TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

63’üncü Birleşim

18 Şubat 2014 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’ın sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

2.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar’ın, Muğla’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

3.- Bursa Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu’nun, Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 6’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5/3/2014 tarihinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenecek olan “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” konulu toplantıya katılması kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1405)

2.- Başbakanlığın, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1411)

3.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1408)

4.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1409)

5.- Başbakanlığın, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1412)

6.- Başbakanlığın,Yalova Milletvekili Muharrem İnce hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1407)

7.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1413)

8.- Başbakanlığın, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1410)

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 4/3/2014 tarihinde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenecek olan “Temel Haklar, Ayrımcılık Yapmama ve Azınlıkların Korunması” konulu seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1406)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve 23 milletvekilinin, fen edebiyat fakültesi mezunlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/866

2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 20 milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/867)

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/868)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyurusu

D) Önergeler

1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, (2/115) esas numaralı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/146)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen makam araçlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/36814)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/36940)

3.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/36943)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına

-Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, uçakla ilaçlama yapılmasının zeytin üreticisine verdiği zararlara

-Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa ilindeki ekilebilir tarım alanlarına

-Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına

-İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara

-Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlık tarafından Bilecik’te yapılan proje ve yatırımlara

-İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/36972), (7/36973), (7/36974), (7/36975), (7/36976), (7/36977), (7/36978)

5.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bazı mera alanlarının özel şahıslara kiraya verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/37098)

6.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger'in, İsrail'den ithal edilen kimyasal maddelere ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/37794)

7.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, İran’a gıda ihracatlarda ödemelere Halkbank’ın aracılık etmesine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı  (7/38098)

8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, eski bakanlara tahsis edilen makam araçlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/38099)

18 Şubat 2014 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı  söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Afyonkarahisar’ın sorunları ve çözüm önerileri hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’ın sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyonkarahisar ilinin güncel sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Afyonkarahisar’da yaşayan insanlarımızın kahir ekseriyeti, tarımdan ve tarıma dayalı sanayiden geçimini temin etmektedirler. Son zamanlarda tarım sektörünün sıkıntılarından, olumsuzluklarından da çok fazla etkilenen ilimiz,  hâlen göç veren iller arasındadır. Ekonomik, sosyal, kültürel ve çevre kriterlerine göre yapılan değerlendirmelere göre yaşanılabilir iller arasında 58’inci sırada olan Afyonkarahisar, 2002 yılında 7 milletvekilinden 6’sını, 2007 yılında 7 milletvekilinden 5’ini AKP’den seçerken, göç nedeniyle nüfus azalınca milletvekili sayımız da 7’den 5’e düşmüş ve 2011 seçimlerinde de 5 milletvekilinden 3’ünü iktidar partisine vermiştir, bunlardan 1 milletvekili de Hükûmet üyesidir. Afyonkarahisar, iktidara bu denli desteğine rağmen, hak ettiği hizmeti alabilmiş değildir. Hâlâ 8.500 öğretmen norm kadrosunun 1.270 tanesi boştur. Hâlen 1.300 civarında derslik açığımız vardır.

Değerli milletvekilleri, iktidarın zaman zaman milat kabul ettiği 2002 yılında Dinar, Sandıklı, Çay, Bolvadin, Emirdağ ilçe devlet hastaneleri heyet raporu verebilecek kadro ve altyapıya sahipken, bugün maalesef buralar sağlık ocağı konumuna düşürülmüştür.

Nüfusu 2 binin altına düştüğü için tam 49 belediye köye dönüştürülmüştür ve insanlarımız doğdukları toprakları terk etmeye zorlanmış, âdeta cezalandırılmışlardır.

5084 uygulaması maalesef iyi yönetilememiştir. Hizmet sektörüyle yetinilmiş, üretim ve istihdam odaklı yatırımcılar Afyon’u tercih etmemişlerdir. Bu yüzden pek çok insanımız maalesef mağdur olmuştur. Kapanan iş yerleri her geçen gün artmakta, işsizler ordusuna her gün yenileri eklenmektedir. Bu kürsüden defalarca söyledim, ilgili bakandan yazılı açıklama da istedim ancak pek ilgilenen olmadı. Tekrar tekrar söyleyeceğim ve yapılana kadar da bu işin takipçisi olacağım.

Emirdağ, Bolvadin, Çay, Çölovası ve Dinar Porsuma Kavşağı’na kadar olan yolun trafik yük hacmi her geçen gün artmakta, mal ve can kaybına sebebiyet vermektedir. Bu yol acilen duble yola dönüştürülmelidir. Yine, şehrimizi Isparta ve Antalya’ya bağlayan alternatif yollardan olan Afyon-Şuhut yolunun da duble yol yapılması hem Şuhut ilçemizin ulaşımını kolaylaştıracak hem de bu bölgede ekonomik hareketlilik oluşturacaktır.

Kapatılan Devlet Malzeme Ofisi Bölge Müdürlüğü binaları ve lojmanları şehrin ortasında hâlâ akşamcıların, bağımlıların mekânı olmaya devam ediyor.

Müjdelerle temeli atılan müze inşaatına tam yedi aydır maalesef çivi çakılmadı. İnşaatın akıbetini tüm Afyonlular gibi biz de merak ediyoruz. Hele hele turizm bölgesinde bir hilkat garibesi gibi duran olimpik yüzme havuzu tam bir rezalet örneği.

Boşaltılan devlet hastanesi ve Kocatepe Devlet Hastanesi binaları da bakımsızlık ve sahipsizlikten nasibini almaktadır. Yıllarca Afyon halkına şifa dağıtan bu binalar da tinercilerin, balicilerin, uyuşturucu bağımlılarının favori mekânları hâline gelmiştir.

Tam bir özelleştirme rezaleti yaşanan Çay SEKA fabrikasının yerinde maalesef yeller esiyor; hurda demirleri bile sökülmüş, üç beş metruk binadan başka hiçbir şey kalmamıştır. Özelleştirmeden önce 800 aktif çalışanı, ham madde temincisi, nakliyecisiyle en az 1.500-2.000 aileye iş olan, aş olan, katma değer ve istihdam sağlayan Çay SEKA fabrikası, sizlerin özelleştirmeden ne anladığınızın göstergesidir yani iki kelimeyle ifade etmek gerekirse, SEKA yandaşa peşkeş çekilmiştir. İnşallah yanınıza kâr kalmayacak, hesabını inşallah vereceksiniz.

Bolvadin ilçemizde bulunan ve ülkemizin tek alkaloit fabrikası acilen çağdaş teknolojiler ile donatılmalıdır ve boşa giden, atılan alkaloitler de insanlığın ve ilaç sektörünün hizmetine sunulmalıdır. Ham alkaloitleri yurt dışına satmak yerine, yerli ilaç sanayisine önem verilmelidir.

Yine, iktidarınız döneminde birçok ilçemizin can damarlarını kestiniz. Bayat, Başmakçı, İhsaniye, Çobanlar, Sultandağı, Hocalar ilçemizdeki pek çok resmî kurumları, adliyeleri ve askerlik şubelerini kapattınız. Hem hizmetin alınmasına engel oldunuz hem de bu kurumları kapatarak ilçemizin canlılığını bitirdiniz.

Yakın zamana yani ithal ete izin verilesiye kadar, İstanbulluların et ihtiyacının yüzde 18’ini Afyonkarahisar karşılıyor idi. Şimdi, neredeyse, hayvancılıkla uğraşanlar SOS veriyor, pancar üreticileri SOS veriyor. Nasıl SOS vermesinler; milat kabul ettiğiniz 2002 yılında 1 litre mazot alabilmek için 10 kilogram pancar teslim etmesi yeterliyken, bugün 1 litre mazot alabilmek için tam 45 kilogram pancar teslim etmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Afyon’un sorunlarının, bu beş dakikalık süre içerisinde ancak bu kadarını dile getirdim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Muğla’nın sorunları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Tolga Çandar’a aittir.

Buyurun Sayın Çandar. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Muğla Milletvekili Tolga Çandar’ın, Muğla’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

TOLGA ÇANDAR (Muğla) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla deyince, eminim, hepimizin aklına tatil geliyor. Gerçi, bu sene Ankara’da öyle çok karlı buzlu günler yaşamıyoruz, yazdan kalma günler yaşıyoruz ama gene Ankara’da olsak bile yani böyle güzel havalarda bile olsak, sonuçta, Muğla deyince aklımıza güneş, deniz, tatil geliyor. Oysa, Muğla’nın bu görünen yüzünün dışındaki yüzünden söz edeceğim ben size bugün.

Gerek bilim adamlarıyla gerek sanatçılarıyla gerek tarih mirasıyla tam bir uygarlık beşiği olan Muğla’mız, ne yazık ki merkezî yönetimlerden bugüne kadar gerekli ilgiyi görememiştir. Muğla halkı, Muğla’nın bu niteliğini yaratanlardır. Muğlalılar her zaman demokrasiden ve çağdaş uygarlık anlayışlarından yana olmuş, son derece çağcıl insanlardır. Aynı zamanda, Muğla’mız doğal zenginlikleri bakımından da son derece önemli bir ilimizdir. 1.124 kilometrelik koylarıyla, bugün gücü elinde bulunduran herkesin iştahını kabartan bir yapıya da sahiptir çünkü koy deyince, deniz deyince bazıları tatil, bazıları doğal güzellik anlıyor ama bazıları da “Onun üzerinden nasıl olur da acaba ekonomik bir çıkar sağlarım?”, bunu düşünüyor.

Değerli milletvekillerimiz, çocukluğumuzda denize girdiğimiz koylarımız, ne yazık ki bugün orada artık yerli halkın denize girmesine dahi izin vermeyen işletmelerin işgali altındadır. Halkın vergileriyle kurulmuş olan bölgenin 3 termik santrali, bugün, bugünkü Hükûmet tarafından satılmak istenmektedir. İşçilerin, yöre halkının emeğiyle yıllarca ayakta tutulan ve her türlü sağlıksızlığa rağmen… Söz gelimi, Yatağan ve Milas’ta, bu termik santrallerin dumanından kanser olmayı göze almışlardır Milaslılar ve Yatağanlılar çünkü onun sağladığı ekonomik getiriye ihtiyaçları vardı. “Devletin gelir kapısıdır aynı zamanda.” dedikleri için termik santrallerin yapımına karşı çıkmamışlardır, “Devletin malıdır.” diye. Ama, bizim “Devletin malıdır, koruyalım.” diye yıllardır uğraştığımız termik santraller, bugün ne yazık ki kâr eden işletmeler olmasına rağmen satılmak istenmektedir.

Termik santrallerle ilgili hemen bir şeyi eklemek istiyorum sayın milletvekilleri: 30 günün 2 gününü maliyete ayıran, geri kalan 27-28 günü kâr eden işletmelerdir. Allah aşkına, hangi kafa yapısı, hangi vicdan, böyle kâr eden, halkın malı olan işletmeleri neden satmak ister, bunu hâlâ anlayabilmiş değiliz.

Muğla’nın termik santral işçileri ve Muğla halkı, Milas, Yatağan halkı aylardır bu konuda direnmektedir, mücadele etmektedir fakat bir türlü seslerini duyuramamaktadırlar.

Aynı zamanda, bakınız, bizim Muğla’mızın bir başka özelliği olan kültür mirasımız son derece önemlidir. Son günlerde bütün dünya arkeoloji camiasını ayağa kaldıran, Karia Satrabı Hekatomnos’un anıt mezarı bulunmuştur Milas’ta. Önceki Kültür Bakanımız zamanında son derece büyük bir ilgisine biz mazhar olmuştuk Sayın Bakanın fakat şimdiki Bakanımız bir kere olsun bu konuda herhangi bir girişimde bulunmamıştır ve yapılan çalışmalar ne yazık ki aksamaktadır.

Son yıllarda, özellikle bu son günlerde hastane sorunu, bölge hastaneleri sorunu… Bakın, yaz nüfusu 1 milyonu aşan bölgemizde bir bölge hastanesi yoktur, gerekli teçhizat yoktur. İnşallah, tatile geldiğiniz zaman     -hepimiz yaş itibarıyla belli bir sınırı geçtik- bir kalp krizi geçirmezsiniz ve hastanedeki bu teçhizat yokluğu yüzünden herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmazsınız. Bu, hiç kimse için… Ama bunu –lütfen- Sağlık Bakanıyla defalarca görüşmemize rağmen, bu konudaki hem doktor hem teçhizat eksiği bir türlü giderilememiştir.

Sevgili, değerli milletvekilleri, bakınız, doğal gaz gidiyor Aydın’dan Muğla’ya; Bodrum’a ve Milas’a geçmiyor. Oysa ilk organize sanayi bölgesi Milas’ta kuruluyor. En çok ihtiyaç duyduğumuz 70’e yakın fabrika satıldı. Doğal gaza Bodrum’un ve Milas’ın son derece ihtiyacı vardır.

Zaman itibarıyla bu kadarla özetliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu cevap vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Özellikle Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Kemalettin Yılmaz Bey’in gündem dışı konuşmasına ve aynı zamanda Muğla Milletvekili Sayın Tolga Bey’in gündem dışı konuşmasına cevap vermek için söz aldım.

Önce Afyonkarahisar’dan söze başlayayım. Afyonkarahisar hakikaten son on bir yılda muhteşem yatırımlara imza attı. Sayın vekilimiz de biliyor ama ben sadece özetleyeceğim. Özellikle şu ana kadar Afyonkarahisar’da, son on yılda -bu seneki rakamlar hariç olmak üzere- 8,6 milyar TL yani 8 katrilyon 600 milyon TL yatırım yapmışız. Tabii, Afyonkarahisar’da birincilik Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızda; kendileri, Bakanlık 2 milyar 100 milyon TL’lik yatırım yapmış. Biz ikinci sıradayız, bizim de yatırımımız 1 milyar 21 milyon TL. Yani, hakikaten, Sayın Vekilim, Afyonkarahisar’da gerçekten çok büyük yatırımlara, hizmetlere imza attık.

Afyonkarahisar’ın nüfusundan bahsettiniz. Aslında Afyonkarahisar’ın nüfusu, bazı ilçe ve beldelerin nüfusu gerçekten abartılmış yani bildiğiniz gibi, Afyonkarahisar’da fazla bir göç yok. Şu anda zaten 705 bin nüfusuyla Afyonkarahisar büyükşehre aday olmak için ilk sırada. İnşallah, nüfusumuzu daha da artıracağız çünkü Afyonkarahisar’da muazzam bir gelişme var. Birlikte daha da çalışarak, gayret ederek, iş imkânları sağlayarak, istihdam imkânlarıyla Afyonkarahisar’ı daha büyüteceğiz inşallah.

Ben, tabii, sayın vekilimizin tenkit ve tavsiyelerine de teşekkür ediyorum -zaten birlikte ne gerekiyorsa yapacağız- yani tenkitlerden, tavsiyelerden, tekliflerden fevkalade mutlu oluyoruz.

Tabii, bakın, biz Afyonkarahisar’da istihdam artsın diye, ne kadar baraj, gölet varsa tamamını yapıyoruz. Yani, geçmişte belki bir iki tane baraj yapılmış, birkaç tane gölet ama biz şu anda, bakın, Bolvadin Özburun Barajı ve sulaması; Dinar’da saz arazileri sulaması; Emirdağ’da Çıldırım sulaması, ikmal, yenileme; Hocalar Çepni Barajı, sulaması; İhsaniye Döğer Emre Barajı, sulaması; İsçehisar Karaağaç Barajı ve sulaması; Kızılören Barajı, sulaması; Sandıklı’da Kestel Barajı, sulaması; Sinanpaşa Kuruçay Barajı, sulaması; Şuhut’da Ortapınar Barajı, sulaması başta olmak üzere pek çok baraj, gölet ve sulama tesisini hizmete aldık.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, bir de Malatya Yoncalı Barajı’na sıra gelse.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Yapacağız, yapacağız, temel atacağız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ya, ne zaman Sayın Bakan? Daha inanmıyorum.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ya, bir dakika, müsaade et.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hep Afyon’a yapmışsın, baksanıza, hep Afyon’a.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Malatya için siz de söz alın, size de cevap vereyim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hep Afyon’a yapmışsın.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ama az yapıldı diye şikâyet ediyor vekilim.

Şimdi, sıkı durun, “Bin Günde Bin Gölet” kapsamında Afyonkarahisar’a 71 gölet ve sulaması inşa ediyoruz. 21 tanesini tamamladık, hizmete aldık, 33 tanesinin inşaatı devam ediyor, 17 tanesinin de plan, projesi hazırlanıyor. Yani, sulanmadık toprak bırakmayacağız.

Şimdi, sırada, Sandıklı’daki Yavaşlar Barajı -yani, Türkiye’nin sayılı barajlarından, inşa hâlinde, temel atamadık daha- Çay Barajı, Çobanlar, Seyitler sulaması ve rehabilitasyonu, Çay’da Selevir sulaması, rehabilitasyonu gibi büyük projelere imza atacağız. 2002 yılından bu yana, gerçekten, sulamayı artırdık ve dekar olarak biz bu rakamı 1 milyon 43 bin 682 dekara yükselttik. İnşallah, devam eden sulamalarla birlikte, Afyonkarahisar’da 2015 yılı sonunda toplam yaklaşık 1 milyon 500 bin dekar araziyi sulamaya açmış olacağız ki bu gerçekten çok önemli. Bundan çok kısaca bahsediyorum.

Tabii, içme suyu meselesini… Malum olduğu üzere, Afyonkarahisar’da büyük bir arsenik problemi vardı. Biz Afyonkarahisar’da, Başbakanımızın talimatıyla, Düzağaç Akdeğirmen Barajı’nı inşa ettik ve iki tane isale hattı ve modern içme suyu arıtma tesisi depolarıyla bu barajdan Afyonkarahisar’a suyu verdik.

Bunun dışında, sadece Afyonkarahisar değil, bütün ilçelerde arsenik problemi vardı. Aşağı yukarı bütün ilçe ve beldelerin tamamına ileri içme suyu arıtma tesisi inşa ettik. Bayat, Erkmen, Gebeceler, İhsaniye, İsçehisar, Karacaahmet, Kılıçarslan, Küçükhüyük, Salar, Seydiler, Sülümenli, Sülün, Şuhut, Yakasinek, Yaylabağı, yani 15 tane beldenin ve ilçenin içme suyu arıtmasını, ileri arıtmayla arsenik problemini kökünden çözdük.

Tabii, dere ıslahlarında gerçekten destan yazıyoruz. Şu ana kadar 109 tane dereyi ıslah ettik. Mesela, sayın, değerli vekilimiz gerçekten çok iyi bilir, Afyonkarahisar’ın içinden geçen bir Kokarçay vardı, onu muhteşem bir hâle getirdik, şu anda orası da âdeta deniz gibi oldu. Hatta, bu derenin etrafındaki konutlar 40-50 bin TL etmezken şimdi 10 misli daha değerlendi, gerçekten Afyonkarahisar’a büyük bir değer kattık. 28 dere ıslahı da devam ediyor.

Yeşillikten kısaca bahsedersem, bakın, Afyonkarahisar’ın yüzde 14,2’si ormanlık alanken bugün Afyonkarahisar’da çok büyük bir ağaçlandırma neticesinde bu alanı neredeyse yüzde 100 artırarak yüzde 23’e çıkardık. Artık, kendi fidanımızı üretmeye başladık. “Okullar Hayat Olsun” kapsamında çok önemli çalışmalar yapıyoruz.

Ayrıca, Afyonkarahisar’da yeni bir sektör doğuyor. Biliyorsunuz, Afyonkarahisar sadece yolların kavşak noktası değil, aynı zamanda iklimlerin de kavşak noktası. Bu bakımdan Afyonkarahisar da özellikle tıbbi ve ıtri bitkiler açısından fevkalade zengin. Bu yüzden Afyonkarahisar’a tıbbi ve ıtri, yani kokulu bitkiler merkezi kurduk. Bal üretiminde söz sahibi değildik ama şu anda 8 tane bal ormanıyla Afyonkarahisar artık bal üretiminde de çok önemli noktaya geldi.

AHMET YENİ (Samsun) – Samsun’a da isteriz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunun dışında, korunan alanlara bakıyoruz, orman köylerimize çok büyük miktarda ORKÖY destekleri veriyoruz.

Ayrıca, Afyonkarahisar’da bütün çöpler ve atık sular dereye boşaltılırdı. Yani, biz, ilk defa, Afyonkarahisar Akarçay havzasını bütünüyle ele aldık. Bakın, Afyonkarahisar merkez ve etrafındaki bütün beldeler, hatta köylere varıncaya kadar, çok modern, ileri bir biyolojik atık su arıtma tesisi kurduk ve artık Akarçay kirlenmiyor. Hatta, şimdi bir planımız daha var, Allah nasip ederse, buradan sulama suyu olarak kullanacağız.

Çöpleri bertaraf söz konusu değildi; çöpler, oraya, oraya atılırdı. Şimdi, çöpler için Türkiye'nin en modern katı atık bertaraf tesisini kurduk. Bakın, bu nerede? Sadece, işte, Sandıklı’dan tutunuz da Şuhut’a, Çay’a, hatta Bolvadin’e varıncaya kadar, Bayat’a varıncaya kadar, Afyonkarahisar’ın bütün çevresindeki katı atıkların tamamını, çöplerini toplayıp bertaraf eden, hatta çöpten elektrik üreten muazzam bir tesis Afyonkarahisar’da var. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Bunun dışında, tabii, söylenecek çok şey var ama Sayın Vekilim, sağlıkta Afyonkarahisar çok büyük mesafe katetti. Sağ olun, sizlerin de katkısı oldu, özellikle sağlıktaki geçmişteki eksiklikleri bize belirtmeniz gerçekten bize şevk ve heyecan verdi; teşekkür ediyorum. Mesela, ilk defa, 400+200 yataklı araştırma ve eğitim hastanesi açıldı; muhteşem... Bir de eğer fizik tedaviye ihtiyacı olanlar varsa -buradan duyuruyorum- Türkiye'nin GATA’dan sonra en mükemmel, hatta termal suyla tedavili fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi Kocatepe Üniversitesinin bünyesinde açıldı; 200 yataklı, gerçekten muhteşem bir hastane. Ve bütün ilçelere hastaneler açtık. Bakın, daha önce, müteahhidi iflas ettiği için yeniden ihale edilmişti. Sağ olsun, sayın vekilimiz tenkit ettiği için, biz hemen üzerine gittik. Sayın Vekilim, Çay’daki hastane tamamlandı, Şuhut’taki hastane tamamlandı, ayrıca, hatta, İhsaniye’deki Kızılay Hastanesi, Bolvadin Devlet Hastanesi ve de Sultandağı Devlet Hastanesi, bunların hepsi tamamlandı. Tenkit ettiğiniz için, teşvik ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Yeni sağlık tesisleri de kazandıracağız. Kadın doğum hastanesi yapıyoruz. Ayrıca, Dinar’a da 100 yataklı devlet hastanesini açacağız.

Şimdi, eğitimden bahsettiniz.  Şimdi, sağlık personelinden bahsettiniz. Ben şimdi, Sağlık Bakanlığından rakamı aldım. 2000 yılındaki sağlık personeli sayısı Afyonkarahisar’da 2.127 imiş, bugün sağlık personeli sayısı -geçen yıl sonunda yeni kadrolar talep ettik- 4.513. Yani, yeterli mi? Eksiklikler olabilir. Onları da birlikte, eksiklikler varsa birlikte tespit edelim, onları da tamamlamak için hep birlikte gayret ederiz.

Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili de, malum olduğu üzere, öğretmen sayısında çok büyük bir artış oldu. Ben, yine Millî Eğitim Bakanlığından şu anda aldım: Derslik başına düşen öğrenci sayısı 22, en fazla olan yer de 29; yani bütün sınıflarda 29’un altında öğrenci var. Gerçekten muhteşem bir mesafe katettik, derslik de arttı.

Bakın, 2002 yılında –az önce aldım- 5.285 derslik varmış, 2013 yılı -geçen yıl- sonunda 6.515 taneye yükselmiş.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, eğitimde kaçıncı sırada Afyon, onu söylesenize.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -  Yani, velhasıl, bakın, burada Ulaştırma Bakanlığı destan yazdı, 490 kilometre bölünmüş yol. Zafer Havaalanı açıldı. Allah’a şükür, Ankara- Afyonkarahisar-İzmir hızlı treni…

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Kütahya’ya açıldı Sayın Bakan, Kütahya Havaalanı.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -Zafer Havaalanı, Zafer! Bölgesel havaalanı.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Kütahya Havaalanı diyorlar, Allah aşkına, Kütahya Havaalanı diyorlar.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -Tamam, Kütahya Havaalanı ise siz binmeyin, ben ona “Zafer Havaalanı” diyorum, hepimizin gururu Zafer Havaalanı.

TOKİ tarafından 600 milyon TL yatırım yapıldı, polis meslek yüksekokulu bitti.

İnşallah, Sandıklı’ya termal huzurevi açıldı. Çok sayıda konut yapıldı, şu ana kadar 6.102 tane konutu TOKİ yaptı. İnşallah, spor kompleksi de bitecek, müze de kısa zamanda bitecek.

Tarım Bakanlığı 760 milyon TL zirai destek vermiş, KÖYDES ve BELDES kapsamında çok büyük yatırımlara imza atılıyor.

Yalnız, burada ben şunu da ifade edeyim: O kadar çok tesis var ki… Başbakanımıza bugün ben gruptan çıkarken “Başbakanım, pazar günü öğle vakti Afyonkarahisar’a geleceksiniz. Şu anda Afyonkarahisar’da tam olarak 127 tane büyük tesis hazır, zatıalinizi bekliyor…” Mitingden sonra ayrı bir alanda… Biz çünkü resmî açılışlarla mitingleri karıştırmıyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) – Vekilimi de davet edin oraya.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -Vekilimizi tabii ben her zaman davet ederim, değerli bir arkadaşımız, o ayrı, vekilimiz de davetli tabii.

Ve genel olarak bu açılacak tesislerin toplam maliyeti… Çünkü, Başbakanımız bir buçuk senedir açamadı. Küçük tesisleri ben açıyorum -10 trilyondan küçükleri- ama büyük tesisleri Başbakanımız açacak. Bunların rakamını da söylüyorum: Genel toplam 1 milyar 139 milyon 160 bin TL yani 1,1 katrilyon. Buna sizleri de davet ediyoruz. Şöyle: Miting de tabii siyasi bir miting olacağı için bu açılışları Başbakanımız ayrı bir yerde yapacak, orada tabii daha ziyade resmî bir açılış olacak.

Bir de kısaca, Sayın Muğla Milletvekilimizden bahsedeyim. Sayın Vekilim, Muğla’ya da şu ana kadar biz 7,6 milyar TL, eski parayla 7,6 katrilyon yatırım yapmışız. Yalnız, benim sevincim şu: Afyon’da Bakanlık olarak ikinci sıradayız maalesef, ama Muğla’da Orman ve Su İşleri Bakanlığı yatırımlarda birinci  sırada; bunu gerçekten gururla ifade ediyorum.

Şimdi, biz 1,8 milyar TL…  Rakamı da var, isterse verebilirim yani 1 milyar 805 bin 500 TL geçen yıl sonuna kadar Muğla’mıza Orman ve Su İşleri Bakanlığı yatırım yapmış. Diğer, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim, üniversite yatırımları, Ulaştırma… Ulaştırma yaklaşık 942 milyon TL. Yani, toplam 7 milyar 600 milyon TL, bir başka ifadeyle, eski parayla 7 katrilyon 600 trilyon yatırım yapılmış.

Bakın, Muğla’da barajlar yoktu. Mesela, Akgedik Barajı’nı biz hizmete aldık, Bayır Barajı ve sulamasını biz hizmete aldık ve böylece 45.880 dekar araziyi sulayan Eşen sulaması vardı tam Muğla-Antalya sınırına yakın, orayı da biz sulamaya aldık.

Bir hususu da belirtmek istiyorum Sayın Muğla Milletvekilimize. Efendim, Dalaman’da özellikle Akköprü Barajı vardı. Eğer biz… O baraj maalesef yanlış projelendirilmiş. Orada muazzam böyle karstik boşluklar var, 80 santim çapında. Oraya baraj yapılması mümkün değildi ama biz tecrübemizi ortaya koyduk, Allah’a şükür, dünyanın sayılı bu Dalaman Akköprü Barajı’nı bitirmek, hatta temeli atılmış ama yeniden temel atarak bitirmek bize nasip oldu; gurur duyuyorum, dünyanın sayılı barajlarından. Şu anda hatta Dalaman’da muazzam bir taşkın problemi vardı, oradaki turistik tesislerin tamamı Dalaman Çayı taştığı zaman perişan oluyordu, şimdi buradan hem elektrik üretiyoruz hem muhteşem bir mesirelik alan hem de aynı zamanda ovayı suluyoruz.

Bodrum Yarımadası’nın su problemini tamamen çözdük, sulamalara devam ediyoruz. Mesela  Derince Barajı’nın temelini attık, yüzde 80’i tamamlandı. İnşallah, 21.510 dekarı sulayacak Girme Barajı’nın proje çalışmaları devam ediyor. Sayın vekilimizi de davet ediyorum, proje bitince temel atacağız. Boğalar’da Seki Barajı inşaatı devam ediyor, biz temel attık. Milas Ovası sulamasını ikmal edeceğiz Sayın Vekilim, Milas önemli. Selimiye Ovası sulamasını ikmal ediyoruz.

Peki “Bin Günde Bin Gölet” kapsamında, hakikaten, Milas’ta çok güzel çiftçilik yapılabilir. Tarım açısından önemli bir zenginlik. Çünkü sulama olursa yılda 2 veya 3 defa mahsul almak mümkün. Bu bakımdan, biz bu sulamaya hız verdik. “Bin Günde Bin Gölet” kapsamında Muğla’ya 51 tane gölet ve sulamasını yapıyoruz. Bakın, bunun 12 tanesi tamamlandı, 26 tanesinin de inşaat çalışmaları devam ediyor -yani, Muğla tarihinde görülmemiştir bu- 13 tanesinin de plan, projeleri devam ediyor. Tabii, orada taşkın koruma tesisleri vardı. 24 tane dereyi ıslah ettik. Şu anda ayrıca 89 tane taşkın koruma tesisinin 18’i inşa hâlinde, 71 adedinin de proje çalışmaları devam ediyor. Muğla’da ne kadar dere varsa tamamını ıslah edeceğiz, bunu özetle vurgulamak istiyorum.

Bunun dışında, orman köylülerinin yanındayız. Muğla da artık bal üretiminde iddialı. Biz ilk defa Muğla’da, Fethiye’de bal ormanı kurduk, yani ormanlarımızı Muğlalı arıcılara açtık, yani özellikle bal ormanıyla… Bu yüzden, hakikaten, Muğlalı bütün arıcılara, Muğlalılara gönülden teşekkür ediyorum. Hakikaten, onlar sayesinde Türkiye bal üretiminde dünyada 6’ncı sıradan, şu anda 2’nci sıraya yükseldi. Ama biz bal üretimi için arıcılara tam destek vermeye devam ediyoruz, onlar başımızın tacı. Çünkü bizim düşüncemiz şu: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bu yüzden “Artık orman köylüleri orman teşkilatının hasmı değil, hısmı.” şeklinde bir sloganla bütün köylülerimize her türlü desteği veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.

Bunun dışında, hakikaten, Muğla muhteşem bir ilimiz. Ben de oraya hizmet etmekten fevkalade mutluyum.

Hava durumuna gelince, Çevre ve Orman Bakanı iken Muğla’ya biz, özellikle hava kirliliği için, otomatik ölçüm istasyonu kurduk. Şu anda o kısım Çevre Şehircilik Bakanlığında, her an on-line olarak alınabilir.

