçme haklarına sahipler ama
yargılama yöntemlerinde bu yoktur. Genel hâkim ilkesi itibarıyla
hangi hâkimin önüne çıkacağını siz bilemezsiniz ama
tahkimde bu konudaki uzman kişiyi atama talebiniz vardır, bu geçerli
olabilir; bu da bir avantaj yöntemidir tahkime başvurmak için.
Bir üçüncü avantaj yöntemi de tahkimde gizliliğin
esas olabilmesidir; bu da bir avantajdır. Yani, yargılama yönteminin
dışında gizlilikle bu iş halledilebilir; bu da bir avantaj
yöntemi olabilir.
Bir de bunun haricinde, tahkim kararları da, hakem
kararları da, aynı, mahkeme kararları gibi bir anlamda kesin
ilam hükmündedir, mahkeme kararları gibi icra edilebilir; bu da bir
avantaj yöntemidir.
Bir başka avantaj yöntemi de tarafların
anlaşarak kendi aralarında tahkimi hangi yöntemle çözebileceklerine
ilişkin yargılama yöntemlerini belirleyebilmeleridir. Bu,
yazılı yargılama yöntemi olabilir, basit yargılama yöntemi
olabilir, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun kabul etmiş olduğu
yasal çerçeve içerisinde kendilerine göre bir yargılama yöntemi de
belirleyebilirler.
Buradan şunu anlatmaya çalışıyorum:
Bütün bunlar varken yani 5 madde açısından büyük bir avantaj varken
yani tahkime başvuracak kişiler açısından bu 5 madde tek
başına bir avantaj sağlamasına rağmen, buna
rağmen bizim kalkıp bir yasal düzenlemeyle Harçlar Kanununun ilgili
bendinde yüzde 50lik bir azaltmayı, Harçlar Kanunundaki bu şekildeki
bir azaltmayla tahkimi bir avantaj yöntemi, bir cazibe merkezi hâline getirmeyi
kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu hangi amaçla, hangi saikle
yaptığınızı da anlamak mümkün değildir. O
açıdan buradan bir kere daha ifade ediyorum: Eğer bu şekilde
kanun koyucu bir yasal düzenleme ihtiyacı duyuyorsa bunu tahkim yönteminde
değil de yargılama yönteminde, dava şartlarında, mahkemeye
başvururken harçlarda, giderde, yargılama giderlerinde, keşif
ücretlerinde
Biliyorsunuz, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu değişti, şimdi
baştan bedeller depo ediliyor. O nedenle, asıl, vatandaşın,
büyük bir vatandaş kitlesinin başvurmuş olduğu genel
yargılama yöntemi olan mahkemelere başvuruda bu yönteme
başvurmadan, harçlarda herhangi bir eksikliğe veya yüzde 50 indirim
yapmadan bu yöntemi bir kenara koyarak sadece belli bir kesimin, belli bir
azınlığın yararlanmış olduğu yönteme
ilişkin olarak Harçlar Kanunumuzda yüzde 50 indirim yapmayı anlamak
mümkün değildir. Çünkü, tahkimdeki aralıklara
baktığınız zaman, belli bedellere ilişkin
aralıklara baktığınız zaman, zaten tek
başına başvuru yöntemlerindeki alınan giderler, ilk
başta alınan ücretler yargılamadaki, mahkemelerdeki ücretle
karşılaştırıldığı zaman zaten
düşük ücretlerdir. Yani, mahkemedeki yargılama giderleriyle, ilk
alınan harçlarla, masraflar ile tahkime başvurulduğu zaman alınan
masrafları karşılaştırdığınız
zaman her ikisi arasındaki o farkı görürsünüz; tahkimdeki ücretler
daha caziptir ama bu demek ki yeterli olmuyor. Bu konuda baskılar var,
birtakım lobi faaliyetleri var çünkü bu, herhangi bir ihtiyaç
değildir, bir ihtiyaçtan kaynaklanan bir olay da değildir. Demek ki
bazı kesimler buradaki alınmış olan harçların fazla
olduğunu, bu yönteme başvuranlar bu konudaki taleplerini
iletmişlerdir ki böyle bir ihtiyaç doğmuştur. Bize göre, kanun
koyucunun asıl olarak, genel olması açısından, bir yandan
da kanunların uygulanabilirliği, genelliği, soyutluğu ve
nesnelliği açısından bu ilkeler de göz önüne
alındığı zaman, bu şekildeki bir düzenlemenin
yararı olmadığını buradan ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
10. Maddesindeki kan hısımlığı bulunan bakmakla
yükümlü ifadesinin sonuna ve kan hısımlığı
bulunmayan bakıcılar ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan
Ayaydın Kadir
Gökmen Öğüt Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Celal Dinçer Musa
Çam
İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10
uncu maddesinin İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora göre
kendisi, eşi veya birinci derece kan hısımlığı
bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri engelli olan memurların
engellilik durumundan kaynaklanan yer değiştirme taleplerinin
karşılanması için düzenlemeler yapılır" Maddesine
EK ibare ile Yol masraflarının kurum tarafından
karşılanması ibaresinin tasarı metnine eklenmesini arz ve
teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin aşağıdaki
şeklide değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 10- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 72 nci maddesine beşinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora
göre kendisi, eşi veya birinci derece kan
hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile
fertleri engelli olan memurların engellilik durumundan kaynaklanan yer
değiştirme taleplerinin karşılanması için Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşü alınarak
Devlet Personel Başkanlığı tarafından düzenlemeler
yapılır.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ahmet Duran Bulut
Balıkesir
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut konuşacak.
Buyurun
Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinde iki dönemdir görev yapmaktayım. Adalet ve
Kalkınma Partisinin tek başına iktidar olduğu bu dönem
içerisinde, gücün elinde olmasına, sayı fazlalığı
bulunmasına, yasaları sağlıklı, olgun geçirebilecek
imkânlar elinde olmasına rağmen, bugüne kadar neredeyse bütün yasalar
yeniden, sonradan, torba, çuval içerilerine sokularak, düzeltilmeye,
tamamlanmaya çalışılarak Meclisin zamanı hep
alınmıştır.
İktidar,
aynı Hükûmetin değişik zamanlardaki değişen
bakanlarıyla bürokrasideki kadroları değiştirmekte,
ehliyete, liyakate değil, bölgeye, sadakate, partiden oluşuna
değer vererek, önem vererek bürokraside ciddi bir politizasyonu
gerçekleştirmiş, onların marifetiyle ellerine tutuşturulan
tekliflerle Meclise gelen tasarıların neredeyse tamamı buradan
eksik çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, şunu samimiyetle söyleyebilirim ki: Muhalefet
milletvekilleri, iktidar milletvekillerinden daha fazla
çalışmaktadırlar. Muhalefetin gücü getirdiğiniz
tasarıları değiştirmeye yetmeyecektir, bunu biliyoruz,
ancak o kadar ciddiyet ve samimiyet içerisinde ki verdikleri önergelerle,
burada yaptıkları konuşmalarla sürekli iktidara doğru karar
verdirmek, doğru tasarı, yasa burada çıkartmak adına
gösterdikleri çabalara hiçbir değer verilmeyerek, milletvekilleri
gecekondu amelesi yerine konulup gece yarıları buradan apar topar
kaçırılan, çıkartılmaya çalışılan yasalarla
milletin karşısına çıkılmakta, gece yarısı
uyuyan milletvekillerinin çekilen fotoğraflarıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygınlığı zedelenmektedir. Bunun
sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisidir. Parlamentoyu düzgün
çalıştırmayan, milletvekiline saygı duymayan,
getirdiği, ahbap çavuş ilişkisiyle bakanlıklarda atanan
kişilere milletvekillerinin dahi sözünü geçirtemeyen, siyasilerin gücünü
bürokraside azaltan bu Hükûmet, işte, bugün, yine, eksikleri tamamlamak
adına, torbaya koyduğu yasaları buraya getiriyor. Birbiriyle
alakasız
Kara yollarını özelleştirmenin aileden sorumlu
Bakanlıkla ne alakası var? İnternete el koymanın bu Bakanlığın
getirdiği tasarıyla ne alakası var? Bunun gibi, içerisine
doldurularak
İşte Meclisin hâli, milletvekillerimizin
katılımına bakın! Televizyon göstermiyor ancak buna
herkesin katkıda bulunması, yanlışa yanlış,
doğruya doğru diyerek, burada yapmış olduğumuz
yemine sadık kalarak, Türk milletine yakışır, ihtilallerin
değil, hür parlamentonun hür üyelerinin ortaklaşa, ortak akılda
buluşarak doğru yasalar çıkartıp milletin huzurunda olumlu
oy alması gerekir.
Ancak, görmekteyiz ki şu an vermiş
olduğumuz önerge çerçevesinde, ülkemizde sayıları 8 milyonu bulan, bize emanet, Türk toplumuna
emanet, verdikleri oylarla bizleri buraya taşıyan, emek veren, çaba
sarf eden, imkân verdiğimizde üreten engelli insanlarımızın
aksayan, toplumda gözden kaçan, bürokraside kendilerine verilen kontenjanı
bir türlü tamamlatamayan, iş imkânları bulamayan, vergi veren, vergi
vermeleri emredilen bir sistem içerisinde engellilerin yığınla
sorunları bulunmaktadır. Diğer konuşmamda da o sorunlara
değineceğim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10
uncu maddesinin İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora göre
kendisi, eşi veya birinci derece kan hısımlığı
bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri engelli olan memurların
engellilik durumundan kaynaklanan yer değiştirme taleplerinin
karşılanması için düzenlemeler yapılır" Maddesine
EK ibare ile Yol masraflarının kurum tarafından karşılanması
ibaresinin tasarı metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Engelli
yurttaşlara bakmakla yükümlü olan memurun birinci derece
akrabalarının atamalarında kolaylık sağlayacak pozitif
bir düzenlemedir. Ancak Engelli bir memurun bakmakla yükümlü olduğu
yakının atamasının yapılması ve bu nedenle yer
değiştirmesi de oldukça maliyetlidir. Bu yüzden memurun
çalıştığı kurum tarafından yol
masraflarının karşılanmasına yardımcı olacak
bir miktar paranın verilmesi de ilgili düzenlemeye eklenmelidir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 10. Maddesindeki "kan
hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü" ifadesinin
sonuna "ve kan hısımlığı bulunmayan
bakıcılar" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Önerge üzerine İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Dinçer konuşacak.
Buyurun
Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz madde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
72nci maddesinde değişiklik öngörmektedir. Ben, torba yasanın
bu tür uygulamalarının ne kadar sakıncalı olduğunu
tekrar tekrar açıklamaya gerek görmüyorum ama şunu hatırlatmakta
yarar görüyorum: Anayasamızın 5inci maddesinde devletin temel
amacı ve görevleri şöyle sıralanmıştır:
Kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; temel hak ve
hürriyetlerini sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
ortadan kaldırmak, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamak, temel hak ve hürriyetleri sınırlayan her türlü
engeli ortadan kaldırmak. Böylece, toplumu oluşturan kişilerin
hiçbir engelle karşılaşmadan toplumsal yaşama aktif bir
şekilde katılmasını sağlamak devletin öncelikli
amacı ve görevi olmuştur.
Bugün ülkemizde 9 milyon engelli olduğu
bilinmektedir. Bu sayı, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 12sini
oluşturmaktadır. İşte, bu rakamlar, iktidarı her seçim arifesinde engelliler için bir
şeyler yapıyormuş gibi görünüp oy toplama hayal ve gayretine
sevk etmektedir. Henüz, yaptıkları yasal düzenlemelerin bile
gerekleri tam olarak yerine getirilmeden yeni vaatler torba yasa teklifleri
içinde ortalığa saçılmaktadır. Görüşmekte
olduğumuz bu teklif de onlardan biridir.
Değerli milletvekilleri, istihdamın gerek bireysel
gerek toplumsal refahın sağlanmasındaki önemi çok büyüktür.
Engellilerin önündeki en önemli sorun da istihdam sorunudur, bunu hepimiz çok
iyi biliyoruz. 2013 yılı itibarıyla, kamuda görevli engelli
memur ve işçi sayısı sadece 44 bin, özel sektörde istihdam
edilen engelli sayısı ise 81 bin olarak tespit edilmiştir. 125
bin engellimiz çalışma hayatında yer almaktadır yani 9
milyon engelli vatandaşımızdan şanslı 125 bin
kişi. Ya, geride kalanlar! Onlar için sadece boş vaatler ve hayal
kırıklıkları.
Yasalarımızda, çalışan engelli
kişilere gelir vergisi yönünden engelli indirimi
sağlandığını hepiniz biliyorsunuz. Her yıl
belirlenen bu indirim oranı 2014 yılında ne kadar
artırılmış biliyor musunuz? Kocaman bir sıfır,
yani hiç artış olmamış. Hani, bir Bakanımızın
söylediği gibi, Seni işe almışlar ya kardeşim, daha
ne istiyorsun? der gibi.
Bir başka sorun: 2007 yılından beri Orman
Genel Müdürlüğüne bağlı iş yerlerinde geçici işçi
statüsüyle çalıştırılan engelli
vatandaşlarımız feryat ediyorlar, Biz altı ay çalışıp
altı ay işsiz kalıyoruz, çok mağdur oluyoruz; engelli
olmayan arkadaşlarımız altı ay
çalışmadıkları dönemde başka işlere
gidebiliyorlar ama bizim böyle bir imkânımız yoktur, bizi kadroya
alın. diyorlar, haykırıyorlar ama dinleyen yok, onların
derdine çare olan yok. Sayın Bakanım, kamu genelinde 6 bin
civarındaki geçici sözleşmeli engelli işçilerin kadroya
alınması için lütfen bir şeyler yapınız.
Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; günümüz dünyasında engelli
vatandaşlarımızın sadece istihdam sorunu yoktur, birçok
fiziki engeller de vardır onların sosyal yaşama
katılmasının önünde; bozuk yüzeyli yollar, güvenlik tedbiri
alınmayan altyapı çalışmaları, çok yüksek
kaldırımlar, caddelere yapılan kabartmalı sarı
şeritlerin düzgün yapılmaması, engellilere hizmet edemeyen
ulaşım sistemi ve araçları; bunlar kent ulaşımı
ve yaşamında yoğun olarak karşılaşılan
sorunlardır.
Şimdi size bazı resimler göstermek istiyorum,
bunu ayrımsız bütün belediyelerin dikkate almasını
diliyorum.
Sarı şeritler yapılmış, gelip
tam direk ortasında bitiyor yol. Böyle bir şey olabilir mi, kabul
edilebilir mi Sayın Bakanım? (CHP sıralarından
alkışlar)
Başka bir uygulama: Yasak savma babında yol
yapılmış, tam ağacın ortasında sarı
şerit bitmiş. Bu uygulama kabul edilebilir mi Sayın
Bakanım?
Vatandaş artık dalga geçiyor, 3 metrelik yol
yapılmış, ondan sonrası gene merdiven, Şifalı
yol koymuş adını, İnternetten dalga geçiyor
vatandaşlarımız.
İşte, bu çileye son vermemiz lazım
Sayın Bakanım. Bu insanlara çare bulmak zorundayız, bu
insanların çilesine son vermek zorundayız. Yasayı devamlı
uzatıyorsunuz, işte, belediyelerin yaptığı sarı
şeritlerin hâlleri ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DİNÇER (Devamla) Engellileri sadece boş
söylemlerle avutmayalım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
vardır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.07
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 11inci maddeden önce yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır. İç Tüzükün 91inci
maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme
açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu
nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla yani 21 üyesi ile katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat Ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun Ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 11- 657 sayılı kanunun 100 üncü
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Kamu çalışanlarının kanunen
bakmakla yükümlü olduğu engelli aile bireyinin bakıma muhtaç
olduğunun ilgili mevzuatına göre alınmış geçerli
engelli sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi kaydıyla bu
durumdaki personele; engelli aile ferdinin günlük bakımı için izin
kullanımında gerekli kolaylık sağlanır ve personel
mesai saatleri dışındaki nöbet görevinden ve gece
vardiyasından muaf tutulur.
Ali Öz Mesut
Dedeoğlu Cemalettin
Şimşek
Mersin Kahramanmaraş Samsun
Reşat Doğru Mustafa
Kalaycı
Tokat Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Salt çoğunluk için Komisyon üyelerini davet ediyorum
Salt çoğunluğumuz olmadığı için
katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
11inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
11. Maddesindeki "engellilik ifadesinin "tüm engelliler" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Celal Dinçer Musa Çam
İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin Millî
Eğitim Temel Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "cinsiyet" ibaresinden sonra gelmek üzere "engellilik"
ifadesine ek ibare olarak "Cinsel Yönelim" ibaresinin de tasarı
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 11- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı
Millî Eğitim Temel Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Eğitim kurumları dil, ırk, renk,
cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde
hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ahmet Duran Bulut
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir iktidar milletvekilimizin engelliler için Sizi adam
yerine koyduk. sözü, engelliler gibi toplumun en önemli parçası olan bir
kesimi incitmiş olsa da şunun bilinmesini istiyorum ki, engellilerin fark
edilişi AKP iktidarlarıyla başlamamıştır.
Onların haklarının korunması, eğitilmesi
noktasında geçmiş bütün iktidarların emekleri, alın terleri
vardır. Onların adam olduğunu bilen, o inançla Türkiye
Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk, 1924 yılında Çocuk
Beyannamesini kabul ederek engellilerin haklarını orada
düzenlemiş, kendisine ait Atlı Köşk'ü İzmirde engelli
tedavisi için tahsis etmiştir, engelli eğitimi için tahsis
etmiştir. 1960lı yıllarda Süleyman Demirel, 1976lı
yıllarda rahmetli Ecevit, kamu çalışanları içerisinde, özel
sektörde engellilerin çalışmaları adına yüzde 3lük paylar
ayırmış, kotalar koymuşlardır. 1980li yıllara
kadar engelliler Türkiyede vergi vermiyordu.
Değerli milletvekilleri, engellilerin
sorunlarını çözerken, bu anlamda bir millî politikanın
belirlenmesi, palyatif tedbirlerle sorunların çözümüne gidilmeyip popülist
ifadelerden kaçınılması gerekmektedir.
Neden insanlar engelli olur? Sağlık konusunda,
annelerin hamileliğinden itibaren takipleri yapılmakta
mıdır? Akraba evlilikleri konusunda ne gibi tedbirler
alınmaktadır? Eğitimde, trafik kazası gibi hepimizin
potansiyel engelli olabileceği bir büyük tehlike karşısında
ne gibi tedbirler almaktayız? Terör gibi can alan bir sorunu çözmek
yerine, teslim almak yerine teslim olarak, netice itibarıyla
büyükşehirlere kadar inmelerine, büyükşehirlerde Hükûmeti korkutarak,
tehdit ederek isteklerini yerine getirmeyi bir yol olarak seçen bu terörün
yarın cinayetleriyle, ölümlerle, yaralamalarla oluşturacağı
engellilerin önümüze çıkacağı gerçeğini hepimizin
anlaması gerekmektedir.
Engellilerin eğitimi konusunda
okullarımızda onların dışlanmamalarını
-demin değerli milletvekilimin gösterdiği resimlerdeki- yerel
yönetimlerin onların rahat bir şekilde yaşayabilmeleri adına
tedbirler almalarını sağlamak mutlaka önemlidir.
Sosyal hayatımızda engellilere pek fazla
rastlayamıyoruz. Oysaki 10 kişiden 1i engelli Türkiyede, 10
kişiden 1i
Bu kadar çok sayıda engellisi olan bir toplumuz.
Bunların fark edilmesi, onların dışlanmaması, komplekse
girmemesi, üretime dâhil edilmesi, kamu çalışanları içerisindeki
yüzde 3lük kotanın bir sınır değil, taban olarak kabul
edilmesi, eksik kontenjanlarının mutlaka doldurulması, özel
sektörde 50 kişinin üstünde işçi çalıştıran
kurumların mutlaka engelli istihdamı konusunda tedbirin
alınması, zorlamanın yapılması, takibin
yapılması, bu insanlarımızın en azından
yarınlara daha rahat, daha güvenle bakmalarını
sağlayacaktır.
İşe girmedeki KPSS sınavları,
engelliler için yapılan KPSS sınavları kendilerine duyurulmamaktadır,
zamanında müracaat edememektedirler.
Kamudaki bu eksikliklerin giderilmesi ve engellilerin
biriken sorunlarının çözülmesi adına yasa umarım
faydalı sonuçlar doğurur diyor, önergemin kabulünü arz ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin Millî
Eğitim Temel Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "cinsiyet" ibaresinden sonra gelmek üzere "engellilik"
ifadesine ek ibare olarak "Cinsel Yönelim" ibaresinin de tasarı
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Türkiye'nin eğitim sistemi başlı
başına bir sorun alanı teşkil etmektedir. Bu kadar sorunlu
bir eğitim sistemi içinde bir de dezavantajlı gruplar olarak sistem
tarafından kodlanan, kadınlar, çocuklar, engelliler ve farklı
cinsel yönelimleri olan kişiler ayrımcılığa maruz
kalmaktadır. Sosyal yaşamın bütün alanlarında
dezavantajlı olan bu kişiler, eğitim öğretim alanında
daha da dezavantajlı hale gelmektedir. Çünkü Milli eğitim
müfredatı eril bir dil ve İslami kriterler gözeterek
hazırlanmaktadır. Bu çerçevede çocuklara toplumda hakim olan roller
benimsetilmektedir. Hal böyleyken dezavantajın da dezavantajı
denilebilecek farklı cinsel kimlikleri olan gey, lezbiyen, biseksüel
transseksüel çocuklar görmezden gelinmekte ve ötekileştirilmektedir.
Toplumda ne yazık ki LGBT bireyler ya tedavi olması gereken
hastalıklı ya da ahlaksız, sapkın bireyler olarak
bakılmaktadır. Bu sakat zihniyet öncelikle eğitim sisteminde
yapılacak önemli değişikliklerle çözülebilir. Bu düzenleme genel
olarak engelli çocuklar için olumlu bir düzenleme olarak görülse de farklı
cinsel yönelimleri olan çocukları ne yazık ki kapsamamaktadır.
Aslında başlı başına sorunlu olan eğitim
sisteminde köklü değişiklikler yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
11. Maddesindeki "engellilik ifadesinin "tüm engelliler" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Engin Özkoç
(Sakarya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sakarya Milletvekili
Sayın Engin Özkoç konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, verdiğimiz önerge,
aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri tarafından kabul
edilmesi gereken bir önergedir, engellilerle ilgili onurlu bir önergedir; neden
katılınmıyor, bunu anlamış değilim?
Değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim
Bakanlığının düzenlediği merkezî ortak sınavlara
giren öğrenciler, kaynaştırma öğrencilerimiz, yani özürlü
öğrencilerimiz, yani görmeyen öğrenciler, sakat öğrencilerimiz,
işitme engelli öğrencilerimiz, zihinsel engelli öğrencilerimiz
bu sene sınavlara girerken diğer öğrencilerle eşit
koşullarda sınava alınmışlardır, bu
öğrencilere aynı sorular sorulmuştur. Bu öğrencilerimiz,
psikolojik olarak kendileri bu sınava hazır mıdır
bakılmaksızın bu sınava alınmışlardır;
bu, bu öğrencilerimizin sınavda başarısız
olmasını doğurmuştur. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin Millî Eğitim Bakanlığı, öğrencilerimizi,
yani engelli öğrencilerimizi, yani görme özürlü öğrencilerimizi, yani
zihinsel özürlü öğrencilerimizi, yani bu konuda psikolojik olarak
hazır olmayan öğrencilerimizi diğer öğrencilerle eşit
koşullarda sınava tabi tutarak, onları, kendileriyle eşit
koşullarda olmayan öğrencilerin gerisine düşmesini
sağlamışlardır.
Peki, Millî Eğitim Bakanlığının
ve eğitim sisteminin on bir yıllık geçmişine
bakıldığı zaman bu garipsenecek bir şey midir?
Bakın, 2010 yılında, Ünal Yarımağan zamanında
yapılan KPSS sınavında 500ün üzerinde öğrenci eğitim
bilimleri sınavında 120 soruda 120 doğru
yapmıştır. Bu bir skandaldır.
2010 açık öğretim sınavına giren bir
astsubayın üzerinden çıkan kağıtta sınavın
soruları ve cevapları yer alıyordu, Ünal Yarımağan
istifa etmek zorunda bırakılmıştı. Bu bir
skandaldır.
2010da tıpta uzmanlık sınavında 4
sorunun yanlış olduğu öne sürüldü. Dava
Danıştaya kadar uzanırken ÖSYMde bir buçuk yıl sonra
soruların yanlış olduğu kabul edildi. Bu bir
skandaldır.
29
Mart 2011de ÖSYM Başkanlığına Ali Demir getirildi. Hemen
ardından Yükseköğretime Geçiş Sınavında şifre
iddiaları patlak verdi. Ali Demir önce Şifre yok. dedi, daha sonra
Şifre var. dedi. Kopya yoksa neden şifre var? diye sormadan
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, ÖSYM Başkanının
açıklamasını kabul etti, savcılık takipsizlik verdi.
Bu bir skandaldır.
Değerli
arkadaşlarım, bu skandalı çözelim derken Diyarbakırda
YGSye giren 4 öğrencinin cevap anahtarının kaybolduğu
ortaya çıktı.
Skandallar
dizisi burada bitmedi. İzmirde yapılan ALES sınavında,
kitapçıklarda soruların eksik, sayfa sıralarının
karışık olması nedeniyle Manisadan yedek kitapçık
getirildi ve sınav gecikmeli olarak başladı. Bu bir
skandaldır.
Başarılı
adaylardan bazılarının karı koca, akraba ilişkileri
olduğu ve sınavı başarıyla kazanan 4 evli çiftin cevap
kâğıtlarında tıpkılık yanında puanının
da birebir yakın olduğu ve yüksek olduğu görüldü. Bu bir
skandaldır.
Derece
yapmış bazı adayların soru kitapçıkları üzerinde
hiçbir işlem, yazılı muhakeme ya da karalama
yapılmaksızın matematik sorularında yüzde 100 doğru
cevap çıktığı tespit edildi. Bu bir skandaldır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bunların hiçbir tanesinin AKP Hükûmetiyle ve
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilişkisi
olmadığı ortaya çıktı. Bunların hepsinin paralel
hükûmetle ve bunların hepsinin aslında yurt dışından
komplolarla yapıldığı ortaya çıktı. Aslında
Hükûmet tamamen bunlarda masumdu. Hükûmetin Millî Eğitim
bakanlarının ve bu konuda görevli olan kuruluşlarının
hiç alakası yok bu skandallarla. Paralel devlet ve komplo kuran diğer dış kaynaklarla ilgili
Meclise çok yakında bir araştırma önergesi vereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
524
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Madde kabul edilmiştir.
12nci
maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı yasanın 12 nci maddesinin
"korumalı işyeri" ibaresinden sonra "eğitim,
kültür, sanat ve sağlık destek birimleri" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Adil
Zozani Demir
Çelik
Şırnak
Hakkâri
Muş
Sırrı
Sakık Bengi
Yıldız
Muş Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir
Konya
Manisa
Mehmet
Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya
Kastamonu
Mersin
"MADDE
12- 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
mükerrer 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"öğrenci yurtları" ibaresinden sonra gelmek üzere
''Yeşilay Genel Merkezi ile şubeleri ve kampları, korumalı
iş yerleri" ibaresi eklenmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
teklif ederim.
M. Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Haydar
Akar
İstanbul
İstanbul Kocaeli
İzzet Çetin Musa Çam Aydın
Ayaydın
Ankara İzmir
İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı Celal
Dinçer
İstanbul İstanbul İstanbul
Madde
12- 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunuunn
mükerrer 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "katma
bütçeli" ibaresi "özel bütçeli şeklinde, "Kredi ve Yurtlar
Kurumuna ait öğrenci yurtları" ibaresi "Kredi ve Yurtlar
Kurumu, kamu menfaatine yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulunca vergi
muafiyeti tanınan vakıflara ait öğrenci yurtları,
korumalı işyerleri" şeklinde ve ek 2 nci maddesinin (b)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Hastane, prevantoryum, sanatoryum, dispanser ve
benzeri sağlık kuruluşları ile Bakanlar Kurulunca vergi
muafiyeti tanınan vakıflar ile kamu menfaatine yararlı
derneklerin inşa ettirecekleri öğrenci yurtları, huzurevi ve
okul binaları."
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Dinçer...
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Celal
Dinçer konuşacak önerge hakkında.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı içinde belki de
alkışlanacak en güzel maddelerden bir tanesi korumalı iş
yerlerine muafiyet getirilmesi. Ben emeği geçen bütün
çalışanlara, bürokratlara, Komisyon üyelerine ve saygıdeğer
milletvekillerine teşekkür ediyorum. Türkiye'nin yıllarca özlem
duyduğu, beklediği bir yasa tasarısıydı. Bu
tasarının içinde belki de övgüye değer en güzel maddelerden
biri, tekrar teşekkür ediyorum.
Bu geçirdiğimiz, görüştüğümüz, 12nci
madde ile engellilerin özellikle -korumalı iş yerlerinde-
korumalı iş yeri yapacak olan değerli işverenlerin çevre
temizlik vergisinden muaf olması sağlanıyor. Tabii, bunun
inşaat ruhsatından, inşaat vergisinden muaf olması da çok
önemli. Bizim bu tasarıdaki 12nci maddedeki değişiklik
önergemiz ile sadece korumalı iş yerleri değil, özellikle 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan katmalı bütçe
ibaresi çıkarılarak bunun özel bütçeli şeklinde
değiştirilmesini teklif ediyoruz. Ayrıca, Kredi Yurtlar Kurumu,
kamu menfaatine yararlı dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıfların kuracağı yurtların da ve
korumalı iş yerlerinin -ki bu teklifte var zaten- çevre temizlik
vergisinden muaf tutulması gerekir. Bizim önerimiz bu muafiyeti
gerektiriyor, bu muafiyeti sağlıyor.
Ayrıca, gene önerimizin ikinci fıkrasında
özellikle 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun ek 2nci
maddesinde sıralanan bina inşaat vergisinden muaf olan iş
yerlerine korumalı iş yerleri de ekleniyor, bunun yanında
özellikle hastane, prevantoryum, sanatoryum, dispanser ve benzeri
sağlık kuruluşlarından sonra Bakanlar Kurulunca vergi
muafiyeti tanınan vakıflar kamu menfaatine yararlı derneklerin
inşa ettirecekleri öğrenci yurtları huzurevleri ve okul
binaları, özellikle vakıfların inşa ettirecekleri huzurevleri
ve okul binalarının da bina inşaat vergisinden muaf
olmasını öneriyoruz.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz kamu
binaları, üniversiteler, üniversite binaları, yurtlar, ibadet yerleri
korumalı iş yerleri gibi vergi muafiyeti tanınan daha
doğrusu çevre temizlik vergisi muafiyeti tanınan iş yerleri.
Şimdi, ben size bu önergemizin
dışında engellilerin birkaç sorunundan daha bahsetmek istiyorum.
