TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
63üncü Birleşim
18 Şubat 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmazın, Afyonkarahisarın sorunları ve çözüm
önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandarın, Muğlanın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.- Bursa Milletvekili Mustafa
Kemal Şerbetçioğlunun, Kosova Cumhuriyetinin
bağımsızlığının 6ncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı bir konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun gündem dışı konuşmaya cevabındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu
tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5/3/2014 tarihinde
Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek olan Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesi konulu toplantıya
katılması kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/1405)
2.-
Başbakanlığın,
Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1411)
3.-
Başbakanlığın,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1408)
4.-
Başbakanlığın,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1409)
5.-
Başbakanlığın,
Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1412)
6.-
Başbakanlığın,Yalova
Milletvekili Muharrem İnce hakkında tanzim edilen soruşturma
dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu
üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri
verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1407)
7.-
Başbakanlığın,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1413)
8.-
Başbakanlığın,
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1410)
9.-
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 4/3/2014
tarihinde Arnavutlukun başkenti Tiranda düzenlenecek olan Temel Haklar,
Ayrımcılık Yapmama ve Azınlıkların
Korunması konulu seminere katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/1406)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani ve 23 milletvekilinin, fen edebiyat fakültesi
mezunlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri (10/866
2.-
Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 20 milletvekilinin, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile
geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/867)
3.-
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, patates üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/868)
C) Duyurular
1.-
Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi
parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyurusu
D) Önergeler
1.-
Ankara
Milletvekili İzzet Çetinin, (2/115) esas numaralı 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/146)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.-
Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili
Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler
Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.-
İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, eski bakanlara tahsis edilen makam araçlarına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/36814)
2.-
İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, bazı şirketlerin Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp
katılmadıklarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/36940)
3.-
İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, İstanbulda Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden
alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/36943)
4.-
İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, bazı şirketlerin Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp
katılmadıklarına
-Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akovanın, uçakla ilaçlama yapılmasının
zeytin üreticisine verdiği zararlara
-Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bursa ilindeki ekilebilir tarım alanlarına
-Mersin Milletvekili Ali
Özün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına
-İstanbul Milletvekili
Celal Adanın, İstanbulda Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara
-Bilecik Milletvekili Bahattin
Şekerin, Bakanlık tarafından Bilecikte yapılan proje ve
yatırımlara
-İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen ihalelere katılıp
katılmadıklarına ilişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/36972), (7/36973),
(7/36974), (7/36975), (7/36976), (7/36977), (7/36978)
5.-
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, bazı mera alanlarının özel
şahıslara kiraya verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/37098)
6.-
İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger'in, İsrail'den ithal edilen kimyasal maddelere
ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin
cevabı (7/37794)
7.-
İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, İrana gıda ihracatlarda
ödemelere Halkbankın aracılık etmesine ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/38098)
8.-
İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekçi'nin cevabı (7/38099)
18 Şubat 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Afyonkarahisarın sorunları ve çözüm önerileri hakkında söz
isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmazın, Afyonkarahisarın sorunları ve çözüm
önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Teşekkür
ederiz Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Afyonkarahisar ilinin güncel sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Afyonkarahisarda yaşayan
insanlarımızın kahir ekseriyeti, tarımdan ve tarıma
dayalı sanayiden geçimini temin etmektedirler. Son zamanlarda tarım
sektörünün sıkıntılarından, olumsuzluklarından da çok
fazla etkilenen ilimiz, hâlen göç veren
iller arasındadır. Ekonomik, sosyal, kültürel ve çevre kriterlerine
göre yapılan değerlendirmelere göre yaşanılabilir iller
arasında 58inci sırada olan Afyonkarahisar, 2002 yılında 7
milletvekilinden 6sını, 2007 yılında 7 milletvekilinden
5ini AKPden seçerken, göç nedeniyle nüfus azalınca milletvekili
sayımız da 7den 5e düşmüş ve 2011 seçimlerinde de 5
milletvekilinden 3ünü iktidar partisine vermiştir, bunlardan 1
milletvekili de Hükûmet üyesidir. Afyonkarahisar, iktidara bu denli
desteğine rağmen, hak ettiği hizmeti alabilmiş değildir.
Hâlâ 8.500 öğretmen norm kadrosunun 1.270 tanesi boştur. Hâlen 1.300
civarında derslik açığımız vardır.
Değerli milletvekilleri, iktidarın zaman zaman
milat kabul ettiği 2002 yılında Dinar, Sandıklı, Çay,
Bolvadin, Emirdağ ilçe devlet hastaneleri heyet raporu verebilecek kadro
ve altyapıya sahipken, bugün maalesef buralar sağlık
ocağı konumuna düşürülmüştür.
Nüfusu 2 binin altına düştüğü için tam 49
belediye köye dönüştürülmüştür ve insanlarımız
doğdukları toprakları terk etmeye zorlanmış, âdeta
cezalandırılmışlardır.
5084 uygulaması maalesef iyi yönetilememiştir.
Hizmet sektörüyle yetinilmiş, üretim ve istihdam odaklı
yatırımcılar Afyonu tercih etmemişlerdir. Bu yüzden pek
çok insanımız maalesef mağdur olmuştur. Kapanan iş
yerleri her geçen gün artmakta, işsizler ordusuna her gün yenileri
eklenmektedir. Bu kürsüden defalarca söyledim, ilgili bakandan yazılı
açıklama da istedim ancak pek ilgilenen olmadı. Tekrar tekrar
söyleyeceğim ve yapılana kadar da bu işin takipçisi
olacağım.
Emirdağ, Bolvadin, Çay, Çölovası ve Dinar
Porsuma Kavşağına kadar olan yolun trafik yük hacmi her geçen
gün artmakta, mal ve can kaybına sebebiyet vermektedir. Bu yol acilen
duble yola dönüştürülmelidir. Yine, şehrimizi Isparta ve Antalyaya
bağlayan alternatif yollardan olan Afyon-Şuhut yolunun da duble yol
yapılması hem Şuhut ilçemizin ulaşımını
kolaylaştıracak hem de bu bölgede ekonomik hareketlilik
oluşturacaktır.
Kapatılan Devlet Malzeme Ofisi Bölge Müdürlüğü
binaları ve lojmanları şehrin ortasında hâlâ
akşamcıların, bağımlıların mekânı
olmaya devam ediyor.
Müjdelerle temeli atılan müze inşaatına
tam yedi aydır maalesef çivi çakılmadı. İnşaatın
akıbetini tüm Afyonlular gibi biz de merak ediyoruz. Hele hele turizm
bölgesinde bir hilkat garibesi gibi duran olimpik yüzme havuzu tam bir rezalet
örneği.
Boşaltılan devlet hastanesi ve Kocatepe Devlet
Hastanesi binaları da bakımsızlık ve sahipsizlikten
nasibini almaktadır. Yıllarca Afyon halkına şifa
dağıtan bu binalar da tinercilerin, balicilerin, uyuşturucu
bağımlılarının favori mekânları hâline
gelmiştir.
Tam bir özelleştirme rezaleti yaşanan Çay SEKA
fabrikasının yerinde maalesef yeller esiyor; hurda demirleri bile
sökülmüş, üç beş metruk binadan başka hiçbir şey
kalmamıştır. Özelleştirmeden önce 800 aktif
çalışanı, ham madde temincisi, nakliyecisiyle en az 1.500-2.000
aileye iş olan, aş olan, katma değer ve istihdam sağlayan
Çay SEKA fabrikası, sizlerin özelleştirmeden ne
anladığınızın göstergesidir yani iki kelimeyle ifade
etmek gerekirse, SEKA yandaşa peşkeş çekilmiştir.
İnşallah yanınıza kâr kalmayacak, hesabını
inşallah vereceksiniz.
Bolvadin ilçemizde bulunan ve ülkemizin tek alkaloit
fabrikası acilen çağdaş teknolojiler ile
donatılmalıdır ve boşa giden, atılan alkaloitler de
insanlığın ve ilaç sektörünün hizmetine sunulmalıdır.
Ham alkaloitleri yurt dışına satmak yerine, yerli ilaç
sanayisine önem verilmelidir.
Yine, iktidarınız döneminde birçok ilçemizin
can damarlarını kestiniz. Bayat, Başmakçı, İhsaniye,
Çobanlar, Sultandağı, Hocalar ilçemizdeki pek çok resmî
kurumları, adliyeleri ve askerlik şubelerini kapattınız.
Hem hizmetin alınmasına engel oldunuz hem de bu kurumları
kapatarak ilçemizin canlılığını bitirdiniz.
Yakın zamana yani ithal ete izin verilesiye kadar,
İstanbulluların et ihtiyacının yüzde 18ini Afyonkarahisar
karşılıyor idi. Şimdi, neredeyse, hayvancılıkla
uğraşanlar SOS veriyor, pancar üreticileri SOS veriyor. Nasıl
SOS vermesinler; milat kabul ettiğiniz 2002 yılında 1 litre
mazot alabilmek için 10 kilogram pancar teslim etmesi yeterliyken, bugün 1
litre mazot alabilmek için tam 45 kilogram pancar teslim etmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Afyonun
sorunlarının, bu beş dakikalık süre içerisinde ancak bu
kadarını dile getirdim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
Muğlanın sorunları hakkında söz isteyen Muğla
Milletvekili Tolga Çandara aittir.
Buyurun Sayın Çandar. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandarın, Muğlanın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
TOLGA ÇANDAR (Muğla) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Muğla deyince, eminim, hepimizin aklına tatil geliyor. Gerçi, bu sene
Ankarada öyle çok karlı buzlu günler yaşamıyoruz, yazdan kalma
günler yaşıyoruz ama gene Ankarada olsak bile yani böyle güzel
havalarda bile olsak, sonuçta, Muğla deyince aklımıza
güneş, deniz, tatil geliyor. Oysa, Muğlanın bu görünen yüzünün
dışındaki yüzünden söz edeceğim ben size bugün.
Gerek bilim
adamlarıyla gerek sanatçılarıyla gerek tarih mirasıyla tam
bir uygarlık beşiği olan Muğlamız, ne yazık ki
merkezî yönetimlerden bugüne kadar gerekli ilgiyi görememiştir. Muğla
halkı, Muğlanın bu niteliğini yaratanlardır.
Muğlalılar her zaman demokrasiden ve çağdaş uygarlık
anlayışlarından yana olmuş, son derece çağcıl
insanlardır. Aynı zamanda, Muğlamız doğal
zenginlikleri bakımından da son derece önemli bir ilimizdir. 1.124
kilometrelik koylarıyla, bugün gücü elinde bulunduran herkesin
iştahını kabartan bir yapıya da sahiptir çünkü koy deyince,
deniz deyince bazıları tatil, bazıları doğal güzellik
anlıyor ama bazıları da Onun üzerinden nasıl olur da acaba
ekonomik bir çıkar sağlarım?, bunu düşünüyor.
Değerli
milletvekillerimiz, çocukluğumuzda denize girdiğimiz
koylarımız, ne yazık ki bugün orada artık yerli halkın
denize girmesine dahi izin vermeyen işletmelerin işgali
altındadır. Halkın vergileriyle kurulmuş olan bölgenin 3
termik santrali, bugün, bugünkü Hükûmet tarafından satılmak
istenmektedir. İşçilerin, yöre halkının emeğiyle
yıllarca ayakta tutulan ve her türlü
sağlıksızlığa rağmen
Söz gelimi, Yatağan ve
Milasta, bu termik santrallerin dumanından kanser olmayı göze
almışlardır Milaslılar ve Yatağanlılar çünkü onun
sağladığı ekonomik getiriye ihtiyaçları vardı. Devletin
gelir kapısıdır aynı zamanda. dedikleri için termik
santrallerin yapımına karşı
çıkmamışlardır, Devletin malıdır. diye. Ama,
bizim Devletin malıdır, koruyalım. diye yıllardır
uğraştığımız termik santraller, bugün ne
yazık ki kâr eden işletmeler olmasına rağmen satılmak
istenmektedir.
Termik santrallerle ilgili hemen bir şeyi eklemek
istiyorum sayın milletvekilleri: 30 günün 2 gününü maliyete ayıran,
geri kalan 27-28 günü kâr eden işletmelerdir. Allah aşkına,
hangi kafa yapısı, hangi vicdan, böyle kâr eden, halkın
malı olan işletmeleri neden satmak ister, bunu hâlâ anlayabilmiş
değiliz.
Muğlanın termik santral işçileri ve
Muğla halkı, Milas, Yatağan halkı aylardır bu konuda
direnmektedir, mücadele etmektedir fakat bir türlü seslerini duyuramamaktadırlar.
Aynı zamanda, bakınız, bizim
Muğlamızın bir başka özelliği olan kültür
mirasımız son derece önemlidir. Son günlerde bütün dünya arkeoloji
camiasını ayağa kaldıran, Karia Satrabı Hekatomnosun
anıt mezarı bulunmuştur Milasta. Önceki Kültür Bakanımız
zamanında son derece büyük bir ilgisine biz mazhar olmuştuk
Sayın Bakanın fakat şimdiki Bakanımız bir kere olsun
bu konuda herhangi bir girişimde bulunmamıştır ve
yapılan çalışmalar ne yazık ki aksamaktadır.
Son yıllarda, özellikle bu son günlerde hastane
sorunu, bölge hastaneleri sorunu
Bakın, yaz nüfusu 1 milyonu aşan
bölgemizde bir bölge hastanesi yoktur, gerekli teçhizat yoktur.
İnşallah, tatile geldiğiniz zaman -hepimiz yaş itibarıyla belli
bir sınırı geçtik- bir kalp krizi geçirmezsiniz ve hastanedeki
bu teçhizat yokluğu yüzünden herhangi bir sıkıntıyla
karşılaşmazsınız. Bu, hiç kimse için
Ama bunu
lütfen- Sağlık Bakanıyla defalarca görüşmemize
rağmen, bu konudaki hem doktor hem teçhizat eksiği bir türlü
giderilememiştir.
Sevgili, değerli milletvekilleri, bakınız,
doğal gaz gidiyor Aydından Muğlaya; Bodruma ve Milasa
geçmiyor. Oysa ilk organize sanayi bölgesi Milasta kuruluyor. En çok ihtiyaç
duyduğumuz 70e yakın fabrika satıldı. Doğal gaza
Bodrumun ve Milasın son derece ihtiyacı vardır.
Zaman itibarıyla bu kadarla özetliyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı konuşmaya Hükûmet
adına Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel
Eroğlu cevap vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Özellikle
Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Kemalettin Yılmaz Beyin gündem dışı
konuşmasına ve aynı zamanda Muğla Milletvekili Sayın
Tolga Beyin gündem dışı konuşmasına cevap vermek için
söz aldım.
Önce Afyonkarahisardan söze başlayayım.
Afyonkarahisar hakikaten son on bir yılda muhteşem
yatırımlara imza attı. Sayın vekilimiz de biliyor ama ben
sadece özetleyeceğim. Özellikle şu ana kadar Afyonkarahisarda, son
on yılda -bu seneki rakamlar hariç olmak üzere- 8,6 milyar TL yani 8
katrilyon 600 milyon TL yatırım yapmışız. Tabii,
Afyonkarahisarda birincilik Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığımızda; kendileri, Bakanlık 2 milyar 100
milyon TLlik yatırım yapmış. Biz ikinci
sıradayız, bizim de yatırımımız 1 milyar 21
milyon TL. Yani, hakikaten, Sayın Vekilim, Afyonkarahisarda gerçekten çok
büyük yatırımlara, hizmetlere imza attık.
Afyonkarahisarın nüfusundan bahsettiniz.
Aslında Afyonkarahisarın nüfusu, bazı ilçe ve beldelerin nüfusu
gerçekten abartılmış yani bildiğiniz gibi,
Afyonkarahisarda fazla bir göç yok. Şu anda zaten 705 bin nüfusuyla
Afyonkarahisar büyükşehre aday olmak için ilk sırada.
İnşallah, nüfusumuzu daha da artıracağız çünkü
Afyonkarahisarda muazzam bir gelişme var. Birlikte daha da
çalışarak, gayret ederek, iş imkânları sağlayarak,
istihdam imkânlarıyla Afyonkarahisarı daha büyüteceğiz
inşallah.
Ben, tabii, sayın vekilimizin tenkit ve
tavsiyelerine de teşekkür ediyorum -zaten birlikte ne gerekiyorsa
yapacağız- yani tenkitlerden, tavsiyelerden, tekliflerden fevkalade
mutlu oluyoruz.
Tabii, bakın, biz Afyonkarahisarda istihdam
artsın diye, ne kadar baraj, gölet varsa tamamını
yapıyoruz. Yani, geçmişte belki bir iki tane baraj
yapılmış, birkaç tane gölet ama biz şu anda, bakın,
Bolvadin Özburun Barajı ve sulaması; Dinarda saz arazileri sulaması;
Emirdağda Çıldırım sulaması, ikmal, yenileme; Hocalar
Çepni Barajı, sulaması; İhsaniye Döğer Emre Barajı,
sulaması; İsçehisar Karaağaç Barajı ve sulaması;
Kızılören Barajı, sulaması; Sandıklıda Kestel
Barajı, sulaması; Sinanpaşa Kuruçay Barajı, sulaması;
Şuhutda Ortapınar Barajı, sulaması başta olmak üzere
pek çok baraj, gölet ve sulama tesisini hizmete aldık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, bir de Malatya Yoncalı Barajına sıra gelse.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Yapacağız, yapacağız, temel
atacağız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ya, ne
zaman Sayın Bakan? Daha inanmıyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Ya, bir dakika, müsaade et.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hep
Afyona yapmışsın, baksanıza, hep Afyona.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Malatya için siz de söz alın, size de cevap
vereyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hep
Afyona yapmışsın.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Ama az yapıldı diye şikâyet ediyor
vekilim.
Şimdi, sıkı durun, Bin Günde Bin Gölet
kapsamında Afyonkarahisara 71 gölet ve sulaması inşa ediyoruz.
21 tanesini tamamladık, hizmete aldık, 33 tanesinin inşaatı
devam ediyor, 17 tanesinin de plan, projesi hazırlanıyor. Yani, sulanmadık
toprak bırakmayacağız.
Şimdi, sırada, Sandıklıdaki
Yavaşlar Barajı -yani, Türkiyenin sayılı
barajlarından, inşa hâlinde, temel atamadık daha- Çay
Barajı, Çobanlar, Seyitler sulaması ve rehabilitasyonu, Çayda
Selevir sulaması, rehabilitasyonu gibi büyük projelere imza
atacağız. 2002 yılından bu yana, gerçekten, sulamayı
artırdık ve dekar olarak biz bu rakamı 1 milyon 43 bin 682
dekara yükselttik. İnşallah, devam eden sulamalarla birlikte,
Afyonkarahisarda 2015 yılı sonunda toplam yaklaşık 1
milyon 500 bin dekar araziyi sulamaya açmış olacağız ki bu
gerçekten çok önemli. Bundan çok kısaca bahsediyorum.
Tabii, içme suyu meselesini
Malum olduğu üzere,
Afyonkarahisarda büyük bir arsenik problemi vardı. Biz Afyonkarahisarda,
Başbakanımızın talimatıyla, Düzağaç
Akdeğirmen Barajını inşa ettik ve iki tane isale
hattı ve modern içme suyu arıtma tesisi depolarıyla bu barajdan
Afyonkarahisara suyu verdik.
Bunun dışında, sadece Afyonkarahisar
değil, bütün ilçelerde arsenik problemi vardı. Aşağı
yukarı bütün ilçe ve beldelerin tamamına ileri içme suyu arıtma
tesisi inşa ettik. Bayat, Erkmen, Gebeceler, İhsaniye,
İsçehisar, Karacaahmet, Kılıçarslan, Küçükhüyük, Salar,
Seydiler, Sülümenli, Sülün, Şuhut, Yakasinek, Yaylabağı, yani 15
tane beldenin ve ilçenin içme suyu arıtmasını, ileri
arıtmayla arsenik problemini kökünden çözdük.
Tabii, dere
ıslahlarında gerçekten destan yazıyoruz. Şu ana kadar 109
tane dereyi ıslah ettik. Mesela, sayın, değerli vekilimiz
gerçekten çok iyi bilir, Afyonkarahisarın içinden geçen bir Kokarçay
vardı, onu muhteşem bir hâle getirdik, şu anda orası da
âdeta deniz gibi oldu. Hatta, bu derenin etrafındaki konutlar 40-50 bin TL
etmezken şimdi 10 misli daha değerlendi, gerçekten Afyonkarahisara
büyük bir değer kattık. 28 dere ıslahı da devam ediyor.
Yeşillikten
kısaca bahsedersem, bakın, Afyonkarahisarın yüzde 14,2si
ormanlık alanken bugün Afyonkarahisarda çok büyük bir
ağaçlandırma neticesinde bu alanı neredeyse yüzde 100
artırarak yüzde 23e çıkardık. Artık, kendi fidanımızı
üretmeye başladık. Okullar Hayat Olsun kapsamında çok önemli
çalışmalar yapıyoruz.
Ayrıca,
Afyonkarahisarda yeni bir sektör doğuyor. Biliyorsunuz, Afyonkarahisar
sadece yolların kavşak noktası değil, aynı zamanda
iklimlerin de kavşak noktası. Bu bakımdan Afyonkarahisar da
özellikle tıbbi ve ıtri bitkiler açısından fevkalade
zengin. Bu yüzden Afyonkarahisara tıbbi ve ıtri, yani kokulu
bitkiler merkezi kurduk. Bal üretiminde söz sahibi değildik ama şu
anda 8 tane bal ormanıyla Afyonkarahisar artık bal üretiminde de çok
önemli noktaya geldi.
AHMET YENİ (Samsun)
Samsuna da isteriz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun
dışında, korunan alanlara bakıyoruz, orman köylerimize çok
büyük miktarda ORKÖY destekleri veriyoruz.
Ayrıca, Afyonkarahisarda bütün çöpler ve atık
sular dereye boşaltılırdı. Yani, biz, ilk defa,
Afyonkarahisar Akarçay havzasını bütünüyle ele aldık.
Bakın, Afyonkarahisar merkez ve etrafındaki bütün beldeler, hatta
köylere varıncaya kadar, çok modern, ileri bir biyolojik atık su
arıtma tesisi kurduk ve artık Akarçay kirlenmiyor. Hatta, şimdi
bir planımız daha var, Allah nasip ederse, buradan sulama suyu olarak
kullanacağız.
Çöpleri bertaraf söz konusu değildi; çöpler, oraya,
oraya atılırdı. Şimdi, çöpler için Türkiye'nin en modern
katı atık bertaraf tesisini kurduk. Bakın, bu nerede? Sadece,
işte, Sandıklıdan tutunuz da Şuhuta, Çaya, hatta
Bolvadine varıncaya kadar, Bayata varıncaya kadar,
Afyonkarahisarın bütün çevresindeki katı atıkların
tamamını, çöplerini toplayıp bertaraf eden, hatta çöpten
elektrik üreten muazzam bir tesis Afyonkarahisarda var. Bunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Bunun dışında, tabii, söylenecek çok
şey var ama Sayın Vekilim, sağlıkta Afyonkarahisar çok
büyük mesafe katetti. Sağ olun, sizlerin de katkısı oldu,
özellikle sağlıktaki geçmişteki eksiklikleri bize belirtmeniz
gerçekten bize şevk ve heyecan verdi; teşekkür ediyorum. Mesela, ilk
defa, 400+200 yataklı araştırma ve eğitim hastanesi
açıldı; muhteşem... Bir de eğer fizik tedaviye ihtiyacı
olanlar varsa -buradan duyuruyorum- Türkiye'nin GATAdan sonra en mükemmel,
hatta termal suyla tedavili fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi Kocatepe
Üniversitesinin bünyesinde açıldı; 200 yataklı, gerçekten
muhteşem bir hastane. Ve bütün ilçelere hastaneler açtık. Bakın,
daha önce, müteahhidi iflas ettiği için yeniden ihale edilmişti.
Sağ olsun, sayın vekilimiz tenkit ettiği için, biz hemen üzerine
gittik. Sayın Vekilim, Çaydaki hastane tamamlandı, Şuhuttaki
hastane tamamlandı, ayrıca, hatta, İhsaniyedeki
Kızılay Hastanesi, Bolvadin Devlet Hastanesi ve de
Sultandağı Devlet Hastanesi, bunların hepsi tamamlandı.
Tenkit ettiğiniz için, teşvik ettiğiniz için teşekkür
ediyorum. Yeni sağlık tesisleri de kazandıracağız.
Kadın doğum hastanesi yapıyoruz. Ayrıca, Dinara da 100
yataklı devlet hastanesini açacağız.
Şimdi, eğitimden bahsettiniz. Şimdi, sağlık personelinden
bahsettiniz. Ben şimdi, Sağlık Bakanlığından
rakamı aldım. 2000 yılındaki sağlık personeli
sayısı Afyonkarahisarda 2.127 imiş, bugün sağlık
personeli sayısı -geçen yıl sonunda yeni kadrolar talep ettik-
4.513. Yani, yeterli mi? Eksiklikler olabilir. Onları da birlikte,
eksiklikler varsa birlikte tespit edelim, onları da tamamlamak için hep
birlikte gayret ederiz.
Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili de, malum olduğu üzere, öğretmen
sayısında çok büyük bir artış oldu. Ben, yine Millî
Eğitim Bakanlığından şu anda aldım: Derslik
başına düşen öğrenci sayısı 22, en fazla olan yer
de 29; yani bütün sınıflarda 29un altında öğrenci var.
Gerçekten muhteşem bir mesafe katettik, derslik de arttı.
Bakın, 2002
yılında az önce aldım- 5.285 derslik varmış, 2013
yılı -geçen yıl- sonunda 6.515 taneye yükselmiş.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Bakan, eğitimde kaçıncı
sırada Afyon, onu söylesenize.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Yani, velhasıl, bakın, burada
Ulaştırma Bakanlığı destan yazdı, 490 kilometre
bölünmüş yol. Zafer Havaalanı açıldı. Allaha şükür,
Ankara- Afyonkarahisar-İzmir hızlı treni
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Kütahyaya açıldı Sayın Bakan, Kütahya
Havaalanı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -Zafer
Havaalanı, Zafer! Bölgesel havaalanı.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Kütahya Havaalanı diyorlar, Allah aşkına,
Kütahya Havaalanı diyorlar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -Tamam, Kütahya Havaalanı
ise siz binmeyin, ben ona Zafer Havaalanı diyorum, hepimizin gururu
Zafer Havaalanı.
TOKİ
tarafından 600 milyon TL yatırım yapıldı, polis meslek
yüksekokulu bitti.
İnşallah,
Sandıklıya termal huzurevi açıldı. Çok sayıda konut
yapıldı, şu ana kadar 6.102 tane konutu TOKİ yaptı.
İnşallah, spor kompleksi de bitecek, müze de kısa zamanda
bitecek.
Tarım
Bakanlığı 760 milyon TL zirai destek vermiş, KÖYDES ve
BELDES kapsamında çok büyük yatırımlara imza atılıyor.
Yalnız, burada
ben şunu da ifade edeyim: O kadar çok tesis var ki
Başbakanımıza bugün ben gruptan çıkarken
Başbakanım, pazar günü öğle vakti Afyonkarahisara
geleceksiniz. Şu anda Afyonkarahisarda tam olarak 127 tane büyük tesis
hazır, zatıalinizi bekliyor
Mitingden sonra ayrı bir alanda
Biz çünkü resmî açılışlarla mitingleri
karıştırmıyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) Vekilimi de davet edin oraya.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -Vekilimizi tabii ben
her zaman davet ederim, değerli bir arkadaşımız, o
ayrı, vekilimiz de davetli tabii.
Ve genel olarak bu açılacak tesislerin toplam
maliyeti
Çünkü, Başbakanımız bir buçuk senedir açamadı.
Küçük tesisleri ben açıyorum -10 trilyondan küçükleri- ama büyük tesisleri
Başbakanımız açacak. Bunların rakamını da
söylüyorum: Genel toplam 1 milyar 139 milyon 160 bin TL yani 1,1 katrilyon.
Buna sizleri de davet ediyoruz. Şöyle: Miting de tabii siyasi bir miting
olacağı için bu açılışları
Başbakanımız ayrı bir yerde yapacak, orada tabii daha ziyade
resmî bir açılış olacak.
Bir de kısaca, Sayın Muğla Milletvekilimizden
bahsedeyim. Sayın Vekilim, Muğlaya da şu ana kadar biz 7,6
milyar TL, eski parayla 7,6 katrilyon yatırım
yapmışız. Yalnız, benim sevincim şu: Afyonda
Bakanlık olarak ikinci sıradayız maalesef, ama Muğlada
Orman ve Su İşleri Bakanlığı yatırımlarda
birinci sırada; bunu gerçekten
gururla ifade ediyorum.
Şimdi, biz 1,8 milyar TL
Rakamı da var, isterse verebilirim yani
1 milyar 805 bin 500 TL geçen yıl sonuna kadar Muğlamıza Orman
ve Su İşleri Bakanlığı yatırım
yapmış. Diğer, Sağlık Bakanlığı, Millî
Eğitim, üniversite yatırımları, Ulaştırma
Ulaştırma yaklaşık 942 milyon TL. Yani, toplam 7 milyar 600
milyon TL, bir başka ifadeyle, eski parayla 7 katrilyon 600 trilyon yatırım
yapılmış.
Bakın, Muğlada barajlar yoktu. Mesela, Akgedik
Barajını biz hizmete aldık, Bayır Barajı ve
sulamasını biz hizmete aldık ve böylece 45.880 dekar araziyi
sulayan Eşen sulaması vardı tam Muğla-Antalya
sınırına yakın, orayı da biz sulamaya aldık.
Bir hususu da belirtmek istiyorum Sayın Muğla
Milletvekilimize. Efendim, Dalamanda özellikle Akköprü Barajı vardı.
Eğer biz
O baraj maalesef yanlış projelendirilmiş. Orada
muazzam böyle karstik boşluklar var, 80 santim çapında. Oraya baraj
yapılması mümkün değildi ama biz tecrübemizi ortaya koyduk,
Allaha şükür, dünyanın sayılı bu Dalaman Akköprü
Barajını bitirmek, hatta temeli atılmış ama yeniden
temel atarak bitirmek bize nasip oldu; gurur duyuyorum, dünyanın
sayılı barajlarından. Şu anda hatta Dalamanda muazzam bir
taşkın problemi vardı, oradaki turistik tesislerin tamamı
Dalaman Çayı taştığı zaman perişan oluyordu,
şimdi buradan hem elektrik üretiyoruz hem muhteşem bir mesirelik alan
hem de aynı zamanda ovayı suluyoruz.
Bodrum Yarımadasının su problemini
tamamen çözdük, sulamalara devam ediyoruz. Mesela Derince Barajının temelini
attık, yüzde 80i tamamlandı. İnşallah, 21.510 dekarı
sulayacak Girme Barajının proje çalışmaları devam
ediyor. Sayın vekilimizi de davet ediyorum, proje bitince temel
atacağız. Boğalarda Seki Barajı inşaatı devam
ediyor, biz temel attık. Milas Ovası sulamasını ikmal
edeceğiz Sayın Vekilim, Milas önemli. Selimiye Ovası
sulamasını ikmal ediyoruz.
Peki Bin Günde Bin Gölet kapsamında, hakikaten,
Milasta çok güzel çiftçilik yapılabilir. Tarım açısından
önemli bir zenginlik. Çünkü sulama olursa yılda 2 veya 3 defa mahsul almak
mümkün. Bu bakımdan, biz bu sulamaya hız verdik. Bin Günde Bin
Gölet kapsamında Muğlaya 51 tane gölet ve sulamasını
yapıyoruz. Bakın, bunun 12 tanesi tamamlandı, 26 tanesinin de
inşaat çalışmaları devam ediyor -yani, Muğla tarihinde
görülmemiştir bu- 13 tanesinin de plan, projeleri devam ediyor. Tabii,
orada taşkın koruma tesisleri vardı. 24 tane dereyi ıslah
ettik. Şu anda ayrıca 89 tane taşkın koruma tesisinin 18i
inşa hâlinde, 71 adedinin de proje çalışmaları devam
ediyor. Muğlada ne kadar dere varsa tamamını ıslah
edeceğiz, bunu özetle vurgulamak istiyorum.