Ayrıca, Muğla’da turizm çok önemli. Hava durumunu, hava şartlarını her yerden, bütün dünyadan görsünler diye 19 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk, bunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Neden? Muğla Türkiye’de, hatta dünyada olmayacak kadar kıyı uzunluğu -çok büyük- olan bir ilimiz, gurur duyduğumuz bir ilimiz. Dolayısıyla, yurt dışından turist oraya gelirken önce İnternet’e girip gideceği yerde, Bodrum’da, Marmaris’te, Fethiye’de, nereye gidecekse oradaki hava durumuna bakıyor. Dolayısıyla, bu imkânı ilk defa biz sağladık. Hatta problem olmasın, yat turizmi gelişsin diye, denizlerde ilk defa otomatik deniz meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk Muğla’da, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Sağlık Bakanlığı 22 sağlık tesisini hizmete açtı, 1 tanesi devlet hastanesi -hemen toparlayacağım- Millî Eğitim Bakanlığı 2.482 derslik açtı ve bunun dışında, Ulaştırma Bakanlığı… Hakikaten Muğla’ya ulaşmak çok daha kolay. Hava yolu halkın yolu oldu. Ayrıca, 305 kilometre bölünmüş yolla artık, Muğla’ya ulaşmak çok daha kolay. Tarım Bakanlığı 799 milyon TL’lik zirai destek vermiş geçen yıl sonuna kadar. Tabii, TOKİ’nin çalışmaları, KÖYDES ve BELDES çalışmaları devam ediyor.

Ben, netice itibarıyla -tabii, iyinin iyisi var muhakkak- özellikle, sayın vekillerime açıklama imkânını verdikleri için çok teşekkür ediyorum gönülden. Eksikler varsa bunları yapmak da bizim için büyük bir şereftir. O konuda hangi talepler varsa, bize iletirlerse, hatta ben başka bakanlıkların işi olsa bile onları takip etmek için sizlere söz veriyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum.

Sayın vekillerim var burada; özellikle, pazar günü, mitingden sonraki resmî açılış merasimine sizleri de davet ediyorum, Afyonkarahisar’da.

Hepinize gönülden saygılarımı sunuyorum efendim, çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılmaz.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, benim sormuş olduğum soruların dışında, hiç onlara değinmeden başka konuları açıkladı. Bu konulara benim açıklık getirmem lazım, yanıltıcı bilgi vermiştir efendim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, şöyle: Siz konuşmanızı yaptınız, Sayın Bakan da o ille ilgili yaptıklarını anlattı.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – İsmimi kullanarak ifade ettiği için…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama, Sayın Başkan, Sayın Bakan gündem dışı konuşmaya cevaben yaptı konuşmayı, yoksa konuşamaz ki zaten.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılmaz.

İki dakika süre veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim.

Evet, buradan pek çok konuyu dile getirdik. Sayın Bakan bizim beş dakikalık konuşmamıza tam yirmi dakikada cevap verdi ama sormuş olduğum çiftçilerden hiç bahsetmedi, besiciden hiç bahsetmedi, talebimiz olan ve ihtiyaç olan duble yollardan ve hilkat garibesi gibi duran havuzdan hiç bahsetmedi, atıl kapasitede duran kamu kurum ve kuruluşlarından hiç bahsetmedi ve birilerine peşkeş çekilen SEKA’dan ve modernizasyon çalışması ve aciliyet arz eden alkaloitten hiç bahsetmedi.

Tabii, sorumlu ve seviyeli bir siyaset anlayışımız gereği, iyi yapılan şeyleri takdir ederken eksik olanları da, yanlış olanları da bu milletin kürsüsünden milletimiz adına dile getirmek bizim boynumuzun borcudur. Tabii, hiçbir şey yapılmadı demiyoruz, bazı şeyleri, eksik olanları buradan hatırlatacağız.

Sayın Bakanım, saygıdeğer milletvekillerimiz; şehrimizin merkezinde kalan ve çok ciddi hava kirliliğine sebep olan, eski teknolojiyle işletilen çimento fabrikası bir an önce şehir dışına çıkarılmalıdır. Diğer taraftan, yine şehir merkezinde kalan ve kentin estetiğini bozan, hantal bir yapıya kavuşmuş olan, eksik teknolojiyle çalışan beton travers fabrikası da bir an evvel şehir dışına çıkarılmalıdır, nakledilmelidir. Bunların müjdesini bekliyoruz. İlimizde birçok yere yeni taş ocağı ruhsatları veriyorsunuz; çevreyi ve doğayı, geri dönüşü mümkün olmayacak, telafisi olmayacak şekilde tahrip ediyorsunuz ve insanları rahatsız ediyorsunuz, güvenlik güçleri ile halkımızı zaman zaman karşı karşıya getiriyorsunuz.

Tabii, asıl sorun işsizlik. Afyon’da 700 bin nüfusumuz var, 705 bin nüfusumuz var. 2013 yılı başı itibarıyla, bu 700 bin nüfusumuzdan 124 bin insanımız yeşil kartlı. Bu demek oluyor ki halkımızın beşte 1’i sosyal güvenceden mahrum yani işsiz güçsüz bir vaziyette.

Tabii, Sayın Bakanıma ben buradan bir kez daha sormak istiyorum, öğrenmek istiyorum. Yani, tabelası kendinden büyük Ağzıkara’daki bal ormanından şu ana kadar ne kadar arı kovanı istifade etti, ne kadar bal üretildi, çok merak ediyorum, açıklarlarsa çok memnun olacağım.

Saygıyla selamlıyorum efendim, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 6’ncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın  Şerbetçioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Bursa Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu’nun, Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 6’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşması

MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye-Kosova Dostluk Grubu Başkanı sıfatıyla, Ankara’dan, bağımsızlığının 6’ncı yıl dönümünde Priştine’ye, Prizren’e, Gilan’a, İpek’e, Mitroviça’ya, Yakova’ya, Nobırda’ya tüm Kosova’lı kardeşlerime Türk milletinin en içten selam ve dualarını gönderiyorum; bağımsızlıkları bir kez daha kutlu olsun.

Altı yıl gibi kısa bir sürede çok büyük mesafeler kateden Kosova, inanıyorum ki önümüzdeki günlerde hızlı yükselişini sürdürecektir.     Türkiye-Kosova ilişkisi, ortak tarih ve kardeşlik bağları temelinde her geçen gün daha da güçlenmektedir. Kosova’nın 17 Şubat 2008  tarihinde ilan edilen bağımsızlığını tanıyan 105 ülke içerisinde ilk ülke Türkiye’dir. Ülkemiz Kosova’nın istikrarına, toprak bütünlüğüne, kalkınmasına, Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapılarıyla bütünleşmesine, ayrıca bölgesinde dostane ve yapıcı komşuluk ilişkileri tesis etmesine büyük önem atfetmektedir.

19 bin civarında olan soydaşlarımız iki ülke arasında önemli bir köprü görevi üstlenmektedir. Son yıllarda, iş adamları, üniversiteler, belediyeler, valilikler ve sivil toplum örgütleri arasındaki temaslar artarak devam etmektedir. Bursa Büyükşehir Belediyemiz ve Osmangazi Belediyemiz ilişkilerin gelişmesinde etkin rol alan belediyelerimiz arasındadır. Seçim bölgem Bursa’da faaliyet gösteren Kosova Üsküp Derneği, BALKANSİAD ve RUMELİSİAD’in katkılarını zikretmeden geçemeyeceğim.

Kosova’da altyapı, sigorta ve bankacılık gibi birçok sektörde Türk yatırımları mevcuttur. Türkiye’nin Kosova’ya doğrudan yatırım miktarı 250 milyon euroyu geçmiş olup müteahhitlik sektörünün ülkeye toplam yatırımı 800 milyon eurodur.

23 Ekim 2013 tarihinde, Sayın  Başbakanımızın katılımıyla açılan ve Kosova’nın tek uluslararası havalimanı olma özelliğini taşıyan Adem Yaşari Havalimanı bunlardan biridir.

Kültürel ilişkiler bağlamında, TİKA vasıtasıyla, kültürel mirasın korunması amacıyla, başta Sultan Murat Türbesi, Fatih Camii ve Sinan Paşa Camii olmak üzere pek çok eser restore edilmiştir. Yunus Emre Kültür Merkezi, kültürel ilişkilerin geliştirilmesinde etkin rol almaktadır. Kısaca söylemek gerekirse Türkiye, her alanda desteğini aralıksız devam ettirmektedir. Temennimiz, dost ve kardeş Kosova’nın huzur, istikrar ve barış içinde kalkınmaya devam etmesidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, sözlerime son verirken Bursa’da, İstanbul’da, İzmir’de ve Türkiye'nin dört bir yanında yaşayan Kosova kökenli kardeşlerimize bu özel günde selam ve sevgilerimi gönderiyor, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5/3/2014 tarihinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenecek olan “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” konulu toplantıya katılması kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1405)

14/2/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5 Mart 2014 tarihinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” konulu bir toplantı düzenlenecektir.

Söz konusu toplantıya katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                          Cemil Çiçek

                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                            Başkanı

Tülin Erkal Kara                              (Bursa)

Sedef Küçük                                   (İstanbul)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın yedi adet tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:

2.- Başbakanlığın, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1411)

13/2/2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                          Beşir Atalay

                                                                                    Başbakan Yardımcısı

3.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1408)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                    Beşir Atalay

                                                                                                                            Başbakan Yardımcısı

4.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1409)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                    Beşir Atalay

                                                                                                                            Başbakan Yardımcısı

5.- Başbakanlığın, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1412)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                    Beşir Atalay

                                                                                                                            Başbakan Yardımcısı

6.- Başbakanlığın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1407)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yalova Milletvekili Muharrem İnce hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                    Beşir Atalay

                                                                                                                            Başbakan Yardımcısı

7.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1413)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                    Beşir Atalay

                                                                                                                            Başbakan Yardımcısı

8.- Başbakanlığın, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1410)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                    Beşir Atalay

                                                                                                                            Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan (3/469), (3/532), (3/594), (3/903), (3/916), (3/964) ve (3/1067) esas numaralı dosyalar Hükûmete geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve 23 milletvekilinin, fen edebiyat fakültesi mezunlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/866

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Fen edebiyat fakültesi mezunları mesleki hayata adım atma açısından oldukça sıkıntı yaşamaktadırlar. Bilim inşam yetiştirme amacı taşıyan bu fakültelerden mezun olanların önemli bir kısmı, aldıkları eğitimi bir mesleğe dönüştürememektedir. Üniversitelerde akademik kadroların azlığı, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektördeki kısıtlı iş imkânları, bu fakülte mezunlarının eğitim hayatları boyunca verdikleri çabanın karşılığını alamamalarına ve aldıkları eğitimi nitelikli bir ürüne dönüştürememelerine neden olmaktadır.

Bu bağlamda, fen edebiyat fakültesi mezunlarının kamu ve özel sektörlerde aldıkları eğitimin karşılığı olan istihdam alanlarını yaratabilmek, bu kişilere aldıkları eğitimden yola çıkarak nitelikli ve uzmanlık gerektiren alanların açılmasını sağlamak amacıyla Anayasa'nın 98, İç Tüzük'ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini arz ve talep ederim.

1) Adil Zozani                                                                                 (Hakkâri)

2) Pervin Buldan                                                                             (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                                                              (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                                                                  (Muş)

5) Murat Bozlak                                                                              (Adana)

6) Halil Aksoy                                                                                 (Ağrı)

7) İdris Baluken                                                                              (Bingöl)

8) Hüsamettin Zenderlioğlu                                                            (Bitlis)

9) Emine Ayna                                                                                (Diyarbakır)

10) Nursel Aydoğan                                                                        (Diyarbakır)

11) Altan Tan                                                                                  (Diyarbakır)

12) Esat Canan                                                                               (Hakkâri)

13) Sırrı Süreyya Önder                                                                 (İstanbul)

14) Sebahat Tuncel                                                                        (İstanbul)

15) Mülkiye Birtane                                                                        (Kars)

16) Erol Dora                                                                                  (Mardin)

17) Ertuğrul Kürkcü                                                                        (Mersin)

18) Demir Çelik                                                                               (Muş)

19) İbrahim Binici                                                                           (Şanlıurfa)

20) Nazmi Gür                                                                                 (Van)

21) Özdal Üçer                                                                               (Van)

22) Leyla Zana                                                                                (Diyarbakır)

23) Aysel Tuğluk                                                                             (Van)

24) Ayla Akat Ata                                                                            (Batman)

Gerekçe:

Bilim insanı yetiştirmeyi hedefleyen fen edebiyat fakültelerinden mezun olanların çok küçük bir kısmı akademisyen olma şansı yakalamaktadır. Bunda, yükseköğretimle ilgili mevzuatta ve uygulamadaki eksikliklerle birlikte üniversitelerin de konuya gerekli duyarlılığı göstermemesi neden olmaktadır.

Mezun olan fen edebiyat fakülteleri (FEF) mezunlarının akademisyen olması haricinde, pedagojik formasyon eğitimi alarak Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen olma ihtimalleri vardır. Ancak bu ihtimal, yakın zamanda YÖK'ün kaldırmayı hedeflediği bir uygulama olmuş ve on binlerce fen edebiyat fakültesi mezununu hayal kırıklığına uğratarak tepkilerine neden olmuştu. Tepkiler üzerine tekrar konuyu gündemine alan YÖK, mevcutta fen edebiyat fakültesi öğrencisi veya mezunu olanlara öğretmenlik yolunun kapanmayacağını bildirmiştir. Buna rağmen, kaldırılmasa bile, mevcutta eğitim sendikalarının açıkladığı 400 bine yakın öğretmen adayı varken ve pedagojik formasyon eğitimi alma koşulları oldukça zorken FEF mezunlarının çok küçük bir kısmının öğretmen olma şansı olduğu görülmektedir.

Bunun yanında, FEF mezunlarının kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma imkânları da oldukça sınırlıdır. Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS) bu fakülteleri bitirenlerin kamu görevlisi olabilmeleri için iki kadro türü bulunmaktadır. Bunlardan biri FEF mezunu olma şartı, diğeri ise kadrolarda “4001 kadrosu” diye bilinen ve dört yıllık herhangi bir fakülte mezunu olma şartının arandığı kadrolardır. Ancak, ne yazık ki FEF mezunlarının az sayıdaki bu kadroları bile kendilerine çok görülerek her geçen gün daha da azaltılmaktadır.

Bunun en açık delili KPSS 2010 sınavına giren 145 bin FEF mezununun girebileceği bu kadroların her atamada azalmasıdır.

- Ocak 2011 atamasında; 4.300 lisans kadrosu arasından FEF ve 4001 kodları toplam 220 civarı kadro,

- Haziran 2011 atamasında; 17.100 lisans kadrosu arasından FEF kodları olarak 148 kadro ayrılmıştır. 4001 kodunu kullanmak istesek yaklaşık 500 kadro,

- Kasım 2011 atamasında; 3.800 lisans kadrosu arasından FEF kodları olarak 36 kadro ayrılmıştır. 4001 kodunu kullanmak istesek yaklaşık 700 kadro ayrılmıştır.

Bu durum açıkça göstermektedir ki sınava giren 145 bin FEF mezunu içerisinde yüksek puanlar alanlar bile atanamamış ve bu insanlar mağdur edilmiştir.

Öte yandan, fen edebiyat fakültelerinde verilen bilimsel eğitim, bu fakültelerde okuyanların daha nitelikli ve uzmanlık gerektiren alanlarda istihdam edilmeleri gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Zira bu fakültelerin fen alanındaki bölümlerinde verilen eğitim birçok üniversitenin mühendislik fakültelerindeki eğitime eş değer nitelikte, beşeri bilimler ve dil alanlarındaki eğitimler ise sosyal ve ekonomik hayatı ve toplumsal nabzı tutmak anlamında oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla, bu fakülteleri bitirenlerin öncelikle kamu alanında, uzmanlık alanı isteyen kurumlarda ve birimlerde çalışmalarının koşulu sağlanmalı ve kamu kurumlarının bu bilimsel bakış açısından faydalanması sağlanmalıdır.

Üniversitelerde akademisyen, MEB'de öğretmen, kamu kurumları ve özel sektörde istihdam edilme koşulları böyle kısıtlıyken FEF mezunları işsiz kalmamak için ücretli öğretmenliğe veya dershanelere yönelerek özlük hakları olmadan ve çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar.

Bunun yanında, aldıkları eğitimi mesleğe dönüştüremeyen çok sayıda FEF mezunu da bu sınırlı ihtimaller dışında ikinci üniversite okumak ya da farklı işler yapmak durumunda kalmaktadır. Bu durum, hem bireysel anlamda hem de ülke bütünü açısından zaman ve para kaybı anlamına gelmektedir.

Bu nedenle, ülke genelinde fen edebiyat fakültesi mezunlarının mağduriyetlerini gidermek, sorunlarını çözmek ve uzun vadede hem üniversitelerde hem diğer kamu kurum ve kuruluşlarında ve özel sektörde bu mezunlardan, edindikleri bilimsel vizyondan faydalanmak adına bir Meclis araştırması çok büyük önem taşımaktadır.

2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 20 milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/867)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile geçici köy korucularının özlük hakları ile diğer hak ve imkânları konusunda yaşadıkları sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.

1) Mustafa Kalaycı                                                      (Konya)

2) Oktay Vural                                                            (İzmir)

3) Ali Halaman                                                           (Adana)

4) Seyfettin Yılmaz                                                     (Adana)

5) Enver Erdem                                                          (Elâzığ)

6) Özcan Yeniçeri                                                       (Ankara)

7) Emin Haluk Ayhan                                                   (Denizli)

8) Yusuf Halaçoğlu                                                     (Kayseri)

9) S. Nevzat Korkmaz                                                  (Isparta)

10) Hasan Hüseyin Türkoğlu                                         (Osmaniye)

11) Lütfü Türkkan                                                       (Kocaeli)

12) Ali Uzunırmak                                                       (Aydın)

13) Ali Öz                                                                  (Mersin)

14) Emin Çınar                                                           (Kastamonu)

15) Sümer Oral                                                           (Manisa)

16) Atila Kaya                                                            (İstanbul)

17) Celal Adan                                                           (İstanbul)

18) Kemalettin Yılmaz                                                 (Afyonkarahisar)

19) Mesut Dedeoğlu                                                    (Kahramanmaraş)

20) Sadir Durmaz                                                       (Yozgat)

21) Necati Özensoy                                                     (Bursa)

Gerekçe:

Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle özlük hakları, eğitim imkânları ve sosyal hakları konusunda bugüne kadar çeşitli çalışmalar ve düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, en ücra yurt köşelerinde canı pahasına görev yapan, aile fertlerinin de aynı kaderi kendileriyle paylaştığı bu camianın cefakâr ve fedakâr mensuplarının ciddi ve birikmiş sorunları acil çözümler beklemektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile geçici köy korucularının mali ve sosyal haklarında, görev ve sorumlulukları ile uyumlu olmayan uygulamalar bulunmaktadır. MİT ve emniyet teşkilatı mensubu emeklilere her ay seyyanen verilmekte olan 100 TL ödemeden TSK mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaş emeklileri yararlanamamaktadır.

Askerlik hizmetini yerine getirmekte iken -Terörle Mücadele Kanunu kapsamında- hayatını kaybeden yükümlülerin çocukları ile kardeşlerinin tamamı istekli olmadıkça silah altına alınmamakta ve silah altındakiler istekleri hâlinde terhis edilmekte iken bu düzenlemeden subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşların çocuk ve kardeşleri yararlanamamaktadır.

Astsubayların büyük bölümü yüksekokul mezunudur ve 2003 yılından itibaren, astsubay ana kaynağı olan okullar yüksekokul kabul edilmiştir. Meslek yüksekokulu olan astsubay okullarından mezun olanlar, 9’uncu derecenin 1’inci kademesinden başlatılmaktadır. Astsubaylar yüksekokul, fakülte bitirmiş olsa da yüksek lisans ve doktora yapmış olsa da 1'inci derecenin 4'üncü kademesine yükselememektedir. Astsubaylar makam ve görev tazminatı alamamakta ve emekli olduklarında maaşları önemli oranda azalmaktadır.

Uzman jandarmalar, meslekle ilgili müracaatlarında lise ve dengi okul mezunu olma şartı bulunduğu hâlde, ortaokul ve dengi okul mezunu gibi derece ve kademe ile mesleğe başlamakta ve emekli olmaktadırlar. Uzman jandarmaların nasıptan önceki bir yıllık askerî eğitimleri emeklilikten sayılmamaktadır.

Uzman erbaşların sözleşmeleri 45 yaşına girdiği tarihe kadar uzatılmakta, emekliye ayrılma konusunda sorunları bulunmaktadır. Uzman jandarma ve uzman erbaşlar, yüksek tahsil yapabilmekte ancak yapmış oldukları bu tahsille mütenasip kademe, derece alamamaktadır.

Güvenlik güçleriyle birlikte zor şartlarda terörle mücadele görevini yapan geçici köy korucularına ödenen ücretler geçimlerini sağlamaya yetmemektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile geçici köy korucularının özlük hakları, eğitim imkânları ve sosyal hakları ile diğer hak ve imkânları konusunda yaşadıkları sorunları ve alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/868)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki patates üretiminin mevcut yapısı, üretimi, tüketimi, üreticinin önündeki sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ramazan Kerim Özkan                                             (Burdur)

2) Mehmet Şeker                                                        (Gaziantep)

3) Hurşit Güneş                                                          (Kocaeli)

4) Haydar Akar                                                           (Kocaeli)

5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                         (İstanbul)

6) Mehmet Ali Susam                                                  (İzmir)

7) İhsan Özkes                                                           (İstanbul)

8) Kazım Kurt                                                             (Eskişehir)

9) Namık Havutça                                                       (Balıkesir)

10) Kadir Gökmen Öğüt                                               (İstanbul)

11) Mehmet Volkan Canalioğlu                                      (Trabzon)

12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                                        (Kayseri)

13) Ali Özgündüz                                                        (İstanbul)

14) Mustafa Serdar Soydan                                          (Çanakkale)

15) Tanju Özcan                                                         (Bolu)

16) Candan Yüceer                                                     (Tekirdağ)

17) Hülya Güven                                                         (İzmir)

18) Tufan Köse                                                           (Çorum)

19) Turgay Develi                                                       (Adana)

20) Sabahat Akkiray                                                    (İstanbul)

21) Mehmet Ali Ediboğlu                                              (Hatay)

22) Sedef Küçük                                                         (İstanbul)

23) Mevlüt Dudu                                                         (Hatay)

24) Mehmet S. Kesimoğlu                                            (Kırklareli)

25) Bülent Tezcan                                                       (Aydın)

Gerekçe:

Türkiye'de, yılda 4,5 milyon ton patates üretilmektedir, buna rağmen patates üreticisi açlıkla karşı karşıyadır; bu yıl üretilen patatesin üretici girdi maliyetlerinin satış fiyatından düşük olması nedeniyle, ürününü satamamış ve depolamak zorunda kalmıştır. Ancak, bu süreç içerisinde, taze patatesin piyasaya girmesiyle eski patatese hiç rağbet edilmemesi nedeniyle, havaların da ısınmasıyla depolarda filizlenerek çürümek zorunda kalmıştır. Ziraat odalarından alınan bilgiler doğrultusunda, bu yıl 600 bin ton patates depolarda kalmıştır.

Patates üretiminde girdilerin yüksek olması nedeniyle ürünün maliyeti oldukça yüksektir. Bugün, tohumun kilosu 3 bin TL civarındadır, bu nedenle üretici tohum alıp ekim yapamamaktadır. Gübrenin çuvalı ekim zamanı 100 TL'ye çıkıyor. Dolayısıyla, üretici ürünü 50 kuruşa mal edip 10 kuruşa satamıyor ve depolarda çürütüyor.

En büyük sorun ise Bakanlık tarafından yeni çıkarılan bir genelge ile toprakta “rezidü” tahlili yaptırma zorunluluğu. Ekim yapmadan önce, il ve ilçe müdürlüklerine gidip tahlil için gün alınıyor. Sonra, gelip örnekleme usulüne göre toprak numunesi alıp “rezidü” taraması için laboratuvara gönderiyorlar. Burada asıl sıkıntı, bir tahlilin fiyatının 150 TL olması. Yani 1 dekara bir tahlil gerekmesi. Yani üretici 30 dönüm patates ekecekse 4.500 TL tahlil parası ödemesi gerekiyor. Tahlil yaptırmazsan ve tahlil belgen yoksa, patatesin söküme hazır bile olsa, devlet tarafından sürdürülüp yok ediliyor. Böylelikle, çiftçi tamamen devlet eliyle iflasa sürükleniyor. Böyle bir genelge çıkarılacaksa ve gerekliyse de bunun için bir süre uyum süreci ve tolerans sağlanmalı. Genelgeyi yayınlayıp hemen uygulamaya sokmak üreticiyi yok eder. Bu genelgenin en azından bu sene için kaldırılması veya ertelenmesi için Bakanlık tarafından yeni bir genelge hazırlanmalıdır, yoksa üretici bu parayı ödeyemez ve iflasa sürüklenir. Seneye de bu koşulları göze alıp yine ekmek istiyorsa ekim yapar.

Diğer bir konu ise patates ektiğin tarlanın tapulu olması gerekiyor. Yani ÇKS’ye (Çiftçi Kayıt Sistemi) kayıtlı olması gerekiyor, yoksa ekimine izin verilmiyor çünkü bu araziler ÇKS'ye kayıtlı değil. Sulu tarım yapılan arazilerse hazine arazileri. Buraya üretici devlete ecrimisil ödeyerek ekim yapabiliyor. Ancak, dekar başına beş yıllığına 100 TL civarında bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Bu alan 30 dekarsa 3 bin TL ecrimisil ödemek zorunda. Bu da üreticinin normal olarak belini büküyor. Bu nedenle, devlet zaten boş duran bu hazine arazilerinden kâr etmekten vazgeçmeli ve bu arazilerde yapılan ekimlerde ecrimisil kaldırılmalı. Devlet, üreticinin üzerinden devlet toprakları vasıtasıyla para kazanmaktan vazgeçmelidir.

Yasal düzenlemelerle, yurt dışından anaç tohumluk getirilmesi yasaklanmıştır. Sadece ülkedeki tohumluklar ve daha düşük kalitedeki tohumluklar çiftçilerimizce tedarik edilerek ekilebilmektedir. Çiftçiler, ülke içinde yetiştirilen tohumluklarda verim düşüklüğü yaşadığını belirtmektedirler. Patates satışındaki istikrarın yok olmasının bir nedeni de 2011 yılında patates ihracatının yapılamamasıdır. Bu sebeple, ürün çiftçinin elinde kalmıştır. Destek, teşvik ve primler günün şartlarına göre yeniden belirlenmeli, üretimin sürdürülebilir olması için üretim planlaması yapılmalıdır. Aşırı üretimden dolayı üretici çok mağdur olursa devlet bu mağduriyeti gidermek için müdahale alımları yapmalı, patates üreticisinin bu mağduriyeti acilen giderilmelidir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyurusu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu Komisyona aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 24 Şubat 2014 Pazartesi günü saat 18.00’e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

A) Tezkereler (Devam)

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 4/3/2014 tarihinde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenecek olan “Temel Haklar, Ayrımcılık Yapmama ve Azınlıkların Korunması” konulu seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi ((3/1406)

17 Şubat 2014

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 4 Mart 2014 tarihinde Arnavutluk'un başkenti Tiran'da "Temel Haklar, Ayrımcılık Yapmama ve Azınlıkların Korunması" konulu bir seminer düzenlenecektir.

Söz konusu seminere katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                             Cemil Çiçek

Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                         Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

D) Önergeler

1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, (2/115) esas numaralı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/146)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

26/10/2011 tarihinde vermiş olduğum (2/115) esas numaralı “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi”min TBMM İçtüzüğü’nün 37. maddesi hükümleri gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunu arz ederim.

                                                     İzzet Çetin

                                                    Ankara

BAŞKAN – Evet, önerge sahibi, teklif sahibi İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, doğrudan gündeme alınmasını istediğim kanun teklifim 8 Eylül 1999 tarihinde yürürlüğe giren bir yasayla ilgili. Bildiğimiz gibi, bizim Anayasa’mızın 2’nci maddesi cumhuriyetimizin temel niteliklerinden birisi olarak sosyal devlet ilkesini kabul ediyor. Sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesine hizmet eden en önemli sosyal politika araçlarından birisi de sosyal güvenlik. Bu bakımdan, sosyal güvenlik hizmetleri sosyal devletin asli görevleri arasında.

Ülkemizde sosyal güvenlik mevzuatı sürekli olarak değiştirildiği için, bir işe başlayan işçinin, çalışanın işe girdiği tarihten sonra hangi koşullarda emekli olacağı, emekliliğini nasıl planlaması gerektiği mümkün değil. Bildiğiniz gibi, 1999 yılında da emeklilik rejimi köklü bir değişikliğe uğradı, radikal bir değişikliğe uğradı. Kamuoyunda “kademeli geçiş” olarak bilinen bir sistemle emeklilik yaşı yükseltildi. Daha sonra bu, Anayasa Mahkemesi tarafından hükümleri iptal edilmiş olmakla birlikte 23/5/2002 tarihinde, getirdiği hükümler yasada kalma koşuluyla, kademeli geçiş sistemi yürürlüğe girmiş oldu. Tabii, bu, o günden itibaren, 1999’dan önce çalışanlar, işe girenler açısından birtakım mağduriyetlere neden oldu. Emekli olmak için üç koşulun varlığı hepimiz tarafından bilinir. Bu, bir –bakıma- yasada öngörülen yaş, diğeri prim-gün sayısı, diğeri de hizmet süresi iken prim gün sayısını doldurduğu için bu kademeli geçişin dışında kamu kurumlarının kuruluş kanunlarında da Hükûmet tarafından, özellikle AKP hükûmetleri tarafından emeklilik âdeta teşvik edildi. Prim gün sayısını dolduranlar, kıdem tazminatları ya da emeklilik ödenekleri yüzde 25-yüzde 40 arttırılarak emekliye sevk edildi. Özel sektörde de pek çok işveren “Sen emekliliği hak ettin. Yirmi beş yılını doldurdun, prim gün sayın da tamam.” deyip o yaşa takılma meselesini göz ardı ederek emeklilere yeni emekliler kattılar.

Bugün işçilerden emekli olanlar, işçilikten, SSK’dan emekli olanlar gerçekten kıdem tazminatlarını yediler, bugün çocuklarını okula gönderecek paraları yok, iş arıyorlar. 20-25 yaşında genç işsizler iş bulamazken 45-50 yaşına gelmiş o vatandaşlarımıza iş vermeleri, hele kayıtlı iş vermeleri mümkün değil. Ya kayıt dışı, gündelikçi vesaire yöntemlerle çocuklarına harçlık vermek için çaba sarf ediyorlar ya da sokaklarda, haksızlığa uğradıkları için, tepkilerini dile getirmekle meşguller.

Değerli arkadaşlar, sosyal devlet yurttaşına eziyet etmez, çalışanına eziyet etmez; sosyal devlet yurttaşına tuzak kurarak onun yaşamını, çocuklarının yaşamını karartmaz. Şimdi, devlette süreklilik esastır diyoruz. Evet, 99 yılının 26 Ağustosunda görüşülüp 8 Eylülünde yürürlüğe giren bu kanun on binlerce mağdur yaratmıştır. O mağdurlar bugün çocuklarının yüzüne bakamaz konumdadır. Ankara’da, İzmir’de, İstanbul’da, ülkenin pek çok yerinde, paraları da olmadığı için yığınsallaşamamalarına rağmen, tepkilerini dile getirmeye çalışıyorlar. Herkes görüyor, herkes duyuyor ama ne yazık ki Hükûmet duymuyor, Çalışma Bakanı duymuyor.

