19 Şubat 2014
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek
Yüksel (Tokat), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, bölgedeki elektrik kesintileri hakkında söz
isteyen Diyarbakır Milletvekili Altan Tana aittir.
Buyurun
Sayın Tan.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine derin ve
halledilemeyen, bir türlü çözülemeyen bir sorunla ilgili ve alakalı olarak
huzurlarınızdayım.
Diyarbakır,
Mardin, Şırnak, Batman, Urfa, bütün bir bölgedeki elektrik
kesintileri Doğubeyazıttan, Karstan, Ardahandan Iğdıra
kadar.
Değerli
arkadaşlar, defalarca bu mevzuyu gündeme getirdik ama bizim
feryadımız, figanımız ayyuka çıktı fakat sizin
ilginizi maalesef çekemedik. Bu kış günü yine bölgenin dört bir
yanından şikâyetler geliyor ve öyle de bir noktaya geldi ki bu mesele
artık, birçok yer özelleştirildiği için, vatandaşla bu yeni
özelleştirmeleri devralan, satın alan şirketler karşı
karşıya bırakıldı ve iş daha da içinden
çıkılmaz bir hâle geldi.
Değerli
arkadaşlar, en son, Doğubeyazıtta, Hınısta,
Diyarbakır merkezde ve Kızıltepede bu yeni şirketlerin
merkezleri, kurumları basıldı; Silopide vatandaşla yine
kurum karşı karşıya geldi, yollar trafiğe
kapatıldı, kesildi, vatandaş ne yapacağını
bilmiyor. Yeni bu özelleştirmeleri alan şirketler de kendilerince
haklı gerekçeler ortaya koyarak meselenin nasıl çözüleceğini,
nereye götürüleceğini bilemez bir hâlde çırpınıyor. Defalarca
konuştuk, defalarca tartıştık, rakamlar verdik, çözümleri
sunduk, yetkililerle görüştük. Her görüştüğümüzde bize söylenen:
Bir, gerekli iyileştirmeler yapılıyor, bu bahar, bu yaz, bu
sonbahar, bu kış mutlaka bitiyor; ikincisi de işte meşhur
bir kaçak elektrik teranesidir gidiyor. Dün de söyledim, siz, bu sulama
kanallarını niye bitirmiyorsunuz? Bu kaçak dediğiniz
meblağın yüzde 25-30a yakını tarımsal sulamadan
geliyor. Vatandaşın hem yüz yıldır tarlasına su
götürmüyorsun, 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali, GAP projesiyle her
fırsatta övünüyorsun, barajların yüzde 85i-86sı bitmiş,
kanalların bitme oranı yüzde 17ye-18e daha yeni bu sene ancak
gelebilmiş. Vatandaş hem kuyu kazsın yer altı suları
bitsin hem üzerine elektrik parası ödesin hem mazota para versin hem
gübreye para versin; vallahi getirsin ürünü de size versin, siz de kurtulun, o
da kurtulsun.
Değerli
arkadaşlar, ayrıca, yine bu kürsüden defalarca dile getirdim, en
büyük sorunlardan birisi bölgedeki Ankara merkezli yapılan ihaleler. Danışıklı,
dönüşümlü, davetiyeli işleri veriyorsunuz -Bingöl-Diyarbakır
yolu dâhil, Ilısu Barajı dâhil; bölgedeki, Vandaki,
Diyarbakırdaki ihaleler dâhil- ondan sonra buradaki müteahhit oraya da
gelmeden 2nci, 3üncü, 4üncü taşerona veriyor, bunlar da geliyor
çoğu zaman zararına işe giriyor -4üncü, 5inci kişiler-
vatandaşla bunlar birbirlerini öldürme noktasına geliyor.
İşte, bugün, Diyarbakırdan kalabalık bir heyet, cezaevi
inşaatıyla ilgili yaklaşık eski parayla 15 trilyon, yeni
parayla 15 milyona yakın bir alacak-verecek ortada yok; iş
durmuş, iş tasfiye noktasına gelmiş. Adalet
Bakanını arıyorsunuz, cevap yok. Çevre Bakanını
arıyorsunuz, cevap yok. Vatandaş alacağını nereden
tahsil edecek, nereden çözülecek, o da belli değil değerli
arkadaşlar.
Ayrıca,
Silvan, Midyat, Çınar çevre yollarının bütün projelerini
bitirdik, bir buçuk, iki senedir uğraşıyoruz. Bütün tasdikleri
bitirdik, bu sefer Karayolları ihale edecek, Tarım
Bakanlığının toplulaştırması var, Tarım
Bakanı da maalesef Diyarbakır Milletvekili. Ya, bu Silvanın
toplulaştırma koridorunu aç da Silvanın çevre yolu bitsin.
diyoruz, ses yok. Çınar, yine hem Tarım Bakanımızın
hem de Tarım Bakan Yardımcımızla
Çınarlı Köyü
orada. Ya, senin köyünden geçecek bunlar, bunun koridorunu aç, toplulaştırmasını
bitir. diyoruz, çünkü Karayolları toplulaştırma olmadan ihaleye
çıkmıyor. O da yok. E, bakanlara bakıyoruz? Bakanlar da yok.
Hükûmete bakıyoruz? Hükûmet de yok.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) AKP yok ortada, AKP yok!
ALTAN
TAN (Devamla) - Mahkeme de yok. E, Yarabbi hakkımızı sen
bırakma, vesselam.
Saygılar
sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, Bursada çevre faktörlerinin tarımda
yarattığı sorunlar hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili
İlhan Demiröze aittir.
Buyurun
Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bursada çevre faktörlerinin tarımda
yarattığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri ve
ekranları başında bizleri izleyen değerli
yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, güney Marmara bölgesinde yer alan ilimiz Bursa, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkün 1925 yılında Bursada Hünkâr Köşkünde
söylediği Baylar, Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir,
tecim memleketidir, şifa memleketidir. ifadesinde olduğu gibi
gerçekten Bursa tarım memleketi. Ancak, Bursa tarım memleketi ama
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
Türkiyede yapmış olduğu tarımdaki tahribattan Bursa da
nasibini almıştır ve çiftçiler zor durumda olup icra
kapılarında kendilerine yol aramaktadırlar.
Ayrıca, yine
Bursamızda hemen her dağımız, ovamız
parsellenmiş, ÇED raporlarıyla, kum çakıl ocaklarıyla,
çimento fabrikalarıyla tarım alanlarının amaç
dışı kullanılması için çaba sarf edilmektedir.
Örnek mi istiyorsunuz
değerli milletvekilleri: Nilüfer Çayımız var ama Nilüfer
Çayının sahibi yok, kirli akıyor, ağır metallerle
akmaya devam ediyor; hâlâ bugüne kadar bir çare bulunamadı on bir
yıldır iktidarda olan bu Hükûmet zamanında.
Ama bir başka
şey, Büyükşehir Belediye Başkanının, Bursa
Ovasındaki sanayi tesislerine arıtma tesislerini yapmak üzere sekiz
yıl gibi bir süre uzatımı da verdiğini sizlerle
paylaşmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, mermer ocakları var Bursada. Örneğin, Orhaneli
Başköy, Mustafa Kemal Paşa Sünlük ve Kabulbabada. Burada mahkeme
kararları var. Orhaneli Başköyde mayıs ayında Bursa 1.
İdare Mahkemesi kararıyla mermer ocağının
işletilme ruhsatı iptal edildi. Peki ne oldu? Değerli
milletvekilleri, ilgili firma sahibi bu alanı genişletiyorum diye ÇED
raporuna müracaat etti. Bir de gördük ki aradan süre olarak altı
aylık, yedi aylık zaman geçmesine rağmen Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının maalesef bu ruhsat iptaliyle ilgili bilgisi
yok. Peki, köylülerimiz, kadınlarımız ne yaptı? Burada
Orhaneli Başköyde yeniden firmaların çalışmasını
protesto etmek üzere il makamında, Bursa ilinde, oturma eylemi
yaptılar ve sayın vali bu ruhsatların iptal edileceğini
ifade etti. Ben de buradan, bu Meclis kürsüsünden bunları takip
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Keles
Kozağacı Vadisini hep dile getirdim. Sayın Bakanla
karşılaştığımız zaman, yine hâlâ burada bir
termik santralinin kurulmasıyla ilgili çalışmaların
yürütüldüğünü söylüyor. Değerli milletvekilleri, 2006
yılında ÇED raporu iptal edilmiş ve bu iptale rağmen bugün
hâlâ bu konuyla ilgili ısrarın ne olduğunu anlamadığımızı;
Durak, Harmandemirci, Yunuslar, Davutlar, Denizler, Çayören, Issızören
köylülerinin sizlerden müjde beklediğini ifade etmek istiyorum.
İnegöl
Tüfekçikonakımız var ve burada bir HES projesi yapılıyor.
9 köyü ilgilendiriyor: Sulhiye, Mezit, Osmaniye, Eskikaracakaya, Rüştiye,
Yeniköy, İhsaniye, Kınık, Özlüce. Arkadaşlar, sulama
sularının elden çıktığını söylemiyorum. Bu
köy ve bu beldelerde içme sularını ellerinden alıyorlar ve
Devlet Su İşleri yetkilileri de şunu da söylüyor: Efendim, ya,
bu kaynakların burada olduğunu biz bilmiyorduk. Bunu da sizin
takdirlerinize sunuyorum.
Son
olarak değerli milletvekilleri, Yenişehirimizde oto test merkezi
kuruluyor, Karacaali ve Karaköy meralarında. Neyi söylemek istiyorum
burada? Arkadaşlar, 1000 büyükbaş, 3 bin küçükbaş
hayvanının otlatıldığı bir mera ve burada sulama
tesisleri var ama gelin görün ki burada oto test merkezi yapılmak
suretiyle meralarına el konuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ
(Devamla) - Buradan Tarım Bakanlığından ve Çevre
Bakanlığından Bursaya daha iyi gözle bakmak üzere çaba sarf
etmelerini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Karstaki tarım ve hayvancılık
konusunda söz isteyen Kars Milletvekili Yunus Kılıça aittir.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUNUS
KILIÇ (Kars) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; serhat şehri,
diğer bir adıyla Geçidi Bekleyen Şehir ve birçok
insanımızın pek de bilmediği bu toprakların ilk Gazi
unvanlı şehri olan Karsımızın ana geçim
kaynağı tarıma dayalı hayvancılık. Tarım
değil, özellikle bunu belirtmek isterim, tarıma dayalı
hayvancılık şehri. Tabii, bu şehirde tarım ve
hayvancılığı başat sektör olarak almazsanız ve
bütün yatırımlarınızı ve
planlamalarınızı buna göre yapmazsanız diğer bütün
uğraşlarınız açıkçası çok fantezi
uğraşlar olarak kalır. Dolayısıyla, Karsta tarım
ve hayvancılıktan
İnsanımızın yaşam
standardını ve refahını yükseltmek üzere son on-on iki
yılda AK PARTİyle beraber ülkemizde huzur, refah ortamının
oluşması, üretimin artması, bunun da insan
yaşantısını ve standartlarını yükseltmeye yönelik
olarak adaletli bir şekilde ve planlı bir şekilde
kullanılmasıyla beraber, aslında Türkiyede hemen hemen bütün
illerimiz gerek merkezî hükûmetlerden gerekse yerel yönetimlerden ciddi
şekilde yatırımlar almakta ve insan refahının
yükseltilmesine katkı sunulmakta. Tabii, doğuyla batının
arasında hep olagelmiş ve gün geçtikçe de açılan yaşam
standartları farkları var. Dolayısıyla,
saygıdeğer milletvekilleri, bunun da bir an önce kapanması
gerekiyor. O yüzden de Kars gibi çok da fazla çıkışı
olmayan illerde buradaki öncelikleri çok iyi belirlemek ve
planlamalarınızı ona göre yapmak zorundasınız. Biz ne
yapıyoruz Karsla alakalı? Dedik ki Kars tarıma dayalı
hayvancılık şehri. Hayvan varlığı
açısından baktığınız zaman, hayvansal değer
açısından baktığınız zaman, Kars, Türkiyede 5
ila 8inci sırada gidip gelen, oysa bitkisel üretim açısından
baktığınız takdirde Türkiyede 73 ile 75inci
sıralarda gidip gelen bir şehir. Yani, 5inci sıradaki hayvan
varlığınızı 75inci sıradaki bitkisel
üretiminizle karşılamaya çalışıyorsunuz. Bunun
sürdürülebilir bir hayvancılık noktasında mümkün olmayan bir
uğraş olduğu açık. Zaten, bunun böyle olduğunu
Karsta, daha önceki yıllardan da, özellikle kuraklık
yıllarından sonra -üç beş yıl-
insanlarımızın tam kendini toparlamaya
başladığı bir anda bir kuraklıkla beraber tekrar eski
konumlarına geri döndüklerini, fakirleştikleri,
yoksullaştıkları, yaşam standartlarının
düştüğünü bilmekteyiz. O zaman yapmamız gereken şey ortada
arkadaşlar. Karsta tarım ve hayvancılıkta,
hayvancılığın ana girdisini, yüzde 70ini oluşturan
yem noktasında ciddi destek ve katkı vermek gerekiyor. Bunun yolu
belli saygıdeğer milletvekilleri.
Sulanabilir arazilerimizin
tamamını sulayabilmek, mümkün olduğu kadar
sularımızdaki baraj sayılarımızı artırmak,
oradaki arazi toplulaştırmalarını bir an önce bitirmek ve
yem bitkisinin üretimini ve desteğini artırmak ve Karsta, Kuzeydoğu
Anadolu Bölgesinde Türkiye'nin hiçbir yerinde olmadığı kadar
mera varlığına sahip, otlu mera oranına sahip bir il
olması hesabıyla burada küçükbaş
hayvancılığı, ciddi bir şekilde mera
hayvancılığını yeniden desteklemek, eski
sayılarına ulaştırmak gibi bir sorumluluk içerisindeyiz.
Biz de bunun gereğini yapıyoruz. Özellikle, son on yıldır
başlamış olan ama iki üç yılda hız kazanmış
olan, bizim de bölgenin ihtiyaçlarını çok iyi belirlememiz ve bunu
merkezî yönetime sürekli ulaştırmamız sayesinde
Bölge milletvekillerine
özellikle Ahmet Arslan Beye, Orhan Atalay Beye bu manada teşekkür
ediyorum; tarım ve hayvancılık konusundaki bütün
girişimlerimizi beraber, birlikte yaptığımızı
özellikle söylemek isterim. Bu manada bayağı mesafeler aldık. Ne
yaptık? Baraj sayılarımızı artırıyoruz
arkadaşlar. Karsa göre oldukça çaplı, her biri 50ye yakın
köyün arazisini sulayacak barajlarımız yapılmaya
başlandı. Kars Barajı, Selim Barajını AK PARTİ
geldi, bitirdi. Karakurt Barajının planlaması bitmek üzere.
Kağızman, sulaması hazır, Arpaçaydaki Koçköyün
sulaması hazır. Selim Ovasının sulaması Kalkınma
İdaresi aracılığıyla hazır. Yani, bu manada bütün
üzerimize düşeni, arazilerimizden daha yüksek verim ve
hayvancılığın asıl girdisi olan yemi
karşılamak üzere, planlamalarımız hızla devam ediyor.
Saymak
istediğiniz zaman, emin olun, sadece bakın, Karsa tarım ve
hayvancılıkta AK PARTİ döneminde yapılanlar sayfalar ve
saatler alabilecek şeyler ama ben bu başlıkları kısaca
geçtim.
Karsta
birisine mikrofon uzatıyorlar, diyorlar ki: Bir şikâyetiniz var
mı Karsla alakalı? Yok Allaha şükür. diyor. Israr
ediyorlar, Var mı bir şikâyetiniz? Yok ama Ruslara kinimiz var.
diyor. Nedir, Ruslarla alıp veremediğiniz ne var? diyor, Yahu,
yetmiş, seksen yıl önce buralarda bir şeyler yaptılar ama
bir gelip bakmadılar ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS
KILIÇ (Devamla)
bunlar eskimiş mi, bunların yenilenmeye
ihtiyacı var mı diye. diyor. Ama AK PARTİyle beraber Kars
hatırlanır olmuştur. Unutulmayacağına
inandığımız için AK PARTİyle beraber yürümeye devam
edecek diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Denizlerimizde
yaşayan bazı balık türlerinin nesli tükenme tehdidi
altındadır ve risk artarak devam etmektedir. Bu bağlamda,
balıkçılık sektörünün karşı karşıya
olduğu sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda
gereğini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1)
İdris Yıldız (Ordu)
2)
Turgay Develi (Adana)
3)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
4)
Haydar Akar (Kocaeli)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6)
Melda Onur (İstanbul)
7)
İhsan Özkes (İstanbul)
8)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
9)
Kazım Kurt (Eskişehir)
10)
Namık Havutça (Balıkesir)
11)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
12)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
13)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
15)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16)
Tanju Özcan (Bolu)
17)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
18)
Hülya Güven (İzmir)
19)
Tufan Köse (Çorum)
20)
Sabahat Akkiray (İstanbul)
21)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22)
Sedef Küçük (İstanbul)
23)
Mevlüt Dudu (Hatay)
24)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25)
Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli)
26)
Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Türkiye,
üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmasıyla beraber son derece
zengin göl ve akarsu potansiyeline sahiptir. Balıkçılık sektörü,
sağlıklı beslenmeye katkısı, sanayi sektörüne ham
madde sağlaması, istihdam yaratması ve yüksek ihracat
potansiyeli nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Balıkçılık,
Doğu Karadeniz Bölgesi için önemli bir geçim kaynağıdır.
Doğu Karadeniz Bölgesi, gerek sahip olduğu doğal koşullar
bakımından gerekse de balıkçılık konusundaki teknik
araştırma kapasitesi ve bilgi birikimi bakımından
balıkçılık sektörünün Türkiye ekonomisindeki başrol
oyuncularından biridir. Türkiye'de denizlerden yakalanan
balıkların yüzde 50si Doğu Karadeniz Bölgesi'nden gelmektedir.
Üniversitelerimizin
su ürünleri fakültelerinde yapılan araştırmalara göre, 161
balık türünün bulunduğu Karadeniz'in Türkiye
kıyılarında 59 balık türünün neslinin tükendiği
görülmektedir. Bunun yanı sıra, UNDP (Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı) ve GEF (Küresel Çevre Fonu) tarafından
finanse edilen Karadeniz Ekosistemini İyileştirme Projesi
kapsamında yapılan araştırmalara göre; Karadeniz'de 1985'te
850 bin ton olan balık stokunun 250 bin tona düştüğü, 1986
yılında 534 bin ton olan hamsinin ise 88 bin tona düştüğü,
bunun 150 bin kişinin iş kaybına yol açtığı
vurgulanmaktadır.
Denizlerimizde
yaşayan bazı balık türlerinin nesli tehdit altındadır
ve risk artarak devam etmektedir ancak daha da vahim olanı, Karadeniz
endemiği olan bazı Mersin balığı türleri gibi
canlıların tamamen tükenmesidir. Bu olumsuz süreç günümüzde de hâlâ
devam etmektedir. Bu canlılar uluslararası sözleşmelere göre de
koruma altındadır. Gereken önemler alınmadığı
takdirde geri dönüşü olmayan tahribatlar yaşanacak ve denizlerimizde
yaşayan balık türlerinin çoğu yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalacaktır. Kıt olan doğal
varlıklarımızın heba edilmesi ülkemizin ve
insanlarımızın geleceğini de tehlikeye atacaktır.
Gelecekte
balık neslinin yok olmaması için Türkiye, sahip olduğu
kaynakları akılcı ve sürdürülebilir şekilde kullanmak
zorundadır. Bu nedenle, ülkemizde, balıkçılık sektörünün
millî bir strateji dâhilinde, denizlerimizi, göllerimizi,
akarsularımızı kapsayacak şekilde, çevreye
saygılı ve modern teknolojiye sahip biçimde bütün olarak ele
alınması gerekmektedir.
Tereddütlerin
giderilmesi ve balıkçılarımızın ve balık
türlerinin geleceğinin güvence altına alınmasını
sağlamak amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılması hayati bir önem arz etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Madencilik,
doğası gereği içerdiği riskler nedeniyle dünyanın en
ağır iş kollarından olup bilgi, deneyim, uzmanlık ve
sürekli denetimi gerektirmektedir. Son otuz (30) yıldır devletin
küçültülmesi, kamunun faaliyet alanın daraltılması ve iktisadi
etkinlik ve verimliliğin sağlayacağı savı ile
uygulanmaya çalışılan girişimler sonucu ülkemizde
madencilik sektörü yarı yarıya küçültüldüğü gibi, nesillerin
bilgi birikimi de darmadağın edilmiştir. Bir yandan ülkemiz
madencilik kuruluşlarındaki mevcut birikiminin reddedilerek,
madencilik üretimlerinin yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz kişi
ve kuruluşlara bırakılması, diğer yandan kamusal
denetimin iyice gevşetilmesi kazaların da artmasına neden
olmaktadır. Bu nedenlerle; maden ocaklarında meydana gelen
kazaların nedenleri, maden emekçilerinin çalışma
koşulları ve emeklilik koşullarının onların
lehine olacak şekilde yeniden düzenlenmesine yönelik
çalışmaların yapılabilmesi ve sorunlarının tespit
edilerek gerekli önlemlerin bir an önce alınması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
ile Anayasanın 98inci maddesi gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1)
Haydar Akar (Kocaeli)
2)
Tufan Köse (Çorum)
3)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
4)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
5)
Birgül Ayman Güler (İzmir)
6)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
7)
İhsan Özkes (İstanbul)
8)
Sena Kaleli (Bursa)
9)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
10)
Hülya Güven (İzmir)
11)
Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
12)
Nurettin Demir (Muğla)
13)
Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
14)
Ömer Süha Aldan (Muğla)
15)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
16)
Turgay Develi (Adana)
17)
Sabahat Akkiray (İstanbul)
18)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
19)
Sedef Küçük (İstanbul)
20)
Mevlüt Dudu (Hatay)
21)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22)
Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli)
23)
Bülent Tezcan (Aydın)
24)
Ali Özgündüz (İstanbul)
Gerekçe:
Maden Mühendisleri
Odasının hazırladığı rapora göre, Türkiyede
maden kazalarında ölen işçi sayısının her geçen
yıl arttığı görülmektedir. 2008 yılında 48 maden
çalışanı iş kazası sonucu yaşamını
yitirirken, 2009 yılında bu sayı 92'ye, 2010 yılında
105'e çıkmış ve 2011 yılında 93 kişi
hayatını kaybetmiştir. Maden ocaklarında yaşanan
kazaların yüzde 98'inin önlenebilir nitelikte olduğunun uzman
kişi ve kurumlarca bilimsel verilere dayanarak açıklanmasına
rağmen yaşanan ölümleri, madencilik mesleğinin kaderi olarak
gören anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Dünyadaki
madencilik incelendiğinde ölümlerin kader olmadığı ortaya
çıkmaktadır. Madencilik sektörü alanında ülkemizde ortaya
çıkan iş kazaları Avrupa ülkelerinin dört buçuk katı
düzeyinde gerçekleşmektedir. Maden ocaklarında bugün hâlâ
işçiler eskimiş bir teknolojiyle üretim yapmaya zorlanmaktadırlar.
İleri teknolojinin kullanılması, modern ölçüm cihazlarıyla
risklerin tespit edilmesi ve teknolojinin istisnasız her maden
ocağında kullanılması gerekmektedir.
Maden
çalışanlarının önemli bir sorununu ise iş
sağlığı ve iş güvenliği oluşturmakta,
düşük ücretle çalışmaları ve emekli olabilmek için
çalışma sürelerinin uzun olması onların mağdur
olmalarına neden olmaktadır. İşçi
sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin
alınması, çalışma saatleri ile ücretlerin insana
yakışan bir şekilde düzenlenmesi hâlinde maden kazaları da
önemli oranda düşecektir. Ülkemizde kayıt dışılık
da madencilik sektöründe önemli bir sorun hâline gelmiştir. Şöyle ki:
Maden çalışanlarının yüzde 35'i işsiz olarak
gözükmektedir. Madenlerin özelleştirilmesiyle kayıt
dışılık da artmıştır. Kömür
madenciliğinde özelleştirmeler nedeniyle istihdam özel sektöre
kaymış, işçiler işçi sağlığı ve iş
güvenliği önlemlerinden yoksun, düşük ücretle ve ağır çalışma
koşulları altında çalışmaya
zorlanmışlardır.
Maden emekçilerinin
çalışma koşullarının zorluğu, bu sektör
çalışanlarına uygun olmayan emeklilik durumları onları
çalışma ortamından soğutmakta, tedirgin etmekte ve bu
nedenle bir çok işçi bu gerekçeyle işinden ayrılmakta ya da
ayrılmayı düşünmektedir. Her gün evinden çıkarken
yakınlarıyla helalleşerek işine giden, her gün indiği
ocaktan bir daha çıkamayabileceği korkusunu taşıyan maden
emekçilerinin bu zor çalışma koşullarında emekli
olabilmeleri neredeyse imkânsız
hâle gelmiştir. Onların emekli olabilmeleri için gerekli olan
yaş haddinin, sigortalık sürelerinin ve prim ödeme gün
sayılarının bu meslekte çalışan maden emekçileri
lehine olacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca,
bu sektörde çalışan hemen herkes kısa sürede meslek
hastalıklarına yenik düşmektedir. Madencilik, çalışma
koşullarının ağır ve tehlikeli olması nedeniyle
her yaştan bireyi istihdam etmeye elverişli değildir. Bu
sektörde çalışanların yarısını 27-36 yaş aralığındaki
bireyler oluşturmaktayken, 37-46 yaş aralığında
bulunanların oranı yüzde 32,6'dır. Sektörde 46 ve üzeri
yaşta olup da çalışmaya devam etmekte olanların oranı
ise çok düşüktür. Bu da madencilik sektöründe çalışanların
belli bir yaştan sonra bu işi yapamayacak bir duruma geldiklerine
işaret etmektedir.
Bu
nedenlerle, madencilik sektöründeki sorunların tespit edilip çözüm
önerilerinin bulunması ve hayata geçirilmesi için Meclis
araştırması açılması büyük önem
kazanmıştır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Madencilik
sektörü, tarım ile birlikte ekonominin iki temel hammadde üreticisinden
birisi durumundadır. Bu niteliği nedeniyle madencilik sektörü,
birincisi ekonomiye doğrudan yaptığı katkı,
diğeri ise ekonominin diğer alanlarına, özellikle imalat
sektörüne sağladığı girdiler nedeniyle iki yönlü öneme
sahiptir. Doğu Karadeniz Bölgesinin madencilik sektörünün
karşılaştığı sorunların saptanması ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1)
İdris Yıldız (Ordu)
2)
Melda Onur (İstanbul)
3)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
4) Mehmet Şeker (Gaziantep)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) Kazım Kurt (Eskişehir)
7) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
8)
İhsan Özkes (İstanbul)
9) Namık Havutça (Balıkesir)
10) Kadir Gökmen Öğüt
(İstanbul)
11) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
12) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Hurşit Güneş (Kocaeli)
14) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
15) Tanju Özcan (Bolu)
16) Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Hülya Güven (İzmir)
18) Tufan Köse (Çorum)
19) Turgay Develi (Adana)
20) Sabahat Akkiray (İstanbul)
21) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
22) Sedef Küçük (İstanbul)
23) Mevlüt Dudu (Hatay)
24) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
26)
Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Madenler
milyonlarca yılda oluşan, tüketildiğinde yerine konulamayan, bu
nedenle planlı ve rasyonel bir biçimde işletilmeleri zorunlu olan,
doğanın insanlığa sunduğu ortak değerlerdir. Bu
nedenle madenler toplumun ortak malı olup tasarrufu kamuya aittir.
Anayasamızın 168inci maddesinde bu durum açıkça
belirtilmiştir. Devletin kendine ait olan bu kaynaklarını
denetlemesi ve koruması da asli görevleri arasındadır. Bu
nedenle madenlerimizin ulusal çıkarlara uygun olarak
kullanılması yaşamsal önem taşımaktadır.
Gelişmiş
bir madencilik sektörü üretim, istihdam vb. ekonomik göstergelere
yaptığı katkının yanı sıra, doğru
politika ve planların takip edilmesi durumunda ülke imalat sanayi için
önemli bir itici güç oluşturabilmektedir. Bu nedenle, ekonomik
kalkınma politika ve planlarının oluşturulmasında
sektöre özel bir önem verilmesi zorunlu olarak değerlendirilmektedir.
Bunun yanı sıra, enerji ihtiyacının
karşılanmasında da madenciliğin çok özel bir yere sahip
olduğu konusunda kuşku yoktur. Bütün dünyada olduğu gibi
Türkiye'de de enerji talebinin yaklaşık yüzde 90'ı madencilik
kökenli fosil yakıtlarla (petrol, doğal gaz ve kömür)
karşılanmaktadır. Öte yandan, alternatif enerji kaynakları
içinde önemli bir ağırlığa sahip olan nükleer ve jeotermal
enerji kaynaklarının da esas itibarıyla madencilik kökenli olduğu
dikkate alındığında, madenciliğin enerji
açısından taşıdığı önem açıkça ortaya
çıkmaktadır.
Demir-çelik,
demir dışı metaller, çimento, seramik, cam vb. imalat sanayinin
büyük bölümü girdilerini ağırlıklı olarak madencilik
sektöründen almaktadır. Bu kapsamda, sağlıklı bir
madencilik altyapısı olmaksızın söz konusu sanayilerin
gelişmesinin hiç de kolay olmayacağı açıktır.
Açıklanan bu durum çerçevesinde, madencilik sektörünü göz ardı eden
veya yeterince önem verilmeyen bir ülkede kalkınmanın eksik ve
yetersiz olacağına şüphe yoktur.
Doğu
Karadeniz Bölgesinde 72 metalik maden, 33 endüstriyel hammadde ve üç enerji
hammadde yatağı bulmaktadır. Bunların ekonomiye
kazandırılması durumunda, ülke ekonomisine katkıları,
rezerv itibarıyla 100 milyar doların üzerinde olacaktır.
Yoksulluğun azaltılması ve bölgesel eşitsizliklerin
giderilmesinde madencilik sektörünün önemi son derece belirgindir. Madencilik
sektörü, doğrudan gelir yaratmasının yanında, düşük
maliyette girdi sağlaması bakımından da
yapıldığı bölgedeki sanayinin gelişimine katkı
sağlamakta, bu bölgelerde önemli bir istihdam yaratmakta, yöre
insanının mesleki ve teknik yeteneklerini artırmakta ve fiziksel
altyapının gelişimini de hızlandırmaktadır.
Özellikle büyük ölçekli madencilik, yapıldığı bölgenin
ekonomik gelişimine önemli yarar sağlamakta, eğitim ve
sağlık hizmetleriyle birlikte; temiz su, ulaşım, enerji ve
diğer altyapı hizmetlerini de beraberinde getirmektedir. MTA'nın
yaptığı arama çalışmaları sonucunda, Doğu
Karadeniz'de ülke toplam bakır rezervlerinin yüzde 75'ini oluşturan
2,1 milyon ton bakır, çinko rezervlerinin yüzde 70'ini oluşturan 2,2
milyon ton çinko, kurşun rezervlerinin yüzde 52'sini oluşturan 0,4
milyon ton kurşun rezervi tespit edilmiştir. Ayrıca
Gümüşhane-Mastra, Ordu-Akoluk-Sayaca ve Artvin-Cerattepe yataklarında
tespit edilen ve ülke toplam altın rezervlerinin yüzde 10'unu
oluşturan altın, gümüş rezervlerinin ise yüzde 37'sini
oluşturan gümüş bulunduğu kaydedilmiştir.
Bu
nedenlerle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde madencilik sektörümüzün
karşılaştığı sorunların ve
aksaklıkların saptanması ve alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19/2/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
14
Şubat 2014 tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili
İdris Baluken tarafından verilen (5021 sıra no.lu) Türkiyede
kuraklığın artmasına neden olan uygulamaların tespit
edilmesi, kuraklığın zararlarının en aza indirilmesi
ve kapsamlı bir su politikasının geliştirilmesi
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 19/2/2014 Çarşamba günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen
İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kuraklıkla mücadele üzerine
partimizin vermiş olduğu önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin on iki yıllık iktidarı
döneminde, maalesef kuraklık ve çölleşme sorununun çözümüne yönelik
ciddi politikalar bugüne kadar üretilmemiştir. Kuraklığın
ve çölleşmenin vahametini kavrayamayan AKP Hükûmeti daha çok
derinliği olmayan, günü kurtarmaya yönelik, palyatif çözümlerle tedbir
almaya çalışmış, bu palyatif çözümler bugüne kadar
kuraklık riskini ortadan kaldırmadığı gibi daha çok
ekolojik sistemi de tahrip eden, ekolojik talana yol açan bazı vahim
sonuçları beraberinde getirmiştir.
AKPnin
bu on iki yıllık iktidarı dönemindeki temel olarak su yönetimi
politikasını akan her suyun önüne baraj yapma şeklinde
kısaca özetleyebiliriz. Bunu AKPnin bakanları da buraya
geldiklerinde büyük bir gururla Eskiden su akar Türk bakardı, şimdi
biz bunu değiştirdik, nerede su akıyorsa orada bir baraj
yapıyoruz. şeklinde burada maalesef özetliyorlar.
Bu
yeni barajların getirdiği ekolojik talan, ekosistemin bozulması,
doğanın ve insan yaşamının, gelecek nesillerin
yaşamının tehlike altına alınması, kültürel
mirasın tamamen kaybolması, yine, Hükûmete yakın bazı
sermaye ve rant çevrelerinin bu politikalardan ciddi paralar kazanması
maalesef bugüne kadar kuraklık riskini ortadan
kaldırmadığı gibi bu yönlü politikaların ne kadar
yanlış olduğunu da açık bir şekilde ortaya
koymuştur.
Dünya
örneklerine baktığımız zaman, Amerika dâhil olmak üzere,
barajlar üzerinden su politikasını yöneten ülkelerin çoğunun
artık bu politikalardan vazgeçtiğini biliyoruz ama burada maalesef
tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Bakın,
Türkiyede ciddi kuraklığın yaşandığı
dönemler 1950-1951, 1973-1974, 1988-1989, 1994-1996, 2000-2001, 2006-2008 ve
2012 yılından beri de yine bir kuraklık riskiyle karşı
karşıyayız. Yani daha önceleri on yılda bir ülkemizde
baş gösteren kuraklık tehlikesi AKPnin politikalarıyla beraber
özellikle son yıllarda, beş yılda bir çiftçinin, köylünün, bütün
halkın yüreğini ağzına getirecek şekilde ülke
gündemini çok ciddi bir şekilde meşgul etmekte.
Buna
karşı etkili tedbir geliştiremeyen AKP Hükûmetinin değerli
bakanları da endişe edecek bir durumun
olmadığını, önümüzdeki günlerde yağmurun
yağacağını, karın yağacağını ve bu
şekilde de bir kuraklıkla mücadele anlayışı ortaya
koyduklarını defalarca burada gösterdiler. Kuraklıkla mücadele
etmesi gereken bakanlar şöyle söylüyorlar: İstanbulda üç yıl
boyunca kuraklık yaşansa bile su sorunu olmaz. diyerek hepimizi
hayretler içerisinde bırakıyorlar. Yani tedbir alması gereken
yetkililer, tedbir alma yerine bazı algı yönetimi üzerinden
halkı rahatlatma, farklı bir algı oluşturma politikası
üzerinde yoğunlaşıyorlar.
Bakın,
sorunun büyüklüğünü sadece birkaç ilimizden verilerle açıklamaya
çalışayım. Özellikle son dönemde Bursadan, Kocaeliden ve
Aksaraydan gelen veriler gerçekten son derece vahim. Bursanın Yenişehir
Ovasına can veren 8 gölette su oranı yüzde 3lere kadar inmiş.
Yine, Kocaelinin içme suyunun büyük bir bölümünü sağlayan Yuvacık
Barajına giren su miktarı 190 bin metreküpe kadar inmiş ve bu
nedenle de Kocaeline Sapanca Gölünden su takviyesi yapılıyor.
Aksaraydaki veriler de yine son yirmi yılın en kurak
yıllarını işaret edecek verilerle dolu. Hiçbir su ve
tarım politikası geliştirmediğiniz zaman, gerekli
tedbirleri, önlemleri almadığınız zaman işte
Perşembe günü, cuma günü yağmur yağmasını bekliyoruz,
yağmur yağarsa riski ortadan kaldıracak. gibi gayriciddi
yaklaşımlarla halkın önüne çıkarsınız.
Basına
da bazı haberler çıkıyor. Hatayın Tarsus ilçesine
bağlı Kepirce köyünde, Tekirdağın Şarköy ilçesinde,
yine Balıkesirin pek çok köyünde bu kuraklık riskini yüreğinde
hisseden köylülerimiz, çiftçilerimiz yağmur duasına çıkmaya
başladılar. Hemen hemen Türkiyenin her tarafında köylüyle,
çiftçiyle, halkla konuştuğunuz zaman bu kuraklıkla ilgili
kaygıların çok ciddi boyuta ulaştığı, bununla
ilgili Meclisin bir an önce müdahil olacak politikalar üretmesi gerektiği
ve Hükûmetin de daha samimi ve daha ciddi yaklaşması
gerektiğiyle ilgili talepler var.
Geçen
hafta sonu ben seçim bölgemdeydim. Bingölde de aynı durum var. Bingöl
Ovasındaki köyleri ziyaret ettik, oradaki köylülerle görüştük.
Bingöl Ovasında da Bingöl Ovasını sulayacak Gülbahar
Barajı tam on sekiz yıldır, on dokuz yıldır
bitirilemiyor. Düşünün, bir sulama barajı, bir kentin ovasına
can verecek bir sulama barajı on sekiz on dokuz yılda bitirilemiyor.
Şu anda, son iki yılda bizim biraz burada etkili bir muhalefetle
Hükûmeti sıkıştırmamız sonucunda geçenlerde
basına bir açıklama yaptılar, yüzde 80inin bittiğini
söylediler barajın. Hatta Sayın Bakan bunun
açılışını da sembolik olarak yaptı ama bu
açılışını
yaptıkları barajın sulama kanalları yok ortada yani
köylüler, çiftçiler, kuraklık tehlikesiyle çok ciddi kaygılar
yaşıyorlar, kamuoyuna, Bakan
Biz, Bingölde Gülbahar Barajının
açılışını yaptık. diyor ama ortada sulama
kanalları olmadığı için de Bingöl Ovasında ne
yararlanacak bir su var ne çiftçilerin kaygılarını giderecek
temel bir politika var.
Yine
bu Bingöl Ovasında ayrıca bu Hükûmet döneminde, AKP Hükûmeti
döneminde yapılan toplulaştırma çalışmalarıyla da
neredeyse ova köylüleri karşı karşıya gelmişler. Eski
kadastro kayıtlarına göre toplulaştırma işlemleri
yapıldığı için de pek çok aile kan davası güdecek
neredeyse bir karşıtlık pozisyonuna gelmişler. Yani çözüm
bekleyen köylüye ve çiftçiye bırakın çözüm üretmeyi, birbirlerini
âdeta öldürecek boyuta gelecek sorunlarla gitmeyi sizin politikalar bugüne
kadar gündemleştirmiş, onun dışında da herhangi bir
çözüm üretmemiş. Bakın, İstanbulda da yine bu kuraklık
nedeniyle ciddi bir susuzluk tehlikesi var. Kentin su ihtiyacını karşılayan on barajın doluluk
oranlarının ortalamasının yüzde 30lara düştüğünü
biliyoruz.
Yine, özellikle bu Pabuçdere Barajında
doluluk oranının binde 35lere kadar düştüğünü biliyoruz.
Bu doluluk oranları ocak ayı verileri üzerinden alındı ve
son on yıldaki en düşük ikinci seviyede bunlar
değerlendiriliyor. Dolayısıyla, kuraklıkla ilgili,
susuzlukla ilgili, çölleşmeyle ilgili ülkenin her tarafında var olan
sorunların gidermeye yönelik bu Meclisin bir an önce bir araştırma
komisyonu oluşturması lazım. Bu araştırma komisyonunun
da Türkiyedeki enerji politikalarından su yönetimi politikalarına
kadar çok kapsamlı raporlar hazırlaması gerekiyor. Hükûmetin
açıkladığı şekliyle iklim değişikliği
üzerinden beklenti yaratan açıklamalarla
bu sorunun çözülemeyeceğini ifade etmek istiyoruz. Su hakkı,
temiz içme suyu hakkı en temel insan hakkıdır, yaşam
hakkıdır ve biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bu su
hakkının zaten anayasal güvence altına alınmasını
istiyoruz. Bu, su politikasıyla direkt ilişkili olan enerji politikasıyla
ilgili de AKP Hükûmetinin mevcut yanlışlardan vazgeçmesi gerekiyor.
Daha çok fosil yakıtları üzerinden enerji elde etmeye
çalışan bir anlayış iklime zarar veriyor. AKP Hükûmetinin
yenilenebilir enerjiler üzerinden rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi,
jeotermal enerji üzerinden bir enerji politikasını mutlaka gözden
geçirmesi ve buna göre de doğaya, çevreye, insan yaşamına
saygılı, uygun, ekolojik dengeleri sarsmayacak politikalar üretmesi
gerekiyor. Yaklaşım bu olursa Hasankeyften Karadenize, Kazdağlarından
Şırnaka, Bingöle kadar her tarafta insan
sağlığını ve çevre sağlığını
yok etme tehlikesiyle karşı karşıya ülkeyi getirmiş,
halkı getirmiş bu politikaların bir kenara
bırakılması ve bu kuraklıkla ilgili de ciddi bazı
tedbirlerin alınması gerektiğini biz tekrar ifade ediyoruz. Bu
nedenle bu önergemizin son derece hayati olduğunu düşünüyoruz,
özellikle iktidar partisi milletvekillerinden de bu önergemize destek
istediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan,
Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği grup
önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Küresel iklim
değişikliğinin dünyada ve Türkiye'de oluşturacağı
sonuçların tehlikesini ve ciddiyetini bu kürsüden sizlerle birçok defa
paylaştım. Bu tehlikenin ekonomik krizden daha da tehlikeli
olabileceğini, tarım alanlarının yok olabileceğini,
kullanılabilir suyun yetersiz olacağını, kentlerde halk
sağlığının bozulacağını, sanayinin
durma noktasına geleceğini ve hatta su savaşlarının
olabileceği düşüncesini sizlerle paylaştım. Bunun için de
birçok tedbirin alınmasının gerekliliğine özellikle vurgu
yapmıştım. Üzülerek ifade edeyim ki geldiğimiz noktaya
doğru gidiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son dönemde Türkiye'de yaşanan bu
kuraklık nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği bu
kadar önemli bir önergeye rağmen ne yazıktır ki Sayın
Bakanımız yerinde şu ana kadar yok. Sayın Bakan bir
şeyi çok iyi yapıyor: Beş dakikalık gündem
dışı milletvekillerinin konuşmalarına gelip burada
yirmi dakika Şu kadar şeyi yaptık, yaptık. diyerek
-sanki- çok olağanüstü bir durum yaratmasını iyi biliyor.
Aslında konu bire bir kendisini ilgilendiren bir konu, Sayın
Bakanın burada olması lazım.
Değerli milletvekilleri, son dönemlerde
yaşanan kuraklık nedeniyle birçok ilimizde göller kurumakta,
barajlardaki su seviyesi ne yazık ki yer yer yüzde 10 seviyesine kadar
düştüğü bir tabloyla karşı karşıyayız. Van
Gölünün su seviyesinin azaldığını, Marmara Bölgesinde
birçok gölün kuruduğunu biraz önceki konuşmacı
arkadaşım da ifade etti. Kocaeli bölgesinde de, bizim Kocaeli
şehrimizin su ihtiyacını karşılayan Yuvacık
Barajında su seviyesinin ne yazıktır ki en az düzeyde
olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Dönem dönem bunu kompanse etmek
için Sabanca Gölünden aldığınız takviyeler dahi yetmeme
noktasına geldi çünkü Sapanca Gölünün etrafındaki dereleri,
Sapancaya akan dereleri su rantiyecilerine vermek suretiyle ve Sapancayı
da kötü kullanmak suretiyle, Sapancadaki su seviyesinin de bugünlerde 1-2
metre düştüğünü, mesafenin yer yer 60 metre çekildiğini hepimizi
biliyoruz.
Başta
Sayın Bakan olmak üzere, bu konuyla ilgili buraya çıkan gerek konunun
uzmanları gerek Sayın Bakan Endişelenecek bir şey yok.
Zaten bu hafta yağmur yağacak. Bu hafta yağmur yağmazsa
önümüzdeki hafta yağmur yağar inşallah. Yeter ki biz
dualarımızı eksik etmeyelim. gibi bir bakış
anlayışına sığınıyor. Tehlikeyi görmezlikten
geliyor. Yetersizliklerin dualarla örtmeye, kılıf yaratmaya
çalışıyor.
Değerli
milletvekilleri, bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiyede
kişi başına su tüketimi 1.500 metreküp. Eğer bugünkü su
rezervlerimiz böyle kalırsa, nüfus artışımız böyle
devam ederse, 2030 yılında Türkiyede kişi başına kullanılacak
olan su miktarı 1.000 metreküpün altına düşecektir. Bu şu
demektir: Su zengini bir ülke olmadığımız gibi 1.000in
altına düşmekle su fakiri olacağız. Bunun içindir ki
Türkiyenin acilen kuraklık yönetim planını bir an önce
çıkarması gerekir. Son elli yıl içerisinde yaklaşık 3
Van Gölü büyüklüğünde sulak alanı uyguladığımız
politikalarla kurutarak, doldurarak, su sistemlerine müdahale ederek
işlevsiz hâle getirdik.
Değerli
milletvekilleri, son yüzyılda dünya genelinde hızla artan nüfusun
beraberinde getirdiği yoğun sanayileşme ve bu sanayileşme
için kullanılan fosil yakıtların artması, ormanların
yok edilmesi ve toplumdaki tüketim eğiliminin kontrolsüz olması
nedeniyle karbondioksit ve metan gazı gibi sera gazları atmosferde
birikmeye başladı.
Son
dönemlerde dünyanın birçok bölgesinde meydana gelen kuraklık,
fırtınalar, sel baskınları, biyolojik
çeşitliliğin azalması gibi doğal afetlerin ana nedeni
dediğimiz iklim değişikliklerinin tek nedeni küresel
ısınmadır. Küresel ısınmaya çare bulmak için gelişmiş
ülkeler birçok konuda bir araya geliyorlar; 1990lardan beri hemen hemen her
yıl bir araya geliyorlar. Çok detayına girmeyeceğim,
aldıkları tedbirlerle ilgili detayı sizlere zamanım
olmadığı için açıklamayacağım ama özü, bu
çerçevede bir Kyoto Protokolüne imza attılar. Amaç şu: Küresel
ısınmaya neden olan sera gazı salınımını
azaltmak. Bunun için de 1990 yılındaki sera gazı emisyonunu
referans kabul ederek bir dizi tedbir alıyorlar. Bakın
aldıkları önlemler ne. Diyorlar ki: 2020 yılında mevcut
sera gazı salınımının yüzde 20sini ve 2050
yılındaysa mevcut sera gazı salınımının
yüzde 80ini azaltmak zorundayız. Böyle bir hedef koymuşlar
kendilerine. Bunun için de termik santrallerden, fosil yakıtlardan,
çevreyi kirletecek gaz yatırımlarından vazgeçerek yenilenebilir
temiz enerjiye doğru yönelmişler. Bir taraftan bunu yaparken bir
taraftan da sera gazı emilimini azaltan yutaklar dediğimiz
ormanların ve sulak alanların oranlarını artırmaya
çalışıyorlar.
Peki,
değerli milletvekilleri, biz, Türkiye bu konuda ne yapıyor, biz ne
yapıyoruz? Sayın Orman ve Su İşleri Bakanı her hafta
bu kürsüde -demin de bahsettiğim gibi- milletvekillerinin beş
dakikalık gündem dışı konuşmalarına yanıt
veriyor ve övünüyor: Şu kadar dereyi ıslah ettik, şu kadar
gölet yaptık, şu kadar sorunu çözdük. Sayın Bakanım burada
olsaydı dinlemesini isterdim. Sizin bunları söylemeniz yetmiyor.
Bakın, geçenlerde bir basında, Dünya Bankasının Türkiyeyle
ilgili çevre notunda şöyle bir not düşüyor, diyor ki: Türkiyenin
OECD ülkeleri arasında doğal kaynaklarını son on yıl
içerisinde en çok tüketen ve son on yıl içerisinde sera gazı
salınımı en fazla artan ülke olduğunu
hatırlatıyor bize ve bunun dışında Sera gazı
salınımının emisyonlarını azaltan ormanlarla
ilgili Türkiyenin çok ciddi bir sıkıntısı var. deniliyor.
OECD ülkelerinin kara parçası içerisindeki ormanların oranı
yüzde 40 iken bizde ne yazıktır ki, öyle Orman
Bakanlığının bahsettiği gibi çok değil, maalesef
yüzde 15 civarındadır. Bunun önemi şudur: Bizim küresel
ısınmaya karşı, iklim değişikliğine
karşı, oluşabilecek kuraklığa karşı
almamız gereken tedbirlerin OECD ülkelerinin aldığı
tedbirlerden daha öncelikli olması hatta daha da kat kat olması lazım
ama ne yazık ki, bakın biz ne yapıyoruz: Biz bırakın
tedbir almayı bir taraftan birinci sınıf tarım arazilerini
sanayiye açmaya devam ediyoruz Hükûmetiniz sayesinde; suyu, göllere akan suyu
şirketlere satarak ticarileştirmeye devam ediyoruz; ormanları
maden uğruna rantiyecilere pazarlamaya devam ediyoruz hatta ve hatta ne
yazıktır ki bu kadar tehlikeye rağmen bu Mecliste yasal
düzenlemelerle, çevreyi kirleten termik santralleri ve birçok çevre
yatırımını çevre mevzuatından sizin
oylarınızla muaf tutuyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bu kuraklık devam edecek olursa, çevremizi ve dünyamızı
bu kadar kirletmeye devam edersek önümüzdeki süreç ne yazık ki
karanlıktır. Bu su kıtlığının kent
yaşamında getireceği halk sağlığı
problemlerini, hastalıkları, ölümleri ne yazık ki hep beraber
yaşayacağız. Kuraklığın devam etmesi sonucu zaten
kendimize yetmeyen, Hükûmetiniz sayesinde dışarıya
bağımlı kıldığımız tarım yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Tarım
alanlarındaki bu azalma ekonomik kaybının yanı sıra,
ülkede kıtlığa neden olacaktır. Zaten
barışık olmadığımız
komşularımızla yarın savaşma noktasına
geleceğiz.
Değerli
milletvekilleri, kötü senaryoyu abartmak mümkün. İnan ki bunu siyaset
uğruna kötü senaryo çizmiyorum. Zamanımın sınırlı
olması nedeniyle bir iki cümleyle değinip konuşmama son vermek
istiyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu bu önerge, bizim de vermiş
olduğumuz bir önergeyle örtüşüyor. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği önergeyi
destekleyeceğimizi belirtiyor. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Yeşil demeseydin iyiydi. Dolar zannediyorlar
yeşil deyince.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Öyle mi?
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Seyfettin Yılmaz Adana Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'de ortalama on yılda bir görülen kuraklık dönemi son
yıllarda beş yıllık dönemlerde görülmeye
başlanmıştır. 2012 yılında başlayan bu son
kuraklık dönemi 2014ün ilk aylarında da yağışsız
geçmesi nedeniyle etkisini artırmış ve özellikle birçok ilimiz
de kuraklıkla karşı karşıya kalmıştır.
Bu temelde Türkiye'de kuraklığın artmasına neden olan
uygulamaların tespit edilmesi, kuraklığın zararları en
aza indirilmesi ve kapsamlı bir su politikasının
geliştirmesi için neler yapılması yönündeki Meclisin ve
kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla ve Anayasanın 98inci ve
İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince verilen Meclis
araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu kuraklığa neyin neden olduğunu
belirlemek için yıllardır dünyada yapılan tespitleri, Türkiye'de
yapılan tespitleri dikkate almak gerekiyor. Bugün dünyayı tehdit
eden en önemli unsur nedir? dediğimizde küresel ısınma ve iklim
değişikliyle çevresel faktörleri ön plana almamız gerekiyor.
Bugün küresel ısınma ve iklim değişikliği terörden,
ekonomik krizden daha önceliklidir. G7 ülkelerinin liderleri bir araya
geldiğinde dünyanın en önemli birinci sorununun bu olduğunu
ortaya koyuyor. Peki, dünya bu noktaya nereden geldi? İşte, 1800lü
yıllarda özellikle Avrupada ve daha sonra Amerikada sanayileşmenin
artması, hızlı nüfus artışı ve özellikle fosil
yakıtları ve enerjinin yoğun bir şekilde
kullanılmasıyla beraber karbon ve metan gazının
atmosferdeki birikimi küresel ısınmayı beraberinde dünyanın
gündemine sokmuştur. Bu küresel ısınma ve iklim
değişikliği, 1800lü yıllarda başlayan bu
hızlı nüfus artışının ve sanayideki birtakım
gelişmelerin, fosil yakıtların dünyaya getirdiği
sıkıntılarla ilgili ne gibi tedbirler alınacağı
noktasında ortaya koyduğumuzda işte, Kyoto Protokolü devreye
giriyor hepinizin bildiği gibi.
Kyoto Protokolünü
ortaya koyanlar burada karbondioksit salınımının
azaltılmasını hedefliyor. Karbondioksit
salınımının azaltılmasını hedeflerken de
bununla ilgili neler yapılması gerekiyor? Yenilenebilir enerji
kaynaklarına ağırlığın verilmesi,
ormansızlaşmanın hızla azaltılması ve orman varlığımızın
artırılması, sulak alanlarımızın
artırılması ve karbondioksit salınımının
azaltılmasıyla ilgili milyar dolarlara varan birtakım tedbirlerin
alınmasını ortaya çıkarıyor. Bugün,
baktığımızda, dünyada karbondioksit
salınımının yaklaşık yüzde 20-25ini tek
başına Amerika yapıyor ama ne yazık ki Amerika bu Kyoto
Protokolünü imzalamıyor. Türkiye bu Kyoto Protokolünü imzaladı. Bu
Kyoto Protokolünün şartlarının yerine getirilebilmesi için
milyarlarca dolarlık bir yatırımın yapılması
gerekiyor. Peki, bu Kyoto Protokolünü imzaladık. Sayın Bakan,
çıkıyor burada Kyoto Protokolünü imzaladık, şunu
yaptık, bunu yaptık. falan filan birçok masalı anlatıyor,
birçok istatistikleri, değerleri alıyor, burada tablolar gösteriyor
ama tablonun böyle olmadığını Durban Konferansı ortaya
koyuyor. Kyoto Protokolünü imzaladıktan sonra Durbanda yapılan
konferansta Türkiyenin bu noktada İran gibi birtakım ülkelerle
sondan 3üncü sırada olduğunu söylüyor uygulamalar noktasında.
Onun için, Sayın Bakanın burada söylemlerine, ifadelerine,
istatistiki değerlerine hiçbir önem vermeyen, bunları belirleyen
kriterler uluslararası kriterlerdir. Durbamn Konferansındaki sonuç
bildirgesini okuduğumuzda, Türkiyenin bu alınan tedbirlerde sınıfta
kaldığını hep beraber görürüz.
