TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57nci Birleşim
5 Şubat 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA
KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, 4/2/2014 tarihli 56ncı Birleşimdeki bir ifadesini
düzelttiğine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, siyasi yozlaşma ve demokrasiye ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Eskişehir
Milletvekili Salih Kocanın, Eskişehirde yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Ardahanın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresun ile ilçelerindeki yol ve su sorununa
ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Başbakanın bir kısım
televizyonlara ve gazetelere siyasi baskı uygulayarak muhalefetin sesini
kısma yoluna gittiğine ilişkin açıklaması
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinin Yusufeli ilçesi Kılıçkaya
beldesindeki Kılıçkaya Lisesinin kapatılmasının söz
konusu olduğuna ve bu lisenin kapatılmaması için gerekli tedbirlerin
alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmazın, kentsel dönüşüm yıkımları
ve bina yapımlarında iş kazalarının olmaması için
iş güvenliği önlemlerinin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Gezi Parkı olaylarında
yaşamlarını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ile Ali
İsmail Korkmazın davalarının devam ettiğine ve
gençlerin canını alanların bu halka mutlaka hesap vereceklerine
ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, İncirlik Hava Üssünde nükleer bombalar
olduğuna ve derhâl imha edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanlığına bağlı UKOME Daire
Başkanlığının ulaşımla ilgili keyfî
kararlarına ve uygulamalarına İçişleri Bakanlığının
müdahale etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, üniversite öğretim elemanları ile teknik
öğretmenlerin sorunlarına ve söz verilmiş olmasına
rağmen matbaa ve yapı ressamlığı öğretmenliği
bölümü mezunlarına lisans tamamlama hakkının verilmediğine
ilişkin açıklaması
9.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, laiklik ilkesinin 5 Şubat 1937de Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına değiştirilmemek üzere girişinin yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 26 milletvekilinin, anason üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/848)
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 21 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977de Taksimde
yaşanan olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/849)
3.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz ve 22 milletvekilinin, ülkemizde sanatın ve
sanatçıların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri (10/850)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili
tarafından adalet çalışanlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Şubat 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasınailişkin
önerisi
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/242,
2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun (2/1929) (S. Sayısı: 523)
4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler
Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927,
2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)
5.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporunun (1/877) (S. Sayısı: 534)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 89uncu maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 94üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Düzce Milletvekili Fevai
Arslanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 94üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlunun, AVMlere ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/35851)
2.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına
-Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, kiraya verilen bir meraya
-Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlunun, domuz üretim çiftliklerine ve domuz eti üretimi ve
satışına ilişkin soruları ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/36439),
(7/36440), (7/36441)
3.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirin Bandırma
ilçesindeki bir köyde yaşanan elektrik sorununa ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/36550)
4.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirin Bandırma
ilçesindeki bir köyde yaşanan elektrik sorununa ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/36551)
5.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, alkollü içki ve tütün mamülleri
satışı için uygulanan ruhsat politikasına ilişkin
sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (7/36591)
6.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, dolaylı vergi oranlarının
düşürülmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/37255)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, akaryakıt üzerinden alınan
verginin düşürülmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/37256)
8.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Askeri Havaalanı Mania Planı Uygulaması
ile ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Milli Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/37279)
9.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, sözleşmeli uzman erbaşların
sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/37280)
5
Şubat 2014 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, geçen
tutanakta bir ifadem yanlış yer almış. İç Tüzükün
58inci maddesine göre, geçen tutanakta yer alan bir ifademin düzeltilmesi için
söz talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN Hangi konudaki ifadeniz yanlış
anlaşılmış?
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir vakıfla ilgili bir laf
söylemişim, yanlış yazılmış oraya. Efendim,
58inci maddeye göre düzeltmek için
BAŞKAN Tutanaklara geçmesi için söylüyorum, ifade
düzeltmek üzere, İç Tüzükün 58inci maddesine göre Sayın Gençe söz
verdim düzeltme amaçlı.
Buyurunuz.
IV.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 4/2/2014 tarihli 56ncı
Birleşimdeki bir ifadesini düzelttiğine ilişkin
konuşması
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yalnız,
burada beş dakikaya kadar söz verilir, İç Tüzükte öyle.
Yalnız,
ben bir mahallî şey de söyleyeyim, şimdi, bizim Hozat ilçemiz var,
bunun nüfusu geçen sene 6 bin küsurdu, bu sene 4 bine indirilmiş. Burada
şu anlaşılıyor: Orada 2 binin üzerinde askerî birlik var,
askerî birlik nüfusa bildirilmemiş, Hozat Nüfusuna bildirilmemiş.
Bence bunun düzeltilmesi lazım çünkü arkadaşlar, askerî birlikler
bulunduğu ilçe ve ildeki nüfusa kaydedilmesi lazım ama neden
dolayı bu böyle yapılmış ben ilgililerin bu konuda bize
cevap vermesini diliyorum çünkü 2.200 küsur nüfusun az gösterilmesi demek
İller Bankasından bu kadar eksik bir pay alınması sonucunu
doğurur ki bu kadar geri kalmış bir bölgede 2 bin kişiye
verilen, 2.200 kişiye verilen paranın da azaltılması bence
doğru değil.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, geçen gün, dün ben yaptığım
konuşmada şöyle demişim, Fatih Belediye Başkanı niye
sit alanı içinde olan, hazineye ait bir yer üzerinde bir yurt binası
yapmış ve bu, Tayyip Bey'in oğlu olan Bilal Bey'e yirmi
altı seneliğine bedava verilmiş? Burada demişim ki: Bunda senede
alınan kira 14.500 lira. Hâlbuki 14.500 lira bir odadan alınan kira
yani aşağı yukarı 100 küsur odası olan bir binada
şimdi, yarın öbür gün 14.500ün lafı mı olur? Yani
aşağı yukarı çok büyük bir kira alıyor burada hem de
hiçbir vakfa nasip olmayan vergiden muafiyet tanımış yani Tayyip
Bey'in oğlu olduğu için bu vakfa özel vergi muafiyeti
tanımış. Düşünün, hazinenin arazisi üzerine, sit alanı
üzerine inşaat yapılıyor, yurt binası olarak yirmi
altı seneliğine Bilal Bey'e veriliyor ve bunda milyonlarca lira para
kazanıyor, bir de bundan da vergiden muaf oluyor. İşte tabii,
AKPnin adaleti bu, bununla ilgili daha açıklamalarım olacak.
Çok
teşekkür ederim Başkanım söz verdiğiniz için, saygılar
sunarım, sağ olun.
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim. Bilmukabele Sayın Genç.
Şimdi,
gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, siyasi yozlaşma
ve demokrasi konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçeriye aittir.
Buyurun Sayın Yeniçeri.
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, siyasi yozlaşma ve demokrasiye
ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, siyasi yozlaşma ve
demokrasi üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, siyasal
yozlaşmayı, iktidar gücünü elinde tutanların şahsi
çıkarları için kamusal gücü kullanmaları doğurur.
Yozlaşmanın içeriğini kamu zararına şahsi çıkar
sağlama eylem ve davranışları oluşturur.
Yasaların, ilkelerin ve değerlerin yerini çıkarların
alması yozlaşmanın zirvesidir. Rüşvet ve yolsuzluk
olaylarının kaynağı devlettir, daha doğrusu devletin
işletilme biçimidir. İktidarların yozlaşması sonuçta
siyaseti de yozlaştırır. Siyasetin yozlaşması da
rüşvet ve yolsuzluğu tetikler. Demokrasiler açık toplum düzenini
zorunlu kılar. Demokrasilerde gizlilik, örtbas değil,
açıklık ve şeffaflık esastır. Demokrasilerde keyfiyet
değil, hukukun üstünlüğü egemendir. Demokrasilerde siyasi iktidarın
karar ve uygulamaları kontrolsüz değil, bağımsız
yargı organlarının etkin denetimi vardır. Tüm bunlar
demokrasilerde yolsuzlukların yaygınlaşmasını
engeller. Bu nedenle, demokrasiyle yolsuzluk arasında ters bir ilişki
vardır. Bu yüzden, demokratik devletler otokratik devletlere oranla daha
az rüşvet ve yolsuzluk olaylarıyla karşı karşıya
kalırlar. Buradan çok basit bir hüküm kurmak mümkün. Rüşvet ve
yolsuzluk varsa otokrasi ve diktatöryal bir yapı da var demektir.
Basın özgürlüğü, yönetimde şeffaflık, bilgi edinme
hakkı ve özgürlüğü, adil yargılama, etkin denetim, demokratik
ülkelerde yolsuzluk olaylarını sınırlarlar.
Değerli milletvekilleri, bir Hükûmetin, kendi
bakanlarının da içinde bulunduğu yolsuzluk ve rüşvet
iddialarını ortaya çıkaran paralel devlettir diyerek işin
içinden sıyrılmaya kalkması siyasi yozlaşmanın
zirvesidir. Yolsuzluk operasyonu yapan savcıların görevden
alınması, polislerin dağıtılması, Adli Kolluk
Yönetmeliğinin değiştirilmesi iktidarın suçüstü
yakalandığının açık kanıtıdır. Deniz
Feneri davasının savcılarının görevden alınarak
yargılatılması da AKP iktidarının yasa ve kural
tanımadığının bir başka kanıtıdır.
HSYKyı yürütmenin emrine verecek düzenlemelerin yapılması hukuk
devletine açık bir saldırıdır. Başbakan Erdoğana
bir gazeteci yolsuzluklarla ilgili olarak, sekiz ay önce MİTin rapor
sunarak haber verip vermediğini soruyor, Başbakan İşte
paralel devlet. diyor.
Başbakan
Erdoğan, hayatın her alanına ve bütün özgürlüklere müdahaleyi
kendisinin bir görevi hatta hakkı olarak görüyor. Dün, yine Başbakan
Erdoğana ait olduğu iddia edilen telefon kayıtları medyaya
düştü. Buna göre, 4 Haziranda Başbakan Erdoğan Habertürkten bir
yayıncıyı arayarak rahatsız olduğu bir
yayının kaldırılması talimatını veriyor.
İddiaya göre Erdoğan, televizyoncuyu azarlayarak Devlet Bahçelinin
konuşması için Ne gerek var. diyor. Bütün bunlar, Türkiyedeki
televizyon ve gazetelerin tek ses, tek tip ve tek formatta yayın
yapmalarının nedenini de ortaya koymuş bulunmaktadır. Bugün
Türkiye, muhalefet liderinin sözlerinin bile halka duyurulup
duyurulmamasına Başbakanın karar verdiği bir ülkedir. Türkiyede
bugün yargı, yürütmenin rehinesi hâline gelmiş, muhalefet liderinin
sözleri bizzat Başbakan tarafından sansürlenir olmuş,
İnterneti engellenmiş, basını ezilmiş, üniversiteleri
susturulmuştur.
Yandaş gazetelerle, yayın yasaklarıyla,
yandaş yargı tehditleriyle gerçeklerin üstünün örtülmesi mümkün
değildir. Medyayı teslim ya da satın alarak da bunun
başarılamayacağını iktidar en kısa sürede
görecektir. Gelişmeler, Türkiyede demokrasi ve ifade özgürlüğünün
geldiği yeri de açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Birkaç
gün önce yayınlanan Freedom House raporunda bu durum açık biçimde
ortaya konulmaktadır. Bu raporda, Türkiyede medyanın Hükûmet
tarafından uygulanan çok büyük bir baskıyla karşı
karşıya olduğunu ve geçtiğimiz yılda da onlarca
gazetecinin Hükûmet baskısı nedeniyle işini kaybettiğini
yazıyor.
AKPnin yolsuzluğa karşı
bağışıklık sistemi çökmüştür. Halk, AKPnin
kendisini aklama yargısı kurmaya
çalıştığının farkındadır. Yolsuzluk,
rüşvet, baskı ve yasaklamalar arttıkça siyaset yozlaşmakta,
siyaset yozlaştıkça da demokrasi formaliteden ibaret hâle
gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Türkiyenin
yolsuzluğa ve yozlaşmaya değil demokrasiye ihtiyacı
vardır.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Gündem dışı ikinci söz, Eskişehirde
yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Sayın Salih Kocaya aittir.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.-
Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın, Eskişehirde yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
SALİH KOCA (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Eskişehir ve
yatırımlar üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Eskişehir, güzel ülkemizin merkezinde olan ve
ulaşım ağının tam ortasında bulunan bir
şehrimiz. Hükûmetimiz de on bir yıllık süre içerisinde her dönem
önemli yatırım ve kaynakları şehrimize aktarmıştır.
Bu vesileyle şehrim adına teşekkür etmek ve yapılan
yatırımların öncelikli olanlarını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Eskişehir için Ulaştırma
Bakanlığımızın yaptığı
çalışmalardan memnuniyet duyuyoruz. Şehrimiz hızlı
tren çalışmalarının tamamlanmasıyla Türk demir yolu
ağının kalbi hâline gelmiştir. Bugün şehrimizden
hızlı trenle Ankaraya, Konyaya yüksek bir hız ve konforla
ulaşabilmekteyiz. Önümüzdeki aylarda aynı hizmet kalitesiyle
inşallah İstanbul seferleri başlayacak.
Yine kara yolu ulaşımında da
Eskişehire büyük bir ivme kazandırdık. Kara yollarında alt
geçitler, kavşaklar, çevre yolu çalışmaları, üst geçitler
gibi çalışmalarla hem şehrimize ulaşım hem de
şehir içi ulaşım kolaylaştı; bu da
yatırımı ve yatırımcıyı şehrimize
çekti, istihdama olumlu katkı sağladı, şehrimize gelen
turist sayısı arttı ve bu da esnafımız için yüz güldürücü
oldu.
Sayın Başbakanımız
Eskişehirimize 5 bin toplu konut sözü vermişti. TOKİ
aracılığıyla bu söz fazlasıyla yerine getirildi, 9.160
konut teslim edildi, devam eden projeler bittiğinde 12 bin konutu
Eskişehirimize kazandırmış olacağız.
İktidarımız döneminde Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımızca Eskişehire
şu ana kadar 805 milyon liralık kaynak aktarıldı ve
aktarılmaya devam ediliyor. Beylikova Besi Organize Sanayi Bölgesi ve
Sivrihisar ilçemizde temelleri yükselen silolar tamamlandığında
tarım alanında Eskişehir bölgenin kaderini
değiştirecek projelere sahip olmuş olacak.
Gençlik ve Spor Bakanlığımız
çalışmalarıyla şehrimiz uzun zamandır beklediği
modern stadyuma kavuşuyor.
Başbakanımızın 2011 yılında verdiği
sözün yeşerttiği 33 bin kişilik modern Eskişehir
stadyumunun temelleri atıldı. Bölgede stadyumun yanı sıra
spor tesisi, spor salonları, yüzme havuzu, kapalı spor
salonları, gençlik merkezleri de kazandırmış
olacağız. Kaldırılacak olan şehir merkezindeki stadyum
alanı ise Türk dünyası kültür başkenti meydanı olacak. 54
bin metrekare alan üzerine tüm Eskişehirlilerin özlemi olan şehir
meydanı yapılacak. Her fırsatta dile getirilen meydan
taleplerine cevap Hükûmetimizden gelmiş olacak. Böylelikle Eskişehir
halkı onlara yaraşır, nefes alabilecekleri, doğal dokuya
sahip bir meydana kavuşmuş olacak.
600 yataklı devlet hastanemiz ve bin yataklı
şehir hastanemizle gerçek bir
sağlık kenti, yeni okul ve üniversitelerimizle gerçek bir eğitim
kenti, Hasanbey Lojistik Köy Merkezimiz ve sanayi yatırımlarımızla
gerçek bir sanayi kenti, termal kaynaklarımız ve Odunpazarı
evlerimizle gerçek bir turizm ve kültür başkenti hedefine doğru
hızla ilerliyoruz. Yeni havaalanı, eğitimde yeni derslikler,
adalet sarayı, vergi daireleri, emniyet sarayı, tüm komşu illerle güvenli ulaşımı sağlayan
bölünmüş yollar, KÖYDES ve BELDES
projeleriyle birlikte toplamda 7 milyar 250 milyonluk yatırımı
almış bir kentiz. Sayın Başbakanımızın
talimatlarıyla Eskişehir 2013
yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edildi.
İsmail Gaspıralının Dilde, fikirde, işte birlik.
şiarıyla günümüze kadar gerçekleştirilen etkinliklerle Türk
dünyasının kalbi Eskişehirde attı. 8 bine yakın
öğrencimiz Türk dünyasına yayıldı. Tanıma ve
tanışma fırsatı oldu. Böylelikle şehrimizin ve
ülkemizin tanıtımı gerçekleştirildi.
Sözlerime bizim Yunusun şu beyitleriyle son vermek
istiyorum:
Dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk,
Artık denize dolduk, taştık
elhamdülillah.
Şehrimizi daha nice hizmetlerle
buluşturmayı diliyor, tüm bu hizmetlerde emeği geçen başta
Sayın Başbakanımıza ve bakanlarımıza
teşekkür ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koca.
Gündem dışı üçüncü söz, Ardahanın
sorunları hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüte aittir.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Ardahan, Gürcistan ve Ermenistan
sınırında, stratejik anlamda önem taşıyan bir bölgede,
aynı zamanda ağır kış koşulları olan bir
bölge. Şimdi, hakikaten bu sene korkunç derecede, kar da
yağmadığı için bir ayaz var, soğuk var.
İşte, bu bir yerel gazete, bu gazetede gösteriyor, eksi 30 derece,
dün akşam çekilmiş bir şey, eksi 30 derece, 20.20de yani sekizi
yirmi geçe, eksi 30 derecede yaşayan insanlarımız var.
Düşünebiliyor musunuz; iki tane doğal gaz hattı geçiyor,
insanlarımız hâlen daha ilkel koşullarda tezekle
ısınmaya çalışıyor. Tezeğin
dışında -fakirlere verilen kömürü geçen hafta getirmiştim-
taş toprak, yanmayan bir kömür var, kalitesiz bir kömür var.
Şimdi, biz kömür verilmesine karşı
değiliz, kaliteli kömür verilsin, kömür verilmiyorsa nakit para verilsin,
vatandaş parasıyla kömür alsın ama en önemlisi Kars-Ardahan yani
o ağır kış koşullarının geçtiği bölgede
kömür için yüzde 50 iskonto yapılması lazım. Mesut Yılmaz
Hükûmetinde o zaman yüzde 50 iskonto yapılıyordu, Doğu
Anadoluya, kömür alanlara yüzde 50 iskonto yapılıyordu. Şimdi,
doğal gaz hatları geçmesine rağmen, bizim, Hanak diye bir
ilçemiz var, doğal gaz hattı geçiyor, santrali var, doğal gaz
alamıyoruz, alamadığımız gibi doğal gazın filtresi
olmadığı için de doğal gaz havayı kirletiyor, kötü
kömür havayı kirletiyor.
Biz diyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi
oranın belediye başkanlığını
aldığı zaman kesinlikle o kapının önünü
keseceğiz, Hanaka doğal gaz gelecek ve Hanak mutlak surette temiz
havaya kavuşacaktır, aksi takdirde biz oradaki doğal gazın
santralini durduracağız. Net konuşuyorum buradan.
İki, Ardahan da keza aynı, bir
imar yok, çarpık bir şehirleşme var, aynı hava
kirliliği var. Gölede aynı var, Çıldırda aynı var,
Damalda ve Posofta, bütün bölgemizde, Karsta korkunç derecede hava
kirliliği var. Zaten rakım yüksek olduğu için oksijen az, nefes
darlığı var, insanlar da perişan durumda.
Değerli arkadaşlar, bu eksi 30
dereceyi Sayın Başkanıma vereceğim.
Şimdi, bizim bölgemiz tarım ve
hayvancılıkla geçiniyor. Değerli arkadaşlar, soğuktan
hayvanlarımız donuyor, sularımız donuyor, efendim
arabalarımız donuyor. Şu anda perişan durumda bölge.
Bölgeyi afet kapsamına alsın Hükûmet ve afet ilan etsin ve derhâl
oraya yardım götürülsün. Bölgedeki soğuk, dondurucu soğuklara
karşı tedbir almasını istiyoruz.
O bölgede, aynı zamanda,
hayvancılık yapıyor insanlarımız. Daha
hayvanların yem bitkileri parası alınmadı. Şimdi,
milletin parası yok, yem alamıyor, perişan bir durumda, yem
bitkilerinin parasını derhâl, acilen ödesinler. Ödenmediği
takdirde, Büyük Millet Meclisinde, burada, ben bir eylem yapacağım.
Ben buradan da söylüyorum. Bu ay ödenmesin yem bitkileri parası
Köylü
perişan durumda, köylüyü kurtarmamız lazım, yem bitkileri
ödensin, mazot paraları ödensin, ödenmediği takdirde bu kürsüde eylem
yapacağım, kimse de kusura bakmasın. Onu da söyleyeyim.
Üç, Gürcistan sınırındaki
köylerimizde, Ermenistan sınırındaki köylerimizde telefon
çekmiyor arkadaşlar. Bu, Turkcell, Avea ve Vodafone, bu şirketler
yalan söylüyorlar. Belgeleriyle size söyleyeceğim. Bakın, niye yalan
söylüyorlar? 18/5/2010 tarihinde Turkcelle, Aveaya ve Vodafonea yazı
yazmışım: Bizim burada, Damalda ve Çıldırda,
bazı köylerimizde telefonlar
çekmiyor. Buraya baz istasyonu kurulsun. Bunlar da reklam yapıyorlar,
milyon dolarlar harcıyorlar, diyorlar ki: Bizim her tarafta telefonumuz
çekiyor. Yalan söylüyorlar, çekmiyor. Bugün beni Baha Yunusoğlu diye bir
arkadaşım aradı, il genel meclis üyesi adayımız.
Çıldırda ve Damalda, bazı köylerde telefon çekmiyor,
vatandaş mağdur, hastası olduğu zaman hastasını
yetiştiremiyor. Vodafone da Turkcell de Avea da yalan söylüyor.
Bakın, o zaman yazı göndermişim 2010 tarihinde, dört yıl
önce baz istasyonu kuracaklardı, kurmuyorlar. Reklamını
yapıyorlar ama ödemiyorlar. Damalın bazı köylerinde de var.
Değerli arkadaşlar, zamanım bitiyor.
Kış koşulları çok ağır. Elektrik kesintisinden
dolayı şu anda kışta, soğukta milletin elektriği
yok, üstelik tarım kredi kooperatiflerinden Gölenin köylerine icra
gidiyor. Bu icra derhâl durdurulsun, haciz işlemleri derhâl durdurulsun.
Rica ediyorum, çok önemli çünkü millet perişan. Kışın
hayvanını satamıyor, satamadığı gibi de
parasını ödeyemiyor.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
60ıncı maddeye göre
arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Sayın Karaahmetoğlu
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresun ile
ilçelerindeki yol ve su sorununa ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın
Başkan, Giresun ve ilçelerinde yol ve su sorunu çile olmaya devam ediyor.
Çanakçı ilçesine bağlı Düzköy köyü Armutlu Mahallesinde ciddi
anlamda susuzluk sorunu yaşanıyor, Eynesil ilçesi İshaklı
köyü Bayramoğlu Mahallesinde de yol sorunu çözülemiyor. Köyde oturan
vatandaşlarımız resmî makamlara müracaatlarının
sonuçsuz kaldığını ifade etmektedirler. Giresunda su ve
yol sorununa ilişkin verdiğimiz soru önergelerine cevapta,
İçişleri Bakanlığının bu köylerin tespitini
yeterince yapamadığını görmekteyiz. 21inci yüzyılda
köylerimizde yaşayan insanlarımızın temel ihtiyacı
olan su ve yol sorunuyla mücadele etmeleri ileri demokrasinin bir sonucu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Varlı
2.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Başbakanın bir
kısım televizyonlara ve gazetelere siyasi baskı uygulayarak
muhalefetin sesini kısma yoluna gittiğine ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Hep ileri demokrasiden bahseden AKP ve Başbakan, bir
kısım televizyon ve gazeteleri başkalarının
paralarıyla usulsüz ele geçirirken bir kısım televizyonlara ve
gazetelere de siyasi baskı uygulayarak muhalefetin sesini kısma
yoluna gitmişlerdir. Bunun son örneği, Başbakanın Habertürk
televizyonunu arayarak Sayın Bahçelinin alt yazı olarak geçen
haberine dahi tahammül edemeyerek onun kaldırılmasını
istemesi. Bunun demokrasiyle ne kadar
bağdaştığını, demokrasiyle nasıl
ilişkilendirildiğini
Yargıda, hukuka müdahale eden, polise
müdahale eden, her gün yeni yeni tayinler yapan, efendim
soruşturmaları engellemek adına her gün hâkimlerin,
savcıların tayinini çıkartan bir hükûmetin demokrasiden
bahsetmesi ne kadar doğrudur? Bunu milletimizin vicdanına bırakıyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bayraktutan
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Yusufeli ilçesi
Kılıçkaya beldesindeki Kılıçkaya Lisesinin
kapatılmasının söz konusu olduğuna ve bu lisenin
kapatılmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Artvin ili Yusufeli ilçesinde Kılıçkaya
beldemiz var. Kılıçkaya beldemizin bir özelliği var:
Cumhuriyetin ilk kadın belediye başkanını çıkartan,
gerçekten çok şirin bir beldemiz. Yani Türkiye için ilk, Atatürkün
Ta
Avrupada kadının adı yokken kadın belediye
başkanı seçilen bir belde. Ne yazık ki bu beldede bugün,
geçenlerde belediyemiz kapatıldı. Bunun yanında bir de beldede
bir Kılıçkaya Lisesi var. Bu Kılıçkaya Lisesinin
öğrenci azlığından kapatılacağına
ilişkin bir tereddüt var. Burada mevcut, 28i yatılı toplam 55
öğrenci var, personel var. Buna ilişkin ciddi bir tereddüt var.
Kılıçkayanın Yusufeli ilçe merkezine uzaklığı
yaklaşık 25 kilometre. Bu konuda bir mağduriyet var, bu
mağduriyetin giderilmesi gerekiyor. Bu konudaki tereddütlerin kamuoyundan
uzaklaştırılması gerekiyor. Millî Eğitim ve ilgili
valiliğin bu konuda gerekli tedbirleri almasını ve
Kılıçkayadaki lisenin kapatılmaması için gerekli idari
tedbirlerin alınmasını talep ediyor, teşekkür ediyorum
değerli Başkanım.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Yalnız, ek bir bilgi vereyim: Şimdi, Kocaeli
milletvekilleri var her partide de ben de bir İzmitli olarak söyleyeyim.
Bildiğim kadarıyla, bir il belediye başkanı da kadın
olarak Kocaelinden çıktı, rahmetli Leyla Atakanı
hatırlayalım.
Evet, şimdi Sayın Yılmaz
4.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, kentsel dönüşüm
yıkımları ve bina yapımlarında iş
kazalarının olmaması için iş güvenliği önlemlerinin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde iki
iş kazası haberi geldi. Birisi, Adanada TOKİnin
yaptığı Sosyal Güvenlik Kurumu binasında bir çökme oldu;
ikincisi de Ankarada kentsel dönüşümle ilgili yapılan bir
yıkım sırasında iş kazası gerçekleşti.
Şimdi, en önemli olan şeylerden bir tanesi, Sosyal Güvenlik Kurumu,
iş güvenliği önlemlerini alması gereken kurum, o kurumun
yaptırdığı binada bir iş kazası oluyor, bir göçük
meydana geliyor gerekli önlemler alınmadığından
dolayı.
Ben, buradan, hem Hükûmet yetkililerine, bakanlara ve
Sosyal Güvenlik Kurumundaki tüm iş güvenliği uzmanlarına
sesleniyorum: Bu kentsel dönüşüm yıkımlarında da,
yapılan bütün binalarda da kesinlikle bu önlemlerin alınması
lazım. Katliamdan farkı yoktur iş kazalarının, önlem
alınmaması nedeniyle oluşan iş kazalarının
katliamdan farkı yoktur. Bu konuda duyarlılığa davet
ediyorum, önlem almaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Tüzel
5.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Gezi Parkı
olaylarında yaşamlarını yitiren Mehmet Ayvalıtaş
ile Ali İsmail Korkmazın davalarının devam ettiğine
ve gençlerin canını alanların bu halka mutlaka hesap
vereceklerine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün, haziran protestolarında üzerine araç
sürülerek öldürülen Mehmet Ayvalıtaşın Kartalda ikinci
duruşması görülüyor, ailesi ve arkadaşları orada adalet
arıyor. Önceki gün de, aynı şekilde haziranda Eskişehirde
hunharca katledilen Ali İsmail Korkmazın duruşması
Kayseride görüldü. Bu duruşma, güvenlik nedeniyle oraya
gönderilmişti. Aslında, bütün siyasi, toplumsal, devlet
suçlarında olduğu gibi gözlerden kaçırılmak istendi ama
halk katillerin peşini bırakmadı. 19 yaşındaki bir
gence pusu kurularak öldürülmüştü. Tıpkı Metin Göktepe
davası gibi takip edilecek.
Bugün de, Gezide Taksim Meydanına
çıkanların kurum temsilcilerine bir iddianame açıldı suç
örgütü kurmaktan. Kim suç örgütü? Demokratik hakkını kullananlar
mı, yoksa gençlere vahşice pusu kurup döverek öldürenler mi?
Gençlere kıymayın efendiler. O gençler,
gelecekte demokrasiyi ve barışı inşa edecekler ve gençlerin
canını alanlar bu halka mutlaka hesap verecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Sayın Atıcı
6.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, İncirlik Hava
Üssünde nükleer bombalar olduğuna ve derhâl imha edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, Adanada bulunan ve Amerika
Birleşik Devletlerinin kullanımına verilen İncirlik Hava
Üssünde nükleer bomba olduğunu iddia etmiş ve AKPnin ateşle
oynadığını ifade etmiştim. Savunma Bakanı, soru
önergeme verdiği cevapta, bu nükleer bombaları inkâr etmişti.
Yakın zamanda, ASELSAN, İncirlikte bir ihale
aldı; bu ihalenin adı Nükleer Güvenlik İhalesidir.
İncirlikte bulunan taktik nükleer başlıkların
modernizasyonu için para harcayan AKP Hükûmeti, burada, nükleer bomba
varlığını inkâr edemez. Kafası biraz çalışan
insanlar, ülkesinde nükleer bomba istemezler. İncirlikteki nükleer
bombaların, derhâl ama derhâl imha edilmesi gerekmektedir. Başbakan
bu tehlikeli oyundan derhâl vazgeçmelidir, giderayak halkımızı
nükleer silah belasına bulaştırmamalıdır.
Bu arada, efendim, Türkiyenin ilk kadın Belediye
Başkanı Mersinden Müfide İlhandır.
Teşekkür ederim, bilginize sunarım.
BAŞKAN Onu da biliyorum da il Belediye
Başkanı Leyla Atakan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İl efendim, Mersin
ilinin Belediye Başkanıdır Müfide İlhan.
BAŞKAN İli mi? Ben Müfide İlhanı
bir ilçenin biliyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İl efendim.
BAŞKAN A, onu bilmiyordum, öğrenmiş
oldum, teşekkür ederim. Gerçekten ilçe biliyordum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben de baktım
BAŞKAN Bilgilendirdiniz, teşekkür ederim,
güzel. Kadınlarla ilgili ne kadar bilgi varsa paylaşalım lütfen.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama, şimdi
var olan duruma bakmak lazım Başkanım. Hiç öyle bir durum yok
yani
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Efendim, maziyle
uğraşmayın, bugüne bakın.
BAŞKAN Hayır, maziyi söyleyeceğim ki siz
adam olasınız adamlar.
ALTAN TAN (Diyarbakır) 1956da Midyat Belediye
Başkanı Zekiye Midyat, 1956.
BAŞKAN Mesela, işte
Teşekkür ederim,
sağ olasınız.
ALTAN TAN (Diyarbakır) 1956, Midyat.
BAŞKAN Sağ olun, ben onu da ilk defa duydum
ama Müfide İlhan Hanımı biliyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Başkanım,
tartışmayı ben açtım, iyi oldu.
BAŞKAN Evet, ne güzel işte, teşekkür
ederim.
Sayın Kaplan
7.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaeli Büyükşehir
Belediye Başkanlığına bağlı UKOME Daire
Başkanlığının ulaşımla ilgili keyfî
kararlarına ve uygulamalarına İçişleri
Bakanlığının müdahale etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kocaeli Milletvekili olarak, Sayın Leyla
Atakanı anımsatmanız ve anmanız adına ben
teşekkür ediyorum.
Bugün, başka bir şey, Kocaeliyle ilgili daha
güzel bir şey söylemek isterdim ama Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanlığına bağlı UKOME Daire Başkanlığı,
Kocaelinde ulaşımla ilgili aldığı keyfî kararlar
neticesinde son günlerde minibüsçü esnafıyla özel servis
esnafını karşı karşıya getirmiştir. Dün,
Gebzede, özel servis esnafı E5i çift taraflı olarak yarım saat
kapatmak zorunda kalmıştır. Büyükşehir Belediyesi iki ay
öncesinde özel servis için P plakasını ihaleye açmış ve P
plakasının ihale bedelini 67 bin liradan insanlara satarken, bugün
bazı özel hatlara bedelsiz J plakadan P plakaya geçiş için yetki
vermek istiyor. Bu keyfî uygulamaya İçişleri Bakanlığının
ve yetkililerinin dur demesi lazım, aksi takdirde oluşacak
sorumluluklardan Büyükşehir Belediye Başkanı sorumlu
olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Işık
8.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, üniversite öğretim
elemanları ile teknik öğretmenlerin sorunlarına ve söz
verilmiş olmasına rağmen matbaa ve yapı
ressamlığı öğretmenliği bölümü mezunlarına lisans
tamamlama hakkının verilmediğine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Özellikle, üniversite öğretim
elemanlarının mali ve özlük haklarının çözülemediği ve
her geçen gün de durumlarının kötüye gittiği konusu kamuoyunun
ve üniversite camiasının bilgisi dâhilindedir. Millî Eğitim Bakanını
ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığını bu konuya
ilgi göstermeye davet ediyorum. Ayrıca, teknik öğretmenlerin
sorunları giderek artmış, geçen yıl getirilen yeni
düzenleme maalesef sorunları çözememiştir.
Yine,
sayın bakanların vermiş olduğu sözlere rağmen matbaa
ve yapı ressamlığı öğretmenliği bölümü
mezunlarının mühendislik ve mimarlık lisans tamamlama
haklarının bugüne kadar verilememiş olması o camiayı
üzmüştür. Yüksek Öğretim Kurulunu ve Millî Eğitim
Bakanlığını bu sorunları çözmeye davet ediyor, size de
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve
26 milletvekilinin, anason üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/848)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki anason üretimin mevcut yapısı, üretimi,
ithalatı, tüketimi, üreticinin sorunlarının ve çözüm
yollarının belirlenmesi, destekleme yollarının
araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
4) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
10) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
11) Birgül Ayman Güler (İzmir)
12) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
13) Ali Serindağ (Gaziantep)
14) Kamer Genç (Tunceli)
15) Hurşit Güneş (Kocaeli)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Hülya Güven (İzmir)
22) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
23) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
24) Recep Gürkan (Edirne)
25) Tanju Özcan (Bolu)
26) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
27) İlhan Demiröz (Bursa)
Anason, ülkemizde 9 ilde üretimi yapılan sanayi
bitkisi olarak sınıflandırılır. Tohumları büyük ölçüde
rakı üretiminde hoş koku vermek amacıyla kullanılır.
Ülkemizde 11 bin ila 13 bin ton arasında
değişen yıllık üretiminin neredeyse tamamı başta
Burdur olmak üzere, Göller Yöresi ve İç Batı Anadolu bölümünde yer
alan illerde yapılmaktadır.
2000 yılında 20 bin tonu bulan Türkiye üretimi,
2004 yılına gelindiğinde neredeyse yüzde 50 oranında
düşerek 11 bin ton civarında gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak denilebilir ki anason rekoltesinin
yıllık değişimi büyük oranda talebe
bağlıdır. Daha önceden de belirtildiği gibi, kullanım
alanının büyük oranda içki sanayisiyle sınırlı
olması pazarın daralmasına yol açmakta, dolayısıyla
yıllık ürün bu pazarın talebine göre belirlenmektedir. Nitekim,
yıllara göre anason üretiminde büyük farklılıkların
olması bunu desteklemektedir.
Bugün anason üretiminde ilk sorun, eski sulama
yöntemlerinden vazgeçilip yağmurlama veya damlama sulama sistemlerine
geçilmemesidir.
Özellikle anasonun en önemli alıcısı
konumunda olan TEKEL'e bağlı içki fabrikalarının 2009'dan
sonra özelleştirilmesi sorunun büyümesine neden olmuştur. Açıkça
ifade etmek gerekirse, örgütlenememiş olan anason üreticisinin kaderi bu
tarihten sonra özel işletmelerin inisiyatifine kalmış,
dolayısıyla, bireysel hareket etmek zorunda kalan ve ürününü bir an
önce paraya çevirmeye çalışan üreticinin fiyat belirleme konusunda
pazarlık payı ortadan kalkmıştır.
Bu durumun son yıllarda üreticilerde anason ekimine
karşı isteksizliğin ortaya çıkmasında ve buna
bağlı olarak üretimin geçen yıllara göre gerilemesinde etkili
olduğu söylenebilir. Kesin olarak denilebilir ki sorunun çözümüne yönelik
olarak en etkili adım yöredeki bütün üreticilerin örgütlenmesidir.
Uzun zamandan beri anason üreten çiftçilerimiz zaten
yüksek girdi maliyeti ve ürüne verilen düşük fiyat nedeniyle
mağduriyet yaşamaktadırlar.
TEKEL özelleştirildiğinden bu yana alkollü
içkiler sektörü yabancı sermayenin eline geçmiş bulunmaktadır.
Bunlardan birisi de özellikle yukarıda belirtilen yörelerde ham madde
olarak anason alımı yapan Mey İçki Sanayi ve Ticaret
AŞ'dir. Anılan Mey İçki şirketi, üreticiden anason
alımı yaparken bu yörelerde yetiştiricilik yapan 4-5 üreticiden
alım yapmakta ancak daha küçük miktarlarda üretim yapan üreticilerin
ürünlerini değerlendirmemektedir.
Bu üreticiler de aralarında bir fiyat belirleyerek
küçük çaplı üreticiden bu fiyata toplu alım yapmaktadır. Zira
üretici, ürettiği anasonu hem depolama imkânı olmadığı
hem de borçlanarak yaptığı girdi masraflarını
ödeyebilmek için ürününü satarak paraya dönüştürmek istemektedir.
Ancak Mey İçki Sanayi ve Ticaret AŞ
tarafından yöreye gelen alım yapan kişiler ellerinde 300-500 ton
anason bulunduran 4-5 üreticiden alım yapmakta, diğer üreticileri ise
hiçe saymaktadır. Dolayısıyla, elinde 15-20 ton anason bulunduran
üreticiler bile adı geçen şirketin alımcılarına
ürünlerini tüm ısrarla satmak istemelerine rağmen, ürününü paraya
çevirmek zorunda kalan anason üreticileri de mecburi olarak ürünlerini piyasa
fiyatının altına bu 4-5 üreticiye satmak zorunda
kalmaktadır. Bu büyük üreticiler de uygun fiyata almış oldukları
anasonu anılan şirkete rayiç bedeli üzerinden satarak haksız
kazanç elde ettikleri gibi küçük üreticiyi ezmektedir.
Anason ithalatı kesinlikle
yasaklanmalıdır. Üreticiyi korumak için devlet tarafından
Rekabet Kurulu görevlendirilmeli ve üretici, destek, prim ve teşviklerle
üretim yapmaya yönlendirilmelidir. Devlet, alım yapan şirketleri
ayrım yapmadan tüm üreticilerden ürünlerini satın almak yönünde
uyarmalı, gerekirse yasal ve idari tedbirleri almalıdır.
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 21 milletvekilinin, 1 Mayıs
1977de Taksimde yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri (10/849)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1 Mayıs 1886 yılında Amerika'nın
Chicago kentinde işçilerin günde sekiz saat çalışmak için
başlattıkları mücadele ve bu mücadeleye öncülük eden 4
sendikacının asılması anısına, 1889'da Paris'te
toplanan İkinci Enternasyonalde, 1 Mayıs, işçilerin birlik,
mücadele ve dayanışma günü olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten
sonra birçok ülkede 1 Mayıs işçi bayramı olarak
kutlanmış ve resmî bayram olarak ilân edilmiştir.
Ülkemizde de 1 Mayıs yıllardır
kutlanmaktadır. Bu kutlamalardan 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul
Taksim Meydanı'nda gerçekleştirileni tarihe önemli olarak
kaydedilmiştir. 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul Taksim'de
düzenlenen 1 Mayıs kutlamaları sırasında 37 kişi
yaşamını yitirmiştir. Kutlama barış içinde sona
ermek üzereyken Sular İdaresi binası ve Intercontinental Oteli
(şimdiki adı The Marmara) üzerinden kalabalığın
üzerine açılan ateş sonucunda panik yaşanmış, kimileri
vurularak, kimileri panzerlerin altında kalarak, kimileri de
sıkışıp ezilerek yaşamını yitirmiştir.
Bu acı olay toplumu derinden sarsmış,
tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçmiştir. Olay üzerine çok şey
yazılmış ve söylenmiş ama bu olay bir türlü
aydınlığa kavuşturulamamıştır. Olayla ilgili
yapılan soruşturma ve yargılamada da gerçek suçlular
bulunamamıştır. Kurşunları atanlar kimlerdir? Kim
onlara emir vermiştir? Bir kışkırtma var mıdır?
Bu kişilerin amaçları nelerdir? Intercontinental Otelin 5'inci
katı 1 Mayıs günü boşaltılmış mıdır?
510, 511, 512 numaralı odalarda kimler vardır? Bu odalardan ateş
edilmiş midir? 2 Mayıs günü otelin önünde bir bomba
patlatılıp kırılan camların yerine ithal cam
takılıp kanıtlar yok edilmiş midir? Bütün bu sorular
yanıtsız kalmıştır.
Özellikle son günlerde, yaşanan acı olaylarla
ilgili çeşitli yorumlar yapılmaktadır. Kimi yazar ve
siyasetçiler, bu olay hakkında çok farklı düşünceler ileri sürmekte
ve olayın içindeki karanlık ellerin görünmesine engel
olmaktadır. Eğer 1 Mayıs 1977 tarihinde yaşanan olaylarla
ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulursa bu olayları
yaşayanlar ya da olaylar hakkında bilgi sahibi olanların
dinlenmesi söz konusu olabilecek, aynı zamanda ilgili kurum ve
kuruluşlardan bilgi, belge alınabilecektir.
Konu hukuksal olarak zaman aşımına
uğramıştır ama olayın büyüklüğü, gerçeğin
ortaya çıkarılamaması toplum vicdanını hâlâ
sızlatmaktadır. Demokratik hukuk devletinde toplumun barış
içinde yaşayabilmesi ve ileriye güvenle bakabilmesi için hiçbir şey,
hele 37 masum insanın canını yitirdiği bir acı olay
örtülü kalamaz, zaman aşımına uğradı diye kapatılamaz.
Anayasanın 5'inci maddesinde cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak, Devletin temel amaç ve görevleri
başlığı altında sayılmıştır. Bu
görev her kurumdan önce ulus adına yasama görevi yapan Türkiye Büyük
Millet Meclisine düşer.
Demokratik devletin, demokrasimizin gelişmesi, 1
Mayısların bundan sonra barış ve güvenlik içerisinde
kutlanabilmesi, son günlerde ortaya atılan tartışmaların
sona erdirilmesi için 37 yurttaşımızı yitirdiğimiz
1977 Taksim 1 Mayıs olayı hakkında karanlıkta kalan
noktaların aydınlanması amacıyla Anayasa'nın 98inci
ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
salgılarımızla arz ederiz.
1) Ali Özgündüz (İstanbul)
2) Tanju Özcan (Bolu)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
5) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
6) Gürkut Acar (Antalya)
7) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
8) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
9) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
10) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
11) Recep Gürkan (Edirne)
12) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
13) Ramis Topal (Amasya)
14) Osman Kaptan (Antalya)
15) İlhan Demiröz (Bursa)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Mehmet Şeker (Gaziantep)
18) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
19) Emre Köprülü (Tekirdağ)
20) Hasan Ören (Manisa)
21) Kemal Değirmendereli (Edirne)
22) Ümit Özgümüş (Adana)
3.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 22 milletvekilinin, ülkemizde
sanatın ve sanatçıların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/850)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde sanat ve sanatçının yaşadığı
sorunlar yıllardır tartışılmakta ama bu sorunlara
sistemli bir çözüm bulunamadığı bilinmektedir. Özellikle son
günlerde tiyatro üzerinde yaşanan tartışmalar, sanatın ve
sanatçının sorunlarını tekrar gündeme getirmiştir.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Şehir Tiyatrolarında
başlayan uygulamaların tartışması,
Başbakanın katılmasıyla farklı bir boyut
almıştır. İstanbul Şehir Tiyatrolarının
repertuvarının belirlenmesi yetkisinin sanatçılardan
alınarak bürokratik bir kurula verilmesi, buna tepki gösteren
sanatçıların istifa etmesi ve tepkilerini çeşitli yollarla dile
getirilmesi sonucu başlayan sürece Başbakan da katıldı ve
şu ağır sözleri söyledi: "Yahu siz kimsiniz? Siz her konuda
söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden
alıyorsunuz? Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin
tekelinizde mi? Sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olan sadece sizler
misiniz? Geçti o günler. Artık despot aydın tavrıyla
parmağınızı sallayarak bu milleti küçümseme, bu milleti
azarlama dönemi geride kalmıştır. Devlet eliyle tiyatroculuk
olmaz. Tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum. Özelleştirmek
suretiyle buyurun, istediğiniz gibi tiyatrolarınızı
oynayın."
Özelleştirmenin mucidi olarak bilinen İngiliz Margaret
Thatcher'ın bile tiyatroları özelleştirme kapsamına
almaması, ayrıca Paris,
Londra, Berlin ve Moskova'da tiyatroların özelleştirilmesi gibi bir
uygulamanın olmaması, dünya örnekleri açısından önemlidir.
Hatta Almanya'da bu konuda daha büyük bir hassasiyet olduğu, "polis,
maliye ya da ordu özelleştirilemeyeceği gibi tiyatro da
özelleştirilemez." anlayışının hüküm sürdüğü
basın yayın organlarında konunun uzmanlarınca dile
getirilmektedir.
Konunun uzmanları, tiyatronun bir "kamu hizmeti"
olduğunu ve bu durumun sosyal devlet anlayışıyla da paralel
bir uygulama olduğunu belirtmektedir. Buradan yola çıkarak,
"tiyatroların özelleştirmeye değil, özerkleştirmeye
ihtiyacı vardır." sonucuna varılmaktadır.
Elbette sanatın ve sanatçının sorunları
yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Çok sayıda
sorun sanatçılarımızın mesleklerini icra etme
noktasında engel niteliğindedir. Bu sorunların sistemli olarak
ele alınması, çözüm yollarının başta konunun
tarafları ve uzmanlarınca katılım sağlanarak
bulunması hususunda özel bir çalışmaya ihtiyaç
duyulmaktadır.
Sanatçılarımız, yaşadıkları
haksızlıklara karşı çeşitli isimlerle örgütlenmekte ve
sendikal mücadelede var olmak için bir araya gelmektedir. En son, kısa
ismiyle Oyuncular Sendikası olarak bilinen Sahne, Perde, Ekran, Mikrofon
Oyuncuları Sendikası kurulmuştur. Sendika, ülkemizdeki
sanatçıların sorunlarına dikkat çekebilmek için çeşitli çalışmalar
yürütmektedir. Tiyatroların özelleştirilmesi
tartışmasının haricinde; tüm oyuncuların tek bir
mevzuata tabi olması, her türlü oyunculuğun kanuni
tanımının yapılmış olması ve istihdamla
ilgili düzenleme yapılması, Türkiye oyuncu envanterinin
çıkarılması, iş hukuku mevzuatlarının ILO
standartlarına getirilmesi, tüm oyuncuların bağlı
çalışan olması ve sosyal güvencelerinin sağlanması,
tüm alanlarda taban ücreti belirlenmesi, telif haklarıyla ilgili
düzenlemeler yapılması, oyuncuların çalışma
koşullarına göre işsizlik sigortasının düzenlenmesi, hiçbir
oyuncunun emeklilik sorunun kalmaması gibi sorunlar oyuncuların
gündemindeki sorunlardır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk:
"Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta
cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatçı
olamazsınız." diyerek sanatçının önemini
vurgulamıştır. Bu önem unutulmadan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, sanatın ve sanatçıların sorunlarına el
atması gerektiği açıktır.
Bu nedenle, son günlerde
tiyatrocularımızın yaşadığı sorunlar ve
tiyatroların özelleştirilmesi tartışması özelinde,
ülkemizde sanatın ve sanatçının sorunlarının
araştırılması ve bunlara çözüm bulunması amacıyla
Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Ali Özgündüz (İstanbul)
2) Recep Gürkan (Edirne)
3) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
4) Hülya Güven (İzmir)
5) Gürkut Acar (Antalya)
6) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
9) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
10) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
11) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
12) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
13) Tanju Özcan (Bolu)
14) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
15) Ramis Topal (Amasya)
16) Osman Kaptan (Antalya)
17) İlhan Demiröz (Bursa)
18) Mehmet Şeker (Gaziantep)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Emre Köprülü (Tekirdağ)
21) Hasan Ören (Manisa)
22) Kemal Değirmendereli (Edirne)
23) Ümit Özgümüş (Adana)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Altay, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, laiklik ilkesinin 5 Şubat 1937de
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına değiştirilmemek üzere
girişinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu arada, yeni sesim iyi mi Sayın
Başkanım? Ses teli ameliyatından sonraki sesim güzel mi?
BAŞKAN Geçmiş olsun. Gayet güzel.
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bugün 5 Şubat, malum -5
Şubat 1937- laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
değiştirilmemek üzere girişinin, yerleştirilişinin
yıl dönümüdür. Bu vesileyle, Türkiye Cumhuriyetini laiklikle
buluşturan ve sonsuza kadar bu şekilde yaşamasını bize
sağlamış olan geçmişteki bütün devlet büyüklerimize,
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere müteşekkir
olduğumuzu, rahmet ve minnetle onları anmakta olduğumuzu,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak ifade etmek istiyorum.
İlaveten, etnik ve mezhep fark ve
çeşitliliğinin bu kadar büyük olduğu bir ülkede, Orta
Doğuda ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan olayların,
istenmeyen olayların Türkiyede yaşanmıyor olmasını
Anayasanın ve devletin laiklik ilkesine borçlu olduğumuzu, buna
bağlı olduğunun bilincinde olduğumuzu teyit ediyorum ve
Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar devletin laik niteliğiyle ayakta
kalmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili tarafından adalet
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5
Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasınailişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 05/02/2014 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
37 milletvekili tarafından, 13/12/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına adalet çalışanlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (618 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5/2/2014
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk söz, Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutanın.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sözlerimin başında, bizleri dinleyen yüce
Meclisin sayın milletvekillerini, televizyonları başındaki
yurttaşlarımızı ve özellikle adalet
çalışanlarını, 50 bin adalet çalışanını
ve kendi seçim bölgem Artvindeki adalet çalışanlarını
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir teşekkürüm var, bu adalet
çalışanlarının sorunlarına ilişkin, TÜRK BÜRO-SEN
genel merkez yönetimine ve ayrıca Artvindeki temsilcimiz Uğur Özere
de bu çalışmadaki katkılarından dolayı, sözlerimin
başında içtenlikle teşekkür ediyorum değerli
arkadaşlar.
Şimdi, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum:
1924 Anayasası, modern Türkiyenin ilk anayasası, cumhuriyetin temel
nitelikleri konusunda kuvvetler ayrılığını bir temel argüman olarak benimsemiştir.
Biliyorsunuz yasama, yürütme ve yargı olarak üç ayrı ilke
altında toplanan kuvvetler ayrılığı; yasama yetkisinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, yargı yetkisinin
bağımsız mahkemeler tarafından, yürütme yetkisinin ise
cumhuriyet hükûmeti tarafından kullanılacağını
belirtmiştir. Anayasanın 9uncu maddesinde, yargı yetkisi, Türk
milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından
kullanılır; 138inci maddesinde ise mahkemelerin
bağımsızlığı ifade edilmiş
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, üçüncü
ayağı yani sacayağının üçüncü ayağını
teşkil eden yargı yetkisini kullanan yargı erki, şunun iyi
bilinmesi gerekir ki, sadece hâkimlerden ve savcılardan
oluşmamaktadır. Yargı yetkisinin içerisinde, bu üçlü
sacayağının yargı yetkisi içerisinde, yargıda
çalışan, Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışan
kâtipler vardır, mübaşirler vardır, yazı işleri
müdürleri vardır, teknisyenler vardır, şoförler vardır ve
her türlü teknik kadro vardır. Yani bunları göz ardı etmememiz
gerektiğini düşünüyorum. Bundan önceki Adalet Bakanı Sadullah
Ergin, 2013 yılında Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış
olduğu konuşmada aynen şöyle demektedir değerli
arkadaşlarım, -yargının işlerliğini de hâkim ve
cumhuriyet savcılarının yanı sıra yargıda emekçi
olan adalet çalışanları tesis etmektedir- diyor ki: Ülkemizde
hâkim ve savcılar, dosyaların başlangıcından
sonlandırılmasına kadar bütün işlemlerini yaparlar.
Duruşma hazırlığı, duruşmanın
yapılması, ara kararlarının yerine getirilmesi,
kararların yazılması, kesinleştirilmesi, kalemin idaresi
gibi bütün işler hâkimler ve savcılar tarafından
yapılmaktadır.
Yani Adalet Bakanı şöyle görmektedir, adalet
ayağında -adalet çalışanlarına ilişkin- sanki
hâkimler, savcılardan başka bir şey yokmuş gibi, bu
ayağın sadece hâkimler, savcılardan oluştuğu gibi bir
tarihî yanılgı içerisinde kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, buradan bir kere
daha ifade etmek istiyorum. Bakın, adalet çalışanları
kocaman bir örgüttür, 50 bin kişiyi aşan muhteşem bir emek
örgütü vardır karşımızda.
Şimdi, bunlara ilişkin olarak bir
araştırma önergesi, bir grup önerisi verdik. Bunların
sorunlarına ilişkin bir problem var mıdır yok mudur,
bunları tartışacağız.
Bunların mali haklarına ilişkin sorunlar
vardır, özlük haklarına ilişkin sorunlar vardır. Adalet
çalışanları bir anlamda isyan etmektedir.
Adalet binalarını yapmakla, adalet
saraylarını inşa etmekle, o şatafatlı binaların
içerisinde insan olmadığı bir kurumu ifa etmekle, adaletin
sorunlarını çözmeniz mümkün değildir. Bu kurumlar sadece bir
beton yığını hâline gelebilir. Eğer adalet kurumu
kendi çalışanlarının problemlerini çözmezse, mali ve özlük
haklarına ilişkin herhangi bir iyileştirme yapmazsa,
dediğimiz gibi adalet sarayları sadece beton
yığınıdır. O nedenle, bu hususları dikkate
almamız gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, kısaca adalet
çalışanlarının sorunları nelerdir? Bakın,
bunlardan bir tanesi, Adalet Bakanlığı fazla mesai
çalışma ücretlerine ilişkin olarak Maliye Bakanlığı
ve Bakanlar Kuruluna topu atmıştır, Maliye
Bakanlığı daha önce fazla mesaiye ilişkin ücretleri ne
yazık ki adalet çalışanlarından esirgemiştir
değerli arkadaşlarım. Önceden fazla mesai alıyorlardı,
hafta sonunda ve mesai saatleri dışında çalışan adalet
çalışanlarının ücretleri bir anda göz ardı
edilmiştir ki bu, ortalama, bir adalet çalışanı
başına 200 TLlik bir ücreti kapsamaktadır değerli
arkadaşlarım. Bunun haricinde, yine 1 Ağustos 2010 tarihi
itibarıyla havuz parası olarak tabir edilen yol tazminatları
da bir anlamda kırpılmış, onlar da adalet
çalışanlarından esirgenmiştir, bu da bir adalet
çalışanı için ortalama 150 TL aylık bedel ifade etmektedir.
Yine bunların haricinde en önemli kalemi teşkil
eden suçüstü nöbetlerine ilişkin ödenekler de adalet
çalışanlarından alınmış, burada da her bir
çalışana ortalama 350 TL civarında miktar düşmektedir, bu
konudaki mali hakları da geri plana itilmiş bulunmaktadır. Yani
bunu eğer bir global rakam, bir total rakam olarak alırsak, 700
TLlik bir şey göz ardı edilmiş bulunmaktadır
Değerli arkadaşlarım, adalet
çalışanları diyorlar ki: Suriyedeki mültecilere gösterilen
ilginin yüzde 1ini bize gösterirseniz adalet
çalışanlarının sorunu diye bir şey kalmaz. Adalet
çalışanlarının fazla mesai ücretlerinden kesilen
şeylerle IMFye olan borçlar mı ödeniyor? diyorlar, bunu
Parlamentoda bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütün kamu
kurumlarındaki promosyonlarda olay şudur: Hepsi eşittir.
Eşitlik ilkesi göz önüne alınmıştır ama sadece Adalet
Bakanlığındaki çalışanlara yönelik olarak fazla ücret
alana fazla promosyon ödenmiştir, az ücret alana az promosyon
ödenmiştir. O da şu demektir: Hâkim ve savcıların ücretleri
yüksek olmasına rağmen artı yüzde 10 -onların
maaşlarının yüzde 10u senelik- artı 125 lira bedel ödenmiştir.
Şimdi, hâkim savcılarla adalet çalışanlarını yan
yana koyduğunuz zaman, promosyonlardaki düşük ve fazla ücretler
arasındaki farkı
karşılaştırdığınız zaman sorunun ne
kadar büyük olduğunu görürsünüz değerli arkadaşlarım.
Suçüstü nöbetlerinden sonra hâkim savcıların
istirahat izni vardır ama adalet çalışanlarının
istirahat izni yoktur. Buradan soruyorum: Adalet çalışanları
Superman midir değerli arkadaşlarım? Hâkim savcılara
vardır da adalet çalışanlarına niye yoktur? Bu çifte
standardı buradan söylemek gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, iş
güvencelerine ilişkin de problemler vardır. Bakın, bugüne kadar
olmayan bir garabet sergilenmiş bulunmaktadır. Adalet
Bakanlığı, Personel Genel Müdürlüğü ve bölge idaresi
başkanlıklarına göndermiş olduğu yazılarda ilginç
bir uygulamaya tabi tutmuştur. Buradaki olay da nedir? Klavye uygulama
sınavı diye o kurumda çalışan -hukuki güvenlik ilkesini
ihlal eden bir şekilde- zabıt kâtipleri klavye uygulama
sınavına tabii tutulmuş, bu sınavda başarılı
olamayanlar üç ay sonra tekrar sınava tabi tutulmuş, eğer bunda
da başarılı olamazsa Devlet Memurları Kanununun 98inci
maddesine göre iş akitlerinin feshedileceğine yani devlet
memurluğunu kazanma şartlarının daha sonra
kaybedildiğinden hareketle adliye çalışanlarının görevlerine
son verileceğine ilişkin bir tehdit algılaması ortaya
konulmuş ama iyi ki bu ülkede sendikalar var. Onlar dik durunca bu
yanlış uygulamadan, bu subjektif uygulamadan vazgeçilmiş
bulunmaktadır değerli arkadaşlarım.