Bugünlerde yeni bir düzenlemenin yapıldığı haberini aldı bu yaşa takılan grup. “Bizim de acaba elimize 3-5 kuruş girecek bir düzenleme yapılır mı?” diye beklerlerken Çalışma Bakanlığından yapılan açıklama sadece onların sağlıklarını, muayene ve tedavilerini sağlayacak bir düzenleme yapılmasına yönelik, tatmin etmeden öte bir düzenleme.

Değerli arkadaşlar, burada yapılması gereken iş son derece açık: İşsizlik Sigortası Fonu ya iç finansman aracı, borçlanma aracı olarak kullanılabilir ya da “GAP yatırımları” adı altında –ki oraya gitmedi- eş dost zengin etmeye kullanılacağına hiç olmazsa o kaynaklar kullanılarak bu mağduriyet geçici olarak giderilebilir ya da yasa, çıkarken mağdur ettiği kesimler açısından, çıktığı tarihten itibaren hüküm ihtiva etsin, öncekiler işe girdikleri tarihlerdeki koşullara göre emekliliği hak etsinler diye bir düzenleme yapılarak bunun ortadan kaldırılması gerekir.

Herkesi duyarlı olmaya davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bir milletvekili adına, Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bir baba olarak, bir anne olarak evinize hiç ekmek götüremediğiniz zaman çoluk çocuğunuzun önünde ne kadar mahcup olduğunuzu ben vicdanlarınıza sunuyorum. Bu insanlar evlerine ekmek götüremiyorlar. Bu insanlar dilenci değil, bir şey istemiyorlar, sadece haklarını istiyorlar yapılacak bir yasal düzenlemeyle ve Sayın Çalışma Bakanının -aynen söylüyorum- “yaşa takılanları mezara koyan Çalışma Bakanı” olarak ismi geçecek, “yaşa takılanları mezara gömen Çalışma Bakanı” olacak. Hep söyleyeceğim bunu.

“Biz dilenci değiliz, biz hakkımızı istiyoruz. 45 yaşından sonra, 50 yaşından sonra kimse bize iş vermiyor. Evimize ekmek götüremiyoruz. Bize karşılıksız bir şey vermeyin.” Demin Sayın Çetin söyledi. “Bize borç verin. Ne kadar kaldı emekliliğime? İki yıl kaldı. İki yıl bize borç verin, borç. Bunu da asgari ücretle borç verin. Bunu da ileride asgari ücretin dörtte 1’iyle bizden kesin. Biz dilenmiyoruz.” Formülü var ama duymuyorsunuz, kulaklarınız sağır. Gelin bizimle, Sayın Çelebi’yle, Sayın Çetin’le, Sayın Çam’la; biz İstanbul’un Kadıköy’ünden, Ankara’dan her zaman gittik. Bu insanlar perişan, ağlıyorlar bu yaştan sonra. Yine söylüyoruz: “Borç istemiyoruz, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bir ödeme yapın emekli olana kadar, iki yılsa iki yıl kala, üç yılsa üç yıl ödeyin, asgari ücretle ödeyin. Daha sonra dönün, bana ödediğinizi benden dörtte 1 oranında kesin arkadaşlar. Borç istiyoruz, ekmek için istiyoruz, iane istemiyoruz. Biz namuslu insanlarız, kimseye yük olmak istemiyoruz ama bizi çoluk çocuğumuza mahcup edenleri de Allah kahretsin!” Aynen söylüyorum.

Bu Bakan mezara koyacak bu insanları. “Efendim, bizim zamanımızda çıkmadı.” İnsan dokusu var. Kim yaptıysa, ne zaman yaptıysa, devletin devamlılığı vardır, eğer bir yerde sorun varsa o sorunu gidermek devletin görevidir. On iki yıldır söylüyoruz, on iki yıldır bağırıyoruz, “Bu aç insanlara sahip çıkın.” diyoruz ama her ne hikmetse, her şeyi duyuyorsunuz, kulağınız çok delik, paralel yapıyı çok iyi duyuyorsunuz ama bu insanlara gelince sesini duymuyorsunuz.

Arkadaşlar, günahtır. Eğer günahtan korkuyorsanız -günahtan korkmuyorsanız diyecek lafım yok- vicdanınız varsa -aynen söylüyorum- gelin, bu insanların hâlini görün; gelin, bu insanların hâlini görün.

SALİH KOCA (Eskişehir) – Sen beddua etmezdin Ağabey.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ederim arkadaş, bunlar için ederim. Çünkü evine ekmek götüremiyorsa, çoluk çocuğuna bir lokma ekmeği götürmek için eğer bu insanlar gece çocukları uyuduktan sonra evine gidiyorsa yazıklar olsun hepimize!

Ben bu kadar söylüyorum, konuşmayı çok uzatmak istemiyorum; sadece bu Meclise yazıklar olsun, hepimize yazıklar olsun!

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Peki, yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Aygün, Sayın Küçük, Sayın Çelebi, Sayın Şeker, Sayın Köse, Sayın Aksünger, Sayın Özkan, Sayın Toptaş, Sayın Çıray, Sayın Ören, Sayın İnce, Sayın Akar, Sayın Havutça, Sayın Korutürk, Sayın Ekşi, Sayın Demir, Sayın Haberal.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek Yüksel (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesinin oylanmasından önce yoklama istenmişti. Yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

D) Önergeler (Devam)

1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, (2/115) esas numaralı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/146) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)(X)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

13/02/2014 tarihli 61’inci Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde konuşmalar yapılacaktı.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yapılacak konuşmanın kapalı oturumda yapılması talebi geri alınmıştır.

Şimdi, siyasi parti grupları adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) -  Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yine başka bir torba kanun; AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. Niye öyle söylüyorum? Yukarıda bir tane daha torba kanun sıraya girmiş bekliyor.

Sayın Başkanım, bir sükûneti sağlayabilir misiniz? Arkadaşlara “Yoklama bitti.” diyelim, birazdan gelirler yine herhâlde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, salonda uğultu var, sayın hâtibin konuşması anlaşılmamakta. lütfen sessiz olalım.

Buyurun Sayın Günal, sürenizi de yeniden başlatıyorum.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Dinledikleri yok da biz milletimize hitap edelim.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada bir “garabet” dedik, “ucube” dedik, “harar” dedik ama maalesef devam ediyor. Hadi burada tartışıyoruz, maddelerde söyledik, daha henüz kurumadan mürekkebi, arkasından, yarın yine Plan ve Bütçe Komisyonuna başka bir torba geliyor. Ya, bu nasıl bir kanun yapma anlayışıdır ben anlayamıyorum! Değerli bakanlar, değerli grup başkan vekilleri, böyle bir şey olur mu daha birininki kurumadan? Burada konuştuk, “İlgili, ilgisiz içerisine her şey girdi.” dedik. 30-35 madde geliyor, 55 maddeye çıkıyor; arkasından bakıyorsunuz bir tane daha kanun teklifi, hadi olmadı yanına bir tane daha ekleyelim. Böyle bir şey olmaz. Gerçekten bu, burada Meclis iradesini hiçe saymaktır. Tabii, öyle bir hâle gelmiş ki kanunlar bir yerlerde hazırlanıyor, arkadaşlarımız burada…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir tane bürokrat yok, bir tane, mahallî idareler güya ya!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bürokratlara ihtiyaçları yok, “Onlar gelmesin.” demişlerdir. 

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir tane bürokrat yok ya!

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Parlamentoya saygı bu işte!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Aslanoğlu, zaten bürokrata gerek yok, onlar bir yerde hazırlayıp koyuyorlar, sayın milletvekilleri de parmak kaldırıyor. Burada arkadaşlarımız neyin tartışıldığını dahi çoğu zaman dinlemiyorlar veya gelip parmak kaldırıyorlar.

Böyle bir torba kanun, böyle bir kanun yapma tekniği olamaz. Ne etki analizi var, ne gerekli düzenlemeler var, ne bununla ilgili usule ilişkin hataları giderecek bir mekanizma var. Defalarca söyledim, Plan ve Bütçe Komisyonu Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğüne döndü. Meclisin Kanunlar Kararlar Başkanlığı da zaten ne denirse ona göre getiriyor. Alakasız, yani 28 tane ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede düzenleme yapan bir kanun olur mu, böyle bir şey olur mu? Yani, şimdi, hadi yaptınız, kavgasını verdiniz… Diyorum, yukarıda var, yarın göreceksiniz içinde hangi kanunlar var. Arkadaşlarımız gülüyor ama maalesef böyle bir garabet var. Bir kere, bu kanun yapma şeklinden vazgeçmek gerekiyor.

Tabii, bir türlü torba dolmuyor. torbayı yaptık. Önceki günkü görüşmede Sayın Tayyar burada “Laf olsun, torba dolsun diye muhalefet önerge veriyor.” dedi. “Tam tersine, sizin torba bir türlü dolmuyor.” demiştim, birtakım çocukların torbası da! Ama burada da dolmuyor yani kanunu yapıyorsunuz, bir torba var içine her şeyi koyuyorsunuz bunu da dolduramıyorsunuz, arkasından bir tane daha, arkasından bir tane daha. Dolayısıyla maalesef sizin ne kanun torbası doluyor ne para torbası doluyor, hiçbiri de bir türlü dolmuyor sürekli olarak eksik geliyor ve tamamlamaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, burada çok önemli düzenlemeler var, içinde olumlu düzenlemeler de var, belki aciliyeti olanlar da vardır ama bakıyorsunuz, birçok kurumda müsteşar yardımcısı sayısı, başkan yardımcısı sayısı, düzenleme, denetleme kurumlarındaki sayılar… Her gelen kanunun ekinde ihtiyaçtan, arkadaşlarımız, bürokrat sayısı değişikliği öneriyorlar, yeni müşavir kadroları öneriyorlar ki alınan üst düzey yöneticileri atayacak yer açılsın diye. Böyle bir kamu personel rejimi olamaz. Bunun eskiden bir standardı vardı ve yapılmış, devlet personel rejimi çerçevesinde ilgili icracı birimler belliydi, yardımcı hizmetler belliydi. Her gelen kanun hükmünde kararnamede, kanunda, siz, yeni düzenlemelerle bunu baştan sona bozdunuz. Gelin, bu işi tekraren söylüyorum, bu standardı yeniden koyalım. Neden söylüyorum? Diğer bir adaletsizlik burada kariyer uzmanlarıyla ilgili ki bazı bakanlıklarda, bazı kurumlarda geliyor, burada düzeltiyoruz ama maalesef şimdi baktığımız zaman bu kanunun içerisinde Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapılıyor, bir kısmı geri çekildi bizim uyarılarımızla ama yine başka bir adaletsizliğe yol açıyorsunuz.

Şimdi, bakın, elimizde sürekli olarak mağdur kesimlerin gönderdiği notlar, yazılar… Önceki maddelerde de geçti biliyorsunuz, sivil savunma uzmanları ve uzman yardımcıları var. Bunlar maalesef AFAD uzman ve uzman yardımcılarının farklı bir konuma gelmesine seyirci kalıyorlar, kendileri ise bu işi yapmalarına rağmen mağdur. Ee, tamam. Araştırmacılar var elimizde, gelenler var, Maliye çalışanları var. Bunların hepsi, gerçekten, bir adaletsizliğe uğradığını bize de, size de, defalarca, raporlarla, burada gelip yüz yüze görüşmelerle anlattılar. Birini giderirken mağduriyetin diğerini bıraktığımız zaman yine adaletsizlik oluyor. Onun için diyoruz, böyle yamalı bohçayla bunları çözmek yerine oturup bu aksaklıkları, eksiklikleri giderip çalışma barışını koruyacak, çalışanlar arasında adaleti sağlayacak düzenlemeler yapmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bu çerçevede, tabii, siz bunlara kulak tıkıyorsunuz, gelip parmak kaldırıyorsunuz ama yandaşlarla ilgili bir şey olunca hemen geçiyor, ben anlamıyorum. Yani, bir şey oluyor, şahsa özel düzenleme geçebiliyor, birisiyle ilgili bir düzenleme geçebiliyor, bir kanunla ilgili düzenleme geçebiliyor, vatandaşın vergi borcuna gelince geçmiyor. Burada Sayıştay Kanunu tartışılırken -hatırlarsanız- konuştuk. Diyoruz ki: Gelin, kimlerin vergi uzlaşması yoluyla vergi cezalarını affettiniz… “Efendim, buraya bakamayız.” Peki, vatandaşın vergi borcu var, taksitlendirelim. “Olmaz.” Vatandaşın prim borcu var, bunları bir hal yoluna koyalım. “Olmaz.” Vatandaş döviz kredisi almış, bunlardan dolayı mağduriyeti var, bunları da bir hal yoluna koyalım, taksitlendirelim. “Olmaz.” diyorsunuz. Tabii, vatandaşa geldiği zaman maalesef bu sıkıntıyı giderecek önlemler almaktan kaçınıyorsunuz. Onun için “Kanunlar bir yerde hazırlanıyor.” derken bunu kastediyorum. Aciliyetten, aceleden birilerinin bir ihtiyacı oluyor, o düzenleme yapılıyor. Ne bürokrasinin, belli kademelerin haberi var ne ilgili kurumlardan Başbakanlık aracılığıyla görüş alınıyor. Tasarı olarak gelmesi gereken kapsamlı düzenlemeler, bazı milletvekili arkadaşlarımızın Hükûmetin ricasıyla attığı imzalarla teklif olarak önümüze geliyor. Maalesef böyle bir garabet var.

Tabii, bir taraftan bunlar devam ederken vatandaşın mağduriyeti devam ediyor. Yeni rakamlar açıklanıyor, Türkiye ekonomisindeki sıkıntı devam ediyor. İşsizlik rakamları geldi, düzeltilmiş, düzenlenmiş hâliyle bile 9,9 olarak geldi. Burada baktığınız zaman yüzde 20’den fazla genç işsizliği var. Hele hele istatistiklere bakarsanız, içerisinde bazı söylenmeyen şeyler de vardır, iş aramayıp da çalışmaya hazır olanları koyuyorsunuz, iş bulma ümidini kaybedenleri koyuyorsunuz, bu, yüzde 20’leri geçiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, kafamızı kuma gömmekten vazgeçmek zorundayız. Vatandaşın sorunlarıyla ilgilenip ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmemiz lazım. Bir taraftan cari açıkta rekor kırıp 65 milyar dolara çıkmışken bizim hiçbir şey olmamış gibi, burada birtakım siyasi mülahazalarla, size acil lazım olan bazı kanuni düzenlemeler ile yolsuzlukların, rüşvet soruşturmalarının üzerini örtecek HSYK düzenlemeleriyle uğraşmamızın bir anlamı yoktur. Milletin gerçek sorunlarına yoğunlaşarak ekonomideki üretimi, yatırımı önceliğine alacak bir ekonomik yapıyı kuracak yapısal önlemleri almadan sizin burada çıkardığınız kanunlar geçici olarak belki soruşturmaların yapılmasını engelleyecektir ama hiçbir şekilde, hiçbir kesimin sorununa çözüm olmayacak, sonrasında sizlerin de -iktidar partisinin de- bu gelişmelerden olumsuz etkilenmesine yol açacaktır. Çünkü burada milletin verdiği yetki size, millete hizmet, milletin sorunlarını çözmek için verilmiştir, kafamızı kuma gömerek bunları örtme şansımız, bunları görmezden gelme şansımız yoktur.

Gerçekten, bugün yaşanan belirsizlik nedeniyle ekonomideki gelişmeler halkımızın yatırım ve tüketim kararlarını etkilemiştir. Şu anda yaprak kıpırdamıyor, piyasa bir belirsizlik içerisinde. Bu oluşan devlet krizini bir an önce çözmeden de bu kararların değişmesini beklemek mümkün değildir. Onun için geliniz, böyle, aceleden olan birtakım kendinize yarayacak kanunlar yerine vatandaşın sorunlarını çözecek, ekonomik ve sosyal sorunları çözecek, önümüzdeki cenazeyi kaldırmaya yarayacak bazı düzenlemeler yapalım; yatırımı, ihracatı, istihdamı önceleyen birtakım kararları burada birlikte çıkaralım. Aksi takdirde, ne kadar isterseniz ne kadar örtmeye çalışırsanız ne kadar hâkimleri, savcıları, emniyeti baskı altına alsanız da bu usulsüzlükler bir gün su yüzüne çıkacaktır.

Tabii, önemli olan, işte bu yapısal önlemleri alarak vaktizamanında bu sorunların çözülmesini sağlamaktır. Aksi takdirde, siz bir taraftan üstünü kapatsanız da başka yerden başka bir yolsuzluk, usulsüzlük çıkacaktır. Buyurun, burada paralel devlet tartışmalarına bakmadan birtakım çalışmaları yapalım. Aksi takdirde, bir süre sonra -geçen söylemiştim- herhâlde ekonomideki olumsuzlukları da ekonomideki paralel devlete yıkacaksınız. Bir taraftan Sayın Başbakan Merkez Bankasıyla ilgili söylüyor. Geçen, Başkan buradaydı, bilgilendirme toplantısında kendisine de sorduk ama bu bağımsız kuruma da yarın bazı şeyleri yıkmaya kalkarsanız buna da şaşırmayacağız.

Bu çerçevede bu düzenlemelerin elden geçirilmesi ve milletimizin yararına hâle getirilmesi gerekir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Haydar Öner, Isparta Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir süredir torba kanun sağanağına maruz kaldık.

17 Aralıkta yolsuzluk operasyonları yapıldı; çakma belge yok, eklenmiş CD yok, gizli tanık yok. Neler var? Ayakkabı kutuları var, içinde 4,5 milyon dolar var; çuvallarla paralar var, 700 bin liralık saatler var, imar yolsuzlukları var, elbise kılıfında ya da çikolata kutusunda paralar var; yatak odasında kasalar, içinde paralar var; polisin polisi izlediği görüntüler var; Meclise telaşla getirilen yasa teklifleri, tasarıları var.

Değerli milletvekilleri, öyle bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız ki Millî Eğitim Komisyonundan geçmeden üniversite kuruluyor, adına da “Biruni Üniversitesi” deniyor. Birûnî, çok büyük bir âlim, zamanının en büyük âlimlerinden birisi. 13’üncü maddeyle adına şipşak üniversite kurulan Birûnî 973’te doğmuş, 1051’de Hakk’a yürümüş. Ebu’r Reyhan Bin Muhammed adını taşıyan Birûnî, Arapça, Farsça, İbranice, Süryanice, Rumca, Yunanca ve Çince bildiği; matematik, astronomi, geometri, fizik, kimya, tıp, eczacılık, tarih, coğrafya, filoloji, etnoloji, jeoloji, dinler ve mezhepler tarihi âlimi olduğu hâlde, yaşasaydı, bu kanunun içinden çıkamaz, yetersiz sermayeyle, 300 bin lirayla 6 fakülteli, 1 yüksekokullu, 3 enstitülü üniversite kurmaya kalkışanlara okkalı bir şeyler söylerdi!

Tıp fakültesi kurulacakmış, diş hekimliği, eczacılık, sağlık bilimleri, eğitim, mühendislik, enstitüler… Arkadaşlar, nasıl olacak? Buraya gelen öğrencilere yazık, velilerine ayıp, kuranlara da günah. Tıptan mezun olanların -Haberal Hocam burada- böyle bir tıptan mezun olanların hastaları ölür, böyle bir mühendislik fakültesinden mezun olanların yaptıkları köprüler yıkılır. Bugün karşı karşıya kaldığımız yıkımların çoğu bu yüzden.

Değerli milletvekilleri, bu kanunla bir de il özel idarelerinin kurduğu Vilayetler Hizmet Birliğine müsteşar başkan olacakmış. Payı yok, katkısı yok; özel idareler, yerel yönetimler; belediyeler, yerel yönetimler, genel yönetimin müsteşarı o birliğin başkanı olacak. Ayıp diye bir şey var! Hukuk bilgisinden yoksun olanlar ancak böyle bir düzenlemeyi getirebilirler.

Değerli arkadaşlar, bu kanunla yüzeysel birtakım şeyler yapılmaya çalışılıyor ama halkın gündemindeki hangi sorun çözülüyor? Çiftçilerimiz yarın yine dünyanın en pahalı mazotunu alacaklar. İlaç paraları artmış, gübre paraları artmış, sattıkları ürün hak ettiği değeri bulamıyor, çiftçilikten, ekmekten dikmekten vazgeçiyor, ülkemiz üretim kaybına uğruyor.

Emekliler yarın yine borçlarını ödeyemeyecek. Emeklilikle ilgili düzenleme düş kırıklığı yarattı.

Sabit gelirliler ay başını nasıl getirebileceklerinin hesabını yeniden yapmaya çalışacaklar.

Tahsilli tahsilsiz gençler evlenme, yuva kurma hayallerini yine erteliyorlar. İşsizlik 9,9’muş. İstatistik hocamız rahmetli Saim Kendir “Arkadaşlar, üç türlü yalan var: Yalan, kuyruklu yalan, istatistiki yalan.” derdi. Tam bir istatistiki yalanla karşı karşıyayız. Kalifiye olmayan işçilerde belki yüzde 9,9 ama nitelikli, tahsilli kişilerde, gençlerde yüzde 25’lere kadar varıyor. Bu ayıbı nasıl temizleyeceğiz? Bu gençler nasıl geleceğe güvenle bakabilecek?

Atanamayan öğretmenler çaresizlikleriyle yine baş başa.

Esnaf besmeleyle dükkânını açıyor, siftah yapıp yapamayacağından emin değil.

İthalat-ihracat dengesizliği büyüyor ama büyüyen bir şey daha var: TÜRGEV’e bağış yapan, Sabah-ATV için havuzu parayla dolduran firmaların aldıkları ihale meblağları da büyüyor. Hiç kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? Ama en utanmazı, milletine küfreden ahlaksız harami. Sıra millete geldiğinde, sandığa ne koyduklarını göreceksiniz.

Bu arada, gemiler, gemicikler, çiftçiye satılan mazotun üçte 1 fiyatına limanlara yanaşacaklar.

Zorunlu ihtiyaç maddelerinden yüzde 18’e varan vergiler alınırken pahalı mücevherler KDV’siz satışa devam edecek.

Uzman çavuşlara yasalarla verilen haklar kullandırılmıyor. Pek çok uzman çavuş istifa etmiş, yeni bir işe giremiyor.

Dövizzedeler devletin hatasından ailevi bunalımlara girdiler, perişan oldular, sorunlarına hâlâ çözüm getirilemedi.

2/B arazileri yoksul köylüye rayiç bedel üzerinden uygun bedelle verilmedi. Hatta bedelsiz verme teklifimiz kabul edilmedi.

Haksız uygulamalardan bir kısmının farkına varılan hükümlerle Genelkurmay Başkanımız hâlâ zindanda çürüyor.

Ayakkabı kutularına para dolduranların, Deniz Feneri loşluğunda yetim hakkı yiyenlerin yargılanmaları başlatılamadı.

Bileklerine taktıkları 700 bin liralık hediye saatle caka satanların bir kısmı utanmadan bir partiye oy isterken, çuvalla rüşvet alanlar piyasada dolaşırken Vanlı küçük Muharrem babasının sırtındaki çuvalla son yolculuğunu yaptı. Yoksulun hakkını yiyenler, çalanlar, çaldıranları sorgulatmayanlar vebal altındadırlar.

Suç işlemedikleri hâlde fişlendikleri için görevden alınanlar… Suçluları kollayan, masumlara iftira eden veya görevini hakkıyla yapmayanlar hakkında hiçbir işlem yapmayanlar, masumları oradan oraya sürdüler.

Yargı makamlarının talimatlarını yerine getirme suçu işleyen polislerin oradan oraya sürüldüğü malum ama ek gösterge sözleri yerine getirilmedi, müktesep haklarla emeklilikleri hâlâ sağlanmadı.

Sayın Başbakan basından şikâyetçi, İnternet’ten şikâyetçi, yargıdan şikâyetçi, TÜSİAD’tan şikâyetçi, muhalefetten şikâyetçi, Gezi’de demokratik hak arayanlardan şikâyetçi, iktidardaki on bir yılını ittifak hâlinde yürüttüklerinden şikâyetçi, bir de Kabataş’taki magandalardan şikâyetçi. Niye bulup da hakkında işlem yapmadınız? Biz de Sayın Başbakandan şikâyetçiyiz.

Demokrasinin son kırıntıları da kalkarsa Sayın Başbakan tam demokrat olacak, tıpkı Sovyetler Birliği’ndeki Pravda uygulaması gibi. Komünist yöneticiler ne derse Pravda onu yazıyordu, bütün Sovyet toplumu öyle düşünmek zorunda kalıyordu. Türkiye’de de Sayın Başbakan, yandaş basın, yandaş TV’lerle herkesi kendi gibi düşünmeye zorluyor. Bütün yeteneklerini halkı aldatmak ve kandırmak için telaşla kullanıyor.

Sayın milletvekilleri, bütün bunlar olurken üniversiteler niye suskun? Başbakanın “Hıh deyici”si Sayın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, aynı zamanda “duymaz” mı olmuş? Haram nedir, helal nedir, helal lokma nedir, harama el uzatmak nedir; dinimizin yüce öğretilerini niye cemaatle paylaşmıyor?

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan bir taraftan da kamu görevlilerini taraflı olmaya zorluyor. Onurlu kamu görevlileri tarafsız olarak görevlerini yerlerine getirirler. Son on bir yılda milyonerler de çoğaldı ama yoksullaşan milyonlar oldu. O bakımdan, 30 Martta, yoksullaşan milyonlar, emaneti ehil bir şekilde kullanmayanlara gerekli dersi verecekler.

Ettikleri yemine sadık kalan milletvekillerine saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba kanunun ağzı açık. Bu torbaya üç gün içinde başka şeyler burada konacak; aha buraya yazıyorum, inanmayan varsa üç aylıkken Kur’an-ı Kerim’i hatmedenlerin hatmettiği Kur’an-ı Kerim beni çarpsın! Açık söylüyorum: Böyle bir torba kanun anlayışı ile, böyle bir yasalaşma anlayışıyla buraya yeni yeni teklifler getirmek ve bunu zorlamak inanın akıllara ziyan. AFAD var içinde, büyükşehir belediye meclisleri var, il özel idareleri var. Bir de işte İnternet’e düştü… Allah kimseyi İnternet’e düşürmesin gerçi. İnternet yasası Köşk’te, Sayın Gül –nerede; en son Budapeşte’de miydi, bilmiyorum- orada diyor ki, bu konuda verdiği sinyal: “Anayasa Mahkemesi karar versin.” Güzel! Peki, Köşk’ün görevi ne? Veto hakkı niye verildi? Veto hakkın varsa niye kullanmıyorsun? Anayasa Mahkemesine iptal başvuru hakkın var, niye hakkını kullanmıyorsun da muhalefet partilerine “Buyurun, siz gidin.” diyorsunuz? Anayasa’ya göre 110 milletvekili imzası gerektiği için bir tek parti gidebiliyor, o da CHP gidebiliyor ana muhalefet partisi olarak. Şimdi, buradan, gelecek buraya… İnternet düzenlemesiyle ilgili yasayı çıkarmışız. Köşk’teki yasanın onaylanıp onaylanmamasına yedi gün var; sonra geleceğiz, burada İnternet yasasıyla ilgili düzenleme yapacağız. Hangi yasayı düzenleyeceğiz? Daha kesinleşmemiş olan bir yasayı, yoldaki bir yasayı, yolda giderken Köşk’e, bilmem kaçıncı rakımda beklerken, kanun daha çıkmadan, onaylanmadan değiştireceğiz. Şimdi, bu neyi çözer arkadaşlar? Hiçbir şeyi çözmez.

Bu kanuna baktığımız zaman, sanki AK PARTİ, mahallî seçimlerde, yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanamayacak bir hava sezinliyor, bu havaya karşı da kanunu düzenlerken bütün yetkileri yerel yönetimlerden alıyor, merkezî olarak Hükûmete bağlıyor, valilerin emri altına sokuyor.

Şimdi, bakın, kamu finansmanı ve borç yönetimiyle ilgili diyor ki: “İstanbul depremi nedeniyle gelen paralar daha önce il özel idaresine veriliyordu, il encümenlerinin kararı vesilesiyle bu yapılıyordu. Şimdi bu kanunla bir kanun değişikliği yapalım, il özel idaresi kalkacak, il encümenleri, o paraları valiye verelim.”

Peki, büyükşehir belediye meclisi, il genel meclisinin yerine gelmiyor mu? O şehrin imarı, o şehrin depremi, o şehrin yolu, o şehrin yapılacak kanalizasyonu, o şehrin tamir edilecek okulu, eğitimi büyükşehir belediyesinin derdi değil midir? Büyükşehir belediyeleri bunlar için çalışmayacak mı?

Arkadaşlar, bu ne güvensizlik seçilmişlere karşı? Eğer seçilmişlere karşı bu kadar güvensizseniz ve İstanbul Valiliğine tahsisli olarak “…yılı yatırım programında yer almaksızın kullandırılmaya devam edilir.” gibi bir yetki verirseniz o zaman halkın seçtiği büyükşehir belediye başkanı ve meclislerinin ne kıymetiharbiyesi var? Bunu bir türlü anlamış değilim.

Yine, İçişleri Bakanının Müsteşarı; Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’nun 10’uncu maddesine göre, birlik başkanı müsteşar olacak. Yani her seçilmişin başına bir atanmış koyuyorsunuz, atanmışlar, tayin edilmişler koyuyorsunuz, kendi adamınızı koyuyorsunuz açık konuşalım. Kendi adamınızı koyuyorsunuz muhalif belediyenin tepesine, çalışmasın, rapor etsin, bilgi versin diye. Yanlış.

Yine, Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde “din eğitimi verilen tesisler” ibaresinin yanına “ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kampları”nı koyuyorsunuz. Merak ediyorum, acaba arkadaşlar, müezzinler, imamlar izcilik kampı mı kuracak? Hangi camide, hangi Diyanette spor müsabakaları yapılıyor Allah aşkına? Yani yapmayın, etmeyin, eylemeyin, sapla samanı karıştırmayın birbirine.

Bana söyler misiniz, Diyanetin bu tür şeylerle ne alakası var? Yoksa, insanın aklına başka bir şey geliyor: Bu “cemaat, paralel” tartışmaları içinde buna alternatif olarak dikey, dikine bir örgütlenme modeli mi çıkarmak istiyorsunuz, yeni bir şey? Bunun anlamı bu.

Başarılı sporculara aylık bağlanması. Kaç tane başarılı, olimpiyat madalyası alan sporcunuz var? Daha dün 21 yaşındaki tekvandocu bir gencimiz spor müsabakası esnasında yaşamını yitirdi. Bu kadar bütçe, bu kadar para… Allah aşkına, bu insanların hayatını bari koruyun. Bırakın madalya almasını, hayatını koruyacak önlemleri alamamış bir yaklaşım içinde aylık bağlama olayı…

Ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında “başkanlığın” ibaresinden sonra “merkez” ibaresi… Ne kadar “merkez” sevdalısısınız? Ne kadar “başkanlık” sevdalısısınız? “Başkanlık” olsun, “merkez” olsun; biraz, Allah aşkına, iktidarı yerellere, biraz da halka, biraz da tabana yayınız, biraz da halk karar versin kendi sorunlarına. Her şeyi, en küçük memurun atanmasını da buraya getirmeyiniz.