Engellilere ödenen yardımlar, ücretler konusunda rapor alınması
çok güç ve sıkıntılı, bu konuya mutlaka bir çözüm
getirmelisiniz Sayın Bakanım. Engellilerin kullandığı
malzemelerin bedellerinin ödenmesinde sıkıntılar
yaşanıyor, bunlara çözüm getirilmelidir. Engellilerin okula
gidiş gelişlerinde sıkıntılar yaşanmaktadır,
bunlara çözüm getirilmelidir. Hâlâ daha engelliler için ayrılan kadrolar
doldurulamamıştır, bunlara çözüm getirilmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bugüne kadar, bu
dönemde özellikle, 35 tane kanun teklifi verdik engelliler için, 200e
yakın soru önergesi verdik, 19a yakın araştırma önergesi
verdik ama hiçbirini dikkate almadınız. Biz burada tüm engelli
kardeşlerimize sesleniyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
palyatif çözümler değil, kalıcı ve radikal çözümler
getireceğiz, gerçekçi düzenlemelerle tüm engellerin ortadan
kaldırılmasını sağlayacağız.
Tekrar yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
efendim, bir konuyu
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, burada bu önerge
işleme alındı ama bu önergede iki maddeyle ilgili
değişiklik öngörülüyor. Dolayısıyla, aslında, bir
maddede iki maddenin değişikliğini öngören önergenin
Başkanlık tarafından işleme alınmaması gerekiyor.
44üncü maddenin (2)nci fıkrasını değiştiriyor, bir
de ek 2nci maddesini değiştiriyor. Ek 2nci maddenin ilave madde
olması lazım, bu nasıl işleme alınıyor
bilmiyorum.
BAŞKAN Bakalım Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, şu anda
oylandı bu.
BAŞKAN Kabul edilmedi ama Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edilmedi ama
BAŞKAN Sonuç itibarıyla, kabul edilmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Başkanlık bununla
ilgili önergeleri inceliyor. Bizim bununla ilgili önergelerimiz olduğu
zaman, işleme alınamaz. diye şeylerde bulunuluyor. Dolayısıyla,
bunu ifade etmek istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayırlı bir önerge olduğu için Başkanlık Divanı
işleme koymuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlıyorum,
hayırlı bir önerge olduğu için ama hayırlı bir
önergeye maalesef parmaklar hayırlı kalkmadı efendim.
BAŞKAN Parmağı kaldıranlara
söyleyeceksiniz onu Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Sayın Vural doğru söylüyor, Başkanlık
Divanının biraz daha dikkatli olması gerekiyor.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali
Öz (Mersin) ve arkadaşları
"MADDE
12- 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
mükerrer 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"öğrenci yurtları" ibaresinden sonra gelmek üzere
''Yeşilay Genel Merkezi ile şubeleri ve kampları, korumalı
iş yerleri" ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın
Ali Öz konuşacak. Konuşacak ama ondan önce bir Komisyona
soralım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Başkanım
yoruldunuz, çok yoruldunuz Başkan.
BAŞKAN Yordunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye katılamıyorlar
yani? Katılmıyorlar mı, zorlama mı var yani,
katılamıyor mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyor,
mecburen katılamıyor.
BAŞKAN Bilmiyorum, Komisyonla Hükûmete sorun.
Buyurun Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesi
üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tabii ki benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partili
hatibin de ifade ettiği gibi, bunu, torba kanun tasarısının
içerisinde, belki de herkesin uzun yıllardır beklediği,
hepimizin hoşuna gideceği, her ne kadar eksik de görsek önemli
maddelerden bir tanesi olarak değerlendirmek lazım. Yalnız
burada tabii ki yine engellilik nedir, engelli kime denir, engelli nasıl
diğer engelli olmayanlarla ayırt edilir; bu Parlamentonun bir an önce
ayırması ve tanımlamaların doğru yapılması
gerektiğine inanıyorum. Bu madde üzerinde konuşurken
engellilerin asıl sorunlarından birisi olan engel tanımının
tekrar gözden geçirilmesine ciddi derecede ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Bizim kanunlarımızda, bizim değerlendirmelerimize göre,
Avrupanın hiçbir ülkesinde olmayan, aslında yüzde 40ın
altında özür derecesi olan bir vatandaşımızı hangi
gruba, hangi sınıfa yerleştireceğimizi ve bu noktada belli
derecenin altında özrü olan insanları nasıl
sınıflayacağımızı net olarak ifade etmemizin
gerekliliği ortada durmaktadır. Şöyle ki, engellilerin en önemli
sorunlarından birisi olan özellikle kamu sektöründe ve özel sektörde belli
oranlarda işe yerleştirilme mecburiyeti varken gerek engellilerle
yapılan sınavlarda uygulanan yöntemler gerekse bu yöntemlerden sonra
engellilerin yerleştirilememesi, kadroların eksik kalması veya
engellinin zamanında müracaat etmemesi noktasında -o bölgelerin-
başka bir engellinin onun yerine ikame edilmemesi önemli eksiklerimizden
bir tanesidir.
Engellileri tanımlarken yüzde 40ın
altında özür derecesi olan bir insanı eğer normal,
sağlıklı bir iş yerine gönderdiğiniz zaman, orada da
yüzde 30luk bir engeli varsa Siz özürlü sınıfındasınız.
diye değerlendirilip orada da iş bulma noktasında ciddi sıkıntılar
çektiğini hepimizin bilmesi gerekiyor. Bu konuyla alakalı bundan
önceki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanıyla yapmış
olduğumuz görüşmelerde de bu işin düzeltilmesi noktasında
önerilerimiz olmuştu.
Gerçekten de engellilerle ilgili muhalefet partilerinin
özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisine -kanun ve kararlardan çıkan-
vermiş olduğu önerilere bakarsanız, çok sayıda
değişiklik önergesi, değişiklik kanun teklif ve
tasarısı olduğunu görürsünüz. Aslında bu Parlamentonun
engellileri belli dönemde hatırlayıp sadece o dönemlerde kısmi
iyileştirmeler yapması onların beklemiş olduğu
sorunlara çözüm olamamaktadır. Bu nedenle, engelliler için verilmiş
olan tüm kanun tasarılarının bir an önce -özellikle Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki tali komisyonları hatta bu konuyla alakalı
Plan ve Bütçe Komisyonu dışındaki esas Komisyonu mutlak suretle
işletmeli- derinlemesine o Komisyonda bu konulara bilgi olarak mahir olan
insanlar tarafından mutlak suretle incelenmeli, kapsamlı bir
tasarının kanunlaşması noktasında ciddi
adımların atılması gerektiğine inanıyoruz.
Bu kanun tasarısıyla ilave olarak korumalı
iş yerlerini -korumalı iş yerlerini hepimiz biliyoruz- özellikle
bu noktada engellilerin istihdamına yönelik açan ve gerçekten devletin
bile yapamadığını bu işverenler üzerinde
Bunlara
iş ortamı sağlayanlara teşekkür etmeyi de
huzurlarınızda bir borç bildiğimizi ifade etmek isterim. Ancak
vermiş olduğumuz önergedeki özellikle toplumun
sağlığı yönünden ilgili olan ve Türkiyede
sayıları çok fazla olmayan, çoğunun gerçek, kendilerine ait
binaları olmasa da apartman dairelerinde kiralık olarak oturan,
ülkemizde sağlık için büyük mücadele veren Yeşilay Genel
Merkezinin ve şubelerinin bu vergi muafiyetinden mahrum
bırakılmasının gerekçesini de gerçekten anlamakta zorluk
çektiğimi ifade ediyor, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
yasanın 12 nci maddesinin "korumalı işyeri"
ibaresinden sonra "eğitim, kültür, sanat ve sağlık destek
birimleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
amacına uygun düzenleme yapmaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü
maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 13. Maddesinde yer alan toplam yirmi
beşi ifadesinin toplam yirmisi şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Pervin
Buldan
Bingöl Hakkâri Iğdır
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
13. Maddesindeki toplam yirmibeş ifadesinin toplam 15 olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Celal Dinçer Musa Çam
İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
MADDE 13- 5/4/1983 tarihli ve 2813 sayılı Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun Kuruluşuna İlişkin
Kanunun 8 inci maddesinin on dördüncü fıkrasında yer alan
"toplam onbeşi" ibaresi "toplam yirmisi" şeklinde
değiştirilmiş ve ekli (1) sayılı listedeki kadrolar
ihdas edilerek anılan Kanuna ekli (1) sayılı cetvele
eklenmiştir.
(1) SAYILI LİSTE
KURUMU:BİLGİ
TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
TEŞKİLATI : MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
GİH |
Başkanlık Müşaviri |
1 |
5 |
TOPLAM |
5 |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat
Doğru konuşacak.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumuna kadro ihdas ediliyor. Buna aslında diyecek bir şeyimiz yok,
tabii ki kadro tahsis edilecek ama burada şu konunun üzerinde durmak
istiyorum: Bilgi teknolojileri ve iletişim olunca burada en önemli konu
İnternet konusu. Ben buradan şunu söylemek isterim ki: Ülkemizin
önümüzdeki dönemdeki en önemli konularının başında
bağımlılık gelmektedir. Hatta, bu bağımlılık
konusu bence ülkemizin dışında, dünyanın da en önemli
sorunlarının başında gelmektedir.
Tabii bağımlılık dendiği zaman
sadece madde bağımlılığı, sigara, alkol,
uyuşturucu bağımlılığı şeklinde
değerlendirmemek gerekir. Bunun içerisinde en önemli bağımlığın
bence İnternet bağımlılığı olduğu
kanaatindeyim. Bakınız, İnternet
bağımlılığında geçtiğimiz zaman diliminde
yani geçtiğimiz yılda bununla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
araştırma komisyonu oluşturmuş. Araştırma
komisyonu da uzun bir çalışmadan sonra -hakikaten çok güzel çalışmalar
yapılmış o dönemde- çok güzel bir rapor
hazırlanmış. Yaklaşık olarak bin sayfayı da
geçen, çok kapsamlı, geniş, en sonunda da önerilerin sunulmuş
olduğu çok değerli bir rapor ortaya konulmuştur. Ancak, o raporda
gösterilen birtakım konular maalesef şu anda torba kanun içerisinde
yer almamıştır. Hâlbuki, İnternet
bağımlılığı çocuklarımız için,
insanlarımız için çok önemlidir.
Bakınız, şu anda çocuklar diyoruz.
Aşağı yukarı İnternet kullanmayan çocuğumuz
yoktur. Çocuklar okullardan evlerine geçtiği zaman -yaklaşık
olarak, yapılan istatistikler bunları göstermiştir-
İnternetin başına geçmekte ve de yaklaşık olarak
bunun yüzde 60ı civarındaki insan da, çocuklarımız da
İnternet oyunlarına girmektedir.
İnternet oyunları dendiği zaman, bunun
içerisinde şiddet içerikli oyunlar, cinsel içerikli oyunlar yani ders
çalışmasını engelleyici birtakım oyunlar burada
karşımıza çıkmaktadır. Artı, bunların
yanında çocuk okulda -bilhassa tablet bilgisayarların dağıtılmasıyla
beraber- bilgisayarın karşısındadır, evine
gittiği zaman yine aynı şekilde bilgisayarın
karşısındadır ve burada bir sağlık sorunu da
vardır saygıdeğer milletvekilleri.
İşte, bu ortamda, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımıza çok önemli görevler düşmektedir. Sadece
belirli konularda değil de en azından ailelerin çocuklarına
yaklaşımlarında, İnternetin güvenli
kullanımının oluşmasında veyahut da
çocuklarımızın çeşitli noktalardaki faaliyetlerinin
artırılmasında bu Bakanlığa çok ciddi manada görevler
düşmektedir.
Bakınız, çocukların oynamış
olduğu İnternet oyunlarının birçoğu yabancı
kaynaklıdır. Yabancı kaynaklı oyunlar
çocuklarımıza çok farklı boyutlarda da birtakım kötü
alışkanlıkları da beraberinde getirmektedir. İşte
bu manada Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, Aile
Bakanlığımıza, Millî Eğitim
Bakanlığımıza çok ciddi ama ciddi görevler
düşmektedir.
Bizim gördüğümüz kadarıyla bunların tam
olarak yapılmış olduğunu söyleyemeyiz. Yani şu anda bu
bakanlıkların, işte çocuklarımıza bu yönlü olarak,
İnternet bağımlığından veyahut da diğer
konularda fazla yaklaşmış olduğunu maalesef söyleyemiyoruz.
Şöyle ki: İnternet bağımlılığı
münasebetiyle son zamanlarda boşanma oranlarının da
artmış olduğu görülmektedir. Bakınız, ülkemizde son on
yılda yaklaşık olarak -bu verilen istatistiki bilgiler
içerisinde- 1 milyon 43 bin 97 çift boşanmıştır. Bunlardan
2011de 120. 117, 2012de de 123 bin boşanma meydana gelmiştir. En
yüksek boşanma oranı da İzmir ilimizdedir. Yani, burada,
işte aileler içerisinde komşuluk ilişkilerinin
kalmadığı, çocuk ve anne babanın iletişimlerinin
tamamen bozulduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. İşte,
burada, bu Sayın Bakanlığımıza, yeni atanmış
olan aileden sorumlu Bakanlığımıza çok önemli görevler
düşmektedir. Yani her şeyin başı sağlıktır,
her şeyin başı aile yuvasıdır, her şeyin
başı çocuğun çok iyi bir şekilde yetiştirilmiş
olmasıdır. Bu yetiştirilmede sağlık, tabii, işin
başıdır ama çocuğun topluma hazırlanmasında,
işte her noktasındadır.
Bakın, şu anda ülkemizde sokak çocukları
problemleri vardır. Sokak çocukları problemlerine
bakıldığı zaman, sokak çocuklarının çok süratli
bir şekilde çeşitli noktalara doğru sürüklenmekte olduğunu
görürsünüz. İşte, iletişimin, aile iletişiminin, aile
yuvasının ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir diyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, yalnız yoklama talebi var.
Sayın milletvekilleri, tespit yapacağım:
Sayın Aslanoğlu, Sayın Eyidoğan,
Sayın Soydan, Sayın Çam, Sayın Dinçer, Sayın Yılmaz,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Gümüş,
Sayın Güven, Sayın Çelebi, Sayın Dibek, Sayın Köktürk,
Sayın Haberal, Sayın Bayraktutan, Sayın Aygün, Sayın Özkan,
Sayın Öz, Sayın Danışoğlu, Sayın Toprak.
Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 13. Maddesindeki toplam yirmibeş
ifadesinin toplam 15 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Muharrem
Işık (Erzincan) ve arkadaşları
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Muharrem Işık, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Madde
13 üzerine konuşma yapacağım. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumunun üzerindeki değişiklikler konusunu da
gündeme alıyoruz. Tabii bilgi teknolojileri özellikle son zamanlarda çok
ilginizi çekmeye başladı. Bundan dolayı da bu konuda tüm
itirazlara rağmen yeni çalışmaları yaptınız.
Tabii yeni yasaları yaparken, her zaman olduğu gibi, özellikle böyle
torba yasalarda, içine doldurduğunuz her şeyde, birkaç tane maddeyle
iyi şey gösterirken diğer maddelerle kendinize yarayan şeyleri
getirip ortaya koyuyorsunuz. Bunları yaparken de hep bir mağduriyet
edebiyatı yapıyorsunuz. Dünün mağdurlarıydınız
ama ne yazık ki bugünün mağrurları oldunuz. Dün mazlum
olduğunuzu gösterirken bugün çıkardığınız bu
yasalarla -söylemeye dilimiz varmasa da- zalimleri oynuyorsunuz. Dünün
mücahitleri olduğunuzu söylerken bugün müteahhitlerle birlikte kol kola dolaşıyorsunuz.
Dün kan kardeş, karındaş olduğunuz insanlarla bugün
küstünüz, darıldınız. Çete, Kumpas, Haşhaşiler,
Kalleşler, Hainler gibi isimleri kardeşlerinize verdiniz. On iki
yıldır tek başınıza iktidar olduğunuz hâlde ve
yavaş yavaş bütün muhalif kesimleri susturaraktan, ötekileştirerek,
sinsice kurumları yok etme pahasına şimdi de düşman
ettiğiniz insanlarla kol kola girerekten bu yola geldiniz. Şimdi,
özellikle son zamanlarda Anayasadaki değişiklikleri yapmaya
çalışırken beceremediğiniz ama yasalarla, özellikle HSYK
Yasasıyla getirmeye çalıştığınız yolda
engel koymak için bir de bilim ve teknoloji yasasıyla ilgili
değişiklikler yapmaya çalışıyorsunuz. Bunları
yaparken de nasıl bir baskı uygulandığını şu
anda görmekteyiz. Birçok İnternet sitesini açtığımız
zaman görüntüleri göremiyoruz, bunlarla ilgili bilgilere
ulaşamıyoruz. İleride bu yasa çıktıktan sonra da
-bilim ve teknolojiyle ilgili yasalar- ne yazık ki hiçbirine
ulaşamayacağımız görülecek zaten.
Tabii, artık devletin tüm kurumlarını
dediğim gibi- polisi, yargıyı, eğitim kurumlarını,
YÖKü, Diyaneti, askeriyeyi, Bilgi Teknolojileri Kurumunu ve aklınıza
gelen bütün kurumları, Sosyal Yardımlaşma Kurumu da dâhil olmak
üzere, hepsinin yönetimini bir türlü ele geçirdiniz, gerçi bununla da kalmadınız,
bunu yürürlüğe koymak için de gece gündüz yeni yasaları bu
torbaların içine koydunuz, koymaya devam ediyorsunuz.
On iki yılda ekonomi alanında gördüğümüz
şey, sadece iktisadi alanlarda bir gelişme sağladınız.
Özellikle TOKİ alanında çok büyük gelişmeler yaptınız.
Diğer konulara baktığımız zaman, bilişim
teknolojilerini konuşuyoruz, üretime dayalı hiçbir şey
göremiyoruz biz burada. Tamamen dışarıdan gelen son model
telefonlar, son model bilgisayarlar ya da dışarıdan parça
getirip burada takıp piyasaya sürdüğünüz ve getirdiğiniz
şeyleri de aynı ithal yaptığınız şeyleri
ihraç eder gibi göstererek bir yerlere vardığımızı
göstermeye çalışıyorsunuz ama ne yazık ki bir türlü
olmuyor.
Burada, özellikle milletvekillerimiz
çıktığı zaman sürekli şunu söylüyorlar: Bu ülkenin
kaderiyle oynamayın, bu ülkenin geleceğini karartmayın, kendi
menfaatleriniz için, kendi çıkarlarınız için bu ülkeyle
oynamayın. Siz bunların hiçbirini dinlemeden, her zaman aynı
şeylere devam ediyorsunuz.
Burada defalarca söylediler, Kamu İhale
Yasasında 164 tane değişiklik yapmışsınız,
tekrar değişiklik yapıyorsunuz. Her yasayı
getirdiğiniz zaman o yasaya uygun, nasıl vereceğiz, kimi
yararlandıracağız anlamında Kamu İhale Yasasında
bir değişiklik yapıyorsunuz.
Sayıştayı tamamen bertaraf ettiğinizi
burada defalarca söyledik ama hiçbir zaman için kabul etmediniz.
Sayıştay Yasasını değiştirerek neler olup neler
bittiğini bir türlü öğrenemedik. Özellikle, muhalif olan
kişileri ve özellikle de basında -bilişimi ilgilendiren en
önemlisi bu- size muhalif olanları zaten susturdunuz, bunlardan da 3-5
tane kaldı, onların da zaten ulaştığı yerler
belli ama diğerlerini vergi cezalarıyla, diğer yöntemlerle
baskı altına alarak tamamen AKPleştirdiniz ama bunu yaparken,
bugün nasıl feryat ediyorsanız, bağırıyorsanız, o
dönüştürdüğünüz kurumlarla, o yola beraber gittiğiniz kurumlarla
bu yaptığınız şeyler de yarın sizin
karşınıza çıkacak, yine aynı şekilde zarar
verecek size. O yüzden, bence, bu yasaları yaparken muhalefetin
lafını dinleyin, muhalefetin sözüne kulak verin çünkü muhalefet, bu
ülkeyi -en az demeyeyim- sizden daha çok seviyor, bu ülkenin geleceğini
daha fazla düşünüyor. O yüzden, eğer muhalefetin verdiği
önergeleri kabul ederseniz, bunlarla ilgili bir kere olsun evet oyu
verirseniz herkes memnun olur, mutlu olur.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 13. Maddesinde yer alan toplam yirmi
beşi ifadesinin toplam yirmisi şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Öngörülen değişiklikle, başkanlıkta
danışmanlık görevi için görevlendirilmek üzere personel
sayısında artış yapılmıştır.
Başkanlığın, yirmi beş kişiden oluşturulacak
danışman personele ihtiyacı bulunmamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 14te üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
14. maddesinin 14. paragrafındaki il müdürlüğü bünyesinde
oluşturulan ifadesinin il müdürlüğü bünyesinde il ve ilçelerinde
oluşturulan ifadesiyle değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Vahap
Seçer İzzet
Çetin
İstanbul Mersin Ankara
Hasan Ören Muharrem
Işık Aydın
Ağan Ayaydın
Manisa Erzincan İstanbul
Sena Kaleli
Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin (6) ve (13) numaralı
alt bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Reşat Doğru
Tokat
"6. Çocuk Destek Merkezleri; Suça sürüklenmesi,
suç mağduru olması veya sokakta sosyal tehlikelerle karşı
karşıya kalması sebebiyle haklarında bakım tedbiri
veya korunma kararı verilen çocuklardan psiko-sosyal desteğe ihtiyaç
duyduğu tespit edilenlerin, bu ihtiyaçları giderilinceye kadar geçici
süre ile bakım ve korunmalarının sağlandığı,
bu süre içinde aile, yakın çevre ve toplum ilişkilerinin
düzenlenmesine yönelik rehabilitasyon çalışmalarının
yürütüldüğü; çocukların psiko-sosyal durumu, mağduriyet, suça
sürüklenme, yaş ve cinsiyet durumuna göre ayrı ayrı yapılandırılan
veya ihtisaslaştırılan yatılı sosyal hizmet
kuruluşlarını,"
"13. Ev Tipi Sosyal Hizmet Birimleri; Çocuk,
kadın, erkek, engelli ve yaşlılar ile bakım veya
barınma ihtiyacı olan kişilere hizmet verilen mesken
niteliğindeki yatılı sosyal hizmet birimlerini,"
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14'üncü maddesinin ikinci
fıkrasının tasarı metninden çıkartılması
diğer fıkralarda ise geçen "Ev" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan
Batman Şırnak
BAŞKAN Son önergeye Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Toplumda dezavantajlı gruplar olarak bilenen
kadınlar, çocuklar, engelliler ve yaşlılar için yapılan her
düzenleme genelde ev içine hapsetme, daha fazla evde zaman geçirmeye yönelik
düzenlemeler olmaktadır. Yine bu düzenlemede gelenek
bozulmamıştır. Özellikle engelliler sosyal yaşamın
dışına itilerek, dış dünya ile teması kesilerek
ev içine dönük sosyal hizmetler verilmektedir. Sosyal hizmet olarak
isimlendiren bu tür düzenlemeler genellikle yaşlılar ve engelliler
için "Ev içi Bakım Hizmeti" olarak yapılmaktadır. Bu
bakım hizmetinde ise kadınlar çalıştırılmaktadır.
Kadınlara sınırlı sayıda istihdam alanları sağlansa
da genelde bu ev içi, güvencesiz, geçici işlerde olmaktadır. Bu da
kadınları sosyal yaşamı dışında eve
hapsetmektedir.
Çocuklar içini ise "Çocuk Destek Merkezleri, Çocuk
Evleri Sitesi" adı altında yapılacak olan ev tipi sosyal
hizmet birimlerinde çocukların yaşadıkları
olumsuzlukları engellemek amaçlanmıştır. Bu tür
düzenlemelerin aslında çocukların yaşamın getirdiği
olumsuzluklardan korumaktan çok, devlet için ileride tehlike oluşturdukları
düşündükleri çocukların "ıslah etme, terbiye etme ve asimilasyon
etme" projelerinden biridir. Geçmişte "Taş atan
Çocuklar" olarak kodlanan çocukların "Sevgi Evleri"
adı altında neler yapıldığı herkesin bildiği
bir örnektir. Bu çocukların ailelerinden alınması, aileleri
cezalandırma yöntemi olarak da kullanılmıştır.
Taş atan çocuklar olarak kamuoyunda bilinen çocukların Pozantı
cezaevinde ne tür uygulamalara maruz kaldığı kamuoyunun
malumudur.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin (6) ve (13) numaralı
alt bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
"6. "Çocuk Destek Merkezleri"; Suça
sürüklenmesi, suç mağduru olması veya sokakta sosyal tehlikelerle
karşı karşıya kalması sebebiyle haklarında
bakım tedbiri veya korunma kararı verilen çocuklardan psiko-sosyal
desteğe ihtiyaç duyduğu tespit edilenlerin, bu ihtiyaçları
giderilinceye kadar geçici süre ile bakım ve korunmalarının
sağlandığı, bu süre içinde aile, yakın çevre ve toplum
ilişkilerinin düzenlenmesine yönelik rehabilitasyon
çalışmalarının yürütüldüğü; çocukların
psiko-sosyal durumu, mağduriyet, suça sürüklenme, yaş ve cinsiyet
durumuna göre ayrı ayrı yapılandırılan veya
ihtisaslaştırılan yatılı sosyal hizmet
kuruluşlarını,"
"13. 'Ev Tipi Sosyal Hizmet Birimleri"; Çocuk,
kadın, erkek, engelli ve yaşlılar ile bakım veya
barınma ihtiyacı olan kişilere hizmet verilen mesken
niteliğindeki yatılı sosyal hizmet birimlerini,"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru konuşacak.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Görüşmekte olduğumuz 524 sayılı Kanun
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde gerekçe olarak çocuk destek merkezlerinde
çocuklara yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin verileceği açıkça
belirtilmiş ve çocuk destek merkezlerinde çocukların gruplara
ayrılmaları yapılırken ayrıca psikososyal
durumlarının da mutlaka dikkate alınması istenmektedir;
bunu amaçlamaktayız.
İkinci olarak da ev tipi sosyal hizmet birimlerinde
çocuk, kadın, engelli ve yaşlılar ile bakıma veya
barınma ihtiyacı olan kişilere yatılı hizmet
verileceği belirtilmektedir. Kadına yönelik şiddet son
yıllarda artış göstermiş olsa da zaman zaman erkeklere
yönelik şiddet olayları da kamuoyuna yansımaktadır. Kanunda
ev tipi sosyal hizmet birimlerinden kadınların
yararlanacağı açık bir şekilde belirtilmiş olsa da
eşlerinden şiddet gören erkeklerin buralardan yararlanabileceği
açıkça belirtilmemektedir. Önergemizde erkeklerin de ev tipi sosyal hizmet
birimlerinden yararlanması amaçlanmıştır. Sonuçta sosyal
hizmettir. Bununla ilgili de Meclisin inşallah karar vereceğini
düşünüyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, konu hep dönüp
dolaşıp aileye geliyor. Yani, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımıza çok önemli görevler düşüyor. Tabii,
bunlarla ilgili olarak yine daha önceki kanun maddesinde söylemiş
olduğumuz gibi, özellikle bağımlılıkla ilgili
ülkemizde çok ciddi sorunların olduğunu bir kez daha yinelemek
istiyorum.
Bakınız, son zamanlarda yapılan anket
araştırmalarında, özellikle öğrencilerin yüzde 48,2si
ailesinde tütün kullanan birisinin olduğunu söylüyor yani neredeyse
ailelerin yüzde 50si sigara kullanımıyla karşı
karşıya. Ayrıca, öğrencilerin yüzde 26,7si sigara, puro,
nargile ve benzeri bir tütün ürününü denemiş olduğunu ifade ediyor.
Yine, öğrencilerde tütün ürününü ilk kez deneme yaşının
-bazı araştırmacılara göre 12, bazılarına göre
13- neredeyse ilkokul yaşının altına doğru gitmekte
olduğu görülüyor. Tabii, kızların yüzde 19,9u, erkeklerin de
yüzde 33,2si tütün ve ürünlerini denediğini söylüyor. Öğrencilerin
yine yüzde 15,2sinin ailesinde alkol kullanan birisi olduğu tespit
edilmiş. Yine, öğrencilerimizin yüzde 19,4ü alkollü içecekleri bir
kez olsun denemiş olduğunu ifade ediyor. Bu oranın kızlarda
yüzde 14,1; erkeklerde ise 22,6 civarına kadar yükselmiş
olduğunu görüyoruz. Ayrıca, tabii, 32 ilde yapılan anketler de
aynı dönemde yapılan Avrupadaki ESPAD projeleriyle
karşılaştırıldığı zaman çok enteresan
neticelerle karşılaşmış olduğumuzu da görüyoruz.
Şimdi, burada şunu da söylemek istiyorum:
Çocuğa, tabii, ailelerin hâkim olması gerekiyor,
çocuklarımıza okullarda da destek olunması gerekiyor ancak
enteresandır, son zamanlarda, yaklaşık olarak beş altı
seneden beri buradan müteaddit defalar gündeme getirmiş olmamıza
rağmen, ESPAD Projesi denen, Avrupa alkol ve diğer
uyuşturucuların okul projesi yani Avrupada uygulanan bu sistem
ülkemizde de uygulanıyor. Ülkemizde acaba okullarımızda kaç
öğrenci sigara içiyor, kaç öğrenci alkol kullanıyor ve kaç
öğrenci esrar kullanıyor, bununla ilgili yapılan
araştırmaların ortaya konulması lazım. Ama
enteresandır, beş altı yıldan beri ESPAD projelerine Millî
Eğitim Bakanlığı bir türlü izin vermiyor, bir türlü bu
anketlerin yapılmasını kabul etmiyor. Bunu anlamak mümkün
değil. Dünyanın her tarafında bununla ilgili
çalışmalar yoğun bir şekilde yapılırken,
çocuklarımız bununla ilgili çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya bulunurken, buna izin verilmemesini anlatmak veya anlamak
mümkün değil. Bunu, soru önergeleriyle zaman zaman gündeme getiriyoruz,
yine araştırma önergeleriyle gündeme getirmeye
çalışıyoruz ama bir türlü Millî Eğitim
Bakanlığını bu yönlü olarak ikna etmiş değiliz.
Hâlbuki, önümüzdeki zaman diliminde, çağın vebası olan madde
bağımlılığı ile mücadele etmek herkesin ama
herkesin görevidir. Bunun tabii başında aile gelir, okullar gelir,
çevre gelir. Şöyle bakıldığı zaman -bunun
araştırması yapılmış- uyuşturucuya
başlayan insanların yaklaşık olarak yüzde 45inin
arkadaşları marifetiyle başlamış olduğunun,
diğer yüzde 20 civarında olanların ise -yine enteresandır-
işte, bir kere denemek durumuyla Bir kereden bir şey olmaz.
durumuyla bu bulaşıcı hastalığa
bulaşmış olduklarını biz görüyoruz.
Yani,
sonuçta, şurası gerçektir ki, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı olarak, Millî Eğitim Bakanlığı
olarak, Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak, yani her şeyin
üzerinde bunları yönlendirici, çocuklarımıza sahip
çıkıcı, aileleri, onları farklı şekilde
yönlendiren birtakım projelerle karşı karşıya olmak
mecburiyetindeyiz. Bunları yapmazsanız ne olur? Aileyi kaybediyoruz,
çocuğu kaybediyoruz, toplumu kaybediyoruz, suç oranlarını daha
fazla artırıyoruz diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 14. maddesinin 14. paragrafındaki il
müdürlüğü bünyesinde oluşturulan ifadesinin il müdürlüğü
bünyesinde il ve ilçelerinde oluşturulan ifadesiyle
değiştirilmesini arz ederiz.