Değerli
arkadaşlar, bu küresel ısınma ve iklim
değişikliğiyle ilgili, yine Kyoto Protokolündeki karbondioksit
salınımının azaltılması ve karbon
yutaklarının sağlanması açısından
ormancılığa çok önemli görevler düşüyor. Bugün, Türkiye,
orman varlığı açısından fakir bir ülkedir. Türkiye yüz
ölçümünün yüzde 27si ormanlarla kaplı ve bunun da ne yazık ki yüzde
50si verimsiz ormanlardan ibarettir. Türkiyenin çok acil bir şekilde
verimsiz ormanları verimli hâle getirmesi lazım. Hepimiz biliyoruz
ki, 1 hektar bozuk alanda 1,3 ton karbondioksit absorbe edilirken 1 hektar
verimli ormanda 4,5-5 ton karbondioksit absorbe ediliyor. O zaman bizim ne yapmamız lazım? Çok
süratli bir şekilde, uygulanan -son yıllarda- rehabilitasyon
projeleriyle bozuk ormanlarımızın verimli hâle getirilmesi
lazım. Yine, Türkiye ormanlarının 5 milyon hektarına
yakını genç ormanlarla kaplı. Bu genç ormanların her
yıl 1,2 milyon hektar alanının bakımlarının
yapılması gerekiyor. Onun için Orman Bakanlığına
burada defalarca diyorum ki: Şov yapmayın; gelin, genç, yeni
yetişmiş dinamik beyinler var, 5 bin-6 bine yakın kadro bekleyen
orman mühendisleri var, bu işleri sağa, sola verene kadar şu
orman mühendislerini alın, işlendirin ve bu genç ormanların
bakımlarını çok süratli bir şekilde gerçekleştirelim.
Verimsiz ormanların verimli hâle gelmesi için
kaynaklarımızı, bu mühendislerimizi oraya aktaralım.
Yine
geçici 5 ay 29 gün çalıştırıyorsunuz yangın
mevsiminde. Bugün, 5 ay 29 gün çalışan geçici işçiler 6 ay 1 gün
ne yiyip ne içiyor, bunu sorgulamıyoruz. Başka yerlere kaynak
aktarırken, hırsızlığı, yolsuzluğu yapanlara
kaynak aktarırken, Türkiyenin milyar dolarlarını soyanları
kurtarmak için burada yasalar çıkarırken, bir çırpıda 630
milyon doları Sabah-ATV grubuna toplamasını bilirken, bakan çocuklarının
evlerinin kasalarından milyon dolarlar çıkarken, ayakkabı
kutularından 4,5 milyon dolar çıkarken, Başbakanın da sahip
olduğu 2 tane villanın sit alanını 1. dereceden 3.dereceye
çevirerek rant sağlarken, başka yerlerdeki 1. derecedeki sit
alanını 3. dereceye çevirerek rant sağlarken, yine birçok
AVMler yapıp birilerine rant sağlarken kaynakları buralara
aktarmamız gerekiyor, kaynakları doğru yere aktarmamız
gerekiyor. Şu altı ay bir gün ne yiyip ne içeceğini sormak
zorunda olduğumuz bu işçileri mutlaka kadroya almamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, yine, ülkemiz, su açısından su fakiri bir ülkedir,
su zengini değil. Bir ülkenin su zengini olabilmesi için kişi
başına düşen su miktarının 8 binle 10 bin metreküp
arasında olması lazım. Ne yazık ki Türkiyede kişi
başına düşen su miktarı 1.500 metreküptür.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) 1.453 metreküp.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) 1.453. Tam olarak Haydar Bey söyledi, ben
yaklaşığını söyledim.
Şimdi,
bu kaynaklarımızın ne yapılması lazım? Doğru
kullanılması lazım, ama son yıllarda -özellikle HES
projeleriyle- neyin ne olduğunu bilmeden eline ruhsatı alanın,
eline izni alanın ortaya geçtiği, kaynaklarımızın
üzerine kurulan bu HESlerin doğru planlanması lazım.
Biz
de, açık olarak, Türkiye'nin enerji açığının kapatılması
noktasındaki politikaları destekliyoruz. Mutlaka Türkiyedeki enerji
açığının kapatılması lazım ve bu enerji
açığının kapatılması için de yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla bunun sağlanması lazım. Ama bunu bir plan
çerçevesinde, bir havza bazında yapılacak doğru politikalarla
yapmak zorundayız. Ama biz ne yapıyoruz? Bir ırmağın
üzerine 8-9 tane nehir santralleri dediğimiz irili ufaklı,
plansız programsız HESleri yapıyoruz.
Yaptığımız
her HES, orada iklim değişikliğine neden oluyor. Orada
yaptığımız her HES, oradaki ekolojik yapıya,
ağaçlara, kuşlara, böceklere kadar tüm yaşam alanını,
yani ekosistemi kökten değiştiriyor. Bunların mutlaka
yapılması gerekiyor ama -burada biraz önceki konuşmacı da
söyledi- Sayın Bakanın çıkıp İşte su akıp
Türk bakıyordu. Şimdi biz şöyle yapıyoruz, böyle yapıyoruz.
demesiyle olmaz bu işler. Bu işlerin yüzyıllık planlar
çerçevesinde yapılması gerekiyor. Eğer plansız
yaparsanız, doğada telafisi olmayan olaylarla
karşılaşırız. Türkiye şu anda su
sıkıntısı yaşıyor. Bakın,
barajlarımız yüzde 30 doluluk oranına sahip, yazın susuzluk
çekme riskimiz çok yüksek. Siz diyordunuz ya -ben size hep söyledim, bir
şey söylediğiniz zaman Cenabı Allah sizi
yaptığınızla karşı karşıya getirir- bir
iktidarı eleştirirken Bunlar o kadar uğursuz ki yağmur
bile yağmıyor, kuraklık başladı. İşte,
sizde de yağmur yağmıyor, kuraklık başladı. Bu
da, sizin, artık bu ülkenin başında sıkıntı
olduğunuzun göstergesidir. Bu da, sizin, bu ülkeden gideceğinizin
göstergesidir. Bunu da, on bir yıl önce nasıl söylemişseniz,
işte karşılığını hep beraber görüyorsunuz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Allah veriyordu on bir yıl önce, yolsuzluk nedeniyle
kesti suları.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bu kuraklıkla beraber, özellikle Adanada
çiftçilerimiz perişan. Zaten çiftçilerimiz birçok
sıkıntıyla karşı karşıyayken, Ziraat
Bankasına borçlarını ödeyemez durumdayken bir de üzerine
kuraklık özellikle buğday rekoltesinin düşmesine neden oldu,
sebze ve meyvelerde ciddi sıkıntılara neden oldu. İki üç
yılları ipotek altında olan bu çiftçilerimiz kuraklıktan da
ciddi manada etkileniyorlar.
Bunların sorunlarının bir an
önce araştırılarak çözüme kavuşturulması dileklerimle
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Osman Kahveci, Karabük
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin ülkemizde kuraklığın
artmasına neden olan uygulamaların tespiti ve kuraklık
zararlarının en aza indirilmesiyle ilgili Meclis
araştırması önergesi açılması üzerinde, aleyhe söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyamızı tehdit eden en önemli çevresel tehditlerin
başında, küresel ısınma ve iklim değişikliği
gelmektedir. İklim değişikliği sadece ekolojik olaylarla
sınırlı olmayıp aynı zamanda ekonomik, sosyal, enerji
ve sanayi
yatırımları ile de direkt ilişkilidir.
Son
yıllarda, etkisini tüm dünyada hissettiren küresel sıcaklık ve
iklim değişikliği ve kuraklık ülkemizde de tedbir
alınması gereken en önemli problemlerin başında gelmektedir. Bu çerçevede ülkemiz iklim
değişikliğinin etkilerine karşı uyum sağlama
kapasitesinin artırılması ve gerekli tedbirlerin alınması
konusunda bir dizi eylem planları yapmış ve uygulamaya
koymuştur. Bunlardan birisi de İklim Değişikliği
Ulusal Eylem Planıdır. Eylem planı tüm paydaşlarıyla
birlikte titiz bir çalışma sonucu hazırlanmış ve
2011-2023 yılları için uygulamaya konmuştur. Değerli
milletvekilleri, sürdürülebilir kalkınmanın devam ettirilebilmesi
için gerekli politika ve tedbirler bu eylem planı çerçevesinde
hassasiyetle uygulanmaktadır. Son yıllarda, iklim
değişikliğinin etkilerinin hissedilir boyutlara
ulaşmasıyla birlikte enerji, ekonomi ve çevre konuları bu eylem
planında birlikte değerlendirilmiştir. 3E kuramı yani
enerji, ekonomi ve ekoloji olarak adlandırılan bu
yaklaşım, 21inci yüzyılın en önemli kalkınma
kriterleri olarak ifade edilmektedir. Bu istikamette, ülkemizin
başlıca önlemleri enerji, sanayi, ulaştırma, tarım,
atıklar ve ormancılık gibi sektörlerde
yoğunlaşmıştır. Bu çerçevede
Az
önce Sayın Meslektaşım Seyfettin Bey ormancılıkla
ilgili bazı konulara değindi. Beraber
çalıştığımız zaman bize aynen şunu söylemişti:
Ormancılıkta devrim yapıyoruz Sayın Genel Müdürüm.
Herhâlde onları unuttu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Nerede dediğimi söyle o zaman. Hadi, dediğimi söyle
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) En çok orman mühendisi de bizim dönemimizde
alınmıştır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Doğru söylüyorsun.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Orman işçilerine kadro da bizim dönemimizde
verilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Hiç orman mühendisi, ziraat mühendisi almadılar onlar.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Evet.
Hükûmetin
yıkılması için sanıyorum işleri Allaha kaldı
yani yağmur duası edecekler de
30 Martta sandıkta millet
verecek kararı Hükûmetin gitmesine. Dualar yağmur duası
değil, yağmurlar karar vermeyecek, sandık karar verecek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz artık dualara da inanmıyorsunuz.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın Bakana söyleyeceksiniz o zaman,
Sayın Bakana.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) İklim Değişikliği Eylem Planı
çerçevesinde ülkemizdeki bütün sektörleri kapsayan kısa, orta ve uzun vadeli
hedeflerimizi ortaya koyan bir yol haritası belirlenmiştir. Yine,
ülkemiz, Dokuzuncu Kalkınma Planında Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine ilişkin
yükümlülükleri yerine getireceğini teyit etmiştir. İklim
Değişikliği Eylem Planı da bu çerçevede
hazırlanmış ve uygulamaya konmuştur.
Kuraklıkla
mücadelede ülkemizin hiçbir politikasının
olmadığını söylemek doğru değildir. Dünyada en
değerli stratejik ve ekonomik kaynaklardan birisi sudur. Doğal
hayatın devamı için suyun sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi
şarttır. Su talebinin sürekli olarak karşılanabilmesi için
bizim gibi su zengini olmayan ülkelerin akan sularını baraj ve
göletlerde depolaması şarttır. Ülkemizde kişi
başına yıllık su kullanımı 1.519 metreküptür. Bu
da uluslararası kriterlere göre ülkemizin su zengini olmadığını
göstermektedir. Türkiye, Asya ve Avrupa kıtaları arasında
geçiş kuşağında yer almaktadır. Bu nedenle
yıllık yağış 250yle 2.250 milimetre arasında
değişmektedir. Yağışların genelde
yetersizliği yanında mevsimlere dağılımı da
düzensizdir. Bu farklılıklar, zaman zaman
sıcaklığın artması paralelinde kar ve buz erimeleri
veya ani yağışlarla sellerin meydana gelmesinde etkili
olmaktadır.
Türkiyede
toplam kullanılabilir su miktarı 112 milyar metreküptür.
Dolayısıyla, yıllık yağışın ancak yüzde
20sini kullanmaktayız. Kullanılan suyun yüzde 70i sulamada, yüzde
16sı içmede, yüzde 11i de sanayide kullanılmaktadır. Toplam su
potansiyelimizin yıllık bazda yüzde 40 kadarı
kullanılmaktadır.
AHMET
YENİ (Samsun) Bölge müdürüne niye anlatmadın bunları, bölge
müdürüne?
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) - Son aylarda kuraklık sonucu barajlardaki doluluk
oranlarıyla ilgili bir, iki rakam vereyim: İstanbulda -karşılaştırma
olarak- 2013te barajların doluluk oranı yüzde 80, şu anda yüzde
28; Ankara, 2013te yüzde 29, 2014te yüzde 23; İzmir, yüzde 62, 2014te
de yüzde 62; Bursa, yüzde 78, yüzde 30. Yani 79 adet içme suyu barajındaki
ortalama doluluk oranı yüzde 54, 79 adet barajdaki su oranı.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Barajların dibini delmişsiniz, dibini.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) - Sulama maksatlı 207 barajımızdaki
doluluk oranı yüzde 47, geçen yıl bu oran yüzde 50ydi. Enerji
maksatlı 89 barajın doluluk oranı da yüzde 44tür.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ya, sadece paraları
boşaltmamışsınız, barajları da
boşaltmışsınız!
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) - Türkiye, içme ve kullanma suyunun verimli, etkin
kullanımı için bir dizi tedbir almıştır. Bunların
başında da akarsularımızın üzerine baraj ve göletlerin
yapılması ve etkin su kullanımının
sağlanması gelmektedir. Bu kapsamda, 2003 yılından günümüze
kadar 1.763 adet tesis inşa edilmiştir. Bunların rakamsal
değeri 65 milyar liradır. Ayrıca, Bin Günde Bin Gölet Projesi de
uygulamaya konmuştur.
Türkiye,
81 vilayette içme ve kullanma sularıyla ilgili eylem planını
hazırlamış ve uygulamaya koymuştur. Bu eylem planları,
illerin otuz-kırk yıllık suyunu garanti altına almaktadır.
Özellikle, içme sularında kaçaklar büyük çapta önlenmiş,
şebekeler yenilenmiştir. Sulamalarda, açık sistemlerden
kapalı sistemlere ve damlama sistemlerine dönüş hızla devam
etmektedir. Hükûmetlerimiz tarafından verilen desteklerle, yüzde 2
civarında olan kapalı sulama sistemleri yeni projelerde yüzde 85,
yüzde 95lere çıkarılmaktadır.
Bu
çerçevede, bazı meteorolojik verilerden su ihtiyacına
baktığımızda İstanbulun 2060 yılına kadar
olan içme suyu ihtiyacını karşılayacak Melen Projesi
devreye sokulmuştur. Yine, İzmir Gördes Barajı devreye
sokulmuştur. İzmirin içme suyu problemi 2040 yılına kadar
çözülmüştür. Ankara ilimizin içme suyunu sağlayacak Gerede Tüneli
Projesi hizmete alınarak başkentimizin 2060 yılına kadar su
ihtiyacı karşılanmış olacaktır. Devam eden
projeler 15 milyon kişinin su ihtiyacını karşılayacak
şekilde, 22 adet proje de devam etmektedir.
Dünyada
olduğu gibi ülkemizde de zaman zaman, belirli periyodlarda, iklim
değişikliğine bağlı olarak su azlığı
yaşanmaktadır. Bazen bu azlık mevsimsel olmakta, yıl sonu
itibarıyla ortalama değerlerini bulmakta, bazen de son dört
aylık dönemde bazı illerimizde olduğu gibi normal
değerlerin altında kalabilmektedir. Buna karşı da baraj,
gölet ve sulama sistemlerinin tesisiyle tedbirler alınmaktadır.
Ülkemizde,
kuraklıkla ve küresel iklim değişikliğiyle mücadele
konusunda en önemli yasal düzenlemeler, Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto
Protokolüdür. İklim değişikliğine karşı
alınacak tedbirlerin başında, sera gazı emisyonlarının
azaltılması ve fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanılmasının
artırılması gelmektedir. Sera gazı emisyonunun yüzde 75i
enerji sektöründen gelmektedir. Bundan dolayı, Hükûmetimiz, yenilenebilir
enerji kaynaklarının devreye sokulması konusunda önemli
teşvik tedbirlerini de ortaya koymuştur. Bunun yanında, enerji
ve sanayi sektöründe de sera gazı emisyonlarını azaltmaya
yönelik yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştır.
Hükûmetimizin,
iklim değişikliği, kuraklık ve su
kıtlığıyla ilgili her türlü tedbirleri
aldığını, bu nedenle BDPnin araştırma
önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Neresi sakıncalı da aleyhinde oy
kullanıyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, 69a göre sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN
Ne söyledi de sataştı?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) İsmimi vererek, devrim yaptığımı,
bilmem neyi söylerken, bugün farklı şeyleri söyleyerek tezat
teşkil eden bir kişilik ortaya koydu benimle ilgili.
BAŞKAN
Buyurun.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz verdim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın milletvekilleri, burada hiç karşı
karşıya gelmek istemediğim, ağabey diye hitap ettiğim
bir kişinin burada olayı şahsileştirmesini
kınadığımı ifade ediyorum; bir kere öncelikle onu
söyleyeyim.
Ben
orman mühendisiyim. ANAP döneminde görev yaptım, Doğru Yol döneminde
görev yaptım, DSP döneminde görev yaptım, AK PARTİ döneminde de
görev yaptım; görev yaparken de bana verilen işleri adam gibi
yapmanın gayreti içerisinde oldum ve bu yaptığım süre
içerisinde de -bakın kayıtların hepsine- her
yaptığım görevde başarılı sayılan bir
şey yapmışımdır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Bölge müdürlüğünü bize yapmışsınız.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Sen laf verme, sen laf verme oturduğun yerde.
Şimdi,
şunu söylüyorum: Bütün kayıtları inceleyin; bütün
müfettişleri de gönderdiniz, bütün ekipleri de gönderdiniz, hayali
fezlekeler yapmaya çalıştınız ama bir şey
bulamayacaksınız çünkü biz her türlü şeye karşı
açığız. Ben o zaman devlet görevlisiydim, bugün siyaset
yapıyorum. Millet bize muhalefet görevi vermiş, ben bu politikalara
karşı muhalefet etmek için buradayım. Devlet memurluğunda
Şunu yaptın, bunu yaptın. gibi ifadeleri kullanmayı
doğru bulmuyorum. Bu, sizin politikalarla ilgili bir şey
söyleyemediğinizden, işi şahsileştirmeye götürmenizden
başka bir şey değildir, bunlar doğru şeyler
değildir. Hele ağabey dediğim birisi tarafından bunun
şahsileştirilmesini kınadığımı ifade
ediyorum.
Bir
defa daha söylüyorum: Orman mühendisleriyle ilgili ben görüşümü
belirtirim, siz çıkarsınız burada Biz orman mühendisini
aldık, ihtiyaç var veya yok
Benim görüşüm budur, bizim
politikamız budur. 6 bine yakın orman mühendisi var, 4 milyon hektara
yakın bakımı yapılacak orman var, buralarda bu orman
mühendislerine Çalışsın. demenin suç olduğunu
düşünmüyorum. Orman işçileri, tecrübeli işçiler beş ay
yirmi dokuz gün çalışıyor, altı ay bir gün bu adamlar ne
yiyip ne içecekler? Bunları söyleyeceğiz, orman köylülerinin
sıkıntılarını söyleyeceğiz, çiftçilerin
sıkıntılarını söyleyeceğiz, bizim görevimiz ve
işimiz bu.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kahveci.
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Açıklama yapmam gerekiyor izin verirseniz.
Sataşma oldu, ben bir açıklama yapmak istiyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sataşma yok, ne sataşması?
BAŞKAN
Ne diye sataştı?
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Bir dakika arkadaşım ya, bir dakika, ben
söyleyeyim ya.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Canın sıkıldıkça söz istiyorsun kardeşim,
ne sataşması?
BAŞKAN
Sayın Türkkan, buyurun, siz karar verin, sataştı mı,
sataşmadı mı?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Baktım kararda zorlanıyorsunuz,
yardımcı olayım dedim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Bir açıklama yapabilir miyim Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
İki
dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Az önce Sayın Yılmaz, meslektaşım
göreviyle ilgili söyledi, biz zaten öyle bir şey söylemedik. Zaten
görevini yapmasaydın ben seni beş yıl bölge müdürü
yapmazdım ki, tutmazdım orada. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Yani, görevinle ilgili bir
şey söz konusu değil ama bir şeyin hakkını verelim; on
yıllık AK PARTİ iktidarında kamuya alınan en çok
mühendis orman mühendisidir. Evet, işsiz arkadaşlarımız var
mı? Var. Evet, ilk defa orman mühendislerinin kanunu çıkıp da
serbest iş yapabilme hükmünü kim getirdi?
BEDRETTİN YILDIRIM
(Bursa) Bunlar kaç tane aldı?
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) O da AK PARTİ iktidarında olmuştur. Elli yıldan
beri orman mühendislerinin görev ve yetkisi kanunu
çıkarılamamıştır. Bunu AK PARTİ Hükûmeti
çıkarmıştır. AK PARTİ Hükûmeti orman mühendislerine
olan borcunu
MAHMUT TANAL (
İstanbul) Orman Kanunu ANAP döneminde çıktı, yapma bunu.
OSMAN KAHVECİ
(Devamla)
vefasını göstermiştir, bunu
çıkarmıştır. İşçilerimiz yıllardan beri
Milliyetçi Hareket Partisi
de iktidarda oldu. Neden o zaman 20 bin tane mevsimlik işçimiz, orman
işçimiz gündeme getirilmedi, onlara kadro verilmedi? Onları da biz
verdik.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
7 bin tane kadro dağıttı o zaman MHP.
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) Sen de bunu biliyorsun. O zaman da teşekkür etmiştin
Hakikaten arkadaşlarımız bunu hak etmişti. demiştin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
7 bin kadro dağıttı, 7 bin.
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) Şimdi, elbette ki son birkaç yıldan beri işçilerin
emekli olmasıyla birlikte mevsimlik işçileri aldık.
İnşallah onların da gelecekte hakları kadroya geçilir ama
şu anda Orman Genel Müdürlüğünün bütçesi buna müsait değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Valla en güzel ne yaptınız biliyor musun? Köylünün elinden
aldığınız kesimi, müteahhitlere verdiniz, müteahhitlere.
Onu da söylesene. AKP döneminde kesimi köylünün elinden aldınız,
müteahhitlere verdiniz, onu da söylesene.
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) Onun için de inşallah gelecekte onlar da bu hakkı
alırlar ama bizim 17 bin tane işçiye verdiğimiz kadroyu da
unutmamak lazım diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (
İstanbul) Sayın Başkan, değerli hatip şöyle bir
cümle sarf etti: Elli yıldan beri Orman Kanunu yoktu, AKP döneminde
çıkarıldı. Bu doğru bilgi değil.
BAŞKAN Sayın
Tanal, teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ (Samsun)
Öyle bir şey demedi.
MAHMUT TANAL (
İstanbul) Yani Orman Kanunu daha önceden ANAP döneminde çıkan bir
kanundur. Bu yanlış bir bilgi ama.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yanlış bilgi veriyor Sayın Başkan.
OSMAN KAHVECİ
(Karabük) Orman Mühendisleri Kanunu dedim ya, Orman Kanunu demedim.
BAŞKAN Sayın
Tanal, lütfen böyle bir usulümüz yok.
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun Önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19 Şubat 2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
18
Şubat 2014 tarih, 2014/3564 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğumuz Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşlarının kişi hak ve
hürriyetlerinin önüne geçen uygulamalardan biri olarak sansürün toplumumuza
etkisinin, sebep olduğu hak ihlalleri ve mağduriyetlerin tespitini
yapmak amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin 19
Şubat 2014 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sinan Oğan,
Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kişi hak ve hürriyetlerinin önüne geçen uygulamalardan
birisi olarak sansürün toplumumuza etkisinin, sebep olduğu hak ihlalleri
ve mağduriyetlerinin tespitini yapmak üzere vermiş olduğu Meclis
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, buradan, daha doğrusu artık değerli
milletvekilleri diye hitap etmemize gerek kalmayacak, yüce Türk milleti diye
hitap etmemize gerek kalacak. Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri
biraz önce geldiler, yoklamada bulundular, yoklama biter bitmez hemen
anında kulise gittiler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
O yüzden, artık Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine herhâlde
kulis milletvekilleri diye hitap etmek, anmak gerekecek.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Parlamentoya saygıları bu kadar.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, iktidarın görevi
burada olmaktır, iktidarın görevi kuliste kulis yapmak değildir.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) 5 kişi var orada, 5; MHPden 5 kişi var orada.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Onun için, Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekillerine bundan sonra herhâlde kulis milletvekilleri diyeceğiz,
bunu da Türk milletine buradan duyurmak durumundayız
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sinan Bey, bak, 5
kişi var MHPden.
SİNAN
OĞAN (Devamla) -
çünkü artık sansür, Alo Fatih hatları o
boyuta gelmiş ki ne diyor sayın bir milletvekili?
Başbakanın da Başdanışmanı ve kılavuzu olan
Sayın Akdoğan diyor ki: Biz Meclis TVyi kapattık. Siz
nasıl olur bunları verirsiniz. Çok doğru.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Başbakanın kılavuzu Akdoğan
mıymış?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Çok doğru, çok doğru, Sayın Valim, çok
doğru.
Evet,
Meclis TV'yi bunlar kapattılar ve maalesef ki bundan sonra insanlar hangi
İnternet sitesine girecek, hangi sitelerde dolaşacak, hangi tweeti
atacak, artık Hükûmetin işi Alo TİB hattıyla bunları
takip etmek olacak.
Tabii,
biz bu arada Alo Fatih hattından sonra bir Alo Çankaya hattı
kurulduğunu da öğrendik. Alo Çankaya hattı devreye girmiş,
yıldırım hızıyla, fiber hızıyla bu sansür
yasası maalesef ki kabul edilmiştir. Türkiyede şimdi iki türlü
sansür yasası var: Bir, Alo Fatih sansür yasası, sansür hattı;
iki, Alo TİB ve buna da ilave olarak -iki buçuk diyebiliriz- Alo
Çankaya sansür hattı. Değerli milletvekilleri, maalesef, yolsuzlukta
her taşın altından nasıl AKP ve AKP'li belediyeler
çıkıyorsa şimdi artık her tuşun altından da AKP
çıkacak, sizin sansürcü zihniyetiniz çıkacak.
Peki,
bu yasanın ömrü ne kadardır? Onu da ifade edeyim, bu yasanın
ömrü kırk gündür, seçimlere kadar çıkarılmış bir
yasayla karşı karşıyayız. Çünkü, seçimlerden sonra bu
yasayı değiştirmek zorunda kalacaksınız. O kadar vahim
bir durumdasınız ki daha geçen hafta çıkan yasanın iki
maddesini değiştirmek için bugün Meclise önerge vermişsiniz.
Demek ki burada maksat, seçimlere kadar çıkacak herhangi bir olası
size karşı bir konuşma metninin veya bir görüntünün ortadan
kaldırılmasını sağlamak.
Peki,
bu kadar dik duruşlusunuz, omurgalısınız,
ahlaklısınız madem iki sene önce neredeydiniz? Burada başka
siyasi partilere yönelik kumpasları kurduğunuzda niye bu yasayı
getirmediniz? Neden o konuda hiçbir adım atmadınız? Adım
atmayı bırakınız, dilinize dolayarak
Ne dedi Sayın
Başbakan? Bunlar geneldir. dedi, geneldir. O zaman Sayın
Başbakan, Milletin bilmem nesini ne yapacağız. diyen
konuşmalar özel mi oluyor? Buradan soruyorum size. Peki, bu yasa
olsaydı biz sizin besleyip büyüttüğünüz iş adamlarının
Türk milletine nasıl galiz küfürler ettiğini nereden
öğrenecektik? Demek ki öğrenemeyecektik. Ve siz bundan sonra, bu
besleyip büyüttüğünüz iş adamlarının daha milletin nesine
küfür ettiğini bu yasayla aklamaya çalışıyorsunuz,
villaları, havuzları bu yasayla aklamaya
çalışıyorsunuz.
Şunu
da ifade etmek lazım: Burada, Sayın Cumhurbaşkanını
biz İnterneti aktif kullanan, sosyal medyada aktif olarak yer alan bir
Cumhurbaşkanı olarak biliyorduk ama Sayın
Cumhurbaşkanı bütün bu ifade ettiği, daha önce
yazdığı bütün tweetleri artık
kaldırmalıdır. Neden? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı
Hükûmetle pazarlık içerisine girmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanı klavyelere özgürlük derken meğerse klavyelerdeki
q harfine, w harfine özgürlükten bahsediyormuş. Yani, Sayın
Cumhurbaşkanı Güzel şeyler olacak. dediğinde ne
olmuştu? Ermenistanla pazarlık açılmıştı.
İkinci defa Sayın Cumhurbaşkanı yine Güzel şeyler
olacak. dedi, PKKyla pazarlığın önünü açtı. Şimdi
Sayın Cumhurbaşkanı klavyelere özgürlük diye bir tweet
attı, ne oldu? Meğerse Sayın Cumhurbaşkanı q
harfiyle w harfine özgürlükten bahsediyormuş.
Burada,
Sayın Cumhurbaşkanının maalesef ki pis bir pazarlık
içerisinde olduğunu ifade etmek zorundayım. Sayın
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı olduktan sonra cumhurun
başı olmuştur, AKPnin yedeği değil. Sayın
Cumhurbaşkanı Türkiyede yaşayan herkesin
Cumhurbaşkanıdır ve herkesin hak ve hukukunu korumakla
mükelleftir ama Sayın Cumhurbaşkanı bunu yapmak yerine,
başka bir görevi üstlenmiştir.
Sabah
bir araştırdık, Ankaranın merkez ilçelerinde, 67si
merkezde, 8i Altındağda, 5i Yenimahallede, 5i Sincanda, 1i
Gölbaşında, 1i de Etimesgutta olmak üzere 82 tane noter var.
Noterlik şerefli bir meslektir. Noterlerimiz önüne geleni
araştırır, ne olduğuna bakar, ona göre karar verir ama
Sayın Cumhurbaşkanı bunu yapmadan 83. Noterliğe
iddialı olduğunu ifade etmektedir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkanım, Cumhurbaşkanına hakaret ediyor.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Ne
alakası var yahu Sayın Başkanım?
SİNAN OĞAN
(Devamla) Sayın Cumhurbaşkanı 83. Noterliğe
iddialıysanız, önünüze gelen metinleri okumayı, önünüze gelen
metinlerde yarın pazarlık içerisine gireceğiniz Hükûmeti
değil, 76 milyonun hakkını hukukunu korumanız lazım.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Gül maalesef ki geçmiş dönemlerde birçok
açıklamalarda bulunmuştur. Ne diyor? Özellikle Arap Baharının
olduğu dönemlerde sosyal medyanın ne kadar önemli olduğundan dem
vuran Sayın Gül, 28 Mayıs 2011de ne demiş? Benim görüşüm,
temelde hiç bir özgürlük kısıtlaması olmamalı. İsteyen
herkes internette özgürce dolaşabilmeli. Şimdi, her taşın
altından bir lobi çıkarmaya çalışan Hükûmetiniz, Sayın
Başbakan ve taraftarlarınız, şimdi İnterneti
kısıtlamalarınıza karşı gelenlere, sansüre
karşı gelenlere maalesef pis bir yakıştırma
yapmış ve sansüre karşı çıkanları porno lobisi
olarak nitelendiriyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bu durumda söylenecek
tek bir söz var Edep yahu. demek lazım.
Sayın Gülün Türk
milletinin kendisine verdiği vekâleti AKPnin eline vermemesi lazım.
Sayın Gül Cumhurbaşkanıdır, Başbakan
Yardımcısı değildir. Eğer, hâlâ kendisini Başbakan
Yardımcısı zannediyorsa ben buradan uyarıyorum: Sayın
Gül, siz Cumhurbaşkanısınız. Eğer Ben, kendimi
Anayasa Mahkemesi yerine koymam. diyorsanız Sayın Gül, bir defa de
buradan çağrıdan bulunuyorum: Gelin, kendinizi bir defa da
Cumhurbaşkanı yerine koyun ve Cumhurbaşkanı olarak, bu
milletin, 76 milyonun, hepsinin çıkarlarını korumak
durumundasınız. E, şimdi, siz diyorsunuz ki: Bir tarafımda
beraber yol arkadaşlığı yaptığım Hükümet,
öbür tarafımda başka türlü diyaloglar içerisinde olduğum bir
grup. Hani, Başbakanın Haşhaşiler diye
tanımladığı hizmet hareketi. İki arada bir derede
kalmışsınız, En iyisi topu taca atayım, Anayasa
Mahkemesi o işe baksın. diyorsunuz.
Sayın Cumhurbaşkanı, millet her şeyi görüyor. Siz
topu istediğiniz kadar taca atın, millet o topun kimin kalesine gol
olduğunu biliyor. Hükûmetle iş birliği yaparak, sansür
yasasını imzalayarak milletin kalesine gol atıyorsunuz ama
unutmayınız ki, Türk milleti futbolu sever, futboldan da çok iyi anlar.
Çok yakında, inşallah, 30 Martta belediye ve önümüzdeki aylarda da
Cumhurbaşkanlığı seçimi geldiğinde, o top milletin
ayağına geldiğinde, Sayın Cumhurbaşkanı, siz de
göreceksiniz, sansürcü başı AKP siz de göreceksiniz ki, bu millet o
toptan nasıl gol atacak göreceksiniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
selamünaleyküm.
Değerli
arkadaşlar, bu sansür meselesi yüzyıldır konuşuluyor, II.
Abdülhamit Döneminden beri tartışılıyor. İstibdat
döneminden bahsedildi ve öyle bir noktaya gelindi ki, Türkiye tarihinin en
meşhur İslam mütefekkirleri olan 2 büyük zat, biri İstiklal
Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy, öbürü de
Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdi), Sultan Abdülhamitin bu uygulamalarına en
fazla karşı çıkan iki münevverden birisi oldu ve bugün, ne enteresan
bir şeydir ki, bir gazetede bir köşe yazarımız, bu içinde
bulunduğumuz dönemi çok veciz bir ifade ile gündeme getirdi; III.
Abdülhamit dönemi. Burada Sultan Abdülhamitin şahsiyeti üzerinden bir
tartışmaya girmek istemiyoruz. Daha sonra
Yüzyıldır
tartışıldı bu konu; bana göre de Osmanlı tarihinin en
dirayetli padişahlarından birisidir ama çok kötü bir zamanda geldi,
İmparatorluğun yıkılış döneminde geldi ama
gerekli reformları yapamadı, gerekli kadroları
yetiştiremedi, yeterince büyük bir hamle yaparak o batağın
içinden çıkma yerine günlük politikalarla, ekonomide borsa
oyunlarıyla -özellikle, Avrupada dış borç ödeyebilmek için-
içeride ise hafiye teşkilatı, polisle mümkün olduğunca
yıkımı durdurmak ve muhalefeti susturmakla bir siyasi çizgi ortaya
koydu ama bu işte yetmedi değerli arkadaşlar. Onun için de o
dönemde, Bediüzzamandan tutun, Mehmet Akif Ersoya, ve yine, Sultan
Abdülhamitin kız kardeşinin oğlu Prens Sabahattine kadar bu
insanlar dediler ki: Bu yol, yol değil, bundan
çıkışın yolu yeni bir anayasadır. Biliyorsunuz,
uzunca bir dönem -Birinci Meşrutiyetten sonra İkinci
Meşrutiyete kadar, 1876dan 1908e kadar-
bu konular tartışıldı, yeni bir anayasa... Denildi
ki: Bu yoldan çıkışın yolu yeni bir anayasadır,
özgürlükleri genişletmektir, yetkileri yerele devretmektir.
İşte, Prens Sabahattinin
dediği teşebbüsi şahsi ve ademimerkeziyet ve yine, aynı
şekilde Said Halim Paşanın bugün bile zevkle, takdirle
okuduğumuz teşhisleri, toplumun önüne bir çözüm -bu bunalımdan,
çöküntüden sadece siyaseten değil ekonomik olarak da toplumsal mutabakat
olarak da- bir çıkış projesi. İşte, bugün de maalesef
aynı durumdayız.
Bizim
iktidarımız yine her seferinde şunu söylüyor: İşte,
on iki senedir şunları, şunları, şunları,
yaptık; işte, CHP şu kadar dönem Türkiye'yi yönetti, MHP bu
kadar dönem koalisyon ortağı oldu; biz şunları,
şunları, şunları yaptık, daha ne istiyorsunuz?
Ama dönüp bakıyoruz,
bir çıkış projesi, topyekûn bir demokratikleşme projesi,
topyekûn bir toplumsal uzlaşma projesi ve bir ekonomik politika yok.
İşte, cari açık ortada, ithalatta ihracatın arasındaki
makas ortada -uzunca bir dönem geldim burada rakamlarla anlattım- üretimi,
KOBİleri, sanayiyi teşvik yerine, sürekli etrafta müteahhitler ve ne
idüğü belli olmayan tırnak içinde de belli olan müteahhitler- bu
şekilde bu krizden çıkmanın yolu yok.
Şimdi, gelelim, bu
mevzuyla alakalı verilen sansür önergesine. işte, III. Abdülhamit
dönemi demesinin, yazarın böyle nitelendirmesinin sebebi bu. Siz her
tarafı jurnallerle, fezlekelerle ve kendinize göre bir bürokrasiyle
doldurup Bu işi böyle örtbas edeceğim ve iktidarımı
sürdüreceğim. derseniz götüremezsiniz. Polis benim polisim olsun, yani
partinin polisi olsun, asker öyle olsun; Kiliste, Antakyada, Reyhanlıda
tırları çevirmesin; Anayasa Mahkemesi benim dediğim gibi olsun,
HSYK benim dediğim gibi olsun, Parlamento benim dediğim gibi olsun;
olsun, olsun, olsun, olsun
Bütün Dışişleri personelini,
büyükelçileri toplayayım, Türkiyenin dışarıdaki -daha düne
kadar iftiharla bahsettiğiniz, övgüyle savunduğunuz- bütün okulları kapatma yönünde bir
seferberlik ilan ederek görevlendirilsinler; değerli arkadaşlar, bu
yol, doğru düzgün bir yere çıkacak bir yol değil. Sükûnetle
bunları tartışmak lazım. Defaatle söylüyorum, içeride ve dışarıda bu kadar
kavgayı bu ülkenin kaldırması mümkün değil, kim haklı
ve kim haksız olursa olsun. Bir ailenin içinde, bir evin içinde anne
haklı, baba haklı, kız haklı, damat haklı veya
haksız, eğer her gün kavga varsa aile büyüklerinin yapması
gereken birinci iş bu kavgayı bir sulha bağlamaktır, bir
çözüme bağlamaktır. Bu çözüm, çocukların yarısını
hapsetmek, yarısını dövmek, işte, kızların
yarısını boşatmak veya oğlanların
yarısını boşatıp gelinleri, damatları kapıya
atmak değildir; bu çözüm, çözüm değildir. Toplumsal
uzlaşmanın yolu bu değil.
Şimdi,
yeni bir İnternet yasası, işte, oradan başladık,
arkadaşımız da söyledi, Cumhurbaşkanı tasdik etti.
Peki, ne oldu da Cumhurbaşkanının tasdik ettiği daha
Meclise gelmeyen evrakı değiştirmek için, 2 maddesini değiştirmek
için tekrar bir değişiklik teklifi getirdiniz? Niye? Yani
çıkın mantıklı bir cevap verin. Sayın
Cumhurbaşkanına da buradan sesleniyoruz, tabii, bütün
saygımızı
Çünkü ülkemizin Cumhurbaşkanı,
seçilmiş bir Cumhurbaşkanı Parlamentonun,
saygımızı muhafaza ederek soruyoruz: Sayın
Cumhurbaşkanım, siz el altından AK PARTİye Bakın,
ben bunu veto edersem yanlış olur, ben de bu kavgada taraf olurum, bu
da iyi bir şey olmaz. Veto etmezsem de sizin bu 2 maddeniz
yanlış. E, peki ne yapalım? Ben bunu tasdik edeyim, siz de bunu
değiştirin. Böyle bir bakkal hesabına giremezsiniz Sayın
Cumhurbaşkanı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Çadır devleti değil ya burası!
ALTAN
TAN (Devamla) - Bakın, kızmadan, bağırmadan, en sakin
sesimizle söylüyoruz, bir saygısızlık da yapmak istemiyoruz. Siz
böyle bir siyaset yapma konumunda değilsiniz, bu,
Cumhurbaşkanlığı makamının yapması gereken
bir şey de değil. Eğer önünüze gelen bu 2 madde
yanlışsa siz bunu veto edeceksiniz, göndereceksiniz, Meclis
düzeltecek. Doğruysa, tasdik ettiniz, sizin tasdik ettiğinizi iki gün
sonra bu Meclis bir daha değiştirmeyecek. Bu, size
saygısızlık, Meclisin kendisine de saygısızlık,
Sayın Cumhurbaşkanına karşı da saygısızlık.
Eğer biz bu demokratik eleştirilerimizi de yerine getiremeyeceksek o
zaman bizim görevimiz ne?
Şimdi,
biraz evvel Sayın Cumhurbaşkanı için 83. Noter ibaresi
kullanıldı. Hatırlıyorsunuz Çankaya Noteri ibaresi de
bundan önceki siyasi dönemlerde sıkça kullanıldı ama
Çankayanın noterlik makamından çıkması yine orada oturacak
Sayın Cumhurbaşkanlarının feraseti ve dirayetiyle
alakalıdır. Bu sözü kendinize söyletmeyeceksiniz. Eğer siz
Çankaya Noteri veya 83. Noter gibi davranmaya başlarsanız vallahi
milletvekilleri de bunu söyler, siz de kusura bakmayacaksınız.
Sayın
Cumhurbaşkanım, bu dönem ben Başbakan olayım öbürü
Cumhurbaşkanı olsun, ben Cumhurbaşkanlığında
kalayım diğeri Başbakan olsun, bu partinin başına kim
geçer, memleketi önümüzdeki dönem kim yönetir... Bu bakkal hesabının
dışında bir dönemin içindeyiz. Memleket allak bullak. Bürokrasi
kimseyi dinlemiyor. Hâkim savcıya söz geçiremiyor, savcı polise laf
geçiremiyor, polis kimseyi dinlemiyor. İçişleri Bakanı 29
yaşında bir çocuğa Seni gözaltına alırlarsa korkma,
kendimi önüne atarım. diyor, oğlu tutuklanıyor, televizyonlardan
öğreniyor. Yani, memleketin çivisinin çıktığı bir
dönemde gözler tabii ki kademe kademe en son Sayın
Cumhurbaşkanına dönüyor ve Sayın Cumhurbaşkanından da
bu döneme uygun, ülkeyi bu krizden çıkaracak, toplumsal
uzlaşmayı sağlayacak, yeni bir mutabakat oluşturacak,
herkese gerektiğinde aklını başına almasını
söyleyecek bir siyaset bekleniyor çünkü Bakanlar Kurulunu resen toplama yetkisi
var, Allah göstermesin, bir savaş olduğu zaman da orduların başkomutanı.
Peki, biz oraya dönüp de bakmazsak kime dönüp bakacağız?
Sayın
Cumhurbaşkanı şunu söylüyor, diyor ki: Ben kendimi Anayasa
Mahkemesinin yerine koyamam. Peki, Sayın Cumhurbaşkanım, sizden
bir tek ricamız var, siz kendinizi Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın yerine koymayın da nereye koyarsanız koyun. (BDP
ve CHP sıralarından alkışlar) Sizden beklediğimiz bu.
Dediğim
gibi, bütün nezaketimizi, bütün terbiyemizi muhafaza ederek bunları
söylüyoruz ve bir de şunu söylüyoruz: Bugün basında, Hasan Cemal,
Mehmet Altan, Ahmet Altan, Cüneyt Özdemir, birçok kişi -bu isimleri
çoğaltabilirim- diyor ki: Sayın Başbakanın Alo Fatih
hattıyla, bundan önceki müdahaleleriyle işimizi kaybettik. Bir
Danimarkada, İsveçte, Norveçte bir başbakan Alo Fatih dedikten
sonra bir dakika kalamaz görevde.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Oktay Ekşi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
OKTAY EKŞİ (İstanbul) Saygıdeğer
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma
önergesinin lehinde konuşmak üzere huzurunuza çıktım grubumuz
adına.
Sevgili
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiyede uzunca bir
süredir uygulamada olan sansür meselesinin enine boyuna
araştırılmasını istiyor. Aslında, çok ciddi, çok
derin, demokrasimizin -eğer varsa- kimliği açısından çok
önemli bir meseleye parmak bastıkları için önergeyi veren
arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Çünkü, sevgili
arkadaşlarım, on iki yıldan beri ülkemizi yönetmekte olan Adalet
ve Kalkınma Partisinin, aslında ülkeyi nereye götürmek
istediğine ilişkin hepimizin kafasındaki sorunun -ki hiçbirimiz
bunun doğru bir adresi olduğunu düşünemiyoruz- bu sorunun
yanıtını bulalım istiyor Milliyetçi Hareket Partisi. Ama
önergede ifade edilen sansür meselesinin ve sansür meselesinin de tabii,
tekabül ettiği ifade özgürlüğünün ne hâlde olduğunu ne
yazık ki Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımıza
gerçek boyutlarıyla göstermek, anlatmak, onların
inandıklarını ifade ettikleri demokratik değerlerle
Türkiyenin gerçeklerinin bağdaşmadığını onlara
anlatabilmek, maalesef, bizim Türkçemiz veya Türkçenin yeryüzünde bulunan
aksanlarının tamamı bir araya gelse hiçbiriyle mümkün olmaz,
böyle bir gerçeğin içinde bulunuyoruz.
Sevgili
arkadaşlarım, az önce konuşan hatip, Sultan Abdülhamitten, II.
Abdülhamitten söz etti. Değerlendirmelerine katılmasam bile, bir
noktada bir gerçeği ifade ettiğini belirtmek isterim. Abdülhamitin
otuz üç senelik saltanatı döneminde en belirgin niteliği, müstebit
bir hükümdar olması ve sansürü o dönemde her anlamıyla, bireyler
dâhil, basın dâhil, her anlamıyla uygulattırmış
olmasıdır. Yalnız, Sultan Abdülhamitin bugünkü Türkiye
gerçeklerinden farklı bir önemli ve olumlu boyutu, kimliği
vardı. Hiç değilse sansürü resmî sansür memurları eliyle
uygulattırıyordu. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarı döneminde Türkiyede sansürün en aşağılık
kısmı, en aşağılık şekli -ki literatürden
aktararak bunu sizlere söylüyorum- en aşağılık şekli
olan otosansür sistemi uygulanmaktadır. Yıllardır devam etmekte
olan bu sistemi, üzgünüm ki birkaç gün önce
çıkardığınız 5651 sayılı Yasayı
değiştiren çorba yasayla maalesef daha da vahim bir şekle
getirdiniz ; Sultan Abdülhamitin sansür memurlarının yerine
Erişim Sağlayıcıları Birliği adıyla bir
birliğin kurulmasını ve sansürün bizzat sektör mensupları
tarafından, sektör mensuplarının eliyle uygulanmasını
yasa hükmü hâline getirdiniz. Yani, çok açık bir ifadeyle söylemek
gerekirse: Medya dünyasını, İnternet dünyasını,
iletişim özgürlüğünden yararlanan herkesi kendi arkadaşlarına,
yani bizi bize boğduran bir mekanizmayı bugün yürürlüğe
koydunuz.
Üzgünüm
ki Sayın Cumhurbaşkanı bu vahim yasayı, hiçbir uygar
demokraside kabulüne imkân olmayan bu vahim yasayı onayladı ve
onaylarken -az önce hatibin, benden önce konuşan hatibin ifade ettiği
gibi- maalesef Hükûmetle de muvazaalı bir şekilde onayladı.
Bugüne kadar zannetmiyorum ki hiçbir şekilde, hiçbir
cumhurbaşkanı kendisinin imzalayıp Resmî Gazetede yayımlanması için gönderdiği
yasanın böyle, Resmî Gazetede daha yayımlanmadan Hükûmetle muvazaa
suretiyle değiştirilmesine rıza göstermiş olsun ve böyle
bir ikili ilişkiye kendisini angaje etsin. Maalesef, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanlığı
dönemine böyle bir kayıt düşülmüş olmasından dolayı
kendisi hesabına üzgün olduğumu ifade etmek isterim.
Sevgili
dostlarım, döneminizde özgürlüklerimizin, döneminizde özellikle
iletişim özgürlüğünün hangi yönde gelişmekte olduğuna
ilişkin yanıt vermenin artık çok zor olduğunu ifade ettim.
Sizlere sorarsak her şey iyiye gidiyor, bizlere sorarsak her şey son
derece vahim bir doğrultuda devam ediyor. Bunu ben söylemiyorum aziz
dostlarım.
Bakınız,
bugün yurdumuza dönmüş olan Sayın Cumhurbaşkanı
Macaristanda kendisiyle konuşan gazetecilere, medya dünyamızın
içinde bulunduğu durumu, elbette Cumhurbaşkanlığının
uygun üslubuyla, şöyle ifade ediyor
Basın özgürlüğünün
geldiği nokta sizi rahatsız ediyor mu? diye gazeteciler soruyor,
Sayın Cumhurbaşkanı Basın özgürlüğü,
gelişmiş demokrasilerde ülkelerin daima onurudur ve daima güç verir.
Açıklıkla söyleyeyim, basın hayatında yanlış
yapılırsa bu ayrı ama evrensel anlamda basın
özgürlüğü, bir ülkenin gurur duyacağı bir şeydir. Bu
anlamda şikâyetler çoğalıyor. Bunu çok hızlı telafi
etmemiz gerekir. diyor.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanının böyle zarif
bir ifadeyle tanımladığı Türkiye'nin gerçeklerini -hepiniz
biliyorsunuz ki- bütün uluslararası medya dünyası ve özellikle
gazetecilerle ilgili kuruluşlar fena hâlde ayıplar bir durumda. Öyle
bir hâle geldik ki üzgünüm, hiçbirimiz
-sadece Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili veya herhangi bir
gazeteci sıfatıyla söylemiyorum, bir birey sıfatıyla da
ifade etmek istiyorum ki- Türkiyede demokrasinin gereği olan, temel
ihtiyacı olan ifade özgürlüğünün varlığını
söylemek, savunmak şansına artık sahip değiliz. Sizler,
Adalet ve Kalkınma Partisi mensubu milletvekilleri, Avrupa Birliğine,
Avrupa Konseyine, NATO Parlamenterler Asamblesine ve diğer
uluslararası kuruluşlara gidiyorsunuz. Orada, çok merak ediyorum,
Türkiyedeki medya gerçeğini nasıl tanımlayıp
anlatabiliyorsunuz, nasıl savunabiliyorsunuz.
Dostlarım,
size, sözlerimi tamamlamadan, bu meselenin, özellikle bugün Sayın
Başbakanın seçim beyannamesini açıklarken söylediği
sözlerin bizi hangi noktaya getirdiğini anlatmak isterim. Sayın
Başbakan, bugün medya dünyasına, mutat olduğu üzere, tekrar
bindiriyor, giydiriyor ve sap döner, hesap döner, gün döner, hesap döner, sap
döner
Her neyse Bir gün hesabı sorulur anlamında bir tekerlemeyi
söylüyor.
Dostlarım,
Türkiyede medya, Türkiyede sansür o kadar vahim bir hâl aldı ki
artık bunun herhangi bir şekilde bir sonraki adımı
kalmadı. Böyle bir tabloyu bir tarihte Mısırı yöneten
Cemal Abdül Nasır kendi ülkesine uyguladı; bütün basına el
koydu, devlet bütün basın organlarının sahibi oldu. Sonunda
nereye vardı? Sonunda şöyle bir anekdot anlatılır hâle
geldi
Gazeteyi almaya giden herhangi
bir birey gazete olarak Al-Akhbarı istediği zaman, bayi oradan
başlığı olmayan bir gazeteyi çıkarıp üzerine
damgasını vurup al bakayım, sen Al-Akhbar istedin; öbürü
Al-Gomhuriayi mi istedi, aynı bayi çıkarıp aynı gazetenin
üzerine Al-Gomhuria damgasını vurup al diyerek gönderir. denirdi.
Türkiyeyi -çok üzgünüm- o noktaya kadar getirdiniz. Bunun ne Abdülhamit
dönemiyle ne ondan önce Matbuat Nizamnamesini çıkaran Abdülaziz dönemiyle
kıyaslanır hâli kalmadı. Hepimiz için utanç verici bir
gerçeği, dönemi yaşatıyorsunuz. Size, bu gerçek nedeniyle
-üzgünüm ama- teessüflerimi sunmak zorundayım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi üzerinde aleyhte söz isteyen Necdet Ünüvar, Adana
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, MHP grup önerisinin aleyhine söz istedim. Bizi Meclis TVden
izleyen yüce milletimize de saygılar sunuyorum.
Bu
Parlamentoda bu dönemde kendi gensoru lehine konuşmayan partiyi
görmüştük ama biraz önce, kendi grubunun önerisi üzerine tek bir kelime
etmeyen milletvekilini de gördük. Sayın hatip pek çok konuya değindi
ama bir tek kendi önerisi üzerine yani niçin Meclis araştırma
komisyonu kurulmasına dair tek bir kelime etmedi. Bunu da Parlamento
tarihine kazandırdığı için onu kutluyorum.
Şimdi
tabii, değerli arkadaşlar, burada yasama faaliyetinde bulunuyoruz,
bizi dinleyenler var, dinlemeyenler var ama sadece Meclis kürsüsüne bakıp
veya Meclisin Genel Kurul salonundaki arkadaşlara bakıp onlar için
aşağılayıcı ifade kullanmayı ben sayın milletvekillerine
de gerçekten yakıştıramıyorum. Herkesin işi olabilir,
talebi olabilir veyahut da konuşmaya değer konuşuyorsak belki,
dinleyenlerin geldiğini varsayabiliriz. Onun için, kendi
milletvekillerimiz hakkında lütfen konuşmayalım.
Sayın
hatip ve daha sonraki konuşan hatipler de Sayın
Cumhurbaşkanımız hakkında, devletin en tepesindeki yönetici
hakkında da gerçekten bu Genel Kurul salonunda konuşulmaması
gereken ifadeleri kullandılar Çankaya noteri şeklinde ve
Cumhurbaşkanımızın Hükûmetle uyumlu bir şekilde yasama
faaliyetinde bulunduğunu zımnen veya açık bir şekilde ifade
ettiler. Acaba -beklenen ve talep edilen- cumhurbaşkanlarının,
daima, hükûmetle eskiden olduğu gibi çatışmasını, her
kanunu göndermesini, olur olmaz her konuda itiraz etmesini mi bekliyoruz? Yani
müzakerenin demokrasinin en temel kurallarından biri olduğunu niçin
göz ardı ediyoruz?
Sayın
Cumhurbaşkanımız, en son yapılan İnternet
düzenlemesiyle ilgili 1-2 tane sıkıntı olduğunu ifade
etmişti. O sıkıntılar, doğal olarak konuyla ilgili
kişilere de geliyor. Bana da çok sayıda arkadaş bilgilerini
gönderdiler, eleştirilerini gönderdiler, muhalefet partisinden
milletvekillerimiz ifade ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı da
hukukçularla görüştü ve açık bir şekilde, 1-2 tane
sıkıntı olduğunu ifade etti.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ama o sıkıntılara rağmen
kanunu imzaladı Sayın Ünüvar.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Şayet -tersten düşünelim- Sayın
Cumhurbaşkanı bu yasayı
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yeniden düzenleme vaadiyle imzaladı
Cumhurbaşkanı; olur mu öyle şey?
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) ...veto etse idi, bu seferde, AK PARTİyle Sayın
Cumhurbaşkanı arasında acaba bir çatışma mı var
şeklinde konuşmayacağını hiç kimse garanti edemez.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yok, olamaz zaten!