Bir başka olay daha vardır: Mobbing yani
iş yerindeki psikolojik taciz. Adalet çalışanları ne yazık
ki hâkim savcıların, adliyeye iş yapmak için gelen
kişilerin yapmış olduğu uygulamalara, davası olan
davacıların, davalıların, sanıkların psikolojik
taciziyle de karşı karşıya kalmakta, bulunmuş
oldukları yerdeki çalışma barışını,
çalışma hayatının koşullarını bir anlamda
yitirmiş bulunmaktadırlar. Buna da özellikle dikkat çekmek istiyorum
değerli arkadaşlarım.
Kamuda 4483 sayılı Yasanın koruma
zırhına dayanan memurlara ilişkin yapılacak olan
soruşturmalarda kocaman bir koruma zırhı olmasına
rağmen, bugün, bir adalet çalışanını, iki satır
dilekçeyle hakkında her türlü adli kavuşturmanın, adli
soruşturmanın yapılacağı bir konuma sokuyoruz
değerli arkadaşlarım. Bunların günahı nedir? Türkiye
Büyük Millet Meclisinden bunları haykırmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, yargı
teşkilatı dışında başka hiçbir teşkilatta
olmayan mübaşir kadroları ne yazık ki yardımcı
hizmetler sınıfına dâhil edilmiştir. Bunlar, yıllardan
beri, genel hizmetler sınıfına alınmaları için
mücadele etmektedirler. Yine, adalet teşkilatı içerisinde birçok
meslek dalına ilişkin yardımcı sınıflar
vardır, bunların da genel hizmetler sınıfına
alınması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, başka bir
garabet daha vardır, 4/C. Artvin Adliyesinde de
karşılaşıyorum, inanıyorum ki bütün seçim bölgelerimizde
bu garabet vardır. 4/C diye bir uygulama var değerli
arkadaşlarım. 4/C çağdaş köleliktir. Bugün kamu
kurumlarından çıkartılan işçiler, 4/C adı altında
adliyede istihdam edilmektedir. Böyle bir çağdaş köleliği kabul
etmiyoruz, reddediyoruz değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Adliyelerde, Türkiyeye, dünyaya
adalet dağıttığını iddia eden bir kurumda 4/C
uygulaması bizim için bir utanç kaynağıdır, rezalettir.
Bunu buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum değerli
arkadaşlarım. Adalet Bakanlığının
yapmış olduğu bu uygulamalarda çifte standart vardır,
subjektiflik vardır.
Bakın, adalet çalışanları ne
istiyorlar? Diyorlar ki:
1) Kaldırılan nöbet ücreti, fazla mesai,
ulaşım yardımı ücretlerinin yeniden hayata geçirilmesi
gerekir.
2) Maaşlara karşılık bankalarla
yapılan protokol gereği elde edilen promosyon ücretlerinin
çalışanlara eşit oranda dağıtılması gerekir.
3) Özellikle idari personele adalet sarayları
iş yerlerinde uygulanan mobbingden vazgeçilmesi yönünde
caydırıcı tedbirler alınmalıdır.
4) Bağımsız yargının
uygulanabilmesinin koşullarından biri olan adli kolluk yasası
acilen çıkartılmalıdır.
5) Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme
Yönetmeliğinde değişiklik yapılarak yardımcı
hizmetler sınıfında görev yapan personelin de görevde yükselme
sınavlarına girebilmeleri hususunda önlerinin açılması
gerekmektedir.
6) Nöbet hizmetlerde görevli olan personelin
çalışma koşullarının ve nöbet
karşılığında istirahatlerinin temini ve uygulama
bilirliğinin sağlanması için hakkaniyet gözetilerek bir nöbet
genelgesi düzenlenmelidir.
7) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısının siyasi müdahalelere karşı bir hâle
getirilmesi gerekmektedir.
8) Adalet komisyonlarının teşekkülünde
iş yerinde yetkili olan sendikaların belirleyeceği, adalet
çalışanları adına oy hakkı bulunan bir temsilcinin
bulundurulması şarttır. diyor.
Kısaca değerli arkadaşlarım, adalet
çalışanlarının sorunları bir aysberg gibidir, ciddi
sorunlar vardır, mali haklarına ilişkin sorunlar vardır,
özlük haklarına ilişkin sorunlar vardır, çalışma
hayatlarına ilişkin sorunlar vardır, liyakate ilişkin
sorunlar vardır, sadakat ile liyakat arasında gidip gelmektedirler.
Bu sorunları Mustafa Kemal Atatürkün parlamentosunda konuşmak
istiyoruz, araştırma önergemize kabul oyu vermenizi istiyoruz, bu
sorunları Türkiyeye anlatmak istiyoruz.
Ben 50 bin adalet çalışanı adına,
onların ailesi adına Mustafa Kemalin parlamentosundan
haykırıyor, hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bayraktutan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk
söz, Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Kocaya aittir.
Buyurunuz Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; adalet
çalışanlarının sorunlarının
araştırılması amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunuyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Verilen önergenin bir bölümünde, ekonomik
koşullarının gün geçtikçe iyileştirilmesini bekleyen ve
bugün aylık ortalama 1.600 TL karşılığında
ağır iş yükü altında çalışan adalet
çalışanlarının, 2006 yılından bugüne 770
liralık hak kaybına uğradığından bahsedilmekte.
Bu bölümü okuduğunuzda, sanki bugün adalet
çalışanlarının 830 lira civarında bir maaş
aldığı algısı yaratılmak istenmekte. Oysa, mali
ve özlük haklarına ait son durum nedir, neler gerçekleştirilmiş,
bunları rakamlarla, sizlerle, paylaşmak istiyorum.
Adalet dairesinde çalışan ve unvanı
yazı işleri müdürü olan, 4üncü dereceden çalışan bir
personelimizin 2002 yılındaki maaşı 531 liraydı. Bu
531 liralık maaş, yüzde 490 artırılarak 2014
yılında 3.135 lira rakamına ulaşmış durumda. Yine
aynı şekilde, 12nci dereceden çalışan bir zabıt
kâtibinin maaşı 308 lira iken yüzde 540 artırılarak 1.971
liraya yükseltilmiş durumda. 12nci dereceden çalışan bir
mübaşirin maaşı 301 liradan, yüzde 513 artırılarak
1.846 liraya yükseltilmiş durumda ve hizmetli olarak 12nci dereceden
çalışan bir hizmetlinin maaşı da 305 liradan, yüzde 514
artırılarak 1.872 lira seviyesine çıkarılmış
durumda. Tabii, bu dönemdeki toplam enflasyonun yüzde 140 civarında
olduğunu da burada belirtmemiz gerekiyor. Yüzde 140 civarında olan bir
enflasyon ortamında yüzde 540lara varan iyileştirmelerin
yapıldığını burada tekrar etmemiz gerekiyor.
Bakanlık merkez teşkilatında memur
maaşları düşüktü. Bunların yerine, veri hazırlama
kontrol işletmenliği ile bilgisayar işletmenliği
kadroları ihdas edilerek fazla ücretler ödendi ve özlük haklarında da
birtakım iyileştirmeler gerçekleştirildi.
2001-2012 yıllarında İşyurtları
Kurumu bütçesi imkânları dâhilinde, büyükşehir statüsünde olan iller
ile nüfusu 200 binden yukarı olan illere adli ve idari yargıda
görevli personelin ulaşım giderlerine katkı payı olarak
ulaşım ödeneği tahsis edildi. Yaklaşık 28 ilimizde
bugüne kadar ayda 200 liranın üzerinde personelimize servis ücreti
mukabilinde ücretler verildi. Ayrıca, Bakanlığımız
İşyurtları Kurumu bütçesi imkânları dâhilinde
ulaşım güçlüğü çeken Ankara, Sincan, İstanbul, İzmir
ve Karşıyaka cumhuriyet başsavcılıkları ile bölge
idare ve idare mahkemesi başkanlıklarına, İşyurtları
Yüksek Kurulu tarafından 2013 ve 2014 yıllarını kapsayacak
şekilde personel taşıma servis hizmeti satın
alınması konusunda yetki verildi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ olarak Türkiye'nin gelişmesinin önündeki en önemli engelin
demokrasinin önündeki engeller olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, ileri
demokrasinin tesis edilebilmesi için özellikle adalet alanındaki
gelişmeleri önemsiyoruz.
Şöyle geriye dönüp bir bakalım, on bir
yıllık AK PARTİ iktidarında adalet ile ilgili neler
yapılmış? Bu on bir yılda gerçekleştirilen reformlar
AK PARTİnin girdiği her seçimin neden açık ara galibi
olduğunu net olarak bizlere bildiriyor. Bu on bir yılda neler oldu da
Türkiye halkı AK PARTİyi bu kadar benimsedi ve güçlendirdi?
Muhalefet bu kadar eleştiriyor. Bu kadar eleştiriye rağmen,
muhalefetin anlattıklarına rağmen acaba halkımız niçin
AK PARTİyi bu kadar benimsedi, bu kadar sevdi ve bu kadar
bağrına bastı?
Halkımız AK PARTİyi Adalet mülkün
temelidir. anlayışıyla adalete sahip
çıktığı için, darbe anayasasıyla yönetilme
utancını bu ülke insanına daha fazla yaşatmamak için tüm
imkânlarını seferber ettiği için, hukuk sistemimizde
güncelliğini kaybeden, evrensel ilkelerden kopuk ve toplumun taleplerini
karşılamaktan uzak kalmış temel kanunları, söz
verdiği gibi, Meclisimizin iradesiyle yenilediği için bu kadar çok
sevdi.
Halkımız AK PARTİyi, bilişim
teknolojilerini yargının hizmetine sunduğu, Ulusal Yargı
Ağı Projesiyle adliye, nüfus, tapu, polis ve seçim kurulları
gibi birçok kurulu elektronik ağlarla birbirine bağlayarak bürokratik
engelleri ortadan kaldırdığı için bu kadar çok sevdi.
Halkımız AK PARTİyi Gecikmiş
adalet, adalet değildir. anlayışıyla uzun yargılama
sürelerinin kısaltılması adına yüksek mahkemelerin
kapasitelerini artırdığı için, ülkenin dört bir
yanında muhteşem adalet sarayları inşa ederek adliyeleri
bodrum katlardan saraylara taşıdığı için
bağrına bastı.
Halkımız AK PARTİyi, adaletin tecellisi
adına cumhuriyet tarihinde yapılandan 5 kat daha fazla adalet hizmet
binası yaparak rahat bir çalışma ortamı
sağladığı için, Yargı Reformu Stratejisini
hazırlayarak ilk defa planlı reform uygulamasını gerçekleştirdiği
için sahiplendi.
Halkımız AK PARTİyi, ekonomik
kalkınmadan sosyal barışın tesisine kadar hemen her
alanı ilgilendiren ve insanımızın gündelik
hayatını doğrudan etkileyen bu alanda toplumun her kesiminin güven
duyduğu bir adalet sistemi oluşturmak adına gösterdiği
gayret ve samimiyetten dolayı çok sevdi.
Adli Tıp
Kurumunun kapasitesini daha da artırarak kurumun hizmetlerini
hızlandırdığı ve ülke geneline
yaygınlaştırdığı için, birçok yeni ve modern ceza
infaz kurumunu hizmete açarak modern ceza infaz uygulamalarını hayata
geçirdiği için, gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek hukuk
uyuşmazlıklarının ara bulucular vasıtasıyla
çözülmesini sağlayacak alternatif çözüm yollarını devreye
soktuğu için, idarenin işleyişinin denetlenmesi amacıyla
Kamu Denetçiliği Kurumunu hayata geçirecek kanunları
çıkardığı için, maddi durumu zayıf olan
vatandaşlarımızın hukuk davalarında adli yardım
almalarını kolaylaştıran, koruyucu hukuk
uygulamalarını geliştiren yasal düzenlemeleri
gerçekleştirdiği için bu kadar çok benimsedi ve bağrına
bastı.
Halkımız
AK PARTİyi, iktidara geldiğinin on ikinci günü olağanüstü hâli
kaldırdığı, basın özgürlüğünü
genişlettiği, düşünce ifade etmenin önündeki engelleri
kaldırdığı, döneminde hiçbir cinayeti faili meçhul
raflarına kaldırtmadığı, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkını sağladığı, ret, inkâr ve
asimilasyon politikalarına son vererek demokratik duruşundan asla
taviz vermediği için çok sevdi.
İşte, bu
sayede, bir kısmını aktardığım gelişmeler
sayesinde halkımız AK PARTİyi benimsedi, sevdi ve
bağrına bastı. AK PARTİ Az söz, çok iş
anlayışla, yıllarca boş vaatlerle kandırılan
halkımıza hep umut ışığı oldu ve bu umudu
hiçbir zaman boşa çıkarmadı.
Gündemimiz
doğrultusunda çalışmaların devam etmesinin uygun
olacağını düşünüyor, bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz
İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzelin.
Buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi, adalet
çalışanlarının sosyal haklarıyla ilgili düzenlemelerin
yapılması, bu yönde Meclis araştırması
açılması yönünde. Tabii ki bütün adliye çalışanları
yani mahkemeleri, savcılıkları, infaz kurumlarıyla birlikte
bütün adliye emekçilerini öncelikle saygıyla selamlıyorum ve bu
selamlamayı da üç yıl önce Mamakta bir durakta katledilen kadın
adliye emekçisi Necla Yıldızı anarak yapmak istiyorum. Bütün
kadın cinayetlerini bir kez daha nefretle buradan kınıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamu çalışanlarına
fazla mesai ücreti ödenmesi yürürlükten kaldırıldı, bu da
eşit işe eşit ücret adı altında yapıldı ama
ortada ne eşit iş vardı ne de eşit ücret söz konusuydu.
Aslında, özellikle, Türkiye, son yıllarda ve son günlerde
-bildiğiniz gibi- bir bütün olarak adalet mekanizmasını,
yargılama sistemini, savcılıkları ve ona bağlı
kolluk gücünü tartışıyor. Burada önemli bir yer tutan, ne
yazık ki, bütün bu olan bitenlerde halkın dikkatini çeken,
halkın onaylamadığı bütün bu gelişmelerde zerrece dahli
olmayan, sayıları bugün itibarıyla 46 bine
ulaşmış adliye emekçilerinin sorunları ayyuka
çıkmış durumda ve ne yazık ki adaletli yaşam onlar
için söz konusu değil; adalet hizmeti verenlere böylesi bir hak hukuk
tanınmıyor ve son derece de durumlarından şikâyetçiler.
Özellikle bu son uygulamadan sonra bütün kazanılmış hakları
ortadan kaldırılmış durumda. Zaten düşük ücretler ama
mahkeme ve savcılıklarda, infaz işlemlerinde, özellikle mesai
dışı yapılan çalışmalar ki işlerinin
büyük bir yoğunluğu yani duruşma tutanakları,
kararların yazılması, tevkif ve suçüstü işlemleri, bütün
bunların mesai saati dışında zaman alan işlemler
olduğu görüldüğünde, bunların karşılığını
alamayan ve bunlarla birlikte hayatı kahrolan büyük bir adliye
camiası, adliye emekçisi söz konusu. Sözde, Anayasamıza göre angarya
yasaktır ama ne yazık ki bütün bu uygulamalar bir angarya olarak
yürürlüktedir. Anayasa Mahkemesi bu uygulamayı bozmuştur, daha
doğrusu bu kararı bozmuştur ama uygulama yürümektedir.
Kısıtlamalar
yani adliye emekçilerinden yapılan kısıtlamalar, işte
ulaşım giderleri
Bakın, Ankara, İstanbul ve İzmir
dışındaki bütün illerde yol giderleri
karşılanmamaktadır ve İstanbul Adliye çalışanlarının
-bize verdikleri bilgi doğrultusunda- ulaşım ödenekleri
aylık 155 liradan 85 liraya düşmüştür ve yeni uygulanmaya
başlanmıştır. Aslında, 4/Clilere ise hiç
ulaşım ödeneği verilmemektedir; yığınla sorun.
Hakikaten, adliye emekçilerinin içtikleri çay bile onların
sırtında büyük bir külfete dönüşmüştür. Kadın
emekçilerin birçok yerde kreşleri yoktur.
Bütün
bu sorunlar karşısında, tabii ki Cumhuriyet Halk Partisinin bu
önerisi son derece yerinde olmuştur. Bütün kamu emekçileri için, sadece
adliye çalışanları için değil belki de, , hakları
gasbedilen ve kölece çalıştırılmaya zorlanan bütün kamu
emekçileri için bunu düşünebiliriz.
Peki,
buradan şuna da geçmek istiyorum: Yani Tasarruf yapacağız.
adı altında, Eşit uygulama yapacağız. adı
altında mesai ücretleri ödenmeyen, izinleri yok sayılan bu
emekçilerden kısıtlanan, esirgenenler nerelere veriliyor, nereye
gidiyor? Bakın, onlardan bir örnek vermek istiyorum.
Yine,
adliye emekçileri, kamu emekçileri, işçiler olarak -bütün olarak
çalışan nüfus- onların ortak bir örgütü var. Geçmişte SSK, BAĞ-KUR, Emekli
Sandığı, biliyorsunuz 3 örgüt bir çatıda Sosyal Güvenlik
Kurumu adı altında buluştu. Bir dayanışma örgütü
olarak bütün çalışan emekçilerin çıkarlarını
korumakla, sosyal haklarını korumakla, sağlığından
emekliliğine yaşamlarını düzenlemekle görevli olan bu
Sosyal Güvenlik Kurumundan öğreniyoruz ki -hani bu bütçe
görüşmelerinde Genel Kuruldan ve milletvekillerinin denetiminden
yasaklanan Sayıştay raporlarının ortaya
çıkardığına göre- 2012 yılında bu SGK bütçesinde
5 milyara yakın, 4,8 milyar bir zarar oluşmuş. Yani, Sosyal
Güvenlik Kurumu soyulmuş değerli milletvekilleri. Yani, soygun,
hırsızlık, talan, bunlar son zamanlarda çokça duyduğumuz
şeyler ama bu mekanizmaya, bu çarka Sosyal Güvenlik Kurumu da dâhil
edilmiş. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi nelerden oluşur,
nasıl oluşur? Bildiğimiz gibi çoğunluğu, büyük bir
kısmı, tabii ki ücretlilerin ödedikleri primlerden, katkı
paylarından, dolaylı dolaysız vergilerden, bütün bunlardan büyük
bir yekûn teşkil eder. O yekûn, zora düşmüş, hasta olmuş,
gelecekte emekliliğini rahat sürdürsün diye, bu işçilerimize, kamu
emekçilerimize, esnafımıza sunulur. Ama, işte bizden
alınanlar, biz yaşayalım, yaşatalım diye ödediklerimiz
bakın kimler tarafından hortumlanmış, kimler
tarafından hortumlanmasına göz yumulmuş? Nasıl
soyulmuş Sosyal Güvenlik Kurumu? İşverenlerden prim
alınmamış. Ha, Bu bilgiler nereden? derseniz, geçtiğimiz
gün, 4 Şubat tarihli Evrensel gazetesinde bu bilgiler açıklıkla
yer aldı; 4 Şubat tarihinde, evet. İşverenlerden prim alınmadı.
Ceza kesilmesi gerekenlere ceza kesilmedi. Gereksiz prim teşvikleri
yapıldı. Yani, nedir gereksiz prim teşviki? Bildiğiniz gibi
18 ile 29 yaş arasındaki işçi çalıştıranlara prim
teşviki yapılır ama bakıyoruz 18 yaş altında
çocuk işçi çalıştıranlara da, 29 yaş üstünde
çalıştıranlara da bu prim teşvik indirimi
yapılmış, kaçak işçi çalıştıranlar bu
indirimden yararlanmış. Ne kadar? Tam 59
milyon lira. Aynı şekilde, işverenlerden alacakları tahsil
edilmemiş. Nedir bu işverenlerden olan alacak kalemleri? Prim,
işsizlik sigortası, idari para cezası, eğitime katkı payı,
özel işlem vergisi, damga vergisi. Ne kadar değerli milletvekilleri?
Tam 2 milyar lira. Yani 47 bin işveren tam 2 milyar lirayı bu yol ve
yöntemlerle Sosyal Güvenlik Kurumuna ödemeyerek iç etmiş.
Yine,
devam ediyorum, bu zararın önemli bir kısmı prim kaybı.
Nasıl oluyor? İşçilerin hizmetleri eksik bildiriliyor, hizmet
süreleri eksik bildiriliyor ya da kimi işverenler, sermayedarlar hiç
bildirmiyor. Çeşitli iş kollarında çalışanların
ücretleri düşük gösteriliyor. Hile hurda çok patron takımında,
zengin kulübünde hile hurda çok, gerçek ücretleri göstermeyip oradan da zarara
uğratıyorlar. Ne kadar? Tam 4 milyon lira. 146 bin kişinin
bildirilmemesi sonucu... Hani bildirilmemenin de bir cezası var, idari cezası var
ama 133 milyon lira ceza uygulanmamış.
Yine,
sigortalı çalışanların işten
ayrılmalarının bildirilmesi gerekirken bildirmeyenlere ceza
uygulanmamış. Altı aydan fazla teşvik priminden
yararlandırılma sayesinde 4 milyon liralık zarar meydana
gelmiş. O çok sevdiğimiz spor kulüpleri, sporcu ve teknik adamların
hizmetleri hiç bildirilmemiş veya kazançları eksik bildirilmiş.
Ne kadar? 10 milyon lira prim kaybı. 10 milyon lira idari para cezası
kesilmedi.
40
milyon lira kayıp, sorumlusu yok.
Sosyal
Güvenlik Kurumu yönetimi dileriz ki bütün bu kabahatlerin, bütün bu
suçların faturasını orada çalışan 27 bin personele,
emekçiye fatura etmez. Biliyorsunuz, son zamanlarda bu filler tepişiyor;
egemenler, yönetenler kendi
aralarında kırışıyorlar, birbirlerinin suçunu görmüyorlar, örtbas ediyorlar ama
fatura işçiye, kamu emekçisine, esnafa, yoksul halka kesiliyor.
Bu
sabah televizyonlarda bir zenginler
kulübü üyesi, bu son zamandaki Hükûmet krizine, siyasetteki krize
değinirken Zamanında Mesut Yılmazlar, Tansu Çillerler, Özallar, bütün bunları geldik,
gördük, geçtik, bu da geçip gidecektir. Devran sürüyor. Kim için sürüyor? Bu
sermayedarlar için sürüyor. Kriz var, kriz var, kriz var! Ama kimileri için
ekonomi tıkırında. İşçiler, emekçiler bu sermaye ve
yolsuzluk düzeninin tekerine çomak sokacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son
söz Konya Milletvekili Sayın Faruk Balın.
Buyurunuz.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adalet çalışanlarının özlük
haklarının iyileştirilmesi amacıyla verilen önergede
Milliyetçi Hareket Partisi görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Adalet hizmetleri, kamu hizmetleri içerisinde emsalsiz
değerde, vatandaşlarımızın hakkını ve
hukukunu ortaya koyan, haklıyı haksızı ayıran, suçluyu
suçsuzu ayıran en önemli hizmet. Bu hizmetin yapılmasında adalet
çalışanları çok büyük bir emek, gayret ve çaba içerisindeler.
Adalet çalışanlarından hizmetli diye
tanımladıklarımız sadece odacılık hizmetlerini
değil, aynı zamanda, mübaşir hizmetlerini ve zabıt kâtibi
hizmetlerini de görürler. Mübaşirlerimiz sadece mübaşir hizmetlerini
değil, aynı zamanda, kâtiplik, yazı işleri görevlerini de
yerine getirirler. Kâtiplerimiz sadece duruşmaya çıkmaz, onlar da
yazı işleri müdürlerinin görevlerini yerine getirirler.
Başkâtipler sadece kendi işlerini yapmazlar, yargının
yargılama makamındaki hâkime yardımcı olabilecek -karar yazma
dâhil- işlerini yaparlar. İnfaz koruma memurları korudukları
kişilerin hayatlarına ortak olurlar, cezaevlerinde mahkûm gibi
yaşarlar. Aynı şekilde, savcılıklarda, mahkemelerde,
icra dairelerinde, seçim işlerinde görev yapan adliye mensupları
milyonlarca dosya yükü altında preslenerek, ezilerek hayatı geçirmeye
çalışır. Bu çalışanların ekonomik ve sosyal
durumları diğer kesimlere göre perperişandır. Emsali kamu
hizmeti verenlerin altında bir hayat standardına sahiptirler ve
emsalsiz iş yapan, adaletin dağıtılmasına hizmet eden
adalet çalışanları iş yükü altında boğulurken
zamanlarını kendilerine ayıramamakta, eşlerine,
çocuklarına, anasına, babasına ayıramamakta, mesai saatleri
dışında, dosyalarla karanlık alanlarda ciddi bir gayret
içerisinde bulunmaktadırlar. Dolayısıyla, bu
çalışanların sorunlarının on bir yıllık
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti zamanında iyileştirilmesi
beklenirdi; maalesef, on bir yıl içerisinde Adalet ve Kalkınma
Partisi havanda su dövdü, adalet çalışanlarının hiçbir
sorununa çözüm getiremedi.
TÜRK BÜRO-SENin çok değerli genel merkez yöneticileriyle
birlikte yaptığımız çalışmanın sonunda ve
benim de mesleki olarak içinde bulunduğum hizmet süresi içerisinde adalet
çalışanlarının sorunlarını şu
başlıklar altında değerlendirdik ve çözüm bekleyen
sorunlara da bu araştırma önergesi çerçevesi içerisinde çözüm
bulunmasını arzu ettik.
Bunlardan bir tanesi, adalet
çalışanlarının ücretleri emsallerine göre yetersizdir.
İki: Adalet çalışanlarının
ücretleri emsallerine göre eşit değildir.
Üç: Adalet çalışanları nöbet tutarlar,
nöbet ücreti alamazlar.
Dört: Adalet mensupları fazla çalışma
yaparlar, çoğu mesai saatinden sonra gecenin geç vaktine kadar
çalışır ancak fazla mesai ücreti alamaz.
Adalet çalışanları yargıya hizmet
eder, yargı ödeneğinden yararlanamaz. Adalet
çalışanlarının riski vardır, iş riski
tazminatından yararlanamaz Adalet çalışanları adalete
hizmet eder, adalet hizmet tazminatı adı altında gelirlerinde iyileştirici bir
çalışmaya ve bunun neticesine maalesef kavuşamaz. Adalet hizmeti
görenlerin ek göstergeleri düşüktür. Adalet hizmeti görenlerin teknik
hizmet destek tazminatı yoktur. Yine, adalet çalışanları
kreş, servis, yiyecek ve giyecek yardımlarından
yararlanamamaktadırlar. Bu kapsam içerisinde adalet hizmeti gören 4/C ve
4/B gibi, sanki ömürlerini kamu hizmetinde belirli bir kürek mahkûmu gibi
çekmeye mahkûm olan insanların sorunlarına da AKP on bir yıl
boyunca bir çare getirememiştir. Mübaşirlere hâlâ genel hizmetler
sınıfından bir kadro tahsisi imkânı
olmamıştır.
Adalet çalışanlarının hizmetleri
böyle iken, diğer taraftan adaletin diğer kanadını
teşkil eden hâkim ve savcılar siyasi rejimin rengini ortaya koyan bir
görev ifa etmektedirler yani hâkim ve savcıların demokrasi var
mı yok mu sorusuna cevap verebilecek, yürütme organını
dengeleyen, denetleyen, yasama organını dengeleyen, denetleyen
görevleri var. İşte bu görevlerinde AKP on bir yıl boyunca
yaratmış olduğu, Türkiyedeki iş adamlarında,
basında, esnafta ve diğer alanlarda yarattığı korkunun
benzerini ve daha vahimini yargı üzerinde gerçekleştirmiştir.
Teftiş korkusuyla hâkimler üzerinde çok büyük bir baskı
oluşturulmuş, hâkimler kendi telefonlarını dinleme
kararını kendileri verecek kadar korkutulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bu, tuzun
koktuğu yerdir. Bu, demokratik bir ülkede yasamayı ve yürütmeyi
denetleyecek olan yargının artık işinin bitmiş
olduğu demektir. Dolayısıyla, hâkimi bölücü teröristin Haburda
ayağına götürtecek kadar alçaltan, kurduğu çadır mahkemesinde
bölücü terörist alınmasın diye Türk Bayrağını
indirecek kadar alçak bir davranışı sergileyen AKP, aynı
zamanda, yapılan birtakım soruşturmalarda da bir tarafta ana
muhalefetin genel başkanının avukatlığını,
diğer tarafta Sayın Başbakanın savcılığını
yürüttüğü davada yargıyı iki taraftan preslenen bir sandviç
hâline getirmiş ve siyasallaştırmıştır. Bu
görüntü kamuoyu tarafından takip edilen pek çok önemli davada ortaya
çıkmış ve yargıya artık güven dibe çökmüştür. Bu
hem Adalet Bakanlığının, bizzat AKP adalet
bakanlığının yaptığı çalışmalarla
ortaya çıkmış hem de HSYKnın çalışmalarıyla
ortaya çıkmıştır.
Yargının
siyasallaştırılması ile
Bizim hukukumuzda, kültürümüzde,
inancımızda, itikadımızda hâkime verdiğimiz değer
şuydu: Hâkim hakimdi yani üstündü; hâkim fehimdi yani zekiydi; hâkim
müstakimdi yani dayanıklıydı; hâkim emindi yani korkusuzdu;
hâkim mekîndi yani vakarlıydı, güçlüydü; hâkim metindi yani
metanetliydi. İşte siz bu nitelikteki Türk-İslam kültüründeki
peygamber postunda oturan hâkimi emre itaat eden bir memur hâline getirdiniz.
Nasıl? 17 Aralıkta yapılan soruşturmalardan sonra buldozer
gibi hâkim ve savcıların ve polis memurlarının üzerinden
geçerek.
HSYKyı Sayın Bakanın bir defa ziyareti
HSYKnın şeklini şemailini değiştirdi. 20 tane kritik
davada görev yapan savcı görevlerinden alındı, dosyaları
elinden alındı. Yüzlerce, binlerce polis memuru, tahkikat yapan polis
memuru görevlerinden uzaklaştırıldı ve daha sonra
yapılan bir kararnameyle de kritik görevlerde bulunanların
tamamı el çektirildi. Şimdi, peşi gelecek. Aha burada
söylüyorum, Meclis zabıtlarına geçsin. 17 ilde AKPnin
yolsuzluklarını, hırsızlıklarını
soruşturan emniyet görevlilerini darmadağın ettiniz. İlk
gelecek kararnamede 17 ildeki kritik görevdeki hâkim ve savcıları çil
bülücü gibi dağıtacaksınız ve siz kendinize Silivri naibi
gibi bir yargı istiyorsunuz. Onu da söyleyeyim. Zamanında -kötü
yönetimin örneği olarak- bir Osmanlı paşası Silivrideki
bir hâkime yazar: Silivri Naibi, şeriat haini/İlamını
okudum, kahkaha ile güldüm/Meali hezeyan, hükmü hilâfı Kur'an/Mührü
müeyyidemi basarım/Gelir seni mahkeme kapısına asarım.
Aynen,
Sayın Başbakanın Habertürkdeki Fatih adındaki kişiye
Sayın Bahçelinin televizyonun alt yazısındaki ifadelerini
kaldırmasını Fastan telefonla verdiği bir talimatla
sağladığı gibi, hâkimleri de telefon başında
talimatla yolsuzlukları, hırsızlıkları kapatacak bir
memur hâline getirmek istiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK
BAL (Devamla) Buna bizim kültürümüz, inancımız,
itikadımız, geçmişimiz cevaz vermez. Bu sizin korkunuzun,
telaşınızın ne kadar büyük olduğunu ortaya koyuyor.
Gelin bu yoldan dönün, hakka, hukuka, adalete riayet edin.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi, evet.
Sayın
Altay, Sayın Oran, Sayın Aksünger, Sayın Toprak, Sayın
Serter, Sayın Bayraktutan, Sayın Çetin, Sayın Tayan, Sayın
Canalioğlu, Sayın Kaleli, Sayın Güler, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Türmen, Sayın Güven, Sayın Akar,
Sayın Ekşi, Sayın Kesimoğlu, Sayın Oyan, Sayın
Güneş, Sayın Akova,
Üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.33
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Üç dakika süre veriyorum, yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili tarafından adalet
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Şubat 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasınailişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı:287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Bartın Milletvekili
Sayın Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S.Sayısı:523)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Sayın Oktay
Vural'ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Sayın Erkan
Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Sayın
Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten ve Rize Milletvekili
Sayın Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Sayın
Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927,
2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının dördüncü bölüm
üzerindeki görüşmeleri tamamlanmıştı. Şimdi dördüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Madde 84te üç önerge vardır, sırasıyla
okutup işlem yapacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
84. Maddesinin 3. Fıkrasının sonuna "Vakıf
üniversiteleri de bu kapsam içinde değerlendirilir" cümlesinin
eklenmesini ve maddenin sonundaki "ilk ve orta öğretim"
ifadesinin "ilk ve orta öğretim ile üniversite öğretimi"
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek Akagün
Yılmaz Fatma
Nur Serter
Manisa Uşak İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 84 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa Adana
Seyfettin Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu Emin
Haluk Ayhan
Adana Kayseri Denizli
"MADDE 84- 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı
Özel Öğretim Kurumları Kanununun 13 üncü maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Kurumlar, öğrenim gören öğrenci
sayısının yüzde beşinden az olmamak üzere ücretsiz
öğrenci okutmakla yükümlüdür. Bakanlıkça bu oran yüzde ona kadar
artırılabilir. Ücretsiz okutmada; 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak
aylık bağlanmasını gerektiren kanunlar, 8/6/1949 tarihli ve
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununun 56 ncı, mülga 45 inci ve 64 üncü maddeleri ile 31/5/2006 tarihli
ve 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesi kapsamında harp veya
vazife malulü sayılanların ilk ve orta öğretim
çağındaki çocukları ile haklarında korunma, bakım veya
barınma kararı verilen çocuklara öncelik verilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 84'üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Levent Tüzel Hasip Kaplan Altan Tan
İstanbul Şırnak Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hasip Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle Özel
Eğitim Kurumları Kanununa bir fıkra ekleniyor ve özellikle
bazı mağdur olmuş kesimlerin çocuklarına, ilk ve
ortaöğretim çağındaki çocuklara da öncelik verilmesi isteniyor.
90lı
yıllarda Türkiyede çok acı olaylar yaşandı, 4 bine yakın köy
boşaltıldı, 17.500 faili meçhul cinayet işlendi. Bu
çatışmalar döneminde hayatını kaybeden
yurttaşlarımızın sayısı oldukça yüksek ve büyük
mağduriyetler var. Sosyal devlet
olmanın gereği olarak, bazı durumlarda ayrım yapmadan, her
kesime bu tür benzeri sosyal devlet yardımlarının
yapılması gerektiği konusunda partimiz defalarca
görüşlerini dile getirmiştir. Hatta, 2012de getirdiğimiz bir
yasayla -otuz yıllık çatışma döneminde
yaşamını yitiren yurttaşların- sosyal güvenlik ve maaş
bağlanması hükmü getirilmişti. Güvenlik güçleriyle, korucularla
ilgili, aileleriyle ilgili düzenlemeler zaten vardı. Bu düzenlemeler de
zaten var ama özel öğretim kurumlarına ilişkin olması
açısından Türkiyede hakikaten çok fazla üniversitenin
açıldığını, vakıf üniversitesinin
açıldığını biliyoruz. ilk ve ortaöğretimin olduğunu
biliyoruz. Bu kesimlerin, ekonomik durumu iyi olmayan, özellikle desteklenmesi
gereken bu kesimin hepsine yaygınlaştırılmış bir
sosyal devlet anlayışının son derece yararlı
olacağını düşünüyoruz. Devlet kurumalarında
yapılan ve getirilen pozitif yaklaşımın özel okullarda da
getirilmesi, özel okullarda da buna bir kontenjan ayrılmasının
da son derece faydalı olacağını düşünüyoruz.
Tabii
ki eğitim konusu gibi çok ciddi bir konuyu, sosyal devlet olayıyla
ilgili çok ciddi bir konuyu konuşuyoruz ve gerçekten, torba kanuna bunu
almak akıl mantık alacak bir şey değil. Keşke bunun
uzman komisyonundan geçseydi, Eğitim Komisyonunda
tartışılabilseydi, bunun Türkiye'deki profili
çıkarılmış olsaydı örneğin şöyle bir öneride
bulunabilirdik Hükûmete; 2002den bu yana -son bir
çıkarmıştık- askerdeki intihar veya kaza ölümlerinin
sayısı 6 bin civarında. Bunların çocuklarını da
bu mağduriyet kapsamının içinde görmek mümkün ve bunlara da
aynı şekilde öncelik tanınması gerektiği konusunda bir
çalışma olabilirdi. Ancak, biliyorsunuz, askerdeki ölümler veya
intiharlarla ilgili ne bir sosyal güvence getirildi ne de çocukların
eğitimi konusunda sosyal devletin gereği bir çalışma
yapılmadı.
Şöyle
bir durum daha düşünmekte yarar var: Evet, burada getirilen ekleme
maddelerle bu sorun çözülebilir mi, nereden, hangi ihtiyaçtan
karşılandı? Doğrusu, bu tür torba kanunlarda
bürokratların getirdiği Şu engeli aşarsak bu da olur.
anlayışıyla Meclis dizayn edildi, Meclis iradesi. Bu torba
kanunlarda fazla tartışılmadan elini kaldırıyor
iktidar partisi ve yanlış kararlar da alıyoruz bazen; burada
aldığımız kanunla ilgili kararı bir ay sonra
düzelttiğimizi çok gördük, böyle yanlışlar da yapıldı.
Eğitim konusunda haklarında koruma, bakım
ve barınak kararı verilen çocuklarla ilgili bir veri var mı?
Bakanlık bu konuda, tabii ki bir açıklama, bir veri sunabilir mi? Ne
kadar insan bu konumdadır? Ne kadar nüfus, kaç çocukları vardır?
Bunları Meclisin, kamuoyunun da bilmesi gerekir. Bunun maliyet raporunun çıkarılması
gerekir ve genişletilme imkânı nedir? Bu nasıl
sağlanabilir? Partimiz bu konularda ciddi bir bilimsel
araştırmayla, üniversitelerle ortak bir çalışmayla,
sosyologlarla ortak, yerel yönetimlerle ortak bir çalışmayla bunun
belirleneceğine inanıyor.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulünü
diliyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 84 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"MADDE 84- 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı
Özel Öğretim Kurumları Kanununun 13 üncü maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Kurumlar, öğrenim gören öğrenci
sayısının yüzde beşinden az olmamak üzere ücretsiz
öğrenci okutmakla yükümlüdür. Bakanlıkça bu oran yüzde ona kadar
artırılabilir. Ücretsiz okutmada; 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak
aylık bağlanmasını gerektiren kanunlar, 8/6/1949 tarihli ve
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununun 56 ncı, mülga 45 inci ve 64 üncü maddeleri ile 31/5/2006 tarihli
ve 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesi kapsamında harp veya
vazife malulü sayılanların ilk ve orta öğretim
çağındaki çocukları ile haklarında korunma, bakım veya
barınma kararı verilen çocuklara öncelik verilir."
BAŞKAN Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 84üncü maddede verdiğimiz önerge üzerine
söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir ülke kurum ve kurallarıyla yönetilir ve bu
kuralların başında da anayasa gelir. Yasama, yargı ve
yürütme de bu anayasa kurallarına tabidir ve yürütme de -başta
hükûmet, başbakan olmak üzere- anayasaya, kanunlara ve kurumların
işleyiş düzenine uymak durumundadır ve belli bazı
demokratik hukuk ilkeleri çerçevesinde de olumlu katkılar vermek ve
geliştirmek durumundadır. Fakat, Adalet ve Kalkınma Partisi
döneminde artık Türkiye bir kayıt dışı yönetim
altındadır, Türkiye kayıt dışı yönetilmektedir.
Kayıt dışı ekonomi kavramını daha bir üst
çerçeveye taşıyıp kayıt dışı yönetim
kavramını Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve bütün ülkemizin
kamuoyunun gündemine almasında ve bunu tartışmasında ben
büyük yarar görüyorum. Türkiye bir kayıt dışı yönetim
altındadır ve bu kayıt dışı yönetim
faaliyetlerinin başında da Sayın Başbakan
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Başbakan bizzat
kendisi televizyonları, medyanın haber müdürlerini arayarak sansür
uyguluyor. Eskiden Abdülhamit sansür memurları vasıtasıyla
sansürü uygulardı, sıkı yönetim, darbe dönemlerinde sansür
memurları yapardı, şimdi bizzat Başbakanın kendisi
sansür memuru gibi hareket etmektedir. Anayasanın 28inci maddesi
Basın hürdür, sansür edilemez. diyor. E, Anayasayı ilga etmiş
oluyorsunuz; Anayasayı rafa kaldırdınız; bütün iş ve
eylemlerinizde, davranışlarınızda Anayasaya
aykırı faaliyetler yürütüyorsunuz, devlet çarkını
çökertiyorsunuz ve Anayasayı yok ediyorsunuz. Ne günlere kaldık ey
gazi hünkâr... diye başlayan, Ziya Paşanın beytini
doğrusu söylemek istemiyorum; hakikaten, ne günlere kaldık Ya Rabbi.
6 Haziran 2013 tarihinde Habertürk televizyonunun Gezi
olaylarıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli, Gülü sorumluluk almaya çağırdı
şeklinde altyazı geçmesiyle ilgili olarak Başbakan Erdoğan,
altyazının kaldırılması için bizzat televizyonu
arayarak talimat veriyor. Sayın Başbakan Bunlar bir âlem,
diğerleri bir âlem; böyle tek tek arayıp konuşacaksın.
diyor etrafındakilere ve diyaloglar şöyle gelişiyor; Fasta,
Fastan arıyor. Yani Fas-Türkiye ilişkilerini bırakmış
Sayın Başbakan, Türkiyede medya, haberleri nasıl veriyor bunu
inceliyor. Fasta televizyon izliyorum. Mehmet Fatih Saraç: Evet efendim.
Tayyip Erdoğan: Şimdi Bahçelinin bütün
konuşmalarını, altta şimdi bant olarak ayrıca geçiyor
konuşma. Fatih Saraç: Anlaşılmıştır efendim,
şimdi tamamdır.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne kadar kolay anlıyorlar
ya! KC operatörü mü o ya?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Tayyip Erdoğan orada diyor
ki: Sürekli olarak bu bantta Cumhurbaşkanının birinci görevi
görüşmeler yapmak değil, bu görüşmelerin dışında
bu durumu düzeltmektir
Anlaşılmıştır efendim. diyor.
Ya, anladım diyorsun da
diye azarlıyor. Ya, anladım
diyorsunuz da, işte, hayret ya, böyle bir şey daha. Hâlâ bunlara ne
gerek var. diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) O belgeler doğru mu Erkan
Bey?
OKTAY VURAL (İzmir) Acaba o televizyon kendisinin
mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru mu onlar, doğru
mu?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bunu yalanlayacak olan Sayın
Başbakan, şu saate kadar da yalanlanmadı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru mu?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Doğruluğuna da
inanıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Nereden elde ettin sen o gizli şeyleri?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Emriniz olur efendim,
anlaşılmıştır. diyor. Hemen yapmanız gerekir.
diyor. Şimdi yapıyorum efendim. diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru mu?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Biraz sonra dinletelim,
bir dinleyin.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Neresi doğru?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Biraz sonra dinletirim;
dinle sen de.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu
bir efendi-köle ilişkisidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru mu, doğru mu,
doğru mu?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu bir efendi-köle
ilişkisidir, işçi-işveren ilişkisidir. Bu, normal bir,
medeni bir ilişki değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğruysa ne
yapacaksın?
RECEP ÖZEL (Isparta) Mahkeme sonucunu bekleyelim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Başbakan Erdoğan sanki
bu televizyonun patronu gibi hareket etmektedir, sahibi gibi.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğruysa ne
yapacaksın?
RECEP ÖZEL (Isparta) Mahkeme sonucunu bekleyelim.
MUHARREM VARLI (Adana) Sen işine bak lan!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sanki televizyonun sahibi
Sayın Başbakan.
Değerli milletvekilleri, konuşmamızın
diğer hususlarını da diğer konuşmalarda devam etmek
üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
84. Maddesinin 3. Fıkrasının sonuna "Vakıf
üniversiteleri de bu kapsam içinde değerlendirilir" cümlesinin
eklenmesini ve maddenin sonundaki "ilk ve orta öğretim"
ifadesinin "ilk ve orta öğretim ile üniversite öğretimi"
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Serter buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Hocam.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine bir torba yasanın görüşmelerini yapıyoruz. Zannediyorum,
torba yasaların torba bakanları oluyor çünkü ilgili bakan burada
olmadan herhangi bir yasa maddesiyle ilgili bir önergenin
değerlendiriliyor olması, gerçekten, yasama kurumunun
kararlarına ne kadar uygundur, ne kadar güvenilir kılar, bunu
halkımızın, milletimizin
takdirine bırakıyorum. İnanıyorum ki önergenin
içeriğinin bile ne olduğunun farkında olmayan bir bakan, burada
Katılıyoruz., Katılmıyoruz. diye hüküm veriyor. Ona
göre eller iniyor, eller kalkıyor ve bazı maddeler geçiyor. O nedenle
bundan sonra torba yasalar torba bakanlarla görüşülmeye devam edecektir
diyorum.
Biz 84üncü maddeyle ilgili bir önerge verdik. Önergemiz
şuydu: 84üncü maddede, özel öğretim kurumlarından, korunmaya
muhtaç çocukların da yararlanması için bir düzenleme getiriliyor.
Özel öğretim kurumlarının yüzde 3lük bir kontenjanı var.
Bu yüzde 3lük kontenjandan şehit ve malul gazilerin çocukları,
başarılı öğrenciler okullarda bedelsiz olarak
okuyabildiği gibi şimdi korunmaya muhtaç çocuklara da bu kontenjan
içinde öncelikli bir hak tanınıyor. İlk bakışta güzel
bir düzenleme diyebiliriz ama reel değil, gerçek değil, uygulanabilir
değil, pratikte uygulanamayacağı veya pratikte ancak 1-2
öğrencinin yararlanabileceği bir düzenleme olmaktan ibaret. Yani
fantastik bir düzenleme, göz boyamaya dönük bir düzenleme; korunmaya muhtaç
çocukların ana sorunlarıyla ilgili hiçbir şeyi çözümleyemeyecek
olan bir düzenleme çünkü bu çocukların en temel ihtiyacı istihdam
edilebilmektir. İstihdamın yolunu açan da bu çocukların, bu
gençlerin yükseköğrenim imkânlarından olabildiğince çok
yararlandırılabilmeleridir. Şimdi, üniversitelere korunmaya
muhtaç çocuklarla ilgili bir özel kontenjan tanınıyor olsa gerçekten
bunu ayakta alkışlarız ya da özel üniversiteler -ki daha
düşük puanlı öğrenci alınıyor- bunlara özel bir
kontenjan tanınmış olsa, bedel ödemeden özel vakıf
üniversitelerinde eğitim görme hakkı korunmaya muhtaç çocuklara
tanınsa bunu da ayakta alkışlarız. Ama bugün kapıda
4.792 korunmaya muhtaç çocuk iş bekliyor ve her yıl buna 1.500 tane
ekleniyor. 18 yaşına geldiğinde üniversiteye gidemediği
için kapının önüne konan bu çocukların sorunlarını
çözmeye ya da bunlar kapının önüne konulduktan sonra bunlarla ilgili
izleme ve takip yapmaya dönük işleyen bir sistem, bununla ilgili bir genel
müdürlük örneğin, bugüne kadar ne yazık ki
oluşturulamamıştır.
Koruyucu aile mekanizması içinde, inanını,
komik diyeceğimiz acı rakamlarla karşılaşıyoruz.
Bir aileye 6 çocuk veriliyor korunması için, 6 kardeş. Bu aile bu
çocuklardan 1ini yatılı okula gönderiyor, 5 tanesini köye gönderiyor
ne hâliniz varsa görün diye ama bunun karşılığında
devletten 4.380 lira para alıyor. Bir başka aile, Karsta, 4
kardeşi alıyor, 730 ile 4ü çarpın, o kadar para giriyor cebine ama
bu çocuklar sefil. Bunlarla ilgili ciddi takip yapılmıyor. Eğer
korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili takip yapılacaksa,
önce bunlar kurumda mıdır, değil midir; lütfen Bakanlık
buna baksın.
Bakın, kurumun 3 tane
rehabilitasyon merkezi var, tedavi amaçlı merkezler bunlar: ÇOGEM, Koruma
Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon
Merkezi. Burada sorunlu, suçlu, korunmaya muhtaç ama aynı zamanda tedaviye
muhtaç çocuklar barınıyorlar yatılı olarak.
Biliyor musunuz aralık
itibarıyla 812 kayıtlı çocuk kayıp! Kayıp! Yani
bunlar, hem kayıtlı hem de fiilen bakılan kişiler
arasında yok.
İşte bütün bu acı tablo
ortada dururken özel okullarda eğitim yaptırıyoruz gibi bir
göz boyamacı anlayış, bu çocukların sorununa hiçbir çözüm
getirmeyecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, kabul edildi gibi bir his var, biz daha fazlayız.
BAŞKAN Ama söyledim.
Saydırsak, farklı çıkmaz.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 85te üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 85. inci
maddesindeki 5651 sayılı kanunun 2. Maddesindeki (n)
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını,
(o) ve (ö) fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
o)
Erişimin engellenmesi: "Sadece hukuka aykırı bulunan
içeriği barındıran URL'ye erişimin engellenmesini,"
ö) İçeriğin yayından
çıkarılması: "İçerik sağlayıcılar
tarafından içeriğin kaldırılmasını," ifade
eder.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Muharrem Işık
Erdal
Aksünger
İstanbul Erzincan
İzmir
Aytuğ Atıcı Ramis Topal Haluk
Eyidoğan
Mersin Amasya
İstanbul
Haydar Akar
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 85 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif
ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
Erkan
Akçay
Denizli Konya
Manisa
Muharrem Varlı Seyfettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Adana Adana
Kayseri
Reşat Doğru
Tokat
MADDE
85- 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve fıkranın sonuna aşağıdaki
bentler eklenmiştir.
"j)
Trafik bilgisi: İnternet ortamında gerçekleştirilen her türlü
erişime ilişkin olarak içeriğe ilişkin bilgiler tutan URL,
POST/GET paket başlıkları hariç olmak üzere tarafların IP
adresleri, zaman, süre, yararlanılan hizmetin türü, aktarılan veri
miktarı ve bağlantı noktalan gibi değerleri,"
"n)
Birlik: Erişim Sağlayıcıları Birliğini,
o)
Erişimin engellenmesi: Alan adından erişimin engellenmesi, IP
adresinden erişimin engellenmesi, içeriğe (URL) erişimin
engellenmesini,
ö)
İçeriğin yayından çıkarılması: İçerik veya
yer sağlayıcılar tarafından içeriğin sunuculardan veya
barındırılan içerikten çıkarılmasını veya
yurtdışında yerleşik olan içerik veya yer
sağlayıcılar tarafından içeriğin Türkiye Cumhuriyeti
çıkışlı IP'lerden ulaşılmasının
engellenmesi
p) URL adresi: İlgili içeriğin
internette bulunduğu tam internet adresini,
r)
Uyarı Yöntemi: İnternet ortamında yapılan yayın
içeriği nedeniyle haklarının ihlâl edildiğini iddia eden
kişiler tarafından içeriğin yayından
çıkarılması amacıyla öncelikle içerik
sağlayıcısına, 72 saat içinde sonuç alınamaması
halinde yer sağlayıcısına iletişim adresleri üzerinden
gerçekleştirilecek bildirim
yöntemini,"
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 85inci maddesinin yasa taslağı
metninden tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Hasip Kaplan Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Şırnak İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, İnternet
yasakları konusu Türkiye gündeminde uzun bir süredir yer alıyor.
İşte bu maddeden başladık. Yeni bir düzenleme getiriyoruz.
Bu yeni düzenleme hemen kamuoyuna, yargı kararlarının baypas
edilerek, direkt idari birimlere, hatta TİBe dört saat içinde yasaklama
kararının getirilmesi gibi bir hüküm. Şimdi, buna uygun olarak
da bunu hayata geçirmek için birlik, işte, Erişim
Sağlayıcıları Birliği, arkasından isimler,
erişimin engellenmesi için kavramlar oluşturuldu.
Peki, bu torba kanun
görüşüldüğü zaman, Türkiyede Bilgisayar Mühendisleri Odası
vardı, dinledik mi? Yok arkadaşlar. Yazılım endüstrisinde yıllardır
emek veren, AR-GE çalışmalarında bulunan Elektrik Mühendisleri
Odasını dinledik mi? Hayır. Bu torba kanunun ilgili
bakanlıklarının bu konudaki uzmanlarını dinledik mi?
Hayır. Çok ciddi bir yanlış yapıyoruz arkadaşlar.
Yaptığımız yanlışla, 76 milyon insanın bire
bir bilgiye erişimini, insan haklarını, hukukunu etkileyecek bir
düzenlemeyle Türkiyeyi dünyada en çok sansür uygulayan 3 ülkenin hemen
4üncüsü yapıyoruz, hatta başa geçecek duruma geliyor.
Peki, bunu
getirdiğimiz zaman sizce bunu hayata geçirecek misiniz? İnanın geçiremezsiniz çünkü
teknikte erişimi engellediğiniz zaman başka yollardan
erişimin yolları açılır. Bunu çok güzel eğer
dinlemiş olsaydınız bilgisayar mühendislerini size bunu
aşmak için ne tür kullanıcıların olduğunu; VPN, sanal
özel ağdan tutun SSL, güvenlik girişi katmanından, proxyden,
vekil sunucudan
Saymayayım, çok var. Yani aldığınız
kararın hiçbir şeye yaramadığını görürdünüz.
Zaten mahkeme kararlarını alıp Hükûmet göndermişti
uluslararası servis sağlayıcılarına, bunların
birçoğunu uygulamadılar. Mesele şu: Yani gerçekten bütün parti
grupları sorumluluk altındayız. Şimdi, bakıyorum,
bütün bu sektörlerden, e-ticaretten, bilgi erişiminden, hepsinden,
güvenlikten her konuda bir kaygı var, bir şüphe. Bu yasaklarla bütün
trafiğimizi, bütün kullanıcıları fişleyecekler mi?
kaygısı da yaşanıyor. Şimdi, tabii ki Hükûmet
şunu söylüyor, diyor ki: Biz özellikle küçük çocuklara yönelik cinsel
içerikli saldırıları, kişilik haklarını, buna
benzer hakları korumak için bunu yapıyoruz. Sayın Bakan, bunun
böyle olmadığını siz de gördünüz, tanık oldunuz ve
sizi kutluyorum, gerçekten ilk defa bir bakan kendi bürokratlarının
yapmış olduğu bir yanlışa hem dur dediği için hem yanlış olduğunu
ifade ettiği için kendisine buradan teşekkür etmek istiyoruz ve
herkesten bu şekilde bir dürüst yaklaşım tarzını da
bekliyoruz. Ama iyi niyetiniz tek başına yetmeyecektir çünkü
düşünce özgürlüğü, kişilik hakları, yine ulusal
sözleşmelerle korumaya alınan güvenlik ve özgürlük hakkı,
haberleşme hürriyeti, bilgi edinme erişimi, bütün bunlar son derece
Anayasa ve yasalarla düzenlenmiş haklar ve bütün bu alanlara bu torbayla
giremezsiniz, girdiğiniz zaman başınıza büyük dertler
açarsınız. Ben bunu buradan ifade etmek istiyorum. Zaten kişisel
verilerin korunması kanunu uzun bir süredir çıkmıyor. Niye
çıkmadığını bize açıklar mısınız?
Yani dört, beş senedir bu kişisel verilerin korunması
hakkındaki kanun çıkmıyor bir türlü. Sağlık
Bakanlığından tut eğitim kurumuna, muhtarlar bile
dağıtıyor ikametgâh bilgilerinizi arkadaşlar.
Leman soruyor Sayın
Bakanım, soracak da: Bugün bu düzenlemede idareye dört saatte yasak
kararını verecek misiniz? Girdik. mi, Girmedik. mi diyeceksiniz?
Ciddi söylüyorum, karikatürler, Leman, Gırgır, Penguen, hepsi hazırda
bekliyor, manşet önümüzdeki sayıda onlar olacak. Bu İnternet
sansürünü gelin el birliğiyle aşalım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın efendim.
BAŞKAN Sayıyoruz da insanlar
kaldırmadı parmaklarını.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Biz daha
fazlayız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet
çoğunluğuz, muhalefet çoğunluk.
BAŞKAN Bir şey demiyorum. La havle vela
kuvvete. Şimdi Kabul etmeyenler. diyeceğim. 47 kişi
Kabul etmeyenler
Bu taraf da 60 olmuş, kabul
edilmedi.
Ya bütün hukukçular, İç Tüzükü bilenler bilir ki 2
arkadaşımız sayar, ben de yine ne olur ne olmaz diye
sayıları söyledim ki emin olasınız diye. Güvensizlik had
safhada yani.
Evet, şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 85 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif
ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
MADDE 85- 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve
Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (j)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
fıkranın sonuna aşağıdaki bentler eklenmiştir.
"j) Trafik bilgisi: İnternet ortamında
gerçekleştirilen her türlü erişime ilişkin olarak içeriğe
ilişkin bilgiler tutan URL, POST/GET paket başlıkları hariç
olmak üzere tarafların IP adresleri, zaman, süre, yararlanılan
hizmetin türü, aktarılan veri miktarı ve bağlantı
noktaları gibi değerleri,"
"n) Birlik: Erişim
Sağlayıcıları Birliğini,
o) Erişimin engellenmesi: Alan adından
erişimin engellenmesi, IP adresinden erişimin engellenmesi,
içeriğe (URL) erişimin engellenmesini,
ö) İçeriğin yayından
çıkarılması: İçerik veya yer sağlayıcılar
tarafından içeriğin sunuculardan veya barındırılan
içerikten çıkarılmasını veya yurtdışında
yerleşik olan içerik veya yer sağlayıcılar tarafından
içeriğin Türkiye Cumhuriyeti çıkışlı IP'lerden
ulaşılmasının engellenmesi
p) URL adresi: İlgili içeriğin internette
bulunduğu tam internet adresini,
r) Uyarı Yöntemi: İnternet ortamında
yapılan yayın içeriği nedeniyle haklarının ihlâl
edildiğini iddia eden kişiler tarafından içeriğin
yayından çıkarılması amacıyla öncelikle içerik
sağlayıcısına, 72 saat içinde sonuç alınamaması
halinde yer sağlayıcısına iletişim adresleri üzerinden
gerçekleştirilecek bildirim yöntemini,"
BAŞKAN Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, hangi Hükûmet? 2
Hükûmet var orada.
BAŞKAN Sayın Doğru, buyurunuz lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Başbakan
Yardımcısı var bir de. Paralel mi efendim? Birbirlerini kontrol
ediyor olabilirler.
BAŞKAN Sayın Vural, biliyorsunuz ki ben
burada yorum yapamam. Bana soru sormayacak kimse.
OKTAY VURAL (İzmir) Kimin paralel olup
olmadığını bilmiyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 85inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Sincanda haksız
şekilde tutuklu bulunan İstanbul Milletvekilimiz Engin Alanı
Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum. Bir gün
haksızlık, hukuksuzluk, hainlik bitecek, Engin Alan da Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelip çalışmalara katılacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, önergemizle,
İnternet kullanımının daha iyi yapılabilmesini,
sansürsüz bir İnternetin olmasını hedefliyoruz; inşallah
kabul edersiniz.