Sena Kaleli (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Sena Kaleli, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı torba düzenlemenin 14üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Ayşenur İslama
Bakanlığının hayırlı olmasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 14üncü
maddesiyle ilgili düzenlemeler, hiç kuşkusuz, sosyal koruma adına iyi
niyetli yaklaşımlardır. Cumhuriyet Halk Partisi, insan, çocuk,
yaşlı, engelli, kadın, LGBT bireylerin haklarıyla ilgili
olumlu düzenlemelerin hep yanında olmuştur ve olacaktır ancak
düzenlemelerin hep kâğıt üzerinde kaldığı da bir
gerçektir.
Cumhuriyet Halk Partisi Kadın ve Çocuk Hakları
İzleme ve İnceleme Komisyonu olarak gittiğimiz cezaevlerinde,
sığınmaevlerinde, yetiştirme yurtlarında maalesef
sorunların devam ettiğini gözlemledik. Cevap
alamadığımız önergelerle onların sesleri olmaya
çalıştık.
Yetiştirme yurtlarında kalan çocuklar 18
yaşından sonra yurttan çıkartılmakta veya kaderlerine terk
edilmektedirler. Mevcut düzenlemelere rağmen, işe yerleştirilme
hakları, suça karışmış çocuklarla
karışmayanların ayrı yerlerde tutulması hâlâ
sağlanamamıştır.
Koruma kurulu kararının verilmesi ve
kaldırılması konusunda sıkıntılar
yaşanmakta, 1 kişinin imzasıyla koruma
kaldırılabilmektedir.
Hâlâ, iş
imkânından yararlanamayan, sokağın insafına terk
edilmiş, 700-800 kadar, koruma kararı kaldırılmış
kız çocuğu bulunmaktadır. Yurtlarda kalırken koruma
kararı kaldırılan veya 18 yaşından sonra
çıkartılan çocukların zararlı maddelerden korunması,
saldırı ve tacizden uzak tutulması yönünde hiçbir takip
yapılmamakta, rehabilitasyonları konusunda hiçbir adım
atılmamaktadır. Bunun çarpıcı bir örneği başkent
Ankarada yaşanmaktadır.
Sayın Bakan, yeni
olduğunuz için sayacağım isimler size yabancı gelebilir ama
Erdallar, Ömerler, Uğurlar, Hacerler, Ahmetler, Yusuflar, Hasretler,
Süleymanlar dediğimde, eğer değiştirilmedilerse Bakan
Yardımcınız ve bürokratlarınız ne demek
istediğimi anlamışlardır. Başkentte, bu çocuklara
tedavi imkânı sağlayamayan, kalacak yer bulamayan bir
Bakanlığın süslü ve iddialı düzenlemeler içinde oluyor gibi
görünmesinin hiçbir inandırıcılığı yoktur.
Çocukluğunu yurtta geçirenler işe yerleştirilemezken, kısa
süre kalanların işe yerleştirilmesi yaygın bir suistimale
dönüşmüştür.
Yasal işe
yerleştirme uygulamasının takibi yapılmadığı
gibi, sınav açmayan kurumlara herhangi bir yaptırım da
uygulanmamaktadır. 18
yaşından sonra yetiştirme yurdundan çıkan çocuklara bir
yıl para ödenir. hükmünün uygulanmadığına ilişkin
iddialar vardır. Gönüllülük esasında yürütülmesi gereken koruyucu
aile uygulaması ülkemizde ne yazık ki ilgi ve sevginin ticarileşmesine
dönüştürülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, 14üncü maddede yapılmak istenen bir değişiklik
ise engellilerin yaşama uyumu ile ilgilidir. Ama engellilerin aktif
yaşama katılmaları ve ulaşımla ilgili düzenlemelerin
yürürlüğü Hükûmet tarafından
altı ay ertelenmiştir. Engellilere uyumlu araç imalatı ve hizmet
kurumlarının bunları almaları maalesef
planlanamamıştır. Kamu yararına çalışan
engellilerin STK'ların kamu borçlarından dolayı mal ve
taşınmazlarına haciz uygulanması "Bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu." dedirtmektedir.
İdarenin
bütünlüğü açısından, Maliye, Hazine ve SGK gibi diğer
kurumların da engellilerden alacakları konusunda
Bakanlığınızın tutumunu benimsemesi gerekmektedir. Öte
yandan, kamu yararına çalışan dernek ve vakıflar ile
ÇYDD'yi sürekli denetleyen Maliye Bakanlığı, TÜRGEV'i nedense
görmezden gelmektedir. Bakanlığınız da Hükûmet gibi ciddi
bir samimiyet sınavından geçmektedir.
Bu düşüncelerle
herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
lll.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama bir yoklama talebi var. Yoklama tespitimizi bir
yapalım.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Eyidoğan, Sayın Ören, Sayın Işık,
Sayın Çelebi, Sayın Çam, Sayın Özgündüz, Sayın Yılmaz,
Sayın Genç, Sayın Acar, Sayın Küçük, Sayın Toprak,
Sayın Susam, Sayın Aygün, Sayın Dibek, Sayın Akar,
Sayın Köktürk, Sayın Haberal,
Sayın Özkan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
süresini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
15. Maddesindeki ev tipi sosyal hizmet birimleri ifadesinin ev tipi tüm
sosyal hizmet birimleri şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Hasan Ören Vahap Seçer
İstanbul Manisa Mersin
İzzet Çetin Aydın
Ağan Ayaydın Muharrem
Işık
Ankara İstanbul Erzincan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Emin
Çınar Mehmet
Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Ruhsar Demirel
Eskişehir
Diğer
önerge sahipleri:
Pervin Buldan Adil Zozani İdris
Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN Önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeler üzerinde Sayın Ruhsar
Demirel konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi parti grubum adına
saygıyla selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının genelde böyle torba kanunları oluyor ve o
torbalar da hep geceleri hallediliyor. Yine öyle bir gecedeyiz. Bir de
Çalışma Bakanlığının böyle bir prensibi var, geceleri
enteresan yasalar çıkarılıyor.
Tabii, yasa yapmakla derde merhem olmak arasında
fark var. Bir yasada geçen bir şeyi alıp, bu tarafa da koyup,
ayrıca bir yasa çıkardım, sayısını
artırdım, bu kafa karışıklıkları ne için
yaratılıyor, onu anlamak için iyice okumak lazım, bu 125
artı 1 kanunu.
Dün zaten Sayın Bakana ben bir kısım
dikkat çekmek adına, parti grubum adına dikkatini çekmek için
bazı sözler sarf etmiştim. Umuyorum kendisi oradan nasibine
düşeni almıştır ama, yine çok da gereksiz bir madde yasa
hükmüne konulmuş, 125e tamamlamışlar kafalar
karışsın diye.
Tabii, bunları böyle ayrı ayrı yazmak
yerine, mevcut sorunların ne kadarına merhem olunuyor, biz ona
baktık. 125, 130, istediğiniz kadar madde çıkarabilirsiniz.
Valla pek bir şeye merhem olunamamış. İsterseniz
kurumların adını değiştirin, isterseniz hepsi için tek
tek birer cümle yasa çıkarın, personel yetersizliğiniz
sürdüğü sürece sosyal hizmetler anlamında
Bakanlığınızın yapabilirlikleri çok
kısıtlı. Mesela, sosyologlar sizden bir söz duymak istiyorlar
Bakanlığınızda açık olan kadrolara yeterli
yerleştirme olmadığı için. Ya da sosyal
yardımlaşma vakfında çalışıp bu memlekete
işte 4 doların altında insan sayısı azalttık.
deme konusunda sizin en büyük yardımcılarınız olan,
paydaşlarınız olan sosyal yardımlaşma vakfı
çalışanlarının kadro sorunlarını neden
halletmediğinizi öğrenmek istiyorlar. Eğer iş
arkadaşlarınız nitelikli ve bu konuyu bilen insanlar
değilse siz istediğiniz kadar çok kurum açabilirsiniz, bu
kurumların adını da değiştirebilirsiniz, belli
yasalarla ilgili düzenlemeleri de alır torbalara atarsınız ama
sonucu alamazsınız, murada eremezsiniz. Sosyologlar ve sosyal
yardımlaşma vakfında çalışanlar sizden bir şeyler
duymak istiyorlar.
Ayrıca, memlekette yoksullukla ilgili bu 4 dolar
lafını ben bir gönderme olsun diye söyledim. Yeni, çağdaş,
bugünün insanının tanımlamasında ülkenin millî gelirinin
ortalamasının altında geliri olan herkesin yoksul
sayıldığını bir kez daha not düşmek istiyoruz
parti grubumuz adına. Ve bu yoksulluk her geçen gün o kadar artıyor
ki 2013 yılında Eskişehirde 1.080 tane iş yeri ya
kapandı ya el değiştirdi. İşte bu insanlar
yoksulluğa düştüler, bu insanların hepsi muhtaç duruma
düşüyorlar. Bu konuda bir tedbir almazsanız
Yenilerde bir moda söz
var, eskiden Nasılsın? deyince İç güveyisinden hâllice.
deniliyordu, şimdi millete Nasılsın? deyince Memleketten
hâlliceyim. diyorlar. Bu, memleketten hâllice durumunu daha iyi bir hâle
getirmek sizin Bakan olarak birinci derecede sorumluluğunuz olmalı.
Bu sorumluluğunuzu yerine getirme sırasında,
bürokratlarınızdan öte, sahada, taşrada sizi temsil eden ve bu
memleketin ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçları iletmek üzere
çalışması gereken nitelikli personeli bir an önce istihdam etmelisiniz
ki yardımlar ihtiyaç sahiplerine doğru şekilde, doğru
zamanda ve doğru uygulamalarla ulaşsın. Yoksa hâlâ Afrika
ülkelerindeki gibi kuyruklarda birbirini ezen insanların olduğu
yerlerde yardım veriliyor. Televizyonlarda gördüğümüzde içimiz
sızlıyor. Biz o hâlde olmak ister miyiz? Hayır. İşte
zaten sosyal politika uygulamasındaki en önemli olay, empati. Empati
yapamadığınız zaman sosyal politikaların
uygulamasındaki handikapları göremez, o handikaplar içinde gerekli
politikayı geliştiremezsiniz. Empati yaparsanız, bu
insanların, ihtiyaç sahiplerinin yerine kendinizi koyarsanız daha
kolay çalışabilirsiniz. İhtiyaç sahiplerine de bu ihtiyacı
tedarik edecek çalışmacıların kimler olması
gerektiği konusunda da biraz daha ilgi gösterirseniz hem sosyal
yardımlaşma vakfında çalışanlar kadrosuna
kavuşacaktır hem de işsiz sosyologlar iş sahibi
olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Yukarıda bahsedilen düzenlemede yapılan
değişiklik "Ev tipi sosyal hizmet birimleri"inde
çalışan kişilerin iş kanunu dışında
tutulmasına olanak vermektedir. İş kanununun 4. maddesi
istisnaları sıralamaktadır. Bu sebeple
çalışanların bu kanunun dışında tutulması
ilerde oluşabilecek çalışanların haklarına yönelik
ihlalleri meşrulaştırmaktadır. Zira maddenin gerekçesinde
çocukların güven duygularının gelişmesi için personelin 24
saat kesintisiz çalışması gerektiği söylenmiştir.
Sunulan gerekçeden anlaşılacağı üzere bu birimlerde
çalıştırılacak personelin bütün hayatına el koyma biçiminde
bir niyet belirmekte ve bununla paralel olarak söz konusu kurumlarda
çalışanlar iş kanununun dışında
tutulmaktadır.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
15. Maddesindeki ev tipi sosyal hizmet birimleri ifadesinin ev tipi tüm
sosyal hizmet birimleri şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Muharrem
Işık (Erzincan) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem
Işık.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine yeni bir torba yasa, yine kendinize göre
ihtiyaçları karşılamak için çıkarılan bir yasa. Birçok
madde belki toplumu ilgilendirecek, onun dikkatini çekecek, onun faydasına
olacak ama diğer maddeler yine içine
sığdırılmış. 15inci maddeye
baktığımız zaman, 14üncü maddede yapmak istediğiniz
bazı şeylerin tanımları yapılmış, 15inci
maddede ev tipi sosyal hizmet birimlerinin İş Kanununun güvencesinden
çıkarıldığı anlamına gelen bir madde
konulmuş. Yani ev tipi hizmet birimlerinin de, ne yazık ki gerekli
olan sosyal güvenceye kavuşmayacakları görülmekte burada.
Tabii, yasanın tümüne baktığımız
zaman, yine tuzaklarla dolu olan maddeler, yine yeni kamu ihalesi,
otoyolların ve köprülerin özelleştirilmesiyle ilgili maddeler,
Anadolu Ajansının nasıl özelleştirileceği, nasıl
birilerine verileceği yönünde maddeler.
Tabii, bizim asıl burada üzerinde durmamız
gereken konu: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
altında gelen bu torbada acaba gerçekten Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı görevini ne kadar yerine getirmekte, bununla ilgili ne
yapmakta? Gördüğümüz şey: Bakanlık ne kadar görevini yaptığını
söylese de, Kaderin kaderine baktığımız zaman ne olduğunu
anlamaktayız aslında. Sayın Bakan kusura bakmasın ama
Çocuk nikâhları çok masumane. diye bir söz söyledikten sonra
aslında söyleyeceğimiz fazla bir şey kalmıyor.
Şimdi benim burada söyleyeceğim basit
şeyler belki bazı kesimlerin tepkisini çekecek, bazı kesimler
kızacaklar ama ben Sayın Bakana şunu söylemek istiyorum: Bu
çocuk gelin dediğiniz zaman ne yazık ki biz pedofiliyi
resmîleştirmiş oluyoruz, bunu kabul etmiş oluyoruz. Böyle bir
şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Bu insanlar, bu çocuklar belli
baskılarla, belli şeylerle götürülüp evlendiriliyorlar ve en sonunda
da ölüme hedef oluyorlar.
Sayın Bakanın söylediğine
baktığımız zaman, bunun çok masum olduğunu söylerken
altında yatan gerçekleri araştırmak için de hiçbir
çalışma yapılmadığını görmekteyiz biz.
Çocuk gelin demek durumu kurtarmak için yetmiyor, bunu aslında
meşrulaştırmış oluyoruz. Bizim burada yapmamız
gereken mücadele: Ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, isterse oradan hiç oy
gelmesin, bunu bile göze alarak o insanlara karşı artık tedbir
almamız lazım. Bu ülkede şiddetin, kadın cinayetlerinin
yüzde 1.400 arttığı, fuhşun yüzde 400
arttığı bir durumda artık bunları göze almamız
gerekiyor ve kesinlikle de bunu kabul etmememiz gerekiyor, bununla ilgili
gerekli mücadeleyi yapmamız gerekiyor.
Tabii, burada 4+4+4 gelirken özellikle çocuk gelinlerin
önünü açtık biz -biz de çocuk gelin diyoruz artık- kendi elimizle
getirdik verdik. Bu 4+4 gelirken bunu da mı sizin paralel devlet
dediğiniz kurum getirdi? Kendiniz burada baskı yaptınız.
Komisyonlarda neler yaptığınızı biz hepimiz orada
gördük ve yaşadık. Bu konuda, Sayın Bakanım, gerçekten
tedbir almamız gerekiyor.
Tabii, sosyal hizmetler birimleri var şehirlerde,
belli birimler kurulmuş, burada hizmet veriyorlar. Sayın
Bakanım, ne yazık ki sosyal hizmetler müdürlükleriniz gerçek
görevini, gerçek işlerini yerine getirmiyorlar. Orada, sosyal hizmet
dediğiniz, sosyal yardımlaşma dediğiniz kurumlarda
dağıtılan, verilen, kömür olsun -bugün buraya geldi,
kızdınız- hepsi, o ilin milletvekili ya da o ildeki
başkanınız tarafından nokta tayini gösterilerek
dağıtılmaktadır. Gerçek ihtiyacı olan insanlara
değil, ihtiyacı olmayan insanlara
dağıtılmaktadır. Gelir testi yapılıyor, bir tane
ekemediği tarla çıktı diye, bir tane ekilmeyen tarla için Senin
tarlan var. denilerek; yıllar önce sattığı traktörün
devrini vermemiş, verememiş, köyden gidememiş, Senin traktörün
var. denilerek onların yardımları kesilirken ne yazık ki
hiç hak etmeyen insanlara -dediğim gibi, üzerine basa basa söylüyorum- milletvekilinin
gösterdiği, il başkanınızın gösterdiği noktalara
gitmektedir, bu şekilde dağıtılmaktadır.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Doğru
söylemiyorsun, doğru konuşmuyorsun!
MUHARREM IŞIK (Devamla) Bundan dolayı, önce
sosyal hizmetler il müdürlüklerinin düzene girmesi gerekmektedir.
Ayrıca, özellikle birçok kurumunuza
çalışması için insanlar alıyorsunuz. Bu alınan
insanların nasıl alındığını bir
araştırın; orada işten çıkarılan insanların
nasıl işten çıkarıldıklarını, niye
işten çıkarıldıklarını bir
araştırın; atadığınız müdürlerin ne kadar
yeterli olduğunu bir araştırın; hiç liyakati olmadan oraya
gelip, sırf belli sendikaya üyeler, belli görüşteler, falanın
adamı diye getirilip de o şehirlerde nasıl işler
yaptıklarını bir görün. Örneğin, Bileciki bir araştırmanızı
öneririm. İlimi söylemeyeyim, ilimde çok şey var ama Bileciki bir
araştırın, orada neler olduğunu bir görün Sayın
Bakanım.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.47
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 54üncü Birleşimin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
524
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
yasanın 16 ncı maddesinin 3 fıkrasının eklenir
ibaresinden sonra gelmek üzere Sayıştay tarafından denetlenir
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Adil Zozani Demir
Çelik
Şırnak Hakkâri Muş
Bengi Yıldız Sırrı
Sakık
Batman Muş
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önce bir
sessizlik rica ediyorum, lütfen!
Sayın milletvekilleri, sessizliğinizi muhafaza
ederseniz önergeleri okutacağım.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
16. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar
Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Veli Ağbaba Musa Çam Celal
Dinçer
Malatya İzmir İstanbul
Diğer önerge sahipleri:
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Emin
Çınar Mehmet
Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Ruhsar Demirel
Eskişehir
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili
Sayın Ruhsar Demirel konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; parti gurubum adına 16ncı
madde için söz almış bulunuyorum.
Bu maddedeki gerekçemiz az önce de okundu, kamu mali
yönetimi reformunun özüne ve bütçe disiplinine uygun düşmemektedir. Az
önce Maliye Bakanı da buradaydı, sanıyorum kendisi de
aslında fikri sorulsa aynı şeyi söyleyecekti. Çünkü, malum,
iktidarınız zamanında en çok söylediğiniz sözlerden biri:
Tüyü bitmedik yetimler. Artık her ne kadar mahdum hukuku var ise de bir
zamanlar tüyü bitmedik yetimlerden çok bahsediyordunuz,
şu anda, 17 Aralıktan itibaren ayakkabılar, kutular ve mahdum
hukukundan bahsediyoruz. Ancak bu ülkenin parasının bu şekilde
üstünün örtülmesi, döner sermaye
maliyetlerinin ortadan kaldırılması elbette ki doğru
değil ve bu tür şeyleri, bu tür söylemleri bazen iş
adamları da dile getiriyor ekonomi konularında. Onlar söylediği
zaman Hain., İhanet ediyorsun. oluyor ama sizler birtakım
paraları oradan alıp oralara transfer edince hiçbir şey olmuyor.
Kaldı
ki bu son faiz artırımıyla ilgili de yine bir çelişkili
durumunuz var. Ben birkaç zamandır söz aldığımda,
Hükûmetinizin gerçekleriyle yüzleşmenizi, çelişkilerinizi görmenizi
arzu ettiğimizi hep söylüyorum. Mesela, dün, Başbakan İrana
giderken diyor ki: Faiz artırımına karşıyım.
Merkez Bankası bağımsız bir kurum ama ben faiz
artırımına karşıyım. Bugünse artırılan
faiz konusunda Maliye Bakanı diyor ki: Bu konuda fikrim sorulduğu
için söylüyorum, aslında bağımsız bir kurum ama herkes
Türkiye için en doğrusunu yapıyor. İnanıyorum ki
yatırımcı kaygıları önemli ölçüde giderilmiştir
bu faiz artırımıyla. Yani Başbakanın nazarında
sanıyorum Maliye Bakanı da şu anda hain oldu ama bu döner
sermaye gelirlerinin bir şekilde affedilmesi, hesapların
kapatılması, tüyü bitmedik yetimler adına sizi insanların
vicdanında çok affettirecek bir şey değildir, herhâlde orada
sizler de başka şeylerle itham edileceksinizdir.
Dolayısıyla,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu torba
kanunundaki gerçek karşılığını bulmamış
yasal düzenlemelerinin defaatle parti grubumuz tarafından verilen
önergelerle gerçek mecrasına çekilmesini arzu etmemize rağmen her bir
önergeye Hayır, katılmıyoruz., Katılamıyoruz.
diyorsunuz. Hâlbuki, sanıyorum, Meclisin o tarafında değil de bu
tarafında otursanız siz de biraz daha sakin düşünüp Ya,
hakikaten biz bunu niye yapıyoruz? diyebilirsiniz.
Ben
dün de ifade ettim, tekrar söylüyorum: Şu anda biraz sakinleşip Ne
yaşanıyor ülkede? diye bir durup bakarsanız sizler de bizim
söylediklerimize katılacaksınız.
Mesela,
Sayın Bakanın Kültür Bakanlığı geçmişi
olduğu için ben bir konuya da dikkat çekmek istiyorum. Türkiyenin
tanıtımı konusu var biliyorsunuz, popüler konu. Bir Hollywood yıldızı bulundu yine ve
kadın bir yıldız ve ona Türkiye'yi tanıttırmayı
düşünüyorsunuz. Sayın Bakan Kültür Bakanlığı
geçmişi itibarıyla bilecektir ki, çağdaş dünyada bir
popüler yıldız getirilerek ülkeler tanıtılmıyor. Daha
önce bir Türk Hava Yolları Kevin Costner meselesi vardı, partinizde
birtakım da sıkıntılara sebep oldu, hatırlayacaksınızdır
sanıyorum. Modern zamanlarda ülkelerin tanıtımları için
kültürel yatırımlar yapılıyor. Örneğin, son
zamanlarda, birkaç ay önce yayımlanmış bir kitap vardır,
Dan Brownın Cehennem kitabının üçte 1i İstanbula
ayrılmıştır. Çağdaş kültür tanıtımı
seferberliklerinde yazarlara kitaplar yazdırılıyor veya o
şehirde filmler çektiriliyor.
Sayın Bakanın ben bu Julianne Moore konusunda,
bir kadın figürü üzerinden Türkiye'nin bu şekilde
tanıtılmasının popüler kültür algısı,
kadının bedeninin kullanılması anlamında -hem de
kendisi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olmuşken hazır- ne
düşündüğünü parti grubum adına sormak istiyorum: Bu tür
isimlerle, bu tür kadınların bedeni üzerinden Türkiye'yi tanıtmak
size ne kadar akılcı geliyor? Aile Bakanı olarak çocuk gelinler
konusundaki masumane düşüncenizi artık dünya biliyor, yalnızca
Türkiye değil çünkü tarihe geçtiniz bu fikrinizle ama aynı
hassasiyeti umuyoruz ki bu konuda göstermezsiniz çünkü o hassasiyet olumsuz bir
hassasiyetti. Ben parti grubum adına
Bu soruya cevap bulmak istiyoruz,
bir cevabınızı duymak istiyoruz: Bir kadın olarak Türkiye
tanıtımında bir Hollywood yıldızına avuç dolusu
paralar verilip Türkiye'yi sanki 19uncu yüzyılda tanıtıyormuşuz
gibi böyle bir figür üzerinden tanıtmayı nasıl buluyorsunuz?
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, cevap mı vermek istiyorsunuz?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Evet, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun kürsüye. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslamın,
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
artık, bu çocuk gelinler masumane, çocuk evlilikleri masumane
hikâyesine bir son vermek gerekiyor zannediyorum. Sabırla dinliyorum iki
gündür, böyle bir şey söylediğim iddiası var, çocuk gelinlerin
masumane olduğunu söylediğim iddiası var. Bu, külliyen yalan, bu
cümleyi reddediyorum. Böyle bir cümle ağzımdan çıkmadı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Büyük bir röportajın
içerisinde çocuk gelinler ibaresini kullandım, erken yaşta
evlilikler ifadesini kullandım ve başka bir cümlenin içinde de
masumane ifadesini kullandım ama ikisi ayrı ayrı cümleler
içerisinde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Demek ki
kullanmışsınız.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Röportaj yayınlandıktan üç dört
gün sonra bir muhabir bu iki ifadeyi birleştirdi, manşete çekti, bu
şekilde yayınladı. Ruhsar Hanım başta olmak üzere,
birtakım arkadaşlarımız da bu tuzağa düştüler ve
sanki ben böyle bir demeç vermişim gibi bunun üzerinden birtakım
şeyler konuşmaya başladılar. Sizden rica ediyorum, lütfen,
metnin tamamını okuyun, röportajı ilk verdiğim gün
yayınlanan metnin tamamını okuyun. Söylediğim şey
şu: Çocuk evlilikleri Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur,
cezai müeyyidesi vardır. Başka bir cümlede: Ancak
çocuklarını erken evlendiren annelerin pek çoğu kendileri de
erken evlendikleri için yaptıkları şeyin suç olduğunun
farkında değiller, bunu masumane bir gelenek zannediyorlar.
Söylediğim şey bu. İkisi birleştiriliyor ve çocuk
evlilikler masumane demişim gibi bir imaj yaratılıyor.
Ruhsar Hanım, ayrıca, sözünü ettiğiniz
kanunun içerisinde 2.050 tane sosyolog, psikolog, PDRci alınmasına
dair bir madde var. Benim kanunu okumadığımı ya da
anlamadığımı iddia etmeden önce, lütfen, kendiniz kanunu
bir okuyun, anlayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel, talebiniz
nedir?
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sanıyorum 3
kere, bir tuzağa düştüğümü, okumadığımı,
anlamadığımı söyledi, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Anlamadım, ne dediniz?
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Tuzağa
düştüğüm, okumadığım ve anlamadığıma
dair ifadeleri var.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Hayır, öyle söylemedim.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Konuşmanızı tutanaklardan takip edin, Aynı tuzağa
düştü. dediniz.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika da size söz vereyim.
7.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Ayşenur İslamın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum söz hakkı verdiğiniz için.
Tuzağa düşen ben değilim de şu ana
kadar bunu tekzip etmemiş olmanız çok manalı, zamanlaması
manidar bir tekzip oldu sizinki. Zamanlaması manidar sözü sizin için çok
önemli olduğu için öyle söylüyorum. Hakikaten bir ayı geçkin süredir
hiç bu konuya değinmeyip iki gündür burada bu konu gündeme getirilince
herhâlde sanıyorum ki sinir sisteminiz kaldırmadı. Manidar bir
zamanlamayla bu tuzağa düştüğümüzü söylüyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Demirel, lütfen şahsiyatla
uğraşmayın.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) Biz tabii ki şunu
söylüyoruz: İnşallah tuzağa düşen bizizdir çünkü ülkeyi
temsil eden bir bakanın, hele ki fetret dönemindeki bir bakanın böyle
bir laf söylememiş olmasını Türk milleti adına temenni
ederim yalnızca. Ama tuzağa düşen biz değiliz bu laf sizin
şahsınıza ait. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Özür dile.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, siz de müdahale
etmeyin lütfen.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) Hiçbir gazeteye
tekzibiniz yok şu ana kadar, hiçbir
basın kuruluşuna tekzibiniz yok. Eğer bu lafın çok
söylenmesi sizi rahatsız ediyorsa bir kerelik çıkın deyin ki:
Ya, ağzımdan kaçtı, tamam; insanız, hata ederiz; bir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, buyurun, söz isteyin, konuşun.
İkincisi, ben
o kanunun hepsini okudum...
AHMET YENİ (Samsun) Özür dile Bakandan.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) ...ilgi alanım
itibarıyla da yıllardır okurum fakat şöyle bir şey
var: Sizin kaç kişiyi öngördüğünüz ayrı bir şey, sokakta
işsiz güçsüz bekleyen sosyologlar ayrı bir şey. Sosyologlar ya Adalet
Bakanlığı ya sizde istihdam ediliyor ama sokaktaki işsiz
sosyologların tümünü istihdam edebilecek bir potansiyeli yaratmadığınız
hâlde hâlâ ÖSYMde sosyoloji için bölüm açıp, hâlâ bunların
işsiz kalmaları adına ülkede diplomalı işsizliği
artıran bir hükûmetin içindesiniz. E, işte bütün bunlar gösteriyor ki
siz gerçekten fetret dönemindesiniz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Olmadı,
olmadı, çok bocaladı.
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz ağır oldu
ama...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, sataşmadan mı
söz istiyorsunuz?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Evet.
BAŞKAN O zaman kürsüye davet edeceğim sizi.
İki dakika veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
8.- Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Ayşenur İslamın, Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son derece sakinim,
sinirlerime hâkimim, hayatın boyunca böyle oldum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Dengesi bozuldu
Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Efendim, Çocuk
evliliklerine masumane dedi. manşeti atıldığının
ertesi günü bir televizyon programına çıkarak böyle bir şey
yapmadığımı ifade ettim, böyle bir cümle
kullanmadığımı ifade ettim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ertesi gün, birtakım muhabir
arkadaşları çağırarak ve söylediğim şeylerin
kendileri tarafından görülmesini sağlayarak böyle bir sözün
ağzımdan çıkmadığını tekrar ifade ettim.
Ondan bir müddet sonra 15 şehirden 63 kadın kuruluşu
temsilcisini çağırarak, davet ederek Bakanlığa bu konudaki
yanılgıyı kendileriyle görüştüm. Onlar da basına demeç
verdiler Bakan bunu söylememiş. diye.
Arz ediyorum, teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Diğer önerge adına Veli
Ağbaba, Malatya Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, daha önce buradan
Malatyalıların isteğini, haykırışını bu
kürsüden dile getirmiştim. Bir kez daha, maalesef sorun çözülmeyince bir
daha dile getirmek şart oldu.
Malatyalıların sağcısı solcusu,
memuru, esnafı, çiftçisi, minibüsçüsü dediler ki: Altmış
beş yıl önce kurulan, bizim öz, kendi paramızla kurulan;
dedelerimizin, analarımızın, babalarımızın
derdine derman olan eski adıyla Devlet Hastanesi yeni adıyla
Beydağı Devlet Hastanesini kapatmayın,
sağlığımızla oynamayın. dediler. Fırat,
Yıldıztepe, Çöşnük ve Mehmet Buyruk Caddesinde yaşayan
mahalle sakinleri ve Kale, Doğanyol, Pötürge, Battalgazide yaşayan
insanlar Bize kıymayın. Buraya bazen yürüyerek, bazen bir
dolmuşla geliyoruz. Eğer burası kapatılırsa diğer
hastaneye gidecek durumumuz yok. dediler.