Yine, bakıyorsunuz, taşra teşkilatlarında afet kadrolarının tamamına vali tarafından atama yapılması yetkisi getiriyorsunuz, vali, vali. Vali, arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz? Bütün kadroları valiler atayacak, böyle bir yaklaşım tarzı olur mu? İşte bu yanlış, bu hastalıklı yaklaşım tarzı sonucudur ki üç tane kartınız var kamu alımlarında, iş alımlarında. Bir kartınız kırmızıdır. Bu kartınızda “cemaat” diye yazmış basın. Hayır, cemaat yok, cemaate her zaman için mavi kart uygulandı. Sadece ve sadece muhalefet ve muhalif olanlar kırmızıya alındı, yeşil olanlar siyasetle ilgilenmiyordu, mavi fişlemede olanların ise hepsi partiliydi, partizandı, olduğu gibi kadroya alabilirsiniz. Allah’tan korkun, KPSS sınavında 90 -yüzde 10- alan zeki, yoksul insanlarımızı, emekçi insanlarımızın çocuklarını mülakatta bu fişlemelerle kafatasına göre, zihniyetine göre, düşüncesine göre, kendinize göre nasıl ayırabilirsiniz? Bundan daha büyük ayrımcılık var mı? Bu günah değil mi arkadaşlar? Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük, insanları düşüncelerine göre bölüp ayırıp çarpmak değil midir? Bu, böyle bir anlayıştır.

Yine, burada, yerel seçimleri kaybetme telaşıyla hemen Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kuruyorsunuz büyükşehirlerde. Nerede kuruyorsunuz? On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Kanunu’nda kuruyorsunuz, kurduktan sonra da yine valiye bağlıyorsunuz. Galiba İstanbul’dan umudunuzu kestiniz, anlaşıldı, Ankara’dan da -büyükşehirlerden zaten Van gitti- Mardin’den de, Diyarbakır’dan da, Urfa’dan da Allah’ın izniyle.

Arkadaşlar, demek ki, siz, seçimi kaybetme telaşıyla bu torbayı böyle kanunlarla dolduruyorsunuz, sizin telaşınız bundan. Hâlbuki, yerel yönetimleri güçlendirseniz bu kadar rüşvet, yolsuzluk, talan olayı da olmaz; yerelde denetlenir, yerelde kontrol edilir ve siz de rahat edersiniz. Ama anlaşılan odur ki, yeni kadrolarla kurduğunuz Rehberlik ve Denetim Başkanlığının adını da değiştirin “her iş yapar başkanlığı” yapın; joker, her iş yapar. Adını koymadığınız kadrolar açıyorsunuz, Allah selamet versin. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hicap duyuyorum. Bu bölüm tamamen mahallî idarelerle ilgili. Sayın Başbakan Yardımcım, büyükşehirler kapandığı için bu bölüm sonuna kadar, tamamen mahallî idarelerle ilgili. İçişleri Bakanlığından tek bir yetkili yoktur, hicap duyuyorum, hicap duyuyorum. Evet, bir yetkili yoktur, derdimizi kime anlatacağız, niye konuşuyoruz burada, kime konuşuyoruz?

Değerli milletvekilleri, bu bölümde bir 41’inci madde var, adrese teslim bir madde, adrese teslim. Halka açık sermaye şirketlerinde… Ama ne yazık ki günü geçirdiniz, o daha bir işe yaramaz. 14 Şubatta yeni Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girdi. 14 Şubattan önce olsaydı, ona göre uyarlayacaklardı. Artık o maddeyi çekin sayın grup başkan vekilim. Sevgililer Günü hediyesi olarak verecektiniz o kuruma, adrese teslim kuruma ama maalesef Sevgililer Günü’nde veremediniz çünkü kanun gecikti, yeni Türk Ticaret Kanunu 14 Şubatta yürürlüğe girdi. 14 Şubata kadar kendini uyarlayamayanlar ısmarlama bir madde koydurmaya çalıştılar. Halka açık şirketlerde azınlığın hakkını koruyan madde açık. Türk Ticaret Kanunu 479’uncu madde, diyor ki: Bu yasaya uymayanlar, uyamayanlar mahkemeye gider, mahkemeden karar alır. Ama siz, ne hikmetse… Halka açık bazı şirketler mahkemeye gitmiş, yasaya uymamak için karar almışlar, mahkeme kararını ama ne yazık ki ısmarlama elbise dikeceğiniz kurum unutmuş, mahkemeye gitmemiş, buradan kanunla geçirmeye çalışıyordu. Yargıya verilmiş bir yetkiyi buradan kanunla geçirmeye çalıştı ama geçmiş olsun, 14 Şubat geçtiği için daha bir işe yaramaz. Aslında o maddeyi çıkarın, çıkarın o maddeyi. Değerli arkadaşlar, yargıya verilmiş bir yetkiyi Meclis iradesiyle tekrar düzeltmek… Hakikaten bundan hicap duyuyorum. Yetki yargınındı, bazı kurumlar gittiler, bazı halka açık şirketler yargı kararını aldılar ve Türk Ticaret Kanunu’nun o maddesine uyumlu hâle getirdiler ama ne hikmetse o kurum gitmedi, buradan geçirmek istedi ama geçmiş olsun.

Değerli arkadaşlarım, bir başka konu ecrimisil. Muhtarlıklara kaymakamlar yer gösteriyor. “Git, burada muhtarlığının binasını aç.” diyor. Gidiyor gariban muhtarım, kaymakamlığın gösterdiği yerde… Ve spor kulüplerine -profesyonel kulüplerden bahsetmiyorum- amatör kulüplere yine, kaymakamlıklar ve belediye yer gösteriyor. Her ne hikmetse, kimin aklına geldiyse, kaymakamlıkların ve belediyelerin kamuya ait gösterdikleri yerlere gidip oturan muhtarlara ve spor kulüplerine ecrimisil salması yaptılar. İstanbul’da yaklaşık 100 küsur muhtara haciz gitti; maaşlarına, evlerine barklarına. Arkadaşlar… Yer gösteriyorsun, “Git, burada otur.” diyorsun. İçişleri Bakanlığı senin görevin nedir? Spor kulüpleri Dernekler Kanunu’na tabi, muhtarlıklar sana bağlı; bunların hakkını korumak, bunların hukukunu korumak sana düşmez mi? Ama atmışsınız bayıra, Mevla’m kayıra diyorsunuz. Olmaz arkadaşlar böyle bir şey. Yaklaşık 100 muhtarın evine haciz gidiyor, tüm mal varlığına el konuluyor. Yaklaşık 80 spor kulübüne haciz gitti, Dernekler Kanunu’na tabi olduğu için tüm yöneticilerine haciz gitti. Yani orada o yöneticinin hatası, o amatör spor kulübüne bir voleybol, basketbol…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Bakan arkada.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kim, hangi bakan? Spor Bakanı…

Evet, Sayın Bakanım, amatör spor kulüplerinin hakkına siz sahip çıkmıyorsanız size de yazıklar olsun! Haciz gidiyor, haciz, haciz, amatör spor, ecrimisilden dolayı. Yeri devlet gösteriyor, yeri kaymakamlık gösteriyor, yeri belediye gösteriyor ve ondan sonra ecrimisilden dolayı haciz gidiyor bunlara. Olmaz böyle bir şey Sayın Bakan. O açıdan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Birinci sahibi İçişleri Bakanlığı, ikinci sahibi Sayın Bakan. Bu sorun çözülmelidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı torba kanun üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında burada en çok üzerinde durulması gereken şey bu kanun yapma tekniğinin yeniden gözden geçirilmesidir. Burada bu kanun yapma tekniği kelimenin tam anlamıyla keyfî, ihtiyacı kendi siyasal ihtiyaçlarına uygun bir biçimde belirlenmiş bazı parametrelerin, birbiriyle ilgisi hiç olmayan birtakım maddelerin üst üste getirilerek, iç içe doldurularak bir torba yasa şeklinde ortaya çıkmasıdır. Adı üzerinde, torba yasa diye bir şey olmaz. Bizim literatürümüzde böyle bir yasa yapma türü ortaya çıkarılmıştır.

Şimdi, bir bakın, bu 546 sıra sayılı yasada neler var, kısaca ona bir temas edelim: 3 bin adet erbaşın artırma maddesi var, bahis ve şans oyunları var, afetler dolayısıyla alınacak tedbirler var, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ilişkin maddeler var, Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na ilişkin maddeler var, Kooperatifler Kanunu’na ilişkin maddeler var, Karayolları Trafik Kanunu’na ilişkin maddeler var, eğitime ilişkin maddeler var, var oğlu var, var oğlu var. Şimdi, bu maddelerin sağlıklı bir şekilde irdelenmesi, incelenmesi, analiz edilmesi, topluma ne getiriyor ne götürüyor, bunun üzerinde durulması bu Genel Kurulun yapabileceği bir iş değildir, bunların ihtisas komisyonlarında yapılması gerekiyordu fakat ihtisas komisyonlarında değil, Plan ve Bütçe Komisyonunda konu görüşülerek Meclise intikal ettirilmiş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 17 Aralık 2013 tarihi aslında bir gün dönümü. Bu 17 Aralık 2013 tarihinden sonra Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının kimyası bozulmuştur. Kimyası bozulan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı elinden gelen bütün imkânları ve zamanı zorlayarak akla gelen gelmeyen, kendisine zararı dokunma ihtimali olan ve kendi yaptıklarını tartışabilecek nitelikte olan bütün yasaları bir biçimde değiştirmeye, dönüştürmeye ve toplumu baskı altına almaya çalışıyor.

İktidar demokrat değil bir defa,. iktidar demokratik parlamenter sisteme inanmıyor, iktidar hukuk devletine inanmıyor, iktidar basın ve ifade özgürlüğüne inanmıyor ve dolayısıyla iktidarın neredeyse kendi kendine meşruiyetini tartışacak bir konuma geldiğini burada yüksek sesle ifade etmek istiyorum.

Siz kim oluyorsunuz da Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanının grup toplantısını kestiriyorsunuz? Böyle bir hakkı size kim veriyor? Siz firavun musunuz, tiran mısınız, bunun bir açıklamasını bize yapın da bir öğrenelim? Siz kim oluyorsunuz da basındaki herhangi bir yazıyı basından kaldırmak için ortaya çıkıyorsunuz ve “Bunu böyle yazdınız, bunu silin, onun yerine öbürünü getirin.”  diyorsunuz? Ya da siz nasıl oluyor da bir televizyon kanalına müdahale ederek o kanalda yazılan birtakım yazıların oradan kaldırılmasını istiyorsunuz? Hangi demokraside bu var, hangi hukukta bu var, hangi hukuk devletinde bu var? Demek ki siz,  bir hukuk devletinin, demokrasinin ya da ifade özgürlüğünün olduğu bir sistemi, tabir yerindeyse, içselleştirmemişsiniz. Siz, demokrasi özürlü bir iktidarsınız ve bir öfkeye kendinizi kurban ederek bir taraftan İnternet yasasını çıkarıyorsunuz? Niye? Sesiniz oraya yansıyor. Halktan gizleyeceğiniz, halktan saklayacağınız bir şeyiniz yoksa niçin İnternet yasasını değiştirmeye kalkıyorsunuz ve sansür getiriyorsunuz? Ya da siz, nasıl oluyor da HSYK şimdiye kadar ballı kaymaklı bir şekilde giderken, HSYK üzerine yükleniyorsunuz, HSYK’yı toptan değiştirerek, tabir yerindeyse, yargıyı kendinize bağlıyorsunuz? Yani, Türkiye Cumhuriyeti devleti yoktur bugünden itibaren, bu yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren Adalet ve Kalkınma Partisinin yargısı vardır. Bunu herkesin böyle bilmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkacak birtakım maliyeti de üstlenmesi için şimdiden hazırlanması gerekiyor. Kim ki o yasaya el kaldırmıştır, Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasiye kastetmiştir, kuvvetlerin ayrılığına kastetmiştir ve dolayısıyla, hesabını kitabını da çok uygun bir biçimde, yeri ve zamanı geldiğinde yine hukuki bağlam içerisinde verecektir.

Şimdi dershanelere yükleniyorsunuz. Hadi getirin dershaneler yasasını bakalım, oradan ne çıkacak? Yapmayın dedik, yanlış dedik, doğrusunu yüksek sesle yüzlerce defa ifade etmeye çalıştık, hiç anlamadınız, hiç dinlemediniz ve dolayısıyla, laf olsun torba dolsun bağlamında değerlendirdiniz ve önünüze çok ciddi bir biçimde sorunlar yumağı geliyor. Şimdi çıkardığınız yasalar sizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - …ayaklarınıza en büyük pranga olacak ve kamuoyunda da, evrensel hukukta da bunun cevabını veremeyeceksiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

On beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu geçmişte sigortalı hizmeti bulunmakla beraber, yani çeşitli işler yapmış ama “BAĞ-KUR kaydı yok.” diye o hizmeti sayılmadığından emekli olamayan binlerce esnafımız var, çiftçimiz var. Alelacele torba kanunlar getiriyorsunuz. Hırsızı, rüşvetçiyi, şunu bunu koruyacak yasaları bu Meclisten çıkarıyoruz da milyonları ilgilendiren, bu vatandaşlarımızın sorununu çözmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, Sincan-Batıkent metro hattı geçtiğimiz hafta açıldı, hayırlı olsun dedik. Şimdi, yalnız, ortaya çok ciddi bir problem çıktı, herhâlde daha önceden düşünülmedi. Sincan’dan Batıkent’e gelenler, Batıkent’e indikten sonra Batıkent metrosuna binerek Kızılay’a geliyorlardı. Batıkent zaten yurttaşlarımızın çok yoğun olduğu bir yerdi ve buradaki trenler ihtiyaca cevap vermiyordu. Şimdi, Sincan’dan Batıkent’e gelen yurttaşlarımızla, Batıkent’te biriken yurttaşlarımız çok ciddi bir kalabalık oluşturuyorlar ve yurttaşlarımız şu anda trene binemiyorlar. Trene binmenin ötesinde, birkaç durak sonu dahi inemeyecek bir kalabalık oluşuyor. Bunun çok acil önleminin alınması gerekiyor. Önemli bir yatırımdır ama şu anda yurttaşlarımıza eziyet veren bir uygulamaya dönüşmüştür. Dikkatinize sunuyorum

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tokat ilinden bir hemşehrimiz telefonda Hükûmete soru sormamızı istedi, diyor ki vatandaşımız: “Bankalardan vatandaş kredi alıyor. Alınan krediler esnasında da birçok kalemlerde çeşitli adlar altında masraflar alınıyor. Bu masraflar alınmayacak denilmesine rağmen ödüyoruz. Bu ne zaman kalkacak?”

İkinci soru olarak da Tokat çiftçisi, tarım kredi ve bankalara borçludur. Bundan dolayı haciz kıskacı içerisindedir. Çiftçi borçlarıyla ilgili olarak faizlerin silinmesi veyahut da yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır?

Bir diğer konu da özelleştirmeden sonra bazı kurumlar, özellikle TEDAŞ gibi firmalar faturalarda çeşitli adlar altında ilaveler yaparak paralar alıyor. Bu paralar, işte, açma-kapama paraları elektrikte olduğu gibi veyahut da su açıp kapatma parası şeklinde. Bunlarla ilgili yeni bir düzenleme yapılması gerekmekte midir veyahut çalışma var mıdır, öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Demiröz…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım -hem bölgemizde- Bursa’da sulama kooperatifi birliklerine borcu olan ve şu anda da icraya verilen çiftçi kardeşlerimiz var. Bu arkadaşlarımızın suçu sadece üretmek ve suyla hayat vermek. Bu konuda torba yasayla veya daha sonraki dönemlerde bunlarla ilgili bir iyileştirme yapmak istiyor musunuz? Veya, değişik bir ifadeyle, şu anda hapis yatanlar var, icralık durumda olanlar var, binlerce kişi var, bu sorunu hep beraber nasıl çözeriz? Ana paranın taksitlenmesi durumunda ödeyeceklerini söylüyorlar, faizlerin silinmesini istiyorlar. Buradan size bunu iletmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bir konuda bilgi vermek ve bu konuyla ilgili bir soru sormak istiyorum.

Mersin’de son bir ay içerisinde, özellikle Toros Dağlarındaki ilçelerde, Mut, Gülnar, Aydıncık, Silifke, -diğer ilçeleri çok bilemiyorum ama- bu ilçelerde son bir ay içerisinde çok büyük miktarda mülkiyet el değiştirdi. Birileri çiftçiye “Siz ekip sürün yalnız tapunuzu bize devredin.” diye yüksek bedeller ödeyerek arazi topluyor. Bir bu konuda bir bilgi vermek istiyorum. Büyük rakamlar, yani, işte olmaz rakamlar 10 bin, 20 bin dönüm gibi. Bir bu konuyla ilgili bir araştırma yapar mısınız? Bu hangi amaçla toplanıyor? Kimdir bu mülkiyet toplayanlar? Bunları belirler, bizlere de bilgi verir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Şimdi, burada Millî Savunma Bakanının oturması dolayısıyla… Belki bu yasanın içeriğinde yer almamış olabilir. Şimdi, bizim Adana’nın Kozan ilçesi var. Bu Kozan ilçesinin adliyesinin önünde bir platform vardı. Bu platformda “Ne mutlu Türk’üm diyene.” sözü var seksen senedir, doksan senedir. Ya, bu kadar çok torba yasa çıkıyor, bu “Ne mutlu Türk’üm diyene.” sözünü kaldırmayı düşünürken “Ya, yeter, biz bu ‘Ne mutlu Türk’üm diyene.’ sözünü kaldırmaktan usandık.” deyip yeniden yerine koymak için bu yasaya bir ekleme düşünür müsünüz Sayın Bakan?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kozan’ın hepsi Türk’tür yalnız, onu söyleyeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Demir… Sayın Demir yok galiba.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Sayın Milletvekilimiz Sayın Yılmaz “BAĞ-KUR kaydı olmadığı için emekli olamayanların da emekliliğe hak kazanabilmeleri için bir sorunları var. BAĞ-KUR kaydı olmadığı hâlde bunlar için bir yasal düzenleme yapacak mısınız?” diye sordu. Bu Hükûmet -yani ben en azından, astsubayları, uzman jandarmaları, subayları veya Silahlı Kuvvetler personelini bire bir çok iyi bildiğim için söylüyorum- ülkenin ekonomisi imkân verdiği ölçüde bu milletten aldığını geri tekrar bu millete döndürüyor. Gerçekten bunu bir siyasi polemik olarak söylemiyorum. Ama uygun bir vakitte 2002’de aldıkları neyse, -her biri, öğretmenlerimiz, esnafımız, çiftçimiz, tarım işçisi- her birine, her ne olduysa mümkün olan en fazlasını yapmaya gayret ettik. Burada, emeklilikte bir havuz var. Havuza primlerle bir para konulur, dolayısıyla bu havuzdaki prim bir aktüerya hesabıyla çalıştırılır, ondan sonra da emekli olanlara dağıtılır. Eğer burada havuza konan prim az ise  dağıttınız fazla ise o zaman sosyal güvenlikte açık verirsiniz, sıkıntıya düşersiniz. Mesela, ben de hissediyorum Sivas’a gittiğimde, Sivas inanın ki Doğu’dan da Güneydoğu’dan da yoksul ve garibanların en fazla olduğu illerden birisi, gerçekten öyle. En çok karşılaştığım durum da bu, diyor ki: Emekli maaşım çok düşük, bunu arttırmanız lazım. E, kime çıkarmak lazım? Prim borcunu daha fazla verene çıkarmak lazım. O zaman da prim borçlu diyecek ki: Ben on beş yıldır prim ödüyorum, diğer adam on yıldır prim ödüyor. Sen on yıl prim ödeyeni, on beş yıl prim ödeyenle nasıl denkleştirirsin? Dolayısıyla da bir adaleti, hakkı, hukuku tutmak inanın ki çok kolay bir işlem değil ama herkesin ödediği prime uygun şekilde bir emeklilik aylığı alması için çalışıyoruz. İnşallah, bununla ilgili de yapılabilecek bir şey varsa Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına aynen aktarırım.

Bir başkası… Tabii, sayın vekilimiz, Sincan-Batıkent metro hattı açıldı. Muhakkak ki  biz bu hizmeti açarken vatandaşımızın hayat standardını iyileştirmek için açıyoruz,  vatandaşımıza biraz daha rahat ulaşım imkânı sağlansın diye yapıyoruz. “Şimdi, zaten, Batıkent’in nüfusu yoğundu. Dolayısıyla, mevcut hatlardaki trenlerde vatandaşı taşımak için bir sıkışıklık oluşuyordu, Sincan’ı da buraya taşıdınız, onları da buraya verince, âdeta insanlar oturamaz hâle geldi.” Muhakkak ki amacımız, insanımızı rahatlatmak. O hâlde sefer yapan üstyapının, işte trenlerin, vagonların sayısını artırmak lazım. Bunu da gerekirse Ulaştırma Bakanlığına, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vasıtasıyla -bu sorunuzu da oraya- iletiriz. Ancak, şundan hiç şüpheniz olmasın ki: Ben 2002’de Ankara’ya geldiğimde on dakikada günün her saatinde her yere ulaşabilmek mümkündü ancak son on yılda Ankara ikiye katlandı, yaklaşık 2,5 milyon olan nüfus 5 milyona çıktı. Ama, bilin ki şehirlerin, huzur içerisinde, rahat içerisinde, esenlik içinde olabileceği makul bir nüfus var. Belli bir nüfusu artırdıktan sonra -ister bu New York’ta olsun, Londra’da var mesela- isterseniz 8 katlı metro yapın… Ancak şehrin bazı yörelerine girmek isterseniz ilaveten para ödemek zorundasınız. Aynı şey Singapur’da da var, bazı caddelere girdiğinizde mutlaka para ödersiniz belli saatlerde. Dolayısıyla, Ankara’nın nüfusu 5 milyona geldi, hâlâ da nüfus artıyor Ankara’da. Dolayısıyla, altyapıyı da mümkün olduğu kadar iyileştiriyoruz ancak trenlerin sayısının artırılması için de mutlaka gereken yerlere ileteceğiz.

Yine, Sayın Doğru, Muhterem Bakanım, bankalardan kredi alınıyor, gerçekten masraf alınıyor. Hayati Bey, sorumlu bakanımız, gerçekten, tüketicinin korunmasıyla ilgili yasa çerçevesinde Bakanlar Kurulunda da bir sunum yaptı. Muhakkak ki verilen hizmetin karşılığının alınması lazım, alınmazsa onlar da yapamazlar ancak bunun fahiş olmaması lazım; bunun vatandaşı zorda bırakarak bir haksız kazanca dönüşmemesi lazım. Dolayısıyla, Hayati Bey, Bakanlar Kurulunda bu konuda bir sunum yaptı. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirildi. Birçok banka bazı masrafları indirdiler, almayacaklarını söylediler ama daha da makul hâle getirilmesi için bir çalışmamız var.

Yine bu kapsamda, TEDAŞ’ın açma-kapama… Hizmet alınacak ama dediği gibi makul seviyede olması gerekir diye düşünüyoruz.

Sulama birlikleriyle ilgili olarak… Gerçekten, sulama birlikleriyle ilgili, doğal sulamada çok ucuz, elektrikle olan sulamalarda ise diğerinden 4-5 kat fazla. Dolayısıyla, bu insanların ödeyerek diğer doğal sulamayla ürün elde edenlerle rekabet edebilmeleri, yarış edebilmeleri mümkün değil. Sulama birlikleriyle ilgili bir düzenleme var, bununla ilgili de Orman ve Su İşleri Bakanlığımız ile Tarım Bakanlığımızın bir ortak çalışması var. İnşallah, seçimden sonra makul bir hâle getirilecek. Fiyatlar, üsttekiler inecek, alttakiler de çok az bir kısım yükselir, en azından makul bir dengeyi sağlamak istiyoruz. “Bu faizleri silinebilir mi, asıl borçları ödenebilir mi?” diye… Onunla ilgili de biz Sayın Bakana bu talebi aynen iletiriz.

Sayın Şandır’a da bir bilgi iletiyorum. Mut’ta, Gülnar’da, Silifke’de, Aydıncık’ta mülkiyet el değiştiriyor, araziyi topluyorlar, hatta 10 bin, 20 bin dönüm yapılıyor… Bununla ilgili, Muhterem Bakanım, ben arkadaşlara sorarım: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden mutlaka bu konudaki bilgiyi alır, sizlere iletilmesini de sağlarız. En azından, kimlerin bu arazi toplulaştırmasına –öyle diyelim- gitmiş olduklarını öğreniriz ama sakıncalı olan bir hususa Hükûmetimiz müsaade etmez.

Yine, “Ne mutlu Türk’üm diyene” den vallahi biz bir rahatsızlık duymayız. Biz, bu ülkede yaşayan insanların hepsini Türk kabul ederiz, onda hiç şüphemiz yok. Biz Türk kabul ederiz de ben Türk değilim diyen de var. Dolayısıyla da biz hiçbir insanımıza “Sen nesin, hadi sen ırkını açıkla, Türk müsün?” diye bir soru sorulmasını da Türkiye içinde doğru bulmayız. Ama yani bu milletin adı Türk milleti, Türkiye devleti; bunun içerisinde ben Kürt’üm diyen olur, Çerkez’im diyen olabilir veya Kürt olup Türk’üm diyen olabilir veya Türk olup da Kürt’üm diyen de var. Dolayısıyla, bu coğrafyada bin yıl beraber yaşayanlar hem birbirlerine karıştılar hem her taraflı asimilasyon oldu, onu söyleyeyim. Kürt’ten Türk’e geçtiği gibi Türk’ten de Kürt’e geçti. 76 milyonu bir kardeş bilmek lazım, 72 milleti bir kardeş bilmek lazım; kimsenin ne diline ne ırkına ne diline ne de inancına bakmak lazım. Diyor ki Ebul Hasan Harakanî Hazretleri: “Allah’ın kendi nefsini taşıması için izin verdiği insanların gelene dili nedir, dini nedir veya sofrasında yer var mıdır denilmesinden ben utanç duyarım.”. Allah’ın ruhunu taşımaya layık görülen her insan dini, dili, ırkı, konuşması ne olursa olsun başımızın üzerinde yeri vardır, eşrefi mahlukattır.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kozan’da öyle bir problem yok Sayın Bakanım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Yani, biz de onu söylüyoruz, biz de bir rahatsızlık duymuyoruz, biz kendimizden eminiz. Birisi rahatsızlık duyuyorsa onda da gönül arzu eder ki ya, bundan rahatsızlık duyma! Almanya’ya gittiğinde hiç şüpheniz olmasın Güneydoğu’daki işte Kürt kardeşlerimize nerelisin dense ya Türkiyeliyim diyecek ya Türk diyecek. Eğer, biraz daha derine inersen, Türkiye’nin neresinden dersen Diyarbakır veyahut Siirt’ten, ondan sonra Arap mısın, Kürt müsün diye sorar. Ama Türkiye’de yaşayanların ortak adı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır, Türk vatandaşıdır, biz bundan bir rahatsızlık duymuyoruz.

Tüm soru soran milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu sorularını tek tek bürokrasiye de söyleyeceğim, tek tek takip ederek yazılı olarak da soru sahiplerine cevap verilmesini sağlayacağım.

Tekrar teşekkür ediyorum Muhterem Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sisteme girin Sayın Halaman.

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Bakanım ben bunu söylerken yani bu kavram, bu sözün iktidar tarafından veya belediyeler tarafından veya adliyeler tarafından neden siliniyor dedim. Benim rahatsızlığım ondan dolayı. Eğer buna itirazınız yoksa tekrar yazılmasıyla ilgili bir talimat verin, yazılsın efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, son cümle.

Bizim bir rahatsızlığımız yok. Allah için, millet ne düşünüyorsa biz onu düşünüyoruz, oldu mu. Biz milleti kendimize benzetmek istemiyoruz. Eğer millet, Siirt’te “Aydınlar” ilçesine “Tillo” diyorsa biz de “Tillo” diyoruz, eğer ki Bitlis’teki Güroymak’a “Norşin” diyorsa… Biz vatandaşın kendisiyiz, başkalarıyla aramızdaki fark o. Başkaları “Benim doğrum budur. Vatandaş dâhil, millet dâhil hepsi bana uysun.” diyor. Biz ise diyoruz ki siyasetçiler ve devlet adamları, hepsi milletimizin bir parçasıdır, o ne düşünüyorsa öyle olması gerekir diyor, milletimiz gibi düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

27’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin, 4749 Sayılı kamu finansmanı ve borç yönetiminin düzenlenmesi hakkında kanunun geçici 8'inci maddesini düzenlemeyi öngören 27'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında geçen "İstanbul valiliğine Tahsis" ibaresinin "Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tahsis" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                      Erol Dora

                        Iğdır                                                Bingöl                                              Mardin

                 Hasip Kaplan                                      Altan Tan                                        Bengi Yıldız

                      Şırnak                                           Diyarbakır                                           Batman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 27. maddesi geçici madde 8'in sonundaki "yatırım programında yer olmaksızın" ifadesinin "yatırım programında yer alan işler için" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

Kadir Gökmen Öğüt                               Selahattin Karaahmetoğlu                         İlhan Demiröz

                     İstanbul                                            Giresun                                              Bursa

                   Ensar Öğüt

                     Ardahan

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 27. Maddesinde geçen “tüzel kişiliğinin” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                  Oktay Vural                                    Mehmet Günal

                       Konya                                                İzmir                                               Antalya

              Seyfettin Yılmaz                             Kemalettin Yılmaz                                 Emin Çınar

                       Adana                                       Afyonkarahisar                                    Kastamonu

                     Alim Işık

                     Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu madde daha önceden alınan kredilerin il özel idaresinden -yine yerel yönetimle ilgili kanuna istinaden değişiklik nedeniyle- valiliğe devredilmesini içeriyor. Değerli arkadaşlar, bu da o zaman söylediğimiz birtakım eksikliklerin bugün tamamlanmasıyla ilgili bir madde, az önce söylediğim kanun yapma tekniğinizdeki yanlışlıkların bir sonucu. Ama, ben bu vesileyle, baktım şimdi -Sayın Yılmaz’ı da oradan ilgilendirmiyor ama- Sayın Atalay burada. Sayın Beşir Atalay hem açılımdan sorumlu Bakanımız hem de şu anda bu konunun da muhatabı eski İçişleri Bakanı olarak uzunca süre bunlarla ilgili çalıştığı için. Sayın Bakan, burada yerel yönetimlerin güçlendirilmesi diye bir şeyler söylenmişti. Önceki gün basında yer alan haberlere göre Yerel Yönetim Özerklik Şartı’ndan vaz mı geçtik diye Sayın Atalay’a sormak istiyorum. Böyle bir pazarlık mı var? Gerçekten de bu Adalet ve Kalkınma Partisi kurulurken 2001 yılında, kuruluşunda birtakım okyanus ötesi güçlerle pazarlık yaparken masaya konulan en önemli şartlardan bir tanesiydi. Şimdi, acaba bunu geri mi çekiyoruz? Bu sıkışmışlık arasında bize daha önce vermiş olduğunuz sözlerden dolayı bazı şeyler önümüze mi konuluyor diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Çünkü, bununla birlikte resmi tamamlayan bazı gelişmeler var. Daha önce Gezi olayları yaşanırken polis herkesin üzerine TOMA’larla saldırıyordu, gazla saldırıyordu. Şimdi bakıyoruz, bölücübaşının 15’incı tutuklanma yıl dönümü, gösteriler oluyor, devlet yok; birtakım olaylar çıkıyor, devlet yok. Talimat veriyor valiye, müsteşar, bakan; aman dokunmayın, aman ellemeyin... Beri tarafta, şurada, Dikmen kapısında üç beş tane sorunlu olan memur kesim, işçisi, esnafı geliyor, bir gösteri yapmaya kalkıyor, Allah ne verdiyse topuyla, tüfeğiyle bütün güvenlik birimleri üzerine gidiyor.

