TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
60ıncı
Birleşim
12
Şubat 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, cezaevlerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulun Üsküdar
ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının, Gümüşhanenin
kurtuluşunun 96ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Kars Milletvekili Yunus Kılıçın, Kars Milletvekili Mülkiye
Birtanenin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneşin, Gaziantep Milletvekili
Şamil Tayyarın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın, Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, İzmir Milletvekili Ali
Aşlıkın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satırın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, üniversitelerin yasa
dışı eylemlerin değil, eğitimin
yapıldığı yerler olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Türkiye ile Bulgaristan
arasındaki transit geçiş belgesi sorunun ne zaman çözüleceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 milletvekilinin, ataması
yapılmayan öğretmenlerin sorunlarının ve intihar
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/857)
2.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiyede
yaşayan farklı kültürlerin ve kimliklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/858)
3.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve 22 milletvekilinin,
tiyatro sanatçılarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/859)
B)
Tezkereler
1.-
(10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, görev süresinin uzatılmasına
ilişkin tezkeresi (3/1404)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken
tarafından üniversitelerdeki bazı kesimlerin solcu ve Kürt
öğrencilere yönelik provokasyon ve saldırılarla gündem
oluşturmasının araştırılması amacıyla
6/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, 11/2/2014 tarih ve 3342 sayıyla Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve arkadaşları tarafından Türk basınındaki
sansür ve otosansürün nedenlerinin araştırılarak basın
özgürlüğünün sağlanması, yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşları
tarafından Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı tarafından bugüne kadar açılan, devam eden
ve sonuçlanan tüm ihalelerde yolsuzluk yapılıp
yapılmadığının belirlenmesi ve gerçeklerin tüm boyutlarıyla
ortaya çıkarılması amacıyla 11/2/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu
Bölgesel Hizmet Merkezinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/870) (S.
Sayısı: 532)
5.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı:
385)
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/441) (S. Sayısı: 266)
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı: 459)
X.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 385) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre
Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- (S. Sayısı: 266) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su
Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı: 459) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya
Federasyonu Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
12
Şubat 2014 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Hepimize iyi çalışmalar diliyorum, sakin
çalışmalar diliyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, cezaevlerinin
sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğruya aittir.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, cezaevlerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; cezaevlerinin sorunlarıyla ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, yıllardır,
haksız hukuksuz verilen kararlarla Sincan Cezaevinde suçsuz şekilde
yatan kahraman insan, Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili
Engin Alanı yüce Türk milletinin kürsüsünün olduğu Türkiye Büyük
Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde bütün cezaevlerinde çok ciddi problemler,
sorunlar mevcuttur. Bugün itibarıyla, Yozgatta cezaevinde dün bir
kişi, aynı koğuşta yatan arkadaşı tarafından
öldürülmüştür. Ayrıca sabah haberlerinde, Ankara Kızılay
Meydanında binlerce insan, hasta mahkûmlar için protesto gösterileri
yapmış, polis kalabalığa gaz püskürterek dağıtmıştır.
Ülkemizde
yaklaşık 150 binin üzerinde, cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu
mevcuttur. Her geçen gün de bu sayı küçümsenmeyecek şekilde
artmaktadır. Ülkemizde bu kadar kalabalık mahkûma cezaevlerinde yeterli
sayıda yer yoktur, bundan dolayı da yetersizlik had safhaya
ulaşmıştır. İnsanlar suç işliyor,
tutuklanıyor. diyerek toplum dışına itilemez, tabii ki
cezasını çekmesi için cezaevlerine konacaktır, ancak orada
onurlu bir şekilde yaşamını da devlet
sağlamalıdır. Cezaevlerinde terör, siyasi ve çeşitli adli
suçlardan dolayı insanlar bulunmaktadır ancak AKP iktidarında on
iki yılda mahkûm sayısı 2-3 misli artmıştır.
Artış, her geçen gün daha da fazla olmaktadır. Suç
oranlarındaki artışların sebeplerini
inceleyince çok önemli neticeler ortaya çıkmaktadır. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarında insanlar yoksullukla baş
edememekte, psikolojileri bozulmaktadır. Gençler okullarını
bitiriyor, öğretmen, iktisatçı, hukukçu olması gerekiyor,
maalesef, işsizlik de almış başını gidiyor. Bu
durumlardan psikolojileri bozuluyor, birçok suçla
karşılaşılıyor. Sonuçta da cezaevleri doluyor, mahkûmu
koymak için de maalesef yer bulamıyoruz. Bundan dolayı da acilen yeni
cezaevlerine ihtiyaç doğuyor. Ancak önce, cezaevlerine insanların
nasıl, neden girdiği tespit edilip sebebe yönelik
çalışmalar yapılmalıdır. Cezaevine düşülmeyecek
ortamlar, yaşamlar mutlaka toplum tarafından
oluşturulmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
cezaevlerinde kalan insanlara, mutlaka insan onuruna yakışan
şekilde davranılmalı, ihtiyaçları
karşılanmalıdır. Başta tecrit, çıplak üst arama
gibi kabul edilemeyecek durumlardan mutlaka vazgeçilmelidir. Çocuklara ve
kadınlara yönelik mutlaka çeşitli çalışmalar
yapılmalıdır. Uyuşturucu kullanımı, madde
bağımlılığı her geçen gün ülkemizde maalesef
artıyor. Bu suçlardan gelen insanlara iyi bir rehabilitasyon
çalışması yapılmalı, cezaları bitip normal hayata
dönüşlerine yardımcı olunmalıdır. Ayrıca F tipi
gibi bazı cezaevlerinde çok ciddi problemler mevcuttur. Bunların
talepleri, istekleri mutlaka karşılanmalıdır.
İnsanların basit ihtiyaçları olan TV, buzdolabı ve
çamaşır makinesi gibi ihtiyaçlar mutlaka giderilmelidir.
Sayın milletvekilleri,
cezaevlerinde sağlıkla ilgili çok ciddi sorunlar vardır.
Ağır hasta olan mahkûmlar, yeni kanuni düzenlemelerle mutlaka
şartlı tahliye edilmelidir. Cezaevlerinde bulunan sağlık
personeli kadroları maalesef boş bulunmaktadır. Cezaevlerinde psikiyatri
uzmanına, psikolog, sosyal çalışmacıya çok büyük ihtiyaç
vardır. Ayrıca, cezaevlerine yeni teknolojilerin kullanımı
ve uzmanlaşmış sağlık bakım ünitelerinin
hizmetlerinin sunulması için yeterli sayı ve nitelikte
sağlık çalışanı mutlaka verilmelidir. Ayrıca,
cezaevi sağlık koşulları iyileştirilirken kamuoyuna da
denetim için fırsat verilmelidir.
Unutulmaması gereken bir konu da,
sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, iyi özlük haklarına
sahip cezaevi hekimleri ve sağlık personeliyle olmaktadır.
Ayrıca, hastanelerdeki mahkûm hasta
koğuşları düzenlenmelidir. Mahkûmlara
daha fazla ilgi gösterilmeli ve korunmalıdır. Kim olursa olsun,
sağlığa erişim engellenmemelidir. Her mahkûm, rahatça,
sağlıkla ilgili ihtiyacını karşılayabilmelidir.
Sayın milletvekilleri, ayrıca, bütün
bunların yanında cezaevlerinde çalışan personelin de birçok
sorunu vardır. Cezaevi çalışanlarının stres
altında çalıştığı unutulmamalıdır. Yıpranma
hakları, fazla mesai ücretleri, özel hizmet zamları dâhil,
iyileştirmeler mutlaka maaşlara yansıtılmalıdır.
İnfaz koruma memurlarının sesi, mutlaka ama mutlaka
duyulmalıdır. Başka meslek gruplarına verilen haklar onlara
da en kısa zamanda verilmeli ve o insanlara çeşitli imkânlar mutlaka
sağlanmalıdır.
Sonuçta, insanlar bizimdir; bütün insanları
mahkûmuyla beraber kucaklamak hepimizin asli görevidir. Bugün
dışarıda gezen insanlar, yarın oralara düşebilir
diyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, İstanbulun
Üsküdar ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, İstanbulun Üsküdar ilçesinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; televizyonları başında bizi
izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Üsküdarda 530 bine
yakın seçmen oturmakta. İstanbulda üç İstanbul var: Pera
İstanbul, Suriçi İstanbul ve Anadolu İstanbul. Anadolu
İstanbul akla geldiği zaman da ilk akla gelen Üsküdardır.
Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Belma
Satır meslektaşım karşımda. Üsküdarda oturan 10
mahalle muhtarı -Selamiali Mahallesi Muhtarlığı, Ahmediye
Mahallesi Muhtarlığı, Aziziye Mahmud Hüdayi Mahallesi
Muhtarlığı, Kuzguncuk Mahallesi Muhtarlığı,
Sultantepe Mahallesi Muhtarlığı, Zeynep Kâmil Mahallesi
Muhtarlığı, İcadiye Mahallesi Muhtarlığı,
Murat Reis Mahallesi Muhtarlığı, Valide-i Atik Mahallesi
Muhtarlığı, Mimar Sinan Mahallesi Muhtarlığı-
arkadaşımızın, imzalayarak, iktidardan ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili, aynı zamanda Üsküdardan
milletvekili olan arkadaşımızdan bir istekleri var.
İstekleri ne? 530 bin nüfusu olan Üsküdarda ağız, diş
merkezi, hastanesi anlamında bir hastane isterler. Burada klinikler var
ancak insanlarımız ağız, diş bakımıyla
ilgili hastane olmadığı için en yakın olan yere, ya
Üsküdara gidiyorlar ya Şişliye gidiyorlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Üsküdara değil, yakın başka
bir yere olacak.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Bu anlamda Üsküdar halkımız mağdur. Ve aynı zamanda bu 10
tane mahalle muhtarımız hem Başbakanlığa hem
İstanbul Valiliğine, Üsküdar Belediye
Başkanlığına, Kaymakamlığına ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekiline taleplerini dile
getirdikleri hâlde bugüne kadar bir arpa boyu yol gitmiş değil; bu
bir.
İkincisi: Aynı
zamanda Üsküdarda ne sorunlarımız var? Yavuz Selimde lise yok.
Yavuz Selimde elektrikler çok kısıtlı, cadde ve sokaklar
aydınlatılmıyor.
Yavuztürk Mahallesinde
imar sorunu var. Yavuztürk Mahallesinde mülkiyet sorunu var. Yavuztürk
Mahallesinde İETT otobüsleri -2 tane hat çalışır- saat on
birde sona erer; insanlar misafir olarak gittikleri yerde en azından
24.00e kadar oturma ihtiyacı hissederler. Bu anlamda, maalesef
sıkıntı yaşıyorlar.
Üsküdar esnafı
şunu söylüyor: Üsküdar, rızkı dar. Niçin diyor Üsküdar
esnafı? Şunun için söylüyor: Kız Kulesi var, Kız Kulesine
dışarıdan gelen turist otobüsle Kız Kulesine girip geri
dönüyor. Yani Üsküdarda dışarıdan gelen turistin oturabileceği
bir mekân, bir turistik alan yok. Bu turistik alanın olmamasının
da en büyük nedeni nedir? Belediye Başkanı
İş yerlerinin
açılmasında ruhsat sıkıntısı çektikleri için, bu
anlamdaki, turistlerin en azından zamanlarını geçirebilecekleri
bir alan yok.
Üsküdarda 8 tane
üniversite var, 8 tane üniversitede okuyan toplam 11 bin öğrenci var. Bu
öğrencilerin Üsküdarda takılabilecekleri bir mekânları, alanları
yok. Bu öğrenciler nereye gidiyor? Ya Üsküdardan Beşiktaşa
veyahut da Kadıköye gidiyor. Yani sosyal yaşam alanında,
Üsküdarlı, Üsküdarda oturan vatandaşlarımız, Üsküdar
esnafı ve Üsküdarda öğrenci olan arkadaşlarımız bu
konuda gerçekten bir sıkıntı yaşıyorlar.
Üsküdarda eğer mezarlık ve koru alanları
olmazsa yeşil alan yok, Üsküdarda yeşil alanı yaratan
mezarlıklar ve koru alanlarıdır. Onun için, Üsküdarın bir
turizm şehri olması lazım, bir turizm kenti olması
gerekirken bu da yok.
Üsküdarda okula giden, hastaneye giden, caddede
dolaşan engelli kardeşlerimizin ulaşabileceği erişim
alanları da kısıtlı. Onun için, Üsküdarlı gerçekten
Bu neye bağlı? Üsküdarı 1994 yılından bugüne kadar
idare eden yöneticilerden kaynaklanıyor. Yasa buna izin veriyor mu,
yapılmasına? İzin veriyor. Peki, niye yapılmıyor?
İnsan odaklı olmadığından dolayı programları,
insana öncelik vermediklerinden dolayı, Üsküdar halkı bu konuda bugüne
kadar mağdur olmuş durumda.
Ben teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Vekil -ismimden bahsederek- benden bahsetti, Üsküdarla ilgili,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sataşmayı gerektirecek bir
şey söylemedi. Eğer açıklama yapacaksanız yerinizden söz
verebilirim.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ama
muhtarlarla ilgilenmediğimi, sonuçsuz kaldığına dair bir
şey söyledi. Müsaade ederseniz oradan cevap vereyim.
BAŞKAN Peki, iki dakika.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
güzel bir çalışma günü diliyorum.
Öncelikle, hassasiyeti için değerli vekil
arkadaşıma teşekkür ediyorum. Ben de bir Üsküdarlıyım,
Üsküdarda oturmaktan ve oranın seçmenine hizmet etmekten dolayı çok
memnunum. Öncelikle şunu düzeltmem lazım: Üsküdarın
mahallelerini de sayın vekil pek iyi bilmiyor: Aziz Mahmut Hüdayi
Mahallesi ve Muhtarlığı, bunu bir düzeltelim, bir.
İkincisi: Bahsettiğiniz muhtarlarla bir veya
birkaç kere özel toplantılar yaptık. Hepsi çok sevdiğimiz, çok
saydığımız, çok değer verdiğimiz muhtarlar. Hepsi
bize teşekkürlerini, takdirlerini ilettiler.
Ağız ve diş sağlığı
hastanesi, Türkiyede ilk defa İstanbulda, Avrupa Yakasında il özel
idareleri imkânlarıyla yapıldı. İstanbulda, Üsküdarda
çevik kuvvetin olduğu alanda böyle bir hastane yapılması
isteniyor. Orası Emniyete ait bir gayrimenkul. Kurumlar arası
yazışmalardan sonra inşallah bir netice alınacak. Anadolu
Yakasında bu dönemde bizim, Sağlık
Bakanlığımızın başlattığı
şekilde bir ağız ve diş hastanesi yapılacak. Bunun
yerini tabii ki bakanlık, vilayet organize ederek yapacaklar diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, Üsküdarın çok değerli belediye
başkanları ve yöneticileri olduğunu tekrar hatırlatmak
isterim. Özellikle, rahmetli Mehmet Çakırı rahmetle, muhabbetle
anmak istiyorum, kendisine tekrar Allahtan rahmet diliyorum. Mehmet Çakır
döneminde başlayan güzel çalışmalar, şimdiki Belediye
Başkanımız Mustafa Kara ve inşallah bundan sonra belediye
başkanımız olacak Hilmi Bey döneminde de devam edecek.
Aydınlatmayla ilgili iddialarınıza
katılmıyorum. Üsküdarda özellikle orman bölgelerinde, Yavuz
Selimde, Fethipaşada ve diğer yerde aydınlatma
oranlarının artmasıyla birlikte suç oranları
azalmıştır. Bu, benim yakın takip ettiğim bir bölge.
Üsküdarda gerçekten üniversiteler var, üniversite
gençliğinin gideceği çok güzel imkânlar var, sahil var,
Fethipaşa Korusu var. Ben sizi davet edeyim, benim de oturduğum
Fethipaşa Korusunda birlikte bir çay içelim ve üniversite
gençliğinin orada streslerini attığını, güzel
muhabbetler yaptığını, derslerini
çalıştıklarını hep birlikte görelim. Üsküdara hizmet
etmek bir şeref, inşallah, bu hizmetlere hep birlikte yeni
başkanımızla birlikte devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Satır.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, sayın hatip dedi ki: Mahmut Tanal orayı
bilmiyor. Bununla ilgili gerçekten bir sataşmada bulundu. İzin
verirseniz bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Pek bir sataşma yapmadı
yalnız, çay içmeye de davet etti sizi. (CHP sıralarından
gürültüler) Orada konuşup halletseniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, yani ben sataşmada bulunmamak adına
BAŞKAN Peki, buyurun.
Yeni bir sataşmaya neden olmayın lütfen
Sayın Tanal.
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki Başkanım.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
ben sataşma amacıyla Sayın Grup Başkan Vekilinin ismini
kullanmadım. Benim elimde, gayet rahat, 10 mahalle
muhtarlığının Sağlık Bakanlığına
vermiş olduğu dilekçe var, dilekçeyi aynen okuyorum ben:
Aşağıda imzaları bulunan muhtar
arkadaşlarımız İstanbul ili Üsküdar ilçesi muhtarları
olarak, Üsküdarımızın ihtiyacı olan ağız ve
diş sağlığı hastanesine ihtiyaç vardır.
Halkın istekleri doğrultusunda, Üsküdar Selami
Ali Mahallesi 130 ada, 4.900 metrekareden 3 bin metrekaresi millî emlak, 1.900
metrekaresi özel mülk, vakıf ve belediyeye aittir. 1.900 metrekarelik alan
kamulaştırılarak Üsküdar halkının ağız ve
diş sağlığı hastanesinin ilçemize
kazandırılması için gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim.
Sağlık Bakanlığına hitaben
verilmiş olan yazı, Sayın Belma Satır Hanımefendiye
gönderilen bir faks. Kendileriyle sürekli konuşulduğu hâlde, bugüne
kadar bu konunun üzerine düşülmemiş, eğilinmemiş. Üsküdar
halkı, sürekli, bu konuda mağdur olduğunu dile getiriyor.
Netice itibarıyla, ben, burada bir laf
kalabalığı içerisine, bir yarışmanın içerisine
girmek istemem ama objektif olarak, vatandaşın beklentisi bu. Yani
siyasetçilere düşen sorumluluk, böyle bir sorun varsa bu sorunun
mazeretinin olmaması lazım, bu sorunun çözülmesi lazım.
Üsküdarla ilgili
Üsküdarda eğer korular ve
eğer mezarlıklar olmazsa, bana, Allah rızası için bir
yeşil alan gösterir misiniz? Yani, Allahtan, o korular var ve
mezarlıklar var Üsküdarda. Eğer olmazsa, bana, bir şehir
parkı yani Üsküdarda insanların yeşil alan olarak
göstereceği bir alan söyler misiniz?
Bugüne kadar seçilen belediye
başkanlarının hepsi zenginleşmiştir, Üsküdar
halkının borcu artmıştır. Bunu iddialı olarak
söylüyorum ben. Yani, bir belediye başkanı, bir milletvekili, bir
bakan zenginleşmemeli; asıl -zenginleşmesi gereken- halkın
zenginleşmesi gerekir. Üsküdarda bunun tersi oldu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Satır
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Efendim,
Üsküdardaki yeşil alanla ilgili ve yolsuzlukla ilgili belediyeden gelen
bilgiyi paylaşmam lazım.
BAŞKAN Yerinizden vereyim lütfen, bir dakika.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, ağız ve diş
sağlığı hastanesiyle ilgili son bilgiyi vermek istiyorum.
Çengelköy Mahallemize yeni ağız ve diş
sağlığı merkezi açılıyor. Önümüzdeki altı ay
içerisinde bu açılışı inşallah birlikte yaparız,
sayın vekili de davet ederiz.
Yavuztürk Mahallesinden bahsettiler. Yavuztürk de dâhil,
14 mahallemizde, Üsküdarın 14 mahallesinde Kentsel Dönüşüm
Yasasıyla birlikte imar sorunu çözülmüştür, bölgedeki sorun sadece
parsel bazındadır. Üsküdarın yeşil alanı kişi
başına 3 metrekare iken, bizim dönemimizde kişi başına
6 metrekareye çıkarılmıştır, 80 adet yeni mahallede
yeni park yapılmıştır. Hemen hemen her mahallede
çocuklarımızın oynayacağı, gençlerimizin
dinleneceği, yaşlılarımızın vakit geçireceği
parklarımız mevcuttur. Üsküdar gerçekten yükselen bir değerdir.
Çok değerli hizmetleri için buradan bütün görevli
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim, uzatmak
istemiyorum. Sayın Başkan tabii ki sürekli sataşmadır ama
izin verirseniz ben de yine yerimden cevap vereyim. Konu şu,
açıklayayım
BAŞKAN Sayın Tanal, izin vermek istemiyorum
çünkü ikiniz de birinci bölgenin milletvekillerisiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Belma Hanım, sizi çok büyük bir
nezaket göstererek çaya da davet etti. Milletvekili olduğunuz ilçenin
sorunları olabilir, birlikte çözümlerseniz Üsküdar halkı da,
İstanbul milletvekilleri de
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz, Mahmut Tanala söz
verin, biz yemeğe de davet ederiz, bırakın çayı.
BAŞKAN Ben Sayın Tanalla konuşuyorum
Sayın İnce, lütfen. Birlikte çözümleyebilirsiniz, lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Biraz adaletli
davranın Sayın Başkan, adaletli olun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
bakın, eşitlik esası
BAŞKAN Sayın İnce, ben sizinle
konuşmuyorum şu anda, Sayın Tanalla konuşuyorum.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bizim Grup Başkan
Vekilimiz, özür dilerim, söz hakkı Grup Başkan Vekilinin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal, sizi dinliyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Grup Başkan Vekilim
konuşacak.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
dünden beri tutumlarınızda bir adaletsizlik var, adil olmuyorsunuz.
Bakın, önce Sayın Grup Başkan Vekiline dediniz ki: Sayın
Tanal size sataşmadı, onun için oturduğunuz yerden söz vereyim.
Sonra değiştirdiniz kararınızı, kürsüye
çağırdınız.
BAŞKAN Olabilir, olabilir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Efendim, o zaman Sayın
Tanala da söz vereceksiniz. Adil olacaksınız, adil.
BAŞKAN Sayın İnce, ben nerede ve
nasıl adil olacağını bilebilecek yaştayım ve
bilebilecek olgunluktayım.
MUHARREM İNCE (Yalova) İşte, zaman
zaman
BAŞKAN Bunun tartışmasını
sizinle yapmayacağım. Söz sırasını kime
vereceğimi de müsaade ederseniz, ben takdir ederim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Tabii ki siz takdir
edersiniz ama doğru takdir edeceksiniz.
BAŞKAN Adaletli olma konusunda lütfen bana yol
gösterici olmayın. Olabilir, gösterebilirsiniz de yol ama böyle hükmeder
gibi konuşmayın, size yakıştıramıyorum.
Sayın Tanal, buyurun.
Bir dakika yerinizden söz veriyorum size.
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz Grup Başkan
Vekiliyken Meclis Başkan Vekiline adaletli olma konusunda çok telkinde
bulundunuz.
BAŞKAN Lütfen Sayın İnce, lütfen
Ben
sayın grup başkan vekillerine yeteri kadar hassasiyet gösteriyorum,
sizin de bu konuya özen göstermenizi rica ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben gösteririm ama adil
olmak şartıyla; adil olacaksınız.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanal.
Bir dakika
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Çengelköyde klinik açılıyor, ağız diş hastanesi
değil, Sayın Başkan. Yani, kamuoyuna bir sefer doğru bilgi
verelim.
İki:
Bu 3 metrekareden 6 metrekareye
Bana bunu gayet rahat çıkarabilir
misiniz? Mezarlıklar yani o koruluklar ve mezarlıklar olmazsa hiçbir
yerde yok ama açılan bir park var, hakkınızı ben inkâr
etmeyeceğim. O açtığınız parkın
karşısında
O parkı kim açtı, ne imar
karşılığında yaptı bana onu söyler misiniz? Size
firmanın da adını söylüyorum: MESA konutlarına ne
karşılığında ruhsat izni verdiniz? Bana bunu izah eder
misiniz?
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının, Gümüşhanenin kurtuluşunun 96ncı yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN
Evet, gündem dışı üçüncü söz, Gümüşhanenin düşman
işgalinden kurtuluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen
Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin Aydına aittir.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; şirin Gümüşhanemizin bundan doksan altı
yıl önce Rus birliklerinin işgalinden kurtuluşunda
Gümüşhanelilerin, hem Gümüşhane coğrafyasında hem
Sarıkamışta hem Çanakkalede hem Anafartalarda verdiği
mücadeleyi tüm Türkiye biliyor. Bu ülkenin en kutsal değerlerinden birisi
olan Türk bayrağının oluştuğu o kanlarda
Gümüşhanelilerin de var olduğunu bütün Türkiye biliyor.
Elbette
ki, doksan altı yıl önce düşmandan kurtulan toprakların son
on iki yılda da sosyoekonomik olarak, kültürel olarak, sağlık,
ulaşım, Devlet Su İşleri yatırımlarıyla da
nasıl bir kurtuluş yaşadığını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Gümüşhanemiz
kurtulduktan sonraki yaklaşık seksen beş yılı,
Anadolunun bir köşesinde, dağların avuçladığı,
bir tanımlamayla, Türkiye Cumhuriyeti yönetimleri tarafından sürekli
unutulmuş ve ihmal edilmiş olup, son on iki yılda,
ulaştırmasına yaklaşık 1,5 katrilyon, Devlet Su
İşlerine yaklaşık 1,7 katrilyon, sağlığa 100
trilyon, eğitime 150 trilyon gibi harcamalarla neler yapıldı ve
vatandaşına nasıl hizmetler gittiğini elbette ki tüm
Türkiyenin bilmesi gerekiyor. Gümüşhanemizin bundan önceki
yıllarda, yaklaşık on yıl önce, üniversite imtihanında
70li sıralardayken, bugün Türkiye'nin ilk 4ünde yer alması,
sağlıkta bütün Gümüşhanede 25 uzman varken bugün 75
uzmanın olması, Gümüşhanenin cumhuriyetin kuruluşundan
itibaren 2002 yılına geldiğinde 24 bin dolar ihracat
yapmışken, geçtiğimiz yıl 5,4 milyon dolar ihracat yapar
düzeye ulaşmış olması, yine Gümüşhanemiz özellikle 1
meslek yüksekokulu, 1 fakülteyle idare edilmeye çalışılıp
bir kısım şehirlerin arkabahçesi konumunda bulundurulurken,
kavuşmuş olduğu üniversitesi, 13.400 üniversite öğrencisi,
570 akademisyeniyle beraber bugün şehrin önemli dinamiklerinden birisi
hâline gelmiştir.
Yine Gümüşhanemiz, işsizliğin baş
gösterdiği 2000li yıllardan bugüne geldiğinde, 19 bin
çalışanın, sigortalının bugün 27 bin sigortalıya
ulaşmış olduğunu, özellikle ilçe bazlı
baktığımız zaman da bir ilde yani Türkiye Cumhuriyetinin
ili olan Ankara ve İstanbulda ne varsa tüm bunların
Gümüşhaneye ulaşmış olduğunu, Gümüşhane merkezde
ne varsa bunların tüm ilçelerde var olduğunu görebiliyoruz on iki
yıl içerisinde. Örnekleyecek olursak, liseleriyle, ilköğretim
okullarıyla, anaokullarıyla; yine örnekleyecek olursak, tüm
ilçelerdeki hastaneleriyle ve doktorlarıyla; yine örnekleyecek olursak,
tüm ilçelerin dere ıslahlarının yapılmış
olmasıyla; yine örnekleyecek olursak, hiçbir ilçesinde, AK PARTİ
iktidara gelene kadar spor salonu söz konusu değilken, bugün bütün
ilçelerinde, hatta belde ve köylerinde suni çim sahalarına kadar birçok
yatırımı almış durumdadır.
Özellikle son yıllarda bölgesel kalkınmada
önemli olan Doğu Anadolu projelerinden de yararlanabilen bir il
olması, aynı zamanda Doğu Karadeniz anlamında DOKAPtan da
yararlanabilen bir il olması, SODES ile gelen yatırımların
ve kültürel gelişmenin, çocuk parklarının, bireysel becerilerin
geliştirilmesi, sinema ve tiyatronun oraya
ulaştırılması, hepsi Gümüşhaneliler tarafından
takdirle karşılanmaktadır.
Yine yetimin, garibin gurebanın, engellinin,
fakirin, genel sağlık sigortasını ödeyemeyen herkesin
yanında olan Hükûmetimiz, on bir yıl içerisinde, on iki yıl
içerisinde -134 milyon TL- Gümüşhanedeki engellisinden, evinden alınması
gerekli olan diyaliz hastasına kadar herkesin yanında olmuştur.
Cumhuriyet tarihi boyunca bir yılda belki 10 milyon, 100 milyon gelirken
on iki yılda Gümüşhaneye 4,5 milyar TL yatırım gitmiş
olup bu, eski rakam ile 4,5 katrilyona ulaşmıştır.
Yani, kısacası, biraz önce benden önceki
tartışmalarda da, Anadolunun birçok ilinde
yatırımların dizi dizi gittiği bir yerde Gümüşhanemiz
de bu yatırımlardan hakkı olanları ve cumhuriyet tarihi boyunca
alamamış olduklarını son on iki yılda almış
olup millet de bunun karşılığını, tüm seçimlerde
ve referandumlarda layıkıyla da Hükûmetine desteğini
vermiştir. 30 Martta da benzer desteğini vererek yerel yönetimlerde
de ak iktidarlar ve ak belediyeler olacağına inanarak hepinizi
saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gündem dışı
konuşmalar bitti.
Bu bölümde İç Tüzükün 60ıncı maddesine
göre, sayın milletvekillerine söz vermediğimi tekrar belirtmek
istiyorum. Sisteme giren bir milletvekili var, bu bilgiyi tekrar tazeleyelim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 22
milletvekilinin, ataması yapılmayan öğretmenlerin
sorunlarının ve intihar nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/857)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde 300 bin civarında ataması
yapılmayan öğretmen bulunmaktadır. Ataması yapılmayan
öğretmen meselesi gittikçe derinleşen bir sorun hâline
dönüşürken beraberinde daha ciddi bir meseleyi gündemimize getirmiştir,
ataması yapılmadığı için intihar eden öğretmenler
meselesi. İnsanların hayatlarının baharında
yaşamlarına son vermesi, sorunlara çözüm bulması gereken siyaset
kurumu tarafından görmezden gelinemez.