Bunun dışında, orman köylülerinin
yanındayız. Muğla da artık bal üretiminde iddialı. Biz
ilk defa Muğlada, Fethiyede bal ormanı kurduk, yani ormanlarımızı
Muğlalı arıcılara açtık, yani özellikle bal
ormanıyla
Bu yüzden, hakikaten, Muğlalı bütün
arıcılara, Muğlalılara gönülden teşekkür ediyorum.
Hakikaten, onlar sayesinde Türkiye bal üretiminde dünyada 6ncı
sıradan, şu anda 2nci sıraya yükseldi. Ama biz bal üretimi için
arıcılara tam destek vermeye devam ediyoruz, onlar
başımızın tacı. Çünkü bizim düşüncemiz şu:
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bu yüzden Artık
orman köylüleri orman teşkilatının hasmı değil,
hısmı. şeklinde bir sloganla bütün köylülerimize her türlü
desteği veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.
Bunun dışında, hakikaten, Muğla
muhteşem bir ilimiz. Ben de oraya hizmet etmekten fevkalade mutluyum.
Hava durumuna gelince, Çevre ve Orman Bakanı iken
Muğlaya biz, özellikle hava kirliliği için, otomatik ölçüm istasyonu
kurduk. Şu anda o kısım Çevre Şehircilik
Bakanlığında, her an on-line olarak alınabilir.
Ayrıca, Muğlada turizm çok önemli. Hava
durumunu, hava şartlarını her yerden, bütün dünyadan görsünler
diye 19 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk, bunu da özellikle
vurgulamak istiyorum. Neden? Muğla Türkiyede, hatta dünyada olmayacak
kadar kıyı uzunluğu -çok büyük- olan bir ilimiz, gurur
duyduğumuz bir ilimiz. Dolayısıyla, yurt dışından
turist oraya gelirken önce İnternete girip gideceği yerde,
Bodrumda, Marmariste, Fethiyede, nereye gidecekse oradaki hava durumuna
bakıyor. Dolayısıyla, bu imkânı ilk defa biz
sağladık. Hatta problem olmasın, yat turizmi gelişsin diye,
denizlerde ilk defa otomatik deniz meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk
Muğlada, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Sağlık Bakanlığı 22
sağlık tesisini hizmete açtı, 1 tanesi devlet hastanesi -hemen
toparlayacağım- Millî Eğitim Bakanlığı 2.482
derslik açtı ve bunun dışında, Ulaştırma
Bakanlığı
Hakikaten Muğlaya ulaşmak çok daha kolay.
Hava yolu halkın yolu oldu. Ayrıca, 305 kilometre bölünmüş yolla
artık, Muğlaya ulaşmak çok daha kolay. Tarım
Bakanlığı 799 milyon TLlik zirai destek vermiş geçen yıl
sonuna kadar. Tabii, TOKİnin çalışmaları, KÖYDES ve BELDES
çalışmaları devam ediyor.
Ben, netice itibarıyla -tabii, iyinin iyisi var
muhakkak- özellikle, sayın vekillerime açıklama imkânını
verdikleri için çok teşekkür ediyorum gönülden. Eksikler varsa
bunları yapmak da bizim için büyük bir şereftir. O konuda hangi
talepler varsa, bize iletirlerse, hatta ben başka bakanlıkların
işi olsa bile onları takip etmek için sizlere söz veriyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
Sayın vekillerim var burada; özellikle, pazar günü,
mitingden sonraki resmî açılış merasimine sizleri de davet
ediyorum, Afyonkarahisarda.
Hepinize gönülden saygılarımı sunuyorum
efendim, çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Yılmaz.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, benim sormuş olduğum soruların
dışında, hiç onlara değinmeden başka konuları
açıkladı. Bu konulara benim açıklık getirmem lazım,
yanıltıcı bilgi vermiştir efendim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, şöyle: Siz
konuşmanızı yaptınız, Sayın Bakan da o ille
ilgili yaptıklarını anlattı.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) İsmimi
kullanarak ifade ettiği için
OKTAY VURAL (İzmir) Ama, Sayın Başkan,
Sayın Bakan gündem dışı konuşmaya cevaben yaptı
konuşmayı, yoksa konuşamaz ki zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yılmaz.
İki dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun gündem dışı konuşmaya cevabındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Teşekkür
ederim.
Evet, buradan pek çok konuyu dile getirdik. Sayın
Bakan bizim beş dakikalık konuşmamıza tam yirmi dakikada
cevap verdi ama sormuş olduğum çiftçilerden hiç bahsetmedi, besiciden
hiç bahsetmedi, talebimiz olan ve ihtiyaç olan duble yollardan ve hilkat
garibesi gibi duran havuzdan hiç bahsetmedi, atıl kapasitede duran kamu
kurum ve kuruluşlarından hiç bahsetmedi ve birilerine
peşkeş çekilen SEKAdan ve modernizasyon çalışması ve
aciliyet arz eden alkaloitten hiç bahsetmedi.
Tabii, sorumlu ve seviyeli bir siyaset
anlayışımız gereği, iyi yapılan şeyleri
takdir ederken eksik olanları da, yanlış olanları da bu
milletin kürsüsünden milletimiz adına dile getirmek bizim boynumuzun borcudur.
Tabii, hiçbir şey yapılmadı demiyoruz, bazı şeyleri,
eksik olanları buradan hatırlatacağız.
Sayın Bakanım, saygıdeğer
milletvekillerimiz; şehrimizin merkezinde kalan ve çok ciddi hava
kirliliğine sebep olan, eski teknolojiyle işletilen çimento fabrikası
bir an önce şehir dışına
çıkarılmalıdır. Diğer taraftan, yine şehir
merkezinde kalan ve kentin estetiğini bozan, hantal bir yapıya
kavuşmuş olan, eksik teknolojiyle çalışan beton travers
fabrikası da bir an evvel şehir dışına
çıkarılmalıdır, nakledilmelidir. Bunların müjdesini
bekliyoruz. İlimizde birçok yere yeni taş ocağı
ruhsatları veriyorsunuz; çevreyi ve doğayı, geri dönüşü
mümkün olmayacak, telafisi olmayacak şekilde tahrip ediyorsunuz ve insanları
rahatsız ediyorsunuz, güvenlik güçleri ile halkımızı zaman
zaman karşı karşıya getiriyorsunuz.
Tabii, asıl sorun işsizlik. Afyonda 700 bin
nüfusumuz var, 705 bin nüfusumuz var. 2013 yılı başı
itibarıyla, bu 700 bin nüfusumuzdan 124 bin insanımız yeşil
kartlı. Bu demek oluyor ki halkımızın beşte 1i sosyal
güvenceden mahrum yani işsiz güçsüz bir vaziyette.
Tabii, Sayın Bakanıma ben buradan bir kez daha
sormak istiyorum, öğrenmek istiyorum. Yani, tabelası kendinden büyük
Ağzıkaradaki bal ormanından şu ana kadar ne kadar arı
kovanı istifade etti, ne kadar bal üretildi, çok merak ediyorum,
açıklarlarsa çok memnun olacağım.
Saygıyla selamlıyorum efendim, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Kosova
Cumhuriyetinin bağımsızlığının 6ncı
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Mustafa Kemal
Şerbetçioğluna aittir.
Buyurun Sayın
Şerbetçioğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Mustafa Kemal
Şerbetçioğlunun, Kosova Cumhuriyetinin
bağımsızlığının 6ncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı bir konuşması
MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye-Kosova Dostluk Grubu Başkanı
sıfatıyla, Ankaradan,
bağımsızlığının 6ncı yıl
dönümünde Priştineye, Prizrene, Gilana, İpeke, Mitroviçaya,
Yakovaya, Nobırdaya tüm Kosovalı kardeşlerime Türk milletinin
en içten selam ve dualarını gönderiyorum;
bağımsızlıkları bir kez daha kutlu olsun.
Altı yıl gibi kısa bir sürede çok büyük
mesafeler kateden Kosova, inanıyorum ki önümüzdeki günlerde
hızlı yükselişini sürdürecektir. Türkiye-Kosova ilişkisi, ortak tarih
ve kardeşlik bağları temelinde her geçen gün daha da
güçlenmektedir. Kosovanın 17 Şubat 2008 tarihinde ilan edilen
bağımsızlığını tanıyan 105 ülke
içerisinde ilk ülke Türkiyedir. Ülkemiz Kosovanın istikrarına,
toprak bütünlüğüne, kalkınmasına, Avrupa ve Avrupa-Atlantik
yapılarıyla bütünleşmesine, ayrıca bölgesinde dostane ve
yapıcı komşuluk ilişkileri tesis etmesine büyük önem
atfetmektedir.
19 bin civarında olan soydaşlarımız
iki ülke arasında önemli bir köprü görevi üstlenmektedir. Son
yıllarda, iş adamları, üniversiteler, belediyeler, valilikler ve
sivil toplum örgütleri arasındaki temaslar artarak devam etmektedir. Bursa
Büyükşehir Belediyemiz ve Osmangazi Belediyemiz ilişkilerin
gelişmesinde etkin rol alan belediyelerimiz arasındadır. Seçim
bölgem Bursada faaliyet gösteren Kosova Üsküp Derneği, BALKANSİAD ve
RUMELİSİADin katkılarını zikretmeden
geçemeyeceğim.
Kosovada altyapı, sigorta ve bankacılık
gibi birçok sektörde Türk yatırımları mevcuttur. Türkiyenin
Kosovaya doğrudan yatırım miktarı 250 milyon euroyu
geçmiş olup müteahhitlik sektörünün ülkeye toplam yatırımı
800 milyon eurodur.
23 Ekim 2013 tarihinde, Sayın Başbakanımızın
katılımıyla açılan ve Kosovanın tek uluslararası
havalimanı olma özelliğini taşıyan Adem Yaşari
Havalimanı bunlardan biridir.
Kültürel ilişkiler bağlamında, TİKA
vasıtasıyla, kültürel mirasın korunması amacıyla,
başta Sultan Murat Türbesi, Fatih Camii ve Sinan Paşa Camii olmak
üzere pek çok eser restore edilmiştir. Yunus Emre Kültür Merkezi, kültürel
ilişkilerin geliştirilmesinde etkin rol almaktadır. Kısaca
söylemek gerekirse Türkiye, her alanda desteğini aralıksız devam
ettirmektedir. Temennimiz, dost ve kardeş Kosovanın huzur, istikrar
ve barış içinde kalkınmaya devam etmesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, sözlerime son verirken
Bursada, İstanbulda, İzmirde ve Türkiye'nin dört bir yanında
yaşayan Kosova kökenli kardeşlerimize bu özel günde selam ve
sevgilerimi gönderiyor, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu
tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5/3/2014 tarihinde
Belçikanın başkenti Brükselde düzenlenecek olan Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesi konulu toplantıya
katılması kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/1405)
14/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet
Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle
5 Mart 2014 tarihinde Belçikanın başkenti Brükselde Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesi konulu bir toplantı
düzenlenecektir.
Söz konusu toplantıya katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 2nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Tülin Erkal Kara (Bursa)
Sedef Küçük (İstanbul)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın yedi adet tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
2.- Başbakanlığın,
Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın
ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu
üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri
verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1411)
13/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında
tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
3.- Başbakanlığın,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1408)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında
tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
4.- Başbakanlığın,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu
üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri
verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1409)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında
tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
5.- Başbakanlığın,
Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1412)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında
tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
6.- Başbakanlığın,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1407)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yalova Milletvekili Muharrem İnce hakkında
tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından
alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte
gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
7.- Başbakanlığın,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1413)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında
tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
8.- Başbakanlığın,
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1410)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan
hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile
Başkanlığınıza gönderilen soruşturma
dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
BAŞKAN Anayasa ve Adalet komisyonları
üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan (3/469), (3/532), (3/594), (3/903),
(3/916), (3/964) ve (3/1067) esas numaralı dosyalar Hükûmete geri
verilmiştir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani ve 23 milletvekilinin, fen edebiyat fakültesi
mezunlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri (10/866
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Fen edebiyat fakültesi mezunları
mesleki hayata adım atma açısından oldukça
sıkıntı yaşamaktadırlar. Bilim inşam
yetiştirme amacı taşıyan bu fakültelerden mezun
olanların önemli bir kısmı, aldıkları eğitimi bir
mesleğe dönüştürememektedir. Üniversitelerde akademik kadroların
azlığı, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektördeki
kısıtlı iş imkânları, bu fakülte
mezunlarının eğitim hayatları boyunca verdikleri
çabanın karşılığını alamamalarına ve
aldıkları eğitimi nitelikli bir ürüne dönüştürememelerine
neden olmaktadır.
Bu bağlamda, fen edebiyat fakültesi
mezunlarının kamu ve özel sektörlerde aldıkları
eğitimin karşılığı olan istihdam
alanlarını yaratabilmek, bu kişilere aldıkları
eğitimden yola çıkarak nitelikli ve uzmanlık gerektiren
alanların açılmasını sağlamak amacıyla
Anayasa'nın 98, İç Tüzük'ün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması için gereğini arz ve talep ederim.
1)
Adil Zozani (Hakkâri)
2)
Pervin Buldan (Iğdır)
3)
Hasip Kaplan (Şırnak)
4)
Sırrı Sakık (Muş)
5)
Murat Bozlak (Adana)
6)
Halil Aksoy (Ağrı)
7)
İdris Baluken (Bingöl)
8)
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9)
Emine Ayna (Diyarbakır)
10)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11)
Altan Tan (Diyarbakır)
12)
Esat Canan (Hakkâri)
13)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
14)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
15)
Mülkiye Birtane (Kars)
16)
Erol Dora (Mardin)
17)
Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18)
Demir Çelik (Muş)
19)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20)
Nazmi Gür (Van)
21)
Özdal Üçer (Van)
22)
Leyla Zana (Diyarbakır)
23)
Aysel Tuğluk (Van)
24)
Ayla Akat Ata (Batman)
Gerekçe:
Bilim insanı yetiştirmeyi hedefleyen fen
edebiyat fakültelerinden mezun olanların çok küçük bir kısmı
akademisyen olma şansı yakalamaktadır. Bunda,
yükseköğretimle ilgili mevzuatta ve uygulamadaki eksikliklerle birlikte
üniversitelerin de konuya gerekli duyarlılığı göstermemesi
neden olmaktadır.
Mezun olan fen edebiyat fakülteleri (FEF)
mezunlarının akademisyen olması haricinde, pedagojik formasyon
eğitimi alarak Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde
öğretmen olma ihtimalleri vardır. Ancak bu ihtimal, yakın
zamanda YÖK'ün kaldırmayı hedeflediği bir uygulama olmuş ve
on binlerce fen edebiyat fakültesi mezununu hayal
kırıklığına uğratarak tepkilerine neden
olmuştu. Tepkiler üzerine tekrar konuyu gündemine alan YÖK, mevcutta fen
edebiyat fakültesi öğrencisi veya mezunu olanlara öğretmenlik yolunun
kapanmayacağını bildirmiştir. Buna rağmen,
kaldırılmasa bile, mevcutta eğitim sendikalarının
açıkladığı 400 bine yakın öğretmen adayı
varken ve pedagojik formasyon eğitimi alma koşulları oldukça
zorken FEF mezunlarının çok küçük bir kısmının
öğretmen olma şansı olduğu görülmektedir.
Bunun yanında, FEF mezunlarının kamu kurum
ve kuruluşlarında çalışma imkânları da oldukça
sınırlıdır. Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS)
bu fakülteleri bitirenlerin kamu görevlisi olabilmeleri için iki kadro türü
bulunmaktadır. Bunlardan biri FEF mezunu olma şartı, diğeri
ise kadrolarda 4001 kadrosu diye bilinen ve dört yıllık herhangi
bir fakülte mezunu olma şartının arandığı
kadrolardır. Ancak, ne yazık ki FEF mezunlarının az
sayıdaki bu kadroları bile kendilerine çok görülerek her geçen gün
daha da azaltılmaktadır.
Bunun en açık delili KPSS 2010 sınavına
giren 145 bin FEF mezununun girebileceği bu kadroların her atamada
azalmasıdır.
- Ocak 2011 atamasında; 4.300 lisans kadrosu
arasından FEF ve 4001 kodları toplam 220 civarı kadro,
- Haziran 2011 atamasında; 17.100 lisans kadrosu
arasından FEF kodları olarak 148 kadro ayrılmıştır.
4001 kodunu kullanmak istesek yaklaşık 500 kadro,
- Kasım 2011
atamasında; 3.800 lisans kadrosu arasından FEF kodları olarak 36
kadro ayrılmıştır. 4001 kodunu kullanmak istesek
yaklaşık 700 kadro ayrılmıştır.
Bu durum açıkça göstermektedir ki sınava giren
145 bin FEF mezunu içerisinde yüksek puanlar alanlar bile atanamamış
ve bu insanlar mağdur edilmiştir.
Öte yandan, fen edebiyat fakültelerinde verilen bilimsel
eğitim, bu fakültelerde okuyanların daha nitelikli ve uzmanlık
gerektiren alanlarda istihdam edilmeleri gerektiğini açıkça ortaya
koymaktadır. Zira bu fakültelerin fen alanındaki bölümlerinde verilen
eğitim birçok üniversitenin mühendislik fakültelerindeki eğitime
eş değer nitelikte, beşeri bilimler ve dil alanlarındaki
eğitimler ise sosyal ve ekonomik hayatı ve toplumsal nabzı
tutmak anlamında oldukça önemli bir rol oynamaktadır.
Dolayısıyla, bu fakülteleri bitirenlerin öncelikle kamu
alanında, uzmanlık alanı isteyen kurumlarda ve birimlerde
çalışmalarının koşulu sağlanmalı ve kamu
kurumlarının bu bilimsel bakış açısından
faydalanması sağlanmalıdır.
Üniversitelerde akademisyen, MEB'de öğretmen, kamu
kurumları ve özel sektörde istihdam edilme koşulları böyle
kısıtlıyken FEF mezunları işsiz kalmamak için ücretli
öğretmenliğe veya dershanelere yönelerek özlük hakları olmadan
ve çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda
bırakılmaktadırlar.
Bunun yanında, aldıkları eğitimi
mesleğe dönüştüremeyen çok sayıda FEF mezunu da bu
sınırlı ihtimaller dışında ikinci üniversite
okumak ya da farklı işler yapmak durumunda kalmaktadır. Bu
durum, hem bireysel anlamda hem de ülke bütünü açısından zaman ve
para kaybı anlamına gelmektedir.
Bu nedenle, ülke genelinde fen edebiyat fakültesi
mezunlarının mağduriyetlerini gidermek, sorunlarını
çözmek ve uzun vadede hem üniversitelerde hem diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında ve özel sektörde bu mezunlardan, edindikleri bilimsel
vizyondan faydalanmak adına bir Meclis araştırması çok
büyük önem taşımaktadır.
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 20 milletvekilinin, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile
geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/867)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman
erbaşlar ile geçici köy korucularının özlük hakları ile
diğer hak ve imkânları konusunda yaşadıkları
sorunların araştırılması ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.
1)
Mustafa Kalaycı (Konya)
2)
Oktay Vural (İzmir)
3)
Ali Halaman (Adana)
4)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
5)
Enver Erdem (Elâzığ)
6)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
7)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
10)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
12)
Ali Uzunırmak (Aydın)
13)
Ali Öz (Mersin)
14)
Emin Çınar (Kastamonu)
15)
Sümer Oral (Manisa)
16)
Atila Kaya (İstanbul)
17)
Celal Adan (İstanbul)
18)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
20)
Sadir Durmaz (Yozgat)
21)
Necati Özensoy (Bursa)
Gerekçe:
Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst
düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı
imkânları kullanmak suretiyle özlük hakları, eğitim
imkânları ve sosyal hakları konusunda bugüne kadar çeşitli
çalışmalar ve düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, en
ücra yurt köşelerinde canı pahasına görev yapan, aile
fertlerinin de aynı kaderi kendileriyle paylaştığı bu
camianın cefakâr ve fedakâr mensuplarının ciddi ve birikmiş
sorunları acil çözümler beklemektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu
subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile geçici köy
korucularının mali ve sosyal haklarında, görev ve
sorumlulukları ile uyumlu olmayan uygulamalar bulunmaktadır. MİT
ve emniyet teşkilatı mensubu emeklilere her ay seyyanen verilmekte
olan 100 TL ödemeden TSK mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman
erbaş emeklileri yararlanamamaktadır.
Askerlik
hizmetini yerine getirmekte iken -Terörle Mücadele Kanunu kapsamında-
hayatını kaybeden yükümlülerin çocukları ile kardeşlerinin
tamamı istekli olmadıkça silah altına alınmamakta ve silah
altındakiler istekleri hâlinde terhis edilmekte iken bu düzenlemeden
subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşların çocuk ve
kardeşleri yararlanamamaktadır.
Astsubayların
büyük bölümü yüksekokul mezunudur ve 2003 yılından itibaren, astsubay
ana kaynağı olan okullar yüksekokul kabul edilmiştir. Meslek
yüksekokulu olan astsubay okullarından mezun olanlar, 9uncu derecenin
1inci kademesinden başlatılmaktadır. Astsubaylar yüksekokul,
fakülte bitirmiş olsa da yüksek lisans ve doktora yapmış olsa da
1'inci derecenin 4'üncü kademesine yükselememektedir. Astsubaylar makam ve
görev tazminatı alamamakta ve emekli olduklarında maaşları
önemli oranda azalmaktadır.
Uzman
jandarmalar, meslekle ilgili müracaatlarında lise ve dengi okul mezunu
olma şartı bulunduğu hâlde, ortaokul ve dengi okul mezunu gibi
derece ve kademe ile mesleğe başlamakta ve emekli olmaktadırlar.
Uzman jandarmaların nasıptan önceki bir yıllık askerî
eğitimleri emeklilikten sayılmamaktadır.
Uzman
erbaşların sözleşmeleri 45 yaşına girdiği tarihe
kadar uzatılmakta, emekliye ayrılma konusunda sorunları
bulunmaktadır. Uzman jandarma ve uzman erbaşlar, yüksek tahsil
yapabilmekte ancak yapmış oldukları bu tahsille mütenasip
kademe, derece alamamaktadır.
Güvenlik
güçleriyle birlikte zor şartlarda terörle mücadele görevini yapan geçici
köy korucularına ödenen ücretler geçimlerini sağlamaya yetmemektedir.
Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman
erbaşlar ile geçici köy korucularının özlük hakları,
eğitim imkânları ve sosyal hakları ile diğer hak ve
imkânları konusunda yaşadıkları sorunları ve
alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Anayasanın
98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, patates üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/868)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki patates üretiminin mevcut yapısı,
üretimi, tüketimi, üreticinin önündeki sorunlarının ve çözüm
yollarının belirlenmesi, destekleme yollarının
araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) Hurşit Güneş (Kocaeli)
4) Haydar Akar (Kocaeli)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Mehmet Ali Susam (İzmir)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Kazım Kurt (Eskişehir)
9) Namık Havutça (Balıkesir)
10) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
11) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Ali Özgündüz (İstanbul)
14) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
15) Tanju Özcan (Bolu)
16) Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Hülya Güven (İzmir)
18) Tufan Köse (Çorum)
19) Turgay Develi (Adana)
20) Sabahat Akkiray (İstanbul)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Sedef Küçük (İstanbul)
23) Mevlüt Dudu (Hatay)
24) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
25) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Türkiye'de, yılda 4,5 milyon ton patates
üretilmektedir, buna rağmen patates üreticisi açlıkla karşı
karşıyadır; bu yıl üretilen patatesin üretici girdi
maliyetlerinin satış fiyatından düşük olması
nedeniyle, ürününü satamamış ve depolamak zorunda
kalmıştır. Ancak, bu süreç içerisinde, taze patatesin piyasaya
girmesiyle eski patatese hiç rağbet edilmemesi nedeniyle, havaların
da ısınmasıyla depolarda filizlenerek çürümek zorunda
kalmıştır. Ziraat odalarından alınan bilgiler
doğrultusunda, bu yıl 600 bin ton patates depolarda
kalmıştır.
Patates üretiminde girdilerin yüksek olması
nedeniyle ürünün maliyeti oldukça yüksektir. Bugün, tohumun kilosu 3 bin TL
civarındadır, bu nedenle üretici tohum alıp ekim
yapamamaktadır. Gübrenin çuvalı ekim zamanı 100 TL'ye
çıkıyor. Dolayısıyla, üretici ürünü 50 kuruşa mal edip
10 kuruşa satamıyor ve depolarda çürütüyor.
En büyük sorun ise Bakanlık tarafından yeni
çıkarılan bir genelge ile toprakta rezidü tahlili yaptırma
zorunluluğu. Ekim yapmadan önce, il ve ilçe müdürlüklerine gidip tahlil
için gün alınıyor. Sonra, gelip örnekleme usulüne göre toprak
numunesi alıp rezidü taraması için laboratuvara gönderiyorlar.
Burada asıl sıkıntı, bir tahlilin fiyatının 150
TL olması. Yani 1 dekara bir tahlil gerekmesi. Yani üretici 30 dönüm
patates ekecekse 4.500 TL tahlil parası ödemesi gerekiyor. Tahlil
yaptırmazsan ve tahlil belgen yoksa, patatesin söküme hazır bile
olsa, devlet tarafından sürdürülüp yok ediliyor. Böylelikle, çiftçi
tamamen devlet eliyle iflasa sürükleniyor. Böyle bir genelge
çıkarılacaksa ve gerekliyse de bunun için bir süre uyum süreci ve
tolerans sağlanmalı. Genelgeyi yayınlayıp hemen uygulamaya
sokmak üreticiyi yok eder. Bu genelgenin en azından bu sene için
kaldırılması veya ertelenmesi için Bakanlık tarafından
yeni bir genelge hazırlanmalıdır, yoksa üretici bu parayı
ödeyemez ve iflasa sürüklenir. Seneye de bu koşulları göze alıp
yine ekmek istiyorsa ekim yapar.
Diğer bir konu ise patates ektiğin
tarlanın tapulu olması gerekiyor. Yani ÇKSye (Çiftçi Kayıt
Sistemi) kayıtlı olması gerekiyor, yoksa ekimine izin verilmiyor
çünkü bu araziler ÇKS'ye kayıtlı değil. Sulu tarım
yapılan arazilerse hazine arazileri. Buraya üretici devlete ecrimisil
ödeyerek ekim yapabiliyor. Ancak, dekar başına beş
yıllığına 100 TL civarında bir bedel ödemek zorunda
kalıyor. Bu alan 30 dekarsa 3 bin TL ecrimisil ödemek zorunda. Bu da
üreticinin normal olarak belini büküyor. Bu nedenle, devlet zaten boş
duran bu hazine arazilerinden kâr etmekten vazgeçmeli ve bu arazilerde
yapılan ekimlerde ecrimisil kaldırılmalı. Devlet, üreticinin
üzerinden devlet toprakları vasıtasıyla para kazanmaktan
vazgeçmelidir.
Yasal
düzenlemelerle, yurt dışından anaç tohumluk getirilmesi
yasaklanmıştır. Sadece ülkedeki tohumluklar ve daha düşük
kalitedeki tohumluklar çiftçilerimizce tedarik edilerek ekilebilmektedir.
Çiftçiler, ülke içinde yetiştirilen tohumluklarda verim
düşüklüğü yaşadığını belirtmektedirler.
Patates satışındaki istikrarın yok olmasının bir
nedeni de 2011 yılında patates ihracatının
yapılamamasıdır. Bu sebeple, ürün çiftçinin elinde
kalmıştır. Destek, teşvik ve primler günün
şartlarına göre yeniden belirlenmeli, üretimin sürdürülebilir
olması için üretim planlaması yapılmalıdır.
Aşırı üretimden dolayı üretici çok mağdur olursa
devlet bu mağduriyeti gidermek için müdahale alımları
yapmalı, patates üreticisinin bu mağduriyeti acilen giderilmelidir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler,
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyurusu
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik
düşmektedir. Bu Komisyona aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin 24 Şubat 2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı
olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım
Öncesi Eylem Birimi tarafından 4/3/2014 tarihinde Arnavutlukun
başkenti Tiranda düzenlenecek olan Temel Haklar,
Ayrımcılık Yapmama ve Azınlıkların
Korunması konulu seminere katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi ((3/1406)
17
Şubat 2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 4 Mart 2014
tarihinde Arnavutluk'un başkenti Tiran'da "Temel Haklar,
Ayrımcılık Yapmama ve Azınlıkların
Korunması" konulu bir seminer düzenlenecektir.
Söz
konusu seminere katılım sağlanması hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
D) Önergeler
1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin, (2/115) esas
numaralı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/146)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
26/10/2011 tarihinde vermiş olduğum (2/115)
esas numaralı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununa bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifimin
TBMM İçtüzüğünün 37. maddesi hükümleri gereğince doğrudan
Genel Kurul gündemine alınması hususunu arz ederim.
İzzet Çetin
Ankara
BAŞKAN Evet, önerge sahibi, teklif sahibi
İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, doğrudan gündeme
alınmasını istediğim kanun teklifim 8 Eylül 1999 tarihinde
yürürlüğe giren bir yasayla ilgili. Bildiğimiz gibi, bizim
Anayasamızın 2nci maddesi cumhuriyetimizin temel niteliklerinden
birisi olarak sosyal devlet ilkesini kabul ediyor. Sosyal devlet ilkesinin
gerçekleşmesine hizmet eden en önemli sosyal politika araçlarından
birisi de sosyal güvenlik. Bu bakımdan, sosyal güvenlik hizmetleri sosyal
devletin asli görevleri arasında.
Ülkemizde sosyal güvenlik mevzuatı sürekli olarak
değiştirildiği için, bir işe başlayan işçinin,
çalışanın işe girdiği tarihten sonra hangi
koşullarda emekli olacağı, emekliliğini nasıl
planlaması gerektiği mümkün değil. Bildiğiniz gibi, 1999
yılında da emeklilik rejimi köklü bir değişikliğe
uğradı, radikal bir değişikliğe uğradı.
Kamuoyunda kademeli geçiş olarak bilinen bir sistemle emeklilik
yaşı yükseltildi. Daha sonra bu, Anayasa Mahkemesi tarafından
hükümleri iptal edilmiş olmakla birlikte 23/5/2002 tarihinde,
getirdiği hükümler yasada kalma koşuluyla, kademeli geçiş sistemi
yürürlüğe girmiş oldu. Tabii, bu, o günden itibaren, 1999dan önce
çalışanlar, işe girenler açısından birtakım
mağduriyetlere neden oldu. Emekli olmak için üç koşulun
varlığı hepimiz tarafından bilinir. Bu, bir bakıma-
yasada öngörülen yaş, diğeri prim-gün sayısı, diğeri
de hizmet süresi iken prim gün sayısını doldurduğu için bu
kademeli geçişin dışında kamu kurumlarının
kuruluş kanunlarında da Hükûmet tarafından, özellikle AKP
hükûmetleri tarafından emeklilik âdeta teşvik edildi. Prim gün
sayısını dolduranlar, kıdem tazminatları ya da
emeklilik ödenekleri yüzde 25-yüzde 40 arttırılarak emekliye sevk
edildi. Özel sektörde de pek çok işveren Sen emekliliği hak ettin.
Yirmi beş yılını doldurdun, prim gün sayın da tamam.
deyip o yaşa takılma meselesini göz ardı ederek emeklilere yeni
emekliler kattılar.
Bugün işçilerden emekli olanlar, işçilikten,
SSKdan emekli olanlar gerçekten kıdem tazminatlarını yediler,
bugün çocuklarını okula gönderecek paraları yok, iş
arıyorlar. 20-25 yaşında genç işsizler iş bulamazken
45-50 yaşına gelmiş o vatandaşlarımıza iş
vermeleri, hele kayıtlı iş vermeleri mümkün değil. Ya
kayıt dışı, gündelikçi vesaire yöntemlerle çocuklarına
harçlık vermek için çaba sarf ediyorlar ya da sokaklarda,
haksızlığa uğradıkları için, tepkilerini dile
getirmekle meşguller.
Değerli arkadaşlar, sosyal devlet
yurttaşına eziyet etmez, çalışanına eziyet etmez;
sosyal devlet yurttaşına tuzak kurarak onun yaşamını,
çocuklarının yaşamını karartmaz. Şimdi, devlette
süreklilik esastır diyoruz. Evet, 99 yılının 26
Ağustosunda görüşülüp 8 Eylülünde yürürlüğe giren bu kanun on
binlerce mağdur yaratmıştır. O mağdurlar bugün
çocuklarının yüzüne bakamaz konumdadır. Ankarada,
İzmirde, İstanbulda, ülkenin pek çok yerinde, paraları da
olmadığı için yığınsallaşamamalarına
rağmen, tepkilerini dile getirmeye çalışıyorlar. Herkes
görüyor, herkes duyuyor ama ne yazık ki Hükûmet duymuyor,
Çalışma Bakanı duymuyor.