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) - Ama değerli arkadaşlar, bu İnternet
düzenlemesinin olduğu yasama faaliyeti, kanun tasarısı, içinde
127 maddeyi kapsayan, içinde; engelliler, şehit, gazi yakınları
ve birçok sosyal kesimi çok yakından ilgilendiren, çok kapsamlı bir
yasaydı. Yani, o yasa, yeniden gönderildiği vakit, aynı
şekilde gönderildiği vakit, pek çok vatandaşımız elde
etmesi gereken hakkı bir süre daha elde edemeyecekti. Şu anda, seçime
çok yaklaştığımız bir dönemde o yasanın yeniden
görüşülmesi, yeniden yasalaştırılması ve Resmî
Gazetede yayınlanması belki de seçim sonrasına kalacaktı.
Dolayısıyla, burada, Sayın Cumhurbaşkanımız bir,
iki tane sıkıntılı noktayı ifade ettiğini
açık bir şekilde beyan etti. Sayın Ulaştırma
Bakanımız bizzat muhalefet partileriyle görüştü ve muhalefet
partisi sözcülerinden de olumlu kanaatlerini aldı. Daha sonra da o
sıkıntılı olduğu düşünülen konularla ilgili -ki
sayın bazı milletvekillerimiz de bizzat bu düzenlemelerin uygun
olduğunu ifade ettiler- düzenlemeler yeniden Meclis gündemine geldi, bunları
da çıkartacağız.
Değerli
arkadaşlar, sansür, daima konuşulan bir konu çünkü ifade
özgürlüğü insanın en temel haklarından birisi.
İletişimin ve meramını anlatma kaygısının ön
planda olduğu bütün toplumlarda ifade özgürlüğü son derece önemli bir
kavramdır ve çok değerli bir kavramdır. Ama ifade özgürlüğü
bugün sadece İnternet ortamında yapılan yayınlarla da
gündeme gelen bir konu değildir. Yazı icat edildiği zaman,
insanların yazıyla meramını ifade ettiği vakit, yine
ifade özgürlüğünün kısıtlanması veya
kısıtlanmaması. Daha sonraki aşamada, radyo icat
edildiği zaman, radyo üzerinden yayınlar
Televizyon
çıktığı zaman, bu televizyon yayınlarıyla,
görüntülü yayınlarla ifade özgürlüğünün çok
tartışıldığını biliyoruz. Ve şu anda da
İnternet, bizim, neredeyse bütün toplumların en büyük haber ve bilgi
kaynağı. Dolayısıyla, bu kadar yaygın kullanılan
bir enstrümanla ilgili yapılan yayınlarda da ifade özgürlüğü
kavramının tartışılması kadar tabii bir konu olamaz.
Tabii, yerleşik basın-yayın organlarındaki yapılan
yayınlar kadar kurallar tam oturmadığı için İnternet
ortamında, biraz da daha kolay bir şekilde içerik oluşturabilme
özelliğinden dolayı pek çok hak ihlalleri, insan haysiyeti, onuruyla
ilgili yıpratıcı yayınların yapılması,
ticari, siyasi, sosyal her türlü itibarın sarsılması, özel
hayatın gizliliğinin korunması ilkelerinden sapılması
gibi birtakım hususlar da İnternet ortamındaki yayınlarla
daha sık gündeme gelebilmektedir. Onun içindir ki İnternet
ortamında yapılan yayınlarla ilgili düzenlemeler de yapılmaktadır.
Bu sadece Türkiyenin
yaptığı bir düzenleme de değildir. Bütün dünyada, bütün
gelişmiş, gelişmekte olan veya gelişmemiş ülkelerde de
yapılan düzenlemeler var. Yani Almanyasından İtalyasına,
İngilteresinden Amerikasına, Fransasından Finlandiyasına
kadar pek çok düzenleme var. Ben bunlarla ilgili gerektiği zaman
detaylı bilgi de sunabilirim. Ama bu düzenlemeler tabii ki o ülkenin kendi
özgün koşullarına uygun şekilde de farklılık arz
edebilmektedir.
Dolayısıyla
bugün yapılan düzenleme, dün akşam Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanan düzenleme de
İnternet ortamında kişilik hak ihlallerini önlemek ve özel
hayatın gizliliğinin korunması ki Anayasanın 20nci
maddesi bunu açık bir şekilde emreder, bu anlamda yapılan bir
düzenlemedir.
O yüzden, bunların
tartışmasının olması tabii bir şeydir ama
tartışırken gerçekten hakkaniyete uygun bir ifadeyi kullanmak en
başta milletvekillerine yakışan bir durumdur.
Burada, tabii, Meclis
TV kapatıldı. diyor arkadaşımız ama bu mesajı
Meclis TV üzerinden bütün millete yansıtıyor.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Kapatıldı. demiyor, Kısıtladı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya ama kaç saat Sayın Milletvekili? Haftada üç gün
üç saat.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
- Tıpkı geçenlerde Twitter kapatıldı. dedi Sayın
Halaçoğlu. Twitter kapatıldı. deyip Twitterdan tweetle
mesajını verme şeklinde ifade ediyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, siz inanıyor musunuz söylediğinize?
NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
- Bu ülkede daha önce de Menderesin yakasına sarılıp Bu ülkeye
demokrasi istiyoruz. diyenleri de gördük.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bu benzetmeye siz inanıyor musunuz Sayın
Milletvekilim?
NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
- Şimdi, nasıl bir sansürdür ki bir ülkenin
Başbakanının telefon konuşmaları kayda
alınıyor ve ondan sonra bütün basın-yayın
organlarından ulu orta yayınlanıyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Herhâlde yani, herhâlde.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Bu nasıl bir sansürdür değerli milletvekilleri?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Onun sansürle alakası yok. Nasıl
uygulandığını göstermek açısından o.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Onun için, değerli arkadaşlar, o yüzden, kanun
koyuculara düşen görev: Milletin huzuru, refahı ve mutluluğu
için ve de korunması gereken mahrem özelliklerinin korunması,
kişilik hak ihlallerinin de önlenmesinin sağlanmasıdır. O
yüzden, değerli arkadaşlar, İnternet düzenlemesi tamamen buna
yönelik yapılan bir düzenlemedir ve bu düzenleme, daha sonra
yapılacak birkaç değişiklikle de hem trafik bilgilerinin
TİB Başkanlığı tarafından ancak mahkeme
kararı şartıyla alınabilmesine dair bir düzenleme.
Bir
de TİB Başkanının yine resen gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerdeki engelleme kararının yirmi dört saat içinde sulh
ceza hâkimine gitme şartlarıyla aslında kanun tamamen
olgunlaşmış olmaktadır. Bu doğrultuda tabii ki
muhalefet milletvekillerimizin birtakım önerileri olmuştu.
Onların aslında bu kürsüye çıkıp gerçekten Bizim kanaatlerimizi
de dikkate aldınız. diye teşekkür etmesi gerekiyor hem
Sayın Cumhurbaşkanına hem de Parlamentoya.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Edeceğiz, edeceğiz, kanun gelince
edeceğiz!
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, ifade
özgürlüğü hakikaten çok değerli bir kavramdır. Ama, her
şeyi usulüne uygun bir şekilde tartışmak gerekiyor. Burada
konuştuğumuz zaman bize cevap verme durumunda olmayan büyük, küçük
veya farklı noktalardaki insanlar hakkında da gerçekten nezakete
uygun bir şekilde konuşmak gerekir. Yani ifade özgürlüğü
demek, bize devletin bahşettiği, milletin bahşettiği bu
kürsüde ağzımıza gelen her şeyi hiçbir denetime tabi
tutmadan konuşmak değildir ve millet en büyük hakemdir. Burada
Sayın Ekşi de ifade etti. Aslında Sayın Başbakanımızın
ifade ettiği şey net olarak şudur: 30 Martta, en büyük hakem
olan millet, kararını verecektir. Yani, burada
yaptığımız her türlü yasama faaliyetinin neticesini millet
30 Martta değerlendirecektir. Daha sonraki seçimlerde de
değerlendirecektir, tıpkı bundan önce olduğu gibi. Milletin
sağduyusuna güvenelim ve hepimiz bu ülkede yaşamanın
bahtiyarlığını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla)
yaşayalım diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım, bir açıklama
yapmak durumundayım sayın hatibin konuşması üzerine.
Anayasamızın
104üncü maddesinde Cumhurbaşkanının görevleri
sayılır. Burada, bu görevler içerisinde şöyle yazar:
Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri göndermek, Burada Hükûmetle anlaşıp, kanunu imzalayıp yani
geri dönmesini istediği maddeyi imzalayıp tekrar Hükûmetle
görüşerek Mecliste görüşülmesini sağlamak değildir
Cumhurbaşkanının görevi. Eğer mutabık
kalmadığı, bir sıkıntı gördüğü kanun varsa
onu buradaki Anayasanın 104üncü maddesinde yazdığı üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderir çünkü Cumhurbaşkanın yasama
organı olarak muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisidir, Hükûmet
değildir. Dolayısıyla Hükûmetle görüşüp bunu düzelttim.
demesi zaten yanlıştır. Dolayısıyla, burası bir
çadır devleti değil. Eğer Sayın
Cumhurbaşkanının bu yasayı sırf birtakım
kişilerin haklarının bir an önce yerine getirilmesi için
imzaladığı düşünülüyorsa böyle bir madde varken içerisinde
bunu imzalama yetkisi yoktur. Eğer şu sebeple
Sayın hatibin
söylediği gibi, yasanın onaylanması birtakım
insanların menfaatleri açısından olduğunu söylerken, o
zaman AKPnin seçim öncesi ekmeğine yağ sürmek için mi? diye
sorarlar insana. Dolayısıyla, bunu ortaya koymamız gerekiyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Oğan.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın Başkanım, 69a göre söz istiyorum.
NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Sadece AK PARTİlilere yetki vermiyor.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) - Bütün millete ihanettir. Orada Anayasaya göre hareket etmek
zorundasınız. O sizin göreviniz değil,
Cumhurbaşkanının görevi; ben Cumhurbaşkanını söylüyorum.
BAŞKAN Bir saniye
sayın milletvekilleri
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın konuşmacı, biraz önce beni milleti
yanıltmakla itham etmiştir ve kendi önergesi üzerinde
konuşmayan milletvekili diyerek de ayrıca
sataşmıştır.
BAŞKAN Sayın
Oğan, söz vereceğim. Ancak konuşma
tutanaklarınızı getirttim. Siz konuşurken dikkatimden
kaçmış Burada, Sayın Cumhurbaşkanının maalesef
ki pis bir pazarlık içerisinde olduğunu ifade etmek zorundayım.
gibi bir ifadeniz var.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Evet.
BAŞKAN Bunu
düzeltmenizi istiyorum, aksi takdirde İç Tüzükün gerekli hükmü
gereğince karar vermek durumundayım.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Ona ayrıca zaman vereceksiniz o zaman. Onunla ilgili
düzeltmem lazım. Şimdi sataşmadan iki dakika söz istiyorum,
ayrıca ona zaman vermek zorundasınız.
BAŞKAN Buyurun,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Şimdi, değerli milletvekilleri,
atasözlerimiz, deyimlerimiz bazı şeylerin üzerinde saatlerce
konuşmaya gerek bırakmıyor. Ne diyor? Anlayana sivrisinek saz,
anlamayana davul zurna saz. (AK PARTİ sıralarından Az, az
sesleri)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Aferin, ezberliyorsunuz, biraz daha ezberleyin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Burada on dakika boyunca İnternete getirilen
sansürün ne kadar yanlış olduğunu, Sayın
Cumhurbaşkanının bu pazarlık içerisinde olmaması
gerektiğini ve sansürün siyaseti o anlamda, Alo Fatih, Alo Çankaya
hatlarıyla yönlendirdiğini ifade ettim. Sayın Hatip diyor ki:
Siz hiçbir şeyden bahsetmemişsiniz. Demek ki size davul zurna az.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Niçin kurulması gerektiği
SİNAN
OĞAN (Devamla) Peki, nezaketten bahsediyorsunuz, Sayın Ünüvar,
nezaketten bahsediyorsunuz. Gelin, burada omurgalı bir duruş
sergileyin, Sayın Başbakanın Adli tıp raporlarını
nerenize koydunuz? sözünün nezaketli bir söz olduğunu gelin, burada
millete söyleyin veyahut da iş adamlarının, sizin ihale
verdiğiniz iş adamlarının
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) Neden bahsettiğini bilmiyorsunuz be!
SİNAN
OĞAN (Devamla)
Milletin
, diyemiyorum ben, onun da ne kadar nezaketli
olduğunu gelin, burada söyleyin. Nezaket arıyorsanız önce
iktidar olarak kendinize bakacaksınız. Millet kime bakar?
Başbakana bakar. Başbakan, milletin neresine koyacaksınız
diyorsa siz hangi nezaketten bahsediyorsunuz. Ve burada benim bu ifadelerimi
nezaketsiz bulmadan önce Başbakanınıza bir çift laf söyleyin ve
Sayın Başbakan, siz örnek olmalısınız. diyebilin
burada. Gelin burada onu söyleyebilin. Var mı sizin eğer
yüreğiniz, gelin burada onu söyleyin.
Eğer
müsaade ederseniz Cumhurbaşkanıyla ilgili de, ilave süre verirseniz,
söyleyeyim.
BAŞKAN
İki dakika ilave süre veriyorum.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı
Türkiye Cumhuriyetinin hepsinin Cumhurbaşkanıdır. Sizin
olduğu kadar, AK PARTİlilerin, AKPlilerin olduğu kadar benim
de Cumhurbaşkanımdır. Eğer ben
Cumhurbaşkanımı burada Bir dönem sonra acaba Başbakan
mı olsam, bir dönem sonra Cumhurbaşkanlığında mı
kalsam? pazarlığı içerisinde görüyorsam ben
Cumhurbaşkanına kendinizi bu pazarlığın içine
sokmayınız demek durumundayım. Kabul ediyorum,
kullandığım ifade doğru değil, o ifademi düzeltiyorum,
pis kelimesi doğru bir ifade değil. Cumhurbaşkanı ülkenin
en üst makamıdır, cumhurun başıdır. Böyle bir ifade
kullanmak durumunda kaldığım için üzgün olduğumu ifade
ediyorum ama Sayın Cumhurbaşkanının da herkesin
Cumhurbaşkanı olduğunu ve Anayasadan kendisine verilen yetkiyle
Hükûmetle böyle bir pazarlık yapamayacağını, eğer o
kanunda yanlışlık varsa Meclise iade etmesi gerektiğini
ama, yok, Meclise iade ettiğinde süre geçer, bu sürede bir şey
çıkarsa Hükûmet zor durumda kalır hesabını yapıyorsa
biz de burada -belki o ifadeyi
kullanmamız yanlıştır ama- pazarlık ifadesini
kullanmak durumunda kalıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Oğan, lütfen, o kelime için özür dileyiniz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ben ifademi geri aldığımı söyledim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, düzeltti.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Düzeltti daha ne yapsın!
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Oğan
SİNAN
OĞAN (Devamla) Hayır efendim, ben ifademi geri
aldığımı, ben ifademi düzelttiğimi
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır, Sayın Başkan, İç Tüzüke
göre özür dilemesi gerekir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Düzeltiyorum, üzgün olduğumu belirtiyorum. dedi.
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Başkan, özür dilemesi lazım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, konuşulan Hükûmet veya başkası
değil, Sayın Cumhurbaşkanı, bu kelimeyi kullanma hakkı
yok kimsenin.
AHMET
YENİ (Samsun) Özür dileyeceksiniz, özür. Cumhurbaşkanından
özür dileyecekler.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne münasebet!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, İç Tüzüke göre özür
dilemesi gerekiyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Başkan, Cumhurbaşkanından özür
dilemesi lazım.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ben ifademi düzelttiğimi burada söyledim.
AHMET
YENİ (Samsun) Özür, özür
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bir dakika
Oylama
sizin keyfinizin bileceği iştir, buyurun oylatın. Ben
Cumhurbaşkanına kullandığım ifadenin doğru bir
ifade olmadığını, geriye aldığımı
söyledim. Eğer siz bunu yeterli bulmuyorsanız, buyurun oylatın o
zaman. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Oğan, lütfen özür dileyin, tekrar ediyorum.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, İç Tüzüke göre özür
dilemesi gerekiyor.
BAŞKAN
Bir saniye
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ben ifademde bulundum ve burada Cumhurbaşkanına
yönelik ifademin doğru olmadığını söyledim. Onun
ötesinde, eğer siz bunu yetersiz görüyorsanız buyurun oylatın.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) İç Tüzüke göre özür dilemeniz gerekiyor.
BAŞKAN
Sayın Oğan, teşekkür ediyorum.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Bu kadar mı zor özür dilemek?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) İç Tüzüke göre af dilemesi, özür dilemesi
gerekiyor.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Ne af dilemesi ya, ne af dilemesi! Kim kimden af
diliyor?
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Yanlışlıktan dönmek, özür dilemek bu
kadar mı zor? Bu kadar mı zor özür dilemek?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Bakın, burada açık, açık İç
Tüzükte
BAŞKAN
Sayın Ünal, söz talebiniz mi var?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) O zaman, Başbakan da gelsin Milletin
neresine koydunuz. sözünden özür dilesin. Türk milletinin neresine ne
koyuyorsunuz, neresine ne koyuyorsunuz bu milletin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Ne alakası var, ne milleti
Uyduruyorsun be!
Uydurma, yok öyle bir söz.
BAŞKAN
Sayın Oğan, burayı ilgilendiren, Meclis kürsüsünden söylenen
sözlerle ilgilidir.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, burada sapla samanı
birbirine karıştırmayalım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Otur ya, ne özrü! Başbakan milletten özür dilesin
önce.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal.
Sayın
Ünal, ne için söz istiyorsunuz?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
Başbakanımızla ilgili kullandığı ifadeler var ve
gelin burada erkekçe
BAŞKAN
Bunu söylemek durumundasınız, kızmayacaksınız ki.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Grup Başkanımızla ilgili
kullandığı ifadelerden dolayı söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Öyle,
kızmak yok.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki biz burada kızgınlıkla, öfkeyle,
nefretle söylemimizi belirleyecek değiliz. Tabii ki yüce Meclisin bir
İç Tüzükü vardır ve her milletvekili de bu İç Tüzüke uygun
davranmak durumundadır. Burada, sayın konuşmacı İç
Tüzükü hiçe sayarak Burada buyurun, oylatabiliyorsanız oylatın.
tarzında ifadesi de burada meydan okumadır.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Oylatabiliyorsunuz. demedi, Buyurun, oylatın. dedi.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Meseleyi çarptırmayın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Buyurun oylatın. dedi.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Ayrıca eğer bir konuyu konuşuyorsak
mantık, rasyonalite yani akıl, bir şeyi gerektirir. Burada sizin
Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanımıza
yaptığınız hakareti konuşuyorsak önce bunu
konuşuruz. Sayın Başbakanın ya da sizin Genel
Başkanınızın ya da CHP Genel Başkanının bir
söylemini konuşacaksak onları da ayrıca konuşuruz. Burada
laf kalabalığı oluşturup Yok efendim, senin
Başbakanın ne dedi? Benim Başbakanım ne dedi? Ben
Cumhurbaşkanına ne dedim? tarzında bir laf
kalabalığı oluşturarak ne sonuç alabiliriz ne de burada
Meclisi çalıştırabiliriz. Burada İç Tüzükten dolayı
Cumhurbaşkanına karşı kullandığı ifadeden dolayı
hatip özür dilemek durumundadır, yoksa Meclis Başkanlık
Divanı İç Tüzükün amir hükmünü yerine getirmek durumundadır.
Yüce
kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Tanal...
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Şimdi Sayın Başkan, Sayın Hatip
konuşmasında kullandığı cümleyi siz okuduğunuz
gibi Cumhurbaşkanının pis işler içine girdiği
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Pis pazarlık.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Pis pazarlık dediniz. Tabii, buradaki amaç
şu: Siz de hukukçusunuz, hani muvazaalı işlere, hileli
işlere
AHMET
YENİ (Samsun) Avukatı mısınız ya?
MAHMUT
TANAL (İstanbul)
biz pis işler deriz.
AHMET
YENİ (Samsun) Hatibin avukatı mısınız siz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Burada, lütfen saygılı olur musunuz?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Aynen öyle, ittifak yapıyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Hatibin avukatı mısınız siz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yani ben Başkanla konuşuyorum.
Sayın
Başkan, izin verir misiniz yani lütfen?
BAŞKAN
İzin verdim Sayın Tanal, zaten konuşuyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) Vekaleti almışsınız ondan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Şimdi, burada takdir edersiniz bir: Disiplinle
ilgili olaylar bir şikâyete bağlıdır yani
makamınıza bir dilekçenin gelmesi lazım.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hiç de öyle bir şey yok.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Burada sizin resen hareket etmeniz doğru
değil; bir.
İkincisi:
Cumhurbaşkanının böyle hileli, muvazaalı,
anlaşmalı işlere girmesi halk arasında pis iş diye
nitelendirilir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Yürü git be!
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen
Teşekkür
ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Halaçoğlu, buyurun
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hadi oradan be!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hadi oradan be!
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Hiç utanmıyor musunuz Cumhurbaşkanına laf
etmeye?
AHMET YENİ (Samsun)
Beraber mi, anlaştınız mı?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Kendi varsayımlarınızdan yola
çıkarak burada konuşamazsınız.
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Hangi ülkede yaşıyorsun, hangi ülkenin
vatandaşısın? Ayıp!
AHMET YENİ (Samsun)
Bir de hukukçusunuz be!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Başkanla muhatap
Bilginiz varsa konuşursunuz,
bilginiz yoksa
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Söylediğin laf kendine yakışıyor. Bir de
adın hukukçu be!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, şimdi, Tüzükümüzün
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hayır, sen bilmediğin bir şeyi
konuşuyorsun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben bal gibi biliyorum, siz bilmiyorsunuz.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Neyi biliyorsun?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bal gibi biliyorum, siz bilmiyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun)
Hukukçu olduğunuzu söylüyorsunuz arada bir.
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Aklına geldiği gibi konuşuyorsun be!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Halk muvazaalı, hile deyince de
AHMET YENİ (Samsun)
Bir de hukukçu olduğunuzu söylüyorsunuz.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Ya, muvazaayı sen söylüyorsun, sen; sen uyduruyorsun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet,
Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Oğan, az önce kullandığı kelimeden
dolayı sözlerimi geri aldım dedi
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Üzgün olduğunu belirtti.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Üzgün olduğunu belirtti.
zaten o yerine
gelmişti.
AHMET YENİ (Samsun)
Özür anlamına geçmez o.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Gelmiştir.
BAŞKAN Bir saniye,
Sayın milletvekili
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Ona Ahmet Yeni karar verecek, ne anlama geldiğine.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Nitekim, bir de İç Tüzükün 161inci maddesinin üçüncü
fıkrasını okuyacak olursanız orada bir hakaret anlamı
taşımaz. Yani Sayın Cumhurbaşkanının oradaki
anayasal görevini yerine getirmemesi ve yasama organını muhatap almak
yerine Hükûmeti dikkate alarak onunla anlaşıp tasvip etmediği
maddeleri olmasına rağmen imzalaması yasayı aslında
pis işler kısmına girer. Dolayısıyla, anayasal,
hukuku kendisinin uygulaması gereken bir Cumhurbaşkanının
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Cumhurbaşkanının
ne yapıp ne yapmayacağına o zaman sayın grup başkan
vekili karar versin.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Lütfen
Kardeşim, tabii ki
Anayasayı yerine getirmek zorundadır Sayın
Cumhurbaşkanı çünkü herkesin yemini vardır, benim de yerine getirmem
lazım, sizin de.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Niye, siz, Cumhurbaşkanının komiseri
misiniz?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Dolayısıyla, böyle bir şey söz konusu değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Siz nesisiniz, avukatı mısınız Sayın
Cumhurbaşkanın?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Avukatı mısınız?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Evet, Cumhurbaşkanının avukatıyız.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Konuyu açan sizsiniz, hakareti yapan sizsiniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Oğan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye,
Sayın Türkkan, oturur musun?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Burada hakaretin ne olduğu, Tüzükün 161/3ünde ne olduğu
yazıyor.
BAŞKAN Sayın
Oğan, yerinizden söz vereceğim, istirham ediyorum, lütfen özür
dileyin.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Söz verin
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
İsterseniz bir de takla atsın, yani o yetmiyorsa bir de takla
atsın.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın Başkan, ben eğer burada
Cumhurbaşkanına hakaret kastıyla bir ifadede bulunmuş
olsaydım özür dilemek bir erdemdir- özür dilemekten de hiç geri
durmazdım. Ben burada Cumhurbaşkanına hakaret kastıyla bir
cümle, bir kelime ifade etmiş değilim. Ben burada yapılan
işin pis iş kavramı içerisinde değerlendirileceğini
söyledim. Kaldı ki o kelimeyi de geri aldığımı ifade
ettim ama siz ısrarla bunu bir İç Tüzük meselesine getirmek
istiyorsanız ve o sebeple de dedim ki: Eğer siz bunu İç Tüzük
meselesi hâline getirmek istiyorsanız getirebilirsiniz, çoğunluk
elinizde. Ama ben hakaret kastında bulunmadım ve o kelimeyi de geri
aldığımı da ifade ettim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Oğan.
Ben
İç Tüzük meselesi hâline getirmek istemedim, size üçüncü defa söyledim
özür dilemeniz için, dilemediniz.
Sayın
milletvekilleri, Iğdır Milletvekili Sayın Sinan
Oğanın
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya ayıp ama Sayın Başkan yani
gerçekten ayıp ya!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yapamazsınız bunu, bunu
yapamazsınız. Bugüne kadar burada her türlü küfür oldu, insanlar
sadece sözünü geri almakla yetindi.
BAŞKAN
Cumhurbaşkanıyla ilgili söylediği sözler Meclisten geçici
olarak çıkarma cezasını gerektiren bir fiildir.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, bir şey
söyleyeceğim.
BAŞKAN
Söz vereceğim efendim, söz vereceğim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir dakika, hayır, önce ben bir şey
söyleyeyim.
Bugüne
kadar burada her türlü küfürü eden insanların sadece sözünü geri
almış olmalarıyla
BAŞKAN
Hayır efendim, Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili daha önce de
oldu, İç Tüzük uygulandı.
Bu
nedenle
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğana
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
İç Tüzükün
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, müsaade edelim, bir saniye,
bir saniye
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, böyle bir usul yok ki, lütfen.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tamam, böyle bir şey var mı?
BAŞKAN
Yok böyle bir usul.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN
Söz vereceğim Sinan Oğana.
AHMET
YENİ (Samsun) Devam edin Sayın Başkan, niye dinliyorsunuz?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, siz Meclis Başkan
Vekili olarak, efendim, bir gazeteciye kullanmış olduğunuz o
kelimeden dolayı milletten özür mü dilediniz de şimdi milletvekilinden
özür dilemesini bekliyorsunuz?
BAŞKAN
Efendim, Meclis kürsüsü
İç Tüzük burada.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Senin yazmış olduğun yazılı
metni okumak zorunda mıyım ben?
BAŞKAN
Bu nedenle, Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğana İç
Tüzükün 163üncü maddesi uyarınca
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Senin yazdığın yazıyı
okumak durumunda mıyım ben?
BAŞKAN
Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası
verilmesini teklif edeceğim.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yazık be, yazık!
BAŞKAN
Sayın Oğan, kendinizi savunacak mısınız?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen de özür dile o zaman, sen de özür dile o zaman
Sadık Bey! Sayın Başkan, sen de özür dile!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, oturur musunuz lütfen.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen de özür dile o zaman!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen oturun.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Duymak istiyorum, duymak istiyorum ben, duymak
istiyorum, özür dile.
BAŞKAN
Oturun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ben o sözü iki kişi arasında
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Özür dile!
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Korkmaz!
Ben
o sözü iki kişi arasında, samimi bir ortamda kullandım ve her
zaman kullandığım bir kelimeyi kullandım. Hakaret
kastı varsa tüm milletten özür dilerim. Özür dilemekte hiçbir şey
yok.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet.
BAŞKAN
Ama değil.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kayıtlara geçsin o zaman.
BAŞKAN
Kayıtlara geçsin efendim.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bizim uyarımızla özür diliyorsun
yalnız.
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın Oğan.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bizim uyarımızla özür diliyorsun.
AHMET
YENİ (Samsun) Erdemini gösterdi, diledi.
BAŞKAN
Sayın Oğan, savunma yapmak istiyor musunuz? Savunma yapmak istiyor
musunuz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Yapacağım.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yahu bu Meclis çoğunluğuyla siz burada
milletvekillerini asarsanız ya! Böyle bir anlayış olur mu ya!
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, biraz önce de ifade
ettim, Sayın Cumhurbaşkanı cumhurun başıdır.
Elbette ki Sayın Cumhurbaşkanına ne Mecliste, ne
dışarıda, ne biz hakaret ederiz, ne de hakaret edilmesine
müsaade ederiz. Bunun, bir defa, altını çizmemiz lazım. Ancak
benim burada kullanmış olduğum pis pazarlık sözünü sizin
burada neye göre hakaret olarak değerlendirdiğinizi izah etmeniz
lazım. Pis bir pazarlık içerisinde sözünü, kaldı ki geri aldım
ben. Dedim ki: Cumhurbaşkanına hakaret kastım yoktur. Bir
pazarlık içerisindedir. Pis sözü belki burada uygunsuz olmuştur ama
burada asla ve asla hakaret kastım yoktur. Siz eğer parmaklara
güvenerek burada benim ifadelerimi çarpıtıyorsanız, siz benim
ifadelerimde hakaret kastını parmak sayısıyla eğer
ölçecekseniz onu o zaman
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Parmak diyerek hâlâ hakaret ediyorsun.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Yahu, parmak dediğin milletvekili,
milletvekili parmak dediğin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sizi millete havale edeceğiz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Milletvekiline parmak diyemezsin, ayıp.
Konuştukça batıyorsun.
SİNAN
OĞAN (Devamla) İç Tüzükü de
getirin, Türk Dil Kurumunun sözlüğünü de getirin, neyi getirirseniz
getirin, pis bir pazarlık sözünü hakaret olarak kabul ettiremezsiniz.
Ben Hakaret kastım yok. dediğim hâlde ve
Kullandığım pis kelimesi sözünü geri alıyorum.
dediğim hâlde siz ısrarla konuyu tartışma meselesi hâline
getiriyorsunuz ve ısrarla bunun üzerinden, Sayın Başkan Vekili,
siyaset yapmaya çalışıyorsunuz. Bunu burada kabul etmemiz mümkün
değildir.
Biz
eğer yanlışlıkla bile olsa ağzımızdan
yanlış bir kelime çıkarsa Türk milletinden de ilgili
kişiden de özür dilemekten geri durmayız Sayın Başkan
Vekili.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Özür dile o zaman.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Biz yanlış bir ifade kullanırsak bundan
geri durmayız.
Eğer
siz bu kadar bu kelimeler üzerinde hassassanız Sayın Başbakan
Nerenize koydunuz adli tıp raporlarını. dedi. Gelin
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) O sözü Başbakan öyle kullanmadı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Aynen öyle söyledi, Adli tıp raporlarını
nerenize koyacaksınız. dedi. Ne demektir bu, ne demek bu? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Nereye dedi o, Nereye koyacaksınız? dedi.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Peki, sen nerene koyacaksın, nerene koyacaksın!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Nereye koyacaksınız? dedi ya, Nereye
koyacaksın? dedi, nerenize demedi, lafı çarpıtma.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ha, dolayısıyla
BAŞKAN
Sayın Oğan, lütfen
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bir dakika Sayın Başkan.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, savunmasına niye müdahale ediyorsunuz?
Niye müdahale ediyorsunuz? Bu kadar müdahaleci olmak doğru mudur ya?
Savunma yapıyor Milletvekili.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Eğer siz burada bu kadar kelimeler üzerinden ahlak
bekçiliği yapıyorsanız, gelin o zaman Başbakanın
millete resmen etmiş olduğu küfrün
Burası yüce Meclis
değil mi? Sayın Başbakan bu Meclisten daha mı yücedir?
Sayın Grup Başkan Vekili, daha mı yücedir?
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Başbakan millete küfretmemiştir.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Konuyla ne ilgisi var bunun ya?
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) İftira ediyorsunuz ve çarpıtıyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bana eğer o cezayı burada parmakla verecekseniz
gelin o zaman burada
AHMET
YENİ (Samsun) Milletvekiline parmak diyemezsiniz be!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sayın Başbakanın grup başkan
vekilleri, burada, gelsin, Biz milletten özür diliyoruz. desin.
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Ya, onu yargıya götürebiliriz, yargıya.
Burada İç Tüzük var.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sayın Başbakan Türk milletine alenen hakaret
etmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Ya uyduruyorsun! Yok öyle bir şey!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Gelin o zaman, Türk milletinden özür dileyin.
Siz
millete Ananı da al git! diyeceksiniz, siz Milletin bilmem nesine
koyalım. diyeceksiniz
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya sen savundukça batıyorsun ya, konuştukça
batıyorsun sen!
AHMET
YENİ (Samsun) İyice yoldan çıktı, Sayın Başkan.
Sayın Başkan
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Şaşırdın ya!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Şaşırdı, şaşırdı.
SİNAN
OĞAN (Devamla)
siz millete hakaret üstüne hakaret edeceksiniz, ondan
sonra da burada pis bir pazarlık sözünün üzerinden ahlak
cellatlığı yapacaksınız.
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Çarpıtıyorsun, çarpıtıyorsun.
Çarpıtıyorsun olayı. Burada İç Tüzük var, orada İç
Tüzük mü var? Yargıya gideceksiniz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Biz burada sizin ahlak cellatlığınıza
müsaade etmeyiz. Biz burada sizin
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Başkan, hâlâ hakaret yapıyor.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Konuşma! Sen konuşma! Sen konuşma!
Biz
burada
AHMET
YENİ (Samsun) Hakarete devam edin siz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Ya dinleyin bakalım ne konuşuyor ya, dinleyin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Biz burada sizin parmak sayınızla
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Başkan
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Burada İç Tüzük geçerli.
AHMET
YENİ (Samsun) Grup Başkan Vekili, sahip çıksana Vekiline. Ha
bire hakaret ediyor bize.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Kardeşim, dinleyeceksiniz, dinleyeceksiniz, önce
dinlemesini öğreneceksiniz.
AHMET
YENİ (Samsun) Hâlâ hakaret ediyor.
D.
ALİ TORLAK Bırak da bir anlatsın!
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen
SİNAN
OĞAN (Devamla) Siz burada ahlak cellatlığı, sizin burada
AHMET
YENİ (Samsun) Hâlâ hakaret ediyor.
BAŞKAN
Sayın Yeni
AHMET
YENİ (Samsun) Siz de onu savunuyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Yeni
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Savunacağız. Seni mi savunacağım?
Hırsızları mı savunacağım? Onu
savunacağım tabii.
AHMET
YENİ (Samsun) Savunun!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Yeni
AHMET
YENİ (Samsun) Savunun hakaret eden adamınızı!
BAŞKAN
Lütfen
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, savunma
yaptırmıyorlar. Müsaade etsinler.
BAŞKAN
Yapıyor efendim, yapıyor. Müdahale ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hırsızı mı savunacağım?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, burada eğer hakikaten
de omurgalı bir duruş sergileyeceksek gelin
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Ya bırak, geç!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ya ağzından çıkanı kulağın
duysun be! Ağzından çıkanı kulağın duysun be!
BAŞKAN
Lütfen
SİNAN
OĞAN (Devamla) Oturdun, vır vır vır konuşuyorsun
orada! Konuşma! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Kabadayı oldunuz be, kabadayı!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Konuşma lan! Konuşma! Terbiyesiz! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Can, niye müdahale ediyorsunuz? Sayın Can, lütfen
Niye müdahale
ediyorsunuz?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Nedir bu yani?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, bu nasıl bir tekebbürdür ya? Kendisini ali
ve yüce görüp herkese hakaret ediyor.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Şimdi, parmak
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu nasıl bir tekebbürdür Sayın
Başkan? Bu nasıl bir tekebbür böyle?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Mahir Bey, adam savunma hakkını
kullanıyor ya! Niye müdahale ediyorsunuz?
BAŞKAN
E ne yapmam gerekiyor sayın milletvekilleri? Uyarıyorum herkesi.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya böyle bir tekebbür olur mu?
SİNAN
OĞAN (Devamla) O zaman, Grup Başkan Vekilisin,
arkadaşlarını sustur, ben burada savunmamı yapayım,
varsa sözün gel, burada konuş.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hakaret ediyorsun.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Kime hakaret ediyorum? Kime ne dedim?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Parmak diyorsun. Bu insanlara parmak demeye
hakkın var mı senin?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Tutanaklar burada. Oradan benim sözümü kesene, oradan
hakaret edene elbette ki burada cevabını vereceğiz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Mahir Bey, bırak savunmasını
yapsın ya! Niye müdahil oluyorsunuz?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Dolayısıyla da yeniden konuya dönecek olursak
eğer, siz ahlak cellatlığı yapıyorsanız, gelin,
haysiyetli bir duruş sergileyin. Bana cezayı burada parmak
hesabıyla vereceksiniz, buyurun, verin ama içinizden bir tane, bir tane
içinizden haysiyet sahibi insan gelsin burada desin ki
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hepimiz haysiyetliyiz be!
AHMET
YENİ (Samsun) Herkes haysiyetli! Sen kendine bak kendine! Herkes
haysiyetli!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hepimiz onurlu insanlarız. Sen benim
haysiyetim hakkında konuşamazsın!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Gelsin, buradan desin ki Başbakanın adli
tıp raporlarını nerenize koyacaksınız? sözü ahlaka
aykırıdır.
AHMET
YENİ (Samsun) Konuştukça batıyorsunuz be!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hakaret etmeden konuşamıyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Gelsin, bir taneniz burada desin ki: Başbakan Türk
milletine hakaret etmiştir. Onun yerine biz buradan özür diliyoruz.
AHMET
YENİ (Samsun) Etmemiştir, Başbakan hakaret etmez kimseye.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Ne ilgisi var? Senin hakaretini konuşuyoruz
burada.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Niye uyduruyorsun? Niye milleti katıyorsun?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ama sizin içinizden Başbakanın bu hakaretini
sahiplenme dışında gelip burada düzeltecek bir delikanlı
görmüyorum burada.
AHMET
YENİ (Samsun) Özür dile! Hepimiz delikanlıyız!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ben burada Sayın Cumhurbaşkanına hakaret
kastı ile Pis işler içerisinde bulunmuştur, pis bir
pazarlık içerisinde bulunmuştur. sözünü söylemedim.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) O hakarettir ama.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Dolayısıyla da hakaret etmediğim bir
insandan özür dilemem de söz konusu değil. Ama pis kelimesi eğer
burada yakışıksız bir ifade ise ben o sözümü geri
alıyorum.
Onun
dışında, ben Sayın Cumhurbaşkanına hakaret
etmedim, hakaret etmediğim insandan da özür dilemem söz konusu değil.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Oğan, lütfen, bak, geri aldınız sözünüzü.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ben sözümü geri aldım.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya hâlâ
Sayın Başkan, ayıp ya,
gerçekten ayıp!
BAŞKAN
Ortadaki Sayın Cumhurbaşkanı ama istirham ediyorum, rica
ediyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Meclisin adabına yakışmıyor
şu tavrınız ya!
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, zaten özür dileme manasına
gelir onlar ya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sayın Başkan Vekili, siz uzatıyorsunuz.
İç Tüzükle pis bir pazarlık içerisindedir. sözü İç Tüzüke
göre hakaret değildir. Bunu siz uzatıyorsunuz. (Gürültüler)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Daha ne desin adam yahu!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Geri aldım. diyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sizi tatmin etmek için başka ne söylesin ya?
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne anlama geliyor bu sözler? Bu sözler hangi anlama
geliyor Sayın Başkan?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, kurşuna dizelim!
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, görebildiğim kadarıyla hatip
hem yerinde, özellikle kürsüdeki konuşmasında, Kastım hakaret değil. cümlesini
kullandı.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Sana ne oluyor ya?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Aaa! Saygılı ol be kardeşim!
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Grup başkan vekili ya!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, grup başkan vekili tabii ki söz
isteyecek, konuşacak. Konuşturmayalım o zaman muhalefeti.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ben her milletvekillin hukukunu savunurum, sizin de hukukunuzu
savunurum. Uygun düşmedi ve geri aldım. dedi. Bu noktadan sonra,
sizin sayın hatibe, konuşmacıya ceza teklif etmeniz uygun
değildir Sayın Başkanım. Çünkü Sayın
Başkanım, Geri aldım, kastım bu değildi. dedi yani
dil sürçmesi bu kürsüde hep olagelmiştir. Yani ceza teklifinizi geri çekmenizi
istiyorum.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Dil sürçmesi olmadığını söylüyor kendisi
Sayın Altay.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Yani özür dilemem demek Sayın
Cumhurbaşkanına hakaret ettim. manasına gelir. Bu, daha beter
bir şeydir.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Aksi durumda tutumunuzla ilgili 63e göre usul
tartışması açmanızı talep ediyorum, bütün bunları
lütfen değerlendirin. Yani hatip çok açık bir şekilde
tavrını, anlayışını,
Cumhurbaşkanlığı makamını ve Sayın
Cumhurbaşkanı övdü burada biraz önce. Buna rağmen ceza teklif
edemezsiniz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Bir cümle daha Sayın Başkan
BAŞKAN
Peki, hakaret maksadıyla söylenmişse Özür diliyorum. deyin. (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya, hâlâ aynı şeyi söylüyorsun
Sayın Başkan!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, niye itiraz ediyorsunuz? Sayın
Oğanla konuşmayalım mı yani?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, İç Tüzük açık ya!
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, Demedim. demedim. Özür
dilemeyi kabul edersem bakınız
BAŞKAN
Sayın Oğan, Hakaret varsa özür dilerim. deyin.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Müsaade edin, müsaade.
Cumhurbaşkanına
hakaret etmiş olacağım, ben Sayın Cumhurbaşkanına
özür dilemek kastıyla, özür dilemek vasıtasıyla hakaret etmek
istemiyorum; karıştırmayın.
BAŞKAN
Sayın Oğan
Bir saniye
Lütfen,
Hakaret varsa özür dilerim. diye
Bunda ne var hakaret?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Söylemedi öyle bir şey Sayın Başkan.
BAŞKAN
Ya, Hakaret varsa özür diliyorum. deseniz ne var bunda?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yok, öyle bir şey ya! Yok. dedi kardeşim
Yok. dedi ya! Mahir Bey, Hakaret kastım yok. dedi, daha ne
istiyorsunuz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Hakaret kastım yok.
AHMET
YENİ (Samsun) Özür dilemedi, özür!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ya, arkadaş illa senin cümlelerini kullanmak
zorunda mıyım ya? Geri aldım. dedi, bitti. Yahu arkadaş,
10 defa geri aldı sözünü.
(AK
PARTİ, CHP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.30
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek
YÜKSEL (Tokat), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
Oğan, lütfen sisteme girer misiniz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı cumhurun
başıdır ve bizim için de cumhurun başı,
Cumhurbaşkanı önemlidir. Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri,
asla ve asla cumhurun başına hakaret etmez.
Ben,
biraz önce Sayın Cumhurbaşkanına hakaret etmediğimi ifade
ettim, hakaret etmeyeceğimizi ve edilmesine de müsaade etmeyeceğimizi
ifade ettim ve hatta sözlerimi de geri aldım ancak öyle
anlaşılıyor ki bazıları tarafından bu sözüm
hakaret olarak kabul edilmiş, öyle anlaşılmış
olabilir. Sayın Cumhurbaşkanına hakaret etmediğim için,
Sayın Cumhurbaşkanından o anlamda özür dilemiyorum ancak
eğer bu sözümden hakaret kastı çıkaranlar var ise bu takdirde
Sayın Cumhurbaşkanından özür diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki.
Teşekkür
ediyorum Sayın Oğan.
Sayın
Oğan hakaret kastıyla söylemediğini ve ayrıca o
şekilde anlaşılmışsa özür dilediği için öneriyi
geri alıyorum.
BAŞKAN
- Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter sayısı Sayın Başkan
BAŞKAN
Arayacağım.
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.45
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.52
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek
YÜKSEL (Tokat), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım, okutuyorum:
19/2/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19/2/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili
Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından Başbakanın
ve onun güdümündeki paralel parti devletinin Türkiye'yi içine soktuğu
hukuksuzluk yolunun iç ve dış politik tahribatın boyutlarının
araştırılması amacıyla 18/2/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1297 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 19/2/2014
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Aytun Çıray, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gezi olaylarının sosyal ve
siyasal sonuçları, ipucu vermeye başlayan ekonomik kriz
işaretlerinin görülmesi, görülmemiş çaptaki yolsuzluk
soruşturmaları, Cumhurbaşkanlığı peşinde
olan Başbakanın planlarını bozmaya başladı. Bunun
üzerine Başbakan kuvvetler birliğini tahkim edecek olan bir HSYK
Yasası çıkarttı. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı
HSYK Yasasını veto etmediği takdirde Başbakanın
kurmak istediği tek parti devletini tahkim etmiş olacaktır yani
böylece tarihin geriye atılmış en ileri adımına
şahit olacağız. Bu hâl, içeride sıkışan
Başbakanın millî onurumuzu ve yüksek
çıkarlarımızı ithal meşruiyet ile takas etmesinin
önünü açacaktır, şimdi Kıbrısta yapılmakta
olduğu gibi.
Değerli
milletvekilleri, insanların iç ve dış politikadaki
tutumlarını aynı zamanda tıynetleri belirler.
Başbakanın ve onun zavallı Dışişleri
Bakanının Kıbrıstan nasıl ekmek çıkarmak
istediklerinin hikâyesi onların zihni tıynetindedir.
Kıbrıs,
Doğu Akdenizde olağanüstü stratejik öneme sahip bir adadır.
Zaten tarihi de Kıbrısın askerî, siyasi değerini ortaya
koymuştur. Ancak, Doğu Akdenizde İsrail ve Kıbrıs Rum
yönetiminin yürüttüğü doğal gaz ve petrol aramaları,
Kıbrısın stratejik değerine ekonomik bir de boyut
katmıştır.
Doğu
Akdenizde İsrailin Tamar ve Leviathan adlı sondaj
sahalarında üretilebilir 685 milyar metreküp doğal gaz bulundu.
İsrail ile Kıbrıs arasındaki bölgede de yapılan
sondajlardan son derece vaatkâr neticeler elde edildi. İşte, bu büyük
enerji oyununda müttefiki olduğumuz güçler Kıbrısın
statüsünü netleştirmek, İsrailin de güvenliğini garanti
altına almak istiyorlar çünkü enerji oyunları güvenlik
açığı kabul etmez.
Kıbrısta,
Annan Planının, Rumların sonsuz iştahları yüzünden
akamete uğramasının üzerinden tam on yıl geçtikten sonra
yeni bir müzakere süreci başlatılmasının altında yatan
neden budur. Ancak bu gerçekler yeni değil. Onun için, müzakerelerin
zamanlamasına dikkatinizi çekerim; Başbakanın içeride
kaybettiği meşruiyetini dışarıda
aradığı bir dönem seçilmiştir. Asıl yolsuzluk
bilgisinin, yıkıcı yolsuzluk bilgisinin Batıların
heybesinde olduğu iddiası da çok endişe vericidir.
Yani
özetle: Batılılar Kıbrıs müzakerelerini rehin
alınmış bir Başbakan ve onun zavallı
Dışişleri Bakanıyla yapacaklar.
Buradan
Türk milletine sesleniyorum: 1954ten beri millî davamız kabul edilen
Kıbrısta hem Rum hem de Yunan tarafının en zor
yılları yaşadığı dönemde Rumlar atacakları
her adımı ulusal konseylerinde tartışırken bizimkiler
ortak açıklamanın sessizlik emrine uyup bu görüşmeleri Türkiye
Büyük Millet Meclisinden gizliyorlar.
Değerli
arkadaşlar, bu görüşmelere en çok sevinen kim biliyor musunuz?
Başpiskopos II. Hrisostomos. Başpiskopos diyor ki: Bu kez
referandumdan Evet çıkması için tüm partilere elinizden gelen
desteği veriniz. Neden mi? Söyleyelim: Ortak bildiride Annan
Planında bile olan ortak kuruculuk kavramı yok. 1960
Anayasasında kabul edilen iki kesimlilik, iki egemenlik yok. Eğer,
iki değil, tek bir toplum oluşacaksa bunun doğal neticesi Türklerin
garantörlük hakkının ortadan kalkmasıdır. Yani, bu,
Enosisin Avrupa Birliği potasında gerçekleştirilmesi demektir.
Enosisin Avrupa Birliği potasında gerçekleştirilmesiyle Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu biraz önceki Cumhurbaşkanı
tartışması kadar ilgilenmiyor.
Şimdi,
bu ortak açıklama için peki Davutoğlu ne diyor? Bu metin müzakereler
çerçevesini ortaya koyan bir metin. diyor, iyi mi? Bu gidişle
Erbakanın ruhu bu Davutoğlunu çarpacak arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, iktisadi, demokratik ve siyasi müttefiklerimizin yani Amerika
Birleşik Devletleri ve ABnin bu konuda çıkarları için etkili
bir şekilde bastırmalarını anlıyorum. Ancak,
anlayamadığım vahim nokta şu: Omuz omuza savaştığımız
müttefiklerimizin Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi tıynetinden
sonuna kadar istifade etmeye çalışmalarıdır. Kendi
ulusları için en yüksek hukuki ve demokratik standartları esas alan
müttefiklerimiz, kapalı kapılar arkasında eleştirdikleri
bir zorba anlayışı yeniden övmeye başladılar. Bunun
nedeni gayet açık; başımızda siyasi ömrünü uzatmak
uğruna Türkiyenin çıkarlarını görmezden gelen bir iktidar
var ve Başbakan sırf bu tavizkâr tutumu nedeniyle Batılılar
için kendini vazgeçilmez görüyor.
(x)
tiyatrosunun arkasında bu gerçek var. Mavi Marmarada İsraile karşı
sözde cihat seferinde 9 vatandaşımızın ölümlerinin nedeni
de bu. Annan Planının onaylanması için AKPnin yürüttükleri
çabanın arkasında da bu senaryo var. Libyada Kaddafi öldükten sonra
onu en ahlaksız bir biçimde ölüme terk etmek de bu tıynetin eseridir,
Suriyede ortak bakanlar kurulundan sonra yaşananları saymıyorum
bile. Kendi iktidarını sürdürmek için dışarıda onuru
bir tarafa bırakıp içeride zorbalık rejimi tesis etmek de yine
bu tıynetin doğal neticesidir. Bu tıynet şimdi de
doğasının gerektirdiğini yapmaya çalışıyor
bundan şüphemiz olmasın fakat zaman hükmünü icra edecek, biz de bu
tıynetin meşum özünü gizleyen pulları dökeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, buradan kendi değerleri arasında onur bulunan ve
hukukun üstünlüğünü şiar edinen küresel müttefiklerimize seslenmek
istiyorum, onlara ortak değerlerimizi hatırlatmak galiba en iyisi
olacak:
Dostlar,
sizlerin felsefeden sanata, siyasetten ekonomiye büyük önem verdiğiniz
bütün yüksek değerleri yerle bir eden bir siyasi anlayışın
içyüzünün anlaşılmasını geciktirecek politikalardan
vazgeçin çünkü bu politikalar Türk milletine çok zarar veriyor. Bu politikalar,
Batının bu politikaları Adalet ve Kalkınma Partisine
karşı Türk milletinin gerçeklerle buluşmasını
geciktiriyor. Köklerinizi oluşturan Latinlerin bir atasözü var:
(X) Yani Gerçek seni özgür kılar.
diyor. Biz şu anda özgürlük mücadelesi veren bir milletiz. Gelin, bütün bu
müzakereleri özgür insanlarla yapın. Çıkarlarınıza ne kadar
uygun olursa olsun zorbalık rejiminin aktörlerine kurtulmalarını
sağlayacak dalı uzatmayın. Böyle yapmanız İkinci Dünya
Savaşında Hitlerin zaman kazanmasını sağlayan
Normandiya Çıkarması'nı ertelemenizden farkı yoktur.
Değerli
müttefikler, böyle yapmakla elde edeceğiz çıkarlar daha büyük
gözükebilir ama bu gelecek kuşakların nefretini kazanmanızdan
daha önemli olmamalı. İktidardaki zihniyetin çaresizliklerinden ve
korkusundan sonuna kadar yararlanmak istemeniz iyi değil,
hayırlı değil. Ne sizin için ne bölgede güvenilir, gerçek dost
arayan İsrail için ne de ekonomik kriz içerisinde Kıbrıs
Rumları için. Hasar Türk milleti için telafi edilemez boyutlara gelir ve
bu Kıbrısta somutlaşırsa belki de bunlardan en çok siz
sorumlu tutulacaksınız. Bir milletin zaten ödemeye
başladığı bedelleri daha
ağırlaştırmayın. Böylece bunun hem size
yansıyabilecek acı sonuçlarını önlemiş olursunuz hem
de iki yüz yıldır modernleşme projesinde sizlerle birlikte
yürüyen Türk milletinin.
CHPnin
görüşüne gelince, adaletli ve millî her türlü uzlaşmadan yanayız
ama biz TPAOnun devlet adına petrol arama hakkını
kaldıran, Akdenizde hükümranlık haklarımızı koruyacak
donanmamızı kumpasla ortadan kaldıran ve hakları
şehzadenin gemileriyle koruyacağını zanneden bu Hükûmetin
yaptığı müzakerelere hiçbir şekilde destek
vermeyeceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Harun Karaca İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HARUN
KARACA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP grup önerisi hakkında grubum adına aleyhte söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
şahsımla ilgili dün, kimlerin sözcüsü olduğunu bildiğimiz
bir gazetede çıkan konuyla ilgili birkaç tane hususu buradan
paylaşmak istiyorum. Zira o haberi okuduğumda Acaba neresi
doğru? diye şöyle bir kurcaladım, bir doğru yönüne rast
geldim, o da benim milletvekili olarak oradaki haber içeriğinde
yazılı olan şeye
Şimdi,
burada, ben tabii, daha önce de bu konuyla ilgili mahkeme kararlarıyla
konuşmuştum. İsterdim ki bu mahkeme kararlarına bir zahmet
bu gazeteci arkadaşların bakıp da ona göre yazmalarını
arzu ederdim. Kaldı ki burada mahkeme kararlarının tamamen
orijinalleri de var. 1999 yılında başlayan ve 2003 yılının
Ocak ayında biten bir mahkemenin, sanki sanık, tutuklu
varmış gibi tekrar pişirilip bugün gündeme getirilmesini
doğrusu abesle iştigal olarak görüyorum. Zira bu dosyaların
tamamında yaklaşık 300 kişinin üzerinde yargılama
yapılmış, bu yargılamaların sonunda tamamı beraat
etmiştir. Bunu yüce heyetinize ve bizleri televizyon başında
ekranlarından izleyen aziz milletimize buradan ifade etmek istiyorum.
Demokrasi
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hangi dava Sayın Milletvekili? Hangi dava bu?
HARUN
KARACA (Devamla) İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili davadan
bahsediyorum 1999 yılında
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Ha, Rahşan affıyla olan.
BAŞKAN
Sayın Karaca, lütfen konuyla ilgili Genel Kurula hitap edin.
HARUN
KARACA (Devamla) Yani sizin sorularınıza ben cevap veririm.
İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki 1999 yılındaki
açılmış olan davayla ilgili konudan bahsediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) İçlerinde sen de vardın. Her bir olayın içinde
sen de varsın.
HARUN
KARACA (Devamla) Ben size cevap vermeyeceğim çünkü sizi muhatap almak
istemiyorum.
Demokrasi
en temel meşruiyettir.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Mahkemeleri al muhatap.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Suçsuzluğun kim tarafından biliniyor?