Günümüzde, sosyal olaylar ve bunlara verilen tepkiler,
artık, bilişim araçlarıyla gerçekleştirilir olmuştur.
Dünyada 10 milyarın üzerinde web sitesi mevcut olup, ülkemizde de kullanıcı
sayısı 45 milyonu geçmiştir. Bu rakamlarla, Türkiye, dünyada
6ncı, Avrupa'da 1inci sırada yer almaktadır. Sosyal medya
denilen alanda insanların birbirleriyle iletişim kurduğu, bu
iletişimin de kişileri -iyi ya da kötü- farklı yönlendirmeler
içerisine götürdüğü görülmektedir.
Son yıllarda, Orta Doğu ülkelerinde, daha fazla
demokrasi talebiyle gelişen sosyal olaylarda bilişimin çok büyük rolü
olmuştur. Ülkemizde de son zamanlarda başta çevreci bir hassasiyetle
başlamış, sonra da siyasi iktidarın, AKP
iktidarının baskılarıyla, daha fazla demokrasi talebiyle
sosyal olaylarda bilişimin çok büyük rolü olmuştur.
Bugün ülkemizde yolsuzluk, haksızlık,
rüşvet, kayırmacılık vardır. Bunlar da
İnternette yayınlanmaktadır, ayrıca bunlarla ilgili de
birçok yerlere uzanan, cevap verilmesi gereken çok büyük ama çok büyük iddialar
vardır. Soruşturmayı yapan binlerce emniyet yetkilisi
haksız şekilde görevlerinden alınmakta, başka yerlere
nakledilmektedir, sürülmektedir. Ayrıca, savcıların, hâkimlerin
görevleri ve yerleri değiştirilmektedir, mağduriyetler
yaşanmaktadır. Hukuksuz yapılan tayinlerin sonunda insanlar Çok
önemli bazı konuların üzeri kapatılıyor. diye
düşünmektedir. Özellikle, ülkemizde medyaya yapılan baskı
artık ayyuka çıkmıştır. Özellikle, yandaş medya
yaratılması konusunda, istemediği haberin
çıkarılmaması konusundaki çalışmaları hep
beraber, üzülerek, yakinen takip ediyoruz ki dün de bir tanesi maalesef
gerçekleşmiştir, haberlerin üzerine nasıl baskı
yapılmış olduğunu da kamuoyu bariz bir şekilde görmüştür.
Yani, ülkemizde bir korku imparatorluğu yaratılmaya
çalışılmaktadır.
Sonuçta, görüşülmekte olan bu iletişim
kanununun da bazı şeyleri gizlemek için yapıldığı
kamuoyu tarafından artık düşünülmektedir ve kabul edilmektedir.
Yani, deniyor ki: İşte, yazılı ve görsel medyanın
yanında sosyal medyaya da artık baskı yapalım ve bu
baskı neticesinde oralarda da bazı yayınlar
yayınlanmasın, bazı şeyler yapılmasın. Bunlar doğru
değildir sayın milletvekilleri. Burada haksızlık,
hukuksuzluk, yanlışlık varsa, rüşvet varsa bunun
hesabı mutlaka sorulmalıdır, bunun hesabı mutlaka
verilmelidir. Bugün verilmezse yarın verilmeyecek diye bir şey mi
vardır? Hayır, yarın mutlaka bunun hesabı verilir ve o
insanlar, sorumlular hem bu dünyada hem de öbür dünyada cevabını veyahut
da cezasını bulur diyorum değerli milletvekilleri.
Ayrıca, İnternet, tabii, çok önemli bir
kaynaktır, güzel bir şekilde kullanıldığı zaman
iyi bir kaynaktır, iletişim kaynağıdır, bilgi
kaynağıdır. Ancak, iyi kullanılmaz ise özellikle
gençlerimizde, çocuklarımızda aşırı şekilde bir
İnternet bağımlılığına doğru da süratli
bir şekilde gidilebilir. Bundan dolayı da İnternet
kullanımının sistemleri, kanunları, birtakım
yaptırımları veyahut da birtakım konuları üzerinde çok
ciddi manada düşünülmelidir.
Bakın, çıkartılmakta olan bu kanun çok
önemli bir kanundur. Bu kanunla belki de bir fırsat kaçırılmaya
çalışılmaktadır. Bakınız, geçtiğimiz
günlerde İnternetle ilgili Meclisimizde çok önemli bir komisyon
kurulmuştur. O komisyon yaklaşık olarak dört ay süreyle
çalışmış, İnternet güvenliğinden tutun da
İnternet kullanımına, İnternet
bağımlılığına kadar her şeyin açık ve
net bir şekilde yazıldığı, yaklaşık olarak
1.500 sayfayı içeren ve son 200 sayfası da bu konuyla ilgili raporu
kapsayan çok önemli bir veri ortaya konulmuştur. Ama enteresandır,
işte, bu kanun çıkartılırken onunla
karşılaştırdığımız zaman o kanundan
veyahut da o konularda yapılan araştırmalardan hiç faydalanılmadığı,
sadece belirli bir maksatla, amaçla, gizlenmekle, sansürle ilgili bir kanun
çıkartılmış olduğu görülmektedir. Bunun doğru
olmadığını düşünüyoruz. Yani, neyi, nereye kadar
saklayacaksınız veyahut da neyi, nereye kadar koruyabileceksiniz?
Sonuçta da hiçbir zaman gerçekler güneşin
balçıkla sıvanmadığı gibi sıvanamayacak ve
gerçekler de ortaya çıkacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Reddedilmiştir
önerge.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 85. inci maddesindeki 5651 sayılı
kanunun 2. Maddesindeki (n) fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını, (o) ve (ö) fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
o) Erişimin engellenmesi: Sadece hukuka
aykırı bulunan içeriği barındıran URLye erişimin
engellenmesini,
ö) İçeriğin yayından
çıkarılması: İçerik sağlayıcılar
tarafından içeriğin kaldırılmasını, ifade eder.
Haydar
Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Akar, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine bir torba kanun ve aslında içine
gömülmüş teknik bir kanunu da bu torba kanun içinde görüşmeye
çalışıyoruz.
Niye teknik kanun bu? İnternetle ilgili,
bilişimle ilgili bir kanun. Herkesin kavramlara yakın
olmadığı, içeriğinin ne olduğunun çok bilinmediği
fakat ne yapılmak istenildiğinin çok iyi bilindiği bir kanunu
torbanın içine gömdük ve geçirmeye çalışıyoruz.
Şimdi, İnternetteki kısıtlamalar
Türkiyede ilk defa 2007 yılında çıkarılan 5651
sayılı Kanunla oldu. Ki bu kanun Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından incelenmiş ve Türkiyeye Bu kanun insan
haklarına, haber alma özgürlüklerine aykırıdır.
denilmiştir ve değiştirilmesi konusunda da uyarıda bulunulmuştur.
Bu uyarıya rağmen tekrar bu torba kanunla birtakım maddeler
getirilerek daha çok sansürlemek, insanların bilgiye erişimini
engellemek için yeni yeni adımlar atılmaktadır.
Bugün Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı binlerce siteyi yetkisiz bir şekilde
karartabilmektedir, engelleyebilmektedir. Bunun örneklerini bugünlerde çok
görüyoruz; tapeler yayınlandıkça Twitterdaki bazı adreslerin
birden engellendiğini, ortadan kaybolduğunu görüyoruz ve
ulaşılamadığını hep beraber görmekteyiz.
Bu tasarı yasalaşırsa İran, Çin,
Malezyadan sonra İnterneti yasaklayan 4üncü ülke olarak tarihe
geçeceğiz arkadaşlar. Yasaklayan. diyorum çünkü öyle bir yetki
veriyoruz ki TİB Başkanına, Cumhurbaşkanında olmayan
bir yetkiyi veriyoruz. Bu da İnternetin yasaklandığı
anlamına geliyor.
Sadece yasaklamakla bitmiyor, bir de MİT'e
verilmiş olan aynı hükümler TİB Başkanına, TİBde
görev yapan insanlara verilmekte ve kanunlarla onların işledikleri
suçları korunmaktadır. Yani Biz size talimat verdiğimizde her
şeyi yapabilirsiniz. denmektedir.
Şuna bakmak lazım: Niye bu yasayı
çıkarma ihtiyacı duydunuz? Evet, niye çıkarma ihtiyacı
duydunuz; iki tane şeyi çok iyi kararttınız, görsel
basını ve yazılı basını çok iyi kararttınız.
Dün akşamdan beri tapelerde izlediğimiz gibi, yine kamu kurum ve
kuruluşlarını peşkeş çektiğiniz yandaş
iş adamlarına aldırdığınız basın ve
TV'lerle tüm haber alma haklarını karattınız
insanların ve doğru haber almalarını engellediniz. Bir tek
geriye sosyal medya kalmıştı. Neydi bu sosyal medya? Facebook,
Twitter ve değişik iletişim kanallarıydı İnternet
üzerinden ama bunu engellemeye gücünüz yetmiyordu. Bu gücünüzün
yetmediğini Gezide gördük. Bir de nerede gördük? 17 Aralıkta gördük
arkadaşlar. 17 Aralıktan bugüne kadar yaptığınız
tüm çabalara rağmen, çıkartmış olduğunuz 5651e
karşı bunları karartamadınız ve bugün devam ediyor.
Zannetmeyin ki bu kanunu çıkartırsak biz bunu karartırız,
biz bunun yayınlanmasının önüne geçeriz. İnternette 5
saniye yayınlanan bir şeyin bilin ki artık onun
yayınlanmasının veya öğrenilmesinin önüne geçemezsiniz.
Geçmeniz de mümkün değil ne çıkartırsanız
çıkartın.
Şimdi şunu söylemek istiyorum: Herkesi suçlu
durumuna getiriyorsunuz. Evinizdeki bilgisayarlar bile bir sunucu hâline
dönüşebilir, amatör bir web tasarımcısıysanız
evinizdeki bilgisayar bir içerik sağlayıcı olabilir; bu kanunla
siz hapsedileceksiniz, bu kanunla siz para cezasına
çarptırılacaksınız.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bir şey
yaparken -dedik ya teknik konu- hangi teknik konuda kime
danışmışlar? Kimseye danışmamışlar,
oturmuşlar, -biraz evvel arkadaşım söyledi- İnternet
Komisyonu kurulmuş, Türkiyedeki problemler tespit edilmiş, bin
sayfalık rapor hazırlanmış, bu raporu okuma gereği
bile duymamışlar. Niye duyacaklar ki? Dert o değil. Dert ne
biliyor musunuz arkadaşlar? Bilal oğlanı kurtarmak. (CHP
sıralarından alkışlar) Dert, Bilal oğlanın
babasını kurtarmak, bu tapelerin insanlar tarafından izlenmesinin, öğrenilmesinin önüne
geçmek.
17 Aralıkta Türkiyenin en büyük soygunu
yapılıyor ama bu soygundan bahseden yok. Neden bahsediyorlar? Komplo
kurulmuş. Neden bahsediyorlar? Çeteden bahsediyorlar. Ya, bu çete sizin
ortağınız değil miydi? Birlikte ortaklık
yapmadınız mı? Ne dediniz? Halkın iradesi diyorsunuz. Bu
HSYK Kanunu da halkın iradesi değil miydi oylamaya getirdiğiniz?
Ama bir gün olsa bile bunlardan bahsetmediniz.
Aslında teknik olarak anlatılacak çok şey
var ama zaman çok kısıtlı. Şunu söylemeye
çalışıyorum: Bu yolsuzluğu karartamayacaksınız.
Karartmanız da mümkün değil.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Aynaya bak, aynaya!
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Tarih sizi bu yolsuzlukları karartan milletvekilleri olarak
anacak.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Kendine bak!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Onun için de sizlerin bunu
istemediğinizi biliyorum, sizlerin bunu yapmadığını
biliyorum.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Hangi dönemde yolsuzluk
yapıldığını bu millet çok iyi biliyor.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Buna izin vermeyin diyorum.
Herkesin haber alma özgürlüğü olsun ve isteyen istediği şeyi
paylaşsın diyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
86ncı maddede üç önerge vardır.
Sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 86 ıncı maddesinde yer alan 5651
Sayılı kanunun 3. maddesindeki "Bu Kanun kapsamındaki
faaliyetleri yurt içinden ya da yurt dışından yürütenlere,"
ifadesinden sonra gelmek üzere "bildirim, tüzel kişiler bakımından
Başkanlığa bildirim amaçlı sundukları
kayıtlı elektronik posta adresi (kep) üzerinden yapılabilir.
Ancak mahkeme kararları ve idari karar bildirimleri tabi oldukları
mevzuat çerçevesinde yapılır" şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Muharrem
Işık Erdal
Aksünger
İstanbul Erzincan İzmir
Aytuğ
Atıcı Ramis
Topal Haluk
Eyidoğan
Mersin Amasya İstanbul
Umut Oran
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 86 ıncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa Adana
Seyfettin Yılmaz
Yusuf
Halaçoğlu Emin
Haluk Ayhan
Adana Kayseri Denizli
Reşat Doğru
Tokat
"MADDE 86- 5651 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) Bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri yurt
içinden ya da yurt dışından yürütenlere, İnternet
sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve
benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler üzerinden elektronik posta veya
diğer iletişim araçları ile bildirim yapılabilir. Bu
bildirim alıcının mesajı doğru ve eksiksiz
şekilde almasını garantileyecek teknik tedbirlerle
yapılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 86'ıncı maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Altan Tan İdris
Baluken Pervin
Buldan
Diyarbakır Bingöl Iğdır
Erol Dora Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan
Mardin İstanbul Şırnak
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Tan, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
biz, bu Mecliste özgürlükleri artıralım, demokrasimizi tam olarak
yerleştirelim, Avrupa Birliği kriterlerini yerli yerinde yerine
getirelim, tesis edelim derken maalesef her geçen gün biraz daha geriye
gidiyoruz. İşte, en son, bu İnternet ve iletişimle ilgili
alelacele bir torbanın içerisine konularak getirilen yasada da maalesef
aynı durumlarla karşı karşıyayız.
Tabii,
değerli arkadaşlar, bu öyle bir noktaya geldi ki, mimaride,
inşaatta ve diğer birçok mevzuda eklektik tabiri var, eklektik.
Yani, önce geliyorsunuz, planı projesi olmadan bir şey
yapıyorsunuz işte mecburiyetlerden dolayı, onun üzerine bir oda
daha, bir banyo daha, bir merdiven daha, bir kat daha derken bir müddet sonra
bir ucube meydana geliyor. İşte, Türkiyenin bu demokrasi
serencamı da bu hâle geldi. Doğru düzgün, bütün toplumun
ihtiyaçlarını karşılayacak bir yeni anayasa ve bu yeni anayasayla
bağlı uyum yasaları, kanunlar düzenleneceğine, böyle her
lazım olduğunda, her gerektiğinde bir şeyler yapılmaya
kalkıldığı zaman bir ucube ortaya çıkıyor,
tıpkı bu Meclis kampüsünün içinde parlamenterler için hazırlanmakta
olan, yeni hizmet binası denilen ucube bina gibi.
Değerli
arkadaşlar, buradan bir yere varamayız. Birincisi iktidara şunu
soruyoruz: Siz, bu yasayı neden şu an alelacele bu torbanın
içine koyup da getirme ihtiyacını hissettiniz, neden, niçin? Birinci
soru bu. Tam bu yolsuzluklar, kasetler, görüntüler ortaya sürülmüşken neyi
gizleme telaşı içerisindesiniz? Lütfen bunun cevabını verin
önce. Basında haberler çıkıyor, deniliyor ki: İşte,
efendim, bir gazetenin alımı için 630 milyon dolar belli
müteahhitlere salma salınmış. E, hadi bunu yasaklayalım.
Bizim Kürt bir müteahhit diyor ki: Kardeşim, tamam, bana salma
salmışsınız da beni İstanbul ihalesine ortak
etmemişsiniz, beni ortak edin ben de bu kadar vereyim. Neyse ki Kürt bu
kadar akıllanmış. E, onu da yasaklıyorsunuz. Bir başka
haber çıkıyor: Başbakanın oğlunun kurduğu bir
vakfa 99 milyon 999 bin 990 onu da anlayabilmiş değilim, niye böyle
9, 9, 9 gidiyor- dolar yatırılmış. Yuvarlak hesap 100
milyon dolar. Kim yatırmış, niye yatırmış, hangi
saikle yatırmış? bunu açıklayın diyorsunuz. E,
bunları da yasaklayalım. Peki, arkadaşlar buradan nereye
varacağız?
İşte, biraz önce bir sayın
konuşmacı da söyledi; Malezyanın, Çinin, İranın
geldiği noktaya gelirsek buradan bir şey çıkmaz değerli
arkadaşlar, buradan hiçbir şey çıkmaz. Tabii ki doğru
düzgün yasalar olacak, tabii ki dünyanın belli uygulamaları var bu
iletişimle de ilgili, İnternetle de ilgili, bu medya
kuruluşlarıyla ilgili ama siz bütün bir medyayı -bir zamanlar
Cemal Abdül Nasır döneminde Mısırda yarı resmî El Ahram
gazetesi vardı- bütün bir İnterneti, bütün gazeteleri yarı
resmî El Ahram seviyesine getirirseniz, onun da başına -Hasaneyn
Heykel vardı, meşhur, o zaman Mısırın
yazarlarından- bir kamyon da Hasaneyn Heykel getirip de bunların
başına koyarsanız, vallahi arkadaşlar, buradan size de bir
hayır çıkmaz, hiçbir şey çıkmaz. Onun için, uzun
uzadıya, şu doğrudur, bu yanlıştır, bu böyledir,
şu böyledir demiyoruz, yapmayın bunu diyoruz.
Ve size bir hadise anlatayım: Meşhur,
işte, kadının birisi, çocuğu geceleyin altına küçük
abdestini yapıyor, idrarını tutamıyor, bir muskacıya
gidiyor, bir muska yaptırıyor bu işe bir çare bulmak için. Ondan
sonra dönüyor, ertesi gün feryat figan, tekrar muskacıya gidiyor. Diyor
ki: Ne oldu hanım? Aman, bahtına düştüm hocam, bu eski muskayı
iptal et, başka bir şey istemiyorum. diyor. Ne oldu? Diyor ki:
Sen bu muskayı yazdıktan sonra çocuk büyük abdestini de yapmaya
başladı. Yani, bu işleri en azından eskiye döndürün de
hele bakalım ne zaman doğru düzgün bir anayasa yapacağız.
Onun için, yol yol değil; ne zaman dönerseniz sizin için de kâr, bizim
için de kâr.
Evet, saygılar sunarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 86 ıncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif
ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
"MADDE 86- 5651 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) Bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri yurt
içinden ya da yurt dışından yürütenlere İnternet
sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve
benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler üzerinden elektronik posta veya
diğer iletişim araçları ile bildirim yapılabilir. Bu
bildirim alıcının mesajı doğru ve eksiksiz
şekilde almasını garantileyecek teknik tedbirlerle
yapılır."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) - Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Doğru, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 86ncı maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bir torba kanunu görüşüyoruz. Bu torba
kanunun içerisine birçok şey atıldığı gibi, ülkemizin
çok önemli bir konusu da atılmış durumdadır.
İnternetle ilgili, İnternet kullanımıyla ilgili bu kanunun
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki komisyonlarda görüşülmeden önce tüm
taraflar tarafından tartışılması, bilhassa
uygulayıcıların görüşlerinin alınması ve ondan
sonra yasalaştırılması daha doğru olacaktı yani
bu bir tarihî fırsattı değerli milletvekilleri.
Biraz önce de söylemiş olduğum gibi, çok önemli
bir şekilde İnternet Komisyonu çalışmalar yapmış,
yaklaşık olarak 1.500 sayfa civarında bir rapor oluşturmuştur.
Bu rapor iyi şekilde tetkik edilip torba kanunun içerisine zerk
edilmiş olsaydı, konulmuş olsaydı, tahmin ediyorum ki daha
da iyi olabilecekti ve birçok konu da beraberinde çözümlenmiş
olacaktı. Ancak konulan bu maddelerle beraber bir sansürle karşılaşmış
olduğumuz da bir gerçektir.
Tabii, bu kanunun çıkarılmasında
farklı amaçlar olduğu açık ve gerçektir. 76 milyonu ilgilendiren
çok önemli bir kanunun acele bir şekilde getirilmesinin mutlaka bir
amacı vardır. İşte bu amaç da hepimizin de bildiği gibi,
artık bunu saklamaya gerek yoktur, ülkemizde bir rüşvet hadisesi
vardır, yolsuzluk hadisesi vardır, kayırmacılık
hadisesi vardır, haksız para kazanma hadisesi vardır,
bunların üzerinin de örtülmesi gerekmektedir.
Bakınız,
şu anda televizyonların bir kısmı yanlı yayın
yapmaktadır, bazıları özellikle kontrol altında
tutulmaktadır, çok büyük baskıyla karşı
karşıyadırlar, dolayısıyla da yayınlar bazen
sekteye uğramakta, bazen yayınlanırken ortadan
kaldırılmakta, alt yazılar tamamen silinmekte; böyle garip ve
garabet bir durumla karşı karşıya bulunulmaktadır.
İşte, bunun yanında, şimdi de sosyal medyayla ilgili,
sosyal medyanın kontrol edilmesiyle ilgili bir kanunu buraya
getirmiş, görüşüyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu, doğru değildir. Toplumda şu anda kanayan
bir yara vardır. Toplum rüşvetin, yolsuzluğun
aydınlanmasını, insanların seslerinin duyulmasını
istemektedir. Yani korku imparatorluğu mutlaka parçalanmalıdır.
Neticesinde de, insanlar açık bir şekilde her şeyi bilmelidir,
her şeyi görmelidir. Bunları yapmazsak ne olur? Bunları
yapmazsanız, kamuoyunda çok ciddi yaralar meydana gelir, bu yaralar büyür,
toplumda ve kamuoyunda da o çürümeler alır başını gider.
Ondan dolayı da, herkesin aklını başına getirmesini ve
neticesinde de doğru şeylerin ortaya konulmasını
bekliyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bakınız, bu kanunun içerisine özellikle çocuklarla
ilgili -çok ciddi olarak, İnternet kullanımıyla ilgili-
bazı konuları koyabilirdik. Şu anda
çocuklarımızın, okullarımızdan evlerine giden
çocukların yaklaşık olarak yüzde 60 ve 65i evlerine geldikleri
esnada oyunlarla başlıyorlar çalışmalarına, bilhassa
bilgisayar oyunlarına giriyorlar. Oyunların büyük bir kısmı
da cinsel içerikli oyunlar, büyük bir kısmı korku içerikli oyunlar.
Yani, çocuğu dersinden alıkoyan, çocuğun yetişmesini ve
gelişmesini engelleyen oyunlarla karşı karşıya
bulunuyoruz.
Hâlbuki,
bunları bu kanunun içerisine koyarken, bu kanunu yaparken, işte,
Yandex gibi, Google gibi bir sistemin ortaya konulması, bir arama
motorunun ortaya konulması veyahut da bununla ilgili
çalışmaların yapılması, yani bir Türk arama motorunun
ortaya konulması daha doğru olmaz mıydı? Yani Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kontrol ettiği bir arama motoru.
Tabii,
bunun yanında, çocuklarımız diyoruz, bakın, şu anda,
çocukların seyretmiş olduğu o oyunların hepsi
dışarı kaynaklı ve Türk ahlak yapısına, aile
yapısına uymayan oyunlardır. Yani, siz eğer bir çizgi film
koyacaksanız, bunlar eğitici olmalı, eğlendirici
olmalı, bilgilendirici olmalı; Türk yapısına, Türk
töresine, Türk tarihine uygun olmalıdır. Bunların tespit
edilmesi, bunların konulması gerekir. Yani çocukların
yaşlarına uygun, içeriklerine erişebilecekleri networkler ve
arama motorları oluşturulmalı ve bunu da kamu forumları
formatında, görevlilerin ve hizmetlilerin en sade ve
anlaşılır biçimde görsel ögelerle çocuklara sunması
gerekmektedir.
Tabii, burada Aile Bakanlığına çok önemli
görevler düşmektedir, Millî Eğitim Bakanlığına çok
önemli görevler düşmektedir. Çocuklar bizim her şeyimiz olduğuna
göre, onların, görevlerini yapması gerekmektedir ama
enteresandır, şu anda Millî Eğitim Bakanlığı,
maalesef bu görevini yapmamaktadır, sadece, çocuklara okullarda
bilgisayarlar, tabletler
dağıtmakla meşguldür. Hâlbuki o dağıtılan
tabletlerin yaymış olduğu ışınlarla o çocukların
sağlığına birtakım zararlar verildiği göz önüne
alınmamaktadır. Bir anda 60 tane bilgisayarın
açıldığının ve okulda da belki yüzlerce
bilgisayarın açılmasıyla beraber yayılan
ışınların, o insan vücuduna neler
yaptığını, çocuklarımızın gelişmesine neler
yaptığını maalesef tespit edememiş durumdayız.
İnanıyorum ki, bunların hepsini kapsayan
güzel kanunlar torba kanunlar içerisine konur diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 86. inci maddesinde yer alan 5651
Sayılı kanunun 3. maddesindeki "Bu Kanun kapsamındaki
faaliyetleri yurt içinden ya da yurt dışından yürütenlere,"
ifadesinden sonra gelmek üzere "bildirim, tüzel kişiler
bakımından Başkanlığa bildirim amaçlı
sundukları kayıtlı elektronik posta adresi (kep) üzerinden
yapılabilir. Ancak mahkeme kararları ve idari karar bildirimleri tabi
oldukları mevzuat çerçevesinde yapılır" şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdal Aksünger
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oran, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; esasında, yaptığımız
şey, her zaman yaptığımız şey. Yani burada
konuşuyoruz, ediyoruz ama zaten kararlar verilmiş, kararlar
alınmış, oylayacağız, ondan sonra kararlar geçecek ve
olan yine halka olacak, halka rağmen, millete rağmen karar
almış olacağız.
Şimdi, burada yürütme temsilcileri var, yasama
temsilcileri var, bürokrasiden temsilciler var ama bir eksik var: Halk yok
burada. Yani bu kararlar alınırken, bu kararlar yazılırken,
bu kararlar oluşturulurken halkın görüşü alınmıyor.
Şimdi, öyle bir alandan bahsediyoruz ki, sosyal
medya dediğimiz yer öyle bir alan ki, yaklaşık 36 milyon aktif
kullanıcı var ve bunların birçoğu genç. Buralarda birçok
site var, haber siteleri var, yüz binlerce çalışan var, bunların
meslek örgütleriyle ciddi görüş alışverişi
yapılmıyor, bunlara danışmadan, bunlarla konuşmadan
biz kendi kendimize kararlar alıyoruz, hatta o kararları gece yarıları
-dün akşam ikide bitti- yapıyoruz. İşte, bu yasama biçimi
de yanlış, bunu da bu dönemde, maalesef, Adalet ve Kalkınma
Partisi bu torba yasaları getirerek, bir istisna olması gereken
süreci sürekli hâle getirdi ve kaçırılması istenen, örtülmesi
istenen her yasa, torba yasa içinde geliyor.
İki sebebi var: Bir kere, böyle, bir akşam
oldubittiye getiriliyor, zoraki bir şekilde geçiriliyor, bir de tabii,
halktan kaçırılıyor, gece geç saatlere kadar
çalışılıyor ve halktan kaçırılıyor bunlar.
Bu yasama biçimi hukukun temel ilkelerine de, demokratik geleneklere de
aykırı. Biraz evvel söylediğim gibi, istisnayı biz kaide
hâline getirdik.
Şimdi, biraz evvel ifade ettim: Yani biz milletin
iyiliği için mi çalışıyoruz şu anda? Bu kararı
millet adına mı, milletin hayatı iyileşsin diye mi,
kolaylaşsın diye mi, millet daha özgür bir şekilde İnterneti
kullansın diye mi alıyoruz, yoksa bir şeyleri gizlemek,
saklamak, bir şeylerin üstünü örtmek veya önümüzdeki süreçte çıkacak
birtakım belgeleri, bilgileri daha kontrol altına alabilmek için mi
yapıyoruz? Samimi olalım, yani burada kimseyi kandırmayalım,
kendimizi de kandırmayalım. Bütün yaptığımız
iş
Biraz evvel arkadaşlarım da söylediler, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri de, yürütme organı da Gezi
olaylarında sosyal medyayı gördü, onun özgürlüğünü gördü, onun
alanını gördü, ondan sonra 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
operasyonu, onun üstünün kapatılması, bir daha belgelerin
çıkmaması noktasında da buraya müdahale edildi. İşin
esası, Türkiyede Adalet ve Kalkınma Partisiyle beraber, maalesef,
demokrasi ileriye gideceğine, demokrasi, otoriter bir rejime doğru
gidiyor ve baktığımız zaman şu anda gelinen sürece, bu
yasanın, temel hak ve özgürlüklerle çok ciddi çelişkileri var.
Aynı basın özgürlüğü gibi, aynı toplantı yapma özgürlüğü
gibi bu da temel hak ve özgürlüklere sığmıyor.
Geçenlerde, bu olaylar yaşanırken
Ben
olayların detayına girmiyorum. Sayın Bakan Elvanla da bu
konuları konuştuk, kendisi de süreç içerisinde yardımcı bir
şekilde, yapıcı bir şekilde diyalog kurdu, teşekkür
ediyorum kendisine de ama tecrübeli bir siyasetçi olan Sayın Arınç bu
hafta iki şey söyledi -ve bu, basın yayından sorumlu bir
başbakan yardımcısı- dedi ki: Basında sansür yok,
İnternette sansür yok, basın özgür. Şimdi, hepimiz biliyoruz
ki basın özgür değil. Bütün uluslararası raporlar
basının özgür olmadığını, Türkiyenin bir cezaevi
hâline geldiğini, tutuklu gazeteci konusunda büyük bir cezaevi hâline
geldiğini söylüyor.
Yine, İnternetteki bu yasayla ilgili
Uluslararası Yazarlar Birliği uyardı, Bu yasa geçerse, Türkiye,
dünyanın basına, İnternete en fazla sansür uygulanan ülkesi
olur. dedi. Şimdi, biz kimin adına, hangi amaçla, ne için bu
yasayı geçiriyoruz, sizlere soruyorum? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Oran.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, önce, kabul
etmeyenleri sayın, onların girdi çıktısı farklı
oluyor, konjonktüre göre geliyorlar.
BAŞKAN - Madde 87de üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 87 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa Adana
Yusuf
Halaçoğlu Seyfettin
Yılmaz Emin
Haluk Ayhan
Kayseri Adana Denizli
"MADDE 87- 5651 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) İçerik sağlayıcı,
Başkanlığın bu Kanun ve diğer Kanunlarla verilen
görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep
edilen şekilde Başkanlığa teslim eder ve
Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır. Başkanlık
içerik sağlayıcıdan bu kanunda belirlenen bilgiler haricinde
herhangi bir bilgi talep edemez."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 87. inci maddesinde yer alan 5651
sayılı kanunun 4. Maddesindeki "içerik sağlayıcı,
Başkanlığın bu Kanun ve diğer kanunlarla verilen
görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep
edilen şekilde Başkanlığa teslim eder ve
Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır". ifadesinden sonra
gelmek üzere "İçerik sağlayıcı kendisinin
suçlanmasına sebep olabilecek veya sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk
doğurabilecek gizli veya hassas bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep
edilen bilginin niteliğinin, verilişin biçiminin ve kullanılma
sebebinin belirlenmesi için mahkeme kararı talep edebilir."
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Muharrem
Işık Erdal
Aksünger
İstanbul Erzincan İzmir
Umut Oran Haluk
Eyidoğan Ramis
Topal
İstanbul İstanbul Amasya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 87'inci maddesinin yasa tasarısı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Altan Tan
Iğdır Şırnak Diyarbakır
Abdullah Levent Tüzel Erol Dora İdris
Baluken
İstanbul Mardin Bingöl
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tüzel, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
uzunca bir zamandır İnternet üzerine ülkemizde bir tartışma
sürüyor ve şimdi bunun üzerine Hükûmet, kendi üzerindeki bütün
suçlamaların, eleştirilerin, kamuoyunun yoğun bir şekilde
tartıştığı ve bir çürüme olarak
adlandırdığı bu devlet yönetimindeki olan bitenlerin
üzerini örtmek için bu düzenlemeyi getiriyor.
Zamanlama manidar mı? Tabii ki manidar ama
başlangıcı, biraz önce burada da vurgulandığı
gibi, haziran aylarına dayanıyor. Haziran protestolarında
yoğun bir şekilde kullanılan İnternet, sosyal medya ve
paylaşım, Hükûmeti oldukça zor durumda bırakmış.
Şimdi, üzerine 17 Aralık yolsuzluk soruşturmaları ve dün
akşam da burada, işte, Başbakanın oğlunun da kurucusu
olduğu vakıf ve diğer bütün vakıfların
adının geçtiği bütün bu yolsuzluk sarmalı, arazi ihaleleri,
rant paylaşımları, şimdi bunlar halkın gözünde daha
çok konuşulur, tartışılır durumda. Bunun önü kesilmek
isteniyor, çok açık. Burada bir halk korkusu var, halk çekincesi var,
halktan gizleme var. Ama ne adına geliyor? Her zaman olduğu gibi,
kişi özgürlüğü, kişinin özel hayatı, katalog suçların
önüne geçilmesi gibi. Ama ortada 40 milyon kullanıcının hak ve
özgürlüklerinin üzerine bir yük geliyor, bir engelleme geliyor. Bunun neresi özgürlük,
neresi demokrasi? Halkın bilgiye ulaşma hakkının
gasbedilmesi, sansürlenmesi var. Bu, tabii ki kabul edilebilir bir şey
değil.
Demokrasilerde, özgürlüklere saygılı rejimlerde
ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, yine bir yargı
mekanizması vardır, bir yasama ve yargı denetimi vardır.
Burada bunlar bir kenara bırakılıyor ve olduğu gibi,
Hükûmetin bürokratları, idari mekanizmalar, karar alıcı, karar
verici, uygulayıcı durumuna geliyor.
Bakın, kaç gündür böcekler konuşuluyor. Devlet,
olmuş bir böcek cumhuriyeti. Böcekler, dinlemeler her yerden fışkırıyor.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, 550 milletvekili -milletvekillerinin
sadece çalışmaları değil, özel hayatları da- bu
dinleme sarmalının içerisinde dinlenmeyen yok ama iş gelip kendilerine
dayandığında, yani yürütmeye, yürütmenin başına
dayandığında, bu sefer sesler ayyuka çıkıyor, bunun
önü kesilmek isteniyor, işte Dinlemeleri
kısıtlayacağız. benzeri türde girişimlere
başvuruluyor. Bakıldığında, işte, biraz önce
burada konuşan milletvekili arkadaşımız, bir soru
önergesini kendi sitesine koyduğu için İletişim
Başkanlığı oraya dahi müdahale etme hakkını
kendinde görüyor. Çünkü düzen, olmuş böyle bir kara düzen, olmuş
böyle bir çürüme ve Sayın Bakan özür dilemek durumunda kalıyor.
Şimdi, gelecekte kimin güvencesi var? Kimsenin
güvencesi olmadığı gibi bu Hükûmetin de güvenilirliği
kalmamıştır. Artçı sarsıntılar, bu deprem
sonrası artçı sarsıntılar peş peşe sürmektedir.
Peki, halk nerede, bütün bu gürültü
patırtının, bütün bu arbedenin arkasında halk nerede? Halk
burada suçlu durumda değil ama halka güvenmeyen bir Hükûmet söz konusu.
İnternete sansür getirmek isteyen bir Hükûmet ama bu Hükûmetin
ağzından da millet lafı düşmüyor. Millet temsiliyeti,
millet iradesi, milletin hakkına hukukuna saygı. Millet, millet
diye ortada dolanıyor ama bilgiye ulaşmak isteyen millet yok.
Milletin temsilcilerini tuzluk yerine koyan ve Bu tuzlukları
ayıklayacağız. diyen, bütün bu Parlamentodaki milletvekillerine
bu gözle yaklaşan bir siyasi irade, siyasi egemenlik, her yerde istediğini
yapmak istiyor. Dolayısıyla, milletvekillerinin buna izin vermemesi
lazım. Halk iradesi
Peki, bu tuzluk yerine konulan milletvekilleri, sizler
bu sandıklardan, hani o Başbakanının sıkça
gösterdiği sandıklardan çıkmadınız mı? Ama
menfaat çatışması ortaya çıktığında, menfaat
ve çıkar çatışması bu yöneticileri birbirine
düşürdüğünde, o zaman millet iradesi ve sandık bir kenara
kolaylıkla atılıveriyor.
Yani Temiz siyaset, temiz siyaset. konuşuluyor.
Düşünebiliyor musunuz İnlerine dalacağız, inlerinden
çıkartacağız. diye bir söylemde bir temiz siyaset olması
mümkün mü? Şimdi, herkesin bir bel altı korkusu var, seçimlere
doğru acaba hangi çıkar ilişkileri, hangi kirli çarşaflar o
sosyal medyada dökülecek, görülecek diye bir telaşla bunların önüne
geçmek için bir çaba içerisinde ama bu çaba nafile.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (Devamla) Halk bütün bunların üzerinden gelecek, medyayı
satın alma çabaları, iş adamlarını devreye sokma
çabaları da fayda etmeyecektir.
Bakın, dün
Başbakan için lehine konuşan gazeteciler, darbe, komplo diyenler,
bugün Ya, komplo değilmiş. diye dönüyorlar. Bu dönmeler de
artık fayda etmeyecek.
Temiz siyaset, halk
için siyaset, demokratik bir gelecek diyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 87. inci
maddesinde yer alan 5651 sayılı kanunun 4. Maddesindeki İçerik
sağlayıcı Başkanlığın bu Kanun ve diğer
kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği
bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim eder ve
Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır. ifadesinden sonra
gelmek üzere İçerik sağlayıcı kendisinin suçlanmasına
sebep olabilecek veya sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek
gizli veya hassas bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin
niteliğinin, verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi
için mahkeme kararı talep edebilir. şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdal Aksünger (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Oran, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Şimdi, biraz
evvel 86ncı maddede aslında, baktığınız zaman,
Tebligat Kanununa aykırı bir yasayı oyladık yani Tebligat
Kanununa aykırı. Aynı zamanda hukuki güvenliği
tartışılan ve yine uluslararası standartlara da
aykırı bir yasayı biraz evvel oyladık, sizler bunu
onayladınız.
Şimdiki yasa,
87nci yasa esasında İnternetle ilgili bu yasaların en
tehlikelisi. Bir anlamda, İnterneti Türkiyede
Başbakanlığın portalına çeviren bir öneri şu
anda. Yani, İnternet sitelerini yargıdan alıp tamamen yürütme
organına bağlayan veya yürütme organının bürokrasisine
bağlayan bir teklif ve dört saatte de istediği siteyi engelleyecek,
kaldırabilecek. Özel hayatın gizliliği artık ortadan
kalkacak. İnternet trafiği ve içeriğinin iki yıl saklanması
zorunluluğu bir anlamda, Facebookta ne yazsanız veya herhangi bir
sitede ne yazsanız bürokrasi onu görebilecek, anında görebilecek,
izleyebilecek, kaydedecek, fişleyecek yani sizinle ilgili her şeyi
orada elinde bulundurabilecek, gerektiği zamanda önünüze koyabilecek.
Erişim
Sağlayıcıları Birliğinin kurulmasıyla,
aslında erişim sansür birliği de kurulmuş olacak. Bir de bu
birliğe verilen zorunluluklar sebebiyle erişim
sağlayıcıların maliyeti artacak. Özellikle, gençlerin
duyması için söylüyorum: Bu yasayla beraber, iktidar İnterneti daha
pahalı hâle getirecek, çok daha pahalı hâle getirecek. İçerik
sağlayıcılara özel bilgileri toplama görevi aslında
verilemez, Anayasaya aykırıdır.
Sonuç olarak,
bilmem, biliyor musunuz? Size bugünkü bu yasaları oylama talimatı
veren
Esasında geçmişte onun da başına bu tür bir olay
geldi. Hatırlarsanız, Sayın
Erdoğan, Sayın Başbakan YouTubeu yasakladı, sonra
ne dedi: Kaçak yoldan YouTubea girilir, ben giriyorum, siz de girin.
Şimdi, yine ben sizi akla ve mantığa davet
ediyorum. Bu tür yasaların kamu yararına, millet yararına
olabilmesi için ortak akla, katılımcılığa,
çoğulculuğa ihtiyaç var. Şu anda, İnternet
kullanıcılarının hiçbirisi bu yasanın geçmesini
doğru bulmuyor, dünyada da bunu doğru bulmuyorlar. Eminim, sizler
buradan çıkıp -bugün başladık görüşmeye- evinize
gittiğiniz zaman veya telefonlarınızı
açtığınız zaman çocuklarınız, gençler, bu
yasayı geçirdiniz diye, bu yasayı çıkardınız diye sizi
spamlayacaklar.
Bu tür yasaklar, esasında bugüne kadar hiçbir
gerçeği gizleyememiş ve bu tür yasaklar geçmişte de hiçbir
yolsuzluğu gizleyememiş, hiçbir yolsuzluğun üstünü
örtememiş, hiçbir özgürlüğü kısıtlayamamış. Bu
tür yasakları genelde hep darbe dönemlerinde görüyoruz, şu anda da
yaşanan esasında bir sivil darbe, bunun ayak sesleri; basın
özgürlüğü, İnternet özgürlüğü, toplantı özgürlüğü,
yürüyüş özgürlüğü.
Bakın, yine, Taksimde, İstanbulda, Gezi
olaylarında 118 bileşeni olan, içinde tabip odasından
İstanbul Barosuna kadar 118 bileşeni olan Taksim
dayanışmasına -yine yürütmenin kanunsuz emriyle- yargı bir
iddianame hazırladı. Neydi suçları? Yeşili korumak, meydana
AVM yapılmaması, parklarına sahip çıkmak. Böyle bir
demokrasi anlayışı olmaz ve tarih mutlaka bunun
hesabını bunun uygulayıcılarından sorar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Oran.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 87 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
"MADDE
87- 5651 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"(3)
İçerik sağlayıcı, Başkanlığın bu Kanun
ve diğer Kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep
ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa
teslim eder ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır.
Başkanlık içerik sağlayıcıdan bu kanunda belirlenen
bilgiler haricinde herhangi bir bilgi talep edemez."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Varlı, buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, torba yasanın içerisinde yine
İnternete erişimi engellemekle alakalı bir madde.
İnternetle probleminiz, ilk, Gezi
olaylarıyla başladı, daha sonra da 17 Aralık operasyonuyla
devam etti. Geçmiş dönemlerde Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Merkezi
izlenirken, Milliyetçi Hareket Partisinin yöneticileriyle ilgili görüntüler
yayınlanırken hiç umurunuz değildi, Sayın Baykalla ilgili
de görüntüler yayınlanırken hiç umurunuz değildi ama işin
ucu gelip size dayanınca, İnternette türlü türlü haberler
çıkınca, yarın neyin çıkacağı belli olmayan,
neyin geleceğini hesap edemediğiniz işler ortaya çıkınca
başladınız İnternette erişimi engellemeye. Yani
başkalarına olunca iyi, güzel, size
gelince her şey kötü, engellenebilir. Onun için, İnternetle ilgili
böyle bir kısıtlama, yasaklama getiriyorsunuz.
Yani, 17 Aralıkta yapılan yolsuzluk ve
rüşvet operasyonuyla alakalı, her gün yeni belgeler ortaya
çıkıyor, her gün yeni görüntüler, her gün yeni tapeler ortaya
çıkıyor. Sizin esas gayeniz, esas amacınız bunu engellemek.
Ama, bu, bir defa milletin vicdanına yerleşti, milletin
vicdanında bu var, millet bunu biliyor, bununla ilgili de kararını
vermiş durumda. Dolayısıyla, siz her ne kadar komplo da
deseniz, her ne kadar bununla alakalı Hükûmeti değiştirme,
Hükûmete operasyon da deseniz, vatandaş yolsuzlukların,
rüşvetin mağduriyet olmadığının farkında.
Bununla ilgili de inşallah 30 Martta gereğini yapacaktır diye
düşünüyorum.
Yine, hep ileri demokrasiden bahsettiniz. Hep ileri
demokrasi, ileri demokrasi, ileri demokrasi ama hep ileri demokrasi diyerek
demokrasinin önünü kestiniz bugüne kadar; hep, demokraside ne varsa onu
engellemeye çalıştınız.
Şimdi, bütün gazetelerin, televizyonların
birçoğunu haksız yere ele geçirip kimini, efendim, Halk
Bankasından kredi alarak alıp, kimini, iş adamlarını
para ödemeye zorlayarak elde edip birçok gazeteyi ve televizyonu candaş
yaptınız, bir kısmını da yandaş
yaptınız. Her gün bakanlarınız, efendim, genel başkan
yardımcılarınız, Başbakan, televizyon
ekranlarında; bu da yetmiyormuş gibi muhalefete çok
kısıtlı yer verilmesine bile tahammül edemediniz.
İşte, Sayın Başbakanın, Habertürk televizyonunun
yönetmenini arayıp oraya, efendim, Sayın Genel
Başkanımızın, Devlet Bahçeli Bey'in alt yazıyla geçen
haberini engellemesi ne kadar tahammülsüz olduğunuzu ortaya koyuyor.
Demokrasi demek, tahammül etmek demektir; demokrasi
demek, herkesin özgürce konuşabilmesini, herkesin haberinin doğru bir
şekilde halka ulaştırılmasını sağlamak
demektir ama siz en doğruları bile engellemek için, halka
ulaşmaması için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Bu,
ileri demokrasi filan değildir. Bu, olsa olsa demokrasiyi engellemektir,
olsa olsa demokrasiye renk katanların sesini kısmaktır. Siz,
Mecliste daha önce Meclis TV Meclis çalıştığı müddetçe
yayın yapıyordu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin
vatandaşla buluşmasını engellemek için buradaki
yayınları bile kısıtladınız. Sizde bir
özgürlükleri kısıtlama, demokrasiyi engelleme mantığı
var, bu mantığı değiştirmediğiniz müddetçe de
demokrasiden bahsetmek sizin ağzınıza yakışmıyor
değerli arkadaşlar. Onun için demokrasiyi inanarak yaşamak
lazım.
İşte, bir yolsuzluk ve rüşvet
operasyonuyla alakalı ne kadar savcı varsa, bu operasyonu
başlatan, bu operasyonda bulunan polis memurları, polis müdürleri
varsa hepsinin yerlerini değiştirdiniz. Eğer bu komploysa,
eğer bu şeyse niye bu kadar korkuyorsunuz ya, neden bu kadar
korkuyorsunuz? Savcıların yerini değiştiriyorsunuz, polis
müdürlerinin yerini değiştiriyorsunuz. Bırakın, gitsinler,
aklansınlar ama yok, demek ki bir korkunuz, endişeniz, tereddüdünüz
var ki önünü kesiyorsunuz. Savcıları tayin et, yerini değiştir;
polisleri tayin et, yerini değiştir, işte en son da Adana
İl Jandarma Alay Komutanını da görevden
aldırdınız, oradaki savcıları da görevden
aldırdınız. Dolayısıyla, bu ülkede demokrasi
olduğundan bahsetmek mümkün değildir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sisteme girmişsiniz. Ben soracağım niçin olduğunu
Sayın Aslanoğlu da önergeyi bir oylatayım. Sistemdesiniz, size
soracağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, 60a göre
bir dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN
Bir dakikalık söz verdim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım, TİB
Başkanı burada, BTK Başkanı burada, Sayın Bakan yok
ama Müsteşar burada. Biz uluslararası sanal suçlarla ilgili
imzalamışız bunu fakat Meclisten geçirilmediği için bu
yürürlüğe girmemiş. Bu açıdan, istediğiniz kadar kanun
çıkarın, eğer siz sanal suçlarla ilgili anlaşmayı
Meclisten geçirmezseniz hiçbir şey ifade etmez. Onun için, bu kanunun
arkasına hemen sanal suçlarla ilgili anlaşmayı da getirin ki bir
şey ifade etsin, yoksa bu kanun hiçbir şey ifade etmez. Bunu söylemek
istiyorum.
BAŞKAN Madde 88de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 88inci maddesinde yer alan 3.
Fıkranın yasa tasarısı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 88 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa Adana
Seyfettin Yılmaz Yusuf Halaçoğlu Emin Haluk Ayhan
Adana Kayseri Denizli
Necati Özensoy
Bursa
"MADDE
88- 5651 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki üçüncü, dördüncü,
beşinci ve altıncı fıkralar eklenmiştir.
"(2)
Yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka
aykırı içeriği bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre
haberdar edilmesi halinde yayından çıkarmakla yükümlüdür.''
"(3)
Yer sağlayıcı, yer sağladığı hizmetlere
ilişkin trafik bilgilerini üç aydan az ve altı aydan fazla olmamak
üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin
doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla
yükümlüdür. Başkanlık bu bilgilerden kendisine teslim edilenleri bir
haftadan fazla saklayamaz. Bu sürenin sonunda bilgiler Başkanlık
tarafından geri getirilemeyecek şekilde silinir. Yer
sağlayıcının ve Başkanlığın veri silme
işlemleri Yönetmelikler tarafından belirlenir.
(4)
Yer sağlayıcılar,
yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptıkları
işin niteliğine göre sınıflandırılabilir ve hak
ve yükümlülükleri itibarıyla farklılaştırılabilirler.
(5) Yer sağlayıcı,
Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen
şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça
bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu tedbirler vatandaşların
kişisel mahremiyetini ihlal eden teknolojiler kullanımını
içeremez.
(6)
Yer sağlayıcılık
bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen
yer sağlayıcı hakkında Başkanlık tarafından
onbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idari para
cezası verilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 88 inci maddesinde yer alan 5. Maddenin
ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ramis Topal Aytuğ
Atıcı
İstanbul Amasya
Mersin
Erdal Aksünger Muharrem
Işık Hasan
Ören
İzmir Erzincan
Manisa
2) Yer sağlayıcının
aşağıdaki şartların varlığı halinde,
kullanıcının talebi üzerine sakladığı veri ile
ilgili hukuki veya cezai sorumluluğu yoktur:
(a) Yer
sağlayıcının verinin hukuka aykırı olduğuna
ilişkin fiilen bilgisinin olmaması; veya
(b) Yer
Sağlayıcının, verinin hukuka aykırı mahiyeti
hakkında bilgi sahibi olması üzerine, veriye ilişkin üçüncü
şahsın hukuka aykırılık iddiası ile hemfikir
olması halinde, söz konusu veriye erişimi engellemek üzere ivedilikle
hareket etmiş olması.
Yukarıdaki hüküm, Yer
sağlayıcının işbu Kanun'un 8. ve 9. Maddelerinde
düzenlenen yükümlülüklerine halel getirmez.
3) 2. fıkra
uyarınca Yer Sağlayıcının hukuka aykırı
veriden fiilen haberdar edilmesi aşağıda belirtilen bilgilerin
kendisine ihbar edilmesi ile sağlanır:
-İhbarın tarihi,
-İhbarda bulunanın TC kimlik numarası
dahil kimlik bilgileri,
- Hukuka
aykırı olduğu iddia edilen veriye ilişkin
açıklayıcı bilgiler ve Yer Sağlayıcı
platformundaki URL Adresi,
- İlgili
içeriğe erişimin engellenmesini haklı kılan sebepler, buna
ilişkin bilgiler, dayanılan mevzuat hükümleri de dahil olmak üzere
hukuki ve maddi gerekçeler, ve
- İhbar
sahibinin daha önce içeriğin kaldırılması amacıyla
İçerik Sağlayıcıya yaptığı başvuru veya
bu başvuru yapılamadıysa, niye yapılmadığına
ilişkin açıklama
4) Yer
sağlayıcı, çocuk istismarı suçlarıyla mücadele
amacıyla sınırlı olarak yer sağladığı
hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini bir yıl ile kadar saklamakla ve
bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini
sağlamakla yükümlüdür.
5) Yer
sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre
sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri
itibarıyla farklılaştırılabilirler.
Sınıflandırılma yapılabilmesi için yönetmelik
tarafından içinde yer sağlayıcıların teknik, hukuki ve
ticari temsilcilerinin ve akademisyenlerin de bulunduğu en az yirmi
kişilik bir kurul oluşturulacak ve sınıflandırma bu
kurulun tavsiye kararları doğrultusunda yapılacaktır.
6) Yer sağlayıcı,
Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen
şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça
bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür. Yer sağlayıcı
kendisine ait olmayan bilgiyi mahkeme kararı olmadan veremez. Yer
sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya
sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas
bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin,
verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme
kararı talep edebilir.
Türkiye'de kurulu bir şirket olarak veya Türkiye'de
kurulu sunucuları ile faaliyet gösterip de yer
sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki
yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında
Başkanlık tarafından onbin Türk Lirasından elli bin Türk
Lirasına kadar idari para cezası verilir."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Ören, buyurunuz.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 88inci maddede Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Demokrasi adına çıktığınız
yol, tahmin ediyorum, diktatörlükle sonlanmaya doğru gidiyor. Almanyada
seçimleri kazanan Adolf Hitlerin Meclis önünde yaptığı
konuşmada söylediği sözle Başbakanınki uyum sağlamaya
ve uyum içerisinde görünüm sergilemeye başladı. Ne demişti Adolf
Hitler? Artık Almanyanın yargıcı benim. Başbakan ne
demişti Ergenekon davalarıyla ilgili? O da demişti ki: Bu
davaların savcısı benim. Sizin demokrasi adına
açtığınız sözde demokrasiyi, kaliteli, ileri demokrasi
anlayışını diktatörlükle sonlandırmaya doğru
hızla gidiyorsunuz.
Şimdi hangi engeli kaldırmaya
çalışıyorsunuz? İletişimle ilgili, İnternetle
ilgili. Peki, gerçekten samimiyseniz, bu konuda samimiyetinizi test etmek
gerekliyse, 2011 yılından önce CDler, kasetler ortaya çıkar
iken montaj kasetlerle Türkiye'nin birçok değerli siyasetçisini siyasetin
sonuna doğru getirmeyi düşündüğünüz anda bu hassasiyeti niye
göstermediniz? Neden bununla ilgili bir düzenlemeyi telekomünikasyonda
yapmadınız? Ama, o zaman işinize gelmedi, o zaman bunu
kullandınız, konuştunuz. Hatta, Başbakan miting
alanlarına çıktı, bununla ilgili, örf ve âdetlerimize,
ahlakımıza uymayan propagandalar gerçekleştirdi. Şimdi
değiştirme ihtiyacını niye hissediyorsunuz? Çıkanlar
hoş değil, söylenenler hoş değil. Dün çıkanlarla
ilgili, geçen hafta Sayın Başbakan dedi ki: Bu, geçmiş dönemde
çıkan kasetler örgüt tarafından, camia tarafından, cemaat
tarafından çıkarıldı. diye beyanat verdi, konuştu.
Peki, gerçekten bu böyleyse bugüne kadar Sayın İçişleri
Bakanı niye acaba bir araştırma açmadı? Gerçekten, dün
kanka olduğunuz, dün iç içe girdiğiniz, laf söyletmediğiniz
cemaatin bu kasetlerle ilgili bir kusuru var ise bugüne kadar niye bununla
ilgili gerekli olanları yapmadınız? Çünkü işinize gelmedi.
Şimdi niye yapıyorsunuz? İletişimin başına
Hükûmetin atadığı bir genel müdürü getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, her
çıktığımda söylüyorum. Bu yolun sonu karanlık. Dönün
suratınızı muhalefete. Bugün sizin bu
çıkardığınız kanunlar, bu
çıkardığınız yasalar yarın sizi
yargılayacaklar. O zaman diyeceksiniz ki: Niye çıkardık biz
bunları? Neden böyle bir yanlışı yaptık? Biz,
muhalefet olarak, o yanlışa girmenizi engellemeye
çalışıyoruz. Farklı anlayabilirsiniz, yanlış
anlayabilirsiniz ama lütfen buna dikkat edin. Yarın sizin
atadığınız kişinin yerine iktidara gelen parti
atayacaktır. O atanan insan sizi yargılayacaktır,
yargıladığı zaman da hepiniz birden bağıracaksınız.
Bakınız, şimdi ne yaptınız? 28
Şubatta ne dediniz? Neden çok huzursuz oldunuz? Fişlenmelerden. Yani
fişlenmeyi kabul etmediniz, dediniz ki: Demokratik bir ülkede
fişlenme mi olur? Doğrudur, demokratik bir ülkede fişlenme mi
olur? Sünni, Alevi, Çerkez, Kürt, cemaatçi, solcu, sağcı, hiçbir
şey olmaz, olmaması gerekli.
Sayın İçişleri Bakanımız,
siyaseten gelmediniz atamayla geldiniz, Anayasamızda da yeri var,
doğrudur. On beş gün içerisinde hangi kıstasları göz önüne
alarak 6-7 bin polisi yerinden aldınız, başka yere
atadınız? Gerçekten fişlemeye dayalı
Bu kadar
hızlı, bu kadar süratli olabilmesi için, bu polislerin, emniyet
müdürlerinin fişlenmesi gerekliydi. Gerçekten fişleme mi
yaptınız? Yani 28 Şubattan ağzımız yandı,
aman şimdi sıra bize geldi. deyip, gerçekten bir fişleme
yapıp on beş gün içerisinde emniyet müdüründen polise kadar 6-7 bin
kişinin yerini değiştirdiniz. Yetmedi, yargıda nasıl
yaptınız, niye yaptınız? Kimin hangi cemaate, kimin hangi
mensubiyeti olduğunu anladınız ki yüzlerce savcıyı, yüzlerce
hâkimi değiştirdiniz?
Değerli arkadaşlarım, bu
yaptıklarınız dün şikâyet ettiklerinizin
aynısıdır. Hani, çok önemli bir şey vardır -ben
kısaltılmışını okuyayım buradan- Hammurabi
Kanunları. Bir kitapta şöyle yazar: İlk
kanun koyucu olan Babil Kralı Hammurabi, tahtına
çıkınca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) Sayın Başkanım,
şurada gözüken dakikalar beni aldatmıştır.
BAŞKAN O yanlış. Ne yapayım?
HASAN ÖREN (Devamla) Ama, yapmayın
Ben oraya
bakarak konuşmamı devam ettiriyorum. Orada sizin monitörde
yaptığınız bir hatadan dolayı benim hata yapmama
vesile olamazsınız. Benim gözüm hem burada hem orada. Ne yapayım
şimdi, siz söyleyin.
BAŞKAN Bir şey yapamayız, çok özür
dilerim.
HASAN ÖREN (Devamla) O zaman, son şunu
okuyayım, bırakayım.
BAŞKAN O mümkün değil.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
Selamlayın ve bırakın.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Önerge çok Hasan Bey, önerge çok.
HASAN ÖREN (Devamla) Doğru söylüyorsun.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 88 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin
arz ve teklif ederiz.
Necati
Özensoy (Bursa) ve arkadaşları
"MADDE 88- 5651 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı
fıkralar eklenmiştir.
"(2) Yer sağlayıcı, yer
sağladığı hukuka aykırı içeriği bu Kanunun 8
inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde yayından
çıkarmakla yükümlüdür.''