Bugünlerde yeni bir düzenlemenin
yapıldığı haberini aldı bu yaşa takılan
grup. Bizim de acaba elimize 3-5 kuruş girecek bir düzenleme
yapılır mı? diye beklerlerken Çalışma
Bakanlığından yapılan açıklama sadece onların
sağlıklarını, muayene ve tedavilerini sağlayacak bir
düzenleme yapılmasına yönelik, tatmin etmeden öte bir düzenleme.
Değerli arkadaşlar, burada yapılması
gereken iş son derece açık: İşsizlik Sigortası Fonu ya
iç finansman aracı, borçlanma aracı olarak kullanılabilir ya da
GAP yatırımları adı altında ki oraya gitmedi-
eş dost zengin etmeye kullanılacağına hiç olmazsa o
kaynaklar kullanılarak bu mağduriyet geçici olarak giderilebilir ya
da yasa, çıkarken mağdur ettiği kesimler açısından,
çıktığı tarihten itibaren hüküm ihtiva etsin, öncekiler
işe girdikleri tarihlerdeki koşullara göre emekliliği hak
etsinler diye bir düzenleme yapılarak bunun ortadan
kaldırılması gerekir.
Herkesi duyarlı olmaya davet ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili adına, Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bir baba olarak, bir anne
olarak evinize hiç ekmek götüremediğiniz zaman çoluk çocuğunuzun
önünde ne kadar mahcup olduğunuzu ben vicdanlarınıza sunuyorum.
Bu insanlar evlerine ekmek götüremiyorlar. Bu insanlar dilenci değil, bir
şey istemiyorlar, sadece haklarını istiyorlar yapılacak bir
yasal düzenlemeyle ve Sayın Çalışma Bakanının -aynen
söylüyorum- yaşa takılanları mezara koyan Çalışma
Bakanı olarak ismi geçecek, yaşa takılanları mezara gömen
Çalışma Bakanı olacak. Hep söyleyeceğim bunu.
Biz dilenci değiliz, biz hakkımızı
istiyoruz. 45 yaşından sonra, 50 yaşından sonra kimse bize
iş vermiyor. Evimize ekmek götüremiyoruz. Bize
karşılıksız bir şey vermeyin. Demin Sayın Çetin
söyledi. Bize borç verin. Ne kadar kaldı emekliliğime? İki
yıl kaldı. İki yıl bize borç verin, borç. Bunu da asgari
ücretle borç verin. Bunu da ileride asgari ücretin dörtte 1iyle bizden kesin.
Biz dilenmiyoruz. Formülü var ama duymuyorsunuz, kulaklarınız
sağır. Gelin bizimle, Sayın Çelebiyle, Sayın Çetinle,
Sayın Çamla; biz İstanbulun Kadıköyünden, Ankaradan her
zaman gittik. Bu insanlar perişan, ağlıyorlar bu yaştan
sonra. Yine söylüyoruz: Borç istemiyoruz, İşsizlik Sigortası
Fonundan bir ödeme yapın emekli olana kadar, iki yılsa iki yıl
kala, üç yılsa üç yıl ödeyin, asgari ücretle ödeyin. Daha sonra
dönün, bana ödediğinizi benden dörtte 1 oranında kesin
arkadaşlar. Borç istiyoruz, ekmek için istiyoruz, iane istemiyoruz. Biz
namuslu insanlarız, kimseye yük olmak istemiyoruz ama bizi çoluk
çocuğumuza mahcup edenleri de Allah kahretsin! Aynen söylüyorum.
Bu Bakan mezara koyacak bu insanları. Efendim,
bizim zamanımızda çıkmadı. İnsan dokusu var. Kim
yaptıysa, ne zaman yaptıysa, devletin devamlılığı
vardır, eğer bir yerde sorun varsa o sorunu gidermek devletin
görevidir. On iki yıldır söylüyoruz, on iki yıldır
bağırıyoruz, Bu aç insanlara sahip çıkın. diyoruz
ama her ne hikmetse, her şeyi duyuyorsunuz, kulağınız çok
delik, paralel yapıyı çok iyi duyuyorsunuz ama bu insanlara gelince
sesini duymuyorsunuz.
Arkadaşlar, günahtır. Eğer günahtan
korkuyorsanız -günahtan korkmuyorsanız diyecek lafım yok-
vicdanınız varsa -aynen söylüyorum- gelin, bu insanların hâlini
görün; gelin, bu insanların hâlini görün.
SALİH KOCA (Eskişehir) Sen beddua etmezdin
Ağabey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ederim
arkadaş, bunlar için ederim. Çünkü evine ekmek götüremiyorsa, çoluk
çocuğuna bir lokma ekmeği götürmek için eğer bu insanlar gece
çocukları uyuduktan sonra evine gidiyorsa yazıklar olsun hepimize!
Ben bu kadar söylüyorum, konuşmayı çok uzatmak
istemiyorum; sadece bu Meclise yazıklar olsun, hepimize yazıklar
olsun!
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Peki, yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Öğüt, Sayın Aygün, Sayın Küçük, Sayın Çelebi, Sayın
Şeker, Sayın Köse, Sayın Aksünger, Sayın Özkan, Sayın
Toptaş, Sayın Çıray, Sayın Ören, Sayın İnce,
Sayın Akar, Sayın Havutça, Sayın Korutürk, Sayın Ekşi,
Sayın Demir, Sayın Haberal.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek Yüksel
(Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Ankara Milletvekili İzzet Çetinin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesinin
oylanmasından önce yoklama istenmişti. Yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
D) Önergeler (Devam)
1.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetinin, (2/115) esas numaralı 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/146)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri
ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili
Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)(X)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
13/02/2014
tarihli 61inci Birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde
konuşmalar yapılacaktı.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına yapılacak konuşmanın
kapalı oturumda yapılması talebi geri
alınmıştır.
Şimdi, siyasi
parti grupları adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yine başka bir torba kanun; AKP klasiğiyle
karşı karşıyayız. Niye öyle söylüyorum? Yukarıda
bir tane daha torba kanun sıraya girmiş bekliyor.
Sayın
Başkanım, bir sükûneti sağlayabilir misiniz? Arkadaşlara
Yoklama bitti. diyelim, birazdan gelirler yine herhâlde.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, salonda uğultu var, sayın hâtibin
konuşması anlaşılmamakta. lütfen sessiz olalım.
Buyurun Sayın Günal,
sürenizi de yeniden başlatıyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Dinledikleri yok da biz milletimize hitap edelim.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, burada bir garabet dedik, ucube dedik,
harar dedik ama maalesef devam ediyor. Hadi burada
tartışıyoruz, maddelerde söyledik, daha henüz kurumadan mürekkebi,
arkasından, yarın yine Plan ve Bütçe Komisyonuna başka bir torba
geliyor. Ya, bu nasıl bir kanun yapma anlayışıdır ben
anlayamıyorum! Değerli bakanlar, değerli grup başkan
vekilleri, böyle bir şey olur mu daha birininki kurumadan? Burada
konuştuk, İlgili, ilgisiz içerisine her şey girdi. dedik.
30-35 madde geliyor, 55 maddeye çıkıyor; arkasından
bakıyorsunuz bir tane daha kanun teklifi, hadi olmadı yanına bir
tane daha ekleyelim. Böyle bir şey olmaz. Gerçekten bu, burada Meclis
iradesini hiçe saymaktır. Tabii, öyle bir hâle gelmiş ki kanunlar bir
yerlerde hazırlanıyor, arkadaşlarımız burada
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bir tane bürokrat yok, bir tane, mahallî
idareler güya ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Bürokratlara ihtiyaçları yok, Onlar gelmesin. demişlerdir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bir tane bürokrat yok ya!
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Parlamentoya saygı bu işte!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Sayın Aslanoğlu, zaten bürokrata gerek yok, onlar bir yerde
hazırlayıp koyuyorlar, sayın milletvekilleri de parmak
kaldırıyor. Burada arkadaşlarımız neyin
tartışıldığını dahi çoğu zaman
dinlemiyorlar veya gelip parmak kaldırıyorlar.
Böyle bir torba kanun,
böyle bir kanun yapma tekniği olamaz. Ne etki analizi var, ne gerekli
düzenlemeler var, ne bununla ilgili usule ilişkin hataları giderecek
bir mekanizma var. Defalarca söyledim, Plan ve Bütçe Komisyonu Kanunlar ve
Kararlar Genel Müdürlüğüne döndü. Meclisin Kanunlar Kararlar
Başkanlığı da zaten ne denirse ona göre getiriyor.
Alakasız, yani 28 tane ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede
düzenleme yapan bir kanun olur mu, böyle bir şey olur mu? Yani,
şimdi, hadi yaptınız, kavgasını verdiniz
Diyorum,
yukarıda var, yarın göreceksiniz içinde hangi kanunlar var.
Arkadaşlarımız gülüyor ama maalesef böyle bir garabet var. Bir
kere, bu kanun yapma şeklinden vazgeçmek gerekiyor.
Tabii, bir türlü torba
dolmuyor. torbayı yaptık. Önceki günkü görüşmede Sayın
Tayyar burada Laf olsun, torba dolsun diye muhalefet önerge veriyor. dedi.
Tam tersine, sizin torba bir türlü dolmuyor. demiştim, birtakım
çocukların torbası da! Ama burada da dolmuyor yani kanunu
yapıyorsunuz, bir torba var içine her şeyi koyuyorsunuz bunu da
dolduramıyorsunuz, arkasından bir tane daha, arkasından bir tane
daha. Dolayısıyla maalesef sizin ne kanun torbası doluyor ne
para torbası doluyor, hiçbiri de bir türlü dolmuyor sürekli olarak eksik
geliyor ve tamamlamaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, burada çok önemli düzenlemeler var, içinde
olumlu düzenlemeler de var, belki aciliyeti olanlar da vardır ama
bakıyorsunuz, birçok kurumda müsteşar yardımcısı
sayısı, başkan yardımcısı sayısı,
düzenleme, denetleme kurumlarındaki sayılar
Her gelen kanunun ekinde
ihtiyaçtan, arkadaşlarımız, bürokrat sayısı
değişikliği öneriyorlar, yeni müşavir kadroları öneriyorlar
ki alınan üst düzey yöneticileri atayacak yer açılsın diye.
Böyle bir kamu personel rejimi olamaz. Bunun eskiden bir standardı
vardı ve yapılmış, devlet personel rejimi çerçevesinde
ilgili icracı birimler belliydi, yardımcı hizmetler belliydi.
Her gelen kanun hükmünde kararnamede, kanunda, siz, yeni düzenlemelerle bunu
baştan sona bozdunuz. Gelin, bu işi tekraren söylüyorum, bu
standardı yeniden koyalım. Neden söylüyorum? Diğer bir
adaletsizlik burada kariyer uzmanlarıyla ilgili ki bazı
bakanlıklarda, bazı kurumlarda geliyor, burada düzeltiyoruz ama
maalesef şimdi baktığımız zaman bu kanunun içerisinde
Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili birtakım düzenlemeler
yapılıyor, bir kısmı geri çekildi bizim
uyarılarımızla ama yine başka bir adaletsizliğe yol
açıyorsunuz.
Şimdi, bakın, elimizde sürekli olarak
mağdur kesimlerin gönderdiği notlar, yazılar
Önceki maddelerde
de geçti biliyorsunuz, sivil savunma uzmanları ve uzman
yardımcıları var. Bunlar maalesef AFAD uzman ve uzman
yardımcılarının farklı bir konuma gelmesine seyirci
kalıyorlar, kendileri ise bu işi yapmalarına rağmen
mağdur. Ee, tamam. Araştırmacılar var elimizde, gelenler
var, Maliye çalışanları var. Bunların hepsi, gerçekten, bir
adaletsizliğe uğradığını bize de, size de,
defalarca, raporlarla, burada gelip yüz yüze görüşmelerle anlattılar.
Birini giderirken mağduriyetin diğerini
bıraktığımız zaman yine adaletsizlik oluyor. Onun için
diyoruz, böyle yamalı bohçayla bunları çözmek yerine oturup bu
aksaklıkları, eksiklikleri giderip çalışma
barışını koruyacak, çalışanlar arasında
adaleti sağlayacak düzenlemeler yapmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bu çerçevede, tabii, siz
bunlara kulak tıkıyorsunuz, gelip parmak kaldırıyorsunuz
ama yandaşlarla ilgili bir şey olunca hemen geçiyor, ben
anlamıyorum. Yani, bir şey oluyor, şahsa özel düzenleme
geçebiliyor, birisiyle ilgili bir düzenleme geçebiliyor, bir kanunla ilgili
düzenleme geçebiliyor, vatandaşın vergi borcuna gelince geçmiyor.
Burada Sayıştay Kanunu tartışılırken
-hatırlarsanız- konuştuk. Diyoruz ki: Gelin, kimlerin vergi
uzlaşması yoluyla vergi cezalarını affettiniz
Efendim,
buraya bakamayız. Peki, vatandaşın vergi borcu var,
taksitlendirelim. Olmaz. Vatandaşın prim borcu var, bunları
bir hal yoluna koyalım. Olmaz. Vatandaş döviz kredisi almış,
bunlardan dolayı mağduriyeti var, bunları da bir hal yoluna
koyalım, taksitlendirelim. Olmaz. diyorsunuz. Tabii, vatandaşa
geldiği zaman maalesef bu sıkıntıyı giderecek önlemler
almaktan kaçınıyorsunuz. Onun için Kanunlar bir yerde
hazırlanıyor. derken bunu kastediyorum. Aciliyetten, aceleden
birilerinin bir ihtiyacı oluyor, o düzenleme yapılıyor. Ne
bürokrasinin, belli kademelerin haberi var ne ilgili kurumlardan
Başbakanlık aracılığıyla görüş alınıyor.
Tasarı olarak gelmesi gereken kapsamlı düzenlemeler, bazı
milletvekili arkadaşlarımızın Hükûmetin ricasıyla
attığı imzalarla teklif olarak önümüze geliyor. Maalesef böyle
bir garabet var.
Tabii, bir taraftan bunlar devam ederken
vatandaşın mağduriyeti devam ediyor. Yeni rakamlar
açıklanıyor, Türkiye ekonomisindeki sıkıntı devam
ediyor. İşsizlik rakamları geldi, düzeltilmiş,
düzenlenmiş hâliyle bile 9,9 olarak geldi. Burada
baktığınız zaman yüzde 20den fazla genç
işsizliği var. Hele hele istatistiklere bakarsanız, içerisinde
bazı söylenmeyen şeyler de vardır, iş aramayıp da
çalışmaya hazır olanları koyuyorsunuz, iş bulma
ümidini kaybedenleri koyuyorsunuz, bu, yüzde 20leri geçiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
kafamızı kuma gömmekten vazgeçmek zorundayız.
Vatandaşın sorunlarıyla ilgilenip ekonomik ve sosyal
sorunlarını çözmemiz lazım. Bir taraftan cari açıkta rekor
kırıp 65 milyar dolara çıkmışken bizim hiçbir şey
olmamış gibi, burada birtakım siyasi mülahazalarla, size acil
lazım olan bazı kanuni düzenlemeler ile yolsuzlukların,
rüşvet soruşturmalarının üzerini örtecek HSYK
düzenlemeleriyle uğraşmamızın bir anlamı yoktur.
Milletin gerçek sorunlarına yoğunlaşarak ekonomideki üretimi,
yatırımı önceliğine alacak bir ekonomik yapıyı
kuracak yapısal önlemleri almadan sizin burada
çıkardığınız kanunlar geçici olarak belki
soruşturmaların yapılmasını engelleyecektir ama hiçbir
şekilde, hiçbir kesimin sorununa çözüm olmayacak, sonrasında sizlerin
de -iktidar partisinin de- bu gelişmelerden olumsuz etkilenmesine yol açacaktır.
Çünkü burada milletin verdiği yetki size, millete hizmet, milletin
sorunlarını çözmek için verilmiştir, kafamızı kuma
gömerek bunları örtme şansımız, bunları görmezden
gelme şansımız yoktur.
Gerçekten, bugün yaşanan belirsizlik nedeniyle
ekonomideki gelişmeler halkımızın yatırım ve
tüketim kararlarını etkilemiştir. Şu anda yaprak
kıpırdamıyor, piyasa bir belirsizlik içerisinde. Bu oluşan
devlet krizini bir an önce çözmeden de bu kararların değişmesini
beklemek mümkün değildir. Onun için geliniz, böyle, aceleden olan
birtakım kendinize yarayacak kanunlar yerine vatandaşın
sorunlarını çözecek, ekonomik ve sosyal sorunları çözecek,
önümüzdeki cenazeyi kaldırmaya yarayacak bazı düzenlemeler
yapalım; yatırımı, ihracatı, istihdamı önceleyen
birtakım kararları burada birlikte çıkaralım. Aksi takdirde,
ne kadar isterseniz ne kadar örtmeye çalışırsanız ne kadar
hâkimleri, savcıları, emniyeti baskı altına alsanız da
bu usulsüzlükler bir gün su yüzüne çıkacaktır.
Tabii, önemli olan, işte bu yapısal önlemleri
alarak vaktizamanında bu sorunların çözülmesini
sağlamaktır. Aksi takdirde, siz bir taraftan üstünü kapatsanız
da başka yerden başka bir yolsuzluk, usulsüzlük çıkacaktır.
Buyurun, burada paralel devlet tartışmalarına bakmadan
birtakım çalışmaları yapalım. Aksi takdirde, bir süre
sonra -geçen söylemiştim- herhâlde ekonomideki olumsuzlukları da
ekonomideki paralel devlete yıkacaksınız. Bir taraftan Sayın
Başbakan Merkez Bankasıyla ilgili söylüyor. Geçen,
Başkan buradaydı, bilgilendirme toplantısında kendisine de
sorduk ama bu bağımsız kuruma da yarın bazı
şeyleri yıkmaya kalkarsanız buna da
şaşırmayacağız.
Bu
çerçevede bu düzenlemelerin elden geçirilmesi ve milletimizin yararına
hâle getirilmesi gerekir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Haydar Öner,
Isparta Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir süredir torba kanun sağanağına
maruz kaldık.
17
Aralıkta yolsuzluk operasyonları yapıldı; çakma belge yok,
eklenmiş CD yok, gizli tanık yok. Neler var? Ayakkabı
kutuları var, içinde 4,5 milyon dolar var; çuvallarla paralar var, 700 bin
liralık saatler var, imar yolsuzlukları var, elbise
kılıfında ya da çikolata kutusunda paralar var; yatak
odasında kasalar, içinde paralar var; polisin polisi izlediği
görüntüler var; Meclise telaşla getirilen yasa teklifleri, tasarıları
var.
Değerli
milletvekilleri, öyle bir yasa teklifiyle karşı
karşıyayız ki Millî Eğitim Komisyonundan geçmeden
üniversite kuruluyor, adına da Biruni Üniversitesi deniyor. Birûnî, çok
büyük bir âlim, zamanının en büyük âlimlerinden birisi. 13üncü
maddeyle adına şipşak üniversite kurulan Birûnî 973te
doğmuş, 1051de Hakka yürümüş. Ebur Reyhan Bin Muhammed
adını taşıyan Birûnî, Arapça, Farsça, İbranice,
Süryanice, Rumca, Yunanca ve Çince bildiği; matematik, astronomi,
geometri, fizik, kimya, tıp, eczacılık, tarih, coğrafya,
filoloji, etnoloji, jeoloji, dinler ve mezhepler tarihi âlimi olduğu
hâlde, yaşasaydı, bu kanunun içinden çıkamaz, yetersiz
sermayeyle, 300 bin lirayla 6 fakülteli, 1 yüksekokullu, 3 enstitülü üniversite
kurmaya kalkışanlara okkalı bir şeyler söylerdi!
Tıp
fakültesi kurulacakmış, diş hekimliği, eczacılık,
sağlık bilimleri, eğitim, mühendislik, enstitüler
Arkadaşlar, nasıl olacak? Buraya gelen öğrencilere yazık,
velilerine ayıp, kuranlara da günah. Tıptan mezun olanların
-Haberal Hocam burada- böyle bir tıptan mezun olanların
hastaları ölür, böyle bir mühendislik fakültesinden mezun olanların
yaptıkları köprüler yıkılır. Bugün karşı
karşıya kaldığımız yıkımların
çoğu bu yüzden.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunla bir de il özel idarelerinin kurduğu Vilayetler
Hizmet Birliğine müsteşar başkan olacakmış. Payı
yok, katkısı yok; özel idareler, yerel yönetimler; belediyeler, yerel
yönetimler, genel yönetimin müsteşarı o birliğin
başkanı olacak. Ayıp diye bir şey var! Hukuk bilgisinden
yoksun olanlar ancak böyle bir düzenlemeyi getirebilirler.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunla yüzeysel birtakım şeyler yapılmaya
çalışılıyor ama halkın gündemindeki hangi sorun
çözülüyor? Çiftçilerimiz yarın yine dünyanın en pahalı mazotunu
alacaklar. İlaç paraları artmış, gübre paraları
artmış, sattıkları ürün hak ettiği değeri
bulamıyor, çiftçilikten, ekmekten dikmekten vazgeçiyor, ülkemiz üretim
kaybına uğruyor.
Emekliler
yarın yine borçlarını ödeyemeyecek. Emeklilikle ilgili düzenleme
düş kırıklığı yarattı.
Sabit
gelirliler ay başını nasıl getirebileceklerinin
hesabını yeniden yapmaya çalışacaklar.
Tahsilli
tahsilsiz gençler evlenme, yuva kurma hayallerini yine erteliyorlar.
İşsizlik 9,9muş. İstatistik hocamız rahmetli Saim
Kendir Arkadaşlar, üç türlü
yalan var: Yalan, kuyruklu yalan, istatistiki yalan. derdi. Tam bir
istatistiki yalanla karşı karşıyayız. Kalifiye olmayan
işçilerde belki yüzde 9,9 ama nitelikli, tahsilli kişilerde,
gençlerde yüzde 25lere kadar varıyor. Bu ayıbı nasıl
temizleyeceğiz? Bu gençler nasıl geleceğe güvenle bakabilecek?
Atanamayan öğretmenler çaresizlikleriyle yine
baş başa.
Esnaf besmeleyle dükkânını açıyor, siftah
yapıp yapamayacağından emin değil.
İthalat-ihracat dengesizliği büyüyor ama
büyüyen bir şey daha var: TÜRGEVe bağış yapan, Sabah-ATV
için havuzu parayla dolduran firmaların aldıkları ihale
meblağları da büyüyor. Hiç kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? Ama
en utanmazı, milletine küfreden ahlaksız harami. Sıra millete
geldiğinde, sandığa ne koyduklarını göreceksiniz.
Bu arada, gemiler, gemicikler, çiftçiye satılan
mazotun üçte 1 fiyatına limanlara yanaşacaklar.
Zorunlu ihtiyaç maddelerinden yüzde 18e varan vergiler
alınırken pahalı mücevherler KDVsiz satışa devam
edecek.
Uzman çavuşlara yasalarla verilen haklar
kullandırılmıyor. Pek çok uzman çavuş istifa etmiş,
yeni bir işe giremiyor.
Dövizzedeler devletin hatasından ailevi
bunalımlara girdiler, perişan oldular, sorunlarına hâlâ çözüm
getirilemedi.
2/B arazileri yoksul köylüye rayiç bedel üzerinden uygun
bedelle verilmedi. Hatta bedelsiz verme teklifimiz kabul edilmedi.
Haksız uygulamalardan bir kısmının
farkına varılan hükümlerle Genelkurmay Başkanımız hâlâ
zindanda çürüyor.
Ayakkabı kutularına para dolduranların,
Deniz Feneri loşluğunda yetim hakkı yiyenlerin
yargılanmaları başlatılamadı.
Bileklerine taktıkları 700 bin liralık
hediye saatle caka satanların bir kısmı utanmadan bir partiye oy
isterken, çuvalla rüşvet alanlar piyasada dolaşırken Vanlı
küçük Muharrem babasının sırtındaki çuvalla son
yolculuğunu yaptı. Yoksulun hakkını yiyenler, çalanlar,
çaldıranları sorgulatmayanlar vebal altındadırlar.
Suç işlemedikleri hâlde fişlendikleri için
görevden alınanlar
Suçluları kollayan, masumlara iftira eden veya
görevini hakkıyla yapmayanlar hakkında hiçbir işlem yapmayanlar,
masumları oradan oraya sürdüler.
Yargı makamlarının talimatlarını
yerine getirme suçu işleyen polislerin oradan oraya sürüldüğü malum
ama ek gösterge sözleri yerine getirilmedi, müktesep haklarla emeklilikleri
hâlâ sağlanmadı.
Sayın Başbakan basından şikâyetçi,
İnternetten şikâyetçi, yargıdan şikâyetçi, TÜSİADtan
şikâyetçi, muhalefetten şikâyetçi, Gezide demokratik hak
arayanlardan şikâyetçi, iktidardaki on bir yılını ittifak
hâlinde yürüttüklerinden şikâyetçi, bir de Kabataştaki magandalardan
şikâyetçi. Niye bulup da hakkında işlem yapmadınız?
Biz de Sayın Başbakandan şikâyetçiyiz.
Demokrasinin son kırıntıları da
kalkarsa Sayın Başbakan tam demokrat olacak, tıpkı
Sovyetler Birliğindeki Pravda uygulaması gibi. Komünist yöneticiler
ne derse Pravda onu yazıyordu, bütün Sovyet toplumu öyle düşünmek
zorunda kalıyordu. Türkiyede de Sayın Başbakan, yandaş
basın, yandaş TVlerle herkesi kendi gibi düşünmeye zorluyor.
Bütün yeteneklerini halkı aldatmak ve kandırmak için telaşla
kullanıyor.
Sayın milletvekilleri, bütün bunlar olurken
üniversiteler niye suskun? Başbakanın Hıh deyicisi Sayın
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, aynı zamanda
duymaz mı olmuş? Haram nedir, helal nedir, helal lokma nedir,
harama el uzatmak nedir; dinimizin yüce öğretilerini niye cemaatle
paylaşmıyor?
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan
bir taraftan da kamu görevlilerini taraflı olmaya zorluyor. Onurlu kamu
görevlileri tarafsız olarak görevlerini yerlerine getirirler. Son on bir
yılda milyonerler de çoğaldı ama yoksullaşan milyonlar
oldu. O bakımdan, 30 Martta, yoksullaşan milyonlar, emaneti ehil bir
şekilde kullanmayanlara gerekli dersi verecekler.
Ettikleri yemine sadık kalan milletvekillerine
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba kanunun
ağzı açık. Bu torbaya üç gün içinde başka şeyler
burada konacak; aha buraya yazıyorum, inanmayan varsa üç aylıkken
Kuran-ı Kerimi hatmedenlerin hatmettiği Kuran-ı Kerim beni
çarpsın! Açık söylüyorum: Böyle bir torba kanun
anlayışı ile, böyle bir yasalaşma
anlayışıyla buraya yeni yeni teklifler getirmek ve bunu zorlamak
inanın akıllara ziyan. AFAD var içinde, büyükşehir belediye meclisleri
var, il özel idareleri var. Bir de işte İnternete düştü
Allah
kimseyi İnternete düşürmesin gerçi. İnternet yasası
Köşkte, Sayın Gül nerede; en son Budapeştede miydi,
bilmiyorum- orada diyor ki, bu konuda verdiği sinyal: Anayasa Mahkemesi
karar versin. Güzel! Peki, Köşkün görevi ne? Veto hakkı niye
verildi? Veto hakkın varsa niye kullanmıyorsun? Anayasa Mahkemesine
iptal başvuru hakkın var, niye hakkını kullanmıyorsun
da muhalefet partilerine Buyurun, siz gidin. diyorsunuz? Anayasaya göre 110
milletvekili imzası gerektiği için bir tek parti gidebiliyor, o da
CHP gidebiliyor ana muhalefet partisi olarak. Şimdi, buradan, gelecek
buraya
İnternet düzenlemesiyle ilgili yasayı
çıkarmışız. Köşkteki yasanın onaylanıp
onaylanmamasına yedi gün var; sonra geleceğiz, burada İnternet
yasasıyla ilgili düzenleme yapacağız. Hangi yasayı
düzenleyeceğiz? Daha kesinleşmemiş olan bir yasayı, yoldaki
bir yasayı, yolda giderken Köşke, bilmem kaçıncı
rakımda beklerken, kanun daha çıkmadan, onaylanmadan
değiştireceğiz. Şimdi, bu neyi çözer arkadaşlar?
Hiçbir şeyi çözmez.
Bu kanuna baktığımız zaman, sanki AK
PARTİ, mahallî seçimlerde, yerel seçimlerde büyükşehir belediye
başkanlıklarını kazanamayacak bir hava sezinliyor, bu
havaya karşı da kanunu düzenlerken bütün yetkileri yerel
yönetimlerden alıyor, merkezî olarak Hükûmete bağlıyor,
valilerin emri altına sokuyor.
Şimdi, bakın, kamu finansmanı ve borç
yönetimiyle ilgili diyor ki: İstanbul depremi nedeniyle gelen paralar
daha önce il özel idaresine veriliyordu, il encümenlerinin kararı
vesilesiyle bu yapılıyordu. Şimdi bu kanunla bir kanun
değişikliği yapalım, il özel idaresi kalkacak, il
encümenleri, o paraları valiye verelim.
Peki, büyükşehir belediye meclisi, il genel
meclisinin yerine gelmiyor mu? O şehrin imarı, o şehrin depremi,
o şehrin yolu, o şehrin yapılacak kanalizasyonu, o şehrin
tamir edilecek okulu, eğitimi büyükşehir belediyesinin derdi
değil midir? Büyükşehir belediyeleri bunlar için çalışmayacak
mı?
Arkadaşlar, bu ne güvensizlik seçilmişlere karşı?
Eğer seçilmişlere karşı bu kadar güvensizseniz ve
İstanbul Valiliğine tahsisli olarak
yılı
yatırım programında yer almaksızın
kullandırılmaya devam edilir. gibi bir yetki verirseniz o zaman
halkın seçtiği büyükşehir belediye başkanı ve
meclislerinin ne kıymetiharbiyesi var? Bunu bir türlü anlamış
değilim.
Yine, İçişleri Bakanının
Müsteşarı; Mahallî İdare Birlikleri Kanununun 10uncu maddesine
göre, birlik başkanı müsteşar olacak. Yani her seçilmişin
başına bir atanmış koyuyorsunuz, atanmışlar, tayin
edilmişler koyuyorsunuz, kendi adamınızı koyuyorsunuz
açık konuşalım. Kendi adamınızı koyuyorsunuz
muhalif belediyenin tepesine, çalışmasın, rapor etsin, bilgi
versin diye. Yanlış.
Yine, Diyanet İşleri
Başkanlığı denetiminde din eğitimi verilen tesisler
ibaresinin yanına ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait
gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarını koyuyorsunuz.
Merak ediyorum, acaba arkadaşlar, müezzinler, imamlar izcilik kampı
mı kuracak? Hangi camide, hangi Diyanette spor müsabakaları
yapılıyor Allah aşkına? Yani yapmayın, etmeyin,
eylemeyin, sapla samanı karıştırmayın birbirine.
Bana söyler misiniz, Diyanetin bu tür şeylerle ne
alakası var? Yoksa, insanın aklına başka bir şey
geliyor: Bu cemaat, paralel tartışmaları içinde buna
alternatif olarak dikey, dikine bir örgütlenme modeli mi çıkarmak
istiyorsunuz, yeni bir şey? Bunun anlamı bu.
Başarılı sporculara aylık
bağlanması. Kaç tane başarılı, olimpiyat
madalyası alan sporcunuz var? Daha dün 21 yaşındaki tekvandocu
bir gencimiz spor müsabakası esnasında yaşamını
yitirdi. Bu kadar bütçe, bu kadar para
Allah aşkına, bu
insanların hayatını bari koruyun. Bırakın madalya
almasını, hayatını koruyacak önlemleri alamamış
bir yaklaşım içinde aylık bağlama olayı
Ve Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığında başkanlığın ibaresinden
sonra merkez ibaresi
Ne kadar merkez sevdalısısınız?
Ne kadar başkanlık sevdalısısınız?
