6 Şubat 2014
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşimini açıyorum.
Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.06
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Y O K L A M A
BAŞKAN
Açılışta yapılan ilk yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için dört dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı söz almış
arkadaşlarımızı daha sağlıklı dinleyebilmek
için gürültüye birazcık dikkat edersek...
Gündem
dışı ilk söz, Millî Eğitim Bakanlığının
yapmış olduğu SBS ve TEOG sınavları hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ağan
Ayaydına aittir.
Buyurun Sayın
Ayaydın. (CHP sıralarından alkışlar)
AYDIN AĞAN AYAYDIN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî
Eğitim Bakanlığının her yıl yapmış
olduğu SBS sınavlarında ve benzer sınavlarda hep skandallar
yaşanıyor. 2013 yılında SBS sınavı
yapıldı, SBS sınavında Almanca ve Fransızca
dillerinden sınava giren öğrencilerin kağıtları
İngilizce cevap anahtarıyla okundu, dolayısıyla yanlış
değerlendirildi. Millî Eğitim Bakanlığına bu
yanlışlık bildirilince, Millî Eğitim
Bakanlığı hemen 718 öğrencinin
kağıtlarını yeniden İngilizce cevap anahtarıyla
değil, kendi cevap anahtarlarıyla okudu ve düzeltti. Düzeltti ama bir
yanlışlığa da imza attı çünkü o 718 öğrencinin
puanları değişince sınava giren 1 milyon 112 bin 604
öğrencinin sıralamasının değişmesi gerekirdi.
Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı aracılığıyla,
Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 96ncı maddesi gereğince
Millî Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcıya yazılı
soru önergesi verdim. Aradan yedi ay geçti, Sayın Bakan soru önergesine
Anayasanın ve İç Tüzükün emredici hükmüne rağmen cevap
vermedi. Bunun üzerine, 1 milyon 112 bin öğrenci ailesinin bu
mağduriyetini önlemek için idare mahkemesine dava açtım. Benimle
birlikte öğrenciler de dava açtı ve Ankara 18. İdare Mahkemesi,
sınavdaki puanlama sırasının benim iddia ettiğim gibi
yanlış olduğunu, bunun düzeltilmesi gerektiğini öne sürerek
Millî Eğitim Bakanlığının işlemiyle ilgili yürütmeyi
durdurma kararı verdi. Millî Eğitim Bakanlığına
düşen görev, bir an önce 1 milyon 112 bin öğrenci ailesinin bu
mağduriyetini önlemek iken Millî Eğitim Bakanlığı her
zaman olduğu gibi burada da yine topu taca attı. Kalktı, bölge
idare mahkemesine yürütmenin durdurma kararının iptali yönünde dava
açtı ve bölge idare mahkemesi son noktayı koydu, Sizin
yaptığınız bu uygulama yanlıştır. Sizin
yeniden sıralama yapmanız gerekiyor. dedi. Şu anda 1.112.604
öğrencinin SBS sınav sıralaması değişmiştir.
Dolayısıyla, okullara girmesi gereken öğrencilerden
bazıları girememiştir, bazıları da üst okullara
girmesi gerekirken girememiştir. Millî Eğitim
Bakanlığı bile bile 1 milyon 112 bin ailenin bu durumunu
düzeltmek yerine, hâlâ yerinde saymakta ve buna cevap verememektedir.
Millî
Eğitim Bakanlığı diyor ki: 4 öğrencinin notu
artmış, 99 öğrencinin notu düşmüştür. Millî
Eğitim Bakanlığı Türk halkını aptal zannediyor.
Eğer 99 öğrencinin notu düşmüşse onun yerine giren 99
öğrenci olmaz mı? Kaldı ki her bir puan arasında bir
öğrenci değil, yüzlerce, binlerce öğrenci vardır. Konunun
uzmanlarının yaptığı değerlendirmelere göre, bu
yeni puan sıralamasında en az 2 bin öğrencinin puanları
değişmekte, dolayısıyla Millî Eğitim
Bakanlığının bu puan sıralamasını bir an
önce şeffaf bir şekilde değiştirip 1 milyon 112 bin
öğrenci ailesinin bu haksızlığına çare bulması
gerekmektedir.
Millî
Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu
sınav skandalları SBSyle sınırlı değildir. Bu
yıl, SBSnin yerine yapmış olduğu TEOG sınavında
da yeni bir skandal yaşanmıştır, burada da
haksızlık vardır. Bu yıl TEOG sınavına giren
yaklaşık 2 milyon öğrencinin Kasım ayında yapılan
sınavları da ne yazık ki skandallara imza
atmıştır. Matematik ve fen derslerinde yirmişer soru
sorulmuş ancak her iki dersten de birer yanlış olduğu için
19 soru üzerinden değerlendirme yapılmıştır ama o
sınava giremeyen öğrenciler telafi sınavına girmiş, 20
soru üzerinden değerlendirme almıştır. O zaman, telafiyle,
normal sınava giren öğrenciler arasında bir fark vardır,
burada bir haksızlık vardır, bunun giderilmesi lazım.
Bir de, din ve ahlak
kültürü dersinden muaf olan öğrencilerin ne yazık ki o muafiyetleri
dikkate alınmamış ve sınavda o derslerden sıfır
almışlardır. Millî Eğitim Bakanlığının
bu yılki uygulaması da idari yargıdan dönecektir. Millî
Eğitim Bakanlığı bir an önce buna çözüm getirmek
zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYDIN AĞAN AYAYDIN
(Devamla) Eğer, idari yargı kararını uygulamazsa, Millî
Eğitim Bakanlığı hakkında cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunacağımı
bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayaydın.
Gündem dışı
ikinci söz, Adana çiftçisinin sorunları hakkında söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana
ilimizdeki çiftçilerimizin sorunlarını dile getirmek için gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir buçuk aydır
yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, paralel devleti
konuşuyoruz. AKP Hükûmeti olarak bütün mesainizi yolsuzlukların
üstünü örtmekle, savcı ve polislerin yerlerini değiştirerek bu
süreçten kurtulmaya çalışmakla uğraşırken toplumun
işçisinin, memurunun, emeklisinin, çiftçisinin, dolayısıyla
toplumun tüm kesimlerinin gün geçtikçe sıkıntıları
artmakta, hayatın yükü daha da ağır bir şekilde üzerlerine
gelmektedir.
AKP Hükûmetleri dönemi,
Türk çiftçisi için tarihinin en zor dönemidir. On bir yıllık AKP iktidarı
döneminde, tarımın temel girdileri olan gübre, ilaç, tohum ve mazotun
çok pahalı olması ve buna karşılık ürünlerinin
yeterince para etmemesi neticesinde çiftçilerimiz topraklarını ekemez
duruma gelmiştir. Gübrenin, mazotun, tohumun fiyatı son on bir
yılda yüzde 500 artarken, ne yazık ki ürünlerin, özellikle Adanada,
Çukurovada buğdayın, mısırın, pamuğun ve
narenciyenin fiyatları yerlerinde saymıştır.
Yine, yanlış
politikalarınızla, Çukurovada çiftçimiz buğday hasat ederken
buğday, mısır hasat ederken mısır, karpuz hasat
ederken karpuz ithal edilmekte ve çiftçi perişan, tarım yok
edilmektedir. Türkiyede baklagiller üretiminin merkezi olan Adanada bile
artık Çin menşeli baklagiller satışı yapılmaktadır.
Adana çiftçisinin büyük çoğunluğu alınan kredileri ödeyemeyecek
durumdadır. Ne yazık ki Adanada, çiftçimizin tarlaları Ziraat
Bankasına ipoteklidir. Yine, Ziraat Bankasına ipotekli olan
tarlaların dışında kalan gayrimenkulleri de özel bankalara
ipoteklidir. Ziraat çiftçilerimiz ödeme güçlüğü içerisindedir; borcu
borçla kapatmaya çalışmakta ama bu işin içerisinden
kalkamamaktadır. Geçen hafta, bölgede çiftçilerimizi gezerken şunu
söylüyorlar: Çukurovada, bu kadar verimli toprakların olduğu,
mümbit toprakların olduğu yerde ilk defa tefecilerin eline
düştük; artık tarlalarımız bizim değil, özel
bankaların ve Ziraat Bankasınındır. Bunu bir an önce
düzeltmek gerekiyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz ki, popülist politikalarla
Hayvancılıkta sıfır faizle kredi vereceğiz. dediniz,
bunu da kamuoyuna bir lütuf gibi duyurdunuz. Sizin sözünüze güvenen o
Adanadaki, Aladağda, Pozantıda, Karaisalıda, Saimbeylide,
Fekede, Adananın merkezindeki çiftçilerimiz size güvenip,
sıfır faizinize inanıp kredi aldılar ama sonuçta ne oldu
biliyor musunuz? Büyükbaş hayvanı 6.000-6.500 liraya almalarına
karşılık, bugün 2 bin liraya, 2.500 liraya satamıyor.
Şimdi ben size soruyorum: Bu nasıl sıfır faizdir?
Hesapladığınız zaman yüzde 300e gelen bir faizle
karşı karşıya bu insanlarımız. Türkiyede hayvancılığı
bitirme noktasına geldiniz. Kaba ve karma yem yetersizliği,
çayırların, meraların verimsizliği ve giderek azalması
gibi temel sorunları çözmeden popülist politikalarla yaklaştığınızda
Türkiyede hayvancılığı kalkındırmanız,
geliştirmeniz mümkün değildir.
Sonuç
itibarıyla Adanada çiftçilerimiz, hayvancılarımız,
ellerindeki gayrimenkulleri bile, bu sizden aldıkları kredileri
ödemekle çıkarmak zorunda kaldılar ama buna rağmen ödeyemediler
ve şu anda, bir kredinin içerisinde boğulma noktasındadır.
Bu
kadar sıkıntıları yaşayan Adana çiftçimiz son
yılların en büyük kuraklığıyla karşı
karşıyadır. Buğday ekildikten sonra yağmur
yağmadığı için tohumları çimlenmedi. Çiftçilerimizin
tarlaları arasında büyük oranda sulama yapmamaları nedeniyle
buğday rekoltesinde düşük kaldığı ve zarar ve
ziyanın çok büyük miktarlara ulaştığını belirtmek
istiyorum.
Kuraklığın
sadece buğdaya değil, narenciyeyle birlikte kış sebze ve
meyve üreticilerine de ciddi zararlar verdiği ortadadır ama Çukurova
gibi dünyanın en önemli verimli topraklarında sulama
politikalarınız bile iflas etmiştir. 527 bin hektar sulanabilir
arazimizin ne yazık ki hâlâ 217 bin hektarlık bir alanında
sulama yapılmaktadır.
Şu
anda çiftçimiz mısır ekti, tav suyuyla tarlasını sulamak
istiyor fakat su verilmiyor. Devlet Su İşlerine gidiyorlar,
valiliğe yönlendiriliyor; valiliğe gidiliyor, Devlet Su
İşlerine yönlendiriliyor. Çiftçimiz bu sulama işini yapamazsa
gerçekten hem ürünlerinde hem verimlerinde ciddi sıkıntılarla
karşılaşacaktır.
Buradan
sesleniyorum: Ey Adana Valisi, vatandaşa Kavat demekle, başka
işlerle uğraşacağına, milletvekilleriyle
uğraşacağına şu görev yaptığın Adana
ilinde şu çiftçimizin sorunlarıyla bir uğraşmayı dene.
Buradan
Hükûmete sesleniyorum, Adanalı bakan da var: Adananın bu sıkıntılı
durumunda çiftçilerimizin afet kapsamını alınması
gerektiğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Gündem
dışı üçüncü söz, Millî Eğitim Bakanlığınca
yapılan temel eğitimden orta öğretime geçiş ortak
sınavında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf olan
öğrencilerin yaşadıkları mağduriyet hakkında söz
isteyen Mardin Milletvekili Sayın Erol Doraya aittir.
Buyurun
Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milli
Eğitim Bakanlığınca düzenlenen temel eğitimden orta
eğitime geçiş sınavlarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
dersinden muaf olan öğrencilerin yaşadıkları hak
kayıpları ve mağduriyet üzerine söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, Milli Eğitim Bakanlığının 28-29 Kasım 2013
tarihlerinde yaptığı ortaöğretime geçiş
sınavları ilköğretim okullarında zorunlu olarak okutulan
Türkçe, Matematik, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi, Fen ve Teknoloji, Türkiye
Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Yabancı Dil derslerinden
hazırlanmış sorularla yapılmıştır.
İlgili
soruların öğrenciler tarafından cevaplanması suretiyle
sınav sonuçlarına ilişkin puanlar hesaplanmıştır.
Bu sınav neticesinde, azınlık okullarında okuyan
öğrenciler ile resmi devlet okullarında okuyup, Din Kültürü ve Ahlâk
Bilgisi dersinden muaf olan öğrencilerin, mevcut sınav puanı
hesaplama yöntemleriyle, sınava eşit fırsatlarda girme hakları
engellenmiş, kısa ve uzun dönemli hak kayıpları yaşamalarının
önü açılmış ve mağduriyetlere sebebiyet verilmiştir.
Söz konusu öğrenciler, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf
olmalarına karşın, bu durum puan hesaplanırken dikkate alınmamakta
ve bu öğrencilerin puanları eksik hesaplanmaktadır. Bu konuda
görüş bildiren eğitim uzmanları, hak kayıplarının
yaklaşık 30-35 puana kadar çıkabildiğini belirtmektedirler.
Söz konusu sınav henüz yapılmadan önce, mevcut puan hesaplama
yöntemleri neticesinde ortaya çıkabilecek mağduriyetleri öngörerek
Millî Eğitim Bakanlığına konuyla ilgili vermiş
olduğumuz yazılı soru önergesinin üzerinden yaklaşık
üç ay geçmiş olmasına rağmen, henüz bir yanıt
alabilmiş değiliz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim
Bakanlığı, öğrencilerimizin genelinin kariyerini etkileyecek
bir sınavda farklı inançlara mensup öğrencilere yönelik
sistematik olarak eşitsiz sonuçlara yol açacak, bürokratik, politik ve
pratik uygulamalar gerçekleştirebilmektedir. Millî Eğitim
Bakanlığı, mevcut Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
hangi maddesini referans alarak bu haksız uygulamayı devam
ettirebilmektedir? Bunu derhâl açıklamalıdır.
Söz
konusu sınava dair Bakanlığın uygulaması, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14üncü maddesinde belirtilen
"Hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din,
siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir
azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere,
herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık
gözetilmeksizin sağlanmalıdır." ifadesiyle açıkça
çelişmektedir.
Değerli
milletvekilleri, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan
öğrencilere negatif ayrımcılık yapılmasına
müsaade eden yöntemlerin, bu öğrencilerde yaratacağı
dışlanmışlık, güvensizlik, haksızlığa
uğramışlık duygularına bağlı olarak ortaya
çıkacak psikososyal travmalar konusunda Millî Eğitim
Bakanlığı dolaysız biçimde sorumludur ve bu
sorumluluğunun gereğini bir an önce yerine getirmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir yandan,
çarpıklığı giderilmemiş bir eğitim sisteminde
öğrencilerin geneli mağdur edilmekte iken, diğer taraftan,
haksızlıklara yol açan sınav sistemleri ve puan hesaplama
yöntemleriyle din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrenciler
âdeta cezalandırılmak istenmektedir. Hiçbirimiz, ortak
geleceğimiz olan çocuklarımızı inançları üzerinden
haksız biçimde, avantajlı ya da dezavantajlı konuma getirecek
uygulamalar konusunda sessiz kalamayız, kalmamalıyız.
Anayasanın 10uncu maddesinde Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemlerinde, kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
denilmektedir. Peki, bu Anayasa maddesinde sayılan durumlarla Millî
Eğitim Bakanlığının söz konusu sınava dair
uygulaması bağdaşmakta mıdır? Hayır,
bağdaşmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığının Anayasa'ya
aykırı olan bu sınav puanlama sistemini düzeltmesi olmazsa
olmaz, acil bir zorunluluktur. Millî Eğitim
Bakanlığının, açık hak ihlallerinin
yaşandığı bu tablo karşısında; duymazdan
gelme, görmezden gelme tavrı, devlet kurumlarına olan
güvensizliği arttırmaktan başka bir işe
yaramayacaktır.
Anayasa
ve uluslararası hukuk normları çerçevesinde, bu konunun takipçisi
olacağımızı bildirir ve bu konuda da bütün Parlamentoyu
duyarlı olmaya çağırıyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
60ıncı
maddeye göre on arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın
Öğüt
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Türkiyede
her yıl on binlerce üniversite öğrencisi dikey geçiş
sınavıyla öğrenimlerini ön lisans düzeyinden lisans seviyesine taşımaktadır. Bu
öğrencilerin büyük bir kısmı da sınavı kazanabilmek
için ön lisans eğitimi sonrası ara vererek ya dershanede ya da kendi
imkânlarıyla çalışmak zorunda kalmaktadır. Ne var ki,
sınavı kazanıp lisans programına geçtikten sonra Kredi
Yurtlar Kurumuna başvuru yapıp öğrenim kredisi ve burs talebinde
bulundukları zaman kendilerine ret cevabı gelmektedir. Nitekim, ön
lisans sonrası öğrenime ara veren öğrencilerin sağlık
sebebi dışında hiçbir koşulda burs ve kredi alamayacağı
kurumun yönetmeliğinde de yer almaktadır. Liseden mezun olan bir
genç, zaman sınırı olmaksızın üniversiteye girmeye hak
kazandığında burs ve kredi imkânlarından yararlanabilirken
binbir zorlukla eğitimine devam
etmek için çabalayan bu ön lisans öğrencilerini teşvik etmek yerine
aksine, geri ödemeli olan kredi dahi vermemenin gerekçesi nedir? Bir an önce bu
yönetmelik değiştirilmelidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Havutça
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesirin
büyükşehir belediyesi olmasından sonra, Balıkesir merkezde
Altıeylül ve Karesi adında iki ilçeye ayrıldı. Karesi
İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne Ramazan Konakbay isminde bir
öğretmen arkadaş atandı. Bu kişi aynı zamanda millî
eğitimin EĞİTİM-BİR-SEN Sendikasının
teşkilatlanmadan sorumlu başkan yardımcısı olarak
görev yapıyor. Aralık ve ocak ayı içerisinde
sendikasının örgütlenme gezilerine katıldı, bu geziler
sendikanın İnternet sitesinde,
yerel basında da yer aldı ve burada diğer sendikalar bununla
ilgili basın açıklamalarında da bulundu.
Sayın
Bakan, bildiğiniz gibi 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Yasasının 15inci maddesine göre, işveren
temsilcisi sıfatı bulunan millî eğitim müdürleri, aynı
zamanda bir sendikanın yöneticisi olamazlar. Açıkça Anayasaya ve
kanuna aykırı bir işlem varken, bu kamu görevlisinin hem
sendikadaki görevini devam ettirmesi hem de millî eğitim müdürlüğü
görevini devam ettirmesi Anayasaya ve kanuna aykırıdır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karaahmetoğlu
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, seçim bölgem Giresunda
devlet hastanesinde yer olmadığından, yoğun bakım
hastaları Hassa, Sivas ve Erzuruma sevk edilmektedir.
2008
yılı itibarıyla, Giresunda, İlhan Özdemir ve Kale Devlet
Hastaneleri hizmet veriyordu, toplam yatak kapasiteleri de 517.
Sağlık Bakanlığı politikaları gereği iki
hastane birleştirildi. Projesi 1993 yılına ait ve standartlara
uygun olmayan hastane, 2009 yılında hizmete başladı.
Kapasitesi 250 yatak olup, 420 hasta kabul edilmektedir.
Kapatılan
Kale Hastanesi arazisine 350 yataklı şehir hastanesi
yapılacağı ve tıp fakültesiyle ortak kullanım
sağlanacağı, iktidar partisinin Giresun 1 no.lu siyasi
temsilcisi tarafından kamuoyuna açıklanmıştı.
Bugün,
Giresunda acil olarak ikinci bir hastane ihtiyacı ve hastaların
başka illere nakli sorun olarak önümüzde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Varlı
MUHARREM
VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çiftçilerimizin
aracılığınızla hükûmete bir mesajı var.
Buğday ektik, kuraklıktan olmadı, hayvancılıktan
zarar ettik, mısır ektik, zarar ettik, pamuk dibine yattı,
narenciye dalında kaldı, traktörlerimiz sattık, sıra tarlalara
geldi. Ya, şu ayakkabı kutularındaki çil çil dolarlardan bir
miktar da bize verseler de işimizi biraz düzeltsek. diye çiftçilerimizin
bir mesajı var, bunu aracılığınızla Hükûmete
iletmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
6
Şubat 2014 tarihinde yani bugün, Kentsel Dönüşüm Kongresinde Çevre
ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Baltanın
10uncu Yıl Marşıyla ilgili sözleri salondan büyük bir tepki
toplamış, Baltanın 10uncu Yıl Marşıyla ilgili
olarak 10uncu Yıl Marşı denilen şeye takılıp
kalan ve demir ağlarda bir arpa boyu bile yol almayan bu zihniyetten
buralara geldik. şeklindeki ifadeleri basına düşmüştür.
Arkasından salonda büyük bir tepki olmuş ve salonda bulunanlar ortamı
terk etmişlerdir.
Sayın
Bakana buradan soruyorum: Bu şekilde -büyük bir gaf demiyorum- bilerek bu
yanlışı yapan Bakan Yardımcısı hakkında ne
yapmayı düşünüyorsun?
Cumhuriyeti
kuran kadrolar ülkeyi demir ağlarla örmüşlerdir, örümcek
ağlarıyla değil, önce bunu ifade etmek istiyorum. Atatürke ve
onun silah arkadaşlarına, o zihniyete yapılan
saldırıyı lanetliyorum.
Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Urlada
villa pazarlığı yapan, televizyon haberleri için sansürcü
başlığına soyunan, Sabah-ATVnin satın
alınması için 100 milyon dolarlık haraç alan, Deniz Feneri
davasında yargılayanları yargılatan, ayakkabı
kutusunda dolarları yakalayanları cezalandıran AKP iktidarıyla
Türkiye karşı karşıyadır.
Sayısız
bakan ve adaleti koordine etmekle görevli Adalet Bakanı ile
Müsteşarı hakkında yolsuzluk ya da yargılamayı
etkilemeye teşebbüsten fezlekeler vardır. İktidar açıkça
yolsuzluk yapanların, rüşvet alanların ve halkı
soyanların yanında saf tutmuş durumdadır. Yolsuzluk
yapanlar, halkı soyanlar, kamu vicdanında meşruiyetlerini
yitirmişlerdir. İktidar mensuplarının istifa etmeleri
yetmez, ömürlerinin kalan kısmını da tövbe-istiğfar ile
geçirmeleri gerekir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tüzel
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, İstanbul Fizik
Tedavi Rehabilitasyon Eğitim Araştırma Hastanesi
Başhekimliği, çalışanlarına 17 Şubat tarihi
itibarıyla taşınılacağını,
hazırlık yapılmasını bildirmiştir.
Çalışanlar, hastalar ve semt sakinlerinin kafasında birçok
sorular oluşmuştur. Taşınılacak Bahçelievler Devlet
Hastanesinin yapım inşaatı devam etmekte fakat özel bakım
bekleyen engelli hastalar bu hâliyle ne yapacaklar? Seçimden önce burayı
açıp siyasi rant hesabı mı var? diye soruyorlar.
Yine
Yerine yapılacak yeni hastane İl Özel İdaresinde ihale
aşamasında. denmekte ancak yazılı hiçbir belge
sunmamaktadırlar. Bu inşaat ne zaman başlayıp bitecek?
diye sorulmakta. E-5 kenarında çok değerli ve cazip, 70 bin metrekare
büyüklüğünde bir alan birçok spekülatörün iştahını
kabartmakta, rant ve arazi yolsuzluklarının ortalığa
döküldüğü bu süreçte sağlık emekçileri haklı endişeler
taşımakta. Başhekimlik ve Bakanlık bu soruları
yanıtlamalı.
BAŞKAN
Sayın Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, yer Vanın Gürpınar ilçesi, tarih 1 Şubat 2014. 3
yaşındaki Muharrem hastalanıyor, acil yardım isteniyor.
Yollar kardan kapalı, yardım gelmiyor, gelemiyor. Muharrem ölüyor.
Sonra, baba, bu resimde gördüğünüz çuvala koyduğu oğlunu
sırtlıyor ve otopsi için Vana gidiyor. Muhtemelen aynı
sıralarda Başbakan, Almanyada, seçim kampanyasında
şunları söylüyor: Anneler kızaklarla çekilerek doğumlara
yetiştiriliyordu, şimdi paletli ambulanslarla, 17 tane ambulans
helikopter, 4 tane jet ambulansla bu hizmeti veriyoruz. Nerede bu ambulanslar?
Sadece seçim malzemesi olarak varlar, ambulansları satanlar veya
kiralayanlar paraları götürdüler. Demek ki AKPnin hizmeti ihale bitene
kadarmış. Bu resimden başta Başbakan, Sağlık
Bakanı ve AKP Hükûmeti utanmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Ekşi
OSMAN
OKTAY EKŞİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, 3 Ağustos 2012 tarihinde yani bundan on sekiz ay önce,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanına, Türk TELEKOM
tarafından 22 Temmuz 2012 tarihinde Hürriyette yayımlanmış
bir ilan hakkında soru sordum. Soru, 14 ilimizde 15 adet gayrimenkulün
Türk TELEKOM idaresi tarafından satışa
çıkarıldığına dair olan ilan idi. Buna bu idarenin
hakkı var mıdır, bu gayrimenkullerin sahibi bu idare midir, bu
idare aslında bütün devraldıklarını yirmi beş sene
süreyle, sadece işletme hakkı olarak devralmış değil
midir diye sordum. Ulaştırma Bakanından bugüne kadar, on sekiz
aydır, bu fevkalade zor gelen sorunun yanıtını
alamadım. Bir kez de huzurunuzda bunu ifade ediyorum.
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Çok teşekkür ederim Başkan.
Sizin
aracılığınızla, günümüzde, artık yasaların
dinlenmediği bir dönemi yaşadığımızı ve
bununla ilgili olarak da Turizm Bakanlığının özellikle
Gökçeadada, Bademlide kaçak yapılan
Bademli-Masi Otelinin yıkım kararı olmasına
rağmen hâlâ daha belediye tarafından
yıktırılmadığı ve Turizm
Bakanlığının da bu yıkım kararını
mahkeme kararı olmasına rağmen hâlâ
uygulamadığını ve durdurma kararına rağmen de
durdurulmadığını görüyoruz. Tam bir buçuk yıl önce,
soru önergemde de belirttiğim bu yıkım kararı, özellikle
turizm alanı olan, sit bölgesi olan Gökçeadada kaçak yapılaşma
olabildiğince hızla devam etmekte. Bu, yerinde uygulanacak
mıdır?
Bunlar
devam etmekle birlikte, Aydıncık Kefalosta da -sörfün çok güzel
yapıldığı bir bölgede- bu arada kaçak yapılar yine
devam etmekte, kararlara ve özellikle de imar kanunlarına
uyulmamaktadır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır. Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Öğretmenlerin
ve öğretim elemanlarının sorunlarının
araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacı ile Anayasamızın 98 ve İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
666
sayılı KHK ile kamuda yapılan "eşit işe eşit
ücret düzenlemesinde öğretmen ve öğretim elemanları kapsam
dışında tutulmuş ve ek ödemeden
yararlandırılmamıştır. Bu durum 800 binden fazla
öğretmen ve öğretim elemanını mağdur etmiştir.
666 sayılı KHK ile genel idare hizmetleri sınıfı
çalışanları için kurumlar arası denge sağlanırken
diğer taraftan eğitimde kurum içi denge bozulmuştur.
Bilinmelidir ki öğretmen
ve öğretim elemanları neredeyse en düşük
ücret alan kamu çalışanlarıdır.
9/1 öğretmen 1.624 TL, 7/1 öğretim görevlisi
ise 1.856 TL maaş almaktadır. Ek derse girme imkânı bulamayan
yüzde 20 civarında öğretmen ise herhangi bir ek gelir
olmaksızın ayakta kalma mücadelesi vermektedir.
Türkiye'nin
geleceğinin inşasında en önemli görevi yapmaya çalışan
öğretmen ve öğretim elemanlarının sorunlarının
dikkate alınması ve toplu sözleşme masasındaki
çarpıklığın düzeltilmesi, ekonomik ve sosyal problemlerine
duyarlılık gösterilmesi ve ek ödeme mağduriyetlerinin acilen
giderilmesi gerekmektedir.
1) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
5) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
6) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
7) Gürkut Acar (Antalya)
8) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
9) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
10) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
11) Recep Gürkan (Edirne)
12) Tanju Özcan (Bolu)
13) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
14) Ramis Topal (Amasya)
15) Osman Kaptan (Antalya)
16) İlhan Demiröz (Bursa)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Mehmet Şeker (Gaziantep)
19) Ahmet İhsan
Kalkavan (Samsun)
20) Emre Köprülü (Tekirdağ)
21) Hasan Ören (Manisa)
22) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
23) Ümit Özgümüş (Adana)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
sayıları 8,5 milyonu bulan çeşitli seviyelerde ve türlerde
engelleri bulunan bireylerin sorunlarının
araştırılması, bu bireylerin toplumsal yaşama
katılabilmeleri için özel politikaların diğer ülke deneyimleri
de araştırılarak ortaya konması, mevcutta bulunan özel eğitim
ve rehabilitasyon merkezlerinde özellikle engelli çocuklara ve bireylere
yönelik cinsel taciz olaylarının araştırılması,
bu merkezlerin hukuksal alt yapı sorunlarından, ekonomik, personel
yetersizliği ve uzman kadro eksikliği gibi sorunların tespit
edilmesi ve çözüm önerilerinin raporlanması için bir Meclis
araştırma komisyonu açılması amacıyla Anayasanın
98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Hasip Kaplan (Şırnak)
3) Sırrı
Sakık (Muş)
4) Murat Bozlak (Adana)
5) Halil Aksoy (Ağrı)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
15) Erol Dora (Mardin)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Pervin Buldan (Iğdır)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Türkiye'de 8,5 milyona
yakın değişik engeli bulunan kişi bulunmaktadır ve bu
kişilerin toplumsal yaşama katılımlarının
sağlanması önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Ancak, Türkiye'de engellilerin sosyal yaşama
katılım alanı olarak açılan olan rehabilitasyon
merkezlerinin işlevi, sağlıklı bir altyapıya sahip
olmaması nedeniyle ciddi sorunların yaşandığı bir
sektöre dönüşmüştür.
Bu merkezler, engellilerin
toplumsal yaşama daha etkin ve engelsiz olarak katılmalarını
sağlamak yerine, onlar üzerinden nasıl para
kazanılacağı hesabıyla
çalıştırıldığı için çoğu zaman
amacının dışına çıkmaktadır. Kırsal
kesimde bulunan engelli çocukların aileleriyle anlaşılarak
çocukların bu merkezde eğitim alıyormuş gibi gösterilip devletten
ödeneğin alınması bu duruma en bariz örnektir.
Bu merkezlerde
yaşanan diğer bir sorun da bu merkezlere devam eden engelli
çocuklardan bazılarının sağlık kurulu raporunun
yenilenmesi sürecinde ve devamında yaşadığı
sorunlardır. Örneğin, özür türü nedeniyle bazı gelişmeler
kaydetmiş olduğu için eksik ve yanlış
değerlendirmelerle rapor yenileme döneminde özür derecesi düşük
olarak belgeleme yapılmakta, bu nedenle bazı engelli çocuklar
gelişim ve eğitim yardımı alamadıkları için özel
eğitim ve rehabilitasyona devam edememektedir. Tanı ve
değerlendirmenin belirli bir süre içerisinde tamamlanamaması
eğitime başlamada zaman kaybına neden olmakta, hastanelerde
rapor verilmesi uzun vadede zamana yayılmaktadır ve RAM adı
verilen eğitsel tanı için uzun vadede gün verilmesi ve hastane
ortamında yapılan psikolojik ve gelişimsel test
uygulamaları için, uzman personel, uygun ortam ya da materyal
bulunmaması, rehberlik ve araştırma merkezlerinde her engel
grubuna ve çoklu engele sahip bireylere göre uygun testler, değerlendirme
materyalleri, bu test ve materyalleri uygulayabilecek uzmanların
bulunmaması bu merkezlerin etkin bir şekilde
çalışmasının önünde engeldir.
Özel rehabilitasyon merkezlerinin personel,
eğitimsel materyal ve bilgi yetersizliğinden önce en büyük sorunu,
düzenli ve etkili denetimlerin yapılmamasıdır. Ne yazık ki
zaman zaman haberlerde bu merkezlerde meydana gelen, engelli çocuklara ve
bireylere taciz ve tecavüz haberlerini duymaktayız. En son, Batman ili
Demiryolu köyü yolu üzerinde olan ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı çalışan özel bir merkezde
zihinsel engelli olan genç bir kadına bir görevlinin tecavüz ettiği
haberi basında çıkmıştır. Bu durum, merkezlerin denetim
mekanizmasının işleyip işlemediğine dair
endişeleri gündeme getirmiştir. Merkezlerde bulunanların engelli
olmasından dolayı istismara daha açık oldukları göz önünde
bulundurulup Bakanlığın merkezleri daha özenle denetlemesi
gerektiği ortaya çıkmıştır. Mali denetimler, görece daha fazla yapılsa da bu tür sorunlar
dernekler tarafından dile getirilmektedir. Engellilere yönelik, Millî
Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ve farklı kurumlarda olan ayrı ayrı
eksik kanunların olması da uygulamada sıkıntılara
neden olmaktadır. Türkiye'nin de imzalamış olduğu Birleşmiş
Milletler engellilere yönelik sözleşmedeki ilkeler baz alınarak
uluslararası standartlara göre tek ve kapsamlı bir yasanın
hazırlanması elzemdir. Engelli vatandaşlarının
toplumsal yaşama dâhil edilmesi devletin görevidir. Bu yüzden,
mağduriyetlerin çok fazla olabileceği böyle bir alanda devletin
öncülük etmesi gerekirken ihtiyaca göre özel okullar açılmalıdır
ve denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Türkiye'de
sayıları 8,5 milyon olan ve çeşitli seviyelerde ve türlerde
engelleri bulunan bireylerin sorunlarının
araştırılması, bu bireylerin toplumsal yaşama
katılabilmeleri için özel politikaların ve diğer ülke
deneyimleri de araştırılarak ortaya konması, mevcutta
bulunan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde özellikle engelli
çocuklara ve bireylere yönelik cinsel istismar, şiddet, kötü muamele gibi
olaylarının araştırılması, bu merkezlerin
hukuksal alt yapı sorunlarının, ekonomik, personel yetersizliği
ve uzman kadro eksikliği gibi sorunların tespit edilmesi ve çözüm
önerilerinin raporlanması için bir Meclis araştırma komisyonu
açılmasını öneriyoruz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Mardin'in
Kızıltepe ilçesi sınırları içinde yer alan Zergan
Deresi'nin ıslah çalışmalarıyla ilgili sorunların
araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasa'nın 98inci, TBMM İçtüzüğü 'nün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1)
Erol Dora (Mardin)
2)
Pervin Buldan (Iğdır)
3)
Hasip Kaplan (Şırnak)
4)
Sırrı Sakık (Muş)
5)
Murat Bozlak (Adana)
6)
Halil Aksoy (Ağrı)
7)
İdris Baluken (Bingöl)
8)
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9)
Emine Ayna (Diyarbakır)
10)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11)
Altan Tan (Diyarbakır)
12)
Adil Zozani (Hakkâri)
13)
Esat Canan (Hakkâri)
14)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
16)
Mülkiye Birtane (Kars)
17)
Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18)
Demir Çelik (Muş)
19)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20)
Nazmi Gür (Van)
21)
Özdal Üçer (Van)
22)
Ayla Akat Ata (Batman)
23)
Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Mardin'in
Kızıltepe ilçesi sınırları içinde yer alan ve Zergan
Deresi olarak bilinen Gümüş Deresi ve bunun yan kolu olan, Gundik-1 ve
Gundik-2 dereleri, şu anki hâliyle çevreye ve bölgede yaşayan
insanların sağlığına ciddi zararlar vermeye devam
etmektedir. 1992 yılında kurulmuş organize sanayi bölgesinden
çıkan kimyevi atıklar dereye akmakta ve bu atıklar özellikle
yazın bölge halkını son derece rahatsız etmekte, başta
deri hastalıkları olmak üzere çeşitli hastalıklara
sebebiyet vermektedir.
Derenin
ıslah çalışmaları ile ilgili olarak; Kızıltepe
Belediyesi ve DSİ sivil toplum kuruluşlarının da
desteğiyle çalışmalara başlamış ancak sorunlar
bitmemiştir. DSİ'nin asli görevleri arasında yer alan ıslah
çalışmaları için kurum Kızıltepe Belediyesinden proje
desteği istemiş ancak 2010 yılında hazırlanan proje
kurum yetkilileri tarafından kabul edilmemiştir. Proje
kapsamında toplamda 10 kilometre olan derenin kaya tahkimat
duvarlarının dışında 6 kilometre boyunca yürüyüş
parkuru, güneş enerjili aydınlatma direkleri, damlama sulama
sistemleri ve içinde 9 adet parkla beraber yaya geçişi için demir
ahşap köprüler yapılmıştır. Kurum tarafından
kabul görmeyen proje yerine sadece beton duvarlarla sorunu çözme yoluna
gidilmiştir.
Dere
ıslah çalışmalarında derenin ıslahıyla beraber
çevre düzenlemelerinin de yapılması gerekmektedir. Çevreye
duyarlı, insanların sağlığını düşünen
uzun vadeli projelerin hayata geçirilmesi gerekirken sorunu kısa vadeli
yöntemlerle çözmeye çalışmak, uzun vadede sorunların aynen
tekrarını beraberinde getirecektir. Oysa, nüfusu her geçen yıl
giderek büyüyen, il olması zaman zaman gündeme gelen bir ilçe için
kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli ve köklü projelerin hayata
geçirilmesi gerekmektedir. Belediye çalışanlarının büyük
bir kısmının tutuklandığı gerçeği göz önünde
bulundurulduğunda belediyeye daha fazla maddi ve manevi desteğin
verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, dere ıslah
çalışmalarında ve kalıcı çözümlerin getirilmesinde
siyaset üstü bir anlayışın geliştirilmesi gerektiği
açıktır. Bu bağlamda; Mardin Tabipler Odası'nın 7
kişilik bir uzman komisyonu tarafından hazırlanan "Zergan
Deresi Raporu" nun hayata geçirilmesi elzemdir.
Zergan
Deresi kurumlar üstü bir sorundur. Bu gerçeklikten hareketle, çevre ve insan
odaklı bir yaklaşımla derenin ıslah
çalışmaları için hızlandırılması ve gerekli
tedbirlerin alınmasına yönelik düzenlemeleri ortaya çıkarmak
amacıyla Meclis araştırması talep ediyoruz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
dört adet tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
03/02/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı
ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma
dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
03/02/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı
ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma
dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından
alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte
gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
03/02/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile
Başkanlığınıza gönderilen soruşturma
dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
03/02/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Van Milletvekili Özdal Üçer hakkında
tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bu 5 tane bakanla ilgili fezlekeler nerede? Niye Meclis
Başkanlığı bize bilgi vermiyor da bu fezlekeleri geri
istiyor? Evvela, hem Başbakanın oğlu
Eski İçişleri
Bakanı, Egemen Bağış ve Bayraktar hakkındaki
fezlekeler niye gelmiyor efendim? Meclis Başkanlığı bize
bilgi versin efendim.
BAŞKAN
Olur, söylerim bilgi verilmesini efendim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, yani niye saklıyor Meclis
Başkanlığı?
BAŞKAN
Hayır, bir şey demiyorum, söylerim, iletirim; ben iletmek
durumundayım, iletirim; beyanınızı ve de talebinizi
ileteceğim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Peki.
BAŞKAN
Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda
bulunan (3/127, 128, 320 ve 387) esas no.lu dosyalar Hükûmet geri
verilmiştir.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
06/02/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 06/02/2014 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30
Ocak 2014 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve
arkadaşları tarafından verilen (4919 sıra no.lu)
Diyarbakır başta olmak üzere bölgemizin tamamında uzun süreden
bu yana yaşanan elektrik kesintilerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 06/02/2014 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz,
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozaniye aittir.
Buyurun
Sayın Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)
3
kişiden baya büyük ses çıktı.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Evet, iyi ses çıkardık.
BAŞKAN
Evet.
Buyurunuz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, elektrik kesintilerine
alışık olduğumuz için biz de ses çıkararak kendi
sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. O yüzden, karanlıktan
bağırdığımız için biraz da ondan
kaynaklıdır. O ses o nedenle görünüyor.
BAŞKAN
Yok, ben o fasıldan bakmadım da yaş grubuyla alakalı,
gençler böyle ses çıkaramıyor.
Buyurun.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Evet, grubumuza iltifat olarak kabul ediyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis açıldığı
günden bu yana bu sorunu defaatle Meclis gündemine taşımaya
çalışıyoruz, ilgili Bakanla sürekli istişare ederek,
konuşarak bölge genelindeki hemen hemen tüm illerde elektrik kesintilerine
çözüm bulunması konusunda girişimlerde bulunuyoruz ama maalesef
bugüne kadar hep duvara konuşuyoruz. Bu kış
koşullarında Diyarbakırdan Hakkâriye, bütün serhat illeri de
dâhil olmak üzere, hemen hemen her gün ortalama altı saat, yedi saat
elektrik kesintileriyle yüz yüzeyiz. Hele mensubu bulunduğum, milletvekili
bulunduğum ile ise mesela son on gün içerisinde bir haftadan fazla süreyle
hiçbir şekilde enerji verilememiştir, elektrikleri tümden kesik.
Devlet, oradaki vatandaşların bu sorunlarının çözümüne
ilişkin ne sorunları dinlemeye tahammül ediyor ne de sorunların
giderilmesi için de bir çaba içerisinde olabiliyor. Enerji Bakanı,
maalesef, Kürtlerin yaşadığı bölgede, Kürtlerin
yaşadığı coğrafyada elektrik şalterini Kürt
halkına karşı şantaj aracı olarak kullanıyor.
Elektriklerin kasten kesildiğine dair kaygılarımız var ve
bu konuda bize gelmiş bilgiler de var. Enerji Bakanı her
defasında çıkıp şuralarda şunu söylüyor, bu kürsüde
şunu söylüyor: Efendim, kayıp kaçak oranı çok yüksek. Biz,
tahsilat yapamadığımız için maalesef oradaki hat
donanımında yenileşme yapamıyoruz. Böyle bir mazeretin
arkasına sığınıyor. Evet, Hakkâride kayıp kaçak
oranı devletin resmî verileriyle yüzde 75 oranındadır. Ama, bir
rakam daha ifade edeceğim -Hakkâri halkı mı bu kayıp
enerjiyi kullanıyor- vereceğim rakamlar resmîdir, resmî verilere yakın
veriler ifade edeceğim. Hakkâri bölgesindeki kayıp kaçağın
yüzde 30undan fazlası devletin resmî kurumlarına aittir. Devlet,
oradan, trafolardan direkt hat çekerek kayıt dışı elektrik
kullanıyor. Bölgede bulunan bütün karakolların çevre
aydınlatmaları -bakın bir tek istisna yok- kayıt
dışıdır. Devlet kendi malının hırsızlığını
yapıyor. Bakın, çok açık ifade ediyorum: Devlet kendi enerjisini
çalıyor ve bunu çalarken de oradaki masum vatandaşa mal ediyor.
Son on gün içerisinde,
Hakkâri bölgesinde ihtarname çekilmiş okul, karakol, tabur, alay diz boyu
ve tespitlidir, kayıt dışı elektrik kullandıkları
tespitlidir ve toplam kayıp kaçak içerisindeki oran yani yüzde 30un
üzerinde bir rakama tekabül ediyor.
Sayın Bakan çıkıp burada cevap vermelidir ve bölge
halkından bu konuda özür dilemelidir.
Enerjinin, Türkiyedeki
toplam enerjinin yüzde 35ini ürettiğiniz bölgenin insanını
enerjiden mahrum bırakıyorsunuz. Niye bunu yapıyorsunuz, anlamak
istiyoruz.
Üç gün önce köyleri
dolaştık, elektrikleri kesik olan köyleri dolaştık; bir
hafta boyunca enerji verilmemiş. Ve en son, hatlardaki, enerji nakil
hatlarındaki iyileştirme, gözden geçirme, onarma 1985
yılında yapılmış. Sistem bir bütün olarak
bir kar yağışıyla çöktü ve şu anda kentlerin büyük
çoğunluğu enerji alamayacak durumdadır. Bakın, isim olarak
veriyorum, Bingöl Karlıova Taşlıçay Köyü. 170 civarında silikozis
hastası var burada ve bir elektrik kesintisiyle bunların tamamının
hayati riski vardır, yaşamları tehlike altındadır. Ve
bu köyde dahi elektrik kesintisi oluyor. Diyarbakır öyle, Mardin öyle,
Batman öyle, Şırnak öyle, serhat illerinin tamamı böyle.
Bu
devlet kendi vatandaşına eziyet etmek için mi vardır? Kendi vatandaşına
karşı elektrik şalterini şantaj aracı olarak kullanmak
için mi vardır? Bakın, bunlar artık itham olmaktan
çıktı, çıplak gerçekliği sizinle paylaşıyoruz.
İnsanlar mum ışığında aydınlanıyor
artık. Bölgeden alınan enerjinin bir kısmını bölgeye
verseniz sorun çözülmüş olacak.
Her
defasında Sayın Bakana söylüyoruz: Yatırım olarak ne
yapıyorsunuz bu bölgeye? Bir buçuk ay önce de bu kürsüde ifade ettim,
örneğin, Hakkâride, Hakkâriyle ilgili olarak yapılmış,
taahhüt edilmiş yatırım kalemlerinin hiçbiri ilana dahi
çıkarılmamış. Aslında, biz bu seneyi artık
konuşmaktan vazgeçtik, önümüzdeki seneyi kurtarmaya
çalışıyoruz. Geçen sene de bu seneye ilişkin olarak
uyarılarımızı yaptık ama maalesef
atılmış bir adım yok. Elektrik dağıtım
şirketleriyle ilgili yapılmış özelleştirmelerin hemen
hemen tamamı şaibelidir. Bu konuya ilişkin sorduğumuz
hiçbir soruya cevap alamıyoruz. Bizden neyi gizliyorlar, ne yapmaya
çalışıyorlar, anlamak istiyoruz. Tekrar ifade ediyorum:
Halkına yalan söyleyen bir bakan bakanlık yapamaz. Enerji
Bakanı, yatırımlar açısından, taahhütleri
açısından halk karşısında artık yalancı
pozisyonundadır. Verilen sözün yerine getirilmemesi yalan ifadesi
dışında, başka bir şekilde tarif edilemez.
İhmallerden
söz ediyoruz, sıkıntılardan söz ediyoruz ama maalesef, hiç
umurunuzda olmuyor. 1970deki resim neyse bugün de aynı resmi
yaşıyoruz, bugün de aynı tabloyu görüyoruz. O nedenle, merhum
Şemsi Bellinin şiirini size anımsatırım tekrar Bebek
yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde
dediği o şiirin
fotoğrafı bu işte. Bu, 1970te çekilmiş bir fotoğraf
değil, Muharrem Taşın fotoğrafı 1970te çekilmedi,
bugün sizin gerçek tablonuz işte bu. Bu bebek devlet ihmali sonucu öldü ve
babası bu bebeği, 3 yaşındaki bu çocuğu un
torbasında taşımak durumunda kalmıştır.
Vicdanınız sızlamıyor mu? Bu ihmale bir yerde Dur.
demeyecek misiniz? Eğer bu resim karşısında da hâlâ
sessizseniz, sessizliğinizi koruyorsanız size söylenecek bir şey
kalmıyor. Bu ihmallere artık Dur. demek gerekir, Dur. demeniz
lazım.
Gündeme
getirdiğimiz Meclis araştırma önergesi işte, bu resmin
ortadan kaldırılmasına dönük bir araştırma önergesidir
ve ihmal vardır. Bu ihmallerin, Hükûmetin, ilgili bakanın
ihmallerinin araştırılması için sizden en azından bu
araştırma önergesine müspet oy bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zozani.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Kocaeli Milletvekili
Sayın Lütfü Türkkan.
Sayın
Türkkan yok mu? Yok.
Konya
Milletvekili Sayın Hüseyin Üzülmez.
Buyurunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bölgedeki elektrik kesintileriyle ilgili bir
araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Şimdi, elektrik
kesintilerinin neden, nasıl olduğunu, evvela olayın bir
haritasını çizmemiz gerekir. Bir sanayici, bir iş adamı
arkadaşınız olarak bunu daha net ifade edebilirim. Bir sanayi
tesisi veya bir ev, iskân ruhsatı almadan evvel, evvela elektriği
alabilmek için bir elektrik mühendisi veya teknisyenine o elektrik tüketimiyle
ilgili maksimum gücünü hesaplattırır ve şirkete bildirir ve ona
göre bir elektrik tahsisi yapılır.
Şimdi,
bölgeye şöyle bir baktığımızda, özellikle
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde Dicle Elektrik AŞnin olduğu ama
buna Van, Hakkâri bölgesini de dâhil ettiğimizde şöyle bir
netliği ortaya koyabiliriz: Türkiyede 2012 yılında
yaklaşık 242 milyar kilovatsaat elektrik üretilmiş ve bu da
yaklaşık olarak tüketilmiş. Bunu abone başına
vurduğumuzda, kişi başı elektrik tüketimi 550 kilovatsaat
-abone başı- ancak Dicle bölgesine baktığımızda
kişi başı ve abone başı elektrik tüketimi 1.237
kilovatsaat. Değerli arkadaşlar, burada abone sayısı az ama
kaçak elektrik tüketimi 2,2 katı yani Türkiye ortalamasında bir abone
tüketiminin 2,2 katı tüketim var, abone daha düşük. Türkiye
ortalamasına baktığımızda, abone başına 468
kilovatsaat tahakkuk var ama bölgeye baktığımızda, Dicle
bölgesinde 297 kilovatsaat elektrik tahakkuku var. Bu tahakkuklarda tüketim ve
tahsilat oranına baktığımızda, meskenlerde aylık
tüketim -meskenleri ele alalım, sanayi tesislerini veya tarımsal
sulamaları değil- Türkiye ortalaması 131 kilovatsaatken bölgede
418 kilovatsaat çıkmaktadır. Bu da 3,2 oranında yani normal
tüketimin, abone başı tüketimin 3,2 katı kaçak var demektir.
Kişiler abone olmamakta ve ücret ödememektedirler. Yine, Türkiyeye
baktığımızda, Türkiyede mesken abonesi başına
ortalama aylık 43 TLlik elektrik tüketimi var, Dicle bölgesinde 138 TL.
Acaba Dicle bölgesi son derece teknolojik aletlerle evler donatıldı
da ondan mı tüketiyor, yoksa her bir ev üretim merkezi hâline mi geldi de
bu yapılıyor? Tahsilata baktığımızda ise
Türkiyede mesken başına aylık tahsilat 43 lira tahakkuk varken
42 lira tahsilat var; Dicle bölgesinde ise 15 TL. Bunu yaklaşık
bölgede meskenlerde tüketilen elektriğin yüzde 10unu tahsil
edebilmekteyiz.
Şimdi,
bu elektrik kesintileri, bu haritayı ifade ettikten sonra bölgelere
baktığımızda 2012 yılında -Sayın Zozani de
ifade etti Hakkâri yüzde 75. dedi, bunlar TEİAŞın verileri-
illerin toplamında Dicle bölgesinde yüzde 75,68 kayıp ve kaçak var,
Türkiyede bu yüzde 15 oranında. Şimdi, siz bir bölgede müracaat
ediyorsunuz bir mahalleye, buradaki abone sayısına bakarak bin
kwlık bir trafo kuruyorsunuz ama arkasından kaçak elektriklerle
4.000 kwlık bir elektrik tüketimi olduğu zaman trafolar
patlıyor, hatlar çekmiyor. Bundan dolayı da sık sık
elektrik kesintisi yaşanmakta.
Şimdi,
Bunları aşabilmenin yolu özelleştirmeden geçer. dedik.
Özelleştirme yapıldığı zaman bunlar daha dikkatli
yapılacak ve bölgeyi uzun bir süre veya orta vadede bir rehabilite ederek
bunların asgariye indirilmesi ve planlamanın gerçekçi anlamda
yapılması gerekir. Bir mahallede ihtiyaç 1.000 kwlık trafoysa
1.000 kwlık, 5.000 kwlık ise 5.000 kwlık trafo
gerçekleştirmeli ancak bu kayıp kaçaklar olduğu müddetçe
bunları doğru planlamanız ve doğru hedefleyebilmeniz mümkün
değildir.
Ancak,
şu mantık da doğru değildir: Bölgede üretilen
elektriğin yüzde şu kadarı halka verilsin, yani bu ücretsiz
verilsin. dendiği zaman Anayasanın adalet ölçüsüne
aykırıdır.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Zaten veriyorsunuz.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Devamla) Şöyle bir anlayış mümkün olmaz: Hububatın yüzde 70i
Konyada üretiliyor, biz bu üretimin yüzde 25ini Konya bölgesine bedava
dağıtalım. Bu anlayışla devlet idare edilmez.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Fiilen var zaten bu.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Ya, bırakın bunları.
Vatandaşın elektriği yok. Kaçak varsa engelleyin, asker var,
polis var. Vatandaşın elektriği yok. diyoruz, bunlar hikâye.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Devamla) Kaçak var ve bu kaçakların, trafo
patlamalarının, elektrik kesintilerinin önlenebilmesi için doğru
bir planlama yapılması gerekir. Bunu
yapamadığınız müddetçe kim iktidara gelirse gelsin
bunları yapması mümkün değildir. Bu kayıp kaçak
oranları bizim AK PARTİ iktidarımız döneminde değil.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) O zaman yirmi beş sene daha mı bekleyelim?
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Mazeret mi söylüyorsun?
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Devamla) 1996 yılında elektrik özelleştirme
ihalelerine girmiş birisi olarak söylüyorum, buradaki özelleştirmenin
temelinde kayıp kaçak oranlarını azaltma vardır.
Yıllara yayarak kayıp kaçak oranları aşağı çekilecektir
ve bunlar telafi edilecektir.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Ne zaman? 2073te.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Devamla) Önemli olan, bölgede insanımızın doğru
bilgilerle müracaat ederek abone olması ve bunlara göre planlama
yapılarak, doğru bir trafo ve hat çekilerek bunlar
neticelendirilebilir.
Şimdi,
Sayın Zozani dedi ki Özelleştirmeler şaibeli. Ben de
özelleştirmeye girdim, ihaleyi alamadım ama 2 sefer, 3 sefer enerji
ihalesine girmiş bir arkadaşınız olarak
Televizyonların huzurunda yapıldı bu.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Ayakkabı kutuları da televizyonların
huzurunda ama ortada fail yok!
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Devamla) Ve en çok fiyatı kim verdiyse bunlar aldı.
Bunlarla ilgili hâlâ bir şaibe aramak son derece yanlış diye
düşünüyorum. Özelleştirmeler, son dönemde, şeffaf olarak
milletimizin huzurunda televizyonlarda gerçekleştirilmektedir.
Bir
diğer konu: Sayın Zozani dedi ki Devlet şantaj yapıyor.
Değerli arkadaşlar, bölge insanımız kendi elektriğini
kendisi kesiyor. Biz buradan hep beraber, hep birlikte bölge insanını
çalışarak, eğiterek, bunların bir millî mesele
olduğunu anlatarak bu işe çözüm bulmamız gerekiyor. Aksi
takdirde bunun sürdürülebilir bir durum olması mümkün değil. Sadece,
bakın, 2012 ile 2013 yılındaki temmuz, ağustos, eylül
aylarını kıyasladığımızda Türkiyede 1,4
oranında elektrik tüketiminde artış var ama bölgeye
baktığımızda yüzde 5 oranında tüketim
artışı var. Her geçen gün kaçak ve kayıplar artmakta.
Bunların devlete bir yıllık maliyeti yaklaşık 1 milyar
300 milyon TLyi aşmaktadır. Böyle bir kayıp kaçak
oranını uzun süre daha sürdürebilmemiz mümkün değildir. Bunun en
doğru olanı, özelleştirme yoluyla bu bölgeyi kontrol altına
alarak, halkımızı kayıt altında bir enerji tüketmeye
sevk ederek sorunu çözmemiz gerektiğine inanıyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Üzülmez.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sataştı.
BAŞKAN
Ne dedi?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ben dedim ki
Ben, Orada üretilen elektrik enerjisinin
bir kısmı bölgeye ücretsiz verilsin. diye bir tabir kullanmadım
Sayın Başkan. Ayrıca
BAŞKAN
Yanlış bilgi diyebiliriz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Yanlış bilgiler ifade etti.
BAŞKAN
Siz şimdi düzelteceksiniz, tamam?
Sayın
Üzülmez böyle sakin sakin konuştuğu için doğrusu çok dikkat
etmedim sataşmasız bir iş yürüyor diye.
Buyurunuz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Şöyle şu açıdan koyayım, belki
Sayın Üzülmezin vicdanı biraz sızlar. Bu fotoğrafa bakarak
beni dinleyin.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) Bu fotoğrafı biliyorum.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bu fotoğrafa bakarak beni dinleyin.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya)
paletli ambulans olduğunu biliyorum ancak insanlar hata
yapabilir.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bakın, bakın
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) Ben konuya girmedim. Konuyu biliyorum
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Süremden alıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Üzülmez, iki dakikası var, Sayın Zozani konuşsun.
Size sataşırsa size de söz vereceğim.
Buyurun.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Sayın Başkan, ben daha konuşmadım,
yarım dakika gitti. Yenilerseniz
BAŞKAN
Şimdi, bakın, kendi aranızdaki iş bana yansırsa
sinirim bozuluyor.
Buyurun,
açtım şimdi.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Daha günün erken saatidir Sayın Başkan.
İlerleyen saatlerde şey yaparız.
BAŞKAN
Yorgunum, hadi.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Şimdi, Hakkâri Bağışlıdan
Yüksekovaya giden hatta, o arada hiçbir ev yok, hiçbir mesken yok ama
Bağışlı çıkışı 36 bin kilovat -15
kilometrelik mesafeden söz ediyorum- Yüksekova girişi yani hiçbir meskene
elektrik verilmeden 27 bin kilovat. Arada kaç kilovat fark kaldı? Nereye
gitti bu? Hatların yenilenmemesi sebebiyle kayıp, kayıp.
Hatların yenilenmemesi nedeniyle kayıp. Siz getirip burada
vicdanınız sızlamadan bu yükü Hakkâri halkına
yüklüyorsunuz. Bu kadar ticaret olmaz ya! Yani tamam, anladık,
tüccarsınız, ticaretten gelmişsiniz, ihale de
alamamışsınız, yüreğiniz yanmış ama bu kadar
da olmaz, bu kadar ticaret ağzıyla konuşulmaz burada! Milletvekiliyiz,
halkın sorunlarıyla ilgiliyiz. Bunu çözeceğiz.