Burada, maalesef, o bölgede çalışan arkadaşlarımızın verdiği bilgiler, devletin birtakım görevlilerinin verdiği bilgiler, birtakım illerde devlet hâkimiyetinin artık yavaş yavaş kalkmaya başladığını ve asıl, gerçek anlamda “paralel yapı” dediğiniz yapının oralara hâkim olmaya başladığını gösteriyor. Ne oluyor Sayın Bakanım? Burada vermiş olduğunuz sözlerin gereği…

Sayın Bakanla konuşuyorsunuz ama siz sorumlu olduğunuz için söylüyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Dinliyorum, dinliyorum.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Verdiğiniz sözleri mi yerine getiriyorsunuz, herhangi bir şey mi verdiniz?

Devlet otoritesi kalmamış o illerde, maalesef böyle bir yapı var. Gerçek anlamda paralel devlet orada kurulmuş, siz onunla uğraşmıyorsunuz, burada kafanızdan hayalî bir paralel devlet yarattınız, hazır paralel devletle mücadeleyi bıraktınız, terör örgütüyle müzakereye başladınız. Burada bizi kaç gündür birtakım kanunlarla “Aman, paralel devlet var, bize kumpas kuruyorlar, şuna kumpas kuruyorlar.” diyerek birtakım gereksiz şeylerle oyalıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, burada kuvvetler ayrılığı falan kalmadı    -az önce Sayın Özcan Yeniçeri kısaca söyledi- tamamıyla kuvvetler birliği var. Kuvvetler birliğinin ötesinde de -size daha önce belirttiğim gibi- tamamen Recep Tayyip Erdoğan var. Yani, bütün arkadaşlarımız, maalesef, buraya gelip, gelen şeyleri irdelemeden parmak kaldırarak bu yapılan düzenlemelere onay veriyorlar. Daha mürekkebi kurumadan, yolda yarım yamalak, daha Cumhurbaşkanından çıkmadan veya çıkar çıkmaz düzenleme yapılıyor.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Yapmayın Sayın Vekilim, olmuyor ya.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, maalesef öyle Sayın Demiröz. Arkadaşlarımız burada gelip neye parmak kaldırdığını görmeden kaç defa bizim önergemize el kaldırdıklarını siz biliyorsunuz, siz de gördünüz. Onun için… Benim derdim o değil, bakın, Sayın Demiröz, değerli arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti açıktan tehdit ediliyor. Sayın Atalay’ın başlatmış olduğu o çalışmalar bugün… “Efendim, 50 bin kişi ölmüş, 500 bin kişi daha ölür.” Ya, bunları nasıl kaldırıyorsunuz? Ben kaldıramıyorum arkadaşlar. Bu, doğrudan bir tehdit değil midir? Biz niye öldük? Çanakkale’de ölenler niye öldü? Kurtuluş Savaşı’nda ölenler niye öldü? Gerçekten, bunlara muhatap olmayı kaldırabiliyorsanız benim size söyleyeceğim bir şey yoktur. Bu aleni bir tehdittir. Gelin, mücadele edecekseniz paralel devlet orada kurulmuş, şehir yapılanması kurulmuş, köy yapılanması kurulmuş ve oralarda vergi alıp, yol kesip kendilerince bir paralel devlet oluşturanlar var. Önce bunlarla mücadele edelim.

Bakın, Türk milleti bu tehditlere boyun eğmez ama şu anda yürütmenin başı olarak başta Sayın Başbakan ve bakanların inisiyatif alması gerekir. Gerekirse 500 bin değil, 5 milyon kişi olur ama hiçbir zaman onların hayalleri gerçekleşmez diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 27. maddesin geçici madde 8’in sonundaki “yatırım programında yer olmaksızın” ifadesinin “yatırım programında yer alan işler için” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Ensar Öğüt (Ardahan) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, 27’nci maddede, deprem nedeniyle borçlu sıfatıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dışarıdan almış olduğu kredilerin özel idareler kapandığı için İstanbul’da, İstanbul Valiliğine ödenmesiyle ilgili bir teklif var.

Şunu söyleyeyim: Burada her yatırım İstanbul’a oluyor ve batıya oluyor, doğuya hiçbir yatırım olmuyor; sanki doğuda deprem yok, sanki doğuda insan yok gibi bir anlayış var. Şimdi, size şunu anlatayım: Dün Ardahan’daydım. Ardahan Belediye Başkanı adayımız Mete Özdemir, Göle Belediye Başkanı adayımız Alper Öztürk, Hanak Belediye Başkanı adayımız Ayhan Büyükkaya, Damal Belediye Başkanı adayımız Ergin Önal, Posof Belediye Başkanı adayımız Şükrü Bozyiğit ve Çıldır Belediye Başkanı adayımız Nurettin Aygün’le bir toplantı yaptım. Toplantıda şunu getirdiler: 1924 ve 1926 yıllarında Ardahan, Kars, Pasinler, Erzurum, o bölgede büyük bir deprem olmuş ve o depremde taş üstünde taş kalmamış, çok sayıda insanımız ölmüş ve o bölge bir mağduriyet yaşamış. Erzincan depremi de öyle ve göçün nedenleri de bu. Ama ben uzmanlarla görüştüm, “Ardahan, Kars, Erzurum, o bölgeden gelen fay hattında büyük bir sıkışma var, bu sıkışmadan dolayı da her an için bir deprem olabilir.” diyorlar ve bu depremi de bizim bilim adamları bize iletti, ben de belediye başkan adaylarımla toplantı yaptım, detaylı bir şekilde, hem Ardahan merkezde hem ilçelerinde bir planlama yapıyoruz. Bu planlamadan sonra da depreme dayanıklı evler yapılacak, konutlar yapılacak. Eğer orada depreme dayanıklı evler ve konutlar yapamazsak, hâlen daha orada eski, yüz elli-iki yüz yıl önce atalarımızın yapmış olduğu evlerde, kerpiç evlerde insanlar kalırsa bir deprem sonucu, Allah göstermesin, büyük bir facia olur, o bölgede büyük bir faciayı da önleyemeyiz.

Bu anlamda, belediye başkan adaylarımızın önerisi şudur: Devlet özel olarak doğu ve güneydoğuda kuzey fay hattının geçtiği bölgelere, mutlak suretle, dışarıdan krediyle alınan, deprem için kredi alınan paraları İstanbul’a harcadığı kadar bizim bölgemize de vermesi lazım. Doğu Anadolu’da, güneydoğuda özellikle kuzey fay hattının gittiği bölgelerde -ki Erzincan, Erzurum, Kars, Ardahan, o bölge- felaket bir olay yaşanır. Yani 1926’da Pasinler depremi Erzurum’da oldu, Atatürk gitti, hakikaten her taraf yıkılmıştı, bunu herkes bilir, 1924’teki depremde taş üstünde taş kalmadı. O bakımdan, sadece sanki Türkiye'nin batısında insan var, doğusunda insan yokmuş gibi… Burada eğer devlet borçlanıyor, para alıyorsa o zaman Ardahan’da da, Kars’ta da, Erzurum’da da, Erzincan’da da mutlak suretle bu payların ayrılması lazımdır.

Değerli arkadaşlar, ben dün Ardahan’da esnafı gezdim, Kars’ta gezdim; inanın, samimi söylüyorum, Kars’taki esnaf da, Ardahan’daki esnaf da diyor ki: “Çekimizi ödeyemiyoruz, kiramızı ödeyemiyoruz, vergimizi ödeyemiyoruz. Perişan bir durumdayız, siftah yapmadan dükkânımızı kapatıyoruz.” Zaten, eksi 30 derecede sular donmuş -bakın beyler- sular akmıyor yani orada karı eriterek su içen bir toplum var. Bana göre, karı eriterek su içen topluma, oradaki topluma devletin bir maaş bağlaması lazım. Maaş bağlamadığı gibi, batıya vermiş olduğu yatırımları, yapmış olduğu yatırımları doğuya yapmıyor. Bu nedenle, ben bu olayı kınıyorum ve sizlerden, sayın yetkililerden destek bekliyorum. Bir kere, devleti borçlandıran, alınan kredilerle mutlak surette doğuya da yardım ve yatırım yapılmasını ve doğudaki insanın da insan olarak kabul edilmesini istiyorum.

Ardahan ve ilçelerinde iyi projeler yaparsak… Ardahan’da taş evlerimiz var. Ardahan evleri, Hanak evleri, Çıldır evleri, Posof evleri, Damal evleri, Göle evleri yapacağız ve bu evler depreme dayanıklı olacak ve o zaman insanlarımız, gurbete gidenler geri gelmiş olacak ve de bölgemizde insan faktörü olacak, bölgemiz kalkınacak diyor, desteğinizi bekliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin, 4749 Sayılı kamu finansmanı ve borç yönetiminin düzenlenmesi hakkında kanunun geçici 8'inci maddesini düzenlemeyi öngören 27'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında geçen "İstanbul valiliğine Tahsis" ibaresinin "Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tahsis" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Altan Tan (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesinin içerisindeki en önemli argümanlardan birisi merkezin yetkilerinin taşraya devri idi. Bütün dünya bu yönde ilerliyor -tabii “bütün dünya” derken demokratik ülkeleri kastediyoruz- merkezdeki yetkiler yerele, taşraya devrediliyor ve yerinden yönetim yüz yıl önce Türkiye’de de Prens Sabahattin’in teşebbüsişahsi ve ademimerkeziyet fikri doğrultusunda yerel yönetimlere devredilerek yerel yönetimler güçlendiriliyordu. Şimdi, Büyükşehir Yasası çıkarıldığı zaman da iktidarın bunu takdimindeki esas argüman buydu, Türkiye’nin daha iyi yönetilmesi ve yetkilerin yerele devredilmesi. Bunu bizler de destekledik, doğru bir adımdı ancak her zaman yaptıkları gibi, doğru bir iş yaparken veya yapıyor gözükürken tekrar başka bir yanlışa sapıyorlar veya yanlışlıkları o doğru işin içine katarak sabote ediyorlar. Bu sefer de böyle oldu, bu 30 büyükşehre çıkarılması kanunu Meclise geldiği zaman da ben huzurlarınıza geldim, madde madde nelere itiraz ediyoruz, yanlışlıklar ne, bunların hepsini sizlere arz ettim. Ama bir de bakıyoruz ki bugün tekrar, o kadar yanlışlık yetmedi tekrar bu yanlışlıklara yanlışlıklar ilave edilerek yanlış bir yolda gidilmeye devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, nedir bu yanlışlıklar, son yanlışlıklar? Yine, sözde il genel meclisiyle belediye meclisleri birleştirilerek bir il meclisi, tek bir meclis, doğru bir meclis kurulurken bu meclisin yetkileri kadük bir hâlde bırakılıyor ve bunun üzerine oradaki vali, yine bir üst otorite olarak neredeyse birçok mevzuda yetkili kılınıyor.

Değerli arkadaşlar, bunlardan birisi de bu İl Koordinasyon Kurulu denilen koordinasyondur. Hâlâ bugüne kadar bu konu tartışılıyor ve bakınız, bu seçimlerden sonra bizzat AK PARTİ’li belediye başkanları AK PARTİ’nin tayin ettiği valilere karşı göreceksiniz ne feryatlar ve mücadeleler içerisine girecek.

Bir diğer faktör, yereldeki maden ruhsatlarının yine bu koordinatör validen geçmesi, ayrıyeten jeotermal kaynaklarla ilgili yetkilerin de her ne hikmetse yine bu valiye ve merkeze bırakılması.

Değerli arkadaşlar “Bir yandan yereli güçlendiriyoruz.” diyorsunuz öbür yandan da yine allem edip kallem edip bütün yetkileri merkezde topluyorsunuz. Buradan bir şey çıkmaz. Şimdi, bakınız birkaç örnek vereyim: Türkiye’nin son dönemdeki yolsuzluklarla ilgili en önemli gündemi imar yolsuzlukları. Normalde büyükşehirlerde ilçe meclisinden bir değişiklik veya yeni bir düzenleme geçiyor, büyükşehir belediye meclisi bunu tasdik ediyor; tabii, bu, ilçe ve il meclislerine gelmeden önce de mesela, o imara açılacak alanlar meraysa, hazineyse veya tarım arazisiyse yine ilgili kuruluşların onayları alınıyor ama bugün geldiğimiz noktada, sırf bu imar oynamaları, imar yolsuzlukları daha rahat yapılabilsin diye bu yereldeki yetkilerin önemli bir kısmı TOKİ’yle ilgili olan mevzularda TOKİ’ye, Özelleştirme İdaresinin sahip olduğu gayrimenkullerde Özelleştirme İdaresine ve yine Ulaştırma Bakanlığının kendi bünyesinde Karayolları ve Devlet Demiryollarıyla ilgili olan mevzularda da bunların uhdesine bırakıldı. Peki, o zaman ilçe belediyelerinin ve büyükşehir meclisinin ne fonksiyonu kaldı? Yani konuşmamın başında da altını çizerek belirttiğim gibi, bu yetkileri önce veriyorsunuz, halka “Bakın, ne kadar güzel şeyler yapıyoruz.” diye lanse ediyorsunuz, ondan sonra da el altından, çaktırmadan, hatta Mecliste çaktıra çaktıra, göstere göstere tekrar geri alıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, onun için tekrar söylüyorum, bu seçimlerden sonra 30 büyükşehirde de -ister AKP’li olsun, ister BDP’li olsun, ister CHP ve MHP’li olsun- göreceksiniz ne sorunlar çıkacak ve biz tekrar burada yeni kanun yapmakla ve bunları düzeltmekle mesai harcayacağız. Onun için, gelin, bugünden doğru düzgün, seçimlerden önce bir düzenleme yapın, bugünün işini yarına bırakmayın, “Demokratikleşiyorum, yerele yetki veriyorum.” diyerek merkezde işi toplayıp halkı kandırmayın.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 28 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                  Oktay Vural                                    Mehmet Günal

                       Konya                                                İzmir                                               Antalya              Seyfettin Yılmaz                             Kemalettin Yılmaz                                 Emin Çınar

                       Adana                                       Afyonkarahisar                                    Kastamonu

                     Alim Işık

                     Kütahya

“MADDE 28- 26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Üyelerinin tamamı il özel idarelerinden oluşan ulusal düzeydeki birliğin başkanı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarıdır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 28. Maddesine aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

      Selahattin Karaahmetoğlu                    Kadir Gökmen Öğüt                              İlhan Demiröz

                     Giresun                                            İstanbul                                              Bursa

“Büyükşehirler de bir meclis üyesiyle temsil edilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 28’inci maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                      Erol Dora

                        Iğdır                                                Bingöl                                              Mardin

                    Altan Tan                                       Bengi Yıldız                                    Hasip Kaplan

                   Diyarbakır                                          Batman                                              Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; içinde bulunduğumuz bu kış aylarında özellikle Diyarbakır bölgesi dondurucu bir kış geçirdi ve hâlen de bu soğuklar özellikle geceleri eksi 22’lere, eksi 23’lere varan bir dondurucu soğukla devam ediyor uzunca bir süreden beri.

Bu dönemde halkın en büyük şikayeti değerli arkadaşlar, elektrik kesintileri. Yine, bu kürsüden defalarca, geçen yıl da bölgedeki elektrik kesintileriyle ilgili şikayetlerimizi, halkın şikayetlerini dile getirdik ancak geçen yıl şubat ayı itibarıyla bütün bu sorunların biteceği taahhüdü verilmesine rağmen bu yıl maalesef geçen yıldan çok daha kötü bir durumdayız. Geçen yıl konuştuğumuz yetkililer bu dönem içerisinde bütün düzenlemelerin yapıldığını, Diyarbakır’da öncelikle yüksek gerilim hatlarından gelen elektriğin şehre verilmesiyle ilgili bütün düzenlemelerin, ihalelerin yapıldığını ve bunların öncelikle Diyarbakır-Mardin-Batman yol ayrımındaki Şükürlü köyü civarında bulunan yapıyla çözüleceğini ve daha sonra da bu gelen, yüksek gerilim hatlarından merkeze enterkonnekte sistemden gelen elektriğin dağıtımıyla ilgili bütün dağıtım şebekelerinin değiştirileceğini ve bununla ilgili de bütün hazırlıkların yapıldığını ve ihalelere çıkıldığını beyan etmişler diyor. Ancak değerli arkadaşlar, bu dönemde yine bir iyileştirme beklerken, maalesef, daha da kötü oldu ve o dönemde merkezî sistemden gelen elektriğin verilmesiyle ilgili, esas şehre girecek ana hatlarla ilgili vadedilen 3 önemli ihaleden ancak 1’i gerçekleşebildi, diğer 2’si ise “Sistem zaten özelleştiriliyor. Onun için bu özelleştirmeyi alan firma daha sonra bunları yeni protokoller çerçevesinde yapacak.” denilerek ertelendi ve maalesef o yeni 2 önemli merkez olduğu gibi kaldı.

Dağıtım şebekelerinde ise tabii ki zaten doğru düzgün daha ana enterkonnekte sistemden elektrik alınamadığı için, o sistem kurulamadığı için diğer bütün o dağıtım şebekeleri de olduğu gibi kaldı ve biz bu mevzuyu ne kadar gündeme getirsek, ne kadar tartışmaya açsak iki argümanla karşılaşıyoruz. Bunlardan birisi “Efendim, işte, yapılıyor, hazırlanıyor vesaire, vesaire.” Bunlardan bir şey çıkmıyor. İkincisi ise “Bölgede kaçak elektrik var. Tarımsal sulamada büyük bir sistem dışı elektrik kullanımı var. Dolayısıyla, mevcut hatlar yetmiyor.” cevaplarıyla karşılaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, birincisi: Siz bu halkın tarlalarına kırk yıldır GAP’tan su vereceğiz diyorsunuz ve daha bugüne kadar, bu Mardin ve Diyarbakır sulamalarıyla ilgili Mardin sulaması daha henüz Derik hududuna geldi, Diyarbakır’da ise daha henüz, halk tabiriyle, tık yok. Bütün barajlar… Biraz evvel Sayın Bakanımız da buradaydı. Keşke burada olup tekrar cevap verseydi. “Şu kadar ödenek ayrıldı, bu kadar ayrıldı, geçmiş hükûmetler GAP’a gerekli yatırımları yapmadı, biz şu kadar katrilyon bütçe ayırdık; bu sene bitiriyoruz, önümüzdeki sene bitiriyoruz, öbür sene bitiriyoruz…” derken, değerli arkadaşlar, on iki sene bitti, hem vatandaşın tarlasına su getirmiyorsunuz hem de vatandaş kaçak kuyu açıyor, elektrik masrafı veriyor, dünya kadar masraf ediyor. Eğer bunların tamamını zaten size geri ödese olduğu gibi ürün yetmiyor, bir o kadar da borçlanmak zorunda kalıyor.

Onun için bu kaçak elektrik meselesine de lütfen son verin. Önce vatandaşın kanallarını bitirin. Şu an iddia ettiğiniz rakamların en az yüzde 40’a yakını, bu “kaçak” dediğinizin yüzde 40’a yakını, sulama kanallarının bitmemesinden dolayı kullanılan elektriktir değerli arkadaşlar.

Bir diğer mevzu da, yine bu konuyla alakalı olarak, sürekli olarak bahaneler üretiliyor ama devletin görevi bahane üretmek değil, sorunu çözmek. Bugün elektrik var mı, yok mu? Yoksa bulmak ve vermek zorundasınız. Kaçak varsa yakalamak zorundasınız, ödemeyen varsa tahsil etmek zorundasınız. Bahanelere sığınıp durmak hiçbir şekilde geçerli değil.

Tekrar saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 28. Maddesine aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

“Büyükşehirler de bir meclis üyesiyle temsil edilir.”

İlhan Demiröz (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Yasa’nın 28’inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle  selamlıyorum.

Madde 28’e baktığımız zaman -kısa olduğu için hemen okumak istiyorum- Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’nun 10’uncu maddesinin birinci fıkrasına şu cümleyi eklemek istiyorlar: “Üyelerin tamamı il özel idarelerinden oluşan ulusal düzeydeki birlik için Birlik Başkanı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarıdır.” Biz de soruyoruz: Neden müsteşar? Yani yeniden, seçilmişlerin üzerine genel idareden birisini mi atamak isteyerek kontrol etmek istiyorsunuz? Birincisi bu.

İkincisi de: 30 ili büyükşehir yaptınız ve il özel idarelerini kaldırdınız. O zaman bu ulusal mahallî birliklerde büyükşehir yaptığınız, bütünşehir yaptığınız 30 ilimizde bu illerimiz temsil edilmeyecek. Önergemizin, buradaki belediye meclis üyelerinin buranın üyesi olması yönünde olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Buradan hareketle şunu söylemek istiyorum arkadaşlar: İl özel idareleriyle ilgili 22 Mayıs 2005 tarihinde bir 5302 sayılı İl Özel İdaresi Yasası çıkardınız ve bu yasa çıkarıldığı zaman şöyle ifade edildi: “Çok büyük bir reform yapıyoruz. Reform niteliğinde bir yasa çıkardık.” Aradan dokuz yıl geçti, bugün de bu il özel idarelerini 30 ilde kapatıyoruz. 2.500 civarında il genel meclisi üyesinin -30 Mart itibarıyla- görevlerine son verildiğini söylemek istiyorum; ayrıca, il özel idareleri de kapandığı için mülkleriyle ve diğer çalışanlarıyla büyükşehir belediyelerine verilmek üzere…

Burada şunu söylemek istiyorum: İl özel idarelerinde çalışan arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu mahallinden il özel idarelerini tercih etmiştir yani o yörenin çocuğudur, dışarıdan gelmemiştir. Çocuğunun sünnetini yapmıştır, düğününü yapmıştır, bütün ömrü il özel idaresinin o bölgesinde geçmiştir. Peki, şimdi siz ne yapacaksınız arkadaşlar? 30 Mart 2014 tarihi itibarıyla burası kapatıldığı zaman il özel idare çalışanlarının çalışma hayatı duracak. Nasıl duracak? Hemen bölgemle ilgili olarak söylemek istiyorum ki üç aylık bir süre veriliyor. Büyükşehir belediye başkanlığı veya büyükşehir belediyesindeki yetkililer il özel idaresindeki bu arkadaşlarımıza bakacaklar; boyuna posuna, efendim, partisine, adamına göre ondan sonra diyecekler ki: “Size ihtiyacımız var.” Peki, ihtiyaç olmayanlar ne yapılacak? İhtiyaç olmayanlar Ankara’ya, havuza gönderilecek ve oradan tayin edilecek. Bu şekildeki çalışan arkadaşlarımızın mağdur edilmesinin çok yanlış olduğunun, böyle bir durumun iç açıcı olmadığının altını özellikle çizmek istiyorum.

Bir başka konu var değerli milletvekilleri, bu da şu anda il özel idarelerinde çalışan taşeron işçileridir. Mesela, Bursa’da 380 civarında taşeron işçimiz var. Peki, bu işçiler nerede çalışıyor biliyor musunuz? Bunun 305’i millî eğitimde çalışıyor ve bu arkadaşların 30 Haziran 2014 tarihi itibarıyla görevleri sona eriyor. Ne yapacakları, nereye gidecekleri, hangi merciye başvuracakları konusunda bilgileri olmadığı gibi, çok da mağdur olacaklar. Kendilerini bu çalışma süreci içerisinde bazı yerlere bağlamışlar ama gelin görün ki bugün bu arkadaşlarımız maalesef çok zor durumda kalacak.

Başka bir zor durumda kalan da il özel idarelerinde il genel meclis onaylarıyla… Mesela, 305 kişi millî eğitimin hizmetlerinde çalışıyor, 30 Mart 2014 tarihi itibarıyla da bu 30 ilde millî eğitimde çalışan arkadaşlarımızın hizmetleri de sona erecek ve millî eğitim de kendi başının çaresine bakacak.

Bunun yanlış olduğunu ifade ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 28 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 28- 26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.    

“Üyelerinin tamamı il özel idarelerinden oluşan ulusal düzeydeki birliğin başkanı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarıdır.”

Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?   

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu, il özel idarelerindeki düzenlemeyi getiriyor. “İl özel idaresi” deyince önce şunu ifade etmek istiyorum: Benim de seçim bölgemde olan İl Özel İdaresinin Genel Sekreteri var, Valisi var. Adana Valisi Coş, vatandaşına burada bile söylemeyi ar ettiğim bir kelimeyi söyleyen ama hâlâ Hükûmetiniz tarafından  orada tutulmaya devam eden ve onun da bir genel sekreteri var, İl Özel İdaresinin Genel Sekreteri, Kırklareli’nde çalışıyor, orada vali yardımcısı; Aydın’da çalışıyor, orada vali yardımcısı; şimdi Adana’da da İl Özel İdaresinin Genel Sekteri oldu ama arkasından bazı şeyler çıkıyor. İşte Adana medyasında yer aldı, Zeki Koçberber ağır cezada yargılanıyor. Gerekçeli karar falan burada.

Şimdi, valiyi de hepiniz biliyorsunuz, Adana Valisini anlatmama gerek yok, Adana’da devamlı gündem olan bir vali. Bununla ilgili biz çeşitli kereler iddialarda bulunduk. Hatta sizin kendi milletvekiliniz, AK PARTİ milletvekili dedi ki: “Ya, bu bizi dinletiyor.” Hiç umursamadınız. Bununla ilgili, işte Aksaray’dan başlayarak valilik yaptığı Kırklareli, Aydın, Adana’ya kadar her gittiği yere aynı müteahhidi götürüyor. Suriyeli mültecilerin orada 50 trilyon liralık işleri doğrudan teminle, pazarlıkla bir şahsa verildiği, buna benzer şahıslara verildiği iddialarını dile getirmemize rağmen ne yazık ki bunları önemsemiyorsunuz. Yani çok da detaylara girmeyeceğim. Artık hırsızlık, yolsuzluk sizin Hükûmetinizi çok ilgilendirmiyor. Yani milletin malı gitmiş, vatandaşın malı çarçur edilmiş, trilyonlar gitmiş… Yani birileri malı götürüyor, birileri bu milletin katrilyonlarını, milyar dolarlarını götürürken bu millete sövecek kadar ileriye gidiyor ama onları hayırsever iş adamı ilan eden bir Hükûmet var. Fakat bunu yaparken il özel idareleri ne yapıyordu? Köylere hizmet götürüyordu, köylere. Bugün, bu köylüler ekmeğinin peşinde, aşının peşinde, çocuğunu okutmanın derdinde, kızını evlendirmenin derdinde, bir ayakkabı almanın derdinde, çocuğuna bir elbise almanın derdini çekerken bunlar sizi çok ilgilendirmiyor. Şimdi, köylülerimiz gerçekten çok ciddi sıkıntı içerisinde. Eskiden il özel idareleri vasıtasıyla bu köylere hizmetler götürülüyordu. Getirdiğiniz Büyükşehir Yasası’yla bu hizmetler ortadan kalkacak. Şimdi bunlar belediyelere bağlanıyor. Ben, size buradan soruyorum: Adana’da bir belediye başkanı  Yurt mahallesinde 50 bin seçmeni varken Pozantı’nın Dağdibi’ndeki 300 seçmene, Kamışlı’daki 500 seçmene, Tufanbeyli’deki Doğanlı’ya, Saimbeyli’deki Eyüplü’ye Aladağ’daki Gerdibi’ne, Büyüksofulu’ya, Karaisalı’daki Etekli’ye, Güvenç’e hizmet götürmekte sıkıntıya düşer, götürmez çünkü “Bütün bu köylere hizmet götürene kadar Adana’da üç mahalleye götürdüğümde bütün köylerin seçmenleri kadar burada seçmen var.” mantığına gidebilir. Bunları söylememize rağmen bunların hiçbirisi dikkate alınmadı. Şimdi, köylülerimiz gerçekten ciddi sıkıntı içerisinde. Bugün, çiftçiliği öldürdünüz, eskiden -örnek olsun diye söylüyorum- 1 kilogram kiraz satıyordu o Pozantı’da, Aladağ’da, Saimbeyli’de, Karaisalı’da 4 litre benzin alıyordu, mazot alıyordu. Şimdi, 1 kilo kiraz satacak yarım  litre mazot alamıyor. Bu, diğer ürünlerin hepsi için geçerli. Çiftçiliği öldürdünüz, hayvancılığı öldürdünüz, köylü zaten köyünde yaşayamaz hâle geldi. “Adana’ya gideyim veya büyük şehre gideyim, orada bir taşeron firmada iş bulabilir miyim?” diyor. Şimdi, orada da geçim sıkıntısı içerisinde ama bu getirdiğiniz yasayla artık köylerde yaşaması da mümkün değil. Önce şehre gitti, taşeron firmada, şurada burada asgari ücretle bir iş bulma amacıyla ama orada hayatını idame ettirme noktasında ciddi sıkıntılar içerisine girdi; yeniden köye dönmenin gayreti içerisinde. Köycülüğü bitirdiniz yeni getirdiğiniz yasayla, 16 bine yakın köy mahalleye dönüştü. Şimdi, Adana’nın Saimbeyli’sinde, Karaisalı’sında, Aladağ’ında, Pozantı’nın o dağlarında, Torosların eteğinde yaşayan köylüyle şehrin merkezinde yaşayanın bir farkı kalmadı. Adana merkezde oturan da aynı su parasını verecek, o, Torosların eteğinde oturan da aynı su parasını verecek. Birçok, 20-25’e yakın vergiyi getirdiniz. Bu köylülerden ne istiyorsunuz? Bu köylüler size çuval çuval oy verdi ama siz onlardan sanki intikam alıyorsunuz. Şu, hırsızlara, yolsuzlara verdiğiniz paraları şu köylere verin de şu köylerimiz de bir rahat etsin değerli milletvekilleri ama, yok, siz unuttunuz bu köylüleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – İnşallah köylü de sizi unutacak. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.06

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek Yüksel (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

29’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye  Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 29'uncu maddesinde yer alan "cümlesinden sonra" ibaresinin, "cümlesinin ardından" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve           teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   Bengi Yıldız                                       Altan Tan

                        Iğdır                                               Batman                                           Diyarbakır

               Mülkiye Birtane                                 Hasip Kaplan

                        Kars                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 29. Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

“Bugüne kadar hak kaybına uğrayan mahallelerin hak kayıpları geriye dönük giderilir.”

    Ferit Mevlüt Aslanoğulu                 İzzet Çettin                     Sedef Küçük

               İstanbul                                Ankara                          İstanbul

     Aydın Ağan Ayaydın             İlhan Demiröz      Kadir Gökmen Öğüt

                İstanbul                              Bursa                               İstanbul

                                          Selahattin Karaahmetoğlu

                                                    Giresun

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 29 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mustafa Kalaycı                       Oktay Vural                    Mehmet Günal

       Konya                                     İzmir                             Antalya

  Seyfettin Yılmaz                       Kemalettin Yılmaz                 Alim Işık

         Adana                               Afyonkarahisar                      Kütahya

     Muharrem Varlı             Emin Çınar 

           Adana                             Kastamonu

"MADDE 29- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 12 nci maddesinin altıncı fıkrasında geçen "Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca" ibareleri "Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığınca" şeklinde değiştirilmiş ve son fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Bu hüküm, belde iken sakinleri orman köylüsüne tanınan hak, sorumluluk ve imtiyazlardan yararlanan mahalleye dönüştürülen beldeler için de geçerlidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Muharrem Varlı, Adana Milletvekili (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede Bütünşehir Yasası’yla orman köylülerinin eski haklarından mahrum olmamasıyla alakalı bir düzenleme var. Olumlu bir düzenleme ama eksik kalmış bir düzenleme. Orman köylülerini biraz daha fazla kollamamız, orman ürünlerinden, orman ürünlerinin satışından biraz daha fazla faydalandırmamız lazım. Çünkü, artık orman köyleri tamamen boşalmaya, orman köyleri köy denmeyecek kadar az bir sayıda hane hâline gelmeye başladı. Buraları yaşatmamız lazım, korumamız lazım, orada yaşayan insanları korumamız lazım, onların biraz daha fazla ekonomik manada iyileştirilmesi lazım.