HARUN
KARACA (Devamla) Sabrederseniz söylerim.
Meşru siyasetin
görevi iktidarıyla, muhalefetiyle bütün sivil mekanizmalarıyla bu
alanı genişletmektir. Partimizin kuruluşundan bugüne, öncelikle,
hedefi demokrasi ve özgürlük alanlarını genişleterek toplumun tüm
kesimlerine yaymak olmuştur. Demokrasi düşüncesinden özgürlük
bahanesiyle hareket eden, topluma ve ülkeye telafisi olmayan bedeller ödeten
bir Gezi Parkı vakası yaşadık. Çevre hassasiyetleriyle
hareket eden samimi insanlarımızın
duyarlılıklarının arkasına saklanan kötü niyetli
insanların sebep olduğu olaylara tüm toplum şahit olmuştur.
CHPnin,
ulusal bir meselede insanları hukuka ve demokrasiye isyana nasıl
çağırdığına da hep beraber şahit olduk. Bu mu
sizin katılımcı demokrasiniz? Şunu ifade etmek isterim ki,
Gezi Parkıyla siyaseti rehin almak isteyenlere izin vermedik, izin de
vermeyeceğiz çünkü Türkiye bugünlere kolay gelmemiştir; büyük
acılar çekerek, kan ve gözyaşı akıtarak gelmiştir.
Hopada eşkıya olarak, Gezide çapulcu olarak bugünlere gelmedik.
Özellikle çapulcu ve eşkıyanın anlamını buradan
söylememe gerek yok. Düzeni bozanlar demektir. Velhasıl biz birlikte
Türkiyeyiz. Bu topraklar hepimizin, bu toprakları korumak ve kollamak
hepimizin yegâne görevidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kıbrıs günü, Kıbrıs. Onu anlatın
siz ya. Ne anlatıyorsunuz? Kıbrıs günü.
HARUN
KARACA (Devamla) Önergenize bakarsanız
Önergeniz önümde. Önergenize
bakarsanız ne anlattığımı anlarsınız.
Halkımız
çok iyi biliyor ki, bu, üç beş ağaç meselesi değil. Bunu
halkımız anlar iken birtakım sorumluluk sahibi olan
kişilerin hâlâ anlayamamış olmasına
şaşırıyorum doğrusu.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Üç beş ağaç meselesidir. diyen
kim?
HARUN
KARACA (Devamla) Bize çevre düşmanı diyenler,
Başbakanımız canını dişine takıp
ağaçları ve çevreyi korumak isterken Koç Üniversitesinin yerinin bir
gecede Sarıyer Belediyesinden alınarak nasıl Bahçeköy
Belediyesine dönüştürülmesine, birçok ağacın kesilmesine
üzüntüyle şahit olurken hiç sesleri çıkmadı. Burada özellikle
Gezi Parkı olaylarıyla ilgili perde arkasından, size, 27
Mayıs 1960 ihtilaliyle ilgili bir gazete kupürü göstereceğim. Bu
dikkatinizi çekecektir.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Elli dört yıl önce.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Geç bunları.
HARUN
KARACA (Devamla) Zira, zira
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Bugüne gel, bugüne!
HARUN
KARACA (Devamla) Zira Gezi Parkı olaylarının sponsoruyla 27
Mayıs 1960
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Çok geride
kalmışsınız.
HARUN
KARACA (Devamla) Niye sabretmiyorsun?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Doğruları söyle de sabredelim.
İlla ki bunları mı dinleyeceğiz?
HARUN
KARACA (Devamla) 27 Mayıs 1960 olaylarıyla ilgili, ihtilaliyle
ilgili, darbesiyle ilgili şöyle bir bakın. Ben, bakın, okudum
önergenizi. Önergenize bakarsanız bu söylediklerimin hepsinin önergeyle
ilgisi olduğunu görürsünüz.
27
Mayıs 1960 ihtilalinde şöyle bir başlık atmış.
Diyor ki: Kahraman Türk ordusu bütün memlekette dün gece sabaha
karşı idareyi ele aldı. Doğru. Burada ilgimi çeken bir
haber oldu. Bunu özellikle sizlere okumak istiyorum. Halkın
ihtiyaçlarını Migros ve askerler temin edecek. Gezi Parkında
da görüyoruz, burada da görüyoruz ne yazık ki.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Ne oldu Gezi Parkında?
HARUN
KARACA (Devamla) Halkın ihtiyaçlarını Migros ve askerler
karşılayacak. diyor. Siz bunu herhâlde çözebilecek
zekâdasınız.
Aradan
yaklaşık elli beş yıl geçmesine rağmen, hâlâ bu
zihniyetin zindeliğini koruduğunu görüyoruz. Ne kadar manidar
değil mi?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu seçim Kiler market yapar canım, Migros
yapmasın.
HARUN
KARACA (Devamla) Değerli milletvekilleri, açları, yoksulları,
kimsesizleri, yetimleri derisinin rengine, dilinin ahengine bakmadan merhametle
kucaklayan, sırf Allah rızası için kimsesizlerin sesi olan bir
Başbakanımız var.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya çok şükür! Hangi kimsesizlerin?
HARUN
KARACA (Devamla) Ülkemizde ve dünyada milletimizin yaşam
standartlarını yükseltmek için çırpınan
Başbakanımızı, azınlık iktidarı heveslileri
tanımasa da, bilmese de tüm mazlumlar tanıyor ve biliyor.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Allaha çok şükür!
HARUN
KARACA (Devamla) Sayın Başbakanımız 76 milyon
insanımızı ayırt etmeksizin bu millet için gecesini
gündüzüne katarak çalışmaktadır ve bizler de
Başbakanımızın arkasındayız.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Hep arkasında ol, kimse bir şey
demiyor.
HARUN
KARACA (Devamla) Biliyoruz ki imame koparsa tespih dağılır.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Korkunuz o zaten. Tespihin
dağılacağı korkusu var.
HARUN
KARACA (Devamla) Bu millet dualarla güç verdiği imamesinin
kopmasına asla ama asla müsaade etmeyecektir. Kutlu yürüyüşe devam.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Tespih dağılacak diye korkuyorsunuz.
HARUN
KARACA (Devamla) Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; iç ve
dış siyasette, medyada ve sermayede Türkiyeyi yeniden dizayn etmek
isteyen derin güçlerin, yeni Türkiye'nin yükselişine engel olmak
istediğini hepimiz görüyoruz. Çok şükür necip Türk milleti,
aydın geçinen insanlara inat oluşturulan bu gerilim ve endişeyi
hiçbir zaman umursamadı ve umursamayacaktır.
O
günlerde, hatırlarsınız, Gezi Parkı olayları
başladığında sosyal medyada pek çok yalan haber üretildi.
Bu yalan haberlere inanan binlerce insan sokaklara döküldü, provokasyonlar
birbirleriyle yarışır hâle geldi.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kabataş haberi de yalan değil mi?
Camide içki içtiler. yalan mı?
HARUN
KARACA (Devamla) Düşünebiliyor musunuz, müftü eşi olduğunu
söyleyen provokatör bir kadına da şahit olduk. Daha sonra o
kadının Cumhuriyet Halk Partisinin eski ilçe
başkanının bir hanımı olduğunu buradan üzülerek
söylemek istiyorum.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Bari bunları konuşmayın.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Camide içki içtiler yalanına ne diyeceksin?
HARUN
KARACA (Devamla) Ve şunu bilmenin gururunu yaşıyoruz ki,
Başbakanımız milletten aldığı güç ile hareket
ediyor. Çok şükür ki bu ülkenin reflekslerini, ana damarını ve
hissiyatını çok iyi biliyor ve buna karşılık da necip
milletimiz Dik dur, eğilme! Bu millet seninle!
teveccühüyle sadece ülkemizin değil, tüm dünyadaki mazlumların ortak
sesi oluyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) 630 milyon doların hesabını ver.
HARUN
KARACA (Devamla) - Türkiye'nin başarısından rahatsız olan
kesimler, Türkiye'nin ideal devlet olma yolundaki
kararlılığını çekemeyenler, hukuk dışı
gösteri ve eylemlerle millî irademizi itibarsızlaştırmaya
çalışmışlardır. Ancak demokrasi inancı tam olan,
gücünü millî iradeden alan Hükûmetimiz ve partimiz sayesinde bu ve buna benzer
oyunlar bozulmuştur.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; asıl size hatırlatmak
istediğim Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğlunun belediye başkanlığına aday
olduğu dönemde birkaç seçim vaadini buradan paylaşmak istiyorum: Bir
tanesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesine aday olduğu zaman,
hatırlayacaksınız, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde
otobüs ücretlerini 1 TL yapacağım. dedi. İkincisi, 80
kilometre metro yapacağım. dedi.
Üçüncüsü, Her yoksula 600 lira asgari ücretten maaş vereceğim
ve her evde bir tane sigortalı olacak. dedi.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Evet, doğru.
HARUN
KARACA (Devamla) Doğru, doğru, çok doğru
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hâlâ vaadimiz. İnşallah, iktidara
gelince yapacağız.
HARUN
KARACA (Devamla) - Ben de merak ettim. İzmir Büyükşehir Belediyesinde
kaç yoksula maaş bağladığını soruyorum buradan.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) İzmiri demedik biz, İstanbulu dedik.
HARUN
KARACA (Devamla) İzmir metrosu ne oldu?
Bakın,
bir şair, sosyal medyada bir arkadaş şöyle güzel bir yazı
yazmış, hoşuma gitti, diyor ki: Aşk: İzmir metrosu
gibi olmalıdır, hiç bitmemelidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani sayenizde aşkın yeni bir tarifi
yapıldı.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ankara metrosuna gelin, Ankara metrosuna. Ankara metrosu ne durumda?
HARUN
KARACA (Devamla) - Artı, İzmir -otobüs fiyatlarına baktım-
İstanbuldan daha küçük. Herhâlde Kılıçdaroğlu sözünü
tutmuş ve İzmir Büyükşehir Belediyesine talimat verip
fiyatları ucuzlatmıştır.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Kıbrısa gel, Kıbrısa.
Kıbrısı konuşuyoruz.
HARUN
KARACA (Devamla) - Türkiye'nin en pahalı otobüs fiyatı 2 lira, Türkiye'nin
en pahalı otobüs fiyatı İzmirde. Yoksullara maaş yok.
Ondan sonra, geçiyorum bunları. Kıbrısla ilgili
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Onlar da inanmıyorlar zaten.
HARUN
KARACA (Devamla) İnanmıyorlar
Ben
şunu söylüyorum, bakın. Mevlânâ çok güzel bir söz söylemiş:
Suskunluğum
asaletimdendir,
Her
lafa verilecek bir cevabım var,
Lakin
bir lafa bakarım laf mı diye,
Bir
de söyleyenlere bakarım adam mı diye. diye sözlerimi
tamamlıyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynen
Aynaya dön ve kendine bak.
HARUN KARACA (Devamla) - Kıbrıs konusunda
hiçbir endişeniz olmasın. Bizim tıynetimiz milletimizin
tıynetidir, bundan endişeniz olmasın. Yedi defa seçimle geldik,
bundan sonra da inşallah gelmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Enosisciniz be! Cevap veremediniz. Size Enosisci dedim,
bir taneniz cevap vermediniz ya. Daha ne diyeyim size, Enosise
ortaksınız
HARUN
KARACA (İstanbul) Enosisi size bırakıyoruz.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kıbrısla ilgili tek kelime söylemediniz.
Yazık!
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın hatibin öncelikle Söyleyenlere bakarım adam
mı?dan kimi kastettiğini çıkıp adam gibi orada söylemesi
lazım. Adamsa adam gibi çıkıp, o söyleyen, adam olmayan insanlar
kimler, bunu söylemesi lazım. İlaveten partimizin Genel
Başkanını ismen de zikrederek sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
İki
dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Şimdi,
İzmir metrosu için 2009 yerel seçimlerindeki seçim vaatlerini sayın
vekilin buradan gelip konuşmasını anlamadım ama biraz
hafızasını da kontrol etmesini tavsiye ederim. Bizim her yoksula
yani bir sosyal güvenlik kurumuyla aidiyeti olmayan her haneye 600 lira
vaadimiz belediye seçimi vaadi değildir, 2011 genel seçimleri vaadimizdir.
O öyle.
İzmir
metrosuyla Ankara metrosu arasındaki farkı gelip birisi burada bana
açıklarsa ben de bundan büyük memnuniyet duyarım. Ancak, Geziyle
başlayıp Geziyle bitirdi sayın vekil ve şöyle de bir nazik
olmayan iş yaptı: Türk millî ekonomisinin lokomotifi olan bir grubu
Türkiyenin gelişmesini engelleyen insanlarla, çevrelerle, odaklarla
eş görmesini kendisine yakıştıramadım. O grup,
cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana Türk millî ekonomisinin
lokomotifidir, hâlen de böyledir. Bunun da altını çizmek istiyorum.
Kabataştaki
vapur iskelesi skandalınızı, gafınızı,
iftiranızı, kendisini Eski müftü eşiyim. diye tanıtan bir
kadının tesadüfen CHPli olmasıyla da kapatamazsınız, tıpkı
para kasalarını, para sayma makinelerini, ayakkabı kutusundaki
4,5 milyonu, çikolata kutusundaki 1,5 milyon doları ve elbise
askısındaki milyonlarca doları kapatamayacağınız
gibi. Gezi olayları bunu kapatmanıza değil bilakis bunun
kamuoyunda dikkatle takip edilmesine yol açacaktır, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Çıray.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın konuşmacıdan bir önceki
konuşmacı bendim. Ben adam mı değil mi diyerek
konuşmacının sözlerine bakarım. diyerek kastedilen benden
başka kimse olamaz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Şiir okudu Sayın Başkan.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) O yüzden ben cevap vermek durumundayım.
BAŞKAN
Ama isim zikretmedi Sayın Çıray.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Bu ağır bir laf.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çıray.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Yani bu memlekette
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çıray, iki dakika söz veriyorum.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Niye söz verdiniz Sayın Başkan? Hayır
şiir okudu.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Şimdi ne diyeceğimi dinleyeceksin.
Şimdi,
bugün bir köşe yazarı bir yazmış, diyor ki, hani şu
meşhur iftiracı bir hanımefendi vardı ya Sayın
Başbakanın grup toplantılarında söylediği Beni 150
kişi ezdi, dövdü. diyen. Bir yazar muazzam bir şey bulmuş,
aslında ben size yardımcı olmaya geldim şimdi, bakın,
size ne söyleyeceğinizi öğreteyim bir hekim olarak. Diyor ki yazar:
Bu hanım birkaç ay önce doğum yaptığı için postpartum
depresyon geçirmiş. O nedenle yanlış ifadelerde bulunmuş
yani gemiden çıkmakta olan 150 insan, 150 çıplak adam geldi,
kendisine vurdu diye algılamış.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Kim söylemiş onu? Hangi hekim söylemiş?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Hayır, bu yazıyı Fehmi Bey, Fehmi Koru
yazmış.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Ayıp, ayıp. Bu size hiç
yakışmadı.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Bakın hem hekimim diyorsunuz. Bu hekimliğe hiç
yakışmayan bir şey.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Şimdi, dinleyin arkadaşlar, bir hekim olarak
söylüyorum. Bakan çocuklarına, hatta bakanlara bundan sonra
Hırsız. demeyin ayıptır, çünkü onlar kleptoman,
tıbben. Bundan sonra kutulara para koyanlara rüşvetçi demeyin, çünkü
onlar dispozofobi yani biriktirme hastalığı var onların.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Size de bir şey söyleyeceğim de
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Arkadaşlar, devletin sakin ali yöneticilerini yalan
söylemekle suçlamayın, çünkü onlar mitoman yani hepsinin tıbbi bir
gerekçesi var. Esasen, biz masumlar ve hastalar hakkında konuşuyoruz,
biz yanlış söylüyoruz. Bundan sonra siz de kendinizi savunurken bu
tutanakları okuyun ama asıl yakışmayanı söyleyeyim mi?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Hiç yakışmadı.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Bu memlekette, piskoposların
gerçekleştiremediği Enosisi siz gerçekleştiriyorsunuz ve tek
kelime cevap vermediniz bana burada. Kıbrıs topraklarını
peşkeş çekiyorsunuz, buna ait hiçbir itirazınız yok mu?
Sizin kendi Hükûmetinize bir itirazınız yok mu? Okuyun ortak
çalışma metnini. Eğer o ortak çalışma metninden sonra,
dönüp de bu Türk milletinin ali menfaatleri ve güvenliği için yüzüne
bakacaksanız helal olsun sizin yaptığınız siyasete!
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Sen kendi hüsnükuruntunla kal.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HARUN
KARACA (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Karaca, siz niye söz istiyorsunuz?
HARUN
KARACA (İstanbul) Sayın Başkanım, gerçekleri beyan
etmemekle ilgili, Sayın Grup Başkan Vekili, İzmirle
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Öyle bir şey söylemedi ki.
HARUN
KARACA (İstanbul)
Sayın Kılıçdaroğlunun
vaatleriyle ilgili İşte genel seçimdi. dedi. Ben, o konuda bir
aydınlatıcı bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Karaca, bu sataşma değil ki.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yanlış bilgi verdiğini söyledi.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yanlış bilgi verdiğini söyledi
Sayın Başkan.
HARUN
KARACA (İstanbul) Yanlış bilgi verdiğimi ifade ederek
sataşmada bulundu.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Yanlış bilgiyi sen verdin baştan, neyi
düzelteceksin?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Karaca, size de iki dakika söz veriyorum sataşma
nedeniyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HARUN
KARACA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, aziz milletimiz; şimdi, öncelikle Sayın Grup
Başkan Vekiline buradan teşekkür ediyorum çünkü o bile yani böyle bir
ipe sapa gelmez vaatlerin olmayacağını idrak etmiş ve
buradan da diyor ki
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ne alakası var?
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Belediye
Çarpıtma!
HARUN
KARACA (Devamla) Biraz sabrederseniz söyleyeceğim. Belediye
Belediyede
olmaz değil mi?
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kıbrısa gel, Kıbrısa.
HARUN
KARACA (Devamla) Belediyede olmaz değil mi? Belediyede olmaz.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kıbrısa gelin, Kıbrısa.
HARUN
KARACA (Devamla) Haklısınız, ben de aynı şeyi
söylüyorum, belediyede olmaz.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Bu milletin kaderiyle oynuyorsunuz.
HARUN
KARACA (Devamla) 5 Mart 2009 tarihli Radikal gazetesini açın -hemen
önünüzde İnternet var- oradan, Sayın Kılıçdaroğlunun
vaatlerini, bunu görürsünüz 2009 yerel seçimleriyle ilgili.
Ben
de katılıyorum sizin sözünüze, yerel seçimlerde böyle vaat olmaz ama
desteksiz olursa böyle vaatler olur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Siz hangi petrol şirketinin
ortağısınız?
HARUN
KARACA (Devamla) Onun için, ben, buradan sizi aydınlatmak istedim.
İkincisi
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Hangi petrol firmasının
ortağısınız?
HARUN
KARACA (Devamla) Bak, niye hopluyorsunuz?
İkincisi:
2009 seçimlerindeki, ben
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Hangi petrol istasyonunun
ortağısınız?
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen
HARUN
KARACA (Devamla) Bakın, siz beni konuşturmamak için gayret etseniz
de ben konuşurum; bunu merak etmeyin, ben konuşurum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kıbrıs hakkında bir araştırma
Fikrin ne, fikrin?
HARUN
KARACA (Devamla) Ayrıca, kendisi, Kabataş olaylarıyla ilgili,
bir hanımefendinin başından geçmiş bir olayı
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kabataş hakkında konuşmamız yasak
mı?
HARUN
KARACA (Devamla)
burada bu şekilde ifade etmenizden dolayı, size,
doğrusu üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kıbrısa gel, Kıbrısa.
HARUN
KARACA (Devamla) Bir senaryo gerekiyorsa canlı senaryo size verdim.
Cumhuriyet Halk Partisi eski ilçe başkanının eşi böyle bir
senaryo yapmıştır ve bu senaryoda da aktif rol
almıştır, bunu da hep beraber televizyonlardan izledik. Üzüntümü
buradan da ifade etmek istiyorum.
Ben
tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen, Yusuf
Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi Başbakandan öğreniyoruz ki Gezi
olaylarında şiddeti uygulayan paralel yapılanmaymış.
Gezideki kırmızılı kadına biber gazı sıkan
yüzü maskeli kişi Çevik Kuvvetten değilmiş, bir türlü
teşhis edilememiş. Meğer İstiklal Caddesindeki olaylarda
amirler bilerek, hedef gözetmeden atış talimatı vermiş.
Peki, bunları bugün dile getiren Başbakan neredeymiş? Bugün
usta, bütün bu olaylar devam ederken yurt dışına
çıkmış. Orada medyaya müdahale ederek, Anayasanın 28inci
maddesine aykırı olarak sansür uygulatmış ama asıl,
Başbakan Gezi olayları sırasında yurt dışına
giderayak, yüzde 50yi evde tuttukları gibi, toplumu birbirine
düşürecek, talihsiz bir açıklama yapmış. Gezi
olaylarında kucağında çocuğu ile eyleme katılanlara
sınırlar aşan şiddet uygulayan güvenlik güçlerine Destan
yazdınız. özgüsünü de düzen Başbakan, hayrettir ki 17
Aralıktan sonra övgü düzdüklerini paralel yapılanma olarak
suçlamaya başlamış, binlerce güvenlik görevlisini tarumar
etmiştir. Bir darbeyi önlediklerini ve destan yazdıklarını
söylediklerine nasıl olmuş da 17 Aralıktan sonra çete
unvanını vermiş ve bugün bunların de temizlenmesiyle
demokrasinin önünde engel kalmayacağını ifade etmiştir?
Yine,
ne gariptir ki, 2010 yılında referandumla yapılan anayasa
değişikliği üzerine Başbakan, 12 Eylül 2010
akşamı, AKP İstanbul İl Başkanlığı
balkonundan, coşkulu bir kalabalığa şöyle hitap ediyordu:
Ne mutlu bize ki demokrasinin, hukukun, adaletin çıtasını el
birliğiyle yükseltmiş bulunuyoruz. Dünyanın dört bir
yanından, okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi
kutluyorum. diyerek Fethullah Gülene teşekkürlerini iletmeyi de ihmal
etmemiş.
Yine
bu konuşmasında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısını demokratik ülkelerdeki işleyişine uygun hâle
getirdiklerini, yargıda artık katılımcı demokrasi
döneminin başladığını, Adalet Bakanının,
yetkilerinin birçoğunu artık devrettiği müjdesini de
vermiştir. HSYK Yasasının gerekçesinde ise, teftiş
kurulunun HSYKya bağlandığı, hâkimlerle ilgili denetim
işlemleri ile soruşturma izni konusunda Adalet Bakanının
yetkilerinin büyük ölçüde kurula devredildiği, kurulun
bağımsız bir kurul olarak
teşkilatlandırıldığı, görevlerini yerine
getirirken ve yetkilerini kullanırken hiçbir organ, makam, mevki veya
kişinin kurula emir ve talimat veremeyeceği de belirtilmiştir.
Aradan üç yıl geçmiştir; 16 Aralık değil, 17 Aralıktan
sonra Başbakan, birdenbire, o güne kadar söylediklerinden vazgeçmiş
ve yanlış yaptıklarını söyleyerek, HSYKnın
yapısının değiştirilmesi için kanun teklifi
getirilmiştir. Türk milletini bununla bir kere daha aldatıyordu
Başbakan. Üstelik Başbakan, 2010 referandumuyla yapılan
değişiklikleri AB süreciyle ilgili yapılması gereken
değişiklikler olarak açıklarken muhalefeti ise darbe yönetimine
ve darbecilere destek çıkmakla suçluyordu. Dünkü Başbakana mı,
bugünkü Başbakanın başka sözlerine mi inanacağız?
Açıkçası, dünkü söyledikleriniz doğru değilse, bugünkü
söylediklerinize nasıl inanmamızı istiyorsunuz? Aslında
siz, milletim, milletim dediğiniz ama hangi millet olduğunu bir
türlü belirtemediğiniz aziz Türk milletini aldatmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Evet,
diğer bir millî meselemiz Kıbrıs meselesine gelince, 2004
yılında Kıbrısta bir referandum yaptırttı
Hükûmet olarak. Bu konuda da Başbakan, o tarihte Kıbrıs
Cumhurbaşkanı olan ve Kıbrısın
bağımsızlığını ilan etmesi üzerine
kederinden ağladığını belirten ve bunu televizyonda
açıkça söyleyen o tarihteki Başbakan Talatla Kıbrıs eski
Cumhurbaşkanı ve mücahidi rahmetli Denktaşı nasıl
alaşağı edeceklerini telefonlarda konuşuyorlardı.
Referandumda Allahtan ki Rum tarafı Hayır. dedi de
Kıbrıs meselesi kurtuldu. Yoksa, bugün Türkiyenin bir
Kıbrıs meselesi olmayacaktı.
Şimdi
de Kıbrısın özellikle enerji zenginliği sebebiyle yine
devreye
Annan Planına bile taş çıkaracak yeni bir plan ortaya
çıktı. Devreye ABD girdi, çok büyük rezervi olan Kıbrısın
güneyindeki gaz kuyularıyla ilgili bir politika yürütmeye
başladı. Sayın Başbakan, BOPta olduğu gibi
yanlış yapmayın. Egedeki adalarımızın Yunanistan
tarafından işgal edildiği fakat hiçbir tepki
göstermediğiniz gibi Ege adalarını nasıl terk
ettiğiniz gibi Kıbrısı da terk etmeyin.
Unutmayınız ki, Piri Reis gemisiyle, sismik araştırma
gemisini gönderip yağıp gürlediğiniz o tarihlerden sonra
nasıl süt dökmüş kediye döndüğünüzü çok iyi biliyoruz. Piri Reis
gemisi nerede şu an? Kıbrısta herhangi bir araştırma
söz konusu edildi mi, yapıldı mı? Yapılmadı. Peki,
Güney Kıbrıs bölgesinde yapılan araştırmalarda
Hani
yaptırım gücüydü, hani bu bir savaş sebebiydi, ne
yaptınız? Herhangi bir işlem yapmadınız. Bugün,
Kıbrıs Rum kesiminin, daha doğrusu ABDnin rüşvet
kabilinden Türkiyeye sunduğu ve ortaya çıkacak gazın Türkiye
üzerinden Avrupaya pazarlanması gibi bir rüşvetle âdeta Türkiyeyi
Kıbrısı yeniden Rumlara satma planları içerisindesiniz.
Burada da size sunulan konu Türkiye-İsrail iş birliğinin
gelişmesi ve düzeltilmesi uğruna Kıbrısın
peşkeş çekilmesidir.
Değerli
milletvekilleri, buradan tekrar uyarmak istiyorum, bugün,
Kıbrısın çok önemli bir durumundan haberdar etmek istiyorum.
Kıbrısın yüzde 70i vakıf arazisidir ve bu vakıflar
daha çok Lala Mustafa Paşa ile Abdullah Paşa vakıflarına
aittir. Dikelya ve Ağrotur üsleri bile Abdullah Paşa Vakfı
arazisidir. Maraşın yüzde 78i Abdullah Paşa Vakfına
aittir ve 1913te İngilizler tarafından bu vakıf arazileri
Rumlara peşkeş çekilmiş ve verilmiştir. Bunların
defterleri Kıbrıstadır. Vakıf arazilerini siz burada
verirken oradaki vakıf arazilerinden haberdar olmamanız mümkün
değildir. Oradaki
Bunlar mazbut vakıflardır, bu vakıflar
herhangi bir şekilde takas edilemez, devredilemez, hibe edilemez
vakıflardır. Bunların varislerini bulup mahkemeye
başvurdurttuğunuz takdirde Kıbrıs Rum kesimi
tarafının Kıbrıs Türklerine ödeyeceği ve bu vakıf
sahiplerine ödeyeceği para yüz milyar dolarlar üzerindedir. Siz,
Kıbrısı birleştirmek suretiyle -adı altında daha
doğrusu- Kıbrısı resmen satmış olursunuz,
elinizdeki bu kozu da kullanmamış olursunuz.
Tekrar
ediyorum: Kıbrısı ABD politikalarına kurban etmeyin, 2004
yılında olduğu gibi. Yaptığınız
yanlışı görün ve bu yanlışı tekrarlamayın.
Kıbrıs bugün bağımsız bir ülkeye sahiptir, Türk
cumhuriyetine sahiptir. Bunu bir şekilde elinizde tutun. Eğer bunu
kaybedecek olursanız Türkiyenin gemisini karaya oturtursunuz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Naci Bostancı,
Amasya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşla, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
CHPnin
grup önerisi ağırlıklı olarak, Gezi olayları, Avrupa
Birliği, Hükûmetin bu alanlarda sıkışmış
olduğu, o yüzden başka işlerin peşinde olduğu
tarzında değerlendirmeler üzerine gidiyor. Kıbrısla ilgili
iki cümle var ama Aytun Bey burada konuşmasını
ağırlıklı olarak Kıbrısa dayandırdı.
Ben de önce Kıbrısa ilişkin birkaç cümle edip daha sonra
önergenin mahiyeti çerçevesinde konuşacağım.
Kıbrıs
meselesi altmış küsur yıldır Türkiyenin gündeminde.
Dış politika siyasetin önemli bir unsuru hâline geldiğinden beri
de çok kışkırtıcı bir biçimde muhalefetin
kullandığı bir mesele olmuştur, muhalefetin diyorum, dün ve
bugün. Âdeta son derece kışkırtıcı bir milliyetçilik
ve Anadoludaki insanları baştan çıkartacak, ayartacak bir dil
çerçevesinde Kıbrıs satılıyor, Kıbrıs veriliyor,
Kıbrıstaki haklarımızdan vazgeçiliyor. tarzında bir
dille uzun yıllar boyunca siyaset yapıldı. Bu yeni bir siyasi
dil değil. Yeri geldiğinde, buradaki arkadaşlar, muhalefetten
olsun iktidardan olsun, geçmişten beri hiçbir hükûmetin ihanet içinde
olmayacağı, memleketi satmayacağı, bu milletin
çıkarları aleyhine olmayacağı güzel
değerlendirmelerini dile getiriyor. Ama ne zaman ki spesifik konular
gündeme geliyor, Avrupa Birliğine satıyoruz, Amerikaya
satıyoruz! Baştaki Hükûmet birtakım entrikalarla taviz veriyor,
diyet veriyor, milletin çıkarlarıyla çelişiyor. şeklinde
değerlendirmeler yapmaktan da kaçınmıyoruz. Bunları çok
uygun bulmuyorum. Eminim, aklıselimle söylenen, hiçbir hükûmetin
memleketin, milletin aleyhine olmayacağı değerlendirmesi -ki
zaman zaman söylenen- dün nasıl doğruysa bugün de doğrudur. Ben
burada, iktidarı Kıbrısa ilişkin olarak yürüttüğü
politikalar çerçevesinde böyle bir bağlama yerleştiren dili yersiz,
manasız, kışkırtıcı, o geleneksel muhalif dilin
bir parçası olarak görüyorum.
2004te bir referandum
oldu, doğru. Annan Planına Rumlar itiraz ettiler. Türkler de Evet.
dediler. Eğer o plan geçmiş olsaydı, bugün daha farklı bir
vadide yürüyor olurduk. Kıbrıs meselesini altmış küsur yıldır
bir mesele olarak tutuyoruz. Herhâlde bir altmış yıl daha mesele
olmayacak. Bunu mutlaka Türkiyenin ve Kıbrısta yaşayan
Türklerin çıkarları istikametinde, rasyonel bir düzeyde çözmek
lazım. Bu çözümü sağlamak yolunda, elbette müzakere edeceğiz,
çözümsüzlüğü değil. Bu müzakereyi yaparken bu
kışkırtıcı dil herhangi bir fayda sağlamaz.
Sürekli rafta problem olarak durmasından beslenen -tırnak içerisinde,
öyle bir klişe laf vardır- siyaseti de çok uygun bulmuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Gezide yaşanan olaylar bu önergenin belkemiğini
oluşturuyor. Gezide hayatını kaybeden insanlara bir kez daha
buradan Allahtan rahmet diliyorum. Herkesin acısı, bu ülkedeki
herkesin acısı, hepimizin acısıdır. Millet olmak,
sadece ne olduğumuzla ilgili değildir, aynı zamanda, ne olmak
istediğimizle ilgilidir. Eminim ki buradaki herkes, ne olmak
istediğimiz hususunda siyasal farklılıkların, mezhep, etnik
farklılıkların ötesinde, ortak bir kader ve ortak bir çatı
etrafında davranma iradesine, arzusuna, öyle bir millet olma iradesine sahiptir.
Bunu destekliyoruz, bizim tavrımız ve
yaklaşımımız da budur.
Gezi olaylarına ilişkin tartışma
şudur değerli arkadaşlar: Sokaktan siyaset çıkartmak, sokak
üzerinden siyaseti organize etmek, sokak üzerinden Parlamentoyu işlemez
hâle getirmek. Ben demokratik ülkelerde sokaktaki gösterilerin de -taşkınlık
olmamak, kışkırtıcı olmamak, Vandallığa
dönüşmemek kaydıyla- demokrasinin bir parçası olduğunu
görürüm ama yıkıcı sokak hareketleri, kışkırtıcı
bir şekilde
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hangi hareket
ya?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) -
siyasi sonuçlar değiştirmeye dönük
bir alayişe, bir nümayişe, bir sosyal travmaya dönüştürülmek
isteniyorsa, bu, işte o bahsettiğimiz demokrasinin
dışına çıkmaktır.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yani, Parlamentoyu mu işgal etti Geziciler?
Hocam, yapmayın gözünüzü seveyim, böyle bir şey olur mu?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, Sayın Genel Başkan,
Sayın Kılıçdaroğlu bu Gezi olayları olurken
İzmirde dolaşıyordu esnafı. Oradaki esnafa dedi ki, çok
dikkatimi çekmişti: Sizlerin de sokağa çıkmanız
lazım. Sokağa çıkın ve hakkınızı
arayın.
Değerli
arkadaşlar
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Doğru. Hak aramak gayet doğal,
demokrasilerde var. Siz söylüyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Doğru. diyorsunuz ya
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Siz de söylüyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir an Sayın
Genel Başkanın doğru söylediğini, Türkiyedeki 75 milyonun
doğru söylediğini kabul ettiğini ve herkesin sokağa
çıktığını düşünün. Ne olacak? Doğru
söylüyor. diyorsunuz ama herkes sokağa çıktığında,
herkes sokakta hak aramaya başladığında
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Siz de sokağa çıkanlara kulak
vereceksiniz, yanlıştan vazgeçeceksiniz; Türkçesi bu.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) -
biz iktidar ilişkilerini sokakta hak
arayarak mı çözeceğiz? Bu Parlamento niye var?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Parlamentoda zaten konuşturmuyorsunuz,
sokakta konuşturmuyorsunuz insanı.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, hapiste hak aramaktan daha iyidir ama ya.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu Parlamento niye var?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hapiste hak aramaktan daha iyidir, merak etmeyin.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu Parlamento, insanlığın
tarihine de bakarsanız, iktidar ilişkilerini
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Gösteri hakkı yok mu Sayın Başkan?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Gösteri hakkı ayrı.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne ayrı, nasıl ayrı? Adam
çıkacak düşüncesini söyleyecek. Olur mu böyle bir şey?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) İktidar ilişkilerini daha rafine, daha
birbirimizi anladığımız, daha medeni bir şekilde
çözmek için vardır burası. Eğer iktidar ilişkilerini
sokağa havale edersek sokaktan sadece çatışma çıkar. Sokaktan
bu milletin lehine bir sonuç çıkmaz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Çadırları kim yaktı?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Çatışma Meclise dönüştü sayenizde
Hocam. Mecliste çatışma var, sokağı boş verin.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben Parlamentodaki arkadaşların da,
doğrusu, sokağa ilgi göstermelerini anlamıyorum. Bazı CHPli
arkadaşlar çok ilgi gösterdiler, bazıları ilgilenmediler.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hayır, herkes ilgilendi, herkes.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Sokakta birtakım kalabalıkların
başında gösteriler bana 1980 öncesinin öğrenci eylemlerini hatırlattı.
Biraz belki nostaljik birtakım duygular da yaşanıyor olabilir
ama o arkadaşlara hatırlatmak istiyorum: Artık sokaktaki
öğrenciler değiller, Parlamentodalar, buradalar. Burada
çalışmaları lazım, Parlamentonun kuralları içerisinde
konuşmaları, meselelerini anlatmaları lazım. Sokakta
kavgayla, gürültüyle hak aramaya kalkarsak herkesi sokağa
çağırmış oluruz. Bu da Türkiye için
yıkıcılıktır değerli arkadaşlar.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Meclisteki tekme tokada, burnu kırılan
milletvekillerine ne diyeceksiniz Sayın Hocam? Yapmayın böyle,
söylediğinize önce kendiniz inanın ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi, bize öteden beri diyorsunuz ki:
Faşistsiniz, otoriter bir yapı kuruyorsunuz, hukuku
kuşattınız. Kardeşim, bu hukuku kuşatma
lafını yıllardır dinliyorum. Ne kuşatmaymış,
Kanije Muhasarasını geçti, hâlâ kuşatıp duruyoruz hukuku.
Böyle bir şey yok değerli arkadaşlar.
Şimdi,
hukuka ilişkin tartışma
Bakın, geçmişte Ergenekon ve
Balyoz olayları oldu, mahkemeleri oldu.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Evet.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) E, CHP Grubuna bakıyorum, Ergenekon ve
Balyozda avukat, 17 Aralık sonrasında birden savcı. Ergenekon
ve Balyozda savcılar yalan yanlış işler yapıyorlar,
düzmece evraklarla soruşturmalar yapıyorlar
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Doğru!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
17 Aralıktan sonra -Allah, Allah,
savcılara ne oluyorsa birden- çok doğru işler yapıyorlar,
namuslu ve faziletle bir şekilde hukukun hakkını arıyorlar.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ama ortada para kasaları var, ortada para
kutuları var, ayakkabı kutuları var Hocam,
karıştırma!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Ergenekon ve Balyozda hukuk asla tarafsız
ve bağımsız değil, hangi ilahî el dokunuyorsa
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Davanın başsavcısına
söyle, bunu niye bize söylüyorsun ki!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
17 Aralıktan sonra birdenbire hukuk
tarafsız ve bağımsız hâle geliyor.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ya, Ergenekon davasının
savcısına söyle!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Sizin hakikaten Türkiyedeki hukuki yapıya
ilişkin kanaatiniz nedir?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ergenekon, hukuksuzluktu, adaletsizlikti Sevgili
Hocam. İnsan Hakları Komisyonunda söylediğimizde en çok siz
karşı çıkıyordunuz ona.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Hukuk tarafsız ve bağımsız
mı? Savcılar görevlerini mi yapıyorlar? Sizin konumunuz nedir,
avukat mısınız, savcı mısınız? Bu yargı
tarafsız ve bağımsız mı, değil mi, doğrusu,
ben bunu anlayamadım.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Üç yıldır doğru yapıyordu da üç
yıldan sonra mı yanlış yapar hâle geldi? Siz de bir karar
verin!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ergenekon davasının
savcısıyım. diyen kimdi? Ona söyle, bize niye söylüyorsun?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama size şunu söyleyeyim: Siyaset
kurallı olmadığı sürece, siyaset demokratik bir
şekilde işlemediği sürece hukuk kendi kendine tarafsız ve
bağımsız olmaz. Açın -aranızda hukukçular var, burada
da var- hukukun tarihine bakın. Hukuk, güçler ilişkisinin bir
fonksiyonudur arkadaşlar. Eğer iktidar ilişkileri
demokratikleşirse ancak o zaman hukuk tarafsız ve
bağımsız olur. Yoksa birtakım zinde güçlerin, vesayetçi
yapıların içine hulul edip oradan siyasal mühendislik
çıkardığı bir alana dönüşür ki Türkiye'nin
geçmişteki sicili bu bakımdan da iyi bir sicil değildir.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Niye yararlandınız o vesayetçi
yapılardan zamanında? Siz yararlandınız vesayetçi
yapılardan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bakın, yurt dışına giden
CHPli arkadaşlar orada akıllara seza değerlendirmeler
yapıyorlar. Mesela, bir arkadaş şöyle dedi, kulaklarımla
duydum: Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, Türkiyenin büyük
hapishanesi. Yani, burası hapishaneymiş. Evet, böyle söylediler.
Türkiyede otoriter bir yapı varmış, Türkiyede faşizm
varmış
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Var, o doğru.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Doğru. Mehmet Bey yok mu?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi, bakın, o zaman eğer
Türkiye bu arkadaşın dediği gibiyse o arkadaş bir
kahramandır. Orada böyle konuşmuş. Türkiyeye geldiğinde
onu ne büyük tehlikeler bekliyor, o faşist yönetim, o otoriter insan ona
neler yapacak neler? Bir kahraman görüyor musunuz? Hayır. Söylüyor, huzur
içinde geliyor çünkü öyle bir ülke yok. Söylediğiniz dil ve eyleminiz
birbiriyle uyumlu olmalı.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yapma hocam ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
dışarıda kahramani bir görüntü,
Türkiyeye geliyorsunuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
hiçbir risk yok. Bu uygun değil, bu dil
doğru bir dil değil.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Türkiye tablosunu tarif edin de beraber
konuşalım hocam ya, Türkiye tablosunu beraber görelim!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Onun için Fastan arıyor Başbakan,
Fastan!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Söylediğinize
inanmadığınıza eminim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın Çıray, buyurun.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın
konuşmacı şahsımı
kışkırtıcı milliyetçilikle suçluyor. Bu önemli bir
suçlamadır. Buna açıklık getirmem gerekir, bunu reddediyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Aytun Bey, şahsınla ilgili değil,
hiç şahsına alınma yani.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Anayasal suçtur bu.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çıray,
açıklık getirin.
Buyurun.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Şimdi, hocam bize hocalıktan kalma
alışkanlığıyla burada bir ders vermeye
çalıştı ama dersine iyi çalışmamış.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Ah keşke alabilseniz!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bir kere bu
milliyetçilik konusunda son beş-on yıldır Türkiyede kolektif
şuur üzerinden siyasal operasyon yürütülüyor. Eğer bir ülkede birisi
kalkıp milliyetçi olduğunu söylerse, Atatürk milliyetçisi
olduğunu söylerse o kişi gerici ve statükocu ilan ediliyor ve
kışkırtıcı milliyetçi olduğu söyleniyor. Ancak,
bu ülkede birileri çıkıp her gün ırkçı siyaset yaparsa bu
ırkçı siyasetin temsilcileri demokrat ilan ediliyor. Öncelikle, bu
milliyetçiliğimizi söyleme kompleksine, Atatürk milliyetçiliğini
söyleme kompleksine kapılmamıza izin vermeyeceğiz, buna izin
vermeyeceğiz. Biz kışkırtıcı milliyetçi
olmayız. Biz, olunması gereken milliyetçisi oluruz.
Şimdi,
dediniz ki Ergenekonun savcısı. Hocam Ergenekonun
savcısıyım. diyen Sayın Başbakan, siz kişileri
karıştırmışsınız. Üstelik, konjonktüre göre
hareket eden, bir dönemde savcıya makam arabası veren, diğer
dönemde savcıyı süren de aynı Başbakan, yani tutum
değişikliği gösteren biz değiliz.
Kıbrısın
altmış yıldır bir sorun olarak ortada olduğuna
gelince: Bu dünyada millî davalar bazen bin yıl sürebilir. Bakın
İsraile, beş yüz yıldır davasından vazgeçmedi, tebrik
ediyorum onları.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Oo! Bravo! Bravo!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Türkiye, altmış yıldır
Altmış
yıl, bir milletin, devletin hayatında nedir ki? Altmış
yıl sürmeyecek de ne yapacağız? Gidip özür dileyip,
şehitlerin kanlarıyla kazandığımızı masada
geri mi iade edeceğiz? Siz
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) İsraili çocukları öldürdüğü için mi
tebrik ediyorsunuz?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Beyefendi, siz, şimdi diyorsunuz ki bakın, Gazze
şartını sürdüler İsraile.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
İsraili çocukları öldürdüğü için mi tebrik ediyorsunuz?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Davasına sahip
çıktığını söylüyor Sayın Bakan, çarpıtma!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Şimdi, burada şahit tutuyorum: Seçimden sonra,
Gazze şartını, Adalet ve Kalkınma Partisi
kaldıracaktır. İsraille çoktan anlaştınız,
çoktan! Gemilerle petrolü kimin taşıyacağı bile belli.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TEMEL
COŞKUN (Yalova) İsrailin neyini tebrik ediyorsunuz?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Bunu hep beraber yaşayacağız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, sayın hatip, Gezi
olayları
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) 23 milyon dolar tazminat aldılar çocuklar için.
BAŞKAN
Anlaşılmıyor Sayın Milletvekili
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, sayın hatip, Gezi
olayları sırasında CHP milletvekillerinin halkı sokağa
taşıyarak kışkırttığını söyledi.
Buna istinaden söz almak istiyorum, sözlerini düzeltmek için.
BAŞKAN
Siz o zaman sokakta mıydınız?
ENGİN
ALTAY (Sinop) Evet, evet, sokaktaydı.
SIRRI
SAKIK (Muş) Onun için sokak kültürü mert bir kültürdür.
BAŞKAN
Bir saniye, siz
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Evet, sokaktaydım.
BAŞKAN
Öyle mi?
Buyurun.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Fezlekem de var hatta. Fezlekem de var hani eğer
hoşunuza gidecek olursa.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vekilim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, şu Gezi olaylarını bir açıklığa
kavuşturalım isterseniz. Bakın, hiç
anlayamamışsınız siz bu olayları. O zaman, o dönemde
gençler, özgürlük için, adalet için, eşitlik için, demokrasi için
sokaklara çıktılar. O gençlerdi ki onların yürekleri, sizler
gibi burada süs bitkisi gibi oturanlardan çok daha kuvvetliydi.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Yapma be! Yapma!
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Süs bitkisi sizsiniz! Lütfen, nezaketli olun!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) O gençler ki hayatlarını tehlikeye atmayı
göze aldılar.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Sizi nezakete davet ediyoruz. Sayın Milletvekili,
nazik olun!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Gezi olayları
aynı zamanda siyasetin bir teknisyen işi değil, bir gönül
işi olduğunu da gösterdi arkadaşlar. Ben o dönemde o gençlerle
birlikteydim. (Gürültüler) İdrak yolları tıkalı olanlarla
hiç konuşmuyorum, hiç sizi muhatap almıyorum.
ÜLKER
CAN (Eskişehir) Nasıl almazsın muhatap!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Ben o dönemde o gençlerle birlikteydim; hastanelerde,
emniyette hep o gençleri koruma altına almaya çalıştım.
Sizin kışkırttığınız, sizin Hükûmetinizin
verdiği talimatlarla baskı altında kalan, şiddet
altında kalan o gençleri korumak için oralardaydık bizler. Buna
sizler bizi mecbur ettiniz. Ama biliyor musunuz, o Gezi olaylarında
aslında bir önderlik yoktu, o Gezi olaylarında bir hiyerarşi
yoktu, sizin halkı bölmeye çalıştığınız gibi
Türk, Kürt, Alevi, Sünni, başı açık, başı örtülü diye
bir ayrım yoktu; herkes el ele kol kola aynı şey için mücadele
etti.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Onu siz yaptınız!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Herkes demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi
verdi. İşte, bunu idrak edebilecek noktada olsaydınız zaten
sizler de o zaman sokakta bizlerle birlikte olur, o gençlerin hakkını
savunurdunuz.
ÜLKER
CAN (Eskişehir) Allah, Allah!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Ama sizde bunu anlayacak yürek olsa, bunu anlayacak zekâ
olsa
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sandık var, sandık!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) -
zaten bunları konuşuyor olmazdık!
ÜLKER
CAN (Eskişehir) Allah, Allah!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Edebini takın!
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Sen kendi zekâna bak! Sen kendi zekâna bak ve edebini
takın!
ÜLKER
CAN (Eskişehir) Hakaret ediyor!
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ancak, biriniz
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) O kendi adına, ben de grup adına
BAŞKAN
- Hayır, ne için söz istiyorsunuz Sayın Hocam?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim, süs bitkisi olarak bir genelleme
yaptı. bu çok ayıp ve hakaret dolu bir söz. O yüzden cevap talep
ediyorum.
ÜLKER
CAN (Eskişehir) Zekânız yok. dedi.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika da size söz veriyorum.
Lütfen
yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Değerli arkadaşlar, burada hiç kimse
süs bitkisi değil.
Siyaset
niye var? İnsanlar partiler üzerinden siyaset yürütürler, Meclise
gelirler. Memleketin içindeki, bir ülkede yaşanan çok çeşitli
tartışmaları rafine bir şekilde burada çözerler dedim.
Sokağa ilişkin olarak da, kabul edilebilir sınırlar içinde
kalmak kaydıyla sokaktaki eylemlerin de demokrasinin bir parçası
olduğunu söyledim.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Çok şükür!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Gezinin bu bağlama
uymadığını, taşkın hareketler olduğunu, bir
tür Vandallığa dönüştüğünü, yıkıcı
olduğunu
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Vandalizm yapan polislerdi. Benim gözümün önünde
polis ATM cihazlarını kırdı; fotoğrafları var,
isterseniz göstereyim.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Onun müsebbibi Hükûmet!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
ve kimilerinin de Gezi üzerinden acaba siyasi
bir sonuç devşirebilir miyiz?, Sandıkta
yapamadığımızı Gezi üzerinden yapabilir miyiz?
rüyasını görmeye başladığını söyledim.
ENGİL ALTAY (Sinop)
Bunun böyle olmadığını sen de biliyorsun.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Bu, kabul edilemez.
Hanımefendi, tabii,
geldi buraya, böyle çok sıfatlara dayalı bir retorik geçti. Belagat
böyle bir şeydir. Gelirsin buraya, Facebookta kullanacağın
tarzda bir anlatı sunarsın, bunu da dostlarına gösterirsin Bak,
ne güzel konuştum. diye ama bu gerçekliği örtmez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sokağı, bir siyasetçinin
sokağı, sokaktaki şiddeti olumlamasını
KAMER GENÇ (Tunceli)
Senin aklın ermez böyle şeylere!
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) -
ben kendisinin buradaki oturma ahlakıyla
barışık görmem. Eğer Parlamentodaysanız -parlamento
konuşulan yerdir, itişip kakışılan yer de
değildir ayrıca- buradaysanız sokağı Parlamentoya karşı siyasetin yükseltilen, iktidar
ilişkilerinin görüleceği bir alan gibi görmezsiniz. Bir parça siyaset
bilimi gören bunu ayırt edebilir. Kalpti, yürekti, kafaydı, idrakti,
süs bitkisiydi; bu dili reddediyorum, uygun bir dil değil, Parlamentonun
dili de böyle olmamalı.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
Sayın Vekilim
Bunu ne zamana kadar sürdüreceğiz?
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) - Dille ilgili olarak bir açıklama yapayım.
BAŞKAN Tabii ki
iktidar tabii ki muhalefeti eleştirecek.
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Vekilim, lütfen oturun.
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Müsaade ederseniz bir toparlayayım, dille ilgili olarak
kendisinin söylediklerini toparlayayım çünkü ben de dilin daha doğru
olması gerektiğine inanıyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, sokakla ilgili
Bakın, Sayın Başkan
BAŞKAN Grup
önerisini oylamaya sunacağım efendim.
Lütfen Sayın
Milletvekilim, oturun.
Herhangi bir
sataşma söz konusu
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı cevap verdi Sayın Satır, lütfen ama.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, sokakla ilgili söz söylendi.
BAŞKAN Bir
saniye
Sayın Satıra bir soralım.
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) O zaman bana da söz vermenizi isteyeceğim Sayın
Başkan.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, hanımefendinin,
söylediği süs bitkisi lafını geri almasını talep
ediyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Yoksa cezalandıracaksınız!
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Müsaade eder misiniz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) - Bir daha söyleyin.
BAŞKAN Sayın
Satır, Sayın Bostancı cevap verdi.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Müsaade eder misiniz.
Biz halkın
oylarıyla buraya gelen parlamenterleriz.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Bunlar söylendi Belma Hanım, ne var yani.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Müsaade eder misiniz.
Halkın oylarıyla buraya gelen
parlamenterleriz, herhangi bir sivil toplum örgütünün üyesi değiliz,
nerede ne yapmamız gerektiğini biliriz. Bizim asli vazifemiz, burada
denetim ve yasama faaliyeti yapmaktır. Ben ve bütün arkadaşlarım
bu görevi hakkıyla yerine getiriyoruz. Kendisini
şiddetle kınıyorum kullandığı kelime için. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bostancı da zaten kınadı.
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkanım, Sayın Bostancı sokakla ilgili
sakağı küçümseyen bir edayla konuştu. Biz otuz yıldır
bir demokrasi mücadelesi veriyoruz ve sokaklardan geliyoruz. Sokak kültürü mert
bir kültürdür. Bunun tutanaklara geçmesini istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Grup
önerisini oylamaya sunacağım ancak yoklama talebi var.
Sayın Altay,
Sayın Çıray, Sayın Özdemir, Sayın Nazlıaka, Sayın
Toprak, Sayın Susam, Sayın Dinçer, Sayın Aldan, Sayın
Serindağ, Sayın Özgündüz, Sayın Kalkavan, Sayın Gök,
Sayın Ekinci, Sayın Köse, Sayın Güven, Sayın Öz, Sayın
Danışoğlu, Sayın Küçük, Sayın Akova, Sayın Güler
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklamaya başlandı)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, her oylama
yapıldığında bu iki AKPli arkadaşımız
lütfen kürsünün önünde bulunmasınlar. Bakın bizden kimse yok. Eli
cebinde kürsünün önünde oy topluyor.
BAŞKAN Mahzuru ne
Sayın Özdemir, mahzuru ne?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Ama, olmaz ki böyle!
RECEP ÖZEL (Isparta)
Bununla ilgili değil, başka bir şey konuşuyoruz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bırak kardeşim, her seferinde ikiniz aynı
yerdesiniz!
BAŞKAN Sayın
Özdemir, ne demek yani burada elektronik oylamaya mı müdahale ediyor?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Başka bir şey konuşuyoruz ya. Allah Allah!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) O zaman biz de gelelim oraya.
BAŞKAN Hayır,
problem ne anlaşılır gibi değil.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Biraz sonra oy pusulaları gelecek, ben
biliyorum
BAŞKAN Anladım
da Sayın Özdemir, ne demek istediğinizi anlamadım ki.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Sivas) Şimdi, hadi öbür arkadaşımızı da ikaz et,
kaldır o zaman onu. Olmaz böyle bir şey!
BAŞKAN - İlginç
bir şey yani gerçekten ilginç.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama, bak, olmuyor, bu doğru değil yani. Her
oylamada, her yoklamada aynı arkadaşlar orada ya!
ENGİN ALTAY (Sinop)
Başkan, size itimatları yok bunların.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
- Gizli oy, açık tasnif ya. Buna alışacaksınız. Sizin
dönemde tersiydi.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın
Cuma İçten? Yok.
Sayın Hüseyin Çelik?
Burada.
Sayın Beşir
Atalay? Burada.
Sayın Burhan Kuzu?
Burada.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.59
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
19/02/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19/02/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan
Vekili
Öneri:
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 560, 538 ve 536 sıra
sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 4, 10 ve 11inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun;
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 21 ve 22 Şubat 2014
Cuma ve Cumartesi günleri saat 14:00'te toplanarak, bu birleşimlerinde
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
19 Şubat 2014 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 455 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 423 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde
471 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
22 Şubat 2014 Cumartesi günkü
birleşiminde 335 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
560
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki
şekliyle olması,
Önerilmiştir.
