TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56ncı
Birleşim
4
Şubat 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın, su ürünleri mühendisleri ve
teknikerleri ile balıkçılık teknolojisi mühendislerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, yargıya ve yolsuzluklara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişin, biat kültürüne
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin ilinin Arhavi
ilçesindeki Kamilet Vadisinde bir hidroelektrik santrali yapılmak
istenmesine ilişkin açıklaması
2.-
Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin, 17/12/2013 tarihinden bu yana,
suçlamalara dayanak olan delil ve belgeleri ortaya çıkaran savcı,
hâkim ve emniyet görevlilerinin tasfiye edildiğine ve yolsuzlukları
sorgulayan millî iradeye yasak getirildiğine ilişkin
açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, kapatılacak 29 il
özel idaresinde hizmet alımı kapsamında çalışan
personelin durumunun ne olacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
4.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Başbakan ve AKPnin rüşvet,
usulsüzlük ve yolsuzluktan dolayı zan altında olduğuna ve
Başbakanın bu iddiaları kamuoyunu ikna edecek şekilde
açıklaması ya da istifa etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaşın, Afyon Valisi ile bir
polis memuru arasında yaşanan ve basına da yansıyan bir
olaya ve namusuyla görev yapan polisleri kutladığına
ilişkin açıklaması
6.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyede
telekomünikasyan ve kuyumculuk alanında faaliyet gösteren esnafın
kredi kartlarına taksit sınırlaması getiren düzenlemeden
şikâyetçi olduğuna ve bu düzenlemenin gözden geçirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, 4 Şubat Dünya Kanser
Gününe ilişkin açıklaması
8.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerindeki çiftçilerin
sıkıntılarına ve borçlarının yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili beklentileri olduğuna
ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Hükûmetin tarım politikasına
ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, iş yeri kazalarında ve bu
kazalarda ölen işçi sayısında dünyada ilk sıralarda
olduğumuza ve kentsel dönüşüm nedeniyle yapılan yıkım
çalışmalarında tam donanımlı ve profesyonel bir
uygulama olması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, bir milletvekilinin rüşvet ve yolsuzlukla ilgili
verdiği soru önergesinin yer aldığı web
sayfasının karartılmasına ve İnliceyi Adıyaman
ve Kâhtaya bağlayan yolun durumuna ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İnliceyi Adıyaman ve Kâhtaya
bağlayan yol çalışmalarının bitirildiğine,
İskilipli Atıf Hocanın ölüm yıl dönümüne ve AK
PARTİnin iktidara geldiği 2002den bu yana demokratikleşme
yolunda önemli adımlar atıldığına ilişkin
açıklaması
13.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, grup başkan vekillerinin açıklama yapmak için
kullandıkları söz haklarının 10 kişiye verilen birer
dakikalık söz hakkının dışında olduğuna ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14.-
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın, Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhanın 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının dördüncü bölümü üzerinde MHP Grubu ve
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve 27 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977
İşçi Bayramı kutlamaları esnasında meydana gelen
olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/845)
2.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin,
öğretmenlerin uğramış olduğu şiddet
olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/846)
3.-
Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş ve 19 milletvekilinin, Roman
vatandaşların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/847)
B)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi
parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
C)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20
Şubat 2014 tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde
düzenlenecek olan Sağlık ve Tüketicinin Korunması konulu
seminere katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi
(3/1369)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu
tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5/4/2014 tarihinde
Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek olan Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesi konulu toplantıya
katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1370)
D)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, (2/296) esas numaralı 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak
Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/144)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, 31/1/2014 tarih ve 2986 sayı ile MHP Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından AKPnin on bir
yıldır uyguladığı ekonomik politikaların
oluşturduğu yapısal riskleri ile rüşvet ve yolsuzluk
operasyonu sonrası yaşanan gelişmeler ışığında
özel sektör borcunun, borcun kısa ve uzun vadede artış
nedenlerinin, kur riskinin doğuracağı zararların, Merkez
Bankası politikalarına etkilerinin ve borcun çevrilmesiyle ilgili sorunların
ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Şubat 2014
Salı günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Konya Milletvekili Faruk
Balın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun, Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 63üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 64üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberalın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
66ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Dışişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
3.-
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, bazı şirketlere
yönelik vergi incelemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/36012)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Almanyada bir taraftar
grubunca toplanan yardım kolilerinin THY tarafından
taşınmak istenmediği iddialarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı
(7/36096)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen gazete ve ikram malzemeleri alımlarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/36223)
4.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlunun, 2002-2013 yılları arasında
Giresuna yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/36280)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, el değiştirilen bir
TV kanalında işten çıkartılan işçilere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/36310)
6.- İstanbul Milletvekili
Umut Oranın, Türk Hava Yollarına ait uçaklarda bazı gazetelerin
dağıtılmamasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/36315)
7.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı
(7/36433)
8.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kocaelide elektrik dağıtım
şirketinin uygulamalarından kaynaklanan şikâyetlere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/36434)
9.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Manisadaki çocuk işçi sayısına ilişkin
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/36451)
10.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu sayısına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/36483)
11.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, son on yılda kurulan vakıf sayısı ile
vakıflara aktarılan kamu kaynağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/36672)
12.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkinin, Kuzey Irakta iş yapan Türk firmalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin
cevabı (7/36679)
13.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından İstanbulda kiralanan ve satın alınan araçlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/36685)
14.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, eski bakanlara tahsis edilen makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/36749)
15.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında kiralanan depo ve
satış reyonlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/36750)
16.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında kiralanan
ambarlar ve lojistik merkezlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/36751)
17.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Merkezi Bilgi Sistemi için satın alınan mal ve
hizmetlere,
Bazı programlar için
satın alınan mal ve hizmetlere,
GÜVAS sistemi için satın
alınan mal ve hizmetlere,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/36752), (7/36770), (7/36775)
18.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında uluslararası
kuruluşlarla müşterek yapılan operasyonlara ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/36753)
19.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Esnaf ve Sanatkârlar Bilgi Sistemi için satın
alınan mal ve hizmetlere,
Hal Kayıt Sistemi için
satın alınan mal ve hizmetlere,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/36755), (7/36761)
20.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, tır muayene onay programı için satın
alınan mal ve hizmetlere,
Bazı programlar için
satın alınan mal ve hizmetlere,
Puanter programı için
satın alınan mal ve hizmetlere,
KBB programı için
satın alınan mal ve hizmetlere,
TIOP projesi için satın
alınan mal ve hizmetlere,
Personel Bilgi Bankası
Programı için satın alınan mal ve hizmetlere,
Gümrük Müşavirliği
Programı için satın alınan mal ve hizmetlere,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/36757), (7/36760), (7/36762), (7/36764), (7/36767), (7/36777),
(7/36782)
21.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında gümrük
işlemlerini bitirmeden gümrükten çıkmak isterken yakalananların
sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/36759)
22.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, faal olmayan kara sınır
kapılarının sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/36766)
23.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, SGB.Net Programı ve Harcama Yönetimi Modülü için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/36772)
24.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, gümrük idaresi olmayan deniz sınır
kapılarının sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/36778)
25.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, Bakanlık tarafından İstanbulda
kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/36781)
26.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında taşra
teşkilatı ile müşterek yapılan operasyonlara ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/36785)
27.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TRT Yönetim Kurulu
üyeliğine yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/36834)
28.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, İstanbulda Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden
alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/36894)
29.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, bazı şirketlerin Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp
katılmadıklarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/36953)
30.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınarın, dış ticaret açığına ve
ekonomide yapısal reformlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/36955)
31.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, İstanbulda Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden
alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekçi'nin cevabı (7/36957)
32.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şekerin, 2013 yılı ithalat ve ihracat rakamlarına
ve Bilecik, Eskişehir ve Kütahyada yürütülen projelere ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/36958)
33.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, bazı şirketlerin Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp
katılmadıklarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/36959)
34.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, 2013 yılında ele geçirilen kaçak sigara miktarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/36982)
35.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, işsizlik oranına ilişkin sorusu
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/37011)
36.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Uzakdoğu gezisine sadece
bazı gazetelerin temsilcilerinin davet edildiği iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/37099)
37.- Niğde Milletvekili
Doğan Şafakın, elma üreticilerine ihracat prim desteği
verilmesine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin
cevabı (7/37193)
38.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Bakanlığın 2002-2013 yılları
arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekçi'nin cevabı (7/37195)
39.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, yolsuzluk iddialarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/37357)
40.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, adli kolluk yönetmeliğinin değişmesine ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/37358)
41.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, görevden alınan emniyet mensuplarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/37359)
4 Şubat 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı söz vermeden önce, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, Mecliste sükûneti temin edebilirsek
Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yoklama bitmiştir. deyin Başkanım, giderler.
BAŞKAN
Yoklama bitti.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ara verin Sayın Başkanım, bu gibi hâlde ara vermeniz
gerekiyor.
BAŞKAN
Şimdi dakika 1, gol 1 olmasın da.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Gündeme geçin Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gündem dışı ilk söz, su ürünleri mühendisleri ve teknikerleri
ile balıkçılık teknolojisi mühendislerinin sorunları
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali
Torlaka aittir.
Buyurun Sayın
Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlakın, su ürünleri mühendisleri ve teknikerleri ile
balıkçılık teknolojisi mühendislerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; su ürünleri mühendisleri ve
teknikerleri ile balıkçılık teknolojisi mühendislerinin
sorunları hakkında gündem dışı söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
Ağrı-Doğubeyazıt kara yolu üzerinde şehit olan polis
memurumuza Allahtan rahmet, büyük Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Aynı şekilde,
yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, su ürünleri sektörü, Türkiyenin önde gelen ve
geliştirilmesi gereken temel sektörlerindendir. Bu sektörün
sağlıklı bir gelişme gösterebilmesi için de su ürünleri
mühendislerinin önemi yadsınamaz ölçüdedir. Ancak, su ürünleri
mühendisliği eğitimi, eğitim serüveninde 32nci yılına
girmesine rağmen hâlâ hak ettiği yerde değildir. Özel sektörü
rekorlara koşturan bu vasıflı insanlar gençliklerini ve
ömürlerini verdikleri bu sektörde devlet nazarında yeterli itibarı
maalesef görememişlerdir.
1980li
yılların başında ihraç amaçlı su ürünleri üretimine
başlayan ülkemiz 400-500 ton üretimden bugün 200 bin tonluk üretim
rakamlarına ulaşabildiyse eğer, bunun, su ürünleri
mühendislerinin özverili çalışmalarıyla olduğu
unutulmamalıdır. Ülkemizin dört bir yanında balık
yetiştiriciliği altyapısını oluşturan bu
arkadaşlarımız, sektörü son yirmi yılda dünyada ve ABde
ses getirecek düzeye getirmişlerdir. Ancak, ülkemize
sağladıkları yüksek katma değere rağmen ilgili
Bakanlıkça yeteri kadar önem verilmediğini de üzülerek takip
etmekteyiz. Çünkü Sayın Bakan Ekerin meslek taassubu ağır
basmakta, su ürünleri ve balıkçılık teknolojisi mühendislerine
üvey evlat muamelesi yapmaktadır. Üstelik bu arkadaşlarımız
her mezunu devletin istihdam etmesini de zaten beklemiyorlar; onlar
gasbedilmiş hak ve yetkilerinin iadesini, görev alanlarında adaletli
bir atama sisteminin olmasını istemektedirler. Buna rağmen
Sayın Bakan Eker son on yılda Bakanlığa çoğunluğu
meslektaşı olmak üzere 22 bine yakın personel alırken on
yılda 409 su ürünleri mühendisi, 69 balıkçılık teknolojisi
mühendisi âdeta sus payı olarak ancak istihdam edilebilmiştir. Su
ürünleri teknikerinin olmadığı bu istihdam
sayılarının da araştırılmaya muhtaç sayılar
olduğunu ayrıca belirtmek istedim. Dolayısıyla,
Bakanlığında sağladığı 22 bine yakın
istihdamda 10 bine yakın meslektaşını istihdam ederken
kaynak bulan Sayın Bakanın, söz konusu su ürünleri ve
balıkçılık teknolojisi mühendisleri olunca Çok fazla mezun
veriyorlar, özel sektöre yönelsinler. gibi bir söylemle sorunun üstünü örtmeye
çalışması düşündürücüdür.
Değerli
milletvekilleri, kanuna aykırı olarak yapılan
aşırı ve kaçak avcılıkların tespit edilememesi
sebebiyle doğal stoklar tükenmektedir. Dolayısıyla ülkemizin
-tarım alanına yakın- 25 milyon hektar su ürünleri istihsal
alanı bulunmasına rağmen, bu yetersiz su ürünleri mühendisi
istihdamından dolayı dünya su ürünleri toplam üretiminin 35inci
sırasında ancak yer alabilmiştir. O nedenle, yetişmiş
binlerce su ürünleri mezunu Bakanlığın inisiyatif kullanmasını
beklemektedirler. Bakanlıkta çalışan mühendisler de sadece
balık boyu ölçmek yerine, hak ettikleri yetkilerin bir an evvel
verilmesini beklemektedirler.
Bu itibarla,
sektörde sevk ve idarenin başında işi bilen bir su ürünleri
mühendisi ve ekibi olmalıdır, su ürünleri mühendislerinin tüm hak ve
yetkileri kendilerine iade edilmelidir. İstanbul, Ankara gibi büyük
şehirlerde bile 3-5 su ürünleri
mühendisi ile işleri takip etme yanlışından vazgeçilip
derhâl bu mühendis arkadaşlarımızın istihdam
sayısı ve sektör üzerindeki etkinlikleri
artırılmalıdır. Su ürünleri kooperatiflerinde doğru
kayıt sistemini geliştirme adına sözleşmeli tarım
danışmanı olarak su ürünleri mühendisleri görevlendirilmelidir.
Meslek kanunu çıkartılarak bir an önce yasalaşması
sağlanmalıdır.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu sorunlarla ilgili Hükûmetin gerekli hassasiyeti göstermesini
bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Gündem
dışı ikinci söz, yargı ve yolsuzluklar hakkında söz
isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun Sayın
Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
yargıya ve yolsuzluklara ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
ülkede demokrasinin tam işletilememiş olması, şeffaf,
saydam bir yönetim anlayışının egemen
kılınamamış olması nedeniyle öteden beri biriken
yolsuzluklar, hırsızlıklar, rüşvet ve kayırma gibi
olaylar 17 Aralık günü âdeta bir volkan patlaması gibi patlamıştır,
ortaya ayakkabı kutuları, yatak odasında kasalar, kasaların
içinde paralar saçılmıştır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu, baş gösteren ikinci olaydır.
Birincisi, Deniz Feneri yolsuzluğu olarak bilinen yolsuzluk. O Deniz
Feneri yolsuzluğunun varlığı Alman mahkemelerinin hüküm
kararıyla tespit edilmiş, ancak asrın büyük yolsuzluğu
denilen o yolsuzluğun asli faillerinin Türkiyede olduğu
saptanmıştı. Fakat, Türk Hükûmeti Adalet Bakanlığının
ve Hükûmetin gerçekten o yolsuzluk yapanlara soruşturmayı engelleyici
tavrı, ancak soruşturma yapan savcılara soruşturma
açılması, arkasından kovuşturma açılması ve
sonunda o Deniz Feneri yolsuzluğunun ne olduğu hâlen daha belli
değildir.
Benzer olay, bu 17
Aralık olaylarında yaşanmıştır. Sayın
Başbakan, her konuda konuşuyor; kadınların sezaryenine,
kürtaj olup olmayacağına karışıyor, kaç çocuk
olacağına karışıyor, erkekli kızlı
çocukların yurtlarda kalıp kalmayacağını
konuşuyor. 17 Aralık günü Hükûmetin bakanlarının da içinde
bulunduğu bir yolsuzluk iddiasıyla yapılan soruşturmadan
sonra Sayın Başbakan sadece şunu konuşuyor: 17 Aralık
bize karşı yapılmış darbedir. diyor. Tabii ki
Sayın Başbakan millî iradeyi kendisinin iradesinden ibaret saydığı
için, bu olayı yani yolsuzlukların ve rüşvet olayının
soruşturulmasını kendisine karşı
yapılmış bir darbe olarak kabul ediyor.
Değerli
milletvekilleri, ama Sayın Başbakan, yatak odasındaki
kasaların ne işe yaradığını, kasaların
içerisinde paraların neden bulunduğunu ve orada para sayma
makinesinin ne işi olduğunu ya da Halk Bankası Genel Müdürünün
evinde bulunan 4,5 milyon dolarlık paralarla ilgili ağzını
açıp hiç konuşmuyor. Sayın Başbakan şunu söylemiyor:
Bu ülkede bu olaylar yolsuzluk mudur değil midir, bunu söylemiyor.
Aslında, büyük bir yolsuzluk ve rüşvetin olduğu konusunda çok
deliller var, somut deliller var; işte yatak odasında bulunan
kasalar, işte ayakkabı kutuları, ayakkabı
kutularının içerisinde bulunan 4,5 milyon dolar bu işin somut
delilidir.
Değerli
arkadaşlarım, her ülkede yolsuzluk ve rüşvet gibi olaylar olur
ancak o ülkelerde rüşvet ve yolsuzluğun önüne tarafsız ve
bağımsız yargıyla geçilir. Bu ülkede ise
yolsuzlukların soruşturulmasını soruşturan
savcılar bir günde görevden alındı, Sayın Başbakan
Aksaray Valisini kendi uçağıyla getirdi, dolayısıyla soruşturmanın
önünü tıkadı. Sayın Başbakan ve bakanlar gittikleri
yerlerde diyorlar ki: Verilmeyecek hesabımız yoktur. Verilmeyecek
hesabınız yok ise hakkınızda düzenlenen fezlekeler neden
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiyor ve sizler Türkiye Büyük Millet
Meclisine bu fezlekelerin getirilmesini niye istemiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, Verilmeyecek hesabımız yoktur. gibi boş
sözlerle Sayın Başbakan ne kendisini kurtarabilir ne
bakanlarını kurtarabilir. Böyle Benim savcıma, benim
yargıcıma ben ancak ifade veririm. anlayışıyla kendi
savcısını getirerek, sözüm ona soruşturma
yapılıyormuş gibi yapılarak soruşturmanın
sonuçsuz kalmasını doğuracak eylem ve işlemlerle kendisini
kurtaramaz değerli arkadaşlarım.
Demokrasilerde
aslolan şey denetimdir, şeffaf yönetimdir. AKP iktidarı
döneminde kapalı bir toplum oluştu. Hesap vermeyen, denetimden kaçan
bir iktidar, en sonunda yolsuzluk, rüşvet bataklığının
içine battı. Şimdi çırpınıyor çıkmak için ama ne
kadar çırpınırsa çırpınsın, ne kadar bu yolsuzluk
ve soruşturmaları örtmeye kalkarsa kalksın örtemeyecek.
Çırpındıkça batıyor değerli arkadaşlarım. O
nedenle, yapılması gereken, tarafsız ve bağımsız
yargıya hesap vermektir. Savcıları, polisleri oradan oraya
değiştirerek, yargıyı işlemez hâle getirerek
soruşturmadan, kovuşturmadan kaçmak mümkün değildir, her
şeyden önce, toplum vicdanında aklanmak mümkün değildir.
Yapılacak bir tek şey vardır, önce Başbakanın hesap
vermesi lazım.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Gündem
dışı üçüncü söz, biat kültürü hakkında söz isteyen
Adıyaman Milletvekili Sayın Muhammed Murtaza Yetişe aittir.
Buyurun Sayın
Yetiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza
Yetişin, biat kültürüne ilişkin gündem dışı
konuşması
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündelik siyasetin toplumun kıymet verdiği
değerleri tüketmesi nadir rastlanan bir durum değildir. Siyasi
partilerin iyi çalışılmış programlar yerine tribünlere
oynamayı yeğlediği dönemlerde bu hastalık iyiden iyiye
kendini gösterir. Hele tartışmaların
kızıştığı anlarda en kutsal kavramlar bile
tribünleri ikna malzemesi hâline getirilir ve öğütülür.
Elbette siyaset dilinin
yerlerde sürünmesinden siyasetçiler dâhil herkes rahatsız ancak bu sorunun
güzel tavsiyelerle giderilemeyeceği de aşikâr. Meselenin hakaret,
argo, küfür içerikli konuşmalarla sınırlı
olmadığını, daha rafine bir sorunla karşı
karşıya olduğumuzu da bilmemiz gerekiyor. Evet, siyasetin,
içinden çıktığı toplumun dilini bilmesi ve
yerlileşmesi gerekiyor. İçinden çıktığı toplumun
dilini bilen siyaset, onun tarihini, coğrafyasını, edebiyatını,
şiirini, toplumsal çeşitliliğini ve hayallerini de bilen
siyasettir.
Değerli
arkadaşlar, değer dünyamıza ait kavramlar ve kurumlar toplumsal
hayatımız için son derece önemliyken özellikle
Batılılaşma serüveni içerisinde bu kavramlar unutturulup
toplumsal hayatın dışına
çıkarılmıştır. Son günlerde 17 Aralık kaos
oluşturma süreciyle birlikte bu süreçte dinî literatürün bolca
kullanılması ve bu literatür üzerinden meşruiyet
arayışlarına girilmesi karşımıza yepyeni bir
kavram dünyasını da getirmiştir: Firavun, Hâmân, mülâane, biat
kültürü. Her biri birbirinden farklı olayların, farklı
zeminlerin sembolleri olan bu kavramlar anlam zemininden koparılarak
güncel siyasete boca edilmeye çalışılıyor.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Düzce Milletvekili anlattı kavramları.
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Devamla) Biat kavramı da bu yaralayıcı
süreçten nasibini almıştır. Yelpazenin sağındaki,
solundaki birçok siyasetçinin ağzından bir karalama aracı olarak
biat kültürü sözünü duyar olduk. Bu kavramla, siyasi
muarızlarının, liderlerinin yaptığı her türlü
uygulamaya, söylediği her söze, aklı bir kenara bırakarak,
kayıtsız şartsız itaat ettikleri kastediliyor.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Siz ne kastediyorsunuz?
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Devamla) Bu kullanım aynı zamanda dinî alanın
akıl dışılığını iddia eden ve bireysel
donanımı, sosyolojik tezahürü ne olursa olsun dinî görünürlük
taşıyan herkesi ve her kavramı akıl dışı,
çağ dışı gören pozitivist yaklaşımın da bir
tezahürüdür.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Siz ne anlıyorsunuz biattan, onu söyleyin.
Hemen dini karıştırdın yine araya, dini kullan
bakalım.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Düzce Milletvekili gibi Tayyip Erdoğan
Allahın vasıflarını haizdir. mi diyelim? Ona dokunmak
ibadettir. mi diyelim?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, gündem dışı konuşan
arkadaşımıza karışmayın.
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Devamla) Hadi, solun bu literatüre
uzaklığını mazur görelim çünkü ideolojileri farklı ama
yılların sağ cenah siyasetçilerinin dahi biat kültürü
kavramını benzer biçimde kullanması, en hafifiyle, yerli
olamamakla izah edilebilir.
Değerli
arkadaşlar, biat kavramının Arapça aslı
alışveriş anlamına geliyor. Kavram, görüşülüp
konuşulan, üzerinde anlaşmaya varılan bir hususta iki
tarafın karşılıklı anlaşması
anlamındadır. Biat, Hazreti Peygambere nispet edildiğinde hem
dinî hem siyasi bir anlam ifade ediyor. Dört Halife Döneminde devlet
başkanını seçmek ama sonrasında da, Emevilerle birlikte
başlayan Saltanat Döneminde de o saltanat sahibi, sultayı ele
geçiren şahsa bağlılık sunmak anlamına
götürülmüştür.
Nihayetinde, biat,
sonunda hukuki yaptırımı olan, gönüllülük temeline dayalı
sosyopolitik bir akittir. Biat bir narkozlama kurumu değildir
arkadaşlar, aksine, seçmenin seçtiği yöneticisini aktif takip
etmesini ifade eder ve bu anlamda da katılımcı demokrasiden
başka bir şey değildir. Basmakalıp düşüncelerle, bu
yaklaşımlarla geleceğimizi oluşturabilmemiz mümkün
değildir; yeter ki meselelerimizin çözümünde, Cemil Meriçin ifade
ettiği gibi, ideolojilerin deli gömleğinden sıyrılalım
ve günümüzü kendi gerçek kavramlarımız üzerinden yorumlamaya
çalışalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yetiş.
60ıncı
maddeye göre 10 arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın
Bayraktutan
.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvin ilinin Arhavi ilçesindeki Kamilet Vadisinde bir
hidroelektrik santrali yapılmak istenmesine ilişkin
açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvin Arhavi
Kamilet Vadisinde sürdürülmek istenen, çalışması yapılmak
istenen bir hidroelektrik santral inşaatı var. Bu konuda, 28 Ocak
tarihinde, Artvindeki bütün demokratik kitle örgütleri, sivil toplum
kuruluşları, Artvinin dışından gelen bütün insanlar
Arhavide çok büyük bir gösteri düzenlediler, çok ciddi bir basın
açıklaması yaptılar. Geçen yıl bu vadinin ne kadar endemik
bir vadi olduğunu, bir doğa harikası olduğunu
anlattım. Sayın Enerji Bakanı da burada. Geçen yıl En
kısa zaman içerisinde Artvine gelip Kamilet Vadisini göreceğim.
diye söyledi. Aradan bir yıl geçti, Sayın Bakan, ne zaman
geleceksiniz, merak ediyorum. Size yazılı olarak soru sordum Ne
zaman geleceksiniz? diye, En kısa zaman içerisinde geleceğim, bu
duyarlılığınızı anlıyorum. dedi.
Bakın, orada
vahşi bir doğa katliamı yapılıyor Sayın Bakan.
Bu, herhangi bir vadi değil. Bu vadiyi görmeniz gerekir. Bir vadi
düşünün ki o vadinin sularından, direkt olarak dereden insanlar su
içiyor. Bu derecedeki muhteşem bir vadiye, yok edilmek istenen bu çabaya
karşı sizin dik durmanız gerekiyor. Bu konudaki sözünüzü
ciddiyetle takip ediyorum. Artvine ne zaman geleceksiniz, bu vadideki bu
cinayeti ne zaman durduracaksınız, merak ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İrbeç
2.- Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin,
17/12/2013 tarihinden bu yana, suçlamalara dayanak olan delil ve belgeleri
ortaya çıkaran savcı, hâkim ve emniyet görevlilerinin tasfiye
edildiğine ve yolsuzlukları sorgulayan millî iradeye yasak
getirildiğine ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA İRBEÇ
(Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
17 Aralık 2013
tarihinden bu yana suçlamalara dayanak olan delil ve belgeleri ortaya
çıkaran savcıların, hâkimlerin ve emniyet görevlilerinin
tasfiyesi devam ederken, Avrupa Birliği standartlarını yakalama
hedefindeki HSYK yok edilmeye, adalet sistemi valilere bağlanmaya
çalışılırken Venedik Kriterlerine açıkça
aykırı olan uygulama ve düzenleme çabalarının devam
ettiğini görmekteyiz.
Ayrıca Demokratik
teamülleri hiçe sayan savcı ve polislerin görev yerlerinin bu boyutta
değiştirilmesinin arka planında yatan gizli hedef korku
imparatorluğu oluşturmak mı? sorusu gündemini
korumaktadır.
Diğer yandan da
yolsuzlukları sorgulayan millî iradeye yasak getiriliyor. Milletvekilinin
Mecliste verdiği soru önergesine yayın yasağı getirilmeye
çalışıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Tepki
gelince de bunun sehven olduğu açıklanıyor. Bu durum yasama
faaliyetinin idari uygulamayla engellenmesinden başka bir şey
değildir ve anayasal suçtur. İktidarın İnternetle ilgili
çıkartmak istediği yasayla sansürün amaçlandığı daha
şimdiden anlaşılmaktadır. İnternete sansür ve
vatandaşlarımızın haber alma hakkına net bir
kısıtlama getirmeye çalışılırken yolsuzluklar söz
konusu olunca Özgürlüklerin de bir sınırı var. denilerek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öğüt
3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, kapatılacak 29 il özel idaresinde hizmet alımı
kapsamında çalışan personelin durumunun ne
olacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bilindiği üzere, 30
Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel seçimlerle birlikte, Büyükşehir
Yasası gereği, 29 il özel idaresi kapatılacaktır. Tüzel
kişilikleri kaldırılan il özel idarelerinin personelinin her
türlü taşınır ve taşınmaz malları ile hak ve
alacak ve borçlarının ne olacağı kanunla
belirtilmiştir. Ancak, hizmet alımı kapsamında
çalışan personelin akıbeti belirsizliğini sürdürmektedir.
Örneğin, İstanbul İl Genel Meclisinde hâlihazırda
çalışan 64 şoför, 120 temizlik görevlisi ve 56 güvenlik
görevlisinin 31 Mart itibarıyla hizmet sözleşmesi sona erecektir.
Dolayısıyla sadece İstanbulda 200den fazla kişi iş
akitlerinin feshiyle işsiz kalacaktır. Bu durumdaki personelin durumu
ne olacaktır? Yeni bir kanun maddesi hazırlanması düşünülmekte
midir? Çalışanlar önlerini görememektedir, kış günü
kapı önüne konacaklardır. Verilen sözlere rağmen herhangi bir
muhatap bulamamaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yeniçeri
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Başbakan ve AKPnin rüşvet, usulsüzlük ve yolsuzluktan dolayı
zan altında olduğuna ve Başbakanın bu iddiaları
kamuoyunu ikna edecek şekilde açıklaması ya da istifa etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çıkar
amaçlı olarak gerçekleştirilen imar değişiklikleriyle
ilgili olarak müstafi Bakan Bayraktar Her şeyden haberi olan
Başbakan Erdoğan da istifa etsin. demişti. Sonra da bu Bakan
çıkıp bu gerçekleri açıkladığı için özür
dilemiştir. Ayakkabı kutularındaki 4,5 milyon doları ortaya
çıkaran savcı dosyadan, emniyet mensupları ise görevden el
çektirildi. Urlada villa pazarlıkları medyaya düştü. Şimdi
de medyaya düşen tapelerde, Sabah, ATVyi satın almak için
Başbakan Erdoğanın iş adamlarıyla pazarlık
yaptığı, havuz oluşturarak, Başbakanlık nüfuzunu
kullanarak salma saldığı iddiaları ayyuka
çıkmıştır. Başbakan Erdoğan ve AKP, rüşvet,
usulsüzlük ve yolsuzluktan dolayı zan altındadır. Başbakan
bağırıp çağırıp suçlayarak yolsuzluk
iddialarından kurtulacağını sanıyorsa
yanılıyor. Başbakan, kokusu her yanı sarmış
rüşvet ve yolsuzluk iddialarını kamuoyunu ikna edecek
şekilde açıklamalıdır ya da istifa etmelidir; doğru
yol budur.
BAŞKAN
Sayın Toptaş
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, Afyon Valisi ile bir polis memuru arasında
yaşanan ve basına da yansıyan bir olaya ve namusuyla görev yapan
polisleri kutladığına ilişkin açıklaması
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Afyon-Uşak
kara yolunda trafik kontrolü yapan bir polis memuru bir AKPli belediye
başkan adayının aracını fennî muayene
yaptırmadığı için durdurmuş. Bunun üzerine AKPli
başkan adayı Sayın Valiyi arayarak bırakmasını
istemiş, Vali de polis memuruna gece yarısı telefon ederek
aracı bırakmasını söylemiş. Polis memurunun yasalara
aykırı olan bu talebi reddetmesi üzerine Afyon Valisi polis memuruna
o
çocuğu diye telefonu kapatmış. Bunu basından
öğrendik. Polis yasaya uygun davrandığı zaman o
çocuğu oluyor, Gezi direnişindeki gençleri öldürdüğü zaman
destan yazan oluyor. Bu anlayışı protesto ediyorum.
İktidarın sopası olan polisler dışında namusuyla
görevini yapan polisleri kutluyorum, yanında olduğumuzu söylemek
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyede telekomünikasyan ve kuyumculuk alanında
faaliyet gösteren esnafın kredi kartlarına taksit
sınırlaması getiren düzenlemeden şikâyetçi olduğuna ve
bu düzenlemenin gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
31/12/2013
tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından
yapılan düzenlemeyle kredi kartlarına ve kredilere taksit
sınırlaması, düzenlemesi getirildi. Bu düzenlemeyle bir yandan
tüketicilerin korunması, kredi kartı ve kredi
kullanıcılarının korunması amaçlanırken
diğer taraftan da kötü niyetli esnafın tefecilik yapmasının
önüne geçilmeye çalışıldı. Ancak, özellikle Osmaniyede
Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde legal, meşru, helal zeminde
rızkını arayan, nafakasını arayan esnafımız
bu durumdan şikâyetçi çünkü odalara kayıtlı olup da
telekomünikasyon ve kuyumculuk alanında faaliyet gösteren bu firmalar
taksitli satış, kredi kartıyla satış dışındaki
satışlarla gelirini elde etme imkânı bulamıyorlar. bu
açıdan bir şikâyetleri var.
Dengenin gözetilerek bu
düzenlemenin gözden geçirilmesini Hükûmet üyesi bakanlardan özellikle rica
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Sayın
Kaplan
7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplanın, 4 Şubat Dünya Kanser Gününe ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 4 Şubat Dünya
Kanser Günü. Kanser, dünyada ve ülkemizde sebebi bilinen ölümler
sıralamasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci
sırada gelen önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Bu
çerçevede, kanserden korunmak önemli bir nokta. Kanser, korunulabilir bir
hastalıktır. Doğru korunma stratejileri ve erken tanıyla
vakaların üçte 1i önlenebilmektedir.
Kanser oluşumunun en
önemli faktörlerinden biri çevresel etkiler, yaklaşık yüzde
90ını oluşturmaktadır. Dünyada ve dolayısıyla
yaşadığımız kentte ülkeyi kirletmemek için herkesin
özen göstermesi gerekiyor.
Son on yıl süreci
içerisinde, Sağlık Bakanlığı verilerine göre,
Türkiyede kanser vakalarında yüzde 80 oranında bir artış
vardır ama bunun ötesinde önemli bir nokta -Sağlık Bakanlığına
iletmek istiyorum- kanser ilaçlarının hem pahalı oluşu hem
de erişilebilirlik noktasındaki sıkıntısı ne
yazık ki hâlen Bakanlık tarafından giderilmiş durumda
değildir. Dolayısıyla, sözünü ettiğimiz bu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Doğru
8.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatın bazı
ilçelerindeki çiftçilerin sıkıntılarına ve
borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
beklentileri olduğuna ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilinde, Artova,
Kelkit, Kazovada üretim yapan çiftçiler, havaların kurak geçmesinden
dolayı önümüzdeki üretimlerinde çok büyük düşüş
olacağı sıkıntısıyla karşı
karşıyadırlar. Geçen yıllardan bankalara, tarım kredi
kooperatiflerine borçların ödenememesinden dolayı icrayla
karşı karşıya olduklarını, önümüzdeki dönemde de
şimdiden hava şartlarının iyi olmamasından dolayı
mağduriyetler yaşayacaklarını ifade etmektedirler. Bundan
dolayı da çiftçi borçlarının ertelenmesi, yeniden
yapılandırılması ve iyileştirilmesiyle ilgili
beklentileri vardır. Bunu gündeme getirmeye çalıştım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Varlı
9.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Hükûmetin tarım
politikasına ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Hükûmete bir uyarıda bulunmak istiyorum. Gübre bundan bir ay önce -kullanılmazken-
1 TLyken şu anda 1,2 liraya yükselmiştir, dolayısıyla 20
kuruşluk bir artış olmuştur gübrede. Aynı
şekilde, mazot fiyatları da birdenbire artmaya
başlamıştır. Zaten girdi fiyatlarının
altında ezilen çiftçimizin sıkıntısı varken bir de bu
gübre fiyatlarının artışı çiftçimizi iyice mağdur
etmektedir; kuraklıkta mahsul kaybına uğramışken bir
de bu sıkıntılarla karşı karşıya
kalmıştır.
Mısır,
hasat edildiği dönemde eski fiyatla 540 bin lira gibi bir rakama
satılırken, şu anda mısırın fiyatı 630 bin
lira gibi bir rakamı bulmuştur. Bu, nasıl bir politikadır?
Bu, çiftçiyi yok etme politikası mıdır, çiftçiyi görmezden gelme
politikası mıdır, yoksa çiftçinin adını tamamen
tarihten silme politikası mıdır?
Buradan Hükûmeti
uyarıyor ve buna bir çare bulmalarını diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan
10.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, iş yeri kazalarında ve bu
kazalarda ölen işçi sayısında dünyada ilk sıralarda
olduğumuza ve kentsel dönüşüm nedeniyle yapılan yıkım
çalışmalarında tam donanımlı ve profesyonel bir
uygulama olması gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
İş yeri
kazalarında ve bu kazalarda ölen işçi sayısında dünyada ilk
sıralardayız. Ocak ayında 82 işçi hayatını
kaybetti. Dün, Ankara Altındağda, kentsel dönüşüm
çalışmaları sırasında gerekli önlemler alınmadan
5 katlı bir binanın yıkımı sırasında yan
binada 1 vatandaşımız hayatını kaybetti. Adanada,
TOKİ inşaatında beton dökülürken binanın çökmesi sonucu 1
işçimiz hayatını kaybetti. Ölenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Kentsel
dönüşüm nedeniyle sayısı artan yıkım
çalışmalarında tam donanımlı ve profesyonel bir
uygulama yapılması gerekir, aksi takdirde bu olayların ve
kayıpların sayısı artacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Vural
11.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, bir milletvekilinin rüşvet ve
yolsuzlukla ilgili verdiği soru önergesinin yer aldığı web
sayfasının karartılmasına ve İnliceyi Adıyaman
ve Kâhtaya bağlayan yolun durumuna ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İki konuya
özellikle burada vurgu yapmak istiyorum:
Birincisi, bir
sayın milletvekilinin rüşvet ve yolsuzlukla ilgili verdiği soru
önergesinin yer aldığı web sayfası
karartılmıştır. Gerçekten, bu çok vahimdir, milletin bilgi
edinme hakları ve kanalları kapatılmaktadır,
karartılmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin
kullandığı, millet adına kullandığı
egemenlik yetkisi maalesef karartılmaktadır. Bu, çok vahimdir. Bunun
sehven yapıldığını ifade ediyorum. Muhtemelen sehven
nice kimsenin web sayfası kapatılmıştır. Hiç kimse
yolsuzluk ve rüşvetle ilgili bu iddiaların üstünü örtemeyecektir.
Özellikle, torba yasada İnternetin karartılmasıyla ilgili vahim
maddelerin bu eksende geri çekilmesi gereklidir.
Bir diğer konu
da, hafta sonu Malatyaya yaptığım ziyaret sırasında,
Turgut Özal Tıp Merkezinde -hasta yakınlarıyla ilgili bir
ziyaret sırasında- Adıyamandan gelen, İnliceden gelen
vatandaşlarımız vardı. İnliceden gelen
vatandaşlarımız bu Adıyaman ve Kâhta yolunun maalesef çok
kötü durumda olduğunu, hiç kimsenin ilgilenmediğini ifade ediyorlar.
Buradan sesleniyorum: Adıyamanlılar, İnlice-Kâhta ve
Adıyaman yoluyla ilgili bu sıkıntıların çözülmesi
konusunda
Burada bakanlar var; sayın bakanlar bu tapelere giren işler
ile müteahhitlerin işini takip edeceklerine vatandaşların bu
işlerini takip etseler daha hayırlı olacaktır diye
düşünüyorum. İnliceyi Adıyamana ve Kâhtaya bağlayan bu
yol konusunda gerekli duyarlılığın gösterilmesi hususunu
aracılığınızla Hükûmete iletmiş oluyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Başkan gündeme geçiyoruz
OKTAY VURAL
(İzmir) İnlice, Kâhta
AKPliler de istifa etmiş, hadi!
Teşkilatlar istifa etti!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Pardon, görmedim ben sizi. Sayın Ayaydın olarak okudum ben onu.
Sayın
Aydın, buyurun.
12.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İnliceyi
Adıyaman ve Kâhtaya bağlayan yol çalışmalarının
bitirildiğine, İskilipli Atıf Hocanın ölüm yıl
dönümüne ve AK PARTİnin iktidara geldiği 2002den bu yana
demokratikleşme yolunda önemli adımlar atıldığına
ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle,
şunu ifade edeyim: Adıyaman-İnlice, İnlice-Kâhta yolu ilk
icraatlarımızdan bir tanesidir. Hem engebeli bir yol,
dağlık bir yol hem de mesafesi uzun olan bir yol ve o yolu
Adıyamandan İnliceye kadar açan, genişleten, asfaltlatan
iktidar, bu iktidardır. Tabii, İnliceyi bilmedikleri için, tamam,
nerede olduğunu belki öğrenmiş
olabilirler de her gittiğimizde o yollardan geçen bir milletvekili olarak
söylüyorum. Yine, İnlice Kâhta arasında, aynı şekilde
ıslah eden, o yol çalışmalarını başlatıp
bitiren bir iktidarın mensubuyuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onun için istifa etti İnlice AKP teşkilatı!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Değerli arkadaşlar, bugün, aynı zamanda
İskilipli Atıf Hocanın ölüm yıl dönümü. İskilipli
Atıf Hoca, 15 Mayıs 1919 İzmir İşgalini
Beyoğlundaki İngiliz Elçiliğinde ilk protesto eden aydın,
Millî Mücadeliyi canı yürekten destekleyen bir vatanperverdi. Fatih
dersiamı, medaris müfettişi, Kabataş İdadisi Arapça
öğretmenliğinin yanında hem fikir üreten hem eylemlere
katılan bir aktivisttir. Beyan-ül
Hak, Mahfil, Alemdar ve Sebilürreşad dergilerinde Bediüzzaman, Mehmet
Âkif, Ahıskalı Ali Haydar, Eşref Edip ve Ali Şükrü ile
birlikte aktüel yazılar yazmış bir âlimdir. İskilipli
Atıf Hoca, Şapka Kanunundan on sekiz ay önce yazdığı
kitabı gerekçe gösterilerek 4 Şubat 1926da idam edildi. İdam
kararı veren mahkeme reisi Ali Çetinkaya ve Kılıç Ali hukukçu
değildi, onlar askerdi ve atanmış milletvekilleriydi. Daha
Şapka İnkılabı yapılmadan önce yazdığı
kitaptan yargılanan İskiliplinin hangi muamelelere maruz kaldığı
hepinizce bilinmektedir.
Üzerimize
düşen görev, geçmişteki utanç tablolarıyla yüzleşmek ve
haklıya hakkını gıyabında da olsa teslim etmektir. AK
PARTİ iktidarı olarak, Çorum İskilipteki bir hastaneye
İskilipli Atıf Hocanın adını verdik, Çorumda
yapılan parka yine Atıf Hocanın adı verildi. Biz bu
ülkenin şehitleriyle, gazileriyle, âlimleriyle, büyük siyaset
adamlarıyla
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bir dakika daha
BAŞKAN
İki dakikaydı ya! Hayır, başkanlara ikişer dakika
veriyoruz, aldı gidiyor beşer dakikaya doğru.
Sayın
Aydın, iki dakika verdim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, 60ıncı maddeye göre ben de söz
istiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bir dakikada bitiriyorum efendim.
BAŞKAN
Hayır, şimdi, ben
Çok hızlı
bitirin, lütfen. Yani, grup başkan vekillerini kırmak, incitmek
istemiyorum. Bir dakikadan ikiye çıktık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama efendim, her gün konuşuyor 5-6 defa Grup Başkan
Vekili olarak.
60a göre
BAŞKAN
Sayın Genç, ben, grup başkan vekilleriyle de ilgili
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ya, şimdi milletvekilleri ile grup başkan vekillerine ayrı
muamele yapmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben
başlatmadım, öyle olmuş, devam ettiriyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani bu, milletvekillerine karşı yapılan büyük bir
haksızlıktır.
BAŞKAN
Doğru, haklısınız. Şu andan itibaren
bırakırım hepsini, birer dakikayla geçer. Ondan sonra da bütün
grup başkan vekilleri ayrı ayrı gelip beni azarladı burada.
Buyurun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Lütfen, hızlıca bitirin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Biz bu ülkenin şehitleriyle, gazileriyle, âlimleriyle,
büyük siyaset adamlarıyla gurur duyacak, onların isimlerini
yaşatmaya devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye böyle kötü tecrübelerden ders çıkartmıştır,
çıkartmalıdır da. AK PARTİnin iktidara geldiği 2002
yılından bu yana, demokratikleşme yolunda önemli adımlar
atılmıştır. Olağanüstü hâlin
kaldırılması, DGMlerin ve özel yetkili mahkemelerin
kaldırılıyor olması, Millî Güvenlik Kurulunun
sivilleşmesi, askerî yargının yetki alanının
daraltılması, EMASYA Protokolünün kaldırılması,
Kırmızı Kitaptan irtica adı altında kendi milletini
tehdit olarak algılayan hükmün çıkarılması, darbeye dayanak
teşkil eden TSK İç Hizmetler Kanununun 35inci maddesinin kaldırılması,
1982 Anayasasının
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Adıyaman)
geçici 15inci maddesinin kaldırılması gibi hususlarla
demokratikleşme mücadelemiz devam edecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz
13.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, grup başkan vekillerinin
açıklama yapmak için kullandıkları söz haklarının 10
kişiye verilen birer dakikalık söz hakkının
dışında olduğuna ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, efendim, biraz önce grup başkan vekilleriyle ilgili husus
Daha önce, Sayın Meclis Başkanının
başkanlığında yapılan toplantıda, birer dakika 10
milletvekiline söz verilmesi hususu vardı ancak gruplar adına söz
ifade edilmesi gerektiği zaman, iki dakika gruplar adına veriliyor.
Dolayısıyla, burada grup başkan vekillerinin
kullandığı söz hakkı, açıkçası, on dakikayla
tanınanın dışında bir söz hakkıdır, yoksa
milletvekilinin
BAŞKAN Zaten öyle veriyorum da
Sayın Gençi ikna edin bu konuda.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Genç de grupların bu konudaki iradesine saygı gösterse çok
hayırlı olur çünkü neticede bütün gruplara ait.
Bir de şunu ifade edeyim: Biraz
önce aradılar, Sayın Ahmet Aydına Asfalt kalmamış
eserde. Sayın Aydın bir İnliceye gelse de göstersek. Gelebilir
mi acaba? diye soruyorlar. Onun için de İnlice ve Kâhtadaki AKP
teşkilatları da zaten istifa etmiş. O bakımdan, bu konuda
memnuniyetlerini ifade ettiler.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kim aradı?
Kim aradı?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkan, öncelikle Oktay Beyi davet ediyorum, beraber İnliceye
gidelim de yolu görsün.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Beraber gidin, beraber.
BAŞKAN Beni de
çağırın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İkincisi, İnlice ve Kâhta belediye başkanlarımız
tekrar aday gösterilmedikleri için istifa etmiştir, başka bir gerekçe
yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten 15 oyla
kazandınız MHPden, şimdi geri alıyoruz belediyeyi
inşallah.
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve 27
milletvekilinin, 1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı kutlamaları
esnasında meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/845)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'nin son
kırk yıllık geçmişi/tarihi toplumsal bellekte derin izler
bırakan insan hakları ihlallerine, kurbanı belli olup da katili
bilinmeyen katliamlara, faili meçhul cinayetlere tanıklık
etmiştir. Ancak, yaşanılan bu süreçte olayların büyük
çoğunluğu üzerindeki gizemli örtü ya da sır perdesi henüz
kaldırılmış değildir. Hatta yaşanılan
bazı acı olaylar tamamen unutturulmaya
çalışılmaktadır. Bundan dolayıdır ki
katliamı yapan ya da sorumlular yargı önüne
çıkarılmadığından, geçmişte yaşanan bu
acı olaylara yenileri eklenmiştir. Bu trajik olayların sonucunda
toplumun bir arada yaşama güveni zedelenmiş ve her an benzer olaylar
yaşanacakmış gibi bir kaygı oluşmuştur.
Geçmişte yaşanan bu acı olaylardan sadece 1 Mayıs
İşçi Bayramı kutlamalarını örnek verecek olursak, 1
Mayıs 1977 İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere Türkiye'nin
çeşitli illerinden İstanbul'a gelen yaklaşık 500 bin
kişi DİSK'in organizasyonu önderliğinde Taksim
Meydanı'nı doldurmuştu. Katılımın yüksek
olması nedeniyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş ve miting de uzamıştı.
Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in
konuşmasının sonlarına doğru çıkan olaylar
esnasında, gerek Sular İdaresi binası üzerinde gerekse
meydandaki otellerin çeşitli katlarında açılan ateş sonucu
ve çıkan izdihamdan dolayı 37 kişi yaşamını yitirirken
yüzlerce kişi de yaralandı. 1977 yılının 1 Mayıs
günü tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti. 1 Mayıs İşçi
Bayramı'nda yaşanan olaylar ve katliamlar 1 Mayıs 1977 ile
sınırlı kalmadı. 1989 yılında, Taksim
Meydanı'nda bir araya gelen kitleye yapılan saldırı sonucu
Mehmet Akif Dalcı isimli bir işçi yaşamını yitirdi.
1990 yılında, Taksim Meydanı'na yürümek isteyenlere izin
verilmedi ve çıkan olaylarda İTÜ öğrencisi Gülay Beceren felç
oldu. Yine 1996 yılında, 1 Mayıs İşçi Bayramı
kutlamalarına katılmak üzere Kadıköy Meydanı'nda
yaklaşık 150 bin kişi toplanmış ve çıkan olaylar
sonucu 3 kişi yaşamını yitirdi. Bu olayların yasa
dışı terör örgütü kontrgerilla tarafından planlandığı
yıllardır bilinmekte ve tartışılmaktadır.
1 Mayıs
1977'den önce MİT tarafından Cumhurbaşkanlığı,
Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığına
gönderilen "Aşırı solun 1 Mayısla ilgili
hazırlıkları" başlıklı 44 sayfalık bir
raporda, DİSK'in 1 Mayısla ilgili amaçları
sıralanırken "Olaysız geçen mitingle kamuoyunu kazanmak ve
bu bayramı meşrulaştırmak." maddesi de yer
almaktadır. Raporun sonunda ise "Bir yıla yaklaşan bir süre
sonra 1 Mayıs 1976 eylemine bakıldığı zaman,
DİSK'in bu eylemden umduğu sonuçların büyük kısmını
istihsal ettiği söylenebilecektir." ifadesine yer verilmiştir.
MİT raporunda yer alan ifadelerden de anlaşılacağı
üzere, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları esnasında
meydana gelen olaylar ve yaşanan katliamların üzerindeki gizemli örtü
henüz kaldırılmamıştır, oysa bu olayların
sorumlusu kontrgerilla olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla
karanlıkta ve meçhulde kalan olayların aydınlatılması,
suçluların yargılanması ve sorumluların kamuoyunun
bilgisine sunulması demokrasinin bir gereğidir.
Bu nedenle,
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereği Meclis araştırması
açılmasını arz ederim. 30/04/2012
1) Hüseyin Aygün (Tunceli)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
10) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
11) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
12) Ali Serindağ (Gaziantep)
13) Kamer Genç (Tunceli)
14) Hurşit Güneş (Kocaeli)
15) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
22) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
23) Recep Gürkan (Edirne)
24) Tanju Özcan (Bolu)
25) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
26) Ramis Topal (Amasya)
27) Osman Kaptan (Antalya)
28) İlhan Demiröz (Bursa)
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27
milletvekilinin, öğretmenlerin uğramış olduğu
şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/846)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Şiddetin her
türlüsüne, nereden ve kimden gelirse gelsin karşı olmak
gerektiği kaçınılmazdır. Bir an önce bireysel ve toplumsal
şiddete, cinsiyet ayrımcı şiddete, özelde bazı meslek
gruplarına yönelen şiddete son vermek için gerekli
çalışmalar çok acele başlatılmalıdır.
Yaşanan bu şiddet olaylarının sadece güvenlik
politikaları yönünden ele alınmaması, şiddetin nedenlerini
ortadan kaldıracak tedbirlere ağırlık verilmesi
gerekmektedir.
Daha önce birçok ilde
tanık olunan öğretmene şiddet olaylarına bir yenisi de
Esenyurt Kıraç Lisesinde görev yapan Narife Çekcen adlı
öğretmenimizin öğrencisi tarafından bıçaklanarak
saldırıya uğraması olayı eklenmiştir.
İnsanların kendi çocuklarına bile gereken sevgiyi göstermekte
zorlandığı bir ortamda, 50-60 kişilik sınıflarda
her bir öğrencisine ayrı sevgi gösteren, daha iyi eğitim
almaları adına hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan
öğretmenlerimize uygulanan şiddeti kabul etmemiz mümkün
değildir. Yaşanan bu saldırılar,
insanlarımızın vicdanını yaralamıştır.
Öğretmenlerimizin, öğrencilerin daha iyi bir eğitim
almaları adına mücadele verirken, hayatlarını riske edecek
derecede şiddete maruz kalması son derece kaygı vericidir.
Dünyanın birçok
ülkesindeki meslektaşlarından daha az ücret alan, ekonomik ve sosyal
yönden oldukça ağır şartlar altında hayatlarını
idame ettirmeye çalışan öğretmenlerimizin, eğitim
emekçilerimizin bir de bu denli şiddete maruz kalmalarına seyirci
kalmak kabul edilebilir bir davranış değildir.
Millî Eğitim
Bakanının, yaptığı açıklamalarıyla ve
uygulamalarıyla sürekli öğretmenleri hor gördüğü,
dolayısıyla şiddet dalgasına ivme
kazandırdığı aşikârdır. Bu tür
saldırıların engellenmesi için Millî Eğitim
Bakanlığının eğitim çalışanları ile
öğrenciyi, veliyi karşı karşıya getiren
uygulamalarını bir an önce gözden geçirmesi gerekmektedir.