Başkanlık olsun, merkez olsun; biraz, Allah aşkına,
iktidarı yerellere, biraz da halka, biraz da tabana yayınız,
biraz da halk karar versin kendi sorunlarına. Her şeyi, en küçük
memurun atanmasını da buraya getirmeyiniz.
Yine, bakıyorsunuz, taşra
teşkilatlarında afet kadrolarının tamamına vali
tarafından atama yapılması yetkisi getiriyorsunuz, vali, vali.
Vali, arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz? Bütün kadroları valiler
atayacak, böyle bir yaklaşım tarzı olur mu? İşte bu
yanlış, bu hastalıklı yaklaşım tarzı
sonucudur ki üç tane kartınız var kamu alımlarında, iş
alımlarında. Bir kartınız kırmızıdır.
Bu kartınızda cemaat diye yazmış basın. Hayır,
cemaat yok, cemaate her zaman için mavi kart uygulandı. Sadece ve sadece
muhalefet ve muhalif olanlar kırmızıya alındı,
yeşil olanlar siyasetle ilgilenmiyordu, mavi fişlemede olanların
ise hepsi partiliydi, partizandı, olduğu gibi kadroya alabilirsiniz.
Allahtan korkun, KPSS sınavında 90 -yüzde 10- alan zeki, yoksul
insanlarımızı, emekçi insanlarımızın
çocuklarını mülakatta bu fişlemelerle kafatasına göre,
zihniyetine göre, düşüncesine göre, kendinize göre nasıl
ayırabilirsiniz? Bundan daha büyük ayrımcılık var mı?
Bu günah değil mi arkadaşlar? Bu ülkeye yapılacak en büyük
kötülük, insanları düşüncelerine göre bölüp ayırıp çarpmak
değil midir? Bu, böyle bir anlayıştır.
Yine, burada, yerel
seçimleri kaybetme telaşıyla hemen Yatırım İzleme ve
Koordinasyon Başkanlığı kuruyorsunuz büyükşehirlerde.
Nerede kuruyorsunuz? On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Kurulması
Kanununda kuruyorsunuz, kurduktan sonra da yine valiye bağlıyorsunuz.
Galiba İstanbuldan umudunuzu kestiniz, anlaşıldı,
Ankaradan da -büyükşehirlerden zaten Van gitti- Mardinden de,
Diyarbakırdan da, Urfadan da Allahın izniyle.
Arkadaşlar, demek ki,
siz, seçimi kaybetme telaşıyla bu torbayı böyle kanunlarla
dolduruyorsunuz, sizin telaşınız bundan. Hâlbuki, yerel
yönetimleri güçlendirseniz bu kadar rüşvet, yolsuzluk, talan olayı da
olmaz; yerelde denetlenir, yerelde kontrol edilir ve siz de rahat edersiniz.
Ama anlaşılan odur ki, yeni kadrolarla kurduğunuz Rehberlik ve
Denetim Başkanlığının adını da
değiştirin her iş yapar başkanlığı
yapın; joker, her iş yapar. Adını
koymadığınız kadrolar açıyorsunuz, Allah selamet
versin. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hicap duyuyorum. Bu bölüm tamamen mahallî idarelerle ilgili.
Sayın Başbakan Yardımcım, büyükşehirler
kapandığı için bu bölüm sonuna kadar, tamamen mahallî idarelerle
ilgili. İçişleri Bakanlığından tek bir yetkili yoktur,
hicap duyuyorum, hicap duyuyorum. Evet, bir yetkili yoktur, derdimizi kime anlatacağız,
niye konuşuyoruz burada, kime konuşuyoruz?
Değerli
milletvekilleri, bu bölümde bir 41inci madde var, adrese teslim bir madde,
adrese teslim. Halka açık sermaye şirketlerinde
Ama ne yazık ki
günü geçirdiniz, o daha bir işe yaramaz. 14 Şubatta yeni Türk Ticaret
Kanunu yürürlüğe girdi. 14 Şubattan önce olsaydı, ona göre
uyarlayacaklardı. Artık o maddeyi çekin sayın grup başkan
vekilim. Sevgililer Günü hediyesi olarak verecektiniz o kuruma, adrese teslim
kuruma ama maalesef Sevgililer Gününde veremediniz çünkü kanun gecikti, yeni
Türk Ticaret Kanunu 14 Şubatta yürürlüğe girdi. 14 Şubata kadar
kendini uyarlayamayanlar ısmarlama bir madde koydurmaya
çalıştılar. Halka açık şirketlerde
azınlığın hakkını koruyan madde açık. Türk
Ticaret Kanunu 479uncu madde, diyor ki: Bu yasaya uymayanlar, uyamayanlar
mahkemeye gider, mahkemeden karar alır. Ama siz, ne hikmetse
Halka
açık bazı şirketler mahkemeye gitmiş, yasaya uymamak için
karar almışlar, mahkeme kararını ama ne yazık ki
ısmarlama elbise dikeceğiniz kurum unutmuş, mahkemeye
gitmemiş, buradan kanunla geçirmeye çalışıyordu.
Yargıya verilmiş bir yetkiyi buradan kanunla geçirmeye
çalıştı ama geçmiş olsun, 14 Şubat geçtiği için
daha bir işe yaramaz. Aslında o maddeyi çıkarın, çıkarın
o maddeyi. Değerli arkadaşlar, yargıya verilmiş bir yetkiyi
Meclis iradesiyle tekrar düzeltmek
Hakikaten bundan hicap duyuyorum. Yetki
yargınındı, bazı kurumlar gittiler, bazı halka
açık şirketler yargı kararını aldılar ve Türk
Ticaret Kanununun o maddesine uyumlu hâle getirdiler ama ne hikmetse o kurum
gitmedi, buradan geçirmek istedi ama geçmiş olsun.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka konu ecrimisil. Muhtarlıklara
kaymakamlar yer gösteriyor. Git, burada muhtarlığının
binasını aç. diyor. Gidiyor gariban muhtarım,
kaymakamlığın gösterdiği yerde
Ve spor kulüplerine
-profesyonel kulüplerden bahsetmiyorum- amatör kulüplere yine,
kaymakamlıklar ve belediye yer gösteriyor. Her ne hikmetse, kimin
aklına geldiyse, kaymakamlıkların ve belediyelerin kamuya ait
gösterdikleri yerlere gidip oturan muhtarlara ve spor kulüplerine ecrimisil
salması yaptılar. İstanbulda yaklaşık 100 küsur
muhtara haciz gitti; maaşlarına, evlerine barklarına.
Arkadaşlar
Yer gösteriyorsun, Git, burada otur. diyorsun.
İçişleri Bakanlığı senin görevin nedir? Spor kulüpleri
Dernekler Kanununa tabi, muhtarlıklar sana bağlı; bunların
hakkını korumak, bunların hukukunu korumak sana düşmez mi?
Ama atmışsınız bayıra, Mevlam kayıra diyorsunuz.
Olmaz arkadaşlar böyle bir şey. Yaklaşık 100 muhtarın
evine haciz gidiyor, tüm mal varlığına el konuluyor.
Yaklaşık 80 spor kulübüne haciz gitti, Dernekler Kanununa tabi
olduğu için tüm yöneticilerine haciz gitti. Yani orada o yöneticinin
hatası, o amatör spor kulübüne bir voleybol, basketbol
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Bakan arkada.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Kim, hangi
bakan? Spor Bakanı
Evet, Sayın Bakanım, amatör spor kulüplerinin
hakkına siz sahip çıkmıyorsanız size de yazıklar
olsun! Haciz gidiyor, haciz, haciz, amatör spor, ecrimisilden dolayı. Yeri
devlet gösteriyor, yeri kaymakamlık gösteriyor, yeri belediye gösteriyor
ve ondan sonra ecrimisilden dolayı haciz gidiyor bunlara. Olmaz böyle bir
şey Sayın Bakan. O açıdan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Birinci
sahibi İçişleri Bakanlığı, ikinci sahibi Sayın
Bakan. Bu sorun çözülmelidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen
Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı torba
kanun üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında burada en çok
üzerinde durulması gereken şey bu kanun yapma tekniğinin yeniden
gözden geçirilmesidir. Burada bu kanun yapma tekniği kelimenin tam
anlamıyla keyfî, ihtiyacı kendi siyasal ihtiyaçlarına uygun bir
biçimde belirlenmiş bazı parametrelerin, birbiriyle ilgisi hiç
olmayan birtakım maddelerin üst üste getirilerek, iç içe doldurularak bir
torba yasa şeklinde ortaya çıkmasıdır. Adı üzerinde,
torba yasa diye bir şey olmaz. Bizim literatürümüzde böyle bir yasa yapma
türü ortaya çıkarılmıştır.
Şimdi, bir bakın, bu 546 sıra
sayılı yasada neler var, kısaca ona bir temas edelim: 3 bin adet
erbaşın artırma maddesi var, bahis ve şans oyunları
var, afetler dolayısıyla alınacak tedbirler var, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa ilişkin maddeler var,
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa ilişkin maddeler var,
Kooperatifler Kanununa ilişkin maddeler var, Karayolları Trafik
Kanununa ilişkin maddeler var, eğitime ilişkin maddeler var,
var oğlu var, var oğlu var. Şimdi, bu maddelerin
sağlıklı bir şekilde irdelenmesi, incelenmesi, analiz
edilmesi, topluma ne getiriyor ne götürüyor, bunun üzerinde durulması bu
Genel Kurulun yapabileceği bir iş değildir, bunların
ihtisas komisyonlarında yapılması gerekiyordu fakat ihtisas
komisyonlarında değil, Plan ve Bütçe Komisyonunda konu
görüşülerek Meclise intikal ettirilmiş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 17 Aralık 2013 tarihi
aslında bir gün dönümü. Bu 17 Aralık 2013 tarihinden sonra Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının kimyası bozulmuştur.
Kimyası bozulan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı elinden
gelen bütün imkânları ve zamanı zorlayarak akla gelen gelmeyen,
kendisine zararı dokunma ihtimali olan ve kendi
yaptıklarını tartışabilecek nitelikte olan bütün
yasaları bir biçimde değiştirmeye, dönüştürmeye ve toplumu
baskı altına almaya çalışıyor.
İktidar demokrat değil bir defa,. iktidar
demokratik parlamenter sisteme inanmıyor, iktidar hukuk devletine
inanmıyor, iktidar basın ve ifade özgürlüğüne inanmıyor ve
dolayısıyla iktidarın neredeyse kendi kendine meşruiyetini
tartışacak bir konuma geldiğini burada yüksek sesle ifade etmek
istiyorum.
Siz kim oluyorsunuz da Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanının grup toplantısını kestiriyorsunuz?
Böyle bir hakkı size kim veriyor? Siz firavun musunuz, tiran
mısınız, bunun bir açıklamasını bize yapın
da bir öğrenelim? Siz kim oluyorsunuz da basındaki herhangi bir
yazıyı basından kaldırmak için ortaya
çıkıyorsunuz ve Bunu böyle yazdınız, bunu silin, onun
yerine öbürünü getirin. diyorsunuz? Ya
da siz nasıl oluyor da bir televizyon kanalına müdahale ederek o
kanalda yazılan birtakım yazıların oradan
kaldırılmasını istiyorsunuz? Hangi demokraside bu var,
hangi hukukta bu var, hangi hukuk devletinde bu var? Demek ki siz, bir hukuk devletinin, demokrasinin ya da
ifade özgürlüğünün olduğu bir sistemi, tabir yerindeyse,
içselleştirmemişsiniz. Siz, demokrasi özürlü bir
iktidarsınız ve bir öfkeye kendinizi kurban ederek bir taraftan
İnternet yasasını çıkarıyorsunuz? Niye? Sesiniz oraya
yansıyor. Halktan gizleyeceğiniz, halktan saklayacağınız
bir şeyiniz yoksa niçin İnternet yasasını
değiştirmeye kalkıyorsunuz ve sansür getiriyorsunuz? Ya da siz,
nasıl oluyor da HSYK şimdiye kadar ballı kaymaklı bir
şekilde giderken, HSYK üzerine yükleniyorsunuz, HSYKyı toptan
değiştirerek, tabir yerindeyse, yargıyı kendinize
bağlıyorsunuz? Yani, Türkiye Cumhuriyeti devleti yoktur bugünden
itibaren, bu yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren Adalet ve
Kalkınma Partisinin yargısı vardır. Bunu herkesin böyle
bilmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkacak birtakım maliyeti de üstlenmesi
için şimdiden hazırlanması gerekiyor. Kim ki o yasaya el
kaldırmıştır, Türkiye Cumhuriyetinde demokrasiye
kastetmiştir, kuvvetlerin ayrılığına kastetmiştir
ve dolayısıyla, hesabını kitabını da çok uygun
bir biçimde, yeri ve zamanı geldiğinde yine hukuki bağlam
içerisinde verecektir.
Şimdi dershanelere yükleniyorsunuz. Hadi getirin
dershaneler yasasını bakalım, oradan ne çıkacak?
Yapmayın dedik, yanlış dedik, doğrusunu yüksek sesle
yüzlerce defa ifade etmeye çalıştık, hiç anlamadınız,
hiç dinlemediniz ve dolayısıyla, laf olsun torba dolsun
bağlamında değerlendirdiniz ve önünüze çok ciddi bir biçimde
sorunlar yumağı geliyor. Şimdi
çıkardığınız yasalar sizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
ayaklarınıza en büyük pranga olacak ve kamuoyunda da, evrensel
hukukta da bunun cevabını veremeyeceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
On beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu geçmişte sigortalı hizmeti
bulunmakla beraber, yani çeşitli işler yapmış ama
BAĞ-KUR kaydı yok. diye o hizmeti
sayılmadığından emekli olamayan binlerce
esnafımız var, çiftçimiz var. Alelacele torba kanunlar
getiriyorsunuz. Hırsızı, rüşvetçiyi, şunu bunu
koruyacak yasaları bu Meclisten çıkarıyoruz da milyonları
ilgilendiren, bu vatandaşlarımızın sorununu çözmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, Sincan-Batıkent
metro hattı geçtiğimiz hafta açıldı, hayırlı
olsun dedik. Şimdi, yalnız, ortaya çok ciddi bir problem
çıktı, herhâlde daha önceden düşünülmedi. Sincandan
Batıkente gelenler, Batıkente indikten sonra Batıkent
metrosuna binerek Kızılaya geliyorlardı. Batıkent zaten
yurttaşlarımızın çok yoğun olduğu bir yerdi ve
buradaki trenler ihtiyaca cevap vermiyordu. Şimdi, Sincandan
Batıkente gelen yurttaşlarımızla, Batıkentte biriken
yurttaşlarımız çok ciddi bir kalabalık oluşturuyorlar
ve yurttaşlarımız şu anda trene binemiyorlar. Trene
binmenin ötesinde, birkaç durak sonu dahi inemeyecek bir kalabalık
oluşuyor. Bunun çok acil önleminin alınması gerekiyor. Önemli
bir yatırımdır ama şu anda yurttaşlarımıza
eziyet veren bir uygulamaya dönüşmüştür. Dikkatinize sunuyorum
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tokat ilinden bir hemşehrimiz telefonda Hükûmete
soru sormamızı istedi, diyor ki vatandaşımız:
Bankalardan vatandaş kredi alıyor. Alınan krediler esnasında
da birçok kalemlerde çeşitli adlar altında masraflar
alınıyor. Bu masraflar alınmayacak denilmesine rağmen
ödüyoruz. Bu ne zaman kalkacak?
İkinci soru olarak da Tokat çiftçisi, tarım
kredi ve bankalara borçludur. Bundan dolayı haciz kıskacı
içerisindedir. Çiftçi borçlarıyla ilgili olarak faizlerin silinmesi
veyahut da yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir
çalışma var mıdır?
Bir diğer konu da özelleştirmeden sonra
bazı kurumlar, özellikle TEDAŞ gibi firmalar faturalarda çeşitli
adlar altında ilaveler yaparak paralar alıyor. Bu paralar, işte,
açma-kapama paraları elektrikte olduğu gibi veyahut da su açıp
kapatma parası şeklinde. Bunlarla ilgili yeni bir düzenleme
yapılması gerekmekte midir veyahut çalışma var
mıdır, öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım -hem bölgemizde- Bursada
sulama kooperatifi birliklerine borcu olan ve şu anda da icraya verilen
çiftçi kardeşlerimiz var. Bu arkadaşlarımızın suçu
sadece üretmek ve suyla hayat vermek. Bu konuda torba yasayla veya daha sonraki
dönemlerde bunlarla ilgili bir iyileştirme yapmak istiyor musunuz? Veya,
değişik bir ifadeyle, şu anda hapis yatanlar var, icralık
durumda olanlar var, binlerce kişi var, bu sorunu hep beraber nasıl
çözeriz? Ana paranın taksitlenmesi durumunda ödeyeceklerini söylüyorlar,
faizlerin silinmesini istiyorlar. Buradan size bunu iletmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bir konuda bilgi vermek ve bu
konuyla ilgili bir soru sormak istiyorum.
Mersinde son bir ay içerisinde, özellikle Toros
Dağlarındaki ilçelerde, Mut, Gülnar, Aydıncık, Silifke,
-diğer ilçeleri çok bilemiyorum ama- bu ilçelerde son bir ay içerisinde
çok büyük miktarda mülkiyet el değiştirdi. Birileri çiftçiye Siz
ekip sürün yalnız tapunuzu bize devredin. diye yüksek bedeller ödeyerek
arazi topluyor. Bir bu konuda bir bilgi vermek istiyorum. Büyük rakamlar, yani,
işte olmaz rakamlar 10 bin, 20 bin dönüm gibi. Bir bu konuyla ilgili bir
araştırma yapar mısınız? Bu hangi amaçla
toplanıyor? Kimdir bu mülkiyet toplayanlar? Bunları belirler, bizlere
de bilgi verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ederim.
Şimdi, burada Millî Savunma Bakanının
oturması dolayısıyla
Belki bu yasanın içeriğinde yer
almamış olabilir. Şimdi, bizim Adananın Kozan ilçesi var.
Bu Kozan ilçesinin adliyesinin önünde bir platform vardı. Bu platformda
Ne mutlu Türküm diyene. sözü var seksen senedir, doksan senedir. Ya, bu
kadar çok torba yasa çıkıyor, bu Ne mutlu Türküm diyene. sözünü
kaldırmayı düşünürken Ya, yeter, biz bu Ne mutlu Türküm
diyene. sözünü kaldırmaktan usandık. deyip yeniden yerine koymak
için bu yasaya bir ekleme düşünür müsünüz Sayın Bakan?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kozanın hepsi
Türktür yalnız, onu söyleyeyim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demir
Sayın Demir yok galiba.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Muhterem Başkanım, çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Milletvekilimiz Sayın Yılmaz
BAĞ-KUR kaydı olmadığı için emekli olamayanların
da emekliliğe hak kazanabilmeleri için bir sorunları var.
BAĞ-KUR kaydı olmadığı hâlde bunlar için bir yasal
düzenleme yapacak mısınız? diye sordu. Bu Hükûmet -yani ben en
azından, astsubayları, uzman jandarmaları, subayları veya
Silahlı Kuvvetler personelini bire bir çok iyi bildiğim için
söylüyorum- ülkenin ekonomisi imkân verdiği ölçüde bu milletten
aldığını geri tekrar bu millete döndürüyor. Gerçekten bunu
bir siyasi polemik olarak söylemiyorum. Ama uygun bir vakitte 2002de
aldıkları neyse, -her biri, öğretmenlerimiz,
esnafımız, çiftçimiz, tarım işçisi- her birine, her ne
olduysa mümkün olan en fazlasını yapmaya gayret ettik. Burada,
emeklilikte bir havuz var. Havuza primlerle bir para konulur,
dolayısıyla bu havuzdaki prim bir aktüerya hesabıyla
çalıştırılır, ondan sonra da emekli olanlara
dağıtılır. Eğer burada havuza konan prim az ise dağıttınız fazla ise o
zaman sosyal güvenlikte açık verirsiniz, sıkıntıya
düşersiniz. Mesela, ben de hissediyorum Sivasa gittiğimde, Sivas
inanın ki Doğudan da Güneydoğudan da yoksul ve
garibanların en fazla olduğu illerden birisi, gerçekten öyle. En çok
karşılaştığım durum da bu, diyor ki: Emekli
maaşım çok düşük, bunu arttırmanız lazım. E, kime
çıkarmak lazım? Prim borcunu daha fazla verene çıkarmak
lazım. O zaman da prim borçlu diyecek ki: Ben on beş yıldır
prim ödüyorum, diğer adam on yıldır prim ödüyor. Sen on yıl
prim ödeyeni, on beş yıl prim ödeyenle nasıl
denkleştirirsin? Dolayısıyla da bir adaleti, hakkı, hukuku
tutmak inanın ki çok kolay bir işlem değil ama herkesin
ödediği prime uygun şekilde bir emeklilik aylığı
alması için çalışıyoruz. İnşallah, bununla ilgili
de yapılabilecek bir şey varsa Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına aynen aktarırım.
Bir başkası
Tabii, sayın vekilimiz,
Sincan-Batıkent metro hattı açıldı. Muhakkak ki biz bu hizmeti açarken
vatandaşımızın hayat standardını iyileştirmek
için açıyoruz,
vatandaşımıza biraz daha rahat ulaşım
imkânı sağlansın diye yapıyoruz. Şimdi, zaten,
Batıkentin nüfusu yoğundu. Dolayısıyla, mevcut hatlardaki
trenlerde vatandaşı taşımak için bir sıkışıklık
oluşuyordu, Sincanı da buraya taşıdınız,
onları da buraya verince, âdeta insanlar oturamaz hâle geldi. Muhakkak ki
amacımız, insanımızı rahatlatmak. O hâlde sefer yapan
üstyapının, işte trenlerin, vagonların
sayısını artırmak lazım. Bunu da gerekirse Ulaştırma
Bakanlığına, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığı vasıtasıyla -bu sorunuzu da oraya-
iletiriz. Ancak, şundan hiç şüpheniz olmasın ki: Ben 2002de
Ankaraya geldiğimde on dakikada günün her saatinde her yere
ulaşabilmek mümkündü ancak son on yılda Ankara ikiye katlandı,
yaklaşık 2,5 milyon olan nüfus 5 milyona çıktı. Ama, bilin
ki şehirlerin, huzur içerisinde, rahat içerisinde, esenlik içinde
olabileceği makul bir nüfus var. Belli bir nüfusu artırdıktan
sonra -ister bu New Yorkta olsun, Londrada var mesela- isterseniz 8
katlı metro yapın
Ancak şehrin bazı yörelerine girmek
isterseniz ilaveten para ödemek zorundasınız. Aynı şey
Singapurda da var, bazı caddelere girdiğinizde mutlaka para
ödersiniz belli saatlerde. Dolayısıyla, Ankaranın nüfusu 5
milyona geldi, hâlâ da nüfus artıyor Ankarada. Dolayısıyla,
altyapıyı da mümkün olduğu kadar iyileştiriyoruz ancak
trenlerin sayısının artırılması için de mutlaka
gereken yerlere ileteceğiz.
Yine, Sayın Doğru, Muhterem Bakanım,
bankalardan kredi alınıyor, gerçekten masraf alınıyor.
Hayati Bey, sorumlu bakanımız, gerçekten, tüketicinin
korunmasıyla ilgili yasa çerçevesinde Bakanlar Kurulunda da bir sunum
yaptı. Muhakkak ki verilen hizmetin
karşılığının alınması lazım,
alınmazsa onlar da yapamazlar ancak bunun fahiş olmaması
lazım; bunun vatandaşı zorda bırakarak bir haksız
kazanca dönüşmemesi lazım. Dolayısıyla, Hayati Bey,
Bakanlar Kurulunda bu konuda bir sunum yaptı. Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun kapsamında değerlendirildi. Birçok banka
bazı masrafları indirdiler, almayacaklarını söylediler ama
daha da makul hâle getirilmesi için bir çalışmamız var.
Yine bu kapsamda, TEDAŞın açma-kapama
Hizmet
alınacak ama dediği gibi makul seviyede olması gerekir diye
düşünüyoruz.
Sulama birlikleriyle ilgili olarak
Gerçekten, sulama
birlikleriyle ilgili, doğal sulamada çok ucuz, elektrikle olan sulamalarda
ise diğerinden 4-5 kat fazla. Dolayısıyla, bu insanların
ödeyerek diğer doğal sulamayla ürün elde edenlerle rekabet
edebilmeleri, yarış edebilmeleri mümkün değil. Sulama
birlikleriyle ilgili bir düzenleme var, bununla ilgili de Orman ve Su
İşleri Bakanlığımız ile Tarım
Bakanlığımızın bir ortak çalışması var.
İnşallah, seçimden sonra makul bir hâle getirilecek. Fiyatlar,
üsttekiler inecek, alttakiler de çok az bir kısım yükselir, en
azından makul bir dengeyi sağlamak istiyoruz. Bu faizleri
silinebilir mi, asıl borçları ödenebilir mi? diye
Onunla ilgili de
biz Sayın Bakana bu talebi aynen iletiriz.
Sayın Şandıra da bir bilgi iletiyorum.
Mutta, Gülnarda, Silifkede, Aydıncıkta mülkiyet el
değiştiriyor, araziyi topluyorlar, hatta 10 bin, 20 bin dönüm
yapılıyor
Bununla ilgili, Muhterem Bakanım, ben
arkadaşlara sorarım: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden
mutlaka bu konudaki bilgiyi alır, sizlere iletilmesini de
sağlarız. En azından, kimlerin bu arazi
toplulaştırmasına öyle diyelim- gitmiş
olduklarını öğreniriz ama sakıncalı olan bir hususa
Hükûmetimiz müsaade etmez.
Yine, Ne mutlu Türküm diyene den vallahi biz bir
rahatsızlık duymayız. Biz, bu ülkede yaşayan
insanların hepsini Türk kabul ederiz, onda hiç şüphemiz yok. Biz Türk
kabul ederiz de ben Türk değilim diyen de var. Dolayısıyla da
biz hiçbir insanımıza Sen nesin, hadi sen ırkını
açıkla, Türk müsün? diye bir soru sorulmasını da Türkiye içinde
doğru bulmayız. Ama yani bu milletin adı Türk milleti, Türkiye
devleti; bunun içerisinde ben Kürtüm diyen olur, Çerkezim diyen olabilir veya
Kürt olup Türküm diyen olabilir veya Türk olup da Kürtüm diyen de var.
Dolayısıyla, bu coğrafyada bin yıl beraber yaşayanlar
hem birbirlerine karıştılar hem her taraflı asimilasyon
oldu, onu söyleyeyim. Kürtten Türke geçtiği gibi Türkten de Kürte
geçti. 76 milyonu bir kardeş bilmek lazım, 72 milleti bir kardeş
bilmek lazım; kimsenin ne diline ne ırkına ne diline ne de
inancına bakmak lazım. Diyor ki Ebul Hasan Harakanî Hazretleri:
Allahın kendi nefsini taşıması için izin verdiği
insanların gelene dili nedir, dini nedir veya sofrasında yer var
mıdır denilmesinden ben utanç duyarım.. Allahın ruhunu
taşımaya layık görülen her insan dini, dili, ırkı,
konuşması ne olursa olsun başımızın üzerinde yeri
vardır, eşrefi mahlukattır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kozanda öyle bir
problem yok Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yani, biz de onu söylüyoruz, biz de bir rahatsızlık duymuyoruz, biz
kendimizden eminiz. Birisi rahatsızlık duyuyorsa onda da gönül arzu
eder ki ya, bundan rahatsızlık duyma! Almanyaya gittiğinde hiç
şüpheniz olmasın Güneydoğudaki işte Kürt
kardeşlerimize nerelisin dense ya Türkiyeliyim diyecek ya Türk diyecek.
Eğer, biraz daha derine inersen, Türkiyenin neresinden dersen
Diyarbakır veyahut Siirtten, ondan sonra Arap mısın, Kürt müsün
diye sorar. Ama Türkiyede yaşayanların ortak adı Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşıdır, Türk vatandaşıdır, biz
bundan bir rahatsızlık duymuyoruz.
Tüm soru soran milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum. Bu sorularını tek tek bürokrasiye de
söyleyeceğim, tek tek takip ederek yazılı olarak da soru
sahiplerine cevap verilmesini sağlayacağım.
Tekrar teşekkür ediyorum Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sisteme girin Sayın Halaman.
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Bakanım ben bunu söylerken yani bu kavram, bu sözün iktidar
tarafından veya belediyeler tarafından veya adliyeler tarafından
neden siliniyor dedim. Benim rahatsızlığım ondan
dolayı. Eğer buna itirazınız yoksa tekrar
yazılmasıyla ilgili bir talimat verin, yazılsın efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, son cümle.
Bizim bir
rahatsızlığımız yok. Allah için, millet ne
düşünüyorsa biz onu düşünüyoruz, oldu mu. Biz milleti kendimize
benzetmek istemiyoruz. Eğer millet, Siirtte Aydınlar ilçesine
Tillo diyorsa biz de Tillo diyoruz, eğer ki Bitlisteki Güroymaka
Norşin diyorsa
Biz vatandaşın kendisiyiz,
başkalarıyla aramızdaki fark o. Başkaları Benim
doğrum budur. Vatandaş dâhil, millet dâhil hepsi bana uysun. diyor.
Biz ise diyoruz ki siyasetçiler ve devlet adamları, hepsi milletimizin bir
parçasıdır, o ne düşünüyorsa öyle olması gerekir diyor,
milletimiz gibi düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
27nci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 Sıra
Sayılı Yasa teklifinin, 4749 Sayılı kamu finansmanı ve
borç yönetiminin düzenlenmesi hakkında kanunun geçici 8'inci maddesini
düzenlemeyi öngören 27'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
geçen "İstanbul valiliğine Tahsis" ibaresinin
"Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tahsis"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip
Kaplan Altan
Tan Bengi
Yıldız
Şırnak Diyarbakır Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
27. maddesi geçici madde 8'in sonundaki "yatırım
programında yer olmaksızın" ifadesinin
"yatırım programında yer alan işler için" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Kadir Gökmen Öğüt Selahattin Karaahmetoğlu İlhan Demiröz
İstanbul Giresun Bursa
Ensar
Öğüt
Ardahan
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 27. Maddesinde geçen tüzel
kişiliğinin ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet
Günal
Konya İzmir Antalya
Seyfettin
Yılmaz Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Adana Afyonkarahisar Kastamonu
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu madde daha önceden
alınan kredilerin il özel idaresinden -yine yerel yönetimle ilgili kanuna
istinaden değişiklik nedeniyle- valiliğe devredilmesini
içeriyor. Değerli arkadaşlar, bu da o zaman söylediğimiz
birtakım eksikliklerin bugün tamamlanmasıyla ilgili bir madde, az
önce söylediğim kanun yapma tekniğinizdeki
yanlışlıkların bir sonucu. Ama, ben bu vesileyle,
baktım şimdi -Sayın Yılmazı da oradan ilgilendirmiyor
ama- Sayın Atalay burada. Sayın Beşir Atalay hem
açılımdan sorumlu Bakanımız hem de şu anda bu konunun
da muhatabı eski İçişleri Bakanı olarak uzunca süre
bunlarla ilgili çalıştığı için. Sayın Bakan,
burada yerel yönetimlerin güçlendirilmesi diye bir şeyler
söylenmişti. Önceki gün basında yer alan haberlere göre Yerel Yönetim
Özerklik Şartından vaz mı geçtik diye Sayın Atalaya
sormak istiyorum. Böyle bir pazarlık mı var? Gerçekten de bu Adalet
ve Kalkınma Partisi kurulurken 2001 yılında, kuruluşunda
birtakım okyanus ötesi güçlerle pazarlık yaparken masaya konulan en
önemli şartlardan bir tanesiydi. Şimdi, acaba bunu geri mi çekiyoruz?
Bu sıkışmışlık arasında bize daha önce
vermiş olduğunuz sözlerden dolayı bazı şeyler önümüze
mi konuluyor diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Çünkü, bununla
birlikte resmi tamamlayan bazı gelişmeler var. Daha önce Gezi
olayları yaşanırken polis herkesin üzerine TOMAlarla
saldırıyordu, gazla saldırıyordu. Şimdi
bakıyoruz, bölücübaşının 15incı tutuklanma yıl
dönümü, gösteriler oluyor, devlet yok; birtakım olaylar çıkıyor,
devlet yok. Talimat veriyor valiye, müsteşar, bakan; aman dokunmayın,
aman ellemeyin... Beri tarafta, şurada, Dikmen kapısında üç
beş tane sorunlu olan memur kesim, işçisi, esnafı geliyor, bir
gösteri yapmaya kalkıyor, Allah ne verdiyse topuyla, tüfeğiyle bütün
güvenlik birimleri üzerine gidiyor.