Daha önce Malatyanın en hareketli bölgesi olan, en
güzel semti olan bu semt şimdi kimsenin selam vermediği, in cin top
oynayan bir semt hâline geldi. Beydağı Devlet Hastanesinin
kapatılması sadece hastanenin kapatılması değildir. Bu
hastanenin kapatılmasıyla biliniz ki o semtteki dolmuşçular,
bakkallar, eczacılar, fırıncılar, lokantacılar yani
bütün küçük esnaf, yani sizin bilmediğiniz
tanımadığınız küçük esnaf, yani sizin hiçbir zaman
destek vermediğiniz küçük esnaf kapılarına kilit vuracaklar,
yani aç kalacaklar. Peki, ne uğruna? Sizin, AKPnin en çok bildiği,
en uzman olduğu, en çok ilgi alanına girdiği bir rant
uğruna. Burası TOKİye devredilecek, yerine muhtemelen yine
AKPnin en bildiği, AKPnin uzmanlık alanı olduğu,
Başbakanın da özel uzmanlık alanına girdiği bir AVM
yapılacak.
Değerli milletvekilleri, böyle bitse iyi. Malatya
Devlet Hastanesinin kapatılması yetmiyormuş gibi, Malatya eski
SSKnın 5 dönümlük arsası Malatya Belediyesi imar planında
sağlık tesisi olarak gözükmesine rağmen, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı plan değişikliğiyle bu bölgeyi konut,
ticari alana dönüştürdüğü gibi, 0,70 olan emsal yoğunluğunu
da 1,75e çıkardı. Arsa üzerinde yapılan bu
değişiklikle, buranın birilerine satışından önce,
rant artırma girişimi olduğu anlaşıldı, yani
yandaşlarına vereceği açıkça gözüküyor. Malatyalılar
diyorlar ki: AK PARTİli milletvekilleri, AKP milletvekilleri, Allah
gözünüzü doyursun. Allah gözünüzü doyursun, Malatyanın hastanesini
kimseye vermeyin.
Değerli arkadaşlar, Malatyaya AKP bir verdi
iki aldı ya da iki aldı bir verdi. Yani iki devlet hastanesini
kapatıyorlar, bir devlet hastanesi yapıyorlar. Ben burada
Malatyalıların haykırışını bir kez daha dile
getirmek istiyorum. Malatyalılar değerli arkadaşlar, seçimde
bunun hesabını size soracaklar. Sağcısı solcusu
Malatya Devlet Hastanesinin önünde eylem yaptılar, defalarca dile
getirdiler. Malatyalılar anlatamadı, ben anlatamadım,
Malatyalı bir şair diyor ki:
Yıkmayın hastanemizi derdimize deva olsun,
Kul hakkını gasbedenler ahirette iman bulsun,
Adım Kul Mustafa, soyadım Tosun,
Serde şairlik var haberin olsun,
Halka hizmet kutsal, aklında kalsın,
Şu bildiğini yapanlar saçını
başını yolsun. diyorlar size.
Değerli arkadaşlar, bir başka konu da
Malatyada, belki Türkiyede iş yerlerinin yasa gereği tatil
ruhsatı almaları gerekmekte. Daha önce 50 TL olan ruhsatlar bu
yıl 600 TL oluyor. yani tam 12 kat arttırılıyor. Belki
AKPnin yapmış olduğu artışta şimdiye kadar
yapmış olduğu en önemli şey bu. Memur maaşları düşerken,
bakkallar açlık sınırıyla karşı karşıya
kalırken bakkalların, kasapların, berberlerin pazar
ruhsatlarını 12 kat artırıyorsunuz. Bakın, ben
biliyorum, sizin derdiniz bakkal değil, sizin derdiniz esnaf değil,
sizin derdiniz kasap değil; sizin derdiniz yandaş AVM sahipleri.
Malatyada AVMye her türlü kolaylık sağlanırken, Turan Emeksiz
Caddesinde, İnönü Caddesinde, Malatyanın birçok caddesindeki
esnaflar kan ağlıyor sizin sayenizde. Ayakkabıcı
pazarında, Mısır Çarşısında insanlar kepenk
kapatmakla karşı karşıya kaldılar. Niye? Sizin
yandaşlarınızın, sizin peşkeş çekmiş
olduğunuz AVMlerin yerlerine AVM yapan zengin iş adamları
yüzünden. Kimler yok oluyor? Malatyada alnının teriyle gece gündüz
demeden çalışan, çoluğuna çocuğuna ekmek götüren insanlar
yok oluyor. Kim zenginleşiyor? AKP yandaşları, alın teri
bilmeyen AKP yandaşları zenginleşiyor. Bunun hesabını
30 Martta Malatyalılar size soracak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
yasanın 16 ncı maddesinin 3 fıkrasının eklenir
ibaresinden sonra gelmek üzere, Sayıştay tarafından denetlenir
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Akçeli olan ve bakanlık bütçesi içinde yer alan
döner sermaye kurumlarının denetiminin sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul
edilmiştir.
17nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 17 nci maddesinde geçen varması
ibaresinin varılması şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Emin
Çınar
İzmir Konya
Kastamonu
Mehmet Günal Reşat
Doğru Ali
Öz
Antalya Tokat Mersin
Erkan
Akçay
Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
17. Maddesindeki mülki idare amirinin onayı ifadesinden önce kurumun
olumluluk görüşü olmak kaydıyla ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Kocaeli Ankara
İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Celal
Dinçer
İstanbul İzmir İstanbul
Uğur Bayraktutan
Artvin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17 inci maddesinde Sosyal hizmet
kuruluşlarının kendisine teslim edilen çocuk hakkında
yapacağı inceleme sonucunda hazırlayacağı raporda,
5395 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca çocuğun derhâl
korunma altına alınmasını gerektiren bir durum
olmadığı ve ailesine teslim edilmesinde herhangi bir
sakınca bulunmadığı kanaatine varması hâlinde mülki
idare amirinin onayı ile çocuk ailesine teslim edilebilir. fıkrasının
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl
Muş
Şanlıurfa
Adil Zozani Hasip Kaplan Bengi
Yıldız
Hakkâri
Şırnak Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yukardaki
düzenleme de Sosyal Hizmet kuruluşuna teslim edilen çocukların bir
yerin mülkü amirinin kanaati sonucu tekrar aileye teslim edilmesini
sağlayan bir düzenlemedir. Sosyal Hizmet kuruluşlarında bulunan
çocukların aile içinde yaşadığı
olumsuzluklarından dolayı koruma altına alınmaktadır.
Bu düzenleme ile çocukların daha önce olumsuzluk
yaşadığı çevresine tekrar geri göndermeyi amaçlayan bir
düzenlemedir. Bunun kararını da Mülki amirin kanaatine
bırakmaktadır. Çocukların olumsuzluk
yaşadığı çevreye geri gönderilince bu tür
olumsuzlukların tekrar yaşamayacağı garantisinin neye
dayanarak verildiği belli değil. Tamamıyla mülki amirin iyi
niyetine bırakılmış bir düzenlemedir. Madde korunma
tedbirinin uygulanabileceği ya da uygulanamayacağı
çocukların tespitini sosyal hizmet kuruluşuna ve mülki amire
bırakmaktadır bu açıdan sorunludur çünkü bu duruma karar verecek
olanların nitelikleri ve doğru kararlar alabileceklerine dair
herhangi bir şey söylenmemiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 17. Maddesindeki mülki idare amirinin
onayı ifadesinden önce kurumun olumluluk görüşü olmak
kaydıyla ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Uğur Bayraktutan (Artvin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesinde verilen önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun metni iyi
incelendiği zaman, burada 2828 sayılı Kanunun 22nci maddesinde
bir düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemeye göre de ilk baştaki
ibarede bir problem yok, bizim açımızdan da bir problem yok. Neden?
Görev ve yetkili mahkeme tanımı yapılırken bu görev ve
yetkili mahkeme tanımıyla yeni getirilen düzenlemeyle Çocuk Koruma
Kanununa göre yeni bir düzenleme yapılıyor, o çerçeve içerisinde
tarif ediliyor. Buradaki eksiklik de şundan kaynaklanıyor: Tabii, o
tarihte ilk yapıldığı zaman kanun -1983 tarihli bir kanun-
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kanunu; daha sonra, 2005
yılında Çocuk Koruma Kanununun özellikle 9uncu maddesinde ne tarif
edildiği, gayet açık bir şekilde mahkemeden ne
anlaşıldığı
Kanun koyucu açıkça ibareyi
koymuş ve 9uncu maddesinde mahkeme tanımı altında bu
mahkemenin çocuk mahkemeleri ve çocuk ağır ceza mahkemeleri
olduğu ibaresini koymuştur. O nedenle, bu konuda yasal
boşluğu giderme açısından bu şekildeki bir düzenleme
Bizim açımızdan da bir problem yok ama bu maddeye eklenen Sayın
Bakan dikkatle dinlerse, burada ilginç bir olay var Sayın Bakanım-
ikinci bir fıkra var, bu fıkrada da aynen şöyle diyor: Sosyal
hizmet kuruluşlarının kendisine teslim edilen çocuk
hakkında yapacağı inceleme sonucunda hazırlayacağı
raporda, 5395 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca
çocuğun derhâl gözetim altına alınmasını gerektiren
bir durum olmadığı ve ailesine teslim edilmesinde herhangi bir
sakınca bulunmadığı hâllerde mülki idare amirinin
onayı ile çocuk ailesine teslim edilebilir. şeklinde bir ibare var.
Şimdi ben buradaki yasaya baktım. Yasanın da 9uncu maddesinde
yani acil koruma kararı alınmasına ilişkin ibarede ise
aynen yasa hükmü şu, diyor ki: Derhâl korunma altına
alınmasını gerektiren bir durumun varlığı hâlinde
çocuk, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bakım ve
gözetim altına alındıktan sonra acil korunma kararının
alınması için Kurum tarafından çocuğun Kuruma geldiği
tarihten itibaren en geç beş gün içinde çocuk hâkimine müracaat edilir. Hâkim
tarafından, üç gün içinde talep hakkında karar verilir. Hâkim,
çocuğun bulunduğu yerin gizli tutulmasına ve gerektiğinde
kişisel ilişkinin tesisine karar verebilir. şeklinde ibare var.
Burada, acil koruma kararının alınmasında mahkemeye yetkiyi
veriyoruz ki bu açıdan hani mahkemeler belki ilk demiş olduğumuz
getirilen değişiklikte mahkemeler acele karar vermiyor diye, aile
mağdur olabilir diye mülki idareye bunu devrediyoruz ama yasanın
9uncu maddesinde kanun koyucu üç günlük bir süre koyuyor, o açıdan bir
problem yok. Yani, burada, acil koruma kararı alınıyorken,
koruma kararı veriliyorken 9uncu maddeye göre bunu mahkemelere veriyoruz,
mahkeme tarafından bu ibare konuluyor ama biraz önce de ifade etmiş
olduğum gibi bu konudaki Gözetim altına alınmasına gerek
yoktur. kararını da ne yazık ki bunu yargıdan
alıyoruz, mülki idareye veriyoruz. Bu neye benziyor Sayın Bakan?
Şimdi, bu, Medenî Kanunun 32nci
maddesinde gaipliğe ilişkin düzenleme vardır. Gaiplikte de ölümü
muhtemel olan bir hadisede kaybolanlar veya kendisinden uzun süreden beri haber
alınmayanlara ilişkin gaiplik kararı mahkeme tarafından
verilir, iki tane ilan yapılır. Bu doğrudur ama bir de orada
ayrıca mülki idare amirleri tarafından istisnai olarak
kullanılan bir yetki vardır, o da ölüm karinesidir. Ölüm karinesinde
mülki idare amiri yani vali normal ahkâmı şahsiye siciline emir
vererek ölüm kaydını düşürebilir. Şimdi onunla
karşılaştırdım, acaba dedim kanun koyucu böyle bir şey
mi düşünüyor diye ama çok dikkatle incelediğiniz zaman, bir yandan
hükmü koyuyorken, bu kısıtlamayı koyuyorken mahkemeden bunu
alabiliyorsunuz ama bu hükmü kaldırıyorken bir idari kararla mülki
idare amirinin vermiş olduğu kararı yeterli görüyorsunuz. Burada
gerekçe, biraz önce de ifade ettiğim gibi, hızlı ve acele karar
alınmasına ilişkin bir tereddüt olabilir ama 9uncu madde
mahkemenin üç gün içerisinde karar verebileceğine ilişkin de bir amir
hüküm koymuş. Burada ifa etmek istediğim şu: Eğer biz
mahkemenin süresine ilişkin bir tahdit koyarsak -düzenlemeye ilişkin-
dersek ki Şu kadar gün içerisinde verebilir. diyebilirsek, bir gün
içerisinde -diğerinde üç gün olarak veriliyor- bunu bir gün olarak
düzeltebilirsek, kanunun yapılma amacına uygun olarak bu tip
tasarruflarda yargı erkinin, mahkeme kararının geçerli
olabileceğine ilişkin ibareyi de buraya koyabiliriz. Çünkü, burada
şu aşamada iki aşamalı önlem var: Yasak kararını
koyuyorken mahkeme kararıyla işlem yapıyorsunuz, eğer bir
problem yoksa bunun kaldırılmasına ilişkin olaraksa bu
sefer mülki idare amirine yetki veriyorsunuz. Bu, kanunun amacına, ruhuna,
lafzına bize göre uygun değildir. Bu konudaki çift
başlılığı önleme açısından idari bir makama
bu şekilde bir yetkinin verilmesi basit gibi gözükse de çok doğru
olmadığı kanaatindeyim. Bu nedenle bunun düzeltilerek gerekirse
yine o kişinin bulunmuş olduğu kanunun ilgili maddesinde
sayılan görev ve yetki sınırları içerisinde, Çocuk Koruma
Kanununun saydığı yetki ve çerçeve içerisinde bu mahkeme
tarafından verilebilir, bu düzeltilebilir. Bunu dikkatinize sunmak
istedim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
RECEP ÖZEL (Isparta) Elektronik de yapabiliriz
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu sefer Bayram Bey de Yok.
diyecek.
BAŞKAN - Elektronik oylamayla yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Kaç çıktı Bayram
Bey?
KÂTİP ÜYE MUHARREM IŞIK (Erzincan) Benim
saydığım 102
BAŞKAN Kâtip üyeler arasında bir
anlaşmazlık var.
Elektronik oylama yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
Bayram Beyin kaç çıktı?
KÂTİP ÜYE BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Öyle bir
şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok mu?
BAŞKAN İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, yanınızdaki
saymış. Niye arkadaşınıza güvenmiyorsunuz?
BAŞKAN Zaman zaman anlaşamıyorlar da.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama Sayın Başkan,
rakamı söyleseler inanacağız.
BAŞKAN Tamam, ben biliyorum rakamı.
OKTAY VURAL (İzmir) Kaç?
BAŞKAN Söylemiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz de inanmıyorsunuz
kâtibinize.
BAŞKAN İnanıyorum, inanıyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Sağınızdaki
kâtibe inanmıyorsunuz. Onun için elektronik oylamaya başvurdunuz.
BAŞKAN İkisine de inanıyorum. Hepinize
inanıyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) İnansaydınız
başvurmazdınız.
BAŞKAN Net olalım, net
OKTAY VURAL (İzmir) Niye? Darasını
mı çıkartıyoruz? Daralı mı veriyor?
BAŞKAN Dozunda bırakalım isterseniz
espriyi.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 17 nci maddesinde geçen varması
ibaresinin varılması şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tokat Milletvekili
Reşat Doğru konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 17nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Vermiş olduğumuz önergemizin gerekçesi:
Maddenin mevcut hâlinde bütün sorumluluk mülki idare amirine yüklenmektedir.
Zira, maddedeki varması ibaresi mülki idare amirinin çocuğun derhâl
korunma altına alınmasını gerektiren bir durum olmadığı
ve ailesine teslim edilmesinde herhangi bir sakınca
bulunmadığı kanaatine varmasına işaret etmektedir.
Hâlbuki ilgili sosyal hizmet kuruluşunun hazırlayacağı
raporda bu kanaate varılması daha doğru olacaktır diye
düşünüyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, ben buradan
şuna geçmek istiyorum: Aile kurumu ve çocuklarımız tabii bizim
için en önemli varlıklarımız. Emniyet Genel Müdürlüğünün
bugün itibarıyla çok önemli bir konuda raporu yayınlandı, bilmem
takip edenleriniz var mıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Dairesi
yani Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi 2013
yılına ait uyuşturucu raporunu yayınladı. Bu raporu
şöyle yakinen takip etiğimiz zaman, incelediğimiz zaman
dehşete düşmemek mümkün değil. Bununla ilgili bazı
göstergeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani toplumun nereden nereye
geldiğinin en bariz göstergesi bu rapordur. 2012de ülkemizde 83.133
uyuşturucu olayı meydana gelmiş, 130.049 şüpheli
yakalanmış, operasyonda 13.301 kilogram eroin, 152.086 kilogram
esrar, 225 kilogram kokain, 183.537 tablet captagon yakalanmış.
Ayrıca, bir önemli tespit de extacy bir önceki yıla göre yüzde 221,7
oranında artmış.
13.300 kilogram eroin
yakalanmasıyla enteresandır, dünyada liderliği almış
durumdayız. Yani bu şu demek: Ülkemizde uyuşturucu
kullanımı her geçen gün ama her geçen gün şiddetli bir
şekilde artıyor. Dolayısıyla, işte, burada biz
diyoruz; Aile Bakanlığına, işte, Gençlik ve Spor
Bakanlığına, ESPAD Projesine izin vermeyen ve
okullarımızdaki uyuşturucunun, madde
bağımlılığının, kullanımının
hangi boyutlarda olduğunun tespit edilmesini istemeyen Millî Eğitim
Bakanlığına çok önemli görevler düşüyor. Yani dehşet
bir tabloyla karşı karşıyayız.
Tabii, bunların
yanında diğer bir konu da -burası da dehşet bir
durumdadır- terör örgütü PKK ve diğerlerine karşı yürütülen
operasyonlarda bugüne kadar 4.584 kilogram eroin, 36.550 kilogram esrar, 17
milyon 958 bin kök kenevir bitkisi, 4.305 kilogram baz morfin, 22 kilogram
afyon sakızı, 710 kilogram kokain, 344.135 adet sentetik
uyuşturucu, 4 adet de imalathane ele geçirilmiş. Yani terör örgütü
neredeyse o bölgede tamamen kendisine bir rant alanı yaratmış.
Saygıdeğer
milletvekilleri, dünyanın tabii birçok yerinde uyuşturucu ticaretleri
özellikle terör örgütlerinin kontrolünde ama PKK terör örgütü ve onunla
beraber, yandaş olan terör örgütlerinin ülkemizde bununla ilgili olarak,
yaklaşık olarak 10 milyar doların üzerinde çok büyük bir
rakamı elde etmiş oldukları ve bunun kendi yapmış
oldukları faaliyetlerde kullanılmış olduğu ve terörün
bitmeyişinin bir sebebinin de bu olduğu düşünülmelidir. Yani
terör örgütlerinin bu şekilde imalathaneler kurmaları, beraberinde,
işte, 4.584 kilogram eroini, kendilerini yakalatmış
olmaları, acaba yakalanmayanların ne kadar büyük miktar
olduğunun da düşünülmesi gerekmektedir. O manada, tabii, bununla
ilgili ayrıca raporun diğer bölümleri vardır. Diğer
bölümlerini diğer önergede anlatmaya çalışacağım ama
saygıdeğer milletvekilleri, şurası bir gerçektir ki ülkemiz
uyuşturucuyla ilgili mücadelede, madde
bağımlılığı konusunda çok ciddi sorunlarla
karşı karşıyadır yani bağımlılık
almış başını gitmektedir. Bununla ilgili, 60
yaşından 14 yaşına kadar çok ciddi olarak
alınması gereken çok önemli tedbirler vardır, okullarda
alınması gereken tedbirler vardır, işte, ailelerde
alınması gereken tedbirler vardır diyor yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
18. Maddesinin 2. paragrafındaki "koruyucu aile bu işi gönüllü
olarak da üstlenebilir" ifadesinin "bu işi gönüllü ve isteyerek
üstlenebilir" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar Aydın
Ağan Ayaydın Süleyman
Çelebi
Kocaeli İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Musa
Çam
Ankara İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan "ödeme tutarlarına," ibaresinden sonra gelmek üzere
"ödeme zamanına." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Reşat
Doğru Emin
Çınar
Mersin Tokat Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
yasanın 18 nci maddesinin 2. fıkrasının
"yapılmaz" ibaresinden sonra gelmek üzere koruyucu ailenin
sosyal güvenliği sağlanır" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı
Sakık Bengi
Yıldız
Şırnak Muş Batman
Demir
Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Koruyucu ailelerin sosyal güvenliğinin
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan "ödeme tutarlarına," ibaresinden sonra gelmek üzere
"ödeme zamanına." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Reşat Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Burada gerekçemiz, Koruyucu ailelere verilecek bu
ödemelerin ödeme zamanının belirlenmesi uygun olacaktır.
şeklindedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önceki önergede
ifade etmiş olduğum gibi, Emniyet Genel Müdürlüğü, dehşet
bir rapor açıklamıştı. O raporun bazı bölümlerinden
size tekrar devam etmek istiyorum. 2012de uyuşturucu madde nedeniyle
doğrudan 162 kişi, dolaylı olarak da 163 kişi
hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde esrar ve extacy
kullanımı hariç 60 binin üzerinde kişinin uyuşturucu
maddeyle, kullanımıyla, bağımlılığıyla
ilgili olduğu bu raporda belirtilmiştir.
Ayrıca, yine ülke genelinde 83 bin uyuşturucu
olayı olurken 130.049 şüpheli de yakalanmış yani bir önceki
yıla göre yüzde 23,90 olay sayısı artmış ve yüzde 23,8
şüpheli sayısında da artış vardır. Yani her geçen
gün hem kullanım artmakta hem de uyuşturucu kullanımıyla
ilgili suçlar süratli bir şekilde artmaktadır yani bu bile toplumun
ne kadar önemli bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu
göstermektedir.
Ayrıca, raporda 2012de uyuşturucu maddeyle
bağlantılı suçlardan cezaevlerinde 22.445 kişinin
bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, cezaevlerinde 2008 ile 2012
arasında 136.020 kişi bu suçlardan dolayı hapiste
yatmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, burası çok
önemlidir yani neredeyse, cezaevlerinde yatan her 5 mahkûmdan, 6 mahkûmdan 1
tanesi bu suçtan dolayı cezaevine girmiştir ama diğer bir önemli
konu da, bu suçlarla ilgili Avrupadaki cezaevlerinde yatan Türklerle
ilgilidir. Bakın, şu anda, Avrupada yaklaşık olarak 30
binin üzerinde Türk insanı cezaevlerinde yatmaktadır. Cezaevlerinde
yatan insanların -neredeyse- yaklaşık olarak -bunda da
çeşitli araştırmalar yapılmış- yüzde
60ının üzeri uyuşturucu suçundan dolayı Avrupa
cezaevlerinde yatmaktadır. Enteresan tarafı da
şurasıdır: Avrupa cezaevlerinde yatan o Türk insanları,
orada cezaları bittikten sonra bizim ülkemize gönderilmektedir yani Senin
cezan bitti, bundan sonra ülkene git. denmektedir. Ama işte
enteresandır burası; tabii, şimdi o cezası
tamamlanmış olarak Türkiye'ye gelen o insanlarımız,
gençlerimiz köyüne bulaşıcı bir hastalığı getirir
konumdadır yani herhangi bir önlem alınmamaktadır. Avrupa
Birliği ülkeleri kendileri gönderirken, buradaki işte Aile
Bakanlığımıza veyahut işte Gençlik ve Spor
Bakanlığımıza veyahut diğer yetkililerimize burada çok
önemli görevler düşmektedir. Yani, o bulaşıcı
hastalığı buraya getirmektedir. Köyüne gitmektedir, köyünde
korunmasız bir tablo ortaya çıkmaktadır. Köyüne gönderilen o
insana yani Avrupadan, cezaevlerinden gönderilip buradaki köyüne gelen o
insana mutlaka birtakım destekler verilmelidir. Tabii, bu, diğerleri
için de geçerlidir.
Bakın, şu anda AMATEM merkezleri vardır
bizim ülkemizde. AMATEM merkezlerinde insanlar uyuşturucuyla ilgili tedavi
olmaktadır. Biraz önce Sayın Bakan, işte kendi
Bakanlığına 2 binin üzerinde sosyal çalışmacı,
psikolog, sosyolog aldığını ifade ettiler.
Saygıdeğer milletvekilleri, aynı tablonun
şu anda AMATEM merkezlerinde, hastanelerimizdeki bu işle ilgili olan
tedavi merkezlerinde olması gerekmektedir. Hastanelerimizin
birçoğunda yani AMATEM merkezlerinde, şu anda -yanlış
söylemiyorsam 26 tanedir- 26 tane merkezimizde psikiyatr uzman eksiği
vardır, psikolog eksiği vardır, sosyolog eksiği vardır
yani oraya alınacak olan insanlarımızın bir
kısmının veya daha fazlasının buralara
alınması gerekmektedir çünkü önümüzde çok ciddi sorunlarla
karşı karşıya olan bir Türkiye vardır. Yani,
uyuşturucuya doğru eğilim olan ve özellikle büyük
şehirlerimizin okullarında süratli bir şekilde buna doğru
yönelen bir tabloyla karşı karşıyayızdır.
Sigara kullanımı artıyor.
Bakınız, sigara kullanan insanların, daha doğrusu
uyuşturucuya başlamayla ilgili olarak yapılan
araştırmada sigara kullanımından oraya geçildiği
şeklindedir. Dolayısıyla, işte Aile
Bakanlığımıza, okullarımıza ve daha doğrusu
ailelerimizin kendilerine çok önemli görevler düşmektedir diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
18. Maddesinin 2. paragrafındaki "koruyucu aile bu işi gönüllü
olarak da üstlenebilir" ifadesinin "bu işi gönüllü ve isteyerek
üstlenebilir" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Süleyman Çelebi
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Süleyman Çelebi konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
görüşülmekte olan yasa tasarısının 18inci maddesi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede
çalışan her 100 kişiden 5inin 6 ila 14 yaş grubu
arasında çalışan çocuklar olduğu, her 100 kişiden
14ünün ise 15 ila 19 yaş grubu arasında çalışan gençler
olduğu çok açık biliniyor. Türkiyede 6 ila 14 yaş grubu çocuk
nüfusunun yüzde 32sini iş yerlerinde ve ev işlerinde
çalışan çocuklar oluştururken, çalışan çocukların
yüzde 77si tarım, yüzde 11i sanayi, yüzde 7si hizmetler, yüzde 5i
ticaret sektöründe bulunuyor. Ülke genelinde 6 ila 14 yaş grubundaki
çocukların yüzde 87si okula devam ediyor, yüzde 27si ise hem okuyor hem
çalışıyor.
İşverenlerin çocuk iş gücünü tercih etme
nedenleri şöyle sıralanmaktadır: Çocuğun
çalışması aile için gelir getirici bir kavram, çocuğu
çalıştıran işveren için ucuz emek anlamına
gelmektedir, çalışan çocuk ise para kazanma ve büyüme, yetişkin
olma olarak algılanmaktadır. Koruyucu aile için düzenlemeler
yapılıyor ama devlet sosyal bir devlet olarak çocuklara yönelik
ciddi, yapısal bir değişikliğe gitmiyor. Devlet sizin
iktidarınızda sosyal bir devlet olma özelliğini her geçen gün
daha da yitiriyor. Devletin aile, kadın ve çocuk üzerindeki koruma
şemsiyesi ne yazık ki kalkmış durumda. Hâlâ çocuk
işçiliğine çare bulunmuş değil, hâlâ sokaklarda çocuklar
çalıştırılıyor. Hâlâ getirilen eğitim sistemiyle
eşit, özgür bireyler yetiştirmek bir yana tek tip bir nesil
yaratılmaya çalışılıyor. Hâlâ
çocuklarımızın geleceği ayakkabı kutularına
tıkılıyor. Hâlâ onlara yaşanılabilir bir ülke
yaratmaktan uzağız. Örneğin, Ankarada Atatürk Orman
Çiftliğinde ve ODTÜ'de ağaçlara göz dikilip o yaşlı ama
nefes kaynağımız ağaçlar kesilebiliyor. Hâlâ dereler yok
edilerek sağlıklı bir toplum paramparça edilebiliyor.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Yollardan geçmeyin!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Çocuklarımıza
geleceksizlik, açlık, yoksulluk bir tercih olarak sunuluyor. Hâlâ popülist
eğitim politikalarıyla çocukları bir denek olarak kullanmaktan
vazgeçmediniz. Eğitim sistemimiz her geçen gün SOS veriyor ama düzelten
yok. Hepsine vadettiğiniz tek gerçek hayal, diplomalı işsiz
olmak. Hâlâ çocuk işçiler ölmeye devam ediyor. Hâlâ çocuğun gözlerinin
önünde bir kadın öldürülebiliyor. Hâlâ berber
çırağının boynuna bir ip takılarak motosikletle
çekilebiliyor. Hâlâ evde kadın ve çocuk şiddete maruz kalıyor.
Hâlâ Pozantı gerçeği çözülebilmiş değil. Hâlâ Roboskide
öldürülen çocuklara bile adalet sağlayabilmiş değiliz. Sonra,
buradan yaşamda karşılığını
yaratmayacağınız, içselleştiremediğiniz reformlar
yapıyorsunuz, adı reform. Çocuklara adalet, çocuklara iyi bir
eğitim, çocuklara yaşanılabilir bir dünya bırakmak burada
en ulvi bir amacımız olmalı ama yine de buradan sesleniyorum,
dinleyin çocuklar: Güzel günler göreceğiz, güneşli günler.
Motorları maviliklere süreceğiz. İnanın buna çocuklar. Son
sözü yine bu ülkede çocuklar söyleyecek.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Başkanım, madde 18.
BAŞKAN 18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Başkanım, yoruldunuz, isterseniz bir on dakika ara verin.
BAŞKAN Evet.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Vallahi
yoruldunuz.
BAŞKAN Olsun, devam edeceğiz.
19uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
19. Maddesindeki %3 oranının %4 olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara
İstanbul
Aydın Ağan
Ayaydın Musa
Çam Dilek
Akagün Yılmaz
İstanbul İzmir Uşak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19 uncu maddesinde hariç ifadesi
yerine dâhil ifadesi şeklinde tasarı metninde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Batman
Şırnak
Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesinde yer alan tespit edilecek ibaresinden sonra gelmek üzere yoksul
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ahmet Duran Bulut Reşat
Doğru
Balıkesir Tokat
BAŞKAN
Okutulan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
bu kanun, önemli bir kanun. Bu kanunun maddelerine katılmamak mümkün
değil, kanunun birçok bölümüne ben de katılıyorum. Buradaki
gerekçemiz, keyfî uygulamalara meydan verilmemesi amacıyla Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının belirleyeceği kişilerin
yoksul durumda olması şartı getirilmektedir. Yani bu maddeyle,
koruyucu aileyle ilgili bir düzenleme yapılmaktadır. Devlet kimsesiz
çocukların koruyucu aile yanına verilmesine destek olmaktadır,
burası doğrudur. Yani, koruyucu ailelere tahsis edilmesi devletin bir
noktada yükünü de azaltacaktır. Yani bu düzenlemeyle, dar ve düşük
gelirli ailelerin de çocuk sahibi olması hedeflenmektedir.