Eğitim emekçilerimizin
uğramış oldukları şiddet olaylarının neden,
niçin yapıldığının, altında yatan gerçeklerin
araştırılarak ortaya çıkarılması ve maruz
kaldıkları şiddete bir an önce son vermek için
Anayasamızın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz
ederiz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Bülent Tezcan (Aydın)
5) İlhan Demiröz (Bursa)
6) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
9) Mehmet Şeker (Gaziantep)
10) İhsan Özkes
(İstanbul)
11) Haydar Akar
(Kocaeli)
12) Ali Sarıbaş
(Çanakkale)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
15) Ali Serindağ (Gaziantep)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Hülya Güven (İzmir)
22) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
23) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
24) Recep Gürkan (Edirne)
25) Tanju Özcan (Bolu)
26) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
27) Ramis Topal (Amasya)
28) Osman Kaptan (Antalya)
3.- Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş ve
19 milletvekilinin, Roman vatandaşların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/847)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Romanlar, 10uncu
yüzyıldan itibaren Kuzey Hindistan'dan batıya doğru hareket ederek
tüm dünyaya yayılan bir topluluktur. A. F. Pott ve Franz Miklosich'e göre
Çingenelerin kökleri, Hindistan'da müzisyen ve şarkıcılardan
oluşan, "doma" veya "domba" diye
adlandırılan, kastın en alt basamağına
dayanmaktadır. Romanların batıya doğru göçleri
İngiltere'ye, oradan da Kuzey Amerika'ya uzanmıştır. O
dönemde, İngiltere'deki halk tarafından Mısırlılara
benzetilen Romanlara, İngilizcede bu anlama gelen "Egyptian"
adı verilmiştir. Kelimenin tarihsel değişimi sonucu Gypsy
kelimesi yani Çingene ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde Romanlar uzun
yıllar "Çingene" genel adıyla
anılmıştır. Ancak yörelere göre, Batı Anadolu ve
Trakya'da "Roman", Van ve Ardahan civarında "Mutrib",
Orta Anadolu'da "Elekçi", Erzurum, Artvin, Erzincan, Bayburt ve
Sivas'ta "Poşa", Akdeniz ve Ege bölgelerinde
"Sepetçi", Adana ve çevresinde "Cono" olarak
adlandırılmaktadırlar. Bunun yanı sıra "Esmer
vatandaş", "Köçer", "Arabacı" gibi
yaşam biçimleri ve iş kollarının özelliklerini gösteren
etiketlemelerle de adlandırılabilmektedirler. Ayrıca, Romanlar
için ülkemizde "Kıptî" kelimesi de çok yaygın olarak
kullanılmaktadır. Kıptî Mısırlı anlamına
gelmektedir. Osmanlı döneminde "Çingane" şeklinde ifade
edilen Romanlar, İngiltere'de olduğu gibi Mısırlı
kabul edilerek "Kıptî" adıyla anılmış ve bu
tanımlama günümüze kadar gelmiştir. Romanlar kendilerini 10uncu
yüzyıldan bu yana Rom olarak tanımlamaktadır. Rom
"adam" anlamına gelmektedir.
Romanlar, yüzyıllar
boyu süren göçebe hayatlarında, geçtikleri toprakların gelenek ve
görenekleri ile harmanlanarak zengin bir kültürel yapıya
ulaşmışlardır. Bugün, tüm dünyada 15 milyon, Türkiye'de ise
750 binin üzerinde Roman yaşadığı tahmin edilmektedir.
Tüm dünyada Romanlar, en
alt kültür gurubu olarak görülmekte, farklı tanımlarla etiketlenerek
eşit sosyal statü elde edememektedirler. İkinci Dünya
Savaşı sırasında, Romanlar, bu anlamda en büyük
vahşeti yaşamış halklardan biridir. Her ne kadar Yahudi
soykırımı olarak bilinse de Nazi Almanyası, Macaristan,
Polonya ve Çekoslovakya'daki esir kamplarında 200 bin ila 800 bin
arasında Roman katledilmiştir. Romanlar, bu katliamı Porajmos
(parçalanmak) olarak adlandırmaktadır. Romanların
yaşadığı bu süregelen sorunlarla ilgili olarak, Nisan
1971'de Londra'da ilk Uluslararası Roman Kongresi
toplanmıştır. Bu kongreye atfen, 1990 yılından bu
yana, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır.
Tüm dünyada
olduğu gibi Türkiye'de de Romanlar, alt kültür gurubu olarak
görülmektedir. Osmanlı Döneminde Romanlar, Rumeli Beylerbeyliğine
bağlı bir birlik olarak görülmüş ve Trakya Bölgesinde tecrit
edilerek yaşamaya zorlanmışlardır. Romanlar Osmanlıda
da alt sınıf muamelesi görmüştür. Örneğin, Osmanlıda
Romanlar, kendilerini Sünni Müslüman olarak tanımlamış
olmalarına rağmen, cinayet, vatana ihanet gibi suçlardan idama mahkûm
edilmeleri hâlinde Müslümanlar gibi asılarak değil, gayrimüslimler
gibi kafaları kesilerek öldürülürlerdi. Günümüzde de Romanların maruz
kaldığı muamele pek farklı olmamaktadır. Bu konunun
birkaç örnekle somutlaştırılması gerekmektedir. Edirne'de
imam-hatip lisesi, ardından ilahiyat fakültesini bitiren bir Roman
vatandaşın, köyüne imam olarak atanma talebi kabul görmüş ancak
köylülerin "Çingenenin ardında namaz kılmayız."
tepkisi üzerine atama iptal edilmiştir. Bir başka olayda ise
İzmir Çağdaş Romanlar Derneği yönetim kurulu üyeleri yemek
yemek için gittikleri lokantaya Roman olmaları nedeniyle kabul
edilmemiştir. Bu ve buna benzer pek çok olay, Romanları birlikte
yaşamaya mahkûm etmektedir. Ünlü bir sinema oyuncusu bir söyleşi
sırasında "Çingeneyi padişah yapmışlar, önce
babasını kesmiş." şeklinde bir benzetme yaparak
toplumdaki algıyı söylem biçimiyle açığa vurmaktadır.
Ayrıca, kentsel dönüşüm projeleriyle Roman mahalleleri kentin
dokusuna uymadığı gerekçesi ile yok edilmekte, Romanlar
alıştıkları yaşam biçimlerinden sökülerek farklı
bir yaşam biçimine zorlanmaktadırlar.
Türkiye'deki
Romanlar, Türk olmaktan duydukları gururu açıkça ortaya
koymalarına ve kendilerini "Sünni Müslüman" olarak
tanımlamalarına karşın, yüksek düzeyde
ayrımcılığa ve aşağılanmaya maruz
kalmaktadır. Toplumun çoğunluğu tarafından Romanlara
atfedilen en hafifinden, "hercai", "tasasız",
"dans-müzik-çiçek üçgeninde "günlük yaşayan", "yüzeysel"
ya da daha da ileri gidilerek "suçlu" ve "ahlaksız"
insanlar olduğuna ilişkin basmakalıp fikirler medya
aracılığıyla da sürekli tekrarlanmaktadır. Türk
toplumundaki Romanlara yönelik genel algı, onları sosyal
hiyerarşinin en altına yerleştirmektedir.
Bırakınız eğitim ve sağlık, temel sosyal güvenlik
hizmetlerinden yararlanamamayı, bu toplumsal kesim, kamusal alanda
aidiyetini bile ifade edememektedir.
Dışlanmış
azınlıkların çoğunluğun bir parçası olabilme
yönündeki özlemleri anlaşılabilir ve tarihsel açıdan da
tanıdık bir durumdur. Romanlar da dışlanmış ve tecrit
edilmiş bir azınlık olmak değil, toplumun bir parçası
olma gayretlerine devam etmektedirler.
Dünyada en büyük
4üncü Roman nüfusuna sahip Türkiye'de, bu toplumsal kesimin
yaşadığı sorunların araştırılması
ve çözümlerin tespit edilmesi amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederim.
1) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
4) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
5) Tanju Özcan (Bolu)
6) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Namık
Havutça (Balıkesir)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10) Gürkut Acar (Antalya)
11) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
12) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
13) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
14) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
15) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
16) Recep Gürkan (Edirne)
17) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
18) Ramis Topal (Amasya)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) İlhan
Demiröz (Bursa)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak
isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı
olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda, siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de bir
üyelik düşmektedir. Bu Komisyona aday olmak isteyen siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerinin, 10 Şubat 2014 Pazartesi günü saat
18.00e kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım
Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20 Şubat 2014 tarihlerinde
Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek olan Sağlık
ve Tüketicinin Korunması konulu seminere katılım
sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1369)
30/1/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu
Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20 Şubat 2014
tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de "Sağlık
ve Tüketicinin Korunması" konulu bir seminer düzenlenecektir.
Söz konusu seminere
katılım sağlanması hususu, 28.3.1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 9uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum...
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.16
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Bir oylamamız daha
var.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Kadın
Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya
Kadınlar Günü vesilesiyle 5/4/2014 tarihinde Belçikanın başkenti
Brükselde düzenlenecek olan Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesi konulu toplantıya katılım sağlanması
hususuna ilişkin tezkeresi (3/1370)
29/01/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu
Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu
tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5 Mart 2014 tarihinde
Belçikanın başkenti Brükselde Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesi konulu bir toplantı düzenlenecektir.
Söz konusu toplantıya
katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun 9uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 31/1/2014 tarih ve 2986 sayı
ile MHP Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural
tarafından AKPnin on bir yıldır uyguladığı
ekonomik politikaların oluşturduğu yapısal riskleri ile
rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası yaşanan gelişmeler
ışığında özel sektör borcunun, borcun kısa ve
uzun vadede artış nedenlerinin, kur riskinin
doğuracağı zararların, Merkez Bankası
politikalarına etkilerinin ve borcun çevrilmesiyle ilgili sorunların
ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Şubat 2014
Salı günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
04/02/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 4 Şubat 2014 Salı günü (bugün)
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
Grup
Başkan Vekili
31 Ocak 2014 tarih,
2014/2986 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş
olduğu İzmir Milletvekili ve MHP Grup Başkan Vekili Oktay
Vuralın AKPnin on bir yıldır uyguladığı
ekonomik politikaların oluşturduğu yapısal riskleri ile
rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası yaşanan gelişmeler
ışığında özel sektör borcunun, borcun kısa ve
uzun vadede artış nedenlerinin, kur riskinin
doğuracağı zararların, Merkez Bankası
politikalarına etkilerinin ve borcun çevrilmesiyle ilgili sorunların
ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla verdiği Meclis
araştırma önergesinin 4 Şubat 2014 Salı günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Günalda.
Buyurun Sayın
Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağladığınız
sükûnet için de teşekkür ediyorum, bayağı sakinleşti Genel
Kurulumuz.
Değerli
arkadaşlar, vermiş olduğumuz araştırma önergesi, son
günlerde ekonomide yaşanan gelişmelerin nedenleri ve etkileriyle
ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını içeriyor. Sizin
de sürekli konuştuğunuz gibi, Sayın Başbakanın da
bütün konuşmalarında belirttiği gibi, ortada, piyasalarda bir
karışıklık var. Bu, kısmen uluslararası
gelişmelerden, tabii bunun üzerine de kısmen Türkiyede yaşanan
siyasi ve ekonomik belirsizliklerden kaynaklanıyor.
Değerli
arkadaşlar, 17 Aralıkta başlayan rüşvet ve yolsuzluk
operasyonu sonrasında piyasalarda ciddi gelişmeler oldu, sizler de bunu
biliyorsunuz ama bu, sadece operasyonun etkilerine bağlı bir sonuç
değil, öncelikle bunu doğru tespit etmek lazım. On bir
yıldır uygulanan ekonomi politikalarının, yanlış
politikaların, ekonomideki koordinasyonsuzluğunuzun sonucunda ortaya
çıkan bir kırılganlık vardı. Biz size bu kürsüde,
komisyonlarda, gazetelere, televizyonlara yaptığımız
açıklamalarda defalarca söyledik; eğer yapısal önlemleri
almazsanız, herhangi bir iç veya dış şok durumunda bu
yüksek cari açıkla, bu dışa bağımlı ekonomiyle,
döviz kurunun kırılganlığı
artırdığı, kur riskini artırdığı bir
ortamda, bu kadar döviz borcunun olduğu bir ortamda bu kur riskinin
gerçekleşmesi durumunda ekonomideki birçok sektörün olumsuz
etkileneceğini defalarca söyledik ama maalesef bu hususlar dikkate
alınmadı. Ne cari açığın temel nedeni olan
ithalatın artmasıyla aşırı değerli TLden
kaynaklanan, ithalatın teşvikinden kaynaklanan dış ticaret
açığının azaltılmasıyla ilgili önlemler
alındı ne de bunların piyasalarda yaratmış olduğu
etkileri giderici önlemler alındı, sadece geçici olarak günlük
pansuman tedbirlerle piyasaların ateşi düşürülmeye
çalışıldı. Ve bugün geldiğimiz noktada bizim Kral
çıplak. deme mecburiyetimiz vardır. Maalesef, bu noktaya gelmemeyi
tercih ederdik, defalarca da uyardık ama bu şekliyle gelmiş
oldu.
Şimdi, birkaç
gün önce Merkez Bankası faiz kararı açıklıyor, kurlarla
ilgili müdahaleler yapıyor; Sayın Başbakan -bu kürsüden de
yaptığı konuşmalarda belirttiği gibi, birçok
konuşmasında da belirttiği gibi- Merkez Bankasının
rezerv biriktirmesini bir taraftan överken şimdi giderayak Vallahi, bu
faiz artışıyla benim alakam yok, elimden gelse ben faiz
artışına karşı çıkarım. diyor. Neye
benziyor? Yetkim olsa HSYKdaki şeyleri değiştirir bu hâkimleri
yargılarım. demesine benziyor.
Şimdi,
Sayın Başbakan, sizin işinize geldiği zaman, enflasyon
düşük çıktığı zaman Hükûmetin başarısı
oluyor da enflasyon yüksek çıkınca niye Merkez Bankasının
kabahati oluyor? Rezervleri biriktirirken iyi de o zaman Merkez Bankasına
müdahale mi ediyorsunuz? dediğimiz zaman Yok canım. derken
şimdi dönüyorsunuz günah keçisi arıyorsunuz.
Bakın, bu,
Sayın Başbakanın günah keçisi araması ilk de değil,
daha önce de bazı bakanlarımız dâhil, o zamanki
Başkanımız Durmuş Yılmaza da çok fazla
yüklenmişlerdi. İşlerine geldiği zaman iyi, işine
gelmediği zaman Hükûmetin alakası yok; bu, bir kere, günahı
başkasına yıkmaktan, günah keçisi aramaktan başka bir
şey değildir.
Peki, sürekli hava
attığınız rezervler ne oldu? Yani Sayın Başbakan
Merkez Bankasına Şu kadar rezerv biriktirin. diyor mu diye
defalarca sorduk. Peki, bir taraftan faiz lobisi diyorsunuz; o rezervler
nerede duruyor, sordunuz mu? Burada sordum; bakanlara yazılı da
sorduk, sözlü de sorduk. O rezervlerin çok büyük bir kısmı
Başbakanın şikâyet ettiği, faiz lobisi dediği
uluslararası bankalarda duruyor. Hem de kaç para faizle duruyor? Bizim
dışarıya ödediğimizin beşte 1i, onda 1i faizlerle
duruyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu; hani faiz lobisiydi bunlar,
hani bunlarda sıkıntı vardı?
Değerli
arkadaşlar, burada laf kalabalığına getirip, işimize
geldiği zaman bunları kullanıp işimize gelmediği zaman
günah keçisi aramak maalesef yanlış bir politikadır.
Öbür taraftan, faizlerle
ilgili bu lobiye baktık, şimdi yeniden faiz artışı
oldu. Şimdi, ben, Sayın Başbakana geriye dönüp sormak istiyorum;
daha önce buradaki bütçe görüşmelerinde de sordum, kendisi gelip Hükûmet
tarafında otururken Sayın Babacana da sordum: Peki, şimdi, faiz
lobisi kim? Bir anda yüzde 7lerden 12ye çıkaran Merkez Bankası faiz
lobisi mi? Sayın Başbakan buna ne diyecek, ben merak ediyorum. Faiz
lobisi, faiz lobisi
Kimdi faiz lobisi? Yükseltmek istiyorlar. Peki,
şimdi, faiz lobisinin dediğine teslim mi olmuş olduk, faiz
lobisinin dediği mi olmuş oldu Türkiyede, ben anlamadım. Peki,
faiz lobisi nerede o zaman? Kim bu kararları aldırıyor, Merkez
Bankasına birisi baskı mı yapıyor?
Ben size daha önce
söylemiştim, isterseniz küçük bir hafıza tazelemesi yapayım.
Daha önce göstermiş olduğum 1-2 tane görsel malzeme vardı -hani
görsel malzeme derken bir şey yok- gazete kupürü vardı
Başbakanın aradığı faiz lobisi bulunmuştur.
diye. Bu, ta ne zamanın gazetesi biliyor musunuz? Geçen seneki bütçe
görüşmelerinde de size gösterdim. Nerede yazıyor biliyor musunuz?
Sabah gazetesinin finans sayfasıydı, sizin hafızanızı
tazeliyorum: Yanlış yönet halka ödet. Kime diyor? 3 tane resim var:
Sayın Erdem Başçı, Sayın Ali Babacan ve Sayın Mehmet
Şimşek. Bakın, bu, 2012 yılının
sonbaharındaki haber. Ben, bunu size bütçe görüşmelerinde
aktardım, bakınız ve altında da -gazetenin ekonomi
sayfası- diyorki: Bu ekonomi yöneticileri faizi yüksek tutarak rantiyecilere
faiz aktarıyor, gelir aktarıyor. Şimdi, e, peki, bu
artış nedir yani faiz lobisi mi? Merkez Bankası
Başkanı ve ilgili bakanlar içerideki faiz lobisini mi temsil
ediyorlar? Ben, bunu anlamakta zorlanıyorum değerli arkadaşlar.
Burada aynen diyor ki: Bu durum önümüzdeki günlerde Hazine ihalelerinden tüketici
kredilerine kadar
Bakın, Hazine ihalelerinden tüketici kredilerine
kadar
birçok alanda beklenen faiz düşüşüne engel olacak. Yani,
faiz maliyetini artıracak. Ne zaman? 2012 23 Eylülünde.
Değerli
arkadaşlar, bazı şeyleri söylerken dikkatli olmamız
gerekiyor, ekonomideki birtakım şeyleri söylerken. Bir taraftan,
kalkıyorsunuz hepiniz, ekonomi bakanlarımız, grup başkan
vekilleriniz, ilgili AKPli milletvekilleri diyor ki: Efendim, şu kadar zararı
oldu. Ya, zararı yapan kim, bu kavgayı körükleyen kim,
piyasaları bu hâle getiren kim? Faizin geçen hafta yapılacak
müdahalesiyle iki hafta önceki yapılacak müdahalesi bir değil ki.
Vaktinde yapsaydınız da 2-3 misli müdahale edeceğinize 1 puan, 2
puan artırmış olsaydınız şimdiye piyasalar
sakinleşmiş olacaktı. Faiz lobisini yaratan da sizsiniz; o
zaman, buna sonuç veren de sizsiniz. Nereden bunları çözeceğiz?
Eğer bu kafayla gidersek -daha geçmişte burada söylediğim gibi-
frenciler, gazcılar tartışmasına girersek
Bakın, hemen
birkaç gün sonra, 10 Ekimde tekrar, göstermiştim size- 10 Ekim 2012de,
Orta Vadeli Program açıklanınca Frenden vazgeçmiyor. diye o zamanki
bakanı suçlamıştı. Özellikle yandaş gazetenin haberini
veriyorum yani şu anda, gündemde tartışılan, el
değiştiren gazetenin haberi, muhalif gazete değil.
Şimdi
aynı şeyi yaşıyoruz. Şu anda bu lobi ne? Sayın
Başbakan -ben korkuyorum- yarın, herhâlde Bunları da paralel
devlet yaptı. diyecek; anladığımız kadarıyla,
demek ki bu suçu da ekonomideki paralel devlete yükleyecek, finansal
piyasalardaki paralel devlete yükleyecek. Gelin, burada, bu sorumluluğu
üstlenin.
Değerli
arkadaşlarım, burada birçok kesim zarar görecek bundan. Özel
sektörün, devletin şu anda, 420 milyarlık borç
kâğıtları dolaşıyor. Özel sektörün,
vatandaşın borçları ortada. Sadece 243 milyar tüketici kredisi,
93 milyarlık kredi kartı borcu var, yaklaşık 335-340
milyarlık vatandaşın borcu var; bunların faizi artacak.
Vatandaşı zaten rezil ettik, verdiğimiz sözleri tutmadık, bunların
aflarıyla uğraşmadık. Geldiniz, sürekli olarak
şirketleri kayırdınız. 4/Clilere verdiğiniz sözü de
tutmadınız.
Bakın, bizim
odalarımıza güzel bir takdir belgesi göndermişler. Kimden
geliyor Hükûmete? Taşeron işçilerden geliyor. AKP Hükûmetinin Çalışma
ve Maliye Bakanlarına, verdikleri sözleri tutmadıkları için, bir
takdir belgesi göndermişler Kadro vaadiyle kandırmadaki
başarılarından dolayı kendilerini takdir ediyoruz.
diyorlar.
İnşallah
sonraki konuşmalarda bunun ayrıntısına değinmek
dileğiyle, bir an önce bu konunun araştırılması,
etkilerinin, sonuçlarının değerlendirilmesi için bir komisyon
kurulmasıyla ilgili önergemize destek vermenizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Diyarbakır Milletvekili
Sayın Altan Tana aittir.
Buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada
belki en az konuştuğumuz ama en fazla konuşmamız gereken
mevzu mevcut Hükûmetin on iki yıllık ekonomi
politikalarıydı. Maalesef, deniz bitmeyene kadar ve gemi karaya
oturma işaretleri, alametleri vermeyene kadar biz bu konuyu burada
doğru düzgün konuşamazdık. Hoş, konuşsaydık ne
olacaktı?
Bir aile
düşünün. Bir aile babası gidiyor, dışarıdan, bir
şekilde çalarak, çırparak veya borçla harçla veya dolandırarak,
neyse, şekli ne olursa olsun ama emeğe dayanmayan, gayrete
dayanmayan, doğru düzgün bir üretime dayanmayan bir şekilde bir para
getiriyor; çoluk çocuğa, aileye harcıyor. Eşi, çocukları,
herkes hayatından memnun, kimse bir şey sormuyor. Evdeki
yaşlı büyükbaba veya akıllı bir komşu, aklı
başında bir akraba Yahu, bu paranın kaynağı belli
değil, bu para bir gün geri gidecek. Bakın, yapmayın, etmeyin,
böyle, bu kadar rehavete kapılmayın. dedikçe kimse bunu dinlemiyor
ancak ne zaman eve haciz gelirse çocuğun altındaki bisiklet,
hanımın üzerindeki kürk, öbür çocuğun altındaki araba,
öbürünün bileziği, diğerinin buzdolabı elinden gidince feryat
figan başlıyor. İşte, Türkiye, maalesef -yani tekrar
maalesef dedikten sonra yine bir parantez açıp Allah göstermesin.
diyorum yine bir vatandaş olarak- bu noktalara geldi, gelmek üzere.
Değerli
arkadaşlar, senelerdir bir cari açıktan bahsediliyor; senelerdir iç
borcun, dış borcun, ithalatın, ihracatın birbirine
oranından bahsediliyor ama dediğim gibi, iğnenin ucu,
çuvaldızın ucu vatandaşa bizzat değene kadar hiç kimse bu
konularla ilgili bir refleks, tepki vermiyor.
Şimdi biraz
rakamlarla konuşalım değerli arkadaşlar. Şimdi, bir
faiz lobisidir tutturulmuş
gidiyordu, Sayın Başbakan diyordu ki: Bu memlekette bir rant
ekonomisi var; ranttan, faizden para kazananlar var. Dolayısıyla,
bunlar bir şebeke kurdular, beni indirmek istiyorlar. Ey ümmeti Muhammed, gelin beni kurtarın! E, sen kurtar kendini. Çık,
nasıl İsraile
(*)
dedinse, bütün dünya finans çevrelerine de
(*)
söyle,
(*) diyemiyorsan başka türlü söyle;
Arapça, Türkçe, Fransızca, İngilizce söyle; hiçbir şey
yapamıyorsan Halka Bankası, Ziraat Bankası, Vakıflar
Bankası sana bağlı, de ki: Ben rantiyeci bankalara gücümü
yetiremiyorum ama devletin ve benim yönetimim altındaki bütün bankalarda
faizleri kaldırıyorum. Haydi yap bakalım, nasıl yapabiliyorsun!
Peki, ne oldu da bu kadar efelendikten sonra bir anda faizleri piyasaların
bile tahminlerinin 3 misline, 4 misline çıkarmak
zorunda kaldın? Değerli arkadaşlar, demek ki bunlar boş
kabadayılıkla olmuyor. İsrail beni indirmek istiyor, Yahudi
lobisi beni indirmek istiyor. diyorsun. Dünyadaki finans sektörünün esas
ağababaları, esas yöneticileri bu kastettiğin kimseler; hadi
gücün yetiyorsa bunlara karşı bir şey söyle, bir hesap kitap
içerisine gir! Tekrar söylüyorum: Gücün yetiyorsa, emrinde Ziraat Bankası,
Halk Bankası, Vakıflar Bankası, kredi faizlerini indirirsin.
Yani Sıfırla. da demiyoruz, önce Sıfırla. dedik,
yapamıyorsun. İndir... E, ben indiremiyorum, dünya
şartları var. O zaman dünya ne yapıyor bir buna bak.
Bakın, koskoca İslam
dünyası, 56 devlet, 57 devlet -çünkü kısmi üyeler var, her
yıl eklemeler var- 900 milyar dolar bir ihracat yapıyor -bunun yüzde
75i de petrole dayalı, gerçek bir ihracat değil- tek
başına Almanya 950 milyar dolar ihracat yapıyor. 56 İslam
ülkesi, 57 İslam ülkesi tek bir Almanya kadar üretemiyor.
Siz, eğer bu
üretimleri doğru düzgün bir şekilde planlayamazsanız,
memleketinizde sanayiye, istihdama, turizme, tarıma,
hayvancılığa doğru düzgün bir yatırım
yapamazsanız, beş yıllık, on yıllık, yirmi
yıllık master projeler oluşturamazsanız, E, ben gideyim
Suudi Arabistandan para getireyim., Refik Haririnin parasını
getireyim., Suudi Arabistan Kralından para alayım., Kuveytten
sıcak para getireyim, bunu müteahhitlere vereyim. Al takke ver külah,
özelleştirme işlerine gireyim., İmar
artışlarıyla, TAKSla, KAKSla oynayayım.,
İstanbulun havasını satayım
E, vallaha, hava cıva,
ondan sonra dönersin, dolaşırsın, bu borçlar ödenmeye
geldiği vakit, işte, bir senede yüzde 30, sadece, fiilî olarak halkı
fakirleştirirsin. Döviz üzerinden şu an bir hesap
yaptığımız vakit, bütün bir ülkenin cebindeki para son bir
yılda yüzde 30 azaldı değerli arkadaşlar, döviz yüzde 30
arttı.
Ben üniversiteyi
yeni bitiriyordum Turgut Özal iktidara geldiği dönemde, 80li
yılların başında Türkiye'nin yıllık
yaklaşık 2 milyar dolar ihracatı vardı, 3,6-3,7 milyar
dolar civarında da bir ithalatı vardı, ithalatla ihracatın
arasındaki makas 1,65-1,7 civarındaydı. Bugün çıkıp
övünüyorsunuz, diyorsunuz ki 151 milyar dolar ihracat yaptık. Peki, ne
kadar ithalat yaptınız? 251 milyar dolar da ithalat
yapmışsınız. Makas aynı. Yani çarpın, bölün,
toplayın, 1980deki ithalatla ihracat arasındaki fark neyse, bugün de
aynı farkı hâlâ kapatamamışsınız.
Peki, ne
yapılacak? 243 milyar dolar tüketici kredisi var. Herkes borçlu.
Önümüzdeki beş yılı bütün aileler borçlanmış, bütün
aileler. Kredi kartları bir felakete dönüşmüş. Borç yiyen
kesesinden yer, ondan sonra döner adamakıllı dayak yer.
Yine, aynı
şekilde, özel sektörün dış borcu 2002 yılında 43
milyar dolarken 2013 yılında 255,3 milyar dolara gelmiş 2013ün
üçüncü çeyreği itibarıyla. E, vallahi çok güzel! 2002de 43 milyar
dolar özel şirketler borç almıştı, bugün 255,3 milyar
dolara ulaşmış; yatırım yapmış, güzel,
hoş bir şey. Peki, bunu ödeyebiliyor musun? Eğer bunu
ödeyebiliyorsan sorun yok, aferin. Dolarda, dövizde, kurda, enflasyonda, kanda,
şekerde, idrarda, bütün tahlillerde dengeleri eğer
kollayabilmişsen sana koskocaman bir madalya takmak lazım ama gel gör
ki bugün sadece kısa vadeli borçların miktarı 107,6 milyar
dolar, uzun vadeler 147,6 milyar dolar ve yine özel sektörün kısa vadeli
borcu 2002de 14 milyar dolarken bugün 107,6 milyar dolara gelmiş. 2014
yılı özel sektör kredi borç ödemesi 129 milyar dolar. Tekrar
söylüyorum: Ödeyebiliyorsan aferin, dengeleri kollayabiliyorsan bravo, 500
milyar dolar para aldım, şu kadar yatırım yaptım, bu
kadar kâr ettim, götürdüm adamın borcunu verdim, şu kadar da
gayrimillî safi hasılaya, üretime, memlekete katkıda bulundum.
diyebiliyorsan bravo ama işte öyle değil, sorun burada. Ve şu an
bu döviz üzerinden borçlananlar
Mesela, bankaların toplam kredilerinin
135 milyar doları sadece döviz üzerinden. Döviz üzerinden borcu olanlar
panik içerisinde. Şunu diyebilirsiniz: Efendim, ne olacak, zaten
ihracatımız var. E, senin ihracatın ithalatının çok
çok altında, 100 milyar doların üzerinde bir açığın
var. Nereden kapatacaksın? Demek ki bütün bu noktalarda ciddi bir
sıkıntı var, ciddi problemler var ve bunları kapatman da
kolay değil. Peki, hata neredeydi, hata? İşte, bu on iki
yıllık dönemde yapılması gereken -konuşmamın
başlangıcında da değindim kısmen- Türkiyenin
doğru düzgün bir sanayi, turizm, eğitim, kültür, tarım,
hayvancılık planının hazırlanmasıydı. Siz
boyuna paraları aldınız, Duble yol yaptık, Boğaza
üçüncü köprüyü yaptık, bir başka boğaz daha icat ediyoruz.
dediniz. Müteahhit hükûmeti oldunuz, müteahhit!
TUSKON feryat
ediyor; sanayici, KOBİci, Antep, Kayseri, Denizli, Maraş feryat
ediyor; Suriyeye, Iraka, Orta Doğuya, Afrikaya ihracat yapan, bisküvi
satan, orta sanayi malı satan bütün firmalarımız feryat ediyor
çünkü bunlara doğru düzgün bir kredi aktaramadınız.
Müteahhitlik çok
kolay. Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım burada oturuyordu, 1 katrilyon ihale verdi benim
bölgemde, Diyarbakır ve Van kara yollarında. Getir, 500 trilyona
bunları yapalım Diyarbakırlı müteahhitler olarak. dedim.
Ses yok çünkü sanayiciye bir kredi verdiğin vakit, imkân verdiğin
vakit bunun rantı, alavere dalaveresi yok.
Değerli
arkadaşlar, deniz bitti, rant ekonomisini kurdunuz ve hesabını
siz vereceksiniz. Allah millete yardım etsin. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tan.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın
Müslim Sarının.
Buyurunuz
Sayın Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket
Partisinin grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, biz, yıllardır, bu kürsüden, hem bütçe
görüşmelerinde hem de sair vesilelerle Türkiye ekonomisinin
kırılganlıklarının her geçen gün büyüdüğünü,
ekonominin hızla yol ayrımına doğru gittiğini
anlatageldik. Biz bunları söyledikçe, biz bunları anlattıkça
iktidar partisinin milletvekilleri Hayır, böyle bir şey yok. Biz
büyüme rekorları kırıyoruz, birtakım rekorlar
kırıyoruz, Çin kadar büyüdük. Dünyanın krizden etkilenmeyen tek
ekonomisiyiz, etkilenmeyen ekonomilerinden biriyiz. diyordu. Ama, bugün nereye
geldik biliyor musunuz? Bakın, bunu ben söylemiyorum, bunu bütün
uluslararası iktisatçılar söylüyor: Bugün Türkiye ekonomisi
dünyanın en kırılgan 5 ekonomisinden biridir; Brezilya, Güney
Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, Endonezya ve Türkiye. Ve daha kötüsü, Türkiye bu
5 kırılgan ekonomi içerisinde de en kırılganıdır.
Bugün öyle bir noktadayız ki küresel gelişmeler, Amerika
Birleşik Devletlerinde Federal Reserveün operasyonları ya da
küresel alanda ortaya çıkacak olumsuz gelişmelerden en çok etkilenen
ülkelerden biri Türkiyedir, Türkiye olmaktadır. Peki neden? Bakın,
çok fazla rakama boğmak istemiyorum ama birkaç tane şey
söyleyeceğim, birkaç tane rakam vereceğim: Bugün Türkiyede reel
sektörün döviz pozisyon açığı 165 milyar dolardır. Yani bu,
şu demek: Tüm reel sektörün, KOBİlerin, Koçların,
Sabancıların, Türkiyede istihdam üreten, Türkiyede üretim yapan
bütün firmaların döviz cinsinden borçları, yükümlülükleri döviz
cinsinden varlıklarından 165 milyar dolar fazla. Bu, şu demek:
Eğer ulusal para yüzde 10 değer kaybederse -nitekim, yüzde 30 değer
kaybetti son birkaç ayda- bu firmalar 16,5 milyar dolar zarar yazacak demek,
zarar yazıyor demek.
Bakınız,
biz 2001 krizini bankacılık sektöründe 20 milyar dolarla
yaşadık. Sonra BDDK kuruldu ve bankacılık sektörü pozisyon
açıkları iyileştirildi, izlendi, denetlendi. Ama biz burada
yıllarca söylediğimiz hâlde reel sektörün döviz pozisyon
açıklarının denetlenmesine ilişkin AKP Hükûmeti hiçbir
şey yapmadı. Bugün 165 milyar dolar döviz pozisyon
açığıyla çok ciddi bir riskle karşı karşıyayız.
Bakınız,
bir başka şey daha: Bugün Türkiyenin önümüzdeki bir yılda
ihtiyaç duyduğu döviz finansmanı yani dış finansmanı
yaklaşık 230 milyar dolar. Bakın, önümüzdeki bir yılda,
Türkiyede daha önce alınmış olan borçların 168 milyar
dolarının vadesi geliyor. Ne yapacaksınız? Ya cebinizden
çıkarıp bu borçları ödeyeceksiniz ya da bunları
ödemediğinizde yeniden borçlanacaksınız yani roll edeceksiniz.
168 milyar dolara ihtiyacınız var, üstüne bir de cari
açığı koyun, 60 milyar dolar; önümüzdeki yıl finanse etmeniz
gereken cari işlemler açığı toplam 228 milyar dolar. Ve bu
parayı nereden bulmak zorundasınız, hangi koşulda, hangi
konjonktürde? Dünyada giderek ödünç verilebilen fonların
daraldığı bir konjonktürde. 2 trilyon dolarken, 3 trilyon
dolarken, bugün bu rakam 1 trilyon dolarlara kadar indi yani giderek küçülen
bir pastadan giderek büyüyen bir finansmanı bulmak zorundadır bugün
Türkiye ekonomisi. O yüzden, Türkiye ekonomisi bugün dünyanın en
kırılgan ekonomilerinden biridir. Bunu biz söylemiyoruz sadece, bunu
bütün uluslararası araştırmacılar söylüyor. Böyle bir
yerdeyiz, yol ayrımındayız ve biz böyle bir yerdeyken ve yol
ayrımındayken, paranın yönü değişiyorken, paranın
yönü gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru
akıyorken, Türkiye ekonomisi bu kadar kırılganken
yapılması gerekenleri, üniversite 1inci sınıfın makro
dersindeki öğrencisinin bile malumları olan şeyleri, Merkez
Bankası Hükûmet baskısıyla yapmamıştır.
Bakın, hepimiz
biliyoruz ki faiz piyasayı süpürür, faiz bütün riskleri alır. Bir
ülkenin faizine baktığınızda o ülkenin bütün risklerini
görürsünüz, o ülkenin ekonomik risklerini görürsünüz, o ülkenin siyasal
risklerini görürsünüz, o ülkenin sosyal risklerini görürsünüz ve böyle bir
konjonktürde bu kırılganlıkların artmaması
açısından, Merkez Bankası, faiz yükseltmesi gerekirken
Sayın Başbakanın ve sayın Hükûmetin baskılarına
maruz kalıyor ve durumu idare etmek için binbir takla atıyor.
Bakın, dünya
literatürüne geçen uygumalar yaptı Merkez Bankası; koridoru
artırdı, koridoru indirdi, döviz
karşılıklarını artırdı, döviz
karşılıklarını indirdi, uluslararası literatüre
geçti. Ne için? Faizi artırmamak için. Çünkü Hükûmet baskı
yapıyordu, çünkü Sayın Başbakan baskı yapıyordu, çünkü
Sayın Başbakan bir yandan Bu kurum, bağımsız bir
kurum. diyordu, bir yandan Faizi savunanlar faiz lobisini yapanlardır.
diyordu, Merkez Bankasını baskı altına alıyordu.
Merkez Bankası faizi yükseltemediği yerde ne yaptı? Piyasaya
döviz vermeye başladı, döviz likiditesini ayarlamaya
çalıştı. Yapabileceği fazla bir şey yoktu ama ne oldu?
Geçtiğimiz senenin haziran ayından bugüne kadar yedi ay içerisinde
Merkez Bankası piyasaya tam 20 milyar dolar vermek zorunda kaldı.
Döviz rezervlerimiz bugün olduğu seviyeden 20 milyar dolar daha
yukarıda olması gerekirken bugün 20 milyar dolar daha
aşağıdadır. Ama, dövizin ateşi sönmedi, dövizin
ateşi söndürülemedi ve Merkez Bankasının faizi sert biçimde
yükseltmesinden başka çaresi kalmadı. Ama, kaybeden Türkiye oldu, biz
yedi ay kaybettik, 20 milyar dolar döviz rezervi kaybettik ve bugün Merkez
Bankasının ve Hükûmetin güveni tartışılır
noktadır. Bugün gelmiş olduğumuz noktada, pamuk ipliğine bağlı
bir ekonomi noktasındayız.
Bakınız, turpun
büyüğü heybede. Bakınız, yabancılar daha döviz pozisyonu
almadılar. Türkiyede, bugün, Borsa İstanbulda kote olan hisse
senetlerinin yüzde 60ı, 62si yabancıların elindedir. Bugün
devlet iç borçlanma senetlerinin önemli bir kısmı
yabancıların elindedir ve bugün yabancılar bu kervana henüz
katılmadılar. Türkiyedeki yerli yatırımcıların
pozisyon almasıyla bugün bu noktaya geldik ve biz bilmeliyiz ki piyasada
en önemli olan şey güvendir. Sayın
Başbakan ve sayın AKP yetkilileri demagoji yaparak
piyasayı yönetemezler, piyasanın gerçeklerine göre pozisyon almak
zorundalar. Herkes kendi sorumluluğunu bilmeli, herkes kendi
sorumluluğu üzerinden hareket etmeli, herkes piyasanın gereği
neyse öyle hareket etmeli. Dolasıyla, bugün ekonomi bir yol
ayrımına gelmiştir, bugün daha fazla sürdürülemez bir
noktadayız.
Bakınız,
önümüzde faiz artırımından sonra büyüme oranlarının
düşeceği bir konjonktür var. Türkiye önümüzdeki birkaç yıl
-sadece bu yıl ve bundan önceki yılda olduğu gibi değil-
daha sıfır ila 3 arasında bir büyümeye razı olmak
zorundadır.
Bakınız,
işsizlik yeniden çift haneli rakamlara çıkacak. Önce 8,9
diyordunuz, sonra 9,5 yaptınız, anlaşılıyor ki yüzde
10un üzerinde tamamlayacağız biz bu yılı. Bundan sonraki
dönemde de büyüme oranları düştüğü için işsizlik oranları
artacak. Bakın, enflasyon hedefleri hiçbir şekilde tutmadı. Yedi
yıldır enflasyon hedefi sistemi uygulayan Merkez Bankası ve
Hükûmet, bir tek yıl bile enflasyon hedefini tutturamadı.
Dolayısıyla, ulusal paranın değer kaybetmesiyle birlikte
hayat pahalılığı ve enflasyon da artacaktır ve
hedefler şaşacaktır.
Dolayısıyla
değerli milletvekilleri, önümüzde şöyle bir yol haritası var:
Büyüme oranlarının düşeceği, işsizlik
oranlarının arttığı ve artmaya devam edeceği,
enflasyonun yani hayat pahalılığının yüksek
kalacağı bir patika var. Şimdi, bunu hep beraber düşünmek
zorundayız. Bugüne kadar yaptığınız demagojiler,
bugüne kadar sütliman gösterdiğiniz her şey, bütün söylemleriniz
çökmüştür, bütün hikâyeniz çökmüştür, takke düşmüş kel
görünmüştür. Bunun 17 Aralıktaki gelişmelerle de bir ilgisi yok,
bu süreç Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarıyla mart
ayından itibaren zaten işlemeye başlayacaktı. 17
Aralıktaki bütün bu gelişmeler ve sonrasında yaşananlar
sadece bunu bir miktar daha, birkaç ay daha öne almıştır.
Dolayısıyla, bunun yolsuzluk operasyonlarıyla, Hükûmetinize
yapılan kumpasla -tırnak içinde- Hükûmetinize yapılan
komplolarla -yine tırnak içinde- hiçbir ilgisi yoktur.
Dolayısıyla, aklıselim düşünmek gerekir, bütün bunları
bir arada değerlendirmek gerekir. Türkiye ekonomisi bir yol
ayrımındadır ve o yol ayrımına uygun bir biçimde
geçtiğimiz on bir yılda yapmış olduğunuz
icraatların sonucunda gelmiş olduğumuz nokta budur. Bu
icraatlardan bir an önce vazgeçmeniz gerekir, ekonominin gereklerine uygun biçimde
hareket etmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum, hepinizi selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Muş.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilen ve ekonomide son dönemde
yaşanan gelişmelerin araştırılmasıyla
alakalı önergenin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, milletimiz, her on
yılda bir yaşanan darbeler ile dört, beş yılda bir
yaşanan ekonomik krizlerle hakikaten çok zor günlerden geçerek bugünlere
geldi ve 2002 senesinde Adalet ve Kalkınma Partisini tek başına
iktidara taşıdı. O günden bugüne kadar bir taraftan güveni ve
istikrarı tesis etmeye çalışırken bir taraftan da
darbelerle mücadele ederek millî iradeye karşı vesayetin
oluşturmaya çalıştığı komplolara müdahale etmeye,
onlarla
mücadeleye etmeye çalıştık.
Türkiye,
AK PARTİyle, öncelikle makroekonomide yaşadığı
gelişmelerle enflasyonda düşüşler, faiz oranlarında
düşüşler, altyapı yatırımlarında
artışlar, kamu maliyesinde ciddi anlamda iyileşmeler
yaşadı ve değerli milletvekilleri, tüm bu süreçler devam
ediyorken 2008 yılında dünya piyasalarında finansal kriz,
Amerikan üslü olarak ifade ettiğimiz 2008 finansal krizi baş
gösterdi. Dünyada bilinen en büyük krizin 1930 yılında yaşanan
büyük buhran, büyük felaket, büyük kriz olduğu ifade edilirken 2008le
beraber bu dönemdeki krizin artık daha kapsamlı, daha derin ve
dünyadaki ülkeleri çok daha derinden sarstığı ifade edilmeye
başlandı.
Bir
taraftan dünya küçülmeye, para arzları kısılmaya
başlanıyorken bu süreçte, Amerikada da başka gelişmeler
ortaya çıktı. Ocak ayında ilk gelişme ortaya
çıktı ve Amerika aylık 85 milyar dolar piyasaya para arzı
sağlıyorken bunu 75e düşürdü ve birkaç gün önce de
yaptığı bir açıklamayla bunu 85ten, 75ten 65 milyar
dolara düşürdü ve Amerikada faizler belli bir noktaya çıktı.
Türkiye,
bütün bu gelişmeler içerisinde bir taraftan kamu maliyesini
bırakmazken, borç oranı anlamında kamunun riskini
azaltırken -yüzde 35 seviyelerinde- bütçe açığını 1,2
seviyelerine düşürürken -ki OECD ortalaması bunun yüzde 4,3tür-
2016yla alakalı hedefi de bunu yüzde 0,5e düşürmekti.
İşte, böyle bir atmosferde Türkiye bir taraftan ekonomisini
büyütmeye, bir taraftan da risklerini azaltmaya çalıştı.
Değerli
milletvekilleri, reel sektör tarafından kullanılan krediler, 2013
Eylül ayı itibarıyla Merkez Bankasının
yayınladığı raporda ifade edildiği gibi yüzde
19,2dir. Yani reel sektör kullanmış olduğu toplam kredilerin
yüzde 19unu yurt dışı kaynaklı
kullanmıştır. 2013 yılı Eylül ayı itibarıyla
firmaların vadesi gelen, bir yıl içinde dolacak olan yurt
dışı borçları -reel sektörün- 23 milyar dolar.
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Bu orijinal vade ama doğru değil.
MEHMET
MUŞ (Devamla) - Bunu bir yıl içerisinde reel sektör kendisi ödeyecek.
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Vadeye kalan gün sayısına göre değil.
MEHMET
MUŞ (Devamla) - Yurt dışından kullanılan uzun vadeli kredilerin kalan vadeye
ağırlıklı ortalama vadesi 4,3 yıl ve reel sektörün
kullandığı toplam kredilerin beş yıldan daha uzun
vadeli olanlarının toplam oran içindeki payı yüzde 27
seviyesindedir. Bakın, burası reel sektörle alakalı olan
kısmı, bir de bu işin bankacılık boyutu var.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Döviz niye yüzde 30 değer kazandı, niye, esas onu
anlatın, rakamları değil. Faizler niye 4 misline
çıktı?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bankacılık boyutuna baktığımız zaman, mevzuat
gereği en fazla yüzde 20 açık pozisyon verebilir bankacılık
sektörü, bunun üzerine çıkamaz; bu, BDDK tarafından
kısıtlanmış durumda ve
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Rakamları boş ver, neticeye gel.
MEHMET MUŞ
(Devamla) ...BDDKnın şu an itibarıyla toplam
bankacılık sektörü içerisinde herhangi bir açık pozisyonu
bulunmamaktadır. Bugün itibarıyla, daha buraya gelmeden BDDK
Başkanıyla yaptığım görüşmede de bir açık
pozisyonun bulunmadığını, bankacılık sektöründe
toplamda sadece 800 milyon dolarlık bir açık pozisyonun olduğunu
ifade etti.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bu önergenin içerisinde de ifade edildi yolsuzluk
iddiaları, 17 Aralıkla alakalı iddialar. Ben bir tablo çizmek
istiyorum size: 2011 seçimlerine giderken kamuoyunda Adalet ve Kalkınma
Partisinin seçimleri kaybedeceği ve tek başına iktidara
gelemeyeceği öngörülüyordu, hatta bazı kamuoyu
araştırmalarında AK PARTİ'nin oyu yüzde 30un altında
gösteriliyordu. Fakat, 2011 seçimleriyle yüzde 50lik bir oy oranıyla
tekrar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldi ve her ne olduysa
2011den sonra gelişmeler yaşanmaya başladı. 7 Şubatta
MİT krizi yaşandı, Millî İstihbarat Teşkilatına
bir müdahalede bulunulmaya çalışıldı. Bunun üzerinden belli
bir zaman geçti, Gezi olayları -ki burada birçok müdavim arkadaş da
var- başladı ve Sayın Başbakan buradaki temsilcilerle
yaptığı görüşmede: Nedir derdiniz, ne istiyorsunuz?
Yaptığı görüşmede o arkadaşların ifade
ettiği: Biz üçüncü köprünün yapılmasını istemiyoruz.,
Havaalanına karşıyız., Kanal İstanbula
karşıyız. Yani, Taksim Gezi Parkındaki ağaçlardan
hadise buraya uzandı ve bu Gezi olaylarından sonra da 17
Aralıkta -burada ifade edilen- işte, yolsuzluk iddialarıyla
alakalı bir çalışmanın, bir yargı sürecinin
başlatıldığı
Fakat, bakın, değerli
milletvekilleri, olayın daha ilk gününden itibaren, burada herhangi bir
şey varsa bu işin üzerine bizim gideceğimizi ve sonuna kadar da
bu işin takipçisi olacağımızı -hem
Başbakanımız tarafından hem de olayın hemen ertesinde
Hükûmet sözcüsü Bülent Arınç Bey tarafından ifade edildi- burada grup
başkan vekillerimiz de, bizler de ifade ettik.
Değerli
milletvekilleri, bakın, burada yapılan konuşmalarda, birçok
hukukçu arkadaş var ve bu hukukçu arkadaşlar dosyanın üzerinde
gizlilik olmasına rağmen -her ne hikmetse- nasıl bilgi alıp
burada kesin bir yargıya varıyorlar, ben anlayabilmiş
değilim. Ben ekonomistim ama onlar hukukçu olmasına rağmen
gizlilik kararı olan dosyayla alakalı burada çok rahat
konuşabilmektedirler. Bu işin arkasında olanlar, medyaya
sızdırdıkları birkaç fotoğraf ile maalesef hukukçu
olarak kendilerini addedenler bu iş üzerinden kesin bir yargıya
varmaktadırlar.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ama, bunu siz öğrettiniz, siz. Bunu siz öğrettiniz
Türkiyeye.
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Az önce de ifade ettim, bizler bu işin sonuna kadar zaten
gideceğiz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Daha duruşma başlamadan, dava açılmadan altı ay
önce yayınlar yapıyordunuz; siz yaptınız bunları.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Beş yüz sefer söyledik burada.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Altı ay önce, daha dava ortada yokken...
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Ama, burada bağıranlar, konuşanlar bu işin üzerine zaten
gidemezler.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Dava ortada yokken altı ay önce...
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bir diğer konu, bakın, hiçbir zaman
yapılanın üstünü örtmedik, bundan sonra da örtmeyeceğiz. 2001
yılında Türkiyede bir finansal kriz yaşandı.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Paralar nerede, paralar?
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Şimdi, paralar geliyor, nerede olduğunu öğreneceksin.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Nerede, nerede?
FARUK BAL (Konya) -
Bosnaya gitti, imam-hatip için Bosnaya
MEHMET MUŞ (Devamla)
- 2001 yılında büyük bir kriz yaşandı; bankacılık
krizi. Doğru mu? Türkiyede onlarca banka fona devredildi,
hortumlandı, 50 milyar dolar -o günkü maliyetiyle- o bankaların
içerisine konuldu. Peki, hazine bu parayı nereden buldu?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Mehmet, sen oralara girme, oralar seni aşar.
FARUK BAL (Konya) - Yalan
söyleme, yalan söyleme, 2002de hortumlanmadı.
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Hazine bu parayı nereden buldu? Devlet tahvilleri çıkardı
yüksek faizle, hazine bonoları çıkardı yüksek faizle. Eğer
kamunun bugün üzerinde bir borç yükü varsa o 2001de o bankaları
hortumlatanlar ellerini başlarının arasına alıp
düşünecekler: Biz nasıl oldu da o gün o bankaları
hortumlattık?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
On bir yıldır daha ödeyemedin mi?
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Bakın, bugün hâlâ bu ülke bunun ceremesini çekiyor, bugün hâlâ
ceremesini çekiyor.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Çalınan paraları bir anlat. Kaybolan paraları bir
anlat.
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Sistem çok basit.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Bence de sistem çok basit, ayakkabı kutuları
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Kanun kisvesi altında, bu bankalar battı, kriz oldu. Tamam, kriz
olabilir, ekonomilerde kriz de olur, gelişmeler de olur, bununla
alakalı, hükûmet tedbirler de alır. Ama, bu çıkan krizi niye
vatandaş ödüyor? Birileri paraları hortumluyor, öbür taraftan devlet
tahvilleri eliyle bu bankaların içerisini dolduruluyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Aynen, aynen, işte birileri parayı hortumluyor...
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Arkadaşlar, bakın, o gün iktidarda olanlar bunun hesabını
vermediler. 50 milyar doları o şekilde çarçur ettirdiniz,
hortumlattınız, şimdi, çıkıp ahkâm kesmeyin buralarda.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Niye sormadınız, on bir yıldır iktidardınız ya?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hesabını sor, hesabını!
MEHMET MUŞ (Devamla)
- Onun takipçisi olacaktınız. Hükümetten düşmekle bu işler
olmuyor, bunun karşılığını orada
koyacaktınız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) 1.132 sayfa rapor var.
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Bakın, burada bir şeye daha değinmek istiyorum.
Bazı arkadaşlar onların avukatı çıktı
-TÜSİAD, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği-
onlar da kahraman kesildi, onlar da ekonomiyle alakalı açıklamalarda
bulunuyorlar.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Aç da bir oku, komisyon raporu var.
