TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59uncu
Birleşim
11
Şubat 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbekin, Bayburtun kurtuluşunun
96ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, büyükşehirlerde il genel meclisi
ve il özel idarelerinin kapatılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Kahramanmaraşın kurtuluşunun 94üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20
Şubat 2014 tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde
düzenlenecek olan Sağlık ve Tüketicinin Korunması konulu
seminere katılması Genel Kurulun 4/2/2014 tarihli 56ncı
Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/1400)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Suudi Arabistan Şûra
Meclisi Parlamentolar Arası Dostluk Grubu heyetinin ülkemizi ziyaret
etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
3/11/2013 tarihli 55 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1401)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçekin, Tunus Meclis
Başkanı Mustapha Ben Jaafarın davetine icabet etmek üzere
Tunusa resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1402)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Bulgaristan Parlamentosu Dış Politika Komitesinin davetine icabet
etmek üzere Bulgaristana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/1403)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 24 milletvekilinin, iş kazaları
ve meslek hastalıklarının nedenlerinin raştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/854)
2.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar ve 20 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/855)
3.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 21 milletvekilinin, üniversite mezunu işsizlerin
sorunlarının raştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/856)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi
parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
D)
Önergeler
1.-
Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün, (2/130) esas numaralı
Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/145)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun, MHP Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile MHP Grup Başkan
Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde liyakat, ehliyet ve
tarafsızlık ilkeleri gözetilmeden yapılan bürokrat
atamaları ve yer değiştirmelerde meydana gelen usulsüzlük ve
haksızlıkların tespiti, yeni memur atamalarında hukuk ve
hakkaniyet dışında yapılan alımların
belirlenmesi, kamu bürokrasisinde kaosun giderilmesi ve var olan
sorunların çözülmesi amacıyla 11/2/2014 tarih ve 3345 sayıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat
2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları tarafından sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından
yapılan yardımlardaki keyfî uygulamaların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 27/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat 2014 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 532 ve 423 sıra
sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 4 ve
13üncü sıralarına, bastırılarak dağıtılan
546 sıra sayılı Kanun Teklifinin ise kırk sekiz saat
geçmeden yine bu kısmın 5inci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 11, 18 ve 25 Şubat 2014 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek bu birleşimlerde gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 19 ve 26
Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin, İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Sinan
Aydın Aygünün Pasaport Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin bir
açıklaması
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın 534 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kabul edilmesinden sonra yaptığı
konuşması sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.-
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın, İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun 546 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin bir
açıklaması
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, İstanbul Milletvekili Metin Külünkün CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Metin Külünkün, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
yapılan soru-cevap işlemi sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Askerlik Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/877) (S. Sayısı: 534)
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
3.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
4.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu
Bölgesel Hizmet Merkezinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/870)
(Dağıtma tarihi: 21.01.2014)
(S. Sayısı: 532)
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın;
Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili
Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
534) Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, bağlı kurum ve
kuruluşların İstanbul ilindeki binalarında depreme
karşı dayanıklılık ölçümü yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Emrullah İşler'in cevabı (7/35180)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TCDDye ait bazı
taşınmazların satışına,
TEDAŞa ait bir
taşınmazın satışına,
TEDAŞ ve Türkiye
Şeker Fabrikalarına ait bazı taşınmazların
satışına,
TEDAŞa ait bir
taşınmazın satışına,
TEDAŞa ait bazı
taşınmazların satışına,
TEDAŞa ve TTAya ait
bazı taşınmazların satışına,
TTAya ait bir
taşınmazın satışına,
Sümer Holdinge ait bir
tesisin satışına,
Hazineye ait bir
taşınmazın satışına,
TEKELe ait bir taşınmazın
satışına,
Hazineye ait bir
taşınmazın satışına,
TEDAŞa ait bir
taşınmazın satışına,
TEDAŞa ait bazı
taşınmazların satışına,
Hazine ve TTAya ait
bazı taşınmazların satışına,
İlişkin
Başbakandan soruları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/36519), (7/36520), (7/36521), (7/36522), (7/36523), (7/36524),
(7/36525), (7/36526), (7/36527), (7/36528), (7/36529), (7/36530), (7/36531),
(7/36532)
3.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, veri hazırlama kontrol işletmenliği
kadrolarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/36964)
4.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, İstanbulda Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden
alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/37056)
5.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde
yapımı bitirilemeyen bir atık su arıtma tesisine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/37058)
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, ekonomistlerin özel hizmet tazminatı sorununa ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/37250)
7.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 11 Aralık 2013 tarihinde açılışı
yapılan 113 tesise ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/37283)
8.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Sakarya Fidanlık Borsası için satın alınan
mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/37288)
9.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtanenin, Samsun DSİ 7. Bölge Müdürlüğünde iki
çalışanın arasında geçtiği iddia edilen bir olaya
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/37328)
10.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Uludağ İhracatçı Birliklerine ait bir
aracın bir milletvekilinin eşine tahsis edildiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı
(7/37480)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, görevden alınan veya
emekliliği istenen Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/37677)
12.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlunun, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel
Müdürlüğünün Trabzonda gerçekleştireceği projelere ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/37695)
13.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Meteoroloji Genel
Müdürlüğünün Trabzonda gerçekleştireceği projelere ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/37696)
11 Şubat 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
İyi
çalışmalar, iyi haftalar dileklerimle görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Bayburtun kurtuluşunun 96ncı yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbeke aittir.
Buyurun Sayın
Özbek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbekin, Bayburtun kurtuluşunun
96ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bayburtumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 96ncı
yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz millet olarak esaret nedir bilmeyiz. Esaretin hiçbir şeklini
dün kabullenmedik, bugün ve yarın da kabullenmeyeceğiz. Birinci Dünya
Savaşında Rus askerlerine karşı Mart 1916da Kop
Dağında büyük bir savunma örneği gösterilmiştir. Bu
savunma Mareşal Fevzi Çakmak Paşanın ifadesiyle ikinci Plevne
savunması yani Kop savunması olarak tarihe geçmiştir. 16 Temmuz
1916da Ruslar ve Ermeniler Bayburtu işgal etmişlerdir. Rus
işgali 1918li yıllara kadar devam etmiştir. Ermenilerin Rus
iş birliğiyle de bu işgal zulüm ve işkenceye
dönüşmüştür. Halkımızın büyük bölümü şehri terk
ederek Sivas, Yozgat, Amasya, Tokat ve Çorum civarına göç etmek zorunda
kalmıştır. Geride kalanlara akla gelmeyecek işkenceler
yapılmış, Taş Mağazalarda yüzlerce kişi
yakılarak şehit edilmiştir. Bir taraftan Ruslarla, Ermenilerle
savaş, diğer tarafta halkın büyük bölümünün evini
barkını terk etmesi çok büyük bir çaresizliği,
açlığı, yokluğu, dramı, ölümleri ve felaketleri de
beraberinde getirmiştir. Nihayetinde halkımızın kahramanca
mücadelesi neticesinde 21 Şubat 1918 günü işgalden kurtulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, tarihimizin önemli sayfalarını bilmek, yaşatmak
ve gelecek nesillerimize aktarmak bizlerin en önemli görevidir. Kurtuluş
mücadelemizin kazanılmasında önemli yere sahip ve hâlâ o günün
izlerini kaybetmemiş olan Kop savunmasının gelecek nesillere
aktarılması için her yıl 19 Şubatta Kop Şehitleri
Abidesine yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Şehitlerimize olan vefa
borcumuzu ödemek adına yapılan bu yürüyüşe tüm
vatandaşlarımızı davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Bayburt, kahramanlıklarla
dolu şanlı bir tarihe sahip olduğu gibi kültürel zenginlikleri
olan bir şehirdir. Önemli tarihî ve turistik mekânlara sahiptir. Bayburt
Kalesi, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Çımağıl Mağarası,
eşsiz güzellikteki doğası ve yaylalarıyla birlikte Bayburt
önümüzdeki birkaç yıl içerisinde önemli turizm merkezi hâline gelecektir.
Değerli milletvekilleri,
yıllardır kendi kaderine terk edilmiş olan Bayburt, on bir
yıllık AK PARTİ iktidarıyla birlikte kalkınmada önemli
adımlar atmıştır. Yılların biriktirdiği
sorunların üstesinden gelmek ve bu sorunları kısa sürede çözmek
kolay olmamıştır. 2015 yılı itibarıyla tüm il
genelinde tarımdan hayvancılığa, ulaşımdan
sağlığa kadar hemen her konuda tüm altyapı sorunu
çözülmüş bir şehir olacaktır. Altyapı sorunu olmayan,
temelleri sağlam bir şehirdeki kalkınma gözle görülür bir
şekilde her geçen gün kendini hissettirecektir. Bayburt yakın bir
zamanda kültür, turizm ve bilimsel anlamda adından çok söz ettirecek bir
noktaya gelecektir. Bayburt Üniversitesine yaptığımız yatırımlarla
Bayburt uluslararası kongrelere ev sahipliği yapacak noktaya
gelmiştir.
Diğer taraftan, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi Bilim, Kültür ve Eğitim Komitesinin 2014 Avrupa
Konseyi Müze Ödülüne Bayburttaki Baksı Müzesi layık
görülmüştür. Bu ödül bizi gururlandırdığı kadar ulusal
ve uluslararası alanda şehrimizin tanıtımına önemli
katkı sağlamıştır. Kurucusu Değerli Hocamız
Profesör Doktor Hüsamettin Koçana buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Bayburt taş ustaları dünyaca ünlüdür. Genellikle
tarihî yapıların restorasyonunu ülkemizde olduğu gibi
dünyanın çeşitli yerlerinde de Bayburtlu taş ustaları
yapmaktadır. Dünyaca ünlü Mostar Köprüsünün restorasyonu da yine
Bayburtlu taş ustaları tarafından
yapılmıştır. Türkiyedeki tarihî eserlerde, camilerde,
minarelerde genelde Bayburt taşı kullanılır. Bu vesileyle,
Bayburt taşı inşallah ileride daha iyi bir seviyeye gelecektir.
Bu vesileyle
arkadaşlar, kurtuluş günümüzde mücadele eden tüm şehitlerimize
tekrar Allahtan rahmet diliyor; sizleri tekrar saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özbek.
Gündem
dışı ikinci söz, kapatılan il genel meclislerinin
üyelikleri hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili İlhan Demiröze
aittir.
Buyurunuz
Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, yalnız, sessizliğimizi korursak
konuşmacıyı daha iyi dinleyebileceğiz.
Buyurun Sayın
Demiröz.
2.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, büyükşehirlerde il genel meclisi
ve il özel idarelerinin kapatılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, kırk sekiz gün sonra, 30
Mart 2014 tarihi itibarıyla, il genel meclisi ve il özel idarelerinin
kapatılması nedeniyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Televizyonları karşısında bizi izleyen
vatandaşlarımızı, il genel meclisi üyelerimizi, il özel idaresi
çalışanlarımızı ve sizleri saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
"Efsane Meclis
Üyeleri" diye Bursa'dan, gazetesinden sesleniyor köşe yazarı ve
şöyle diyor: Eskiden il genel meclisine girebilmek çok önemli bir
şans sayılırdı çünkü âdeta milletvekilliği için bir
staj yeriydi il genel meclisleri. Beş yıl boyunca kendisini yaz
kış demeden, kırda, bayırda ahaliye iyi anlatan
politikacılar Türkiye Büyük Millet Meclisinin dik merdivenlerine ilk
adımlarını atmış kabul edilirdi. ifadesiyle devam
ediyor.
Sayın
milletvekilleri, 30 ilde, değişik bir ifadeyle, 30 büyükşehirde
2.025 il genel meclisi üyesi arkadaşım görevlerini tamamlayarak il
genel meclislerine ve il özel idarelerine nokta koyuyorlar. Tarih onlardan her
zaman bahsedecek. Doğruları söylemekten kaçınmayan, bölgeleri,
ilçeleri, köyleri için çırpınan, onların menfaatlerini koruyan,
bölgelerini kirleten taş ocaklarına, çimento fabrikalarına
karşı duran, su kaynaklarına, içme sularına,
ormanlarına, tarım arazilerine sahip çıkan bu değerli
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başbakanın "başarısız" diye
nitelendirdiği il genel meclisi ve il özel idare
çalışanlarının ülkemizin her noktasında, emeklerini,
çalışmalarını
Kırsal kesime hizmet etmekten, köylüye,
çiftçiye sahip çıkmaktan mutlu olan ve onların sorunlarını
çözebilmek için çabalayan, il genel meclisi üyelerini, il özel idare
çalışanlarını yurttaşlarımız
unutmayacaktır.
Bursa'da beraber
çalışmaktan onur duyduğum ve şu anda bizleri izleyici
bölümünden izleyen Bursa İl Genel Meclisi üyesi
arkadaşlarımı Mustafakemalpaşa Çördük, İnatlar için,
Karacabey Şahinköy ve KOTİYAK için, Kestel'de BESOB için, Nilüfer
İnegazideki dik duruşları için bir kez daha kutluyorum, onlarla
beraber uzun yıllar çalışmanın mutluluğu içerisinde
selam ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, sosyal haklarıyla ilgili teklif vermemize, önerimize
rağmen herhangi bir şey yapamadığımız tüm özel
idare çalışanlarını ve 2.025 il genel meclis üyesini parti
farkı gözetmeksizin kutluyorum. Bu konuşmamı yaparken mart
ayındaki toplantılarıyla 30 ilde 2.025 il genel meclisi üyesi
arkadaşımızın nokta koyacağını bir kez daha
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Gönüllerde her
zaman hoş bir seda, saygı ve sevgi ile anılacaktır il genel
meclisi üyeleri ve il özel idare çalışanları.
Bu duygu ve
düşünce içerisinde, sevgili il genel meclisi üyelerine, il özel idare
çalışanlarına bir kez daha şükranlarımızı,
teşekkürlerimizi ve sevgilerimizi sunuyor ve buradan Güle güle sevgili il
genel meclisi üyeleri diyor, hepinizi en derin saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz, 12 Şubat Kahramanmaraşın
Kurtuluş Haftası münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Dedeoğlu.(MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Kahramanmaraşın kurtuluşunun 94üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kahramanmaraşımızın düşman
işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl dönümü kutlama etkinlikleri
kapsamında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
O yıllarda
Kahramanmaraşı ilk önce İngilizler işgal etmiş, daha
sonra Kahramanmaraşı ele geçiremeyeceklerini
anladıklarından itibaren Fransızlara devretmişler ve
nihayetinde Fransızlar Kahramanmaraşı işgal altına
almışlar. Kahramanmaraş halkının en önemli sözlerinden
bir tanesi Maraş bize mezar olmadan düşmana gülizar olmaz.
düşüncesiyle, Fransızlardan nasıl kurtuluruz? Nasıl
Kahramanmaraşımızı yine eski hâline getiririz? çerçevesi
dâhilinde çalışmalarına başlamışlar.
Kurtuluş Savaşının iki önemli
noktası; bir tanesi Sütçü İmam olayı
Hamamdan çıkan
Kahramanmaraşlı kadınlarımızın Fransız
askerleri tarafından peçeleri açılmak istenmiş, buna
Kahramanmaraşta yaşayan, Uzunoluk
Hamamının karşısında bulunan Sütçü İmam müsaade
etmemiş ve nihayetinde orada bulunan askerlere -öldürmek suretiyle-
Kahramanmaraşın ve Türkün namusuna el
uzattırmamıştır.
İkinci en önemli unsurlardan bir
tanesi de, yine, kılınan bir cuma namazında Rıdvan Hoca
Kalede Fransız Bayrağı olduğu müddetçe cuma namazı
kılmak caiz değildir. diyerek halkın cuma namazı
kılmadan Fransız Bayrağını indirip Türk
Bayrağını asmalarıyla
Bu da en önemli ikinci
noktasıdır.
Bu olaylar, tabii ki, Türk milletinin,
Kahramanmaraş halkının millî şuuruyla
gerçekleşmiş. Fransızların halka yapılan zulümleriyle
yirmi iki gün yirmi iki gece Kahramanmaraş mücadele etmiş ve
nihayetinde de Fransızlar Kahramanmaraşı terk etmek durumunda
kalmışlar.
Bizler Kahramanmaraşın kurtuluş
mücadelesi veren torunlarıyız. 12 Şubat kurtuluş günümüz,
Kahramanmaraşın düğünüdür, bayramıdır, gururudur,
onurudur. Buradan tüm Kahramanmaraşlıların 12 Şubat
kurtuluş bayramını kutluyorum.
Kurtuluş Savaşından
sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 5 Nisan 1925te
kırmızı şeritli İstiklal Madalyasıyla
Kahramanmaraş halkı ödüllendirilmiştir. Yine, Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından 7 Şubat 1973te de kahramanlık unvanıyla,
yine isminin başına kahramanlık unvanı gelmek kaydıyla
Kahramanmaraş taltif edilmiştir.
Kahramanmaraşın bu
kurtuluş savaşından sonra mücadelesi bitmiyor. Kendini
kurtardıktan sonra çevredeki komşu illerimize yardıma gidiliyor,
burada da birçok Kahramanmaraşlı şehit oluyor.
Yine Kahramanmaraşın
mücadelesi bitmiyor. Özellikle son on yıldan beri de Kahramanmaraş,
devlet yatırımı almadığı için,
istenilen ölçüde devlet yatırımı almadığı için
yine mücadelesini veriyor. Bunların en başında yol,
sağlık, eğitim konuları geliyor. Kahramanmaraş yol
konusunda -üç girişten hiçbiri daha şu ana kadar
yapılmamış- sağlık konusunda, eğitim konusunda da
en son sıralarda. Mücadelesi hâlâ devam ediyor Kahramanmaraşın.
Kurtuluş
Savaşında birçok şehidimiz olmuş, gazilerimiz olmuş,
kahramanlarımız olmuş. Buradan hepsine Allah rahmet etsin diyorum,
nur içinde yatsınlar diyorum ve yine, son cümle olarak diyorum ki, Allah
bizlere bir daha Kurtuluş Savaşı yaşatmasın.
Kurtuluş Savaşının mücadelesini verirken kendi
topraklarımızdan bir tane çakıl taşını
vermeyiz demişiz ve bunu da
yapmışız. Şimdi aynısını tekrar ediyorum.
Yine bir tek çakıl taşını vermeyiz, verdirtmeyiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup bilginize sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20
Şubat 2014 tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde
düzenlenecek olan Sağlık ve Tüketicinin Korunması konulu
seminere katılması Genel Kurulun 4/2/2014 tarihli 56ncı
Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/1400)
10 Şubat 2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20
Şubat 2014 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de
düzenlenecek olan "Sağlık ve Tüketicinin Korunması"
konulu seminere Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin
katılması Genel Kurulun 04/02/2014 tarihli ve 56'ncı
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyadı Seçim
Çevresi
Kemal
Değirmendereli Edirne
Ahmet Erdal
Feralan Nevşehir
Cemalettin
Şimşek Samsun
İsmail
Güneş Uşak
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Suudi Arabistan Şûra
Meclisi Parlamentolar Arası Dostluk Grubu heyetinin ülkemizi ziyaret
etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
3/11/2013 tarihli 55 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1401)
10 Şubat 2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 03 Ekim 2013 tarihli ve
55 sayılı Kararı ile Suudi Arabistan Şûra Meclisi
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Söz konusu resmî
ziyaretin, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 7nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 24 milletvekilinin, iş kazaları
ve meslek hastalıklarının nedenlerinin raştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/854)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son zamanlarda giderek artan iş kazaları ve
işçi ölümlerinin nedenlerinin tespit edilmesi ve işçi ölümlerine
varan iş kazalarının ve meslek hastalıklarının
önlenmesi için alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi için
Anayasanın 98inci ve TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 9/5/2012
1) Abdullah Levent Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
24) Aysel Tuğluk (Van)
25) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
İşçi sağlığı ve iş
güvenliği sorunu, işçiler ve tüm çalışanların en temel
ve en önemli gündemi durumundadır. Sorun, sadece kazalar
yaşandığında, Yine ihmal, yine can kaybı."
haberleriyle sıradanlaştırılmakta ve istatistiksel
değerlendirmeler temelinde ele alınıp sonra unutulmaktadır.
Ölümlü iş kazaları öylesine artmaktadır ki "işçi
sağlığı ve iş güvenliği" denince ölümler
akla gelmektedir. Oysa, işçi ve emekçilerin istihdam biçimi, ücreti,
çalışma ortamı ve günlük çalışma süresi,
sendikalı ya da güvenceli olup olmamaları, emekçilerin ve doğal
olarak ailelerinin sağlıklarını doğrudan
etkilemektedir.
Nisan 2012 ayında 87 işçi
yaşamını kaybederken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının açıkladığı verilere göre, 2002-2011
yılları arasında iş kazalarında ölen işçi
sayısı toplam 11.273'dür. Aynı dönemde 775.803 iş
kazası meydana gelirken, bu kazalarda yaralanan ve sürekli iş göremez
duruma gelen işçi sayısı ise 16.227 'e
ulaşmıştır.
Bu rakamlara göre, her gün iki-üç ölümlü kaza oluyor
demektir. Buna, malullük, kısmi yaralanma, zehirlenme ve meslek
hastalıkları da eklendiğinde, işçi
sağlığı ve iş güvenliği önlemleri ile meslek
hastalıkları riskine karşı korunma önlemlerinin daha çok
kâr anlayışına ve özel sektöre terkedilemeyecek kadar ciddi ve
kamusal denetimi zorunlu kılmaktadır.
İş kazalarının ve işçi
ölümlerinin yaşandığı, arttığı bölgeler ve
zamanın, ekonomik büyümenin arttığı yer ve döneme denk
gelmesi rastlantı değil, iki olgunun ilişkisiyle açıklanabilir.
İktisadi faaliyetler arttıkça cana kasteden iş ortamları,
ölen işçi sayısı da artmaktadır. Daha fazla kâr için sosyal
güvenceden yoksun, sağlıksız, güvenli olmayan ortamlarda on
iki-on üç saate varan uzun çalışma süreleri ve daha düşük
ücretle işçi maliyetlerini düşürmek için insanca yaşam
koşulları göz ardı edilmektedir.
Türkiye'nin
büyüyen sektörleri olan, sırasıyla inşaat, maden, enerji ve
hizmet sektörü en fazla can kaybının da yaşandığı
sektörlerdir. Yaralanmalar da yaygın olarak inşaat, tekstil, hizmet,
gıda, metal, maden, gemi inşa ve enerji sektörlerinde görülmektedir.
Bu sektörler, yeni teşvik paketi kapsamına alınan sektörlerdir.
Hükûmetin teşvik verdiği bölge ve sektörlerde üretimin artması
beklenen bir durumdur. Ancak bu sürecin daha fazla iş kazalarına yol
açmaması için var olan tüzük ve yönetmeliklerin eksiksiz uygulanması
gerekmektedir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu
Başkanlığında 16/11/2011 tarihi itibarıyla işçi
sağlığı ve güvenliği yönünden teftişe yetkili 227
iş müfettişi ve 236 iş müfettişi yardımcısı
olmak üzere toplam 463 müfettiş görev yapmaktadır. Oysa Türkiye'de
1,5 milyonun üzerinde iş yeri bulunmaktadır. Bunun yüzde 92'si 50'nin
altında işçi çalıştıran küçük ve orta ölçekli
işletme, yüzde 8'i ise 50'nin üzerinde işçi
çalıştırmaktadır.
Diğer yandan,
son dokuz yılda 5.314 işçi meslek hastalığına
yakalanmış, bunlardan 2.093'ü malulen emekli olmuştur.
Türkiye'de sadece üç meslek hastalığı hastanesi
bulunmaktadır.
Sorun tek
başına mevzuat eksikliği değil, mevcut düzenlemelerin dahi
yerine getirilmemesidir. Devlet kamusal denetleme görevini yapmaz, bunun için
yeterli denetim elemanı ve müfettiş istihdam etmezken,
işletmeler ise üretim maliyetini düşürmek için ilk önce işçi
sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini almaktan
imtina etmektedir.
Hükûmet, işçi
ölümlerini "Kader.", "Ölüm bu işin
doğasında." şeklinde değerlendirse de, bilim çevreleri
ve meslek örgütlerinin raporlarına göre tüm iş kazaları ve
meslek hastalıkları önlenebilir durumdadır. Son dönemde artan
işçi ölümlerine varan iş kazalarının ve meslek
hastalıklarının nedenlerinin tespit edilmesi, gereken
tedbirlerin alınması, Meclis denetim çalışmaları
bakımından büyük önem taşımaktadır.
2.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar ve 20 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunların raştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/855)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin
ekonomik, sosyal ve kültürel yapısının temel unsurlarından
olan esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı
ekonomik ve sosyal sorunların saptanması ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve talep ederiz.
1) Haydar Akar (Kocaeli)
2) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
3) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
4) Namık
Havutça (Balıkesir)
5) Ramis Topal (Amasya)
6) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
7) Osman Kaptan (Antalya)
8) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
9) İlhan
Demiröz (Bursa)
10) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
11) Emre Köprülü (Tekirdağ)
12) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
13) Hasan Ören (Manisa)
14) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
15) Ümit
Özgümüş (Adana)
16) İhsan
Özkes (İstanbul)
17) Erdal Aksünger (İzmir)
18) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
19) Bülent Tezcan (Aydın)
20) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
21) Ali
Serindağ (Gaziantep)
Gerekçe:
Esnaf ve sanatkâr
kesimi, küreselleşmenin olumsuz etkilerini son birkaç yıldır
yoğun şekilde yaşamaktadır. Üretimi yeterince desteklemeyen
mali ve finansal politikalar, vergi oranlarının, BAĞ-KUR ve SSK
primlerinin yüksekliği, hem kendisi hem de yanında
çalışanların primlerini ödemek zorunda olması,
ağır çalışma ve emekli olma şartlarına
rağmen emekli maaşlarının düşük olması ve bu
kesime yönelik teşvik ve destek politikalarının yetersiz
olması esnaf ve sanatkârlarımızın sürekli olarak kan
kaybetmesine, esnaf ve sanatkâr teşkilatının örgüt
yapısının zayıflamasına yol açmaktadır.
Bunların üstüne, esnafın karşı karşıya
olduğu haksız rekabet, piyasalardaki nakit sıkıntısı
ve esnafın müşterisi olan işçi, memur, çiftçi ve emeklinin
alım gücünün düşüklüğü eklenince esnaf ve sanatkârlar için çok
acil olarak tedbirler alınması gerekliliği ortaya
çıkmaktadır.
Esnaf ve
sanatkârlarımız, ülkenin orta direği olma vasfını
hızla kaybetmekte, alt gelir dilimine kaymakta, bu büyük camia hızla
yoksullaşmakta, kazancı evini geçindirmeye yetmemektedir. Bu süreç,
esnaf ve sanatkâr kesiminin sayısal büyüklüğü dikkate
alındığında ülkemiz için hem ekonomik hem de toplumsal
açıdan büyük bir tehlikedir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı verilerine göre 1 milyon 935 bin esnaf
bulunmaktadır. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonunun
verilerine göre, 2005-2010 yılları arasında 912 bin esnaf kepenk
kapatmıştır. 2011 yılında ise iş yeri kapanan
esnaf sayısı 117 bindir.
Küçük ve orta
ölçekli işletmelerin varlığı,
yaygınlığı ve ekonomi içindeki payları, ekonominin
sağlıklı işleyişi ile doğru
orantılıdır. Bu işletmeler gelişmiş ya da az
gelişmiş olsun, tüm ekonomiler için büyük önem
taşımaktadır. Avrupa Birliğinde ekonomik büyümenin ve
istihdam artışının sağlanmasında en önemli
unsurlardan birinin küçük ve orta ölçekli işletmeler olduğu kabul
edilmiş ve bu işletmeleri destekleyecek çeşitli mekanizmalar
uygulamaya konulmuştur. Haziran 2000'de, Avrupa Komisyonu, küçük
işletmeleri teşvik etmek ve çeşitli alanlarda desteklemek
amacıyla Avrupa Birliği Küçük İşletmeler Sözleşmesi'ni
onaylamıştır. Sözleşme, Avrupa ekonomisinin
gelişmesinde kritik rol oynayan bu işletmelerin önemini
vurgulamayı ve bu işletmelerin gelişmesi ve başarısına
yönelik gerekli faktörlerin dikkate alınmasını
sağlamayı amaçlamaktadır.
Ülkemiz ekonomik
ve toplumsal yapısında esnaf ve sanatkârlar ve küçük işletmeler,
göz ardı edilemeyecek ölçüde önem taşımaktadır. Bu önem,
esnaf ve sanatkâr işletmelerinin;
Daha az
yatırımla üretim yapabilmeleri ve ürün çeşitliliği
sağlamaları,
Emek yoğun
çalışarak ve ülke çapında istihdam yaratarak işsizliği
azaltmaya katkıda bulunmaları, istihdamı daha düşük
maliyetle sağlamaları,
Talep değişikliklerine daha kısa
sürede uyum sağlama becerisine sahip olmaları,
Bölgeler
arası gelişmişlik farklılıklarını azaltmaya
katkıda bulunmaları,
Yan sanayi olarak
büyük ölçekli firma ve yatırımları desteklemeleri ve
tamamlamaları,
Nitelikli iş
gücünün yetiştirilmesine katkıda bulunmaları, gelirin dengeli
dağılımına katkı sağlamaları ve orta
sınıf olarak toplumsal hayatta denge faktörü olmaları,
Toplumsal ve sosyal hayatta denge unsuru ve
istikrara katkıları ile demokrasinin vazgeçilmez unsuru
olmaları,
gibi
özelliklerinden kaynaklanmaktadır.
Ekonominin
canlanması ancak yeni işletmelerin açılmasıyla
sağlanabilir. Esnaf istihdam yaratır, işsizliğe çare olur.
Nitekim, Avrupa Birliğinde işsizliğin önlenmesinde en önemli
aracın küçük işletmelerin ve girişimciliğin desteklenmesi
olduğu kabul edilmektedir. Bu işletmeler emek yoğun
çalıştığı için büyük işletmelere göre daha fazla
istihdam yaratma kapasitesine sahiptir. Her yıl iş hayatına 1
milyondan fazla kişi katılmaktadır. İş yeri
açtıkları sokağı canlandıran esnaf, o bölgeye hareket
katar ve hayat verir. Sosyalleşmeye ve ekonomiye de katkı
sağlayan esnaf, parası olmayan memurun, işçinin, çiftçinin,
öğrencinin ve dar gelirlinin âdeta kara gün dostudur. Esnaf, yeri gelir bu
camiaya borç para verir, yeri gelir veresiye mal verir. Sonuç olarak, esnaf ve
sanatkârlar hem ekonomik hem de toplumsal olarak ülkemiz için vazgeçilmezdir.
Anayasamızın da 173'üncü maddesinde belirtilen Devlet, esnaf ve
sanatkârı koruyucu tedbirleri alır. hükmünün hayata geçirilmesi,
bunun için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Bu nedenlerle
esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı ekonomik
ve sosyal sorunların saptanması ve alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi uyarınca Meclis
araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
3.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 21 milletvekilinin, üniversite mezunu işsizlerin
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/856)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İşsizlik
ülkemizin en ciddi ve acil sorunlarından biridir. Her meslek grubundan
gençlerimiz arasındaki işsizlik oranı yüzde 20
civarındadır. Genç nüfusun işsizlik oranı
açısından dünya genelindeki en yüksek ortalamaya sahip olan ülkemiz,
dünyanın en yoksul ülkelerini bile geride bırakmıştır.
Gençlerin işsiz olması ülkemiz açısından büyük bir
kayıptır. Diplomalı işsiz" olarak bilinen, ön lisans
ve lisans mezunlarının genç işsizler arasındaki oranı
da oldukça büyüktür. Eğitimli genç insanların üretimden,
çalışmadan uzak kalması, her açıdan büyük sorunları
beraberinde getirecektir. Ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir konuda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin duyarsız ve ilgisiz kalmaması
gerekir.
2011
yılı itibarıyla sayısı 172'yi bulan üniversitelerde,
istihdam ve ihtiyaç muhasebesi yapılmadan kurulan üniversite ve
açılan bölümler, işsizliğin artmasındaki en önemli
etkenlerden biridir. 81 ilde en az bir tane devlet üniversitesi
bulunmaktadır. Devlet üniversiteleriyle birlikte büyük şehirlerde
bulunan vakıf üniversiteleri, binlerce bölümden, on binlerce mezun
vermektedir ancak bu mezunların pek çoğu iş bulamamaktadır.
İhtiyaca göre eğitim verilmemesi ve ihtiyaç duyulandan çok daha fazla
eleman yetiştirildiği için sorun çözülmez bir hâl almaya
başlamıştır.
İktisadi ve
idari bilimler fakültelerinden mezun olan (işletme, iktisat, maliye, kamu
yönetimi, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri,
uluslararası ilişkiler) yaklaşık 300 bin kişi Kamu
Personel Seçme Sınavına girmiştir. Ne var ki iki yılda
İİBF mezunlarına açılan devlet memurluğu kadrosu
sadece 17 binle sınırlı kalmıştır. Başvuru
yapan mezunların bir kısmının özel sektörde veya
farklı memuriyetlerde görev aldığı varsayılsa bile,
İİBF mezunları açısından işsizlik sorununun
vardığı nokta kolay anlaşılabilir.
Eğitim
fakültesi mezunlarının işsiz sayısı da oldukça
fazladır. 2011 yılı Kamu Personel Seçme Sınavına
giren öğretmen sayısı 300 bin civarındadır.
Eğitim fakültelerinden mezun olanların özel sektörde iş bulma
olanağı daha düşük olduğundan, pek çoğu ücretli
öğretmenlik gibi geçici işlerde çalışarak hayatını
idame ettirmeye çalışmaktadır. Ataması yapılmayan
öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılar
kamuoyu tarafından malumdur. Hatta 30'a yakın öğretmenin
ataması yapılmadığı için intihar ettiği
bilinmektedir. Öğretmenlerin sorunlarıyla birlikte,
gelişmiş bir toplumun kaliteli bir eğitimle mümkün
olacağının, bunun da ancak iyi eğitilmiş
öğretmenlerle olabileceğinin altını çizmek gerekir.
Fen edebiyat
fakültelerinden mezun olanların iş olanakları özel sektörde
oldukça sınırlı olduğu gibi devlet kurumlarında da oldukça
az sayıda istihdam olanaklarına sahiptirler. Bilim insanı
yetiştirme hedefiyle kurulmuş bu fakülteler on binlerce mezun
vermektedir ve ülkemizde akademik alanda istihdam edilmeleri mümkün
değildir. 87 gibi yüksek KPSS puanlarıyla dahi atanamayan işsiz
FEF mezunlarının sayısı her geçen yıl
artmaktadır.
Teknik eğitim
fakültelerinden mezun olanlar da benzer sorunları yıllardır
yaşamaktadır. Okullarda binlerce öğretmen açığı
varken, öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin hayatını
olumsuz yönde etkilemektedir.
Üniversite mezunu
işsizlerin sorunlarının ve sorunların çözümü için
alınacak tedbirlerin belirlenmesi için Anayasanın 98, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırılması açılmasını arz ve teklif
ederiz. 9/4/2012
1) Veli
Ağbaba (Malatya)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
4) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
5) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
6) Gürkut Acar (Antalya)
7) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
8) Hülya Güven (İzmir)
9) Mahmut Tanal (İstanbul)
10) İhsan Özkes (İstanbul)
11) Muharrem
Işık (Erzincan)
12) Namık
Havutça (Balıkesir)
13) Hasan Akgöl (Hatay)
14) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
15) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
16) Osman
Aydın (Aydın)
17) Arif Bulut (Antalya)
18) Erdal Aksünger (İzmir)
19) Özgür Özel (Manisa)
20) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
21) Süleyman
Çelebi (İstanbul)
22) Aylin Nazlıaka (Ankara)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik
düşmektedir. Bu Komisyona aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin, 17 Şubat 2014 Pazartesi günü saat 18.00e
kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının iki adet tezkeresi daha
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
A)
Tezkereler (Devam)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçekin, Tunus Meclis
Başkanı Mustapha Ben Jaafarın davetine icabet etmek üzere
Tunusa resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1402)
6 Şubat 2104
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Cemil Çiçek'in Tunus Meclis Başkanı
Sayın Mustapha Ben Jaafar'ın davetine icabet etmek üzere Tunus'a
resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanı
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Oylara sunmadan önce karar
yeter sayısı talebi vardır.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlık
tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yine yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Gene yok efendim.
BAŞKAN - Ne yapalım?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yok efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, neyi ne yapacaksınız? Yani
çarpım tablosunu 9a kadar
BAŞKAN - Müsaade ederseniz, kâtip üyelerin fikrini
alayım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, gözle görülen bir şey var.
BAŞKAN - Demokrasiye göre idare ediyoruz ya yönetimi.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ama çelişkili bir durum yok ki.
BAŞKAN -
Karar yeter sayısı -kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğundan- yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın
tezkeresinin yapılan ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
tezkereyi üçüncü kez oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Karar yeter
sayısı vardır.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Bulgaristan Parlamentosu Dış Politika Komitesinin davetine icabet
etmek üzere Bulgaristana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/1403)
6/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir
heyetin, Bulgaristan Parlamentosu Dış Politika Komitesinin vaki
davetine icabetle Bulgaristan'a bir resmi ziyaret gerçekleştirmesi
öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin
Bulgaristan ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun, MHP Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile MHP Grup Başkan
Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde liyakat, ehliyet ve
tarafsızlık ilkeleri gözetilmeden yapılan bürokrat
atamaları ve yer değiştirmelerde meydana gelen usulsüzlük ve
haksızlıkların tespiti, yeni memur atamalarında hukuk ve
hakkaniyet dışında yapılan alımların
belirlenmesi, kamu bürokrasisinde kaosun giderilmesi ve var olan
sorunların çözülmesi amacıyla 11/2/2014 tarih ve 3345 sayıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat
2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 11 Şubat 2014 Salı günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
11 Şubat 2014
tarih, 2014/3345 sayıyla TBMM Başkanlığına vermiş
olduğu İzmir Milletvekili ve
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile Kayseri Milletvekili ve MHP Grup
Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu'nun Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde, liyakat, ehliyet
ve tarafsızlık ilkeleri gözetilmeden yapılan bürokrat
atamaları ve yer değiştirmelerde meydana gelen usulsüzlük ve
haksızlıkların tespiti, yeni memur atamalarında hukuk ve
hakkaniyet dışında yapılan alımların
belirlenmesi, kamu bürokrasisinde kaosun giderilmesi, var olan sorunların
çözülmesi amacıyla verdiği Meclis araştırma
önergesinin 11 Şubat 2014 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde ilk söz, lehinde olmak üzere
Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nazif Korkmazda.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S.NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Nevzat, Nevzat!
BAŞKAN
Nevzat.
Bir Süleyman
Nazif diye tutturdum sizi
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sizinle anlaşacağız Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
Tekrar kusura
bakmayın.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Estağfurullah.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Kamuda
yapılan haksız, hukuksuz atamaların
araştırılması üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
AKP dönemi, kamu
bürokrasisi için kayıp ve dejenerasyon yıllarıdır. Binlerce
yıllık devlet geleneği olan ve Batı dünyasının
kabile, soy, sülaleler hâlinde yaşadığı asırlarda çağının
en güçlü cihan devletlerini kurma örneklerini sergileyen milletimiz kamu görevlisine
her zaman saygıda kusur etmemiştir. Hele hele görevlerini ifa ederken
devletin şefkat ve merhamet hisleriyle insanına hizmeti bir borç
bilmiş, adalet ve hakkaniyet duygusuyla herkese eşit mesafede
durmuş; günün, devranın adamı değil de devletin adamı
olmuş memurunu hep baş tacı etmiştir. Ama değerli
arkadaşlar, kurulduğunu günden beri AKP Hükûmetinin devletle problemi
vardır, devletin adamlarıyla problemi vardır. Devleti tahrip
etmenin yegâne yolunun kamu bürokrasisini tahrip etmekten geçtiğini Sayın
Erdoğan bilmektedir. Devleti öcü, ceberut gösteren zihniyet devlet
memurunu da hırpalamaya devam etmektedir. Devletimizin binlerce
yıllık gelenekleri maalesef altüst olmuştur, çiviler yerinden
çıkmıştır, sapla saman birbirine
karıştırılmıştır. 17 Aralıktaki
hırsızlık, yolsuzluk depreminden sonra artık gem iyice
azıya alınmıştır. Çünkü artık Erdoğan ve
tâifesi başlarının kaygısına düşmüştür. Bunu
nereden anlıyoruz? Hukukun bile karşısına geçilmiş,
hâkim, savcı bizzat Sayın Başbakan tarafından tehdit edilmiş,
yargının başına çuval geçirilmiştir. Devletin kolluk
güçleri, adalet güçleri zapturapt altına alınarak yolsuzluk
dosyaları kapatılmaya çalışılmıştır.
Kamu menfaatleri adına, adalet adına direnen kamu görevlileri ise
zulüm süzgecinden geçirilmeye, kıyma makinelerinden geçirilmeye
başlamıştır. AKP sözcüleri ve Erdoğan kitlelere
verdikleri hak, hukuk ve dürüstlük sözlerini unutmuşlar ve bir gecede,
binlerce insanı ilgilendiren sürgün kararnameleri çıkarmışlardır.
Hukuk devletinin en önemli gereklerinden birisi, adalet dağıtan hâkim
ve savcıların siyasetten bağımsız bir kurul
tarafından atanması ve böylece hâkim, savcı
kararlarının üzerine yansıyabilecek bir baskı
oluşmasının engellenmesidir.
Hükûmet, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunu emri altına almak istemiştir. 2010
yılında yaptığı değişikliği,
vatandaşa anlattığı gerçeklerini inkâr etmede bir beis
görmeyerek HSYKyı kontrol altına almak istemiştir. Bir gecede
savcıların ellerindeki dosyalar alınmış, kendine
yakın gördüğü savcılar görevlendirilmiştir. Ne için
yapılmıştır bu? Kendisini, oğlunu, bakanları,
mahdumları, bacanakları ve yoldaş iş adamlarını
bizzat ilgilendiren dosyaların hâkim, savcı önüne gelmesinden sonra
bu adım atılmıştır. Bir gecede yüzlerce hâkim,
savcının yeri değiştirilmiştir. Bu yer değiştirmelerle
hâkim ve savcıların bundan sonraki meslek hayatları
karalanmış, lekelenmiştir. Değerli arkadaşlar,
içinizde ilgili arkadaşlarımız bilir. Hâkim, savcı için
zamanından önceki yer değiştirmeler, birinci sınıfa
ayrılmalarında yahut daha sonraki yükselmelerinde bir engel olarak
karşılarına çıkarılabilmektedir.
Sayın
Erdoğan, bu işte gerçekten masum olduğuna inanıyorsan nedir
bu telaşın? Niye hâkim ve savcı ve ellerindeki dosyalarla
uğraşıyorsun? Nedendir bu baskı, bu zulüm? Bu
yaptığınız açıkça suçluluk psikolojisinin tezahürü
değil midir? Yoksa aklanma bu şekilde olmaz. Çiğ et yemediysen
karnının ağrımayacağını bilmelisin. Ama her
gün çıkan dinlemeler ve tapeler, üzerinizdeki suçların ağırlığını
artırmaktadır. Hâkim, savcı tayinleri; dosyaları alıp,
efendim, delil karartmalar, hepsi nafiledir. Adaletten kaçış yok,
mutlaka adalet önünde hesap vereceksiniz.
Kolluk güçleri
üzerine baskı yapıyorsunuz. Onları hiçbir haklı gerekçe
olmadan uzaklaştırıyor, bu karda kışta yollara
döküyorsunuz; alınlarına çocuklarına bile izah edemeyecekleri
karalar çalıyorsunuz. Hırsızı polis, polisi
hırsız; suçluyu suçsuz, suçsuzu suçlu yaptınız. Polisin
kabahati çalan çırpanın peşine düşmüş olması
mı? Zaten görevi bu değil mi değerli arkadaşlar? Yani,
çevremizdeki hırsızlar, haramzadelerin onuru, haysiyeti devletin
gücünü temsil eden üniformaların onurundan, haysiyetinden daha mı
kıymetlidir?
Son dönemlerde 750
kadar polis amiri ile 6 bine yakın polis memuru atama adı
altında bu karda kışta âdeta hicrete tabi tutulmuştur.
Yüklerini omuzlamışlar, çocuklarını okullarından
alarak karda kıyamette, eşlerine bile olan biteni izah edemeden,
gözyaşlarını içlerine akıtarak yola düşmüşlerdir.
Bu gözyaşı, bu ah, bu vebal sizi ve Sayın Başbakan, en
başta seni yakacaktır.
Ağlamalardan
sorumlu Sayın Devlet Bakanı, Sayın Arınç, olur olmaz her
şeye gözyaşı dökerken bu masumlara dökecek iki damla
gözyaşın kalmadı mı?
Bu insanlara
yapılan zulüm aslında insanımızın devlete olan inanç
ve güvenini ortadan kaldırmıştır. Hırsızın,
yolsuzun peşine düşerek yakalamak konusunda artık insanlar
isteksizdir çünkü her birinin altından AKP Hükûmeti ve yakın
çevreleri çıkmaktadır.
Durmak yok, yola
devam. derken yolunu bulan AKPnin bakan ve yetkili sözcüleri artık
Yolun Sonu Görünüyor türküsünü bir kez daha hatırlamalıdırlar.
Bu hesap mutlaka sorulacaktır; bu dünyada da, ruzimahşerde de bu
zulmün mutlaka karşılığı görülecektir.
AKP Hükûmeti
hizmet hareketiyle olan kavgasını artık ya herro ya merro
noktasına götürmüştür ki vicdan, insaf, vefa, adalet
duygularıyla ilişiğini tamamen kestiğini cümle âleme
göstermiştir.
Şimdi,
dershanelerle ilgili yeni bir düzenleme Meclise sevk edilmiştir. Maksat,
eğitim, eğitimin ıslahı ya da nesillerin istikbali falan
değildir. Bir intikam ve öç yasasıdır gelen, birilerinin burnu
sürtülecek ve diz çöktürülecektir. Binlerce müdür, öğretmen, öğrenci
ve velinin ne olacağının hiçbir önemi yoktur AKP için. Hizmet
hareketinin inlerinden kastettiği herhâlde bu olmalıdır.
Buradan hesaplaşmak istemektedirler, buradan vurmak istemektedirler
darbeyi. Bu yasayla birlikte, senelerini eğitim yöneticiliğine
vermiş 100 bin okul müdürü boşa çıkmaktadır. Maksat, kendi
adamlarını yerleştirmek; maksat, kendince oralardaki hizmet
hareketine mensup müdürleri, öğretmenleri cezalandırmaktır.
Sonra? Sonra AKPnin militanı hâline gelmiş öğretmenlerle bu
kadroları doldurup millî eğitimi tamamen teslim almaktır.
Soruyorum sizlere
değerli milletvekilleri: Hangi dönemde parti devlet olmuştur, parti
ve devlet aynı tüzel kişilikte birleşmiştir? Sürekli
eleştirdiğiniz, değerli AKP milletvekilleri, tek parti
döneminde. Vali, kaymakam, partinin il ve ilçe başkanlarıdır;
memurlar, partinin hizmet ajanlarıdır. Bir de komünist, faşist
diktatörlüklerde bu mevzubahistir. Maonun Çininde, Stalinin Rusyasında,
Mussolininin İtalyasında ve Führer Almanyasında
görülebilmektedir bu hayal ettiğiniz sistem. Muhalif, farklı,
çoğulcu görüşlere kesinlikle tahammülü yoktur Adalet ve Kalkınma
Partisinin. Devleti parti devleti, milleti de otokrat devletin hizmetkârı
hâline getirmek istemektedir. Beyler, aciz ve komik duruma düşüyor ve bu
diktatörlüğe özenmenizle yıllar sonra bile milletin dilinden
kurtulamayacağınızı hatırlatmak istiyorum. Lideri
Führerleştiriyorsunuz; yetmiyor, evliyalaştırıyor;
yetmiyor, haşa, peygamber ve Tanrı konumuna getiriyorsunuz. Bunu
milletin kabullenmeyeceğini göreceksiniz.
Herkes bilmektedir
ki demokrasilerde suç işleyen bedelini öder, hata yapan gider;
faturayı bürokrasiye, sağa sola kesmez, üstlenir. Kamu yönetimi
üzerindeki haksız ve hukuksuz uygulamaları araştırmak ve
bununla ilgili çözüm önerileri üretmek üzere vermiş olduğumuz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla)
Meclis araştırma önergesine desteğinizi bekliyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MHP grup
önerisinin aleyhinde olmak üzere ilk konuşmacı Kars Milletvekili
Ahmet Arslan.
Buyurun
Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN
(Kars) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi aleyhine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Önergenin
gerekçesiyle başlayacağım, birkaç şeyin iyi
anlaşılabilmesi adına. Önergenin gerekçesinde diyor ki: Kamu hizmeti
veren bürokrat, yönetici ve memurlar herhangi bir siyasi parti veya
kişinin yararını veya zararını hedef tutan bir
davranışta bulunamazlar. Kamu görevlileri görevlerini tarafsız
olarak yerine getirmek, kamunun ve devletin menfaatlerini korumak zorundadırlar.