Ancak,
şurası gerçektir ki, ülkemizde aile içi şiddet son yıllarda
çok büyük boyutlara ulaşmış olduğu da bir gerçektir. Bu
aile içi şiddet, yine son zamanlardaki tespitlere göre, cinsel istismara
kadar da uzanmaktadır. Cinsel istismar da bence küçümsenmeyecek kadar çok
büyük boyutlardadır. Aile içi cinsel istismara yoğun şekilde
rastlandığı günümüzde, koruyucu aile yanına
yerleştirilen çocuklar için de bu tehlikenin var olduğunu da kabul
etmek mecburiyetindeyiz. Bunlardan dolayı da koruyucu ailelerin
yapabileceği kötü muameleyi engelleyecek ciddi politikalar da ortaya
koymak mecburiyetindeyiz. Yani, burada, işte Çocuğu koruyucu aileye
teslim ettik, her şey bitti. demek mümkün değildir. Yani, çocuk
teslim edildikten sonra bunun çok iyi bir şekilde takip edilmesi, kontrol
edilmesi de beraberinde yapılmalıdır. Kötü muameleye maruz
kaldıktan sonra yargılama yapılması, ceza verilmesi
çocuğun yaşadığı travmayı hiçbir şekilde
karşılayamaz. O çocuklar bizim çocuklarımız olup devlet
olarak sahip çıkma durumunda olduğumuzu bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Yani, çocuk bir travmaya maruz kalmış, ondan sonra
adliyeye intikal etmiş hadise; sorunun tam olarak çözümlenmiş olduğunu
ifade etmez. Özellikle de son zamanlarda, sokaklarda sokak çocukları
adı altında, işte, kâğıt toplayarak geçinen
çocuklarımıza rastlıyoruz. Bunlarla ilgili de geçenlerde, yine,
bir trafik kazasında bir çocuğumuz, orada kâğıt toplarken
arabanın vurması neticesinde ölmüştür. Yani, bir yerde, bu
noktalarda çocuklarımızın koruyucu ailelere verilmesinin
desteklenmesi insanlığın da gereğidir.
Sayın milletvekilleri, buradan başka bir konuya
geçmek istiyorum. Biraz önce bize
ulaşan bilgiler içerisinde, Doğu Türkistanda, şu anda, çok
büyük bir zulüm olmaktadır. Doğu Türkistan Türklüğünden,
liderleri konumundaki insanlar bir bir tutuklanmaktadır. Yine, Doğu
Türkistanda 1 tane profesör arkadaşlarıyla beraber
tutuklanmış ve akıbetinin de ne olduğu bilinmemektedir.
İşte, burada, bizim bu olaylara çok şiddetli bir şekilde
karşı çıkmamız gerekmektedir.
Bakınız, şu anda, Doğu Türkistan
liderlerinden Rabia Kadir Hanımefendi Türkiyemize girememektedir,
dünyanın her tarafına gidebilmektedir. Geçtiğimiz günlerde
Japonyada bu konuyla ilgili olarak, Doğu Türkistan Türklüğüyle
ilgili olarak çok büyük bir kongre yapılmış, uluslararası
kongre yapılmış, o kongreye yine Türkiyeden de
insanlarımız katılmış ve birçok yerden insanlar oraya
davet edilmiş ve de Japonyaya gidip Rabia Kadir Hanımefendi orada
konuşmasını yapabilmiştir ama enteresandır,
Türkiyemize gelememektedir. Bu bir insanlık ayıbıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti için, yapılması gereken yani o noktada
izin verilmesi gereken bir konu yapılmamaktadır ve bunu şiddetli
bir şekilde kınıyoruz.
Dışişleri Bakanlığına
buradan sesleniyorum: Doğu Türkistan Türklüğüne mutlaka sahip
çıkalım. Bakınız, orada, 30 milyonun üzerinde
insanımız yaşamaktadır, kardeşlerimiz
yaşamaktadır. Doğu Türkistan Türklüğüne sahip çıkmamak
demek, dünya Türklüğünün hepsine sahip çıkmamak demektir. Şu
anda Ahıska Türkleri eğer yurtlarına dönemiyorlarsa,
Azerbaycandaki Türkler eğer, işte, işgal edilen
topraklarından zorla başka bir yerlere göç ettirilmişse, bu
sorunlar bizim sorunlarımız olmalıdır yani oradaki,
kadınıyla erkeğiyle, çoluğuyla çocuğuyla o insanlara
sahip çıkmak bizim sorumluluğumuz içerisinde olmalıdır.
Geçmiş olan günlerde, 20 Ocak tarihinde, Azerbaycan
katliamlarının yıl dönümü anıldı. Önümüzdeki günlerde,
26 Şubatta da Hocalı katliamları yıl dönümü
hatırlanacak ve anılacak. Değerli arkadaşlar, 26
Şubatlara da 20 Ocaklara da, işte, Azerbaycandaki Türklere de sahip
çıkılırken, Doğu Türkistan Türklerine de mutlaka sahip
çıkmamız gerekir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19
uncu maddesinde hariç ifadesi yerine dâhil ifadesi şeklinde
tasarı metninde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
- Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
esasında olumludur. Ancak, Darüşşafaka Cemiyeti yüzde üçlük
ücretten yararlanmamasının gerekçesi belirtilmemiştir. Bu
cemiyette çalışan bireyleri yüzde üçlük fırsattan yararlanmaya
dâhil edilmelidir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 19. Maddesindeki %3 oranının %4
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN -
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 524 sıra sayılı
Tasarının çerçeve 19uncu maddesi üzerinde partimiz tarafından
verilmiş olan değişiklik önergesi hakkında konuşmak
üzere söz aldım.
Şimdi,
bu maddeyle 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunundaki yapılan,
yapılmak istenen değişiklikleri görüşüyoruz burada. Yine,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının doğrudan
doğruya bağlantılı olduğu bir kurum tabii bunlar.
Şimdi,
ben şöyle bir baktım, 2828 sayılı Yasayı
çıkardım, 2005 yılında bir değişiklik olmuş,
2007 yılında olmuş, 2011 yılında kanun hükmünde
kararnameyle yine değişiklik yapılmış, 2012de
yapılmış ve Temmuz 2013te yapılmış. Bugün
yapılmak istenen 6ncı değişiklik.
Sevgili
arkadaşlar, ne yapıldığının farkında
mısınız? Yani yaklaşık 2005ten bu yana 6ncı kez
değişiklik yapılıyor, ana kanun kanun hükmünde kararname
şeklinde yapılıyor ve hiçbir şekilde
tartışılmadan, temel kanun statüsü verdiğiniz için, gerçek
anlamda tartışılmadan, anlamının ne olduğu
bilinmeden tasarılar, teklifler,
maddeler; el kaldır, indir, geçiyor. Yani şimdi, bu kadar
önemli bir konuda, toplumda korunması gereken yaşlılar,
engelliler, çocuklar, bu kesimlerin korunmasıyla ilgili böylesine bir yasal
düzenlemede çalakalem işlemler
yapılıyor ve bundan ben çok ciddi rahatsızlık duyuyorum,
sizlerin de duyması gerekir, artık bir Dur. demeniz gerekir. Böyle
çalakalem, değiştirdiğiniz maddeleri yeniden yeniden değiştirerek
bu şekilde bir yasal düzenleme yapılmaz. Yani bu ülkede bir avukat
arkadaşımın söylediği gibi, insanları ve
hukukçuları yasa manyağı hâline dönüştürdünüz, inanın.
Nasıl bu mevzuattaki değişiklikleri takip edeceklerini, torba
kanundaki değişiklikleri nasıl takip edeceklerini artık
meslektaşlarımız bile bilemez hâle geldiler.
Şimdi, bu çerçeve 19uncu maddeyle ilgili
yapılan değişiklik 2828 sayılı Yasanın 34üncü
maddesini değiştiriyor. Özel sosyal hizmet kurumlarında
kapasitesinin yüzde 3ü oranında ücretsiz olarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının belirlediği kişilere olanaklar
sağlanıyor. Bu, olumlu bir madde aslında. Biz de diyoruz ki:
Bu, yüzde 3 olmasın, yüzde 4 oranında bu özel kurumlar bu
kişilere yardım sağlasınlar. Bu nedir? Devletin
yanında özel kurumların da sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde
ücretsiz olarak yaşlıları, çocukları, rehabilitasyon
merkezlerinde engellileri barındırmak ve onlara hizmet vermek
demektir. Bu yönüyle olumlu bir şeydir ancak şimdi birkaç tane madde
üzerinde gördüğüm bazı yanlışlıkları da ben sizle
paylaşmak istiyorum. Örneğin, çerçeve 14üncü madde de geçti,
görüşüldü ama Sayın Bakanın bu düşüncelerimizi dikkate
alacağını düşünüyorum. Ev tipi sosyal hizmetler, bu
birimlerin oluşturulması söz konusu. Şimdi, biz Uşakta
zaman zaman, bayramlarda ya da değişik zamanlarda sosyal hizmet
kurumlarına gidiyoruz, ziyaret ediyoruz. Şimdi, sosyal hizmet
birimlerinde, huzurevlerinde, yetiştirme yurtlarında ya da çocuk
evleri sitelerindeki çocukları görüyoruz, yaşlıları
görüyoruz, engellileri görüyoruz, neler yapıldığını
orada gözlemliyoruz, ama çocuk evlerindeki çocukları göremiyoruz, onlarla
konuşamıyoruz, herhangi bir sorunları var mı, onu
bilmiyoruz.
Şimdi, çocuk evleri düzenlemesi, özellikle 14üncü
maddedeki bu düzenleme, bence özellikle dikkat edilmesi gereken maddelerden bir
tanesi. Çocuk evlerinde 6-7 tane çocuk orada bulunuyor, başlarında
bir anne oluyor, ama kapalı bir kutu. Bu evler nasıl denetleniyor, bu
evlerde olabilecek kötü muameleler, yani tacizler ya da ideolojik yapılandırmalar,
bunların denetlemesi yapılabiliyor mu, yapmak isteniyor mu, bir de
onu sorgulamak istiyorum ben.
Çocuk evleri, gerçekten de yeniden yeniden gözden
geçirilmesi gereken yerlerdir diye düşünüyorum, denetlemesinin çok iyi
yapılması gerekir diye düşünüyorum, ama nihai olanı, bence
doğru olanı çocuk evleri sitesi.
Bir maddeden daha bahsetmek istiyorum. Çerçeve 15inci
maddede bu kurumlarda çalışanları İş Kanunu
kapsamının dışına çıkartıyorsunuz. Gerekçe,
Yirmi dört saat çalışmaları gerekir, çocuklara ve oradaki
bulunanlara, evlerde bulunanlara güven vermek. diyorsunuz ama siz eğer
İş Kanunu kapsamı dışına çıkartır,
kıdem, ihbar, çalışma koşullarının her türlü
çalışma haklarından yoksun bırakırsanız bu
insanları, bu bir kölelik düzeni demektir, bu bir keyfîlik düzeni demektir,
bu keyfîlikten ve kölelik düzeninden güven çıkmaz, çocuklara hoşgörü
çıkmaz, yaşlılara hoşgörü çıkmaz. Bir kişiyi
yirmi dört saat çalıştıracağız diyorsunuz ve onu
İş Kanunundaki her türlü olanaktan, hafta tatili dâhil
Neler
yapılacağını bilemiyoruz burada, çünkü Yönetmelikle
düzenlenecek. deniliyor, böylesi bir şey olmaz.
Sayın Bakanın bu önerimizi de dikkate alarak,
İş Kanunu kapsamı dışına çıkartılmayla
ilgili geçici 15inci maddenin tekriri müzakere yapılarak, bu konuda,
çalışma hayatında konuları bilen insanlarla yeniden bir
müzakere yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
20nci maddesinin (d) bendindeki bir kez yararlanabilir ifadesinden sonra
zorunlu hâllerde ikinci kez yararlanabilir ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara
İstanbul
Musa Çam Aydın
Ağan Ayaydın Süleyman
Çelebi
İzmir İstanbul İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 20 nci maddesinde yer alan '"beş
yılı süre ile" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20 inci 2828 sayılı Kanunun
ek 1 inci maddelerinin;
a) kadro ve
pozisyonları "toplamının binde biri" ifadesi yerine,
"her pozisyonda ve kadroda en az bir çocuk
b) İşe yerleştirmede öncelik,
sırasıyla lisans, ön lisans ve ortaöğretim ibaresine ek ibare
olarak ilkokul mezunları
d) merkezi sınav sonuçlarının
kullanılması esastır. ibaresi yerine merkezi sınav
sonuçlarına bakılmaksızın işe yerleştirme
yapılır. Şeklinde tasarı metninde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
BAŞKAN Okutulan son önergeye komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Binde biri çok az bir kadroya denk gelmektedir, binden az
olması halinde dahi kamu kurum ve kuruluşlarında en az bir çocuk
değil daha fazla çocuğun istihdam edilmesi gerekmektedir.
Öncelliğin lisans ve yüksek lisans
öğrencilerine verilmesi, burada lisans imkânından mahrum kalan
bireylere yönelik eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca
bu hakkın bir defa ile sınırlı olması da problemlidir.
Haklarında korunma veya bakım tedbir
kararı alınmış olan çocuklara yönelik pozitif
ayrımcılık yapılabilir. Çünkü bu çocuklar zaten
yaşadıkları sorunlardan dolayı koruma altına
alınmıştır.
Dolayısıyla yaşadıkları sorunlar
tüm hayatlarını olduğu gibi eğitim hayatını da
etkilemiş olabilir. Bu hâliyle mevcut sınavlarda diğer bireylere
göre dezavantajlı konumda olduklarından dolayı, diğer
bireylere göre başarısız olma ihtimalleri yüksektir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 20 nci maddesinde yer alan "beş
yılı süre ile" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Manisa Milletvekili Erkan Akçay konuşacak.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu 20nci madde ile Sosyal
Hizmetler Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu uyarınca korunma veya bakım
tedbir kararı alınmış çocuklara kamuda istihdam
hakkından yararlanabilmek için en az iki yıl süreyle Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının sosyal hizmet modellerinden
birisinden yararlanma şartı getirilmiştir. Kamuda işe
girmek için getirilen bu süre sınırlaması olumludur, öncelikle
bunu ifade etmek istiyorum ve bu maddeyi genel hatları itibarıyla
olumlu buluyoruz. Çünkü bazı çocukların reşit olmaya birkaç ay
kala, hatta birkaç hafta kala usulsüz bir şekilde koruma altına
alındığı ve kamuda işe yerleştirildiği
malumumuzdur. Bu çocukların özel sektörde
çalıştırılmaları hâlinde sigorta primleri
sigortalıya ve işveren hissesinin tamamının
sigortalının işe giriş tarihinden itibaren beş
yıl süre ile hazine tarafından karşılanacaktır. Bu
uygulamanın beş yıl süre ile sınırlanmasını
doğru bulmuyoruz ve bunun beraberinde bazı sorunları da
getireceğini düşünüyoruz. Bu özel sektör iş yeri sahipleri azami
beş yıllık süreyi doldurduğu için bu çocukları,
indirimden yararlanamayan işçileri işten çıkaracak ve indirimden
yararlanmak için başka çocukları işe alacaktır. Önergemizde
beş yıllık süre kısıtlamasının
kaldırılmasını talep ediyoruz.
Haklarında korunma veya bakım, tedbir
kararı alınmış çocukların kamuda işe
yerleştirilmesini, söylediğim gibi, destekliyoruz ancak, değerli
milletvekilleri, aynı özeni şehitlerimizin çocuklarına da
göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Peki, özen gösterilmiyor mu?
Elbette özen gösterilmediğini söylemek doğru olmaz fakat yeterince
özen gösterilmediğini ifade edebiliriz. Buna ilişkin düzenlemeleri
geçtiğimiz yılın temmuz ayında ve ondan önceki
yılın, 2012nin Temmuz aylarında yine hep birlikte burada
çıkarmış ve desteklemiştik, birlikte değerlendirmiştik
komisyonlarda.
Şimdi, mevcut bu uygulama, özellikle temmuz
ayında çıkan mevcut kanunlar çerçevesinde, şehitlikten
doğan iş hakkının birini eşi veya çocuğu,
diğerini ise anne-baba veya kardeşlerinden birisi kullanabilmektedir.
Yani, aileden 2 kişiye bu hak veriliyor; birisi şehidin eşi veya
çocuğu, diğeri anne-baba veya kardeşlerinden birisi.
Şehidimizin 1den fazla çocuğu olması durumunda, şehidin
eş ve çocukları ile anne-baba ve kardeş arasında
çeşitli anlaşmazlıklar ve hatta dargınlıklar olabilmektedir,
ki bunların içerisinde parçalanmış aileler de vardır.
Şimdi, ben örnek olması bakımından
bir fotoğrafı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu Jandarma Uzman
Çavuş Yücel Koç; 21 Mayıs 2008 tarihinde şehit oluyor ve
çocukları da babalarının naaşı başında, 3
küçük çocuk.
Şimdi, bu çocuklardan birisine iş imkânı
verilecek. Acaba kime iş verilecek, hangisine sahip çıkacak devlet ve
hangisine Sen git, kendine iş bul. denecek?
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında,
hayatını kaybeden kamu görevlileri ile er ve erbaşların
çocuklarının tamamı işe yerleştirilmelidir. Bu
aslında özünde bir mağduriyeti giderme, bir talebi
karşılama da değil. Şehit ailesinin isterse maddi durumu
çok iyi olsun, olabilir ve hiç de iş imkânına ihtiyacı da
olmayabilir. Önemli olan, böyle bir imkânın devlet tarafından
tanınmasıdır. Bu da şehidimize karşı bir
kadirşinaslık örneği olacaktır devlet tarafından.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü temenni ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
20nci maddesinin (d) bendindeki bir kez yararlanabilir ifadesinden sonra
zorunlu hâllerde ikinci kez yararlanabilir ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın
Süleyman Çelebi.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 20nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; çok
önemli bir konuyu, çocuk işçiliğini, çocukların
sorunlarını konuşuyoruz; sosyal devletin asgariden bu soruna
çözüm üreteceği bir temel sorunu konuşuyoruz. Ama bu konuda
verdiğimiz öneriler, Komisyonda bu konuda yaptığımız
bütün taleplerimiz elinizin tersiyle itildi.
Bu ülkede çocukların büyük bir bölümü hâlen çöpten
çöp toplayarak üretim alanında çalışmaktalar, mendil
satıyorlar, arabaların camlarını temizliyorlar,
ayakkabı boyuyorlar. Diğer birçok alanda çocuk emeği sömürüsünün
en çok olduğu ülkelerin başında geliyor Türkiye. ILO da bu
konuyu sürekli gündemine almış, hatta 2011 yılında bu
konuda çocuk kongresinin Türkiyede yapıldığı bir süreci
yaşamıştır ülkemiz. Ama bu taleplere rağmen, bu
yaklaşımlara rağmen çocuk işçiliği konusu önlenememiş,
tam tersine her geçen gün çocuk işçiliği sömürüsü
yaygınlaşarak devam ediyor. Burada Geleceğimiz çocuklar.
diyoruz. Herkesin çocukları var ama kendi çocuklarınızı
nasıl görüyorsanız, kendi çocuklarınızın hangi
koşulda yaşamasını düşünüyorsanız, lütfen, bir
kez daha vicdanen ve insani duygularla o kâğıt toplayan
çocukları da bir dakika düşünün. O çöp toplayan, oradan
nafakasını elde eden, o çok kötü koşullarda sanayide
çalışan çocukların yaşama koşullarını, o
soğuktaki yaşama koşullarını bir kez daha dikkate
almanızı diliyorum. Çünkü, bu ülke de taşeron
uygulamasının en yaygın olduğu bir ülke ve bu ülkede
taşeronun yaygınlaşmasıyla beraber çocuk işçiliği
sömürüsünün de en yaygın olduğu bir süreci yaşıyoruz.
Dolayısıyla, buraya çözüm üretmek hepimizin boynunun borcu.
Sayın Bakan,
siz aynı zamanda sosyal politikalarla ilgili de bir önemli alanı
temsil ediyorsunuz. Dün buraya emeklilikte yaşa takılanlar geldi
yağmur çamur altında ve önce Meclise alınmak istenmedi. Meclise
alınmama nedeni
Bütün siyasi parti gruplarına birçok insan
istedikleri gibi gelebiliyor ama bu insanlar, emeklilikte yaşa
takılanlar Dışarıda basın toplantısı yaptılar, bunlar
basın toplantısı yaptıkları için eylemcidir,
eylemciler içeri giremez. diye bir yaklaşımla içeri
alınmadılar ve saatlerce soğukta ve yağmurda o insanlar
bekletildi. Bu sorun, Türkiyenin sorunu. Siz de aynı zamanda bu alana
ilişkin, o emeklilikte yaşa takılanların sorununu
yalnız Çalışma Bakanına havale etmek durumunda
değilsiniz. O konuda da duyarlı olmak ve emeklilikte yaşa
takılanlarla ilgili soruna katkı vermek durumundasınız.
Çünkü, onların, aynı zamanda, yalnız emeklilik sorunu değil
tedavi sorunları da var, sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyorlar. 7 bin, 8 bin, 9 bin gün sırf prim ödemişler;
55 yaşına gelmişler, 54 yaşına gelmişler, hâlen
yaş için bekletiliyorlar ve bu insanlar maaş alamıyorlar, bir
yerde çalışamıyorlar. Bu, Türkiyenin kanayan
yarasıdır, bu sorunun çözülmesi lazım.
İkinci önemli konu: Yargı kararları hâlen
bu ülkede uygulanmıyor. Defalarca bu kürsüden söyledik, bir kez daha
söylüyoruz: Kara yollarında çalışan işçilerle ilgili,
taşeron işçilerle ilgili yerel mahkeme kararına rağmen,
Yargıtayın kararına rağmen bu karara direnen bir iktidar
var. Suç işliyorsunuz, bu suçtan bir an önce kurtulun; o yargı
kararlarına, yargının bu konudaki verdiği karara lütfen
uyun diyoruz, artık taşeronda bu sorunu çözelim diyorum.
Son olarak da değerli arkadaşlarım,
Sincanda daha geçen haftalarda biliyorsunuz çocuklara işkence
yapıldı, zulüm yapıldı, bu konuları da gündemimize
alalım diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.11
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
21inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
21. Maddesindeki asgari ücretin aylık net tutarının 2/3ünden
daha az olan ibaresinin asgari ücreti geçmemek kaydıyla olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Musa Çam Hülya
Güven Aydın
Ağan Ayaydın
İzmir İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 21 inci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 2828 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Mesut Dedeoğlu Ruhsar Demirel
Mersin Kahramanmaraş Eskişehir
Hanede
birden fazla bakıma ihtiyacı olan engelli bulunması halinde
kişi başına düşen ortalama aylık gelir
tutarının hesaplanmasında net bir aylık asgari ücret
tutarından az olursa evde bakımdan yararlanır.
BAŞKAN
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz konuşacak önerge üzerine.
Buyurun.
ALİ
ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 21inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına vermiş olduğumuz
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, burada bir adaletsizliği gidermek,
hakkaniyeti tesis etmek adına vermiş olduğumuz bir önerge.
Aslında, ailede engelli bir bireyi olan, bir vatandaşı olan
aileye verilecek olan evde bakım yardımının belirlenmesi
noktasında sadece özür derecesinin veya ailenin gelirinin esas
alınması dışında, mutlak bakıma ihtiyaçlık
veya destek durumu, hangisi söz konusuysa ona göre bir belirlemenin
yapılması lazım.
Ben buradan, tekraren, Sayın Bakana seslenmek
istiyorum: Sayın Bakanım, normal şartlarda Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı olarak bu torba içerisindeki ilgili maddelerin
tamamını geri çekmenizi aslında size tavsiye etmek isterim. Onun
da sebebi şu Sayın Bakanım: Bu konuyla alakalı gerçekten
bilgisi olan, birikimi olan, deneyimi olan, sahadaki eksiklikleri doğru
tespit etmiş olan insanlarla beraber, milletvekilleriyle beraber
Komisyonda bu konuların uzun uzadıya tartışılarak
Avrupa normlarında bir yasanın yapılmaması, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin önemli eksiklerinden bir tanesidir. Dolayısıyla,
burada, engelli vatandaşlarımızla alakalı yapılacak
olan düzenlemenin sadece bir torba içerisinde değil, engellilerin tüm
özlük haklarıyla alakalı, engelli bakım yardımlarıyla
alakalı, engellilerin istihdam edileceği alanlarla ilgili çok köklü
bir değişiklik yapılmasına ihtiyaç olduğu
kanaatindeyim. Dolayısıyla, bunu bir torba yasa içerisinde
değil, engellilerin tüm sorununu içine alan bir esas komisyon olarak
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda, gerçekten sizin de milletvekillerinizin daha önce özel
sohbetlerimizde görüştüğümüz çok anlamlı fikirlerine değer
vererek yeni bir tasarıyı oluşturmanın ülkemiz
açısından daha yararlı olacağı kanaatindeyim.
Burada 13/7/2013 tarihinde evde bakım
yardımıyla alakalı vermiş olduğum bir kanun
teklifinde, engelli ailelerine bakım yardımı için verilen miktar
ve verilme şekillerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade
ederek, ailede bulunan engelli sayısı, mutlak bakım veya destek
gerekliliği, aile fertlerinin sayısı, bunların hepsinin ortaklaşa
değerlendirilip ailede kaç birey varsa bu bireylerin sayısına
göre miktar sabit tutularak bir aileye toptan gelir temin etmenin daha
hakkaniyetli ve daha adil olduğu düşüncesiyle bir kanun teklifi
vermiştim. Eğer bu düzenleme bu şekilde olmuş olsaydı,
ailelerin geliri ve verilecek ödenek eşit olacaktı. Bunu şöyle
bir örnekle izah etmek gerekirse: 4 kişilik bir ailede, örneğin, aile
geliri 1.400 TL ise siz buna 800 TL bir devlet desteği verebilirdiniz ama
ailenin geliri 1.600 TL ise buna da 600 TLlik bir gelir desteği
verirdiniz ve bu, hakkaniyete daha uygun olurdu.
Dolayısıyla,
bir de burada, bu kanun tasarısının son maddesinde dile
getirilmesi gereken bir husus daha var. Engelli
vatandaşlarımızın, özellikle aile gelirini artıran
Aile fertlerinden bir tanesi yeniden Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında
olup gelir getiren herhangi bir yerde çalışmaya
başladığı zaman, kabul edersiniz ki ailenin hesaplanan
normal geliri artmış olacak. Dolayısıyla, bu gelirin geri
alınması noktasında da son paragrafta geçen bu verilen
miktarın tamamının yasal faiziyle birlikte alınması
yerine, ailenin gelirini aşan kısmının ve bu
insanları da mağdur etmeyecek şekilde taksitlendirerek
alınmasının hakkaniyete daha uygun olacağı
kanaatindeyim.
Dolayısıyla,
bu düzenlemede, ailede 2 engelli vatandaş varsa normal hesabın asgari
ücretin 2/3 düzeyi üzerinden değil, asgari ücret üzerinden
hesaplanmış olmasının bu ailelere daha fazla katkı
sağlayacağı inancında olduğumu ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 21.
Maddesindeki asgari ücretin aylık net tutarının 2/3ünden daha
az olan ibaresinin asgari ücreti geçmemek kaydıyla olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Hülya
Güven (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın Hülya
Güven konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
konuşmak üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu madde, AKP Hükûmetinin
engelliye bakan yurttaşlara verilecek bedeli sağ elle verip sol elle
aldığının bir örneği. Bu maddede, engelli için yirmi
dört saat bakım hizmeti veren kişilerin bu aylığı hak
etmesi için, aile içinde kişi başı aylık gelir
tutarının asgari ücretin aylık net tutarının 2/3ünden
az olması, yani 486 liranın altında olması koşulu
aranıyor. Yani 1 kişinin bir ay yaşaması için biçilen
değer 486 lira. 488 olursa veya 490 olursa bu haktan
yararlanamıyorlar.
Üstelik madde nasıl başlıyor? Her ne ad
altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak
suretiyle diye başlıyor bu madde. Yani gecekonduda olsa, evi varsa
Tapusu var. diye kabul ediliyor çünkü kira vermesi gerek bu haktan
yararlanması için. Televizyonun markasına bakılıyor. Birileri
bağışladıysa Çamaşır makinesi var. deniliyor.
Yine bağışlandıysa 3 tane çekyatı... deniliyor. Biz
bunları yaşıyoruz
Sayın Bakan.
Yani kişiler bağış almamalı, bir
tane de olsa barınacak evi olmamalı, tüm bunların
karşılığında kadın ya da erkeğe engelli
bakımı karşılığında 750 lira gibi bir bedel
ödeniyor. Ama bir şey daha var: Bakım parası, ailenin engellisi
eğer engelli aylığı alıyorduysa kesiliyor.
Değişen ne peki? Yani bir veriyorsunuz, bir alıyorsunuz çünkü
engelli aylığı alabilmek için ailede kişi başı
gelirin 240 liranın altında olması gerekiyor.
Bu kanun tasarısını hazırlayanlara
engelliyle birlikte yaşayan ve ona bakmak zorunda kalan
kadınların sorunlarını dinlediniz mi diye sormak istiyorum;
sigortasız, sağlık güvencesiz, yirmi dört saat çalışan
ev işçilerinin. Kanun tasarısı çözüm getiriyor mu? Hayır.
Aslında, çözümden çok, sorun getiriyor.
Yine, bu tasarıda engelli bakımevlerinin
açılması için teşvik mevcut. Zaten engelli bakımevleri yok
mu? Denetimini yapamadığınız için engelliler tecavüzlere,
kötü muamelelere ve kötü uygulamalara maruz kalmaktadırlar. Kanunlardaki
mevcut düzenlemeler varken, karşımıza daha önce yokmuş gibi
algı yaratılmaya çalışılmakta, yeni kanunlar
çıkıyormuş gibi görülmekte. Amaç, engelliler için
çalışıyoruz algısı yaratmak herhâlde. Birkaç engelli
aileyle konuşulsa sorunların ne kadar büyük ama buna
karşılık, çözümlerin de ne kadar kolay olduğunu görmek
mümkündür.
Yoksulluktan nemalanan Hükûmetiniz, engelli ailelere de
Uslu durmazsanız keseriz. korkusunu yaşatmaktadır. Örnek
vereceğim: Çocuğu Gezi eylemlerine katıldı diye, engelli
bir babanın aldığı engelli aylığı kesildi.
Üstelik Yanlış ödenmiş. diye geriye dönük borç da
çıkarıldı. Şimdi, o kişi ne yapıyor?
Çalışamayan bu kişi şimdi aç dolaşıyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Vekilim, bu mümkün değil, biraz gerçekçi olalım.
HÜLYA GÜVEN (Devamla) Bunlar yaşanmış
bir örnek.
Engelli kadınların sorunları da ayrı.
Evlenirlerse yine, asgari ücret de olsa, engelli aylıkları kesiliyor.