Burada, maalesef, o
bölgede çalışan arkadaşlarımızın verdiği
bilgiler, devletin birtakım görevlilerinin verdiği bilgiler,
birtakım illerde devlet hâkimiyetinin artık yavaş yavaş
kalkmaya başladığını ve asıl, gerçek anlamda
paralel yapı dediğiniz yapının oralara hâkim olmaya
başladığını gösteriyor. Ne oluyor Sayın
Bakanım? Burada vermiş olduğunuz sözlerin gereği
Sayın Bakanla
konuşuyorsunuz ama siz sorumlu olduğunuz için söylüyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Dinliyorum, dinliyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Verdiğiniz sözleri mi yerine getiriyorsunuz, herhangi bir şey mi
verdiniz?
Devlet otoritesi kalmamış o illerde, maalesef
böyle bir yapı var. Gerçek anlamda paralel devlet orada kurulmuş, siz
onunla uğraşmıyorsunuz, burada kafanızdan hayalî bir
paralel devlet yarattınız, hazır paralel devletle mücadeleyi
bıraktınız, terör örgütüyle müzakereye
başladınız. Burada bizi kaç gündür birtakım kanunlarla
Aman, paralel devlet var, bize kumpas kuruyorlar, şuna kumpas
kuruyorlar. diyerek birtakım gereksiz şeylerle oyalıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakınız, burada
kuvvetler ayrılığı falan kalmadı -az önce Sayın Özcan Yeniçeri
kısaca söyledi- tamamıyla kuvvetler birliği var. Kuvvetler
birliğinin ötesinde de -size daha önce belirttiğim gibi- tamamen
Recep Tayyip Erdoğan var. Yani, bütün arkadaşlarımız,
maalesef, buraya gelip, gelen şeyleri irdelemeden parmak kaldırarak
bu yapılan düzenlemelere onay veriyorlar. Daha mürekkebi kurumadan, yolda
yarım yamalak, daha Cumhurbaşkanından çıkmadan veya çıkar
çıkmaz düzenleme yapılıyor.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Yapmayın Sayın
Vekilim, olmuyor ya.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Evet, maalesef öyle Sayın
Demiröz. Arkadaşlarımız burada gelip neye parmak
kaldırdığını görmeden kaç defa bizim önergemize el
kaldırdıklarını siz biliyorsunuz, siz de gördünüz. Onun
için
Benim derdim o değil, bakın, Sayın Demiröz, değerli
arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti açıktan
tehdit ediliyor. Sayın Atalayın başlatmış olduğu
o çalışmalar bugün
Efendim, 50 bin kişi ölmüş, 500 bin
kişi daha ölür. Ya, bunları nasıl kaldırıyorsunuz?
Ben kaldıramıyorum arkadaşlar. Bu, doğrudan bir tehdit
değil midir? Biz niye öldük? Çanakkalede ölenler niye öldü? Kurtuluş
Savaşında ölenler niye öldü? Gerçekten, bunlara muhatap olmayı
kaldırabiliyorsanız benim size söyleyeceğim bir şey yoktur.
Bu aleni bir tehdittir. Gelin, mücadele edecekseniz paralel devlet orada
kurulmuş, şehir yapılanması kurulmuş, köy
yapılanması kurulmuş ve oralarda vergi alıp, yol kesip
kendilerince bir paralel devlet oluşturanlar var. Önce bunlarla mücadele
edelim.
Bakın, Türk milleti bu tehditlere boyun eğmez
ama şu anda yürütmenin başı olarak başta Sayın
Başbakan ve bakanların inisiyatif alması gerekir. Gerekirse 500
bin değil, 5 milyon kişi olur ama hiçbir zaman onların hayalleri
gerçekleşmez diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 27. maddesin
geçici madde 8in sonundaki yatırım programında yer
olmaksızın ifadesinin yatırım programında yer alan
işler için olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ensar Öğüt (Ardahan) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ensar
Öğüt, Ardahan Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Kanun Teklifi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, 27nci maddede, deprem
nedeniyle borçlu sıfatıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
dışarıdan almış olduğu kredilerin özel idareler
kapandığı için İstanbulda, İstanbul Valiliğine
ödenmesiyle ilgili bir teklif var.
Şunu söyleyeyim: Burada her yatırım
İstanbula oluyor ve batıya oluyor, doğuya hiçbir
yatırım olmuyor; sanki doğuda deprem yok, sanki doğuda
insan yok gibi bir anlayış var. Şimdi, size şunu
anlatayım: Dün Ardahandaydım. Ardahan Belediye Başkanı
adayımız Mete Özdemir, Göle Belediye Başkanı
adayımız Alper Öztürk, Hanak Belediye Başkanı
adayımız Ayhan Büyükkaya, Damal Belediye Başkanı
adayımız Ergin Önal, Posof Belediye Başkanı
adayımız Şükrü Bozyiğit ve Çıldır Belediye Başkanı
adayımız Nurettin Aygünle bir toplantı yaptım.
Toplantıda şunu getirdiler: 1924 ve 1926 yıllarında
Ardahan, Kars, Pasinler, Erzurum, o bölgede büyük bir deprem olmuş ve o
depremde taş üstünde taş kalmamış, çok sayıda
insanımız ölmüş ve o bölge bir mağduriyet yaşamış.
Erzincan depremi de öyle ve göçün nedenleri de bu. Ama ben uzmanlarla
görüştüm, Ardahan, Kars, Erzurum, o bölgeden gelen fay hattında
büyük bir sıkışma var, bu sıkışmadan dolayı
da her an için bir deprem olabilir. diyorlar ve bu depremi de bizim bilim
adamları bize iletti, ben de belediye başkan adaylarımla toplantı
yaptım, detaylı bir şekilde, hem Ardahan merkezde hem
ilçelerinde bir planlama yapıyoruz. Bu planlamadan sonra da depreme
dayanıklı evler yapılacak, konutlar yapılacak. Eğer
orada depreme dayanıklı evler ve konutlar yapamazsak, hâlen daha
orada eski, yüz elli-iki yüz yıl önce atalarımızın
yapmış olduğu evlerde, kerpiç evlerde insanlar kalırsa bir
deprem sonucu, Allah göstermesin, büyük bir facia olur, o bölgede büyük bir
faciayı da önleyemeyiz.
Bu anlamda, belediye başkan
adaylarımızın önerisi şudur: Devlet özel olarak doğu
ve güneydoğuda kuzey fay hattının geçtiği bölgelere, mutlak
suretle, dışarıdan krediyle alınan, deprem için kredi
alınan paraları İstanbula harcadığı kadar bizim
bölgemize de vermesi lazım. Doğu Anadoluda, güneydoğuda
özellikle kuzey fay hattının gittiği bölgelerde -ki Erzincan,
Erzurum, Kars, Ardahan, o bölge- felaket bir olay yaşanır. Yani
1926da Pasinler depremi Erzurumda oldu, Atatürk gitti, hakikaten her taraf
yıkılmıştı, bunu herkes bilir, 1924teki depremde
taş üstünde taş kalmadı. O bakımdan, sadece sanki
Türkiye'nin batısında insan var, doğusunda insan yokmuş
gibi
Burada eğer devlet borçlanıyor, para alıyorsa o zaman
Ardahanda da, Karsta da, Erzurumda da, Erzincanda da mutlak suretle bu
payların ayrılması lazımdır.
Değerli arkadaşlar, ben dün Ardahanda
esnafı gezdim, Karsta gezdim; inanın, samimi söylüyorum, Karstaki
esnaf da, Ardahandaki esnaf da diyor ki: Çekimizi ödeyemiyoruz,
kiramızı ödeyemiyoruz, vergimizi ödeyemiyoruz. Perişan bir
durumdayız, siftah yapmadan dükkânımızı kapatıyoruz.
Zaten, eksi 30 derecede sular donmuş -bakın beyler- sular
akmıyor yani orada karı eriterek su içen bir toplum var. Bana göre,
karı eriterek su içen topluma, oradaki topluma devletin bir maaş
bağlaması lazım. Maaş bağlamadığı gibi,
batıya vermiş olduğu yatırımları,
yapmış olduğu yatırımları doğuya
yapmıyor. Bu nedenle, ben bu olayı kınıyorum ve sizlerden,
sayın yetkililerden destek bekliyorum. Bir kere, devleti
borçlandıran, alınan kredilerle mutlak surette doğuya da
yardım ve yatırım yapılmasını ve doğudaki
insanın da insan olarak kabul edilmesini istiyorum.
Ardahan ve ilçelerinde iyi projeler yaparsak
Ardahanda
taş evlerimiz var. Ardahan evleri, Hanak evleri, Çıldır evleri,
Posof evleri, Damal evleri, Göle evleri yapacağız ve bu evler depreme
dayanıklı olacak ve o zaman insanlarımız, gurbete gidenler
geri gelmiş olacak ve de bölgemizde insan faktörü olacak, bölgemiz
kalkınacak diyor, desteğinizi bekliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 Sıra
Sayılı Yasa teklifinin, 4749 Sayılı kamu finansmanı ve
borç yönetiminin düzenlenmesi hakkında kanunun geçici 8'inci maddesini
düzenlemeyi öngören 27'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
geçen "İstanbul valiliğine Tahsis" ibaresinin
"Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tahsis"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Altan Tan (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Altan Tan,
Diyarbakır Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesinin
içerisindeki en önemli argümanlardan birisi merkezin yetkilerinin taşraya
devri idi. Bütün dünya bu yönde ilerliyor -tabii bütün dünya derken
demokratik ülkeleri kastediyoruz- merkezdeki yetkiler yerele, taşraya
devrediliyor ve yerinden yönetim yüz yıl önce Türkiyede de Prens
Sabahattinin teşebbüsişahsi ve ademimerkeziyet fikri
doğrultusunda yerel yönetimlere devredilerek yerel yönetimler
güçlendiriliyordu. Şimdi, Büyükşehir Yasası
çıkarıldığı zaman da iktidarın bunu takdimindeki
esas argüman buydu, Türkiyenin daha iyi yönetilmesi ve yetkilerin yerele
devredilmesi. Bunu bizler de destekledik, doğru bir adımdı ancak
her zaman yaptıkları gibi, doğru bir iş yaparken veya
yapıyor gözükürken tekrar başka bir yanlışa sapıyorlar
veya yanlışlıkları o doğru işin içine katarak sabote
ediyorlar. Bu sefer de böyle oldu, bu 30 büyükşehre
çıkarılması kanunu Meclise geldiği zaman da ben
huzurlarınıza geldim, madde madde nelere itiraz ediyoruz,
yanlışlıklar ne, bunların hepsini sizlere arz ettim. Ama
bir de bakıyoruz ki bugün tekrar, o kadar yanlışlık yetmedi
tekrar bu yanlışlıklara yanlışlıklar ilave
edilerek yanlış bir yolda gidilmeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, nedir bu
yanlışlıklar, son yanlışlıklar? Yine, sözde il
genel meclisiyle belediye meclisleri birleştirilerek bir il meclisi, tek
bir meclis, doğru bir meclis kurulurken bu meclisin yetkileri kadük bir
hâlde bırakılıyor ve bunun üzerine oradaki vali, yine bir üst
otorite olarak neredeyse birçok mevzuda yetkili kılınıyor.
Değerli arkadaşlar, bunlardan birisi de bu
İl Koordinasyon Kurulu denilen koordinasyondur. Hâlâ bugüne kadar bu konu
tartışılıyor ve bakınız, bu seçimlerden sonra
bizzat AK PARTİli belediye başkanları AK PARTİnin tayin
ettiği valilere karşı göreceksiniz ne feryatlar ve mücadeleler
içerisine girecek.
Bir diğer faktör, yereldeki maden
ruhsatlarının yine bu koordinatör validen geçmesi, ayrıyeten
jeotermal kaynaklarla ilgili yetkilerin de her ne hikmetse yine bu valiye ve
merkeze bırakılması.
Değerli arkadaşlar Bir yandan yereli
güçlendiriyoruz. diyorsunuz öbür yandan da yine allem edip kallem edip bütün
yetkileri merkezde topluyorsunuz. Buradan bir şey çıkmaz. Şimdi,
bakınız birkaç örnek vereyim: Türkiyenin son dönemdeki yolsuzluklarla
ilgili en önemli gündemi imar yolsuzlukları. Normalde büyükşehirlerde
ilçe meclisinden bir değişiklik veya yeni bir düzenleme geçiyor,
büyükşehir belediye meclisi bunu tasdik ediyor; tabii, bu, ilçe ve il
meclislerine gelmeden önce de mesela, o imara açılacak alanlar meraysa,
hazineyse veya tarım arazisiyse yine ilgili kuruluşların
onayları alınıyor ama bugün geldiğimiz noktada, sırf
bu imar oynamaları, imar yolsuzlukları daha rahat yapılabilsin
diye bu yereldeki yetkilerin önemli bir kısmı TOKİyle ilgili
olan mevzularda TOKİye, Özelleştirme İdaresinin sahip
olduğu gayrimenkullerde Özelleştirme İdaresine ve yine
Ulaştırma Bakanlığının kendi bünyesinde
Karayolları ve Devlet Demiryollarıyla ilgili olan mevzularda da
bunların uhdesine bırakıldı. Peki, o zaman ilçe
belediyelerinin ve büyükşehir meclisinin ne fonksiyonu kaldı? Yani
konuşmamın başında da altını çizerek
belirttiğim gibi, bu yetkileri önce veriyorsunuz, halka Bakın, ne
kadar güzel şeyler yapıyoruz. diye lanse ediyorsunuz, ondan sonra da
el altından, çaktırmadan, hatta Mecliste çaktıra çaktıra,
göstere göstere tekrar geri alıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, onun için tekrar
söylüyorum, bu seçimlerden sonra 30 büyükşehirde de -ister AKPli olsun,
ister BDPli olsun, ister CHP ve MHPli olsun- göreceksiniz ne sorunlar
çıkacak ve biz tekrar burada yeni kanun yapmakla ve bunları
düzeltmekle mesai harcayacağız. Onun için, gelin, bugünden doğru
düzgün, seçimlerden önce bir düzenleme yapın, bugünün işini
yarına bırakmayın, Demokratikleşiyorum, yerele yetki veriyorum.
diyerek merkezde işi toplayıp halkı kandırmayın.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
28inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 28 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet
Günal
Konya İzmir Antalya Seyfettin Yılmaz Kemalettin
Yılmaz Emin
Çınar
Adana Afyonkarahisar Kastamonu
Alim
Işık
Kütahya
MADDE 28- 26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı
Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Üyelerinin tamamı il özel idarelerinden oluşan
ulusal düzeydeki birliğin başkanı, İçişleri
Bakanlığı Müsteşarıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 28. Maddesine
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Kadir
Gökmen Öğüt İlhan
Demiröz
Giresun İstanbul Bursa
Büyükşehirler de bir
meclis üyesiyle temsil edilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 28inci maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Altan
Tan Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan
Diyarbakır Batman Şırnak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; içinde
bulunduğumuz bu kış aylarında özellikle Diyarbakır
bölgesi dondurucu bir kış geçirdi ve hâlen de bu soğuklar
özellikle geceleri eksi 22lere, eksi 23lere varan bir dondurucu soğukla
devam ediyor uzunca bir süreden beri.
Bu dönemde halkın en
büyük şikayeti değerli arkadaşlar, elektrik kesintileri. Yine,
bu kürsüden defalarca, geçen yıl da bölgedeki elektrik kesintileriyle
ilgili şikayetlerimizi, halkın şikayetlerini dile getirdik ancak
geçen yıl şubat ayı itibarıyla bütün bu sorunların
biteceği taahhüdü verilmesine rağmen bu yıl maalesef geçen
yıldan çok daha kötü bir durumdayız. Geçen yıl
konuştuğumuz yetkililer bu dönem içerisinde bütün düzenlemelerin
yapıldığını, Diyarbakırda öncelikle yüksek
gerilim hatlarından gelen elektriğin şehre verilmesiyle ilgili
bütün düzenlemelerin, ihalelerin yapıldığını ve
bunların öncelikle Diyarbakır-Mardin-Batman yol ayrımındaki
Şükürlü köyü civarında bulunan yapıyla çözüleceğini ve daha
sonra da bu gelen, yüksek gerilim hatlarından merkeze enterkonnekte
sistemden gelen elektriğin dağıtımıyla ilgili bütün
dağıtım şebekelerinin değiştirileceğini ve
bununla ilgili de bütün hazırlıkların
yapıldığını ve ihalelere
çıkıldığını beyan etmişler diyor. Ancak
değerli arkadaşlar, bu dönemde yine bir iyileştirme beklerken,
maalesef, daha da kötü oldu ve o dönemde merkezî sistemden gelen
elektriğin verilmesiyle ilgili, esas şehre girecek ana hatlarla
ilgili vadedilen 3 önemli ihaleden ancak 1i gerçekleşebildi, diğer
2si ise Sistem zaten özelleştiriliyor. Onun için bu özelleştirmeyi
alan firma daha sonra bunları yeni protokoller çerçevesinde yapacak.
denilerek ertelendi ve maalesef o yeni 2 önemli merkez olduğu gibi
kaldı.
Dağıtım şebekelerinde ise tabii ki
zaten doğru düzgün daha ana enterkonnekte sistemden elektrik
alınamadığı için, o sistem kurulamadığı için
diğer bütün o dağıtım şebekeleri de olduğu gibi
kaldı ve biz bu mevzuyu ne kadar gündeme getirsek, ne kadar
tartışmaya açsak iki argümanla karşılaşıyoruz.
Bunlardan birisi Efendim, işte, yapılıyor,
hazırlanıyor vesaire, vesaire. Bunlardan bir şey çıkmıyor.
İkincisi ise Bölgede kaçak elektrik var. Tarımsal sulamada büyük bir
sistem dışı elektrik kullanımı var.
Dolayısıyla, mevcut hatlar yetmiyor. cevaplarıyla
karşılaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, birincisi: Siz bu
halkın tarlalarına kırk yıldır GAPtan su
vereceğiz diyorsunuz ve daha bugüne kadar, bu Mardin ve Diyarbakır
sulamalarıyla ilgili Mardin sulaması daha henüz Derik hududuna geldi,
Diyarbakırda ise daha henüz, halk tabiriyle, tık yok. Bütün
barajlar
Biraz evvel Sayın Bakanımız da buradaydı. Keşke
burada olup tekrar cevap verseydi. Şu kadar ödenek ayrıldı, bu
kadar ayrıldı, geçmiş hükûmetler GAPa gerekli
yatırımları yapmadı, biz şu kadar katrilyon bütçe
ayırdık; bu sene bitiriyoruz, önümüzdeki sene bitiriyoruz, öbür sene
bitiriyoruz
derken, değerli arkadaşlar, on iki sene bitti, hem
vatandaşın tarlasına su getirmiyorsunuz hem de vatandaş
kaçak kuyu açıyor, elektrik masrafı veriyor, dünya kadar masraf
ediyor. Eğer bunların tamamını zaten size geri ödese
olduğu gibi ürün yetmiyor, bir o kadar da borçlanmak zorunda kalıyor.
Onun için bu kaçak elektrik meselesine de lütfen son
verin. Önce vatandaşın kanallarını bitirin. Şu an
iddia ettiğiniz rakamların en az yüzde 40a yakını, bu
kaçak dediğinizin yüzde 40a yakını, sulama
kanallarının bitmemesinden dolayı kullanılan elektriktir
değerli arkadaşlar.
Bir diğer mevzu da, yine bu konuyla alakalı
olarak, sürekli olarak bahaneler üretiliyor ama devletin görevi bahane üretmek
değil, sorunu çözmek. Bugün elektrik var mı, yok mu? Yoksa bulmak ve
vermek zorundasınız. Kaçak varsa yakalamak zorundasınız,
ödemeyen varsa tahsil etmek zorundasınız. Bahanelere
sığınıp durmak hiçbir şekilde geçerli değil.
Tekrar saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 28. Maddesine
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Büyükşehirler de bir meclis üyesiyle temsil edilir.
İlhan Demiröz (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İlhan
Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546
sıra sayılı Yasanın 28inci maddesinde vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Madde 28e baktığımız zaman
-kısa olduğu için hemen okumak istiyorum- Mahallî İdare
Birlikleri Kanununun 10uncu maddesinin birinci fıkrasına şu
cümleyi eklemek istiyorlar: Üyelerin tamamı il özel idarelerinden
oluşan ulusal düzeydeki birlik için Birlik Başkanı,
İçişleri Bakanlığı Müsteşarıdır. Biz
de soruyoruz: Neden müsteşar? Yani yeniden, seçilmişlerin üzerine
genel idareden birisini mi atamak isteyerek kontrol etmek istiyorsunuz?
Birincisi bu.
İkincisi de: 30 ili büyükşehir
yaptınız ve il özel idarelerini kaldırdınız. O zaman
bu ulusal mahallî birliklerde büyükşehir yaptığınız,
bütünşehir yaptığınız 30 ilimizde bu illerimiz temsil
edilmeyecek. Önergemizin, buradaki belediye meclis üyelerinin buranın
üyesi olması yönünde olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Buradan hareketle şunu söylemek istiyorum
arkadaşlar: İl özel idareleriyle ilgili 22 Mayıs 2005 tarihinde
bir 5302 sayılı İl Özel İdaresi Yasası
çıkardınız ve bu yasa çıkarıldığı zaman
şöyle ifade edildi: Çok büyük bir reform yapıyoruz. Reform
niteliğinde bir yasa çıkardık. Aradan dokuz yıl geçti,
bugün de bu il özel idarelerini 30 ilde kapatıyoruz. 2.500 civarında
il genel meclisi üyesinin -30 Mart itibarıyla- görevlerine son
verildiğini söylemek istiyorum; ayrıca, il özel idareleri de
kapandığı için mülkleriyle ve diğer
çalışanlarıyla büyükşehir belediyelerine verilmek üzere
Burada şunu söylemek istiyorum: İl özel
idarelerinde çalışan arkadaşlarımızın büyük bir
çoğunluğu mahallinden il özel idarelerini tercih etmiştir yani o
yörenin çocuğudur, dışarıdan gelmemiştir.
Çocuğunun sünnetini yapmıştır, düğününü yapmıştır,
bütün ömrü il özel idaresinin o bölgesinde geçmiştir. Peki, şimdi siz
ne yapacaksınız arkadaşlar? 30 Mart 2014 tarihi itibarıyla
burası kapatıldığı zaman il özel idare
çalışanlarının çalışma hayatı duracak.
Nasıl duracak? Hemen bölgemle ilgili olarak söylemek istiyorum ki üç
aylık bir süre veriliyor. Büyükşehir belediye
başkanlığı veya büyükşehir belediyesindeki yetkililer
il özel idaresindeki bu arkadaşlarımıza bakacaklar; boyuna
posuna, efendim, partisine, adamına göre ondan sonra diyecekler ki: Size
ihtiyacımız var. Peki, ihtiyaç olmayanlar ne yapılacak?
İhtiyaç olmayanlar Ankaraya, havuza gönderilecek ve oradan tayin
edilecek. Bu şekildeki çalışan
arkadaşlarımızın mağdur edilmesinin çok
yanlış olduğunun, böyle bir durumun iç açıcı
olmadığının altını özellikle çizmek istiyorum.
Bir başka konu var değerli milletvekilleri, bu
da şu anda il özel idarelerinde çalışan taşeron
işçileridir. Mesela, Bursada 380 civarında taşeron işçimiz
var. Peki, bu işçiler nerede çalışıyor biliyor musunuz?
Bunun 305i millî eğitimde çalışıyor ve bu
arkadaşların 30 Haziran 2014 tarihi itibarıyla görevleri sona
eriyor. Ne yapacakları, nereye gidecekleri, hangi merciye
başvuracakları konusunda bilgileri olmadığı gibi, çok
da mağdur olacaklar. Kendilerini bu çalışma süreci içerisinde
bazı yerlere bağlamışlar ama gelin görün ki bugün bu
arkadaşlarımız maalesef çok zor durumda kalacak.
Başka bir zor durumda kalan da il özel idarelerinde
il genel meclis onaylarıyla
Mesela, 305 kişi millî eğitimin
hizmetlerinde çalışıyor, 30 Mart 2014 tarihi itibarıyla da
bu 30 ilde millî eğitimde çalışan
arkadaşlarımızın hizmetleri de sona erecek ve millî
eğitim de kendi başının çaresine bakacak.
Bunun yanlış olduğunu ifade ediyor,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 28 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 28- 26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı
Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Üyelerinin tamamı il özel idarelerinden oluşan
ulusal düzeydeki birliğin başkanı, İçişleri
Bakanlığı Müsteşarıdır.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin
Yılmaz, Adana Milletvekili (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 546 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28nci maddesiyle ilgili verdiğimiz
önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu, il özel idarelerindeki düzenlemeyi
getiriyor. İl özel idaresi deyince önce şunu ifade etmek istiyorum:
Benim de seçim bölgemde olan İl Özel İdaresinin Genel Sekreteri var,
Valisi var. Adana Valisi Coş, vatandaşına burada bile söylemeyi
ar ettiğim bir kelimeyi söyleyen ama hâlâ Hükûmetiniz tarafından orada tutulmaya devam eden ve onun da bir
genel sekreteri var, İl Özel İdaresinin Genel Sekreteri,
Kırklarelinde çalışıyor, orada vali
yardımcısı; Aydında çalışıyor, orada vali
yardımcısı; şimdi Adanada da İl Özel İdaresinin
Genel Sekteri oldu ama arkasından bazı şeyler çıkıyor.
İşte Adana medyasında yer aldı, Zeki Koçberber
ağır cezada yargılanıyor. Gerekçeli karar falan burada.
Şimdi, valiyi de hepiniz biliyorsunuz, Adana
Valisini anlatmama gerek yok, Adanada devamlı gündem olan bir vali.
Bununla ilgili biz çeşitli kereler iddialarda bulunduk. Hatta sizin kendi
milletvekiliniz, AK PARTİ milletvekili dedi ki: Ya, bu bizi dinletiyor.
Hiç umursamadınız. Bununla ilgili, işte Aksaraydan
başlayarak valilik yaptığı Kırklareli, Aydın,
Adanaya kadar her gittiği yere aynı müteahhidi götürüyor. Suriyeli
mültecilerin orada 50 trilyon liralık işleri doğrudan teminle,
pazarlıkla bir şahsa verildiği, buna benzer şahıslara
verildiği iddialarını dile getirmemize rağmen ne yazık
ki bunları önemsemiyorsunuz. Yani çok da detaylara girmeyeceğim.
Artık hırsızlık, yolsuzluk sizin Hükûmetinizi çok
ilgilendirmiyor. Yani milletin malı gitmiş, vatandaşın
malı çarçur edilmiş, trilyonlar gitmiş
Yani birileri malı
götürüyor, birileri bu milletin katrilyonlarını, milyar
dolarlarını götürürken bu millete sövecek kadar ileriye gidiyor ama
onları hayırsever iş adamı ilan eden bir Hükûmet var. Fakat
bunu yaparken il özel idareleri ne yapıyordu? Köylere hizmet götürüyordu,
köylere. Bugün, bu köylüler ekmeğinin peşinde, aşının
peşinde, çocuğunu okutmanın derdinde, kızını
evlendirmenin derdinde, bir ayakkabı almanın derdinde, çocuğuna
bir elbise almanın derdini çekerken bunlar sizi çok ilgilendirmiyor.
Şimdi, köylülerimiz gerçekten çok ciddi sıkıntı içerisinde.
Eskiden il özel idareleri vasıtasıyla bu köylere hizmetler
götürülüyordu. Getirdiğiniz Büyükşehir Yasasıyla bu hizmetler
ortadan kalkacak. Şimdi bunlar belediyelere bağlanıyor. Ben,
size buradan soruyorum: Adanada bir belediye başkanı Yurt mahallesinde 50 bin seçmeni varken
Pozantının Dağdibindeki 300 seçmene,
Kamışlıdaki 500 seçmene, Tufanbeylideki Doğanlıya,
Saimbeylideki Eyüplüye Aladağdaki Gerdibine, Büyüksofuluya,
Karaisalıdaki Etekliye, Güvençe hizmet götürmekte
sıkıntıya düşer, götürmez çünkü Bütün bu köylere hizmet
götürene kadar Adanada üç mahalleye götürdüğümde bütün köylerin
seçmenleri kadar burada seçmen var. mantığına gidebilir.
Bunları söylememize rağmen bunların hiçbirisi dikkate
alınmadı. Şimdi, köylülerimiz gerçekten ciddi
sıkıntı içerisinde. Bugün, çiftçiliği öldürdünüz, eskiden
-örnek olsun diye söylüyorum- 1 kilogram kiraz satıyordu o
Pozantıda, Aladağda, Saimbeylide, Karaisalıda 4 litre benzin
alıyordu, mazot alıyordu. Şimdi, 1 kilo kiraz satacak yarım litre mazot alamıyor. Bu, diğer
ürünlerin hepsi için geçerli. Çiftçiliği öldürdünüz,
hayvancılığı öldürdünüz, köylü zaten köyünde yaşayamaz
hâle geldi. Adanaya gideyim veya büyük şehre gideyim, orada bir
taşeron firmada iş bulabilir miyim? diyor. Şimdi, orada da
geçim sıkıntısı içerisinde ama bu getirdiğiniz yasayla
artık köylerde yaşaması da mümkün değil. Önce şehre
gitti, taşeron firmada, şurada burada asgari ücretle bir iş
bulma amacıyla ama orada hayatını idame ettirme noktasında
ciddi sıkıntılar içerisine girdi; yeniden köye dönmenin gayreti
içerisinde. Köycülüğü bitirdiniz yeni getirdiğiniz yasayla, 16 bine
yakın köy mahalleye dönüştü. Şimdi, Adananın
Saimbeylisinde, Karaisalısında, Aladağında,
Pozantının o dağlarında, Torosların eteğinde
yaşayan köylüyle şehrin merkezinde yaşayanın bir farkı
kalmadı. Adana merkezde oturan da aynı su parasını verecek,
o, Torosların eteğinde oturan da aynı su parasını
verecek. Birçok, 20-25e yakın vergiyi getirdiniz. Bu köylülerden ne
istiyorsunuz? Bu köylüler size çuval çuval oy verdi ama siz onlardan sanki
intikam alıyorsunuz. Şu, hırsızlara, yolsuzlara
verdiğiniz paraları şu köylere verin de şu köylerimiz de
bir rahat etsin değerli milletvekilleri ama, yok, siz unuttunuz bu
köylüleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) İnşallah
köylü de sizi unutacak. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
Yüksel (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
546 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
29uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 29'uncu maddesinde yer alan "cümlesinden sonra"
ibaresinin, "cümlesinin ardından" ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan Bengi
Yıldız Altan
Tan
Iğdır Batman Diyarbakır
Mülkiye
Birtane Hasip
Kaplan
Kars Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 29. Maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Bugüne kadar hak kaybına uğrayan mahallelerin
hak kayıpları geriye dönük giderilir.
Ferit Mevlüt
Aslanoğulu İzzet Çettin Sedef Küçük
İstanbul Ankara İstanbul
Aydın
Ağan Ayaydın İlhan Demiröz Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Bursa İstanbul
Selahattin Karaahmetoğlu
Giresun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 29 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet Günal
Konya İzmir Antalya
Seyfettin
Yılmaz Kemalettin Yılmaz Alim Işık
Adana Afyonkarahisar Kütahya
Muharrem
Varlı Emin
Çınar
Adana Kastamonu
"MADDE 29- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı
Belediye Kanununun 12 nci maddesinin altıncı fıkrasında
geçen "Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca"
ibareleri "Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığınca" şeklinde
değiştirilmiş ve son fıkrasının birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu hüküm, belde iken
sakinleri orman köylüsüne tanınan hak, sorumluluk ve imtiyazlardan
yararlanan mahalleye dönüştürülen beldeler için de geçerlidir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen, Muharrem Varlı, Adana Milletvekili (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede Bütünşehir
Yasasıyla orman köylülerinin eski haklarından mahrum
olmamasıyla alakalı bir düzenleme var. Olumlu bir düzenleme ama eksik
kalmış bir düzenleme. Orman köylülerini biraz daha fazla
kollamamız, orman ürünlerinden, orman ürünlerinin
satışından biraz daha fazla faydalandırmamız
lazım. Çünkü, artık orman köyleri tamamen boşalmaya, orman
köyleri köy denmeyecek kadar az bir sayıda hane hâline gelmeye
başladı. Buraları yaşatmamız lazım,
korumamız lazım, orada yaşayan insanları korumamız
lazım, onların biraz daha fazla ekonomik manada iyileştirilmesi
lazım.