560
sıra sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1981) |
||
Bölümler |
Bölüm
maddeleri |
Bölümdeki
madde sayısı |
1inci
bölüm |
1 ila 10uncu
maddeler |
10 |
2nci
bölüm |
11 ila 21inci
maddeler |
11 |
Toplam
madde sayısı |
21 |
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat,
İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; grubumuzun vermiş olduğu öneri üzerinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, önerimizle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu haftaki
çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki bazı işlerin
sıralarının değiştirilmesi önerilmektedir. Buna göre,
560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi
Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gündemin 4üncü sırasına
alınmasını -kamuoyunda özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması olarak bilinen bu teklifin- önermekteyiz.
Yine,
uluslararası ilişkilerimiz açısından iki önemli
sözleşmenin de ön sıralara alınmasını önermekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, yine, cumartesi gününe kadar, eldeki işlerin
bitimine kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması
önerilmektedir.
560
sıra sayılı Kanun Teklifi temel kanun olarak iki bölüm hâlinde
görüşülecektir. Bilindiği üzere, dün torba kanun olarak bilinen 546
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin 37nci
maddesinde kalmış idik. Bugün inşallah o torba kanuna devam
ettikten sonra önerimiz de yüce Genel Kurul tarafından kabul görür de
ENGİN
ALTAY (Sinop) Belki görmez Doğan, belli olmaz bunların işi.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Zaten şartlı söylüyorum Sayın
Başkanım.
o
yönde bir irade belirirse bu 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine de bugün başlamayı planlıyoruz.
Önerimize
desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Malik Ecder
Özdemir, Sivas Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun grup önerisi üzerinde
aleyhinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görünen
o ki bir AKP klasiğiyle yine karşı karşıyayız,
yine bir dayatmayla. Sanki Allahın günleri torbaya girmiş gibi
yeniden cumartesi-pazar günleri, sabaha kadar, uykusuz bir biçimde,
içeriğini AKPli milletvekili arkadaşlarımızın da
bilmediği bir torba yasası getireceğiz. Yine, sabahlara kadar
burada küfrün, kötü sözün, tartışmanın, kavganın
yaşandığı oturumlar düzenleyeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, geçen hafta HSYK adı altında bir düzenleme
yaptık. Daha düzenleme yarıdayken Sayın
Cumhurbaşkanının itirazlarını da dikkate alarak bu
görüşmeleri yarıda kestiniz, arkasından, birilerine
gözdağı verip İstediklerimizi yapmazsanız bu yasanın
tekrar devamını getireceğiz. dediniz ve gerçekten getirdiniz.
Tartışmaların, kavgaların, kötü sözün, küfrün
uçuştuğu bir ortamda bir HSYK yasası düzenlediniz. Daha geçen
hafta, yine, İnternet yasası adı altında, aslında
İnternete getirilen bir yasak düzenlemesi yaptınız ve bir
garabete hem siz hem Sayın Cumhurbaşkanını da ortak
ettiniz. Sayın Cumhurbaşkanı bu yasayla ilgili çekincelerini
baştan söylemişti. Yasa çıktıktan sonra da onaylarken Bu
yasanın falan falan maddelerine katılmıyorum. demesine
rağmen iktidarın yeniden bir düzenleme vaadiyle hukuka ve Anayasaya
aykırı olduğunu kendisinin ifade ettiği bu İnternet
yasasını imzalamak zorunda kaldı.
Değerli
arkadaşlar, şunu büyük bir samimiyetle söyleyeyim: Korkunun ecele
faydası yok. Artık bu saatten sonra hangi yasakları getirirseniz
getirin, hangi düzenlemeleri yapmaya çalışırsanız
çalışın, Gezi Parkı olaylarıyla başlayıp 17
Aralık rüşvet operasyonundan sonra AKP iktidarının, hani
Hiç bitmeyecek ve bir ömür boyunca devam edecek. dediğiniz
iktidarın sonunun bir başlangıç noktasıdır bu iki
olay.
Biraz
önce Sayın Naci Bostancı burada konuşurken üzüntüyle dinledim,
Gezi Parkında şiddetten bahsetti. İnsan elini vicdanına
koyacak, eğer bu ülkede şiddet varsa, şiddetin en
acımasız bir biçimi Mecliste yaşanıyor. Parlamentomuzun
itibarının düşürüldüğünü Meclis Başkanı kendisi
söyledi. Bu Mecliste, bu kürsüde konuşan insanlara ana avrat küfredildiğini,
hakaret edildiğini, tekme tokadı sizin iktidarınız
döneminizde yaşadık ve -üzülerek söylüyorum- belki cumhuriyet
tarihinde ilk defa Meclise kan bulaştırdınız. O nedenle
söylüyorum, ne kadar çırpınırsanız çırpının,
artık bu gidişattan, iktidardan uzaklaşma döneminizi tersine
çevirmeniz mümkün değil. Hırçınlaşmanızı
anlıyorum çünkü bir iktidar, eğer kırıp döktüğü çok
fazla şey olmasa, vatandaşa hesap vermekten korkuyor olmasa Bugün
iktidarım, giderim, yarın muhalefet olarak tekrar gelirim.
diyebilir. Ama biliyoruz ki başta Sayın Başbakan olmak üzere AKP
Hükûmetinin korkusu şu: Bir kere bile iktidardan
uzaklaştığında artık geçmişte yaşanan
yolsuzluğun, hukuksuzluğun hesabını veremeyecekler, belki
bu ülkede yaşama şansları bile olmayacak. Bu korku sizi, Sayın
Başbakanı, Hükûmeti giderek daha çok kavgaya, daha çok şiddete
sürüklüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkede bir iktidar ister dikta yoluyla iş
başına gelsin isterse sizin gibi demokratik yolla iş
başına geldikten sonra diktatörleşmeye doğru gitsin, eğer
o ülkede, toplumda iki alanda bir çürüme ve kokuşma yaşanıyorsa,
insanlar bu konuda bir vicdani kanaat oluşturmuşlarsa artık o
iktidarın iş başında kalma olanağı yoktur.
Bunlardan bir tanesi adaletsizliktir.
Bugün
Türkiyede, sokakta, size oy veren ya da başkalarına oy veren hemen
hemen bütün yurttaşlarımızın ortak kanaati o ki Türkiyede
devlet adalet dağıtmaktan uzaklaşmış, adalet âdeta
iktidarın elinde bir sopa hâline dönüşmüştür. On iki
yıllık iktidarınız boyunca olan adaletsizliği
anlatmaya gerek yok. Ergenekon ve Balyoz davalarında ilk tutuklamalara
başlandığında, geçen Parlamento döneminde, ben burada
bunları ifade ederken AKPli milletvekilleri üstümüze yürüyorlardı.
Darbeci diye bize hitap ediyordunuz. Aradan geçen süreçte gördünüz ki özel yetkili
mahkemeler bu memlekette hukuk dağıtmadı, adaletsizliğin
kaynağı oldu ama bir yığın insan günahsız insan-
yıllarca cezaevinde yattı ve bunu bedeliyle ödediler. Şimdi
adaletsizlik duygusunu toplumdan bir daha silmeniz mümkün değil.
İkinci
olay rüşvet ve yolsuzluk.
Değerli
arkadaşlarım, her yıl burada bütçe yaparız. Bütçe şu
demektir, vatandaşın bütçeden algıladığı
şudur: Ey vatandaş! Devletin geliri bu kadar, gideri bu kadar. O
nedenle elimizdeki imkânlar bu. Yani asgari ücretliye ya da asgari ücretle
çalışana, emekliye Devletin imkânı buna yetiyor, sana bir simit
ve çay parası ancak zam yapıyorum. diyebilirsiniz.
Vatandaşlarımız da buna inanabilirler. Ne zamana kadar? Para
kasalarından 4,5 milyon dolar para çıkmaya
başladığında, bakanların, Başbakanın
oğlunun servetleri toplumda tartışılmaya
başlandığında artık o vatandaşın size
güvenmesini beklemeniz mümkün değil.
Ve
adaletsizliğe iki temel örnek vermek istiyorum: Bir, Deniz Feneri
olayı yaşadık. Almanyada bu konunun sanıkları
yargılandılar, mahkûm oldular; Türkiyede biz
hırsızları yargılamadık, hâkimleri ve
savcıları yargıladık. Şimdi 17 Aralık rüşvet
operasyonundan sonra Başbakan çıktı, gazetelerde diyor ki: Başta
benim oğlum ve bakanların oğulları bu operasyonu yapan
savcılar hakkında dava açacak. Kelimenin tam anlamıyla Yavuz
hırsız ev sahibini suçlu çıkarır. tam da bunu tarif ediyor
olsa gerek.
Anadoluda
yaygın bir söylenti vardır, belki büyük çoğunluğunuz
bilirsiniz: Bir köyden bir başka köye giden vatandaş
akşamın karanlığında bakmış köydeki
başıboş köpekler üstüne doğru saldırıyorlar.
Mevsim kış. Kendini korumak için eğilmiş yerden bir
taş almaya, tabii don olduğu için taşı alamamış
ve içinden demiş ki Ya, bu nasıl memleket, taşlar
bağlı, köpekler serbest. Gerçekten, hırsızların, rüşvete
bulaşanların yargılanmadığı ama onlar
hakkında dava açan savcıların yargılandığı
bir Türkiyede bulunuyoruz.
Sözümü
çok uzatmak istemiyorum, vaktim dar. Geçen hafta Sivastaydım. Sayın
Başbakan, bildiğime göre, seçim kampanyasını Sivastan
başlatacakmış ve Sivastaki sloganlardan, AKPnin
sloganlarından birisi şu: Gücümüz seninle. Bu milleti ezdirme. Ya,
insanların sağduyusuyla alay etmeye hakkınız yok
arkadaşlar. Evet, gerçekten eğer millet tarifinizden işçiyi,
köylüyü, dar gelirli insanları, atanamayan öğretmenleri, taşeron
işçileri kastediyorsanız bu millet zaten on iki yıldırki
devri iktidarınızda ezim ezim eziliyor. Ama eğer yok, milletten
kastınız hırsızlığa bulaşan bakanın,
Başbakanın çocukları, havuz kuran bir avuç müteahhitse vallahi
onların ezilmesini engellemeye gücünüz yetmeyecek.
Ve
Sayın Başbakan -bu seçimlerle- diyor ki: Kurduğumuz yeni
Türkiyenin ulusal kurtuluş mücadelesini başlatacağız.
Değerli arkadaşlarım, ulusal kurtuluş mücadelesi ulvi bir
kavramdır. Biz Türkiye olarak ulusal kurtuluş mücadelemizi 19
Mayıs 1919da Samsunda, 4 Eylül 1919da Sivasta yedi düvele
karşı vermiştik, uluslararası emperyalist güçlere
karşı vermiştik ve tam bağımsız bir Türkiyeyi,
Anayasada tarif edilen demokratik, laik, sosyal hukuk devletini cumhuriyet
devrimleriyle kurmuştuk. Şimdi merak ediyorum, Sayın
Başbakan bu istiklal mücadelesini kime karşı, hangi güçlere
karşı verecek? İstiklal kavramını kirletmeye hiç
kimsenin hakkı yoktur ve ne yazık ki cumhuriyet devrimleriyle
kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti devleti aslında fiilen
Başbakan tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Bugün Anayasamızda tarif edilen devletten bir eser yoktur zaten.
Anayasamız devleti demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti diye tarif
eder, sayenizde bugün devletin ne demokratikliği ne hukuk devleti ne
laiklik ilkesi ortada kalmadı ve yine sayenizde bugün devlet üniter
olmaktan çıktı.
Sayın
Başbakan bir paralel devletten bahsediyor durmadan. Evet, Türkiyede bir
paralel devlet var, o da sizlerin sayesinde
kuruldu. Bugün Türkiyenin doğusunda, güneydoğusunda
başkalarının kimlik kontrolü yaptığı,
başkalarının vergi topladığı ve
başkalarının tapu dağıttığı bir paralel
devlet var. Bu paralel devletin kurulmasında da, yapılamasında
da en başta sorumlu Sayın Başbakandır.
O
nedenle şimdi yaşanan bu kaosu ortadan kaldırmaya gücünüz
yetmez. Ortada bir ölü 1,80 metre boyunda, elinizde bir avuç bez var, bir
tarafını kapatmaya çalışıyorsunuz, geri tarafı
açıkta kalıyor. Korkunun, telaşın ecele faydası
yoktur. Güzel bir söz var: Abbas yolcu, bağlasan durmaz. diyorum.
Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Recep Özel, Isparta
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Parti
grubumuzun vermiş olduğu grup önerisinin lehinde konuşuyorum.
Biraz önceki sayın hatip burada Abbas yolcu. gibi bir cümle sarf etti. Vallahi
hangi Abbasın yolcu olduğuna 30 Martta bu millet karar verecek.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Göreceğiz, hep beraber göreceğiz!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Konuşmanızdaki bazı cümlelerde de
yanlış aktarımlarınızı burada lütfen, ya ben
düzelteyim ya da siz düzeltin.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Niye düzeltmemi istiyorsunuz?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz, hiçbir zaman Bu iktidar bir ömür boyu sürecek. gibi bir
şeyi hiçbir yerde hiçbir AK PARTİ mensubu dile getirmemiştir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) İster dile getirsin
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Devleti tek parti devleti durumuna
düşürdünüz!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz şunu diyoruz: Bu gerçek milletin iktidarı
artık siyasete hâkim olmuştur ve bundan sonra da milletin kendisi,
siyaset kurumunun, devletin tüm organlarında egemen olacaktır.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) 2023, 2071 hayalleri neydi?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz AK PARTİ olarak yaptıklarımız,
yapamadıklarımız milletin önünde. Eğer bir
yanlışımız varsa 30 Martta bizim de
hesabımızı görürler, sizin de hesabınızı
görürler.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kutular da milletin önünde, kutular!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Onun için, bizim kimseden bir çekindiğimiz, bir
kaygımız yok. Şunu da lütfen
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Onun hesabını yargıda
göreceğiz, yargıda!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) İstediğin yerde görürüz canım, nerede
isterseniz orada görürüz, sen merak etme!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Şu 17 Aralık operasyonları olmasıydı
muhalefet acaba hangi söylemle gelip buralarda
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hep Yolsuzluk var. diyorduk da millet
inanmıyordu, kutuyu görünce inanmaya başladı millet!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - İyi ki 17 Aralık operasyonu sizin
açınızdan olmuş, elinizde başka bir malzeme yok.
Bakın,
şu seçime gidiyoruz, vatandaşa biraz heyecan verin, projeler
anlatın, Biz şunları yapacağız. deyin
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Nerede, nerede
RECEP
ÖZEL (Devamla) Ama bunları söylemiyorsunuz, geliyorsunuz burada ikide
bir 17 Aralık operasyonu, İnternet yasaklamaları
Hiçbir yerde
hiçbir yasaklama yok arkadaşlar, her yerde bir düzenleme var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Abbas yolcu. dedik, Abbas, sana demedik!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz, bakın, bu ülkede var ya, size rağmen,
muhalefete rağmen demokratik, laik, sosyal hukuk devletini
geliştirmeye devam edeceğiz, muhalefete rağmen. Bundan hiç
kimsenin şüphesi olmasın.
Biz,
bugün getirmiş olduğumuz düzenlemeyle, getirmiş olduğumuz
önergeyle çalışma saatlerine cuma, cumartesini de ilave ederek
Biraz
önce konuşmacı burada Bizi sabahlara kadar
çalıştırıyorsunuz
Evet, sabahlara kadar da
çalıştırıyoruz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ben onu söylemedim...
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bu çalışmada şunu sizden talep ediyoruz: Her
madde üzerinde, her önerge üzerinde elbette ki görüşleriniz olabilir,
gelir burada konuşursunuz, o görüşlerinizden istifade ederiz ama bir
dakika içerisinde bir yoklama, arkasından ikinci bir yoklama, burada
çoğunluk
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Üretemiyorlar, üretemiyorlar
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Oturun siz de
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bu da bir hakkın suistimali oluyor. Çalışma
sürelerinin uzamasına bizler değil, sizin İç Tüzükten
kaynaklanan bu hakkınız sebep olmaktadır. Gelir güzelce bu
önerilerinizi, konuşmalarınızı burada yaparsınız,
millet sizi de takdir eder, bizi de takdir eder.
Şimdi,
getirdiğimiz bugünkü önerimizde özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasını gündeme alıyoruz.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Yeniden yargılama nerede, yeniden yargılama?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Zannedersem hiçbir muhalefet partisi buna Hayır
demiyor.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Yeniden yargılama nerede?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Sizlerin de gidip seçmene söyleyeceğiniz bunun içerisinde
cümleler olacaktır. Ne getiriyoruz burada? Tutuklama ve göz altı
süresi, yeni bir düzenleme getiriyoruz. Kişisel verilerin hukuka
aykırı bir şekilde ele geçirilmesini,
yayınlanmasını cezai hükümlere tabi tutuyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya, getirme sen, zaten üç ay sonra
kendiliğinden yürürlüğe girecek, ne getiriyorsun.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bundan başka, hep şikâyet etmiş olduğunuz
Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın. Ha şimdi
kaldırıyoruz, bunu da gündeme alıyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bir sene evvel söyledik, niye
kaldırmadınız?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Şu yasayı görüştükten sonra da onu görüşelim
diyoruz. Bunu siz çalışma süresi olarak eğer
algılıyorsanız, evet, bu yasanın bitimine kadar
çalışma süresi uzayacak, cuma da çalışırız
cumartesi de çalışırız diyorum.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Millet bize çalışın diye oy verdi.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ruhsar Demirel
Eskişehir Milletvekili.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkanım, biraz önceki
konuşmamda, ben, burada uzun süre çalışmalardan rahatsız
olmadım
BAŞKAN
Sayın Özdemir, Sayın Demirele söz verdim, bir saniye ama
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Affedersiniz.
Ben,
sadece Meclisteki kavga, kötü söz, küfürden ve uçuşan tekmelerden
rahatsız olduğumu, bu tablonun da Meclise
yakışmadığını, Meclisin itibarını
düşürmek durumunda olduğunu ifade etmiştim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Demirel.
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup önerisi üzerine parti
grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu grup önerisinde hafta
sonları çalışma var, mesai saatlerinin esnetilmesi var.
Şöyle bir durum var tabii, önce, neredeyiz ve ne yapıyoruz? Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tek görevi yasa çıkarmak değil denetim.
Denetim de çok önemli bir fonksiyonu. Yasa çıkarmak milletin
faydasınaysa hayhay, elbette hepimiz taraftarız. Mesela, millet,
şu anda ne tür yasalar bekliyor veya Mecliste bekleyen yasalarda neler
var, sizler hangi yasaları çıkarmak için bu mesai saatlerini teklif
ediyorsunuz? Mesela, BAĞ-KUR borçlarının ertelenmesi,
faizlerinin kaldırılması için bekleyen bir grup
esnafımız var. Yaşa takılmış emekliler bir yasa teklifi bekliyorlar. Sosyal
Güvenlik Kurumuyla ilgili ödenememiş borçları için af bekleyenler
var. Bunlar milletin gündeminde var ama sizin burada yasama faaliyeti için
yapmayı düşündüğünüz yasalara bakıldığında,
17 Aralık günü olan aydınlanmayla beraber gelen bir seri torba kanun
var ve öyle bir kanunlar silsilesi hazırlıyorsunuz ki, daha on
beş gün önce çıkardığınız İnternetle ilgili
yasayı bugünkü torbaya koymayı, bir başka maddeyi de gelecek
haftaki torbaya koymayı düşünüyorsunuz. Sayın milletvekilleri,
yasa gerekliyse çıkarılır. Çıkardığınız
yasayı daha çıkarır çıkarmaz parti gruplarını
gezerek Biz bunu düzeltelim. diye geziyorsanız bir durup düşününüz
Ne yapıyoruz, yasama faaliyetinden muradımız ne? diye.
İnternetle ilgili yaptığınız kısıtlama
yasasından şu an itibarıyla bile kendiniz de rahatsız
oldunuz. Gözü kapalı parmak kaldırmak yalnızca salona girip
Yoklama isteniyor. diye neye parmak kaldırdığınızın
bile çoğu zaman farkında olmadığınız gibi bir
durum var. Dolayısıyla Meclis yalnızca yasa yapmakla mükellef
değil, Meclis millet adına denetim faaliyeti yapmayı da isteyen
bir silsile içeriyor ve bu faaliyeti de genellikle biz muhalefet
milletvekilleri yapmaya gayret ediyoruz. Niye gayret ediyoruz? Çünkü Mecliste
bazen verdiğiniz soru önergeleriyle ilgili geri yazılar geliyor iade
için. Mesela ben, geçtiğimiz günlerde basında yer almış bir
haber üzerine bir soru önergesi verdim, olayda şu: Mukopolisakkaridoz
hastası bir gencin ailesi ilaç kullandığında
oğullarının sağlığının iyi
olduğunu ama yapılan zekâ testi sonrası Bunun zekâ testinde
IQsu çok düşük çıktı, biz buna ilaç vermeyelim çünkü çok
pahalı oluyor. denilerek Sosyal Güvenlik Kurumunun ödemeleri kestiği
ibaresi var haberde ve bu doğrulandı da haber. Ben de şunu sordum:
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. diye siyaset yapan
Hükûmetin pasif ötenazi uygulamasında her vatandaş için uygun
bulduğu maliyet sınırı nedir? diye. Bakın, bu bir
denetim faaliyeti, yasama değil, yasama fonksiyonu gören Meclisteki
denetim faaliyeti. Sayın Cemil Çiçek Bey'in imzasıyla bana bir
yazı geldi, diyor ki: İç Tüzüke göre, 96ncı maddeye göre
uygun değildir. Burada bir hakaret yok, bir yorum yok, yalnızca bir
durumun tespiti var. Ben de kendisine cevap yazdım, dedim ki: Sorumun
başındaki İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
ifadesi önergeye muhatap Bakan dâhil birçok Hükûmet üyesinin pek çok kez
kullandığı cümle olup bakanlıklarının resmî
sitelerinde bile vardır, dolayısıyla ben bunu yalnızca
kâğıdıma döktüm. İkinci cümledeki pasif ötenazi meselesi
ise hastanın yaşam konforunu artırıcı destek ilaç ya
da malzemenin tedarikinde vergileriyle devlet mekanizmasının ayakta
tutulmasına katkı sağlayan ve vatandaşa ya da bakmakla
yükümlü olduğu yakınına uygun bulunan meblağı sordum.
Bunu da Eğer, siz, hastanın yaşaması için gereken
ilacı vermiyorsanız, en kibar tabiriyle pasif ötenazi diyebiliyorum
Sayın Başkan. diye yollamıştım. Bugün tekrar bir
yazı gelmiş bana Önergeyi aynen yolladığınız
için iade ediyoruz. diye.
Şimdi,
gördüğünüz gibi muhalefetin faaliyetini yerine getirmek adına -ki bu millet adına denetim
faaliyetidir- soru önergesi verme özgürlüğünü bile kestiniz Meclis
Başkanının imzasıyla.
Ve
ben buradan tekrar soruyorum: İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. derken vatandaşa biçtiğiniz pasif ötenazinin
maliyeti nedir? Bu soruya cevap verirseniz herkes çok memnun olacak. Çünkü
sağlık yalnız sizin ihtiyacınız değil,
sağlık yalnızca sizin yakınlarınızın
ihtiyacı değil. Tam gün yasasına rağmen, yasanın
arkasından dolanarak tam günle beraber üniversiteden
ayrılmış hocaları, kendiniz, eşiniz ya da ailenizdeki
herhangi bir fert için hastaneye getirtip kendinizi ameliyat ettirme
hakkınız var ise bu vatandaşın haydi haydi hakkı var,
çünkü o ayakkabı kutusuna koyduğunuz, çünkü o elbise torbalarına
koyduğunuz paralar bu vatandaşın vergileridir. Kimse kendini
kandırmasın. Hani eskiden Ayak koktu. deniyordu, şimdi
ayakkabı kutularından bile koku çıkıyor. Ben de, bu
vatandaşın verdiği vergiyle tedavi olmasını engelleyen
mekanizmanın maliyetinin ne olduğunu soruyorum. Ne olacak da bizim
tedavi giderlerimizi keseceksiniz?
Vatandaşın
IQsuna laf etmiş burada birisi, doğru. Hükûmet eden partiden bir
milletvekilinin de şöyle bir lafı vardı: Sizi adam yerine
koyduk, engelli kanunu çıkardık. IQsunun normalin altında
olması bir insanın zihinsel bir engelliliktir evet ama Zihinsel
engeli var. diye insanları yok sayamazsınız.
Bazılarımızın zihinsel ölçümlerde IQlarımız
normal çıkar ama o insanlar kadar hassasiyetlerimiz yoktur, onlar kadar
duygularımız ifade edemediğimiz zamanlar olabilir. Bazı
konularda vicdanımız onlar kadar harekete geçmiyor olabilir ve bu
engellemenin, IQsuna bakarak bir vatandaşın ilacını
kesmenin tek bir ifadesi var: Pasif ötenazi ve ben de, bunu, buradan soruyorum
eğer yazılı soru önergesi vermem engelleniyorsa Meclis
kürsüsünden ilgili bakana soruyorum Sosyal Güvenlik Kurumunun, vatandaş
için belirlediği pasif ötenazi fiyatı nedir? diye ve hafta
sonları değil, gerekiyorsa on iki ay, yirmi dört saat çalışmayı
Milliyetçi Hareket Partisi asla reddetmez. Ama ne için? Vatandaşın
beklediği kanunların çıkması için. Şimdi tekrar
söylüyorum: Esnaf, BAĞ-KURla ilgili yasa bekliyor, yaş nedeniyle
emeklilik hakkını elde edemeyenler yasa bekliyor,
atanamamış öğretmenler müjde bekliyor. Bütün bunlar için
eğer bir yasama faaliyeti yapılacaksa Milliyetçi Hareket Partisi
yirmi dört saat bütün milletvekilleriyle burada olacaktır ama
yalnızca mahdum hukuku için, mahdumlarınızdan ötürü olan ses
dinlemeleri İnternete düşmesin diye, bazı insanlara tanıyacağınız
istisnalar için, açılımlarınız için, terörü desteklemek
için yasa çıkarmak adına hafta sonu çalışmak
diyorsanız ne kendinizi kandırın ne milleti kandırmak için
bir daha teşebbüste bulunmayınız.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.38
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
BAŞKAN
- 1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer
alan, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili
Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler
Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (Dağıtma tarihi: 10/02/2014) (S.
Sayısı: 546) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü
Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
kanun teklifinin ikinci bölümünde yer alan 37nci madde üzerinde üçüncü ve son
önerge olan İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
kalınmıştı.
Şimdi,
Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi hatırlatmak
için tekrar okutup oylarınıza sunuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun 37. Maddesindeki madde 19daki kurulabilir ifadesinin kurulur
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Haluk Eyidoğan
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Kaçıncı madde bu Sayın
Başkan?
BAŞKAN
37nci madde kabul edildi, dün var efendim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Tamam.
BAŞKAN
38inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 38 inci maddesiyle
5902 sayılı Kanuna eklenen ek 1 inci maddenin birinci
fıkrasına bağlı ekli (1) sayılı listede yer alan
"Çözümleyici" ve "Programcı" unvanlı kadroların
sınıfının "TH" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mihrimah
Belma Satır Nurdan
Şanlı
Kayseri
İstanbul
Ankara
Ali
Aydınlıoğlu İsmail
Kaşdemir Durdu
Mehmet Kastal
Balıkesir
Çanakkale Osmaniye
Tülay
Kaynarca
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 38inci maddesinin 4.
fıkrasında yer alan göre atanır ibaresinin göre
atanmaktadır ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan
Iğdır Batman
Şırnak
Mülkiye
Birtane İdris
Baluken Altan
Tan
Kars Bingöl Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 38. Maddesinin 5. Fıkrasındaki "Binde
biri" ifadesinin "binde beşi" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Sedef
Küçük
Giresun İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 38 inci maddesi ile 5902
sayılı Kanuna eklenen ek 1 inci maddenin birinci
fıkrasının eki (1) sayılı listede yer alan
"psikolog" kadrosundan sonra gelmek üzere aşağıdaki
kadronun dahil edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kahramanmaraş Ankara
SH |
Sosyolog |
8 |
100 |
100 |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz madde ile Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının yeni oluşturulan taşra
teşkilatı için toplam 6.511 kadro ihdas edilmekte, il özel
idarelerinin kadro cetvellerinde gösterilen il afet ve acil durum müdürlükleri
ile sivil savunma, arama ve kurtarma birlik müdürlüklerine ait kadrolar iptal
edilmektedir.
Yine, bu kanun teklifiyle
İçişleri Bakanlığına 1.967 kadro, Gençlik ve Spor
Bakanlığına 2si müsteşar yardımcısı ve 10u
bakanlık müşaviri olmak üzere 26 kadro, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına 10u bakanlık müşaviri olmak üzere 11
kadro ihdas edilmektedir.
AKP zihniyeti kendi
amacı, kendi keyfi için kadroları ihdas ederken yıllardır
hacı bekler gibi kadro bekleyen gençlerimizi görmezden gelmektedir.
Atanamayan öğretmenler, atama bekleyen mühendisler, veterinerler, teknikerler, kadro umudunu taşıyan
4/Cliler, taşeron işçiler, iş ve meslek
danışmanları, vekil imam ve vekil müezzinler, vekil ebe
hemşireler, usta öğreticiler, üniversite mezunu işçiler, geçici
ve mevsimlik işçiler kadro beklerken AKP Hükûmeti kendisi için
bakanlık müşaviri kadroları ihdas etmektedir.
Ülkemizde
350 bin atanmayı bekleyen öğretmen varken yine bu kanun teklifiyle
kurulan bir vakıf üniversitesine eğitim fakültesi açılması
izni verilmektedir. Bu durum, yapılan işlerin plansız,
programsız, keyfe keder olduğuna işaret etmektedir. Hâlbuki 2002
yılında Gaziantep, İzmir, Samsun mitinglerinde Bunlar bir de
sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu
öğrencileri, yazık değil mi? Öğretmen almıyorum. de
bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca
inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak. diyen Sayın
Başbakandır. On bir yıl sonra öğretmen açığı
127 bine, atanamayan öğretmen sayısı 350 bine
ulaşmışken Öğretmen maaşları memura haksızlıktır.
Zaten on beş saat çalışıyorlar bir de iki ay tatil
yapıyorlar. diyen yine Sayın Başbakandır.
Söz
verip tutmayan, 300 binin üzerinde atanmayı bekleyen öğretmen varken
yeni eğitim fakülteleri açan, atanamayan öğretmenleri yem bekleyen
güvercinlere benzeten ve Başka işe baksınlar. diyen,
öğretmenleri az çalışıp fazla maaş almakla suçlayan ve
hakir gören bir zihniyetten bu memlekete hayır gelir mi? Yıllarca
atama bekleyip babasının vereceği harçlığa muhtaç
kalan öğretmen adaylarımız bunalıma girmekte, intihar
etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, polislerimize de sürekli sözler verip sözlerini tutmayan yine
Sayın Başbakan ve AKP Hükûmetidir. Türk polisinin en başta gelen
isteği, ek gösterge ve tazminatlarının yükseltilmesidir. Tamamına
yakını yüksek öğrenimli olan polislerimiz, 3600 ek göstergeyi
haklı olarak istiyor. AKP Hükûmetinin her gelen içişleri bakanı
söz vermiş, müjde vermiş ama hepsi boş
çıkmıştır. Sayın Başbakan, 15 Temmuz 2007
tarihinde bir televizyon programında, seçimlerden sonra masaya
yatırılacak ilk konunun polislerin özlük hakları olduğunu
söylemiş. Yine, geçen yıl Ramazan ayında Ankara İl Emniyet
Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde verilen iftar
yemeğine katılan Sayın Başbakan, yaptığı
konuşmada polisin emeklilik haklarını düzenleyen
çalışmanın kanunlaştırılacağını
söylemiş ancak bugüne kadar hiçbir düzenleme
yapılmamıştır. AKP hükûmetine soruyorum: 10 binlerce emekli
polisimizin icralık durumda olduğunu, ekonomik sorunlar, geçim
sıkıntısı ve ödenemeyecek boyuta yükselen borçları
nedeniyle bunalıma giren, intihar eden emekli polislerimiz olduğunu
biliyor musunuz? Polisimizi bu duruma düşürmeye hiç kimsenin hakkı
yoktur. Hâlâ neyi bekliyorsunuz? Sözünüzü niye tutmuyorsunuz? Türk polisi söz
verip tutmayanlara ve yıllardır kendilerini aldatanlara
hakkını helal etmeyecek, 30 Mart seçimlerinde de AKPyi kelepçeleyip
sandığa kilitleyecektir.
Sözünde
durmamanın, yalan söylemenin yüce dinimize göre
münafıklığın alametlerinden olduğunu belirterek
sözlerime son veriyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 38. Maddesinin 5. Fıkrasındaki Binde biri
ifadesinin binde beşi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin
38inci maddesi üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yasama
tarihine kara leke olarak geçecek bir değişikliği
görüşmekteyiz. Seçim takvimi ile yolsuzluğun takvimi birbirine
bağlanmış, usulsüz işler ile devlet yönetiminde alınan
hukuksuz kararlar iç içe geçmiş, Meclisin çalışma düzeni ve
ilkeleri tümüyle çökertilmiştir. Yasama organı yasa yapma işini
terk ederek Hükûmetin hatalarına yama yapma telaşına
itilmiştir. Büyükşehir Yasası yazılırken unutulan
birçok yerel kurumun ve personelin durumu bugün yine birçok hata ve
boşlukla dolu düzenlemeyle seçime yetiştirilmeye
zorlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, son eklerle birlikte 53 maddeye ulaşan bu kanun teklifi
aslında bizim elimize geldiğinde 19 maddeden oluşmaktaydı.
Eklenen korsan tekliflerle, içeriğini çoğu zaman AKPli vekillerin de
bilmediği, bilmeden de el kaldırdığı önergelerle,
Meclis, âdeta yasama organı olmaktan çıkmış,
gelişigüzel diktiği elbiseye yama yapan bir acemi terziye
dönüşmüştür. Öyle bir hale geldi ki kanun teklifinin hangi amaçla
verildiğini sorduğumuzda, ayrıntılı gerekçeler
yazılı olarak sunulamamaktaydı.
Seçim
yaklaştıkça torba Hükûmet tasarısının yerini bazı
vekillerin torba teklifleri almaya başlamıştır. Meclisin
çalışma düzeni tümüyle telaşa kurban edilmekte, Hükûmet,
Meclisin saygınlığını tüketmek uğruna, zamandan
kazanmanın ticari hesabını yapmaktadır. 19 maddeden 53
maddeye tırmanan bu torba teklife şimdi yeni bir ek yapılmaya
çalışılmaktadır. İnternet sansür yasasına yeni
yama geliyor. Çok garip bir dönemden geçiyoruz Sayın Milletvekilleri.
Sayın Cumhurbaşkanı sansür yasasında birçok sorunlu madde
varken bu yasayı Meclise geri göndermiyor, işin siyasi maliyetine katlanamıyor.
Cumhurbaşkanı dün Twitterlardan, Zaytung şakası yapar
gibi, yanlış bulduğu maddeleri önce onaylıyor, sonra da
Meclise talimat vererek Hadi şimdi bu maddeleri değiştirin,
tekrar onaylayın. diyor.
Madem
öyle şimdi Meclisimize bir önerim var: Madem devlet yönetimi bu kadar
perişan hâle sürükleniyor, madem Meclisin ve halkın talepleri bu
kadar yok sayılıyor, İnternete sansür onayı bile
Twitterdan açıklanıyor, gelelim o
zaman, Meclis Genel Kurulunu da kapatalım, çıkacak
yasaları Facebookta yazışarak yapalım,
Cumhurbaşkanı da Facebooktan görsün, Twitterdan onaylasın. Siz
de bu sayede zamandan kazanır, yolsuzlukların üstünü daha çabuk
kapatırsınız.
Sayın
milletvekilleri, Genel Başkanımızın dün Başbakana
sorduğu 11 yolsuzluk sorusuna yanıt beklerken, ne yazık ki çok
açık bir gerçek var ortada: Halkımızın haklı
eleştirisini, tüm çözüm önerilerimizi baştan hiçe sayan Hükûmet ve
Cumhurbaşkanı devlet yönetimini, seçim hesapları uğruna
âdeta oyuncağa çevirmiştir. Eksik bulmasına rağmen
onaylanan kanun, Çankaya tarihine geçmiştir.
Sayın
milletvekilleri, sayın AKPli milletvekilleri, 39uncu maddede tekrar söz
aldığımda ayrıntılı olarak anlatacağım
ama burada kısaca şunu söyleyeyim: Afete hazırlıkta yetkiyi
bu kadar merkeze taşıyan Hükûmetin, yerel kaynakları yeterince
kullanamadığını sürekli anlatıyoruz ama bir türlü
gereken önceliği göstermiyorsunuz.
Sivil
savunma uzmanlarının sosyal denge tazminatı, yemek
yardımı, özlük hakları, 50 yaşından sonraki iş
durumları ne olacak? diye sorduğumuzda yine yasanın
boşluklarıyla karşılaşıyoruz. Çıkın, açıklayın
lütfen. İl özel idaresi kadrolarında sorun doğunca
Başbakanlık AFAD kadrosuna kaydırılan bu personelin
geleceği ne olacak? Sözlü sınav adı altında kimler,
nasıl yerleştirilecek? Öyle görünüyor ki şimdi AFAD
müdürlüklerini il özel idaresinden alıp merkeze bağlarken
yaratacağınız birçok hukuki boşlukta yine bir yasaya, yine,
tekrar bir teklife, tasarıya muhtaç olacaksınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 38inci maddesinin 4.
fıkrasında yer alan göre atanır ibaresinin, göre atanmaktadır
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 38inci madde üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
gerek bu kanunla ilgili gerekse bu kanunun maddeleriyle ilgili burada
görüşlerimizi ve muhalefetimizi sürekli dile getiriyoruz, pek fazla da
dikkate alınmıyor. Bu maddede vermiş olduğumuz önerge
vesilesiyle özellikle yerelde, seçim bölgemde ilgili bakanlığı
ilgilendiren birkaç sorunu tekrar burada dile getirmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Bingöl şehri, tam kırk yıldır
deprem mağduriyeti yaşayan ve şu anda da Türkiyede birinci
derecede deprem açısından riskli olan bir ilimiz. Kırk yıl
önce, 1971de Bingölde deprem olunca 800ün üzerinde
yurttaşımız yaşamını yitirmiş, neredeyse bir
kentin tamamı harabe hâline gelmişti. O dönemde yapılan 40-50
metrekarelik geçici prefabrik konutlar tam kırk yıldır
kalıcı konuta dönmeyi bekliyor. Bu konuyla ilgili defalarca soru
önergesi verdik, defalarca Bakanlıkla birebir görüşmeler yaptık.
Meclis Genel Kurulunda Çevre ve Şehircilik Bakanı -bir önceki Bakan-
çıkıp söz verdi, Bu kırk yıllık mağduriyet
devletin ayıbıdır. Biz Bingölle ilgili bu mağduriyeti
gidermeye söz veriyoruz. dedi. Ona rağmen, bugüne kadar hâlâ bu
mağduriyetin giderilmesi adına tek bir çalışma
yapılmış değil. O dönem, bu geçici prefabrik evlerde,
Bingölde kış koşulları sert geçtiği için,
ısınma sorununu gidermek için tuğla izolasyonu amacıyla
sembolik bir nakdî yardım yapılmış. Çoğu insan da bu
40-50 metrekarelik -ev demeyeceğim- kümeslerde bu ısınma
problemini çözmek için, devletten aldığı paradan daha fazla,
kendi cebinden tuğla alarak bu izolasyonu yapmış. Şimdi,
ondan sonra devlet burada şu kurnazlığa girmiş: Biz size tuğla
yardımı için nakit verdik, nakdî yardım yaptık.
Dolayısıyla, bu geçici konutlar kalıcı konuta
çevrilmiştir. cevabı vermiş. Böyle bir anlayış olur
mu, böyle sahtekârca bir yaklaşım olur mu? Bu sahtekârca
yaklaşımı bir önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı da
kabul etti ve Bingölle ilgili 71 konutlarının, bu barakaların
kalıcı konuta çevrilmesi için çalışma
yapacağını söyledi. Biz de -Bingölde 7 bine yakın hak
sahibi var- bu mağdurların, tek tek hak sahiplerinin isimlerini dosya
hâline getirip Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ilettik,
afetle ilgilenen ilgili birimlere ilettik ama bugüne kadar hâlâ tek bir
çalışma yapılmış değil. Şimdi, bakan
değişti, eminim ki bu Çevre ve Şehircilik Bakanın da, bu
bakanlık yetkililerinin de hiç bu sorundan haberi yok. Devlette
süreklilik esastır. deniyor ama bir bakan değiştiği zaman,
daha önce belli bir aşamaya getirdiğiniz çalışmaların
tamamı âdeta havaya uçuyor. Böyle bir anlayışı kabul
etmemiz mümkün değildir.
Bakın,
Bingölde, aynı şekilde, 2003 depremiyle ilgili de çok ciddi
mağduriyetler var. O dönemde Bingöl kentinin yüzde 60ı depremden
etkilendi ama afet bölgesi ilan edilmedi. Afet bölgesi ilan edilmediği
için, TOKİ eliyle yapılan konutlardan âdeta ticari kâr sağlayan,
ticari kârı amaçlayan bir anlayış ortaya kondu. Şimdi,
şehrin tamamı neredeyse bankalara borçlandırılmış
durumda, maliyetinin çok çok üstünde fiyatlar çıkarılmış,
insanlar bu konutların taksitlerini ödeyemiyorlar, ödeyemedikleri için
banka faizleri çığ gibi büyüyor ve bu şekilde insanlar büyük bir
çaresizlik içerisindeler. Biz bir kanun teklifi de verdik. Hiç olmazsa bu banka
faizlerinin depremzedelerden, afetzedelerden alınmaması ve bununla
ilgili bir yasal düzenleme yapılması için bu Meclise kanun teklifi
verdik ama bugüne kadar, maalesef, bu Hükûmetin yine yaptığı
çalışma yok.
Bakın, bu 2003 depremiyle ilgili Bingölde
İnönü Mahallesinde bir kentsel dönüşüm projesi devreye kondu yine
TOKİ tarafından. Örneği yoktur,
hiçbir ilde örneği yoktur. İnsanların barınma sorunu
giderilmeden âdeta insanlar dışarı atıldılar. Bu evler
yıkılırken bu insanlara kira yardımı
yapılmadı, enkaz yardımı yapılmadı, enkaz
kaldırma yardımı yapılmadı, barınma sorunu
çözülmedi, âdeta insanlar tehdit edilerek İmza vermezseniz hak
kaybına uğrarsınız. tehdidiyle bu insanlardan imza
alındı. Şu anda da insanlar o mağduriyetlerle
boğuşuyorlar. Bir kent birinci derecede deprem riski altında
olup kırk yıldır deprem mağduriyeti yaşamaz,
ayıptır! Son on iki yılı da sizin Hükûmetinize aittir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Keşke, Çevre ve Şehircilik Bakanı burada
olsaydı ama buradaki bürokratların da not alması ve bu
sorunlarla ilgili bir an önce -Bingöl Milletvekili olarak da- bize yazılı
ya da sözlü cevaplar iletmesini talep ediyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 38 inci maddesiyle
5902 sayılı Kanuna eklenen ek 1 inci maddenin birinci
fıkrasına bağlı ekli (1) sayılı listede yer alan
"Çözümleyici" ve "Programcı" unvanlı
kadroların sınıfının "TH" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
GEREKÇE:
6.2.2014
tarihli ve 6158 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 112. maddesinin son fıkrasıyla,
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı
cetvelin kurumlara ait bölümleri ile diğer ilgili mevzuatta yer alan
"Programcı" ve "Çözümleyici" unvanlı
kadroların sınıfı "Teknik Hizmetler
Sınıfı" olarak değiştirilmiştir. Önergeyle
anılan Kanundaki değişikliğe uyum sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
39uncu
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum ve işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 39. Maddesinin geçici 7. Maddesinin 4.
Fıkrasındaki
"sivil
savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinde işçi statüsünde görev
yapan personel" ifadesinin " işçi ve memur statüsünde"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Sedef
Küçük Sakine
Öz
Giresun İstanbul Manisa
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve 39 uncu maddesi ile 5902
sayılı Kanuna eklenen geçici 7 nci maddenin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, üçüncü
fıkrasında geçen "25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı
Kanunun 32 nci maddesine göre yapılan ödeme ile" ibarelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri Alim
Işık
Kahramanmaraş Ankara Kütahya
(2) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte; ilgili il özel idarelerinin kadro
cetvellerinde ayrı bir bölüm halinde il afet ve acil durum müdürlükleri
ile sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerine ait memur
kadrolarında bulunan personelden muhtelif mesleklere ait mühendis
unvanlı kadrolarda bulunanlar mühendis unvanlı kadrolara, veteriner
kadrosunda bulunanlar veteriner hekim unvanlı kadrolara, diğer
personel ise aynı unvanlı kadrolara, bulundukları ilde Başkanlık
taşra teşkilatı için ihdas edilen kadrolara halen
bulundukları kadro dereceleriyle hiçbir işleme gerek
kalmaksızın atanmış sayılır. Valilik ve
kaymakamlıklarda Köylere Hizmet Götürme Birliklerinde çalışanlar
da durumlarına uygun kadrolara hiçbir işleme gerek
kalmaksızın atanmış sayılırlar.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
546 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 39'uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip
Kaplan Bengi
Yıldız
Şırnak Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH
KOCA (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Öneri
üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
39uncu
madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde
konuşacağım. Yine, deminki konuşmamın devamı
niteliğinde olacak. Özellikle seçim bölgemde, Bingölde Hükûmetiniz
döneminde ortaya konan politikaların mağduriyetlerini aktarmaya devam
edeceğim.
İki
gün önce Bingöldeydik. Kaleönü Mahallesi diye bir mahallemiz var. O mahallenin
tam ortasına Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
onayıyla, il valiliğinin onayıyla, il özel idaresinin yetkisi
altında olan bir beton santrali bir özel şirkete verilmiş.
Mahallenin tam ortasında her tarafından kirli suların
aktığı, her tarafından çevreye toz bulutlarının,
sağlığa zararlı partiküllerin salındığı
ve yine her tarafından neredeyse insan kulağını
sağır edecek gürültülerin salındığı tam bir
faciayla karşı karşıya kaldık. Ben de o beton
santralini birebir orada, mahallede görmeye gittim, gerçekten tüylerimiz diken
diken oldu. Yani, birkaç müteahhide, birkaç işadamına para
kazandıracaksınız diye insan sağlığını
hiçe sayıyorsunuz, çevre sağlığını hiçe
sayıyorsunuz, ekolojik denge diye bir şey bırakmadınız.
Böyle bir anlayış olur mu?
Mahalle
sakinleri son üç yıl içerisinde defalarca valilikten söz almışlar.
Ellerindeki dosyada vali yardımcılarının vermiş
olduğu sözlerin imzaları var. Demişler ki: 2012
yılında biz bu beton santralini tekrar bu şirketlere
vermeyeceğiz, buradan kaldıracağız. Ama, ne hikmetse,
herhâlde tepeden birileri demiş ki: O iş adamları, o
müteahhitler yeterince para kazanmadı, o nedenle insan
sağlığı çok önemli değil, oradaki insanların
nefes alıp vermesi çok önemli değil, çevre
sağlığı önemli değil, aynı şekilde bu beton
santrali mahallenin ortasında bir ucube olarak dursun.
Bakın,
ben göğüs hastalıkları uzmanlığı
yaptığım dönemde o mahallede, aynı bölgede, aynı
civarda yaşayan onlarca astım hastası, bronşit
hastası, kanser hastası tedavi ettim. Şu anda o beton santrali
bu hastaların tamamını ölüme doğru götürüyor. Oraya
gittiğimizde insanlar bizden şunu istiyorlar: Biz bir soluk temiz
nefes almak istiyoruz. diyorlar. Ben günlerce hastanede yatıyorum,
mağdurum, hastanede tam biraz düzeliyorum ama bu mahalleye geldiğimde
Hükûmetinizin tasarrufuyla o mahallenin ortasına dikilen beton santrali
sayesinde nefes alamıyorum. diyorlar. Şimdi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının da bu konuda bilgisi var, o
konu kendilerine de iletilmiş. Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğü konuyu biliyor ama bugüne kadar kılını
kıpırdatmamış. İki yıldır mahalleli
aynı zamanda hukuk mücadelesi veriyor. Yaşam hakkını
gasbeden, çevre sağlığını, insan
sağlığını hiçe sayan o ucube, hem hukuk mücadelesi
verilmesine rağmen hem yetkililere defalarca dosyalar
aktarılmasına rağmen hâlâ orada duruyor. Bunun bir
açıklamasının Bingöl halkına yapılması gerekiyor.
Kaleönü Mahallesinin alabileceği bir tek temiz soluk, bir damla temiz
nefes bizim için sizin iş adamlarınızın, müteahhitlerinizin
kirli milyon dolarlarından daha değerlidir. O nedenle, bu ucubeyi bir
an önce oradan kaldırmanız gerekiyor. Bingöl Valiliğiyle
yapılan görüşmelerde de şimdi o beton santralinin
kaldırılacağına dair sözler verilmiş. Ama, biz
biliyoruz ki birileri eğer oradan para kazanmayla ilgili bazı
sıkıntılar yaşama durumuyla karşı
karşıya kalırsa -tıpkı daha önce
yaptığınız gibi siz buradan tepeden talimatlar verirsiniz-
insan sağlığına rağmen orada o beton santralinin
devamını sağlarsınız. Bu anlayışları,
bu anlayışın yansıması olan politikaları bir
kenara bırakmanız gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
sadece kâğıt üzerinde çevrenin geçtiği bir bakanlık
değildir, onun getirdiği yükümlülüklerden ve sorumluluklardan birebir
sorumlu olan, halka hesap vermesi gereken bir bakanlıktır.
Bu Kaleönü Mahallesindeki
beton santraliyle ilgili de hem AKP Grubunu hem de Bakanlık yetkililerini
ve Sayın Bakanı duyarlı olmaya ve gereğini yapmaya, Kaleönü
Mahallesinin yaşam hakkını korumaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 39 uncu maddesi
ile 5902 sayılı Kanuna eklenen geçici 7 nci maddenin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, üçüncü
fıkrasında geçen "25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı
Kanunun 32 nci maddesine göre yapılan ödeme ile" ibarelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı
(Konya) ve arkadaşları
(2)
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte; ilgili il özel idarelerinin
kadro cetvellerinde ayrı bir bölüm halinde il afet ve acil durum
müdürlükleri ile sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerine ait
memur kadrolarında bulunan personelden muhtelif mesleklere ait mühendis
unvanlı kadrolarda bulunanlar mühendis unvanlı kadrolara, veteriner
kadrosunda bulunanlar veteriner hekim unvanlı kadrolara, diğer
personel ise aynı unvanlı kadrolara, bulundukları ilde Başkanlık
taşra teşkilatı için ihdas edilen kadrolara halen
bulundukları kadro dereceleriyle hiçbir işleme gerek
kalmaksızın atanmış sayılır. Valilik ve
kaymakamlıklarda köylere Hizmet Götürme Birliklerinde çalışanlar
da durumlarına uygun kadrolara hiçbir işleme gerek
kalmaksızın atanmış sayılırlar.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan 546 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 39uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, verdiğimiz bu önerge oldukça önemli bir önerge. Çünkü,
sayıları 92 olan il afet ve acil durum müdürlükleriyle sivil savunma,
arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinin hiçbir gerekçe olmaksızın
görevine son verilmesini uygun bulmamaktayız. Aynı görevi yürütmeye
devam etmelerini istiyoruz bu söz konusu kurumların çünkü bu kanun 2009
yılında çıkarken tüm bu uyarıları Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak yapmıştık. Yine sizin Hükûmetiniz döneminde
çıktı, şimdi aradan geçen beş yıl sonra yeniden, yeni
bir düzenlemeyle ayrı bir kargaşaya yol açacaktır.
Ayrıca,
personelin 4688 sayılı Kanunun 32nci maddesine göre
aldığı 700 lira civarındaki sosyal denge
tazminatının dikkate alınmaması maaşlarında ciddi
oranda azalmaya yol açacaktır. Bu düzenleme hakka ve hukuka
sığmamaktadır. O nedenle, personelin mağduriyetine yol
açacak bu düzenlemenin kaldırılmasını öngörüyoruz
önergemizde.
Diğer
bir önerimiz: Valilik ve kaymakamlıklarda köylere hizmet götürme
birliklerinde çalışanların da kendi durumlarına uygun
kadrolara atanmasının hiçbir işleme gerek
duyulmaksızın, doğrudan yapılması teklifimiz var. Bu
düzenlemeyle de Türkiye genelinde, 1.056 adet köylere hizmet götürme
birliklerinde çalışan yaklaşık 10 bin personelimizin
beklediği hakka kavuşmasını talep ediyoruz ki bu
çalışanların yaklaşık yüzde 70i üniversite mezunudur.
Şimdi, birçok kişiye kadro vereceksiniz, 100 bin sözleşmeliye
kadro vereceğiz, o zaman, bu insanların da hakkını, hukukunu
korumak zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, umarım bu önergemizi yerinde bulacaksınız.
Sayın
Bakanım, tabii ki acil durum yok ama aciliyet bekleyen ciddi anlamda
birkaç sorunu da özellikle sizinle ilgili olduğu için dile getirmek
zorundayım. Sağlık Bakanlığında çalışan
vekil ebe ve hemşireler ile kamu dışı aile
sağlığı elemanlarının kadro taleplerini size
iletmem rica edildi, aynen iletiyorum. Bunlarla ilgili bir öneriniz varsa
geliniz bu torba yasaya bunu da ilave edelim. Dolayısıyla, bu vekil
ebe ve hemşireler ile kamu dışı aile
sağlığı elemanlarının yüzünün gülmesine imkân
tanıyalım.
Bir
başka acil konu: 2011 yılında çıkartılan Bedelli
Askerlik Yasasının maalesef çözüm değil, sorun olması
nedeniyle bugün 750 bin dolayında bakaya, 2 milyon dolayında da
tecilli var. Aynen kendi ifadeleriyle size aktarıyorum: Bunlar bir
terörist gibi GBTyle aranıyorlar, doktora ve okula dahi gidemiyorlar.
Buna acil çözüm istiyorlar. Bu torba yasada, gelin, bunu da çözelim diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bir acil konu daha var: Kütahya için Sağlık
Bakanlığının 2010-2013 Yatırım Programına
girmiş olan devlet hastanesi yani ikinci basamak hastane maalesef bu
programdan çıktı çünkü 2013 yılı geride kaldı.
Kütahyaya bu devlet hastanesini yapacaksak lütfen, bir an önce, acilen,
Kütahyanın hakkı olan bu hastaneyi Kütahyaya kazandıralım
diyorum. Bu amaçla, Sayın Bakanın daha önceki Bakanın
verdiği sözü yerine getirmesini talep ediyoruz.
Ayrıca,
2011 yılında yaşanan deprem nedeniyle Simavda -çok ciddi
mağduriyetlere yol açan- devlet hastanesi için verilen sözlerin de yerine
getirilmesini talep ediyorum.
Yine,
Kütahyada Dumlupınar Üniversitesi merkez kampüsünde
yapılmış olan ve bugüne kadar açılmayı bekleyen 520
yataklı fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesinin bir an önce hizmete
geçirilmesini bir kez daha hemşehrilerim adına Sayın
Bakanıma iletiyorum.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kabul edildi Sayın Bakanım, kabul etmeyenler
daha azdı.