Yine, devam ediyor, burayı iyi dinleyin lütfen: Bürokratların ve
memurların tarafsızlık ilkesinden ayrılması devleti ve
kamuyu zarara uğratır, vatandaşın devlete ve adalete olan
güvenini tahrip eder, kaos ortamı oluşturur. Atamalar
yapılırken liyakat, ehliyet ve tarafsızlık gibi objektif
kavramlar göz önünde bulundurulmadan benim adamımı nasıl makam
ve yetki sahibi yaparım görüşü göz önünde bulundurulmuştur ve
idari yargı bu atamaların bir kısmını iptal
etmiştir. deniyor. Çok güzel
söyleniyor sayın arkadaşlar.
Yine sayın
hatip dediler ki: AK PARTİ dönemi bürokrasi açısından
kayıp yıllardır. ve yine dediler ki: AK PARTİnin devlet
ve devlet adamıyla problemi vardır. Bütün bunları, birkaç
cümleyi ifade ettikten sonra döneceğim ve sizlerle tekrar
paylaşacağım.
Saygıdeğer
arkadaşlar, on bir yıldır, AK PARTİ Hükûmeti,
bürokratıyla, memuruyla, dünya lideri ülkeler arasında yer almak
adına gayret gösteriyor. Bundan önceki hükûmetler göstermediler mi? Belki
de gösterdiler. Gösterdiler ama 70 sente muhtaç olduk; gösterdiler ama
başbakanlarımız, bakanlarımız bile yurt
dışına giderken neredeyse arandılar, içeri alınmak,
ülkelerine alınmak istemediler. AK PARTİ dönemi ne yaptı? AK PARTİ
dedi ki: Ben, 2023 hedefi koyuyorum, dünyanın 16ncı ekonomisinden
10uncu ekonomisi, hatta ilk 10 ekonomisi arasında yer
alacağım. Ve yine AK PARTİ, Genel Başkanıyla,
Sayın Başbakanıyla dedi ki: Ben, dünya liderleri arasında
yer alacağım, başkalarının bana biçtiği rol
çerçevesinde hareket etmeyeceğim, rolümü ben kendim belirleyeceğim ve
ona göre hareket edeceğim. Onun için
(*)
dedi, onun için bir başka yerde bir başkalarının hedefleri
peşinde değil, kendi ülkesinin, kendi insanının kendi
omuzlarına yüklediği sorumluluğun hedefleri çerçevesinde
ilerledi.
Hâl böyle olunca
birileri çıktı, 17 Aralığı başlattı. 17
Aralıkla ilgili bir şey söylemeden, yine geriye döneceğim çünkü
17 Aralıkla ilgili, günlerdir burada herkes bir şeyler söylüyor
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen de söyle! Sen de söyle!
AHMET ARSLAN (Devamla)
bizim arkadaşlarımız da açıklama yapıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kasalarda bulunan 4,5 milyon doları söyle! Söyle!
AHMET ARSLAN
(Devamla) Müsaade et. O kadar güzel bir şey söyleyeceğim ki neye
uğradığını şaşıracaksın.
BAŞKAN Laf atmayalım
lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Söyle! Söyle!
BAŞKAN -
Sayın Korkmaz
AHMET ARSLAN
(Devamla) AK PARTİ Hükûmeti diyor ki: Ben, 2023, 2050, 2071 hedeflerini
ortaya koyuyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) MHPden çaldınız o hedefleri, hırsızlık
yapmayın!
AHMET ARSLAN
(Devamla) Bu hedeflere göre ülkem büyümeli, bu hedeflere göre projeler
yapmalıyım. Bu hedeflere göre Türkiye sadece haritalar üzerinde
önemli bir konumda olmamalı. Türkiye, bu önemli konumunun gereğini
yapmalı. Türkiye, bu önemli konumuna göre havaalanları yapmalı,
kara yollarını bölünmüş yol hâline getirmeli, yeni demir
yolları yapmalı.
Ne yaptı
Türkiye on bir yılda?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Demir yolları yaptı! Demir yolları
yaptı!
AHMET ARSLAN
(Devamla) Arkadaşlar, Avrupayı Orta Asyaya bağlayacak
bölünmüş yolları yaptı.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Daha önce yapılmamıştı demir
yolları, bir tek sizde yapıldı!
AHMET ARSLAN
(Devamla) Sayın Başkan, denizin altından demir yolu, tren
yürüttü. Ne yaptı? Dedi ki: Karadeniz Otoyolunu bitireceğim.
Bununla yetinmeyeceğim, bunun devamında üçüncü bir köprü
yapacağım ki Orta Asyadan kalkan bir yük Londraya kadar gidebilsin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Marmaray Projesi için buradan Sayın Bakana teşekkür et.
AHMET ARSLAN
(Devamla) - Bunun için Marmarayı, Bakü-Tiflis-Karsı
yapacağım ki Orta Asyadan kalkan bir yük Londraya kadar,
Avrupanın her yerine gidebilsin. Bunun için yeni bir tünel, Avrasya
Tüneli yapacağım ki İslamabadtan, Afganistandan kalkan bir yük
İran üzerinden Türkiyeye, Türkiye üzerinden Avrupaya gidebilsin. Bunun
dışında dedi ki: Sadece orta omurgadaki bölünmüş yol
koridorunu bitirmeyeceğim, güneyden de bir doğu-batı eksenli
koridor yapacağım ve yine döneceğim Dereyolu dediğimiz
yolu da bitireceğim, Türkiyeyi doğu-batı eksenli 4 tane ana
koridora kavuşturacağım. Ama yeter mi? Yetmez. Kuzey-güney
eksenli, Karadenizi Akdenize bağlayan yeni yollar, yeni bölünmüş
yollar, yeni otoyollar yapacağım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kamu bürokrasisiyle ilgili zulmü anlatsana zulmü!
AHMET ARSLAN
(Devamla) Ve yine dedi ki: İstanbulu İzmire köprüyle,
bölünmüş yolla, otoyolla bağlayacak bir proje yapacağım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şu sürdüğünüz polisleri anlat, hâkim ve
savcıları anlat!
AHMET ARSLAN
(Devamla) - Arkadalar, başka birileri bunları
anlayamadığı için, hayal bile edemediği için bunlara
karşı çıkıyorlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Doğru, ayakkabı kutularında 4,5 milyon doları
hayal edemedik, doğru!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
AHMET ARSLAN
(Devamla) - Arkadaşlar, siz, ulaşım koridorları
anlamında dünyada söz sahibi olursanız dünya ticareti sizin
üzerinizden yürür. Siz, dünyada söz sahibi olursanız sadece Marmarayla,
batı-doğu eksenli bir demir yoluyla yetinmezsiniz; ikinci demir yolu
koridorunu düşünürsünüz, üçüncü köprünüzün üzerine bir de demir yolu
düşünürsünüz.
Bu da yetmiyor
arkadaşlar, bugün Almanyada büyük havaalanları var, bunlara
hauptport veya büyük havalimanı deniyor. Esprisi şu: Dünyanın
her yerinden sizin üzerinize bir hareket olur ve buradan
dağılır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Alo, Fatih, yayını kesme!
AHMET ARSLAN
(Devamla) - Neye yarar? Uçak gelse dahi para verir, uçsa dahi para verir, yolcu
gelse dahi para verir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Alo, Fatih!
AHMET ARSLAN
(Devamla) - Türkiye ne yaptı? Başkalarının hayal
edemediği, 35 milyon iç ve dış yolcuyu bugün 150 milyona
çıkardı. Durup dururken mi çıkardı? Durup dururken
çıkarmadı; Türkiye, AK PARTİ hükûmetleriyle, bürokratıyla,
devletiyle birlikte yeni havaalanları yaptı, havaalanlarını
daha modern hâle getirdi, yeni yatırımlar yaptı, böyle oldu. Bu
da yetmedi, üçüncü havaalanını planladı; hayalleriniz yetmez.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ne kadar götürdü, kaç milyon dolar?
AHMET ARSLAN
(Devamla) - Yılda bir havaalanı 150 milyon yolcu taşıyacak.
Arkadaşlar,
bunların hepsi birilerini çok rahatsız etti. Dünya çapında söz
sahibi olan, dünyadaki ülkeleri yöneten, dünya ticaretine yön veren ülkeleri
rahatsız etti. Niye? Türkiye artık başkalarının
biçtiği role göre değil, kendi karar verdiği role göre hareket
eder hâle geldi. Ne oldu? Birileri bundan çok rahatsız oldu.
İşte, birileri de döndü, bu rahatsızlığa alet oldular.
Gerekçenin en başında vardı; devletin yararını
düşüneceksiniz, zararına sebep olmayacaksınız. Birileri
kalktı, bunun hilafına hareket etti. Bunun hilafına hareket
ediyorsanız
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle, Başbakanıyla,
milletiyle büyük bir ülkedir. Bunun gereğini yapar, yapıyor,
yapacaktır, buna hiç şüpheniz olmasın.
Yine,
dediniz ki: Siz bir lider yetiştiriyorsunuz, Führerleşiyor,
peygamberleşiyor, tanrılaşıyor.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet.
AHMET
ARSLAN (Devamla) - Herkes çok iyi şahittir ki bu lider sadece milletten
aldığı sorumluluğun gereğini yapmak üzere milletin
hizmetkârıdır.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Senin arkadaşın dedi bunları. Biz demedik,
senin arkadaşın diyor.
AHMET
ARSLAN (Devamla) - Onun dışındaki sizin bildiğiniz liderler
Führer olmaya heveslidir, sizin bildiğiniz liderler peygamber olmaya
heveslidir. (MHP sıralarından gürültüler) İşte, sizin
işinize gelmediği için bunu dönüp başkasına
yakıştırıyorsunuz.
Arkadaşlar,
ben AK PARTİ hükûmetlerinin bir bürokratıydım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ulaştırma Bakanlığındaki ihale
havuzlarından bahset!
AHMET
ARSLAN (Devamla) - Ben bu bürokratlığa nasıl geldim, biliyor
musunuz? Bizden önceki Hükûmet döneminde üç yıldır genel müdürlük
yapan arkadaş alındı, ben getirildim, mahkemeye verildi. Mahkeme
dedi ki: AK PARTİnin yaptığı, üçlü kararnameyle atanan Ahmet
Arslan liyakate uygun bir arkadaştır. Liyakat çerçevesinde bu
arkadaşın devam etmesi doğrudur. Siz böyle kararlara
alışık olmadığınız için, siz başka
amaçlarla geçmişte atamalar yaptığınız için AK
PARTİnin de sizin gibi davrandığını
düşünüyorsunuz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Ulaştırma Bakanlığındaki ihale
havuzlarından bahset bakalım, var mı, yok mu?
AHMET
ARSLAN (Devamla) - Yine, diyorsunuz ki: Akrabalara, eşe dosta atama
yapıyorlar. Evet, bu dedikoduyu çıkardınız, kiminle ilgili
çıkardınız? Benimle ilgili çıkardınız. Her yerde
dediniz ki: Binali Yıldırımın eniştesidir, onun için
bürokrattır, onun için genel müdür. Arkadaşlar, eğer Dünyada
yaşayan herkes kardeştir. diyorsanız doğrudur, benim
eşim Binali Yıldırımın kardeşidir. Eğer
böyle bakmıyorsanız benim eşim Ankaralıdır, Binali
Yıldırım Erzincanlıdır, ben Karslıyım.
Arkadaşlar,
bütün bunlar AK PARTİ hükûmetlerinin yaptıklarını hayal
dahi edemeyen insanların AK PARTİliyi karalama, AK PARTİ
bürokratını karalama
Sayın Başbakanın Benim valim, benim
genel müdürüm
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kendi milletvekiliniz diyor onu. Yanlış mı
söylüyor?
AHMET ARSLAN
(Devamla) Tabii ki böyle söyleyecek. Sayın Başbakan bir genel
başkan olarak söylemiyor, diyor ki: Bu devletin Başbakanı
bensem, bu devleti ben yönetiyorsam, bu devlette kamunun menfaatini
düşünüyorsam, kamunun menfaatini düşünen vali de, genel müdür de,
bürokrat da benimdir. Ben yanlış yapanlara, yanlış yapmak
isteyenlere yedirmem. Bunun böyle olduğunu iyi bilin.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İhale havuzlarını bir açıkla, ihale
havuzlarını.
AHMET ARSLAN
(Devamla) Dolayısıyla, millet niye üçüncü havaalanına
karşı, niye üçüncü köprüye karşı; niye İstanbula,
İzmire karşı, bunları çok iyi bilin diyorum,
saygıdeğer vatandaşlarımın da bunu çok iyi bilmesini
diliyorum. Aleyhinde olduğumuzu söylüyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe
Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
- Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan...
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Sayın Muharrem
İnceye söz vereceğim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Yalnız, bir söz talebi var.
Buyurun Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, şimdi, bakın, İç Tüzükteki bir hükmün
arkasına gizlenerek, bize orada o kadar söylenen söz varken Bir önceki
oturumda söylenenlerle ilgili konuşma hakkı olmaz. ilkesinin
arkasına sığınarak böyle bir hakkı elimizden alamazsınız.
Bizim söyleyeceklerimiz var.
BAŞKAN
Şimdi, bu sözlerinizi reddediyorum, bir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ama niye ara verdiniz?
BAŞKAN
İki...
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye ara verdiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN
İki...
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye ara verdiniz?
BAŞKAN
İki, konuşmacılarda gruplar arasında
anlaşmazlık olduğundan ve bundan sonraki
konuşmacının kim olduğuna karar verememe gibi bir
sıkıntımız olduğundan ara vermek zorunda kaldık.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Burada var mıydı böyle bir şey? Bizim önergemizle
ilgili, bununla ilgili miydi?
BAŞKAN Ara
verdiğimizde Sayın Vuralın konuşmacı problemini
çözdüğünü belirttiler yardımcılar Kanunlar Kararlardan,
dolayısıyla da beş dakikayı beklemeden çıktık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Söz istiyorum o zaman yerimden.
BAŞKAN
Sayın Vural konuşmasını sanıyorum bir başka
arkadaşla -geri çekerek-
değiştirmiş; o yüzden, yine tekrar ediyorum, süreyi beklemeden
oturumu açmak zorunda kaldık. Dolayısıyla da sizin
sataşmadan dolayı sözünüz bana sunduğunuz, söylediğiniz
kelimelerle birlikte sıfatlandırmamanız gerektiğini size
öncelikle sunuyorum ama İç Tüzükü uygulamak zorundayım. Bir anlamda
da böyle bir sorunumuz var. Bu nedenle, ben size yerinizden söz vereyim
Sayın Korkmaz. Anlaştık mı?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Süleyman Nazif Bey tabii anlaştı.
BAŞKAN
Süleyman Nazif diyorum size ama o da yani belli, tarihî bir kişiliği
olan bir kişi.
Buyurun, bir
dakika
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, benim konuşmama cevaben bir
arkadaşımız -Adalet ve Kalkınma Partisinden-
çıktı, bürokrasiyi yetmiş sente muhtaç etmekten bahsetti.
Hâlbuki, Dubaide Körfez Savaşına girerken Amerika Birleşik
Devletleri Başkanının tabiriyle at pazarlığı
yapan Adalet ve Kalkınma Partisiydi.
Efendim, 1993
yılından beri Türkiye 16ncı büyük ekonomidir. AKPnin emeği
kadar ondan önceki bütün hükûmetlerin de emeği vardır. 10uncu
ekonomi olma konusuna da kendiniz bile inanmıyorsunuz, büyük bir hayal.
Birileri
çıktı
17 Aralıkta olan biten hırsızlık,
yolsuzluk meselesidir. Hırsızlık, yolsuzluk meselesini
aydınlatmak herkesin görevidir, sadece muhalefetin değil.
2023, 2053 ve 2071
projeleri Adalet ve Kalkınma Partisinin Milliyetçi Hareket Partisinden
çaldığı projelerdir. Efendim Denizin altına -bilmem- metro
döşedik. diyor. Bak, burada Milliyetçi Hareket Partisinin Grup
Başkan Vekili var, o dönemin Ulaştırma Bakanı,
teşekkür borçlusunuz, teşekkür etmeniz lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, MHP Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile MHP Grup Başkan
Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde liyakat, ehliyet ve tarafsızlık
ilkeleri gözetilmeden yapılan bürokrat atamaları ve yer
değiştirmelerde meydana gelen usulsüzlük ve
haksızlıkların tespiti, yeni memur atamalarında hukuk ve
hakkaniyet dışında yapılan alımların
belirlenmesi, kamu bürokrasisinde kaosun giderilmesi ve var olan
sorunların çözülmesi amacıyla 11/2/2014 tarih ve 3345 sayıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat
2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde ikinci konuşmacı
Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.
Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında
farklı bir konuşma yapacaktım ama AKP sözcüsünü dinleyince sanki
bütün bürokratlar böyle liyakate göre atanmış
Bakın, ben size
şimdi örnekler vereyim: Gaziantep İslâhiyede ilçe başkanlığı
yapan ve sabıka kaydı bulunan birini yargıç yaptınız.
İstanbul hâkimliğine atadığınız Veysi Pekacar
Mardin Midyat AKP İlçe Yönetim Kurulu Üyesiydi. Van Cumhuriyet
Savcılığına atadığınız İbrahim
Halil Dulkadir AKP Mezitli İlçe Başkanıydı. Bakırköy
hâkimliğine atadığınız Abdullah Boyalı Antalya
AKP Demre İlçe Yönetim Kurulu Üyesiydi. Konya Akşehir
hâkimliğine atanan Serdar Atalar AKP Kahramanmaraş Merkez İlçe
Yönetim Kurulu Üyesiydi.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yasal engel mi var?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Karaman Cumhuriyet Savcılığına atanan Bahri
Bayazıtoğlu AKP Ordu İlçe Yönetim Kurulu Üyesiydi. Bursa Gemlik
Cumhuriyet Savcılığına atadığınız
Barış Zehir AKP Sancaktepe Belediye Meclisi Üyesiydi. Erciş
Cumhuriyet Savcılığına atadığınız
Kasım Kılıç AKP Tarsus Belediye Meclisi Üyesiydi. Şimdi,
bunlar adalet dağıtacak öyle mi! Bunlar adil olacaklar, tarafsız
olacaklar!
Her iktidar tabii
ki müsteşarlarını, genel müdürlerini, daire
başkanlarını belirleme hakkına sahiptir. Siz
kapıcıya kadar geldiniz, siz öyle bir noktaya geldiniz ki artık,
siz sadece bürokrat atamıyorsunuz, iş adamı atıyorsunuz,
gazeteci atıyorsunuz, gazeteci; medya patronu atıyorsunuz siz. Yani
Hükûmet patronu, Hükûmetin adına bir patron var, Hükûmetin adına
yazar var. Siz damattan yazar yapıyorsunuz artık. Mesela, artık
gazetecilere şöyle soracaklar: Nerede çalışıyorsun? Ben
bir Hükûmet gazetesinde köşe yazarıyım. Siz memleketi,
basını, medyayı, yargıyı, iş dünyasını
bu hâle getirdiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teyyo basın, Teyyo.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Yani, Rekabet Kurulu Başkanı atıyorsunuz, 20nci
Dönem Refah Partisi milletvekili. Berne basın müşaviri
atıyorsunuz, İngilizcesi yes, nodan ibaret. Yani milletvekili
olanlar, kamuda bürokratken AKPye hizmet edip, AKPli yöneticilerin
aklanmasına hizmet edip sonra milletvekili olanlar, bakan
yardımcısı olanlar, bunları saymıyorum.
Yani, ombudsman
kurumu oluşturduk, değil mi? Kamu başdenetçisi olacak.
Şimdi,
bakın, değerli arkadaşlarım, kamu başdenetçisi olan
kişi
-oğlunun nikâh şahidi Recep Tayyip Erdoğan- Hrant Dink
davasında karara imza atan hâkim.
Muhittin
Mıhçak, kamu denetçisi, Erdoğan kararında tek muhalif üye.
Abdullah Cengiz
Makas, kamu denetçisi, AKP tüzüğünü hazırlayanlardan birisi.
Serpil Çakın,
kamu denetçisi, AKP kadın kolları üyesi.
Zekeriya Aslan,
kamu denetçisi, AKPnin eski milletvekili.
Mehmet
Elkatmış, kamu denetçisi, AKP kurucu üyesi.
Değerli
arkadaşlarım, kimi kandırıyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Turkcelle de yönetim kurulu üyesi atadılar AKP il
başkan yardımcısını.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ben şu anda buraya bir büyük hazırlıkla gelmedim;
ben, sayın milletvekilinin konuşması üzerine hemen, ilk etapta aklıma
gelenleri derleyip toparlayıp size sunmak istedim. Eğer ben buraya
iki günlük bir hazırlıkla çıkmış olsam, devleti,
tepeden tırnağa, akraba, eş dost, hala, dayı, enişte,
kayınço, bunlarla nasıl doldurduğunuzu, nasıl
yandaşlarınızı devlette liyakati yok ederek, yeteneği
yok ederek, insanların onca yıllık emeklerini bir kalemde
silerek, sizlere hizmet etmek isteyen, aslında hiç de yeteneği
olmayan, bu işlerden anlamayan insanları buraya nasıl
getirdiğinizi tek tek açıklarım. Yani, iki günlük bir
çalışmayla
saatler süren, herhâlde bir yarım saat zamana ihtiyacım
vardır bunları anlatmak için.
Bakın,
sayın milletvekilleri, ben şunu söylemek istiyorum size: AKPnin grup
önerisinde bu hafta sonu çalışmak var. Peki, Meclis, salı,
çarşamba, perşembe günleri çalışır İç Tüzük
gereği. Bu grup önerisi kabul edildiği takdirde -ki AKP çoğunluk
olduğuna göre bu kabul edilecek- hafta sonu bu Meclis çalışacak;
cuma, cumartesi, pazar çalışacak. Peki, size şunu
soracağım: Bu acele
Bu hafta sonu çalışmasını
biz niye yapacağız? Yani, hafta sonu biz burada ataması
yapılmayan öğretmenlerin sorununu mu çözeceğiz? Böyle bir
çalışmamız varsa, eğer 300 bin ataması yapılmayan
öğretmenin sorununu burada çözeceksek söz, sabahlara kadar
çalışalım. Peki, biz burada hafta sonu taşeron
işçilerinin sorununu mu çözeceğiz? (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu çözeceksek hayhay; 134 milletvekili, hep birlikte biz
-Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz veriyorum- cumartesi pazar yetmez,
gece sabaha kadar çalışalım. Taşeron işçilerinin
sorununu hep beraber çözelim.
Peki, o
geçinemeyen, o aldıkları üç kuruş maaşla kendileri
geçinirken bir de işten atılan oğullarına bakan, işsiz
kalan kızına bakan emeklilerin sorunlarını
görüşeceksek eğer, size söz veriyorum, üç ay boyunca haftanın
yedi günü yirmi dört saati çalışalım. Hiç problem değil.
Peki, biz burada
eğer bu hafta sonu yaşa takılan emeklileri görüşeceksek hiç
itirazım yok. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç
itirazım yok, gelin, bu sorunu burada çözelim. Bu hafta sonu yetmez, önümüzdeki
on hafta sonu için de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına siz söz
veriyorum: Bütün milletvekillerimiz burada olacak, hiçbir engel
çıkartmayacağız, hiçbir zorluk çıkartmayacağız
hatta konuşmaya bile gerek yok, zaman kaybı da olmasın. Getirin,
oylayalım, hep birlikte yaşa takılanların sorununu çözelim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) 4/C.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Eğer biz hafta sonu burada özgür bir Türkiye, daha özgür bir
Türkiye, mutlu bir Türkiye, yasakların kalktığı bir
Türkiye, basını özgür bir Türkiyeyi tartışacaksak gelin,
çalışalım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
4/C.
MUHARREM İNCE
(Devamla) 4/Clilerin sorununu tartışacaksak, orman köylüsünün
sorununu tartışacaksak gelin, bunları tartışalım.
Ama bu hafta sonu ne için çalışacak bu Meclis biliyor musunuz?
Hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin izlerini
silmek için çalışacak yani Büyük Millet Meclisi bir çamaşır
makinesi görevi yapacak. Temizlik için lojistik destek sağlanacak. Bu
hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin,
ayakkabı kutusundaki dolarların, o paraların, o ahlaksız
iş adamlarının siyasetçilerle ilişkilerinin temizlenmesi
için çamaşır makinesi görevi yapacak bu Meclis.
Eğer
bakın, doğrudan bu hafta sonu bu Meclis ne için çalışacak
biliyor musunuz? Zarraba çalışacak, Zarraba. Zarraba
çalışacak bu Meclis, yolsuzluğa bulaşmış
mahdumlara çalışacak, bu Meclis Zarraba çalışacak.
Nasıl mı çalışacak? Söyleyeyim: O mahkemeler müebbet hapis
cezasını verirken oy çokluğuyla verdiler mi? Verdiler.
Nasıl olur da müebbet hapis için oy çokluğuyla karar veren mahkeme
alıkoyma için oy birliği istiyor? Yani, müebbet hapis verirken bile
oy birliği istemiyorsunuz da alıkoyma, elkoyma için, teknik takip
için neden oy birliği istiyorsunuz? Zarrabdan korkuyorsunuz,
Zarrabın konuşmasından korkuyorsunuz. Ve tehdit ediyor, tehdit,
diyor ki: Ya beni çıkarın, ya beni kaçırın, ikisinden
birini yapın; düzenleyin, bu düzenlemeleri yapın. Siz de bu hafta
sonu bu düzenlemeleri yapacaksınız şimdi.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, ezici bir çoğunluğunuzu tenzih
ediyorum, hiç de bu yolsuzluklarla, bu rüşvetlerle işinizin
olmadığını biliyorum, inanıyorum ve öyle inanmak
istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Zarrabın mal
varlığına elkoyma kararını kaldırmak zorunda
kalınacak bu düzenlemeden sonra yani hafta sonu Zarraba
çalışacaksınız, bunu bilmiş olunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bunu bu Meclis hak etmiyor. Yani, on beş gün
içinde tüm dinleme ve teknik takip kararlarının yeniden
alınması zorunluluğu getiriliyor. Yani, dikensiz bir gül bahçesi
yaratacaksınız. Bırakın hırsızlık yapanlar,
rüşvete, yolsuzluğa bulaşanlar, ayakkabı kutularından
dolar fışkıranlar, evlerinde, yatak odalarında kasa
bulunanlar, para sayma makinesi bulunanlar hesabını versin,
bırakın hesabını versin.
Bu düzenlemeye
alet olmayın diyorum, bu çalışmaların içerisinde olmayın
diyorum, sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisi aleyhinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş konuşacaklar.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
burada, Sayın İnce konuşmasına başlarken bürokraside
hâkimlerin, savcıların nasıl atandığıyla ilgili
ifade etti. Açıkçası, yani eğer bu kişi hukuk fakültesini
bitirdikten itibaren, herhangi bir şekilde, doğrudan doğruya
kamu görevlisi olduysa zaten bunların bir siyasi parti üyesi olması
mümkün değil. Özellikle hâkim ve savcılar bir yerden aday
oldukları takdirde onların mesleğe geri dönmemek üzere -ki 30
Mart tarihinde yapılacak seçimlerde- istifa etme mecburiyetleri var.
Nitekim, 1 Aralık 2013 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu bu konuyla ilgili
kararını verdi. Kim, hangi partiden olursa, BDPden olsun, MHPden
olsun, CHPden, AK PARTİden olursa olsun, aday adayı olabildiği
takdirde, olmak istediği takdirde geri dönmemek üzere istifa mecburiyeti
var. Yani şimdi, mesela, Erzincanda savcılık yapan bir
arkadaşımız Cumhuriyet Halk Partisinden şu anda
milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekili.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Elitaş, benim anlattığım tersi.
İlçe yönetim kurulunda
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Eğer,
şimdi, sizden birileri aday adayı olursa, aday adayı
yaptığınız veya aday yaptığınız
kişi, yaptığı kararlarla adalet mefhumunu bir tarafa
bırakıp ideolojik görüşüyle karar verdi diyorsak zaten tuz koktu
demektir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Tersini anlattım ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, biz bir kanun çıkardık,
muhtemelen sizin de desteğinizle bir kanun çıkardık. AK
PARTİ iktidara geldiğinde, yanlış
hatırlamıyorsam, 8 bin civarında hâkim, savcı vardı. O
günlerde, yargının hızlandırılmasıyla ilgili
çıkardığımız kanunda avukatlık mesleğini
belli bir süre icra edenlerle ilgili, yapılacak sınavlar içerisinde
eğer başarıya ulaşırlarsa bunların hâkim ve
savcı olarak atanmasına imkân verdik. AK PARTİ 2001
yılında kuruldu. O süre içerisinde, eğer birileri Cumhuriyet
Halk Partisine üyeyse avukat olarak, AK PARTİye üyeyse, başka siyasi
partilere de üyeyse ve yapılan sınavda da başarı
gösterdiyse hâkim ve savcı atanmasında herhangi bir engel
olduğunu düşünmüyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Siz de CHPli üyeleri çıkarın da görelim bakalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
Açıkçası, bugün bir siyasi partinin başka partilerin
aldığı oy kadar, hatta başka siyasi partilerin
aldığı oydan daha fazla üyesi varsa, bugün bu ülkede seçmenlerin
yarısı AK PARTİye oy veriyorsa, yani bazı insanların
AK PARTİ'lilerin kamuda görev almalarına, sizin zihniyetinizi makul
karşılarsak mümkün değil dememiz gerekir. Yani siz Ey
vatandaş, AK PARTİ'ye üye olma, üye olursan ben, senin, burada,
üyeliğinden dolayı herhangi bir kamu görevine gelmeni
eleştiririm ve şiddetle eleştiririm. diye siz birilerine mesaj
gönderiyorsunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Yargıya diyoruz, yargıya. Biz yargıya
dedik efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Grup başkan vekilimiz Yargıya dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Çelebi, bakın, ben de onu izah
ediyorum, yarım dinlediniz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Savcı ve hâkimler için dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Çelebi, yarım dinlediniz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Yo, yo tam dinledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biz, hâkim ve savcılarla ilgili, belli bir
süre -beş yıl- avukatlık yapmış olanları
yapılan sınav ile hâkim ve savcı atama yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisinde verdik. Bunlar
içerisinde AK PARTİ'li de olabilir
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hepsi AK PARTİ'li.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partili de olabilir.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hiç yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Yo, yo, geç, geç!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, atanan 4-5 bin tane hâkim ve
savcıdan 5 tane, 6 tane saydı, bilemediniz 10 tane saydı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Şu anda bulduklarımız.
BAŞKAN
Sayın Çelebi, rica ediyorum, lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yani bu konuyla ilgili birilerini eleştirmeye
kalkarsanız, o zaman, gidip de bunların hangisinin CHPli
olduklarıyla ilgili şecerelerini de araştırmak
mecburiyetindesiniz. Bu arkadaşlar olabilir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Adana Valisi ne oldu, Adana Valisi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Birisi sivil hayatında her türlü siyasi
düşünce ve siyasi partiye üye olma hakkına mensup. Kamu görevlisi de
sandığa gittiği takdirde sandıkta oy verecek, o da bir
siyasi görüşünü ortaya çıkaracak. Ama burada asıl önemli olan
mesele ne biliyor musunuz? Oraya oturduğu anda, ideolojisini bir tarafa
bırakarak, sadece kanunun yazdığı çerçevede vicdanıyla
ve kanunlara uygun olarak karar verdiği takdirde bunda bir sorun yok
demektir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, tekrar altını çizerek söylüyorum: AK
PARTİ, 2011 seçimlerinde bu ülkenin vatandaşlarından 22 milyona
yakın oy almıştır ve bugün AK PARTİ'nin üye
sayısı 10 milyondur. Bu, diğer siyasi partilerin
aldığı üye sayısından daha fazla bir rakamdır.
ALİ ÖZ
(Mersin) Zorla üye yaparsan ne olacak?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yani üye sayısı bu kadar olan bir siyasi
parti içerisinde sivil hayatında da eğer insanların siyasete,
sivil toplum örgütleri vasıtasıyla siyasi partilere girmesini arzu
ediyorsak bunu da herhâlde hoş görmemiz gerekir.
ALİ ÖZ
(Mersin) Yanlış bilgilendiriyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ha, şu olabilir: İşte
Dervişin fikri neyse zikri odur. diye bir şeyi de zikredebilmek
için yaşamak lazım, görmek lazım, okumak lazım; onu,
hayatına icra etmek lazım. Bugün, bu ülkede biz, siyasi parti il
başkanlarının vali olduğunu gördük.
ALİ ÖZ
(Mersin) Şimdi de valiler il başkanı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz bunu eğer o dönem içerisinde, siyasi
parti il başkanlarının vali olduğu dönem içerisinde kendi
yaşam tarzınızda, kendi icraatlarınızda Bunlar da bu
şekilde uygular. diye söylüyorsanız size hak vermek gerekir.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Adana Valisine bir gelsene Adana Valisine.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Siyasi
düşüncesi ne olursa olsun, görevini yaparken hakkaniyetle
yaptığı takdirde bu işte hiçbir engel olmaması gerekir
ve eleştiri de haksızdır.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bugün görüşeceğimiz -biraz sonra
oylamasını yapacağımız- kanunla ilgili yani Sayın
İncenin söylediği şeylerden hiçbir şey yok.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hafta sonu için söyledim, hafta sonu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Torba yasa olarak geldi. Bu torba yasa içerisinde
AFADla ilgili 6 maddelik, 7 maddelik, 8 maddelik düzenleme var ve
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığıyla
ilgili 4-5 madde düzenleme var, organize sanayi bölgeleriyle ilgili
çeşitli düzenlemeler var.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Yeni mi aklınıza geldi bunlar, niye torbaya doldurdunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Toplam 53 maddeyle ilgili düzenlemenin yani bunun
ne Zarrabla ilgisi var ne de yargıyla alakası var. Ama söylerseniz
ki Adalet Komisyonunda veya Anayasa Komisyonundaki görüşülecek kanun
teklifiyle ilgili yargının daha adil ve yargının
tarafsızlığını daha etkin ve egemen hâle getirecek bir
düzenleme var diyorsanız ona, doğru. Yargıyı ideolojik
olmaktan çıkarmak diyorsanız ona,
doğru.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Var, var. Valilerin başına müsteşarları atamak var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, bugüne
kadar söylediğimiz hadise şu: Görevi değiştirilen, yeri
değiştirilenler dışarıdan, AK PARTİ il yönetim
kurulu üyesini almadık. Bir hâkimin görevi değiştirildi, öbür
hâkim getirildi. O da hâkim, gelen de hâkim. Görevi değiştirilen
savcı, yerine getirilen yine savcı. Yani, dışarıdan
veya başka ülkelerden biz bu konuyla ilgili insanlar getirmedik. Bu görevi
hakkıyla yapan 13 bin tane, 15 bin tane -ne kadar varsa- hâkim ve
savcının içerisinden yapılan bir tercihtir.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Şimdi mi aklınıza geldi bu hâkimler?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu tercih de kanunlarla eğer siyasi iradeye
bu imkân verilmişse buna da herkesin evet demesi gerekir; yoksa
Yargıyı farklı yöne doğru götürmek
ALİ ÖZ
(Mersin) Savcılara soruşturma açtınız mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
yargının farklı farklı
işlemler yapması için veya birilerini aklamak paklamak diye yapmak
için yapıyor. diyorsanız büyük bir haksızlık
yapıyorsunuz.
Yine açıkça
söylüyorum: Biz hiç kimsenin kirli çamaşırlarını, kirli
icraatlarını temizlemek üzere seçilmedik ve AK PARTİ misyonu
içerisinde bu da yoktur.
Yine ifade
ediyorum; eğer birileri geçmişlerinde birilerinin kirli
çamaşırlarını temizledilerse, onların
yaptıkları karanlık işleri örtbas etmeye
çalıştılarsa, bu AK PARTİ iktidarını ancak bu
şekilde suçlayabilirler.
O anlamda
değerli milletvekilleri, yargı aşaması daha henüz
başlamamış, soruşturma aşamasında olan bir konuyla
ilgili ne olur infaz yapmayın.
ALİ ÖZ
(Mersin) Siz dün yapmadınız mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İnfaz yapmayın. İnfaz
yaptığınız takdirde hani bazen biz konuşuyoruz,
söylüyoruz; işte diyoruz: Eskişehir Belediye
Başkanınızla ilgili iddianame var. ve bu iddianame
gerçekleşmiş, mahkemede. İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanıyla ilgili, yanlış hatırlamıyorsam, 200
yıla yakın bir talep var, iddianame gerçekleşmiş.
MUHARREM İNCE
(Yalova) 450 yıl!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Mahkeme bunu kabul etmiş. Onun
yargılaması sürüyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Mandalinadan 200 yıl
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama hâlâ biz diyoruz ki: O yargılama
sonuçlanıncaya kadar Eskişehir Belediye Başkanı da,
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da yargının
hüküm vermesi anına kadar masumdur. Bu masumiyet karinesini ortaya
koymadığımız sürece, siz insanları bir tapede
Tapede,
şunlar şuna şu kadar parayı vermiş, bunlar bu kadar
parayı vereceklermiş, verecekleri paralar bir havuzda
toplanacakmış, toplanacak havuzla birlikte bunlar televizyon
satın alacaklarmış... Yani tıpkı Nasrettin
Hocanın hikâyesine benziyor. İşte Buradan çalılara yün
takılacak da, yün toplanacak da, birikecek de, bunları da
eğireceğiz, biz bundan bir gömlek öreceğiz. ifadesine benziyor.
O tapeleri okuduğunuzda iddianame diye sunulan şey de Bunlar bir
araya gelecekler, geldikleri çerçevede alacaklar bir oluşum, havuz
oluşturacaklar, bu havuzun başında da Başbakanın
oğlu var. Asıl niyetleri böyle olduğundan dolayı
diye
birkaç kişinin telefon konuşmasıyla ilgili burada kesin hükme
varıp yargısız infaz yapmayın diyorum. Ben bu önergenin
aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) 630 milyon dolar topladınız mı
toplamadınız mı? Onu söyleyin. O günden bugüne kadar
hayır diyemediniz, yalanlayamadınız.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, 69a göre söz istiyorum. İleri
sürdüğüm görüşten başka bir görüş ileri sürdü.
BAŞKAN Evet
İleri sürdüğünüz görüşten başka bir görüş
söylediğinizi atfetti., bunu iddia etmiştiniz.
Buyurun iki
dakika.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Elitaş, ben bir hâkimin, bir savcının istifa edip bir partiden
aday olmasından söz etmedim. Bu doğal; AKPden de, CHPden, her
partiden aday olabilir, buna itirazım yok. Ben AKP üyesiyken
hâkimliğe geçmesini anlattım, 8-10 tane örnek verdim. Siz de dediniz
ki: CHPli de vardı. E, bir tane
de siz örnek verin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Başta anlattım ama.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakın, üç dönemdir beraber milletvekiliyiz, değil mi? Ben
10 tane örnek verdim AKP üyesi, meclis üyesi, ilçe yöneticisi. Siz de bir tane
CHP ilçe yöneticisi örnek verin. Diyorsunuz ki: Benim partim fazla oy
alıyor. Tamam da sizin partiniz benim partimin on katı mı fazla
oy alıyor? Siz bir tane örnek vereceksiniz, bir tane örnek veremiyorsunuz.
Bunları fişleyelim mi, şecerelerine mi bakalım?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Fişleme yapmıyoruz biz.
MUHARREM İNCE
(Devamla) E, yapmıyor musunuz?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Yok.
MUHARREM İNCE
(Devamla) İşiniz o değil mi sizin? Kırk sene bizi
fişlediler, şimdi fişleme sırası bizde. diyen siz
değil misiniz, sizin milletvekiliniz değil mi? Peki, sizin
arkadaşınız değil mi
Siz fişleyenleri de
fişlemediniz mi? Ha, bak, şuraya geleyim: Siyasi parti il
başkanlarının vali olduğu devir, seksen sene önce öyleydi.
Evet, doğru. Biz o günden demokrasiye geçmek istiyoruz, siz seksen sene
öncesine geri dönmek istiyorsunuz, aramızdaki fark bu. Biz demokrasiye
doğru gidelim. diyoruz. Siz de diyorsunuz ki: Seksen sene önce böyleydi,
vali siyasi partinin il başkanıydı, biz böyle olalım. Bak,
bu değişiklik O da devletin hâkimi, bu da devletin hâkimi
Tamam da
siz belli dosyalar için uğraşıyorsunuz,
belli dosyalar için. Yoksa örgüt üyesi dediğiniz bir hâkimi,
savcıyı İstanbuldan alıp Tekirdağa
gönderdiğiniz zaman örgüt üyesiyse örgüt üyeliği yine devam ediyor,
İstanbul il sınırlarında örgüt üyeliği sona ermiyor.
Sizin derdiniz
-tabii ki dışarıdan, AKP
teşkilatından hâkim, savcı getirmiyorsunuz ama- belli dosyalara
AKPnin hâkimlerini getirmek, o savcıları getirmek, derdiniz bu.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, MHP Grup
Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile MHP Grup Başkan
Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde liyakat, ehliyet ve
tarafsızlık ilkeleri gözetilmeden yapılan bürokrat atamaları
ve yer değiştirmelerde meydana gelen usulsüzlük ve
haksızlıkların tespiti, yeni memur atamalarında hukuk ve
hakkaniyet dışında yapılan alımların
belirlenmesi, kamu bürokrasisinde kaosun giderilmesi ve var olan
sorunların çözülmesi amacıyla 11/2/2014 tarih ve 3345 sayıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat
2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Elektronik cihazla
yapalım.
İki dakika
süre veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.10
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları tarafından sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından
yapılan yardımlardaki keyfî uygulamaların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 27/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat 2014 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 11/02/2014 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bolu Milletvekili
Tanju Özcan ve arkadaşları tarafından, 27/11/2013 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından yapılan
yardımlardaki keyfî uygulamaların araştırılması
ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1136 sıra
no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak, 11/2/2014 Salı günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen, sessizliğimizi muhafaza edelim,
konuşmacıyı kürsüye çağıracağım; özellikle
rica ediyorum, lütfen.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi lehinde ilk konuşmacı, Bolu Milletvekili
Sayın Tanju Özcan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir konuyu,
aslında, gündeme getiriyoruz ama her nedense, konunun ne olduğunu
bile bazı arkadaşlarımız dinleme ihtiyacı duymadan
iktidar partisi kulisine doğru yöneldiler.
Konu,
arkadaşlar, az önce kâtip üye arkadaşımın okuduğu
gibi, sosyal devlet olmanın gereği olarak devlet tarafından
yapılan yardımlardaki usulsüzlükler ve adaletsizliklerle ilgili yani
Türkiyedeki milyonlarca yoksul vatandaşımızı ilgilendiren
bir konu ama fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapan AKP
milletvekillerinin, böylesine önemli bir konuya bile duyarsız
kalmasını hayretle takip ediyorum, vatandaşımıza da
sizleri şikâyet ediyorum.
Arkadaşlar, konu, gerçekten son derece önemli,
Türkiyedeki milyonlarca insanı ilgilendiriyor. Bakın, ben -hiç
abartmadan söylüyorum- halk arasında sürekli olan ve halkın gerçekten
sorunlarını bizatihi halktan dinleyen ve bu noktada en iddialı 5
milletvekilinden biri olduğunu söyleyen bir milletvekili olarak bu
konuşmayı yapıyorum.
Arkadaşlar, kendi seçim bölgemdeki gezilerimden elde
ettiğim ve bizatihi kendi gözlerimle gördüğüm iki üç kısa
anekdotu anlatarak sözlerime başlamak istiyorum.
Yer: Bolu, Sağlık Mahallesinde bir ev.
Arkadaşlar, ben bu eve gece saat on birde gittim. Ev demeye bin şahit
ister, sadece bir odadan ibaret. O odada da sadece bir kanepe var, başka
hiçbir oturacak koltuk dahi yok. Bir kanepe var, o kanepede felçli bir teyze
yatıyor, tek başına. Felçli bir teyze yatıyor ama o evde
tek başına yaşamıyor; akli dengesi bozuk bir oğlu var
ve yine, akıl zayıflığı, sıkıntısı
olduğu belli olan bir gelini var ve evde de 3 tane çocuk
yaşıyor, tek oda içerisinde. Çocuklar birer tane kuru ekmek
bulmuşlar, bunu kemirmeye çalışıyorlar açlıktan.
Yakacak odunları yok, soğukla baş edemiyorlar ve bu ailede
çalışan tek kişi yok. Bu aile nasıl yardım
alacağını bile bilemediği için, usulü bilemediği için
bu aileye bugüne kadar devlet bir yardım eli dahi uzatmamış.
Yine, Çıkınlar Mahallesinde bir Mehmet Amca.
Görünce tüylerim diken diken oldu, 90 yaşında bu adam, 90
yaşında. Yine, tek göz odada yaşıyor, tek göz odada.
RIFAT SAİT (İzmir) Kaymakamlığa
başvur, yardımcı oluver.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunların hepsini Sayın
Milletvekilim, merak etmeyin, Sayın Valiyle paylaşıyorum ve bu
sorun hâlâ çözülmediği için burada dillendiriyorum.
Adamcağız kaşık yapıyor, tahta
kaşık. Ellerini sobaya doğru dokundurmuş. Bulduğu
kartonları yakmaya çalışıyor, bu kadar zor durumda ve bu
adama devlet yardım etmiyor.
Yine, çok vahim
bir hikâye
Bir babayla konuştum geçenlerde. Toplam 4 çocuğu var,
Sayın Başbakanın çağrısına uymuş, 2 tane
daha çocuk yapmış, 2 tane yetmez. demiş. İkiz kız
babası, 2 çocuğu da 2 kızı da üniversiteyi
kazanmış. Asgari ücretle çalışıyor, 350 lira kira
veriyor. 2 çocuk ayrı ayrı şehirlere gitmiş -kız çocuk
bunlar- ve adamcağız diyor ki: İki aydır kızımla
konuşamadım, bir tanesiyle. Ne yiyor, ne içiyor, bilmiyorum.
Çaresizlikten para gönderemiyorum. Allah korusun, bu yoksulluk
şartlarında bu kız kötü yola düşse ben ne yaparım?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Ona burs bağla, maaşından burs ver.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Burs konusunda da merak etmeyin- Boludaki partililerinize, hâli
vakti yerinde olduğunu düşündüğü, hayırsever olduğunu
düşündüğü insanlara da müracaat etmiş ama herhangi bir sonuç
alamamış, sayın milletvekilleri.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen ver sen. Sen niye vermiyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyin.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Sayın milletvekilleri, şimdi, bakın, bu gezilerde
önemli bir şey tespit ettim. Bir: Gerçekten ihtiyacı olduğu için
devletten yardım alan insanlar var, gerçekten ihtiyacı olduğu
için. İki: İhtiyacı hiç olmadığı hâlde devletten
yardım alanlar var. Evinde, benim evimde olmayan büyüklükte LCD ekran
televizyonlar olduğunu da gördüm. Listeyi alıp tek tek
dolaştım bu insanları. Üçüncü bir grup daha var:
İhtiyacı olup da yardım alamayanlar var. Bunlar da ikiye
ayrılıyor: Bazıları utanıp sıkılıp
yardım isteyemeyenler, bazıları da o kadar çaresiz ki yol yordam
bilmiyor, nasıl müracaat edeceğini bile bilmiyor, böyle bir grup da
var.
Tuhaf bir hesap
yapılıyor, biliyor musunuz, bu yardımlarla ilgili hesabın
nasıl yapıldığını belki çoğunuz bilmezsiniz.
Asgari ücret baz alınıyor arkadaşlar. Hanede yaşayan
kişi sayısına bölünüyor ve kişi sayısı üzerinden
bir hesap yapılıyor, 255 liranın üzerinde bir geliri varsa bu
aileye yardım yapılmıyor. Böyle tuhaf da bir hesaplama
yapıyoruz. En sonunda bu hesap yöntemi 2013 Aralığının
sonunda güncellendi Bakanlık tarafından ve bu hesap yöntemine bire
bir uyulduğunda gerçekten çok az aileye yardım
yapılabildiğini görmenin üzüntüsünü de yaşıyoruz.
Yardım almak isteyen insanların evlerine dahi gidilmiyor çoğu
zaman yetkililer tarafından. Bazen konu komşuya soruluyor, bazen de
muhtara soruluyor veya sorulmuyor, İhtiyacı yok. deniyor, Bunun
damadı zengin, damadı bunlara yardım ediyor. deniyor. Laf
bunlar, boş laf. Ve bunun sonucunda gerçekten ihtiyaç sahibi insanlara bu
anlamda yardım yapılamıyor.