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Ya, bu bankaları soyanların tamamı TÜSİAD üyesi
değil miydi? TÜSİAD bir yaptırım yaptı mı?
Bunları üyelikten men mi etti? Bunlara bir ceza mı verdi? Bunlar
soyuluyorken her şey hukuki, her şey uluslararası standartlara
uygun, o zaman hukuk çalışıyor ama bugün
Geçenlerde TÜSİAD
Başkanı açıklama yapıyor. Sağ olsun, bazı
milletvekili arkadaşlarımız da onu vatan kahramanı,
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hırsızların hepsine karşıyız.
MEHMET MUŞ
(Devamla) -
kahraman olarak görüyor, Efendim, ülkede hukuk kalmadı. Bu
ülkeye yatırım gelmez, bu ülkeye yurt dışından kaynak
gelmez. diyor.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) TÜSİAD üyeleri sizin zamanınızda 5 misli
para kazandılar, 5 misli.
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Ya, 2001de 50 milyar dolar soyuluyorken
ALTAN TAN
(Diyarbakır) TÜSİADa siz hizmet ettiniz, hizmet. TÜSİADa
hizmet ettiniz.
MEHMET MUŞ
(Devamla) -
hukuk tanınmazken hangi uluslararası norma göre bu
ülkeye kaynak geliyordu? O zaman geliyordu da şimdi mi gelmiyor?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) TUSKON battı, MÜSİAD battı.
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Bakın, 2008de IMFle stand-by anlaşmasının
sonuna geldik. Yenilenecek mi, yenilenmeyecek mi?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) TÜSİADcı iktidar sizsiniz.
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Hükûmetin IMFle anlaşma yenilemeyeceğini anlayanlar
FARUK BAL (Konya)
Hükûmet biliyor, niye anlaşma yaptı?
MEHMET MUŞ
(Devamla) -
hemen bir provokasyona, hemen bir propagandaya başladı:
Batarız, ölürüz., IMFden para gelmezse biz bu borçları
ödeyemeyiz., Özel sektörün şu kadar ödemesi var, şu kadar cari
açığımız var.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) TÜSİAD 5 misli artırdı paralarını,
TUSKON battı.
MEHMET MUŞ
(Devamla) - 2008 ve 2009daki krize rağmen Türkiye o dönemde ödemesi
gereken yükümlülükleri yerine getirdi. Niye? Çünkü kullanılan kredilerin
bir kısmı zaten onları kullanan iş adamlarının
kendi parası, yurt dışındaki bankalarda.
Ben bu önergenin
aleyhinde olacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Muş.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, hatip, 2002 yılında bankalarla ilgili
hortumlamalardan bahsetti, Hükûmetimizi ilzam eden konuşmalar yaptı.
BAŞKAN
Buyurun.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hırsızlık var mı, yok mu; sor onlara
Sayın Bakan.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sakın Hırsız var. deme, mahkemeye veriyorlar.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Faruk Balın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Değerli arkadaşlar, biraz önce gelen Adalet ve Kalkınma
Partisine mensup milletvekili, yalan yanlış sözlerle,
ağzına gelen rakamları telaffuz etmek suretiyle 57nci Hükûmet
döneminde bankaların hortumlandığını ve bunun 50
milyar dolara ulaştığını ifade etti. Bu, külliyen
yalan ama AKP, Goebbels taktiğiyle yalanı tekrar ede ede sizleri de
gerçek gibi inandırmış. Size ben birkaç defa anlattım, bir
daha anlatayım: 57nci Hükûmet döneminde banka hortumcuları hukukun
önüne taşınmıştır. Hortumlama, 1997 yılında
Anayasa Mahkemesinin Bankacılık Kanununu iptaliyle
başlamıştır. Bakkal dükkânı açmak için bir sürü
prosedüre tabi işlemler yapılırken banka kurmak için bir dilekçe
kafi geliyordu. Dolayısıyla, hırsızlar, hortumcular o
dönemde ortaya çıkmıştır. 57nci Hükûmetin
yaptığı ilk iş, 1999 yılının haziran
ayında Bankacılık Kanununu düzenlemiştir Anayasa
Mahkemesinin iptaline göre.
İki:
Hortumlamalar neticesinde ortaya çıkan kamu zararının,
vatandaş zararının giderilmesi için Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunu kurmuştur ve peşinden de bankayı
hortumlayanların kulağına yapışıp teker teker adliyenin
önüne getirmiştir. Siz milletvekili olarak bunu bilmeyebilirsiniz,
öğrenmek zorundasınız, iftira etmek zorunda değilsiniz!
Ayıptır, günahtır, bunu defalarca ifade ediyorsunuz. Nasıl
bir milletin vekili olarak böyle konuşabiliyorsunuz? Hortumculuğu
İsterseniz aynayı alın, kendinize bir bakın. Gel burada
kasadan bahset, masadan bahset, ayakkabı kutusundan bahset;
fotoğraflar ortada
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
Dolayısıyla, hakka, hukuka riayet etmeniz gerekir. Milletin vekili
olarak hukukun dışına, siyasi ahlakın dışına
çıkmamanız gerekir. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Daha
oylamaya geçemedik.
Sayın
Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sataşmadan söz istiyorum, yalan ifade
kullandığımı iddia etti.
BAŞKAN
Şimdi, siz yalan söylemediğinizi lütfen söyleyin, tekrar bir
sataşma talebi olmasın Sayın Muş.
Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Konya Milletvekili Faruk Balın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim
burada ifade ettiğim, 2001 krizinde 22 bankanın fona
devredildiği ve fona devredilen bu bankalardan çok ciddi bir yükün vatandaşlarımıza
yüklendiği
FARUK BAL (Konya)
Şimdi, Sayın Başkan, neye cevap veriyor bu arkadaş?
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Şimdi burada çıkıp kahramanlık yapmanın
anlamı, benim söylediklerimin yalan olduğunu iddia etmenin
anlamı yok. Bu, 2001 krizinde yaşandı ve o dönemde üç
yıllık bir iktidar var, üç buçuk yıllık. Madem, böyle bir
şey yaşandı aklınız neredeydi, tedbirleri
alsaydınız? Niye beklediniz krizin çıkmasını? Neden o
zaman tepesine binmediniz? 2001i niye beklediniz?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) On iki yıllık iktidar dönemini ortaya koysana.
MEHMET MUŞ
(Devamla) - 97de madem
yapıldı, 2001e kadar neden beklediniz? Siz 99da
iktidardaydınız, 2002nin sonuna kadar iktidardaydınız, o
zaman gerekli adımları atsaydınız, bu işin gereken
yasal düzenlemelerini yapsaydınız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) On bir senedir sen niye yapmadın, on bir senedir? On bir
senedir ne yaptın?
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Şimdi buradan kalkıp da Yalan söylüyor. gibi ifadeleri
ben kabul etmiyorum ve bu noktada millete çok ağır bir bedelin
ödetildiğini de burada tekrar ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) On iki yıldır iktidardasın, belgeni ortaya koy,
belge, belge. On iki yıldır iktidardasın, belge çıkar.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, hatip aynı şekilde sözlerini tekrar etmek
suretiyle 2002 yılındaki krizden Milliyetçi Hareket Partisini sorumlu
tutmuştur.
BAŞKAN
Buyurun.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Siz de mi oradaydınız Sayın Başkan?
BAŞKAN Bak,
itiraz ettikçe ortam geriliyor. Yani rica edeyim
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Farklı bakmamışız.
BAŞKAN -
Sayın Bal diyor ki: Gene yanlış bilgileri tekrar etti. Hükûmet
üyesiydi o zaman.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ama kendi yanıtlarını söylüyor.
BAŞKAN -
Hayır, 97yi kabul etti, Sayın Muş 97yi kabul etti ama 97de o
iktidar yoktu. Ben de o tarihi biliyorum, onun için
Buyurunuz.
3.- Konya Milletvekili Faruk Balın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi, üzerine
bulaşmış olan ayakkabı kutularındaki, kasalardaki
AHMET YENİ
(Samsun) 22 bankanın hesabını verin.
FARUK BAL (Devamla)
- ...milyon dolarların hesabını vermesi gerekirken geliyor,
burada, müflis Yahudi tüccarı gibi eski defterleri
karıştırarak Milliyetçi Hareket Partisine bir ithamda bulunmaya
çalışıyor.
Biraz önce
tekrarladım, siz yüz bin defa tekrarladınız, imkân verdiği
zaman bir milyon defa tekrarlayacağım. Bankacılıkla ilgili
sorun, Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarda olduğu 57nci Hükûmetin
sorunu değildir. Bankacılıkla ilgili hortum, 1997
yılında Bankacılık Kanununun Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmesi üzerine birtakım leş
kargalarının bankacı hüviyetine bürünerek vatandaşı
yüksek faizle kandırıp büyük miktarda mevduat toplamasının
sonucunda patlayan balondur. Bunun için size cevap veriyorum şimdi: 57nci
Hükûmet yeni kuruldu, ilk tedbiri, bankacılıktaki tedbiri almak
olmuştur; onun için Bankacılık Kanununu çıkardı, BDDK
Kanununu çıkardı ve Bankacılık Kanunundan yararlanarak
hortum yapan eski bakanları Bulgaristanda, Amerikada bulup buldurup
yargının önüne getirdi.
Şimdi, sizin
hortumlama yapan bakanlarınız sekiz gün Hükûmette kaldı ve sekiz
gün hırsızlığın, yolsuzluğun delillerini,
izlerini silebilmek için görevlerinin başında imza
attırdılar. Bunun hesabını da gün gelecek hem sandıkta
hem mahkemeikübrada vereceksiniz. (MHP sıralarından
alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 31/1/2014 tarih ve 2986 sayı
ile MHP Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural
tarafından AKPnin on bir yıldır uyguladığı
ekonomik politikaların oluşturduğu yapısal riskleri ile
rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası yaşanan gelişmeler
ışığında özel sektör borcunun, borcun kısa ve
uzun vadede artış nedenlerinin, kur riskinin
doğuracağı zararların, Merkez Bankası
politikalarına etkilerinin ve borcun çevrilmesiyle ilgili sorunların
ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Şubat 2014 Salı
günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
Bir oylama daha
yapıyoruz. İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
(2/296) esas numaralı 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler
Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/144)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/296) esas
numaralı Kanun Teklifim, Başkanlığınızca
komisyona havale edildiği tarihten itibaren 45 gün geçtiği hâlde ilgili
komisyonca görüşülüp sonuçlandırılmamıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 37nci maddesi uyarınca kanun
teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için
gereğini arz ve talep ederim. 12/03/2012
Umut Oran
İstanbul
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Oran. (CHP sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifi
yaklaşık iki buçuk yıl önce Van depremi ve Van depreminde
yaşanan sıkıntılar, Vanda yaşanan
sıkıntılarla, orada esnafın özellikle ticari, bireysel,
zirai kredi ödemelerinin 1 Ocak 2014 tarihine ertelenmesiyle ilgiliydi. Tabii,
amaç öyleydi ama amaç hasıl olmadığı gibi amacın
gündeme gelmesi bile aşağı yukarı iki buçuk yılı
geçti. Yani bizim o zaman önerdiğimiz süre şu anda zaten süre
aşımına uğramış durumda.
Vanda büyük
dramlar yaşandı, hâlen de yaşanıyor, yani Vanda büyük
sıkıntılar hâlen devam ediyor. Tabii, biz yasama organı
olarak, sizler milletvekilleri, bizler milletvekili olarak siyaset
yapıyoruz, siyaset kurumuyuz, bir yasama organıyız.
Amacımız, sonuçta, vatandaşa hizmet götürmek, vatandaşın
sorunlarını çözmek ve vatandaşın hayatını
iyileştirmek. Amacımızın bu olması gerekiyor
baktığınız zaman.
Bugün biraz sonra
torba yasaya devam edeceğiz. Torba yasaya baktığınız
zaman içinde Karayolu Kanunu da var, memur alımı da var, engellilerle
ilgili düzenlemeler de var, İnternetle ilgili düzenlemeler,
İnternete sansürle ilgili konular da var. Yani, torba yasa bir çorba yasa
hâline gelmiş durumda.
Şimdi, biz bu
yasaları kimin hayrına yapıyoruz, neden yapıyoruz, yani
milletin hayatını iyileştirmek için mi yapıyoruz?
İşte, Vanla ilgili kanun -iki buçuk sene- geldi, biraz sonra da
zaten reddedeceksiniz.
Şimdi,
bakın, İnternet özgürlüğü -bugün de gündeme gelecek, yarın
da gündeme gelecek- yaklaşık 40 milyon insanı ilgilendiriyor.
Yine, bu 40 milyon insanın yaş ortalaması yaklaşık 30.
Meclisin yaş ortalaması 50 var mı bilmiyorum? Herhâlde 50-55
civarında. Biz 30 yaşındaki genç kardeşlerimiz için bir
yasa düzenlemesi getireceğiz. Peki, onlara sorduk mu bunu? Orada
-baktığınız zaman- büyük bir sektör var yani
İnternette haber yayıncılığı yapan
aşağı yukarı 40 bin tane şirket var, onlarda
çalışan yüz binlerce insan var; onlara sorduk mu, onlara
danıştık mı? O zaman -biraz evvel de söylediğim gibi-
düzenleme yapılması iyi ama kimin hayrına bu düzenlemeyi
yapacağız? Uluslararası standartlarda mı yapacağız
bunu veya Avrupa Birliği standartlarında mı yapacağız
bu düzenlemeyi, yoksa iktidarın kendi isteği doğrultusunda
birtakım şeylerin gizlenmesi için, birtakım şeylerin
örtülmesi için mi yapacağız? Yani Gezi olaylarındaki gibi veya
17 Aralıktaki rüşvet ve yolsuzluk operasyonundaki gibi.
Bakın, daha
yasa geçmeden birçok İnternet
sitesi kapatıldı, daha yasa geçmeden. Hatta bana bile bu
konuda bir uyarı geldi sayfamı kapatmamla ilgili. Esasında
yürütme, yargı anayasal bir suç işledi burada; sonra resen dediler
ama bir anayasal suç işlendi. Yani bir şekilde yasamaya müdahale
edildi burada. Peki, yasaklanan neydi diye baktığınız zaman
yani yasaklanan burada neydi, neden bu kadar bunların yasaklanması
Özellikle baktığınız zaman, işte Sabahla, ATVnin
Şu anda bütün her yerde var bunlar, İnternette var, yazılı
basında, görsel basında -orada iş adamlarından bir havuz
oluşturulduğu söyleniyor- tapelerde var, ses kayıtları
var. E, şimdi biz bunları millet adına sormayacak
mıyız yani yasama faaliyetinde muhalefet milletvekilleri olarak, ana
muhalefet partisi olarak biz yürütmeye bunu sormayacak mıyız?
Yarın öbür gün siz muhalefete geçtiğiniz zaman, biz iktidar
olduğumuz zaman siz bize sormayacak mısınız?
Soracaksınız. Şimdi bakın, bugün gazetelerde yüzde 10 komisyonla
ilgili itiraf var, burada bir bakanın adı geçiyor. Şimdi, ben
bunu sormayacak mıyım, bununla ilgili soru önergesi vermeyecek miyim?
Sabahtan beri telefonlarım susmadı, soracağım, siz de buna
yürütme olarak da, yürütmenin başı da, Sayın Başbakan da
çıkacak cevap verecek, kabul edecek veya etmeyecek. Yani işin,
esasında, demokrasinin, baktığınız zaman özü bu.
Demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla çalıştırmamız
lazım.
Yine dönüyorum
Biraz sonra reddedeceğinizi biliyorum, onunla ilgili sormuyorum. Ama,
bugün biraz evvel Vandan Alparslan Karacanla konuştum eksi 32 derecede
şu anda yaşadığı mekâna içmek için ve
ihtiyaçlarını gidermek için hayvan sırtında su
taşıyor ve biz onların yararına çalışma
yapıp onların yararına hayatlarını iyileştirmek
yerine, biz maalesef kendi alanlarımızla ilgili veya kendi
başkanlarımızla ilgili, kendi çıkarlarımızla
ilgili birtakım şeylerin üzerinde zaman harcıyoruz, vakit
kaybediyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
UMUT ORAN (Devamla)
- Ben tekrardan bu kanun teklifini sizlerin vicdanına
bırakıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Teklif üzerinde
-bir milletvekili- Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz kanun teklifi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
23 Ekim ve 9
Kasım 2011 yılında Erciş ve Vanda meydana gelen deprem
sonrasında 644 yurttaşımız hayatını kaybetti, 3
binden fazla yurttaşımız yaralandı, sakat kalanlar oldu,
evsiz barksız kalanlar oldu, annesiz ve babasız kalan yetim çocuklar
oldu. Yaşanan bu acıyı tarif etmek gerçekten zor. Allah, bir kez daha böyle bir acıyı
kimseye yaşatmasın. Bu acıyı iyi bilenlerden biriyim çünkü
biz de Kocaeli olarak 17 Ağustos 1999 depreminde bundan daha
ağır bir tabloyu yaşadık; 20 binin üzerinde
insanımız yaşamını yitirdi, 40 binin üzerinde
yaralı, 600 bin kişi evsiz kaldı. Ancak halkımız böyle
zor dönemlerde iyi bir dayanışma örneği göstererek yaraları
sarmayı, acıyı hafifletmesini iyi yapmaktadır. Gerek
Kocaeli depreminde gerekse Van depreminde bunu gösterdi. Vatandaş üzerine
düşeni fazlasıyla yapmış olmasına rağmen Hükûmet
ne yazık ki üzerine düşeni tam olarak yapamadı.
Bakın iki
örnek vereceğim: 17 Ağustos Kocaeli depreminin üzerinden on beş
yıl geçmiş olmasına rağmen hâlen Kocaelide 3.750 adet orta
hasarlı binamız mevcut. Asıl üzücü tarafı da bunun
3.280inde ne yazık ki hâlâ oturan var ve yaşamını idame
ettirmeye çalışanlar var. Soruyorum size: Olası bir Marmara
depreminde bu binalar çökecektir, o zaman ne diyeceksiniz, ne gerekçe
bulacaksınız, yine kader mi, ne yapalım mı diyeceksiniz?
Buradan Hükûmeti ve
yetkilileri uyarıyorum: Deprem bizim gerçekliğimiz, onunla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.
Artık ne olur kafanızı kuma gömmekten vazgeçin. Yarın bu
insanlara bir şey olursa tek sorumlusu sizsiniz.
Hatırlatmasını şimdiden yapıyorum.
Van depreminin
üzerinden iki yıl geçti. Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak Vanı
ziyarete gittik. Konteyner kentleri ziyarete gittiğimizde ne
yazıktır ki aynı ihmal, aynı ilgisizlik, aynı
vurdumduymazlık orada bir kez daha görüldü. Türkiyenin dört bir
yanından gönüllülük temelinde toplanan bunca yardıma rağmen,
Kocaeli depreminden sonra deprem vergisi olarak toplanan 50 milyar Türk
liralık bir rakama rağmen, göz önünde bulundurduğunuzda, Vanda
yaşananlar tam bir içler acısı. Konteyner kentlerde 260 aile
kalmakta. İçlerinde dul, çocuk, hasta olanların, yaklaşık
500 kişinin kaldığı bu konteyner kentlerin asıl üzücü
tarafı, ne yazıktır ki, suyu ve elektriği kesikti ve
işin üzücü bir tarafı hâlâ kesik olduğunu hatırlatmak
istiyorum. Düşünebiliyor musunuz değerli milletvekilleri, bunca
toplanan paraya, yapılan yardımlara rağmen insanca yaşam
hakları elinden alınarak barınma ortamlarındaki suyun ve
elektriğin kesilmesi neden dersiniz? Bir an önce çıkıp
gitsinler, bu konteynerler Suriyeli mültecilere, yerlerine, verilsin için mi?
Bunu vicdanlarınıza bırakıyorum. Düşünebiliyor musunuz,
konteyner kentlerde barınan bu depremzedeler, artık son çareyi,
sesini duyurmak noktasında, burada açlık grevine gitmekte buldular.
Belki de dünyada ilktir, bilemiyorum ama sizleri rahatsız edip
edemediğini sizlerin vicdanlarına bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu insanların yaşadığı bu insanlık
dışı dramı tüm muhalefet partileri olarak Meclise
taşıdık önemsemediniz, basın açıklamasıyla
kamuoyuna duyurduk önemsemediniz, Sayın Başbakana bu
sıkıntılarla ilgili soru önergesini altı ay önce bizzat
sormuş olmama rağmen henüz yanıt alamadım.
Değerli
milletvekilleri, bu anlayışınız ve tutumunuz ne bir sosyal
devlet anlayışına ne de bir vicdana sığıyor. Ne
diyebilirim? Sadece size, içinizdeki insani duygulara seslenmek istiyorum:
Gelin, vermiş olduğumuz bu kanun teklifine destek verin. Afet
bölgesinde yaşayan insanların, halkımızın ekonomik
zorluklarının giderilmesine, bölgedeki hayatın
canlanmasına, bölge halkının üzerindeki psikolojik ve sosyal
sıkıntıların giderilmesine yardımcı
olmanızı bekliyorum. Verdiğimiz önergeye desteğinizi
bekliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Mersin Milletvekili
Sayın Çiğdem Münevver Ökten aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN -
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen bir üyelik için
Van Milletvekili Sayın Kemal Aktaş aday olmuştur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen bir üyelik için
İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel aday olmuştur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç ve 77
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural'ın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural'ın;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Sayın Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler
Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten ve Rize Milletvekili
Sayın Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Sayın
Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S.
Sayısı: 524) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
30/1/2014 tarihli 55inci
Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının üçüncü bölümünde yer alan 59uncu maddenin
oylama işlemi tamamlanmıştı.
60ıncı maddede
üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 60 inci maddesinde
geçen "taşıt kapasiteleri, taşıtların
yaşı, nitelikleri, istiap hadleri" ibarelerinin, "taşıtların
kapasiteleri, yaşı, nitelikleri, istiap hadleri" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Manisa Konya Kayseri
Mehmet Günal Özcan Yeniçeri Reşat
Doğru
Antalya Ankara Tokat
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı kanun teklifinin 60'ıncı maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
"a)
Taşımacılık, acente ve taşıma işleri
komisyonculuğu ile nakliyat ambarı ve kargo işletmeciliği
yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişilerde aranacak şartlar, verilecek
yetki belgeleri, mesleki yeterlilik belgeleri ve taşıt kartları
ile diğer belge ve süre, kapsam, tür ve şekilleri, her belge türü
için gerekli olan taşıt kapasiteleri, taşıtların
yaşı nitelikleri, istiap hadleri ve terminal hizmetlerinde
öngörülecek hususları,"
İdris Baluken Abdullah Levent
Tüzel Pervin
Buldan
Bingöl İstanbul Iğdır
Hasip Kaplan Erol Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 60. Maddesine (b) fıkrası olarak
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
b)
Taşımacılık faaliyeti yapmak isteyen bir gerçek kişiye
ait tek araç için (a) fıkrasında belirtilen ücretlerden hiçbiri
alınmaz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Vahap Seçer
İzzet Çetin İstanbul Mersin Ankara
Kadir Gökmen Öğüt Ramis Topal
İstanbul Amasya
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Peki, Komisyonda
konuştuklarımızı unutmayın; söz verdiniz, söz verdiniz
Komisyonda hepiniz, bürokratlar dâhil.
BAŞKAN
Buyurunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Çok değerli milletvekilleri, geçen hafta
burada konuşma yaptım evvelsi hafta Komisyonda. Tüm milletvekilleri
ve bürokratlar ve Sayın Bakan Haklısın, bunun
değişmesi gerekiyor. dedi, K belgeleriyle ilgili.
Vicdanlarınıza
sunuyorum: Ekmeğini bir arabasıyla çıkaran bir şoförden de
K belgesi için 17 bin lira alınıyor, bin arabası olan
kişilerden de 17 bin lira alınıyor. Bunun adı vicdan
mı?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yazıklar olsun!
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Adalet bu!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bir de arabayı aldı şoför
arkadaş, borcunu ödeyemedi, arabayı iki ay sonra sattı;
yanıyor parası.
Arkadaşlar,
burada dediğimiz şu: Bir arabası olanlardan almayın veya
çok düşük bir şekilde alın. Siz bin arabası olandan hiç
almıyorsunuz da bir arabası olanın acaba günahı ne,
günahı ne? Bunlar esnaf, bunlar ekmeğini taştan
çıkarıyor, bunlar şoför esnafı.
Yine söyledik:
Devir işlemleri. Eğer bir bedel ödüyorsa en azından beş
yıl bir daha araba aldığı zaman bir bedel ödemesin.
Size makul
Sayın Bakan. Sayın Lütfü Bakan söz verdi Bunu değiştireceğiz.
dedi. Ama siz konuyu bilmeden hayır dediniz. Özellikle Komisyon Sözcüsü,
üyesi arkadaşım orada tartışmalarda kendisi de vardı,
kendisi de çok olumlu yönde tartışmaya girdi. Ama hayretle karşılıyorum.
Yine, K belgesiyle
C belgesi karıştırılıyor; C belgesi olanlar
uluslararası taşımacılık, K belgesi yurt içi
taşımacılık. Uluslararası
taşımacılık yapanlar mazotunu gidip yurt
dışından alıyor ama Türkiye içindeki nakliyede aynı
rekabet koşulları olur mu arkadaşlar, olur mu arkadaşlar?
Hiç değilse bunu önleyin veya bir arabası olan
arkadaşlarımıza bir şekilde, ekmeğini taştan
çıkaranlara
Onlar gariban, gece gündüz, 24 saat o arabanın
sırtında geziyorlar ama siz her yerden
Kaç tane K belgesi var; K1,
K2, K3, K4.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar şoför esnafının sorunları.
Hor görüyorsunuz. Eğer siz kara yolu
taşımacılığını bir şekilde önlemek
istiyorsanız
Türkiyede demir yolu
taşımacılığı yokken bunu bu şekilde
şoförlerin sırtına bir şey vurarak ve onları güç
durumda bırakarak onları maddi bir şekilde terbiye etmeye
çalışıyorsanız bunun adı
vicdansızlıktır, aynen söylüyorum,
vicdansızlıktır.
Değerli
arkadaşlarım, bir kez daha söylüyorum, bu kanun üç gün daha devam
edecek. Burada ben ilgili bakanın olmasını isterdim ama ilgili
bakan bir gün buraya gelecek, bir gün buraya gelecek. Onun için, Sayın
Bakan, bu maddeyi görüşmeyelim, bu maddeye hayır demeyin. Bu
maddeyi görüşmeyelim tekrar veya tekriri müzakereyle bu maddeye geri
dönelim, çözüm neyse
İnşallah, inşallah. Ne
inşallahı, garibanlar gidiyor, ekmeği gidiyor, kamyon
satılıyor, icra geliyor. Etmeyin tutmayın.
Arkadaşlar,
şoför esnafı üzerinden
Onların ekmeği elinden
alınamaz. Bunun adı
Şoför esnafının ekmeğini
elinden alıyorsunuz.
İki: Bir
sonraki maddede yine var, K belgelerini Türkiye Şoförler ve Otomobilciler
Federasyonu yerine Türkiye Odalar Borsalar Birliği sattı bugüne
kadar. Arkadaşlar, bu işin muhatabı Türkiye Şoförler ve
Otomobilciler Federasyonudur, yetki onundur, onun satması lazım.
Odalar ve Borsalar Birliğiyle bunun ne ilgisi var? Her ne hikmetse, hangi
beyefendi karar vermişse K belgelerini Odalar ve Borsalar Birliği
satar. Ya gariban şoför, gariban oda; üç kuruş eğer para kalacaksa
bırakın onlara kalsın.
Arkadaşlar, kanun
bitmeden bu maddeyi değiştirin; tekriri müzakere yapalım bu
maddeyi değiştirelim. Günahtır, bunun adı
vicdansızlıktır.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Komisyon Sözcüsü niçin hayır dediğini söyleyecek.
Buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Şimdi, Sayın
Aslanoğlu aslında gündeme getirdiği konularda haklı ama
şu andaki uygulamayla ilgili bu kanuni düzenlemeyle gerek süre
anlamında gerek ücret anlamında yönetmeliklerle kuruma yetki
veriliyor. Daha önce böyle bir şey yoktu sadece kanunda belliydi, böyle
bir hak sağlanıyor.
Bir de, ilk defa
kamyonunu alan vatandaşımızın ödediği ücret 540 gün
boyunca, yani beş yıl boyunca yani elindeki kamyonu sattıktan
sonra yeni bir kamyon alsa dahi o belge geçerli, ikinci defa o ücreti ödemiyor.
Bununla ilgili
çalışmalar devam ediyor. Çalışma yapılmasında
fayda var ben de katılıyorum ama şu andaki uygulamada bundan
daha fazla yapılabilecek pek bir şey yok.
Teşekkür
ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, bir açıklama istiyorum.
BAŞKAN Niye?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Peki, Sayın Komisyon Sözcüsü hangi komisyonun sözcüsü
olarak burada oturuyor?
BAŞKAN Hangi
komisyonun sözcüsüsünüz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Plan ve Bütçe Komisyonu
Sözcüsüyüm.
BAŞKAN Plan
ve Bütçe Komisyonu.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Peki, Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü olarak oturuyorsunuz
ama bu madde, Karayolları Taşıma Kanunu 34üncü maddesinde
Gümrük Bakanlığını ilgilendiriyor, Gümrük
Bakanlığını ilgilendiren bir madde bu.
Onun için
Sayın Başkanım, torba olunca karışıyor her
şey birbirine yani benim burada açıklamak istediğim bu. Torba
olunca çok karışıyor yani ilgili komisyonlarının
temsilcileri olsaydı çok daha
BAŞKAN
Anladım, anladım.
Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 60'ncı maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
"a)
Taşımacılık, acente ve taşıma işleri
komisyonculuğu ile nakliyat ambarı ve kargo işletmeciliği
yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişilerde aranacak şartlar, verilecek
yetki belgeleri, mesleki yeterlilik belgeleri ve taşıt kartları
ile diğer belge ve süre, kapsam, tür ve şekilleri, her belge türü
için gerekli olan taşıt kapasiteleri, taşıtların
yaşı nitelikleri, istiap hadleri ve terminal hizmetlerinde öngörülecek
hususları,"
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, bu torba kanun olunca maalesef her
şey birbirine
karışıyor. Demin bir açıklama istediğim bu nedenle
çünkü burada -Sayın Aslanoğluda açıkladı- şoför
esnafının çok ciddi sorunları var. Bir açıklama, bir düzenleme
getiriliyor, kökten çözmüyor sorunlarını, vergi durumunu çözmüyor
Haburda 40 kilometre gidiş gelişli yolun bir gidiş istikameti
kapatıldığı zaman 40 kilometre tek gidiş geliş
mesafesine düşüyor. Bunu defalarca söyledik, 40 kilometre tek şerit oluyor
ondan sonra çünkü 40 kilometre kapanıyor.
Yine belge konusu,
Haburdan geçiş konusu, karşı taraftaki sorunlar bunların
hiçbirisi yok ama tanıtım var. Zaten ben şaşıyorum
bazen. Şimdi kara yollarında bununla uğraşırken
Hükûmet, hava yollarında kırmızı rujla
uğraşıyor arkadaşlar. Kırmızı ruju Türk Hava
Yolları uçaklarında yasaklarken arkasından da, işte, bordo,
pembe, frapan renkleri yasaklama içine alırken saçların topuz
yapılmasını da yasak kapsamına alıyor ama Türk Hava
Yollarında, izleyin, hatta kendi ekranlarında kırmızı
rujlu reklamlarını seyredersiniz, böyle bir gariplik var. Bu
aslında (
)(X) yani rot balans
olayıdır. Bu rot balans olayı bir yasayı yaparken torba da
olsa düzeni tutturamama olayıdır.
Bakın, bir
haftadır bütün medya bir şey anlatıyor. Buraya İnternet
yasaklarını koydunuz. Bu İnternet yasaklarıyla ilgili
olarak ne yaptı bir mahkeme? Bir milletvekilinin soru önergesini
yasakladı. Arkasından TİB yazı yazdı, dedi ki bir haber
sitesine Siz, kendi İnternet sayfanızda
yayınlamışsınız, onu çıkarın. Ne oldu
sonra? Meclis İnternet sayfasında vardı. Yani T24ün haber
sitesi arkadaşlar, açık konuşalım. Bir de tbmm.gov.tr
diye bir şey var; tbmm.gov.trye bir taraftan yargı müdahale ediyor,
bir taraftan yürütme müdahale ediyor. Yani Meclise müdahale ediyorlar yani
milletin iradesine, topa tutmuşlar, çapraz ateş yapıyorlar,
burada susuyoruz. İlk defa bir Hükûmet, bir bakan, Sayın
Ulaştırma Bakanı bu konuda özür diledi Sehven oldu. dedi. Yok,
arkadaşlar, sehven bir şey yok. İdareye dört saat içinde
yasaklama kararı veren zihniyet sehven değildir. Düşünce, ifade
özgürlüğü, muzır neşriyattan koruma amacıyla, kişilik
haklarını koruma amacıyla getiriyorum derseniz arkasından
ticari hayata, siyasi fikirlere, arkasından düşünce, örgütlenme
özgürlüğüne her şeye müdahale edersiniz ve müdahaleyi
yaptığınız zaman, otoriter rejimlerde olduğu gibi,
hatta darbe rejimlerinde olduğu bir sistemin kurbanı olursunuz, bu
sistem önce sizi vurur.
Bundan bir
kurtuluş yolu var. Buradan Hükûmete, bu maddelere girmeden
önce dört parti grubunu bir araya getirip bu dört saatlik yasak zihniyetinin ve
düzenlemesinin kaldırılmasını öneriyoruz.
Barış ve Demokrasi Partisi
olarak şunu söylüyoruz: Siz Anayasanın 90ıncı maddesini
yok sayamazsınız. Hukuki yönden düşünce, örgütlenme
özgürlüğünün kriterleri var. AİHM kriterlerini, Avrupa
Sözleşmesini yok sayamazsınız. Yine yasalarımızdaki
düzenlemeleri de yok sayamazsınız. Yasamanın, İç Tüzükün
verdiği yetkileri de yok sayamazsınız. Sapla samanı
karıştırdığınız zaman yasaklar ülkesinde bir
korku imparatorluğu yaratırsınız. Bu hiçbir şeyin
çözümü değil.
Ben Hükûmetin yerinde olsam bir tek
şey yaparım: Dört saatlik olayı sadece ve sadece yasak
kararı için değil, tümden kaldırır, uyarı modelini
getiririm. O uyarı modeli, sadece sitelere gider, İnternet
sitelerine. Uyarısı yerine getirilmeyen bir mağdur, oradan sulh
ceza mahkemesine gider. Yargı bu şekilde bu olayı çözer diyorum
ve dikkat çekiyorum. Bu maddelere geçmeden gelin bunu konuşalım, bu
yanlışı düzeltelim. Bir daha sehven mehven milletin meclisine
kimse girmesin arkadaşlar. Bizden uyarması.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 60 inci maddesinde
geçen "taşıt kapasiteleri, taşıtların
yaşı, nitelikleri, istiap hadleri" ibarelerinin, "taşıtların
kapasiteleri, yaşı, nitelikleri, istiap hadleri" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Doğru,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 60ıncı maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, taşımacılık
sorunu denince, kamyoncusundan taksicisine kadar, dolmuşçusuna kadar
herkesin çok ciddi manada sorunları var. Bu torba kanunda herkes kendisine göre bir yer bulmak isterken bu
insanların çok büyük mağduriyet içerisinde olmalarından
dolayı da özelikle her konuda, mazotundan lastiğine kadar, yeni
aracına kadar hepsi KDVsiz ve ÖTVsiz bir araç alınması veya
işte, yakıt kullanımı noktasında çok ciddi talepleri
var. Onların, tabii, dertlerini dinlediğimiz zaman ne kadar ağır
şartlar içerisinde olduğunu görüyoruz.
Tokat ilimizde
kamyoncu esnaflarımız var. Kamyoncu esnaflarımızdan
bazıları neredeyse iki aydan beri, üç aydan beri kontak
açmadıklarını, çoluk çocuğuna ekmek dahi götürmekte büyük
zorluk içerisinde olduklarını ifade ediyorlar. Bu insanların
dertlerini dinlemek mecburiyetindeyiz, bunların sorunlarını
çözmek mecburiyetindeyiz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, daha önce de arkadaşlarımız gündeme getirdiler,
kamyoncu esnaflarımızın özellikle en önemli sorunlarından
bir tanesi K1 yetki belgesi. K1 yetki belgesinde 2014 yılı için
tespit edilen miktar 17.594 lira. Yani burada şöyle bir şey var ki:
50 araca sahip bir firmayla 1 araca sahip olan firma da, aynı esnaf ücreti
olmak üzere, bu fiyatı yani 17.594 lirayı ödüyorlar. Değerli
arkadaşlar, ama bu çok ağır ve kabul edilmesi imkânı
olmayan bir tespittir. Özellikle bu insanlar diyorlar ki: 1 aracımız
var, biz bin lira ödeyelim, 2 aracı olan 2 bin lira ödesin veyahut da
işte, adamın 50 tane aracı varsa, tır filosu varsa o da 50 bin
lira ödesin. Bunu talep ediyorlar. Bu haklı bir taleptir, haklı bir
istektir. Bu haklı talebi mutlaka yerine getirmek mecburiyetindeyiz.
Çünkü, bakınız, durmadan artan akaryakıt fiyatları,
esnafımızın ödemekle zorunlu olduğu gelir vergisi, motorlu taşıtlar
vergisi, katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, zorunlu sigorta
primleri düşünüldüğünde, sınırlı sermayesine
emeğini de katarak çalışan nakliyeci esnafın Karayolu
Taşıma Yönetmeliğiyle getirilen bu düzenlemeler
karşısında zor durumda olduğunu kabul etmek
mecburiyetindeyiz. Yani bu insanlar zaten evlerine ekmek götüremiyorlar, çok
zor şartlar içerisinde çalışmaya çalışıyorlar.
Bir de bunların karşısına bu şekilde ağır
bir yükle yani 17.594 lira gibi büyük bir parayla çıkılmış
olması da tahmin ediyorum ki herkesin takdirine değer bir durumdur
diye düşünüyorum. Mutlaka buna bir çözüm bulunması gerekmektedir. Bu
torba kanunda, özellikle bununla ilgili esnaflarımızın çok büyük
beklentisi vardır.
Tabii,
bunların yanında 2004 yılında yayımlanan ilk Karayolu
Taşıma Yönetmeliğine göre C2 yetki belgesi sahipleri var.
Bunlar da sadece uluslararası ticari eşya
taşımacılığı yapabilmekteyken, daha sonra
yapılan değişiklikle bunlara hem uluslararası hem de yurt
içi ticari eşya taşımacılığı yapma yetkisi
verilmiştir. Bu da haksız bir rekabete sebep olmaktadır. Bu
insanlar da yetki belgelerini başkalarına kiralamakta ve
dolayısıyla da ikinci şahıslara verdikleri zaman da ÖTVsiz
ve KDVsiz motorin almaktadırlar. Bu da bazı noktalarda ciddi manada
haksızlıklara sebep olmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bir diğer konumuz da -özellikle bunu da söylemek
mecburiyetindeyiz- yaşam alanlarının kamyon istilasından
mutlaka kurtarılması gerekmektedir. Bakınız, büyük
şehirlerin giriş ve çıkış noktalarına,
yerleşim alanlarının dışında nakliye köylerinin
kurulmasının artık zamanı gelmiştir. Yani siz
onları belli bir şekilde bir yere toplamak mecburiyetindesiniz,
nakliye köylerinden ancak bir dağıtım olması gerekmektedir
ama enteresandır, 21inci yüzyılda sermayesi ve emeğiyle ülke
ekonomisine katkı sağlamakta olan nakliyeci esnafına yasak
deyip hiçbir sosyal imkân maalesef sağlanmıyor. Değerli
milletvekilleri, lokantasıyla, büfesiyle, hatta oteli bulunan tesislere
kavuşturulması gereken bu esnaf kardeşlerimize maalesef bu
imkânı vermiyoruz.
Yani her noktasıyla,
pahalı mazot alıyor, pahalı bir şekilde, işte, çok zor
şartlar altında geçim mücadelesi vermeye çalışıyor
-Tokattaki esnaflar gibi sırayla- iki ayda, üç ayda bir ancak kendisine
sıra gelebiliyor. Böyle ağır bir travma içerisinde olan bu
insanlarımızın dertlerine mutlaka çözüm bulunması
gerekmektedir diyor, bununla ilgili vermiş olduğumuz önergenin
kabulünü bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
61inci maddede üç önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 61. Maddesindeki Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ifadesinin teminden çıkartılmasını arz
ederiz.
Haydar Akar Aydın
Ağan Ayaydın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli İstanbul İstanbul
Müslim Sarı İzzet
Çetin Süleyman
Çelebi
İstanbul Ankara İstanbul
Musa Çam
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 61 inci maddesi ile
değiştirilen 4925 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Günal
Konya Kayseri Antalya
Özcan Yeniçeri Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Ankara Manisa Adana
f) Yetkilendirilenlerin yapılan protokol veya
sözleşme hükümlerine ve ilgili mevzuata uymaması hâlinde
yapılmış olan yetkilendirme, Bakanlık tarafından iptal
edilir.
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 61inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Pervin Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tüzel, buyurunuz.
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uzunca bir
zamandır, bu hafta da torba yasa adı altında Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının hazırlamış
olduğu yasa tasarısını görüşüyoruz. Ancak Meclisin
çalışması açısından ve bu yasanın hazırlanma
mantığı açısından sizlerin dikkatine sunmak
istediğim bir husus var: Bu yasanın getiriliş tarihi 17
Aralık sonrasına denk geliyor. Bildiğiniz gibi, 17 Aralık
ve sonrasında Türkiye büyük bir deprem yaşıyor. Uzunca bir
zamandır Türkiyenin ekonomik politikaları Türkiye halkının
cebindekileri alıp götürdü. Özellikle döviz kurlarındaki oynama, buna
tedbir olarak daha sonrasında getirilen faiz düzenlemeleri -Merkez
Bankasının müdahalesiyle birlikte- yoksulluk ve sefalet içerisinde
yaşayan 76 milyon Türkiye yurttaşının durumunu çok daha da
güçleştirdi.
Şimdi, bu
görüşülmekte olan yasa maddesi, daha çok esnaf yurttaşların
koşullarıyla ilgili bir değerlendirme içeriyor, biraz önce de
kara yollarıyla ilgiliydi. Oysaki her şeyi çok daha güçleşen,
yaşam koşulları ağırlaştırılan,
yediğinden, içtiğinden, kullandığı
ulaşımdan, temel hizmet ve üretim maddelerine yapılan zamlardan
sonra hayatı güçleşen Türkiye halkının beklentisi bu
değil. Meclise, Hükûmetin, Bakanlar Kurulunun getirmesi gerekenler de bu
değil. Eğer diyorsak ki: Bütün bu son yaşananlardan sonra
Türkiye halkının parası, lirası yüzde 30 değer
kaybetmiştir: İşte Ocak ayı enflasyon rakamları
ortadadır, Türk lirası devalüe olmuştur. O zaman buna tedbir
getirmesi gerekir, Hükûmetin, Meclisin, Genel Kurulun bu yönde birtakım
düzenlemeleri dikkate alması gerekir, tedbirler alınması
gerekir. Yani Türk lirasının döviz cinsi karşısında
değer kaybetmesi, banka borçlularının bu faiz yükselmeleri karşısında
koruyucu hükümler beklemesi o zaman nedir? Başta, çalışma
saatlerinin düşürülmesi ve bunun karşısında alınan
ücret ve maaşların korunması -hatta bu dahi yetmez- saptanan
asgari ücretin bu yeni koşullar karşısında
uyarlanması, yükseltilmesi, banka borçları karşısında
tüketicinin, üreticinin, kamu emekçisinin, işçinin, emeklinin
korunması gerekir, bu yönde tedbirler alınması gerekir. Yani
yeni zamlar yapmak, petrol ürünlerinin otomatik olarak zamlara bağlanarak
hayatın pahalılaştırılması değil bunların
standart hâle gelmesi, sabitlenmesi, hatta, işte konuşulan fasulyeden
patatese, bu temel tüketim maddelerinde ucuzlamaya gidilmesi, emekçinin
korunması gerekir. İşte Mecliste, Genel Kurulda buna dair yasa
düzenlemeleri beklerken bunlar yapılmamakta. İşte bu nedenle
asgari ücretin yeniden belirlenmesi, sendikalı, toplu sözleşme yapan
işçilerin, sendikal hakları ve toplu sözleşme düzeninin yeniden
gündeme gelmesi, ücretlerin belirlenmesi
Şimdi,
halkın vekilleri olarak bizim dikkat çekmek istediğimiz şey
budur. Bu yolsuzluk ekonomisinden, bu hırsızlık, çalma
çırpma düzeninden bir kısmının zengin olurken, servetlerini
büyütürken, vurgunlar yaparken, yine bütün bu krizin -ekonomik krizin- dar
gelirliye, ücretliye, işsize, emekliye bir yük olarak fatura edilmesinin
kabul edilmesi mümkün değildir. O hâlde, Başbakan çıkıp
Biz bu zenginlerin sayesinde bu noktaya gelmedik, zengin kulüpleri
karşısında bu ülkede siyaset yapıyoruz. diyorsa, o zaman
76 milyonu koruyacak yasa hükümlerini, düzenlemelerini getirmesi gerekir. Bu
ülkenin işçileri, vurgunculara, rantçılara, soygunculara
karşı bu türden düzenlemeler bekliyor; dar gelirlisi, işçisi,
esnafı, kendisini bu yolsuzluk ekonomisinden, kriz vurguncularından
koruyacak düzenlemeler istiyor; işte Asgari ücreti artırın.
işte Bankalara olan borçları dondurun. işte Faiz yükselmeleri
karşısında dar gelirlileri koruyun. diyor.
Çalışma
sürelerini düşürün ki, daha çok işçi bu ülkede bu ücretlerle
çalışabilsin. Bu yönde dileklerimizi ve taleplerimizi, Hükûmetin ve
Hükûmetin başının dikkate almasını diliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 61 inci maddesi ile
değiştirilen 4925 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Varlı (Adana) ve arkadaşları
f) Yetkilendirilenlerin
yapılan protokol veya sözleşme hükümlerine ve ilgili mevzuata
uymaması hâlinde yapılmış olan yetkilendirme, Bakanlık
tarafından iptal edilir.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Varlı, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısının 61inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada, kamyoncu
esnafını ilgilendiren bir madde var. Tabii, benden önce Sayın
Aslanoğlu da, Sayın Doğru da bu konuda kamyoncu
esnafını memnun edecek çok güzel şeyler söylediler. Gerçekten,
kamyoncu esnafı, bu ülkede çok ağır yük taşıyan,
gecesi gündüzü olmayan, çoluğunun çocuğunun yüzünü belki ayda bir
defa görebilen, gecesi gündüzü yollarda yük taşımakla geçen bu
ülkenin önemli esnaflarından bir kesim. Bunların mazot pahalılığından,
hayat pahalılığından, para kazanamamaktan çok
aşırı şikâyetleri var. Bugün Türkiyede denizcilik
işletmeciliği yapanlar, ki bunların büyük çoğunluğu
Hükûmet yetkililerinin yakınları olduğu için herhâlde böyle bir
yasa tasarısı var, onlara ucuz mazot, eski parayla 1,5 milyon, yeni
parayla 1,5 lira gibi bir rakamla mazot verilirken, bugün kamyoncu esnafı
yeni parayla 5 TL, eski parayla 5 milyon lira gibi bir rakamla mazot kullanmak
zorunda kalıyor. Dolayısıyla, bir çoğu 10 numara yağ
koyarak kamyonlarını hareket ettirip yolculuk yapmaya
çalışıyorlar. Tabii ki bu, çevreye de zarar veriyor, o kamyoncu
esnafının kamyonuna da, motoruna da zarar veriyor ama başka
çıkar yolu olmadığı için, para kazanamadığı
için 10 numara yağ kullanmak zorunda kalıyorlar. Niye? Mazot çok
pahalı olduğu için. Bunun sebebi ne? Bunun sebebi de Hükûmetin bu
kamyoncu esnafına sahip çıkmamasından kaynaklanıyor.
Ceyhanlı bir
kamyoncu geçen karşılaştığımızda şunu
söyledi, diyor ki: Buradan ipliği yüklüyorum, İstanbula gidiyorum,
Denizliye gidiyorum, yani beş gün içerisinde gidip geliyorum, bu süre
içerisinde elime geçen net rakam, 10 numara yağ kullanmama rağmen,
70-80 lira gibi bir rakam. Beş gün içerisinde
Düşünün, bu insan
bütün hayatını bu kamyona bağlamış veya tıra bağlamış;
bunun lastiği var, motor bakımı var, yağı var, suyu
var. Akaryakıtının haricinde 70-80 milyon lira gibi bir rakam
kalıyor, beş gün içerisinde İstanbula gidip geliyorum, Denizliye
gidip geliyorum. diyor.
Şimdi, böyle
sıkıntılar yaşayan kamyoncu esnafına, böyle
ağır yük yüklediğimiz kamyoncu esnafına bir de bu K
belgesiyle çok büyük bir haksızlık yapıyoruz. Az önce Sayın
Doğru da Sayın Aslanoğlu da söylediler; yani şimdi 1
kamyonu olandan da 17 bin lira para alınıyor, 100 tane kamyonu
olandan da 17 bin lira para alınıyor. Ya, bu Allahtan reva
mıdır? Yani bununla ilgili, Komisyonda düzeltme
yapılacağı söylendi. Sayın Komisyon Üyesi bir şeyler
söyledi ama ben ne söylediğini anlamadım ama bunun bir an önce
düzeltilmesi lazım, ona çare bulunması lazım. Yani şimdi,
100 tane kamyonu olanla 1 tane kamyonu olan bir olur mu?
Gelin, elimizi
vicdanımıza koyalım ve bunu düzeltelim. En azından, 1
kamyonu olanlar için veya birkaç tane kamyonu olanlar için, birkaç tane filosu
-birkaç kamyonluk filosu- olanlar için ayrı bir rakam, daha fazla filosu
olanlar için ayrı bir rakam belirleyelim ama siz, hepsine bir rakam
koyuyorsunuz. Dolayısıyla, kamyoncu esnafının üzerine bu
ağır girdilerden sonra bir de bu K belgesiyle tonaj uygulaması.
Yani 10 kilogram, 20 kilogram geçtiği zaman basıyorlar cezayı.
Herhâlde trafik
polislerini veya trafik müdürlerini özel tembihliyorsunuz, Hükûmet özel
tembihliyor yani Bol bol trafik cezası yazın. gibi bir tembihleri
var herhâlde, böyle bir talimat alıyorlar İçişleri
Bakanlığından. Çünkü, gidiyorsunuz, tuzak kurmuş radar;
gidiyorsunuz, efendim, 10 kilo yük geçti mi, ceza; efendim, kamyoncu
esnafına Şunun yanmıyor, bu arızalı
ceza!
Veryansın ceza. Geçen sene 2 katrilyon ceza kesilmiş. Dolayısıyla,
sanki talimatla ceza kestirir gibi bir yöntem var. İnsanları âdeta
bunaltır hâle geldiniz.
Adam bahçesinden
portakalını yüklemiş, sebzesini yüklemiş, hale gidecek,
Efendim, SRC belgesi
Ya, nereden bulsun? Yani amatörce, kendi bahçesinden
sebzesini yüklemiş, hale götürecek; veryansın ceza. Bunların
hepsinin düzeltilmesi lazım. Bunlar doğru şeyler değil,
bunlar vicdana sığan şeyler değil.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 61. Maddesindeki Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ifadesinin metinden çıkartılmasını arz
ederiz.
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Çelebi,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 61nci maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Meclisimizi bir kez daha selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önemli bir
konu, vicdanınıza bir kez daha seslenerek söylüyorum. Yani,
şoför esnafı dediğimiz zaman esnaf da değil aslında,
bir şoförden bahsediyoruz, tek bir şoförden. Bir araç alınmış
ve aldığı bir araçla ilgili, biraz önce de arkadaşlar
burada açıkladılar, bunlar bu kürsüde anlatılıyor,
Sayın Bakan iki eliyle hayır diyor. Biz burada ifade etmeye
çalışıyoruz, Ya, bu esnafları koruyun. diyoruz, siz
korumamakta direniyorsunuz. Bir K belgesiyle ilgili daha önce Komisyonda
verilen sözleri, burada ortaya konulan iradelerin hepsini yok
sayıyorsunuz. Şimdi, korna bastıkları zaman şoför
esnafı, Ya, bunlar niye gürültü yapıyor? diye burada isyan
ediyorsunuz, bundan sonra çok korna çalacaklar. Bu iktidarın gitmesi için
de çok korna çalınacağını şimdiden bu kürsüden
söylemek istiyorum çünkü şoför esnafı bu konuda
ızdıraplı.
Değerli arkadaşlarım, biz
burada emekçilerin sorunlarını dile getiriyoruz,
çalışanların sorunlarını dile getiriyoruz; siz de
beslendiğiniz sermayenin sorunlarını burada çözmeye
çalışıyorsunuz ve onun arkasına takılıyorsunuz,
sonra da onlardan şikâyetçi oluyorsunuz. Bugün buraya taşeron işçilerinin temsilcileri geldi. Çok
güzel bir belge hazırlamışlar, çok güzel, ben de beğendim,
Takdir Belgesi Kime bu belge? Türkiye Cumhuriyeti Çalışma
Bakanlığına. Aynen belgeyi okuyorum:
04/02/2014
AKP Hükümetinin
Çalışma ve Maliye Bakanlarına 2002-2014 yılları
arasında, 134 ay boyunca taşeron çalışanları
açlığa mahkum etmelerinden, diğer bakanlara kötü örnek olacak davranışlardan
ve çalışanları kadro vaadiyle kandırmadaki gayret ve üstün
başarılarından dolayı bu takdir belgesini almaya hak
kazanmışlardır.