"(3) Yer sağlayıcı, yer
sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini üç
aydan az ve altı aydan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre
kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve
gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Başkanlık bu bilgilerden
kendisine teslim edilenleri bir haftadan fazla saklayamaz. Bu sürenin sonunda
bilgiler Başkanlık tarafından geri getirilemeyecek şekilde
silinir. Yer sağlayıcının ve
Başkanlığın veri silme işlemleri Yönetmelikler
tarafından belirlenir.
(4) Yer
sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre
sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri
itibarıyla farklılaştırılabilirler.
(5) Yer
sağlayıcı, Başkanlığın talep ettiği
bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve
Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu tedbirler
vatandaşların kişisel mahremiyetini ihlal eden teknolojiler
kullanımını içeremez.
(6) Yer
sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki
yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında
Başkanlık tarafından onbin Türk Lirasından yüzbin Türk
Lirasına kadar idari para cezası verilir."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Özensoy, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, verdiğimiz önergeyle
ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Torba yasalar, yapılan kanunların kalitesini
gösterir. Tabii, özellikle bu dönemde de çok fazla torba yasa
yaptığımız için de bu dönemde yapılan kanunların
da çok fazla kaliteli olmadığı görüşündeyim. Bunun da
sebeplerine gelince; tabii, kişiye özel veya geneli içine alacak yasalar
değil de duruma göre, bugün bize dokunmayacak ama başkalarına
dokunacak veya başkalarına dokunsa da çok önemli olmayan bir
şekilde kanunlar yapılırsa, sonuç itibarıyla, gün gelince
bu yasalardaki boşlukların size ucu dokununca, işte böyle torba
yasalarla günü kurtarmanın peşinde oluyoruz maalesef. Bu da sizin de
ifade ettiğiniz gibi, zaman zaman biz araştırma önergelerinin
gündeme alınmasıyla ilgili teklifler verdiğimizde Siz burada
Meclisi boşa çalıştırıyorsunuz. diyorsunuz ama o
günlerde biz hep vatandaşın problemlerini dile getiriyoruz ama bu
yasa, işte, bire bir vatandaşın problemlerinin
dışında, özel olarak, böyle kanun boşluklarıyla size
sıkıntı olacak konuları kapatmak adına
yaptığımız bir yasa.
Şimdi, buna örnekler verelim, arkadaşlarımız
da verdi. Hepinizin bildiği gibi, 2011 seçimleri öncesindeki o
İnternet üzerinden Milliyetçi Hareket Partisine yapılan alçakça
saldırı ve ahlaksızca saldırılar
karşısında Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerinin ve
Sayın Başbakanın tutumunu çok iyi hatırlıyorum. O gün
o yapılanları, o İnternetteki yayınları veya
işte, sunanları, efendim, izleyenleri hiç kınamadı, aksine,
Sayın Başbakan mitinglerde çıktı İşte gördünüz
mü, MHPliler böyle, MHPli yöneticiler böyle. diye şimdi
ağzıma da almayacağım birtakım şeyler ifade etti.
Ama şimdi, dün de Sayın Bakan başta olmak üzere Teknoloji öyle
gelişti ki benim kafamı çıkartıp yerine başka kafa
koyabilirler. vesaire, vesaire gibi, tuzaklar vesairelerden bahsedildi.
Şimdi, dün Milliyetçi Hareket Partisine yapılan
o alçakça saldırıları -yatak odalarına kadar girilen- o
alçak adamların yaptıklarının bir tanesini bir cümleyle
kınamadınız, şimdi, bugün, bunlarla ilgili, size ucu
dokunmaya başlayınca tedbirler geliştirmeye
başladınız.
Bakın, Sayın Bakana buradan da -yeni Bakana-
bir şey ifade etmek istiyorum. Sağ olsun, yeni Bakan olmasına
rağmen, bu dönemde, hemen, şehit olan kardeşimiz Cengiz
Akyıldızla ilgili konuyu -beni de, Sayın Genel
Başkanım yanımda olduğu için, bilgilendirdi- takip
ettiğini ve işte, onlarla ilgili
İlgililer yakalandı,
soruşturma yapılıyor ama 2011deki bu konuyla alakalı, biz,
bu serverların kime ait olduğunu, serverlara kredi kartıyla
kimler tarafından para ödendiğini, telefon numaralarını ve
bir kişide 8 binden fazla telefon numarası olduğunu, genel
merkezdeki kamera kayıtlarından o genel merkezi izleyen, dinleyen o
istihbarat arabalarının görüntülerini vermiş olmamıza
rağmen -bizim görevimiz olmamasına rağmen- o konuyla ilgili bir
tane gelişme söyleyin bana.
Şimdi, Sayın Bakan -hem yeni geldi, iyi niyetli
olduğunu da, ifade ettiğim gibi, gördüm- lütfen, bu konu da
hazır gündemdeyken tekrar bu dosyaları bir açsın; geçmişle
ilgili, hiç olmazsa, bu yapılan hataların telafisi için, bu alçakça saldırıları
yapan, bu alçakça görüntüleri alenileştiren kimse bunlardan hesap sorulsun
diye buradan ifade etmek istiyorum.
Daha, işte, birçok konu konuşuldu: Masumiyet
karinesi. Dün, herhangi birimizle ilgili
Şahsımla ilgili bir
soruşturma yapılmıştı 2007 seçimlerinde, Başbakan
üç tane mitingde söyledi. O zaman daha çapulcu ismini taktı bize ama o
zaman masumiyet karinesi yoktu, şimdi hukukta masumiyet karinesi
başladı. İşte, men dakka dukka!
Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 88inci maddesinde yer alan 3.
Fıkranın yasa tasarısı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ertuğrul Kürkcü
Buyurunuz Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan,
sevgili arkadaşlar; burada biraz, aslında, beyhude konuşuyoruz
çünkü ispat etmeye çalıştığımız
antidemokratiklik, otoriterlik, uluslararası normlara
aykırılık, bunların hepsi aslında birer bedahet. Yani
bunu biz de biliyoruz, kamuoyu da biliyor, bu yasayı gündeme getiren parti
de, Hükûmet partisi de bunun böyle olduğunu biliyor. Bile bile bu yasa
çıkartılacak çünkü aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi
kurmayları şöyle düşünüyorlar: Seçimlere kadar,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar -ki belki genel seçimler
onunla birleşecek- biz bu yasayı çıkartırız. Bu yasa
Anayasa Mahkemesinde görüşülünceye kadar, Cumhurbaşkanı
tarafından geri çevrilinceye kadar bu yasa hükümleri geçerlidir.
Böylelikle, eninde sonunda geri dönecek olsa da bu yasa, biz bu firavun
tavrını sürdürerek sosyal medyayı kontrol altına
alabiliriz, muhaliflerimizi buradan kıstırabiliriz, aleyhimize yapılabilecek
herhangi bir yayının önünü kesmiş olabiliriz,
savcıların önüne kanıt ya da resen onları harekete
geçirebilecek suçlamaların gelmesini önleyebiliriz. Bundan başka hiçbir
amacı yoktur bu yasanın.
Bu yasa beş para etmez, bu yasanın savunulacak
herhangi bir tarafı yoktur. Daha önce de söyledik, bu yasa Türkiyeyi
dünyada İnternet yasaklarıyla, ifade özgürlüğü
sınırlarıyla tanınmış devletlerle aynı
sıraya sokacaktır. Fakat -yanlış
anlaşılmasın, geçen gün de bunu söyledik- İran ya da Çin,
bunlar Türkiyeden daha az önemli ülkeler değiller. Ancak, bu ülkelerin
devletleri halklarıyla bir toplumsal sözleşme yapmadılar;
onlara, sizin ifade özgürlüğünüzü, iletişim özgürlüğünüzü
garanti ediyoruz demediler, böyle bir taahhüdün altına girmediler. O
yüzden, orada o yasakların olup olmaması doğrudan doğruya o
ülkelerin halklarıyla devletleri arasındaki bir mesele. Türkiyede
ise devlet ile toplum arasında böyle bir sözleşme var. Bu
sözleşme üstelik Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle
birleştirilmiş, Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirgesiyle
ortaklaştırılmış, bütün uluslararası
anlaşmalarla ortaklaştırılmış olduğu için,
Türkiyeyi yönetenler, şimdi bunun daha gerisindeki bir yasayı
çıkartmaya tevessül bile etmemelilerdi; ediyorlar. Böylelikle, Türkiyeyi
değil, aslında kendilerini bu otoriter rejimlerle aynı hizaya
sokuyorlar.
Şimdi, buradaki en kritik mesele, halkın,
bizlerin, Hükûmetin dışında, aslında, bu yasanın
yürütülmesi, Türkiyedeki büyük İnternet
servis sağlayıcılarına, Vodafone, Turkcell, Türk
Telekom gibi şirketlere dayatılmış durumdadır.
Ticaretle, sektörel gelişmeyle, sektör uzmanlığıyla hiçbir
ilgisi olmayan bir birleşmeye bu
büyük oyuncular razı olacaklar mıdır? Müşterilerinin
bilgisini devlete peşkeş çekecekler midir, onların
ihbarcısı olacaklar mıdır? Tıpkı Kürdistanda
aşiretlere dayatılmış olan koruculuk gibi, bu
İnternet koruculuğu işini
küresel dünya, küresel medeniyet diye car car car konuşan bu
şirketlerin yöneticileri kabul edecekler mi, etmeyecekler mi, mesele
budur. Onların boynu Hükûmet karşısında büyük
olasılıkla eğik olabilecektir ama müşterilerinin onlardan
başka bir yere gitme hakkını da böylelikle bu yasa ellerinden
almaktadır. O nedenle bu İnternet
koruculuğu yasasına ne şirketler ne halk ne biz boyun
eğmezsek Hükûmeti kendi kaderiyle baş başa bırakabiliriz.
Gerçeklerden korkmak, gerçeklerden kaçmak Hükûmeti
akıbetinden kurtaramayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi
rejimi, Hükûmeti, bütün öteki despot hükûmetler gibi, sonunu tarihin
çöplüğünde bulacaktır. Güle güle arkadaşlar! Oy veriyorsanız
size de onlarla beraber güle güle! (BDP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi madde 89da üç adet önerge vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 89. uncu maddesinde yer alan 6. maddenin (d)
fıkrasında yer alan Başkanlığın talep
ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa
teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla"
ifadesinden sonra gelmek üzere;
"Erişim sağlayıcı kendisine ait
olmayan bilgiyi mahkeme karar olmadan veremez. Erişim
sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya
sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas
bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin,
verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme
kararı talep edebilir." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Muharrem
Işık
İstanbul Erzincan
Erdal Aksünger Aytuğ
Atıcı Ramis Topal
İzmir Mersin Amasya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 89'uncu maddesinin kanun
tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Erol Dora Abdullah
Levent Tüzel Altan Tan
Mardin İstanbul
Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa Kalaycı Erkan
Akçay Muharrem Varlı
Konya Manisa Adana
Seyfettin Yılmaz Yusuf Halaçoğlu
Adana Kayseri
Emin Haluk Ayhan
Denizli
BAŞKAN Komisyon, önergelere katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Buldan, sizden mi
başlayalım?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Erol Bey
konuşacak Başkanım.
BAŞKAN Sayın Dora, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 89uncu maddesi üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de ve dünyada İnternet yasakları ve
bazı ülkelerde sansür noktasında olan İnternet erişiminin
engellenmesi önemli bir gündem konusu olmuştur. İnternetin
yaşadığımız gezegeni iletişim ve haberleşme
noktasında bir köye dönüştürdüğü hemen herkes tarafından
kabul edilen bir gerçektir. Erişimi engelleme kararları, zaman zaman
suçun kişiselliği ilkesini göz ardı eden ve kullanıcı
aleyhine sorunlar çıkartan bir uygulama hâline gelmektedir. Küçük bir
içerik yüzünden İnternet sitesinin tamamını kapatmak veya
erişimini engellemek çok daha büyük sorunlara sebep olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kanun
değişikliği teklifi incelendiğinde,
değişikliklere göre, kamu istediği anda, mahkeme kararı
olmaksızın, istediği İnternet sitesini kapatabilecek yani
İnternetin kaderi tamamen hükûmetin eline geçecektir. Özel hayat gibi,
habercilikte herkes için değişik sınırları bulunan,
yargının bile yıllardır standart ölçüler geliştirmekte
zorlandığı bir kavram yeni düzenlemeyle, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığının bir İnternet
sitesindeki haberin veya görsel malzemenin doğrudan yayından
kaldırılmasına gerekçe yapılmak isteniyor. Yani, hükûmetin
atadığı bir bürokrat, başkalarının hak ve
özgürlüklerini korumak gibi hiçbir sınırı bulunmayan, uçsuz
bucaksız bir alanda, istediği haberi ve görsel malzemeyi, üstelik
yayını yapan İnternet sitesinden de habersiz olarak
doğrudan yayından kaldırabilecektir.
Yine mevcut 9uncu maddeye yapılmak istenen
başka bir ekle, idarenin doğrudan engellemediği bir içerikte
özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden
kişiler, Başkanlığa doğrudan başvurarak
erişimin engellenmesini isteyebileceklerdir. Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı yani idare, burada sadece,
başvuru sahibinin hakkın ihlaline neden olduğu öne sürülen
ilgili yayındaki haberin, içeriğin adresini, hangi açılardan
hakkın ihlal edildiğine ilişkin açıklamayı ve kimlik
bilgilerini ispatlayacak bilgileri eksiksiz vermesine bakacak; eksik yoksa
TİB bu talebi, uygulanmak üzere derhâl erişim sağlayıcılar
birliğine bildirecek ve erişim sağlayıcılar bu tedbir
talebini en geç dört saat içinde yerine getirecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
böylece, örneğin, bir haberde özel hayatının gizliliğinin
ihlal edildiğini öne sürecek olanlar, sadece Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığına başvurarak söz konusu
haberi yayından kaldırtabileceklerdir. Dikkat ederseniz, bu
düzenlemede de bir yargı denetimi kararı aranmıyor, içerik
sağlayıcıdan, örneğin haber sitesinden bir savunma ya da
görüş istenmiyor. Böylece, ilgili haber sitesinin kendi içeriğinden
çıkarılan haberden ancak çıkarıldıktan sonra haberdar
olabileceği bir düzen öngörülüyor.
Değerli milletvekilleri, hukuka aykırı
içerik ve zararlı içerik konusunun hâlen tam ayrımının
yapılamadığı günümüzde, İnternetteki suçlarla
mücadele etmek için çok sayıda hukuki çalışma
yapılmıştır. Avrupa Birliği Siber Suçlar Konvansiyonu
bu konuyla ilgili net bir çerçeve getirmektedir. Çocuk pornografisi, nefret
suçları, terör propagandası, kumar, fuhuş, organ ticareti,
kullanım hakları ve bilişim suçları
dışındaki içerikler ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmektedir.
İnternet, tüm dünya vatandaşlarının
ortak alanıdır, merkezî bir hükûmeti ve idare sistemi yoktur, ifade
özgürlüklerine yönelik yasak ve kurallar bu alanda geçersiz kalmaktadır.
Tüm yasal düzenlemelerde bu gerçek asla göz ardı edilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
demokrasiye ve bilişim teknolojilerinin önemine inanan bir sosyal devletin
birinci önceliği, sansürsüz ve ucuz İnterneti tüm
vatandaşlarına ulaştıracak çözümler oluşturmak olmalıdır.
İnternette fikir ve düşüncelerin yayılmasında büyük rol
oynayan siteler, çok sesliliğin ve demokrasinin bir parçası olarak
kabul edilmelidir. Şiddete ve kriminal suçlara teşvik etmeyen fikirler
ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. İnternet'in
kötüye kullanılarak hak ve özgürlüklere zarar verdiği durumlarda
uygulanacak yaptırımlar ise kullanıcıların hak ve
özgürlüklerini olumsuz yönde etkilememelidir. İnternette suçla mücadelede
sansürün etkisiz bir yöntem olduğu anlaşılmalıdır.
Bu gerekçelerle, önergemize desteğinizi bekliyor,
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Sayın Halaçoğlu, kim konuşacak?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben
konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Anayasamızın 28inci maddesi aynen şunu
söyler: Basın hürdür, sansür edilemez.
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Arkadaşlar, size bir şiir okumak istiyorum.
Hepinizin ilgisini çekeceğini düşünüyorum.
Adam seslendi: Rabbim, bana varlığından
bir emare göster.
Gökyüzünden bir kelebek süzüldü.
Ama adam görmedi.
Adam yine seslendi: Rabbim, bana
varlığından bir emare göster.
Bir kuş cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.
Adam tekrar seslendi: Rabbim, bana
varlığından bir emare göster.
Bir şimşek çaktı gökyüzünde, bir
yıldırım düştü.
Ama adam anlamadı.
Adam yine seslendi: Rabbim, bana
varlığından bir emare göster.
Bir cenaze geçti önünden.
Ama adam oralı olmadı.
Değerli milletvekilleri, tabii ki görmek için göz
gerekir, işitmek için kulak gerekir, duymak için his gerekir ve oralı
olmak için de gerçekten ama gerçekten, o konuya vâkıf olmak gerekir.
Şimdi, bazı arkadaşlarımız,
efendim, dün ortaya çıkan ses kayıtlarının doğru olup
olmadığını sordular. Şimdi herkese dinletmek
istiyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Doğru Hocam,
doğru.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Herkese dinletmek
istiyorum, bakalım ne düşünecek herkes. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ama,
bazılarının gözleri kör, kulakları sağır
olurmuş Hocam.
(Hatip, tablet bilgisayarından bir ses kaydı
dinletti.)
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkan,
böyle bir usul var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
böyle bir usul, esas yok! Sayın Halaçoğlu şu anda
yanlış bir iş yapıyor, lütfen uyarır
mısınız?
BAŞKAN
Ben bir şey duymuyorum zaten.
Sayın
Halaçoğlu
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) - Duyuyoruz, biz inanıyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, kendisi konuşmuyor, başka
şeyi yapıyor. Yani, paralel yapıya hizmet ediyor Sayın
Halaçoğlu.
BAŞKAN
Hayır, anladım da
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Yakışıyor mu size Hocam?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yakışıyor, yakışıyor.
Şimdi,
Allah aşkına, Yakışıyor mu? diye soruyorsunuz. Peki,
yahu hırsızlık yapan adama Yakışıyor mu? diye
sorulur mu Allah aşkına?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Ne biliyorsunuz? Mahkemeden karar mı
çıktı? Sabit oldu mu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Adam
tutmuş, resmen Anayasanın 28inci maddesini ihlal ediyor, sansür
uyguluyor, bir televizyona direktif veriyor, susturuyor, kaldırtıyor,
burada yazıyor, burada söylüyor telefon görüşmesiyle ve ondan sonra
diyorsunuz ki: Bu yakışıyor mu? Peki, Başbakanın
yaptığı yakışıyor mu arkadaşlar? (MHP
sıralarından alkışlar) Başbakanın
yaptığı yakışıyor mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Halaçoğlu, onun yeri başkadır.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Peki, ayrıca, sizin
yaptığınız yakışıyor mu? En azından,
sansüre sizin de karşı çıkmanız gerekmiyor mu? Ama
bakın, ben şunu söyleyeyim: Bunu kim kaydettiyse de yanlış
yaptı ama Başbakan daha çok yanlış yaptı,
Başbakanın talimat verdiği televizyon ondan da büyük
yanlış yaptı, basın ahlaksızlığını
yerine getirdi.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Ya yalansa!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) İnsan onuruyla yaşar. Onu söyledim demin,
anlamanız gerekir diye. Allahın varlığını Allah
sürekli gösteriyor anlamıyorsanız, burada da
sahtekârlığı anlamıyorsanız, daha ne
söyleyeceğiz?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, Allahın
varlığının anlamı bu mu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ne anlayacağız daha fazlasından? Hâlâ
konuşuyorsunuz. Burada adam ne diyor? Kaldırın, altta akan
yazıyı da kaldırın." diyor. Bunu söyleyen insan için
hâlâ savunmadasınız. İnsan insaf eder biraz ya! Şu Meclisin
bu gibi sansürlerin önüne geçmesi gerekir, kim yaparsa yapsın. Ama siz
hâlâ, bununla ilgili, tutmuşsunuz ileri geri Efendim, yaptı mı,
yapmadı mı? veya Bunu burada söylemeniz yakışık
alıyor mu? diyorsunuz. Ayıptır yani! Sizin kendi içinizde
yakışık alıyor mu bunu böyle söylemeniz? Eğer, benim
şimdi elimde yetki olsa Başbakanın konuşmasını
engellesem, televizyonlara baskı yapsam yakışık alır
mı arkadaşlar?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) MHPlilerin kasetlerini göstermek
yakışık alır mı? Kasetleri göstermek
yakışık alır mı?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gösterdiniz zaten!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Kim olursa olsun, bir
genel başkan, bir muhalefet genel başkanının
konuşması televizyonda veriliyor, sırf bundan dolayı
televizyona baskı yapıp durduruyorsa ben şunu söyleyeyim:
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bundan sonra televizyonların, özellikle
Habertürkün ortaya koyduğu hiçbir habere inanmayacağımız
gibi, bundan sonra onun televizyon programlarına da katılmayacağız,
ta ki yönetimini değiştirene
kadar, ta ki özür dileyip basın ahlakını yerine getirmeye söz
verene kadar. Siz, istediğiniz kadar takla atın, ne söylerseniz
söyleyin, mızrak artık çuvala sığmıyor. Bu
baskıya sizin de en azından tepki gösterecek kişiler
olmanız lazım. Bu millet sizden bunu bekler.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Oylayayım Sayın Elitaş,
tamamdır.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Elitaş. zaman kazanalım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 89uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam -saatini bilmiyorum-
Sayın Halaçoğlu buraya yine aynı şekilde, elektronik
cihazıyla çıktı, Konuşmayı dinleteceğim. dedi.
Sayın Halaçoğlu, o konuşmanın var olduğunu, doğru
olup olmadığını bilmiyorum.
(MHP sıralarının önüne pankart
asılması
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Oo, siz de
pankartçılığa başlamışsınız, tebrik
ediyorum!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Neye
başlamışım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Pankartçılığa başlamışsınız, tebrik
ediyorum!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Pankartçılığa
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Orada pankartlar
var, farkında değilsiniz herhâlde. Tebrik ediyorum!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sizin gibi sansürcülük yapmaktansa
bunu yapmak daha iyidir yani!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Doğru olup
olmadığını bilmiyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Götürmektense pankart
açmak daha iyi yani!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Doğru olup
olmadığını bilmiyoruz. Ama, gizlilik kararı
alınmış bir soruşturmayla ilgili bir konuyu buraya
getirmek, sizin yasaları ihlal ettiğinizin göstergesidir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Vay, vay, vay, vay!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İki: En önemli
mesele, Sayın Başbakanın o an o kişiye talimat verip
vermediği meselesinden öte, bir ülkenin Başbakanı
dinlenebiliyorsa, bir ülkenin Cumhurbaşkanı dinlenebiliyorsa
MUHARREM VARLI (Adana) Bunlar yanlış,
yanlış. Yanlış olduğunu söylüyoruz bunların. Siz
bağırıyordunuz, siz diyordunuz burada Öyle bir şey yok.
diye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
bir ülkenin yetkili
kurum ve kuruluşları dinlenebiliyorsa, bir ülkenin istihbarat teşkilatının
en gizli, mahrem olan bilgileri
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) On iki yıldır
iktidarsınız, niye bir şey yapmadınız?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
- Ne iş yaptınız siz on iki yıldır, ne iş
yaptınız? Dinleme sonucunda ne iş yaptınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
kamuoyunda ve
Halaçoğlu gibileri tarafından bütün insanlarla, bütün dünyayla
paylaşılıyorsa, o zaman dikkat etmek gerekir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ava giden avlanır
hemşehrim!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İşte, onun
için diyoruz ki: Bakın, şu anda bulunduğunuz tehlikenin
farkında değilsiniz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Biz farkındayız,
siz farkında değilsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Başbakanın bu söylediği şeyi burada ifşa ederken, AK
PARTİyi yaralarken...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Bunu bizi izlerken
düşünecektiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
Siz böyle yapıyorsunuz, buna müdahale
ediyorsunuz. derken içinde bulunduğumuz tehlikenin farkında
değilsiniz.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Bunu bizi dinlerken düşünecektiniz.
MUHARREM
VARLI (Adana) Biz farkındayız, siz farkında değilsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Birileri Türkiye Cumhuriyeti devletinin içerisine
virüs gibi sızmış, o paralel yapı dediğimiz sistem
virüs gibi sızmış
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ya, siz oluşturdunuz, siz! On senedir paralel
yapıyı siz oluşturdunuz, Allahtan korkun yani!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Türkiye
Cumhuriyetinin bekasını yok etmek için uğraşıyor ve
sizi de, Sayın Halaçoğlu, maşa gibi kullanıyor.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Paralel yapı
Sizin paraleliniz o yapı. O
yapı sizin paraleliniz. Neden bahsediyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) On bir yıl maşalık
yapmışsınız, bunu mu itiraf ediyorsunuz?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) O yapı sizin paraleliniz yani! Neden bahsediyorsunuz?
Allah, Allah!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) On iki yıl kullanmışlar sizi maşa gibi.
Ayıp!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz.
2.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vallahi
maşa gibi kullanılanların kimler olduğu biz çok iyi
biliyoruz. Daha, on iki yıldır beraber olduğunuz paralel
yapılanmayla kimler sizi kullandıysa siz kendiniz itiraf ediyorsunuz,
kimleri kullanmışlar bu gözüküyor.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Yani, başkası kullanıyorsa sen mi
dinledin onu? O dinlemeyi sen mi yaptın? Bunu yapan, maşa gibi
kullanmış oluyor işte.
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Siz yapıyorsunuz, siz.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ya, sizin yaptığınız paralel
yapı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - Ama şunu söyleyeyim: Biz, gizli
yapılanmanın ne olduğunu çok iyi biliriz ama o gizli
yapılanmayla on iki senedir farkına varmadan eğer birlikte
hareket ettiyseniz, o gizli yapılanmadan haberiniz yoksa ve bugün ondan
şikâyet ediyorsanız, o zaman, siz devlet işinden hiç anlamıyorsunuz
demektir.
İkincisi:
Bu konunun mahkemeye intikal ettiğini ne zaman duydunuz? Mahkemeye intikal
etti mi arkadaşlar bunlar? Hiç kimse söyleyebilir mi? Mahkemeyle hiç
alakası yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Soruşturma diyoruz
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yok mahkemeyle alakası bunun.
Sadece,
Sayın Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanıyla görüşmüş, diyor
ki
Sayın Başbakan da tam olayların çıktığı
zaman nereye gitmiş? Fasa gitmiş. Cumhurbaşkanı
inisiyatifi ele almalı, bunu düzeltmelidir. diyor ama Başbakan yok,
Cumhurbaşkanını göreve çağırıyor ve Başbakan
her şeyden haberdar, Fastan telefon açıyor ve diyor ki: Şu
konuşmaları kaldır.
Şimdi,
beyefendiler, siz kimin kullandığını söylüyorsunuz, kim
tarafından nelerin ortaya çıkarıldığını
söylüyorsunuz. Dün, dünya kadar iş çıkarılırken neden sesiniz
çıkmıyordu? Kim çıkarıyordu o zaman,
yandaşlarınız mı çıkarıyordu? Niye sesiniz
çıkmıyordu o zaman? Paralel devlet diyorsunuz, millî ordunun
kumpasa uğradığını söylüyorsunuz. Siz, o zaman yok
muydunuz bu devleti yönetirken, neredeydiniz? Şimdi mi aklınız
başınıza geldi?
FARUK
BAL (Konya) Tatilde, tatilde!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Siz tatil mi yapıyordunuz?
MUHARREM
VARLI (Adana) Ucu kendilerine dokundu, acıtmaya başladı.
TUFAN
KÖSE (Çorum) Başkasına olunca iyi!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Devlet yöneten insan
beş gün sonra ne olacağını bilir ama siz, üç sene sonra ne
olacağını bilmiyorsunuz. Anayasayı
değiştirdiniz, şimdi HSYKda yanlış yaptık.
diyorsunuz. Üç sene öncekinden bile haberiniz yok, ondan sonra
konuşuyorsunuz. Aklını başına alsın herkes ve ona
göre konuşsun.
Hepinize saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.16
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin;
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 89 uncu maddesinde yer alan 6. maddenin (d)
fıkrasında yer alan Başkanlığın talep
ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa
teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla"
ifadesinden sonra gelmek üzere;
"Erişim sağlayıcı kendisine ait
olmayan bilgiyi mahkeme karar olmadan veremez. Erişim
sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya
sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas
bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin,
verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme
kararı talep edebilir." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erdal
Aksünger (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Aksünger, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bugün 3 kere isminizi okudum, nihayet
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Evet.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kapanıştan önceki, aslında,
tartışmayla ilgili birkaç konu söylemek istiyorum, dinlemeyle ilgili.
Bu memlekette ne facialar yaşandı, bir kısmı da buradaki
kurum başkanlarının olduğu yerlerden kaynaklı. Bu
memlekette öyle facialar yaşandı ki biz dinleme komisyonunda
bunların hepsini bir vesileyle aslında gündeme getirdik, şerhler
koyduk ama soruşturma falan Hak getire.
Bakın, kanunda çok açıkken, kişinin
isminin, soy isminin yazılması ve suçunun -istihbarati bilgi bile
olsa- yazılması ve arkasından kolluk kuvvetinin bir savcıya
götürdükten sonra, o savcı da bunların hepsine bakıp Kanuna
uygun. dedikten sonra yargıcın önüne koyması ve arkasından
dinlemenin başlaması gerekiyor ve bu dinlemeyi yapacak olan da
TİB ve bu kadar büyük prosedür içerisinde, hukuk varken bu memlekette
adları kodlanarak binlerce insan dinlendi. Binlerce insanla ilgili bu
iddiaların hepsi mahkemelerde delil olarak kullanıldı ve yasada
bunların imha edilmesi gerekirken bunlar imha edilmedi -bunlar
aşikârdır, bunlar belgelidir- başka insanların, öyle veya
böyle eline geçti.
Şimdi, devletten, paralel devletten, derin
devletten, şundan, bundan bahsediyorsunuz. Nereden bahsettiğiniz
önemli değil, ortada hukuk yok. Devletin bütün kademeleri birileri
tarafından tarumar edilmiş. Yani, ayrıca, madem
dışarıda böyle bir yasa dışı örgüt var,
birilerini dinlemek için öyle veya böyle koşullanmış. Peki, bunu
araştıran bir kolluk kuvveti var mı? Millî İstihbarat
Teşkilatında, böyle dışarıdan gelen, içeride bir
vesileyle olabilecek olan zafiyetleri yaratacak olan bir çeteye karşı
bir eylem planı var mı? Hayır, yok. Emniyet İstihbarat teşkilatında
var mı? Hayır, yok.
Biraz önce İçişleri Bakanı burada
oturuyordu. Kendisine bir şey sorayım: Bu memlekette 2010dan beri
Emniyet İstihbarat teşkilatında envanter
tutulmadığı iddiası var; çıksın, cevap versin. O
araçların nerede olduğunu açıklasın, Almanyadan hangi
şehirden, hangi markalı araçların buraya getirildiğini ve
şu anda onların olduğunu iddia etsin, nerede olduğunu
açıklasın; edemez, edemez.
Bakın, şimdi,
TİBe yetkiyi vereceksiniz; peki, tamam. E, bu aynı TİB
değil mi? Diyor ki TİB Kanununda: Eğer sana yargıdan
dinlemeyle ilgili bir konu geldiğinde sen bunu yasal görmüyorsan,
sakıncalı görüyorsan iade et. İyi de buna rağmen, 8 bin
tane takma adıyla, kod adıyla adamın dinlendiğini,
komisyonda biz bir sürü insandan duyduk hepsini. Sorduk, hayır, aksine bir
şey söyleyen olmadı. Bunların bir kısmı bu ülkedeki
bazı davalarda delil olarak kullanıldı, nereden geldiğini
kimse söyleyemedi. İtirazlar varsa buraya edilmesi lazım bütün
itirazların. Bu memlekette bunların hepsi yaşandı. Devlet
içinde devlet varsa, derini varsa, paraleli varsa buradaki insanların
hepsinin suçudur. Bunu açıkça ifade etmek istiyorum.
Şimdi, yasa üzerinde
önergelerimiz var. Alternatif erişim yollarının
araştırılması
Şunu söyleyeyim: Zaten temelde 5651in
şu andaki hâliyle komplesine karşıyız; partim olarak
söylüyorum, komplesine karşıyız zaten. Bu yasa bir ceza
yasası olarak geliyor şu anda, sansür yasasıdır, ne
derlerse desinler.
Alternatif erişim
yollarının bulunması diyor. Nasıl bulacaksınız?
Mesela bütün tünelleri kapattınız; öyle mi, öyle bir yeteneğimiz
var mı bizim? Mesela bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinin bugüne kadar
attığı adımlarla, oluşturduğu büyük
know-howlarla biz böyle bir teknolojiye mi sahibiz? Hayır, böyle bir
şey yok. İşte, proxyleri mi önleyeceğiz, VPNleri mi
önleyeceğiz veya Ktunnelleri mi önleyeceğiz? Ne
yapacağız? Hayır, onu yapmayacağız ama size çok ilginç
bir şey söyleyeyim: Millî İstihbarat Teşkilatının
-öyle veya böyle- kuruluş kanununda diyor ki, yurt dışı
sinyalleriyle ilgili konuda sen kanuna ihtiyacın olmadan görevlisin yani
oraya buraya başvurmana gerek yok. Şimdi, siz eğer yurt
dışında Googleın veya YouTubeın, Facebookun bir
sayfasına gidip bir şeye bakıyorsanız sinyal
dışarıya gittiği için Millî İstihbarat Teşkilatının
hiçbir kanuna dayanmadan burayı öyle veya böyle durdurma, inceleme,
fişleme hakkı görünüyor; bu yasada görünüyor, şu anda görünüyor.
Eğer bunlar hani
Orada ne olduğunu
yazmamışsınız, hani alternatif erişim yolları,
nedir mesela? Söyleyin, çıkın buraya. Bizim bilmediğimiz bir şey
mi var? Çıkın, açıklayın. Öyle bir şey yok. Yani,
tamamen karşıyız ama bu maddeyi burada
yazdığınız için söylüyorum. Zaten bunların çoğu
da öyle, teorikte olabilir bunları yazmışsınız-
pratikte uygulaması mümkün değil. Bu ülkede son on-on beş
yılda memleketi o kadar çok geri bıraktınız ki
teknolojiden, altyapı yatırımlarından; yok FATİH
Projesidir, yok bilişim sınıflarıdır, milyarlarca
doları oraya buraya harcadınız, onların hepsi de çöpe
gitti. O yüzden böyle bir teknolojiniz yok diyor, kalanları daha sonraki
maddelerde konuşmak üzere hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 90da birbiriyle aynı mahiyette üç önerge
vardır. Önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 90 ıncı maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Seyfettin
Yılmaz Emin
Haluk Ayhan
Konya Adana Denizli
Erkan Akçay Muharrem
Varlı Yusuf
Halaçoğlu
Manisa Adana Kayseri
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Erdal Aksünger Muharrem
Işık Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İzmir Erzincan İstanbul
Aytuğ
Atıcı Ramis
Topal
Mersin Amasya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) - Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz, sizden
başlayalım. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
arkadaşlar, Erdal arkadaşımız birkaç noktaya değindi.
Burada erişim sağlayıcıları birliğini
kuracaksınız yani Türkiyede 196 tane erişim
sağlayıcı var; büyük var, küçük var, dükkân gibi olanlar var ama
bu maddeyle, eğer erişim sağlayıcı bu birliğe üye
değilse faaliyette bulunamayacak yani erişim sağlayıcıları
artık sizden izin isteyecek, onayınız olmadan
çalışamayacak. Birinci yasağı, çalışma
hürriyetini engellemekten yaptık.
İkincisi: Microsoftun, Googleın, dünya devi
ABD ve diğer kaynaklarda olanların temsilcilerini burada sorguya
suale çekeceksiniz, sorumluluk vereceksiniz, görev vereceksiniz; hak yok.
Şimdi, bunu bıraktık.
Şimdi, TİB olarak siz dinleme yapıyor
musunuz, yapmıyor musunuz? Bütün mesele burada arkadaşlar. Gizli
dinleme bu ülkede var mı, yok mu? Kaset, şantaj, İnternet var
mı, yok mu? Şimdi, bakın arkadaşlar, TİB, adli
makamların verdiği gizli dinlemeleri yapıyor. Şimdi, adli
makamların verdiği gizli dinlemeleri yapan TİB, dinlemenin
merkezi, hem emniyetten hem jandarmadan gelen dinleme
kayıtlarını alıyor, mahkeme kararlarını uyguluyor.
Kocaman depoları var, hatta yıllarca saklıyor; beraber
araştırma komisyonu olarak da gittik gördük. Şimdi, siz gizli
dinlemeyi çözmeden, yasa dışı, ahlak dışı, onur
dışı, insanlık dışı, haysiyet
dışı, alçakça dinlemeleri ve şantajları önleyecek
mekanizmayı geliştiremedikten sonra istediğiniz yetkiyi elinize
alın, dört saatte kapatın, yıkın, yakın, ne
yaparsanız yapın hikâye. Boş konuşuyorsunuz, boş.
Bakın önleyici dinleme adı altında
arkadaşlar, önleyici dinleme adı altında 81 ilin bütün
valileri, kaymakamları, emniyet müdürleri ve jandarma komutanları
dinleme yapıyor. Türkiyede, dinleme, ayağa düşmüş
arkadaşlar; gizli dinleme uzman çavuş ve bekçi düzeyine
düşmüş bu ülkede. Uzman çavuş ve bekçi düzeyine düşen gizli
dinlemede, kamu görevlilerinin yüzde 80i Cumhurbaşkanını da,
Başbakanı da, üst yargıyı da, memleketi de, parlamenterleri
de tabii ki dinler.
Buraya bir İçişleri Bakanı geldi, bu
kürsüde konuşurken dedi ki: BDP milletvekillerini dinledim. Bu kürsüden
bu kadar açıkça söyledi, açıkça. Bundan daha açığı
olabilir mi? Biriniz Ayıp değil mi, hukuk dışı
değil mi, yaptığın suç değil mi? dediniz mi, biriniz
dediniz mi Allah aşkına? Yok.
Şimdi, gizli dinleme kapınıza
dayandığı zaman ve tehlike çemberine girdiğiniz zaman bunun
önlemini almak istiyorsanız, işte, dört parti grubu... Gizli dinleme
komisyonunda önerilerimiz var. Gelin, bunun önlemini alalım. Ben her
partiden birer kişi öneriyorum. Bir haftada, Türkiye'de gizli dinlemeyi
tarihe gömeriz, tarihin çöplüğüne gömeriz;
ahlaksızlığı da, edepsizliği de, hukuksuzluğu da,
bütün bunları da bir haftada tarihe gömeriz. Gelin, varsa yüreğiniz,
samimiyseniz, gizli dinlemede, bu ahlak dışı dinlemede yürekli
bir şekilde Varım. diyorsanız, gelin, bunu düzeltelim.
Eğer bunun anayasasını biz yaparsak, yasasını biz
yaparsak işte TİBe bu yetkiyi verirken de hiç kimse bu kadar fazla
korkmayacaktır çünkü TİB bir idari kurumdur. İdare hükûmete
bağlıdır. Hükûmet yargının karşısında
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Kaplan, biz varız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Siz varsınız, MHP
var mı? BDP olarak varız.
Sayın Elitaş siz de var mısınız?
Gizli dinlemeyi, gelin, bir haftada anayasal düzenlemeyle yok edelim,
bitirelim. Çok basit, bir haftada bunu bitiririz; bunun iddiasında
bulunuyoruz. Ben iddia ediyorum; bir hafta içinde, Türkiye'de, gizli dinlemeyi,
röntgenciliği, ahlaksızlığı, izlemeyi, takip etmeyi,
bunu edenleri yakalamayı, tespit etmeyi bitiririz. Buna yüreği olan
gelsin, onurlu olan gelsin. Kapımızı açıyoruz, bütün
milletvekilleriyle buna hazırız, ben hazırım. İktidara
da hodri meydan! Buyurun siz de gelin. Gelin, kuralım komisyonu, bu hafta
çözelim bu işi; bu kadar açık diyorum. Bırakın sansürü
mansürü, eften püften işlerle uğraşmayı; gelin,
kuralım korkmadan diyorum.(BDP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan Ben de
hazırım. diyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İnternet ortamında yapılan
yayınların düzenlenmesiyle ilgili konuşuyoruz. Şimdi,
değerli milletvekilleri, böyle bir düzenlemeye niye ihtiyaç duydunuz, önce
onu sorgulamak gerekiyor. Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki üç gün
önce: Cumhurbaşkanını bile dinlemişler, beni dinlediler,
çocuklarımı dinlediler. İnsana sorarlar
Bunu bizim
Karaisalıda, Saimbeylideki Ahmet Amca söylemiyor. Söyleyen kim biliyor
musunuz? Bu ülkenin Başbakanı.
O zaman, Başbakana şunu sormak lazım: On
iki yıldır Sayın Başbakan siz ne iş yapıyorsunuz?
Yani, on iki yıldır bunların gereğini yapmıyorsunuz da
bundan sonra mı gereğini yapacaksınız?
ENGİN ALTAY (Sinop) Salma salıyormuş,
salma; salma salmakla meşgulmüş.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) O zaman, bu ülkeyi siz
yönetemediğinizi kendi kendinize deklare ettiniz Sayın Başbakan.
Şimdi, buna niye ihtiyaç duydunuz biliyor musunuz, hâlinizden memnundunuz,
niye ihtiyaç duydunuz? 17 Aralık ve 25 Aralıkta asrın
yolsuzluğu var, bunu kabul etseniz de böyle, kabul etmeseniz de böyle.
Şu anda Türkiyede yolsuzluğa batmış bir suç çetesi örgütü
var, yolsuzluk her tarafa sirayet etmiş. Şimdi, bunun önüne geçmek
için ardı ardına birtakım yasalar çıkarmaya
çalışıyorsunuz alelacele. HSYK Kanununu getirdiniz apar topar,
gece gündüz çalıştınız ama Adalet Bakanı devreye
girdi, 1. Dairede operasyon yaptı; savcıların, hâkimlerin yerini
değiştirince yarısından sonra işi çektik. Şimdi,
geldiniz, savcıları, hâkimleri değiştirince bu işten
sıyrıldığınızı düşündünüz ama ardı
ardına birtakım yayınlar çıkmaya başlayınca
şimdi İnternet yasasını getiriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, şunu unutmayın:
Bakın, biraz önce kızdınız, maşa dediniz, şu
dediniz, bu dediniz ama bir Başbakan ta Fastan Habertürkün Genel
Yayın Yönetmenini arayarak MHP Genel Başkanını
çıkarmayın. diyor. Böylesi 28 Şubat sürecinde olmadı. 28
Şubat sürecini mumla aratır hâle geldiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Andıççı
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Evet, evet; o 28
Şubat sürecinde birtakım andıççılar vardı, bugün de
Başbakanın andıççıları var.
Ama, unutmayın -bakın- 28 Şubat sürecinde
de fişlemeler vardı, 28 Şubat sürecinde de birçok insan
fişleniyordu, birçok insanın yerleri bir gecede
değiştiriliyordu.
Yok mu Efkan Ala? Nereye gitti bilmiyorum. Şimdi,
Efkan Ala, millî iradeden bahsediyorsunuz. Efkan Ala millî iradeyi nereden
temsil edecek, bizim gibi seçilip mi geldi? Ama gelen İçişleri
Bakanı her gün 1.500-2.500 polisin yerini değiştiriyor; yetmedi,
Millî Eğitime el attı, kardeşini oraya getiriyor; Maliyeye
müdahale ediyor. MİT'ten raporlar geliyor, MİT'ten!
MİT'in işi nedir, MİT'in işi?
MİT'in işi, bu ülkenin güvenliğini sağlamaktır ama
bakıyorsunuz, MİT, MHPli iş adamlarını
fişlemiş, CHPli iş adamlarını fişlemiş.
Bizde iş adamı kalmadı ki bütün iş adamları sizde;
ortada, ihalelerden alınan
Ama, şunu unutmayın değerli
milletvekilleri, bakın, 28 Şubat sürecini yürütenleri iyi
hatırlayın. 28 Şubat sürecinin aktörleri ne diyordu? Bin
yıl sürecek bu. diyordu, Bin yıl. Ama Cenab-ı Allahın
takdiri ve bu milletin iradesiyle bir yıl, iki yıl bile
dayanamadılar, yerle bir oldular. Kendilerini bin yıl devam edecek
şekilde kodlamışlardı.
Bugün ben Sayın Başbakana bakıyorum,
hiçbir şekilde bu iktidardan gitmeyecek şekilde kendisini
kodlamış. Bugün çıkanlar onlar. Öyle bir hâle geldi ki Askerî
vesayeti kaldırdım, yargı vesayetini kaldırdım,
bürokraside hâkimiyeti elime aldım. diyen Başbakan, dün bu operasyonları
yapanları ayakta alkışlıyordu. Bugün diyor ki grup
başkan vekili: Paralel yapıyla beraber misiniz?
Varsa bir paralel yapı, siz beraberdiniz Sayın
Elitaş; siz beraberdiniz, AKP beraberdi. Bir kere bunu mantık olarak
düşünün.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman
doğruların yanında durduk ama siz Askerî vesayeti, yargı
vesayetini kaldırdık. diye bu millete övünerek gittiniz, oy
istediniz. Bunları yapınca neye kapıldınız biliyor
musunuz? Kendinizi dokunulmaz hissetiniz, Kimse bize dokunamaz. dediniz ve bu
ülkeyi tek adamlık modeliyle yürüttünüz, tek adamlık modeliyle
yönettiniz; kanunları bir tarafa bıraktınız, yasaları
bir tarafa bıraktınız; sizin talimatınızla aynı
anda 10 tane medya aynı manşeti attı, yanlışları görmedi.
Sandınız ki hiçbir şey ortaya çıkmayacak ama Allahın
indinde her şey açığa çıkacaktır. Bugün bu yasalarla,
bugün bu gücünüzle her şeyin üstesinden gelebilirsiniz ama Allahın
adaletinden kurtuluş yok. Ey AKP milletvekilleri, bu işe
bulaşmayanlar gerçekten elini vicdanına koyarak Allahın
adaletini her zaman hatırlayacaklardır.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Sayın Aksünger, buyurunuz.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada kod adı ESB (Erişim
Sağlayıcıları Birliği) ben buna kiralık katil
diyorum. Neden? Şimdi, böyle bir birliğe niye ihtiyaç olsun ki?
Türkiyede Erişim Sağlayıcıları Birliğinin hâkim
sağlayıcısı kim? TÜRK TELEKOM. TÜRK TELEKOM olmadan sabit
hatlar üzerinden İnternet bir yere gidebilir mi ya, böyle bir şey
olabilir mi yani? Mümkün değil. TÜRK TELEKOM kimin? Sizin birilerine
verdiğiniz adamların, kiminse bilmiyorum yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Acaba verdiler mi?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Onu bilemiyorum, o başka
bir konu.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, başka bir şey
var mı?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Şimdi, TÜRK TELEKOMun
Hayır. dediği bir işin Türkiyede bir yere
sağlanması mümkün değil. Bu, İnternet olur, süt olur, et
olur; bilmem yani. Eğer TÜRK TELEKOM veriyorsa bir şeyi,
Hayır. diyorsa -o bir kere hâkim sağlayıcı- o Yok.
diyorsa bu iş yok. Şimdi, bu adam böyleyken sen niye böyle bir birlik
kuruyorsun? Sebebi şu: Dünyanın gelişmiş demokrasilerinde
bu iş öyle veya böyle eleştirilecek zaten, Türkiye yerden yere
vurulacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 8inci madde, 9/a,
bunların hepsi bir vesileyle çok ciddi mahkûmiyet kararlarına tabi
olacak. Diyorsunuz ki: Kararı biz vermiyoruz, sivil toplum kuruluşu
veriyor. İyi de bu sivil toplum kuruluşuna ihtiyaç yok ki. Madem
böyle bir şey var, TİB Başkanı TÜRK TELEKOMa sabit hatlar
konusunda desin ki: Kapat şurayı. Kapattırır zaten yani.
Ayrıca, burada BTK var. BTK, bu memlekette tüm bu kurumların üzerinde
balta sallayan bir kurum yani canının istediğini o da
kapattırabilir. Bu niye? Bu, sadece Avrupa Birliği ve dünyaya
şirin görünmek için oluşturulmuş, benim hani kendi tabirimle
kiralık katil dediğim, maşa olan bir kurum. Bu kuruma ihtiyaç
yok, çok saçma sapan bir şey. Şimdi, madem BTK, TİB bu kadar
kabiliyetli kurumlardı
Bir şey söyleyeceğim, 2011 yılında
biz bunu hatta komisyonda söyledik: TÜRKTRUST tarafından Ankara
Büyükşehir Belediyesine, EGOya sertifika verildi, kök hücre
sertifikası. Bu ne demek biliyor musunuz? Bütün herkesin kişisel
bilgilerine ulaşabilme imkânı. İkinci bir yer de Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Merkez Bankasına verildi.
Şimdi, bu sehven meselesi var ya
Yani, TÜRKTRUST öyle bir kurum ki
Türkiyedeki bu güvenlik sertifikalarını veren bir kurum. Şimdi,
Merkez Bankası bunu TÜRKTRUSTa geri iade ediyor, Bu, bana
yanlış verilmiştir. diyor, Benim aslında yapmak
istediğimin, yeteneklerin çok üzerinde bana yetki veriyor. diyor ama
nedense Büyükşehir Belediye Başkanının EGO kurumu bunu iade
etmiyor, neredeyse bir yıl boyunca bu sertifikasyonla öyle veya böyle
bazı işlemler yapıyor.
Size küçük bir şey söyleyeceğim. Ben komisyonda
TÜRKTRUSTın başındaki yetkili bir arkadaşa ismini
vermeyeceğim- sormuşum: Bak, bu belgeyi bana verseniz ben bu
gördüğün, sokakta yürüyen vatandaşların bütün bilgilerini
alabilir miyim, banka bilgilerini alabilir miyim veya şifrelerini alabilir
miyim dediğimde bana dedi ki kendisi: Elinizde böyle bir sertifika varsa
tabii ki alabilirsiniz. Ne demek? Yani, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
bir kurumu, Türkiyede siz mail de atsanız, bir bankaya da girseniz
oralarda sizin bilginizi elde edebilme akreditasyon belgesini eline
geçirmiş bir yıl boyunca. Bu, hani böyle sorumlu bir kurum gibi,
Kuzey Kıbrıstaki Merkez Bankası gibi, hiç de Ya, bu bize
yanlışlıkla verilmiş, sehven vermişsiniz.
dememişler, bir sene kullanmışlar. İş ortaya
çıkınca ne olmuş? Ya, yanlışlıkla oldu. deyip
Peki, bu adamlara ne yapılmış? Hiçbir şey
yapılmamış. Denetim var mı? Yok. Peki, bu bilgiler
gerçekten alınmış mı, insanların bilgileri birine
satılmış mı? Hiç kimse bunu bilmiyor. Peki, bazı
arkadaşlar, sosyal medya üzerinde birinin kimlik bilgilerine akşam
gördüğünde sabah nasıl ulaşıyor? Çıksın bunu BTK
Başkanı açıklasın, nasıl ulaşıyormuş
yani? Buradaki arkadaşlar konu biraz teknik olduğu için belki bu
konuyu açıklayamayabilirler, o açıklayabilir veya TİB
Başkanı açıklasın, nasıl ulaşıyormuş?
Böyle bir belge varsa, böyle bir sertifika varsa ulaşabilir mi? Evet,
ulaşabilir. Çünkü bizi uyaran kim? Dünyanın öbür tarafından bizi
uyaran bir kurum; Google Chrome uyarıyor bizi, diyor ki: Burada, bu belge
sahte olabilir. Benim mail datalarımın, mail verdiğim bütün
vatandaşların, hepsinin bilgilerini alıyor. diyor. Sadece
Googleın değil, buna benzer tüm maillerin, hepsinin gittiği
adresleri almış. Bakın, bu, büyük bir skandaldır. Bununla
ilgili hiçbir şey yapılmadı. Buradan tekrar suç duyurusunda
bulunuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksünger.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saat
yedi olduğuna göre, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
91inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 91 inci maddesinde yer alan 5651
sayılı kanunun 7. maddesinin 4. fıkrasında yer alan
"Bu maddede belirtilen yükümlülükleri ihlal eden ticari amaçla toplu
kullanım sağlayıcılarına, ihlalin
ağırlığına göre yönetmelikle belirlenecek usul ve
esaslar çerçevesinde uyarma, bin Türk Lirasından on beş bin Türk
Lirasına kadar idari para cezası verme veya üç güne kadar ticari
faaliyetlerini durdurma müeyyidelerinden birine karar vermeye" ibaresinden
sonra gelmek üzere "mahkemeler yetkilidir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Muharrem Işık
Erdal
Aksünger
İstanbul Erzincan
İzmir
Aytuğ Atıcı Ramis Topal Binnaz Toprak
Mersin Amasya
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 91'inci maddesinde yer alan "mahalli
mülki amir yetkilidir. " ifadesinin "ilgili yetkili mahkeme"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Erol Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Altan
Tan Abdullah Levent Tüzel
Şırnak Diyarbakır İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 91 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Seyfettin
Yılmaz
Manisa Konya Adana
Emin Haluk Ayhan Yusuf
Halaçoğlu Muharrem
Varlı
Denizli Kayseri Adana
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)- Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği
önerge
Gerekçeyi mi okutayım?
CELAL ADAN (İstanbul) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Bu madde ile İnternet kafeler dahil olmak üzere
bütün İnternet toplu kullanım sağlayıcılar, konusu
suç oluşturan içeriklere erişimin engellenmesi ile mükellef
tutulmaktadır. İşletmecilerin neyin konusunun suç teşkil
ettiğini bilmek zorunda olmaları eşyanın tabiatına
terstir. Bu madde bir korku ortamının yaratılmasını ve
mahkeme kararı olmamasına rağmen yine otosansür mekanizması
erişimin engellenmesini sağlamaya yöneliktir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 91inci maddesinde yer alan mahallî mülki
amir yetkilidir. ifadesinin ilgili
yetkili mahkeme olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
arkadaşlar, gerçekten çok ciddi bir konuyu konuşuyoruz burada.
İnternet servis sağlayıcıları -kod adı, Erdal Bey
koydu- bundan sonra her şeyi onlardan bilecek TİB, işi kolaya
almış, dört saatte karar verecek, yakalarına
yapışacak. Peki, İnternet sınırlamaları ne tür
kayıplar getirecek? Bunların ekonomik ve sosyal alandaki götürülerini
hiç hesaba katıyorlar mı? Yok.
Şimdi,
bakın, şu ana kadarki uygulamada çıkan
sıkıntıları, bugüne kadar olanları -yani bugünden
sonra olacakların habercisi olsun diye bunları sayacağım-
sayayım size: Oranlılık yani ölçülülük ilkeleri
gözetilmemiş.
Kanunun
amacı dışında erişimi engelleme kararları
verildiği
Ee, bundan sonra daha fazlası olacak, bu konuda hiç
kimsenin tereddüdü olmasın.
Farklı
hukuki sebeplere dayanarak verilen erişimin engellenmesi kararlarında
bireylerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlandıran
sonuçların doğduğu
Ölçünüz var mı? Yok. Hâlbuki, bir
anayasa, sözleşmeler, İnsan Hakları Sözleşmesi filan, o da
yok.
Erişimin
engellenmesi kararlarının yerine getirilmesindeki koordinasyon
eksikliğinden dolayı hak kayıplarının ortaya
çıktığı gözlemlenmiş.
Şimdi,
bakın, sorumluyu buldunuz. Erişim Sağlayıcıları
Birliği yoktu, bunlar oluyordu değil mi? Gizli dinlemeyi kim
yapıyor arkadaşlar? MİT. Uludere katliamı olayında,
bakın, 22 Aralıkta ilk istihbaratı Heronlar ve Predatorlar
aynı anda veriyor. MİT, istihbaratı getiriyor, Hükûmete veriyor.
27
Aralıkta diyorlar ki: Fehman Hüseyin bu ekibin içindedir, bir telefon
sinyali aldık. Ve bu telefon sinyali üzerine oradan birimler
Heronların yazılımı İsraile
Predatorların da
yazılımı nereye bağlı? Amerikaya.
Şimdi,
yazılımı biri Tel Avive, biri Washingtona bağlı iki
odaktan, iki noktadan bahsediyoruz arkadaşlar.
Şimdi,
Amerikanın 55 bin tane personel çalıştırarak
yaptığı NASAdaki çalışmayı, siz, burada 50 tane
bürokratla servis sağlayıcılarına yaptırmaya
çalışıyorsunuz. Sonra, o yanlış istihbarat üzerine,
Millî Güvenlik Kurulu toplantıdayken, MİTin yanlış
istihbaratı üzerine, vur emri bizzat -takipsizlik kararında
açıklandığı gibi- Genelkurmay Başkanı ve o gün
Millî Güvenlik Kurulunda bulunan Başbakan ve bakanların
tamamının bilgisi dâhilinde veriliyor. Şimdi, İstihbarat
yanılması sonrası 34 yurttaşımızı öldürdük.
noktasına geldiğinizde zorunlu hata diyorsunuz.
Şimdi, burada bu İnternete erişimle
ilgili konularda karar alırken, uygulamaya geçerken şunu düşüneceksiniz:
Kim gizli dinleme yapıyor? Bu sorunun cevabını
alacaksınız. Kim gizli dinleme kayıtlarını
İnternete veriyor? Kim erişim sağlayıcılara bunu
dağıtıyor? Bunu dağıtanı yakalayacağına
erişime giden bilgileri verdi diye erişim
sağlayıcılarının yakasına
yapışıyorsunuz. Bu nasıl bir yaklaşım
tarzıdır? Hangi hukuk devletinde bu sistemle bunun
önleyiciliğini yapabilirsiniz? Yazılım endüstrisinde Türkiye
zaten gerilerde sayıyor, AR-GEye ayırdığınız
parayı yüzde 2 oranında artırmış olmanız da bir
çare değil. Gelin, size köklü bir çözüm getirelim arkadaşlar, gizli
dinlemeyi kökten çözelim. İnternet erişiminde, yasa
dışı verileri sızdırmayı kökten çözelim. Gelin,
buradan bunu yapalım. Evet, ağır ceza mahkemesi mi karar verir,
nasıl verir, Meclis denetimi nasıl olur, denetleme grubu kurulursa
çalışması nasıl olur; bunların hepsi çok kolay
şeyler. Gelin, kökten çözelim. Bunu çözmek mümkünse siz vesaireyle
uğraşıyorsunuz arkadaşlar. Vesaireyle uğraşmakla
Başbakanın odasındaki böcekle mücadele edemezsiniz, Cumhurbaşkanının
dinlemelerini engelleyemezsiniz ve çok ciddi bir yanlış içindesiniz.
Hele hele torbayla bunu engellemek mümkün değildir diyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 91 inci maddesinde yer alan 5651
sayılı kanunun 7. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "Bu
maddede belirtilen yükümlülükleri ihlal eden ticari amaçla toplu kullanım
sağlayıcılarına, ihlalin
ağırlığına göre yönetmelikle belirlenecek usul ve
esaslar çerçevesinde uyarma, bin Türk Lirasından on beş bin Türk
Lirasına kadar idari para cezası verme veya üç güne kadar ticari
faaliyetlerini durdurma müeyyidelerinden birine karar vermeye" ibaresinden
sonra gelmek üzere "mahkemeler yetkilidir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Binnaz
Toprak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Toprak, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; üzerinde konuşacağım madde
5651 sayılı Yasanın 7nci maddesine getirilen
değişikliklerle ilgili.