Mezun oldukları alanda iş sahibi olmak
hakkına sahip genç öğretmenlerimizin ücretli öğretmen, hamal,
temizlikçi, inşaat işçisi olarak çalışması ülkemiz
ekonomisi, kalkınması ve eğitim kalitesi açısından
büyük kayıplar anlamına gelmektedir. Her geçen gün artan ataması
yapılmayan öğretmen sayısı sosyal açıdan ciddi
sorunları da birlikte getirmektedir. Pek çok işsiz öğretmen
hayatlarına dair planlarını ertelemektedir. Evlenme, aile kurma
düşüncelerini bile meçhul bir zamana bırakan gençlerimiz artık
intiharla gündeme gelmektedirler.
5 Haziran 2007 yılında Nurcan Uca adlı
resim iş öğretmeninin hayatına son vermesiyle başlayan
intiharlar zinciri, 5 Nisan 2012 tarihinde biri Trabzon'da, diğeri
Diyarbakır'da olmak üzere, 2 ataması yapılmayan öğretmenin
intiharlarıyla devam etmiştir. Biyoloji öğretmeni Hilal
Uzunkaya, Trabzon'da yaşadığı apartmanın 8'inci
katından atladı ve olay yerinde hayatını kaybetti.
Diyarbakır'da ise merkeze bağlı İncehıdır köyünde
Mustafa Kaya, kravatıyla kendini tavana asarak intihar etti. 5 Haziran
2007 tarihinden günümüze kadar olan süreçte hayatına son veren
öğretmen sayısı 30'a yaklaşmıştır.
17/7/2010
tarihinde Bursa'da intihar eden Fikret Ercan adlı öğretmen,
intiharlar hakkında net bir fikir oluşturabileceğimiz bir not
bırakmıştır. Ailesine bıraktığı
kısa not şöyledir: Artık yoruldum. Çalışıyorum
ama olmuyor. Sizleri sıkıntıya sokacak, onurunuzu zedeleyecek
bir şey yapmadım. Yaşamış olsam bile KPSS'de yine
başarılı olamayacaktım. Fikret Ercan'ın
bıraktığı notta göze çarpan umutsuzluk ve çaresizlik bugün
on binlerce genç öğretmenin ruh hâlini yansıtmaktadır.
On
binlerce öğretmen açığı varken öğretmenlerimizin
işsiz kalması ve bu nedenle hayatlarına son vermesi, sosyal
bağlamda oluşan bir sorunun da habercisidir. Öğretmenlerin
başka iş alanlarında çalışma imkânı
kısıtlıdır ve ücretli öğretmenlik gibi bir emek
sömürüsü dahi bazı öğretmenler için hayal olmaktadır.
Örneğin, 14/10/2009 tarihinde İstanbul'da intihar eden öğretmen
İsmail Kızılok tam da bu durumun bir kurbanı olmuştur.
İsmail Kızılok, uzun süre iş aramış ve son olarak
ücretli öğretmenlik başvurusunda bulunmuştur. Ücretli
öğretmenlik başvurusuna olumsuz cevap alan Kızılok
Cenazemi hastaneden alın. diye not bırakarak hayatına son
vermiştir.
Ataması
yapılmayan öğretmenlerin intihar nedenlerinin sosyal ve ekonomik
boyutuyla araştırılması, bu can yakıcı sorunun
ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin belirlenmesi için
Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1)
Veli Ağbaba (Malatya)
2)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3)
Ali Özgündüz (İstanbul)
4)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
5)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
6)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8)
Gürkut Acar (Antalya)
9)
Hülya Güven (İzmir)
10)
Mahmut Tanal (İstanbul)
11)
İhsan Özkes (İstanbul)
12)
Namık Havutça (Balıkesir)
13)
Hasan Akgöl (Hatay)
14)
Muharrem Işık (Erzincan)
15)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
16)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
17)
Osman Aydın (Aydın)
18)
Arif Bulut (Antalya)
19)
Erdal Aksünger (İzmir)
20)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
21)
Özgür Özel (Manisa)
22)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
23)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel
ve 21 milletvekilinin, Türkiyede yaşayan farklı kültürlerin ve
kimliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/858)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de
yaşayan farklı kültürlerin, dillerin, kimliklerin ve dinlerin tespit
edilmesi ve nüfus yapısının çıkarılması, çok
kültürlülüğü ve zenginliği koruyabilmek için toplumun çok kültürlü
yapısının bilimsel verilerin derlenmesi, bu konuda
araştırma yapılarak ayrıntılı ve sürekli
raporların oluşturulması ve yok olan kültürlerin ve dillerin
nedenlerinin araştırılması amacıyla Anayasanın
98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe
Özeti:
Türkiye
çok kültürlü ve kimlikli bir ülke olmasına rağmen bu zengin
çoğunluğa dair bir araştırma ve ulusal bir bilgi
bankası bulunmamaktadır. Türkiye'de ilk kapsamlı nüfus
sayımı 1927 yılında yapılmış olup, bu
sayımda vatandaşlara ana dili sorulmuştur. Ana dili sorusuna Türkçe,
Kürtçe, Ermenice, Çerkezce, Rumca, Arapça, Yahudice gibi cevaplar
alınmış ve kaydedilmiştir. Ancak bu tarihten sonra
yapılmış bir çalışma bulunmamakla birlikte günümüzde
Türkiye'de kaç farklı dilin, kimliğin, dinin, kültürel özelliklerin
olduğuna dair bir güncel ve bilimsel bilgi bulunmamaktadır.
Farklı
kültürlük zenginlik olarak kabul edildiğinde farklı din, dil, kimlik
ve kültürel özelliklere göre nüfusun yapısının ortaya
çıkarılması çok kültürlülüğün devam edilmesi ve bazı
özel gruplar için koruyucu önlemler alınmasına dair bilgiler
verecektir. Türkiye'nin çok dilli, çok dinli, çok kültürlü
yapısının devlet tarafından bilimsel olarak ortaya
konması, Başbakanın tek dil, tek din söylemleri yaparken bunun
mümkün olmayacağını ya da böyle bir tekçilik yaklaşımının
ancak bu farklılıkların yok edilerek yapılabileceğini
de gösterecektir. Türkiye'de konuşulan diller ve dünya dilleri üzerine
kapsamlı çalışmalara yer veren ethnologue.comun Türkiye
raporuna, istatistiklerine göre, Türkiye'de Türkçeyle birlikte 34 dil
konuşulmaktadır. Aynı rapora göre, Türkiye dil
çeşitliliği açısından 224 ülke arasında 139uncu
sıradadır. Ancak Türkiye'de zamanla 2 dilin yok olduğu, 36
dilden 34 dile düştüğü görülmektedir. Bu da çok kültürlülüğün
korunması konusunda devletin bir politikasının olmaması ve
tekçilik üzerine kurulu bir yaklaşımın farklı dillerin,
kültürlerin yok olup gitmesine neden olacağını göstermektedir.
Dolayısıyla, Türkiye'nin çok kültürlü yapısı hakkında
ayrıntılı, sürekli ve kapsamlı bir
çalışmanın ve bir politikanın eksikliği kesin
rakamların olmamasıyla sonuçlanmaktadır. 34 farklı dilin
konuşulduğu, 12 farklı dinî inancın
yaşandığı, 25 farklı etnik kimliğin
yaşadığı söylenen Türkiye'de bu farklı kimlikten,
inançtan ve kültürlerden kişilerin ne kadarının asimilasyona
uğradığı, ne kadarının göç etmek zorunda
kaldığı ya da kendi kültür ve dilinden
uzaklaştığı bilimsel yöntemlerle ifade edilememektedir. Bu
bağlamda, Türkiye'de yaşayan farklı kültürlerin, dillerin,
kimliklerin ve dinlerin tespit edilmesi ve nüfus yapısının
çıkarılması, çok kültürlülüğü ve zenginliği
koruyabilmek için toplumun çok kültürlü yapısının bilimsel
verilerin derlenmesi, bu konuda araştırma yapılarak
ayrıntılı ve sürekli raporların oluşturulması ve
yok olan kültürlerin ve dillerin nedenlerinin araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını
önermekteyiz.
3.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder ve 22 milletvekilinin, tiyatro sanatçılarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/859)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Yönetmeliğinde
yapılan değişiklik ve siyasi iktidarın tiyatro
sanatçıları özelinde sanatçılara yönelik söylemleri, devlet
tiyatrolarının özelleştirileceği açıklamaları,
tiyatro sanatçılarının yaşadığı
sorunları ortaya koymuştur. Tiyatrolarda çalışan
sanatçıların yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Halil Aksoy (Ağrı)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris
Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Mülkiye Birtane
(Kars)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Leyla Zana (Diyarbakır)
23) Murat Bozlak (Adana)
Gerekçe:
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Meclis Komisyonunca, nisan ayında Şehir
Tiyatrosu Yönetmeliğinde değişiklik yapılarak,
İstanbul Şehir Tiyatroları yönetiminin sanatçılardan
alınarak belediyenin bürokratlarına devredileceği karar
altına alınmıştır. Alınan bu karar, ülkemizde
yıllardan beri tartışılan sanata devlet müdahalesi
endişelerini ortaya çıkarmıştır. Bu kararın
sanatın özgürlüğünü kısıtlayacağı, sanatı,
bürokratların vesayetine terk edeceği anlamı
taşıdığı tiyatro sanatçılarınca
dillendirilmektedir. Tiyatrolar, gelişmiş ülkelerde özerk yapıda
ve devlet desteği ile sağlanırken, ülkemizi gerilere götürecek
bu düzenleme sanatçılar ve sanatseverler tarafından
eleştirilmiştir. Bu gelişmeler ile beraber Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın sarf ettiği "Despot
aydınların bize nasıl akıl vermeye
kalktığını görüyor ve kusura bakmasınlar, belki biraz
ağır olacak bu ifade ama, o zavallılara acıyoruz.
İstanbul'da şehir tiyatroları meselesinde o despot
anlayış, o kibirli tavır bir kez daha tezahür etti. Şehir
tiyatrolarında yapılan bir yönetmelik değişikliği
üzerinden hem bizi hem tüm muhafazakârları aşağılamaya,
küçümsemeye başladılar. Soruyorum, yahu siz kimsiniz? Bu ülkede
tiyatro sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Sanat konusunda
söz söyleme ehliyetine sahip olan sadece sizler misiniz? Geçti o günler.
Artık despot aydın tavrıyla parmağınızı
sallayarak bu milleti küçümseme, bu milleti azarlama dönemi geride
kalmıştır. Bu ülkede pırıl pırıl bir nesil yetişti.
Bu ülkede kendi tarihini bilen, mazisini
iyi tanıyan, bu toprakların birikimini tanıyan,
Batı'yı, diğer medeniyetleri de bilen, tanıyan,
öğrenen bir nesil var." sözleri, bu endişelerin siyasi iktidar
tarafından yürütüldüğü kaygılarını arttırmıştır.
Zira, Kars'taki heykel tartışmaları da
hatırlandığında, iktidarın sanat üzerindeki
baskıcı yaklaşımı ortadadır. Bugün Avrupa
Birliğine giriş süreci yaşanırken, ülkemizde
sanatçının emeğinin küçümsenmesi,
aşağılanması çağdaş Türkiyeye
yakışacak nitelikte değildir. Tiyatro bir kamu hizmetidir ve bir
sosyal devlet olan Türkiyede tiyatroların özelleştirme yerine
özerkleştirmeye ihtiyacı vardır. Aynı zamanda, sanat
toplumun aynasıdır; toplumun sesini, sorunlarını,
taleplerini dile getirmektedir. Bu nedenlerle, sanatçılarımızın
yaşadığı sorunlara çare bulmak, sanatı etkin
kılmak, teşvik etmek gerekmektedir. Ülkemizde tiyatro
sanatçıları düşük ücretlerle, zor fiziki koşullarda, uzun
çalışma saatleriyle mesleklerini icra etmektedirler. İş
mevzuatının ve diğer yasal mevzuatın bu sorunların
çözümü konusunda düzenlenmesi, fiziki koşulların düzeltilmesi, tüm
oyuncuların bağlı çalışan olması ve sosyal
güvencelerinin sağlanması, tüm alanlarda taban ücreti belirlenmesi,
telif haklarıyla ilgili düzenlemeler
yapılması,
oyuncuların
çalışma koşullarına
göre işsizlik
sigortasının düzenlenmesi, emeklilik priminin mesleğe göre
belirlenmesi, hiçbir oyuncunun emeklilik sorunun kalmaması gibi sorunlar
aşılması gereken sorunlardır.
Bu nedenle, tiyatrocuların ve tiyatroların
özelleştirilmesi tartışması özelinde, ülkemizde
sanatın ve sanatçının sorunlarının
araştırılması ve bunlara çözüm bulunması amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Son Yıllarda Türk Sporunda Yaşanan Doping
Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- (10/753, 754, 755, 756, 757, 758,
759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1404)
6/2/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
28/11/2013 tarihinde çalışmalarına
başlayan Komisyonumuzun, 16/1/2014 tarihli toplantısında
aldığı karar gereğince, görev süresinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca, 28/2/2014 tarihinden itibaren bir ay
uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Osman
Aşkın Bak
İstanbul
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Araştırmasını üç ay içinde
bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince
Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından üniversitelerdeki
bazı kesimlerin solcu ve Kürt öğrencilere yönelik provokasyon ve
saldırılarla gündem oluşturmasının
araştırılması amacıyla 6/2/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 12/2/2014 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
6 Şubat 2014 tarihinde Bingöl Milletvekili Grup
Başkanvekili İdris Baluken tarafından verilen (4972 sıra
no.lu), "Üniversitelerdeki bazı kesimlerin solcu ve Kürt
öğrencilere yönelik provokasyon ve saldırılarla gündem
oluşturulmasının" araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 12/2/2014 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı Bursa Milletvekili
Sayın Aykan Erdemir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şiddet ülkemizde gerçekten kanayan bir yara,
fakat şiddet yalnızca üniversite kampüslerinde yok, üniversite
yerleşkelerinde yok, şiddet toplumumuzun her alanına sirayet
etmiş bir salgın.
Bir ülkede otoriter siyaset yükselirse, ataerkil siyaset
yükselirse, beraberinde kaçınılmaz olarak şiddet de yükseliyor.
Türkiye'de de yalnızca vatandaşa karşı şiddet yok
gazetelerin manşetlerinde, kadına karşı şiddet var,
çocuğa karşı şiddet var, hatta geçtiğimiz günlerde
gördüğümüz gibi, hayvanlara karşı şiddet var. Demokratik
kanalların tıkandığı tüm toplumlarda ne yazık ki
şiddet egemen olur, şiddet o toplum üzerindeki
varlığını güçlendirir.
İşte
üniversitelerimiz de, üniversite yerleşkelerimiz de ne yazık ki bugün
şiddetin egemen olduğu, kaba kuvvetin egemen olduğu, demokratik
müzakere kültürünün ise gün geçtikçe zemin kaybettiği kurumlar, mekânlar
olmuş durumda. Gün geçmiyor ki bir üniversite yerleşkemizde
karşıt görüşlü öğrenciler arasında ya da kolluk
kuvvetleriyle öğrenciler arasında bir nahoş olay
yaşanmasın. İşte, benim de temsil etmekten gurur
duyduğum Bursa şehrinde Uludağ Üniversitesinde sık
sık, gazete manşetlerinde, karşıt görüşlü
öğrenciler arasında yaralamaya varan ciddi sonuçlar doğuran
kavgalar olduğunu görüyoruz. Bu noktada, acaba devlet, üniversitelerimiz
için, öğrencilerimiz için, öğretim üyelerimiz için nasıl bir
eğitim hayatı, öğretim hayatı öngörüyor, buna bakmak gerek.
Bakın, günümüzdeki üniversitelere ilişkin pek
çok sıkıntıyı biz hep 12 Eylülle
özdeşleştiriyoruz, 1980 darbesiyle özdeşleştiriyoruz,
YÖKle özdeşleştiriyoruz. YÖKün üniversiteler, öğretim üyeleri
ve öğrenciler üzerindeki o çelik disiplininin, antidemokratik
baskılarının en büyük örneklerinden biri, en büyük
kanıtlarından biri 21 Ağustos 1982 tarihli Yükseköğrenim
Kurumları Disiplin Yönetmeliği. Peki, bu disiplin yönetmeliği
eğer millî egemenlik üzerindeki bir vesayetin yansımasıysa,
temel hak ve özgürlükler üzerindeki sınırların
yansımasıysa, Türkiyedeki demokrasinin üzerindeki bir
ayıbın gölgesiyse bugün biz bu disiplin yönetmeliğine nasıl
yaklaşıyoruz? Ne yazık ki geçtiğimiz günlerde bu disiplin
yönetmeliğinde bazı değişiklikler yapıldı. Gönül
isterdi ki, arzu ederdik ki disiplin yönetmeliğinde yasaklar
kaldırılsın, üniversite yerleşkelerine demokrasinin,
müzakerenin, uzlaşmanın kültürü yansısın ve şiddetin
önünde yeni engeller konulsun. Ama ne yazık ki şunu gördük: Disiplin
yönetmeliğinin Kınama cezası gerektiren fiil ve hâller
bölümüne bir (ö) fıkrası eklendi ve bakın, hangi tırnak
içinde söylüyorum- suç kınama cezası gerektiren bir fiil ve hâl
olarak öngörüldü: Bilimsel tartışma ve açıklamalar
dışında, yetkili olmadığı hâlde basına,
haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmî
konularda bilgi veya demeç vermek.
Evet, dünyanın bütün üniversitelerinde, bütün özgür
üniversitelerinde, bir öğretim üyesi, üzerine vazife olmadığı
düşünülen, toplum olsun kültür olsun eğitim olsun çevre olsun, bu
konularda açıklama yaptığında bir kamu hizmeti yapıyor
olarak algılanır çünkü çağdaş üniversitenin temelini atan Humboldtun,
üniversite misyonunu oturttuğu bir sacayağı vardır, üç
temel vardır: Biri eğitim, biri araştırma, biri topluma
hizmet. İşte, öğretim üyelerinin topluma hizmet
ayağından kastı da toplumu ilgilendiren konularda bilim
insanlarının kendi özgür, kendi bağımsız
görüşlerini, hangi konuda olursa olsun toplumla paylaşmasıdır
ama ne yazık ki bugün Türkiyedeki iktidar, 12 Eylül rejiminin âdeta bir
devamı niteliğinde, kınama cezası gerektiren fiil ve hâller
içine, öğretim üyelerinin özgür ve bağımsız
görüşlerini açıklamasını eklemiştir.
Şimdi, eğer iktidarın üniversiteye tavrı
bu olursa, baskıcı, yasakçı bir anlayış olursa,
işte, o üniversitede, o yerleşkede demokrasi kültürü,
tartışma kültürü, müzakere kültürü, düşünce hürriyeti, fikrini
ifade etme hürriyeti de gelişmez. Müzakere kültürünün, uzlaşma
kültürünün, tartışma kültürünün gelişmediği
yerleşkelerde de ne yazık ki şiddet, kaba kuvvet, hakaret egemen
olur. İşte, biz umuyoruz ki 12 Eylülden Türkiye Cumhuriyetine miras
bu disiplin yönetmeliğinde, bir an önce, demokrasinin önünü açan,
düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün önünü açan, müzakere
kültürünü güçlendiren adımlar atılsın.
Yine öğrencilerimiz, elbette ki Hükûmete
bakıyor, Hükûmetin kendilerine nasıl bir
yükseköğrenim vizyonu çizdiğini, nasıl bir üniversite vizyonu
çizdiğini görmek istiyor.
Yine
geçtiğimiz aylarda, belki hatırlayacaksınız, Hükûmetimiz
şöyle bir sinyal vermişti, arkası gelmedi; dediler ki:
Üniversite öğrencilerinden evlenenlere kredi borçlarının
silinmesi müjdesi geldi. Yani Hükûmetimiz üniversite öğrencilerine
okuyun, araştırın, tartışın, konuşun
şeklinde bir inisiyatif sunmadı, aksine, dedi ki: Bir an önce
evlenin, çoluk çocuk sahibi olun, bu eğitimden de önemlidir; eğer
bunu yaparsanız biz, sizin kredilerinizi, kredi borcunuzu siliyoruz.
Şüphesiz ki biz parasız eğitimi savunuyoruz, şüphesiz ki biz üniversite
öğrencilerimiz için en iyi maddi koşulları savunuyoruz fakat
kredi borcunun silinmesi ya da öğrenci kredileri, bir öğrencinin evli
olup olmadığına bakılmaksızın yürütülmesi gereken
bir siyaset alanı.
Yine
Hükûmetimizin bir diğer alanı, üniversitelerdeki
barışçıl gösterilere tepkisiyle ortaya çıkıyor.
Geçtiğimiz günlerde -bütün izleyicilerimiz de, bütün milletimiz ve
milletvekillerimiz de şahittir, tanıktır- ODTÜde fidan diken
öğrenciler, oradaki hukuksuz inşaata engel olduğu gerekçesiyle yargılanıyorlar,
iddianamede isimleri geçiyor. Yani bir fidan dikme bile bugün Türkiyede Hükûmet tarafından tehdit
unsuru olarak algılanabiliyor.
Kısacası,
Türkiyede iktidar, üniversiteye ilişkin, üniversite yerleşkelerine
ilişkin, öğretim üyelerine ve öğrencilere ilişkin çok
yanlış bir çerçeveden meseleye yaklaştığı için,
üniversitelerimizde de demokrasi kültürü, müzakere kültürü, uzlaşma kültürü gelişmiyor, şiddet egemen
oluyor.
Bakın,
geçtiğimiz günlerde, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde yaşanan
olaylara ilişkin, Rektörümüz Sayın Ahmet Acar önemli bir
açıklamada bulundu ve tüm üniversite yerleşkeleri için örnek
olabilecek bir kurallar bütünü sundu. Dedi ki: Dört kırmızı
çizgi aşılmadığı sürece üniversitelerde her tür eylem,
her tür konuşma, her tür kendini ifade etme serbest olmalı.
Birincisi, şiddet içermesin. İkincisi,
üniversitenin araştırma, eğitim faaliyetleri engellenmesin.
Üçüncüsü, çevreye zarar vermesin ve dördüncüsü, demokratik bir kültür içinde
bütün bunlar ifade edilsin.
İşte, biz de bugün buradan diyoruz ki:
Hükûmetin bugün yapması gereken, üniversitelere ilişkin en geniş
temel hak ve özgürlükler vizyonunu Türkiyedeki bütün yerleşkelere bu
şekilde ifade etmesi. Şiddetin önünü siz yalnızca kolluk güçleriyle,
polisiye tedbirlerle alamazsınız. Eğer siz bir ülkede demokrasi
kültürünü kurumsallaştırmazsanız, eğer siz bir ülkede
basın özgürlüğünü, İnternet özgürlüğünü tesis etmezseniz,
eğer siz bir ülkede kamusal alanda gençlerimizin, kadınlarımızın,
işçilerimizin, emekçilerimizin kendilerini ifade etme
imkânlarını tanımazsanız elbette ki meşru zeminler
zamanla kaybolur ve şiddet egemen olur.
Son olarak, bu konuda Toplum Gönüllüleri Vakfı
tarafından yapılan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum.
Üniversite Öğrencilerinin İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü
araştırmasında karşımıza şöyle hazin bir
tablo çıkıyor: Türkiye genelinde yapılan bu
araştırmaya göre, Türkiyede dezavantajlı pek çok üniversite
öğrencisi -bunların içinde kadınlar da var, Kürt öğrenciler
de var, LGBT öğrenciler de var, yoksul öğrenciler de var, sol
görüşlü öğrenciler de var- diyor ki: Tedirginiz, kendimizi
baskı altında hissediyoruz. Şiddet mağduruyuz.
İşte, bu olumsuz tabloyu aşmak istiyorsak Türkiye'nin
ihtiyacı -bir kez daha söylüyoruz- ileri demokrasi değil, gerçek
demokrasi.
Teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin
aleyhinde olmak üzere ilk konuşmacı Kars Milletvekili Sayın
Yunus Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; BDP Grubunun üniversitelerdeki
öğrenci olaylarıyla alakalı vermiş olduğu Meclis
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, işin bir tarafında, üniversitedeki
olaylardan kaygı duyulmasıyla alakalı bir araştırma
önergesi talebi. Burada ne zararı var? Tabii ki çok haklı bir talep
gibi görünüyor olabilir fakat saygıdeğer milletvekilleri,
aslında, araştırma önergesinin gerekçesi kaleme
alınırken bu kaygıları artırabilecek bir noktadan
bakıldığını; aslında, bu kaygıları
sadece bir alana yıkmaya çalışan, solcu ve Kürt öğrenciler
özelinde olayı sadeleştiren, basitleştiren, üniversitedeki
diğer öğrenci kesimlerinin arasında olan
sıkıntıları göz ardı eden ve ta 1960lı
yıllardan beriki sürecin sorumluluğunu tamamen AK PARTİye
yıkan bir ifadeyle kaleme alındığını görmüş
bulunuyoruz.
Tabii, baktığınız zaman, bu,
üniversitedeki olaylarda
Evet, bazı dönemlerde üniversiteler,
gençliğin olduğu, enerjinin olduğu, heyecanın olduğu,
farklı kültürlerin bir anda bir araya geldiği, birbirlerini
tanımaya başladıkları, farklılıklarını
ayrışma gibi bazen değerlendirdikleri anların olduğu
alanlar. Olur üniversitelerde bazen böyle sıkıntılar ama bu
dönemde özellikle bu olayların art arda, değişik
şehirlerdeki üniversitelere sıçraması ve hemen hemen birbirini
destekleyecek eylemler şeklinde organize edilmesi aslında bize
başka bir bakış açısıyla bakmamız
gerektiğini göstermektedir. Üstelik, bu olaylara
baktığınız zaman, sadece solcu ve Kürt öğrenciler
arasında olmadığını, İslam hassasiyeti olan
öğrencilerle solcu öğrenciler arasında, efendim, BDP
yanlısı öğrencilerle solcu öğrenciler arasında,
milliyetçi öğrenciler arasında, çeşitli üniversitelerde,
isimleri ve aidiyetleri farklı olmakla beraber, öğrenci
olaylarının yaşandığını aslında
görmekteyiz.
Şimdi, sayın milletvekilleri, tabii,
üniversitelerde bu olaylar yeni değil. Aslında, üniversitelerde,
biliyorsunuz, demokratikleşme ortamının, insanların özgürlüklerini
yaşayabilmelerinin, öğrencilerin inançlarıyla üniversitelerde
kabul edilebilmelerinin önü bizim Hükûmetimizle birlikte açılmaya
başlandı. Üniversitelerde eskiden neler
yaşandığını, içinde bizzat öğretim üyesi olarak
bulunduğum için, yaşayan, gören, bilen bir insan olarak söylüyorum.
Üniversitelerde aslında bizim arzu ettiğimiz demokratik ortamın,
insan haklarının, öğrenci haklarının, sosyal
yaşamın ve evrensel bir üniversite eğitiminin çok da fazla
olmadığını sizin de üniversite sıralarından,
yıllarından hatırlamanız aslında hiç de zor
değil.
Bizim üniversitelerimizde çıkan bu olayların,
aslında, bu son zamanlarda arkasına baktığınız
zaman şöyle bir kaygıyla ve endişeyle ortaya
çıktığını düşünmekteyiz... Saygıdeğer
milletvekilleri, aslında, BDP Meclis araştırma önergesinin
gerekçesinde şöyle bir cümle var, arkadaşların ifadesinde
şöyle bir şey var, deniyor ki: Türkiye'nin demokratikleşmesi,
özgürlüklerin genişletilmesi ve eşitlik idealleriyle yaşamı
kurgulayan bu öğrencilere karşı sistematik bir
saldırı. Arkadaşlar, eğer bu sistematik saldırı
bir şekilde bu üniversitelerde yapılıyorsa, emin olun, bu
aslında AK PARTİye karşı yapılan bir
saldırıdır çünkü AK PARTİnin başlatmış
olduğu millî birlik ve kardeşlik projesi, hedef olarak, zaten bu ülkede
özgürlüklerin tam olarak yaşanabilmesi, dinî, etnik, bölgesel
milliyetçiliklerin asla konuşulmaması ve bunun önüne geçilmesi
amacıyla yürütmüş olduğu bir proje. Demek ki aslında sizin
bu gerekçeye yazdıklarınız, AK PARTİyle alakalı
söylemler olmasa gerek. AK PARTİnin bu bölgede yaşamış
oldukları, son zamanlardaki sıkıntılar, özellikle 7
Şubattan, 25 Şubattan, Gezi eylemlerinden falan
baktığınız zaman, aslında isimleri farklı,
yapılış noktaları farklı, gerekçeleri farklı ama
sonuç olarak hedefinde Türkiye'nin olduğu, hedefinde Türkiye'nin,
Hükûmetin olduğu bir sürecin başlamış olduğunun
delaleti. Şimdi, bir bakıyorsunuz, bu insanlar farklı kimlikler
altında bu ülkede yer yer çeşitli operasyonlar, çeşitli iç ve
dış güçlerin etkisiyle çeşitli operasyonlar, eylemler,
ameliyatlar yapmışlar. Kendilerini bazen üniversitelere, bazen
yargıya, bazen askeriyeye, bazen siyaset içerisine saklamış ama
Türk milleti artık bunlara o kadar alışmış ki ameliyat
masasında hep Türk milleti olduğu için, amaçlar, gayeler, kişiler,
şunlar, bunlar farklı olsa da biz ameliyat masalarında
onları artık tanıyoruz. Bu yüzler değişmiş olsa
da niyetlerin aynı, menşelerin aynı, kökenlerin aynı
olduğunu biliyoruz.