Yine, bu Yerel Yönetimler
Yasasının değişmesiyle, Bütünşehir
Yasasının çıkmasıyla alakalı hem orman köylülerini
ilgilendiren hem de ovada hazine arazilerinin satışıyla
alakalı bir sıkıntı var şimdi. Orman, 2/B arazisi
satışları yani hem orman arazisinin satışı hem
hazine arazilerinin satışıyla alakalı yasa daha önce
çıkmıştı, daha sonra da bütünşehir dediğimiz
Büyükşehir Yasasını çıkarttınız.
Şimdi, 2/B Yasasına göre hazine arazilerini
satın alacak köylüler, imar
Bütünşehir sınırının
içerisinde kalan bölge bütün mücavir alan içerisinde kalan bölge olarak mı
değerlendirilecek yoksa yine köy statüsünde mi değerlendirilecek?
Burada bir belirsizlik var. Dolayısıyla bunu önce bir kanunla
belirleyip, buna göre de bir satış sistemi koymak lazım.
Aynı zamanda köylüler bu tarlaları nasıl
satın alacaklarını, kaç liradan satın
alacaklarını bilmiyorlar. Bununla alakalı çok büyük sıkıntılar
var. Eğer rayiç bedel yüksek tutulursa bu tarlaları köylülerin
alması mümkün değil. Zaten çiftçi doğru düzgün para
kazanamıyor, köylü doğru düzgün para kazanamıyor. Eğer bu
rayiç bedelleri yüksek tutulur, bir de çiftçinin önüne bu yüksek bedeller
konulursa bu tarlaları çiftçilerin alması mümkün değil. Ee, bu
tarlaları kim alır? Bu tarlaları ayakkabı kutularında
para biriktirenler alır. Onun için de orada hır çıkar, kavga
çıkar. Dolayısıyla köylü asla ve asla kendi tarlasını
bir başkasının işlemesine, bir başkasının
almasına müsaade etmez. Bunu yaşadığımız,
gördüğümüz için söylüyorum. Onun için bununla alakalı bir an önce
kanun düzenlemesi yapmamız lazım, bununla alakalı o tarlayı
alacak, hazine arazilerini işleyen, hazine arazilerini alacak köylüleri
rahatlatmamız lazım.
Yine, 2/B Yasasıyla alakalı hazine
arazilerinin satışında 30 Mart tarihi son tarih. Bu tarihin de
bir an önce uzatılması lazım. Bununla alakalı çiftçiye yine
bir müddet tanınması lazım; bu, Bakanlar Kurulunun yetkisinde.
Bakanlar Kurulunun bunu değerlendirip, bununla alakalı bir
çalışma yapıp köylülerimizi rahatlatması lazım.
Şimdi, mazot derdinden, gübre derdinden bıkan,
ektiği üründen para kazanamayan dolayısıyla ekemeyecek duruma
gelen köylüye siz Yüksek bedellerle bu tarlaları biz size
satacağız. derseniz köylü alamaz bunu. Alamayacağı için
de, demin de söylediğim gibi, bedavadan para kazananlar, altın
ticaretinden para kazananlar, efendim ayakkabı kutularında çil çil
dolar biriktirenler bu tarlaları almaya niyetlenecek. Dolayısıyla,
biz köylü ve çiftçi olarak -köylülerin ve çiftçilerin adına söylüyorum-
asla böyle bir şeye müsaade etmeyeceğiz. Onun için, Hükûmet bir an
önce bununla alakalı bir tedbir almalı, bununla alakalı bir yasa
düzenlemeli, makul fiyatlar ortaya konulmalı.
Bakın, her defasında söylüyorum: Altında,
gümüşte, süs eşyasında KDVyi sıfırladınız.
Yani çiftçinin en büyük maliyeti gübre, Gübrede KDVyi
sıfırlayın. diye kaç defa kanun teklifi verdim, soru önergesi
verdim, her defasında reddettiniz, her defasında Yok, efendim,
devlete ek yük getirir. Peki, süs eşyası, altın ticareti
yapanlar devlete ek yük getirmiyor mu, onların vergi vermesi gerekmiyor
mu, bir tek çiftçi köylü mü bu ülkede vergi verecek size? Onun için
arkadaşlar, lütfen, bu konuda bir an önce tedbir alalım, düzenleme
yapalım, gerçekten bu tarlayı eken diken, bu tarlayla
uğraşan, çiftçilikle uğraşan insanların bu
tarlaları almasına vesile olalım. Bunun vebalinin altında
kalırsınız. Allah göstermeye kan dökülürse bunun
sorumluluğu sizin sırtınızda kalır. Onun için bunu bir
an önce düzenlememiz lazım, bununla alakalı belirsizliği ortadan
kaldırmamız lazım. Ayakkabı kutularında para
saklayanlara kanun çıkartacağımıza köylülerin menfaatine,
orman köylülerinin menfaatine yasalar çıkartalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 29. Maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
"Bugüne kadar hak kaybına uğrayan
mahallelerin hak kayıpları, geriye dönük giderilir."
Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sedef Küçük,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin
29uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, insanları
bakış açılarına göre, anlayışlarına göre,
inançlarına göre veya istediğiniz herhangi bir kritere göre
ayırabilirsiniz ancak son tahlilde insanlar ikiye ayrılır;
vicdanı olanlar ve olmayanlar. Bu ülkede yaşananları görüp hâlâ
içimizde bir şeyler kanamıyorsa vicdanımız yok demektir.
Eğer çocuğunun ölmüş bedenini sırtına yükleyip
taşımak zorunda kalan babayı görüp içimizde fırtınalar
kopmuyorsa vicdanımız yok demektir. Eğer henüz nüfusa kayıt
bile ettirilmeyen kırk günlük Ayaz bebek bir ülkede soğuktan
hayatını kaybediyor ve vicdanımız yine kanamıyorsa
insanlıktan bile nasibimizi almamışız demektir. Biliyorum
ki ve eminim ki bu olanlar karşısında hepimizin içinde bir
yerlerde bir şeyler koptu Bir yerlerde bir şeyler yanlış
gidiyor. dedik, Bir yerlerin değişmesine ihtiyaç var. dedik.
Bakın, görüştüğümüz bu kanunun bazı
hükümleri afet ve acil durum yönetimine ilişkin. Vanda deprem olalı
iki seneyi geçti, hâlâ sorunları çözümlenmemiş afetzedeler mevcut,
hâlâ konteynerlerde elektriksiz, susuz yaşayan insanlar var. Bu insanlar
bizim insanlarımız, bizim vicdanımız, bu çatı
altındaki her milletvekilinin sorumluluğudur bu insanlar.
İsterseniz dünyanın en iyi afet ve acil durum yönetimini
oluşturun, dünyanın en mükemmel afet kanununu yapın eğer
Vandaki afetzedenin çığlığını duymuyorsak,
eğer sırtında çocuğunun cansız bedenini
taşıyan babayı görmüyorsak, eğer kendimizi bebeğini
kaybeden ananın yerine koymuyorsak, vicdanımız
sızlamıyorsa eksik bir şey var demektir. Bir tarafta bu çocuklar
var, çocuğuna yiyecek alamadığı için canına kıyan
analar var, diğer tarafta milyon dolarlar var, ayakkabı kutuları
var, para kasaları var. Bunu benim vicdanım kabul etmiyor, bunu bu
halkın vicdanı da kabul etmiyor, ben inanıyorum ki bunu sizlerin
vicdanı da kabul etmiyor. Bir tarafta yolsuzluk ve rüşvet
iddiaları, bir tarafta inanılması güç bir yoksulluk; bir tarafta
en ufak bir slogana, ayakkabı kutusuyla yapılan protestoya bile gösterilen
hoşgörüsüzlük, bir tarafta inanılmaz bir baskı, ileri demokrasi
masallarının havada uçuşması, ne yazık ki bir ülkeyi
demokrasiyle yönetilir kılmıyor ya da salt çılgın
projelerle bir ülkeye demokrasi gelmiyor.
Bazen
durup şu soruyu sormak gerekiyor belki de: Biz nasıl bir ülkede
yaşıyoruz? İnsanlarımıza nasıl bir yaşam,
nasıl özgürlükler sunuyoruz? Onlardan topladığımız
vergileri nerelere harcıyoruz? Gelecek nesillere nasıl bir ülke
bırakıyoruz? İşte bu soruların bu kürsüden
sorulması gerekiyor. Sadece muhalefet vekillerinin değil, iktidar
partisi milletvekillerinin de gelip bu kürsüden bu soruları sorması
gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bizim yarınlara bırakacağımız ülke
ayakkabı kutularıyla değil, özgürlüklerle ve refahla var olan
bir ülke olmalıdır. Bizim geleceğe
bırakacağımız ülke sit alanlarını villalara
kurban eden bir anlayışa değil, çevre hakkına saygı duyan
bir ülke olmalıdır. Bizim geleceğe mirasımız,
sansürle, yasaklamayla, baskıyla yönetilen değil, gerçek demokrasiyle
yönetilen bir ülke olmalıdır çünkü biz böyle bir ülkeyi
geleceğimize borçluyuz. Bu borç hepimizin sırtındadır.
Bakınız,
Türk basın tarihinin en onurlu isimlerinden biri olan Uğur Mumcu
diyor ki: İnsanlar yalnızca konuştukları şeylerden
değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar. Hangi gerekçeyle
olursa olsun bu sorumluluğu yok sayma hakkımızın
olmadığının, bu borcu görmezden gelemeyeceğimizin ve
susamayacağımızın altını çiziyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 29'uncu maddesinde yer alan "cümlesinden sonra"
ibaresinin, "cümlesinin ardından" ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan
(Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Değerli arkadaşlar, bu orman kanunu,
ormanla ilgili bir madde. Tabii torba bu. Torbanın içinde her şey
olur. Belli bu akşam Sayın Cumhurbaşkanı İnternet
yasasını onaylayacak, topu taca atacak. Umarım yarın -bu
torba İnternetsiz olmaz- iyileştirici bir yaklaşımla,
muhalefet partilerinin de görüşü dikkate alınarak bu torbaya biraz o
yasakları yumuşatacak adımlar atılır. Temennimiz bu.
Şimdi
buraya gelelim. Büyükşehirler kurdunuz. İstanbul büyükşehir
değil miydi kardeşim? Ne oldu ormanları? O ormanlara
yapılan villalar, durdurma kararları, yıkma kararları,
mahkeme kararları ne oldu? Hepsi işini gördü torba kanunlar
sayesinde.
Arazi
ihtilaflarını çözdüler, yıkım kararı alınan
villaların yıkımlarını kaldırdılar, 2/B
deyip vatandaşın elindeki avucundakini de aldılar. Hele hele
orman köylüsüne bir dokunun bakayım Allah aşkına. Bir dokunun,
bin ah işitin. Sanmayın ki her gün ormancı şarkısını,
türküsünü söylüyor orman köylüleri, beldeleri.
Bazıları
için öyle olabilir. Ama cumhuriyetin başından bu yana Orman
Bakanlığımız da var, daha keçi-orman sorununu
çözmemiş. Çözemez de arkadaşlar. Kimisi diyor Keçi
faydalıdır ormana., kimisi diyor Zararlıdır. Bu ülke yüz
yıldır, bir asırdır bunu çözememiş.
Şimdi
mesele şu: Beldeler mahalle olunca orman köylüsü oluyor mu,
vasfını kaybediyor mu? Ne
düşünce, ne incelik ya! O kadar bu Hükûmet vatandaşını
düşünüyor ki beldeliği alıyor elinden, belediyesini alıyor
elinden mahalle yapıyor, muhtarlığa düşürüyor, azlediyor.
Ha, orman emvalini arada bir alıyorsun, makta çekiyorsun, iki
yılda
diyor. Bunu ormancılar çok güzel izah eder.
Ormancının maktası var, onu korumak için şu torba kanuna
bir yasa koyalım.
Arkadaşlar, ormancının sorunu böyle
çözülmez. Orman haritasıyla sorunu var, kadastroyla sorunu var, hazineyle
sorunu var. Orman köylüsünün hepsi Türkiye Cumhuriyeti hazinesi ve
ormanıyla husumetlidir, davalıdır. Türkiyedeki davaların
binlercesi bu davalardır arkadaşlar. E, şimdi size ormanın
nimetlerinden, tarımın güzelliklerinden, şuradan, buradan
mı bahsedeyim? Nasıl bahsedebilirim? Avrupa Birliği uyum
yasalarına göre orman köylüsünün, ahırını köyün 1 kilometre
dışında yapması lazım ama 1 kilometre ötesi orman.
Ormanda yasak. diyor. Adam ne yapsın şimdi? Buna bir çare
bulunmayacak mı?
Şimdi, neyse ki arkadaşlar, güzel şeyler
de oluyor. Mesela, Oldenburgda Lahana Kralı seçilen Berlin Büyükelçimiz
Sayın Hüseyin Avni Karslıoğlunu buradan kutluyoruz
arkadaşlar, önemli bir olay.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayrola?
HASİP KAPLAN (Devamla) Almanyada Lahana
Kralı seçildi. Biliyorsunuz, bu çok önemli bir olay. Öyle yabana
atmayın, öyle basit bir şey değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Lahana
mı satmış?
HASİP KAPLAN (Devamla) Urfada da isot kralı
yarışması yapılıyor diye düşündüm, iyi bir
araştırdım; sonra bir baktım ki isot değil,
İsotun Kralı yarışması yapılıyor. 115
kadın 105 ürünle katılmış ve Urfa Belediyesi isot
yarışmasını bu şekilde yapıyor.
Yarışmanın ismi de En güzel acılarımızı
arıyoruz ve böyle işte, ürünlerini herkes farklı bir
şekilde tanıtıyor arkadaşlar.
Orman köylüsünün acılarını iyice
anlamış olsaydık bunu torba kanuna
sığdırmazdık diye düşünüyoruz. Önergemizin bu nedenle
kabulünü diliyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 30'uncu maddesinde yer
alan "ibaresinden sonra" ifadesinin "ibaresinin
ardından" ifadesi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Bengi
Yıldız
Iğdır Şırnak Batman
Altan
Tan Mülkiye
Birtane
Diyarbakır Kars
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 30. Maddesinin
sonundaki "izcilik kampları" ifadesinden sonra "Cem
evlerine yapılan yardımlar" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz Tufan
Köse
Giresun Bursa Çorum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 30 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muharrem
Varlı Kemalettin
Yılmaz Mehmet
Günal
Adana Afyonkarahisar Antalya
Oktay
Vural Mustafa
Kalaycı Seyfettin
Yılmaz
İzmir Konya Adana
Alim
Işık Bülent
Belen Emin
Çınar
Kütahya
Tekirdağ Kastamonu
"Madde 30 -
13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "Diyanet
İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din
eğitimi verilen tesislerin" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve
Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik
ve izcilik kamplarının" ibaresi ve bendin
sonuna"(bağış ve yardımlar için makbuz alınması
kaydıyla) ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Belen,
Tekirdağ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 546
sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
30uncu maddeyle, Gençlik ve Spor
Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarına
getirilen kurumlar vergisi muafiyetini yerinde buluyor ve destekliyorum. Ama
vergi sistemimizle ilgili, vergi adaleti konusunda söyleyecek sözlerimiz var.
Vergi adaleti, modern vergiciliğin sosyal boyutudur.
Vergi sistemimizin bugün adil bir yapıya sahip olduğunu söylemek
mümkün değildir. Vergi adaleti, 2002 yılından günümüze daha da
bozulmuştur. 2002 yılında, gelir ve kazanç vergilerinin vergi
gelirlerine oranı yüzde 33,78 iken bu oran 2013 sonunda yüzde 24,48e
gerilemiştir.
Öte yandan, şirketler artık daha az vergi
vermektedirler. Kurumlar vergisi mükelleflerinin ödediği vergi, 2002
yılında vergi gelirlerinin yüzde 10,05ini oluştururken 2013
yılında bu oran yüzde 8,99a gerilemiştir. 2013 Ocak-Ekim
döneminde gelir ve kurumlar vergisi ile mülkiyetten alınan vergilerden
oluşan doğrudan vergi tahsilatı bir önceki döneme göre sadece
yüzde 8,5 artmıştır. Oysa aynı dönemde, enflasyon dikkate
alındığında doğrudan vergilerdeki reel artış
yüzde 1,5 olarak gerçekleşirken dolaylı vergilerdeki reel
artış yüzde 14,3tür.
2002 yılında, dolaysız vergilerin vergi
gelirleri içindeki payı yüzde 32,3 iken 2013 yılında yüzde
30,9a düştüğü görülmektedir. Bu durum da alt gelir grubu ile üst
gelir grubunun aynı tüketim maddesinde aynı vergiyi ödemesine ve
vergi adaletinin sarsılmasına sebep olmaktadır. Bu kapsamda,
özellikle petrol ve doğal gazdan alınan ÖTV yüzde 32, banka ve
sigorta muameleleri vergisi yüzde 13,2 artmıştır.
2013 Ocak-Ekim döneminde gelir vergisi tahsilatı
yüzde 12,2 artmış, fakat kurumlar vergisi tahsilatı
artmamış. Hatta enflasyondan
arındırıldığında, reel bazda yüzde 6,5
azalış olduğu görülmektedir.
Tahakkuk tahsilat oranı 2002 yılında yüzde
91,4 iken 2013 yılı Ekim ayı itibarıyla bu oran yüzde
82,2ye gerilemiştir. 2013 yılı Ekim ayı itibarıyla,
beyana dayanan gelir vergisinde tahsilat oranı yüzde 43,4 iken, beyana
dayanan kurumlar vergisi oranı yüzde 29,9da kalmıştır.Tahakkuk
tahsilat tablosu, Türkiye'de etkin ve adaletli bir vergi sisteminin var
olmadığını göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on
bir yılını tamamlayıp on ikinci yılına giden AKP
Hükûmeti iktidara gelirken üç şey ile mücadele edeceğini
vadetmiş ve söz vermişti. Neydi bu üç şey? Bir: Yoksulluk.
İki: Yolsuzluk. Üç: Yasaklar.
Dönüp bir bakalım ne olmuş? Açlık
sınırının 1.300 lira, net asgari ücretin 846 lira
olduğu ve çalışanların yüzde 80inin asgari ücret
aldığı, çöp bidonlarından yiyecek toplayanların, pazar
yerlerinde, tezgâh artıklarında yiyecek arayanların, kredi
kartı borcunu ödeyemediği için intihar edenlerin her geçen gün
arttığı bir ülkede, yoksullukla mücadele ettiğini iddia
etmek iddiadan öteye geçemeyecektir.
İkinci ayak olan yolsuzluk konusundaysa, 17
Aralık tarihinde açılan soruşturmayla yolsuzluk buz
dağının sadece ucu göründü ve ortalık birbirine girdi.
Binlerce emniyet görevlisinin ve soruşturmayı yürüten
savcıların görev yerleri değiştirildi, sürgüne gönderildi.
Saygıdeğer bakanların mahdumlarının evlerinde para
sayma makineleri, kasalar, milyon dolarlar, bir banka müdürünün evinde
ayakkabı kutularında bulunan 4,5 milyon dolar ve istifa eden veya
ettirilen saygıdeğer bakanlar; arkalarından İçimizdeki
kötüleri ayıkladık. sözlerinin sarf edilmesi, Şehircilik Bakanının
Her şeyi Başbakanın bilgisi ve onayı dâhilinde
yaptım. açıklaması, yolsuzlukla mücadelede, AKP hükûmetlerinin
ne kadar ileriye gittiklerinin göstergesi olsa gerektir. Bütün bunlar,
Hükûmetin yolsuzlukla mücadelede başarısı şöyle dursun,
Hükûmetin yolsuzluklara karıştığının
göstergesidir.
Gelelim yasaklara; bu konuda söz söylemeye gerek var
mı bilmiyorum. Geçen hafta salı günü, Sayın Başbakan Alo
Fatih diyerek, nasıl sansür talimatı verdiğini itiraf etmek
zorunda kaldı. Bütün bunlar gösteriyor ki, AKP Hükûmetinin son kullanma
tarihi geldi ve geçiyor.
Büyük Türk milleti, 30 Mart seçimlerinde AKPyi siyaset
mezarlığındaki yerine gönderecektir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Çoğunu gömdük,
çoğunu gömdük, merak etme.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 30. Maddesinin
sonundaki izcilik kampları ifadesinden sonra Cem evlerine yapılan
yardımlar ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Tufan Köse,
Çorum Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz
hafta, ondan önceki hafta, bir ay önce, üç ay önce, altı ay önce, geçen
yıl gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda ve gerekse
komisyonlarda hakareti gördük, şiddeti gördük, uçan tekmeli, yumruklu
saldırıları gördük ama maalesef, Başbakan Erdoğandan
bir tek kınama görmedik.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Teşvik
var, teşvik.
TUFAN KÖSE (Devamla) Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, şiddet uygulayanları inkâr ederek, överek,
ödüllendirerek, söz söyleyerek demokratik haklarını
kullananları, parlamentoların geleneğinde olan engelleme
hakkını kullananları da tahrik etmekle itham ederek âdeta
şiddeti meşrulaştırmıştır; akıl
tutulmuştur, mantık tutulmuştur, vicdanlar susmuştur. Fikir
ve düşünce özgürlüğünü ağzından düşürmeyen
Başbakan, eline fırsat geçtiği zaman kimsenin düşüncesine,
özgürlüğüne hak tanımamakta, kafasındakini herkese gerekirse
şiddet de uygulayarak dayatmayı içine sindirebilmektedir; ne kadar
acı maalesef.
Değerli arkadaşlarım, bugün 546
sayılı Kanunun 30uncu maddesinde bir değişiklik
yapılmak isteniyor. Yapılacak değişiklikle
Diyanet
İşleri Başkanlığına bağlı yaygın
din eğitimi veren kurumlara tanınan kurumlar vergisi muafiyetinden
Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı gençlik merkezlerine
ve izcilik kamplarına da aynı muafiyetin sağlanması yönünde
bir değişiklik var. Az önce Komisyonun ve Bakanın
katılmadığı önergemizde ise, buralara tanınan ve
bağışlarda tanınacak kurumlar vergisi muafiyetinin, bizler,
cemevlerine de tanınmasını istiyoruz. Maalesef, Komisyon ve
Bakanlık reddetti, biraz sonra da sizlerin oylarıyla da bu
önergemizin reddedileceğini düşünüyoruz.
Saygıdeğer Başkanım ve değerli
milletvekili arkadaşlarım; bir süredir ve uzun mücadeleler sonucu,
Alevilik inancı gizli yaşanılan bir inanç olmaktan
çıkmıştır ama bunun için çok büyük bedeller ödenmiş ve
çok büyük acılar yaşanmıştır.
Bizler, Alevi de olsak, Sünni de olsak, Hristiyan da
olsak, Yahudi de olsak, hatta ve hatta inançsız da olsak
inançlarımızı yaşadığımız yerlerin
eşit saygı görmesini istiyoruz, başka da bir şey istemiyoruz;
Türkiyede herkesin ibadetini özgürce yapmasını istiyoruz; Alevilerin
sorunlarına laik demokratik anlayışla ve Alevilerin taleplerine
uygun çözümler üretilmesini, uygun çözüm yolları aranmasını
istiyoruz.
Alevi yurttaşlarımız inançlarını
ve kültürlerini kimseye onaylatmak zorunda değildir. Cemevlerinin kaderi
asla ve asla Diyanet kurumuna bağlı kılınamaz. Aleviler bir
başkasının kendilerini tarif etmesine, hele de iktidarın ve
iktidara bağlı Diyanetin, belli bir mezhebin güdümündeki Diyanetin
kendilerini tarif etmesine asla ve asla izin vermeyeceklerdir.
Değerli arkadaşlar, Alevi
vatandaşlarımız el ele ve kardeşçe yaşamak istiyorlar.
Eğer onlar Cemevleri bizim ibadethanemiz. diyorsa, bize düşen Al
sana cemevi. diyebilmektir, demektir. Kırk dereden kırk su
getirmemeliyiz, iki yüzlü olmamalıyız, samimi olmalıyız,
Emevi siyaseti yapmamalıyız. Onların sorunlarını,
onların taleplerine uygun olarak çözmeliyiz; yok sayarak,
dışlayarak, ezerek, susturarak ve hatta geçtiğimiz yıllarda
çok gördüğümüz gibi onları yakarak değil; saygı duyarak,
anlamaya çalışarak, kucaklayarak ve kardeşlik elini uzatarak
çözmeliyiz, çözebilmeliyiz. Alevi inancının hiç kimsenin inayetine
ihtiyacı olmadığını bilmeliyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 30'uncu maddesinde yer
alan "ibaresinden sonra" ifadesinin "ibaresinin
ardından" ifadesi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile madde metninde
anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı
Yasa teklifinin 31inci maddesinde yer alan beş yıl ibaresi üç
yıl şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Bengi
Yıldız Altan
Tan
Iğdır Batman Diyarbakır
Hasip
Kaplan Mülkiye
Birtane Şırnak Kars
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde de önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 31. Maddesindeki
"5yıl" ifadesinin "10 yıl" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Kadir
Gökmen Öğüt Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz
İstanbul Giresun Bursa
Levent
Gök
Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet
Günal
Konya İzmir Antalya
Seyfettin
Yılmaz Kemalettin
Yılmaz Alim
Işık
Adana Afyonkarahisar Kütahya
Emin
Çınar Reşat
Doğru
Kastamonu Tokat
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Reşat Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
546 sıra sayılı Kanun Teklifinin 31inci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Sincan Cezaevinde
haksız ve hukuksuz şekilde yatan İstanbul Milletvekilimiz, kahraman
insan Engin Alanı saygıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden
selamlıyorum. İnşallah haksızlık ve hukuksuzluk
bitecek ve Engin Alan da diğer milletvekilleri gibi Türkiye Büyük Millet
Meclisine dönecek ve çalışmalarına devam edecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, AKP
iktidarı işin kolayını bulmuş. şeklindeki bir
tabloyla karşı karşıyayız. Yani, torba kanunlar
geliyor, torba kanunların içerisine birtakım şeyler konuyor.
Tahmin ediyorum ki, herhâlde yakında şu anda öğrendiğimiz
kadarıyla iki tane daha torba kanun var- iki tane daha torba kanun gelecek
ve onun içerisine de bir sürü maddeler konacak. Geçen yıllarda Meclisten
yetki alınarak çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerde,
çıkartılan kanunlarda birçok eksiklikler vardı. Yani, tartışılmadan,
tam olarak tarafların dinlenmemesi neticesinde oluşturulan
kanunlardaki eksiklikler zaman zaman dolduruluyordu veya tamamlanıyordu.
Şimdi de gördüğümüz kadarıyla da bu torba kanunlar içerisine
birtakım şeyler konuluyor.
Tabii, bu kanun içerisine konulan bu madde de konut
sahipleriyle ilgili, konut yardımıyla ilgili bir maddedir. Konut
sahibi olmak için, bir umut için, insanların kendilerinden,
maaşlarından paralar kesilmiş ve bazıları belki
faydalanmış olabilir ama
maalesef büyük bir kısmının faydalanmamış
olduğu ve paranın da geri iade edilmekte olduğu bir ortam
yaşıyoruz.
Tabii, konut, ev, insan için çok önemli bir faktördür.
Dolayısıyla, insanlar ev sahibi olmak isterler, konut sahibi olmak
isterler ancak şurası da gerçektir ki ülkemiz deprem noktasında
çok ağır zararlar görmüş, çok büyük sıkıntılar
çekmiş ülkelerin de başında gelmektedir. Benim de milletvekili
olduğum Tokat ilimiz de Kuzey Anadolu fay hattında
bulunmaktadır. Bu görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili de
burayı göz önüne almak istiyorum. Özellikle Kuzey Anadolu fay hattı,
ülkemizin en önemli fay hatlarının başında gelmektedir. Van
Gölünden başlayıp ta Marmara Denizine kadar uzanır. Genel
olarak da birçok yerleşim yerinden geçmektedir. Burası, tabii, çok
yoğun acıların da yaşanmış olduğu bir
yerdir. Malumunuz olduğu şekliyle, son yıllarda veyahut da son
yüzyılda veyahut daha geçmişe gidildiği zaman son bin yılda
çok yıkıcı depremler meydana gelmiştir. Bunların başında
da Tokatımız, Erbaamız, Niksarımız, beraberinde
Taşovamız gibi, o hat üzerinde çok ağır şekilde
acıların yaşanmış olduğu bir dönemi de görüyoruz.
Ancak, acılardan ders alınması gerekir. Geçtiğimiz
zamanlarda Adapazarında depremler olmuştur, Vanda depremler
olmuştur, acılar sarılmış mıdır?
Sarılmış olduğunu tam olarak söyleyemeyiz ama
şurası gerçektir ki, bazı önlemlerin de mutlaka
alınması gerekmektedir.
Karadeniz Bölgesinde bu
fay hattı üzerinde bulunan il ve ilçelerdeki başta resmî binalar
olmak üzere, evler, binalar olmak üzere hepsinin depreme
dayanıklılık testinin mutlaka ortaya konulması
gerekmektedir. Bakınız, şu ana kadar çok fazla
yapılmış olan bir şeyi söyleyemeyiz. Çeşitli kanunlar
çıkartılmıştır, bu kanunlarla ilgili yeniden yapılandırmalar
veyahut da yeni binalar yapılmaya, depreme dayanıklı olmayan binalar
yıkılmaya doğru süratli bir şekilde gidilmektedir ama bunun
tam olarak yapılmış olduğunu söyleyemeyiz. Yani, bu fay
hattı üzerinde, özellikle kendi ilimle ilgili söylemek istiyorum,
Tokatımızda fay hattının geçmiş olduğu yerlerde
çok ciddi çalışmalar maalesef yapılmamaktadır. Bu da, tabii
-yani inşallah bir deprem olmaz da, herhangi bir sıkıntı
olmaz ama- saygıdeğer milletvekilleri, bir deprem olduktan sonra
veyahut da büyük bir acı yaşandıktan sonra alınan
önlemlerin hiç ama hiçbir faydası yok.
Ülkemiz birçok sorunla
karşı karşıyadır. Bugün yolsuzluklardan
bahsedilmektedir, rüşvetlerden bahsedilmektedir,
kayırmacılıktan bahsedilmektedir, Emniyet tayinlerinden,
yargı tayinlerinden bahsedilmektedir ama Türkiyemizin de bazı
gerçekleri vardır. Çiftçi eğer perişansa, memur eğer
perişansa veyahut da esnafımız bazı kanunların
çıkmasını istiyorsa özellikle şurası da gerçektir ki,
Kuzey Anadolu fay hattındaki gibi birtakım illerdeki, yerleşim
yerlerindeki insanlar da mutlaka kendi bölgelerinde yaşamlarının
veyahut da yaşamış oldukları evlerinin daha uzun süre
yaşamasını veyahut da bir sıkıntıyla
karşılaşmamasını istemektedirler. O yönlü olarak da bu
haklı isteklere mutlaka cevap vermek mecburiyetindeyiz. Yani, Kuzey
Anadolu fay hattındaki, o bölgelerdeki yerleşim yerlerinin hepsi çok
süratli bir şekilde gözden geçirilmeli ve yıkılması gereken
binalar da mutlaka yıkılmalıdır ve yerine de yenileri
yapılmalıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan
tapeler konusunda, bir konu, ne yazık ki basında ve kamuoyunda hak
ettiği ilgiyi görmedi değerli milletvekilleri. Rüşvet ve
yolsuzluk operasyonunun konuşulduğu bugünlerde, yine Alo Fatih
hattından bir Bakanla, Enerji Bakanıyla yapılan, Taner
Yıldızla yapılan bir görüşme ne yazık ki dikkatlerden
kaçtı. Neydi o görüşme? Kısaca bir hatırlatalım. Alo
Fatih diyor ki Bakana: O zaman sizden rica ediyorum. Konu sizde. Sayın
Başbakanımızla görüşüyorsunuz. Yani, çok geç kalmadan,
iyice kara kışa girmeden, orada şimdi
Mesela, Uludereyi biz bu
sene hiç görmedik. Biliyorsunuz, televizyonlar olarak da görmedik
Taner
Yıldız da Doğru. diyor. Alo Fatih devam ediyor: Allaha şükürler olsun,
ne televizyondan ne de gazeteden Uludereyi gördük. Kendisi de ona dikkat
etmiş yani, Başbakanı kastederek- o da dedi ki: Fatih, bin
kişiyi zor topladılar. Medya arkada olmayınca bin kişiyi
zor topluyorlar. dedi.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, trajik bir
hadisede trajik bir durumla karşı karşıyayız.