Bir de tuhaf bir
şey var: Yardıma ihtiyacı olanı biz devlet olarak tespit
etmiyoruz. Gidiyoruz diyoruz ki o insanlara: Şunları,
şunları, şunları getireceksin. Bir kamyon dolusu evrak
doldurmasını bekliyoruz. Evde bakım yardımı alabilmek
için o vatandaştan şunu bekliyoruz: Sen evde bakıma muhtaç olan
vatandaşı, yakınını, babanı, anneni,
kardeşini evde bırak, benim verdiğim formu al, kapı
kapı devlet kurumlarını dolaş, yardıma ihtiyacın
olup olmadığını biz senin adına tespit edelim. Böyle
bir anlayış olabilir mi sayın milletvekilleri?
Evet, bir de
enteresan bir şey var. Bizim anlayışımıza göre en
azından, yardımın karşılıksız olması
lazım. Dinî anlayışımıza göre de yardımın
karşılıksız olması lazım, sağ elin
verdiğini sol elin görmemesi lazım ama Anadoluya
çıktığınızda yardımların
karşılıksız yapılmadığını ve gizli
yapılmadığını görüyorsunuz. Göstere göstere insanlara
kömür yardımı yapılıyor, bütün komşular görsün diye.
İnsanlar fişleniyor arkadaşlar, fişleniyor AKPli
belediyeler tarafından. Bu, bize oy verecekse şayet buna yardım
yapalım. deniyor. Ve hiç sıkılmadan, devletin memurları,
AKPnin yöneticileri gibi Bak sana bu yardımı yapıyoruz ama
karşılığında oyunu vereceksin. Bazen o insanlara
Kuran-ı Kerim uzatılıp üzerine yemin etmeleri şartı
getiriliyor oy alabilmek için. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Yapma ya! Yapma ya!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bunların hepsini biliyorsunuz siz, bunların hepsini
biliyorsunuz.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Nerede gördün nerede!
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) İspat edemezsin onu.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, ilçelerde kaymakamlar AKP ilçe başkanı
gibi olmuş.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ne kadar ayıp bir şey ya.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) İftira atıyorsun, yazık!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, oy karşılığında
kaymakamlar, AKPye oy verilmesi karşılığında gidip bu
yoksul insanlara yardım ediyor.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Biraz utan konuşurken. Ayıp ya!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Sen utan bu tablo karşısında.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bunu yapan da şerefsiz, uygulayan da
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Kuran-ı Kerimin neşriyatını
alet ediyorsun konuşmalarına
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın lütfen.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, bir de şöyle bir meselemiz var, şöyle
bir meselemiz de var: 3294 sayılı Kanuna 1989 yılında biz
bir ek madde getirdik. Niye getirdik bunu? Bulgaristandan gelen
soydaşlarımıza yardım edebilmek için. Nedir bunun özü?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasa bile, başka ülke
vatandaşı olsa bile buna yardım edelim diye, doğru mu? Ama,
bu, şu anda kim için kullanılıyor? Özellikle, Suriyeden
Sayın Başbakanın daveti üzerine ülkemize gelen ve Sayın
Başbakanın söylediği rakam doğruysa -en az bu sayı 600
bin diyor- 600 bin insanı yoksul insanımızın ekmeğine
ortak ediyoruz. Ya, sen Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak kendi yoksuluna
baktın, kendi fakirine, muhtacına sahip çıktın da
başka ülkenin vatandaşlarına başka bir kaynak
ayırmadan, o yoksul insanın ekmeğinden bir parça daha vermeyi
nasıl içinize sindiriyorsunuz?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Yazık ya! İnsanlıktan utan,
insanlığından utan.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bakın, siz büyük devletseniz, siz bu kadar kudretli bir
Hükûmetseniz, önce kendi yoksulunuza sahip çıkacaksınız
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) İnsanlığından utan!
TANJU ÖZCAN
(Devamla)
önce kendi yetiminize sahip çıkacaksınız, bunu
özellikle söylüyorum, sonra başkalarına sahip
çıkacaksınız.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) İnsanlığından utan! Kendi
yoksulumuza da bakıyoruz. Yazık, yazık!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Hükûmet olmanın, devlet yönetmenin gereği budur.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) CHPnin insanlık anlayışı bu
mu? Sizin insanlığa bakışınız bu mu?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, bugün Genel Başkanımız bize grup toplantısında
bir tape izletti. Orada Sayın Başbakan öyle yoğun şekilde
gayret ediyor ki Sabah ve ATVnin alımıyla ilgili, bir havuz
oluşturmaya çalışıyor, iş adamlarını
arıyor. Dedim ki kendi kendime: Ya, Türkiyede bu kadar yoksul var,
keşke bu ülkenin Başbakanı o yoksullarla ilgili havuz
oluşturmak için bu iş adamlarını arasaydı, Verin
bakalım o milyon dolarları, en azından yoksullara gitsin.
deseydi. Türkiyede yolsuzluğa giden paranın yarısı
yoksullara gitse, bu ülkede gerçekten ihtiyaç sahibi insan kalmaz
arkadaşlar.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Sizin için geçerli.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Gelin bu adaletsizlikleri araştıralım, bununla
ilgili evet oyu vermenizi bekliyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Sayın Başkanım, Boluyla alakalı
bazı gerçek dışı rakamlar söz konusu oldu.
BAŞKAN
Sizin şahsınıza bir sataşmada bulunmadı.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Ben onun şahsına bir şey söylemedim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sataşma yok.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Araştıralım. dedi.
BAŞKAN Bir
dakika arkadaşlar, şunu bir çözelim.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Böyle bir şey var. diyor, Araştıralım.
diyor arkadaş.
BAŞKAN
Sayın Ercoşkun, sizin şahsınızla ilgili bir
sataşmada bulunmadı, size yerinizden açıklama hakkı
verebilirim ama önce bir grup başkan vekilinizi dinleyeyim.
Buyurun Sayın
Satır.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkanım, bizim dönemimizde
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Yani, böyle bir şey yok
BAŞKAN
Sayın Özkan, grup başkan vekilini duymuyorum, lütfen
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, bizim dönemimizde kurulan
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının
faaliyetleriyle biz her zaman iftihar ettik fakat uygulamada
sıkıntılar olduğundan ve buna da bizim sebep
olduğumuzdan arkadaşımız bahsetti. Sataşmadan
dolayı cevap vermek istiyoruz müsaade ederseniz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hayır, sataşma yok.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sataşma yok efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Benim yerime Bolu Milletvekili
arkadaşımız cevap verecek.
BAŞKAN
Buyurun Ali Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İki dakika.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Efendim, ne sataşması var bunda?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şöyle bir uygulama yapıyoruz
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Araştıralım. diyor.
BAŞKAN -
Sayın Ercoşkun, siz konuşun, ben açıklamamı sonra
yapacağım.
Buyurun; iki
dakika.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Sayın Başkanım, öncelikle teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce, Boluda birlikte milletvekili olarak
görev yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
arkadaşımız bazı rakamlar verdi, kendi şahit
olduğu bazı durumlarla ilgili bilgiler verdi. Maalesef, evet, belki
gitmiş olduğu yerlerde bu durumlarla
karşılaşmış olabilir ama Bolu da, aynı diğer
80 vilayetimiz gibi devletin yardım eli uzattığı
noktalardan birisi. 2007 yılında sadece 358 bin liralık bir
yardım bütçesi söz konusuyken, 2013 yılında bu rakam 10,2 milyon
liraya çıktı. 358 bin lira nere, 10,2 milyon nere?
İZZET
ÇETİN (Ankara) Fakir çoğalmış.
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) - Aynı şekilde 2007-2013 arasında 38
milyon liralık yardım bütçesi Boluda bütün
vatandaşlarımıza, ihtiyacı olan
vatandaşlarımıza dağıtıldı.
Evde bakım
hizmeti 2007 yılında sadece 180 kişiye verilirken, 31/1/2014
itibarıyla bu rakam 1.186 kişiye yani 10 katına
çıkmış durumda. Dolayısıyla, engelli memur
istihdamından işçi istihdamına kadar birçok noktada bu
yardımları Bolulu vatandaşlarımıza iletiyoruz.
Siz burada birçok
ithamda bulundunuz; işte, Kur'an-ı Kerime el basmaktan tutun
Yani
dini siyasete alet etmeyle bizi itham ederken diğer taraftan kendiniz de
maalesef böyle bir işin içerisine giriyorsunuz ama bu tabii, bizi
şaşırtmıyor. Neden?
İZZET
ÇETİN (Ankara) Yaptıklarınızı anlattı.
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) - Bir taraftan başörtüsüyle alakalı kanunu
Anayasa Mahkemesine götürürken, diğer taraftan çarşaflılara
rozet takmayı âdet edinmiş bir parti, ancak bu şekilde
bunları istismar edebilir diyorum.
Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir
şeyi açıklamak zorundayım
MUHARREM İNCE
(Yalova) Biz açlardan söz ediyoruz, o başörtüsünden söz ediyor.
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Efendim, konuşmamda ben sayın milletvekilliyle ilgili hiçbir
şey söylemedim ancak benim söylediklerimin doğru
olmadığını söylemek suretiyle, benim haksız ithamlarda
bulunduğumu söylemek suretiyle
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Rakamlar ortada.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
-
beni açıkça hedef alarak sataşmada bulunmuştur.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, Sayın Özcan, talebinizi anladım ama sizin
söylediklerinizle ilgili, sizin ileri sürdüğünüz fikirden başka bir
fikir açıklamasında bulunmadı.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Efendim, dini siyasete alet etmekle suçladı beni, ne alakası var?
BAŞKAN
Sadece Sizin gördüğünüz olaylar da olmuş olabilir. dedi.
Şimdi, normal
sataşma, İç Tüzüke göre -sataşmanın düzenlendiği
maddede- ne size ne Ali Ercoşkuna söz vermem gerekiyordu.
Açıklamamı yapıyorum ama maalesef, şöyle bir uygulama
gelişti ve gelişmekte. Sayın Satır, sizi hedef alarak
söylemiyorum, bütün grup başkan vekili arkadaşlarım aynı
davranışta bulunuyorlar. Size de Sayın Ali Ercoşkuna da
İç Tüzüke göre söz vermemem gerekiyor ama grup başkan vekilleri bu
durumu uyguladığım zaman söz istiyorlar, benim de doğal
olarak, grup başkan vekillerine söz verme gibi bir hassasiyetim var, sözü
devrediyorlar, dolayısıyla İç Tüzükü sanki böyle bir arkadan
dolanarak delme gibi bir durum yaşıyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Dolandırmayacaksın Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şu anda bunun ben sadece böyle olmaması gerektiğini size
açıklıyorum ama yaparsanız tabii ki bir müeyyidem yok, sadece bu
konuda hassasiyetle davranmanızı rica edeceğim sayın grup
başkan vekilleri.
Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoksulluktan bahsetti bizim milletvekilimiz, Sayın
konuşmacı başörtüsünden bahsetti
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Hayır, Kuran-ı Kerimden bahsetmedim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) -
partimizin tüzel kişiliğine bir saldırıda
bulundu. Söz verirseniz sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Size
söz vereceğim, siz de hakkınızı Özcana teslim edeceksiniz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ben hakkımı Sayın Özcana gönül
rahatlığıyla devrediyorum.
BAŞKAN
Elbette ki, Sayın Satır da gönül rahatlığıyla
Sayın Ercoşkuna sözünü devretti, bunu vurgulamanıza gerek yok
ama bu uygulamayı yapmasak çok daha memnun olurum diye düşünüyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yok, ben zorunlu olduğum için değil, gönül
rahatlığıyla
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özcan.
3.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle şuna çok
şaşırdığımı ifade etmeliyim: Efendim, biz
iktidara geldiğimizde 358 milyar lira yardım yapılıyordu.
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) 358 bin lira
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Şimdi bu, 10,2 milyon liraya yani trilyon liraya
çıktı. Nereden nereye
demesini yadırgıyorum, hani,
Başbakanın üslubuyla. Ya, arkadaş, bunda sevinecek bir şey
mi var? Senin zamanında yoksulluk artmış Boluda, senin
zamanında ihtiyaç sahibi olan insan sayısı artmış,
senin zamanında yardıma muhtaç insan sayısı
artmış. Bunda övünülecek bir şey var mı?
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Boluya yardım yapılmıyor. diyordun ya,
onun karşılığında söyledim.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Sen keşke şunu söyleseydin: Boluda bizim geldiğimizde 5 bin
tane işsiz vardı, şimdi biz bu sayıyı bine indirdik.
Nereden nereye
deseydin.
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Onu da deriz, onu da söyleriz.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Şimdi, ben sana şunu söylüyorum: Sizin
zamanınızda, geldiğinizde Boluda 5 bin işsiz varsa
şimdi bu sayı 12-13 bine ulaştı. Nereden nereye Ali Bey,
nereden nereye!
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) İstersen o rakamları da veririz.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bakın, şunu da söylemeliyim: Arkadaşlar, gelin, bu
araştırma önergesine, grup önerimize evet deyin, ben size Kuran-ı Kerim üzerine yemin ettirilerek
yardım alan insanları Boluda göstereyim. Var mısınız?
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Getir, getir, getir!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Var mısınız? Bakın, ben açık söylüyorum,
evine kadar götüreceğim.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Gösterme, getir!
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Pazarlıkla yapma, getir onu, pazarlıkla yapma bu
işi.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bu insanların isimlerini buradan zikredip kendilerini
ifşa etmek istemiyorum.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) İspatlayacaksın, ortaya bir şey
atıyorsun, ondan sonra konuşacaksın!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bu insanları siz zaten yeterince
utandırmışsınız.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) On bir yıldır siyaset yapıyorum,
Kuran üzerine el bastırmadık biz.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Hangi kaymakamın AKPye oy verilmesi
karşılığında kömür yardımında
bulunduğunu ispatlamaya hazırım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) İspatlayabiliyorsan ispatla.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Benim buna yüreğim yetiyor. Peki, sizin bu önergeye evet
demeye ve kurulacak komisyonla birlikte Boluya gitmeye, buradaki yoksul
insanların sorunlarını araştırmaya, hangi kaymakamın
kömür yardımı karşılığında AKPye oy
istediğini görmeye yüreğiniz yetiyor mu, yetmiyor mu arkadaşlar?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Elbette yetiyor, problem yok, getir hemen.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) İspatla, tamam.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Mesele budur arkadaşlar. Yolsuzlukları
konuşacağız, yoksullukları konuşacağız,
yoksulların sorunlarını konuşacağız. Konuyu
başka yerlere çekmeye çalışmayın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Müftünün karısıyım diyen gibi birisini bulur
getirirsiniz.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Kömür ve diğer yardımlar konusunda
suistimal yapıldığı ve kaymakamların bu konuda
referans kullandığı konusunda
BAŞKAN Ne
gibi bir sataşma unsuru gördünüz?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Kaymakamlığın AK
PARTİlilere kömür dağıtın. dediğini söyledi
arkadaşımız, ona cevap vermek durumundayım müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Buyurun.
Biraz sonra
İnce de hazırlanacak herhâlde.
İki dakika
4.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı, bizim iktidarımız döneminde kurulan bir sivil
yapıdır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Öyle mi, öyle mi!
Baktınız mı ne zaman kurulmuş?
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) Özellikle, bu yapının kurulmasında emeği geçen
birisi olarak çok büyük bir memnuniyetle söylemek istiyorum ki, bu
yapının içerisinde kamu otoritesi, özel sektör ve sivil toplum örgütlerinin
temsilcileri vardır. Türkiyede, hiçbir zaman yoksulluk sürdürülebilen bir
şey olmasın, sayılar azalsın diye bu yapılar
kurulmuştur.
TANJU ÖZCAN (Bolu) 86da
kurulmuş olmasın!
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) Bu yapıyla birlikte, Türkiyenin birçok yerindeki yardıma
muhtaç insanlar bilimsel yöntemlerle tespit edilmiştir. Bu konuda da çok
iddialıyız. Türkiyede yoksulluğun azaltılması
konusunda çalışmalar devam etmekle birlikte, ihtiyaç sahibi olan
insanlarımıza da insan onuruna yakışan bir şekilde
yardım ve destek politikaları ürettik ve bu
çalışmalarımız devam ediyor.
Eğer, sayın vekilin
söylediği gibi, AK PARTİ referansıyla bu yardımların
yapıldığı ve bu işin bir suistimale
dönüştüğü, hak etmediği hâlde evinde büyük model LCD
olanların aldığına dair belgeleri, bilgileri, dokümanları
varsa anında ilgililere, ilgili birimlere, kaymakamlıklara,
valiliklere veya savcılıklara müracaat edebilirdi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yaptık,
yaptık.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) - Bu gibi konular maalesef siyasi malzeme yapılmaması
gereken konular.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Valiyi
arayın, sorun, söyler size.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) Sizin artık uğraşacak başka bir şeyiniz
kalmadı, bunlarla uğraşmaya başladınız. Biz, bu
yardımlarla övünç duyuyoruz. İnsanlara, daha az gelirli insanlara
destek politikalarına önem veriyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Yardım değil, muhtaçlık.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Daha çok
yardım yapın diyoruz, daha çok yardım yapın.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) Bilimsel değerlerle, bilimsel verilerle bu insanları
tespit etmeye çalışıyoruz. Yoksulluğun sürdürülebilir bir
şey olmadığını tekrar söylüyorum.
Yoksullarımızın sayısının azalmasına yönelik
çalışmalarımız da devam ediyor.
Dinî konular da -ki bu konudaki
söylemlerinizi de şiddetle reddediyorum- Kuran-ı Kerim hepimizin
başının tacıdır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Onu söylüyoruz biz
de, ayıp değil mi?
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) - Ama bir Kuran-ı Kerime el bastırılarak kömür
dağıtılması, kapılarına kömür
bırakılması gibi basit bir konuyu da size
yakıştırmadığımı söylemek istiyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ayıp
değil mi işte, ayıp değil mi o?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ayıp
değil, şerefsizliktir o!
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili Sosyal
Yardımlaşma iktidarımız döneminde kuruldu. dedi.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Mütevelli heyeti
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya,
yazık, ayıp, günah! Ta, Özal döneminde
BAŞKAN Tamam, teşekkür
ederim, kayıtlara geçti.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ta, Özal
döneminde
BAŞKAN Lütfen, yoksulluğun
siyasetini yapmayalım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani, bir
dakika
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, bir taraftan Menderesin, Özalın
devamı olduğunuzu söyleyeceksiniz, öbür taraftan Özalın
kemiklerini sızlatacaksınız. Özalın döneminde
kurulmadı mı bu?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Doğru.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Fak-Fuk Fon olarak kuruldu, mütevelli heyetini
biz oluşturduk.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Niye Biz kurduk. diyorsunuz bunu? Niye doğru bilgi
vermiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı
konuşmayın.
Sizi dinliyorum
ben Muharrem İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Kamuoyuna Sayın Satırın
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın İnce, Mecliste beraberdik,
hatırlayın.
BAŞKAN
Lütfen laf atmayın Sayın Kacır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın grup başkan vekilinin bunu düzeltmesi lazım.
Yazık, günah
İHSAN
ŞENER (Ordu) Özal da Menderes de bizimdir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, kayda geçti, ihtarınız kayda geçti,
teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sizden önce elektrik de yoktu zaten!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Zaten sizden önce hiçbir şey yoktu!
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları tarafından sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından
yapılan yardımlardaki keyfî uygulamaların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 27/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat 2014
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere ilk
konuşmacı Metin Külünk, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Tabii ki, biraz
evvel kürsüye gelen milletvekili arkadaşımız, özellikle
yoksulluk üzerinden, hepimizi irite edecek, rencide edecek iki hususu ifade
etti. Kendisini şuna davet ediyorum: Bahsettiği anlamda, kadim
kitabımız Kur'anın üzerine insanlara el bastırıp oy
avcılığı yapan birileri varsa ya da garibin gurebanın
yoksulluğu üzerinden, oturduğu mülki idare makamını
kullanarak siyaset aracına dönüştüren mülki amir varsa hiç grup
önerisinin üzerinde pazarlık yapmaya gerek yok, hodri meydan! Getirin,
istediğinizi getirin, üzerinde duracak mıyız durmayacak
mıyızı birlikte göreceğiz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Türkiye, tarihinin
en önemli zorluklarından olan bir dönemi daha, çok şükür
aştı. Bu ülke, demokrasi ve istikrarın üstüne karabasan gibi
çöken darbeler geleneğinin farklı, yeşile
bulandırılmış portakal rengi boyutunu da 17 Aralıkta
savuşturdu çok şükür. Türkiye 2023e emin ve istikrarlı
adımlarla yürüyor, siyaset ve ekonomide istikrar devam ediyor çok
şükür.
Biraz
hafızalarımızı tazeleyelim diyorum. Parlamentonun tüm
üyelerinin her birinin birbirimize son derece yüksek saygısı var,
birbirimize saygı duyuyoruz. 17 Aralıktan bu yana, bu kürsüden,
grubumuzun milletvekillerine ve partimize yönelik işittiğimiz
hakaretler karşısında tek cümleyle şunu söylüyoruz:
Es-selâm, es-selâm, es-selâm
Bunun manası şudur: Siz de emin
ellerdesiniz, siz de bizim dünyamızda güvendesiniz. Bize hakaret etseniz
de bizim yüreğimiz o kadar geniş ki sizin hakaretlerinize de selam
deyip emindesiniz diyecek kadar.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bir zihniyet sorgulaması yapmak istiyorum. Bu zihniyet,
kimi zaman bu ülkenin son seksen yıllık tarihinde askerî darbeler
üzerinden kendini gösterdi, kimi zaman İstanbul dükalığı
üzerinden gösterdi, kimi zaman sağda ve solda tek parti şeflik
anlayışı üzerinden gösterdi, kimi zaman da 17 Aralıkta
olduğu gibi yeşile bulandırılmış turuncu darbe
girişimiyle kendini tazeledi. Türkiye bu anlayışı çok
şükür iyi tanıdığı için, sokakta milletin feraseti,
Parlamentonun gücü ve bu ülkenin liderinin dirayetli duruşuyla bu ülkenin
demokrasi ve istikrarı üzerindeki vesayeti çok şükür ortadan
kaldırdı.
Bakın
saygıdeğer milletvekilleri, Türkiyenin büyüyüp yeniden büyük Türkiye
rüyasını dillendiren tarihteki bütün liderleri ne
yaşamış, bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu,
Abdülaziz. Düşüşteki Osmanlıyı yeniden ayağa
kaldırıp bir küresel güç yapma noktasında siyaseten ve iktisadi
anlamda ve askerî anlamda Osmanlıyı yenilediği için
başına gelen akıbet Abdülazizin boğdurulmasıdır.
Bu ise cennetmekân
Abdülhamid Han. Otuz üç yıl boyunca emperyalizme meydan okuyan, devletin
birliğini ve bekasını koruyan, modern bir devlet olma yolunda
ülkede akıl değişiminin mimarı olan cennetmekân Abdülhamid
Han da Abdülaziz Hanın akıbetinin bir benzerine
uğratıldı.
Bu fotoğrafa
dikkatle bakınız. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün özel sektöre binbir
emekle kurdurduğu uçak fabrikası tek parti şeflik döneminde
tencere üreten imalathaneye çevrildi. AK PARTİ iktidarında ise,
bakınız, bu milletin rüyaları gerçek oldu, millî tank üretimi başladı,
geçmişten gelen o akıl üretimi eyleme dönüştü, havuzlu
çıkarma gemimizi yapıyoruz.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Millî tankçılar cezaevinde, haberin var mı? Tankçılar
cezaevinde, gemiciler cezaevinde!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, ama hamdolsun ki bugün
geldiğimiz noktada artık, bu ülke, kendi millî savunma sanayisinde
yerli üretimi yüzde 50 noktasına çıkarmış
bulunmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 17 Aralıkta turuncu darbe girişimi olarak, portakal
rengi darbe girişimi olarak tezahür eden darbeci zihniyet
Ülkeyi CHP ve
tek parti cenderesinden kurtaran, ekonomik bir sıçramayı
gerçekleştiren, yaşatan Adnan Menderes de idam sehpasına
yollandırılmıştır. Menderesin suçu neydi? Menderesin
suçu, bu milleti tarihiyle barıştırmak, Anadoluyla
barıştırmak, bu ülkeyi yeniden coğrafyayla
barışık bir ülke noktasına getirmek noktasında
attığı adımlardı ama Menderesin akıbeti de idam
sehpası olarak tecelli etti ne acı ki. Keşke bugün, bu milletin
siyasetin ve Parlamento iradesinin arkasındaki güçlü duruşunu
Menderes de görebilseydi, merhum Özal da görebilseydi.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye karşıtı bu darbeci zihniyet, ülkenin
içine düştüğü krizden kurtaran Refahyol Hükûmetini de bu
manşetlerle alaşağı etmişti.
Hafızalarımız çok uzakta değil, on sekiz yıl
öncesinde. Yine bu ülkenin kalkınması için çabalayan Sultan
Abdülhamidden Turgut Özala, Adnan Menderesten Recep Tayyip Erdoğana
her bir lider, aynı cümlelerle, bugünkü gibi itham edildi, iftira
atıldı, diktatör denildi ama onlar diktatör değildi, bu
toprakların yetiştirdiği millî liderlerdi. Millî lider
olmanın bedeli, ecnebi akıl tarafından diktatör olarak itham
edilerek gölgelenmek istendi ama çok şükür, Özal milletin
bağrında yaşıyor, Menderes milletin bağrında
yaşıyor, Abdülhamid milletin bağrında yaşıyor,
Abdülaziz milletin bağrında yaşıyor. Menderesin
idamına imza atanlar, tarihin çöplüğünde
MUHARREM İNCE
(Yalova) Atatürk nerede yaşıyor? Atatürk nerede?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Mustafa Kemal de yaşıyor, elbette yaşıyor.
Mustafa Kemalin de yaşadıkları, bir gün, tarih üzerinde daha
açık olarak ortaya çıkacaktır. Mustafa Kemali
cezalandırmak isteyen akılla, 17 Aralıktaki yeşile
bulandırılmış portakal rengi darbe girişimi
arasında, 28 Şubatın aklı arasında hiçbir fark yoktur.
O da millî devlet dediği için -Mustafa Kemal- cezalandırılmak
istenmiştir ve Millî Şef üzerinden.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün geldiğimiz nokta itibarıyla, bakın, sizin
tarif ettiğiniz Türkiyeyi size gösteriyorum: Bu, sizin Türkiyeniz.
1989-1994 arası İstanbul. Bu da AK PARTİ belediyesinin
İstanbulu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Birisinde kuyruk var, su bidonları var; diğerinde barajlar ve akan
sular var.
Sayın
Bakanım, siz de görüyorsunuz değil mi?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Görüyorum,
sağ olun.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Bakın, Özala da sivil diktatör demiştiniz, Özala da.
Erdoğanın da akıbeti Menderes gibi olacak. diye birileri
rakı masalarında konuşuyor. Avcunu yalayacaklar. Bu millet
liderini yedirtmedi, yedirtmeyecek. Kimsenin endişesi olmasın.
TUFAN KÖSE (Çorum)
İdam cezası kalktı, senin haberin yok herhâlde!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Bakın sizin İstanbulunuza, bakın: Ha İstanbul,
ha Ruanda. Bak bizim İstanbulumuza: Lale bahçesi, bütün renklerin dans
ettiği, raks ettiği İstanbul. Aradaki fark: Bu sizin, bu da AK
PARTİ iktidarının İstanbulu.
Bakın, bu
sizin 17 Aralıkta arkasında durarak Bir iktidar devşirebilir
miyiz? diye heyecan duyduğunuz anlayışın adresini
gösteriyorum size. 28 Şubat sürecinde Hükûmeti devirmemiz sizin de
çıkarınıza olur. diyen akıl, 17 Aralıkta da sizi
böyle kandırıyor. Size de diyor ki: Bu Hükûmeti devirirsek bu sizin
de çıkarınıza olur. Oysa, duracağımız yer
sandıktır.
Ve şunu
söylüyoruz size: Bakın, sizin Türkiyenizde ikna odaları vardı,
şimdi başörtüsü özgürlüğü var. Sizin Türkiyenizde 28
Şubatta içi boşaltılan bankalar
IMFe borcu
sıfırlanmış Türkiye var.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Ya, yoksullarla bunun ne alakası var?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Ve son söz olarak söylüyorum ki, size son söz olarak söylüyorum ki
bu millet liderini yedirttirmedi, yedirttirmeyecek.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Herhâlde açıklama yapmamı istemiyorsunuz, değil mi
Sayın Başkan?
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Usulen soruyoruz Sayın İnce, dinliyoruz ama usulen de soruyoruz.
Sizin de açıklamanız gerekiyor usulen ama
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, İstanbul Milletvekili Metin Külünkün CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Şimdi, tabii, millî değerleri kim tahrip etti, devletin
geleneklerini kim yok etti, kurumlarını kim diz çöktürdü,
başkalaştırdı, bunları çok iyi biliyoruz.
Lale Devrini
gösteriyor, İstanbulda lale ektiklerini. Vallahi, Osmanlı da Lale
Devrini yaşadı ama sonra çöktü -mutlu bir azınlık
yaratmıştı Osmanlı- tıpkı Osmanlıdaki Lale
Devri gibi siz de çöküş noktasındasınız.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Umut fakirin ekmeği.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakın, şimdi, uçak fabrikasından tencere
fabrikasına söylemini yapacağınıza; SEKAyı kim
sattı, Etibankı kim sattı, Sümerbankı
İHSAN
ŞENER (Ordu) Biz sattık.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Biz sattık.
MUHARREM İNCE
(Devamla)
limanları, bankaları, TELEKOMu, TEKELi, PETKİMi,
TÜPRAŞı
İHSAN
ŞENER (Ordu) Hepsini, evet.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bu milletin doksan yıllık birikimlerini, bu fukara
milletin doksan yıldır dişinden tırnağından
biriktirerek kurduklarını kim sattı?
BAŞKAN
Sayın İnce
MUHARREM İNCE
(Devamla) O beğenmediğiniz tek parti döneminin, o
beğenmediğiniz Cumhuriyet Halk Partisi döneminin insanlarının
yaptıklarını siz sattınız. Sizden önceki
İHSAN
ŞENER (Ordu) Artık sahibi olduğunuz bankaya para
yatırmıyorlar mı?
BAŞKAN
Sayın İnce, sataşmadan söz aldınız, sataşmaya
cevap verin lütfen.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sataşmaya cevap veriyorum zaten, partime
sataştığı için.
BAŞKAN
Partinize sataştı diye cevap vermiyorsunuz şu anda.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Zamanımı çalmayın efendim, zamanımı
çalmayın, ekstra zaman vermelisiniz bana.
BAŞKAN Ben
size ekleyeceğim zamanı.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Buraya sataştı zaten.
BAŞKAN
Zamanınızı ekleyeceğim, lütfen.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sataştığı yer burası zaten.
BAŞKAN
Burası değildi.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Neresiydi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Hanımefendi, burası.
BAŞKAN
Neyse efendim.
Buyurun, devam
edin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bunları söylemedi mi?
BAŞKAN
Devam edin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bunları söylemedi mi?
Ne
söyleyeceğime sizin karar verecek hâliniz yok!
BAŞKAN
Gerekçenizi açıklamadınız Sayın İnce, bu nedenden
dolayı açıklamanız gerekiyordu.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz sınıf başkanı değilsiniz, Meclis
Başkanısınız.
BAŞKAN
Süreyi ekleyin lütfen.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz tek
parti dönemine takıntılısınız. Altmış
yıldır söylediğiniz yalanın 2013 versiyonunu
çıkardınız şimdi. Camide içki içtiler. İmam diyor
ki: İçmediler. Yok, içtiler. İmamı sürüyorsunuz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Yalan konuşma!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Camilere saman doldurdu. yalanını altmış sene
anlattınız, bir altmış sene de Camide içki içtiler.
yalanını anlatırsınız şimdi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Çöp dağları yalan mıydı
İstanbulda?
MUHARREM İNCE
(Devamla) O zaman görüntüleri göster, görüntüleri göster.
Hani belediye
başkanının gelinine eli sopalı insanlar
saldırmıştı, hani cuma günü bu görüntüleri
açıklayacaktınız? Ya, üzerinden üç mevsim geçti, aylar geçti,
kırk cuma geçti, niye açıklamıyorsunuz?
TUFAN KÖSE (Çorum)
Yalan.
MUHARREM İNCE
(Devamla) İsmet Paşa
O camilere Trakyada Alman ordularına
karşı saman doldurup içine silah koydular, silah. Ey tarih cahilleri,
bunu okuyun da
O silahlarla Türkiye'yi savunmak için yaptılar bunu.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Yalan be!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ya cahiller söylüyor bunu ya yalancılar söylüyor. Cahilseniz
de yalancıysanız da sizi Allah'a havale ediyorum. İnsaf,
yazık, günah, ayıp! Bu memleketin kurucularına altmış
yıldır aynı yalanları söylüyorsunuz. Bıkmadınız
mı bu yalandan, utanmıyor musunuz daha hâlâ yalan söylemekten!
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Külünk, buyurun.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın İnce konuşmasında, benim
konuşmama istinaden Utanmıyor musunuz? kelimesiyle
şahsımı ve şahsımın üzerinden
arkadaşlarımı itham ve ilzam etmiştir, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Siz,
şahsınıza laf atıldıysa ancak söz alabilirsiniz.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Şahsımla ilgili kısma
BAŞKAN
İki dakika Sayın Külünk.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
6.- İstanbul
Milletvekili Metin Külünkün, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın İnce, teşekkür ediyorum. Siyasi tarih
analiz gerektirir. Elbette, bu ülkede insanlık tarihini de analiz
edeceğiz, tekrar tekrar edeceğiz, siyasi tarih üzerinden yeni
çıkarımlarda bulunacağız; bu çok doğaldır. Bu,
çarpı sıfır demek değildir. Doğruları da
söyleyeceğiz ama bulunduğumuz noktadaki siyasi duruşumuzun
gerektirdiği analitik eleştiriyi de gerçekleştireceğiz.
Bundan hiç alınmaya gerek yok; bakın, hiç gerek yok. Tarih
konuşuyor. Buyurun, ilk yolcu uçağımız, bu tarafta da Uçak
yerine düdüklü tencere üretti. Cevap
Sayın Ufuk Urasın
babasının anılarını lütfen okuyun;
anılarında, İsmet Paşa ile Nuri Demirağ arasında,
Yeşilköy Havalimanının ilk yapıldığı
yerdeki konuşmayı tekrar tekrar okuyun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya
yetmiş sene öncesini geç, sen ayakkabı kutularını anlat,
ayakkabı kutularını!
BAŞKAN Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen yatak
odasındaki kasaları anlat kasaları, geç bunları!
BAŞKAN Sayın İnce,
lütfen
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
Bakın, gazete ilanıyla satılan 16 cami; tarih konuşuyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen
paraları anlat, paraları, yeşilleri!
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
Onların da cevabını veririz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bak, 168
tane savcının yine yerlerini değiştirmişsiniz.
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
Bakın, Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa arasındaki
diyaloglar; bunları bugün konuşacağız.
Bahsettiğiniz ayakkabı
kutularıyla ilgili konu hukuku intikal etmiş. Hukukun herkesin
hesabını görmeye gücü yetecektir. Ama, siz, bir hukuk bürokrasisi
üzerinden gerçekleştirilmek istenen, Parlamentoyu yok sayan, seçilmiş
iradeyi yok sayan darbe girişiminin arkasında durmayın. Bizim, o
insanların hukukta, mahkemede hesap vermesinden hiçbir grup milletvekili
arkadaşımız olarak endişemiz de yok, gocunduğumuz da
yok.
SAKİNE ÖZ (Manisa) - Fezlekeler
nerede? Fezlekeleri getirin o zaman!
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bize
bunların üzerinden gelip günlerdir hakaret etmeyi terk edin. Biz
insanız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bizim
izzetinefsimizle bu derece oynamaya hiç kimsenin hakkı yok
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Külünk.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları tarafından sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından
yapılan yardımlardaki keyfî uygulamaların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 27/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat 2014
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi lehinde Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık
konuşacak.
Buyurun Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini bir kez daha hatırlatıyorum size ve
konuşmalarınızı bunun üzerinden yapmanızı
öneriyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında
yapılan yardımlardaki keyfî uygulamaların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi konusundadır; lütfen, konuşmacılar bu içeriğe
uygun davransınlar. Lütfen, rica ediyorum, İç Tüzükü uygulamak
zorunda bırakmayın beni.
Çok özür dilerim Sayın
Işık.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bize gelince mi aklınıza geldi Başkanım, bize
gelince mi aklınıza geldi?
BAŞKAN - Çok
özür dilerim Sayın Işık.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İki saattir Sayın Külünkü niye uyarmıyorsun? Niye
uyarmıyorsunuz, uyarı yapmıyorsunuz ona?
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, niye müdahale
etmediniz? Sizin Türkiyeniz dediği zaman niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, ben açıklamamı bütün Genel Kurula
yaptım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ne konuştular Sayın Başkanım, ne
konuştular da bizi uyarıyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimdi mi aklınıza geldi Sayın
Başkan, şimdi mi aklınıza geldi?
BAŞKAN - Her
tarafa aynı şekilde, eşit mesafede davranıyorum, herkese
aynı vurguyu yapıyorum.
Buyurun Sayın
Işık.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, bu tutumunuzu kınıyorum.
Biz burada
yoksulları, yardımlaşmayı konuşurken düdüklü tencere
muhabbeti yapılıyor, dinliyorsunuz; tek parti dönemine laf edilince
cevap veriyorum, sözümü kesiyorsunuz. Eğer bir daha benim bu şekilde
sözümü keserseniz hakkınızda burada tartışma açarım.
BAŞKAN
Sayın İnce, bana bu şekilde davranmaya hakkınız yok.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Üslubunuz hakkında burada tartışma açarım.
BAŞKAN -
İç Tüzükü okursanız, aksine, kınama yetkisinin bana ait
olduğunu görürsünüz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz kendinizi kınayın o zaman, o zaman kendinizi
kınayın.
BAŞKAN - Ben
bütün Genel Kurula hitap ettim Lütfen konuya gelin, İç Tüzükü bana
uygulatmak zorunda bırakmayın. dedim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yanlı tutumunuzu kendiniz kınayın o zaman.
BAŞKAN - Hiç
kimseyi hedef almıyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) İstediğin İç Tüzükü uygula. İç Tüzük senin
sopan değildir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İç Tüzükü uygulamadığınız için böyle
oluyor zaten.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Halaçoğlu, grubunuzu hedef almadım.
Buyurun Sayın
Alim Işık
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, şimdi, kusura
bakmayın ama konuşmanın en başından beri neden
hatırlatmadınız da sadece bizim temsilcimiz çıkınca
bunu hatırlatma ihtiyacını duyduğunuzu anlamaya çalışıyorum.
BAŞKAN
Çünkü bu aşamada en üst noktaya geldi bu tartışmalar.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Ama bizimle ne alakası var?
BAŞKAN -
Sizin konuşmacınıza ve size yönelik bir davranış
değildir. Kaç kere söylemem gerekiyor inandırmam için?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama Sayın Başkan, bundan önceki
konuşmalarda hatırlatmadığınız bir konuyu neden
şimdi hatırlatma gereği duyuyorsunuz, bunu merak ediyorum.
BAŞKAN
Çünkü artık işin dozajı kaçtı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Siz ne konuşacağımızı
biliyor musunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN -
Sayın Halaçoğlu, grubunuza ve konuşmacınıza yönelik
hiçbir davranışım yoktur. Başka bir şey söylemiyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama bizim grubumuz konuşurken
konuşuyorsunuz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Taraflısınız, taraflı!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Alo Fatih hattı mı çalışıyor?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun vermiş olduğu önergenin lehinde söz aldım. Bu
vesileyle ülkemizde 1986 yılından bu yana bir sosyal devlet anlayışı
gereğinin sonucu olarak yardıma muhtaç ailelerimize Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı bütçesinden yapılan
yardımların dağıtımı sırasında
yaşanan usulsüzlük ve yolsuzluklar ya da haksızlıkların
araştırılmasına yönelik bir önergeden bahsediyoruz.
Sayın Başkan konuyu hatırlattı, kendisine teşekkür
ediyorum ama ben bu önerge doğrultusunda konuşacağım
Sayın Başkanım, hiç merak etmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Siz
her zaman öyle yaparsınız zaten Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bütçesinden yasal kalemler üzerinden
dağıtılan sosyal yardımları başlıklar
hâlinde sizlerle paylaşmak istiyorum öncelikle.
Eğitim Yardımları
adı altında şartlı eğitim yardımı, ücretsiz
ders kitapları, eğitim materyali, öğle yemeği giderleri,
engelli öğrencilerin okullarına ücretsiz taşınması,
öğrencilere ev kiralama veya taşıma desteği ile yurt
yapımı kalemlerinden yardım yapılıyor. Aile
Yardımları başlığı altında gıda
yardımları, barınma yardımları, yakacak
yardımları yani kamuoyunun daha çok kömür yardımı olarak
bildiği yardımlar yapılıyor. Engelli Yardımları
başlığı altında engelli ihtiyaç yardımı
kalemi üzerinden yardım yapılıyor. Sağlık
Yardımları başlığı altında tedavi
destekleri yapılabiliyor, yine şartlı sağlık
yardımı destekleri yapılabiliyor ve Özel Amaçlı
Yardımlar başlığı altında da aşevleri, afet
yani acil durum yardımları gibi yardımlar yapılıyor.
Şimdi, bu yardımların
yapılmasında, sosyal yardımlarla
vatandaşımızın desteklenmesinde hiçbir sorun yok.
Keşke imkânımız daha fazla olsa da daha çok insanımıza
yardım yapabilsek ama Türkiye gerçekleri bugün itibarıyla şunu
gösteriyor değerli milletvekilleri: Bugün yaklaşık 7 milyon
aileye yardım yapılıyor yani Türkiyedeki ailelerin
yaklaşık üçte 1i yardıma muhtaç hâle gelmiş. Üzerinde
durmamız gerek konulardan birisinin bu olduğunu düşünüyorum.
Keşke bu üçte 1, beşte 1, onda 1 olabilse ama bugün
yaklaşık 20 milyon ailenin üçte 1ine yardım yapan bir devlet
hâline geldiysek bunun üzerinde durmamız gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yardımlarla ilgili önemli sıkıntılardan
birisi, özellikle seçim öncesi dönemlerde köy muhtarları ve mahalle
muhtarları resmen baskı altına alınıyor. Yani
yardıma muhtaç ailelere, dağıtılacak kişilere bu
yardımların dağıtımı konusunda, köy ve mahalle
muhtarları, özellikle iktidar partisinin il ve ilçe yöneticilerinin
baskısı altında, hak etmeyen ailelere bu yardımları
vermek zorunda kalıyor. Birinci araştırılması gereken
sorun budur. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki yardıma muhtaç, gerçek, bu
yardımı alması gereken insanlar, sadece siyasi partilerin kul
arayışına uygun cevap vermedikleri için, Öyle olacaksa ben bu
yardımdan vazgeçiyorum. dedikleri için yardımları alamazlarken
muhtarların ve il, ilçe teşkilatlarının belirlediği
listelerde hiç yardıma muhtaç olmayan aile bireylerinin bu
yardımlardan yararlandığını görüyoruz. Bu,
sıkıntıların birisidir.
İkincisi,
özellikle iktidar partisinin il ve ilçe yöneticilerinin referans
olmadığı kişiler kaymakamlıklar veya Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından bu
yardımlardan yararlandırılmamaktadır. Canlı bir örnek
vereceğim size: Kütahya ili Emet ilçesinde çocuğu kan kanseri olan
bir aile babası bu yardımları alırken, bir gün
kaymakamlığa gittiğinde Kusura bakma, bu yardımı sana
bu defa veremeyeceğiz. sözüyle
karşılaşmıştır. Düzenli olarak Ankaraya
çocuğunu tedaviye getiriyor. Neden? dendiğinde Sen Adalet ve
Kalkınma Partisi üyesi değilsin veya üyesi olma teklifini kabul
etmemişsin, kusura bakma. İsmini verebilirim.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Evet, lütfen ya.
ALİM
IŞIK (Devamla) İsmini veririm, veririm abla, ben size veririm.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Verin, bana verin, olsun.
BAŞKAN
Sayın Enç, lütfen
ALİM
IŞIK (Devamla) Ama buradan veremem, buradan veremem.
Özel isteyen
arkadaşım varsa sizi görüştürürüm. Müdahale ettim,
kaymakamlığı aradım. Bu arkadaşımızın,
bu kardeşimizin çocuğunu tedavi ettirebilmesi için bir 300 lira daha
lütfen almasına ben aracı olduğum için biliyorum. İsmini veririm.
Çünkü bunlar bu memlekete yakışmıyor, bu kaymakamlara
yakışmıyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yüzlerce var böyle, yüzlerce, binlerce var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunlar zalim, zalim.
ALİM
IŞIK (Devamla) Bu sizin iktidar partisi il ve ilçe yöneticilerine hiç
yakışmıyor çünkü siyasi partiler hizmet etmek için önemli
demokratik kurumlardır, kuruluşlardır. Bu aracılıkta,
partiye üye olursan veya partiye üye olma teklifine hayır diyorsan buna
göre yardım alırsın veya almazsın
anlayışını hepimizin reddetmesi lazım. Bu,
yaşadığım canlı örnektir. Özellikle bunu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
İkincisi,
engelli vatandaşlarımızın birçoğu engellerinden
dolayı bu kurumlara, kuruluşlara gidemedikleri, aracı
gönderdikleri için bu yardımları almada sıkıntı
çekiyorlar. Şimdi, vakıf yöneticileri diyor ki: Engellinin buraya
gelmesi lazım. Engellinin oraya gidecek hâli yok, evinde yatalak hasta.
Buna şimdi niye zorlama getiriyorsunuz? Bu sıkıntıyı
çözmemiz lazım, araştırılması lazım.
Bir diğeri,
kömür ihtiyacı olmayan, evinde doğal gaz bağlı ailelere
kömür yardımı yapılıyor, özellikle seçim öncesinde. Bu
insanlar aldıkları bu kömür torbalarını gizlice,
satılamaz ibaresi olmasına rağmen, gidiyorlar, kömür satan
kuruluşlara verip yarı fiyatına, üçte 1i fiyatına paraya dönüştürerek
bu işi suistimal ediyorlar. Bunu araştırmamız, engellememiz
lazım. Bunun örneklerini, medyaya da yansıdığı için
sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Kömür
yardımı yapılacaksa, gerçekten o kömürü yakacak, yardıma
muhtaç ailelere bu yardım yapılmalı. Evinde doğal gaz
bağlı olan aileye hangi gerekçeyle kömür yardımı
yapılıyor, hangi gerekçeyle kömür torbaları istemediği
hâlde evinin önüne yıkılıyor, millete afişe ediliyor?
Bunları iyi görmemiz lazım, iyi anlamamız lazım.
Diğer
taraftan, iktidar partisinin il ve ilçe başkanlıklarına
yardımsever vatandaşların yardım çekleri teslim ediliyor,
gelen insanlara bunlar kampanyayla dağıtılıyor. Bunlar bu
Türkiyeye yakışmıyor. İktidar partisinin çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizlerin de buna bina etmesi gerekiyor.
Ben size gösteririm cebimde olduğunu ama hoş olmayacağı
için, belgesi olduğu için bunu konuşuyorum. Bir iş adamı
gidip de iktidar partisinin il başkanına Bu çekleri, yardım
çeklerini dağıtın. diyor, veriyorsa teşekkür etmek
lazım. Ama bu iktidar partisi gidip de bu çekleri kampanyayla yardıma
muhtaç insanları sıraya dizip imza karşılığı
veya üye formunu doldurduktan sonra dağıtıyorsa ayıp olan
budur. Bu ayıbı önlememiz lazım. Onun için, bunlar hoş
şeyler değil, bunların mutlaka önüne geçilmesi gerekiyor.
Diğer
taraftan, bedelli askerlik paralarının şehit aileleri ve gazi
ailelerine dağıtılması, yardım edilmesi amacıyla
toplanmasına yönelik burada bir kanun çıkardık. Bugüne kadar,
bedelli askerlik paraları maalesef bu ailelere verilmedi; yardım
adı altında, bu ülkenin vatandaşı olmayan ama Türkiyeye
sığınmış Suriyeli vatandaşlara
dağıtıldı. iddialarını bugüne kadar bu Hükûmet
cevaplamadı. Verdiğimiz önergeler cevapsız dönüyor. Şimdi,
bunu söylememiz lazım. Eğer, Suriyeli vatandaşlara bedelli
askerlik parasının toplandığı kaynaktan bu yardım
yapıldıysa Hükûmetin yetkililerinin bunu açıklaması
lazım, milletin de bilmesi lazım. Şimdi, kanunu öyle
çıkarıyorsunuz, parayı başka yerde
dağıtıyorsunuz. Bu hoş şey değil.