Yine, bu Yerel Yönetimler Yasası’nın değişmesiyle, Bütünşehir Yasası’nın çıkmasıyla alakalı hem orman köylülerini ilgilendiren hem de ovada hazine arazilerinin satışıyla alakalı bir sıkıntı var şimdi. Orman, 2/B arazisi satışları yani hem orman arazisinin satışı hem hazine arazilerinin satışıyla alakalı yasa daha önce çıkmıştı, daha sonra da “bütünşehir” dediğimiz Büyükşehir Yasası’nı çıkarttınız.

Şimdi, 2/B Yasası’na göre hazine arazilerini satın alacak köylüler, imar… Bütünşehir sınırının içerisinde kalan bölge bütün mücavir alan içerisinde kalan bölge olarak mı değerlendirilecek yoksa yine köy statüsünde mi değerlendirilecek? Burada bir belirsizlik var. Dolayısıyla bunu önce bir kanunla belirleyip, buna göre de bir satış sistemi koymak lazım.

Aynı zamanda köylüler bu tarlaları nasıl satın alacaklarını, kaç liradan satın alacaklarını bilmiyorlar. Bununla alakalı çok büyük sıkıntılar var. Eğer rayiç bedel yüksek tutulursa bu tarlaları köylülerin alması mümkün değil. Zaten çiftçi doğru düzgün para kazanamıyor, köylü doğru düzgün para kazanamıyor. Eğer bu rayiç bedelleri yüksek tutulur, bir de çiftçinin önüne bu yüksek bedeller konulursa bu tarlaları çiftçilerin alması mümkün değil. Ee, bu tarlaları kim alır? Bu tarlaları ayakkabı kutularında para biriktirenler alır. Onun için de orada hır çıkar, kavga çıkar. Dolayısıyla köylü asla ve asla kendi tarlasını bir başkasının işlemesine, bir başkasının almasına müsaade etmez. Bunu yaşadığımız, gördüğümüz için söylüyorum. Onun için bununla alakalı bir an önce kanun düzenlemesi yapmamız lazım, bununla alakalı o tarlayı alacak, hazine arazilerini işleyen, hazine arazilerini alacak köylüleri rahatlatmamız lazım.

Yine, 2/B Yasası’yla alakalı hazine arazilerinin satışında 30 Mart tarihi son tarih. Bu tarihin de bir an önce uzatılması lazım. Bununla alakalı çiftçiye yine bir müddet tanınması lazım; bu, Bakanlar Kurulunun yetkisinde. Bakanlar Kurulunun bunu değerlendirip, bununla alakalı bir çalışma yapıp köylülerimizi rahatlatması lazım.

Şimdi, mazot derdinden, gübre derdinden bıkan, ektiği üründen para kazanamayan dolayısıyla ekemeyecek duruma gelen köylüye siz “Yüksek bedellerle bu tarlaları biz size satacağız.” derseniz köylü alamaz bunu. Alamayacağı için de, demin de söylediğim gibi, bedavadan para kazananlar, altın ticaretinden para kazananlar, efendim ayakkabı kutularında çil çil dolar biriktirenler bu tarlaları almaya niyetlenecek. Dolayısıyla, biz köylü ve çiftçi olarak -köylülerin ve çiftçilerin adına söylüyorum- asla böyle bir şeye müsaade etmeyeceğiz. Onun için, Hükûmet bir an önce bununla alakalı bir tedbir almalı, bununla alakalı bir yasa düzenlemeli, makul fiyatlar ortaya konulmalı.

Bakın, her defasında söylüyorum: Altında, gümüşte, süs eşyasında KDV’yi sıfırladınız. Yani çiftçinin en büyük maliyeti gübre, “Gübrede KDV’yi sıfırlayın.” diye kaç defa kanun teklifi verdim, soru önergesi verdim, her defasında reddettiniz, her defasında “Yok, efendim, devlete ek yük getirir.” Peki, süs eşyası, altın ticareti yapanlar devlete ek yük getirmiyor mu, onların vergi vermesi gerekmiyor mu, bir tek çiftçi köylü mü bu ülkede vergi verecek size? Onun için arkadaşlar, lütfen, bu konuda bir an önce tedbir alalım, düzenleme yapalım, gerçekten bu tarlayı eken diken, bu tarlayla uğraşan, çiftçilikle uğraşan insanların bu tarlaları almasına vesile olalım. Bunun vebalinin altında kalırsınız. Allah göstermeye kan dökülürse bunun sorumluluğu sizin sırtınızda kalır. Onun için bunu bir an önce düzenlememiz lazım, bununla alakalı belirsizliği ortadan kaldırmamız lazım. Ayakkabı kutularında para saklayanlara kanun çıkartacağımıza köylülerin menfaatine, orman köylülerinin menfaatine yasalar çıkartalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 29. Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

"Bugüne kadar hak kaybına uğrayan mahallelerin hak kayıpları, geriye dönük giderilir."

Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, insanları bakış açılarına göre, anlayışlarına göre, inançlarına göre veya istediğiniz herhangi bir kritere göre ayırabilirsiniz ancak son tahlilde insanlar ikiye ayrılır; vicdanı olanlar ve olmayanlar. Bu ülkede yaşananları görüp hâlâ içimizde bir şeyler kanamıyorsa vicdanımız yok demektir. Eğer çocuğunun ölmüş bedenini sırtına yükleyip taşımak zorunda kalan babayı görüp içimizde fırtınalar kopmuyorsa vicdanımız yok demektir. Eğer henüz nüfusa kayıt bile ettirilmeyen kırk günlük Ayaz bebek bir ülkede soğuktan hayatını kaybediyor ve vicdanımız yine kanamıyorsa insanlıktan bile nasibimizi almamışız demektir. Biliyorum ki ve eminim ki bu olanlar karşısında hepimizin içinde bir yerlerde bir şeyler koptu “Bir yerlerde bir şeyler yanlış gidiyor.” dedik, “Bir yerlerin değişmesine ihtiyaç var.” dedik.

Bakın, görüştüğümüz bu kanunun bazı hükümleri afet ve acil durum yönetimine ilişkin. Van’da deprem olalı iki seneyi geçti, hâlâ sorunları çözümlenmemiş afetzedeler mevcut, hâlâ konteynerlerde elektriksiz, susuz yaşayan insanlar var. Bu insanlar bizim insanlarımız, bizim vicdanımız, bu çatı altındaki her milletvekilinin sorumluluğudur bu insanlar. İsterseniz dünyanın en iyi afet ve acil durum yönetimini oluşturun, dünyanın en mükemmel afet kanununu yapın eğer Van’daki afetzedenin çığlığını duymuyorsak, eğer sırtında çocuğunun cansız bedenini taşıyan babayı görmüyorsak, eğer kendimizi bebeğini kaybeden ananın yerine koymuyorsak, vicdanımız sızlamıyorsa eksik bir şey var demektir. Bir tarafta bu çocuklar var, çocuğuna yiyecek alamadığı için canına kıyan analar var, diğer tarafta milyon dolarlar var, ayakkabı kutuları var, para kasaları var. Bunu benim vicdanım kabul etmiyor, bunu bu halkın vicdanı da kabul etmiyor, ben inanıyorum ki bunu sizlerin vicdanı da kabul etmiyor. Bir tarafta yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, bir tarafta inanılması güç bir yoksulluk; bir tarafta en ufak bir slogana, ayakkabı kutusuyla yapılan protestoya bile gösterilen hoşgörüsüzlük, bir tarafta inanılmaz bir baskı, ileri demokrasi masallarının havada uçuşması, ne yazık ki bir ülkeyi demokrasiyle yönetilir kılmıyor ya da salt çılgın projelerle bir ülkeye demokrasi gelmiyor.

Bazen durup şu soruyu sormak gerekiyor belki de: Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz? İnsanlarımıza nasıl bir yaşam, nasıl özgürlükler sunuyoruz? Onlardan topladığımız vergileri nerelere harcıyoruz? Gelecek nesillere nasıl bir ülke bırakıyoruz? İşte bu soruların bu kürsüden sorulması gerekiyor. Sadece muhalefet vekillerinin değil, iktidar partisi milletvekillerinin de gelip bu kürsüden bu soruları sorması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bizim yarınlara bırakacağımız ülke ayakkabı kutularıyla değil, özgürlüklerle ve refahla var olan bir ülke olmalıdır. Bizim geleceğe bırakacağımız ülke sit alanlarını villalara kurban eden bir anlayışa değil, çevre hakkına saygı duyan bir ülke olmalıdır. Bizim geleceğe mirasımız, sansürle, yasaklamayla, baskıyla yönetilen değil, gerçek demokrasiyle yönetilen bir ülke olmalıdır çünkü biz böyle bir ülkeyi geleceğimize borçluyuz. Bu borç hepimizin sırtındadır.

Bakınız, Türk basın tarihinin en onurlu isimlerinden biri olan Uğur Mumcu diyor ki: “İnsanlar yalnızca konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar.” Hangi gerekçeyle olursa olsun bu sorumluluğu yok sayma hakkımızın olmadığının, bu borcu görmezden gelemeyeceğimizin ve susamayacağımızın altını çiziyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 29'uncu maddesinde yer alan "cümlesinden sonra" ibaresinin, "cümlesinin ardından" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve           teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, bu orman kanunu, ormanla ilgili bir madde. Tabii torba bu. Torbanın içinde her şey olur. Belli bu akşam Sayın Cumhurbaşkanı İnternet yasasını onaylayacak, topu taca atacak. Umarım yarın -bu torba İnternet’siz olmaz- iyileştirici bir yaklaşımla, muhalefet partilerinin de görüşü dikkate alınarak bu torbaya biraz o yasakları yumuşatacak adımlar atılır. Temennimiz bu.

Şimdi buraya gelelim. Büyükşehirler kurdunuz. İstanbul büyükşehir değil miydi kardeşim? Ne oldu ormanları? O ormanlara yapılan villalar, durdurma kararları, yıkma kararları, mahkeme kararları ne oldu? Hepsi işini gördü torba kanunlar sayesinde.

Arazi ihtilaflarını çözdüler, yıkım kararı alınan villaların yıkımlarını kaldırdılar, “2/B” deyip vatandaşın elindeki avucundakini de aldılar. Hele hele orman köylüsüne bir dokunun bakayım Allah aşkına. Bir dokunun, bin ah işitin. Sanmayın ki her gün ormancı şarkısını, türküsünü söylüyor orman köylüleri, beldeleri.

Bazıları için öyle olabilir. Ama cumhuriyetin başından bu yana Orman Bakanlığımız da var, daha keçi-orman sorununu çözmemiş. Çözemez de arkadaşlar. Kimisi diyor “Keçi faydalıdır ormana.”, kimisi diyor “Zararlıdır.” Bu ülke yüz yıldır, bir asırdır bunu çözememiş.

Şimdi mesele şu: Beldeler mahalle olunca orman köylüsü oluyor mu, vasfını kaybediyor mu? Ne düşünce, ne incelik ya! O kadar bu Hükûmet vatandaşını düşünüyor ki beldeliği alıyor elinden, belediyesini alıyor elinden mahalle yapıyor, muhtarlığa düşürüyor, azlediyor. “Ha, orman emvalini arada bir alıyorsun, makta çekiyorsun, iki yılda…” diyor. Bunu ormancılar çok güzel izah eder. Ormancının maktası var, onu korumak için şu torba kanuna bir yasa koyalım.

Arkadaşlar, ormancının sorunu böyle çözülmez. Orman haritasıyla sorunu var, kadastroyla sorunu var, hazineyle sorunu var. Orman köylüsünün hepsi Türkiye Cumhuriyeti hazinesi ve ormanıyla husumetlidir, davalıdır. Türkiye’deki davaların binlercesi bu davalardır arkadaşlar. E, şimdi size ormanın nimetlerinden, tarımın güzelliklerinden, şuradan, buradan mı bahsedeyim? Nasıl bahsedebilirim? Avrupa Birliği uyum yasalarına göre orman köylüsünün, ahırını köyün 1 kilometre dışında yapması lazım ama 1 kilometre ötesi orman. “Ormanda yasak.” diyor. Adam ne yapsın şimdi? Buna bir çare bulunmayacak mı?

Şimdi, neyse ki arkadaşlar, güzel şeyler de oluyor. Mesela, Oldenburg’da “Lahana Kralı” seçilen Berlin Büyükelçimiz Sayın Hüseyin Avni Karslıoğlu’nu buradan kutluyoruz arkadaşlar, önemli bir olay.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayrola?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Almanya’da “Lahana Kralı” seçildi. Biliyorsunuz, bu çok önemli bir olay. Öyle yabana atmayın, öyle basit bir şey değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Lahana mı satmış?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Urfa’da da isot kralı yarışması yapılıyor diye düşündüm, iyi bir araştırdım; sonra bir baktım ki “isot” değil, “İsotun Kralı” yarışması yapılıyor. 115 kadın 105 ürünle katılmış ve Urfa Belediyesi isot yarışmasını bu şekilde yapıyor. Yarışmanın ismi de “En güzel acılarımızı arıyoruz” ve böyle işte, ürünlerini herkes farklı bir şekilde tanıtıyor arkadaşlar.

Orman köylüsünün acılarını iyice anlamış olsaydık bunu torba kanuna sığdırmazdık diye düşünüyoruz. Önergemizin bu nedenle kabulünü diliyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 30'uncu maddesinde yer alan "ibaresinden sonra" ifadesinin "ibaresinin ardından" ifadesi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan                                     Bengi Yıldız

                        Iğdır                                                Şırnak                                              Batman

                                                Altan Tan                                    Mülkiye Birtane

                                                Diyarbakır                                             Kars

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 30. Maddesinin sonundaki "izcilik kampları" ifadesinden sonra "Cem evlerine yapılan yardımlar" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

      Selahattin Karaahmetoğlu                        İlhan Demiröz                                    Tufan Köse

                     Giresun                                              Bursa                                               Çorum

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 30 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Muharrem Varlı                             Kemalettin Yılmaz                              Mehmet Günal

                       Adana                                       Afyonkarahisar                                       Antalya

                  Oktay Vural                                  Mustafa Kalaycı                               Seyfettin Yılmaz

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                     Alim Işık                                       Bülent Belen                                      Emin Çınar

                     Kütahya                                           Tekirdağ                                         Kastamonu

"Madde 30 - 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının" ibaresi ve bendin sonuna"(bağış ve yardımlar için makbuz alınması kaydıyla) ibaresi eklenmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Belen, Tekirdağ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 546 sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

30’uncu maddeyle, Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarına getirilen kurumlar vergisi muafiyetini yerinde buluyor ve destekliyorum. Ama vergi sistemimizle ilgili, vergi adaleti konusunda söyleyecek sözlerimiz var.

Vergi adaleti, modern vergiciliğin sosyal boyutudur. Vergi sistemimizin bugün adil bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Vergi adaleti, 2002 yılından günümüze daha da bozulmuştur. 2002 yılında, gelir ve kazanç vergilerinin vergi gelirlerine oranı yüzde 33,78 iken bu oran 2013 sonunda yüzde 24,48’e gerilemiştir.

Öte yandan, şirketler artık daha az vergi vermektedirler. Kurumlar vergisi mükelleflerinin ödediği vergi, 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 10,05’ini oluştururken 2013 yılında bu oran yüzde 8,99’a gerilemiştir. 2013 Ocak-Ekim döneminde gelir ve kurumlar vergisi ile mülkiyetten alınan vergilerden oluşan doğrudan vergi tahsilatı bir önceki döneme göre sadece yüzde 8,5 artmıştır. Oysa aynı dönemde, enflasyon dikkate alındığında doğrudan vergilerdeki reel artış yüzde 1,5 olarak gerçekleşirken dolaylı vergilerdeki reel artış yüzde 14,3’tür.

2002 yılında, dolaysız vergilerin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 32,3 iken 2013 yılında yüzde 30,9’a düştüğü görülmektedir. Bu durum da alt gelir grubu ile üst gelir grubunun aynı tüketim maddesinde aynı vergiyi ödemesine ve vergi adaletinin sarsılmasına sebep olmaktadır. Bu kapsamda, özellikle petrol ve doğal gazdan alınan ÖTV yüzde 32, banka ve sigorta muameleleri vergisi yüzde 13,2 artmıştır.

2013 Ocak-Ekim döneminde gelir vergisi tahsilatı yüzde 12,2 artmış, fakat kurumlar vergisi tahsilatı artmamış. Hatta enflasyondan arındırıldığında, reel bazda yüzde 6,5 azalış olduğu görülmektedir.

Tahakkuk tahsilat oranı 2002 yılında yüzde 91,4 iken 2013 yılı Ekim ayı itibarıyla bu oran yüzde 82,2’ye gerilemiştir. 2013 yılı Ekim ayı itibarıyla, beyana dayanan gelir vergisinde tahsilat oranı yüzde 43,4 iken, beyana dayanan kurumlar vergisi oranı yüzde 29,9’da kalmıştır.Tahakkuk tahsilat tablosu, Türkiye'de etkin ve adaletli bir vergi sisteminin var olmadığını göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on bir yılını tamamlayıp on ikinci yılına giden AKP Hükûmeti iktidara gelirken üç şey ile mücadele edeceğini vadetmiş ve söz vermişti. Neydi bu üç şey? Bir: Yoksulluk. İki: Yolsuzluk. Üç: Yasaklar.

Dönüp bir bakalım ne olmuş? Açlık sınırının 1.300 lira, net asgari ücretin 846 lira olduğu ve çalışanların yüzde 80’inin asgari ücret aldığı, çöp bidonlarından yiyecek toplayanların, pazar yerlerinde, tezgâh artıklarında yiyecek arayanların, kredi kartı borcunu ödeyemediği için intihar edenlerin her geçen gün arttığı bir ülkede, yoksullukla mücadele ettiğini iddia etmek iddiadan öteye geçemeyecektir.

İkinci ayak olan yolsuzluk konusundaysa, 17 Aralık tarihinde açılan soruşturmayla yolsuzluk buz dağının sadece ucu göründü ve ortalık birbirine girdi. Binlerce emniyet görevlisinin ve soruşturmayı yürüten savcıların görev yerleri değiştirildi, sürgüne gönderildi. Saygıdeğer bakanların mahdumlarının evlerinde para sayma makineleri, kasalar, milyon dolarlar, bir banka müdürünün evinde ayakkabı kutularında bulunan 4,5 milyon dolar ve istifa eden veya ettirilen saygıdeğer bakanlar; arkalarından “İçimizdeki kötüleri ayıkladık.” sözlerinin sarf edilmesi, Şehircilik Bakanının “Her şeyi Başbakanın bilgisi ve onayı dâhilinde yaptım.” açıklaması, yolsuzlukla mücadelede, AKP hükûmetlerinin ne kadar ileriye gittiklerinin göstergesi olsa gerektir. Bütün bunlar, Hükûmetin yolsuzlukla mücadelede başarısı şöyle dursun, Hükûmetin yolsuzluklara karıştığının göstergesidir.

Gelelim yasaklara; bu konuda söz söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Geçen hafta salı günü, Sayın Başbakan “Alo Fatih” diyerek, nasıl sansür talimatı verdiğini itiraf etmek zorunda kaldı. Bütün bunlar gösteriyor ki, AKP Hükûmetinin son kullanma tarihi geldi ve geçiyor.

Büyük Türk milleti, 30 Mart seçimlerinde AKP’yi siyaset mezarlığındaki yerine gönderecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Çoğunu gömdük, çoğunu gömdük, merak etme.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 30. Maddesinin sonundaki “izcilik kampları” ifadesinden sonra “Cem evlerine yapılan yardımlar” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta, ondan önceki hafta, bir ay önce, üç ay önce, altı ay önce, geçen yıl gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda ve gerekse komisyonlarda hakareti gördük, şiddeti gördük, uçan tekmeli, yumruklu saldırıları gördük ama maalesef, Başbakan Erdoğan’dan bir tek kınama görmedik.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşvik var, teşvik.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şiddet uygulayanları inkâr ederek, överek, ödüllendirerek, söz söyleyerek demokratik haklarını kullananları, parlamentoların geleneğinde olan engelleme hakkını kullananları da tahrik etmekle itham ederek âdeta şiddeti meşrulaştırmıştır; akıl tutulmuştur, mantık tutulmuştur, vicdanlar susmuştur. Fikir ve düşünce özgürlüğünü ağzından düşürmeyen Başbakan, eline fırsat geçtiği zaman kimsenin düşüncesine, özgürlüğüne hak tanımamakta, kafasındakini herkese gerekirse şiddet de uygulayarak dayatmayı içine sindirebilmektedir; ne kadar acı maalesef.

Değerli arkadaşlarım, bugün 546 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinde bir değişiklik yapılmak isteniyor. Yapılacak değişiklikle… Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı yaygın din eğitimi veren kurumlara tanınan kurumlar vergisi muafiyetinden Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı gençlik merkezlerine ve izcilik kamplarına da aynı muafiyetin sağlanması yönünde bir değişiklik var. Az önce Komisyonun ve Bakanın katılmadığı önergemizde ise, buralara tanınan ve bağışlarda tanınacak kurumlar vergisi muafiyetinin, bizler, cemevlerine de tanınmasını istiyoruz. Maalesef, Komisyon ve Bakanlık reddetti, biraz sonra da sizlerin oylarıyla da bu önergemizin reddedileceğini düşünüyoruz.

Saygıdeğer Başkanım ve değerli milletvekili arkadaşlarım; bir süredir ve uzun mücadeleler sonucu, Alevilik inancı gizli yaşanılan bir inanç olmaktan çıkmıştır ama bunun için çok büyük bedeller ödenmiş ve çok büyük acılar yaşanmıştır.

Bizler, Alevi de olsak, Sünni de olsak, Hristiyan da olsak, Yahudi de olsak, hatta ve hatta inançsız da olsak inançlarımızı yaşadığımız yerlerin eşit saygı görmesini istiyoruz, başka da bir şey istemiyoruz; Türkiye’de herkesin ibadetini özgürce yapmasını istiyoruz; Alevilerin sorunlarına laik demokratik anlayışla ve Alevilerin taleplerine uygun çözümler üretilmesini, uygun çözüm yolları aranmasını istiyoruz.

Alevi yurttaşlarımız inançlarını ve kültürlerini kimseye onaylatmak zorunda değildir. Cemevlerinin kaderi asla ve asla Diyanet kurumuna bağlı kılınamaz. Aleviler bir başkasının kendilerini tarif etmesine, hele de iktidarın ve iktidara bağlı Diyanetin, belli bir mezhebin güdümündeki Diyanetin kendilerini tarif etmesine asla ve asla izin vermeyeceklerdir.

Değerli arkadaşlar, Alevi vatandaşlarımız el ele ve kardeşçe yaşamak istiyorlar. Eğer onlar “Cemevleri bizim ibadethanemiz.” diyorsa, bize düşen “Al sana cemevi.” diyebilmektir, demektir. Kırk dereden kırk su getirmemeliyiz, iki yüzlü olmamalıyız, samimi olmalıyız, Emevi siyaseti yapmamalıyız. Onların sorunlarını, onların taleplerine uygun olarak çözmeliyiz; yok sayarak, dışlayarak, ezerek, susturarak ve hatta geçtiğimiz yıllarda çok gördüğümüz gibi onları yakarak değil; saygı duyarak, anlamaya çalışarak, kucaklayarak ve kardeşlik elini uzatarak çözmeliyiz, çözebilmeliyiz. Alevi inancının hiç kimsenin inayetine ihtiyacı olmadığını bilmeliyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 30'uncu maddesinde yer alan "ibaresinden sonra" ifadesinin "ibaresinin ardından" ifadesi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin 31’inci maddesinde yer alan “beş yıl” ibaresi “üç yıl” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   Bengi Yıldız                                       Altan Tan

                        Iğdır                                               Batman                                           Diyarbakır

                 Hasip Kaplan                                 Mülkiye Birtane                                                                        Şırnak                  Kars

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde de önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 31. Maddesindeki "5yıl" ifadesinin "10 yıl" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

            Kadir Gökmen Öğüt                   Selahattin Karaahmetoğlu                         İlhan Demiröz

                     İstanbul                                            Giresun                                              Bursa

                  Levent Gök

                      Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                  Oktay Vural                                    Mehmet Günal

                       Konya                                                İzmir                                               Antalya

              Seyfettin Yılmaz                             Kemalettin Yılmaz                                   Alim Işık

                       Adana                                       Afyonkarahisar                                      Kütahya

                   Emin Çınar                                     Reşat Doğru

                   Kastamonu                                           Tokat

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Sincan Cezaevinde haksız ve hukuksuz şekilde yatan İstanbul Milletvekilimiz, kahraman insan Engin Alan’ı saygıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden selamlıyorum. İnşallah haksızlık ve hukuksuzluk bitecek ve Engin Alan da diğer milletvekilleri gibi Türkiye Büyük Millet Meclisine dönecek ve çalışmalarına devam edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, “AKP iktidarı işin kolayını bulmuş.” şeklindeki bir tabloyla karşı karşıyayız. Yani, torba kanunlar geliyor, torba kanunların içerisine birtakım şeyler konuyor. Tahmin ediyorum ki, herhâlde yakında –şu anda öğrendiğimiz kadarıyla iki tane daha torba kanun var- iki tane daha torba kanun gelecek ve onun içerisine de bir sürü maddeler konacak. Geçen yıllarda Meclisten yetki alınarak çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerde, çıkartılan kanunlarda birçok eksiklikler vardı. Yani, tartışılmadan, tam olarak tarafların dinlenmemesi neticesinde oluşturulan kanunlardaki eksiklikler zaman zaman dolduruluyordu veya tamamlanıyordu. Şimdi de gördüğümüz kadarıyla da bu torba kanunlar içerisine birtakım şeyler konuluyor.

Tabii, bu kanun içerisine konulan bu madde de konut sahipleriyle ilgili, konut yardımıyla ilgili bir maddedir. Konut sahibi olmak için, bir umut için, insanların kendilerinden, maaşlarından paralar kesilmiş ve bazıları belki faydalanmış olabilir ama  maalesef büyük bir kısmının faydalanmamış olduğu ve paranın da geri iade edilmekte olduğu bir ortam yaşıyoruz.

Tabii, konut, ev, insan için çok önemli bir faktördür. Dolayısıyla, insanlar ev sahibi olmak isterler, konut sahibi olmak isterler ancak şurası da gerçektir ki ülkemiz deprem noktasında çok ağır zararlar görmüş, çok büyük sıkıntılar çekmiş ülkelerin de başında gelmektedir. Benim de milletvekili olduğum Tokat ilimiz de Kuzey Anadolu fay hattında bulunmaktadır. Bu görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili de burayı göz önüne almak istiyorum. Özellikle Kuzey Anadolu fay hattı, ülkemizin en önemli fay hatlarının başında gelmektedir. Van Gölü’nden başlayıp ta Marmara Denizi’ne kadar uzanır. Genel olarak da birçok yerleşim yerinden geçmektedir. Burası, tabii, çok yoğun acıların da yaşanmış olduğu bir yerdir. Malumunuz olduğu şekliyle, son yıllarda veyahut da son yüzyılda veyahut daha geçmişe gidildiği zaman son bin yılda çok yıkıcı depremler meydana gelmiştir. Bunların başında da Tokat’ımız, Erbaa’mız, Niksar’ımız, beraberinde Taşova’mız gibi, o hat üzerinde çok ağır şekilde acıların yaşanmış olduğu bir dönemi de görüyoruz. Ancak, acılardan ders alınması gerekir. Geçtiğimiz zamanlarda Adapazarı’nda depremler olmuştur, Van’da depremler olmuştur, acılar sarılmış mıdır? Sarılmış olduğunu tam olarak söyleyemeyiz ama şurası gerçektir ki, bazı önlemlerin de mutlaka alınması gerekmektedir.

Karadeniz Bölgesi’nde bu fay hattı üzerinde bulunan il ve ilçelerdeki başta resmî binalar olmak üzere, evler, binalar olmak üzere hepsinin depreme dayanıklılık testinin mutlaka ortaya konulması gerekmektedir. Bakınız, şu ana kadar çok fazla yapılmış olan bir şeyi söyleyemeyiz. Çeşitli kanunlar çıkartılmıştır, bu kanunlarla ilgili yeniden yapılandırmalar veyahut da yeni binalar yapılmaya, depreme dayanıklı olmayan binalar yıkılmaya doğru süratli bir şekilde gidilmektedir ama bunun tam olarak yapılmış olduğunu söyleyemeyiz. Yani, bu fay hattı üzerinde, özellikle kendi ilimle ilgili söylemek istiyorum, Tokat’ımızda fay hattının geçmiş olduğu yerlerde çok ciddi çalışmalar maalesef yapılmamaktadır. Bu da, tabii -yani inşallah bir deprem olmaz da, herhangi bir sıkıntı olmaz ama- saygıdeğer milletvekilleri, bir deprem olduktan sonra veyahut da büyük bir acı yaşandıktan sonra alınan önlemlerin hiç ama hiçbir faydası yok.

Ülkemiz birçok sorunla karşı karşıyadır. Bugün yolsuzluklardan bahsedilmektedir, rüşvetlerden bahsedilmektedir, kayırmacılıktan bahsedilmektedir, Emniyet tayinlerinden, yargı tayinlerinden bahsedilmektedir ama Türkiye’mizin de bazı gerçekleri vardır. Çiftçi eğer perişansa, memur eğer perişansa veyahut da esnafımız bazı kanunların çıkmasını istiyorsa özellikle şurası da gerçektir ki, Kuzey Anadolu fay hattındaki gibi birtakım illerdeki, yerleşim yerlerindeki insanlar da mutlaka kendi bölgelerinde yaşamlarının veyahut da yaşamış oldukları evlerinin daha uzun süre yaşamasını veyahut da bir sıkıntıyla karşılaşmamasını istemektedirler. O yönlü olarak da bu haklı isteklere mutlaka cevap vermek mecburiyetindeyiz. Yani, Kuzey Anadolu fay hattındaki, o bölgelerdeki yerleşim yerlerinin hepsi çok süratli bir şekilde gözden geçirilmeli ve yıkılması gereken binalar da mutlaka yıkılmalıdır ve yerine de yenileri yapılmalıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan tapeler konusunda, bir konu, ne yazık ki basında ve kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmedi değerli milletvekilleri. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun konuşulduğu bugünlerde, yine Alo Fatih hattından bir Bakanla, Enerji Bakanıyla yapılan, Taner Yıldız’la yapılan bir görüşme ne yazık ki dikkatlerden kaçtı. Neydi o görüşme? Kısaca bir hatırlatalım. Alo Fatih diyor ki Bakana: “O zaman sizden rica ediyorum. Konu sizde. Sayın Başbakanımızla görüşüyorsunuz. Yani, çok geç kalmadan, iyice kara kışa girmeden, orada şimdi… Mesela, Uludere’yi biz bu sene hiç görmedik. Biliyorsunuz, televizyonlar olarak da görmedik…” Taner Yıldız da “Doğru.” diyor. Alo Fatih  devam ediyor: “Allah’a şükürler olsun, ne televizyondan ne de gazeteden Uludere’yi gördük. Kendisi de ona dikkat etmiş –yani, Başbakanı kastederek- o da dedi ki: ‘Fatih, bin kişiyi zor topladılar. Medya arkada olmayınca bin kişiyi zor topluyorlar.’ dedi.”