Aile önemli. diyen AKP, aslında aile olmayı önlüyor ya da
Kız-erkek birlikte yaşıyorlar. diye, birlikte
yaşayanların avına çıkıyor. Yoksul bir ülkenin, hâlâ
yoksullaştırmaya devam ettirdiğiniz bir ülkenin Hükûmetinin
milletvekili olmaktan gurur duymadığınızı umuyor,
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
22. Maddesindeki "Adalet Bakanlığı'nın görüşü
alınarak" ifadesinin "Adalet Bakanlığı'nın
olumlu görüşü alınarak" olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Hülya
Güven
İstanbul İzmir İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 22nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
"MADDE 22- 2828 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 9- Haklarında korunma, bakım
veya barınma tedbiri kararı alınarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına ait sosyal hizmet kuruluşlarına
yerleştirilmiş olan çocukların, eğitimleri ile hayat veya
beden bütünlüklerinin korunması açısından zorunlu olan hâllerde,
veli veya vasiye ait yetkiler çocuğun bulunduğu yerdeki sosyal hizmet
kuruluşunun belirlenecek yetkilisi veya sorumlusu tarafından
kullanılır. Yapılan iş ve işlemler hakkında veli
veya vasiye derhal bilgi verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Adalet Bakanlığının görüşü
alınarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca
çıkarılan yönetmelikle düzenlenir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde geçen "veli veya vasisine
ulaşmanın mümkün olmadığı acil ve zorunlu
hallerde" ibaresi açık ve şeffaf değildir. İbaredeki
"acil ve zorunlu haller"in sınırının da
çizilmemiş olması idareye keyfi uygulama yetkisi tanıyabilmektedir.
Bu nedenle bu ibarelerin sınırları kanun tasarısında
çizilmelidir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 22nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Öz (Mersin) ve arkadaşları
"MADDE 22- 2828 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 9- Haklarında korunma, bakım
veya barınma tedbiri kararı alınarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına ait sosyal hizmet kuruluşlarına
yerleştirilmiş olan çocukların, eğitimleri ile hayat veya
beden bütünlüklerinin korunması açısından zorunlu olan hâllerde,
veli veya vasiye ait yetkiler çocuğun bulunduğu yerdeki sosyal hizmet
kuruluşunun belirlenecek yetkilisi veya sorumlusu tarafından
kullanılır. Yapılan iş ve işlemler hakkında veli
veya vasiye derhal bilgi verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Adalet Bakanlığının görüşü
alınarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca
çıkarılan yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Haklarında korunma, bakım veya barınma
tedbiri kararı alınarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına ait sosyal hizmet kuruluşlarına
yerleştirilmiş çocuklarla ilgili yapılan işlemlerin zaten
çocuğun yüksek yararlarını gözetmesi gerekmektedir. Bunun
kanunla belirtilmesine gerek yoktur. Ayrıca önergemizle kanundaki
muğlak ifadeler giderilerek kanun maddesi daha anlaşılır
hale getirilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
22. Maddesindeki "Adalet Bakanlığı'nın görüşü
alınarak" ifadesinin "Adalet Bakanlığı'nın
olumlu görüşü alınarak" olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Hülyan
Güven (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir Milletvekili
Sayın Hülya Güven konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
konuşmak üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, öncelikle 1983
yılında yayımlanan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler
Kanununun 24üncü maddesinden bazı bölümleri okumak istiyorum: Korunma
kararı genel olarak çocuk reşit olana kadar devam eder. Ancak bu
karar, korunma kararına neden olan şartların ortadan
kalkması halinde Kurum yetkililerinin önerisi üzerine mahkemece çocuk
reşit olmadan önce kaldırılabileceği gibi reşit
olduktan sonra da çocuğun rızası alınmak şartıyla
devamı hususunda karar verilebilir. 18 yaşını
tamamlamış olan korunmaya muhtaç çocuklardan; öğrenime devam
etmeyen 18 yaşını doldurmuş çocukların bir iş
veya meslek sahibi edilerek kendi kendilerine yeterli olabilmelerinin
sağlanması amacıyla 20 yaşına kadar korunma
kararları uzatılabilir. Bunlardan korunma kararı kalkmış;
ancak tek başına yaşamını sürdüremeyecek durumda olan
kız çocuklarına da yine, destekler sürekli olarak verilebilmekte.
Yani uygulansa mevcut çok güzel yasalarımız var, iyi çalıştırılsa,
kâğıt üstünde kalmasa ne isim değişikliklerine ne de kelime
eklemelerine gerek kalacak.
Bugün, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına ait sosyal hizmet kuruluşlarına
yerleştirilen çocukların ne kadar çok ihmal edildiklerini görüyoruz.
18 yaşını doldurduğu için sokakta bırakılan
-üstelik kanuna aykırı olarak- genç kızları, genç erkekleri
biliyoruz. Koruma altında bulunan çocuklara bağımsız
yaşama yeteneklerini geliştirme fırsatı verilmediği
için de çoğu liseyi bile bitirememektedirler. Düzenli bir işleri de olmadığı
için kötü koşullarda yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
Bu durum, madalyonun bir yüzü, diğer yüzü ise
yuvalarda koruma altında yaşayan kız çocuklarının da
korunamadığı. Medyaya da yansıdı, Taksimdeki yuvada,
daha sonra Aydındaki yuvada yaşananları biliyoruz. Kız
çocuklarının fuhşa yönlendirildiklerini öğrendik. Üstelik
suçluları tespit için bir yıl beklenmiş, teknik takibe tabi
tutulmuş yani bir yıl daha fuhşa yönlendirilmişler.
İş bulduğu belirtilen genç kızların ise nerelerde
çalışma savaşı verdikleri, genç erkeklerin ne
yaptıkları bilinmiyor yani kısaca devlet baba, babalık
görevini yerine getirmiyor. Aslında yasalarımıza göre kamu kurum
ve kuruluşları tıpkı engellilerde olduğu gibi, koruma
altındaki çocuklar için de kadro ayırmak zorunda. Ancak ne sınav
açılıyor ne de istihdam ediliyorlar, engelliler gibi. Kurumdan 18
yaşını doldurduğu için çıkarılan çocuklar,
işsiz ve sosyal güvencesiz olarak yaşam savaşı veriyorlar
ama amaç, çözüm bulmak değil de yurttaşları oyalamak olunca
karşımıza, bu örnekte de olduğu gibi, daha çok çorba
yasalar çıkacaktır. Çocuk yuvaları denetlenmediği için de
çocuklar koruyucu ailelere devredilmeye çalışılıyor. Evlat
edindirme için sarf edilen denetim çabası koruyucu ailelere
gösterilemiyor. Çocuk için verilecek parayı geçim kaynağı olarak
görecek bir aile, çocuğa ne kadar yararlı olur ve kendi
çocuklarından nasıl ayrılabilir ki?
Yoksulluğu yönetmeyi ve yoksulluktan
nemalanmayı bırakmadığınız sürece sorunlar
büyüyecek ve yumak hâline gelecektir. Geçici olarak çorba yasalarla çözüm
getiriyormuş gibi görünmek de yoksulluğu ortadan kaldırmaz. Tüm
yoksullukların kaldırılmasını ve tasarı
maddelerinin tekrar gözden geçirilerek düzeltilmesini umuyor, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.49
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kara
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
524
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
23. Maddesindeki "asgari ücretin aylık net tutarının üçte
birinden az" ifadesinin "asgari ücretin yarışma kadar"
ifadesiyle değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Hülya Güven
İstanbul İzmir
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinde yer alan 4734
sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin tabi olduğu usule göre" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Yasa Tasarısının, 2828 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi
öngören 23'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilerek tasarı metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 23: 2828 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 10- 65 yaşını
doldurmuş ve her ne ad altında olursa olsun esas alınmak
suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama
aylık gelir tutarı asgari ücretten az olan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına, bulundukları yerleşim yerlerinin yerel
yönetimleri tarafından bakım hizmeti verilir. Bu bakım
hizmetinin kapsamı ve veriliş şekli yerel yönetimlerin kendi
meclislerinde karar altına alınır. Merkezi düzeyde toplanan
primler ve diğer ödenekler kentin nüfus yapısı,
yoğunluğu ve gelirlerine göre belirlenerek ilgili yerel yönetim
birimine aktarılır. Bakım hizmetinin, hizmet alım yoluyla
gerçekleştirilmesi, 4734 sayılı kanunda belirtilen ilgili
esaslara tabidir.
İdris Baluken Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan
Bingöl Batman
Şırnak
Demir Çelik İbrahim
Binici Adil
Zozani
Muş Şanlıurfa
Hakkâri
BAŞKAN Önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yaşlılar için evde bakım hizmetlerinin yerel
yönetim odaklı sunulması ve hizmetten yararlanmak için öngörülen
gelir şartının iyileştirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinde yer alan "4734
sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin tabi olduğu usule göre" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
65 yaşını doldurmuş ve muhtaç olan
Türk vatandaşlarına 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin tabi
olduğu usule göre hizmet alımıyla bakım hizmeti
verilebilmesi öngörülmektedir.
Anılan hüküm, doğal afetler, salgın
hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen
veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya
çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu
olması durumunda pazarlık usulünü öngörmektedir.
Bu düzenleme ihalelerin istenildiği gibi
yönlendirilmesine yol açabilecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 23. Maddesindeki "asgari ücretin
aylık net tutarının üçte birinden az" ifadesinin
"asgari ücretin yarısına kadar" ifadesiyle
değiştirilmesini arz ederiz.
Hülya Güven (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın Hülya
Güven konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
konuşmak üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu maddeyle, 65
yaşını doldurmuş ve hane içinde kişi başına
düşen aylık gelir tutarı asgari ücretin üçte 1inden az olan
yani 240 liranın altında olan yaşlılara, hizmet
alımıyla bakım hizmeti verilebileceği belirtiliyor.
Aslında, bu durumun iki önemli sakıncası var: Birincisi,
kişi başı 240 lira gelir biçilmiş yani 245 lira olursa bu
haktan yararlanamayacak. Engelli bakımı için ailede kişi
başı gelire 486 lira değer biçilirken, 65 yaş için 240 lira
gibi bir rakam değer biçiliyor. Yani yaşlı tek başına
olsa, kiralık bir evde de oturduğunu düşünsek bu parayla
nasıl geçinecek, 245 lira nasıl yetecek? Üstelik yine burada her
türlü gelir toplamı esas alınıyor diğerlerinde de
olduğu gibi. Üstelik, yönlendirilen ve bakım hizmeti verecek
kişinin yemesini içmesini de kim karşılayacak, o da bir sorun
olarak karşısına çıkacak yaşlının. Yani
yaşlıya Aman gerek yok, gelmesin. diye düşündürtecek bir
madde.
İkinci önemli sorun ise taşeronluğu
teşvik etmesi. Hizmet alımı ile
çalıştırılacak kişinin niteliği, bilgisi ne
olacak, belli değil. Engelli kişilere bakanlardan
kıskandığınız ve ödemediğiniz asgari ücreti
alacaklar belki ama taşeron ile çalışanların
sorunlarını yaşayacaklar. Garantileri olmadan, sendikaları
olmadan, toplu sözleşme hakları olmadan modern kölelik yapacaklar.
Yani bir köle grubu daha yaratılıyor. Eğer yaşlı ya da
engelli olsun, onlar emekli olarak da olsa, refah içinde yaşlılıklarını
yaşayacak bir gelire sahip olsalar, bakım için
ihtiyaçlarını kendileri karşılayabileceklerdir, bu tür
yardımlara ihtiyaçları olmayacaktır. Bugün, emeklilere
bakıyoruz, sürünüyorlar, tedavide katkı payı ödedikleri için
tedavi de olamıyorlar.
Çalışan kişiye gelince, bir yandan
Taşeronluk kaldırılacak. diyerek umut
dağıtılıyor ama diğer yandan da taşeron işçi
sayısı artırılıyor. Bazılarına kadro
verilecek. denilirken, sağlık dâhil birçok çalışma
alanında taşeron sayısı artıyor -hekimler,
hemşireler, teknisyenler- yani sayıları bitmiyor. Üstelik
iş kazaları ve ölümler de en çok taşeron sistemiyle
çalışanlarda ortaya çıkıyor. Taşeronun alt
taşeronu, onun da alt taşeronu; yani bunlar köle
çalıştırmak değil de nedir?
Hastanelerde temizlik
işçisi adı altında alınan kişiler hasta
bakımı yapıyor, enjeksiyon yapıyor ve birçok sorunlar
ortaya çıkıyor. Peki, bu taşeron elemanlar yaşlıya
nasıl bakacaklar? Üstelik yaşlıya bakan kişinin evde
ayağı kayıp düşse sorumlu kim olacak? Bu kanun
tasarısının maddesi açık değil. Bakım verecek
kişinin niteliği nasıl olacak? Hizmet alımını
yaşlı mı yapacak, Bakanlık mı yapacak? Denetim
nasıl ve kim tarafından yapılacak?
Emeğin iş
güvencesini ortadan kaldıran bir sistem. Belki de
yaşlıların bir yakınına taşeron
aracılığıyla para aktarmayı düşünerek bir
düzenleme yapılıyor. Herhâlde seçim yatırımı olarak
kullanılacak bu yöntem, seçimden sonra da kesersiniz zaten. Ancak,
aylık geliri 240 liradan yüksek olan, örneğin 250 lira olan
yaşlıları mutsuz yapacaksınız. Taşeron ile
bakım hizmeti alamayan yaşlı ve aileleri de mutsuz
olacaklardır çünkü 240 liralık biçilen bedel ile kimse
geçinemeyecektir ve sayıları 2 milyon olan taşeron işçileri
kölelikten kurtarmak, insan haklarını gözeterek haklarını
vermek, bunların hakça çalışmasını sağlamak
devletin görevidir.
Kuralları belli
olmayan bu maddenin daha açık şekle dönüştürülmesini ve
taşeron sistemi olmaksızın çalışanların
sağlanmasını, 240 lira altında gelir aranmasının
kaldırılmasını önerir, saygılarımı
sunarım.
Teşekkür
ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, 60ıncı
maddeye göre bir söz talep ediyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maddede şöyle bir yazım sorunu olduğunu
düşünüyorum, Sayın Bakanın bu konu üzerinde durmasını
arzu ederim: Maddedeki ifade, anlam, 65 yaşını doldurmuş
olan kişilerin bakım hizmetine ihtiyacı olduğu, bu nedenle
de kendilerine eğer gelir durumu iyi değilse devlet tarafından
bakım hizmeti verilebileceği düzenlenmektedir. Oysa 65
yaşını doldurmuş olan kişinin mutlaka bakım hizmetine
ihtiyacı olacak diye bir şey yoktur yani 65 yaşın
üzerindeki kişiyi Güçten, takatten düşmüş kişi. olarak
tanımlamayı, böyle bir varsayımdan hareket ederek böyle bir
düzenleme yapmayı doğru bulmuyorum. Kişi 60 yaşında
olabilir ama gerçekten gelir durumu da iyi değildir ve bakım
hizmetine de ihtiyaç duyabilir. Bunu Bakanlığın bir kez daha
değerlendirmesinde yarar var diye düşünüyorum. Gelir durumu olmayan
kişinin sağlık durumu son derece iyi olabilir, bu
anlayışı bir kere bir kenara bırakmak lazım. 65
yaşın altında olup da hem gelir durumu iyi olmayan hem de
bakıma ihtiyacı olan kişilerin bakım ihtiyacının
da devlet tarafından karşılanması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Açıklama mı yapacaksınız Sayın
Bakan?
Buyurun, yerinizden
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada amaç şu: 65 yaşın üzerinde olan fakat
maddi durumu kendisine bakmaya yeterli olmayan vatandaşlar için özel
bakımevlerinden hizmet satın alabilmenin önünü açan bir madde bu.
Yani bizim huzurevlerimizde zaten bu tarz insanlarımıza
bakıyoruz ama onun dışında, özel bakım hizmeti veren
kuruluşlardan da hizmet satın alarak bu tür insanlara yardım
etmenin önünü açan bir madde. Engelli olması şart değil ya da
kendi işini görüp göremeyeceği şart değil. Yaşam
standartları açısından ya da gelir durumu açısından
bir kritere tabi tutuyoruz ve ortada kalmışsa, bakacak kimsesi yoksa,
ailesi yoksa, geliri yeterli değilse hizmet satın alarak
onların
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani
geliri yeterli değilse sağlık durumu da iyiyse
OKTAY VURAL (İzmir) İyiyse niye bakım
hizmeti verilecek?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
kendisine bakabilecek durumda ise, bir bakım hizmeti yerine kendisine bir
nakdî harçlık vermek, nakit yardımı yapmak daha doğru
değil midir acaba?
OKTAY VURAL (İzmir) İstismara açık olmaz
mı?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Onu zaten yapıyoruz fakat barınma
ihtiyacını karşılayabilmek açısından
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım, şu meseleyi halledelim artık sayın
milletvekilleri.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama
şimdi burada siz sadece bir aylık gelir şartını
koşuyorsunuz. Kişinin kendine ait bir evi olabilir, iyi veya kötü bir
evde oturuyor olabilir ama gerçekten son derece düşük bir geliri olabilir,
ayda 200 lira bir geliri olabilir. Kişinin sağlığı
yerinde, onun sadece bir nakit yardıma ihtiyacı var ama siz buna
mutlaka bir bakım hizmeti vereceğim diyorsunuz yani 65
yaşını geçmiş bir kişiyi güçten, takatten
düşmüş bir kişi olarak varsayan bir anlayış var bu
düzenlemenin gerisinde. Bu ifadeyi düzeltmek lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, teşekkür ederim.
Herhâlde bir değerlendirme yaparlar.
24üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 24 üncü maddesi ile 2828 sayılı
Kanuna eklenen ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"ücretsiz bakılmaya" ibaresinin "ücretsiz
bakılan", "bakımının sağlanmasına"
ibaresinin "bakımı sağlanan" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mustafa
Elitaş Mehmet Doğan
Kubat
İstanbul Kayseri İstanbul
İsmail Kaşdemir Gökcen
Özdoğan Enç
Çanakkale Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
24. Maddesinin sonundaki "aylık net harçlık verilir"
ifadesinin önüne "asgari ücretin 1/4'ünden az olmamak kaydıyla"
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar
Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Ali
Özgündüz
İstanbul İzmir İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinde yer alan
yaşlılar ile engelli bireylere; ibaresinden sonra gelmek üzere
asgari ücretin dörtte birinden az olmamak üzere ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Mesut Dedeoğlu
BAŞKAN Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mesut Dedeoğlu konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede yapılan
değişiklikle, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile
Darülaceze bünyesinde oluşturulan kurumlarda ücretsiz kalarak bakım
hizmeti alanlara her ay harçlık verilmesi konusunda düzenlemeye
gidilmektedir. Bu düzenleme, ülkemizde geç kalınmış bir
düzenlemedir; keşke bu düzenleme daha erken yapılabilseydi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı
107 adet devlet huzurevi bulunmaktadır, bu huzurevlerinde
yaklaşık 10.899 yaşlıya bakım hizmeti verilmektedir.
Bunun dışında, ülkemizde, diğer bakanlıklara,
belediyelere, vakıf ve derneklere ait huzurevlerinde de
yaşlılara bakım hizmeti verilmektedir ama bu yetersizdir.
Buralarda verilen hizmetler de eklendiğinde, ülkemizde 300 adet resmî ve
özel kurumlara ait huzurevlerinde yaklaşık 19 bin yaşlıya
bakım hizmeti sunulmaktadır. Bu huzurevlerinin 36sı Ankarada,
42si İzmirde ve 85i de İstanbulda yaşlılara hizmet vermeye
devam etmektedir. Huzurevlerinin dışında ülkemizde yaşlı
hizmet merkezleri tarafından da bakım hizmeti verilmektedir.
Yaşlı hizmet merkezlerinin dışında, 398.335
kişiye de evde bakım hizmeti verilmektedir. Birçok talep
olmasına rağmen de devlet bunlara yeterli ilgiyi gösterememektedir.
Ülkemizde yaşanan yoksulluk ve gelir dağılımı gibi
sıkıntılar bakım hizmetinden yararlanan
vatandaşlarımızın sayısını her geçen gün de
maalesef ki artırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hiçbir yaşlı aç, açık ve muhtaç durumda
bırakılmamalıdır. Devleti yaşatmanın yolu
insanı yaşatmaktan geçer. Bu ülkenin değeri insanlarına
verdiği değerle ölçülmektedir. Geleceğe güvenle bakabilmek için
emekli ve yaşlıların onurlu bir yaşam sürmesini temin etmek
zorundayız. Emekli ve yaşlılarımızın
yalnızlığa mahkûm edilerek toplumdan dışlanmasına
izin vermemeliyiz. Yaşlılara dönük politikalar onların
yaşlılık dönemlerini kapsayacak şekilde
hazırlanmalıdır. Hasta, engelli ve yoksul yaşlılar
korunup gözetilmelidir, onların yaşam sevincini artıracak ve
yaşam kalitesini koruyacak sosyal politikalar uygulamaya derhâl
konulmalıdır. Yaşam kalitesi, hastalık ve bakıma
muhtaçlık problemlerine yönelik çözümler üretilmelidir.
Yaşlıların sağlık hizmetlerine kolay erişimi
mutlaka sağlanmalıdır. Yaşlı sağlık
hizmetlerinin standardı yükseltilerek bu hizmetlerden etkin bir
şekilde yararlanılması temin edilmelidir. Yaşlılara
günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri için çağdaş
standartlarda bakım ve yardım hizmetleri sunulmalıdır. Nüfus
faktörü gözetilmeksizin her ilde yeterli düzeyde yaşlı
bakımevleri açılmalı ve
yaygınlaştırılmalı ve bu da teşvik edilmelidir.
Yalnız yaşayan yaşlıların günlük
ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak da destek
hizmetleri geliştirilmeli, mutlaka bu gereklidir. Bu çerçevede, muhtaç
durumdaki yaşlılara evlerinde temizlik, günlük bakım,
alışveriş gibi konularda destek hizmetleri
artırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
muhtaç durumdaki yaşlı ve hastalar için bakıcı sistemi
geliştirilmelidir. Muhtaç durumdaki ailelere yaşlısını
koruyup kollaması ve onun her türlü ekonomik ve sosyal
ihtiyaçlarını karşılaması konusunda destek
sağlanmalıdır. Muhtaç durumdaki yaşlılara yapılan
sosyal destek ödemeleri artırılmalıdır. Bu ödemeler
incitmeden ve sosyal bir hak gerçeğinden hareketle
yapılmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle değişiklik
önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
24. Maddesinin sonundaki "aylık net harçlık verilir"
ifadesinin önüne "asgari ücretin 1/4'ünden az olmamak kaydıyla"
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ali
Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Özgündüz konuşacak. Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar gelirken dediler ki: Biraz
canlılık getirin, çok fazla rehavet var.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, size de hayırlı olsun
diyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim verdiğimiz
önerge bu 24üncü maddede, sosyal hizmet kuruluşları ve Darülacezede
kalan
24üncü madde, ek 11 yani, yaşlı ve engelli bireylere
harçlık verilmesini düzenleyen bir madde. Deniyor ki: Her sene bütçe
kanununda bu belirlenir. Biz de diyoruz ki: Bu miktar şimdiden belli
olsun, asgari ücretin 1/4ünden az olmasın.
Değerli arkadaşlar ve özellikle Sayın
Bakanım; şimdi, az önce tartışmaya konu olan 23üncü
maddeyle bu madde aslında çelişiyor yani mantığı
çelişiyor. Burada yaş sınırı
koymamışsınız, yaşlı ve engelli
demişsiniz, bir önceki maddede 65 yaş sınırı
koymuşsunuz. Orada bakım hizmeti veriyorsunuz, burada harçlık
veriyorsunuz. Dolayısıyla, yaşlı ve engelli
Engelli
tamam da yaşlı nedir? Yani, bir önceki maddede 65 yaş
demişsiniz, burada sınır yok. Neye göre bunu belirleyeceksiniz
ve neye göre harçlık vereceksiniz? Ki az önce Sayın Grup Başkan
Vekilimizin dediği gibi, yani 65 yaşını doldurup da
bakıma muhtaç olmayabilir. Dolayısıyla, bu insana bir
harçlık vermekle yaşamını idame ettirmesi
sağlanabilir. Orada Hayır, biz harçlık vermeyeceğiz, ancak
bakım hizmeti. diyorsunuz. Burada Zaten sosyal hizmet kuruluşunda
kalan, Darülacezede kalan kişiye biz harçlık vereceğiz.
diyorsunuz. Bu, bence bir çelişki. Dolayısıyla, yeniden bir
değerlendirme yaparsanız faydalı olur diye düşünüyorum.
Bir başka konu, değerli arkadaşlar, burada
sadece Darülaceze ve sosyal hizmet kuruluşlarında kalan
yaşlı ve engellilere böyle bir imkân tanınıyor. Çocuk
yuvalarında kalan gençlerimiz ki onların daha çok harçlığa
ihtiyacı var. Başka bir yerde düzenleme var mı, ben onu
bilmiyorum, o konuda bir açıklama yaparsa Sayın Bakanım biz de
öğrenmiş oluruz. Özellikle, öğrenim yaşında bulunan
gençlere yani çocuk yuvalarında, sosyal hizmet kuruluşlarında
kalan gençlere de bir harçlık verilmesi mutlaka sosyal devletin bir
gereğidir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakan çocuklarına da
harçlık verseler nasıl olur?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Bildiğiniz gibi,
Anayasamız Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğunu
belirtmektedir. Tabii, yine, 58inci maddede Devlet, gençlerin uyuşturucu
maddeden, suçluluk, kumar, kötü alışkanlıklardan korunması
için gerekli tedbirleri alır. diyor. E, burada kim devlet? Sizsiniz yani
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır. Bugün Türkiyenin,
aslında hepimizin geleceğini tehdit eden en önemli sorun, gençlerin
uyuşturucu ve madde bağımlığı sorunudur.
Değerli
milletvekilleri, özellikle 12-18 yaş arasındaki gençlerimiz çok fazla
-ne yazık ki- uyuşturucu ve bağımlılık yapan
maddelere müptela bir durumda ve bunların tedavi gördükleri AMATEM
merkezleri ne yazık ki yetersiz. Bu çok ciddi bir sorundur, hepimizin
geleceğini ilgilendiren bir sorundur. Bu madde
bağımlısı, uyuşturucu bağımlısı
gençler hem asayiş açısından hepimizin güvenliğini tehdit
eden bir sorun oluyor hem de hakikaten geleceğimizdir bu gençler. Yani,
işte, gençleri korumak için Efendim, alkol satışını
bu saatten sonra yasaklıyorum, petrolde satmayacağım. falan
derken siz asıl özü kaybediyorsunuz. AMATEMlerin fiziki ve sayısal
olarak yetersiz olması nedeniyle birçok gencimiz, madde
bağımlısı gencimiz tedavi olamıyor. Randevu veriliyor
birkaç ay sonrasına, bu arada aile de sahip çıkamıyor. Bu
kişiler kendi ailelerine, ebeveynlerine karşı bile yer yer
şiddete başvurabiliyor. Dolayısıyla, bu konu çok daha
önemlidir.
Bu
konuda, Sayın Bakanım, Sağlık Bakanlığıyla
sizin Bakanlığınız arasında aslında kimin görevi
olduğu konusunda da bir sıkıntı var. Ben, daha önce, sizden
önceki Sayın Bakana da aktarmıştım, Sağlık
Bakanımıza da aktardım, yani AMATEMler kimin
sorumluluğunda, bu ciddi bir sorun. Bunu devam ettireceğim bir
sonraki maddede.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü maddesi ile 2828
sayılı Kanuna eklenen ek 11 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "ücretsiz bakılmaya" ibaresinin
"ücretsiz bakılan", "bakımının
sağlanmasına" ibaresinin "bakımı
sağlanan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mihrimah Belma Satır (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yer alan düzenlemede, sosyal hizmet
kuruluşlarınca sunulan bakım hizmetinden faydalanan
kişilere harçlık verilmesi öngörülmüş olup, uygulamada tereddüde
sebep vermeyecek şekilde ifadenin açıklığa
kavuşturulması amacıyla bu önerge
hazırlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci maddede iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
25. Maddesinin sonundaki "bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önceki hükümler" ifadesinin "bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önceki ilgili tüm hükümler" olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara
İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Sedef Küçük
İstanbul İzmir
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya
Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu
Mersin
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
MADDE 25- 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun ek 7 nci
maddesi kapsamında özel bakım merkezlerinde veya ikametgâhında
bakım hizmeti verilenlerin gelir değişikliklerinin tespitinde ve
bu hizmetlerden yararlanmak için başvurmuş olanların ise gelir
durumunun tespitinde, 1/7/2014 tarihine kadar bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önceki hükümler uygulanmaya devam olunur.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu konuşacak.
Buyurun.
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kronik hastalıkların yaygınlaşması ve
ülke nüfusunda ortaya çıkan yaşlanma gibi nedenler tüm dünyada evde
bakım hizmetlerine olan önemi arttırmaya
başlamıştır. Bu bakımdan, ülkemizde de evde bakım
hizmetleri profesyonel bir hizmet kolu ihtiyacına dönüşmüş
durumdadır. Ülkemizde 2011 yılında yaklaşık 352 bin
kişiye devlet tarafından evde bakım hizmeti verilirken, bu
sayı 2012 yılında 398 bin kişiye kadar yükselmiştir.
Her yıl artan ekonomik ve sosyal sorunlara bağlı olarak,
ülkemizde evde bakım hizmetlerinden yararlanan kişilerin
sayısı sürekli olarak artış göstermektedir.
Yaşlılara yönelik evde bakım hizmeti ve sürekli sağlık
hizmeti sunumu ülkemizin en önemli sorunlarının arasına
girmiştir.
Ülkemizde
bakım hizmetleri her ne kadar ailenin temel sorumluluğu gibi görülse
de nüfus yapısında ortaya çıkan durum bunu
değiştirmektedir. Kadınların iş hayatında
geçmişe oranla daha fazla yer alması gibi nedenler bakım
hizmetlerine olan ihtiyacı her geçen gün daha da arttırmaktadır.
Uzun süreli yaşlı bakım hizmeti hem çalışan hem de
evde bakım hizmeti veren aile bireylerini fiziksel, ruhsal ve sosyal
yönden etkilemektedir. Bu yüzden, çalışma hayatını
sıklıkla kesintiye uğratmaktadır, bu durum ekonomik kayba
da yol açmaktadır. Bakıma muhtaç özürlü ve yaşlıların
çok yönlü bakım taleplerinin artmasına bağlı olarak,
bakımevleri ve huzurevleri gibi kuruluşların yanı sıra
evde bakım hizmeti veren kuruluşların da
sayısının arttırılması gerektiğini ortaya
koymaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaşlılığa
bağlı olarak ortaya çıkan bakım hizmetleri bu alanda
eğitim görmüş kişiler tarafından verilmelidir.
Yaşlı bakım hizmetleri bakıma muhtaç kişilerin
yaşam kalitesinin arttırılması bakımından da
önemli bir konuma sahip duruma gelmiştir. Yaşlılık
dönemindeki sağlık sorunları çoğunlukla kronik hastalıklara
bağlı olarak seyretmektedir. Yaşlı bireyler, bu dönemde
birden fazla ilaç kullanmakta ve hareket etmekte zorlanmaktadır.