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
o:an kanun teklifinin 39. Maddesinin geçici 7. Maddesinin 4.
Fıkrasındaki "sivil savunma arama ve kurtarma birlik
müdürlüklerinde işçi statüsünde görev yapan personel" ifadesinin
"işçi ve memur statüsünde" şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşlar
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 39uncu maddesi üzerinde söz
aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bu
torba teklif görünümlü tasarı yarım bırakılmış,
unutulmuş, yanlış ya da eksik yazılmış
kanunları gündeme alayım derken yeni boşluklara yol
açmaktadır. Afet kapsamındaki düzenleme, il afet müdürlüklerinin
yapısını değiştirmekte ancak ülkemizin afet
konusundaki temel hazırlık süreçlerine çözüm getirmemektedir.
Kısacası biz bu afet yasası ile yeni bütünleşik afet
yönetimi adı verilen kapsamlı bir düzenlemeye gidemiyoruz. 2014
bütçesinde afet önlemleri için ayrılan pay neden bu kadar az sorusuna
yanıt alamıyoruz. Bu yasa teklifi Büyükşehir
Yasasının yarattığı yetki karmaşası ile
oyalanmakta, ne var ki afet yönetiminde bütçeye, risk unsuruna, geçici
görevlendirmeye, yerel müdahale kanallarına, arama kurtarma birliklerine
kapsamlı biçimde odaklanmamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bu torba yasa teklifinde memur ve askerlerin hasta ya da
engelli çocuklarına tanınan ek mazeret izni işçilere de
tanınmalıydı. Önerdik ama dikkate almadınız. Engelli
ve yaşlı aylıkları artsın. diye önerildi,
umursamadınız. Gelin görün ki Bakanlığa müşavir
kadrosu açılması için ek önerge vermeyi unutmadınız.
Mevcut uzman erbaşların özlük haklarında iyileştirme
yapmadan önce ek 3 bin kadro vermenin bir anlamı yok. dedik,
dinlemediniz. Şimdi, uzman erbaşların haklı talepleri,
istifa sonrası iş arayışları çığ gibi
büyümeye devam ederken yine susuyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, artık çok açık bir gerçek var. AKP dönemi, yerel
yönetimler açısından kayıp yıllardır ve
merkezîleşmenin artışıdır. Büyükşehirlerde il
özel idarelerinin kapanmasının ardından devreye giren
yatırım izleme ve koordinasyon kurulları
başkanlıkları yerel yönetimlerin yetki ve mallarını
tek tek üzerine almakta, valiler Başbakanın siyasi talimatından
çıkmadan partinin emir erine dönüşmektedir.
Afet Yasası ile
ilgili düzenlemeler yerel yönetim-merkezî yönetim iş birliğinin
havada kalacağını göstermektedir. Bu teklif, Hükûmetin afet
planlamasında yetkileri yerel yönetimlerle, meslek odalarıyla ve
uzmanlarla paylaşmada oldukça cimri davranacağını
belgelemektedir. Özel idareye bağlı olan AFAD il müdürlüklerini
merkeze bağlanmanın Avrupa Yerel Özerklik Şartına
açıkça aykırı bir uygulama içerdiği ortadadır.
Büyükşehirlerdeki organize sanayi bölgelerinde il özel idarelerinin mal
varlıklarının bir çırpıda valilik emrine
alınması yaşanan merkezileşmenin doğuracağı
hukuksal sorunların kanıtıdır.
Yerelleşmenin
değil merkezileşmenin hamlesinin son durağı mahallî
idareler birliğidir. Birlik başkanı artık valiler
arasından seçimle gelmeyecek, İçişleri Müsteşarı
birliğin başına atanacaktır. Valileri partisine
bağlamak, mahallî idareler birliğinin başına
İçişleri müsteşarlarını atamak, Başbakanın
yetki paylaşımını ve demokrasiyi
umursamadığınızın kanıtıdır.
AKP döneminde yasalara
yama üstüne yama yapan Meclis yasa tekliflerimizi aylardır raflarda bekletmektedir.
Siz, devleti yönetecek iradeyi besleyip büyüttüğünüz paralı ellere,
haramzadelere teslim ettiniz. Meclisin kendi içindeki tartışma ve
karar alma süreçlerini tümüyle tükettiniz, Meclisi bürokrasinin esiri ettiniz.
Bir iki gün içinde üstün körü ve hatalı geçen yasalar yüzünden Meclisi
kendi sözünü söylemeden men ettiniz. İçeriğinden habersiz
olduğunuz yasalara el kaldırıp indirdiniz, bürokratik vesayete
koşulsuz teslim oldunuz. Siyaset dümenim dönsün diye yandaşların
ihale rüşvetçisi, medyanın sansür kalesi, yerel yönetimlerin para
çarkı, devletin rant yumağı, partinin şirket kasası,
Meclisin ise kayırma yuvası olarak görülmesi bu yasa teklifiyle üzücü
boyutlara varmıştır.
Torba
tasarıların torba tekliflere dönüştüğü şu günlerde AKP
sıralarını tekrar uyarıyorum: Hızın hız
değil, yolunuz yol değil, telaşınız da hiç hayra
alamet değil.
Aldığınız
oyları hak edecek duruşu göstermeniz dileğiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.31
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
546
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
40ıncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 40 ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Alim Işık Yusuf Halaçoğlu
Konya Kütahya Kayseri
Lütfü Türkkan Reşat
Doğru
Kocaeli Tokat
"MADDE
40- 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin yirmibeşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(25)
Bakanlıklar ve merkezi idare kuruluşları tarafından il özel
idarelerine kaynak aktarılmış olan işlerden, özel
idarelerin tüzel kişiliğinin kalkacağı tarihe kadar
tamamlanamayacak olanlar, 3152 sayılı Kanunun 28/A maddesine göre
kurulan yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına
devredilir. Söz konusu işlere ilişkin kaynakların devir tarihine
kadar kullanılmayan kısımları İçişleri
Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına ödenir ve genel
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen bu
tutarlar karşılığını bütçesinin ilgili
tertiplerine ödenek kaydetmeye ve bu ödeneklerden harcanmayan tutarları
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye İçişleri
Bakanlığı yetkilidir. Yüklenici firma ile il özel idareleri
arasındaki sözleşme, kaynağın gönderildiği ilgili
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına
devredilir. Mevzuattan kaynaklanan tüm hak, alacak, borç ve diğer
ilişkilerde muhatap, devrin yapıldığı
yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlıklarıdır."
"(29)
Bu Kanuna göre tüzel kişiliklerinin kaldırılması öngörülen
belediyelerden, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tespit edilen
2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayım sonuçlarına göre
nüfusu 2.000 ve üzerinde olan belediyelerin tüzel kişilikleri devam
eder."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 40'ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Moroğlu Haydar Akar
İstanbul İzmir Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Ahmet İhsan Kalkavan Celal Dinçer
İstanbul Samsun İstanbul
MADDE
40 - 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin beşinci ve
yirmibeşinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"5)
Bu Kanun ile tüzel kişilikleri kaldırılan il özel idarelerinin
her türlü taşınır ve taşınmaz malları,
bağlı bulundukları Büyükşehir Belediyesine devredilir.
İl özel idarelerinin hak, alacak ve borçları, komisyon kararıyla
ilgisine göre bakanlıklara, bakanlıkların bağlı veya
ilgili kuruluşları ile bunların taşra
teşkilatına, valiliklere, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığına,
büyükşehir belediyesine ve bağlı kuruluşuna veya ilçe
belediyesine devredilmesine karar verilir. Devir işlemi, yapılacak
ilk mahalli idareler genel seçimi tarihinde uygulamaya konulur. Maliye
Hazinesine devredilen taşınmazlar Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla kullanmakta olan
kurumlara tahsis edilmiş sayılır. Hazinenin özel mülkiyetindeki
veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan Maliye
Bakanlığınca, bu Kanunun 1 inci maddesiyle tüzel
kişilikleri kaldırılan il özel idarelerine, belediyelere ve köy
tüzel kişiliklerine tahsis edilmiş olanlar; kuruluş kanunlarıyla
kendilerine verilen kamusal nitelikteki görevleri yerine getirmeleri
amacıyla ve komisyon kararıyla; ilgisine göre bakanlıklara,
bakanlıkların bağlı veya ilgili kuruluşlarına,
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına,
büyükşehir belediyelerine, büyükşehir belediyelerinin bağlı
kuruluşlarına ve ilçe belediyelerine tahsis edilmiş
sayılır."
"(25)
Bakanlıklar ve merkezi idare kuruluşları tarafından il özel
idarelerine kaynak aktarılmış olan işlerden, özel
idarelerin tüzel kişiliğinin kalkacağı tarihe kadar
tamamlanamayacak olanlar, 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı
İçişleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 28/A maddesine göre kurulan yatırım izleme ve
koordinasyon başkanlıklarına, bunun dışında kalan
il özel idaresi malları ise büyükşehir belediyelerine devredilir.
Sözkonusu işlere ilişkin kaynakların devir tarihine kadar
kullanılmayan kısımları İçişleri
Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına ödenir ve genel
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen bu
tutarlar karşılığını bütçesinin ilgili
tertiplerine ödenek kaydetmeye ve bu ödeneklerden harcanmayan tutarları
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye İçişleri
Bakanlığı yetkilidir. Yüklenici firma ile il özel idareleri
arasındaki sözleşme, kaynağın gönderildiği ilgili
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına
devredilir. Mevzuattan kaynaklanan tüm hak, alacak, borç ve diğer
ilişkilerde muhatap, devrin yapıldığı yatırım
izleme ve koordinasyon başkanlıklarıdır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH
KOCA (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Sayın Başkan, çok sayıda
değil, az sayıda değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
546
sıra sayılı Kanun Teklifinin 40ıncı maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Afetler ancak yaşandığı
zaman, acıları ortaya çıktığında
anlaşılabiliyor hani çok güzel bir söz var: Ağaçtan
düşenin hâlinden ağaçtan düşen anlar. 1999 Sakarya depreminde
enkazdan çıkmış bir kardeşiniz olarak konuşuyorum. O
zaman kamu görevlisiydim, depremden yirmi dakika sonra sayın vali, emniyet
müdürü ve ben üçümüz kriz komitesini kurduk. İlk işimiz sivil savunma
planlarını getirip bakmak oldu. Ama, uygulanacak tek kelime yoktu, o
planlar sadece teftiş için hazırlanmış, sadece yasak savma
babında hazırlanmış planlardı. Hükûmet
konağının altında askerlik şubesi vardı, askerlik
şubesi çökmüş, 8 kahraman evladımız, askerimiz:
Kurtarın bizi! diye saatlerce bağırdılar, bir demir
testeresi yoktu kesip de onları kurtarmak için.
Sayın
Bakanım, deprem ve afetlerde hazırlık elbette çok önemli. Bugüne
kadar sivil savunmayla ilgili çok değişiklikler oldu, kanunlar
değiştirildi ancak bir türlü bütünleşik bir afet yönetimine
geçemedik. Afet öncesi hazırlıklar konusunda gerek merkezî gerek
yerel planlamamız çok yetersiz kaldı, kadrolaşma ve
uzmanlaşma düzeyinde yeterli çalışmalar yapılamadı.
Oysa üyesi bulunduğumuz gelişmiş ülkeler bu konuda o kadar çok
mesafeler aldılar ki yatırımlarını, kamu
örgütlenmelerini ve ayırdıkları ödenekleri muazzam seviyeye
çıkardılar. Bütünleşik afet yönetimi bütün dünyanın birçok
gelişmiş ülkesinde uygulanmakta ancak biz bir türlü buna geçemedik.
Yaptığımız çalışmalarda meslek
odalarının, STKların görüşlerini alamadık, bu konuda
dediğim gibi, tercihlerimiz ve yönetim anlayışımız çok
eksik kaldı. Yerel yönetim reformlarındaki temel ilkelerden
yerelleşme, halka yakınlık, planlı kentleşme, çevre
hakkı, yaşanabilir kentler gibi kavramları yaşama
geçiremedik.
Büyükşehir
Yasasını otuz beş gün görüştük komisyonlarda, Mecliste.
Biz, bu yasanın eksikliklerini defalarca dile getirdik. Muhalefet
milletvekilleri olarak yaptığımız konuşmaları
bugün toplasanız Meclis tutanaklarında 10 ciltlik ansiklopedi eder.
Bu yasa eksik çıkıyor, yanlış çıkıyor, lütfen
bunu düzeltelim, daha geniş tartışalım. dedik ama sizlere
bir türlü dinletemedik. Daha yasa yürürlüğe girmeden bugün
yanlışlıklarını görüyorsunuz, yamalarla bunu
düzeltmeye çalışıyorsunuz. Bunun ne kadar yanlış
olduğunu söyledik ama size anlatamadık çünkü yanlış bir
taktiğiniz var, yanlış bir yasa yapma taktiğiniz var.
Değerli
arkadaşlar, 5902 sayılı Yasayla il özel idareleri bünyesinde
kurulan afet yönetimleri, şimdi il özel idarelerini
kapattığımızda ortada kaldı. Biz bunları dile
getirdik, buna benzer birçok konuyu dile getirdik ama gene sizlere
dinletemedik.
Şimdi,
il genel meclislerinin bir diğer konuda, yatırım konusundaki
yetkileri ortadan kalkıyor. Niçin? İl genel meclisleri kalkıyor,
özel idareler kalkıyor. Peki Geniş katılımlı, her
zaman millî iradeye saygılıyız. diyen bu Hükûmet, il genel
meclislerini kaldırarak onların yetkilerini kime devrediyor dersiniz?
3 kişilik seçilmiş yani atanmış kişilere, vali, vali
yardımcısı ve daire müdürlerinden oluşan 3 kişilik
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığına.
Adı çok büyük geliyor size, koordinasyon başkanlığı
ama işin başında vali olacak, yüzlerce, binlerce, milyarlarca
liralık işleri sadece emrinde 3 kişinin olduğu bir
komisyonla götürecek. Buna da Yerel yönetim anlayışını
geliştiriyoruz. diyeceksiniz. Bu anlayışınızın
ne kadar yanlış olduğunu, yerel yönetimleri kapatarak bunun
çözülemeyeceğini sizler de çok iyi biliyorsunuz. İstanbul gibi büyük
yerlerde bir tane afet müdürlüğünün kurulmasıyla her biri bir il
büyüklüğünde olan 39 ilçede nasıl yürüteceksiniz bu işleri?
Mümkün değil. Bu yasa da eksik çıkıyor. Bu yasa da
sorunlarımızı çözmeyecek. Göreceksiniz, yakın zamanda yeni
değişikliklerle bu yasayı tekrar gündeme getireceksiniz.
Tekrar
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 40 ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
"MADDE
40- 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin yirmibeşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"(25)
Bakanlıklar ve merkezi idare kuruluşları tarafından il özel
idarelerine kaynak aktarılmış olan işlerden, özel
idarelerin tüzel kişiliğinin kalkacağı tarihe kadar
tamamlanamayacak olanlar, 3152 sayılı Kanunun 28/A maddesine göre
kurulan yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına
devredilir. Söz konusu işlere ilişkin kaynakların devir tarihine
kadar kullanılmayan kısımları İçişleri
Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına ödenir ve genel
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen bu
tutarlar karşılığını bütçesinin ilgili
tertiplerine ödenek kaydetmeye ve bu ödeneklerden harcanmayan tutarları
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye İçişleri
Bakanlığı yetkilidir. Yüklenici firma ile il özel idareleri
arasındaki sözleşme, kaynağın gönderildiği ilgili
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına
devredilir. Mevzuattan kaynaklanan tüm hak, alacak, borç ve diğer
ilişkilerde muhatap, devrin yapıldığı yatırım
izleme ve koordinasyon başkanlıklarıdır."
"(29)
Bu Kanuna göre tüzel kişiliklerinin kaldırılması öngörülen
belediyelerden, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tespit edilen
2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayım sonuçlarına göre
nüfusu 2.000 ve üzerinde olan belediyelerin tüzel kişilikleri devam
eder."
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık Kütahya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu önergemiz, görüşülmekte olan torba
yasa teklifinin 40ıncı maddesinin mevcut hâlinin daha anlamlı,
Türkçeye uygun hâle getirilmesine ek olarak nüfusu 2 binin üzerinde olan ve
2011 nüfusu 2 binin altında olduğu gerekçesiyle kapatılan, daha
sonra nüfuslarını 2 binin üzerine çıkardıkları için
2012 yılı resmî nüfus sonuçlarına göre tüzel kişiliklerinin
devamını hak kazanan belde belediyelerinin hakkının tescil
edilmesini öngörmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu yüce Meclis daha bir yıl bile geçmeden, yürürlüğe
girmeden yaptığı yanlışı bu kanunda şimdi
kaldırdığı il özel idareleriyle ilgili şehirlerde 30
Mart 2014 tarihine kadar tamamlanamayan işler için düzenleme getiriyor.
Biz bu kanun çıkarken çok söyledik size, yapmayın bunu, bu memleketin
kaynaklarını boşuna harcatmayın, bunu zamanı gelmeden
değiştirmek zorunda kalırsınız dedik, dediğimiz
doğru çıktı. Arkasından, bu kanun, yani 6360
sayılı Kanun 6 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe girdi, yirmi
dört gün sonra Türkiye'deki beldelerin ve şehirlerin nüfusları
güncellendi, o tarihte gerçek nüfusu 2 binin üzerinde olduğu hâlde göz
göre göre feryatları duymadınız, bu beldeleri
kapattınız, köye dönüştürdünüz. Yirmi dört gün sonra tescillendi
ve toplam 75 belde sizin kanunununuzun geçersiz olduğunu gösterdi ve
nüfuslarının 2012 yılında 2 binin üzerinde olduğunu
Türkiye İstatistik Kurumu kayıtlarına göre
yayınladılar.
Daha sonra, Ordu ilini 2012 yılı
nüfusu 750 binin üzerine çıktığı için büyükşehre
dönüştürdünüz. Ordudaki 14 belde 2012 nüfusu 2 binin üzerinde
olmasına rağmen mahalle oldu, geriye 65 belde kaldı. Şu
anda bu 65 belde Orduya verdiğimiz, yüce Meclis tarafından çıkan
yasadaki hakkı istiyor, bu önergede onu yapıyoruz, diyoruz ki: 2012 yılı
nüfusu, İçişleri Bakanlığının vermiş
olduğu resmî yazıda da ifade edildiği gibi, bugün 2012
yılı nüfusu olarak 2 binden fazla ise bunları köy yapmayın.
Köy yaptığınız her belde göçle küçülüyor. Oradaki birçok
insan mağdur oluyor. Şu anda Türkiye genelindeki toplam 21 ilimizde
65 belde buradan çıkacak karara bakıyor. Bu beldelerden,
Afyonkarahisar ilimizde 10, Tokat ilinde 20, Nevşehir ve Niğde
illerinde dörder, Çankırı, Giresun, Gümüşhane ve Sivas illerinde
üçer, Isparta ve Muş illerimizde ikişer, Adıyaman, Amasya,
Ardahan, Artvin, Bayburt, Bingöl, Çanakkale, Iğdır,
Kırıkkale, Kütahya ve Yalova illerinde birer olmak üzere toplam 65
belde göz göre göre bu Meclisin aldığı yanlış kararla
köye dönüştürülüyor. Gelin, bu kanunda il özel idareleri için
yaptığımız bu düzenlemeyle beraber bu beldelerin
hakkını iade edelim. diyoruz. Yani sizler kanunla bunlara bir
şey vermiyorsunuz. Bunlar, zaten, şu anda, 2 binin üzerinde,
-2.200,2.300, 2050,2100, 2020- yasadaki alt sınırın üzerinde
nüfusa sahip. Bu illerin milletvekillerine sesleniyorum, iktidar partisi
milletvekillerine: 21 ilin milletvekili, hiç olmazsa vicdanınıza
danışın. Siz Hayır. demeyin. Bu insanlar kendi
beldelerinin köy olmasını istemiyor.
Benim
kendi beldem Kütahya ilinin Simav ilçesi Kuşu kasabası tam 1951
yılında, 52 yılında belediye olmuş, altmış
iki yıllık beldeyi şu anda sizin
yanlışınızla kapatıyoruz. Yapmayın bunu. Bu
önerge, tamamen bir hakkın teslimidir, iadesidir. Sizden hiç kimse bir
şey istemiyor ama var olan hakkını da yedirtmek istemiyor.
Özellikle
bu konuyu sizlerin huzuruna taşıdık. Bu önergeye
desteğinizi bekliyorum. 21 ilin milletvekilleri
vicdanlarınızı yoklayın, ona göre oy kullanın.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanama
Saati: 20.50
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
Kütahya Milletvekili Alim
Işık ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Katiplere bırakma, senin de sayma hakkın var.
İç Tüzükte öyle: Başkan ve kâtiplerle beraber
Daha İç
Tüzükü öğrenemedin ya!
BAŞKAN
Öğretiyorsunuz Sayın Genç, teşekkür ediyoruz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Öğrenmedin ya! Orada gülmenin de bir anlamı yok ki.
Milletvekili için bir sorumluluk taşımak lazım.
BAŞKAN
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
546
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
40ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
41inci
madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 41 inci Maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Sedef Küçük Celal
Dinçer Selahattin
Karaahmetoğlu
İstanbul İstanbul Giresun
Haydar Akar
Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Özcan Yeniçeri Mesut
Dedeoğlu Sinan
Oğan
Ankara Kahramanmaraş Iğdır
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli
Milletvekili.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir torba kanunu görüşüyoruz. Tabii, torba kanun
içerisinde her şey var her zaman olduğu gibi ama en önemli
şeylerden bir tanesi de, özel idarenin görevlerinin büyükşehir
yapılan illerde merkezî yatırım ve denetim bürolarına
devredilmesiyle ilgili bir olay da torba kanunda beraber getiriliyor,
onları düzenliyor neler olduğunu.
Aslında özel idareler bir kentteki en önemli halk meclislerinden
bir tanesi
Sayın Başkan, susturursanız konuşacağım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Biz dinliyoruz. O hiç dinlemiyor
Sayın Başkan bizi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, sayın hatibin
sesi anlaşılmıyor.
HAYDAR AKAR (Devamla)
ama şimdi büyükşehir
deyince Türkiye örnek alınarak bütün kentler, 30 kent büyükşehir
yapıldı. Örnek alınan illerden biri de Kocaeli iliydi.
Şimdi, Kocaeli iline baktığımızda Acaba bu
büyükşehir Kocaeli örnek alınarak yapılmalı
mıydı, yapılmamalı mıydı? derken ben bunu
defalarca bu Meclis kürsüsünden anlattım fakat bu detaylara
girmeyeceğim. Şimdi, Kocaeli Büyükşehrin önünde önemli bir
problem var, bu problem de su problemi. Bildiğiniz gibi, kurak bir mevsim
geçiriyoruz. Yuvacık Barajımız var, Yuvacık Barajı su
seviyesi iyice azaldı. Yıllarca bu kürsüde ve başka mekânlarda
Başbakan sürekli Yuvacık Barajını kullandı; bir hile,
hurda yolsuzluk yapıldığını söylediama bugün 17
Aralıkta yapılan, 25 Aralıkta yapılan yolsuzluk boyutunda
değil. İlk yap-işlet-devret modeliyle yapılan ve bundan bir
ay önce Büyükşehir Belediyesine devredilen, şu anda 7 milyar dolar
değerindeki bir tesisten bahsediyoruz. Belki o tarih itibarıyla 890
milyona mal olan bu tesis pahalı olabilir, öyle düşünülebilir ama
bugün geldiği noktada suyun azaldığını ve yakında
kentin su ihtiyacını karşılayamayacağını görüyoruz.
Tabii,
bu noktaya nasıl geldik bu çok önemli. Bir defa kent, Yuvacık
Barajı ve Sapanca Gölünü kullanarak içme suyunu ve sanayi suyunu elde
ediyor ama başka bir ortaklığımız daha vardı
Gökçedere Barajı. Gökçedere Barajı, Yalova sınırları
içerisinde olup bizim Karamürsel ve Gölcük ilçelerimize su sağlayan bir
barajdı. Hemen, 2004te AKP Büyükşehiri aldıktan sonra bu baraj,
İhtiyaç yok. denilerek, hani hep kötüledikleri Yuvacık
Barajının varlığını kabul ederek İhtiyaç
yok. denildi ve Yalovaya bedelsiz olarak terk edildi yani yüzde 50 hissemiz
vardı, bu hisseler bedelsiz olarak Yalova İl Özel İdaresine
verildi.
Şimdi,
suyumuz yok. Suyumuz yok. deyip bundan birkaç yıl önce sırf
Yuvacık Barajını kötüleyebilmek, onun su
tutmadığını ya da suyunun yetmediğini ispatlayabilmek
için dereleri boşa akıttılar, yine çiçeği böceği
sulayarak, yolları sulayarak Yuvacık Barajının suyunun
yetmediğini ifade etmeye çalıştılar, bunların tümü bir
yalandı. Ama bugün geldiğimiz noktada, bu kuraklıkta, kentin 1
milyon 700 bin kişilik nüfusuna Yuvacık Barajından su verilmeye
çalışıldığı için Yuvacık Barajındaki
-kuraklığın etkisiyle- su azalmıştı. Ne
yapılıyor? Bir isale hattı çekildi 50 milyon TLye. Nereden?
Sapanca Gölünden Yuvacık Barajına. Bu, birkaç defa çalıştırıldı.
Bu isale hattı, bundan yedi-sekiz yıl evvel veya tam
hatırlayamıyorum ama- altı yıl evvel 21/b maddesine göre
yapıldı. Bu yanlış bir şeydi, doğru değildi,
usulsüzdü. Kime verildi biliyor musunuz arkadaşlar? Çalık Grubunun
GAP İnşaat Şirketine verildi, ihalesiz olarak 21/b maddesiyle
verildi.
Zaman
zaman bunu kullanıyorlar ama başka bir tehlike daha çıktı
ortaya. Şimdi, Sapanca Gölünün de suyu bitmek üzere. Artık metan
gazının kokusu hissedilir hâle geldi. Çok tarihî, efsane olarak
anlatılan Sapanca Gölünün altında birtakım efsanelerin
olduğu, binaların olduğu farz edilirdi, hep
anlatılırdı çocukluğumuzda, şimdi onları orada
görmeye başladık Sapanca Gölünde.
Sadece
bu da değil, Sapanca Gölünü besleyen derelerin hemen üzerinde çok
sayıda şişeleme tesisinin kurulduğunu görüyoruz. Yani, tüm
kaynaklar kurutulmuş vaziyette, artı, sanayi su çekiyor. Yani,
Kocaelinde kullanılan suyun yüzde 20sini şu anda Kocaelindeki
sanayi çekmekte. Peki, sanayi bu içme suyunu, arıtılmış,
dünya standartlarındaki içme suyunu kullanmak zorunda mı?
İşte, konuşan arkadaşlarımız burada, ne Hükûmet
tarafından ne iktidar tarafından ne de iktidar partisi
tarafından çözüm önerisi getirilmiyor.
Zamanım
çok az kaldı ama birkaç örnek vermek istiyorum altında. Günde Kocaeli
13 milyon metreküp su kullanıyor
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Doğru söyle, yanlış söyleme!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Düzeltiyorum rakamı yanlış söylememek için.
Sadece
TÜPRAŞ yılda 7,4 milyon metre küp su kullanıyor ve ikinci
ünitesi önümüzdeki yıl devreye girecek, 15 milyon metreküp suya
ihtiyacı olacak. Bu büyük bir tehlike Kocaeli için. Çok acilen deniz
suyunun tuzlaştırılmasını kaldırarak yani
arıtılarak sanayide su kullanılması gerekiyor ki bunun metreküp
maliyeti 1 dolardır ama sanayinin bugün kullandığı suyun
metreküp maliyeti 2,5 dolardır. Buradan öneriyorum -gerçi çok bu
işlere kafalarını yormuyorlar, daha çok rantsal ve kendilerine
gelir getirici işlere kafasını yoran bir hükûmet
anlayışı var ülkede ama- bir an evvel Kocaelinin su problemi
halledilmelidir diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Hiçbir tanesi doğru değil.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Yanlış bir şey söyledim mi?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Hiçbir tanesi doğru değil söylediklerinin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Düzelt o zaman.
Sayın
Başkan, Sayın Bakan söylediklerimin yanlış olduğunu
söylüyor, gelip düzeltmesini talep ediyorum.
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır
Milletvekili.
Sayın
Oğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Kulis vekili lafını iade ediyorum size.
Kimse yok bak içeride.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Nasıl?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Kulis vekili lafını iade ediyorum size.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Oylamadan
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Partimizden kaç kişi var, sizden kaç kişi
var?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maşallah daha kürsüye gelmeden AKP sıralarından
laflar atmaya başlandı. Siz eğer yoklamadan yoklamaya buraya
geliyorsanız, kusura bakmayın, size kulis milletvekili denir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Gelin
burada
Yani, başka bir şey konuşacaktım. Başka bir
şey konuşacağım ama
Sayın Başkan, müdahale edin.
BAŞKAN
Müsaade edin de Hatip konuşsun, lütfen.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İşine devam et, onlar laf atmaya
alışık, devam et sen.
BAŞKAN
Yapmayın şunu!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Meclisi çalıştırmak Hükûmetin görevidir.
Hükûmet milletvekillerinin görevi yoklamadan yoklamaya gelmek değildir, kimse
kusura bakmasın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Eğer siz yoklamadan yoklamaya geliyorsanız biz de size kulis
milletvekili deriz.
Değerli
milletvekilleri, 2011 senesinde Sayın Başbakan Iğdıra
geldi, yaklaşık 35 tane açılış yaptı. Şimdi,
muhtemeldir ki Sayın Başbakan 30 Mart öncesinde yine
Iğdıra gelecek ve yine birtakım hayalî açılışlar
yapacak. 30 Mart tarihine kadar
Ben araştırıyorum, iki sene
geçti, Sayın Başbakanın Iğdırda
açılışını yaptığı 35 adet
değişik kurum ve kuruluşu Iğdırda bir türlü
bulamıyoruz. Mahalle mahalle, köy köy arıyoruz ve her ziyaret
ettiğim mahalleye soruyorum, her ziyaret ettiğim köye soruyorum,
Sayın Başbakan 2011 senesinde sizin mahallenizde bir
açılış yaptı mı, sizin köyünüzde bir
açılış yaptı mı diye. 35 tane hayalî açılışın
şimdiye kadar tek bir tanesini Iğdırda bulabilmiş
değiliz. Çok merak ediyorum, bu yerel seçimlerde acaba hangi hayalî
kuruluşları Iğdırda yeniden açacaksınız?
Elbette
ki
Açılış demişken, hani polis karakolunu boyayıp
açtığınızı biliyorduk, ne bileyim, çınar
olmuş artık çınar, çınar olmuş kent
ormanını, artık neredeyse ağaçları hakikaten böyle
devrilecek, kerestelik ağaçlar olmuş kent ormanını
Sayın Başbakanın açtığını biliyorduk ama
Burada Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını
konuşuyoruz, sermaye piyasası her ne kadar benim konum olsa da biraz
önce Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını konuştuk
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Sosyal Güvenlik Bakanlığı değil. Hiçbir şeyi
doğru bilmiyorsun.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sosyal Güvenlik Bakanlığı değil.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sermaye piyasasını konuşuyoruz, bir
dakika. 41inci madde
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sosyal Politikalar Bakanlığı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ne konuştuğumuzu biliyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Bilmiyorsunuz, hiçbir şey bilmiyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Biraz önce Aile
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Aile ve sosyal güvenlik bakanlığı konuşuldu
burada.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Öyle bir bakanlık yok ki.
BAŞKAN
Sayın Özel
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bir dakika ya, bir şey
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bir dakika.
BAŞKAN
Lütfen.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bir dakika.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Biraz oku sen onları. Kuliste biraz oku,
öğrenirsin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Hepsini okudum, sen hiç merak etme. Hepsini okudum, merak
etmeyin.
Yani,
şimdiye kadar çok açılış
yaptığınızı gördük ama engelli bir
vatandaşımıza verilen akülü arabanın, yani küçücük
motosikletin bir kenarına kırmızı kurdele bağlanıp
onun açılışınızı yaptığınıza
hakikaten devriiktidarınızda şahit olduk. Hiçbir iktidar
Şimdiye kadar birçok parti iktidara geldi, gitti, çok
açılışlar yaptı. Hayalî
açılışlarınızı da anladık, hadi, neyse.
Iğdırda olduğu gibi, 35 tane hayalî açılış
yaptınız ama bir akülü arabanın yanına gelip, ona
kırmızı kurdele bağlayıp, onu törenle açan iktidar
olarak tarihe geçtiniz. Sizi kutluyorum.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Guinness Rekorlar Kitabına
girecekler.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Guinness Rekorlar Kitabı da az gelir.
Akülü
araba açan iktidar olarak sizi kutluyorum. Yazık, yazık! Engelli
vatandaşlarımızı bari sömürmeyin ya. Yani, garibanın
birine bir engelli arabası verilmiş, onun önüne bir
kırmızı kurdele bağlayıp açmak nedir Allah
aşkına ya, nedir Allah aşkına ya? O anlamda, o anlamda
tarihe geçtiniz. Hayalî açılışlardan sonra, engelli
vatandaşımıza verdiğiniz 1 adet akülü arabayı
açmanız dolayısıyla sizi tebrik ediyorum, Meclis kürsüsünden de
sizi alkışlıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
42nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin
çerçeve 42 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 11 inci maddesinin birinci
fıkrasına "Laboratuvarları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ibaresinin ve aynı geçici
maddenin sonuna ise aşağıdaki fıkranın, eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Müdür
yardımcısı, eşiti veya daha üst idari görevlerde bulunup;
kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması veya
kapatılması, özelleştirme uygulamaları kapsamında
ilgili kuruluşların kısmen veya tamamen satışı
nedeniyle kamu tüzel kişiliklerinin sona ermesi, devredilmesi,
küçültülmesi, faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya
tasfiye edilmesi nedenleriyle 657 sayılı Kanuna tabi
"Araştırmacı" unvanlı kadrolara atanan veya
atanmış sayılanların, bu kadroda bulundukları sürece,
anılan Kanunun 152 nci maddesi uyarınca ödenmekte olan zam ve
tazminatları ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9
uncu maddesinde öngörülen ek ödemelerinin belirlenmesinde, genel idare
hizmetleri sınıfında yer alan aynı dereceli "müdür
yardımcısı" kadro unvanı için öngörülmüş olan zam
ve tazminatlar ile ek ödeme oranları esas alınır. Bu fıkra
hükümleri, 657 sayılı Kanunun 91 inci maddesinin ikinci
fıkrasında öngörülen fark tazminatı verilmek ve ek ödemeleri
döner sermaye bütçesinden ödenmek suretiyle 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin geçici 13 üncü maddesi kapsamında yer alan "Araştırmacı"
kadrosunda bulunanlar hakkında da uygulanır ve bunlara 209
sayılı Kanuna göre ayrıca ek ödeme yapılmaz."
Mustafa Elitaş Durdu Mehmet Kastal Fatih Şahin
Kayseri Osmaniye Ankara
Tülay Kaynarca İdris
Şahin Mustafa Akış
İstanbul Çankırı
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 42. Maddesindeki geçici 11. Maddedeki
"Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatı,
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu laboratuvarları taşra
personeli" ifadesinden sonra gelmek üzere "Kamu Hastaneleri
Birliği" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin Karaahmetoğlu Sedef Küçük Celal
Dinçer
Giresun İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 42 nci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 11 inci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan Yeniçeri
Kahramanmaraş Ankara
"Müdür
yardımcısı, eşiti veya daha üst idari görevlerde bulunup;
kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması
veya kapatılması, özelleştirme uygulamaları kapsamında
ilgili kuruluşların kısmen veya tamamen satışı
nedeniyle kamu tüzel kişiliklerinin sona ermesi, devredilmesi,
küçültülmesi, faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya
tasfiye edilmesi nedenleriyle 657 sayılı Kanuna tabi
"Araştırmacı" unvanlı kadrolara atanan veya atanmış
sayılanların, bu kadroda bulundukları sürece, anılan
Kanunun 152 nci maddesi uyarınca ödenmekte olan zam ve tazminatları
ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde
öngörülen ek ödemelerin belirlenmesinde, genel idare hizmetleri sınıfında
yer alan aynı dereceli "şube müdürü" kadro unvanı için
öngörülmüş olan zam ve tazminatlar ile ek ödeme oranları esas
alınır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Araştırmacı
unvanlı kadrolara atanmış olanların mali
haklarının yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 42. Maddesindeki geçici 11. Maddedeki
"Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatı,
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu laboratuvarları taşra
personeli" ifadesinden sonra gelmek üzere "Kamu Hastaneleri
Birliği" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 546 sıra sayılı torba teklifin 42nci maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Emekçileri 4/A, 4/B, 4/C,
taşeron, memur, işçi diye bölüp haklarını yemeyen,
eşit işe eşit ücret ödenmesi gerektiğini savunan
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu 42nci maddeyle 375 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararnamenin geçici 11inci maddesini değiştiriyorsunuz.
Peki, bu geçici 11inci madde neyi düzenliyordu? Memuriyet taban
aylığı ve kıdem aylığı ile ek tazminat
ödenmesi ve bunun düzenlemelerini hükme bağlıyordu.
Şimdi,
Yaptığınız bu değişiklikle ne
yaptığınızı biliyor musunuz? diye sorsam yemin ederim
bilmiyorsunuzdur yüzde 99unuz. Benim diyen hukukçu,
yaptığınız bu düzenlemeyi okuduğunda eğer bir
okuyuşta anlarsa benim kulağımı çeksin. 42nci maddenin
düzenlenmesi yarım sayfa, bu yarım sayfada sizler kanuna
yazılabilecek her türlü ama her türlü teknik deyimi
yazmışsınız. Yani, yürürlükten kaldırılan
hükümlerden şuraya atıfta bulunmuşsunuz, önceki hükümlere
atıfta bulunmuşsunuz, mülga ek 3e bilmem ne. Yani,
anlaşılmaması için her şeyi
yapmışsınız. Peki, ne demiyorsunuz bu madde de? Bir tek
şey demiyorsunuz: Ya, eşit işe eşit ücret ödemeliyiz. Ya?
Kafanıza göre, şu, şu kadar para alsın; kafanıza
göre, bu, bu kadar para alsın. diyorsunuz. Yani, çok basit, evrensel bir
insan hakkını ihlal ediyorsunuz. Eşit iş yapan insanlar,
eşit ücret almalıdır. Bunu yapmak yerine, siz Ahmet şu
kadar alsın, Mehmet şu kadar alsın. demeye kadar işi karma
karışık hâle getirmişsiniz.
Şimdi,
ben, size burada ne anlatsam, ne kadar anlatmaya çalışsam
anlamanız mümkün değil. Size bir karikatür göstereceğim. Burada
saatlerce, günlerce konuşsak bir karikatürün bize
anlattığını anlatamayız. Bakın, bu karikatür
şu. Bu karikatürde işleri nasıl arapsaçına
çevirdiğinizi görüyorsunuz. Sevgili Musa Kart bu karikatürü yaparak diyor
ki Gerilim yaratmayın. Söz verdik, bu işi çözeceğiz. Çözmeye
çalıştıkça batırıyorsunuz, çözmeye
çalıştıkça batırıyorsunuz!
RECEP
ÖZEL (Isparta) O sana göre!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Bu işi sizin normal koşullarda çözmeniz hiçbir
şekilde mümkün değil. Neden? Çünkü, yasalarda hiçbir şekilde
uzlaşı aramıyorsunuz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Karikatürün tarihi ne, bir bakar
mısınız?.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Yasalarda bir uzlaşı arasaydınız
eğer, bugüne kadar bu karmaşık işleri
yapmazdınız. Bütün
emekçiler, bütün memurlar, işçiler sizden bir tek şey istiyor, diyor
ki: Ey AKP milletvekilleri, ben bu ay farklı, gelecek ay farklı para
almak istemiyorum. Benimle aynı işi yapan arkadaşımdan
farklı bir ücret almak istemiyorum. Bu ay sonunda acaba evin
kirasını, kreşin parasını denkleştirecek miyim
diye hesap yapmak istemiyorum. Ben paramı bileyim, emeğimin
karşılığını bileyim, ben buna göre
yaşayayım. Ama siz ne yapıyorsunuz? Hayır.
Canınızın istediğine kıdem tazminatı, canınızın
istediğine çeşitli yollarla çeşitli paralar aktarıyorsunuz,
canınızın istemediğine aktarmıyorsunuz.
İşte, bu kanun teklifinde
yaptığınız iş budur.
Kendi mesleğimden
örnek vereyim: Kendi mesleğimde, aynı uzmanlık dalına sahip
bir doktor aynı sayıda hasta baktığında iki
farklı hastanede farklı ücret alıyor. Böyle bir
anlayış olur mu? İşte, siz bu anlayışı
düzelteceğiniz yerde işi daha çok arapsaçına çevirmişsiniz
ve işin içinden çıkamıyorsunuz.
Peki, sizin
yaptığınız bu kanunlar nedeniyle mahkemelere başvuran
insanlar, mahkemelerden benzer karar, eşit karar çıkarabiliyor mu?
Hayır, çıkaramıyor. Bakın, size bir dava sonucu
gösteriyorum. Bu dava sonucunda 4/Cliler diyor ki: Biz hastanede döner
sermayenin oluşumuna katkı sunuyoruz. O yüzden döner sermayeden pay
istiyoruz. İstanbul, Konya, Adana, Gaziantep, Trabzon, İzmir Evet,
haklısınız. diyor, Diyarbakır Hayır. diyor. Niye?
Çünkü yaptığınız kanunu hâkimler bile anlamıyor.
Yazıklar olsun! Siz
böyle devam edin, emekçinin hakkını yemeye devam edin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin
çerçeve 42 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 11 inci maddesinin birinci
fıkrasına "Laboratuvarları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ibaresinin ve aynı geçici
maddenin sonuna ise aşağıdaki fıkranın, eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Müdür
yardımcısı, eşiti veya daha üst idari görevlerde bulunup;
kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması
veya kapatılması, özelleştirme uygulamaları kapsamında
ilgili kuruluşların kısmen veya tamamen satışı
nedeniyle kamu tüzel kişiliklerinin sona ermesi, devredilmesi,
küçültülmesi, faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya
tasfiye edilmesi nedenleriyle 657 sayılı Kanuna tabi
"Araştırmacı" unvanlı kadrolara atanan veya
atanmış sayılanların, bu kadroda bulundukları sürece,
anılan Kanunun 152 nci maddesi uyarınca ödenmekte olan zam ve
tazminatları ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9
uncu maddesinde öngörülen ek ödemelerinin belirlenmesinde, genel idare
hizmetleri sınıfında yer alan aynı dereceli "müdür
yardımcısı" kadro unvanı için öngörülmüş olan zam
ve tazminatlar ile ek ödeme oranları esas alınır. Bu fıkra
hükümleri, 657 sayılı Kanunun 91 inci maddesinin ikinci
fıkrasında öngörülen fark tazminatı verilmek ve ek ödemeleri
döner sermaye bütçesinden ödenmek suretiyle 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin geçici 13 üncü maddesi kapsamında yer alan
"Araştırmacı" kadrosunda bulunanlar hakkında da
uygulanır ve bunlara 209 sayılı Kanuna göre ayrıca ek ödeme
yapılmaz."
Tülay Kaynarca
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılıyoruz efendim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6/4/2011
tarihli ve 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye eklenmiş olan ve söz konusu yetki kanunu
kapsamına girmediği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edilen
geçici 11 inci madde hükmünün yeniden düzenlenmesini öngören maddede, mevcut
madde hükmüne uyum sağlanması ile Araştırmacı
unvanlı kadrolara atanmış olanların mali
haklarının yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ALTAY (Sinop) Karar yeter sayısı Başkanım.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık var.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sayın Başkanım, bir dakika dediniz, iki dakika
verdiniz, bir dakika sonunda kesmek durumundasınız.
BAŞKAN Bir dakika
verdik, merak etmeyin, kesilecek. Teknik eleman yanlış
anlamış.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.26
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
42nci maddenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
43üncü
maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 43üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz
Kahramanmaraş Ankara Adana
MADDE
43- 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli (II) sayılı
Cetvelin 9uncu sırasında yer alan bölümü aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
9 |
Başbakanlık
ve bakanlıklar ile bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve
kuruluşların il müdürü ve bölge müdürü, defterdar, il emniyet
müdürü, il müftüsü, vergi dairesi başkanı kadrolarında
bulunanlardan; |
|
|
a) Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde görev
yapanlar |
50.750 |
27.950 |
|
b) Büyükşehir belediyesi bulunan illerde görev
yapanlar |
46.850 |
25.775 |
|
c) Diğer illerde görev yapanlar |
45.800 |
25.200 |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 43üncü maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
43üncü
madde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığını içermektedir. Bu maddeyle
ilgili tabii, sosyal güvenlikle ilgili vatandaşlarımızın
birçok sıkıntıları mevcuttur, birçok
sıkıntılarla karşı karşıyadır.
İşte, bize iletilen sorunlardan bir tanesi: Geçmişte
sigortalı hizmeti bulunmakla beraber, BAĞ-KUR kaydı yok diye o
hizmeti sayılmadığından dolayı emekli sayılmayan
bütün esnaf ve çiftçilerimiz bu torba kanunlarda sorunlarına bir çözüm
aramaktadır. Toplumun tüm kesimleri olduğu gibi, bu torba kanunlarda,
işte, atanamayan öğretmenlerden taşeron işçilerimize kadar
toplumun tüm kesimleri sorunlarına bir çözüm aramak isterken ne yazık
ki gece yarılarına kadar çalıştığımız
bir süreç içerisinde, bırakın toplumun sorunlarının
çözülmesini, 17 Aralık süreciyle başlayan asrın
yolsuzluğuyla beraber, kendi iktidarınızın
devamını sağlayacak, kendi hırsızlık ve yolsuzluk
iddialarında ismi geçen tüm bakanlar, Başbakan, çocukları,
yakınlarını nasıl güvence altına alabiliriz; bunun
gayreti içerisinde olan bir Hükûmetle karşı
karşıyayız. Yani, sabahlara kadar çalıştırıyorsunuz,
çalışalım sabahlara kadar, eğer vatandaşın
problemi çözülecekse biz yerimizden gitmemek kaydıyla çalışmaya
hazırız ama burada vatandaşın sorununu çözmüyoruz,
halkın sorununu çözmüyoruz. Neyin sorununu çözüyoruz? Birileri devletin
malına el uzatmış, onunla ilgili ortada iddialar var. Birileri
de geliyor; Biz bunları nasıl kurtarırız, nasıl
koruruz? Onun gayreti içerisindesiniz.
Seçim
sathı mailine girmişiz. Sandık çözüm olacak. diyorsunuz.
Sandığın çözüm olması için bırakın gidelim de
seçim bölgemizde çalışma yapalım. Sizin tuzunuz kuru. Niye
tuzunuz kuru? Bütün medya organları elinizde. Sayın Başbakan
talimatı verdi mi aynı anda kırk tane televizyon Sayın
Başbakanı canlı veriyor. Bir yerde, bir yere konuşuyor.
Sayın Başbakan neredeyse bakkal dükkânı açsa kırk tane
televizyon canlı verecek. Bizim böyle bir imkânımız yok, bizim
elimizde televizyon yok.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Daha şimdiden mazeret uydurmayın ya.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Hiç mazeret uydurmuyorum ama adalet arıyoruz,
hakkaniyet arıyoruz.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Mazeret uydurmayın.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Yani, öyle Fastan arayıp da Bahçeliyi
kaldırın. diyen bir Başbakan aynı anda düğmeye
bastığı zaman altı tane gazete aynı manşeti
atıyorsa siz hangi mazeretten bahsediyorsunuz. Bizim mazerete
ihtiyacımız yok. Göreceksiniz
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Allah büyük, kazdığınız kuyuya
düşeceksiniz, 30 Marttan sonra yine burada görüşeceğiz ama
müsaade edin de hakikaten şu politikaları biz vatandaşa bir
anlatalım. Yani, bizim gidip vatandaşla buluşmamız
lazım.
Şimdi,
burada biz çalışmaya varız. Devleti istihbarat devletine
çevirdiniz. Şimdi, bakıyorum, komisyonlar harıl harıl
çalışıyor. Ne geliyor ne gidiyor diye bakıyoruz, şimdi
de yeni, MİT Kanunuyla ilgili birtakım şeyler geliyormuş.
Devleti istihbarata çeviriyorsunuz, yargıyı kendinize
bağlıyorsunuz, İnternetle bütün muhalif grupları kontrol
altına alıyorsunuz. Yani, ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Sabaha kadar çalışalım, getirin bu torba yasaları ama
Anadolu coğrafyasında bir tane mazlum, mağdur, hakkını
arayan vatandaşımızın problemi çözülecekse biz sabahlara
kadar burada çalışmaya hazırız. Ama hiç kusura
bakmayın yani burada hırsızlığa, yolsuzluğa
bulaşmış, vatandaşın hakkın yiyen, harama el
uzatan, haramzadeleri korumak ve kontrol altına almak için
çıkarılan yasalar için burada ne iktidar partisinin milletvekillerini
ne de muhalefet partisinin milletvekillerini çalıştırmaya
kimsenin hakkı yok.
Şimdi,
bu yasaları çıkaracaksınız, devleti istihbarat devleti
hâline getireceksiniz, Bakanlığı Adalet Bakanına
bağlayacaksınız, yasaları kendinize göre
ayarlayacaksınız, her şeyden mağduriyet
çıkardığınız gibi buradan da mağduriyet çıkaracaksınız
ama bu sefer bu milleti kandıramayacaksınız, bu sefer bu milleti
aldatamayacaksınız. Hırsızlıktan ve yolsuzluktan Türk
milleti hiçbir zaman için bu mağduriyete prim vermeyecek. Diğer
mağduriyetlerde mağduriyet rolleri oynadığınızda
milletin hoşuna gidebilecek bir söylemleriniz vardı ama yüce Türk
milleti açık ve net söylüyorum: Hırsızlıktan
mağduriyet doğurmaz, hiç uğraşmayın. Bu yasalarla hiç
uğraşmayın, buradan mağduriyet
çıkaramayacaksınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
- Yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın
Altay, Sayın Serindağ, Sayın Köse, Sayın Nazlıaka,
Sayın Acar, Sayın Eyidoğan, Sayın Genç, Sayın Akar,
Sayın Gök, Sayın Kaplan, Sayın Özgündüz, Sayın Küçük,
Sayın Tunay, Sayın Tanal, Sayın Aldan, Sayın Haberal,
Sayın Susam, Sayın Tanrıkulu, Sayın Onur ve Sayın
Öztürk.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata
Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili
Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967,
2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S.
Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
44üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 44. Maddesindeki 30 rakamının 25 olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Sedef
Küçük Aylin
Nazlıaka
Giresun İstanbul Ankara
Kamer
Genç Celal
Dinçer
Tunceli İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 44 üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri Kemalettin
Yılmaz
Kahramanmaraş Ankara Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kemalettin Yılmaz,
Afyonkarahisar Milletvekili.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sayılı Kanun
Teklifinin 44üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
İki
haftadır torba kanunlarla uğraşıyoruz, eksik tamamlamaya
çalışıyoruz; defalarca da söyledik size, olmuyor, olmuyor
değerli arkadaşlar. Böyle bir kanun yapma tekniği her geçen gün
maalesef yeni kargaşalara sebep oluyor.
Değişiklikle,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında önem ve öncelik
taşıyan konularda görevlendirilmek üzere ilave 10 tane daha
müşavir alımının önünü açmak istiyorsunuz. Bakanlıklar
âdeta AKP Hükûmetinin istisnai kadrolarla adam doldurma merkezi hâline gelmiş
vaziyette. Önem ve öncelikleri ne? Evvela bunları bilsek de biz de sizlere
destek olsak, istediğiniz kadrolara bizim de rızamız olsa. Neye
önem veriyorsunuz; sokak çocuklarına mı, küçük yaşta gelinlere
mi, tacize, tecavüze uğrayan çocuklarımıza mı, kadına
yönelik şiddete mi, zorla çalıştırılan çocuk
işçilere mi, yurtlarda kalan çocuklarımıza mı, bakıma
muhtaç hâlde ölüme terk edilen yaşlılarımıza mı?
Hangisine önem verdiniz bugüne kadar da bizden yeni, hem de üst düzey istisnai
kadrolar için değişiklik istiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, lütfen haber sitelerine bir girin, bakın, ülkemiz sosyal
bir çöküntü içerisinde âdeta. Anneler babalar çocuklarının,
gençlerimizin geleceğinden endişe ediyorlar. Bu sosyal çöküntünün
temelinde ise ülkemizde sağlıklı bir aile ve sosyal
politikanın olmaması yatıyor. Sayın Başbakan herkese 3
çocuk öğüdü veriyor. Nüfusumuz artsın ancak bu çocuklara
sağlıklı bir sistem oluşturmadığımız
sürece bu yeni doğan her çocuk binlerce risk üzerindeyken doğacaklar.
Yine, bu çocuklarımız maalesef borçlu doğacaklar, işsiz
doğacaklar, eğitimsiz doğacaklar, sağlıksız
doğacak, fakir kalacak ve maalesef aç doğacaklar; kısacası,
kendileri için hazır olmayan bir Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığıyla doğacaklar.
Popülist yaklaşımlarla insanların
sıkıntılarını istismar eden, seçim döneminde
insanlarımızın mağduriyetlerini şov malzemesi yapan
bir Bakanlık yönetim anlayışı var ülkemizde. Medyaya
oldukça da sık yansıdı. Çokça kamuoyu da bu işi
yakından takip ediyor. Doğal gazlı evlere kömür
yardımları, suyu olmayan yerlere bulaşık, çamaşır
makinesi yardımları, basın önünde, âdeta
insanlarımızın onurun kıracak şekilde gıda paketi
dağıtımları
Maalesef, onlarcasını daha
sayabiliriz.
Değerli
milletvekilleri, sadece birkaç günlük gazete ve haber
başlıklarından birkaçını okumak istiyorum huzurlarınızda
ve yürekler burkuyor: Tecavüzcüsü yakalanmadığı için evine
dönemiyor., İzmirde aile faciası, 4 ölü., Devlet koruması
altında olan ve uğradığı tecavüz sonucu hamile kalan
15 yaşındaki kıza kürtaj izni verilmedi., Mide bulandıran
taciz olayı., Iğdırda 74 yaşındaki yaşlı
kadın ev temizliğine giderek ailesine bakıyor., Çocuklar 1
TLye uyuşturucu bulabiliyor., Çocuk gelin ortada kaldı. Gerçekten
değerli milletvekilleri, bu başlıkları gazetelerimizde veya
İnternet sitelerimizin herhangi birinde, artık
alışkanlık hâline gelmiş vaziyette, ibretle gözlemliyoruz,
izliyoruz. Gerçekten bunlar yüreklerinizi burkmuyor mu sizlerin? Bu yürek
burkan gazete manşetleri son bulacaksa sizlere istediğiniz kadar
kadro için destek vermeye hazırız ama lütfen bu yürek burkan
manzaraları görmezden gelmeyin, kulak tıkamayın. Hepimizin
üzerinde çok ciddi veballer var.
Bu
kanun mutlaka çıkacak, geçecek sizlerin oylarıyla, biraz evvel
arkadaşımın ifade ettiği gibi, kulis milletvekillerinin
oylarıyla çıkacak.