Ben
asla ve asla Hakkâri halkına, bölge halkına ücretsiz elektrik
verilsin. demedim. Dedim ki: Devlet kendi elektriğini çalıyor. Bir
sözünüz var mı? Bakın, rakam koyuyorum ortaya: Kayıp
kaçağın yüzde 30undan fazlasını devlet yapıyor,
devlet kendi malının hırsızlığını
yapıyor. Var mı bir sözünüz burada? Hodri meydan diyoruz.
Siz
gidin, karakolların çevre aydınlatmalarının
faturasını kayıt altına alın, Hakkârideki kayıp
kaçak zaten yüzde 30lara inecek. Türkiye ortalaması, bakın,
doğru söyleyin, yüzde 15 değildir kayıp kaçak; Türkiye
ortalaması yüzde 25-yüzde 30 arasıdır. Yanlış rakam
veriyorsunuz, yanlış bilgi veriyorsunuz. Zannediyorsunuz ki sizin
dışınızda kimse bu rakamları bilmiyor.
Bu
fotoğrafı size ithaf ediyorum, belki vicdanınız
sızlar. Burada bırakacağım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz, Adana
Milletvekili Sayın Turgay Develi
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
TURGAY
DEVELİ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her
iki sayın milletvekilinin de hem teknik olarak hem de etnik olarak konuya
yaklaşmaları aslında doğru değil. Olay bir sömürü
sorunu. Halkın devlet erki eliyle nasıl sömürüleceğinin çok
tipik bir örneği, sömürüldüğünün çok tipik bir örneği,
Diyarbakır merkezli bölgedeki elektrik kesintileri.
Temmuz
ayı içerisinde, Temmuz 2010 içerisinde bu şirket,
dağıtım şirketi Eksim Holdinge Abdullah Tivniklinin
şirketine 387 milyon dolara özelleştirilmişti,
satılmıştı.
Şimdi
işin teknik boyutuna gelelim: Şirket devredilirken 2 milyar 300
milyon lira, halktan enerji bedeli alacağı vardı. Şirket
ihaleyi aldıktan sonra altı ay içerisinde 1 milyar 200 milyon
lirasını bunun tahsil etti. Rakamlara dikkat edin, 387 milyon dolara
ihale edildi, altı ay içerisinde bunun 1 milyar 300 milyon
lirasını tahsil etti.
Döndü,
yüzde 71 olan ortalama kaçak oranından her bir puan düşürüldüğü
andan itibaren Hazinenin sırtından şirkete yani Abdullah
Tivniklinin şirketine 18 trilyon lira para aktarılıyor her bir
puan için.
Bu
şirket arkadaşlar, devraldıktan sonra halka zulmettiği gibi
orada çalışan işçilere de zulmediyor. Tam 1.200 kişinin
işine son verildi. Bunların 200 tanesi yirmi yirmi beş yıllık tecrübeli
elemanlar; bunlar emekliye zorlandı. Geriye kalan beş on
yılık tecrübeli olanlar sürülerek, kötü işlere verilerek
yüzlercesi işten ayrılmak zorunda kaldı. Yerlerine 1.200 tane
hiçbir sosyal güvenliği olmayan taşeron işe alındı. Bu
işçiler bugün sendikasızlaştırılmak için, emeklerini
güvencesiz hâle getirmek için büyük firmanın, üst firmanın kurduğu
50 tane alt taşeron firması arasında iki ayda bir yatay
geçiş yapılarak örgütlenmeleri engellenmek isteniyor ve engelleniyor,
yani bir emek sömürüsü ve bunlara karşı bir zulüm uygulanıyor.
Şu
anda bu işçiler, sendikalı
haklarını aradıkları için, taşeronlaşmaya
karşı çıktıkları için bugün Batmanda eylem
yapıyorlar, yarın da Siirtte
yapacaklar.
İşin
başka bir yönü de şu arkadaşlar: Yüzde 71lik kayıp kaçak
oranında, şirketin 2011 yılı içerisinde
özelleştirilmeden önce Dicle EDAŞ iken firma, 17 milyon 760 bin
kilovatsaat elektrik satın almış TEİAŞtan. Bunun,
satıp parasını aldığı rakam 5 milyon 85 bin lira
yani 12 milyon 675 bin kilovatsaat enerjinin bedeli kayıptır,
kaçaktır, satmıştır, toplayamamaktadır. Bu elektrik
kesintilerinin özellikle kırsal ilçelerde, bu DEDAŞa bağlı
olan 6 ilin kırsalındaki yaşanan elektrik kesintilerinin sömürü
mantığında adı şu arkadaşlar: TEİAŞtan
aldığı zaman DEDAŞ elektriği bunun parasını
ödemek zorunda kalıyor ama bir şekilde bunun
karşılığını toplayamadığı için, özellikle
akşam sekiz ile sabah sekiz arasında burada yaşayan halka
zulmederek, onların elektriğini keserek kendisinin
TEİAŞtan çektiği enerji bedelini düşürüyor
dolayısıyla kârlılığını artırıyor.
Sistem
sömürü üzerine kurulmuş. Türkiyedeki elektrik dağıtım
şirketlerinin tamamı ihale edildi, satıldı. Olay teknik bir
olay değil. Devlet erkinin, o mekanizmanın halkı daha fazla
sömürmesi üzerine kurulu bu sistem. AKP gelir, bunun siyasi
taşeronluğunu yapar, bir başka parti gelir bunun siyasi
taşeronluğunu yapar; sistem bunun üzerine kurulmuş, bunu yenmek
gerekiyor. Bunun Kürtleri sömürmekle Türkleri sömürmek, Arapları sömürmek
arasında bir farkı yok. Nasıl sömürünün dini, imanı,
mezhebi, ırkı olmazsa Kürtlere yapılan özel bir muamele
değil bu. Oradaki yaşayanları da bu araçları kullanarak
sömürüyorlar, sistem bunun üzerine kurulu arkadaşlar. Şimdi
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ama sistem hep orada işliyor Sayın Vekilim.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) - Burada da başka türlü işliyor.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sömürü çarkı orada işliyor, bu konu da orada
işliyor.
TURGAY
DEVELİ (Devamla) - Bu sistemi bir bütün olarak yıkmadıktan
sonra, yeniden kurmadıktan sonra, halkın çıkarları temel
alınarak, esas alınarak bu sistemi yeniden kurmadıktan sonra biz
burada, her konuda spesifik olarak ayrı ayrı
tartışırız, dileklerimizi, temennilerimiz gündeme
getiririz, geçer gideriz.
Şimdi,
bakın özelleştirme ihalelerinde
Sayın vekil özelleştirme
ihalelerini savundu. Bu bir peşkeş, bu bir peşkeş. Bu
kürsüde ben beş altı defa bu peşkeşin bütün
ayrıntılarını anlattım. Öylesine bir peşkeş
çekiliyor ki halkın alın teriyle kurulmuş, halkın
vergileriyle kurulmuş, işleyen, çalışan bir sistem son otuz
yıl içerisinde öylesine çökertildi ki özelleştirme için altyapı
hazırlandı. TEDAŞ bunun için kullanıldı. TEDAŞ,
şimdi, milyarlarca lira borçla özelleştirilen şirketlerin
borçları devralınarak tasfiye ediliyor. Genel Müdürü Sayın
Haşim Keklik de görevini tamamladı, on bir yıllık genel
müdürlükten sonra, şimdi emekliliğini istedi.
Biliyorsunuz,
özelleştirilen dağıtım şirketlerinin kasalarında
sözleşmeden dolayı paralar bırakıldı, tam 120 milyon
lira. Yapmayın etmeyin. dedik, Bu halka yazık ediyorsunuz,
şirketlere peşkeş çekiyorsunuz bunu. dedik, o zaman bizi
dinletememiştik, sesimizi duyuramamıştık size. Allaha
şükür ki bu memlekette hâlâ Sayıştay var, hâlâ
değiştiremediniz, dönüştüremediniz. Onun tespitleriyle bu
paranın şimdi 40 milyon lirasını alma umudumuz oluştu.
Peki,
başka ne yaptınız özelleştirme şirketlerine
devrederken? Öylesine kurnazlıklar yapıldı ki. Bu Abdullah
Tivnikli kim biliyorsunuz değil mi arkadaşlar? Türk TELEKOMun
yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda mal varlığı
dondurulması için savcıların polise talimat yazdığı
7 şirketten, 7 kişiden bir tanesi yani Dicle EDAŞ, DEDAŞ
peşkeş çekilen, alacakları bile verdiği paradan bir
yıldan fazla parasını çıkardığı bir
kişi.
AK
PARTİ milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum: Seçim bölgelerinize
gittiğiniz zaman yoksul halkın oyunu alıyorsunuz. Onlar size
elektrik parasını ödeyemediklerini, su parasını
ödeyemediklerini, sıkıntılarla
boğuştuklarını söylüyorlar, iş istiyorlar, aş
istiyorlar sizlerden. İşte devletin kaynakları böyle çarçur
ediliyor, hepsi çarçur ediliyor.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Götür, topla hepsini, havuza at!
TURGAY
DEVELİ (Devamla) - Sizin yarın onların karşısında
-halkımız bu gerçekleri dinliyor, şimdi teker teker
öğreniyor- bunların karşısında hepimizin vereceği
bir cevap olması gerekiyor. Bugün AK PARTİ var, yarın bir
başka parti olur. Sömürenler, küresel finans. Sizler -geçen bir daha
söylemiştim, alınmıştınız- küresel finansın
siyasi cariyelerisiniz. Sizler Düyun-ı Umumiyenin yönetimisiniz, bu
işleri yapmakla mükellefsiniz, zorunlusunuz, yoksa gönderilirsiniz ama bu
halk bir gün size bunun hesabını sandıkta soracak ve halkın
gerçek iktidarını bu Meclise getirecek.
Teşekkür
ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Develi.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Cariye sözünü sana iade ediyoruz, cariye sen
olabilirsin.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz
Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkana aittir.
Buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece Türkiye Büyük Millet
Meclisinde diktatörlüğe, faşizme, baskıcı rejime bir
adım daha atıldı. İnternet erişim kanunu adı
altında İnternet yasası getirildi ama bu İnternet yasasının
gerçek amacı, Türkiyedeki özgürlüklerin, basına getirilen özgürlüklerin
biraz daha kısıtlanmasına yönelikti. Umuyorum, çok kısa bir
zamanda bu yanlışın farkına varır değerli
Hükûmetimiz ve bu yasanın ülkenin hayrına
olmadığını bir kez daha anlar. Zira, göreceksiniz, bundan
sonraki yurt dışı seyahatlerimizde Avrupalı parlamenterler
bunu önümüze her demde koyacaklardır. Zira, sadece Çinde ve Suudi
Arabistanda rastlanan bu uygulama dünyada 3üncü ülke olarak Türkiye'de
gerçekleşti. İnşallah, tekrar niyaz ediyorum, farkına
varır ve geri alırlar.
Ben
burada Meclisin kanayan bir yarasına daha parmak basıyorum: Bir tane
milletvekili, bu Meclisin seçilmiş bir milletvekili, burada, aramızda
kanun yapmakla ve denetlemekle mükellef bir milletvekili şu anda
Sayın Başbakanın inadı yüzünden cezaevinde yatıyor,
Sayın Engin Alan. Engin Alanın cezaevinde hükmü
onaylandığı için yattığını iddia edenler,
aynı konumda olan HDP Eş Başkanı Sayın Sebahat
Tuncelin Mecliste oturmasını görmemezlikten geliyorlar. Buradan
sakın ola ki farklı algılara yol açmayın. Ben,
milletvekilinin görevi bitene kadar bu Mecliste görev yapmasını
savunan bir arkadaşınızım. Ama Sebahat Tuncelin burada
oturması, aynı konumda olan Engin Alanın cezaevinde çile
çekiyor olması burada benim kadar hepimizi yaralıyor olması
lazım. Bununla ilgili Sayın Başbakan inadından bir an önce
vazgeçip, artık, Engin Alanı bu Meclise, gerçek, olması gereken
ait olduğu yere göndermesini bekliyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Vicdan varsa tabii.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
- Bir konudan daha bahsetmek istiyorum size. 5 yıl 49 gün evvel, 19 Aralık
2009 günü Türkiyede bütün basını meşgul eden bir hadise cereyan
etti. Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınça
suikast düzenlemekle organize olmuş bir albay ve bir binbaşı
gözaltına alındı. 5 yıl 49 gün geçti. 26 gün süreyle bunu
vesile edip, 26 gün süreyle kozmik odada arama yapan hâkim daha sonra ne oldu
biliyor musunuz? Yargıtayda üye oldu. Yani memleketin özel meseleleri diye
kasaların, kutuların gösterilmesini abesle iştigal diye savunan
Hükûmet, memleketin kozmik odasına hâkimi soktu ve deşifre etti yani
Türkiyenin can damarına. 19 Aralık gününden bugüne kadar yakalanan
albayın bir kâğıdı yutmak üzere olduğunu ifade
ettiler. Daha sonra seferberlik komutanı dedi ki: Ben bu albayı,
bilgi sızdırdığını tahmin ettiğimiz bir
albayı takiple görevlendirmiştim. Albay da ifadesinde diyor ki: Ben
böyle bir kâğıdı tutanak imzalatırken -aynı
şekilde binbaşı da- o tutanağın altında polisin
koyduğunu bizzat gördüm. Böyle bir organizasyonla Türkiye'nin can
damarına girip deşifre ettiniz. Türkiye için çok önemli bir hadise,
Türkiye'nin Başbakan Yardımcısına suikast düzenlenecekse
tabii ki bunun ortaya çıkartılması lazım. Zira Türkiye'nin
bekasıyla önemli bir hadisedir, Sayın Bülent Arınç milletvekili
olduğu günden bu güne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
her dönemde bakanlık yapmış, Türkiye'nin bekasıyla
paralellik arz eden bir şahsiyettir, dolayısıyla onun
hakkında verilen bir suikast kararı Adalet ve Kalkınma Partisi
kadar hepimizi ilgilendirir. Ancak, bir şey söylemek istiyorum size,
aradan geçen beş yıl kırk dokuz günden sonra ne oldu biliyor
musunuz? Bununla ilgili ne dava açıldı, ne de beraat kararı
verildi veya takipsizlik kararı verildi. Dava öyle duruyor. Zira böyle bir
dava, böyle bir suikast komplosu yok, sadece ve sadece Türkiye'nin en gizli
dediğimiz bilgilerinin yer aldığı kozmik odasına bir
baskın yapmak için böyle garabet bir mesele ortaya
çıkarttınız. Türkiye ilk defa böyle bir konuyla karşı
karşıya kaldı döneminizde. Sayın Arınça Manisada
kendisine soruluyor, diyor ki: Ne oldu size suikast yapılacaktı,
mesele ne oldu? Ben de merakla bekliyorum. diyor. Böyle bir şey olur
mu? Bu ülkenin Başbakan yardımcısı beklemez, sonuca
ulaştırır. Bana suikast yapılacak, bunun sonucu nedir
beş yıl geçmiş aradan? Sayın Arınçın ben bu
kadar sabırlı olduğunu da düşünmüyorum, mutlaka Sayın
Arınç bunun olmadığını en az benim kadar da
biliyordur. En sonunda zaten Habertürk televizyonunda Sayın Arınç
diyor ki: Ben bunun bir suikast girişimi olduğunu düşünmüyorum.
Bu bir gözetlemeydi, evimin gözetlendiği ama arkasından ne
yapılmak istendiğini bilmiyorum. 8 kişi mahkemeye sevk
edilmiş, hepsi salıverilmiş, ben bunları gazeteden okudum.
Kozmik odalarda ne çıktı onu da hiç bilmiyorum. Bakın, bunu
eğer ben bir başka ülkede okusam, anlatsam Bu, bize fıkra
anlatıyor. derler, bunun ciddi bir olay olduğunu düşünmezler
asla. Bir milletvekili oturmuş kürsüde fıkra anlatıyor. derler
ama bu bir gerçek, maalesef Türkiye'nin gerçeği.
Size bir gerçekten daha bahsetmek istiyorum
bugün. Türkiyede 17 Aralıktan bugüne kadar tek bir konu konuşuluyor:
Hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık.
Bugün,
toplumda ilmiyle, şahsiyetiyle temayüz etmiş çok önemli bir bilim
adamıyla kahve içtim sabah. Kendisi de Adalet ve Kalkınma Partisinin
kurulduğu günden bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisine oy
vermiş bir şahsiyet. Lütfü Bey, biz arkamızdan hançerlendik.
dedi, emin olun. Milleti, size oy verenleri dahi bu kadar pişman ettirecek
bir duruma getirmiş bu yaptıklarınız.
Yalnız,
burada bir inhirafta bulunmak istiyorum: Birileri kasalarla dolarları,
birileri kutularla euroları taşırken, Vanda bir baba da
ölmüş oğlunun cesedini çuvalla taşıyor. Türkiye'yi
getirdiğiniz nokta bu. Bakın, birisi kasayla dolar, birisi
ayakkabı kutusuyla euro taşırken, Vanda bir baba ölen
oğlunun cesedini sırtına çuvallamış şehre
götürüyor. Bu ayıp, bence bu iktidara yeter. Daha fazla bir şeyi de
konuşmaya gerek duymuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Türkkan, konuşmasında,
Sayın Sebahat Tuncele ilişkin bir değerlendirme yaptı.
Ben, bunun, çok manidar bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum,
cevap vereceğim.
BAŞKAN
Buyurun.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, doğrusu, MHP Milletvekili Sayın Lütfü
Türkkanın biraz önce burada yapmış olduğu
değerlendirmenin, ben, çok manidar bir değerlendirme olduğunu
düşünüyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bu manidar lafı çok geçiyor bu ara!
PERVİN
BULDAN (Devamla) Sayın Türkkan, lütfen
Biz,
hiçbir zaman yaptığımız konuşmalarda ve
değerlendirmelerde, Sayın Engin Alanın cezaevinde
tutulması gerektiğini ifade eden bir söz kullanmadık ve
başından beri cezaevindeyken seçilen milletvekillerinin
çalışma yerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi olduğunu ifade etmeye çalıştık ve 8
milletvekilinin bir an önce görevlerinin
başına gelmesi gerektiğini söyledik. Hiçbir zaman Engin
Alanı bu değerlendirmenin dışında tutmadık ama
siz biraz önce yapmış olduğunuz konuşmada Engin Alan
içeride, Sebahat Tuncel neden burada oturuyor? diye bir değerlendirme
yaptınız. Biz burada bir komisyon kurduk, siz bu komisyona bir üye
bile vermediniz Sayın Türkkan. Şimdi bu değerlendirmeyi
yapmanızın bir anlamı olmadığını
düşünüyorum ve yaptığınız değerlendirmeden
dolayı Sayın Sebahat Tuncelden özür dilemeniz gerektiğini ifade
etmek istiyorum Sayın Türkkan.
Sayın
Engin Alan tabii ki burada olmalı, tabii ki görevinin başında
olmalı. Çünkü, sonuçta halkın iradesiyle seçilen bir Milletvekilidir
Sayın Engin Alan ama Sayın Sebahat Tuncel de halkın iradesiyle
seçilmiş bir Milletvekilidir ve cezaevine girmemesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, yapmış olduğunuz konuşma hepimizi
yaralamıştır ve üzmüştür. Bu konuşmanızdan
dolayı sizden bir özür beklediğimizi ifade etmek istiyorum Sayın
Türkkan.
Biz,
Sayın Sebahat Tuncel nasıl dışarıdaysa Sayın
Engin Alanın da dışarıda olması gerektiğini
düşünüyoruz ve bunun için bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
komisyon kurduk. Siz bu komisyona bir üye bile vermediniz, bu komisyonun
çalışmasına katılmadınız. Şimdi bu
değerlendirmeyi yapmanın hiçbir anlamı yoktur Sayın
Türkkan. (BDP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
yanlış bir değerlendirme var, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
zannediyorum Sayın Buldan benim konuşmamı iyi takip
edememiş, öyle düşünüyorum.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Çok iyi anladık, herkes iyi anladı.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Ama maksat polemik yaratmaksa üzerine devam edeyim ben.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Türkiyede, aynı şekilde hukukun beraber
yargıladığı -farklı suçlardan olabilir- cezaları
Yargıtayca onaylanan iki tane milletvekilinden birisi burada oturup birisi
cezaevinde oturuyorsa bunun ismi bir hukuk garabetidir.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Gelin beraber çıkaralım, bu işle ilgili
komisyon kuruldu.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Tamam, çıkaralım işte.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ya, içeridekini dışarı
çıkaracaksınız
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Cümlemin sonunda bir şey söyledim: Yanlış
algılamaya sebep olmamak adına söylüyorum, milletvekillerinin yeri
burasıdır, olması gereken de budur. dedim.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Doğru.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Bunun üzerine kalkıp bunu manidar
PERVİN
BULDAN (Iğdır) - Sebahat Tuncel burada, Engin Alan içeride.
dediniz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla)
bu manidar
sözcüğü dolar, euro içeriyor. Benim konuşmamda dolar, euro yok,
insanların özgürlüğü var, insanın çilesi var. Çile üzerinden
polemik yapmamak lazım. 70 yaşına yaklaşan Engin
Alanın orada çile doldurması bizim yüreğimizi yaralıyor,
toplumun vicdanını da yaralıyor. Sabahat Tuncelin cezası
da milletvekilliği düştükten sonra hüküm edilecekse, infaz edilecekse
gider infaz edilir. Milletvekilleriyle ilgili zaten Anayasanın 83üncü
maddesi de buna amir. Kesinlikle bununla ilgili komisyona da gerek yok. O
komisyonun altından hangi çapanoğlunu
çıkaracağınızı az çok tahmin edebiliyoruz.
Milletvekillerinin burada görev yapmasına dair Anayasanın 83üncü
maddesinin dördüncü fıkrası var, diyor ki: Hüküm verilen
milletvekillerinin hükmü milletvekilliğinin bitiminden sonra infaz edilir.
Bir başka ne komisyona ihtiyaç var ne kanuna ihtiyaç var. O komisyondan
nerelere varacağınızı az çok biliyorum. Oslonun
gereği yapılmak üzere devamlı birtakım kertikler
atılıyor, o kertiklerden birisi de o komisyondur.
Saygılar
sunuyorum; sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bir saniye, şunu oylayayım.
Barış
ve Demokrasi
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı mı istiyorsunuz?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ama önce sataşmadan dolayı söz istedim
Sayın Başkan.
BAŞKAN
O zaman buyurun.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Karar yeter sayısı istedik Sayın
Başkan; kayıtlara geçti.
BAŞKAN
Yine karar yeter sayısı arayacağım; daha oylamaya
sunmadım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bunlar daha cezaevine girmedi ki Sayın Başkan ya!
BAŞKAN
Efendim?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bunlar daha cezaevine girmedi ki, cezaevinde olan bizim
milletvekilimiz; biz bağıracağız.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, tabii siz şimdi içeridekini mi dışarıya
çıkarmaya uğraşıyorsunuz yoksa dışarıdakini
de içeri almaya uğraşıyorsunuz onu ben pek anlamış
değilim.
Tabii
bir defa sizden önce CHP sözcüsünün Siyasi cariye sözünü ben aynen kendisine
iade ediyorum. Biz hiçbir kimseden emirle, talimatla hareket eden iktidar
değiliz. Hakkın rızası için halkın
talimatlarıyla hareket eden, milletin talimatlarıyla hareket eden bir
iktidarız.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Gerçekten mi? İnanıyor musun buna?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Dolayısıyla bu sözünüzü hiç şık
bulmadım, çok ağır bir sözdür; bu sözü size aynen iade ediyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ayakkabı kutuları biriktirin. diye halk
söylüyor size, halk!
AHMET
AYDIN (Devamla) İkincisi İnternet yasasını getirdiniz.
diyor.
Değerli
arkadaşlar, şu özel hayatın gizliliğini her seferinde dilinize
pelesenk eden, kişilik haklarına saldırıyı haklı
görmeyen, hiç kimsenin haklı görmediği, haklı görmemesi gereken
bir konuyu her seferinde ifade ederken bu İnternet konusunda tam da
Anayasanın bize buyurduğu gibi düzenlemeleri yaparken niye bu kadar
rahatsız oluyorsunuz?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Onun üzerine seçim siyaseti iliştirdiniz. O
İnternetteki konuşan
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 2011de bu konuşmayı niye
yapmadınız, 2011de bu konuşmayı niye yapmadın?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen
AHMET
AYDIN (Devamla) Bir başka husus: Değerli arkadaşlar, Engin
Alan Başbakanın inadı yüzünden içerde durmuyor. Engin Alan sizin
o inadınız yüzden içeriden duruyor, kusura bakmayın.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yazık!
AHMET
AYDIN (Devamla) Birincisi, dışarıda birisini seçip
milletvekili yaptıktan sonra tutuklu olmamış, siz tutuklu birini
milletvekili yapmışsınız ve bu süreç içerisinde
yargılanmış mahkûmiyeti de kesinleşmiş.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Çünkü İnternette korkuyorsunuz, gençlerde korkuyorsunuz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sana mı soracağız kimi milletvekili
yapacağımızı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sana mı soracak bu insanlar kimin milletvekili
olacağını?
LÜTFÜ
TÜKKAN (Kocaeli) Sen oğlu hırsızlıkta yakalanan
adamı bakan
yapmışsın, onu ne yapacağız?
AHMET
AYDIN (Devamla) Biz her seferinde şunu dedik: Bizim de gönlümüz
elvermiyor, rıza göstermiyoruz. Bu manada Sayın Haberalın da
Sayın Balbayın tahliyesini alkışla biz de takdir ettik.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Hadi oradan!
AHMET
AYDIN (Devamla)
ve bu konuda yine eğer tahliye olmuşlarsa AK
PARTİ iktidarının Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yolunu sizlere rağmen açmasıyla birlikte tahliye oldular, kusura
bakmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kusura
bakmayın, biraz da doğruları söyleyin. Biraz da yapmış
olduğumuz bu güzel icraatları hiç olmazsa destek olmuyorsanız
köstekte olmayın arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Gökte yağan yağmur da sizin sayenizde
yağdı! Ya ayıp! Ayıp!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkanım
BAŞKAN
Önce Sayın Altayda sıra, sonra Sayın Halaçoğlu size.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Yok, izahata lüzum kalmadan. Şimdi, ben dikkatle dinliyorum.
Sataşma konularından konuşanları kelime sektirmeden
dinlediğim için.
SIRRI
SAKIK (Muş) Bugün biz bize konuşalım.
BAŞKAN
Bence de.
Buyurun.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri bir parlamentonun üyeleri cezaevindeyse, o parlamentonun
haklardan, özgürlüklerden ve adaletten bahsetme şansı ve hakkı
yoktur. Hep söyledim, 12 Haziran 2011de oluşan bu Parlamento defolu,
fireli ve sakat olarak göreve başlamıştır ve şu veya
bu sebeple, şu veya bu saikle, şu veya bu gelişmelerin sonucu
Sayın Aydının dediği gibi Bizim Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkına imkân veren kanunu getirdik. Siz, biz bu
Parlamentoda çıktı bunlar. Bu Parlamentonun hâlen bir üyesi
cezaevindeyse bu Parlamento demokrasi adına burada laf söyleyemez önce bunu bir söylememiz lazım ancak
Sayın Türkkanın söylediği bizim BDPyle ve iktidar partisiyle
birlikte, bu tutuklu vekil ayıbını çözecek bir formül için bir
araya gelmemizde -bizim abdestimizden şüphemiz yok- kendimiz
açısından, demokrasi açısından bir zarar, sakınca
görmedik; yeter ki Parlamentoyu bu ayıptan kurtaralım. Yani
Değişik şeyler, çapanoğlu çıkabilir. derken bizim de
içinde olduğumuz bir Komisyona dolayısıyla bize de bir nevi
sataşma gibi algıladık.
Ancak Genel Kurulun bir
şeyi daha dikkatine sunmak istiyorum. Sayın Mehmet Haberalın,
Sayın Mustafa Balbayın, Sayın Sinan Aygünün yurt
dışına çıkış yasağı var ve ben
müteaddit defalar dedim ki: 3 milletvekilinin yurt dışına
çıkış yasağı varsa bu yasağı koyanların
Türkiye Büyük Millet Meclisine bundan daha büyük bir hakaret etme
şansları yoktur. Yargının yasama organı üyesine yurt
dışı yasağı koymak gibi bir haddi olamaz. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin hem bu sayın milletvekillerinin yurt
dışı yasağı için hem de Sayın Engin Alanın
bir an önce özgürlüğüne kavuşması için el ele vermesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla)
Aksi hâlde kimse bu Parlamentoda demokrasiden, özgürlükten bahsetmesin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tur tamamlandıktan
sonra -ona göre konuşun- kimseye bir dakika yok, turu
tamamlayacağım o kadar.
Sayın Halaçoğlu,
buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, AKP Grup Başkan Vekilinin yaptığı
konuşma gerçekten enteresan. Şimdi, tutuklu olanlar suçsuzluk
karinesi altında değil midir Ahmet Bey?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Aynen öyle, doğrudur.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Öyle diyorsunuz, bakanların çocukları için de öyle
diyorsunuz veya
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yok, ben genelde, ben hukukçu olarak, doğru, öyle
diyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
buna benzer
şeyler için de ama bakın bir şey yaptınız: Demin,
Engin Alan eğer
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Mahkûm olmuş ya.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Mahkûm değildi. Milletvekili adayı olduğu
sırada mahkûm muydu, mahkûm muydu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Hayır, tutukluydu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Değildi, tutukluydu. Tutuklu, suçsuzluk karinesine göre zaten
mahkûm olmuş olsaydı Yüksek Seçim Kurulu aday yapmazdı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Onu salıverecek biz miyiz mahkeme mi, mahkeme mi biz mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Masumiyet karinesi nerede? Masumiyet karinesini niye aramıyorsunuz orada?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Eğer
suçsuzluk karinesine göre aday yapmışsa Yüksek Seçim Kurulu sizin
herhangi bir şekilde bunu suçlu olarak addetmeniz, kusura bakmayın
ama
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Biz öyle addetmedik.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ama bakın, öyle diyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hayır, hayır öyle demiyoruz. Çarpıtma
Başkan.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, bakın, aynı anlama gelecek
şekilde konuşuyorsun. Demin öyle söyledin burada.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Suçlu adamı niye aday gösteriyorsun? diyorsun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Niye aday gösteriyorsun? diyorsun. Aday
gösteririm. Suçlu olduğunu, bırakın onu, uluslararası
mahkeme bile suçlu olarak addedemez. İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesine bakın, 11inci maddesi de aynı şeyi söyler. Yani
tutuklu da olsa suçsuzdur ve gösterme hakkımız vardır.
Diğer
taraftan, bakın
MEHMET
ALTAY (Uşak) Yani tahlisine ama kim karar verecek Sayın
Başkan? Meclis mi karar verecek?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Tahliyesine mahkeme karar verecek. Çünkü,
bakın, ne diyorsunuz? Hem Orduya kumpas kuruldu. diyorsunuz, millî
orduya hem ondan sonra CDnin, en azından mahkûm edilen CDnin sahtekârlığını
kabul ediyorsunuz, ortaya koyuyorsunuz, ondan sonra da daha
konuşuyorsunuz. Yapmayın.
MEHMET
ALTAY (Uşak) Aday gösterilmesine itiraz eden yok. Tahliyesine kim karar
verecek?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - Siz 14üncü maddeyi tekrar okuyun. Burada ne diyor?
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan
haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan
kaldırmayı amaçlayan faaliyetler. Hangisini yaptı?
Siz
dağa çıkanlarla oturup konuşuyor musunuz şimdi?
Konuşuyorsunuz.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Mahkûm olmuş
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ondan sonra gelmişsin burada ahkâm kesiyorsun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, buyurun.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Başkan vekillerine bir şey sormuyorsunuz
Başkanım.
BAŞKAN
Efendim?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Bize söz vermek için...
BAŞKAN
Ben o konuşmacıyı gerçekten dinlememiştim. Ama
sataşmaları öyle nokta virgül dinliyorum ondan dolayı.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, grup başkan
vekilleri
BAŞKAN
Şimdi zaten turu tamamladıktan sonra kim kime ne derse desin bir
kelime yok yani ona göre.
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu
konuyla ilgili bizim ilkesel tutumumuz başından beri bellidir ve bu
Meclisteki tüm değerli milletvekilleri ilkesel tutumumuzu bilirler.
Yüksek
Seçim Kurulu milletvekili seçilme yeterliliği vermişse ve halk da, o
milletvekilini seçimle kendi iradesini temsil edecek bir yetkiyle buraya
göndermişse, yerinin burası olduğunu, Meclis olduğunu biz
başından beri söylüyoruz, ilk günden itibaren söylüyoruz, bugün de
aynı şeyi söylüyoruz. Ama burada ilkesel durum olmayıp güncel,
konjonktürel değerlendirmeler olunca, bu şekilde savruk
değerlendirmeler ortaya çıkıyor.
Bakın,
tutuklu vekillerle ilgili Anayasa Mahkemesinin emsal kararı olmasına
rağmen, yerel mahkemeler o vekilleri cezaevinde tutmaya devam ettiği
sürece
Burada, biz, bu cümleleri duymadık. Biz o gün de aynı
cümleleri söyledik. Engin Alanla diğer tutuklu arkadaşlarımız
arasında bir ayrım yapacak şekilde konuşma yapan tek bir
BDP milletvekili yoktur burada. Engin Alanın politik görüşünü,
geçmiş siyasi çalışmalarını, geçmiş asker
deneyimini falan hiç sevmiyoruz, hiçbir noktasında savunulacak bir yön de
bulmuyoruz ama Engin Alan milletvekili seçilmişse burada olması
gerektiğini belirtiyoruz. Bu ilkesel duruşun bir gereği olarak
da, Hatip Diclenin de gasbedilen hakkını defalarca burada ifade
ettik. Diğer siyasi partilerden bugüne kadar değerli milletvekilleri
buraya çıkıp YSKdan onay almış, mazbatasını almış
Hatip Diclenin niye cezaevinde tutulduğunu ifade ettiler mi? Böyle bir
çelişkiyi bu Mecliste, bu kürsüde tartışmak yakışmaz.
Sebahat Tuncelin içeri gitmesi değil, Engin Alanın
dışarı çıkması, Meclise dönmesi doğru olan
yaklaşımdır. BDP kişilerden bağımsız olarak
bu konuyla ilgili ilkesel tutumunu korumaya devam etmektedir.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
BAŞKAN
- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.02
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer
alan, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç ve 77
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S.Sayısı: 523)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer
alan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vural'ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Sayın Erkan
Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin;
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten ve Rize Milletvekili
Sayın Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Sayın
Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Terörle
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Sayın
milletvekilleri, 110uncu madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 110. maddesinin Tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ayaydın
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Müslim
Sarı Musa
Çam
İstanbul
İstanbul
İzmir
Diğer önergenin
imza sahipleri:
Pervin Buldan İdris
Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı Sakık Levent Tüzel Hasip Kaplan
Muş İstanbul Şırnak
Diğer önergenin
imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa
Konya Eskişehir
Yusuf
Halaçoğlu Alim
Işık Emin
Çınar
Kayseri Kütahya
Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Buldan, kim konuşacak?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Altan Tan.
BAŞKAN
Sayın Tan, buyurunuz.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının bu on iki
yıllık dönem boyunca en fazla dile getirdiği konulardan birisi,
bu duble yollarla otoyollar konusundaki çalışmaları ama ne
hikmettir ki yine bunlarla ilgili düzenlemeler, ihale şartnameleri,
kullanma şekli, tasarruf veya yap-işlet-devret modelleri her
seferinde tekrar tekrar değiştiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, biz başından beri şunu söylüyoruz: Dürüst ve
adil bir iktidarın ilk yapması gereken şey, bu Devlet İhale
Yasasını, özellikle de inşaat, yapım ve bakımla
ilgili olan maddeleri doğru düzgün, uluslararası, demokratik
ülkelerdeki standartlarda bir şekle sokmasıdır. Bunu
yapmadığı müddetçe, yapamadığı müddetçe sürekli
olarak bu iddialar, suistimaller, yolsuzluklar boynunda bir yafta olarak
kalacaktır. En son olarak da işte bu otoyollarla ilgili yapılan
düzenlemelerde, yine, bunların bir anonim şirket hâline getirilerek
satılması veya bunların bakım ve kontrolüyle ilgili
düzenlemeler çalakalem, paldır küldür bir şekilde gündeme
gelmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu otoyollar bahsi açılmışken bir büyük
yaramızı da tekrar gündeme getirmek istiyorum. Bugün, biliyorsunuz,
Türkiyenin esas hedefi Edirne Kapıkuleden başlayarak
Şırnak Habura kadar öncelikle birinci etap olarak bütün bu otoyolun
bitirilmesi ve Türkiyenin hem Avrupaya hem de Orta Doğuya açılan
en büyük ihracat kapılarının olduğu bu bölgede,
otoyollarının bitirilmesiydi ama ne yazık ki özellikle
Ulukışla-Niğde-Ankara bağlantısı
yıllardır bitirilemedi. Yani bir nefes borusu düşünün, bu nefes
borusunun ortasındaki bir kesim yok. Bir de bu nefes borusunun veya yemek
borusunun baş kısmı da yok. Urfadan Habura kadar olan
kısım da yok. Defalarca buradan sorduk, bir: Bu otoyolların,
Ulukışladan Ankaraya kadar olan kısmı senelerdir niye
bitirilemiyor? Çok klasik cevaplar, işte ödenek, proje, efendim istihkak,
vesaire, vesaire. Bunları bir yana bırakın, bu on iki sene
zarfında bu kadar iş yapılmışken, her seferinde de
bunları söylüyorken, sizler söylüyorken doğru düzgün bir izahatta
bulunun. Bu Ulukışla ile Ankara arası niye bitmedi? Birinci
fasıl bu.
İşte
biliyorsunuz, son dönemde nakliyeciler büyük grevlere gittiler.
Antalyanın, Mersinin, Adananın, özellikle Çukurovanın bütün
bağlantısı bu yol üzerinde. Tabii, Antalyanın yine ülkenin
doğusuna doğru giden arterlerinde yine aynı
kısımları kullanılıyor ama esas kesim,
Mersin-Adana-Antep-Urfa hattının gelip de Ankaraya, İstanbula,
Karadenize, ülkenin diğer yönlerine bağlandığı esas
ana arter, damar, kanal bu. Ama senelerdir, maalesef bu
Ulukışla-Ankara arası da faaliyete giremedi.
Bir
diğer konu, en önemli konulardan birisi, Urfa-Habur
bağlantısı. Bunun projesiyle ilgili burada, bütçe
konuşmaları sırasında ayrıntılı bir
şekilde sizlere izah verdim. Bütün millet ayağa kalkmasına
rağmen, feryat figan etmesine rağmen ve o zaman işte
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Bey henüz
görevdeydi, o da gelip on dakika burada ayakta bize izahat vermesine
rağmen niye mevcut yola paralel, otoban standardında bir İpek
Yolu Projesiyle beraber ikinci bir proje hazırlanıyor? Niye bundan,
Diyarbakırın, Batmanın, Siirtin, Siverekin, Bismilin
istifade edebileceği şekilde kuzeye doğru bir hat
yapılmıyor? Bugüne kadar aradan iki buçuk ay geçti, yine bize en ufak
bir bilgi verilmedi.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin şu an en fazla ihracatı Almanyaya 13
milyar dolar ama Kürdistan bölgesine 12 milyar dolar; bu resmî rakam. Burada
bir otoyol yok ve mevcut duble yolun Silopi kısmında henüz sıcak
asfalt yok; dert çok. Cevap bekliyoruz
Cevap bekliyoruz
Cevap bekliyoruz
Saygılar
sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tan.
Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; önergemizle, görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
110uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
teklif ediyoruz. Gerekçemiz ise, otoyolların ve tesislerin
değerlendirilmesiyle ilgili öngörülen özelleştirme modelini uygun
görmüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, deniz bitti. Bu, Hükûmetin 2014 yılı programı.
Bunda yatırımlara baktığınız zaman -bundan bir
önceki maddeyle de ilgili- ulaştırma için ayrılan merkezî
yönetim bütçe kaynağını iyi değerlendirmek lazım. 2012
yılı gerçekleşmesi 11,9 milyar Türk lirası, 2013
yılı gerçekleşme tahmini 14,1 milyar Türk lirası ama 2014
yılı hedefi 7,8 milyar Türk lirası. Bu, artık, bütçenin
yatırım açısından sıkıntıya girmeye
başladığını, fevkalade zorlukların ortaya
çıkmaya başladığını açık bir şekilde
gösteriyor. Tabii, bir yıl 14
milyar TL yatırım yaparsınız, ertesi yıl bunu 7ye düşürürseniz,
sizin öngörünüz, sizin ileriye doğru projeksiyonunuz, neyiniz varsa hiçbir
anlamı olmadığı gayet net ve açık bir şekilde
ortaya çıkıyor.
Ekonomik
gidişat ortada. Çözüm süreci ekonomiden daha önemliymiş.
Kalkınma Bakanına buradan söyledik; havuzdaki adamlar -doğruysa-
millete küfrediyor, hiç sıkıntınız yok, o bize
kızıyor. Milletten, Türk milletinden oy alıyorsun, Türk
milletine küfredenlere bir şey demeyeceksin ama bize kızacaksın
bunu dile getirdiğimiz için. Bizim konuşma metnimizin içinde iltifat
var, nezaket var. Böyle abuk sabuk cevaplar vermenin hiçbir anlamı, hiçbir
manası da yok. Ne diyor? Ekonomik gidişat ortada diyoruz. Çözüm
süreci neymiş? Ekonomiden önemliymiş. Çözüm sürecini kiminle
götürüyorsun? PKKyla götürüyorsun; ekonomiyi milletle götürüyorsun. Olaya
AKPnin bakış tarzı çok net ve açık. PKKyla götürmüyoruz
çözüm sürecini. diyen bir AKPli arkadaş var mı? O da yok. Paralel
devlet çözüm sürecine karşıymış. Allahtan korkun, paralel
devlet diye cemaati mi kastediyorsunuz, başka bir grubu mu
kastediyorsunuz, kimi kastediyorsanız söyleyin. Yıllardır onunla
berabersiniz, onların çözüm süreci için yaptıkları ne, o da
meydanda. Niye dosdoğru konuşmuyorsunuz? O zaman, söylediğinizin
içinde, muhtevada bana göre riya var demektir. Bunun böyle olduğu da -ne
yapıyor- açık bir şekilde gözüküyor.
Şimdi,
enflasyon artıyor, büyüme azalıyor, daha şubat ayındayız,
şimdiden revizyona başlıyorsunuz. Nasıl bir revizyona
başlıyorsunuz? Enflasyon artıyor, enflasyon artınca bu
fakir fukaraya vurur, zengine vurmaz. Peki, başka ne? Büyüme de
düşüyor, revizede geri çekeceksiniz, öyle gözüküyor. Hatta, şimdiden
revizyon yapacaksınız ama mart sonunu beklemeye
çalışıyorsunuz seçimleri geçirelim, milleti kandıralım
diye. O zaman ne olacak? Yaptığınız uygulamalar yine fakir
fukaraya, yoksula vuracak. Zaten yapılan çalışmalar da yoksulun
-gıdada özellikle- durumunun çok kötüleştiğini -ne yapıyor-
gösteriyor.
Biraz önce enerjiden
bahsedildi. Siz, onu, Hükûmet olarak, ileriye doğru sübvansiyonla
karşılamak üzere zaten yetki aldınız. Sayın
Babacanın ifadesiyle BOTAŞtaki -neyi- yüzde 20 yapılacak
zammı. diyor. O söylemiyor da yüzde 20yi bulacak. Fakat BOTAŞtaki
enerji maliyetlerini sineye çektik. diyor. Kimin maliyetini kime sineye
çekiyorsun? Korkuyorsun zam yapmaktan. Ekonominin gereği bu ise, 30
Marttan önce zam yapmaktan ödünüz -ne yapıyor- kopuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Ben şimdilik bu kadar vakitte konuşmamı
tamamlıyorum. Önergemize destek bekliyorum.
Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Sayın Çetin,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İmzası olmayan
arkadaşlar sonra tamamlasınlar.
Buyurunuz.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, görüşülmekte olan kanun tasarısının, torba
kanun tasarısının 110uncu maddesinde, 6001 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 29uncu maddesinde değişiklik
yapılıyor. Çok masumane gibi gözüküyor. Gerçekten masumane göstermek
için de ne yazık ki Ulaştırma Bakanı
Yerinde yok, konuyla
ilgisi olmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Hükûmet
adına burada.
Değerli
arkadaşlar, bu madde otoyolların işletme hakkının
devredilmesini imtiyaz kapsamından çıkarmakta ve yapılan
sözleşmelerin özel hukuka tabi olacağını belirtmektedir.
Bu, Anayasaya aykırı bir uygulamadır çünkü söz konusu olan bir
devir sözleşmesidir, söz konusu olan kamu hizmetidir. Kamu hizmeti de
ancak ve ancak imtiyaz sözleşmeleriyle devredilebilir. Sözleşmenin
adını değiştirmiş olmanız özünü
değiştirme anlamına gelmez.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz bundan birkaç ay önce Koç-UEM-Ülker
ortaklığının köprü ve otoyollar ihalesini 5,7 milyar dolara
almasından sonra Başbakan o günlerde 5,7 milyar dolara bu ihaleyi
teslim edersek vatan haini oluruz. demişti. Şimdi, bu tasarıdan
ve bu düzenlemeden anlıyorum ki Başbakan konuyu karartıyor çok
açıkça.
Esasında,
5,7 milyar dolara ucuz gitti. anlamında mesaj veriyor ama gerçek söylemi
gizliyor. Gizlediği şu: Biraz evvel söylediğim kamu hizmeti sunan
kurumların devri, imtiyaz hakkı korunarak, imtiyazı kamuda kalma
koşuluyla devredilebilir. Siz eğer imtiyaz hakkını ortadan
kaldırırsanız ve bunu da mülkiyet devri şekline sokmak için
özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket kurar, Bu anonim şirket
de son hisse satılıncaya kadar görevini yapacak. derseniz, bu bir
mülkiyet devridir. Kamu hizmetinin mülkiyet devri söz konusu olamaz.
Köprülerin, yolların, vatandaş tarafından
kullanıldığı açıktır. Bu bir yol
hakkıdır. Yol hakkı kutsal bir haktır. Burada mülkiyet
devrini gerçekleştirdiğinizde vatandaşın geçiş
hakkını şahıslara teslim etmiş olursunuz, holdinglere
teslim etmiş olursunuz, havuzunuza para akıtan müteahhitlere teslim
etmiş olursunuz ki buna hakkınız ve yetkiniz yok. Bu Anayasaya
aykırı hükmün mutlak düzeleceğini umuyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten kurduğunuz şirket ibret verici bir
şirket. Devlet bünyesinde, kamu bünyesinde bir şirket kurduk. E
kuruyorsunuz, köprüdeki geçiş paralarını, biletleri şirket
toplayacak. Peki, köprülerin, otoyolların gelirleri ona akacak.
Bakımını kim yapacak yaptığınız düzenlemede?
Kamu yapacak, Karayolları yapacak. Yani Türkiyede belki en köklü, en eski
kurumlardan biri, belki görevini en iyi yapan kurumlardan biri olan
Karayolları bir tek para toplama işini yapamıyor da o
hakkı, mülkiyet devri olacak şekilde şirkete devrediyorsunuz.
Bu, doğrudan doğruya Karayollarının otoyolların
üzerlerindeki tesislerine ve köprülere göz koymaktır, bunu da havuza para
akıtan müteahhitlere aktarmak için 5,7 milyara verirsek vatan haini
oluruz. söyleminin altına gizleyerek bu satışı
gerçekleştirmektir.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten eğer bunu özel hukuk hükümlerine tabi
özelleştirirseniz tahkim yolu açık kalır. Geçmişte Uzanlara
yapılan satıştan bu memleket çok çekti, uluslararası
tahkimle uğraştı. Şimdi, eğer imtiyaz hakkı
kamuda kalırsa ben vatandaş olarak bir zarar görürsem tazmin etmek
için dava hakkım var ama imtiyaz hakkını kaldırır
mülkiyet devrederseniz sadece zararımı isteme hakkım olabilir.
Böyle bir satışı yapmaya hiç kimsenin hakkı ve yetkisi
yoktur, Başbakanın da yoktur, AKPnin de yoktur, buraya gelemedi,
sevgili dostum, arkadaşım Sayın Bakan, onun da hakkı ve
yetkisi olamaz. Bu hükmün, bu düzenlemenin mutlaka çıkması gerekir.
Bu
konunun önemine iki muhalefet partisinin de gruplarının dikkatini
çekiyor, bu maddenin düzenlemenin dışına
alınmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Mahiyeti
aynı önergeleri oylarınıza sunuyorum
İZZET
ÇETİN (Ankara) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Tamam, arayacağım.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.36
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.51
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
110uncu madde üzerindeki,
maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin üç önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Arkadaşlar, sayar
mısınız?
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Karar yeter sayısı
vardır.
524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
110uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 111de üç adet
önerge vardır. Sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı kanun teklifinin 111inci maddesi ile 6015 sayılı
Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanuna
yapılması öngörülen ek maddenin ikinci fıkrasında yer alan
Devlet Destekleri Bilgi Sistemine aktarırlar ibaresinden sonra gelmek
üzere Bu bilgiler üç aylık periyotlar halinde Resmi Gazete
aracılığıyla kamuoyuna duyurulur. cümlesinin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel
Muş İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 111 inci
maddesinde geçen Bu tarihi birer yıllık sürelerle iki defa
ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Alim Işık Emin Çınar Mehmet Günal
Kütahya Kastamonu Antalya
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 111. maddesindeki 31.12.2014 tarihinin
30.06.2014 tarihine çekilerek madde sonundaki Bu tarihi birer
yıllık sürelerle iki defa ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
ifadesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek Akagün Yılmaz
Manisa Uşak
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP
SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 111inci
maddesinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Şimdi,
bir torba yasayı bitiriyoruz bugün inşallah ama hiç merak etmeyin
Plan ve Bütçede ikinci bir torba yasa geliyor. Yine, 15 maddeyle
başladık, şu anda 47 ya da 50nci maddedeyiz. Herhâlde esas
komisyonda bu tamamlanıncaya kadar 70-80 maddeyi bulur. Yine, böyle 30-40
ayrı kanunda ya da kanun hükmünde kararnamede değişikliklerle buraya
huzurlarınıza gelir.
Verdiğimiz önergenin
sebebi, 111inci maddede 6015 sayılı Devlet Desteklerinin
İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanunda bir ilave madde konuyor.
Nedir bu maddenin içeriği? Bu maddenin içeriği şu: Biliyorsunuz,
teşvikler var, destekler var ve bunu da çok farklı kurumlar
aracılığıyla teşebbüslere veriyoruz. Burada, bu
maddede diyoruz ki: Bunu, Hazine Müsteşarlığında bir veri
tabanı oluşturalım, bu dağınıklığı
giderelim ve bu destek ve teşvikleri bir çatı altında
toplayalım, buradan izleyelim, buradan denetleyelim. İyi, güzel,
buraya kadar güzel. Bugüne kadar aklınız neredeydi, şimdi mi
aklınız başınıza geldi? Onu rezerv koyuyorum bir
kenara.
Burada
diyor ki: İzlemeyle ilgili yönetmelikler üç ay içerisinde yürürlüğe
girsin ancak denetlemeyle ilgili ve bildirimle ilgili yönetmelikler de
30/12/2014 tarihine kadar yürürlüğe girsin. Biz de diyoruz: Hayır,
bunu kısaltalım, bu süreyi. Özellikle 30/12 tarihini 30/6 tarihine
çekelim, zaten gecikilmiş bir mesele bu, geç alınmış bir
karar, geç yapılmış bir düzenleme, bunu daha fazla ötelemenin
hiçbir gereği yok. Niçin bunu istiyoruz? Çok değişik
arızalar çıkartıyor bu, başımıza çok işler
açıyor. Bu iş -biliyorsunuz- bir anlamda siz bu teşebbüslere mali
destek sağlıyorsunuz, işin içinde para var. 26 ayrı kurumla
bu işi yapıyorsunuz. Bakın, Ekonomi
Bakanlığının Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye
Genel Müdürlüğü de bu işi yapıyor, Ekonomi
Bakanlığının İhracat Genel Müdürlüğü de ya da
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu
işi yapıyor ama buna bağlı olarak Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığı da. Bunu
çoğaltabiliriz, Ulaştırma Bakanlığı, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığı vesaire vesaire. 26 kurum,
ayrı ayrı, bu destekleri, teşvikleri veriyor, izlemeleri
yapıyor, denetlemeleri yapıyor. Bunları bir an önce bir
çatı altına toplamamız lazım. Niçin? Bu konuda,
bunların
Bu meseleler yolsuzluklara açık meseleler.
Bakınız,
geçen haziran ayında, 2013 yılının Haziran ayında,
yine böyle bir torba yasa görüşmeleri sırasında bir kanun geçti.
Neydi o kanun? Tarımsal desteklemelerle ilgili
2006 yılından bu
yana, 2006 yılı önemlidir tarım sektöründe çünkü Tarım
Kanunu çıkmıştı, önemli bir kanundu. O günden bugüne,
tarımsal desteklerde belirli yolsuzluk yapılmıştı. Ne
yapılmıştı? Tarımsal üretim yapan çiftçi sahte belge
düzenlemiş ya da ürününü sattığı firma sahte belge
düzenlemiş, gelmiş, haklı olarak destek talebinde bulunmuş
ama düzenlediği evrakların sahte olduğu
anlaşılınca bu insanlara bu destekleme primleri ya da
teşvikler verilmemiş ve biz geriye dönük bir düzenleme yaptık
-haklıdır haksızdır- bu mağduriyetleri gidermek için
102 trilyon lirayı devletin hazinesinden verdik. Yazıktır,
günahtır. O verilen 102 trilyon lira haklı mıydı,
haksız mıydı; hâlâ, bugün, benim vicdanım rahat değil.
Farklı kurumlar çatısı altında farklı teşvikler,
farklı destekler, mükerrer birtakım ödemeler
Bu, yazıktır,
günahtır, tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır,
topladığımız vergilerden Türkiye ekonomisi
kalkınsın diye özel teşebbüse verdiğimiz teşviklerdir,
desteklerdir. Bunun bu şekilde zapturapt altına alınması
lazım ve bir an önce düzenlenecek olan yönetmeliklerin de yürürlüğe
girmesi lazım.
Önergemize
destek vereceğinizi umut ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 111 inci
maddesinde geçen Bu tarihi birer yıllık sürelerle iki defa
ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, buyurunuz.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
önergeyle görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 111inci maddesinde geçen Bu tarihi birer
yıllık sürelerle iki defa ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. cümlesinin
madde metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Gerekçemiz
şu: Yönetmeliklerin çıkarılması için öngörülen sürelerin
birer yıllık süre ile iki defa ertelenmesi konusunda Bakanlar
Kuruluna verilen yetki maddeyi anlamsızlaştırıyor, hiçbir
anlamı yok. Uygulama tarihi bize göre net olarak belirli olmalı.
Şimdi, 2010
yılında Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesine
İlişkin Kanuna ek madde ilave ediliyor. Bu madde ile
Ben, bu kanun
tasarısı Plan Bütçe Komisyonunda görüşülürken, daha
doğrusu, kanun tasarı hâlinde Plan Bütçe Komisyonunda 2010
yılında görüşülürken o Komisyonun üyesiydim ve bulundum.
Eğer, bugün bunu buraya getiriyor ve bunu erteliyor iseniz -o günden
bugüne zaten ertelediniz- ben Sayın Babacanın o günkü söylediklerini
AKP Grubunun tutanaklardan okumasını tavsiye ediyorum. Ben
utanırım şahsen!
Bunu, defalarca ileri,
defalarca ileri
O gün Avrupa Birliği istiyor diye ne yapıyordunuz?
Yapıyordunuz. Yapılması mümkün olmayan bir şeyi mi
erteliyorsunuz, yoksa yapacaktınız, işin içinde başka bir
hinlik var, onu göstermek mi istemiyorsunuz? Beceriksiz misiniz, kabiliyetsiz
misiniz, 2010 yılından beri bu.
Şimdi, Buraya bu
maddeyi biz koyuyoruz, iki yıl ertelenmesinde Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesin, şimdi olsun. diyorsunuz. Bunun zaten böyle olması
lazım. Bunu değerlendirirken şunu ifade etmek istiyorum: AKPde
gerek kanun yapımında gerekse işin sistematiğe
bağlanmasında bir ahenk yok. Önüme ne gelirse, hangi tasarıda
gelirse, hangi torbada gelirse ben bunu yapabilir miyim, yapamaz
mıyım, gerekli mi, gereksiz mi
Şimdi, bu yetkiyi
versek, iki yıl daha erteleseniz, sonra ne olacak, ne yapmayı
düşürüyorsunuz?
Havuz problemini soruyoruz
-Sayın Başbakan Yardımcısı burada- o havuzda
konuşulanlar, millete küfredenler doğru mu değil mi,
araştırdınız mı? Allah rızası için bir kere
sordunuz mu? Bu devleti siz yönetiyorsunuz, bu millete küfrediliyorsa size de
küfrediliyor demektir. Nasıl bunu içselleştiriyorsunuz?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Vekilim, bize konuşun bize.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Karşınızda biz var.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Sayın Başbakan Yardımcısı Genel Kurul
üyesi.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Genel Kurula konuşursanız
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Sizi hiç ilgilendirmez. Ben size gayet açık soruyorum, siz
bunun doğru olup olmadığını biliyor musunuz?
Diğer bakanlara da sordum, öğrenmek istiyorum tutumunuzu. Yalansa
Yalan. deyin, millet onu öğrenmek istiyor, söyleyin.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Vekil, o, temizlerden.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Şimdi, nereden bakarsanız bakın, eğer bu
millete küfrü içinize sindiriyorsanız, bu milletten
aldığınız meşruiyetin bir anlamı yok sizin
açınızdan. Böyle bir şey olabilir mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Kim, nerede küfretmiş, bana bir söyler misiniz?
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Hiç duymadın mı Sayın Vekil? Duymadın mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Söyler misin, bir duyayım. Sen söyle.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Her tarafta dolaşıyor, duymadın mı? Havuzdakiler,
havuzdakiler.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Kim ne kötü söz söylemişse
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Yalan mı doğru mu? diye soruyoruz. Biliyor musun?
diye soruyoruz. İçine sindiriyor
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Sor, ona sor.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Ona sordum zaten, ona sordum.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Kim bu millete küfretmiş, nerede? Allah Allah!
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Sizin arkadaşlar Bize söyleyin. dedi; al, size de
söylüyorum, nasıl içinize sindiriyorsunuz? Doğru mu yanlış
mı? diye soruyorum, yetkili burada.