BDPnin grup önerisine baktığınız
zaman, evet, sıkıntılar
Ama arkadaşlar, özellikle
Diyarbakırda başlayan eylemlerden sonra, orada 49 tane sivil toplum
örgütünün birleşerek bir deklarasyonu var. Orada özellikle şuna
dikkat çekiliyor: BDP ve HÜDAPARda siyaset yapan siyasetçilerin çok özenli bir
dil kullanmaları gerektiği ve bu sıkıntılara ancak
güzel bir dille, bir yaklaşımla engel olunabileceği
noktasında uyarıları var. Aslında çok olumlu bir
uyarı. Demek ki, burada, özellikle siyasetin kızışmaya,
sıkışmaya, heyecanlanmaya başladığı bu
dönemde siyasi partilerin; AK PARTİ, BDP, CHP veya MHP, kim olursa olsun,
herkesin bu dönemde, özellikle ülkemizde başlamış olan bu
barış ve kardeşlik süreci içerisinde bütün çözümleri
aramaları gerektiği ve buna şiddetle hassasiyet göstermeleri
gerektiği, destek olmaları gerektiği bir süreçten geçiyoruz.
Evet, öğrenci olaylarında üniversitelerin
yanlı yaklaşımları olabilir mi? Olmaması gerekir.
Olabilir mi? Yanlış davranışlar içerisinde olanlar
olabilir. Bunlara hassasiyet göstermek hepimizin görevi; takip etmek, kolluk
kuvvetlerinin, Hükûmetin, adaletin elbette görevi.
Bakın, biz üniversiteyken, arkadaşlar -ben
Karsın Kafkas Üniversitesinin bir öğretim üyesiyim- olaylar olurdu
küçük çaplı. Gittiğiniz zaman siz öğrencilerin yanına
-kendi küçük, böyle, farklı anlaşmalardan kaynaklanan
sıkıntılardan doğan olaylar olurdu- sizin şefkatli,
samimi yaklaşımlarınızla kısa sürede bunlar bir
sükûnete kavuşurdu, barıştırılırdı,
uzlaştırılırdı, ayrılırdı. Fakat, bu
olaylar artarak üniversitelerde devam ettirilmeye
çalışılıyor. Demek ki öğrencilerden kaynaklanan,
öğrencilerin birbiriyle olan sıkıntılarından
kaynaklanan olaylar değil, bunlar bu kadar masumane değil;
bunların altında büyük provokasyonlar, büyük eylem
hazırlıkları içerisinde olan ve Türkiye üzerinde çeşitli
oyunlar oynamaya çalışan ve bu ülkede barış ve
kardeşlik sürecinin sonuçlanmasıyla beraber istedikleri
ameliyatları rahat yapamayacaklarını düşünen, bu bölgede
rahat at koşturamayacaklarını düşünen ekiplerin,
insanların girişimlerinin de rolü olduğunu hiç kimsenin
unutmaması lazım. Yani bu, bizim bildiğimiz masumane
öğrenci hareketlerinden çok farklı süreçte yürüyen bir gidişat
olarak görünüyor. Dicle Üniversitesinden başlıyor, bunu destekleyen
olaylar diğer üniversitelerde şekilleniyor ve bu bütün ülkeye,
arkadaşlar, yayılmaya çalışılıyor. Demek ki amaç
nedir? İşte 7 Şubatta yapmak istediklerini yapamayanlar, Gezi
olaylarında yapmak istediklerini yapamayanlar, 17 Aralıkta, 25
Aralıkta yapmak istediklerini yapamayanlar ayrı bir mecradan ülkenin
geleceğiyle alakalı bir sıkıntı alanı daha
oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Arkadaşlar, gençlik heyecanın olduğu,
kanın kaynadığı bir yerdir, kolay provoke
edilebileceklerinin düşünüldüğü alandır ama ben şuradan bu
üniversitelerde okuyan öğrenci kardeşlerime seslenmek isterim:
Arkadaşlar, sizi kullanmak isteyenler olabilir, sizin enerjinizden, bu
heyecanınızdan yararlanmak isteyenler elbette olabilir fakat
inanın bana, öğrencilik hayatınızı sizin
istediğiniz şekilde sonuçlandıramadığınız takdirde,
geleceğinizi o elde etmiş olduğunuz imkânlarla
kurgulayamadığınız takdirde, sizi bugün kullanmak
isteyenler, yarın, daha pervasızca, acımasızca kullanmak
için, bu amaçlarını gerçekleştirmek isterler.
Dolayısıyla, lütfen, ailelerinizin size vermiş olduğu büyük
emek ve katkılardan, devletimizin, Hükûmetimizin size sağlamış
oldukları büyük imkânlardan bu sıralardayken bir an önce
yararlanıp ülkenin geleceğine, bölgenin geleceğine, ailenin ve
sizin geleceğinize katkı olarak kullanmanız sizin şu andaki
yapacağınız en önemli şeydir diye düşünüyorum.
Evet, bu ülkede her zaman sağcı-solcu
tartışması, Kürt-Türk çatışması çıkarmak
isteyenler olabilir ama bilmeniz lazım ki bu ülkenin insanı
artık barışa, kardeşliğe ve huzura heveslidir diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin
lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı, Kars Milletvekili Sayın
Mülkiye Birtane. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kafkas Üniversitesi öğretim üyeliğinden gelen Sayın Yunus
Kılıç Hocamız orada yaşanan sorunlara da keşke daha
objektif olarak değinmiş olsaydı, öğrencileri terörize eden
bir konuşması oldu. Yine, suçlayıcı ve AKPyi savunan bir
konuşma görevi Kars milletvekiline düştü çünkü bugünkü
konuşmayı benim yapacağımı bildikleri için her kürsüye
çıktığımızda, Karstaki sorunlarla ilgili
konuştuğumuzda ne yazık ki Kars milletvekili
arkadaşlarımızın çıkıp savunmaya geçmeleri
doğru karşılanacak bir durum değildir.
Üniversite öğrencilerinin üzerindeki baskı ve
sindirme politikaları hakkında vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye siyaseti rüşvet, yolsuzluk ve paralel devlet
iddiaları ile çalkalanmadan önce, gündemde Hükûmetin ortaya
attığı kızlı erkekli yurt tartışması
vardı. İktidara oturduğundan beri baskı politikalarına
hız veren AKP, baskı rejimlerinin en tipik özelliği olan
üniversite öğrencilerini sindirme politikalarını Türkiye
tarihinde görülmemiş özel yöntemlerle hayata geçirmeye
çalışmakla meşgul.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi başta olmak üzere,
üniversitelerde önce kendine biat eden öğrenci grupları
oluşturmak, sonrasında ise bu gruplarla öğrenciler üzerinden
baskı kurarak kendi ideolojisini benimsetmek için, AKP-cemaat iş
birliği ile projeler hayata geçirilmiştir. Bakanları,
bürokratlarıyla üniversitelere giderek oraları AKPye avukat,
savcı, bürokrat yetiştiren okullar hâline getirmeye çalışan
Hükûmet, karşılaştığı her protestoda
öğrencilere daha çok öfkelenerek bu kez yola getiremediği
öğrencileri üniversitelerden atmak, kaydını sildirmek gibi
hukuksuzluklar yapma yoluna başvurmuştur. Devlet yetkililerini
protesto eden öğrencilere yüksek oranda cezalar verildi, okul
hayatları karartıldı, kayıtları silindi, okuldan
uzaklaştırıldılar. Siyasi baskılar sonucu yüzlerce
öğrencinin okulla ilişiği kesilmiştir, binlercesi
tutuklanarak cezaevine konulmuştur. 2013 yılı Mayıs
ayında, Adalet Bakanlığı tarafından bir soru önergesine
istinaden verilen bilgiye göre, tutuklu öğrencilerle ilgili olarak
ellerinde anlık veri olmadığı, 4 Ocak 2013 itibarıyla
2.776 tutuklu ve hükümlü öğrenci bulunduğu
açıklanmıştır. Anlık veri
olmadığından anladığımız ise serbest
bırakılan öğrenci olsa da bu sayının günbegün
artış gösterdiğidir çünkü 2011 yılının Ekim
ayında cezaevinde bulunan öğrenci sayısı 503 idi ve iki
yıl içinde 6 kat artış yaşanmıştır.
Son birkaç ay içerisinde, Erzurum, Kars, Diyarbakır,
Kütahya, Afyonkarahisar, Bolu, Bursa, İstanbul, Sivas ve daha birçok
üniversitede öğrenciler polis ve üniversite yönetiminin
baskılarına maruz kalmışlardır. Daha önce kamuoyunda
tıp öğrencilerine yönelik hiçbir delil olmadan yapılan
tutuklamalarla gündeme oturan bu baskılar, son dönemlerde hız kaybetmeden
öğrenciler üzerinde devam ettirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede öğrenciler yaptıkları basın
açıklamalarında parasız eğitim istedikleri, bu içerikli
pankartlar açtıkları için terör örgütü üyesi olarak yargılanmaktadırlar
ve çeşitli cezalara çarptırılmaktadırlar. Sadece bu
içerikte değil, demokratik ve devrimci örgütlenmede yer almak, toplumsal
sorunlar karşısında duyarlılık göstermek, bir sorun
hakkında fikir beyanında bulunmak veya toplantı ve gösteri
yürüyüşlerine katılmak öğrencilerin terör suçu ile
yargılanmalarına neden sayılmaktadır.
Devlet, bir taraftan öğrenciler üzerinde baskı
kurarken bir taraftan Kürt demokrat,
devrimci, sol görüşlü öğrencilere yönelik ise okullarda linç
kampanyaları başlatmakta, öğrenciler ırkçı
grupların saldırılarına uğramaktadırlar. Bu
nedenle üniversite hayatı sona eren öğrenciler çıkarılan
öğrenci af yasalarının da dışında
tutulmaktadırlar. Bu durum, uluslararası sözleşmeler ve
Anayasanın eşitlik ilkesi başta olmak üzere, birçok yasaya aykırılık
teşkil etmektedir. Kişinin temel ve anayasal hakkı olan
eğitim hakkının engellenmesi hukukun genel kaideleriyle de
çelişen bir husustur. Fırsat bulmuşken belirtmek isterim ki bir
an önce, bu vesileyle
kapsayıcı ve eşitlikçi bir yasal düzenlemenin yapılarak
yeni bir af yasası çıkarılması elzemlik arz eder.
Hükûmetin toplumun
en dinamik gücü olan üniversite gençliğine dönük baskıları,
sadece okul hayatını bitirmek, araştırmayan, okumayan,
sorgulamayan bir öğrenci tipi yaratmaya dönük değildir. AKP, bu
amaçlarını gerçekleştirmek için ciddi sindirme yöntemleri de
kullanmaktadır. Gezi direnişi sırasında da hedeflenen en
fazla öğrenciler olmuştur çünkü Gezi direnişi aynı zamanda
bir öğrenci hareketiydi. Yüzlerce öğrencinin hedef hâline
getirildiği gösterilere destek yürüyüşlerinde Eskişehir Anadolu
Üniversitesi öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz,
polislerin dakikalarca darbetmesi sonucu beyin kanaması geçirerek
hayatını kaybetmiştir. 4 Nisan 2009da Amara yürüyüşünde
polisler tarafından katledilen 21 yaşındaki Kürt öğrenci
Mahsum Karaoğlan, 6 Aralık 2009 yılında Diyarbakırda
bir gösteride polisin hedef göstererek vurduğu öğrenci Aydın
Erdem, 12 Mayıs 2010 tarihinde Muğlada Gültekin Şahin
adındaki polis tarafından
öldürülen Şerzan Kurt cinayetleri devletin öğrencilere dönük sindirme
politikalarının bir sonucudur. Bu öğrenciler, göz göre göre
devletin resmî kolluk kuvvetleri tarafından katledildiler. Kamera
kayıtları ortada, polis isimleri açık, görüntüler ve sesler net
ancak Hükûmetten ses yok.
Yolsuzluk ve
rüşvet operasyonlarında operasyona katılan binlerce polisin,
yargılama yapan hâkimlerin, savcıların görev yerini
değiştiren, jet hızı ile görevden alma işlemini yapan
Hükûmet, bu katliamlar ve üniversitedeki linç girişimleri
karşısında kılını kıpırdatmamaktadır.
Çocuklarının yargılanmasına bile tahammül edemeyen, bunun
için yeni kanun yapanlar, gençleri, öğrencileri sokak ortasında
katleden polisleri âdeta ödüllendirmekte, mahkemeye çıkmalarına bile
izin vermemektedir. Hükûmet, paralel yapılanma olduğunu iddia
ettiği emniyeti, yargıyı daha dün halk çocukları söz konusu
olduğunda efsane yazmakla, gereğini yapmakla kutlayıp
teşekkür yağmuruna tutuyordu; bugün Keser döner, sap döner; gün
gelir, hesap döner. misali, kendi çocukları söz konusu olunca o
aklayıp pakladıkları yargı ve emniyet bir anda çeteci,
hukuksuz yapıların sızdığı bir kurum oluverdi.
Buradan Hükûmete sesleniyoruz: Aydın Erdemi,
Şerzan Kurtu, Mahsum Karaoğlanı, Ali İsmail Korkmaz ve
daha nice öğrencileri ve gençleri senin polisin mi öldürdü, yoksa cemaatin
mi? Öğrencileri öldüren kolluk kuvvetlerini aklayan, onlara koruma
kalkanı olan senin yargın mı, paralel yargı mı?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üniversitedeki baskılar, linç kampanyaları hakkında defalarca
Meclis araştırması açılmasını talep ettik ancak
bu talebi, AKP Meclisteki çoğunluğuna dayanarak reddetmiştir.
Bütün bu belirttiğimiz sorunlar, aslında iktidarın kendi
anlayışına göre şekillendirmek istediği bilimsel,
demokratik, özgür araştırma yapmayan, tekdüze, kendine biat eden bir
gençlik ve gelecek istediğinin açık göstergeleridir. Hepimiz,
gençlikle ilgili konuşurken Gençlik ülkenin geleceğidir. deriz
ancak geleceğimizi iktidarlar eliyle nasıl
kararttığımızı ve ne hâle getirdiğimizi de bu
vesileyle sizlerle paylaşmış olduk.
Araştırma önergemizin gündeme
alınması diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birtane.
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Kars) Konuşmacı sözlerine
başlarken benim öğrencileri kışkırtmaya yönelik,
provoke etmeye yönelik bir hitabım olduğunu söylediler.
Karşılık olarak onu söylemek isterim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerçekleri koydu
ortaya.
BAŞKAN Dedi
Duydum, duydum, evet.
SIRRI SAKIK (Muş) Allah için biz de duyduk!
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Biz, hepimiz duyduk.
BAŞKAN Duydum, dinledim sonuna kadar.
Buyurun.
İki dakika
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın, Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Mülkiye Hanım tabii Kars
Milletvekilimiz, saygım büyüktür kendilerine, özellikle Kars halkı
adına selamlıyorum kendilerini.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkür
ediyoruz. Kars halkı da bizi izliyor.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Şimdi, efendim, şöyle:
Üniversiteler olunca hani benim konuşacağımı bildiği
için, işte Yunus Hocaya da söz
vermişler. dedi. Oysa zaten üniversitelerde konuşması
gereken insanların başında benim gelmem lazım, üniversitede
hocayım ben yani ben üniversitelerde konuşmayacağım da kim
konuşacak? Burası, bir kere hiç tutarlı değil.
Bir de öğrencileri provoke edici ve
kışkırtıcı bir konuşma
yaptığımı söylediniz. Asla, sizin gibi buradaki
milletvekilleri düşünmüyordur. Ben, özellikle, üniversite
öğrencilerini yatıştırıcı, aklıselimle
hareket etmeleri gerektiğini, bu tür provokasyonlara meyletmemeleri
gerektiğini anlattım. Nasıl anlamışsınız?
Siz de bir öğretim üyesisiniz, böyle mi anladınız benim
anlattığımı?
Saygıdeğer milletvekilleri, ben Kafkas
Üniversitesinde, özellikle Kürt öğrencilerin ağırlıklı
olarak okuduğu bir üniversitede hocayım. Bizim üniversitemizde bu
hassasiyetler çok önemlidir. Üniversitede hoca olduğumuz süre içerisinde,
küçük küçük olaylara -dikkat ederseniz, söyledim- gidip, müdahale edip o
öğrencilere şefkati, sevgiyi,
kucaklayıcılığı bizzat kendim yaptığım
için, bizim yaşadığımız, üniversitede görev
yaptığımız dönemde, o üniversitede bir tane olay ve eylem
olmamıştır.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Siz geldikten sonra
oldu Hocam!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bakın, daha sonra, biz
milletvekiliyken Karstaki üniversitede de benzer bir olay yaşandı ve
ben, emniyet müdürümüzle, üniversite
rektörümüzle ve oradaki insanlarla bizzat görüşerek bu bölgenin özellikle
bu konuda hassas olduğunu, çok dikkatli davranılması
gerektiğini, asla birilerinin yanında, birilerinin karşısında görülmemenin
gerektiğini ve ülkeye ve millete hayrın bu olacağı noktasında
konuşmalar yaptığım zaman, birileri, orada dinleyenler Ya,
bu adam PKKlı mı, BDPli mi? falan gibi söylemlerde
bulunmuşlar. Biz bu kadar hassasiyet gösterirken provokasyonla
suçlamanız çok ayıp olmuştur.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Birtane.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Sayın
konuşmacının aslında beni yanlış
anladığını düşünerek ben iki dakikalık bir söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, sataşma yapmadı size.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Hayır
sataşmada
Az önceki konuşmasında
Aslında, vurgulamak
istediğim şey şuydu: BDPnin
BAŞKAN Yerinizden bir dakika söz vereyim size,
açıklama yapacaksanız.
PERVİN BULDAN (Iğdır) -
Başkanım, iki dakika verin, yerinden konuşsun.
BAŞKAN Sataşma yok çünkü Sayın Buldan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Var, var
Başkanım, sataşma var.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Daha önceki
konuşmada da yine sayın hatibimizin üniversite tabanını
kışkırtan kesimlerin olduğunu ve bizi işaret
ettiğini, HÜDA PAR ve BDPnin daha açıklayıcı, daha
ılımlı dil kullanmaları gerektiğinden de yola
çıkarak
Ben, o yüzden, hem nalına hem mıhına vurup burada
terörize etmiştir, hem olumlu hem olumsuz söylemleri olmuştur; buna
istinaden o şekilde bir cümle sarf ettim. Yanlış
anlaşıldığı için, ben açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Ama, açıkladınız zaten yeteri
kadar Sayın Birtane. Bunda sataşma yok.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Başkan, iki
dakika yerinden
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) İki dakika
YUNUS KILIÇ (Kars) - Mülkiye Hanım, anladık,
tamam.
NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Anladık zaten
BAŞKAN Şimdi, bakın, sayın
milletvekilleri
Sayın Birtane
SIRRI SAKIK (Muş) - Bugün Karslıların günü
olsun.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Bir şey olmaz, bugünü
Karslılara bırakalım Sayın Başkan, bir şey olmaz.
Zaten felek vurmuş, Hükûmet de bir şey yapmamış Karsa!
BAŞKAN Keşke hepsine bırakabilsem de
Başka
milletvekilleri var, bir yığın ilden milletvekilleri var; ne
yapabiliriz? Şimdi
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Karsı bu
vesileyle gündeme taşımış olacağız Sayın
Başkan. Bir dakika
BAŞKAN Peki ama şimdi, usulü uygulama gibi
bir sorumluluğum var. Tabii ki söz vermek isterim size. Hadi, bugün
Karslıların da günü olsun, ona da bir şey demiyorum ama
sataşmadan dolayı İç Tüzüke göre şu anda bir durum söz
konusu değil. Yerinizden vereyim, bunu kabul edin, yoksa Pervin Hanım
isteyecek, bu sefer size devredecek; bu usulü de tercih etmek istemiyorum.
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Birtane.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Kars
Milletvekili Yunus Kılıçın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkür
ediyorum.
Tabii, az önceki konuşmamda, daha önceki
konuşmalarımda da Karsla ilgili veya bölgeyle ilgili
görüşlerimizi dile getirdiğimizde ne yazık ki Kars milletvekili
arkadaşlarımız hemen kalkıp cevap veriyorlar. Buradan Kars
halkı hepimizi izliyor. Kimin ne kadar doğru, kimin ne kadar
yanlış konuşma yaptığına da Kars halkı karar
verecektir diyor, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) İzliyor, izliyor
ALTAN TAN (Diyarbakır) Bravo, bu kadar kibar
olunur, cevap böyle verilir.
BAŞKAN Ben de anlayışınızdan
dolayı size teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından üniversitelerdeki
bazı kesimlerin solcu ve Kürt öğrencilere yönelik provokasyon ve
saldırılarla gündem oluşturmasının
araştırılması amacıyla 6/2/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisinin aleyhinde ikinci konuşmacı, Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhine söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
üniversite deyince aslında, 1980lerden yani 12 Eylülden sonra sadece 70
civarında olan üniversite sayısı geldiğimiz günlerde 170in
üzerine çıkmış durumda. Yani, 237 bin civarındaki
öğrenci sayısı ise 4,5 milyonu aşıyor ve Türkiyenin
81 vilayetinde en az 1 üniversiteyle öğrencilerimizin, gençlerimizin
eğitim seviyesini yükseltmeyi hedefliyoruz. Tabii, bu kadar büyük bir
camiada yani 4,5 milyon civarında bir rakamı ortaya koyarken bu camiada
da sorunların, sıkıntıların
olmadığını, bütün meseleleri çözdüğümüzü de ifade
etmek gerçekleri yansıtmaz. Evet, üniversitelerde birçok
sıkıntıyı geçtiğimiz süreçte de hep birlikte
yaşadık. Katsayı sıkıntısı vardı
mesela; öğrenciler, özgürce istedikleri bölümü seçemiyorlardı veya yüksek
puanlar almalarına rağmen bu bölümleri tercih edemiyorlardı.
Başörtüsü denen bir zulüm vardı; öğrenciler üniversiteyi
kazandıkları hâlde, sadece ve sadece başörtüsü
taktıkları için okullarda okuyamıyorlardı ve ikna
odalarıyla bu öğrenciler ikna edilmeye
çalışılıyordu. Müthiş derecede, gönüllerde
yangınlar söz konusu oluyordu. Neler çekildiğini, bu
öğrencilerin aslında defalarca ifade ettiğine şahit olduk.
Tabii, bu süreçlerde BDPnin grup önerisinde de belirttiği gibi bazı
olaylar da söz konusu oldu karşıt görüşlü öğrenciler
arasında, hâlâ da bunlar devam ediyor. Bu olaylardan zarar gören,
mağdur olan öğrencilerin de muhakkak rahatsız
olduklarını da ifade edebiliriz . Dolayısıyla, burada bizlere
düşen, bu tür olayların meydana gelmesini engellemek ama diğer
taraftan bütün süreçle alakalı, doğru yönetilerek
soruşturmaların açılması ve neticelenmesini sağlamak
ama diğer taraftan, bütün bunları sadece bir gruba, bir kesime
yönelik olarak ifade etmek de aslında gerçekleri yansıtmaz çünkü
Türkiye 81 vilayetiyle, doğusuyla batısıyla, güneyiyle kuzeyiyle
birdir ve bütündür. Bu bütün içerisinde bir grubu, bir kesimi sadece
mağdur olarak ifade etmekle doğruların
yansıtılmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla,
burada, belki tüm partiler 80 ihtilali sonrasındaki süreçten
şikâyetçiyken aslında yapılması gereken, yeni sivil bir
anayasayla bu şikâyetçi olunan konuların ve kurumların ortadan
kalkması ve sonrasının daha demokratik, daha sivil bir
şekilde dizayn edilebilmesi olmalı. Bu süreçte anayasa
çalışmalarına verilecek olan desteklerle bunlar
sağlanabilecekken, şu anda sadece bir konunun, spesifik bir
olayın araştırılmasını istemek meselenin
tamamını çözmeye yönelik bir hareket olmayacaktır muhakkak.
Gündemimiz
bellidir değerli arkadaşlar. Bu gündem çerçevesinde, Barış
ve Demokrasi Partisinin önergesinin aleyhinde olduğumuzu belirtir, Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Barış
ve Demokrasi Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir söz talebim olmuştu.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural, görmedim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, üniversitelerin yasa dışı eylemlerin değil,
eğitimin yapıldığı yerler olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, üniversitelerde gerçekten pis ve kirli bir oyun
oynanıyor. Özellikle, birçok üniversitedeki PKKnın üniversite
yapılanması, illegal yapılanma, maalesef üniversitede
huzursuzluk meydana getiriyor. Buradan, özellikle bu yapılanma ve bu
konuda vatansever, milliyetçi, dersine gitmek isteyen insanlara yönelik
saldırılar karşısında hem güvenlik görevlilerini hem
de açıkçası üniversite yönetimlerini uyarıyoruz. Üniversiteler,
gençler arasındaki bu tip illegal yapılanmaların, şiddete
yol açan yapılanmaların, yasa dışı eylemlerin, yasa
dışı örgütlerin sloganlarının ve posterlerinin
asılma yeri olmaktan çıkartılsın, üniversiteler bir
eğitim yeri olsun, Türkiyenin geleceği olsun. Bu konuda
uyarımı hem üniversite yönetimlerine hem de aynı zamanda
Hükûmete iletmeyi bir görev addettim efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, 11/2/2014 tarih ve 3342
sayıyla Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları
tarafından Türk basınındaki sansür ve otosansürün nedenlerinin
araştırılarak basın özgürlüğünün sağlanması,
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat
2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
okutuyorum:
12/02/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 12 Şubat 2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
11 Şubat 2014 tarih, 3342 sayı ile TBMM
Başkanlığına, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
arkadaşlarının Türk basınındaki sansür ve otosansürün
nedenlerinin araştırılarak basın özgürlüğünün
sağlanması, yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere, alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırma
önergesinin 12 Şubat 2014 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
lehinde Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk basınındaki sansür ve otosansürün
nedenlerinin araştırılarak basın özgürlüğünün
sağlanması amacıyla yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere, alınacak önlemlerin tespiti
için Meclis araştırması açılmasına yönelik
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, medya, çağdaş
demokratik ülkelerde demokrasinin çok önemli bir aracıdır, kamuoyunun
sesini gündeme taşıma ve siyasal iktidarı denetlemek
işlevlerini yerine getirmektedir. Tekelleşen ve ticarileşen
patronaj yapısı, medya-siyaset-ihale ilişkisi ve gazeteci
kimliğinde yaşanan bozulmalar medya işlevlerini ziyadesiyle
dejenere etmiştir. Medya doğru, gerçek ve objektif haber ilkelerinden
çok uzaklaşmıştır.
Gazetecilik mesleğinde sansür, yayın
içeriklerine müdahale, manipülasyon veya yayını durdurma olarak
kendini göstermektedir. Diğer bir boyutta ise, meslekten kovulma, tasfiye
edilme, kanal kapatma, yasal baskılar, hatta tutuklanmayla
karşılaşılmaktadır. Otosansür, sansürün
içselleştirilmiş hâlidir. Endişe ve korku kaynaklı
otosansür, gazeteciler için sansürden daha tehlikeli ve vahim bir hâle
gelmiştir.
AKPnin baskıları nedeniyle günümüzde medya,
iktidarın söylemi doğrultusunda gündemi yönlendirmekte,
iktidarların söylemini yeniden üretirken hangi kaynakların
kullanılacağına, haber başlıklarının
seçimine, ne söyleneceğine ve nasıl söyleneceğine karar vermektedir.
Gezi olaylarında milyonlar sokaklara çıkmışken haber
kanallarının bu olayları görmezden gelmesi, Başbakan
Sayın Erdoğanın gazetecilere Gezi Parkı eylemleriyle
ilgili Demokratik taleplere canımız feda. sözlerinin 7 gazetede
aynı günde manşette yer alması ülkemizdeki medyanın
durumunu gözler önüne sermektedir.
AKP döneminde sansürün artması sonucu Türkiye,
basın özgürlüğü sıralamasında her geçen gün geriye
gitmiştir. Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün
basın özgürlüğü sıralamasında 2002de 99uncu
sıradayken, bugün 179 ülke arasında 154üncü sıradadır.
Anadolu Ajansı ve TRT Hükûmetin borazanı hâline
gelmiş, muhalefet partilerine sansür uygulamıştır. Türk
Hava Yolları uçaklarında muhalefet gazetelerinin
dağıtımı yasaklanmıştır. Meclis Televizyonunun
yayın saati kısıtlanarak haber özgürlüğü engellenmiş,
Meclis TV muhalefet partilerinin grup toplantılarına sansür
uygulamıştır. Gezi olayları ve 17 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet operasyonundan sonra televizyon ve gazete
yayınlarını kontrol etmek amacıyla AKP Genel Başkan
Yardımcısının Başkanlığında bir
komisyon kurulduğu iddia edilmektedir. Gazetecilerin emniyete girişi
yasaklanmıştır. Anayasanın 28inci maddesinde Basın
hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır. denilmesine rağmen, Sayın
Başbakan gazete ve televizyon sahiplerini bizzat arayarak sansür
uygulamaktadır, âdeta kendi eliyle bir sansür memuru gibi hareket
etmektedir. Medya, bugün itibarıyla bizzat Sayın Başbakanın
tasallutu altındadır.
Sayın Başbakanın talimatıyla
Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım
ATV
televizyonu ve Sabah gazetesinin yeni sahibine devredilmesiyle iş
adamlarına salma salınmış, para toplanmış ve
havuz oluşturulmuştur. Muhalif gazete ve televizyonların
sahiplerine sürekli denetimler yapılmış, yüklü cezalar
yazılmıştır. AKP Hükûmeti rüşvet, yolsuzluk ve
antidemokratik uygulamalarını örtbas etmek için, televizyon ve
gazetelere yayın yasağı getirmekte, İnternet üzerinden
sosyal medyaya sansür uygulamaktadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sizlerle Türk
basın tarihine kara bir leke olarak geçen sansür
konuşmalarını üzülerek paylaşmak istiyorum. Bu
konuşmalar Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığınca dinlenen konuşmalardır, hepsinde
tarih ve tapeler mevcuttur. Bu sansür olayının
kahramanlarını artık hepiniz biliyorsunuz. Sahne Habertürk
gazetesi ve radyosu, başaktör Sayın Başbakan, yardımcı
oyuncular
(Hatip tarafından cep telefonundan bir ses
kaydı dinletildi)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Duyulmuyor,
duyulmuyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mikrofona yaklaştır
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Vallaha, şimdi bunları
OKTAY VURAL (İzmir) Mikrofona yaklaş
ERKAN AKÇAY (Devamla) Genelde duyuluyor, duymayan
vatandaşlarımız da duyuyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sesini biraz daha
açsın, ses duyulmuyor.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sesi bu kadar, daha sonra
dinletirim.