Kim veriyor bu belgeyi?
Taşeron işçileri veriyor.
Şimdi, burada,
taşeron işçileri yine çok güzel reçete sunmuşlar, bugün
verdiler. Reçetede şu yazılıyor:
Adımız
Taşeron, soyadımız Köle.
Tabii, bu reçeteyi
Çalışma ve Sosyal Güvencesizlik Bakanlığına
veriyorlar. Orada istenen tetkik ve filmleri yazıyorlar:
- 843 TL ile geçinebilme
testi,
- Kadro vaadiyle kandırılma
testi,
- Kölece
çalışmaya dayanma testi.
Teşhisleri şu:
- Taşeronid,
- Açlığa
bağlı nefes kokusu,
- Kadro vaadinin
gelmemesinden verem olma,
- 843 TL romatizması.
Gerekli tedavi, ilaç,
protez ve iyileştirme araçları:
1) İş
Yasasından gelen haklar kullandırılmalıdır.
2) Mahkeme ve muvazaa
kararları uygulanmalıdır. İşçinin torba yasalarla
hakları çalınmamalıdır, ilave tediye verilmelidir.
3) Kadrolu ve iş
güvenceli çalıştırılmalıdır, işten
çıkartılma yasaklanmalıdır.
4) Kadrolu/taşeron
işçi ayrımı kaldırılmalıdır.
Bunu kim istiyor?
Taşeron işçileri hem size reçete yazmış hem de takdirname
vermiş. Orada, takdirnameden başka bir de ödevleriniz için notlar
vermiş. Burada ne yaptığınıza, nasıl
sömürdüğünüze ilişkin notlar vermiş.
Şimdi, bu kürsüden
sürekli şunu ifade ettik: Karayollarındaki taşeron işçiler
dava açıyorlar, yerel mahkemeden kazanıyorlar, Yargıtay
onaylıyor, siz kadrosunu vermiyorsunuz, yargı kararlarını
çiğniyorsunuz, yargı kararlarına uymuyorsunuz, sonra
çıkıyorsunuz Hukuk, hukuk
diye
bağrışıyorsunuz. Ne hukuku! Sizde ne hukuk kalmış
ne adalet kalmış ne vicdan kalmış. Bunu çözmek sizin
göreviniz değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) - Bu aynı şey, diğer hastanelerde böyle,
DEV-SAĞLIK İŞin açtığı davalarda böyle,
diğerlerinde böyle. İlk önce bu sorunları çözmeden Türkiyenin
nefes alması mümkün değil diyorum, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
62nci maddede üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 62. Maddesindeki engelliliği önleyici
tedbirlerin alınması ifadesinin engelliliği önleyici tüm
tedbirlerin alınması olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Musa Çam Gürkut
Acar
İstanbul İzmir Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 62inci
maddesinde yer alan engellilerin ibaresi yerine engelli vatandaşlar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Erol Dora Abdullah Levent Tüzel Altan Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 62 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE
62- 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun
1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE
1- Bu Kanunun amacı; engellilerin temel hak ve özgürlüklerden
faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan
sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata
diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarını
sağlamak engellilerin sağlık, eğitim, habilitasyon,
rehabilitasyon, istihdam, erişilebilirlik, ayrımcılık,
bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarına çözüm
sağlamak ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için
gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamaktır.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Muharrem Varlı Mehmet Günal
Ankara Adana Antalya
Ali Öz
Mersin
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Sayın Öz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 62nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün tabii 4
Şubat, aynı zamanda Dünya Kanser Günü. Bir iki cümleyle bunu da ifade
etmek istiyorum. Tabii ki kanser, ülkemizde de giderek
sıklığı artan, aslında
tedavi edildiği zaman veya erken teşhis edildiği zaman
önlenebilme özelliği olan bir hastalık ama tabii ki ülkemizde,
bırakın önlemeyi, son zamanlardaki duyarsızlıklar
münasebetiyle, tanısı konulmuş ve tedaviye gerçek manada
ihtiyacı olan kanser hastalıklarının periyodik olarak
tedavilerinde bazı ilaçları bulamaması sorununun hâlâ
giderilmemiş olması da önemli sorunlarımızdan bir tanesi.
Bu arada, bugün
yine basında yer alan bir habere göre, özellikle Marmaray Projesiyle
alakalı olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesindeki bazı
ünitelerde meydana gelen hasar neticesinde, özellikle kanser
hastalığı münasebetiyle tedavi gören
vatandaşlarımızın, âdeta, hijyenik olmayan, hiç de
kendilerine uygun görülmeyecek ortamlarda tedavi olma zorunluluğunda
bırakılmış olmasını da hepinizin bilgilerine
sunmak istiyorum.
Engellilerle
ilgili, tabii ki, çok düzenlemeler yapmaya çalışıyoruz. Ancak,
engelli vatandaşlarımızın toplumsal hayata
katılımlarının sağlanması ve hayat
standartlarının yükseltilmesi çağdaş toplum
anlayışının bir parçasıdır. Bunun bilinciyle,
eğitimden sağlığa, iş ve meslek rehabilitasyonundan
kültür ve sanata, spor ve kent standartlarının iyileştirilmesine,
ulaşımdan psikolojik ve sosyal desteğe kadar çok ciddi ve çözüm
bekleyen sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar, sadece engelli
vatandaşlarımızın değil ailelerinin, çevrenin, toplumun,
yerel yönetimlerin, kısacası tüm insanların ortak sorunudur. Bu
sorunları çözmek için toplumun her kademesinin ortaklaşa
çalışması gerekmektedir.
Biz, engelli
vatandaşlarımızla alakalı kanunlarda bazı
düzenlemeler, bazı düzeltmeler yapmaya çalışsak da aslında
engellilerin hayatını iyileştirecek çok fazla bir şey
yaptığımızı iddia etmek doğru değil. Sadece
belli zamanlarda hatırlanmanın, engelli bahsi geçtiği zaman
duygu sömürüsü ve şov yapıp onların sadece engelliliklerine
bağlı olarak birtakım ekonomik iyileşmeleri temin etmenin
engelli vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmesi
için beklediği gerçek yaklaşımlar olmadığını
ifade etmek istiyorum. Engelli vatandaşlarımızı
yardıma muhtaç insanlar olarak gören zihniyetin engelli vatandaşlarımızın
insan gibi yaşamak, her insan gibi çalışmak için
karşısında bulunan toplumsal, hukuki ve fiziki engellerin
kaldırılmasını talep eden toplumun güçlü birer ferdi
olduğu gerçeğini görmesi gerekmektedir.
Dünya nüfusuna
baktığımız zaman büyük bir oran tutan, özellikle
gelişmekte olan ülkelerde oranı daha da yüksek olan, ülkemizde de
yüzde 12 civarında engelli olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda
2005 yılında çıkarılan bir kanunla engellilerin fiziki
çevrelerinin düzeltilmesi anlamında alınması gereken önlemlerin
hâlen faaliyete geçirilememiş olması -yıllar içerisinde-
hepimizin önemli sorunlarından bir tanesidir.
Gelişmekte
olan ülkelerin dışında, özellikle Avrupa ülkelerinde ve
özellikle de bazı ülkelerde, örneğin Japonyada fiziksel çevrenin
engellilere yönelik düzenlemesiyle ilgili kanun
çıkarılmıştır. Aslında, bu Parlamentonun
yapması gereken, engellilere ait sadece birkaç maddenin düzeltilmesi,
onların bazı sorunlarına kısmen çözüm bulunuyor gibi
gündeme alınmasının ötesinde -daha önceki konuşmamda da
ifade ettiğim gibi- engellilere ait toplumsal hangi engel önlerindeyse onların
hepsine çözüm olacak çok geniş kapsamlı bir yasa
tasarısının Parlamentoda yasalaşmasını temin
etmek, engelli vatandaşlarımızın asıl beklentileri
içerisindedir.
Batı ülkelerinde,
engellilerin fiziki çevreleriyle alakalı, onların giriş
çıkış kapılarının genişliği, toplu
kullanım alanlarının genişliği ve yüzeylerin
cilasız, kaygan olmayan maddelerle kaplanması, rampalar ve
asansörlerin yükseklikleri, belirli oranda merdiven yükseklikleri ve tekerlekli
sandalye kullanıcılarının giriş
çıkışlarında sensörlü kapıların zorunluluğu,
tekerlekli sandalye ile istenmeyen bir temas sonucu ortaya çıkabilecek
yaralanmaları önlemek için gereken önlemlerin alınması gibi daha
çok sayıda sayabileceğimiz gerçekten de kanunen zorunlu olan
uygulamaların konulmuş olmasının Türkiye'ye de örnek
olmasını ümit ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 62inci
maddesinde yer alan engellilerin ibaresi yerine engelli vatandaşlar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Dora, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 62nci maddesi
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Eğitimden
sağlığa, sosyal ve ekonomik her türlü alanın
dışında bırakılmanın yanı sıra,
toplumsal sürece katılımdaki demokratik haklar ve en temel insan
haklarından mahrum bırakılan engelli bireyler, meselenin sosyal
bir olgu olarak algılanmaması sebebiyle ancak vicdani duygularla
üzerinde durulan hayırseverlik faaliyetlerinin konusu olmak durumunda
kalmışlardır.
Değerli
milletvekilleri, resmî istatistiklere göre, ülkemiz nüfusunun
yaklaşık yüzde 12sini engelli yurttaşlarımız
oluşturmaktadır. Engelli bireyler aileleriyle birlikte dikkate
alındığında, diyebiliriz ki, ülke nüfusumuzun
yaklaşık yüzde 50si engellilik durumundan kaynaklı
dezavantajlarla direkt olarak karşı karşıyadırlar.
Dolayısıyla, bu alanda yapılacak her türlü reform ve
iyileştirme aslında toplumun yaklaşık yüzde 50sini direkt
olarak etkileyebilecektir. Ancak Meclise getirilen bu torba yasa
incelendiğinde, engelli bireylerle ilgili yüzeysel, tanım düzeyinde
iyileştirmeler ve altyapısı bulunmayan kimi mesleki eğitim
ve istihdam reformlarından bahsedilmekte ancak bu reformların
uygulanmasıyla ilgili kurum, personel, donanım gibi teknik
altyapıların yetersizlik düzeyi göz ardı edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engelli bireylerin tanılama
süreci hastanelerden alınan sağlık kurulu raporlarıyla
başlamaktadır. Hastanelerin birçoğu bu hizmeti verebilecek
yeterli donanım, sağlık personeli, hizmet kalitesi ve hizmete
erişilebilirlik açılarından çok yetersiz seviyelerde olup
engelli bireyler, özellikle kırsal bölgede yaşayanları dikkate
alırsak, bu hizmete erişim konusunda ciddi zorluklar
yaşamaktadırlar. Tanılama süreci, hastanelerden sağlık
kurulu raporu almakla da bitmemektedir. Özel eğitim hizmetlerinden
faydalanması gereken engelli bireyler bir de rehberlik ve
araştırma merkezlerine başvurmak durumundadırlar. Bu
kurumlar ise gerek tanılama ve gerekse daha sonra eğitim sürecinde
yapılan yıllık kontrollerde sağlıklı bir doğru
karar verebilme noktasında gerekli olan teknik ve uzman personel
konularında ciddi yetersizlikler taşımaktadırlar. Basit bir
örnek vermek gerekirse, rehberlik ve araştırma merkezlerinde bedensel
engelli bireylerin özel eğitim ve rehabilitasyon süreçlerini izleyebilecek
nitelikte bir tek uzman personel ya da fizyoterapist
bulunmamaktadır. Hâl böyleyken, bu kurumlar bedensel engelli bireylerin
özel eğitim ve rehabilitasyon süreçlerinde bu hizmeti kesmek veya devam
ettirmek konularında karar verebilmektedirler.
Engelli bireylerin
örgün eğitimden faydalanabilmeleri için gerekli altyapı
yetersizlikleri devam etmektedir. Köylerde faaliyet gösteren ilköğretim
okullarında engelli bireylere yönelik özel sınıflar yok
denebilecek kadar az sayıda olup il ve ilçe merkezlerinde açılan özel
sınıflar ise yaş esasına göre oluşturulmadığından
ve yeterli sayıda ve nitelikte eğitim personeli
görevlendirilmediğinden ötürü, ihtiyaçlara cevap vermekten hayli
uzaktır. Dolayısıyla, herhangi bir köyde yaşamak durumunda
bulunan engelli bireyin örgün eğitim hakkı yasal mevzuatlara göre
bulunsa bile, fiilen bu haktan faydalanabilme ihtimali yok denebilecek kadar
azdır.
Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı kendi bünyesinde
veremediği eğitim ve rehabilitasyon hizmetini, özel eğitim ve
rehabilitasyon kurumları vasıtasıyla gidermeye çalışmaktadır,
ancak devletin bu kurumlara sunduğu imkânlar da oldukça
sınırlı düzeydedir. Şöyle ki, engelli bir birey, bir özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezinde ayda maksimum on iki saat hizmet
alabilmektedir, çünkü devlet sadece bu kadar ödenek ayırmaktadır. Bu
da engelli bir bireyin eğitim ve rehabilitasyon hizmetinden fayda
sağlayabilmesi açısından çok komik sayılabilecek bir
düzeydir. Özellikle birden fazla engele sahip olan bireyler açısından
aylık on iki saat özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti bireyin
gelişimi açısından çok yetersizdir. Dolayısıyla,
burada kısaca değinebildiğimiz, engelli bireylerin
hâlihazırda devam eden sorunlarını derinlemesine ele almayan,
tanımlamalar düzeyinde kalan yüzeysel yaklaşımlarla
sorunların giderilemeyeceği açıktır.
Bu
düşüncelerle, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 62. Maddesindeki engelliliği önleyici
tedbirlerin alınması ifadesinin engelliliği önleyici tüm
tedbirlerin alınması olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Gürkut Acar (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Acar, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir AKP
klasiği hâline gelen hukuk tanımaz torba tasarı önümüzdedir. 524
sıra sayılı Tasarının 62nci maddesiyle ilgili
önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Engelli
yurttaşlarımızın tüm yurttaşlarımız gibi hak
ve özgürlüklerini yaşayabilmesini, tüm yurttaşlarımızla
birlikte eşit şekilde toplumsal yaşama
katılmalarını sağlamak herkesin görevidir; insan
olmanın, sosyal devlet olmanın gereğidir.
Son yıllarda,
bazı rakamlarla, ilerlemeler sağlandığı söylenebilir
ancak engelli yurttaşlarımızın eşit yurttaşlar
olarak ekonomik, sosyal ve siyasal hayata katılmaları konusunda
Türkiyenin alınacak daha çok yolu vardır. Kanunun amaç maddesinde
yapılacak iyileştirmeyle bu yolun kısaltılması mümkün
değildir. İyi niyetler yazmak yeterli değildir. Türkiyenin
radikal, sonuç alıcı adımlar atması zorunludur.
Değerli
arkadaşlarım, rapor sistemini değiştirerek, mevzuat
değişikliği yaparak engelli sayısını 1 milyon 780
bine düşürebilirsiniz, bir anda 5-6 milyon engelli yurttaşı
mevzuat değişikliğiyle engelli olmaktan çıkarabilirsiniz
ama bu, yurttaşların yaşadığı
sıkıntıları önlemez.
İstatistiklere
göre, 5-18 yaş grubunda 160 bin engelli çocuk eğitimden uzak.
Eğitimden uzak olunca her şeyden uzak kalacak, kaderine razı
olacak demektir. Bizim görevimiz, çocuklarımıza kaderlerini
değiştirebilecek fırsatları sunmaktır.
Yine, sizin
istatistiklerinize göre, kamu ve özel sektörde engelli kadrolarının
yaklaşık 35 bini boştur. Bunun 7 bini kamuda. Binlerce engelli
iş arıyor, aş arıyor ama kadrolar boş duruyor. Neden
bu kadrolara atamalar yapılmıyor anlamak mümkün değil. Aile
Bakanlığında bile 30 kadronun boş olduğu görülüyor.
Bakınız, bu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bu
Bakanlığın örnek olması gerekmez mi? Neden bu kadrolar
boştur? Engelliler için kanun çıkarıyoruz ama kadrolar boş
duruyor
İstihdamla
ilgili verilere bakıyoruz, bir tutarlılık yok.
Bakanlığın sayfasında İŞKURun verileri esas
alınmış ve diyor ki: 2013 yılında engellilerden kim
başvurduysa işe alınmıştır. Değerli
arkadaşlarım, bakınız, ama böyle bir şey mümkün
değil. Yani, bunun doğru olmasını çok isterim ama bu
tablonun kendisi bile güven vermiyor. 2011de 35 bin kişi başvuruyor,
işe yerleştirilen 38 bin kişi. Yani buna nasıl
inanalım? 3 bin kişi fazladan yerleştirilmiş. Engellilere
verilmiş, bir de üstüne 3 bin daha verilmiş. Ama 2012de 83.955
kişi başvurmuş, işe yerleştirilen 32 bin kişi ama
kadrolar boş duruyor. Burada büyük bir çelişki var. Bunun hangisi
doğrudur?
Rakamlarını
oynayarak, gerçek olmayan istatistik veriler düzenleyerek, pembe tablolar
çizerek bir yere varılması mümkün değildir. Engelli
yurttaşlara daha fazla eğitim, daha fazla iş olanağı
yaratmanın yolu daha fazla kaynak ayrılmasından geçiyor. Kanunun
amacındaki ifadeleri değiştirerek, özürlü ifadesini engelli
yaparak sorunun çözülmeyeceğini artık anlamalıyız.
Peki daha fazla
kaynak nasıl ayrılacak? Bunun yolu da yurttaşların
vergisini doğru kullanmaktan geçer, Türkiyeyi gerçekten büyütmekten
geçer. Ama ne yazık ki iktidardakilerin mal varlığı
büyürken, yurttaşların sorunları, engellilerin sorunları da
büyüyor.
Engellilerle ilgili
onlarca dernek, vakıf var; zor koşullarda engellilere hizmet
götürmeye, onları topluma kazandıracak projeleri yaşama
geçirmeye çalışıyorlar; birçoğu para
bulamadıkları için de bunu gerçekleştiremiyorlar. Engelli
vakıfları bağış bulamazken, bakıyorsunuz, iş
adamları bir vakfa bağış yapmak için kuyruğa
girmişler, Başbakanın oğlunun vakfı söz konusu olunca
milyon dolarlık bağışlar yapıyorlar. Genel
Başkanımız sordu ama tık yok. Ben soruyorum: TÜRGEV
Vakfına 26 Nisan 2012de 99 milyon 999 bin 990 dolar para yattı
mı, yatmadı mı? Bu kadar para neyin nesidir? Başbakan bunun
hesabını vermelidir, engellilere bağış bulunamazken
iş adamlarının neden TÜRGEVde kuyruk olduğunu
açıklamalıdır.
Değerli
arkadaşlar, buradan da söyledim geçen gün. Devletin malı olan,
yurttaşların malı olan Oymapınar Barajı mahkeme
kararına rağmen Maliye Bakanlığı tarafından teslim
alınmadı. Yedi sekiz yıldır bir şirkete para
akıtıyor. Yaklaşık 1 milyar lira haksız yere
şirketin kasasına gitti. 1 milyarı götür ama vakfa
bağış yaz -böyle anlayış olmaz- günahların
affolur. Engellilere gelince kaynak yok ama iş yandaşlar olunca paralar
şirketlere akıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu yolsuzluklar oldukça engellilere kaynak
bulunamayacaktır.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 63te üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 63. Maddesindeki "buna benzer umuma
ait binaları" ifadesinin "buna benzer umuma ait bina ve
eklentilerini" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Musa Çam Bülent
Tezcan
İstanbul İzmir Aydın
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 63'üncü maddesinde yer alan "engelleyen,
kısıtlayan veya zorlaştıran" ibaresine "ortadan
kaldıran" ibaresinin de eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Şimdiki önergeyi hem okutuyorum hem
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 63 üncü maddesinin (f) ve (i) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Seyfettin Yılmaz Ali Öz Erkan
Akçay
Adana Mersin Manisa
Yusuf Halaçoğlu Mehmet Günal Özcan Yeniçeri
Kayseri Antalya Ankara
f) Erişilebilirlik: Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu Sakat Hakları Bildirgesi, ILO Sözleşmesi ve Engelliler
İçin Standart Kurallar yaklaşımı çerçevesinde
binaların, açık alanların, ulaşım ve bilgilendirme
hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin engelliler tarafından
güvenli ve bağımsız olarak ulaşılabilir ve
kullanılabilir olmasını,
i) Korumalı iş yeri: İşgücü
piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal
engellilere mesleki rehabilitasyon sağlamak ve istihdam oluşturmak
amacıyla Devlet tarafından teknik ve mali yönden desteklenen,
çalışma ortamı özel olarak düzenlenen ve işyeri yöneticisi,
eğitici personel ve çalışanlarının %75'inden az olmayacak
şekilde engelli personelin istihdam edildiği iş yerini,"
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Bakan
oturuyordu orada, ona göre konuşacaktık ama neyse.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sen çıkınca gelir o,
gelir.
BAŞKAN Buyurunuz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sıra sayılı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
63üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde
engellilere yönelik ayrımcı tutum ve uygulamalar istihdam
alanında da çeşitli şekillerde kendini göstermektedir.
Ayrımcılığı yasaklayan tüm düzenlemelere rağmen
ülkemizde ayrımcılık hâlen devam etmektedir; bu nedenle
yapılan düzenlemeler ayrımcılığın önlenmesi
konusunda olumlu çalışmalardır. Fakat bu çalışmalar
yeterli değildir, engellilere yönelik
ayrımcılığın önlenmesi için daha kapsamlı bir
çalışma yapılmalıdır.
Önergeyle ilgili
söyleyeceğimiz çok şey olabilirdi ama ne yazık ki burada ilgili
Bakan yok, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oturuyor. Orman Bakanı da
burada. Ben, 2 Bakanın konusuyla ilgili yolsuzluklara değinmek
istiyorum.
Şimdi,
biliyorsunuz 17 Aralıktaki asrın yolsuzluğu ve 25
Aralıktaki yolsuzluk operasyonları yaklaşık 100 milyar
doları kapsıyor, eski parayla 200 milyar yani 200 katrilyon.
Şimdi,
buradaki iddiaları iddia diyerek kabul ederek geçiştirmek mümkün
değildir. Değerli arkadaşlar, bu iddiaların peşine
düşmek ve araştırmak lazım. Eğer hakikaten kul
hakkı yeniyorsa, milletin hakkı yeniyorsa, fakir fukaranın,
garip gurebanın hakkı yeniyorsa bunun peşine düşeceğiz
ve bunun hesabını soracağız; sormazsak yarın Cenab-ı
Allah bizden sorar.
Şimdi, ben
bununla ilgili burada Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına,
Sayın Enerji Bakanı, dedim ki: Paşaköy maden sahası, 10
milyar dolarlık bir saha. Siz buraya izin vermediğiniz hâlde sizi
Başbakan ve Başbakanın Özel Kalem Müdürü arayıp izin
verdiniz mi? Soru sordum, burada oturuyordu. Aynen Bakan çıktı
-şimdi orada- dedi ki: Benim alnım ak. Beni ne Başbakan
aramıştır
dedi. Verilemeyecek hiç hesabımız
yoktur. dedi, şu dedi bu dedi ama Allah büyük ya, Allah büyük, üç gün
sonra tapeler çıktı ve ben sorumlu bir milletvekili olmanın
gereği İstanbula atladım gittim, buradaki uygulamaları bir
yerinde göreyim dedim. Sayın Bakan, hiç gülmeyin buna cevap verin.
Bakın,
değerli arkadaşlar, siz olsanız ne dersiniz buna? 2009
yılında bu, Sultanbeylideki Paşaköy maden sahasıyla
ilgili, ilgili firma müracaatta bulunuyor ve Orman Bakanlığı
yani Veysel Eroğlunun Bakan olduğu Bakanlık burayla ilgili izin
vermiyor. Niye izin vermiyor? Diyor ki: Burası İSKİ Havza
Yönetmeliğine göre ve DSİden görüş sorularak Uygun
görülmemiştir. diyor. Adam ısrar ediyor, 2010 yılında
tekrar müracaat ediyor. Bakın, gerekçeye bakın değerli
arkadaşlar, 2010 yılında diyor ki: Burası muhafaza
ormanıdır, sadece sit alanındadır ve endemik bitki
türlerinin yayılış alanında olduğu için buraya izin
verilmesi uygun değildir. 2010 yılında 2 defa. Ama, ne oluyorsa
2011 yılında tapelerde geçiyor Sayın Bakan, Enerji
Bakanı- Başbakan ve Başbakanın Özel Kalem Müdürü
Bakanı arıyor tapelerde var- sayın milletvekilleri,
teşekkür ediyorlar Sayın Bakana bu işi
hızlandırdığı için, yaptığı için,
kolaylaştırdığı için. Sayın Orman ve Su
İşleri Bakanı da diyor ki, ne diyor? Hayırlı olsun,
hayırlı olsun. Ve işin enteresan tarafı değerli
milletvekilleri, bakın, burası 2009da verilmiyor, 2010da
verilmiyor, 2011 yılında verildikten sonra, Bosphorus 360
şirketine devrediliyor, bir ay sonra.
Şimdi, bu
asrın yolsuzluğu iddiasında ne var? Bu Bosphorus 360
şirketine Başbakanın oğlu Bilal Erdoğanla Yasin El
Kadının oğlu Muaz El Kadının ortak olduğu
iddiaları var. Bir ay sonra buraya devredilen bu yerde aradan altı ay
geçince de bu hisseyle ilgili ne yapılıyor? Hisse devirleri
yapılıyor. Şimdi ben size buradan soruyorum. Bu yapılan
bütün iddialarla ilgili eğer
araştırdığınızda gerçekçilik payı varsa bu
ne demektir? Bu, fakir fukaranın, garip gurebanın hakkını
yemek demektir. Bu, milyarlarca dolar paranın vatandaşa, millete
gideceği yerde kime gitmesi demektir? Bakanlara, bakan çocuklarına ve
yandaşlarına gitmesi demektir. Biz şunu savunuyoruz, siz de bunu
savunarak geldiniz: Milletin tek kuruşuna halel getirmemeyi, milletin
hakkını yememeyi savunarak iktidar oldunuz.
Şimdi,
ortaklıkta sözü edilen bu 200 katrilyonla engellilerimizin de bütün
problemleri çözülür, işçilerimizin de, memurlarımızın da,
esnafımızın da, toplumun tüm problemleri çözülür. Ama
İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. derken Türkiye büyümüyor, istikrar
sürmüyor, sadece yandaşlar büyüyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Cevap verecek, cevap
BAŞKAN Bir
dakika ya
Niye birbirinizle
konuşuyorsunuz?
Kabul
edilmemiştir.
Evet, Sayın
Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
süreniz var.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 63üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bu arkadaşımız
bizim eski orman bölge müdürü, bir sıkıntısı var herhâlde,
aynı şeyi on defa temcit pilavı gibi buraya getirdi, aynı
şeyi söylüyor. Özellikle ben de cevap verdim.
Bir kere,
bakın, şunu ifade edeyim: Burası özellikle Maden Kanununa göre
ruhsat alınmış. Ben verecek olsam daha önce verirdim ama çok
ciddi bir inceleme yaptık, defalarca söyledik. Bir kere, burada endemik
açısından bir problem var mı, yok mu? Bir heyet inceledi.
İki: Yerleşim alanlarına mesafesini incelettim. Üç: Havza içinde
herhangi bir problem var mı, içme suyu havzasında herhangi mutlak
veya kısa mesafeli koruma alanında kalıyor mu diye bunların
hepsini incelettikten sonra müsaade ettik.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Niye daha önce vermedin?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Daha önce
vermememizin sebebi, hassas bir inceleme yapılması içindir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Daha önce niye vermedin?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ben sizi dinledim,
lütfen siz de dinleyin.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Dinliyorum ben sizi, cevap verin ama!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Netice
itibarıyla, her şey kanuna, mevzuata uygun olarak verilmiştir.
FARUK BAL (Konya)
Vicdana uygun mu Sayın Bakan, vicdana?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bütün şartlar
sağlıyordu, neticede biz bunu Maden Kanununa istinaden, Orman
Kanununun ilgili maddesi gereğince verdik.
Sadece bu
değil, ben, daha dün 300 tane maden iznini imzaladım. Bu da normal,
mutat bir işlemden başka bir şey değildir. Bununla
alakalı hiçbir şey yoktur, mevzuata son derece uygundur ama
arkadaş, her seferinde, ne zaman ben burada olsam, bunu gündeme getiriyor.
Bu, gerçekten Meclise yapılan büyük bir saygısızlık diye
düşünüyorum ve bunu yüce Meclisin takdirlerine arz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, beni saygısızlıkla
itham etti ve sıkıntım olmakla itham etti, cevap vereceğim.
BAŞKAN -
Buyurun.
5.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bakın, değerli arkadaşlar, benim, Orman
Bakanının şahsıyla ilgili hiçbir sıkıntım
yok Allaha şükür, kendisi bana müfettiş gönderdi. Geçen de dedi ki:
Kuyruğunu sıkıştırdım. ama gönderdi
Hiçbir
bakanın, bakın, bir bakanın üslubuna yakışmaz, Meclis
tutanaklarında var, bir Meclis tutanağında var. Allaha
şükür alnım dik ve 46 kişi
O mahkemenin sonucunu da kendisi alsın.
Ben şunu
söylüyorum: Şimdi, burada laf kalabalığı yapmaya gerek yok.
2009 yılında, 2010 yılında vermediğin yere 2011
yılında
Şu telefon tapeleri nedir Sayın Bakan?
Başbakan arıyor, diyor ki: Burayı bu firmaya ver. Ben sana onu
soruyorum, yoksa zaten Orman Bakanlığının mutat işi o.
2009 yılında ve 2010 yılında vermediğin yeri diyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Endeksli veriyor, endeksli. Problem orada, evet.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, 2009da ve 2010da
diyor ki: Burada endemik bitki türleri var, muhafaza ormanı var. diyerekten
izin vermiyor ama 2011 yılında Başbakanın Özel Kalem Müdürü
Hasan Doğan ve Başbakan dedikleri beyefendi arayınca bütün bu
gerekçeleri unutarak buraya izin veriyor. Ben sizden bu sorunun
cevabını istiyorum Sayın Bakan. Ve arkadaşlar, hiç mi
dikkatinizi çekmiyor? Bu yeri Sayın Bakan imzalayıp verdikten bir ay
sonra burası Bosphorus 360 firmasına devrediliyor. Yani,
bunların cevabını vereceksiniz. Yoksa 300 tane maden
sahası
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Bakan,
yargılanacaksınız bu durumda, yargılanacaksınız
Sayın Bakan.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - İşiniz o zaten sizin, işiniz zaten sizin,
sahalarda izin vermek, duruma uygun
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Talimatla veriyorsunuz cevap, yasalarla
değil.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Maden Kanunu da, Orman Kanununun 16ncı ve 17nci
maddeleri de zaten bunu getiriyor, biz bunu sorgulamıyoruz. Ben bu soruyu
çok net bir şekilde soruyorum: 2009-2010 yılında 2 defa
vermediğin yere...
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Telefonla veriyor cevap.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - 2011 yılında sizi Başbakan aradı
mı, aramadı mı? Hasan Doğan aradı mı,
aramadı mı? Bu telefon tapelerini okuyayım mı buradan?
Etik midir bu telefon tapelerini okumak? Aramışlar, burada
numaraları var, 532 bilmem ne. Bu ne? Polis kaydı. Bu ne? Savcılık
iddianamesinde var. Ben bunu soruyorum, sorduğum bu sayın
milletvekilleri. Yani, bunun sıkıntıyla ne alakası var,
neyi soracağız yani? Bu parayı buraya yaz ki engellilerin
sorunlarını çözelim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Maksat hasıl olmuştur, kayıt
altına alınmıştır, gereken yapılacaktır.
Sayın Bakan gelsin, bakalım ne diyecek?
BAŞKAN Bu
arada iki önerge için konuşmacı gitti.
Buyurunuz.
6.- Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; özellikle şunu ifade edeyim: Kati
surette beni Hasan Doğan aramamıştır.
Başbakanımız da hiçbir madenle ilgili beni aramaz,
aramamıştır, böyle bir şey yok. Biz sadece
FARUK BAL (Konya)
Tapeler ne, tapeler?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) - Bu tape kimin Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, çok
açık söylüyorum, burada firmanın itirazı üzerine yeniden bir
heyet tarafından
Ben değil heyet inceleme yaptı. Neticede
buranın, Maden Kanununa göre zaten Bu verilir. diyor.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Verilir demiyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)- Yani mahkemeye gitse
zaten alır. Maden Kanununa göre verilir. Burada endemik
açısından bir problem yok.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) - Daha önce niye vermediniz, daha önce?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ve daha önce
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Daha önce niye vermediniz, altı ay
içerisinde niye verdiniz?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - İtiraz etmiş, itiraz incelenmiş.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Olabilir, itiraz
etmiş, yeniden incelendi.
MUHARREM VARLI
(Adana) - Sen avukat mısın Ramazan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Peki ben size
şunu soruyorum: Sizde böyle mantıki bir yaklaşım var
mı? Verecek olsak zaten bunu başlangıçta verirdik. Demek ki çok
titiz bir inceleme yapmışız, bu, bizim gerçekten dosdoğru
verdiğimizin, mevzuata ve kanuna göre
İlgili kanun, Maden Kanunu ve
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Mevzuattan yanlış bilgi verme.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ben sayın hatibi kesinlikle duyamıyorum
sizin bağırışınızdan.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Ama Genel Kurula yanlış bilgi veriyor. Oku maddeyi.
BAŞKAN Tamam
anladım ama yani duymuyorum, ben duymuyorum ne dediğini.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
Orman Kanununun
16ncı, 17nci maddelerine göre, aynı örneği verdik,
yaptığımız işlem, burada, doğrudur. Varsa
buyursun, mahkemeye müracaat etsin. Burada temcit pilavı gibi niye
şey yapıyorsun?
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) - Yüce Divana göndereceğim sizi, Yüce Divana!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Varsa elinizde
dosyalar, verin, alnımız açık Allaha şükür.
Yaptığımız her şey şeffaf. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama
senin sıkıntını biliyorum ve birtakım
sıkıntılardan dolayı
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Söyle, söyle sıkıntımı! Bakansın,
elinde imkân var! Söylesin!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tamam, şimdi
anlaşıldı. Yani, Sayın yüce Meclis, özellikle ben şunu
söylüyorum: Verdiğimiz maden ruhsatı, daha doğrusu ruhsat
gereği izin tamamen mevzuata, Maden Kanununun 16ncı, 17nci
maddelerine uygundur, hiçbir mahzuru yoktur, talimatla falan verilmiyor.
Biliyorsunuz, ben gayet şeffaf bir şekilde belirtiyorum.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN - Ben
zabıta müdürü müyüm canım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.52
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
63üncü madde üzerindeki
ikinci önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 63'üncü maddesinde yer alan "engelleyen,
kısıtlayan veya zorlaştıran" ibaresine "ortadan
kaldıran" ibaresinin de eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile madde metninde anlam bütünlüğü
sağlanarak metne açıklık getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 63. Maddesindeki "buna benzer umuma
ait binaları" ifadesinin "buna benzer umuma ait bina ve
eklentilerini" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Bülent Tezcan (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tezcan buyurunuz.
Demin sizden
bahsettik, şimdi siz çıkıyorsunuz, iyi insan sözünün üstüne
gelirmiş.
Buyurun.
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engellilerle ilgili kanun teklifini,
daha doğrusu torba yasa içerisinde engellilerle ilgili konudaki
değişiklikleri görüşüyoruz.
Engelliler, tabii,
özellikle toplum olarak sahip çıkmamız gereken önemli bir kesimimiz.
Türkiyede yaklaşık 6 milyona yakın engelli
vatandaşımız var ve ülkenin kaynaklarını adaletli
dağıtarak engellilerin ihtiyaçlarını karşılayacak
düzenlemeleri Parlamento olarak birlikte yapmak durumundayız. Ancak, ne
yazık ki, görüyoruz, Türkiyede engellilerin problemlerini çözmekten çok
ülkenin kaynaklarını bir başka noktaya aktarmak üzere ciddi bir
organizasyonla karşı karşıyayız.
Bakın,
değerli arkadaşlar, günlerden bu yana, 17 Aralıktan itibaren
başlayan soruşturma sürecinde fezlekeler uçuşmaya
başladı; arama kararları, emniyet müdürlerine ve polis
memurlarına, soruşturmayı yürüten, yolsuzluk
soruşturmasını yürüten polis memurlarına dönük
operasyonlar, savcıların görevlerden el çektirilmesi
Bakın, bugün
yine açıklanan bir fezleke var. Bu, fezlekenin daha beşte 1i.
Emniyetle ilgili 25 Aralık soruşturması çerçevesinde bir
yayın grubunu, ATV ve Sabah gazetelerini içeren yayın grubunu,
doğrudan doğruya talimatla, kimlerden para alınacağı
belirlenerek nasıl alındığı
ayrıntılarıyla yazıyor. Hangi konuşmalar
yapılmış, kimlere salma salınmış, kimlerin
üzerine çökülmüş.
Değerli
arkadaşlar, eskiden mafyada bir uygulama vardı. Mafyanın hâkim
olduğu yerlerde, çetelerin hâkim olduğu yerlerde iş
adamlarına gider, üzerlerine çökerlerdi iş adamının. Onlara
belli miktarlarda haraç keserlerdi, üzerine çöküp derlerdi ki: Sen şu
haracı vereceksin, vermezsen gereğini biz yaparız. Şimdi,
ne yazık ki, eskiden çetelerin kestiği bu haracı artık
doğrudan doğruya Hükûmetin kestiğini, Başbakanın
talimatıyla Hükûmetteki bakanların aynı usulle haraç
kestiğini görüyoruz. Bakın, polis fezlekesine
yansımış, adamların ses kayıtları tapelerde
yayınlanıyor, perişan olmuşlar. Diyor ki: Ya benden 100
milyon istedi, ben bunu nasıl vereceğim? Benden 100 milyon istedi ben
bunu nasıl göstereceğim? Benden 20 milyon istedi
Bakın burada
bunlar yazıyor tek tek, bunları biz uydurmadık.
CELAL ADAN (İstanbul)
100 milyon nedir ya!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bir ülkede hükûmet iş adamına çökmeye
başlarsa o ülkede hükûmet çeteleşmiş demektir. Bu belge,
Hükûmetin çeteleştiğinin delilidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) O
bilgi size nasıl geldi, o dosya size nasıl geldi?
CELAL ADAN (İstanbul)
Gelir, gelir.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Paralel devlet yolladı.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Şimdi siz, köşebaşlarında çete mensuplarının
iş adamlarına çöktüğü gibi devlet yetkisini kullanarak çökeceksiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Yani daha sanıklar bilmeden siz biliyorsunuz ya!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bakın, şimdi, İmamı Azam Ebu Hanife Hazretlerini hepimiz
biliriz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Vay, CHPde neler
Büyük gelişme!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
İmamı Azam Ebu Hanife Hazretlerini biz biliriz, sadece siz
bilmezsiniz. Ebu Hanife Hazretlerine Abbasi Halifesi Mansur diyor ki: Gel,
hilafet merkezinin kadısı yapacağım seni. Ebu Hanife
Hazretlerinin cevabı çok manidardır. Diyor ki: Ben kadı olmaya
ehil değilim çünkü kadı olacak kişide senin oğlunun,
kumandanlarının aleyhine hüküm verecek yürek olması lazım.
Kadı olacak kişide senin aleyhine, oğlunun aleyhine,
kumandanlarının aleyhine hüküm verecek yürek olması lazım;
ben de bu yürek, bu cesaret yok. diyor. Ne büyük bir ilim, bin üç yüz yıl
önce bugünü işaret eden ne önemli bir işaret. İşte,
şimdi Türkiyede İmamı Azam Ebu Hanifenin tarif ettiği
şekilde Başbakanı, bakan çocuklarını ve
etrafındakileri yargılayacak, sorgulayacaklara terör estiren bir
Hükûmet var ama bu ülkede buna karşı duracak namuslu hukukçular da
hâlâ var. Yolsuzluğun üstünü örtmeye gücünüz yetmeyecek ne yaparsanız
yapın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 64te üç
önerge vardır; sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 64. Maddesindeki Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının ifadesinin sonuna olumlu
ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Musa Çam Bülent
Tezcan
İstanbul İzmir Aydın
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 64üncü
maddesinin f bendinde yer alan aile bütünlüğünün korunması
ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 64 üncü
maddesinin a) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu
Manisa Konya Kayseri
Mehmet Günal Özcan Yeniçeri Seyfettin Yılmaz
Antalya Ankara Adana
"b)
Engelliliğe yol açan hastalıkların teşhis ve tedavi
aşamaları tamamen koruyucu sağlık hizmetleri
kapsamındadır.
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 64üncü maddesinde verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarının 64üncü maddesiyle 5378 sayılı Engelliler
Kanununun 4üncü maddesi değiştiriliyor ve kanun kapsamında
bulunan hizmetlerin yerine getirilmesinde uygulanacak esaslar belirleniyor ve
bu maddeyle ilgili genel görüşümüz olumludur, olumlu bir düzenleme olarak
görüyoruz.
Yalnız bu
Engelliler Kanununun çok önemli bir eksiği var. Bu önemli eksikliklerin
birisi de engelliliğin önlenmesine
yönelik erken tanı ve koruyucu hizmetlerin yetersizliğidir.
Engelliler Kanununun 11inci maddesinde, yeni doğan, erken çocukluk ve
çocukluğun her döneminin fiziksel, işitsel, duyusal, sosyal, ruhsal
ve zihinsel gelişimlerinin izlenmesi, genetik geçişli ve
engelliliğe neden olabilecek hastalıkların erken teşhis
edilmesinin sağlanması, engelliliğin önlenmesi, var olan
engelliliğin en düşük seviyeye çekilmesi ve ilerlemesinin durdurulmasına
yönelik çalışmaların Sağlık
Bakanlığınca planlanıp, yürütüleceği belirtilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ancak kanunun 11inci maddesi böyle söylemekle birlikte
engelliliğe yol açan hastalıkların teşhis ve tedavi
aşamaları korucuyu sağlık hizmetleri kapsamında
değerlendirilmemektedir. Bu nedenle maddi durumu zayıf olan aileler
engelliliğe yol açan epidemiyolojik hastalıkların teşhis ve
tedavisini maalesef yaptıramamaktadır. Dünyada engellilik oranı
ortalama yüzde 7,5 iken ülkemizde bu oran yüzde 12,29dur. Yani Türkiye'deki
engellilik oranı dünya ortalamasının çok üzerindedir. Ülkemizde
engelli oranının dünya ortalamasına indirilebilmesi için
öncelikle engelliliğe yol açan epidemiyolojik hastalıklarla mücadele
edilmesi gerekmektedir.
Biz önergemizde engelliliğe
yol açan hastalıkların teşhis ve tedavi
aşamalarının koruyucu sağlık hizmetleri
kapsamında ücretsiz olmasını amaçlıyoruz. Bu fevkalade
önemlidir, tekrar ediyorum; önergemizle engelliliğe yol açan
hastalıkların teşhis ve tedavi aşamalarının koruyucu
sağlık hizmetleri kapsamında ücretsiz olarak verilmesini
amaçlıyoruz. Modern devletin görevi yalnızca engelli bireylerin
haklarını geliştirmek ve denetlemek değildir. Devlet
aynı zamanda engellilerin yetenekleri ve potansiyelleri doğrultusunda
gelişmelerini, eşit fırsatlara sahip olmalarını
güvence altına almak, onların ekonomik ve sosyal refahını
sağlamak zorundadır. Ancak ülkemizde milyonlarca engelli
eğitimden sağlığa, istihdamdan erişilebilirliğe
kadar çok sayıda sorunlarla mücadele etmektedir. Ülkemizde engelli nüfusa
ilişkin kapsamlı bir veri toplama sistemine ihtiyaç vardır.
Engelli nüfusa ilişkin güncel veriler çok yetersiz durumdadır. Bugün
Hükûmetin ve hepimizin kullandığı veriler 2002 yılında
Milliyetçi Hareket Partisinin de Hükûmet ortağı olduğu 57nci
Hükûmet döneminde yapılan araştırmalara dayanmaktadır.
Engellilik
öncelikle bir sağlık sorunudur. 2002 Türkiye Engelliler
Araştırmasına göre engellilerin yaklaşık
yarısının -yüzde 47si- engelinden dolayı herhangi bir
şekilde tedavi edilmediği belirlenmiştir. Bu durum belki de
tedavi sonrası bağımsız ve üretken biçimde hayatına
devam edebilecek pek çok engelliyi bağımlı hâle getirmenin
başlangıcını oluşturmaktadır.
Engellilerin toplumla bütünleşmesi, başkalarının
yardımına muhtaç olmadan hayatlarını sürdürmesi ve sosyal
hayatta normal olarak hayatlarına devam edebilmesi için fiziki ve sosyal
çevrenin de buna göre hayatlarını kolaylaştırıcı
şekilde oluşturulması gerekmektedir.
Doğru, güvenilir ve amaca uygun
nitelikte veriler cinsiyet, yaş ve gelir gruplarına göre
toplanmalıdır.
Bu düşüncelerle önergemizin
kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 64üncü
maddesinin f bendinde yer alan aile bütünlüğünün korunması
ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken,
buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 64üncü madde üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunmaktayım, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 4 Şubat Dünya Kanser Günü.
Özellikle tüm milletvekillerinin dikkatini bu konuya çekmek istiyorum. Kanser,
çağımızın en önemli hastalığı ve
aslında büyük oranda önlenebilir ya da erken teşhis konabilir bir
hastalık. Ama maalesef bu konuyla ilgili etkili bir kanser savaş
planlamasından ve kansere karşı gerekli, yeterli önlemlerin
alınmasından bahsedemiyoruz.
2030a kadar dünyada 22 milyon yeni
kanser vakasının tespit edileceğiyle ilgili beklentiler var. Bu,
2008 yılı baz alındığında, kanser
vakalarında yüzde 75lik devasa bir artış oranına tekabül
ediyor.
Yine, dünyada her yıl ortalama 8
milyon insan kanserden yaşamını yitiriyor ve bunun
yaklaşık 2 katı insan da yeni kanser teşhisi alıyor.
Türkiyede de, ülkemizde de durum, her yıl 162 bine yakın yeni teşhis
vakasının olduğu ve bunun yarısına
yakınının, 80 bine
yakınının da kaybedildiği şeklinde acı bir tablo
var önümüzde. O nedenle, burada, böyle torba kanunlarla zaman geçirmek yerine,
yani sorunların çözümüne teğet geçecek palyatif, pansuman tedbirler yerine
kalıcı sorunlarla ilgili ciddi çalışmaların
yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Tabii, özellikle
kanser hastalığıyla ilgili çağımızın,
kapitalist düzen çağının azami düzeyde insan
sağlığını ve çevre sağlığını
sömüren anlayışını burada ifade etmek istiyorum. GDOlu
ürünlerden tutalım da, havayı kirleten, ekolojik dengeyi bozan
endüstriyel üretime kadar pek çok tehlikenin mutlaka mücadele edilir bir alan
olarak bu Meclis tarafından görülmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.
Tabii, bu torba
kanun tasarısında da hemen hemen her konuyla ilgili, dediğimiz
gibi, palyatif, pansuman tedbirleri içeren bazı şeyler var. Hayata
dokunmayan düzenlemeler bunlar. Bakın, birkaç tane örnek vereyim pratik,
gerçek hayattan: Örneğin, Ulaştırma Bakanlığıyla
ilgili, kara yolları politikalarıyla ilgili birkaç madde burada
görüşüldü. Seçim bölgem Bingölden yeni geldim. Orada şoför
esnafı bize şu sıkıntıyı aktardı: Esnaf ve
Sanatkârlar Odası uzun süredir bu sıkıntıyı
aktarıyor. Bingölde ulaştırma bölge müdürlüğüne bağlı
bir birim ya da şube olmadığı için Bingöllü şoförlerin
tamamı bir belge almak için Erzuruma gitmek zorunda kalıyorlar.
Bakın, bu şoförlere, şoför esnafına 37 çeşit belge
veriliyor ve bütün bu belgeler için de dünyanın parası
alınıyor, bu insanlardan dünyanın vergisi alınıyor. Bu
insanlar Esnaf ve Sanatkârlar Odası bünyesinde kendi sorunlarını
defalarca Hükûmete bildirmişler,
Bingöllü bakana dosyalar sunmuşlar. İstedikleri tek şey var: Bir
birim açılması, Erzurum Bölge Müdürlüğüne bağlı bir
birim açılması. Buranın yerini biz tahsis etmeye
hazırız, kirasını biz tahsis etmeye hazırız,
yeter ki bir yetki belgesi ve bir personel istihdam olsun. Bir tek personel
istihdamıyla binlerce şoförün sorununu çözebilecek bir durum söz
konusu.
Sayın Bakan
özellikle bu konuyu not alırsa çünkü bu Bingöl-Erzurum yolu gerçekten çok
zahmetli bir yoldur, özellikle kışın kazaların da çok fazla
olduğu, ölümlerin yaşandığı bir yol. Çoğu zaman
şoför esnafı gittiğinde 4-5 bin liralık belge ücreti
ödüyor. Gidemedikleri zaman da
Bazı şoförler bize şunu ifade
ettiler: Gidemedikleri için cezalarla birlikte 60-70 bin liralık faturalar
ödeyen şoför esnafı var. Yani bu şekilde kanuni düzenlemeler
yapılırken, işte, Bakanınıza ulaştırılmış,
grubunuza ulaştırılmış, gerçek hayatta yerelin sorunlarını
çözecek bazı düzenlemeler de yapmak gerekiyor.
Diğer taraftan
engellilerle ilgili yine bazı maddeler var. Yine tek bir örnek vereyim:
Bingölde Serdar Tuncel adındaki bir engelli kardeşimiz
İnternetten Kürtçe şarkı paylaştığı için,
birkaç miting görüntüsünü, Kürt liderinin görüntüsünü
paylaştığı için 3 Aralık Dünya Engelliler Gününde
ifadeye çağrılıyor. Utanç verici bir tablo. İnternetle
ilgili, engellilerin haklarıyla ilgili burada bazı şeyleri
düzenliyoruz ama gerçek hayatta karşılığı ne diyorsanız,
işte 3 Aralıkta ifadeye çağrılan engelliler pratiği
kadar maalesef engellilere değer veren bir devlet
anlayışımız var. Bütün bunları kalıcı olarak
çözecek yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Peki.
Sayın Altay,
Sayın Tezcan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Susam, Sayın
Özgümüş, Sayın Serindağ, Sayın Güler, Sayın Özkan,
Sayın Serter, Sayın Onur, Sayın Genç, Sayın Çelebi,
Sayın Nazlıaka, Sayın Ekşi, Sayın Yıldız,
Sayın Tayan, Sayın Aydın, Sayın Demir, Sayın Haberal,
Sayın Ediboğlu.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.16
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 20.42
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 64. Maddesindeki Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının ifadesinin sonuna olumlu
ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Bülent Tezcan (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tezcan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuştuk, bir
yayın grubunun -ATV ve Sabah grubunun- yandaş bir kuruluşa
dönüştürülmek üzere 630 milyon doların nasıl iş
adamlarının üzerine çökerek toplandığını ve
onların bu konudaki şikâyetlerinin fezlekeye nasıl
yansıdığını biraz önce anlattık.
Bakın, TMSF
yöntemi vardı daha önce, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu bilirsiniz.
Bir TMSF yöntemi geliştirdi bu iktidar; TMSF, yayın
kuruluşlarına el koyuyordu, el koyduğu yayın
kuruluşları da iktidarın yandaşı yayın
kuruluşları hâline dönüşüp gazeteler, televizyonlar bu
şekliyle el değiştiriyordu. Şimdi, bu TMSF yöntemine biz
Tayyip Erdoğana mevduat sağlama fonu demiştik o zaman.
Şimdi, buna anlaşılıyor ki yeni bir yöntem daha eklemeye
başlamışsınız. İktidar buna yeni bir yöntem daha
eklemeye başlamış, bu da biraz önce bahsettiğim gibi,
burada da anlatıldığı gibi çökme yöntemi. Mafyalar, çeteler
iş adamlarına çöküp de nasıl haraç alıyorsa yeni bir medya
sağlama yöntemi tarihimize girmiş, çökme yöntemiyle iş adamlarına
çöküp 630 milyon doları topla, ondan sonra da yayın
kuruluşlarını iktidarın yanına al, taşı.
Şimdi,
Sayın Başbakanı biliyoruz, sürekli söylediği bir şey
vardı Yırtık ayakkabıyla siyasete girdim. diye ve bugün
dünyanın en zengin başbakanları arasında.