Bu
duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 44. Maddesindeki 30 rakamının 25 olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer Genç (Tunceli) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546
sıra sayılı Yasa Tasarısının 44üncü maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı hakkında geçen hafta öyle bir kanun
çıkardık, yeniden bir torba kanunu getirdik. Bu Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı kanunda daha önce
633 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle Bakanlığın bütün
teşkilatları feshedilmişti, 81 il başkanı
açığa alınmış ve hepsine tam maaş para ödeniyor.
Müsteşar... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, hepsi, bunlar gidiyorlarsa gitsinler, şurada, kulislerde
konuşsunlar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
KAMER
GENÇ (Devamla) Burada niye sohbet ediyorlar ya?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Devamla) Hayır, sohbet ediyorlarsa gitsin, orada etsinler.
BAŞKAN
Uyardım Sayın Genç, buyurun siz.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ondan sonra, bakın, müsteşar
dışındaki müsteşar yardımcılarına, şube
müdürlerine, genel müdürlere -tam maaşla, Fatma Şahin- bunlara
maaş bağlandı, ondan sonra kendi yandaşlarına da yeni
adamlar getirdiler, onlara maaş bağladılar. Dünyanın en
ilkel memleketinde, en geri zekâlı toplumlarda ve en geri zekâlı iktidar
gruplarında hiçbir zaman kanunla insanların müktesep hakları
feshedilemez, kendi yandaşlarına kanunla böyle imtiyazlı
kadrolar verilemez. Dolayısıyla tamamen faşist bir diktanın
hâkim olduğu bir iktidar anlayışı AKPnin iktidar
anlayışına hâkim olmuş ve dolayısıyla Türkiyeyi
faşist bir diktaya götürmek istiyorlar.
Şimdi,
Tayyip Erdoğan bugün seçim beyannamesini açıklıyor, O
kadının aldığı adli tıp raporunu birileri bir
yerine koysun. diyor. Ben şimdi soruyorum: Tayyip Bey, bizim koyacak
yerimiz yok, sen bir yerine koy!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Tüü Allah kahretmesin!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Ahlaksızlık yapma ya!
KAMER
GENÇ (Devamla) Onu sen bir yerine koy!
Yani
şimdi bizim o adli tıp raporunu koyacak bir yerimiz yok
arkadaşlar.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sen ne biçim bir adamsın ya! Tüü sana!
KAMER
GENÇ (Devamla) Kendisi bir yerine koysun onu! Tamam mı?
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Yazıklar olsun!
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, ayrıca, bakın, beyler, şimdi, geçen
hafta ben burada Bekire dedim ki
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu
ya?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Başbakan nasıl konuşuyor?
KAMER
GENÇ (Devamla) Bekir, sen lekeli bir adamsın, sen hâkimlere ve
savcılara telefon etmişsin, senin hakkında 2 tane fezleke gönderilmiştir.
O fezlekeler nedir açıkla.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Böyle konuşma olur mu Başkanım ya?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen temiz dille konuşun. Uyarıyorum sizi.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bekir dedi ki: Efendim, benim bu hâkimlere ve savcılara
telefon ettiğime dair ispat etmeyen namussuz ve şerefsizdir. Ben de
diyorum ki: Şerefin ve namusun varsa Bekir, gel, çıkalım
halkın karşısına, konuşalım.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Senin halkın karşısına çıkacak
yüzün mü var?
KAMER
GENÇ (Devamla) Sen acaba Tayyip Erdoğanın oğlunun, efendim,
savcılığa gönderilmemesi için niye savcıya talimat verdin?
Şimdi,
beyler, bakın, biz burada size karşı söylediğimiz sözlerden
artık utanç duyuyoruz. Bu Parlamento böyle gitmez.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sende utanma mı var ya? Utanmaz adam!
KAMER
GENÇ (Devamla) Çünkü bakın, 630 milyon dolar, bakın, 630 milyon
dolar Tayyip Erdoğanın verdiği talimatla müteahhitlerden
toplanmış, haraç toplanmış.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Utanmaz adam!
KAMER
GENÇ (Devamla) Bu haraçları nereye verdiği belli, Tayyipin
satın almak istediği, daha doğrusu devretmek istediği
gazetelere verilmiş.
Ayrıca,
arkadaşlar, Tayyip Erdoğanın oğlunun kurduğu
vakıf var. Bu vakfın içinde sizin içinizden kişiler de var. Bu
vakfa haraçlar toplanmış. Ya, diyoruz ki: Eğer temizseniz haydi,
çıkalım, bu vakıfla ilgili araştırma yapalım,
namuslu ve şerefli adamın -sana da soruyorum- alnı açık
olur. Çıkarız, önergeleri veririz, araştırırız,
hakikaten hırsızlık yolsuzluk varsa var, yoksa o zaman deriz ki
Arkadaş, ya, böyle bir şey yok. Ama siz her şeyi örtbas
ederseniz, hâkimleri görevden alırsanız, bu soruşturmayı yapan
polisleri görevden alırsanız, her şeyi altüst ederseniz peki nasıl
bunlar kanıtlanacak? O zaman demek ki arkanızda pislik var,
arkanızda yolsuzluk var.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Kendi oğlunun dairelerini de getir.
KAMER
GENÇ (Devamla) Dolayısıyla bundan kaçıyorsunuz. Onun için
Bekir Bozdağa diyorum ki: Şerefin ve namusun varsa gel, senin
eğer
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Oğlunun dairelerini de getir, oğlunun
dairelerini.
KAMER
GENÇ (Devamla) O fezlekeleri açıkla, ondan sonra şey edelim.
Bak,
Mehmet Ali Şahin burada. Diyor ki Efendim, Fethullah Gülene
Yargıtaydan dosya gönderildi. Mehmet Ali Şahin, senin
bakanlığı bıraktığın kaç sene oldu, niye
şimdiye kadar açıklamadın? Dürüst adamsa o zaman Fethullah
Gülene Yargıtayda dosya gönderildiği zaman çıkıp da bunu
açıklasaydın. Niye şimdiye kadar bekledin? Çünkü her zaman
bekliyorsunuz ki
Bakın, bunu
çıkıp açıklamak zorundasın. Fethullah Gülene
Yargıtaydan dosya gönderildi mi, gönderilmedi mi? Gönderen kim? Sizin
Yargıtaya getirdiğiniz adamlar, çık burada açıkla bunu.
Niye açıklamıyorsun? Demek ki bakın, insanların
karşısında dürüst konuşun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) -
bildiğiniz şeyleri hesabınıza
geldiği zaman açıklamayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Dürüst sen misin hadi oradan!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Benim. Sen kimsin?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hadi oradan yürü! Terbiyesiz yürü!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Lütfen
Sayın Genç, oturun.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Sen kimsin?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hadi yürü, git.
BAŞKAN
- Sayın Can
KAMER
GENÇ (Devamla) - Sana ne ya, gitmiyorum.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hadi in oradan. Çıkıyor buraya hakaret
ediyor.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Gitmiyorum, hadi gel bakalım, çıkalım
bakalım.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hadi yürü, git!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen yerinize oturun.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Senin aradığın o.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Devamla) - Ya, doğruları konuşuyoruz burada,
çıkın bize dürüst cevap verin ya! Bu Hükûmet çıkıp bize
cevap versin burada ya. Bu kadar yolsuzluk dosyalarını dile
getiriyoruz, hiç kimse bize cevap vermiyor ya!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Utanmaz. Utanmaz adam!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen oturun.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Yürü, hadi git!
KAMER
GENÇ (Devamla) Sana ne?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.56
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 22.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
546
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Önergede karar yeter sayısı
BAŞKAN
44üncü madde üzerinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yoktur
109 kişi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, var
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) 109 kişi
BAŞKAN
Evet, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, insaf artık!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Saydım ben, 109 kişi, tek tek
saydım.
BAŞKAN
İlk defa ben de yapmıyorum bu uygulamayı.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, siz tereddüde
düşerseniz oradan soracaksınız, görüyorsunuz
olmadığını.
Efendim,
siz tereddüde düşerseniz soracaksınız orada. Yapmayın ya, böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN
- Tereddüde düşüldüğü hâlde elektronik cihazla oylama ve yoklama
yapılır yani, merak etmeyin!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gördünüz, orada olmadığını
gördünüz, aslında tereddüt de yok yani.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, rahat olun siz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, siz senelerce kürsü
hâkimliği yaptınız bak, size itimat etmek istiyoruz biz.
BAŞKAN
İtimatta tereddüdünüz olmasın efendim, siz merak etmeyin!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, niye bir dakika veriyorsunuz?
Bir dakika yetişmiyor.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, hangi kâtip üye Yeter sayı var. dedi? Merak ettim
ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var diyen kâtip üye doğru söylemiş
olacak.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı var, önerge
kabul edilmemiştir.
44üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
45inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 45 inci maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Fatih
Şahin Durdu
Mehmet Kastal
Kayseri Ankara Osmaniye
Tülay
Kaynarca
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)- Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Araştırmacı
kadrolarına atananların mali haklarına ilişkin genel
düzenleme yapıldığından, söz konusu maddenin metinden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Böylece
45inci madde teklif metninden çıkmıştır.
Bir
karışıklığa mahal vermemek için komisyon metninin
mevcut madde numaraları üzerinden devam edeceğiz. Kanunun
yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
46ncı
maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 46 ncı
maddesinde yer alan dört ibaresinin üç şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kahramanmaraş Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 46ıncı maddesinin Hizmet
Birimleri 6ıncı maddesinin birinci fıkrasına (h) bendi
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
h) Kız
Çocuklarını Spora Teşvik ve Destek Hizmetleri
Başkanlığı
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Bengi
Yıldız
Iğdır Şırnak Batman
İdris
Baluken Erol
Dora
Bingöl Mardin
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)- Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan Şırnak Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli arkadaşlar Her iş yapar
başkanlığı. Bunun adını yanlış
koymuşsunuz. Yani bakanlıklarda böyle bir görevlendirme, yeniden
kadro ihdası niçin yapılır? Yani bunu anlamak çok zor, her
kurumun bir işlevi vardır, bir amacı vardır. Buraya
baktığınız zaman Rehberlik ve Denetim Başkanlığı
Hem rehberlik, yol göstereceksin hem denetleyeceksiniz, bu nasıl bir
şey? Kanun hükmünde kararnamenin 5inci maddesinin
fıkrasını değiştiriyorsunuz. Kararnameyi
görüşmemişsiniz, fıkrasını
değiştiriyorsunuz, kanunlaştırıyorsunuz.
Bu Meclisi kanun fabrikasına çevirdiniz
arkadaşlar. Fason kanunlar çıkarıyorsunuz torba torba
yanlış kanunlar çıkarıyorsunuz. Yanlış
yaptığınız için de yanlışı
yanlışla düzeltmeye kalkıyorsunuz. Geçen, daha torba kanunda
İnternet yasaklarını getirdiniz. Bu İnternet
yasaklarında burada anlattık size. Arkadaşlar,
yasakçılık kimseye bir şey kazandırmaz, sansür kimseye bir
şey kazandırmaz, baskıyı
Bir tane idare birimine teslim
ederseniz bakanlığa bağlı bir idari merciye
bırakırsanız, mahkeme kararı aramazsanız
Anayasanın 22nci maddesini ihlal edersiniz. Bakın, haberleşme
özgürlüğünde diyor ki: Hâkim kararı olmadıkça
bu Anayasa
2001de değişmiş, yeni, şimdi, Anayasada bu hüküm varken
Sayın Cumhurbaşkanı ne yaptı? Bunca kamuoyu tepkisine,
uluslararası tepkiye rağmen bize görev ve makamın
gerektirdiği
Ya veto yetkisini kullanacaktı rahatsız
olduğu bir iki maddede ya da Anayasa Mahkemesine götürecekti iptali için,
onu yapmadı. Kendisi yürütmenin başıdır Sayın
Cumhurbaşkanı, bize, Meclise dizayn vermeye başladı,
Meclise ayar çekmeye çalıştı, burayla görüştü iktidar
partisiyle, Meclise müdahale etti. Meclise müdahale ederken öneri ve
nasihatlerde bulunduğunu, Twitterden 20.30da Ben onadım ama
Meclisi de ayarladım. diye Twitt attı. Meclisi bir Twittle
ayarladığını söyleyen Çankaya Köşkünün, yürütmenin,
yasamaya müdahalesini içinize sindirdiniz mi arkadaşlar? Sindirdiniz mi
içinize? Düşünün ki 20.30da kanun onaylanıyor, 20.30un iki saat
sonrası iktidar partisi kanun teklifi veriyor İnternetle ilgili, biz
yukarıda komisyonda bu kanun teklifini görüşüyoruz, şimdi o
torbada düzeltiyoruz. Yani bir kanun onaylandıktan iki buçuk saat sonra
-yaşayamadan- aynı Meclisin aynı milletvekilleri, aynı
iktidar getiriyor kanun teklifi veriyor, diyor ki: Bu kanun teklifi
İnternet yasaklarıyla ilgili. Efendim, trafik bilgilerini herkese
verecekler. İnternetten URLden kim girmiş, IPden kim girmiş,
bilmem ne servisinden kim girmiş, hepsi açığa çıkacak. Onun
yerine bunu sınırlayalım. Sayın Bakan geldi bizimle
görüştü. Sayın Bakan bizimle görüştüğünde Biraz
yumuşatacağım. dedi. Ama bu sansürde Anayasa Mahkemesinin önüne
dolanıp iptal başvurusunun önünü kesmek için yirmi dört saatte
yargıç kararının temini istendi. Yargıç kararının
teminini, siz, bu şekilde isteyerek olayı çözemezsiniz. Sonuçta, bu,
yasakçı bir anlayıştır. Bu yasakçı
anlayışı dolanarak çevrilmez bu. Yasamanın, milletin
iradesinin, Meclisi yapan Meclisin milletvekillerinin şunu demesi
lazım: Sayın Cumhurbaşkanı, lütfen, bizi dizayn etmeyin,
bizi yönlendirmeyin, bize ayar çekmeyin. Ve yarım saatlik ömrü olan
kanunlar çıkarmaya başladınız, farkında
mısınız yaptığınız
yanlışların? Yarım saat
Bir kelebeğin ömrü kadar
kanunlarınızın ömrü yok artık, bunun farkın da olun.
Bunu
hatırlatmak istedim. (BDP sıralarından alkışlar)
Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
Yoklama
talebi var yerine getireceğim.
Sayın
Altay, Sayın Sarı, Sayın Serindağ, Sayın Acar,
Sayın Dinçer, Sayın Nazlıaka, Sayın Gök, Sayın Kaplan,
Sayın Küçük, Sayın Tunay, Sayın Şafak, Sayın Haberal,
Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın Atıcı, Sayın
Eyidoğan, Sayın Özgündüz, Sayın Aksünger, Sayın Onur ve
Sayın Aldan.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
3-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve
İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri
Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438,
2/1529, 2/1571, 2/1966) (Dağıtma tarihi: 10/02/2014) (S. Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, kaça kaç lütfen
Var
diyorsunuz ama kaç tane, kaç kişi var, kaç kişi yok?
BAŞKAN
Burada, elektronik cihazda Sayın
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ama kaç kişi var öğrenseydik.
BAŞKAN
Hayır, tüm uygulamalarımız bu şekilde.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yani olsun, 191 kişi mi?
BAŞKAN
Kesiyoruz efendim, 165i bulunca kesiyoruz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yani 165i bulduk, kesiyoruz. deyin o zaman. Yani
vardır derken 165i bulduk
BAŞKAN
Elektronik cihazda görünüyor. Nasıl yapmamız lazım?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Rakamı açıklayın Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Çıktısını da alıyoruz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başkanlık Divanının görevi o.
BAŞKAN
Çıktısını alıyoruz efendim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ama 2 üye de bakamadan siz
açıklıyorsunuz.
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 46 ncı
maddesinde yer alan dört ibaresinin üç şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 546 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 46ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, kanun teklifinin 46ncı maddesinde 638 sayılı
Gençlik ve Spor Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede değişikliğe
gidilmektedir. Burada Bakanlık bünyesinde görev yapan
müsteşarlık sayısı 2den 4e çıkarılırken,
ayrıca Bakanlık bünyesinde yeni bir Rehberlik ve Denetim Başkanlığı
kurulmaktadır.
Kurulacak
olan Rehberlik ve Denetim Başkanlığı iyi niyetlerle
öğrencilere hizmet etmelidirler diyoruz. Kurulan bu başkanlık
bir hesaplaşma başkanlığına dönüştürülmemelidir.
Denetimler, bir hesaplaşmaya dönüşmeden, öğrenciler zarar
görmeden ve incitilmeden yapılmalıdır; aksi hâlde Hükûmet,
öğrenci sorunlarını ortadan kaldırmak yerine yeni sorunlara
yol açacaktır.
Hükûmet, öğrencilerin yurt ve barınma
problemlerine derhâl yönelmelidir. Bu konuda, yaşanan eksikliklerini
ortadan kaldırma konusunda kapsamlı bir çalışmaya
gidilmelidir. Ülkemizde yurt problemleri özellikle üniversite
öğrencilerinin karşılaştıkları en önemli
problemlerden biri hâline gelmiştir. Türkiyede devlet yurtları
yetersizdir. Çok sayıda öğrenci öğrenim döneminde, öğrenim
başlangıcında maalesef ki açıkta kalmaktadır. Uzun
süre yedek listelerde bekleyen üniversite öğrencileri kendilerine devlet
yurtlarında yer bulmada zorlanmaktadırlar. Açıkta kalan bu
öğrenciler ya çeşitli evlere ya da ailenin ekonomik ve sosyal
durumuna göre özel yurtlara yerleşmektedirler. Evinden ve yurdundan
uzaklaşarak gurbette okumaya gelen binlerce öğrenci yurt konusunda
hayal kırıklığı yaşamaya devam etmektedir.
Ailelerine yük olmak istemeyen öğrenciler okurken çalışmayı
ya da karşılıksız özel burs bulmayı tercih
etmemelidirler. Devlet öğrencilerinin tamamına mantıklı
bursları tahsis etmelidir. Bu nedenle Hükûmet ülke genelinde yurt ve burs
konusunda yaşanan sıkıntıları kısa sürede çözüme
kavuşturmak için büyük gayret göstermelidir.
Öğrenci
yurtlarındaki sorunlar tüm Türkiye'de olduğu gibi yine
Kahramanmaraşta da yaşanmaktadır. Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesini dönem başında kazanan öğrencilerimiz
yurt bulmada büyük bir zorluk ve sıra gelmeme anlamında çok büyük
sıkıntılar yaşamaktadır. Kahramanmaraş ilimize
gerektiği kadar kız ve erkek öğrenci yurtları derhâl
yapılmalıdır. Yurtlar da ortak kullanım alanları
yerine odalarda düşünülmelidir. Her odada buz dolabı gibi günlük ve
hayatta sık kullanılan elektronik araçlara mutlaka yer verilmelidir.
Yurtlardaki yemek ve beslenme konusunda verilen hizmetler sübvanse edilerek çok
uygun fiyatlarla öğrencilere mutlaka sunulmalıdır. Öğrenci
yurtları öğrenciye ve ailesine yük olmaktan
çıkartılmalıdır. Yurtlarda her şeyin en
ayrıntılı bir şekilde mutlaka düşünülmesi gereklidir.
İşletmeci zihniyetinden uzak bir şekilde güven içinde hizmet ön
plana çıkartılmalıdır. Öğrenci yurtları güvenli
ve ders çalışmaya elverişli hâle getirilmelidir. Elverişsiz
yurtlarda kalan öğrenciler problem yaşamakta ve derslerinden geri
kalmaktadır. Ülkemizde öğrenci yurtları ve içinde bulunduğu
kötü şartlar mutlaka iyileştirilmelidir. Kimsenin
beğenmediği, işe yaramaz binalara öğrenci yurdu yapmaktan
da artık vazgeçilmeli özel projeli yurtlara yönelmelidir. Bu vesileyle
değişiklik önergemizin kabulünü dileyerek yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar).
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
47nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 47. Maddesindeki "Rehberlik ve Denetim
Başkanlığı' ifadesinin "Rehberlik ve Teftiş
Kurulu Başkanlığı" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Selahattin
Karaahmetoğlu Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul Giresun İstanbul
İzzet
Çetin Sedef
Küçük Aylin
Nazlıaka
Ankara İstanbul Ankara
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, 46da bizim önergemiz var, dün
imzaladık. Teknik sorun oldu herhâlde.
BAŞKAN
Burada, bizde işlenmiş önerge görünmüyor efendim 46ncı
maddede, zaten maddeyi de oyladık, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi de
yok efendim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Hayır efendim, dün imzaladık.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşuldu, oylandı.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin 47'inci maddesinin 8/B Ek
Maddesine eklenen Rehberlik ve Denetim Başkanlığı
Görevlerinin (b) bendinde yer alan "faaliyet, işlem ve
personeli" ifadesinin "faaliyet, işlem ve personelin mali
denetimi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip
Kaplan Bengi
Yıldız
Şırnak Batman
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 47 nci maddesi ile
638 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 8/B maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özcan
Yeniçeri Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Günal
Ankara Kayseri Antalya
Mustafa
Kalaycı Mesut
Dedeoğlu S.
Nevzat Korkmaz
Konya Kahramanmaraş Isparta
"b)
Bakanlık ve bağlı kuruluşların ve bunların
denetimi altındaki her türlü kurum ve kuruluşların faaliyet ve
personeli ile ilgili işlemlerin mevzuata uygun olarak yürütülmesi
konusunda eğitici ve rehberlik yaklaşımını ön plana
çıkaran bir anlayışla denetim yapmak ve gerektiğinde
inceleme ve soruşturmalar yapmak."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maalesef
konuşmama üzüntülü bir haberle başlamak durumundayım. 23üncü
dönem uzman erbaş kursunda Isparta Yalvaçlı hemşehrimiz, bir
uzman onbaşı Gökhan Aslan kardeşimiz bölüğünün pentatlon
denetlemesinde duvar tırmanışı esnasında yere
düşüyor, bayılıyor ve orada -duyumlarımıza göre-
komutan müdahale ettirmiyor Kalkar, bırakın. diye. Fakat daha sonra
çocuğun dilinin boğazına gittiği ve vefat ettiği
haberi alınıyor. Gerçekten büyük bir ihmal var. Yine,
duyumlarımız, orada ne ambulans ne tıp ekibi olduğuna dair.
Şu anda tabii çok şey söylememek gerekiyor, askerî savcı
bekleniyor ama ben bu kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum, değerli
hemşerilerimize, Isparta milletvekillerimiz adına da
başsağlığı diliyorum. İnşallah Allah
cennetinde buluşturur sevenlerini.
Değerli
arkadaşlar, tabii burada yine terör şehidi ve vazife şehidiyle
alakalı sorunlar gündeme geliyor. Meclisimiz bu sorunların önemli bir
kısmını giderdi ama bu defin töreni esnasında yine
bazı sıkıntılar var. İnşallah bunun bir an önce
çözülmesini talep ediyoruz. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi
çoğunluğunun, bu konuya ve bununla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının sorunlarına bir an önce bir çözüm üretmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Terörle
mücadele etmesi için gönderdiğimiz bu kardeşlerimiz, uzman
erbaşlar, uzman jandarmalar, astsubaylarımız arkadaşlar
biraz, değer ve kıymet bekliyor Türkiye Büyük Millet Meclisinden,
tabii başta Türk Silahlı Kuvvetlerinden olmak üzere. Burada, bu
sorunlarını defalarca dile getirdik ama maalesef Adalet ve
Kalkınma Partisi Meclis çoğunluğu hiçbir inisiyatif almadı,
bu sorunların çözümüyle alakalı hiçbir konu maalesef gündeme getirilmedi.
Değerli
arkadaşlar, bu sorunu Türkiye Büyük Millet Meclisi çözmeyecek de kim
çözecek? Yani, canlarını, kanlarını ortaya koymuş bu
kıymetli kardeşlerimiz herhâlde bu kadarcık değeri,
kıymeti hak ediyor diye düşünüyorum. Artık neyi bekliyorsunuz,
niye bekliyoruz gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Bu
arada, Türk Silahlı Kuvvetlerine de bir çift sözüm var. Yani, bu mensuplar
da şanlı ordunun şerefli mensupları. Bu sorunları
ortadan kaldırmak için kılınızı
kıpırdatmamakla aslında Türk Silahlı Kuvvetlerine bir nevi
nifak girmesine de vesile oluyorsunuz. Her şey kanun da değil, daha
önce de söyledik, yani kanun çıkarılmadan Genelkurmay
Başkanının, Millî Savunma Bakanının iki
dudağının arasından çıkacak bir talimatnameyle bu
sorunların önemli bir kısmı çözülecek ama hâlâ daha beklemedeler
ve hâlâ daha kapı duvar.
Bakın,
yukarıdan bir çığ geliyor, uyarmak durumundayım. Artık
Meclisimizden ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden bu kardeşlerimiz
ümitlerini kesmiş durumdalar. İnternete girdiğiniz zaman
bakıyorsunuz, Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde olmayan, hiç
görülmemiş bir biçimde tepkilerle karşılaşıyorsunuz.
Haberiniz var mı değerli arkadaşlar, ölüm orucu başlatma
kararı almışlar? Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde hiç bugüne
kadar yaşanan bir hadise midir? Neyi bekliyorsunuz?
Tabii,
bu kararı olmak kolay değil. Bu kararı alırken hakikaten
son derece ümitsizler. Defalarca söyledik, bu sorunların hiç olmazsa bir
kaçını çözün. İnsanlar ümitvar olsun bu sorunların
gelecekte de çözüleceğine dair. Ama MİT Müsteşarıyla ilgili
bir gecede kanun indiriyorsunuz, HSYKyla ilgili bir gecede kanun
indiriyorsunuz, binlerce insanın aileleriyle birlikte
sorunlarını ortadan kaldırmak için kılınız
kıpırdamıyor, ondan sonra da kızıyorsunuz. Milletin
menfaatlerine kanun getirdiniz de muhalefet hayır mı dedi? Bu
evlatlar Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
emanet. Artık daha fazla bekleme imkânı yoktur. Bu acı olaydan
sonra da ben bu hususu bir kez daha sizlerle paylaşmak istedim.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Bir saniye, söz isteyenler var, söz vereceğim.
Sayın
Özel, buyurun.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Isparta Milletvekilimiz Sayın Nevzat Korkmazın da
kürsüden ifade ettiği gibi, Isparta ilimizin Yalvaç ilçesi Ayvalı
köyünden Gökhan Aslan kardeşimiz, İstanbul Tuzlada uzman
çavuşluk görevini ifa ederken eğitim sırasında düşerek
hayatını kaybetmiştir. Bize gelen bilgiye göre, orada müdahale
edilmiş saat dört on beş sıralarında. Tabii, burada bir
ihmal varsa, bir kusur varsa da sonuna kadar gidilmesinde bizler takipçi
olacağız. Kendisine Allahtan rahmet, ailesine de
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bu
konuda başka söz isteyen yok.
BAŞKAN
- Biz de Gökhan Aslana Allahtan rahmet diliyoruz, acılı
yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.
.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın;
Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili
Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S.
Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.29
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 22.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
Sıra Sayılı Yasa teklifinin 47inci maddesinin 8/B Ek Maddesine
eklenen Rehberlik ve Denetim Başkanlığı Görevlerinin (b)
bendinde yer alan faaliyet, işlem ve personeli ifadesinin faaliyet,
işlem ve personelin mali denetimi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin
bir maddesini kanun teklifiyle değiştirmeye kalkıyoruz, biliyor
musunuz? Yani kanun hükmünde kararname zaten, Bakanlar Kurulu otursun çözsün
orada bir kararla, niye buraya iş getiriyorlar ki, niye sizi uykusuz
bırakırlar, niye sağlığınızla oynarlar?
Kararname değil mi? Kararnamenin maddesini nasıl kanunla
değiştiriyorsunuz arkadaşlar ya? Hangi usulde bu var?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Biz yaptık, oldu. diyorlar, ne var yani?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Bakanlar Kurulu değiştiremez ki kanun hükmünde
kararnameyi.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Size kuliste bir fıkra anlatırım, her
şey olmuyor bu şekilde ama yani.
Arkadaşlar,
kararnameyi kanun teklifiyle değiştiriyorsunuz. CHP de ondan sonra
Anayasa Mahkemesine götürüyor, kızıyorsunuz; iptal oluyor, yine
kızıyorsunuz. Yani siz ustalık döneminde biraz daha iyi
hukukçular bulamıyor musunuz? Yani gerçekten bu yanlışları
yapmak zorunda mısınız?
Bakın,
denetim konusu kimin konusudur? Kamu iktisadi teşebbüslerinin denetimini
Meclis yapıyor, değil mi? Yapıyor, bakanlıklara
bağlı olanları da. Peki, bakanlık bütçelerini, genel ve
katma bütçeleri kim denetliyor? Sayıştay. Bütçe görüşmelerinde
sabahtan akşama kadar Sayıştay kavgası yaptık.
Sayıştay dururken bir madde koymuşsunuz buraya, sadece Spor
Bakanlığıyla ilgili, 638 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Anayasanın 191inci maddesine aykırı. Bu
kararnameler Resmî Gazetede yayımlanınca yani 14 Nisan 2011
seçimlerinden önce bu kararnameler çıktı ve Mecliste görüşülmedi
bunlar. Görüşülmediği gibi, bugüne kadar kabul edilmediği için,
yürürlüğü devam etmediği için kanun bile sayılmazlar. E, kanun
sayılmayan, kanun olmayan şeyi kanun teklifiyle
değiştiriyorsunuz. Şimdi, bu, enteresan bir durum.
Bırakın onu, burada -adı her iş yapar parantez içinde-
Rehberlik Denetim Başkanlığına neler vermişsiniz!
Bakın, her türlü denetim, hizmet, amaç, bütçe, bilmem ne, bilmem ne
Efendim, bunlar Sayıştayın görevi, Sayıştay denetliyor
zaten bunları. Allah için sizden rica ediyorum, siz gidin,
Sayıştayın Denizli Kredi Yurtlar Kurumuyla ilgili raporunu
okuyun. Denizliyle ilgili 24 tane ihlal tespit edildi, 24 tane. Yurdun
yapılması, ihalesi, kantini, iaşesi
Sadece bir
Sayıştay raporunda -bakın, Spor Bakanlığıyla
ilgili bir kararname bu- 24 tane ihlal sadece, sadece, sadece Denizliyle ilgili.
Tam da o arada, Denizlide kız-erkek öğrenci evleri, yurtları
tartışması başladı. Tabii ki yurtlarınıza
sığmayan 70 bin öğrenci olursa nerede okuyacak? 8-10 bin
kapasiteli yurtlarınız var, 8 bin kapasiteli yurdunuz varken siz
diyorsunuz ki: 80 bin kişi buraya sığsın.
Sığmıyor, sığmayınca okuyacak, okuyunca nerede
kalacak? Apart daireleri kiralıyor. Apart daireleri
kiraladığı için, apart daireleri de Denizlide blok blok, yan yana
olduğu için Denizliyi mahvettiniz, Denizlinin adını
karaladınız
Denizliyle ilgili demediğinizi
bırakmadınız. Onu yapacağınıza Sayıştay
raporunu okuyun, okumayanınız vardır, 20nin üstünde ihlal var,
bakın, sadece Denizlinin sporuyla ilgili olan.
Arkadaşlar,
demin, yukarıda torbada bir teklif verdim. 1 milyon öğrenci
üniversiteyi bitirmiş, işsiz, burslarını ödeyemiyor,
bunlara haciz gidiyor biliyor musunuz? İş bulamayan, açıkta veya
yeni evlenmiş, işsiz, güçsüz bir milyon üniversite mezunu
bursları nedeniyle haciz takibinde, evlerine haciz gidiyor biliyor
musunuz? Bunlarla uğraşacağınıza, Allah için böyle bir
şey yapın, hayra girin ya, biraz cennetin yolunu açın kendinize.
Bazen de iyilik yapın, düşünün. Yani, buraya geliyorsunuz, elinizi
kaldırıp indiriyorsunuz. Biraz da okuyun Allah aşkına, ne
oluyor, ne bitiyor! Ya, bunun içinde bir şeyler oluyor; bir günde, niye
iki saatte kanunlar değişiyor? Okumuyorsunuz, sonra Niye bu kanunlar
iki saatte değişiyor? diyorsunuz, Allahım size akıl,
fikir versin! Bu tarzı değiştirelim arkadaşlar, olmuyor.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 47. Maddesindeki "Rehberlik ve Denetim
Başkanlığı' ifadesinin "Rehberlik ve Teftiş
Kurulu Başkanlığı" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Aylin Nazlıaka
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili.(CHP
sıralarından alkışlar)
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
az önce konuştuğumda, bazılarınızın o
koltuğun tam olarak hakkını vermediğinden
bahsettiğimde bazı tepkiler geldi. Bakın, bu tepkilerin
haklı mı, haksız mı olduğunu anlamak için size çok
basit bir soru soracağım.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sen kendi sıralarına bak ya! Madde üzerinde,
önergen üzerinde konuş!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bir vatandaşımızın ismini
söyleyeceğim size, hepimizin alnına bir mühür gibi işlenmiş
olan bir isimden bahsedeceğim, bakalım bu isim sizin için bir
şey ifade ediyor mu değerli arkadaşlar: Salih Yiğit Tekin.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Öyle bir hakkın yok!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Salih Yiğit Tekin isminin sizin için bir ifadesi var
mı, bir şey ifade ediyor mu sizin için? Böyle boş boş
bakarsınız tabii, hiçbir şey ifade etmiyor! Neden, neden? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Nazlıaka, lütfen!
AHMET
YENİ (Samsun) Saygısızsın sen, saygısız!
Saygı diye bir şey yok! Bir de bayan olacak!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bu vatandaşımız, 17 Aralık günü,
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ortaya
çıktığı gün, Meclisin önünde kendini yakan kişidir,
biliyor musunuz? Ve kendini yakarken ne dedi biliyor musunuz?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ne dedi? Bilmiyoruz.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Açım, açım! dedi.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Öyle mi!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Ne kadar net, ne kadar temiz bir ifade değil mi? En
temel ihtiyacını karşılayamadığı için bu
vatandaşımız kendini yaktı ve on gün sonra da hastanede yaşamını
yitirdi. Ama, tabii, siz bunların hiç farkında değilsiniz çünkü
siz 17 Aralık günü bambaşka konularla meşguldünüz.
Bakın, görüyoruz ki
sizin ne gözünüz ne karnınız doyuyor
bazılarınızın değerli milletvekilleri. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bundan rahatsızlık duyanları
tenzih ediyorum ama 700 bin liralık kol saatleri, umre ziyaretleri,
birinci derece sit alanından üçüncü derece sit alanına çevrilip
üzerine yapılan villalar, ayakkabı kutularında bulunan milyon
dolarlar, bakan oğullarının evinden çıkan para sayma
makineleri, bakan oğullarının evinden çıkan boyum
yüksekliğinde kasalar
Bunların hiçbirisi sizin gözünüzü doyurmuyor
öyle anlıyorum ki.
Aslında, sizin
karnınız da doymuyor. Açım. diye bahsettik ya, birkaç örnek de
bununla ilgili olarak vermek istiyorum. Bakın, önceki Bakan, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin üç ayda 56 bin
TLlik çerez tüketmişti; 56 bin TL, üç ayda. Bakın, bir hayal edin.
Fatma Şahin boyunda, 4 tane çuvalın içerisinde çekirdek hayal edin.
Fatma Şahin sabahtan akşama çekirdek yese o 4 çuvalı, her gün 4
çuval çekirdeği bitiremez. Nereden geliyor bu 56 bin TLlik çerez
masrafı? Arkadaşlar, utanın biraz. Bu da yetmedi, daha
geçenlerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin 20 bin TLlik pasta
masrafı yaptığı ortaya çıktı. Şimdi kabaca
hesaplayalım: Bir pasta 50 lira olsa 400 pasta eder, 400 pasta. İnsaf
edin arkadaşlar! Yani, bu Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.
kafasıdır, başka hiçbir şey değildir bakın, size
söyleyeyim. Onun için, ne gözünüz doyuyor ne karnınız doyuyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Aksırıncaya kadar,
tıksırıncaya kadar yiyorsunuz bu ülkeyi ama biz buna asla ve
asla izin vermeyeceğiz, bunu böyle bilin.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Temiz bir dille konuşsun.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, Başbakan hem bugün
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, temiz bir dile davet edin, temiz bir
dile.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) - Sayın Başkan, herhâlde ek süre vereceksiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ek süre
vereceğinizi düşünüyorum Sayın Başkan çünkü süremden
alıyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ne
yapmamı istiyorsunuz, uyarıyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, temiz bir dile davet edin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olalım.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Ek süre, ek süre
BAŞKAN Lütfen,
Sayın Nazlıaka, böyle bir usulümüz yok.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Ek süre vermeyecekseniz burada bitireceğim
konuşmamı.
BAŞKAN Sayın
Nazlıaka, konuşmanıza devam edin. Sebep oluyorsunuz
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Temiz bir dile davet edin, temiz dille konuşsun.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, dün de bugün de
Sayın Başbakan Kabataşlılığını devam
ettirdi.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Senin psikolojini Mahsur mu bozdu? Mahsur mu bozdu senin
psikolojini?
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Aranızdaki bir AK PARTİ milletvekili, AKP milletvekili
dün bir televizyon kanalına çıktı ve dedi ki
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ
(İzmir) Kimmiş aksıran tıksıran? Sen
salyalarını akıt
Aksıran, tıksıran kimmiş?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla)
CHPli Aylin Nazlıakanın Kabataşla ilgili yaptığı
demeci şu gazete bir de manşet yapmış. Nasıl
manşet yaparlar?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yuh be sana, yuh! Kadın haklarını savunacaksın bir de
değil mi!
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Yani, bir yandan basına ayar vermeye çalışıyor
HAMZA DAĞ
(İzmir) Bir bayana hiç yakışmıyor söylediklerin.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla)
öbür taraftan da gene Kabataş olayıyla halkı
farklı şekilde kandırarak
HAMZA DAĞ
(İzmir) Aksırmakmış, tıksırmakmış
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla)
ikna ederek ve bir yandan da başörtülü vatandaşım
diyerek
HAMZA DAĞ
(İzmir) Hadi, Mahsur gelsin senin hakkından, Mahsur!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Kadın haklarını savunacaksın bir de değil mi!
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla)
halkın arasına kin ve nefret tohumları ekerek
ötekileştirmeye, bölmeye çalışıyor.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Mahsur bozdu senin psikolojini, Mahsur.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) İşte, biz, bunu asla ve asla izin vermeyeceğiz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Bir kadın olarak orada yazılanları siz savunmuyorsanız
yazıklar olsun! Size kadın savunucusu denemez. Siz kadın
savunucusu olamazsınız. Siz Kabataştaki kadını
savunmuyorsanız kadın savunucusu olamazsınız. Yazıklar
olsun size!
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Siz her ne kadar basın üzerinde baskı kurmaya
çalışsanız da her ne kadar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nazlıaka.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Ben teşekkür edemiyorum Sayın Başkan,
zamanımı aldılar.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Yazıklar olsun sana! Salyalarınızı
akıtın, salyalarınızı!
İHSAN ŞENER
(Ordu) Otur yerine!
BAŞKAN Yok, böyle
bir uygulamamız yok. Lütfen, Sayın Nazlıaka
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Zaten temiz bir dille konuşmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN Tüm
konuşmalar böyle geçiyor Sayın Nazlıaka.
Buyurun, lütfen
Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Biraz önce grubumuzun milletvekillerinin tamamını töhmet
altında bırakacak hırsızlık ve yolsuzlukla itham etti.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş.
Sataşma nedeniyle iki
dakika söz veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, önce kendi eğrinizi göreceksiniz, gözünüzde ortaya çıkardığınız
eğrileri başkalarına vermeyeceksiniz. Kendi eğrinizle
ilgili olan kısmı değerlendireceksiniz, temizleyeceksiniz, sonra
başkalarını itham edeceksiniz.
HASAN
ÖREN (Manisa) Neymiş o, söyle de öğrenelim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Düz tarafınız yok ki her tarafınız
eğri!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, fotoğraflar var. Sayın
Kılıçdaroğlunun İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı adayıyken, Grup Başkan Vekiliyken koyduğu bir
dosya var.
HASAN ÖREN (Manisa)
Abdullah Gülün, yanında Abdullah Gülünkü var.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Abdullah Gülün dosyası var.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Orada sizin de dosyanız var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - O dosyada yolsuzluk yazıyor, o dosyada Sarıgül
yazıyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) En
iyi savunma hücumdur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Kılıçdaroğlu, Sayın Baykaldan
aldığı talimat çerçevesinde o Sarıgülü Solgungül hâline
getirecekti.
HASAN ÖREN (Manisa) Vah,
vah, vah, düştüğün duruma bak ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Ama, her ne hikmetse yine tapelere düşeni gördük.
HASAN ÖREN (Manisa)
Kimse inanmıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Aldığınız talimat doğrultusunda, verilen
talimat doğrultusunda diyor ki: Gürsel Tekin olmuyor
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Yazık, yazık! Gerçek dışı bir olayı
gerçekmiş gibi bu halka anlatıyorsun!
HASAN ÖREN (Manisa) On
bir yıldır ne yapıyorsunuz bu memlekette?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Genel Başkan Yardımcınız diyor ki: Gürsel
Tekin olmuyor, hamdolsun, Sarıgül oldu.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) E, ne olmuş? Niye inciniyorsunuz bu kadar ya?
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Yani, 17 Aralık yolsuzluklarının ne ilgilisi var bununla?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Nazlıaka, burada
kalkıyor Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan
adaylığını Mansur Yavaşa kaptırmanın
ezikliğiyle AK PARTİ Grubuna hakaret etmeye çalışıyor.
(CHP sıralarından gürültüler)
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Ya, bakan çocukları şu anda tutuklu değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Siz ki gazete haberleriyle AK PARTİ iktidarını
haksız bir şekilde eleştiren, eleştirinin de ötesinde
hakaret eden, doğruluğu veya yanlışlığı
tespit edilmemiş bir konuyu bize iftira attınız.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, bakan çocukları tutuklu, tutuklu!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Ama, bir kadının beyanıyla adli tıp raporunda
belirlenmiş olan bir konuyu istismar ediyorsunuz.
HASAN ÖREN (Manisa)
Nerede yapılmış bu? İstismarı siz yapıyorsunuz,
siz!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Kadın milletvekilleri olarak kadın hakkını
korumamak, inanın şu anda beni büyük bir üzüntüye
düşürmüştür. Sizi Türk kadınlarına havale ediyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan, kendisi beni ezik olmakla itham
etmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sataşma yok.
BAŞKAN
Anlaşılmıyor efendim, bir saniye
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Direk olarak şahsıma yönelik sataşma vardır,
onun için iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Nazlıaka.
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Kabataş yalanının ortaya çıkmasından ne kadar
rahatsız olduğunuzu hepimiz biliyoruz, hepimiz farkındayız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Nereden biliyorsun yalan olduğunu?
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) - Az önce sorduğun sorunun karşılığını
bilmediğin ortaya çıkıyor!
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Önce Camide içki içtiler. dediniz...
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İçtiler tabii.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Camiye ayakkabıyla girdiler. dediniz...
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Girdiler, girmediler mi?
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla)
arkasından, Kabataş yalanını uydurdunuz ama
bütün yalanlarınız tek tek ortaya çıktı, bundan dolayı
çok rahatsızsınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Ya, bu kadar yalanı aynı anda nasıl söylüyorsunuz?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Ama size bir önerim var
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Şiddete maruz kalanın nasıl yalan
söyleyebileceğini düşünüyorsunuz?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla)
gelin, inançlarımız üzerinden, gelenek
göreneklerimiz üzerinden, annelik gibi ulvi duygular üzerinden siyaset
yapmayı artık bırakın.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Hadi oradan!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) İnsanların duygularını sömürmeyi bir
yana bırakın diyorum
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sen nasıl kadınsın ya?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, yalan dört nala
yürür, gerçekler adım adım gider ama zamanında yetişir.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sen nasıl kadınsın? Bir kadına
taciz yapılırken sen nasıl burada konuşursun? Bilerek
utanmadan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Artık takke düştü, kel göründü. O yüzden bunu bu
şekilde kabul edin.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sen nasıl bir kadınsın! Raporlar varken
nasıl bir kadınsın, konuşuyorsun sen, utanmadan!
BAŞKAN
Sayın Dalyan, lütfen
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Sayın Elitaşın şahsıma yönelik
söylediği konuya gelince bunu hakikaten bir fıkra gibi
karşılıyorum.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sen nasıl bir kadınsın?
Kadının yüzkarasısın sen! Bir kadına taciz
yapılıyor, rahat rahat konuşabiliyorsun ve gülebiliyorsun,
utanmadan!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Çünkü, bizim partimizde en azından aday adayı
olabilme hakkı vardır.
Siz
bağıran kadın milletvekilleri, hiç düşünmüyor musunuz
Acaba ben de şu bakanlar koltuğunda oturuyor olamaz
mıydım
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sen utanmadan bir kadına nasıl
konuşuyorsunuz, utanmadan?
BAŞKAN
Sayın Dalyan, lütfen
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla)
Neden içimizden sadece biri bakanlar koltuğunda
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sen nasıl konuşuyorsun bir kadına
karşı? Bir kadın taciz oluyor, birisi taciz oluyor ve sen
konuşuyorsun utanmadan!
BAŞKAN
Sayın Dalyan, oturur musun lütfen.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla)
Ben de Savunma Bakanı olamaz mıydım? Ben
de Millî Eğitim Bakanı olamaz mıydım? diyemiyor musunuz?
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Nasıl bir yüz, nasıl bir ifade, nasıl
bir terbiyesizlik bu!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Diyemiyorsunuz çünkü sizin bunu isteme hakkınız
dahi yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Utanmadan bir de ellerini böyle yapıyorsun.
Nasıl bir kadınsın sen, utanmadan konuşabiliyorsun,
gülebiliyorsun sen? Nasıl bir kadınsın sen?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Çünkü, siz itaate
alışmışsınız, siz biat kültürüne
alışmışsınız. O yüzden, süs bitkileri sizin için
iltifat kalmıştır, iltifat.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sen nasıl utanmadan konuşuyorsun?
Konuşturmayacağım seni burada. Terbiyesiz!
BAŞKAN
Sayın Dalyan
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bu böyle biline diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
3.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S. Sayısı:
546) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
48inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 48. Maddesindeki (I) sayılı cetvelde baş
denetçi sayısının 5 olarak belirlenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ali
Rıza Öztürk Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul
Mersin
İstanbul
İzzet
Çetin Sedef
Küçük Selahattin
Karaahmetoğlu
Ankara
İstanbul
Giresun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin
çerçeve 48inci maddesi ile 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
eklenen ek maddenin eki (3) sayılı listede yer alan Bakanlık
müşaviri ile ilgili bölümün listeden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz
Kahramanmaraş Ankara Adana
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 48inci maddesiyle 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
eklenmesi öngörülen ek 2nci maddeye bağlı ekli (3) sayılı
listeye Denetçi Yardımcısı sırasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki sıranın eklenmesi ve anılan
listenin toplam sütununda yer alan 38 ibarelerinin 53 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet
Doğan Kubat Tülay
Kaynarca
İstanbul İstanbul İstanbul
Ramazan Can Murat
Göktürk
Kırıkkale Nevşehir
GİH |
Araştırmacı |
1 |
15 |
15 |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gençlik ve Spor Bakanlığında duyulan ihtiyaç nedeniyle
Araştırmacı kadrosu ihdas edilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin
çerçeve 48inci maddesi ile 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
eklenen ek maddenin eki (3) sayılı listede yer alan Bakanlık
müşaviri ile ilgili bölümün listeden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 48inci maddeyle ilgili verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada birtakım tartışmalar
yapılıyor. Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ama kul
hakkıyla gelmeyin. diyor. Bu noktada, Allah kimseye kul hakkıyla o
kata gitmeyi nasip etmesin. Ona destek vermeyi de nasip etmesin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Amin.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bu noktada, herkesin hassas
olması gereken bir süreçten geçtiğimizi ifade ediyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) İnşallah, diline dikkat
edersin, kul hakkı yemezsin.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Sayın Metiner, sizi gene uyardım, siz bana laf
atmayın, cevap da vermeyeceğim size.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sizi günahtan arındırıyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Cenab-ı Allah kimin günaha girip girmediğini
biliyor.
Sayın
milletvekilleri, şimdi
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Muhatap olma, muhatap olma.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Muhatap olmayacağım da işte şeyimizi
bozuyor.
Normalde
maddeyle ilgili konuşacaktım ama o zaman bazı şeyleri
konuşayım Mehmet Ali Şahin de buradayken. Yapılan her
işi, on iki yıldır yapılan her işi, olumlu
icraatı kendi üzerinize alıyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz yaptık,
şunu biz yaptık, bunu biz yaptık. Muktedir iktidarız,
kudretli iktidarız. Ama ne kadar olumsuz iş varsa, ne kadar bugün
eleştirdiğiniz husus varsa, on iki yılın o muktedir
iktidarına ne olmuşsa bir paralel devlet oluşturmuş, bir
paralel devleti ortaya atmış, bütün suçu ona atıyor. Şimdi,
Mehmet Ali Şahin burada, Genel Başkan Yardımcısı,
zamanın Adalet Bakanı, diyor ki: O Yargıtayın içerisinde
Pensilvanyadan talimat alan yüksek yargının elemanları var.
Peki, oradan talimat alan, hukukun dışındaki yerlerden talimat
alanlar vardı da siz Adalet Bakanı olarak ne iş
yaptınız Sayın Bakan, hangi soruşturmayı
açtınız, neyi yaptınız; gelin bunları
açıklayın. Şimdi, laf mı sizin söylediğiniz! (MHP
sıralarından alkışlar) Aradan yıllar geçmiş, 17
Aralıkla beraber, 17 Aralıkta rüşvet ve
hırsızlıklar ortaya çıkmış. Zamanın o
muktedir Adalet Bakanı
Hâkimleri, savcıları
değiştiren, HSYK kararlarıyla ortaya çıkan, Yargıdaki
vesayeti ortadan kaldırıyorum. diyen, Birilerinin arka bahçesi
olmaktan çıkıyorum. diyen bakan, Başbakan, bakın
şeylerin hepsine
Bunları söyleyeceksiniz, millete gidip oy
alacaksınız, 17 Aralıkta hırsızlık ve rüşvet
yolsuzlukları ortaya çıkacak, paralel devlette bu suçu birine
atacaksınız, bir paralel devlet oluşturacaksınız
Notunuzu alın ve cevap verin: Siz o zaman Adalet Bakanı değil
miydiniz? Siz, bizim Hamidiye köyündeki Mehmet Ağa mısınız
da paralel devletten, yüksek yargıdan dert yanabiliyorsunuz? (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
açık söylüyorum: Değerli milletvekilleri, on iki yıl boyunca
bütün olumlu şeyleri kendinize çıkaracaksınız
Tamam
mı? Ne diye seçim çalışması yaptınız biliyor
musunuz? Askerî vesayeti kaldırdık. dediniz. Dün Başbakan
diyor ki: Şu nezih askeriyemizin içerisine bile paralel devlet
sızmış. Sayın Başbakan, sen değil miydin o
askeriyedeki komutanlar teker teker içeriye alınırken, cezaevlerine
sokulurken, haklarında gazetelerde
Bugün siz bas bas
bağırıyorsunuz ya masumiyet karinesi diye, paralel devlet
diyorsunuz, Arkalarında başkası var. diyorsunuz ya, hani o
zamanlar hatırlıyor musunuz çarşaf çarşaf gazetelerde
haberler vardı.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Mehmet Ali Şahin değil miydi
Danıştay saldırısında sorumluluk almayayım diyen?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) O askerlerle ilgili söylenmedik laflar yoktu. O zaman o
masumiyet karinesi yok muydu? O zaman Sayın Başbakan, askerler, o askeriye nezih değil miydi? Bugün
diyor ki Sayın Başbakan: O nezih askeriyeye paralel devlet
sızmış. O paralel devlet ne zaman sızdı? Sayın
Bakan, senin zamanında yok muydu o paralel devlet? O paralel yapı yok
muydu?
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Vardı.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. diyorsunuz. Şimdi,
burada çıkıp açık yüreklilikle şunu söylerseniz o zaman bu
özrünüz millet tarafından kabul görür: Evet, biz o paralel devleti
biliyorduk, o paralel devletle beraber hareket ediyorduk. Biz askerî vesayeti
bu ülkeden kaldırırken, yargı vesayetini bu ülkeden
kaldırırken, bugün paralel devlet dediğimiz o yapı
sayesinde bu işleri başardık. Ama bugün o paralel yapı
dediğiniz kesimle, grupla menfaatlerimiz çatıştı, iktidar
çatışması bir araya geldi, bir şekilde bu iktidardan
onları yok etmemiz gerekiyordu ve şu anda da onları yok etmek
için düğmeye bastık. 17 Aralık asrın yolsuzluğunu,
asrın rüşvet olayını da bir grubun üstüne
yıkmamız lazım ki buradan çıkalım. Nasıl çıkacaksınız
başka türlü? Konuşacak başka şeyiniz mi yok? diyor.
Milyonlarca dolar, milyarlarca dolar, bu vatandaşın hakkı
yenirken ne konuşacağız? Millet acından ölürken, siz
milyonlar doları götürürken birileri ne konuşacağız?(MHP
sıralarından alkışlar)
Millet işsizlikle uğraşırken, birileri milyon
dolarları götürüyorsa ne konuşacağız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Başka bir şey konuşursak yanlış
olur. Sabaha kadar ne diye çalışırsınız bize,
kendinizi korumak adına.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şahin
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Sayın Başkan, değerli
konuşmacı ismimden de bahsederek
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Evet, bahsettim.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük)
birtakım iddialarda bulundu. Bir
açıklama
BAŞKAN
Ne iddiasında Sayın Şahin?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hadımköyde Mehmet Ağabey.
BAŞKAN
Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Benim Adalet Bakanı bulunduğum
dönemde öğrendiğim bir hususu Neden o zaman dile getirerek üstüne
gitmediniz? dedi, bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Şahin, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Yargıtay imamını açıklayın. Yargıtay imamı
kim, Yargıtay imamı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Yargıtay imamını açıklayın Sayın
Bakan. Kimmiş bu Yargıtay imamı?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Meclisten ne saklıyorsunuz, açıklayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Yargıtay imamını Mecliste açıklayın Sayın Bakan.
BAŞKAN Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Karabük) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Biraz önce de Sayın
Genç aynı konuyu gündeme getirmişti, şimdi de Adana Milletvekili
arkadaşımız Seyfettin Yılmaz ismimden de bahsederek bir
konuyu gündeme getirdi.
Bundan bir süre önce
Karabükte yapmış olduğum bir konuşmada
arkadaşımızın gündeme getirdiği konuyla ilgili bir
değerlendirmede bulunmuştum. Bu bilgiyi geçtiğimiz
yılın yani 2013 yılının ortalarında
öğrendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Boşa geçmiş Bakanlık yılları olmuş o zaman.
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Ama ismini açıklamadığım bu
Yargıtay üyesiyle ilgili daha sonra Yargıtay
Başkanlığı benden gizli bir yazıyla bu konuda bildiklerimi istedi ben de bildiklerimi yine
gizli damgalı bir yazıyla
Yargıtay Başkanlığımıza gönderdim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Mahzuru yoksa açıklayın Sayın Bakan, biz
de bilelim.
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) İsmini
ve bildiğim bilgileri Yargıtay
Başkanlığımıza gönderdim, Yargıtay
Başkanlığımız, öğrendiğim kadarıyla,
bir muhakkik görevlendirdi. Bu konudaki inceleme devam ediyor. Şimdi,
benim Adalet Bakanı olduğum dönemde sanki bu bilgileri temin
etmişim de
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Nereden bilelim o dönemde yapılmadığını?