BAŞKAN Sayın Akçay, konuşmanıza
devam eder misiniz lütfen.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sayın Başkan, bu,
konuşmamızın bir parçasıdır.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Biraz yüksek. Teyp
getirin!
BAŞKAN Böyle bir uygulama yok yalnız
biliyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim teknoloji
BAŞKAN Teknoloji ama hiçbir şey duyulmuyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, duyuluyor merak
etmeyin.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi burada
BAŞKAN Sayın Akçay, siz konuşmanıza
devam edin, lütfen. Atıfta bulunabilirsiniz.
Buyurun.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hangi alçak bunu
dinledi?
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
Sayın Başbakan genel
koordinatörüne talimat veriyor, Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanının basın toplantısının canlı
yayınının kaldırılması için.
İkinci konuşma
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Bayatladı bu
laflar ya! Başka bir şey söyleyin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Başka bir
şeyler söyleyin.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Vallahi yani size her gün
nasıl olsa bir şeyler çıkar.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Hukuksuz
dinlemeleri söyleyin.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar seçim anketi yapılıyor güya ve bu anketin
manipülasyonu için
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bayatladı
bunlar.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Yeni şeyler
söyleyin.
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
görüşmeler
yapılıyor. Başbakan, Bilal Erdoğan, Habertürkün Alo
Fatihleri, 2 Fatihler konuşma yapıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis TVde Alo Fatihler
var mı acaba?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisinin
anket sonuçlarında çıkan oylarından 2 puan, 3 puanının
BDPye aktarılmasını, başka partilere
kaydırılmasını söylüyorlar ve onlar da Başüstüne
efendim, Hemen efendim, Derhâl efendim. diyerek köle-efendi
ilişkilerinin diyaloğunu geliştiriyorlar.
Yine o kadar çok ki süremiz yetersiz ve Meclis TVnin
yayınlarına nasıl müdahale edildiğinin tapeleri de
çıktı. Yalçın Akdoğan -kılavuz Yalçın deniyor-
Alo diyor. Alo Fatih de: Yav arkanı dönemiyorsun ya şimdi
çıktım ya! diyor; kendi personeli için söylüyor. Biz Meclis TVyi
kapattırıyoruz, kimse görmesin diye siz canlı Meclisi
veriyorsunuz. diyor Akdoğan. Alo Fatih: Kardeşim,
İçişleri Bakanının konuşmasını verelim
dedik, devam ettiler. diyor. Ya bu çok alçak herif bunlar ya kendi personeli
için söylüyor- arkamı döndüm çıktı ya, şimdi
çıktım, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı falan
geldi, onlarla konuştuk. Başbakan da aradı sabahleyin. Fatih
orada otur. diyor ve bu diyaloglar sürekli devam ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır için oturuyor.
Hayırsever!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sağlık haberine
ilişkin 24 Eylülde, Habertürk gazetesinde Bu mu sağlıkta
çağ atlama? diye bir haber çıkıyor Hükûmeti eleştiren ve
Sayın Başbakan yine Alo Fatihi arayarak bu yayına müdahale
etmesini istiyor, azarlıyor onu. O da suç işlemiş çocuk gibi
kendisini nasıl affettireceğini bilemiyor, Hemen telafi ederiz.
diyor. Ertesi gün de aynı haberi değişik bir şekilde,
işte Bakanlık Sedef için seferber oldu. diye, bu 24üncü sayfada
çıkan haberi bu defa Sağlık Bakanlığı Sedefin
bakımı için seferber oldu diye
Yine manipüle edilen, sansüre
uğrayan bir basın hadisesini görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, Başbakanın
müdahale ettiği basından, medyadan gazete olmaz, televizyon olmaz, gazete
olmaz. Ne olur? Çekirdek külahı olur, kese kâğıdı olur yani
bundan basın, gazete filan olmaz ancak çekirdek külahı
yaparsınız; çocuklar da uçak yapar, birbirlerine atar oynarlar.
Bu araştırma önergemizin kabulünü temenni eder,
hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde
Gaziantep Milletvekili Sayın Şamil Tayyar konuşacak.
Buyurun Sayın Tayyar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Türk
basınındaki sansür ve otosansür iddialarıyla ilgili verdiği
araştırma önergesine dair Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis
Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin
bildiği gibi, çağdaş demokrasilerde basın, yasama, yürütme,
yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak yer alır ve demokratik rejimin
vazgeçilmez, olmazsa olmaz şartlarından, mekanizmalarından
biridir. Ne var ki demokrasi ve basın kavramına yüklenen
anlamların ideolojilere, mesleki taassuba veya değişik
çıkar hesabına bağlı olarak farklılık göstermesi,
sadece Türkiye'de değil, tüm gelişmiş demokrasilerde basın
özgürlüğünün sınırlarını
tartışma konusunu yapmıştır. Hele Türkiyedeki
tartışmalar tam içler açısıdır. Çok partili siyasi
hayata geçinceye kadar varlığından pek söz edemeyeceğimiz
basın, o tarihten itibaren de ağırlıklı olarak
vesayetçi rejimin kaldıracı olarak görev yapmış,
onların sesi olmuş, zamanla toplumsal hassasiyetlerden
uzaklaşmıştır. Demokratik bir işleyiş olması
gerekirken vesayetçi rejimle iş birliğini seçmiştir.
O süreçte sansür kavramı üzerinde
kafa yorulmazken, sivil siyasetin etkin olduğu dönemlerde yargı gibi
basın da sansür tartışmasıyla o günün antidemokratik
arayışlarının enstrümanı hâline getirilmek
istenmişti. Yirmi altı yıl aktif gazetecilik yapmış
birisi olarak üzülerek ifade ediyorum, Türk basınının sicili
postal rengine bulanmıştır, aradan geçen süre basının
demokratik rejime entegrasyonunu maalesef sağlayamamıştır.
Hafızamızı
yoklayalım. 27 Mayıs askerî darbe haberini, gazeteler -yakından
takip edenler daha iyi bileceklerdir- manşetten kahramanlık olarak
veriliyordu. Demokrat Parti kadrolarına yönelik çirkin ve utanç verici
haberlere imza atılıyordu.
Bir Millî Birlik Komitesi üyesi,
Fransız haber ajansına verdiği demeçte, çukurlarda ve Et
Balık Kurumuna ait buzhanelerde cesetler bulunduğunu öne
sürmüştü. Bu haber, Cumhuriyet gazetesinin 2 Haziran 1960 tarihli
nüshasında manşetten yer almıştı.
Aynı gazetenin 4 Haziran 1960
tarihli bir başka nüshasında Şehit cesetleri
kıyılıp hayvan yemi mi yapıldı? diye manşet
atıldı.
Cemal Gürselin Harp okulunun
imhası hakkındaki planlar rivayet değildir. Elimizde kesin
deliller bulunuyor. ifadesi de Cumhuriyette 9 Haziran 1960 tarihinde yine
manşetten yer almıştı.
Cumhuriyet gazetesi o dönemde öyle
yoldan çıkmıştı ki 17 Haziran 1960ta şöyle bir
manşet attı: Menderes yardım almak için Ardahanı Ruslara
mı teklif etti? Hazindir, ilginçtir
ALTAN TAN (Diyarbakır) 2014e
gel, 2014e; ayakkabı kutularına gel. Sana yakışmıyor
Şamil Bey, sen gazetecisin.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bir
saniye
Cemal Gürsel aynı gün bu haberi
doğruladı.
Vatan gazetesinin 9 Haziran 1960 tarihli
manşeti ise şöyledir: Sabıkların en hunharca planı.
Haber ise -buradan okuyalım- diyor ki: Harbiyeliler
bir meydanda toplanacak, bombalar makineli tüfeklerle özel adamları
tarafından imha edilecekler.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Farkınız
kalmadı, farkınız.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Aynı gazete 16
Haziran 1960da Büyük yolsuzluklar ortaya çıkıyor. diye manşet
atıyordu.
Menderesin İsviçrede
yaptırdığı köşk için 32 milyon lira döviz
kaçırdığını yazdılar. 30 Mayıs 1960 tarihli
Ulus gazetesinde Sabık iktidarın yarıda kalan tertibi. manşeti
atılırken
ALTAN TAN (Diyarbakır) Zorlu
İnşaatın Boğazdaki 1 milyon metrekaresinden bahset! Adres
belli, Zorlu İnşaat.
BAŞKAN Sayın Tan, lütfen
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) -
İstanbul
Taşlıtarlada parayla tutulmuş adamlara dağıtılan
7 bin silah ve asker elbisesi ele geçti, depolar bulundu, tahrip
teşkilatı yakalandı. yalanına yer verildi.
Askerî müdahale sırasında Ankara
dışında bulunan Menderes Kütahyada gözaltına
alınıp Ankaraya getirildiğinde, neredeyse tüm gazeteler
Menderes yakalandı. manşetiyle çıktılar.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Ergenekoncu da
mı varmış?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Hatta kimi gazeteler
Menderesin askerlere Bırakın, meçhul yerlere gideyim.
yalanını yazdılar.
O tarihte Eskişehir Örfi İdare
Kumandanlığı bir tebliğ yayınladı. O tebliğe
imzayı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe atmıştı ve
basın kuruluşlarına gazetelerde yayınlanmak üzere şu
tebliği göndermişti. Diyor ki: Ankarada bütün Hükûmet erkânı
ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken
yakalanmışlardır. Beraberinde 12 uçak dolusu altın,
mücevherat ve parayı kaçırmaktayken yakalandılar.
Eskişehirde matbaası olan herkes bu havadisi basıp
yayınlamalıdır.
Aynı kumandanlık bir başka tebliğinde
vatandaşlara bir ev ödevi çıkarmıştı, orada da diyordu
ki: Vatanseverliğinize hitap ediyoruz: Demokrat Parti il, ilçe ve bucak
başkanlarının kaçmalarına mahal vermeden tevkif
edilmelerini ve askerî kuvvetler gelinceye kadar salınmamalarını
rica ederim.
Peki, şimdi çok mu farklı?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Alo Fatih.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Şimdi durum çok
da farklı değil. Vesayetçi anlayışın temsiline soyunan
siyasiler o gün de aynıydı, bugün de aynı. Birkaç örnek vermek
istiyorum.
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu göreve geldikten sonra Halk TVye el attı.
Malum, bu kanalın sahipleri eski genel başkanı Sayın Deniz
Baykalın da yakınları. O dönemde Ergenekon davasından
yargılanan Soner Yalçınla telefon konuşmaları da o dönemde
medyaya yansımıştı. Soner Yalçın Halk TVde bir
gazeteciyle konuşuyor, diyor ki: Çarşamba günü Hurşit de
gelsin, öyle konuşalım. Hurşit paranın sahibi ağabey.
Ne kadar para alacağız? Önce Baykala gideceğiz, akşam da
Kılıçdaroğluna. Bu ve buna benzer birçok konuşma Oda TV
davasının iddianamesinin eklerinde de yer aldı. Orada
savcı, bir dönem Sayın Kılıçdaroğlunun da kahraman
diye tanımladığı, daha sonra farklı tanımlamalar
yaptığı Zekeriya Öz soruyor: Siz bu görüşmeyi neden
yaptınız? Soner Yalçın diyor ki: Hurşit Güneş CHPde
finanstan sorumlu Genel Başkan Yardımcısıdır. Halk
TVnin devri için borçların ödenmesini görüştük.
O telefon
konuşmaları, biliyorsunuz, basına da
yansımıştı, birkaçını örnek olsun diye buradan
aktarmak isterim. Soner Yalçın diyor ki: Baykal: Ben hiçbir şekilde
kiralığa, satılığa razı değilim. CHP
arkasındaysa gelsin çalıştırsınlar. diyor.
Hurşit Güneş: Tamam, çalıştırayım ama niye?
Deniz Beyde duracak hissesi, bana gelmeyecek ağabey. Madem kimseye
değil de bana güveniyor, o zaman ben de Hisseleri Ahmete, Mehmete
devret. diyeyim, onlara devretsin. Soner Yalçın diyor ki: Kimseye
devretmek istemiyor. Partinin ihtiyacı varsa buyursun
çalıştırsın. diyor. Bunlar savcılık
soruşturmasında ayrıntılı olarak Soner Yalçına
da sorulmuştur.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Tayyar, Adalet Bakanı hakkında suç duyurusunda
bulunabilir.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Lütfen, lütfen dinlerseniz onlara da cevap veririz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Adalet Bakanı hakkında suç duyurusunda bulunabilir.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz, lütfen
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Şimdi, Halk TVden yine Hakan Aygünün bazı
konuşmaları o dönemde basına yansımıştı.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Geç bunları geç ya, Kılıçdaroğlu
başbakan değil!
BAŞKAN Sayın
Toptaş
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Soner Yalçına diyor ki: Bu CHPden
aldığımız paraları, lütfen aramızda kalsın,
kimse bunları duymasın.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Havuzdan bahset, havuzdan!
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Havuz! Havuz!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) E, tabii, teknoloji gelişiyor, bunları bunları
diyor.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Kılıçdaroğlu havuz mu kurmuş?
İhaleci havuzlarından bahset!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Bunlar sizin yüreğinizi
sızlatmıyor mu?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) İhalecilerden bahset!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Siz bundan rahatsız olmuyor musunuz?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) İhaleci havuzlarından bahset!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Bir şey soracağım: Bundan rahatsız olmuyor
musunuz?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) İhaleci havuzlarından bahset!
BAŞKAN Sayın
Ahmet Toptaş
Sayın Toptaş
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Yani RTÜK Kanununa göre Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir
televizyon pazarlığına girmemesi gerekirken böyle bir
pazarlığın parçası hâline gelmesi sizi rahatsız
etmiyor mu?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sen Başbakanın havuzundan bahset!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Alo Soner
demesi sizi rahatsız etmiyor mu madem bu kadar
konuşuyorsunuz?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Kılıçdaroğlu Başbakan mı, ihale mi
dağıtıyor?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Şimdi, bu konuşmalar, eğer arzu ederseniz,
iddianamelerin eklerinde var
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) İhalecilerden mi istiyor parayı, ihalecilerden?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla)
Googledan da taradığınız zaman bunları
da çok rahat bulursunuz.
Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu diyor ki 2 Şubattaki görüşmede: Bizim
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Durdu Özbolat İstanbula gelecek
akşam, sizinle görüşecek. Bu akşam vaktiniz var mı,
bilmiyorum ama
diyor. Soner Yalçın diyor ki: Var efendim, var. Bunun
üzerine Kemal Kılıçdaroğlu: Sizin telefonunuzu ona verebilir
miyim? Soner Yalçın Tabii tabii, tamam. Çok teşekkür ediyorum.
diyor. Bunlar da o zaman Savcı Zekeriya Öz tarafından Soner
Yalçına sorulmuş.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Ne olmuş dediyse, ne olmuş?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Soner Yalçın da diyor ki Zekeriya Öze: Deniz Baykal,
Hurşit Güneş, Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekinle
görüştüm bu mevzuları halledebilmek için.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
oldu yani? Ne var bunda?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Ve Yalçın, Kılıçdaroğluyla
yaptığı görüşmenin akşamında da CHPli
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Şamil, bunda ne var Şamil?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) İhale mi vermiş, ihale?
BAŞKAN Sayın
Toptaş, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Şamil, komisyon mu toplamış milletten? Ne var bunda?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Hayır, bundan niye rahatsız oluyorsunuz ki?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) İhale mi yapmış? Havuz mu var?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Peki, bir şey soracağım: CHP Genel Başkanı
bir televizyon pazarlığı için birileriyle oturup
konuşabilir mi?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bak, bak, şimdi geliyorum.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Az önce havuz dediniz; peki, bundan sizin vicdanınız
rahatsız olmuyor mu?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Geliyorum bak şimdi.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) 700 milyarlık ihaleden bahset! 700 milyarlık
ihaleden rahatsız olmuyor musunuz?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Grup Başkan Vekiliniz burada. Öyle bağırmaya
çağırmaya gerek yok. Yani sesinizi yükseltmeniz sizi daha haklı
kılmaz. Lütfen yerinize oturunuz. Ben sizleri sabırla dinledim, siz
de beni sabırla dinleyeceksiniz.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Ya boş ver, ne anlatıyorsun sen?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Neyse, fazla uzatmayayım, zamanımı da yediniz.
Buraya biraz sonra Grup
Başkan Vekiliniz gelecek, onu anlıyorum. Lütfen, Kanaltürkün
nasıl satıldığını, Kanaltürkle yapılan o
ahlaksız sözleşmeyi de burada anlatacaksınız. O 3,5 milyon
doları nasıl ödediğinizi, niye ödediğinizi, neyin
karşılığında ödediğinizi de burada gelip
anlatacaksınız.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sen kutudan bahset! Havuzdan bahset, havuzdan!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Eğer anlatmazsanız o prodüksiyon sözleşmesini
getirir, hepinize birer birer dağıtırım. Evet, birer birer,
gelir size dağıtırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana)
Vallahi, ben de sizi alkışlıyorum! Demokrasi
anlayışınıza hayranım, ileri demokrasiciler sizi!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Tuncay Özkan Vatan gazetesinden Mustafa Mutluya diyor ki: Ben 25
milyon dolara burayı sattım. Akın İpekin Kanaltürkte
iktidar yanlısı bir yayın politikası izleyeceğine
inanmıyorum çünkü Kanaltürkte
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tayyar.
MUHARREM VARLI (Adana)
Demokrasiye çelme takan ileri demokrasiciler!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Anlatacağımız daha çok şey var ama süremiz buna
yetmedi.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sen şimdi kendi yaptığını kabul ettin
değil mi?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, müsaade eder misiniz.
Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Partimizin tüzel kişiliğine hakaret etti, iftiralarda
bulundu. İzin verirseniz
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Alo Fatih, alt yazıyı değiştir. Onu kapat.
TRT 3ü kapattım. Bütün bunları unutup 1960ın
manşetleriyle uğraşmak herhâlde yani yüzsüzlük ve yolsuzluk
arasındaki bu orantısızlığın en güzel
göstergesidir.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Halk TVye gel.
MUHARREM İNCE (Devamla) Halk TV diyor.
Bakın, Başbakan konuşurken 30 kanal
canlı yayında, parti sözcünüz konuşurken 30 kanal canlı
yayında. Ya, bırakın, böyle garibanca, o küçücük binalarda bir
Halk TV yayın yapmaya çalışıyor. Hortum satacaklar; reklam
veremiyor iş adamları, korkuyorlar maliyeci baskısından.
Bırakın, yüreğimizle destek olalım, harçlığımızla
destek olalım, hortum alarak destek olalım, bırakın bir
kanal yaşasın be! Ya, bundan, ne istiyorsunuz daha siz Halk TVden?
Böyle bir insafsızlık, böyle bir vicdansızlık
Bu kadar
yolsuzlukları, ihaleleri, bunları bir kenara bırakıp kendi
hâlinde, o köhne binalarda, o zor şartlar altında -personeli yok,
parası yok, kameramanı yok- cep telefonlarıyla yayın
yapmaya çalışan
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Bırak,
bırak duygu sömürüsü yapmayı!
MUHARREM İNCE (Devamla) Reklam veremiyor insanlar
oraya reklam, bütün kanallar kapalı.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Duygu sömürüsü yapma!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen. Grup
Başkan Vekili konuşuyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) Gezi olaylarını
o Halk TV duyurdu bu millete Halk TV. Penguen medyası, sizin medyanız
penguenlerin anavatanını anlatırken o yoksulluklar içerisinde, o
zorluklar içerisinde o insanlar duyurdu. Gözünüzü toprak mı doyuracak,
medya mı doyuracak, gazete mi doyuracak? 50 tane televizyon, 50 tane
gazete, bütün medya emrinizde. Gözünüze bata bata bir Halk TV mi batıyor?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Tribünlere oynama!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu ne insaf, bu ne vicdan,
bu ne ahlak, bu ne siyaset duygusu? Yazıktır, yazık,
yazıktır! (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Demagoji yapma,
söylediğine cevap ver!
BAŞKAN Sessizlik lütfen.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tayyar.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sataşma
gerekçesiyle söz istiyorum.
BAŞKAN Gerekçeniz
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sataşma
gerekçesiyle yani doğrudan adım zikredilmese de beni kastederek
burada ağır ifadeler kullandı. Buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tayyar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika
5.- Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Grup Başkan Vekiline ağır
ifadelerini aynen iade ediyorum. Ben daha fazla polemiğe girmek istemem
ama kendisine o sözleşmedeki birkaç hükmü buradan hatırlatmak
istiyorum. Şimdi, o sözleşmenin 3üncü maddesinde Kanaltürk CHPye
birtakım taahhütlerde bulunuyor, diyor ki: CHPnin gönderdiği
tanıtım ve reklam filmlerinin, izlenme oranı yüksek yayın
kuşağında dört yıl boyunca bedelsiz yayınlanması.
CHP tarafından belirlenecek partili uzmanların -bakın, CHP
tarafından belirlenecek partili uzmanların- televizyonda spordan
müziğe kadar her alanda yayınlanan programlarda konuk edilmesi ve
konuşmalarının yayınlanması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ne yapalım, ne yapalım? Ya televizyonlar bize
kapalı ne yapalım?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Anladım ama bir televizyon kanalında CHP
uzmanlarından bir kurul oluşturulması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ya ne yapalım?
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bütün kanalları kapattınız, Alo Fatih.
deyip kapattınız, ne yapacağız?
BAŞKAN
Sayın İnce, rica ediyorum.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) -
ve o kurulun yayın politikasını belirlemesi
doğru mudur?
BAŞKAN
Sayın İnce, konuşmak isterseniz söz vereceğim, lütfen.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Yine Parti tarafından önerilen kişi veya
kişilerin haftada yedi saatten az olmamak kaydıyla televizyon ve
radyo programlarına konuk olmalarının sağlanması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ülke TV bizi çıkardı da biz mi
çıkmadık?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla)
haber bültenlerinde konuk edilmesi ve görüşlerinin
yayınlanması.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) İhale mi verdi?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ne var? Ne var bunda?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Parti liderinin veya CHPnin yetkili
kıldığı yöneticilerin haftada en az bir kez olmak üzere
programlarda konuk edilmesi
MUHARREM
İNCE (Yalova) Tamam, aynen kabul. Ne var bunda?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Ya işte biz de anlatıyoruz. Ne olup
olmadığına milletin kendisi karar versin.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Diğer kanallar çıkarttı da biz
çıkmadık mı?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Bundan niye rahatsız oluyorsunuz ki? Niye rahatsız
oluyorsunuz ki? Eğer rahatsızlık vermiyorsa bırakın
millet de bunu duysun ve takdiri kendi yapsın.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Havuzu anlat, havuzu!
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın lütfen.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Tamam, ben söyleyeyim onu ben.
BAŞKAN
Sayın İnce! Lütfen, rica ediyorum.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Bakın, şimdi diyor ki ayrıca, son cümleyi
okuyayım: Yayıncı, ayrıca prodüksiyon ve yayınlarda
yasalara aykırı olmayacak şekilde parti görüş ve
programına uygun davranmayı taahhüt eder.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Rüşvet havuzlarını anlat!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Aynen öyle.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Aynen öyle değil mi? Peki Halk TV sizin arka bahçeniz
mi?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sizin 30 tane arka bahçeniz var da bizim de 1 tane olsun,
ne olacak? 30 tane var!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Hayır, hayır arka bahçeniz mi? Çok basit bir soru
sordum. Siz mi finanse ediyorsunuz, siz mi finanse ediyorsunuz? Bakın,
düzgün cevap verin, suç işlersiniz, siz mi finanse ediyorsunuz?
MUHARREM
İNCE (Yalova) 30 tane arka bahçen var!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Halk TVyi siz mi finanse ediyorsunuz?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hayır.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) - Kopya çektin, kopya çektin.
Peki,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tayyar.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sizden önce Sayın Hurşit Güneş söz istemişti.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir dakika Sayın Başkan. Kopya çektin. diyor.
Bak
Şamil Tayyar, ben burada milletvekilliği yaparken sen yandaş
yazılar yazıyordun, benim kopyaya ihtiyacım yok, çeksen çeksen
sen çekersin.
BAŞKAN
Tamam Sayın İnce, Sayın İnce herkes sizi tanıyor.
HURŞİT
GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Pardon, nedir talebiniz?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ben ne söylediğini duymadım, ne söylediğini
duymadığım için sordum.
BAŞKAN
- Sayın Güneş talebinizi alabilir miyim, Grup Başkan Vekiliniz
izin verirse? Buyurun, talebinizi öğreneyim.
HURŞİT
GÜNEŞ (Kocaeli) Benden bahsetti, 69uncu maddeye göre açıklık
getirmek istiyorum, ismimle bahsetti. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Usulen sormak zorundayım sayın
milletvekilleri, lütfen.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Azarlamak zorunda
değilsiniz.
BAŞKAN Anlamayana öyle davranılır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
usul tartışması açacağız hakkında, çok
azarlıyorsun ya.
BAŞKAN Buyurun Sayın Güneş.
6.- Kocaeli Milletvekili Hurşit
Güneşin, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ben yoktum ama arkadaşlar bilgi verdi. Genel Kurulun
bilgi almasında yarar var.
Vallahi, boş lafla iştigal; bunun özeti bu.
Halk TV, Türkiye'de çeşitli televizyon kanallarından bir tanesi.
Benim, CHPde Genel Başkan Yardımcısı olduğum dönemde,
evet, Halk TVde CHPnin reklamları da yer aldı, programları da
yer aldı; bu, başka televizyon kanallarında da yer
almıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi, sadece Halk TVde program
yaparken bazı özel program sözleşmeleri de yaptı. Şu
programı yayınlamanızı istiyoruz. dedi, bedelini ödedi,
bedeli karşılığında da yayın hakkını
elde etti. Bunda ne var? Bunu, bedelsiz olarak iktidar partisi çeşitli
kanallarda yapıyor, biz bedelli olarak bir televizyon kanalında
yapmışız; bu nereyi acıttı? Siz bedelsiz olarak bir
sürü televizyon kanalında bunu yapıyorsunuz, her akşam da Türk
milleti seyrediyor.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Bedeli krediler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Baskı, tehdit
HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) Şimdi, Halk
TV, Türkiye'de, çeşitli farklı televizyon kanalları gibi,
seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin reklamlarını
yayınladı. Ne var bunda?
Okuduğunuz sözleşme doğru. Ne var bunda
yanlış? Hukuk dışı bir şey var mı? Yok.
Ahlak dışı bir şey var mı? Yok. Ama, bugün, birçok
televizyon kanallarında ahlak dışı şeyler gözüküyor,
biz de seyrediyoruz. Bazısına da kızıyorsunuz.
Bazıları Hırsızlık var. diyor, yerinizden
zıplıyorsunuz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, özellikle, tabii, demokrasiye, hukuk devletine ve özgürlükler
üzerine yemin etmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyelerine,
Başbakanın fiilî olarak nüfuzunu kullanmak suretiyle medyaya
müdahalesinin, bir medya satın alınması için bakanlar
aracılığıyla ihale havuzları
oluşturulmasının
Bununla ilgili bir araştırma
önergesi istedik.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, olmayan şeyler hakkında konuşuyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hepsinin
cevabını verdi, hepsinin.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Git de oradan cevap ver.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bunlara cevap veremeyenler
şunu ortaya koymuşlardır ki bugün Türkiye'yi yönetenler, 28
Şubatın, 12 Eylülün, 27 Mayısların müsveddeleridir. Bunu
ortaya koymuşlardır ve bu hesap sorulacaktır.
BAŞKAN Sayın Vural, zaten
konuşmacınız bu konuda gerekli
bilgiyi verdi. Kayıtlara geçmiştir.
Teşekkür ederim.
Sayın Buldan, bir şey mi istemiştiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) Bu ihale havuzlarına
böyle gülenlerin de
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Cevabını
verdi, verdi.
BAŞKAN Sayın Buldan, vaz mı geçtiniz?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle gülenlerin de aynaya
bakarak nasıl trajikomik olduğunu görüyoruz. Rüşvet ve
yolsuzluğu aklayanlar, savunanlar
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hepsinin
cevabını verdi Başbakan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, 11/2/2014 tarih ve 3342
sayıyla Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları
tarafından Türk basınındaki sansür ve otosansürün nedenlerinin
araştırılarak basın özgürlüğünün sağlanması,
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
12 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
lehinde olmak üzere Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çürümüşsünüz, çürümüş!
OKTAY VURAL (İzmir) Rüşvet ve
yolsuzluğun bütün vasıflarını toplamış.
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen,
konuşmacıyı dinleyelim.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözüm aslında Alo Fatih değil, alo
Şamil Şayyarla
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Daha
adını öğrenememişsin ya.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Dünya
tanıyor Şamil Tayyarı.
HAYDAR AKAR (Devamla)
Tayyarla başlamak
istiyorum. Alo Şamil, sen 1960lardaki
Evet, özür diliyorum, dilim sürçtü, kusura bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şahsiyetle
uğraşma, konuşmanı yap.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, Şamil Tayyar, alo
Şamil, sen düne kadar
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmanı
yap, şahsiyetle uğraşma.
HAYDAR AKAR (Devamla)
Ergenekon hakkında kitaplar
yazıp bugün Ergenekonun savunucusu
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Ayarınız
bozuldu galiba, ayarlar bozuldu galiba. Ayarınızı bozmaya devam
edeceğim.
BAŞKAN Sayın Tayyar, lütfen
HAYDAR AKAR (Devamla)
düne kadar Amerikaya gidebilmek
için el etek öpüp Amerikaya gitmenin yollarını araştıran
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Diliniz de sürçecek,
ayarınız da bozulacak.