Dün anlattım havuz
problemini, eskiden alttan boşalırdı, şimdi
boşalmıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu millete saygı
duymanız lazım, bu milleti siz idare ediyorsanız bu idare
ettiğiniz millete edilen küfre de karşı çıkmanız lazım
eğer o söylenilenler doğru değilse. O söylenilenlerin
doğru, yanlış olduğunu bulmak sizin göreviniz.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sarı sayılı kanun teklifinin 111inci maddesi ile 6015
sayılı Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında
Kanuna yapılması öngörülen ek maddenin ikinci fıkrasında
yer alan Devlet Destekleri Bilgi Sistemine aktarırlar ibaresinden sonra
gelmek üzere Bu bilgiler üç aylık periyotlar halinde Resmi Gazete
aracılığıyla kamuoyuna duyurulur. cümlesinin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, sizleri de selamlıyorum.
Biraz
önce burada milletvekillerinin bir tartışması oldu, tutuklu
milletvekilleriyle ilgili. Aslında bir yanlış
tartışmanın içerisindeyiz. Yani burada Parlamento eğer
gerçekten milletvekillerinin hukukunu koruyacaksa, sadece sahibi olanlar
birbirini kollayıp, koruyacaksa, bunun adına hukuk demeyiz. Birçok
milletvekili arkadaşımız, evet, uzun süre cezaevinde
kaldılar, Anayasa Mahkemesinin kararı sonrası özgürlüklerine
kavuştular. Yani gecikmiş bir adalet. Ama beş yıla
yakın bir süre içerisinde, belediye başkanlarımız var,
onlar içeride, halkın iradesiyle seçildiler. Batman Belediye
Başkanımız milletvekillerinden daha fazla oy alarak, ama hâlâ
içeride.
Eğer
biz gerçekten bütün herkesin sığınabileceği bir hukuk
istiyorsak, yeni bir anayasal düzenleme istiyorsak, herkesi kapsayabilmelidir.
Sahipleri olanlar, sırtı kalın olanlar
Evet, burada
milletvekilleri bir dayanışma içerisinde milletvekillerinin hukukunu
koruyorlar. Peki, diğer arkadaşlarımızın hukukunu kim
koruyacak? Burada büyük bir yanlışlık içerisinde olduğumuzu
düşünüyoruz ve onun için, hepimizin, bu konuda, herkesin
sığınabileceği bir hukuk, bir anayasal düzenlemeye
ihtiyacımız var.
Sevgili
arkadaşlar, aslında bu Parlamento miadını doldurdu. Bu
tartışmalardan, bu konuşmalardan, son bir aydır görüyoruz,
artık bir erken seçime doğru hızlı adımlarla
ilerlediğimizi görüyoruz. Bu Parlamento acilen bunu yapmalıdır,
bu Parlamento bu torba yasalarından bir an önce vazgeçmelidir.
Havanın bu kadar kurşun gibi ağır olduğu, her gün bu
kadar kavgaların buralarda hayat bulduğu bir alanda, bir Parlamentoda
yasal düzenlemeler yapamazsınız.
Siz
ne yapmalısınız? Alelacele bir konsensüs
sağlanmalıdır. Yani yolsuzluklar yargının işidir
ama bu Parlamento yeniden bir güven tazelemek zorundadır. Ne
yapmalısınız? Mevcut olan Siyasi Partiler Yasası ve Seçim
Kanununu derhâl değiştirmelisiniz, yüzde 10luk barajı derhâl
ortadan kaldırmalısınız, hazine barajını derhâl
ortadan kaldırmalısınız ve siz halka gideceksiniz, yeni bir
parlamento oluşacaktır.
Bakın,
yıl 1987, rahmetli Özal Başbakan. O dönemde siyasi parti
aktörlerinden birçoğu siyaset yasağındaydı ve bir re ferandum yapıldı 6 Eylülde.
Sandıklar açılmadan Rahmetli Özal çıktı, bir açıklama
yaptı: Erken seçime gidiyoruz. Şimdi bizim de iktidara
çağrımızdır: Türkiye bu süreci eğer kazasız,
belasız bir şekilde atlatmak istiyorsa, gerçekten bu Parlamento
hukukun ve huzurun ülkesini yaratacaksa derhâl çıkıp bir erken seçim
kararını siz de 30 Mart akşamı alacaksınız.
Eminim ki halkımız bu konuda mesajı size verecektir.
Parlamentonun
yeniden güven tazelemesi için erken bir seçim kaçınılmazdır.
Daha önce Halkların Demokratik Partisi bu konuda çağrı
yapmıştı, biz de buna inanıyoruz. Türkiyenin buna
ihtiyacı vardır. Bu tabloyla burada siyaset
yapılmayacağını en çok AKPli arkadaşlarımız
görmelidirler. Çünkü, her buraya çıkan yolsuzluk ve hukuksuzluklardan
bahsediyor ve bunun yolu da halka gitmektir. Yani yolsuzlukların biz
sandıkta aklanacağını söylemiyoruz, yolsuzluklar
yargının işidir ama Parlamentonun yeniden kan tazelemesi de
sandığın işidir, halkın işidir. Bu konuda biz
hazır olduğumuzu söylüyoruz ve bu Siyasi Partiler Yasası ve
Seçim Kanunu derhâl değiştirip yeni bir erken seçime gidip Türkiyeyi
ancak bu kaostan, bu yaşanan sıkıntılardan bu
koşullarda kotarabileceğimizi umut ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
112de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
112 inci maddesinin eki (4) sayılı listede yer alan
"Sosyolog" için ihdas edilen ve "500" olarak belirlenen
serbest ve toplam kadro sayısının "700" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim
Işık Emin
Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu Mehmet Günal Kemalettin
Yılmaz
Antalya Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 112'nci
maddesine ekli 4 sayılı listede yer alan sosyolog kadrolarına
ilişkin "500" ibarelerinin "1000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Süleyman
Çelebi Musa
Çam
Ankara İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
112 inci maddesine aşağıda yer alan fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Necdet
Ünüvar
Kayseri İstanbul Adana
Yılmaz Tunç Tülay
Kaynarca Salih
Koca
Bartın İstanbul Eskişehir
İdris Şahin Oya Eronat Bayram
Özçelik
Çankırı Diyarbakır Burdur
"190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin
kurumlara ait bölümleri ile diğer ilgili mevzuatta yer alan Programcı
ve Çözümleyici unvanlı kadroların sınıfı Teknik
Hizmetler Sınıfı olarak değiştirilmiştir."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılıyoruz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657
sayılı Devlet Memurları Kanunu açısından
unvanları teknik hizmetler sınıfına dahil edilen
Programcı ve Çözümleyicilerin, 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile diğer mevzuatta Genel İdare Hizmetleri olan hizmet
sınıflarının Teknik Hizmetler Sınıfı olarak
değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 112'nci
maddesine ekli 4 sayılı listede yer alan sosyolog kadrolarına
ilişkin "500" ibarelerinin "1000" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu önerge ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının almakta olduğu 500 sosyolog kadrosunun
bine çıkarılmasını teklif ediyoruz. Hükûmetin sosyolojinin,
sosyologların önemini fark etmiş olmasını önemsiyorum ama
ihdas edilmek istenen 500 kadro sayısı son derece yetersizdir. Bu
sayının bine çıkarılması çok daha uygun
olacaktır. O nedenle, Sayın Bakanın Önergeye
katılmıyoruz. yönündeki değerlendirmesini bir kez daha
değerlendirmek üzere kendisini düşünmeye davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, küreselleşme çağındayız.
Küreselleşme, sınıfları kitlelere, kitleleri de sessiz
çoğunluğa dönüştüren bir süreçtir. Küreselleşmenin
hayatı kolaylaştıran yanları vardır. Yine
küreselleşme dediğimiz, bunu tetikleyen süreç olan bilgi ve
iletişim teknolojilerindeki gelişmenin yereli küresele
taşıyan, toplumları birbirine yaklaştıran,
çeşitli toplumlara mensup bireyler arasındaki
sınırları kaldıran, bireyleri birbirlerine
yaklaştıran ve toplumsaldaki bağların çözülmesine yol açan
etkileri vardır. Küreselleşme dediğimiz kavram sadece mallarla
sermayenin coğrafi sınır tanımaksızın
dolaşması değil, kültürler arasındaki, toplumlar
arasındaki, bireyler arasındaki sınırların da
kalkmasıdır. Böyle bir sürecin içerisindeyiz. Böyle bir süreç tüm
toplumları etkiliyor. Toplumsal dediğimiz kavram, toplum
dediğimiz kavram bu etkilenmeden payını alıyor ve
sınırlar ne kadar kalkarsa toplumlar, bireyler birbirlerine ne kadar
yaklaşırsa toplumsal da o kadar çözülmeye başlıyor.
Artık ulusal ekonomilerin menfaatleri, yararları yanında en az
onun kadar bireyin, insanın menfaatleri ve yararları da öne
çıkmış durumda.
Küreselleşmenin
topluma, toplumsala yaptığı bu etki hayatımıza,
toplumumuza çok büyük ölçüde yansıyor; bunun etkilerini yaşıyoruz.
Artık bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelmiş olduğu
seviye, sınıflar arasındaki farklılıkları,
sınıflar arasındaki katı duvarları
kaldırmış durumda. Artık tek tek bir avukat, bir doktor,
bir esnaf, bir işçi, bir fabrika çalışanı, bir büro
çalışanı, bir sanayici dediğimiz kişiler bir
sınıfa mensup değil, artık bunların hepsi birlikte bir
kitleyi oluşturuyor.
Eskiden
sınıflar vardı. Sosyal sınıflar arasındaki
farklılıklar sınıf çatışmalarını
yaratıyordu ve sınıf çatışmalarından toplum
doğuyordu. Bugün sosyal sınıflar dediğimiz kavram o kadar
güçlü değil. Sınıflar arasındaki
farklılıkların azalması, geçişkenliğin
artması sınıflar arasındaki çatışmayı da
kaldırmış durumda. Artık televizyon ve İnternetin
karşısında pasif konumda duran bireyler var ve bunlar bir
sınıfın ötesinde bir kitleye dönüşmüş durumda.
Kitlenin ötesinde bunları sessiz çoğunluk olarak
isimlendirebiliriz. İşte, bu sessiz çoğunluğun ne
düşündüğü, ne yaptığı demokrasilerin en büyük
sorunudur.
Kalabalıkları,
kitleleri topluma dönüştüren siyasettir. İşte,
kalabalıklarla, kitlelerle siyaset arasındaki bu süreci izleyecek
olan da sosyolojidir, sosyologlardır.
İlk
kez, Türkiyede Haziran 2013te yaşadığımız Gezi
olayları bize sosyolojinin ve sosyologların önemini
göstermiştir. Sosyologlar olmadan bu kitlesel olayları analiz
edemeyeceğimiz ortaya çıkmıştır, sosyologlara kulak
vermenin gerekli olduğu ortaya çıkmıştır. Evet, o
nedenle sosyologları önemsiyoruz, sosyolojiyi önemsiyoruz. Sorunları
çözebilmek için, sosyal sorunları çözebilmek için yönetimlerin
sosyologlara kulak vermesi gerektiğini düşünüyoruz.
O
nedenle, sayın milletvekilleri, hepinize bu önergeyle ilgili bir kez daha
düşünmenizi öneriyorum. Yaptığımız, 500 sosyolog
kadrosunun bine çıkarılmasıdır, bir mütevazı
adımdır, bütçeler bu kadar kadro artışını
karşılayabilecek düzeydedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Önergemizi takdirinize sunuyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
112 inci maddesinin eki (4) sayılı listede yer alan Sosyolog için
ihdas edilen ve 500 olarak belirlenen serbest ve toplam kadro
sayısının 700 şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kemalettin Yılmaz
(Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 112nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
İlgili
madde ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına sosyal
çalışmacı, psikolog, çocuk gelişimcisi, sosyolog ve
öğretmen kadrolarının ihdası istenmektedir. Buna bir
itirazımız yoktur. Zaten Bakanlığın bütün
kurumlarında çok sık şekilde personel
sıkıntısından kaynaklanan olumsuzluklar ve hizmet
aksamaları basın kuruluşlarına da zaman zaman
yansıyor. Binlerce sosyolog, psikolog, hatta sosyal
çalışmacı, çocuk gelişimcisi ve öğretmen işsiz
gezerken atanacak olan 2.162 kişi ne Bakanlığın sorununu
çözecektir ne de bu mesleklerden istihdam edilecek
insanlarımızın sorununu çözecektir.
Ülkede
en büyük sosyal yara olan işsizlikle de mücadele etmesi gereken kurum,
mutlaka akılcı bir istihdam politikası geliştirerek bütün
bakanlık kurumlarında, kuruluşlarında temizlik ve yemek
işinden tutan da temel kadrolar olan sosyolog, psikolog ihtiyacına
kadar bütün personel ihtiyacını acilen gidermelidir. Zira, hizmet
aksamaları telafisi mümkün olmayan olaylara, yaralara sebep
olmaktadır. En yakınımızda, seçim bölgem olan Afyonda,
geçtiğimiz günlerde, yurtta kalan ve yurt gözetimine verilen kız
çocuklarını fuhuş ve madde
bağımlılığına sürükleyenlerle ilgili bir
operasyon gerçekleştirildi, bu basına da yansıdı. Konuyla
ilgili, il müdürümüzün açıklaması dehşet verici, ancak ilimizin
Valisinin açıklaması ise her zamanki gibi sorumsuzluk örneği bir
açıklama. İl müdürümüz, yapılan fuhuş operasyonunun kurumda
çalışanlarla alakasının olmadığını
söylüyor, ancak mağdurelerin ifadelerinde göze çarpan husus, temizlik ve
yemek şirketinin taşeron personelinin kız çocuklarına taciz
ve ahlaksız teklifleri; ifadelerinde yer alıyor.
Sayın müdür göreve geldiği bir yıl içinde
30 kişinin tutuklandığını belirtiyor; olaya adı
karışan kız çocuklarının ise madde bağımlısı
olduğunu, kolluk kuvvetleri vasıtasıyla koruma altına
alınan kız çocukları olduğunu, yurttan kaçarak tekrar bu
olayların mağdureleri olmaya devam ettiklerini söylüyor.
Sayın Bakan, sizin il müdürünüz
kolluk kuvvetlerinin getirdiği bu kızların kendilerine emanet
olduğunu unutuyor galiba. Yurtta sürekli kalan çocuk da olsa kolluk
kuvvetlerinin korumasında olan çocuklar da olsa onları korumak
devletin birinci vazifesidir. Bağımlılıklarıyla
gerekli tedaviyi yapmak, yaptırmak en önemli göreviniz, Tekrar kaçıyorlar.
demeniz ise bu kurumlarda kalan çocuklarımızın güvende
olmadığını âdeta itiraf etmektir. Personel eksikse
sorumlusu Bakanımız, göndersin, atama yapsın. Taşeron
çalışanlar bu işlere teşebbüs ediyorsa denetlemek, kontrol
etmek yine sizin vazifeniz. Anladım, müdür savunma yapıyor ancak gaflarıyla
basında ilimizin adını manşetlerden düşürmeyen
valimizin yaptığı açıklama ise çok daha büyük bir skandal.
Valimiz çıkıyor Taciz olayı abartıldı;
abartıldığı gibi 30-40 kişi yok, 3
kızımız istismar edilmiş. diyor, bu açıklaması
da ertesi gün tabii ki manşetlerde. Sayın il müdürü, ilimizin
sayın valisi, Sayın Bakan; değil 3, 1 kızımız
dahi bu iğrençliklere maruz kalıyorsa ve sizler bu işin
sorumluları olarak bu işi hafifletmeye, sulandırmaya,
önemsizleştirmeye kalkıyorsanız bunun vebalini kimse ödeyemez.
Sayın
milletvekilleri, bu kürsüden de defalarca söyledim, Afyonda da defalarca dile
getirdim. Afyonda boşaltılan bazı kamu binaları var,
buraların adeta metruk hâle getirilip bağımlıların bu
mekânları kullanmasını, bu mekânlarda fuhuş
yapmasını sadece izleyen idareciler, bunların hesabını
önce bu dünyada sonra da inanıyorsak- öbür dünyada vereceklerdir. Ben
ilimin adını, ülkemin adını bu tür nahoş olaylarla
duyurmak, duymak istemiyorum. Lütfen, Afyonda da ülkemizin genelinde de bu
sorunu kökten çözün. Kadro ise kadro, personel ise personel, kaç kişi
lazımsa alalım; yetki elinizde. Yeter ki bu kanayan sosyal
yarayı gelin hep beraber tedavi edelim.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
113te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 113üncü
maddesinde yer alan eklenmiştir. ibaresinin dahil edilmiştir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
T. Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 113. maddesine bağlı Ekli (5)
sayılı listede yer alan Daire Başkanı
sayısının (15) olmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Uğur
Bayraktutan Haluk
Eyidoğan
İstanbul Artvin İstanbul
Doğan
Şafak Namık
Havutça Levent
Gök
Niğde Balıkesir Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 113
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf
Halaçoğlu Alim
Işık Emin
Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal Kemalettin
Yılmaz
Antalya Afyonkarahisar
MADDE 113 Ekli (5) sayılı
listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Güvenlik Kurumu Bölümüne
eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz, siz mi konuşacaksınız önergede?
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarının 113üncü maddesi üzerine
verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.
İlgili madde,
Sosyal Güvenlik Kurumuna genel müdür yardımcısı ve daire
başkanı ihdası içeriyor. Maşallah, Sosyal Güvenlik
Kurumunda her sorun çözüldü, iş 20 tane makam vermekle çözülecek gibi bir
liste yapılmış. 8 genel müdür yardımcısı, 12
daire başkanıyla bütün Sosyal Güvenlik Kurumunun sorunları
halledilecekse hiç beklemeyin, buyurun, atayın. Ancak atanmasını
istediğiniz personeli sırf bazı yandaşlara kadro
imkânı olsun diye düşünüyorsanız gerçekten çok yazık,
inanın ki üzülerek izliyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu mutlaka kendini
gözden geçirmelidir.
Şahsen ilimden dün
bir telefon aldım, yaşlı bir teyze aradı. Eşi otuz
yıl bu devlete memur olarak hizmet vermiş, prim ödemiş,
rahatsızlanmış; Allah rahmet eylesin, üç ay önce de vefat
etmiş. Ancak üç ay geçmiş, hâlâ hanımefendiye maaş
bağlanmamış. Yetkili ve ilgililerin de bigâne
kaldıklarının farkındayız.
Yine, bir
vatandaşımız bir başvuru yapmış yurt
dışı borçlanmasıyla ilgili. İnanın üç buçuk ay
geçmiş, hâlâ bir haber yok.
Başka bir
vatandaş yurt dışında tedavi olmak için başvurmuş
ama maalesef iki buçuk ay olmuş hâlâ bir olumlu yanıt
alamamış. Bu teknoloji çağında bu tür
sıkıntıları yaşamak gerçekten ülkemize hiç ama hiç
yakışmıyor değerli kardeşlerim. Bunlarla ilgilenecek
olursanız, ben ilgililerin isimlerini ve mağdur olan
insanlarımızın adreslerini ve telefonlarını da
verebilirim.
Yine,
büyük bir sıkıntı var değerli milletvekilleri. Engelli
vatandaşlarımıza yapılan eziyetler de maalesef hat safhaya
ulaşmıştır. Raporların oranları
düşürülmekte, itirazlar aylarca cevapsız kalmakta, emeklilik ve
tedavilerinde ciddi aksaklıklar ortaya çıkmaktadır. Kuruma
bağlı hastaneler arasında farklı oranlarda raporlar
çıkmakta, insanlar âdeta ne yapacaklarını
şaşırmaktadırlar.
Yine,
AKP Hükûmetinin istismar ettiği, seçim kazanma aracı hâline
getirdiği taşeron işçilerin kadro ve özlük haklarıyla
ilgili, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ayrı
konuşuyor, Maliye Bakanı ayrı konuşuyor. Çeşitli
ortamlarda bu insanlarımıza umut veriliyor, oyları ipotek
altına alınmaya çalışılıyor. Sayın Bakan,
lütfen, bu konuda açık açık Size kadro vereceğiz. veya
Vermeyeceğiz. deyin de bu insanlarımız ya umut beslesinler ya
da umutlarını yitirsinler. Ama, lütfen, sizler istismar etmeyin.
Değerli
milletvekilleri, yine çeşitli yasalarla emeklileri yaş ve prim
eksikliğine takılan vatandaşlarımız hepimizi
Twitterdan elektronik posta bombardımanına tutuyor,
sorunlarını, sıkıntılarını
aktarıyorlar. Buradan onlara sesleniyorum: Ne Twitterlarınızdan
sizi okuyorlar, ne de elektronik postalardan sizin postalarınızı
okuyorlar, ne de telefonlarınıza cevap veriyorlar. Siz hâlâ bunlara
inanmaya devam edecek misiniz? Kesinlikle AKPlilere elektronik posta yazmakla,
telefon açmakla uğraşmayın; buyurun, lütfen,
cevabınızı sandıkta verin. Bunların size olan
duyarsızlığını AKPyi sandığa gömerek
gösterin ki kontrolsüz şımarmışlıklarının
Biz her şeyi biliriz. havalarını bir an önce bırakmak
zorunda kalsınlar, sizlerin çığlığına kulak
versinler diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T. Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 113. maddesine bağlı Ekli (5)
sayılı listede yer alan Daire Başkanı
sayısının (15) olmasını arz ederiz.
Levent
Gök (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sayılı Yasa Tasarısının 113üncü maddesi üzerine
verdiğim önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Aslında günlerdir
konuşuluyor, aslında çok uzun zamandan beri konuşuluyor,
rüşvet deniyor, yolsuzluk deniyor ama Hükûmet bir türlü üzerine
almıyor.
Değerli AKPli
milletvekilleri, biz bu kürsüden konuşurken kime hitap ediyoruz? Bir
yandan, bir paralel devlet çıkardınız, siz iktidarın hangi
paydaşını oluşturuyorsunuz, iktidar içinde iktidar mısınız,
iktidarın içinde muhalefet misiniz; bunu bir anlayalım. Çünkü
işinize geldiği zaman iktidardasınız, her şeyi siz
yapıyorsunuz, yolları yapıyorsunuz ama işinize
gelmediği zaman, yolsuzluklarla burun buruna geldiğiniz zaman,
suçüstü yakalandığınız zaman varsa yoksa paralel devlet,
varsa yoksa komplo, varsa yoksa darbe. İşinize geldiği zaman,
muhalefet hakkında çıkarılan, İnternete düşen
sözlerde Başbakan hemen çıkacak miting meydanlarına Neler neler
ortaya çıkıyor, görüyorsunuz, her şey ortaya
saçılıyor, pislikler ortaya çıkıyor. diyecek ve devam
edecek Daha neler neler ortaya çıkacak, göreceksiniz. Çeteler, mafyalar,
karanlık güçlerin faaliyetleri bir bir ortaya saçılıyor.
diyecek, Başbakanı o zaman alkışlayacaksınız ama
cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluğu ortaya
çıktığı zaman ve şimdiye kadar
gerçekleşmemiş boyutta birçok bakanı ilgilendiren, fezleke
düzenlenen soruşturma dosyaları ortaya geldiği zaman; komplo.
Var mı öyle? Bunu halk yutmuyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, elimizde
fezlekeler var, bütün tapeler ortada. Sizler bize şunu söyleyemezsiniz:
Biz çünkü her zaman hukuktan yana olduk ama siz şimdi diyorsunuz ki:
Gizlice dinlenmiş İnternet ortamına düşen sözler kimseyi
bağlamaz. Bunu sizin söylemeye hakkınız yok çünkü ortaya
saçıldığı zaman, her birini ortaya çıkartıp
bizzat Başbakanınız, televizyon televizyon gezip anlattı,
mitinglerde anlattı, o yüzden doğru düzgün olun. Siz nesiniz?
İktidar mısınız, muhalefet misiniz?
Bir paralel devlet var
öyle mi? Bakın, Binali Yıldırım diyor ki: Yanlış
işiniz, yasal olmayan işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın.
Haksız mı Binali
Yıldırım? Haksız değil. O yüzden de iş
adamları konuşmuş aralarında, ATV-Sabah iş
birliğinde Binali Yıldırım onları para toplama
işine davet ettiği zaman, bir tane iş adamı diğerine
diyor ki değerli milletvekilleri: Biz de keriz değiliz ya! Verilmesi
gerekiyor ki veriyoruz o paraları. Yolda bulmuyoruz. O müteahhit tabii ki
keriz değil, 100 milyon dolar veriyorsa biliyor ki
karşılığında 1 milyar dolarlık iş alacak.
Öyle mi arkadaşlar? Öyle. Ötekisi de onu destekliyor, diyor ki: Hakikaten
iyi oldu, Allahtan Binali ayakta, Binali kalırsa yaşadık. Ne
için yaşadılar? Kamu ihalelerini paylaşmak için
yaşadılar. Şimdi, bunları halkımız biliyor.
Şimdi, siz karar
vereceksiniz. Siz, yolsuzluklar sizin üzerinize geldiği anda Türkiyeyi
âdeta bir muhaberat devletine dönüştürmek için her türlü yasayı
dönüştürüyorsunuz. Kendinize gelince iyi, başkalarına gelince
kötü. Yok öyle yaş dava. Bizler muhalefet olarak, Türkiyedeki tüyü
bitmemiş yetimin hakkını arıyoruz, bu
hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Bu yolsuzluklardan
kurtulmanız söz konusu değildir. Sizlerin burunlarınızdan
fitil fitil getireceğiz. Suç ortağı olmayın, yolsuzluk
olduğu zaman çıkın hesabını verin, gidin mahkemelerde
yargılanın, hep beraber alkışlayalım. (CHP
sıralarından alkışlar) Kaçmayın, kaçacak delik
bulamayacaksınız, yolsuzlukların hesabını teker teker
vereceksiniz. Olay bu kadar basittir. Siz yeter ki bizi, milleti aldatmayın.
Şu anlama geliyor: Sizler on iki yıldır
iktidardasınız, iktidarda olduğunuzu söylediniz. Şimdi
kalkıp bir paralel devlet var... E, niye halkı
kandırdınız kardeşim? On iki yıldır
iktidardaysanız ve siz paralel devleti keşfetmemişseniz yuh
olsun size. Zaten sizden iktidar da olmaz, iktidar da çıkmaz ama kamu kaynaklarını
paylaşmada çok maharetlisiniz, çok da iktidar sahibisiniz.
Şimdi,
yolsuzluklar ortaya dökülmüş, tapeler ortaya dökülmüş, bundan
kurtuluş yok. 30 Martta halkımız sizlere dünyanın kaç bucak
olduğunu gösterecek diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Bu
hepinizin içinde herkes var, değil mi?
LEVENT
GÖK (Ankara) Herkes var, evet.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 113üncü
maddesinde yer alan eklenmiştir. ibaresinin dahil edilmiştir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçi
ben konuşmamı 112nci madde üzerindeki sosyologların durumuyla
ilgili yapmak istiyorum. Demin, teknik bir sorundan dolayı vermiş
olduğumuz önerge sanırım işleme alınmadı. O
nedenle, sosyologların mevcut sorunlarını bu maddede dile
getirmeye çalışacağım.
Değerli
milletvekilleri, sosyoloji mezunlarının yaşamış
olduğu sorunları en yakından bilenlerden biriyim. Çünkü, benim
eşim de sosyoloji bölümünden mezun oldu ve bütün o süreç boyunca hangi
sıkıntıları yaşadığını çok iyi
biliyorum.
Şu
anda Türkiyede 40 binin üzerinde işsiz sosyolog var. Sadece aslında
sosyologlar için değil, fen-edebiyat fakültesi mezunlarının
tamamı için şu anda böyle bir sıkıntı söz konusu.
Bakın, fen-edebiyat fakültesi mezununun işe girmesi için KPSSden
genellikle 90 ve üzeri bir puan alması gerekiyor. Ben iddia ediyorum, şu
anda Kabinedeki bütün bakanları ve bu Meclisteki 550 milletvekilini KPSS
sınavına koyalım, eğer 50nin üzerinde not alan 10
kişi çıkarsa o zaman diyelim ki Ya, bu fen-edebiyat fakültesi
mezunlarına bu şartı dayatalım. Ama kendimiz için, genel
olarak bu tarz şeylerde uygulamadığımız kriterleri
getirip üniversite mezunlarına işsizliği dayatacak bir zulümle
buralarda geçirmeye çalışırsak orada sorun yaratmış
oluruz.
Bakın,
bu, fen-edebiyat fakültesi mezunlarının iş alanlarına
baktığımızda da çoğunlukla pedagojik formasyon
alıp öğretmenlik yapma yoluna başvuruyorlar. Şimdi,
normalde bir sosyoloji fakültesinden mezun olan birisi, aslında, felsefe
grubu öğretmenliğini rahat yapabilecek bir donanıma sahip
olmasına rağmen biz yine illaki pedagojik formasyon şartını
onların önüne getiriyoruz. Bu şekilde sıkıntı yaşayan,
intiharın eşiğine gelen, işsiz kalmış binlerce
sosyoloğun durumuyla ilgili, fen-edebiyat fakültesi mezunlarıyla
ilgili bir düzenlemenin mutlaka yapılması gerekiyor. Gerçi, verilen
önergelerde kadro sayılarının 500den 1.000e
çıkarılması yönünde tekliflere bizler de destek verdik ama
iktidar partisi niye bu tekliflere destek vermedi, doğrusu
anlayabilmiş değiliz.
Bizim
görüşümüze göre, sadece Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bünyesinde değil her bakanlığın
bünyesinde mutlaka sosyologların istihdam edilmesi gerekiyor. Çünkü
Türkiyede toplumsal yapıdan siyaset hayatına kadar, tamamen bir
travma süreciyle büyük bir boşluğa düşmüş bir sosyal
dokuyla karşı karşıyayız. Bu sosyal dokuyu çözmeden, bunun
analizini yapmadan Türkiyede sağlıklı bir toplumu yaratmak
mümkün değildir düşüncesindeyiz. Siyasetin, toplumun ve tarihin
sosyolojisini yapmadan güncelin sağlıklı nesillerini yaratmak
mümkün değildir düşüncesindeyiz.
Buradan
ben fen-edebiyat fakültelerinin akademik kadrolarına da seslenmek
istiyorum. Bu durumu, aslında, en başta onların kabul etmemesi
gerekiyor. Sosyoloji kürsülerinde ders veren hocaların, kürsü
başkanlarının en başta, bu Meclisin kapılarına
dayanmaları gerekiyor. Verdikleri her mezun bir işsiz olarak
eğer çok büyük sıkıntılarla yüz yüze geliyorsa bu akademik
kadroların, o koltukları işgal eden öğretim görevlilerinin
de bunu kendi sorunları olarak görmesi ve kendi mezun ettikleri
öğrencilerin hakkını Meclis kapısında da
savunmaları gerekiyor.
Barış
ve Demokrasi Partisi olarak bizler hem sosyologların hem de fen-edebiyat
fakültesi mezunlarının istihdamına yönelik, bütün
bakanlıklar bünyesinde istihdamına yönelik Meclis gündemine
araştırma önergelerini getirmeye devam edeceğiz, soru
önergeleriyle konuyu takip etmeye devam edeceğiz. Bu konuda da hem
Hükûmetten hem diğer siyasi partilerden de duyarlılık
beklediğimizi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
114te aynı mahiyette üç önerge vardır, okutacağım ve
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 114. Maddesinin metinden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek
Akagün Yılmaz
Manisa Uşak
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 114üncü
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
talep ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan
Muş İstanbul
Şırnak
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
114 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Emin
Çınar Mehmet
Günal
Kayseri Kastamonu Antalya
Alim Işık Celal Adan
Kütahya İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Baluken, kim konuşacak, siz mi?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ben konuşacağım.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dünyayı
verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne,
Allı
pullu bir balon gibi, verelim oynasınlar,
Oynasınlar, türküler söyleyerek
yıldızların arasında,
Dünyayı çocuklara verelim. diyor Nazım Hikmet.
Tabii, üstat, bu ülkedeki çocuklara reva görülen zulmü, reva görülen
vicdansızlığı bilmesine rağmen çocuklara yönelik umudu
yaşatmak için bu dizeleri kaleme alıyor. Maalesef bizler çocuklara
dünyaları vermeyi hayal ederken bugünlerde çocukların ölüm
haberlerini, hepimizin vicdanını yaralayan ölüm görüntülerini
vicdanımızda kanayarak görmek zorunda kalıyoruz.
Bundan
iki buçuk yıl önce Kübra bebek Samsunda yaşamını yitirmişti,
beslenme yetersizliğinden Kübra bebeğin yaşamını
yitirdiği haberleri düşmüştü. Beslenme yetersizliği
dediğimiz şey şudur: Bir bebek açlıktan ölmüştü. O
dönem sizin burada, Meclis kürsüsünde yapmış olduğunuz
konuşmalarda dünyanın 18inci büyük ekonomisi olduğumuz
söylemlerini dinliyorduk. Yine, Türkiyenin hangi hızla, hangi güçlü
hamleleri yaptığınızın konuşmalarını bu
kürsüden dinliyorduk. O dönem muhtemeldir ki ayakkabı kutularının
içleri doldurulmaya çalışılıyordu, hediyeler havada
uçuşuyordu ama Kübra bebek, bu ülkede açlıktan ölüyordu, böyle bir
utancın yaşandığı bir ülkeden bahsediyoruz.
Yine,
bu ülkedeki çocuk ölümlerinin hangi düzeyde vicdanları
kanattığını en iyi sizler biliyorsunuz çünkü
vicdanlarınız körelmesin diye bu resimleri hep size getirmiştik.
Katır sırtlarında parçalanmış cenazeleriyle çocuklara
dünyaları değil ölümleri verdiniz ve sizin döneminizde oldu. Bu
ölümlerin hesabını da vermediniz, katır sırtlarında
paramparça edilmiş çocukların niçin bu ölümlere tabi tutulduğunu
bu halka anlatmadınız. Ve şimdi, yine vicdanlarınız
körelmesin diye bugün birkaç milletvekili bu resmi göstermişti, tekrar
gösteriyorum. Vanda bir babanın yorgun sırtında bir
çuvalın içerisindeki çocuğun cansız bedenini hepiniz
görmelisiniz. Ne tesadüftür ki aynı gün de Başbakan Almanyada
Anneler kızakların çekmesiyle doğumlara yetiştiriliyordu,
şimdi paletli araçlarla. 17 ambulans helikopter, 4 jet
ambulansımız var. söyleminde bulunuyordu ama ülkenin içerisinde bulunduğu
gerçek bir babanın kendi çocuğunu kendi sırtında, bir
çuvalda cansız bedenini taşımasının ötesinde
değildi. Muharrem Taşın kapalı olan yollardan dolayı,
sağlık hizmetinin ulaşmamasından dolayı yaşamanı
yitirmesini yine burada Genel Kurulun vicdanına sunuyoruz.
Özellikle,
bu resimlerin burada geçiştirilmeyecek resimler olduğunu tekrar
vurgulamak istiyoruz. Kübra bebeğin açlıktan ölmesi, Roboskili
çocukların parçalanmış cenazeleri, Muharremin baba
sırtındaki cansız bedeni, Ceylanın canlı bakan,
hepimizin yüreğini dağlayan o parlak gözleri bu ülkenin maalesef ki
gerçekleridir ve bu gerçekleri bu şekildeki torba kanunlarla
çözemeyeceğimizi sanırım en iyi sizler biliyorsunuz.
Özellikle,
her çocuk ölümünden sonra bu ülkedeki çocukların yaşam
hakkını bu Meclisin tartışması gerektiğini her
defasında ifade ettik, bugün de aynı şeyi ifade ediyoruz. Sokak
ortasında infaz edilen bir çocuğun da yaşam hakkı yoktur,
sağlık hizmeti gitmediği için
yaşamını yitiren bir çocuğun da yaşam güvencesi
bu ülkede yoktur. O nedenle, torba
yasalarla bu Meclisin gündemini işgal edeceğinize bir an önce
başta çocuklar olmak üzere bu ülkedeki gerçek gündemleri burada
tartışmanızı öneriyoruz, istiyoruz, talep ediyoruz.
Bu
duygularla genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Adan. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
CELAL
ADAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
günlerdir burada torba yasa adı altında Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetinin önümüze koyduğu maddeleri tartışmaya devam
ediyoruz fakat görüyoruz ki hazırlanan torba yasa memleket ve millet
yararına değil, sadece AKP iktidarının hezeyanlarına
hizmet etmektedir. Son günlerde burada konuştuğumuz her şey
ölçüsüz bir paniğin, ölçüsüz bir ihtirasın, ölçüsüz bir
hırsın ürünüdür. Türk demokrasi tarihinde, Türk siyasi tarihinde
görülmemiş, duyulmamış olayları yaşamaya devam
ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, aranızda, geçmişteki siyasi partilerde politika
yapan, hayatlarında bir kuruş gölge lekesi olmayan ciddi siyaset,
devlet adamları var; Köksal Toptan var, bir sürü isim
Yani şu anda
rastladığım için söylüyorum. Onurlu yaşamlarına,
hayatlarına bir kuruşluk gölge getirmeyen çok değerli
milletvekillerimiz var.
Değerli
milletvekilleri, biraz evvel 3-5 arkadaş buradan geçerken kendilerini
çağırdım, Siz hırsız değilsiniz, siz
pırıl pırıl Anadolu çocuklarısınız. dedim.
Ama hâkim denetiminde, hâkimden icazet alarak dinlemeler
yapılmış ve bu dinlemelerde, geçmişte sabıkalı
olduğunu bildiğimiz
Burada da zaman zaman dile getirdim ben, dedim
ki Şu anda uçağınızda bulunan bazı iş
adamları geçmişte de bazı uçaklara inip bindiler, bunlara fazla
güvenmeyin.
Şimdi,
bazı iş adamları 650 milyon doları vermişler. Beyler,
650 milyon dolar, para. Sigortası, vergisi ödenmiş bir paranın
bize ait olduğunu söyleyebilmesi için bir iş adamının 6,5
milyar dolarlık, 10 milyar dolarlık bir ticaret yapması
lazım. Bu 630 milyon doları verenlerin de sanık olması
gerekir. Şimdi, İstanbulda 10 milyona yakın insan servetini
cebinde taşırken, hatta burada bir sürü milletvekili
aylığını cetvelle ölçerken, hanımına,
çocuklarına aldığı aylığı tevzi ederken,
seçim bölgesine gidip yapacağı yatırımlarda 3-5
kuruşun hesabını yaparken 650 milyon doları okumaya
çalışıyorum.
Bakınız,
değerli milletvekilleri, hepinizle birlikte bir araya gelsek ve resmi
okumak istesek, emin olun, resim şu.
Değerli
milletvekilleri, demokrasiyi tam benimsemiş olsak, benimsemiş
olsanız bu manzarayla karşı karşıya gelmeyeceksiniz.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve grubu bulunan siyasi
partilere de sesleniyorum. Daha üç gün evvel, 6 milyona yakın bir oy
almış bir siyasi partinin genel başkanının grupta
yaptığı bir konuşmayı televizyonda veren televizyon
yöneticisi
Onu da tanıyorum ben, o yöneticiyi de tanıyorum,
geçmişte emeği çok büyük olmuş sizin meydana gelişinizde.
Onu arayıp, bu alt yazıyı çıkarana karşı grup
başkan vekilleri bir araya gelip niye bir protesto ortaya koymadılar?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı neden bu meseleyi sahipsiz
bıraktı? Şimdi, 6 milyona yakın oy almış bir
siyasi partinin genel başkanının yaptığı
açıklamaya sansür uyguluyorsa Başbakan, ATV ile Sabahı da ele
geçirmek isteyecektir.
Problem
şudur: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken ATV ile Sabah
sizinle beraber değildi ama iktidara geldiniz. Fakat demokrasiyi içinize
sindirmeyip oluşturduğunuz yapıyla bir diktatör
yarattınız, ATV ile Sabah da benim olsun. dedi, bırakın
onu, Devlet Bahçeli de açıklama yapmayacak. dedi. Dolayısıyla
-şu andaki manzara- 90 yılda idam sehpalarına gidilmesine
sebebiyet teşkil edilmiş, onun altından kalkarak tekrar millet
iradesinin, iktidarının oluşmasına sebep olmuş
demokrasinin kazanımlarını da yok ediyorsunuz 3-5
hırsız adına. O zaman, ben düşünüyorum şuradan
seyrederken: Ya, bu hırsızlık, ana karargâhı da içine mi
almış, bundan korkuyorum. İnşallah olmaz diye dua ediyorum
çünkü hırsızlığın boyutları bu kadar, gelir, bir
yere oturursa ne olacak Türkiyenin hâli diye endişe ediyoruz.
Ben
size samimi bir şey söylüyorum: 10 milyon değil, 65 milyon insanın,
70 milyon insanın servetini cebinde taşıdığı
Türkiyede çalmanın çırpmanın varlığını
devam ettirmesi mümkün değil.
Dolayısıyla
değerli milletvekilleri, gelin, şu hırsızlara
karşı tavrımızı birlikte koyalım, beraber
koyalım diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Adan.
Sayın
Ekşi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
OKTAY EKŞİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüşülmekte olan yasanın, sizin deyiminizle torba
yasanın -eğer beni bağışlarsanız- benim
deyimimle çorba yasanın 114üncü maddesi üzerinde görüşlerimi
açıklamak için huzurunuza geldim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, öyle bir ortamda sizin huzurunuza geldim ki Türkiyede bu
meseleyi bizim görüştüğümüz tarihte ülkemizi yöneten Sayın
Başbakan Şu anda Twitter denen bir bela var. Sosyal medya denilen
şey aslında şu anda toplumların baş
belasıdır. diyor. Onun bir numaralı yardımcısı
Sayın Bülent Arınç Twitter denen rezalet diye
çağımızın en önemli sosyal medya aracını
nitelendiriyor.
Böyle
bir ortamda, bizim bugün gazetelerde okuduğumuz habere göre, İngiliz
Başbakanı David Cameron kendilerinin uzun yıllardan beri en
önemli yayın organı olan BBCyi İngilterenin gururu olarak
nitelendiriyor. İngilterenin gururu dediği BBC, hepinizin
anımsayacağı gibi, özellikle Falkland Savaşı
sırasında, yani ülkenin bir başka ülkeyle savaşta
bulunduğu dönemde, yıllarda açıkça Hükûmeti rahatsız edecek
ama bağımsız yayınlar yaparak itibarına itibar
katmıştı. Oysa Türkiyemizde Sayın Başbakanın sadece twitterdan,
sadece sosyal medyadan değil, sadece çeşitli gazetelerden de
değil, özel sektörün elinde bulunan televizyon kanallarından da ne
kadar rahatsız olduğunu -az önce benden önce konuşan
saygıdeğer milletvekili arkadaşımın da
değindiği gibi- 6 milyon oy almış bir muhalefet partisi
liderinin sözlerinin o televizyon kanalından yayınlanmasından
bile rahatsızlık duyup sansür teşebbüsünde bulunduğunu
biliyoruz.
TRT,
bir önceki salı günü yani iki gün önce, ana muhalefet partisi liderinin
konuşmasını, yine burada sık sık dile getirilen
yolsuzluklar konusuna geldiği zaman keserek kamuoyuna aktardı yani
gerçeklerin kamuoyuna duyurulmasına alenen ve resmen karşı olan,
sosyal medyadan da davacı olan bir siyasi iktidar olarak maalesef ülkeyi
yönetmektesiniz.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Hesabını soracağız hiç merak etmeyin.
OSMAN
OKTAY EKŞİ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri,
işte bu zihniyetin karşımıza çıkardığı
asıl önemli mesele -benim kanaatime göre- bu 114üncü maddede devlet
eliyle verilen tahsisatın belirli şekilde Anadolu Ajansından
kullanılmasını öngören bir madde. Anadolu Ajansı,
tarafınızdan maalesef yine sizin pek beğendiğiniz deyimle
bir ucube hâline getirildi. Hisse senetleri saygıdeğer
arkadaşlar, genel müdürün eline nominal değer üzerinden 12.800 lira
karşılığında Anadolu Ajansının, ki
milyarlarca liralık değere sahip olan bir ajansın hisselerinin yüzde 25i devredildi; hiçbir
şekilde kanuni gereklere uyulmadan bu yapıldı ve Anadolu
Ajansının mevcut yasaların hükümlerinden muaf bir şekilde
istediğini yapabilmesi için de on dört ayrı yasada bu görüşmeler
sırasında muafiyet sağladınız ajansa. Anadolu
Ajansının Genel Müdürüne kurallara uymadan Ajansın hisselerinin
yüzde 25,6sını devreden arkadaşlar acaba gelecek yıllarda
bu Ajansın Genel Müdürü Allah geçinden versin, vefat ettiği zaman, o
hisselerin murisler tarafından nasıl değerlendirileceğini,
Ajansın ortağı biziz. deyip demeyeceklerini dikkate alıp
almadıklarını merak ediyorum. Sizlere Anadolu Ajansı gibi
tarihimizin
Hatta bu Büyük Millet Meclisinin kurulmasından üç hafta önce
büyük Atatürk tarafından kurulan millî bir değerin kişilerin
elinde devletle genel müdür ortaklığı hâlinde sürmesine izin
vermemenizi rica ediyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ekşi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
115te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
115 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf
Halaçoğlu Alim
Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
"MADDE
115 - 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek
6 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki "merkez
teşkilatlarının" ibaresi "merkez
teşkilatları ile 5018 sayılı Kanuna ekli (III)
sayılı cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumların"
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 115. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Uğur
Bayraktutan
İstanbul Artvin
Haluk
Eyidoğan Namık
Havutça
İstanbul Balıkesir
Doğan
Şafak Kamer
Genç
Niğde Tunceli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl
Iğdır
Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin
Muş
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
burada birçok arkadaşımız bu konuyu seslendirdiler. Biraz önce,
Grup Başkan Vekilimiz, Sevgili Nazımdan alıntılar
yaptı. Ben de Sevgili Ahmet Ariften
Doğdun,
Üç
gün aç tuttuk
Meme
vermedik sana
Adiloş
Bebem,
Hasta
düşmeyesin diye,
Töremiz
böyle diye,
Saldır
şimdi memeye,
Saldır
da büyü...
İşte
Adiloş bebelerimiz bunlar, bizim ülkemizde Adiloş bebelerimiz bunlar.
Bunlar, her gün yaşamlarını yitiriyorlar. Bunları yeniden
seslendirmek hepimizin görevi.
Diliyordum, umuyordum ki iktidar partisi de, o da çıkar bu konuda
eksikliklerini, yetersizliklerini seslendirir. Yani bir daha bu ülkede
Adiloş bebeler ölmesin. Muharrem 3 yaşında, Vanın bir
dağ köyünde yaşıyorlar ve orada hasta düşüyor Muharrem.
Ailesi, bütün yetkilileri tek tek arıyor. Ama geçen gün de burada söyledim
sevgili arkadaşlar, bütçe tıka basa dolu da olsa bizim
payımıza adalet, hakkaniyet, sağlık, eğitim
düşmüyor, ölüm düşüyor, işte ölüm. Hayat bizi nasıl teyit
ediyor? İşte Muharremler ölmemeli. Bu topraklarda bu bütçenin ya
yandaşlara ya da savaşa gittiğini hep söylüyoruz. Oysaki bu
bütçe insanların hayatına dönük harcanmalıydı. Bu bütçede
Muharremler pay almıyor. Muharremin babası, 16 kilometrelik yolda
Muharremin cesedini sırtında taşıyor. Bizlere düşen,
kaderimize düşen, çocuklarımızın cenazesini ya
sırtımızda taşıyacağız ya Ceylanın o
patlayan bombayla parçalanan bedenlerini annesi eteklerine doldurarak götürüp
toprağa defnediyor veyahut da Roboskide olduğu gibi, F16larla
bombalayıp Roboskili anneler çocuklarının cesetlerini
poşetlere doldurup götürüp defnettiler. Bu ülkede işte böyle.
Ben
iki gün önce Ağrının Diyadin ilçesindeydim, bir mitingdeydim.
Bir anne geldi, platforma yanaştı, cebinden resimler
çıkarttı, Benim çocuklarım, bu çocuklar öldü. dedi, birkaç
resim birden vardı, ağladı. Resimleri öperek bana gösterdi, ben
de aldım, baktım ve tekrar kendisine verdim. Resimleri aldı, ilk
önce kalbinin üstüne koydu, sonra öptü, sonra cebine koydu ve tekrar aldı,
okşadı.
Şimdi,
bu ülkede herkes, hepimiz, burada oturan insanlar da, çocuklarını
verenler de var, biliyorum. Acılarımız var cebimizde,
sırtımızda. Ya, morgun önündeyiz ya mezarlıktayız
veyahut da Adli Tıp Kurumunun önündeyiz. Dün işte bu Muharremin
ailesinin yaşadıkları da bu. Biz bunları hak ediyor muyuz,
bu topraklarda yaşayan insanlar olarak bunları hak ediyor muyuz?
İşte, bizim de düşünüp sualler sormamız
Oradaki
yetkililer, size Muharremin ailesi bu kadar feryat ediyor. Siz şu anda
Vana gidin, Kobra helikopterler duruyor. Siz Vana gidin, asayiş için
polisler orada bekliyor. Siz gidin, jandarma bekliyor. Eğer küçücük bir
demokrasi talebi varsa gaz bombalarıyla anında karşılaşıyorsunuz
ama insan hayatıyla ilgili feryatlar, telefonlar oluyor ve sizin
feryadınıza sosyal devlet gelmiyor. Devlet sosyal değil, devlet
ceberut bir devlet. Onun için, bizim sesimizin gür çıkması zaman
zaman bu şekilde yani bazen sözlerimiz yanlış anlaşılıyor
ama hepimizin acıları. Ya, çocuklarımızın cesetleri
sırtımızda, ya omuzumuzda, ya eteklerimizde. Onun için, bu
acıların sonlanması gerekir. Onun için, bir an önce Türkiye iç
barışını sağlamalı ki savaşa, askerî
harcamalara paralar gitmemelidir. Türkiye, kendi geçmişiyle
yüzleşmeli ki bir daha Muharremler ölmemelidir, bir daha Adiloş
bebeler ölmemelidir.
Ben,
bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, efendim, bu konu tabii çok
konuşuldu. Grubumuz adına birtakım sataşmalarda da bulundu.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Bakan da 60ıncı maddeye göre pek kısa
söz talebinde bulundu.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Bakanı o zaman dinleyelim.
BAŞKAN
Buyurun.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, ülke olarak ülkemizin
sağlık hizmetlerinde ve özellikle acil sağlık hizmetlerinde
geldiği başarılı fotoğrafa gölge düşürecek bir
fotoğrafla karşı karşıya kaldık. Bu nedenle üzgün
olduğumu ifade etmek isterim. Ama bunun bir fırsat gibi, bir medyatik
olay gibi sunularak ve bunu ceberrut devlet mantığıyla burada
ifade edilmesini de açıkçası doğru bulmuyorum. Kısaca bilgi
vermek istiyorum.
1 Şubat saat
18.36da Gürpınar, Yalınca Köyü Korucusu tarafından jandarma
aranıyor. Jandarma, 112yi arıyor saat 18.38te. Bilgi
alabileceğimiz telefon numaralarını istiyor 112. Bilgi
alınabilecek telefon numaralarının hiçbirine bilgi için
ulaşılamıyor ve burada bir kopukluk oluyor. Gece saat 3.30
sularında Van merkezden Muharrem evladımızın amcası
arıyor: Bir hastamız var, Gürpınar Yalınca Köyü Çeli
Mezrasında, hastayla ilgili bir bilgi alabileceğimiz numara var
mı? diyor. Siz de bilgi var mı? Bende bilgi yok. İşte
günün hastalığı ateşi var, hastayla ilgili bilgi alacak
telefon, ne yazık ki babanın telefonuna ulaşılamıyor,
iletişim kurulacak hiçbir telefona ulaşılamıyor.
Gürpınar Yalınca köyü, Çeli mezrası, Yalınca köyüne kadar
yol açık, Çeli mezrasıyla Yalınca arasında 7 kilometre yol tamamen
kapalı. Paletli ambulansların gidebilmesine uygun değil, gece
yolun açılması gerekir. Diğer araçlar yolların
açımıyla ilgili hava koşulları nedeniyle o araçlarla da il
özel idarenin ve Karayollarının araçlarıyla da irtibat
kurulamıyor.
Babayla ben görüştüm.
Az önce yine Sırrı Bey söyledi, çalmadığı kapı,
ulaşmadığı
Baba, yalnız saat 18.30da korucuya yani
Gürpınar Yalınca köyündeki korucuya bilgi verebildiğini, bir
daha telefon iletişimi kurulamadığını, gece iki
buçukta da evladının vefat ettiğini ifade ediyor.
Dolayısıyla burada, tabii ki idari aksamalar var mıdır?
Olabilir. Anında soruşturma açtırdık, müfettişlerimiz
orada ama Yalınca köyü ve Çeli mezrası arasında 7 kilometrelik
mesafe ilk telefonun geldiği, ihbarın geldiği saat akşam
18.36, gece iletişim sıfır noktasında ve bu Çeli köyünde
yalnız tek bir hane yaşıyor, o da bu, Taş ailesi.
Dolayısıyla,
tabii ki bütün bu hizmetleri yaparken aksayan yönleri
BAŞKAN
Toparlarsanız Sayın Bakan
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Bir cümleyle
BAŞKAN Evet,
lütfen.
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Mutlaka insanla çalışıyoruz, en
dinamik şekilde bunları takip ediyoruz ama bunu bu şekilde,
ülkenin sağlık hizmetlerine, hele hele acil sağlık hizmetlerine
gelecek bu noktayı, bu üzüntülü tabloyu bir fırsat gibi sunmayı
da açıkçası çok doğru bulmuyorum.
Bugün yine, Vanda ambulansla hamile annemiz
alındı ve Van Devlet Hastanesine getirildi. Şu anda Türkiyenin
övünebileceği en önemli alandır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Süreyi
çok aştık, lütfen tamamlarsanız.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) -
Ama tabii ki aksayan yönlerini de gözetlememiz lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
4.- Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı:
524) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sayılı Yasa
Teklifinin -veya tasarısının- 115inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, her zaman söylüyorum, kanun çıkarmanın
bir anlamı yok. Türkiyede hukuk yok, Türkiyede adalet yok. Türkiyede
devlet çökmüş. Devletin çöktüğü, hukukun işlerlik
kazanmadığı yargının sözü olmadığı bir
memlekette kanunu niye çıkarıyoruz?
Tayyip
Erdoğanın oğlu örgüt üyesi olmaktan, çete kurmaktan dolayı
şüpheli sıfatıyla mahkemeye çağrılıyor. Tayyip
Erdoğan, bunu, savcılığa göndermiyor, Ben göndermem.
Diyor, Bu hâkimlere, savcılara ben güvenmem. diyor.
BÜLEN
TURAN (İstanbul) Yalan!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Ayıp!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Şimdi, arkadaşlar, ben, bakın, 17 Nisan 2008
tarihinde burada bir konuşma yapmışım bu ATV ve
Sabahın alınmasıyla ilgili. Biliyorsunuz, o zaman, bu ATV ve
Sabahın alınmasıyla ilgili 375 milyon dolar Halk Bankasından,
375 milyon dolar da Vakıflar Bankasından alındı. Bir de 350
milyon dolar da Katardan geldi. Yahu, bu Katar nerede kardeşim? dedim.
O zaman ki bu Hükûmetin üyeleri -burada çok sıraları boş- 18
tane bakan, Başbakan Katara gidiyorlar. Dedim ki: Yahu, Katarın
parası değil, bunlar Türkiyeden parayı getirdiler oraya, oradan
getirdiler. Şimdi, ATV ile
Sabahı satmışlar. Peki, Katarın hissesi ne oldu? Onu bir
sorun Bakana, açıklayın. Çıksın, buradaki bu
sağır Hükûmet bir açıklasın.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, ben, İzmir adayına Dolar Ali diyorum.
Dolar Ali Yıldırım gitmiş, o kendi
Bakanlığından 630 milyon dolar salma almış.
Şimdi, 630 milyon dolar salma alan bir Hükûmetin
Yani, arkadaşlar
biliyorsunuz, yüzde 10 kâr etse 6 milyar 300 milyon lira bunların
kârı olması lazım, değil mi? Şimdi bu 6 milyar 300
milyon dolar kime gidiyor?
Şimdi
arkadaşlar, bakın şurada elimde Ziraat Bankasının
şeyi var. Bodrumda 687 dönümlük araziyi Bodrum Turizme veriliyor. Bodrum
Turizm kim biliyor musun? Bu Tayyip Erdoğanın gidip de aileyle
beraber kaldığı Rixos Otelinin sahipleri ve Cengiz
İnşaatın. Hemen buraya sattıktan -180 milyon dolar,
bakın 180 milyon dolar- üç gün sonra gidiyorlar Ziraat Bankasından
alıyorlar. Buyurun, makbuzu da burada. Şimdi işte hani bugün gazetelerde
var ya Cengiz Holdingin gitmişler 100 milyon dolarını
almışlar getirmişler.
Şimdi
arkadaşlar, bakın, biraz önce Sayın Celal Adan burada
konuştu. Ya, dedi ki: Arkadaşlar, bakın bu memlekette,
bakın bu Meclis bu hâliyle yürüyemez, bu kadar yolsuzluk altına
batmış bir Meclis yürüyemez burada. Onun için, gelin bu pisliği
temizleyelim. Ortada bir lağım var, bu lağımın
oluşturduğu bir bataklık var, bu bataklığa batan bir
Hükûmet var. Bu Hükûmeti bu lağım bataklığından
nasıl çıkaracağız arkadaşlar? Gelin bunu bir
temizleyelim. Bunu temizlemedikten sonra bu memleketin geleceği
karanlık. Bu memlekette artık Hükûmete kimsenin şeyi
kalmamış.
Şimdi
paralel hükûmet diyor Tayyip Erdoğan. Arkadaşlar, bir devlette
polis, asker hâkim, bürokrat o devletin temel unsurudur, hükûmet geçici
unsurudur. Şimdi, hükûmet dört yılda bir geliyor; dört yılda bir
gelen hükûmet eğer hırsızlık yapıyorsa o
savcının da, o hâkimin de, o polisin de görevi o hırsızlık
yapan hükûmeti yakalamaktır. Burada paralel devlet yok. Hırsızlık
yapıyor hükûmet, yolsuzluk yapıyor hükûmet, ondan sonra polis rapor
tutuyor, savcı takibat yapıyor. Buna paralel hükûmet demek için
aptaloğluaptal olmak lazım yani. Böyle bir şey denir mi ya? Ya,
devlet korunuyor, devleti korumak zorundadır bu bürokratlar. Şimdi,
Tayyip Erdoğan ikide bir diyor ki efendim, ben yolsuzluk yapacaktım,
yolsuzluklarımı bunlar çıkardılar ortaya. E, tabii ki
çıkaracaklar ya. Şimdi, senin şeylerini dinlemişlerse,
yolsuzluklarını ortaya çıkarmışlarsa bu polisleri, bu
savcıları tebrik etmek lazım, alnından öpmek lazım.