Şimdi, 5651 sayılı Yasa, biliyorsunuz AKP
döneminde, 2007 yılında çıkarıldı ve İnternet
yasakları getirildi. Bu, bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar
tarafından -zamanım kalırsa hangileri tarafından
olduğuna değinirim- eleştirilmiş olan bir yasa,
İnternet özgürlüğünün önüne sınırlar getiriyor. diyerek.
Bu yetmezmiş gibi, şimdi bir de torba yasada getirilen
değişikliklerle bu yasaklar pekiştirilmekte.
İktidar ne zaman özgürlükleri
kısıtlayıcı bir yasa teklifi getirse ve biz buna itiraz
etsek cevap hazır: Efendim, bu Batı demokrasilerinde de var.
Doğru, var. Nitekim, bu yasaklara baktığınızda,
Batı demokrasilerinde de İnternet
kullanıcılarına birtakım kısıtlamalar
getirilmiş. Yalnız arada şöyle bir fark var: Bizde
kullanıcıların özgürlüğünü kısıtlamak üzere
yasaklar var, oysa Batıda kullanıcıların
haklarını korumak üzere yasaklar var. Mesela telif hakkı ihlali
İnternet kanalıyla,
yasaklardan bir tanesi Batıda.
Kimlik hırsızlığı. Yani benim
kimliğimi alıp sizin benim adıma bir şey atmanız, bir
tweet atmanız İnternette. Kredi kartı
hırsızlığı ya da virüs, spam, hackleme gibi
İnternet güvenliğini sarsan olaylara karışmak. Bunun
yanı sıra birkaç tane şey daha var. Ortak olan tek yasa çocuk
pornosu. Bu bizde de yasak, Batıda da yasak ama diğerlerinin
gerçekten ilgisi yok.
Şimdi, 5651deki yasaklara bakıyorsunuz, bunlar
katalog suçlar diye belirlenmiş, gerçekten de son derece muğlak
suçlar. Birleşmiş Milletlerin bu konuda yani İnternet
yasakları üzerine bir rapor kaleme almış raportörü diyor ki
bizim yasaklarla ilgili olarak, bu katalog suçlarla: Bunlar aşırı
muğlak, aşırı kapsayıcı ve keyfî. Bir tane örnek
vereyim: Mesela, bu yasaklar arasında müstehcenlik var. Allah
aşkına Türkiyede müstehcenin, neyin müstehcen olduğuna kim
karar verebilir? O kadar
Veya dünyanın herhangi bir yerinde, aslına
bakarsanız, kim karar verebilir çünkü çok farklı görüşler var.
Biliyorsunuz bundan birkaç yıl önce İstanbulda Galata Köprüsünün
üzerinde balık tutan bir kadının eteğini rüzgâr uçurdu,
havaya kaldırdı Vay efendim müstehcen! diyerek polis yakaladı,
kadını karakola götürdüler, Kabahatler Kanunundan ceza
yazıldı. Yani bu kadar her yere çekilebilecek birtakım yasaklar
olacak şey değil!
Şimdi, bunlar zaten yeterince muğlak
değilmiş gibi bir de bunlara özel hayatın korunması gibi
bir şey eklenmiş. Ben bunun İngilizcesine baktım, hani
Batıda da var. deniyor ya, gerçekten var
(x)
bütün uluslararası literatürde. Bizde anlaşıldığı
şekille yani, böyle, işte yatak odasının gizliliği
falan veya cinsel hayatın gizliliği gibi bir şey
anlaşılır bizde, o boyutu var. Ama İnternet
yasaklarıyla ilgili olarak
(x)
aslında haberleşmede, iletişimde kişilerin kimliklerine ait
bilgilerin gizliliği demek. Yani, devlet, ben kime mektup yazıyorum,
kime telefon ediyorum, bu mektuplarda neler yazıyorum, telefonda neler
konuşuyorum, kime telgraf çekiyorum veya Facebookumdan,
Twitterımdan -bugünün dünyasında çünkü telgraf falan
olmadığı için- kiminle haberleşiyorum buna
karışamaz, bunun gizliliği vardır ve bu gerçekten önemli
bir mesele. Çünkü, galiba 2005 yılında, Yahoo -bu bir İnternet
sağlayıcısı- Çinli bir gazetecinin kimliğini verdi Çin
hükûmetine, bunun sonucunda da bu gazeteci on yıl hapse mahkûm oldu.
Şimdi, World Wide Web Vakfı kurucusu
İngiliz bilim adamı Sir Berners-Lee diyor ki: 2013 yılında
bütün dünyada insanlar İnternet kanalıyla haberleştiler,
örgütlendiler, harekete geçtiler ve hükûmetlerin yolsuzluklarını ve
yanlışlıklarını ortaya çıkardılar. Bundan rahatsız olan birtakım
hükûmetler de İnternete sansür ve yasak getirdi. Bu ise gerçekten
demokrasilerin geleceği için son derece tehlikeli. Buna
katılıyorum çünkü demokrasiler ancak düşünce özgürlüğünün
olduğu ortamlarda yaşayabilir. Onun da ötesinde, ülkelerin
gelişimi açısından da son derece önemlidir.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Hocam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 92de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 92 nci maddesiyle değiştirilen 5651
sayılı Kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
derhal kaldırılır. ibaresinden sonra gelmek üzere
"Erişimin engellenmesi kararı, amacı gerçekleştirecek
nitelikte görülürse belirli bir süreyle sınırlı olarak da
verilebilir." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa Adana
Yusuf Halaçoğlu Seyfettin
Yılmaz Emin
Haluk Ayhan
Kayseri Adana Denizli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 92'inci maddesinin yasa tasarısından
tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Pervin
Buldan
Bingöl Mardin Iğdır
Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan Altan Tan
İstanbul Şırnak Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 92.inci maddesinde yer alan 5651
sayılı Kanun 8.inci maddesinin kanun metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Muharrem
Işık Erdal
Aksünger
İstanbul Erzincan İzmir
Aytuğ Atıcı Ramis Topal Rıza Türmen
Mersin Amasya İzmir
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Rıza Türmen, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
RIZA TÜRMEN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 5651 sayılı
Kanunun 8inci maddesiyle ilgili önergede söz aldım; erişimin
engellenmesi. Bu, düşünce özgürlüğüne getirilen bir
sınırlama. Bu maddeyle ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin bir kararı var: Yıldırım-Türkiye kararı.
Bu Yıldırım-Türkiye kararında Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi 8inci maddeyle ilgili olarak söylenecek her şeyi
söylemiş zaten, onun için ben o kararı biraz anlatmak istiyorum.
Ahmet Yıldırımın bir İnternet
sitesi var ve mahkeme kararıyla bu İnternet sitesi
kapatılıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 8inci maddenin sözleşmeye ne
kadar uygun olduğunu, hukuka ne kadar uygun olduğunu inceliyor. Bunu
yaparken şuna bakıyor: Bir kere, yasadan doğuyor mu bu
sınırlama, yasadan kaynaklanıyor mu? Evet, yasadan
kaynaklanıyor ama bu yetmiyor. Bu yasa bir hukuk devletinde olması
gereken bir yasa mıdır, değil midir, ona bakıyor. Buna
bakarken şu hususları dikkate alıyor. Bir kere, diyor ki:
Burada TİBe, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığına çok geniş yetkiler veriliyor, çok
geniş bir takdir yetkisi veriliyor ve bu yetki hiçbir zaman
sınırsız olmamalı, bunun sınırları belli
değil kanunda. Ondan sonra Bilinçsiz kavramlar kullanılıyor
kanunda, 5651 sayılı Kanunda ve 8inci maddede. Örneğin
yayın deniyor, İnternet yayını İnternet
yayını her türlü yayını kapsıyor, bunun başı
sonu belli değil. diyor. Bu belirsizlik mahkemeyi tedirgin ediyor ve
Mahkeme bu kararı verirken menfaatler dengesine bakmadan, Acaba hangi
menfaat daha üstündür? diye böyle bir tartma yapmadan bu kararı
vermiş. diyor ve Hukuk devletinde olması gereken nitelikler bu
yasada yok. diyor. Nedir o nitelikler? İşte, efendim Yasanın
öngörülebilir olması -yani o yasadan ne gibi sonuçlar
doğacağının öngörülebilir olması- açık
olması, erişilebilir olması gibi hukuk devleti kriterleri bu
yasada yok. diyor ve bütün bu nedenlerle Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin düşünce özgürlüğüne ilişkin 10uncu
maddesinin ihlaline karar veriyor ve efendim, 7.500 euro manevi tazminata
mahkûm ediyor Hükûmeti.
Bundan sonra Türk Hükûmetinin yükümlülüğü nedir?
Türk Hükûmetinin yükümlülüğü şudur: Bir kere, 7.500 euroyu ödemesi
gerekir; bu, bir. Ama bu yetmez, aynı zamanda, bu ihlale yol açan nedeni ortadan
kaldırması gerekir Türk Hükûmetinin. Bu neden nedir? 8inci maddeyi o
şekilde yeniden yazmalı ki artık 8inci maddenin
uygulanmasından sözleşmenin ihlali çıkmasın yani 8inci
maddede iyileştirme yapması gerekir. Böyle bir iyileştirme mi
yaptı Türkiye? Hayır, 8inci maddenin kapsamını
genişletti, 8inci maddede mahkeme kararı olmaksızın
TİBin resen vereceği erişimin engellenmesi kararının
kapsamı genişletildi ve 8inci maddeye de dokunmadı bunun
dışında. Bunun sonucu şu olacaktır: Şimdi,
kararın uygulanmasından sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine
gelecektir bu ve Bakanlar Komitesi oradaki Türk Büyükelçisine soracak, diyecek
ki: Ey Büyükelçi, senin devletin bu kararı uygulamak için ne yaptı?
Kanunda değişiklik yaptı mı? Büyükelçi ne diyecek orada?
Evet, kanunda değişiklik yaptı ama sizin söylediğiniz gibi
değil, tam tersi yönünde değişiklik yaptı. Yani
düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü büsbütün
sınırlayan değişiklikler yaptı. Bunu söylemek zorunda
kalacak. Bu, tabii, Türkiye'nin başına dertler açacak, Türkiye'nin
üzerindeki baskıyı artıracak Avrupa Konseyinde. Bu kanunu
değiştirmediğiniz sürece, 8inci maddeyle ilgili
iyileştirme yapmadığınız sürece oradaki vidalar
yavaş yavaş sıkıştırılmaya başlayacak,
bir karar kabul edilecek, denecek ki: Bu maddeyi değiştir.
Dışişleri Bakanlığına mektup yazılacak ve
giderek artan böyle bir müeyyideler uygulamasına geçilecek eğer bu
kararı uygulamazsa Türkiye. Yani içinde bulunduğumuz durum şu bu
getirilen kanun değişiklikleriyle: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi 5651 sayılı Yasanın sözleşmeye uygun
olmadığına karar vermiş, bu yasada düzeltmeler
yapılmasına, sözleşmedeki kriterlere uygun bir hâle
getirilmesine karar vermiş. Biz bunun tam tersini yapıyoruz,
sözleşmedeki ifade özgürlüğünü engelleyici unsurları
artırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIZA TÜRMEN (Devamla) Bu, tabii, Türkiye'nin
yükümlülükleriyle ve Anayasasıyla da bağdaşmıyor.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türmen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.26
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
İzmir Milletvekili Rıza Sayın Türmen ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 92'inci maddesinin yasa tasarısından
tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Kaplan
BAŞKAN Sayın
Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, bu maddede deniliyor ki erişime
engellenmenin süresiyle ilgili: Belli bir sürelerle, istediği kadar,
TİB Başkanlığının vereceği idari bir kararla
uzatılacak. İyi de kardeşim, verdin kararını, dört
saatte erişimi engellendiniz; arkasından yargıya götürün, deyin
ki: Bir denetleyin, doğru mu değil mi; kişilik
haklarını ihlal ediyor mu, etmiyor mu?
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Var zaten.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hayır, yoktur.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Var, maddenin devamını da okursanız, var.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bakın, Anayasanın 90ıncı maddesine
aykırı bir düzenleme var burada arkadaşlar. Anayasanın
90ıncı maddesi diyor ki: Türkiyede uluslararası
sözleşmeler kanun hükmündedir. Kanun hükmünde olmasına rağmen o
sözleşmelerdeki kişilik hakları, düşünce ve örgütlenme
özgürlüğü, kişi güvenliği ve özgürlüğü konusunda
alınacak bir karar Anayasaya aykırıdır, 90ıncı
maddeye.
Sayın Türmen
burada, yargıç olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden
örnekler de verdi. Size, bugüne kadar bu kürsüden muhalefet olarak hiçbirimiz
çocuklarla ilgili, cinsel saldırı suçlarıyla ilgili, şantaj
kasetleriyle ilgili, gizli dinleme, kişilik haklarıyla ilgili, bu tür
konularda aldığınız kararlar nedeniyle bir tek
eleştiri gelmemiştir. Bakın, dikkat edin, bunu çok iyi takip
edin. Zaten böyle bir karar almadınız arkadaşlar, burada 2
partiyle ilgili kasetler çıktı, dört senedir ortaya
çıkarmadınız. Maşallah, bakıyoruz, URLyi, Postu,
IP numarasını, bütün teknolojik kavramları bu torbaya
koymuşsunuz. Ama bu torbaya biraz hukuk koymak lazım, biraz ahlak,
biraz da demokrasi koymak lazım arkadaşlar. Eğer, bunu
koyduğunuz zaman, işte o hukuk kurallarının, Avrupa
sözleşmesinin, kişilik haklarından düşünce ve örgütlenme
özgürlüğüne kadar olan bütün maddelerine vurursunuz ve orada şunu
ararsınız: Hukuki midir, ahlaki midir, insani midir, demokrasinin
ilkelerine uygun mudur değil midir diye bunun
araştırmasını yaparsınız. Dikkat edin, biz,
sonuna kadar, çocukların muzır neşriyattan korunmasıyla
ilgili ve zararlı sitelerle ilgili, zararlı yayınlarla ilgili,
suç teşkil eden yayınlarla ilgili, şantaj kasetleriyle ilgili
alacağınız her türlü kararın -hukuki olmak kaydıyla,
demokrasiyi geliştirmesi kaydıyla- yanındayız. Bizim
söylediğimiz şu: Siz, eğer, muhalefeti susturmaya yönelik bunu,
bu silahı kullanmaya başlarsanız bunun tehlikesinin altında
kalırsınız. Çünkü, TİB zaten gizli dinleme yapıyor. Gizli
dinleyen bir kurumun hem dinleyip hem yasak kararı vermesi hem yasak
kararını da istediği sürelerle uzatması, bu süreler
konusunda servis sağlayıcılarını bağlı
tutması, cezalandırmaya kalkması kabul edilir bir olay
değil.
Şimdi soruyorum ben size: TİB
Başkanlığı dört saatte kararı aldı, bu sistemi
uygulamaya çalıştı. Hackerlar daha dün MİTin ve
Emniyetin bütün adreslerine girdiler arkadaşlar. Hepsini, bütün kimlik
bilgilerini aldılar ve dediler ki. Biz yayınlamıyoruz. Biz bu
sistemin sağlıklı olmadığını ve yüzde yüz
güvenlikli bir sistemin olmadığını söylüyoruz. Şimdi,
bu servis sağlayıcılarına bu süreyle uygulama
getirdiğiniz zaman bunun değişik yollardan nasıl
delindiğini kendiniz göreceksiniz. Bundan sonraki 2 maddede bu var. Bunun
yöntemlerini, nasıl delindiğini, nasıl ihlal edildiğini
size anlatacağım. Benim derdim burada, yapacaksak doğru dürüst
bir düzenleme
Kararı aldık, yetkiyi aldık, bunu önleyeceğiz,
bu bitti. Yok böyle bir şey arkadaşlar. Burada, Meclisteki soru
önergesini yasaklama gibi bir sehvenin içine düşersiniz. Bu sehven
kuyusu gayya gibidir, dibi yoktur; sehven kuyularından
kurtulamazsınız, bizden hatırlatması.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı kanun tasarısının 92 nci maddesiyle
değiştirilen 5651 sayılı Kanunun 8. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan derhal kaldırılır. ibaresinden
sonra gelmek üzere Erişimin engellenmesi kararı, amacı
gerçekleştirecek nitelikte görülürse belirli bir süreyle
sınırlı olarak da verilebilir. cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu İnterneti herhâlde
Mecliste en çok kullananlardan bir tanesiyim fakat şunu söyleyeyim: Bu
yeni kanun tasarısına göre, erişim engelleme konusunda şu
anda uygulanan alan adı temelli engellemenin yanı sıra, IP ve
URL temelli ve benzeri yöntemlerle engelleme getirilmektedir. Yani, bir web
sitesinin belli bir bölümündeki hukuka aykırı içerik sebebiyle web
sitesinin sadece o sayfasına erişim engellenebilecektir. Ayrıca,
yurt dışındaki bir sunucudan VPN denilen sistemle giriş
yaparak veya DNS değiştirilerek yasaklı siteye girişlerin
engellenmesinin mümkün olacağından bahsedilmektedir.
Bu durumda, bir web sitesinin hukuka aykırı
içerik barındırmasından sebep yalnızca bir bölümünün
engellenebilecek olması, sitenin geri kalanına erişebilme
açısından olumlu gibi görünse de URL temelli engellemede
engellenecek adres uzantısında yer alan kelimeler baz
alınacağı için kullanıcıların tüm veri
alışverişine erişim kolaylaşacaktır. Aynı
zamanda, bu denetleme, erişim sağlayıcılar için ciddi
masraf ve altyapı gerekliliği doğuracaktır. Diğer
yandan, benzeri yöntemlerle kastedilen DNS değiştirilerek
kişilerin bir siteye erişiminin engellenmesi ise insanların web
üzerinden özgürce dolaşma, bilgiye erişme ve haber alma
hakkını kısıtlayacak olması anlamına gelir ki bu,
Anayasayla engellenmiştir.
Diğer bir konu: Yer sağlayıcılar yani
hizmet ve içeriği barındıran sistemleri sağlayan ve
işletenler için kullanıcıların log bilgisi yani trafik
bilgisi kaydını tutma süresi, yeni düzenlemeyle bir ila iki yıla
kadar zorunlu tutulmuştur. İstihbarat ve soruşturmalar
anlamında delil niteliğinde olacak bu bilgilerin en az bir yıl
süreyle kaydedilecek olması kolluk ve savcılık birimlerine
yarayabilir. Delillerin kaybolmasını önleme sorununu çözmek adına,
oldukça geç işleyen yargı süreci düşünülerek bu düzenleme
getirilmiş olabilir. Ancak, kaydı tutulacak bilgiler, kişilerin
hangi IP adresinden ne kadar süreyle İnternete
bağlandığı ve orada kaldığı bilgileridir
yani kişisel verilerdir. Bu verilerin bu denli uzun süreyle kayıt
altında tutulması, kişisel verilerin gizliliği ve
güvenliği bakımından birtakım tehlikeleri de beraberinde
getirecektir. Kişisel verileri koruma kanunu olmayan bir ülkede
yığın hâlindeki kişisel verilerin zorunlu olarak uzun sürelerle
kaydedilmesi durumunda, bu bilgiler kişiler aleyhine kullanılmaya
müsaittir ve kişilerin İnternetteki faaliyetlerinin takibi,
fişlenmesi, denetlenmesi ve gözetlenmesi tehlikesini
doğuracaktır. Ayrıca, bu bilgilerin kayıt altında
tutulduğu sürece nasıl muhafaza edileceği, süre sonunda
kayıtların nasıl ve hangi koşullarda yok edileceği
tasarıda belirsizdir. Diğer yandan, tasarıyla düzenlenen idari
para cezaları ise İnternet üzerinden ya da
aracılığıyla faaliyet gösteren pek çok şirketin kepenklerini
indirmelerine sebep olacak derecede yüksek bir konumdadır.
Tasarı, erişim sağlayıcılara bir
erişim engelleme kararı verildiğinde alternatif erişim
yollarının da beraberinde engellenmesini ve bu uygulamalar için
gerekli teknik imkânların bulunmasını zorunlu
kılmış ve açıkça da masrafın bu şirketlere
kaydedileceğini, ait olacağını belirtmiştir.
Yine, yürürlükteki kanunda erişim engelleme
kararı bu kanunda sayılan katalog suçlardan birisi söz konusu ise
verilebilir iken yani intihara yönlendirme, cinsel istismar, uyuşturucu
madde satımı, müstehcenlik, kumar gibi katalog suçlar varsa
verilebilir iken, artık bunun yanında, kişilik hakkı ihlali
ve özel hayatın gizliliği ihlali söz konusu olduğunda da
erişim engelleme kararı verilebilecektir.
Değerli milletvekilleri, aslında, tabii,
tasarıda buna benzer pek çok daha konu bulunmaktadır ancak eğer
zaman müsait olursa daha sonraki konuşmalarda bunları dile
getireceğim.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 93te üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 93 üncü maddesinde ile değiştirilen
5651 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında yer
alan "'gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar"
ibaresinin "gerçek kişiler" şeklinde değiştirilmesini,
8 inci fıkranın tasarı metninden
çıkarılmasını ve sonraki fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa
Adana
Seyfettin Yılmaz Emin Haluk Ayhan Yusuf
Halaçoğlu
Adana Denizli Kayseri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 93. üncü
maddesinde yer alan 5651 sayılı Kanunun 9.uncu maddesinin birinci, ikinci beşinci ve
dokuzuncu fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye "Unutulma Hakkı" ile
ilgili olarak ek 11. fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramis Topal Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Aytuğ
Atıcı
Amasya İstanbul Mersin
Ali Özgündüz Erdal Aksünger Muharrem
Işık
İstanbul İzmir Erzincan
1-
İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle
kişilik haklarının ihlâl edildiğini iddia eden gerçek ve
tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik
sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer
sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin
yayından çıkarılmasını isteyebilir.
2-
Kendisine başvuru yapılan
içerik sağlayıcı başvuruyu aldığı tarihten
itibaren bir gün içinde talebe uymak veya reddetmek zorundadır. Cevap
verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu halde iddia sahibi yer
sağlayıcıya başvurmak zorundadır. Yer
sağlayıcı başvuruyu üç gün içinde inceleyerek uymak ya da
reddetmek zorundadır. Cevap verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu
halde iddia sahibi yetkili mahkemeye başvurarak içeriğe erişimin
engellenmesine karar verilmesini isteyebilir. Yetkili mahkemeler talebin
yapıldığı tarihten itibaren üç gün içinde
kararını verir.
5-
Hâkimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi
kararları içerik sağlayıcıya ve yer
sağlayıcıya bildirir. İçerik sağlayıcı veya
yer sağlayıcı bu karara tebellüğ tarihinden itibaren üç
iş günü içinde uymazsa kararı Erişim Sağlayıcılar
Birliği yerine getirir.
9- Bu madde kapsamında Hâkimin verdiği
erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının
ihlâline ilişkin yayının veya aynı mahiyetteki
yayınların başka internet adreslerinde de yayınlanması
durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi
hâlinde mevcut karar bu adresler için de uygulanır.
11- Unutulma hakkı (internet hakları)
statüsünde kişinin daha önce bilerek veya isteyerek ya da farkında
olmadan, kişisel bilgilerini internet üzerinde paylaşması
sonrası girilmiş olunan verilerin daha sonraları kamuya
açık bir şekilde görülmesi sonucu kişinin daha sonraki
hayatında sosyal açıdan zarar görmesine sebep olduğu gerekçesi
ile silinmesini talep etme hakkıdır. Kişi kendi hakkındaki
içeriğin kaldırılması talep etmesi için içeriğim
yayımı tarihinden itibaren en az 5 yıl süre geçmek
zorundadır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 93üncü maddesinin yasa tasarısından
tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Altan Tan Abdullah Levent
Tüzel
Iğdır Diyarbakır
İstanbul
Hasip Kaplan İdris
Baluken Erol
Dora
Şırnak Bingöl
Mardin
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi, içeriğin yayından
çıkarılması ve erişimine engellenmesi konusuna tekrar
geleceğim.
Geçen seçimlerde şantaj kasetleri
yayınlandı, bunu tespit edebildiniz mi, soruyorum. Sayın BTK
yöneticileri, TİB yöneticileri bunun araştırmasını
yaptı mı? Yok. MİT yaptı mı? Yok. Tespit edebildiniz
mi? Yok. Engelleyebildiniz mi? Yok. Şimdi, Allah aşkına,
beceremediğiniz bir olayı burada, torba kanunda bir yasa
çıkararak, buna da bir usul gereği getirerek koyduğunuz zaman
sormazlar mı size? İçeriğin yayından
çıkarılması ve erişimine engellenmesi kararını
mahkemeden aldınız farzımuhal, bırakın TİBi ve
uymadığını. Uymayan bir servis
sağlayıcısına vereceğiniz ceza, en sona geliyorum,
Mahkeme kararını uygulamamak beş yüz günden üç bin güne kadar
adli para cezasıyla cezalandırılır
Bu parayı her gün
ödeyip yüz defa bu suçu işleyecek servis
dağıtıcıları var. Hatta hatta, neler neler yok.
Arkadaşlar, bu kanunu böyle çıkarıp altına da bunu
yazdığınız zaman herkes güler. Etkili bir şey
yapmamış olursunuz çünkü öyle bir haber yayar ki İnternette,
milyarlarla cirosu olan bir şirketi bir anda çökertir. Siz ona 3 bin lira
para cezası yazsanız, 5 bin lira, ne yazar, söyler misiniz? O
caydırıcı değil, bir kere bunu mantıktan
çıkarın, hukuktan çıkarın. Bu maddede bunları
Şimdi, bu maddede saymışsınız
işte, TİB dört saatte alır, sonra itiraz edilir sulh cezaya,
sulh cezanın kararına itiraz edilir. Bütün bu konularda
aldığınız, madde madde
10 tane madde koymuşsunuz.
Şimdi, bu, içeriğin yayından çıkarılması ve
erişimin engellenmesinin arkasından 9uncu maddeye bir 9/A maddesi
arkadan geliyor, Özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe
erişimin engellenmesi devamı. Niye ayrı maddede arkadaşlar
bu? Hani kişilik haklarının korunması için bir engelleme
vardı, hani başka şeyler için vardı, hani porno için
vardı. Allah aşkına, sanal kumar için niye yasak yok bu torbada,
bana birisi çıkıp anlatabilir mi? Sanal kumarın
vardığı ciro konusunda bilgisi olan var mı? Bu TÜİK,
Allah aşkına, enflasyonda biber fiyatında bile şaşmış.
OKTAY VURAL (İzmir) Sehven oldu, sehven.
HASİP KAPLAN (Devamla) Çıkarıp da
şu, sehven, hiç olmazsa
Kıbrıs
üzerinden, Kosta Rika üzerinden, Seyşel adaları üzerinden oynanan
sanal kumarın rakamını biliyor musunuz? Bu da yok.
Tefeciliğin İnternet üzerinden yapılanından bilginiz var
mı? Yok. Arkadaşlar, sizi sadece bizim
(x)
dememiz mi ilgilendiriyor Allah aşkına? Kendi dilimizde bir türkü
söylemek mi ilgilendiriyor? Siyasi düşüncelerimiz mi yasak deyince
aklınıza geliyor? Varlığımız,
kimliğimiz dediğimiz zaman mı akla geliyoruz? Yasaklar bunun
için mi geliyor? Devletin sırrı bunun için mi akla geliyor? Meslek
sırrı bunun için mi geliyor? Ondan sonra, özel, gizli genelgeler
bunun için mi aklınıza geliyor? Özel, gizli genelgelerle işi
çözün kökten, götürün. Biz gittik, MİT binasında ve Emniyet
İstihbaratta -gizli dinleme için- milletvekilleriyle dalga geçtiler dalga,
biliyor musunuz, resmen dalga geçtiler bize, Meclise bilgi vermemek için.
Meclisinden korkmayan bir memur, Meclisine saygı duymayan bir memur da
Siz bu gizli dinleme olayını bu şekilde önleyemezsiniz. Bunun
kodları vardır arkadaşlar. Bu kodlar Emniyetin, Jandarmanın
modernizasyonundan tutun zapturapt altına alınmasına kadar
geçer. Siz TİB olarak onlarla çalışıyorsunuz. Onlardan size
veri geliyor, siz onlara veri gönderiyorsunuz, o veriler yayılıyor.
Biz burada bunu yaymıyoruz -açık konuşalım- bizden
yayılan bir şey yok.
Ben
dikkatinizi çekiyorum. Bu tehlikeli maddenin çıkarılmasını
öneriyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 93. üncü
maddesinde yer alan 5651 sayılı Kanunun 9.uncu maddesinin birinci,
ikinci beşinci ve dokuzuncu fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye
"Unutulma Hakkı" ile ilgili olarak ek 11. fıkra eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali Özgündüz
(İstanbul) ve arkadaşları
1-
İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik
haklarının ihlâl edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel
kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik
sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer
sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile
içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilir.
2-
Kendisine başvuru yapılan
içerik sağlayıcı başvuruyu aldığı tarihten
itibaren bir gün içinde talebe uymak veya reddetmek zorundadır. Cevap
verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu halde iddia sahibi yer
sağlayıcıya başvurmak zorundadır. Yer
sağlayıcı başvuruyu üç gün içinde inceleyerek uymak ya da
reddetmek zorundadır. Cevap verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu
halde iddia sahibi yetkili mahkemeye başvurarak içeriğe erişimin
engellenmesine karar verilmesini isteyebilir. Yetkili mahkemeler talebin yapıldığı
tarihten itibaren üç gün içinde kararını verir.
5-
Hâkimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi
kararları içerik sağlayıcıya ve yer
sağlayıcıya bildirir. İçerik sağlayıcı veya
yer sağlayıcı bu karara tebellüğ tarihinden itibaren üç
iş günü içinde uymazsa kararı Erişim Sağlayıcılar
Birliği yerine getirir.
9-Bu madde kapsamında Hâkimin verdiği
erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının
ihlâline ilişkin yayının veya aynı mahiyetteki
yayınların başka internet adreslerinde de yayınlanması
durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi
hâlinde mevcut karar bu adresler için de uygulanır.
11-Unutulma hakkı (internet hakları) statüsünde
kişinin daha önce bilerek veya isteyerek ya da farkında olmadan,
kişisel bilgilerini internet üzerinde paylaşması sonrası
girilmiş olunan verilerin daha sonraları kamuya açık bir
şekilde görülmesi sonucu kişinin daha sonraki hayatında sosyal
açıdan zarar görmesine sebep olduğu gerekçesi ile silinmesini talep
etme hakkıdır. Kişi kendi hakkındaki içeriğin
kaldırılması talep etmesi için içeriğim yayımı
tarihinden itibaren en az 5 yıl süre geçmek zorundadır.
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özgündüz, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında bu sansür
yasası niye getiriliyor tabii hepimiz biliyoruz. Benim üzerinde söz
aldığım 93üncü madde ve akabinde 94üncü madde özel
hayatın gizliliği ve efendim, kişilik haklarının
ihlali nedeniyle içeriğin engellenmesi. Şimdi, arkadaşlar, bu
rüşvet, yolsuzluk olayları özel hayat mıdır, kişilik
hakları mıdır? Kim takdir edecek? TİB Başkanı.
Dolayısıyla Bakana ayakkabı kutuları içinde, çikolata kutuları
içinde giden rüşvet olaylarını vatandaş öğrenmesin.,
Niye?, Özel hayattır. denilecek. Böyle bir şey olmaz.
Değerli arkadaşlar, halkın doğru
haber alma hakkı temel insan haklarından biridir. Siz geçmişte
aslında bunu kullanarak birçok insanı mağdur ettiniz ama ne
zaman ki iş geldi, size dokundu, Yok, paralel yapı, o yapı, bu yapı.
diyerek bu defa insanların haber alma hakkını engellemeye
çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, size bir bilgi vereyim.
Sizi, Sayın Başbakan, Hükûmet yetkilileri yanıltıyor
Parlamentoyu. O açıdan bir bilgi vereyim bu 17 Aralık
soruşturmasıyla ilgili: Bu soruşturma yeni
başlamış bir
soruşturma değil değerli arkadaşlar. Bu öyle Yok,
paralel yapı., Yok, seçim., Yok, bizi devirmek istiyorlar., Yok,
Gezinin devamı. falan öyle bir şey değil. Bunlar külliyen
yalandır, bunu bilin. Ne zaman başladı arkadaşlar
soruşturma? 2007de arkadaşlar. 2007de Edirne Kapıkuleden
çıkan bir tırda yakalanan eroin üzerine bu soruşturma
başladı. Bunun üzerine dinleme kararları alındı,
2007de İstanbul Başsavcılığı soruşturma
başlattı, sonra, 2008de başka bir soruşturma var aynı
konuda. Bununla ilgili çeteyi takip ederken polis sizin bakanların da bu
işin içinde olduğunu tespit etti, olay bu kadar açıktır.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen de inandın!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Aynen böyledir.
İnanmıyorsan git, Adalet Bakanlığındaki dosyaya bak.
Getirsinler buraya fezlekeleri bakanlar hakkında.
Değerli arkadaşlar, biz hırsızı
eleştiriyoruz. Bakın, hırsızlarla bizim işimiz var. Bu
vesileyle, Sayın Bakan Babacan ve Mehmet Şimşeki tebrik
ediyorum. Niye tebrik ediyorum biliyor musunuz? Çünkü bunlar bu
hırsızlığa bulaşmadılar. Diyorlar ki orada: Bu
iki bakan diğerleri gibi değil. Bu tuhaf bir adam. diyor. Kim diyor
bunu? Diğer bakanlara rüşvet dağıtan. Şimdi, bunları
mı engelleyeceksiniz arkadaşlar? Bakın, dikkat edin, iki
bakanınıza teşekkür ediyorum ben ama hırsıza da
hırsız diyeceğiz, sizin de demeniz lazım.
Ya, Allahtan
korkun. Allahın evine, Beytullaha, Kâbeye, rüşvet
dağıtan adamın özel uçağıyla hacca gidilir mi ya! Bu
ne biçim inanç, ne biçim anlayış? Böyle bir şey var mı
yani? Günah çıkarmaya mı gidiyorlar? İslamda
günah çıkarma denilen bir şey mi var arkadaşlar, bizim
bilmediğimiz? Başımıza yeni din mi icat ediyorsunuz
değerli arkadaşlar?
Bütün bunlar zırvalıktır.
Şu anda yargıya ciddi müdahale vardır. Sizin aslında gidip
Başbakana demeniz lazım ki Bu pisliği temizleyin, yoksa hepimiz
kirleniyoruz ya da biz sizi temizleyeceğiz.
Hakikaten samimi söylüyorum,
milletvekili olarak ya rica ediyorum arkadaşlar, biraz bir açın
İnternete düşen şeylere bakın. Eğer çok
istiyorsanız -samimi söylüyorum, herkesin huzurunda söz veriyorum- gelin
bana, ben size bütün çıplaklığıyla bunları söyleyeyim,
ne olduğunu söyleyeyim. Pislik, vıcık vıcık
Adam diyor ki: AB
Bakanlığının İstanbuldaki ofisine götürdüm
parayı. Poşet yırtılacaktı. Makama para saçılacak
diye rezil olacağım düşüncesinde, korkusundaydım. Bakana
dedim ki: Bakan Bey, bunu kendin taşı. Böyle bir
sıkıntı var. Ya böyle rezaletler var arkadaşlar.
Yani bunlar farazi şeyler
değil. Bunlar dosyaya yansıyan şeylerdir. Dolayısıyla
bu fezlekeler gelecek, bu Mecliste okunacak, sizin vicdanınıza hitap
edilecek; siz milletin mi vekilisiniz, yoksa hırsızların mı
hakkını savunuyorsunuz, bunu da Türk milleti görecek. Ve Yüce Divana
gidecek bu bakanlar. Bugün olmasa da yarın gidecek, bunu bilin. Ama siz
gönderin. Geçmişte de gönderdiler, Özal da gönderdi, Demirel de gönderdi,
Ecevit de gönderdi. Ya yapmayın etmeyin arkadaşlar!
Üç tane beş tane
hırsızı korumak adına
ÜNAL KACIR (İstanbul) Acele
etmeyin. Dosyalar gelsin de bakalım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Getirmiyor
ki Bakan Bey!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Acele etme,
gelecek.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Ama
bakın Arkadaşım, Değerli Milletvekili, bilmiyorsunuz usulü.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biliyorum,
biliyorum
Usulü de biliyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla)
Anayasanın 100üncü maddesi, İç Tüzükün 107nci maddesine göre bu
dokunulmazlık fezlekesi değil, karma komisyona gitmez, direkt buraya
gelir, burada okunur ve Meclis soruşturması açılması için
bir karar verilir. Bu başka bir şey.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Gelir,
gelir
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - E niye
getirmiyor o zaman? Seçimi mi bekliyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Delilleri
karartıyorlar. Belge çalıyorlar.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla)
Bakın, bunlar gelmese de, siz yasaklasanız da biz bundan sonra her
gün paragraf paragraf açıklayacağız. Hadi bakalım!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Önce dosya
temizlensin, sonra gelecekmiş.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - Paragraf
paragraf açıklayacağım. Gizleyemezsiniz. Bizim
konuşmalarımızı yasaklayamazsınız.
Dolayısıyla bu pisliği de gizleyemezsiniz.
Sizden ricam, milletin vekili olun ve
toplumun pisliklerden arındırılması için destek verin.
Teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bizim bilmediğimiz
konular. Sen bildiğini söylüyorsun, biz de diyoruz ki Acele etme, gelsin
bakalım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özgündüz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 93 üncü maddesinde ile değiştirilen
5651 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında yer
alan "gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar"
ibaresinin "gerçek kişiler" şeklinde
değiştirilmesini 8 inci fıkranın tasarı metninden
çıkarılmasını ve sonraki fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 93üncü maddede verdiğimiz önerge üzerinde
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sizlere, müsaadenizle, bir
ileri demokrasi hikâyesi anlatmak istiyorum. Eğer Biz hikâye dinlemek
istemiyoruz. diyorsanız, siz bilirsiniz ama anlatacağım bu
sizin hikâyeniz.
Bu İnternet yasaları yürürlüğe girince
bazı kelimeler, bazı kavramlar yasaklanacak ve sansüre uğrayacak;
tamamen bir sansür ortamı yeniden hortlayacak. Mesela, kutu kelimesi
yasaklanacak. Kutu deyince
Abdülhamid döneminde burun demek
yasakmış çünkü Abdülhamid kastediliyor diye. Şimdi, kutu,
gemicik, havuz, hatta Bilal bile yasaklanabilir çünkü artık
sembolize kavramlar hâline geldi. Demokrasi, siyasi bir sistem olarak hak ve
özgürlüklerin, iktidara ve iktidar sahiplerine eleştirinin hukuk
teminatı altında olduğu bir rejimi ifade eder. Hoşgörüyle,
toleransla karşılanır eleştiriler. Demokrasinin bütün
vatandaşlar tarafından, siyasiler ve bilhassa iktidar sahipleri
tarafından içselleştirilmesi gereken kültürel bir tutum olduğunu
bilmemiz gerekiyor. Siz üç dönemdir tek başınıza iktidar oldunuz
ama demokrat olamadınız.
Size burada kısaca yakın tarihimizin yüz-yüz
elli yıllık bir kesitinden kısa tablolar sunmak istiyorum, acaba
ileri demokrasi nereden nereye gelmiş.
Abdülhamid deyince baskı, sansür, hafiye dönemi akla
gelir ama edebiyatımızın büyük şairlerinden, hiciv
şairlerinden Şair Eşref de akla gelir. Şair Eşref,
Abdülhamid zamanında görev yapmış bir kaymakamdır, mülki
amirdir -dikkatinizi çekiyorum- ve Manisalı bir hemşehrimizdir.
Şimdi, Abdülhamid döneminde Abdülhamidle ilgili yazdığı
şiirleri ben bu kürsüden sizlere okuyamam değerli arkadaşlar.
Çok saatlerce, günlerce araştırırsak en hafifleri
şunlardır:
Vech-i maymûnunu bir kere görenler bayılır,
Kafası bal kabağı, burnu badılcan
gibidir. diyor padişaha. Dergilerde, kitaplarda o dönemde
yayınlanıyor yani ve Bakanlar Kurulu için de şunu söylüyor, o
dönemki Vükelâ Heyeti için:
Vükelâyı sıraya çeksem eğer zâhir olur,
Kimisi hırsız uğursuz, kimisi nâdan
gibidir. diyor. Şair Eşref söylüyor bunu ve yerden yere vuruyor,
diyor ki padişaha:
Değilsin Padişah, satmak için mülkü münâdisin,
A zâlim bahs edersin bir de kudretten, mehâbetten.
Şimdi, bu, yüz küsur sene evvelki durum, kaymakam
bir padişahla ilgili bu şiiri yazabiliyor. Görevini yapıyor,
vadesiyle 1912 yılında Manisada vefat ediyor.
Şimdi, geldik 1947 yılına. 1947
yılı Millî Şef Dönemi dediğimiz dönem. Cumhuriyet
tarihimizin adı Recep olan iki başbakanı vardır: Birisi
Recep Peker. 1947 yılında ve 7 Eylül ilk devalüasyonunda, yine bir
kamu görevlisi Defterdar Abdullah Çağlayan 7 Eylül devalüasyonuyla ilgili
o dönemin Başbakanı Recep Pekeri ve Maliye Bakanı Hasan
Sakayı hicveden şiir yazar, defterdar yazar ve dergilerde
yayınlanır. Uzun bir şiir.
7 Eylül Rahmeti düşmedi hiç tarlama,
Bu ne biçim kararmış, ne biçim ayarlama.
Dilimizi tutalım, susalım dedik amma,
Nâne muhtaç eyledi bizi Keşmirin fendi,
Bu kervan böyle gitmez Mori Recep Efendi. diyor
başbakana ve bunlara da hiçbir şey olmuyor.
Ve şimdi geldik ikinci Recep dönemine, birinci Recep
dönemi böyle. İkinci Recep dönemi de Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan dönemi. Eleştiriye tahammül sıfır, herkesle
davalı ve bir muhalefet partisi liderinin haberini televizyon
yayınından kaldırtacak, sansürletecek kadar da kendini
kaybetmiş. Vatandaşlara, gençlere, işçiye, çiftçiye, bütün sosyal
kesimlere hakaret etmiş bir Başbakanla karşı
karşıyayız.
Diğer görüşlerimi bundan sonraki maddede
belirtmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bizim önergeyi
unuttular Kâtipler.
BAŞKAN Onu oyladım.Konuştunuz ya, ilk
siz konuştunuz ya.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Konuştun ya
Hasip Bey.
BAŞKAN Hayır, 94ü şimdi
söyleyeceğim, sözümü kestiniz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tamam
Başkanım, sorun yok.
BAŞKAN Muhteremler, ben de yorgunum,
dolayısıyla, siz de yorgunsunuz ama müdahale ettiğiniz zaman
ciddiye alıyorum Yanlış mı yaptım? şeklinde
onun için
Şimdi, 94üncü maddede üç adet, ikisi aynı
olmak üzere önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 94 üncü maddesi ile 5651 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen 9/A maddesinin (8) numaralı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa
Adana
Seyfettin Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu Emin
Haluk Ayhan
Adana Kayseri
Denizli
Erdal Aksünger
İzmir
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 94üncü maddesinin yasa tasarısından
tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Altan Tan Abdullah
Levent Tüzel Erol
Dora
Diyarbakır İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Erdal Aksünger Muharrem Işık Ramis Topal
İzmir Erzincan Amasya
Aytuğ
Atıcı Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergelere?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Tekrar ediyorum, 94üncü maddedeki konuşmanız;
93ü konuşmuştunuz.
Yarı duyup tam anlamamak berbat bir şey.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, bu, özel hayatın korunmasıyla ilgili olan bir bölüm.
Özellikle 9/A olarak geçiyor. Demin görüştüğümüz madde 9uncu
maddeydi, bu da 9un (A)sı. Şimdi, 9da erişimin engellenmesi
vardı, 9un (A)sında da özel hayatın gizliliği nedeniyle
içeriğe erişimin engellenmesi.
Şimdi, buradan şöyle bir nokta
çıkaralım: Özel hayat dediğiniz zaman ne anlarsınız
arkadaşlar? Yani, çok geniş bir kavram, sadece şantaj kasetleri
değil. Zaten o şantaj kasetleri çok alçakça bir
saldırıdır, bir kişiyi hedef almaz; onun ailesini
alır, camiasını alır, değerlerini alır, grubunu
alır, partisini alır, siyasi görüşlerini alır, hepsini
alır. Bunun ne ahlakta yeri var ne hukukta yeri var ne siyasette yeri var
ne seçim yarışında yeri var; bunun hiçbir yerde yeri yok. Buna
kim ki zemin hazırlıyorsa da, kim olursa olsun, dünyanın en
çukur kuyusundadır; bu, bu kadar açık. Bunun
tartışması olmaz; hiçbir hukuk devletinde, nizamında, en
geri kabile hukukunda bile bu kabul edilmez.
Şimdi özel hayatın gizliliği derken,
özel hayat, bir Anayasa'da hükümler var, 90ıncı madde var, bir
sözleşmelerde yer alan hükümler var, bir de bizim Türk Ceza Kanununda yer
alan hükümler var. Şimdi, ben size soruyorum, bir yayın
yayınlandı ve bu konuda TİB
başkanlığının aldığı bir kararda
insanlar mağdur edildi, yurttaşlar mağdur edildi. Peki, TİB
başkanlığının sorumluluğu olacak mı?
Hayır. Kim izin verecek? Bakanın izin vermesi lazım ki
TİBin işlemlerine karşı onun hakkında soruşturma
açılsın. Yani, MİT Müsteşarı hakkında
Başbakan, burada da daire başkanlığı konusunda izin
için bakanın izin vermesi lazım. Böyle bir korumaya
aldığınız zaman bunun adı farklı bir şey
olur artık; bu, ayrımcılık hukukuna girer. Şimdi,
buradan baktığımız zaman, TİBi denetleyemeyeceksek
TİB niye denetliyor? TİB kimi denetliyor?
Şimdi, özel hukukla ilgili size çok fazla şey
anlatmayacağım, sadece
Bir, -usul olarak, kavram olarak söyleyeyim-
aşağılama, alay, küçük düşürme; işte magazin
basınında görüyorsunuz, sık sık çıkıyor Yeni
sevgili yaptı. diye bir haber. Özel hayat değil mi arkadaşlar?
Milletvekili gidiyor, ertesi günü bakıyorsunuz bir haber. Özel hayat
değil mi? Bakın, özel hayatın ihlaliyle ilgili kişinin
ailesi, evi, çocukları, hepsi buna dâhil, mesleği,
çalışması. Kavramlara bakın: Teşhir bir kavram
değil mi? Evet. Cinsiyetçi yaklaşım, müstehcenlik bir kavram değil
mi özel hayatla ilgili bir saldırıda? Evet. Devam ediyoruz: Merak
uyandırma, dikkat çekme, bütün bunlar değil mi? Evet. Peki, bütün
bunların yanında, dikkat ederseniz, kaba söz, argo söz de var,
değil mi? O da var. Devam ediyoruz: Ötekileştirme var mı? Var.
Nefret suçu var mı? Var. Şimdi, peki, bütün bunlar çok kıymetli
şeyler arkadaşlar. Siz niye, bizim kanun teklifi olarak
verdiğimiz -benim bizzat verdiğim- 2012de geçen Türk Ceza Kanununun
134üncü maddesindeki özel hayata aykırı yayınlar
yapıldığı zaman getirilen ceza hükmünü
kaldırıyorsunuz, onu soruyorum.
TCKdaki ceza hükmü orada cezalandırmayı, bu
tür yayınların yapılmasını cezalandırmayı
getirir. Ama siz ne yapıyorsunuz? Mahkeme kararını uygulamayana
para cezası getiriyorsunuz. Olmadı arkadaşlar; bir taraftan
yaparken bir taraftan bozuyorsunuz. Bu şekilde bu düzelmez. Bu çok ciddi
bir yanlış. Bu yanlışı tümden düzeltmek lazım.
Hiçbir tarafını, bir maddeyi düzelterek de bu düzelmez
arkadaşlar, çok tehlikeli bir yasaya dönüşür.
Kolay gelsin diyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Diğer önerge üzerinde Sayın Akçay, buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
94üncü maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu getirilen İnternet düzenlemeleri, tamamen iktidar
merkezli, Başbakanı ve etrafını korumaya yönelik, keyfî ve
despot rejimi pekiştirecek ve korku imparatorluğunun aparatı
olmaya müsait düzenlemelerdir; tehdit ve şantaj aleti olarak da
kullanılabilecek düzenlemelerdir.
Buradan birkaç gündür devam eden tartışmalar
vesilesiyle ne zaman bu hususlar gündeme getirilse, efendim, paralel
yapıdan, işte paralel yapının aleti olmaktan bahsediliyor
ve bunu da on iki senedir paralel yapıyla beraber yürüyen, içli
dışlı pek çok faaliyetleri birlikte yürüten kişilerin
söylemesi de oldukça komik oluyor yani hiç de
inandırıcılığı ve ciddiyeti olmuyor.
Ben şunu söyleyebilirim ki iktidar partisinin
değerli milletvekili arkadaşlarıma, eğer Başbakan
Recep Tayyip Erdoğandan korktuğunuz kadar Allahtan korkarsanız
bu yolsuzluklara, bunca hukuksuzluklara Dur. dersiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Ne alakası var ya?
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Utan biraz ya!
Koskoca adamsın!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sen utan!
AHMET YENİ (Samsun) Ne biçim konuşuyorsun!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Vicdanı olanlara
sesleniyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET YENİ (Samsun) - Şu konuştuğuna
bak ya!
ERKAN AKÇAY (Devamla) İşinize gelmiyor.
AHMET YENİ (Samsun) Şu hâle bak be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bakın, işte,
değerli arkadaşlar, apseye böyle dokunulur. Apse olmuşsunuz,
apse var, dokununca zıplıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından Ayıp, ayıp! sesleri)
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Ayıp ediyorsun!
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp, ayıp,
yaptığın konuşmaya bak, ağzından çıkanı
kulağın duymuyor.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ülkenin, milletin her türlü
manevi, millî değerleri ayaklar altına alındı, küfürler
edildi, hakaretler edildi bu kürsüden, gıkınız
çıkmadı.
AHMET YENİ (Samsun) Hadi oradan be!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Recep Tayyip Erdoğan
deyince hemen havaya zıplıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) Hadi oradan,
konuştuğun laflara bak!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, bu benim tezimi
ispatlamaktan başka bir şey değildir.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Konuştuğun
kelimeye dikkat et, Allah inancın varsa ona dikkat et!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Değerli milletvekilleri,
tasarının 94üncü maddesiyle
Vallahi bugüne kadar söylediklerinizi bu kürsüden teker
teker söylerim. Başbakana dokunmak ibadettir. diyen kim? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hadi oradan!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Allahın bütün
sıfatlarını taşıyor. diyen kim?
AHMET YENİ (Samsun) Yazıklar olsun,
ağzından çıkana bak!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şükür namazı
kılmak isteyenler kim? İkinci peygamber diyenler kim? (AK
PARTİ sıralarından Yuh! sesleri)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yuh be! Yuh olsun sana ya!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Hepsi sizin içinizden. Evet,
hepsi de o, hepsi de sizin içinizden.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Utanmıyorsun! Kim dedi?
ERKAN AKÇAY (Devamla) İsim isim sayarız,
hepsi de biliniyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim dedi? Ayıp ya! Çok
ayıp, çok!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ERKAN AKÇAY (Devamla) 94üncü maddeyle, değerli
milletvekilleri
BAŞKAN Konuşuyor canım, cevap verir.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) İkinci
peygamber deniliyor, böyle bir şey var mı?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) - Biz bunların
tamamını reddediyoruz.
FARUK BAL (Konya) O demiyor, siz diyorsunuz, siz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Aydın eski il
başkanınız, il genel meclisi üyeniz bunu söyledi; bu kürsülerde
konuşuldu. Daha ağır laflar söyleyenler de var, bu kürsüden dile
getiremiyorum. Yeri gelirse onlar da
(AK PARTİ sıralarından
Yazıklar olsun! sesleri)
Sizlere yazıklar olsun!
AHMET YENİ (Samsun) Yazıklar olsun!
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Sayın Hatip,
söylediklerinin tamamı yanlıştır, bu grup kabul
etmemektedir.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Benim söylediklerimin tamamı
doğrudur. Bunların hepsi kamuoyunda tartışıldı.
Bizim uydurduğumuz şeyler değil bunlar, lütfen.
MEHMET ERSOY (Sinop) Bunlar bu kürsüden söylenmedi!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu kürsüden söylenmedi,
değişik ortamlarda söylendi.
MEHMET ERSOY (Sinop) Niye Bu kürsüden söylendi.
diyorsun?
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Çarpıtıyorsun
Sayın Akçay.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) - Türkiyenin en büyük
grubunun
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bunu söyleyenler AKP
milletvekilleri, bakan yardımcıları, Sağlık Bakan
Yardımcısı, Başbakanımızın sünnetine göre
demedi mi? Yani, notunu alıp gelmedik bunların.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Düzce milletvekili daha yeni
demedi mi?
FARUK BAL (Konya) Milletvekili Allahın
sıfatlarının hepsini yüklemedi mi?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Çeşitli ortamlarda hep size
bunlar söylenildi.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Peki bütün bunlar
bizim grubu bağlar mı, AK PARTİ Grubunu bağlar mı
bunlar?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Vallahi, bir kişinin
dediği bağlamaz, iki kişinin dediği bağlamaz.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Ama insaf, hepimizi
suçluyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ama on-on beş tane arka
arkaya toplarsanız hepinizi bağlar.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Bağlamaz!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Hiçbiriniz itiraz da etmediniz.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Ediyoruz işte.
ERKAN AKÇAY (Devamla) İtiraz etmiyorsunuz.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Hepsine itiraz
ediyoruz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bana itiraz etmeyeceksin, bunlar
söylenildiğinde itiraz edeceksiniz.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) O zaman da ettik, siz
duymak istemiyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Birçoğu da bunların
ödüllendirildi, itiraz da etmediniz.
MEHMET ERSOY (Sinop) Ayıp ya, ayıp
yaptığın. Yakışıyor mu size?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, bu sizin
yaptıklarınız ayıp, bu söyledikleriniz ayıp.
MEHMET ERSOY (Sinop) Yakışıyor mu hiç?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Değerli milletvekilleri,
94üncü maddedeki önergemizi konuşmaya da vakit kalmadı.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şu önergeleri oylayayım.
Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Altay, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Aksünger, Sayın Özgündüz, Sayın Ekşi,
Sayın Akar, Sayın Serindağ, Sayın Öğüt, Sayın
Ekinci, Sayın Sarı, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar,
Sayın Köktürk, Sayın Türmen, Sayın Aydın, Sayın
Kaleli, Sayın Atıcı, Sayın Öner, Sayın Toprak.
Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927,
2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
ERDAL
AKSÜNGER (İzmir) Ben konuşmadım daha.
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ERDAL
AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan, ben de konuşmak istiyorum.
FEVAİ
ARSLAN (Düzce) Sayın Başkanım, 60a göre bir söz istiyorum,
beni kastederek sataşma yapıldı.
BAŞKAN
60a göre yerinizden söz isteyeceksiniz, buraya gelemezsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
FEVAİ
ARSLAN (Düzce) 69a göre kürsüden istiyorum.
ERDAL
AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan, madde üzerinde ben
konuşacağım daha.
BAŞKAN
Hayır, bir dakika
Ben, şimdi hiçbir şey anlamadım.
FEVAİ
ARSLAN (Düzce) Şimdi, Sayın Başkanım
BAŞKAN
Bir dakika
Şimdi,
önce Grup Başkan Vekilinize ben bir şey demiştim.
ENGİN ALTAY (Sinop) 94te daha konuşma var,
aynı mahiyetteki önergeler
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önergeyi
oyladık, maddeyi oylamadık.
BAŞKAN
- Evet, Sayın Elitaş
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz önce
konuşmacı kürsüde
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
94üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada
siyasi parti gruplarını eleştirebiliriz, her türlü şeyi
söyleyebiliriz ve maalesef iş zıvanadan da çıktı, hakaret
de serbest olmaya başladı.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Olur mu öyle bir şey, hakaret nasıl serbest
olur, hakaret serbest olmaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama, bakın, değerli milletvekilleri
Müslümanız. diyoruz elhamdülillah ama hiçbir Müslüman, korkulacak bir
şeyi Rabbinden, Yaratıcısından başkasını
göstermez, göstermemek de gerekir. Kalkacaksınız, bu partiyi, bu
grubu eleştirmek için Recep Tayyip Erdoğandan korktuğunuz
kadar Allahtan da korksaydınız. diyeceksiniz ve bir Müslüman
hakkında böyle bir fetvada bulanacaksınız, böyle bir iddiada
bulunacaksınız. Siz, kendinizi, şirk koşarak bu noktaya
doğru getiriyorsunuz, siz Yaratıcıyla paralel hâle
getiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Allahtan kork, sen Allahtan kork
Elitaş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ne
söylediğinizin farkında değilsiniz!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şirk koşuyorsunuz siz
söylediklerinizle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ne
söylediğinizin farkında değilsiniz! Siz ne söylediğinizin
farkında değilsiniz!
OKTAY VURAL (İzmir) Şirkçileri görüyoruz!
Şirkçileri görüyoruz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın,
milletvekilimiz hakkında bir ifade kullandınız. Sayın
Başkan, herhâlde, biraz sonra o milletvekili arkadaşımıza
da söz verirsiniz diye ümit ediyorum, sizin yetkinizde. O milletvekili arkadaşımızın
yaptığı bir konuşmayla ilgili Cenab-ı Hakkın emrettiği
bütün güzellikleri, üzerinde toplamış bir lider. derken
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede güzellikler?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yahu, bu kadar basit
şeylerden fırsat kollamayın!
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle teşbih olur mu
canım? Cenab-ı Hakkın bütün güzelliklerini üstünde
toplamışmış!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Siyaset üretin,
siyaset! Söylem üretin, proje üretin!
OKTAY VURAL (İzmir) Yalan mı var bu işin
içerisinde? İhale yolsuzluğu yapan kim ha?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Proje yok, ancak,
geliyorsunuz, sözcüklerden, cümlelerden bir şey vurmaya
çalışıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Teeddüp ederim be! Teeddüp
ederim!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bırakın
böyle şeyleri!
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir mukayese olmaz ya!
Böyle bir mukayese olmaz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Muhalefet partisi
siyaset üretecek! Buraya geleceksiniz bir milletvekilinin dil sürçmesiyle
ilgili konuyu getirecek, burada gündem hâline getireceksiniz! Yazıklar
olsun!
OKTAY VURAL (İzmir) Bu kişinin
yaptığı yanlışları Cenab-ı Hakka nasıl
atfedersiniz be! Şirk koşuyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Bahçeli
duysaydı, herhâlde sizlerin kulağını çekerdi diye
düşünüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Siz nasıl, bu
insanın yaptığı, bu kulun yaptığı
konuları Cenab-ı Hakka atfedersiniz be?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Niye
bağırıp duruyorsun?
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir)
Saygısızlığa bakın! Bağırırım
tabii!
BAŞKAN - Önce bir yanlışlık
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çok mu dokundu?