HAYDAR AKAR (Devamla)
1999 yılında DSPden
milletvekili olmak için her türlü şeyi yapıp, bugün AKPden
milletvekili olup burada Başbakana kıyak yapacağım diye her
türlü marifeti göstermene hiç gerek yoktu.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Allah Allah, bunu da
mı yapmış?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bakın, şahsiyetle uğraşıyor. İç
Tüzükte
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen, susar
mısınız. Konuşmacıyı dinliyorum, lütfen.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi, konuşacak
lafınız olmayınca bunları konuşursunuz. 1960lara
gidip askerî dönemle bugündeki
BAŞKAN İstediğiniz kadar ikazda bulunun,
kimse dinlemiyor ki kimseyi.
HAYDAR AKAR (Devamla)
Halk TVyi
karşılaştırırsınız ama on iki
yıldır AKP iktidarından konuşmazsınız.
BAŞKAN İstediğiniz kadar söyleyin.
HAYDAR AKAR (Devamla) Eğer on iki yıllık
AKP iktidarı konuşması olsaydı, askerî vesayetteki
basına uygulanan sansürle sizin aranızda bir fark
olmadığını çok rahatlıkla görecektiniz ama bunu da
görecek bilgi, zekâdan yoksun gibi görüyorum sizi, kusura bakmayın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hakaret mi ediyorsun?
HAYDAR AKAR (Devamla) Hayır, hakaret etmiyorum;
gerçekleri söylüyorum, gerçekleri.
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
Şahsiyatla
uğraşmayın Sayın Akar, lütfen.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi, çok değerli
milletvekilleri, MHPnin vermiş olduğu Türk basınındaki
sansür ve otosansürle ilgili araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum.
Yalnız, bu söze girmeden önce çok önemli bir haberi
sizinle paylaşmak istiyorum. Gözünüz aydın, yeni bir mağduriyet
alanı yarattınız. Biliyorsunuz, İstanbulda yapılmak
istenen havalimanı ÇED kararları idare mahkeme tarafından
durduruldu.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Zil çalıp
oynayın.
HAYDAR AKAR (Devamla) Hayır.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Almanya oynuyor, sen
de oyna.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, gözünüz aydın diyorum
çünkü bir haber daha vereceğim size, bir haber daha vereceğim.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Zil takıp oynayın.
BAŞKAN Sayın Korkmaz
HAYDAR AKAR (Devamla) Bilmediğiniz,
dokunmadığınız, okumadığınız bir haberi
vereceğim. Alman ve Japon finans kuruluşları, bu 5 tane, hani
ATV ve Sabah ihalesini almaya çalışan, Sabahı almaya
çalışan, 100er milyon dolar toplamaya çalışan 5 tane
şirketin ön şartname olarak imzaladıkları kredileri bundan
bir ay önce durdurmuş bulunuyor. Gerekçesi de rüşvet, yolsuzluk ve
Başbakanın talimatıyla havuzda biriken paralar.
Araştırın, göreceksiniz. Yarın meydanlarda
kullanırsınız diyorum.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Haydar, çok manidar bu, çok manidar!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Elimde çok not var da şimdi şunu göstermek
istiyorum. Biraz evvel, Halk TVnin tapelerini okudunuz; bravo, ele
geçirmişsiniz, tebrik ediyorum. Yasal olmayan hiçbir şey yok ama bir
de bunu okumanı tavsiye ediyorum Şamil Tayyar.
ŞAMİL
TAYYAR (Gaziantep) Ya Anayasa Mahkemesinin kararlarında var.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Bir de bunu oku. Sabah, ATV yolsuzluğu fezlekesi.
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen şahsa karşı konuşmayın.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Bu fezleke tam tamına 240 sayfa, 240 sayfa. 630 milyon
doların Başbakanın, Ulaştırma Bakanının
emriyle, talimatıyla o havuzda
O havuz yüzme havuzu değil
arkadaşlar, para havuzu. Alttan akarı yok sadece bir yöne akarı
var.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Jakuzi, jakuzi!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Hani diyorsunuz ya Hortumları kestik. Daha büyük
hortumları döndürmüşsünüz, bağlamışsınız o
havuza. 630 milyon dolarlık havuzdan bahsediyoruz. Tam 240 sayfalık
bir yolsuzluk abidesi burada duruyor, hepinize okumanızı tavsiye
ediyorum.
Şimdi,
bugün mü sadece, bugün mü oldu bu olay? Arkadaşlar, Sabah, ATV olayı,
hepinizin bildiği gibi, bu Hükûmette kangren olmuş bir olay.
Başlangıcı bile devlet bankalarının,
Vakıfbankın, Halk Bankasının sömürüsüyle, onlardan
alınan haksız krediyle, düşük faizli kredilerle başlayan
bir süreç. Kim aldı bunu? Çalık Holding. Çalık Holding kim?
Başbakanın damadının CEO olduğu bir holding.
Ayrıca, sadece damadı da değil, kardeşi de yönetim kurulunda;
çok acele ediyor yönetim kurulundayken bu tapelerde paranın bir an evvel
toplanması için. Nedenini bilmiyorum ama bu paraya çok ihtiyaçları
olduğunu düşünüyorum.
MURAT
YILDIRIM (Çorum) Paralel yapıyla ortaklığınız
hayırlı olsun.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Cemaat hayırlı olsun.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Evet, şimdi size biraz basından bahsedelim.
Basın özgürlüğünden bahsediyoruz. Vesayet döneminden bahsediyor,
çıkıp bir gazeteci olarak bugün geldiği durumu göstermek
zorundaydı burada, anlatmak zorundaydı basın özgürlüğünü.
Ne demeliydi? Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütünün 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi
yayınlandığında Türkiye'nin 180 ülke arasında 154üncü
sıraya geldiğini görecektiniz basın özgürlüğünde.
Yine basın özgürlüğünde
İktidarınız sürecinde, sayıları 100ü bulan
gazetecilerin hapse atıldığını göreceksiniz. Bugün bu
rakam, hepinizin bildiği gibi, 70ler civarında.
HARUN KARACA (İstanbul) Kaç tane gazeteci hapiste
sen biliyor musun?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Şimdi gelelim tapelere,
meşhur tapelere. Biraz evvel sevgili gazeteci kardeşim buradan
okudu, bir de ben okumak istiyorum. Şeyi okumayacağım
MEHMET METİNER (Adıyaman) Oku, oku.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Fastan, muhalefet partisi Genel
Başkanı Devlet Bahçeliye olan şeyleri; bunu Başbakan da
kabul ediyor ama Başbakan yapar da bunu, onun
Başdanışmanı yapmaz mı? O da yapar değil mi? Ne
yapmış Başdanışmanı? Size söylüyorum, hepsini
okumayacağım:
Yalçın Akdoğan: Biz Meclis TVyi
kapattırıyoruz kimse görmesin diye, siz canlı Meclisi
veriyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yaver, o yaver.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Tabii ya. Siz Meclis TVyi
kapattıracaksınız tabii. Hani o 500; 100er milyon dolar
topladığınız müteahhitler var ya -o müteahhitlerin iktidara
geldiğinizden beri sayısı 5i geçmiyor- tüm devlet ihalelerinde
onları görüyorsunuz. Nasıl pazarlık
yaptığını, ihaleleri nasıl
yaptığını bu kitapta görüyorsunuz. Bunu vatandaşın
duymasını istemiyorsunuz, halkın duymasını
istemiyorsunuz.
Ne diyor? Meclis TVyi kapattırdık. diyor,
Şimdi bu yayını nasıl yaparsınız? diyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bağırma,
bağırma.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Fatih Saraç ne diyor? Nasıl
yapacağımı bilmiyorum ya, arkamı döndüm kestim. Şimdi
al ya. Hadi, tamam. diyor Yalçın Akdoğan, Görüşürüz. diyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Fatih bizim
arkadaşımız, istediğimiz gibi konuşuruz.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi, Yalçın
Akdoğan Mehmet Fatih Saraça söylüyor. Mehmet Fatih Saraç da gidiyor
Abdullaha söylüyor. Abdullahı da merak ediyorsunuzdur herhâlde?
Abdullahcığım, şu Meclis TVyi niye veriyoruz biz ya?
diyor. Ha, buyurun, buyurun Fatih Bey, çıktık Fatih Bey. Ama
çıktık ama güzel kardeşim, iki tane, iki tane bakan arıyor.
diyor, İki tane bakan arıyor. diyor. Bu da bir başka tape.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Çok manidar, çok
manidar!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Şimdi, sağlık
haberiyle ilgili Başbakanın Habertürke
MEHMET METİNER (Adıyaman) Siz o
paralelcilerin tapeleriyle
HAYDAR AKAR (Devamla) Recep Tayyip Erdoğan: Bir
olay olmuş yani şöyle, yani 3,5 kilo çocuk; işte annesi her yere
başvurulduğunu söylüyor, ilgilenmediği, şudur budur, buna
benzer şeyler. Olayında
Recep Tayyip Erdoğan devam ediyor, aradaki
şeyleri okumuyorum: El insaf edin ya, nasıl böyle bir
başlık atıyorsunuz ya? Mehmet Fatih Saraç: Bu bir
ayıptır efendim, bu bir ayıptır. Recep Tayyip
Erdoğan: Ama ayıp, ama bak işte şimdi buraya
atıldığı zaman bu başlık gel de bunu artık
sil çıkar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Özgür basın, özgür
basın!
HAYDAR AKAR (Devamla) Mehmet Fatih Saraç
Anlaşılmıştır efendim. Ben şimdi Mehmet
Müezzinoğlu Beyi birinci sayfadan haber yapıyorum. diyor ama ara ki
Sağlık Bakanını bulasın, meğer yurt
dışındaymış. Bir telaş, bir telaş, telefonla
bağlanacaklar, olmuyor; başka bir vatandaşı çıkartmak
istiyorlar, olmuyor. Ya, bir zor durumda kalmışsınız,
gerçekten üzüldüm. Şimdi, niye yapıyorlar bunu? En çok
sağlıkta iddialılar çünkü, Yüzde 70 memnuniyet oranı var.
diyorlar ama Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en pahalı sağlık
hizmetini veriyorlar. Veremedikleri için de vatandaş çocuğunun
cesedini çuval içerisinde sırtında taşımak zorunda
kalıyor.
Şimdi, sadece o da bitmiyor. Bu da biter mi? Grup
toplantıları yapılıyor salı günleri. Salı günleri
grup toplantıları yapılınca tabii ki haber kanalları
neyi veriyor? Başbakanın konuşmalarını veriyor,
muhalefet partisi genel başkanlarının
konuşmalarını veriyor. Olur mu efendim, nasıl verirsin?
diyor, Sayın Erdoğan telefon ediyor, Alo, Fatih, sen izliyor musun
şu andaki basın açıklamasını? diyor. Devlet
Bahçelinin basın açıklamasından, toplantısından
bahsediyor. Fatih Saraç: Efendim, şu anda evdeyim ben. Bir dakika,
dışarıda şeyi mi diyorsunuz, Habertürktekini mi?
Erdoğan Evet. Fatih yani siz var ya ne
yaptığınızın farkında değilsiniz, adam
şu an sanki Türkiye batmış, bitmiş, tamamen elden
çıkmış, böyle bir manifesto açıklıyor ve bunu tam
olarak, canlı yayın olarak veriyorsunuz. diyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Çok manidar, çok
manidar!
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi, bu sadece bitiyor mu?
Uludere olayında Bakanımız Taner Yıldızın
konuşmaları var Habertürkte haberlerin nasıl
karartıldığı konusunda. Aslında örnekler çok ama
konuşmamın içeriği bu değildi. Gelip burada bir Halk TV
örneğini vermeleri, yasal yapılan her şeyin örneğini
vermeleri, on yıldır yaptıklarınızın tek bir
konusuna değinmemenizi kınıyorum, o nedenle de
konuşmamın içeriğini burada değiştirdim.
Yalnız, şunu da söyleyeyim: Basın
dediğiniz zaman, sizin o yandaş basınınız, altı
yedi gazeteden manşetten veren yandaşlar, o beş şirketin
hegemonyasına girmiş, onların tekeline girmiş, onların
grup medyaları hâline dönüşmüştür. Habertürk zaten evlere
şenlik. Onu bir incelerseniz, devletten nasıl haksız ihaleler
aldığını görürseniz diğer şirketlerle birlikte,
bu söylediklerimin ne kadar haklı olduğunu anlayacaksınız
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sarıgülün
dosyalarından bahsetsene.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bahsederim, getir.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Açıkla, getir,
getir!
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
Sayın Korkmaz, Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Getirsene, getir sen, ben
çıkacağım oraya, getir.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sor, sor, Genel
Başkanına sor, verir sana.
BAŞKAN Sayın Korkmaz
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkanım, sataşma nedeniyle
BAŞKAN Buyurun Sayın Tayyar. Nedir talebiniz?
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sataşma
gerekçesiyle söz istiyorum efendim. Benim az önce adımı
BAŞKAN Buyurun, iki dakika, şahsiyatla
uğraştığı için.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Ne
söylediğini sorsanıza.
BAŞKAN Sayın Oğan, söyledi gerekçesini,
siz duymamış olabilirsiniz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Mülkiye
Hanıma vermediniz Başkan!
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Başkanım,
çok teşekkür ediyorum.
CHPnin saygıdeğer Grup Başkan Vekili
Sayın Muharrem İnceden bir küçük ricam var: Ne olur, lütfen, kürsüye
çıkan CHPli milletvekilleri eğer espri yapacaklarsa içlerinde
mutlaka zekâ pırıltısı olsun!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Yolsuzluk yapın
siz, hadi!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Eğer bu konuda
onlara telkinlerde bulunursanız inanılmaz derecede memnuniyet
duyarım.
Ayrıca, şunu söyleyeyim: Yandaş, vesaire
diye sıkça konuşuyorsunuz. Sayın Deniz Baykalın kaseti
İnternet sitelerine düştüğü zaman gece saat on ikiden sonra -ben
o zaman Star gazetesinde temsilci olarak görev yapıyordum- biz
arkadaşlarımızla konuştuk, onunla ilgili ertesi gün tek
satır haber yapmadık çünkü iğrenç bir komploydu ve Biz o
komplonun içerisinde asla yer almayız. dedik. Ve ertesi gün bir yazı
yazdım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Kimler yaptı, niye
çıkarmadınız şimdiye kadar?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bir saniye, bir
saniye
Ya, sabahtan beri konuşuyorsunuz Sayın Tan.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Hayır,
çıkarın komployu; kim yaptı komployu çıkarın.
BAŞKAN Sayın Tan, lütfen.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ve ayrıca, bir
yazı yazdım, Sayın Baykal, bu iğrenç komploya
karşı lütfen genel başkanlıktan istifa etmeyin, sonuna
kadar direnin. dedik ama ertesi gün Milliyeti, Vatanı açtık, bugün
çok sevdiğiniz Güngör Mengi başta olmak üzere birçok yazar
Baykalı istifaya davet etmişti.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Başbakan da
meydanlarda konuşuyordu.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Biz o zaman doğru
yerdeydik, sizin yanınızdaydık çünkü orada bir mağduriyet
hâli vardı ama siz onu yapmadınız, video kasetinden bir genel
başkan çıkardınız. Takdir sizlerin; seversiniz, sevmezsiniz
onu bilmem.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Aman,
yanımızda falan olmayın!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sizden de çıkacak bir
genel başkan, sizden de çıkacak, az kaldı!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ayrıca, şunu
söyleyeyim: Sansür diyorsunuz, başka şeyler söylüyorsunuz.
Arkadaşlar, ben yirmi altı sene çalıştım bu sektörde
ve ben Milliyet gazetesinde Mesut Yılmazın talimatıyla
işten atılmış bir adamım. Bunlar yaşanmadı
mı? Yaşandı, günlerce. Dediler ki bana: Mesut Yılmaz
Milliyetle ilişkisini sana endeksledi. Ya gideceksin özür dileyeceksin ya
da seni işten atarız. Ben dedim ki: Hayır kardeşim, ben
doğru yaptığımı düşünüyorum. Özür dilemediğim
için beni işten attılar. Biz, böyle bir onurlu mücadelenin
içerisinden geliyoruz.
TUNCA
TOSKAY (Antalya) Yok ya!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Sizler bunu anlamayabilirsiniz, idrak edemeyebilirsiniz ama
hiç önemli değil, bu aziz Türk milleti bunların hepsinin
farkında.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Seni çok iyi idrak ettik biz!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Onun için söyleyecek daha fazla bir şey yok.
Hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Zekâ ve espri yeteneğimin olmadığını
söyledi. (Gürültüler)
BAŞKAN
Duymuyorum.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olursanız, Sayın Akarı duymak
zorundayım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, 69a göre, zekâ ve espri
yeteneğimin olmadığını ifade ederek bana
sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin verir misiniz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hayır, vermez, ben geldim şimdi, otur yerine.
BAŞKAN
Sonra dinleyeyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu konuyla ilgili.
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Akar.
Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Tayyara söz verirken Sayın
Akarın sataşması diye söyledi, Ne dedi? dediniz,
Şahsiyatla
dedi. Siz de kürsüye Sayın Tayyarı
çağırırken Doğru, şahsiyatla uğraştı.
dediniz, o anlamda söz verdiniz.
BAŞKAN
Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzükün 157nci maddesine göre
Şahsiyatla uğraşmanın uyarma cezası gerektiğini
biliyorsunuz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, sonra dinler misiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Herhâlde, siz, şahsiyatla
uğraşmaktan dolayı kürsüye Sayın Tayyarı
çağırdıysanız tahmin ediyorum uyarmış
olmanız gerekir.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Akar.
OKTAY
VURAL (İzmir) Güzel bir cevap oldu Sayın Başkan, güzel bir
cevap.
8.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, özellikle rica ediyorum: Sayın
Elitaş nöbetçi olduğunda ve siz de nöbetçi olduğunuzda
Elitaşın bu grubu, Meclisi yönetmesine izin vermeyin.
BAŞKAN
Sayın Akar, lütfen sözlerinize dikkat edin. Sayın Akar, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ikinci uyarıyı
hak etti.
SUAT
ÖNAL (Osmaniye) İç Tüzükü öğren!
BAŞKAN
Böyle bir şeyi duymadım ben.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Şimdi, evet, Sayın Tayyar, espri yeteneğim yok,
doğru, haklısın, espri yeteneğim yok; zekâyı
tartışırız seninle ama hırsızlık
yeteneğim hiç yok, bunu çok iyi bilmeni istiyorum,
hırsızlık yeteneğim hiç yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hırsıza ortaklığı da yok.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Şimdi, diyorsunuz ki: Sizin Genel
Başkanınızla bize talepte bulunuldu. Ama senin
Başbakanın o talepte bulunduğunu iddia ettiğiniz şeyi
meydanlarda konuştu. Sadece, onu da konuşmadı, MHPnin
başına geleni de şöyle ifade ediyordu: Yahu, sanki
vatandaş da, yatak odasında kendi eşiyle birlikte de
yasaklayacağız bunları. diye ifadesi vardı sizin
Sayın Başbakanınızın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ahlaksızlık ya, rezillik.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Şimdi, niye korkuyorsunuz İnternetten? Niye
korkuyorsunuz, İnterneti yasaklamayı? Sizin de
videolarınız çıkacak diye mi korkuyorsunuz, tapeleriniz
çıkacak diye mi korkuyorsunuz?
İHSAN
ŞENER (Ordu) El insaf!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Dünyanın hiçbir ülkesinde bu şekilde
çıkartılmış bir İnternet yasası yok.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Yalan! Haberiniz yok.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Belki de birçoğunuz okumadınız, 9/A maddesinin
(8)inci fıkrasını okuduğunuzda yarın
başınıza neler geleceğini çok rahat fark edebilirsiniz.
Oradaki bir bürokratla, her şeyin onunla biteceğini çok rahat göreceksiniz.
Bu pazarlıkların İnternette yayınlanmasının
önüne geçileceğini, mahkeme kararına gerek duyulmaksızın
bir bürokratın vereceği talimatla yasaklanacağını
göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ülkeyi
getirdiğiniz nokta bu, bununla övünç duymamanız lazım
arkadaşlar.
İnterneti
yasaklıyorsunuz, medyayı satın alıyorsunuz, halkın
haber alma özgürlüğünü elinden alıyorsunuz,
çıkmışsınız, burada sanki adınızda AK var;
alnınız akmış gibi konuşuyorsunuz diyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Aynen öyle!
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, 11/2/2014 tarih ve 3342
sayıyla Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları
tarafından Türk basınındaki sansür ve otosansürün nedenlerinin
araştırılarak basın özgürlüğünün sağlanması,
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat
2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde olmak üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Tülay
Kaynarca konuşacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bir
kadın milletvekili olarak sizin vesilenizle biraz sakinlik olur
sanıyorum.
Buyurun
Sayın Kaynarca.
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
şunu ifade etmek istiyorum: İnternete yasak değil getirilmek
istenen, Sayın Akara bunu özellikle ifade edeyim.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sansür
TÜLAY
KAYNARCA (Devamla) İlgili maddelere baktığınız zaman
göreceksiniz ki Anayasanın ilgili maddesinde de
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Avrupa Birliği niye karşı
çıktı?
TÜLAY
KAYNARCA (Devamla)
Türk Ceza Kanununun 132nci ve 134üncü maddesinde de
kişisel hakların ve özel hayatın korunmasıyla ilgili
maddeler vardır ve bu çok önemlidir ve bu herkes için geçerlidir.
Dolayısıyla, buna, lütfen, toplum sağlığının
korunması olarak bakın; buna, lütfen, vicdan olarak, insani olarak
Ve gerçekten, bir toplumun bu anlamdaki sağlığı
açısından da dikkate alın diyorum.
Değerli
milletvekilleri, MHPnin grup önerisinde basın sansürüne değinildi.
Az önce, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Şamil Tayyar -etkili ve
önemli örneklerle diye düşünüyorum- gerçekten etkili örneklerle -ki, en
son, az önce- Sayın Deniz Baykalla ilgili örneği de, kendi
hayatıyla ilgili Mesut Yılmaz örneğini de ifade etti.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Çok
çarpıcıydı!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Dolayısıyla, ben
konuyu bu açıdan değil de biraz sorumluluklar açısından,
bir de özellikle devletin yani ülke menfaatleri açısından önemine
dikkat çekmek istiyorum.
İfade hürriyeti ve basın özgürlüğü
demokrasinin, bir defa, ayrılmaz unsurlarından biridir. Evet,
katılıyorum, bu çok önemli. Çünkü kamusal güç olarak kullanmaya
başladığınızda o güç farklı noktalara gitmeye
başlar. Dolayısıyla, basın
kuruluşlarımızın özgür, tarafsız, objektif bir
şekilde görevlerini yerine getiriyor olmaları; ülke menfaatlerini,
kamunun düzenini, toplumsal dinamikleri ve mesleğin gerektirdiği
ahlaki değerleri göz ardı
etmemeleri, sorumlu bir yayıncılık üstlenmeleri de bu anlamda
büyük önem taşımaktadır. Bu görev, basının sansür ve
benzeri sınırlamalara maruz kalmadan sorumluluklarını
yerine getirmesi de çok önemlidir. Ben buna çok inanıyorum çünkü ben
sürekli basın kartı sahibi, bu meslekten gazeteci bir
OKTAY VURAL (İzmir) Alo Fatih hattına
ilişkin
Hiç tuşladınız mı Alo Fatihi?
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Ve buna
inandığımı belirtirken
Çünkü medya, görevini ne kadar
özgür yaparsa -bakın, bunun altını dikkatle çiziyorum- bireyler
ve toplum da kendini bu anlamda o kadar iyi ifade etme imkânına
kavuşabilir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bitmiş zaten basın, neyi
konuşuyorsak!
SİNAN OĞAN (Iğdır) Alo Fatih
hattına ne diyorsun bir gazeteci olarak, bir cevabın var mı?
BAŞKAN Sayın Oğan
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Farklı görüşlerin
seslendirilebildiği, tartışılabildiği,
sağlıklı toplumların temeli ifade özgürlüğü ve yine
basın özgürlüğüyle mümkündür.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Var mı peki?
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Başbakandan talimat var
mı?
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Doğru, eksiksiz,
tarafsız haber verme; objektiflik, özel hayata ve kişisel haklara
saygı söz konusu olduğunda özgürlüklerin korunması
açısından da basınımıza çok ciddi yükümlülükler
düşmektedir. Bakınız, normal kanunlara
baktığımızda, özellikle Basın Kanununda, Türk Ceza
Kanununda, en son RTÜK Kanununda bununla ilgili hukuki metinlerde
yapılan değişiklikler çok çok önemlidir basın camiası
açısından, bizim meslektaşlarımız açısından
ama bazen kanuni düzenleme yapıyorsunuz, yasa koyuyorsunuz, kanunu
uyguluyorsunuz, bir cevap hakkı, cevap hakkı kullanma, buna benzer
birçok
Ama bu, toplumsal zihniyet değişimiyle, toplumsal zihniyet
dönüşümüyle de alakalı diye düşünüyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Evet ya, Türkiye'yi yöneten
zihniyet değişmediği müddetçe bunu
İnşallah, o
zihniyeti de değiştireceğiz.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla)
az önce Şamil Tayyar
vekilimizin, milletvekilimizin verdiği canlı örneklerle ve
yaşadıklarından verdiği pasajlarla.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Siz de örnek verir
misiniz!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Tüm yazılanların ve
çizilenlerin aksine -ben tüm ifade edilenlerin de altını çizerek-
Türkiye'de özgür bir basının oluşmasına önem
verdiğimizi, nitekim Türkiye'nin demokratikleşme ve insan
hakları alanında katettiği büyük değişime paralel
olarak haber alma ve ifade özgürlüğünde de çok önemli reformlar
yapıldığını belirtiyorum ve az önce bahsettiğim
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Evet, Alo Fatih
hattı kurdunuz!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla)
Türk Ceza Kanunu, Basın Kanunu ve
RTÜKteki değişikliklerin de, bu kanuni düzenlemelerin de yine
medyanın kamuoyunu aydınlatma görevini yapacağı
OKTAY VURAL (İzmir) Çok önemli gerçekten!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla)
en iyi ortamın tesis
edilmesi gerekliliğinin de altını çiziyorum.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Alo Fatih!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Bu doğrultuda
medyanın da, bireysel hakları ve kamu yararını esas alan
bir anlayışla, dördüncü kuvvet olmanın gerekli titizliğini
yerine getirmesi gerektiğinin de altını çiziyorum.
Etkileme, kanaat oluşturma ve yönlendirme gücüne
sahip olan günümüz medyasının, bu büyük sorumluluğu, elbette çok
büyük bir sorumluluğu gereğince yerine getireceğine, ben
meslekten bir kardeşleri olarak inanıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Alo Fatih hatları buna
hizmet ediyor gerçekten!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Bu bir grup önerisi, bugün
bunu konuşalım diye öneride bulunuyorsunuz, oysa dün, yine 546
sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili çalışmalara biz
başladık.
OKTAY VURAL (İzmir) Alo Fatih hattı
özgürleştiriyor! Genelleştirmeyi düşünüyor musunuz? Genelleştirmeyi düşünüyorsanız
kanun teklifi getirin. Öyle mi? Kanunlaştıracak
mısınız Alo Fatih hattını?
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Temel kanun bu ve iki bölümden
oluşuyor. Dolayısıyla, önerimiz, öngörümüz, bu kanunun
çalışmasını tamamlamak şeklindedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, MHP grup önerisi aleyhine
görüş belirttiğimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, utanç verici,
böylesine basın özgürlüğüne darbe yapan bir zihniyet
karşısında vurdumduymaz bir anlayış!
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunacağım
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Tespitimizi yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Alo Fatih!
BAŞKAN Sayın Vural, izin verir misiniz
lütfen.
Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Seçer, Sayın Serindağ, Sayın Erdemir, Sayın
Öner, Sayın Aksünger, Sayın Toptaş, Sayın Çıray,
Sayın Köprülü, Sayın Sarıbaş, Sayın Güven, Sayın
Danışoğlu, Sayın Yüksel, Sayın Korutürk, Sayın
Ekşi, Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Dinçer, Sayın
Dudu.
İki
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi
oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, 11/2/2014 tarih ve 3342
sayıyla Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları
tarafından Türk basınındaki sansür ve otosansürün nedenlerinin
araştırılarak basın özgürlüğünün sağlanması,
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
12 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel ve arkadaşları tarafından Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından bugüne
kadar açılan, devam eden ve sonuçlanan tüm ihalelerde yolsuzluk
yapılıp yapılmadığının belirlenmesi ve
gerçeklerin tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması
amacıyla 11/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
12 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
12/2/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 12/02/2014 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve
arkadaşları tarafından 11/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı tarafından bugüne kadar
açılan, devam eden ve sonuçlanan tüm ihalelerde yolsuzluk
yapılıp yapılmadığının belirlenmesi ve
gerçeklerin tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1291
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere, bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 12/2/2014 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde olmak üzere ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın
Alaattin Yüksel.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce 17 Aralıkta neler
olduğunu bir kısaca hatırlayalım. Hoş, AKPli
milletvekili arkadaşlarımız bizim bundan söz etmemizden çok
hoşlanmıyorlar, hatta bunu sürekli gündemde tutmamızı da
ayıplıyorlar. Benim çok sevdiğim bir halk deyişi
vardır Ayıptır söylemesi, yapması değil. diye yani
siz her türlü yolsuzluğu, rüşveti alacaksınız, her türlü
hırsızlığı yapacaksınız, bunu dile
getirenleri ayıplayacaksınız. Bu doğru bir şey
değil.
İHSAN ŞENER (Ordu) Ne kadar rahat söylüyorsun
ya, ne kadar rahat böyle iftira atabiliyorsun!
SALİH KOCA (Eskişehir) Belge göster
bakalım, bir belge göster, hangi yolsuzluklar var? Dedikodudan başka
bir şey bilmiyorsunuz.
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) Evet, 4 bakanla ilgili
olarak hazırlanan fezlekelerle milyarlarca dolarlık yolsuzluktan söz
ediliyor ancak bu bakanlarla ilgili düzenlenen fezlekeler hâlâ Meclise
getirilmiyor. Sadece dün Meclise gelen 25 dokunulmazlık dosyası
arasında eski Bakan Egemen Bağış ile ilgili bir dosya
bulunuyor. Bağışla ilgili gelen dosyada kişiye hakaret
gerekçesiyle dokunulmazlığının kaldırılması
isteniyor. Halk Bankası Genel Müdürünün evinde ayakkabı kutuları
içinde 4,5 milyon dolar çıkıyor, Başbakan iki gün önce El Cezire
televizyonundaki röportajında bunun bir yolsuzluk
olmadığını, yolsuzluk olabilmesi için devlet
kasasından bir paranın çıkması gerektiğini, bu
paranın devlet kasasından çıkmadığını iddia
ediyor. Peki, Sayın Başbakan, bu para nedir o zaman, niye bu
kadar büyük para, 10 trilyon Türk lirası evdedir, niye ayakkabı
kutulularının içindedir? Bir memurun, hem de bir banka müdürünün
evinde bu kadar büyük nakdin bulunması doğal mıdır?