Başbakanlık sitesine girdiğinizde, 3,5 milyon liraya yakın
nakit para ve hisselerinden bahsediliyor. WikiLeaks belgelerine
girdiğinizde, İsviçre bankalarındaki 8 ayrı hesaptan
bahsediliyor. Doğrudur yanlıştır, bunu bilemem ama bilinen
bir şey var, kayıtlara düşen şeyler unutulmaz. Bakın,
1994 yılı, Ekim 1994, Sayın Başbakan o dönemde daha
İstanbul Belediye Başkanı, 6 tane villası var.
demişler, yaptığı açıklamada kendisi Hayır,
neredeymiş o 6 tane villa? Kasımpaşada 1 dairem var, Maltepede
teslim almak üzere olduğum 1 kooperatif dairesi var, Bollucada 346
metrekarelik 1 arsa ve ortağı olduğum şirket
dışında başka hiçbir mal varlığım yok.
diyor, 1994 yılı. Bugün milyonlarca dolarlık servet sahibi
Başbakan, 1994ten bu yana belediye başkanlığı ve
milletvekilliği dışında hiçbir iş yapmadı ama
bilinen servetiyle dünyanın en zengin başbakanları
arasında, bilinen servetiyle
diyorum.
Şimdi, bu
yolsuzluk soruşturmaları ortaya çıktıktan sonra
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Nereden biliyorsun?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Belge mi var elinizde?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Kayıtlardan biliyorum.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Hangi kayıtlar?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Bu ortaya çıktıktan sonra bir şeyi daha görüyoruz:
Bir de Başbakanın paralel serveti var. Hani paralel devlet
diyorsunuz ya, Başbakanın bir de paralel serveti var. Kendi üzerine
kayıtlı olmayan, iş adamlarına Hükûmet gücünü kullanarak
çöküp, haraç mezat toplayarak ATV, Sabah grubu gibi medya gruplarını
kendi kontrolüne aldığı, dolaylı olarak sahip olduğu
bir paralel serveti varmış Sayın Başbakanın. 17
Aralıktan sonra bunlar birer birer ispatlanmaya, delillenmeye
başladı.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, Millî Savunma
Bakanlığına ait olan, askerî alan olan 130 hektar arazi, Türkiye
Gençlik Vakfına, TÜRGEVe veriliyor. Daha doğrusu, verilmek için
hazırlıklar sonuna kadar bitirilmiş, tamamlanmış. Ne
zamana kadar? 17 Aralık operasyonuna kadar. 17 Aralık operasyonu
olmasaydı TÜRGEVe bu 130 hektar arazi verilmiş olacaktı.
Şimdi, 1994
yılında yine Sayın Başbakanın belediye
başkanıyken bir beyanı var, paşalara diyor ki: Bütün orman
arazilerini size verelim çünkü sizin elinizdekiler yeşil kalmış,
diğeri yeşil kalmamış. O gün bunu söyleyen Başbakan,
şimdi o arazileri alıp TÜRGEVe, çocuklarının ve
yandaşlarının vakfına aktarmaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Beytülmal sizin malınız değil, beytülmal sizin
kişisel malınız değil. Bunların hepsi tek tek ortaya
çıkacak.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
AHMET YENİ
(Samsun) Hâlâ akıllanmamışsın!
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Ne akıllanacağım, ne
akıllanacağım!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Ünal, oylayayım hemen size söz vereceğim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Akıllanma, akıllanma!
BAŞKAN
Arkadaşlar
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne yapacaksınız, öldürecek misiniz adamı?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Efelik yok, eşkıyalık yok, bırakın o
işleri!
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Akıllanma, tamam!
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Akıllandır, gel; akıllandır, gel
akıllandır bakalım, gel!
BAŞKAN
Sayın Ünal, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada, sayın konuşmacı, elinde hiçbir hukuki niteliği
olmayan, bir İnternet sitesinde yayınlanan ve İnternet sitesinde
adı fezleke olarak yayınlanan ve hiçbir hukuki belge niteliği
taşımayan bir metni buraya getirip bu metin üzerinden bir senaryo
oluşturup
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Ne senaryosu!
MAHİR ÜNAL
(Devamla)
bu senaryo üzerinden kişileri zan altında bırakan
bir üslup kullanıyor.
Şimdi,
bakın, yıllardan beri bunu söylüyoruz, Sayın
Başbakanın mal varlığı İnternet sitesinde düzenli
olarak güncelleniyor ve yayınlanıyor. Şimdi, İnternete
girdiğinizde, orada, Sayın Başbakanın mal
varlığındaki değişiklikleri çok net bir şekilde
görebilirsiniz. Eğer, TÜRGEV vakfıyla ilgili, TÜRGEV vakfına
tahsis edilen araziyle ilgili konuşacaksanız, o hâlde Türkiyede,
İSTEK Vakfından Başkent Üniversitesine, bugüne kadar bütün
üniversitelere ve vakıflara tahsis edilen bütün arazileri
konuşalım.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Konuşalım, ne olacak ya, hepsini konuşalım! Deniz
Fenerini de konuşalım!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Ama burada maksat hakikati çarpıtıp, burada maksat
gerçekliği çarpıtıp
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Deniz Fenerini nasıl örtbas ettiyseniz bunu da
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Sayın Haberal, size sataşmak için söylenmiş bir söz
değil, üniversitelerle ilgili ifade ettiğim bir şey.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Öyle oldu, öyle.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Televizyon bile kurmuş, televizyon!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Nihayetinde, bakın, burada konuşurken
Tamam, elinize bir
siyasi malzeme buldunuz bunun tadını çıkarın, bunu
konuşun.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Bunu kapatamazsınız, boşuna
uğraşmayın!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Beraatizimmet asıldır, bunu unutun, masumiyet karinesini
unutun, insan haysiyetini, onurunu unutun!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ya, buraya gelsin fezlekeler! Fezlekeler gelsin, fezlekeler!
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Düne kadar savunduğunuz ve düne kadar yapılmaması
konusunda ilkeli bir duruş sergiliyoruz dediğiniz her şeyi
unutun ve bunu siyaset olarak kullanın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Fezlekeler gelsin, fezlekeler!
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Ama bu, milletin vicdanında ve nezdinde karşılık bulmaz
ve bulmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
8.- Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberalın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET HABERAL (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Başkent televizyonunu nasıl kurdun, onu anlat!
MEHMET HABERAL (Devamla)
Burada, sanıyorum, çok değişik konular gündeme getirilmeye
çalışılıyor ama hep iddia ediliyor Bilmeden
konuşuluyor. diye, sayın konuşmacı
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ben yanlış olduğunu söylediğim için
söylemedim Sayın Haberal.
MEHMET HABERAL (Devamla)
- Sayın konuşmacı önce,
Başkent Üniversitesinin
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Yanlıştır. demedim, bu doğrudur.
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Sayın konuşmacının, önce, Başkent Üniversitesinin ne
olduğunu iyi bilmesi gereklidir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Başkent televizyonu, onu da anlat!
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Eğer İnternete girerseniz Başkent Üniversitesinin ne
olduğunu öğrenirsiniz; bu bir.
İki
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Yanlış yapılmıştır.
demedim Sayın Haberal.
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Hayır, hayır
Bir dakika
Lütfen, rica ediyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Bu normal bir şeydir ve yapılır. dedim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Başkent televizyonunu anlat, televizyonunu anlat!
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin! Madem Başkent Üniversitesini
gündeme getirdiniz, ben size söyleyeyim. Başkent Üniversitesinin arazileri
kiralanmıştır. Bugüne dek Başkent Üniversitesi devletin
hazinesine 12 trilyon para ödemiştir ve orası kiralıktır;
bir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Patalya oteli anlat, Patalya!
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Ne kadar veriyorsun?
MEHMET HABERAL (Devamla)
İki... İki
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Rayiç mi ödedin?
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Anlamadım.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Rayicini mi ödedin?
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Evet, kira ödüyorum ben, kira! Kira ödüyorum, kira! Tamam mı? Ha, bunu
bilin! Bunu bilin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Hangi kirayı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Patalya oteli anlat, Patalya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, hatibi duymuyorum.
MEHMET HABERAL (Devamla)
- İki: Bakın, bunları
bilin, ondan sonra Başkent Üniversitesini gündeme getirin. Tamam mı?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Aynı yöntem, aynı sistem. Zaten, onu
anlatıyoruz.
MEHMET HABERAL (Devamla)
Tamam ve
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Onu anlatıyorum ben.
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Tamam, mesele yok, bunları söylüyorum. Ben size açıklıyorum.
AHMET YENİ (Samsun)
Neyi açıklayacaksın?
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Başkent Üniversitesinin arazisi
AHMET YENİ (Samsun) -
Açıklayacak bir şeyin yok!
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlar
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Başkent televizyonunu anlat!
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Anlamadım. Değerli arkadaşlar, bakın, bakın, ben
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Ne kadar kira ödüyorsun, ne kadar?
MEHMET HABERAL (Devamla)
Bir dakika, beni dinleyin. Cevabınız varsa benden sonra çıkar
konuşursunuz. Başkent Üniversitesinin arazisi
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) Arkadaşlar, müdahale etmeyin, ölüm riski var!
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Dağ başını ben kiraladım, dağı bağ
yaptım ve kira ödüyorum.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Ödediğin kira miktarı ne onu söyle!
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Bunu bilelim. Ben kira ödüyorum. Ha, bunu bilelim de diğer vakıflarla
bunu karıştırmayalım. Tamam mı?
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Bedavaya kapat, kira ödüyorum! var mı öyle bir şey!
MEHMET HABERAL (Devamla) -
Tamam.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL AYDIN
(Bursa) - Ne kadar ödüyorsun, ne kadar?
MEHMET HABERAL (Devamla)
Bakın, bildiklerinizi çıkıp benim gibi
anlatırsınız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Haberal.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Başkan, Sayın Haberal iki dakikanın yarım
dakikasını kullanamadı yani buna hepimiz de şahidiz yani
konuşturulmadı. Sizin sözünü kesenlere müdahale etmeniz
lazımdı, etmediniz. Lütfen, süre verin, meramını
anlatabilsin, hakikaten konuşamadı yani. (Gürültüler)
İSMAİL
AYDIN (Bursa) On dakika verilse, anlatacak bir şeyin yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET HABERAL
(Devamla) Dahası da var. Bunları bilahare
konuşacağız.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
ENGİN
ALTAY(Sinop) Sistematik taarruza maruz kaldı.
BAŞKAN -
Sayın Haberal, ben size bir dakika vereceğim.
Şimdi, müsaade
ederseniz, ben bir kere arkadaşlara müdahalede bulundum, uyardım ama
herkes reşit, akıl baliğ, ancak söylenebilir,
dolayısıyla gerisine yapabileceğim bir şey yok.
İkincisi,
Sayın Haberal sataşma yapmadan -şu ana kadarki
konuşmasını ben izlemeye çalıştım gürültüden
duyabildiğim kadarıyla- sadece vakfını anlatmaya
çalıştı. Siz de müdahil olmazsanız, sözlerini bitirsin.
Buyurun.
MEHMET HABERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, tekrar altını çizmiyorum:
Başkent Üniversitesinin Bağlıca kampüsü bir
dağlıktı, bir bozkırdı, o bozkırı hem
ağaçlandırdık
O gün, 1995te bir tek bodur ağaç vardı,
bugün 4 milyon ağaç var ve o ağaçları da ben satın alarak
getirdim.
AHMET YENİ
(Samsun) - Bir bozkır da bize verseler!
MEHMET HABERAL
(Devamla) - İki, ben oraya kira ödüyorum. Başkent Üniversitesi oraya
kira ödüyor ve bugüne kadar da
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Ne kadar kirası?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) - Ne kadar kira ödüyorsun?
MEHMET HABERAL
(Devamla) Bakın, bugüne kadar da
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Niye
bağırıyorsunuz canım!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Terbiyesizlik yapmayın ya! Susun ya!
BAŞKAN - Ama
böyle olmaz ki!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sana ne!
MEHMET HABERAL
(Devamla) Şimdi, bakın değerli arkadaşlar
BAŞKAN Bana
Sana ne! diyen arkadaşım, şimdi ara vereceğim, buyurun
gelin, benim yüzüme karşı söyleyin. Haydi bakalım! (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.57
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
64üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
65inci
maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 65. Maddesinin sonundaki "özel"
ifadesinin yerine "tüm" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek
Akagün Yılmaz Kamer Genç
Manisa Uşak Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 65 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali Öz Mustafa
Kalaycı Erkan Akçay
Mersin Konya Manisa
Özcan
Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz Yusuf Halaçoğlu
Ankara Adana Kayseri
D.Ali Torlak Mehmet Günal
İstanbul Antalya
MADDE
65- 5378 sayılı
Kanuna 4 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 4/A
maddesi eklenmiştir.
"Ayrımcılık
MADDE
4/A- Doğrudan ve dolaylı ayrımcılık dâhil olmak üzere
engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılık yasaktır.
Eşitliği
sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak
üzere engellilere yönelik makul düzenlemelerin yapılması için gerekli
tedbirler alınır.
Engellilerin
hak ve özgürlüklerden tam ve eşit olarak yararlanmasına ve
engellilerin maddî ve manevî varlığını geliştirmeye
yönelik ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak için alınacak özel
tedbirler ayrımcılık olarak değerlendirilemez."
Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Torlak, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 65inci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere 1997 yılında
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. 2005
yılında çıkartılan 5378 sayılı özürlüler kanunu diye bilinen kanun
ile kurumun yapısı güçlendirilmiş, yeni birimler
oluşturulmuştur. İki yıl önce ise 633 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı
lağvedilmiştir. Kurumun görevleri Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri
Genel Müdürlüğüne devredilerek dar bir kapsama hapsedilmiştir. Bu
uygulama, her alanda olduğu gibi engelliler hususunda da AKP Hükûmetinin
çelişkilerini gözler önüne sermektedir. 5378 sayılı Kanun ile
engelli vatandaşlarımıza sağlanan pek çok hak, yönetmelik
ve genelgelerle geri alınmış veya kapsamı
daraltılmıştır. Yasada yer alan pek çok husus uygulamaya
geçememiştir. İlgili düzenlemeden önceki aksaklıkların
giderilmesi bir yana, kanun yürürlüğe girdikten sonra da mevzuata uygun
hareket edilmediğinden yeni problemler ortaya
çıkmıştır. Örneğin, 5378 sayılı
Yasanın kabulünden iki yıl sonra, İstanbulda hizmete giren
metrobüs güzergâhında gerekli düzenlemeler
yapılmadığından pek çok istasyona engelli
vatandaşlarımızın ulaşımı imkânsız
olmuştur. Yine, ilgili kanunla tüm yaşam alanlarının ve
ulaşım hizmetlerinin yedi yıl içinde engellilerin erişimine
uygun hâle getirilmesi gerekirken 2012 yılında yapılan bir
düzenlemeyle bu süreç üç yıl daha uzatılmıştır. 57nci
Hükûmet döneminde partimizin de yönetiminde olan ilgili Devlet
Bakanlığımız, engellilerle ilgili çok önemli
çalışmalara imza atmıştır ve Türkiye İstatistik
Kurumu ülkemiz genelinde engellilik araştırması
yapmıştır.
AKP Hükûmeti ise,
güncel ve kapsamlı bir araştırma
yapılmadığından, çoğu zaman o dönemki verilerle
hareket etmektedir, hatta çoğu kez konuyla ilgili verilen soru
önergelerimize 2002 yılı engelli araştırması
verileriyle cevap verilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 5378 sayılı Kanunla Türk Ceza Kanununun 122nci
maddesinde yapılan değişiklikle, engellilere yapılacak
ayrımcılığın hapis cezasıyla
cezalandırılacağı belirtilmesine rağmen,
ayrımcılık her alanda sürmektedir.
Diğer bir husus,
sağlık kurulu raporları meselesidir. Engelli
vatandaşlarımızdan, yapacakları her resmî işlem için
yeniden sağlık kurulu raporu istenmektedir, bu durum ise
engellilerimizin hayatını daha da zorlaştırmaktadır.
En büyük sorun ise
istihdam sorunudur. Ancak bu alandaki asıl mesele, hükûmet
uygulamalarındaki tutarsızlıklardan kaynaklanmaktadır.
Engellilerin çalışması ve işsizlikten korunması,
uluslararası belgelerde ve başta Anayasa olmak üzere ulusal
mevzuatımızda gereğince işlenmiştir. Bu yönde ortaya
çıkacak hukuksal düzenleme ve yeni çalışmalar ihmal
edilmemelidir. Dolayısıyla, engellilerimizin üretken
çalışması, insanca ve onurlu bir yaşam sürdürebilmeleri,
toplumla uyum ve bütünleşmesinde bir işe sahip olması büyük önem
taşımaktadır, hatta bu da yetmez, istihdam gerçekleştikten
sonra ortaya çıkan iş yaşamı ortamı da önemlidir.
Bu bağlamda,
engellilerin çalışacağı ortamların, onların
gereksinimlerini karşılayacak şekilde tasarlanıp
yapılması çok önemlidir. Engellilerin çalışması
yönünde toplumdaki önyargıları giderici çalışmalar ve
engellilerin istihdamı konusunda kamu ve özel sektör sorumluluğu
özellikle gözden geçirilmelidir.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, engellilerimizin fiziki, hukuki, sosyal ve ekonomik her
türlü engelini ortadan kaldırarak, Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçelinin işaret ettiği gibi,
2023 Lider Ülke, Engelsiz Türkiye hedefi doğrultusunda
çalışmalarımızı sürdürmekte olduğumuzu
belirtiyorum.
Değerli
dostlar, bir hassasiyetimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçenlerde, sosyal
medyada, Sayın Başbakanın yönlendirmesiyle, eski Sayın
Bakanımızın bir müteahhit grubuyla konuşması
esnasında utanç duyduğum bir Rizelinin büyük Türk milletine küfür
ettiğini görüyoruz. Ben kendisini buradan, bu kürsüden lanetliyorum,
kınıyorum ve aynı şekilde bütün grupların, bütün
Rizeli arkadaşlarımın da bunu yapmasını istiyor,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 65. Maddesinin sonundaki "özel"
ifadesinin yerine "tüm" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 65inci maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddenin başlığı
ayrımcılık yani buradaki madde, engellilere
ayrımcılık yapılamaz, engelliliğe dayalı herhangi
bir ayrımcılık yapılamaz. Buradaki özel tedbirler yerine
tüm tedbirler diyoruz.
Tabii, engellilik
her insanın başına gelebilecek bir olaydır. Onun için,
devletin sosyal görevi gereği bütün engelli vatandaşlara onların
yaşam biçimlerini kolaylaştıracak her türlü
kolaylığın sağlanması lazım ama bu Hükûmetten bir
şey beklenmez.
Bakın, ben
burada bir soru sordum, tümü üzerinde. Buradaki bakan makamında oturan
kimseye dedim ki: Sizin o oturduğunuz binayı kimden
kiraladınız? Önce cevap vermedi. Bayraktar Holdingden
kiralamışlar. Fatma Şahine sormuştum. Bina sahibi önce
Sağlık Bakanlığına gidiyor, diyor ki: Ben bu
binayı size ayda 300 bin liraya kiraya vereyim. Sağlık
Bakanlığı diyor ki: Hayır, ben bunu kabul etmiyorum. Ama
sonradan geliyor Fatma Şahin, bunu 1 trilyon 200 milyar liraya
kiralıyor. Arkasında kim var? Tabii Abdullah Gül var. Aslında bu
binanın olduğu yer Atatürk Orman Çiftliği. Bunu nasıl bu
Bayraktar Holding yaptı? Ne yaptığını biliyoruz. Biz
zaten Abdullah Gülün bazı davranışlarını biliyoruz.
Kendisi altı buçuk senedir Atatürk Köşkünde hazır-
oturması lazımken orada oturmuyor herhâlde Atatürkün gölgesinden
korkuyor- Hariciye Köşkünde oturuyor ve Hariciye Köşkünde de,
Hariciye Bakanı için de ayda 60 bin liraya Kayserili birisinin belki 20
bin lira aylık kira etmeyecek binasını tutuyor. Tabii, bu da
böyle. Şimdi, arkadaşlar, yani öyle keyfî işlemler
yapılıyor ki!
Şimdi, bu
bakanlık
Önce bir kanun hükmünde kararnameyle bütün
bakanlığı feshetti, 81 tane il müdürünü açığa
aldı. Araştırmacı kadrosunda bunların her biri 5 bin
lira para alıyor arkadaşlar. Ama tam maaşla emekli şimdi
bütün o şeyleri. 300ün üzerinde şube müdürünü açığa
aldılar, her biri 3.500-4.000 lira maaş alıyor fakat hepsi
dışarıda, boş geziyor. Genel müdürlerini açığa
aldılar, genel müdür yardımcılarını açığa
aldılar. Böyle bir devlet olur mu arkadaşlar?
Şimdi, neden
yapıyorlar biliyor musunuz? Kendi yandaşlarını getiriyorlar,
1inci derece kadroyu veriyorlar, onları ondan sonra o kadrolarda o
mükteseple çalıştırıyorlar, devletin trilyonları
gidiyor.
Şimdi, bu
bakanlıkta mesela 50nci Yıl Yetiştirme Yurdu var. Orayı
kapattılar. 50nci Yıl Yetiştirme Yurdunu kapatıyorlar ama
gidip Antalya otellerinde
Aşağı yukarı ayda bir 900
personeli oraya gönderiyorlar. Anlaştıkları birtakım
seyahat acenteleri var, o acentelere muazzam paralar ödüyoruz. Burada kendisine
söylüyoruz, cevap vermiyorlar.
Ayrıca,
Keçiörende Atatürkün hediye ettiği büyük bir arsa vardı, bu
arsayı getirdiler TOKİye verdiler. TOKİ Sarayda bunlara küçük
binalar yaptı, o trilyonluk arsaları getirdiler, peşkeş
çektiler.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ben bu
iktidar zamanındaki kadar devlet
malını peşkeş çeken bir iktidar görmedim.
Ya şimdi,
sevgili milletvekilleri, bakın, şimdi, ATV ve Sabah gazetesinde
Suçüstü yakalanmış Tayyip Bey, ses bantları var. Binali
Yıldırıma diyor ki: Git, şu, şu, şu
müteahhitlerden şu kadar para al. E, yanlışsa gidelim,
araştıralım yani hakikaten 630 milyon dolar
alınmış mı, alınmamış mı?
CELAL ADAN
(İstanbul) Alındı, alındı, merak etme.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, bu, ATV ve Sabah gazetesinin alınmasını
ben biliyorum. Eskiden bu Çalıka alınırken, arkadaşlar,
Halk Bankasından 375 milyon dolar verildi, Vakıflar Bankasından
375 milyon dolar verildi, teminatı alınmadı. Bunun 350 milyon
doları da Katardan geldi. Ben burada, kürsüde, çıktım, dedim:
Ya, bu Hükûmet, arkadaşlar, bir bakıyorsun Başbakan, ondan
sonra bakanlar ikide bir Katara gidiyor. Yahu, bu Katarda ne var? Sonra
çıkageldi Katardan 350 milyon dolar, bu ATV ve şey için geldi; bu
350 milyon Katarın parası değil, Türkiyeden oraya bavulla
taşınıp gönderilen paralar. Bunları ben söyledim
arkadaşlar burada. Şimdi, bu kadar yolsuzluğu
çıkmış
Ya,
arkadaşlar, biz neyi uyguluyoruz, ne kanun çıkarıyoruz?
Şimdi, hâkim yargılama görevini yapmıyor, savcı suçluyu
getirip ifadesini alamıyor, polis suçluyu yakalayıp getirmiyor.
Devlet tevessuh etmiş, devlet
diye bir şey yok ve siz, yahu, nasıl kabul ediyorsunuz?
Arkadaşlar, başka bir zaman olsa bunun günahı altından,
bunun vebali altından kalkamazsınız. Nasıl oluyor da yani
bu kadar yolsuzluk yapılıyor ve hâlâ siz burada tutuyorsunuz,
savunuyorsunuz? Ya, Halk Bankasında
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse, ikinci şeyde de ben konuşacağım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 66da üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 66. Maddesinde yer alan "özel bir
yaşama" ifadesinin "özel hiçbir yaşama" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek Akagün
Yılmaz Kamer
Genç
Manisa Uşak Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 66'ıncı maddesinin 4/B de
Engellilerin toplumdan tecrit edilmeleri ve ayrı tutulmaları
önlenir. ibaresinden sonra gelmek üzere "Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ve ona bağlı birimler tarafından
önlenir. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 66
ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Yusuf Halaçoğlu
Konya Manisa
Kayseri
Özcan Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz Mehmet Günal
Ankara Adana Antalya
Reşat
Doğru
Tokat
MADDE 66- 5378
sayılı Kanuna 4/A maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
4/B maddesi eklenmiştir.
"Topluma dâhil
olma
MADDE 4/B-
Engellilerin toplumdan tecrit edilmeleri ve ayrı tutulmaları önlenir.
Engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda
bağımsız olarak toplum içinde yaşamaları esas olup,
özel bir yaşama düzenine zorlanamazlar.
Engellilerin günlük
hayatını kolaylaştıran ve sağlık kurulu raporuyla
onlar için zorunlu olan her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici
araç ve gereçler herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından karşılanır.
Engellilerin
topluma dâhil olmaları ve toplum içinde yaşamaları amacıyla
bireysel destek hizmetleri de dâhil olmak üzere ihtiyaç duydukları toplum
temelli destek hizmetlerine erişimleri sağlanır."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Doğru, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 66ncı maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde,
engellilerin günlük hayatını kolaylaştıran ve
sağlık kurulu raporuyla onlar için zorunlu olan her türlü ortez,
protez ve diğer iyileştirici araç ve gereçlerin herhangi bir
sınırlama getirilmeksizin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
karşılanması amaçlanmıştır; umarım kabul edilecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 4 Şubat dünyada Kanser Günü olarak kabul edilmiştir.
Kanser Günü olarak kabul edilmesindeki amaç, kansere karşı
alınması gereken önlemler, kanserle ilgili
çalışmaların yapılmasıyla ilgilidir. Burası çok
önemlidir yani bu 4 Şubat tarihinin
de alınmış olmasının da ben manalı olduğunu
düşünüyorum çünkü önümüzdeki zaman diliminde şayet kansere
karşı önlemler alınmazsa 2030 yılında dünyada 22
milyon yeni kanserli insan, kansere bulaşmış olan insan ortaya
çıkmış olacaktır. Tabii kanser, dünyada kalp ve damar
hastalıklarından sonra 2nci sırayı almaktadır ölüm
sebebi olarak. Şurası gerçektir ki: Türkiyemizde de
yaklaşık olarak yılda 162 bin kişi kansere
yakalanmaktadır. Bunlardan erkeklerin yüzde 28i akciğer
kanserlerinden yine kadınların da yüzde 24ü meme kanserlerinden
hayatını kaybetmektedir. Buradan şunu söylemek isterim ki:
Kansere karşı alınması gereken tedbirlerde özellikle
Sağlık Bakanlığına çok önemli görevler
düşmüş olmasına rağmen, maalesef bu tedbirlerin tam olarak
alınmamış olduğunu, yine Tarım
Bakanlığına düşen görevlerin de tam
alınmamış olduğunu görüyoruz.
Bakınız,
şöyle ki: Özellikle sigaraya karşı yapılan mücadele takdire
şayandır, ona herhangi bir şey söylemek mümkün değildir ama
özellikle madde bağımlılığıyla ilgili çok yoğun
bir şekilde ülkemizde kullanım oranlarının her geçen gün
artmakta olduğunu görüyoruz. Ayrıca, bunların yanında
şehirlerimizin birçoğunda hâlâ asbestli borulardan insanlar su
içiyorlar ve siyanürlü suyun kullanıldığını ve hatta tüketilmiş
olduğunu da görüyoruz.
Ayrıca,
bunların yanında özellikle çeşitli gıdalar bilhassa
nişasta bazlı şeker dediğimiz suni şekerlerin
kullanımı maalesef her geçen gün artmaktadır. Yani dünyanın
birçok ülkesinde yüzde 1 oranlarına, yüzde 2 oranlarına kadar
düşürülen nişasta bazlı şekerin ülkemizde
oranının yüzde 15ler olması da koruyucu hekimlik babından
kansere karşı alınan önlemlerde gerekli tedbirin
alınmamış olduğunu göstermektedir. Bunun yanında
özellikle işte, uzun ömürlü gıdalar, katkı maddeli gıdalar
da şu anda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
Bakınız, bununla ilgili Sağlık Bakanlığı ve
Tarım Bakanlığının çok ciddi çalışmalar
yapması, bayatlamayan bir ekmeğin veya bayatlamayan bir yoğurdun
insan vücudunda ne yaptığının ortaya konulması
gerekmektedir. Ancak, enteresandır bununla ilgili çok ciddi
çalışmalar yapılmış olduğunu görmüyoruz ama her
geçen gün maalesef kullanım oranlarının artmış
olduğunu görüyoruz. Hatta bunlardan özellikle
çocuklarımızın kullandığı, bebeklerin kullanmış
olduğu mamalarda hatta bisküvilerde de nişasta bazlı şeker
kullanılmış olduğu göz önüne alınırsa demek ki
toplum, ne kadar ağır bir riskle karşı karşıya
olduğunu görebilir. Yani her geçen gün maalesef ülkemizde ve dünyada
kanser vakaları artmaktadır ama bununla ilgili koruyucu
hekimliğin de artık herhâlde çok ciddi manada, tedbirler
noktasında ele alınması gerektiği de göz önüne
alınması gerekir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, engellilerle ilgili tabii, çok önemli bir kanun
çıkartıyoruz. Engellilere çıkartılması gereken kanunun
yani bunun hepsinin bir siyaset malzemesi olarak yapılmaması
gerekmektedir, hepimizin desteklemesi ve ülkemizdeki engellilerin
sorunlarının bir bir çözülmesi gerekmektedir.
Bakınız,
şu anda bütün nüfusun yüzde 12sini engelliler oluşturmaktadır
yani her geçen gün yeni yeni engellilerin de bu nüfusun üzerine katılarak
büyümekte olduğunu da biz görüyoruz. Özellikle trafik kazaları,
işte biraz önce söylemiş olduğumuz akciğer
hastalıklarıdır, kanser vakalarıdır veya diğer
birtakım hadiseler neticesinde, sadece doğumun dışında
yani doğumdan engellilerin dışında daha sonraki oluşan
engellilerle de maalesef karşı karşıyayız.
İşte, böyle bir ortamda onlara her türlü kanunun
çıkartılmasını biz sağlamalıyız.
İnsanlar ailelerinde, evlerinde, çevrelerinde engelli birisi yoksa tam
olarak anlayamıyor ama engelli birisinin olması da veyahut da engelli
insanlara ne kadar destek olunması gerektiğini de hep beraber kabul
etmek ve onlara çok çeşitli imkânları ortaya koymak
mecburiyetindeyiz.
Tabii,
çıkartılan kanunlar çok güzel olabilir ama en önemlisi
uygulamadır. Uygulama ancak güzel olduğu zaman, işte o zaman
kanunu çıkarmanın manası ortaya çıkar diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 66. Maddesinde yer alan "özel bir
yaşama" ifadesinin "özel hiçbir yaşama" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
524 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 66ncı maddesinde
verdiğimiz bir önergeyle ilgili söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Burada, topluma
dâhil olan engellilerin toplumdan tecrit edilmeleri ve ayrı
tutulmaları önlenir ve hiçbir surette bunlar ayrı bir yaşam
tarzına zorlanamaz; önergemizin mahiyeti bu. Biraz önce de
konuştuğum gibi, tabii ki engellilik herkesin başına
gelecek bir olaydır. Devletin birinci görevi, sosyal devletin birinci
görevi, evvela insanların, hangi nitelikte olursa olsun,
sağlıklı bir yaşam koşulları altında
yaşamasını sağlamaktır.
Ancak, işte,
dediğim gibi, bu Bakanlık, maalesef Fatma Şahin gidiyor, ayda 900
milyar lira fazlaya bir bina tutuyor, devlet her ay 900 milyar lira fazla kira
veriyor Fatma Hanımın sırf Abdullah Beyi memnun etmek için,
hemşehrisinin binasını tuttuğu için. Bu, tabii devletin
malı. Şimdi, herhâlde Gaziantepliler de bunun hesabını sorarlar
yani.
Ayrıca da
burada sordum. Arkadaşlar, bunların elinde çok güzel tesisler var.
Bunları kapatıyorlar, kendilerinin seyahat acenteleri var, her ay 900
bin kişiyi Antalyaya getiriyorlar, özel o turlarda kurs gördürüyorlar ama
çok büyük para harcıyorlar.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, ben anlamıyorum. Ben otuz üç seneye
yakındır bu Parlamentonun içindeyim. İlk defa bu sene yani bu
dönem kadar huzursuz olduğum bir dönem yok. Eskiden bu iktidar partisinde
oturan milletvekilleriyle bir dostluğumuz vardı,
arkadaşlığımız vardı ama öyle bir şey
yaptınız ki devleti feshettiniz, devlet diye bir kurumu
bırakmadınız, mahkeme diye bir şey kalmadı, savcı
diye bir şey kalmadı. Yani, bugün İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne getirdiğiniz adam savcıyı dinlemiyor, Tayyip Erdoğanın
oğlu şüpheli sıfatıyla ifadeye
çağırılıyor, Tayyip Erdoğan o mahkemeye
çağrıldığı gün oğlunu alıyor, gidiyor,
geziyor, Sıkıysa gelin, alın. diyor. Böyle bir şey olmaz
arkadaşlar.
Şimdi,
bunlarla ilgili o kadar ciddi iddia var ki. Bu Zorlu Holding biliyorsunuz
devletin bir arazisini aldı. 86 bin metrekare kaçak inşaat var, tapelere
düşmüş. 86 bin metrekarelik inşaat Tayyip Beyin -ben
bilmiyorum, araştıralım diyorum- araya girmesiyle 2 tane büyük
dükkân Bilal Erdoğana verilmiş diyorlar, bu 86 bin metrekaresi
affedilmiş.
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Yazık ya, yazık! Yazık ya, yazık!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yazıksa, bak, size yazık. Ya, araştıralım.
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Yazık, yazık ya! Koskoca adamsın be!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yazıksa araştıralım, araştıralım.
BAŞKAN -
Sayın Genç, Genel Kurula hitap edin lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, beyler yani ben diyorum ki: Bakın, alnı temiz olan
bir iktidar çıkar, tarafsız mahkeme karşısında ifade
verir. Şimdi, siz, hâkimi görevden alacaksınız,
savcıyı görevden alacaksınız, araştırma yapan,
suçluları tespit eden, soruşturma yapan polisleri görevden
alacaksınız, ondan sonra diyeceksiniz ki: Arkadaş, bundan
sonra, sen, herhangi bir soruşturma yapmak için gelip de validen izin
alacaksın. Peki, vali nasıl
Şimdi, Tayyip Erdoğanın
oğlu ifadeye çağrılıyor. Diyorlar ki: Bize böyle bir celp
gelmedi. 2/1/2014 günü savcılığa gelmesi için celp var
arkadaşlar. Niye gitmedi peki şimdiye kadar? Şimdi, savcıları
değiştiriyorsunuz, mahkemeyi ortadan kaldırıyorsunuz, ondan
sonra kendi yargılanmanızı kendiniz yapıyorsunuz.
Bakın, siz, Türkiyeyi kandırabilirsiniz, ama ya Avrupaya
gittiğiniz zaman derler ki: Sen, kimi kandırıyorsun ya, sen
kimi kandırıyorsun arkadaş. Sen yolsuzluğunu örtbas etmek
için mahkemeyi kaldırıyorsun, hâkimi kaldırıyorsun,
savcıyı kaldırıyorsun, geliyorsun diyorsun ki: Bana komplo
kuruldu. Yahu, sana niye komplo kurulsun kardeşim. Sen, gidip de 630
milyon doları senin devletten iş verdiğin kişilerden
aldın da niye komplo olsun?
Arkadaşlar, o
paralel yapı da bahane. Yahu, siz, yıllarca bu
Fethullahçıların elini ayağını öpüyordunuz. Hoca
diyordunuz, yerlere kadar gidiyordunuz. Bülent Arınç, ta Amerikalara
gidiyordu, elini öpüyordu bunun. Şimdi Paralel yapı var. diye, bu
bahane altında Türkiyede diktatör bir rejim kurmak için,
yargıyı yok etmek için bunu bahane ediyorsunuz. Yoksa paralel
yapı mapı diye bir şey yok, bunlar bahane, bunlar gerçekten
bahane.
Onun için,
bakın, yazık ediyorsunuz bu devlete, hem bize ediyorsunuz hem size
ediyorsunuz. Gelin, şu soruşturmaları yapalım, bu
fezlekeleri getirelim. Ya eğer, hakikaten temizseniz önce ben çıkar
buradan özür dilerim ama temiz değilseniz kirli, hırsız, yolsuz
olan kişiler de bu devletin başında bulunmasın
arkadaşlar, yazık bu millete yahu, yazık bu devletin
katrilyonlarına ya. Böyle bir şey olmaz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kamer Bey, burası değil, burada temiz arkadaşlar çok,
Hükûmet sıraları
KAMER GENÇ
(Devamla) Hırsız var. diyorlardı ama nereye gitti
hırsız bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler,
CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz
vereceğim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Buyurunuz
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
66ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tabii, Kişi
kendisinin aynasıdır. derler. Burada ilgili arkadaş, her
seferinde sanki karşısına bir ayna koymuşlar, aynadan
bakarak konuşmaya devam ediyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, şu Meclis tutanaklarını lütfen bir açın
bakın, şu ilgili arkadaşın konuşmalarına
bakın. Bütün konuşmaları hakaret dolu ve aynı
konuşmalar. Hiç bıkmadın mı, usanmadın mı;
yazık, günah nedir bilmiyor musun, hiç mi vicdanın yok, hiç mi yok?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen
biliyor musun günahı?
AHMET AYDIN (Devamla)
Hiç mi doğru söylemek gibi bir derdin yok senin? Bu kadar yalanı, bu
kadar hakareti, bu kadar küfrü, bu kadar ithamı nasıl bir arada
yaparsın şaştım doğrusu, şaştım!
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Biz de bu kadar yolsuzluk nasıl oluyor hayret ediyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla)
Allah ıslah etsin diyorum.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bu
kadar yolsuzluk nasıl oluyor, biz de ona hayret ediyoruz yani.
AHMET AYDIN (Devamla) Bizim
abdestimizden de şüphemiz yok, namazımızdan da şüphemiz
yok.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Hepsini örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Bir de söyleyenlere
kabahat buluyorsunuz ya.
AHMET AYDIN (Devamla)
Biz ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu son olaylarla ilgili her seferinde olup
olmadığı belli olmayan
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Belli, ortada be kardeşim, zulalar, paralar var.
Ayıp ya! Bir de olup olmadığı belli olmayan diyorsunuz ya.
AHMET AYDIN (Devamla)
birtakım iddialar üzerinde kalkıp bütün bir grubu suçlamanız,
bütün bir grubu töhmet altında bırakmanız bu, ne ahlakla
bağdaşır, ne hukukla bağdaşır.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Bakanın oğlunun yatak odasına biz mi koyduk?
AHMET AYDIN (Devamla)
Masumiyet ilkesinin içine ettiniz. Soruşturmanın gizliliği diye
bir şey bırakmadınız. Asıl suç o tapeleri getirip
burada okumanızdır sizin.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, o da suç! Hırsızlık suç değil,
onu okumak suç!
AHMET AYDIN (Devamla)
Bu, soruşturmanın gizliliği ihlalidir.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Örtbas ettiniz, örtbas.
AHMET AYDIN (Devamla)
Eğer bir suç işleniyorsa, eğer İddialar üzerinde suçlu
var. derseniz sizlerle ilgili birtakım iddialar dile getirildiğinde
hepiniz suçlu olduğunuzu kabul eder misiniz?
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sen bunları örtbas edemezsin.
AHMET AYDIN (Devamla)
Kamer Gençle ilgili bir sürü iddia var, malvarlığından tutun da
şununla, bununla ilgili birtakım şeyler var. Bunların
hepsini ben kalkıp burada mahkeme gibi
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Yargının infazını yaptınız, Deniz Fenerini
örtbas ettiniz.
AHMET AYDIN (Devamla)
Yargısız infaz yapsam mahkeme olmadan buradan kalkıp sizi
suçlasam, sizi burada kesin mahkûmiyetle suçlasam doğru olur mu?
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Deniz Feneri davası ne oldu?
BAŞKAN Sayın
Acar, lütfen
AHMET AYDIN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanımızın
oğlu
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Deniz Feneri davasını örtbas ettiniz.
BAŞKAN Sayın
Acar, lütfen
AHMET AYDIN (Devamla) Ne
yakalama kararı, ne gözaltı kararı, ne tutuklama kararı
vardı. İfadeye davet varmış, o da tebliğ edilmedi.
Kendisi de bizatihi açıkladı: Adresim bellidir, ifadeye
çağırılırsam tebliğ edilirse ben ifade vermeye de
hazırım. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla)
Dolayısıyla verilmeyecek hiçbir hesabımız yok.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Devamla)
Sayın Başbakanımız da Evladım da olsa kim olursa
olsun bu işin sonuna kadar gideceğiz." dedi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, Yalan söyledi. dedi, Hep burada kendisi aynaya
baktı
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Doğru mu söyledin? Sabahtan beri yalan söyledin.
İspat et! Ayıp ya!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hakkında çok iddialar var. dedi.
SALİH KOCA
(Eskişehir) Doğru bir tane cümlen yok.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Genç, vereceğim söz ama çok rica ediyorum sizden yani bu
KAMER GENÇ (Tunceli)
Tabii, tabii, hayhay, efendim, ben size saygı duyuyorum
BAŞKAN
Hayır, birbiri ardı sıra
Bu işin yürüme hâli hiç hoş
bir şey değil.
Buyurun.
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aslında
istiyorum ki, keşke, böyle tarafsız birkaç insan getirelim, yahu,
diyelim ki: Arkadaşlar, Allah rızası için, şu olaylar
karşısında ne diyeceksiniz yahu, şu olaylar karşısında?
Bakın,
arkadaşlar, biz, geçen gün Halk Bankasının hesaplarını
alt komisyon olarak inceledik. 575 milyon dolar, bakın bir kişiye 575
milyon dolar kredi verilmiş ve bundan alınan teminatların bir kısmı
hazine arazisi. Ben, hatta, orada da söyledim, dedim ki: Yahu, demek ki bu
kutudaki dolarların nereden geldiği belli.
Arkadaşlar, 1
katrilyon 900 trilyon lira bu genel müdür zamanında verilen ve 1 milyon
liranın üzerinde olan tahsili mümkün olmayan alacak var. Bunların 1
katrilyon 600 trilyon lirası değersiz alacak hâline gelmiş.
Şimdi, esnafa verilen KOBİ kredilerinin tamamı tahsil
edilmiş, orada batan kredi yok. Ama şimdi, bir kişiye siz 575
milyon dolar verip de batırırsanız, yüzde 20 alsanız,
işte ne eder, aşağı yukarı belli miktar.
İHSAN
ŞENER (Ordu) O nasıl laflar öyle?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ya doğruları konuş, bazen de
doğruları konuş.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bakın, arkadaşlar, ben bu kürsüye
geldiğim zaman, Allah yukarıda şahittir ki daima
doğruları söylüyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Günahtır, yazıktır; hiç doğru bilmez
misin?
KAMER GENÇ
(Devamla) Eğer şey ediyorsanız yani hepimiz de
şerefimizle, namusumuzla hareket edelim, 3 tane bilirkişi tayin
edelim, benim de malımı, Tayyip Erdoğanın da, oğlunun
da
O, oğlunun, Vakıflar Bankasına yatırılan 100
milyon dolar nereden gelmiş yahu? Nereden gelmiş o para, kim
yatırmış? Bu Tayyipin oğlunun vakfına kimler, ne
bağışta bulunmuş?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Oğluna öyle bir para yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu Fatih Belediye Başkanı niye sit alanı içinde olan
hazine arazisi üzerine büyük bir yurt yapmış da Tayyipin oğluna
bedava vermiş, o da bir yurt binasından senede 14.500 lira para
alıyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok öyle bir şey.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, bunları araştıralım, eğer bir şey
yoksa ben sizi tebrik ederim, gelir sizden özür dilerim. Ama yolsuzluk bu kadar ayyuka
çıkmışsa bunu nasıl izah edeceksiniz? (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya, arızalı saat bile günde 2 defa
doğruyu gösterir. Sen günde 1 defa doğruyu söyle, günde 1 defa.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, hakikaten
arızalı saat bile günde 2 defa doğruyu gösterir ama sen ömründe
1 defa doğru konuşmayı beceremedin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya
Ahmet bu kadar yolsuzlukları savunmak için çok büyük cesaret sahibi olmak
lazım.
AHMET AYDIN (Devamla)
Yazıktır be yazık, vallahi yazık! Yani, başka bir
şey demiyorum. Seni muhatap bile almak istemiyorum ama bu kadar hakaret
Diyorsun ki: Savcıyı kaldırdınız, hâkimi
kaldırdınız. Asıl, savcıyı kaldıran,
asıl hâkimi kaldıran sensin. Mahkemelere de gerek yok, burada herkesi
mahkûm ettin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya
ne dedim?
AHMET AYDIN (Devamla)
Herkesi mahkûm eden sensin ya, el insaf be! Yani, yargıyı da, hâkimi
de, savcıyı da herkesi kaldıran sensin. Hem iddia sahibisin hem
hâkimsin, mahkemesin, yargılama yapıyorsun, hükmü de tesis ediyorsun.
Tamam, o zaman mahkemeleri burada kaldıran kim? Eğer bu söylediklerini
ispat etmezsen sen müfterisin, namertsin. İspat edemezsin, bak bu kadar
diyorum ben sana.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, 100 milyon dolar para var diyor be kardeşim.
100 milyon dolar para nereden geldi, soruyor adam sana, cevap ver.
AHMET AYDIN (Devamla)
Her bir iddiayı ispat etmek
zorundasın, her müddei iddiasını ispata mecburdur. Ya iddiada
bulunmayacaksın ya da iddiada bulunduğunu mahkeme kararıyla
ispatlamak zorundasın. Elinde varsa, bilgi, belge mahkemeye gitmeyen de
namerttir. Sonuna kadar git, takip et, beraber takip edelim. Eğer varsa
birinin yolsuzluğu da sonuna kadar gidelim
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Nereye gidelim? Hep böyle söylüyorsunuz, örtbas ediyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla)
ama yoksa da gelip bütün bu gruptan, bütün bu milletten,
Başbakanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan özür dilemen
lazım.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Böyle söyleyip örtbas ediyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Ayıptır
be! Her seferinde her konuşmada Cumhurbaşkanından
başlıyorsun, milletvekilinden çıkıyorsun be.
Yazıktır ya!
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Neye yazık? Örtbas ediyorsunuz. Size yazık.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu
ülkenin temsilini sağlayan bir Cumhurbaşkanı devletin
başıdır, Başbakan Hükûmetin başıdır, bu
milletvekilleri milletin iradesiyle buradadır. Bu kadar hakaret etmeye
hiçbirinizin hakkı yok, senin hiç hakkın yok.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Millî irade yolsuzluk örtbas etmek için mi var?
AHMET AYDIN (Devamla) -
Millî iradeye saygılı ol önce ve ne olursun eğer elinde
birtakım bilgiler ve belgelerin varsa mutlak surette yargıya git,
yargıda da ispat etmeye çalış.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Millî irade yolsuzluk yap mı diyor?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, yargıyı bırakmıyorsunuz ki
çalışsın.
AHMET AYDIN (Devamla) -
İspat edebilirsen seninle bile beraber olurum, eğer ispat edersen ama
ispat edemezsen de müfterisin diyorum.(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Fezlekeler yok, fezlekeleri getirin. Yargı mı
kaldı ortada yargı diyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.47
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
66ncı
madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana sataşmadan söz vermeyecek
misiniz?
BAŞKAN
Ara verdik. Siz benden daha iyi biliyorsunuz, yeteri kadar hâlleşildi.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ama olmadı, haksızlık oldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 66'ıncı maddesinin 4/B de
Engellilerin toplumdan tecrit edilmeleri ve ayrı tutulmaları
önlenir. ibaresinden sonra gelmek üzere "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
ve ona bağlı birimler tarafından önlenir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FERAMUZ ÜSTÜN
(Gümüşhane) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Evet, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa'daki eşitlik maddesi uyarınca
engellilere karşı Madde 66'da tanımlanan
ayrımcılığın her türlüsü suç sayılmış
ve Türk Ceza Kanunu kapsamına alınmıştır. Bu madde ile
ayrıca engellilere karşı ayrımcılığın
önlenmesi ve eşitliğin sağlanması için ve engellilerin toplum
yaşamına etkin ve eşit katılımı için gerekli
önlemlerin alınmasından bahsedilmektedir. Fakat bu önlemlerin kim ve
hangi kurum tarafından alınacağı, kim tarafından
denetleneceği belirsiz bırakılmıştır. Bu
başlıklar daha kesin ifadelerle doldurulmazsa maddenin bir
karşılığı olmayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin üzerinde iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
T. Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
67. maddesinin içerisindeki 5. maddedeki özel ihtiyaçlarını
ifadesinin özel ve genel ihtiyaçlarını ifadesiyle
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Haluk
Eyidoğan
İstanbul İstanbul İstanbul
Veli Ağbaba Haydar Akar Aylin
Nazlıaka
Malatya Kocaeli Ankara
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 67 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu
Manisa Konya Kayseri
Mehmet Günal Özcan Yeniçeri Muharrem
Varlı
Antalya Ankara Adana
MADDE 67- 5378
sayılı Kanunun İkinci Bölümünün başlığı
"Engellilik Durumu, Destek ve Bakım, Habilitasyon ve Rehabilitasyon,
İstihdam, Eğitim ve Öğretim, Erişilebilirlik"
şeklinde ve 5 inci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Engellilik
durumu
MADDE 5- Bireyin
engelliliğini ve engellilikten kaynaklanan özel ihtiyaçlarını
belirleyen derecelendirmeler, sınıflandırmalar ve
tanılamalarda uluslararası temel yöntemler esas alınır.
Çalışma gücünün asgarî % 80'ini kaybetmiş bulunan hizmet
erbabı birinci derece engelli, asgarî % 60'ını kaybetmiş
bulunan hizmet erbabı ikinci derece engelli, asgarî % 40'ını
kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece engelli
sayılır. Engellilik durumunun tespit ve uygulama esasları,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Millî
Eğitim Bakanlığının görüşleri alınarak Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı
ve Sağlık Bakanlığınca müştereken
çıkarılan yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Varlı, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan torba yasanın 67nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge hakkında konuşmak istiyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu torba yasada
birçok kesime birçok özel imtiyazlar sağlanarak 126 madde
çıkartılıyor. Burada uçak sahiplerinin alacaklarına veya
uçaklarına haciz konulmamasıyla ilgili özel bir madde bile var. Ancak
çiftçiyle ilgili, emekçiyle ilgili, bizzat alın teriyle para kazananlarla
ilgili hiçbir şey yok. Çiftçilere bir dönem Ziraat Bankasından
büyükbaş hayvan alımı için kredi verildi. Gittiler,
değişik yerlerden 6 bin liraya, 7 bin liraya -eski rakamla 6 milyara,
7 milyara- düveleri aldılar, geldiler. Şimdi, o düveler düştü 2
milyara, 2,5 milyara. Süt para etmiyor, yem çok pahalı.
Dolayısıyla hayvancılık yapanların bu manada para
kazanması mümkün gözükmüyor. Eğer Ziraat Bankasına olan
borçları, böyle özel imtiyazlar sağladığınız
maddeler gibi bir yapılandırma, taksitlendirme veya yeniden borç
dizaynı yapılmazsa birçoğu bu hayvanları kestirmek zorunda
kalacaklar. Dolayısıyla dişi hayvanların kesilmesine sebep
olmuş olacaksınız. Yeniden Türkiye'de büyükbaş havyan
sayısının büyük oranda düşmesine ve süt inekçiliğinin
ve büyükbaş besi hayvancılığının
yapılmasının önüne geçilmiş olacak. Onun için, bir an önce
bu manada Ziraat Bankasındaki kredilerin yeniden
yapılandırılması ve çiftçilere bir nefes
aldırılması lazım yoksa bu şartlarda bu işi
yürütmeleri mümkün değil.
Yine, tarım
krediye de birçok çiftçinin borcu var. Tarım kredi bugün piyasanın
üzerinde gübre satıyor. Aslında çiftçinin menfaatine kurulmuş
olan bir kurum, güya çiftçiye fayda sağlaması, katkı
sağlaması gereken bir kurum ama baktığınız zaman
serbest piyasanın üzerinde gübre fiyatıyla karşı
karşıya kalıyorsunuz. Orada da çiftçilerin bir sürü
birikmiş borcu var ve ödeyemiyorlar, birçok çiftçi bu konuda mağdur, traktörlerine,
tarlalarına haciz konulmuş durumda. Uçak sahiplerinin
uçaklarına, alacaklarına haciz koymayı engellerken çiftçinin
tarlasına, traktörüne haciz konulmasını neden engellemiyorsunuz?
Geçen gün de söyledim, bu çiftçi bu ülkenin üvey evladı mı, ikinci
sınıf vatandaşı mı? Yani niye çiftçiyi hiç
düşünmüyorsunuz, görmüyorsunuz da böyle özel yasalar
çıkartıyorsunuz? Eğer çiftçi ecrimislini ödememişse
tarlasına haciz konuluyor, traktörüne haciz konuluyor varsa arabası
ona haciz konuluyor, her yerde trafik çeviriyor, el koyuyor
bu traktörlere, araçlara ama uçak sahiplerinin uçaklarına ve
alacaklarına haciz konulamıyor; böyle bir düzenleme.
Şimdi, gübre fiyatlarıyla
ilgili
Altın fiyatlarında, gümüşte, zümrütte ve süs
eşyalarında KDVyi yüzde 18den sıfıra çektiniz, gübrede
hâlâ KDV yüzde 18. Çiftçinin en ağır maliyetlerinden bir tanesi
gübre. Niye gübredeki KDVyi sıfırlamıyorsunuz? Bununla ilgili
birçok defa konuşma yaptım, birçok defa kanun teklifi verdim, soru
önergesi verdim ama her defasında, ek külfet getirir düşüncesiyle
reddettiniz. Şimdi, altındaki ek külfet getirmiyor mu devlete, yük
getirmiyor mu? Yok, onu görmezden geliyorsunuz.