OKTAY VURAL (İzmir) Benim dinime, Allahıma
dil uzatana, değil bağırmak, elini kırarım!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kime dil
uzatılıyor?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, bu kadar açık! Bu kadar açık!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Kime dil
uzatılıyor?
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu kadar açık! Allahın bütün güzel
vasıflarını üzerinde toplamışmış! Şuna
bak ya!
BAŞKAN - Şimdi, konunun
OKTAY VURAL (İzmir) - Şu teşbihe
bakın ya!
BAŞKAN - Birbirinize
bağırmayınız çünkü hiçbir şey duymuyorum. Zaten bu
OKTAY VURAL (İzmir) - Teşbihe bakın ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne kadar da böyle
şey olmuşuz!
BAŞKAN - Şimdi, ben beyefendi
Bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne demek ya! Böyle bir
şey olur mu ya!
BAŞKAN - Sayın Arslan, ben, önce 60a göre
dediniz siz
FEVAİ ARSLAN (Düzce) 69a göre
BAŞKAN Tamam, şimdi, hangi konuda? Anlamadım da onun için
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Hâlâ devam eden
BAŞKAN - Anlayamadığım için
soruyorum.
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Ben şimdiye kadar bu
konuda bir açıklama yapmadım. Şimdi, tek bir açıklama
yapıp bu konunun kapanmasını istiyorum. Esas
(MHP
sıralarından gürültüler)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Kapanmaz.
BAŞKAN Konu ne? (MHP sıralarından
gürültüler) Bir saniye
Gerçekten anlamadım.
Bir isim misim geçmediği için neye göre
olduğunu anlayamadım çünkü grubunuzla ilgili ben Sayın
Elitaşa
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Söz vermemekle ilgili değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Anladım
efendim.
Müsaade ederseniz
BAŞKAN - Oraya, tutanağa geçiyor ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmacı,
sayın milletvekilimizi kastederek, yaptığı bir
konuşmayla ilgili...
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Kendi derdini
anlatamıyor mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
böyle böyle
söyleyen birisi diye ifade etti. Kamuoyunda da yanlış anlama var.
Diğer milletvekilleri duysun, gerçeğini anlatsın diye...
BAŞKAN Anladım. Yani sataşmanın ne
olduğunu anlayamadım da onun için.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
4.-
Düzce Milletvekili Fevai Arslanın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
94üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bundan on beş yirmi gün önce
basınımıza ve televizyonlara haber olan, hepinizin malumu,
Meclisimizde de devamlı gündeme getirilen bir konu hakkında demin
Vural Beyin de, Sayın Grup Başkan Vekilinin de ifade ettiği
gibi, daha önce bu konuşmacıların da defalarca ifade ettiği
gibi, ağzımdan eksik bir kelime çıktı, sürçülisan
ettiğimi, kastımın o olmadığını
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Alkışlayanlar ne oldu, neden alkışladılar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kullanmayın o zaman.
FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bir dakika
Bak, bu konu hakkında hiç konuşmadım.
Bakın
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Neydi
kastın? Onu anlat sen.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Dinle ya,
dinle!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Ne
olur, sizden rica ediyorum.
FEVAİ ARSLAN (Devamla) Bu konuda esas
kastımın bu olmadığını defalarca şahsım
da grup başkan vekillerimiz de ve genel başkan
yardımcımız da açıkladı. Buradan bir defa daha ifade
ediyorum: Kastım bu değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz önceki
konuşmasında söyledi Elitaş.
FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Haşa, bunu dille
söylemek değil, kalpten bile geçirmenin şirke gireceğinin,
şirk olduğunun bilincindeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Şirk
Şirk
FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bunun siyasi malzeme hâline
getirilmesini de çok üzgünüm ve kınıyorum. Bunun şirk
olduğunu defalarca söylüyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Güzel.
FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bundan kastım bu
değildir. (MHP sıralarından alkışlar) Ama bizi üzen
şudur: Böyle bir konunun Müslümanım diyen bir kişinin, böyle
bir eksik konuşmadan dolayı, böyle bir olayla karşı
karşıya gelmesinden dolayı, üzerinden siyaset
yapılması, üzerinden polemik yapılması bizi üzmüştür.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Siyaset
değil, orada dur.
FEVAİ ARSLAN
(Devamla) - Bakın, tamam, haklısınız, eyvallah.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) İleri gitme!
FEVAİ
ARSLAN (Devamla) - Bunu defalarca eksik konuştuğumu söyledim, ifade
ettim -bir kere daha söylüyorum- ama şundan emin olunuz ki, Allah, kimseyi
bu eksiklikle karşı karşıya getirmesin. Siz öyle bir
şeyle karşı karşıya geldiğinizde, biz iyi niyetle
bakarız, hüsnüzanla bakarız, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Daha üç gün önce Özel değil, genel genel! diye
miting meydanlarında konuşurken... Cenab-ı Hakkın adaleti
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Akçay, bir dakika.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Efendim?
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilinin kürsüde
söyledikleri, biraz önce Sayın Mustafa Elitaşın neye
düştüğünü gayet açık ve net ortaya koymuştur.
Teşekkür
ediyorum, Sayın Elitaşa iyi cevap verdiniz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Neye düşmüş?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Elitaş, konuşmasında şirk
koşma kavramını da kullandı, yani bir itham da var,
şirk koşmakla itham etti ve fetva makamı olduğumu filan
söyledi.
BAŞKAN
- Hayır, Sayın Arslan kimseye bir şey söylemedi, onun üzerine mi
istediniz diye sordum.
Buyurun.
5.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, elbette ki, ben fetva
makamı değilim, haşa; fetva makamı Diyanet İşleri
Başkanlığıdır. Doğrusu, birkaç defa da sordum
Acaba, bu sözler üzerine Diyanet İşleri ne der? diye. Tabii, bir
ses filan da çıkmadı.
Sayın
Elitaş, bu söylediğin laflar gerçekten çok vahim sözlerdir. Bu iddia
edilen ve bazı AKP yöneticilerinin ve milletvekillerinin söylediği
sözlerin hepsini alt alta toplayınca ciddi bir vahamet gösteriyor,
bir uyarıyı, bir uyarmayı
gerektiren hususlardır. Şimdi, biraz evvelki sayın
milletvekilinin konuşması ve izahıyla sizinki aslında
çelişiyor. Siz tevil etmeye çalışıyorsunuz, sayın
milletvekili sürçülisan ettiğini ifade etti. Bizce de kabuldür, yani bunu
devam ettirmenin de bir anlamı yoktur, bunu ifade ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynı şey
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Nerede aynı şey ya? Aynı şeymiş, lafa
bak!
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Aynı şeymiş, ayıp ya!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Allah, hiç kimseyi şirk konumuna düşürmesin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Şirke nasıl düştüğünü
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Allah hiç kimseyi
fırsatçılıkla imtihan etmesin. Şu an
fırsatçılık yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, şu dinimizi,
Allahımızı, Peygamberimizi siyasete malzeme yapmayın!
Elinizi çekin!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin;
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten
ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183,
2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 94 üncü maddesi ile 5651 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen 9/A maddesinin (8) numaralı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Erdal
Aksünger (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN
(Karaman) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Aksünger, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Aksüngere borcum var, kimse ses
çıkarmadan onu dinleyecek.
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Emredersiniz!
BAŞKAN Şaka yapıyorum ha!
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Yok, gönülden
dinleyeceğiz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Aksünger.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
94üncü maddedeki aslında 9/A tabii, 5651in
9/Ası, yani 5651 baştan
da söylediğim gibi olmaması lazım ama bu 9/A tam bir garabet
işi. Niye garabet işi? Aslında bir mahkeme oluşturması
neredeyse temin ediliyor bununla birlikte. Biraz önce arkadaşlara, sizin
AK PARTİ Grubundaki aslında hukukçu arkadaşlara sordum, dedim
ki: Bununla ilgili olan TİB Başkanına bu yetki veriliyor da bir
savcıya niye verilmiyor? Neden verilmiyor mesela? Yani bir savcı
eksikliği varsa oraya da 40 tane savcı koyulabilir, bilişim
savcısı. Ankarada 4 tane bilişim savcısı var, 40
yapalım. Yirmi dört saatte karar versin, yargıçlar da yirmi dört
saatte karar versin. Bunda bir problem var mı? Yok bence. Ama neden bunda
ısrar ediliyor? Yani buradaki problem, yargının yetkisini bir
bürokratın tahsisine vermektir, problem bu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sonuçta yargıya gidiyor
yine.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Yargıya kimin
tarafından gittiği önemli. Çok önemli değil, 8/Ada
gördüğünüz gibi, diyor ki: Mahkeme kararına öyle veya böyle itiraz
edebilir. Nereye itiraz ediyor? Yargı kararına itiraz ediyor. Ona
herkes edebilir, kimse mağdur, o etsin. TİB Başkanı niye
ediyor? Mağdur olan, etsin zaten yani. Eğer böyle bir şeyi
mahkeme kurarak yapacaksanız ihtisas mahkemelerine ihtiyaç var ama bu
ihtisas mahkemelerini söyleyemiyorum. Niye? Bu memleket, özel yetkili
mahkemelerde neler olduğunu gördüğü için söyleyemiyorum. Avrupada
var mı? Var. Zaten bunlara ihtiyaç yok da ben 8inci maddedeki konuyu
söyledim size zaten, dün gece söyledim, ne yazık ki sabaha karşı
konuştuğumuz için bir anlamı yok.
8inci maddede katalog suçları var, o katalog
suçlarının dışındaki suçlar suç değil mi? Bunlar
ceza hukukunda yok mu? Var. Peki, katalog suçlarda ırkçılık yok,
terör yok, bunlar İnternette olduğunda bunlarla ilgili muamele
başka olacak da diğerlerine TİB Başkanı Aman
kapatın, terörle ilgili konu devam etsin. mi diyecek? Böyle çelişki
olur mu zaten? Sorun buradan kaynaklanıyor. Ama, tabii, biz şunu
söyleyemiyoruz, gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi ihtisas
mahkemelerinin kurulması talebinde bulunamıyoruz, çünkü bizde hukuk
yoruma tabi oluyor, sorun buradan kaynaklanıyor. Bu yoruma tabi üretilen
bir sürü dijital deliller, iddia makamına getirilen bir sürü deliller
oldu, bundan içeride yatan dünya kadar insan oldu. O yüzden, bizde hukuk
gelişmiş ülkelerdeki ihtisas mahkemelerinin son karar mercisine
ulaşmaz bence, sorun da buradan kaynaklanıyor.
Bu yüzden şöyle bir şey yapılabilir
-önerimiz oydu zaten- madem böyle bir şey yapacaksınız, yani
olmaması tercihimizdir, 9/A zaten garabet ama Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununda bir değişiklik yapılabilir. Yine dün akşam
sabaha karşı söyledik bunu, hukukçu değilim ama bu, hukukçu
arkadaşların da onaylayacağı bir şey. Burada bir
değişiklikle, bilişim savcıları yirmi dört saatte
karar verebilir konuyla ilgili ve bu yirmi dört saat sonra verilen, görevli
mahkeme neresiyse, bu, sulh ceza mahkemesiyse sulh ceza mahkemesine gönderilir,
ağır ceza mahkemesiyse oraya gönderilir.
Peki, buna niye itiraz var? Buna itiraz olmaması
lazım. Yani TİB Başkanını da aslında böyle bir
zan altında bırakmak da anlamsız. Ben bakanı da
suçlarım zaten, TİB Başkanını da suçlarım.
Yarın bunların hepsi yaşanacak bu memlekette. O yüzden bir an
önce bundan dönün zaten.
Şimdi, şöyle bir durum oluyor. TİB zaten
MİTleştirildiği için, şimdi nereden adam alınacak ki
bu TİBe zaten? Yani hukukçu mu alınacak? Hayır. Hukukçu falan
da yazıyor kanunda öyle bir şey ama bence MİTten alınacak
bunların çoğu, 40a yakın MİT görevlisi TİBde
görevlendirilecek. Yaşayacağız, göreceğiz, pratiğini
göreceğiz bunların. 100ün üzerinde de sözleşmeli personel
alınması söyleniyor bununla birlikte, yani orada çok geniş
kapsamlı, yargı üzerinde İnternet özel mahkemesi, yine özel
yetkili bir İnternet mahkemesi gibi, mahkemenin bütün görev ve yetkileri
devredilmiş oluyor. Bunların hepsi sorun arkadaşlar.
Bunları halletmezseniz bunlar yine Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde öyle veya böyle bizim mahkûmiyetimiz için yeterli maddeler olacaktır
zaten. Bunu bugün belirtiyoruz ama zaten dönecek bunların hepsi, itirazlar
gelecek.
Ayrıca, MİTle ilgili şunu
söyleyeceğim çok hızlı bir şekilde: 1 milyar TL MİTin
bütçesi var, 1 milyar da Başbakanın ödeneği var. MİT bir
anonim şirkete dönüştürülmüş vaziyette. Hiçbir kaydı kuydu
olmayan, 2 milyar TL sermayesi olan bir şirkete dönüştürülmüş,
Başbakanın bir şirketi olmuş durumdadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksünger.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 95te iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 95 inci maddesinde yer alan bilişim
şuurunu ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
Denizli Konya Manisa
Muharrem Varlı Seyfettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Adana Adana Kayseri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 95 inci maddesinde yer alan 5651
sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (4) fıkrasının (f)
bendinde yer alan Bilişim ve internet alanındaki uluslararası
kurum kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamak
ifadesinden sonra gelmek üzere Türkiyede internetin kullanıcılar
açısından hem özgürleştirilmesi, hem de
yaygınlaştırılması, internetin teknik olarak
güvenliğinin sağlanması, internet hızının
artırılarak içeriğinin zenginleştirilmesi için her türlü
tedbirleri alır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aytuğ
Atıcı Muharrem
Işık
İstanbul Mersin Erzincan
Erdal Aksünger Ramis Topal Rıza
Türmen
İzmir Amasya İzmir
BAŞKAN Sayın Komisyon, kabul ediyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Siz, katılıyor musunuz?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Türmen, buyurun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 5651 sayılı
Kanunla getirilmek istenen değişiklik tekli2lerinin amacı çok
açık. Yolsuzluk iddialarının İnternette
dolaşmasını engellemek, yolsuzluk iddialarını
soruşturmak yerine boğmak amacına yönelik. Bunu anlıyorum
fakat bunu yapanlar, bunu yazanlar bu değişikliklerin dış
dünyadaki, uluslararası alandaki etkilerini hiç düşünmemişler,
bu değişiklik tekliflerinin Türkiyenin başını ne gibi
belalara sokacağını hiç hesaplamamışlar, öyle
gözüküyor.
Ben burada, çok kısaca, değişiklik
tekliflerinin yol açtığı insan hakları ihlallerine
değinmek istiyorum çünkü bir insan hakları ihlalleri kümesi ve
Anayasanın ihlali kümesi var bu tekliflerde.
Örneğin, birincisi: Erişim
Sağlayıcıları Birliği kuruluyor. Bu Erişim Sağlayıcıları
Birliğine üyelik zorunlu tutuluyor. Ücret ödemek zorunlu tutuluyor, Üye
olmayan, faaliyette bulunamaz deniyor. Efendim, bu, Anayasanın dernek
kurma özgürlüğüyle ilgili 33üncü maddesine aykırıdır.
Orada Hiç kimse üye olmaya zorlanamaz denmektedir. Aynı şekilde,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dernek kurma özgürlüğüyle
ilgili 11inci maddesine de aykırıdır.
Bunun yanında, içerik sağlayıcı, yer
sağlayıcılar, TİBin talep ettiği bütün kişisel
verileri TİBe vermekle yükümlü tutulmaktadır. Bu bilgiler, bu
kişisel bilgiler TİBe verilirken bireyin,
kullanıcının bundan haberi bile yok, böyle garip bir durum. Bu
gibi bilgilerin TİBe verilmesi, özel yaşamın gizliliğinin
ihlalidir, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesi,
Anayasanın 20nci maddesinin ihlalidir.
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarına baktığınız zaman, kişisel verilerin
korunması o kadar önemlidir ki izin olmadan kişisel verilerin
toplanması da özel yaşama bir müdahaledir. Ondan sonra, toplama
haklı olsa bile bunun saklanması, özel yaşama ayrı bir
müdahaledir. Bütün bunları bir tarafa bırakın, toplanma,
saklanma bir tarafa, özel verilerin üçüncü bir kişiye verilmesi, ayrı
bir insan hakları ihlaline yol açar.
Üçüncü olarak, yargı kararı olmadan
erişimin engellenmesi, TİB kararları üzerinde denetim
olmaması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade
özgürlüğüne ilişkin 10uncu maddesinin ihlalidir, Anayasanın
26ncı maddesinin ihlalidir. Tasarıda kullanılan belirsiz ifadeler,
Efendim, işte, erişimin engellenmesi, benzeri yöntemler
kullanılarak da yapılabilir. Nedir bu benzeri yöntemler, belli
değildir. Yok efendim, aynı mahiyette yayınlar TİB
tarafından yasaklanır. Hangi mahiyetteki yayınlar, belli
değildir. Alternatif erişim yolları Bu alternatif erişim
yolları nedir, belli değildir. Bu gibi belirsiz ifadelerin
kullanılması, kanunu, hukuk devletinde sahip olması gereken
özelliklerden yoksun kılmaktadır. Bu da düşünce
özgürlüğünün bir başka ihlalidir.
Sulh ceza mahkemesine yetkiler verilmektedir. Efendim,
Erişimin engellemesi kararına karşı başvuruya yirmi
dört saat içinde, duruşma yapmadan karar verir. Ondan sonra Özel
yaşamın ihlali iddiasıyla erişimin TİB tarafından
engellenmesine karşı kırk sekiz saat içinde başvurulur.
Bütün bunlar, efendim, karşı tarafın görüşleri alınmadan
sulh ceza mahkemesi karar vereceği için ve duruşma yapılmadan
karar vereceği için adil yargılama hakkının ihlalidir.
TİBe sınırsız yetkiler verilmekte,
ifade özgürlüğü, özel yaşam hakkı ihlal edilen kişilere
başvurulacak hukuk yolu bulunmamaktadır. Bu, Anayasanın, etkili
başvuru yolunun bulunmamasıyla ilgili 40ıncı maddesinin
ihlalidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin etkili bir iç
yargı yolu bulunmasına ilişkin 13üncü maddesinin ihlalidir.
Yani bütün bunlardan gördüğünüz gibi, bir ihlaller yumağı
vardır.
En son olarak Freedom Houseun geçenlerde
açıkladığı bir rapor vardır, o da şöyle diyor:
Bu değişiklik teklifleri, yargı kararı
olmaksızın devlet memurlarına web sitelerini kapatma yetkisini
veriyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ağır bir
ihlali niteliğindedir. Hükûmet, ifade özgürlüğüne karşı
saldırıları tırmandırıyor. Dış
dünyadan görünüş budur.
Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türmen.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, bir
yoklama yapalım da canlanalım biraz.
BAŞKAN Tabii, iyi olur.
Yoklama yapıyoruz.
Hemen başlayalım: Sayın Altay, Sayın
Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Işık, Sayın
Ekşi, Sayın Akar, Sayın Türmen, Sayın Köktürk, Sayın
Ören, Sayın Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Değirmendereli,
Sayın Moroğlu, Sayın Haberal, Sayın Nazlıaka,
Sayın Öner, Sayın Atıcı, Sayın Aygün, Sayın
Serindağ, Sayın Aydın.
Evet, iki dakika süre veriyorum ve de
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin;
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten
ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183,
2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 95 inci maddesinde yer alan bilişim
şuurunu ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı,
sansür mü geliyor kaygısını ortaya koyan ve ciddi endişeler
yaratan bir Hükûmet tasarısı. Burada iki grup hak ve hürriyet
çelişmektedir. Birinci grubunda kişisel hak ve hürriyetlerin
korunması, özel hayatın korunması, buna paralel olarak ifade
hürriyeti, fikir hürriyeti, devamında siyasi kanaat hürriyeti, siyasi
faaliyette bulunma hürriyeti, kamuoyunun haber alma hakkı,
basının haber verme görevi ve hakkı ve basın hürriyeti.
Bunların hepsi, değerli milletvekilleri, insanlığın
geliştirmiş olduğu demokratik değerlerle belirli bir
dengeye oturtulmuş olan hak ve hürriyetlerdir. Eğer denge bozulur
ise, o takdirde rejim ya diktatörlüğe gider, diktatörlüğün elindeki
sansür aracı faaliyete geçer ya da insanların hak ve özgürlükleri
korunamaz bir hâle gelir ki buradan da temel hak ve hürriyetlerde
mağduriyetler ortaya çıkar.
İşte, bunlar Anayasa Uzlaşma Komisyonunda
tartışıldı, belirli bir mutabakat sağlandı ve
sağlanan bu mutabakatın devam edebilmesi için Hükûmetin bu
tasarıyı çekmesi ve siyasi partiler arasında, aklıselimle
oturulup Türkiye'nin en ciddi sorunu olan, her insanımızı en
derin kaygılara, endişelere iten bu meselenin halledilmesi
lazım. Ancak böyle yapılmıyor -ben Sayın Bakana da biraz önce
ifade ettim- onun yerine, çok büyük bir telaşla bu tasarıyla üç
bacaklı basının kontrol altına alınamayan üçüncü
bacağı da Hükûmetin emrine, iradesine sokulmak isteniyor.
Basının
birinci bacağı, görsel basındı; AKP on bir yılda onun
önemli bir bölümünü yandaş, bakiyesini candaş ilan etti, emir ve
hükmü altına aldı. O kadar ki Sayın Başbakan Fastan
telefon ederek televizyonların alt yazısında geçen
Sayın Genel
Başkanımızın bir beyanatına dahi tahammül göstermiyor,
istibdat devri diye kabul edilen veya ifade edilen Abdülhamid devrinden daha
beter bir şekilde basın hürriyetini Başbakan olarak ihlal
ediyor. Demek ki basının birinci ayağındaki görsel
basın böyle halledildi. Yazılı basın ise Sen hangi
gazeteden geliyorsun?, Bu köşe yazarlarına yer veren patronlar da
geleceğini düşünsün. şeklindeki, bizzat Başbakanın
tehdidiyle emri hüküm altına alınmış durumda. Geriye sanal
medya dediğimiz Twitter, Facebook, İnternet dünyası
kalmıştır. İşte, onu da emri hüküm altına
alabilmek için bu teklif getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Twitter, Facebook ve diğer sanal alandaki mecralar
insanların ifade hürriyetlerinin, düşünce hürriyetlerinin
paylaşıldığı, bilgi transformasyonunun
yapıldığı çok önemli bir kaynaktır ve bu
kaynağın 17 Aralık yolsuzluk, hırsızlık
operasyonu nedeniyle kamuoyuna bu bilgilerin taşınmasını,
ses kayıtlarının, bant kayıtlarının
taşınmasını engellemek amacıyla kapatılması
ya da iktidarın denetimine verilmesi en büyük antidemokratik, diktatörlük
örneğidir. Dolayısıyla, buna engel olmak, bu Meclisin görevidir,
birinci olarak AKP milletvekillerinin görevidir. Siz bu pisliği
temizlemezseniz, siz bu pisliği sahiplenirseniz; o takdirde hükmi
şahsiyet olarak, kurumsal olarak bunu benimsiyorsunuz demektir.
İçinizden çıkan üç beş tane arkadaşınız
yanlış yapabilir. Biraz önce o yanlış yapan
arkadaşınız çıktı hüsnükalple ifade etti ama onun
yanlışına grup olarak sahip çıkarsanız,
diktatörlüğü inşa etmenin aracı olarak burada millete
veremeyeceğiniz bir hesabın da eşiğinde durursunuz.
Dolayısıyla, gelin, bu tasarıyı Hükûmet çeksin, Türkiyenin
önemli bir sorunu olan sanal medyadaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Konya)
insan hakları ihlallerini, hak
ve hürriyetlerin ihlallerini, anayasal hak ve hürriyetleri diğer alandaki
dengeleriyle birlikte değerlendirip aklıselimle bir kanun metni
hâline getirebilsin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 96da aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutup işleme alacağım, konuşmak isteyen olursa
konuşturacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
96. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Musa Çam
İstanbul Ankara İzmir
Ömer Süha Aldan Müslim
Sarı Aydın
Ağan Ayaydın
Muğla İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Yusuf Halaçoğlu Muharrem
Varlı Mustafa
Kalaycı
Kayseri Adana Konya
Seyfettin Yılmaz Emin Haluk Ayhan Erkan Akçay
Adana Denizli Manisa
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, önce Sayın Aldan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, bu torba yasanın en önemli maddelerinden bir tanesi,
İnternetle ilgili yapılacak düzenlemeler. Öncelikle, trafik
değişim noktası konusunda Türkiye bir lider ülke konumuna
getirilmedikçe, keza Kişisel Verilerinin Korunmasına İlişkin
Yasa Tasarısı bu Meclis gündeminden geçmedikçe ya da Siber Suçlarla
Mücadele Anlaşması yine bu Mecliste görüşülmedikçe bu
yasanın hiçbir anlamı yok.
Aslında
şöyle bakmak lazım: Bu getirilen düzenleme bir operasyonun bir
parçası. Bugün görüyoruz ki görsel medyada artık Başbakanın
talimatlarıyla haberler gündemden düşürülüyor. Keza, yandaş
gazeteler elden çıkmasın diye iş adamlarına salma
yapılıyor, dolayısıyla medya kontrol altında.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına
aykırılıktan dolayı ceza miktarı, adı güya
demokratikleşme tasarısı olan yasayla
artırılıyor, dolayısıyla sokağa çıkan
insanlar kontrol altında. Keza, HSYK düzenlemesiyle yargı kontrol
altında. Polisteki kadrolaşma tasfiyeleriyle polis kontrol
altında. Belki yarın gelecek Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanlarının soruşturma iznini Başbakana bağlayan
düzenlemeyle asker kontrol altında ve en nihayet bu düzenlemeyle de sosyal
medya kontrol altına alınmak isteniyor. Bütün hedeflenen şey
budur.
Keza,
bu kapsamda üzerinde durulması gereken bir şey var: Özel hayatın
gizliliği. Özel hayatın gizliliği kişiden kişiye göre
değişir. Örneğin -Sayın Başbakandan bir örnek verelim-
2011 seçimlerinin öncesinde -tarih 5 Mayıs 2011- Kastamonuda Sayın
Başbakan bir konuşma yapmış MHPli aday adaylarının
o İnternette rezilce sunulan görüntülerine ilişkin olarak:
İnsanın özeline karışıyor. diyorlar. Yahu, kendi
eşiyle mi bir şey oluyor da özel oluyor? Bu özel değil, bu
genel, genel. Bu genel bir ahlaksızlıktır. Bahçeli
çıkmış İktidar insanların özeline giriyor. diyor.
Neden? Çünkü kendi adamlarının da kaseti çıktı. Eline,
diline, beline sahip olacaksın. diyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ya, Allah büyüktür!
ÖMER
SÜHA ALDAN (Devamla) - Aynı Başbakan, Taraf gazetesinde kendisini
sıkıntıya düşüren bazı gizli evrakların
yayınlanması üzerine 7 Aralık
2013te de Tekirdağda bir konuşma yapıyor: Devletin öyle
mahremleri vardır ki bu mahremleri kimsenin teşhir etmeye, ifşa
etmeye hakkı yoktur. İnsanların da kendilerine ait mahremleri
vardır, bunları da kimsenin teşhir etmeye hakkı yoktur.
diyor. Nereden nereye!
Dolayısıyla, Sayın Başbakanın
bile özel hayatın gizliliğine ilişkin bu subjektif
bakışına bakarsak, bütün yetkiyi TİB Başkanına,
yürütme organını temsil eden bir kişiye vermek vahim bir
hatadır. Bu konuda en önemli şey, yargıya yetki vermektir. Ve
şöyle ilginç bir şeyle daha karşı karşıya
kalıyoruz: Devlet yönetiminde kurumlar ve kurallar esastır
aslında ama bugün, emanet memurlar esas hâle gelmiştir yani mutemet
memurlara devlet teslim edilmiştir. MİT Müsteşarı her
şeyden sorumlu. TİB Başkanı şimdi çok önemli
şeylerden sorumlu; artık, vatandaş için özel hayata müdahale ne
noktadadır diye, bu konuda karar verecek tek mekanizma olmuştur.
Keza, koskoca Anadolu Ajansı yine bu düzenlemeyle bir genel müdüre devrediliyor.
Nedir bu? Mutemet kişi, güven yani Anadolu Ajansının Genel
Müdürü, Anadolu Ajansının önemli bir hissesine sahip oluyor yasal
düzenlemeyle ya da TİB Başkanı, insanların özel
yaşamlarındaki gelinen noktayı tayin eden kişi hâline
dönüştürülüyor.
Değerli arkadaşlarım, bu bir
kaçış ve telaş yasasıdır aslında, bir gedik
kapama yasasıdır. Lakin, şunu unutmayalım: Yazar kasayla
gelenler, para sayma makinesiyle giderler.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önergede Sayın
Yılmaz, buyurunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 96ncı maddede verdiğimiz önerge
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok
değerli milletvekilleri, bugün getirilen bu sansür yasasıyla
birtakım olayları kapatmaya çalışıyoruz. Şimdi
ben size şunu söylemek istiyorum: Bakın, son her şeyi ele
geçirme anlayışınızın geldiği noktaya bakın.
2002 yılında iktidara geldiğinizde arkanızda medya gücü
yoktu, arkanızda
-yanılmıyorsam- bir Kanal 7 ile bir Yeni Şafak gazetesi
mi ne vardı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yok, o da değildi ya.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ama, siz, bu millete, fakir fukaraya, garip gurebaya Sessiz
yığınların sesiyim. diyerek yüzde 36, yüzde 48, yüzde 50
gibi oylarla iktidara geldiniz. Ama, iktidara geldikçe, kendinizi güçlü
hissetmeye başlayınca, 28 Şubat sürecinde neyden dert
yanıyorsanız, neyde sıkıntınız varsa, neyi
eleştiriyorsanız hepsini yapar hâle geldiniz. Şimdi milletten
uzaklaşarak, vatandaştan uzaklaşarak birtakım güç
odaklarının merkezine girmeye başladınız ve güç
odaklarına sahip oldukça Türkiyede güçlü olacağınızı
sandınız ama yanıldığınızı
göreceksiniz.
Bakın,
açık ve net söylüyorum, şimdi, yapılan bir yolsuzluk
operasyonunda, 17 Aralıkta ve 25 Aralıkta şunu demiş
olsaydınız: Ey Türk yargısı, ey Türk emniyeti, biz size
güveniyoruz, boğazımızdan bir şey geçmedi.
Boğazından haram geçmeyene ne Türk yargısının ne de
Türk polisinin yapabileceği bir şey yoktur; açık söylüyorum.
Hele bu Başbakana, Başbakanın oğluna bir polis komplo
kuracak, bir savcı komplo kuracak, böyle bir şey olabilir mi
Allahınızı severseniz! Dünyayı adamın kafasına
yıkarlar, dünyayı. Çıkıp da Bunlar yok. deseydiniz ve
hırsızlığa bulaşanlara sahip çıkmamış
olsaydınız gerilmezdiniz. Demokrasiyi hâkim kılmak lazım,
demokrasiden uzaklaşarak, demokrasiden kaçarak bu işlerden
sıyrılacağınızı düşünüyorsanız
sıyrılamazsınız değerli arkadaşlar. Çünkü
gelirken insanlar size inandığı için geldiniz, dualarla
geldiniz. Bakın fakir fukara, garip gureba dediniz. İçinizde bir
sürü temiz insan var. Hırsızlara niye sahip
çıkacaksınız değerli arkadaşlar? Niye sahip
çıkacağız hırsızlara? İçimizdeki
hırsızları temizleyelim, içimizdeki arsızları temizleyelim.
Çıkıp da hırsızı, arsızı yargıya,
adliyeye teslim etseydik bugün bu
sıkıntılarla karşılaşmazdık.
Bugün bas bas bağırıyoruz, 60 milyar dolar
zararı oldu bu operasyonların, 100 milyar dolar zararı oldu.
Peki, bu zararda bizim suçumuz
nedir diye düşünmüyor musunuz
Allahınızı severseniz? Yani bu kadar çıkan tapeyi, bu
kadar çıkan savcı iddianamelerini nasıl yok
sayacaksınız? Görmüyor musunuz geldiğiniz noktayı?
Demokrasiden uzaklaştığınızı görmüyor musunuz?
Demokrasiye sahip çıkacaksınız.
Yani birileri hırsızlık yapacak, birileri
götürecek ama içinizde tertemiz olan insanlar, bunlara sahip çıkmanın
bedelini ve sıkıntısını ödeyecek. Yani ben size
açık ve net söylüyorum: Anadoluya gidin, Anadolu coğrafyasına,
size tertemiz, analarının ak sütü gibi helalinden oy veren insanlara
bu hırsızlığın ve yolsuzluğun
yapılmadığını izah etmek zorundasınız.
Şimdi, Adalet Bakanlığı fezlekeleri
geri göndermiş, efendim, savcılar değiştiriliyor, polisler
değiştiriliyor. Ya, ben size soruyorum: Allahınızı
severseniz, bu ülkede Başbakanı haksız yere kim suçlayabilir?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Suçluyor, suçluyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu ülkede
Başbakanı, bakanı haksız yere kim yargılayabilir?
Allahınızı severseniz, elinizi vicdanınıza koyun ve
cevap verin. Ama eğer Başbakan da yolsuzluğa
bulaşmışsa hesap verecektir. Bu hem dinimizde böyledir hem
hukukumuzda böyledir. Eğer bakan yolsuzluğa bulaşmışsa
hesabını verecektir. Yani boğazından bir gram haram
geçmeyen milletvekili, ona oy veren vatandaşı, niye savunmak zorunda
kalıyorsunuz?
Medya savaşları yaptırıyorsunuz.
Paralel devlet arıyorsunuz. İşte paralel medya ortada. Paralel
medyayı oluşturdunuz, paralel medyayı. Paralel sivil toplum
örgütlerini oluşturdunuz. Her medya kuruluşunun başına bir
adamınızı yerleştirdiniz. Başbakan arıyor,
falanca Faraç, bilmem ne... Yani, böyle bir medya. Hukuksuzlukla,
haksızlıkla nereye kadar gidebileceğinizi düşünüyorsunuz?
Unutmayın, duayla geldiniz, bir duayla gidersiniz.
Emin olun, bugünlerinizi mumla ararsınız. Onun için,
yanlıştan dönün, haksızlığın yanında
durmayın, haksızlığın karşısında olun.
Yakışanı ve doğrusu budur.
Sağ olun. Saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 97de üç önerge var, sırayla okutup
işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 97inci maddesinin 5651 sayılı yasanın Ek
1inci maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere önerilen 5
Nolu fıkrada geçen Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı ifadesinin, bu Başkanlığın
tüm uğraş alanlarını içine alacak olan Teknolojik
İletişim Başkanlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Osman Oktay Ekşi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ramis
Topal
İstanbul İstanbul
Amasya
Erdal Aksünger Muharrem
Işık
İzmir Erzincan
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 97inci maddesinin yasa tasarısı
metninden tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan İdris
Baluken
Iğdır Şırnak
Bingöl
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul
Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Yusuf Halaçoğlu Emin Haluk Ayhan Seyfettin
Yılmaz
Kayseri Denizli
Adana
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa
Adana
Mehmet Günal
Antalya
BAŞKAN Önergelere katılıyor musunuz
Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Neden?
AHMET ARSLAN (Kars) Neden katılmamız
gerektiğini siz anlatın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurum personelinin suç işlemesi durumunda, iznin
kurum başkanı ve bakana verilmesi, MİT yasasında
olduğu gibi dokunulmazlık tanınması, suç işlediği
sabit olanların izin verilmemesi durumunda yargılanmaması, adil
yargılama önüne engeller konulması otokrasilerde görülen bir
uygulamadır, kabul edilemez.
BAŞKAN Sayın Günal, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu madde yeni bir koruma
kalkanı getiriyor. Yani, şimdi, MİT Müsteşarına koruma
geldi, şimdi de Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığına. Yukarıda da tartıştık
defalarca. Ben bu işi anlamıyorum, bu ülkenin Genelkurmay
Başkanı içeride, kuvvet komutanları içeride, ya, hiç olmazsa,
hepsini demiyoruz ama bunların yargılanmasını bari adil
yapsaydınız veya hiç olmazsa bunu da Başbakanın izniyle yapsaydınız.
Yani, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına
kadar koruma var, Genelkurmay Başkanı izinle yargılanmıyor.
Genelkurmay Başkanı Yüce Divanda yargılanmıyor, iki hâkimin
eline bırakıyorsunuz. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Bir taraftan da niye zorlanıyorum? Kumpas
diyorsunuz. Değerli arkadaşlar, Değerli Bakanım; yani
kumpas varsa ona sağladığınız korumayı niye
Genelkurmay Başkanını şuraya ekleyip de madem
koymuyorsunuz, ben anlamıyorum.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Geliyor, geliyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani neden korkuyorsunuz?
Herkesle ilgili kumpas kurulurken neden yayınları
durdurmadınız da şimdi, kendinizle ilgili yayınları
durdurduğunuz zaman açılacak mahkemelerden dolayı TİB Başkanını
koruyorsunuz anlamıyorum, anlamamda sıkıntı var. Bu
kumpaslar herkese kuruluyordu. Burada defalarca sorduk, Bu ülkede adalet var
mı? dedik, niye? Bu tapeler çarşaf çarşaf
yayınlanırken niye durdurmadınız bunları? Bu
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yok muydu o
zaman? Herkesle ilgili iddianameler, iddianamenin içinde özel hayatla ilgili
olan, soruşturulan konuyla, dinleme izniyle hiç alakası olmayan
şeyler çarşaf çarşaf gazetelerde, İnternet sitelerinde
yayınlandı, o zaman niye kanun çıkarmadınız?
Çoğunluğunuz mu yoktu, aklınıza mı gelmedi? Gerçekten,
bunlar çok önemli konulardır. Siz o zaman neredeydiniz, ben merak
ediyorum.
Burada sorduk UYAPta sızıntı mı
var? diye. Sayın Bakana söyledik, Adliyeden mi sızıyor,
mahkemeden mi sızıyor, sistemden mi sızıyor, savcılar
mı veriyor, kim veriyor? diyorduk, hiçbir cevap gelmedi. Böyle bir hukuk
devleti olabilir mi? Bana geldiği zaman hemen koruma, sana geldiği
zaman Allah işini rast getirsin, ne zaman çıkarsan. Hâkimlerin,
savcıların insafına kaldı.
Değerli arkadaşlar, böyle bir çifte standart
olamaz, böyle bir koruma kalkanı olamaz. Kanun neyse, diğer
bürokratlara ne uygulanıyorsa
Üst düzey bürokrat bellidir. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Devlet Memurları Kanunu var, Devlet
Teşkilatı Rehberi var. Orada kimin yetkisinin ne olduğu belli,
ona göre de göstergeler koymuşuz, maaşlarını da buna göre
alıyorlar. 7000 alan var, 6400 alan var, 3600 alan var; bunları neye
göre koyuyorsunuz? Yapılan işin niteliğine. Peki, şimdi,
koruma kalkanını neye göre koyuyorsunuz? Efendim, bize dokunursa,
bunlarda sıkıntı çıkarsa biz bunları korumaya
alalım; bize dokunmuyorsa boş ver gitsin. Dolayısıyla, bu
madde burada çok sakıncalı bir maddedir. Hukukta şahsa göre
düzenleme olmaz, duruma göre düzenleme olmaz. Genellik ilkesine aykırıdır.
Böyle bir şeyin yapılması bir hukuk katliamıdır.
Burada şimdi ben merak ediyorum: Bu maddeye niye ihtiyaç duyuldu
gerçekten? Yukarıda da sorduk, Sayın Bakana da sorduk ama satır
aralarını da görüyorum, ikide bir haber tazeleniyor. Başbakanın
evindeki böceklerle ilgili, Teftiş Kurulu Başkanlığı
soruşturmayı tamamlamış. Ne zaman? Bir sene sonra.
Aşağı yukarı, herhâlde, benim, medyadan okuduğum
kadarıyla
Şimdi, haa diyorum, o zaman bu madde niye geldi
anlaşıldı. Bu böceklerden kaydedilen tapelerde demek ki bilgi
olarak sızmaması gereken şeyler var. Şimdi, hâlâ
Değiştirdiniz. Ya, arkadaşlar, bırakın,
değiştirmediğiniz savcı kalmadı, hâkim kalmadı,
yerini değiştirmediğiniz emniyet müdürü kalmadı, hâlâ neden
korkuyorsunuz, anlamıyorum. Kim bu bilgileri alacak da bunların
tapelerini nasıl sızdıracak, onu da anlamıyorum.
Soruşturma zaten eğer hukuki değilse bununla ilgili gerekli
işlemleri koruma altına almadan da yapabilirsiniz. Bir taraftan
burada duracaksınız
Ben zannediyorum ki herhâlde Sayın
Başbakanın evindeki böceklerle ilgili, Onun üzerinden bana
gelecekler. dediği oğlu Bilal Erdoğanla ilgili bir şeyler
var ki bu kadar canhıraş bu kanun geliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, böceği de onlar
koymuş oraya.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bakın, kanunun içindeki
birçok maddeye, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili
olan birçok maddeye, engellilerle ilgili birçok maddeye burada bütün muhalefet
partileri destek verdik ama bu torba artık harara döndü, içine, lazım
olan ne varsa, alakalı, alakasız, geliyor.
Lütfen, gelin, hukuku katletmekten vazgeçelim. Yasa
yaparak, kanunla hukuku katledip kişisel özgürlükleri sadece sizin için
zarar gördüğü zaman sınırlamaya yönelik bu kanun maddesini
buradan çıkaralım.
Önergemize destek vermenizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 97nci maddesinin 5651 sayılı yasanın Ek 1inci
maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere önerilen 5 Nolu
fıkrada geçen Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı ifadesinin, bu Başkanlığın
tüm uğraş alanlarını içine alacak olan Teknolojik
İletişim Başkanlığı şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Osman
Oktay Ekşi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ekşi, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer arkadaşlar; konuşmakta
olduğumuz, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı
aslında iletişim özgürlüğü ve iletişim dünyası
açısından sayısız yanlışlarla dolu bir kanun
tasarısı. Bir defa, esprisi itibarıyla fevkalade antidemokratik.
Daha önce, benden önce konuşan sevgili arkadaşımız
Rıza Türmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuyla
ilgili, daha doğrusu şu anda yürürlükte bulunan ama sizin daha da
kötüleştirmeye çalıştığınız 5651
sayılı Yasanın antidemokratik hükümleri nedeniyle mahkûm
edildiğini ve bunun demokratikleşme doğrultusunda
değiştirilmesinin de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından Türkiyeye tavsiye edildiğini anımsattı. Siz
buraya onun tam tersi nitelikte bir kanun tasarısı getirdiniz ve
ayrıca ifade edeyim ki sadece tersi, aksi yönde değil,
demokratikleşme açısından, antidemokratikleşme
anlamında eşi az bulunacak kadar kötü bir yasa tasarısı
getirdiniz.
Benden önceki bazı arkadaşlarım bazı
noktalara değindiler. Örneğin, bir savcıdan alınması
gereken bir kararın Telekomünikasyon İletişim Başkanı
isimli bir devlet memurundan alınmasının bu tasarıya ve bir
öncekinden daha da kötüleştirerek, yetkisi artırılarak bu
tasarıya konduğuna değindiler. Bu sözünü ettiğim
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ifadesi de
-az önce söylediğim gibi- pek çok yanlıştan biri. Niçin? Sevgili
dostlarım, telekomünikasyon, eğer lügatlere bakarsanız veya
başka kaynaklara bakarsanız, telefonla, radyoyla, telgrafla ve
televizyonla iletişim anlamına gelen, bunları kapsayan bir
kavram. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
dediğiniz zaman iletişim kavramını aynı ismin içine
iki kere sokmuş oluyorsunuz, yani bir anlamda radyo, televizyon, telgraf
ve telefon iletişim, iletişim başkanlığı
demiş oluyorsunuz. Bunun Türkçe açısından kabul edilebilir
hiçbir tarafı olduğuna şahsen kani değilim. O nedenle,
önergemizde arz ettiğim gibi, buna eğer teknolojik iletişim
başkanlığı denir ise hem radyoyu, televizyonu,
telgrafı, telefonu ve hem de iletişim dünyasını içine alan
bir kavram ve doğru bir isim konmuş olur. Sizlerin dikkatine sunmak
istediğim birinci husus bu.
İkincisi: Aziz
dostlarım, bu tasarı erişim sağlayıcıları
birliği diye bir birliğin kurulmasını istiyor. Bu
birliğin örneği ayrıntıya girecek kadar vaktim
olmadığı için girmiyorum ama- 1928 tarihinde İtalyada var.
İtalyada Mussolini döneminde Aleo Professionale adı ile
kurulmuş ve aynen bizdeki gibi sektör mensuplarının üye
olmasını sektörde çalışabilmenin şartı olarak
koymuş bir birliktir. Bizde bunun bir benzeri 1938 yılında
Basın Birliği adıyla kurulmuştur ve dönemin medya
dünyasını -tabii, o zaman medya kavramı yok- basın dünyasını
tam manası ile tek parti dönemin baskıcı
anlayışının içine sokmuş ve en sonunda 1946da
gazetecilerin isyanıyla bu birlik tarihe
karışmıştır.
Sizlerin şimdi yapmakta
olduğunuz, bilerek veya bilmeyerek, Mussolini döneminin Aleo
Professionalesiyle, Türkiyede yaşanmış olan ve fevkalade kötü
anılarla tarihe geçmiş olan Basın Birliğini geriye
getirmektir. Bunun bu yasada yer alması hepimiz için ayıp olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ekşi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 98de iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı kanun tasarısının 98 inci maddesinde geçen
öncelikle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
hizmetlerinde kullanılmak üzere ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa
Adana
Seyfettin Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu Emin
Haluk Ayhan
Adana Kayseri
Denizli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 98. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
İstanbul Ankara
İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam Durdu
Özbolat
İstanbul İzmir
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özbolat,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 98inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
yolsuzluğun ve yoksulluğun ve sömürünün yükseldiği her ülkede
polis devleti de yükselir ve egemen yönetim biçimine dönüşür. Bu tüm
dünyada böyle olmuştur, ne yazık ki Türkiyede de durum budur.
Ülkemizde Meclisin denetim yolları tıkanmakta,
etkisiz kılınmakta ve hatta suç hâline getirilmektedir.
Yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı yok edilmiş, medya da içinde olmak üzere,
her türlü muhalefet "çeteci", "darbeci" yaftasıyla
baskı altına alınmış, mevcut Hükûmete karşı
olmak dahi suç sayılmıştır. Artık, Türkiye, hukuk
devleti olmak bir yana, kanun devleti de değil, sadece bir polis
devletidir. Hukuku torbaya koyarak bu gerçekler gizlenemez.
Değerli arkadaşlar, 1990 yılında
yayınlanan sansür ve sürgün kararnamesi vardı, hepiniz
hatırlarsınız. Yerinde bir benzetmeyle SS kararnamesi
denilmişti. Dönemin hükümdarları uygun görmediği her
yayını durduruyor, toplatıyor, dilediğini sürgüne
gönderiyor, günlerce göz altında tutuyor ve göz altında kayıplar
yaşanıyordu. Önümüzdeki kanun tasarısı bu kararnamenin
günümüze uyarlanmış biçiminden başka bir şey değildir.
Engelli vatandaşlarımız, bakıma muhtaç yurttaşlarımız,
maalesef, temel insan hak ve hürriyetlerine düşman bu tasarının
bir örtüsü olarak kullanılmıştır, o kadar.
Bakınız, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığının başına MİTten birisi
atanıyor. Sonra, İnternette erişimi engelleme konusunda
sınırsız yetkiler verilen TİB, Millî İstihbarat
Teşkilatına verilen dokunulmazlık zırhıyla
ödüllendiriliyor. Özel yaşamın ihlali gibi süslü kelimelerin
arkasına sığınarak, halkın gerçeği öğrenme
ve haberleşme hakkını engellemek için İnternet
jandarmalığı görevi TİB'e veriliyor. Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığına yargıyı devre
dışı bırakarak erişimi engelleme yetkisi tanıyan
bu düzenlemeyle İnternette yapılan tüm faaliyetlerin kayda
alınması öngörüldüğü gibi, bakana ve Telekomünikasyon
İletişim Başkanına da savcılık görevi veriliyor.
Dokunulmazlık bahşedilen TİB personel ve
başkanına engelleme yetkisinin verilmesi ve bunun doğrudan
yargı denetiminden muaf olması yeni bir AKP istihbarat
teşkilatı yaratmaktan başka bir şey değildir.
İşte bu nedenle, tasarı AKP'nin sansür ve sürgün kararnamesidir.
AKP'nin özel hukukuna göre belirlenen suç unsuru tespit edilecek ve sözde suçlu
çeşitli yöntemlerle cezalandırılacaktır.
Değerli arkadaşlar, kendi
suçlarının üzerini örtmeye
çalışan iktidar, pervasızca
yasama ve yürütmeyi
tekeline alma gayretine girmiştir. Soru önergesinin
yayınını dahi yasaklayan bir zihniyeti sadece sansür
kelimesiyle açıklayamayız. Bu sansürden öte bir şeydir;
sansürlenen hukuktur, demokrasidir, adalettir. İktidarın
faaliyetlerini araştırmak, soruşturmak bir yana, bu
tasarıyla genel siyasal eleştiri dahi artık fiilen
yasaklanmıştır. Bu aşamadan sonra yazılı olmayan
yasalar devreye girecek, siyasal ve kişisel çıkarlar
doğrultusunda gizli yasalar yürürlüğe konacaktır. Burada amaç
özel hayatı korumak değil, özel çıkarları korumak için
hukukun ortadan kaldırılmasıdır. Hukuku, yasamayı
baypas ederek her şeyi yürütmeye bağlamak AKP'nin yeni stratejisi
olmuştur.
Değerli arkadaşlar, özel yaşamın
gizliliğini korumaya çalıştığını iddia eden
AKP hükûmetleri döneminde, kişiler arasındaki haberleşmelerin
hukuka aykırı biçimde dinlenmesi, milletvekilleri de dâhil olmak
üzere her düzeyden yurttaşın özel hayatının görüntülü veya
sesli olarak kaydedilmesi ve yayınlanması gibi yasa
dışı faaliyetler olağan ve meşru hâle
getirilmiştir. Son on yıllık Türkiye gerçeği
göstermiştir ki dinlemeler, adli ihtiyaçlardan öte siyasal hesaplaşma
aracına dönüşmüş, hem muhalefeti hem de toplumsal, ekonomik
hayatı yeniden şekillendirmek üzere
kullanılmıştır. Konuyla ilgili kurulan araştırma
komisyonlarında arkadaşlarımızın tüm çabalarına
karşın elde edilen bilgilerin üzerine gidilmemiş, konu
kapatılmıştır. Örneğin, emniyet yetkilileri
komisyonda, Türkiye'de bulunan 11 dinleme aracının 6sının
kaybolduğu, kaybolan araçların 2sinin bir belediye
başkanında, diğer 4ünün ise kimi siyasi yapılarca yine
özel ve kayıt dışı dinlemeler için
kullanıldığı bilgisini vermiştir ama ne yazık ki
bunlar hâlâ daha bulunamamıştır. Bu, demokrasi ve adalet, bizim
kabul edeceğimiz bir uygulama değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
III.
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, yoklama talebi vardır.
Sayın Özgündüz, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Halıcı, Sayın Ekşi, Sayın Gök, Sayın
Türmen, Sayın Ekici, Sayın Işık, Sayın Öğüt,
Sayın Öner, Sayın Altay, Sayın Özbolat, Sayın Kaleli,
Sayın Köktürk, Sayın Haberal, Sayın Dibek, Sayın Genç,
Sayın Aygün, Sayın Çetin, Sayın Toprak, Sayın Şafak.
İki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 98 inci maddesinde geçen öncelikle
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
hizmetlerinde kullanılmak üzere ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Günal, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, burada Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığının kadrolarıyla
ilgili bir teklif var. Bu maddede, yalnız, enteresan bir şey var;
hemen arkasından gelen başka bir madde var bu maddede ek (2)
sayılı listeden bahsediliyor; daire başkanı, hukuk
müşaviri, mühendis, bilgisayar işletmeni, memur
Toplam 45 kişi
zaten alıyoruz. Yani, bu nasıl iştir, ben bunu çözemedim. Yani,
korumaya alınan memurlarla ilgili başka
Bir sonrakinde, geliyor,
diyor ki
Yani, buraya niye koymuyorsunuz, bu maddenin içerisine de bir sonraki
maddede getirip, efendim Sözleşmeli eleman çalıştırmak
için ücret tavanının 5 katını aşamaz, 75 kişiyi
geçemez. diyorsunuz? 75 kişilik ne uzmanı, zaten uzmanı yok mu,
çalıştıramıyor mu, bunu anlayamadık. Bir taraftan
normal kadro öneriyorsunuz, arkasından Sözleşmeli ve yüksek
maaşlı eleman çalıştıralım
Bu da korumaya
alacağınız bazı arkadaşların
istihdamını mı sağlayacak, anlayamadım.
Devletin bir çalışma şekli var, demin
söyledim; Devlet Memurları Kanunu var, devlet personel rejimi var, bir de
Devlet Personel Başkanlığımız var. Ben bu sistemin
içinden çıkamıyorum. Defalarca söyledik, gelin -ne gerekiyorsa- bir
devlet personel rejimi reformunu yapın, kurumları
tanımlayın yapacaksanız. Her gün bir yama. Her gelene -bütçede
yapıyoruz- teşkilat kanunu çıkıyor. Bütün kurumların
teşkilat kanunlarını kanun hükmünde kararnameyle daha iki
yıl önce değiştirdiniz.
Bütün kurumlara istediğiniz her şeyi bizden habersiz koydunuz,
şu anda onlar da illegal çünkü bu Meclise ve Plan ve Bütçe Komisyonuna
gelmesi gerekiyordu, hâlâ gelmedi. Hatırlarsanız -geçen dönemden olan
arkadaşlarımız bilecektir- burada, 2011 yılında, seçim
öncesi, giderken tartışmıştık yani bu yetki yok,
sadece çıkarıyorsunuz. Meclise getirip bunların
onaylatılması lazım, ama reddeder ama kabul eder ama
değiştirir. Şimdi, buna istinaden siz kadrolar
çıkardınız, her geldiğinizde yeni bir kadro istiyorsunuz,
bunu anlamakta zorlanıyoruz.
Arkadaşlar, şimdi, bu bir çifte standart. Az
önce söylediğimiz hukuktaki çifte standardın bir benzerini, burada
kadro işinde yapıyorsunuz. Yani, dün, hatırlarsanız -burada
olmayan arkadaşlar vardır, tekrar göstereyim- size, taşeron
işçilerin gönderdiği takdirnameyi göstermiştim. Şimdi,
bunlar bekliyor, Hükûmetinizin, Başbakanın, bakanların
verdiği sözler var, 4/Clilerle ilgili sözler var, taşeronlarla
ilgili sözler var, çalışanlarla ilgili bir sürü sözler var. Onlar
dururken buradaki kadroya ilave olarak bir de sözleşmeli
çıkarıyoruz. Bu, adaletsizlik değil midir? Gerçekten, ne kadar
kötü durumda olduklarını -şimdi içeriğine çok fazla girecek
kadar vaktim yok burada reçeteyle yazmışlar, çaresini de sizlere
sunmuşlar. Ama, biz her seferinde her kuruma böyle yama yaparak Efendim,
şuna 10 tane müşavir
Niye? Burada görevden
aldığımız arkadaşlar olabilir. Dönüyoruz, Filanca
kuruma şu kadar yurt dışı müşavirliği
Niye?
Buradan alacağımız arkadaşlar var, göreve göndermezsek
alınıyorlar, mahkemeye gidiyorlar. Böyle bir personel sistemi, böyle
bir çalışma, istihdam sistemi olmaz.
Değerli arkadaşlar, bakınız, bu kadar
insan bekliyor, kapıya dayanmışlar, sizinle ilgili karne de
vermişler. Bakıyoruz, hiçbirinden düzgün not vermemişler yani
iş gücüyle ilgili, çalışmayla ilgili, güvenli
çalışmayla ilgili. Biz de bakıyoruz, o zaman, hiç olmazsa bunu
dikkate alarak, burada adaletsizlik yapmadan bu konuları çözelim. Gelin,
kayırma yaptığınız adamlar var ama ötekilere de hiç olmazsa
bunu verin. 4 katı maaş, gerçekten
Şimdi, bir sonraki maddede
okuyacak arkadaşlarımız, göreceksiniz, önergeyle ilgili.
Bunlara ödenecek ücret 657 sayılı Kanunun 4/B bendine göre
çalıştırılanlar için uygulanmakta olan sözleşme ücreti
tavanının 5 katını geçemez. Niye? Niye 5 katı olsun?
Onu anlatmaya çalışıyorum veya 75 kişi kim
çalışacak? Dışarıdan uzman mı gelecek, yurt
dışından mı gelecek, uluslararası birileri mi var,
onları mı çalıştıracaksınız? Bu
konuları açıklamak gerekiyor. Aksi takdirde, çalışma
barışını, çalışanlar arasındaki adaleti
sağlama şansımız yoktur, sosyal huzursuzluğa neden
olur, zaten oluyor. Gelin, bunları daha düzgün bir şekilde burada
çıkaralım ve yine, burada adaleti, hukuku tesis edelim derken yeniden
adaletsizliğe yol açmayalım diyor, önergemize destek vermenizi
bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.38
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 23.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
99uncu maddede üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 99 uncu maddesinde geçen unvanı,"
ibaresinden sonra gelmek üzere "nitelikleri," ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemalettin Yılmaz Yusuf Halaçoğlu Emin Haluk Ayhan
Afyonkarahisar Kayseri Denizli
Seyfettin Yılmaz Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
Adana Konya Manisa
Muharrem Varlı
Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 99'uncu maddesinde yer alan "beş
katını ifadesinin "iki katını" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan İdris
Baluken
Iğdır Şırnak Bingöl
Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin İstanbul Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 99 uncu maddesinde yer alan 5651
sayılı Kanunun "EK MADDE 2" de yer alan metnin
çıkarılarak yerine "Türkiye'de bilişim suçlarının
engellenmesi ve bu suçlarla mücadelenin hızlı ve çabuk gerçekleştirilmesi
için Adalet Bakanlığı bünyesinde Bilişim
Savcılığı adı altında 40 savcılık
kadrosu daha ihdas edilmiştir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdal Aksünger Muharrem
Işık Ramis
Topal
İzmir Erzincan
Amasya
Aytuğ Atıcı Kadir Gökmen
Öğüt Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Mersin İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Öğüt, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 99uncu madde
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Torba yasanın, 5651 sayılı Kanunun ek
2nci maddesinde yer alan metnin çıkarılarak yerine Türkiyede
bilişim suçlarının engellenmesi ve bu suçlarla mücadelenin
hızlı ve çabuk gerçekleşmesi için Adalet
Bakanlığı bünyesinde Bilişim Savcılığı
adı altında 40 savcılık kadrosu daha ihdas
edilmiştir." şeklinde değiştirilmesini talep
etmekteyiz.