Yok efendim, bunlar paralel hükûmet. diyor. Ya paralel devlet, paralel devlet
olan sensin. Sen devleti talan etmişsin, yok etmişsin; ondan sonra da
diyorsun ki: Benim yolsuzluklarımı,
hırsızlıklarımı ortaya çıkaranları ben
hizaya getireceğim.
Beyler,
dünyada en ilkel kafalı hiçbir insanda böyle bir düşünce tarzı
olamaz yahu. İlkel kafadan olan o insanlar
Böyle bir düşünce
tarzı olamaz ya!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, böyle bir konuşma olabilir
mi, böyle bir üslup olabilir mi?
KAMER
GENÇ (Devamla) Böyle bir ilkel düşünce olabilir mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Ben yolsuzluk yapacağım, efendim beni
dinlemeyeceksiniz. diyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Devamla) Yahu dinlemeyi özel aile işlerinde değil
BAŞKAN
Teşekkürler.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Ha yolsuzluklarla
ilgili dinleme, buyurun serbest edelim. Eğer yapılan dinlemeler
yolsuzlukları ortaya çıkaracaksa bunları savunalım ama karı
koca arasındaki ilişkiler
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Tamam canım, niye sizi rahatsız ediyor? Niye sizi
rahatsız ediyor? Rahatsız olmayın ya!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Devamla) Tamam peki.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Birbirinin aynı mahiyette olan önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, demin Bakan Beyin
yaptığı açıklama üzerine yerimden birkaç şey söylemek
istiyorum çünkü bu olayı medyatik, siyasi malzeme amacıyla
kullandığımızı ima etti.
BAŞKAN
Ama onu sadece sizin konuşmacılarınızın söylemi
üzerine söylemedi, birçok arkadaş aynı konuyu konuştu.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani bizim öyle bir amacımız yok onu ifade etmek
istiyoruz.
BAŞKAN
Yani tutanağa da geçti zaten.
SIRRI
SAKIK (Muş) Yani gerçekten böyle bir
BAŞKAN
Tutanağa geçsin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Peki, şöyle söyleyelim: Yani Sayın Bakanın
açıklamasında bir özür var bu anlamlıdır,
başlangıcındaki özür son derece anlamlıdır ama
sonrasındaki açıklama özrü kabahatinden beter bir
açıklamadır. Saat 18.30da ilk ihbar oluyor, hastanın acil
olduğuna yönelik ilk ihbar 18.30da, daha sonra gece 03.30da tekrar ihbar
oluyor, arada neredeyse yedi saatlik bir süre var ve 03.30daki ihbardan sonra
da gereği yapılmıyor bunun.
Şimdi,
babanın basına yansıyan açıklamaları var hem karakol
yetkililerine hem hastane yetkililerine hem de ilgili yetkililere haber
verildiğini dair. Dolayısıyla Sayın Bakandan biz şunu
beklerdik: O özürden sonra bu yapılan ihbarları
değerlendirmeyen
BAŞKAN
Soruşturma açılacağını söyledi ama.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) -
karakol yetkilisi hakkında da, sağlık
görevlileri hakkında da ve sorumlular hakkında da soruşturmanın
açılacağını ve gereğinin
yapılacağını belirtmesini isterdik.
BAŞKAN
Onu söyledi. Yani yer yer belirtmedi ama o idaredeki insanlarla ilgili olarak
soruşturma açılacağını söyledi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Yani biz o mesajı almadık.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Açıldığını söyledim.
BAŞKAN
Açıldığını söyledi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ayrıca bölgede ambulans helikopterlerin olduğunu
biliyoruz. Özellikle kar gerçeği nedeniyle kapalı olan pek çok köy
yolu var. Bu tarz durumlarda paletli ambulansların
ulaşamayacağı yerlere
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) -
bu ambulans helikopterlerle mutlaka müdahale edilmesi
gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
şöyle bir sistem oluyor. Bakın, aynı cümleleri defalarca,
aynı kelimeler tekrarlanıyor.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Bir cümle
BAŞKAN
Bir saniye.
Dolayısıyla
o süreyi çok uzatıyor. Ona dikkat edersek. İki de olur da, hani böyle
tekrar tekrar tekrardan ziyade konunun
özüne yönelik.
Buyurunuz.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Şimdi iki tane, iki konuyu
İki cümle söyleyeyim: 1)
ambulans helikopterlerimizin gece uçma şansı yok. Yani bizim oradan,
köyden ambulans helikopterle gece hastamızı alma
şansımız, karadan ulaşmamız lazım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Askerî helikopterlerle alın.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Karadan da paletli ambulans
değil kara yolunun açılması lazım ki o mezraya paletli
ambulans gidebilsin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Sayın Bakan, gece hastalanan ölsün mü o zaman?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) 2) İrtibat o kadar kesik
ki, Vandaki amca saat üç buçukta bizi arıyor: Hasta var. diye ama baba
diyor ki: Evladımız iki buçukta vefat etti. Dolayısıyla
iletişim yok, iletişim kopuk.
BAŞKAN
Deha evvel de söylediniz iletişimin kopuk olduğunu.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Ve her türlü
soruşturmayı da açtığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Ülkemiz adına da,
sağlık camiası adına da üzüntü duyduğumuz bir tablo.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Şimdi, gece görüşlü askerî helikopterler var.
Şimdi, benzer tablolar yaşanmasın diye biz bu
uyarıları yapıyoruz.
BAŞKAN
Şimdi, ben isterseniz ara vereyim. Siz baş başa gelin,
konuşun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, hayır.
BAŞKAN
Ya hakikaten öyle oldu ama.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan ortada bir yanlış
anlaşılma olmasın, benzer durumlar yaşanabilir.
BAŞKAN
Gerçekten öyle. Ben mesela çok doğru anladım hepinizi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Gece görüşlü askerî helikopterler var bölgede.
Eğer gece görüş yoksa ambulans helikopterinde bu tarz durumlarda acil
bir B planının mutlaka olması gerektiğini ifade ediyorum
çünkü bu tarz sorunlarla sık karşılaşacağız. Gece
yolu kapalı olan bir köyde hastalanan çocuk ölümle burun buruna gelmemeli
diyorum.
BAŞKAN
Doğrudur, doğrudur.
4.- Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN
Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
115 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
"MADDE
115 - 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek
6 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki "merkez
teşkilatlarının" ibaresi "merkez teşkilatları
ile 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde
sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumların" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel.
Buyurunuz
Sayın Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii ki, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
teşkilat yapısıyla ilgili bir önerge var ama az önceki
tartışmaya hekim de olmam itibarıyla bir söz söylemek istiyorum.
Sayın
Bakan, haklı olarak ülkedeki hava koşullarıyla ilgili bir
açıklama yapmaya çalışıyor ama Erişmediğimiz
hiçbir yer, gitmediğimiz hiçbir kapı diyen de bir Başbakan var.
Eritreye ulaşan telefon hatları oraya ulaşamıyor.
Eğer teknik sebeple değilse bu, hava koşulları nedeniyle
ulaşılamıyorsa bu daha vahim. 17nci büyük ekonomide
yalnızca çocuk doğur demekle olmuyormuş demek ki. Demek ki
neymiş? Yalnızca çocukları doğuralım,
ortalığa salalım. değilmiş, o çocukların
yaşama hakları, o çocukların ailelerinin çocuklarının
acısına tanık olmama hakları korunmalıymış.
Kaldı ki şu anda eski Bakan olup, tekrar bir dönüş yapan
Sayın Erdoğanın bir kanser hastasının İlaç
bulamıyorum. dediğinde cebine para sıkıştırma
operasyonunu da gördü bu ülke ve bu gözler. O bakımdan Sayın Bakan
diğer eski bakanları da bilgilendirirse biz hepimiz ülkemizin
sağlık güvenliği adına memnun oluruz.
Ben Sayın Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanına bir şey söylemek istiyorum.
Bakanlığın yapısındaki bu değişiklikler
hayatta neyi değiştiriyor, bilmiyorum ama aslolan insanın
hayatına dokunmak.
Bakın,
bugün Türkiyedeki yazılı basında çok böyle kabaca bile
taradığınızda kendilerini ilgilendiren birkaç haber
söylemek istiyorum.
Evet,
Van Gürpınar ilçesi Yalınca köyü Çalık mezrasındaki
acı vefat olayı.
2012
yılı istatistiklerine göre de 245.080 çocuk bu yıl karakolla
tanışmış.
Aile
ve Sosyal Politika Bakanlığını ilgilendiren bir başka
haber: Fethiye Kadın Sığınmaeviyle ilgili çok ciddi
ithamlar var. İtham var, iddia var ama doğruluğunu bilmiyoruz.
Daha
vahimi yoksullukla ilgili bir haber var gazetelerde, deniliyor ki: Türkiyede
her çocuk 15.600 lira borçla doğuyor. O çok beğenmediğiniz 2002
yılındaki Milliyetçi Hareket Partisinin de ortak olduğu hükûmet
zamanında neydi biliyor musunuz? 5.525 liraydı, bugün ise 15.631
lirayla doğuyor çocuklar. Herhâlde bu parayı, baktınız
sosyal politikalarınızla düzeltemiyorsunuz, çocuklar daha çok
doğsun, sayı çoğalınca da hisselerine düşen para
azalır diye düşünüyorsunuz galiba.
Ben
bir başka rakam daha vermek istiyorum yine bugünün basınından:
Tasarruf. 2002 yılında Türkiyede tasarruf oranı yüzde 17,5la
101inci sıradayız o beğenmediğiniz hükûmet zamanında,
2013 yılı itibarıyla da yüzde 12yle 131inci
sıradayız. Hepsi bir yana, hiç değilse yoksullukla mücadele
ederseniz bu ülkedeki anneler o zaman gerçekten ağlamazlar, bu ülkedeki
babalar gerçekten ağlamazlar. Yoksa, kuru hamaset yapıp, analar
ağlamasın, babalar ağlamasın
İyi de çocuklar ölüyor.
Nasıl ağlamayacağız? Eğer ağlamama durumunuz
böyle bir realite karşısında gerçekleşiyorsa, o da sizin
vicdanınıza havale.
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfıyla ilgili
çalışanların kadro taleplerine hâlâ tarafınızdan bir
cevap verilmemiş. Kaldı ki 2011 itibarıyla Sayın
Başbakanın 4/Cyle ilgili çok ciddi sözleri var. Aile ve Sosyal
Politika Bakanlığının teşkilat yapısında orayı
alır buraya koyabilirsiniz, isimler değiştirebilirsiniz,
başlıklar değiştirebilirsiniz ama sizin asıl yol
arkadaşlarınız, ülkenin sosyal politikasını ilerletmek
ve geliştirmek, çözüm bulmak adına birlikte
çalıştığınızı vakıf
çalışanları kadro bekliyor Sayın Bakan ve sizden de bir
şeyler duymak istiyorlar.
Ayrıca, bu bizim parti olarak 700
sayısına ulaşmasını istediğimiz sosyologlar
Tamam, 500 dediniz, 500e de denilebilecek bir şey yok ama çok önemli
bir şey var. 2011 yılında KPSSye girmiş olanlar 2014
yılı Haziranı itibarıyla tekrar sınav
haklarını kaybedeceklerine göre bu 500 tane kadronun işe
başlaması için bir takvim de verirseniz sosyologlar memnun olur.
4/Cli sosyal yardımlaşma vakfındakileri de bir an önce kadroya
alırsanız, öncelikle kendi hayatlarıyla ilgili güvencelerini
elde eder ve sizin sosyal politika çalışmalarınıza daha iyi
katkı sunarlar diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
116da aynı mahiyette üç adet önerge vardır; birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
116 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf
Halaçoğlu Alim
Işık Emin
Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
Madde
116- 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(1)
Bakanlık, merkez, taşra ve yurt dışı
teşkilatından oluşur.
T. Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 116. maddesindeki meydana gelir
ifadesinin oluşur olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Engin
Altay Mehmet
Volkan Canalioğlu
İstanbul Sinop Trabzon
Uğur
Bayraktutan Haluk
Eyidoğan Doğan
Şafak
Artvin İstanbul Niğde
Namık
Havutça
Balıkesir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının
116ncı maddesinin ikinci fıkrasında bulunan meydana gelir
ibaresinin oluşur şeklinde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz
önergelere?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Burada torba kanunla mücadele ediyoruz;
Komisyondaydık, yine torba kanunla mücadele ediyoruz. Arkadaşlar,
Plan ve Bütçe Komisyonu Mangal Mahmutun evine döndü. Artık 19 tane özel
ihtisas komisyonunun çalışmasına gerek yok, torba kanuna
koyuyorlar yasaları, hepsini getiriyorlar Plan ve Bütçe Komisyonuna. Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının orada da torbada yerleri
var şu an. Şu an görüşüyoruz, şu an. Böyle bir
yaklaşım tarzı olabilir mi arkadaşlar?
Şimdi, Türkiye'nin gündeminde acil olarak bekleyen,
çok ciddi ve Türkiye'nin demokrasisini, Türkiye'nin çözüm sürecini, Türkiye'nin
geleceğini, Türkiye'nin adaletini ilgilendirecek çok tarihî, çok önemli
gündemler var ve güncel durumlar var.
Şimdi,
bu güncel durumlara bakıyoruz, Anayasa Mahkemesinin verdiği bir karar
var, 4 Temmuz 2013. 4 Temmuz 2013te verilen bu karar diyor ki: Terörle
Mücadele Kanununun 10uncu maddesi uzun tutuklulukla ilgili ve diğer
hükümler açısından iptal edilmesi gerekir. Yani bunu iptal
edeceksiniz, bir sene içinde yeni yasal düzenleme yapacaksınız. On
yıl uzun tutukluluk süresi ise bu özel yetkili mahkemelerin, ilgili
Terörle Mücadele Kanunu 10uncu maddeden önce, siyasi tutuklulara, tutsaklara
karşı uyguladığı bir hüküm. Beş yıl olan
uzun tutukluluk süresi 2 katına uygulanıyor burada. Bu 2 katına
uygulamanın Terörle Mücadele Kanunuyla olduğu açık. Şimdi, Terörle Mücadele Kanunuyla olan bu
uygulamada bakıyoruz bir paket geliyor, Terörle Mücadele Kanununun
10uncu maddesi kalkacak. Bunun kalkmasıyla sorun çözülmüyor
arkadaşlar. Uyarmak istiyorum herkesi buradan hakikaten, Anayasa
Mahkemesiyle, hukukla. Milletin aklıyla kimsenin dalga geçmesine gerek
yok. Özel yetkili mahkemeler miadını doldurmuş mahkemeler zaten.
Zaten kapatılmıştı, ellerindeki dosyalar vardı,
ellerindeki dosyaları alırsınız, özel ağır ceza
mahkemelerini kapatırsınız, olağanüstü mahkemelere son
verirsiniz ve tarihî bir şey olur, burada 4 parti grubunun da
desteğiyle bu olur. Bakın, bu kaçınılmaz bir şey. Ama
bizim kanun tekliflerimiz var, uzun süreli tutukluluğa ilişkin
Anayasa Mahkemesi kararından önce verdiğimiz kanun teklifleri var.
Bunların hiçbirisi paketin içinde dikkate alınmıyor. Pakete
bakıyorsunuz, konjonktürel, refleksel bir koruma
anlayışıyla geliyor, günübirlik hukuk yaratma
anlayışıyla geliyor. Bu günübirlik hukuk yaratma
anlayışında ağır ceza mahkemeleri, illegal, ahlak
dışı, yasa dışı dinlemelerde ağır ceza
olarak üç tane yargıç da karar verse gizli dinlemelerin önleneceğini
sanıyorsanız kendinizle dalga geçersiniz. Tıpkı Nasreddin
Hocanın taktığı kapı gibi, bir kapı
takarsınız üstüne de kocaman bir kilit, üç tarafı açık
kalır. Böyle bir şey. Önleyici dinleme varken, yüzde 80 önleyici
dinlemeden dinlemeler yapılırken, dinlemeler illerde, 81 ilde
uzatmalı çavuş ve bekçi düzeyine inerken ve kamu görevlileri bu
dinlemeleri yaparken bu dinlemeler hakkında bir düzenleme yapmadığınız
zaman, zapturapt altına almadığınız zaman, bunlar
herkesi dinlemeye devam ettiği sürece istediğiniz kadar
ağır ceza mahkemesi kararları getirin bu çözülmez. Yine bir yanlışın
eşiğindeyiz, yine bir yanlışla yanlış torba
kanunlarla gündemimizi meşgul ediyoruz.
Buradan
çok açık bir şekilde şunu ifade etmeye
çalışıyoruz: Bu tarihe gömülmesi gereken mahkemelerin
yanında çok sağlam bir altyapı düzenlemesi getirilmediği
takdirde bütün bunların hepsi, her gün ihlal etmeye devam edeceklerdir. Bu
ihlal karşısında şöyle bir durum da ortaya
çıkıyor: Bu hukuk dışılıkta kendini koruma
kanunlarına dönüşmemesi dileğimizle. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın
Ruhsar Demirel, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tekrar teşekkür ediyorum söz hakkı verdiğiniz
için.
Tabii,
Bakanlık sırasında, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı yok, Sayın Sağlık Bakanını görünce ben
biraz engelli konusuna değinelim istedim. Engelli öğrencilerimizin
-öğrenci demek de doğru değil- engelli
vatandaşlarımızın sınavlara nasıl girdiğine
hiç tanıklık edeniniz var mı bilmiyorum. Ben hekim olmaktan öte
bir insan olarak, vicdani olarak bunun bir gözlemlenmesini herkesten talep
ediyorum. Hani hukuk fakültesine gidenlere derler ya Bir gün gözetimde
kalırsan daha iyi öğrenirsin diye. Biz hekimler de bir kere
hastalanırsak hasta psikolojisini daha iyi öğreniyoruz. Engellilerin
bu ÖSYM sınavlarına nasıl girdiğini görürseniz,
onların bu sınavlar için farklı ne tür haklar elde etmesi
gerektiğini algılayabilirsiniz. Ama bir durum var ki çok legal,
ÖSYMnin kılavuzunda yazıyor: Şu üniversitelerin şu
fakültelerine, şu bölümlerine engelli öğrenciler başvuramaz.
Tabii ki bazı handikaplı bölümler olabilir, başvuramazlar ama
kılavuzda yazmadığı hâlde üniversitelerin veya ilgili
fakültelerin rezerv koyduğu bazı öğrenciler oluyor, bunlar zaman
zaman basına da yansıyor. Ben hem Sayın Sağlık Bakanından
hem Millî Eğitim Bakanından hem Sayın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından bu konuya üçlü bir komisyonla veya daha farklı
katılması gereken kimler var ise ÖSYM'yle de bir iş birliği
yaparak bu konudaki sıkıntıları giderebilmek adına bir
çalışma yapmalarını parti grubum adına rica ediyorum.
Evet,
ÖSYM'de sınava giren, mesela bir görme engelli öğrenci...
Yalnızca yirmi dakika veya bazen yarım saat sanıyorum, ek süre
veriliyor. Gözlerinizi kapatın ve bir önergenin şurada size
okunduğunu düşünün, herhangi bir önergenin; mesela, az sonraki
işte, 117, 118'inci önergenin. Ne anladığınızı
bir test edin. Sonra da size çoktan seçmeli birkaç soru sorulsun
"Şurada 'ki' mi vardı 've' mi vardı 'veya' mı
vardı?" diye. Bu tanınan yirmi ya da otuz dakikalar neye çözüm
getiriyor, iyice bir anlayabiliriz herhalde. Ya da işitme engelli bir
öğrencinin girdiği bir sınavı düşünün.
Dolayısıyla, başta üniversite sınavına girmekte olan
engelli öğrencilerin çok ciddi sıkıntıları var. ÖSYM
kılavuzunda yazılanların dışında inisiyatif
kullanan üniversiteleri Hükümet bu konuda bir çalışma yaparak
bilgilendirmeli. Engelli öğrenciden korkmamaları, kaygı
duymamaları gerekiyor.
Mesela,
bir konservatuvar öğrencisinin basına da yansıyan bir öyküsü
var. Ben daha sonra kendisiyle bir telefon görüşmesi de yaptım.
Kılavuzda yazmamasına rağmen bir üniversite kabul etmiyor.
"Bizim hiç engelli öğrencimiz yok. Sizi biz konservatuvara
alamayız." diyor. Ama Karadeniz Teknik Üniversitesindeki öğretim
üyeleri diyorlar ki: "Bizim bugüne kadar hiç böyle bir öğrencimiz olmadı.
Ama sizinle beraber bir ilki yaşayıp birlikte bu işi
halledebilirsek biz sizin öğrencimiz olmanızdan memnun oluruz.
"Ve öğrencimiz Karadeniz Teknik Üniversitesine başlıyor.
Öğretim üyelerinin ve kendisinin yaptıkları mücadele, öğrenme
konusundaki azimleri, birlikte sorunları aşma çabalarıyla
şu anda son derece başarılı bir öğrenci.
Dolayısıyla,
ÖSYM kılavuzunda engellilerin tercih etmemesi belirtilen okulların
dışında, üniversite yönetimlerinin, fakülte yönetimlerinin,
yüksekokul yönetimlerinin kendi iradeleriyle ve hiçbir gerekçe göstermeksizin
"Biz okulumuza engelli öğrenci alamayız." dedikleri
kurumlarla ilgili üst düzeyde bir bilgilendirme, bir paylaşım, bir
farkındalığın yaratılması gerekiyor. Ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığını genelinde içeren bu yasa
tasarısıyla da biliyorsunuz, engellilerle ilgili,
taşıtlarla ilgili erişim konusunu 2018'e öteleyen bir düzenleme
var. Oysa bu ötelemelerden öte, yakına çekilmesi gereken durumlar var.
Mesela, engellilerin emeklilik meseleleri, engellilerin yıllık izin
meseleleri. Engellilerin pek çok haklarıyla ilgili ihlal edilen durumlar
var, eşitliksiz durumlar var.
Ben
hem Sağlık Bakanı burada oturduğu için kendilerinden hem
de -mesai arkadaşları
olması itibarıyla, paylaşırlarsa- Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından bu konularda yapabilecekleri çalışmalara
parti grubumuz adına destek vereceğimizi buradan söylüyorum çünkü bu
hepimizin sorunu. Bizler hepimiz bu milletin vatandaşlarıyız, bu
sorunla birlikte baş etmek zorundayız. Engelliler adına
yapılabilecek her tür düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek
vereceğimizi belirtiyorum.
Sağ
olunuz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Volkan Canalioğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde görüşmelerimizi yürütüyoruz.
Şimdi,
bu yasanın adı bizce de, kamuoyunca da torba yasası ve içinde
her şey var ama bu torba yasasında, her şey dediğimiz bu
torba yasası içerisinde toplumun mutluluğu, huzuru ve beklentisine
cevap verecek hiçbir şey yok. Örnek olarak maddeler için söyleyeyim.
Sevgili,
sayın AKPli milletvekili arkadaşlar, siz hiç polis
karakollarına gittiniz mi? O otobüsler içerisinde nöbet bekleyen
polislerle beraber oldunuz mu? (AK PARTİ sıralarından Olduk.
sesleri) Olduk. diyorsunuz ama onların beklentilerine cevap
vermiyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Hangi aidiyete ait polisleri soruyorsunuz?
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) Benim polisim, benim polisim
diyorsunuz, benim amirim diyorsunuz, bir gecede onları yerlerinden
ediyorsunuz. Hem onları aileleriyle birlikte mağdur ediyorsunuz,
kış kıyamet günü onların çoluklarını
çocuklarını düşünmüyorsunuz, ayrıca bütçeye de yük
getiriyorsunuz, onlara yolluk veriyorsunuz, ödeme yapıyorsunuz, kaynak
harcıyorsunuz. Oysa, polislerimizin bekledikleri, onların yirmi
yıldan sonra şark hizmetine gönderilmemeleri. Yirmi yılları
doluyor, siz de ikinci şarka gönderiyorsunuz. Bunların çocukları
öğrenci, üniversitede okuyorlar, yerleşik düzene geçiyorlar ama siz
Hayır, doğru şarka gidin. diyorsunuz ve bekledikleri ek
göstergeleri 3.600 yapmıyorsunuz ama Benim polisim. dediğiniz zaman
da ağzınızdan ballar akıyor, bu bir.
İki:
Atanamayan öğretmenlerle ilgili bir şey yok. 250 bin öğretmen
atama bekliyor ama siz onlara
Ne demişti geçmişteki Millî
Eğitim Bakanı: Atama bekleyen, yem bekleyen güvercinler gibisiniz.
Ve bu ayakkabı kutusundan çıkan parayla 300 bin öğretmenin
atamasını yapıyorsunuz ve onlara da otuz yıl maaş
ödüyorsunuz.
Sevgili
AKPli milletvekilleri, ben biliyorum ki sizler hepiniz kul hakkına
sahipsiniz, kul hakkından korkarsınız. O hâlde şunu
söylüyorum, kul hakkından korkan insanlar şunu yaparlar: Bakın,
siz AKPlisiniz, AKPye de oy verdiniz, doğrudur, o partiye üyesiniz. Ama
gelin, bu seçimlerde artık AKPye oy vererek bu AKPnin vebaline ortak
olmayı çünkü o tarafta bunun hesabını veremezsiniz.
Mantıklı düşünün ve bunun hesabını da gayet iyi
yapın.
BAĞ-KURlu
vatandaşların sorunlarına çözüm yok. Borçlanmışlar,
1994te şirket kurmuşlar, 2000 yılında tescillenmiş,
aradaki farka ücret çıkarıyorsunuz. O da ortada, bir şey yok.
Ve
yine, değerli arkadaşlar, yeni adı TÜİK olan, eskiden
Devlet İstatistik Kurumu olan kurumun bölge müdürlerini 3.000 ek göstergede
tutuyorsunuz, onlardan sonra atanan insanlara -feda olsun, tabii ki daha çok
verin- 3.600 ek gösterge veriyorsunuz ama onları, 50-60 kişi
sayıda olan bu insanları mağdur ediyorsunuz. Bu torba yasada
bunlarla ilgili herhangi bir şey yok.
Üniversite
öğrencilerimizin yurt sorununa çözüm getirecek bir madde yok.
Taşeron
işçilerimiz, kölelerimiz
Sevgili milletvekilleri, siz hiç 1 Ocak
sabahı işsiz kaldınız mı? 1 Ocak sabahı
insanların yeni yılları kutlanır ama Trabzonda
taşeron işçilerinin yeni yılları onlar işten
çıkarılarak kutlanmıştır. Bu günah değil midir,
bu vebale nasıl ortak olacaksınız? Bunlarla ilgili bir şey
var mı? Yok. Taşeronlar ne yapacağını bilmiyorlar,
sosyal güvenceleri yok, sabah işe geldikleri zaman Haydi kardeşim,
senin işine son verdik çünkü firma olarak ihaleyi biz alamadık.la
karşılaşıyorlar, yüz yüze geliyorlar.
Fakülte
sekreterleri her işi yapıyor ama ek göstergelerinde hak ettiği
hakkı alamıyor. Onlarla ilgili bir şey var mı? Onlarla
ilgili herhangi bir şey yok.
Değerli arkadaşlar,
bakın, 2007de çıkarılan bir yasa var, 5578 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası. Bu yasayla birlikte Güneydoğu
Anadolu Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi, bütün
bölgelerde toprak kullanımı en az 5 bin metrekare yani 5 dönüm
olacak deniyor. Şimdi, el insaf! Burada o dönemde de Doğu Karadeniz
milletvekilleri vardı. Ya, arkadaşlar, bizim Karadenizde 5 dönüm
arazisi olan Ergene Ovasının sahibi gibidir. Gelin bu yasayı
değiştirelim. dedik ama bu yasayla ilgili herhangi bir şey yok. Adamın
babası ölüyor, 5 dönüm arsası yok, 1 dönüm arsası var. 5
oğlu varsa, hadi bakalım 200
metrekare inşaat yapacak. Nasıl olacak? Olmuyor. Orada bunlarla ilgili
herhangi bir şey var mı?
Herhangi bir şey yok.
Değerli
arkadaşlar, defterdar yardımcılarıyla ilgili de herhangi
bir şey yok. Defterdar
yardımcıları arasında da eşitsizlik var; onların
bir kısmı 3.600, bir kısmı 3.000 gösterge bekliyor.
Bunların sorunlarını çözmemiz gerekiyor ve sonuç olarak
şunu söylüyorum: Bu torba yasa halkın beklentilerine cevap verecek
bir yasa değildir, bunu yeniden düzenlemeli ve halkın beklentilerine
cevap verecek yasalar ortaya konulmalıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canalioğlu.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edildi.
Madde 117de üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 117inci maddesinde
bulunan dört ibaresinin beş
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Abdullah Levent Tüzel Sırrı Sakık Hasip Kaplan
İstanbul Muş
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
117 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf
Halaçoğlu Alim
Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal Cemalettin
Şimşek
Antalya Samsun
Madde 117- 633
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasındaki üç ibaresi dört şeklinde
değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 117. maddesinin metinden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Uğur
Bayraktutan Haluk
Eyidoğan
İstanbul Artvin İstanbul
Namık
Havutça Doğan
Şafak Ali
Haydar Öner
Balıkesir Niğde Isparta
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Ali Haydar Öner.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz;
bazı kanun hükmündeki kararnameler ile kanunlarda değişiklik
yapılmasını öngören tasarı ve teklifleri görüşüyoruz.
Daha yeni
sayılabilecek bir tarihte yayınlanan kanun hükmünde kararnameler ile
bir kısım hükümleri eskimeden değişen,
değiştirilen kanunlar görüşülüyor. Eleştiriler ve
katkılar muhalefet partilerinden, parmak kaldırmalar ve kabuller
AKPden. Yoklamaya katılım için 100 metre rekorlarını
İzmir Marşıyla kıran milletvekilleri, çoğunluğun
sağlandığı anlaşıldıktan sonra şu anda
olduğu gibi Genel Kurul salonunda genellikle bulunmuyorlar. Komisyonlarda
yeterli katkı sağlamayan Adalet ve Kalkınma Partili sayın
milletvekilleri Genel Kurulda da katkılarını esirgiyorlar.
Değerli
milletvekillerimiz, biz burada yasama çalışması mı
yapıyoruz, yasamacılık oyunu mu oynuyoruz? İktidar partisi
milletvekillerinin tek işi yoklamaya katılıp parmak
kaldırıp kabul oyu vermek midir? 524 sıra sayılı Yasa
Tasarısı görüşülüyor, takip ettim 117nci maddedeyiz. Maddenin,
kanunun bütünü dışında bir de bölümde söz alan
arkadaşımız var, Allah rızası için bir tek iktidar
partisi milletvekili söz alıp konuşmamış.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Sen ne yapacaksın? Sen kendi işine bak.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) Sayın Recep Özel, cevabını alırsın.
Milletvekilliği sorumluluğunu müdrik değilsin, sadece laf
atıyorsun. Ispartalılardan da utan, Türk milletinden de
utanmalısın! (CHP sıralarından alkışlar)
Görüştüğümüz
tasarı ve teklifler, torba kanun veya temel kanun diye
adlandırılıyor. Torba kanun mu, çorba kanun mu, çuval kanun mu,
belli değil. Ne bulursan koy sepete, at torbaya. Böyle bir kanun hiçbir
şekilde temel kanun olarak tanımlanamaz. Bir kanunun temel kanun
olarak tanımlanabilmesi için, İç Tüzük 91e göre Bir hukuk
dalını sistematik olarak bütünüyle ve kapsamlı olarak
değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi
deniyor ve devam
ediyor. Bu yasa tasarısının içinde kaç tane kanun var, bilen var
mı? Üşenmedim saydım, tam 58 yasada değişiklik
yapılıyor. İnsaf, Hükûmet adına da insaf! Komisyonlar da
nasıl böyle kırk yamalı bohça yasasını temel kanun diye
getirirler, şaşmamak elde değil.
İçinde neler var:
Aile ve sosyal politikalarla ilgili var ama Kamu İhale Kanununun 7
maddesi değişiyor, 4 ek madde daha geliyor, zaten daha önce de kaç
defa değişmişti. İşiniz gücünüz Kamu İhale
Kanununda değişiklik yapmakla mı geçecek? Her
değişiklik yeni bir yolsuzluğun kapısını
aralıyor. Sivil havacılık var, bilgi teknolojileri var, Türk
Standartları Enstitüsü var, Devlet Memurları Kanunu var, ne varsa bulunmuş.
Torbaya atılanların bir kısmı ihtiyaçtan. Gerçekten vatandaşların
beklediği bir kısım yasa hükümleri var ama pek çok beklenen yok.
Çiftçilerin beklediği yok, emeklilerin beklediği yok, polislerin
beklediği yok, hâkim teminatını içerenler yok, benzeri durumlar
yok.
Yazılı
basın bloke edildi, görsel basındaki altyazılar bile uzaktan
kumandalı aletlerle silinmeye çalışılıyor.
Yazılı ve görsel basın engellendi, şimdi
sanal ortamdaki yayınlar da engellenmeye çalışılıyor.
Eğer, Usain Bolt Türkiye'de olsaydı hiçbir yarışta rekor
kıramazdı çünkü önüne sürekli engeller
çıkarılırdı.
Bir
sonraki maddeye bazı hususlar kalacak. 17 Aralıkta bir yolsuzluk
operasyonu yapıldı, o yolsuzluk operasyonu 40 tane yeni kanun, 40
tane yeni düzenlemeye ihtiyaç gösterdi.
118inci
maddede görüşmek üzere, hak edenlere saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
117 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemalettin
Şimşek (Samsun) ve arkadaşları
MADDE
117 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasındaki üç ibaresi dört şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şimşek.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 524 sıra sayılı
torba yasanın 117nci maddesi üzerinde -633 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 5inci maddesinin (2)nci fıkrasıyla ilgili-
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, burada -tabii ki Parlamentonun görevi- yasalar geliyor
önümüze, bu yasaları yapıyoruz, çıkarıyoruz ancak son
zamanlarda öyle bir noktaya geldi ki tartışmalar gerçekten
vatandaşımızın bu yaptığımız yasalara
ne kadar güvendiği, bizlere ne kadar güvendiği, yürütmeye, yasamaya,
yargıya ne kadar güvendiği konusunda çok büyük tartışmalar
geçiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle bizim tartışmamız gereken
konunun bu olduğunu, elbette daha sonra da Parlamentonun, yüce heyetinizin
bu yasaları yapması gerektiğine inanıyorum.
Ortalıkta öyle
şeyler var ki -bu kadar yolsuzluk, rüşvet, kıyım,
hukuksuzluk- ne bu görüştüğümüz torba yasanın, kanunun ne de
önergelerin ne halk nezdinde ne de bence çok fazla da bir önemi yok.
Gördüğüm, baktığım kadarıyla da bu güvensizlik
ortamının en büyük nedenlerinden bir tanesi ve bunu vatandaşımıza
yansıtan Sayın Başbakan yani gördüğümüz şey bu.
Bakın, şöyle
söyleyelim: Başbakan Fastan telefonla bir televizyon kanalının
yetkilisini arayarak Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçelinin bir demecinin alt yazıyla geçmesine Kaldırın.
diyor. Bir demokratik ülkede, demokrasiyle yönetilen bir ülkede bir
başbakan bir televizyon kanalını arar da ona Bu alt
yazıyı kaldırın. der mi? Bu demokrasi olur mu? Demokratik
bir ülkede böyle bir şey olabilir mi? Bakın, biz burada
kanunları yapmaya çalışıyoruz ama Sayın
Başbakanın yaptıklarına bakın. Vatandaş
nasıl güvensin değerli milletvekilleri?
Bu ülkede, ayrıca,
yasa ve yasalar çerçevesinde görevini yapan kamu görevlileri hallaç pamuğu
gibi kış ortasında oradan oraya savruluyor. Onları paralel
devlet olarak ilan ediyor; bunu söyleyen bir başbakan. Normal görevini
yapan kamu görevlileri görevlerini yapmalarından dolayı paralel
devlet olabilir mi? Bir savcı eğer kendisine bir ihbar gelmişse
bunu değerlendirmek, bunu yapmak zorunda. Yapmadığı zaman,
o işi yapmadığında kanunsuzluk yapmış olur. Ama,
bunu yapanları paralel devlet olarak ilan ediyor Sayın
Başbakan. İş adamları hoşuna gitmeyen açıklamalar
yaptılar diye son zamanlarda döviz arttı bu ülkede, faizler
arttı, vatandaşın cebinden paralar çıktı. İş
adamları da yatırımcı gelmez diye endişelerini dile
getirdiler. Sayın Başbakan ne dedi onlara? Hain dedi, İhanet
içerisindedirler. dedi. Böyle bir şey olabilir mi değerli
arkadaşlarım?
Şimdi, bu bakanlar
hakkında fezlekeler düzenlendi. Sayın Başbakan bu fezlekelerin
Meclise gelmesini engellettirdi, görüşmelerini engellettirdi. Sayın
bakanlardan bir tanesi Zafer Çağlayan Mersinde yaptığı
açıklamada Bizim hiçbir günahımız yok, bize bu atfedilen
suçların hiçbirini işlemedik, biz tertemiziz. diyor. Sayın
Bakan Muammer Güler Mardinde yaptığı açıklamada Ben
aklanmadan daha siyasete dönmeyeceğim. diyor. Bu Sayın
bakanların, bu fezlekelerin buraya gelmesini engellerseniz, Mecliste
görüşülmesini engellerseniz, bu Sayın bakanlar nasıl
aklanacaklar arkadaşlar? Bunları çamaşır suyuna soksak
aklanabilirler mi? Yani bu yasalarda
nerede, nasıl aklanacakları belli. Bunların önüne
geçerek, bir şekilde bunu önlemek, bakanların da kanuni
hakkını, yargılanma hakkını kullanmanın önüne
geçmek demek değil midir? Sizlere söylüyorum: Bu fezlekeler mutlaka bu
Meclise gelip görüşülmeli, bakanlar zan altından eğer suçlu
değillerse bundan kurtulmalıdırlar.
Şimdi,
ayrıca, demokratik hakkını kullanan eylemcileri de,
sanatçıları da Sayın Başbakan tehdit ediyor. Biliyorsunuz,
Gezi eylemlerinde Mehmet Ali Alabora diye bir sanatçımız orada Gezi
eylemlerine destek verdiğinden dolayı Başbakanın hedefi
hâline geldi. Bunları niçin anlatıyorum değerli milletvekilleri?
Bunlar, bu tavırlar, ülkemizdeki demokrasiyi geliştirmiyor, geriye
götürüyor, onun için bunları anlatmaya çalışıyorum. Bunlar
demokratik davranışlar değil. Elbette ki bir sanatçı, bir
konudaki muhalefetini ortaya koyacak ama bir Başbakan bunu hedef almaz,
böyle şey olmaz, bunlarla uğraşmaz. Başbakanın
uğraşacağı, konuşacağı başka
şeyler vardır. Daha birçok söyleyeceğim şey var ama bir
maddede daha konuşmam var herhâlde. Bu vesileyle hepinize tekrar
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmedi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 117inci
maddesinde bulunan dört ibaresinin beş şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Buldan ne yapalım?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Gerekçe Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
önergeyle Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görev
kapsamının genişliği ve ehemmiyeti göz önünde
bulundurularak müsteşar yardımcısı sayısı
artırılmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
118de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 118. Maddesindeki
yurtdışı teşkilatı ifadesinin
yurtdışı teşkilatları olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar
İstanbul
İstanbul
Kocaeli
Ramazan
Kerim Özkan Hasan
Ören Dilek
Akagün Yılmaz
Burdur
Manisa
Uşak
Ali
Haydar Öner
Isparta
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 118'inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Taşra ve
Yurtdışı Teşkilatı, Kurullar ve Çalışma
Gruplar" ibaresinin "Kurullar ve Çalışma Grupları ile
Taşra ve Yurtdışı Teşkilatı" şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl
Iğdır
Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin
Muş
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
118 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan
Akçay
Konya
Eskişehir
Manisa
Alim
Işık Emin
Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya
Kastamonu
Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
"MADDE
118- 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Dördüncü Bölümünün
başlığı "Taşra ve Yurtdışı
Teşkilatı, Kurullar ve Çalışma Grupları"
şeklinde değiştirilmiş ve 23 üncü maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki 23/A maddesi eklenmiştir.
"Yurtdışı
teşkilatı
MADDE
23/A- (1) Bakanlık, 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu Kurum
ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede belirlenen esaslar çerçevesinde
yurtdışı teşkilatı kurmaya yetkilidir."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Maddede
ifade düzeltmesi yapılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 118'inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Taşra ve
Yurtdışı Teşkilatı, Kurullar ve Çalışma
Gruplar" ibaresinin "Kurullar ve Çalışma Grupları ile
Taşra ve Yurtdışı Teşkilatı" şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Bu
önerge ile Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında 633 Sayılı Kanunun dördüncü
bölümünün daha anlaşılır olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 118. Maddesindeki
yurtdışı teşkilatı ifadesinin
yurtdışı teşkilatları olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Öner, buyurunuz.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkanım, çok teşekkürler
ediyorum.
Sayın
milletvekillerimiz, 17 Aralık operasyonu yeni yasama
çalışmalarına vesile oldu ama 17 Aralık operasyonu kötü
örneklere de vesile oldu. Tarihte ilk defa, hırsızların
polisleri kovaladığı, savcıları, hâkimleri yerinden
ettiği bir dönem geldi. Fakat bu 524 sayılı torba mı, çuval
mı, temel kanun mu, ne ise orada erişimin, İnternet
ortamındaki erişimin engellenmesini bir tek kişiye veriyor,
hâkim olmayan kişiye hâkim yetkisi veriyor. Dinleme için de ağır
ceza heyetinin oy birliğinin aranacağı bir yasama
çalışması yapılıyor. Ne çelişkidir anlamak mümkün
değil.
En
iyisi, Hükûmet eleştirilmeyi men etsin. Sayın Başbakanın
uzaktan verdiği talimat doğrultusunda alt yazılar silindiği
gibi, alt yazı silicili uzaktan kumandalar icat edilsin, Hükûmet
eleştirilirken televizyonlar otomatikman kararsın, sesleri de
otomatikman kısılsın. Tıpkı 34üncü dakikada Mustafa
Kemalin askerleyiz. diye bağıran sporseverlerin seslerinin
kısılması gibi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir
önerim daha var: Alfabeden z harfini çıkarın, z harfi
çıkarsa hırsızlık telaffuz edilemez,
hırsılık hâline gelir; yolsuzluk telaffuz edilemez, yolsuluk
hâline gelir. Yolsuzluk denmesin, denemesin. Bundan böyle
ayakkabıların da kutulara konması men edilsin, torbaya vesaire
konsun.
İktidar
partisinden bir değerli milletvekilimiz çıkıp Ya, bu kutuda
para ne geziyor? niye demiyor? Millet bunun cevabını bekliyor. Bir
iktidar partisi sayın vekilinden, efendim
ENGİN
ALTAY (Sinop) Diyorlar, diyorlar...
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Ama kapalı mahfilde diyorlarmış,
açıktan diyen yok.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Bire bir diyorlar, söylüyorlar ya yeter.
LEVENT
GÖK (Ankara) Az çıkmış. diyorlar ama Sayın Valim.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Efendim, Sonuna kadar gidilsin,
araştırılsın. diyorlar
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Olur mu öyle şey? diyorlar.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla)
ne sorgulatıyorlar ne yargılatıyorlar.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Büyütecek bir şey yok. diyorlar.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Sayın Başbakan da Para olduğu ne malum,
ya kitapsa? diyor -o çuvallar giriyor ya bazı evlere, mekânlara- ama o
kitaplar nasıl oluyor da kutularda, kasalarda paraya dönüşüyor, bunu
Zati Sungur bile izah edemez, başaramaz. Bazı yandaş yazarlar
bile izah edemez.
Yolsuzlukların
üstünün örtülmesi, delillerin karartılması, sorgulamaların,
yargılamaların geciktirilmesi sadece günahları büyütür,
hepinizin vebalini artırır. Her gün yeni bir yolsuzluk ortaya
çıkıyor, yeni bir dalavere ortaya çıkıyor, yeni bir
rantçılık hilesiyle karşılaşıyoruz. Efendim, en
son, sit alanlarını da koruma kurullarının elinden
alıp nelere çevirmişsiniz. Koruma kurullarına bile mi
rüşvet verildi, ne oldu, bilmiyorum. Rüşvete aracılık eden
kamu görevlileri de herhâlde var.
Bu
duyarsızlıkları yakıştıramadığım
Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekilleri var, bir
kısmını görüyorum. Bir gün söyleyeceğim.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Aynaya bak, aynaya.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Ama, efendim, daha önce -burada yok- istifa eden
bazı milletvekilleri var, değirmenle su
taşıdıkları yerin yanlış değirmen
olduğunu anladılar, bağımsız olarak görevlerini
sürdürüyorlar.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bunlar hâlâ taşıyorlar ama.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Haram iki türlüdür deniyor; biri yemek, biri yenmesine
müsaade etmek. Üçüncü haram bu defa -devam ediyor- yiyenleri, yedirenleri,
çalanları, çaldıranları sorgulatmıyorsunuz,
yargılatmıyorsunuz. Hiç uğraşmayın, günü gelecek sorgulatmayanlar,
yargılatmayanlar adaletle çarpılacak, hak yerini bulacak, yetim
hakkını alacak.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Siz dua edin Sayın Valim, sizi suçlamıyorlar.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Değerli milletvekilleri, Antalyada Giden Gelmez
Dağları var, Giden Gelmez Dağları. Bazı
arkadaşlarımız Geldik, gitmeyiz. türküsü mü söylemeye
kalkışıyorlar. Merak etmeyin, sizden önce gelenler gittiler,
sizler de gideceksiniz ama gittikten sonra hayırla, şükranla
anılmak lazım. Ayakkabı kutularındaki paraları
sorgulatmayanlar hayırla anılmayı hak etmiyorlar.
Hak
edenlere saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edildi.
Madde
119da üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
119 uncu maddesinde geçen açabilir ibaresinin, açar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan
Akçay
Konya Eskişehir
Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet Günal
Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 119uncu
maddesinde bulunan yer alan ibaresinin yazılı olan şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 119. Maddesinin metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli
Burdur
Hasan Ören Dilek Akagün
Yılmaz Tufan
Köse
Manisa Uşak
Çorum
Muharrem Işık Levent Gök
Erzincan Ankara
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde
üzerinde yapacağım konuşmayı hazırlamış ve
kendi iç dünyamda kendi kendime tekrar ederken birden konuşma metnimi
değiştirme ihtiyacı içerisinde hissetim kendimi.
Bir
müddet önce Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın bir cümlesi aklıma geldi. Bu yolsuzluk ve rüşvet
operasyonundan sonra bakanların çocuklarının
tutuklandığı, bakanlar hakkında fezleke düzenlendiği
bir ortamda Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınç çıktı ve dedi ki: Biz ne kadar safmışız!
ve ben de gerçekten baktım, arkadaşlarımıza, sizlere
haksızlık ettiğimi düşündüm
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten yani sözlüğe baktım saf kime
denir diye; fazla zeki olmayan, kolayca kandırılan kişilere saf
deniyor. Yani şimdi böylesine saf arkadaşlarımızı
böyle ağır iddialarla suçlamanın da haksızlık
olduğunu düşündüm. Saf saf, saf altınlar yürütülüyor, gidiyor.
Altınlar saf, arkadaşlarımız saf, bizler safız, ayakkabı
kutuları saf. Az önce konuşan konuşmacımız
Ayakkabı kutuları içindeki paraları niçin
sorgulamadınız? diyor. Niçin sorgulansın, yani
saflıklarından Sayın Valim! Yani arkadaşlarımız
bu paraların ayakkabı kutularının içine girmeyeceğini
bilmiyorlar ki esas onlar kasaya girmesi gerekiyordu ama saflar. Herkes saf,
Başbakan saf, bakanlar saf, saf saf Türkiyeyi idare ediyoruz ve
zannediyoruz ki Türkiyedeki insanlarımız da saf. Şimdi,
gerçekten sizlere haksızlık edildiği ortada. Yani bu ülkeyi
yönetenlerin zeki olmadıklarının, kolayca
kandırıldıklarının kendileri tarafından ifade
edildiği bir ortamda biz de muhalefet olarak sizleri suçluyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yani gerçekten bu konu ve bu durumunuz bir ibretiâlemdir.
Şimdi, bunu değiştirecek birtakım mekanizmaları
kurmamız gerekiyor. Yani bu saflıktan nasıl
kurtulacaksınız? Safsınız ama saflık hâlen devam
ediyor. Fezlekeler geliyor saf saf Adalet bakanlığına
Yanlış gelmiş. deyip geri gönderiliyor, yapılan
işlemlerin tümü reddediliyor, savcılar değiştiriliyor ama
unutuyorsunuz ki Türk halkının da size vereceği bir cevap var.
Şimdi, 30 Marta doğru yaklaşıyoruz. 30 Marta doğru
giderken sizin bu saf ayaklarınızın altında yatan bütün
dümenleri sorgulayacağımız döneme geliyoruz, kurtuluş yok.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Bundan size ekmek yok!
LEVENT
GÖK (Devamla) Sizler saf ayağına yatmayın. Türk halkı saf
değil. Türk halkı, bir paralel devlet iddiasıyla, komplo
teorilerinin üretildiği bir ortamda yolsuzlukları da biliyor,
rüşveti de biliyor, her şeyi de biliyor, yolsuzlukların
boğazınıza kadar sizi bataklığa çektiğinin
farkında. Şimdi, böylesine önemli bir süreçte halkımız bu
hesaplaşma gününü bekliyor. Fezlekeleri kaçırabilirsiniz, hırsızı
sorgulayan, yakalayan emniyet kuvvetlerini değiştirebilirsiniz,
savcıları değiştirebilirsiniz, hâkimleri
değiştirebilirsiniz ama Türk halkının o saf yüreğini
değiştiremezsiniz, saf yüreğini değiştiremezsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar) O saf yüreğinin
altında biliniz ki Mustafa Kemalin kurduğu bu cumhuriyette o emperyalizme
karşı verilen savaşı en güç koşullarda, en kıt
olanaklarla kuran bu ülkenin yurttaşları, bu ülkenin bütün
kaynaklarını hovardaca harcayan, kendi yandaşlarına
peşkeş çeken bu iktidardan mutlaka hesap soracak yürektedir. Bizler
biliyoruz ki Türkiyede yaşayan bütün insanlar, bütün yurttaşlar
İsmet Paşanın şu sözünün şiar edinmiştir: Bu
ülkenin namuslu insanları namussuzlardan daha cesaretlidir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 119uncu
maddesinde bulunan yer alan ibaresinin yazılı olan şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Bu
önerge ile maddenin daha anlaşılır olması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmedi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
119 uncu maddesinde geçen açabilir ibaresinin, açar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı
(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe lütfen
Gerekçe:
Veri tabanında tutulan bilgilerin belirlenecek usûl ve esaslar
çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları ile mahalli idareler ve
Türkiye Kızılay Derneğine açması öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edildi.
Madde
120de üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 120nci
maddesinde bulunan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 120. Maddesinin metinden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek
Akagün Yılmaz Tufan
Köse
Manisa Uşak Çorum
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirer Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet Günal
Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, gerekçeyi okutuyorum?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet efendim.
Gerekçe:
Devredilmesi öngörülen sosyal hizmet kuruluşlarının personeli,
taşınmazları, her türlü araç ve gereçleri ile borç ve
alacaklarının kime ait olacağı ve hangilerinin nasıl
devredileceği konusunda açıklık bulunmamaktadır.
BAŞKAN
Sayın Dilek Akagün Yılmaz, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 120nci maddesi üzerine grubumuz tarafından
verilen önerge üzerinde konuşmak üzere söz aldım.
Grubumuzun
verdiği önerge bu maddenin metinden çıkartılmasına
ilişkin. Artık zaten burada yasa yapmamızın çok fazla bir
anlamı kalmadı, yani ne yasalara uyuluyor ne Anayasaya uyuluyor ne
de verilen sözlere uyuluyor. Ben bu madde üzerinde
konuşmayacağım sevgili arkadaşlar.
Bugün
Adalet Komisyonuna bir tasarı geldi, aynen şöyle: Terörle Mücadele
Kanununun 10uncu maddesi uyarınca kurulan ağır ceza
mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlardaki
değişikliğe ilişkin
En başında da bizim Adalet
Komisyonundaki arkadaşlarımızın imzaları var.
Şimdi,
bunu görünce biz elbette çok sevindik. Bakandan, Başbakandan bunları
duyduğumuzda özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağı,
terör mahkemelerinin kaldırılacağına dönük bu
çalışmayı duyunca çok sevinmiştik, demiştik ki:
Yıllardır özel yetkili mahkemelerin bu ülkede olmaması
gerektiğini söylüyoruz. Bütün insanların -yani suçlu da olabilir,
suçsuz da olabilir, daha sonra beraat de edebilir- doğal mahkemelerinde,
yani suç işlediklerindeki o yerdeki mahkemelerde yargılanması
gerektiğini, özel ayarlanmış mahkemelerde
yargılanmaması gerektiğini biz yıllardır söylüyorduk.
Tamam, şimdi böylesi bir şey geliyor. dedik. Ama bütün
insanların Godotyu.bekler gibi beklediği bu tasarıdan ne
çıktı biliyor musunuz sevgili arkadaşlar? Dedi ya Sayın
Başbakan, cezaevindekilere umut verdi ya, dedi: Bu, özel yetkili
mahkemeler, terör mahkemeleri sahte delillerle, ayarlanmış
yargıçlarla kumpas kurdular bizim memleketimize, askerlerimize,
aydınlarımıza. Onların bir an önce çıkması
gerekir. dedi ya, aynı şeyi Yalçın Akdoğan da söyledi,
Kumpas kurdular millî ordumuza, Millî İstihbarat Teşkilatına ve
millî Hükûmete. dedi. O insanlar masum bir şekilde orada yatıyor.
denildi ve Sayın Başbakan dedi ki Barolar Birliği
Başkanı Metin Feyzioğlunun görüşmesinden sonra, bu kumpas
davalarında yeniden yargılanmalar yapılabilir özel yetkili
mahkemelerde, tasfiye hâlindeki, geçen yıl 2012 Temmuzunda tasfiye hâline
soktuğunuz özel yetkili mahkemelerde mahkûmiyet alanların yeniden
yargılanması söz konusu olabilir. Cezaevindeki insanlarla
oynadınız, onların aileleriyle oynadınız. Peki, bugün
gelen yasa tasarısında ne var? Koskoca bir hiç. Görüyoruz ki bu yasa
tasarısında özel yetkili mahkemeleri kaldırıyorsunuz, terör
mahkemelerini kaldırıyorsunuz; bunları kaldırıyorsunuz
ne için? Kendinizle ilgili yapılan o ayarlanmış yargıçlar
ve savcılar dediğiniz, cemaatin çetesi dediğiniz o
yargıçları dağıtmak için, savcıları
dağıtmak için yapıyorsunuz, onları
kaldırıyorsunuz ama daha dün söylediğiniz
Bu insanlar masum,
bu insanlar sahte delillerle mahkûm oldular. denilen insanlar için en ufak bir
madde, en ufak bir gelişme, en ufak bir umut bırakmıyorsunuz.
Nasıl insanlarsınız siz? Vicdanınız nerede? Sayın
Başbakanın vicdanı nerede? Ben buradan ona sesleniyorum hem
Kumpas var. diyeceksiniz hem Sahte delil var. diyeceksiniz hem
Ayarlanmış yargıçlarla masum insanlar mahkûm edildi. diyeceksiniz
sonra da arkanızı dönüp gideceksiniz. Bunu yapabilir misiniz? Bunu
hanginiz yapabilir? Bir düşünün,
kendinizi o insanların yerine koyun. Böylesi bir şey
yapıyorsanız eğer bu ülke insanları sizi affetmeyecek.
HİLMİ
BİLGİ (Sivas) Dilek Hanım bağırma,
bağırma.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bakın, ben eminim ki, eminim ki, bu söylenilen
yalanlar nedeniyle, halkı kandırma nedeniyle insanlar Meclisin önüne
yığılacaklar Siz nasıl bize yalan söylediniz? Madem bu
insanlar böylesine haksız yere mahkûm edildi, nasıl
sırtınızı dönebilirsiniz onlara? diyecekler, sizden hesap
soracaklar.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Niye bağırıyorsun ya?
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Şimdi, bu mahkemelerle ilgili
ayarlanmış ve sahte delillerden bahsedildi, 5 no.lu hard diskin sahte
olduğu TÜBİTAK raporuyla anlaşıldı. Ne oldu? Gittiler
10. Ağır Ceza Mahkemesine, yargılanmanın iadesi 311e göre
istendi, ret dedi 10. Ağır Ceza Mahkemesi. Ne oldu? Bu Balyoz ile
Ergenekon davasında gösterilen Danıştay şemasının
aslında sahte olduğu anlaşıldı. Ne oldu? Bunların
hiçbirisini dikkate almıyorlar. O insanlar, Fatih Hilmioğlu
bakın, ölüm döşeğinde neredeyse, Kemal Alemdaroğlu şu
anda hastanede yatıyor, ölüm döşeğinde, Ergun Poyraz yedi buçuk
yıldır cezaevinde; Tuncay Özkan, Doğu Perinçek, Engin Alan,
İlker Başbuğ bunların hepsi şu anda cezaevindeler ve
bu tasarıyı bekliyorlardı umut içinde ama o insanların
umutlarını öldürdünüz, o insanların ailelerinin
umutlarını öldürdünüz, bu halkın size birazcık bile olsa
güvenini öldürdünüz. Sadece kendiniz için yapıyorsunuz bu
değişikliği, sadece kendi insanlarınızı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) -
kurtarmak için, Başbakanın oğlunu
kurtarmak için, bakanları kurtarmak için yapıyorsunuz. Hepinize
yazıklar olsun, hepinize! (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından Sana Yazıklar olsun! sesleri,
gürültüler)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) - Sana yazıklar olsun!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Yazıklar olsun, söylenecek laf yok zaten! Niye
yalan söylediniz, neden yalan söylediniz! Bu yalanı nasıl
açıklayacaksınız! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, doktor çağırın.
BAŞKAN
Şimdi arkadaşlar
Şimdi
önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, beş dakika
ara veriyorum.
Geleceğim,
ondan sonra ara vereceğim bir yemek arası, onu duyurmuş
olayım.
Kapanma Saati: 19.21
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 19.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci
Birleşiminin Beşinci oturumunu açıyorum.
120nci
madde üzerindeki Uşak Milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz ve
arkadaşlarının ve aynı mahiyetteki diğer önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Şimdi
biri var, biri yok dedi.
Elektronik
oylama yapıyorum.