Yolsuzlukları örtme çabalarınızı anlıyorum,
rüşveti örtme çabalarınızı anlıyorum ama 34
yurttaşımızın öldüğü, devletin kendi
yurttaşlarını öldürdüğü bir olayda ve özellikle
Başbakanın kamuoyuna Bu olay Ankaranın karanlık
dehlizlerinde kalmayacak. dediği bir olayda, artık, eğer
Başbakan medyaya, medya patronlarına, genel yayın yönetmenlerine
Bu olayı kapatın, görmezden gelin. diyorsa, artık sözün
bittiği yerdeyiz. Uluderede yaşayan ailelerin
vicdanlarının ne denli kanatıldığına bugüne kadar
tanık olmuştuk ama bu kapatma ve karartmanın Uluderedeki
ailelerdeki vicdanların kanamasını çok daha
ağırlaştırdığını biliyoruz. Bir
devletin, yurttaşlarının adalet arayışlarına
sahip çıkacağı yerde, onların adalet
arayışlarına engel olunmasına bizzat Başbakan
tarafından talimat verildiği bir ülkede adaletten söz edilemez.
Tıpkı
Şu sözü sizlerle paylaşmak istiyorum. 21 Nisan
2009da bir siyasi büyüğümüz şu sözleri söylemiş: Eğer
bugün hâkimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun
eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa güven verici bir gelişmedir.
Bundan kim, neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye
çalışabilir? Bakınız, ortada son derece ağır, son
derece vahim iddialar var; Anayasamıza, yasalarımıza göre suç
teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin,
bırakalım hukuk işlesin, bırakalım ak ile kara ortaya
çıksın. Süreci bulandırarak; hâkimleri, savcıları
tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz. Değerli milletvekilleri, bu
sözü 21 Nisan 2009 tarihinde söyleyen Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğandır. O zaman kamuoyunun yakından bildiği Ergenekon,
Balyoz ve bir sürü davada Başbakan çıkıp miting
meydanlarında Bırakalım yargıyı, bırakalım
savcıları ve onlar işini yapsın. derken bugün gelinen noktada
Başbakanın hâkimleri, savcıları, tüm herkesi, işin
içinde olan herkesi suçladığı bir dönemi üzülerek
yaşıyoruz. Bu ibret verici durumun dünya kamuoyundan saklanması
söz konusu değildir. Elbette, AKP milletvekillerinin
çoğunluğuyla burada istediğiniz yasayı istediğiniz
gibi değiştirebilirsiniz, istediğiniz her şeyi
yapabilirsiniz ama biliniz ki, dünyadaki adalet arayışları,
demokrasi arayışları, insan hakları
arayışları devam ettiği müddetçe Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu tutumunun bırakın Türkiyeden dünyanın hiçbir
ülkesinden karşılık görmeyeceği bir dünyada
yaşıyoruz. Bu nedenle, biz AKPli milletvekili
arkadaşlarımızı sağduyuya davet etmek
durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, yurt
dışından, göründüğümüz gibi değil manzara. Yurt
dışından, bütün uluslararası örgütler, insan hakları
örgütleri, af örgütleri, Birleşmiş Milletler Türkiyeyi çok dikkatli
takip ediyorlar. Türkiye, sayenizde ya demokrasi mücadelesini
başarıya ulaştıracak ya da demokrasi mücadelesinde
sınıfta kalan bir ülke olacaktır. Biz istiyoruz ki, hep beraber,
Türkiyeyi çok daha ileriye götürelim ama öncelikle sizlerde bir kafa
değişikliği gerekiyor, bunu yapmanız gerekiyor;
sağduyulu, vicdanlı ve adaletli olmanız gerekiyor diyor,
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı
Yasa teklifinin 31inci maddesinde yer alan beş yıl ibaresi üç
yıl olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan
(Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Buldan, gerekçeyi mi okutuyorum?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile madde metninde
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılması 5
yıl olarak belirlenmesi uzun bir süredir. Bu sürenin en fazla 3 yıla
indirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı
Yasa teklifinin 32inci maddesindeki yer alan beş yıl ibaresi 7 yıl
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Bengi
Yıldız Altan
Tan
Iğdır Batman Diyarbakır
Hasip
Kaplan Mülkiye
Birtane
Şırnak Kars
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 32. Maddesindeki
5yıl ibaresinin 10 yıl olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Kadir
Gökmen Öğüt Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz
İstanbul Giresun Bursa
Sedef
Küçük
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet
Günal
Konya İzmir Antalya
Seyfettin
Yılmaz Kemallettin
Yılmaz Alim
Işık
Adana Afyonkarahisar Kütahya
Emin
Çınar
Kastamonu
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen
Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin
32nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
geçtiğimiz günlerde Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü,
2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksini açıkladı. Buna göre
Türkiye 180 ülke arasında 154üncü sırada yer aldı.
Yine bildiğiz gibi geçtiğimiz ay içinde
yayımlanan Uluslararası İnsan Hakları ve Basın
Özgürlüğü kuruluşu Freedom Houseun Dünya Özgürlükler Raporunda,
Türkiye baş aşağı giden ülkeler arasında sayıldı
maalesef. Daha geçen gün, Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi
Türkiye eleştirel haber ve yorum yapan gazetecilere baskı yapmaya
devam ediyor dedi ve bu raporlara, bu değerlendirmelere kimse
şaşırmadı. Medya mensupları yaptıkları
haberler nedeniyle işten çıkarıldı, bazı yazarlar
yazama hâle getirildi, kimse şaşırmadı. Ses
kayıtları ortaya döküldü, bizzat Hükûmetin medya üzerindeki
ağır baskısı ortaya çıktı, kimse
şaşırmadı. Sayın Başbakan soru soran
gazetecilere soruyu
beğenmediği için fırça attı, buna da kimse şaşırmadı.
Şimdi soruyorum size: İlerisinden geçtim,
sıradan bir demokraside bunlar olağan durumlar mıdır?
İnsanın bunu içine sindirmesi mümkün müdür? Türkiyenin özgürlük çıtası bu
mudur? Halkımıza layık gördüğümüz demokrasi böyle bir
şey midir? Bu ülkeye demokrasi, İnterneti yasaklayarak, basına
açık ya da örtülü sansür uygulayarak mı gelecek? Bu raporların
da, bu soruların da göz ardı edilmemesi gerekir çünkü bunlar,
nasıl bir ülkede yaşadığımızı ortaya
koymaktadır,. Çünkü, ihtiyacımız olan, eleştiri yapmayan,
yolsuzlukları ve haksızlıkları görmezden gelen, sahibinin
sesi bir medya değil; ihtiyacımız olan, şamar
oğlanına dönmüş cici gazeteciler değil;
ihtiyacımız olan, sansüre boyun eğen, hatta ne olur ne olmaz
diye kendi kendine sansür uygulayan bir medya hiç değil;
ihtiyacımız olan, her şeye rağmen doğrulara sadakatle
bağlı, meslek ahlakını savunan özgür medya. Demokrasi
çıtasını yükseltmek istiyorsak, evrensel insan hakları
konusunda hakikaten samimiysek, halkın haber alma, gerçekleri öğrenme
hakkına saygı duyuyorsak basın özgürlüğüne de saygı
duymamız gerekir çünkü basının özgür olmadığı bir
ülkede özgür olan yolsuzluklardır, yalandır, talandır.
Değerli milletvekilleri, penguen medyasıyla
varacağımız yer özgürlükler değildir. Medyaya
baskıyı hoş görerek Canım, geçmişte de böyleydi, ne
yapalım. diyerek varılacak yer, demokrasi değildir. Sizi
tasmalarınızdan biz kurtardık. denilip, şimdilerde ise
talimatlarla hizaya sokulan bir medya yaratarak, Meclis televizyonunu
muhalefete kapattırarak varılacak yer, olsa olsa otoriter bir
yönetimdir, suskun bir toplumdur. Böyle bir yönetim anlayışına
karşı hepimizin cesaretle direnmesi gerekiyor ama önce medyanın
direnmesi gerekiyor. Muhabirinden yayın yönetmenine kadar her gazetecinin
eleştirinin bir hak ve özgürlük olduğunu ve kamu adına soru
sorma hakkının engellenemeyeceğini ortaya koyması
gerekiyor. Her gazetecinin Abdi İpekçinin, Uğur Mumcunun, Çetin
Emeçin onurlu mirasını taşıdığını
unutmaması gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tablo aydınlık bir tablo değildir. Gezi olaylarından bu
yana medya maalesef iyi bir sınav vermemiştir. Bunun elbette birçok
nedeni olduğu ileri sürülebilir ama bu nedenlerin hiçbiri, olanları
haklı çıkarmaz, hiçbir gerekçe yapılanları masum
kılmaz ve hiç kuşkusuz, medyası kontrol edilen, sansüre
uğrayan, otosansüre zorlanan, İnternet özgürlüğü boğulan
bir ülkede demokrasinin de, hukuk devletinin de esamesi okunamaz.
Eninde sonunda, bu yapı değişmek zorunda
kalacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen
Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu maddede konut edindirme
yardımının süresinin uzatılması var, Hazineye devriyle
ilgili. Maalesef, vatandaşa geldiği zaman çok cimri
davranıyorsunuz ama yandaşlara geldiği zaman bunun önü
açılıyor. Ben bu vesileyle bir hususu dile getirmek istiyorum: Bu 17
Aralıktan beri yaşanan olaylar üzerine Sayın Başbakan bir
beyanatında yolsuzluk tanımı yapmış. Onun üzerinden,
sizlerin görüşüne bazı hususları arz edeceğim.
Diyor ki Sayın Başbakan beyanatında: Ben
yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım: Devletin kasası
soyuluyor mu soyulmuyor mu? Yani, Devletin kasasından çıkmayıp
biz özel sektöre kolaylaştırma yaptırdığımız
takdirde, bazı işlerini kolay yoldan görürsek, usulsüzlük yaparsak bu
yolsuzluk olmaz. demiş. Peki, devletin kasasına girmesi gereken para
girmiyorsa, o zaman yolsuzluk yapılmış oluyor mu
Başbakanın tanımına göre? Oluyor. Demek ki girmesi gereken
para girmiyor ise
Hadi, öbür tarafını geçtik, havuza atılan
paralar da var.
Şöyle söylüyorum: Alınması gereken vergi
affediliyorsa örneğin, Sayın Bakanım, o zaman Başbakanımızın
tanımına göre bu yolsuzluk mu? Vergi almamız gerekiyor;
almamışız, çizmişiz üstünü. Diğer vatandaştan
almışız, o vermemiş. Gecikme cezası var, anaparadan
dolayı gecikmesi var.
Şimdi, burada söyledik, gelin, Sayıştay
denetlesin dedik; tövbe, Burada vergi mahremiyeti var. dedi. Maliyeci
arkadaşlar yok galiba arkada. Peki, nasıl olacak? Siz geliyorsunuz
Sadece 2012 yılını söylüyorum, açık bilgi, Vergi Denetim
Kurulunun incelemiş olduğu 2012
Diğerlerini de yine
getirebilirim ama rakam olarak söyleyeyim kabaca: 500 milyon civarında
anapara tarhiyatı var. Onu almış, 50 milyon kalmış ama
1 milyara yakın TL olarak- faiz, gecikme faizi var. Bunun 50 milyon
kadarını ancak almış, 900 küsur milyon
Sadece silinen para
bu, bakın, silinen vergi miktarı arkadaşlar uzlaşmada. 1
milyar kesiyorsunuz, 50 milyonunu alıp, 950 milyonunu
Şimdi, bu
yolsuzluk mu değil mi? Sayın Başbakanın tanımına
göre devletten çıkmış. Bunu araştıralım diyoruz,
Vallahi, orayı ellemeyin. Kim eller? Burada defalarca sordum, Vergi
mahremiyeti
Vergi mahremiyeti kimin için? Üçüncü şahıslara
açıklamak için. İdari soruşturma, müfettiş bir şeyi
incelediği zaman mahremiyet olur mu? Yani, kim kimi inceleyecek? Ben bu
tanımı da manidar buluyorum.
Peki, dönelim o zaman Sayın Başbakanın tanımına,
yine katılıyorum. Devam ediyorum: TÜPRAŞtaki paralar devletin
hazinesine girmediği zaman, gerçek değerinin altında
girdiği zaman bu yolsuzluk mu? Evet, o zaman yolsuzluk oluyor. Veya
söyleyelim, TEDAŞın ihalesini açıyorsunuz, 1 milyar 100 milyon
liraya ihale bitiyor. İhaleyi alan firma işi yapmayıp
teminatını yakıyor, 30 milyon lirayı -diyelim ki 50 milyon
lira, her neyse alınan teminat- yakıyor. Neden yakıyor? Çünkü o
konuda tekrar ihale açılacağını biliyor ve o ihaleye
aynı firma giriyor ve 1 milyar 100 milyon olanı, yarı
yarıya, 550 milyona aynı firma alıyor, 500 milyon kârda. Peki,
bu 500 milyon yolsuzluk mu, değil mi?
D.
ALİ TORLAK (İstanbul) Yok, tesadüf o, tesadüf!
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Yani hem adam teminatını yaksın hem
aldığı işi yapmasın hem aynı firma girsin hem de
aynı firmaya dönüp dolaşıp bu ihaleyi verelim. Peki, bu
yolsuzluk mu? Başbakanın tanımına göre yolsuzluk.
Burada,
havuza para atmaya gelince
Elimizde, bakın, arkadaşlarımız
zaman zaman okuyor. Vatandaşın bir kredi kartı taksitini
ötelemiyorsunuz, intiharlar oluyor, boşanmalar oluyor kredi kartı
borcunu ödeyemedi diye. Ama havuza para bulacak olan
arkadaşlarımızın limiti dolu, yetişmiyor, dokuz tane
formül üretiyorlar dinlediğimiz tapelerde, 60 oradan, 30 buradan, 10unu
filanca bankadan
E, peki, bunların limiti olsa zaten verirler, onu
uyduruyorlar. Burada yapılanlar yolsuzluk mu, değil mi? Oradan,
bizden aldığı faizleri vatandaşa kamunun parasını
peşkeş çekerken, birilerine kolaylık sağlarken kamu
bankasının yaptığı yolsuzluk oluyor mu? Oluyor.
Dolayısıyla, bunların üstünü örtmek için canhıraş
uğraşmamamız lazım. Burada bir şey varsa
araştıralım, masum olanlar ayıklansın masumiyet karinesine
göre, diğerleri de suçunu çeksin diyoruz.
Bu
vesileyle, vatandaşa da parasına el koymadan biraz daha zaman
tanıyalım diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 Sıra Sayılı
Yasa teklifinin 32inci maddesinde yer alan beş yıl ibaresi 7
yıl şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan madde değişikliğinde Konut
edindirme yardımı ile ilgili olarak yapılan ilanlar sonucunda
talep edilmeyen alacakların, Resmî Gazetede yayımlanan son listenin
ilan tarihinden 7 yıl sonra hazineye irad edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.15
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
546 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
33üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 33. Maddesindeki
"%100" ifadesinin "%150" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Kadir
Gökmen Öğüt Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz
İstanbul Giresun Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 33'üncü maddesinde yer alan "%100 oranında "
ibaresinin, "% 200 oranında " ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip
Kaplan Bengi
Yıldız
Şırnak Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve 33 üncü maddesi ile 5774
sayılı Kanuna eklenen geçici maddenin sonuna "Bu ödemeler takip
eden iki ay içinde Hazinece karşılanır.'" cümlesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet
Günal
Konya İzmir Antalya
Seyfettin
Yılmaz Kemalettin
Yılmaz Alim
Işık
Adana Afyonkarahisar Kütahya
Emin
Çınar Ali
Halaman
Kastamonu Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Adana Milletvekili Ali Halaman, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; sıra sayısı 546 olan
Teklifin 33üncü maddesi üzerindeki önergemizle ilgili söz aldım. Grubum
adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu 546 sıra sayılı
Kanun Teklifi 53 madde. 33üncü maddenin içeriği genelde şu: Yani
ülkemizde başarılı sporculardan, 65 yaşını
doldurmuş veya ölmüş olmaları sebebiyle spor müşaviri
olarak atanamayanların kendilerine ve çocuklarına bağlanan
aylıkların yüzde 100 artmasıyla ilgili ve bir de bu devlet
sporcusu unvanının alınmasını, kimlere
verileceğini tanzim ediyor.
Dolayısıyla, ben, ülkemizi bu
mevzuda temsil eden ölmüş olan sporculara Allahtan rahmet diler,
çocuklarına kalan bu maaşların artmasından dolayı yani
böyle bir teklifi -Milliyetçi Hareket Partisi adına da arzu
ettiğimiz- Hükûmet olarak da getirdiği için Hükûmete bu konuda
teşekkür ederim, iyi yapmış.
Ama yine bu sporcularla ilgili ek bir şey söylemek istiyorum: Bu torba yasa
Anadoluda çok değişik algılanıyor yani kişilerin
isteklerine göre tanzim edilen bir yasa olarak algılanıyor. Ama, bu
sporculuk adına, spor adına, Türkiye'de sosyal bilimler
fakültesinden, özellikle üniversiteden mezun iki yıllık, dört
yıllık
Bunlara daha çok bedenci çocuklar deniliyor, sporcu,
jimnastikçi deniliyor. Ama, bu teklifin içerisine, bunların
atanmasını, bunların maaşlanmasını getiren bir
kanun teklifi olmamış. Dolayısıyla, bu öğretmen olarak
iki yıllıktan, dört yıllıktan mezun olan
arkadaşların en kısa zamanda atanmasını Hükûmetten
talep ediyoruz.
Yine, belediyelerde özellikle; yine, kamuyla ilintisi
olan kurum ve kuruluşlarda sporcu olarak çalışan, bazen
part-time çalışıyor gibi gözüken bir sürü, sokak
aralarında, cadde aralarında kamu adına spor yapan bedenciler
var. Onların da haklarının gündeme
taşınmasını yine Hükûmetten rica ediyoruz.
Bir de bu torba yasanın gündeme gelmesi
dolayısıyla -çok fazla genel, toplumsal kavramları
kucaklamadığı için- son on gündür, işte, memleketimize
gittiğimizde memleketimizin insanlarının yani esnafın,
çiftçinin, bankacının, özellikle son günlerde bu Merkez
Bankasından kaynaklanan, Hükûmetten kaynaklanan ticaretin,
esnaflığın bozulmasından dolayı çok dolar veya döviz
ticareti yaparak kredi kullanan insanların mağduriyetlerinin
çözülmesi noktasında çok istekli, arzulu küme, sınıf,
dolayısıyla kuruluşların olduğunu hissettirmek
isterim. Eğer bu torba yasa ihtiyaçlara binaen çıkıyor, onların
hâllerini düzeltmek istiyor isek bu dövizle ticaret yapan,
dolayısıyla Hükûmetin kötü yönetiminden kaynaklanan
Yani,
Türkiye'deki ticaret iyi gitmiyorsa Türkiye'deki ticaretin iyi
yönetilmediğinden, dolayısıyla dış politika iyi
gitmiyorsa Hükûmetin dış politikayı iyi yönetmediğinden
kaynaklandığını düşünüyorum. Bu tip
mağduriyetlerin önlenmesi için de eğer torba yasa bir çözümse böyle
teklifler getirilmesini bekler, hepinize saygı, sevgilerimi sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 33'üncü maddesinde yer alan "% 100 oranında "
ibaresinin, "% 200 oranında" ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile 65
yaşını doldurmuş veya ölmüş olmaları sebebiyle
spor müşaviri olarak atanamayanların kendilerine ya da bu Kanunun 4
üncü maddesi uyarınca aylık bağlanan eş ve
çocuklarına, bu Kanun hükümlerine göre bağlanan aylıkların
daha fazla artırılması öngörülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 33. Maddesindeki
"% 100" ifadesinin "% 150" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
İlhan Demiröz
(Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Kadir Gökmen Öğüt
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Gökmen
Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasa teklifinin 33üncü
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce, Maltepe Gülsuyu
Mahallesinde aile içi şiddeti önlemeye çalıştığı
esnada bıçaklanarak şehit olan polisimiz Mehmet Emin Aydına
rahmet, yaralı polis Koray Albayraka acil şifalar dilerim.
Anadolu Yakasının bu en güzel mahallesi bütün
basın toplantılarımıza, Meclis
konuşmalarımıza, önergelerimize rağmen görmezden
gelinmektedir. Eroin ve arazi mafyası her gün yeni bir vukuat işlemektedir.
En son geçen hafta perşembe akşamı bir muhtar
adayımız, güpegündüz dükkâna gelinip Sen bizden habersiz nasıl
aday olursun? denilerek ayaklarından vurulmuş, çok zor bir operasyon
neticesinde hayati tehlikeden kurtulmuştur. Failler yine elini kolunu
sallayarak dolaşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yine, içi
doldurulmamış, keyfiyet esasına dayalı bir torba yasayla
karşı karşıyayız. Gerek partimin gerekse diğer
muhalefet partilerinin görüşü, halkın temsilcilerinin fikirleri hiçe
sayılarak hazırlanan bu yasa asla halkın yararına olmayacaktır.
Komisyonlara da sunulan tekliflerimiz bir bir reddedilmektedir.
Şimdi, bu tasarıyla Biruni Üniversitesine 6
adet fakülte kuruluyor. Bunlardan biri de diş hekimliği fakültesi.
Bakınız, ben bir diş hekimi olarak mesleğimizin ve meslektaşlarımızın
sorunlarını defalarca dile getirmeye çalıştım. Avrupa
Birliği normlarına erişeceğiz diye inanılmaz derecede
fakülte açılmaktadır. Şu anda 54 tane diş hekimliği
fakültesi bulunmaktadır fakat öğretim üyesine
ulaşılamamaktadır. Yıllık mezun sayımız
2.500dür. Zaten, muayenehanelerden hizmet alımıyla ilgili Hükûmetin
bir çalışması yokken bu alana yeni fakülteler açmak işsiz
diş hekimleri yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Bir diğer konu yine bir sosyal adaletsizlikle
ilgilidir. Geçtiğimiz nisan ayında Manisa Milletvekilimiz Sayın
Sakine Öz tüm sigortalı kadın çalışanların doğum
borçlanması hakkından yararlanması için kanun teklifi verdi.
Kendi namına çalışan BAĞ-KURlu kadın
çalışanlarımızın da doğum borçlanması
yapabilmesi için teklif sunuldu. Bugün, ülkemizde ilgili kanunlar gereği
SSKya kayıtlı çalışan kadınlar doğum
yaptıklarında ve dolayısıyla çalışma hayatı
ve sosyal güvenceden yoksun kaldıklarında bu süreyi borçlanma yoluyla
telafi edebilirken aynı hak BAĞ-KURlu kadınlar için tanımlanmamakta.
Dolayısıyla, doğum borçlanmasının sadece SSKlı
kadınları kapsaması en başta fırsat adaletsizliği
yaratmaktadır. Konuyla ilgili gerekli adımların bir an önce bu
Meclis tarafından atılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan
önceki gün gerçekleştirdiği konuşmada Kasımpaşada
sabah güneş doğmadan hastaneye gider, kuyruğa girerdim. diyor.
Ama, bugün görüyoruz ki Beyoğluda 2si aile sağlığı
merkezi başta olmak üzere 69 sağlık biriminin 11i aylardır
boş bulunmakta. Taksim İlkyardım Hastanesi kapatılmakta.
Milyonlarca kişinin yaşadığı Beyoğlu ve
Kasımpaşada acil servis bulunmamakta. Yine, Sayın Başbakan
aynı konuşmasında Geçmişte acil servislerde dahi hasta
kardeşime yeterince ilgi, şefkat göstermediler. diyerek
doktorları hedef göstermekte. Bugün Evrensel gazetesinde çıkan
şu başlığa bir bakın, tespitler içler acısı,
yazılanlar aynen şöyle: Acildeki doktorlar bir günde 2.500 hastaya
bakıyorlar. Randevu sistemi birçok yerde işlemiyor. İnsanlar
acile akın ediyor. Sağlıkta şiddet had safhada, doktorlar
kaçabilmek için pencereye yakın oturuyor. Ankara Tabip Odasının
verilerine göre sadece on ayda 7.773 şiddet vakası
yaşanıyor. Buna rağmen, sistemin sorumlusu olarak tabipler
gösteriliyor. Doktorlar yoğunluktan on beş yirmi dakikalık yemek
molasına bile çıkamıyor. İşte sağlıkta
gelinen son nokta bu.
17 Aralık operasyonuyla ipliği pazara
çıkan Hükûmetin kaos içindeki ülkemizi bu tür yalanlarla idare etmekte
olduğunu görmekteyiz. Gezi olaylarında öldürülen gençlerimize rahmet,
gözü çıkarılan onlarca kişiye şifa dilemeyen Hükûmet, yine
insanlarımızı kışkırtmak için yalanlara
sarılıyor. Ülkemizi bölmek için kefen edebiyatı yapıyor.
Eminim ki mitinglerde kefen giydirdiğiniz gençlerimizin ceplerinde
evlerine gidecek otobüs paraları bile yok. Camide içki içildi. dediniz,
müezzin gerçek dindar çıktı, yalanladı. Yetmedi, Camide
öpüştüler, ispatlayacağız. dediniz, ispatlayamadınız.
Başörtülü bacımıza saldırdılar, taciz ettiler,
bebeğine idrar yaptılar. dediniz, kameralarla tespit edildiği
kadarıyla o da yalan çıktı. Faillerini bulun, lanetleyelim.
dedik, yüz kişiden birini bile bulamadınız. Son olarak Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın ve çocukların her
türlü şiddete karşı korunmasının
Bakanlığın görevlerinden olduğu açıklamasını
yaparak tacize uğradığı iddia edilen hanımefendiye
sahip çıktığını, soruşturmaya ilişkin
açılacak davaya müdahil olacağını bildirdi. Sayın
Bakan keşke aynı şefkati Gezi olayları sırasında
palalı saldırganın tekmelediği kadına, İzmirde
polisin saçlarından savurarak darbettiği genç kızımıza
da gösterseydi.
Bunları İnternet vasıtasıyla da
sansürleyerek engellemeye çalışacaksınız ama Bahattine
önlem bulamayacaksınız, İnternetteki Bahattin size yetecek.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 34üncü maddesinde yer alan şeklinde ibaresinin,
biçiminde ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Bengi
Yıldız Altan
Tan
Iğdır Batman
Diyarbakır
Hasip
Kaplan Mülkiye
Birtane
Şırnak
Kars
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 34. Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul
Ankara
Kadir
Gökmen Öğüt Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz
İstanbul Giresun Bursa
İllerdeki
sivil savunma müdürlükleriyle iş birliği yaparlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 34 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alim
Işık Emin
Çınar Kemalettin
Yılmaz
Kütahya Kastamonu Afyonkarahisar
Mehmet
Günal Oktay
Vural Seyfettin
Yılmaz
Antalya
İzmir Adana
Mustafa
Kalaycı
Konya
"MADDE
34 - 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi
"'Başkanlık merkez ve taşra teşkilatından meydana
gelir. Başkanlık merkez teşkilatı aşağıdaki
hizmet birimlerinden oluşur:" şeklinde
değiştirilmiş ve aynı maddenin ikinci fıkrasına
"Başkanlığın" ibaresinden sonra gelmek üzere
"merkez ibaresi, maddeye aşağıdaki fıkra ve Kanuna
ekli (I) sayılı cetvelin başlığında yer alan
"Başkanlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Merkez" ibaresi eklenmiştir.
"(3)
Başkanlık taşra teşkilatı aşağıdaki
hizmet birimlerinden oluşur:
(a)
İl afet ve acil durum müdürlükleri"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Başkanlık
teşkilatında, bu Kanun Teklifi ile oluşturulan taşra
teşkilatının tanımlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 34. Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul) ve arkadaşları
İllerdeki
sivil savunma müdürlükleriyle iş birliği yaparlar.
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen? Sayın Altay
ENGİN
ALTAY (Sinop) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Koordinasyonu
sağlamak amacıyla.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 34üncü maddesinde yer alan şeklinde ibaresinin
biçiminde ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak metne
açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
35inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 35inci maddesinde yer
alan aktarır ibaresinin iletir ibaresi ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Bengi
Yıldız Altan
Tan
Iğdır
Batman
Diyarbakır
Hasip
Kaplan Mülkiye
Birtane
Şırnak
Kars
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 35. Maddesindeki tüm kurum ve kuruluşlar deprem
gözlem verileri eş zamanlı olarak Bakanlığa aktarır
ifadesinin eş zamanlı ve acilen Bakanlığa aktarır
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın
İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Haluk
Eyidoğan Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz
İstanbul Giresun Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 35 inci maddesinde
geçen resmi olarak ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet
Günal
Konya İzmir
Antalya
Seyfettin Yılmaz Kemalettin Yılmaz Alim
Işık
Adana Afyonkarahisar
Kütahya
Emin Çınar Özcan Yeniçeri
Kastamonu Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri,
Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; deprem konu, zaten yıkıyor deprem, bir de biz
yıkmayalım.
546 sıra sayılı kanun hükmündeki
kararnamede değişiklik yapılması hakkındaki teklifin
35inci maddesiyle ilgili olarak söz aldım, bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, 35inci madde Deprem gözlemi yapan
üniversiteler, yerel yönetimler ve tüm kurum ve kuruluşlar deprem gözlem
verilerini eşzamanlı olarak Başkanlığa aktarır.
Meydana gelen depremin büyüklük ve şiddeti gibi temel veriler kamuoyuna
resmi olarak sadece Başkanlık tarafından duyurulur. diyor.
İlgili kurumların bütün verileri Başkanlığa
aktarması doğru bir yoldur. Depremle ilgili temel verilerin kamuoyuna
açıklanmasında Başkanlığın görevlendirilmesi de
yerindedir ancak depremle barışık yaşamak zorunda olan bir
ülkede bulunuyoruz ve dolayısıyla, bu ülkede her türlü yetkilinin
öncelikle depremle ilgili şu gerçeği şuurlu bir biçimde
irdelemesi gerekir: Deprem, ciddiyetsizliği, üşengeçliği,
vurdumduymazlığı kaldırmaz çünkü deprem öncesinde,
sırasında ve sonrasında meydana gelen ihmalin maliyeti insan
hayatıdır.
Değerli milletvekilleri, durumun Türkiye yönünden ne
derece acil ve önemli olduğunu da gerçek verilerle ortaya koymak istiyorum.
Bir defa, Türkiye, en etkin deprem kuşaklarından biri üzerinde yer
almaktadır. Dünyadaki depremlerin beşte 1i, Türkiye'nin de üzerinde
olduğu kuşakta meydana gelmektedir. Türkiye topraklarının
yüzde 93ü deprem bölgeleri içinde yer almakta. Öyle ki Türkiyede son on iki
yılda, 2000 Ocak ayı ile 2012 Nisan ayı arasında irili
ufaklı 68.837, yalnızca 1 Mart 2011 ile 1 Mart 2012 tarihleri
arasında ise 1.012 deprem yaşanmıştır. Türkiye
nüfusunun ise yüzde 98i deprem tehdidi altında yaşamaktadır.
Sanayi kuruluşlarının yüzde 98i deprem bölgelerinde ve yüzde
73ü de aktif fay hatları üzerindedir. Aynı şekilde,
barajlarımızın yüzde 95i bu tehlikeli topraklar üzerinde
bulunmaktadır.