Sonra, rüşvet
ve yolsuzluk operasyonlarında adı geçen iş adamlarını
hayırsever iş adamları olarak kamuoyuna yansıtarak bu
işin üstünü örtmeye kalkmanın Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
hiçbir milletvekili arkadaşıma
yakışmadığını söylemek istiyorum. Hayırsever
iş adamı milletin malını çalarak hayır yapmaz. Daha
sonra, Deniz Feneri davasında insanlarımızın hayır
hasenat duyguları köreltildi. Bunun üstüne hepimizin gitmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Onun için bu
önergenin yerinde bir önerge olduğunu ve araştırılmasının
çok önemli olduğunu ifade ediyor, önergeye evet oyu vereceğimizi
paylaşarak hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Bir şey mi
söyleyecektiniz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama isteyecektim.
BAŞKAN
Biraz daha beklemeniz gerekecek.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ben bir şey demedim, siz dediniz.
BAŞKAN Ben
sordum size Sayın İnce, her şeye alınıyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hayır, alınmıyorum.
BAŞKAN
Sakin olalım biraz, lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, manidar oluyor! Biliyor musunuz, çok manidar
bir zamanda!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde son konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul
Kürkcü.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, bizim Türkiyemizde böyle! Var ya bizim Türkiyemiz! O
nasıl Türkiyeymiş? Sonuna kadar Türkiye bizim, hepimizin.
BAŞKAN Elbette, şüphemiz yok hiçbirinden.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet,
ama müdahale etmediniz.
BAŞKAN Elbette, hepimizin Türkiyesi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan Sizin Türkiyeniz
dedi, müdahale etmediniz.
BAŞKAN Sayın Konuşmacıyı
dinleyelim.
Buyurun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu önerge
elbette, mutlaka araştırılması gereken bir büyük toplumsal
sorunla ilgili; iki bakımdan, hatta üç bakımdan.
Birincisi,
yoksulluğun kendisi ve Hükûmetin bu yoksullukla karşı
karşıya gelme, bunları ortadan kaldırma yönünde bir iradeye
sahip olup olmadığı. İkincisi, şimdiye kadar bu yolda
ortaya konulmuş araçların adilane ve düzgün bir biçimde
kullanılıp kullanılmadığı. Nihayet, bu soru
önergesinde ifade edildiği şekliyle, Türkiyedeki yoksulların kendileri
ile dışarıdan göçler yoluyla Türkiyeye gelen yoksullar
arasında bu sosyal yardımların nasıl
bölüştürüleceğine ilişkin meseleler.
Birincisi,
şunu saptamamız yerinde olur: Yoksulluk ne Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti tarafından yaratılmıştır ne de onun
tarafından ortadan kaldırılabilir; tıpkı, daha önceki
hükûmetler tarafından kaldırılamadığı ve
kaldırılamayacağı gibi. Bu, Türkiyede bütün hükûmetlerin
sürdürmekle kendilerini yükümlü hissettikleri kapitalist düzenin zorunlu
sonucudur. Kapitalist düzen, zenginler ve yoksullar, sömürenler ve
sömürülenler, işçiler ve patronlar olmadan olamayacağı için,
kaçınılmaz olarak, kapitalizm yoksulluk doğurur, kapitalizm
eşitsizlik ve adaletsizlik doğurur ama hükûmetler bir sosyal kisveye
büründürmeden kendi siyasetlerini hükûmet edemeyecekleri için, her hükûmet de
bu yoksullukla şöyle ya da böyle mücadele edeceğine dair asla
tutamayacağı sözler verir, asla gerçekleşmeyecek programlar
ortaya koyar çünkü yoksulluğun temel kaynağı işsizliktir.
Daha doğrusu, bunu daha genişlemesine, genişliğine
söyleyecek olursak, işçinin kapitalist piyasaya sunabildiği biricik
meta olan iş gücünün fiyatı durmaksızın azalırken
diğer metaların, malların durmaksızın yükselmesinin
yol açtığı yoksunluk ve bunun sonucu olan yoksulluk Türkiyede,
başka yerlere nispetle çok daha çarpık, çapraşık, adaletsiz
ve eşitsiz bir biçimde ortaya çıkıyor.
Türkiye, kendisini
genellikle Avrupa ülkeleriyle kıyaslamayı seviyor ama böyle
baktığımız zaman, Avrupada işsizlikle mücadelede
hemen hemen en geride olan ülke olduğu apaçık ortada. Bu
bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcilerinin burada
çoktandır övündükleri gibi övünülecek hiçbir şey yok, rakamlar
ortada. Türkiyede Nisan 2013te 23 milyon 668 bin 942 kişi muhtaç olarak
görünüyor. Asgari ücretin üçte 1inden az gelire sahip olanların
sayısı 9 milyon 203 bin 853 kişi. 6,7 milyon hane yoksuldur
Türkiyede. Bu, neredeyse nüfusun üçte 1inin yoksul ve sosyal yardım
olmaksızın kendi hayatını sürdüremeyeceği bir tablodur
ve bu tablo, öte yandan şu açıdan ilginçtir ki yöneltilen
eleştirilerin doğruluğunu onaylamak bakımından: Sadece
2013 Ocak-Nisan arasında, 1 milyon 53 bin 27 kişi daha bu yoksulluk
yardımına muhtaç olan kişiler arasına
katılmıştır. Rakamların büyüklüğünü söylememe
gerek yok, Türkiyenin nüfusuyla kıyaslayın, neredeyse bir
yılın üçte 1inde, bir kent kadar nüfus yoksullar arasına
katılıyor.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu yoksullukla mücadele bakımından
uyguladığı politikaların eşitsiz, adaletsiz ve ölçüsüz
olduğu doğrudur, bununla ilgili bir tartışmaya bile gerek
yoktur ancak bir araştırma yapıldığında, gerçekte
ne kadar çok kaynağın ne kadar çok usulsüz ve kuralsız bir
biçimde kullanıldığını da görmek mümkün olacaktır
fakat bütün bu kadar etrafında kıyamet
koparttığımız şey, ulusal gelirin sadece yüzde 1i
kadarı sosyal yardım olarak dağıtılmaktadır.
Dolayısıyla, Türkiyenin zengin azınlığı ve onun
kapitalist düzenini sürdürmekle görevli olan Hükûmet, aslında millî
gelirin sadece yüzde 1ini yoksullar arasında şu ya da bu şekilde
dağıtıyor olmakla kendisini Türkiyenin gelmiş geçmiş
hükûmetlerinin en hayırseveri olarak göstermeye çalışıyor.
İşin
doğrusu, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde usulsüz ve
kuralsız da olsa yardımların dağıtılmasında
ve yardıma muhtaç kişilerin sayısında artış
olmasına rağmen, bu yardımların
dağıtılmasına, yardıma muhatap olanlara dilenci,
yardımı verenleri sadaka veren olarak söylemek, göstermek, halka
karşı bir haksızlıktır. Doğrudan doğruya
hakları olan, kamu bütçesinden mutlaka ve mutlaka kendilerine düzenli ve
kurallı bir biçimde aktarılması gereken yardımın bir
bölümünü kuralsız olarak aldıkları için insanları dilenci,
onlara bunları dağıtanları da sadaka dağıtıyor
olarak değerlendiremeyiz.
Bizim istememiz
gereken -ki istiyoruz- bütün yurttaşlara onurlu yaşayabilecekleri bir
yurttaşlık gelirinin yarından tezi yok belirlenmesi ve
bağlanması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmak, bu
ülkede doğmak, kendinden önceki kuşakların bu ülkenin
zenginliğine çalışarak, alın teri dökerek, emek vererek
katkıda bulundukları için, bu ülkenin kolektif zenginliğinin
doğal sahibi oldukları için, bütün yurttaşlarımıza
onurlu yaşayabilecekleri bir yurttaşlık gelirinin
bağlanması en önemli meseledir. Kamu kaynaklarının bu
şekilde bölüştürülmesi mümkün olsaydı, aslında, bugün,
yoksulluğun bütün bu gösterişli yardım kampanyalarına
rağmen bu kadar büyümesi söz konusu olmaz, tersine bunda giderek artan bir
azalış olabilirdi ama bu, şüphesiz, servet
dağılımının Türkiye'de değiştirilmesi, çok
kazananlardan ve yüksek gelir sahiplerinden, servet sahiplerinden yoksullara
doğru bir kaynak transferini gerektirirdi. Adalet ve Kalkınma
Partisi, bu kaynak transferini asla yapamayacağı bir biçimde
kapitalizmin katarına altından zincirlerle bağlanmıştır.
Bunun ayrıca yolsuzluklarla berelenmiş olması bahsidiğerdir
fakat hiç yolsuzluk olmadan da yapacağı şey bundan başka
bir şey değildi. Adalet ve Kalkınma Partisinin hayal
ettiği, ümit ettiği gelişme düzeyindeki ülkelere
baktığımızda, Amerika Birleşik Devletlerine
baktığımızda, orada da yoksulluğun diz boyu
olduğunu, Almanyada da yoksulluğun diz boyu olduğunu,
Yunanistanda da yoksulluğun diz boyu olduğunu göreceğiz. O
nedenle, yoksulluk ve kapitalizm arasındaki organik ilişkiyi unutarak
tartışmak beyhudedir.
Ancak, burada bir
sözcünün dile getirdiği Bizim kendi yoksullarımız varken
başkalarına nasıl yardım yaparız? sözünün de insan
hakları ve göçmen hakları bakımından sorunlu olduğunun
altını çizmek isterim. Şöyle ya da böyle, Hükûmet
yanlış siyasetleri sonucunda Türkiye'yi bir şekilde sel gibi bir
mülteci akınına maruz bırakmış olsa da o gelen
mültecilere kaynak dağıtmak, hak sağlamak, onların
-çocuklardan, kadınlardan başlayarak- hepsine kaynak yaratmak
Türkiye'nin belli başlı bir sorumluluğudur, bundan vazgeçilemez.
Ancak, tabii, şu sorular doğrudur: Bunlar hangi kaynaklardan
aktarılıyor? Kimin hakkı kimden alınıp kime veriliyor?
Bütün bunlar meçhuldür, bu açıdan büyük bir kaos vardır. Bu kaosun
giderilebilmesi bakımından, bu Meclis araştırmasına
doğrusu ihtiyaç vardır. Bu çerçevede, bu Meclis
araştırması ihtiyacı açıkça ortadadır. Bu kaotik
gidişe son vermek ve yoksulluğun sebepleri üzerine yönelmek,
Türkiye'de aşırı bolluğun kendisinden doğan
aşırı yoksulluğun en önemli insani sorun olarak
karşımıza dikildiğini görmek ve Türkiye'yi sömüren,
yoksulları, ezilenleri, madunları ve mağdurları sömüren,
ezen devlet sermaye ortaklığının topluma hesap vermesini
sağlamak en önemli meseledir. Bunu yerine getirmek için Meclisi görevini
yapmaya davet ediyorum. Bu önergeyi verdikleri için de
arkadaşlarımıza teşekkür ederim bu vesileyle.
Hepinize iyi
günler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisini oylamaya sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN -
Yoklama talebi vardır.
Şimdi tespiti
yapalım: Sayın İnce, Sayın Ayaydın, Sayın Akar,
Sayın Öz, Sayın Özkan, Sayın Serter, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Eyidoğan, Sayın Kaplan, Sayın Özdemir, Sayın
Tanal, Sayın Tayan, Sayın Aygün, Sayın Topal, Sayın Köse,
Sayın Balbay, Sayın Bayraktutan, Sayın Kesimoğlu,
Sayın Öz, Sayın Gürkan ve Sayın Korutürk.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları tarafından sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından
yapılan yardımlardaki keyfî uygulamaların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 27/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Şubat 2014
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 532 ve 423 sıra
sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 4 ve
13üncü sıralarına, bastırılarak dağıtılan
546 sıra sayılı Kanun Teklifinin ise kırk sekiz saat
geçmeden yine bu kısmın 5inci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 11, 18 ve 25 Şubat 2014 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek bu birleşimlerde gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 19 ve 26 Şubat
2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin, İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
11/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/2/2014
Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 532 ve 423 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4 ve 13üncü
sıralarına, bastırılarak dağıtılan 546
sıra sayılı Kanun Teklifinin ise kırk sekiz saat geçmeden
yine bu kısmın 5inci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
11, 18 ve 25 Şubat 2014 Salı
günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
19 ve 26 Şubat 2014 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 14, 15 16 ve 17 Şubat 2014 Cuma,
Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri saat 14.00'te toplanarak bu
birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
11 Şubat 2014 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 266 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
12 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
13 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 63 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde 471
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
15 Şubat 2014 Cumartesi günkü
birleşiminde 462 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
16 Şubat 2014 Pazar günkü birleşiminde
375 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
17 Şubat 2014 Pazartesi günkü
birleşiminde 230 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar;
18 ve 25
Şubat 2014 Salı günkü birleşimlerinde 15.0023.00 saatleri
arasında;
19, 20, 26 ve 27
Şubat 2014 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise
14.0023.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesi;
546 sıra
sayılı Kanun Teklifinin, İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki
şekliyle olması önerilmiştir:
546
Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1967) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1
ila 26 ncı maddeler |
26 |
2. Bölüm |
27
ila 53 üncü maddeler (Geçici 1 inci madde dâhil) |
28 |
Toplam Madde
Sayısı |
54 |
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere ilk
konuşmacı Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; grubumuzun vermiş olduğu öneri
hakkında lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum, bu vesileyle de yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, önerimizde, 546 sıra sayılı Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve bir kısım milletvekilinin
bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun teklifinin ki basında, kamuoyunda
AFAD yasası olarak da bilinen bu yasa teklifinin bugün gündeme
alınarak görüşmelerine başlamayı önermekteyiz.
Yine, önümüzdeki
pazartesi, yani 17 Şubata kadar gündemdeki uluslararası
sözleşmelerin görüşmelerinin yapılması, önümüzdeki hafta
salı günü Meclisimizin saat üçten on bire kadar, çarşamba ve
perşembe günkü birleşimlerinde ise ikiden on bire kadar
çalışmasını önermekteyiz.
Bu AFAD
yasası, toplam 54 madde olup iki bölüm hâlinde görüşülecektir.
Önerimize
desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı,
İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Balbay.
Buyurun Sayın
Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ
BALBAY (İzmir) Sayın Başkan, CHP İzmir Milletvekili
olarak gündemdeki konu üzerine söz almış bulunuyorum.
Sevgili
arkadaşlar, öncelikle Meclisin daha çok çalışma planlaması
ve daha çok yasayı Meclisten geçirmesi elbette bir icraattır ancak
ben öncelikle bugün, biraz önce, Sosyal Yardımlaşma Fonuyla ilgili
konuşma da yapıldı- en büyük açlığın özgürlük
açlığı olduğunu sizlerle paylaşmak isterim.
Bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çatısı altında Anayasa Komisyonu 22
maddelik bir yeni paket üzerinde duruyor. Çok yasa çıkarmak, bu Meclisin
çok fazla çalışmış olması, çok üretim yaptığı
anlamına gelmiyor.
Sayın
milletvekilleri, bugün, Türkiyede, pek çok kişinin -gerek cezaevlerinde
olan gerekse olmayan- pek çok yargılamalar nedeniyle kendisini özgür
hissetmeyen pek çok kişinin birinci açlığının özgürlük
olduğunu ve bu Meclisin buna cevap vermediğini vurgulamak isterim. Bu
Meclisten çıkan ve özgürlükler getirebileceği
tartışılan her yasanın gerek cezaevlerinde gerekse
onların yakınları çevresinde nasıl algılandığını
sizlerle şöyle bir örnekle paylaşmak isterim: Türk filmlerinde
vardır; ıssız çölün ortasında, bir kişiyi ağaca
bağlar zalim bir kişi ve o su istediğinde, gülerek bir metre
ötesinden yere su döker. İşte, bu Meclisin Özgürlük getirebilir.
diye gündeme getirdiği ancak devamında özgürlüklerin gelmediği
yasalar böyle bir örneğe benziyor sevgili arkadaşlar. Özellikle,
iktidar partisinin son 22 maddelik çalışmasının, temelde
özgürlükleri getirmesinin kaçınılmaz bir toplumsal beklenti
olduğunu paylaşmak istiyorum.
Biraz önce Adalet
ve Kalkınma Partisi adına konuşan arkadaşımızın
pek çok fotoğraf gösterdiğini gördüm; laleleri gösterdi,
barajları gösterdi. Ama, on iki yıl boyunca -ben
araştırdım bulamadım, varsa, arkadaşlar söylerlerse de
sevinirim- bin işçinin çalıştığı bir tek fabrika
açılmadı Türkiye'de. Şu anda, ekonominin sözüm ona patlama
yaptığı, kalkındığı söyleniyor. Ama,
Türkiye'de kalkınma hızının cumhuriyet tarihinin genel
ortalamasının üzerinde olmadığını
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Gaziantepe gel de gör.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sessizliğinizi koruyun,
konuşmacıya saygı duyun, lütfen.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla)
Türkiyedeki genel rakamın üzerinde
olmadığını ayrıca paylaşmak isterim.
Örneğin,
dövizdeki son artışla birlikte, arkadaşlar, Türkiye'de
açlık sınırı olan 2 doların altında yaşayan
insan sayısı arttı. Yeniden, fakirliğin
konuşulduğu bir ülke hâline geldik. Şimdi, tabii, dövizin
artmasıyla birlikte ihracatın arttığı söyleniyor.
Şu anda, arkadaşlar, 1 liralık katkıyla ithalata
dayalı ihracatın yapıldığı sektörler var. O 1
liralık katkıyla, bazen yarım liralık katkıyla ihracat
yapılıyor ve sadece ihracat kısmı toplumla
paylaşılıyor ama ithalat kısmı
paylaşılmıyor. Sağduyu sahibi ekonomistler, önceki gün benim de konuştuğum
kişiler, maalesef, bir felaket tellallığı yapmak da istemem
ama bu gidişin bir krize gebe olduğunu da paylaşıyorlar.
Ayrıca,
tarımla ilgili de
Ben, özgürlüğümün son iki ayında -bugün
61inci günü- 19 şehir dolaştım ve 128 konuşma yaptım,
rastgele kahvelerde durdum arkadaşlar. Tarım kesiminin tablosu
şu: Bu Hükûmetin ekip biçmeyle fazla bir ilgisi kalmamış
arkadaşlar. Tarlalardan, vesaire topraktan
Bir tek lalenin
gösterildiğini gördüm. Eğer varsa Şu binlerce dönümlük
alanı biz yeni ekime açtık. diyebilirler ama sanıyorum, bu
Hükûmetin tarımla ilgili tek ilgisi, Tarım Bakanının
soyadının Eker olması. (CHP sıralarından
alkışlar) Bir başkası soyadı Biçer olan varsa onu da
koyup Eker-Biçer olabilir! Ama, arkadaşlar, tarım potansiyelimiz 100
milyon insanı doyurabilecek durumdayken şu anda, incir ve
fındık dışında ithal etmediğimiz ürün
kalmadı. Öteki ürünlerde de, özellikle Türkiyeyle bütünleşmiş
pek çok alanda, buğdaydan mercimeğe, pek çok şeyin ithal
edilmekte olduğunu
Ve şu anda, biz tarımı küçümsüyoruz ama
arkadaşlar, Amerikanın özellikle tarım alanında, başta
mısır ve buğday olmak üzere dünyanın 1inci
ihracatçısı olduğunu düşünürsek, tarımın
gerçekten hiç de küçümsenmemesi gereken bir alan olduğunu ayrıca
paylaşmak isterim.
Şimdi,
arkadaşlar, tabii, son dönemde, özellikle, ben ilk konuşmamda da
Sayın Dışişleri Bakanının kimi
icraatını onaylamadığımı değişik
şekillerde vurgulamıştım. Tabii Davutoğlunun Dsi
düşünce Avutoğlu dediğimde alındı; seviye düşüklüğü
değildi, sadece bir harf düşüklüğüydü ama sizlerle şunu
paylaşmak istiyorum arkadaşlar. Ben baktım,
araştırdım, yılda ortalama beş yeni büyükelçilik
açılıyor. Örneğin Gabona açılıyor, Papua Yeni Gineye
açılıyor, Honolulu gibi yerlere açılıyor ama
arkadaşlar, bu zaman dilimi içinde, düşünün, AKP iktidarı
döneminde, şu anda, çevremizdeki dört ülkeyle hiç ilişkimiz
kalmadı, büyükelçimiz yok; Mısırla, Suriyeyle, İsraille
ve son dönemde iyileşebilecekken -daha önceden kalan bir sorun olarak-
Ermenistanla, büyükelçimiz yok. Yani, biz komşularıyla ilişkisini
büyükelçilik düzeyinde kapatmış ama uzak coğrafyalarda
büyükelçilik açan bir ülke konumundayız dış politika
bağlamında.
Bunun
dışında, arkadaşlarım, ayrıca paylaşmak
istediğim, özellikle de vurgulamak istediğim durum: Biraz önce
özgürlüklerin altını çizdim. Bunun yanında, özellikle
yargıyla ilgili uygulamalardan iktidar partisinin de yakınmakta
olmasına -deyim yerindeyse- seviniyorum çünkü bir konu sorun olarak masaya
konursa çözüm başlamış demektir.
Arkadaşlar,
daha dün, Gezi olayları nedeniyle İstanbulda bir mahkeme iddianameyi
reddetti, Ankaradaki bir mahkeme de fidan dikmeyi terör faaliyeti saydı.
Bunun başlıca nedeni, şu anda, artık yargının bir
hukuk zemininden çıkıp her mahkemenin kendince bir karar verir
olmasından kaynaklanmaktadır. Şu anda, arkadaşlar, 2 kere 2
Ankarada 5 ediyor, İstanbulda 8 ediyor, İzmirde 2 ediyor, sonra da
bütün medya 2 kere 2 kaç eder? diye demokratik bir tartışma içine
girmiş oluyor!
Arkadaşlar,
medya demişken ayrıca vurgulamak istediğim durum şu ki
şu anda, bugünkü iktidar şöyle bir hedef peşinde: Çok
kanallı tek seslilik. Şimdi, sözüm ona, çok kanal varmış
gibi görünüyor ama gerçeğe bakıyorsunuz, bütün kanallar aynı
sesi yansıtıyor. Bu çok kanallı tek seslilik
arayışı, arkadaşlar -iktidar dâhil- hiçbir iktidara öteki
ülkelerde de yaramamıştır, Türkiyede de yaramayacaktır.
Medyayla ilgili tartışmalarda, siz, ne kadar sizden yana olsun diye
çaba harcarsanız harcayın, böyle bir iletişim çağında
yayın organlarının sadece iktidarın sesi olmasını
beklediğiniz an, ne yaparsanız yapın, mutlaka farklı ses
çıkacaktır, Türkiyede de bu yaşanmaktadır. Ancak, son
dönemde yasal olan dinlemeler nedeniyle ortaya çıkmış olan ses
kayıtlarının iktidar partisinin sayın milletvekilleri
tarafından da ayrıca dinlenmesini ben dilerim.
Burada, AKP
iktidarı adına konuşma yapan arkadaşların yakın
tarihimizle ilgili yaptığı karşılaştırmalara
bakınca şu soruyu sizlerle paylaşmadan geçemiyorum
arkadaşlar: Lütfen, düşünün, on iki yıl normalleşme süreci
olur mu? Mademki Türkiye Cumhuriyetinin tarihiyle
karşılaştırıyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinin
tarihinde ilk on iki yılda yapılanları bir gözünüzün önüne
getirin ve şu andaki on iki yılı, hâlâ, Türkiye,
normalleşme süreci içinde geçiriyor. Ve şu anda ilk on iki
yılın ardından bugün, iktidarın kendi içindeki koalisyonun
arasındaki çatışma -ben günde 25 gazeteyi okuyorum
arkadaşlar- iktidar koalisyonunun içindeki çatışmalara
bakıyorum, sanıyorum yakında Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinden barış gücü isteyeceksiniz. Böylesine, kavgada
edilmeyecek sözlerin paylaşıldığı bir tablo.
Sayın milletvekilleri,
ben AKP diyorum, siz AK PARTİ diyorsunuz ama
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Ayıp oluyor, ayıp oluyor!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) -
sadece adının AK PARTİ olmasıyla ak
olunmuyor gerçekten. Bir Anadolu sözünü sizlerle paylaşmak isterim. Derler
ki Anadoluda işlerin kötüye gittiği dönemlerde: Her işte kara
bahtım; karpuz kestim, ak çıktı. derler. AK PARTİnin
adının bunu çağrıştırdığını
paylaşmak istiyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisinin lehinde son konuşmacı Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Can, buyurun.
Ramazan Can
Sayın Ramazan
Can salonda yok herhâlde.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamam efendim, oylamaya geçelim.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Bir tane aleyhte var, bizim var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ben
konuşacağım, ben.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan ben konuşacağım, ben.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, konuşmacı
yoksa biz hazırız.
BAŞKAN
Müsaade eder misiniz arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliyle
konuşuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, böyle bir usul yok yani konuşmacı yoksa
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, Ramazan Canın yerine
AK PARTİ grubundan ben konuşacağım.
BAŞKAN - Kim?
Siz mi konuşacaksınız?
Sayın Mustafa
Elitaş, Kayseri Milletvekili; buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Efendim, ondan önce biz istedik ama Sayın Başkanım.
Tutanakları getirtelim tutanaklardan bakalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben konuşacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİ grup önerisini biraz sonra Türkiye
Büyük Millet Meclisinde eğer milletvekili arkadaşlarımız
oyladıkları takdirde
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tutanaklara bak, ben ondan önce istedim. Hayır,
konuşturamazsın onu.
BAŞKAN
Müsaade eder misiniz? Lütfen, konuşmacı kürsüde.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, ben konuşacağım. Tutanaklara
bak.
BAŞKAN -
Sayın Elitaş bir dakika, ekleyeceğim sürenizi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben konuşacağım. dedim efendim.
BAŞKAN - Ben
Konuşmacı yok. diye bir şey belirtmedim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yok. dedin efendim.
BAŞKAN -
Sadece konuşmacıyı aradım, Grup Başkan Vekili Ben
konuşacağım. dedi.
Buyurun Sayın
Elitaş.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim. Hanımefendi bakın, Sayın
Başkan, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır konuşturamazsın, tutanaklara bak.
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturur musunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, ne Lütfen yerine otur.u? Sen doğru dürüst
Meclisi yönetsene! Ya Meclisi doğru dürüst yönetin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biraz sonra oylayacağımız AK
PARTİ grup önerisini
KAMER GENÇ (Tunceli) Mustafa otur,
bırak; konuşma hakkı sende değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
eğer değerli milletvekilleri
oylarıyla kabul ettikleri takdirde
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşma hakkı sende değil, tutanaklara bak.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Ya sen mi buranın amirisin be, otur yerine!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
bugün gündemimizin ön sırasına
çektiğimiz, Plan ve Bütçe Komisyonunda cuma günü tamamlanan, temel yasa
olarak görüşeceğimiz 53 maddelik bir kanun teklifi mevcut. Bu 53 maddelik
kanun teklifinin bugün bitimi diye karar aldık ama muhtemelen siyasi parti
gruplarıyla yapacağımız bir anlaşma, görüşme
çerçevesinde, herhâlde belirli bir maddesine gelene kadar devam edebiliriz diye
tahmin ediyorum, yarın da yine aynı şekilde. Pazar, pazartesi
gününe kadarki yapacağımız programı da gündemine
getirmiş olduk.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak, çok kötü Meclisi yönetiyorsunuz. Burada bu kişisel
konuşmadır, gruplar adına konuşma olmaz; grup önerisi
hakkında 4 kişi konuşur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biraz sonra, geçen hafta perşembe günü
oylamada karar yeter sayısı bulunamayan kanun teklifinin
oylamasını yaptıktan sonra, yine geçen hafta
aldığımız karar gereğince, 532 sıra sayılı
Birleşmiş Milletlerle ilgili uluslararası sözleşmenin
oylamasından sonra herhâlde bu AK PARTİ Grubu önerisi kabul
edildikten sonra gündemimizdeki kanun tasarılarını görüşmek
üzere devam edeceğiz.
Ben,
haftamızın hayırlı olmasını, huzurlu
olmasını temenni ediyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan, sana laf
söylüyorum. Başkan, bakın, bu grup önerisidir. Grup önerisinde
alınan konuşmalar, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre,
kişisel konuşmadır. Burada grup adına diye bir şey
yok. Kişisel, grup önerisinin 2 lehinde, 2 aleyhinde konuşulur;
19uncu madde böyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 19uncu maddede şahsı adına
konuşma yazmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Daha sen taze Başkansın, bu konuları bilmiyorsun.
BAŞKAN Ben
burada ne yaptığımı gayet iyi biliyorum. Lütfen yerinize
geçin.
Sırrı
Sakık, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bilmiyorsun, bu kişisel konuşmadır.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 19uncu maddede yazmaz.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurun lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, bak, tutumunuz hakkında söz istiyorum bu
arkadaşımız konuşsun da.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 19uncu madde ne kişi yazar ne süreyi yazar,
git bak 19uncu maddeye.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Öğren, öğren, öğren Mustafa, öğren, öğren.
Hâlâ sen cehaletinden kurtulamadın be.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 19a bak bakayım. 19da kişisel
konuşma yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak
Daha öğrenemedin be!
BAŞKAN
Sayın Sakık, bir dakikanızı rica edeceğim.
Sayın
milletvekilleri, grup önerileri üzerinde buraya gelen konuşmacılar
gruplar arasında anlaşma üzerine
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, gruplar arasında anlaşma olmaz. Olur mu? Burada
bağımsız milletvekilleri de var.
BAŞKAN
konuşma sahibi olmuşlardır, söz sahibi olmuşlardır.
Siz kendi grubunuzun kararına uymuyorsanız o sizin sorununuz, o beni
ilgilendirmiyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, cehaletini ortaya koyma, cehaletini ortaya koyuyorsun.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; ben de hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Evet, AKP Grubunun
grup önerisi var; yeniden, her hafta salı günü Parlamentonun daha çok çaba
sarf etmesini, daha çok çalışmasını talep etmektedir. Buna
biz grup olarak varız; eğer AKP, gerçekten halkın
özgürlüğüyle ilgili, gerçekten halkın sorunlarıyla ilgili bir
torba yasayı, bir demokratikleşmeyi hayata geçirecekse biz de
varız, her seferinde bizleri göreve davet ediyor ama gelen yasalarda
halkın refahı, halkın huzuru yok. Eğer, gerçekten, bugün,
bu hafta içerisinde, bizim uzun süredir seslendirdiğimiz, mesela hasta tutuklu
ve hükümlülerle ilgili bir yasal düzenleme olmuş olsaydı, biz de
sizinle birlikte cumartesi de, cuma da, pazar da, isterseniz gecenin
şafağına kadar birlikte çalışalım. Ama, sizin,
gerçekten, muhalefetin ve ülkemizin temel sorunları olan sorunlarla ilgili
bir duyarlılığınız yok, siz gerçekten
Mesela Vanda
birkaç yıldır deprem sorunundan dolayı yaşanan o
sıkıntıları ortadan kaldıracak yasal düzenlemeleri
yapmak üzere Parlamentoyu biz göreve davet ediyoruz ama siz bununla ilgili bir şey
getirmiyorsunuz. Vanda yine üç gün önce o çocuğun, Muharremin
vefatıyla ilgili babasının, ailesinin
yaşadığı sıkıntıları gerçekten ortadan
kaldıracak yasal bir düzenlemeniz varsa buyurun, hep beraber olalım.
Yani, sadece Muharrem bebek değil, Ceylan Önkolların, onlarca
bebeklerin bu ülkede nasıl yaşamını yitirdiklerine hepimiz
tanıklık ettik. Ve cezaevinde hasta tutsaklarla ilgili -elimizde-
yaptığımız araştırmalar sonucu, 108 tane
ağır hasta var ve bu hastalardan Aynur Epli, Abdulhalik Orak,
Abdullah Altan, Alican Işık yani 108 tane insan, Fatih Hilmioğlu
Ve bu insanların cezaevindeki sıkıntıları var. Bu
sıkıntılarla ilgili dönüp Parlamento bir yasal düzenleme
yapmıyor.
Ve yine,
bakın, bu kadar sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz, daha
yaz ayında Ali İsmail Korkmazın Eskişehirde nasıl
yaşamını yitirdiğine tanıklık ettik ve
Eskişehirde, orada saldırıya maruz kaldı ve orada
öldürüldü.
Daha önce de ona
benzer, Uğur Kaymaz da aynı şekilde Kızıltepede
öldürülmüştü; 12 yaşındaydı, bedeninde 13 kurşun
vardı. Ve bunun mahkemesi Mardinde görülmesi gerekirken mahkemeyi
Eskişehire aldırdılar bilinmeyen güçler ve sonra
Eskişehirde Uğurun katilleri aklandı.
Şerzan Kurt,
Muğlada saldırıya uğradı -bir üniversite
öğrencisiydi- polis silahını çekti ve öldürdü. Kamera
kayıtlarında var. Polis bir yıl içeride kaldı, o mahkemeyi
de Eskişehire verdiler ve orada katil aklandı.
Şimdi,
Eskişehirde Ali İsmail Korkmaz yaşamını yitiriyor,
Eskişehirden dava alınıp Kayseriye gönderiliyor. Yani,
gerçekten siz bu ülkenin sorunlarıyla ilgili bir yasal düzenleme
yapıyorsunuz da muhalefet bu konuda size katkı mı sunmuyor? Tam
tersine, katilleri kollayan ve koruyan bir anlayış içerisindeyiz.
Ve Pariste
Barış sürecinden bahsediyorsunuz yani çözüm sürecinden
bahsediyorsunuz. Çözüm süreci olduğu dönemde Pariste 3 kadın katlediliyor,
3 Kürt kadını katlediliyor. Bununla ilgili bir araştırma
mı yapıyorsunuz? Hayır. Çözüm sürecini önemsiyorsunuz ve
önemsediğinizi de söylüyorsunuz ama çözüm süreciyle ilgili herhangi bir
adımı da atmıyorsunuz. Bugünkü
yaşadığınız bütün sıkıntıları
Diyorsunuz ki: Çözümle ilgili kararlı olduğumuz için bize kumpaslar
kuruluyor, bize tuzaklar kuruluyor; bize Osloda tuzak kuruldu, Haburda tuzak
kuruldu, Pariste tuzak kuruldu. Peki, bu tuzakları nasıl
araştıracaksınız, çözümü nasıl hayata geçireceksiniz
yani muhatap olduğunuz kesimlerle ilgili nasıl bir yasal düzenleme
yapacaksınız? Bu da yok. Şimdi, dönüp sormazlar mı size,
çözümle ilgili bu kadar ciddi bir hassasiyetiniz varsa ve gerçekten bu
karanlık güçler
Ve ben inanıyorum ki çözüm sürecidir Türkiyeyi bu
kadar tetikleyen süreç ama siz bunları görmüyorsunuz, çözüm süreciyle
ilgili bir yasal düzenleme yapmıyorsunuz. Bir yıllık bir süredir
söylüyoruz- kan yok, gözyaşı yok, ölüm yok, tabut yok ama siz bu
rehavete kapılıp yasal düzenleme denilen bir şey de
yapmıyorsunuz. Siz muhatap olduğunuz kesimlerle neyi
konuşacaksınız, neyi çözeceksiniz, hangi sorunu çözeceksiniz?
Yani, eğer bir karşılıklı helalleşmeden
bahsediyorsak siz, Kürtlerin demokratik haklarını hayata geçirmek
gibi bir görevle karşı karşıyasınız. Yoksa sadece
biz, siz geldik, karşılıklı bir helalleşme, bir af
Böyle bir sorun çözülmez; sorunlarımız yerli yerinde duruyorsa, Kürt
sorunu eğer yerli yerinde duruyorsa, demokratikleşmeyle ilgili küçük
bir adım atılmamışsa; dil yasak, kültür yasak, kimlik
yasaksa; hâlâ on binlerce insan elinde silah dağlarda bulunuyorsa, hâlâ on
binlerce insan Mahmur Kampında, orada mülteci hayatı
yaşıyorsa bu iktidarın bununla ilgili ciddi adımlar
atması gerekir ama ne yazık ki siz, hâlâ, inşallahla,
maşallahla bu işi geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, artık bizim karnımız bunlara tok. Gerçekten biz
ciddi ve biz gerçekten hilesiz ve klişesiz, amasız, lakinsiz bir yol
arkadaşıyız; onun için sizi göreve davet ediyoruz. Bu yasal
düzenlemelerle siz gerçekten adımlar atabilirsiniz. İlk adım, bu
hasta tutuklu ve hükümlülerin bir an önce özgürlüklerine kavuşması
gerekir.
Bakın, son
günlerde eski JİTEMcilerin, eli kanlı, kirli, onlarca, on binlerce
Kürtün kanına elleri bulaşmış bir komutanın
Sayın Öcalanla İmralıda yaptığı bir
görüşmeyi, bir montaj kaseti piyasaya sunuyorlar. Kiminle? Onların
yani Ergenekonun kılıç artıklarıyla piyasaya sürüyorlar ve
açıkça da söylüyorlar: Biz bu müzakere sürecini baltalamak adına
yapıyoruz. Şimdi, bu kasetin bizim hayatımızda, Kürtlerde
yani Kürt özgürlük hareketinde, BDPde ve Kürt halkında bir
karşılığı yoktur. Biz Sayın Öcalanı çok iyi
tanıyoruz. Sayın Öcalanın bu topraklarda ne istediğini az
çok hepimiz, çok çok iyi biliyoruz çünkü 21 Mart 2013 manifestosu
halkların gönüllü birlikteliğini oluşturacak demokratik bir
Türkiyeyi o gün de söylüyor, o kasette de onlar var, bugün de diyaloglar var.
Ama, barış müzakereleri eğer bir müzakereye dönüştüğü
an, biz gerçekten, Türkiyede eşit yurttaşlık temelinde
demokratik bir Türkiyeyi inşa etmek istiyoruz.
Onun için, bu
kasetleri piyasaya sunanlar, biz sizleri çok iyi tanıyoruz, sizlerin
kimlere hizmet ettiğinizi biliyoruz. Sizin bizim halkımızda,
bizim yanımızda hiçbir karşılığınız
yoktur. Biz sizin bunları niye yaptığınızı çok çok
iyi biliyoruz.
Asıl bunu
bilmesi gereken de iktidar partisidir. Eğer bunlar böyle
silahlanmış, kuşatılmış bir şekilde
barış sürecine karşı böyle bir şantaj içerisindelerse
sizin de yapabileceğiniz tek şey, demokratikleşmeyi ve
özgürleşmeyi hayata geçirmektir. Onun ötesindeki bir yol, emin olun, sizin
de sonunuz olur.
Biz ne
yaparız? Direne direne kazanacağız. Biz yoktan var olduk, ta
otuz yıldır kavga ediyoruz, birçok iktidarlarla da kavga ede ede
geldik buralara ama diliyoruz, umuyoruz ki ilk kez Türkiye gündemine gelen,
bugüne kadar devam eden bu görüşmeler, bir yıllık
görüşmeler diyalogdan müzakereye geçer, bir an önce yasal düzenlemeler
yapılır. Yani, oraya gidip gelenler, orada Sayın Öcalanla
görüşmeleri sürdürenler yasal düzenlemeyle bunu hayata geçirebilir. Bu
size çok dostça bir öneridir. Gerçekten samimiyseniz bunun gereğini
yapmalısınız yani bu sorunu siyasetüstü bir sorun olarak
görmelisiniz ve onun için adım atmalısınız. Biz böyle
görüyoruz ve böyle de değerlendiriyoruz, sizi de bu noktada göreve davet
ediyoruz. Yapmamız gereken en büyük yasa, gerçekten, halklar
arasındaki bu kavgayı bitirip kendi ülkemizde hukukun ve huzurun
ülkesini yaratacak barışın projesini hayata geçirmektir, gerisi
hiçbirimize yarar getirmez.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum...
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, Sayın Başkan, Sayın Başkan
Biz sana
Başkan diyoruz ya, evvela bizi dinlemek zorundasın.
BAŞKAN - Benim nasıl
davranacağımı bana öğretmeyin.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Başını öne dikmenin ne anlamı var?
BAŞKAN - Buyurun,
saygılı saygılı konuşun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi,
senin biraz önceki uygulaman yanlış. İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilen grup önerisi
Yanındaki o memurlarına sor,
bilmiyorsun.
SIRRI SAKIK (Muş) Onlar memur
değil, vekil, vekil.
KAMER GENÇ (Tunceli) O grup önerisi
üzerinde 4 tane kişi -2 lehte, 2 aleyhte- konuşur.
BAŞKAN - Sayın Genç, söylemek
istediğiniz şeyi biliyorum, niye tekrar ediyorsunuz? Dinlemek zorunda
değilim bildiğim şeyleri tekrar etmenizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika
canım
Bak, ben orada AKPde lehte
konuşan milletvekili olmayınca Ben istiyorum sözü. dedim
-tutanaklara bak- yanlış yaptın, tutumun hakkında 63üncü
maddeye göre usul tartışması açılmasını
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 19uncu maddesini ben de biliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir de siz
söyleyin.
BAŞKAN - İç Tüzükün 19uncu
maddesindeki konuşmaların, konuşma sürelerinin İç Tüzükün
63üncü maddesine göre yapıldığını da biliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN - Grup önerilerinde
şahıs adına konuşulduğunu da biliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ee, niye grup
dedin ya? Biraz önce grup dedin.
BAŞKAN - Müsaade edin.
Ben, milletvekilini
çağırdığım zaman
KAMER GENÇ (Tunceli) O Yok. dedi,
ben arkasından Ben varım. dedim.
BAŞKAN -
grup başkan vekili
yok
Müsaade eder misiniz!
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben müsaade
etmem, doğru konuş!
BAŞKAN - Daha doğrusu, sizden
izin almak zorunda da değilim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Doğru
konuşmuyorsun.
BAŞKAN - Birleşime elli
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati :
18.46
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.45
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D)
Önergeler
1.-
Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün, (2/130) esas numaralı
Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/145)
15/3/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
26/10/2011
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduğum (2/130) esas no.lu Pasaport Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçişleri Komisyonunda süresi içerisinde görüşülmemesi
nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37nci maddesi
gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
talep ediyorum.
Gereğini arz
ederim.
Saygılarımla.
Sinan Aydın Aygün
Ankara
BAŞKAN
Teklif sahibi olarak Ankara Milletvekili Sayın Sinan Aygün konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bir de bir
sayınım var, Sayın Mustafa Elitaş, Grup Başkan
Vekilimiz, değerli büyüğüm, değerli ağabeyim; vermiş olduğum kanun teklifi
yeşil pasaport uygulamasının iş âleminde geçerli
olması konusunda bir kanun teklifi. Yeşil pasaportu kimler
alıyor? Bizler alıyoruz, eski bakanlar alıyor; 1inci, 2inci,
3üncü derece memurlarımız alıyor, BDDK üyeleri alıyor,
TMSF üyeleri alıyor ve yukarıda saymış olduğum
kişilerin eş ve çocukları alıyor. Tabii, bu arada,
büyükşehir belediye başkanları da görevleri süresince bunu
alıyorlar. Bundan bir müddet evvel, İçişleri
Bakanlığına sormuş olduğum soru önergesinde, merak
ettik, Türkiyede şimdiye kadar kaç tane yeşil pasaport
alınmış diye. Alınan pasaport sayısı 2 milyon 107
bin 426 adet, şu ana kadar alınan ama mevcut kullanılanın
sayısı da 993.267 adet. Yani ortalama 7 bin pasaport daha olursa 1
milyon diyebiliriz. 1 milyon pasaport devlet memurları olarak
varsaydığımız 1inci, 2nci, 3üncü derece memurlara
veriliyor. Biz de diyoruz ki: Bu kanunu, 2006 yılında -iktidara
geldiğiniz zaman ben Ankara Ticaret Odası Başkanıydım,
Odalar Birliğinin de Konsey Başkanıydım- o zaman
hükûmetinizle bunu masaya yatırmıştık, aşağı
yukarı üç dört gün de çalışmıştık, bir noktaya
getirmiştik, ama 2006 yılından sonra bu kanun bir daha
çıkmadı, o zaman da destek vermiştiniz.
Dediğimiz ne
bizim? Dediğimiz şu: İhracatın teşvik edilmesi için 30
milyon Amerikan dolarından fazla ihracat yapan ihracatçıya -bu
aşağı yukarı bin pasaport ediyor- yıl içerisinde gelir
vergisi konusunda illerde 1inci, 2nci, 3üncülere, yine, kurumlar vergisinde
illerde 1inci, 2nci, 3üncülere, yine, illerde ve ilçelerde oda
başkanlarına verilmek üzere
Toplam pasaport sayısı,
bunların hepsini yaparsak 5 bin civarında hususi pasaport, yeşil
pasaport ediyor. Yani iş âlemine, ihracatçıya, çok vergi verene,
kurumlar vergisi, gelir vergisi verenlere, oda başkanlarına, bu kanun
eğer buradan çıkarsa şayet, 5 bin kişiye daha pasaport
vereceksiniz. Ne kadar pasaportumuz vardı? 993 bin tane, 5 bin tane de
ilave edince 998 bin tane olacak.
Şimdi, tabii
ki -ben böyle öngörüyorum ki- muhalefetten gelen bir teklif olduğu için
biraz sonra oylarınızla reddedeceksiniz. Ben de Kayseriye çok giden
bir milletvekiliyim, orada çok değerli dostlarım var, orada da
şunu diyeceğim: Ben kanun teklifini getirdim -oda
başkanlığını da ziyaret ediyorum- sizlere yeşil
pasaport verilecekti ama Sayın Mustafa Elitaş o gün Grup Başkan
Vekiliydi, alamadık. Orada birçok vergi rekortmeni arkadaşım
var, onlara da aynısını söyleyeceğim, Bu kanunun
çıkmasını Sayın Mustafa Elitaş engelledi.
diyeceğim.
Yine, Konyaya
gittiğim zaman -Hüseyin Üzülmezi göremiyorum burada- Konya Oda
Başkanına diyeceğim ki Sana yeşil pasaport verdirecektim
ama Hüseyin Üzülmez engelledi. Bu arada Mustafa Ağabeye de cevap
hakkı doğmuş oluyor dolayısıyla.
O yüzden kanunu
vermekteki amacımız, piyasadaki pasaportun yüzde
yarımını iş âlemine vermeniz, hepsi bu. Bu da sürekli
olmayacak, eğer önümüzdeki sene bir daha vergi rekortmeni olursa, bir daha
ihracat şampiyonu olursa bir dönem daha uzayacak yani birer
yıllık aralarla uzayacak pasaportlar bunlar. Tabii ki bunun, burada,
biraz sonra oylarınızla ret olacağını da biliyorum ama
benim hem ticaret odası başkanlığı dönemimde hem de
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine Konsey Başkanlığı
dönemimde bu kanunla çok uğraştık, sizinle de çok görüştük.
O zaman yeni iktidardınız, 2006 yılında, çok da sıcak
bakıyordunuz. Sizlerle birçok toplantı yaptık, milletvekilleriyle.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Zamanlaması manidar.
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Devamla) Evet.
Ama şu anda
geldiğimiz süreçte bu gerçekleşmedi. Burada ret
olacağını da biliyorum ama önümüzdeki günlerde bir torba kanun
çıkarsa, bizim talebimiz 5 bin kişiye daha pasaport vermek yani
Türkiyenin ihracatını yapan, Türkiyenin vergisinin yüzde 95ini
veren kişilerin ellerine bir yeşil pasaport vermek, onları onore
etmek, oda başkanını onore etmek. Türkiyede 367 oda başkanı
var, 367 oda başkanı var. O yüzden kanunuma destek verirseniz
sevinirim. Vermezseniz, dediğim gibi, Kayseriye gittiğim zaman
Mustafa Ağabeyimizi şikâyet ederim.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Her şey
gönlünüzce olsun diyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Cevap hakkı verirsiniz herhâlde.
BAŞKAN Size
mi? İsterseniz veririz cevap hakkı.
Diğer
konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök, buyurun.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara
Milletvekilimiz Sayın Sinan Aygünün Pasaport Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz
aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
genelde, arkadaşlarımızla görüştüğümüzde, iktidar
olsun, muhalefet olsun, hemen hemen herkesin birleştiği bir kanun
teklifi. Bu kanun teklifinde biz, özellikle sosyal demokrat bir parti olarak
Türkiyedeki işverenlerimizin, oda başkanlarımızın,
ihracat yapan ya da yurt dışıyla iş yapan iş
adamlarımızın da Pasaport Kanunundaki bir yasal engel nedeniyle
alamadıkları yeşil pasaportu, halk arasında tabir edilen
yeşil pasaportu almak ve yurt dışına
çıkışlarının daha kolaylıkla
gerçekleştirilmesini temin amacıyla verilmiş bir önergeyi
konuşuyoruz. Çok haklı, çok da masum bir kanun teklifi. Bunun
sağa sola çekilecek bir yanı da yok. Sayın Aygünün de
belirttiği gibi, yaklaşık 5 bin kişiyi ilgilendiren bu
kanun teklifinde yeşil pasaport dediğimiz pasaportun verilmesiyle
iş adamlarımızın yurt dışına çıkışlarının
daha serbest hâle gelmesi, vize engeline takılmaması,
küreselleşen dünyamızda ekonomik argümanların içinde iş
adamlarımızın daha fazlasıyla yer alması, kendilerine
çıkartılan hukuki engellerin önlenmesi amaçlanıyor.