İki
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
bir saat ara veriyorum
Kapanma
Saati: 19.27
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
120nci
madde üzerindeki, maddenin tasarıdan çıkarılmasına
ilişkin iki önergenin ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Karar
yeter sayısı vardır.
524
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 120nci
maddesinde bulunan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
lütfen
Gerekçe:
Bu önergeyle maddenin daha
anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
121inci maddede üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 121'inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan birinci "haberleşme,"
kelimesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 121. maddesindeki "Afet ve acil durumlara
yönelik sağlık hizmetlerinin sunumu" ifadesinden sonra gelmek
üzere "ayrıca, bakanlığın diğer Hizmetlerinin de
öncelikle sunulması amacıyla" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek
Akagün Yılmaz
Manisa Uşak
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 121 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan
Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Cemalettin Şimşek Mehmet Günal
Samsun Antalya
"MADDE 121-
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bend eklenmiş ve diğer bendler buna göre
teselsül ettirilmiştir.
"f) Acil
sağlık hizmetlerinin sunumu için gerekli telsiz haberleşme
altyapısını kurup işletmek."
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, gerekçeyi mi okutuyorum?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Evet Başkanım.
BAŞKAN Gerekçe
lütfen
Gerekçe:
Acil Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasına alınan
"acil sağlık hizmetlerinin sunumu için gerekli telsiz
haberleşme altyapısını kurup işletmek" görevi
ayrı bir bend olarak düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 121'inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan birinci "haberleşme,"
kelimesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçe
lütfen
Gerekçe:
Bu önerge ile hem anlatımdaki hata
düzeltilmiş hem tekrar önlenmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 121. maddesindeki "Afet ve acil
durumlara yönelik sağlık hizmetlerinin sunumu" ifadesinden sonra
gelmek üzere "ayrıca, bakanlığın diğer
hizmetlerinin de öncelikle sunulması amacıyla" ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKAN AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Aytuğ Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 524 sıra sayılı çorba yasanın,
tasarının 121inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Aklını kullanarak parmak
kaldıran tüm milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, Sağlık Bakanlığı, maalesef ama
maalesef, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yönetilmektedir.
Oysa, 663 sayılı KHK kanunsuzdur, hukuksuzdur, olağanüstü
şartların yasasıdır ve gayrimeşru bir yasadır.
Bunu, defalarca bu kürsüden size aktardım. İki yıl üç aylık
olan ve kaçıncı kez değiştirdiğinizi sizin bile
unuttuğunuz, bilmediğiniz bu tasarının, bu kararnamenin
9uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendini
değiştiriyorsunuz. İnanın kendi yasalarınızı
bile o kadar hızlı değiştiriyorsunuz ki tek kelimeyle
güvenilmezsiniz.
Bakın,
şimdi size bir efsane anlatacağım, bu, herhâlde, Parlamento
tarihine girecek bir uygulamadır. Şu anda biz ne yapıyoruz
burada? Şu anda biz 524 sayılı bir tasarıyı
görüşüyoruz değil mi? Bu tasarının görüşülmesi bitti
mi? Bitmedi. Onay aşamaları tamamlandı mı?
Cumhurbaşkanlığından ya da başka bir
Resmî Gazetede
yayınlandı mı? Hayır.
Bu tasarının 24üncü maddesini bir şekilde
değiştirdiniz burada, bakın, bu tasarının 24üncü
maddesini değiştirdiniz. Daha, bu tasarının
görüşmeleri devam ederken, yeni bir kanun teklifi
hazırladınız, şu anda Plan ve Bütçede görüşülüyor ve
burada henüz onaylanmamış olan bir maddeyi
değiştiriyorsunuz. Parlamento tarihinde ilktir, daha bir yasa
onaylanmadan, daha bir yasanın görüşmeleri bile tamamlanmadan,
aşağıda, Genel Kurulda görüşülürken siz yukarıda Plan
ve Bütçe Komisyonuna bir teklif verdiniz, kanun teklifi, burada
görüşülmüş olan bir maddeyi gene değiştiriyorsunuz. Ben ne
diyeyim size? Bu utanç size yeter, eğer utanma duygusu kaldıysa.
Bakın, bu yasada Acil
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasına acil
sağlık hizmetlerinin sunumu için gerekli telsiz ve haberleşme
altyapısının kurulmasını ekliyorsunuz. Yani, Acil
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütün işleri bitti,
telsiz kurmak kaldı! Bırakın telsizi bir başkası
kursun. Gerekçeniz neymiş efendim? Belli değil. Efendim, acil
sağlık hizmetlerinin telsizlerini kullanırken başka
kurumlarınkini kullanıyor. Sanki Yunanistanın telsiz
altyapısını kullanıyormuş gibi. Kullansın, ne
olur? Acil Sağlık Hizmetleri Müdürünün görevi kalkıp telsiz
kurmak mıdır, acil sağlık hizmetlerini iyileştirmek
midir? Bunu net olarak düşünmeniz lazım.
Telsize
harcayacağı zamanı, parayı Sağlık Bakanı,
Müsteşarı ve Genel Müdürü sağlıktaki iyileştirmeler
için kullanmalıdır. Acil servislerde çalışan tıp
uzmanları yeterli mi? Değil. On bir yılda sayıyı
artırdınız mı? Artırmadınız, tam tersine
ambulanslarda bulunan acilcileri aldınız, aile hekimleri
yaptınız. Acil servise gelen hasta sayısı bir hastaneye
gelen hasta sayısının üçte 1idir. Niye biliyor musunuz bu
utanç? Çünkü tam on bir noktada katkı ve katılım payı
alıyorsunuz, insanlar polikliniğe gidemiyorlar ve acil servislere
geliyorlar sanki acil servisler bedavaymış gibi. Başbakan da,
Sağlık Bakanı da defalarca Acil sağlık hizmetleri
bedavadır. demiştir. Ben buradan söylüyorum: Yeşil alana giren
bütün acil sağlık hizmetlerinden para alıyorsunuz.
Bakın, acil
sağlık hizmetlerinin belkemiği olan ve çok zorluklar içerisinde
fedakârca çalışan acil tıp teknisyenleri, doktorlar ve
paramedikler kan ağlamaktadırlar. Neden, biliyor musunuz? Çünkü,
onların özlük haklarını iyileştirmiyorsunuz. Gelin telsizi
sahibine bırakalım, biz acil uzmanlarının, paramediklerin,
ATTlerin özlük haklarını düzeltelim; onların eğitimlerini
artıralım, onları bir afet durumunda çok etkili bir şekilde
kullanabilmek için yurt dışına gönderelim, oradaki durumlardan
yararlanmalarını sağlayalım. Siz ne yapıyorsunuz bunu
yapmak yerine? Tesis yapıyorsunuz. Daha önce ne yaptınız? Gemi
hastane yapmaya kalktınız. Gemi hastane tabii ki yapılacak ama
gemi hastane yapana kadar depreme dayanıklı güzel hastaneler
yapın. Vanda bir deprem olsa gemi hastanesi ne işe yarayacak?
Değerli
arkadaşlar, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü telsizle
uğraşacağına, Acil 112lerde kayınpeder, enişte
aracılığıyla yapılan yolsuzlukları
aydınlatsın yeter bu şeref ona.
İyi
akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
122de birbirinin aynı iki önerge vardır aynı mahiyette; okutup,
ayrı ayrı işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 122. Maddesinin metinden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan
Ören Dilek
Akagün Yılmaz
Manisa Uşak
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan
Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim
Işık Emin
Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Cemalettin
Şimşek Mehmet
Günal
Samsun Antalya
BAŞKAN
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergelere?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, gerekçeyi mi okutalım?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Cemalettin Şimşek konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Şimşek, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 122nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz. Niçin bunu
yapıyoruz değerli milletvekilleri? 122nci maddeyle Diyanet
İşleri Başkanlığına bağlı iki tane
hastanenin kamu hastanelerine devrini öngörüyor bu yasa. Şimdi, gerek
Hükûmetin politikaları gerekse bu sağlıktaki politikalar
birbiriyle çelişmekte.
Diğer
işlere baktığımızda, özelleştirmeler
yapılırken bu hastanecilik işinde, sağlık
hizmetlerinde de bir nevi kamulaştırma yapıyoruz. Burada bir
çelişki var bir defa. Diyanet İşleri
Başkanlığının vakıf hastaneleri özel hastane
mantığından çalışan -ve ben de gidip tedavi
olduğum bir hastane olduğu için biliyorum- sağlık
hizmetlerinin kalitesi kamu hastanelerinde sunulan sağlık
hizmetleriyle kıyaslanamayacak derecede daha kaliteli, daha iyi hizmet
sunulmakta, hastalar daha memnun olmakta. Eğer biz bu hastaneyi kamu hastane
birliklerine katar da o mantıkla işletirsek, o da niceliksel olarak,
işte, sayısal olarak daha çok hasta bakılacak orada ama
sağlık hizmetlerinin kaliteli sunumundan geriye adım
atmış olunacak. Bir defa bu bakımdan sakıncalı. Biz
hep söylüyoruz, diyoruz ki: Sağlık hizmetlerinde sayısal
çoğaltmak ya da 8,3lere, 8,5lere çıkmak önemli değil asıl
olan sağlık hizmetlerinin sunumunun kaliteli olmasıdır,
giden insanların netice almasıdır. Burada birçok hekim
arkadaşlarım var, görüşüyorum onları da ben, onlar da bu
görüşe katılacaklardır.
Son
zamanlarda âdeta şöyle bir şey icat edildi: İşte,
Türkiye'de 2002de 4lerdeyken, 3lerdeyken kişi başına
baktığımız hasta sayısı, bugün 8lere falan
çıktı ama bizim esas bakmamız gereken burada sağlık
hizmetlerine ne kadar kalite kattık? Ona bakmalıyız. Eskiden
çıktığımda hep söylüyorum bunu: Hastalar bir sistematik
olarak 3üncü basamak ya da fakülte hastanelerine giderlerdi ancak son
zamanlarda hiçbir şey olmadan sadece TC numarasıyla beraber
istediği hastaneye gitsin, denildi. Oh! Ne kadar güzel diye
bakılıyor bu ama bakın, aşağıda, 2nci basamakta,
1inci basamakta tanısı konulmadan, biraz yaklaşım olmadan
3üncü basamağa ya da fakülte hastanelerine hastalar gittiğinde
oralarda yığılmalar oluyor. Dolayısıyla o fakülte
hastanelerinin poliklinikleri de sağlık ocağı
polikliniği gibi yoğunlaşıyor, çok oluyor.
Dolayısıyla hastada atlamalar, arada gerçek hasta olanlar da, grip
olmayıp da hakikaten birtakım böyle iyi araştırılacak,
araştırma yapılacak hastalıkları olanlar da
araştırma yapılamadan çıkıyor. İşte, burada
da yapılmak istenen şimdi bununla bu. Bu kanunla bu vakıf
hastanesinin, Diyanet Vakfına ait olan vakıf hastanesinin kamuya
nasıl devredileceği, personelinin ne şekilde,
taşınmazlarının, demirbaşlarının nasıl
bir şekilde devredileceğini düzenliyor. Bunun düzenlenmesine ait
elbette bir sıkıntı, şikâyet olmaz ama esasen niçin
kamulaştırılıyor, onu tartışmamız lazım
çünkü biraz evvel de söylediğim gibi, bu hastanelerde kaliteli hizmet
sunumu bakımından diğer hastanelerle kıyaslanmayacak kadar
farklılık var.
O
bakımdan biz bu maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını öneriyoruz.
Vatandaşlarımızın gitmek istedikleri, almak istedikleri
sağlık hizmetinin hangisini nereden almak istediklerine fazla müdahale
etmememiz lazım. İşte, diğerlerinde dediğimiz gibi,
özelleştirmeler, piyasa ekonomisinde
piyasalaştırılırken burada kamulaştırılarak
sanki eskiden komünist sistemlerde olan düzene doğru
Sağlıkta
sadece bu yapılmak isteniyor. Hâlbuki maalesef kamunun sağlık
hizmetlerini kaliteli bir şekilde sunma imkânı yok, bunu da hep
beraber, hep birlikte gözlemliyoruz.
Onun
için diyoruz ki bu vakıf hastanesinin kamuya devredilmesini, bu maddenin
tasarıdan çıkarılmasını temenni ediyor, teklifimizin
desteklenmesini, önergemizin desteklenmesini bekliyoruz.
Hepinize
tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Sayın İzzet Çetin konuşacak.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sağ ol Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 122nci maddesinde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Değerli arkadaşlar, hani bizim bir halk
deyimimiz var, Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder. derler.
Burada hem Diyanet hem de sağlık iç içe geçince bu atasözümüz geldi
aklıma. Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu
kurulalı hiçbir dönemde bu kadar siyasal emellere alet edilen bir
başkanlık olmamıştı.
Şimdi, Türkiye Diyanet Vakfına ait
hastanelerin, taşınır taşınmazların
Sağlık Bakanlığına devriyle ilgili bir düzenleme; bu
torba kanun anlayışının en ibret verici maddelerinden
birisi. Yani biz burada Diyanet Vakfının hastanecilik yapmasına
karşı değiliz. Türkiyede şu anda 5 bine yakın
vakıf var veya yüzlerce özel hastane oluşturuldu. Yani şimdi,
vakıflarda binlerce, belki 100 binden fazla insan istihdam ediliyor, 5 bin
vakıfta.
Şimdi, bu madde kabul edildiği takdirde, ben
basın mensuplarının da dikkatini çekerek, Türkiye kamuoyuna
diyorum ki: Türkiyede ne kadar Diyanet Vakfına benzer özel hukuk tüzel
kişisi konumunda vakıf varsa çalışanları Hükûmete,
Devlet Personel Başkanlığına müracaat etsin; devlet
memurluğuna geçiş hakkı doğuyor.
İkincisi: Hastane işletmeciliğinden vazgeçeceğim.
diyen hastane işletmecilerine sesleniyorum: Hepsi Sağlık
Bakanlığına müracaat etsin; bütün varlıklarıyla,
kârı zararıyla, bir komisyon kurulacak, Sağlık
Bakanlığı alacak. Bu madde böyle bir madde değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
devlet memurluğuna girişin koşulları var değerli
arkadaşlar. Bizim fakir fukara halkımızın, yoksul
halkımızın çocukları kıt kanaat ailelerinin
bütçeleriyle okuyor, üniversite bitiyor, devlet memurluğu sınavına
giriyor, sınav kazansa bile memur olamıyor, kadro durumuna bakılıyor.
Atama için yıllarca bekliyor. Şimdi, burada, herhangi bir şarta
bağlı olmaksızın, doğrudan doğruya, 2 hastanede
çalışan 656 personel doğrudan, sınav şartı
olmadan, kadro şartı aranmadan devlet memurluğuna geçtiği
için bütün Türkiyedeki vakıflardaki çalışanlara da memuriyete
geçme hakkının yolu açılıyor.
Değerli
arkadaşlar, bizim 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
33, 49 ,50, 52nci maddelerine bakınız. Kurumların memur
ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı
düzenlenmiş; sınav şartı var, kadro koşulu var.
Eğer bunu böyle yapmadan bütün
hastanede çalışan 656 kişiyi kadroya geçirirseniz 100 binlerce
sıra bekleyen memur adayını haksızlığa
uğratırsınız, atanamayan 300 bin öğretmenin
hakkını yemiş olursunuz. Mecliste bile kadrosuzluk nedeniyle,
biraz evvel Bizimle ilgili bir madde ihdası gelecek Sayın Vekilim,
bize katkı yapınız. diyen garsonların, hizmetlilerin,
4/Clilerin hakkını yemiş olursunuz. Buna hiç kimsenin
hakkı olmaması gerekir.
Diyanet
Vakfı hastane işletmeciliğinden vazgeçecekmiş, vazgeçerse
vazgeçsin. Ticaretin kuralları var. Oturur, bir değer tespiti yapar,
alıcısı ister Sağlık Bakanlığı olur,
ister Ahmet alır, ister Mehmet alır, isterse Başbakan emir verir
beş altı tane iş adamına, alın bu hastaneleri der,
onlar da alır, işletir. Ama ne Sağlık
Bakanlığının Diyanet Vakfının hastanelerini alma
gibi bir mecburiyeti var ne de devletin sınava girmeden, hiçbir
hakları olmadığı hâlde, sınavsız biçimde Diyanet
Vakfında çalışanları kadroya alma hakkı var. Yani, bu
torba kanun içerisinde böyle bir düzenleme baştan yoktu, alt komisyonda
yoktu, bilahare Süreyya Sadi Bilgiç bir önerge verdi, itiraz ettim komisyonda,
bu düzenleme yanlıştır dedim. Bu sefer vazgeçti AKP. Komisyonda
da Anayasa gereği 25 üye onlardan; bu sefer Vedat Demiröz,
kulağı böyle tutma yerine böyle tutarak bir başka önerge verdi
İlla ki de biz bu işi yapacağız
Çoğunluğunuz
var, yaparsınız.
Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı, Devlet Memurları Kanununa, 657ye
aykırı bir düzenlemedir, hak doğurucu bir düzenlemedir ve de her
yönüyle yasalara aykırı. Çıkarılmasında yarar var.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edildi.
Sayın
Vural, 60ıncı maddeye göre söz istediniz, buyurunuz.
Sayın
Vurala iki dakika
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, bir konuyu, Sayın Bakan da buradayken, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı buradayken, hem de Malatya Milletvekiliyle
görüşürken, inşallah kulakları
Efendim, Malatyaya
yaptığım bir ziyaret sırasında görme engelli çocuklar ve velileriyle
birlikte oldum. Gerçekten, onlara, 2001 yılında bir okul yaptırılmış
fakat daha sonra bu okul, maalesef, engelliler yerine başka bir okul
hâline dönüştürülmüş. Maalesef görme engelli çocuklar için bir
sınıf tahsis edilmiş ama öğretmen yok. Analar babalar haykırıyor:
Çocuklarımızı okutmak istiyoruz ama Malatyada Millî
Eğitim İl Müdürlüğü maalesef ihtiyaca binaen görme engellileri
eğitecek bir öğretmen tahsis etmiyor.
Çok
ciddi bir problemle karşı karşıyayız, gerçekten çok
vahim bir konu. Bu konuyu ben Sayın Millî Eğitim Bakanına da
ileteceğim ama engellilerle ilgili sizin
bizatihi takip etmenizde fayda mülahaza ediyorum. Lütfen, o
çocukların bu eğitim imkânlarını sağlayalım.
Oraya hiç olmazsa ihtiyaç olan öğretmenleri ve sınıfları
tahsis ederek onların sorunlarını çözelim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal
ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928,
2/1937) (S. Sayısı: 524)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge
vardır. İç Tüzükün 91inci maddesine göre, yeni bir madde olarak
görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle önergeyi
okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 S. Sayılı Kanun Tasarısına 122 nci maddeden sonra
gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer
maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak Recep Özel İstanbul İstanbul Isparta
Hacı
Bayram Türkoğlu Şirin
Ünal
Hatay İstanbul
"MADDE
123- Ekli (6) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
1/12/2011 tarihli ve 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununa ekli (I)
Sayılı Listeye eklenmiştir.
Bu
maddenin yayımını takip eden iki ay içinde birinci fıkrada
belirtilen (I) sayılı listede yer alan boş kadrolardan on
beş adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
tarafından iptal edilir. "
(6) SAYILI LİSTE
Kurumu:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari
Teşkilatı
Teşkilatı:
Merkez
|
İhdas
Edilen Kadrolar |
||||
|
Sınıf |
Unvan
|
Derece |
Serbest
Kadro Adedi |
Toplam |
|
GİH |
Aşçıbaşı |
4 |
8 |
8 |
|
GİH |
Şef
garson |
4 |
7 |
7 |
|
|
Toplam |
|
15 |
15 |
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılıyoruz Sayın Başkan salt
çoğunluğumuzla.
BAŞKAN
Evet, komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış
olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz
isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarıya
yeni bir madde eklenmiştir.
Şimdi,
mevcut tasarıdan devam ediyoruz.
123üncü
madde üzerinde dört önerge vardır. Sırasıyla okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
123 üncü maddesinde geçen Bu Kanunun yayımı tarihinde;
ibarelerinin, Bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan
Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim
Işık Emin
Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 123üncü
maddesinin birinci fıkrasında bulunan yayımı tarihinde
ibaresinin yayınlandığı tarihte şeklinde değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 123 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Sevim
Savaşer
Kayseri İstanbul İstanbul
Yaşar
Karayel Nurdan
Şanlı Tülay
Kaynarca
Kayseri Ankara İstanbul
Oya
Eronat
Diyarbakır
c)
633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesinin
dördüncü fıkrası,
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 S. Sayılı Kanun Tasarısının 123 maddesi c
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
İzzet
Çetin Mehmet
Volkan Canalioğlu
Osman Oktay Ekşi
Ankara Trabzon İstanbul
Muharrem
Işık Selahattin
Karaahmetoğlu
Erzincan Giresun
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii,
biraz önce konuşulan bu Diyanetin vakfına ait hastanenin
Sağlık Bakanlığına devredilmesinden önce, daha önce bu
Kızılayın başına geldi. Ben de
Kızılayın başhekimiydim. O zaman, yasa
çıktığı zaman Kızılayın tüm tesisleri
çalışacaktı, sağlık çalışanları devlete
geçecekti ama sağlık tesisleri kapanmayacaktı. Şu anda
sağlık tesislerinin hepsi gitti. Oradaki amaç
Kızılay
güzel iş yapıyordu gerçekten. Erzincanı örnek vereyim: Erzincan
en az yüzde 30 ile yüzde 40 oranında sağlık sorunu çözüyordu ama
ne hikmetse, birilerine bir şeyler çekmek için o zaman
Kızılayı kapattınız, diğer illerde de
kapattınız, ne olduğu belli ama şimdi Diyanetinkini
alıp zarar ediyormuş. Zararı devlet karşılayacak,
çalışanlar da devlet memuru olacak.
Tabii,
bizim yıllardır söylediğimiz, bu sağlıkta şehir
hastaneleri yapıp oraları, daha sonra sağlığı
özelleştirmekle ilgili yasalarınız vardı, birkaç sefer
getirmiştiniz, Danıştay da bozmuştu ama yine ısrarla
getirip çıkardınız. Sayın Bakan burada olsaydı, ona
soracaktım ama bu Bilkentte yapılacak kampüs için
anlaştığınız firmanın geri çekildiği
söyleniyor, yapamayacağı söyleniyor, bir duyum aldık öyle. Çünkü
doları, euroyu fırlattınız, artık önünü de
alamıyorsunuz. Tabii, üç yıllık bir şeyle vermiştiniz
kira bedelli olarak yapılacak şeyi. Bu konuda bir açıklama
yaparsa memnun oluruz.
Tabii,
yasanın komplesine baktığımız zaman, İnterneti
engelleyip sizinle ilgili haberleri engellemeye çalışıyorsunuz,
amacınız oydu. Yeni gelen bir yargı paketi yasası var. Bu
yasayla da rüşvet, yolsuzluk, soruşturmaları engellemeye
çalışıyorsunuz. Oradaki kişilerin
soruşturulmasını, bakanlara, yakınlarına
uzanılmasını engellemek için
uğraştığınız bir yasa olarak geldiği şu
anda basına da düştü. Bizim sayın vekillerimiz de bu konuda
açıklamalar yaptılar.
Tabii,
yasa dışı dinlemeleri engellemek için yasa yapıyoruz ama
sizinle ilgili çıkan tapeler, yargının -kim olursa olsun, ister
paralel olsun ister dörtgen olsun ister dikdörtgen olsun, ne olursa olsun,
onların- bir mahkemeye verip mahkemeden aldığı kararla olan
dinlemeler. Bunların hiçbiri yasa dışı değil, hepsi
yasal. Ama sizin özellikle paralel devlet dediğiniz kişilerle
ilgili yayınladığınız
-fezlekede olan şeyler- konuşmaların çoğu yasa
dışı dinlemesi yani burada suçu siz işlemişsiniz, siz
yayınlıyorsunuz çünkü. Ama maddeyi çıkarırken de diğer
tarafı suçluyorsunuz.
Tabii,
yasalar yapılırken önemli olan, suçlunun kim olduğuna tam karar
vermek. Sizin böyle bir amacınız olmadığını zaten
bu yasalarda gördük, bununla da devam ediyor.
Yasal
dinlemelerde amacınız, yolsuzlukları,
hırsızlıkları, konuşmaları medyadan kesip
seçimlere kadar bir götürmek, bütün amacınız o. Şu anda
İnternet yasası da o, yarın gelecek paket de bu. Şu 30
Martı nasıl bir atlatırız, vatandaşın gözünden
nasıl bir kaçırırız, bunun
çalışmalarını yapmak için uğraşıyorsunuz.
Özel
hayatın gizliliği falan umurunuzda değil sizin, hiç umurunuzda
değil. Umurunuzda olsaydı, Sayın
Başbakan seçimlerde çıkıp bas bas bağıraraktan
Yanlarındaki eşleri değil ki özel hayat olsun,
başkaları olunca genel olur. diye bağırmazdı.
Şimdi, diyorsunuz ki:
Siyasette seviye iyice düştü, artık yerlerde sürünüyor, bunu
yükseltelim. Tamam, yükseltelim ama seviyeyi düşüren kim? Biriniz,
herhangi biriniz çıkın, grup başkan vekilleri desinler ki:
Siyasette seviyeyi düşüren Başbakanın kendisidir. Hata
yapmıştır, yanlış yapmıştır, biz onun
adına özür diliyoruz. Gelin, siyaseti yükseltelim, seviyeyi yükseltelim.
O zaman amenna diyelim, yükseltmeye çalışalım. (AK PARTİ
sıralarından Tersini de söyle sesleri)
MUZAFFER ÇAKAR (Muş)
Kılıçdaroğlunu söyle.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Ama, bunu söylemeniz lazım. Tersini de söyleriz.
Tabii, yargı konusuna
gelince, işinize gelmeyen şeylerde bir şey söylenmiyor.
Örneğin, Almanyaya giderken Ali İsmail Korkmazla ilgili soru
sorulduğu zaman Sayın Başbakan: Yargı süreci, yargı
süreciyle ilgili söylenecek herhangi bir sözümüz yok. demiş.
İşine gelince yok, işine gelmeyince her şey var.
İşte, 17 Aralıkta neler söylediğini, hâkimlere,
savcılara neler söylediğini duyduk.
Ethem Sarısülükü
öldüren katil polisi görevden almadınız, yalnızca yirmi dört ay
kıdem durdurma cezası vermişsiniz. Göz göre adam çekiyor, basıyor yani bunu
görmeyen bir göz olur mu ya? Televizyonda izliyorsunuz, basıyor resmen,
döndürmüş adam; hâlen diyorsunuz ki: Bu şüpheli. Ne demiş?
Meşru savunmaya sınırın aşılması. Resmen
vuruyor.
Bu
arada, MHP Grubuna ve Tuğrul Türkeşe teşekkür etmek istiyorum,
çünkü güzel bir açıkla yapmış Ali İsmail Korkmazla ilgili.
En son kısmını okuyayım. Ali İsmail Korkmaz
solcuydu. diyorlar, Ali İsmail Korkmaz Aleviydi. diyorlar, Ali
İsmail Korkmaz Ateistti. diyorlar. Biz de MHP olarak onlara cevaben
diyoruz ki: Ali İsmail Korkmaz insandı, Ali İsmail Korkmaz
sizin gibi T.C. devletinin eşit vatandaşıydı. Tabii,
buna, herkese, şehitlerimize, üç beş Mehmete, Afyonda ölen
şehitlerimize, Reyhanlıda ölen -parantez içinde söylüyorum- Sünni
vatandaşlarımıza, hepsine üzülüyoruz. Ama, elinizle ne
yarattınız biliyor musunuz? O Ali İsmail Korkmaz Che Guevara
olacak, Deniz Gezmiş olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
IŞIK (Devamla) Bunu yarattınız siz. Korku
imparatorluğunuz böyle yıkılacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmedi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 Sıra Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 123 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c ) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
c)
633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesinin
dördüncü fıkrası,
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçe lütfen.
GEREKÇE:
Maddenin
(c ) bendiyle, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu
maddesinde yürürlükten kaldırılması öngörülen diğer
hükümler Anayasa Mahkemesinin 11/10/2012 tarihli ve Esas: 2011/82 ve Karar:
2012/150 sayılı Kararı ile iptal edildiğinden, yürürlükten
kaldırmaya ilişkin bendin bu çerçevede yeniden düzenlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 123üncü
maddesinin birinci fıkrasında bulunan yayımı tarihinde
ibaresinin yayınlandığı tarihte şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Sayın Dora, buyurunuz.
EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sıra sayılı bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair Kanun Tasarısının 123üncü maddesi
üzerine, Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun
değişikliğinin yürürlüğe girmesi usulleriyle ilgili olan
123üncü madde kapsamında, hâle hazırda yürürlükte olan 5378
sayılı Engelliler Kanununun 15inci maddesinde yapılması
öngörülen değişiklikle ilgili birkaç noktaya temas etmeyi gerekli
buluyorum. Teklifle Engelliler Kanununun 15inci maddesinin (1)inci
fıkrası şu şekilde değiştirilmektedir: Hiçbir
gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez. Engelliler, özel
durumları ve farklılıkları dikkate alınarak
yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda
eşitlik temelinde hayat boyu eğitim imkânından
ayrımcılık yapılmaksınız
yararlandırılırlar. Gördüğümüz gibi, bu fıkrada
engelli bireylerin eğitim haklarının engellenemeyeceği,
özel durumları ve farklılıklarının dikkate
alınacağı, eşitlik temelinde hayat boyu eğitim
imkânından ayrımcılık yapılmaksızın
yararlandırılacakları açıkça belirtilmiştir. Bilimsel,
çağdaş eğitim ilkeleri referans alınarak
yazılmış bu fıkrayı canı gönülden
destekliyoruz.
İlgili maddeyi
incelemeye devam ederken maddenin son fıkrasının ise birinci
fıkrayı âdeta anlamsızlaştıran, içini boşaltan
bir zihniyet ve yaklaşımla hazırlandığını
görüyoruz. Maddenin son fıkrasında İşitme engellilerin
eğitim ve iletişimlerinin sağlanması amacıyla Türk
işaret dili sistemi oluşturulur. Bu sistemin
oluşturulmasına, geliştirilmesine ve uygulanmasına yönelik
çalışmaların esas ve usulleri Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının koordinatörlüğünde, Millî Eğitim
Bakanlığı ve Türk Dil Kurumu Başkanlığınca
müştereken çıkarılan yönetmelikle belirlenir. denilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu fıkradan anlaşılıyor ki kanun
tasarısı, çağdaş eğitim kurumlarını ve
uygulamalarını iyi incelemeden, üstünkörü ve tekçi bir
bakış açısıyla hazırlanmıştır.
İşaret dili, çoğu işitme engellinin ve işitme engellilerle
iletişim kuran diğer insanların kullandığı,
anlamı aktarmak için sözlü olmayan iletişimden yararlanılan
dillerdir. İşaret dilleri kendi gramer sistemleri bulunan ayrı
bir dil olabilirler. Dünyanın farklı yerlerinde çeşitli
işaret dilleri gelişmiştir. Örneğin, Amerikan işaret
dili, İngiliz işaret dili, Fransız işaret dili gibi.
Değerli
milletvekilleri, ailesi sadece Türkçe konuşan çocukların kendi
dillerinde işaret dili öğrenmeleri için Bakanlığın
tedbir alması son derece olumludur. Ancak, bunun yanında, Kürtçe
konuşan bir ailede doğan işitme engelli bireye, Lazca
konuşan bir ailede doğan işitme engelli bireye, Çerkezce
konuşan bir ailede doğan işitme engelli bireye aynı
fırsatın sunulmuyor olması da bir o kadar negatif
ayrımcılıktır.
İşitme engelli
bireylerin tek dilli kalmasını beklemek, işitme engelli
bireylere karşı kabul edilemez ve eksik bir bakış
açısıdır. Daha kapsamlı iletişim, farklı
kültürlere erişim, daha geniş deneyim dünyası ve daha bol
iş imkânı işitme engelli bireylerin iki dilli olabilmesiyle
mümkün olabilir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aynı şekilde işitme engelli
bireylerin ikinci bir dil kullanmalarını engellemek dil
gelişimlerini kısıtlar ve onları iki dillilik
fırsatından mahrum eder. İyi planlanmış iki dilli
eğitim ve ebeveynlere bilgi verilmesi sayesinde işitme
engelli bireyler birden fazla dili öğrenebilirler. İki dilliliğe
fırsat tanınması, işitme engelli bireylerin hem işiten
hem de işitemeyen toplumla bütünleşmiş iki dilliler
olmalarına yardımcı olur. İki dilliliklerine
karşı gösterilen olumsuz tavırlar, işitme engelli bireyleri
özellikle etkiler.
Değerli
milletvekilleri, işitme engellilerin iki dilli olmasına olanak
tanınırsa katılım, kültürel ve öz saygıyı
artırabilir. İşitme engelliler arasında iki dilliliği desteklemek,
onların ilk dillerini ve iki dilli eğitimlerini desteklemekten geçer.
Dolayısıyla, kanun teklifleri hazırlanırken bir yandan
çağdaş bilimsel eğitimin deneyimlerinden faydalanmaya
çalışmak, ancak diğer taraftan hâlâ tekçi eğitim
yapısında direnmek olsa olsa eğitim sistemimizi daha da
çarpıklaştıracaktır.
Bu
düşüncelerle konuşmamı bitiriyor, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
123 üncü maddesinde geçen Bu Kanunun yayımı tarihinde;
ibarelerinin, Bu Kanunun yayamı tarihi itibariyle şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf Halaçoğlu
(Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
ifade düzeltmesi yapılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 1 üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
S. Sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde 1in son
cümlesindeki
memur kadrolarına herhangi bir sınırlamaya tabi
olmaksızın açıktan atamaları yapılır. cümlesinin
madde metninden çıkartılarak yerine memur kadrolarına
sınavda aldıkları puan sıralamaları dikkate
alınarak atamaları yapılır. cümlesinin ilave edilmesini
arz ve teklif ederiz.
İzzet
Çetin Mehmet
Volkan Canalioğlu Oktay
Ekşi
Ankara Trabzon İstanbul
Muharrem
Işık Selahattin
Karaahmetoğlu Hasan
Ören
Erzincan Giresun Manisa
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1
inci maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Zülfü
Demirbağ Faruk
Septioğlu Mustafa
Kabakcı
Elâzığ Elâzığ Konya
Şuay
Alpay Sermin
Balık Osman
Ören
Elâzığ Elâzığ Siirt
Mahmut
Kaçar Harun
Tüfekci
Şanlıurfa Konya
(2)
Bigadiç Maden İşletmeleri Müessesesi, Şarkkromları
Ferrokrom İşletmesi Müessesesi, Kırka Boraks İşletmesi
Müessesesi, Seydişehir Alüminyum İşletmesi ve 100. Yıl
Gümüş İşletmesi Müdürlüklerinde 7/6/1997 tarihinde yapılan
sınavda başarı gösterip 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin (II) sayılı cetvelinde yer alan koruma ve güvenlik
görevlisi unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma
hakkı kazandığı halde sınavlarının iptal
edilmesi nedeniyle görevlerine başlayamayanlardan, tabi oldukları
sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde emeklilik aylığı,
yaşlılık aylığı, malullük aylığı
veya sürekli tam iş göremezlik geliri bağlananlar ile kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışmakta olanlar hariç olmak üzere, 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinde aranan genel
şartları kaybetmemiş olanlar bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğüne müracaat etmeleri hâlinde, anılan Genel Müdürlük
veya bağlı birimlerinde memur unvanlı sözleşmeli personel
pozisyonlarına atanırlar. Bu fıkra çerçevesinde atama
işlemi yapılmasıyla birlikte memur unvanlı pozisyon ihdas
edilmiş sayılır. Bu şekilde ihdas edilen pozisyonlar
herhangi bir sebeple boşalması hâlinde başka bir işleme
gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Bu madde
çerçevesinde ataması yapılanlar 1 ay içinde Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir ve bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz.
(3)
Kapatılan Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünde 6-7-8
Aralık 1996 yılında yapılan Devlet memurluğuna
giriş sınavlarında başarılı olarak atamaya hak
kazanan ancak, sınavlarının iptal edilmesi sebebiyle göreve
başlayamayanlar ile göreve başlamakla birlikte idarelerce tesis
edilen işlemler sonucunda görevlerine son verilen kişilerin bu
fıkra hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına müracaat
etmeleri hâlinde, Devlet memuru olabilmek için aranan genel şartları
kaybetmemiş olmaları şartıyla, mezkur
Başkanlığın merkez ya da taşra birimlerinde
durumlarına uygun memur kadrolarına herhangi bir
sınırlamaya tabi olmaksızın açıktan atamaları
yapılır. Bu fıkra kapsamında ataması yapılanlar 1
ay içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir ve
bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan
Akçay
Konya Eskişehir
Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet Günal
Antalya
"GEÇİCİ
MADDE 1- (1) Kapatılan Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü ve Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü taşra
teşkilatı tarafından 1997 yılında yapılan
personel alımı sınavı sonucunda asil listede yer alan ve
sınavın iptal edilmesi nedeniyle; atanma şartlarını
haiz olduğu hâlde Devlet memurluğuna atanmayan Devlet
memurluğuna atanıp göreve başlatılmayan ya da göreve
başlatıldığı halde sonradan görevden alınan
kişilerin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altı ay içinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına
müracaat etmeleri hâlinde ve Devlet memuru olabilmek için aranan genel
şartları kaybetmemiş olmaları şartıyla, mezkûr
Bakanlığın taşra teşkilatının
durumlarına, uygun memur kadrolarına herhangi bir
sınırlamaya tabi olmaksızın açıktan atamaları
yapılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe lütfen.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sosyal
Sigortalar Genel Müdürlüğü tarafından 1997 yılında
yapılan personel alımı sınavı sonucunda asil listede
yer alan ve sınavın iptal edilmesi nedeniyle; göreve
başlatıldığı halde sonradan görevden alınan
kişilerin de mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmedi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1
inci maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Şuay Alpay
(Elâzığ) ve arkadaşları
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bu ayrı bir madde yani bu
ayrı bir geçici madde, buradaki geçici maddeyle ilgisi yok. Komisyon
çoğunluğu aramanız lazım. Yani, buradaki, geçici 1inci
maddedeki Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuyla ilgili bu. Getirilen bu
önergeyle ayrı bir geçici madde ve birçok kamu kurumunda, taa 1996larda
yapılan imtihanlarda başarılı olup da atanmayan insanlara
atanma şartları getiriyoruz. Böyle bir, ayrı bir geçici madde
olması lazım, Komisyonun salt çoğunluğunu aramanız
lazım efendim. Yani, bu maddeyle ilgisi yok.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Genç, ben önergeyi okutayım, ara verip grup
başkan vekilleriyle görüşeceğim.
(2)
Bigadiç Maden İşletmeleri Müessesesi, Şarkkromları
Ferrokrom İşletmesi Müessesesi, Kırka Boraks İşletmesi
Müessesesi, Seydişehir Alüminyum İşletmesi ve 100. Yıl
Gümüş İşletmesi Müdürlüklerinde 7/6/1997 tarihinde yapılan
sınavda başarı gösterip 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin (II) sayılı cetvelinde yer alan koruma ve güvenlik
görevlisi unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma
hakkı kazandığı halde sınavlarının iptal
edilmesi nedeniyle görevlerine başlayamayanlardan, tabi oldukları
sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde emeklilik aylığı,
yaşlılık aylığı, malullük aylığı
veya sürekli tam iş göremezlik geliri bağlananlar ile kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışmakta olanlar hariç olmak üzere, 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinde aranan genel
şartları kaybetmemiş olanlar bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğüne müracaat etmeleri hâlinde, anılan Genel Müdürlük
veya bağlı birimlerinde memur unvanlı sözleşmeli personel
pozisyonlarına atanırlar. Bu fıkra çerçevesinde atama
işlemi yapılmasıyla birlikte memur unvanlı pozisyon ihdas
edilmiş sayılır. Bu şekilde ihdas edilen pozisyonlar
herhangi bir sebeple boşalması hâlinde başka bir işleme
gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Bu madde
çerçevesinde ataması yapılanlar 1 ay içinde Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir ve bunlara geçmişe dönük
herhangi bir hak sağlanmaz.
(3)
Kapatılan Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünde 6-7-8
Aralık 1996 yılında yapılan Devlet memurluğuna
giriş sınavlarında başarılı olarak atamaya hak
kazanan ancak, sınavlarının iptal edilmesi sebebiyle göreve
başlayamayanlar ile göreve başlamakla birlikte idarelerce tesis
edilen işlemler sonucunda görevlerine son verilen kişilerin bu
fıkra hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına müracaat
etmeleri hâlinde, Devlet memuru olabilmek için aranan genel şartları
kaybetmemiş olmaları şartıyla, mezkur
Başkanlığın merkez ya da taşra birimlerinde
durumlarına uygun memur kadrolarına herhangi bir
sınırlamaya tabi olmaksızın açıktan atamaları
yapılır. Bu fıkra kapsamında ataması yapılanlar 1
ay içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir ve
bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz."
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
On
beş dakika birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.20
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
524
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız devam yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Geçici
1inci madde üzerindeki, biraz önce okuttuğum, Elâzığ
Milletvekili Sayın Zülfü Demirbağ ve arkadaşlarının
önergesi geri alınmıştır.
Şimdi,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 S. Sayılı Kanun
Tasarısının Geçici Madde 1in son cümlesindeki
memur
kadrolarına herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın
açıktan atamaları yapılır. cümlesinin madde metninden
çıkartılarak yerine memur kadrolarına sınavda aldıkları
puan sıralamaları dikkate alınarak atamaları
yapılır. cümlesinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin (Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akif Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz geçici 1inci madde, kapatılan
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün taşra
teşkilatı tarafından, 14 Haziran 1997 tarihinde yapılan
sınavı kazandığı hâlde daha sonra sınavın
iptal edilmesi nedeniyle göreve başlatılmayan kişilerin yeniden
göreve başlatılmasına yönelik bir düzenlemeyi
kapsamaktadır. Yani on yedi yıl önce iptal edilmiş bir
sınavın on yedi yıl sonra sınav kazananlar açısından,
daha sonra sınav edilmiş olsa dahi onların haklarının
kendilerine iade edilmesi yönünde bir düzenleme var burada. Bu düzenlemenin
hangi gerekçeyle getirildiğini bilemiyoruz ama 28 Şubat nedeniyle bu
mağduriyetin olduğu şifahen ifade edilmiştir. 28
Şubat, bundan çok sonra, sekiz ay sonra yapılmış olmakla
birlikte ona bağlanan bir gerekçe ortaya konulmaktadır.
Ben
şunu sormak istiyorum: Değerli milletvekilleri, 12 Eylül
mağdurları da var, 12 Mart mağdurları da var, 1402
sayılı Sıkıyönetim Kanunu uygulaması döneminde, o
Sıkıyönetim Kanununun mağdurları var. Yine, güvenlik
soruşturmaları nedeniyle sınavları kazanmış
olduğu hâlde kamu görevine atanamayanlar var ama siz, Hükûmet, darbe
deyince bundan sadece 28 Şubatı anlıyor. 12 Eylül, 12 Mart,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine göre darbe değildir çünkü kendi
yakınları, kendi siyasi görüşüne yakın olan kişiler,
kitleler bu darbelerde mağdur edilmemiştir. O nedenle o
mağdurlar, sizlerin sözlüğünde yok.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, belki çıkıp bir sözcünüz diyecek ki:
Biz onların haklarını da iade ettik. Hayır, kısmen
bir düzenleme yapıldı ama hâlen 12 Eylül ve 12 Martın, güvenlik
soruşturmalarının, 1402 sayılı Sıkıyönetim
Kanununun mağdurları var yani kamu görevlisi mağdurları
var. Sınavları kazandığı hâlde o görevlere
atanamayanlar var, o görevleri sona erdirilenler var ama onlara yönelik bir
düzenlemeyi nedense buraya getirmeyi düşünmüyorsunuz. Bu
tasarının ardından görüşeceğimiz Askerlik Kanunuyla
ilgili düzenleme var. O kanun tasarısının Plan ve Bütçe
Komisyonu görüşmeleri sırasında sözünü ettiğim 12 Eylül, 12
Mart, Sıkıyönetim Kanunu güvenlik soruşturması
mağdurlarının haklarının iade edilmesi yönünde
önergelerimizi Millî Savunma Komisyonunda verdik ama bunları iktidar
çoğunluğunuza dayanarak kabul etmediniz. Biraz sonra o
tasarının görüşmelerine geçeceğiz, orada da bu önergeleri
vereceğiz ve bakacağız, gerçekten, siz hakikaten darbe
mağdurlarının yanında mısınız, değil
misiniz, orada sınanacak. Sınanmayan dürüstlükler dürüstlük
değildir, sınanmayanlar siyasetler siyaset değildir. Bu madde
vesilesiyle bunları ifade etme ihtiyacı duydum.
Biraz
önce sözünü ettiğim önerge, biraz önce burada gündeme gelen, şimdi
geri çekilen önerge de İç Tüzüke göre burada işlem görmesi mümkün
olmayan bir önergedir.
Şimdi
şöyle bir açıklama da yapılıyor: 12 Temmuz 2013 tarihinde çıkarılan
bir yasa ile benzer mağduriyetler giderildi, burada da aynı
mağduriyet söz konusudur, onları gideriyoruz. Hayır, 12 Temmuz
2013 tarihinde çıkarılan yasa, sınavı yapılan, o
sınavı kazanan, sınavdan sonra kamu görevine atanan
kişilerin sınavlarının iptal edilmesi nedeniyle görevlerine
son verilmesi sonucunda doğan mağduriyetleri telafi etmeyi
amaçlamaktadır. Bu düzenleme ise görüştüğümüz geçici 1inci
madde, hiçbir şekilde göreve atanmamış olan kişilerin
tekrar göreve atanmasını düzenlemektedir. Dolayısıyla, 12
Temmuz 2013 tarihinde çıkarılan yasayla bunun hiçbir paralelliği
yoktur. Gelin, 12 Eylül, 12 Mart, sıkıyönetim mağdurları,
güvenlik soruşturması mağdurlarının sorunlarının
tamamını çözecek düzenlemeyi hep birlikte yapalım. Bu
önergelerimizi askerlik kanunu tasarısı görüşmeleri
sırasında vereceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
124te 4 adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124'üncü
maddesinin f bendinde yer alan yayımı tarihinde ibaresinin
yayınlandığı tarihte şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 124 üncü
maddesinde geçen 1/1/2015 ibarelerinin, 1/3/2014 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan
Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim
Işık Emin
Çınar Yusuf
Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısının 124 üncü maddesinin
(ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Bülent
Turan Oya
Eronat
Adıyaman İstanbul Diyarbakır
İdris
Şahin Yılmaz
Tunç
Çankırı Bartın
ç) 47 nci ve 48 inci
maddeleri yayımı tarihinden doksan gün sonra,
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524
S. Sayılı Kanun Tasarısının 124. Maddesi (d) fıkrasının
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İzzet
Çetin Mehmet
Volkan Canalioğlu Muharrem
Işık
Ankara Trabzon Erzincan
Selahattin
Karaahmetoğlu Hasan
Ören Osman
Oktay Ekşi
Giresun Manisa İstanbul
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Ören, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanunun 124üncü
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerine söz
almış bulunuyorum.
Bir aydan fazla zaman
diliminden beri 2 konuyu bu kürsüden tartışıyoruz: İktidar
olarak paralel devlet, muhalefet olarak Türkiyedeki yolsuzluklar. Aslında
biz bir saat önce Sayın Metinerle görüştüğümüzde bu koltuklarda
anlaşmıştık kendisiyle, veya anlaşmaya
yaklaşmıştık. Gerçekten istenen, bu kürsüden bu
sorunların Türk halkına doğru bir şekilde anlatılması
ise, paralel devletle ilgili bir sıkıntınız var ise -dün
paralel devleti Türkiyenin silahlı kuvvetlerinin içerisinde
aradınız; şimdi hedef değişti, cemaatin,
camianın, örgütün içerisinde arıyorsunuz; haklı da olabilirsiniz
ama- bu kürsüye gelin, bize anlatın. İsterseniz gizli bir oturum
yapalım, isterseniz açık bir oturum yapalım ama buna ne
Başbakan karar versin ne bizim Genel Başkan karar versin. Halkın
iradesiyle teşekkül etmiş yasamayı yani bizi buraya gönderen
halkın bunu bizden isteme hakkı vardır. Gelin, ortak
yapalım. Siz paralel devleti buradan anlatın.
Bir
ülkede iki devlet olmaz. Seçimle gelen bir iktidar olur, bir devlet olur. Sizin
paralel devlet anlayışınız dünkü gibi yanlış
değilse, bugün bu cemaatin bir örgüt hâlini aldığını
söylüyor iseniz Sayın Başbakan gelsin, bizlere anlatsın. Biz
bunu anlarız. Eğer gerçekten bilgileriniz, bilgilerin
altyapısı donanımlı ise bir problem söz konusu değil
ama Türkiyede bir aydan bu yana iktidar eliyle yapılan -dilim
varmıyor ama- hırsızlık -dilim varmıyor ama- yolsuzluk
-dilim varmıyor ama- usulsüzlük konuşuluyor. Yani bakanların
çocuklarının durumu belli. Hâlâ daha, tutuklamayla ilgili,
avukatların serbest bırakılma taleplerine rağmen içeride duruyorlar.
Halk Bankası Müdürünün evinden çıkan paralara itirazınız
yok, böyle bir itirazda da bulunmuyorsunuz veya Sayın Başbakanın
o çok söylediğiniz tapelerdeki konuşmalarında
duyduklarımıza Hayır, bu montajdır. demiyorsunuz.
Bakanlarla ilgili, fezlekelerin buraya gelmesiyle ilgili engellemeye devam ediyorsunuz.
Peki,
bunları da anlatacak bir oturum gerçekleştirelim. Biz milletvekilleri
atalım imzaları; Türkiyedeki 76 milyon da seçtiği AKPli,
MHPli, CHPli, BDPli vekillerin, öyle, liderlere bağımlı,
liderler Otur., liderler Kalk. dediğinde parmak kaldıran insan
olmadığını görsün. Bu halkın bu konuda bilgiye
ihtiyacı yok mu? Yani gerçekten Türkiyede iktidar eliyle bir soygun mu
yaşanıyor, bu doğru mudur, buraya kim gelip anlatacak? Herhâlde
buraya elinde istihbarat teşkilatı olan, MİTin elinde olduğu,
jandarmanın elinde olduğu, Emniyet Genel Müdürlüğünün elinde
olduğu on bir yıldır iktidar olan sizler geleceksiniz veya
sizlerin içerisinden bu konuyu kim biliyor ise -gerçi Başbakandan
başka kimse bilmiyor ama Başbakan biliyor ise davet edeceksiniz-
burada anlatacaklar, anlatacak Başbakan Hayır, sizin
söylediğiniz 4,5 milyon dolar o kutuların içerisinden şöyle
dendi ama şöyleydi. deyip bu muhalefeti ikna edecek veya muhalefeti
iknanın ötesinde bilgileri aktaracak.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede kaos yaşanıyor, Türkiyede dolar
almış başını gidiyor, euro almış
başını gidiyor. Hepinizin telefonlarına yabancı
paralarla kullanılan kredilerle ilgili ev sahiplerinin, sanayicinin, esnaf
ve sanatkârların mesajları geliyordur, Yandım Allah türküsü
söylüyor herkes, Battım. diyor. Hani istikrar vardı? Yani Adalet ve
Kalkınma Partisi istikrarı temsil etmiyor muydu? Bugüne kadar
övündüğünüz, güvendiğiniz, topluma sunduğunuz, Türkiyede
ekonomide, siyasette, demokraside istikrar değil miydi? Hangi istikrar? 3
bin liranın üzerinde -Sayın Metiner- euro, 2.300 liranın
üzerinde dolar. Hangi istikrar? Demokraside istikrar yok. Yasakların
hepsini şu an getirdiniz, koydunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bana cevap hakkı doğur ki
HASAN
ÖREN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, neyi yaparsanız
yapın, sorgu günü geldiğinde muhakkak ki bu hesaplar sizden
sorulacak, isterseniz kendi atadığınız savcılar,
isterseniz kendi atadığınız hâkimler ama muhakkak bunun
hesabı sorulacak.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, Hasan Bey ismimi
andı. Kendisine bir dakika içinde paralel devleti anlatmama izin verir
misiniz?
BAŞKAN
Yok, veremem. Şimdi ara vereceğim, bu kanunu bitireyim, ondan sonra
bakarız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çünkü bugüne kadar hep onlar Var. diyordu,
şimdi Yok. diyorlar.
BAŞKAN
Bir de isterseniz beraber şöyle arka tarafta güzel bir çay
eşliğinde de konuşabilirsiniz.
Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124 üncü
maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın
(Adıyaman) ve arkadaşları
"ç)
47 nci ve 48 inci maddeleri yayımı tarihinden doksan gün sonra,"
BAŞKAN
Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Başkanım,
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılıyoruz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Tasarının
54 üncü maddesinin yürürlük tarihi, Kanunun yayımı tarihi
şeklinde değiştirilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edildi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
124 üncü maddesinde geçen "1/1/2015" ibarelerinin, 1/3/2014"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf Halaçoğlu
(Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Araştırma
ve geliştirme, yenilik ile yazılım faaliyetleri neticesinde
ortaya çıkan patentli veya faydalı model belgeli buluşa
ilişkin gayri maddi hakların kiralanması, devri veya
satışına ilişkin KDV istisnası ve sınai mülkiyet
haklarına ilişkin kurumlar vergisi istisna hükümlerinin büyük önem
arz etmesi nedeniyle bir an önce yürürlüğe konulması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmedi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124'üncü
maddesinin f bendinde yer alan "yayımı tarihinde"
ibaresinin "yayınlandığı tarihte" şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Bu
önerge ile maddenin daha anlaşılır olması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edildi.
Madde
125.
Üç
önergemiz var, sırayla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 125inci
maddesinde yer alan hükümlerini ibaresinin hükümleri şeklinde
değiştirilmesini ve Kurulu ibaresinden sonra gelmek üzere
tarafından ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı Sakık
Mardin Muş
BAŞKAN
Şimdi okunan önergeyle birlikte iki önerge aynı mahiyette olduğundan
birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergelerin ilkini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 125 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim
Işık Emin
Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
MADDE
125 - Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İzzet
Çetin Engin
Altay
Ankara Sinop
Mehmet
Volkan Canalioğlu Osman Oktay
Ekşi
İstanbul İstanbul
Hasan
Ören
Manisa
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
ifade düzeltmesi yapılmaktadır.
Gerekçe:
Daha
anlaşılır hâle getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 S. Sayılı Kanun Tasarısının 125. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Engin
Altay İzzet
Çetin Osman
Oktay Ekşi
Sinop
Ankara
İstanbul
Hasan
Ören Mehmet Volkan
Canalioğlu Mehmet Akif
Hamzaçebi
Manisa
Trabzon
İstanbul
md-125:
Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulunca yürütülür.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akif Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının bu son maddesinde tasarının
geneline yönelik çok kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Geçici
maddeler dışında 125 maddeden oluşan bir tasarıyı
görüştük. Tasarı, torba tasarı olduğu için çok çeşitli
kanunlarda düzenlemeleri kapsıyor. Anadolu Ajansından vergi
düzenlemelerine kadar, engelli vatandaşlarımıza yönelik
düzenlemelerden Kamu İhale Kanunundaki düzenlemelere, Millî Eğitim
Bakanlığı Teşkilat Kanunundaki düzenlemeden Devlet
Memurları Kanunundaki düzenlemelere kadar, otoyollarla ilgili, otoyol ve
tesislerin özelleştirilmesiyle ilgili düzenlemelerden birçok özel hayat
İnternet düzenlemelerine kadar çok çeşitli konuyu düzenleyen bir
tasarıyı görüşüyoruz.
Tasarıda
olumlu bulduğumuz düzenlemeler var. Engelli
vatandaşlarımıza yönelik olarak getirilen düzenlemeleri olumlu
buluyoruz ancak bunların yeterli olmadığını,
devamının gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin
zihinsel engelli vatandaşlarımızın otomobil iktisabında
ÖTV muafiyetine ilişkin düzenleme bu tasarıda yoktur, bu konuda
vermiş olduğumuz önerge de kabul edilmemiştir.
Yine
pozitif ayrımcılık gereği, engelli
vatandaşlarımızın dava açması hâlinde, açacakları
davalarda icra takibine girmeleri hâlinde icra takibinde harçtan muaf
tutulması yönündeki bizim verdiğimiz önerge yine çoğunluk
oylarıyla kabul edilmemiştir.
Yine
işitme engelli, görme engelli vatandaşlarımıza yönelik
olarak teknolojinin getirmiş olduğu yeni ürünlerin iktisabında,
örneğin, bir cep telefonu, bir mobil cihazın sadece işitme ve
görme engellilere yönelik, vatandaşlarımız için, kişiler
için üretilen bu cihazların iktisabında herhangi bir verginin
olmaması gerekir. Bu yönde vermiş olduğumuz önerge yine Hükûmet
ve iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla kabul edilmemiştir.
Bunları son derece eksik buluyoruz. Oysa, çok daha kavrayıcı,
kapsayıcı bir düzenleme yapmak mümkün olabilirdi.
5651
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda değişiklik yapan ve İnternette
sansür diyebileceğimiz düzenlemeleri içeren çok sayıda madde
vardır. Bunu, bilgi toplumu olma yolunda iddia ortaya koymuş
Türkiye'nin geleceğine indirilmiş bir darbe olarak görüyoruz. 5651
sayılı Kanunun 8inci maddesiyle ilgili olarak Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm olmuştur yani bu yasanın
bu maddesi kişilerin düşünce, ifade özgürlüğüne
karşıdır, buna aykırıdır. AİHM
Sözleşmesinin 10uncu maddesiyle güvence altına
alınmış düşünce ve ifade özgürlüğü ihlal
edilmiştir diye Türkiye aleyhine verilen karara uygun olarak 5651
sayılı Kanunun 8inci maddesinde değişiklik
yapılması gerekirken, tam tersi bir anlayışla 8inci
maddenin kapsamı genişletilmiş ve İnternete erişim
konusunda mahkeme kararı değil, mahkeme kararıyla yasaklama,
erişimin engellenmesi değil, yürütme organının
kararıyla erişimin engellenmesi yönünde bir düzenleme
yapılmıştır. Bu, kesinlikle Anayasaya aykırı bir
düzenlemedir; Türkiye'nin bilgi toplumu olma yolundaki iddiasını
zedeleyen, ona aykırı bir düzenlemedir. Adalet ve Kalkınma
Partisinin öyle anlaşılıyor ki -Hükûmetin daha doğrusu-
bilgi toplumu olma yolunda herhangi bir iddiası yoktur. Onun amacı,
yolsuzluk ve rüşvet iddiaları nedeniyle Hükûmet aleyhine
İnternet ortamında yapılacak yayınları engellemektir.