Yaşlı ve engelli nüfusun beslenme ve genel vücut temizliği gibi
konularda da ihtiyaçları bulunmaktadır. İlaç tedavisiyle
birlikte, verilecek diğer hizmetler bakımından ülkemizde
yaşlı bakım teknikerleri büyük bir önem arz etmektedir, her
geçen gün de bu teknikerlerin görev yerleri ve bunlarla ilgili
çalışmalarla bu yaşlı bakımlarına
yardımcı olunmalıdır. Yaşlı bakım teknikeri
her ortamda yaşlı bireyin fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden
bakım hizmetlerini değerlendirmekte ve uygulamaktadır.
Bakım hizmeti alan yaşlıların günlük yaşam kalitesi
korunmalı, sürdürülmeli ve en üst düzeye yükseltilmelidir. Ülkemizde
yaşlı bakım programı bölümü mezunu gençlerimiz, bugün bu
alanlarda tıbbi ve sosyal bakım hizmetleri verebilecek durumda
eğitim almışlardır. Bu kişiler yüksek düzeyde
nitelikli bir eğitim almış olmalarına rağmen
yaşlı bakım hizmetleri konusunda istihdam edilmeyi
beklemektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaşlı bakım hizmeti ise, bu programın mezunları
yerine, bu konuda eğitim almayan ve meslek mensubu olmayan kişiler
tarafından verilmektedir. Bu şekildeki uygulamalar, evde
yaşlı bakımı hizmetlerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, önergemizin kabulünü
diliyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, müsaade etseydiniz de
bir alkışları bitirseydik, ondan sonra oylamaya sunsanız
iyi olurdu.
BAŞKAN İyi alkıştı gerçekten
Sayın Yeniçeri.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
25. Maddesinin sonundaki bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önceki hükümler ifadesinin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önceki ilgili tüm hükümler olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI
(Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Sedef
Küçük, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesi üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ayı
aşkın süredir tüm Türkiye yolsuzluğu, rüşveti, nüfuz
ticaretini, tırları, görevden almaları, sürgün edilen polis ve
savcıları, yargıya müdahaleyi konuşuyor ve bütün bu olup
bitenleri şaşkınlıkla izliyor.
Aslında olup bitene şaşırmamak elde
değil. Gezi protestolarında Destan yazdı. denilen polislerin
aslında çete olduğunu, yıllarca iktidarla kol kola yürüyen
cemaatin aslında paralel devlet olduğunu, Ergenekon, Balyoz ve KCK
davalarında yaptıkları hararetle alkışlanan
savcıların aslında hain olduğunu ve de aslında
yolsuzluk diye bir şey olmadığını öğrenince,
insan doğal olarak şaşkınlığa düşüyor.
Şaşırtan yalnızca bunlar da
değil. Yine bu süreçte, içinde dolarlar olan ayakkabı
kutularının aslında masum ama protesto için balkondan gösterilen
ayakkabı kutularının ise birer suç unsuru olduğunu
öğrendik. Yıllarca Tüyü bitmemiş yetim hakkı diyenlerin
soruşturma konusu kendileri olunca kıllarının
kıpırdamadığını gördük. Güzide
basınımızın penguenlerden deve kuşlarına terfi
ettiğine tanık olduk. Velhasıl, son bir buçuk ay içinde,
ülkemizde, ileri demokrasi olmayan pek çok ülkede asla görülmeyecek, görülse de
birkaç hükûmeti istifa ettirecek birçok olay yaşandı ve
yaşanmaya devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu süreçte kimin
hakkında soruşturma açılsa, zamanlama için hep manidar
denildi. Doğal olarak insan sormadan edemiyor: Bu
soruşturmaların zamanlaması manidar da para sayma makineleri,
para kasaları manidar değil mi? Savcılara edilen telefonlar,
yargının tehdit edilmesi manidar değil mi? Bir zamanlar kahraman
ilan edilen savcıların ve adli kolluğun oradan oraya sürülmesi
manidar değil mi? Düne kadar yüzlerce insan sahte deliller uydurulup
hapislere atılırken bunu alkışlayanların
şimdilerde her taşın altında komplo aramaları hiç mi
manidar değil? Haklarında soruşturma açılan binlerce
insanın özel hayatı gazetelere çarşaf çarşaf dökülürken
manidar değildi de şimdi mi manidar oldu?
Değerli arkadaşlar, tüm bunlar dün de
yanlıştı, bugün de yanlış. (CHP sıralarından
alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi dün de bunlara yanlış
diyordu, bugün de yanlış diyor ama dün yanlışa
yanlış diyemeyenlerin, hatta o yanlışlığı
sonuna kadar savunanların bugün düştüğü durum hakikaten
manidardır. (CHP sıralarından alkışlar) Umuyorum,
siyaset kurumu bu yaşananlardan gerekli dersi almıştır.
Masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkının ne denli elzem
olduğu umuyorum görülmüştür. Adalet sistemini işinize
geldiği gibi eğip bükmeye çalışmanın doğru
sonuçlar doğurmadığı umarım öğrenilmeye
başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, demokratik rejimlerin
öngörülebilir olması gerekir. İnsanlar, başlarına bir
şeyler geldiğinde adalete sığınacaklarını
bilmeliler. Eğer paralel denilirse onun savcısı, bunun
hâkimi denilirse insanlar kime, nasıl güvenecek? İnsanlarda adalet
duygusu incitilirse -ki adalet duygusu ülkemizde çok yara
almıştır- geriye elde boş bir kabuk hâlini almış
bir sistem kalır ve bu sistemin bırakın insanları, kendine
bile hayrı dokunmaz. Bu yaşananlar hepimize adalet sistemindeki
yanlışlıkları, kadrolaşmanın
olumsuzluklarını ve hepsinden önemlisi, adaletin günü geldiğinde
herkese lazım olduğunu göstermiştir. Bu durumu da düzeltmek
inanın mümkündür. Yeter ki kişisel beklentiler veya biat duygusu veya
itaat duygusu sağduyumuzun önüne geçmesin diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
26ncı madde de iki adet aynı mahiyette önerge
vardır. Önergeleri okutacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, önergemizi çekiyoruz.
BAŞKAN O zaman, 26ncı maddede bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
26. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Sedef Küçük Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Sedef
Küçük konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesi üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, toplumları ayakta
tutan, biz duygusudur. Herhangi bir nedenle biz duygusu ortadan kalkarsa veya
kaldırılırsa o toplumun barış içinde, huzur içinde
yaşama olanağı da ortadan kalkar. Eğer, bu biz olma duygusu
onlar, bunlar, benden, senden denilerek yıpratılırsa, olumlu,
olumsuz her eleştirel sese vatan haini yaftası
yapıştırılırsa, inanın, bunun altında
hepimiz kalırız. Bizim düşmana ihtiyacımız yok, her
taşın altından düşman çıkaran bir zihniyete de
ihtiyacımız yok.
Bakınız, özellikle 17 Aralıktan bu yana
muhalefete, gazetecilere, savcılara, iş dünyası temsilcilerine,
sokakta Hırsız var. diye bağıranlara, velhasıl
iktidarın istediğini söylemeyen herkese vatan haini denildi, iç
mihrak denildi. Böyle yapılarak biz olma duygusu zedelendi,
kapanması zor yaralar açıldı. Ben, bu söylemin tehlikesine
dikkat çekmek istiyorum, vatan sevgisinin kimsenin tekelinde
olmadığına, her eleştiri getirene vatan haini yaftası
yapıştırılmasının ancak otoriter ülkelerde
görüldüğüne dikkat çekmek istiyorum. Bu ülkede, hiç kimsenin bir
diğerini vatan haini diye niteleme hakkı yoktur. Kimsenin
kişisel beklentilerine uymuyor diye başkalarını düşman
ilan etme hakkı da yoktur. Eğer, başka öncelikler yönetim
önceliklerinin önüne geçerse sadece toplumsal gerilimler artmaz, bundan en
büyük zararı bu ülkenin vatandaşları görür, bu asla
unutulmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, şunun altını da çizmek
isterim ki: Var olan ve önümüzde duran tehlikeye dikkat çekmek, yolsuzluklara
karşı çıkmak, tarafsız ve adil bir yargı istemek vatan
hainliği değil, bilakis vatan borcudur. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu vatan hainleri, iç ve
dış mihraklar ithamlarını duyunca 12 Eylülün
muktedirlerini hatırlamadan edemiyor insan. O dönemde de meydan meydan,
halka iç ve dış mihraklar sayılır, büyük bir komplodan
bahsedilir ve hemen herkese vatan haini yaftası
yapıştırıldı; cadı kazanları
kaynatılınca ve birileri düşman ilan edilince tüm
sorunların da ortadan kalktığı yanılgısına
düşülürdü, sonrası malum. Bugün, hiç kimse o günleri hayırla yâd
etmiyor. Nasıl ki bugünden o zamanlara bakıldığında,
bir haksızlıktan, bir akıl tutulmasından, bir
tahammülsüzlükten söz ediyorsak, bir on sene sonra da bugüne
bakıldığında korkarım ki benzeri bir tablodan söz
edilecek; denilecek ki: Yolsuzluk iddiaları araştırılmak
yerine, üstleri örtülmek istendi. Bunun için lobiler uyduruldu, iç ve
dış mihraklar denildi, çeteler denildi, muhalefet vatan
hainliğiyle suçlandı. Toplum yanlış yönlendirildi. Adalet
duygusu zedelendi ve ülke zaman kaybetti. Ve bunlar vatan hainleri yüzünden
değil, basiretsizlikten, yanlış yönetimden, ötekileştirmek
yüzünden oldu. İşte, bütün bunlar olmasın diye, Türkiye
kendisini ayakta tutan biz duygusunu kaybetmesin diye, her şeyden önce bu
söylemi terk etmek gerekir çünkü bu söylem çok tehlikeli bir söylemdir.
Yarın, bu ülkenin insanları, aynen Nazım Hikmet gibi Vatan ayakkabı
kutuları ise kasalarınız ise vatan, evet, ben vatan hainiyim!
derse söylenecek söz mü kalır geride? (CHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, her muhalife hain
yaftasının yapıştırıldığı,
şeffaflığın olmadığı, ucu kime dokunursa
dokunsun yolsuzluk iddialarının
soruşturulamadığı, hukukun işlemediği bir ülkeye
demokrasi denilemez. Haber alma özgürlüğünün, basının,
İnternetin kısıtlandığı, sansüre uğradığı
bir rejime de demokrasi denilemez. Yasaklarla, ben yaptım oldu
mantığıyla ulaşılsa ulaşılsa ancak otoriter
bir rejime ulaşılır. Böylesi bir rejimi halkına layık
görenlerin de eninde sonunda kaybetmeye mahkûm olduğunu belirtiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci maddede aynı mahiyette iki önerge
vardır, okutup birlikte işleme alacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Önergemizi çekiyoruz efendim.
BAŞKAN O zaman, önerge sahipleri önergeyi
çektiğinden, tek önerge üzerinde işlem yapacağız.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
27. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Haydar Akar İzzet
Çetin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan
Ayaydın Sakine
Öz Musa
Çam
İstanbul Manisa İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI
(Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Sakine Öz konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 27nci maddesi üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı, söz alan muhalefet milletvekillerinin
belirttiği gibi, birbirinden tümüyle ilgisiz konuları bir arada
görüşmeye zorlayan, suçluluk telaşının ürünüdür;
toplumumuzun gerçek talep ve beklentilerini büyük ölçüde
dışlamış, yolsuzluk ve rüşvet skandalının
üstünü sansür etmeye odaklanmış, 40 milyon İnternet, 32 milyon
Facebook, 12 milyon Twitter kullanıcısı olan ülkemizde
amacına ulaşmayacak yasakçı bir ağ kurmaya
çalışmıştır; bilgiye erişimi, sosyal medya
bağlantılı toplumsal direnişi engellemek gibi çağ
dışı ve sonuçsuz bir yola başvurmuştur.
Keyfî sansüre dayalı bu tasarı, Kişisel
Verilerin Korunması Kanun
Tasarısı bir türlü Meclis gündemine getirilmezken, özel hayatın
gizliliğini korsan yasa maddeleriyle tümüyle ihlal etmekte, muhalifleri
sanal yoldan fişlemektedir. Bu tasarı, kurulan alt komisyonlarda
Meclis İçtüzüğünü ihlal eden önergelerle tartışmaya
zorlanılmıştır. Geçen yıl zaten
yasalaşmış 26 kanun maddesi, Meclisi takip etmeyen bazı
vekiller tarafından tekrar teklif edilmiştir. İnternet sansürü
uğruna, tasarıda zaten mevcut olan farklı konulardaki 22 madde
bazı vekiller tarafından tekrar yazılmış, araya ise
İnternet sansür maddesi konulmuştur. 125 maddelik bu
tasarının çok sınırlı bir bölümü kadınları,
engellileri, çocukları ilgilendirmekte; çalışanların özlük
hakları, kadro talebi için adım atmaya korkulmaktadır.
Çocuklarımızı okuldan koparan,
tehlikeli işlerde çalışma yaşını
yönetmelikle düşüren devlet, Muğla Fethiyede işe gitmediği
için patronu tarafından motosiklet arkasında sürüklenen
çocuğumuza bu skandalın hesabını vermelidir.
Sayın
milletvekilleri, bu tasarıda, erken yaşta evlenmeye zorlanan,
yaşamı altüst edilen, kamuoyunda çocuk gelin olarak isim verilen
kız çocuklarımızın acısını hafifletmeye
dönük bir adım yoktur. Tasarı, çocuk yaşta ev ve eş yükü
altına girmenin, oyun ve okul çağında tecavüze, baskıya ve
ayrımcılığa uğramanın önüne geçmekten
uzaktır.
TÜİK verileri, çocuk yaşta evlendirilen
kız sayısını 180 bin olarak vermekte ancak bu sayı,
dinî nikâhları ve nüfusa bildirilmeyen birlikte yaşamaları
kapsamamaktadır. Her 100 kızımızdan 20si 10-14
yaşları arasında, 36sı 15-18 yaşları
arasında evlendirilmiş, yaş büyütmek için mahkeme başvurusu
yüzde 90 artmıştır. 18 yaşından küçük evliliklerin
yarısı okuryazar olmayan çocuklarımız
arasındandır. Her 100 evlilikten 35i ise okuryazar olsa da artık
okula gidemeyen çocuklarımız arasından gerçekleşmektedir.
Mal, mülk ve soyun devamı adına 18 yaş altındaki akraba
evlilikleri yüzde 40lara dayanmıştır. Biz,
çocuklarımız erken yaşta yaş almasın derken bu
tasarı
Biraz önce, Bakan Ayşenur İslam Ben böyle demedim.
dese de sonunda Aileler, kendilerinin
erken evlenmesi yüzünden böyle anlıyorlar. diyerek aklamaya
çalışması sürmektedir. Sayın Bakan, acaba Siirt Pervaride
öldürülen 14 yaşındaki kızımız Kader Ertenin resmine
hiç baktınız mı? Sayın Ayşenur Hanım, sizce Kader
üzerine binmiş yükle hiç 14 yaşında gözüküyor muydu? Temelinde
cinsel istismar, tecavüz ve sapkınlık da yatan, sözüm ona gelenek ve
töre adı altında açık bir baskı ve
ayrımcılığa uğrayan yavrularımız, oyuncak
gelinlerle oynayacak çağda doğuracakları bebeklerine anne ve
abla olmaya zorlanırken Hükûmet daha ne kadar bekleyecek? Sayın
Bakan, evlilik kurumunun masumiyeti ile çocuk yaşta evlendirmenin yol
açtığı yıkımları birbirine
karıştırmayacak adımı ne zaman atacaksınız?
Bu sorularımla birlikte, toplumumuzun gerçek
sorunlarına odaklanan kanun tasarılarını görüşmek
dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, şayet beni
dinlediyseniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
28inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
28. Maddesindeki "Maliye Bakanlığı tarafından"
ifadesinin "Maliye Bakanlığı'nın olumlu görüşü
olmak kaydıyla olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Sakine Öz Aydın
Ağan Ayaydın Haydar
Akar
Manisa İstanbul Kocaeli
İzzet Çetin Musa Çam Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Ankara İzmir İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 2828
sayılı Kanuna ek madde eklemeyi öngören 28'inci maddesinde geçen
"(1620)" ibaresinin "(4000)" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan
Adil
Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ali Halaman
Adana
Madde
28 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 13 Bu Kanunun ek 11 inci maddesi uyarınca 2014 yılı
içinde ödenecek aylık net harçlık tutarları, ödendiği
tarihte geçerli net asgari ücretin dörtte biridir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Adana Milletvekili Sayın Ali
Halaman konuşacak önerge üzerine.
Buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, saygı ve
sevgilerimi sunarken 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 28inci maddesinin değişimiyle ilgili bir
önergemiz var yani bakım ücretlerinin artmasıyla ilgili. Bundan
dolayı, bakım ücretleri az bulunduğu için biz
artmasını istiyoruz.
Bu kanun 125 madde olup ismine torba yasa
deniyor. Tabii, bundan önce de çok torba yasa geldi. Aslında, bu
yasanın öznesi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı.
Siyasetin varlık sebebi zaten sosyal politikalardan geçer.
Eski Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, şimdi kanun
hükmünde kararname ile Bakanlık hâline geliyor. Bu
Bakanlığın yapısı yönetmelikle
değiştirilerek yurt içinde, yurt dışında yeni
müdürlükler oluşturma, yeni şeflikler oluşturma yani yeni bir
istihdam alanı oluşturulmuşa benziyor. Bu Bakanlık genelde yıllık 25-30 milyar
bütçeden para kullanıyor. Bu kullandığı paralarla toplumun
sosyal standartlarını yükseltmeyi amaçlıyor; bunu genelde
valilik, kaymakamlık, muhtarlık ve sivil toplum örgütleri
kanalıyla yapıyor. Yani, politik pratikleri bunlar olmakla birlikte,
ben bu pratikleri, zaman zaman, memleketime veya seçim çevrelerimize
gittiğimde, daha çok Ziraat Bankasının önündeki,
kaymakamlığın önündeki, valiliklerin önündeki,
muhtarlıkların önündeki, sivil toplum örgütlerinin önündeki sıraları
gördüğümde yani süt parası olarak, bakım parası olarak Yok
mu bize yardım eden? diyen insanları gördüğümde -bay, bayan,
engelli, muhtaç, garip- aileden sorumlu bu Sosyal Politikalar
Bakanlığını daha çok böyle hatırlıyorum.
Dolayısıyla, her gittiğimiz yerde yani Biz size verdik, araba
verdik, tekerlekli sandalye verdik, yetmiyor mu? Sus, çeneni kes. der gibi,
böyle olaylara şahit oluyoruz. Ben bunların, inşallah
Bu Sosyal
Politikalar Bakanlığı iki senedir aktif faaliyet gösteriyor gibi
gözükmesine rağmen, töre cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin,
tinercilerin, bakımsız köprü altı çocuklarının
çoğaldığını toplumun her karesinde, her kademesinde
görme şansımız var.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Yanlış biliyorsunuz,
yanlış biliyorsunuz Beyefendi!
ALİ HALAMAN (Devamla) Çünkü, bu Hükûmet
zinayı kaldırdı, zinayı yok saydı; yok saydıktan
sonra, aileden sorumlu bu Sosyal Politikalar Bakanlığı, bunu en
çok aileler üzerinden yani ayrılmaları, boşanmaları, daha
çok adliye kapılarında çözmeye çalışıyor. Sen, bundan
önce, bu Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak niye teklif edip de
bu zinayı suç saymaktan çıkarttın?
Dolayısıyla, yine bu torba yasanın içinde
vergi güvenliği deniliyor yani vergi tahsilatını
özelleştiriliyor gibi. Ya, bu memleketin üçte 1inden sen vergi
toplayamıyorsun, elektrik parası toplayamıyorsun, su parası
toplayamıyorsun, ticaretini, siyasetini sen devlet olarak tanzim etmezken
son zamanlarda İranla kayıt dışı ticaret
yapacağım. diyerek dolayısıyla devleti bu işe
bulaştırdın. Yaptığın kayıt
dışı ticaret, ekonomi su yüzüne çıktı,
dolayısıyla ülkemizin prestijini sarstın. Bu memleketin
batı insanı dediğimiz, Anadolu insanı dediğimiz
insanlarının vergisini toplayarak su parası
alamadığın başka yerlerde bu paralardan dolayı sosyal
politikaları oralarda ifşa etmeye ne hakkın var?
Dolayısıyla,
bu kanun tasarısının, torba ismi üstünde olması
dolayısıyla, ben çok uygun olmadığını
düşünüyor ama her şeye rağmen büyük Türk milletine
hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Yasa Tasarısının, 2828 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi
öngören 28'inci maddesinde geçen "(1620)" ibaresinin
"(4000)" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda geçen
gösterge rakama göre, verilecek emek karşısında ele geçecek para
miktarı 120 lira dolaylarında komik bir ücrettir. Bu rakamın
Türkiye koşullarında bir anlam ifade etmediği açıktır.
Emek sendikalarının verilerine göre yoksulluk
sınırının 3 bin 580 lira, açlık
sınırının ise bin 99 lira olduğu Türkiye' de, bu
rakamın en düşük düzeyli emeğin
karşılığı dahi olamayacağı
açıktır. Değişiklik ile bu çelişkilerin asgari düzeyde
de olsa telafisi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
28. Maddesindeki "Maliye Bakanlığı tarafından"
ifadesinin "Maliye Bakanlığı'nın olumlu görüşü
olmak kaydıyla" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Sakine Öz (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz
konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime bir çağrıda bulunarak
başlamak istiyorum: 3,5 yaşındaki Manisalı yavrumuz Umut
Yunus Emrem, Antalyadaki bir hastanede uygun kemik iliği nakli bekliyor.
Sevgili babası ve annesiyle birlikte size bir çağrımız var:
Belçikada bulunan iliğin Umuta umut olması için işlemlerin
hızlı bitirilmesini Sayın Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlundan talep ediyoruz. Umut umutla doğsun, uygun ilik
bulunsun diye tüm yetkilileri acilen
göreve çağırıyoruz. Umut bize ulaştı ama Umut gibi
şansı olmayan birçok çocuğumuza da aynı
çağrılarda bulunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz bu tasarıda, 2013 yılında 237
kadının cinayetle öldürülmesinin önüne geçecek bir düzenleme de
yoktur. Bu tasarıda, kadın cinayetini ve çocuk yaşta evlilikleri
en ağır biçimde cezalandıracak, koruma önlemlerini
artıracak bir düzenleme de yoktur. Meclisteki kanun tekliflerimize
rağmen, harekete geçmeyen, kadın örgütlerinin uyarılarını
dinlemeyen siyaset anlayışı, kadına şiddete resmen
davetiye çıkarmaktadır.
Koruma kararı aldırmasına karşın
öldürülen 25 kadını korumayan devlet, bu sorumlulukta pay sahibidir.
Koruma tedbiri varken korunamayan Akhisarlı hemşehrim Fethiye
Gökçeni öldüren eşinin cezasında indirim uygulayan hukuk düzeninin
asıl sorumlusu AKP Hükûmetidir. Yadigar Taşdelenin, Mukaddes
Tüfekçinin, Gülcan Çelenin, Nebiye Katırcının ve erkek
şiddetiyle öldürülen, tehdit gören tüm kadınlarımızın
sorumluluğu sizin üzerinizdedir. Boşanmayı engellerken,
geleneği göreneği bahane edip konuşan, kadına şiddete
ortam hazırlayan Hükûmet, sıra kadınlara istihdam, eğitim
ve yaşam hakkı tanımaya gelince, kadınların doğum
borçlanması için kanun teklifi getirdiğimizde suskunluğa gömülmüştür.
Sayın Bakan Ayşenur İslama buradan tekrar
sormak isterim: Binlerce kadının bizden beklediği doğum
borçlanması için öncü olup kanun teklifi verdim. Şimdi, sıra
sizde. Doğum borçlanması tasarımızı ne zaman Meclis
gündemine getireceksiniz? Basında konu sürekli görüşülürken Genel
Kurulda bu konuyu ne zaman çözüme bağlayacaksınız?
Sayın Bakanım, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinde çok geri sıralardayız. Kadınların
ve çocukların kentlerdeki ve köylerdeki sorunlarını çözmek için
elimizde sağlıklı veri olması gerek ancak devlet bu
bilgiden şu anda yoksundur. Siz, bölge düzeyinde genel bilgileri
aşarak il ve yerel yönetim düzeyinde güvenilir ve ayrıntılı
verileri toplamak için nasıl bir örgütlenme kuracaksınız?
Sayın Bakanım, işsizlik, şiddet,
çocuk ve engelli bakımı, barınma, iş gücüne katılma,
kreş ihtiyacı, günlük ortalama kazanç, üst düzey yönetici
yetiştirme, doğurganlık, sığınmaevi, eğitim
sorunlarıyla yaşayan biz kadınlar için birçok ilde ve yerel
yönetimlerde derli toplu bilgi ve yönetim ağı kurulmamışken,
sorunlarımıza dair ayrıntılı veriler önümüzde yokken
siz, sorunlarımız için farklı bakanlıklar arasında
nasıl uyumlu bir çalışma yürüteceksiniz?
Sayın Bakan, istihdam olmadan siyasal
katılım yavan kalıyor. Kadınların
katıldığı kurslardan aldığı belge sonrasında
istihdama ve yaşama katılımı çok büyük sorunken siz bu
sertifikaları bir belge koleksiyonu olmaktan çıkarıp işe ve
aşa, siyasete katılmaya dönüştürmek için ne gibi
çalışmalar yapacaksınız?
Mikrokredi alan ancak işini sürdürmekte güçlük çeken
birçok kadının bu kredileri aldıktan sonra nasıl
yaşadığının takibi Bakanlığınız
bünyesinde ne yazık ki düzenli yapılmazken kadın istihdamı
ve girişimciliği için neler üreteceksiniz?
Kadın haklarına, toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçenin Anayasaya girmesi için somut hangi girişimlerde
bulunacaksınız?
Bu soru ve düşüncelerle, sosyal alan olan
kadını, engelliyi, yaşlılarımızı ve
çocuklarımızı merkezine alan bir Bakanlık olması
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
29uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
29. Maddesindeki "altı ay" ifadesinin "dört ay" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar Aydın
Ağan Ayaydın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli İstanbul İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam İzzet
Çetin
İstanbul İzmir Ankara
Ali Özgündüz
İstanbul
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim önergeyi çekiyoruz.
BAŞKAN Önergelerden bir tanesi çekilmiştir,
iki önerge üzerinden işlem yapacağız.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu madde metninde Anılan
yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar mevcut düzenlemelerin bu Kanuna
aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur ifadesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim
Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede ifade edilen mevcut hükümler zaten çoğu
zaman uygulanmıyor. Kanunlara aykırı olup olmamasından
ziyade uygulamada sorunlar yaşanmaktadır. Bu nedenle,
hazırlanacak bütün düzenlemelerde köklü değişiklikler
yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
29. Maddesindeki "altı ay" ifadesinin "dört ay" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz konuşacak.
Buyurun Sayın Özgündüz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Katılmadılar.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Evet, katılmadıkları için
konuşmamız gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Az önce konuşmamda bahsettiğim bu madde
bağımlılığı, alkol ve madde
bağımlılığı tedavi merkezleri çok ciddi bir
sorundur. Dediğim gibi, gençlerimiz aslında uçurumun kenarında
yani 12-18 yaş arasında çok ciddi anlamda uyuşturucu ve madde
bağımlısı gencimiz var. Bunların tedavi merkezleri
yeterli olmadığı için, kamunun hastaneleri yeterli
olmadığı için özel bazı hastanelerden hizmet satın
alınıyor. Fakat benim bildiğim, bana gelen, bizzat bildiğim
ve izlediğim görüntüler gerçekten iç acıtıcı nitelikte;
bazı odalarda bir yatakta birkaç hasta ranzalara bağlı olarak
tedavi edilmek istenmektedir ve bunun da ne yazık ki parasını
biz ödüyoruz, bütçeden ödüyoruz bu tür özel hastanelere. Dolayısıyla,
bu konu, dediğim gibi, hepimizin geleceğiyle ilgilidir. Ayrıca,
18 yaşını bitiren gençler sosyal güvencesi
olmadığı için tedavi de göremiyor yani bu gençlerin tedavisi
ücretsiz değil sayın milletvekilleri. Çok önemli bir konu, değil
mi? Madde, uyuşturucu bağımlısı bu çocukların
tedavilerinin ücretsiz yapılması gerekirken, topluma
kazandırılması gerekirken ne yazık ki bu
yapılmamaktadır. Sosyal yardımlaşma, dayanışma
vakıflarından yer yer, biz, bize ulaşanlar için yardım
istemekteyiz ama onlar da Bu konu bizi ilgilendirmez. diyerek ne yazık
ki bu tedavi masraflarını karşılamamaktadır. Aileler
zor durumda, aileler çocuklarına sahip çıkamamaktadır
dolayısıyla sosyal devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin bu
gençlerimize, bu çocuklarımıza sahip çıkması lazım.
Sayın Bakanım, bırakın köprü, yol,
park, bahçe yapmayı, bence bütçeyi bu çocukların tedavisi için, bu
çocukların yeniden topluma kazandırılması için
harcayın. Gençlik, geleceğimiz olan gençlik herhâlde köprüden,
yoldan, parktan, bahçeden daha önemlidir. Nitekim, o park, bahçe, köprü konusu
da sıkıntıya yol açıyor. Bazı bakanlarımız
hakkında bazı şaibeler doğmasına neden oluyor.
Dolayısıyla, bütçeyi buraya doğru kaydırırsak daha
faydalı olur diye düşünüyorum.
Birçok çocuğumuz, bu şekildeki madde bağımlısı
çocuğumuz ne yazık ki intihar ediyor, sokaklarda çeşitli suçlara
karışıyor, hatta ebeveynlerine saldırıya kadar
varıyor.
Bu vesileyle değerli milletvekilleri, bugün
yargıda yaşanan bir konuyla ilgili de birkaç söz söylemek istiyorum.
Bu 17 Aralık soruşturmasını yaparak bakan
çocuklarının tutuklanmasına karar veren, daha doğrusu talep
eden 2 savcı da bugün işten el çektirildi ne yazık ki. Bu
savcı arkadaşımızın bir tanesinin cep telefonunun
kapak resmi -ne diyoruz- bu kapakta koyduğumuz ekran resmi, özel olmasına
rağmen, her nasılsa ele geçirilip bir gazetede yayınlandı.
Bu arkadaşımızın odasının ön tarafı,
girişi, adliyenin güvenlik kameralarıyla özel olarak izlenmekte ve bu
kamerayı izleyen görevlinin de MİT personeli olduğu
söylenmektedir. Şimdi, MİT, tabii, özel bir istihbarat birimi
değil; MİT, Başbakanın özel bir istihbarat birimi
değil, devletin istihbarat birimi. Eğer bu şekilde hâkim,
savcıların özel yaşamı mercek altına alınacaksa,
projektörler onların üzerine dönecekse inanın bu devlet artık hukuk
devleti olmaktan çıkmıştır, başka bir devlettir.