Yani bu konuda
bence iktidar partisi milletvekillerinin de bu kanun teklifini desteklemesinin
çok doğru olduğunu düşünüyorum. Yani iş
adamlarımızın, ihracatçılarımızın, oda
başkanlarının yapacakları işte onları
kolaylaştırıcı bir kanun teklifini desteklemek herhâlde başta
iktidar partisine düşen bir görevdir diye düşünüyorum. Biz
muhalefette olmamıza karşın
Türkiye ekonomisine daha fazla
katkı sağlanmasını, ihracatın yapılması
suretiyle ya da yurt dışında alınacak müteahhitlik
hizmetleriyle ya da satılacak mallarla, iş
adamlarımızın kuracakları ilişkilerle Türkiyeye
getirecekleri dövizin ya da girdilerin Türkiye ekonomisine
katılmasını ve Türkiyenin de gelir düzeyinin
artırılmasını da doğrudan ve dolaylı olarak
etkileyen bir kanun teklifidir. Hem ekonomik gerekçesi haklıdır hem
hukuki gerekçesi haklıdır hem de siyasi gerekçesi haklıdır
ve gerçekten de, bir ana muhalefet partisinin iktidarla olan diyalog
ilişkilerine de katkı sağlayacak bir kanun teklifidir. Eğer
bu kanun teklifi reddedilirse iktidar partisinin, herhâlde, bir ana muhalefetin
getirdiği bu kadar haklı bir kanun teklifini niçin reddettiğini
kamuoyuna açıklaması gerekir.
Şimdi elbette
bunları söylüyoruz ama ben kanun teklifinin oylarınızla
reddedileceğini biliyorum. Neden biliyorum? Biz muhalefet olarak
işverenlerimizin önünü açmak isterken siz de işverenlerimizin
iktidarınıza bağımlı olmasını istiyorsunuz. İstiyorsunuz
ki Türkiyedeki işverenler, iş adamları sadece
iktidarınızın kontrolündeki kamu ihalelerine girebilsinler,
onlardan nemalansınlar, size mahkûm olsunlar; işte, Sabah, ATV
fezlekesinde olduğu gibi, bir televizyonun kurtuluşu için
aralarında para toplamaya mecbur edilsinler. İktidarın
çökerttiği kurumlar para toplamaya mahkûm edilerek, sizden iş almaya
mahkûm edecek bir düzeni amaçladığınız için iş
adamlarımızın yurt
dışına rahatça giriş çıkışlarını
yapacağı bu kanun teklifini reddedeceksiniz.
Medyaya
getirdiğiniz sınırlamalar ortada, yargıya getirdiğiniz
düzenlemeler ortada. Herkesi kendinize
bağlamak istiyorsunuz, doğal olarak işverenleri de
kendinize bağlamak istiyorsunuz. Yahu, bırakın bir nefes alsınlar. Yani, iş
adamlarının görevi ATVyi, Sabah gazetesini kurtarmak değil ki.
Ama kamu ihalelerini sizden alacaklar, siz de onlara talimat vereceksiniz
Şu kadar parayı toplayın. İş
adamlarımızın önünü açalım değerli AKPli
milletvekilleri; iş adamlarımız, Türkiyeye katkı
sağlasınlar, yeni kazançlar getirsinler, yeni katma değerler
getirsinler, size mahkûm olmaktan da kurtulsunlar. Türkiyeye gelecek her para,
her girdi Türkiye'nin millî gelirinin yükseltilmesine çok da katkı
sağlar diye düşünüyoruz.
Bu kadar
haklı gerekçeli olan bir kanun teklifini desteklemezseniz biz de sizleri
herkese şikâyet ederiz.
Hepinize
saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Aygün
ismimden bahsederek
LEVENT GÖK
(Ankara) Ama iyi bahsetti.
BAŞKAN
İyi bahsetti Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ben de kanunla ilgili bir görüş belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN Ben
anlamıyorum yalnız, çok konuşuluyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sataşma
anlamında değil, ben
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Sataştım Başkanım, sataştım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Aygün sataşmış bana
Sayın Başkanım.
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Sataştım efendim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Grup Başkan Vekili konuşuyor, ben
de dinlemek zorundayım ki işlem yapacağım.
Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin verirseniz
sataşma demek nezaketsizlik olur, Sayın Aygün konuyu gerçekten
nezaket çerçevesinde anlattı yasayla ilgili. Ben de bu konuyla ilgili iki
dakika görüşlerimi beyan etmek istiyorum.
BAŞKAN
Açıklama yapacaksanız yerinizden söz vereyim.
Buyurunuz
Sayın Elitaş.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Sinan
Aydın Aygünün Pasaport Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin bir
açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Aygünün getirdiği kanun teklifi genel manasıyla
baktığımızda gerçekten doğru bir teklif. Ben, 1994
yılında Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller
İhracatçıları Birliği Başkan Vekili olarak göreve başladığım,
2004 yılına kadar devam ettiğim süre içerisinde, Türkiyede
ihracat yapıp Türk ürünlerini dünyanın her tarafına pazarlayan
ve ihracatın 30 milyar dolardan 150 milyar doları aşan bir
seviyeye getiren iş adamlarının gümrükten çıkarken, yurt
dışına çıkarken belirli bir taltif görmeleri
gerektiğine inanan birisiyim. Çünkü, bu ülkeye istihdam yaratarak, ihracat
yaparak, üretim yaparak katkı sağlayan iş adamlarının
devlet memurlarının üst düzeyinde olanlar gibi en azından bir
itibar görmeleri kanaatindeyim. Yalnız, bu kanun teklifi üzerinde
baktığımızda -ben de Sayın Aygünle şimdi paylaştım-
bunun genel Pasaport Kanunu içerisinde düzenlenmesi gerektiğini ifade
ediyorum. Şu anda biz İç Tüzükün 37inci maddesine göre önergeyi
kabul ettiğimiz takdirde görüşme anlamına gelmiyor. Önergeyi
kabul ettiğimiz takdirde kırmızı gündemin sonunda bir yerde
durmasıyla ilgili bir sonuç ortaya çıkıyor. Biz bu konuyla
ilgili
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bundan daha kolay gelir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Daha kolay gelmez, İç Tüzük 37yle ilgili
tekrar bir istekte bulunursunuz, o gelir.
Şimdi,
İçişleri Bakanlığının, Dışişleri
Bakanlığının bu konuyla ilgili çalışmaları
var. Mesela, burada bir örnek vereyim: Büyükşehir belediye
başkanlarının görevleri sürecince yeşil pasaport
almalarını düzenliyor, Görevleri bittiği anda yeşil
pasaportları gitsin. deniyor. Türkiyede 30 vilayette büyükşehir
belediye başkanlığını beş yıl veya uzun
süreler yapmış kişilerin aldıkları yeşil
pasaportun benim kanaatimce ömür boyu devam etmesi gerekir. Nitekim, bizim
yaptığımız daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
özlük haklarını düzenleyen bir kanun teklifinde milletvekillerinin,
milletvekilliği görev süresi bitmiş olanların da
kırmızı pasaportlarının alınmamasıyla ilgili
bir durum vardı, onunla ilgili bütün siyasi partilerin
yaptığı bir imzalı teklif vardı ama maalesef sadece AK
PARTİ milletvekillerinin imzasıyla şu anda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin komisyonunda bulunmakta. Açıkça ifade ediyorum, Sayın
Aygünün verdiği
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlarsanız Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) -
teklif esas itibarıyla düzgün bir teklif,
olumlu bir teklif ama bu teklifin komisyonlarda görüşülmeden Türkiye Büyük
Millet Meclisi nezdinde tartışılmasının
sonuçlarının olumsuz olabileceği kanaatiyle, AK PARTİ Grubu
olarak, mantık olarak doğru olduğunu ama düzenleme
açısından olumsuz olabileceğini düşünerek olumsuz kanaat
belirttiğimi ifade ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D)
Önergeler (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün, (2/130) esas numaralı
Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/145) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin
Oylaması Yapılacak İşler kısmında yer alan
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylamasına başlıyoruz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Askerlik Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/877) (S. Sayısı: 534)(x)
BAŞKAN - Daha
önce açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılması kabul edilmişti.
Oylama için
şimdi iki dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Pusulaları okuyorum:
Sayın Çağatay
Kılıç? Veysel Eroğlu verdi adına.
Sayın Ahmet Davutoğlu?
Sayın İsmet Yılmaz verdi.
Oğuz Kağan Köksal? Burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Davutoğlu
nerede yahu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ona vekâleten ben kullandım.
BAŞKAN Beşir Atalay?
Burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu vekâleten
olur mu oy kullanma?
BAŞKAN Sayın Gürsoy Erol?
Burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, yoklamada vekâlet olmaz.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Yoklama değil oylama bu!
BAŞKAN Sayın Ülker Can
Sayın Ali Babacana vekâleten
Sayın Beşir Atalay
KAMER GENÇ (Tunceli) Oylamada vekâlet
olmaz!
BAŞKAN Açık oylamada
vekâleten oy kullanma olur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vekâleten oy
kullanma olmaz. 184 olması lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, siz devam edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yoklamada
vekâlet olmaz.
BAŞKAN Biz açık oylama
yapıyoruz Sayın Milletvekili, açık oylama yapıyoruz.
Lütfen, biz açık oylama yapıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, doğrudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim, yoklamada vekâleten olmaz.
BAŞKAN Hayır, biz açık
oylama yapıyoruz, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Açık oylama
ama 184 olması lazım.
BAŞKAN Açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 185
Kabul : 181
Ret :
3
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muharrem Işık Muhammet Bilal Macit
Erzincan
İstanbul
Böylelikle, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan bir teşekkür
konuşması yapacak, böyle bir talepte bulundu.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
değişen şartlar, askerlik süresinin kısalması ve Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin yeniden yapılanmasına uyum amacıyla
15 kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede değişiklik
yapılmıştır. Değişikliğe konu alanlardan
birisi, hava değişiminde geçirilen sürelerin askerlik hizmetinden
sayılacak kısmın yeniden düzenlenmesidir.
Bir diğer değişiklik
konusu, yedek subay aday adaylarının test ve mülakat merkezlerine
sevki uygulamasına son verildiğinden bakaya durumu yeniden
tanımlanmış ve bu durumda olanların geldikleri takdirde
birliklerine sevk edileceklerine dair düzenleme
yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun kimlik
kartları, özlük dosyaları ve sosyal hizmetlere ilişkin hükümleri
günümüz ihtiyaçları da dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir.
Orduevleri, askerî gazinolar, kışla gazinoları, özel, yerel ve
kış eğitim merkezleri ile askerî kantinlerde mehmetçiğin
çalıştırılması uygulamasından vazgeçilmektedir.
Ayrıca, bu yerlerde çalışan personelin de uzman olması
gerekmektedir. Bu çerçevede, bahse konu tesislerin tamamında veya belirli
bölümünde verilen hizmetlerin üçüncü şahıslara kiralanması,
işlettirilmesi veya hizmet alımı yöntemiyle
karşılanması için düzenleme yapılmıştır.
Ayrıca, söz konusu tesislerin vergi mükellefiyetliği konusundaki
tereddütler de giderilmiştir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin general, amiral kadroları ile son dönemde teşkilat
yapısında meydana gelen değişikliklere uygun olarak Yüksek
Askerî Şûra çalışmalarına yönelik hükümler
güncellenmiştir. Zaman zaman emeklilik, sağlık, istifa veya
zorunlu nedenlerle yıllık kontenjan dâhilinde terfi ettirilecek
sayıda üst rütbeli personel bulunmaması hâlinde komuta kademesinde
bir zafiyet oluşmasını önlemek için Yüksek Askerî
Şûranın terfi ve emeklilik değerlendirmelerinin geniş bir
çerçevede ele alınmasına imkân sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kabul edilen yasayla gerek görevde
gerekse emekli olan personelin özlük haklarında iyileştirmeler
yapılmıştır. Görevleri sebebiyle haklarında kamu
davası açılmış ancak, beraat eden Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin avukatlık asgari ücret tarifesine göre
avukatına ödediği ücret ile dava masrafları yasanın yürürlüğe
girmesiyle birlikte, devlet memurlarında olduğu gibi, kurumların
bütçesine konulacak ödenekten karşılanacaktır.
Bu arada,
yasanın Meclisimizde görüşülmesi sırasında,
sanıkları arasında Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının bulunduğu davalar için birtakım
değerlendirmeler yapılmıştır. Bu davalarla Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yargılandığı ifade
edilmiştir. Bu doğru değildir. Sanıklar arasında
öğretim üyeleri de var, milletvekilleri de var, gazeteciler de var. Hiç
kimse çıkıp öğretim üyelerinden dolayı Üniversiteler
yargılanıyor., milletvekillerinden dolayı Türkiye Büyük Millet
Meclisi yargılanıyor. ya da gazetecilerden dolayı Gazeteler
yargılanıyor. demedi. Suç ve suç ihdası şahsidir;
yargılanan, hukuku ihlal ettiği iddiasıyla mahkeme
karşısına çıkarılan kişilerdir, onların ait
olduğu kurumlar değildir.
Bir vekilimiz
Askerî casusluk davasında yok yok tabirini kullandı; bu, bir
diğer ifadeyle Ne ararsan var. demektir.
Hukuku ihlal eden
hareketlerle sair eylemlerin birbirinden ayırt edilmesi hukuk devletinin
gereğidir, hâkime düşen görev de suçlu ile suçsuzu ayırt
etmektir; yargı bunun için vardır.
Ceza
yargılaması süreci ile disiplin mevzuatı doğrultusunda
işlem yapılması süreci iki ayrı süreçtir. Ceza konusu
olmayan fiiller pekâlâ disiplin ihlali olarak değerlendirilebilir ve buna
göre de işlem yapılır, yapılan bu işlemler de
yargı denetimine tabidir.
Biz hiçbir
personelimizin mağdur olmasını istemeyiz, bunun için de hukuk
düzeni içinde gereğini yerine getiririz; ancak, bunun reklamının
yapılmasına da gerek duymayız. Şeyh Edibalinin dediği
gibi Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi değildir. Sevgi,
davanın esasıdır, sevmekse sessizliktedir. Bağırarak
da sevilmez, görünerek de sevilmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti hiçbir hukuk dışı
yapıya destek vermez, gücünü hukuka bağlılıktan alır.
Bu nedenle de bugünkü Türkiye Cumhuriyeti son iki yüz yıllık devlet
sürecinin en güçlü ve en itibarlı devletidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan bir başka
düzenlemeyle, makam tazminatı almayan takriben 30 bine yakın subay,
astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaş emeklilerine de millî istihbarat
hizmetleri ve emniyet hizmetleri sınıfına mensup emekli personel
ile çarşı ve mahalle bekçileri gibi, her ay 100 Türk Lirası
verilmesi sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Muvazzaf uzman erbaşların
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın 534 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kabul edilmesinden sonra yaptığı
konuşması sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Tabii, sayın
bakanların bir kanun çıktıktan sonra nezaketen Genel Kurula, hem
komisyona hem diğerlerine teşekkür etmesi usuldendir ama bunu...
Tasarıyla
ilgili bilgi verirken biz de şunu ifade etmeliyiz ki, bu tasarıda,
burada sözleşmeli subaylar yoktur, astsubayların derdi
çözülmemiştir, uzman erbaşların derdi çözülmemiştir.
Dolayısıyla bütün bunlar ortalıkta kalmış ve Türk
Silahlı Kuvvetlerine mensup kimi kesimlerin sorunlarının
çözülmediği de bir gerçektir. Dolayısıyla Sayın
Bakanın bu ifadesi karşısında biz de bu kanunla ilgili bu
görüşlerimizi ifade etmek zorunda kaldık.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
4.-
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın, İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada yapılan düzenlemeyle muvazzaf uzman
erbaşların eğitim durumlarına göre 2.200 rakamını
geçmemek üzere astsubaylar için belirlenmiş olan ek göstergenin üçte
2sinin uygulanması kabul edilmiştir. Bu, özlük haklarında
iyileştirmedir.
Yine, burada uzman
erbaşlarla ilgili bir açıklama yapmak isterim. Bilindiği üzere
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu 1985te çıktı. Bu
Kanunun 3üncü maddesinde uzman erbaş tanımı verilmekte. Buna
göre, uzman erbaşın, bu Kanun hükümlerine göre istihdam edilen uzman
çavuş ve uzman onbaşıları ifade edeceği; uzman
onbaşı için en az ilköğretim okulu mezunu, uzman çavuş için
ise en az lise mezunu çavuşlar ile en az ilköğretim okulu mezunu olup
askerlik hizmetini çavuş olarak yapmış olma şartı
aranmaktadır. Bu Kanun ilk çıktığında hizmet süreleri
olarak en çok 30 yaşına girdiği yıl olarak
belirtilmiştir. Bu Kanun çıktığında bunlar 30
yaşına kadar çalışır, daha sonra sözleşmeleri
feshedilir. denilmiştir. 14 Şubat 2004 tarihinde 5085
sayılı Yasayla bunların çalışma süresi 45
yaşına girdikleri yıla kadar uzatılabilir hâle
gelmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye konuşuyor?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) 2010 yılında yine bizim
dönemimizde çıkartılan bir yasayla da ola ki bunlar emekliliğini
kazanamazsa o zaman Millî Savunma Bakanlığına bağlı
ANT Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri
kadrolarında emekli aylığına hak kazandıkları
tarihe kadar devlet memuru olarak istihdam edilecekleri hükmü
getirilmiştir. 1986dan AK PARTİ iktidarına kadar görevde
bulunan hiçbir hükûmetin aklına uzman erbaşların gerek
yaşını gerek emeklilik keyfiyetini gerekse de göstergelerini
düzenlemek aklına gelmedi. Bu konuları biz düzenledik, kendi
döneminde yapamadıklarını bu dönemde bizden talep etmelerinden
de memnunuz. Demek ki bu talepler ancak bu dönemde karşılanabilir ve
dile getirilebilir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, söz talebim var. Söz talebim var efendim.
BAŞKAN Özür
dilerim görmedim.
Buyurun Sayın
Vural.
5.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanın bu ifadeleri gerçekten hayret verici. Astsubaylar Genelkurmay
Başkanıyla toplantı yaptı. Genelkurmay
Başkanlığı diyor ki: Maliye Bakanlığı,
Bakanlık vermiyor. Astsubayların hangi derdini çözüyorsunuz? Yani
uzman erbaşların, sözleşmeli subayların dertleri devam
Şimdi, izleyen değerli kardeşlerim bir telefon açsınlar
size. Yani sanki astsubayların, uzman erbaşların,
sözleşmeli subayların bütün dertlerini bitirmişler, hepsi abat
olmuş, sıkıntıları kalmamış. Genelkurmay
Başkanlığındaki toplantıyı biliyor musunuz? Bu
toplantıda neden onların istediklerini, Genelkurmay
Başkanlığının istediklerini Maliye
Bakanlığı vermiyor diye Genelkurmay Başkanı
şikâyet ediyor Hükûmeti? Dolayısıyla tablo budur.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, hem
astsubaylarımıza neler verdiğimizi hem de uzmanlara neler
verdiğimizi sayabilirim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, şimdi, biraz önce AKP Grubu önerisi
üzerinde
Bakın, tutanaktan okuyorum. Sayın Ramazan
BAŞKAN
Talebiniz nedir?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika efendim. Teklif şu: Çok keyfî Meclisi
yönetiyorsunuz, açıklayacağım.
Şimdi, bak,
siz soruyorsunuz Sayın Ramazan Can salonda yok. diyorsunuz.
BAŞKAN Yok,
demiyorum, iyice okuyun. Tutanaklar bende de var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, burada tutanakta var. Hanımefendi, bak Sayın
Ramazan Can salonda yok, herhâlde.
BAŞKAN
Herhâlde
Evet.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, herhâlde de o anlama geliyor. Oktay Vural diyor ki: O
zaman oylamaya geçelim. BDPli arkadaşımız diyor ki:
Hayır, bizim aleyhte söz hakkımız var. Ben o zaman yerimden
diyorum ki: Ben söz istiyorum.
BAŞKAN
Sizden önce kim istiyor, onu da okuyun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Kimse istemiyor. Hayır, tutanağa bakın işte.
BAŞKAN
Ferit Mevlüt Aslanoğlu istiyor sizden önce.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim? Kim?
BAŞKAN
Ferit Mevlüt Aslanoğlu, iyice bakın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim. Biz konuşacağız. diyor.
Bakın, aynen tutanaktan okuyorum. Pervin Buldan Bir tane aleyhte söz var. diyor. Kamer Genç
Sayın Başkan
diyor, ondan sonra Ferit
BAŞKAN
Hayır, eksik okuyorsunuz. Bakın, şimdi, gereksiz bir
tartışma yapıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, bir dakika
Bir dinle de
BAŞKAN
Sayın Pervin Buldandan sonra Sayın Mustafa Elitaş Sayın
Başkan
diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, ondan sonra ben Sayın Başkan
diyorum. Ondan
sonra da Mevlüt Aslanoğlu
BAŞKAN
Ondan önce Elitaş Sayın Başkan
diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın Hanımefendi, önce ben söz istiyorum.
BAŞKAN
Sonra siz diyorsunuz, sonra Mevlüt Aslanoğlu söylüyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, hayır, ben
söz istiyorum. Yani bu kadar, bu Meclisi keyfî
BAŞKAN Ben
diyorum ki: Arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliyle konuşuyorum.
Sayın Grup Başkan Vekili de Ben konuşacağım. diyor,
bu bir.
İkincisi
KAMER GENÇ (Tunceli) Onu benden sonra diyor.
Hanımefendi, bakın, burada açık söz var yahu! Ben diyorum
ki
Bak, Mustafa Elitaş Sayın
Başkan
diyor, ondan sonra Kamer Genç Sayın
Başkan
diyor.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
oturur musunuz yerinize.
Bütün Genel Kurulun bilgisine sunuyorum
KAMER GENÇ (Tunceli) Oku bakalım
oradan.
BAŞKAN Ben: Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup önerisinin lehinde son konuşmacı
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can, buyurun.
Ramazan
Can
Sayın
Ramazan Can salonda yok herhâlde.
Sayın
Oktay Vural: Tamam efendim, oylamaya geçelim.
Sayın
Pervin Buldan: Bir tane aleyhte var, bizim var.
Sayın
Mustafa Elitaş: Sayın Başkan
Sayın
Kamer Genç: Sayın Başkan
Sayın
Mevlüt Aslanoğlu: Sayın Başkan, konuşmacı yoksa biz
hazırız.
Başkan:
Müsaade eder misiniz arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliyle
konuşuyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Söyle
BAŞKAN
Sayın Genç, bana siz diye hitap edin, ben size siz diye hitap
ediyorum.
Sayın
Genç: Ben konuşacağım ben.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ben konuşacağım. dedim.
BAŞKAN
Sayın Mustafa Elitaş: Sayın Başkan, Ramazan Can'ın
yerine ben konuşacağım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ben önce demişim Hanımefendi. Hayır, ben önce
demişim.
BAŞKAN
Hiçbir usul aykırılığı yok. Kaldı ki bu
tartışma bir buçuk saat önce yapıldı.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ee
BAŞKAN
Bu konuyla ilgili olan işlem tartışıldı, karara
bağlandı.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, bir dakika
Sayın Başkan, önce o
tutumunuzu da şey ediyorum. Bir dakika efendim.
BAŞKAN
Dolayısıyla da, lütfen Sayın Genç, Genel Kurulun düzenini
bozmayın. Biz çalışmamızda ilerleyeceğiz.
Buyurun
Sayın Vural.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hanımefendi, bir dakika
Sayın Başkan, bir beni
dinler misin.
Bakın,
siz, bu konuyu karara bağlamadan kaçıp gittiniz. Böyle bir şey
olur mu arkadaşlar?
BAŞKAN
Olur
Olur
Ara verdim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Olmaz efendim. Ara veremezsin.
BAŞKAN
Benim tasarrufumda olan bir şey. Sizinle tartışmak istemiyorum
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Yani burada tartışılan bir konuda karar almadan
çekip gidiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekili, lütfen
KAMER
GENÇ (Tunceli) Dolayısıyla tutumunuz hakkında söz istiyorum
63üncü maddeye göre.
BAŞKAN
Usul tartışması açamam çünkü işlem tamamlandı, geçti
gitti.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bu grup önerileriyle
ilgili, gruplar kendi aralarında milletvekillerinin söz taleplerini
değerlendiriyor; Adalet ve Kalkınma Partisine düşmüş söz, o
olmayınca grup başkan vekili söz alıyor. Dolayısıyla
bu konuda tartışılacak bir durum yok.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim. Ben açıklamamda onu da yapacaktım ama
siz yerine getirdiniz, çok teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bu konuda böyle bir düzenin oluşturulmasını
milletvekillerinin hakları açısından doğru buluyoruz
efendim. Grupların hakları açısından doğru buluyoruz.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen yerinize oturun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, bakın, burada
OKTAY
VURAL (İzmir) Kaldı ki Sayın Gençin de o süre içerisinde bir
şeyi de yok. Bu durumda, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve diğer
grupların hakları da var.
BAŞKAN Evet.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ee, var da
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla diğer grupların da Cumhuriyet
Halk Partisiyle Milliyetçi Hareket Partisi ve BDPnin de hakları var.
BAŞKAN
Şimdi tutanağı size okudum Sayın Genel Kurul.
Sayın Vural,
size çok teşekkür ederim. Tamamlanmış bir işlemin usul
tartışmasını konuşuyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hanımefendi, hayır, tamamlamadınız. Meclisi
kapatıp gittiniz, ara verdiniz. Böyle kaçmakla Meclis yönetilmez.
Doğru dürüst Meclisi yönetirseniz, tarafsız yönetirseniz olur.
BAŞKAN - Bu
konuda usul tartışması açmamın yeri yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu kişisel bir sözdür. Kişisel sözde grupların
BAŞKAN -
Lütfen genel düzeni bozmayınız. Lütfen Genel Kurulun düzenini
bozmayınız. İç Tüzükün gerekli hükümlerini yerine getirmek
zorunda beni bırakmayınız. Lütfen
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Haydi yap bakalım! Ne yapacaksan yap, haydi bakalım!
BAŞKAN Siz
beni tehdit mi ediyorsunuz? Tehdit mi ediyorsunuz beni?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Keyfî Meclisi yönetiyorsun. Meclisi keyfî yönetiyorsun.
BAŞKAN -
Tehdit mi ediyorsunuz beni, cevap verin. Tehdit mi ediyorsunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Mecliste karar almadan gidiyorsun, ondan sonra
Burası senin
çiftliğin mi? Çiftliğin mi?
BAŞKAN -
Tamam, işlem yapıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yap! Haydi yap! Ne işlem yapıyorsan yap!
BAŞKAN -
Sayın idare amirleri, lütfen konuşmacıyı sükûnete davet
eder misiniz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Siz de tehdit ediyorsunuz ama Sayın Başkan.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, baskıyla Meclisi
yönetemezsiniz!
BAŞKAN
Lütfen
161inci maddeyi uygulatmak zorunda beni bırakmayın.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Baskıyla Meclis yönetilemez!
BAŞKAN
Şimdi siz başlayın.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Uygulayın Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz gündeme geçin.
BAŞKAN -
Evet, sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Arasında Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Avrupa ve Bağımsız Devletler
Topluluğu Bölgesel Hizmet Merkezinin İstanbulda Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu
Bölgesel Hizmet Merkezinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/870)
(Dağıtma tarihi: 21.01.2014)
(S. Sayısı: 532)(x)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
532 sıra sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Iğdır
Milletvekili Sayın Sinan Oğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programının özellikle Avrupa ve Bağımsız Devletler
Topluluğu Bölgesel Hizmet Merkezinin irtibat bürosunun İstanbulda
kurulması elbette önemlidir. Buna siyaseten de buna teknik olarak da
itiraz etmek, bu kanuna karşı çıkmak veya bunun
onaylanmasına karşı çıkmak elbette mümkün değildir ve
bizim de Birleşmiş Milletlerin ilgili ofisinin İstanbulda
kurulmasından memnuniyet duyacağımızı ifade etmek
istiyorum. Bu sebeple de Türkiyenin
Sayın
Başkan, pazar yerine dönmüş Meclis. Meclise mi konuşuyoruz,
pazar yerine mi konuşuyoruz belli değil.
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) - Nasıl hissediyorsan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sayın konuşmacının dediklerini
duydunuz, lütfen
Buyurun.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, elbette ki
Birleşmiş Milletler irtibat ofisinin İstanbulda kurulması
önemli ancak bununla beraber Türkiyenin dış politikasına da
bakmak lazım. Bunu Türkiyenin dış politikası
açısından önemli bir adım olarak görebiliriz ama bununla
beraber, son günlerde özellikle Türk dış politikasında ilginç
gelişmeler oluyor, onunla ilgili bazı hususların da
altını çizmemiz lazım.
Hükûmetin, sizin
de ifadelerinizde, Sayın Başbakanın da ifadelerinde şu
gerçek var: Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti son on bir
yılın en sıkıntılı günlerinden geçiyor. Bunu siz
söylüyorsunuz, bunu biz görüyoruz, vatandaş görüyor, eloğlu bunu
görmüyor mu? Elbette ki eloğlu da bunu görüyor ve Türkiye'yi yakından
takip eden özellikle küresel çevreler, Türkiye'nin bu zayıf anında,
Türkiye'yi yakından ilgilendiren çok stratejik önemli konuları birer
birer Türkiye'nin önüne getirmiş durumda.
Bir yandan,
bakıyorsunuz, Iğdırda, Ermenistanla
sınırımızda mayın temizleme faaliyetleri
başlamış. Tabii, mayın temizleme faaliyetlerini, biz Suriye
sınırından hatırlıyoruz. Türkiye'nin gündemine
mayın temizleme ve bu mayın temizleme işinin İsraile
verilmesi geldiğinde, hiç kimse, bunun, bir gün gelecek ve Suriyede
kanın oluk gibi aktığı bir süreçte, İsrailin
şimdiden o bölgeye hâkim olma isteğinin altında yatan
sebeplerden en başlıcası olduğunu o günlerde maalesef
kamuoyu bilmiyordu ama gün geldi, İsrailin neden o bölgenin
mayınına talip olduğu gün gibi ortaya çıktı.
Şimdi,
Türkiye sınırında, Ermenistanla olan
sınırımızda başka bir mayın temizleme faaliyeti
gerçekleşiyor ve ne hikmetse bunun da finansının yüzde 70ini
ABnin gönüllü bir şekilde karşılamaya hazır olduğunu
görüyoruz. Bunun da dikkatli bir şekilde ele alınması
lazım. Karabağ sorunu çözülmeden, Ermenistan Türkiye'ye yönelik
iddialarından bir adım geri atmadan, Türkiye'nin sessiz sedasız,
maalesef dış baskılara boyun eğerek, Ermenistanla kapıları
açma girişiminin ayak seslerinin geldiğini görüyoruz.
Bir taraftan
Ermenistanla mayın temizleme ilişkileri sürdürülüyor ama öbür
taraftan da bakıyoruz, Türkiye için millî bir mesele olan Kıbrıs
meselesinde, yine sessiz sedasız yes be annemcilere taş
çıkartacak derecede yeni bir sürecin başladığını
görüyoruz ve maalesef, bu süreçlerin hiçbirisi ne kamuoyunda
tartışılıyor ne yüce Mecliste
tartışılıyor. Kamuoyu bugünlerde maalesef ki Alo
Fatihlere kilitlenmiş durumda; polis, yargıç sürgünlerine kilitlenmiş
durumda ve Türkiye bugünlerde ayakkabı kutularına kilitlenmiş
durumda. Elbette ki bu yolsuzluklar, elbette Alo Fatihler Meclis kürsüsünden
konuşulacak, elbette ki sizin yarattığınız suni
gündemlerin arasında bu önemli gündemlerin kaybolmasına müsaade
etmeyeceğiz ama dış politikada da ne oluyor, ne bitiyor,
Türkiyenin bütün dikkati bu tarafa yönelmişken dış politikada
Türkiyenin millî saydığı hususların da kaşla göz
arasında birilerine peşkeş çekilmesine elbette ki müsaade
edilmeyecektir. Bu sebeple, Kıbrısta ne olup bittiğinin de
burada, Mecliste görüşülmesi lazım. Orada yeni bir yes be annemci
furyanın başlatılıp
başlatılmadığının burada gelinip konuşulması
lazım ama bütün bunların yanında, çok daha ilginç bir
gelişme oluyor değerli arkadaşlar. Birkaç gündür hem Sayın
Davutoğlunun ağzından hem Sayın Başbakanın
ağzından, denize düşen yılana sarılır misali bir
İsrail ipine sarılma sevdasının bugünlerde Hükûmetinizde
oluştuğunu görmekteyiz. Bu İsrail sevdası, acaba Gazzede
mazlumun, Müslümanın hakkı verildi de mi sizde ortaya
çıktı? Bakıyoruz, öyle bir şey yok. Gazzeye ambargo
kaldırılmış falan değil. Filistinlilere yönelik
İsrail ambargosu, Filistinlilere yönelik İsrailin zulmü hâlâ devam
ediyor. Peki, İsrailin -sizin de orada provokasyonunuzla- maalesef
katlettiği 9 vatandaşımızın hakkı hukuku
ödenmiş midir? O konuda da sahte bir özür. Ama neyin özrü? Onu da
İsrail bizden özür diledi. diye satıyorsunuz. Öyle bir özür falan
yok. İsrail Operasyonda bazı hatalar olmuş olabilir. diyor.
Operasyon doğru, iyi yaptık ama bazı hatalar varsa o
operasyonda ondan da üzgünüz. diyor. Dolayısıyla, ortada bir özür
falan yok. Milleti de bu anlamda İsrail bizden özür diledi. diye
kandırmaya da hakkınız olmadığını ifade
etmek istiyorum.
Peki, durup dururken
bu İsrail sevdasının birdenbire ortaya çıkmasında
acaba sizin İsrail ipine sarılma gibi, bu, artık, idare
edemediğiniz iç ve dış politikada İsraille omuz omuza
bazı meseleleri aşma hedefiniz olabilir mi? Bunu da kamuoyu
yakında öğrenecektir, bundan emin olabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, tabii,
sizin İsrail sevdanızın yeni olmadığını
kamuoyu çok iyi biliyor. Biz de Meclis kürsüsünden defalarca örnekleriyle,
ispatıyla, kanıtıyla burada ifade ettik. Hani, İrandan
İsraile olası bir füze saldırısından İsraili
korumak için Malatyaya kurduğunuz füze savunma sistemini ne
Malatyalılar ne Türk milleti unutmuş değil. Yine, aynı
şekilde, Mavi Marmarada, zulmü, zalimcesine insanlarımızı
katledenlerle sizin ticari ilişkilerinizin süreç içerisinde nasıl
arttığını rakamlarıyla ve verdiğimiz soru
önergelerine yazdığınız resmî cevaplarla da kamuoyuna
bunları ifade etmiştik. Kamuoyu da sizin İsraille ticaretinizin
bu süreç içerisinde,
(x)
tiyatrolarının olduğu günlerde dahi İsraille ticaretin,
Türkiyenin İsraille ticaretinin en yakın dost ve müttefikleriyle
bile olmayacak derecede arttığını rakamlarıyla ifade
etmiştik. Dolayısıyla, bu, bugün, sizin İsraille yeniden
ilişkileri düzeltme gayretinizi kamuoyu hangi amaçla
yaptığınızı da gayet iyi biliyor.
Dış politikada, Doğu
Türkistanda Çinin zulmü devam ediyor. Dış politikada, maalesef,
Kerkükte kan akmaya devam ediyor ve Sayın Davutoğlunun sanki
dış politika gündeminde Kerkük diye bir madde yok, Sayın Davutoğlunun
dış politika gündeminde Doğu Türkistan gibi bir madde maalesef
yok. Sayın Davutoğlunun gündeminde bugünlerde hangi madde var?
İsrail maddesi var. Hangi madde var? Ermenistan maddesi var. Hangi madde
var? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti maddesi var. Kim istiyor peki bu
sorunların çözülmesini? Amerika istiyor. Kim bastırıyor? Yahudi
lobisi, Rum lobisi bastırıyor ve denize düşen yılana
sarılır gibi, siz de şimdi Rum lobilerinin, Yahudi lobilerinin
ipine sarılmış durumdasınız.
Tabii, bizim de bunları
vatandaşa anlatmamız lazım, bizim de bunları vatandaşa
anlatacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. Her ne kadar,
elinizin altında Alo Fatih hatları yirmi dört saat
çalışıyor olsa bile, ta Fastan Sayın Başbakan
işi gücü yokmuş gibi Alo Fatih hatlarına sarılsa bile,
sizin İsraille gerçekteki iş birliğinizi; sizin Rum lobisiyle,
Ermeni lobisiyle yapmış olduğunuz ve planlamış
olduğunuz bu planları, iş birliği planlarını biz
elbette ki kamuoyuyla paylaşacağız.
Yeri gelmişken altını
çizmekte fayda var değerli milletvekilleri. Biz Sayın
Başbakanın hakikaten de işi gücü var zannediyorduk. Biz,
Türkiye'nin iç ve dış gündeminin bu kadar yoğun olduğu bu
süreçte Sayın Başbakanı meşgul, işinde gücünde ve
Türkiye'nin meseleleriyle uğraşıyor biliyorduk ama meğerse
Sayın Başbakan işini gücünü ya birilerine havale etmiş veyahut
da biraz önce ifade ettiğim Amerikan, İsrail, Rum, Yahudi, Ermeni
lobilerine havale etmiş olacak ki, Sayın Başbakan bugün Alo
Fatih hatlarıyla meşgul. Televizyonda geçen bir alt yazıya dahi
tahammülü olmayan bir yönetim anlayışınız bugün Türkiye'nin
önünde maalesef bir ibret tablosu gibi duruyor. Sadece Başbakan düzeyinde
mi? Değil.
Değerli arkadaşlar, bazen,
hakikaten eliniz ayağınız o anlamda dolaşıyor. En son
örneği Kadirlide
Kadirli Devlet Hastanesinin temizlik işçilerine ve
bazı memurlara oradaki yerel parti görevlileriniz talimat gönderiyor,
Akşam mesai bitimine kadar herkes AK PARTİ seçim bürosunda
olacaktır ve eklemeyi de unutmuyor- buna uymak da mecburidir. diyor. Ya,
Allah aşkına, milleti esir mi aldınız siz?
Bir yandan, Alo Fatih hattıyla
Milliyetçi Hareket Partisinin ve onun Sayın Genel
Başkanının ifadelerini alt yazıdan kaldırmaya
çalışın, ee, öte taraftan da, başka bir Alo Fatih
hattı kurun, vatandaşa Alo talimat yağdırın. Var
mıdır böyle bir demokrasi anlayışı Avrupada? Yoktur
elbet. Nerede var bu demokrasi anlayışı? Bazı Arap
şeyhliklerinde, Rusyada, Çinde, diktatör birtakım ülkelerde var.
Bu, aslında uygulamayla da sizin, Türkiyenin diktatörlüğe
gittiğinin en basit örneğidir. Ama daha vahimi nedir biliyor musunuz?
Benim de seçim bölgem olan Iğdırda vatandaşı
ekmeğiyle tehdit eden bir yönetim anlayışına sahip
olmanızdır. PKK Iğdırda çok açık ifade ediyorum-
tehdit silahını yeniden devreye sokmuş ve diyor ki: Bizim
yakın olduğumuz, bizim gösterdiğimiz sandığa oy vermezseniz
sizi canınızla tehdit ediyorum. Peki, AKP ne yapıyor? AKP de
vatandaşa diyor ki: Bize oy vermezseniz, taşeronda çalışan
işçiler, asgari ücretle ay sonunu zor getiren insanlar sizin
ekmeğinizi elinizden alırım. Bu nasıl bir
vicdansızlıktır! Bu nasıl bir
vicdansızlıktır! Birisi vatandaşı canıyla tehdit
ediyor, öteki ekmeğiyle, işiyle
tehdit ediyor. Ve Iğdırda bunun örneklerini de gelin size
birer birer sunayım. Yahu, sizin başka işiniz yok mu?
Başbakanınız Alo Fatih hattını kullanıyor,
Iğdırda il başkanınız taşeron işçilerin,
güvenlik görevlilerinin Facebook sayfalarını takip ediyor. Eğer
MHPye sempati besleyen birisi varsa, kazara Facebook sayfasında MHPyle
ilgili veyahut da sizin yanlışlarınızı gösteren bir
paylaşımda bulunmuşsa vay o taşeron işçisinin hâline,
ertesi gün hemen çöküyor sizinkiler ve adamı işiyle, adamı
ekmeğiyle tehdit ediyor. Arkadaşlar, emin olunuz ki dünyadaki en
tehlikeli şey insanları ekmeğiyle ve canıyla tehdit
etmektir. İnsanları siz ekmeğiyle ve canıyla tehdit
ederseniz, o insanlar da eğer duvara kadar dayanmış ve en son
artık duvara sırtını yaslamışsa ondan daha
tehlikeli şey yoktur emin olunuz ve öyle bir tokat atar ki o tokadın
sesinin birisi sizin genel merkezinizde, ötekisi, bu aralar başka bir hat
kurduğunuz Kandilde duyulur, bundan emin olunuz. Dolayısıyla da
bugün baktığımızda, Iğdırda örneğini
sıkça benim bizzat gördüğüm, Kadirlide son örneğini bugün
gördüğümüz ve Sayın Başbakanın da Evet, Fastan aradım. itirafında
bulunduğu, bu milleti her taraftan kıskaca alma politikanızdan,
siyasetinizden, gelin, yol yakınken vazgeçin; aksi takdirde milletin
tokadıyla karşı karşıya kalacaksınız, ama
siz, öyle anlaşılıyor ki milletin tokadının ne olduğunu
herhâlde 30 Martta göreceksiniz, millet de bunu 30 Martta, insanları
ekmeğiyle tehdit etmenin, insanları canıyla tehdit etmenin ne
olduğunu size gösterecektir.
İnsanları
dinlemeyi de bırakın artık bir tarafa. Vatandaşı
dinliyorsunuz, vatandaşın kiminle konuştuğunu
dinliyorsunuz, eski iş birliği yaptığınız
arkadaşlarınızla beraber dinliyordunuz, Allahın hikmetine
bakın, şimdi birbirinizi dinliyorsunuz.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Bizi de dinlemişler. Tüm Mersinlileri dinlemişler.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Vatandaşı dinliyorsunuz, ya, bir de
vatandaşın derdini dinleyin, ne olur! Bir de vatandaşın
derdini dinleyin, Bunun ne derdi var? deyin. Gelin, Iğdırda
vatandaşın ne derdi var bir de onu dinleyin. Tehdit etmeden önce,
Ya, sen eğer burada, bir taşeronda 800 liraya iş bulmuşsan,
niye hâlâ bize değil, niye hâlâ MHPye yöneliyorsun? diye,
vatandaşı bir dinleyin Allah aşkına, ne olur! Vatandaş
da size anlatsın. Eğer siz, o vatandaşın ilgisini,
alakasını ve size oy vermesini sağlamak istiyorsanız o
vatandaşın telefonunu değil, o vatandaşın derdini
dinleyeceksiniz.
Ve sizin eğer
içinizde azıcık bir demokrasi kırıntısı
kalmışsa MHPnin ve Sayın Genel Başkanımızın
alt yazısına dahi tahammül etmek durumundasınız
arkadaşlar. Demokrasi bir tahammül sanatıdır, demokrasi
birbirimize tahammül etmemizi gerektirir, ama siz Alo Fatih hatlarıyla
ve şimdi, öyle anlaşılıyor ki Alo Fatih
hatlarının yeni serileri de devreye girmiş, siz Alo Fatih
hatlarıyla milletin sesini kesmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi
öğreniyoruz ki neyi örnek veriyor bir sayın milletvekili ve aynı
zamanda başdanışman, diyor ki: Biz Meclisin sesini kestik.
Doğru, Meclisin, maalesef, sesini kestiniz. Biz Meclisin sesini kestik,
biz Mecliste bunu yayınlamıyoruz, siz nasıl gösterirsiniz. Ne
ilginçtir, bugün Sayın Genel Başkanımızın da grup
toplantısında yaptığı konuşma ne zaman kesildi
biliyor musunuz. Habertürk bir kısmını verdi, ne zamanki söz
konusu Alo Fatihlere geldi ve anında Habertürk yayını kesti.
Valla, ne güzel iş! Siz vatandaşı dinleyin; haksız, düzmece
sebeplerle polisi, askeri yargı önüne çıkarın; televizyonları
Alo Fatih hattıyla emrinize alın, Meclis yayınını
biz kestik. diye itirafta bulunuyorsunuz, Meclis yayınını
kesin.
Yahu, Allah aşkına, emin
olunuz ki, bakın, hiçbir zalim diktatör, bu uygulamalarla hiçbir zalim
diktatör milletin sesini keserek ebediyen o iktidarda, o koltukta
oturamamıştır. Siz de ne yaparsanız yapın, ister
telefonları toptan kaldırın, şimdi sosyal medyaya musallat
olmaya çalışıyorsunuz, ister sosyal medyayı kapatın,
ister Meclisin sesini, televizyon yayınlarını kesin, çaresi yok.
Bugün Sayın Genel Başkanım da ifade etti, gerekirse 76,5
milyonun hepsine tek tek gideceğiz ve sizin bu milletin sesini nasıl
kesmeye çalıştığınızı, sizin nasıl
kendi yandaş basın yayın örgütünüzü kurmaya
çalıştığınızı millete tek tek
anlatacağız ve bunları yapmakla da ayakkabı
kutularından çıkan balya balya yetimin hakkını, milletin
parasını gizleyemeyeceğinizi de, televizyon
yayınlarını keserek, insanları dinleyerek, insanları
tehdit ederek, kış gününde memurları haksız yere sağa
sola sürerek bunları önleyemeyeceğinizi bilmeniz lazım
arkadaşlar.
Burada tek bir
çare var, tahammül ve bugün sizin şikâyet ettiğiniz konular dün sizin
dilinize doladığınız konulardı. Siz bugün bu
dinlemelerden şikâyet ediyorsunuz ama dün onu yapanları siyaseten
dilinize doladığınızı millet unutmuş değil
ve hiç kimsenin de ahının, mazlumun ahının, yetimin
hakkının da şimdiye kadar kimsede
kalmadığını ve size de kalmayacağını
bilmenizi ister, saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.46
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
532 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye erteliyorsunuz?
BAŞKAN -
5inci sıraya alınan Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi
Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili
Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)(X)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu,
546 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif, İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklif üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın
Mustafa Kalaycı konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin geneli
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yine, 28 ayrı
kanun veya kanun hükmünde kararnamede değişiklikler yapan torba
niteliğinde bir kanun teklifini görüşüyoruz. Son zamanlarda çok
başvurulan bir yol hâline gelen torba kanun uygulaması, hukuki
güvenlik ilkesini ihlal etmektedir. Kanunlar için aranan öngörülebilir,
anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma özellikleri yok
edilmektedir. Hukuki güvenlik ilkesinin ihlal edildiği bir ülkede hukuk
devletinden bahsedilemez.
Kanun tasarı
ve teklifleri yarım yamalak, düzensiz, özensiz, eksik ve ciddiyetsiz bir
şekilde hazırlanmaktadır. Plan ve Bütçe Komisyonu, âdeta,
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğüne dönüşmüş olup, Komisyonda
eksiklikler giderilmeye, metinler düzeltilmeye çalışılmaktadır
ama Komisyon görüşmelerinde maddelerin sahibinin olmadığı
ve maddeler hakkında bilgi verecek yetkili bulunamadığı
durumlarla da sıkça karşılaşılmaktadır.
Birbiriyle hiç ilgisi olmayan pek çok konuda düzenlemelerin yer
aldığı torba kanunların yapım sürecinde pek çok konu
dikkatlerden kaçmakta ya da kaçırılmaktadır. Özel nitelikte,
adrese teslim, çıkar sağlamaya yönelik bazı maddeler torba
kanunlara sıkıştırılmaktadır.
Bu kanun
teklifiyle yapılan düzenlemeler de sağlıklı bir yasama
yapılmadığını, çıkarılan kanunların
uygulamada ne gibi sonuçlara neden olacağının
irdelenmediğini, bu nedenle aynı konularda tekrar tekrar düzenleme
yapmak zorunda kalındığını göstermekte, AKP
zihniyetinin öngörüsüzlüğünü ve beceriksizliğini açık bir
biçimde ortaya koymaktadır.