Bu, son derece 2013 yılındaki, 2014 yılındaki Türkiyenin
tablosuna yakışmayan bir durumdur, bir düzenlemedir.
Kamu
İhale Kanununda yapılan düzenlemeler son derece
yanlıştır. Kamu İhale Kanununun istisna kapsamı
genişletilmektedir.
Otoyolların
özelleştirilmesi diyebileceğimiz işletme hakkının
devri yönündeki düzenleme bir borçlanmadan başka bir şey
değildir. Mevcut otoyol gelirleri bir şirkete verilecek, bu
şirketin payları Özelleştirme İdaresi eliyle
satılacak. Bunları son derece yanlış buluyoruz.
Tasarının
olumlu bulduğumuz düzenlemelerini elbette destekliyoruz ancak biraz önce
özetlemeye çalıştığımız olumsuz düzenlemelerini
de kesinlikle desteklemiyoruz. Bunlarla ilgili Anayasa Mahkemesinde dava açma hakkımızı
kullanacağımızı bilgilerinize sunuyorum ve
konuşmamı sonlandırıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edildi.
Beşinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
tümünün oylanmasından önce, bir lehte bir aleyhte iki milletvekiline
oyunun rengini belli etmek üzere söz vereceğim.
Lehte
Manisa Milletvekili Sayın
Evet.
Aleyhte
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ile ilgili gelen bir kanun
tasarısı ve birçok kanun teklifi birleştirildi, buraya geldi,
bir torba kanun hâline geldi. Aslında torba kanun hâline geldi ama yani
burada, bugün, benim elime bir broşür geçti. Broşürde diyor ki: Dört
yıllık din eğitimi alan gençlerin diploma törenleri.
Bakın, siz de bakabilirsiniz. Sayın Başkan, bakın şu
diploma törenine bakabilir misiniz?
Neyse Başkan
Şu, işte 21inci
asırda Türkiye'de din eğitimini alan
kadınlarımızın, kızlarımızın çok güzel
resmi değil mi? Türkiye'yi getirdiğiniz seviye bu.
NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Çevir o resmi, kendine çevir.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu,
bu işte, buyurun bakın. Ters çevireyim mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen
bir bak ona, kendine doğru çevir.
KAMER GENÇ (Devamla)
Size yakışıyor, bana yakışmıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) O
resimdeki sensin ama.
KAMER GENÇ (Devamla) Dolaysıyla
çok güzel bir yere getirmişsiniz Türkiye'yi.
Şimdi, dolayısıyla,
yani sizin bir hedefiniz var, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini tamamen dönüp,
tamamen ortaçağ karanlıklarına doğru Türkiye'yi
götürmektir. Yazık ediyorsunuz şu memlekete.
Bakın, bu memleketi
eğitimiyle çökertiyorsunuz, tarımıyla çökertiyorsunuz,
sanayisiyle çökertiyorsunuz ve en büyük şeyi de Türkiye'de yasaya
saygınlığı bırakmıyorsunuz.
Ben bu kanunun
başlangıcında sorular da sordum, burada Bakanlık
makamında oturan arkadaşa sordum: Oturduğunuz binayı kimden
kiraladınız, kirası kaç liradır? Söylemediler çünkü
fahiş bir suiistimal var.
Yine, 50. Yıl Yetiştirme
Yurdunu kapattılar, getirdiler bunun yerine bazı öğrencilere
değil, kendi mensuplarına Antalyada lüks otellerde eğitim
alıyorlar, birtakım turizm acentelerine büyük paralar ödüyorlar.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, şimdi,
Yenimahallenin orada bu kuruma ait çok güzel, kıymetli arsalar var,
bunları yarın öbür gün TOKİye devredecekler, TOKİ
getirecek bunu yine kendi yandaşlarına rant verecek. Yine,
Keçiörende kıymetli arsaları vardı, bunu aldılar,
TOKİye verdiler, TOKİ burada bunları yine kendi
yandaşlarına büyük rantlar sağladı. Yani, nereye atıyorsanız
bir yolsuzluk, bir kanunsuzluk, bir hukuksuzluk var. Mesela insanları öyle
rahat zengin ediyorsunuz ki Denizbankı getirdiniz Zorlu Holdinge 69 milyon
dolara verdiniz. Emlakbanktan aldı, Zorlu Denizbankı çok kısa
zaman sonra o, 69 milyon dolara Zorlu Holdinge verdiğiniz o Denizbank 2,4
milyar dolara satıldı. Yani, böyle bir sene içinde -devletin buradaki
o en kıymetli bankadaki- bir kişinin kazandığı para
1milyar 931 milyon lira. Zorlu ne yaptı? Gitti Karayollarının
İstanbuldaki o arsasını aldı. Geçenlerde burada
söylediğim gibi 86 bin -bunu
zaten gazeteler yazıyor, diyoruz ki: Araştıralım.-
metrekarelik kaçak, fazla inşaat yapılmış, ondan sonra
denildi ki: İşte, Bilal Erdoğan araya girdi ve Bilal
Erdoğan orada iki tane önemli büyük mağazaları almak suretiyle
imarın durumu düzeltildi. Bunlar eğer doğru değilse, yüzde
100 doğru değilse bunları araştıralım diyorum.
Şimdi,
bir paralel devletten bahsediyorsunuz arkadaşlar. Dünyanın her
tarafında devlette var olan, devam eden kurulumlar var; işte, bu,
bürokrasidir, polistir, askerdir, yargıdır. Ama hükûmetler dört
seneden dört seneye gelir. Eğer dört seneden dört seneye seçimle gelen
hükûmetler yolsuzluk yaparsa, elbette ki -o yolsuzluğu- o devleti ayakta
tutmak zorunda kalan devletin kurumlarıdır; işte
yargısıdır, işte bürokrasisidir, polisidir.
Şimdi,
Hükûmet, birtakım olaylarda yolsuzluk yapmış. Bunu, polisler
tespit etmiş, savcılar tespit etmiş. Ne yapmışlar?
Efendim, şimdi, bu ortaya çıkınca, diyorsunuz ki: Efendim
paralel devlet bize ihtilal yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle
bir mantık olmaz arkadaşlar.
Şimdi,
Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım şu
anda İzmirde. Ben İzmirlilere şunu söylüyorum: Dolar Ali
diye, Dolar Ali Yıldırım olarak kendisini takdim edebilir. Onu
da, tutuyor, 630 milyon dolarlık bir havuz getiriyorlar, 630 milyon dolar.
Komisyon, yani Tayyip Beyin talimatıyla oluşturulan bu havuza acaba
kaç liralık ihale verilmiş? E, bunu da bir
araştıralım. Eğer
bunlar doğru değilse, o zaman araştırma yapalım
Halep orada ise arşın burada. diyorlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Araştıralım bunları, doğru olup
olamadığını araştıralım. Olmazsa artık
kimse söylemez ama devamlı olarak ithamlarla karşı
karşıya kalacaksınız.
Kanuna
ret veriyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Ayrıca, vekaleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa
hangi bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı: 229
Kabul: 208(X)
Ret: 21
Kâtip Üye Kâtip
Üye
İsmail Kaşdemir Bayram Özçelik
Çanakkale Burdur
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı
uğurlu olsun.
Sayın
Bakanı teşekkür konuşması için kürsüye davet ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok uzun bir maratondan sonra en
hoşunuza gidecek konuşmayı yapacağımı tahmin
ediyorum çünkü çok kısa sürecek. Başta Plan ve Bütçe Komisyonumuz
olmak üzere, bütün gruplarımız dâhil milletvekillerimize,
Başkanlık Divanına, çok değerli bürokrat
arkadaşlarıma, Meclisimizin çok değerli
çalışanlarına bu yorucu mesaileri dolayısıyla
gerçekten, bütün yüreğimle teşekkür ediyorum. Elbirliğiyle
çıkardığımız bu iyi ve güzel Kanununun hayırlara
vesilesi olmasını diliyorum. Bundan sonraki mesailerinizde ve
çalışmalarınızda hepinize kolaylıklar ve
başarılar diliyorum.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım, sağ olun. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
5inci sırada yer
alan Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Askerlik Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/877) (S. Sayısı: 534) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 534 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
Buyurun
Sayın Baluken.
BDP
GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülecek olan kanun
tasarısının tümü üzerine grubumuzun görüşlerini aktarmak
üzere söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında, Türkiye siyasi tarihi, resmî devlet tarihi bir
yönüyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihidir. Her dönemde, AKP de dâhil
olmak üzere, her hükûmette, her toplumsal mücadele zemininde Türk Silahlı
Kuvvetleri bugüne kadar siyasetin ve toplumun gidişatına müdahale
etmiştir. Siyasetçiden akademisyene, kadından
yaşlısına kadar bu müdahalelerden etkilenmeyen toplumsal kesim
neredeyse yok denecek kadar azdır.
Ordu kurumunun siyaseti dizayn etme isteği
doğrultusunda gerçekleştirilen müdahaleler cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar toplumda çok büyük tahribatlara,
yıkımlara yol açmıştır. Askerî darbeler sonucunda oluşturulmuş
olan anayasalar da bu sürdürülmek istenen zihniyetin bugüne kadar
taşınmasına vesile olmuştur. Dolayısıyla, bugün
görüşmüş olduğumuz bu kanun tasarısını
aslında biz bir darbe anayasasının gölgesinde yapmanın
sıkıntısını yaşıyoruz. Eleştiri
noktamızın sebebi de odur. Aslında Türkiye'nin şu anda bir
darbe anayasasından sıyrılmış olmasını;
sivil, demokratik, özgürlükçü bir anayasayı oluşturmuş
olmasını ve bu yönüyle de aslında doksan yıldır
ordunun siyasete, topluma dair yapmış olduğu bu müdahalelerle
yüzleşmiş olmasını temenni ederdik. Ancak, maalesef, AKP
Hükûmeti de dâhil olmak üzere, bugüne kadar başa gelen iktidar
partilerinde böylesi bir isteğin, böylesi bir çabanın
olmadığını görüyoruz.
Askerî darbe dönemleri olağanüstü hâl dönemleri
olarak anılır. Ancak, uygulamada toplum üzerinden öyle silindir gibi
politikalarla geçilir ki sanki darbe dönemleri ve darbe anayasaları
olağan dönemlermiş gibi toplumda bir algı
yaratılmıştır. Bugün de hâlâ biz bu olağanüstü
durumun, yani bir darbe anayasasıyla yönetilme durumunun toplum
tarafından olağanlaştırma çabasını kabul
etmiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, burada tabii ki ordunun bu toplumsal ve siyasal alana
müdahalelerini tamamen teşhir edecek zamana sahip değiliz. Ancak
dönemsel olarak bu toplumsal müdahalelerin yaratmış olduğu
travmalardan bazı kesitleri burada
paylaşmak istiyorum.
Bakın,
cumhuriyetin ilk yıllarında bahsetmiş olduğumuz
müdahalelerden bir tanesi Biçar Tenkil Harekâtıdır. Bu tenkil
harekâtı neticesinde 25 ile 28 yılları arasında 10 binlerce
köylü Kürt maalesef çok acımasız katliamlardan geçirilmiştir.
Özellikle, benim de seçim bölgem olan Bingölün her taşı, bütün
coğrafyası bu yapılmış olan katliamların
izleriyle doludur.
(x)
dediğimiz 25-28 yılları arasında bizler Bingölün
köylerinde, Gençin, Solhanın köylerinde kadın, çoluk çocuk demeden
evlerde, ahırlarda, mezralarda yakılan insanların
dramlarını dedelerimizden kulaktan kulağa bugüne kadar
öğrendik. Sadece Solhanın Guev köyünde 76 kadın ve çocuğun
bir ahırın içerisinde yakılarak öldürüldüğünü, nasıl
gerçekleştiğini bu kulaktan kulağa aktarılan tarih
sayesinde biliyoruz. Yine, aynı köyde 11 erkeğin süngülenerek, 1
erkeğin de köy meydanında silahla vurularak katledildiğini çok
iyi biliyoruz. O günlerde sadece Bingöl, Genç, Lice, Kulp bölgesinde 60 kadar
köyün yakıldığı ve en az 1.500e yakın köylünün suçsuz
yere katledildiğini çok iyi biliyoruz. Bunları niye anlatıyorum?
Çünkü, bizim beklentimiz demokratik, sivil, özgürlükçü bir anayasayla birlikte
ordunun cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar olan süreçte bugüne kadar
sürdürmüş olduğu toplumsal müdahalelerle, toplumsal hamlelerle bir
yüzleşme ihtiyacının olduğunu belirtmek amacıyla
söylüyoruz.
Yine,
o dönemlerde yaşanan pek çok travmatik olay var. Yine, 37-38
yılları arasında özellikle Dersimde yapılan Tunç Eli
Operasyonunu herhâlde burada artık anlatmaya gerek yok. O operasyonun
detaylarını, mağaralarda farelere gibi insanların
nasıl zehirlendiğini eminim ki bu Meclisin sıralarından oturup
bilmeyen bir milletvekili yoktur. O dönemde bu yapılan katliamları
yapanlar kendi günlüklerini kitap hâline getirdiklerinde, o dönemi
kitaplarına aktaramayacak kadar ağır katliamlar
yaptıklarını tarih önünde âdeta itiraf etmişlerdir.
Tarihten bugüne kadar geldiğimizde değişen çok bir şey
olmuş mudur? Olmamıştır.
90lı
yıllarda da maalesef yine ordu kurumunun siyasal ve toplumsal alana
müdahalesiyle karşı karşıya bulunduğumuz bir tarihsel
kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum.
90lı
yıllarda yaşanan zulümlerin birebir tanığıyız
biz. Özellikle Kürt coğrafyasında nelerin
yapıldığını, orada ordu mensuplarının hangi
acıları o halka yaşattığını birebir
biliyoruz ama özellikle bizim bildiklerimizi artık itiraflar üzerinden, o
dönem o katliamlara imza atanların itirafları üzerinden eminiz ki
sizler de biliyorsunuz.
Bakın,
sadece 90lı yıllarda köy yakma amacıyla taburlar kurulmuş,
köy yakma taburları var o dönemde. Bunlar 1990lı yıllarda
Bizim anlattığımız zulmün bugünlerde basına
aktarılan kısımlarıyla size aktaracağım.
İnsanı
dehşete düşüren açıklamalarda, itiraflarda, bakın, 1994
yılında Diyarbakır bölgesinde görev yapan bir asker ne diyor:
Bizim taburumuza verilen görev köyleri yakmaktı. Orada
kaldığımız süre içesinde Hazro, Lice, Hani ve Kulp
ilçelerine bağlı yaklaşık 30 köyü yaktık. Köylere
girince komutanlarımız askerleri 2şer, 3er kişi olarak
evleri yakmakla görevlendiriyordu. Evlere girip Dışarı
çıkın, yakacağız. diyorduk. Köylere girince
komutanlarımız askerleri 2şer, 3er kişi olarak evleri
yakmakla görevlendiriyordu ve biz, eşyalarını boşaltmaya
fırsat vermeden bu verilen talimatları yerine getiriyorduk.
Yine,
aynı şekilde, bu köylere yönelik yapılmış olan
bombalamaların da canlı tanığıyız. Ancak, bu
bombalamaların da artık kamuoyu önünde, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi önünde mahkûm edilmiş yönünü yine siz değerli
milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum.
26
Mart 1994te Şırnakın Koçağılı ve Kuşkonar
köylerinde 38 kişi, 38 köylü askerî uçaklar tarafından paramparça
edildi. O dönem bunun bir katliam olduğunu defalarca ilgili platformlarda
dile getirdik. Ancak, o dönemin Genelkurmay Başkanı bu yapılan
katliamlarla ilgili Savaş uçaklarına yüklemiş olduğumuz
bombaların kayışları gevşemişti. demişti.
Yine,
o dönemin Başbakanı Uçaklar bize ait değil. diyerek tarihe
geçecek bir trajikomik durumu gözler önüne sermişti. O dönemin
İçişleri Bakanı ise 38 Kürt köylüsünün katledildiği bu
operasyonu teröristleri imha etmeye yönelik bir operasyon olarak
tanımlamıştı. Biz söyledik, sizler inanmadınız ama
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Şırnakın bu iki köyünde,
Koçağılı ve Kuşkonar köylerinde yapılan katliamla
ilgili Türkiyeyi mahkûm edecek kararı verdi ve Türkiye Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde 2 milyon 305 bin euro tazminat cezasına
çarptırıldı.
Yine,
bulunduğumuz bölgenin her tarafında toplu mezarlar gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Bakın, sadece
Şırnaktaki toplu mezar sayısı 15in üzerindedir. O toplu
mezarlarda 250ye yakın insanın kemikleri vardır. 90lı
yıllarda, neredeyse, toplu mezarlar ve toplu mezarlarda insan kemikleri
olağan hâle gelmiştir. 1996 yılında
Şırnakın Güçlükonak ilçesinde 11 kişinin yine askerler
tarafından katledildiğini iktidar partisinin milletvekilleri de bu
kürsüden söyleme durumunda kalmışlardır. Yine, bu Güçlükonak
katliamının da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından cezalandırıldığını ve ortaya
çıkarıldığını ifade etmek istiyorum.
Bugünlerde
yine sıkça tartışılan Lice katliamı
1993
yılında o bölgenin en rütbeli askerlerinden olan Bahtiyar
Aydının da katledildiği Licedeki olayların artık
ordu içerisindeki birtakım tezgâhlar tarafından ortaya konduğu,
yaşama geçirildiği kabul ediliyor. Licede 1993 yılında
Bahtiyar Aydının da dâhil olduğu 16 kişinin
katledildiği, bütün bir ilçenin yakılıp yıkıldığı
olayda tek bir yaralı ya da tek bir ölü PKKli gerçeğinin
olmamasını bugün savcılık da askerlerin
yaptığıyla ilgili bir kanıt olarak mahkemede
değerlendiriyor.
Bakın,
yine Şırnakta o dönemde valilik yapan bir valinin
itiraflarını söyleyeyim: Gece geç vakit oldu. Hâlâ
unutamıyorum. Askeriye de gündüz çıkmaz, gece çıkardı,
vatandaşların evlerini tarardı. Onlar da yanlış
yaptı. Gazeteci soruyor: Askerler sivillerin evlerini mi
taradılar? O dönemin Şırnak valisi: Evet, tabii.
Çıktılar, evlerin her tarafını, camını,
köşesini, her tarafını perişan ettiler. O dönemler ben de
bu olaylara çok sinirlendim. diyor.
Sayısız
bu şekilde katliam manzarasını, tablosunu buraya getirebiliriz.
Bunları anlatmamdaki amaç: Askerlikle ilgili bir kanun yapılacaksa bu
ülkenin gerçek tarihi ile yüzleşme kanununu bu Meclise getirmemiz gerekiyor.
Bu yüzleşmeyi yapmadan, 1925ten 1990lı yıllara kadar bütün bu
ülkede yaşanılan acılarla yüzleşmeden istediğiniz
kadar askerlikle ilgili kanunlar getirin, bu ülkedeki travmaları
bitiremezsiniz, bu ülkedeki yaraları saramazsınız.
Yine,
ordu içerisindeki generallerden Eşref Bitlis Paşanın ölümünün
de nasıl şaibeli olduğunu herhâlde bu sıralarda oturan
milletvekillerinin tamamı biliyorlar.
Bir
de ordunun yapıp da PKKnin üzerine atmış olduğu
cinayetlerden, katliamlardan bahsetmek istiyorum. Sadece Genç ilçemizde, 1999
yılında Gençte öğrenci olan ve esnaf olan Mehmet Eliverenin ve
Yılmaz Eliverenin nasıl katledildiğini çok iyi biliyoruz.
Katledildikten sonra her 2 gencin başına kayıtlarda bulunmayan
birer kalaşnikofu koyup 2 PKKliyi etkisiz hâle getirdik. denen bir
zihniyetin, yüzleşilmesi gereken bir zihniyet olduğunu tekrar ifade
etmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Lice-Hani-Kulp-Genç üçgeninde hangi köylüyü çevirseniz, hangi
vatandaşı çevirseniz bu bahsetmiş olduğumuz olaylarla
ilgili onlarca örneği size verebilir. O dönem Bolu Komando
Tugayının neler yaptığını Licedeki köylüler,
Gençteki köylüler çok iyi biliyorlar. Ortaya çıkan pek çok katliamın
itiraflarını da bugünlerde basından bolca okuyabilirsiniz.
90lı
yıllarda bunlar oluyordu da bugün değişti mi? Bugün de
değişmedi. Aynı coğrafyada Ceylan Önkolun o bölgedeki
karakoldan atılan bir havan mermisiyle paramparça olan küçük bedenini
annesinin nasıl topladığını çok iyi biliyoruz. Bütün
bunlara tarih tanıklık ediyor, bütün bunların hesabını
sorumluları mutlaka tarih önünde, halkın önünde verecek. Darbe
anayasasıyla, burada bu acı olaylara dokunmayan askerlik
yasalarıyla bu yüzleşmeden kaçacağınızı
sanıyorsanız burada büyük yanılıyorsunuz.
Yine,
sizin döneminizde işlenen Roboski katliamında 34 Kürt köylüsünün
kusursuz bir katliamla nasıl paramparça edildiğini tarih çok iyi
biliyor. Tarih bütün bu katliamların hesabını soracak
şekilde işliyor. Sizler ya tarihin bu işleyişini doğru
okur, bu yüzleşmeyle ilgili yasaları bu Meclise getirirsiniz ya da
bugüne kadar tarihin bu gidişatına karşı koyanlar gibi siz
de tarihin altında ezilirsiniz. O nedenle, biz bu
uyarılarımız tekrar buradan ifade etmek istiyoruz.
Siz
ne yapıyorsunuz, bakın, bu Askerlik Kanununun 61inci maddesinde,
bütün bu bahsetmiş olduğumuz suçlamalarla ilgili tarih önünde
yargılanması gerekenlere koruma zırhı getiriyorsunuz.
Generallerin, paşaların yaptıklarıyla ilgili adalet önünde
yargılanması yerine soruşturma süreçlerini başbakanın
inisiyatifine verecek ve dolayısıyla soruşturmalardan kaçacak
yasal düzenlemeleri Meclisin önüne getiriyorsunuz. Bunları yapabilirsiniz,
bugün sayısal çoğunluğunuz vardır ama ant olsun ki Roboski
katliamını yapanların tarih önünde, halk önünde hesap
vereceğini hep birlikte göreceğiz. Yaptığınız bu
yasaların hepsini tarihin çöplüğüne atma konusunda bizler
kararlıyız.
Değerli
milletvekilleri, bu bahsetmiş olduğum dışarıda
gelişen cinayetler dışında bir de kışla
içerisinde -sürekli gündeme getirdiğimiz- şüpheli asker ölümleri var.
Yine, şüpheli asker ölümleriyle ilgili de defalarca burada buralara
araştırma önergesi getirdik, kanun teklifleri hazırladık
ama bugüne kadar bu konuda da tıpkı bu diğer cinayetlerde
olduğu gibi kılınızı kıpırdatmadınız.
Sadece, son on yılda binden fazla asker kışla içerisinde
şüpheli bir şekilde cinayete kurban gitmiştir. İntihar
olarak sunulan çoğu ölümün, çoğu asker ölümünün cinayet olduğunu
çok iyi biliyoruz. Bu askerlerin aileleri sizleri de arıyorlar, sizin
grupları da ziyaret ediyorlar. Bu asker aileleri 15 Şubatta Ankaraya
tekrar gelecekler. Bu konuda, siz adım atmazsanız, böyle etliye
sütlüye dokunmayan askerlik kanunlarıyla bizleri kandırma
çalışırsanız, en büyük cevabı da bu asker ailelerinden
alacaksınız. Eğer bu konuda Meclis bir adım atmazsa biz 15
Şubatta gelip AK PARTİ Genel Merkezinin önünde gerekirse ölüm orucuna
yatarız. diyen asker aileleri bizi arıyor. Dolayısıyla,
böyle acil gündemler varken, böyle yakıcı gündemler varken buraya
getirmiş olduğunuz bu yasa teklifinin hiçbir anlamının
olmadığı ifade etmek istiyorum. İstedikleri şey de çok
basit: Bu süreçleri, kışla içerisindeki bu şüpheli ölümlerin
soruşturma süreçlerini askerî mahkemelerden alıp sivil mahkemelere
vermenizi istiyorlar, Sorumluların yargı önüne çıkmasını
istiyorlar, Meclisin bir komisyon kurarak bu işin üzerine gitmesini
istiyorlar. Bu üç masumane talebi bile bugüne kadar yerine getirmeyen
Hükûmetiniz, generalleri korumanın, paşaları korumanın
büyük bir paniği, büyük bir kaygısı içerisine girmiş
durumda. Bakın, bugüne kadar AK PARTİ Hükûmeti her halka gittiğinde
Biz darbe süreçleriyle yüzleşiyoruz. dedi ama darbe kurumları ve
darbe anayasası olduğu yerde duruyor. Millî Güvenlik Kurulu, yine,
aynı şekilde bu darbe zihniyetinin oluşturmuş olduğu
ve bugüne getirmiş olduğu bir kurumdur. Millî Güvenlik Kurulunu
kaldıracağınıza, Millî Güvenlik Kurulunu kendinize göre
dizayn etmenin peşine düştünüz.
Ergenekon
ve Balyoz adı altında açmış olduğunuz davaların
tamamında Fıratın doğusuna geçme cesaretini göstermediniz.
O davalar kapsamında haksız, hukuksuz yere de pek çok insanı
tutukladınız. Bu bahsettiğiniz paralel devlet
yapılanmasının o davalar kapsamında suçu olmayan
insanları cezaevlerine attığını da biliyoruz. Ama
asıl suçu taşıyan o askerlerden -Fıratın
doğusundaki köy yakma taburlarına- gençleri asit çukurlarına
atmalarının, faili meçhul cinayetlerin hesabını
sormadınız, soramadınız. Dolayısıyla, buraya
getirmiş olduğunuz bu düzenlemenin de bizim açımızdan
hiçbir değerli yoktur.
Zorunlu
askerlikle ilgili bazı düzenlemeler yapmışsınız.
Zorunlu askerliğe tamamen karşıyız. Zorunlu askerlik
kaldırılmalıdır, vicdani ret hakkı getirilmelidir.
diyoruz. Biz, yine, bugüne kadar özellikle vicdani ret hakkıyla ilgili bu
ülkede gençlere yaşatılmış olan bütün acıların da
yargı önünde, adalet önünde tekrar değerlendirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Özlük
haklarıyla ilgili bazı düzenlemeler getirmişsiniz. Özlük
haklarıyla ilgili, Barış ve Demokrasi Partisi ilkesel olarak
çalışanın, emekçinin hakkını her zaman savunan,
pozitif bakan bir noktadır. Ama getirdiğiniz bu tasarıdaki bütün
bu zafiyetleri kabul etmediğimizi, bu nedenle de ret oyu
vereceğimizi, etkili muhalefetimizi de ilgili maddeler geldikçe
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
ortaya koyacağımızı ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Koray
Aydın, Trabzon Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KORAY
AYDIN (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin, günün değişen ve
gelişen dünya şartlarına göre mevcut yasalarında yerli
yerinde değişiklik yapmasını önemsiyoruz. Türk milletinin
göz bebeği olarak gördüğümüz Türk Silahlı Kuvvetlerinin
görevlerini daha hızlı, etkin ve verimli bir şekilde yapabilmesi
için atılacak her adıma bugüne kadar katkı verdik, bundan sonra
da vermeye devam edeceğiz.
Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin özlük hakları konusundaki problemleri de acil
çözüm beklemektedir. Görev süreleri devam eden ve görev sürelerini tamamlayan
uzman erbaşlar, uzman jandarmalar, sözleşmeli subaylar, astsubaylar
ve hatta subaylar hâlen çeşitli sorunlarla karşı
karşıyadır. Hazırlanan tasarıda beklentilerin pek
azının karşılandığını görmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; buradan daha önce yaptığım bir
öneriyi tekrar vurgulamak istiyorum. Bir konuda yasal düzenleme yapılmadan
önce konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının, sektör
temsilcilerinin, sendika temsilcilerinin görüşlerinin alınması
çağdaş ve katılımcı demokrasinin bir gereğidir.
Bilindiği üzere,
hâlen çalışan askerî personelin kendi hak ve menfaatlerini savunacak
bir dernek, vakıf veya sendika kurmasına yasal olarak imkân
bulunmamaktadır. Sayın Millî Savunma Bakanımıza ve Hükûmete
önerimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan personelle ilgili
düzenleme yapılmadan önce Emekli Uzman Erbaşlar Derneği gibi,
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği gibi ve Türkiye Subaylar Derneği
gibi bu kesimleri temsil eden dernek ve kuruluşların
görüşlerinin mutlaka alınması gerekiyor. Hazırlanacak tasarı
ve tekliflere tarafları dâhil etmek, onların görüş, düşünce
ve tavsiyelerini almak, onlara kulak vermek kimseye bir şey kaybettirmez.
Tarafların görüşlerine kulak verilmediği takdirde,
çıkarılacak düzenlemelerin uzun ömürlü olması, sorunları
karşılaması ve ihtiyaçları karşılaması mümkün
değildir. Basına yansıyan haberlere göre, 10-12 Şubatta
Ankara'da Türk Silahlı Kuvvetleri kıdemli astsubaylar semineri
düzenlenecektir. Görüştüğümüz yasa çıktıktan sonra
görüş sormanın bir anlamı olmadığına göre bu
durumu bundan sonraki düzenlemeler için atılmış bir adım
olarak görebiliriz. Emekli askerî personele yapılan 100 liralık ilave
iyileştirme şimdiden enflasyona yenik düşmüştür. Gerçek
şudur: Bir astsubayımız emekli olduğunda maaşı
yarı yarıya düşmektedir. Aslında, bu durum birçok kamu
çalışanı için de geçerlidir. Çalışırken
alınan maaşla emekli olununca alının maaş
oranında Türk Silahlı Kuvvetleri evlatları arasında adalet
gözetilmeli ve ayrım yapılmamalıdır. Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde görev yapan bütün personelin özlük, emeklilik ve
sağlık şartları adaleti gözetecek şekilde bütünlüklü
olarak ele alınıp iyileştirilmelidir. Yapılacak
düzenlemelerle askerlik herkesin özendiği bir meslek hâline getirilmeli,
Türk milletinin bekası için askerliği Peygamber ocağı olarak
gören anlayış kesintisiz devam ettirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, çalışma şartları bakımından
askerî mevzuata ama özlük hakları yönüyle memur mevzuatına tabi olan
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan sivil memurların da
yeni düzenleme konusunda talepleri ve beklentileri vardır. Bu
beklentilerin de en kısa sürede ele alınarak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Okullarıyla
ilişiği kesilen askerî öğrencilerimiz de bir dizi sorunla
karşı karşıya bulunmaktadır. Okullarında
askerlikle ilgili her türlü teorik ve silahlı eğitim gören askerî
öğrencilerimizin okullarıyla ilişkilerinin kesilmesi hâlinde
yeniden askerlik yapmaktadırlar. Oysa, yapılacak düzenlemelerle,
eğitimde geçen süreler askerlik hizmetinden sayılmalı, yine
ağır bir cezaya dönüşen yüksek miktardaki tazminatlar da daha
makul seviyelere çekilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut tasarının çoğu
maddelerin katılmakla birlikte, kanun tasarısının 61inci
maddesindeki kuvvet komutanlarının yargılanmalarına izin
veren yetkisinin Başbakana veya bir bakanına verilmesi uygun
değildir. Soruşturma açılması konusunda Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı yetkili olmalıdır.
Anayasamızın 9uncu maddesi açıktır: Yargı yetkisi,
Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılır. Tasarının 61inci maddesi, yargı
yetkisinin bir bölümünü İçişleri Bakanına, Başbakana ve
Cumhurbaşkanına vermesinin ötesinde bu yetkinin denetimi yönüyle de
Anayasaya aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, burada yasama görevi yapıyoruz. Temel görevimiz yasa yapmaktır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Bu sözler, partimizin veya benim
şahsi görüşlerim değil, Anayasanın 11inci maddesinde
yazılıdır. Tasarının 61inci maddesindeki Anayasaya
aykırı hususlardan sadece birini sizlerin ve bütün Türk milletinin
dikkatlerine sunuyorum. İzin vermeye yetkili merci kamu
davasının açılmasına gerek görmezse kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar verir, bu karar
kesindir. Oysa, Anayasanın 125inci maddesi gereğince idarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu
açıktır. Anayasanın yargıya verdiği bu açık
yetki daha alt bir hukuk normu olan yasayla kısıtlanamaz,
yargıya itirazın önü kapatılamaz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının esas amacı, Başbakanın yetkisine yetki katmak,
nihayetinde siyaseti kışlaya sokmaktır. Komutanların
yargılanması Başbakanın isteğine
bırakılmaktadır. Başbakan yargılanmasını
isteği komutan için izin verecek, istemediği için de izin vermeyecek.
İtiraz mercisi Cumhurbaşkanlığı ve kararı da
kesin, üstelik bu süreç de yargı denetimine tabi değil. Böyle bir
düzenleme Anayasaya ve hukukun temel esaslarına uygun değildir.
Türkiye Cumhuriyetinin 26ncı Genelkurmay Başkanının,
onlarca generalin ve görevleri sadece emir ve talimatlara uymak olan askerî
personelin terör suçundan mahkûm olmasını sadece seyreden AKPnin
bundan sonra askerî yargılamalarla ilgili atacağı adımlar,
sadece geçici bir ittifak arayışı olarak
değerlendirilecektir.
Millî
ordunun canını okunurken ses çıkarmayanlar eş zamanlı
olarak teröristle pazarlık masası kurmuşlardır. Bundan
sonra AKPnin her düzenlemesinin ortaya saçılan yolsuzluk, rüşvet ve
yağmanın üzerini örtmek üzerine olacağı
anlaşılmaktadır. İnterneti tek tuşla kapatma
yetkisinin iktidara verilmesi arayışı, İnternet medyasına sansürün hayata geçirilmesi
işte bu örtbas projesinin sonucudur. Kendi ikbal ve istikbalini kurtarmak
için Anayasayı ihlal eden, adaletin canını okuyan, bürokrasiyi
hallaç pamuğu gibi atan, Sayıştay denetiminden kaçan, yargı
kararlarını hiçe sayan ve nihayet basına sansür uygulayan AKP
Hükûmeti ve Sayın Başbakandır.
Değerli
milletvekilleri, burada hangi birini sayalım? Anayasamız Kanun
önünde herkes eşittir. diyor. Anayasamızın 10uncu maddesine
göre, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz ama AKP Türkiyesinde mahkemelerin ifadeye çağırma,
gözaltı ve tedbir kararları, iktidar yandaşları için
uygulanmamış, Anayasamızın eşitlik ilkesi yerle bir
edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 138inci maddesine göre, hiçbir organ, makam,
merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez. Bu hüküm açıkça
ortadayken Adalet Bakanı ve Müsteşarı, İzmirde
yürütülmekte olan bir yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili yargıya
açıkça müdahale etmiş, konuyla ilgili fezleke bile
düzenlenmiştir. Muhalefet milletvekilleriyle ilgili fezlekeler
Parlamentoya jet hızıyla gelirken söz konusu AKPnin bakanları
olunca fezlekeler neredeyse yandı, bitti, kül oldu masalındaki gibi âdeta
buhar olmuşlardır. Açıkça anlaşılıyor ki
Anayasanın 138inci maddesi askıya alınmış,
fezlekelerle ilgili yasamanın yetkisine Adalet Bakanı el
koymuştur. Meclis Başkanımız da bu yetkinin gasbedilmesine
maalesef nezaret etmektedir. O fezlekeler bu Parlamentoya gelmedikçe söylenen
sözlerin hiçbir anlamı olmayacaktır.
Yargıya
müdahale eden, adaleti katleden, sonra da hiçbir şey olmamış
gibi sansür uyguladıkları basını bugün toplayıp halkla
ilişkiler çalışması yapan Adalet Bakanı değil,
olsa olsa garabet bakanı olabilir. Basına Sansür nereden
çıktı? diyenlere bir hatırlatmada bulunmak istiyorum:
Anayasanın 28inci maddesine göre Basın hürdür, sansür edilemez.
ama AKP iktidarı ve Sayın Başbakan tam tersini yapıyor. Taa
Fastan arayıp Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçelinin açıklamasını derhâl sansürletiyor. Hatta,
televizyonun geçtiği iki cümlelik alt yazıya bile tahammül edemiyor.
Başbakan değil de sanki baş sansürcü olmuş. Bu nasıl
çarpık bir anlayıştır Allah aşkına? Muhalefet
liderinin televizyonda alt yazı olarak geçen sözüne tahammülü
olmayanların demokratlığı sahte ve vicdanları da
nasırlıdır.
AKP
ve Başbakanın yolsuzluk soruşturmalarının
ardından yaptığı, yolsuzluğu yüzsüz örtmektir. Sekiz
ay önceden MİTin haber verdiği yolsuzluğa komplo demek Türk
milletinin aklıyla alay etmektir. Nitekim, Başbakan kendisine sunulan
MİT raporunun bir tespit olduğunu ifade ediyor ama bunun servis
edilmesinin manidar olduğunu belirtiyor. Yani, inkâr etmiyor, edemiyor,
etmesi de mümkün değil. Ona göre her şey manidar.
Daha
önce de değindiğim gibi fezlekeleri Meclisten kaçırmanın
amacı pisliğin üzerini örtmek ve soruşturmayı yandı,
bitti, kül oldu masalına çevirmek içindir. Kumpas, komplo ve paralel
yapı söylemleri yolsuzluğu, rüşveti ve yağmayı
gizlemeye yetmeyecektir. Esas paralel yapı, hatta paralel devlet
KCKdır ve AKP Hükûmeti KCK ile pazarlık masasındadır.
Sözde çekilme süreci adı altında, teröristler değil ama
askerimiz kışlasına çekilmiş, bölgede alan hakimiyeti
KCKnın eline geçmiştir. İmralı ve Kandil AKP Hükûmetine
ayar üstüne ayar vermekte, Tek bir silah patlarsa Başbakan yerinde
kalamaz. diye tehditler savrulmaktadır. Kendi derdine düşen AKP
Hükûmeti ve Sayın Başbakan çözüm diye diye ülkeyi çözülmenin,
bölünmenin ve parçalanmanın eşiğine getirmiştir. AKP
Hükûmeti, bölgede 30 Mart yerel seçimlerinde sandıklardan özerklik
çıkacağına dair söylemleri ve uyarıları görmezden ve
duymazdan gelmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözde çözüm ve barış
süreci adı altında yapılan uygulamalar, millî savunma ve
güvenlik politikalarımızı zaafa uğratmıştır.
Daha önce de ifade ettiğim gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerini
yıpratmak ve etkisizleştirmek için yürütülen operasyonlar sonucu
komuta kademesinin önemli bir bölümü darbeye teşebbüs gerekçesiyle mahkûm
edilmiştir. Hatta, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına atanacak
oramiral kalmamış, mevcut Deniz Kuvvetleri Komutanımız
atandıktan yaklaşık sekiz ay sonra oramiralliğe terfi
etmiştir. AKP iktidarı maalesef, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yerleşik teamüllerini yerle bir etmeyi marifet saymıştır.
Yaşananlara tepki gösteren birçok subay istifa etmiştir. Yolsuzluk
operasyonlarıyla sarsılan AKP Hükûmeti bu kez gündem saptırmak
ve yolsuzluğu örtbas etmek için birdenbire Millî orduya kumpas kuruldu.
söylemini ortaya atmıştır. Ortaya atılan hiçbir söylem ve
Cambaza bak. taktiğiyle yapılacak hiçbir düzenleme yolsuzluk
gerçeğini örtmeye, gizlemeye ve gözlerden kaçırmaya yetmeyecektir.
Yapılması gereken, yolsuzluk soruşturmalarında
yargının önünün açılması, hakkında fezleke
hazırlanan bakanlara da Yüce Divanda aklanma fırsatı
verilmesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buradan Hükûmete ve Sayın
Başbakana açık bir çağrıda bulunmak istiyorum. Yolsuzluk
soruşturmalarında yargının önünü açın. Yolsuzluk,
rüşvet ve her türlü yasa dışı iş ve işlemlere
bulaşmış kişileri korumaktan vazgeçin. Temiz siyaset, temiz
toplum ve hesap verebilir bir yönetim adına gerekli adımları
ivedilikle atın. Aksi hâlde, geciktiğiniz her saat, her dakika Türk
milletinin kafasındaki Acaba neyi gizliyorlar?, Acaba neyi örtbas
ediyorlar? kuşkuları gittikçe büyüyecek, Hükûmet bu sürecin
altında kalacaktır.
Yürütme
Başbakanın emrindedir, yasamada da çoğunluk hükûmete aittir.
Bütün bu güçlerin yanında, basını dizayn eden, hatta bizzat
arayıp sansür uygulatan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet
Bakanlığına bağlı bir birim hâline getirecek
düzenlemeyi Parlamentoya getiren, İnterneti tek tuşla kapatma
yetkisini idareye veren, kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanmak
için izinsiz dinleme, izleme, fişleme yapan bir anlayışın
demokrat olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Demokrasilerde
millî iradenin tecelli edeceği yer sandıktır, elhak
doğrudur ancak seçimle gelenlerin hukuk ve demokrasi dışına
çıkması da seçilmiş diktatörlüktür. Son birkaç ayda yaşanan
Anayasa ihlalleri, yolsuzluk operasyonlarına bulaşan AKP
iktidarının suçunu örtbas etmek için gözünü ne derece
kararttığını açıkça gözler önüne sermektedir.
Konuşmamda sadece birkaç örneğini verdiğim Anayasa ihlalleri,
Hükûmetin bir değil, birkaç kez Yüce Divanlık olduğunun
açık bir göstergesidir. Anayasanın açık hükümleri Başbakanın,
ilgili bakanların, valilerin ve emniyet müdürlerinin baskılarıyla,
zorla çiğnenmiştir. Bu uygulamalara bakıldığında
anlaşılmaktadır ki bu dönem, AKP ve Sayın
Başbakanın ustalık dönemi değil, hukuksuzluk ve
zorbalık dönemidir. Demokrasi zorbalık değil, hukuk rejimidir.
Demokrasilerde herkesin hukuka, Anayasaya ve yasalara uyma mecburiyeti
vardır. Demokratik parlamenter rejimlerde kuvvetler
ayrılığı esası vardır. Kuvvetlerin millî iradeyi
temsil etmekte birbirlerine üstünlükleri yoktur. Anayasamızda da
açıkça yazdığı gibi hukukun üstünlüğü esastır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdiye kadar her olaydan bir
mağduriyet devşiren AKP iktidarı için artık deniz
bitmiş, kara görünmüştür. AKP ve Sayın Başbakanın
artık mağduru oynama imkânı kalmamıştır.
Yolsuzluğun, rüşvetin, saltanatın, yağmanın gerçek
mağduru AKP ve Sayın Başbakana samimiyetle oy veren, ancak
gelinen noktada açıkça aldatılan insanımız olmuştur.
Asıl
mağdur olanlar 4,5 milyon doları bankasında değil de
evinde, ayakkabı kutularında saklayan banka müdürü değil,
çocuğuna 4,5 lira günlük harçlık veremeyen milyonlardır.
Asıl
mağdur olanlar evlerinde tam 7 para kasası bulunduran bakan
çocukları değil, pazar kasalarından çürük meyve, sebze toplayan
yığınlardır.
Asıl
mağdur olanlar servet değerinde saat taşıyan ve
yargıdan kaçan iktidar mensupları değil, saatlerini, mesailerini
bu iktidar için karşılıksız harcayan partililerdir.
Asıl
mağdur olanlar villalarda, malikânelerde, yazlıklarda, gemilerde Lale
Devri yaşayan hanedan ve yandaşları değil,
açlığa, sefalete ve nihayet sadakaya muhtaç hâle getirilen
milyonlardır.
Asıl
mağdur olanlar yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla âdeta
suçüstü yakalananlar değil, İnananlar çalmaz, inanlar haram yemez,
inanlar rüşvet almaz. diyerek üç dönemdir bu iktidara limitsiz kredi
veren Adalet ve Kalkınma Partisinin samimi tabanıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KORAY
AYDIN (Devamla) Sözlerimi bitiriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa
Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Meclisimizi ve bizi izleyen
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. diye
başlayacaktım ama sanırım bu saate
kaldığından ötürü bizi izleyen yurttaşlarımız az
olduğu gibi bizi izleyen milletvekillerimiz de az. Bu duruma üzülsem mi,
sevinsem mi bilemiyorum çünkü çok olunca dinleniyor mu, dinlenmiyor mu ondan endişeliyim
çünkü hatip konuşurken Mecliste laf atan arkadaşlarımız,
gürültü çıkaran arkadaşlarımız çok olduğu için
diğer arkadaşlarımız da dinleyemiyor. Umarım, bu
saatte bizi burada dinlemek için kalan arkadaşlarımız
Özellikle
iktidar milletvekili arkadaşlarımızı, kulislerde olan varsa
ya da odalarında, çağırmayı bir görev biliyorum. Belki, her
askerlik kanunu görüşüldüğünde bizi dinleyen ve bizi bekleyen,
sorunların çözümünü bekleyen, eşitsizliklerin
kaldırılmasını bekleyen asker kişiler ya da asker
personel yurttaşlarımız var. Onların sorunlarına çözüm
bulmakla ilgili önemli bir adımı atmış oluruz diye
düşünüyorum. O nedenle de inanın, 17 Aralıktan beri sizleri
rahatsız eden bazı konulara değinmeden konuşmamı devam
ettireceğim. Aslında bu konulardan rahatsızlık
duydukları için arkadaşlarımdan da memnunum çünkü
rahatsızlık duyuluyor ki bu sorunların çözümüne ilişkin de
vicdanlarda biraz da olsun bir çaba hissediyorum diye düşünüyorum.
Bir
defa, her askerlik kanunu ya da askerlikle ilgili bir kanun geldiğinde
Millî Savunma Komisyonunda görev yaptığımızdan bu yana, üç
yılı aşkın bir süredir birçok eşitsizliği
gidermek için çaba göstermeye çalıştık. Eşitsizlikten
kastım, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan personelle ilgili
önemli eşitsizlikler var; Türk Silahlı Kuvvetlerinden herhangi bir
nedenle atılmış, emekli olmuş ya da cezaevine
düşmüş ya da orduyla ilişkisi kesilmiş eski personel
arasında eşitsizlikler var. Onların giderilmesiyle ilgili önemli
çabalar gösterdik. Bu çabaların çok az, belki yüzde 10u gibi bir
kısmında Bakanın ve Millî Savunma Komisyonundaki diğer
partilere mensup arkadaşlarımızın da çabasıyla bir
iyileştirme söz konusu oldu fakat Bu eşitsizliklerin giderilmesinin
neresindesiniz? derseniz bir arpa boyu ilerlemediğimizi düşünüyorum.
Bunları da örnekleriyle anlatmaya çalışacağım değerli
arkadaşlarım.
Bu
tasarı Komisyona geldiğinde de aslında 61 maddeden oluşan
bir kanun tasarısıydı. 15 değişik kanunda da
değişiklikler içeriyor. Bu değişiklikleri görüşürken
çok önemli konularda da, birazdan anlatacağım birçok önemli konuda da
bazı değişiklik önergeleri verdik fakat her seferinde
olduğu gibi, hem Komisyonda çok kısa sürede inceleme
fırsatı verildiği için
-yani, bir gün önce bize iletiliyor bu tasarı, bir gün sonra da
Bununla ilgili önerileriniz varsa Komisyonda toplanın. deniyor- gerek
zaman eksikliğinden ötürü gerekse dışarıda hazırlanan
tasarıları Komisyonda değiştirme çabası, iradesi
gösterilmediği için önemli değişiklikler yapamadık. Bu
kanun tasarısı gündeme geldiğinde yani Komisyonumuza
iletildiğinde yarattığı bir algıdan bahsetmek
istiyorum. Bu algı şuydu, hatırlayın: 17 Aralıkla
ilgili, bazı savcıların talimatlarıyla harekete
geçildiği zaman, bazı yolsuzluk soruşturmalarını ve
rüşvet ilişkilerini sorgulamak için harekete geçildiğinin hemen
ertesinde, aslında bu yargının harekete geçmesinin nedeninin
yolsuzlukları ortaya çıkarmak olmadığı, aslında
Hükûmete karşı bir kumpas olduğu algısı
yaratılmaya çalışıldı ve bu yaratılan algıya
hizmet etsin diye de millî orduya da kumpas kurulduğu hem Başbakan
tarafından hem de Başbakanın Danışmanı
tarafından ifade edilmeye çalışıldı. Bu
algıyı yaratmak için öyle şeyler de kullanıldı ki daha
önceleri tu kaka idiler ve hedef gösteriler Barolar Birliği bile bu
algının yaratılması için umut olarak görüldü ve
onların Cumhurbaşkanıyla, Başbakanla görüşmeleri
sağlanarak ve onlarla görüşüldükten sonra, talimat verdim, evet,
millî ordumuza kurulan kumpastan ötürü, artık, ordu
mensuplarımızın, komutanlarımızın yeniden
yargılanması için önemli hazırlıklar yapılıyor,
dendi ve bu yapılıyor denilmesinin üstüne hemen bu yasa
tasarısı geldi ve özellikle biraz önce MHP Grubu adına
konuşan milletvekilimizin de ifade ettiği gibi komutanların
yargılanmasına ilişkin bir madde de, 61inci madde de bu yasa
tasarısının içine kondu.
Hâl
böyle olunca, birden, artık, bu tasarıyla, 61nci maddeyle
komutanların yeniden yargılanmasının önü açılıyor
gibi bir algı yaratıldı. Bu algıya biz de
kapıldık ve dedik ki Bu yargılamanın yolunu açacak bir düzenlemede
bizim de katkımız olsun. ve 61inci maddeye ilişkin bir önerge
getirdik. Yani öyle bir algı yaratıldı ki bu operasyonu yapanlar
vatan haini, operasyonun mağdurları da memleketi sevenler ve
memleketi sevenler algısının içerisine Millî orduya kumpas
yapıldı. denilerek yargılanan, haksız yere, hukuksuz yere
Balyoz ve Ergenekon davasında yargılanan komutanlar da
katılmış oldu.
Bu
yeniden yargılamaya bir faydası olsun diye getirilen 61nci maddedeki
öneriye sadece iki kelime önerdik. Madem 61inci maddeyle ilgili Türk
Silahlı Kuvvetlerine mensup komutanların, Genelkurmay
Başkanı ve komutanların yargılanmasının, Yüce
Divanda yargılanmasının yolu açılıyorsa -aslında
bu bir Anayasa maddesiydi, daha önce de bu madde geçerliydi fakat böyle bir
algı eğer yaratmak istiyorsanız ve bunu gerçekleştirmek
istiyorsanız- o zaman görevleri sırasında yaptıkları
fiillerden dolayı diye iki kelime ekleyelim. dedik, bu kelime asla kabul
edilmedi. Niye kabul edilmediğini de ne Millî Savunma Bakanımız
ne de AKPli komisyon üyesi arkadaşlarımız haklı bir
gerekçe göstererek bize anlatabildiler. Biz de anladık ki takiye devam
ediyor yani Başbakanın söylediği ayrı, yapmak istediği
ayrı. Sonra anlaşıldı ki, 61inci maddesinin
altını okuyunca anlaşıldı ki aslında yapılmak
istenen şey Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanları üzerinde
yargı düzenlemesi yapıldıktan sonra istediği zaman,
istediği bir biçimde bu komutanları yargılamanın ya da
yargılatmamanın yolu açılıyor. Yani eğer bu 61inci
madde olduğu gibi kabul edilirse ve geçerse, yani komutanların
yargılamasıyla ilgili izin Başbakana bırakılırsa
ve Başbakanın oluşturduğu kurula savcı yetkisi
verilirse -açıkça o madde okunduğunda görülecektir- Başbakan
Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanlarını istediği zaman
kahraman -Roboski katliamının sorumlularını gizlemek için
gösterilen çabada olduğu gibi- istediği zaman da Balyoz ve Ergenekon
davalarında olduğu gibi terörist ilan edebilir. Çünkü bu maddede
aynen -bunu kayıtlara geçsin diye de bir okumak istiyorum- şu yetki
veriliyor, en can alıcı noktası da burasıdır:
Soruşturma sırasında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun cumhuriyet savcısına tanıdığı bütün
yetkilere sahip olup soruşturma sırasında hâkim kararı
alınması gereken hususlarda yetkili mahkemelere başvurur. Yani
savcının yapması gereken işi Başbakanın
oluşturduğu bir kurula olduğu gibi devrediyor.
Bir
defa, bunun tümüyle karşısında olduğumuzu belirtmek
istiyorum. Aslında her şey düşünülmüş, itiraz mercisi
olarak da, yani bu kurulun aldığı karara, soruşturma
yetkisini veren kurulun aldığı karara itiraz yetkisi de
Cumhurbaşkanına bırakılmış. Yani Anayasada
tanınan denetim yetkisinin Danıştayda olduğu ifadesi sanki
unutulmuş, kalkıp bu yetki Cumhurbaşkanına
tanınmış. Yani tümüyle bu döneme uygun, çünkü
Cumhurbaşkanına gönderilen her madde bir onay makamı olarak
geliyor. Yarın eğer Başbakan Cumhurbaşkanı olma
yolunda bir biçimde açılırsa ve devam ederse bu işlem aynı
şekilde, yargıç aynı, soruşturma yapan kişi aynı,
Danıştaya itiraz edilmesi gerekirken Cumhurbaşkanına itiraz
yapıldığı zaman da İkimiz bir fidanın güller
açan dalıyız. gibi onaylayan da aynı olduğu için Türk
Silahlı Kuvvetleri üzerinde aslında bir demokratikleşme gibi
gösterilen şey tümüyle Türk Silahlı Kuvvetleri komutanlarının ve sistemin
yargı tehdidiyle baskı altına alınmasıdır
değerli arkadaşlarım.
Bu tasarıyla eşitsizlikler gideriliyor
mu? Öyle bir umut beslendi, hatta bu tasarının görüşüleceği
haberi alınınca Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olarak hâlâ
göreve devam edenler de, atılanlar da, ayrılanlar da ve mahkemeye
düşenlerin yakınları da bizi ziyaret etmeye başladı
Ne olur, bu bir fırsat, bizim eşitsizliğimizi bir parça da olsa
giderin. dedi. Ama öyle bir şeyle karşılaştık ki
tasarıyla eşitsizlikler devam ettiği gibi, bu
eşitsizliklerin daha da çözülememesi için çaba
harcandığını gördük ve her seferinde umut ettiğimiz bir
başka askerlik kanunundaki görüşmeye kadar bu umutlar ertelendi.
Kısaca
o eşitsizliklerden bahsetmek istiyorum her askerlik kanunu geldiğinde
bundan bahsettik ama bunu, bu vesileyle de bahsetmek istiyorum: Bütün
yurttaşlarımızın da bildiği gibi, Meclisteki
Sayın Başkanın ve milletvekillerinin de bildiği gibi hem 12
Mart döneminde hem de 12 Eylül döneminde siyasal düşüncelerinden ötürü
yani darbecilerin hoşlanmadığı siyasal düşüncelere
sahip asker personelimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki subaylar, astsubaylar,
ordudan atıldı fakat onlara denildi ki: Sizin mahkeme yolunuz
açık, mahkemeye başvurup geri gelebilirsiniz. Herhâlde o dönemin
mahkemelerinin, generallerin attığı asker subayların geriye
dönüşünün sağlanamayacağını herkes biliyordu ve bu
dönem kapandı ama şûra kararıyla atılan bütün subay ve
astsubaylar, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının özlük
hakları ve mali hakları iade edildi; bunlarınki hâlâ iade
edilmedi ve iade edilmeme konusunda da ısrar ediliyor.
En
son Askerlik Kanunu görüşülürken ben Bakanımıza bir
çağrı yaptım, buradan bir çağrı daha yapmak istiyorum,
aslında her Komisyonda aynı çağırıyı
yapıyoruz. Çok iyi niyetle belki, Bakanımız da diyor ki: Öbür
yasa gelinceye kadar bir çalışma yapıyoruz, bu sorunu
halledeceğiz. Komisyonda Evet,
nisan ayında bir torba yasa
hazırlıyoruz, o zaman bu sorunla ilgili bir çalışma
yapalım. eğer cinayet işleyerek ya da komutanına silah
çekerek yani bizim de affedemeyeceğimiz bazı şeyleri
ayıklayıp bu resen emekli olan arkadaşlarımızın
da haklarını iade edelim. Belki bu sakin ortamda bu talebimiz, daha
doğrusu bizim dilimiz olduğu yurttaşlarımızın
talebi daha iyi anlaşılır ve bu sorun çözülür.
Yine
hızla geçmek istiyorum. 1402 sayılı Sıkıyönetim
Yasası nedeniyle üniversitelerden atılan öğretim üyesi arkadaşlarımız
var, ağabeylerimiz var. Yine 1402 sayılı Sıkıyönetim
Yasası gereği generallerin beğenmeyip emekliye sevk ettiği
memurlarımız var. Bütün bunların mali hakları ve özlük
hakları iade edilsin diye belli düşüncelerimizi hep ortaya koyduk,
sanırım önümüzdeki nisan ayında yapılması
düşünülen torba yasayla, yine Askerlik Kanunuyla ilgili bir
tasarıyla bu sorumluluklar giderilir diye düşünüyorum.
Yine,
bir bedelli askerlik sorunumuz var, hâlâ her dönem gündeme getirilen ve bir
türlü kökten çözülemeyen bir bedelli askerlik sorunu. Aslında bunun kökten
çözülme konusunda irade göstermesi gereken yer bugünkü AKP iktidarı çünkü
öyle bir kaosa sürükleniyor ki çıkıyor bir AKP genel başkan
yardımcısı umut veriyor, Bedelli askerlik gündemimizde var, bu
sorun çözülmesi gereken bir sorun. Daha önceki bedelli askerliklere yeterince
bir talep olmadı, bedelli askerliği çıkaracağız.
diyor. İki gün sonra, başka bir AKP yetkilisi çıkıyor Bu
açıklama doğru değil, bedelli askerlik gündemimizde yok. diyor.
Yine aynı kişi aradan on beş gün, yirmi gün geçiyor, bedelli
askerliği yine gündeme getiriyor. Onun için bizim bir bedelli askerlik
kanun teklifimiz var ve bu kanun teklifi eğer daha önce çıkan bedelli
askerlik yasasından önce dikkate alınsaydı daha çok talep
olacaktı ve Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir. lafı da
tarihe karışacaktı çünkü fakir askerimiz de bu bedellilikten
yararlanabilecekti, bizim verdiğimiz kanun teklifi ile bu bedellilikten
yararlanabilecekti. Bu umutlarımızı da nisan ayına kadar
olan süreçte özellikle yerel seçimlerden sonra çözmek istiyoruz. Ama giderek
eriyen oyların toparlanması konusunda yardımcı
olunacağı düşünülüyorsa 30 Marttan önce çıkarmanızda
hem yurttaşlarımız için gerekli olur, daha iyi olur diye
düşünüyorum çünkü istenildiği zaman istenildiği tasarı
birden komisyona getirilip ve bu Meclisten bugün olduğu gibi hızla
çıkarılmasını sağlayabilen maşallah iyi bir
iradeye sahip Hükûmetimiz. Onun için bunun da çıkmasını
istiyoruz.