Hâlbuki Anayasamız diyor ki: Türkiye Cumhuriyeti;
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokratik niteliği
gittikçe aşınıyor, laiklik niteliği keza; e, hukuk devleti
de bu şekilde giderse geriye kalır bir sosyal hukuk devleti. Sosyal
hukuk devletini de icra etmek bu Bakanlığın, şu anda
teşkilat yasasını görüştüğümüz
Bakanlığın birinci görevidir. Dolayısıyla, en
azından bizim geleceğimiz olan gençlere, onların eğitimine
ve tedavilerine daha çok önem verilecek düşüncesiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 29u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu maddede de iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
30. maddesindeki ihtiyacı olan ifadelerinin ihtiyaç sahibi olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Vahap Seçer Musa Çam
İstanbul Mersin İzmir
Mustafa Serdar Soydan Veli Ağbaba
Çanakkale Malatya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 30 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin
Çınar Ali
Öz
Antalya Kastamonu Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT
BAĞCI (Çorum) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Emin Çınar, efendim.
BAŞKAN Kastamonu Milletvekili Sayın Emin
Çınar konuşacak önerge üzerine. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
26 Ocak Pazar günü İstanbul Esenyurttaki seçim
koordinasyon merkezinin açılışında bir grup tarafından
partimiz seçim bürosunda bulunan arkadaşlarımıza yönelik
taşlı, sopalı, bıçaklı ve uzun namlulu silahla
saldırı yapılmış, bir arkadaşımız
hayatını kaybetmiştir. Partimize yönelik yapılan bu menfur
saldırıyı, yapanları nefretle, lanetle kınıyor,
bu alçak saldırıda hayatını kaybeden
ülküdaşımız Cengiz Akyıldızı rahmetle
anıyor, kederli ailesine, onu sevenlere ve bütün ülkücü camiamıza
başsağlığı ve sabır diliyorum. Kirli ve
kanlı elleriyle alçakça pusu kuran, saldırılar yapan, düzeni ve
nizamı bozan, milletimizin huzurunu bozarak insanların arasına
nifak tohumları ekerek ülkemizde bozgunluk yapan bu vatan hainlerinin
yaptıklarının yanlarına kâr kalmayarak yüce Türk milletinin
şaşmaz adaleti karşısında yargılanıp en
ağır şekilde cezalandırılacağına
inancım sonsuzdur.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz üzerindeki kara
bulutlar sürekli artmakta, memleketimiz karanlığa doğru
hızlı bir şekilde sürüklenmektedir. Ülkemizin üzerindeki kara
bulutların tek sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisinin izlediği
siyasettir. Amblemi aydınlık sembolü olan AKP, on bir yılda
aydınlık yerine Türkiyeyi giderek karanlığa itmektedir. On
bir yılda ülkemiz ne kalkınmış ne de insanlarımız
adaletle buluşabilmiştir. Nitekim, karanlıkta ve karartmakta
usta olan AKP, bu ustalığını yolsuzlukları
profesyonelce karartarak bir kez daha ispatlamıştır. Yolsuzluk
yapanları koruyup kollayarak adalet anlayışını da
ortaya koymuştur. Artık AKPnin maskesi düşmüş, gerçekler
tek tek gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde hayat
şartları gün geçtikçe zorlaşmakta,
vatandaşımızın geçim sıkıntısı giderek
artmaktadır. On bir yılda ülkemiz yoksullaşmış,
insanlarımız umudunu sosyal yardımlara
bağlamıştır. Çalışanlarımız
aldıkları ücretlerle geçinememektedir. Açlık
sınırının 1.065 lira olduğu ülkemizde asgari ücretin
850 lira civarında olması manidar ve düşündürücüdür.
İktidar, on bir yılda gelir dağılımındaki adaleti
sağlayamamıştır, vatandaşlarımız
arasında uçurum meydana gelmiştir.
Vatandaşlarımızı on bir yılda sadaka kültürüne
alıştırmaya gayret gösterilmiştir. İstihdamın
artırılacağı yerde, insanlarımız muhtaç ve yoksul
hâle getirilmiştir. Borç batağına sürüklenen,
karanlığa itilen aziz milletimiz bu yapılanları
unutmayacak, bir gün mutlaka bunun hesabını soracaktır.
Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 30uncu maddesi 2828 sayılı Kanunda geçen
muhtaç kelimesinin ihtiyacı olan şeklinde
değiştirilmesini öngörmektedir. Böyle bir düzenleme ne
yoksulluğu azaltacak ne de çalışanlarımızın
gelirlerini artıracaktır ne de ihtiyaç sahibi olan
vatandaşımıza bir fayda sağlayacaktır. Muhtaç
kelimesi sadece 2828 sayılı Kanunda geçmemektedir, birçok kanunda
muhtaç kelimesi kullanılmaktadır. Sadece bu kanunda muhtaç
kelimesini değiştirmek diğer kanunlarla kavram
kargaşasına yol açacaktır. Eğer bir değişiklik
yapılacaksa muhtaç kelimesinin geçtiği bütün kanunlarda
düzenlemenin yeniden gözden geçirilip yapılması daha uygun
olacaktır.
Hükûmet, bu
değişiklikler yerine, ülkemizde yoksulluğu azaltacak politikalar
üzerinde durmalı; iş imkânını sağlayacak, gençlere
istihdam yollarını açacak politikaları üretmelidir. Ülkemizde
refahın artması için çalışmalar yapılmalı,
yapılan yardımların büyüklüğüyle övünmek yerine,
yardım yapılacak insanların bulunmakta zorlandığı
bir düzenin kurulmasının çabası gösterilmelidir.
Ancak, ne yazık ki görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı yoksul vatandaşlarımız
için hiçbir şey getirmeyecek, ne yoksulluğu azaltacak ne de gelir
adaletini sağlayacaktır. Bu tasarının yasalaşmasıyla
ülkemizde yoksulluk bitmeyecek, adaletli bir gelir dağılımı
sağlanmayacak, sosyal yardımlar eşit
dağıtılmayacak, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına yardım için müracaat eden insan
sayısı azalmayacak. 25 milyona yakın
vatandaşımızın yardım için devlet kurumlarına
başvurduğu ülkemizde, bu kanunla geçim sıkıntısı
sona ermeyecek, refah artmayacak ve milletimiz huzura
kavuşmayacaktır.
Vermiş olduğumuz bu
değişiklik önergesine desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
30. maddesindeki ihtiyacı olan ifadelerinin ihtiyaç sahibi olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Mustafa
Serdar Soydan (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CAHİT BAĞCI (Çorum) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Soydan
BAŞKAN
Çanakkale Milletvekili Sayın Serdar Soydan konuşacak önerge
üzerine.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 30uncu maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Torba
kanun olarak komisyondan geçen bu tasarıyla birbirleriyle uzaktan
yakından ilgisi olmayan konuları düzenleyen pek çok hüküm tek bir
tasarı içerisinde oylanmak zorunda bırakılmakta ve buna ilave
bir de temel kanun olarak görüşülmesi Meclise dayatılmaktadır.
AKP,
her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyduğu torba yasalarla Meclisi normal
seyrinden uzaklaştırarak hukuk devletini ve demokrasiyi tahrip
etmektedir. İyi niyetle ve
gerçekten aile, yaşlı, engelli ve bakıma muhtaç insanların
yaşamını düzenleyecek sosyal politikaları yaşama
geçirmek niyetinde olanlara sormak gerekir: Neden engelli ve bakıma muhtaç
vatandaşlarımızı ilgilendiren düzenlemelerin içerisine
İhale Kanunuyla, İnternet kullanımıyla Anadolu
Ajansıyla ilgili düzenlemeleri ilave ediyorsunuz? Nedir aceleniz, nedir
telaşınız? Bu telaş, korkunun ve çaresizliğin
telaşı mıdır?
Yargı, emniyet ve ordu mensupları,
yarattığınız yeni Türkiyede görevlerini özgür bir
şekilde yapamaz hâle gelmiştir. Görevlerini özgür bir şekilde
yapmaya çalışanlar ise bizzat Sayın Bakanın ve
Müsteşarının baskı ve tehditlerine maruz kalmaktadır.
Ayakkabı kutularında saklanan paralar,
evlerdeki kasalar ve para sayma makineleriyle yeni bir ekol
yarattınız. Banka genel müdürünüz milyon dolarları eve
getirmiş, sanki bankanın bir kasası da genel müdürün evi
olmuş.
Gezi Parkı sonrası ödül verdiğiniz emniyet
teşkilatını, Ergenekon ve Balyoz davaları sonrası
Tarih yazıyor. dediğiniz yargı mensuplarını
başdüşmanınız ilan ettiniz, paralel devlet
yaptınız. Sonra da yürütmenin başı olarak, on bir
yıllık Başbakan olarak Yargıda ve emniyette çete
türemiş. dediniz. Çete ve paralel devlet oluşurken siz neredeydiniz?
Bu ülkenin Başbakanı, Adalet Bakanı, İçişleri
Bakanı neredelerdi, ne yapıyorlardı? İddianız
doğrultusunda varsa bir çete, çetenin oluşumuna imkân veren, kurum ve
kuruluşlara yayılmasını sağlayan yine sizsiniz. Yani,
Başbakan olarak görevi ihmal eden, devlet içinde paralel devlet
oluşmasına izin veren de sizsiniz, sorumlusu da sizsiniz. Çete var.
diyorsunuz, Paralel devlet var, dış komplolar var. diyorsunuz ama
asla Yolsuzluk yok. diyemiyorsunuz. On
sekiz günlük Adalet Bakanınız hakkında adaleti engellemekten
fezleke düzenleniyor. Adalet Bakanı, ne kendi fezlekesini ne de diğer
bakanlar hakkında fezlekeleri Meclise göndermeye cesaret edemiyor.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını başlatan yargı
mensuplarını görevden alıyorsunuz. Neden korkuyorsunuz? Nedir bu
telaş, nedir bu güvensizlik? İçişleri Bakanınızın
göreve geldiği gün Bırakın herkes işlerini yapsın.
ifadesine rağmen, Sayın Bakanın bizzat kendisi yüzlerce emniyet
görevlisini görevlerinden aldı, yerlerini değiştirdi. Yani,
emniyet mensuplarının işlerini yapmasını bizzat
Sayın Bakan engelliyor. Neden, hangi gerekçelerle bunları
yaptınız? Görevden alınanların, yerleri değiştirilenlerin
suçu nedir, nedir bu insanların suçları? Paralel devlet mi, çete mi,
komplo mu, yoksa dış mihraklar mı; kime hizmet ediyorlar, nedir
suçları, açıklamak ve gereğini yapmak zorundasınız.
Sayın Başbakan
siyasi mitinglerde ve toplantılarda halka Paralel devlet, çete var. diye
haykıracağına çete liderini ve mensuplarını tespit
edip yargıya teslim etmek zorundadır. Artık mağdur olma
şansınız yok, sadece mağdur yaratacak durumdasınız.
Görevden
aldığınız ve yerlerini değiştirdiğiniz
emniyet ve yargı mensupları hakkında çete ve paralel devlet
üyesi iddiasıyla soruşturma başlattığınız
bir tek kimse var mıdır? Bunu açıklamak zorundadır
Sayın Başbakan. Aksi takdirde 17 Aralık sonrası tüm
iddiaları havada kalacak, en hafif deyimiyle halkı kandırmış
olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, atı alan Üsküdarı geçer de ahı alan
sıratı geçer mi? Bu milletin ahını aldınız,
almaya da devam ediyorsunuz.
Yüce Meclise
saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.17
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 31 ila 55inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kahramanmaraş
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
biz konuşma yapmayacağız ancak bir konuyu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, şimdi 32nci
maddede, Katma Değer Vergisi Kanununun 17nci maddesinin dördüncü
fıkrasına bir bent ekleniyor ve Kurumlar Vergisi Kanununun 5/B
maddesi kapsamındaki deniliyor. 5/B maddesi yok şu anda, Kurumlar
Vergisi Kanununun 5/B maddesi yok. Dolayısıyla, 5/B maddesi, olmayan
bir şeyle ilgili nasıl bunu bir başka kanuna dercederiz? Bu
kanunun bundan sonraki bölümünde 5/B maddesi ihdas ediliyor ama takdir
edersiniz ki şarta bağlı önergeler ve maddeler görüşülemez.
Dolayısıyla, bunun görüşülmesinden önce maddenin kabul edilip
ondan sonra bir diğer kanunun içine dercedilmesi gerekiyor. 5/B maddesi
yok şu anda yani.
BAŞKAN Bir dakika bir konuşalım onu
Kanunlar Kararlarla.
OKTAY VURAL (İzmir) Bunndan sonraki üçüncü
bölümde, 5/B maddesi ihdas ediliyor. O bakımdan, bunu yaparken ihdastan
sonra yapmak lazım bunu.
BAŞKAN Sayın Bakan bu konuda bir
açıklama yapacak galiba.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Sayın Başkan, kanun tekniği
açısından 5/B maddesi 82nci maddede ihdas edilecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Edilecek ama şarta
bağlı olmaz ki efendim. Yani, burada düzenleme yapılırken
kanun içerisinde olmayan bir maddeyi şimdi almış
olacağız, 5/B maddesi yok. O bakımdan, şarta bağlı
olduğuna göre ihdastan sonra ancak bu mümkün olur.
BAŞKAN Ne öneriyorsunuz Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Kanun tekniği
açısından bu doğru değil.
BAŞKAN Ne öneriyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, bundan sonra bu
düzenlemeleri yaparken
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iradesi
olmayan bir maddeyle ilgili hüküm ihdas etmiş olacak. Ya bundan sonrakini
reddederse ne olacak?
RECEP ÖZEL (Isparta) Buna geri döneriz.
BAŞKAN Peki, ne öneriyorsunuz? Ara verelim mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Yok, hayır, ara vermenize
gerek yok. Bundan sonra bu tür maddeler ihdas edilirken ihdastan sonra
yapılması gerekiyor.
BAŞKAN Daha dikkatli olsun, peki.
OKTAY VURAL (İzmir) Yoksa kanun numarasına
göre Kanun numarası işte bu kadar öncedir, bu maddeyi önce
koyalım. diye bir düzenleme yapmak doğru değil. Önce Meclisin
iradesi ortaya çıksın, ondan sonra diğer dercedilme olsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Olmaz yani böyle bir şey.
Yarına bırakalım Başkan. Olmayan bir maddeyle ilgili
görüşme olur mu? Yarın reddedilirse ne olacak?
BAŞKAN Sayın Vural, şöyle bir
açıklama var: Tasarıdaki maddeler, kanunların kendi tarihleri
göz önüne alınarak oluşturulmuş. Bu nedenle sizin dediğiniz
şey gerçekleşmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama yanlış efendim.
BAŞKAN Ama söyledikleriniz kayda geçti. Bundan
sonra
OKTAY VURAL (İzmir) İhdas yani bu son derece
yanlış. Şeklî bir konuyu esasın üzerine getiremezsiniz yani
numarası öncedir diye Önceden bunu yapalım ondan sonra ihdas
ederiz. Öyle bir şey olur mu? Meclis iradesine ipotek koyuyorsunuz.
BAŞKAN Kanunların tarihlerine göre
geçtiğini söylüyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis karar vermeden olur mu?
BAŞKAN O nedenle böyle bir şey
gerçekleşmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Önce ihdas olur ondan sonra
yapılır.
BAŞKAN Ama, tabii ki söyledikleriniz de kayda
geçti.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Kanunlar Kararlar
Yani, bu
bir uygulama olamaz.
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Seçer, sizin on dakikalık bir süreniz var
grup adına, bir de şahsınız adına beş
dakikalık bir konuşma var. Dolayısıyla, konuşma
süreniz on beş dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü hakkında
grubum adına söz aldım.
Yani, gerçekten torba yasa bir garabet, burada yasama
faaliyetlerimiz başka bir garabet. Gecenin bir buçuk, ikisi; 30
milletvekiline, ben, burada, ikinci bölüm, 31inci madde ile 55inci madde
arasında Komisyondaki tartışmaları anlatacağım.
Şimdi, burada aslında iş
yaptığımızı zannediyoruz, birbirimizi
kandırıyoruz. Gerçekten bu Parlamento iflas etmiş; yasa yapma
tekniğiyle, komisyondaki çalışmalarıyla, Parlamentodaki
gayriciddi durumuyla iflas etmiş. Benim telefon boxum bugün ziraat
mühendisleri, veteriner hekimler, su ürünleri mühendislerinden gelen mesajlarla
dolu. Az önce Sayın Mehdi Eker buradaydı. Ben burada -çok
affedersiniz, çok çok affedersiniz- kazık başı değilim, ben
burada parlamenterim. Şimdi, bu çocukların taleplerini -bu bir
toplumsal talep, haklı talep- Sayın Bakana ileteceğim ve
Sayın Bakan gitti, gönderdiniz, bütün arkadaşlarınızı
gönderdiniz. Benim ne hüviyetim var burada? Siz ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Kapatın, ne olur yani yarın devam
ederdik, biz de 3-5 önergeyi çekerdik, yine mutabakat baki kalırdı.
Ama, ısrarlarımıza rağmen Devam edelim, devam edelim
Olur mu? Yani, biz sizlerin esiri değiliz, biz sizlerin esiri
değiliz, olur mu öyle bir anlayış? Bu sinirim ciddi bir sinir,
burada rol kesmiyorum. 30 tane milletvekili var. Böyle bir yasa yapma
anlayışı olabilir mi?
Şimdi, konumuza dönelim, boş koltuklara hitap
edelim. 74 bin personel alacak devlet. Devlet Personel
Başkanlığında, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının 6 bin talebi var. Bütçe
görüşmeleri sırasında Sayın Bakana bu sorunu ilettik,
Maliye Bakanına ilettik, Tarım Bakanına ilettik. Tarım
Bakanı topu Maliye Bakanına atıyor, Maliye Bakanı da Devlet
Personel Başkanlığına atıyor. Efendim,
bakacağız, bütçemiz müsaitse bu atamaları yapacağız.
Ama, diğer taraftan, bu insanlar sürekli sosyal medya
aracılığıyla, telefonlarla, fakslarla, mesajlarla
feryatlarını bizlere duyurmaya çalışıyorlar; ben de 30
milletvekili arkadaşım vasıtasıyla bu sorunu burada dile
getirmiş oluyorum.
İkinci bölüm, 31 ila 55inci maddeler
Aslında
diğer hatip arkadaşlarım da bu torba yasa garabetini ortaya
koydu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili
birtakım düzenlemeler
İktidarı muhalefeti, BDPsinden AKPsine
bütün milletvekili arkadaşlarım, bu hanım kardeşimin yönettiği
Bakanlıkla ilgili bir düzenleme varsa herhâlde pozitif yönde bir
tavır ortaya koyar mümkünse. Nedir konu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının hizmet alanı, görev alanı? Çocuk,
aile, kadın, engelli, dezavantajlı gruplar; bunlara daha iyi imkânlar
sağlamak, yardımlar sağlamak, onların yaşam
koşullarını düzeltmek için hangi bir beşer,
bırakın parlamenteri, her beşer bu konuda pozitif bir görüş
ortaya koyar. Ama bunun ardından toplam, sanıyorum 40tan fazla
kanunda, kanun hükmünde kararnamede değişiklik oldu ve yürütme
maddesiyle beraber, yürürlük maddesiyle beraber 125 maddeye
ulaşıldı. Bunun içerisinde, mevcut Sayın Bakanın
Bakanlığını ilgilendiren konular var, Kamu İhale
Kurumunu ilgilendiren konular var, İnternetle ilgili Ulaştırma
Bakanlığının, Teknoloji Bakanlığının
konuları var, Diyanet Vakfının işi var, Sağlık
Bakanlığının konuları var.
Şimdi, bu 25 madde içerisinde özellikle Komisyonda
tartıştığımız birkaç madde üzerinde tekrar
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini anlatmaya
çalışacağım. Bakınız, 31 ve 39uncu maddeler
Karayollarıyla ilgili düzenlemeler. Âmin, tamam, problem yok ancak gündüz
seansında Sayın Aslanoğlu da Sayın Susam da dile getirdi,
Komisyon görüşmelerinde de bu konu gündeme geldi, ilgili Bakan vardı
ve ilgili Bakan bu anlatacağım konuyla ilgili çalışma
yapılacağını ve bu kanun tasarısının Genel
Kurula indikten sonra bir önergeyle gerekirse bu mağduriyetin
giderileceği sözünü verdi. Öyle mi Sayın Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Aynen.
VAHAP SEÇER (Devamla) Şimdi, bu K1 belge sorunu
gerçekten son derece sıkıntılı bir konu. Ben bir kamyoncu
esnafıyım, şoför esnafıyım, K1 belgesi alıyorum,
aynı bedeli ödüyorum; diğer taraftan, bir lojistik firmam var, lojistik
patronuyum, 500 tane aracım var, aynı bedeli ödüyorum. Bu
hakkaniyetli bir durum değil ya da K1 belgem var, kamyonumu sattım
bir başka arkadaşıma, o hakkım ölüyor. Alan
arkadaşım ikinci bir kez bedel ödeyerek, aynı şoför
esnafı K1 belgesi almak zorunda kalıyor. Bu gerçekten Türkiyede
kazancı en helal olan sosyal sınıf, hepiniz bunu biliyorsunuz.
Bu insanlar gecesi, gündüzü, can güvenliği, alın teri, bütün
bunları yoğuruyor, çocuklarına ekmek kazanma peşinde. Bunu,
sanıyorum 60 ya da 62nci maddede bir önergeyle sizlerin huzuruna
getireceğiz.
38inci maddede Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununa bir ek madde ilavesi var; bu da netameli bir konu. Şimdi, tedavi
talebinde bulunan yabancı uyruklu bir insan, Suriyeli, Lübnanlı,
Yemenli, Belçikalı, Afganistanlı, Dışişleri
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olur
verirse geliyor, hangi hastalıktan muzdaripse Türkiyede o konuda
sağlık hizmeti alabiliyor; Dışişleri
Bakanlığının ve Sağlık
Bakanlığının oluruyla ve yanında iki refakatçiye de izin
veriliyor. Onların yol bedelleri ödeniyor, burada konaklama bedelleri
ödeniyor ve bu insanlar Sağlık Bakanlığına
bağlı hastanelerde ve devlet üniversitelerine bağlı
hastanelerde tedavi şansı buluyor. Bu insani bir durum gibi
görülebilir. Şimdi, bu tartışmalar sırasında hemen
şunu da belirtelim: Masraf Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından ödeniyor.
Tartışmalar sırasında dedik ki ilgili Sağlık
Bakanlığı bürokratına: Bu madde nedir, bu madde neyi
getiriyor, neyi götürüyor? Bize akla yatkın herhangi bir ifadede
bulunmadı. Belli ki konusuna hâkim değil, belli ki bir yasal
düzenleme yapılıyor ama ilgili Bakanlığın
bürokratının bundan haberi yok. Bu, yurt dışında hani
soydaşlarımız var ya, işte, Türki cumhuriyetlerde var,
Balkanlarda var, Kıbrısta var, Orta Doğuda var, Türkmenler var
vesaire. Dedi ki: Evet, onların herhangi bir hastalığı
durumunda sosyal güvenceleri yoksa bu talepleri
karşılayacağız. Sonra, yine bir başka bürokrat
arkadaşımız bu konuda Hayır, yabancı uyruklular da
bunun içerisinde. dedi. Yani, bürokratların birbirinden haberi yok.
Bürokratların, Bakanlığın, gelen yasanın içeriğinden,
neyi getirip neyi götürdüğünden haberi yok. Şimdi, soruyoruz, dedik:
Yani, bu bir mütekabiliyet esasına göre mi yapılıyor, bunun kriterleri
nedir? Bir cevap yok.
Az önce Manisa Milletvekilimiz Sayın Öz bir
evladımızdan bahsetti, kemik iliği nakli bekliyor. Buradan
yardım talebinde bulundu, Belçikada tedavi görecek. Umuttu
hastamızın adı, çocuğumuzun adı. Şimdi, acaba
Umutun ailesi Belçika Hükûmetinden böyle bir talepte bulunsa, dese ki: Benim
Türkiyede sosyal güvencem yok. Ey Belçika Hükûmeti, benim çocuğum ölecek,
kemik iliği nakline ihtiyacı var. Acaba Belçika Hükûmeti, bugün
bizim bu getirdiğimiz kapsam içerisindeki, bu
yaptığımız yasa değişikliği içerisindeki
imkânları evladımız Umuta sunabilir mi? Şimdi, bu, bir
tartışma konusu.
Ayrıca,
bakınız, her zaman söylüyoruz, çok şükür, şimdi, Suriye
konusu ikinci gündem, üçüncü gündem, hatta gündemden de düştü. Sayın
Başbakan her konuşmasına Suriyeyle başlıyordu. Grup
konuşmasında Suriyeyle herhangi bir
Ekonomi konusunda
toplantıda, Suriyeyle dış ilişkilerde, gittiği,
yaptığı basın toplantılarında Suriye, Esad;
Suriye, Esad
Şimdi, çok şükür kurtulduk, Esad da kurtuldu, Orta
Doğu da kurtuldu, biz Türkiye halkı da bu işten kurtulduk.
Ancak,
aklıma bir soru geliyor. Biz, orada
Bakın, son Birleşmiş
Milletlerin rakamına göre 1 milyon sığınmacı
Türkiyeye geldi Suriyeden. Hepimiz bunu insani duygularla kabullenebiliriz,
bunda hiçbir problem yok. Gerçekten komşumuzda bir yangın var. Yangının
nedeni ne? Türkiyenin bu anlamdaki ortaya koyduğu
yanlışlık dış politikaya
Yüzde 100 yanlış
dış politika, tutulur bir tarafı olmayan bir dış
politika, bunlara girmeyeceğim. Ki bunların, bu
sığınmacıların büyük çoğunluğu kadın ve
çocuklardan oluşuyordu, gerçekten mağdur insanlar, onlarca insan
öldü. Sadece Türkiyeye değil, komşu Ürdüne de 1 milyondan fazla
sığınmacı gitti. İyi, güzel, bunlara imkân
sağlayalım, kamplar kuralım -işte benim de seçim bölgem
olan o Akdeniz hinterlandında insanlar yaşıyor,
çalışıyor iş bulduğu ölçüde- tamam, onlara gerçekten
insani duygularla yaklaşalım ama diğer taraftan çok korkunç
iddialar var. Türkiyede, akıtılan kanı
Kimler? Esad güçleri ve
Özgür Suriye Ordusu. İki taraf: Bir tarafta Özgür Suriye Ordusu, bir
tarafta Esad rejimi. Türkiye Hükûmeti oralara silah sevkiyatı yaptı,
lojistik destek yaptı, para desteği yaptı. Bunu sağır
sultan bile duydu, Mısırdaki sağır sultan bile duydu.
Türkiye medyası, uluslararası medya hep bunları işledi.
Peki, orada savaşan terörist unsurlar El Kaide, buna bağlı El
Nusra. Terörist unsurlar yaralandı, tedavileri için nereye geldi? Bunu da
Mısırdaki sağır sultan duyuyor. Orada merdiven altı
sağlık kuruluşları oluşturuldu, hastaneler
oluşturuldu, gizli saklı bunlar yapıldı. Peki, bu yasal
düzenlemeyle yine, acaba, bunlara bir şeyler mi yapılıyor?
Kimdir bunlar? Bunların kriterleri nedir? Sıkıntılı
bir maddedir.
42nci madde, İşsizlik Sigortası
Kanununda yapılan bir değişiklik. Temelde konu, burada,
korumalı iş yerlerinde çalışan, iş gücü
piyasasına kazandırılamayan zihinsel ve ruhsal engelli
yurttaşlarımız. Âmin, hiçbir problem yok. Bunların
işsizlik sigorta primi işveren payı devlet tarafından
ödensin. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesi
var, oradan ödensin veya başka bir şeyden ödensin, bir yerden ödensin
ama siz getirip getirip İşsizlik Sigortası Fonunu,
aklınız estikçe, bir yerlere, böyle, oralardan almış
Bir
dünya da para burada birikmiş, 70 milyar TLye yakın bir para bu,
2000li yıllardan bu yana toplanan para.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Birikmiş de, para nerede?
VAHAP SEÇER (Devamla) Bu, amaç dışı
kullanılmış. Bu, Sayıştay raporlarında da var.
Bakın, 12 milyar TL civarında GAP projesine harcandığı
söyleniyor. Oysa, amacı nedir İşsizlik Sigortası Fonunun?
Kardeşim, işsizlikle mücadelede bu parayı kullanabilirsin.
İşte, işsiz insanlarımız var, bunlara işsizlik
desteği verebilirsin. Aktif iş gücü programlarına destek
olabilirsin. Bunlara kullanabilirsin. diyor. Şimdi, temelde, elbette ki
engellilerimize, dezavantajlı gruplara farklılık yaratalım,
pozitif ayrımcılık yapalım, ne gerekiyorsa yapalım. Bu
bir mantalite meselesi, bizim tartıştığımız.
Buraya destek olalım, nereden istiyorsanız para aktaralım ama
İşsizlik Sigortası Fonundan Hükûmet elini çekmeli.
Şimdi, Sayın Bakanım -az önce
konuşmamda da söyledim- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, bütün
grupların gerçekten
Tabii, hizmet alanınızdan dolayı,
hizmet alanı içerisindeki yurttaşlarımızın konumundan
dolayı aslında çok da kutsal bir iş yapılıyor.
Bakın, yolsuzluklarla anılıyoruz, özellikle Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, sizin Bakanlığınız
umut ediyorum -bugüne kadar duymadık, bundan önceki Bakan
arkadaşımız da, kardeşimiz de değerli hizmetler
yaptı, siz de yapacaksınız- böyle yolsuzluklarla anılmaz.
Türkiye bunlardan kurtulmalı, Türkiye bağırsaklarını
temizlemeli, Türkiye 21inci yüzyıl Türkiyesi olmalı. Yazıklar
olsun, tüyü bitmemiş yetimin hakkına tenezzül edene yazıklar
olsun, bin kere yazıklar olsun!
Bakınız,
26 Aralıkta Bakan oldunuz ama o günden bugüne
Bakanlığınızla ilgili çok sorun yaşandı.
Kadın cinayetleri devam ediyor: Bakın, Konyada 27 Ocakta, Bursada
26 Ocakta. Yine -bir intihar olayı ya da cinayet mi; sanıyorum
şu anda soruşturma aşamasında- Vanda bir çocuk gelin
intiharı olayı var. Bunlar sizleri ilgilendiren konular. Devlet
korumasında, sizin Bakanlığınıza bağlı Afyon
çocukevinde kız çocukları taciz edildi, fuhşa zorlandı,
tutuklamalar var, bunlar gerçek. Bunlar, sizin Bakanlığınız
ve sizin konunuz ve sizin Bakan olduğunuz süre içerisinde ortaya
çıkan, gerçekten bizleri düşündürücü olaylar.
İstanbul,
30 Aralık 2013 -henüz yeni Bakan olduğunuzdan üç gün sonra-
kadın sığınmaevinde fuhuş çetelerinin
pazarladığı kadınlar; bunlar basında yer aldı ve
şu anda yargı aşamasında.
Gerçekten,
Türkiye'de kadınlar, çocuklar, dezavantajlı gruplar, engelliler;
sorunlarımız çok. Bizim tabii ki sizin
Bakanlığınıza desteğimiz de çok, siz yeter ki iyi
niyetle elinizden geleni yapın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Seçer.
İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 01.42
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve
Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir
Kalkınma Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı: 385)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal
Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su
Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/441) (S. Sayısı:
266)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen işleri sırasıyla görüşmek için 30 Ocak
2014 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Bütün milletvekili arkadaşlarıma iyi geceler
diliyorum.
Kapanma
Saati: 01.46