Biliyorsunuz, on
beş ay önce kabul edilen 6360 sayılı Kanun uyarınca
büyükşehir bulunan illerde il özel idareleri ve il genel meclislerinin
kaldırılması, belde ve köylerin mahalle hâline getirilmesi hükme
bağlanmıştır, 30 mart yerel seçimleriyle de uygulamaya
geçilecektir. Ancak, anılan kanun çıkarılırken başka
kanunları nasıl etkileyeceği dikkate
alınmamıştır. Şimdi ise uygulamada ortaya çıkacak
hukuki boşlukları gidermek üzere bu kanun teklifinin birçok
maddesinde düzenleme yapılmaktadır. İl genel meclisleri ve il
özel idarelerinin çeşitli kanunlarda yer alan hakları ile yetki ve
sorumluluklarıyla ilgili boşta kalacak hususlar düzenlenmektedir.
Yine, yeterince
inceleme yapılmadığı, uygulamada başka sorunlarla
karşılaşılacağı görülmektedir. Nitekim, 167
sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun 4üncü
maddesinin üçüncü fıkrasında il özel idarelerine verilen hak ve yetki
ortada kalacaktır. Anılan maddede yeraltı suyu kuyusu
olanların ihtiyacını aşan sular ile sulama, kullanma ve
işlenerek veya doğal hâliyle içme suyu olarak satılmak üzere
çıkarılan yer altı sularının, hazinenin özel
mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki
kaynak sularının il özel idarelerince kiraya verilmesi hükmü
bulunmaktadır. İl özel idareleri kapanacak olan illerde bu
suları kim kiraya verecek? Kiraya verilmiş yerleri kim takip edecek?
Kira gelirlerini kim tahsil edecek? Bu konuda da bir hukuki boşluk
oluşacağı ve düzenleme ihtiyacı olduğu açıktır.
Değerli
milletvekilleri, yer altı suyu kullanımıyla ilgili önemli bir
sorun oluşturacak bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Sayın Orman
ve Su İşleri Bakanımızın burada olduğunu görünce
bu konuyu konuşmama dâhil ettim.
Geçen yıl Yeraltı Suları Hakkında Kanunda yapılan
düzenlemeyle, kuyulara 1 Mart 2014 tarihine kadar ölçüm sistemi kurulması,
kurmayanların ise 1 Mart 2014 tarihine kadar DSİ Genel
Müdürlüğünden talep etmesi üzerine 1 Mart 2016ya kadar kurulması
veya kurdurulması, bedelinin yüzde 10 fazlasıyla kuyu sahibinden
alınması öngörülmüştür. Bu şartlara uymayanların da
masrafları sahibinden alınarak kuyularının
kapatılması hükme bağlanmıştır.
Yer altı suyu
kullanımının kontrol altına alınması önemlidir
fakat alınan tedbirler üreticileri zor duruma düşürmemeli ve
yapılacak işlemler akılcı ve uygulanabilir
olmalıdır. Su kaynakları için tedbirler alınsın ama
bütün fatura neden çiftçiye çıkarılıyor? Önce Hükûmetin kendine
düşen görevleri yapması gerekmektedir. Bu nedenle ve öncelikle sulama
şebekelerinin bir an önce kapalı sisteme dönüştürülmesi, basınçlı
sulama sistemlerine geçilmesine dair tedbirlerin artırılması,
arazi toplulaştırılması çalışmalarına
hız kazandırılması ve dış havzalardan su
getirmeye yönelik projelerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu
çalışmaların tamamlanmasıyla kuyuların birçoğu
zaten devre dışı kalacaktır.
Yer altı
sularını korumayı amaçlayan tedbirler, tarımsal üretimi
azaltmayacak şekilde planlanmalı ve altyapısı
hazırlanarak uygulamaya konulmalıdır. Türkiye genelini kapsayan
sayaç takma zorunluluğunun Bakanlar Kurulu kararıyla sadece Konya
havzası ve Meriç, Ergene havzası için uygulanması kabul
edilmiştir. DSİ tarafından hazırlanan Yer Altı Suyu
Eylem Planına göre de ölçüm sisteminin kurulmasını takiben kota
uygulanmasına geçilecektir. Zaten zor şartlar altında üretim yapan
çiftçiye ölçüm sisteminin maliyeti bile önemli bir mali yük getirecektir.
Anlaşılan o ki AKP Hükûmeti, Konya Ovasında çiftçiyi ve köylü
toptan bitirecektir. Çünkü çiftçi hangi bitkiyi ekerse eksin 1 dekara 200 ton
suyun yetmesi mümkün değildir. AKP Hükûmeti, Konyalı çiftçiye
açıkça Tarlanı ekmeyeceksin. diyor. Çiftçinin ve köylünün
iflahını kesmiş, şimdi de Suyunu keseceğim. diyor.
Çiftçi, cihazları 1 Marta kadar taktırmadı diyelim. Zaten pek
taktıran da olmadı. Ne yapacaksınız? Kuyunu kapatır, masrafını
da alırım. mı diyorsunuz? Çiftçiyi tehdit mi ediyorsunuz? Hele
bir deneyin de görün! İyi bilin ki Konyalı çiftçiler AKPyi o
kuyulara gömecektir.
Ey AKP Hükûmeti,
aklını başına devşir. Konyalı çiftçi pancar
ekemezse Ilgın, Çumra, Ereğli ve Konya şeker fabrikaları ne
olacak? Şeker fabrikalarını da mı kapatacaksınız?
AKP Hükûmeti, Konyanın kaderiyle oynamaktadır. Tarımın
başkenti diye anılan Konya, bu uygulamayla işsizliğin ve
yoksulluğun başkenti hâline gelecektir. Kuyulara ölçüm sistemi kurulmasıyla
ilgili düzenleme gözden geçirilmeli, hatta, su israfını önleyecek
diğer çalışmalar sonuçlandırılarak bu hüküm tümüyle
kaldırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, sorunları dayanılmaz hâle gelen sadece çiftçilerimiz
değil, esnaf ve sanatkârımız da dertlidir. Bu teklifte
esnafımızın umutla beklediği düzenlemeler yoktur. Pek çok
vatandaşın sigorta prim borcuna yeniden yapılandırma
imkânı geleceği, 4/Clilere kadro verileceği, taşeron
işçilerinin kadrolara alınacağı, iş ve meslek
danışmanlarının sorunlarının çözüleceği
konusunda basında müjde başlıklarıyla haberler yer
almıştır. Hatta tasarının, Ekonomi Koordinasyon
Kurulunda yapılan çalışmaların ardından Bakanlar Kuruluna
da sunulduğu ifade edilmiştir ancak bugünlerde peş peşe
torba kanunlar kabul edilmesine karşın bu konularda bir düzenleme
yoktur.
Emekliyken
çalışan esnafımızdan her gün onlarca şikâyet
alıyoruz. Kimine 5 bin lira, kimine 10 bin lira, kimine 20 bin lira,
hatta, kimine 40 bin lira sosyal güvenlik destek primi borcu
çıkarılmış. AKP Hükûmeti, zaten haksız bir
şekilde emekli aylığından kesilen bu parayı
beklemiş, beklemiş, yıllar sonra faiziyle birlikte yüklüce borç
çıkararak esnafın ümüğüne çökmüş. Ekmek teknesini, dükkânını
satsa bile bu borcu ödeyemeyecek esnafımız var. Binlerce emekli çalışan
esnaf, gelen borçlar nedeniyle büyük bir şok yaşamaktadır.
Taksiciden dolmuşçuya, bakkaldan tamirciye, berberden lokantacıya
kadar tüm esnafımız, bu borçlar nedeniyle Hükûmete ateş
püskürmektedir.
AKP Hükûmeti, kaç para emekli aylığı
verdiğine bakmıyor, bir de esnafa Emekliyken niye
çalıştın, niye evinde, kahvede oturmadın da dükkân
çalıştırdın? der gibi ceza kesiyor. Esasen,
iş yeri açan, dükkân işleten, böylelikle katma değer yaratan,
ekonomiye katkı sunan esnafımız, ödüllendirilmesi gerekecek yerde
cezalandırılmaktadır. Müşteri bulamadığı,
tahsilat yapamadığı, vergi borçlarının hakkından
gelemediği bir dönemde çıkarılan bu borçlar, esnaf ve
sanatkârı iyice zora sokmuştur. Emekliyken çalışan esnaf ve
sanatkârın emekli aylığından sosyal güvenlik destek primi
kesilmemeli, çıkarılan borçlar da mutlaka silinmelidir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifine böyle
bir madde eklenmesi için gerekli desteği ve katkıyı vermeye
hazırız. Eğer biraz insafınız kaldıysa
çalışan esnafa çıkarılan borçları
kaldırmanız gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, 5902 sayılı
Kanunla 2009 yılında kurulmuştur. Bu Kanunla
Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü,
İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü
ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet
İşleri Genel Müdürlüğü kaldırılmış,
taşradaki sivil savunma müdürlükleriyle afet işleri şube müdürlükleri
il özel idarelerine devredilmiş, illerde il özel idaresi bünyesinde valiye
bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmuştur.
Bu kanun teklifiyle tam tersi bir
düzenleme yapılmakta, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının taşra teşkilatı
oluşturulmaktadır. Taşra teşkilatı olarak valiye
bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmakta, il özel
idarelerine bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri ile sivil
savunma arama ve kurtarma birlik müdürlükleri başkanlık bünyesine
alınmaktadır. Bu devir yapılırken de illerde
çalışan personel mağdur edilmektedir.
40 AKP milletvekilinin verdiği 2
kanun teklifinde, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının taşra teşkilatı hâline
getirilen il müdürlüklerinde çalışan personelin
maaşlarının 700 liranın üzerinde azaltılması
hususunun yer alması dikkat çekicidir. AKP milletvekilleri işi gücü
bırakmış kamu çalışanlarının ekmeğiyle
oynamaktadır.
Personelin sosyal denge
tazminatını almaya devam etmelerine yönelik, Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekilleri olarak verdiğimiz önerge, maalesef, komisyon üyesi
AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir. Bu
haksızlık mutlaka düzeltilmelidir. İlgili maddede bu önergemizi
tekrar vereceğiz, umarım desteklersiniz.
Diğer
taraftan, yine komisyonda verdiğimiz Sivil Savunma Uzmanı
kadrosunun Afet ve Acil Durum Yönetimi Uzmanı olarak
değiştirilmesi önergemiz, komisyon üyesi AKP milletvekillerinin
oylarıyla reddedilmiştir.
Sivil savunma,
seferberlik ve savaş hâli hizmetleri ile afet ve acil durum hizmetlerinin
koordinasyonunu yürütmek amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarında
istihdam edilen sivil savunma uzmanları, mevzuattan kaynaklanan
haklarını alamamaktan, emsali oldukları personel ile aynı
özlük haklarına sahip olamamaktan ve kurumlar arası ücret
farklılığından dolayı ciddi mağduriyet yaşamaktadır.
2010 yılında çıkarılan Sivil Savunma Uzmanlarının
İdari Statüleri, Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları ile
Eğitimleri Hakkındaki Yönetmelikte şube müdürü görev, yetki ve
sorumluluklarına sahip oldukları belirtilmesine karşın
şube müdürleri için öngörülen özlük haklarından
yararlanamamaktadır. Sivil savunma uzmanlarının
yaşadıkları mağduriyet bir an önce giderilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, yolsuzluk batağına saplanan AKP Hükûmetinin
bugünlerde gözü başka bir şeyi görmemektedir, rüşvet ve
yolsuzluk iddialarını örtbas etmenin telaşına
düşmüştür. Son günlerde çıkarılan her kanun bu yönde
hükümler içermektedir. AKP zihniyeti, gölgesinden bile korkar hâle gelmiş,
hiçbir gerekçe olmaksızın kamu görevlilerini yerinden yurdundan
etmektedir. AKP Hükûmetinin, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarını
yürüten savcı, hâkim ve polis müdürleri ve memurlara yönelik
kıyım harekâtı diğer bakanlıklara yönelmiştir. Bu
kanun teklifinde, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ve Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının yönetici kadrolarında
kıyım yapılacağını gösteren düzenlemeler
mevcuttur.
20 AKP
milletvekili tarafından verilen ve komisyon görüşmelerinde esas
alınan kanun teklifinde, Gençlik ve Spor Bakanlığındaki
sayıları 38 olan müsteşar yardımcıları, genel
müdürler, genel müdür yardımcıları, birinci hukuk müşaviri,
müstakil daire başkanları ve diğer daire
başkanlarının görevlerine son verilerek bakanlık
müşaviri kadrolarına atanması öngörülmüştür. Bu düzenleme,
tepkilerimiz üzerine komisyonda çıkarılmıştır ancak
bundan vazgeçilmekle birlikte, 10 adet bakanlık müşaviri kadrosu
ihdas edilmesi, Bakanlıktaki bazı üst düzey yöneticilerin görevden
alınacağını göstermektedir. Aynı şekilde, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı için 10 bakanlık müşaviri
kadrosu ihdas edilmektedir. Bu düzenleme de bu Bakanlıktaki bazı üst
düzey yöneticilerin görevden alınacağına işaret etmektedir.
Bir başka
düzenlemeyle, sayıları 92 olan il afet ve acil durum müdürleri ile
sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlerinin görevine son verilerek
araştırmacı kadrosuna atanmaktadır. 92 müdürün görevden
alınmasının 40 AKP milletvekilinin imzasını
taşıyan iki ayrı kanun teklifinde yer alması, yine, Gençlik
ve Spor Bakanlığında 38 üst düzey yöneticinin hiçbir gerekçe
sunulmadan görevden alınmasının da 20 AKP milletvekilinin
imzasını taşıyan kanun teklifinde yer alması dikkat
çekicidir.
AKP
milletvekilleri işi gücü bırakmış, kamu kurumlarındaki
yöneticiler için kıyım yapılabilmesini önermiştir. AKP
zihniyeti, personel kıyımı yapmak için kadrolar ihdas ederken,
yıllardır kadro bekleyen kamu çalışanlarını
görmezden gelmektedir. 4/Cliler ve taşeron işçileri için kadro
verileceği müjdeleri verilirken başka amaçlarla kadro ihdas
edilmektedir. 4/Cliler, aynı işi yapan emsallerinin
aldığı mali ve sosyal hakları yıllardır
alamamaktadır. Kadroya alınmayan 4/C mağdurları, bu ülkenin
vatandaşları değil midir? Bu arkadaşlarımızı
neden görmezden geliyorsunuz, neden kadroya geçirmiyorsunuz?
Bakınız,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4/C statüsünde ve yardımcı hizmetler
sınıfında çalışanlar da mağdurdur. Kendilerine
hizmet eden çalışanların mağduriyetini gideremeyenlerin
başkalarına hayrı olur mu? Soruyorum, bu
arkadaşlarımızın haklarını nasıl
ödeyeceksiniz? 4/Cliler kadroya alınmalı, yardımcı
hizmetler sınıfında çalışanlar genel idare hizmetleri
sınıfına geçirilmelidir. Ayrımcılık ve
haksızlıklar giderilmelidir.
Yine, iş ve
meslek danışmanları, açılacak kadrolara atama
yapılmayı beklerken AKP zihniyeti, kendi keyfi için, personel
kıyımı yapmak için kadro ihdas etmektedir. Hâlbuki, 2012 Nisan
ayında yapılan atama töreninde Sayın Başbakan Biz varken
emekler asla zayi olmayacak. Söz konusu gençlikse
yapamayacağımız hiçbir şey yoktur. Artık, her
işsizin bir iş ve meslek danışmanı olacak. demişti.
Ancak, bugün itibarıyla iş ve meslek
danışmanlarının kendisi işsiz olup işsiz iş
ve meslek danışmanı sayısı 7 bini bulmuştur.
Verilen sözler yine tutulmamış, AKP Hükûmeti iş ve meslek
danışmanlarını kaderine ve işsizliğe terk
etmiştir. İş ve meslek danışmanlarına
mesleklerine uygun olan alanlarda istihdam imkânları getirilmeli ve
mağduriyetleri mutlaka giderilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifinde mahalli idarelerle ilgili maddeler yer
almaktadır. Mahalli idareler ve belediyelerle ilgili kanunlarda bugüne
kadar birçok düzenleme yapılmakla birlikte, il genel meclisi üyeleri ve
belediye başkanlarımızın sorunlarına
yıllardır bir çözüm getirilmemiştir. İl özel idaresinin
karar organı il genel meclisidir. Önemli bir görev yapan il genel meclisi
üyeleri, 5302 sayılı Kanuna göre, sadece toplantı
başına huzur hakkı alabilmektedir. Ödenen huzur hakkı da
gerçekten çok yetersizdir. Ayrıca, 5302 sayılı Kanunda il genel
meclisi üyelerinin sosyal güvencesiyle ilgili hiçbir hüküm
bulunmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda
verdiğimiz kanun teklifleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde
beklemektedir. İl genel meclisi üyelerinin hem sosyal güvenceye
kavuşturulmasını hem de aldıkları huzur
hakkının iyileştirilmesini istiyoruz.
Belediye
başkanlarımızın da özlük haklarıyla ilgili
sorunları bulunmaktadır. Özellikle emekli belediye
başkanlarımıza ödenen tazminatlarla ilgili, makam ve görev
tazminatıyla ilgili farklı uygulamalar bulunmaktadır.
Geçmişte Emekli Sandığı iştirakçiliği yok. diye
bu tazminatlardan yararlanamayan, görev yapmış birçok belediye
başkanımız bulunmaktadır. Yine, uzun süre belediye
başkanlığı yapmış olmasına rağmen
atamayla geldi diye bu tazminatlardan yararlanamayan belediye
başkanlarımız vardır. Yine, 2008 yılında
çıkan Sosyal Güvenlik Yasasıyla bu tarihten sonra yani şu an itibarıyla,
2009 yılında belediye başkanı seçilen
başkanlarımız, maalesef, eğer geçmişinde Emekli
Sandığı iştirakçiliği yoksa yine bu tazminatı
alamamaktadır. Belediye başkanlarının özlük hakları
mutlaka iyileştirilmeli, belediye başkanlarının emekli
aylıklarındaki farklılıklar giderilmeli, her ne
şekilde olursa olsun, belediye başkanlığı
yapanların, belediye başkanlığı için belirlenen
haklardan eşit olarak yararlandırılması gerekmektedir.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer
konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 546 sıra sayılı Kanun
Teklifinin üzerine söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, mevcut torba kanun, geçtiğimiz hafta Plan Bütçe
Komisyonunda görüşüldü ve 28 kanun ve kanun hükmünde kararnamede
değişiklik yapıldı. İlk geldiği orijinal metinde
35 maddeden oluşuyordu ve daha sonra önergelerle ilave edilen maddelerle
-53 artı 1 geçici madde- 54 madde hâlini aldı. Bunun içerisinde
birçok farklı konu var yine her torba yasada olduğu gibi.
Kooperatiflerle ilgili düzenlemeler var, Gençlik ve Spor
Bakanlığıyla ilgili birtakım düzenlemeler
yapıldı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla
ilgili, askerî personelle ilgili, Sermaye Piyasası Kuruluyla ilgili yine
düzenlemeler var, yeni bir üniversite kurulmasına dair bir düzenleme var.
Asıl en önemlisi, büyük bir çoğunluğunu oluşturan torba
yasadaki değişikliklerinde
Biliyorsunuz, yeni bir Büyükşehir
Yasası çıktı geçtiğimiz yıl, ilginçtir, orada o yasaya
uydurulması gereken bazı düzenlemeler yapılmamış ve
Sayın Bakanın, Sayın Beşir Atalayın da komisyon
görüşmeleri sırasındaki cevabı Biz bu düzenlemeleri
unuttuk. şeklinde oldu. Yani Bir yasa yapıyoruz ama yasada
bazı düzenlemeleri unutabiliyoruz. Bu da paradoksal bir durum gerçekten.
Şimdi, kanun
teklifinin 1inci maddesi, Jandarma Genel Komutanlığına 3 bin
yeni uzman erbaş kadrosuyla ilgili. Bu, 2014 yılı bütçe
görüşmeleri sırasında Plan Bütçe Komisyonunda müzakere
edilmişti ve 2014 bütçesine dâhil edilmişti. Bugün de bu torba yasa
içerisinde 3 bin uzman erbaşın kadro artırımına
gidiliyor. Gerekçe de askerlik süresinin kısalması ve bundan
kaynaklanan erken terhis.
Şimdi burada
da bir çelişki durumu söz konusu. Bir anlamda askerlik süresini niçin
kısaltıyoruz? Türkiye sayısal itibarla hem NATOnun hem
dünyanın en fazla asker sayısı bulunduran ordusu ve bunun da
tabii ki bir mali portesi var. Türkiye bu yükten kurtulmalı, bunu zamana
yaymalı, asker sayısını azaltmalı.
İyi, güzel;
askerlik süresini kısalttık, dolayısıyla erken terhis
yaptık ama birdenbire 3 bin yeni jandarma uzman erbaş kadrosu
açıyoruz. Bunun bize parasal maliyeti 42 milyon TL. Türkiye yılda 40
milyar TL gibi bir parayı -bunun içerisinde emniyet
teşkilatının, Millî Savunma Bakanlığının
bütçesi de dâhil- savunmaya ayırıyor.
Dolayısıyla,
bunun bir plan ve program çerçevesinde olması lazım, Türkiye bu
yükten kurtulmalı. İhtiyaç varsa, mutlaka profesyonel orduya
geçilecekse bu, bir plan dâhilinde, program dâhilinde profesyonel asker orduya
alınarak sağlanabilir ama buna paralel olarak da askerlik süresi
kısaltılır ve ordudan terhisler yapılır.
Bunun
yanında, bakın, yine bir çelişkili durum. Biliyorsunuz,
sözleşmeli er kadrosu da var. 50 bin sözleşmeli er kadrosu şu
anda boş beklerken uzman erbaş kadrosu açılması da
gerçekten düşündürücü bir durum olarak karşımıza
çıkıyor.
2nci maddede
bahis ve şans oyunlarıyla ilgili bir düzenleme var. Bu
görüşmeler sırasında, gelirlerden, özellikle amatör sporculara,
İkinci ve Üçüncü Ligdeki spor kulüplerine daha fazla pay
ayrılması konusunda bazı tekliflerde bulunuldu, telkinlerde
bulunuldu ama bu talebimiz pek dikkate alınmadı. Ama Türkiyede bu
bir gerçek. Gerçekten amatör spor dallarında ya da amatör spor kulüpleri
önemli sıkıntıyla karşı karşıya. Bu konuda,
özellikle bahis ve şans oyunlarından elde edilen gelirdeki paylarının
artırılmasının gerekliliğine inanıyoruz.
7nci ve 8inci
maddede 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda bazı
değişiklikler var. Bu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığını ilgilendiren bir konu. Burada, komisyona ilk
geldiği hâliyle, 16 yaşından küçük ve en az yüzde 70 engelli
çocuğa sahip çalışanların mevcut mazeret iznine bir ilave
on gün mazeret izni öngörülüyordu ancak bizlerin de teşvikiyle, bizlerin
de teklifiyle bazı önergelerle bu yaş sınırını
kaldırdık. İlk gelen kanun teklifinde evli olmama şartı
söz konusuydu, bunu da ortadan kaldırdık. Dedik ki yaş
sınırını kaldıralım, evli de olsa eğer
eşlerin her ikisi de en az yüzde 70 engelliyse bunlara da mazeret izni
imkânı sağlayalım. Ancak, burada eksik kalan bir şey oldu,
o da nedir? 4/B ve 4/C olarak anılan personelin bu düzenleme içerisinde
yer almaması. Onun da Bakanlar Kurulu kararıyla yapılması
gerekiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da bu meseleye
sıcak baktığı için bu eksikliğin giderilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
9uncu ve 10uncu
maddelerde kooperatiflerle ilgili bir düzenleme var. Gerçekten, sadece
Türkiyede değil, dünyada kooperatifçilik önemli bir konu. Biliyorsunuz,
2012 yılı, Dünya Kooperatifçilik Yılıydı.
Kooperatifler aynı, müşterek, ortak amaçlar güden -ekonomik olur,
sosyal olur, kültürel olur- müşterek amaçları olan insanların
bir araya gelerek oluşturdukları kurumlardır ve bunların
özelliği de özerk olmaları, demokratik olmaları. Ancak, gelen
teklife baktığınız zaman, tamamen kooperatiflerin o özerk
ve demokratik yapısını ortadan kaldıran bir düzenleme
olarak karşınıza çıkıyor. Bu düzenleme ilk
geldiği anda şöyleydi: Kamu tüzel kişileri, ortağı
oldukları kooperatiflerin yönetim kurullarında, üye tam sayısının
çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurabileceklerdi.
Tartışmalar sırasında, bunun olamayacağı,
Türkiyede farklı alanlardaki kooperatiflere kamu eliyle hükûmetlerin el
koyacağı ya da onların hegemonyası altına
gireceği tartışmaları sırasında, bu teklifin
üniversitelerden geldiği söylendi ve o kamu tüzel kişiliği ibaresi
çıkartılarak üniversiteler ibaresi kondu. Bu da bizim
tarafımızdan uygun görülen bir mesele değildir. Az önce de
söylediğim gibi, o zaman kooperatiflerin o demokratik yapısı
ortadan kalkar, özerk yapısı ortadan kalkar. Zaten en büyük
sıkıntımız
Bakın, sendikaların, meslek
odalarının ya da derneklerin siyasi partilerin arka bahçesi olma
derdini tartışıyoruz. Şimdi, bu düzenlemeyle,
kooperatiflerde kamu tüzel kişilikleri eliyle bu, üniversitelerdir ya da
farklı kurumlardır- söz sahibi olmayı, orayı yönetmeyi
kanunla düzenlemiş oluyoruz. Yani, kendi hâlinde, kendi içinde yönetim
kurulunu seçen bir yapıdan çıkartıyoruz, bunu kanunla Efendim,
sen yönetim kurulunu seçerken kamu tüzel kişilikleri belirli
sayılarda oraya üye önersin ve siz bunların arasından
bunları seçin. diyoruz. Bu maddenin de kanun metninden
çıkartılmasını istiyoruz.
13üncü maddede yeni bir üniversitenin
kurulmasıyla ilgili bir düzenleme var, Biruni Üniversitesi kurulması.
Peki, niçin bu Plan Bütçe Komisyonuna geliyor? Oysaki ihtisas komisyonları
var, Millî Eğitim Komisyonu var, gidilir orada enine boyuna bu konular
tartışılabilirdi. Türkiyede toplam 175 üniversite var; bunun
72si -bununla beraber- vakıf üniversitesi, geriye kalanı devlet
üniversitesi. Tabii, bunlar, her önüne gelen tarafından Belli kriterleri
yerine getirdik, binayı bulduk, arsayı bulduk, yeterli sermayeyi ya
da parayı bulduk, hadi gelin üniversite kuralım. Bu da doğru
bir yaklaşım değil. Atanamayan öğretmenlerden bahsediyoruz,
300 bin atanamayan öğretmen var; mühendislerden bahsediyoruz, atanamayan,
iş bulamayan ya da kadro açılamayan mühendisler var ama bu
üniversitenin kuruluşundaki fakültelere bakıyorsunuz, eğitim
fakültesi var. Eğitim fakültesi de nihayetinde öğretmen yetiştirecek.
300 bin atanamayan öğretmene yeni öğretmen kadrosu ya da
öğretmen ilave etmiş olacağız.
19uncu maddede sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına üye
seçimiyle ilgili bir değerlendirme var. Şimdi, burada,
Büyükşehir Yasası gereği, biliyorsunuz, il genel meclisleri
kapandı ve bu üyelerin daha çok il genel meclislerinin önerisi üzerine
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına
atanmaları, üye olmaları sağlanıyordu. Şimdi, yeni
düzenlemeyle, illerde vali, ilçelerde de kaymakamın önerisi üzerine vali
tarafından hayırsever vatandaş atanacak ya da üye olarak oraya
verilecek. Burada hayırsever vatandaş kriteri ne, onu anlayamıyorum.
Hayırseverlik, bana göre farklıdır, bir başkasına göre
farklıdır, subjektif bir kavramdır nihayetinde. Bunun, iki
üyenin hayırsever vatandaş değil de iki vatandaş üye
olarak atanmasının, bu ibarenin buraya konmasının daha
doğru olduğunu düşünüyorum ve bu hayırsever ibaresinin de
çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz.
41inci maddede
yatırım ortaklıklarında imtiyazlı payların oy
hakkıyla ilgili düzenlemeler var. Burada, 6/12/2012 tarihli ve 6362
sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 48inci maddesine bir
fıkra ekleniyor. Bu fıkra da şu: Yatırım
ortaklıklarının imtiyazlı pay ihracına ilişkin
usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Yatırım ortaklıkları
tarafından belirli grupların yönetim kurulunda temsil imtiyazı
ile oyda imtiyaz tanıyan pay ihracında 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanununun 360 ıncı maddesi ile 479 uncu maddesinin ikinci
fıkrası hükümleri uygulanmaz. diyor. Nedir bu 360, 479?
Şimdi,
360ıncı madde, Türk Ticaret Kanununda, belirli grupların
yönetim kurulunda temsil edilmesini düzenliyor. 479 ise, Türk Ticaret
Kanununda Oyda imtiyazlı paylar başlığı
altında bir düzenleme. Buradaki espri şu: Türk Ticaret Kanununda bir
paya en çok 15 oy hakkı tanınabiliyor. 479un (2)nci
fıkrasında Bu sınırlama, kurumlaşmanın
gerektirdiği veya haklı bir sebebin ispatlandığı
durumlarda uygulanmaz. ibaresi var. Bu iki hâlde, şirketin merkezin
bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin, kurumlaşma projesini
veya haklı sebebi inceleyip, bunlara bağlı olarak,
sınırlamadan istisna edilme kararını vermesi gerekir.
diyor. Yani, bunu bir mahkeme kararıyla, mahkemeden aldığı
kararla, bir paya en çok 15 oy hakkı sınırını
aşabilir diyor. Yalnız, bakıyoruz, bu süre içerisinde işini
yapmamış bazı firmalar var; yatırım
ortaklığı kurumları. Bunlara aslında adrese teslim bir
düzenleme. Bu doğru bir anlayış değil yani bir anlamda,
hukuku dolanıyorsunuz. Yapmaları gereken işleri zamanında
yapmayan kurumlara, bir anlamda, kanun çıkartarak, adrese teslim, bir
kişiye münhasır, bir kişiye özel ya da bir kuruma özel kanuni
düzenleme yapıyorsunuz. Dolayısıyla, bu maddenin de kanun
metninden çıkartılmasını istiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, her seçim öncesi ya da Meclisin kapanmasına
yakın dönemlerde bu torba yasa artık geleneksel hâl aldı. Bu
seçim öncesi de aslında ivedi çıkması gereken birtakım
değişiklikler de torba yasa çatısı altında
birleştiriliyor, Meclisimize geliyor ancak bu süre içerisinde, özellikle
kamuoyunun beklentisi olduğu, toplumsal taleplerin yoğun olduğu
bazı konular var. Emeklilerin önemli sorunları var. İnsanlar
yıllarını, en güzel çağlarını çalışarak
veriyor, sosyal güvenlik primi ödüyor Emekli olduğumda bir emekli
maaşım olur, medeni bir şekilde yaşama imkânına sahip olurum
ve hayatımın son günlerinde kimseye muhtaç olmadan, devletin bana
sağladığı imkânlarla yaşamımı idame
ettiririm. düşüncesi içerisinde. Ancak, emekli olduktan sonra tabii ki
evdeki hesap çarşıya uymuyor. İnsanlar zor ekonomik
koşullar altında, bir yandan emekli maaşını
alıyor ama diğer yandan da ek işlerle ek gelirler elde etmeye
çalışıyor. İşte böyle durumlarda sosyal güvenlik
destekleme primi altında biz bu insanlardan yüzde 15 bir kesinti
yapıyoruz yani çalıştığı için bu insanları
cezalandırıyoruz, âdeta bir ceza primi kesiyoruz. Emeklilerin bu
anlamda talepleri var.
Bakın, ocak
ayında işçi ve BAĞ-KUR emeklilerine zam yapıldı ilk
altı ay için, bu da yüzde 3,27ye tekabül ediyor, 18 ila 31 TL
arasında bir artış öngörülüyor ve en düşük emekli aylığı
bugün 959 TLden 990 TLye çıktı. Allah aşkına, 990 TLyle,
emekli olan bir yurttaş nasıl geçimini sağlayacak, sizlerin
takdirine bırakıyorum. Dolayısıyla, hâl böyle olunca da
insanlar ilave iş arıyor kendine; gidip
çalıştığı zaman da, bir iş yeri açtığı
zaman da bu insanlardan yüzde 15 ceza primi kesiyoruz.
Bir diğer
konu da Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim borçlarının yeniden
düzenlenmesi talebi. Gerçekten, özellikle serbest meslek erbapları,
esnafların bu anlamda çok önemli sorunları var. Türkiyede
yaklaşık 1 milyon esnafın birikmiş BAĞ-KUR prim borcu
var. Bu insanlar yaşı dolduğu hâlde emekli olamıyor ya da
primleri zamanında yatmadığı için borçları
katmerlenmiş, borçları büyümüş, bunları ödeyemiyorlar. Bu
taleplerin de yerine gelmesi lazım, bu borçların yeniden
yapılandırılması lazım, bu insanların
borçlarının bir kısmının en azından belki
silinmesi lazım ya da belirli taksitlere bölerek bu borçların kolayca
ödenmesini sağlamaları gerekiyor ama bakıyorsunuz, bu torba
yasada yok.
Taşeron
işçilerinin talebi var. Bu da önemli bir toplumsal talep ama torba yasada
göremiyoruz bunu.
Tarım
sektörünün önemli sorunları var, yine, torba yasalarda göremiyoruz.
Biliyorsunuz, 1
Ocak 2012den itibaren genel sağlık sigortası kapsamına
alındı insanlar ve onlara verilecek sağlık hizmetleriyle
ilgili gelir testi yaptırma koşulu getirildi ama o günlerden
bugünlere birçok insan bu şartı yerine getiremedi ve
dolayısıyla, yaklaşık olarak 3 milyon insanın, bu
anlamda, o günden bugüne biriken borçları oluştu. Bunların tekrar
gözden geçirilmesi lazım, bu soruna, bu yaraya bir neşter
atılması lazım ve bir düzenleme yapılması
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Sayın Başbakan grup
konuşmasında, Mersinde bütün siyasilerin bir yapı
tarafından -bunun adı paralel devlet, bunun adı paralel
yapı- ya da bir çete tarafından, il başkanlarından valiye,
milletvekillerine, hepimizin dinlendiğinden söz etti. Bu iddia daha önce
de gündeme gelmişti. Gerçekten, Türkiyede bir akıl tutulması
yaşanıyor. Bir anlam veremiyorsunuz. Belki de cumhuriyet tarihinin,
Türk siyasi tarihinin en akıl almaz olayları bu süreçler içerisinde
gelişiyor.
Bakın, bizim
yıllardır bu yasa dışı dinlemelerle ilgili
feveranlarımız oldu, bağırdık çağırdık,
seslerimizi duyuramadık. O gün şikâyete konu olan yapı aynı
yapıydı, bugün de aynı yapı ama dün o şikâyete konu
olan yapıyla iç içe olduğunuz için, kol kola olduğunuz için
bunlara göz yumdunuz, ses çıkarmadınız. Ama bugün silah size
döndüğü için bizim yıllarca önce yaptığımız
feveranı siz şimdi yapıyorsunuz, silah çünkü size döndü.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Silah susturucu mu Vahap Bey?
VAHAP SEÇER
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, torba yasa bizim de uygun
gördüğümüz bazı düzenlemeleri içeriyor ama uygun görmediğimiz
düzenlemeleri de içeriyor.
Bu konuda bu
yasaya ret oyu vereceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bazı maddelerine.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün Meclis
fabrika gibi çalışıyor; Anayasa Komisyonu, yukarıda Adalet
Komisyonu, aşağıda torba kanun.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Torba komisyonu da desen olur.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Fakat bu torba kanunun bir özelliği var; yüz yıldır,
yani cumhuriyetin kuruluşundan bu yana en hızlı çıkan -en
hızlı çıkan- torba kanundur bu. Sabah 10.30da toplandı,
tartışmalardan sonra, iki saat sonra alt komisyona verildi, iki saat
sonra alt komisyon toplandı, muhalefet şerhini yazdırma vakti
vermeden üst komisyon toplandı, üst komisyon ara vermeden, itirazları
da dikkate almadan bu torba kanun çıktı. Artık Adalet ve
Kalkınma Partisi adını değiştirsin acil kanun partisi
diye. Acil kanun partisi, hızlı çıkar kanun.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Onları koruma, ayakkabı kutusu partisi o.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yukarıda hızlı çıkıyor konjonktüre göre
kanunlar, komisyonlar çalışıyor, burası
çalışıyor. Daha ne diyeyim?
Şimdi,
arkadaşlar bu torbanın içinde afet var, komisyonunda
görüşülmedi; İçişleri Bakanlığıyla ilgili çok
önemli bir düzenleme var, görüşülmedi komisyonunda; başka, Millî
Savunma Bakanlığıyla ilgili maddeler var, komisyonunda
görüşülmedi. Plan Bütçeye getirdiler. Plan Bütçe artık şeye
döndü, bundan sonra hepsini toplayıp toplayıp, komisyonları
çalıştırmayıp Plan Bütçeden çıkarıyorlar. Bu
yaklaşım tarzı çok kötü, sağlıksız bir
yasallaşma süreci.
Bakın, size
bu usul içinde çok tehlikeli bir şey anlatacağım, bu tehlikeli
olan kısım şu: Büyükşehir belediyelerini kurdunuz,
büyükşehir belediyelerini kurduğunuz zaman il özel idarelerini
lağvettiniz, onun yerine büyükşehir belediye meclisleri kurulacak. Bu
çok önemli bir değişiklik; İl İdaresi Kanununun
değişmesini gerektiriyor, bütçeyi gerektiriyor, toplanan vergileri, harcamaları,
KÖYDESinizi, BELDESi, projelerinizi bile değiştiriyor
arkadaşlar çünkü paralar il özel idaresinden çıkıyordu.
30 tane
büyükşehir. Seçime gideceğiz, kanunu getirdiniz, kanunu getirirken
eksik getirdiniz, büyükşehir belediye meclisleri nasıl kurulacak
bilmiyorsunuz. İl özel idareleri iptal edilecek, onun yetkileri ona,
büyükşehir belediyesine devredilecek, nasıl devredilecek
bilmiyorsunuz. Kanunu çıkardınız, eyvallah, elli gün sonra da
seçime gideceğiz. E, bu seçime gideceğiz ya, büyükşehir belediyesi
seçilecek; il özel idaresi duruyor. Onu kapatacaksınız, onun yerine
bunu koyacaksınız. Bunu koymak için bu kadar acele ederseniz, siz ne
demokrasiyi uygulayabilirsiniz ne doğru dürüst bir yerel yönetim
politikasını ne Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartını uygularsınız ne yerel demokrasiden bahsedebilirsiniz
ve zaten bu ruh hâlidir ki, Hükûmeti her şeyin başına bir vali
koyma, dikme, Türkiyeyi valiler cumhuriyeti yapma
alışkanlığı geliştirmeye başladı. Eski
valiler kıskanıyor, diyor ki: Şimdi Hükûmetin valisi olacaksın ki millete ne
dersen de yanına kâr kalsın.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ben hiç kıskanmıyorum.
MEHMET ERSOY
(Sinop) Bir şey kalmadı, biz hiçbir şeyi
kıskanmıyoruz Hasip Bey. Yok, kurudu.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bakın arkadaşlar, şimdi, bu torba yasaya göre, il
idare meclisini kaldırıyorsunuz. Yerine kim geliyor? Büyükşehir
belediye meclisi. Bir kere kapattınız, bütün belediyelerin
günahını, ahını alıyorsunuz. Ben Konya Kuluya
gitmiştim, beş altı tane belde gezdim. İşte, kimi
Elli yıllık belediyeydik. diyor, kimi Altmış
yıllık belediyeydik. diyor. Yani, demokrasiyi yerele yaymaktan niye
korkuyorsunuz? Büyükşehir belediyelerini oluşturdunuz, yerellere güç,
yerellere imkân, yerellere bütçe vermekten niye korkuyorsunuz?
Şimdi, halk,
büyükşehir belediye
başkanını seçecek. Büyükşehir belediye başkanı
gelecek
İstanbula büyükşehir belediye başkanı seçilecek,
bir de Vana. İstanbul deprem yaşamış 99da, birçok kredi
almışsınız ve bu krediler il özel idaresi üzerinden
harcanıyor valilik kanalıyla. Şimdi, il özel idaresinin yerine
kim gelmiş? Büyükşehir
belediye meclisi gelmiş; o gitti, o geldi. Ne olacak? Normali, bu
kredilerin, bu paranın, il özel idare parasının
büyükşehir belediye meclisine
aktarılması değil mi? Öyle. Olmaz, değil mi? Valilere
teslim edin, valilere, Hükûmetin valilerine; devletin değil, milletin
değil, partizan valilere teslim edin ki o parayı hangi müteahhide
vereceğini, nerede harcayacağını, Hükûmetin çıkarına
nasıl kullanacağını bilsin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İl başkanı, il başkanı.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Ben Hükûmetin, AK PARTİnin yerinde olsam biraz daha dikkatli
olurdum, hele hele bu 17 Aralık operasyonundan sonra yoğurdu biraz
üfleyerek yerdim. Yani, insan biraz ders alır, ibret alır. Yani, niye
bu yanlışı yaparsınız?
İl özel
idaresi bir meclisti arkadaşlar, il genel meclisinden oluşurdu. Vali,
sembolik olarak son dönemlerde il genel meclisinin
başkanlığını bile yapmıyordu, kendi
başkanını kendi içinden seçiyordu. Peki, siz, atanmış
birini, Hükûmetin tayin ettiği birini, paralel içinden gelmiş birini
veya dikey iktidarın içinden gelmiş birini, fark etmez, seçilmiş
bir belediye başkanının ve meclisinin tepesine dikip vesayeti
sonuna kadar uygularsanız bunun adı demokrasi değil -kimse
kimseyi kandırmasın, demokrasicilik oynamıyoruz- açıkça o
büyükşehir belediyesini ve meclisini, İstanbul gibi yerde milyonlarca
oyu, Kocaeli gibi deprem görmüş yerde binlerce, yüz binlerce seçmeni, Van
gibi deprem görmüş yerde yüz binlerce seçmeni tanımıyorum,
iradesini tanımıyorum, bu kredileri onlara teslim etmiyorum,
güvenmiyorum anlamını taşıyor. Peki, millet oyunu verip bu
belediyelerin yönetimini, güvenini onlara verdiği zaman siz niye
vermiyorsunuz? İşinize gelmiyor. Bütün mesele burada.
Şimdi,
büyükşehirlerde yeni bir moda oluşturmaya başladınız:
Sosyal yardımlaşma vakıfları. Eskiden Fakir Fukara
Fonuydu, sonra Sosyal Yardımlaşma Fonu oldu, şimdi vakıf.
Vakıf nedir arkadaşlar? Hukukçu arkadaşlarımız var
aranızda. Tüzel kişi. Bir vakfın kurucuları belli olur, 3
kişi, 5 kişi. Sonra, bir senedi olur, bir amaca vakfedilir. Sonra,
hadi, vakıf kurucusu olmayan birini mütevelli heyetine seçebilirsiniz.
Farz edin ki o dönemki bürokratlar mütevelli heyetine seçildi. Nasıl
yapacaksınız? Siz, sadece bir ayda 3 bin tane polisin, 600 tane
hâkim, savcının, eğitimde, sağlıkta
Bir de
eğitim teklifi geliyor Meclise, bütün il yöneticilerini Millî Eğitim
okullarında atayacaksınız, değiştireceksiniz, hallaç
pamuğuna çevireceksiniz Türkiyeyi. Hangi mütevelli heyeti, hangi yerde
bir seneden fazla kalacak? Herkes artık seyyar valizle geziyor,
bürokratlar. Emniyette şube başkanları, emniyet müdürleri
artık seyyar, içinde küçük tıraş takımı, bilmem nesi
olan seyyar valizlerle geziyorlar çünkü bir günde üç yere tayini
çıkıyor onların. Siz, bunları mütevelli heyetine
koyduğunu düşünün. O mütevelli heyeti de çalışır
mı?
Peki, o vakfa
yatırılan para, o vakfın mal varlığı
Devlet
hazine arazisini verdi oraya, o vakfın o parasını, o
malını mülkünü
Farz et ki o günün kaymakamı, tarım müdürü,
millî eğitim müdürü, spor müdürü, işte, sosyal yardımlaşma
müdürü birlikte kurdular, sonra da tayinleri çıktı, her birisi bir
yere gitti veya yaşlanır insan, sonuçta biyolojik bir ömrü
vardır, ölür. Ne olacak o paralar? Miras diye bir şey yok mu? Usul ve
füruuna intikal etmiyor mu? Onun çocukları, eşi çıkıp bu
vakıftaki mal varlığını Bizim babamız kurdu bu
vakıfları. deyip talep etmeyecek mi? Ederse ne
yapacaksınız? Bu kadar basit arkadaşlar. Bir işi yaparken
düşünmüyorsunuz. Bir işi yaparken yanlış yapıyorsunuz.
Üstelik, büyükşehir belediyelerine vakıf kurduruyorsunuz, o
vakfın başına da, her seçilmişin başına bir
atanmış dikiyorsunuz. Ne iştir bu, söyler misiniz?
Şimdi, o
atanmışlar çıkıyor, diyor ki: Ben, devleti ve
Cumhurbaşkanını ve Hükûmeti, Başbakanı temsil
ediyorum. aynen böyle. Zaten -şimdi, bir sataşmada
bulunacağım valilere- hep boşuna demiyorlardı Önce
Mülkiye, sonra Türkiye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bir dakika, Mülkiyeye laf atma.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Elitaş geldi zaten
OKTAY VURAL (İzmir) Hangisi,
kavas olan mı, kavas valiye mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Mülkiyeye laf yok.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Şimdi, böyle valileri, atanmışları seçilmişlerin
tepesine dikip tersine demokrasi, Zihni Sinir projesi gibi şey
yapıyorsunuz. Ben bunu
Bir ara il özel idareleri vergiyi de topluyordu,
biliyorsunuz yani kadastro geçmeyen yerlerden, zilyetliğe dayalı
kayıtlı yerlerden para toplarlardı. Bizde rahmetli İbrahim
Efendi vardı tahsildar, 70 yaşında emekli oldu. Bir çantası
vardı deriden, kırk beş yıldır aynı çantayı
taşırdı ve içinde tahsilat makbuzları. Bir gün bir köye
geliyor, dağ köyü, orman köyü, vergi diyor, vergi yok.
Çıkarıyor kibriti Verginizi vermezseniz köyü
yakacağım." diyor. Devlet, özel idare ve tahsildar olarak orada
vatandaşın karşısında gözüküyordu. Şimdi,
vatandaşlar tabii ki köy yakılmasın diye ağlıyorlar,
biraz da vergi ödüyorlar, dönüyor. Aynı sistemi 21inci yüzyılda
sürdürmenin demokrasiyle ne alakası var, hukukla ne alakası var Allah
aşkına?
Şimdi,
büyükşehirlerin başına valileri dikiyorsunuz, adına da
yerel yönetimleri güçlendirmek diyorsunuz. Eğer harbiyseniz, bu Meclisin
çıkardığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı
var, hodri meydan, gelin çekinceleri beraber kaldıralım. Mademki
demokrasiyi seviyorsunuz, yerel yönetimlerde de bütün partilerin şeyi var,
gelin çekinceleri kaldıralım. Kaldırır
mısınız? Kaldırmazsınız, çünkü
BDP istiyor diye
kaldırmazsınız en azından. BDPnin istediği bir konuda
refleks oluşuyor, böyle üçlü birleşme oluşuyor, böyle üçlü bir
refleks oluşuyor. Artık, gerçi o refleks kırılmaya
başladı, AK PARTİde de, CHPde de biraz artık o refleksin
dışına çıkan çok arkadaş görüyorum ben ve şimdi
buradan bakıyorum, bu felakettir, yanlış bir uygulamadır
arkadaşlar. Keşke bütün sosyal yardımlaşma, bütün trafik,
bütün eğitim, bütün okullar, elektriğine kadar, yollar o
büyükşehre, o yerel yönetime verilseydi ama yok.
Şimdi,
bakın, organize sanayi bölgelerini de yine merkezîleştiriyorsunuz.
Her şeyin başına illa vali. Burada da vali getiriyorsunuz. Ya,
biraz o esnafa güvenin; ticaret odaları var, sanayi odaları var,
şoför var, bilmem ne var. Yani insan sivil toplumlarına güvenmeyecek
de kime güvenecek? Burada da yanlış bir yaklaşım var.
Yani, olimpik
sporculara yardım etmek isteriz, etmek istemeyen parti olduğunu
sanmıyorum. Ama şunu da sormak isteriz: Ya, bu olimpiyatlarda niye
hep sondan birinci oluyoruz? Soçiye 8 kişiyle mi ne gitmiş. 76
milyonluk Türkiyeden 8 dalda yarışmaya
katılmışız.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Dağlarda kar yok, ondandır.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Arkadaşlar, şimdi, Soçiye 8 kişiyle giderseniz 80
kişilik madalya getirecek hâliniz mi var? Demek ki bu kadar
çıkarabiliyorsunuz, değil mi? Olimpiyatlarda durum iyi değil.