Eşitsizlikler
başka bir alanda da devam ediyor. Özellikle astsubaylar ile subaylar
arasında, uzman jandarmalar ile astsubaylar arasındaki
eşitsizlikler devam ediyor ve bu eşitsizliklerin giderilmesi için de
her seferde, bu bir mali konu, Maliye Bakanlığına sormak lazım,
bütçe müsait olmayabilir çünkü bu eşitsizliklerin başında
astsubaylar ile subaylar arasındaki aynı işe yakın
işler yapmalarına rağmen farklılıklar söz konusu.
Örneğin astsubayların yükseköğrenimi bitirenlerine 1in 4üne
kadar yükselme şansı tanındı ama 1in 4ünün
karşılığı olan ek göstergeler verilmedi.
Dolayısıyla maaşlarına, aldıkları ücrete, bu zor
yaşam şartlarında aldıkları ücrete yansıyacak bir
düzenleme yapılamadı.
Yine
uzman jandarmalar ile astsubaylar arasındaki eşitsizlikler. Uzman
jandarma görevi yapan yurttaşlarımızın her defasında
bize, AKPli Komisyon üyelerine ve Bakanımıza ulaşabildikleri
ölçüde gelmelerine rağmen herhangi bir düzenleme, düzeltme
yapılamadı. Biliyorsunuz, 24 bine yakın -yanlış
bilmiyorsam- uzman jandarma görevi yapan arkadaşımız var.
Bunların 20 bini yükseköğrenim mezunu ve bunlar, son çıkan bir
yasayla, 55 ilde astsubaylarla aynı görevleri yapar hâle geldiler. Hatta
bana bir çizelge getirdiler, o çizelgede aldıkları dersler aynı.
Şöyle, işaretlemişler hepsini. Aldıkları dersler ne
bir eksik ne fazla yani uzman jandarmalar da aynı dersleri görüyor,
astsubaylar da aynı dersleri görüyor ve artık uzman jandarmalar
Türkiyedeki bugün 55 ilde astsubayların yaptığı bütün
işleri yapıyorlarmış. Bir yanlışlık varsa
Bakanımız çıkar düzeltir. Bana Uzman Jandarmalar Derneğinin
ilettiği bilgi. Böyle olunca aldıkları maaşlar
arasında 700 liraya yakın bir fark var yani aynı işi yapan
astsubay 1.700 lira alıyorsa aynı işi yapan jandarma bin lira
alıyor. Emekliliklerinde biri 1.700 lira alıyorken biri 2.200 lira
alıyor. Emekli ikramiyelerinde biri 60 lira alıyorsa biri 70 bin lira
alıyor. Farklılık ne? Sadece birinin adı uzman jandarma,
birinin adı astsubay, yaptıkları görev aynı. Bir
farklılıkları var yalnız: Bu dersleri birisi bir yılda
alıyor ama hızlandırılmış bir biçimde alıyor
yani bir günde birisi dört saat ders görüyorsa diğeri sekiz saat görüyor,
birisi iki yılda alıyor. Bunun dışında hiçbir
farklılıkları yok ama ona rağmen bu eşitsizlik
giderilmiyor değerli arkadaşlarım.
En
sonunda ilave etmem gereken şu ki, yine Komisyonda dile getirdik:
Biliyorsunuz, yeniden yargılanmanın
tartışıldığı bu dönemde Balyoz davasından
hükümlü olan askerler, askerî cezaevinden sivil cezaevlerine nakledilmelerinin
doğru olmadığını söylüyorlar ve böyle bir talepleri
var. Bu, Askerî Ceza Kanunundaki bir değişikliği, bir kanun
değişikliğini gerektirebilir ama eğer yönetmeliklerle ya da
hemen hızlı bir değişiklikle bu asker kişilerin hâlâ
Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkileri kesilmediği için sivil
cezaevine nakledilmelerinin önüne geçilirse bu mağduriyet de bir ölçüde
giderilmiş olur. Çünkü hâlâ Başbakan eğer bu Balyoz
sanıklarının yeniden yargılanması konusunda samimiyse,
bu konuda Meclise yeni gelmesi düşünülen demokratikleşme paketi
adı verilen pakette bu düzenleme düşünülüyorsa bu sevk işlemi
durdurulmalı ve Balyoz sanıkları istedikleri talepleri, askerî
cezaevlerinde kalmaları sağlanmalıdır. Yani, öyle bir
noktaya gelindi ki Türkiyede, haksız yere yargılanan, hüküm giyen
askerlerin tahliye edilmeleri talepleri, defalarca iade edilmeleri talepleri
reddedilmesine rağmen, reddedilirken bari askerî cezaevlerinde kalabilelim
noktasına geldiler. Bu talebin dikkate alınmasını rica
ediyoruz Balyoz davasından tutuklu komutanlar, subaylar, askerler
adına.
Bütün
bu uzman jandarmalarla astsubaylar arasında, subaylarla astsubaylar
arasındaki eşitsizlikleri giderelim derken her sefer
karşımıza çıkan bir gerekçe: Maliyeye sormak lazım,
bütçe izin vermeyebilir. Bir tavsiyem var değerli arkadaşlarım,
aslında hepimize tavsiyem: Türkiye kalkınmasının ve ilerlemesinin
en önemli koşullarından birisi tasarruf etmesidir. Bütün ekonomiyle
az çok ilgilenen, aile bütçesini bilen herkes tasarruf edilirse aile bütçesi,
şirket bütçesi, devlet bütçesi daha iyi yönetilir ve kalkınma daha
iyi sağlanır. Eğer bire yapılan işler üçe
yaptırılmaktan vazgeçilirse, devletin toplanan vergileri çarçur
edilmezse ve yolsuzluklar engellenirse astsubaya da, subaya da, emekliye de
verilecek para bulunur, bunun yolu budur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu saatte bizi dinleyen milletvekili
arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Veli Ağbaba Malatya
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, son dönemde
paralel devlet lafını ağzınıza doladınız,
işinize geldiği gibi kullanmaya başladınız. Ama herkes
merak ediyor: Ne oldu da çark ettiler, ne oldu birbirlerine düştüler? diye.
Bir zamanlar Ne istediyse verdik, ne istediyse verdik. diyordunuz. O
verdiklerinizi bugün vatan haini ilan ettiniz, şimdi Haşhaşi
diyorsunuz; dün savcısı olduğunuz davalara bugün kumpas
diyorsunuz. İnsan sormadan edemiyor: Acaba dün ne istemişlerdi de
sizler vermiştiniz? İlker Başbuğu mu istemişlerdi,
Teğmen Mehmet Ali Çelebiyi mi istemişlerdi, Soner Yalçını
mı istemişlerdi, Aziz Yıldırımı mı
istemişlerdi, şehit Ali Tatarı mı istemişlerdi? Ne
zaman duvara tosladınız diye merak ediyoruz. Ayakkabı kutularında
gördüğünüz yeşilleri yakalattığınızda, bas bas
bağırmaya başladığınız zaman mı paralel
devlet aklınıza geldi? Savcı, oğlunuzu ifadeye
çağırdığında Milletin ordusuna da kumpas kurdu.
demeye başladınız. Eli kanlı El Kaideye silah
gönderdiğinizde, tırlar yakalatıldığında
İşte, bunlar devleti ele geçirmeye çalışıyor.
dediniz. Kumpası birlikte kurarken sorun yoktu, sonra, mevzu sizin
dolarlara gelince feryat etmeye başladınız. Konu siyasi
davalardan mağdur olanlara gelince yargısız infaz
yaptınız, insanları hukuk yoluyla katlettiniz.
Bağımsız yargı dediniz ama ucu size dokununca;
hırsızlığa, yolsuzluğa dokununca paralel devlet
dediniz. Ergenekon, Balyoz, askerî casusluk, KCK, Oda TV, Devrimci Karargâh
gibi davalarda haysiyet cellatlığına soyundunuz. Sözde delilleri
servis edenler manşetler üzerinden insanları mahkûm edenler bugün
yüzleri kızarmadan, utanmadan adalet, hukuk gibi sözcüklerle dolu
konuşmalar yapabiliyorlar.
Değerli
arkadaşlar, CHP Cezaevi Komisyonu olarak bütün siyasi davaları
yakından takip ediyoruz. Ergenekon, Balyoz, KCK, şike, Oda TV,
Cübbeli Ahmet, Devrimci Karargâh gibi davaları yakından izliyoruz.
Hukuksuzlukları ortaya koyuyoruz, bugün övünerek söylemek istiyorum, bu
Parlamentoda sadece bir grup, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu dün ne
söylüyorsa bugün de aynı şeyleri söylüyor ve haklı
çıktı. Dün bu davalar siyasidir diyorduk, dün bu davalarda insanlar
özel yetkili mahkemeler yoluyla katlediliyor demiştik. Kumpasın
ortasında cellatların önüne fırlatılıp atılan bu
insanlara büyük acılar yaşatılıyor demiştik.
Askerlerin yargılandığı
davalara bir bakalım, bugün konumuz askerlik. Kumpasın
sacayaklarını artık herkes çok iyi biliyor: Ergenekon, Balyoz,
askerî casusluk. Ne oldu bu davalarda? Ergenekon davasıyla üst düzey
komutanlar, Balyoz davasıyla kurmay subaylar, askerî casusluk ile de
orduda geriye kalan tüm doktor, hâkim, mühendis, pilot gibi subaylar
askeriyeden tasfiye edilmiştir. Bu tasfiye nasıl
başlatıldı? Başbakan önce Askerî darbe yapacaklar."
dedi, Ergenekon diye bir terör örgütü yarattı. Sonra askeri, sivili,
bilim insanını bir torbaya koyup cezaevine gönderdi. Bugün burada
askerlik kanununu konuşuyoruz. Ergenekon Davasında cezaevine
gönderilen askerlerle ilgili birkaç tane ismi size hatırlatmak isterim.
Bir zamanlar birlikte görev yaptığınız, zaman zaman da
selam durduğunuz İlker Başbuğ, Şener Eruygur,
Hurşit Tolon, Dursun Çiçek, Hasan Iğsız, Nusret Taşdeler ve
aralarında kuvvet komutanlarının da bulunduğu birçok asker.
Bu davada Genelkurmay Başkanı başta olmak üzere Genelkurmay
karargâhının tamamı terör örgütü olarak nitelendirildi.
İlker Başbuğun da ifade ettiği gibi, söylediği gibi,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin karargâhı eğer terör örgütü ise,
eğer terör örgütünü yönetiyorsa ki Türk Silahlı Kuvvetlerine ne
denir? O sorunun da cevabını siz bilirsiniz, ama ben bir daha tekrar
etmek isterim: Türk Silahlı Kuvvetlerine de terör örgütü denir.
Değerli
arkadaşlar, burada, bu olaylar yaşanırken Millî Savunma
Bakanı ne yaptı? Genelkurmay Başkanı ne yaptı?
Sayın Millî Savunma Bakanı da burada, Genelkurmay
Başkanının değerli temsilcisi de burada. Onlar ne
yaptı? Bir tedbir aldılar; haksızlığa,
hukuksuzluğa uğrayan o ordunun mensuplarına, yani kendi
personeline orduevlerine giriş yasağı koydular. Almış
oldukları tek tedbir oydu. Kendi personeline sahip çıkamadılar.
Başta Hükûmet olmak üzere, siyasetçiler, yandaş aydın ve
gazeteciler bu davada cellatlık yaptılar, sahte CDlerle
insanların yaşamlarını elinden aldılar. Bu davalarda,
değerli arkadaşlar -birçok dava gibi, bu dava da- bir dava daha var
ki o da Millî Savunma Bakanlığını ve Sayın
Genelkurmayı çok yakından ilgilendiriyor: Balyoz davası. Bu dava
ilk önce 366 askerle başladı, sonra 237 askere verilen cezalarla son
buldu. Dava 2010 yılında AKP ve işbirlikçilerin kurgusuyla
başladı. Bu kurgu da yandaş gazeteler, köşe yazarları,
candaş vakıflar, sivil toplum örgütleri ve özel yetkili mahkemeler
eliyle desteklendi, masum, suçsuz, günahsız insanlara
saldırıldı, onların onuruyla, haysiyetiyle oynandı.
Askerler darbeci, cami bombalayan, suikast düzenleyen insanlar olarak
gösterildi. Bu askerlerden bazıları bu duruma dayanamadı ve
intihar etti. Bu askerlerin aileleri, çocukları sokağa çıkamaz
duruma geldi. Yani göz göre göre bu insanların meslekleri, şerefler
yok edilmeye çalışıldı. Bu davalarda insanlar hukuk yoluyla
katledildi.
Değerli
milletvekilleri, şimdi Hükûmet ne diyor bu davalara? Bu davada millî
orduya kumpas kuruldu. diyor. Bu davada kumpas varsa, bu davada hukuksuzluk
varsa, bu davada ahlaksızlık varsa, bu davada yargısız
infaz varsa o zaman sorarlar adama Sen orada bostan korkuluğu musun?
diye sorarlar, Sen nesin? diye sorarlar.
Değerli
arkadaşlar, gelelim bir başka davaya. Her yanı kumpas, her
yanı sahte delil, her yanı ahlaksız suçlamalarla dolu askerî
casusluk davasına. Bu davayla değerli milletvekilleri, gencecik
subayların mesleki namuslarına casusluk, kişisel
namuslarına fuhuş lekesi sürüldü. Bu dava öyle bir dava ki yok yok.
Bu dava da tıpkı Türk filmlerindeki gibi aşk var, nefret var,
intikam var, acı var, gözyaşı var; üstüne üstük mezhepçilik var,
ırkçılık var, kin var, acizlik var; AKP Hükûmetinin Türk
Silahlı Kuvvetlerine karşı nefreti var; TSKnın, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kendi içindeki ihaneti var; mezhebe göre
fişleme var, isme göre fişleme var; bu davada saz çalmak dahi suç
unsuru olarak gösterilmiş, fişlenmiş. Bu davada bir kişinin
ismi suçlamalara delil olarak kaydedilmiş. İsmini veriyorum: Kara
Binbaşı Merdin Kışkanın Süryani olup olmadığı
savcılar tarafından sorgulanmış. Merdin
Kışkanın annesi Meclise geldi ve gözyaşları
içerisinde bir şey anlattı. Dedi ki: Biz aile olarak Süryani
olmadığımızı kanıtlamak için çaba gösterdik.
Süryani olmamızın bir önemi yok ama gittik Ahıska Türkü
olduğumuzu kanıtlamak için soy kütüğümüzü çıkardık
geldik, savcıya verdik. Tabii, bundan utanacaklar var mı
bilemiyorum.
Değerli
arkadaşlar, fişlemeler içerisinde bir insan için aynen şöyle
söyle söyleniyor: Görevi savsaklar, alkol içer, Alevidir. O zaman sormak
lazım: Bu yapılan zulümlerin, bu utancın sorumlusu Aleviler
midir, yoksa Süryani olmakla suçlananlar mıdır? Hiçbiri değil.
Bu utancın sorumlusu -açık söylüyorum- Hükûmettir, bu utancın
sorumlusu Millî Savunma Bakanıdır, bu utancın sorumlusu
Genelkurmay Başkanıdır.
Değerli
milletvekilleri, askerî casusluk davasının yanında, askerlerin
yanında, Maliye Bakanlığı, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Kurumu, Hazine Müsteşarlığı
ve İçişleri Bakanlığı personeline dâhil
fişlemeler var. Değerli arkadaşlar, ne hikmetse bütün
kurumlarının hiçbirinin personeli yargılanmadı, bir tek
Türk Silahlı Kuvvetleri, kendisinin nitelikli personelinin eline kelepçe
vurup dört duvar arasına yolladı, yani Millî Savunma
Bakanlığı, yani Genelkurmay Başkanlığı Tapu
Kadastro Müdürü kadar olamadılar. Tapu Kadastro Müdürü kendi personeline
sahip çıktı, Hazine Müsteşarı kendi personeline sahip
çıktı, bugün sanki başka yıldız alacakmış
gibi -dört yıldızın var, yeter- Genelkurmay Başkanı,
Millî Savunma Bakanı kendi personeline sahip çıkamadı ve eliyle
dört duvar arasına teslim etti.
Şimdi
bir haksızlık daha yapılıyor, bu davalar hâlâ
sonuçlanmadığı hâlde insanlar emeklilik haklarını elde
etmeden resen emekli ediliyor, ordudan atılıyor. Şimdi sizde
vicdan varsa, sizde birazcık meslek dayanışması varsa
buradan size sesleniyorum: Davalar sonuçlanmamış hâlâ, o
insanları sivil cezaevlerine göndermeyin, o insanların özlük
haklarını almayın. Geçtiğimiz gün askerî casusluk
davasında -buraya sesleniyorum- askerî
casusluk davasından yargılanan bir astsubay işsiz
kalmış, ordudan atılmış; yanıma geldi ne
yapabilirim diye ve açlık sınırıyla karşı
karşıya.
Yine
askerî casusluktan yargılanan bir öğretmen, asker öğretmen
açlık sınırıyla karşı karşıya; şu
anda cezaevinden çıkmış durumda, ne yapacağını
şaşırmış durumda.
Kendi
personeline sahip çıkamayan ordu, Türk milletine sahip çıkamaz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Başka
söz talebi yok, soru-cevap yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.42
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 23.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
534
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet, yerinde.
1inci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Parti Grubu adına söz isteyen Tolga Çandar
Muğla Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA TOLGA ÇANDAR (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her Türk gencinin daha doğrusun her yoksul Türk gencinin
hayalinde bir pilot olmak var, bir subay olmak var. Biz de böyle yetiştik
çünkü başka türlü bizim hayallerimiz bile sınırlı.
Yoksul aile çocukları profesör olacağım, ben ileride iş
adamı olacağım diye yetişmez. En fazla olabileceğimiz
asker. Biz de öyle yetiştik. Girdik bir devreyle beraber,
Cumaovasında bir uçakta uçtuk, küçük deneme uçuşları, kamp
komutanlarıyla, harp okulu sınavı öncesi, sonra anladık ki
bize göre değil bu meslek, ayrıldık, ODTÜye geri döndük.
İyi ki ayrılmışız yani ayrılmasaydık
LEVENT
GÖK (Ankara) İçerideydiniz.
TOLGA
ÇANDAR (Devamla)
o dönem birlikte olduğum ve şu anda, Balyozdan
on altı sene yiyen sevgili arkadaşım, dostum Yalçın Ergül
gibi, tabii bugüne kadar gelseydik biz de herhâlde orada olurduk. Yalçın
Ergül Akıncı 4. Ana Jet Üst Komutanı, Cumhuriyet
bayramlarında sizler aşağıda tören izlerken üstünüzden
geçen o F16ların komutanıydı. Bu devlete bir şey yapacak
olsaydı, o zaman bir tane bomba atsa şu anda hepiniz mevtaydınız
ama öyle bir yurtseverdir ki, ODTÜden doktorasını almış
bir yurtsever. Bu tür insanları sevmediğiniz ortada, siz daha
biatçı bir ekibi seviyorsunuz. Zaman içerisinde göreceğiz
bakalım, sonuç ne olacak.
Peki,
ben bir iki isim vereceğim. Bilgin Balanlı, 2. Kuvvet
Komutanlığı yaptı, Diyarbakır, sonra 1. Kuvvet
Komutanlığı yaptı, Genelkurmay 2inci
Başkanlığı yaptı, Balyozdan on sekiz sene
verdiniz. Yani kuvvet
komutanlığı yaparken, korgenerallik, orgenerallik, tümgenerallik
hiç mi fark etmediniz bu adamın terörist olduğunu? Çok enteresan.
Peki,
Cem Gürdeniz, Tümgeneral, on altı sene verdiniz, Deniz Kuvvetleri Amiral,
Tümamiral. Hedefteki Donanma diye kitabını lütfen herkes
okumalı. Akdenizi donanmasız bıraktınız, Karadenizi
donanmasız bıraktınız, komutansız
bıraktınız. Karadeniz kara delik olacak neredeyse, savunma
sistemi çökmüş durumda. Acaba ne alakası var? diyorsunuz yani bu
konuyla ne ilgisi var? Ben merak ediyorum, acaba Akdenizin altındaki bu
doğal gaz yatakları, petrol yatakları
Şimdi, bakınız,
ne güzel kazdılar, bizim oradaki bütün savunma sistemimiz çöktü.
Amerikalılar, İsrailliler, Yunanlılar vurdular kazmayı, ne
güzel, oh! Bize ait, bizim de payımız olan doğal gazı ve
petrolü alıyor, biz seyrediyoruz çünkü komutanlarımız Balyozdan
içerideler.
Bakın, bu
yasayı görüşüyoruz, Askerlik Yasasını, bunların
gölgesinde görüşüyoruz diye
4 bin kişiyle başladı askerî
casusluk davası. Asıl neydi? Fuhuş, şantaj ve casusluk
davası. Dediler ki: Fuhuş ayıp ya, Türk Silahlı
Kuvvetleri, olmaz. Peki, indirelim. Onu kaldırdılar, 2 bine
düştük. Sonra Ya, şantaj da olmaz ayıptır. dediler, 300
kaça düştük? 300 küsur, önemli değil. Ama içinde kimler yok, kimler
yok içinde; sonra çıktı. Şu andaki İçişleri
Bakanı, şu anda Artvin Valisi, Hatay Valisi; bunların
tamamı bu kavramlar kalkınca
Yani bu nasıl bir davadır, bu
nasıl?
Bakın, bu askerî casusluk davasında yönetici,
koordinatör konumunda olan insanlar eskortlar, genç subaylar, doktorlar ve
iş adamları. Mesela bir tanesi var, Marmaris marinanın sahibi
arkadaş, çok da düzgün bir insandır, tanırız kendisini.
Hangi çıkar gruplarının tekerine çomak soktu da bu vatandaş
hâlâ içeride? İzmirdeki davada 32 duruşma yapılıyor, 12.
Ağır Ceza Mahkemesinde 32 duruşma. 32 duruşmasında
tık tahliye yok, kimse tahliye edilmiyor. 63 kez mahkeme heyetinin
uyuduğu tespit edilmiş, uyumuşlar. Gerek yok, ne dinlesin
canım, nasıl olsa sonuç belli, verilmiş bir yerden sonuç. Sonra
ne oluyorsa, 17 Aralık diye müthiş bir tarih var, o tarihten sonra
Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesine -bir üst mahkeme çünkü- itiraz
ediliyor, hepsi bırakılıyor çocukların, 9 kişi
içeride. Bu marinanın sahibi, o çıkar gruplarının, tekerine
çomak soktuğu çıkar gruplarının zorlamasıyla mı
hâlâ bu insanlar içeride, merak ediyoruz.
Bakınız, bu ucube davaların gölgesinde
Askerlik Yasası konuşuluyor. Konuşsak ne olacak ki?
Konuşsan ne olacak? Komisyonda eskiden bakanlık yapmış bir
ağabeyimizin beş dakikalık, bir dakikalık
konuşmasına bile tahammül edemeyen bir komisyonun, bütün
önergelerimizi reddeden, muhalefeti bir figüran rolüyle gören bir tiyatronun
sonunda geldi işte bir başka tiyatro. Böyle şey olur mu?
Muhalefetin dinlenmediği rejimlere ne dendiğini biliyorsunuz;
diktatörlük denir, diktatörlük. Bu bir ayıptır.
Bakınız,
Devekuşu Kabare Tiyatrosunun, Metin Akpınar-Zeki Alasyanın bir
oyunları vardı Yasaklar, Yasaklar yasaklanmıştır,
bitti. Şu anda Türkiye tam bu Devekuşu Kabare Tiyatrosunun
25
bin...
Biraz
önce değerli arkadaşlarım söz etti, uzman jandarma, uzman
erbaşlar, onların sıkıntılarından söz ettiler.
Ben hemen arkasından daha genişleterek bir konu bu
Demokratsınız ya, Türkiyeye demokrasi getirdiniz, öyle bir nefes
aldık
Darbelerin
hiç biri masum değildir, tüm darbeler aynı statüdedir. Kime
karşı yapılırsa yapılsın, kim yaparsa yapsın
tüm darbeler aynı statüdedir. E, siz 28 Şubat mağdurlarının
tamamen haklarını geri iade ettiniz ama 12 Eylül ve 12 Mart
mağdurlarını görmezlikten geldiniz, görmezden geldiniz. Nedir
gerekçe? Efendim, mahkeme yolu açık. Bir buçuk yıl sonra
Danıştaya müracaat edebildi bu insanlar.
Bakınız,
bir mahkeme kuruluyor hemen şeyin arkasından, bir
sıkıyönetim mahkemesi, bu mahkemede bu insanları
yargılıyorsunuz ve mahkûm ediyorsunuz. Sivil mahkemeler Hak getire.
Ortada bir dava var, bir trajedi, bir oyun ve bu insanlar, bu askeri öğrenciler
Bakınız, bir gün kalmış mezuniyetine, bir gün. Bir gün kala
alıyorsunuz bu adamı
Kuleli Askeri Lisesinde okumuş üç
yıl, dört yıl da Harp Okulunda okumuş, yedi yıl, terörist
olduğunu anlayamamışız, bir gün kala anlaşımız
ki Allah, terörist yakaladık! küt içeri. İki ay sonra annesi
-ismini de vereyim, Cihan Pelen- Cihan Pelenin annesi çocuğunu
bulamayınca -iki ay Ankarada bir karakolda tutuluyor- ne yapıyor?
Harp Okulunun nizamiyesinde eteklerinden kendisini tutuşturarak
yakıyor. Bunun üzerine, baktılar durum ciddi Bir anayı bari
şey yapmayalım. deyip korktukları için -vicdanları
oldukları için hiç sanmıyorum- o çocuğu
Bana göre, bir gün
kala, on gün kala görevinden alınan bu insanların haklarını
vermek
Eğer gerçekten inanıyorsa şu anda bu çatının
içinde bulunan herkes, bu insanların mağduriyeti giderilmelidir. Bu
insanların mağduriyeti giderilmedikten sonra burada
alacağınız her karar bir tiyatral karar olmaktan öteye geçemez
değerli dostlarım. İçinizde iyi niyetli olanları biliyorum.
Bakınız
-zamanımız daraldı, hemen kısa kısa geçiyorum- bize
gelen şeylerden
Evet, biraz önce arkadaşım söyledi, ben
külliyen bu bedelli işine sıcak bakmayanlardanım. Bedelli ne
demek ya? Zenginin parası varsa bastırıyor parayı,
yapıyor. Ee, gariban? Gariban asker; olmaz öyle şey. Bu Meclisin bu eşitsizliği
üretme hakkı olmamalı çünkü burası sorun çözme yeridir, sorun
üretme yeri değil. Burasını biz öyle biliyorduk ben
geldiğimde. Ha, geldikten sonra, ne yazık ki dışarıda
düşündüğüm gibi düşünmüyorum değerli dostlarım.
Doktorlar:
Bırakıyor adam diplomasını, zorunlu hizmetleri
askerliğe sayılmalı. Evet, doktorlar böyle bir talepte
bulunmuşlar, doğru. Öğretmenler: Onların zorunlu hizmetten
görev süreleri de askerlikten sayılmalı.
Çok
kısa zamanım kaldı, hemen bir şey söyleyeceğim. Evet,
Silahlı Kuvvetlerin içerisinde
Paralel, paralel diyorsunuz ya paralel
biliyorsunuz geometrik bir kavram. Yamuk da geometrik bir kavramdır.
Yamuk devlet! Yani bu yamuk devletin yaptığı uygulamalardan bir
tanesi Cizre pislik yedirme olayıdır, onu Avrupaya taşıyan
İnsan Hakları Komisyonu içinde ben de vardım ama hak bir tek
onlara ait değildir, hak aynı zamanda 2 bacağını da
kaybetmiş gaziye aittir. Ben gazilerle de birlikte
çalıştım. O dönem birlikte çalıştığımız
komutanların hepsi şu anda Balyozdan içeride, hepsini saygıyla
selamlıyorum, Cizrede öldürülen çocuğun anasını da,
şu anda Balyozdan içeride bulunan bütün yurtsever generalleri de.
Saygıyla
selamlıyorum hepinizi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman
Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, basının yüz karası, sansürün sembolü hâline
gelmiş Habertürkü ve onun basın ahlakı üzerine yemin
etmiş, sonra da bu yeminini bizzat küçük menfaatlere pazarlamış
gazete yöneticilerini ve Fatih Altaylıyı telin ettiğimi burada
belirtmek istiyorum. Ve yine sözlerimin başında, İstanbul
Milletvekilimiz, terörle mücadele denilince ilk akla gelen şerefli komutan
Sayın Engin Alan Paşayı da bir kez daha buradan selamla,
saygıyla yâd etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüden askerî personel ve onların özlük haklarıyla
ilgili birçok konuşmalar yapıldı, belki 6-7 kez bizzat ben
yaptım. Burada birçok arkadaş da yine kendi görüşlerini
açıkladılar. Ama üzülerek söylüyorum, ne dersek diyelim, Hükûmet
sağır, Meclisteki AKP çoğunluğu sağır, bir
şey duymuyor veya bir latif söz var ya: İşine geldiğini
duyuyor. Zülfüyâre dokundu mu, bir gecede MİT Müsteşarıyla kanun
çıkarıyorsunuz, bir gecede HSYK Kanununu Genel Kurula
indiriyorsunuz, bir gecede hâkim, savcı, polis kararnameleri
çıkarıyor, insanların ocağına incir ağacı
dikiyorsunuz. Yahut yandaş bir iş adamını korumak ve
kollamak maksadıyla Kamu İhale Kanununu bilmem kaçıncı kez
değiştirip kalbura döndürüyorsunuz. Ama işinize gelmedi mi,
insanlar sıkıntıdaymış, ölmüş, yanmış,
umurunuzda değil.
Binlerce
insanımızı, askerimizi ilgilendiren bir konudan bahsediyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sivil memurlar, uzman jandarmalar, uzman
erbaşlar ve astsubaylar
Sivil memurlar, birçoğu üniversite mezunu,
hatta içlerinde yüksek lisans, doktora yapan arkadaşlarımız dahi
var. 55 bin kişiler, aileleriyle birlikte 250 bin kişi. Ama her ne
hikmetse MİT Müsteşarı 1 kişi, Bilal 1 kişi, Reza
Zarrab vesaire 1 kişi, onlar için anında koruma kollama yasaları
çıkarılıyor ama sivil memurlar 55 bin kişi torba yasada
yok. 1, 55 binden büyük. AKPnin anlayışı bu. Kendinden olunca
1, 55 binden fazla. Ama merak etmeyin, seçimin kıyamet günü, 30 Mart
geliyor; 1 mi büyük, 55 bin mi göreceksiniz. Sadece bu ilgisizliğinizin
bile size sandıktan binlerce kırmızı kart
çıkmasına sebep olacağını, az kaldı, göreceksiniz.
Diyoruz
ki: Bunlar sivil memur, adı üstünde. Ne diye Anayasa Mahkemesinin
kararına rağmen askerî makamlarca yargılanıyor, askerî
disiplin cezalarına çarptırılıyorlar? Yüzlerce hâkim ve
savcının yeri Bilal oğlan için değiştirilirken 55 bin,
aileleriyle 250 bin kişilik kitleye yapılan bu
haksızlığa daha ne kadar göz yumacaksınız? Fiilî
hizmet hakları ve fazla mesai ücretlerinden mahrumiyet, lojman ve sosyal
tesis haksızlıkları, insan onuruna yakışmayan servis
ve çalışma ortamları, eğitimlerine uygun emeklilik
statülerinden, görevde yükselme şanslarından bir türlü istifade
edememeleri; bunları defalarca dile getirdik. Artık hiç olmazsa
bir-ikisini çözün ve iyi niyetinizi gösterin.
Sayın
Bakan, bunların bir kısmı için kanun çıkarmak da
gerekmiyor, iki dudağınızın arasında. Nedir bu
rahatlık, bu vurdumduymazlık? Bunlar sizin personeliniz değil
mi? Ya uzman erbaşlar, bunları da mı personelinizden
saymıyorsunuz? Sayın Bakan, Allah rızası için bunların
kurmuş oldukları dernekleri -SİMED gibi, efendim, EMUZDER gibi-
bir karşınıza oturtun, bir muhatap alın ve bu
sorunları birinci ağızlardan dinleyin.
Bırakın
çözüm üretmeyi, bunların sorunlarından bile habersizsiniz. Söyleye
söyleye dilimizde tüy bitti. Sizin Başbakanınız, hatta şu
AKP Grubundan vekillerinizin çoğu bile uzman jandarma ile uzman erbaş
arasındaki farkı bilmiyor. Daha adlarını, statülerini bile
bilmiyorsunuz.
Şu
anlattığım, arkadaşlar, 3269 sayılı Yasaya tabi
uzman erbaşlarla ilgili. Başbakan Siverekte Çözün bu
insanların meselelerini. diyeli yıllar olmuş. Bir gelişme
var mı? Yok. İnsanları kandırmak için miydi bu söz, yoksa
Başbakan ne dediğini bilmiyor mu?
Zorunlu
emeklilik yaşları 45ten 60a yükseltilmeli, üniformalarıyla
emekli olmalarına fırsat tanınmalı. Aldıkları
sağlık raporları ve disiplin cezaları ekmekleriyle
oynanmasına vesile oluyor, defalarca söyledik. Bu zalim uygulamaya derhâl
son verilmeli. Ek göstergeleri yoktur, ek göstergeleri olmayan tek meslek
grubudur hatta. Yaklaşık 25 yıllık uzman erbaş ile 1
yıllık uzman erbaş arasında hiçbir fark
bulunmamaktadır. Lojman hakları, sivil memurlarla birlikte
kullanılmak üzere, sadece toplam içinde yüzde 5. Bu kontenjan
artırılmalı.
Değerli
milletvekilleri, uzman jandarmaların eğitimine uygun olarak emekli
olamama sıkıntıları hâlâ devam ediyor. Üniversiteyi bile
bitirseler intibakları yapılmıyor. Ortaokul mezunu gibi
mesleğe başlatılıyor ve emekli ediliyorlar. Orduevlerinde
üvey evlat muamelesi görüyorlar. Türk milletinin bu yiğit evlatları
maalesef o üniformanın kendisine vermiş olduğu daha birçok
haktan istifade ettirilmiyor.
Sayın
Bakan, bunu gidermek için kanun çıkarmaya gerçekten gerek yok, niye
çözmüyorsunuz? Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bir kanun
teklifi var. İktidar bu teklife de sırtını dönmüş, yok
sayıyor. Demokratikleşme paketleriyle devlete, millete
karşı ihanet etmiş çetelere yeni haklar sunulurken teröristle
savaşan, gazi olan, şehit olan bu insanlara hakikaten AKP
iktidarı sırtını dönmüş durumdadır.
94
bini aşkın muvazzaf ve 120 bin emeklisiyle astsubaylarımızın
da çok ciddi ve birikmiş sorunları vardır. Bu sorunları
yine Milliyetçi Hareket Partisi olarak birçok kez verdiğimiz kanun
teklifleri ve Meclis araştırma önergeleriyle dile getirdik. Seçim
beyannamemizde de taahhüdümüz ortada. Güvenlik tazminatlarının
ödenmesi başta olmak üzere, maaşlarının
iyileştirilmesi, öğrenim durumlarına uygun olarak derece ve
kademeleriyle birlikte intibak işlemlerinin yapılması, makam ve
görev tazminatı verilmesi, emekli emniyet ve MİT mensuplarına
seyyanen yapılan ödemeden astsubayların da istifade ettirilmesi gibi
haklı talepleri var. MİT ve emniyet teşkilatı
mensuplarına ve emeklilerine her ay seyyanen yapılan 100 liralık
ödeme artık komik kalmıştır. Bu zam en 300 liraya
çıkarılmalıdır. Son iki ayda dolardaki yükseliş bile
yüzde 25 seviyesindedir. Hayat pahalılığı tavan
yapmışken bu ödemeler hâlâ yerlerde sürünmektedir. Ayrıca, bu
miktardan subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar da
faydalandırılmalıdır. Bu zam TÜFE oranına
endekslenerek her yıl tartışma konuşma olmaktan
çıkarılmalıdır. Terörle mücadelenin ve vatanına,
milletine, bayrağına sadakatin sembolü hâline gelmiş geçici köy
korucularımız da sahipsizdir. Bölgede halkın arasında
dolaşan PKK eşkıyalarının bölge temsilcileri de bunu
aynen bu şekilde ifade etmektedir. Yüzde 85i bizim
yanımızdadır, yanımızda olmasalar da bir görelim
hele! diye konuşmaktadırlar. Devletimizin bekası için mücadele
vermiş bu insanlarımıza sahip çıkmak ve onların özlük
haklarında iyileştirmede bulunmak için Hükûmet için namus meselesidir.
Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü desteği vermeyi
vaat ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, otuz beş yıldır terörle mücadele eden bir
ülkeyiz. Sizler, bizler rahat koltuklarımızda otururken bu insanlar
sahada canları pahasına bu mücadeleyi vermişlerdir.
Dolayısıyla, bu insanların, askerlerimizin bu taleplerini yerine getirmek, sadece bu Hükûmetin
değil, her hükûmetin boyun borcudur. Ancak, bu Hükûmetin bu ana kadar dile
getirilen talepleri dinlediğiyle ilgili de maalesef bir iyi niyet
besleyemiyoruz. Dolayısıyla, Hükûmeti bir kez daha uyarıyoruz.
Binlerce, aileleriyle birlikte milyonlarca insanı ilgilendiren Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarını daha fazla mağdur etmeyin.
Bakın, bu konuda, muhalefet de getireceğiz her konudaki teklife
destek vermeye hazırdır.
Yüce
milleti ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
İdris Baluken, Bingöl Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birinci bölüm üzerine grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Demin
tümü üzerine konuşurken işin felsefesi hakkında bir çerçeve
çizmeye çalıştık. Tabii, bu önümüze getirilen kanun
tasarısıyla ilgili, yapılmış olan düzenlemelerle
ilgili görüşlerimizi de burada ifade etmek istiyoruz.
Şimdi,
bu tasarıyı incelediğimiz zaman, 1 ila 6ncı madde
arasında zorunlu askerlikle ilgili, bazı uygulamalarla ilgili
düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Biz, başından beri bu zorunlu
askerlik uygulamasına karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Yani, bu kürsüden defalarca bu cümleyi duydunuz, bugün de Askerlik Kanunuyla
ilgili yine net olarak tavrımızı söyleyelim: Zorunlu askerlik
uygulaması kaldırılmalıdır, Her Türk asker
doğar. anlayışı aşılmalıdır. Ben,
asker doğan bir Türkü görmedim, tıpkı diğer insanlar gibi
her Türk de sivil doğar. Bu anlayışı
aşmadığımız sürece, biz, istediğimiz kadar askerî
vesayetle uğraştığımızı söyleyelim, bu
zihniyeti, bu ülkede maalesef bir tarafa bırakamayız.
Bakın,
zorunlu askerliği kaldırmadığımız sürece de
sürekli olarak palyatif çözümler peşinde koşarız; yığılmalar
oldu, bedelli askerlik çıkaralım. Daha yeni bir bedelli askerlik
düzenlemesi yaptınız. İşte, şimdi, bu kanun
tasarısı komisyonda görüşülürken yine bu bedelli askerlikle
ilgili önergeler geldi. Yani, bu işi kökten çözmek varken, bu
şekilde, parası olana imtiyaz tanıyan düzenlemeler üzerinde
yoğunlaşmanızı anlamıyoruz doğrusu. Parası
olan parayı bassın, askerlikten yırtsın, savaştan
kaçsın; parası olmayan yoksul, fakir, Anadolu köylüsünün, Anadolu
emekçisinin çocuğu da silah altına alınsın,
çatışmaya gitsin, savaşa gitsin, gerekirse
yaşamını yitirsin; nasıl olsa bir vatan millet Sakarya
edebiyatıyla bu toplumu uyuturuz anlayışı var. O nedenle,
bu zorunlu askerlikle ilgili radikal bir karar almalıdır. Hele hele
böyle Askerî vesayetle uğraşıyoruz, bertaraf ettik. diyen bir
hükûmetin on bir yıllık, on iki yıllık iktidarı
döneminde bu uygulamayı çoktan yapmış olması gerekirdi,
halkın beklentisi de oydu doğrusu.
Zorunlu askerliği
kaldırmadınız, hiç olmazsa bu süreç içerisinde vicdani ret
hakkını tanıyın dedik. Bakın, insanlar çok
değişik nedenlerle askere gitmek istemeyebilirler, en doğal
haklarıdır. Bazen ideolojik nedenlerle, bazen dinî, inançsal
nedenlerle; bazen bir insanın yapısı hiyerarşik, aşırı
statücü yapılanmalara, görevlere uygun değildir, bu nedenle; bazen
bir ülkede savaş vardır, çatışma vardır, en insani
duygularla bir birey, bir insan askere gitmek istemeyebilir. Uluslararası
sözleşmelerin çoğunda da vicdani ret hakkı güvence altına
alınmıştır. Pek çok ülkede zorunlu askerlik uygulaması
ayıbı artık vicdani ret hakkıyla aşılmaya
çalışılıyor ama Türkiyede altına imza
attığımız sözleşmelerde vicdani ret hakkını
taahhüt etmemize rağmen hâlâ bu konuyla ilgili bir düzenleme
yapılmamıştır.
7nci ve 20nci maddeler
arasında askerî personelin özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler var.
Yani biz burada tabii Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde topluma, siyasete
müdahale eden, suç işleyen yapıları eleştirdiğimizde,
hani bu işi gerçekten yurtseverlik duygusuyla yapmaya çalışan,
kendi işinde, kendi alanında hizmet üretmeye çalışan tüm
askerleri tabii ki kastetmiyoruz. Suç makinesi hâline gelmiş olan
kişi ya da örgütlenmelerle, her yerde olduğu gibi Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde de mücadele edilmelidir diyoruz. Tabii ki kendi
işini yapan askerlerle ilgili özlük hakları düzenlemesine, biz
çalışanlardan yana olan bir parti olarak da ilkesel olarak hiçbir
zaman karşı çıkmayız.
Ama bu
tasarının içerisinde kantinlerle ilgili, kantinlerin
kiralanmasıyla ilgili bazı düzenlemeler var. Bunu son
derece tehlikeli buluyoruz. Ordunun tesislerinin kiralanması, bazı
tesislerde hizmet alımı yöntemine gidilmesini de yine askerî
tesislerin rant alanına dönüştürülmesiyle ilgili bir uygulama olarak
görüyoruz. Hizmet alımı yöntemine nerede gidilmişse orada
taşeronlaştırma olmuştur, orada yandaşlara
peşkeş çekilen rant alanları oluşmuştur.
Dolayısıyla, bu yapılan düzenlemede de bu kantin ve benzeri
tesislerle ilgili düzenlemenin mutlaka tekrar değerlendirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
46
ile 50nci madde arasında ihtiyaç fazlası araç ve gereçlerin
başka ülkelere verilebilmesiyle ilgili bir düzenleme var. Yani, cümle
şöyleydi: Dost veya müttefik devletlere veya bu devletlerde bulunan kurum
ve kuruluşlara mal veya hizmetin hibesi veya mübadelesi işlemleri ile
ilgili anlaşmaları imzalamaya, Cumhurbaşkanı ve
Başbakanın yetkileri saklı kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu
ya da ilgili kuruluşlar yetkili olacak. Doğrusu, bu maddeyi görünce
son derece endişeleniyoruz. Özellikle, bu Suriye'deki gelişmelerden
sonra çetelere vermiş olduğunuz desteklerin resmileştirilmesiyle
ilgili bir mantığı görüyoruz burada. Bu mantık,
aslında bütün dünya tarafından sorgulanıyor. Suriye'de özellikle
Kürtlere karşı savaşan El Kaide çetelerine vermiş
olduğunuz destek, bütün dünyada çığ gibi bir tepki ortaya
koymuşken bu yaptığınız yasal düzenlemede bunu
resmileştireceğinizle ilgili bir kaygımız var. Adanada,
Hatayda ortaya çıkan tır krizlerini önlemeye yönelik bir düzenleme
olduğuyla ilgili kamuoyunda da yine yaygın bir kanaat var.
61inci
madde, bizi en çok kaygılandıran ve mutlaka bu tasarının
içerisinden çekilmesi gereken bir maddedir. 61inci maddede Jandarma Genel
Komutanı hakkında soruşturma açılıp
açılmayacağı yetkisi İçişleri Bakanına,
Genelkurmay Başkanı ve diğer kuvvet komutanlarıyla ilgili
yetki de Başbakana verilmiştir. Yapılan düzenlemeyle
Başbakana âdeta yürütme yetkisi dışında bir de yargı
yetkisi verilmiştir. Yapılan düzenleme, MİT Yasasında
yapmış olduğunuz düzenlemeden de daha vahim bir düzenlemedir.
Çünkü orada savcıların soruşturmayı yapma yetkisiyle ilgili
düzenleme, burada da Başbakanın belirleyeceği bir
soruşturma kuruluna, bir soruşturma komisyonuna veriliyor.
İtirazı da yine Cumhurbaşkanına yapacak bir düzenleme
yapmışsınız ki yine yargıyla ilgili bir yetkiyi, bir
süreci de bu şekilde Cumhurbaşkanına vermiş oluyorsunuz.
Doğrusu, bu 61inci maddeyi görünce, biz yeni bir askerî vesayet
kurmanızdan şüpheleniyoruz. Kendi denetiminizde kendinize
bağlı olan yeni bir vesayet sistemini planlıyorsunuz. Çünkü
şikâyet ettiğiniz askerî vesayet döneminde de böylesi bir uygulama
yoktu. Bakın, bu Parlamentodaki milletvekillerinin
yargılanmasıyla ilgili bile bu düzeyde bir koruma zırhı,
bir dokunulmazlık zırhı yoktur. Yüce Divan, yetkinin
Başbakana verilmesi, özel soruşturma komisyonları, kusura bakmayın
ama kaldırıldığını düşündüğünüz askerî
vesayeti tekrar geri getirmenin ta kendisidir. Dolayısıyla, bu
61inci maddenin de bir an önce bu tasarıdan çıkması gerekiyor.
Bakın, bir
yıldır bir süreçten bahsediliyor, çözüm sürecinden bahsediliyor. Bu
çözüm süreciyle daha fazla demokrasi, özgürlüklerin genişletilmesi, daha
fazla insan haklarına saygı gibi bir beklentiyle ilgili yasal
düzenleme beklentileri varken maalesef buraya getirdiğiniz yasalar daha
fazla otokratik, daha fazla baskıcı, daha fazla hegemonik
düzenlemelerin ötesine geçmiyor. Çok yanlış bir yoldasınız.
Büyük bir siyasi krizin içerisine girdiniz. Bir iktidar
savaşının tam ortasında ülkeyi âdeta bir yangın yerine
çevirmek üzeresiniz. Bu yangından kurtuluşun tek reçetesi daha fazla
demokrasidir, özgürlükleri daha fazla genişletmektir. Bu, Gezi
direnişi sürecinde de ortaya çıktı; bu, 17 Aralık
operasyonundan sonraki süreçte de ortaya çıktı. Daha fazla
demokratikleşeceğinize, daha fazla otoriterleşen bir
anlayışı, bir yasal düzenleme zihniyetini görüyoruz. Bu
anlayışla giderseniz bu siyasal krizi çok daha büyük bir ateş
topuna çevrilmiş olarak kendi önünüzde bulacaksınız. Bugün
Meclise sunmuş olduğunuz bu yeni demokratikleşme paketinde de
yine dağ fare doğurmuştur, büyük bir hayal
kırıklığı yaratmıştır. Umarım ki
bir an önce aklınızı
başınıza alırsınız, sivilleşmeyle
ilgili, demokratikleşmeyle ilgili, özgürlüklerle ilgili halkın beklentisine
cevap verecek yasalar getirirsiniz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Şirin Ünal İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Askerlik Kanunuyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunu Tasarısının birinci bölümü
hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı güncel
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
hazırlanan bu kanun tasarısında 1111 sayılı Askerlik
Kanununda yapılan değişlik ile celp dönemleriyle, celp ve sevk
esaslarını belirleme yetkisi Millî Savunma Bakanlığına
verilmektedir.
5237
sayılı Türk Ceza Kanunuyla getirilen müesseseler dikkate
alınarak askere alınmadan önce veya askerlik hizmeti
sırasında askerî yargının görev alanına giren
suçların dışındaki suçları işleyen yükümlülerin
kesinleşmiş cezalarının infazına ilişkin usul ve
esaslar yeniden belirlenmektedir. Hava değişimi ve istirahat
sürelerinin askerlikten sayılacak kısmı on iki aylık
hizmete tabi olanlar için doksan günden otuz güne, altı aylık hizmete
tabi olanlar için kırk beş günden on beşe güne
düşürülmüş ve uyuşturucu madde
kullanımından dolayı mahkemelerce verilen kararlar
uyarınca tedavi görenlerin bu sürelerinin askerlik hizmetinden
sayılmayacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda yapılan değişiklik ile millî
istihbarat hizmetleri ve emniyet hizmetleri sınıfına mensup
emekli personel ile çarşı ve mahalle bekçilerine her ay ödenmekte
olan 100 Türk lirasının makam tazminatı almayan subay, astsubay,
uzman jandarma ve uzman erbaş emeklilerine de ödenmesi
sağlanmaktadır.
Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun kimlik kartları, özlük
dosyaları ve sosyal hizmetlere ilişkin yükümleri günümüz
ihtiyacını karşılamamakta, özellikle erbaş ve erlerin
büyük bir bölümünün çekilmesi nedeniyle sosyal tesislerin işletilmesinde
ve gazilerimiz için amatör askerî spor kulüpleri kurulmasında problemlerle
karşılaşılmaktadır. Diğer yandan, orduevleri,
askerî gazinolar, kışla gazinoları, özel, yerel ve kış
eğitim merkezleri ile askerî kantinlerde görevli personelin bu tesislerin
işletilmesine yönelik özel ihtisaslarının olmaması
personelin sık sık hukuki sorunlarla
karşılaşmasına neden olmakta, personel yetersizliği
nedeniyle sistem tıkanma noktasına gelmekte ve bazı hizmetler
yerine getirilememektedir. Bu kapsamda, bahse konu tesislerin tamamında
veya belirli bölümlerinde verilen hizmetlerin üçüncü şahıslara
kiralanması, işlettirilmesi veya bu şahıslardan hizmet
alımı yöntemiyle karşılanması ihtiyacını
ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, söz konusu tesislerin
vergi mükellefiyeti konusunda mevcut kanunda geçen hükümler daha sonra
yürürlüğe giren kanunlarla çelişmekte ve buna bağlı olarak
ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu
kapsamda 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununda yapılan değişiklikle askerî kimlik
kartlarının Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarınca her zaman
üzerlerinde taşınacağı ve resmî belge olduğu yönündeki
hüküm muhafaza edilmiş, personelin kişisel verileri ile nüfus,
iletişim ve askerî bilgilerinin personel bilgi sistemlerine kayıt
edileceği esası getirilmiş, erbaş ve erler ile
öğrencilere gelen posta gönderilerinin emniyet ve istihbarat
açısından amirlerince denetlenmesine imkân
tanınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, her birlik tarafından kurulabilen orduevi, askerî gazino,
vardiya yatakhanesi, askerî müzeler gibi sosyal tesislerin kurulması
Genelkurmay Başkanlığının iznine tabi
kılınmıştır. Bu tesislerin aylık gayrisafi
hasılatının yüzde 1inin bütçeye aktarılması
kaydıyla sosyal tesislerin vergiden muaf tutulması uygulamasına
devam edilmiştir. İhtiyaç hâlinde, Genelkurmay
Başkanlığının izniyle, rehabilitasyon merkezleri, gazi
uyum evleri ve refakatçi misafirhaneleri kurulmasına imkân
tanınmıştır. Orduevi, askerî gazino, vardiya yatakhanesi ve
askerî kantinler gibi sosyal tesislerde, özel ihtisas gerektiren hizmetlerin
personel yetersizliği veya maliyeti nedeniyle verilememesi durumunda bu
hizmetlerin hizmet alınması veya kiralanması yoluyla
dışarıdan karşılanmasına imkân
tanınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
yapılan değişiklikle, Genelkurmay Başkanlığı
ve kuvvet komutanlıkları kadrolarında da Millî Savunma
Bakanlığı kadroları gibi silahlı kuvvetleri
uzmanı ve silahlı kuvvetler uzman yardımcılıkları
unvanlarıyla kariyer grubu personel istihdamına olanak
sağlanmıştır.
Sözlerime
son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru
yok.
Başka
söz yok.
Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerinde önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.27
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 00.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
534
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
1inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111
sayılı Askerlik Kanununun 8 inci maddesinin birinci
fıkrasında değişiklik öngören 1 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil
Zozani Erol
Dora
Bingöl Hakkâri
Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyorum?
EROL
DORA (Mardin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel
inançları, ahlaki değerleri veya politik görüşleri
doğrultusunda zorunlu askerliği reddedenlerin zorla askere
alınması bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararlarda
da vicdani reddin tanınması gerekliliği vurgulanmıştır.
Ayrıca Anayasanın Vatan
Hizmeti başlıklı 72. maddesinde ki "Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya
kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş
sayılacağı kanunla düzenlenir." ibaresi ile
de bu hizmetin Silahlı Kuvvetler dışında başka kamu
kesiminde de yerine getirilebileceği açıkça yer
almıştır. Ayrıca bu hak, İngiltere, Danimarka,
İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya, Fransa, Lüksemburg, İtalya,
Avusturya, Portekiz, İspanya, Polonya, Macaristan, Letonya, Çek
Cumhuriyeti, Estonya, Yunanistan, Litvanya gibi birçok Avrupa ülkesi
tarafından da tanınmıştır.
Zorunlu
askerlik uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç
da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık ayında TSK
tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker
intiharı yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4
günde 1 askerin intihar ettiği anlamına gelmektedir. Basına
yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da
39'dur.
Bu
gerekçeler dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini
açıklamasına rağmen zorla askere alınanların
mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111
sayılı Askerlik Kanununun 39
uncu maddesinde değişiklik öngören 2 nci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Adil
Zozani İdris
Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
mi okutuyorum?
EROL DORA (Mardin)
Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel inançları, ahlaki değerleri veya politik görüşleri
doğrultusunda zorunlu askerliği reddedenlerin zorla askere
alınması bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararlarda
da vicdani reddin tanınması gerekliliği
vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasanın Vatan Hizmeti başlıklı
72. maddesinde ki Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde
ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş
sayılacağı kanunla düzenlenir.
ibaresi ile de bu hizmetin Silahlı Kuvvetler
dışında başka kamu kesiminde de yerine
getirilebileceği açıkça yer almıştır. Ayrıca bu
hak, İngiltere, Danimarka, İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya,
Fransa, Lüksemburg, İtalya, Avusturya, Portekiz, İspanya, Polonya,
Macaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Yunanistan, Litvanya gibi birçok
Avrupa ülkesi tarafından da tanınmıştır.
Zorunlu
askerlik uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç
da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık ayında TSK
tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker
intiharı yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4
günde 1 askerin intihar ettiği anlamına gelmektedir. Basına
yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da
39'dur.
Bu
gerekçeler dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini
açıklamasına rağmen zorla askere alınanların
mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111
sayılı Askerlik Kanunun 47 nci maddesinin birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere fıkra eklenmesini öngören 3 üncü
maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan Adil
Zozani İdris
Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel
inançları, ahlaki değerleri veya politik görüşleri
doğrultusunda zorunlu askerliği reddedenlerin zorla askere
alınması bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararlarda
da vicdani reddin tanınması gerekliliği
vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasanın Vatan Hizmeti
başlıklı 72. maddesinde ki "Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde
veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya
getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir." ibaresi ile
de bu hizmetin Silahlı Kuvvetler dışında başka kamu
kesiminde de yerine getirilebileceği açıkça yer
almıştır. Ayrıca bu hak, İngiltere, Danimarka,
İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya, Fransa, Lüksemburg, İtalya, Avusturya,
Portekiz, İspanya, Polonya, Macaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Estonya,
Yunanistan, Litvanya gibi birçok Avrupa ülkesi tarafından da
tanınmıştır.
Zorunlu
askerlik uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç
da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık ayında TSK
tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker
intiharı yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4
günde 1 askerin intihar ettiği anlamına gelmektedir. Basına
yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da
39'dur.
Bu
gerekçeler dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini
açıklamasına rağmen zorla askere alınanların
mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111
sayılı Askerlik Kanununun 53 üncü maddesinde değişiklik
öngören 4 üncü maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Hasip
Kaplan
Mardin Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel
inançları, ahlaki değerleri veya politik görüşleri doğrultusunda
zorunlu askerliği reddedenlerin zorla askere alınması bir insan
hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye
aleyhine vermiş olduğu kararlarda da vicdani reddin
tanınması gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca
Anayasanın Vatan Hizmeti başlıklı 72. maddesinde ki Bu
hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine
getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla
düzenlenir. ibaresi ile de bu hizmetin Silahlı Kuvvetler dışında
başka kamu kesiminde de yerine getirilebileceği açıkça yer
almıştır. Ayrıca bu hak, İngiltere, Danimarka,
İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya, Fransa, Lüksemburg, İtalya,
Avusturya, Portekiz, İspanya, Polonya, Macaristan, Letonya, Çek
Cumhuriyeti, Estonya, Yunanistan, Litvanya gibi birçok Avrupa ülkesi
tarafından da tanınmıştır.
Zorunlu
askerlik uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç
da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık ayında TSK
tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker
intiharı yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4
günde 1 askerin intihar ettiği anlamına gelmektedir. Basına
yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da
39'dur.
Bu
gerekçeler dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini
açıklamasına rağmen zorla askere alınanların
mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
5inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111
sayılı Askerlik Kanununun 78 inci maddesinin birinci, dördüncü ve
beşinci fıkralarında değişiklik ve üçüncü
fıkrasının yürürlükten kaldırılmasını
öngören 5 inci maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Hasip
Kaplan
Mardin Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Erbaş
ve erlere verilen hava değişim ve istirahat sürelerinin uzun dönem
olan 12 aylık hizmete tabi olanlar için 90 günden 30 güne, kısa dönem
6 aylık hizmete tabi olanlar için 45 günden 15 güne düşüren bu
düzenleme birçok soruna neden olacaktır. Özellikle son yıllarda artan
asker intiharları ile ilgili hiçbir düzenleme yapılmazken bu
düzenlemeyle askerlikten sayılan sürelerin kısaltılması
yeni intihar vakalarının yaşanmasına sebep olabilecektir.