Personel alımındaki belirsizlik keyfî
uygulamalara yol açacaktır. Alınacak personel güvenlikçi olursa polis
devleti olma yolunda atılan yeni bir adım daha öne
çıkacaktır. Bu kadrolara getirilen dokunulmazlık zırhı
son derece sakıncalıdır. Her yerde olduğu gibi, sanal
alemde de polis devleti oluşacak, hukuk ayaklar altına
alınacaktır. Sanal alemdeki baskı ve korku ortamı daha da
fazlalaşacaktır. Yeni bir paralel MİT oluşmasının
yolu açılacaktır. İlaveten, bu yolla istihdam edilecek personele
verilecek ücretlerin ve başka diğer hususların Bakanlar Kurulu
yetkisi altında olduğu ve ödenecek ücretin, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa göre sözleşmeli statüde çalışan
personelin maaşının 5 katını geçemeyeceği
belirtilmektedir. Mevcut personelin 5 katı kadar maaş demek, yaklaşık
18 bin lira maaş demektir.
Değerli milletvekilleri, bugün partimizin altı
ok ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenmesinin 77nci yıl
dönümüdür. Cumhuriyet Halk Partisinin ilkeleri olan cumhuriyetçilik,
milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve
inkılapçılık 5 Şubat 1937de Anayasaya dâhil edilerek
Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Ne
var ki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını engellemeye çabalayan
ancak halkın sahiplenmesiyle bunu başaramayan bir Hükûmetin
cumhuriyetçiliği; ülkenin tüm sermaye varlıklarını
dış mihraklara peşkeş çekerek kendi
vatandaşlarını yabancılara muhtaç bırakan bir
Hükûmetin milliyetçiliği; kendi gençlerine 3-5 çapulcu diyen,
kindar-dindar diye ayrıştırmak isteyen, söylemleri ve
icraatlarıyla Alevi-Sünni gerilimi yaratmaya çalışan bir
Başbakan ve kendi emeklisini, işçisini, çiftçisini,
astsubayını, uzman çavuşunu perişan eden, her 5 aileden
3ünü yoksulluk sınırının altına iten bir
politikanın halkçılığı; Anadolunun birçok köyüne
hâlen yol, okul, hastane götürememiş, özelleştirmeyi her şeyin
üstünde gören Hükûmetin devletçiliği; laikliğe aykırı her
uygulamayı yapmayı kendine şiar edinmiş partinin
laikliği; çağdaş, sosyal, hukuk devletini her gün geriye götüren
bir Hükûmetin inkılapçılığı savunmasını
beklemiyoruz zaten.
Değerli
milletvekilleri, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
önceki gün partisiyle ilgili bir toplantıda, AKP Hükûmeti olarak
attıkları her adımın, söyledikleri her sözün,
yaptıkları her işin hesabını şerefle
verdiklerini, kimin ne yaptığını yargının ortaya
koyacağını, parti olarak bu işlerle en ufak bir
ilişkileri olmadığını söyleme cesaretinde
bulunmuştur. Bu açıklamalar ve sürekli dillendirilen paralel
yapı söylemleri, bu işte parmağı olan kimseyi makamı,
titri ne olursa olsun kurtarmaya yetmeyecektir. Yolsuzluğun ve
rüşvetin belgelendiği ses kayıtlarına her gün yenisi
eklenmektedir. Şantaj adaletin içine dahi sızmıştır.
Paralel
devlet kim Sayın Başbakan? Bu paraleller ne zaman türedi?
Oğlunuz ifadeye çağrılınca mı savcılar paralel
oldu? Gözaltılar bakanlarınıza ve ailelerinize dokununca mı
paralel Emniyet müdürleri türedi?
2009un
Ocak ayında, Altındağ Belediyesinde, belediye başkan
adayları tanıtım toplantısında Türkiyede hukuk var,
demokrasi var, yerleşmiş bir sistem, oturmuş kurumlar var,
kurallar var. Bu ülkede fikri hür, vicdanı hür savcılar var, hâkimler
var. diyordunuz. Yine, aynı tarihlerinde Ulaştırma Bakanı
olan Sayın Binali Yıldırım, telefon dinleme eleştirilerine
karşılık Yanlış işiniz, yasal olmayan
işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın, istediğiniz kadar
konuşun. diye fetva veriyordu. Tam beş sene sonra, o günün fikri,
vicdanı hür savcıları bugünün paralelleri mi oldu? Sizler
övdüğünüz savcıların bakanlarınız için
yolladığı fezlekeleri kırk gündür Meclise bile
getiremediğiniz gibi, aklanma cesareti dahi göstermeyip geri yollama
yoluna gittiniz. Beş yıldır zulümhanelerde tutsak ettiğiniz
yurtseverlerin Af değil, yargılanarak aklanmak istiyoruz. demelerinden
bile ders almadınız. 17 Aralık süreci bu ülkede çok şeyi
değiştirdi. Bunun neticeleri günbegün daha net görülecektir.
Şimdi, sizlerin dahi, laikliğin kıymetini
anladığınızı geç de olsa görmekteyiz. Unutmayın,
cesaret bulaşıcıdır ama korku da bulaşıcıdır.
Korku denilen bulaşıcı hastalıktan dizleriniz titriyor ama
az kaldı, sandıkta dersinizi alacaksınız.
Yeni bir paralel MİTin yaratılmasına izin
vermeyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 99'uncu maddesinde yer alan "beş
katını ifadesinin "iki katını" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN- Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Kanunun 4. Maddesi, (B) bendine göre
alınacak bu sözleşmeli personele ödenecek ücret, mevcut 4B'li
çalışanların sözleşme ücretinin beş katına kadar
çıkabilecektir. Burada oldukça sıkıntılı ve adaletsiz
bir yapı ortaya çıkmaktadır. Milyonlarca işçi, emekçi
enflasyon ve büyük zamlara rağmen, açlık
sınırının altında geçimini sağlarken, asgari
ücrete yapılacak zam ile ilgili, Hükümet çok cüzi artışlar
öngörürken, mevcut sözleşmeli personellerin 5 katı kadar, yani brüt
maaş olarak 18 bin TL'yi bulan bir maaşı öngörmek
açıklanamaz. Dolayısıyla, bu ücretin kesinlikle
aşağı çekilmesi ve hakkaniyet gözetilerek düzenlenmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 99 uncu
maddesinde geçen unvanı," ibaresinden sonra gelmek üzere
"nitelikleri," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 99'uncu maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
İlgili maddede
istenilen değişiklik teklifiyle Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığında 75 kişilik yüksek maaşlı bir
kadrolaşmanın temelini atıyorsunuz. Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığının ihtiyacı
olduğu söylenen, hiçbir mevzuata takılmadan alımlarını
sağlayacak bu düzenleme ileride tamiri ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar
doğurabilecektir. Başkanlığı âdeta sadece Hükûmetin
kontrolünde, özerk bir kamu kurumu hâline getiren, çok ciddi imtiyazlar sunan
bu yasal düzenlemeler yapılırken çok ciddi ve art niyetli bir
çalışma yapıldığını düşünüyorum.
İnternet üzerinde her türlü yazışmanın takip edildiği,
sansürün altyapı çalışması olan bu düzenlemeler bütün
vatandaşlarımızda derin kaygılar uyandırmaktadır,
özellikle kamu çalışanları başta olmak üzere özgürlüklerini
zaten kısıtlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, çeşitli sosyal medya araçları ve İnternet
sitelerinde AKP ve Hükûmet aleyhine yazım ve paylaşım
yaptıkları iddiasıyla pek çok vatandaşımız
mahkemelere verilmiş, cezalar istenmiş, hatta hapis cezası
alanlar bile olmuştur. Özgürlükleri geliştireceğini ifade eden
Hükûmetin bu çalışmaları sayesinde insanlar artık fake
hesaplar açarak tepkilerini dile getirir olmuşlardır.
Değerli
milletvekilleri, siyaset yapıyorsak, ülkeyi yönetmeye talip olduysak
hepimiz haklı eleştirilere de açık olmalıyız. 2011
seçimleri öncesinde partimize yapılan çirkin tuzaklar ve İnternet
üzerinden bunları yayanlar için kılını kıpırdatmayan Hükûmet, şimdi,
benzer durum kendi başına gelince sansür uygulamaya;
yargıyı, medyayı, vatandaşı baskı altına
almaya, insanların özgürlüklerini kısıtlamaya
başladıysa bunun diktatörlükten ne farkı kalır? Mevcut
idarecilerimizin buna çok ama çok dikkat etmeleri gerekir.
Değerli
milletvekilleri, bunun yanında, devletin bekası ve bütünlüğüne
zarar veren onlarca site yayındayken, alenen Türkiye Cumhuriyeti
düşmanlığı yapan site ve sosyal medya
kullanıcıları yayındayken kılını
kıpırdatmayan Hükûmet, bu işlerle uğraşmakta, yeni
yeni sansürler planlamaktadır. Yapılacaksa bu çalışmalar,
tüm yetkileri kendi elinde olacak şekilde değil; müdahale
etmediği, müdahale edilmeyen bağımsız bir kuruluş
aracılığıyla veya adli makamların kontrolünde bir
sistem oluşturmalıdır. Ülkede herkesin paranoya seviyesinde
yaşadığı dinlenme, izlenme, fişlenme
iddialarının ayyuka çıktığı bugünlerde,
insanlarımızın gözünün içine baka baka âdeta bu sansür
çalışmalarını yapmak, sansür yasalarını getirmek
akla iyi niyetli olmadığınız hissini getiriyor.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz
eleştirilere, özellikle haklı eleştirilere açık
olmalıdır. Devletin bekası ve bütünlüğüne zarar verecek
çalışmalar hariç insanların bireysel özgürlüklerine karşı
yapacağı her türlü sansür girişimi kabul edilemez. Bunun da
bizim tarafımızdan kabul edilmesi mümkün değildir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her zaman fikir özgürlüğünden yana olduk, her zaman
demokrasiden yana olduk. Bununla da, bu yasayla da âdeta demokrasimize, fikir
özgürlüğümüze bir darbe indirilmek istenmektedir.
Açıkça değerli milletvekilleri, bu yasayla,
yaklaşımınız ne demokrasiyle ne de sık sık ifade
ettiğiniz ileri demokrasiyle bağdaşmamaktadır. Sizleri
tekrar bu konuların üzerine düşünmeye, tekrar gözden geçirmeye davet
ediyorum ve bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İyi akşamlar diliyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 100de üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 100 üncü maddesi ile 5651
sayılı Kanuna eklenen Geçici 3 üncü maddenin 3 üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf Halaçoğlu Muharrem
Varlı Erkan
Akçay
Kayseri Adana Manisa
Mustafa Kalaycı Seyfettin
Yılmaz Emin
Haluk Ayhan
Konya Adana Denizli
(3) Belirtilen sürede Birliğin kuruluşunu
tamamlayamaması hâlinde, Kurum tarafından Birliğe
katılımını gerçekleştirmeyen İnternet servis
sağlayıcılarına ve İnternet erişim hizmeti veren
diğer işletmecilere bir önceki takvim yılındaki net
satışlarının yüzde biri oranında idarî para
cezası uygulanır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 100'üncü maddesinin yasa tasarısı
metninden tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel
Bingöl Mardin İstanbul
Hasip Kaplan Pervin Buldan Altan Tan
Şırnak Iğdır Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam İzzet
Çetin
İstanbul İzmir Ankara
Sena Kaleli Müslim
Sarı Aydın
Ağan Ayaydın
Bursa İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önce gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede bahsi geçen Birlik'in asli görevi erişim
engellemek olarak tanımlanmıştır. Bu birliğe sadece
öngörülen engelleme ve denetleme altyapılarına sahip firmalar üye
olabilecek ve birliğe üye olmayanlar İnternet servisi veremeyecek. Bu
da irili ufaklı birçok şirketin kapanmasına, pazarın sadece
büyük oyunculara kalmasına neden olacaktır. Bir başka ifadeyle,
bu birliğe küçük erişim sağlayıcılarının
dâhil olması da mümkün olmayacak ve bu anlamda büyük firmaların
domine ettiği bir tekel yaratacaktır.
BAŞKAN Sayın Kaleli, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Farkında mısınız bilmem ama her geçen
gün daha da kapalı bir rejim hâline dönüştürülüyoruz. Lord Actonun
Mutlak güç mutlaka yozlaştırır, mutlak iktidar mutlaka bozar.
sözünü doğrularcasına, AKP mutlak bir şekilde fetret sürecine
girmiştir. Mutlak iktidarın hükmetme, ele geçirme ve kaybetmeme
hırsı, siyasi körlük ve sağırlık
yaratmıştır. Millî iradeye sığınarak Türkiyeye
eziyet çektirilmektedir. Bugüne kadar unutulan masumiyet karinesi
aklınıza gelmiş, mağduriyet karinesine
dönüştürülmüş, mağduriyetten de faşizm
yaratılmıştır. Vatanseverliğin ölçüsü AKP severlik
olmuş, geriye kalan herkes düşman ve hain ilan edilmiştir.
Gözünüzün üstünde kaşınız var. diyen, siyasi ahlakı
hatırlatan herkes darbesever olmuştur.
İnsanıkâmil olma yolunda feyz
aldığım Şemsi Tebrizî der ki: Anladım ki insanlar
susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik
sanıyorlar. Oysa biz istediğimiz kadar hayatımızdalar,
sustuğumuz kadar insanlar. AKP susulmadığında, rüşvet
ve yolsuzluğun dillendirilmesini bile tahrik sebebi olarak görüp küfür ve
şiddeti de meşrulaştırmaktadır. Dayatılan
düzenlemeler Türkiyenin çağdaş dünyadan
uzaklaştırılarak yalnızlaşmasını
sağlamaktadır. Nitekim, Freedom House Türkiyeyi otoriter
eğilimleri nedeniyle kısmen özgür ülkeler arasında
göstermektedir. HSYK ve İnternetle ilgili düzenleme de Hükûmetin artan
baskıcı ve sansürcü zihniyetinin ve kendi iradesini dayatmanın
tezahürüdür. Daha yasa çıkmadan anayasal suç işleme cüreti
gösterilmiş, sayenizde ilk kez yasamanın denetim faaliyetlerine bile
sansür uygulanmaya çalışılmıştır. Siz değil
misiniz Yanlış işiniz olmazsa, yasal olmayan işiniz yoksa
dinlenmekten korkmayın, istediğiniz kadar konuşun. diyerek
dinlemelere güvence sağlayan? İnternetten sızdırılan
bilgi ve belgelerle devleti ve siyaseti dizayn etmeye çalışan, insanları
terörist, örgütbaşı ve çapulcu gibi yaftalarla damgalayıp
zindanlara atarak ölüme mahkûm eden siz değil misiniz?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hukuk belgelerinde
Onu da söyle.
SENA KALELİ (Devamla) Bu düzenlemelerin temeli
Başbakan Erdoğanın Gezi Parkı eylemleri
sırasında sosyal medyayı toplumun baş belası
görmesiyle atılmıştır.
Hasmın sistemini anlamamak hasma sitemdir.
Amaç, her şeyin üstünün örtülmesidir. Halkı
her türlü paylaşımdan uzaklaştırmaktır.
Bu teklifle, yargı kararına gerek olmadan
İnternet erişimi engellenebilecek, totaliter ülkelerdeki gibi
kendimize özgü bir İnternetimiz
olacaktır. Hukuk devletinde bunun adı bilgi edinme hakkını
engelleme ve yetki gasbıdır.
100üncü maddeye konu olan Erişim
Sağlayıcıları Birliği, erişim
sağlayıcılarının hukuklarını koruyan, meslek
odaları gibi haklarını savunan bir birlik değildir.
Koşulsuz sorunlu bu birliğin tek görevi erişimi engellemek ve
ihbar etmektir. Sınırsız yetki de TİBdedir. Yani Havada
bulut sen bunu unut. denmektedir.
Öte yandan, bu düzenlemeyle irili ufaklı birçok
şirket kapanacak ve tekelleşme olacaktır. Kapatmalara
karşı olanlar klan hukuku uygulamaktadırlar. Kapatmalar,
baskı, dayatma hiçbir zaman çözüm olmamıştır.
Sözlerimi Yunus Emreden bir alıntıyla
tamamlamak istiyorum.
Olsun be aldırma, Yaradan yârdır.
Sanma ki zalimin ettiği kârdır.
Mazlumun ahı indirir şahı.
Her şeyin bir vakti vardır.
Bu vakit gelmiştir diyor, yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Hatip taciz edildiği için
yoklama istiyoruz. Hatibimiz taciz edildi
BAŞKAN Tamam, tamam, yoklamada bir sakınca
yok. Spor yaptırıyorsunuz.
Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Kaleli, Sayın Aksünger, Sayın Halıcı, Sayın Akar,
Sayın Ekinci, Sayın Sarı, Sayın Işık, Sayın
Toprak, Sayın Yılmaz, Sayın Türmen, Sayın Haberal,
Sayın Köktürk, Sayın Moroğlu, Sayın Öğüt, Sayın
Değirmendereli, Sayın Şafak, Sayın Acar, Sayın
Ekşi.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Evet, toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S.
Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 100 üncü maddesi ile 5651
sayılı Kanuna eklenen Geçici 3 üncü maddenin 3 üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan (Denizli) ve arkadaşları
(3) Belirtilen sürede Birliğin kuruluşunu
tamamlayamaması hâlinde, Kurum tarafından Birliğe
katılımını gerçekleştirmeyen İnternet servis
sağlayıcılarına ve İnternet erişim hizmeti veren
diğer işletmecilere bir önceki takvim yılındaki net
satışlarının yüzde biri oranında idarî para
cezası uygulanır.
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Ayhan, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 100üncü maddesi ile 5651 sayılı
Kanuna eklenen geçici 3üncü maddenin (3)üncü fıkrasının
değiştirilmesiyle ilgili önerge teklifimiz üzerine söz aldım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önergemize destek istiyoruz. Gerekçemiz: Belirlenen süre
içinde üyelik sürecini tamamlayarak yükümlülüklerini yerine getiren erişim
sağlayıcıların da cezai müeyyidelere maruz kalacak
şekilde düzenlenmesi ceza sorumluluğunun şahsiliği ve
kusur ilkelerine aykırı. Bu gerekçeyle, söz konusu cezai müeyyidenin,
birliğin kuruluşunu engelleyecek şekilde, birliğe
katılımını gerçekleştirmeyen servis
sağlayıcılarıyla sınırlı
tutulmasını düşündüğümüz için oldu.
Aslında bu tasarının bu bölümü neyle
ilgili geldi? Geneli üzerinde de ben konuştum. AKPde bir panik hâli var;
bu, 17 Aralık olayının sonucu ortaya çıktı. Yolsuzluk
da demek istemiyorum, bundan AKP Grubu, sayın bakanlar
alınganlık da gösteriyorlar; dün böyle bir şey vaki oldu. Bu
olayın sehven gelinen yasaklama kararları
Kurumun arkasını
sayın bakan topluyor ama Hükûmetin arkası zor toplanacak, gerçekten
sıkıntılı; onun için bu geliyor. Sinirler gergin, bakanlar
gerçekten sıkıntılı; katılıyorum. Mesela bu
olayın olduğu gün Sayın Maliye Bakanı buradaydı,
olayı lanetledi; sabaha karşı tweetlerle biraz daha
farklı, olaya müspet bakmaya başladı ama daha sonra yurt
dışından 300 yatırımcıyı telefonla
aradı. Onun işi gerçekten zor. Yurt dışındaki
yatırımcıyı ararken ne diyeceksiniz? Türkiyeden para
çekmeyin, ilave de bir şeyler getirin. Bunu nasıl söyleyeceksiniz?
Mesela, düşünüyorum, ben bazen Maliye
Bakanının yerine kendimi konuyorum: Ya, bizim 17 Aralıkta
meydana gelen yolsuzluk olayı nedeniyle -söylentisi diyelim, hani, fazla
da incitmenin bir anlamı yok- bu olay nedeniyle kabinemizin
yarısı değişti, dolar fırladı, faizleri de
artırmak zorunda kaldık, faiz lobisi ile kur lobisine de teslim olduk
ama buna rağmen HSYKyı değiştiriyoruz. Fezlekeler geriye
doğru gidiyor, sanıyorum bakanlar da ortaya çıktı.
Bakanlar geri gelebilir. Dolayısıyla, bize itimat etmeye devam edin,
biz bunu gerçekleştireceğiz, sıkıntı çekmeyin.
Yalnız, burada bir şey ortaya çıkıyor
-belki Sayın Bakan kurtarır ama- görevden bu nedenle ayrılan
bakanların yerine eski bakanlar gelirse kabine sayısını
artırma gibi bir durum ortaya çıkabilir. Bu gerçekten
sıkıntılı.
Şimdi, bakıyoruz, TÜİKte de mi, Merkez
Bankasında da mı paralel devlet uzantıları var? Hükûmet
arzu etmiyor, Ekonomi Bakanı arzu etmiyor, hatta Denizlilere Pozisyon
değiştirmeyin. diyor ama buna rağmen Merkez Bankası ne
yapıyor? Faizleri anormal şekilde artırıyor. Hatta, gece
yarısı -merak ettik ne oluyor diye- meğer Amerikadan biri
gelecekmiş de -kurul üyesi- ondan sonra bu iş
değiştirilecekmiş. Hakikaten zor.
TÜİKte de bir sıkıntı var,
enflasyonu günbegün revize etmeye başladı. Nasıl? 1,70 küsurdu,
1,7ydi; bugün 1,98-2 oldu. Dün Hükûmetin yıllık hedefinin üçte 1i
kadar ocak ayında hallolmuştu, gitmişti; bugün o oran
arttı, Hükûmeti sıkıştırıyor. Bir de Ekonomi
Bakanımızın bir sözü vardı, Pozitif yönde enflasyon
gelişecek
Tabii, bu da izaha muhtaç yani kulakları biraz
tırmalıyor. Yani pozitif yönde gelişirse düşmesi lazım
enflasyonun, müspeti bu olması lazım, ama vatandaş biraz
yanlış anlıyor; onu da düşünmek lazım.
Şimdi, vakit de dar ama dün burada ben Sayın
Bakanı onore de ederek mesai arkadaşım diye söyledim fakat Türk
milletine hem havuz hesabına gidip hem küfür edenleri lanetleme cesaretini
gösteremedi. Çok üzüldüm, bunu Sayın Bakanın hem şahsı
adına hem de Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına benim demem söz
konusu olamaz ama oradan birinin çıkıp da hiç olmazsa Bu kadar bu
olaylar var ama Türk milletine bari küfretmeyin. demesi lazımdı.
Sizlerden bekliyorum Sayın Bakanım.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 101de iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 101 inci
maddesinde geçen otuza kadar ibaresinin ona kadar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu Emin
Haluk Ayhan Seyfettin
Yılmaz
Kayseri
Denizli Adana
Mustafa
Kalaycı
Erkan Akçay Muharrem
Varlı
Konya Manisa Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 101. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
İzzet Çetin Musa Çam
İstanbul Ankara İzmir
Kemal Değirmendereli Müslim Sarı Aydın
Ağan Ayaydın
Edirne
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Değirmendereli,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 101inci maddeyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bu madde, İnternet tartışmalarının
ötesinde, özetle, AR-GE merkezlerinde 50 tam zamanlı çalışan
personel sayısının 30a düşürülmesiyle ilgili bir madde.
Değerli
milletvekilleri, dünya ekonomisini ve ticaretini ileri teknoloji ürünleri
sürüklüyor. Biz de, özellikle, AKP iktidarının iddiası olan 2023
tarihinde dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girmeyi
hedefliyorsak büyüme
hızını yüzde 6lara çıkarıp sürdürülebilir
kılmalıyız. Bunun da motoru, esas itibarıyla AR-GEye ve yüksek
teknoloji üretimlerine yatırım yapmaktan geçmekte. Ancak, reel duruma
baktığımızda, son on yıldır
yaptığımız gibi düşük teknolojili üretim
yapısı, düşük ve orta teknoloji ağırlıklı
ihracat sürdürüldükçe ülkemizin bu hedefe ulaşması mümkün
olmayacaktır. Ülkemizin imalat sanayisinin üretim ve ihracat
yapısına baktığımızda, ileri teknoloji
ürünlerimizin üretimi 2003te yüzde 5,7den 2012de yüzde 3,5e
düşmüş değerli arkadaşlar. İhracat ise aynı
konuda, 2002de yüzde 6,2den yüzde 3,2lere düşmüş.
Buraya çıkan iktidar partisi sözcüleri böbürlenerek
Bu on yıllık süre içerisinde gayrisafi millî
hasılamızı 3 misline çıkardık, 3 misli
artırdık. diyorlar ama bizimle eşit şartlardaki Meksika,
Brezilya, Endonezya nerelere çıkardı, bunları
değerlendirmiyoruz.
Öte yandan, bakın, değerli milletvekilleri,
bugün sanayileşmemize baktığımızda, sanayimizin millî
gelir içindeki payının yüzde 23ten 16 düzeylerine indiğini
görüyoruz. Hele de 17 Aralık sonrası Türk lirasının yüzde
30a varan değer kaybına ve Sayın Başbakanın
Faizlerin yükseltilmesini doğru bulmuyorum. demesine karşın
Merkez Bankasının faizleri yüzde 100e varan
artırışına sebep olan yolsuzluk ve hukuksuzluklar süreci de
sanayileşmeye ağır bir darbe vurmuştur.
Bakın değerli milletvekilleri, kalkınma sıçraması
yapabilmemiz için çok önemli olan AR-GE
yatırımlarımızın toplamı -kamunun, özel sektörün,
üniversitelerin toplamı- millî gelirimizin, gayrisafi millî
hasılamızın sadece ve sadece yüzde 0,84ünü
oluşturmaktadır.
Biz, bu kısa vakitte -işte, İsrail 4,38,
Finlandiya 3,78, Güney Kore 3,74- bu detaylardan öte bütçesel olarak
bakacaksak: Değerli arkadaşlar, Amerika Birleşik Devletleri
AR-GEye 415 milyar dolar yatırıyor, Japonya 179 milyar dolar
yatırıyor, Çin 135 milyar dolar yatırıyor. Ama bunlardan daha
önemlisi, bizim ilk 10 ekonomiye girmemiz için geçmemiz gereken Güney Kore 38
milyar dolar, Kanada 30 milyar dolar, Avustralya 28 milyar dolar
yatırıyor, biz sadece 6,7 milyar dolar yatırıyoruz. Yani,
değerli arkadaşlar, başta söylediğimiz gibi, dünya ekonomisini,
ticaretini ileri teknoloji sürüklüyor diyoruz. Bizlerse ne yapıyoruz?
Sizlerin sayesinde, paralel bir düzen içerisinde, ayakkabı
kutularının arkasında bir muammaya sürükleniyoruz.
Değerli
milletvekilleri, AR-GE merkezlerimizin uzman sayısını azaltarak
sisteme katamadıklarımızı göstermelik katmanın
ötesinde, bilimi, bilgiyi esas alan gençleri eğitme, AR-GE konusunda bir
sıçrama yapma mecburiyetimiz vardır.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 101 inci
maddesinde geçen otuza kadar ibaresinin ona kadar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; önergeyle, görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 101inci
maddesinde geçen otuza kadar ibaresinin ona kadar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Gerekçemiz,
AR-GE desteklerinden daha fazla, daha düşük KOBİlerin
yararlandırılması. Bilemiyorum, belki Sayın Bakan, hani
konusu itibarıyla biraz dışında, içinde onu bilemiyorum ama
fakir fukaraya -ne diyeyim- ufak KOBİlere de biraz daha bir imkân
sağlansın dedik. Yani, buna, AKPnin, tabii, zenginlerle beraber olma
hadisesinden karşı çıkmasını anlıyoruz ama
zatıalinizin böyle bir şeye karşı çıkacağını
ben düşünmemiştim ama Hükûmet adına konuştuğunuz için
doğru. Şimdi, daha küçük iş yerleri de imkân olduğu
takdirde bu desteklerden istifade etsin diyoruz.
Zaten
faizler arttı, biraz önce söyledim. Faiz lobisi Hükûmeti esir aldı, Hükûmeti esir aldı, Hükûmetin çaresi yok; enflasyon
artık -biraz önce söyledim- günlük revize edilmeye başlandı,
yavaş yavaş yediriyorlar. Kurlarla beraber maliyetler de
artıyor. Bizim Denizlili Sayın Bakanımız Faiz, kur artışı,
vergi artışları enflasyonu etkilemez. dedi, alt yazı
geçiyordu kanalın bir tanesinde, isim vermek istemiyorum; Sayın
Başbakan onu takip ettiyse muhtemelen telefon edip Çıkarın.
diyebilir. Yani, dikkatli olmak lazım sayın bakanlar
açısından da.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Demiştir belki de,
demiştir çoktan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Şimdi, Merkez
Bankası farklı söylüyor. Herkes dolarize olmuş, mevduatın
yaklaşık yüzde 40ı dolarda baktığınız
zaman; ne yaparsanız yapın. Herkese ne yapıyorsunuz; Pozisyon
alın. diyorsunuz ama Hükûmet pozisyon veriyor.
Bir de şimdi havuz hesabını anlatıp
fazla uzatmayacağım. Bizim küçüklüğümüzdeki havuz
hesaplarında iki tane çeşmeden su girerdi, aşağıdan da
belli bir miktarda boşalırdı ama bu dakikalık ve saatli
olurdu, daha fazla ileri gitmezdik. Şimdi havuz hesaplarına
baktığımız zaman, havuz hesaplarında
aşağı kaçak yok, kapanmış vaziyette. Bu
kapanmış ama havuza girenler de birbirine söylüyor, daha önce havuzda
olanlar daha sonra havuza geleceklere veya ilk defa havuza gelenlere diyor ki:
Bir dahaki sefere alışırsın. Yani, bu gerçekten önemli,
hem dayanışma var
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Koruma kollama da var.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Koruma kollama da var,
alıştırma da var yani antrenman yaptırıyorlar.
Şimdi, olaya baktığınız zaman
havuz hesabının gerçekten çapı büyümüş, anlamı
büyümüş. O zaman, bunu böyle değerlendirdiğimizde bunun çok
sıkıntılı bir hâl aldığını ne
yapıyoruz; görüyoruz. Havuzdakiler, zaten ilk girenler o şoku bir
haftada falan atlatıyor. Şimdi, bu kolay bir iş de değil;
hem havuzdakiler açısından hem de onların muhatapları
açısından da kolay değil. Çünkü, muhataplar devamlı
değişiyor mu, aynı muhataplar mı? Eğer aynı
muhataplarsa bir alışkanlık kesbettiği için
karşılıklı olarak biraz kolay olur ama devamlı
muhatabınız değişiyorsa her birine havuz hesabını
öğreteceğim diye uğraşırsanız, o, gerçekten
uğraşana hem sıkıntı verir hem zül olur,
aldığına da lanet getirir. Yani, böyle bir şey hakikaten
Hükûmetin bu konularda daha geniş bir vizyoner bakış
açısı geçirmesi lazım. Eğer illa ki Bu işlerin
hepsini bir şekilde ben organize edeceğim. derseniz
sıkıntıya giriyorsunuz. Zaten, bugün bu tasarının
buraya gelmesinin
Bu tasarıda -torba tasarı şeklinde- içinde
onlarca farklı mevzunun farklı farklı bir araya geldiğine
bakarsanız bunun bir anlamı olmadığını
görürsünüz. Baktığınız zaman ne kanun yapım sürecine
uygun ne tekniğine uygun ne İç Tüzüke uygun. Aynı zamanda,
Anayasaya da aykırı ne getiriyorsunuz, teklifler getiriyorsunuz,
tasarılar getiriyorsunuz. Burada sayısal çoğunlukla bu işi
geçirdiğiniz zaman tarihe müspet insanlar olarak, müspet bir hükûmet
olarak geçmeniz de söz konusu olmaz. Ben şunun için üzülüyorum: Siz böyle
geçebilirsiniz ama netice itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak
geçiyorsunuz. Benim üzüntüm, benim kaygım, benim endişem milletimin
geleceği adına böyle bir hükûmetin tarihe geçmiş
olmasıdır.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şükür
Allaha!
Dördüncü
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Beşinci
bölüm, geçici 1inci madde dâhil 102 ila 125inci maddeleri kapsamaktadır.
Beşinci
bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Müslim Sarı.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
524 sıra sayılı Kanun Teklifinin
beşinci bölümünün geneli üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önümüzde yeni bir torba
yasa var. Bir torba yasanın bir bölümünün geneli üzerinde konuşmak bile
son derece zor çünkü sistematik bir bütünlüğü yok. Birbiriyle
tutarlı, bütüncül bir yaklaşımla hazırlanmış
olmadığı için ve sistematik bir bütünlüğü
olmadığı için onun geneli üzerinde konuşmak da çok kolay
olmuyor ama bunun içinden seçtiğim ve özellikle önemli gördüğüm
birkaç tane maddeyle ilgili düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bunlardan birincisi 110uncu
madde yani otoyolların özelleştirmesiyle ilgili, kara yollarının
özelleştirmesiyle ilgili madde. Diğeriyse, vaktim kalırsa,
122nci madde yani Türkiye Diyanet Vakfı hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devredilmesiyle ilgili madde.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede
özelleştirme furyası 1985 yılında başladı.
Özelleştirme İdaresi rakamlarına göre, 1985 yılı ile
2013 yılları arasında Türkiyede tam 58,6 milyar dolar
özelleştirme yapılmış durumda. Hisse
satışları, varlık satışları, halka arz,
İMKBde satışlar biçiminde toplam 58,6 milyar dolarlık
özelleştirme yapıldı.
1980lerin ortasında Türkiye'nin o günkü
koşullarında rasyonel ve akılcı sayılabilecek bu
özelleştirme çalışmalarının, aradan zaman geçtikçe,
bugün varmış olduğumuz noktada başlangıçtaki
hedefinden, başlangıçtaki felsefesinden ve başlangıçta
kurgulandığı noktanın çok ötesine ve çok farklı
noktalara doğru sürüklendiğini görüyoruz. Ben bununla ilgili birkaç
tane kriter üzerinden bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Özelleştirme niçin yapılır? En önemli
unsurlarından biri, piyasanın etkinlik kazandırıcı
unsurlarından faydalanmaktır yani rekabeti artırmaktır.
Şimdi, Türkiyede öyle özelleştirmeler yapıldı ki,
örneğin TÜRK TELEKOM özelleştirmesinde olduğu gibi, bunun hiçbir
yerinde piyasanın verimliliği söz konusu değildir. Biz ne
yaptık? Kamu tekelini bir özel tekel hâline çevirdik.
Dolayısıyla, bugün TÜRK TELEKOM özelleştirildi diye
telekomünikasyon sektöründe rekabet arttı, verimlilik arttı diye
kimse diyemez, söyleyemez.
Bir başka mesele, özelleştirmenin en önemli
gerekçelerinden biri neydi? Finansal sorunlardı. Bunlar ciddi şekilde
zarar eden firmalardı, buralara ciddi miktarlarda yatırım
yapılması gerekiyordu. O yüzden Kamunun bu yükü
taşıması mümkün değil. diye söyleniyordu. Ama mesela bugün
Millî Piyango İdaresinin özelleştirilmesinin bu
mantığın neresinde olduğunu bize kimse söyleyemez.
Stratejik sektörler dünyanın her yerinde
özelleştirme konusu açısından dikkatle değerlendirilmesi
gereken sektörlerdir. Dolayısıyla, bu bağlamda, limanların,
otoyolların, enerji ve madenlerin özelleştirmesini nereye
koyacağımızı, bunun mantığının ne
olduğunu yine bugün kimse söyleyemez.
Özelleştirme yapılırken dikkat edilmesi
gereken hususlardan birinin uygun fiyat olduğunu ve piyasaya uygun bir
biçimde, kamunun zarara uğratılmayacak şekilde özelleştirme
yapılması gerektiğini biliyoruz, en önemli gerekçelerinden
birinin bu olduğunu biliyoruz. Ama örneğin, TEKELin içki bölümünün
Mey İçkiye 200 küsur milyon dolara satıldıktan kısa bir
süre sonra aynı şirketin 900 milyon dolara, üzerine hiç
yatırım yapmadan, kuruş koymadan nasıl satılabildiğini
bugün bize kimse söyleyemez.
Yine, özelleştirmelerle ilgili, üretim, üretimin
seviyesinin düşmemesi, istihdama ilişkin kaygıların
olması yine kamu tarafından mutlaka dikkat edilmesi gereken
hususlardan olmalıdır. Bu anlamda, Et ve Balık Kurumunun ve
şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin bunun neresinde
yer aldığını yine bize kimse söyleyemez.
Şimdi, bu genel açıklamalardan sonra bu
maddenin içinde, bu beşinci bölümün içinde en önemli maddelerden biri olan
özelleştirmeyle ilgili 110uncu madde son derece önemli; burada da
birtakım kaygılarımız var, muhalefet olarak bunları da
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
110uncu madde Otoyolların ve tesislerin
değerlendirilmesi başlığındadır. Türkiyedeki
bütün otoyolların, Karayolları Genel Müdürlüğünün uhdesinde
bulunan bütün otoyolların Özelleştirme İdaresi kapsamında
yüzde 100 kamuya ait olan bir şirket kurularak o şirketin içine
bunların haklarının devredilmesi ve daha sonra da hisse
satışı dâhil olmak üzere, İMKBde varlıkların ve
hisselerin satılması dâhil olmak üzere yirmi beş
yıllığına satılması ve özelleştirilmesi
planlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bundan kısa bir süre
önce, hepinizin bildiği üzere, yaklaşık 1.975 kilometre, içinde
2 köprünün ve 8 tane otoyolun da olduğu bir özelleştirme ihalesi
yapılmıştı. Yaklaşık yirmi beş yıl
süreyle Koç ve Ülker Grubuna 5 milyar 720 milyon dolara ihale edilen bu söz
konusu ihale süreci, kısa bir süre sonra Sayın Başbakanın
Bu fiyat aslında bizim beklediğimizden çok daha düşük bir
fiyattır. Bu fiyattan bunların özelleştirilmesi vatana
ihanettir. demesiyle iptal edilmişti. Ancak, bugün bu yasada
özelleştirme portföyünün içine sokulan, daha doğrusu
Özelleştirme İdaresi tarafından kurulacak bir şirketin
içine aktarılacak olan gelirlerin, yirmi beş yıl boyunca elde
edilecek gelirlerin ne kadar olduğuna ilişkin bizim Plan ve Bütçe
Komisyonunda sorduğumuz sorulara, yaptığımız
sorgulamalara net bir cevap verilememiştir.
En babasından, önümüze taslak olarak getirilen
metinlerde, 2012 yılında, bu şekilde, bakım ve onarım
giderleri, gerekli vergiler düşüldükten sonra kabaca, yaklaşık
300 milyon dolarlık bir gelirden söz ettiğimiz
anlaşılmaktadır. Bunu ben yirmi beş yılla
çarptığımda, yirmi beş yıl sonra yani bugünden yirmi
beş yıl sonraya kadar bu şirketin, bu şirkete
aktarılan değerin kabaca 7,5 milyar dolar olduğunu görüyoruz.
Şimdi, ben buradan soruyorum: Yirmi beş yıl boyunca kabaca 7,5
milyar dolarlık bir değerin aktarılacağı bir
şirketin özelleştirilmesi vatana ihanet olmuyor da, mevcut olan
gelirlerin, bunun yeterli olduğunu düşünüyoruz da 5,7 milyara ihale
edilen ve üstelik yirmi beş yıl boyunca ve beklemenize gerek olmayan,
daha kısa bir süre içerisinde nakit akışının
sağlanabileceği bir ihaleyi neden iptal ediyoruz? Eğer bu
ihaleyi iptal ediyorsak, bu fiyattan bu ihalenin gerçekleştirilmesini
vatana ihanet olarak belirtiyorsak, o zaman, Özelleştirme İdaresi
portföyünde yer alan bu kuruluşların bu değerinin çok üzerinde
olması gerekir. Burada çok ciddi bir tutarsızlık vardır, bu
tutarsızlığı, bize, birilerinin burada, bu kürsüden,
halkın kürsüsünden aktarması gerekir.
Bir başka önemli husus burada 122nci maddededir.
Bakınız, Diyanet Vakfı, Türkiyede Diyanet Vakfı, özel
hukuk tüzel kişisi çerçevesinde oluşan bir vakıf olduğu
hâlde, özel hukuk tüzel kişiliği çerçevesinde bir vakıf
olduğu hâlde, âdeta, diğer vakıflardan, aynı statüde
bulunan diğer vakıflardan farklı olarak korunmaktadır,
kollanmaktadır. Bugün, burada, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak iki
buçuk yıllık milletvekilliği dönemim boyunca Diyanet
İşleri Vakfının bütçesinin ne kadar olduğunu
öğrenebilmiş değilim. En son görüşmelerimizde Plan ve Bütçe
Komisyonunun Sayın Başkanı Diyanet İşleri
Vakfının bütçesinin ne kadar olduğunu Diyanet İşleri
Vakfıyla ilgili yasa görüşülürken bize bildirileceğini söylemişlerdi
ama bugün buraya geldik ve burada hâlâ bunu bilmiyoruz. Defalarca soru önergesi
verdiğimiz hâlde, ilgili kuruluşlara bunu anlatmaya
çalıştığımız hâlde, sorduğumuz hâlde bunu
öğrenme şansımız olmadı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Berber söz verdi.
MÜSLİM SARI (Devamla) Türkiye Cumhuriyetinin bir
parlamenteri olarak, bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak Diyanet
İşleri Başkanlığının ne kadar kaynak
kullandığını bilemiyoruz, bunu öğrenemiyoruz, bütün
çabalarımıza rağmen öğrenemiyoruz ve Komisyon
Başkanı söz verdiği hâlde
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hah!
MÜSLİM SARI (Devamla) -
bütün komisyonun huzurunda
-kendisi de salondadır, en arkada oturmaktadır- bütün komisyonunun
önünde söz verdiği hâlde bu sözümüzü
karşılayamamıştır. Diyanet Vakfı bir koruma altındadır,
Diyanet Vakfı içerisinde yapılan harcamalar gizlenmektedir,
örtülmektedir. Milletvekilleri olarak, seçilmiş milletvekilleri olarak
bunu öğrenmeye hakkımız vardır.
Şimdi, Diyanet İşleri Vakfına ait iki
tane hastane burada Sağlık Bakanlığına
devredilmektedir. Biz komisyonda soruyoruz: Bunların hesapları nedir?
Bunların zararları nedir? Neye uygun, hangi kritere uygun olarak
bunları devralıyorsunuz? Bununla ilgili bilgiler nedir? Bu bilgileri
öğrenemiyoruz. Diyanet Vakfının sayın temsilcisi diyor ki:
Biz o zaman bu alana girmek istedik, şimdi kâr edemiyoruz,
işletemiyoruz, devrediyoruz. Bize ne, kamuya ne? Diyanet
Vakfının adının başında Diyanet olması onu
ayrıcalıklı mı yapıyor? Bu yol açıldığında,
Türkiyedeki bütün vakıflar bu yola başvurduğunda
Sağlık Bakanlığı bunu kabul edecek midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Vakıf üniversiteleri
MÜSLİM SARI (Devamla) Bu soruların
cevaplarının burada, halkın huzurunda yanıtlanması
gerekir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım, desteğiniz için de teşekkür
ediyorum.
Tabii, bu saatten sonra arkadaşların dinleyecek
hâli kalmadı, sadece yoklamaya yetişecek kadar enerjileri var. Sonra,
yavaş yavaş gidiyor ama hakikaten, önemli maddelerin olduğu bir
bölümünü bu kanun tasarısının görüşüyoruz. Arkadaşlarımız
konuştular, az önce Sayın Sarı da genel hatlarıyla
değindi. Şimdi, burada çok önemli birkaç hususa değinecek kadar
vaktim var.
En öncesinde, az önce maddede konuşurken
söylemiştim, İnternet yasaklarıyla ilgili burada bir hilkat
garibesi kuruluş var. Adına da Erişim
Sağlayıcıları Birliği demişler. Ben, şimdi
o maddede önerge vermeyi unuttum ama bence bunun adını erişimi
yasaklama birimi olarak değiştirmek lazım. Yani erişim
sağlayıcıları mı, erişim yasaklayıcı
merkez mi? Yahu, niye bunu özel sektöre devredersiniz? Sayın
Bakanım, bir dokunulmazlık aldın mı? Aldın.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına burada
dokunulmazlık alıyor musun? Alıyorsun.
Doğan Bey, tam Bakana öneri getiriyorum, müsaade
edersen. Buradan bakayım çünkü öneri önemli Doğan Bey.
Diyorum ki: Sayın Bakanım, o önergeyi
kaçırdım ama gel burada tekriri müzakere yapalım. Erişim
Sağlayıcıları Birliği diye bir şey olur mu? Hem
adama yasaklama yetkisi veriyorsun
Bırak, TİB yasaklıyor zaten.
Özel sektöre bunun yükünü niye atıyorsun? Velev ki söyledin, adam
yasaklamadığı zaman, kaldırmadığı zaman ne
yapacaksın? Hangi kanunu uygulayacaksın? Kabul etmedi, üye
olmadı, olan ayrı, kabul eden ayrı, kuruluşa katılan
ayrı, katılmayan ayrı, hepsini bir torbaya koymuşsun. Bence
buna erişimi yasaklama, bizimle ilgili çıkan haberleri ayıklama
birimi falan demek lazım. Adında bir garabet var öncelikle.
Şimdi, şunu söyleyeyim: O kadar hızlı
hareket etmesini istiyorsunuz ki sürekli yeni fikirler geliyor. Yukarıda
da sordum Sayın Bakanım, Başkanımız da oradaydı,
kendisine de söyledim, bana henüz bir bilgi gelmedi. Benim Facebook sayfam
hacklendi. Açtım, birisi gelmiş, içinden de herkese mesaj
atmış, diyor ki: Sayın Demiröz, benim param bitti, bir mesaj
atar mısın? Sayın Elvan
Hepinize atmış, kim varsa.
Uyanık olanlar bir şey dememiş. Bana da bilgi geldi,
değiştirdim. Şimdi, açıyorum, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığının ilgili başkan
yardımcısını, daire başkanını arıyorum.
Hocam, biz buna bir şey yapamayız. Güzel. İçinde diyor ki: Şu
GSM işleticisine şu kadar gönder. Diyorum ki: Bakın, GSM
işleticisinin ve şirketin kodu var. Şuraya şu kadar
gönder. Şundansa eğer telefonunuz şuraya gönderin, bundansa
buraya gönderin. diyor. İlgili işleticilerin bölge müdürünü
arıyorum, diyorum ki: Bakın, bu kurumsal kim? Çok önemli bir örnek
söylüyorum: Bu kurumsal işletici kim? Bu adam para topluyor.
Açıyorum; ilgili özel sektörün, şirketin müdürü de diyor ki:
Şuraya söyle. Emniyet Müdürlüğüne açıyorum, Emniyet
Müdürlüğüne söylüyorum; Hocam, biz yapamayız.
Savcılığa gidiyorum, üç ayı geçti, dört ay oldu,
savcılıkta dosya hâlâ tekemmül etmemiş durumda, hâkimlikte
bekliyor. Ya, peki, nasıl oluyor da sizinkileri iki dakika da tak diye
kestiriyorsunuz, on iki dakikada yayından kalkıyor?
Sayın Bakanım, Doğan Bey sonra
anlatsın, biz hallederiz.
Sizinkini on iki dakikada kaldırırken
Savcılığa kadar girdim.
Diyorum ki: Bakın, TİB, Emniyet, ilgili birimlerin hâlâ benim
dosyadan haberi yok. Bu adamlar dolandırmaya devam ediyorsa ne olacak? Bu
İnternet, iletişim suçu değil mi?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Savcı
değiştir, savcı!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Peki, nasıl olacak, kime nasıl uygulayacaksınız
bunu? Komisyonda da söyledim, hâlâ ne gelen var ne giden. Sürekli olarak -takip
numarası var- bakıyorum, ortada bir şey yok. O adamlar hâlâ
dolandırmaya devam ediyorsa, sizinkileri de hackleyip
arkadaşlarınıza mesaj atıyorsa kim kontrol edecek? Bu
devletin hangi birimi kontrol edecek?
Siz gelmişsiniz Sadece bizimle
ilgili çıkanlara dokunalım, gerisi kalsın
Böyle bir şey
olmaz. Hakikaten burada bunu engelleyecek önlemleri almak gerekiyor
değerli arkadaşlar. Ama bunu alırken Bize geldi yapalım,
ötekine geldi yapmayalım. çifte standardını kaldırmak lazım.
Şimdi, bu kanunun bu bölümünde çok
önemli bir şey geliyor. Biliyorsunuz torba dedik, çorba, harara döndü, her
şey var içinde. Yani ne ararsan, sahibinden, ihtiyaçtan diye
satılık kimin nesi varsa aceleyle getirip içine koydu. 61 taneydi
-yanlış hatırlamıyorsam- ayrı kanunla, düzenlemeyle
ilgili değişiklik vardı. Sonrasında kaça
çıkardık, onu da bilmiyorum. Artık ipin ucunu
kaçırdık. Alt komisyondan geldiğinde öyleydi.
Değerli arkadaşlar, burada,
otoyolların özelleştirilmesiyle ilgili bir madde var. Tam bir hilkat
garibesi. Şimdi arkasından gelen bir madde var, hastanenin
kamulaştırılmasıyla ilgili. Yani nasıl beceriyorsunuz,
kamulaştırmayla özelleştirmeyi arka arkaya koyabiliyorsunuz?
Bravo yani! Benim sizi, deminki taşeron işçilerinin yaptığı
gibi, galiba bir takdirnameyle ödüllendirmem gerekir. Yani bir maddede
özelleştirme -özelleştirilmemesi gereken yer- bir maddede
kamulaştırma, aynı kanunun içerisinde.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Bedelsiz
o, kamulaştırma bedelsiz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bu gerçekten
büyük bir başarı.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Bedel ödemiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani,
şimdi, bakın, bilmiyoruz, Bir iş sözleşmesine göre diyor.
Artık iş o sözleşmesine ne yazılırsa
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Hastaneler
bedelsiz. Kamulaştırma bedelsiz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Benim
söylediğim garabet, oraya niye cevap vermiyorsun Sayın Demiröz?
İkisini nasıl koyuyorsun, özelleştirme ile
kamulaştırmayı? diyorum, O bedelsiz. diyor.
Şimdi, mesele şurada: Peki,
ne kadar zararı var? dedik, söylemediniz. Niye devrediyorlar? dedik,
söylemediniz. Bir vakfın kuruluş amacı var mı? Var. O
hastaneyi niye kurmuş? Kuruluş amacına uygun değilse zaten
Vakıflar Genel Müdürlüğünün o vakfı kapatması gerekir. Her
sene denetleniyor vakıflar güya, yani denetleniyor.
Değerli
arkadaşlar, burada bir otoyol özelleştirmesi yapıyorsunuz. E,
sonra biz bunu satacağız
Peki, halka arz etmeyip de blok
sattığın zaman ben bunu bu saatten sonra nasıl
engelleyeceğim? Özelleştirme
Diyorum ki, gelir ortaklığı
senedi yapın, bunun gelirini satın, tabana açın. Ama sen, şimdi şirkete bunu verdiğin zaman TÜRK
TELEKOMu da imtiyaz diye satmıştınız. Bütün arsaları
satıldı, bütün mülkleri satıldı. Bakıyoruz öyle,
hepimiz bakıyoruz. Mahkemelerde gidiyor, dönüyor; mahkeme bir daha
bozuyor, bir daha gidiyor, seyrediyoruz. Hani, sadece kablosunu bile
vermeyecektik, imtiyaz hakkını verecektik; bitince bize verecekti. Ne
oldu, ne kaldı? Şimdi, bu iş böyle gidiyor ve adım
adım özelleştirmeye doğru gidiyor.
Az önce Sayın Sarı söyledi, rakamlar ortada.
Yukarıda komisyonda defalarca tartıştık. O ihaleyi neden
bozdun, maliyeti neydi, bu neydi? Bir sürü ihale geliyor. Beri taraftan, yine
aynı şekilde sağlıkta da aynısı var. Yirmi
beş seneyi, önümüzdeki yirmi beş seneyi bir taraftan kalkıp özel
sektöre devrediyoruz. Sağlık devletin sağlaması gereken bir
şey. Rekabet olsun, onlar da yapsın ama yap-kirala-devret diye
yüzde 87 uluslararası araştırmalarda normal ihale yöntemine göre
daha pahalı olan bir yöntemle hastane yaptırıyorsunuz.
Uyarıyoruz, Sayın Başbakan boyuna temel atıyor,
gösteriyorsunuz. Yahu, hiç olmazsa bir ikisini deneyelim, zararını,
kârını bir görelim de ondan sonra devam edin diyoruz, yok. Yani
ihtiyacımız olmayan hastane yapıyoruz. Aynı şekilde
özelleştirme yap-işlet-devret, şimdi de yap-imtiyaz hakkı
ver-sonra özelleştir modeli geldi.
Arkadaşlar, yani bunları hiç mi
Hakikaten
söylediğimizi anlamazdan mı geliyorsunuz? Anlamama
şansınız yok, defalarca söyledik. Sayın Bakanın da,
benim de çalıştığımız eski, rahmetli DPT,
Kalkınma Bakanlığının içerisinde bir Kamu Özel
Ortaklığı Dairesi var. Kadük oldu daire, kadük. Hiçbir kurumda
bu işler yokken orada o daire vardı. 2007 yılından beri
kanun tasarısı taslağı bekliyor, 2007den beri. Çalıştı arkadaşlar. O
dururken Kültür ve Turizm Bakanı geldi Şuraya yapacağım.,
Millî Eğitim Bakanı geldi Buraya yapacağım.,
Sağlık Bakanı geldi Şunu
E, ne oldu sistem? Bunun
hepsinin
Demin devlet personel rejiminde söylediğimiz gibi, her sistemde
oturup bir adam gibi bir şey çıkarmak lazım. Birimiz oradan,
birimiz buradan çekince ortaya böyle herkesin fil tarif ettiği gibi bir
garibe çıkıyor.
Onun için, bakın, burada, bu anlayışla
otoyolları işletme şansımız yok.
Bakımını, işletmesini de gene Karayolları yapacak.
Yani ne anladım ben bu işten? Ağa ile marabanın hikâyesine
dönüyor ya, bakıyoruz ortada bir şey yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Neydi hikâye, çok
merak ettim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani şimdi hem
Parasını alacakmış. Yahu, yapsın, işletsin,
kârını alsın o zaman. Zaten Kara Yolları yapacaksa,
bakacaksa derdimiz bizim maliyetini düşürmek değil mi? Böyle bir
şey olmaz, bu anlayış yanlış.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) İşletmesini
değil onarımını yapacak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Onu söylüyorum işte. O
onarım, bakım işlerini de yaptıktan sonra işletmesinde
zaten bir şey yok, işletiyoruz yani. Maliyet geliyor.
Değerli arkadaşlar, bu bir çifte
standarttır. Diyanet Vakfının hastanesinin devri de yol olur.
Başka vakıflar var. Yarın bunlar da Bizimkini de
devralın. derse ne yapacaksınız? Şöyle baktım
İnternette, mesela Elmadağ Surp Agop Ermeni Hastanesi Vakfı
var, bu da hastane, vakıf hastanesi; Bizimkini de alın. derse ne
olacak? Gider Anayasa Mahkemesine başvurursa, bireysel başvuru
yaparsa ne yapacaksınız? Yani özel sektörün bir hastanesi, Diyanet
İşleri Başkanlığı hastanesi değil
burası. Bakın, burası Türkiye Diyanet Vakfının,
vakfın hastanesi.
Onun için, değerli arkadaşlar, bu maddeler
maalesef hem adaletsizliğe yol açıyor hem çifte standarda yol
açıyor. Buranın gözden geçirilmesi ve maddelerin de düzeltilmesi
gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahıslar adına İstanbul Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben
konuşmayacaktım. Müslim kardeşimle Mehmet Günal kardeşim
biraz değindiler ama
Bugün bana çok yıllar önce
tanıdığım bir misafir geldi. Çok üzüntülüyüm. Ben ihbar
ediyorum size, özellikle elektrik dağıtım şirketlerinde
ihaleye çıkış aşamasındaki bilançolara bir bakın.
İhbar ediyorum. Vardır, yoktur elektrik dağıtım
şirketlerinde. Aynen söylediğini iletmek görevim benim, ben Allahtan
korkan bir insanım. Bu ülkenin değerlerini kim yiyorsa hak etmeden, o
bir şerefsizdir, o bir haysiyetsizdir, aynen söylüyorum. Dört ay fatura
göndermiyor tüketiciye, vallahi dört aylık TEDAŞa olan borcunu, borç
gösteriyor. Özelleştikten sonra o faturalar fatura ediliyor, o para
özelleştiren şirketin kasasına giriyor ve o para da bu
şirkete kalıyor. Ben çok üzüldüm. Demin Sayın Bakanım dedi
ki: Niye moralin bozuk? Şerefsizim bunun için bozuk. Ben kime hizmet
ediyorum? Bu Mecliste niye canımızı veriyoruz? Bu Mecliste halka
hizmet etmek için. Ben içinizde çok dürüst insanlar olduğunu biliyorum ama
hırsıza hırsız demiyorsunuz, hep beraber diyelim. Paralelin
de Allah belasını versin, paralel olmayanın da, kim
hırsızlık yapıyorsa, kim yapıyorsa, kim
yapıyorsa! (CHP sıralarından alkışlar) Hırsız,
şerefsiz varsa, eğer bunu içimizde barındırıyorsak bu
ülkede çocuklarımızı hep
İki; Sayın Bakan, bağışlar
mısınız, özür diliyorum. Siz projeci bir insansınız.
Demin Müslim kardeşim, birazcık
Komisyona Özelleştirme
İdaresi geldi, tek bir bilgi verdi mi sorun, tek bir bilgi. Yani bize bir
o projenin getirisini, götürüsünü, bir fizibilitesini izah etti mi? Sorun
efendim burada, arkadaşlarınız da oradaydı. Hayır,
bilgileri zorla
Bu özelleştireceğiniz Karayolları senede ne
getiriyor? dediğimizde
Sizin Karayolları Genel Müdürlüğünden
aldık bu bilgileri.
Arkadaşlar, yine vicdanlarınıza
sesleniyorum: Yılda 900 milyon, bugünkü parayla
900 milyar mı,
milyon mu Sayın Müsteşarım?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Milyon, milyon.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) 900 milyon
gelir elde ediyor Karayolları şu anda. Bunun bir
kısmını ilgili belediyelere veriyorlar, bir de KDVsi var
değil mi? Yaklaşık 650 milyon bir para her yıl
Karayollarının cebine giriyor, devletin cebine giriyor. Doğru mu
Vedat Bey?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Biraz daha fazla, evet.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ortalamadan bahsediyorum.
700se 700, fazladan daha memnun olurum.
Şimdi, demek ki arkadaşlar, bu, yirmi beş
yılda 15 milyar, çarpın
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Ama yüzde 25ini verecek ya
Karayollarına.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika
efendim.
Bunun yüzde 25i o şirkete verilecek, sanal bir
şirket kurulacak, sanal. O, tahvil ihraç edecek.
Sayın Bakanım, bir paranın bugünkü
değeri vardır. Hiçbir şey hesaplanmadan, bize getirip metazorice
Biz bunu özelleştireceğiz
Böyle kanun çıkarılır
mı Sayın Bakan? Ben sizden rica ediyorum -o 110uncu madde
yarın- bu insanların vebali hep sizin boynunuzda kalır
Sayın Bakan. Bunun hesabını kitabını yapmadan
Diyelim
ki bugünkü net present valuesu yani bugünkü değeri ne kadarlık bir
tahvil ihraç edeceksiniz? Bu faizler yarın ne olacak? Yirmi beş
yıl bu ülkenin boyunduruğuna bir halka geçireceksiniz. Yarın
enflasyon yüzde 2lere düşerse, yarın enflasyon yüzde 3lere
düşerse, bugün yüzde 12, yüzde 13le sattığınız
tahvillerin hesabını kim verecek? Yirmi beş yıl, bu kadar
uzun vadeli TL faizin hesabını kim verecek? Yaklaşık 15
milyarlık bir parayı ödeyeceksiniz.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Önce Karayolları,
sonra kurumlar ödeyecek.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır.