Bu bahis
oyunlarından bir türlü elinizi çekmediniz. AK PARTİlilere hep
söyledim. Cemaatle hep kavga edersiniz ama cemaatle aynı konuda
kesişiyorsunuz. Bu bahis oyunlarından niye vazgeçmiyorsunuz,
kumardan? Spor Toto, Loto, voto, ondan sonra, bahis oyunları İnternet
üzerinden
Devlet ne için karışıyor bu kumara?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Caizdir, caizdir!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Her şeyi özelleştirdiniz de bu kumarı niye
özelleştirmiyorsunuz?
İZZET
ÇETİN (Ankara) Çok kârlı!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Çok mu getiriyor?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bazıları caiz diyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Vallahi, tefecilik de kârlı, kumar da kârlı,
kaçakçılık da kârlı ama yakalanınca sonu iyi olmuyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Haram para aklama
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) HSYKyı değiştiriyorlar.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi, bakanlıklarda, kararnameyle, bir yaz günü, tam
Meclis tatile girerken bakanlıkların durumu değiştirildi.
Her bakana bir bakan yardımcısı koydular. O bakan
yardımcıları imam mı değil mi diye şimdi
düşünmeye başlıyorum, paralel mi dikey mi diye. Eski
arkadaşlarımız, Mecliste de her gün gördüğümüz
arkadaşlar tabii. Şimdi soruyorum arkadaşlar: Eğer
bakanın yanında o müsteşarı, yardımcıları,
genel müdürleri iş yapamıyorsa bu bakan
yardımcılıklarını niye koydunuz, onlar ne işe
yarıyor? O işe yaramıyorsa şu torbada getirdiğiniz
rehberlik ve denetim başkanlığı ne iş yapacak, bana
söyler misiniz, neyin rehberliğini yapacak, neyi denetleyecek? Ya, neyi
denetleyecek arkadaşlar? Bu gelen giden para, ihale, trafik vesaire, havuz
mavuz
Yani, bu işleri mi denetleyecek yoksa bakanlığın
devasa işlerini mi denetleyecek? Orası denetleyecekse Maliye neyi
denetleyecek, İçişleri Bakanlığı idari olarak neyi
denetleyecek? Bu rehberlik ve denetim başkanlığı sugar
kadro, şeker kadro derler ya, en yakınları
Bu
bakanlıklarda -bir paralel devlet vardır- dikine devlet Hükûmete
bağlı yeni bir güç oluşturuluyor. Bu da yanlış. Bunun
kanunu çıkarılıyor ama ne iş yapacağını bilmiyoruz
yani rehberlik ve denetim başkanlığının ne iş
yapacağını bilmiyoruz.
Şimdi, bu
torba kanunda kooperatiflerle ilgili bir hüküm de var. Sayın Vahap Seçer
bu konuyu çok güzel irdelemiştir, eminim. Pankobirlik, pancar üreticileri
kooperatifi var. Kooperatif dedin mi, kooperatif, hakikaten, şeker
sanayisinde çalışıyor, anlarız. Fakat, binlerce batık
inşaat kooperatifi var, farklı sektörlerde çalışan binlerce
kooperatif var. Maalesef, üniversitelerdeki bazı kooperatifleri idare
edemedikleri için, üniversite yönetiminden biri o kooperatifte olsun diye, bütün
kooperatifleri getirip bu torbanın içine koymuşlar.
Arkadaşlar,
siz, eğer böyle kanun manun yapacaksanız, bu işi de bürokratlara
verecekseniz, bürokratlar da artık, kendilerinden sonra gelen dördüncü,
beşinci sıradaki memurlara hazırlatacaksa ve her gün sizin başınıza
iş açacaksa bu torbanız da yok olsun, size destek yok.
Açık
konuşuyoruz, yanlış yapıyorsunuz. Yanlış
yapıyorsunuz, acele ediyorsunuz. Niye büyükşehirle beraber belediye
meclislerinin yetkilerini belirlemediniz? Niye dört tane partiyle konuşup
doğru dürüst bir yapılanma getirmediniz? Seçime giriyoruz:
Yarın, büyükşehir belediyesi ile valiler birbirine yakasına-
girecektir, göreceksiniz. Valiler ile büyükşehir belediye
başkanları kavgasını başlatan bu Hükûmetin bu yanlış
düzenlemeleri olacak.
Bizden oy yok.
MEHMET ERSOY
(Sinop) Yapmayın!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Nayır! Hayır!
(X)!
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
şahısları adına konuşmalar bölümüne geçeceğiz.
İlk
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi altı tane farklı esas sayılı
kanun teklifinin oluşturduğu yeni bir torba kanunu görüşüyoruz,
sıra sayısı 546 oldu bu torbanın. Biz, CHP olarak her
zaman, bu tür çalışmalarda, torba kanun da olsa iyi niyetle destek
verelim diyoruz. AKP, ne yazık ki gerek kanun yapma düzenini gerek
komisyonda ve Genel Kurulda görüşme düzenini bozuyor, tahrip ediyor.
Biliyorsunuz, AKP
birçok komisyonda görüşme teamüllerini, geleneklerini bozuyor. Bunun bir
son örneğini de benim çalıştığım
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunda yaşadık. 31 Ocak 2014 tarihinde, cuma günü öğleden
sonra, akşamüstü, tali komisyon olarak bir kanun teklifi geldi yani görüşmeden
altmış saat önce. Bu 19 maddelik yasa teklifi içerisinde 5 madde AFAD
Kanununda değişiklikle ilgili. Şimdi, dikkat edin, Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı sürekli, her sene, belli torba
kanunlar içerisinde bazı maddelerini değiştiriyor. Biz, bu
yaklaşıma bilimde deneme yanılma yöntemi diyoruz. Deniyoruz,
olmadı, yanılıyoruz; bir daha değiştiriyoruz. Yani,
böyle bir torba kanuna, yamalı bohça yaratan bir duruma geldi. Defalarca
söyledik; ülkenin, bir afet yönetimi ve risk yönetimi için derli toplu,
çağın gereklerine uygun, dünyadaki teamüllere uygun bir risk
yönetimi, afet yönetimi yasası, kanunu lazım ama böyle değil.
Gelin, bunu hep beraber yazalım uzmanlarımızla, bu deneme
yanılma işinden, yamalı bohça işinden vazgeçelim; böyle bir
ihtiyaç var, karşılayalım ama yok. Her sene, biz geliyoruz
buraya, konuşuyoruz, o madde değişti, bu madde
değişti. Şimdi iki madde daha var, o da gelecek yakında.
Neyse, biz, bu teklifi aldık -19 madde- oturduk
çalıştık, görüşlerimizi yazdık altmış saat
içinde. Takip eden pazartesi günü komisyona geldik. AKPnin komisyon üyeleri
1/3 çoğunluğu sağlasınlar diye bekledik, yarım saat
bekledik. Geldik, sonunda masaya oturduk, bir baktık önümüzde başka
bir yasa teklifi var: Sayın İlyas Şeker ve
arkadaşlarına ait, toplam 35 maddelik yeni kanun teklifi. Ee, bunu
daha önceden de getirseydiniz, biz hazırlık yapsaydık. Bizim
önceki teklifi, (1966) esas numaralı yasa teklifi metniyle oy
çokluğuyla birleştirmişler, altmış
saatte torba dolmuş, 19 maddelik yasa teklifi olmuş 35 madde. Bitti
mi? Bitmedi. Daha sonra bu, şu anda 54 maddeye çıktı. Biraz daha
beklersek daha gidecek anlaşılan. Neyse, biz görüştük.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, böyle alelacele komisyon çalışması oluyor mu?
Hep böyle mi oldu bugüne kadar? Yüce Meclisin komisyonlarının
çalışma biçimi böyle mi olmaya devam edecek? Bu nasıl bir etik
anlayışıdır? Komisyon üyelerinin bilgilendirilmediği,
aceleye getirilen düzenlemenin belli maddelerinde bakanlık yetkililerinin
hazır bulunmadığı, teknik görüş isteme ve ayrıntılı
görüşmek üzere komisyon toplantısını erteleme talebimizin
geri çevrildiği komisyon toplantısı, açıkça bir telaş
yasası ve torba tasarıdan torba teklife geçiş olarak yasama
tarihine kayıt düşülecek bir niteliktedir.
Bugüne kadar yaşanan afetlerin ağır
sonuçları, Türkiyede yeni ve bütünleşik bir afet yönetim düzeninin
bir an önce kurulmasını ve dünyadaki anlayışa uygun bir
risk yönetim, hazırlık ve müdahale düzeninin
oluşturulmasını gerekli kılmıştır. Biraz
önce bunu ifade ettim, tekrarlıyorum. Bunda bir sorun yok, böyle bir
ihtiyaç var ama bu AFAD Yasasıyla bu yeteri kadar
karşılanmıyor.
Hükûmet bu ihtiyacı gidermek için
2009 yılında bu 5902 sayılı Kanunu çıkardı,
işte bazı kurumları birleştirdi ancak bunu yaparken ortaya
çıkan AFAD Yasası içeriği, genel nitelikleriyle bu alandaki
uluslararası gelişmelerden habersiz kalmış, Türkiye için
yeni bir vizyon getirmediği gibi çok sayıda da yetersizlik
göstermiştir ve göstermeye devam ettiği için de her sene birkaç torba
kanun içinde, yamalı bohça eklemeler yapıyoruz.
Buradan beklediğimiz,
özlediğimiz bir afet yönetim ve risk yönetim düzeni çıkmayacak. AFAD,
yalnızca çadır ve konteyner kurarak, yemek ve diğer
yardımları dağıtarak afet yönetimi
yapılamayacağını artık anlamalıdır. Yani, o
hâle geldi ki AFAD, sanki Kızıla ile yardım
kuruluşlarıyla yarış ediyor. Bizim özlediğimiz bir
AFAD modeli bu değil.
Bir diğer konu: Şimdi, bu yeni
büyükşehir yasasıyla 30 büyükşehirde il genel
meclislerinin kaldırılması ve yerine Yatırım
İzleme Koordinasyon Başkanlığı ki bunun
hâlihazırda yönetmeliği yok ama ben bir yönetmelik
taslağı buldum, üzerinde
çalıştım ve o zaman gördüm ki yeni bir birim kurulması ve
il AFAD müdürlüklerinin o taslak yönetmelikte afet yardım şube
müdürlüklerine dönüştürülmesi niyeti gündeme getiriliyor, böyle bir durum
ortaya çıkıyor. Ben de bu gelişmeler üzerine, yazılı
ve sözlü, bir yerlerde yayınlar yaptım. AKP, bu yasada da olduğu
gibi, yeniden yapılanma çerçevesinde, bu sefer yasanın 6ncı maddesini
de bu torba yasaya soktu, başkanlık adı altındaki
teşkilatı merkez ve taşra teşkilatına çevirdi. Yani,
anlaşılıyor ki afet yardım şube müdürlüklerinden
vazgeçiyor, kademe düşürmüyor, doğrudan valiliğe bağlı
bir taşra teşkilatı kurma niyeti. Bunun gerekçede de ifadesi
şu: Yani biz bunu yaparsak, taşra teşkilatı
yapılanmasına gidersek valiliklerin altında AFAD il müdürlükleri
daha güçlü hâle gelecek, daha etkin olacak, daha proaktif olacak ama esas sorun
bu değil. Esas sorun, AFADın temel kanununda işleyiş
biçimi çünkü AFAD yasası, ağırlıklı olarak afet
anı ve afet sonrası müdahaleye odaklanmış bir yasa
tarzı.
Şimdi, il
özel idareleri kaldırılan büyükşehirlerde ayrı bir
teşkilat yapısı, diğer şehirlerde ayrı bir
teşkilat yapısı ortaya çıkıyor. Bu, muhtemelen bir çok
başlılık ve yönetim zafiyeti getirebilir. Buna çok dikkat
etmemiz lazım. Yani, zaten şu andaki değişikliklere
baktığımız zaman değişikliklerin çoğunda
arama kurtarma birliklerine ağırlık verilmiş. Peki, hep
aradığımız, afet yönetiminde ağırlıklı
olması gereken risk yönetim sözcüğü nerede? Kaldı ki hâlâ
kadro cetvellerinde zarar azaltma deniyor. Risk azaltma Sayın
Başkan, risk azaltma. Bunu, zarar azaltma sözcüğünü lütfen, buradan
kaldırın.
Madde 35-36ya
değinmeyeceğim, onu daha sonraki bir konuşmada
Orada önemli
bazı ayrıntılar var. Madde 36da belirtilen uygulamaya göre,
kurumun iş potansiyelini yüklenen mühendis dâhil, tüm eleman ve
idarecilerin ataması neden Başkanlığa verilmiyor? Bu
yaklaşım, müdür ve ekibinin bir uyum içerisinde çalışması
açısından çok daha etkin olacaktır.
Sonuç olarak, her
ne kadar bu yasa teklifinin gerekçesinde il afet ve acil durum yönetiminin,
büyükşehir niteliğindeki illerde taşra teşkilatı
olarak daha güçlü ve etkin olacağı savunulmaktaysa da teklifteki
düzenlemelerin, bazı iyileştirmeler dışında, ülkemizde
afet risklerinin azaltılmasına önemli katkı
sağlamayacağını ve dünyada gelişen afet risk yönetim
anlayışını oluşturamayacağı
açıktır. 5902 sayılı Yasada 2009dan bugüne kadar
yapılan yamaların, değişikliklerin bu amaca varmayı
sağlamayacağını ifade etmek istiyorum. Özellikle nüfusu
birkaç milyonu geçmiş, ilçeleri yüz binleri zorlayan illerde bu
düzenlemelere rağmen AFAD il müdürlükleri nasıl etkin ve güçlü
olacaktır? Bu yeni yönetim modeliyle, her bir ilçesinin büyük bir kent
nüfusu kadar olduğu büyükşehirlerimizde, ilçe örgütlenmeleri ve
kademeleri olmadan, yerel yönetimle her düzeyde yerleşim, planlama,
kentsel risklerin tespiti, risk yönetimi tesis edilmeden nasıl afet
yönetimi yapılacağı çok tartışmalı bir durum
yaratmaktadır. Örneğin İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa gibi
il nüfusu milyonlarla ifade edilen, ilçe nüfusu yüz binlerle ifade edilen ve
birinci derece deprem bölgesindeki ilçelerde il afet örgütü yukarıda ifade
edilen görevleri nasıl yapacaktır? Bunların ayrıntılı
düşünülmesi gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum. Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Ağrı Milletvekili Sayın
Ekrem Çelebi.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 546 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, bu
kanun teklifi konuşmamı yapmadan önce, geçtiğimiz cumartesi ve
pazar günleri, biz, 30 AK PARTİ milletvekili olarak Van ilimizi ve
vatandaşlarımızı gezdik. Dolayısıyla, özellikle,
Vanda bizi ağırlayan başta sayın Van milletvekillerimiz
olmak üzere, daha sonra Vandaki kardeşlerimiz ile il, ilçe ve köylerde
konuştuğumuz kardeşlerimize ben burada misafirperverliklerinden
dolayı çok teşekkür ediyorum, burada herkese
saygılarımı arz ediyorum.
Bu vesileyle, 546
sıra sayılı Kanun Teklifi birçok alanda ihtiyaçları
giderecek değişiklikleri içermektedir, bunlarla ilgili bazı
konularda size bilgi arz etmek istiyorum.
Özellikle,
teklifin 2nci maddesiyle, Spor Toto Teşkilat
Başkanlığı için Spor Toto Teşkilat
Başkanlığı Reklam Yönetmeliği başta olmak üzere,
benzer durumlarda bulunan diğer yönetmeliklerin de yasal dayanağa
kavuşturulması ve bu şekilde, Anayasanın 124üncü
maddesinin gereğinin yerine getirilmesi amaçlanmaktadır.
Yine, bizim
teklifimizin 5inci maddesiyle -bu da Bakanlık için geçerli- gerçek ve tüzel
kişilerin, Gençlik ve Spor Bakanlığı için
yaptıracakları gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik
kampları inşası için yapacakları harcamalar ile her türlü
nakdî ve ayni bağış ve yardımları gelir vergisine esas
kazançtan indirmesi imkânı sağlanmaktadır.
Yine, teklifimizin
6ncı maddesiyle, teklifin 46ncı maddesiyle kurulan Rehberlik ve
Denetim Başkanlığında çalıştırılacak ve
kariyer meslek olarak planlanmış olan gençlik ve spor denetçi yardımcılarının
657 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine ilave edilmesi
amaçlanmaktadır.
Yine, teklifimizin
17nci maddesiyle, bu da Spor Genel Müdürlüğümüz için geçerli, söz konusu
düzenlemeyle olimpik ve paralimpik (engelli) olimpiyatları spor
dallarında en az yıldızlar seviyesinde 4 bin sporcunun seçilerek
2020 olimpiyatlarına hazırlanmaları hedeflenmektedir.
Yine, teklifimizin
18inci maddesiyle, il müdürlüklerinden 25, ilçe müdürlerinden 31 kişi
olmak üzere araştırmacı kadrolarına atanan 56 kişi
hâlen bulunmaktadır; 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle maaşlarda
iyileştirme yapıldığı hâlde, bu kişiler 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle getirilen iyileştirmelerden
yararlanamamışlardır. Yapılan bu yeni düzenlemeyle, il ve
ilçe müdürlükleri maaşlarında yapılacak iyileştirmeler 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden önce görevden alınan 56
personele de bu şekliyle yansıtılacak ve mağduriyetleri
giderilecektir.
Yine, teklifimizin
30uncu maddesiyle -bakanlık merkez teşkilatı için bu da
geçerli- gerçek ve tüzel kişilerin bakanlığımız için
yaptıracakları gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik
kampları inşası için yapacakları harcamalar veya her türlü
nakdî ve ayni bağış ve yardımlarının kurumlar
vergisine esas kazançtan indirilmesi imkânı sağlanmaktadır.
Yine, teklifimizin
46ncı maddesiyle, bakanlık bağlı kuruluşlarının
koordinasyonunda duyulan ihtiyaç nedeniyle, özellikle, burada 2 tane
müsteşar yardımcısı kadrosu ihdas etmekteyiz.
Öte yandan, hâlen
bakanlıkta bir denetim birimi bulunmamaktadır. Öncelikle
bakanlık merkez teşkilatında, gerektiğinde de bakanlık teşkilatı ile
bağlı kuruluşların ve bunların denetimi altındaki
her türlü kuruluşun faaliyet ve işlemleri ve personelleri ile
usulsüzlük önleyici, eğitici ve rehberlik yaklaşımlarını
ön plana çıkaran bir anlayışla denetim, araştırma,
inceleme ve soruşturmaları
yapmak üzere rehberlik ve denetim başkanlığı
kurulmaktadır.
Yine, 47nci
maddesiyle, rehberlik ve denetim başkanlığının
görevleri belirtilmektedir.
Teklifimizin
50nci maddesiyle -bu, yine bakanlık merkez teşkilatımız
için geçerli- yeni kurulan rehberlik ve denetim
başkanlığının ivedilikle faaliyete geçmesini teminen,
denetçi, müfettiş ve kontrolör unvanlarını haiz olmak üzere,
diğer kamu kuruluşlarına da naklen atanmalarının önü
açılmaktadır.
Burada önemli
olan, bakanlık merkez teşkilatımızın, tabii, ivedi bir
şekilde çalışması. Bunun yanı sıra, getirmiş
olduğumuz teklifte, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
mazeret izni kapsamında bulunan 104üncü maddesini biraz daha
genişletiyoruz. Burada, özellikle yeni bir düzenleme getiriyoruz. Bu
düzenlemeyle, memura yeni bir konuda mazeret izni verilmesini öngörmekteyiz.
Buna göre, memurun çocuğunun en az yüzde 70 oranında engelli veya
süreğen bir hastalığının olması, çocuğun
evli olması hâlinde ise eşinin de en az yüzde 70 oranında
engelli olması şartıyla, evli çocuk için de -bu durumun
hastalık raporuyla tespit edilmesi hâlinde- memur olan ebeveynden sadece
birisi tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl
içerisinde toptan veya bölümler hâlinde on güne kadar mazeret izni verilebilecektir.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifiyle, Jandarma Genel Komutanlığına 3 bin adet uzman
erbaş kadro artırımı yapılmaktadır. Yine,
Jandarma Genel Komutanlığımızın özellikle
ihtiyacı göz önünde bulundurularak bu kadro ilaveleri
yapılmıştır.
AK PARTİ
hükûmetleri döneminde eğitime her zaman için çok büyük önem verdik.
Burada, özellikle son on bir, on iki yıl içerisinde, bizim
üniversitelerimize ne kadar önem verdiğimizi çok net olarak sizlere arz
etmek istiyorum. Üniversitelerimize her geçen gün bir yenisini eklemekle
Yükseköğretimimize katkı sağlayacak vakıf
üniversitelerinden 75incisi İstanbulda, Dünya Eğitim Vakfı
tarafından Biruni üniversitesi adı altında yeni bir vakıf
üniversitesi kurularak, üniversite tıp, diş hekimliği,
eczacılık, sağlık birimleri, eğitim, mühendislik
fakülteleri ile meslek yüksekokulu, eğitim bilimleri enstitüsü, fen
bilimleri enstitüsü ve sağlık birimleri enstitüsünden oluşacak.
Gelişmiş Batı toplumlarında üniversite
sayısının çokluğu, akademik yetersizliğimiz göz önüne
alınarak bu konuda ne kadar yol almamız gerektiğini ortaya
koymuş bulunmaktayız. Bu kurmuş olduğumuz Biruni Vakfı
üniversitesiyle yükseköğretime güç katmış oluyoruz.
Geleceğin gençleri donanımlı, yetenekli ve uluslararası
alanda akademik yetkinlikle bu üniversitelerimizden yetişecek. AK
PARTİ hükûmetleri olarak, on bir yılda kurmuş olduğumuz
devlet ve vakıf üniversiteleriyle yükseköğrenim alanında
Batıyla aramızdaki makası hızla kapatmaktayız.
Ayrıca, AK PARTİ hükûmetlerinin ilk dönemlerinde de almış
olduğumuz bir kararla, her ile bir üniversite kurarak illerimizin sosyal,
kültürel, spor ve eğitim alanlarında çehrelerini
değiştirmeye devam ediyoruz.
Şu ana kadar
101 devlet üniversitemiz var, 75inci vakıf üniversitemizi de bununla
birlikte kurmuş olacağız inşallah.
Yine bu kanunla,
orman köylüsüne tanınan hak ve imtiyazlardan yararlanan belde sakinleri,
beldelerinin mahalleye dönüştürülmesinin ardından aynı hak ve
imtiyazlardan da yararlanabilecek. Bu düzenlemeyle, büyükşehir
sınırları içerisinde kalan orman vasfını haiz
beldelerimiz aynı haklarını kullanmaya ve bu haklardan istifade
etmeye devam edecektir.
Yine, bununla
birlikte 112 acil çağrı merkezlerine acil durumlarda sevk ve
koordinasyon sağlama görevleri verilecektir.
Yine, 3152
sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 28inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Bilindiği gibi, büyükşehirlerde
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
bünyesinde, diğer illerde ise valilikler bünyesinde tüm acil
çağrıları karşılamak üzere 112 acil çağrı
merkezleri bulunmaktadır. Maddeyle, 112 acil çağrı merkezlerine
acil durumlarda sevk ve koordinasyon sağlama görevi verilmektedir.
Ayrıca, maddeyle, söz konusu acil çağrı merkezlerinde personel
görevlendirilmesi ve bunların mali haklarına ilişkin usul ve
esaslar düzenlenmektedir.
Diğer yandan,
maddeyle, 112 acil servis hizmetlerini asılsız bir şekilde
meşgul edenler hakkında 250 TL idari para cezası verilmesi ve
eylemin tekrarı hâlinde ise bu cezanın 2 katına
çıkarılması öngörülmektedir.
Yine bu kanunla,
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının
başkanının tespitine ve mütevelli heyeti üyelerinin seçimine
yönelik usul ve esasları yeniden düzenlemekteyiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
EKREM ÇELEBİ
(Devamla) Bu vesileyle, kanunun hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine geçmeden bir önerge var,
onu okutacağım ve işleme koyacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
546 sıra
sayılı raporun tümünün görüşmelerinin İçtüzük 72ye göre
devam etmesini grup adına arz ederiz.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yalnız yoklama talebi var.
Sayın
İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın Serindağ, Sayın
Moroğlu, Sayın Seçer, Sayın Susam, Sayın Çetin, Sayın
Eyidoğan, Sayın Akar, Sayın Topal, Sayın Öz, Sayın
Serter, Sayın Gök, Sayın Güven, Sayın Danışoğlu,
Sayın Değirmendereli, Sayın Güler, Sayın Onur, Sayın
Şafak, Sayın Yüksel.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Bu arada,
bir duyuru yapayım: Sayın Türkkan, Sayın Yılmaz, Sayın
Vural, Sayın Akar ve Sayın Aslanoğlu; soru için sisteme
girmişsiniz ama yoklama yapıldığı için sistemde bir
değişiklik oluyor. Yoklamadan sonra tekrar sisteme girerseniz memnun
olacağım.
(Yoklamaya devam
edildi)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.28
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.45
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilen görüşmelere devam
edilmesine dair önergenin oylanmasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tekrar yoklama yapacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
546 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi
Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon burada.
Hükûmet burada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gerekçe
BAŞKAN - Görüşmelere devam edilmesine dair
önergenin gerekçesini okutacağım.
Gerekçe:
Torba bir raporun görüşülmesinin
daha anlaşılır yapılmasını teminen.
BAŞKAN Önergeyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, tasarının tümü
üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Soru-cevap
işlemimiz yirmi dakikadır; on dakikasını soruya, on
dakikasını da cevaba ayıracağız.
Şimdi, sisteme giren arkadaşlara
söz veriyorum sorularını sormaları için.
Sayın Akar, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, suyun yanlış yönetimi, yer altı sularının
yağmalanması ve küresel ısınmanın katkısıyla
hayat kaynağımız olan suyu yavaş yavaş kaybediyoruz.
Ülkemizde son yirmi yılda kişi başına düşen su
miktarı 4.000 metreküp iken, bugün 1.430 metreküpe inmiş
durumdadır. Gelecek on yılda nüfus ortalamasına paralel olarak
da 1.100 metreküpe düşecek.
İlimiz Kocaelide sanayi tesisleri
suyun bir bölümünü Yuvacık Barajı ve Sapancadan sağlarken
önemli bir bölümü de yer altı su kaynaklarından
sağlamaktadır. Aylık su tüketimi 13 milyon metreküp olan
Kocaelinin 10 milyon metreküpü Yuvacık Barajından
sağlanmaktadır. Sanayi tesislerinin yer altı su
kaynaklarını kullanmaları, ayrıca Sapanca Gölünden su çekmeleri nedeniyle hem
gölde hem de barajda su eksilmiştir. Kocaelideki sanayi tesislerinin
kullanabileceği su konusundaki görüşleriniz nelerdir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan, Hükûmetinizin İçişleri Bakanı,
Mart 2011de İçişleri Bakanlığının Türkiye ve
ortasında Atatürk olan amblemini değiştirerek farklı bir
amblem yaptı. Bunu verdiği şirkete 400 milyon lira para ödedi;
arkasından, bütün İçişleri Bakanlığı
teşkilatı, yurt içindeki teşkilat, bu amblemleri tekrar
değiştirerek ciddi bir masrafa sebep oldu. Bu şekilde,
Türkiyenin hangi meselesi halloldu? Sadece ve sadece üzerindeki Atatürk resmi
ve bütün bir Türkiye resmi mi rahatsız etti Hükûmetinizi? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
şimdi, bu Latif Topbaşla Başbakan arasında bir
konuşma geçiyor. Biliyorsunuz, orman arazilerinde, özel ormanlarda yüzde 6
hususu var. Latif Topbaş Başbakana diyor ki: Ağabey bu şey
çıkacak mı, bu yüzde 6 meselesi çıkacak mı? Başbakan
Erdoğan da diyor ki: Tabii, tabii. Bu görüşme geçiyor. Daha sonra
Başbakanla görüşüldüğünü
Ve SİNPAŞın sahibine
arazi almasını tavsiye ediyorlar
ve İ. Y. Kanun çıkartıyoruz ağabey, kanun. Bu torba
yasaya giriyor, Tayyip Beyle görüştük bu konuyu uzun uzadıya.
Artık kanuna şeyi de koyuyoruz Yollar ve otoparklar hariç. diye, onu takip ediyorum ben
Bakanımızla, Su Bakanımız Veysel Ağabeyle. diyor.
Alalım mı? diyor, Alabilirsiniz. diyor. Yani, bu konuyla ilgili
sizi Başbakan aradı mı? Bu Su Bakanı diye bahsedilen
Veysel Ağabey siz misiniz? Bu soruları cevaplarsanız memnun
olurum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, üç soru soracağım.
1) Sivil savunma
uzmanları ne olacak? Bu insanlar yetim mi kalacak, AFAD bünyesinde
bunları değerlendirmek mümkün değil mi? Aynı ilde hem Sivil
Savunma hem AFAD olacak, aynı bünyede toplanamaz mı?
2) Önemli olan,
Mecliste birlik beraberliktir. Kocaelide depremde yapılan iş
yerleriyle ilgili, ben AFAD Başkanıma da söyledim, oradaki hak
sahiplerinin rızası olmaksızın yasa düzenleniyor yani
önemli olan hak sahiplerinin rızasıdır. Birlikte bir çözüm getiremez
miyiz, hak sahipleriyle birlikte?
3) Spor Toto
Teşkilat Başkanıma soruyorum: Kulüplere ödenen yüzde 7lik isim
hakkını yüzde 15e çıkarmayı düşünüyor musunuz? O
zaman Üçüncü ve İkinci Lig kulüpleri kısmen nefes alır. Maça
çıkmayan kulüpler var. İsim hakkını yüzde 15e
çıkarmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bu torba
yasaya sivil savunma uzmanlarının sorunlarını çözmesi için
bir önergeniz olacak mı? 4/Clilerin memur olması için acaba bir
önergeniz olacak mı?
Bir de Biruni üniversitesinde eğitim
fakültesi kuruyorsunuz. Bu kadar atanamayan öğretmen varken eğitim
fakültesi kurmanızın amacı ve hedefi nedir?
Gazi Üniversitesinde bir kooperatif
var. Bu kooperatife üniversite yönetiminin el koyma ihtiyacı neden
kaynaklanmıştır, bu subjektif düzenlemeyi neden
yapıyorsunuz?
Bir de sizin
Bakanlığınızda paralel bir yapılanma var mı,
tespit ettiniz mi, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Bakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Başdanışmanı
Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan Türk Silahlı Kuvvetlerine
kumpas kurdular. diye bir laf attı ortaya. Herkes, özellikle yargıda
davası olan herkes tedirgin oldu bundan ancak gerisini getirmedi. Milyonlarca
Fenerbahçe taraftarı kulübünün geleceğiyle ilgili
sıkıntılı ve alınan kararların adil
olmadığıyla ilgili düşünceye sahipler. Hem Fenerbahçe hem
de kumpas kurulduğu bizzat vekilinizce ifade edilen Balyoz, Ergenekon
sanığı komutanlar hakkında iadeimuhakemeyle ilgili
Yargıtayda -tabii onun siyasi sorumluluğunu taşıyan Adalet
Bakanlığına, Hükûmetinize soruyorum- bir çalışma var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmetin
müşterek sorumluluğunu göz önünde bulundurarak soruyorum: Sayın
Başbakan geçen hafta yaptığı bir konuşmada, seçime
giderken bazı siyasetçilere yapılan şantajın paralel
yapının eseri olduğunu söyledi. Bu yolda bir tespitiniz var mı;
bu şantajın paralel yapı diye ifade ettiğiniz grupla bir
ilgisi var mı, böyle bir tespitiniz var mı? Bir tespitiniz varsa
yasal işlem yapmayı düşünüyor musunuz, yok öyle bir tespit yoksa
Sayın Başbakan neden böyle bir söylemde bulundu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Bakan, bundan üç dört yıl önce Ankarada
barajlardaki doluluk oranı düşünce Ankara Belediyesi alelacele
Kızılırmak suyunu Ankaraya getiren bir proje başlattı
ve borular döşeyerek Ankaraya su getirmeye çalıştı ama
yıllardan beri Ankarada bu su kullanılmıyor. Bunun maliyeti ne
kadar olmuştur da şu anda kullanılmıyor? Acaba Ankaraya
içme suyu olarak getirilen bu, borularla döşenen su, şu anda
tarladaki bitkilerin ya da ürünlerin yetişmesi için, tarlalar için mi
kullanılıyor? Ve bu konuda, Başbakanın
danışmanının oğlunun oradaki bir çiftliğine bir
kiralama yapılmış mıdır Ankaranın içme suyu
olarak getirilen bu su?
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Artvin Deriner Barajı yapımından sonra, bizim ondan önce bir Artvin-Erzurum
yolumuz vardı. Şimdi, siz 12/12/2012 deyip 112 dev eser
açtınız, şimdi de 113 dev eser açtınız. Baktım o
yola, bizim bir tane yolumuz vardı, yolu siz 9a bölmüşsünüz;
çarpmışsınız, toplamışsınız, bir tane
yolu 9a bölmüşsünüz. Duvarlar yapmışsınız, onun
içerisinde ayrıca tünellere ışık
bağlamışsınız, yolu kendi içerisinde kilometrelere
bölmüşsünüz; bir yoldan 9 rakamı
çıkartmışsınız. Sizi tebrik ediyorum. Başka
yerlerde de böyle ilginç maharetleriniz var mıdır? Tarihe ve
sayıya göre yolları bölüp, çarpıp, toplayıp,
arkasından da rakamı uydurduğunuz başka proje de var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, biliyorsunuz, 17 Aralıkta yapılan
soruşturma neticesinde -pek soruşturma neticelenmedi sayenizde,
Hükûmetin sayesinde- dört bakan hakkında fezleke
hazırlanmış ve önce Adalet Bakanlığına
yollanmış. Bu fezlekeleri Adalet Bakanı Meclise
yollayacağını ifade ederek Ben sadece postacılık
görevi yapmaktayım, zamanı gelince Meclise yollayacağım.
demesine rağmen Meclise yollamamıştır ve geri, savcılıklara
yollamıştır, yeni değiştirdiğiniz savcılara
yollamıştır. Siz bir bakan olarak bu bakanlarla aynı
şeyi paylaşmaktan, bilemiyorum, nasıl bir duygu içerisindesiniz
ve bu fezlekelerin Meclise gelmesini talep ediyor musunuz, gelmeli midir; sizin
de temize çıkmanız, Hükûmetinizin temize çıkması için
gelmeli midir? Bu soruyu özellikle soruyorum.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bu Orman Mühendisleri Odası seçimlerini alabilmek için müfettişler
gönderdiniz. Netice itibarıyla orman mühendisleri dik duruş
sergilediler, İstanbulu, Ankarayı, her tarafı aldılar ama
gerçi- hafta sonu benim de oy kullandığım Adanada 5 tane bölge
müdürünüz ardı ardına toplantı yaptı ve bu seçimlerin
mutlaka alınması gerektiğinin bakan tarafından
talimatlandığı ifade edildi. 5 tane bölge müdürünüzü ve üst
düzey görevlilerinizi bu iş için görevlendirdiniz mi, bunu öğrenmek
istiyorum. Ama, sonuç itibarıyla bütün görevlendirmelere rağmen,
iktidar partisi tarafından desteklenen ekip seçimi kaybetti. Bunu
nasıl düşünüyorsunuz? İleri demokrasinin bir gereği olarak
değerlendirebilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, Başbakanlık
Başdanışmanı bugün CHP milletvekillerinin sesini kesmek
için TRT 3ün yayın süresini kısalttık. diye bir açıklama
yaptı. Buna katılıyor musunuz? Hakikaten CHP milletvekillerinin
sesini kesmek için mi bunu yaptınız? Acaba bundan sonra TRT 3ü
tamamen mi kapatacaksınız? Ama bilin ki CHP milletvekillerinin sesi
kesilmez, kimse de kesemez.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle Sayın Akarın
sorularına öncelikle cevap vereyim efendim.
Şimdi, suyla
alakalı olarak şunu ifade edeyim: Türkiye yarı kurak iklim
bölgesinde yani su zengini bir ülke değiliz. Ancak Allaha şükür biz
kuraklığa rağmen bütün şehirlerimizde suyla alakalı
çok köklü yatırımlar yaptık yani şu ana kadar Orman Su
İşleri Bakanlığı, DSİ marifetiyle 76
şehrimizin içme suyu meselesini kökünden çözdü. Yani, bugün, Mardinden
tutunuz İzmire kadar, efendim, Sinoptan Mersine kadar, Karstan
Edirneye kadar her yerde, 76 şehirde su meselesiyle alakalı
barajlar, isale hatları, muhteşem içme suyu arıtma tesislerini
inşa ettik. Yani, Türkiyede böylece problem çözdük.
Yalnız,
özellikle Suyu kaybediyoruz. deniliyor; burada, Sayın Akar,
yanlış bir hesap var. Yani, burada kaybolan bir şey yok. Yani,
özellikle buradaki kriter yani mevcut kullanılabilir suyun
miktarını nüfusa bölerseniz nüfus arttıkça oran yani kişi
başına yılda düşen su miktarı metreküp olarak ister
istemez azalır. Bunun, su miktarının azalmasıyla
alakası yok, su miktarı sabit. Yani böyle bir kriter var, su zengini
olan ülkelerde; işte, 4 bin, 5 bin metreküp yılda fazlaysa o su zengini
demektir. Ama bizde ise su miktarı fark etmiyor, yaklaşık olarak
500 milyar metreküp yağış var ama bu akan sular yer altına,
buharlaşmayı dikkate aldığımız zaman
yaklaşık 112 milyar metreküp yılda kullanılabilir suyumuz
var. Dolayısıyla bunu kişi başına nüfusa bölerseniz
çıkan rakamı gösteriyor. Yani bu kriter değil, yağan
yağmurun azaldığını göstermiyor. O bakımdan,
böyle bir kriter, bu şekilde değerlendirmek yanlıştır.
Tabii,
Yuvacık Barajı, biliyorsunuz, güya 2050 yılına kadar suyu
temin edecekti, o şekilde planlandı. Hatta yap-işlet-devretle
aslında DSİ yapacakken, çoğunu yapmışken maalesef bir
şekilde yap-işlet-devret şekline dönüştürüldü ve neticede
şu anda su, görüyorsunuz, miktarı yok, o bakımdan, Yuvacık
yetmediği için biz Sapancadan, Kocaeline su vermek için
çalışma yapıyoruz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kime yaptırdınız? Hangi ihaleye ödeme
yaptırdınız onu söyleyin!
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen, Sayın Bakan cevap veriyor. Soru sordunuz,
dinleyelim, lütfen.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben sizi
dinledim.
Tahammül
edemiyorsun işte!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ve
sayın vekiller, yani şu Yuvacık meselesinden dolayı
hazineye yüklenen yük 4,5 milyar dolar olacak. Şu ana kadar 3,5 milyar
dolar ödendi yani bu gerçekten
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru söylemiyorsunuz, doğru söylemiyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, bu
böyle, ispat ederiz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Edemezsiniz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Türkkan, yani kusura bakma, biz bayrağımızla da Atatürkle de
gurur duyuyoruz. Yani amblemin değişmesinden böyle bir mana
çıkarmayı kabul edemeyiz.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye tabelalardan T.C.yi indiriyorsunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biz her
zaman şanlı bayrağımızla, vatanımızla gurur
duyuyoruz, gurur duymaya da devam edeceğiz, onu özellikle
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Eylem ve söylem tutmuyor, keşke tutsa.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet,
şimdi
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, o isale hattını kim yaptı söyler
misiniz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir dakika lütfen.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Soruma cevap vermedi ki!
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, sorularınızı sordunuz, lütfen
Sayın Bakan cevaplarını verecek, lütfen dinleyelim, lütfen sakin
olalım.
Buyurun Sayın
Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim,
özellikle Sayın Yılmazın ifade ettiği, efendim, bu mevzu
özellikle hususi ormanlarla alakalı yani kendisi de biliyor ama
kafaları karıştırmak için söylüyor. Şu anda mevcut
kanunda da yani normal tapulu bir arazide ağaç yetişmişse, o 3
hektardan fazla ise o kişilerin malı olmasına rağmen Orman
Kanununa göre biz hususi orman diye tarif ediyoruz ve diyoruz ki: Yüzde
6dan fazla yapılaşma yapamazsın. Zaten kanun bu şu anda,
kanun değişmiş değil. Başbakanımızın da
söylediği bu kanundur. Mevcut kanuna bakarsanız tapusu
şahıslara ait olup da, üzerinde rastgele ağaç bitmişse
dahi, 3 hektardan büyükse biz ona hemen el koyuyoruz Orman Kanunu mucibince ve
diyoruz ki: Yapılaşma artık bundan sonra yüzde 6dan fazla
olamaz. Mevcut kanunu söylemiş Başbakanımız, bana da
herhangi bir şey söylenmiş değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, Urla villalarıyla ilgili ne diyeceksiniz,
Urladaki villalarla ilgili?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tapeler, tapeler
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Tapeleri soruyor Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Evet.
Şimdi,
diğer, Kocaelideki hak sahipleriyle ilgili, tabii anlaşma olabilirse
uygun olurdu ama ben tabii, Plan Bütçe Komisyonunda bu konuda özellikle 17
Ağustos 99 depremi sonrası Sayın Aslanoğlu,
Başbakanlık Proje Uygulama Birimince beş ilimizde 5.866 iş
yeri yaptırıldı. Bu iş yerlerinden 1.563ü hak sahiplerince
kullanılmaktadır. 3.782si kamu kurum ve kuruluşlarına
verilmiştir. Kanun teklifiyle hak sahipliği sona eren ancak
kendilerine tebligat ve ilan yapılmasına rağmen tapuda ferağ vermedikleri için tapuyla devir
işlemi gerçekleştirmeyen
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Tebligat, ilan yapılmadı, o da yanlış bilgi
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) 521
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kim veriyor sana bu bilgiyi ya! Kim veriyor sana bu bilgiyi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Ya, sana ne,
yanlışsa söylersin. Böyle bir densizlik olur mu? Kusura bakma
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun! Doğru bilgi verin!
BAŞKAN
Sayın Akar
Sayın Akar, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın milletvekilini
uyarır mısınız?
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, Bakana doğru bilgi versinler!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz!
Uyarır mısınız Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru bilgi versin!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) 521 iş yerinin tapu sicil kayıtlarına
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ayıp ya, ayıp! Milletin malına el koyuyorlar
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen yerinize oturur musunuz, lütfen.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru bilgi vermiyor, yalan söylüyor, tebligat
yapmadılar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben
doğru bilgi veriyorum, otur yerine, otur yerine! Burada bilgiler
(CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yalan bilgiler veriyor!
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen... Lütfen
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) İşine gelmiyor değil mi?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru bilgi vermiyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakın,
işte burada resmî yazılar var.
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sana mı
inanacağız, buradaki resmî yazılara mı
inanacağız?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yalan söylüyorlar!
BAŞKAN
Sayın Akar, çalışma düzenini bozmayın lütfen.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Böyle düzen mi olur! Söylediklerinin tümü yalan!
BAŞKAN Siz
bozuyorsunuz ama düzeni.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru bilgi versin. Bakan doğru cevap versin. Yeter ya,
doğru cevap versin!
BAŞKAN
Gerçeğe aykırı bir ifade varsa düzeltebilirsiniz ama şu
anda yaptığınız düzeni bozmak Sayın Akar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim,
böyle bir saygısızlık olamaz, kusura bakmayın, biz sizi
saygıyla dinledik, yanlışsa konu konuşursun.
BAŞKAN
Sayın Akar, rica ediyorum.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Tekrar
soru-cevap işlemi var. Sabırlı olun, niye bu kadar
heyecanlanıyorsunuz?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yalan diyorlar, ben bunu biliyorum, doğru bilgi vermiyorlar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Biliyorsan o
zaman doğrusunu söyle, doğrusunu söyle, burada resmî evraklar var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğru söylüyorum.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Efendim,
sivil savunma uzmanları, AFAD personeli olmayıp görev
yaptıkları kurumların personel cetvellerinde kadroları yer
alıyor.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Vatandaşı kandırıyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -Özlük haklarına
ilişkin talepler genel olarak kamu ücret politikasına uygun olarak
Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel
Başkanlığınca bu talepler üzerinde bir çalışma
yapılacaktır, bunu da ifade edeyim.
Sayın Vural,
biz de paralel yapılanma falan yok yani bizim Bakanlığımız,
biz aile gibiyiz. Gerçekten, bizim Orman ve Su İşleri
Bakanlığında hepimiz birbirimize dua ederiz, birbirimizi severiz
yani işimizle meşgul oluruz, o bakımdan bunu özetle vurgulamak
istiyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Aile gibisiniz Sayın Bakan!
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani paralel yapılanma var mı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Efendim,
paralel yapılanma
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen sorulara cevap vermeye devam edin.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim,
bizim
Elbette paralel yapılanma bazı kurumlarda var tabii, var; onu
söylüyoruz. Paralel yapılanma görüyorsunuz siz de
OKTAY VURAL
(İzmir) Anladım, aile gibisiniz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Şimdi,
Sayın Korkmaz, Yalçın Akdoğan ne söyledi onu bilemem, onu
kendisine sorarsanız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Madem ailesiniz, yazık değil mi?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Tabii,
yeniden yargılanmayla ilgili
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yeniden yargılanma değil, iadeimuhakeme, ikisi
farklı şeyler. Siz Bakansınız, onu nasıl bilmezsiniz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Adalet
Bakanlığında bir çalışma
Yani o konuda Adalet
Bakanlığı bir çalışma yapıyor ama neticesini
bilmiyorum, yazılı olarak onu söyleriz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yuvarla gelsin Sayın Bakanım, Hükûmeti temsil
ediyorsunuz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın
Gök, Kızılırmak suyuyla ilgili şunu ifade edeyim:
Biliyorsunuz, 2007 yılında bir kuraklık olduğu zaman,
Çamlıdere Barajında çok su sıkıntısı
olacağını dikkate alarak, biz, Ankaranın içme suyuna bir
sigorta olmak üzere Kızılırmak suyunu getirdik, Kesikköprü
Barajından Ankaraya su getirdik. O zaman bu çok faydalı
olmuştur, hakikaten Ankaranın kuraklık dönemindeki su
meselesini halletmiştir. Yani böyle Ankara gibi, İstanbul gibi,
İzmir gibi büyük şehirleri tek bir hatta bağlamak, tek bir
kaynaktan beslenmesi doğru değildir. Kızılırmak suyu
da Ankaranın sigortasıdır. Dolayısıyla bu zaten yani
bir aylık bir su sıkıntısı, kesintisinin Ankarada çok
daha büyük maliyetlere sebep olacağını burada vurgulamak
istiyorum.
Misal,
İstanbulda geçmişte, Sayın Başbakanın Büyükşehir
Belediye Başkanlığından önce, benim İSKİ Genel
Müdürlüğümden önce bütün binalar depo yaptı su
olmadığı için. 600 bin binaya yaklaşık her biri 15
milyara o zaman depo yapıldı. Sırf depoların maliyeti
İstanbulluya 9 milyar TLye, eski parayla 9 katrilyona mal oldu. Hâlbuki
biz İstanbula su getirdik, her şeyi, altyapı hariç vesaire,
bunlar 3,5 milyar TL yani o zamanki parayla 3,5 katrilyona halloldu.
Dolayısıyla, biz, Ankarayı bu şekilde depodan
kurtardık.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) İstanbulun sigortası var mı?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Teklifin
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, 69a göre söz istiyorum. Sayın Bakan
doğruyu söylememi söyledi.
BAŞKAN Bir
dakika
Sayın Bakan,
teşekkür ederim, süreniz bitti.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan bitmedi efendim, biraz daha süre verelim
Sayın Bakana.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) İzin
verirseniz bitireyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Cevap versin efendim.
BAŞKAN
Süreniz bitti Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Süre
verilirse cevaplandırmak istiyorum ama süre verilmeyecekse
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
Pardon
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Bakan soruma cevap verirken herhâlde süresi bitti. Son
cümlelerinizi tamamlar mısınız Sayın Bakan.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Sayın Bakan
BAŞKAN -
Sayın milletvekili, bir dakika
Hepinizi
dinleyeceğim.
Soru-cevap
işleminde Sayın Bakanın cevap süresi bitti.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bir dakika daha verin diyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yerinden söz talebi var ama Sayın Bakanın.
BAŞKAN
Tamam.
Sayın Akar,
buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 69a göre söz istiyorum. Sayın Bakan doğruyu söylememi
talep etti, ben o doğruyu söyleyeceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, konuşmacı
sataşma yapar mı oradan? Buradan laf atıyor...