Bu temelde bu önergeyle yaşanabilecek olumsuz durumların engellenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 6. maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki çerçeve 7. maddenin eklenmesini ve
madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ali
Demirçalı Hasan
Ören
İstanbul Adana Manisa
Mustafa Moroğlu Engin
Altay Mehmet
Hilal Kaplan
İzmir Sinop Kocaeli
MADDE
7- 1111 sayılı Askerlik Kanununun geçici 46 ncı maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Geçici
Madde 46- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte her ne sebeple olursa
olsun henüz fiili askerlik hizmetine başlamamış, 31 Aralık
2013 tarihi itibariyle (bu tarih dâhil) 28 yaşından gün
almış ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri
Memurlar Kanunu ile 1111 sayılı Askerlik Kanununa tabi yükümlüler,
istekleri halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altı ay içinde askerlik şubelerine başvurmaları ve
yıllık gelir toplamı;
a)
14.000 Türk Lirasından (14.000 Türk Lirası dahil) az olanların
veya hiç geliri olmayanların herhangi bir bedel ödememeleri,
b)
14.001 Türk Lirası ile 25.000 Türk Lirası (25.000 Türk Lirası
dahil) arasında olanların 7.500 Türk Lirası ödemeleri,
c)
25.001 Türk Lirasından fazla olanların 15.000 Türk Lirası
ödemeleri,
halinde
temel askerlik eğitimine tabi tutulmaksızın askerlik hizmetini
yerine getirmiş sayılırlar.
Birinci
fıkranın (b) ve (c) bentlerinde belirtilen tutarlar, askerlik
hizmetinin yerine getirilmiş sayıldığı tarihten
itibaren iki yıla kadar eşit taksitler halinde de ödenebilir. Bu
halde ödenecek tutara TÜFE farkı eklenir.
Bu
uygulama kapsamında yapılacak ödemeler Maliye
Bakanlığı Merkez Muhasebe Birimi adına T.C. Ziraat
Bankasında açılacak özel hesaba yatırılır. Bu hesapta
toplanan miktarları genel bütçeye özel gelir ve
karşılığı da ilgili kurum bütçelerine aktarılmak
üzere Maliye Bakanlığı bütçesinde açılacak özel bir tertibe
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneklerden yılı
içinde kullanılmayan miktarlar, ertesi yıl bütçesine devren gelir ve
ödenek kaydedilir.
Bu
tertipteki ödenek, 16.8.1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 20 nci maddesindeki hükümler
çerçevesinde yapılacak öğrenci yurtlarının
finansmanında kullanılır.
Yapılacak
inceleme ve denetlemelerde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu
tespit edilenlere zorunlu askerlik hizmeti yasal süresi üzerinden yeniden
yaptırılır.
Bedelin
ödenme usul ve esasları, beyanlarda istenecek bilgi ve belgeler ve
uygulamaya ilişkin diğer hususlar, Bakanlar Kurulu kararı ile
düzenlenir.
Bu
madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı, yoklama
kaçağı ve bakayadan veya başvurup da bedeli zamanında
ödeyememekten dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma
yapılmaz, başlatılmış olanlar sona erdirilir."
BAŞKAN
Evet, Komisyona soracağım,
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni
bir madde olarak işlem açacağım; salt çoğunlukla
katılmazsa işlemden kaldıracağım.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Millî Savunma Komisyonu üyelerini davet ediyorum, buyurun.
Salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Salt çoğunluk
olmadığı için önergeyi işlemden kaldırıyorum.
7nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yani
madde ihdasına dair bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 7. maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki çerçeve 8. maddenin eklenmesini ve
madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ye teklif
ederiz.
M
.Akif Hamzaçebi Ali Demirçalı Hasan Ören
İstanbul
Adana Manisa
Engin
Altay Mustafa
Moroğlu Mehmet
Hilal Kaplan
Sinop İzmir
Kocaeli
MADDE
8- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun mülga ek geçici 16'ncı maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Ek
Geçici Madde 16- 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa
13.11.1981 tarihli ve 2559 sayılı Kanunun 1 nci maddesiyle eklenen ek
geçici 16 ncı madde hükümlerine göre emekliliğe sevk edilenlerin,
emekliliğe sevk tarihi ile 5434 sayılı Kanunun 40 ıncı
maddesine göre zorunlu emekliliğe sevk tarihi arasında geçen süreye
ilişkin emekli kesenek ve kurum karşılığı
toplamları, emekliye sevk edildikleri tarihteki derece ve kademelerine
hizmet olarak sayılacak sürenin her yılı bir kademe ve her üç
yılı bir derece (hakim ve savcılar ile bu meslekten
sayılanlarda her iki yılı bir derece) verilmek ve öğrenim
durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
veya özel mevzuatında öngörülen yükselecekleri dereceleri geçmemek üzere
tespit edilecek derece ve kademelerinin kurumlarına başvuru
tarihindeki emsalleri esas alınarak Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
emekli keseneği ve kurum karşılıkları hesaplanır
ve emekliye sevk edildikleri kuruma bildirilir. Söz konusu tutarlar bu idareler
tarafından üç ay içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna defaten ödenir.
Bunlardan
emekliye ayrılanların veya ölenlerin emekli ikramiye farkları
ile emekli aylığı farkları Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından kendilerine veya yasal mirasçılarına ödenir ve emekli
ikramiye farkları kurumlarından üç ay içinde tahsil edilir."
BAŞKAN
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Önce arkadaşları davet edelim Komisyona.
Komisyon üyelerini davet ediyorum.
Gelen
olmadığına göre, salt çoğunluğumuz yok,
katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
8inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 8 nci maddesinin son fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Demirçalı Hasan
Ören Mustafa Moroğlu
Adana Manisa İzmir
Mehmet
Hilal Kaplan Engin
Altay
Kocaeli Sinop
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Erbaş
ve erler ile askeri öğrenciler tarafından gönderilen ve kendilerine
gelen posta gönderilerinin ilgilinin amirince denetlenmesi özel hayatın
gizliliğinin ihlali anlamına gelmektedir. Emniyet ve istihbarat
açısından önlem almak gibi bir gerekçe ile postaların
okunması, son derece olumsuz sonuçların doğmasına neden
olacaktır. Bu nedenle bu düzenlemenin kaldırılması
gerekmektedir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) TİB Başkanına sorsaydık, her şeye o
karar veriyor ya.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 43 üncü
maddesinin dördüncü fıkrasında değişiklik öngören 9 uncu
maddesinin üçüncü cümlesindeki "verilebilir" ibaresinin "verilir
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Iğdır Şırnak
Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Harp ve vazife malulleri ile gaziler tarafından
rehabilitasyon amacıyla kurulan spor kulüplerinin Türk Silahlı
Kuvvetlerinin spor tesislerinden istifade edebilmelidir. Bu
değişiklik önergesiyle, metindeki "verilebilir" ibaresinin
"verilir" ibaresi ile değiştirilerek bu tesislerden
yararlanabilmenin engellenmesinin önüne geçmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 103 üncü maddesinde değişiklik
öngören 15 inci maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Iğdır Şırnak
Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeri tesislerdeki hizmetlerin, hizmet alımı
veya kiralama yoluyla dışardan alınabilmesi düzenlemesiyle
kadrolu istihdam yerine taşeronlaşma yaygınlaşacaktır.
Böylece güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma
koşulları artacak ve bu hizmet alımları yeni bir rant alanı
oluşturacaktır. Bu gerekçelerle mevcut önergeyle kamu hizmetleri
alanında taşeronlaşmanın önüne geçmek
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 104 üncü maddesinde değişiklik
öngören 16 ncı maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl
Iğdır
Hakkâri
Erol
Dora Hasip
Kaplan
Mardin
Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeri
kantinlerin tamamı, bir kısmı, bazı şubeleri veya
reyonlarını kiraya verilebilmesi veya üçüncü şahıslara
işlettirilebilmeleri düzenlemesi bir rant alanı
oluşturacaktır. Ayrıca bu kantinlerdeki hizmetlerin, hizmet
alımı veya kiralamaya yoluyla dışardan alınabilmesi
düzenlemesiyle kadrolu istihdam yerine taşeronlaşma
yaygınlaşacaktır. Böylece güvencesiz, esnek ve kuralsız
çalışma koşulları artacaktır. Bu gerekçelerle mevcut
önergeyle askeri kantinlerin bir rant alanına dönüştürülmesinin
engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
BAŞKAN
17nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 105 inci
maddesinde değişiklik öngören 17 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Adil
Zozani İdris
Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
MADDE
105 Silahlı Kuvvetlerin sosyal, tarihi ve teknik gelişimini
dönemlere göre yansıtmak, yerine getirdiği önemli görevleri
sergilemek, geçmişle yüzleşmek amacıyla doğrudan ya da
dolaylı olarak neden olduğu bireysel ve toplumsal mağduriyetlere
ilişkin bir bellek oluşturmak, kendi sahasındaki tarih ve
askerlik ile ilgili bilimsel araştırmalar ve incelemeler için bir
ortam hazırlamak, bu hususları belgeleyen kültür
varlıklarının korunmasını, saklanmasını,
sergilenmesini sağlamak amacı ile 21/7/1983 tarihli ve 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre
askerî müzeler kurulur. "
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Silahlı
Kuvvetler Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana doğrudan ya da
dolaylı olarak bir çok bireysel ve toplumsal mağduriyete neden
olmuştur. Koçgiri katliamından Şehy Sait'e, Dersim'den Zilan'a,
Diyarbakır Cezaevinden Roboski'ye yaşanan birçok olayda asıl
fail olarak görev yapmıştır. Ayrıca Silahlı
Kuvvetlerin patlayıcı mühimmatları nedeniyle de birçok
vatandaşımız özellikle çocuklar hayatlarını
kaybetmiş ve yüzlercesi de yaralanmıştır. Dünya örnekleri
de bize göstermektedir ki geçmişle yüzleşmek toplumları
olgunlaştırır ve yeni acıların yaşanmasına
engel olur. Dünyada da özellikle askeri cunta dönemleriyle ve toplumsal
acılarla yüzleşmek için müzeler kurulmuştur. Bu müzeler
aracılığıyla yaşanan acıların bir daha yaşanmaması
için toplumsal bir bellek oluşturulmuştur. Bu bağlamda ülkemizde
de kurulacak geçmişle yüzleşme müzeleri de benzer acıların
bir daha yaşanmaması için toplumsal bir bellek
oluşturacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
18inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 106
ncı maddesinde değişiklik öngören 18 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil
Zozani Erol
Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Orduevleri
ve bağlı şubeleri, askeri gazinolar, kışla
gazinoları, vardiya yatakhaneleri ve bunların müştemilatı,
özel, yerel ve kış eğitim merkezleri, askeri kantinler ve askeri
müzelerin kurumlar vergisinden muaf olması eşitsizliğe neden
olacaktır. Bu önergeyle eşitsizliğe yol açan bu durumun
kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 107 nci
maddesinde değişiklik öngören 19 uncu maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil
Zozani Erol
Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumlar
vergisinden muaf tutulan tesislerin aylık gayrisafi hasılatının %1'inin genel
bütçeye yatırılması ve bu oranında Maliye Bakanı
kararı ile sıfıra indirilebilmesine imkân sağlayan
düzenleme eşitsizliğe neden olacaktır. Bu gerekçeyle bu önergede
ilgili maddenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci
madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 237
sayılı Taşıt Kanununun 10 uncu maddesinin beşinci
fıkrasında değişiklik öngören 21 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil
Zozani Erol
Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili
değişiklikle mevcut kanunda bulunan sınırlamaların
kaldırılması öngörülmüştür. Mevcut yasaya
baktığımızda "her ne suretle olursa olsun yabancı
menşeli binek ve station-wagon cinsi taşıt edinilemez"
ibaresi bu önergeyle kaldırılmaktadır. Bu düzenlemeyle zaten
bütçenin büyük bölümünün harcandığı askeri ve güvenlik
harcamaları daha da artacaktır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
arkadaşları tarafından yeni madde ihdası öngören bir önerge
verilmiştir. Bu önerge görüşülmekte olan kanun
tasarısının konusu olmayan sair kanunlarda değişiklik
getiren yeni bir kanun teklifi niteliğinde olduğundan işleme
alınamamaktadır.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 42nci
maddeye bağlı ek 31, 32, 33üncü maddeler ile 43üncü maddeye
bağlı geçici 36 ve 37nci maddeler dâhil 23 ila 43üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Konuşmayacağım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu
saatinde hitap ediyorum ancak bir iki konu var demin dile getirilmişti,
bunlarla ilgili bir düzenleme yapmamız, düzeltmemiz gereken konular var.
Şimdi, şurası hiçbir zaman
unutulmamalıdır ki her kim olursa olsun bir ülkede yaşayan, o
ülkede yaşayan her kişi için hukuk tek olmalıdır. Onun
dışında başka bir ayrıcalıklı hukuk
sistemini düşünmek mümkün değildir, o takdirde zaten demokrasiye
uymayan bir sistemi kabul etmiş olursunuz. Ancak, şunu söyleyeyim,
tabii ki özel kanunlara sahip kurumlar vardır ama bunlar koruma kanunu
adı altında olmamalıdır. Bunu hatta daha ileriye giderek
söyleyebilirim, milletvekilleri için de aynı şey geçerlidir,
milletvekilleri de eğer adi suçlar işlemişlerse kürsü
dokunulmazlığı dışında, onların da ayrı
bir hukuk sistemi içerisinde telakki edilmemesi gerekir ki birçok Batı
ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletlerinde başkan da dâhil olmak üzere sorguya çekilebilmekte ve
yargılanabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türk ordusuyla ilgili demin bir şeyler söylendi ki Türk
asker olarak doğar. Türk asker olarak tabii ki doğmaz ama her Türk
askerliğini yapar çünkü her Türkün yaptığı askerlik vatan
hizmeti olarak telakki edilir. Bu sebeple de askere gitmemiş çocuklar,
gençler bir defa kendi içlerinde askerlik yapmadıkları için bir eziklik
duyarlar, aileler eziklik duyar. Bu, bizim geleneğimizdir, iki bin
beş yüz yıldır var olan Türk ordusunun temelinde yer alan bir
husustur. Gelenekleri bir kenara bırakamazsınız, her milletin
kendi kültür ve gelenekleri vardır ve bu gelenekler çerçevesinde
hayatiyetlerini devam ettirirler. Dolayısıyla, bunu bir kenara atmanız, bir
çırpıda değiştirmeniz söz konusu değildir. Orduda
profesyonel asker muhakkak ki oluşturabilirsiniz ama her
vatandaşın askerlik yapması demek o vatana
bağlılıkları anlamına gelir, o toprağı vatan
telakki etmeleri anlamına gelir. Ama söylendiği gibi ücretli askerlik
yaptırttığınız takdirde Amerikada vesairede
olduğu gibi bunların karşılığı sadece
menfaate dayanan askerlik sistemleridir.
Bu
arada şundan da bahsetmek istiyorum: Tabii ki, bugün Türkiye Cumhuriyetinde bir askerî arşiv
bulunmaktadır, çok değerli belgelere sahip olan bir arşivdir. Bu
arşiv, birçok araştırıcının da hizmetine sunulmaktadır.
Ama Türkiyenin çok kritik konularıyla ilgili bilgileri havi olan
arşivdir. Bu konuda herhangi bir tavsiyede bulunmuyorum çünkü zaten çok
ciddi şekilde değerlendiriliyor.
Bunun
dışında, bedelli askerlik yerine kısaltılmış
askerlikler yapılmıştı daha önce, 1975te ilki uygulanan
askerlik yapılmıştı. Buna benzer bir askerlik sistemi
zannediyorum ki parası olan ve olmayan için, tümüne daha uygun gelecek
adil bir sistem olacağı için bunun tercih edilmesi daha doğru
olur diye düşünüyorum.
Şimdi,
diğer taraftan, bugün, 2010 yılında kabul edilen Anayasa
değişikliğiyle birlikte hukuk sistemimizde birtakım
değişiklikler yapıldı ve birtakım iddialarla orduya
mensup pek çok şerefli subayımız tutuklandı ve hatta Engin
Alan Paşa gibi bazı kahramanlar da mahkûm edildi. Ama bu mahkûmiyet
de aradan üç sene geçtikten sonra anlaşıldı ki efendim millî
orduya kumpas kurulmuş. Tabii, sürekli olarak bu mahkemelerde dile
getirilen bir husus vardı, hepiniz bilirsiniz,
hatırlarsınız. Orada şunlar söylenmişti: Bir,
gösterdiğimiz şahitler dinlenmiyor. İki, mahkemeler normal hukuk
sistemi çerçevesinde yürütülmüyor. Üçüncüsü de konulan delillerin şüphe
götürdüğü ifade ediliyordu. Nitekim bugün 2010 yılında
şiddetle Anayasanın bu değişikliklerini kabul eden Hükûmet
de şu an büyük bir hata işlediklerini, millî orduya kumpas
kurulduğunu söyleyecek duruma gelmiştir.
Şimdi,
böyle baktığınız zaman, o takdirde şunları yapmak
zorundadır Türkiye: İnsanları içeride beş yıldan fazla
tutuyorsunuz, aileleri, çocuklarını mahrum ediyor ediyorsunuz ve
onları bir şekilde toplum içerisinde de kötü duruma
düşürüyorsunuz. Ben şunu ifade edeyim, mesela bir ülkenin Genelkurmay
Başkanı, İlker Başbuğ Paşa. 2003
yılından itibaren eğer atamalarına bakacak olursanız:
Önce, 2003 yılında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığına,
ardından Genelkurmay Kurmay Başkanlığına,
ardından 1. Ordu Komutanlığına, ardından Kara
Kuvvetleri Komutanlığına, ardından Genelkurmay
Başkanlığına atanmıştır 2008 ile 2010
yılları arasında. Şimdi, bütün bu atamalar kim tarafından
yapılmıştır? Hükûmete mensup Bakanlar Kurulu, Başbakan
ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılmıştır
ve neyle suçlanmıştır bu kişi? Terörist olmakla
suçlanmıştır. Şimdi, bu kadar atama yapılırken,
bu kadar önemli görevlere getirilirken bir teröristin farkına varmayan bir
yönetim aslında acizliğini ortaya koyar. Dolayısıyla bu
acizlik başka bir ülkede olsa derhâl istifa eder eğer bu iddialar
doğruysa ama yok bu kişi gerçekten terörist değilse, o zaman
terörist olmayan bir kişiyi nasıl mahkûm ediyorsunuz, teröristse bunu
buraya getiren insanlar bu kadar istihbarı bilgiler elinde olmasına
rağmen nasıl oluyor da bununla ilgili atamalar sırasında
bilgi sahibi değil? Yani aslında sopanın hangi tarafından
tutarsanız tutun elinizde kalır çünkü eğer böyle bir teröristi
iş başına getiriyorsanız 700 bin kişilik bir ordunun
başına getiriyorsunuz demektir; yani aslında siz bir orduyu,
silahlı bir orduyu bir teröriste teslim ettiniz anlamına gelir ama
böyle bir şey yoksa o zaman da ortaya çıkan vahim durum, yani
hakkında verilen yanlışlar ve bir Genelkurmay Başkanın
bu kadar içeride tutulması zannediyorum hukuk skandalı olarak
adlandırılır.
Nitekim
daha sonraki incelemelerde, işte en son TÜBİTAK incelemesinde, CDnin
sonradan yapıldığı ortaya çıktı. Ben bununla
ilgili bir soru önergesi de vermiştim. Nasıl olur da 2003
yılında tertiplenen bir olayda 2007 Windows kullanılabilir? diye
soru önergesi de verdim ama cevap gelmedi. Ama bugün görüyoruz ki
TÜBİTAKta, tarih değiştirilmek suretiyle CD
hazırlanmış; öyleyse şimdi kökten, aslında verilen
kararların tümü çökmüş oluyor. Verilmiş olan tüm kararların
Yargıtay Başsavcısı tarafından da Genel Kurulunda
ifade edilip, bugüne kadar verilmiş tüm kararların, mahkeme
kararlarının yok sayılıp yeniden yargılama dönemine
geçilmesi gerekir ve tahliye edilmeleri gerekir. Ama tabii ki, bunu yapmak için
bir hukuk devleti olmak gerekir. Dolayısıyla bunu
yapmadığınız takdirde, şahitlerin dinlenmediği
takdirde ki dinlenmedi birçok şahit de- bu insanların
karşında devletin adil olduğunu söylememiz mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, dün, bugün sürekli olarak birtakım -ve bundan sonra da
çıkacağı benziyor ki- ses kayıtları vesaire
çıkıyor. İşte, en son ses kaydında da Habertürk
gazetesinin yaptırdığı veya televizyonun
yaptırdığı bir ankette Milliyetçi Hareket Partisinin
oylarının 3 puanının BDPye verilmesi şeklinde bir
konuşmalar zinciri söz konusu. Bunun içerisinde de Sayın
Başbakanın oğlu ile yine Habertürkün Genel Yayın Yönetmeni
Fatih Saraç ve yine Fatih Altaylının yer aldığı ve
telefon konuşmaları ve kayıtları ortaya
çıkmış vaziyette. Şimdi düşünün ki
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Yalanladılar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bu o kadar önemli değil, ne olup
olmadığı da önemli değil ama şu önemli: Siz demek ki
basını belli bir ölçüde kontrol ediyorsunuz, yoksa ankette şunu
göstermeniz, bunu göstermeniz hiçbir önem taşımaz, nasıl olsa
sandık gerçekleri gösterecektir ama burada böylesine bir harekete girmenin
böyle bir olayın içerisinde yer almanın ne kadar yanlış
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akar sorunuz var galiba.
Buyurun.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, bu ülkede orduya
Başkumandanlık yapmış bir Genelkurmay
Başkanının bir çete lideri ya da terör örgütü lideri
sıfatıyla suçlanması ve cezaevinde tutuklu olarak bulunması
sizi rahatsız ediyor mu? Birinci sorum bu.
Bir
terör örgütü başının Türk ordusunun Başkomutanı olarak
atanmasına ve uzun süre görev yapmasına göz yuman ve bu atamaya imza
koyan Başbakan ve Cumhurbaşkanı suç işlemişler midir,
bu suça ortak olmuşlar mıdır?
Sayın
Bakan, gerçekten orduya kumpas kurulmuş ise bugün gösterdiğiniz
hassasiyeti -yolsuzluklar nedeniyle- o günlerde niye göstermediniz, Genelkurmay
Başkanı savcılığa davet edildiğinde
savcıları niçin görevden almadınız?
Zor
mu oldu sorularım Sayın Bakan?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akar.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yok, zor değil de
Savcıları niye görevden almadınız?
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Bakanım.
Sayın
Akar, tamam mı sorunuz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Tamam.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Bakanım.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım,
şimdi, sayın vekilimiz diyor ki: Savcıyı niye görevden
almadınız? Savcıyı görevden almamızı istiyor.
Niye? Hukuka aykırı işlem yaptığı için. Bugün
yapılanlar nelerdir? Yine savcının hukuka aykırı
işlem yaptığını söylüyoruz. Dolayısıyla
hukuka aykırı işlem yaptığında savcıyı
değiştirdiğimizde Hukuku ihlal ediyorsunuz, ayaklar altına
alıyorsunuz. diyorsunuz. Ee, burada da niye
yapmadığımızı söylüyorsunuz.
Bir
sefer, bir Genelkurmay Başkanının terörist sıfatıyla
suçlanmasından biz rahatsız oluruz ve doğru da değildir.
Bunu, Sayın Başbakanımız da dâhil olmak üzere Hükûmetin
bütün üyeleri söyledi, birinci husus bu.
İkincisi:
Muhakkak ki biz bu Kuvvet Komutanımızı atarken de üçlü
kararnameyle, Genelkurmay Başkanı olarak atarken de Bakanlar Kurulu
kararıyla atadık. Bu atamada Bakanlar Kuruluna kimse Bu Genelkurmay
Başkanını ata. diye bir zorlamada bulunmamıştır.
O Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı dâhil olmak üzere -çünkü onun
imzasıyla tekemmül eder- bu kişiye olan güvenimizi gösterdi.
Dolayısıyla biz söyledik ki hep şudur: Bu ülke için
yapmış olduğu hizmetler için teşekkür ediyoruz. Ancak bir
de yargı var, bu yargı bizim yargımız değil ki,
işte, bizim arkadaşları da yargılıyorlar veya bizimle
de... Bu yargı Türkiye Cumhuriyeti devletinin. Devlet üçayaktan
oluşuyor; yasama, yürütme, yargı. Ee, yargı, ne
yapacaksınız? Sonuçta, bu yargının yapmış
olduğu bir eylemden dolayı bazı kararları bozuluyor,
bazı kararları onansa dahi biz hep şunu söyledik: Millet
vicdanında ne yankı buluyor, ses buluyor? Zamanla da, tarih geçince
de ortaya çıkacaktır ki en yanılmaz, en doğru karar
milletin verdiği karardır. Ee, peki bu süre geçmiş midir?
İşte, Hocam da söyledi, bazı eklemeler, bazı
çıkartmalar var, işte, bilirkişi raporları var fakat bunu
siyasetçi olarak bizim yapmamamız lazım. Bunu kimin yapması
lazım? Bu eklemeden veya çıkartmadan dolayı veya bu sahtelikten
dolayı kimin hakkı mağdur edilmişse bunu hâkimlerin
ayırması lazım, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin hâkimleri
yapar.
Hâkimler görevini
yapmıyor, savcılar görevini yapmıyor. İşte, o zaman
da bizim Meclisin çalışması lazım, idarenin daha çok
güçlendirilmesi lazım. Neden? Hâkim veya savcı her dört yılda
bir milletin önüne gitmiyor ama yürütme her zaman, dört yılda bir milletin
önüne gidiyor, doğru yaparsa Teşekkür ederiz. diyor millet
oylarıyla ama yanlış yaparsanız da Kusura bakmayın,
yanlış yaptınız. diyorlar ki 21 alanı yüzde 1e
indirdiği görülmüştür bu milletin. İşte ANAP,
iktidardı, Başbakan çıkardı, Cumhurbaşkanı
çıkardı; şu anda ANAP diye bir parti var mı?
Dolayısıyla da bu millete güvenmek lazım, bu milletin
seçtiklerine de güvenmek lazım, bu milletin seçtiklerinin güvendiği
Hükûmete de güvenmek lazım. Neden? Milletin aleyhine olacak hiçbir karara
imza atmayız, milletin aleyhine olacak hiçbir eylemi de yerine getirmeyiz.
İşte, herkes millete gidiyor, seçim
dönemindeyiz. Seçim sathı mailine girdik. derler, tam seçim sathı
mailindeyiz ve bütün millete, hukuka aykırı her ne olmuşsa biz
onları izah edeceğiz; geçmişte ne
yapıldığını da söyleyeceğiz, bugün de ne
yapıldığını söyleyeceğiz. Muhakkak ki millet
vicdanı yanılmaz, biz irfan sahibi olduğunu düşünüyoruz ve
bilin ki geçmişten bu yana kadar ne karar vermişse, millet
vicdanının yanıldığı görülmedi. İsmet
Yılmaz yanılır, Haydar Bey yanılır, işte, Veli
Ağbaba yanılır, Muharrem kardeşim yanılır ama
milletin vicdanının ve terazisinin yanıldığı
görülmemiştir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet Sayın Bakan, iyi bir
açıklama yaptınız, keşke söylediklerinizle bugün
yapılanlar örtüşmüş olsa.
Şimdi, tabii ki yargı bağımsız
olmalı; dün de bağımsız olmalıydı, bugün de
bağımsız olmalı ama yargının ucu, çuvaldız
kendinize dokunduğunda veya Hükûmete dokunduğunda her türlü tedbiri,
kararı alacaksınız ama masum insanlar uzun tutukluluk
süreleriyle yıllarca ve haksız suçlamalarla
yatırıldığı zaman ses çıkarmayacaksınız.
O günlerde ortak olduğunuz -bugün paralel devlet dediğiniz- ve
ülkeyi birlikte yönettiğiniz insanlara bu kürsülerden Yanlış
yapılıyor. denildiğinde şiddetle bize karşı
çıkacaksınız, bugün gündeme oturduğunda, sizi ilgilendiren
-sizi tenzih ediyorum tabii- Hükûmetinizi ilgilendiren, Hükûmetinizdeki
bakanları ilgilendiren olaylar çıktığında da
hâkimleri, savcıları, emniyet müdürlerini görevden
alacaksınız ve yargının bağımsızlığından,
hukukun işlemesinden bahsedeceksiniz.
Ha,
şunu yapsaydınız: O günün bakanlarının
çocuklarını yargıya teslim etseydiniz, Başbakanın
oğlunu yargıya teslim etseydiniz ve daha sonra da bu paralel devletle
hep birlikte savaşsaydık diyorum, yargının bağımsızlığını
hep birlikte tesis etseydik diyorum. Yani bu kadar şey değil, sizin
bahsettiğiniz gibi değil olay.
Tabii
ki millî irade çok önemli, insanlar sandığa
Ama yargı çok
farklı bir şey. Herkes yaptığı yolsuzluğun,
hırsızlığın hesabını vermek zorundadır.
Bunu millî iradeye, sandığa bırakamazsınız. Hüsnü
Mübarek de çaldı, Saddam da çaldı, Kaddafi de çaldı ama hiçbir
zaman sandıkta hesap vermediler, yargıda da hesap vermediler.
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen sorunuzu sorun.
Teşekkür
ederim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet,
23üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (j), (l), (m), ve (r) bentlerinde
değişiklik öngören 23 üncü maddesinin (l) bendinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan Adil
Zozani İdris
Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN-
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Evet, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
23 üncü maddesi (l) bendi yıllık kontenjanlarda Yüksek Askeri
Şura kararıyla değişiklik yapılmasını
öngörmektedir. Söz konusu değişiklik sonucu kontenjanlarla keyfi
oynama ve bu yolla liyakat esaslı bir terfiden çok kontenjan
oynamalarıyla subay kayırma riski ortaya çıkmaktadır. Bu
nedenle ilgili bendin kaldırılmasını arz ve talep ediyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
31inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
32nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
34üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
35inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
36ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
37nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
38inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
39uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
40ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
41inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
42ye bağlı ek madde 31de Hükûmetin bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun
Sayın Bakan.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, 42nci
maddede sadece bir virgül konulması gerekli. Belki, bu, redaksiyon
yetkisiyle yapılabilir. Gerek 42nci maddede gerekse 47nci maddede bir
harf eksik n harfi. 42nci maddede de ek 31inci maddenin
astsubayların istek üzerine, yaş haddi
diye gitmesi lazım.
Arz
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Düzeltme
talebiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
42ye bağlı ek madde 32de bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa ek maddeler
şeklinde üç madde eklenmesini öngören 42 inci madde içerisinde bulunan ek
32 nci maddenin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Pervin
Buldan
Bingöl Hakkâri Iğdır
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
42 inci maddesine eklenen 32 nci ek madde askerî hizmete ilişkin görevleri
sebebiyle haklarında kamu davası açılan personelden beraat
edenlerin dava ile ilgili yaptıkları masrafların ilgili
bakanlıkça ödenmesini öngörüyor. Şu ana kadar asker kişilere
açılan davalarda devletin onlardan yana kararlar aldığı
herkesin malumudur. Bu maddeyle beraat verilen askerlere bir de para
desteği sunulmaktadır. Zaten devletin hukuk mercilerinin suç
işleyen güvenlik personelini beraatla ödüllendirdiği, faili meçhul
cinayet, köy yakma, işkence ve yargısız infaz
davalarının sonuçları itibarıyla bilinen bir gerçektir. Bu
düzenleme bu beraat kararlarına bir de para ödülü getirmektedir. Bu
nedenlerle ilgili bendin kaldırılmasını arz ve talep
ediyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Madde
42ye bağlı ek madde 33ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
43e bağlı geçici madde 36yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
43e bağlı geçici madde 37yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeni
geçici madde ihdasına ait iki adet önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 43. maddesine
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Hasan
Ören Engin
Altay
İstanbul Manisa Sinop
Ali
Demirçalı Mehmet
Hilal Kaplan Mustafa
Moroğlu
Adana Kocaeli İzmir
GEÇİCİ
MADDE 38-a) 12 Mart 1971 tarihinden bu maddenin
yayımlandığı tarihe kadar, kesinleşmiş yargı
kararına dayanmayan idari işlemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilen subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman
erbaşlar veya vefatları halinde hak sahipleri de aynı
neşetli emsallerine (subaylarda general olanlar, astsubaylarda subay
olanlar, uzman erbaş ve uzman jandarmalarda astsubay olanlar hariç) Geçici
32 inci madde ile düzenlenmiş haklardan bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içinde başvurmaları halinde
bütünüyle yararlanırlar. Gerek Geçici 32 inci madde ve gerekse bu geçici
madde ile düzenlenen emeklilik için hak başlangıcı olarak,
yürürlük tarihini izleyen aybaşı esas alınır. Bu
kişilere, emsalleriyle aynı rütbe ve kıdem üzerinden emekli
kimlik kartı verilir.
b)
12 Mart 1971 tarihinden bu kanunun yayımlandığı tarihe
kadar, kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari
işlemlerle harp okulları, fakülteler, yüksek okullar ve astsubay
okullarından ilişiği kesilen askeri öğrenciler (akademik
yetersizlik ve sağlık nedenleriyle ilişiği kesilenler
hariç) veya vefatları halinde hak sahipleri de, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içinde başvurmaları halinde
aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde geçici 32 inci madde ile
düzenlenmiş haklardan yararlanırlar.
Harp
okulları, fakülteler, yüksek okullar ve astsubay okullarından 5434
sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi sigortalıyken
ilişiği kesildikten sonra eşiti bir fakülte veya yüksek okuldan
mezun olanlar ile ilişiğinin kesildiği tarihteki emeklilik için
zorunlu asgari süreyi bu yasanın yürürlük tarihinde doldurmuş
olanlar, askeri okuldan mezun olmuş sayılırlar ve emsallerine
Geçici 32 inci madde ile tanınmış haklardan bütünüyle
yararlanırlar. Bu kişilerin tahsil edilmiş öğrenim giderleri
yasal faiziyle iade edilir.
İlişiğinin
kesildiği tarihteki emeklilik için zorunlu asgari süreyi bu yasanın
yürürlük tarihinde doldurmamış ve ilişiği kesildikten sonra
herhangi bir eşiti okula kayıt yaptırmamış olan harp
okulları ve astsubay okulları öğrencileri, sınıf ve
branşlarına uygun fakülte ve yüksek okullara yatay geçiş
yaparlar. İlişiği kesilmiş fakülte ve yüksek okullar
öğrencileri aynı okullarda öğrenimlerine devam ederler.
Öğrenime devam ve yatay geçiş esasları Milli Savunma
Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu ve Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak bir
yönetmelikle belirlenir. Tamamlanacak eğitim öğretim süresine
karşılık gelen sosyal güvenlik kesenekleri ilgili Kuvvet
Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil
Güvenlik Komutanlığınca karşılanır.
Öğrenimlerini başarıyla tamamlayanlar, 657 Sayılı
Kanunun 48'inci maddesindeki genel şartları taşımaları
kaydıyla emsallerine Geçici Madde 32'de tanınmış haklardan
bütünüyle yararlanırlar. Bu kişilerin varsa öğrenim giderleri
borcu tahsil edilmez; tahsil edilmiş öğrenim giderleri yasal faiziyle
iade edilir.
c)
Bu madde hükümlerinden yararlananların, 3.1.1961 tarihli ve 205
sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 20 inci maddesinde
belirtilen hakları neşetleri üzerinden hesaplanarak Milli Savunma
Bakanlığı bütçesinden tazminat olarak ödenir.
ç)
Bu madde uyarınca yapılacak atamalarda kullanılmak üzere, Geçici
32 inci maddedeki esaslar dahilinde, Genel İdare Hizmetleri
Sınıfında 5 inci dereceli bin adet araştırmacı
kadrosu ihdas edilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLİ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının
verdiği yeni madde ihdasına dair önergeyi görüşmek üzere
Komisyonu buraya davet ediyorum.
Evet,
salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN
Evet, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 43 üncü
maddesine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Koray Aydın Adnan Şefik
Çirkin S. Nevzat
Korkmaz
Trabzon Hatay Isparta
GEÇİCİ
MADDE 38-8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli olmuş veya halen
görevli olan Astsubaylardan ortaokul, lise veya dengi okullardan mezun
olanların bu Kanun hükümlerinin uygulanması bakımından iki
yıllık Astsubay meslek yüksek okulu mezunu kabul edilerek
intibakları yapılır. Bu şekilde yapılacak intibaklarda
geçmişe yönelik maaş ve maaş farkı ödenmez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Mustafa Kalaycı ve arkadaşlarının
madde ihdasıyla ilgili önergesini görüşmek üzere komisyonu buraya
davet ediyorum.
Salt
çoğunluğumuz olmadığından katılamıyoruz.
BAŞKAN
Evet, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü
bölüm, 56ncı maddeye bağlı ek 2 ve ek 3üncü maddeler dâhil 44
ila 64üncü maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Levent Gök,
Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatinde görüştüğümüz bu
tasarının üçüncü bölümü üzerinde söz aldım.
Özellikle,
bu yasadaki 61inci madde, getirilen teklifin en önemli maddesi olarak önümüzde
duruyor. Bir beyin yorgunluğunun olduğu bu saatte kendimizce önemli
gördüğüm hususları sizlerle sakin sakin de tartışmak
istiyorum. Çünkü ortada yargının ve yürütmenin iç içe girdiği,
bence kuvvetler ayrılığı ilkesinin de zedelendiği ve
yürütmenin asker üzerinde vesayetinin arttığı ama belki de bunun
bir pazarlık yoluyla bir metin hâline
döküldüğü bir maddeyi tartışıyoruz.
Şimdi,
önce, madde ne getiriyor, onu size birkaç cümleyle ifade etmek isterim: Burada,
başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere, kuvvet
komutanlarının yargılanmasıyla ilgili bir madde.
Genelkurmay Başkanı, Kara
Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri komutanlarının
yargılanmalarının Başbakanın izin vermesine; Jandarma
Genel Komutanının yargılanmasının da
İçişleri Bakanlığının izin vermesine ilişkin
bir maddeyi konuşuyoruz. Bu madde şöyle işleyecek: Görevleriyle
ilgili bir suç isnadı yapıldığında ya da
öğrenildiğinde Başbakan, Genelkurmay, Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri komutanları hakkında soruşturma izni veriyor ya da
vermiyor, İçişleri Bakanı da Jandarma Genel Komutanı
hakkında. Bu soruşturma izni verilirse ya da verilmezse ilgililer on
gün içerisinde Cumhurbaşkanına başvuruyorlar. On gün içerisinde
başvurulduktan sonra, Cumhurbaşkanının soruşturma izni
verilmesinin yerinde olduğuna ya da yerinde olmadığına dair
olan kararı kesin olarak ortaya çıkıyor bu maddede düzenlenen metinde ve
Cumhurbaşkanı eğer soruşturma izninin verilmesini
kararlaştırırsa, onaylarsa üç kişilik bir soruşturma
komisyonu kuruluyor. Bu üç kişilik soruşturma komisyonu sonunda
raporunu izin verme yetkili merciye yani Başbakana ya da
İçişleri Bakanına sunuyor ve İçişleri Bakanı ya
da Başbakan da kamu davasına açılmasına gerek gören bu
denetim raporu üzerine Yüce Divan sıfatıyla yargılanmak üzere,
dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderiyor.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işleyişi bu
şekilde düzenlenen bu maddede öncelikli olarak yürütmenin çok önemli bir
ölçüde asker üzerindeki denetiminin adeta bir pamuk ipliğine bağlandığı
bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Burada
yapılacak herhangi bir ihbar ya da bir şikâyet, Başbakanın
Genelkurmay Başkanını ya da kuvvet komutanlarını
görevden alma sonucunu dahi doğurabiliyor. Elbette, bunu, Genelkurmay,
kuvvet komutanları içine sindiriyorsa mesele yok. Zaten, kanunun
gerekçesinden de anlıyoruz ki kanun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bazı güncel ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla
çıkartılmış. Yani, Genelkurmay Başkanının,
Hava Kuvvetleri Komutanının ve diğer komutanların güncel
ihtiyaçları bu ise, o onların bileceği bir iştir ama biz
hukukun altını çizmek durumundayız, hukuk bu değildir.
Bakın,
geçtiğimiz birkaç yıl önce Türkiyede bir Anayasa referandumu
yapıldı ve bu Anayasa referandumunda Yüksek Askerî Şûranın
ilişik kesme kararlarına karşı iradi yargı denetimi
getirildi; değil mi Sevgili Bakanım? Bu, o zaman, iktidar
tarafından da Yüksek Askerî Şûranın verdiği bu
kararların mutlaka yargı denetimine tabi tutulması yönündeki görüşlerinin
ve bu görüşlerin kamuoyunca da benimsenmesiyle de referandumdan geçerek
Anayasa hükmü hâline geldi değerli arkadaşlarım. Yani, askerî
kararların alındığı Yüksek Askerî Şûradaki
ilişik kesme kararları yargısal denetime tabi. Peki, Genelkurmay
Başkanı ve kuvvet komutanlarının soruşturulmasına
ilişkin olan hususlarda bu hususu biz Başbakana, İçişleri
Bakanına ve sonunda Cumhurbaşkanının kararıyla
pekiştirirsek, acaba hukuk dünyamızda yargıyla yürütmenin iç içe
girdiği başka bir alan yaratmıyor muyuz ve acaba bu husus
Cumhurbaşkanının yetkisi dâhilinde midir?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanına geldiği
zaman dosya, Cumhurbaşkanı karar verecek Genelkurmay
Başkanı hakkında. Deniz, kara ve hava kuvvetleri komutanı
hakkında soruşturmanın açılmasına dair kararı
onayladı; şimdi, Anayasamızın 104üncü maddesinde
Cumhurbaşkanımızın görevleri
sayılmıştır ve tahdididir. Türkiyede cumhurbaşkanları
görev alanında daha bir sembolik anlam ifade ederler ve
Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin görevleri tek tek
sayılmıştır, yasamaya ilişkin görevleri tek tek
sayılmıştır, yargıya ilişkin görevleri tek tek
sayılmıştır. Cumhurbaşkanına yargıyla ilgili
olarak sadece yüksek mahkemelerde üye belirleme yetkisi verilmiştir.
Cumhurbaşkanının yargısal alana girme ve bu alanda bir
karar ihdas etme yetkisi bulunmamaktadır. Gerçi, Cumhurbaşkanının
görevlerini düzenleyen maddenin son fıkrasında, 104üncü maddenin son
fıkrasında Cumhurbaşkanına ayrıca Anayasada ve
kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine
getirme görevi verilmiştir ama bahsedilen görev yargısal bir görevdir
değerli arkadaşlarım. Cumhurbaşkanının
yargıyla kullandığı yetki, sadece yüksek mahkemelere üye
atamaktan ibarettir. Yani yargısal alana girmeyecektir
Cumhurbaşkanı, bu başka bir iştir. Bunu böyle yorumlamak,
Cumhurbaşkanının, yargısal boyutu olan bir görev ihdas
etmek suretiyle, yetkilerinin ve görevinin
ağırlaştırıldığı ve
artırıldığı Anayasaya aykırı bir düzenleme
olur.
Sayın Bakan, bu
düzenleme Anayasa Mahkemesinden döner, bizim yorumumuz böyledir. Siz, her ne
kadar Kanunlarla verilen görevleri Cumhurbaşkanı yapıyor.
diyebilirsiniz ama yargısal göreve girdiğiniz anda burada durmak
gerekir. Yargısal görevlere Cumhurbaşkanı giremez değerli
arkadaşlarım, böyle bir görevi yoktur.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Diğer görevler
LEVENT GÖK (Devamla)
Onu tartışıyoruz Yılmaz Bey.
Bizim yorumumuz budur. O
diğer görevler kapsamı içerisinde yargısal tasarrufta bulunma
görevi yoktur, sadece yüksek mahkeme başkanlarını, üyelerini ya
da verilen diğer üyeleri seçme yetkisi vardır.
Bu konuda çok dikkatli
olmak gerekir. Bu konuda böyle tartışma yaratacak maddelerle
Cumhurbaşkanını, Genelkurmay Başkanını ya da
Başbakanı birbirlerine karşı itiraz yollarında
neredeyse birbirlerini rakip konumuna götüren bir konuma da düşmememiz
gerekir. Üç makam da hassastır. Cumhurbaşkanlığı da
hassastır, Kuvvet Komutanlığı da hassas bir makamdır,
Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı da hassas
bir makamdır. Bu makamları hassasiyetlerinden ve birbirleriyle olan
iç ilişkilerinden ve görev alanlarından dolayı birbirlerinden ayrı
tutmak gerekir. Bu, ülkedeki kurumların işleyişi
açısından son derece önemlidir. Ancak, ben bu işleyişte
zımni bir ortaklığın olduğunu düşünüyorum, o da
şundan kaynaklanıyor: Başbakan ile Genelkurmay Başkanı
arasındaki ve diğer kuvvet komutanının arasındaki bu
ilişkide
Ülkemizde geçtiğimiz iki yıl önce, 28/12/2011
tarihinde gerçekleştirilen, Uluderede hava harekâtı sonucu öldürülen
34 yurttaşımızla ilgili yargıda sonuç alınamaması
üzerine; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, yine 1994
yılında Şırnakın Koçağıl köyündeki
öldürülen 38 yurttaşımızla ilgili verdiği kararın
önemli olduğunu düşünüyorum. O kararda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Türkiye'yi çok ciddi tazminata mahkûm ettiği gibi, ayrıca
soruşturma açılması yönünde de Türkiye'ye talimat
vermiştir.
Şimdi, böyle bir
talimatla karşılaşıldığı zaman, Genelkurmay
veya Başbakanın bir iş birliği içerisinde Uludere
soruşturmasının unutturulmasına ve kapatılmasına
dönük bir zımni anlaşmanın bu kanun içeriğine monte
edildiğini düşünüyoruz. İşin özü budur. Ama, işin
özünün bu olmasından ötürü, daha fazlası, az önce belirttiğim
gerekçelerin Türk hukuk ve anayasal sistemimizde yer almamasından
dolayı biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak görev esnasında ve
Danıştaya başvurulması koşulunu getiriyoruz. Bu
haklı bir gerekçedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla)
Bunu ister dinlersiniz ister dinlemezsiniz ama biz böyle bir durumda sizlere
bunu sunmak durumundayız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler böylece tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
44üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3056
sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 12
nci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik öngören 44
üncü maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil
Zozani Erol
Dora
Bingöl Hakkâri
Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Terörle
Mücadele Kanunun kaldırılmasının demokrasi ve insan
hakları açısından öneminin sürekli ifade edildiği, partimiz
ve demokratik kamuoyu tarafından kaldırılmasının talep
edildiği ve bizzat Başbakan tarafından
kaldırılacağının beyan edildiği bir süreçte,
Terörle Mücadele Kanununa atıfla yapılan bu
değişikliğin gerçekleştirilmesi tarafımızca uygun
değildir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
45inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (3)
numaralı fıkrasının (a) bendinde değişiklik
öngören 45 inci maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris Baluken Adil
Zozani Erol
Dora
Bingöl Hakkâri
Mardin
Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeri
tesislerin Katma Değer Vergisinden istisna edilmesini öngören bu düzenleme
eşitsizliğe neden olacaktır. Bu gerekçeyle bu önergeyle
eşitsizliğe yol açan bu durumun kaldırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
46ncı
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212
sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve
Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması;
Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 1 inci maddesinde değişiklik öngören
46 ncı maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Iğdır Şırnak Hakkâri
Erol Dora İdris
Baluken
Mardin Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle Silahlı Kuvvetler tarafından üretilen veya
çeşitli yollarla temin edilen veya ihtiyaç fazlası her cins ve
sınıf ikmal maddelerinin tahsisini öngören düzenleme ile kamu
malları ve böylece kamu zarara uğratılacaktır. Bu
gerekçeyle bu önergeyle oluşacak kamu zararının önüne geçilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
47nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212
sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve
Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması;
Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların
Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında
Kanununun 2 nci maddesinde değişiklik öngören 47 nci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Adil Zozani Pervin
Buldan İdris
Baluken
Hakkâri Iğdır Bingöl
Hasip Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Silahlı
Kuvvetler tarafından üretilen veya çeşitli yollarla temin edilen veya
ihtiyaç fazlası her cins ve sınıf ikmal maddelerinin tahsisini
öngören bu düzenlemeyle tahsisler, kamu kurumları, özel kurumlar ve
kuruluşlara yapılabilecektir. Kamu mallının özel kurum ve
kuruluşlara tahsisini düzenleyen bu tasarı kamu malının zarar
uğratılmasına ve bu tahsislerde kayırmalara neden
olacaktır. Bu gerekçelerle bu önergeyle oluşacak kamu
zararının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Hükûmetin
bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun
Sayın Bakan.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, 47nci
maddenin madde 2nin birinci fıkrasındaki kadro dışı
bırakılan mal ve hizmetleri demiş mal ve hizmetlerin
olması lazım, yani bir n harfinin eklenmesi lazım.
BAŞKAN
Evet, düzeltme talebiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
48inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212
sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve
Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması;
Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 3 üncü maddesinde değişiklik öngören
48 inci maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Adil Zozani Pervin
Buldan İdris
Baluken
Hakkâri Iğdır Bingöl
Hasip Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle mevcut düzenlemeden farklı olarak getirilen
"destek" ibaresi gibi kavramlar muğlak kavramlardır. Bu
kavramların neleri ifade ettiği ve kapsadığının
açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Bu gerekçeyle bu önergeyle ilgili
düzenlemenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
49uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212
sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve
Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması;
Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 6 ncı maddesinde değişiklik
öngören 49 uncu maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Iğdır
Şırnak
Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle başka ülkelerin silahlı kuvvetler personeline
verilecek eğitimin gerektirdiği harcamaların ve masrafların
ne şekilde yapılacağını belirleyen 244
sayılı Milletlerarası Antlaşmaların
Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması İle
Bazı Antlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar
Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması
kaldırılmaktadır. Harcamaların ve masrafların
nasıl ve ne şekilde yapılacağının
belirlendiği 244 sayılı kanunun hükümlerinin
dışarıda bırakılması yapılacak
işlemlerde usulsüzlüklere neden olacaktır. Bu gerekçeyle bu önergeyle
ilgili düzenlemenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
50nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212
sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve
Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması;
Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel
Hakkında Kanununun 7 nci maddesinde değişiklik öngören 50 nci
maddesinin kaldırılmasını arz ye talep ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Iğdır
Şırnak
Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle, başka devletlere ve bu devletlerde bulunan kamu
veya özel nitelikte kurum ve kuruluşlara mal veya hizmetin hibe
edilmesinde Bakanlar Kurulu kararıyla kişi ve kuruluşların
yetkili kılınması düzenlenmektedir. Son dönemlerde Hatay ve
Adana illerimizde arama yapılmak istenen tırların Milli
İstihbarat Teşkilatı yetkililerince "devlet
sırrı" gerekçesiyle aranmasına izin verilmemesi kamuoyunda
tartışmalara yol açmıştı. Bu düzenlemede Bakanlar
Kurulu kararıyla yetkilendirilen Milli İstihbarat
Teşkilatının bu faaliyetlerine kanuni dayanak sağlamaya
yöneliktir. Bu gerekçeyle bu önergeyle ilgili maddenin kaldırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutacağım,
Komisyona soracağım. Salt çoğunlukla katılırsa önerge
üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
katılmazsa önergeyi işlemden kaldıracağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Koray
Aydın Şefik
Çirkin S.
Nevzat Korkmaz
Trabzon Hatay Isparta
MADDE
51- 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun
5inci maddesinde yer alan kırkbeş yaşına ibareleri
altmış yaşına şeklinde değiştirilmiş
ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Astsubay
ve uzman jandarmalara ilgili mevzuat uyarınca uygulanan emeklilik sistemine
ilişkin hükümler uzman erbaşlara da uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Mustafa Kalaycı ve arkadaşlarının
verdiği yeni madde ihdasına dair önergeyi görüşmek üzere
Komisyonu davet ediyorum.
Evet,
Komisyonumuz gelmediğine göre salt çoğunluğumuz yoktur,
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Evet, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
51inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
52nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52nci
maddesinde yer alan Ancak, bunlara uygulanacak ek gösterge rakamı 2200ü
geçemez. cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Koray
Aydın Şefik
Çirkin S.
Nevzat Korkmaz
Trabzon Hatay Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uzman
erbaşlara dereceleri itibariyle astsubaylar için belirlenmiş olan ek
göstergelerin 2/3ünün uygulanmasında ek gösterge rakamının
2200üniversite geçemeyeceğine dair sınırlama
kaldırılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
53üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
54üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
55inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yeni
madde ihdasına dair bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askerlik Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 55. maddesinden sonra gelmek üzere 56. maddenin
eklenmesini teklif ederiz.
Engin Altay Mustafa
Moroğlu Hasan
Ören
Sinop İzmir Manisa
Ali Demirçalı Levent
Gök Mehmet
Hilal Kaplan
Adana Ankara Kocaeli
MADDE 56 -
3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 21 inci maddesinin ikinci
paragrafı aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Uzman
jandarmalara dereceleri karşılığı 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa ekli III sayılı
astsubaylar için ek gösterge tablosu uygulanır.
"Çeşitli
Kanun, Kanun Hükmünde Kararname ve Kararnameler ile jandarma
sınıfı astsubaylara verilen komutanlık, makam, temsil,
görev, temininde güçlük çekilen eleman zammı, dalgıç, kurbağa
adam, paraşüt, denizci vb. ilave ödemeler, görevlendirildikleri astsubay
kadroları rütbesi karşılığı miktarında,
astsubay kadrolarında görevli uzman jandarmalara da ödenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Sayın Engin Altay ve arkadaşlarının
verdiği ek madde ihdasına dair önergeyi görüşmek üzere Komisyonu
davet ediyorum.
Salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde 56ya
bağlı ek 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 56ya
bağlı ek 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
57nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun 20 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesinde değişiklik
yapılmasını öngören 57 nci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Iğdır Şırnak
Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Terörle
Mücadele Kanunun kaldırılmasının demokrasi ve insan
hakları açısından öneminin sürekli ifade edildiği, partimiz
ve demokratik kamuoyu tarafından kaldırılmasının talep
edildiği ve bizzat Başbakan tarafından
kaldırılacağının beyan edildiği bir süreçte bu
kanunda değişiklik yapılması doğru değildir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
58inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
59uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
60ıncı
maddeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
61inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 61.maddesinde düzenlenen 353 sayılı
Kanun'un 15/A maddesindeki "Cumhurbaşkanı" ibarelerinin
"Danıştay" olarak değiştirilmesi ile 353
sayılı Kanun'un 15/A maddesinin ilk fıkrasında "görevleriyle
ilgili" ibaresinden sonra "görevleri sırasında"
ibaresinin eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Engin Altay Haydar
Akar Mustafa
Moroğlu
Sinop Kocaeli
İzmir
Levent Gök Kemal
Değirmendereli Muharrem
Işık
Ankara Edirne Erzincan
Veli Ağbaba
Malatya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 353
sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanununa 15/A maddesinin eklenmesini öngören 61 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Adil
Zozani İdris
Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
madde ile Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanıyla ilgili soruşturma açılmasına Başbakan,
Jandarma Genel Komutanı hakkında soruşturma açılmasına
ise İçişleri Bakanı karar verecektir. Ayrıca
soruşturma izni verilse de bu soruşturmayı özel kurullar
yapacaktır. Kurul yaptığı soruşturma raporunu izin
vermeye yetkili mercie sunacak, kamu davası açılıp
açılmamasını da yine yetkili mercii karar verecektir. Bu
düzenleme birçok yönüyle yanlışlıklar içermektedir. Genelkurmay
Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının yargılanmasında,
Başbakanın izni aranan bu düzenleme ile suç işleyen ilgili
görevlilere "dokunulmazlık zırhı" uygulanacaktır.
Ayrıca kurulun raporu sonucunda kovuşturma yapılıp
yapılmamasına Başbakanın ve İçişleri
Bakanının karar vermesi, yürütme organına yargı yetkisi
sağlayacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 61. maddesinde düzenlenen 353 sayılı Kanun'un
15/A maddesindeki "Cumhurbaşkanı" ibarelerinin
"Danıştay" olarak değiştirilmesi ile 353
sayılı Kanun'un 15/A maddesinin ilk fıkrasında
"görevleriyle ilgili" ibaresinden sonra "görevleri
sırasında" ibaresinin eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Mustafa Moroğlu
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Ankara Milletvekilimiz Levent Gök bu maddenin hem
Cumhurbaşkanıyla Başbakan arasındaki ilişkiler
açısından hem de Cumhurbaşkanına Anayasada tanımlanan
görevlerine uymayan bir görev yüklediğiniz açısından
detaylıca gerekli açıklamaları yaptı ve bir
duyarlılığa davet etti. Aslında ben de konuşmama
başlarken bütün milletvekilli arkadaşlarım eğer dinlerlerse
ve beraberce bazı konuları buralarda düzeltebilirsek tarihe
karşı sorumluluklarımızı yerine getirmiş oluruz
diye düşündüm ama 61 maddenin görüşülmesinde yine
anlaşıldı ki gruplar tarafından ne öneriliyorsa, maddelerin
nasıl geçmesi isteniyorsa burada konuşmalar hiç dikkate
alınmadan ve herhangi bir düzeltme konusunda çaba harcamadan 61 maddelik
bir kanunu iki saat gibi bir zamanda geçirerek bir rekor daha kırdık.
Keşke,
özellikle Anayasa açısından sakıncalar içeren 61inci maddenin
değiştirilmesi konusunda, Cumhurbaşkanına büyük
sorumluluklar yükleyen ve Anayasaya aykırı olan maddeye iki
kelimeyi, görevleri sırasında kelimelerini koyabilseydik ve
Cumhurbaşkanı ibaresi yerine de itiraz mercisini Danıştay
yapabilseydik hem Anayasaya uygunluk açısından iyi bir iş
yapmış olurduk hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinin korunması
açısından da iyi bir görev yapmış olurduk diye düşünüyorum
ve bu önergeye ret veren Millî Savunma Bakanımızın temsil ettiği
Hükûmetimizi ve Komisyonumuzu temsil eden AKP iktidarı milletvekili
arkadaşlarımı bir kez daha uyarmayı ve yanlış bir
iş yaptıklarını belirtmeyi bir görev sayıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
62nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
63üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
64üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece
üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır. Tasarının görüşmeleri de
tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararının
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.01
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 02.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
On Birinci Oturumunu açıyorum.
534
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
açık oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağız.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 534 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümünün 2nci defa yapılan oylamasında da toplantı yeter
sayısı bulunamadığından sözlü soru önergeleri ile
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 11 Şubat 2014 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati. 02.07