İçişleri Bakanının oğlunun
evinde 7 adet kasanın, para sayma makinesinin bulunması
Bakan
operasyon sırasında oğluyla telefonda konuşuyor. Bakan
Oğlum, evde kaç para var? diye soruyor. Oğul: Sen biliyorsun baba,
çok kalmadı, 3-5 kuruş işte. Bakan: Kaç para oğlum?
Oğul: 1 trilyon işte baba. Bakan, oğluna akıl veriyor,
Bu parayı Sarrafa danışmanlık yaptığın
için ondan aldığını söylersin, hatta yeğenin onun
yanında çalışıyor, yeğeninin sana olan borcunu
ödediğini söylersin. diye de akıl veriyor. Bakan Zafer Çağlayanın
kolunda 700 bin TLlik hediye saat
Bunlar rüşvet değil mi
Sayın Başbakan? Sahi nerede bu
eski mağdur bakanlarımız? Gelseler de şuraya, Meclise hem
gözümüz şöyle 700 bin liralık
bir saat görse hem de bize neler olup bittiğini bir anlatsalar diyorum.
Tüm bunlar yaşanırken yolsuzlukların üzerine gideceğinize,
üstünü örtmeye, kapatmaya, dikkatleri başka alanlara çekmeye
çalışıyorsunuz çünkü ucu size de dokunuyor.
Oğlunuzun başında olduğu vakıf
TÜRGEV hesabına 90 milyon 999 bin 90 lira para yatırılması
iddialarına, askeriyeden maliyeye, iş adamından belediyelere
herkes vakfa arazi ve arsa yağdırıyor iddialarına
yanıt vermiyorsunuz. Hani, insanın aklına kötü şeyler
geliyor. Yoksa bu vakıf işi, Osmanlı işi rüşvet ve
yolsuzlukla, nüfuz ticaretiyle servet edinmek işi midir? Başbakan ne
diyor? Bu, paralel devlet işidir. diyor.
Değerli arkadaşlar, 17 Aralık
operasyonundan sonra nur gibi bir devletimiz daha oldu: Paralel devlet. Bu
paralel devletle ilgili Amerikalı bir tarihçi Robert Paxton ilk kez bu deyimi
kullanıyor fakat bu deyimi, öyle devlet içinde devlet anlamında,
derin devlet anlamında kullanmıyor. Nazi Almanyasında, Hitler
Almanyasında, kendi ideolojileri doğrultusunda, kendileri gibi
düşünmeyen muhalifleri yok etmek için, Yahudilere soykırım
uygulamak için, Gestapo ve SSler gibi oluşturulmuş paralel
yapılardan söz ediyor. İtalyada, Mussolini İtalyasında,
faşist ideoloji doğrultusunda muhalifleri yok eden kara
gömleklilerden söz ediyor.
Başbakan ne yapıyor? Önce, özel görevli Adalet
Bakanı atıyor. Özel yetkili Bakan Bekir Bozdağ, müsteşara
ve savcılara, bu rüşvet operasyonunun durdurulması için
baskı yapıyor. Yürütmenin özel görevli Bakanı, bakın,
bugün, dün bombadan daha tehlikeli bulduğunuz kitabın yazarı
Ahmet Şıkı, Nedim Şeneri Avrupalarda övüp masum
olduklarını, hapse girip yargılanmalarının cemaat
işi olduğunu anlatmaya çalışıyor. Başbakanın
havuz lideri olarak belirlediği Binali Yıldırıma bağlı
TCDD İzmir Liman İşletmeleri yolsuzluğunda 14 kişi
tutuklanmıştır. Bu tutuklananlar arasında bacanak Cemo da
rüşvet, yolsuzluk operasyonu içinde bulunan
Bu Cemo ifadesini ben
kullanmıyorum, Cemalettin Beyin TCDD Genel Müdürüyle
yaptığı konuşmalarda TCDD Genel Müdürü kendisine bu
rüşvet ve ihale meselelerinde yardımcı olurken Cemo diye hitap
ediyor. Cemo, önceden haberdar edildiği için, uygun günde gidiyor ifade
vermeye, uygun savcıya, mesai saati dışında gidiyor ve
tabii ki salıveriliyor. Tutuklananlar arasında, Liman
İşletme Müdür Yardımcısı Birol Bafra da var. Kendisi,
Samsundan İzmire atanmış. Bafrayla birlikte, limandaki dökme
yük taşımacılığı ihalelerinin hemen hepsini
Samsun merkezli Ahtapot Denizcilik almaya başlamış, hemen bütün
ihaleler Ahtapot Denizcilike veriliyor. 21 ihaleye fesat
karıştırıldığı ve 38 rüşvet
olayının yaşandığı iddiası var. Bu iddialar,
İzmir Denizcilik sahibi Halil Demirin ifadelerinde de çok açık
biçimde yer alıyor. Rüşvetlerin bacanak Cemo tarafından jammer
kullanılarak AVM tuvaletlerinde alındığı tespit
ediliyor.
Binali Yıldırıma bağlı
İzmir Liman İşletmeleri yolsuzluğunu kapatmak için
savcılar tehdit edildi; emniyet müdürleri, emniyet müdür
yardımcıları görevden alındı; İzmirde yüzlerce
polisin, Türkiyede 6 bin polisin görev yerleri değiştirildi, bazılarının
2-3 kez görev yerleri değiştirildi; bu kış kıyamette
eşleri işlerinden oldu, çocukları okullarından oldu.
Değerli milletvekilleri, aslında, AKPyi
destekleyen avukatlar, avukatlar derneği, Adalet ve Hukuk Derneği,
Bağımsız Hukukçular Platformu, Genç Baro ve Yargıda Reform
Grubu isimli 5 platformun üyesi avukatlar Başbakan Erdoğan, Adalet
Bakanı Bozdağ, İçişleri Bakanı Alanın da
aralarında bulunduğu 12 kişi hakkında yargı görevini
etkilemeye teşebbüs, halk arasında korku ve panik yaratmak
amacıyla tehdit, T. C. organlarını aşağılama,
suçluyu kayırma iddiasıyla suç duyurusunda bulundular. Yapılan
teknik takipler sonucunda, rüşvet olarak toplanan paraların kamu
ihalelerine karşılık olarak verildiği, bu ihalelerle ilgili
listenin Binali Yıldırım tarafından tutulduğu ve örgüt
üyelerini gerek kendi aralarında gerekse TCDD Genel Müdürü Süleyman
Karaman ve Karayolları Genel Müdürü ve diğer TCDD yetkilileriyle
görüşmeler yaptıkları ve taahhüt edilen ihaleleri takip
ettikleri tespit edilmiştir. Ulaştırma eski Bakanı
Yıldırımın başında bulunduğu Bakanlık
bünyesindeki kurumların yapım ihalelerini bazı iş
adamlarına verdiği, karşılığında yüzde 10
kâr, komisyon istediği belirlendi. Binali Yıldırımın,
Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki kamu ihalelerinin
kime verileceğinin listesini yaptığı, hangi ihaleyi hangi
firmanın alacağını daha önceden belirlediği
açıkça ortaya çıkmıştır. ATV, Sabah yolsuzluğunda
Hükûmete yakın iş adamlarından 630 milyon dolar para toplama
işi de Binali Yıldırıma verilmiştir.
Binali Yıldırım, Ahlatlıbeldeki
PTTnin sosyal tesislerinde iş adamlarını toplayıp 8
iş adamına İki ay içinde 630 milyon dolar para vereceksiniz.
diyor. İbrahim Çeçen ve Mehmet Cengiz Bakan Binali
Yıldırım tarafından Ankaraya çağrılıyor.
Binali Yıldırım toplantıda, Turkuvaz grubunun Cengiz, Kolin
ve Limak grupları tarafından satın alınmasını
emrediyor Başbakan talimatıyla. Toplantının ardından,
önceden ihale verilmeyen Çeçenden de para istendiği için Çeçen buna isyan
ediyor, para vermeyeceğini söylüyor. 300 milyon ABD doları ödeme
yaptıkları anlaşılan Cengiz, Kolin, Limak üçlüsü ihtiyaç
duydukları paranın bir kısmını Ulaştırma
Bakanının aracılığıyla Ziraat Bankasından,
Arap Türk Bankasından alıyorlar. Cengiz İnşaatın
patronu Ama hakikaten iyi bir şey oldu, Binali kalırsa
yaşadık. diyor çünkü Binali kalırsa ihaleleri onlar alacaklar.
Bu paralar karşılığında para aktarımında
bulunan şirketlerine Palu-Genç demir yolu ihalesi, Erzincan-Diyarbakır-Mardin
demir yolu ihaleleri gibi birçok ihalenin -kendilerine- verileceği sözü
veriliyor.
Hükûmet,
hükûmet değil sanki suç örgütü arkadaşlar. Tapelerde kayıt
dışı 100 milyon TLlerin ödendiği
anlaşılmıştır, bu kurumların
varlığı biliniyor, Maliye Bakanı acaba bu kurumlarla ilgili
ne yaptı? Türkiyenin en saygın kurumlarının üzerine
giderken bunlarla ilgili ne yapılmıştır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALAATTİN
YÜKSEL (Devamla) Bu nedenle, Binali Yıldırımın
bakanlığı dönemi boyunca açılmış,
sonuçlanmış veya devam eden ihalelerde yolsuzluk yapılıp
yapılmadığının belirlenmesi
BAŞKAN
Sayın Yüksel, teşekkür ediyoruz.
ALAATTİN
YÜKSEL (Devamla)
gerçeklerin tüm boyutlarıyla ortaya
çıkarılması için kamuoyunun aydınlatılması
gerekmektedir.
Hepinizin,
bu anlamda, Binali Beyi de aklamak istiyorsanız desteğinizi
bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yüksel, konuşma süreniz bitti.
Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde olmak üzere söz sırası
Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tanda. (BDP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Tan
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yine bu yolsuzluklar üzerinde konuşacağız.
Ama
ben bir polemik olmasın, kavga gürültü olmasın diye mümkün
olduğu kadar sakin bir ses tonuyla tane tane görüşlerimi,
iddialarımı ileteceğim. Lütfen
AKP adına grup başkan vekilleri mi cevap verir? Sayın
bakanlardan Sayın Mehdi Eker burada mı, bilmiyorum, biraz evvel
buradaydı, keşke olsaydı, bir şeyler söyleyeceğim,
hemşehrim, o da cevap verseydi. Tane tane, çıksınlar desinler ki
vallahi bunlar doğru değil, yalandır, eksiktir, fazladır
Şimdi başlayalım değerli
arkadaşlar. Nedir bu verilen Meclis araştırma önergesinin
iddiası? Ulaştırma Bakanlığının İzmir
merkezli, liman merkezli yolsuzluk iddialarıyla ilgili bir Meclis
araştırma önergesi. Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, bu kadar kendine güvenen bir iktidar, hiçbir şey yok diyen bir
iktidar -lafı fazla uzatmaya gerek yok- tek şey yapmalı: Buyurun
kardeşim, kurun komisyonlarınızı, getirin bütün hâkiminizi,
savcınızı, belgenizi, evrakınızı,
araştırın -altım yaş değil, çiğ yemedim ki
karnım ağrısın- çıkarın ortaya. Hiçbir şey
yoksa da çıksın Sayın Bakan buraya aslanlar gibi, desin ki
utanın, sıkılın, bakın işte tertemiz bu evraklar,
belgeler, soruşturmalar çıktı, teessüf ederim size desin.
Demokrasilerde yapılacak olan bu. Yani, böyle, kavgaya, gürültüye,
polemiğe, tartışmaya, karalamaya, bağırmaya, çağırmaya,
laf atmaya gerek yok.
Şimdi, gelelim iddialara. Benim de iddialarım
var. Bakın, ben, son bütçe görüşmelerinde -Sayın Binali
Yıldırım da burada oturuyordu, Karayolları Genel Müdürü de
arkasındaydı- çıktım buraya, bir konuşma yaptım.
Arkasından bu konuşmayı on gün, on beş gün sonra bir daha
yaptım, bu kürsüden yaptım, dedim ki
Bakın, bir inşaat
firması var Türkiye'de. Rizesporun eski başkanı. Kod
adını da böyle koydum. Hani, ismini verme, hakaret etme, firma gizli
belgelerini açığa çıkarma
Bu arkadaş Hasankeyfteki
Ilısu Barajını 1 milyar 100 milyon euroya almış ve
dış kredilerin tamamını kendisi bulacak, bir konsorsiyum
kuracak. Sadece bu konsorsiyumlu ve dış kredili olduğu için de
normal diğer İhale Kanununa uygun yapılmamış bu.
Çünkü, bütün baraj ihaleleri, kara yolları ihaleleri, otoyol ihaleleri
yüzde 50 indirimle gidiyor, tenzilatla gidiyor. Hiçbir tenzilat yapılmadan
bir protokolle verilmiş, üç yıl bu krediyi bulamamış.
Avusturya firmasına gitmiş, İngilizlere gitmiş, sağa
sola gitmiş, en son Çin üzerinden karmakarışık bir şekilde,
o ihale şartnamelerine de tam uygun olmayacak bir şekilde Bu, bu
işi yerine getirdi. denmiş. Çünkü yerine getirmedi. denilse normal
ihaleye çıkacak, bütçeden parayla ihaleye çıkacak. Ki defalarca da
Hükûmet Bu kredi olmazsa ben bunu kendi bütçemle yapacağım.
demiş, buna rağmen bu iş bu zata verilmiş. 1 milyar 100
milyon euro
Sonrasında, hızlı tren ihalesinin önemli bir
kısmı yine bu firmaya verilmiş ve sonrasında Erbilde Erbil
Havaalanı -420 milyon dolar- aynı firmaya vermiş, Duhok
Havaalanı TİP proje -420 milyon dolar- aynı firmaya
verilmiş, Erbil-Kerkük duble yolu -100 milyon dolar- yine aynı
firmaya verilmiş. Bunu dediğim vakit buradaki arkadaşlar
diyorlar ki: Kardeşim, tamam, işte Hasankeyfte şöyle oldu,
hızlı trende böyle oldu ama Erbilin, Duhokun, Kerkük-Erbil yolunun
hesabını bize niye soruyorsunuz oradaki Kürt Hükûmeti vermiş?
Gidiyorum, Sayın Barzaniyle görüşüyorum, Sayın Talabaninin
masasına oturuyorum, Sayın Neçirvan Barzaniyle görüşüyorum,
oradaki Kürt yetkililere de soruyorum: Kardeşim, niye bütün bu ihaleleri
siz belli firmalara, aynı firmalara veriyorsunuz? Vallahi ne
yapalım, Ankara bizi böyle yönlendiriyor. diyorlar. Kürte diyorsun sana
böyle söylüyor, buradakine soruyorsun o da böyle söylüyor.
Değerli
arkadaşlar, en son ramazan ayında, bu geçtiğimiz ramazan
ayında, aziz, mübarek ayda yine bu Ilısu Barajı kapsamında
Hasankeyfin Dıfne köyüne (Üçyol köyü) 1.100 metre bir köprü
yapılacak -birinci boğaz köprüsü 1.070 metre- boğaz köprüsünden
daha büyük bir köprü yapılacak. Yine, 5 tane firmaya davetiye çıkarılmış,
bunlar yine aynı firmalar ve bu 5 firma 1 katrilyona yakın işi
kendi arasında paylaştırmış. 4üncü seferdir bu
kürsüden bunu söylüyorum, Allah billah aşkına biri çıkıp da
cevap vermiyor bana. En son, hiç alakası yok, Dışişleri
Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu Diyarbakırda yanımda
oturuyor, Başbakanın yemeğinde bizi protokolde yan yana
koymuşlar, döndüm ona da söyledim. Dedi ki: Efendim, bütün bu ihaleler
şeffaf ihalelerdir, İhale Kanununa uygun yapılıyor Dedim
ki: Sayın Bakan gözünü aç, bana bak, benimle sen otuz beş sene
evvelden aynı İslami gruplarda, yapılarda
Tertibiz,
yaşıtız, aramızda altı ay var. Otuz üç senelik
inşaat mühendisiyim böyle bir rezalet görmedim. Hep aynı 5 firma
mı çağrılır? 4 tane iş, 5 firma davetiyeli. 1
katrilyonluk iş, tenzilatsız veriliyor, yüzde 50 indirim oluyor
bunlarda.
Sayın Bakan geldi, burada durdu on dakika. Daha
cevap hakkı gelmeden bana izah vermeye çalıştı. Efendim,
pozlar böyle, şartlar böyle, bilmem ne böyle, işte ne yapalım
şöyle
Yine buradan ilan ettim, dedim ki: Sayın Bakan bölgenin
müteahhitleri, siz
Diyarbakırda 8 tane alt geçit ihalesi verdiniz, batçık... Bu 8 tane
ihaleyi yapan firmalar, bakın, size feryat ediyorlar, diyorlar ki: Biz bu
1 katrilyona verdiğin 4 tane işi 500e, yarısına
yapıyoruz, yarısına. Bütün şartını, şurtunu,
evrakını... Bakın, hâlâ cevap yok değerli arkadaşlar.
Çıkın, deyin ki: Niye bu 5 tane firma seçildi, söyleyin bana. Bu
işin aciliyeti ne, özelliği ne? Yani özellik isteyen işler var,
termik santral yaptığın vakit, sokaktaki müteahhit yapamaz.
Kabul, bunları biliyoruz. Peki, bu köprülerle ilgili, bu 5 firmanın,
6 firmanın dışında kimse yok mu?
Gelelim, tekrar, daha somut, daha belirgin bir işe.
Diyarbakıra bir havalimanı, bir terminal binası yapılacak.
Senelerdir tartışıyoruz, yeni bir havaalanı için Çınar
yakınlarında, Çınar ile Diyarbakır arasında hazinenin
çok güzel bir yeri belirlendi, uluslararası bir havalimanı
yapılması için devletin paftalarına kadar işlendi. Bendeki
devletin paftalarında... Bunu Sayın Mehdi Ekere de gösterdim,
açtım paftayı önüne koydum. Resmî, üzerinde devletin mührü olan
pafta, o, rafa kaldırıldı niyeyse? Dediler ki: Diyarbakıra
yeni bir terminal yapacağız, çok güzel bir terminal, projesi güzel.
93 bin metrekare kapalı alan, 6 tane körük. Kabul, baş göz üzerine,
onu yapın. Kalktılar bunu da yine belli istekliler arasında ön
elemeli davetiye... Bakın, tüy dikildi. Ön elemeli ne demek? 15 tane
firmaya davetiye çıkarıyor, çıkardı. 15 tane firmaya
davetiye çıkardıktan sonra da bu 15 firmayı bir daha inceliyor,
diyor ki: Bunların 8 tanesi veya 10 tanesi ihaleye girebilir. Yahu, bu
davetiyeyi sen çıkarmışsın bir sefer. Yani, niye davetiyeli
yapıyorsun, bu ayrı bir tartışma konusu fakat davetiye
çıkardığın firmayı, Yeterlidir, bu gelsin, öbürleri
yeterli değildir bütün Türkiyeye. dediğin bu 15 tane firmayı
da tekrar bir ön elemeye tabi tutuyorsun.
Ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? 10 tane firma
kaldı. Yine, feryat ettim, bu kürsülere çıktım, basın
toplantıları yaptım, Diyarbakırdaki bütün gazetelere
verdim, dedim ki artık utanırlar, korkarlar, yapmazlar.
Tınmadı kimse, umurunda olmadı kimsenin, hiç kimsenin umurunda
olmadı ve sonuçta bu 10 firmadan 4 tanesi teşekkür attı.
Teşekkür ne demek? Beni çağırdın ama ben bu işe
girmiyorum. Sana hayırlı olsun. 1 firma -bu işin içerisinde-
anlaşmaya girmedi, Diyarbakırda İntim İnşaat -onun da
adını vereyim- allem edildi, kallem edildi, bu firma da elendi.
Senin şu evrakın eksik, senin bu belgen eksik.
Şimdi diyebiliriz ki Kardeşim, sen
çıkmışsın, anlatıyorsun. Bunların hepsi yalan.
Yahu, kurun bir komisyon, getirin evrakları, eğer böyle değilse
deyin ki: Altan Tan, sen bunları yalan söylüyorsun. Getirin
bunları. Ve o günün parasıyla 270 trilyona yani 270 milyona, 150
milyon dolara bu terminal binası ihale edildi arkadaşlar. Bakın,
Diyarbakırda duruyor, 150 milyon dolar, o günkü kurla 150 milyon dolar.
Getirin dedim, ben otuz üç yıllık inşaat mühendisiyim, yarı
fiyatına yapıyorum; bütün teminat, belge, evrak, kontrgaranti,
konsorsiyumu kuruyorum. Buyur, yarı fiyatına yapıyorum. Diyor
ki: İhale müddeti geçti, müracaat etseydin. Ya, müracaat yok ki zaten,
sen çağırıyorsun.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bunlar,
dediğim gibi polemikle, kavgayla, küfürle, bilmem neyle olacak bir
şey değil. Gelirsin, yüzünün akıyla bunun hesabını
verirsin.
Basına gelince, basın Roboski olduğu gün
öldü Türkiyede. Saat on bire kadar devletten, ordudan cevap gelinceye kadar
cemaatçisi, öbürü, diğeri, hiç kimse yayın yapmadı.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Doğan Bey, cevap verecek
misiniz bu ifadelere?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Bekliyorum ben,
çıksınlar, desinler ki: Böyle olmadı.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde olmak
üzere şimdi söz Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmazda.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu İzmir Liman İşletmesindeki yolsuzluklar ve Sabah ve
ATVnin satışıyla ilgili havuz oluşturmada olan rüşvet
olaylarının araştırılmasıyla ilgili Meclis
araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın size
bir şey okuyacağım. 25 Ocakta ABDde toplantı
yapıldı. Biz Refah Partisini iktidardan indirmekle
kalmamalıyız, bölmeliyiz. Amerikanın planı bu.
Evlatlarımızı önce raydan çıkardılar, şimdi
uçurumdan yuvarlıyorlar. Erdoğan partiyi kendisi kurmadı, ona bu
partiyi kurması emredildi. Erdoğana bu projede niye rol verildi?
Çünkü onda makam, mevki, mansıp, mal ve
Cumhurbaşkanlığı zaafı var. AKPye oy vermek cehenneme
bilet almak gibidir. AKPye oy verdin, yaptığın iş ne?
Sırtına birer hortum bağladı, hortumu AKPye teslim ettin,
o da rantiyeciye verdi. Bunu kim diyor biliyor musunuz değerli milletvekilleri?
Bunu, Sayın Başbakanın ve birçoğunuzun Hocam dediği,
değer verdiği Necmettin Erbakan 2007 yılında ifade ediyor
ve 2007 yılında ifade ettiği bu lafların altı yıl
sonra gerçek olduğunu, onun tedrisatından geçmiş, onun
fikirleriyle bugünlere gelmiş birçok milletvekili eğer görmekten
imtina ediyorsa Cenab-ı Allahın katında hakikaten sorumluluk
içerisine gireceklerdir. Siz niye hırsızlıkları,
yolsuzlukları, usulsüzlükleri sonuna kadar savunacaksınız?
Eğer sizin boğazınızdan bir şey geçmediyse bugün,
yolsuzluğa bulaşan, hırsızlığa
bulaşanları cansiperane savunmak için Türkiye Büyük Millet Meclisinde
niye kendinizi zorlayacaksınız? Bakın, araştırma
önergesinde iddia edilen husus, İzmirdeki olay: Kim var İzmirdeki
olayın içerisinde? Bakanın bacanağı var. Şimdi,
diğerleri ne yapıyor? Savcı gidiyor onları alıyor ama
Bakanın bacanağı bir türlü ifadeye gitmiyor. Binali
Yıldırıma soruyorlar: Nerede sizin bacanağınız?
Niye gelmiyor? dediğinde Birkaç gün sonra gelir. diyor. Değerli
arkadaşlar, orada birtakım savcılarda ve bu operasyonu
yapanlarda değişiklik olduktan sonra geliyor akşam yedide, bir
mahkeme başkanının olduğu yere geliyor ve ne
yapılıyor? Serbest bırakılıyor. Şimdi, biz, etik
kuralı gereğince Bakanın bacanağı, şudur budur,
falan filan noktasına girmeyeceğiz ama şunu açık
yüreklilikle ifade ediyoruz: Bakın, 17 Aralık operasyonunda, 17
Aralık operasyonu ilk yapıldığında -içinizde
İçişleri Bakanlığı yapanlar da var-
ayıkamadınız. 17 Aralık operasyonu
yapıldığında 4 bakanın çocuğu alındı, Halk
Bankasının Genel Müdürü, bir sürü üst düzey kişiler
alındı ve bunlar savcılar tarafından yapılan
sorgulamalar neticesinde hâkim tarafından tutuklanarak şu anda
cezaevindeler. İddiaların hepsini biliyorsunuz, tek tek
girmeyeceğim.
Akabinde, 25 Aralıkta asrın yolsuzluğu
dediğimiz, 17 Aralıktan daha büyük yolsuzluk
İşin
içerisinde kim var değerli arkadaşlar? Başbakan var,
Başbakanın oğlu var, Başbakanın damadı var,
Başbakanın kızı var, bakanlar var, birçok ileri gelenler
var. Şimdi, bu iddialarla ilgili bir operasyon yapılıyor. Bu
operasyon yapılır yapılmaz savcının talimatına
rağmen, kolluk kuvveti görevini yapan emniyetçiler görev yapmıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinde veya
bir hukuk devletinde savcının verdiği talimatı bir kolluk
kuvvetinin, kolluk kuvveti görevini yapan polisin yerine getirememesi gibi bir
şey olabilir mi? Ama bunu yaptınız.
Bakın, şunu ifade ediyorum: Şimdi, hangi
gerekçeye sığındınız bunu yapmak için? Dediniz ki:
Millî devlete darbe var, paralel yapı var. Paralel yapının
arkasında Amerikası, İngilteresi neyse, dış güçleri
var, bizi yıkmaya çalışıyorlar -sözde- asrın liderini
ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Ben size buradan
söylüyorum, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli de dedi:
Bir buçuk aydır, iki aydır bas bas bağırıyoruz
buradan, diyoruz ki: Gelin
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Duyuyoruz,
bağırma.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
Bağıracağım, vatandaşın hakkını
yiyenlerden hesap sorana kadar bağıracağım,
bağırmaya da devam edeceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bağır, millet isyan
ediyor, vicdanlar isyan ediyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Şimdi, biz diyoruz
ki: Gelin Allah rızası için, Allah rızası için gelin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hırsızlar
bağırmayacak, sen bağıracaksın, hırsızlar
susacak.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Sayın
Başbakan, sayın bakanlar, Allah rızası için gelin, bu
işin arkasında kim varsa bu kürsüden açıklayın. Amerika
mı var, İngiltere mi var, Fransa mı var? Ama ben çok iyi biliyorum,
bir zamanlar AKPliler ne diyordu biliyor musunuz oturduğumuz bir
toplantıda: Bizim beyefendinin, patronun arkasında Amerika da var,
biz şöyle güçlüyüz, askeriyeyi hallettik, yargıyı hallettik,
2023 yılına kadar bizim iktidarımızı kimse
engelleyemez. diyorlardı. Bu konuşmalara şahit olan
birçoğunuz vardır. Şimdi, buradan soruyorum: Gelin bunu
açıklayın. Eğer gizli bir şey varsa, gizli bir şey
varsa dedik ki: Bunun gizliliği varsa milleti ilgilendiren, devleti
ilgilendiren gizliliği varsa gelin Mecliste kapalı oturum
yapalım. Bize bir açıklayın ya Allah rızası için! Biz,
sizden daha fazla Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî devletin yanında
durmazsak namerdiz. Açık söylüyorum: Bizim için devletin ebet
müddetliği kaçınılmazdır ama gelin, açıklayın
bunu değerli milletvekilleri, gelin açıklayın.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Mahkeme devam ediyor,
neyi açıklayacağız ya?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ama Allah
rızası için ben size bir şey soracağım: Başbakan
hırsızlığa bulaşmışsa, bakan
hırsızlığa bulaşmışsa -iddia- bakanların
çocukları bulaşmışsa veya birtakım bürokratlar
bulaşmışsa, iş adamları bulaşmışsa yani
burada bu işlerle hiç alakası olmayan milletvekillerinin,
boğazından haram lokma geçmeyen milletvekillerinin; rüşveti
almanın da, vermenin de, aracılık etmenin de lanetlendiği
ve cehennemlik olduğu bir ortamda size oy veren insanları bile medya
manipülasyonlarıyla, algı yöntemiyle Hırsızlık,
yolsuzluk yok da millî devlete operasyon var, Hükûmetimizi
yıkıyorlar. diye size o anasının ak sütü gibi oylarını
veren o insanlara bile yanlış yaparsınız, yazık edersiniz,
günaha girersiniz.
Sayın Başbakan Abdestimden şüphem yok ki
namazım sorgulansın. diyorsun. Bunu demekle olmaz, abdestinden
şüphesi olmayan şunu diyecektir: On iki yıldır ben bu
ülkeyi yönetiyorum. On iki yıldır bu ülkenin
Başbakanıyım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir
Başbakana, hiçbir hükûmete nasip olmayacak şekilde bu millet bana
yetki verdi. Ben, on iki yıldır yönettiğim bu ülkenin
savcısına, polisine güvenmeyeceğim de kime güveneceğim?
deseydi Allahınızı severseniz bugün bu yaşananlar
yaşanır mıydı? Ben size soruyorum: Bugün harama
bulaşmayan, boğazından haram lokma geçmeyen kime Türk
savcısı kumpas kurabilir, kime Türk polisi kumpas kurabilir? Bugün
Başbakana kumpas kuracak bir savcı olabilir mi değerli
arkadaşlar? Bir polis Başbakana kumpas kurabilir mi? Yani bu mümkün
değildir. Çıkarsınız, harama
bulaşmamışsanız, bu milletin önünde
Bakın şurada
tapeler var tapeler, 274 sayfa, 274 sayfa tape var. Bu tapelerde
girmeyeceğim tek tek ama- o kadar iğrenç konuşmalar var ki, o
kadar milletin malına el uzatılmış ki, o kadar haram var ki
Allah aşkına, biri gelip de bunu bize niye açıklamıyor?