Bir de, birazcık olsun çiftçimizi,
emekçimizi gözetecek olsak, bu ayakkabı kutularındaki çil çil
dolarları, o alındığı iddia edilen rüşvet ve
yolsuzluk kapsamındaki dolarları -aşağı yukarı
100 milyon dolar gibi büyük büyük bir rakam- gelin, bu parayı çiftçimize
verelim, onları memnun edelim, onların biraz daha fazla üretmesini
sağlayalım. Ama ne yazık ki böyle bir düşünce yok, aksine
onların alın terleri, birilerinin ayakkabı kutusunda çil çil
dolar olarak veya onların rahat etmesi, villalar yaptırması
uğruna göz yumulmuş. Hâlâ daha yargıda, poliste bu manada
tayinler yapılmaya devam ediliyor. Sebep? Sebep, bir an önce aklanmalarını
sağlamak.
Hepinize teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Varlı.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.07
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Adana Milletvekili
Sayın Muharrem Varlı ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
67nci madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
T. Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 67. maddesinin içerisindeki 5. maddedeki
özel ihtiyaçlarını ifadesinin özel ve genel
ihtiyaçlarını ifadesiyle değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN -
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN -
Sayın Altay, kim konuşacak?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Aylin Nazlıaka Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Nazlıaka, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra
sayılı yasanın 67nci maddesiyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, gene bu saatte bir torba yasa görüşüyoruz.
İşte, demokrasilerin torbaya
sıkıştırıldığı, özgürlüklerin
paketlendiği, sizin üçüncü ustalık döneminden neyi
kastettiğinizi 17 Aralık operasyonu ve Gezi olayları
sonrasında çok çok iyi anladık.
Bakın, biz,
dün birçok milletvekili arkadaşımla birlikte Kayserideydik.
Kayseride Ali İsmail Korkmazın duruşmasını izlemeye
gittik. Şimdi, sizlerden bir şey rica edeceğim, çok basit bir
şey, Sayın Bakan, bunu sizden de isteyeceğim: Birkaç saniye
olsun gözünüzü kapatın değerli milletvekilleri ve kendinizi Ali
İsmail Korkmazın annesinin ya da babasının yerine koyun ya
da -o iğrenç kamera görüntülerini hepimiz izledik- kendi çocuğunuzun
ya da çocuğunuz yoksa eğer kendi yakınınızın, çok
sevdiğiniz birisinin ya da kendinizin aynen Ali İsmail Korkmaz gibi
sopalanarak, dövülerek öldürüldüğünü bir canlandırın zihninizde.
Ne hissediyorsunuz?
Bakın, ben bir
siyasetçi olarak bu emri verenlerden ve o sivil insanlardan, eline
fırıncı sopalarını alarak, oklavaları alarak o
gencecik 19 yaşındaki fidanı dövenlerden ve onları o
dövmeye teşvik eden dili kullanan siyasi iktidardan utanıyorum.
Bakın, ben bir siyasetçi olarak bundan utanıyorum, sizlerin de
utandığını umut ediyorum. Ha, ben şunu bilemem:
Sayın Başbakan size baktığında hanginizi tuzluk,
hanginizi karabiberlik olarak tanımlıyor, bunu bilemem ama ben size
baktığımda insan görüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) O yüzden
eğer siz gerçekten insansanız, eğer ben doğru görüyorsam o
zaman bir vicdana da sahip olduğunuzu varsaymak zorundayım. Eğer
bir vicdanınız varsa o zaman sizin Ali İsmail Korkmazın
annesini arayıp en azından bir başsağlığı
dilemenizi bekliyoruz arkadaşlar. Mehmet Ayvalıtaşın
ailesini aramanızı bekliyoruz, Ethem Sarısülükün ailesini
aramanızı bekliyoruz, Medeni Yıldırımın ailesini
aramanızı bekliyoruz, Ahmet Atakanın ailesini
aramanızı bekliyoruz.
Bu gencecik insanlar
demokrasi uğruna öldüler, bakın, özgürlük haklarını
kullandılar onlar. Dün siz gene bu duruşmayı izlemek için gelen
5 bin civarındaki gencin seyahat özgürlüğünü de engellemeye
çalıştınız. Onların şehre girmesini engellemeye
çalıştığınızda o mizah gücü olan gençler ne
yaptılar biliyor musunuz? Otobüslerin önüne bir kâğıt
astılar, İHH ve MİTE aittir. diye. Böylelikle içeri daha
rahat girebiliriz, aranma yapılmadan girebiliriz, dediler.
Dün Ali
İsmailin annesi salonda ne dedi biliyor musunuz: Oğlumu
kaybettiğim için çok üzgünüm ama bari dövülerek değil de mermiyle
öldürülseydi o zaman daha az acı çekerdi hiç değilse. Bakın,
ben bunları duydukça utanıyorum, siz hiç mi utanmıyorsunuz? Hiç
mi bunlarla ilgili olarak vicdan azabı duymuyorsunuz?
Berkin Elvan -benim
oğlumla aynı yaşta- ekmek almak üzere sokağa
çıktı ve iki yüz otuz beş gündür komada. Bakın, bu çocuk
komada ve arayıp da biriniz ona geçmiş olsun demedi, biriniz bir
duruşmaya katılmadı. Yarın Mehmet
Ayvalıtaşın katillerinin duruşması var. 12
Mayısta Ali İsmail Korkmazın bir sonraki duruşması
var. Sizleri buradan hem bu aileleri aramaya, onlara
başsağlığı dilemeye hem de aynı zamanda bu
duruşmaya katılmaya davet ediyorum. Çünkü, eğer biraz
vicdanınız varsa eğer gerçekten de insansanız, o zaman bunu
yapmanızın beklenilmesi en doğru şey. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Çünkü siyaset gönül
işidir arkadaşlar, bakın siyaset gönül işidir. Siz, dün o
gencecik çocuklar polis şiddetiyle ölürken Destan yazıyor.
dediğiniz polislere bugün ne oldu da Haşhaşi diyorsunuz ha? O
gencecik çocuklar oralarda dövülürken, gaz bombalarına maruz kalırken
sizin ödüllendirdiğiniz, prim verdiğiniz o polisler bugün ne oldu da
kötü oldu? O dönemde onca insan ölürken sadece 1 polisi görevden
aldınız; bugün 3 bakanın oğlu yolsuzluk olaylarına
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nazlıaka.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) -
karıştıktan sonra 6 bin polisin yerini
değiştirdiniz. Ne oldu ha? Bize bunları açıklamak
zorundasınız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nazlıaka.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 68de iki
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
T. Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 68. maddesindeki Destek ve Bakım
ifadesinin Destek ve Bakım hizmetleri olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Eyidoğan
İstanbul İstanbul İstanbul
Veli
Ağbaba HaydarAkar Aylin Nazlıaka
Malatya Kocaeli Ankara
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 68 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal
Ankara Antalya
MADDE 68- 5378
sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Destek ve
bakım
MADDE 6- Bakım
hizmetleri sosyal bir haktır. Sosyal güvenlik sistemi içinde, her türlü
rehabilitasyon hizmeti tıbbi sosyal mesleki ve toplum temelli
rehabilitasyon hizmeti ile ilişki etkileşim ve işbirliği
içinde yapılır. Evde bakım hizmetleri için ihtiyaç duyan
belgeler yerel yönetimlerce ücretsiz olarak kamu hizmeti kapsamında
yapılır. Yerel yönetim bütçelerine bu hizmetler için ödenek konulur.
Engellilerin
öncelikle bulundukları ortamda bağımsız
yaşayabilmeleri için durumlarına uygun olarak gerekli psikososyal
destek ve bakım hizmetleri sunulur. Destek ve bakım hizmetlerinin
sunumunda kişinin biyolojik, fiziksel, psikolojik, sosyal, kültürel ve
manevi ihtiyaçları ailesi de gözetilerek dikkate alınır.
Destek ve
bakım hizmetlerinin standardizasyonu, geliştirilmesi ve
yaygınlaştırılması için gerekli olan
çalışmalar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca
yürütülür."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bakım
hizmetleri sosyal bir hak olarak kabul edilmiş, evde bakım hizmetleri
için ihtiyaç duyan belgelerin yerel yönetimlerce ücretsiz olarak kamu hizmeti
kapsamında yapılması ve bunun için yerel yönetim bütçelerinde
ödenek oluşturulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 68. maddesindeki Destek ve Bakım
ifadesinin Destek ve Bakım hizmetleri olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Sayın Nazlıaka, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kaldığım yerden devam ediyorum.
Şimdi, az önce
hanginiz tuzluk, hanginiz karabiberlik onu bilemem demiştim. Ancak, bu
yasa engellilerle ilgili olan bir yasa olduğu için öncelikle bu konuda
bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, sizin
döneminiz, AKP dönemi hiç şüphesiz yoksulluğun, yoksunluğun ve yasakların
ayyuka vardığı bir dönem ama aynı zamanda,
ötekileştirmenin, ayrıştırmanın ve eziciliğin de
tavan yaptığı bir dönemden geçiyoruz. İşte böyle bir
dönemde tabii engelliler de ister istemez bu süreçten nasibini alıyor.
Sokakların, caddelerin, binaların engellilerin yok sayılarak
inşa edildiği ve kamu kurum ve kuruluşlarında engellilerin
istihdamının, engelli kadrolarının boş
bırakıldığı bir dönem yaşıyoruz.
İşte bu nedenledir ki -bakın- bazı rakamlar
paylaşacağım sizlerle engellilerle ilgili olarak.
Bir kere,
engellilerle ilgili olarak doğru düzgün bir veri tutulmuyor, istatistiksel
verilerle oynuyorsunuz çünkü onlara bağlanan muhtaç aylığı
ile ilgili olan bütçeyi azaltabilmek için engelli sayısını
azaltmaya çalışıyorsunuz. Nüfusumuzun yüzde 12sinin engelli
olduğunu biliyoruz ama sizin bir verinize göre 5 milyon, bir başka
yerdeki veriye göre başka rakamlar var. Bakın, Ulusal Engelliler
Veritabanına kayıtlı 1 milyon 550 bin engelli
vatandaşımız var. Bu engelli vatandaşlarımızın
yüzde 62si işsiz, yüzde 51i tedavi edilemiyor, yüzde 44ünün sosyal
güvencesi yok, yüzde 76sı iş gücüne katılmıyor, yüzde
71inin eğitim imkânları yok, eğitim imkânlarından
faydalanamıyorlar. İşte sizin döneminizde engellilerin durumu
budur değerli arkadaşlar.
Ben aslında
arzu ederdim ki burada ilgili Bakan Sayın Ayşenur İslam olsun.
Daha önceki Bakan yani Fatma Şahin, ben ne zaman Genel Kurulda söz alsam
koşa koşa dışarı kaçıyordu; bu Bakan
sanıyorum salona hiç gelmemeyi tercih etti.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Niye acaba?
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Fakat özellikle şunu söylemek istiyorum: Bu Bakan görevi eski
Bakandan devralırken Sayın Bakan, işim çok zor çünkü siz
çıtayı çok yükselttiniz. dedi. Bakın, ilk kez doğru bir
şey söyledi, Bakan çıtayı çok yükseltti. Neden mi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Hizmet.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) - Söyleyeyim size, hangi çıta yükseldi: Türkiye,
kadın-erkek eşitsizliği anlamında en tepe noktaya
ulaştı. Bakın, çocuk hakları konusunda çocukların
ezildiği en tepe noktaya ulaştı. Engellilerin durumunu az önce
sizlere bahsettim; engelliler ayrıştırılma, ezilme,
ötekileştirilme anlamında en tepe noktaya
ulaştırıldılar. İşte, böyle bir süreçten
geçerken, doğru söylüyor, çıta yukarıya çekildi gerçekten de.
MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) Git engellilere sor, engellilere. Bir engelliye
sordun mu sen hiç?
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Bugün, eğer her gün 5 kadınımız öldürülüyorsa,
her 3 kadınımızdan 1i şiddet görüyorsa, her 3
çocuğumuzdan 1i çocuk gelin oluyorsa, kadın işsizliği
yüzde 70lere vardıysa, kadınların sosyal güvenceye ait olmadan
çalışma hâli yüzde 48ler oranındaysa, işte bunların
sorumlusu sizsiniz. İşte, o yüzden söylüyorum, çıtayı
gerçekten de çok yukarıya çektiniz diye.
Siz biliyor
musunuz, bugün Türkiyede kadın intiharlarının rakamları
kaçlara ulaştı? O kadınlar tacize, tecavüze, cinsel istismara
dayanamayıp -cam silerken düşmüş gibi bir senaryo çiziliyor-
intihar ediyor arkadaşlar.
Bakın, bu
çocuklar
Çocuk hakları konusunda da sicilimiz berbat durumda. Daha birkaç
gün önce bir çöpten bir çuval içerisinde çocuk bedeni çıktı, kesilmiş
bir çocuk bedeni. Ne oldu da bu kadar canileşildi, ne oldu da çocuklar,
kız çocukları ve kadınlar ve engelliler bu kadar, insan gibi
görülmekten çıktı? İşte, bunların her birinin
hesabını size sormak istiyoruz.
Kadına
tacizin, tecavüzün, çocuk istismarının âdeta günün pratik
uygulamalarından biri gibi algılanmaya başlandığı
sizin döneminizde bizler kadın-erkek eşitliği için, engelli
hakları için, gazilerimiz, şehitlerimiz için ve çocuk hakları
için her koşulda mücadele etmeye devam edeceğiz diyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 69da iki
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 69. Maddesindeki "erişilebilir
olması sağlanır" ifadesinin "erişilebilir
olması zorunluluktur" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Mehmet Ali Susam Musa Çam
İstanbul İzmir İzmir
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 69 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal
Ankara Antalya
Madde 69- 5378
sayılı Kanunun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Erişilebilirlik
Madde 7-
Yapılı çevrede engellilerin erişebilirliğinin
sağlanması için planlama, tasarım, inşaat, imalat,
ruhsatlandırma ve denetleme süreçlerinde erişilebilirlik standartlarına
uygunluk sağlanır.
Erişilebilirlik
bir bütün olarak değerlendirilir. Bilgilendirme sistemi, konuttan
durağa erişim, otobüsler, kaldırım bu bütünün birer
parçasıdır.
Özel ve kamu toplu
taşıma sistemleri ile sürücü koltuğu hariç dokuz veya daha fazla
koltuğu bulunan özel ve kamu toplu taşıma araçlarının
engellilerin erişebilirliğine uygun olması zorunludur.
Bilgilendirme
hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin engelliler için
erişilebilir olması sağlanır."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 69uncu madde üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Toplumların
kalitesi engellilerine verdikleri önemle ölçülür. Engelliler için hayatı
yaşanabilir kılmak aslında insani bir görevdir. Bu
bağlamda, yapılı çevreyi başta engelliler olmak üzere
herkes için erişilebilir kılmak esas olmalıdır.
Yapılı çevrenin engelli insanların ihtiyaçları için yeniden
düzenlenmesi elbette bir zorunluluktur. Bu düzenlemelerin ruhsatlandırma
ve denetleme süreçlerindeki standartlara uygun olması da tabiidir. Yasa
maddesi bu yönü itibarıyla doğru ve ihtiyaçları gidermeye uygun
bir maddedir. Hayatın her alanında, engelli ve dezavantajlı olan
vatandaşlarımızın hayatlarını
kolaylaştıran düzenlemeler yapılması her şeyden önce
ahlaki bir zorunluluktur. Engelliler için erişilebilirlik bu yönü
itibarıyla da temel bir insan hakkıdır.
Engelli
yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesine yönelik
olarak sayısız kanun ve düzenleme yapılmaktadır.
Yapılan düzenlemelerin özüne uygun bir biçimde uygulamaya geçirilememesi,
bu düzenlemelerin engelli yurttaşlarımıza
katkılarını sınırlandırmaktadır.
Yapılan onca düzenlemeye karşın, engelli yurttaşların
hayatlarında ciddi bir kolaylaşmanın görülememesi konunun bu
yönüyle ilgilidir. Aslında, konu bir kanun meselesi olmaktan daha çok, bir
zihniyet ve kültür meselesidir.
Geldiğimiz
aşamada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının,
engellilerin erişilebilirliğine yönelik bu düzenlemeyi getirmiş
olması doğru yolda atılmış bir adımdır ancak
bu yasayla birlikte bakanlıkların, engellilerin sorunlarına
bakış açılarının da değişmesi
şarttır. Engellilerin sorunlarıyla ilgili olarak çeşitli
bakan ve bakanlıklara, özellikle benim vermiş olduğum 100e yakın
soru önergesi ve bu önergelere ciddi bir cevap alınamaması bu
bakımdan da düşündürücüdür.
Verdiğimiz
soru önergelerinin başlıklarını kısaca sizinle
paylaşmak istiyorum. Engellilerin şehir içi ve şehirler
arası seyahatlerini rahatça yapabilmeleriyle ilgili soru önergesi;
engellilere iletişim alanında çeşitli kolaylıkların
sağlanmasıyla ilgili soru önergeleri; vapur iskeleleri,
havalimanlarının engelli erişimine uygun hâle getirilmesiyle
ilgili soru önergesi; engellilerin eğitim erişiminin önündeki engellerin
kaldırılmasıyla ilgili soru önergesi; büyükşehir
belediyeleriyle il, ilçe belediyeleri tarafından engellilere yönelik
eğitim programlarının düzenlenmesiyle ilgili soru önergeleri;
engelli vatandaşların otobüs ve metrobüslere binerken
karşılaştıkları zorluk ve tehlikelerin giderilmesiyle
ilgili soru önergeleri; belediye ve kamu binalarının engellilerin
kullanımına uygun hâle getirilmesiyle ilgili soru önergeleri;
engellilere yönelik çevre düzenlemelerinin yapılmasına ilişkin
soru önergeleri; ibadethanelerin engelli erişimine uygun hâle getirilmesi
gibi engelli vatandaşlarımızın sorunlarına
ilişkin soru önergelerimize ilgili bakan ve bakanlıklar cevap
vermemişlerdir. İlgili bakanlıklar tarafından bu sorulara
yanıt verilmemiştir. Muhtemelen, verecek yanıtı
bulamadıklarından vermemişlerdir. Bu, bir yandan engellilerin
durumunun, diğer yandan da iktidarın konuya ne denli ciddiyetsiz bir
biçimde yaklaştığının kanıtıdır. Soru
önergelerinde konu edilen hususların neredeyse tamamı hakkında
engelliler lehinde kanun düzenlemeleri zaten bulunmaktadır ancak bunlar
uygulanmamaktadır. Bugün, burada yapılan değişikliklerin de
yine kâğıt üzerinde kalacağına yönelik
kaygılarımız vardır. İktidar, bazı yasaları
formaliteyi tamamlamak ya da AByi selamlamak için çıkarmaktadır.
Bugün ülkemizdeki engelli
nüfusa ilişkin sağlıklı bilgiye dahi sahip değiliz. Bu
bilgiye sahip olmadan yapılacak uygulamaların ne kadar
başarılı olabileceği ortadır. Engelli nüfusuna
ilişkin kapsamlı veri toplanmalıdır. Engelli hakları
izleme mekanizmalarının eksiklikleri giderilmelidir. Engellilere
yönelik olumsuz tavırlar, ayrımcılığa karşı
gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu sorunlar çözülmeden pratikte
etkisi sınırlı kalacak olan birtakım kanunlarla
engellilerin sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Biz,
engellilerin sorunlarını çözmeye çalışırken siz
İnterneti engelli hâle getirmeye çalışıyorsunuz, bu da
sizin garip bir çelişkinizdir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 69. Maddesindeki erişilebilir
olması sağlanır ifadesinin erişilebilir olması zorunluluktur
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Sayın Susam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engellilerle ilgili olarak daha önce 2005 yılında
çıkartılmış ama sekiz yıllık süre içerisinde
hiçbir adım atılmamış, ondan sonra süresi dolmuş,
şimdi 2018 yılına uzattığımız bir uzatma
maddesinin torba kanunda görüşülmesiyle ilgili söz aldım.
Öncelikle
şunun altını çizmek istiyorum: Neden sekiz yıl içerisinde
bu işi başaramamışız? Bu işi başarmadaki
temel eksikliğimiz ne? Onun bir altını çizmek istiyorum.
Engellilerle ilgili, Avrupa Birliği veya mevzuatlar bizi yasa düzenlemeye
itiyor diye bakmak yerine, engelli yaşamını kolaylaştıracak,
engellinin yaşamla bütünleşmesini sağlayacak bir
anlayışımız kesinlikle olmalı. Bunun için de devlet
yatırım yapmalı. Bu yatırım çevreye, doğaya,
binaya, araca, eğitime, sağlık ve benzeri noktalarında
olmalı. Bunu şu şekilde çözemezsiniz: Ben engelliye ayda
300-500-1.000 lira para veriyorum, o da bu sorunu çözüyor diyemezsiniz.
Dediğiniz zaman, engelliyi yaşamdan kopartmış ve engelliyi,
sadece, verilmiş olan bir parayla tatmin ettiğinizi zannedersiniz.
Değerli
arkadaşlarım, sekiz yıldır araçların, bu, belediye
otobüsü, minibüs, servisti
Şimdi yeni bir şey ilave edildi -olumlu
bir adımdır- vapur ve başka toplu taşıma
araçlarında da engellilerin kullanabileceği araçları imal etmek.
İnceleme yaptım, şu an 440 bin otobüs ve minibüs var, 220 bin servis
otobüsü var, 220 bin de kamu taşımasında kullanılan otobüsler
var. Bunların şu ana kadar değiştirilebilmiş
olanlarının sayısı çok sınırlı. Türkiyede
iki ilde değiştirilme yapılabiliyor, İstanbul ve Bursada.
Sadece bir değiştirmenin maliyeti de 10 bin liranın altında
değil. Peki, ne yapmak gerekiyordu bu kanunu çıkarıp geçen sekiz
yıl içerisinde? Bu araçların sahiplerine de bu araçları
değiştirme ve dönüştürme için bir destek verilmesi gerekiyordu.
Örneğin, ÖTV ve KDV almadan bu araçların yenilenmesi veya dönüştürülmesi
konusunda katkı verilmesi gerekiyordu ama devlet, bu konuda
taşın altına elini koymak yerine bu işi uzatmalarla devam
ettirme noktasında olmaya çalışıyor. Şimdi, kanunda
yeni bir sorun çıkacak. 440 bin minibüs ve servis aracı, 220 bin otobüsün
gene 2018e kadar yenilenmesi veya ona uygun hâle getirilmesi mümkün
değil, 2018de tekrar uzatma isteyeceksiniz. Bu uzatmalarla ilgili olarak
da vatandaşın ve taşımacılık sektörünün
sırtına yeni yükler getirmeyle çözeceğinizi zannedeceksiniz.
Bunun yolu şudur: Bu konuda, cazip hâle getirip araçların engellilerin
kullanabileceği hâle gelmesi için teşvik edebilmede net bir rakamla
onların ÖTV ve KDVsini almamanızdır.
Bu konuda,
aynı şeyi taksilerin hırsızlık ve gasptan
kurtulması konusunda, kabinli araçlar yapılmasında bir sefere
mahsus ÖTV ve KDV almamalarını önerdik. Bu da gerçekleşmedi. Bu
konudaki olay da devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, engellilerin yaşamını kolaylaştırmak
devletin bu konuda taşın altına elini koyması ve toplumu
teşvik etmesiyle olabilecek olaydır, yoksa sadece kanun
çıkartarak, çıkartılmış kanunların da zamanı
geldiğinde uzatılmasıyla işi on üç yıla yaymak hiçbir
şekilde engelliye bir katkı koymayacağı gibi, bu konuda
iş yapan insanların, ulaşım sektörünün de
sorunlarını çözmeyecektir.
Buradan net öneri
getiriyorum Bakanlığa ve Hükûmete: ÖTV ve KDVyi kaldırın,
bakın, ne kadar kısa sürede yeni araçlarla engellilerin
taşınacağı lüks araçları bulabilirsiniz, bunlar
yapılabilir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 70te iki önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 70. Maddesindeki "habilitasyon ve
rehabilitasyon" ifadesinden sonra "ve diğer" ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Musa Çam Mehmet Ali Susam
İstanbul İzmir İzmir
BAŞKAN - Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun
tasarısının 70 inci maddesinin birinci cümlesinin sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal
Ankara Antalya
"
Engelliliğe yol açan epidemiyolojik hastalıkların önlenebilmesi
amacıyla koruyucu, önleyici ve erken tanı, tarama ve rehabilitasyon
hizmetlerinin verilmesi esastır."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
- Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 70inci
maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Özellikle
bu torba tasarı görüşmelerinde mümkün olduğunca görüşülen
konulardan ayrılmamaya özen gösteriyorum, kendimi de zorluyorum bu konuda.
Ve mümkün mertebe yapıcı, olumlu katkılar vermeye de gayret
gösteriyoruz.
Yalnız,
değerli arkadaşlar, o kadar vahim gelişmeler oluyor ki; anbean, saat ve saat, dakika dakika,
kulağımızla duysak gerçekten inanmayacağımız
vahim hadiselerle karşılaşıyoruz. Türkiye, tamamen
kayıt dışı bir yönetim altındadır. Hani kayıt
dışı ekonomi deniyor ya, bırakalım onu, tamamen her
alanda kayıt dışı faaliyetler söz konusu ve bu kayıt
dışı faaliyetlerin de başında Sayın Başbakan
var. Bu, bir devlet yönetimi olmaktan çıkmış, tamamen bir çete
faaliyetine dönüşmüştür. Bu kadar vahim bir süreçten geçiyoruz.
Düşünebiliyor musunuz, bir ülkenin Başbakanı televizyonların,
medyanın haber müdürlerini, medya koordinatörlerini arayıp Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeliyle ilgili
verilen habere sansür uyguluyor, yayından kaldırtıyor ve bu,
hepimizin bilgisi dâhilinde, artık saklanamaz, inkâr edilemez bir hâle
gelmiş. Yazıktır ve ayıptır, bu kadar
Ve dahası,
en başında suçtur. Bu nasıl bir güçtür, bu nasıl bir devlet
ve siyaset anlayışıdır ki Her alana, her şeye hükmedeceğim,
dediğim dedik, söylediğim kanun. anlayışıyla... Bu
ülkede demokrasiden, hukuktan, insan haklarından bahsetmek mümkün müdür?
Eşit siyasi yarıştan bahsetmemiz mümkün olabilir mi?
Türkiye
gırtlağına kadar yolsuzluklara batmış bir suç
çetesince âdeta rehin alınmış durumda. Hiç kimsenin ne can ne
mal güvenliği teminat altında değildir. Yolsuzlukları bir
örtbas etme faaliyetiyle bir buçuk aydır Türkiye meşgul ediliyor,
deliller saklanıyor, yok ediliyor; savcılar, polisler sürgün
ediliyor, baskı altına alınıyor; Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu dağıtılıyor; rüşvet, imar yolsuzluğu,
kara para aklama, kaçakçılık vesaire ne ararsan var. Ayakkabı
kutuları, milyon dolarlar, rüşvetler yayılmış
ortalığa, Başbakanın oğlu Bilal Erdoğanın
vakfı TÜRGEV, âdeta ihale karşılığı alınan
bir rüşvet merkezi hâline gelmiş, arsa, arazi işleri, imar
işleri bir uzmanlık alanına dönmüş ve yöneticisi
olduğu vakfın banka hesabına 100 milyon dolar
yatırılması söz konusu ve bunlar inkâr da edilemiyor.
İş adamlarının komisyonla ihale alması ayan beyan
ortalığa dökülüyor. Havuzlar oluşturulmuş, havuzları
oluşturanın Başbakan olduğu ifade ediliyor. Bir
milletvekilinin verdiği soru önergesi sansür edilmek isteniyor ve kendi
sitesinden kaldırılmak isteniyor.
Şimdi, bunlar,
maalesef kabul edilebilir durumlar değil, her gün çok daha vahim bir iç
kargaşaya Türkiye sürüklenmektedir, bunun mutlaka en birinci derecede
sorumlusu iktidar partisi grubudur. Ben, Adalet ve Kalkınma Partisi
mensubu milletvekili arkadaşlarımı, bu konuda gereken dirayeti,
hassasiyeti ve iradeyi göstermeye davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir torba tasarıyı görüşüyoruz, yarın Plan
ve Bütçe Komisyonunda yine bir torba tasarı görüşeceğiz. Biraz
sonraki maddede biraz daha ayrıntılarını gireceğim
ama, şimdi görüştüğümüz torbadaki konuların hemen hemen
aynısı, benzeri yine bu torbada da var. Bu nasıl bir
plansızlık, programsızlıktır, bu nasıl bir
hükûmet etme anlayışıdır, doğrusu artık tam bir
şaşkınlık ve bir faciayla karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür eder, saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 70. Maddesindeki "habilitasyon ve
rehabilitasyon" ifadesinden sonra "ve diğer" ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Susam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sağ olun Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Engellilerle
ilgili, gerçekten onları yaşamın içine katmanın ne kadar
önemli olduğunu yaşamış görmüş biri olarak sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Engelli çocuklarla
ilgili bir okulla ilgileniyorum. Bu okula gelen çocukların özel
eğitime ihtiyacı var. Özel öğretmenleri var. Bu ailelerin
çoğu fakir aileler. Bu çocukların bu okullara geldikleri günle üç
yıllık eğitim süresi içerisinde gelişme gösterdikleri
süreyi o kadar net görebiliyorsunuz ki. Ve orada gördüğünüz en önemli şeylerden
bir tanesi çocuktaki gelişim, değişim, yaşama
bakış açısıyla, ailenin çocuğun okula gittiği
süre içerisinde özgür kalarak kendine zaman ayırıp çocuğundaki
gelişmeleri görüp mutlu olması. Ve devletin bu alanda
yatırım yapması gerektiğinin ihtiyacını bir kez
daha görüyorsunuz ama devlet bu alana yatırım yapmıyor.
Yatırım yapmak yerine, ailelere belirli miktarda para vererek o
ailelerle çocuğu kendi evlerinde mahkûm bir şekilde hayata uyum
sağlamasını geciktiren, engelleyen bir anlayış
içerisinde olunuyor. Bundan dolayı da bu madde aslında engellinin
yaşama adapte edilmesine ilişkin bir madde ama bunu yapmak için
devletin yatırım yapmasına ihtiyaç var. Bu noktada adım
atılmak yerine sadece engellilere böyle bakılıyor.
Değerli
arkadaşlar, bu eğitim süresi üç yıl. Üç yıllık
eğitim süresi sonunda bu insanlara ne iş bulabiliyorsunuz ne de yeni
bir okula devam etme şansı sağlıyorsunuz. Üç yıl
içerisinde eğitim almış, okula alışmış,
hayatla temas etmiş olan çocuğu tekrar eve kapatmak zorunda
kalıyorsunuz. Neden bunu yapmak durumunda kalıyoruz? Neden
bunların yaşamı boyunca devam etmesi gereken eğitim
süresini, altyapısını oluşturma konusunda adım
atmıyoruz? İşte engelliye bakış açısı
temelde bu olmalıdır. O engelliyi toplumun içine
çıkarmalıyız. Bakın, bizim engellilerimiz evlerde
kapalı, kendi kaderine terk edilmiş noktadadırlar ama
çıkın dünyanın diğer ülkelerine, gelişmiş
ülkelerine, engelliler yaşamın ayrılmaz bir parçası hâline
gelmişler. Biz bu anlayışla bu konuya bakmalıyız.
Zamanımın
çok kısa bir süresini de az önce tartışılan bir konuya
ayırmak istiyorum: Kamyoncularla ilgili, Mevlüt Başkan bir şey
söyledi K plakalarıyla ilgili. 500 kamyonu olan 17.500 lira ödüyor, 1
kamyonu olan da 17.500 lira. Komisyonda değiştirmeye söz verdiler.
dedi, evet, gittim, konuyu Sayın Bakanla
Sayın Bakanım konuyu
bilmiyordu. Dedim ki: Konunun içinden biri olarak ben size anlatayım.
Durum budur. 500 kamyonla 1 kamyon aynı. Neden yapıyoruz? İyi
niyetle, Bakan da Bakanlık bürokratlarına sordu. Dediler ki:
Bakanlığın politikası bu. Neymiş
Bakanlığın politikası, biliyor musunuz? Tek tek kamyon
taşımacılığını kaldırıp lojistik
şirketlerini teşvik etmek için 500 kamyonu olana da 17.500 liraya K
belgesi verip, 1 kamyonu olan, ekmeğini çıkarıp çocuğunu
okutmak, engelli çocuğuna bakmak isteyen kamyoncunun 17.500
lirasını cebinden almak. Yahu kamyoncunun cebinde 17.500 lira hiç
olmadı ya! Bazılarının arabası -kamyon- satsan 17.500
lira etmeyecek kadar.
Size, lütfen,
iktidar partisi milletvekillerine söylüyorum: Bu kanun değişmeden, bu
kanun buradan gitmeden tekriri müzakereyle o kanun maddesini
değiştirin. Gittiğiniz yerel seçim süresince o kamyoncular
sizden bunun hesabını soracaktır. O kamyonculara hesap
veremezsiniz. 500 aracı olan lojistik şirketine destek veren AKP
iktidarı 1 kamyoncuya 17.500 lira para kesiyor. dediği zaman ne
cevap vereceğinizi buradan düşünmenizi istiyorum ve sizden bir kez
daha vicdanınıza danışarak bu kanun maddesini tekrar,
tekriri müzakere yapıp, değiştirip, 1 kamyona 17.500 lira
almanın haksızlık olduğunu, onu düşürmeyi ve kamyon
başına da lojistik şirketlerinden para almayı getirmeyi
yapmak zorundasınız. Eğer yapmazsanız alın teriyle
sattığı tarlayla kamyon alıp çoluğunu çocuğunu
devlete hiç yük olmadan geçindirmeye çalışan kamyoncuya en büyük haksızlığı
yapmış olursunuz.
Durumu bir kez daha
huzurlarınıza sunuyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Susam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 71de iki
önerge vardır, sırasıyla işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 71. maddesinin 13. maddesinin sonundaki
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca ifadesinden
sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşü
alınarak ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haluk Eyidoğan Muharrem
Işık
İstanbul İstanbul Erzincan
Ramis Topal Fatma Nur
Serter
Amasya İstanbul
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 71 inci maddesinin üçüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal
Ankara Antalya
"Mesleki rehabilitasyon hizmetlerine başlamadan
önce bölgenin işgücü ihtiyacına yönelik meslek ve engelli profilleri
çıkarılır. Yapılacak iş analizleri sonucu
Sakatların İstihdamı Hakkında Tüzük ekinde yer alan
engellilerin yapabilecekleri işler günümüz teknolojisine ve
ihtiyaçlarına göre yeniden tespit edilir.
Engellilerin mesleki rehabilitasyon alanında
çalışacak olan personel, meslekleri ile ilgili eğitimlerinden
sonra en az iki yıllık bir pedagojik formasyon eğitimine tabi
tutulur."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, aslında ne yasası görüştüğümüzü anlamaya
çalışıyorum. Sözde yasa görüşüyoruz ama şu an
İnternete düşmüş bir ses kaydı herhâlde hepinizin
dikkatini çekecektir. Sayın Başbakan Habertürkün yönetmeni Fatih
Saraça telefon ediyor. Başbakanın Tunus gezisi sırasında
Sayın Bahçelinin Cumhurbaşkanıyla yaptığı
görüşmeden sonraki Habertürkteki alt yazılı haberlerin
televizyondan çekilmesi talimatını veriyor. Aynen şu
şekilde -isterseniz dinletebilirim, yarın dinleteceğim
ayrıca- ama burada ilginç olan
şey, Sayın Başbakan Fatih Saraçı arıyor: Buyurun
Başbakanım. diyor. Fasta televizyon izliyorum burada.
Mehmet Fatih
Saraç: Evet efendim.
Recep Tayyip
Erdoğan: Şimdi Bahçelinin bütün konuşmalarını, altta
şimdi bant olarak da ayrıca geçiyor konuşmanın
(Hatip, cep
telefonundan bir ses kaydı dinletti)
ENGİN ALTAY
(Sinop) İleri demokrasi!
LEVENT GÖK (Ankara)
Dikkatli dinleyin, artık her şeyin bittiği nokta, her
şeyin bittiği yer bu arkadaşlar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Sansürden tutun da yarın
görüşeceğimiz İnternet görüşmelerine kadar herhâlde
bir skandalı hepiniz gözler önünde
görebilecek durumdasınız. Aslında her şey iflas
etmiştir. Türkiye Cumhuriyetini yönetenler iflas etmiştir.
Türkiye Cumhuriyetini yönetenler aynı zamanda kendi dikta rejimlerini nasıl
kurduklarını ortaya koymuştur ve maalesef -bu ülkeye yazık
ama- bütün basının nasıl kontrol altına alınarak
iktidar tarafından nasıl kontrol altına alınarak,
nasıl bir dolap çevrildiğini gözler önüne sermektedir. Yani
düşünebiliyor musunuz, bir muhalefet partisinin
konuşmalarının ve beyanlarının alt yazı bile
olarak geçmesine tahammül edemeyenler ileri demokrasiden bahsediyorlar. Sizin ileri demokrasinizi
sevsinler! Ayıptır. Ondan sonra da diyorsunuz ki Adam gibi muhalefet
yapın. Adam gibi iktidar olmayınca adam gibi muhalefet işte
böyle yapılmıyor. Bundan utanmanız lazım hepinizin,
hepinizin utanması lazım. Böyle bir skandalı tarih daha
yazmamıştır ama maalesef sizin Başbakanınız
adına yazmaktadır tarih artık. Helal olsun size!
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 71. maddesinin 13. maddesinin sonundaki
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca ifadesinden
sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşü
alınarak ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hafızayı beşer nisyan ile malüldür. diye bir
sözümüz var.
Şimdi size
arşivimden çıkardığım, konuyla ilgili olarak,
engellilerin sorunlarıyla ilgili olarak bir tarihte bana yazılmış,
bir mektubu okuyacağım. Çok kıymetli milletvekilim, hem
kişisel hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi manevi şahsiyeti
itibarıyla misyonunuz olan insan hakları, adalet,
tutarlılık, istikrar hususiyetlerinizden aldığım cüret
ve cesaretle sanki en önemli bir mesele haline getirilmiş olan konuyu
mahcubiyet içerisinde utanarak arz etmek durumunda kalıyorum.
2005
yılında Özürlüler Kanunu çıkarılmış ve 2 geçici
maddeyle de kamuya açık alanların ve toplu taşıma
araçlarının özürlülerin de evden çıkıp işlerini görebilmeleri,
hayata katılabilmeleri, eğitim görüp çalışabilmelerine
imkân verecek şekilde düzenlenmesi için yedi sene süre verilmişti.
Geçen hafta itibarıyla Plan Bütçe Komisyonu torba 32nci madde kanununda
Adanadan AKP milletvekillerinden birinin önerisiyle önce üç yıl süreyle
sonra da güya bir başarı olarak bir yıla indirilerek
uzatılmasına karar verilmiştir. Bu kanunun görüşmeleri bu
hafta itibarıyla başlayacaktır.
Adeta birer
cezaevine dönüşmüş evlerimizde bizim birer yıl daha mahkum
kalmamızdan başka bir şey değildir. Temel insan
hakları olan seyahat hürriyetimizi, eğitim hakkımızı,
çalışma hakkımızı ve bilumum
haklarımızı uygunsuz kaldırımlar, toplu taşıma
araçları, binalar ile kullanmamızın
imkansızlığı güneş kadar, özürsüz
kardeşlerimizinki kadar aşikardır. Mağdurun değil,
mağduriyeti ortadan kaldırmayanın korunması adalet
noktasından acayip bir durumdur. Ne hazindir ki bunları Kanunu
çıkararak bir vaat'te bulunmuş olan Türkiye Büyük Millet Meclisine
yaptırmaya teşebbüs edilmektedir. İnsanı önceleyen yüzlerce
kanunu hayata geçirmiş ve varlık nedeni ülkemizin ve
insanımızın daha iyi noktaya gelmesi olan her bakımdan
Büyük Millet Meclisimiz'in ve siz değerli milletvekilimizin bu
olumsuzlukları yapmasını beklemenin ancak Meclisimiz'e ve size
hakaretle eşdeğer olacağı bir hakikattir.
Ziyadesiyle
zahmetli, zor, yoğun işleriniz arasında bu meseleyle vaktinizi
işgalimizin affını talep ediyoruz. Size, ailenize, mahiyetinize
sağlık, mutluluk, başarı dileklerimizle beraber
hürmetlerimizi arz ederiz.
İmza
Tanıyor
musunuz, sayın AKP milletvekilleri, tanıyor musunuz bu mektubun
sahibini? Sizden biriydi
Sayın Lokman Ayva, 22 ve 23üncü Dönem AKP
İstanbul Milletvekili, ilk görme engelli milletvekili.
Saygılarımı
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Eyidoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 72de iki
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 72. Maddesindeki "kurum ve
kuruluşlar" ifadesinden önce gelmek üzere "tüm" ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Musa Çam
İstanbul İzmir
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 72 inci
maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa
Kayseri
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal
Ankara Antalya
"Değişen
ekonomik şartlar ve engellilerin çalışma hayatındaki
dezavantajları dikkate alınarak kendi işini kurmak isteyen
engellilere muhtelif finans kurum ve kuruluşlarınca sosyal destek
niteliğinde " Engelli Girişimci Kredisi" verilmesi için
gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılır."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ile finans kurum ve kuruluşları
arasında yapılacak bir düzenleme ile engellilere düşük faizli
Engelli Girişimci Kredisi verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 72. Maddesindeki "kurum ve
kuruluşlar" ifadesinden önce gelmek üzere "tüm" ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve Arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Çelebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, şöyle bir düşünmenizi istiyorum gerçekten: 17
Aralıktan bu yana kadar geçen sürede aslında Türkiye yolsuzluk
gündemiyle meşgul. Bu Parlamentoya düşen görev, muhalefetiyle
iktidarıyla bu sorunun odağına yönelik bir çalışma
yapmasıdır. Hani, şimdi, şöyle bir şey var: Yani,
birbirimize anlatıyoruz burada ama işte muhalefet partisiyle ilgili
yapılan engellemeler, diğer ihalelerle ilgili yapılan
girişimler, burada ifade edilen iradeler, bakanların bu süreçteki
rollerini değerlendirdiğimiz zaman ya bu süreci bir sorgulamaya
ihtiyacımız var diye, herhâlde oturup yeniden bir
değerlendirmeye, analiz yapmaya ihtiyacımız var.
Şöyle bir
noktadayız: Geçen hafta DİSK, KESK, Tabipler Birliği, mimar,
mühendisler ve bu ülkenin yoksulluğuna karşı çıkanlar,
yolsuzluğuna karşı çıkanlar Ankarada eylem yaptılar
ve şu sloganla yaptılar; Çal çal nereye kadar, bu iş bitti,
buraya kadar. Şimdi, buraya kadar olan süreci bir sorgulamamız,
bizimle ilgili bu süreci, Meclisteki bir arkadaşınız olarak bu
süreci irdelememiz gerekmez mi iktidarın bu yaptıklarını?
Sorgulamamız gerekmez mi? Şimdi, Başbakan çıktı,
biliyorsunuz, 2008de şöyle bir cümle kullandı: Kriz bizi teğet
geçmiştir. Teğet geçti denilen kriz, bu ülkenin emekçilerini,
yoksullarını, çiftçisini deldi geçti ve şimdi anlaşılıyor
ki o teğet geçilen krizlerin bedelini daha çok bu ülkenin gerçek
emekçileri ödediler, birileri bu bedeli ödemek yerine tam tersi o krizden
beslendiler, büyüdüler, ekonomilerini daha da güçlendirdiler. Böyle bir
tabloyla karşı karşıya Türkiye. Bu nedenle, bunun
sorgulanması gerekmez mi? Faiz lobisi, lobiler oluşturuldu. diye
ifadelerde bulunuldu ama geçende faizle ilgili karar
alındığında, ekonomik kurul toplandığında,
bakanlar bir araya geldiğinde faiz lobisiyle ilgili bir tek cümle ortaya
konulmadı ve Merkez Bankası açıklama yaptığında
da bu açıklamanın üzerinde Başbakan İnceleyeceğiz,
bakacağız. diyor ama sonuçta yeni bir şey bu noktada üretmiyor.
O nedenle, bütün bu süreçlerin geldiği noktaya
baktığımızda tam da bizim esas sorgulamamız gereken
nokta, bu ülkedeki yaşanan yoksulluğa ve yolsuzluğa bir çare üretmektir.
Bakın, patatesin kilosu 5 liraya kadar çıktı. Kuru fasulyenin
kilosu 10 liraya kadar çıktı.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Daha çıkacak, çıkacak.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) - Daha da çıkacaksa bundan
hoşlanırsınız tabii. Sizin tuzunuz kuru, daha da
çıkmasını istiyorsunuz. Çünkü siz bu ülkenin
vatandaşlarının yemesini istemiyorsunuz, onların
sürünmesini istiyorsunuz. Sizden fazla bir şey beklemiyorum ama bu
gelişti denilen ülkelerin ekonomisinde yani Avrupada patates 5le 10
sent arasında. Bu bir şey ifade ediyorsa size Türkiye'deki patates ve
kuru fasulye fiyatları zaten her şeyi ifade ediyor.
Dolayısıyla, bundan Daha da çıkacak. diye övünmek yerine buna
bir çare üretmek noktasında olmalısınız. Ama tuzu kuru
olanların, şu anda parası olanların böyle bir derdinin
olmadığını biliyorum. Biz de zaten onların derdini
değil, bu ülkenin mağdurlarının, bu ülkenin
yoksullarının derdini burada, bu kürsüde söyleyeceğiz,
anlatacağız ve -demin de bahsettim, şimdi bir kez daha
söylüyorum- o K belgesi uyguladığınız şoförler
kornayı çalmaya başlayacaklar tıpkı Şilideki gibi,
sizi bazen böyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla)
kornayla göndereceğiz, başka da çaresi yok diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çelebi.
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop)
Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama
mı?
ENGİN ALTAY (Sinop)
Evet, yapalım Başkanım, bir hareketlensin arkadaşlar otura
otura paslandılar.
BAŞKAN Bence de.
Uykum geldi.
Sayın Altay,
Sayın Onur, Sayın Çelebi, Sayın Işık, Sayın
Susam, Sayın Nazlıaka, Sayın Güler, Sayın Acar, Sayın
Öz, Sayın Bayraktutan, Sayın Gök, Sayın Aygün, Sayın
Haberal, Sayın Dinçer, Sayın Eyidoğan, Sayın Yılmaz,
Sayın Atıcı, Sayın Akar, Sayın Aydın, Sayın
Aslanoğlu.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Evet,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 73te iki
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 73. Maddesinin sonundaki Milli
Eğitim Bakanlığı ifadesinin önüne Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının önerisiyle ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Musa Çam Dilek Akagün
Yılmaz
İstanbul İzmir Uşak
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 73 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal
Ankara Antalya
"
Engellilerin eğitim gördüğü okullarda çalışacak olan
personel, meslekleri ile ilgili eğitimlerinden sonra en az bir yıl
pedagojik formasyon eğitimine tabi tutulur.
Engellilerin eğitim
gördüğü özel ve örgün eğitim alanındaki teftiş ve denetim
sistemi alan uzmanlarından oluşan müfettişlerce
yapılır"
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MUHARREM VARLI
(Adana) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Engellilerin eğitim gördüğü okullarda çalışan personelin en
az bir yıllık pedagojik formasyon eğitimine tabi tutulması
ve engellilerin eğitim gördüğü özel ve örgün eğitim
alanındaki teftiş ve denetimlerin alan uzmanlarından oluşan
müfettişlerce yapılmasını öngörmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 73. Maddesinin sonundaki Milli
Eğitim Bakanlığı ifadesinin önüne Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının önerisiyle ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz siz mi konuşacaksınız?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Evet.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz, buyurunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün
Uşaktan -bizim Avgan beldemizden, Ulubey Avgan beldemizden- kadınlarımız
geldi, tütün üreticisi köylülerimiz geldi ve feryat figan
bağırdılar. Tütünlerimiz para etmiyor, ürünlerimiz para
etmiyor, artık biz açlık sınırındayız. dediler
ama sizlerin hiçbirisi duydu mu bunu bilmiyorum. Ben şunu sizlere sormak
istiyorum: Köylere gittiğinizde insanlar size yakınmıyorlar
mı? Artık karnımızı doyuramıyoruz, borçtan
başımızı kaldıramıyoruz. demiyorlar mı?
Bunları duymuyor musunuz siz, bu insanların sesine kulak vermiyor
musunuz? Bugün grup toplantımızda kadınlar Sayın Genel
Başkanımızdan feryat figan yardım istediler, tütün
üreticisi kadınlar.
Tütünün nasıl
işlendiğini bilenleriniz mutlaka vardır. On bir ay boyunca tütün
üreticisi köylüler çalışırlar; özellikle de kadınlar
çalışırlar. Bu kadınlar ekerler, ardından çapalarlar,
ardından kırımını yaparlar, ardından dizimini
yaparlar, ilaçlarlar; tütünle on bir ay boyunca uğraşırlar.
TEKELin 2008 yılında özelleştirilmesinden sonra, TEKEL
piyasadan çekildikten sonra bu kadınlarımız, tütün üreticisi
köylülerimiz tüccara tamamen mahkûm edildiler. Sözleşme imzalıyorlar
-üç yıldır Uşak civarında tütün üreticileri birazcık
bir şeyler görmeye başladılar- 12 lira başfiyattan tüccarla
sözleşme imzalıyorlar ama ne oluyor biliyor musunuz, bu yıl
özellikle ne oldu? 12 liradan imzaladıkları tütünleri tüccar, 7
liradan aldı, 6 liradan aldı. Buna itiraz edenlere ise tüccarın
söylediği aynen şu: Götür tütününü ne yapacaksan yap. Ne yapacak
tütününü? Yapabileceği bir şey var mı? Destekleme alımları
TEKEL tarafından yapılıyordu, 2008 yılından sonra artık
yapılmıyor bu destekleme alımları. Bu kadınlar
tütünlerini o tüccara vermek durumunda kalıyorlar ve aldıkları
avansın borcunu dahi ödeyemediler. Bizim Ulubey ilçesi Avgan beldesinde,
Eşmenin köylerinde artık insanlarımız, bu yabancı
şirketlerin temsilcisi olan tütün şirketlerine borçlular. Bir dahaki
yıl isteseler de istemeseler de yeniden tütün ekmek durumunda kalacaklar,
yine tüccara borçlanacaklar. Böylesine bir kısırdöngü olabilir mi
sevgili arkadaşlar? Buna nasıl gönlünüz razı oluyor? Köylünün tütünü
para etmiyor, köylünün üzümü para etmiyor, köylünün hayvanı para etmiyor,
sütü para etmiyor, pancarı para etmiyor ama öbür taraftan gübre
fiyatları çok fazla artırıldı, hayvanlarının
yemini neredeyse alamıyor artık, samanla hayvanlarını
doyurmaya çalışıyor, mazot aldı başını
gidiyor 5 liraya ama siz bunları duymazlıktan geliyorsunuz.
Bu tütünle ilgili
ben size bir hikâye anlatmaya çalışacağım zamanım
yettiği kadarıyla: Cumhuriyet öncesinde, Osmanlı Devleti
döneminde Reji Şirketi denilen bir şirket tarafından,
yabancı sermayeden oluşan bir şirket tarafından tütüncülük
yapılıyordu, sigara üretimi yapılıyordu. Ardından
cumhuriyetle beraber 1925 yılında tütün devletleştirildi, sigara
üretimi devletleştirildi. Biz 1928 yılında Amerika Birleşik
Devletlerine tütün ihraç eder durumdaydık. Ama ne oldu ardından? Çok
uluslu şirketler bu tütündeki kâra göz diktiler ve artık devletlerin
bu işlerden çekilmesi gerektiğini söylediler ve özelleştirmelere
girişildi özellikle 1965 yılından sonra.
Bizim ülkemizde de
yine 1994lü yıllarda başlayan düzenlemelerle önce tütün
ithalatı serbest bırakıldı, ardından Türk tütününe
kotalar konuldu, ardından özelleştirme kararları
alındı -sizin döneminizde- ardından 2004 yılında siz
Mey Şirketine, alkollü içki şirketine hediye ettiniz, alkollü içki
anonim şirketini, ardından sigara şirketini de yine yok yere
sattınız ve TEKELi tütün piyasasından çektiniz. İşte,
bugün köylülerimizin bu durumda olmasının nedeni sizlersiniz arkadaşlar.
Yüreğiniz hiç mi yanmıyor, hiç mi ananız, babanız ya da
yakınlarınızda tütün işiyle uğraşanlar yok?
İnsanları bu kadar namerde muhtaç edecek hâle nasıl
getirebildiniz, nasıl yüreğiniz buna el veriyor? Ben bunu size Türk
tütününü işleyen köylüler adına soruyorum. Bu düzenleme nereye kadar
devam edecek? Bu özelleştirme furyası nereye kadar devam edecek? Bu
özelleştirmeden elde ettiğiniz bu çıkar paraları,
rüşvet paraları nereye kadar devam edecek? Ama insanlar bunu
görüyorlar artık. Her özelleştirmenin arkasında bir yolsuzluk
operasyonunun olduğunu görüyorlar ve önümüzdeki ilk seçimde
hesabını sizden soracaklar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Artık bu kadar yaptığınız
yanlışların cevabını seçimlerde alacaksınız.