BAŞKAN Bir
sataşma söz konusu değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sataşan kendisi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben doğruyu söylemediğini söyledim, Bakan da benim
doğruyu söylememi talep ediyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, Yalan söylüyorsun diye hakaret
etmedi mi?
BAŞKAN Öyle
bir şey yapmadı Sayın Akar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayır, yaptı.
BAŞKAN
Şimdi birtakım rakamlardan bahsediyorsunuz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan doğruyu söylememi talep etti, ben de
doğru söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Biz
bu rakamları karşılaştırıp hangisinin doğru,
hangisinin yanlış olduğuna karar verecek bir durumda
değiliz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
- Sayın Başkan, ama böyle olmaz ki.
BAŞKAN - Siz
kendi görüşünüzü söylediniz, soru sordunuz, görüşünüzü söylediniz,
Sayın Bakan da cevap verdi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) - Bir dakikalık süre verin, bir dakika.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Sayın Bakan benden doğruyu söylememi talep etti.
BAŞKAN
Yerinizden bir dakika süre vereceğim size.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, soruları cevaplayan
Sayın Bakana laf atan birisine cevap vermek
Yani, yeni bir usul daha
çıkıyor.
BAŞKAN -
Tamam Sayın Elitaş, bir dakika bir açıklama yapacak.
Buyurun.
Bir dakika
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun 546 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki
bazı ifadelerine ilişkin bir açıklaması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, ben size, doğru, Sizi
yanıltıyorlar. dedim, söze öyle girdim, Doğru söylemiyor
arkadaki bürokratlar. dedim. O çıkan kanunda bu hak mağduru olan
insanlara tebligat yapılmadı. Bu insanların birçoğu sakat,
birçoğunun kolu yok, bacağı yok. Bu insanlar mağdur.
Birçoğunun da kanundan haberi yok. Bu kanunla getirdiğimiz Üç ay
taksit ödemez ise bunlar haklarını kaybederler. maddesi de tebligat
yapılmadığı için insanlar bankalara gittiğinde
şerh konulmuş mallarına mülklerine. Şimdi, yeni bu torba
kanunla da bir düzeltme yapılmaya çalışılıyor çünkü
tapuya gidip imza atmadıkları için bu insanlar cebren ve hileyle devlet
bu insanların malına mülküne el koymaya çalışıyor.
Arkadaki bürokratlar sizi yanıltıyorlar, sizin yalan söylemenize
neden oluyorlar, doğru olmayan şeyler söylemenize neden oluyorlar.
Bir kişiye dahi tebligat yapılmamıştır. O bürokratlara
söyleyin, bir kişiye tebligat yapıldığını
ispatlasınlar ben onlara her şeyi vermeye razıyım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkanım, bana da sataşma hakkı
doğuyor mu bilmiyorum ama Kafayı karıştırıyor
BAŞKAN -
Teşekkür ederim arkadaşlar.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN -
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Başkan
Sayın Başkan
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Bir saniye efendim, bir saniye.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bir müsaade edin efendim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tutanakları inceleyin o zaman, Kafa
karıştırıyor. diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, Sayın Bakan, bir milletvekiline Kafa
karıştırıyor. diye sataşıyor, hakaret ediyor.
BAŞKAN - Kime
etti?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bana. Tutanakları alın, bakın.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara bakın Sayın Başkan,
tutanakları inceleyin, bakın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, alın bakın, alın bakın.
BAŞKAN - Bir
bakalım tutanaklara.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ama doğru olduğunu göreceksiniz yani.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sayın Bakan orada, dedi mi cevap versin?
BAŞKAN
Tutanaklara bakalım, söz vereceğim size.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Eğer söylemedim diyorsa
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kendisine sorun, kendisine sorun söylemedim diyorsa talebimden
de vazgeçeceğim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sorun Sayın Bakana.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, Kafa karıştırıyor. ifadesi
yakışıksız.
BAŞKAN - Bir
tutanaklara bakayım Sayın Yılmaz, söz veriyorum eğer öyle
bir şey varsa vereceğim size söz. Bakayım, hemen vereceğim,
tamam.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Efendim, Sayın Bakan Hayır. demiyor ki, Sayın
Bakan Hayır. demiyor ki.
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN -
Yoklama talebi var, onu yerine getirelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 20 kişinin aynı
anda ayağa kalkması lazım yani burada taksit taksit ayağa kalkıyorlar, olmaz, hepsi birden ayağa kalkacak.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Herkes ayakta.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, ben mi öğreteceğim milletvekillerine,
kalksınlar bir zahmet, bir zahmet kalksın 20 kişi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Almayacaksınız efendim yoklama talebini.
Yazılı versinler
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, kim yönetiyor, Elitaş mı
yönetiyor?
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, Sayın Akar, Sayın Serindağ,
Sayın Moroğlu, Sayın Seçer, Sayın Öz, Sayın
Bayraktutan, Sayın Serter, Sayın Çetin, Sayın Susam, Sayın
Gök, Sayın Yüksel, Sayın Topal, Sayın Onur, Sayın Kalkavan,
Sayın Güven, Sayın Danışoğlu, Sayın Şafak,
Sayın İnce, Sayın Değirmendereli.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler
Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 26ncı
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu Adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay
konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birinci bölüm üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN Sessizlik rica ediyorum
sayın milletvekilleri.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, tabii, soru-cevap
bölümünde teknik bir sıkıntı nedeniyle bir soruyu
girememiştim. Sayın Bakanı yakinen ilgilendirdiği için bu
kürsüden Sayın Bakana bu soruyu yöneltmek istiyorum.
Öncelikle, bu aralık ayında
Genel Kurulda bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Bakana
Orman ve Su İşleri Bakanlığının faaliyetleriyle
ilgili çeşitli açılışlar yapıldığını,
törenler yapıldığını ve bu açılış ve
törenlerin organizasyonunun -bildiğimiz kadarıyla- Bakanlık
tarafından yapıldığını ve yine Bakanlık ve
Hükûmet tarafından televizyonlarda ve gazetelerde çok sayıda reklam
verildiğini, dakikalarca reklam oynatıldığını
biliyoruz. Acaba bunların masrafı ne kadardır, Bakanlık ne
kadar masraf yaptı, Hükûmet ne kadar harcama yaptı ve bu
harcamaları kim ödüyor? diye soru yöneltmiştik. Sayın Bakan
ilginç bir cevap verdi
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, sizi dinlemiyorlar.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sadece
Sayın Başkanı değil tabii hatibi de dinlemiyorlar.
İlla dinlemeleri için çok ağır ve incitici konuşmak
gerekiyor herhâlde! Biz de tabii, ağır ve incitici konuşmamaya
özen gösteriyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bakan çok ilginç bir cevap verdi Biz
Hükûmet olarak, Bakanlık olarak hiçbir kuruş harcama yapmıyoruz,
bu masrafların tamamı müteahhitler tarafından
yapılıyor. dedi. Bu çok önemli bir cevap, üstelik 17 Aralıktan
sonra ülkemizde meydana gelen gelişmelerle çok yakinen ilgili
olduğunu düşünüyorum ve Sayın Bakana da buradan soruyorum: Bu
müteahhitler kimdir, ne kadar masraf yapmışlardır? Bu
müteahhitlerin içeresinde Başbakanın kurduğu, Sabah ve ATVnin
alımı için havuza para atan müteahhitler var mıdır? Bu
çıkan tapelerde aziz milletimize sinkafla küfür eden müteahhitler de var
mıdır veya kimlerdir? Bunun mutlaka açıklanmasında fayda
görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının zihniyetini anlamak
istiyorsak; hükûmet etme tarzını, iktidarı yönetme
tarzını anlamak için tabii pek çok veri var fakat bunların en
başta geleni de, onun yasa yapma tekniğine bakmamız kâfidir diye
düşünüyorum.
Soru 1) AKP, neden
en çok torba kanunları tercih ediyor; birincisi.
İkincisi: Bu
torba kanunlar neden tasarı şeklinde değil de özellikle son
yıllarda çoğunlukla torba kanun teklifi şeklinde gelmeye
başladılar? Burada Hükûmetin yönetim anlayışını
pekâlâ görmemiz mümkündür. Neticede, zaman dar sözü mutlaka kısa söylemek
lazım, şunu çıkarabiliriz ki AKP, ülkeyi keyfekeder yönetiyor ve
tamamen Sayın Başbakanın keyfî yönetimi altında
yönetildiği için plansız ve programsız bir iktidar ve Hükûmet
yönetimi söz konusu ve bu plansızlık, programsızlık da en
çok kendisini torba kanunlarda gösteriyor.
Değerli
arkadaşlar, daha, üniversitelerin işletme fakültelerinin 1inci
sınıfında yönetim, organizasyon derslerinde yönetimin beş
fonksiyonundan bahsedilir. Hükûmet de bir yönetim birimidir; üstelik devletin
bütün kurumlarını kurallarıyla yönetmek ve sevk ve idare etmek,
yönlendirmek durumunda olan bir anayasal kurumumuzdur ve yürütmenin de
başını teşkil etmektedir. Malumunuz tekrar
hatırlamamızda fayda var: Türkiye Cumhuriyeti, kuvvetler
ayrılığı ilkesine dayanan yasama, yargı ve yürütme
erklerinden oluşmaktadır ve Hükûmet de bu yürütme erkinin
başındadır.
Şimdi, bu
yönetim fonksiyonlarının birincisi planlamadır. Hükûmetin bir
hükûmet programı olur, kalkınma planları, orta vadeli program,
yıllık bütçe, bakanlıkların stratejik planları
çerçevesinde amaçlar belirlenir ve bu amaçlara göre bir planlama
yapılır ve teşkilatlanma da buna göredir. Buna yönetim biliminde
örgütlenme denilir, teşkilatlanma denilir. Üçüncü fonksiyon da yöneltme,
sevk etme hâlidir. Dördüncüsü, koordinasyondur ve beşincisi de denetimdir.
İnanın
arkadaşlar Hükûmette bu beş yönetim fonksiyonun beşi de yoktur
veya en hafif deyimiyle çok yanlış işlemektedir, doğru
işlememektedir, ağır aksak gitmektedir. Hele eş güdüm diye
hiçbir şey yoktur. Bunu çeşitli bakanların çelişkili
ifadelerinden, birbirlerini yanlışlayan ve kamuoyuna yansıyan
tartışmalarından görmek de mümkündür.
Denetim zaten
hepten felç edilmiştir. Bütün
Sayıştay denetimi, bakanlıkların ve kurumların
teftiş ve denetim birimleri neredeyse fonksiyonsuz hâle getirilmiş.
Zaten Anayasası askıya alınmış bir ülkede biz
bunları konuşuyoruz. Anayasa resmen Sayın
Başbakanın tutumlarıyla
ilga edilmiştir, yasalar çiğnenmektedir, dün öyle bugün böyle deyip,
yasalar işine geldiği gibi değiştirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifin 1inci maddesiyle uzman
erbaş kadrosu 3 bin
artırılmaktadır. Askerlik süresinin
kısaltılmasından dolayı ortaya çıkan ihtiyaç nedeniyle
bu düzenlemenin yapıldığı ifade edilmiştir komisyonda.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaklaşık 50 bin sözleşmeli
erbaş kadrosu varken jandarmaya 3 bin kişilik yeni uzman erbaş
kadrosunun ihdas edilmesinin nedeni bir türlü açıklığa
kavuşturulamamıştır. Yine bu Genel Kurul görüşmeleri
sırasında bu ihtiyacın nereden
kaynaklandığının açıklığa
kavuşturulması gerekir. Ayrıca uzman erbaşların özlük
hakları, çalışma şartları, disiplin ve ceza
uygulamaları, emeklilik gibi sorunları bir an önce çözülmelidir.
Teklifin 2nci
maddesiyle 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında
Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun
uygulanmasına ilişkin bir yönetmelik düzenleme, yapma yetkisi
verilmektedir. Bilindiği üzere AKP Millî Piyango
Teşkilatını özelleştirmeyi amaçlamıştır.
Milli Piyango teşkilatıyla birlikte Spor Toto Teşkilatı da
özelleştirilecektir. Bayiliklerin verilmesine yönelik bu yönetmelik
değişikliğiyle bayilerin yandaşlara verilmesinin hukuki
zemini hazırlanmaktadır.
Teklifin 5inci
maddesiyle gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının
inşası dolayısıyla yapılan harcamalar,
bağış ve yardımların tamamı gelir vergisi
beyannamesinde gelirlerden indirim konusu yapılabilecektir. Biz bu maddede
verdiğimiz önergeyle de çocuk destek merkezleri, aktif yaşam merkezi,
çocuk evleri sitesi, ev tipi sosyal hizmet birimleri, Ev Tipi Sosyal Hizmet
Birimleri Koordinasyon Merkezinin inşası ve buraya yapılan
bağış ve yardımların da gelir vergisinden düşülmesini
amaçlıyoruz ve bu konuda da önergemiz vardır.
Süremiz burada
maalesef bitti. İnşallah maddelerde, her madde üzerinde
görüşlerimizi ve önerilerimizi belirtmek üzere hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ
konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
Sayın Başkan, bugün, gene bir AKP klasiğiyle karşı
karşıyayız. Ben birinci bölüm üzerinde söz aldım. Birinci
bölüm 26 madde ama 18 kanunda değişiklik yapıyor. Şimdi,
Anayasa Komisyonu Başkanımız da burada. Yani Anayasa Komisyonu
Başkanı bu temel kanunu mevzuata uygun görüyorsa, İç Tüzükteki
düzenlemeye uygun görüyorsa ona ben bir şey demem ama demiyorsa buna
müdahale etmelidir. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
olmak üzere, tüm milletvekillerinin bu duruma isyan etmesi lazım. Bu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisini gasbetmektir.
Şimdi, hem
temel kanun olarak görüşüyoruz hem torba kanun olarak görüşüyoruz.
Geçen defaki konuşmamda da söyledim, bu torba değil harar. Harar
-biliyorsunuz- bizim oralarda, saman doldurulan büyük çuval. Bu, bu
niteliğe dönüştü; bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ne ciddiyetiyle
ne de haiz olması gereken vasfıyla bağdaşmıyor; buna
herkesin isyan etmesi lazım.
Şimdi, bu
torba kanun pek çok kurumu ilgilendiriyor, bunlardan bir tanesi de
İçişleri Bakanlığı. Demin sordum, İçişleri
Bakanlığı temsilcilerinden kimse yok, sadece -verilen bilgiye
göre- Jandarma Genel Komutanlığından bir görevlimiz
varmış. Hâlbuki, görüşülen ve İçişleri
Bakanlığının görev sahasıyla ilgili olan bölümlerde
Jandarma Genel Komutanlığının sadece bir maddeyle ilgisi
var ama diğerlerinde herhangi bir ilgi göremiyoruz. Bu, yasama
tekniğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev
anlayışına uygun değil.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, 657 sayılı Yasada
değişiklik yapıyoruz, 926 sayılı Yasada
değişiklik yapılıyor, bir de 3269 sayılı Yasada
değişiklik yapılıyor. Bu değişikliğin ana
amacı şu: Yüzde 70 oranında hastalıkla malul bir
çocuğun varlığı hâlinde, anne veya babasına -ikisinden
birine- on gün ek mazeret izni verilmesidir. Biz bunu komisyonda dile getirdik,
dedik ki: Zaten yüzde 70 engelli olduğuna dair heyet raporu vardır,
bir de her hastalığında, her grip olduğunda tekrar
hastaneye gidip hasta olduğuna dair doktor raporu almasına gerek var
mı? Ama sizin getirdiğiniz düzenlemede bu var. Bunu komisyonda dile
getirdik ama nazarıitibara alınmadı. .İnsanı eziyete
sevk etmektir bu.
İkincisi,
başka bir düzenleme, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfıyla ilgili bir düzenleme var. Nedir bu? Daha evvel, ilk uygulamada
valilerin seçtiği mütevelli heyet üyelerini daha sonra 2005te
yapılan, zamanı idarenizde yapılan bir değişiklikle il
genel meclisleri seçer oldu, böyle bir değişiklik yaptınız.
Şimdi, herhâlde o değişikliğin sakıncalarını
görmüş olmalısınız ki tekrar, il genel meclisinin
seçtiği üyeleri, il genel meclislerinin ve özel idarelerin
kaldırıldığı yerlerde valilere veriyorsunuz o yetkiyi.
Değerli arkadaşlar, şimdi, siz sürekli olarak ademimerkeziyetin
faziletlerinden bahseden bir siyasi partisiniz. Sizin söyledikleriniz ile
uygulamalarınız arasında çok büyük fark var. Siz gerçekten yerel
yönetimleri güçlendirmek istiyorsanız, yerel yönetimlere daha fazla yetki
vermek istiyorsanız neden yerel yönetimlerin kullandığı bir
yetkiyi alıp merkezî idarenin taşradaki en büyük temsilcisine
veriyorsunuz? Madem bu doğru idi neden daha evvel değişiklik
yaptınız? Burada sizin genel anlayışınız ortaya
çıkıyor. Nedir o? Siz yasa yaparken o anki konjonktüre göre hareket
ediyorsunuz, kişileri ve olayları gözeterek değişiklik
yapıyorsunuz. Oysa, değişik vesilelerle de ifade ettiğimiz
gibi, yasalar ne olmalı? Yasalar soyut olmalı, genel olmalı,
nesnel olmalı, herhangi bir olayı veya kişiyi gözeterek yasa
yapılmamalı ama siz şimdi diyorsunuz ki: Ya, bazı
belediyeler bizim değil, bazı belediyeler şunların. E, o
zaman belediye meclisleri neden mütevelli heyet üyeliğine seçim
yapsınlar? Biz nasıl olsa valilere istediğimizi seçtiririz.
Bunu söylerken de üzüntü duyuyorum aslında, tüm valileri bu konuda
dikkatli olmaya çağırıyorum ama maalesef, görünen köy
kılavuz istemez. Bu yetkinin Hükûmetin istediği şekilde
kullanılacağından hiç kuşkum yok. Bu bizi üzmekle beraber,
durum bu. O zaman siz neden bu yetkiyi alıyorsunuz valilere veriyorsunuz?
Sırf, sadece, iki hayırseveri mütevelli heyet üyeliğine daha
fazla getirmek için bu değişikliği yapıyorsunuz. Bu, hiçbir
şekilde yakışık almıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Büyükşehir Belediyesi Kanunuyla ilgili düzenleme
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği vakit, biz, orada
itirazlarımızı dile getirdik. Siz dinlemediniz ama şimdi
kendinize göre, yavaş yavaş, belki, sizin için uygun olmayan
düzenlemeleri görüyorsunuz ve tedbir almaya gidiyorsunuz. Bunlardan bir tanesi
nedir? İl afet ve acil durum müdürlüğüyle ilgili düzenleme.
Şimdi, siz, daha evvel il özel idarelerine bağlı olan il afet ve
acil durum müdürlüklerini alıyorsunuz merkezî idareye
bağlıyorsunuz. Nereye bağlıyorsunuz? Başbakanlık
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına
bağlıyorsunuz. Peki, neden öyle yapıyorsunuz? Çünkü, özel
idareleri kaldırdınız. Özel idareler kalkınca, özel
idarelerin yaptığı görevlerin diğer birimlere
aktarılması ihtiyacı doğdu. Yasa çıkarken siz bunu
düşünmediniz. Çünkü aceleniz vardı, belli bir tarihe
yetiştirmeniz gerekirdi, bunu nazarıitibara almadınız ama
şimdi onların sakıncalarını görerek bu
değişiklikleri yapıyorsunuz. Bu değişikliği
yaparken de ne yapıyorsunuz? Yine klasik bir yola başvuruyorsunuz,
sizin döneminizde artık alıştığımız bir
yönteme başvuruyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? İl afet ve acil durum
müdürlüklerini kapatıyorsunuz, müdürlerin görevini sona erdiriyorsunuz ve
onları araştırmacı kadrosuna atıyorsunuz. E, madem, o
görevi alıyorsunuz yeni il afet ve acil durum yönetimine devrediyorsunuz,
personel de o görevi yapsın. Yani, 81 il müdürünü değiştirmekle
elinize ne geçecek? Üstelik onlar sizin atadığınız müdürler,
elinize ne geçecek? Biliyorsunuz, yine, bazı illerimizde sivil savunma,
arama ve kurtarma birlikleri var, onların da müdürleri var. Şimdi, bu
yasa çıkınca o müdürlerin de görevleri sona erecek ve
araştırmacı kadrosuna atanacak. Memurlar kadrolarıyla beraber
yeni birime atanıyorlar ama müdürler atanmıyor. Niye? Yeni bir
kadrolaşmaya ihtiyacınız var. Peki, acaba, yani onlar da mı
paralel yapının eseri? Öyle bir şey varsa söyleyin açıkça,
deyin ki, bu müdürler paralel yapının sizin deyiminizle söylüyorum-
eseridir; ona göre biz tavrımızı belirleyelim. Neden bunu
yapıyorsunuz? Bunun sebebi o.
Gene, şimdi,
OSBlerle ilgili yani organize sanayi bölgeleriyle ilgili bazı
değişiklikler getiriyorsunuz. Biliyorsunuz, organize sanayi
bölgeleriyle ilgili denetimi Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı yapıyor. Kamulaştırma Kanununda da bir
hüküm var, diyor ki: Özel hukuk tüzel kişileri yararına
yapılacak olan kamulaştırmalar biliyorsunuz OSB bir özel hukuk
tüzel kişisidir- onların lehine yapılacak
kamulaştırmalar, denetimine tabi oldukları idareler
tarafından bu, belediye olur, özel idare olur, bakanlık olur- yani
onlar tarafından yapılması lazım. Ama siz şimdi,
OSBler lehine yapılacak kamulaştırmaları, getiriyorsunuz,
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına
veriyorsunuz. Hâlbuki, Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlığı İçişleri
Bakanlığının bir taşra birimidir, tüzel
kişiliği yoktur, hak ve alacak sahibi olamaz, borçlanamaz. E, siz
getiriyorsunuz, kamulaştırma işlemini, hiç de uygun olmayan bir
idareye veriyorsunuz.
Bu neden
doğuyor biliyor musunuz? Siz özel
idareleri kaldırdınız. Özel idareler bizim yönetim sistemimizde,
gelenekselleşmiş, oldukça da önemli görevler ifa etmiş
idarelerdi. Bizim Anayasamıza göre üç mahallî idare birimi var: İl,
belediye ve köy. Siz ili ortadan kaldırdınız. Bakın, 19
Mayıs Stadyumunu Ankara İl Özel İdaresi yaptı. Numune
Hastanesini, Yüksek İhtisas Hastanesini Ankara İl Özel İdaresi
yaptı. Bu kadar faydalı hizmet üretmiş bir idareyi,
tutuyorsunuz, kaldırıyorsunuz, ondan sonra da o idarenin
yaptığı görevlerin nasıl yerine getirileceği
konusunda, hiç de uygun olmayan düzenlemeler yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Bu, netice vermeyecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili İdris Baluken...
Yoklar.
Şimdi
şahısları adına konuşmalara geçiyoruz.
Şahsı
adına ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçeri.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, Meclise
bakıyorum, büyük ölçüde bir uyuklama ve sayıklama aşamasına
geçilmiş durumda.
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) Sen kendi grubuna bak!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
Onun için, bunu biraz hareketlendirip biraz uyarmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yasalar
hiç kuşkusuz, herkesin ve her kesimin
-sonuçta bir iradenin ortaya koyduğu- birtakım müeyyidelere
uymasını öngörür. Dolayısıyla, yasa çıkarmak ciddi bir
iştir. Bu Mecliste bu yasalar çıkarılırken, hepsi
birbirinin içerisine boca edilmiş ve birden fazla
Bakanlığın birden fazla uzmanlık alanını
gerektiren, ihtisası gerektiren, üzerinde ihtisas komisyonlarında
yoğun bir biçimde durulması ve çalışılması gereken
yasaları hepsini bir araya toplayarak sürekli bir biçimde Meclise getirip
bir torba yasa sistemiyle Meclisi -tabir yerindeyse- bu şekilde
çalıştırmak, halka, halkın ihtiyaçlarına, halkın
beklentilerine karşı saygısız davranmak anlamına
gelmektedir.
Çok açık bir şekilde ifade
etmek gerekir ki, 4+4+4 yasa tasarısı görüşülürken Millî
Eğitim Komisyonuna bu yasa tasarısıyla ya da bu yasanın
öngördüğü birtakım malzemelerin ve hizmetlerin alım ve
satımında kamu ihale mevzuatı uygulanmayacak şeklinde bir
madde konmuştur. Ve dolayıyla, biz, Millî Eğitim Komisyonunda
kamu ihale mevzuatının satın alım ve buna benzer
hizmetlerde İhale Kanununun uygulanıp uygulanmamasını
tartışmıştık. Hâlbuki, orası ihale komisyonu
değildi, orası Millî Eğitim Komisyonuydu.
Şimdi, geliyoruz, bakıyoruz
ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda Falanca yere bir üniversite kurulsun.
deniliyor, üniversitenin ayrıntıları ortaya konuluyor; hangi
fakülteler açılacak, hangi enstitüler açılacak, hangi yüksekokullar açılacak,
bunlar oraya yazılıyor fakat Millî Eğitim Komisyonunun buradaki
görüşü yok. Millî Eğitim Komisyonu, eğitimciler bu işe ne
diyor, bunlardan hiç kimsenin haberi yok ve dolayısıyla, bu yasa
buraya geliyor ve buradan çıkıp gidiyor. Bir yasa
çıktığı zaman, onun diğer yasalara etkisi ne olacak,
bir yasa çıktığı zaman gruplardan bir
kısmının bundan etkilenme düzeyiyle toplumun genel etkilenme
düzeyi ne olacak, bütün bunlar ortada görülmüyor, olmuyor, dikkate
alınmıyor, bunun sonucu olarak çıkan yasalar da sakat ve
hasarlı yasalar oluyor. Bir süre sonra kanun hükmünde kararname ve
bazı kanunlarda değişiklik öngören değişiklik
tekliflerini getiriyorsunuz ve dolayısıyla, bu tür bir
yaklaşım tarzı, tabir yerindeyse, âdeta, millî iradenin amaç
dışı kullanılması anlamına gelmektedir. Bu durumun
yasa yapma tekniğiyle uzaktan yakından alakası yoktur. Burada
bir tutarlılık, burada bir devamlılık, burada bir
bütünsellik denilen bir sistematik vardır, bunlardan hiçbirisine riayet
etmezseniz her getirdiğiniz yasayı bir başka yasayla
değiştirmek ve dönüştürmek zorunda kalacağınızdan
hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Liyakat, ehliyet, uzmanlık diye
bir şey vardır, buna meritokrasi denir. Aristokrasi seçkinlerin
iktidarıdır, meritokrasi liyakatlilerin iktidarıdır.
Liyakatlilerin iktidarını kurabilmek, liyakatlilerin ortaya
koyduğu görüş ve düşünceleri esas alarak yasayı
çıkarmak ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yapının da
toplumu rahatlatıcı, sorun çözücü bir hâle gelmesine sebep olur. Aksi
takdirde, hiç ihtisası olmayan ve tamamen tahayyüllere ve birtakım
yaklaşımlara dayalı olarak getirilen yasa
tasarılarının kendisi kârından daha çok zarar getirecektir
ve birtakım hususların görülmesini engelleyecektir.
İki tane önemli arızamız
var; bunlardan bir tanesi organize olma arızası, ikincisi de koordine
olma arızasıdır.
Koordine olma,
işler, faaliyetler, kişiler ve organlar arasında uyum ve ahengin
kurulmasıdır. Organize olmak ise birbirine benzeyen işlerin bir
yönetim altında toplanması ve onlara uygun kişilerin atanması,
bunların arasındaki ast-üst ilişkilerinin kurulması ve
bunların nasıl, nerede, ne şekilde çalışacakları,
alet ve edevatın belirlenmesi anlamına gelmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bunların ikisinin de yasalar
çıkarılırken özellikle dikkate alınması
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, teşekkür ederim.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla)
ve bu çerçeve içerisinde görüşlerin veya
yasaların çıkartılması gerekiyor, aksi takdirde buradan
yasayı çıkarırsınız, üç ay sonra da getirirsiniz bu
çıkardığınız yasayı
çıkardığınıza nasıl pişman olduğunuzu
ifade etmek için bir değişiklik önergesiyle
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, teşekkür ederiz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla)
veya bir değişiklik teklifiyle
milletin karşısına gelirsiniz.
Bizi buradan toplum
izliyor ve dolayısıyla da bu bizi izleyen toplum her şeyden önce
bu koy-kaldır, yap-boz, dene-yanıl sistemini hiç kuşkunuz
olmasın ki not ediyor.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, süreniz doldu.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bu da doğru bir yaklaşım
tarzı değil.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Seyfettin Yılmaz, tutanakları inceledim, sataşmadan
dolayı size iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
Yeni
sataşmalara neden olmayın lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
yapılan soru-cevap işlemi sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, Sayın
Bakan benim kafaları karıştırdığımı
ifade ediyor, biz kafaları karıştırmıyoruz da siz
işleri karıştırmazsanız problem yok Sayın Bakan.
Şimdi,
burada, bakın, özel ormanın tarifini yapıyor Sayın Bakan,
özel ormanın tarifini ben çok iyi biliyorum.
Buradaki ana
konumuz şu: Özel ormanlarda yapılaşma yüzde 6dır.
Yapılaşma yüzde 6dır. Yani buranın mülkü sizde, 100
dönümlük yeriniz varsa 6 dönümde yapılaşma yapabilirsiniz.
Başbakanla
Latif Topbaşın konuşmasında, Latif Topbaş diyor ki:
Siz buraları değiştirecek misiniz, bu yüzde 6yı?
Başbakan Erdoğan da diyor ki: Bu yüzde 6 irtifadan da 9,50
altında kalıyor, denizden 9,50. Anlaşıldı,
anlaşıldı, Allah razı olsun abi. diyor Başbakana.
Şimdi, ondan sonra da İsmet Yıldırım diyor ki: Kanunu
çıkarıyoruz abi, bu torba yasaya giriyor. Yüzde 6lık kesin
mi? Atıyoruz, 100 dönüm arazide 6 dönüm kullanırsın diyordu,
anormal bir karar vardı. diyor. Artı, kanuna şeyi de
koyuyoruz, yollar ve otoparklar hariç diye. Onu takip ediyorum ben.
Bakanımızla, Su Bakanımız Veysel Abiyle görüştüm
bunları. diyor. Yani, alayım mı bu yeri? diyor. Yani, bunu
şöyle düşünün: Bir yerde belediyecilik yapanlar var. Bir yerin
imarı 1,2. Orayı belediyede siz 2,4e çıkaracaksanız önce
birilerine haber veriyorsunuz, buradan rant elde ediliyor. Burada kirli
pazarlık bu, bu, Sayın Bakan, yoksa özel ormanı ben biliyorum.
Bunları torba kanuna koymak için Başbakandan talimat
aldınız mı almadınız mı? Bunları gündeme
getirdiniz mi getirmediniz mi? Burada bu görüşmeleri yaptınız
mı yapmadınız mı? Bu İsmet Yıldırımla
telefon tapeleri, poliste ve savcılıkta olan bu telefon tapeleri
sahte mi değil mi, benim sorduğum bu. Yoksa çıkıyor -Paşaköyde
de aynısına düştün- 16ncı maddeyi anlatıyor. Orman
Kanununun 16ncı maddesini de biliyoruz, özel kanunu da biliyoruz. Ben bu
kirli ilişkileri soruyorum, karışık işleri soruyorum,
onlara cevap verin.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN
Bölüm üzerinde Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel
Eroğlu söz istediler.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, tabii,
bu kanunla alakalı kısa bir bilgi vermek istiyorum. Aslında
AFAD, hakikaten son zamanlarda çok büyük mesafe katetmiştir, bu kanunla
yapısı daha da güçlenmektedir. Verdiğiniz desteklerden
dolayı teşekkür ediyorum.
Hakikaten, bir
kere, AFAD, barınma ihtiyacını karşılamak için
çalışmalara devam ediyor. Yani, şu ana kadar 120 bin adet
çadır hazırlandı ve ben 1999 depreminde İstanbulda
İSKİ Genel Müdürüydüm. O zaman, bu Marmara depreminde özetle
altyapıdan sorumlu -su, elektrik, kanalizasyon vesaire- grup
başkanıydım. Yani, o tarihlerde hakikaten çok büyük
sıkıntı yaşandı yani yeteri kadar, anında
müdahale edilemedi, hatta afet koordinasyon merkezi dahi o tarihlerde yoktu,
biz ilk defa İstanbulda AKOM adıyla, 9,5 büyüklüğünde depreme
dayanıklı, Kâğıthanede bir bina kurduk ve bütün
İstanbul altyapısını orada topladık. Marmara depremi
olduğu zaman haberleşme sistemi çökmüştü, hatta ben
İSKİ Genel Müdürü olarak özellikle Yalova, Karamürsel, Gölcük,
Adapazarı o zaman Sakarya ve İznikte şube müdürlükleri kurdum.
Röle istasyonlar kurarak haberleşmeyi biz sağladık, tankerlerle
suları biz götürdük. Birtakım battaniye, sağlık tesislerini,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ olarak ilk
yardımı biz götürdük. Ama şu anda, bakın, Vanda deprem
oldu, anında Hükûmetimiz oradaydı. Kalıcı konutlar
yapıldı, gerçekten AFAD ve diğer bütün kurumlar,
Sağlık Bakanlığı ve diğer bütün kurumlar, İçişleri
Bakanlığı ve tabii, sivil savunma teşkilatı
anında müdahale etti. 19 Mayısta, biliyorsunuz, özellikle,
Kütahyanın Simav ilçesinde bir deprem vuku buldu ve neticede biz, deprem
vuku bulduktan sonra, bütün kurum ve kuruluşlar altı saat sonra
oradaydı yani ve kısa zamanda yapılan tesisler, okullar, bütün
kurumlar, yeni konutlar yapıldı ve orası da ayağa
kalktı.
Özellikle
hazırlık ve müdahale bağlamında, bu projelere ek olarak
kesintisiz ve güvenli haberleşme sağlandı. Bütünleşik afet
tehlike haritaları üretildi. Yani hakikaten, bunlar ilk defa
yapılıyor. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı pek çok
kurumların -ben de o kurumun bir üyesiyim- hazırlandı. Yani
anında nasıl müdahale edilecek ve deprem öncesi ve depremde, deprem
sonrası alınacak tedbirler konusunda çok büyük mesafe kat edildi.
Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Bir de burada
yapılan iddialara cevap vermek istiyorum. Yani özellikle bizim Orman ve Su
İşleri Bakanlığının orman izinleri tamamen
mevzuata uygun olarak yapılmaktadır. Özellikle konuşmalar, ne
konuşuldu? Konuşma olabilir ama acaba burada kendilerine bir rant
sağlandı mı, ona bakmak gerekir.
Arkadaşımızın da izah ettiği gibi -benim
elemanımdı- biliyorsunuz, hususi orman dediğimiz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ona kim bakacak? Ona mahkeme bakacak. Açın önünü, gitsin
mahkemeye.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tarifi yapmak
istiyorum önce. Hususi orman, bir kişinin tapulu mülkü olup da 3 hektardan
büyükse, burada ağaçlar yetişmişse, bu, Orman Kanununa göre
hususi orman ilan ediliyor. Tapulu malı yani ormanın malı
değil, tapusu şahıslara ait.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan, bunu demin anlattınız, biz duyduk.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Fakat burada
yapılanma sınırlanmış. Aslında mevcut kanuna göre
de zaten yollar, yollar hariç, bırakın şeyde, hususi ormanlarda,
şahsın mülkiyetleri olan yerlerde gerektiği zaman biz kendi
ormanlarımızda yollara, isale hatlarına vesaire, diğer
birtakım elektrik hatlarına, hatta vatandaşlara dahi eğer
herhangi bir yerden -ormanın bir kenarında bir binası,
arsası varsa- başka bir geçiş hakkı yoksa, oradan bir izin
veriyoruz yani. Orman Kanununa bakılırsa bu görülecek. Nitekim
telefon konuşmalarında yapılanda da bir şey yok.
Hakkı ne kadar? diyor. O da yüzde 6 olduğunu söylüyor. Zaten yol
hariç. Bu mevcut durumu ilan etmekten ibaret. Yani tape dedikleri bu.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 9,50; 9,50; Başbakan 9,50 diyor, 2 katı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yani kusura
bakmayın, biz son derece şeffaf
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Tapeler doğru mu Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
bakın, şimdi arkadaşın şeyini aşmayalım.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tapeler doğru mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Kendisi acaba Adana
Orman Bölge Müdürüyken
Özellikle bu gibi alanlarda izinleri bölge müdürleri
dahi veriyordu, bölge müdürü.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Evet.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Nitekim kendisi
fuar alanına, kanunda olmamasına rağmen, izin vermiş.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Gönderdin 10 tane müfettiş, bir daha gönder.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, ben
İSKİ Genel Müdürlüğü yaptım yıllarca, sekiz buçuk
yıl. Biz daima şeffaf ihale yaptık ama
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ya Başkan, o tapeleri sen savunmasan daha iyiydi Başkan
be.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
bazı
arkadaşların -bunlar da ortaya çıkacak, belki fezlekesi de
gelecektir- doğrudan temin için belki kaç defa bölerek, bir işi otuz
defa belki bölerek onu doğrudan temin içine sokup birilerine
pazarladığı şeklinde bazı iddialar var, onları da
tespit edip buraya sunacağız. Ben aslında bir eleman hakkında,
hiçbir eleman, ne İSKİde büyük soygun olmuş, onlarla hiç
meşgul olmadık
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) ASKİ de, ASKİ de, beni kastediyorsan ASKİ
de.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, lütfen
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
çünkü benim
tabiatımda bu yok. Yani birisi, neticede bir şey varsa
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ama bakın, beni ihalelere fesat
karıştırmakla suçluyor Sayın Başkan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
gider,
savcılığa götürür, bir şikâyeti varsa bu tapelerden
dolayı bir suç varsa
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hırsızlıkla suçluyor, ne bana yeter diyorsunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Suç benimle
alakalı değil bir kere. Varsa götürsün, savcılığa
versin ama kendisiyle ilgili herhangi bir suç olanlar varsa onların da
hâkim huzuruna, savcı huzuruna, mahkeme huzuruna gelir, onlar da elbette
hesabını verir. Arkadaşın herhâlde
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ya, mahkemenin önünü kapatıyorsunuz, söylediğimiz o
zaten. Mahkemenin önünü kapatıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Mahkeme değil,
bakın, mahkeme değil. Burada şunu soruyorum
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sen İSKİye bak, İSKİye.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) HSYKyı niye değiştiriyorsunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Burada iki
kişi konuşmuş, benim dışımda, benim haberim yok.
Yani netice, diyor ki: Ne kadar hak veriliyor? Hususi ormanlarda verilen hak
nedir? O da Yüzde 6. diyor. Kanunda var zaten. Bizim kanun
dışında yüzde 8 hak verme yetkimiz zaten yok. Bu yetki yüce
Mecliste, bunlar daha bunu bilmiyor. Ama eğer bu şekilde
yolsuzluklardan bahsedilirse biz bunların yolsuzluklarını çok
iyi biliyoruz yani bunların dediği, geçmiş dönemlerdeki
yöneticilerin yolsuzluklarını.
Ben
İSKİde
İSKİyi devraldım. İSKİnin hâlini
biliyorsunuz yani trilyonlarca yolsuzluk yapılmış, para yok, su
yok; 2,5 milyar dolar borç takmışlar. Biz bunları ödedik. Kusura
bakmayın, İstanbullu bunu biliyor, Türkiye bunu biliyor, o yüzden her
seçimde bizi destekliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Hırsızlığınızı mı
destekliyor? Destekliyormuş! Ayyuka çıktı her şey be,
utanın biraz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yani milleti saf
mı sanıyorsunuz? Millet şöyle düşünüyor, bak, geçen gün
Aydındaydım, Afyondaydım.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Afyonu beraber gezelim.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sade vatandaş
şunu söylüyor, aynen şunu söyledi bakın: Ya, bizi saf mı
sanıyor bunlar? Siz IMFye olan borcu ödediniz, ayrıca batmış
bankaların bugünkü değeri olan 231 milyar TL, 231 katrilyon ödediniz,
Merkez Bankasının kasasını doldurdunuz; ayrıca zorunlu
tasarruf fonu, KEY ödemeleri gibi bir sürü borçları ödediniz geçmiş
dönemden toplanan, hortumları kestiniz.
S.NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Ayakkabı kutularına gel Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Alo, Reza.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yakışıyor mu sana savunmak? Ayakkabı
kutularına gel.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, anlayamıyorum, sonra talepte
bulunacaksınız. Anlayamıyorum ama.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Anlaşılır şeyler söylemiyor ki zaten!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Dolayısıyla millet bunun farkında.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ayakkabı kutuları, ayakkabı kutuları
BAŞKAN
Sonra talepte bulunacaksınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, merak etmeyin, zaten bu rüşvet ve
yolsuzluktan herkesin kafası karıştı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hazine, Merkez
Bankasının kasası doldu. Bunca yatırımlar
yapıyoruz, bunca. Geçmiş dönemde bir gölet yirmi yılda
bitmiyordu. Bakın, geçenlerde 32 metre yükseklikteki bir göletin kaç
liraya bittiğini, ne kadar sürede bittiğini
araştırdım. Geçmiş dönemde bir gölet 45 trilyona
bitmiş. Kaç yılda? Yirmi iki yılda. Biz aynı yükseklikte göleti
sulaması dâhil şu anda on sekiz ayda 4,5 milyon TLye bitiriyoruz;
fark bu işte, millet bunu görüyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Burada
Burada
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Milleti saf sananları
millet sandığa gömer, bakın bunu söylüyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu ihale havuzlarını bir açıkla bakalım. Bu
ihale havuzlarını açıkla.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Milletin
ferasetine ben hayranım. Millet feraset sahibi, idrak sahibi, izan sahibi.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla
30 Martta da bunlara gereken cevabı ben değil millet verecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, ya, ya
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İhale havuzları, ayakkabı kutuları
OKTAY VURAL
(İzmir) Yargıdan kaçmayın! Cenab-ı Hakkın
bildikleri var, Allahtan korkun!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Meclis Genel Kurulunun kafasını
karıştıracak şekilde, hakkımda bir sürü iddialar
olduğunu Bunu buraya getireceğiz. Şeklinde,
şahsımı hedef alan
birtakım
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Ben hiçbir isim
vermedim, kusura bakmayın
Kendi alınıyorsa bilmem.
BAŞKAN Ad
olarak kimseden bahsetmedi Sayın Yılmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Olur mu öyle şey!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hayır efendim Orman bölge müdürlüğü yaptı. dedi.
BAŞKAN Gene
bakayım tutanaklara, söz veririm, tutanaklara bakayım, lütfen
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Orman bölge müdürlüğü yaptı. dedi. Yani
yapmayın ama.
BAŞKAN
Tamam yaptı dediği
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Orman bölge
müdürlüğü yaptığını söylemek suçlamak mı? (MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şahsı hedef aldığın belli olmuyor mu?
BAŞKAN
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.56
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi birinci bölüm üzerinde
şahsı adına son konuşmayı yapmak üzere Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy Beyi kürsüye davet ediyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Hakkımdan vazgeçiyorum Sayın Başkanım. Bakan gittiği
için hakkımdan, talebimden vazgeçtim. Söz isteme talebimden vazgeçtim
Bakan gittiği için diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY (Sinop) Çok değerli
Başkanım, değerli milletvekillerimiz; bu kadar aradaki uzun
sohbetten sonra aslında ben de konuşma talebimden vazgeçecektim ama
belki grubumuzda beni tanımayan arkadaşlarım vardır diye
bari konuşayım dedim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekillerimiz, bu teklifin geneli üzerindeki yapılan tartışmalarda
da, birinci bölüm üzerindeki yapılan tartışmalarda da bazı
hususların eksik anlaşıldığını
hissettiğim için böyle bir talepte bulundum. Yeniçeri Hocam kadar
sofistike bir konuşma yapamam ama sadece bu kanunun
uygulanmasının içinden gelen birisi olarak bir iki algı
hatasını düzeltme ihtiyacı hissettim. Bunlardan bir tanesi özel
idarelerle ilgili husus. Sanki biz büyükşehir yasasında özel
idareleri kapattığımız için bazı çevreler
tarafından yeni sistemin aslında genel idareyi illerde yok
ettiğiyle sonuçlanan bir eleştiriye gitti. Bazı çevreler
tarafından da hiçbir şey olmadığı, hiçbir şey
yapılmadığı, yerelleşme adına hiçbir
çalışmanın yapılmadığı, tümüyle merkezî
idarenin güçlendirildiğiyle ilgili eleştirilere götürüldü iş.
İkisi de değil arkadaşlar. Hepimizin bildiği gibi, AK
PARTİ iktidarından sonra 2005 yılında yapılan
değişiklikle aslında yerelde kırsal kesime hizmet etmek
üzere kurulmuş ve yüzyıllık geçmişi olan il özel idarelerine
yeni bir fonksiyon daha yüklendi. Bu da merkezî idarenin merkezden yapacağı
hizmetleri yerinden yapabilmek için il özel idarelerine görev ve sorumluluk
verebilmesiyle ilgili düzenlemelerdi. Bu düzenlemelerle, biz, artık
Ankaradan ihale yapmaktan, Ankaradan okul yapmaktan, sağlık
ocağı yapmaktan kurtulduk. İl özel idareleriyle, bu sistemle bu
hizmetleri yapmaya çalıştık. İl özel idarelerinin karar
organları, bunlarla ilgili hiçbir zaman karar almazlar. İl özel
idarelerinin kapatılan karar organları, sadece yerelde yapılacak
hizmetler için karar alırlar ve il genel meclisinin kararıyla
yapılan bu hizmetlerin de tamamını büyükşehir
belediyelerine devrettik. Devretmediğimiz, valilere bırakılan ya
da yatırım izleme koordinasyon başkanlıklarına
bırakılan görevler, il özel idarelerinin bir yerel hizmet birimi, bir
yerel yönetim birimi olmasından kaynaklanan hizmetler değildir.
Büyükşehir belediyelerine bırakılan hizmetler, il özel
idarelerinin yerel hizmet birimi olarak karar organlarıyla birlikte
yaptığı hizmetlerdir. Bunların tamamı büyükşehir
belediyelerine devredilmiştir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - O sebep
O sebep
MEHMET ERSOY
(Devamla) Böylece aklı, kaynakları,
imkânları, aynı işi yapacak birden çok kuruluşu bir araya
toplayarak birleştirmiş olduk. Büyükşehirle birlikte
yaptığımızın özü budur. Bunun dışında,
genel idarenin, taşra teşkilatının amiri olarak, hükûmetin
temsilcisi, devletin temsilcisi olarak koordinatörlük hizmetlerinden
faydalanmak üzere valilerimize verilen görevler valiliklerimizde zaten
kalmıştır. Bunların tanımlanamayan bir kısmı
özel idare kapatıldığında ortada kalacak, bir kısmı da yatırım izleme
koordinasyon başkanlıklarına verilmiştir. Eğitim,
sağlık, güvenlik, adalet gibi temel devlet hizmetlerinin hiçbiri
belediyelere, yerel yönetimlere devredilmemiştir.
Bu teklifle
getirilen ikinci en önemli husus il afet acil durum müdürlüklerinin
kurulması olmuştur. Daha önce özel idareler bünyesinde kurulan bu
müdürlükler afetlerle daha etkin, daha verimli mücadele edebilmek, illerimizde
hem kurumlarımızı hem yerel yönetimlerimizi hem
halkımızı afetlere karşı daha hazır hâle
getirebilmek için müstakil, valiye bağlı bir kurum olarak
kurulmaları ve bundan sonra ülkemizin bugüne kadar afetlere, özellikle
müdahale alanında gösterdiği başarılı
çalışmalara, afetlere hazırlık konusunda da, riskleri
azaltma konusunda da gösterebilmesi için daha güçlü bir teşkilata
kavuşması hedeflenmiştir.
Bu doğrultuda
teklifimize desteklerinizi bekliyoruz. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilmiş bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Bölüm
görüşmelerinin İçtüzük 72ye göre devam etmesini arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Daha iyi anlaşılmasını
sağlamak için.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Sayın
İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın Serindağ, Sayın
Moroğlu, Sayın Seçer, Sayın Çetin, Sayın
Değirmendereli, Sayın Atıcı, Sayın Öz, Sayın
Yüksel, Sayın Bayraktutan, Sayın Serter, Sayın Gök, Sayın
Güler, Sayın Şafak, Sayın Danışoğlu, Sayın
Güven, Sayın Akar, Sayın Özgündüz, Sayın Onur.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.22
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.31
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilen görüşmelere devam
edilmesine dair önergenin oylanmasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tekrar yoklama yapacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve
tekliflerini ve komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek üzere 12 Şubat 2014 Çarşamba günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Herkese iyi
geceler diliyorum.
Kapanma Saati:
00.34
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 534 S. Sayılı Basmayazı 6/2/2014
tarihli 58inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 532 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) 546 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.