Millî devlete darbe, paralel yapı, paralel
devlet. Kimdir bu paralel devlet? On iki yıldır bu ülkeyi
yönetiyorsunuz. Şimdi çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki: Paralel
yapıyla MHP, CHP, bilmem kim iş birliği yapıyor. Bu ülkede
bir paralel yapı varsa o paralel yapıyı siz oluşturdunuz, o
paralel yapıyı ortaya çıkarmak da sizin göreviniz ama siz paralel
devlet, paralel yapı diyerek koskoca bir camiayı zan altında
bırakacaksınız, gereğini yapmayacaksınız,
alnı secdeye değen insanlara hırsız muamelesi, hain
muamelesi yapacaksınız, kendiniz bu işten sıyrılacaksınız.
Devletsiniz, içinizde bakanlık yapanlar var, eğer paralel yapı
varsa, ihanet eden varsa bu savcı da olsa, polis de olsa
tutarsınız kolundan gereğini yaparsınız. MİT
elinizde, Emniyet elinizde, devletin bütün birimleri elinizde değerli
arkadaşlar, devletin bütün birimleri sizin elinizde ama
Çünkü veremeyecek
hesabınız var.
Bakın, değerli arkadaşlar, siz iktidar
olurken arkanızda ne ATV vardı ne Sabah vardı ne A Haber
vardı ne bugün
Başbakan bakkal açıyor,
Allahınızı severseniz, 50 kanal canlı veriyor. Siz hükûmet
olduğunuzda bu kanalların hangisi vardı? Ama siz ne
yaptınız? Millete gittiniz ve iktidar oldunuz ama bugün, içinden
çıktığınız millete yabancılaştınız
çünkü siz harama bulaştınız, haramzadelerle beraber oldunuz, o
fakiri fukarayı, garip gurebayı, Anadolunun yiğit
insanını unuttunuz. Siz harama bulaştınız ama
şunu unutmayın: Bu şekilde giderseniz, harama bulaşarak
giderseniz 28 Şubat sürecini yaşayanlar da bütün güçleri eline
almışlardı Bin yıl sürecek. diyorlardı. Sizin de
akıbetiniz onlardan farklı olmayacak, onlar gibi olacaksınız,
unutmayın. Aynı şekilde gideceksiniz çünkü siz milletten
korkuyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde olmak
üzere İzmir Milletvekili Sayın Ali Aşlık konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ AŞLIK (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
vermiş olduğu önerge karşısında grubum adına söz
almış bulunuyorum.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Vallahi almasan iyi
olurdu.
ALİ AŞLIK (Devamla) Özellikle 17
Aralıktan sonra güçlenen, büyüyen ve
AYKAN AYDEMİR (Bursa) Çalan
ALİ AŞLIK (Devamla)
çevresinde el
uzatılması gereken bütün dost ve akrabalara el uzatan bir Türkiyeye
karşı bir komplo düzenlenmiştir. [CHP ve MHP
sıralarından Bravo(!) sesleri, alkışlar(!)] Bu komplo karşısında
bazıları gibi şapkayı alıp gideceğimizi
zannedenler yanılgıya düştüler. Çünkü biz desteği milletten
aldık, gücümüzü milletten aldık.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Parayı kimden aldın,
parayı?
OKTAY VURAL (İzmir) Parayı kimden
aldınız?
İZZET ÇETİN (Ankara) Parayı kimden
aldınız?
ALİ AŞLIK (Devamla) Bizi millet getirir ve
millet götürür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen!
OKTAY VURAL (İzmir) Malı kimden götürdünüz?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Parayı da milletten
aldınız.
BAŞKAN Tahammül edin konuşmacıya,
lütfen!
ALİ AŞLIK (Devamla) Özellikle İzmirdeki
operasyonla alakalı biraz evvel oradaki sanıkların
avukatlarıyla görüştüm. Çünkü, bize sizin gibi mahkemedeki henüz
gizli olan belgeleri ulaştıran savcı ve hâkimler yok. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Alkışlayın,
Rıza Zarrab gurur duyuyor.
ALİ AŞLIK (Devamla) İzmirde liman
operasyonu diye bahsedilen konu: 2010 yılında dinlemeler
başlamış, 2012nin yedinci ayında bitmiş.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sonra?
OKTAY VURAL (İzmir) Ee
ALİ AŞLIK (Devamla) İhale 2012nin
beşinci ayında yapılmış.
OKTAY VURAL (İzmir) Ee
İZZET ÇETİN (Ankara) Sonra?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
saygıyla dinleyelim; duyuluyor buradan.
ALİ AŞLIK (Devamla) İhaleyi alan, daha
doğrusu şikâyetçi olan firma
OKTAY VURAL (İzmir) Ee
ALİ AŞLIK (Devamla) Evet Oktay Bey, yani
böyle pişmiş kelle gibi bana Ee, ee demenin pratik bir anlamı
var mı? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Dinleyin, ben de
anlatıyorum işte insan gibi.
BAŞKAN Sayın konuşmacı
OKTAY VURAL (İzmir) Vallahi pişmiş kelle
gibi utanmadan
ALİ AŞLIK (Devamla) Hayır ama yani Ee,
ee ne demek yani?
BAŞKAN Sayın konuşmacı
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Pişmiş kelle gibi
utanmadan konuşuyorsun.
ALİ AŞLIK (Devamla) Olur mu canım?
BAŞKAN Sayın konuşmacı, siz lütfen
Genel Kurula bakarak konuşmanızı sürdürün.
OKTAY VURAL (İzmir) Utan, utan!
ALİ AŞLIK (Devamla) - Ben hiç kimseyi şey
yapmadan, saygısızlık yapmadan konuşuyorum. Niye koskoca
Grup Başkan Vekili olarak Ee, ee Ne demek E, ee? Niye
saygısızlık yapıyorsun?
OKTAY VURAL (İzmir) Sen tuzluk musun,
yağdanlık mısın? Tuzluk, tuzluk!
LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Rüşvete gel, rüşvete!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ALİ AŞLIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, dinlemeler 2012de bitiyor yedinci ayında.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sonra?
ALİ AŞLIK (Devamla) İhale, 2012nin
beşinci ayında yapılıyor. İhale yapıldıktan
sonra
İZZET ÇETİN (Ankara) Nereden biliyorsun?
ALİ AŞLIK (Devamla) Alan firmayla
konuştuk canım, yapanlarla konuşuyorum, avukatlarıyla
konuşuyorum. İyi de bir siyaset yapıyorum.
BAŞKAN Sayın konuşmacı, lütfen
Genel Kurula hitap eder misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) - Yani sen milletvekili
değil, iş takipçisi misin? İş takibi mi yapıyorsun?
ALİ AŞLIK (Devamla) Bilmeyeyim mi?
BAŞKAN Sataşmalara cevap vermeyin lütfen.
ALİ AŞLIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ihale 2012de, 2012nin beşinci ayında
tamamlanıyor. Şikâyetçi olan firma KİKe başvuruyor talebi
reddoluyor. Yetmiyor idare mahkemesine başvuruyor talebi reddoluyor. Yani
dolayısıyla hukuk devletinde nedir? İdarenin bütün eylem ve
işlemleri yargıya tabidir. Bütün yargı yolları
denenmiş mi? Denenmiş. Netice alınmış mı?
Alınmış.
İZZET ÇETİN (Ankara) Parayı kim
almış?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Firmaya sordun mu?
ALİ AŞLIK (Devamla) Ama bütün bunlara
rağmen bir şikâyette bulunuyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Para kimde, para? Bunları
söyle.
ALİ AŞLIK (Devamla) - O şikâyetten sonra
da, bu şikâyetten sonra da Sayın eski Ulaştırma
Bakanımız Binali Yıldırım İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı adayı olarak açıklandıktan bir hafta
sonra, bacanağı da bu işe bulaştırılmak üzere,
2012nin yedinci ayında biten ve sümen altı edilen bir şey
raflardan çıkarılıyor.
Şimdi arkadaşlar, bu işler sizlerin de
başına geldi, bu işler birçok insanın başına
geldi. Türkiye'de yargıdan başına birçok sıkıntı
gelmeyen kaç tane insan var?
MUHARREM VARLI (Adana) Niye savcıları
değiştiriniz?. Allah Allah!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Paradan bahset.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Paradan, yolsuzluktan,
hırsızlıktan bahset. Bunları yani niye savunuyorsun?
ALİ AŞLIK (Devamla) Şimdi, bu dinlemeler
CMK 335e göre yapılıyor. Nedir bu? Sınırsız dinleme
hakkı veriyor. Yani örgütten dinleme yapılıyor ama sevk
maddesi ihaleye fesat karıştırma.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Yıllardır
bizi dinliyordunuz ya.
ALİ AŞLIK (Devamla) Şimdi, buradan
Binali Yıldırım Bakanımızı, İzmir
Büyükşehir belediye başkan adayımızı yıpratma
amacı oluşturulmaya çalışılıyor. (CHP ve MHP
sıralarından Oooo sesleri)
Bakınız değerli arkadaşlar, madem bu
yolsuzluk vardı, 2012nin 7nci ayında biten bir dinleme niye 2014ün
7 Şubatında devreye sokuluyor. Hiç düşünmüyor musunuz, hiç
vicdanınıza sormuyor musunuz bunu?
OKTAY VURAL (İzmir) Ya vicdanına sen sor!
Hangi vicdanla milletvekilliği
Sizin vicdanınız mı var? İzmirliler seni izliyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri lütfen
ciddiyetinizi koruyun.
ALİ AŞLIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şikâyetçi firma on yıl boyunca bu işi
yapmış, on yıl boyunca yapmış, ihale
şartlarına uygun yapılmış çünkü yargının da
denetiminde geçmiş ama ona rağmen 17 Şubatta millî iradeye,
millî sermayeye, millî güçlere karşı başlatılan sinsi
planın İzmir ayağı devreye sokulmuştur. [CHP ve MHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar (!)]
OKTAY VURAL (İzmir) Yolsuzluklar millî!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hırsızlık var,
hırsızlık!
ALİ AŞLIK (Devamla) Biz bu tür olayların
altında bugüne kadar ezilmedik, bundan sonra da ezilmeyiz. Biz bugüne
kadar yapılan her şeyin hesabını verdik bundan sonrada
vereceğiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hiçbir şeyin
hesabını vermediniz.
ALİ AŞLIK (Devamla) Sayın Başbakan
ve ekibini hırsızlıkla suçlayıp, hakaret etmeye kalkanlara
da yargıda hesabını soracağız.
SUAT ÜNAL (Osmaniye) - İzmirli Binali
Yıldırıma güveniyor
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hırsız, polisi
kovalıyor.
ALİ AŞLIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şimdi, 2011 seçimleri öncesi, İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanına karşı aynı şekilde bir
operasyon yapıldı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hırsızı anlat.
ALİ AŞLIK (Devamla) 400 sayfayı geçen
iddianame var. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz
Kocaoğlu da üç yüz doksan yedi yılla yargılanıyor
İZZET ÇETİN (Ankara) Ee?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Soygun çetesi oldu bunlar ya.
ALİ AŞLIK (Devamla)
ve ben İzmirde
muhalefet milletvekiliyim, burada iktidar milletvekiliyim ama İzmirde
iktidar Cumhuriyet Halk Partisi ve ben orada İzmirde muhalefetin
milletvekili olarak çıktım dedim ki: Biz adliyelerin şeklini
şemailini değiştirdik ama henüz zihniyetleri
değiştiremedik. Bu yapılanlar yanlıştır. dedim
ve bunu kamuoyuna açıkladım. Basının önünde söyledim,
kapalı yerlerde söylemedim. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından alkışlar(!)]
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Bravo!
ALİ AŞLIK (Devamla) Ve Aziz Kocaoğlu o
günden bugüne bu operasyonlarla alakalı kitap yazdı. İzmire
hiçbir şey yapmadı. Şimdi de Namuslularla namussuzların
seçimi diyor. Hakkında 400 sayfayı geçen fezleke var ve bunu
konuşuyoruz. Değerli arkadaşlar, bak, ben çıkıp bir
defa Aziz Kocaoğluna namussuz demedim, hırsız demedim.
Niye?
MUHARREM İNCE (Yalova) Değil de ondan.
ALİ AŞLIK (Devamla) Değil meğil
mevzu değil. Eğer ona yargı beraat kararı verecekse ben
öyle söylersem o hâkime hakaret etmiş olurum.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Yahu, hâkime zaten
fırsat vermediniz, hâkimleri aldınız.
ALİ AŞLIK (Devamla) Siz daha iddianame
hazırlamadan tapelerle geziyorsunuz. Arkadaşlar, tape ile
tıpayı birbirine karıştırmayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Olmaz böyle bir şey. Onun için
diyoruz ki bunlar algı yönetimi için yapılan şeylerdir. Bu
millet hırsızı, namussuzu yürüyüşünden, gözünden
tanır.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Doğru,
doğru.
HASAN ÖREN (Manisa) Ergenekondaki tapeler?
ALİ AŞLIK (Devamla) Öyle tapelerle mapelerle
milleti kandıramazsınız, bilir anlar, bu millet âlim değil
ariftir. Onun için, madem Alaatin Yüksele
Siz madem bu kadar namuslu,
siyaseti bu kadar namus üzerine yapıyorsunuz. O zaman niye bir başka
aday göstermediniz de Aziz Kocaoğlunu gösterdiniz? Hâlâ
yargılanıyor. Yargılanan bir adamı
HASAN ÖREN (Manisa) Sana ne?
ALİ AŞLIK (Devamla) İnanmıyor
olabilirsiniz, Onun için gösterdik. diyebilirsiniz ama başka
yargılanana niye Namussuz niye Şerefsiz diyorsunuz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Kim yargılanıyor?
ALİ AŞLIK (Devamla) Daha iddianame bile
açılmayanlara hırsız damgasını niye vuruyorsunuz
arkadaşlar?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Adam hırsız ya!
ALİ AŞLIK (Devamla) O zaman biz de aynı
şeyi söyleyelim. Ama biz hukuka saygılıyız.
HAMZA DAĞ (İzmir) Fotoğrafları
göster.
ALİ AŞLIK (Devamla) Yargılama bitene
kadar, süreç bitene kadar asla kimseye namussuz demeyeceğiz. Onlarla
uğraşacağınıza keşke İzmirle
uğraşsaydınız. Bakınız, her selde İzmir bu
manzaralarla karşılaşıyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Ne var onda, ne
var?
ALİ AŞLIK (Devamla) Sıkıntıda,
insanları kurtaracak itfaiye su altında kaldı.
Proje üretin arkadaşlar. Halkın
karşısına projelerle, yaptıklarınızla
çıkın, laf salatası üretmeyin, hukuka saygılı olun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sen
Kağıthanedeki bataklığı
ALİ AŞLIK (Devamla) Binali
Yıldırımın bacanağı tutuklanmadı diye
hayıflanıyorsunuz. Bu ülkede Bakanların çocuğu, bakanken
tutuklanabildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ALİ AŞLIK (Devamla) Demek ki bir şeyi
yok. Onun için derdinizi burada bağırarak değil, halkla
kucaklaşarak anlatın.
BAŞKAN Sayın Aşlık, teşekkür
ederim.
ALİ AŞLIK (Devamla) Biz nasıl
medyasız gelmişsek, biz nasıl medya karşımızdayken
iktidara gelmişsek, kucaklaşın, bütünleşin, iktidara gelin,
her şey size helal olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aşlık, teşekkür
ederim.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Savcıyı
değiştirdiniz, hâkimi değiştirdiniz.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Yüksel.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın
Başkanım, 69a göre söz istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Neden? Anlamadım.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Adımı
geçirdi bizzat Alaattin Yüksel, Sayın Alaattin Yüksel diye.
BAŞKAN Şimdi, size sataşmada
bulunmadı, sadece bir soru sordu.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Hayır.
BAŞKAN Size söz vereceğim ama sataşmadan
mı yoksa açıklamak için mi onu ayırt etmeye
çalışıyorum.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Tamam,
sataşmadan açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Size şahsınızla ilgili bir
sataşmada bulunmadı, sadece size bir soru sordu orada.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Açıklama yapmak
üzere, evet.
BAŞKAN O soruyu cevaplamak için yerinizden bir
dakika süre vereceğim size.
Buyurun yerinize.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Kürsüden verin
efendim.
BAŞKAN Yerinize Sayın Yüksel, kürsüye
değil.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Efendim, kürsüden.
Hem sataşma var hem de soru soruyor. Ayrıca
BAŞKAN Sizin şahsınıza bir
sataşma olmadı Sayın Yüksel. Çok iyi dinledim. Sadece size bir
soru sordu.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Bakın, ben
sataşmada bulunmak için istemeyeceğim. Binali Beye hırsız
demediğimizi anlatacağım. Hırsız demiyoruz biz
kimseye.
BAŞKAN Sayın milletvekili
arkadaşlarınıza söylerseniz, seslerini yükseltmesinler, sizi
duymuyorum.
Sizin şahsınızla ilgili hiçbir
sataşmada bulunmadı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Söylemediğini söyledi.
BAŞKAN İleri sürdüğünüz bir fikirden
aksi bir fikir söylediğinizi de söylemedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Aynen öyle dedi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Aynen
öyle oldu.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Olur mu Sayın
Başkan? Soru bana yönelik olarak tamamen aykırı
BAŞKAN İsterseniz yerinizden kısa bir
açıklama vereyim.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Lütfen, hayır,
kürsüden iki dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika
Tutanakları getirteyim,
gerekiyorsa sataşmadan da söz veririm.
Lütfen, şimdi yerinize geçin, bir
dakikalık söz vereyim size açıklamak için.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Söylemediği kelimeyi söyledin dedi Sayın
Başkan. Bu açık, net.
BAŞKAN Lütfen
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) -
Sayın Başkan, hem bizzat ismimi geçirerek
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
İtfaiyeden bahsetti orada.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) İtfaiyeden bahsetti.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, hep birlikte bağırdığınız zaman
söz vereceğim diye bir kaide yok. Ben şimdi diyalog içindeyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hanımefendi, burası yanıyor mu?
BAŞKAN Lütfen, üçüncü
kişiler konuşmasın.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) -
Bakın, Sayın Başkan, ben sataşmak için söz istemiyorum hem
de Binali Beye hırsız falan demediğimizi de anlatmak istiyorum.
BAŞKAN Bakın Ben
sataşmadan dolayı söz istemiyorum. dediniz, değil mi?
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) -
Bakın, ben
BAŞKAN - Şimdi, o zaman,
bakın, anlaşalım. Sataşmadan dolayı söz
istemediğiniz zaman benim size yerinizden söz verme durumum söz konusu
olur. Beyan ettiniz ki Sataşmadan söz istemiyorum. O zaman lütfen
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) -
Hayır, ben beyan etmedim.
BAŞKAN Söylediniz şimdi,
Sataşmadan söz istemiyorum. dediniz.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) -
69a göre söz istiyorum. dedim Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, Sayın Yükselin Binali Yıldırımla ilgili
söylemediği bir şeyi söylemiş gibi söyledi sayın hatip;
bir. Yani Sayın Yükselin ileri sürdüğü görüşten başka bir
görüş ileri sürdü.
Onun için 69uncu maddeye göre söz
istiyoruz.
BAŞKAN Tamam, böyle güzel, bu
şekilde açıklayıcı olsaydınız size söz verecektim
ama siz Sataşmadan söz istemedim. deyince, yerinizi işaret ettim
size. Sayın İnce gerekli açıklamayı yaptı.
Buyurun iki dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
İzmir Milletvekili Ali Aşlıkın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) -
Değerli milletvekilleri, biz burada kimseye hırsız demedik.
Gelin bir araştırma komisyonu kuralım, hırsızlık
var mı yok mu; rüşvet, yolsuzluk var mı, yok mu, bunu bir
araştıralım dedik.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Niye daha önceden söylemediniz? İzmir için de niye aynı şeyi
söylemediniz?
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla)- Gelin
destek verin; bir.
İkincisi, 1 tane ihaleden
bahsediyor sayın konuşmacı. Biz 1 ihaleden değil 21 ihaleye
fesat karıştırmadan ve 38 rüşvetten söz ediyoruz; iki.
Siz susarsanız anlarsınız
ne anlattığımı.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Anlıyoruz zaten.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - 38
rüşvetten söz ediyoruz; iki.
Üç;
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğluyla
ilgili akşam da söylediniz, doğrudur. Aziz Kocaoğlu, sizin
dediğiniz gibi bir yıl falan da beklememiştir, sekiz yıl
boyunca dinlenmiştir ve kameralarla izlenmiştir. Sekiz yıl
boyunca dinlenmenin sonucunda 2011 Haziran seçimleri öncesinde operasyon
yapılıp evlerinden, iş yerlerinden insanlar alınarak hapishanelere atılmış, yirmi iki ay hapis
yatan bürokratlar vardır ve o sözünü ettiğiniz iddianamede tek bir
rüşvet, zimmet, haksız zenginleşme, irtikap yoktur ve bu bizim
sözünü ettiğimiz dinlemeler hâkim kararıyla dinlenmiş
şeylerdir. Bundan söz ediyoruz. İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı neden yargılanıyor biliyor musunuz, ne var
iddianamede? Süt var, yoksul çocuklara üreticinin sütünü alıp bedava
vermesi var. Mandalina üreticilerinin mandalinasının tarlada
kalmaması için onlara yardım etmek var. Şevval Şamı
niye ihalesiz İzmire getirdiniz? diye var. Şevval Samdan kaç tane
var değerli arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Çeşme otoparkı da
var.
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Bakın, Aziz
Kocaoğlu mahkemeye gitti. Biz yüz saat boyunca mahkemede
yargılandık. Siz de çıkın, bir şey yoksa, yoksa
rüşvet, yoksa yolsuzluk, yoksa hırsızlık, çıkın
hâkim önüne, yargılanın. Bütün istediğimiz budur, bunu
söylüyoruz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Yargılansın.
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Biz
yargılanıyoruz. Yüz saattir yargılandı o bürokratlar ve her
şeyi gayet güzel açıkladılar. Hiçbir suçlarının
olmadığı gayet açık bir şekilde ortaya çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel ve arkadaşları tarafından Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından bugüne
kadar açılan, devam eden ve sonuçlanan tüm ihalelerde yolsuzluk
yapılıp yapılmadığının belirlenmesi ve
gerçeklerin tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması
amacıyla 11/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(AK PARTİ
sıralarından Var, var. sesleri, CHP ve MHP sıralarından
Yok, yok. sesleri) Elektronik yapalım, peki.
Oylamayı elektronik olarak yapıyoruz.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Matematikle ilgili bir
sıkıntı var.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
KAMER GENÇ (Tunceli) Divan Kâtibi burada Var. diyor.
Ayıp!
İZZET ÇETİN (Ankara) Bu, sahtekârlık
BAŞKAN Lütfen ciddiyetimizi koruyalım
arkadaşlar. Burası espri yapma yeri değil, lütfen
Rica
ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Girenleri saymasanız
bakın bakalım Sayın Başkan. Önce Divan Kâtibi bir ciddi
olsun. Bu kadar insan giriyor, görmüyorsunuz değil mi?
ALİ ÖZ (Mersin) Var mı burada toplantı
yeter sayısı? Hayret bir şey yahu!
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Avrupa ve
Bağımsız Devletler Topluluğu Bölgesel Hizmet Merkezinin
İstanbulda Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Avrupa ve
Bağımsız Devletler Topluluğu Bölgesel Hizmet Merkezinin İstanbulda
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/870) (S. Sayısı: 532)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker
ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen kanun teklifinin birinci bölümü
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın İç Tüzükün 72nci maddesine göre vermiş
olduğu -görüşmelere devam edilmesine ilişkin- önergenin
oylanmasında kalmıştık.
Şimdi hatırlatmak için önergeyi tekrar okutup
oylarınıza sunacağım, buyurun:
TBMM
Başkanlığına
Bölüm görüşmelerinin İçtüzük 72ye göre devam
etmesini arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Daha iyi anlaşılmasını sağlamak
için.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, karar yeter
sayısı istedim ben.
BAŞKAN Duymadım özür dilerim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, duymadınız
değil tutanaklarda var, duymanızla alakalı
BAŞKAN Tamam bir şey söylemiyorum, tekrar
edeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, oylamayı yaptınız.
ALİ ÖZ (Mersin) Olur mu canım öyle şey!
Bırak Allahını seversen! (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Şimdi, oylamayı yaptım ama
Sayın Oktay Vural bir şey işaret etti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Elitaş, tamam.
Sayın Elitaş, Sayın Oktay Vural bir
işarette bulundu ben anlamadım. Şimdi ne yapılması
gerekiyorsa onu yapacağız. Bir konuşayım arkadaşlarla.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, İç Tüzükün
ilgili maddesi var bununla ilgili, oylamada yanlış bir şey
yapılmışsa usul tartışması açacaksınız.
BAŞKAN Evet, İç Tüzükün 13üncü maddesi
Başkanlık Divanı görevlerinde böyle bir usul var. Oya
başvurarak tekrar düzeltmeyi yapacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Oylamaya sunuyorum: Önergeyi kabul edenler
Karar yeter
sayısı arayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim
BAŞKAN Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Elektronik oylamayla yapalım.
İki dakika süre.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, neyi
oyluyorsunuz?
BAŞKAN İç Tüzük 72ye göre verilen önergeyi
okutuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam. Efendim, bir
yanlışlık olduğunu iddia ediyorsun. Usul
tartışması açacaksınız, gerekirse oya başvurarak
düzeltme yapacaksınız.
BAŞKAN Evet, evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Usul tartışması
açacaksınız. Dolayısıyla, buna göre yapın.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Vural, ben, sizin
işaretinizi gerçekten görmedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, ama ben söyledim.
Görmekle ilgili değil. Ben 2 defa tekrar ettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, oylama yaptınız.
BAŞKAN Bunu görmedim. Sayın Vural, bir
şeyi düzeltmeye çalışıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Kâtip üyeleriniz orada gördü
ve söyledim ben. Karar yeter sayısı istiyorum. dedim.
BAŞKAN Sayın Vural, tamam. Görmedim.
diyorum; Siz söylemediniz. demiyorum. Görmedim ve bu hatayı düzeltmeye
çalışıyoruz şu anda.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam. Efendim, o zaman usul
tartışması açacaksınız. Bundan sonra düzeltme
yapın.
BAŞKAN Usul tartışması açmama gerek
yok ki. Ben itiraz etmiyorum ki sizin karar yeter sayısı istemiş
olmanıza.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, ama oylama
yaptınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, Genel Kurulun bu
konudaki iradesine evet dediniz, sonra iradeyi siz kendi iradenize
dönüştüremezsiniz. Ben konuşmayacağım. Diyorum ki, usul
tartışması açın, sonra düzeltsinler tutanağı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, ben de bir meramımı anlatayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Şöyle yapalım, ben on dakika ara
vereyim.
Grup başkan vekilleri arkaya gelsin, sorunu çözelim.
Kapanma
Saati: 17.41
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın İç
Tüzükün 72nci maddesi uyarınca vermiş olduğu görüşmelere
devam edilmesine ilişkin önergenin oylamasını tekrar
edeceğim ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla yapacağız oylamayı.
İki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Şimdi soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Geçen birleşimde soru-cevap işlemi için sisteme
giren milletvekillerinin isimlerini okuyacağım, bu sıraya göre
öncelikli olarak kendilerine söz vereceğim:
Sayın Yüksel, Sayın Yılmaz, Sayın
Varlı, Sayın Gök, Sayın Akçay, Sayın Akar, Sayın
Bayraktutan.
Sayın Yüksel, buyurun.
İsmini okuduğum milletvekilleri lütfen sisteme
girebilirler mi.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Kimler efendim?
Tekrar okuyabilir misiniz.
BAŞKAN Tekrar okuyorum: Sayın Yüksel,
Sayın Yılmaz, Sayın Varlı, Sayın Gök, Sayın
Akçay, Sayın Akar, Sayın Bayraktutan.
Sayın Yılmaz, siz girmişsiniz,
sistemdesiniz; buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; şimdi bu
tapelere baktığımızda, özellikle 6-7 tane iş
adamı; bunlar ağırlıklı olarak devletten ve AKPli
belediyelerden büyük miktarlarda iş alıyorlar. İşte, bu
Sabah-ATVde görüyoruz, 100 milyon dolarlar toplanıyor. Toplanan
paranın miktarının 630 milyon dolar olduğu ifade ediliyor
ve bir zırhlı arabayla bu paralar götürülüyor. Siz ekonomiden sorumlu
bir bakan olarak, bu paralar kayıt dışı paralar mı, bu
paraların ülke ekonomisine bir zararı var mı?
Bir ikinci sorum da, bu, Sayın Başbakanın
Fastan Habertürkün Genel Yayın Yönetmenini arayıp bu, MHPnin
haberlerini kaldırtması, Alo Fatih demesi, Yalçın
Akdoğanın TRT 3te muhalefetin sesini kısmasını -demokrasiye
inandığınızı biliyorum, ülkemizin de demokrasi yolunda
yol katetmesini düşündüğünüzü biliyorum- bunu demokrasiye
sığdırabiliyor musunuz? Bu, demokrasinin neresindedir Sayın
Bakan? Bu soruya bir cevap bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, bildiğiniz
gibi, son günlerde 630 milyon dolarlık bir alımdan bahsediliyor yani
Sabah ve ATV'nin Turkuvaz Medya Grubundan, Başbakanın
talimatıyla Ulaştırma eski Bakanı Binali
Yıldırım tarafından görevlendirilen firmalar, bu
satış konusunda ve vergilendirilmesi konusunda kendi aralarında
yapmış oldukları konuşmalardan bir problem olduğu
anlaşılmaktadır. Bu satış nasıl
gerçekleşmiştir? Parayı veren bu firmalar kendi
kayıtlarında bu paraları nasıl göstermişlerdir? Bu
satış vergilendirilmiş midir? Bu iş adamlarıyla,
şirketleriyle vergi uzlaşması anlaşmaları
yapılmış mıdır?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bu yolsuzluk ve rüşvet
soruşturması başladığında Sayın
Başbakan bunun bir komplo olduğunu söyledi. 4 tane bakanla ve bakan
çocuklarıyla alakalı bir soruşturma başlatıldı.