Değerli milletvekilleri, gerçekten, trajik bir hadisede trajik bir durumla karşı karşıyayız. Yolsuzlukları örtme çabalarınızı anlıyorum, rüşveti örtme çabalarınızı anlıyorum ama 34 yurttaşımızın öldüğü, devletin kendi yurttaşlarını öldürdüğü bir olayda ve özellikle Başbakanın kamuoyuna “Bu olay Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kalmayacak.” dediği bir olayda, artık, eğer Başbakan medyaya, medya patronlarına, genel yayın yönetmenlerine “Bu olayı kapatın, görmezden gelin.” diyorsa, artık sözün bittiği yerdeyiz. Uludere’de yaşayan ailelerin vicdanlarının ne denli kanatıldığına bugüne kadar tanık olmuştuk ama bu kapatma ve karartmanın Uludere’deki ailelerdeki vicdanların kanamasını çok daha ağırlaştırdığını biliyoruz. Bir devletin, yurttaşlarının adalet arayışlarına sahip çıkacağı yerde, onların adalet arayışlarına engel olunmasına bizzat Başbakan tarafından talimat verildiği bir ülkede adaletten söz edilemez. Tıpkı… Şu sözü sizlerle paylaşmak istiyorum. 21 Nisan 2009’da bir siyasi büyüğümüz şu sözleri söylemiş: “Eğer bugün hâkimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa güven verici bir gelişmedir. Bundan kim, neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız, ortada son derece ağır, son derece vahim iddialar var; Anayasa’mıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin, bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak; hâkimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz.” Değerli milletvekilleri, bu sözü 21 Nisan 2009 tarihinde söyleyen Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. O zaman kamuoyunun yakından bildiği Ergenekon, Balyoz ve bir sürü davada Başbakan çıkıp miting meydanlarında “Bırakalım yargıyı, bırakalım savcıları ve onlar işini yapsın.” derken bugün gelinen noktada Başbakanın hâkimleri, savcıları, tüm herkesi, işin içinde olan herkesi suçladığı bir dönemi üzülerek yaşıyoruz. Bu ibret verici durumun dünya kamuoyundan saklanması söz konusu değildir. Elbette, AKP milletvekillerinin çoğunluğuyla burada istediğiniz yasayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz, istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz ama biliniz ki, dünyadaki adalet arayışları, demokrasi arayışları, insan hakları arayışları devam ettiği müddetçe Adalet ve Kalkınma Partisinin bu tutumunun bırakın Türkiye’den dünyanın hiçbir ülkesinden karşılık görmeyeceği bir dünyada yaşıyoruz. Bu nedenle, biz AKP’li milletvekili arkadaşlarımızı sağduyuya davet etmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, yurt dışından, göründüğümüz gibi değil manzara. Yurt dışından, bütün uluslararası örgütler, insan hakları örgütleri, af örgütleri, Birleşmiş Milletler Türkiye’yi çok dikkatli takip ediyorlar. Türkiye, sayenizde ya demokrasi mücadelesini başarıya ulaştıracak ya da demokrasi mücadelesinde sınıfta kalan bir ülke olacaktır. Biz istiyoruz ki, hep beraber, Türkiye’yi çok daha ileriye götürelim ama öncelikle sizlerde bir kafa değişikliği gerekiyor, bunu yapmanız gerekiyor; sağduyulu, vicdanlı ve adaletli olmanız gerekiyor diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin 31’inci maddesinde yer alan “beş yıl” ibaresi “üç yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Buldan, gerekçeyi mi okutuyorum?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile madde metninde Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılması 5 yıl olarak belirlenmesi uzun bir süredir. Bu sürenin en fazla 3 yıla indirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin 32’inci maddesindeki yer alan “beş yıl” ibaresi “7 yıl” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   Bengi Yıldız                                       Altan Tan

                        Iğdır                                               Batman                                           Diyarbakır

                 Hasip Kaplan                                 Mülkiye Birtane                                           

                      Şırnak                                                Kars                                                    

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 32. Maddesindeki “5yıl” ibaresinin “10 yıl” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

            Kadir Gökmen Öğüt                   Selahattin Karaahmetoğlu                         İlhan Demiröz

                     İstanbul                                            Giresun                                              Bursa

                 Sedef Küçük                                             

                     İstanbul                                                 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                  Oktay Vural                                    Mehmet Günal

                       Konya                                                İzmir                                               Antalya

              Seyfettin Yılmaz                            Kemallettin Yılmaz                                   Alim Işık

                       Adana                                       Afyonkarahisar                                      Kütahya

                   Emin Çınar                                               

                   Kastamonu

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, 2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksi’ni açıkladı. Buna göre Türkiye 180 ülke arasında 154’üncü sırada yer aldı.

Yine bildiğiz gibi geçtiğimiz ay içinde yayımlanan Uluslararası İnsan Hakları ve Basın Özgürlüğü kuruluşu Freedom House’un Dünya Özgürlükler Raporu’nda, Türkiye baş aşağı giden ülkeler arasında sayıldı maalesef. Daha geçen gün, Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi “Türkiye eleştirel haber ve yorum yapan gazetecilere baskı yapmaya devam ediyor” dedi ve bu raporlara, bu değerlendirmelere kimse şaşırmadı. Medya mensupları yaptıkları haberler nedeniyle işten çıkarıldı, bazı yazarlar yazama hâle getirildi, kimse şaşırmadı. Ses kayıtları ortaya döküldü, bizzat Hükûmetin medya üzerindeki ağır baskısı ortaya çıktı, kimse şaşırmadı. Sayın Başbakan soru soran gazetecilere  soruyu beğenmediği için fırça attı, buna da kimse şaşırmadı.

Şimdi soruyorum size: İlerisinden geçtim, sıradan bir demokraside bunlar olağan durumlar mıdır? İnsanın bunu içine sindirmesi mümkün müdür?  Türkiye’nin özgürlük çıtası bu mudur? Halkımıza layık gördüğümüz demokrasi böyle bir şey midir? Bu ülkeye demokrasi, İnternet’i yasaklayarak, basına açık ya da örtülü sansür uygulayarak mı gelecek? Bu raporların da, bu soruların da göz ardı edilmemesi gerekir çünkü bunlar, nasıl bir ülkede yaşadığımızı ortaya koymaktadır,. Çünkü, ihtiyacımız olan, eleştiri yapmayan, yolsuzlukları ve haksızlıkları görmezden gelen, sahibinin sesi bir medya değil; ihtiyacımız olan, şamar oğlanına dönmüş cici gazeteciler değil; ihtiyacımız olan, sansüre boyun eğen, hatta ne olur ne olmaz diye kendi kendine sansür uygulayan bir medya hiç değil; ihtiyacımız olan, her şeye rağmen doğrulara sadakatle bağlı, meslek ahlakını savunan özgür medya. Demokrasi çıtasını yükseltmek istiyorsak, evrensel insan hakları konusunda hakikaten samimiysek, halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkına saygı duyuyorsak basın özgürlüğüne de saygı duymamız gerekir çünkü basının özgür olmadığı bir ülkede özgür olan yolsuzluklardır, yalandır, talandır.

Değerli milletvekilleri, penguen medyasıyla varacağımız yer özgürlükler değildir. Medyaya baskıyı hoş görerek “Canım, geçmişte de böyleydi, ne yapalım.” diyerek varılacak yer, demokrasi değildir. “Sizi tasmalarınızdan biz kurtardık.” denilip, şimdilerde ise talimatlarla hizaya sokulan bir medya yaratarak, Meclis televizyonunu muhalefete kapattırarak varılacak yer, olsa olsa otoriter bir yönetimdir, suskun bir toplumdur. Böyle bir yönetim anlayışına karşı hepimizin cesaretle direnmesi gerekiyor ama önce medyanın direnmesi gerekiyor. Muhabirinden yayın yönetmenine kadar her gazetecinin eleştirinin bir hak ve özgürlük olduğunu ve kamu adına soru sorma hakkının engellenemeyeceğini ortaya koyması gerekiyor. Her gazetecinin Abdi İpekçi’nin, Uğur Mumcu’nun, Çetin Emeç’in onurlu mirasını taşıdığını unutmaması gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tablo aydınlık bir tablo değildir. Gezi olaylarından bu yana medya maalesef iyi bir sınav vermemiştir. Bunun elbette birçok nedeni olduğu ileri sürülebilir ama bu nedenlerin hiçbiri, olanları haklı çıkarmaz, hiçbir gerekçe yapılanları masum kılmaz ve hiç kuşkusuz, medyası kontrol edilen, sansüre uğrayan, otosansüre zorlanan, İnternet özgürlüğü boğulan bir ülkede demokrasinin de, hukuk devletinin de esamesi okunamaz.

Eninde sonunda, bu yapı değişmek zorunda kalacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu maddede konut edindirme yardımının süresinin uzatılması var, Hazineye devriyle ilgili. Maalesef, vatandaşa geldiği zaman çok cimri davranıyorsunuz ama yandaşlara geldiği zaman bunun önü açılıyor. Ben bu vesileyle bir hususu dile getirmek istiyorum: Bu 17 Aralıktan beri yaşanan olaylar üzerine Sayın Başbakan bir beyanatında yolsuzluk tanımı yapmış. Onun üzerinden, sizlerin görüşüne bazı hususları arz edeceğim.

Diyor ki Sayın Başbakan beyanatında: “Ben ‘yolsuzluk’ dendiğinde şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu?” Yani, “Devletin kasasından çıkmayıp biz özel sektöre kolaylaştırma yaptırdığımız takdirde, bazı işlerini kolay yoldan görürsek, usulsüzlük yaparsak bu yolsuzluk olmaz.” demiş. Peki, devletin kasasına girmesi gereken para girmiyorsa, o zaman yolsuzluk yapılmış oluyor mu Başbakanın tanımına göre? Oluyor. Demek ki girmesi gereken para girmiyor ise… Hadi, öbür tarafını geçtik, havuza atılan paralar da var.

Şöyle söylüyorum: Alınması gereken vergi affediliyorsa örneğin, Sayın Bakanım, o zaman Başbakanımızın tanımına göre bu yolsuzluk mu? Vergi almamız gerekiyor; almamışız, çizmişiz üstünü. Diğer vatandaştan almışız, o vermemiş. Gecikme cezası var, anaparadan dolayı gecikmesi var.

Şimdi, burada söyledik, gelin, Sayıştay denetlesin dedik; tövbe, “Burada vergi mahremiyeti var.” dedi. Maliyeci arkadaşlar yok galiba arkada. Peki, nasıl olacak? Siz geliyorsunuz… Sadece 2012 yılını söylüyorum, açık bilgi, Vergi Denetim Kurulunun incelemiş olduğu 2012… Diğerlerini de yine getirebilirim ama rakam olarak söyleyeyim kabaca: 500 milyon civarında anapara tarhiyatı var. Onu almış, 50 milyon kalmış ama 1 milyara yakın –TL olarak- faiz, gecikme faizi var. Bunun 50 milyon kadarını ancak almış, 900 küsur milyon… Sadece silinen para bu, bakın, silinen vergi miktarı arkadaşlar uzlaşmada. 1 milyar kesiyorsunuz, 50 milyonunu alıp, 950 milyonunu… Şimdi, bu yolsuzluk mu değil mi? Sayın Başbakanın tanımına göre devletten çıkmış. Bunu araştıralım diyoruz, “Vallahi, orayı ellemeyin.” Kim eller? Burada defalarca sordum, “Vergi mahremiyeti…” Vergi mahremiyeti kimin için? Üçüncü şahıslara açıklamak için. İdari soruşturma, müfettiş bir şeyi incelediği zaman mahremiyet olur mu? Yani, kim kimi inceleyecek? Ben bu tanımı da manidar buluyorum.

Peki, dönelim o zaman Sayın Başbakanın tanımına, yine katılıyorum. Devam ediyorum: TÜPRAŞ’taki paralar devletin hazinesine girmediği zaman, gerçek değerinin altında girdiği zaman bu yolsuzluk mu? Evet, o zaman yolsuzluk oluyor. Veya söyleyelim, TEDAŞ’ın ihalesini açıyorsunuz, 1 milyar 100 milyon liraya ihale bitiyor. İhaleyi alan firma işi yapmayıp teminatını yakıyor, 30 milyon lirayı -diyelim ki 50 milyon lira, her neyse alınan teminat- yakıyor. Neden yakıyor? Çünkü o konuda tekrar ihale açılacağını biliyor ve o ihaleye aynı firma giriyor ve 1 milyar 100 milyon olanı, yarı yarıya, 550 milyona aynı firma alıyor, 500 milyon kârda. Peki, bu 500 milyon yolsuzluk mu, değil mi?

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Yok, tesadüf o, tesadüf!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani hem adam teminatını yaksın hem aldığı işi yapmasın hem aynı firma girsin hem de aynı firmaya dönüp dolaşıp bu ihaleyi verelim. Peki, bu yolsuzluk mu? Başbakanın tanımına göre yolsuzluk.

Burada, havuza para atmaya gelince… Elimizde, bakın, arkadaşlarımız zaman zaman okuyor. Vatandaşın bir kredi kartı taksitini ötelemiyorsunuz, intiharlar oluyor, boşanmalar oluyor kredi kartı borcunu ödeyemedi diye. Ama havuza para bulacak olan arkadaşlarımızın limiti dolu, yetişmiyor, dokuz tane formül üretiyorlar dinlediğimiz tapelerde, “60 oradan, 30 buradan, 10’unu filanca bankadan…” E, peki, bunların limiti olsa zaten verirler, onu uyduruyorlar. Burada yapılanlar yolsuzluk mu, değil mi? Oradan, bizden aldığı faizleri vatandaşa kamunun parasını peşkeş çekerken, birilerine kolaylık sağlarken kamu bankasının yaptığı yolsuzluk oluyor mu? Oluyor. Dolayısıyla, bunların üstünü örtmek için canhıraş uğraşmamamız lazım. Burada bir şey varsa araştıralım, masum olanlar ayıklansın masumiyet karinesine göre, diğerleri de suçunu çeksin diyoruz.

Bu vesileyle, vatandaşa da parasına el koymadan biraz daha zaman tanıyalım diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin 32’inci maddesinde yer alan “beş yıl” ibaresi “7 yıl” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan madde değişikliğinde Konut edindirme yardımı ile ilgili olarak yapılan ilanlar sonucunda talep edilmeyen alacakların, Resmî Gazetede yayımlanan son listenin ilan tarihinden 7 yıl sonra hazineye irad edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın  milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.15

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

33’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 33. Maddesindeki "%100" ifadesinin "%150" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

            Kadir Gökmen Öğüt                   Selahattin Karaahmetoğlu                         İlhan Demiröz

                     İstanbul                                            Giresun                                              Bursa

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 33'üncü maddesinde yer alan "%100 oranında " ibaresinin, "% 200 oranında " ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                      Erol Dora

                        Iğdır                                                Bingöl                                              Mardin

                 Hasip Kaplan                                    Bengi Yıldız

                      Şırnak                                             Batman

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 33 üncü maddesi ile 5774 sayılı Kanuna eklenen geçici maddenin sonuna "Bu ödemeler takip eden iki ay içinde Hazinece karşılanır.'" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                  Oktay Vural                                    Mehmet Günal

                       Konya                                                İzmir                                               Antalya

              Seyfettin Yılmaz                             Kemalettin Yılmaz                                   Alim Işık

                       Adana                                       Afyonkarahisar                                      Kütahya

                   Emin Çınar                                     Ali Halaman

                   Kastamonu                                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.   

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Ali Halaman, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; sıra sayısı 546 olan Teklif’in 33’üncü maddesi üzerindeki önergemizle ilgili söz aldım. Grubum adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu 546 sıra sayılı Kanun Teklifi 53 madde. 33’üncü maddenin içeriği genelde şu: Yani ülkemizde başarılı sporculardan, 65 yaşını doldurmuş veya ölmüş olmaları sebebiyle spor müşaviri olarak atanamayanların kendilerine ve çocuklarına bağlanan aylıkların yüzde 100 artmasıyla ilgili ve bir de bu “devlet sporcusu” unvanının alınmasını, kimlere verileceğini tanzim ediyor.

Dolayısıyla, ben, ülkemizi bu mevzuda temsil eden ölmüş olan sporculara Allah’tan rahmet diler, çocuklarına kalan bu maaşların artmasından dolayı yani böyle bir teklifi -Milliyetçi Hareket Partisi adına da arzu ettiğimiz- Hükûmet olarak da getirdiği için Hükûmete bu konuda teşekkür ederim, iyi yapmış.

Ama yine bu sporcularla ilgili ek bir şey söylemek istiyorum: Bu torba yasa Anadolu’da çok değişik algılanıyor yani kişilerin isteklerine göre tanzim edilen bir yasa olarak algılanıyor. Ama, bu sporculuk adına, spor adına, Türkiye'de sosyal bilimler fakültesinden, özellikle üniversiteden mezun iki yıllık, dört yıllık… Bunlara daha çok “bedenci çocuklar” deniliyor, “sporcu”, “jimnastikçi” deniliyor. Ama, bu teklifin içerisine, bunların atanmasını, bunların maaşlanmasını getiren bir kanun teklifi olmamış. Dolayısıyla, bu öğretmen olarak iki yıllıktan, dört yıllıktan mezun olan arkadaşların en kısa zamanda atanmasını Hükûmetten talep ediyoruz.

Yine, belediyelerde özellikle; yine, kamuyla ilintisi olan kurum ve kuruluşlarda sporcu olarak çalışan, bazen part-time çalışıyor gibi gözüken bir sürü, sokak aralarında, cadde aralarında kamu adına spor yapan bedenciler var. Onların da haklarının gündeme taşınmasını yine Hükûmetten rica ediyoruz.

Bir de bu torba yasanın gündeme gelmesi dolayısıyla -çok fazla genel, toplumsal kavramları kucaklamadığı için- son on gündür, işte, memleketimize gittiğimizde memleketimizin insanlarının yani esnafın, çiftçinin, bankacının, özellikle son günlerde bu Merkez Bankasından kaynaklanan, Hükûmetten kaynaklanan ticaretin, esnaflığın bozulmasından dolayı çok dolar veya döviz ticareti yaparak kredi kullanan insanların mağduriyetlerinin çözülmesi noktasında çok istekli, arzulu küme, sınıf, dolayısıyla kuruluşların olduğunu hissettirmek isterim. Eğer bu torba yasa ihtiyaçlara binaen çıkıyor, onların hâllerini düzeltmek istiyor isek bu dövizle ticaret yapan, dolayısıyla Hükûmetin kötü yönetiminden kaynaklanan… Yani, Türkiye'deki ticaret iyi gitmiyorsa Türkiye'deki ticaretin iyi yönetilmediğinden, dolayısıyla dış politika iyi gitmiyorsa Hükûmetin dış politikayı iyi yönetmediğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu tip mağduriyetlerin önlenmesi için de eğer torba yasa bir çözümse böyle teklifler getirilmesini bekler, hepinize saygı, sevgilerimi sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 33'üncü maddesinde yer alan "% 100 oranında " ibaresinin, "% 200 oranında" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile 65 yaşını doldurmuş veya ölmüş olmaları sebebiyle spor müşaviri olarak atanamayanların kendilerine ya da bu Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca aylık bağlanan eş ve çocuklarına, bu Kanun hükümlerine göre bağlanan aylıkların daha fazla artırılması öngörülmüştür.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 33. Maddesindeki "% 100" ifadesinin "% 150" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

İlhan Demiröz (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Kadir Gökmen Öğüt…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasa teklifinin 33’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlamadan önce, Maltepe Gülsuyu Mahallesi’nde aile içi şiddeti önlemeye çalıştığı esnada bıçaklanarak şehit olan polisimiz Mehmet Emin Aydın’a rahmet, yaralı polis Koray Albayrak’a acil şifalar dilerim.

Anadolu Yakası’nın bu en güzel mahallesi bütün basın toplantılarımıza, Meclis konuşmalarımıza, önergelerimize rağmen görmezden gelinmektedir. Eroin ve arazi mafyası her gün yeni bir vukuat işlemektedir. En son geçen hafta perşembe akşamı bir muhtar adayımız, güpegündüz dükkâna gelinip “Sen bizden habersiz nasıl aday olursun?” denilerek ayaklarından vurulmuş, çok zor bir operasyon neticesinde hayati tehlikeden kurtulmuştur. Failler yine elini kolunu sallayarak dolaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine, içi doldurulmamış, keyfiyet esasına dayalı bir torba yasayla karşı karşıyayız. Gerek partimin gerekse diğer muhalefet partilerinin görüşü, halkın temsilcilerinin fikirleri hiçe sayılarak hazırlanan bu yasa asla halkın yararına olmayacaktır. Komisyonlara da sunulan tekliflerimiz bir bir reddedilmektedir.

Şimdi, bu tasarıyla Biruni Üniversitesine 6 adet fakülte kuruluyor. Bunlardan biri de diş hekimliği fakültesi. Bakınız, ben bir diş hekimi olarak mesleğimizin ve meslektaşlarımızın sorunlarını defalarca dile getirmeye çalıştım. Avrupa Birliği normlarına erişeceğiz diye inanılmaz derecede fakülte açılmaktadır. Şu anda 54 tane diş hekimliği fakültesi bulunmaktadır fakat öğretim üyesine ulaşılamamaktadır. Yıllık mezun sayımız 2.500’dür. Zaten, muayenehanelerden hizmet alımıyla ilgili Hükûmetin bir çalışması yokken bu alana yeni fakülteler açmak işsiz diş hekimleri yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Bir diğer konu yine bir sosyal adaletsizlikle ilgilidir. Geçtiğimiz nisan ayında Manisa Milletvekilimiz Sayın Sakine Öz tüm sigortalı kadın çalışanların doğum borçlanması hakkından yararlanması için kanun teklifi verdi. Kendi namına çalışan BAĞ-KUR’lu kadın çalışanlarımızın da doğum borçlanması yapabilmesi için teklif sunuldu. Bugün, ülkemizde ilgili kanunlar gereği SSK’ya kayıtlı çalışan kadınlar doğum yaptıklarında ve dolayısıyla çalışma hayatı ve sosyal güvenceden yoksun kaldıklarında bu süreyi borçlanma yoluyla telafi edebilirken aynı hak BAĞ-KUR’lu kadınlar için tanımlanmamakta. Dolayısıyla, doğum borçlanmasının sadece SSK’lı kadınları kapsaması en başta fırsat adaletsizliği yaratmaktadır. Konuyla ilgili gerekli adımların bir an önce bu Meclis tarafından atılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan önceki gün gerçekleştirdiği konuşmada “Kasımpaşa’da sabah güneş doğmadan hastaneye gider, kuyruğa girerdim.” diyor. Ama, bugün görüyoruz ki Beyoğlu’da 2’si aile sağlığı merkezi başta olmak üzere 69 sağlık biriminin 11’i aylardır boş bulunmakta. Taksim İlkyardım Hastanesi kapatılmakta. Milyonlarca kişinin yaşadığı Beyoğlu ve Kasımpaşa’da acil servis bulunmamakta. Yine, Sayın Başbakan aynı konuşmasında “Geçmişte acil servislerde dahi hasta kardeşime yeterince ilgi, şefkat göstermediler.” diyerek doktorları hedef göstermekte. Bugün Evrensel gazetesinde çıkan şu başlığa bir bakın, tespitler içler acısı, yazılanlar aynen şöyle: “Acildeki doktorlar bir günde 2.500 hastaya bakıyorlar. Randevu sistemi birçok yerde işlemiyor. İnsanlar acile akın ediyor. Sağlıkta şiddet had safhada, doktorlar kaçabilmek için pencereye yakın oturuyor. Ankara Tabip Odasının verilerine göre sadece on ayda 7.773 şiddet vakası yaşanıyor. Buna rağmen, sistemin sorumlusu olarak tabipler gösteriliyor. Doktorlar yoğunluktan on beş yirmi dakikalık yemek molasına bile çıkamıyor.” İşte sağlıkta gelinen son nokta bu.

17 Aralık operasyonuyla ipliği pazara çıkan Hükûmetin kaos içindeki ülkemizi bu tür yalanlarla idare etmekte olduğunu görmekteyiz. Gezi olaylarında öldürülen gençlerimize rahmet, gözü çıkarılan onlarca kişiye şifa dilemeyen Hükûmet, yine insanlarımızı kışkırtmak için yalanlara sarılıyor. Ülkemizi bölmek için kefen edebiyatı yapıyor. Eminim ki mitinglerde kefen giydirdiğiniz gençlerimizin ceplerinde evlerine gidecek otobüs paraları bile yok. “Camide içki içildi.” dediniz, müezzin gerçek dindar çıktı, yalanladı. Yetmedi, “Camide öpüştüler, ispatlayacağız.” dediniz, ispatlayamadınız. “Başörtülü bacımıza saldırdılar, taciz ettiler, bebeğine idrar yaptılar.” dediniz, kameralarla tespit edildiği kadarıyla o da yalan çıktı. “Faillerini bulun, lanetleyelim.” dedik, yüz kişiden birini bile bulamadınız. Son olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın ve çocukların her türlü şiddete karşı korunmasının Bakanlığın görevlerinden olduğu açıklamasını yaparak tacize uğradığı iddia edilen hanımefendiye sahip çıktığını, soruşturmaya ilişkin açılacak davaya müdahil olacağını bildirdi. Sayın Bakan keşke aynı şefkati Gezi olayları sırasında palalı saldırganın tekmelediği kadına, İzmir’de polisin saçlarından savurarak darbettiği genç kızımıza da gösterseydi.

Bunları İnternet vasıtasıyla da sansürleyerek engellemeye çalışacaksınız ama Bahattin’e önlem bulamayacaksınız, İnternet’teki Bahattin size yetecek.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 34’üncü maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin, “biçiminde” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   Bengi Yıldız                                       Altan Tan

                        Iğdır                                               Batman                                          Diyarbakır

                 Hasip Kaplan                                 Mülkiye Birtane

                      Şırnak                                                Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 34. Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

            Kadir Gökmen Öğüt                   Selahattin Karaahmetoğlu                         İlhan Demiröz

                     İstanbul                                            Giresun                                              Bursa

“İllerdeki sivil savunma müdürlükleriyle iş birliği yaparlar.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Alim Işık                                         Emin Çınar                                 Kemalettin Yılmaz

                     Kütahya                                         Kastamonu                                    Afyonkarahisar

                Mehmet Günal                                   Oktay Vural                                  Seyfettin Yılmaz

                      Antalya                                              İzmir                                                Adana

               Mustafa Kalaycı

                       Konya

"MADDE 34 - 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi "'Başkanlık merkez ve taşra teşkilatından meydana gelir. Başkanlık merkez teşkilatı aşağıdaki hizmet birimlerinden oluşur:" şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddenin ikinci fıkrasına "Başkanlığın" ibaresinden sonra gelmek üzere "merkez” ibaresi, maddeye aşağıdaki fıkra ve Kanuna ekli (I) sayılı cetvelin başlığında yer alan "Başkanlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "Merkez" ibaresi eklenmiştir.

"(3) Başkanlık taşra teşkilatı aşağıdaki hizmet birimlerinden oluşur:

(a) İl afet ve acil durum müdürlükleri"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Başkanlık teşkilatında, bu Kanun Teklifi ile oluşturulan taşra teşkilatının tanımlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 34. Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul) ve arkadaşları

“İllerdeki sivil savunma müdürlükleriyle iş birliği yaparlar.”

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen? Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Koordinasyonu sağlamak amacıyla.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 34’üncü maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 35’inci maddesinde yer alan “aktarır” ibaresinin “iletir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Pervin Buldan                                   Bengi Yıldız                                       Altan Tan

                        Iğdır                                               Batman                                          Diyarbakır

                 Hasip Kaplan                                 Mülkiye Birtane

                      Şırnak                                                Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 35. Maddesindeki “tüm kurum ve kuruluşlar deprem gözlem verileri eş zamanlı olarak Bakanlığa aktarır” ifadesinin “eş zamanlı ve acilen Bakanlığa aktarır” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Aydın Ağan Ayaydın                               İzzet Çetin

        İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

Haluk Eyidoğan                        Selahattin Karaahmetoğlu                        İlhan Demiröz

        İstanbul                                            Giresun                                              Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 35 inci maddesinde geçen “resmi olarak” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                                   Oktay Vural                                   Mehmet Günal

         Konya                                                İzmir                                               Antalya

Seyfettin Yılmaz                            Kemalettin Yılmaz                                   Alim Işık

         Adana                                       Afyonkarahisar                                      Kütahya

     Emin Çınar                                   Özcan Yeniçeri

     Kastamonu                                          Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri,  Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deprem konu, zaten yıkıyor deprem, bir de biz yıkmayalım.

546 sıra sayılı kanun hükmündeki kararnamede değişiklik yapılması hakkındaki teklifin 35’inci maddesiyle ilgili olarak söz aldım, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 35’inci madde “Deprem gözlemi yapan üniversiteler, yerel yönetimler ve tüm kurum ve kuruluşlar deprem gözlem verilerini eşzamanlı olarak Başkanlığa aktarır. Meydana gelen depremin büyüklük ve şiddeti gibi temel veriler kamuoyuna resmi olarak sadece Başkanlık tarafından duyurulur.” diyor. İlgili kurumların bütün verileri Başkanlığa aktarması doğru bir yoldur. Depremle ilgili temel verilerin kamuoyuna açıklanmasında Başkanlığın görevlendirilmesi de yerindedir ancak depremle barışık yaşamak zorunda olan bir ülkede bulunuyoruz ve dolayısıyla, bu ülkede her türlü yetkilinin öncelikle depremle ilgili şu gerçeği şuurlu bir biçimde irdelemesi gerekir: Deprem, ciddiyetsizliği, üşengeçliği, vurdumduymazlığı kaldırmaz çünkü deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında meydana gelen ihmalin maliyeti insan hayatıdır.

Değerli milletvekilleri, durumun Türkiye yönünden ne derece acil ve önemli olduğunu da gerçek verilerle ortaya koymak istiyorum. Bir defa, Türkiye, en etkin deprem kuşaklarından biri üzerinde yer almaktadır. Dünyadaki depremlerin beşte 1’i, Türkiye'nin de üzerinde olduğu kuşakta meydana gelmektedir. Türkiye topraklarının yüzde 93’ü deprem bölgeleri içinde yer almakta. Öyle ki Türkiye’de son on iki yılda, 2000 Ocak ayı ile 2012 Nisan ayı arasında irili ufaklı 68.837, yalnızca 1 Mart 2011 ile 1 Mart 2012 tarihleri arasında ise 1.012 deprem yaşanmıştır. Türkiye nüfusunun ise yüzde 98’i deprem tehdidi altında yaşamaktadır. Sanayi kuruluşlarının yüzde 98’i deprem bölgelerinde ve yüzde 73’ü de aktif fay hatları üzerindedir. Aynı şekilde, barajlarımızın yüzde 95’i bu tehlikeli topraklar üzerinde bulunmaktadır.