Hepinize iyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 74te iki
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 74'üncü
maddesinde yer alan "Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu"
ibaresi "Sosyal Hizmet kurulu" şeklinde tasarı metninde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan Altan Tan
İstanbul Şırnak Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 74 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Mehmet Günal Özcan Yeniçeri
Antalya Ankara
MADDE 74- 5378
sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 16-
Bireylerin eğitsel değerlendirme, tanılama ve yönlendirilmesi
ile ilgili iş ve işlemler rehberlik ve araştırma merkezi
bünyesinde oluşturulan özel eğitim değerlendirme kurulu
tarafından yapılır. Bu sürecin her aşamasında aile
bilgilendirilerek görüşü alınır ve sürece
katılımı sağlanır. Eğitsel değerlendirme ve
tanılama sonucunda özel eğitime ihtiyacı olduğu belirlenen
bireyler için özel eğitim değerlendirme kurulunca rapor
hazırlanır ve eğitim planı geliştirilir. Bu planlama
her yıl revize edilir.
Özel eğitime
ihtiyaç duyan bireylerin tanılanması (tıbbi ve eğitsel),
sınıflandırılması (zihinsel, görme, işitme,
süreğen vb..) özel eğitim kurumlarının kurulması ve
denetlenmesi ile özel eğitim programlarının günün
ihtiyaçlarına göre yeniden değerlendirilmesi sağlanır.
Özel eğitim
değerlendirme kurulu, özel eğitime ihtiyacı olan bireyleri ilgi,
istek, gelişim özellikleri, akademik disiplin alanlarındaki
yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları doğrultusunda örgün ve
yaygın eğitim kurumlarına yönlendirir.
Kurulun
teşkili ve çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ile Millî Eğitim
Bakanlığınca müştereken çıkarılan yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçe.
Gerekçe:
Özel eğitime
ihtiyaç duyan bireylerin tanılanması (tıbbi ve eğitsel),
sınıflandırılması (zihinsel, görme, işitme,
süreğen vb..) özel eğitim kurumlarının kurulması ve
denetlenmesi ile özel eğitim programlarının günün
ihtiyaçlarına göre yeniden değerlendirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı kanun tasarısının 74'üncü maddesinde yer alan
"Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu" ibaresi "Sosyal Hizmet
kurulu" şeklinde tasarı metninde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe: Madde metninde geçen Özel
Eğitim Değerlendirme Kurulun tanımı, işlevi, görevi ve
çalışacak personelin uzmanlık alanı belirtilmemiştir.
Engelli bireylerin eğitimiyle ilgilenecek personel; engelli bireyin
sosyal, psikolojik, fizyolojik gelişim alanında yeterliliğe
sahip olması gerekmektedir. Bu kurulun sosyal hizmetler kurulu olarak
değiştirilmesi ve kurulda görev alacak uzmanların da, insan
hakları ve sosyal adalet prensibinden hareket ederek sosyal
değişmeyi sağlayan engelli bireylerin, grupların ve
toplulukların güçlendirilmesi, özgürleştirilmesi ve psiko-sosyal,
fizyolojik geliştirilmesinde bir dinamik unsur olarak değerlendiren,
insan davranışı, gelişim psikolojisi ve sosyal sistem
teorilerinden yararlanan, üniversitelerin Sosyal Hizmetler Alanında en az
4 yıllık lisans eğitim alan veya denkliği yetkili
makamlarca onaylanmış uzman bireylerden oluşması
amaçlanmıştır
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 75te iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı kanun tasarısının 75 inci maddesinde yer alan
7/7/2018 ibarelerinin 7/7/2016şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa
Kayseri
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal
Ankara Antalya
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 75 inci maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını ve takip eden maddelerin
teselsül ettirilmesini saygılarımızla arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Hasan Ören Hülya Güven
İstanbul Manisa
İzmir
Birgül Ayman Güler Haluk Ahmet Gümüş Ali Serindağ
İzmir Balıkesir
Gaziantep
Mehmet Ali Susam Melda Onur
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Onur,
buyurunuz.
MELDA ONUR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
vekiller, gecenin bu ilerleyen saatlerinde çok çeşitli konularda yasa
geçiyor, çok çeşitli konular olunca çok çeşitli konuşmalar
oluyor. Bir taraftan da herkes görüyorum- tabletlerden, ya Twitterı
ya diğer medyayı takip ediyor
ve eş zamanlı olarak da çeşitli konular gündeme düşüyor.
Şimdi, az önce
gündeme düşen haber beni çok ilgilendirdi ve eski günlerime götürdü.
Efendim, Başbakan Habertürkte Sayın Devlet Bahçelinin alt
yazısına müdahale etmiş, Niye geçiriyorsunuz? demiş.
Bir şey
soracağım: Şaşırdık mı arkadaşlar?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Şaşırmadık.
MELDA ONUR
(Devamla) Şaşırmadık, hiç şaşırmadık.
Sadece neye şaşırdık? Nasıl oldu da çıktı?
diye şaşırdık ama 17 Aralıktan beri zaten buna da
şaşırmıyoruz.
Size şöyle
söyleyeyim: Aynı yayın grubunun bir gazetesinin birinci
sayfasının sabaha karşı üçte Başbakanın
müdahalesiyle değiştirildiğini daha önce duymuştuk. Bunun
da yakında muhtemelen kayıtları düşer.
Başka bir
büyük yayın grubunun, bizim partimizin bir genel başkan
yardımcısı canlı yayındayken telefonlar telefonlar
üzerine, genel yayın yönetmeninden röportaj yapan muhabirine kadar
kulaklıkla Yeter artık, kesin. dediğini de duyduk. Bu da
yakında düşecektir, muhtemelen düşecektir.
Şimdi, tüm
bunları duyunca -ben eski bir gazeteciyim- mesleğim ve geçmiş
günler geldi gözümün önüne. Şimdi, basında her zaman için sansür
olurdu, bunu asla yadsımayız ve bir baskı olur. Zaten
basına yani sizin gazetenize iktidardan bir baskı ve bir müdahale
yoksa -müdahale demeyeyim- siz zaten görevinizi yapmıyorsunuz demektir,
siz zaten muhalefet yapmıyorsunuz demektir. Bu olur, bu her zaman oldu.
Ben mesleğe
Özal döneminde başladım. Özal döneminde de işler çok kolay
değildi, özellikle ekonomi basını üzerinde çok yoğun
baskı vardı ama her zaman için dik durduk. Ha, biz, o gazetelere, o
haberlerimizi bir şekilde soktuk ama o haberler bugün, bırakın
içeri girmeyi, direkt patrondan kulakları çekilerek bağlanıyor
ve bir daha girmiyorlar içeri. Özal dönemini geçirdik, kazasız
belasız. Evet, Özal birtakım tazminatlar alıyordu, onlarla,
işte, bağışlar yapıyordu ya da harcıyordu,
bilmiyorum ne yapıyordu. Ardından Demirel dönemi geldi, onun
ardından Tansu Çiller dönemi geldi. Biz bunların hepsinde gazetecilik
yaptık ama hiç böyle vakalarla karşılaşmadık ve
inanın, ne yazık ki, şimdi rahmetle andığım da
bazı insanlar gerçekten dik durmuşlar.
Ben size
başıma gelen bir olaydan kısaca bahsedeceğim, sonra
başka bir anekdot anlatacağım. Show TVde
çalışıyordum o dönemde ve bir ekonomi kulisi yapıyordum
televizyonda. Dönemin iktidarla iş birliği yapan bazı
sermayelerine dokunmuş olmalıyım ki bir gün bana bir ihtar geldi
yukarıdan. Önce -şimdi burada isimlerini verirsem cevap hakkı
olur ama- dönemin Show TV Genel Müdürü, ardından da -bunu kendisi bana
söylediği için, Allah rahmet eylesin- sevgili Yayın Yönetmeni Ufuk
Güldemir dedi ki: Melda, bu konuyla ilgili şöyle şöyle bir yere
dokunmuşsun, aman. Show TV Genel Müdürüne Bu kızı tut
kulağından at. demişler. Genel Müdür de demiş ki: Ya, o
bizim değerli bir elemanımız. İşte, biraz
bakalım, dikkat edelim. Ben orada kaldım ve haberlerime devam ettim.
Ufuk Güldemir arkamda durdu.
Bakın,
şimdi, Ufuk Güldemir ölmeden önce son röportajında ne anlatıyor.
Bir röportaj yaptılar onunla uzun uzun Habertürkte,
anılarını anlatıyordu ve 28 Şubattan bahsetti, dedi
ki: 28 Şubatta Özkasnak Paşa
-Genel Sekreter Özkasnak- o
andıçları bize de yolladı yani direkt değil de Özkasnak
Paşa kaynaklı andıçlar Genel Yayın Müdürü olarak benim de
elime geldi ve bizden bunu yayınlama beklentisi vardı.
Yayınlamadım. Tabii bunun bedelini ödetmeye kalktı Özkasnak ve
bunun için Cem Uzan nezdinde girişimlerde bulundu -Cem Uzandan
bahsediyorum- ve Cem Uzan benim arkamda durdu.
Arkadaşlar, 28
Şubat paşalarının Cem Uzan ve Ufuk Güldemire
yaptıramadığını artık Başbakan bugün bütün
yayın kuruluşlarının patronlarına ve yöneticilerine
yaptırıyor. Şöyle geriye dönüp baktığımda, hani
belki de birçoğunuzun o hiç beğenmediği patronların ve
gazetecilerin bugüne göre ne kadar saygın olduğunu ve o dönemin
paşalarının bile bu dönemin iktidarlarının karşısında
ne derece geri çekildiğini görebiliyoruz. Bunu da bu akşam sizlerle
paylaşmayı bir borç bildim. Bu utançla daha ne kadar
yaşanır bilemiyorum. Ben kendi mesleğim adına gerçekten
büyük üzüntü duyuyorum. Yorumu ben, aralarınızda değerli
gazeteci arkadaşlarımız var, onlara bırakıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı kanun tasarısının 75 inci maddesinde yer alan
7/7/2018 ibarelerinin 7/7/2016şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 75inci maddedeki önergemiz üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabi sansür denilince -benim ilk aklıma gelen-
meşhur Abdülhamit dönemi sansürü aklımıza gelir. Hakikaten o dönem
günahıyla sevabıyla çeşitli sembolik betimlemeler vardır,
bunlardan birisi de sansürdür; diğeri de hafiyeciliktir, ispiyonculuktur.
Yani çok benzer bir durum var. Hani Komşuları ihbar edin. diye
Sayın Başbakan özendiriyordu ya, bu bir hafiyeciliktir,
hafiyeciliğe özendirmedir.
Şimdi fark
eden ise, o dönemde tabii sansürü bizzat Abdülhamit kendisi yapmıyordu,
sansür memurları vardı, şimdi esefle görüyoruz ki sansürü bizzat
Başbakanın kendisi yapıyor. Tam bir fecaat, tam bir facia.
Gerçekten deminden beri hangi kelimeleri bulsak da ifade etsek -kırmadan
dökmeden- diye çok zorlanıyoruz. Ben iddia ediyorum arkadaşlar,
yarın özellikle bu İnternet erişimini de konuştuktan sonra
bazı kelimeler yasaklanacak. Abdülhamit döneminde de bazı kelimeler
yasakmış, mesela burun demek yasakmış çünkü burundan
Abdülhamitin burnu kastediliyor yani Bugün hava bulutlu. demişse Sen
bana ördek dedin. diye davalar açılıyor, hükümler veriliyor. O
zaman nasıl burun kelimesi yasaklanmışsa, inanın,
yarın, bir iki ay içerisinde kutu kelimesi yasaklanacak mesela, kutuyu
yasaklayacaksınız. Bir de havuz yasaklanacak. Şimdi, son
günlerde bir de havuz çıktı. Havuz deyince çeşitli
şeyler akla gelecek, işte tuzluk demek yasaklanacak. O yasak, bu
yasak; bu sansürün sonu yok.
Fizikte bir kural
vardır: Sıkışırsa patlar. Ülkeyi
patlatacaksınız arkadaşlar. Gerçekten, ülkeyi bu yönetim
anlayışıyla, bu keyfî ve despotizmle Türkiye'yi bir iç
kargaşaya sürüklüyorsunuz, Türkiye'yi patlatacaksınız. Onun
için
AYTUĞ ATICI
(Mersin) AKP patlar inşallah!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sandıkta
Sandıkta
Sandıkta patlayacak.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sandıkta patlayacak mı, patlamayacak
mı, göreceğiz.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Şimdi, Başbakan sansürü uyguluyor. Eleştiriyoruz,
suçluyoruz da bu sansüre boyun eğenlere ne dememiz lazım değerli
arkadaşlar?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Vakıf arazilerini iç edenleri de biliyoruz,
onları da açıklayacağız daha.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Bu koordinatörlerin, bu medya patronlarının, medya
yöneticilerinin aldıkları ücretler yaptıkları işle
mütenasip mi? Onlar da hiç de hak etmedikleri kayıt dışı
paralar alıyorlar, onları da biliyoruz. Ayrıca, onlar, köle gibi
boyun eğen, haysiyetini yitirmiş insanlar şeklinde hizmetler
veriyorlar ve maalesef çok feci bir durumla karşı
karşıyayız. O nedenle de, şu torba tasarıda -o kadar
arzu etmemize rağmen- gecemizi gündüzümüze katıyoruz,
konuşmalarımızı hazırlıyoruz, önergelerimizi hazırlıyoruz,
alın terimiz, göz nurumuz var, muhalefet şerhlerini veriyoruz ve
bunları etraflıca komisyonlarda, bu Genel Kurulda tezekkür edip
değerlendirmek, tartışmak isterdik fakat bu gelişmeler
maalesef bundan bizi alıkoyuyor.
Şimdi, bu
75inci madde de değerli arkadaşlar, defalarca, 3üncü, 4üncü kez
uzatma yapılan, uygulaması uzatılan bir madde. Kamu kurum ve
kuruluşlarına ait resmî binalar, sosyal ve kültürel altyapı
alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından
yapılmış ve umuma açık her türlü yapılar 1 Temmuz 2012
tarihine kadar engellilerin erişilebilirliğine uygun duruma
getirilecekti. Yine, belediyeler toplu taşıma araçlarını
engellilerin erişebileceği bir duruma getirecekti. Bu tarih 2013e
uzatılmıştı bir torba tasarıyla geçmişte,
şimdi de bu maddeyle 7 Temmuz 2018 tarihine uzatılıyor. Yani,
böylece engelliler bir kez daha bu uzatmayla mağdur ediliyor. Bu çok uzun
bir süredir, konunun ciddiyetine de halel getirmektedir. Bu nedenle bu uzatmaya
da karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu düşüncelerle
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 76da iki
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 76
ncı maddesinde yer alan yoluyla ibaresinin yapılarak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa
Kayseri
Özcan Yeniçeri Münir Kutluata
Ankara Sakarya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
76. Maddesindeki ticari amaçla uçmamak kaydıyla ifadesinin hiçbir
şekilde uçmamak kaydıyla olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Musa Çam Dilek Akagün
Yılmaz
İstanbul İzmir Uşak
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı
Tasarının 76ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge lehinde konuşmak için söz almış bulunuyorum.
Şimdi, sivil
havacılıkla ilgili bir düzenleme, burada bir maddeye ekleme
yapılıyor. 2005 yılında çıkmış bu 5431
sayılı Yasa, daha sonra 2011 yılında kanun hükmünde
kararnameyle bir değişiklik yapılmış, şimdi
yeniden bir ekleme yapılıyor, görev tanımlaması
yapılıyor.
Artık bunlara
o kadar çok alıştık ki defalarca yasaların
değiştirilmesini, sabah bir madde getirip ertesi gün yeniden
maddelerin değiştirilmesini ya da önergelerle
değiştirilmesini, artık bunları hiç yadırgamıyoruz.
Yani sizlerin de hiç bunlara dikkat ettiğini falan zannetmiyorum. Bu torba
tasarıda neler var, hangi konular düzenleniyor, buradaki
milletvekillerinin herhâlde yüzde 90ının -grup başkan vekilleri
dışında- bilgisi yok diye düşünüyorum. Bu sizleri
incitmiyor mu? Gerçekten bunu soruyorum.
Biz yasama faaliyeti
yapmak üzere, bu ülkenin sorunlarına çare bulmak üzere burada bulunuyoruz
ama sizler, burada geçen yasaların bile nelerden ibaret olduğunu,
hangi konuların düzenlendiğini bilmiyorsunuz, bilme
ihtiyacını hissetmiyorsunuz. Ben bundan gerçekten bir milletvekili
olarak üzüntü duyuyorum ve siz sorumluluklarınızı umarım
bir gün hatırlarsınız diye düşünüyorum.
Şimdi,
Başbakanın Almanyaya gitmeden önce havaalanında vermiş
olduğu zannederim bir söyleşide uzun tutuklulukla ilgili bazı
düzenlemeler yapılacağına, özel yetkili mahkemelerin ve terör
mahkemelerinin kaldırılacağına, ardından da
savcıların hangi koşullarda arama yapabileceklerine ilişkin
bazı açıklamaları var. Bunu gördüğümde ben, gerçekten de
artık bu yapmak istediğiniz yeni yargı paketinin, demokratikleşme
paketine, demokratikleşme dediğiniz pakete eklemek istediğiniz
bu yargı paketinin de aslında dağ fare doğuracak
şekilde çıkarıldığını gözlemlemiş
oluyorum.
Şimdi,
öncelikle Başbakan şunu söylüyor, diyor ki: Efendim, uzun
tutukluluğu beş yıla indireceğiz. Zaten Anayasa Mahkemesi
on yıllık tutukluluğa olmaz dedi ve iptal etti. Şu anda
zaten var olan beş yıl tutukluluk ama ne yazık ki
yargıçlar, sizlerin döneminde alınan yargıçlar ve sizlerin döneminizde
özel yetkili mahkemelere getirilen, şimdi paralel yargı
dediğiniz, örgüt dediğiniz, çete dediğiniz yargıçlar bu
yasaları uygulamıyor sevgili arkadaşlar, ne yaparsanız
yapın siz.
Şimdi, diyelim
ki beş yıla indirdiniz. Ergenekon davasında ve bazı
davalarda beş yıl tutukluluğu dolanların tahliye edileceği
gibi bir algı yayılıyor insanlara ama gerçekte böyle bir durum
yok. Avukatları çok açık seçik söyledi, dendi ki, artık bizim
bildiğimiz tutukluluk denilen şey kesinleşmeye kadar,
Yargıtayın onamasına kadar devam eden tutukluluk süresi, sizin
atamış olduğunuz 160 yüksek Yargıtay üyesinin kararı
sonucunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu hükmen tutuklu diye bir kavram icat
etti yani karar verildiğinde yerel mahkemede hükmen tutukluymuş bu ve
hükmen tutuklu olduğu için de tutukluluk süresi hiçbir şekilde dikkate
alınmıyor, sanki kesinleşmiş bir karar varmış
gibi göz önünde tutuluyor. O zaman en fazla uzun tutukluluk süresi beş
yıl bile deseniz, Ergenekon davasında şu anda karar
verilmiş olmakla, henüz daha Yargıtaydan onama olmamasına
rağmen oradaki insanların o mağduriyetlerini sona erdirmeniz
mümkün değil. Fatih Hilmioğlu, Tuncay Özkan, Ergün Poyraz, Doğu
Perinçek, bu tutukluların salıverilmesi mümkün olmuyor
Yargıtaydaki o yerleştirdiğiniz 160 yargıç nedeniyle,
farklı bir düzenleme varmış gibi yasada olmayan bir konuyu
gündeme getirdikleri için. Şimdi, bunu ne kadar yaparsanız yapın
hiçbir şekilde düzeltemeyeceksiniz.
Yargıyı
kendinize bağladınız ama gördünüz ki kendinize bağlı
değilmiş. Kendinize doğru yöneldiğinde yolsuzluk
operasyonlarıyla o zaman aklınıza geldi bunlar çeteymiş,
bunlar paralel yapılanmaymış diye ama o yargıçların,
sizin tayin ettiğiniz yargıçların insanların ömürlerine,
insanların özgürlüklerine, insanların yaşamlarına müdahalelerini
o zaman görmezden geldiniz; bilirkişilere gönderilmemesini, bilirkişi
raporlarının yanlış, yalan bir şekilde verilmesini
görmezden geldiniz. O zaman paralel yapı yoktu ama şimdi kendinize
yöneldiğinde paralel yapıdan bahsediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Getireceğiniz bu düzenlemeler şu andaki
sorunların hiçbirisini çözümlemeyecek o yargıçlar orada olduğu
sürece.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 76
ncı maddesinde yer alan yoluyla ibaresinin yapılarak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Münir Kutluata (Sakarya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Kutluata, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. 524 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 76ncı maddesi vesilesiyle söz almış
bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, önceden Hafta geçmiyor ki Türkiyeyi sarsacak bir olay
gündeme gelmesin. diyorduk, şimdi bu aşağı yukarı
saatler mesabesine düştü maalesef. Her saat başı öyle olaylara
şahit olunuyor ki bunların her biri için demokratik ülkelerde yer
yerinden oynar, iktidarlar değişir ve ülke daha kötüye gitmekten
kurtulmuş olur ama Türkiyede ne olduysa, ne yapıldıysa bu kötü
gidişin önü alınamıyor. Başından beri, tespit
ettiğim bir hususu devamlı şekilde dile getirerek sebebine
işaret etmeye çalışıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu iktidarın, Adalet ve Kalkınma Partisinin
Türkiyede iktidara geldiği günden itibaren aldığı ilk
tedbir, herkes iletişim çağından söz etmesine, vurgu
yapmasına rağmen, milletin iletişim imkânlarını
kesmesi olmuştur. İletişim imkânları kesildiği için o
tarihten bu tarihe kadar olaylardan haberdar olamayan millet, olaylar
şimdi yeni meydana gelmiş gibi, patır patır patlayan
olaylara şahit olmakta ve ülke çok derinden sarsılmaktadır.
Bugün birkaç saat arayla
ortaya çıkan pozisyona bakınız. Çok vahim bir olayı grup
başkan vekilimiz açıkladı: Sayın Başbakan Habertürk
kanalına telefon ediyor, Sayın da demiyor Devlet Bahçelinin orada,
alt yazıda Cumhurbaşkanına tavsiyeleri geçiyor, bu nasıl
olur? diyor. Kişi Anladım efendim, derhâl gerekeni yapıyoruz.
diyor. Devamlı bunu söylüyorsunuz ama hâlâ veriyorsunuz. demek suretiyle
bir müdahale. Her açıdan değerlendirilebilir.
Bugün yine burada bir
başka televizyon kanalı ve gazetesi için 630 milyon dolarlık
haram paradan geri çağrılanlarla oluşturulan bir havuzdan söz
ediliyor. Değerli milletvekilleri, geri çağrılan haram para 630
milyon dolar ise, bunun aslı acaba ne kadardır? Bu rakamları
düşündüğünüz zaman, en son Merkez Bankasının faiz
artırımı sırasında, Merkez Bankasının
icazeti aldıktan sonra artırdığı faiz konusunda hangi
tedbirler alınmıştır ve hangi haram paralar bir gün içinde
yüzde 11 üzerine ilave yapmıştır? Bütün bu gidiş
göstermektedir ki, Türkiyede iktidar -üzülerek söylüyorum- muhalefete
düşme şansını kaybetmektedir. Hiçbir şekilde niyetim,
arzum sizleri incitmek katiyen değildir. Tam tersi, iktidara sahip
çıkılamıyorsa, engellenemiyorsa, kişilerin kendisiyle
ilgili yarın başı dik gezecek tarzda hiç değilse
ikazlarını yapmaları gerekir diye düşünüyorum.
Bakın,
arkadaşlar, Başbakan bizzat kendi ağzıyla Yürütme biziz,
yasama da biziz. demek suretiyle yüce Meclise koyduğu ipoteği ilan
etti. Diğer taraftan, yargının iktidara ve Başbakana
bağlanmasıyla ilgili yasal değişiklik durdurulmuş olsa
bile, fiilen gerçekleştirildiğini hepimiz biliyoruz. Bugünkü örnekler
de göstermektedir ki dördüncü kuvvet olarak sayılan basın da
iktidarın tekeli ve yanıltması, yönlendirmesi
altındadır. Bu gidişin arkasından sağlıklı
bir gelişmenin çıkmayacağı çok açıktır. Çok net
olarak ifade ediyor ve söylüyorum ki, bu iktidarın muhalefeti küçümsemek
yerine, muhalefete düşebilmenin çok büyük bir nimet olduğunu ama
muhalefete düşemediğini göreceği günlerin gelmemesini gönülden
arzu ediyorum. Bu konuda da Adalet ve Kalkınma Partisinin
saygıdeğer grubuna çok büyük görevler düştüğünü ikaz etmek
istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 77de iki
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 77 nci
maddesinde yer alan fıkrasındaki ibaresinin fıkrasında
geçen şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa
Kayseri
Özcan Yeniçeri Münir Kutluata
Ankara Sakarya
T. Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 77. Maddesinin metinden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Muharrem Işık Mehmet Ali Susam
İstanbul Erzincan İzmir
Gürkut Acar Aylin Nazlıaka
Antalya Ankara
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Işık, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Dün,
Eskişehirde yaşanan acı olaydan sonra, Eskişehirde
güvenlik gerekçesiyle, güvenlik sağlanamaz denilerek Kayseriye gönderilen
Ali İsmail Korkmazın davasına gittik değerli
milletvekilleri.
Tabii, en önemli
davalar Eskişehir güvenli diye orada görülürken, ne hikmetse bu dava da
Eskişehirden alındı ve Kayseriye gönderildi.
Davanın
görüldüğü yer çok önemli. O salonu gördüğünüz zaman ne kadar insan
hayatına önem verdiğiniz, ne kadar insan hayatına saygı
duyduğunuz görülür zaten. Eski bina, dökük, kullanılmıyor,
boşaltılmış ama yeni, bu dava için özel
hazırlanmış, mikrofonlar yok, televizyon doğru dürüst
görülmüyor, daracık bir salon ve o kadar insanın geleceği
bilindiği hâlde, ne yazık ki, öyle bir ortamda duruşma
yapıldı.
Tabii, duruşma
yapılırken, içeriye girerken bir sürü zorluklar yaşandı ama
yine de oradaki polis arkadaşlar olsun, görevli savcı ve hâkim
arkadaşlara da teşekkür ediyoruz çünkü olgun bir şekilde
götürdüler.
Tabii, orada önemli
olan şey şuydu: O annenin orada yaşadığı
şeyleri birilerinin vicdanının görmesi ve sızlaması
çünkü altı ay içinde en az on yaş yaşlanmış,
saçları bembeyaz olmuş ve orada oturan o canilere, önünü polis
keserken Çekilin, biz bunlara bir şey yapmayız. diyecek kadar da
yürekli bir insan. Orada dava görülürken çevresine etten duvar örmüşler, o
caniler sanki bir şey yapılacakmış gibi koruma altına
alınmışlar ve -sizde bazen çok güzel taktikle aynı
şeyi görüyoruz- orada: Biz hiçbir şey yapmadık, hiçbir suçumuz
yok. Polis anlatırken insanın gözleri yaşarıyor çünkü bu
kadar olmaz bir insanın cani olacağı. Kaçarken tuttum, bana
hafiften bir şeyler söyledi, ben de gittim Lan oğlum, kalk git
evine. dedim. Orada o tekmeler, o değnekle vurmalar, o copla vurmalar,
hepsi görülüyor ama vicdan olacak, sızlasın.
Tabii, burada
önemli olan ne? Bir tanesi, Eskişehirin kahraman valisini yılın
valisi seçmeniz ve dün ya da ondan önceki gün yılın valisi ödülünü
kendi elinizle vermeniz, aynı Adana Valisi gibi, vatandaşa
zulmedenlerin böyle ödüllendirilmesi. Bu olaydan sonra
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Destan yazıyorlar, destan!
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Evet, destan yazanlara aynen yazdırıyor.
Ve bu destan yazan
polisler iddianamede var- diyorlar ki: Stres attık. Ve yine bu destan
yazan polisler Biz güneydoğudan geldik, Batmandan geldik, nere
öldürecek, nereye darbe vurulması gerektiğini biliyoruz. diyorlar.
Yani orada sözüm ona kıvıracaklar. Efendim, biz onun öldürülecek
yerlerine vurmadık, böyle ayağımızı götürdük hafiften
ayağına dokundurduk, o şekilde kalkmasını söyledik.
Kendi eliyle düşüyor, Nereye vuracağımı çok iyi
biliyorum. diyor. Ve orada yaşanan acı, hiçbir şey onun önünü
alamaz.
Ve oradaki sivillere öyle
bir baskı uygulanıyor ki, bir tanesi vicdanlı çıktı,
doğruları söyledi, diğerleri -asıl o vuranlar, o sivil
caniler- orada alınmış kumpas altına, bütün polisler tarafından
ne söyleyecekleri ezberletilmiş. Ve görüntülerde açıkça
görüldüğü hâlde hiçbir şeyin önlemi alınmıyor burada.
Tabii, burada, özellikle
Eskişehir Valisinin o zaman basında çıkan haberlere
düştüğünde söylediği laflara baktığımız
zaman Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun, sen adi ve şerefsizsin
Peşinden diyor ki: Hemen medyaya düşmesi çok manidar. Bu manidar
lafına alıştık zaten!
Valinin
açıkladığı bir laf: Birbirlerini dövüp suçu polise
atıyorlar. Ve siz hâlâ bu valiyi yerinde tutuyorsunuz, bu valiyi
koruyorsunuz, yılın valisi seçiyorsunuz. Biraz vicdanınız
varsa o kayıtları bir alın, o Ali İsmail Korkmazın
annesinin neler çektiğini bir görün. Esmalara ağlarken Bunlar da
evladım. deyin, başka evlatlarınıza üzülürken, o
evlatlarınızı özel taşırken bunları da görün. Her
zaman burada kalkıp birileri bir şey söylediği zaman ona
saldırmayla, ona muhalefet etmeyle olmuyor. Vicdandan bahsediyorsanız
oradaki vicdanı görün. Annesi ne diyor -burada arkadaşın biri
söyledi- Keşke kurşunla vurulsaydı. Otuz sekiz gün çekti bu
insan.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun tasarısının 77 nci maddesinde
yer alan fıkrasındaki ibaresinin fıkrasında geçen
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Münir Kutluata (Sakarya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Kutluata, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
geniş bir görev ve sorumluluk alanı olduğunu daha önce
belirtmiştim. Ancak, iktidarın uyguladığı politikalar
Türkiyedeki gidişatın
gelişmeden ziyade sosyal dokuda bozulma istikametinde olmasından ötürü bu
Bakanlığımızın görev alanı her geçen gün daralmak
yerine genişlemektedir. Size sadece bir konuda, yüzlerce verilecek
örnekten sadece bir örnek vermek istiyorum: Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesi bu Bakanlığın görevlerini
sıralıyor, (c) bendinde de Çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunarak
sağlıklı gelişimini temin etmek üzere
diye devam ediyor.
Bakanlığın bu görevine rağmen, Millî Eğitim
Bakanlığı sorumluluğunu üzerinde bulunduran bir
şahıs Türkiyede 5 yaşındaki 500 bin civarındaki körpe
yavruyu ilköğretime
başlamak zorunda bırakmak suretiyle bir yaş neslini özürlü ve
problemli hâle getirmiştir. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının görevleri arasında bunlara mâni olmak
vardır ama bu gidişatın sebebi Hükûmettir, ilgili Bakan da
Hükûmetin bir üyesidir. Daha önce ifade ettiğim gibi,
Bakanlığın tamirat
kabiliyeti, takati 1 ise Hükûmetin
bozma ve tahrip etme takati ve gücü bindir. Dolayısıyla, bu
açıdan baktığımız zaman, Türkiye'de Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının görev alanı ve
sorumlulukları her geçen gün gereksiz şekilde genişlemekte ve
Bakanlık da bu sorumluluk altında ezilip gitmektedir.
Türkiye'de sosyal dokunun
ve yapının bozulmasında ve çürümesinde birçok etken vardır
sıralanabilecek, bunların içinde en önemlilerinden bir tanesi de
Türkiye'deki fakirleşmedir. Fakirleşme öyle ileri boyutlara gitmiştir,
öyle devam etmektedir ki iktidar da Türkiye'yle ilgili
değerlendirmelerini, maalesef, Türkiye için kullanılamayacak, nüfus
baskısı altında ezilmiş çok fukara ve çaresiz ülkelerde
kullanılan, günlük kişi başına düşen 1 dolarlık
harcama imkânıyla değerlendirmektedir. İktidar diyor ki
övünerek, ekonomiden sorumlu Bakan başta olmak üzere: Türkiye'de günlük 1
dolarla geçinen insan sayısını sıfırladık.
Hâlbuki böyle bir ölçünün Türkiye için verilebilmesi, kullanılabilmesi yüz
karasıdır. Dünya ölçeğinde bu rakamlar, çok fukara, kişi
başına gelir seviyesi hâlâ 300-400 dolar civarında olan ülkeler
için kullanılan bir ölçü olmasına rağmen, Türkiye'ye
kullanılması reva görülüyor, ama öbür taraftan Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının kendi sitesinde ve kendi ifadelerinde
gösteriliyor ki Türkiye'de asgari ücretin üçte 1iyle geçinmek zorunda kalan
-asgari ücretin üçte 1i 282 lira ediyor- 282 liranın da altında
gelirle geçinmek zorunda kalan aile sayısı 2-2,5 milyondur. Bu 2,5
milyon ailenin fert sayısı 10 milyon 400 bindir. Bunlar fakir
ailelerdir, çekirdek aile değildir, 4 kişi, 5 kişi
değildir. 282yi 5-6 kişiye bölerseniz, nerede günde 1 dolar? Ama bu
1 doların üzerine çıkarılmakla bu sayıyı azalttık
diye de övünen bir iktidarın
Türkiyede ekonominin üretimden kopup ranta
dayanıp yolsuzluğun içine battığı hâlde dönen
rakamlara dikkat ederseniz korkunç rakamlar vardır ortada. Bir türedi
müteahhide günde 1 dolardan 1 milyon insana yardım edin derseniz, 360
milyon dolarla 1 milyon kişiyi 1 doların üstünde gelire çıkarmış
olursunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) Ama buna rağmen Türkiyede rakamlar böyle kullanılmakta
ve haksız dağıtılan kazançlar da -biraz önce
konuşmamda ifade ettiğim gibi- diğer alanlara
dağıtılmaktadır.
Durum budur.
Takdirlerinize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Çok hızlı
bir şekilde geleceğim.
Kapanma Saati: 00.06
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
78inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 78 inci
maddesinde yer alan fıkrasındaki ibaresinin fıkrasında
geçen şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Münir
Kutluata Kemalettin
Yılmaz
Ankara Sakarya Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 78. maddesinin yasa tasarısı
metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Süleyman Çelebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Melda
Onur
İstanbul İstanbul İstanbul
Ramis Topal Muharrem
Işık Mehmet
Ali Susam
Amasya Erzincan İzmir
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Daha
fazla üye ile temsil edilmesi gerektiğinden.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 78 inci
maddesinde yer alan fıkrasındaki ibaresinin fıkrasında
geçen şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 78inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede
yapılmak istenen değişiklikle Sosyal Güvenlik Kurumu teşkilat
yapısında değişiklikler yapılıyor ve kurumda
Strateji Geliştirme Başkanlığına fazladan bir daire
başkanlığı kurulabilmesi için yeni bir başkanlık
kadrosuna izin vermemiz isteniyor.
Ülkemizde sosyal
güvenlik sisteminin yavaşlığı, Sosyal Güvenlik Kurumunun
iş bilmezliği ortadayken Şahtı, şahbaz oldu.
dediğimiz bir atasözüne uygun makamlar oluşturuluyor. Ülkemizde
mevcut emeklilerin bin bir sıkıntı çektiği, emeklilik
işlemlerinin hâlâ bu bilgi teknoloji sistemlerine rağmen aylar
sürdüğü -ki özellikle Emekli Sandığı emeklilerine- bir
yapıya sahip bir SGK, bu kadrolarla ışık hızında,
kaliteli, sağlıklı bir hizmet mi verecek?
Yine, ülkemizde yüz
binlerce insanın emekliliğinin yaşa, prime
takıldığı ortadayken bu insanların beklentileri âdeta
seçim malzemesi yapılırken sesini çıkartmayan, doğru düzgün
bir bilgi verisi, raporlaması olmayan SGK bu kadrolarla sanki uzay
çağını yakalayacak.
Binlerce
vatandaşımız -ki özellikle kanser hastalarımız-
ilacını bulamazken, Türk Eczacılar Birliğinde sıra
beklerken eczanelerden İlaç yok. diyerek geri gönderilirken,
dolayısıyla tedavi edilemezken bu kadrolar Sosyal Güvenlik Kurumunu
âdeta dünyanın en kaliteli kurumu mu yapacaklar merak ediyoruz.
Yine,
sağlıkta ve sosyal güvenlikte devrim yaptığını
iddia eden Hükûmetin yeniden dizayn ettiği bu SGK, mülga yeşil
kartlı hastaların, GSSli hastaların sevk zincirinden sıra
almak için hastane hastane gezdiği sorunlarını çözdü de mi kadro
istiyor, gerçekten çok merak ediyorum.
Özellikle en
sıkıntılı kurumların başında SGK geliyor.
Zira bu inkâr edilmez bir gerçek, ancak ortalık güllük gülistanlık
gösteriliyor değerli milletvekilleri. Ülkemizin sosyal güvenlik sistemi
alarm verirken bu kadroları istemek için özellikle ve evvela mevcut
kadrolarla üzerlerine düşen görevi yapmış olmaları
lazım diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Kurumunun maalesef karizması
çizilmiştir. Yıllardır milyarlarca liralık eğitim,
bilgi işlem, personel yatırımı yapan kurumun
işleyişi hâlâ felaket hâldedir. Yapılan değişiklik ve bütün
sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında
toplanması, karmaşıklığı gidermek bir yana,
iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Ülkemizde
tek sosyal güvenlik kurumu var. Ancak hâlâ SSKlı, Emekli
Sandığı, BAĞ-KURlu, YSS ayrımları devam etmekte,
bütün birleştirilen kurumların hak sahipleri hâlâ birbirinden ciddi
farklı haklara, farklı sıkıntılara ve farklı
sorunlara sahiptir. Yapılan
birleşmeden sonra âdeta insanlara gizli eziyet etmek, ceplerinden
ne kadar daha fazla para alabiliriz amacını hedefleyen bir Sosyal
Güvenlik Kurumu ortaya çıkmıştır. İnsanlar emekli
olurken birçok sorun yaşıyor, günlerce uğraşıyor,
vatandaşlarımız zor bela emekli oluyor ama maalesef
sıkıntı bitmiyor. Emeklilerin maaşları arasındaki
uçurumlar hâlâ devam ediyor. İntibak adı altında yapılan
yasal düzenlemelerle maalesef bu sorun da çözülememiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu arada emekli veya çalışan SGKlılar, âdeta
özel hastanelere önce alıştırıldı, şimdi ise
farklar, tedavi farkları, ameliyat farkları, oda farkları gibi
binbir türlü kalemlerle âdeta soyuluyorlar. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan
mülga yeşil kartlılar yani yerel sağlık sigortalılar
ise istedikleri hastanelerde maalesef muayene olamıyorlar. Ağır
hastalıkları olanlar dâhil sevk alabilmek için hastalarıyla
beraber hastane hastane gezmeye mahkûm ediliyorlar. Yüz binlerce mültecinin
dahi en kapsamlı hastanelerde ücretsiz tedavi edilebilmesini sağlayan
ve bunu da maalesef gariban vatandaşların sırtından yapan
sizler, önce kendi vatandaşlarımızın dertlerine çözüm
bulun, sonra elbette dünyanın her yerine her insana yardım
edebilelim.
Tedavi
bitti diyelim, vatandaş ilaç alacak, birçok ilaç yok, muadil adı
altında ilaçlarla geçiştiriliyorlar. Bulunamayanlar Türk
Eczacılar Birliğine yönlendiriliyor. Her reçetede ilaç
parasından fazla muayene farkı, reçete farkları
alınıyor. Bu, sosyal güvenlik sistemi değil, âdeta halkı
Sosyal Güvenlik Kurumu aracılığıyla soyma sistemidir.
Bu
duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
79uncu maddede bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 79 uncu
maddesinde yer alan fıkrasına ibaresinin "fıkrasında
geçen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Özcan Yeniçeri Münir Kutluata Kemalettin
Yılmaz
Ankara Sakarya Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi lüften
Gerekçe:
Maddede geçen ifadeye açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 80de iki adet önerge vardır, okutup
işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
80. maddesindeki en az üç yıl ifadesinin en az dört yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
Ramazan Kerim Özkan Hasan Ören
Burdur Manisa
Dilek Akagün Yılmaz Aytuğ Atıcı
Uşak Mersin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 80 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
Konya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Özcan Yeniçeri
Kayseri Ankara
Münir Kutluata
Sakarya
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, gerekçeyi mi
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uzmanlaşmanın anlamını yitirmesine ve
"kariyer meslek" sisteminin bozulmasına yol
açacağından maddenin tasarı metninden çıkarılması
önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
80. maddesindeki en az üç yıl ifadesinin en az dört yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, aile ve sosyal politikalar gibi, hiç
kimsenin itiraz etmeyeceği ve kulağa hoş gelen kelimelerle
süsleyerek bir şeyleri gizlemeye
çalıştığınız 524 sayılı çorba
yasanın 80inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine
söz almış bulunuyorum. İstediği yasa
değişikliğini yiğitçe, gizlemeden, gizlenmeden Genel Kurula
getiren ve arkasında duran, komisyonlarda konuşurken başka,
oylamalarda, Genel Kurulda başka davranmayan tüm milletvekillerini de
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddeyle, 80inci maddeyle ne getiriyorsunuz? Tipik bir AKP
klasiği getiriyorsunuz. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanununun 30uncu maddesini şöyle değiştiriyorum yani
başkanlıkta, SGK Başkanlığının merkezinde
bulunan genel müdür yardımcısı, daire başkanı veya
taşradaki il müdürünü bir çırpıda sosyal güvenlik uzmanı
yaptım diyorsunuz. Yakışır mı size?
Yakışır. Niye böyle yapıyorsunuz? Belli değil.
Amacınız ne? Belli değil. Hangi ihtiyaçtan kaynaklandı?
Belli değil. Niye belli değil? Çünkü gerekçeye de yazmamışsınız,
genel gerekçede de madde gerekçesinde de belirtmemişsiniz, hiçbir
açıklama yok. Diyorsunuz ki: Bir genel müdür yardımcısı
eğer üç sene orada genel müdür yardımcılığı
yapmış ise helalinden bir sosyal güvenlik uzmanı kadrosu verdim
gitti. Yetmedi, il müdürü... E, öyle ya,
bunca sene size hizmet etmiş bir il müdürü üç sene o görevi
yapmış ise o artık size göre uzman olmuştur diyorsunuz ve
uzman atıyorsunuz. Ellerinizi kaldırıyorsunuz, birazdan
kaldıracaksınız ve bunların tamamını uzman
yapacaksınız.
Peki, hiçbir
açıklamanız olmadığına göre bizim düşünmemiz
lazım, niye böyle bir işe kalkıştınız? Birinci
olasılık, siz de artık AKPnin tepetaklak gittiğini
gördünüz. Atadığınız bazı liyakatsiz bürokratlar
yerlerinden oynatılmasınlar diye şimdiden korumaya
aldınız yani hizmetlerini karşılıksız
bırakmadınız.
Peki, aslında
yasanın esasına göre sosyal güvenlik uzmanı kadrosu kazanmak
için ne gerekiyor? Bir: Mesleki sınav gerekiyor. İki: Yabancı
dil sınavı gerekiyor. Üç: Bu insanlar tez hazırlamalılar ve
sonrasında da sınavda yeterli olmalılar. Sizin için bir
anlamı var mı? Yok. Üç sene size hizmet etsin, sizin için yeter.
Peki, diyeceksiniz
ki yani siz AKPliler demeyecek ama belki muhalefetteki arkadaşlarım
bu kadar da olmaz diyecekler ama beterin beteri var. Size bir hatırlatma
yapayım: Yine, bu Mecliste mübarek parmaklarınızı
kaldırıp sizler tıp profesörü bile yaptınız.
Hatırlayın, jet profesörlerin muayenehanelerinde veya özel
hastanelerde geçirdikleri süreyi sanki üniversitede, akademik eğitim
birimlerinde geçirmiş gibi saydınız ve bunun için ellerinizi
kaldırdınız. E, siz bir adamı bir parmak kaldırarak
profesör yaptıktan sonra, eh, bazı yöneticileri de sosyal güvenlik
uzmanı yapmanıza aslında şaşırmamak gerekiyor ama
şunu unutmayın ki yeterlilik, bilgi, liyakat gerektiren unvanlar
sizin ellerinizle eğer hayat bulsa bile meşru değildir, ahlaki
hiç değildir çünkü birileri çalışıyor, kazanıyor,
diğeri de dayısı varsa kazanıyor.
Şimdi, birinci
olasılık buydu. İkinci olasılık ne? İkinci
olasılık da, insanın aklına geliyor, bu kadar ulufe gibi
kadro dağıtıyorsunuz, acaba birilerine sus payı mı
veriyorsunuz? Yani, vermiyorsanız, şimdi birazdan grup başkan
vekiliniz çıkar, der ki: Hayır, biz sus payı vermiyoruz. Sen
konuşma, sus. Al sana bir uzmanlık, demiyoruz. dersiniz, biz de
oturduğumuz yerden sizi alkışlarız ama bunun böyle
olmadığını siz de biliyorsunuz. Siz de sizi bu kadar
suçlamalara rağmen artık hiç yerinizden zıplamıyorsunuz,
artık hiçbir şekilde itiraz etmiyorsunuz çünkü yaşanan
olaylardan sonra siz de benim bu anlattıklarımın gerçek olma
ihtimalinin yüksek olduğunu biliyorsunuz, görüyorsunuz. İnanın
yerinizde olmak istemezdim.
Allah
yardımcınız olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Allah sizin de yardımcınız olsun Hocam.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
81inci maddede iki
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 81. maddesindeki "Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ile Sağlık
Bakanlığı'nın görüşünü alarak belirlemeye
yetkilidir" ifadesinin "Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nın
görüşünü alarak belirler" olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ramazan Kerim Özkan Haydar Akar Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Burdur Kocaeli İstanbul
Hasan Ören Dilek Akagün
Yılmaz
Manisa Uşak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 81 inci maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesinin
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Özcan Yeniçeri Münir Kutluata
Konya Ankara Sakarya
Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Manisa Kayseri
''3713
sayılı Kanuna göre aylık bağlanmış maluller, 5434
sayılı Kanunun 56 ncı maddesi veya 2330 sayılı Kanunun
2 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (f) bentlerinde
sayılanlardan 3713 sayılı Kanun kapsamına giren olaylar
sebebiyle aylık bağlananlar ile 3713 sayılı Kanun kapsamına
girmese dahi başkasının yardımı ve desteği
olmaksızın yaşamak için gereken hareketleri yapamayacak derecede
malul olan vazife ve harp malullerinin sağlık kurulu raporuyla
ihtiyaç duydukları her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici
araç ve gereçlere hiçbir süre ve fiyat kısıtlaması getirilmeden
Kurumca karşılanır."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akçay siz mi konuşacaksınız?
Buyurun Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 81inci
maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu 81inci maddeyle
ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin
miktarı, standardı, sağlanması sağlanması derken
temini-uygulanması, kullanma süreleri ve garanti süresi sonrası bakım,
onarım ve yenilenmesi hususlarında Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının görüşünün alınması
öngörülmekte. Bu düzenlemeyi özü itibarıyla olumlu görmekle birlikte
bazı tabii, noksanlıkları ve uygulama hatalarını da
beraberinde getirmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının görüşünün alınması önemli ama
yeterli değil, bir de bunun uygulanması var.
Şimdi, 5510
sayılı Kanunun 73üncü maddesine göre 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununa göre aylık bağlanmış maluller ile yine,
3713 sayılı Kanun kapsamına girmemekle beraber Başkasının
yardımı ve desteği olmaksızın yaşamak için
gereken hareketleri yapamayacak derecede malul olan vazife ve harp malullerinin
sağlık kurulu raporuyla ihtiyaç duydukları her türlü
ortez/protez ve diğer iyileştirici araç ve gereçler herhangi bir
kısıtlama getirilmeksizin Kurumca karşılanır.
denilmektedir, daha doğrusu karşılanması gerekmektedir,
kanun böyle diyor ancak Sağlıkta Uygulama Tebliğiyle kanuna
aykırı olarak harp ve vazife malullerinin kullandıkları her
türlü ortez, protez, araç gereç ile ilaç ve tıbbi malzemelere kanuna
aykırı olarak süre ve fiyat kısıtlaması
getirilmiştir. Bu, aynı zamanda kurallar hiyerarşisine de
aykırıdır. Mutlaka bu Sağlıkta Uygulama
Tebliğinin kanunun amacına ve hedefine uygun olarak
yapılması gerekir. Bizim verdiğimiz önerge, kanunen verilmesi
gereken bu hususun tebliğle sınırlamasının mümkün
olmayacağını getirmektedir yani bu sınırlama
kaldırılmaktadır.
Bu torba kanunda
şehit aileleri, gaziler ve malullerle ilgili yapılan düzenlemeler
olumlu olmakla birlikte, geçtiğimiz ve önceki yıllardaki hep birlikte
yaptığımız düzenlemeleri de dikkate alarak, onları da
kast ederek harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle malul ve
gazilerimizin beklentilerinin devam ettiği bazı hususlar da
bulunmaktadır ve bu beklentiler de henüz karşılanmış
değildir.
Yine, bu Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının görev sahasına giren
maddelerinin bitim zamanına da geldiğimiz için ben kısaca
şehit aileleri ve gazilerimizin bazı sorunlarını ve
beklentilerini de başlıklar hâlinde tekrar dile getirmek istiyorum.
Şehitlerimizin
çocuklarının tamamına istihdam hakkı verilmelidir.
Artık, bu, bundan sonraki kanuni düzenlemelerde mutlaka yapmamız
gereken bir düzenlemedir.
Malul
gazilerimizden çalışanlara 3.600 gün prim gün sayısını
doldurmaları hâlinde emeklilik hakkı tanınmalıdır.
Gazilerimizin 1 Ekim 2008 tarihten önceki döneme ait sosyal güvenlik destek
primi borçları silinmeli ve bu tarihten önceki çalışma dönemleri
için ödedikleri sosyal güvenlik destek primleri de iade edilmelidir.
Harp ve vazife
malullerinin kullandığı ortez, protez, araç gereç ve tıbbi
malzemeler hiçbir kısıtlama olmadan
karşılanmalıdır.
Kore ve
Kıbrıs gazilerimizin hepsine şeref aylığı tam
olarak ödenmelidir. Bu da çok önemli bir sorundur.
Devlet övünç
madalyası verilenlere aynı zamanda şeref aylığı
da bağlanmalıdır.
Şehit ve gazi
çocuklarına vakıf üniversitelerinde kontenjan
ayrılmalıdır ve ayrıca gazi ve ordu vazife malulü
sayılanlara, sağlık kurulu raporu istenmeden Sosyal Güvenlik
Kurumunun verdiği ücretsiz seyahat kartlarını ibraz etmeleri
şartıyla 1600 ccden düşük ve beş yıl süreyle
kullanmak şartıyla ÖTVsiz ve KDVsiz araç verilmelidir.
Bu
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 81. maddesindeki "Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nın
görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir" ifadesinin "Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık
Bakanlığı'nın görüşünü alarak belirler" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, kanun yapma tekniklerini altüst eden ve yasama
uzmanlarımızın sınırlarını zorlayan 524
sayılı çorba yasanın 81inci maddesiyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Sağlık gibi hayati bir konuda asla yalan söylemeyen ve halkı
kandırmayan milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortasının 63üncü maddesini
değiştiriyorsunuz. Vallahi sevinmiştim, Herhâlde AKP bu 63üncü
maddeyle bir ayıbını temizleyecek. diye ümitlenmiştim.
Hatırlatayım size ayıbınız neydi bu maddeyle ilgili
olarak: Kurumca -yani SGK kurumunca, SGK tarafından- finansmanı
sağlanacak sağlık hizmetlerinin belirlenmesi gerekir. diye bir
madde koymuştunuz. Yani, SGK hangi tedavileri ödeyecek, SGK hangi
teşhis yöntemlerini ödeyecek buna kurum karar verecekti sizin yine o
parmaklarınızı kaldırarak kabul ettiğiniz bu yasaya
göre. Yani, SGK kendisini doktor yerine koyacak ve Ben neyi öderim? diye
karar verecekti. Neye göre? Kendi kafasına göre. Dikkat edin, burada yine
bir AKP klasiği yaparak kelime oyunu yapmıştınız. SGK
neyi öder? Hâlbuki esas yapmak istediğiniz şey SGK neyi ödemez?
idi ama SGK bir şeyi ödemezse negatif konuma düşeceği için
ayıp olurdu halka. Halkı kandırmalıydınız ve
halka yine yalan söyleyerek SGKnın neyi ödeyeceğini belirliyordunuz.
Yani bedeli ödenmeyecek sağlık hizmeti ne demek Allah
aşkına? Ömür boyu prim ödeyeceksiniz, sağlık hizmeti almaya
gideceksiniz SGK diyecek ki: Bir dakika, ben bunu ödemiyorum. Hangi
anlayışla, sosyal devlet anlayışıyla mı?