Diğer yandan, enerji santralleri ve deprem
ilişkisi de ilginç sonuçlar üretmeye adaydır. Yapılan bir
araştırmaya göre, 1996 yılında enerji santrallerinin
sayısı 124 iken 122si deprem riski taşıyordu ve 65 tanesi
birinci derece deprem bölgesinde yer alıyordu, bugün ise
özelleştirmeler sonucu yaklaşık olarak 1.344 enerji santrali
bulunmakta ve 580i, yani yüzde 43ü birinci derece deprem bölgesinde yer
almaktadır. Bu durum, söz konusu riskin büyüdüğü anlamına
gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bütün veriler, Türkiyenin deprem yönünden ne denli ciddi bir
riskle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Türkiyeyi örgütlenme, koordine olma ve krizi yönetme özrü olan bir iktidar
yönetmektedir. Deprem ise koordinasyonsuzluğu ve örgütsüzlüğü
affetmiyor. Depremde işler, faaliyetler ve kişiler arasında uyum
ve ahengin kurulamamasının maliyeti insan canıdır. Deprem
gerçeğiyle birlikte barışık bir şekilde
yaşamayı, yalnızca afet, imar, yapı kanunları ve
kararnameleri değiştirerek gerçekleştiremezsiniz.
Ülkemizde
konutların yüzde 40ının kaçak ya da ruhsatsız
olduğunu, bina stokunun yüzde 10unun yenilenmesi, yüzde 30unun
onarılması gerektiğini, aksi hâlde, olası depremlerin afete
dönüşeceğini, afet sonrası öncelikli kullanım grubunda yer
alan hastane, okul gibi kamu yapılarının yine olası bir
afette yıkılma riski taşımasının ürkütücü olduğunu
söylemeye bilmem gerek var mı? Doğa olaylarının afete
dönüşmesinin yolunun doğru yer seçiminden başlayarak
sağlıklı ve nitelikli bir yapı denetim sisteminden
geçtiğini de burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Öte
yandan, mevcut yapı denetim sisteminin eksikliklerini gideren daha etkin
bir yapı denetim sisteminin uygulanması şarttır.
Depremlerde yaşanan felaketler, derelerin, vadilerin, ormanların,
kıyıların, su havzalarının, deprem tehlikesi içeren,
kısaca yapılaşmaya uygun olmayan alanların rant
ekonomisinin baskısı altında yapılaşmaya
açılmasının sonucu olarak meydana gelmektedir. Bunun,
dönüşümü deprem açısından risk taşıyan bölgelerde
uygulamak yerine, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çevirmeyi
amaçlayan anlayışın sonucu olduğu da kesindir.
Dolayısıyla,
bugün, deprem sürecinde yaşanan felaketlerin büyük bir kısmı,
üretimden vazgeçen ekonomiyi arazi rantına teslim etmenin sonucudur diyor,
bunlar için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini ikaz ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 35. Maddesindeki tüm kurum ve kuruluşlar deprem
gözlem verileri eş zamanlı olarak Bakanlığa aktarır
ifadesinin eş zamanlı ve acilen Bakanlığa aktarır
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Haluk Eyidoğan, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bir ülkede ulusal düzeyde
deprem tehlikelerini belirlemek ve riskleri, afet risklerini azaltmak
istiyorsanız bunun ilk adımı, afet tehlikesini ya da deprem
tehlikesini ve risklerini en doğru şekilde ortaya koymaktır.
Ondan sonra da bunu ortaya koymak için, bu bilgiyi elde etmek için de yeterli
teknik donanım ve araçlarla planlama ve uygulama sürecinde bir karar
verici mekanizması yaratmanız gerekiyor. Eğer konu depremse, bu
süreç içinde sürekli gelişen ulusal deprem bilgi altyapısı
sistemini kurmanız lazım. Bu ülkede bu var mı, yeterli mi, biraz
o konuda bilgi vermek istiyorum.
Şimdi,
eğer, ulusal deprem bilgi altyapısı kuracaksak bunun
koşullarından bir tanesi, ulusal deprem bilgi altyapısıyla
ilgili olarak ulusal deprem kayıt ağı ve ulusal sismik
ağdır. Altyapısındaki diğer unsurlardan biri, deprem
veri bankasıdır. Bir diğeri de tehlike ve sismik mikrobölgeleme
haritalarıdır. Bunların üçünün birbiriyle ilişkili, uyumlu
çalışması gerekiyor.
Ülke
genelinde temel deprem verilerini toplayan ulusal deprem kayıt
ağının ya da sismik ağın üç temel işlevi var:
1)
Deprem verilerinin toplanması ve işlenmesi.
2)
Deprem oluşumlarıyla ilgili bildirimlerin yapılması.
3)
Kayıtların arşivlenmesi.
Bunlarla
ilgili ülkemizde ciddi bir dağınıklık var, duplikasyonlar var, format eksikleri, standart eksikleri var. Bunlara
değinmek istiyorum. O hâlde, temel niteliklerimizin ne olması
lazım ulusal deprem kayıt ağınız varsa? Bir: Süreklilik
ve sürekli gelişme, çağdaş ve profesyonel organizasyon
verilerinin belli bir uluslararası standart ve duyarlılıkla
üretilmesi; gelişmiş altyapı; hızlı bilgi üretme ve
dağıtım.
Dünyada ulusal sismik ağların elde edilen
duyarlı veriyi topluma ve ilgili kurumlara aktarma süresi beş
dakikanın altındadır. Maalesef, biz bunu yakalayamıyoruz.
Ülke içi ve dışı hızlı iletişim kurma, tüm
verilerin kullanıcılara belli standartlarda açık olması
lazım. Burada, teklifte bir düzeltme yapılması gerekiyor
Sayın Başkan. Diyorsunuz ki: Büyüklük ve şiddet saptanır
ve verilir. Efendim, bu, yetersiz. Büyüklük, yer, derinlik, oluş
zamanı olarak bunun düzeltilmesi lazım çünkü deprem parametreleri
bunlardır.
Bugünkü duruma baktığımız zaman
ülkemizde bu işlerle uğraşan iki kamu kurumu var: Biri,
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma
Enstitüsü, diğeri de AFADın bünyesinde olan Deprem
Araştırma Dairesi. Kandilli Rasathanesinin bünyesinde toplam 213 tane
sismik istasyon var Türkiye geneline dağılmış, AFADın
bünyesinde ise toplam 653 tane deprem istasyonu var ve bunlar öyle
dağılmışlar ki, birbirine yakın yerlerde aynı tür
cihazlar, aynı işlevi yapıyor. Bu, tabii, birçok yönetim
karışıklığına ve bilgilenme
karışıklığına neden oluyor. Nitekim, bugün bir
deprem olduğu zaman iki ayrı kurum, yerleri, oluş
zamanları, derinlikleri ve büyüklükleri birbirinden farklı aynı
depremi iki şekilde açıklıyorlar. Bunun düzeltilmesi lazım.
Bu nedenle önerilerimiz var:
1) Depremlerin izlenmesi, değerlendirilmesi, arşivlenmesi
ve duyurulması işleri için gelişmiş bir sistem
kurulmalı. Bu sistemin yerleşik bileşenleri, ulusal deprem
izleme, değerlendirme ve arşivleme merkezi, ulusal sismik
ağı, ulusal kuvvetli yer hareketi ağı, bölgesel ve yerel
ağlardır.
2) Bu merkez ve ağların bir sistem altında
kurumsallaşması aşamasında statü, veri
paylaşımı ve dağıtımı, işletim,
bakım ve personel politikası gibi teknik ve idari hususlar bir yasal çerçeveye
oturtulmalıdır.
3) Bu kurumlarda personelin özellikle yedi gün yirmi dört
saat çalışmanın gerektirdiği performans, nitelik, maaş
kriterlerine göre, istihdam edildiği türde bir personel politikası
geliştirilmelidir.
4) Bağımsız bir denetim kurulu
oluşturulmalıdır. Sistemin performansı her yıl rapor
edilmelidir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 35inci maddesinde yer
alan aktarır ibaresinin iletir ibaresi ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile madde metninde
anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 36 ncı maddesinde geçen "Başkanın
teklifi ile Başbakan veya yetkilendirdiği Başbakan
Yardımcısı tarafından" ibarelerinin
"müşterek kararname ile" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural Mehmet
Günal
Konya İzmir Antalya
Seyfettin
Yılmaz Kemalettin
Yılmaz Alim
Işık
Adana Afyonkarahisar Kütahya
Emin
Çınar Reşat
Doğru
Kastamonu Tokat
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 36. Maddesine (k) bendinden sonra gelmek üzere (I) bendi
olarak
"İl sivil
savunma müdürlükleriyle ortak projeler geliştirmek" bendinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Haluk
Eyidoğan İlhan
Demiröz
Giresun İstanbul Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 36'ıncı
maddesinde yer alan "İl afet ve acil durum müdürleri,
Başkanın teklifi ile Başbakan veya yetkilendirdiği
Başbakan Yardımcısı tarafından atanır." ve
"Müdürlük personelinin il dışı geçici görevlendirmesi
Başkanlık ve/veya vali tarafından yapılır."
ibaresinin yasa teklifinin metninden çıkarılmasını yerine
"belediye başkanları ve ilgili sivil toplum
kuruluşlarınca görevlendirmeler yapılır."
İbaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan İdris Baluken
Iğdır Şırnak Bingöl
Bengi Yıldız Erol
Dora
Batman Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile afet sonrası
durumlar için tüm inisiyatifin valilere devredilmesinin önüne geçilecek;
halkın sorunlarını ve kenti daha iyi bilen Belediye
Başkanlarının sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte
süreçte aktif rol oynamaları sağlanacaktır. Böylelikle, afet ve
acil durumlar için halkın kaderi sadece valilerin insafına
bırakılmayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 36. Maddesine (k)
bendinden sonra gelmek üzere (l) bendi olarak
il sivil savunma müdürlükleriyle ortak projeler
geliştirmek bendinin eklenmesini arz ederiz.
Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Haluk Eyidoğan,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AFADla ilgili 5902 sayılı
Yasanın 18inci maddesinin (2)nci fıkrasında AFADın il
müdürlüklerinin görevlerinden bahsedilirken İlin afet ve acil durum
tehlike ve risklerini belirlemek, afet ve acil durum
hazırlıklarını yapmak. şeklinde ifade ediliyor
görevlerinden bir tanesi.
Şimdi, bu çerçevede 6306 sayılı Kentsel
Dönüşüm Yasası ya da Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüşüm Yasasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum:
Şimdi, bu yasa çıktıktan sonra İmar ve Şehircilik
Müdürlüğü 2012 yılında bir genelgeyle her ilçeden, deprem
açısından riskli alanların bilgi ve tespitlerinin Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına bildirilmesini istedi. Bu
tespitlerin nasıl yapılacağını o sıralarda kimse
bilmiyordu, aslında biliyordu ama bilmiyordu çünkü gelen genelgede bunun
nasıl yapılacağı hakkında bir bilgi yoktu.
Bir kentin veya ilçenin kentsel risklerinin
belirlenebileceğini tarif eden bir yönerge o anlamda yok ancak 2008de
yayımlanmış Mikrobölgeleme Yönergesi var.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
zamanında, Afet İşleri Genel Müdürlüğünün, yerli ve
yabancı uzmanlarla beraber geliştirdiği Mikrobölgeleme
Yönergesi. Bu yönerge, belediyelerin her ölçekte imar planlarına esas
olarak kullanılıyordu ancak bu yönerge, doğal afet tehlikelerini
belirleme veya zemin etütlerini yapma amaçlı kullanılmaktaydı
yani yapılaşmış alanlarda kentsel riskleri belirleyecek ve
güvenli yaşam ölçütlerini ve önlemlerini üretecek bir içerikte değil.
Kentsel riskleri belirlemeden, afetlerden en az etkilenmeyi sağlayacak
sakınım planı üretmek mümkün değil. Sakınım
planı yapamazsanız kentsel ölçüde, o zaman, planlı, iyileştirilmiş,
sağlıklı ve ulaşımı kolaylaşmış ve
dönüşmüş bir yaşam ortamı da
oluşturamazsınız.
Riskli alan belirleme içerikli genelgeler,
bakanlıktan belediyelere gittiğinde, belediyeler, el yordamıyla,
riskli alan ve riskli yapı belirleme konusunda bir şeyler yapmaya
çalıştılar ancak yeterli olmadı. Bu sırada, riskli
alan, riskli yapı ve rezerv alan tespitleriyle ilgili yönetmelik 15
Aralık 2012 tarihinde yayımlandı. Bu yönetmeliğe göre,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına riskli alan ilanı için
başvurmak isteyen belediyelerin, riskli alanın tespiti için
hazırlaması gereken belge ve bilgiler şöyle sıralandı:
1) Alanın zemin yapısı ve üzerindeki
yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski
taşıdığına dair teknik rapor.
2) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa,
bunlara dair bilgiler.
3) Alanın büyüklüğünü de içeren
koordinatlı sınırlandırma haritasının varsa
uygulama imar planı.
4) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların
listesi.
5) Alanın uydu görüntüsü ve orta foto haritası.
6) Zeminin yapısı nedeniyle riskli alan olarak
tespit edilmek istenilmesi hâlinde yer bilimsel etüt raporu.
7) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça
istenilecek sair bilgi ve belgeler.
Şimdi, bunları istiyor Bakanlık
belediyelerden ama referans vermiyor mikrobölgeleme haritaları
yapılmasıyla ilgili. Dolayısıyla, belediyeler, maalesef, bu
çalışmaları yeteri kadar yapamadan riskli alan tespitlerini
kendilerine göre -bunlarla ilgili belgelerimiz var- Bakanlığa
gönderdiler. Bakanlık da kanun gereği AFAD
Başkanlığının görüşünü aldı ve
karşımıza, gerçekten riskli yapı ya da riskli alan etütleri
yeteri kadar yapılmamış, mevcut zemin etütleri, Mikrobölgeleme
Yönergesi olmasına rağmen üstünkörü kararlarla riskli alanlar ilan
edildi. Biz 100 belediyeye gereken etüt ve işlemleri bilgi isteme
yasasına göre sorduk. Özellikle, istenen bilgilere 100 belediyeden 70inin
cevap veremediğini gördük, ulaşan bazı bilgi ve belgeler de
bilimsel ve teknik kurallar açısından çok yetersizdi. Ne için?
İlan edilen yüzlerce riskli alan için. Gözlemlerimiz ve elde edilen
bilgiler bize gösteriyor ki riskli alan kararları, bilimsel yer seçimi
kurallarına, kentsel risk tespitlerine ve geliştirilmiş risk
yönetim planı anlayışına dayandırılmadan
alınmıştır. Yani, deprem bahane, nereye gittiği belli
olmayan rant şahane.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 36 ncı maddesinde geçen Başkanın
teklifi ile Başbakan veya yetkilendirdiği Başbakan
Yardımcısı tarafından ibarelerinin müşterek
kararname ile şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Reşat
Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
546 sıra sayılı Kanun Teklifinin
36ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz, afet yönetiminin daha iyi olması,
işlerin daha iyi yürümesiyle ilgilidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, hepimizin de
bildiği gibi doğal afetlerin bir kısmı önceden bilinmekle
birlikte, çeşitli tedbirler alınıp vereceği zarar
engellenmekte veyahut da en aza indirilebilmektedir ancak
bazılarının ne zaman olacağı önceden bilinmemekle
birlikte, şiddeti ve etkisi de hesaplanamamaktadır. Bunun en iyi örneği
de depremdir.
Meydana gelen depremlerden insanlar çeşitli
şekilde zarar görebilirler; insanlar üzerinde şok etkisi yapar,
sakatlıklara, bulaşıcı hastalıklara, salgın
hastalıklara ve en önemlisi de psikolojik bozuklukların ortaya
çıkmasına sebep olur ve neticede de ekonomik çok büyük
yıkımlar meydana gelir.
Ülkemiz tabii, deprem kuşağı üzerindedir.
Depremle ilgili çok ciddi tedbirler alınması gerekir. Özellikle
İstanbulda deprem şüphesi veyahut da Kuzey Anadolu fay
hattının henüz kırılmamış olması, bu
bölgelerdeki deprem riskini her geçen gün daha da fazla
artırmaktadır. Bu yönlü olarak da yerleşim alanlarının
olduğu bu bölgelerde çok ciddi tedbirlerin alınması ve ona göre
de bazı konuların geliştirilmesi gerekmektedir.
Özellikle ülkemizdeki 17 Ağustos İzmit ve 12
Kasım 1999 Düzce depremleri binlerce can kaybına, binlerce
vatandaşımızın da sakat kalmasına sebep olmuştur.
Neticede trilyonlarca zarar meydana gelmiş ve ülkemizin en önemli emekleri
bir anda yok olmuştur, heba olmuştur. Gerçi devletimiz o zamanlar
bunların hepsinin üzerinden gelmek ve o yıkımların ortaya
koyduğu hasarları en iyi şekilde ortadan kaldırabilmek için
de bütün, her türlü gücünü ortaya koymuş ve insanların yanında
olmuştur, vatandaşların yanında olmuştur.
Ancak şurası da bir gerçektir ki depremlerde
önceden tedbir almanın ne kadar doğru olduğu ve alınacak
tedbirlerin de can ve mal kaybını ne kadar ortadan
kaldırabileceği de unutulmamalıdır.
Dünyanın birçok yerinde depremler olmaktadır
ama ülkemizdeki kadar da böyle büyük hasarın olduğu depremleri
maalesef görmüyoruz. Bundan dolayı da özellikle fay hatları üzerinde
bulunan il ve ilçelerdeki -başta resmî binalar olmak üzere- bütün binalar
gözden geçirilmeli ve gereken tedbirler de alınmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri ben buradan
başka bir konuya geçmek istiyorum. Özellikle Tokat ilinin de içerisinde
bulunduğu birçok ilde, geçtiğimiz zamanlarda çıkartılan
Büyükşehir Kanunuyla beraber birçok belediye
kapatılmıştır. Ancak, kapatılma esnasında,
kapatılan belediyelerden bazılarının 2011 yılı
nüfusu 2 bin kişinin üzerinde olmasına rağmen 2012 nüfus
sayımında 2 binin altına düşmüş olmasından
dolayı kapanması çok büyük sıkıntıyı da
beraberinde getirmiştir.
Bakınız, şu anda Afyonkarahisarda 10
belediye, Tokat ilinde 20 belediye, Nevşehir, Niğde illerinde 4er,
Çankırı, Giresun, Gümüşhane ve Sivas illerinde 3er, Isparta ve
Muş illerinde 2şer, Adıyaman, Amasya, Ardahan, Artvin, Bayburt,
Bingöl, Çanakkale, Iğdır, Kırıkkale, Kütahya ve Yalova
illerinde de 1er belde olmak üzere toplam 21 ilimizdeki 65 beldenin tüzel
kişiliği maalesef devam etmemektedir, burası çok
manidardır.
Önümüzdeki 40ıncı madde üzerinde değerli
arkadaşlarımız önerge hazırlamışlardır yani
bu belediyelerin devam etmesiyle ilgili bir önerge
hazırlanmıştır. Bu önergeler kabul edilirse bir hak yerini
bulmuş olacaktır çünkü 2 bin nüfusun üzerindeki yerlerdir buralar.
Bakınız, 31/12/2011 tarihinde 2 bin nüfusu geçmişler ancak
kanunun çıkmış olduğu tarihte 31/12/2012 baz
alınmış olduğu için de maalesef bu kanundan faydalanmamışlardır.
Ancak, buralarda çok ciddi manada göç yaşanmaktadır, verilmiş
olan haklar geri alınmaktadır. Yani, kanunun esas amacında 2 bin
nüfus göz önüne alındıysa, buraların hepsi 2 bin nüfusu
geçmiştir. Öyleyse, bundan sonra vereceğimiz o kanunun içerisindeki o
40ıncı maddedeki önergemiz kabul edilirse o insanlar mutlu
olacaklardır ve özellikle İç Anadolu Bölgesindeki geriye tekrar göçü
de sağlamış olacağız.
Bakınız, İç Anadolu Bölgesi çok yoğun
göçün yaşanmış olduğu yerlerdir. Özellikle son on
yılda birçok vilayette çok ciddi manada göç vardır. Benim de milletvekili
olduğum Tokat ilimiz, Sivas ilimiz, Yozgat, Amasya gibi İç Anadolu
vilayetlerinin hepsinde çok ciddi manada insanlar geçim
sıkıntısından dolayı, işte, üretim para
yapmıyor, çiftçilik para yapmıyor veyahut da beraberinde esnaf para
kazanamıyor ve kendi bölgelerini bırakıp başka yerlere
gidiyorlar. Bir de bu belediyelerin kapanmasıyla beraber göçün daha fazla
artacağı da düşünülürse yani özellikle bu 65 beldenin
belediyesinin devam etmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ifade
etmek istiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
37nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 37. Maddesindeki
madde 19 daki "kurulabilir" ifadesinin "kurulur"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Sedef Küçük Haluk
Eyidoğan Selahattin
Karaahmetoğlu
İstanbul İstanbul Giresun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
sıra sayılı kanun teklifinin 37'nci maddesinde yer alan
"yirmiyi geçemez" ibaresinin, "yirmi beşi geçemez"
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan
Iğdır Batman Şırnak
Mülkiye Birtane Altan
Tan
Kars Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 37 nci maddesi ile değiştirilen 5902
sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Özcan Yeniçeri Mesut
Dedeoğlu Lütfü
Türkkan
Ankara Kahramanmaraş Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan,
Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önceki maddelerde de ben burada
konuşmuştum, bu torba kanunda, 546 sayılı Kanun
Teklifinde.
Türkiye, on-on beş yıl önce, üç ay arayla iki
büyük acı yaşamıştı. 17 Ağustos ve 12 Kasım
depremlerinde yaklaşık 19 bin vatandaşımız
hayatını kaybetti, 50 bine yakın vatandaşımız da
yaralanmıştı ama gelin görün ki Marmara depreminin üstünden on
beş yıl geçmesine rağmen, Türkiyede yaşanabilecek
doğal felaketler konusunda yeterli düzenlemeler yapılmadı. Afet
anından ziyade, afet öncesi yapılması gereken
hazırlıklar ve zarar azaltma evreleri çok büyük bir önem
kazanıyor. Bu konuda hâlâ eksiklerimiz var. Bu anlamda, modern afet
yönetiminin safhaları, zarar azaltma, arama, kurtarma, ilk yardım ve
yeniden inşa safhaları çok önemli. Bu konuda Van depremi örneği
önümüzde duruyor. Özellikle yardım malzemelerinin taşınması
sırasında ne tür araca ihtiyaç olunduğunun bilinmemesi, malların
afet bölgesine ulaşıp merkezde toplandıktan sonra ihtiyaç
duyulan yerlere ulaştırılması konusunda yaşanan
sıkıntılardan depremzedeler çok çekti.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti, Marmara depremine göre daha küçük olan Van depreminde tam
anlamıyla sınıfta kaldı. Vanda 23 Ekim ve 9 Kasım
2011 tarihlerinde meydana gelen depremlerin ardından bölgedeki depremzede
insanlarımızın hayatı değişti ama onlar esas
darbeyi AKP Hükûmetinden yediler. AKP Hükûmetinin verdiği vaatleri yerine
getirmemesi nedeniyle özellikle bölgedeki esnaf bir türlü toparlanamadı.
Kentsel dönüşüm projesi uygulanacak diye sürekli oyalandı ve yeni
iş yeri yapmaları için ruhsat verilmemesiyle âdeta borç
batağına sürüklendiler.
Burada bir noktaya daha
dikkatinizi çekmek istiyorum. 1999 Marmara depreminden sonra, deprem
yaralarının sarılması için vergi toplanmaya
başlandı. Özel iletişim vergisi adı altında
yaklaşık on beş yıldır vergi toplanıyor bu
ülkede. Bu on beş yılın on ikisinde de iktidarda Adalet ve
Kalkınma Partisi var. Yaraların sarılması için sadece bir
kez alınmak üzere getirilen özel iletişim vergisi, bırakın
bir yıl sonra kalkmayı, kanun maddesi oldu ve kalıcı hâle
geldi. Yaklaşık 50 milyar lira toplandı, yani 25 milyar dolar.
Her platformda sordum Bu paralar nerede? diye, Van depreminden sonra
Hükûmetten açıklamalar yapıldı Deprem paralarıyla duble
yol yapıldı. denildi. Doğru, çok güzel yol
yapmışsınız, keşke o yollardan Vanın
Gürpınar ilçesine de yapsaydınız, 21inci yüzyılda,
mezralarının yolu kapandığı için ailesinin hastaneye
götüremediği Muharrem de yaşamını yitirmezdi o zaman.
Uzmanlar bas bas
bağırıyor, Allah göstermesin ama yeni bir Marmara depremi de
kapıda. Yaşanacak olası büyük bir depremde, 1999 depreminden en
az 2 katı kadar daha fazla can kaybı olabilir. Bunun yanında,
130 bin ağır yaralı, 400 bin bakıma muhtaç insan
olması gibi acı bir tablo karşımızda duruyor. Deprem
felaketleri yaşamamak için Allaha dua edelim, eyvallah, ama tedbir de
alalım. Bu noktada ciddi adımlar atılmadı bugüne kadar.
Hasarlı binaların onarılmasını geçtim, çivi bile
çakılmadı, çivi. Allah muhafaza, yakın bir zamanda deprem olsa,
binalar yıkılsa, insanlar altında kalsa ne diyecek Hükûmet
yetkilileri, ben çok merak ediyorum. Takdiriilahi mi diyeceksiniz?
Canınız yanmayacak mı? Vicdanlarınız sızlamayacak
mı? Bence sızlamaz, size ne depremden yıkılan binadan,
altında kalan insandan.
ADNAN YILMAZ (Erzurum) Sızlar, sızlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) İnşallah öyledir.
İnşallah öyledir. Zira, Hükûmetin dikkati, tamamen, tamamen akçeli
konulara yönelmiş durumda. Bu tip insani konular maalesef gözden
kaçıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş İstanbulun depreme tam manasıyla hazır hâle
gelmesi için birkaç on yıl gerekir. diyerek işin özüyle ilgili bir
şey yapmadıklarını gerçekte itiraf etmiş.
İstanbulun en kıymetli yerlerini pazarlamaktan, yandaş
müteahhitlere yollar, geçitler yapmaktan, tüccar siyaset
anlayışından vakit bulup deprem hazırlığı
yapmadınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
zararın neresinden dönülürse kârdır. Peki, ne yapılmalı?
Daha bir gün bile gecikmeden riskli binalar tespit edilip ilan edilmeli, belli
bir plan dâhilinde bu binalar yıkılıp yenileri
yapılmalı, yeni yerleşim birimleri kurulmalı; tabii,
binalar yıkılırken sahipleri de mağdur edilmemeli. Tedbir
bizden, o zaman, takdir Allahtan.
Önergemizin gerekçesinde afet ve acil durum arama ve
kurtarma birlik müdürlüklerinin il afet ve acil durum müdürlüğü bünyesinde
kurulabileceği öngörüldüğünden, emrinde görev yapmalarının
yazılmasına gerek yoktur diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı
kanun teklifinin 37'inci maddesinde yer alan "yirmiyi geçemez"
ibaresinin, "yirmi beşi geçemez" ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile Başkanlık
tarafından belirlenecek illerde İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü
bünyesinde Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri daha fazla
sayıda kurulabilecektir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 37. Maddesindeki
madde 19 daki "kurulabilir" ifadesinin "kurulur"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, Haluk
Eyidoğan İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biraz daha gerideki bir
madde üzerinden giderek bir şeyler söylemek istiyorum. O da, maddenin bir
tanesinde deniyor ki: Valilikler bünyesinde 112 acil çağrı merkezleri
kurulur.
Tabii, bunun içinde ne var şu anda bilmiyoruz. Acil
çağrı hizmeti veren kurumların -bunu da bilmiyoruz-
çağrı hizmetini yürüten personel burada görevlendirilir. diyor.
Şimdi, bunları açıklamıyorlar tabii
bu kanun teklifinde ama müsaade ederseniz, ben bundan ne
anladığımdan dünyada bu işler nasıl
yapılıyor- size biraz bahsedeyim.
Tabii, bu, aslında, tek numara altında toplama
gibi bir izlenim yaratıyor. Eğer böyleyse biz de bunu öneririz.
Şimdi, müdahale ve eylem planında, yani Acil
Durum Yönetim Sisteminin devreye girmesinin gerektiği anda, bu sistem,
Acil Durum Yönetim Sistemi, kendilerini acil durumlarda çalışmaya
hedeflemiş organizasyon ve kurumların ortak bir şekilde komuta,
kontrol ve koordinasyonunu sağlar. Bu sistem aynı zamanda acil durum
bölgesinde bulunan bireyler ve müdahale birimlerinin can, mal ve çevre
güvenliğini sağlamaya yönelik olarak oluşturulmuş bir
eğitim ve davranış sistemidir. Tanım bu, yani müdahale ve
eylem planında Acil Durum Yönetim Sistemini kuracaksınız, hedefi,
misyonu bu olacak.
Acil Durum Yönetim Sisteminin en önemli
unsurlarından bir tanesi de, aynı çatı altında
toplanmış ve tek numara altında çalışan
Adı
değişebilir ama ben komuta kontrol merkezleri ya da merkezi
diyorum. İller bazında ya da birkaç ili içine alan bölge bazında
bu merkezlerin kurulması lazım. Eğer burada, kanun teklifinde
Valilikler bünyesinde 112 acil çağrı merkezleri kurulur.
diyorsanız bunun içeriğini anlatmanız lazım. Ama şöyle
olması gerektiğini söylüyorum dünyadaki temayüller açısından:
Bunun içinde ambulans, itfaiye, emniyet ve arama kurtarma ekiplerinin bir arada
bulunması lazım bu tek çatı altında. Bunun da dünyada çok
güzel örnekleri var ve bunların hepsi tek numara altında çalışıyor.
Bakın, şimdi bizdeki numaraları örnek vereyim size: 110
Yangın İhbar, 112 Ambulans, Sıhhi İmdat, 113 Alo
Sağlık Yardım, 114 Zehir Danışma, 151 Kıyı
Emniyeti, 152 BOTAŞ İhbar Hattı, 153 Zabıta, 155 Polis
İmdat, 156 Jandarma İmdat, 158 Sahil Güvenlik, 159 Alo
Karayolları, 177 Orman, 185 Su Arıza, 186 Elektrik Arıza, 187
Gaz Arıza. Böyle bir şey olmaz. Bu artık çağın
gerisinde kaldı. Eğer bu kanun teklifinde 112 acil çağrı
merkezleri kurulur. diyorsanız ve bunun içine bunları sokacaksanız
bunda anlaşabiliriz. Şimdi, bu nedenle, bu kanun teklifinde tek
numara ihtiyacının kesin karşılanması gerekiyor.
Bu komuta kontrol merkezleri 7/24 çalışır
ve rutin işleri yaparlar o ilde ya da o bölgede. Afet veya büyük bir kriz
anında, birkaç kademe afet yönetimi yükseltilir, kademe yükseltilir ve
orada rutinde çalışmayan tüm unsurlar da bir araya gelir.
Gerektiğinde jandarmaya, TSKya, kıyı emniyetine, belediyelere,
valilik, çevre örgütleri ve sivil toplum kuruluşları da bu yönetim
sırasında, bu büyük afet ve büyük kriz anında yardımcı
olurlar. Kriz, afet ve acil durumlarda komuta kontrol merkeziyle direkt ve
güvenli bir bağlantıyı garanti eden verimli ve
kullanışlı bir iletişim sistemi hayat kurtarmanın
anahtarıdır. Ne var bizde? Hâlâ sayısal, düğmeye
bastığın zaman tüm unsurların haberleşmesinin
kesildiği, eski, dijital olmayan -dijital dünyada dijital olmayan- analog
bir haberleşme sistemi kullanıyoruz. 112de bunun değişmesi
lazım, gerçek bir 112de.
Afet, kriz zamanında tüm kurum ve organizasyonlar
doğru, kesintisiz, güncel ve birbiriyle çelişmeyen bilgi
akışına sahip olmalıdırlar. Bunu nasıl
sağlayacaksınız? Bunun da düşünülmesi lazım.
Kriz, afet, acil duruma müdahale eden birey ve ekipler
arası olası terminoloji ve standart farklılıklardan
doğabilecek sorunların en aza indirilmesi gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, bir
yoklama alın bu arada, burada mı arkadaşlar bir bakalım.
BAŞKAN Hayhay.
Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ancak
yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Çetin, Sayın Akar, Sayın Acar, Sayın Eyidoğan, Sayın
Küçük, Sayın Öz, Sayın Demiröz, Sayın Onur, Sayın Kaplan,
Sayın Atıcı, Sayın Türkkan, Sayın Tayan, Sayın
Haberal, Sayın Güven, Sayın Genç, Sayın Nazlıaka,
Sayın Öğüt ve Sayın Aksünger.
Üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.17
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN 546 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 37nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından
önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yapılan
ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı
olmadığından, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 19 Şubat 2014 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.33