Diğer yandan, enerji santralleri ve deprem ilişkisi de ilginç sonuçlar üretmeye adaydır. Yapılan bir araştırmaya göre, 1996 yılında enerji santrallerinin sayısı 124 iken 122’si deprem riski taşıyordu ve 65 tanesi birinci derece deprem bölgesinde yer alıyordu, bugün ise özelleştirmeler sonucu yaklaşık olarak 1.344 enerji santrali bulunmakta ve 580’i, yani yüzde 43’ü birinci derece deprem bölgesinde yer almaktadır. Bu durum, söz konusu riskin büyüdüğü anlamına gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütün veriler, Türkiye’nin deprem yönünden ne denli ciddi bir riskle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Türkiye’yi örgütlenme, koordine olma ve krizi yönetme özrü olan bir iktidar yönetmektedir. Deprem ise koordinasyonsuzluğu ve örgütsüzlüğü affetmiyor. Depremde işler, faaliyetler ve kişiler arasında uyum ve ahengin kurulamamasının maliyeti insan canıdır. Deprem gerçeğiyle birlikte barışık bir şekilde yaşamayı, yalnızca afet, imar, yapı kanunları ve kararnameleri değiştirerek gerçekleştiremezsiniz.

Ülkemizde konutların yüzde 40’ının kaçak ya da ruhsatsız olduğunu, bina stokunun yüzde 10’unun yenilenmesi, yüzde 30’unun onarılması gerektiğini, aksi hâlde, olası depremlerin afete dönüşeceğini, afet sonrası öncelikli kullanım grubunda yer alan hastane, okul gibi kamu yapılarının yine olası bir afette yıkılma riski taşımasının ürkütücü olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? Doğa olaylarının afete dönüşmesinin yolunun doğru yer seçiminden başlayarak sağlıklı ve nitelikli bir yapı denetim sisteminden geçtiğini de burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Öte yandan, mevcut yapı denetim sisteminin eksikliklerini gideren daha etkin bir yapı denetim sisteminin uygulanması şarttır. Depremlerde yaşanan felaketler, derelerin, vadilerin, ormanların, kıyıların, su havzalarının, deprem tehlikesi içeren, kısaca yapılaşmaya uygun olmayan alanların rant ekonomisinin baskısı altında yapılaşmaya açılmasının sonucu olarak meydana gelmektedir. Bunun, dönüşümü deprem açısından risk taşıyan bölgelerde uygulamak yerine, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çevirmeyi amaçlayan anlayışın sonucu olduğu da kesindir.

Dolayısıyla, bugün, deprem sürecinde yaşanan felaketlerin büyük bir kısmı, üretimden vazgeçen ekonomiyi arazi rantına teslim etmenin sonucudur diyor, bunlar için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini ikaz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 35. Maddesindeki “tüm kurum ve kuruluşlar deprem gözlem verileri eş zamanlı olarak Bakanlığa aktarır” ifadesinin “eş zamanlı ve acilen Bakanlığa aktarır” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Haluk Eyidoğan, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bir ülkede ulusal düzeyde deprem tehlikelerini belirlemek ve riskleri, afet risklerini azaltmak istiyorsanız bunun ilk adımı, afet tehlikesini ya da deprem tehlikesini ve risklerini en doğru şekilde ortaya koymaktır. Ondan sonra da bunu ortaya koymak için, bu bilgiyi elde etmek için de yeterli teknik donanım ve araçlarla planlama ve uygulama sürecinde bir karar verici mekanizması yaratmanız gerekiyor. Eğer konu depremse, bu süreç içinde sürekli gelişen ulusal deprem bilgi altyapısı sistemini kurmanız lazım. Bu ülkede bu var mı, yeterli mi, biraz o konuda bilgi vermek istiyorum.

Şimdi, eğer, ulusal deprem bilgi altyapısı kuracaksak bunun koşullarından bir tanesi, ulusal deprem bilgi altyapısıyla ilgili olarak ulusal deprem kayıt ağı ve ulusal sismik ağdır. Altyapısındaki diğer unsurlardan biri, deprem veri bankasıdır. Bir diğeri de tehlike ve sismik mikrobölgeleme haritalarıdır. Bunların üçünün birbiriyle ilişkili, uyumlu çalışması gerekiyor.

Ülke genelinde temel deprem verilerini toplayan ulusal deprem kayıt ağının ya da sismik ağın üç temel işlevi var:

1) Deprem verilerinin toplanması ve işlenmesi.

2) Deprem oluşumlarıyla ilgili bildirimlerin yapılması.

3) Kayıtların arşivlenmesi.

Bunlarla ilgili ülkemizde ciddi bir dağınıklık var, duplikasyonlar var, format eksikleri, standart eksikleri var. Bunlara değinmek istiyorum. O hâlde, temel niteliklerimizin ne olması lazım ulusal deprem kayıt ağınız varsa? Bir: Süreklilik ve sürekli gelişme, çağdaş ve profesyonel organizasyon verilerinin belli bir uluslararası standart ve duyarlılıkla üretilmesi; gelişmiş altyapı; hızlı bilgi üretme ve dağıtım.

Dünyada ulusal sismik ağların elde edilen duyarlı veriyi topluma ve ilgili kurumlara aktarma süresi beş dakikanın altındadır. Maalesef, biz bunu yakalayamıyoruz. Ülke içi ve dışı hızlı iletişim kurma, tüm verilerin kullanıcılara belli standartlarda açık olması lazım. Burada, teklifte bir düzeltme yapılması gerekiyor Sayın Başkan. Diyorsunuz ki: “Büyüklük ve şiddet saptanır ve verilir.” Efendim, bu, yetersiz. “Büyüklük, yer, derinlik, oluş zamanı” olarak bunun düzeltilmesi lazım çünkü deprem parametreleri bunlardır.

Bugünkü duruma baktığımız zaman ülkemizde bu işlerle uğraşan iki kamu kurumu var: Biri, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, diğeri de AFAD’ın bünyesinde olan Deprem Araştırma Dairesi. Kandilli Rasathanesinin bünyesinde toplam 213 tane sismik istasyon var Türkiye geneline dağılmış, AFAD’ın bünyesinde ise toplam 653 tane deprem istasyonu var ve bunlar öyle dağılmışlar ki, birbirine yakın yerlerde aynı tür cihazlar, aynı işlevi yapıyor. Bu, tabii,  birçok yönetim karışıklığına ve bilgilenme karışıklığına neden oluyor. Nitekim, bugün bir deprem olduğu zaman iki ayrı kurum, yerleri, oluş zamanları, derinlikleri ve büyüklükleri birbirinden farklı aynı depremi iki şekilde açıklıyorlar. Bunun düzeltilmesi lazım. Bu nedenle önerilerimiz var:

1) Depremlerin izlenmesi, değerlendirilmesi, arşivlenmesi ve duyurulması işleri için gelişmiş bir sistem kurulmalı. Bu sistemin yerleşik bileşenleri, ulusal deprem izleme, değerlendirme ve arşivleme merkezi, ulusal sismik ağı, ulusal kuvvetli yer hareketi ağı, bölgesel ve yerel ağlardır.

2) Bu merkez ve ağların bir sistem altında kurumsallaşması aşamasında statü, veri paylaşımı ve dağıtımı, işletim, bakım ve personel politikası gibi teknik ve idari hususlar bir yasal çerçeveye oturtulmalıdır.

3) Bu kurumlarda personelin özellikle yedi gün yirmi dört saat çalışmanın gerektirdiği performans, nitelik, maaş kriterlerine göre, istihdam edildiği türde bir personel politikası geliştirilmelidir.

4) Bağımsız bir denetim kurulu oluşturulmalıdır. Sistemin performansı her yıl rapor edilmelidir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 35’inci maddesinde yer alan “aktarır” ibaresinin “iletir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 36 ncı maddesinde geçen "Başkanın teklifi ile Başbakan veya yetkilendirdiği Başbakan Yardımcısı tarafından" ibarelerinin "müşterek kararname ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                  Oktay Vural                                    Mehmet Günal

                       Konya                                                İzmir                                               Antalya

              Seyfettin Yılmaz                             Kemalettin Yılmaz                                   Alim Işık

                       Adana                                       Afyonkarahisar                                      Kütahya

                                               Emin Çınar                                     Reşat Doğru

                                               Kastamonu                                           Tokat

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 36. Maddesine (k) bendinden sonra gelmek üzere (I) bendi olarak

"İl sivil savunma müdürlükleriyle ortak projeler geliştirmek" bendinin eklenmesini arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

      Selahattin Karaahmetoğlu                       Haluk Eyidoğan                                 İlhan Demiröz

                     Giresun                                            İstanbul                                              Bursa

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 36'ıncı maddesinde yer alan "İl afet ve acil durum müdürleri, Başkanın teklifi ile Başbakan veya yetkilendirdiği Başbakan Yardımcısı tarafından atanır." ve "Müdürlük personelinin il dışı geçici görevlendirmesi Başkanlık ve/veya vali tarafından yapılır." ibaresinin yasa teklifinin metninden çıkarılmasını yerine "belediye başkanları ve ilgili sivil toplum kuruluşlarınca görevlendirmeler yapılır." İbaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan                            Hasip Kaplan             İdris Baluken

      Iğdır                                        Şırnak                      Bingöl

Bengi Yıldız                                 Erol Dora               

   Batman                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile afet sonrası durumlar için tüm inisiyatifin valilere devredilmesinin önüne geçilecek; halkın sorunlarını ve kenti daha iyi bilen Belediye Başkanlarının sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte süreçte aktif rol oynamaları sağlanacaktır. Böylelikle, afet ve acil durumlar için halkın kaderi sadece valilerin insafına bırakılmayacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 36. Maddesine (k) bendinden sonra gelmek üzere (l) bendi olarak

“il sivil savunma müdürlükleriyle ortak projeler geliştirmek” bendinin eklenmesini arz ederiz.

Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Haluk Eyidoğan, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AFAD’la ilgili 5902 sayılı Yasa’nın 18’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında AFAD’ın il müdürlüklerinin görevlerinden bahsedilirken “İlin afet ve acil durum tehlike ve risklerini belirlemek, afet ve acil durum hazırlıklarını yapmak.” şeklinde ifade ediliyor görevlerinden bir tanesi.

Şimdi, bu çerçevede 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası ya da Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşüm Yasası’yla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum: Şimdi, bu yasa çıktıktan sonra İmar ve Şehircilik Müdürlüğü 2012 yılında bir genelgeyle her ilçeden, deprem açısından riskli alanların bilgi ve tespitlerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bildirilmesini istedi. Bu tespitlerin nasıl yapılacağını o sıralarda kimse bilmiyordu, aslında biliyordu ama bilmiyordu çünkü gelen genelgede bunun nasıl yapılacağı hakkında bir bilgi yoktu.

Bir kentin veya ilçenin kentsel risklerinin belirlenebileceğini tarif eden bir yönerge o anlamda yok ancak 2008’de yayımlanmış Mikrobölgeleme Yönergesi var. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı zamanında, Afet İşleri Genel Müdürlüğünün, yerli ve yabancı uzmanlarla beraber geliştirdiği Mikrobölgeleme Yönergesi. Bu yönerge, belediyelerin her ölçekte imar planlarına esas olarak kullanılıyordu ancak bu yönerge, doğal afet tehlikelerini belirleme veya zemin etütlerini yapma amaçlı kullanılmaktaydı yani yapılaşmış alanlarda kentsel riskleri belirleyecek ve güvenli yaşam ölçütlerini ve önlemlerini üretecek bir içerikte değil. Kentsel riskleri belirlemeden, afetlerden en az etkilenmeyi sağlayacak sakınım planı üretmek mümkün değil. Sakınım planı yapamazsanız kentsel ölçüde, o zaman, planlı, iyileştirilmiş, sağlıklı ve ulaşımı kolaylaşmış ve dönüşmüş bir yaşam ortamı da oluşturamazsınız.

Riskli alan belirleme içerikli genelgeler, bakanlıktan belediyelere gittiğinde, belediyeler, el yordamıyla, riskli alan ve riskli yapı belirleme konusunda bir şeyler yapmaya çalıştılar ancak yeterli olmadı. Bu sırada, riskli alan, riskli yapı ve rezerv alan tespitleriyle ilgili yönetmelik 15 Aralık 2012 tarihinde yayımlandı. Bu yönetmeliğe göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına riskli alan ilanı için başvurmak isteyen belediyelerin, riskli alanın tespiti için hazırlaması gereken belge ve bilgiler şöyle sıralandı:

1) Alanın zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik rapor.

2) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgiler.

3) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasının varsa uygulama imar planı.

4) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesi.

5) Alanın uydu görüntüsü ve orta foto haritası.

6) Zeminin yapısı nedeniyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi hâlinde yer bilimsel etüt raporu.

7) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenilecek sair bilgi ve belgeler.

Şimdi, bunları istiyor Bakanlık belediyelerden ama referans vermiyor mikrobölgeleme haritaları yapılmasıyla ilgili. Dolayısıyla, belediyeler, maalesef, bu çalışmaları yeteri kadar yapamadan riskli alan tespitlerini kendilerine göre -bunlarla ilgili belgelerimiz var- Bakanlığa gönderdiler. Bakanlık da kanun gereği AFAD Başkanlığının görüşünü aldı ve karşımıza, gerçekten riskli yapı ya da riskli alan etütleri yeteri kadar yapılmamış, mevcut zemin etütleri, Mikrobölgeleme Yönergesi olmasına rağmen üstünkörü kararlarla riskli alanlar ilan edildi. Biz 100 belediyeye gereken etüt ve işlemleri bilgi isteme yasasına göre sorduk. Özellikle, istenen bilgilere 100 belediyeden 70’inin cevap veremediğini gördük, ulaşan bazı bilgi ve belgeler de bilimsel ve teknik kurallar açısından çok yetersizdi. Ne için? İlan edilen yüzlerce riskli alan için. Gözlemlerimiz ve elde edilen bilgiler bize gösteriyor ki riskli alan kararları, bilimsel yer seçimi kurallarına, kentsel risk tespitlerine ve geliştirilmiş risk yönetim planı anlayışına dayandırılmadan alınmıştır. Yani, deprem bahane, nereye gittiği belli olmayan rant şahane.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 36 ncı maddesinde geçen “Başkanın teklifi ile Başbakan veya yetkilendirdiği Başbakan Yardımcısı tarafından” ibarelerinin “müşterek kararname ile” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Önergemiz, afet yönetiminin daha iyi olması, işlerin daha iyi yürümesiyle ilgilidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, hepimizin de bildiği gibi doğal afetlerin bir kısmı önceden bilinmekle birlikte, çeşitli tedbirler alınıp vereceği zarar engellenmekte veyahut da en aza indirilebilmektedir ancak bazılarının ne zaman olacağı önceden bilinmemekle birlikte, şiddeti ve etkisi de hesaplanamamaktadır. Bunun en iyi örneği de depremdir.

Meydana gelen depremlerden insanlar çeşitli şekilde zarar görebilirler; insanlar üzerinde şok etkisi yapar, sakatlıklara, bulaşıcı hastalıklara, salgın hastalıklara ve en önemlisi de psikolojik bozuklukların ortaya çıkmasına sebep olur ve neticede de ekonomik çok büyük yıkımlar meydana gelir.

Ülkemiz tabii, deprem kuşağı üzerindedir. Depremle ilgili çok ciddi tedbirler alınması gerekir. Özellikle İstanbul’da deprem şüphesi veyahut da Kuzey Anadolu fay hattının henüz kırılmamış olması, bu bölgelerdeki deprem riskini her geçen gün daha da fazla artırmaktadır. Bu yönlü olarak da yerleşim alanlarının olduğu bu bölgelerde çok ciddi tedbirlerin alınması ve ona göre de bazı konuların geliştirilmesi gerekmektedir.

Özellikle ülkemizdeki 17 Ağustos İzmit ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleri binlerce can kaybına, binlerce vatandaşımızın da sakat kalmasına sebep olmuştur. Neticede trilyonlarca zarar meydana gelmiş ve ülkemizin en önemli emekleri bir anda yok olmuştur, heba olmuştur. Gerçi devletimiz o zamanlar bunların hepsinin üzerinden gelmek ve o yıkımların ortaya koyduğu hasarları en iyi şekilde ortadan kaldırabilmek için de bütün, her türlü gücünü ortaya koymuş ve insanların yanında olmuştur, vatandaşların yanında olmuştur.

Ancak şurası da bir gerçektir ki depremlerde önceden tedbir almanın ne kadar doğru olduğu ve alınacak tedbirlerin de can ve mal kaybını ne kadar ortadan kaldırabileceği de unutulmamalıdır.

Dünyanın birçok yerinde depremler olmaktadır ama ülkemizdeki kadar da böyle büyük hasarın olduğu depremleri maalesef görmüyoruz. Bundan dolayı da özellikle fay hatları üzerinde bulunan il ve ilçelerdeki -başta resmî binalar olmak üzere- bütün binalar gözden geçirilmeli ve gereken tedbirler de alınmalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri ben buradan başka bir konuya geçmek istiyorum. Özellikle Tokat ilinin de içerisinde bulunduğu birçok ilde, geçtiğimiz zamanlarda çıkartılan Büyükşehir Kanunu’yla beraber birçok belediye kapatılmıştır. Ancak, kapatılma esnasında, kapatılan belediyelerden bazılarının 2011 yılı nüfusu 2 bin kişinin üzerinde olmasına rağmen 2012 nüfus sayımında 2 binin altına düşmüş olmasından dolayı kapanması çok büyük sıkıntıyı da beraberinde getirmiştir.

Bakınız, şu anda Afyonkarahisar’da 10 belediye, Tokat ilinde 20 belediye, Nevşehir, Niğde illerinde 4’er, Çankırı, Giresun, Gümüşhane ve Sivas illerinde 3’er, Isparta ve Muş illerinde 2’şer, Adıyaman, Amasya, Ardahan, Artvin, Bayburt, Bingöl, Çanakkale, Iğdır, Kırıkkale, Kütahya ve Yalova illerinde de 1’er belde olmak üzere toplam 21 ilimizdeki 65 beldenin tüzel kişiliği maalesef devam etmemektedir, burası çok manidardır.

Önümüzdeki 40’ıncı madde üzerinde değerli arkadaşlarımız önerge hazırlamışlardır yani bu belediyelerin devam etmesiyle ilgili bir önerge hazırlanmıştır. Bu önergeler kabul edilirse bir hak yerini bulmuş olacaktır çünkü 2 bin nüfusun üzerindeki yerlerdir buralar. Bakınız, 31/12/2011 tarihinde 2 bin nüfusu geçmişler ancak kanunun çıkmış olduğu tarihte 31/12/2012 baz alınmış olduğu için de maalesef bu kanundan faydalanmamışlardır. Ancak, buralarda çok ciddi manada göç yaşanmaktadır, verilmiş olan haklar geri alınmaktadır. Yani, kanunun esas amacında 2 bin nüfus göz önüne alındıysa, buraların hepsi 2 bin nüfusu geçmiştir. Öyleyse, bundan sonra vereceğimiz o kanunun içerisindeki o 40’ıncı maddedeki önergemiz kabul edilirse o insanlar mutlu olacaklardır ve özellikle İç Anadolu Bölgesi’ndeki geriye tekrar göçü de sağlamış olacağız.

Bakınız, İç Anadolu Bölgesi çok yoğun göçün yaşanmış olduğu yerlerdir. Özellikle son on yılda birçok vilayette çok ciddi manada göç vardır. Benim de milletvekili olduğum Tokat ilimiz, Sivas ilimiz, Yozgat, Amasya gibi İç Anadolu vilayetlerinin hepsinde çok ciddi manada insanlar geçim sıkıntısından dolayı, işte, üretim para yapmıyor, çiftçilik para yapmıyor veyahut da beraberinde esnaf para kazanamıyor ve kendi bölgelerini bırakıp başka yerlere gidiyorlar. Bir de bu belediyelerin kapanmasıyla beraber göçün daha fazla artacağı da düşünülürse yani özellikle bu 65 beldenin belediyesinin devam etmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 37. Maddesindeki madde 19 daki "kurulabilir" ifadesinin "kurulur" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu                               Aydın Ağan Ayaydın                                İzzet Çetin

  İstanbul                                                              İstanbul                                             Ankara

Sedef Küçük                                                   Haluk Eyidoğan                       Selahattin Karaahmetoğlu

   İstanbul                                                             İstanbul                                            Giresun

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 37'nci maddesinde yer alan "yirmiyi geçemez" ibaresinin, "yirmi beşi geçemez" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan Bengi Yıldız                               Hasip Kaplan

    Iğdır                                                                  Batman                                              Şırnak

Mülkiye Birtane Altan Tan

    Kars                                                                Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 37 nci maddesi ile değiştirilen 5902 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı Mehmet Günal                     Yusuf Halaçoğlu

    Konya                                                                Antalya                                             Kayseri

Özcan Yeniçeri Mesut Dedeoğlu                      Lütfü Türkkan

    Ankara                                                       Kahramanmaraş                                      Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki maddelerde de ben burada konuşmuştum, bu torba kanunda, 546 sayılı Kanun Teklifi’nde.

Türkiye, on-on beş yıl önce, üç ay arayla iki büyük acı yaşamıştı. 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde yaklaşık 19 bin vatandaşımız hayatını kaybetti, 50 bine yakın vatandaşımız da yaralanmıştı ama gelin görün ki Marmara depreminin üstünden on beş yıl geçmesine rağmen, Türkiye’de yaşanabilecek doğal felaketler konusunda yeterli düzenlemeler yapılmadı. Afet anından ziyade, afet öncesi yapılması gereken hazırlıklar ve zarar azaltma evreleri çok büyük bir önem kazanıyor. Bu konuda hâlâ eksiklerimiz var. Bu anlamda, modern afet yönetiminin safhaları, zarar azaltma, arama, kurtarma, ilk yardım ve yeniden inşa safhaları çok önemli. Bu konuda Van depremi örneği önümüzde duruyor. Özellikle yardım malzemelerinin taşınması sırasında ne tür araca ihtiyaç olunduğunun bilinmemesi, malların afet bölgesine ulaşıp merkezde toplandıktan sonra ihtiyaç duyulan yerlere ulaştırılması konusunda yaşanan sıkıntılardan depremzedeler çok çekti.

Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Marmara depremine göre daha küçük olan Van depreminde tam anlamıyla sınıfta kaldı. Van’da 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde meydana gelen depremlerin ardından bölgedeki depremzede insanlarımızın hayatı değişti ama onlar esas darbeyi AKP Hükûmetinden yediler. AKP Hükûmetinin verdiği vaatleri yerine getirmemesi nedeniyle özellikle bölgedeki esnaf bir türlü toparlanamadı. Kentsel dönüşüm projesi uygulanacak diye sürekli oyalandı ve yeni iş yeri yapmaları için ruhsat verilmemesiyle âdeta borç batağına sürüklendiler.

Burada bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. 1999 Marmara depreminden sonra, deprem yaralarının sarılması için vergi toplanmaya başlandı. Özel iletişim vergisi adı altında yaklaşık on beş yıldır vergi toplanıyor bu ülkede. Bu on beş yılın on ikisinde de iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi var. Yaraların sarılması için sadece bir kez alınmak üzere getirilen özel iletişim vergisi, bırakın bir yıl sonra kalkmayı, kanun maddesi oldu ve kalıcı hâle geldi. Yaklaşık 50 milyar lira toplandı, yani 25 milyar dolar. Her platformda sordum “Bu paralar nerede?” diye, Van depreminden sonra Hükûmetten açıklamalar yapıldı “Deprem paralarıyla duble yol yapıldı.” denildi. Doğru, çok güzel yol yapmışsınız, keşke o yollardan Van’ın Gürpınar ilçesine de yapsaydınız, 21’inci yüzyılda, mezralarının yolu kapandığı için ailesinin hastaneye götüremediği Muharrem de yaşamını yitirmezdi o zaman.

Uzmanlar bas bas bağırıyor, Allah göstermesin ama yeni bir Marmara depremi de kapıda. Yaşanacak olası büyük bir depremde, 1999 depreminden en az 2 katı kadar daha fazla can kaybı olabilir. Bunun yanında, 130 bin ağır yaralı, 400 bin bakıma muhtaç insan olması gibi acı bir tablo karşımızda duruyor. Deprem felaketleri yaşamamak için Allah’a dua edelim, eyvallah, ama tedbir de alalım. Bu noktada ciddi adımlar atılmadı bugüne kadar. Hasarlı binaların onarılmasını geçtim, çivi bile çakılmadı, çivi. Allah muhafaza, yakın bir zamanda deprem olsa, binalar yıkılsa, insanlar altında kalsa ne diyecek Hükûmet yetkilileri, ben çok merak ediyorum. Takdiriilahi mi diyeceksiniz? Canınız yanmayacak mı? Vicdanlarınız sızlamayacak mı? Bence sızlamaz, size ne depremden yıkılan binadan, altında kalan insandan.

ADNAN YILMAZ (Erzurum) – Sızlar, sızlar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – İnşallah öyledir. İnşallah öyledir. Zira, Hükûmetin dikkati, tamamen, tamamen akçeli konulara yönelmiş durumda. Bu tip insani konular maalesef gözden kaçıyor.

Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş “İstanbul’un depreme tam manasıyla hazır hâle gelmesi için birkaç on yıl gerekir.” diyerek işin özüyle ilgili bir şey yapmadıklarını gerçekte itiraf etmiş. İstanbul’un en kıymetli yerlerini pazarlamaktan, yandaş müteahhitlere yollar, geçitler yapmaktan, tüccar siyaset anlayışından vakit bulup deprem hazırlığı yapmadınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zararın neresinden dönülürse kârdır. Peki, ne yapılmalı? Daha bir gün bile gecikmeden riskli binalar tespit edilip ilan edilmeli, belli bir plan dâhilinde bu binalar yıkılıp yenileri yapılmalı, yeni yerleşim birimleri kurulmalı; tabii, binalar yıkılırken sahipleri de mağdur edilmemeli. Tedbir bizden, o zaman, takdir Allah’tan.

Önergemizin gerekçesinde afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinin il afet ve acil durum müdürlüğü bünyesinde kurulabileceği öngörüldüğünden, emrinde görev yapmalarının yazılmasına gerek yoktur diyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 37'inci maddesinde yer alan "yirmiyi geçemez" ibaresinin, "yirmi beşi geçemez" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile Başkanlık tarafından belirlenecek illerde İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü bünyesinde Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri daha fazla sayıda kurulabilecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 37. Maddesindeki madde 19 daki "kurulabilir" ifadesinin "kurulur" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, Haluk Eyidoğan İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biraz daha gerideki bir madde üzerinden giderek bir şeyler söylemek istiyorum. O da, maddenin bir tanesinde deniyor ki: “Valilikler bünyesinde 112 acil çağrı merkezleri kurulur.”

Tabii, bunun içinde ne var şu anda bilmiyoruz. “Acil çağrı hizmeti veren kurumların -bunu da bilmiyoruz- çağrı hizmetini yürüten personel burada görevlendirilir.” diyor.

Şimdi, bunları açıklamıyorlar tabii bu kanun teklifinde ama müsaade ederseniz, ben bundan ne anladığımdan –dünyada bu işler nasıl yapılıyor- size biraz bahsedeyim.

Tabii, bu, aslında, tek numara altında toplama gibi bir izlenim yaratıyor. Eğer böyleyse biz de bunu öneririz.

Şimdi, müdahale ve eylem planında, yani Acil Durum Yönetim Sistemi’nin devreye girmesinin gerektiği anda, bu sistem, Acil Durum Yönetim Sistemi, kendilerini acil durumlarda çalışmaya hedeflemiş organizasyon ve kurumların ortak bir şekilde komuta, kontrol ve koordinasyonunu sağlar. Bu sistem aynı zamanda acil durum bölgesinde bulunan bireyler ve müdahale birimlerinin can, mal ve çevre güvenliğini sağlamaya yönelik olarak oluşturulmuş bir eğitim ve davranış sistemidir. Tanım bu, yani müdahale ve eylem planında Acil Durum Yönetim Sistemi’ni kuracaksınız, hedefi, misyonu bu olacak.

Acil Durum Yönetim Sistemi’nin en önemli unsurlarından bir tanesi de, aynı çatı altında toplanmış ve tek numara altında çalışan… Adı değişebilir ama ben “komuta kontrol merkezleri” ya da “merkezi” diyorum. İller bazında ya da birkaç ili içine alan bölge bazında bu merkezlerin kurulması lazım. Eğer burada, kanun teklifinde “Valilikler bünyesinde 112 acil çağrı merkezleri kurulur.” diyorsanız bunun içeriğini anlatmanız lazım. Ama şöyle olması gerektiğini söylüyorum dünyadaki temayüller açısından: Bunun içinde ambulans, itfaiye, emniyet ve arama kurtarma ekiplerinin bir arada bulunması lazım bu tek çatı altında. Bunun da dünyada çok güzel örnekleri var ve bunların hepsi tek numara altında çalışıyor. Bakın, şimdi bizdeki numaraları örnek vereyim size: 110 Yangın İhbar, 112 Ambulans, Sıhhi İmdat, 113 Alo Sağlık Yardım, 114 Zehir Danışma, 151 Kıyı Emniyeti, 152 BOTAŞ İhbar Hattı, 153 Zabıta, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma İmdat, 158 Sahil Güvenlik, 159 Alo Karayolları, 177 Orman, 185 Su Arıza, 186 Elektrik Arıza, 187 Gaz Arıza. Böyle bir şey olmaz. Bu artık çağın gerisinde kaldı. Eğer bu kanun teklifinde “112 acil çağrı merkezleri kurulur.” diyorsanız ve bunun içine bunları sokacaksanız bunda anlaşabiliriz. Şimdi, bu nedenle, bu kanun teklifinde tek numara ihtiyacının kesin karşılanması gerekiyor.

Bu komuta kontrol merkezleri 7/24 çalışır ve rutin işleri yaparlar o ilde ya da o bölgede. Afet veya büyük bir kriz anında, birkaç kademe afet yönetimi yükseltilir, kademe yükseltilir ve orada rutinde çalışmayan tüm unsurlar da bir araya gelir. Gerektiğinde jandarmaya, TSK’ya, kıyı emniyetine, belediyelere, valilik, çevre örgütleri ve sivil toplum kuruluşları da bu yönetim sırasında, bu büyük afet ve büyük kriz anında yardımcı olurlar. Kriz, afet ve acil durumlarda komuta kontrol merkeziyle direkt ve güvenli bir bağlantıyı garanti eden verimli ve kullanışlı bir iletişim sistemi hayat kurtarmanın anahtarıdır. Ne var bizde? Hâlâ sayısal, düğmeye bastığın zaman tüm unsurların haberleşmesinin kesildiği, eski, dijital olmayan -dijital dünyada dijital olmayan- analog bir haberleşme sistemi kullanıyoruz. 112’de bunun değişmesi lazım, gerçek bir 112’de.

Afet, kriz zamanında tüm kurum ve organizasyonlar doğru, kesintisiz, güncel ve birbiriyle çelişmeyen bilgi akışına sahip olmalıdırlar. Bunu nasıl sağlayacaksınız? Bunun da düşünülmesi lazım.

Kriz, afet, acil duruma müdahale eden birey ve ekipler arası olası terminoloji ve standart farklılıklardan doğabilecek sorunların en aza indirilmesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bir yoklama alın bu arada, burada mı arkadaşlar bir bakalım.

BAŞKAN – Hayhay.

Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Çetin, Sayın Akar, Sayın Acar, Sayın Eyidoğan, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın Demiröz, Sayın Onur, Sayın Kaplan, Sayın Atıcı, Sayın Türkkan, Sayın Tayan, Sayın Haberal, Sayın Güven, Sayın Genç, Sayın Nazlıaka, Sayın Öğüt ve Sayın Aksünger.

Üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı bulunamamıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.17

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı olmadığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 19 Şubat 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.33



(X)  546 S. Sayılı Basmayazı 11/02/2014 tarihli 59’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.