Hayır, faşist devlet anlayışıyla sizler, hangi tedavi,
hangi teşhis yöntemini SGKnın, yani devletin ödemeyeceğine
karar vermiştiniz. Bir de şimdi bunu düzeltmek bir kenara dursun Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi hepimizin sempatisini kazanmış,
hepimizin duygularına hitap eden özel bir bakanlığı bu
ayıba ortak ettiniz; dediniz ki: Sağlık
Bakanlığıyla beraber Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı da buna birlikte karar versin. Yani Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı diyecek ki Şunu öde, şunu
ödeme. Böyle bir rezaleti ancak sizden bekliyoruz.
Bakın,
Başbakanınız bugün Almanyada buyurdular, örnekler buyurdular.
Geçmişi sorgulayalım; SSKya ödenen primlerimiz nereye gidiyordu?
diye hazret kükredi. Ben buradan söyleyeyim, herkes emindi ki kimsenin cebine
gitmiyordu. Şimdi halk size soruyor: SGKya ödediğimiz primler
nereye gidiyor? diyor. Açıkça soruyor: Şüphe ediyoruz, acaba
SABAHı, ATVyi satın almak için büyük patronun kurmuş
olduğu havuza katkı olarak mı gidiyor bizim SGKya ödediğimiz
paralar?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Havuza gidiyor, havuza!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Veya Habertürke talimat vermek üzere acaba bir para
aktarımı mı yapılıyor? Soruyor vatandaş, buyurun
çıkın cevap verin. Hayır, oraya gitmiyor. deyin, nereye gittiğini
çıkın söyleyin. Ya da halk soruyor, diyor ki:
Hırsızları erkenden gören, hırsız var diyen
gençlere biber gazı olarak mı dönüyor bizim SGK primleri veya
kurşun olarak mı dönüyor? Daha da kötüsü, Ali İsmail
Korkmazı öldüren sopa olarak mı dönüyor? Çıkın
bunları söyleyin. Halk soruyor: Biz bu kadar prim öderken
sağlık hizmetleri neden kapsam dışı kalıyor? Biz
adam gibi primleri ödüyoruz, AKP Hükûmeti de bize adam gibi sağlık
hizmeti sunmak zorunda. diyor. Ben primlerimi ödüyorum ama
Bakanınız çıkıp benim reçete bilgilerimi satıyor.
diyor. Allah gözünüzü doyursun. diyor. Ben primimi ödüyorum, doktora her
gittiğimde benden 11 noktada katkı payı alıyorsunuz,
hakkımı size helal etmiyorum. diyor. Benim SGKya ödediğim
primleri çıkın burada bize anlatın. diyor vatandaş.
Çıkıp biriniz, varsa anlatacak olan, buyursun anlatsın, ben de
öğreneyim, vatandaş da öğrensin
ama o yüz kimsede yoktur diye düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük'ün 91'inci
maddesine göre "Yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme
açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir."
Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi ilk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 81 inci maddesinden sonra aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve takip eden maddelerin teselsül ettirilmesini
saygılarımızla arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Hasan
Ören Hülya Güven
İstanbul
Manisa İzmir
Ali
Serindağ Haluk Ahmet
Gümüş Birgül Ayman Güler
Gaziantep Balıkesir İzmir
"MADDE 82-
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 80 inci maddesinin
fıkrasının (a) bendinin üçüncü alt bendine
"ödemelerin" ibaresinden sonra gelmek üzere " ve bakıma
ihtiyacı olan engellilerin evde bakımına destek için
yapılan sosyal yardımların,", (b) bendinde yer alan
"Ayni yardımlar" ibaresi "Bakıma ihtiyacı olan
engellilerin evde bakımına destek için yapılan sosyal
yardımlar hariç olmak üzere, ayni yardımlar " şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Plan ve Bütçe Komisyonunun
değerli üyeleri, Komisyon sıralarına bekliyoruz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Bütün milletvekilleri gelse gene salt çoğunluk olmuyor.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz yoktur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 81 inci maddesinden sonra aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve takip eden maddelerin teselsül ettirilmesini
saygılarımızla arz ederiz.
Hülya Güven Haydar Akar Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
İzmir Kocaeli İstanbul
Ramazan Kerim Özkan Hasan Ören Dilek Akagün
Yılmaz
Burdur Manisa Uşak
"MADDE 82-
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"EK MADDE 8-
24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun Ek 7 nci
maddesine göre bakıma ihtiyacı olan engellilerin evde
bakımına destek için sosyal yardım alan kişilerden, uzun
vadeli sigorta kolları açısından bu Kanuna göre zorunlu
sigortalı olunması gereken bir çalışması bulunmayanlar
4 üncü maddenin (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.
Bakıma
ihtiyacı olan engelli 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal
Hizmetler Kanununun Ek 7 nci maddesine göre sigortalı olmayı kabul
eden evde bakımına destek için sosyal yardım alan kişiyi
işe giriş bildirgesi ile ücret ödemeye başlanacak tarihten en az
on beş gün önce Kuruma bildirir. Ancak, bu maddeye göre
sonradan sigortalılık ilişkisinin kurulması yönünde
bakıma ihtiyacı olan engelliden talepte bulunan evde
bakımına destek için sosyal yardım alan kişi ise, talep
tarihini izleyen aybaşından itibaren bakıma ihtiyacı olan
engelli tarafından bu madde hükümlerine göre sigortalı olarak
bildirilir. Bu Kanuna göre uzun vadeli sigorta kolları açısından
zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir
çalışması olduğu halde bu madde hükümlerine göre
sigortalı olma talebinde bulunanlar ile sonradan uzun vadeli
sigortalı kolları açısından sigortalı olarak
çalışmaya başladığı halde bu maddeye göre olan
sigortalılık ilişkisinin sona erdirilmesini talep etmemiş
olanlar, bakıma ihtiyacı olan engelli tarafından Kuruma
bildirilir ve bu durumda olanlar için ödenmiş olan sigorta primleri iade
olunur.
Bu maddeye göre sigortalı
olanların dul, yetim veya engelli olmaları nedeniyle
bağlanmış olan gelir veya aylıkları kesilmez."
BAŞKAN Sayın Komisyon, salt
çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri,
lütfen Komisyon sıralarına bekliyoruz.
BAŞKAN Şimdi
anlaşıldığına göre salt çoğunluk yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Salt çoğunluğumuz yoktur
katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
82nci maddede iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı kanun tasarısının 82 inci maddesinde geçen
%50si kurumlar vergisinden müstesnadır. ibarelerinden önce gelmek üzere
ilk 5 yıl tamamı, sonraki yıllarda ibarelerinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Konya Manisa
Kayseri
Özcan Yeniçeri Münir Kutluata
Ankara Sakarya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 82 nci maddesiyle 13/6/2006
tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/A maddesinden
sonra gelmek üzere bu Kanuna eklenmesi öngörülen 5/B maddesinin birinci
fıkrasında yer alan %50si kurumlar vergisinden müstesnadır.
ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
%50si, dışa
bağımlılığı azalttığı yönünde
ilgili bakanlıklar ve TÜBİTAK tarafından olumlu görüş
bildirilen buluşlardan elde edilen kazanç ve iratların ise
tamamı kurumlar vergisinden müstesnadır.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın
İstanbul İstanbul
İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam İzzet
Çetin
İstanbul İzmir
Ankara
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, siz mi konuşacaksınız?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
2014 Yılı
Programının 2.2.2.10. Bilim, Teknoloji ve Yenilik
başlıklı bölümünde öngörülen tedbirlerden birisi de
dışa bağımlılığın yüksek olduğu
sektörlerde yerli ürün ve teknolojiler geliştirilmesine yönelik
araştırma programları ve projelerin desteklenmesi ve
etkinleştirilmesidir.
Bu çerçevede
dışa bağımlılığı azaltacak nitelikte
olduğuna ilişkin olarak ilgili bakanlıklar ve TÜBİTAK
tarafından olumlu görüş bildirilen buluşlardan elde edilen
kazanç ve iratların tamamı kurumlar vergisinden istisna edilerek
uluslararası rekabete açık alanlarda yatırımcıya
avantaj sağlanması öngörülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 82 inci
maddesinde geçen %50si kurumlar vergisinden müstesnadır. ibarelerinden
önce gelmek üzere ilk 5 yıl tamamı, sonraki yıllarda
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Türkiyede
gerçekleştirilen araştırma, geliştirme ve yenilik
faaliyetleri ile yazılım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan
buluşlarından elde edilecek kazançların ilk 5 yıl
tamamının kurumlar vergisi dışı
bırakılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 83te üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 5520
sayılı Kanunun 10uncu maddesinin birinci fıkrasını
düzenlemeyi öngören 83üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen azami
beş yıl ibaresinin asgari 7, azami 10 yıl şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Abdullah Levent Tüzel Altan Tan Hasip
Kaplan
İstanbul Diyarbakır Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 83 üncü
maddesinde yer alan "İndirim, her bir engelli çalışan için azami
beş yıl süre ile uygulanır ve" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Özcan Yeniçeri Erkan Akçay
Konya Ankara Manisa
Münir
Kutluata Yusuf
Halaçoğlu
Sakarya Kayseri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 83 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi Musa Çam İzzet
Çetin
İstanbul İzmir Ankara
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ayaydın Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
MADDE 83 5520 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
"h) 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı
Engelliler Hakkında Kanuna göre kurulan korumalı işyerlerinde
istihdam edilen ve iş gücü piyasasına kazandırılmaları
güç olan zihinsel veya ruhsal engelli çalışanlar için diğer
kişi ve kurumlarca karşılanan tutar dâhil yapılan ücret
ödemelerinin yıllık brüt tutarının yüzde 100'ü, diğer
engelliler için % 50'si oranında korumalı iş yeri indirimi
(İndirim, her bir engelli çalışan için azami beş yıl
süre ile uygulanır ve yıllık olarak indirilecek tutar, her bir
engelli çalışan için asgari ücretin yıllık brüt
tutarının yüzde 150'sini aşamaz.). Bu bentte yer alan
oranı, engellilik derecelerine göre yüzde 150'ye kadar artırmaya veya
tekrar kanuni oranına indirmeye Bakanlar Kurulu; bendin uygulamasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının görüşünü alarak Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Sosyal
güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler:"
başlıklı 61 inci maddesi Devlete, engellilerin
korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını
sağlayıcı tedbirler almakla görevlendirmektedir. Bu görev,
ayrım gözetmeksizin tüm engelliler yönünden verilmektedir. Oysa Kanun
Tasarısının 83 üncü maddesiyle getirilen düzenlemede iş
bulmalarında göreceli güçlük dikkate alınarak sadece zihinsel veya
ruhsal engelliler dikkate alınırken diğer engelliler ihmal
edilmiştir. Önerge ile sağlam insanlara göre istihdam edilmelerinde
güçlük bulunan diğer engelliler için indirim oranının % 50
uygulanması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 83 üncü
maddesinde yer alan "İndirim, her bir engelli çalışan için
azami beş yıl süre ile uygulanır ve" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, buyurunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, aslında geçmişe baktığımız
zaman, bizim hemen yakın tarihimizdeki Osmanlı Devletinde özellikle,
bugün engelli olarak adlandırdığımız âmâ ve
malul adı altında insanlar, ta 1400lü tarihlerde her bir ilin
mahalle mahalle tahrirleri tutulduğunda orada yaşayan insanların
her biri tek tek baba adlarıyla bile tespit edilmiştir. Yani âmâ
olanlar baba adlarıyla tespit edilmiştir, malul olanlar yine baba
adlarıyla birlikte tespit edilmiştir ve ilginçtir ki bugün
muafiyetleri yüzdelere böldüğümüzde o zaman bir anlam
taşımamaktadır ve bunlar, tümüyle vergilerden muaf
tutulmaktadır. Yani, biz 1450 yıllarındaki duruma bile şu
an gelememiş durumdayız. Yani o tarihlerde, düşünün ki engelli
olan insanlar tümüyle vergilerden muaf tutulmuştur ve onlara bütçenin
beşte 1i ayrılmak suretiyle aynen şu tabir
kullanılır: Kâr u kisbden mahrum olanlarla, kimsesiz, dul ve
yetimlerin iaşe, ibate ve ilaç bedelleri olmak üzere. der. Yani bizim
altı yüz yirmi dört sene dünyaya hükmeden devletimizin sosyal yönünü
ortaya koyan çok önemli bir ifadedir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti modern
tarihinde maalesef buna ulaşılması hayal edilememektedir.
Değerli
milletvekilleri, sadece bunlar değil. O tarihlerde cüzzamlıların
adalara sürgün edildiği veya akıl hastalarının toplumdan
tecrit edildiği bir ortamda, Osmanlı Devleti bunlarla ilgili özel
hastaneler kurmuştur. Edirneye gitmişsinizdir, sadece II. Bayezid
Külliyesinde bile şunu görürsünüz: Akıl hastalarının, su
sesiyle, müzik ve kuş sesleriyle tedavi edildiğini görürsünüz.
Aslında, bugün, modern tıbbın yerine getirdiği
olayları ta 1460lı yıllarda,1480li yıllarda
görmektesiniz; bu, çok önemli bir durumdur.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Selçuklu döneminde de var.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Selçuklu döneminde de var ama ben Yakın
tarihimiz. dedim dikkat ederseniz. Yakın tarihimiz. dedim çünkü çok
uzaklara gitmeden de bunları ortaya koyuyoruz. Dolayısıyla,
bizim -zannediyorum ki- daha henüz yolları bile
ayarlayamadığımız, bir mekâna giderken engellilerin
rahatlıkla o mekâna çıkamadıkları bir ortam düşünün
bugün Türkiye Cumhuriyetinde ama bundan beş yüz yıl önce bunu temin
eden bir devlet; işte gerçek devlet odur. Gerçek devlet ne
yaptığını bilen devlettir, gerçek devlet topluma hizmet
eden devlettir ama bakın, bizler milletvekili seçildik. Kim seçti bizi?
Türk milleti seçti, milletimiz seçti ve Anayasa'mızda şu yazar: Her
milletvekili, seçildikten sonra bütün Türkiye'nin milletvekilidir, sadece bir
şehrin milletvekili değildir. Dolayısıyla, şu
boş sıralara baktığımız zaman -saat ne olursa
olsun- bu boş sıralarda yer almayan milletvekillerinin her birinin,
aslında o milleti temsil etme yetkisinin olmadığını
düşünüyorum.
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) MHP
sırasında da kimse yok.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, ben kendim için de söylüyorum, sadece
sizin için değil.
TÜLAY BAKIR
(Samsun) Çalışma saati fizyolojik değil.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bu Mecliste yer almayan herkes için söylüyorum,
sadece sizin için söylemiyorum, sadece CHP veya MHP
Kim varsa
Yani, bir
göreve geliyorsanız, size bir görev tevdi edilmişse o görevi
hakkıyla yerine getirmeniz gerekir. Dolayısıyla, bunu
yapmıyorsak
Bakın, aldığımız her kuruşun
karşılığı kul hakkıdır. Kim ne derse desin,
aksini iddia edemezsiniz.
TÜLAY BAKIR
(Samsun) Çalışma saatleri fizyolojik değil.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ben diyorum ki, o zaman birileri kimin
vasıflarını taşıyacak, kimin
vasıflarını taşımayacak? Ama milletvekilleri
konuştukları her şeye dikkat etmek zorundadır,
Başbakan da konuştuğu her şeye dikkat etmek zorundadır
çünkü her biri normalde milletvekilidir. Birilerinin çıkıp da ne
Allahın tüm vasıflarını birine yükleme hakkı
vardır ne de bir başbakanın tutup bir muhalefet liderinin
konuşmalarını kaldırma yetkisi vardır.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kim böyle bir şey söyleyebilir ya?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Arkadaş, kendinize gelin, bir şey
söylüyorum, dinleyin.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Aklını kaybetmesi lazım
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Orada bir vasfı eğer birilerine
yüklüyorsanız, bunu da tenkit etme hakkını
taşımamız lazım, sizin de bunu taşımanız
lazım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hocam, düzeltti onu, düzeltti ya.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Eğer dürüstseniz bunu taşıyın,
Yanlış yapmıştır. deyin, Yanlış
yapmıştır. deme büyüklüğünü gösterin.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Elbette yanlıştır ya, elbette
yanlıştır ki buna
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, tüm vasıflar
Videosu da elde var.
Tüm
vasıfları dediğim zaman yaratıcılık vasfı
da girer.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Parti sözcüsü açıklama yaptı bununla
ilgili. Niye duymazlıktan geliyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Kardeşim, boşa konuşuyorsunuz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İnsanın aklını kaybetmesi lazım
böyle bir şey söyleyebilmesi için.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Parti sözcüsü konuştu, açıklama
yaptı. Yeterli değil mi? Niye istismar ediyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Açıklama yapması şudur
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Niye istismar ediyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) O zaman
İstismar etmiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Sayın Başbakanın da kalkıp bunu
söylemesi lazımdı.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Parti sözcüsünün açıklaması yeterli
değil mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Sen ne halt ediyorsun be adam. demesi
lazımdı. Niye demedi?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Ayıp ya, ayıp!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Parti sözcüsü açıklama yaptı, yetmedi
mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Başbakan yaptı mı?
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 5520
sayılı Kanunun 10uncu maddesinin birinci fıkrasını
düzenlemeyi öngören 83üncü maddesin ikinci fıkrasında geçen azami
beş yıl ibaresinin asgari 7, azami 10 yıl şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi
Gerekçe
Türkiye nüfusunun
%12sini engelli yurttaşlarımız oluşturmaktadır. Bu
kadar yüksek bir engelli nüfus barındırılmasına
rağmen, Cumhuriyet Hükûmetlerinin hiçbiri, bu konuda yapısal ve
sonuç alıcı düzenlemeler yoluyla engelli
yurttaşlarımız katlanılamaz ve insan hakları ihlali
boyutuna ulaşmış sorunlarına gerektiği gibi
eğilmemiştir. Geldiğimiz zaman diliminde engelli
yurttaşlarımızın sorunları halen, bütün
yakıcılığıyla devam ederken, tasarıda bahsi geçen
zihinsel ve ruhsal engelli yurttaşların sorunları ve toplumun
diğer kesimleriyle birlikte sosyal ve iktisadi hayata katılım
göstermelerini düzenleyen elzem ve gecikmiş bu düzenleme oldukça önem arz
etmektedir. Değişiklik ile bu sorunun
yakıcılığına bir kez daha dikkat çekmek ve
istihdamlarını daha da cazip kılmak
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm 84
ila 101inci maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Erdal Aksünger.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Arkadaşlar, nereye gidiyorsunuz? Dinleyin
ya.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Demin söyledik kul hakkına giriyor diye,
adamlar gene gidiyor ya.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Aynı şeyleri konuşuyorsunuz,
neyini dinleyeyim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ne diyorsun ya? Kim o ya?
BAŞKAN
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum gecenin bu saatinde.
Evet, aslında
tabii bu saatte bunu konuşmak, bu yasayı bir vesileyle halktan
kaçırmanın temel noktalarından bir tanesi.
Şimdi,
İnternetle ilgili olarak gelen bu torba kanun içerisindeki maddeler, Plan
Bütçe Komisyonunda da anlattığımız gibi, aslında
devlet ile vatandaş arasındaki bir güven probleminin eseridir. Bugün
ülkede, son on yıldır çok ciddi bir güven problemi
yaşanıyor. Güven probleminin temelinde sizin
yaptıklarınız yatıyor. Bugün sokağa
çıktığınızda, yargıyla ilgili,
vatandaşın öyle veya böyle bilgisine bir başvurun, yargıya
güveniyor mu, kolluk kuvvetine güveniyor mu, yasamaya güveniyor mu veya hangi
kuruma güveniyor, siyaset kurumuna güveniyor mu? Bu problemleri sokaktaki
vatandaştan bire bir dinleyeceksiniz.
Arkadaşlar,
İnterneti yasaklamanız mümkün değil. Bu kanunun torba yasa
içerisinde getirilme gerekçesi, aslında aralık ayından önceki
Gezideki olaylar ve arkasından gelen büyük 17 Aralık depremidir.
Şimdi, birkaç
şeyden bahsetmek istiyorum: TİBin, bu ülkede bu kanunla yeni bir
MİT fonksiyonuna getirilmek istendiğini çok açıkça söylemek
istiyorum.
Bakın,
arkadaşlar, iktidardan arkadaşlar çıkıp televizyonlarda
anlatıyorlar, ben de dinliyorum bazı yerlerde, inşallah burada
da anlatacaklar, bu soruların cevaplarını vermelerini istiyorum,
Yargı yerine koyuyorsunuz. dediler. Dediler ki: Avrupada böyle bir
yasal düzenlemeler var. İddia ediyorum, Avrupanın hiçbir kurumunda,
hiçbir ülkesinde böyle bir düzenleme yok.
Bakın, getireceğiniz
yasayla ne yapmaya
çalışıyorsunuz? TİBe bir kadro tahsisi yapıyorsunuz.
Bu kadro tahsisi büyük ihtimalle kolluk kuvvetlerinden kaydırmalarla
yaşanacak ve daha önce yaşanan, işte, özel hayatın
gizliliği esasının ihlalinde yaşanan sorunlarda Ya, biz
mahkemeye gittiğimizde bir hafta bununla ilgili mahkemeden karar
çıkartamıyorduk. diyorsunuz, şimdi dört saatte TİB
başkanına başsavcı yetkisi vererek, kendisini mahkeme
yerine koyan bir kurum yaratarak
bunu engellemeye gideceksiniz.
Arkadaşlar,
dinlerseniz bilgi vereceğim ben size ve ne
yaptığınızı anlatacağım. Tabii, gecenin bu
saatinde gerçekten de çok anlamsız kalıyor ama.
Şimdi,
iddiamız vardı, arkadaşlarla Komisyonda konuştuğumuzda
-bir komisyon raporu çıkmıştı, aslında Dinleme
Komisyonunda da, İnternet Komisyonunda da bunlar çıktı-
arkadaşlar dedi ki: Biz Komisyonda bunları yazmıştık
raporda. Doğru, yazmıştık ama hukuki temelli olarak
yazdık bunları. Biz hiçbir zaman TİBi alın da MİT
gibi davranın, yargı yerine koyun. demedik ki, böyle bir şey
yok. Dört saatte kime veriyorsunuz yetkiyi de yapacak bu işi ya? Adam
başsavcı mı ki TİB başkanı bunun
kararını versin, mahkeme mi ki bunun kararını versin? Madem
böyle bir şey var ortada, çıkarın, deyin ki 40 tane daha
savcı koyalım Ankaraya, bu savcılar gerekli olan kararları
versin, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda da -ben hukukçu değilim ama-
bir değişiklik yapılsın, bu değişiklikle desinler
ki: Yirmi dört saat içerisinde bu kararı vermek zorundadır. Peki,
neden kolluk kuvvetinden adam getirip de kararı onlar verecekmiş ki?
Neden?
Peki, özel
hayatın gizliliği nedir ya? Gene bunun kararını vermesi
gereken hukukun kendisi değil mi? Kim verecek bunun kararını?
Sayın Bakan bana anlattığında Ya, ben kendi yetkimi
kaldırıyorum. dedi, Ya, sizin yetkinizi kaldırmanız
meselesi değil ki. dedim ben. Konu, gerçekten kendini demokrasiye
adamış, öyle olduğunu iddia eden bir ülkenin kanunlar
çerçevesinde bir iş yapması meselesi. Böyle bir şey yok ki
burada, böyle bir şey yapılmıyor ki bu konuyla ilgili olarak.
Nereden
getirecekler bu kolluk kuvveti dediğim veya bu kadroyu? MİT'ten
getirecekler, nereden getirecekler. Ayrıca 75 tane de yeniden diyorlar ki
sözleşmeli personel alınacak, onları nereden getireceksiniz? Ya,
bu kadar adama ihtiyaç ne için var? Bir hızlı karar alma
mekanizması için varsa, ya, 40 tane savcı daha getirin oraya, yirmi
dört saatte alsın bu kararları, versin. Neden bunu yapmıyoruz?
Ya, bakın, zaten ne yaparsanız yapın İnternet engellenmeyecek
ama
Yani, bunu anlatmak istemiyorum, teknik olarak detayı çok; bilen
arkadaşlar bilir, bunun engellenmesi mümkün değil. Zaten kanun öyle
bir kanun ki teoride bir şeyler yazılmış, pratikte
uygulanması da mümkün de değil yani. Diyor ki: İçeriği
kaldır. Nereden kaldıracak? Amerikaya koymuşsa, bir serverda
varsa, sen burada kanun çıkarıyorsun, oradaki adama
İçeriği kaldır. diyorsun. Kimin kanununu kime
uygulatacaksın sen ya? Böyle bir şey olur mu ya, böyle bir
mantık olur mu? Bunu bin kere anlattık.
Şimdi, ben
dedim ki: Devlet eliyle fişleme yapıyorsunuz. Arkadaşlar
Nasıl oluyor? dedi. Ya, şimdi, trafiğin takip edilmesi
meselesi var. Bir yılla iki yıl arasında, İnternete girip
nerede tıklarsanız onların trafiğini özel şirketlere
yani erişim sağlayan şirketlere Bunu tutun. diyorsunuz. Niye? Yarın
öbür gün ola ki bunlarla ilgili problem varsa döneceğim. Hatta katalog
suçları içinde varsa yargıya gitmesine lüzum yok. diyor. Ya, ben
bunu da anlamıyorum, nedir bu katalog suçları? 8nci maddeyle ilgili
şunu çok açık söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak 5651in
8inci maddesiyle ilgili mahkûmiyet kararları bizim hakkımızda
verildi ve ceza aldık. Yani, Avrupa Birliği Kaldır bunu.
diyor, biz hâlâ onu ellemiyoruz, Avrupa Birliğinin dediği düzenlemeyi
yapıyoruz. deyip yasak getiriyoruz.
Bakın, katalog
suçlarında, size nelerin katalog suçunda olduğunu bir
hatırlatayım isterseniz: İntihara yönlendirme, çocukların
cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyuşturucu madde
kullanılmasının kolaylaştırılması,
sağlıkla ilgili madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar ve
Atatürk aleyhine işlenen suçlar. Peki, arkadaşlar, bunlar katalog
suçu. Bunları yargıya götürmeden, bunlarla ilgili konularda bir
ihlal varsa engelleyeceğiz. diyorsunuz. Katalog suçu bunlar. Peki, terör
katalog suçu niye olmuyor o zaman? Irkçılık neden katalog suçu
olmuyor mesela? Bunların hepsi Ceza Kanununda yok mu, ceza hukukunda yok
mu? Var. Niye katalog suçu oluyor?
Dünyada tek hassas
konu şudur: Çocuk istismarları. Cinsel olabilir, müstehcenlik
konusunda olabilir, tek odur. Zaten bakın, dünyanın hiçbir yerinde,
hiçbir ülkesinde çocukla ilgili konuda yasal çerçevede İnternetten
erişim sağlayan hiçbir kurum buradaki hassasiyeti düşürmez
yerlere. Bakın her yere. Peki, bu katalog suçların dışındaki
bunlar katalog suçu değil mi? Peki, bu katalog suçunun içindekiler ceza
hukukunda yok mu? Var. Peki, neden buraya konuluyor? Bunun
açıklamasını yapamıyorlar. Yahu, bunun
kaldırılması isteniyor, ceza hukukunda var zaten, biz de
karşı değiliz bunların hiçbirisine, böyle bir şey yok.
9/Ada da diyor ki: TİB Başkanı
TİB Başkanı
başsavcı olduğu için orada, kararı TİB
Başkanı veriyor. Bu ülkede, yani, yargının tepesine oturan
bir adam modunda TİB Başkanı oluyor. Yahu, bu ülkede uygulamalar
problemi var. Dinlemelerde gördük problemlerin hepsini zaten. Yani, biz,
Dinleme Komisyonunda şunu gördük: Adli olmayan dinlemelerde
yargının verdiği kararlar istihbaratî dinlemelerle ilgili. Ya
zaten bu ülkede en büyük problem, devlet imkânlarını kullanarak
istismar edilen yerlerden çıktı, dışarıda bir çete yok,
insanları dinleyen, fişleyen bir çete yok, yok öyle bir şey. Kim
varmış, bana bir açıklasın. MİT mi bunu
araştırıyor, Emniyet İstihbarat mı
araştırıyor, kim araştırıyor, hangi kolluk
kuvveti? Doğru değil, bunların hepsi uydurma işler.
Bunların dışarıda herhangi bir çete mete
araştırdıkları yok. Çünkü, Türkiyede yaşanan bütün
ihlallerin çoğu, devlet imkânlarını elinde bulunduran
insanların, kolluk kuvvetinde verileri barındıranların
suistimallerinden kaynaklanıyor ve şundan kaynaklanıyor
Şimdi, bu paralel kelimesi, tabii, gerçekten, çok rijit olmuş bir
kelime oldu ama yahu paralelse ben size söyleyeyim: MİT kiminse, Emniyet
İstihbarat başkasının. Yahu, devletin böyle kurumları
olur mu? Evet, devletin böyle kurumları var yahu, iki kurum
başkalarının.
Bir de, biz, hep
yıllarca öğrendik, biz sol gelenekten gelen insanlarız, ben
orayı bilmem ama derin devlet diye bir olgu vardı, bununla ilgili
yazıldı, çizildi, o nereye gitti, onu da bilmiyorum yani. Bir de
derin devlet var ortada, o nerede, onu da bilmiyorum. Çünkü, biz, şunu
anladık ki: Derin devlet olgusuyla uğraşanlar yani ondan
bahsedenler şu anda paralel devletten bahsediyor. İyi de, yahu,
MİTle Emniyet İstihbarat arasındaki fark şu, biz bunu daha
önce de gördük yani: MİTteki adamlara güvenilir. Kim söylüyor bunu?
Mevcuttaki iktidar söylüyor, ben söylemiyorum. MİTe güveniliyor, Emniyet
İstihbarata güvenilmiyor. Neden, neden? Bu kadroları kim getirdi?
Problem buradan kaynaklanıyor yani. Şimdi, devlet tarumar olmuşsa,
devletin kademelerinin hepsi yerle bir olmuşsa, bir vesileyle devlet ile
vatandaş arasında bu kadar güven problemi varsa bu getirdiğiniz
kanunların hepsi aslında boş hikâyelerin kendisi, bir
tarafından baktığınızda.
O yüzden, teknik
maddelerle ilgili şunu söyleyeceğim: Önümüzdeki süreçte
Vatandaşa öyle şeyler öğrettiniz ki, ya, vatandaş kendi
kendine dijital okuryazarlığa gitti korkusundan. Adamlar, telefonla
konuşma meselesinde Beni dinliyor. diye, İnternet üzerinden
protokolü olan WhatsApp gibi, Tango gibi yerleri öğrendiler ya. Türkiyede
manav ile bakkal bu işi öğrendi ya, korkudan öğrendi, siz
öğretmediniz.
O yüzden,
arkadaşlar, bu Kanunun, 5651in tümüyle, kökünden yeniden
görüşülmesi lazım, yeniden düzenlenmesi lazım diyerek hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksünger.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Sayın
Ayhanın şahıslar adına da sözü var. Dolayısıyla,
ikisini birleştirip kendisine on beş dakika süre veriyorum.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Tasarının dördüncü bölümü üzerine Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım,
şahsım adına da ilave konuşma yapacağım. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kanun yapım
süreci çok teknik, çok detay isteyen bir olay. Ancak, şunu hemen ifade
etmek isterim ki: Torba tasarı diye adlandırılan ve son
derece, hukuk, İç Tüzük ve kanun yapım sürecine ilişkin
teamüller dışında, son derece zorlama bir olayı, bir daha,
burada tekrar yaşıyoruz. Bu şekilde bir tasarı görüşülüyor.
Bu olay, AKPnin, hukuku, İç Tüzükü, teamülleri kendine uydurarak
zorladığı bir olay. AKP, kanun yapım sürecini de kendine
benzetmiş durumda. Bunu niçin söylüyorum? Birbirine benzemez onlarca konu,
maddelerin niçin konulduğu, niçin bunların bir araya geldiği
bilinmiyor. Nitekim, Plan Bütçe Komisyonuna yeni gelen bir torba
tasarısında da burada görüşülen hususlara ilişkin yeni
maddelerin ilave olduğunu ilgili arkadaşlardan öğreniyorum.
Bunun bir mantığı yok. İzan
Bunların hep birlikte
değerlendirilmesi sonucunda ne yapılır? Ortaya konması
gereken doğru bir işleyişi ne yapar? Değerlendirmesi
lazım. Hükûmetin böyle bir değerlendirmeden uzak olduğunu
düşünüyorum.
Tasarı ve teklif
gerekçeleri birbiriyle son derece uyumsuz. Acilen, kimin ne ihtiyacı
varsa, koridorlarda ihtiyacı olanların hazır önergeleri
milletvekillerine vermek suretiyle bu işlemi gerçekleştirmeye
çalıştığını, problemini çözmeye
çalıştığını görüyoruz. Ben şunu da merak
ediyorum: AKP bu kadar problemi nasıl biriktiriyor, ne yapıyor?
Biriktirmenin ötesinde, hemen aynı konuda yeni bir ihtiyaç daha ortaya çıkıyor,
bu yeni bir tasarıya veya yeni bir teklife ne yapılıyor?
İlave edilmek zorunda kalınıyor.
Benim üzerinde
konuştuğum bölümde, Sosyal Güvenlik Kurumuna ilişkin 5502
sayılı Kanuna ilişkin çeşitli hükümler, sınai
mülkiyet haklarına istisna kurumlara ilişkin, onların
istisnasına ilişkin Kurumlar Vergisi Kanunundaki hususlar, 551
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin hususlar, Gelir
Vergisi Kanununa ilişkin hususlar, engellilere ilişkin hususlar, 5580
sayılı özel öğretim kurumlarına ilişkin hususlar
sadece bu bölüm içinde yer alıyor. Ama bu bölümün
ağırlığı başka. Bu bölümde ne var? 5651
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda bir değişiklik yapılmak isteniyor.
Bu, alelacele gelen, alelacele düşünülen, AKP açısından
ihtiyaçtan kaynaklanan, acil ihtiyaçtan kaynaklanan bir olay. Niçin böyle ifade
ediyorum? Bu olay, özellikle, 17 Aralıktan sonra ortaya dökülen,
saçılanlardan sonra bir ihtiyaç, lüzum hissedildi AKP tarafından.
Şimdi, nereden
bakarsanız bakın, biraz önce, İnternete düşen
olayları da dikkate aldığımızda, Sayın Genel
Başkanımızın bir televizyonda alt yazı olarak geçen
konuşmalarının Sayın Başbakan tarafından bizzat
telefon edilerek çıkartılmak istenmesi; bu doğru mudur?
Sayın Bakanım, bununla ilgili bir bilginiz var mıdır? Bu
olay ortalığa düştü, yalan mıdır, doğru mudur?
Bu, haysiyetli bir davranış biçimi midir -bırakın Sayın
Başbakan yapmasın, başka yetkili biri yapsın - haysiyetli
bir davranış biçimi midir sizce? Yani bunu iyi düşünmek
lazım, gerçekten, siz bir bakansınız, ben bunu öğrenmek
istiyorum.
Siz, bir yetkili
tarafından, bir muhalefet partisi genel başkanının alt
yazıda geçen konuşmalarının, haberlerinin
çıkarılmasını istiyorsunuz. Bunu yapan birinin haysiyetli
bir davranış yaptığını Hükûmetin bir bakanı
olarak söyleyebilir misiniz, böyle bir şey mümkün mü?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Telefon dinleyip ifşa edenler haysiyetli mi
davrandı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Hayır, onlar da aynı şekilde, onlar da aynı
şekilde, benim için hiç fark etmez, onlar da aynı şekilde.
Ben Sayın
Bakanı, Başbakanı filan ilzam etmiyorum, sadece böyle bir
olayın haysiyetli bir davranış biçimi olup
olmadığını size Hükûmetin bir bakanı olarak soruyorum.
Siz icra makamısınız, ben bunu Hükûmetin bir bakanına
sormayacağım da kime soracağım Allahınızı
severseniz?
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Milletin yatak odasına girerken kim hükûmetteydi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Malzemeyi nereden bulmuşlar dinlemek için?
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Hayır, onlarda değilim, ben bu davranış
biçiminin uygun olup olmadığını Sayın Bakandan,
Hükûmetten sormak istiyorum, benim sadece düşündüğüm bu. Bu,
haysiyetli bir davranış biçimi midir; kim yaparsa yapsın, dinleyen de, çıkartmak
isteyen de, hepsi? Eğer bunun her ikisinin de haysiyetli bir
davranış biçimi olduğunu siz Hükûmetin bir üyesi olarak
söylüyorsanız ben bundan hicap duyarım, gerçekten hicap duyarım.
Siz o hâle düştünüz ki, üzülüyorum. Neden üzülüyorum? Sizin bu hâle
düşmeniz beni sevindirmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ne hâle
düştü? Gerçekten üzücü bir olay. Bu beni çok üzüyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Türkiye değil, Başbakan ne hâle
düştü, Başbakan?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) - Bakın, havuz hadisesi var; doğrudur,
yanlıştır, hiç üzerinde durmuyorum, dinleyenlere de
kızıyorum
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, yerine getirenler farklı değil
ki, yerine getirenler de farklı değil.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) -
ama böyle bir havuz hadisesi var ise bakın, böyle bir
havuz hadisesi var ise ve bu havuz hadisesinin bırakın Hükûmetin en
yakınlarını ilgilendirmesini, bu havuza para koyduğu iddia
edilenler, bu sesleri ortalıkta dolaşanlar bu millete küfrediyor ya!
Ne dediğini duydunuz mu siz?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Merak edip okudunuz mu onu?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ya, Türk milletine böyle bir şey
Nasıl sizin
içinize siniyor ya, nasıl içinize siniyor? Hadi bunlar size yakın
olabilir, içli dışlı olabilirsiniz, ona da bir şey demiyorum; hadi
aldığınızı verdiğinizi bir tarafa koy; ya, bu
Türk milletine nasıl böyle bir hakareti reva görürsünüz ya? Allah rızası için, biriniz
çıkın da bir şey söyleyin ya, biriniz çıkın da bir
şey söyleyin.
Ben geçenlerde yine
böyle bir Sayın Bakanla buradan konuşuyorum, o günkü Sayın
Başkan Vekili Hanımefendi bana Lütfen Genel Kurula konuşun.
dedi. Yani orada oturan Hükûmet üyesini Genel Kurul üyesi olarak falan
düşünmemeye başladı AKP. Çok üzülüyorum, ağırıma
gidiyor, bir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin böyle bir duruma düşmesi
hoş bir şey mi ya? Siz bundan gurur mu duyuyorsunuz Sayın
Bakanım? Üzüldüğünüzü biliyorum, ben sizin mesai
arkadaşınızım ama hakikaten zor ya? Buna nasıl
katlanıyorsunuz, bu zillete nasıl dayanıyorsunuz, anlamakta
güçlük çekiyorum. Ben olsam hayâ
duyarım, başkası için bilmem.
Şimdi,
hakikaten o havuz hesabındaki konuşan adamlar; ya, bu millete
nasıl küfredersiniz böyle? Böyle bir şey olabilir mi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kim küfrediyor?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ya, Türkiye Cumhuriyetinin milletvekili buna nasıl
dayanır? Hükûmeti nasıl dayanır? Ha, bize biriniz
çıkıp da deseniz Ya, bu doğru değil. falan, tamam,
kabulleniriz.
Şimdi, bu
değişikliklere ihtiyaç duymanızın sebebi, siz
İnternet üzerinden de sansür
uygulamaya çalışıyorsunuz. Özellikle bunu çabuk yapmaya
çalışıyorsunuz ki 30 Marttan önce bu işleri kapatmaya
çalışıyorsunuz millet duymasın diye. Soyut, genel ve
sınırları belirli olmayan ifadelerle, TİBe, erişimi
engelleme yetkisi veriyorsunuz, cezai soruşturmayı izne
bağlıyorsunuz. Niye? Yasadaki yetkiyi kötüye
kullanacaksınız. Nasıl kullanacaksınız? Personele
dokunulmazlık zırhı vereceksiniz, istediğinizi de
yaptıracaksınız. Hakikaten bunu özellikle seçimden önce palas
pandıras getirişinizin nedir sebebi? Vatandaşın bir
şey duymasını engellemek isteyişiniz.
Anayasanın
26ncı maddesinde, herkesin düşünce ve kanaatlerini, söz, yazı,
resim veya başka yollarla açıklama ve yayma hakkına sahip
olduğu hususları var. Ayrıca, resmî makamların müdahalesi
olmadan haber veya fikir almak ve vermek serbestliğini de kapsıyor.
Bu bir güvencedir, siz bu güvenceyi ortadan kaldırıyorsunuz.
Anayasanın
13üncü maddesinde, temel hak ve hürriyetler, özüne dokunulmadan
Anayasanın ilgili maddelerine göre sınırlayabilirsiniz.
Ayrıca, bu sınırlama Anayasanın ruhuna, sözüne de
aykırı olmayacak. Yaptığınız bu iş
Anayasaya aykırı.
Siz sosyal
medyayı düşman olarak görüyorsunuz. Televizyon ve gazeteler,
anlaşılan kadarıyla havuz hesabıyla bir şekilde
çözülüyor ama bunu, bu sosyal medya hadisesini çözmek biraz zor oluyor, çünkü
geçmiş bir iki olayda siz bunun açık ve net bir şekilde
sıkıntısını yaşadınız. Sosyal medyada
gerçekten ayarı tutturamıyorsunuz, diğerleri gibi değil,
kaçağı var sizin açınızdan. Medyayı falan baskı
altına alıyorsunuz -işte eğer doğruysa ortaya
dökülenler- içinizden yanlış diyen yok, Muhalefet liderininkini
yazma, ötekininkinin altını sil. vesaire ortaya çıkıyor.
Buradaki olaylar,
bu kadar ayıp ortaya çıktıktan sonra gerçekten sizin yerinizde
olmak da kimse istemez. Sizin durumunuz da zor Sayın Bakan, kolay bir
iş değil. Ben niye size -mesai arkadaşım- geleyim bir
şey söyleyeyim, geleyim inciteyim, incitecek şey söyleyeyim? Ama
şunu açık ve net bir şekilde görüyorum ki bu millete resmen,
iş yapan havuz hesabındaki adamlar küfrediyor. Lütfen bunu
engelleyin, biriniz beyanat verin, Yapamaz bunlar Türk milletine. deyin ya!
Siz Türk milletini temsilen buradasınız, Türk milletine nasıl
hakaret ettiriyorsunuz? Değil, yok, Haluk Bey, böyle. deyin; Sayın
Bakan, ben teşekkür edeyim, gideyim şuradan ya! İçim rahat
gideyim. Memleketin geleceğine güveneyim ama içinizden hiç kimse bunu
söylemiyor kabine üyelerinden. Bu, gerçekten sıkıntı verici bir
olay.
Medya
size göre baş belası ama yaptığınız bu iş
sansür. Daha önce aynı olaylar başkalarının
başına geldiği zaman sizin için bir şey yok. Sayın
milletvekili orada oturuyor, aynı olaylar aynı mahkemelerde aynı
emniyet mensuplarıyla ona reva görüldü. Hiç içinizden ses çıkaran
olmadı.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Keşke o zaman çıkarılsaydı o kanun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Hayır, çıkarsınlar ama şimdi siz ses
çıkarmıyorsunuz, hatta değiştiriyorsunuz.
Evlat
acısı kolay değil. Bakın, ben Sayın Bayraktarla mesai
arkadaşlığı yaptım, onun içine düştüğü
psikolojik durumu anlayabiliyorum. Bir adam dışarı giderken
-adam derken milletvekilini, özür dilerim, belki yanlış ifade ettim-
tuzluk oluyor, size gelirken ne oluyor bilmiyorum, yağdanlık mı
oluyor? Ama gidip gelene ne diyorsunuz, onu hiç bilmiyorum. Şimdi, bu tür
ifadeler kullanılırken son derece hassas düşünmek lazım.
Bugün bunlar, yarın, yazılacak çizilecek. Herkes bundan hissesini
alır, utanacaksa utanır, sıkılacaksa
sıkılır. Hiç, bu olaylar bu memlekette olmuş diye şurada
hiçbir milletvekilinin gelecekte bu olaylardan dolayı sevineceği
kanaati bende yok. En azından benim grubumda yok, onu kesin biliyoruz.
Ben zaman zaman,
mesai arkadaşımsınız orada, size rastlıyor burada
benim konuşma esnasındaki şeyim, belki
alındığınız, darıldığınız
oluyor ama şu havuzcuların Türk milletine küfrüne karşı
çık. Yarın bundan, bu vebalin altından kalkamazsın.
Bırak başkasını, bırak milleti bir tarafa ya, o
ifadeleri nasıl kabulleniyorsunuz, siz Türk milletinin mensubu değil
misiniz? Allahtan korkmak lazım.
Ben teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz,
yerimden
BAŞKAN
Tabii, sizin hakkınız var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sataşmadan mı?
BAŞKAN
Hayır, sataşmadan değil, Hükûmet konuşabilir.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının dördüncü bölümü
üzerinde MHP Grubu ve şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN Yani,
siz kısa bir konuşma mı yapacaksınız?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Kısaca
BAŞKAN O
zaman yerinizden, tamam, öyle olur.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bir defa, Sayın Milletvekilinin
kullandığı üslubun hiçbir şekilde tasvip
edilemeyeceğini belirtmek isterim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ben küfür falan etmedim.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bir fikri
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Etmedim küfür, konuşamazsın öyle.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bir fikri
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Üslubumda ne var?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Gayet rahat konuşurum. Oturun oturduğunuz
yere. Her türlü lafı söyleyeceksiniz, bir de bizi
konuşturmayacaksınız burada. Kusura bakmayın!
BAŞKAN
Sayın Ayhan, lütfen, lütfen
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Konuşuyorsun, bizim konuşmamızı
kesiyorsunuz.
İSMAİL TUNÇ
(Bartın) Saygılı ol, saygılı.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Saygılı olun ve dinleyin, ben sizi dinledim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Saygılıyım ben. Konuşma!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın milletvekilleri, konuşurken hakaret
etmeden de bir fikri ifade edebilirsiniz.
ALİ ÖZ
(Mersin) Neresinde hakaret etti?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bağırmadan da bir fikri ifade edebilirsiniz,
eleştirebilirsiniz. Fakat özellikle karşınızdaki
insanları rencide etmek için hakaret ederek, üslubunuzu bozarak
konuşuyorsanız müsaade edin, biz de buna bir cevap verelim.
Birincisi
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) O millete küfredenden rahatsız olmuyor musun?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bir saniye, bir dinle, bağırma öyle!
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Bağırırım.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bu hakkı nereden buluyorsun?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Buluyorum.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bağırma hakkını nereden
buluyorsun?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Konuşuyorum
BAŞKAN Sayın Ayhan, lütfen
Lütfen
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bağıramazsın
Bağıramazsın.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Millet seçti beni,
millet seçti.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ben de sana
bağırırım o zaman.
BAŞKAN Şimdi, siz ikiniz de birbirinize
bağırmayın, güzel güzel geldik
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Lütfen
bağırma, üslubunu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Siz de bağırmayın.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Burada hepimiz
milletvekiliyiz, belli bir üslupla konuşmak durumundayız. Fikriniz
varsa güzel bir üslupla ifade edersiniz.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ne ağrına
gitti söylediklerimden?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Farklı söyleyebilirsiniz fakat
bağırmaya hakkınız yok, karşınızda çocuk
yok. Sizin bağıracağınız insanlar değiliz biz.
Değerli
milletvekilleri, dinleme hadiseleriyle ilgili ben şuna inanıyorum:
Genel bir tutum almamız gerekiyor. Siyaset kurumu olarak ve bu devletle
ilgili, bu milletle ilgili sorumluluk hisseden insanlar olarak genel bir tutum almamız gerekiyor. Ben şu
kanaatteyim: Bu tür
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Yani onu söylerken..
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bir dinleyin lütfen
Bir dinleyin lütfen, yine
konuşun.
BAŞKAN Sayın Özensoy, lütfen
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bakın o kadar dinledik,
on beş dakika dinledik ya! Ayıp be!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, dinleyeceklerse
konuşalım.
BAŞKAN Yani, bakın ben uyarıyorum
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Dinleme
BAŞKAN
Sayın Özensoy, lütfen
Lütfen
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Tek tek bu işlerin detayına inersek, tek tek
dinleyenlerin, konuşulanların, insanların mahrem
hayatlarına girersek ben bu işten bir çıkış yolu
olduğunu görmüyorum. Devletimizin bekası adına da, siyaset
kurumunun saygınlığı adına da bir çıkış
yolu olduğunu görmüyorum. Burada hukuki ve ahlaki bir tavır almamız lazım. Kendimizin de bir
özeleştiri yapması lazım, ben buna da inanıyorum.
Geçmişe dönüp bakarak biz de bir özeleştiri yapmalıyız ve
buralarda içeriden veya dışarıdan birtakım çevrelerin,
birtakım kesimlerin, insanların özel hayatlarına girerek, en
mahrem ortamlarına girerek bunları elde etmeleri
Bunun da doğru
olup olmadığını bilmiyoruz tabii. Bugünkü dünyada montaj
imkânları da var, bin türlü numara yapma imkânları da var. Sizin
suretinizi alırlar bir başkasına
yapıştırırlar, sesinizi alırlar bilmem bir başka
yere kopya ederler. Ben hiç kimseyi
Dolayısıyla
araştırmadan, incelemeden de kabul edemem hiçbir belgeyi.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Üç senedir niye bulmadınız Sayın Bakan? Üç
senedir niye bu Hükûmet koltuğunda oturuyorsunuz? Ama şimdi böyle
cevap mı olur ya?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Diğer taraftan, genel bir hukuki tavır ve
ahlaki tavır olarak biz topyekûn bütün partiler olarak, bir siyaset kurumu
olarak biz buna karşı bir tavır almazsak, biz bunların
önüne geçmezsek, bunların detaylarında boğulursak ülkemizin
geleceği adına sürekli bir şekilde bu tehditlerin altında
yaşamaya devam ederiz. Bugün A şahsına olur, yarın B
şahsına olur, bugün birine olur, yarın bana olur, öbür gün size
olur.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Tam tersine size olur.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Buralarda akil insanların, değişik
partilerden, değişik görüşlerden insanların bu konulara
karşı genel bir -az önce söylediğim gibi- hukuki ve ahlaki
tavır geliştirmesi lazım. Ben buna inanıyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Bölüm
üzerinde soru yok.
Dördüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Bakanın bir iki hususuna grup
adına cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi bu 60ıncı maddeye göre mi, nasıl yapıyoruz onu?
Siz sataşmadan mı istiyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben oturduğum yerden cevap olarak
vereceğim.
BAŞKAN
Hayır, sataşma yapmadı. O zaman 60a göre
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sataşmadan değil, cevap vereceğim
grup olarak.
BAŞKAN 60a
göre buyurun.
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, şimdi, güzel söylüyorsunuz hepsini, şöyle böyle
diyorsunuz ama bakın, bugün size yönlendirilen birtakım hususlar
konusunda feveran ediyorsunuz. Ama bakın, üç sene önce, üç buçuk sene önce
meydana gelen olaylar konusunda hiç ama hiç itiraz etmediniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ettik, ettik.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yani birtakım kasetler ortaya
çıktığı zaman, değişik partilerden kasetler
çıktığı zaman âdeta sevindiniz, bunu siyaseten
kullandınız. Ama, aradan zaman geçti, size yönelik birtakım
hadiseler ortaya çıkınca bu defa bunların hakkaniyete
sığmadığını
İşte, az önceki konuşmada şunu söylediniz: Efendim,
hiç mi bunu dinleyenlerin suçu yoktur. dediniz. Aslında tabii ki, hem onu
dinleyenlerin suçu vardı hem de bu işi yapanların suçu
vardı. Yani şimdi Sayın Başbakanın bir
konuşması dinlenmiş, Habertürke verdiği bu talimatlar
üzerine de birtakım sansür uygulanmış ve televizyonlardan
Sayın Bahçelinin beyanatları kaldırılmış.
Şimdi,
bakın, sadece ikisi suçlu değil, hem dinleyen hem de bu talimatı
veren değil yani sadece Başbakan suçlu değil veya onu dinleyen
suçlu değil. Aslında biraz haysiyet olsaydı o televizyonun bunu
uygulayan mensupları da aynı şekilde bunu yapmazlardı ve
suçlu duruma düşmezlerdi, onlar da kendi haysiyetlerini ortaya
koymazlardı bu şekilde.
Şimdi,
dolayısıyla, bakın, eğer bir
BAŞKAN
Tamamlarsanız
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Tabii, tamamlıyorum.
Şimdi,
yolsuzluklarla ilgili aynı şeyler olduktan sonra ortaya
çıktınız. Bakın, bir sürü kaset çıkarıldı,
ondan sonra insanlar beş sene, altı sene içeride tutuldu ve mahkûm
edildiler, aileleri rencide oldu, çocukları rencide oldu. Bu
insanların hak ve hukukunu kim koruyacaktı? Siz
koruyacaktınız yürütme olarak ama siz bunları o zaman
yapmadınız, ardından iş size dönünce Millî orduya kumpas
kuruldu. dediniz, paralel devletten bahsettiniz, derin devleti paralel devlet
hâline getirdiniz. Yani bir konu
BAŞKAN Evet,
Sayın Halaçoğlu, tamamlar mısınız lütfen.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Tabii, tamamlıyorum son cümle olarak.
BAŞKAN On
dakika oldu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır efendim.
Bir konu sizin
başınıza geldiği zaman değil, tüm zamanlarda bunu
değerlendirmeniz gerekirdi. Dolayısıyla hukuk devletinin gereği
de, icabı da budur, devlet adamlığının gereği de
budur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.41
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 5 Şubat 2014
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler.
Kapanma Saati: 01.43