Yüzde 25i
Bakımı, onarımı Karayolları; marabası
Karayolları, maraba.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Hayır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) O
işçiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sayın
Bakan, hiçbir hesap kitap yapılmadan, bu insanlara ne getirip ne götürüyor
bilgisi verilmeden eğer bu madde geçerse, aynen söylüyorum -ben ölürüm
kalırım ama- yirmi beş yıl sonra bunun vebali sizin
boynunuzadır.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, beşinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
102nci madde üzerinde, ikisi aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 102 nci maddesinde geçen ilgili
faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak, ibarelerinden önce gelmek üzere
siber güvenlik ile ibarelerinin eklenmesinin arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Alim Işık Emin
Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
102. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
İstanbul Ankara İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam Aytuğ
Atıcı
İstanbul İzmir Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı Sakık Abdullah Levent
Tüzel Hasip
Kaplan
Muş İstanbul Şırnak
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Maddede bahsi geçen ulusal siber güvenlik kavramı
her yöne çekilebilecek nitelikte muğlak bir tanım olduğundan
ötürü, bireysel ve kişisel bilgilerin gizliliğinin ihlali ulusal
siber güvenlik bahane edilerek mümkün olabilmektedir.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, kim
konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Aytuğ Atıcı
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 524
sayılı çorba yasanın 102inci maddesiyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yasakçı ve
sansürcü zihniyetten uzak, bilişimi ve sosyal medyayı kendi tekelinde
tutmak istemeyen tüm milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle Elektronik
Haberleşme Kanununa bir bent eklemeye çalışıyorsunuz.
Burada Ulusal siber güvenliğin sağlanması amacıyla
politika, hedef, strateji belirleyerek gerçek ve tüzel kişilerin
güvenliğini sağlayacağız. diyorsunuz. Her zaman
olduğu gibi Güvenlik sağlayacağız. diyorsunuz,
bakalım altından neler çıkacak? İyi bir şey yapmaya
çalışıyorsunuz, bakalım altından neler çıkacak?
Niye böyle söylüyorum? Çünkü, sizin, vatandaşlarımızın
fiziki ve siber güvenliğinden ne anladığınızı
acı bir şekilde biliyoruz. Örneğin Ali İsmail
Korkmazı devlet eliyle korumak için mi öldürdünüz? Emir verdiğiniz
polisler Ali İsmail Korkmazı bu kötü ülkede yaşamaktan korumak
için mi öldürdüler? Sizin korumaktan anladığınız bu
mudur? Bu ve benzeri öldürmeler destan olurken amacınız korumak
mıydı? Allah aşkına bizi korumayın. Böyle bir
korumayı hiçbir şekilde istemiyoruz, sizin olsun bu koruma.
Şimdi, korumaya değer bulunmayan, korumak
yerine öldürmeyi tercih ettiğiniz Gezi yiğitlerine yapılan
benzeri bir uygulamayı siber alanda yapmak istemektesiniz.
Milletvekilimizin Türkiye Büyük Millet Meclisine
verdiği soru önergesini sehven sansürleyen devlet kuruluşuna
vatandaşımız nasıl güvenecek? Yani devletin
vatandaşı koruduğuna nasıl inanacak vatandaş?
Sehven telefonlara yaptığınız
yüklemelerle insanların hayatını karartırken böyle bir
anlayışa vatandaşlarımız nasıl güvenecek?
Nasıl güvenecek de bu maddeyle eklediğiniz koruma maddesiyle Devletim beni koruyor. diyecek? Nasıl
bu kadar sehven hata yaptınız?
Şimdi soruyu biz soruyoruz: Sehven mi iktidar
oldunuz? Bu yüzden mi, sehven iktidar olduğunuz için mi halkın yüzde
50sini düşman olarak görüyorsunuz? Yarını kuracak olan
kuşaklar, gençler özgür İnternetle yetişiyor, siz ise
İnternet dünyasından
korkuyorsunuz. Korkmasanız böyle bir kanunu çıkarır
mısınız? Korkuyorsunuz. Hem de nasıl korkuyorsunuz, bunu
İnternetten bulur öğrenirsiniz. Korunmak bahanesiyle İnterneti
yasaklıyorsunuz. Hani yasaklarla mücadele ediyordunuz? Hani yasakçı
zihniyetle mücadele ediyordunuz? Neden İnterneti yasaklıyorsunuz,
neden?
İktidar, İnternet yasağıyla genç kuşakları
dünyadaki akranlarından ve onlarla rekabet etmekten yoksun bırakmaya
çalışıyor. Gençlerin kafası çalışmasın
istiyorsunuz, gençlerin kafasının çalışmasını
istemiyorsunuz. Sizi ben koruyacağım evladım. diyorsunuz ama
onları baskılıyorsunuz. Tıpkı sanayi devrimini
ıskalayan dedeleri gibi onlar da bu devrimi ıskalayacaklar sayenizde
ama buna asla hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Onları da
koruyacağız, sizi de koruyacağız.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Vallaha söylediklerinizi
oradan anlamıyorum Sayın Milletvekili ama uygun görürseniz, ben size
sataşıyorum, gelin şurada iki kelime laf edin, ne
dediğinizi anlayayım. Vallaha anlamıyorum ama size
sataşıyorum.
Sayın Başkan, söz verirseniz gelsin burada
konuşsun.
Yani, saplandığınız yolsuzluk ve
rüşvet batağının siyasi faturasını
başkalarına, özellikle de gençlere ödetmeye
çalışıyorsunuz, bunun farkında değil miyiz mi
zannediyorsunuz? Hepsinin farkındayız. Hükûmet olarak
saplandığınız bu pislikten kurtulmaya
çalışırken kendi pisliğini temizleme aracı olarak
İnternet yasağını kullanıyorsunuz. Bir pislik
yaptınız, bu pisliği İnterneti yasaklayarak mı
temizleyeceksiniz? Ne demek Allah aşkına, Telekomünikasyon
İletişim Başkanına yetki verdim, istediği şekilde
erişimi engelleyebilir. Eğer özel hayatın gizliliği söz
konusuysa, aslan kardeşim, sen bu erişimi engelle. ne demek?
Hırsızlık acaba özel yaşam mıdır? Bunun için mi
bu yetkiyi veriyorsunuz? Hiç mi Allahtan korkmadınız? Âdeta George
Orwellın 1940larda yazdığı 1984 romanı, açın
okuyun, ülkemizde gerçek olmuştur. Bu romanda herkesi, her şeyi her
yerde kontrol altında tutan bir sevgi bakanlığı
oluşturulmuştu. Şimdi, bu bakanlık Türkiyede
Başbakanlıktır.
İyi geceler. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.17
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Aynı mahiyetteki iki önergenin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Karar yeter sayısı vardır.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 102 nci maddesinde geçen ilgili
faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak, ibarelerinden önce gelmek üzere
siber güvenlik ile ibarelerinin eklenmesinin arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) Hayır, katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Koordinasyonu sağlanacak faaliyetlerin konusu
belirtilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 103te üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
103 üncü maddesinde geçen Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı veya diğer birimleri marifetiyle
ibarelerinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim
Işık Mehmet
Günal
Kayseri Kütahya Antalya
Emin
Çınar
Kastamonu
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 103. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Müslim Sarı Haydar Akar
İzmir İstanbul Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Adil Zozani Pervin Buldan İdris Baluken
Hakkâri Iğdır Bingöl
Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel Hasip Kaplan
Muş İstanbul Şırnak
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Maddede bahsi geçen TİB yetkileri oldukça
muğlak tanımlanmış, demokrasi ve insan hakları
bakımından oldukça sıkıntılı bir kurum
olacağı izlenimi vermektedir. Yasa tasarısında tanımlanan
nitelikleriyle, TİBin yetkisini genişleterek daha da
muğlaklaştıracak bu madde kabul edilemez.
BAŞKAN Sayın Akar, buyurunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sıra sayısı 524 olan Yasa
Tasarısının 103üncü maddesinde vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu maddeyle Güvenlik ve İnternet alan kodları
konusunda Siber Güvenlik Kurulu tarafından Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığına görev verilebilir. diyor,
böyle bir düzenleme yapılmış ama Siber Güvenlik Kurulu
tarafından görev verilebilir. diyor da ortada Siber Güvenlik Kurulu yok.
Çünkü, Siber Güvenlik Kurulu 106ncı maddede kuruluyor, olmayan bir kuruma
bir görev veriliyor. Nasıl bir maddedir anlamış değilim,
böyle bir yasa hazırlanıyor.
Peki, böyle bir kuruma ihtiyaç var mı, Siber
Güvenlik Kuruluna? Evet, böyle bir kuruma ihtiyaç var, Türkiyenin böyle bir
kuruma ihtiyacı var. Çünkü, bilişim ve bilişim teknolojileri
hayatı kolaylaştırma adına sağladıkları
imkânlar yanında, güvenlik boyutunda da kaygı verici gelişmeler
olduğunu hep birlikte izlemekteyiz. Hayatımızın her
alanı, yaşamımızın her alanı sağlıktan
eğitime kadar, ulaştırmadan bütün işlerimize kadar
artık bilişim ve bilişim teknolojileriyle beraber yaşar
duruma geldik. Bunun örneklerini kullandığınız iPadlerden,
tablet PClerden, telefonlardan görüyorsunuz. Şu Meclisin mikrofonlarının
çalışması, Başkanın oradan yönetmesi bilişim
teknolojileri sayesinde olmaktadır. Bu nedenle de güvenlik boyutu çok
büyük önem kazanmaktadır. En kaygı verici boyutu da kişisel
verilerin korunması tasarısıdır.
Şimdi, bu kişisel verilerin korunması önceliğimiz
olması gerekiyordu. Siber güvenlikle ilgili öncelik, bir de kişisel
verilerin korunması önceliğimiz olması gerekiyordu ama bizim
önceliğimiz ne oldu? Önceliğimiz, İnternetin yasaklanması
oldu. Yeniden, 5651den sonra yeni bir düzenleme yaparak daha da katı
kurallarla İnternete erişemez hâle getirilmeye
çalışıyoruz. Bunun için de özel bir bürokrat seçilmiş.
Vallaha, nasıl bir yetenekli bürokrat ben şaşırdım bu
arkadaşıma. Hâkimin, savcının yetkisini -etik kuralları bilen-
psikologların yetkisini, sosyologların yetkisini hep bu arkadaşa
verdik. Hele, o 9/A maddesinin 8inci fıkrası da tam evlere
şenlik bir fıkra. Orada, birinin müracaatta bulunması da
gerekmiyor, bürokrat arkadaşımız hissettiği anda bu
yayını durdurabilecek; böyle bir vazifeyi de edinmiş oldu
kendisine.
Yine, bakıyoruz, şimdi, bu kanunu
çıkartmamız gerekiyordu. Neyle ilgili? Kişisel verilerin
korunması kanunu. Bunu çıkarttık mı? 22 Nisan 2008
tarihinde Meclise gelmiş ama hâlen Mecliste bekliyor. Tabii bu kanunu
çıkartmıyoruz, kişisel verilerin korunması kanununu çünkü
SGK 72,5 milyon TLye bizim verilerimizi pazarlıyor. Yani, siber güvenlik
kanunu çıkaracağız, kurumu kuruyoruz. Dışarıdan
saldırılara karşı, kişisel verilerimizi ellerine
geçirmemelerine karşı ama devletin kurumlarından kim koruyacak?
Bizi MİTten, TİBden, SGKdan kim koruyacak?
Anlaşılır gibi değil bu.
Yine, bakıyoruz, Avrupa Konseyi Siber Suçlar
Sözleşmesini imzalayan ülkeler arasında Türkiye de var, 2010da
imzalamış fakat onaylamıyoruz. Niye uygulamıyoruz veya niye
sansürlemeye çalışıyoruz? Tek bir nedeni var arkadaşlar,
yine 17 Aralığa geleceğim. Bugün Başbakan Almanyada 17
Aralığı anlatırken şöyle diyor: Yolsuzluğa izin
vermeyen bir iktidarız. diyor, Yolsuzluğa izin vermeyen bir
iktidarız. diyor. Ben de şimdi sizlere soruyorum: Bu elbise
askılarında giden paralar yolsuzluk değil mi?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Değil!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Yine, 700 bin TLlik kol saati takan bakanlarda yolsuzluk yok
mu?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Yok!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Yine, bakan çocuklarının hapiste olması bir
yolsuzluk alameti değil midir?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Değil!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Para sayma makinelerinin bakan çocuklarının evinde
çıkması Harama el değmeyelim. gerekçesiyle midir, bir
yolsuzluk değil midir?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Hepsi iftira! Hepsi iftira!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Halk Bankası Genel Müdürünün hâlen göreve devam ediyor
olması ve ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar bulunması
bir yolsuzluk değil midir?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Değil!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Halk Bankasının batmış bir şirkete
575 milyon TL vermesi bir yolsuzluk değil midir?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Değil, komplo!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Benim anladığım şu: Başbakan, kendi
ve yandaşları dışında kimseye izin vermiyor. Kendi ve
yandaşları yaptığı zaman her şey serbest, mübah
ama başkaları yaptığı zaman bu yolsuzluk oluyor,
anladığım bu olaydan, yani bütün bunların hiçbiri yolsuzluk
değil.
Bunu
nereden anlıyoruz? Görevden aldığınız savcılardan
anlıyoruz -bunları izah
etmeme gerek yok, hepiniz biliyorsunuz- Başbakanın özel
uçağıyla İstanbula getirilen emniyet müdüründen anlıyoruz,
görevden aldığınız polis müdürlerinden anlıyoruz,
yine, otuz beş gün ifadeye gitmeyen Başbakanın oğlundan
anlıyoruz. Nereden anlıyoruz? İhaleyi aldıktan sonra eğlenip
millete küfreden yandaş müteahhitlerden anlıyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Akar.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
103 üncü maddesinde geçen Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı veya diğer birimleri marifetiyle
ibarelerinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun görev ve yetkileri ile ilgili
olan bu maddede verilen görevi birimleri marifetiyle yapacağı
aşikar olduğundan, maddedeki gereksiz ibarelerin
çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 104te iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 104 üncü maddesinde geçen
Kişinin bilgisi ve rızası dışında ibarelerinin,
Kişinin yazılı onayı olmaksızın şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Mehmet Günal Emin
Çınar
Kayseri Antalya Kastamonu
Alim Işık
Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
104. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul Ankara İstanbul
Müslim Sarı Levent Gök Musa Çam
İstanbul Ankara İzmir
BAŞKAN Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, iki buçuk sene içinde ben burada şunu
öğrendim: Taktiğiniz şu: Önce yapalım, sonra da onu
aklamaya çalışalım. Yaptığınız şeylerin
eğer önce size faydası varsa hiç ses çıkarmıyorsunuz, daha
sonra eğer bir zararı dokunduysa o yaptığınız
şeye hiç dokunmadan yenisini yapmaya çalışıyorsunuz. Bunu
yaparken de hiçbir zaman için o yaptığınız hatalı olan
işi kabul etmiyorsunuz, onu kötüleyerek yenisini yapmaya çalışıyorsunuz.
Tabii, bizi de burada muhatap almıyorsunuz. Teşekkür ediyoruz!
Tabii, muhalefetin görevi ne? Muhalefetin görevi, burada
size yanlışlarınızı söylemek,
yanlışlarınızı anlatmaya çalışmak ama hiçbir
zaman, şimdiye kadar biz görmedik, böyle birkaç madde hariç, o da size de
bir zararı olmayan maddeler hariç, hiçbir maddede kalkıp da hiçbirini
kabul ettiğinizi görmedik, çünkü niye, kendi bildiğiniz her şey
doğru, onları yapmanız gerekiyor. Bir özelliğiniz de
şu: Toplum ne kadar zarar görürse görsün sizin iktidarınızın
ve yandaşlarınızın, çevrenizdeki olan insanların faydası
varsa onları kesinlikle görmeden sürdürmeye devam ediyorsunuz. Hiçbir
zaman için geri adım attığınızı görmedik, aynen
devam.
Şimdi, burada çıkıp ülkenin on bir
yıldır refah içinde yaşadığını
söylüyorsunuz, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylüyorsunuz.
Vatandaş 5 kilo süt satıyor, 1 litre mazot alıyor. Vatandaş
9 kilo buğday satıyor, 1 litre mazot alıyor. Yem olmuş 60
lira, saman olmuş 350-500 lira arasında, 1 balya ot alıyor,
1.500 lira. Geçen yıl 7 bin liraya aldığı hayvanı
şu anda 2 bin liraya, 2.500 liraya dana olarak satamıyor. Hayvanlara
küpe taktırma zorunluluğu var biliyorsunuz, geçen yıl 2 lira
olan küpe şu anda -damızlık birliklerine verdiniz, özel
veterinerlere verdiniz- 8 lira, 10 lira arasında gidiyor.
Hayvanını satmak istiyor, devretmek istiyor, aynı fiyatlar orada
çıkıyor, geri almaya çalışıyor, aynı fiyatlar
orada çıkıyor.
Şu anda yüzde 40a yakın devalüasyon oldu,
hâlen hiçbir şey olmamış gösteriyorsunuz. Gerçek işsizlik
aslında yüzde 20lerin üstünde, yine aynı şekilde bir şey
olmamış gösteriyorsunuz.
Bir zamanlar kimsenin beğenmediği,
sofrasına bile koymak istemediği, daha çok köylülerin yediğini
söyledikleri fasulye şu anda 10 lira olmuş, kimse alamıyor.
Ayşe Teyze diyor ki Benim enflasyonum yüzde 50. Ama ne yazık ki
şu anda hâlâ her şey güllük gülistanlık, korku
imparatorluğu yaratmaya çalışıyorsunuz.
Sayın sözcünüz çıkıyor, diyor ki:
Eğer biz gidersek her şey batar. Zaten her şey
batmış, daha batacak ne kalmış?
Sayın Bakanım, TELEKOM özelleşti,
özelleşirken -aslında bir sürü şeyler var, daha
çıkmadı, onlar da büyük ihtimalle çıkar da- bu hazine payı
vardı, hazine payını Aveadan, Turkcellden, Vodafonedan
alıyorsunuz, TÜRK TELEKOMun özel olarak hazine payını almıyorsunuz
yüzde 15, bu da yaklaşık 10 milyar liraymış şu ana
kadar, bu seneki parayla birlikte 11,5 milyar olacakmış
sattığınız günden bu tarafa, o paranın da üzerine
sünger çektiniz. Niye sünger çektiniz, TELEKOMla ne ilgisi var bunun,
bunların da araştırılması lazım, biz
çıkacağına da eminiz zaten bunların olacağına.
Tabii, rüşvet, yolsuzluk soruşturmaları
kapatılmaya çalışılıyor, imar yolsuzlukları büyük
bir şekilde götürülmeye çalışılıyor, büyük ihaleler
seçilmiş yandaşlara verildi, bu ihalelerde havuzlar oluşturuldu,
para toplandı -ismini vermeyeyim, reklam olmasın- televizyon, gazete
aldınız. Onun yanında Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneğini mahvetmek için ki kanser olan Başkanı,
rahmetliyi o zaman sabaha karşı almaya
çalıştınız, tabii, paralel devlet yaptı, siz
yapmadınız, ama şu anda başka vakıflarda ne hikmetse
hiç vergi alınmıyor ve her şeyi toplama serbest oluyor.
Yasaları uygularken, eğer kendinize geliyorsa hiçbir şey yok,
ama eğer kendinize faydası yoksa, hemen üzerine saldırmaya devam
ediyorsunuz.
Bu kadar çok şey varken hiç ses çıkarmamak
olmaz. Biz milletin vekiliyiz. Bunu herkes, arkadaşlar söylüyor ama -gerçi
siz tınlamıyorsunuz ama- biz buraya gelirken yemin ettik, yemin
ederken de dedik ki özellikle yeminin sonunda Namusumuz ve şerefimiz
üzerine yemin ediyoruz. En büyük görevimizden bir tanesi ne? Görevimizden bir
tanesi yürütmenin yaptığı yanlışları görüp
denetlemek. Şimdiye kadar hiç öyle bir şey gördük mü? Görmedik. Zaten
Sayın Başbakan ne dedi? Yasama elimde, yürütme elimde, bir de
yargı elime geçtiği zaman her şey tamam olacak, güllük
gülistanlık olacak.
Tabii, Deniz Feneri kapatıldı, hiç
konuşulmayan Siemens davası kapatıldı, şimdi de amaç
17 Aralık ile 25 Aralıkta olan yolsuzluğu kapatmak için
çalışmak. Bunlar doğru şeyler değil. Şu anda
belki kapatırsınız ama ben şunu söyleyeyim: Bu, artık
halkın hafızasına yazıldı. Bence bu yasaları
çıkarırken de bilişimi -özellikle televizyondan
yayınların yapılmasını zaten engelliyorsunuz
baskı yaparak- İnterneti yasaklayacaksınız ama dünya öyle
bir dünya olmuş ki küçücük olmuş, her şeyden haberi oluyor
herkesin. O yüzden herkesin bilgisi olacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 104 üncü maddesinde geçen
Kişinin bilgisi ve rızası dışında ibarelerinin,
Kişinin yazılı onayı olmaksızın şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Kişinin bilgisi ve rızası olup
olmadığı hususunda olası ihtilafa meydan vermemek için
maddedeki soyut ifade somut hale getirilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 105te iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 105 inci maddesinde geçen elli günden
yüz güne kadar ibarelerinin, yüz günden beş yüz güne kadar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim
Işık Emin
Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet Günal
Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
105. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Aydın Ağan Ayaydın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul İstanbul İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam Gürkut
Acar
İstanbul İzmir Antalya
BAŞKAN Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Acar, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı torba
tasarının 105inci maddesine ilişkin önergemizle ilgili söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Elektronik Haberleşme Kanunu kapsamında hizmet
veren şirketlere uygulanacak yaptırımlar yeniden düzenleniyor bu
maddede. Yüz ilâ beş yüz güne kadar olan adli para cezaları elli gün
ile yüz gün arasında düşürülüyor. Bunun gerçekten yeterli ve
caydırıcı olup olmadığını anlamak mümkün
değil. Kanun çıkalı beş yıl olmuş. Bu beş
yıllık sürede uygulamada nelerle karşılaşıldı,
neler yaşandı da böyle bir indirime gidiliyor, bunların somut
şekilde açıklanması, ortaya konulması gerekliydi,
konulmamıştır.
Değerli arkadaşlar, bir torba yasaya her
şeyi sığdırmaya
çalıştığınızda varılacak sonuç bu olur.
Türkiyeyi hukuk devleti olmaktan çıkarıp torba kanunu devleti hâline
getirdiniz. Türkiyede hukuk işlemiyor, adalet işlemiyor,
yalnızca AKP iktidarının işine gelen kanunların
torbalar hâlinde yapıldığı bir süreç işliyor.
Türkiyenin bugün en önemli sorunu hukuk ve adalet sorunudur. Türkiyede
yargı AKPye dokunmadığı sürece bağımsız ve
özgürdür ama ucu AKPye dokunursa yargının
bağımsızlığı falan kalmaz. Polislerin, adli
kolluğun mahkemeleri dinlemediği bir Türkiye yarattınız
değerli arkadaşlar. Deniz Fenerinin bir benzeri yine
yaşanıyor, onun gibi örtbas edeceğinizi sanıyorsunuz.
Ergenekon, balyoz, Poyrazköy, askeri casusluk gibi davalardaki dijital
delilerle ilgili itirazları
yıllarca kulak tıkadınız, tıkandı, görmezden
gelindi. Elektronik belgelerin sahteliği bilirkişi raporlarıyla belgelendiği
hâlde mahkeme bunları yok saydı. TÜBİTAKa incelettirin. dedi,
mahkeme Gerek yok. dedi. Şimdi, ne oldu? Yıllar sonra
TÜBİTAKın bilirkişileri dedi ki: Bu dijital verilerde,
elektronik belgelerde sahtecilikler var. Şimdi, mahkemeler ,
yıllardır, aylardır tutuklu yargılanan, hayatlarından
üç yılı, beş yılı çalınan insanları tahliye
ediyor. Şimdi ne diyeceksiniz? Buna hukuk, buna adalet mi diyeceksiniz?
İnsanlar haykırdı: Bu dosyaları biz yazmadık, virüsle
gelmiş, hiç açılmamış, hiç kullanılmamış bir
dosya. Bunu söyledikleri hâlde, kanıtladıkları hâlde sahte bir
elektronik belge nedeniyle yıllarca cezaevinde kaldılar.
Başbakan, bakanlar ne dedi? Orada başka şeyler var. Bir kitap
da bomba kadar tehlikeli olabilir. Şimdi deniyor ki: Pardon, bunlar
sahteymiş, bunlar kumpasmış. Bu ayıpları örtmeye,
insanların hayatlarından çalınan üç yılı, beş
yılı geri getirmeye Pardon. demek yetmez değerli
arkadaşlar, paralel devlet demek yetmez. Bunların hesabı Yüce
Divanda verilmelidir. İnsanların yaşamından sahte belgelerle
çalınan yılların hesabı Yüce Divanda verilmelidir;
yolsuzlukların hesabı da, paralel devletin, devlet içinde çetenin
hesabı da Yüce Divanda verilmelidir. Mahkeme kararının yerine
getirilmemesi için polisi engellemenin, gece yarısı
başsavcıları arayarak soruşturmalara müdahalenin
hesabı da Yüce Divanda verilmelidir. Bunların sorumlusu, suçlusu
Başbakandır, Adalet Bakanıdır ve AKPli bakanlardır.
Değerli arkadaşlar, dijital verilerle,
elektronik belgelerle İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili
mevzuatın yeniden düzenlenmesi gerektiği açıktır. Ama siz
neyi tercih ediyorsunuz? İnternete sansür yapmayı tercih
ediyorsunuz, bunu seçtiniz. Sansürle, yasakla hiçbir yere
varamazsınız, hiçbir şeyi örtemezsiniz. Belli ki Gezi
olaylarından ürktünüz ama bu, sansürle olacak bir şey değildir.
Öncelikle sahteciliği önlemeniz gerekir. Bunun için 380 sıra
sayılı Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının bir an önce buraya getirilmesi lazım ve
gerekli ve zorunlu. Yaklaşık iki yıldır bekliyor. Niye
getirmediniz? Çünkü bu sahtecilikler işinize geliyordu. Bakınız
arkadaşlar, sahteciliklerin ortaya çıkacağını
bildiğiniz için anlaşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçirmediniz. Bir an önce Genel Kurula getirilmelidir. Bir daha böyle
sahtekârlıkların yaşanmaması için bir an önce bu kanun
kanunlaştırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede özgürlükler,
hukuk AKPye lazım gelince akla geliyor. Bugün Başbakan, bakanlar
yasa dışı dinlemelerden yakınıyor. Bir başbakan
yardımcısı Ailemin bütün üyelerini dinlemişler. diyor.
Ben buradan soruyorum: Siz ne iş yapıyordunuz bunlar olurken? Tuzluk
musunuz? Siz bunları önlemek için bakan, Başbakan olmadınız
mı? Daha düne kadar Başbakan yasa dışı dinlemelerle
elde edilmiş kayıtları seçim meydanlarında kullanmadı
mı? Türkiyede yasa dışı dinleme olaylarını
patlattınız, bir korku imparatorluğu yarattınız,
şimdi şikâyet ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, keser döner sap döner, gün
gelir hesap döner.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 105 inci maddesinde geçen elli günden
yüz güne kadar ibarelerinin yüz günden beş yüz güne kadar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kişinin bilgisi ve rızası olmadan
yapılan iş ve işlemler ile sahte evrak düzenleme için öngörülen
adli para cezasının hiçbir
caydırıcılığı olmayacağından bu ceza
artırılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 106da üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 106 ncı maddesinde geçen
hükümlerin ibaresinin, Kurul tarafından alınacak kararların
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf Halaçoğlu Erkan Akçay Ruhsar Demirel
Kayseri Manisa Eskişehir
Mustafa Kalaycı Emin
Çınar Alim
Işık
Konya Kastamonu Kütahya
Mehmet Günal
Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının 106ıncı maddesinin yasa
tasarısı metninden tamamen çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı Sakık Abdullah Levent
Tüzel Hasip
Kaplan
Muş İstanbul Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Aydın Ağan Ayaydın Erdal Aksünger Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
İstanbul İzmir İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergelere?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Siber Güvenlik Kurulu, ulusal siber güvenlik gibi
kavramlarla beraber kişi hak ve hürriyetlerini; kişisel bilgilerin
gizliliğini ihlal etme potansiyeline sahip bir kurum izlenimi vermektedir.
Türkiye'nin kişisel bilgilerin korunmasına yönelik kötü tarihi ve
sicili, tahayyül edilen siber güvenlik anlayışıyla özgürlükler
bağlamında büyük bir problem teşkil edecektir.
BAŞKAN Sayın Aksünger, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Siber Güvenlik Kurulu, Sayın Haydar
Akarın söylediği gibi, kurulla ilgili bu maddede geliyor kurulma
aslında, kanunun aslında teklifi burada geliyor ama daha önce
görevleri tarif etmişler. Tabii, bu Siber Güvenlik Kurulu olmazsa olmaz
konulardan bir tanesi, buna itirazımız yok ama işleyiş
açısından yönetmeliği görmedikten sonra da bu kurumların
hiçbirine güvenimiz yok, açıkça söyleyeyim.
Aslında güvenlikle ilgili çok uzağa
gitmeyelim, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altındaki milletvekillerinin tbmm.org adresli
maillerini kullanmaları bence
güvenli değil, çok net söylüyorum, güvenli değil. Çünkü niye
değil? Bence buradaki
Ben bunu Genel Sekreterliğin kendisine sordum,
TÜBİTAKın böyle bir güvenlik raporu, burada bir incelemesi vardı.
Ama o rapora ben milletvekili olarak ulaşamıyorum, bana vermiyorlar,
TÜBİTAK da vermiyor, Meclis de vermiyor. Neden? Çünkü TÜBİTAK öyle
bir rapor çıkarmış ki -bu Meclis için söylüyorum ben de,
serverlar için- dışarıdan 7 tane kolluk kuvvetinin buradaki
serverlara girip bazı yerlere bakabilme hakkı olduğunu iddia
eden bir konu var. Ben TÜBİTAK raporunun bu Mecliste buraya getirilip
açıklanmasını ve hepimizin de lehine olduğunu iddia
ediyorum bu konunun. Çünkü şöyle
bir güvenlik zafiyeti var: Burada, Genel Sekreterliğin daha önce
yaptığı ihalelerde bazı firmalarla yapılan bakım
anlaşmaları gereği dışarıdan, uzaktan
bağlantıyla ilgili bazılarına yetkilendirme verilmiş.
Bunun karşılığı da o yetkinin kimde olduğunu
bilmeyen bir sürü adamın burada çalışmasıyla hâlâ devam
ediyor. Böyle bir iddiam var, bu çok önemli bir iddiadır. Kendi Meclisinin
çatısı altındaki milletvekillerinin maillerinin güvenlik
problemi varken, Siber Güvenlik Kurulunun nasıl
çalışacağını merak ediyorum ben. Burayla ilgilenmeyen
adamların dışarıda vatandaşın hakkıyla
nasıl ilgileneceğini merak ediyorum, bu çok önemli bir konu yani.
Şimdi,
şöyle bir durum var: Uluslararası Sanal Suçlar Sözleşmesi,
kişisel verilerin güvenliği, bunu getirmediği sürece ne oluyor?
Türkiye aslında Avrupayla bu güvenlik anlaşmasını yapmadığı
sürece Europolla bazı suçlar konusunda iş birliği
yapamıyor zaten. 2006da Adalet Bakanlığına gelmiş
olan bu kanun neden getirilmiyor da şu anda böyle konular getiriliyor? Ben
biliyorum ki gelecek bu. Geçen hafta değil, evvelki hafta geldi, yine geri
çekildi -2008de tekrar geldi- gidiyor geri geliyor, gidiyor geri geliyor. Niye
getirmiyorsunuz bunu? Ya, bu, zaten bizim bir vesileyle
dışarıdan buraya iş adamları gelmesine kadar, bunun
önüne geçen bir konu çünkü protokol anlaşmaları var bununla ilgili.
Siz bu kanunu çıkarmadığınız sürece, Avrupadaki 2001
yılında taraf olduğunuz sözleşmenin uygulanmasını
harekete geçiremiyorsunuz zaten. Böyle bir konu yok. Peki, kim niye getirmez
bununla ilgili problemi birisi çıkıp anlatması lazım. Sanal
ortamda işlenen suçlar meselesi de buna benzeyen bir konudur. Bu ikisi
olmadığı sürece, biraz önce arkadaşların
anlattıkları konuların güvenliğini sağlamak mümkün
değil; bu, kesin, aşikâr yani. E, öyleyse şimdi neyi
tartışıyoruz? Siber Güvenlik Kurulu geliyor. E, geliyor da
karşı taraftaki Avrupada veya Amerikada
karşılıklı bir anlaşma yapmamışsın,
senin kendi iş adamlarının, siyasetçilerinin güvenliğini
sağladığını ispat edemiyorsun, adam da sana diyor ki:
Ben seninle iş birliği yapmam. E, yapmaz tabii yani sen bunu
götürüp götürüp geri getiriyorsun. Biri de şunu anlatsın: Bunu neden
yapmıyoruz?
Kişisel
verilerin güvenliği meselesinde bir şey söyleyeceğim,
arkadaşlarımızdan bir tanesi şunu anlattı: Davalara
konu olan, evet, bazı verilerin güvenliği konusu vardı. Bu
davalar işte en son KCK davasında görmüştüm ben bazı
konuları özellikle. Ya, bazı kişisel veriler davalara konu
olmuş ama onlar oraya getirilemez, bu kanun gelirse bu suçtur, onu oraya
getiren kişi suç işlemiş demektir; ister savcı olsun, ister
hâkim olsun, kim olursa olsun. Bu kanun gelirse bir vesileyle, bunların
hepsinin yargılanması gerekir bence. O yüzden getirmeyen varsa ve
şu anda getirme planı olanlar varsa başka plan yapıyor
olabilirler. Bak bunu bilmiyorum, çıksın karşıma biri bunu
da açıklasın madem Öyle değil desin. yani. Çünkü
geldiğinde çok konu suç dâhilinde olacaktır, göreceksiniz yani.
Ayrıca, sanal ortamda işlenen suçlar konusundan
dolayı, Avrupada bu anlaşmayı
yapmadığımızdan dolayı çok mağduriyet
yaşayan insan da var; belki buraya çok yansımıyor olabilir, bir
teknik konu gibi görülüyor da olabilir ama Avrupa Birliği bununla ilgili
raporlarında bizim bu zafiyetimizi açıklıyor zaten. Herhâlde
sayın bakanlar bunu biliyorlardır ama biliyorlarsa niye bununla
ilgili konuda eylem planı yapmıyorlar onlara sormak lazım.
Hepinize çok teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 106 ncı maddesinde geçen
hükümlerin ibaresinin, Kurul tarafından alınacak kararların
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
GEREKÇE:
Kurum ve kuruluşların tamamından veya bir
kısmından istisna tutulacağı konuya açıklık
getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmedi.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edildi.
107nci maddede üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin
107nci maddesinin ikinci fıkrasında Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı ifadesinden sonra Ekonomi Bakanı
ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Sakık İdris
Baluken
Iğdır Muş Bingöl
Abdullah Levent Tüzel Adil Zozani Hasip
Kaplan
İstanbul Hakkâri Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
107. Maddesinin sonundaki Orman ve Su İşleri Bakanından
ifadesinden sonra gelmek üzere ilgili sivil toplum kuruluşları
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Hasan Ören Haydar Akar
İstanbul Manisa Kocaeli
Dilek Akagün Yılmaz Ramazan Kerim Özkan Haluk Eyidoğan
Uşak Burdur İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
107 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Alim Işık Emin
Çınar Mehmet
Günal
Kütahya Kastamonu Antalya
Yusuf Halaçoğlu
Kayseri
"MADDE
107- 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Başbakan
veya görevlendireceği Başbakan Yardımcısının
başkanlığında Milli Savunma Bakanı, İçişleri
Bakanı, Dışişleri Bakanı, Maliye Bakanı, Milli Eğitim
Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı, Sağlık
Bakanı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Kalkınma Bakanı, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı ile Orman ve Su İşleri Bakanından oluşan Afet
ve Acil Durum Yüksek Kurulu kurulmuştur. Kurul toplantılarına,
ilgili bakan, kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşları
temsilcileri ve konu ile ilgili uzmanlar çağırılabilir. Kurul
afet ve acil durumlarla ilgili olarak hazırlanan plan, program ve
raporları onaylamakla görevlidir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Afet
ve Acil Durum Yüksek Kurulunun oluşumu ve görevi ile ilgili hükümler
anlaşılır hâle getirilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 107. Maddesinin sonundaki Orman ve Su
İşleri Bakanından ifadesinden sonra gelmek üzere ilgili sivil
toplum kuruluşları ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Altay, kim konuşacak?
ENGİN
ALTAY (Sinop) Haluk Eyidoğan konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan, buyurunuz.
İmzası
olmayan arkadaşlar -bütün partiler için söylüyorum- sonra
tamamlasınlar.
Buyurunuz.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu torba, hatta çuval diyebileceğimiz kanunun içerisinde,
2009da afet yönetimi, afet risklerini
azaltma açısından büyük ümitlerle kurulan AFADla ilgili 3 ve 4üncü
maddeler var. Bu 5902 sayılı Yasayla ilgili defalarca ifade
etmiştik, Bu kanun yeniden yazılmalı. demiştik fakat hâlâ
bu, torba kanunlar içerisinde bazı maddelerle düzeltilmeye
çalışılıyor ama bence ümitsiz. Yani, Hükûmet, bu kanunu,
afet risklerini azaltmayla ilgili bu kanunu, böyle, arasından bazı
maddeleri düzelterek mükemmel hâle getireceğini sanıyor ama maalesef
öyle değil, dünyada böyle bir afet riski azaltma anlayışı
yok. Yanlış bir yolda ilerliyor Hükûmet AFAD konusunda.
Dolayısıyla, bunu defalarca da ifade ettik.
Şimdi, bu torba yasada 5902 sayılı
Kanunun 3üncü maddesinde bir değişiklik yapılıyor.
İki amacı var değişikliğin: Biri, kanun metni içinde
geçmeyen, daha sonradan kurulan, adları değiştirilen
bakanlıkları ve bazı kuruluşları eklemek. Bu,
anlaşılabilir bir düzenleme. Ancak, bir diğer
değişiklik daha yapılıyor, o da nedir? Afet ve Acil Durum
Yüksek Kurulunda, bununla ilgili 3üncü madde metninden bir cümle
çıkarılıyor. Ne diyor bu cümle? Kurul toplantılarına,
ilgili bakan, kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşları
temsilcileri ve konuyla ilgili uzmanlar çağrılabilir. Lütfetmişler
çağrılabilir demişler, çağrılır
diyememişler. Bu dahi rahatsız etmiş Hükûmeti. Bu cümle
şöyle değiştirilmiş: İlgili kurum ve kuruluş,
sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve konuyla ilgili
uzmanlar ibaresi buradan çıkarılmış. Neden
çıkarılmış? Çünkü, burada Hükûmeti ve Başbakanı
rahatsız eden bir durum var: Sivil toplum kuruluşları
temsilcileri ve ilgili uzmanlar. Yani, demokrasinin temel
taşlarından biri olan STK'lar ve katılımcılık buradan
çıkarılıyor. Neden? Hükûmetin yaşanan olaylarda STKlara
bakış açısını örnekleriyle biliyoruz. Sayın
Başbakan, STK istemiyor, kuvvetler ayrılığını da
istemiyor biliyorsunuz. Ne dedi 2012de Konyada? Bürokratik oligarşi ve
yargı, bunlara takılıp kalıyoruz. Kuvvetler
ayrılığı denen olay var ya, o geliyor önümüze engel olarak
dikiliyor. Bir engel daha var Sayın Başbakan için, sivil toplum
kuruluşları, kendi beğenmediği sivil toplum
kuruluşları. Yani, bu AFADın, kanunun 3üncü maddesindeki bu
sivil toplum kuruluşlarının kaldırılması,
bilimsel ve teknik değil, tamamen keyfî ve şahsi.
Bakın,
geçen yıl yaşadığımız ve herkesin bildiği
bir toplumsal olaydan örnek vereceğim. Nedir bu toplumsal olay? Tarihî
Gezi Parkı olayı. Gezi Parkındaki direnişin 17nci
gününde, 13 Haziran 2013te STK temsilcilerinden oluşan Taksim
Dayanışması ve sanatçılardan oluşan heyet,
Başbakanın daveti üzerine Başbakanlık konutuna
çağrılıyor. Toplantı üç buçuk saat sürüyor. Toplantı
zaman zaman da tartışmalı geçiyor. Sayın Başbakan, bu
toplantı sırasında heyete Haddinizi bilin. Gençleri alın,
almazsanız da biz temizleyeceğiz. diyor. Sayın
Başbakanın aşırı sendikacı diye tarif
ettiği DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu Meselenin
ardındaki sosyolojik gerçeği görmek gerekiyor. dediğinde,
Başbakan sinirlenerek Biz sosyolojiyi de, psikolojiyi de iyi biliriz, biz
siyasetçiyiz. diyor ve davet ettiği heyeti yalnız bırakarak bu
STKları- toplantıyı terk ediyor.
Tabii,
Başbakan STKyı böyle görüyorsa bu maddedeki ilgili STK
lafını da, bununla ilgili şeyleri de
kaldıracaksınız tabii, Sağlam irade dediğiniz
herhâlde budur! Daha sonra da bu gruptan Mücella Yapıcı, Ali
Çerkezoğlu, Beyza Metin, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu
polisler tarafından gözaltına alınarak evleri aranıyor.
Çerkezoğlunun evini aramaya giden polisler, Çerkezoğlunu telefonla
aradıklarını ve telefonun meşgul olması nedeniyle
kapıyı kırdıklarını söylüyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK
EYİDOĞAN (Devamla) Bugünkü habere göre durum daha da vahim.
Savcı, bu STK temsilcilerinin Türk Ceza Kanununun 220nci maddesi
uyarınca yargılanmalarını istemiş. İddianamenin
kabul edilmesi hâlinde, bu STK temsilcileri, suç örgütü suçlamasıyla iki
yıldan altı yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak.
Meslek odası ve STK düşmanlığının ne hâle geldiğini
görüyorsunuz.
Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun teklifinin 107nci maddesinin ikinci fıkrasında Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı ifadesinden sonra Ekonomi
Bakanı ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Özellikle doğal afetlerin sıklıkla yaşandığı ülkemizde bu
afetler büyüklüklerine ve etkilerine paralel olarak gerçekleştiği
bölgede ekonomiyi de doğrudan etkilemektedir. Örneğin Van depreminin
bölge ekonomisinde yarattığı olumsuzluklar bugün hâlâ etkisini
sürdürmektedir. Bu önerge ile Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunda Ekonomi
Bakanının da bulunması amaçlanmaktadır. Böylelikle afetin
gerçekleştiği ve etkilediği bölgede ekonomik durumun takibi ve
iyileştirici politikalarının geliştirilmesi için Ekonomi
Bakanının da bu kurulda bulunması pozitif bir katkı
sağlayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 108de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
108. Maddesinin sonundaki "diğer bakanlık ve
kuruluşların" ifadesinden sonra gelmek üzere "ilgili sivil
toplum kuruluşları" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli
Burdur
Dilek Akagün Yılmaz Hasan Ören Aykut
Erdoğdu
Uşak Manisa İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun teklifinin 108'inci maddesinin ikinci fıkrasında
"Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı"
ifadesinden sonra "Ekonomi Bakanı" ifadesinin, "Türkiye
Kızılay Derneği Genel Başkanı" ifadesinden sonra
"afet veya acil durumun gerçekleştiği ve etkilediği
bölgedeki belediye başkanı veya başkanları" ifadesinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Sakık İdris
Baluken
Iğdır Muş Bingöl
Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan Adil Zozani
İstanbul Şırnak Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 108 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Manisa Konya
Kütahya
Emin Çınar Ruhsar Demirel
Mehmet
Günal
Kastamonu Eskişehir
Antalya
Yusuf Halaçoğlu
Kayseri
"MADDE 108- 5902 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Başbakanlık Müsteşarının
başkanlığında, Milî Savunma Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı müsteşarları ile Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanı, Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı
ve afet veya acil durumun türüne göre Kurul Başkanınca
görevlendirilecek diğer bakanlık ve kuruluşların üst
yöneticilerinden oluşan Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu
kurulmuştur. Kurul; afet ve acil durum hâlleri öncesinde
hazırlık ve zarar azaltma, afet ve acil durum hâlinde müdahale,
sonrasında ise iyileştirme çalışmalarını
değerlendirmek, bunlara ilişkin alınacak önlemleri belirlemek,
bu önlemlerin uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kurum ve
kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları arasındaki
koordinasyonu sağlamakla görevlidir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunun oluşumu ve
görevi ile ilgili hükümler anlaşılır hâle getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun teklifinin 108'inci maddesinin ikinci fıkrasında
"Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı"
ifadesinden sonra "Ekonomi Bakanı" ifadesinin, "Türkiye
Kızılay Derneği Genel Başkanı" ifadesinden sonra
"afet veya acil durumun gerçekleştiği ve etkilediği
bölgedeki belediye başkanı veya başkanları" ifadesinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Bu önerge ile Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulunda
Ekonomi Bakanı müsteşarı ile afet veya acil durumun
gerçekleştiği ve etkilediği bölgede belediye başkanı
veya başkanlarının da bulunması amaçlanmaktadır. Bu
önergenin kabul edilmesinin ehemmiyetini anlamak için Van Depremine
bakmamız yeterli olacaktır. Van depreminin bölge ekonomisinde
yarattığı olumsuzluklar bugün hâlâ etkisini sürdürmekte ve hâlâ
depremin olumsuz etkisini ortadan kaldıracak bölgesel bir ekonomik
politika geliştirilmiş değildir. Ekonomi Bakanı
müsteşarı bu anlamda bu kurulda görevlendirilmelidir. Ayrı Van
depreminde Büyükşehir Belediye Başkanı uzun süre
çalışmaların dışında tutuldu. Bu durum
başlı başına ciddi olumsuzluklara neden oldu. Afet ve acil
durumlarda yerel yönetimlerden sorumlu belediye başkanlarının bu
koordinasyon kurullarında afet süresince bulunması
çalışmaların daha etkili ve hızlı bir şekilde
yapılmasına büyük katkı sağlayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
108. Maddesinin sonundaki "diğer bakanlık ve
kuruluşların" ifadesinden sonra gelmek üzere "ilgili sivil
toplum kuruluşları" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Aykut
Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı
Tasarının 108inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
içindeki hükümler, ne yazık ki Hükûmetin bundan sonra İnternete
keyfî sansür uygulaması sonucunu doğurabilecek hükümler
taşımaktadır ve bu, ne yazık ki bizi ve diğer
muhalefeti çok endişelendirmektedir. Peki, Hükûmet buna niye ihtiyaç
duymaktadır? Çünkü Hükûmet, son dönemde bir paralel yapıyla
karşı karşıya olduğunu iddia etmektedir. Değerli
arkadaşlar, ben ana muhalefet partisinin milletvekiliyim ve paralel falan
değilim, gayet dik olarak da iktidara yüklenen bir milletvekiliyim. Bu
anlatacaklarım da paralelle alakalı değil, sizin bilmeniz için
anlatıyorum.
Son dönemde Sayın Başbakan bir televizyon
kanalı yöneticisini arıyor ve bu televizyon kanalı
yöneticisinden muhalefet lideri Sayın Devlet Bahçelinin sözlerinin alt
yazıda bile verilmemesini istiyor. Şimdi, ben bu olayın biraz
size geri planını anlatayım, nasıl bu hâle geldiğimizi
anlatayım: Değerli arkadaşlar, bu kanal, maden işlerinde ve
enerji işlerinde faaliyet gösteren bir şirkete ait kanal. Şimdi,
hatırlıyor musunuz, 12 Eylül 2010da bir referandum
yapılmıştı, tam o referandumun öncesinde, Çayırhan
diye kömür madenleri var, bu Çayırhan kömür madenlerinde bu grup bir
termik santral kuruyor ve bu grup oradaki kömür madenlerini almak istiyor. Hükûmet
ilk olarak ihaleye çıkarıyor bu kömür madenlerini, yapması
gerekeni yapıyor. O sırada bu grup panik oluyor çünkü kömür madenleri
ihaleye çıkarılırsa onu bir başka grup alabilir ve ekonomik
olarak zora girebilir, tam referandumun öncesinde ve bu referandum
sırasında, aniden, bu Habertürk gazetesinden Bekir Coşkun
işten çıkarılıyor. Bekir Coşkun işten
çıkarıldığı gibi de bu gazete sizin ve bugün paralel
dediğiniz yapının Evet kampanyasını destekler bir
faaliyete girişiyor ve referanduma üç gün kala bir belgesel yapıyor;
bu belgesel müzik eşliğinde resmen Evet oyu istiyor değerli
arkadaşlar. Ve siz yüzde 58le Evet oyu çıkarıyorsunuz bizim
bütün mücadelemize rağmen -ki bugün çok pişman olduğunuzu
görüyorum- ve bu kömür madenleri bu sefer ihalesiz olarak bu şirkete
veriliyor değerli arkadaşlar. İmtiyaz kapsamına
alınıyor, olmaz bir şekilde bu şirkete veriliyor kömür
madenleri.
Bununla kalmıyor, bunun yanında bir
Sarıyar Barajı var. Bu Sarıyar Barajından da 17 milyon
metreküp su çekiyor bu şirket ve böyle su çekmesinin imtiyazda bir
kapsamı yok arkadaşlar.
Olay bununla bitmiyor, siyasi rekabetimiz sizinle devam
ediyor: Bu gazeteyi ve televizyonu elde tutmak için başka işlemler
yapılıyor. Ne yapılıyor mesela? Şırnaktaki
asfaltit madenlerimiz bu grubun termik santrallerine tahsis ediliyor
değerli arkadaşlar.
Ama en acısı ne, biliyor musunuz? Elbistan
madenleri veriliyor bu gruba ve Elbistan madeninde siz öyle bir sözleşme
yapıyorsunuz ki bu grup, hiçbir güvenlik önlemi almadan Elbistan madeninde
kazılar yapmaya başlıyor. Kazılar yaptığı
sırada çatlaklar oluşuyor, sismik hareketler başlıyor,
belli ki maden göçecek, buna rağmen, işçilerini aşağı
indiriyor, göçük oluyor ve 11 işçi göçük altında kalıyor, 9unun
hâlâ cesedi çıkarılamadı. Yargılama isteniyor ama Enerji
Bakanı izin vermiyor değerli arkadaşlar. Enerji Bakanı
bunun yargılanmasına, o 9 masum maden işçisiyle ilgili
olayın yargılanmasına izin vermiyor.
Olaylar bununla bitmiyor, trona madenlerinin
özelleştirmesi var bu grupla ilgili olarak. Olaylar bununla bitmiyor
arkadaşlar, bir oyuncağı bile ihaleyle satan TMSF, Show TV ve
Akşamı ihalesiz olarak bu gruba veriyor ve bu grupla hiç ilgisi
olmadığını bildiğimiz bir beyefendi, bu gruba genel
yayın koordinatörü olarak atanıyor. Ondan sonra Başbakan,
Fastan arıyor Alt yazı bile geçmesin. diyor.
Değerli arkadaşlar, bu, demokrasinin artık
son noktasına geldiğimizi gösteriyor. Muhalefet olarak bize hiçbir
şans bırakmıyorsunuz. Devlete çöktünüz, medyaya çöktünüz,
sesimizi duyurabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Dumanla mı
haberleşecek muhalefet? Posta güvercini mi göndereceğiz biz kendi
seçmenlerimize?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Daha önce siz mi
çökmüştünüz?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Biz daha önce çökmedik
değerli arkadaşım, bu çok ucuz bir yaklaşım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Siz söylüyorsunuz,
çökme diyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ne zaman
Biz en son
1970li yıllarda iktidar olduk. Biz iktidar olsak bu ülke bu hâlde
olmazdı. Ne yazık ki sizin zihniyetiniz olduğu için bu ülke daha
böyle. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bugün bu yüzden, trafikten tutun
yolsuzluklara kadar berbat bir ülkede yaşıyoruz, bu sağ zihniyet
yüzünden. Rica ediyorum çünkü siz bakın, bir laf atıyorsunuz hiç
diğerini düşünmüyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 109da üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 109 uncu maddesinde geçen
yönetmelikle düzenlenir. ibarelerinden önce gelmek üzere genel hükümlere
aykırı olmamak kaydıyla ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Manisa Konya Kütahya Emin Çınar Ruhsar
Demirel Yusuf
Halaçoğlu
Kastamonu Eskişehir Kayseri
Mehmet Günal
Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun teklifinin 109'uncu maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(5) Genel Müdürlüğün Teknik Hizmetler
Sınıfına ait kadrolarına Kamu Personel Seçme
Sınavı (B) Grubu puan sırasına göre atama
yapılır.
Pervin Buldan Sırrı
Sakık İdris
Baluken
Iğdır Muş
Bingöl
Abdullah Levent Tüzel Adil Zozani Hasip Kaplan
İstanbul Hakkâri
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa
tasarısının 109. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Müslim Sarı Kemal Ekinci
İstanbul İstanbul Bursa
Turhan Tayan Ali
Özgündüz
Bursa İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ekinci, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL EKİNCİ (Bursa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı temel kanunun 109uncu maddesinde söz aldım. Sayın
Başkan, nezdinizde bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.
25/6/2010 tarihinde 6001 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevleri
hakkında bir yasa çıkmış olmasına rağmen, aradan
üç buçuk sene geçti, ne hikmetse, yeni ilaveler yapılmaya
başlandı. Üç buçuk yıl önce de Türkiyenin koşulları
aynıydı, bugün de Türkiye'nin koşulları aynı.
Aklımıza geldikçe yasa çıkarırsak, aklımıza
geldiğinde ilave edersek mutlaka insanın kafasında birtakım
tereddütler oluyor. Üç buçuk yıldan sonra Türkiye'nin
koşullarında -ne Türkiye'nin coğrafyasında ne Türkiye'nin
fiziki koşullarında- hiçbir değişiklik yoktur.
Çalıştırılacak
elemanların KPSSyle alınmasına karşın, bir de sözlü
mülakat isteniyor. Bunun bir tek gerekçesi var, adam kayırmaktır,
kendi bildiği, tanıdığı insanları almaktır.
Sayın Genel Müdür burada. Bütçe konuşmasında da söyledim. Bir
kurumun dejenerasyonu personel hareketiyle ilgilidir. Eğer bu kurumun
içine tarikatı, cemaati sokarsanız, liyakati esirgerseniz mutlaka o
kurumun ömrü uzun olmaz. Niye gerek duyuluyor? Şöyle deniyor: Türkiye'nin
koşullarında doğuda, güneydoğuda
çalıştıracak eleman bulamıyoruz. Genellikle de kısa
süre çalışıyorlar, ya tayin istiyorlar ya başka bir
gerekçeyle, o bulundukları iş yerinden
uzaklaşıyorlar.
İki: KPSSyle
aldığımız elemanlar, bayansa ya evleniyorlar ya hamile
kalıyorlar, çocuk doğuruyorlar, bundan dolayı da onları barındıramıyoruz.
Üç buçuk sene önce kadınlarımızın, çalışan
kadınlarımızın hamile kalması yasak mıydı?
Üç buçuk sene önce onların anne olma, onların evlenme hakları
yok muydu? Bunlar uydurma şeyler. Onun için, ikna edici
olamazsınız. Bizi ikna edemezsiniz. Eğer bu konuda çok
samimiyseniz bir kamerayla mülakatı kayıt altına
alırsınız, hiç kimse de endişe etmez. Buna da bizim
söyleyecek bir lafımız olmaz. Ama bunun yerine eften püften
gerekçelerle, personel hareketinde, kendinize yakın insanları
istihdam etmek durumunda değilsiniz.
Eğer Karayolları Genel
Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanımız -çok da yeni- bu konuda
Karayollarını revize etmek istiyorsa, önce,
çalıştırdığı personelin özlük haklarını
iyileştirsin. Yetenekli, çalışan, ehil personeli tutamıyor
Karayolları. O ücretle de kimse çalışmaz.
Genel Müdür burada, soruyorum: Sen bir
başmühendisini, bir kontrol mühendisini, bir arazi mühendisini, bir
şantiye şefini o ücretle tutamazsın. Bilgi sahibi olduktan
sonra, daha iyi ücretle derhâl kurum değiştiriyor ve başka yere
gidiyor.
Şimdi, bu anlayış
içerisindeki bir teşkilat uzun soluklu kendini ayakta tutamaz. Ne
yaparsanız yapın kimseyi de ikna edemezsiniz. Yapılabilecek tek
şey var, önümüzdeki zaman içerisinde bu esasa göre eğer eleman
barındıracaksanız mutlaka kamera kaydı içine almanız
lazım.
Kuruluşun bünyesinde
çalışan bir sürü taşeron işçisi var. Yasal hakları
mahkeme kararıyla alınmasına rağmen, o taşeron
işçilerini süründürüyorsunuz. Keşke bir kısım elemanları bu şekilde istihdam etmeyi
düşünürken o taşeron işçilerinin de haklarını
verebilseniz, gözümüzde makbul olurdunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ekinci.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 109 uncu maddesinde geçen
''yönetmelikle düzenlenir." ibarelerinden önce gelmek üzere "genel
hükümlere aykırı olmamak kaydıyla" ibarelerinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Atama ve nakil işlemlerine ilişkin
hazırlanacak yönetmeliğin genel hükümlerle uyumlu olması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı
kanun teklifinin 109'uncu maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
"(5)
Genel Müdürlüğün Teknik Hizmetler Sınıfına ait
kadrolarına Kamu Personel Seçme Sınavı (B) Grubu puan
sırasına göre atama yapılır."
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
AKP'nin son yıllarda kamu kadrolarına personel
atamaları yapılırken doğrudan KPSS puanı ile
yerleştirme yapmak yerine ayrıca mülakat sınavının da
yaygınlaştırdığı görülmektedir. Uzman
alımları ile başlayan ve yaygınlaşan sınav
sonrası mülakat uygulaması orman muhafaza memurlarının
alımına kadar yaygınlaştırılmıştır.
Kadrolaşma iddialarının sürekli gündemde olduğu bir ortamda
kamu personel alımları konusunda mülakatın
yaygınlaştırılması zaten tartışmalı
olan bir kamu alım rejimine yönelik güvenilirlik, tarafsızlık ve
nesnellik boyutunda kamuoyunun kaygılarının daha da
artmasına neden olmaktadır. Bu teklifle bu adam kayırmaya son
verilmesi ve yürütmenin kamu kadrolarını siyasal bir güç olarak
elinde tutmaması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.27
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
XI.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe
günkü birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih:
5/2/2014
Danışma Kurulunun 5/2/2014 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek Mahir Ünal Engin
Altay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Başkanı Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Yusuf
Halaçoğlu Pervin
Buldan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisi üzerinde
söz isteyen? Yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan 534 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun (1/877) (S.
Sayısı: 534)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Şubat 2014
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.31