Şimdi, ben özellikle şunu sormak istiyorum: Eğer bu komploysa
neden Sayın Ali Babacana böyle bir soruşturma açılmadı,
neden Sayın Mehmet Şimşeke böyle bir soruşturma
açılmadı, neden geçmiş dönemde bakanlık yapmış,
şu anda bakan olmayanlar, hatta milletvekili olmayanlar varken bunlara
soruşturma açılmadı da bu 4 tane bakana açıldı ve 4
tane bakan çocuğuna açıldı ve Başbakanın oğlu
davet edildi sorgulanmak üzere? Bununla alakalı net bir cevap vermenizi
istiyorum ve savcıların tayin edilmesi, hâkimlerin tayin edilmesi bu
sorunu çözecek mi, bu yolsuzluk ve rüşvet iddialarını ortadan
kaldıracak mı, milletin vicdanında aklanabilecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yüksel
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biliyorsunuz, Halk Bankası Genel
Müdürünün evinde ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar yani 10
trilyon civarında para bulundu. Halk Bankası, politika olarak bunun
bankayla ilişkisi olmadığını, bunun Genel Müdürün
kendisine ilişkin bir şey olduğunu, özellikle bankayı zarar
görmesin diye ayırmaya çalıştılar ama siz Halk Bankası
Genel Müdürünü görevden almak için uzun süre beklediniz. Bir, niye beklediniz?
İki, acaba Başbakan talimatı
mıdır? Çünkü Başbakan iki gün önce El Cezirede Bu bir soygun
değildir, bu bir rüşvet değildir. Devlet kasasından para
çıkmış değildir. dedi. Buna siz de mi inanıyorsunuz?
Bu para nedir, bunu biliyor musunuz? Halk Bankasında başka böyle
kişiler var mı, onları da görevden almayı düşünüyor
musunuz?
Üç, Hükûmetinizin bu ciddi iddiaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Artvinde 2012 yılında
yapılan Cerattepe diye bir ihale var. Bu ihaleyi iki buçuk
yıldır bu Parlamentoda anlatıyorum. Anlatmış
olduğum şuydu: Bu ihalenin paket ihale olmuş olduğuna,
sözleşme şartlarının bir anlamda hikâye olduğuna, bir
firmayı tarif ettiğine ilişkin tespitim gerçekleşti.
İhaleyi benim demiş olduğum firma almadı, bir başka
firma aldı. Şimdi, bu tape kayıtları yayınlandı
Sabah-ATVye ilişkin. Bu iki ihale firmasının sahiplerinin
birbirleri arasında yapmış olduğu konuşmalardan bir
tek bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Diyor ki birisi birine, çok
özür dileyerek diyorum: Biz de o kadar keriz değiliz, verilmesi gerekiyor
ki veriyoruz. O parayı yolda bulmuyoruz. Demek ki bu iki kişi
arasında anlaşma var. Firmaların adını söylemek
istemiyorum ama Cerattepe ihalesinin ne olduğunu bizler biliyoruz, birçok
milletvekilimiz de biliyor. Şunu bir ayrıntılarıyla
inceleyip şu pis kokan ihaleyi bir an evvel iptal etmek için Hükûmet
bazında girişimde bulunacak mısınız, yoksa bu vebali
üzerinizde taşımaya devam edecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
17 Aralıktaki rüşvet ve yolsuzluk
operasyonundan sonra kaç tane emniyet yetkilisinin ve kaç tane savcı,
hâkimin görev yerleri değiştirilmiştir, bunu öğrenmek
istiyorum.
Diğer bir soru olarak da, şu anda çiftçilerin
çok büyük oranda icra daireleriyle ilgili sorunları vardır. Çiftçi
borçlarıyla ilgili bir çalışma yapılmakta mıdır,
bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakanım,
Rıza Sarrafın rüşvet ilişkilerini ortaya çıkaran
belgelerde bir söz dikkatimizi çekti. İki tane bakana bir türlü
yanaşamadık. diyor. Bunun bir tanesi Ali Babacan, bir tanesi Mehmet Şimşek.
Siz, Sayın Rıza Sarrafa koyduğunuz bu mesafede, sekiz ay önce
ortaya çıkan MİT raporlarının etkisiyle mi hareket ettiniz
yoksa diğer arkadaşlarınızın bu yaptığı
tavrı yanlış gördüğünüz için bu konudan uzak mı
kaldınız, bunu merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Sabah ve ATVnin Çalık Grubu tarafından satın
alınması sırasında Halkbank ve Vakıfbanktan
alınan 750 milyon dolarlık kredinin bugüne kadar ne kadarı geri ödenmiştir?
Bunların tamamı ödenmediyse, bunun yeniden el
değiştirilmesi hangi kurallar çerçevesinde olmuştur, bu konuda
bir açıklama yapabilir misiniz?
İkincisi
de, Sayın Başbakan, iş adamları tarafından bir havuzda
630 milyon dolarlık paranın bir televizyon kanalı satın
alınmak üzere toplandığı yönünde ifadelerde bulundu. Bu
para kimin talimatıyla hangi iş adamları tarafından, hangi
kurallarla toplanmıştır? Bu bir yağmacılık ya da
zorbalık değil midir? Bu konudaki görüşünüzü öğrenmek
istiyorum. Türkiye bu kadar sahipsiz midir? Bir telefonla bir iş
adamına 1 trilyon bilmem kaç milyon dolar talimat veren yöneticiler
konusunda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım, ülkenin 130 bin
öğretmen açığı varken ödenek yokluğundan 10 bin
öğretmen atanmış, bunların da 530 tanesi açık
kalmıştır. Ülkede bunca açığın kapanması
konusunda ne gibi düşünceniz vardır?
Ayrıca,
çok sayıda olan, primlerini ödedikleri hâlde hâlâ emekli olamayan
emeklilikte yaşa takılanlar konusunda ne gibi
çalışmalarınız vardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek
istiyorum: Bizim, 2001 yılındaki parti programımıza
baktığınızda, şimdiye kadarki 4 seçimle ilgili bütün
seçim beyannamelerimize baktığınızda, hükûmet
programlarımıza baktığınızda, aslında pek
çok konuyla ilgili orada bazı temel ilkeler göreceksiniz. Bunlar nedir?
Öncelikle, Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması için
şimdiye kadar vermiş olduğumuz mücadeledir. Türkiye'de siyasi
reformlar çok sayıda yapıldı, 4 tane ayrı yargı
reformunu biliyorsunuz biz Türkiye Büyük Millet Meclisimize sunduk, hepsi kabul
edildi ama yapılanlar kadar önümüzde en az o kadar bir yapılacaklar
listesi de var.
Hukukun
üstünlüğünün gerçek anlamda Türkiye'de egemen olması, bizim birinci
sınıf bir demokrasi olmamız için de ileri bir ekonomi
olmamız için de olmazsa olmaz şartlar.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hâkimleri, savcıları görevden alıyorsunuz,
yerlerini değiştiriyorsunuz, ondan sonra hukuk devletinden
bahsediyorsunuz; böyle bir şey olmaz ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Tabii ki bütün bunları yaparken hem
Türkiye'nin geçmişine bakmak lazım hem on bir yıllık
gelişmelere bakmak lazım ama daha da önemlisi bundan sonra
yapılması gerekenlere bakmak lazım.
Şimdi,
Türkiye'nin kurallı bir piyasa ekonomisi uygulaması
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Bakan cevap veriyor, lütfen.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
yine bizim en önemli ilkelerimizden bir
tanesi, kurallı piyasa ekonomisi.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bu Meclise saygı duyulması lazım ya. Ya böyle
bir şey olur mu ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Burada, yine yönetim ilkesi olarak
şeffaflık, hesap verebilirlik de bugüne kadar
yaptığımız pek çok düzenlemede,
attığımız pek çok adımda yine bizim temel ilkelerimiz
oldu.
Bütün
bu çerçeveye bakacak olursak, şunu özellikle ben vurgulamakta fayda
görüyorum: Yolsuzlukla mücadele, yine, on bir yılda, bizim en çok önem
verdiğimiz konulardan bir tanesi oldu ve bu konuda da önemli adımlar
atıldı ama kuşkusuz bu konuda da yapılacaklar var.
Türkiye'de şeffaflığın arttırılması ve
yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesi adına da yine yapılması
gereken önemli konular var, atılması gereken adımlar var,
bunlarla ilgili de zaten ilgili bakanlardan oluşan heyetimizin önemli bir
hazırlığı şu anda mevcut.
Şunu
ifade etmekte yine büyük fayda var ki, biz, politika olarak yolsuzlukla ilgili
bütün iddiaların üzerine gideriz ve hiçbir yolsuzluğun üzeri de
örtülmez, bunu özellikle altını çizerek vurgulamak istiyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hâkimi, polisi görevden alarak
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Öte yandan, Türkiye'de yine bu işlerin
düzgün yürüyebilmesi için yargının bağımsızca
çalışması önemlidir ama bağımsız
çalışan yargının tarafsız hareket etmesi de yine çok
çok önemlidir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Tarafsızlık Tayyip Erdoğanın
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Yargının
bağımsızlığı kadar
tarafsızlığı da önemli bir ilkedir.
Özellikle
şu son iki aydır, iki buçuk aydır Türkiye'de meydana gelen
olaylara baktığımızda, hem yargı içerisinde hem de
Emniyet içerisinde, hatta bazı diğer devlet kurumlarında;
bazı çalışanların, bazı yetkililerin farklı bir
emir-komuta zinciri içerisinde çalıştığıyla ilgili de
önemli tespitler vardır. Ve her kurum kendi içerisinde, kendi organizasyon
yapısı içerisinde ve kendi emir-komuta zinciri içerisinde çalışması gerekirken, o
kurumlarda çalışanların farklı yerden gelen talimatlarla
farklı adımlar atabilmeleri, hele hele yargıda taraflı bir
tutum almaları kuşkusuz, Türkiye Cumhuriyeti için, devletimiz için
önemli bir risk alanıdır. Zaten şu son haftalarda atılan
adımların pek çoğu da mümkün olduğunca bu tür farklı
emir-komuta zinciri içerisinde çalıştığı tespit edilen
kişilerle ilgili atılan adımlardır, önemli bir
kısmı budur. Tabii, sadece sebep bu değildir, başka
sebepler de vardır ama adımlar ağırlıklı olarak
buna yöneliktir. Kuşkusuz, ister özel sektör olsun ister devlet olsun
kurumlarımızın belli bir insicam içerisinde çalışması,
kurumlarımızın, hele hele yargının evrensel hukuk
normları içerisinde çalışması Türkiye açısından
son derece kritik bir konudur. Burada evrensel hukuk normları deyince de
bizim almış olduğumuz referanslar vardır. Sadece kendi
Hükûmetimiz döneminde değil, daha önceden gelen normlar vardır. Bunlar nedir? Avrupa
Konseyinin normlarıdır, bunlar Avrupa Birliğinin
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakan sorulara cevap
vermiyor. Sorulara cevap versin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor. Cevabına
müdahale etme hakkımız yok. Lütfen
Buyurun
Sayın Bakan.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Nasıl hakkın yok? Konuşurken müdahale
ediyorsun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Şimdi, bakın, burada sorulan
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hâkim ve savcıları görevden alıyor, polisleri
görevden alıyor, hukuk devletinden bahsediyor. Bu Meclise hakaret ediyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Bir müsaade ederseniz
Bakın,
burada sorulan soruların bir kısmı devam eden dava süreçleriyle
alakalıdır. Devam eden dava süreçleriyle alakalı nokta
atış ifadelerin, beyanların, müdahalelerin zaten yine yargının
bağımsızlığına gölge düşüreceğini
unutmamanız gerekiyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Benimki davayla alakalı değil, siyasi bir
soruydu.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) İkincisi, yine bazı sorular,
Bankacılık Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu kapsamında, yine
Borçlar Kanunu kapsamında sır niteliğindedir. Ticari sır ya
da bankacılık sırrı niteliğindeki bilgilerin de yine
aleni olarak konuşulması, bu konuda aleni olarak bilgi verilmesi de
mümkün değildir
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ya, niye sırra sığınıyorsunuz hemen?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
ama şu vardır ki: Bakın,
yargıya karşı bir sır yoktur, bahsettiğiniz
konuların hepsi zaten yargıya intikal etmiş konulardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Yargıya müdahale var
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Şimdi, Halk Bankası Genel Müdürümüzle ilgili soru soruldu.
Bakın, Halk Bankası Genel Müdürümüz
gözaltına alındığı gün, hemen yerine vekâleten bir
atama yapılmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Vekâleten zaten
atayacaksınız, ama görevden alma niye uzadı? Çok uzadı!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Yönetim kurulu derhâl genel müdür yardımcılarından bir tanesini
vekil olarak hemen o gün atamıştır, hiçbir yönetim
boşluğu olmamıştır, arkasından yaptığımız
titiz bir çalışma sonucunda da çok sayıda aday içerisinden yeni
bir genel müdürü tespit etmiş bulunmaktayız ve cuma günü akşam
itibarıyla da yeni genel müdür, Halk Bankasının Genel Müdürü de
görevine başlamıştır.
Yargı karşısında ticari sır ya
da bankacılık sırrı diye bir kavram olmaz, yargı her
türlü bilgiye ulaşabilir, bahsettiğiniz konuların önemli bölümü
de zaten yargıya intikal eden konulardır, ama burada açıkça
ifade edilebilecek ya da bizim açıkça cevap verebileceğimiz konular
değildir, çünkü cevap verilmesi bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kabul ettiği kanunlar tarafından yasaklanmış
konulardır.
Dolayısıyla, burada önemli olan, hep beraber,
Meclis olarak, Hükûmet olarak, bundan sonra yargının gerçek anlamda
bağımsız ve tarafsız çalışmasını
sağlayacak tedbirler almaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama yargıya niye müdahale
ediliyor o zaman Sayın Bakan, yasama olarak biz ne yapıyoruz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Burada, bakın, sistemin
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis olarak biz ne
yapıyoruz, milletvekilleri? Recep Bey mi yapıyor yani
bunları?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Medya baskısına
niye bir şey demediniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Şimdi, şunu da ifade edeyim: Bakın, sormuş olduğunuz
soruların bazıları Sayın Başbakanımıza dün
soruldu ve kendisi de bu sorulara cevaplarını verdi
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ben sizin görüşünüzü
merak ediyorum!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
yani bahsettiğiniz sorulardan bazılarına.
Dolayısıyla, onlara tekrar ilave bir yorum, ilave bir açıklama
getirmeyi buradan zaten çok doğru da görmüyorum.
Burada yapılan, sistemin özüne dokunmadan, sistemin
asıl kodunu, sistemin prensiplerini bozmadan devlet içerisindeki
yapılanmayı ve bu yapılanma içerisinde münferiden hareket eden
kişilerle ilgili sorunları çözebilmek. Buna böyle bakmakta büyük
fayda var. Bu konuların dışında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
60ıncı maddeye göre yerimden bir söz istiyorum.
BAŞKAN Neden?
KAMER GENÇ (Tunceli) Nedeni, bu, Halk Bankasından
-bu Bakana bağlı- bir kredi verilmiş, 575 milyon dolar, teminat
da alınmamış, o evdeki paralar oradan -hazine arazisi
gösterilmiş teminat olarak- ayrıca da Halk Bankasından 1 milyar
600 milyon lira 2012 yılında değersiz alacak olmuş,
işte, o Genel Müdürün evinde bulunan paralar oradan gelmiş. Tayyip
Bey diyor ki: Efendim, bu paralar bankanın parası değil.
BAŞKAN - Tamam, diğer bölümde soru
şeklinde sorarsınız. Soru-cevap bölümünde, diğer bölümde,
ikinci bölümde sorarsınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, ben soru sormuyorum,
kısa bir açıklama yapacaktım.
BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Birinci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesinde yer alan 3.000 ibaresinin 4.000
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Manisa Konya Antalya
Alim Işık Oktay
Vural Ali
Öz
Kütahya İzmir Mersin
Emin Çınar S. Nevzat
Korkmaz Ahmet
Duran Bulut
Kastamonu Isparta Balıkesir
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim ve
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı
Yasa Teklifinin 18/5/1929 tarihli ve 1453 sayılı Zabitan ve Askeri
Memurların Maaşatı Hakkında kanunu düzenlemeyi öngören
1inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Bengi
Yıldız
Şırnak Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Aydın Ağan Ayaydın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul İstanbul Burdur
Haydar Akar Tanju Özcan Mustafa Ali
Balbay
Kocaeli Bolu İzmir
İzzet Çetin Mahmut Tanal Aytuğ
Atıcı
Ankara İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeler üzerinde kim konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın İzzet Çetin.
BAŞKAN Sayın İzzet Çetin, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 546 sıra
sayılı Kanun Tasarısında vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi kadro
tahsisleri bütçe kanunuyla yapılıyor. Bir buçuk ay evvel Bütçe Kanunu
gerçekleşti, böyle bir talep yoktu, şimdi birden bire Jandarma Genel
Komutanlığına bağlı 3 bin uzman erbaş kadrosu
ihdas ediliyor. Tabii, Bu 3 bin kadro hangi ihtiyaçtan doğdu? derseniz
-onun gerekçesini belki tam olarak açıklamadılar ama- bildiğiniz
gibi, jandarma uzman çavuşların yetiştiği jandarma
okulları geçtiğimiz yılda kapatıldı ve jandarma uzman
çavuşları astsubaylığa nasbedildikleri için bir boşluk
oldu. Tabii Bu boşluk nereden doğdu? derseniz, herhâlde 17
Aralıkta ülkemizde yaşanan bu büyük, tarihin belki dünyada eşi
benzeri görülmeyen yolsuzluğunda pek çok hâkim ve savcıyla birlikte
polislerin de yerleri değişti. Tabii, jandarma uzmanların
görevleri kanunla düzenlenmiş. Onlar başta, belediye
sınırları dışında trafik, olay yeri inceleme,
kaçakçılık, kriminal suçlar, asayiş, istihbarat vesair
işlerde görevli idi ve onlar belli bir eğitimden geçtikten sonra bu
görevleri yapmaktaydı. Şimdi, uzman erbaş almak suretiyle,
jandarma uzmanların yapmış olduğu görevler daha
eğitimsiz, daha niteliksiz kişilere yaptırılacak. Neden?
Çünkü, artık polise güven yok, astsubaylara, askere güven yok, Türk
Silahlı Kuvvetleri
On bir yıllık AKP iktidarında, Türkiye
Cumhuriyetinin, cumhuriyetin bütün kurumlarının çökertildiği
gibi Silahlı Kuvvetler de bundan en acımasızca nasibini alan
kurumlardan biri hâline getirildi. Yıllarca Genelkurmay
Başkanlığı yapmış bir Genelkurmay
Başkanı ve onlarca general, amiral ve albay, üst düzey subay
Ergenekon davası adı altında yargılanarak hapse
atıldı. Böyle bir dönemde Ordunun niteliğini
yükselteceğiz, kalitesini artıracağız, profesyonelleşeceğiz.
diye hiç kimseyi kandıramazsınız. Bu, düpedüz, sadece,
polislerden, astsubaylardan ve subaylardan -güven
duymadığınız için- daha eğitimsiz bir kesimle,
suçları örtbas etmek amacıyla birden bire getirdiğiniz bir kadro
ihdasıdır.
Bu vesileyle, arkadaşlar, gerçekten, ülkemizde ve
bütün dünyada da belki, askerî yapı, hiyerarşik bir yapı
olduğu için, emir-komuta içinde olduğu için en alttakilerin
çalışma koşulları her yerde kötü ama bizim ülkemizde en
kötü. Belki uzman erbaşların bu vesileyle,
sıkıntılarına birkaç cümleyle değinmek isterim.
Gerçekten eğer modern bir ordu yaratacaksanız ilkel çalışma
yöntemleriyle
Onlara hiçbir yargılama olmadan, takım
komutanının 3 gün, bölük komutanının 7 gün, tabur
komutanının 14 gün, tugay komutanının 21 gün,
yargısız bir biçimde hapis cezası verme yetkisiyle modern ordu
yaratamazsınız. Bu uzman erbaşları istihdam etmenizin tek
nedeni ağızları var, dilleri yok. En alttakiler Vurun
abalıya! Hepsi Köle Isaura gibi emir eri, emir kulu, ezildikçe eziliyor
ve oradan siz hizmet almayı bir medet olarak görüyorsunuz. Oysa
onların doksan günden fazla istirahat hakları yok, doğru dürüst
izin hakları yok. Erbaş ve erlerle ve askerî öğrencilerle hemen
hemen aynı statüdeler.
AHMET YENİ (Samsun) İlk defa mı alınıyor?
İZZET ÇETİN (Devamla) İlk defa
alınmıyor, sizin döneminizde ayyuka çıktı. 50 bin
civarında sayısı şu anda ama bu 3 bin kadro bir ay evvel
gelmemişse sizin, polislerin ve jandarma astsubayların,
uzmanların görevlerini bu erbaşlara yaptırma ihtiyacınızdan
doğduğu içindir. Hem hizmetin niteliği açısından
yaptığınız iş doğru değildir hem de
Türkiyede modern orduyu yaratma söyleminiz sadece bir safsatadan ibaret,
hiçbir inandırıcılığı yoktur. Bunların
kapı kapı dolaşarak hepinizin kapılarında, belediyelere
ya da diğer kamu kuruluşlarına geçmek için kapınızda
beklemesinden mutlu olduğunuz için herhâlde, bu kadroları
artırıyorsunuz. Yapmanız gereken iş, ordudan kaçan subay,
astsubay ve diğer askerî personelin istifalarını durdurmak,
orduyu güvenilir, sözünün eri ve gerçekten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) -
asker
kişiliğine yakışır kişilere emanet etmektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.24
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
546 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
OKTAY VURAL (İzmir) Yok efendim,
ertelenmiştir.
BAŞKAN On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:18.34
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Saat yediyi beş geçiyor, elli dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.05
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60ıncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
BAŞKAN 6ncı sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre
Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir
Kalkınma Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/682) (S. Sayısı: 385)(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 385 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oyluyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1nci maddeyi okutuyorum:
Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti arasında Çevre
Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Madde 1- (1) 8 Mayıs 2012 tarihinde Romada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınızı sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakikalık süre veriyorum, oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.07
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün açık oylamasında toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi açık oylamayı elektronik cihazla
tekrarlayacağız.
Oylama için iki dakika süre veriyorum, oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
192 |
|
Kabul Ret |
: : |
190 2(x) |
|
|
|
|
|
Kâtip
Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Kâtip
Üye Muhammet
Bilal Macit İstanbul |
Böylece, tasarı
kabul edilip kanunlaşmıştır.
7nci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su
Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/441) (S. Sayısı:
266)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 266 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA DOĞAL KAYNAKLAR VE SU HAVZASI
AMENAJMANI ÜZERİNE MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29 Eylül 2010 tarihinde Tahranda imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerine gruplar adına söz
isteyen yok.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili
Sayın Süleyman Çelebi konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Yarın, benim de mensubu olduğum Türkiye
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSKin 47nci
kuruluş yıl dönümü. DİSK, tam kırk yedi yıldır
birçok süreci yaşayarak Türkiye sendikal hareketine damga vurmuş bir
örgüt. Kurulduğu günden itibaren bu ülkede devletten
bağımsız, sermayeden bağımsız, siyasi partilerden
bağımsız bir sendikal mücadeleyi yaşama geçirmiştir.
Türkiyede yaşanan olumsuzluklar üzerinde mücadelesini sürdürmüştür. Yalnız,
klasik anlamda ücret sendikacılığı
yapmamıştır. Türkiye'nin yaşanan bütün
sorunlarını, emekten, demokrasiden, özgürlüklerden yana bütün
sorunlarını Türkiye'nin gündemine
taşımıştır. Bunun da bedelini çok ağır
ödeyen bir örgüttür DİSK. Bunun için Genel Başkanı Kemal
Türklerini yitirmiştir, katledilmiştir. Bu mücadelede Kenan Budak,
1980 darbesi öncesi katledilmiştir; bu mücadelede eski DİSK Genel
Başkanımız Abdullah Baştürkü; eski DİSK Genel
Başkanımız Kemal Nebioğlunu ve şimdi isimlerini
burada tek tek sayamayacağım özgürlük, demokrasi mücadelesinde
yüzlerce yitirdiklerimizi bir kez daha buradan anıyorum ve mücadeleleri
önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla, bu mücadelede bugün
yaşadığımız temel sorun şudur değerli
arkadaşlar: Örgütlü bir toplum olsa, örgütlü toplumun etkin olduğu
bir Türkiye olsa, DİSKin bugün gerçekten örgütlü bir yapıya
ulaştığı, sendikal hareketin örgütlü bir yapıya
ulaştığı, TÜRK-İŞin
ulaştığı, HAK-İŞin
ulaştığı... Kamudaki diğer sendikalar devletten,
sermayeden ve siyasi partilerden bağımsız, özgür bir sendikal
mücadele verseler, şu anda yaşadığımız, şu
anda gündemimizi işgal eden birçok sorunu yaşamayız. Neye
karşı mücadele verdik geçmişte? Bugün konuştuğumuz,
tabii, bağımsız mahkemeler için, DGMlere karşı
direniş yaptık, o nedenle yargılandık. 15-16 Haziran
direnişini yaptık diye yargılandık. Bu ülkede
işçilerin ekonomik çıkarlarını savunduğumuz ve onun
için grev yaptığımız için yargılandık ve on iki
yıl sendikal yaşamdan alıkonulduk. Ve belki dünyanın en
büyük sendikal davalarından bir tanesi Türkiyede DİSK
davalarından bir tanesidir, 1.477 sanığı var, tam on iki
yıl süren bir dava ve işkencelerden, çileden geçen bir süreç. Kim
için bu mücadele verilmiştir? Bu ülkenin gerçekten
bağımsızlığı, demokrasisi, insan hakları ve
bu ülkenin mağdurlarının mücadelesini veren bir örgüt DİSK.
Gönül ister ki bütün örgütler böyle taçlanarak Türkiye'nin gündeminin
belirlendiği bir süreçte etkin olsunlar.
Bugün, değerli arkadaşlar
Çok
uzatmayacağım, çok böyle ayrıntılara girmeyeceğim, bu
saatte de can sıkıcı şeyler söylemeyeceğim ama
Çalışma Bakanımız hazır buradayken söylemek istiyorum.
Şu anda İzmir Gediz EDAŞ direnişi sürüyor. Bugün yüz doksan
yedi gündür Puntoda deri işçileri direnişi sürüyor ve orada,
sırf sendika üyesi oldukları için, 79 işçi işten atıldı.
Bugün, Kumport liman işçileri -bu HAK-İŞe bağlı bir
sendika- orada işçiler direnişte. Bugün, Greif çuval
fabrikasında çalışan işçiler, sendikalı oldukları
için işten atıldılar. FENİŞ Alüminyum
Fabrikasında üç aylık maaşlarını alamayan
işçiler, 420 işçi 2014ü direnişle başlattılar.
Pakmayada işçiler örgütlendikleri için, 2012den beri orada,
TEKGIDA-İŞ Sendikasının örgütlenmesi nedeniyle, şu
anda eylemlerini sürdürüyorlar. Son olarak da Yatağan işçileri
özelleştirmelere karşı çıktıkları için
direnişteler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Yani, gerçekten, Grup
Başkan Vekilimiz de söyledi
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bir cümleyle bitiriyorum
Sayın Başkan.
Keşke bu yaptığımız mesailer bu
ülkedeki taşeron işçilik için olsa, bu yaptığımız
bugünkü çalışmalar 4/C işçileri için olsa, keşke
emeklilikte yaşa takılanlar için olsa, keşke emekliler için
olsa, bu ülkenin gerçek mağdurları için olsa diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi,
lütfen, sözlerinizi toparlar mısınız.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) DİSKin
kuruluş yıl dönümünü saygıyla sevgiyle bir kez daha buradan
kutluyorum.
BENGİ YILDIZ (Batman) Biz de kutluyoruz Sayın
Başkanım, biz de kutluyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bu uğurda
yitirdiklerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Akar, sistemdesiniz, bir talebiniz mi var?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kısa söz talebim var.
BAŞKAN Neyle ilgili?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Gümrük
Bakanımıza bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Peki, bir dakika süre veriyorum yerinizden.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki transit geçiş
belgesi sorunun ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımıza bir
talebi iletmek istiyorum, soru değil.
Biraz evvel Romanyadan bir Türk iş adamından
telefon aldım ve on beş gündür Bulgaristan ile olan problemin ne
zaman çözüleceğini soruyor, merak ediyor. Çok zor durumda
olduklarını, ticari faaliyetlerin durma noktasına geldiğini
belirtiyor. Bu konuda bizi bilgilendirirseniz
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su
Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/441) (S. Sayısı:
266) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu bildiriyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
204 |
|
Kabul |
: |
204 |
|
|
|
|
|
Kâtip
Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Kâtip
Üye Muhammet
Bilal Macit İstanbul |
Bu nedenle, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
8inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu
ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya
Federasyonu Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı: 459)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 459 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE RUSYA FEDERASYONU HÜKÜMETİ
ARASINDA KÜLTÜR MERKEZLERİNİN KURULUŞU VE
FAALİYETLERİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 3 Aralık 2012 tarihinde İstanbulda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya
Federasyonu Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu söylüyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
204 |
|
Kabul |
: |
204 |
|
|
|
|
|
Kâtip
Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Kâtip
Üye Muhammet
Bilal Macit İstanbul |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, bugünkü gündemimiz
tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Şubat
2014 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14:00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 20.39
(x) 546 S. Sayılı Basmayazı 11/2/2014 tarihli 59uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) 385 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 266 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 459 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.