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla)
herhangi bir işlem yapmamışım
gibi birtakım iddialara muhatap oldum. Adalet Bakanı olduğum
dönemde öğrendiğim bir bilgi değildir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Bakan, o imam Yargıtaya ne zaman girmiş?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Mahzuru yoksa bunu Genel Kurulla paylaşın
Sayın Bakan.
HASAN ÖREN (Manisa)
Bütün kamuoyuna açıklayın.
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Bu, Yargıtaya giren arkadaşın ismini
vermiyorum, Yargıtay Başkanlığı benden gizli damgalı
olarak istemiştir.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Yüce Meclis Sayın Bakan, yüce Meclise açıklayın.
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) İzin verin, bildiğim bilgileri nerede,
nasıl değerlendireceğimi ben tayin edeyim, ben
kararlaştırayım.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Yargıtayın bilmesi gereken şeyi Meclisin bilmesi
gerekir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, ekimden itibaren niye sakladınız bu
bilgiyi?
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) O nedenle, arkadaşlarımızın bu
açıklamaları için teşekkür ederim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kozmik odaya da girdi Sayın Bakan, kimse bir
şey öğrenemedi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Madem ekimde öğrendiniz Sayın Bakan, bu bilgiyi niye sakladınız?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Yargıtaya ne zaman alınmış bu adam?
MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) Bu konun iç yüzü budur, Adalet Bakanı olduğum dönemde
elde etmiş olduğum bir bilgi değildir, geçtiğimiz yıl
öğrendim ve Yargıtay Başkanlığımız da
incelemesini yapıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Bakan bir açıklama yaptı.
BAŞKAN
Evet. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) 2013ün ortalarından itibaren öğrendim.
dedi. O öğrendiği zamana kadar Bakanlıkta uzun müddet duran bir
insanın Bakanlığından bihaber olması ayır bir
mesele ama öğrendikten sonra neden açıklamadı Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, ta 17 Aralıktan sonra mı aklı başına
geldi?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Karar yeter sayısı
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter sayısı istiyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, peki, Adalet Bakanıyken bu konuyu
öğrenmiş
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen, böyle bir usulümüz yok.
3- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S. Sayısı:
546) (Devam)
BAŞKAN Ben
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ENGİN ALTAY
(Sinop) Karar yeter sayısı istedik.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Yok, 89 kişi. (AK PARTİ sıralarından Var
sesleri)
BAŞKAN
Evet, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Allah aşkına, saydım, kaç kişi
olduğu belli.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Muharrem Bey, o üye bariz bir şekilde yokken Var. diyorsa siz
de bariz bir şekilde varken de Yok. deyin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yahu aslında, Engin Bey, burada kararı aslında
Meclis Başkan Vekili verecek, ihtilafa düşerse soracak.
Yani bu
kararın sorumluluğu size ait Sayın Başkan. Eğer emin
değilseniz soracaksınız ama bakın, bu Meclise nezaketsizlik
yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Biz burada sayıyoruz
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, hayır, soruyorum ben size, ne yapmam gerekir?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yapmanız gereken şey kolay, bakıp
saymanız lazım.
BAŞKAN
Tamam.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, bakın, bakacaksınız, eğer orada
olmadığını görürseniz karar vereceksiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok canım!
BAŞKAN
Efendim, tereddüde düşüldüğü hâlde elektronik cihazla oylama
yapılır.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, ihtilafa düşerseniz sağa ve sola
soracaksınız.
BAŞKAN
Soruyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, biz buradan 89 kişi olduğunu sayıyoruz.
BAŞKAN
Efendim, kâtip üyeler
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Nasıl ihtilafa düşersin, var mı?
BAŞKAN
Lütfen ama!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, etme
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tarafsızlığa davet ediyorum sizi
tarafsızlığa!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok canım!
BAŞKAN Ne
demek istiyorsunuz şimdi ya? Ben burada Meclisi idare ediyorum, sizden de
sormaya ihtiyacım yok, kâtip üyeler var burada.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Aynen öyle, tarafsızlığa,
tarafsızlığa davet ediyoruz. Olmaz bir şey.
BAŞKAN
İç Tüzük gereği yapıyorum, evet.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Olmaz böyle bir şey.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Başkanım, Başkanım
Sayın
Başkanım, Sayın Başkanım
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Şöyle bir yol izleyin, siz de rahat edin, biz de edelim: Kâtip
üyelerin birini kulise yollayın, oradan telefonla parmakları
saysın, arkadaşlar da uğraşmasın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne kadar güzel!
BAŞKAN
Efendim, o, iktidar partisinin görevi Sayın Altay.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hatırladığınız iyi oldu
iktidar partisinin görevi olduğunu. Siz Meclisi idare ediyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bugün yoklama
yaptınız herhâlde. Yoklama yaptınız. Yoklamada bulunan,
pusula veren muhalefet milletvekillerinin, bir sorar mısınız, ne
kadarı burada? Pusula verdiler orada, o pusulaları bir sorar
mısınız?
BAŞKAN
Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 48. Maddesindeki (I) sayılı cetvelde baş
denetçi sayısının 5 olarak belirlenmesini arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk
(Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben size monachuslardan bahsedeyim bugün, biraz dinlenin. Bu monachus
monachuslardan bahsediyorum.
Anayasanın
56ncı maddesi: Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
Devletin ve vatandaşların ödevidir. Çevrecinin
daniskasıyım. diyen Sayın Başbakan Anayasanın
59uncu maddesini sık sık dikkate alıyor ve diyor ki:
Anayasanın bize yüklediği yükümlülüklere, elbette, biz uymak
zorundayız. Ama çevrecinin daniskası olan Başbakan
Anayasanın 56ncı maddesini görmüyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, ben Mersin Milletvekiliyim, Silifke
Taşucunda oturuyorum. Şimdi, Silifke Taşucuna 50 kilometre
mesafedeki Akkuyuda nükleer santral yapımına ilişkin
tartışmalar devam ederken Büyükeceli beldesinde, yine, berisinde,
hemen orada, yakın olan Akdere ve Yeşilovacıkta 3 adet termik
santralın yapılması öngörülüyor ve bol miktarda da çimento
fabrikası var.
Şimdi,
hepimiz biliyoruz ki termik santraller kömürle yakılır. O bölgede
kömür havzası değil, kömürün gramı yok. Bu kömürler
dışarıdan getirilecek, ithal edilecek ve bu kömürlerin
taşınması için Yeşilovacık beldesindeki liman büyütme
inşaatı son hızıyla devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu liman büyütme inşaatı devam ederken
dağlardan getirilen kayalar bölgede monachus monachus denilen Akdeniz
foku üreme mağaralarının önünü kapatmıştır.
Akdeniz foku üreme mağaraları tahrip edilmiştir. Ülkemiz Bern
Sözleşmesine uymaya taahhütte bulunmuştur ve bu monachus monachuslar
Bern Sözleşmesiyle kesin koruma altına
alınmıştır ancak buna rağmen, burası,
inşaat, gerçekten şu anda yasak olmasına rağmen ve Bern
Sözleşmesine, 32nci Daimi Komite Toplantısı
sırasında, bahse konu inşaat faaliyetinin, fok yaşama
alanlarına olumsuz yönde etkisi olacağına ilişkin potansiyel
dosya olarak ilan edilmesi ve Türkiye bu konuda uyarılmasına
rağmen, savunması istenmesine rağmen ve izlemekle o Bern
Sözleşmesi sekretaryası görevlendirilmesine rağmen bu
inşaat devam etmiştir değerli arkadaşlarım. O bölgede
gerçekten az sayıda olan Akdeniz fokunun üreme alanları tahrip
edilmiştir.
Ayrıca,
SAD-AFAG tarafından idari mahkemeye başvurulmuş, ODTÜ Erdemli
Deniz Bilimleri Enstitüsüyle ilgili, bakanlıklara faaliyetin
durdurulması için yazı yazılmış ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi,
İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün 23/10/2012 tarih ve
bilasayılı yazısında bu inşaat faaliyetinin yargı
süreci tamamlanmadan yapılmaması istenmiş. Bu Meclis kürsüsünde
ben bunu dile getirdim. O tarihte Sayın Veysel Eroğlu konuyla
ilgileneceğini söyledi. Maşallah çok güzel ilgilendi, inşaat
bitti. Gözünüz aydın! Bir özel sektör, çok büyük bir firma, belki
iktidarın yandaşı olan bir firma o yargı kararına
rağmen Yeşilovacık liman inşaatını bitirdi,
Akdeniz fok balıklarının yuvalarını tahrip ettiler,
dağıttılar.
Şimdi,
çevrecinin daniskası Başbakanı göreve davet ediyorum, bu
Meclisi göreve davet ediyorum, Çevre Komisyonunu göreve davet ediyorum. Bu
ülkenin gerçekten kültürel zenginliklerini, turizm alanlarını sermaye
çevrelerine peşkeş çektirmemelidirler. Orada termik santrallerin ne
işi var? Orası kömür havzası değil ki nereden kömür getirip
de orada yakacaklar? Elektrik üreteceklermiş. Bir yandan nükleer santral,
bir yandan çimento fabrikaları, bir yandan da termik santraller, o Akdeniz
kara deniz hâline getirilmeye çalışılıyor.
Değerli
milletvekilleri, ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonunu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ilgili kurumlarını olaya el koymaya davet
ediyorum. Ayrıca, çevreci daniskası Sayın Başbakanın
da Silifkenin Yeşilovacık beldesindeki o inşaatları
görmesini istiyorum, Akdeniz fok balıklarının
yuvalarının nasıl
dağıtıldığını görmesini istiyorum ve gerekli
tedbirlerin alınmasını istiyorum. Cumhuriyet
savcılarını da göreve davet ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
49uncu
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 49. Maddesindeki 30 sayısının 25 olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Ali
Rıza Öztürk
İstanbul İstanbul Mersin
İzzet
Çetin Sedef
Küçük Selahattin
Karaahmetoğlu
Ankara İstanbul Giresun
Ali
Serindağ
Gaziantep
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 49 uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Özcan
Yeniçeri Mesut
Dedeoğlu
Ankara Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Önerge üzerinde söz isteyen
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık müşaviri
için mevcut sayı yeterli olup, sayının
artırılması için bir gerekçe olmadığından
maddenin tekliften çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 49. Maddesindeki 30 sayısının 25 olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu ?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; iyi akşamlar diliyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çok
konu var, zaman kısa. Şimdi, bu kanun hükmünde kararname 2011
yılında çıkmış, çıktığı zaman
müşavir sayısı 10muş, sonra bir değişiklikle 20
yapmışsınız, şimdi de 30 yapıyorsunuz. Bunun
sebebini anlamakta zorluk çekiyoruz. Bunun sebebi zannediyorum, bazı üst
düzey görevlilerin görevden alınmaları nedeniyle
aktarılacakları kadroya uygun bir sayı tespit ediyorsunuz; sorun
bu.
İkinci
konu: Benden önce de bazı arkadaşlarımız değindi, bu
kanun hükmünde kararname meselesi, kanun hükmünde kararnameler Anayasanın
91inci maddesinde düzenlenmiş ve şöyle diyor, bakınız,
şimdi siz bazı şeylere tepki gösteriyorsunuz da yetkilerinizin
elinizden alınmasına tepki göstermiyorsunuz. Bakın, Hükûmet
yetkinizi gasbediyor kanun hükmünde kararnameler yoluyla. Açın, bakın
ne diyor? Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Yetki kanunları ve bunlara dayanan
kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve
Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür. Bir kanun hükmünde
kararname yıllarca bekleyecekse bunun komisyonlarda ve Genel Kurulda öncelikle
ve ivedilikle görüşülmesi ne anlama geliyor? Yani sizin burada yetkiniz
gasbedilmiş olmuyor mu? Siz yetkilerinize sahip çıkmıyorsunuz
ama diğer sözlere hemen tepki gösteriyorsunuz.
Şimdi,
Sayın Şahin açıklama yaptı, tabii, aksi
kanıtlanmadıkça elbette biz açıklamaya itibar ederiz, ona bir
şey demiyorum. Ama bana göre, önce o soruyu sizin sormanız
lazımdı.
Şimdi,
ister Adalet Bakanlığı döneminde olsun ister başka bir
görevde olsun, şimdi bulunduğu görev daha az önemli değil ki
iktidar partisinin genel başkan yardımcısı. Neden haberi
aldığı an hemen açıklamadı da daha sonra açıklama
gereği duydu. Bu soruları sizin sormanız lazım, bizim
sormamız gerekmiyor ki, tüm soruları biz soramayız ki.
Kaldı ki sorduklarımıza biz cevap da alamıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün
varız, yarın yokuz. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyeleri olarak yetkilerimize, hukukumuza bizim sahip çıkmamız
lazım.
Başka
bir husus
Şimdi, her şeyi bir paralel devlete yüklüyorsunuz. Yani
şimdi şu soruyu gene sayın yetkililere sorun, Hükûmet
erkânına sorun: Siz, bugüne kadar beraber yürümediniz mi? Sayın
Başbakan, yardımcısını Pensilvanyaya Emirleri var
mı, yok mu Hoca Efendinin? diye göndermedi mi, göndermedi mi?
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hüseyin Çelik
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Başka
Siz ne istediniz de vermedik?
demedi mi?
KAMER
GENÇ (Tunceli)- Hayır, Bülent Arınç el öpmeye gitmedi mi?
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Ondan sonra, şimdi, paralel devlet
diyorsunuz, in diyorsunuz, maşa diyorsunuz, örgüt diyorsunuz ve
bugüne kadarki sorumluluğunuzu beraber hareket ettiğiniz bir harekete
yüklüyorsunuz. Bu şekilde ülkeyi bir siyasi ve hukuki kriz içerisine
sokuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, kendi sorumluluğunuzu kendi icat ettiğiniz,
aslında hukuk literatüründe pek de olmayan, pek değil, hiç olmayan
paralel devlete yüklüyorsunuz. Nedir bu paralel devlet?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) F tipi diyelim!
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Bu paralel devlet neydi? F tipi, paralel devlet;
hepsi sizin eserinizdir. Siz ondan
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz diyordunuz F tipi
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Siz onun mağduru olamazsınız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz F tipi diyordunuz.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Olsa olsa onun sorumlusu olursunuz.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ortakları ortakları, kurucu iradesi, paralel
devlet kurucusu bunlar.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Şimdi, biliyorsunuz, İstanbul İl
Başkanınız geçenlerde, geçen yıl bir şey
açıkladı, dedi ki: Tasfiye dönemi bitti, inşa dönemi
başlıyor. İnşa döneminde bizimle paydaş olanların
bir bölümü artık bizimle paydaş olmayabilir, bizim
karşımızda yer alabilirler.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İşte inşa ettiler paralel devleti.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Gerçi, o, liberalleri kastetti, isim olarak da
verdi ama sadece liberallerin ismini verdi, diğerlerini de kastetti tabii.
Önce onlarla yollarınızı ayırdınız. Şimdi de
paralel devlet diye bir mefhum icat ettiniz, tüm sorumlulukları ona
yüklüyorsunuz. Keşke, varsa öyle bir paralel devlet gereğini
yapın ama siz bu paralel devlet söyleminizi 17 Aralık rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasının üstünü kapatmak için
kullanıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak sizin buna
karşı çıkmanız lazım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunacağım. Yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın
Altay, Sayın Serindağ, Sayın Öztürk, Sayın Özdemir,
Sayın Aygün, Sayın Nazlıaka, Sayın Acar, Sayın Ören,
Sayın Genç, Sayın Kaplan, Sayın Küçük, Sayın Tunay,
Sayın Dibek, Sayın Haberal, Sayın Aldan, Sayın Dinçer,
Sayın Onur, Sayın Özgündüz, Sayın Eyidoğan ve Sayın Şafak.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
3 - Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S.
Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
50nci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
teklifinin 50. Maddesindeki "ihraz etmiş olanlar" ifadesinin
"hak etmiş olanlar" olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Selahattin
Karaahmetoğlu Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul Giresun İstanbul
İzzet
Çetin Sedef
Küçük Levent
Gök
Ankara İstanbul Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 50 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri Kahramanmaraş Ankara
"MADDE 50- 638
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 11- (1) Kamu kurum ve kuruluşlarında mesleğe
yarışma ve yeterlik sınavı ile girenlerden başdenetçi,
başmüfettiş, başkontrolör, denetçi, müfettiş ve kontrolör
unvanlarını ihraz etmiş olanlar, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde ekli (3)
sayılı listede yer alan başdenetçi ve denetçi
kadrolarının yarısına, 20/12/2013 tarihli ve 6512
sayılı 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki
sınırlamalara tabi olmaksızın atanabilir. Bu şekilde
yapılan atamalar hakkında, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 7 nci maddesi hükümleri
uygulanmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Sayın Halaçoğlu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sinan Oğan
BAŞKAN
Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, müsaade ederseniz bir
şey dinletmek istiyorum dombrayla ilgili. Bugün, maalesef görüyoruz ki
Değerli
milletvekilleri, 2023ü, Milliyetçi Hareket Partisinin olan 2023ü
çaldınız, şimdi kendinizinmiş gibi kullanıyorsunuz.
Milliyetçi Hareket Partisinin, yine Hilal Kartını çaldınız,
onu da kendinizin ki gibi kullanıyorsunuz. Bunlar yetmedi, daha da
acısı, Türkü şimdiye kadar yok saydınız, Türkü kabul
etmediniz. Şimdi dış ilişkilerden sorumlu Başkan
Yardımcısı yaptığınız MYK üyeniz
kalktı, dedi ki: Türk yoktur. Ne gariptir ki, ne garip
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Yalan.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Peki, o zaman, yalan diyebildiniz mi kendi
partidaşınız televizyon televizyon gezip bunu ifade ederken?
Yalan diyemediniz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) 10 defa söyledik, 10 defa.
SİNAN OĞAN (Devamla) Şimdi, ne gariptir
ki dombra müziğini aldınız
Nogay Türklerinin ve genelde Orta
Asya Türklerinin, Türklüğün bir çalgısı, bir simgesi olan dombra
müziğini almışsınız, dombra müziğini şimdi
seçim müziği yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Size yakışan o değil, size yakışan o değil. Size
yakışan Türklere şerefsiz dediği hâlde mezarını
ziyaret ettiklerinizin müziğini seçim müziği olarak kullanın
veyahut da Diyarbakırda kucaklaştıklarınızın
müziğini seçim müziği olarak kullanın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Türkün müziğini kullanmak ve onu da,
maalesef, siyaset malzemesi yapmak size yakışmıyor. Buradan da
dinletmek istiyorum. Türkün müziğini kullanmak size
yakışmıyor ama siz, her şeyi
kullandığınız gibi, dombra müziğini de kullanıyorsunuz.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Ya, şarkıyı söyler misiniz?
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Hani, dinlemek istiyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Onun üzerinden, acaba, yeterince bölücülük yaptık,
Türklere her türlü hakareti yaptık Türklüğü ayaklar altına
aldık, Türk milliyetçiliğine hakaretlerin birbiri peşin
sıra sıralıyoruz acaba bir Dombra müziğiyle bize seçimlerde
tokat atacak olan -o hakaret ettiğiniz, ayaklar altına
aldığınız- Türklerden acaba bu müzik yoluyla onlardan oy
devşirebilir miyiz diye oyun peşindesiniz.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Sinan Bey, dinlemek istiyoruz, lütfen.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ya, şu müziği açsana Sinan Bey.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dinlemek istiyoruz.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Lütfen bu kadar korkmayın, müziğimizden bu kadar
korkmayın.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Kusura bakmayınız her şeyi
kullanabilirsiniz, maalesef, çalma konusunda 17 Aralık da gördük, çalma
konusunda da pek bir mahirsiniz.
NEBİ
BOZKURT (Mersin) Çal şunu, çal.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Aç, aç.
SİNAN
OĞAN (Devamla) 2023 ismini
çaldınız, Hilal Kartı çaldınız, şimdiyse Dombra
müziğini çalıyorsunuz.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Hadi bir dinletin de dinleyelim.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ama herkesi kandırabilirsiniz, bilmem,
Mısıra gidip BOPçu olabilirsiniz, Erbile girip Barzanici
olabilirsiniz ama Dombra müziğini çalarak Türkçü olamazsınız.
Kusura bakmayın, Dombra müziğini çalarak Türkçü
olamazsınız, olamayacağınızı da inşallah
seçimlerde göreceğiz.
(AK
PARTİ sıralarından çal şunu sesleri)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz zaten Türkçü değiliz, çok şükür.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Siz
Mehmet
Metiner de Çok şükür Türkçü değiliz. diyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ne Türkçüyüz ne Kürtçüyüz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sizin Kürtçü olduğunuzu, Mehmet Metiner, biz
biliyoruz. Bu sayede Türkiye de öğrenmiş oldu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz Türkçülüğü de Kürtçülüğü de
lanetliyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) O zaman Şivan Perveri çalın siz Mehmet
Metiner, Şivan Perveri çalın, Ahmet Kayayı çalın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ben Kürtçülüğü lanetliyorum, siz
Türkçülüğü lanetleyebiliyor musunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Biz lanetlemiyoruz Türkçülüğü.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Siz bölücülük yaparak Türklerin müziğini siyasi
emellerinize alet etmeyin, siyasi emellerinize alet edecek yeterince şey
buldunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sinan Oğan, kelime oyunu yapma. Ben
Kürtçülüğü lanetliyorum, sen de Türkçülüğü lanetliyor musun?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Başörtüsünü alet ettiniz, ayakkabı
kutularının içinde ise gömülüyorsunuz şu an.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz ırkçısınız
ırkçı!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Ayakkabı
kutularının içinde gömüldüğünüz bir noktada dombra müziği
sizi kurtaramayacaktır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz ırkçısınız
ırkçı, dibine kadar ırkçısınız!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Bu arada bugün
Türkmenistanın Bayrak Günüdür. Bu vesileyle Türkmenistanın da
Bayrak Gününü kutluyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kahrolsun Türkçülük diyebiliyor musunuz,
Türkçülük diyebilir misiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Milletvekili
konuşmasında bir müzik parçası dinletmeye
çalıştı. Aslında dinlemeyi çok arzu ettik. Onu çaldınız,
bizim hayallerimizi çaldınız. diye ifade etti.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş, sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Oğan burada dombra müziğini çalmak
istemişti ama olmadı yani biz de arzu
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Çaldım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Duyulmadı, duyulmadı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sen tanımazsın ki onu!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Arzu ederdik ki 2014 yerel seçimlerinde partimizin
önemli bir müzik parçası olan bu parçanın
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sana Şivan Perver çalsınlar, Şivan
Perver!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sen tanımazsın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili tarafından
buradan tüm kamuoyuna birlikte duyulmasını arzu ederdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Dombra ne demek biliyor musun Mustafa Bey?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın değerli milletvekilleri 2023ü bizden çaldınız. 2053ü
bizden çaldınız
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Hilalkartı bizden çaldınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
2071i bizden çaldınız.
Değerli
milletvekilleri, konuşmak değil, laf söylemek değil, icraat
yapmaktır önemli.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Çalar,
yaparız. diyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz ancak hayallerinizle avunursunuz, biz
icraatlarımızla övünüyoruz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) 17 Aralıkta gördük
icraatlarınızı!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) On bir yıllık geçmişimiz burada,
2023e doğru hedeflerimiz burada. Bu ülkede, cumhuriyet tarihinde ilk defa
bir siyasi parti, bir iktidar gelecek on yılla ilgili bir hedef tayin
etmiş, o hedef ortaya konulmuş. 2002 yılında bir yıl
sonra hedef ortaya konanlar gülünerek geçiliyordu.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Onu Devlet Bahçeli görmüş, siz değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
biraz önce, 21.45de yaptığınız toplantıda diyorsunuz
ki: Ben şimdiye kadar çok açılış gördüm ama akülü araba
açan bir iktidar görmedim. Kırmızı kurdele
bağlıyorsunuz, bu akülü arabayla bizi, milleti
kandırıyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Yalan, yalan!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Iğdır Valisinden aldığımız bilgi: Toplam
39 tane tesis açılmış. 39 tane tesisin toplam bedeli 355 milyon
659 bin 354 lira. Mesela sizin görmediğiniz üniversite rektörlük
binası, hiç göremediğiniz Merkez Şehit Çihat Sayım Okulu,
mesela hiç göremediğiniz Iğdır Ovası 198 kilometre sulama
kanalı
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 30 senedir devam ediyor, Iğdır sulama
kanalı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Iğdır Doğubeyazıt 26 kilometre
bölünmüş yol, Iğdır Dilucu Sınır Kapısı 86
kilometrelik bölünmüş yol.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Oğan, siz Iğdırda
değil de başka bir yeri mi geziyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, ismimi zikrederek Kürtçü
olduğumu söyledi.
BAŞKAN
Bir saniye grup başkan vekiline bir söz vereyim ondan sonda Sayın
Metiner.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkanım müsaade eder
misiniz?
BAŞKAN
Edeceğim. Bir saniye grup başkan vekiline bir söz vereyim,
vereceğim, siz oturun. Soracağım size de soracağım.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Elitaş, onları devlet mi
yaptı, siz mi yaptınız?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Eskiden devlet yok muydu, eskiden niye bu
açılışlar yapılmıyordu?
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, sayın grup başkan
vekili partimize grubumuza sataşmadan bulunmuştur.
BAŞKAN
Ne diye sataştı Sayın Halaçoğlu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayallerle siz yaşıyorsunuz. gibi bir
Yani biz bir siyasi partiyiz ve bir programımız vardır.
Hayallerle yaşamadığımızı
ÜNAL
KAÇIR (İstanbul) Herkes hayalle yaşar, ne varmış onda?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
Sayın
Metiner, dinleyeceğim sizi, oturun, lütfen.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grup başkan vekili arkadaşımız dombradan
bahsediyor ama dombranın ne demek olduğunu da bildiğini
zannetmiyorum. Şimdi, onu bir yana bırakalım. Ama
şurası muhakkak ki: Milliyetçi Hareket Partisinin zannediyorum
tüzüğünden de haberi yok, sadece hayallerle
yaşandığını ifade ediyor.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Hayır, bizim şarkımız sizi niye bu kadar
enterese etti, merak ettim. Bu AK PARTİnin şarkısı. Ne
güzel, Milliyetçi Hareket Partisi AK PARTİnin reklamını
yapıyor değil mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ya yerinizde konuşmakla bir şey ifade edemezsiniz.
Şimdi, her şeyden önce şunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir:
Bir defa Türklük denildiği zaman ne anlama geldiğini iyi bilmeniz
gerekir. Zira Sayın Başbakan Milliyetçiği ayaklar altına
aldım. derken daha sonra, yani bir hafta sonra bunu düzeltme yoluna gidip
Efendim, ben şunu demek istemiştim. diye tevil eden bir durum
ortaya koymuştur. Şimdi, bunu siz Türklük adına
çıkardıysanız, siyasi beste olarak ortaya
çıkardıysanız dombrayı... Aslında dombranın ne
demek olduğunu ben size söyleyeyim: Dombra bir Nogay müziğidir ve
dombra bir telli sazdır. Dolayısıyla Türkler arasında, Türk
devletlerinde sıkça da kullanılan bir alettir. Dolayısıyla
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Tamburaya benzer mi tamburaya?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Tamburla hiç alakası yok, hiç tamburla
alakası yok. Dombra çok farklıdır.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Müzik bilgisi yok.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bilginiz olmadığı için tamburayla
karıştırırsınız tabii ki çünkü dombra başka
bir şeydir. Yani yapmayın Allah aşkına.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hocam, bravo, tebrik ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, tambura diye soruyor, Tamburayla
aynı mı? diye soruyor.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Kaç telli, kaç telli? Kaç teli var?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Hocam, neticede şarkı mükemmel.
Meydanlar inleyecektir, meydanlar inleyecek, bu kadar basit!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, şarkı çalabilirsiniz, ne
söylerseniz söyleyin, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle, doğru.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Siz tutarsınız -tabii,
alkışlayın lütfen- çünkü siz gidersiniz Diyarbakırda
Barzaniyle, Şivan Perverle bunlarla birlikte olursunuz, ondan sonra da
gelip burada konuşursunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Aynen, aynen. Onlar bizim kardeşlerimiz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, bana sataştı.
BAŞKAN
Vereceğim, size de vereceğim, sırada Metiner var. Bir saniye,
dinleyeceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen oturun, sırada Metiner var, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Metiner
sırasını bana verir muhakkak.
BAŞKAN
Bilemem, o sizin meseleniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, dombrayı
bilmediğimle ilgili
BAŞKAN
Lütfen Sayın Elitaş, bir oturun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, lütfen, bakın
BAŞKAN
Ama sırada Metiner var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Metiner bana veriyor
sırasını.
BAŞKAN
Sayın Metineri dinleyeceğim.
Buyurun
Sayın Metiner.
Hayır,
ne için söz istiyorsunuz? Sayın Metiner, söz vermedim, bakar
mısınız buraya, yerinize geçin lütfen.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kürsüye davet ediyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır, lütfen, kürsüye davet etmedim. Efendim, ne için diyorsunuz?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın konuşmacı adımı
zikrederek Kürtçü suçlamasında bulundu.
BAŞKAN
Buyurun, şimdi iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
ben bir Kürtüm, etnik aidiyetiyle övünmeyi cahiliye âdeti olarak gören bir
insanım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşıyım. Bu
ülkede Kürtlerin tıpkı Türkler gibi eşit haklara sahip
olması gerektiğine inanan bir partinin mensubuyum, bir
anlayışın mensubuyum. Kürtüm, Kürtçülüğü lanetliyorum. Siz
de eğer ırkçı değilseniz Türkçülüğü lanetlemeye
çağırıyorum sizi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Türkçülüğü hiç lanetlemeyiz biz.
MEHMET
METİNER (Devamla) Sayın Başbakanımız etnik
milliyetçilikleri ayaklarının altına
aldığını söyledi, milliyetçilikleri değil. Türkiye
milliyetçiliğine evet ama her türlü etnik milliyetçiliğini cahiliye
âdeti olarak görüyoruz, lanetliyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Başbakanın konuşmasından
haberiniz yok Metiner.
MEHMET
METİNER (Devamla) Bir diğer husus, her seferinde Türkün bir
ırk adı olmadığını söyleyen siz değil
misiniz? Türkün, herkesi bu coğrafyada kuşatan ortak bir sıfat
olduğunu söyleyen siz değil misiniz? Genel Başkan
Yardımcımızın Türk bir ırk adı değildir.
derken kastettiği sözleri burada çarpıtmanız, ne kadar, dibine
kadar ırkçı olduğunuzu, bölücü olduğunuz gösterir.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Bravo.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Türkçülüğü hiç lanetlemeyiz biz. Bravo Metiner,
alkışlıyorum seni, bravo.
MEHMET
METİNER (Devamla) - İşte ben buradan söylüyorum: Kahrolsun
ırkçılıklar, kahrolsun Kürtçülükler, kahrolsun Türkçülükler.
diyorum ama bu ülkede yaşayan herkesin de temel hak ve özgürlüklerde
eşit olması gerektiğini savunuyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Aynaya bakacaksın, aynaya. Aynaya bakacaksın, bu
tarafa bakacaksın.
MEHMET
METİNER (Devamla) - Bu da size ders olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hadi oradan, hadi oradan!
BAŞKAN
Sayın Oğan buyurun, ne için söz istediniz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Grup Başkan Vekili: Siz
Iğdır Milletvekili değilsiniz, siz Iğdırı
bilmiyorsunuz. ithamında bulundu.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Oğan.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Bu tarzının ne faydası var MHPye?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Şimdi
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Ne faydası var?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ya bir sus ya! Bir sus ya! Sürekli konuşuyorsun bir
sus Allah aşkına ya. Burası kürsü, sözün varsa gelir burada
konuşursun.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Bu tarzın ne faydası var sana, MHPye?
BAŞKAN
Sayın Turan, lütfen.
Yeniden
başlatıyorum, buyurun Sayın Oğan.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önce Grup Başkan Vekili, valilikten aldığı
birtakım bilgileri burada sıralayarak Iğdırda
Siz
Iğdır Milletvekili değil misiniz? diyor, ben Iğdır
Milletvekiliyim, hem de sizin milletvekili
çıkaramadığınız yerden ben Iğdır
Milletvekiliyim. (MHP sıralarından alkışlar) Onun için,
Iğdır konusu çalışmadığınız yer,
çalıştığınız yerden sorun.
Iğdırda
açılış yaptığınız yerlerden birisi,
Iğdır kent ormanı. Iğdır kent ormanının
kuruluşunu biliyor musunuz ne zaman? Ağaçlar orada çınar
olmuş, Sayın Başbakan orayı açıyor.
Kanal
projesi, yıllardır süren bir proje, kısım kısım
açılan bir proje. Gelin bana 5 metre kanal gösterin Iğdırda, 5
metre. Şurayı biz açtık, yaptık. diye.
Dolayısıyla, hayali projeleri açmakla bu işler olmaz. Hayali
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Havaalanı?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Havaalanı açıldı, açanların
emeklerine
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Ya, ya
SİNAN
OĞAN (Devamla) Biz doğrunun yanındayız arkadaşlar.
Ben teşekkür ediyorum havaalanı açıldığı için.(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Keşke, keşke
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sinan, havaalanının 96da temeli
atıldı, 96da. Ben orada görevliydim, 96da görev yapıyordum.
SİNAN OĞAN
(Devamla) Bir dakika, bir dakika
S.NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
- Ne bileceksiniz, ne bileceksiniz! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SİNAN OĞAN
(Devamla) Ya, bir dakika
Keşke
Iğdır da havaalanı var
ama
Arkadaşlar, arkadaşlar, bir dakika, Iğdırda
havaalanı var ama benim vatandaşım Karsa uçuyor hâlâ. Niye? ILS
cihazını takmayı unutmuş sizin Ulaştırma
Bakanınız!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Üniversite de var, üniversite, Iğdırda üniversite var. Hayaldi
gerçek oldu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Kurdeleci hükûmet bunlar kurdeleci!
SİNAN OĞAN
(Devamla) Havaalanı var ama uçak inmiyor, yazlık havaalanı
var, bir de bunun kışlığı kurun. Ne olur yani
vatandaş kışın oraya uçabilsin.
Burada bir hususu daha
söyleyeyim. Kahrolsun Türkçülük demek kimsenin haddi değildir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Haddimizdir.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Türk bizim ortak adımızdır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz de Kürtleri bu kadar
aşağılayamazsınız.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Türkçülüğü bölücülükle
karıştırmayın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Irkçılık yapamazsınız bu Mecliste.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sizin hizmetinizde olduğunuz bölücülük değil
Türkçülük.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Geçin bunları geçin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Hepimizin ortak adı, hepimizin ortak
şemsiyesidir. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Irkçılık lanet olsun. diyor.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunacağım
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bir dakika, bir dakika
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimdi, her şeyden önce Sayın
Başkan
BAŞKAN
Efendim?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimdi bir açıklama yapmak
durumundayım burada.
BAŞKAN
Buyurun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimdi, tabii ki biz parti olarak Türkiyede
yaşayan herkesi Anayasaya göre Türk olarak kabul ediyoruz. Türk olmak
Türkçülükle ilgili bir konu değildir.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Hasip Bey çok yan bakıyor yalnız!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Türkçülük farklı bir konudur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sinan Bey öyle demiyor.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Elitaş
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Aynı şeyi söyledi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dinle, dinle, iyi dinle de biraz tarihini geliştir!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimdi, dolayısıyla, Türkçülüğü
lanetleyen insan aslında bir milleti lanetlemek anlamına getiriyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Asla, asla, asla. Irkçılığı
lanetliyoruz biz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yani, o aynı zamanda bunu
ırkçılık olarak yapıyor. Dolayısıyla, bu
ırkçılığı asıl ben lanetliyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Asla, asla
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
3- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi
Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S. Sayısı:
546) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter sayısı.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz ne dediğimizi önce bir anlayın.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı da arayacağım.
Evet, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 50.Maddesindeki ihraz etmiş olanlar ifadesinin
hak etmiş olanlar olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Levent Gök (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Günlerden
bu yana ardı ardına gelen yasa teklifleriyle Biz -güya- Türkiyede
adaleti gerçekleştireceğiz, insan haklarına saygıyı
artıracağız, Türkiyedeki demokrasiyi en ileri seviyeye
çıkaracağız. iddiasında bulunan iktidar partisinin
değerli milletvekilleri, bir iki dakika beni sükunetle dinlerseniz, bugün
geldiğimiz noktayı sizlere çok iyi özetleyen ve beni derinden
yaralayan bir uygulamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiyede,
Ankarada bugün olağanüstü hâl ilan edilmiştir, Ankarada bugün
sıkıyönetim ilan edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından Allah Allah! sesleri) Lütfen
Değerli
milletvekilleri, elbette şaşırdığınızı
biliyorum, şaşıracağınızı biliyorum ama
şunu nasıl yorumlayacaksınız acaba? Bugün, Ankara 10. Sulh
Ceza Mahkemesi çok önemli bir karara imza attı. Bu kararda, Ankara
Emniyetinin talebi üzerine, artık Ankarada, Çankaya, Altındağ,
Keçiören, Mamak, Yenimahalle ve Pursaklarda yaşayan
yurttaşlarımızın mahkeme kararı olmaksızın
aranması yönünde karar verildi.
Değerli
arkadaşlarım, Ankaranın 5 milyonluk bir nüfusu olduğunu ve
3 milyondan fazla bir nüfusun bu ilçelerde yaşadığını
düşünürseniz ve ayrıca, özel araçlarla bu mıntıkalara
girildiği zaman özel araçların da buna dâhil olduğunu karara
zikreden mahkemede Ankaranın tümünü ilgilendiren çok önemli bir
kararın alındığını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Gerekçe
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Hem mahkeme diyorsun hem hukuksuz diyorsun!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, dinle lütfen.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Kim almış o kararı bir daha söyler
misin? Kim almış, Hükûmet mi almış?
LEVENT
GÖK (Devamla) Mahkeme burada, hiçbir kişinin adına mahkemeye
başvurmaksızın, bu ilçelerde yaşayan herkesin aranması
konusunda Emniyete yetki verdi değerli arkadaşlarım. Şimdi,
böyle bir şey olabilir mi? (AK PARTİ sıralarından Olamaz.
sesleri) Değerli arkadaşlarım, rica ediyorum,
olmamasını temenni ederim ama maalesef oldu. Keşke
olmasaydı.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Kararı getirin, bakalım hemen.
Karar var mı elinde?
LEVENT
GÖK (Devamla) Bakın, siz de şaşırıyorsunuz, Olmaz.
diyorsunuz, Olamaz. diyorsunuz. Olmamalı da, olmamalı da.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) Levent Bey, karar var mı elinizde,
karar var mı? Karar varsa bir bakalım.
LEVENT
GÖK (Devamla) Sayın Bakanım, herhâlde yarın elimize geçer. Biz
de takip ettik.
Bakın,
hepinizin uykuları kaçtı, hepiniz irkildiniz değil mi? Ama bu
karar bu şekilde verilmişse -Sayın Bakanımız da oradan
itiraz ediyor- elbette hepimizin haklı olarak ayağa kalkması
gerekir, böyle bir şeyi kabul etmememiz gerekir.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Doğru olduğunu biliyor musunuz?
Verilmişse
LEVENT
GÖK (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlarım, eğer bu
noktaya gelmiş isek, eğer bu noktaya gelmiş isek, bu nokta
Türkiye'nin çok tartışılır bir noktada olduğunu
gösterir, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları alanında başka da
hiçbir şey söylemeden sınıfta kaldığı bir
aşamayı gösterir.
Bugün,
nitekim, Almanya Hıristiyan Birliği Türkiye'nin Avrupa müzakere
sürecinin durdurulmasını talep etmiştir değerli
arkadaşlarım. Şimdi, bunları yaşamaya
hakkımız yoktur.
Ben
bunları bilmek istiyorum: Bu kararın gerekçesi
Nasıl
başvurulmuştur, niçin başvurulmuştur? Ve, tarih de belli
değerli arkadaşlarım, 27 Şubata kadar bu yetki
verilmiştir Ankara Emniyetine, 27 Şubata kadar.
Şimdi,
böylesine önemli bir hadiseyi lütfen sizler de bizim adımıza
kovuşturun ve araştırın. İktidar partisi Türkiyede
yaşayan herkesin de demokrasi, insan haklarına sahip çıkmak ve
onları araştırmakla görevlidir. Ben böyle bir tabloyu çok vahim
bir tablo olarak dikkatinize sunuyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Karar yanlış, kim vermişse
yanlış bu karar.
LEVENT
GÖK (Devamla) Bu kararın yanlış olduğunu
arkadaşlarımız ifade ediyorlar, Karar verilmişse
diyorlar. Evet, karar verilmişse hepimiz lütfen bunun
karşısına çıkalım, benim söylemek istediğim
budur. Eğer bu konuda iktidar partisi de aynı katkıyı
gösterirse bundan memnuniyet duyacağımızı da belirtmek
isterim. Ama
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Demek ki her konuda mahkemelere güvenmemek
gerekirmiş.
LEVENT
GÖK (Devamla) Ama böyle bir vahim kararın, lütfen, hepimiz bir takipçisi
olalım ve gereğini yapalım. Bu vahim bir karardır, kabul
edilemez bir karardır ve bunu savunmak da mümkün değildir. Eğer
bu noktaya gelinmişse, gerçekten Türkiye'nin her türlü konusunun sorgulanacağı
bir aşamanın çok daha ötesine geçilmiştir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Mahkeme kararları demek ki
sorgulanabiliyor, yanlış olabiliyor.
LEVENT
GÖK (Devamla) Şimdi, bu konudaki hissiyatınızı
anladım, inşallah yarın hepiniz bu kararı görürsünüz ve
gereğini yaparsınız diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza
Kabul edenler
ENGİN
ALTAY (Sinop) Hükûmet üyeleri burada, Hükûmetin bir açıklaması
olmayacak mı bu kadar ciddi bir itham karşısında, iddia
karşısında?
BAŞKAN
Ama karar henüz
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ama ortada bir iddia var.
BAŞKAN
Sayın Gökü dinledim
ENGİN
ALTAY (Sinop) Hükûmet diyebilir ki: Böyle bir şey yok. Ya da Var.
diyebilir Hükûmet ya da Haberim yok. der Hükûmet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir kararı
görmedik ki. Şu anda Sayın Gök bunu söylüyor, karar yok.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ama Hükûmet der ki: Yok. Ya da der ki: Var, haberim yok.
BAŞKAN
Bilgisi yok.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Böyle bir Hükûmet olur mu, böyle bir iddia
karşısında sessiz kalınır mı?
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.46
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 23.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin On
Birinci Oturumunu açıyorum.
546 sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
51inci
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi"nin 51 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Recep
Özel Osman
Boyraz
İstanbul Isparta İstanbul
Ahmet Kutalmış Türkeş Mehmet Doğan
Kubat Tülay
Kaynarca
İstanbul İstanbul
İstanbul
"Ekli (7) ve (8) sayılı
listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvelin Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü ile
Spor Genel Müdürlüğüyle ilgili bölümlerine eklenmiştir.
(7)
SAYILI LİSTE
KURUMU:
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
TEŞKİLATI: Merkez
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam Kadro Adedi |
GİH |
Müşavir |
1 |
10 |
10 |
|
TOPLAM |
|
10 |
10 |
KURUMU:
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
TEŞKİLATI:
Taşra
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest
Kadro Adedi |
Toplam Kadro Adedi |
GİH |
Yurt Müdürü |
1 |
50 |
50 |
GİH |
Yurt Müdür Yardımcısı |
3 |
100 |
100 |
|
TOPLAM |
|
150 |
150 |
(8)
SAYILI LİSTE
KURUMU: Spor Genel
Müdürlüğü
TEŞKİLATI: Merkez
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
ToplamKadro Adedi |
GİH |
Müşavir |
1 |
10 |
10 |
|
TOPLAM |
|
10 |
10 |
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 51 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri Ali
Öz
Kahramanmaraş Ankara Mersin
"MADDE
51- 112 Acil Çağrı Merkezlerinin ihtiyacını
karşılamak üzere ekli (4) ve (5) sayılı listelerde, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının kadro ihtiyacını
karşılamak üzere ekli (6) sayılı listede, 657
sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında
çalıştırılan geçici personeli atamak üzere (7)
sayılı listede ve öğretmen ihtiyacının
karşılamak üzere (8) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin İçişleri Bakanlığı, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı, Başbakanlık ve Milli
Eğitim Bakanlığı bölümüne eklenmiştir. Ekli (4) ve (5)
sayılı listelerde yer alan kadrolara yapılacak atama
işlemleri, her bir yıl için bu madde ile ihdas edilen toplam kadro
sayısının üçte birini geçmemek üzere, bu maddenin
yayımlandığı tarihten itibaren üç yıl süreyle Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunundaki sınırlamalara tabi değildir.
Ekli
(7) listede yer alan kadrolara kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevleri yapmakta olup 657 sayılı Kanunun 4/C maddesi
kapsamında çalıştırılan geçici personel
Başbakanlık tarafından bir ay içinde atanır.
Başbakanlık bu kadrolara ilişkin sınıf ve derece
değişikliği yapmaya yetkili olup, personelin nitelikleri ve
hizmetleri dikkate alınmak suretiyle sınıfları belirlenir
ve derece/kademe intibakları yapılır. Bu şekilde atama
yapılan kadroları, personelin bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibariyle çalışmakta olduğu idarelerin kadrolarına
aktarmaya Başbakanlık yetkilidir. Bu işlemler Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunundaki sınırlamalara tabi değildir.
Kamu
kurum ve kuruluşlarının merkez, taşra ve döner sermaye
teşkilatlarında, kamu hizmetlerinin gerektirdiği sürekli
görevlerde hizmet alımı yoluyla alt işveren (taşeron)
işçisi olarak çalışanlardan otuz gün içinde yazılı
olarak başvuranlar, niteliklerine uygun sürekli işçi kadrolarına
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün
içinde Devlet Personel Başkanlığı tarafından
hazırlanacak esaslar çerçevesinde çalıştığı
kurumlarınca atanırlar."
(7)
SAYILI LİSTE
KURUMU : BAŞBAKANLIK
TEŞKİLATI: MERKEZ
KURUMU : MİLLİ
EĞİTİM BAKANLIĞI TEŞKİLATI :
TAŞRA |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 51. Maddesinin sonundaki Merkezi yönetim bütçe kanunundaki
ifadesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin Karaahmetoğlu Sedef
Küçük Mehmet
Hilal Kaplan
Giresun İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra
sayılı kanun teklifinin 51inci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde ile 112 acil
çağrı merkezlerinin ihtiyacı olan personel, İçişleri
Bakanlığı üzerinden 1.967 kadro ihdas edilmek suretiyle
istenmektedir. Değerli milletvekilleri, 112 acil çağrı
merkezlerinin personeli yani doktoru, hemşiresi, sağlık memuru
ve ambulanslar Sağlık Bakanlığına aittir. Ancak, bu
kanun yürürlüğe girdiğinde 112 acil çağrı merkezlerinin
bazılarını büyük şehirlerde belediyeler, diğer illerde
valilikler bünyesinde kuruyorsunuz. Bir taraftan personeli Sağlık
Bakanlığına, bir taraftan İçişleri
Bakanlığına, bir taraftan da valiliklere yetki vererek çözmeye
çalışmak istenmektedir. Soruyorum size: Neden bu karmaşa?
Sağlık Bakanlığı tek başına 112 acil
çağrı merkezlerinin organizasyonlarını,
koordinasyonlarını ve personel ilişkilendirmelerini yapamıyor
mu? İnsan sağlığı için son derece önemli olan bu
hizmeti neden üç ayrı kurum üzerinden yürüttüğünüzü anlamış
değilim, anlayanınız varsa lütfen burada
açıklamasını talep ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan, Sayın Sağlık
Bakanı ve diğer Hükûmet sözcüleri ne zaman basının
karşısına çıkarsa âdeta söz birliği edercesine: Biz
sağlıkta devrim yaptık diyorlar. Şu kadar
ambülansımız var diyorlar. Şu kadar hasta taşıdık.
Ambülans sayısını şu kadar artırdık. Artık
korkmayın hava ambülansımız var, kar ambülansımız var,
deniz ambülansımız var diye övünüyorlar, sizler de bunlardan
övünüyorsunuz. Peki, soruyorum size: Madem hava ambülansınız, kar
ambülansınız varsa Vanın Gürpınar ilçesindeki bu babanın
yürek sızlatan acısını acaba hiç yüreklerinde, vicdanlarında
hissettiler mi? Bu babanın yürekleri dağlayan bu dramı bir kar
paletli ambülans olmuş olsaydı acaba gerçekleşir miydi sizin
vicdanınıza bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz empati yapalım. Kendinizi bu babanın yerine
koyun. Koymuş olsaydınız, ambülans hizmetleriyle ilgili, ilgili
yetkililerin, Sayın Bakanın, Sayın Başbakanın bu kadar
desteksiz konuşması doğru olur muydu yine takdirinize
bırakıyorum.
Sayın
Sağlık Bakanı -burada olmasını arzu ederdim- 2013
yılı içerisinde bütçesi dahi onaylanan 1.200 adet ambülans
alacağız. dedi. Bunun için İstanbul'da bir tören yaptı.
Ancak, bakın elimde yine Sağlık Bakanlığının
T cetvelinde gösterdiği bir tabloyu sizlere gösteriyorum. Burada Sağlık
Bakanlığının, onaylanan adet yani sizin
anlayacağınız dille bütçesi onaylanan, parası verilen,
1.200 adet alacağız. dediği 2012nin bütçesindeki ambülans
sayısı. Ancak, alımı düşünülen adet yine Bakanlık
cetvelinde 547 adet. Geri kalanı 2014ün planlamasında dahi yok.
Şimdi soruyorum size: 1.200 adedin parası verildiği hâlde,
bütçeden onaylandığı hâlde 2014ün programına dahi
alınmayan bu ambülansalar veya bu paralar nerede?
Bir
başka şey daha yine soruyorum size: Yine bu T cetvelinde onaylanan,
parası verilmiş bulunan 225 adet 4x4, 75i kar paletli olmak
kaydıyla ambülanslardan bahsediliyor. İşte, Vanda yaşanan
hadise, eğer bir kar paleti olmuş olsaydı bu hadise
başımıza gelmeyecekti belki. Ama, bütçesi
onaylandığı hâlde, parası verildiği hâlde 2013te
onaylanan bir T cetvelinde, ne yazık ki 2014ün programında dahi
yoktur.
Değerli
milletvekilleri, iktidarınız döneminde her defasında
çıktığınızda çok şeyler ifade ediyorsunuz;
bunlardan bir tanesi ambulanslarla yolcu taşınması. Ama,
üzülerek ifade edeyim, sizin iktidarınız döneminde, sizin Hükûmetiniz
döneminde komşumuz Suriyeye yaralı getirmek, hasta getirmek
bahanesiyle giderken bu taraftan silah
taşındığını ne yazık ki hepimiz beraber
yaşadık.
Hükûmetinizin yine
sık sık ifade ettiği bir konu var. Biz
ambulanslarımızla olay mahalline Türkiyede yüzde 95 oranında
beş yedi dakikada geçiyoruz. diyorsunuz. Bakın, geçen hafta
Kocaelide, İzmit merkezde, hastaneye 300-500 metre uzakta olan İzmit
Lisesine bir ambulansı ben kendim çağırdım. Gelme süresi ne
kadar biliyor musunuz? Değerli milletvekilleri, tam kırk iki dakika
oldu. Şimdi, size soruyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Devamla) - Bu ambulans olayının Sağlık
Bakanlığında yarın yeniden bir
hırsızlığa, yeniden bir yolsuzluğa yol
açmayacağını umuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Y O
K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Tanal, Sayın Öğüt, Sayın
Nazlıaka, Sayın Köse, Sayın Acar, Sayın Özkan, Sayın
Demiröz, Sayın Eyidoğan, Sayın Gök, Sayın Ören, Sayın
Kaplan, Sayın Seçer, Sayın Küçük, Sayın Tunay, Sayın
Haberal, Sayın Aksünger, Sayın Aldan, Sayın Serindağ.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
3.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S. Sayısı:
546) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 51 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı
(Konya) ve arkadaşları
"MADDE
51- 112 Acil Çağrı Merkezlerinin ihtiyacını
karşılamak üzere ekli (4) ve (5) sayılı listelerde, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının kadro ihtiyacını
karşılamak üzere ekli (6) sayılı listede, 657
sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında çalıştırılan
geçici personeli atamak üzere (7) sayılı listede ve öğretmen
ihtiyacının karşılamak üzere (8) sayılı listede
yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin İçişleri
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Başbakanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı bölümüne
eklenmiştir. Ekli (4) ve (5) sayılı listelerde yer alan
kadrolara yapılacak atama işlemleri, her bir yıl için bu madde
ile ihdas edilen toplam kadro sayısının üçte birini geçmemek
üzere, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren üç
yıl süreyle Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki sınırlamalara tabi
değildir.
Ekli
(7) listede yer alan kadrolara kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevleri yapmakta olup 657 sayılı Kanunun 4/C maddesi
kapsamında çalıştırılan geçici personel
Başbakanlık tarafından bir ay içinde atanır. Başbakanlık
bu kadrolara ilişkin sınıf ve derece değişikliği
yapmaya yetkili olup, personelin nitelikleri ve hizmetleri dikkate alınmak
suretiyle sınıfları belirlenir ve derece/kademe intibakları
yapılır. Bu şekilde atama yapılan kadroları,
personelin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle
çalışmakta olduğu idarelerin kadrolarına aktarmaya
Başbakanlık yetkilidir. Bu işlemler Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunundaki sınırlamalara tabi değildir.
Kamu
kurum ve kuruluşlarının merkez, taşra ve döner sermaye
teşkilatlarında, kamu hizmetlerinin gerektirdiği sürekli
görevlerde hizmet alımı yoluyla alt işveren (taşeron)
işçisi olarak çalışanlardan otuz gün içinde yazılı
olarak başvuranlar, niteliklerine uygun sürekli işçi kadrolarına
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün
içinde Devlet Personel Başkanlığı tarafından
hazırlanacak esaslar çerçevesinde çalıştığı
kurumlarınca atanırlar."
(7) SAYILI LİSTE
KURUMU : BAŞBAKANLIK
TEŞKİLATI: MERKEZ
KURUMU : MİLLİ
EĞİTİM BAKANLIĞI TEŞKİLATI :
TAŞRA |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra
sayılı Teklifin 51inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle
alakalı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Aslında bu maddenin 112 acil çağrı, çağrı
komutasıyla alakalı kısmının yeni değişen
yerel yönetimler yasasıyla uyumlu bir hâle getirilip bir bütünlük
içerisinde bunların aynı merkezden koordine edilmesi doğru bir
yaklaşımdır.
Öbür
taraftan, bu kanunla beraber -yasalaştığı takdirde- burada
112 komuta merkezlerinin yapısal birtakım düzenlemelere daha
ihtiyacı olduğu gerçeğini de göz ardı etmememiz gerekiyor.
112 komuta merkezlerinde bu bütünlüğü sağlarken Türkiyede
eksikliği bugüne kadar giderilmiş olan -az önceki hatibin de ifade
ettiği gibi- ambulansların sayısal olarak belki yeterliliğinden
bahsedilebilir ancak bunların teknik kısımlarının,
fiziki yapılarının, içerisinde bulunan tıbbi
cihazlarının ve aynı zamanda, 112 çağrı
merkezlerinden, komuta noktasından sonra belli bir noktaya acil durumlarda
hareket edecek olan ambulanslarla ilgili sıkıntıların hâlâ
devam ettiği gerçeğini unutmamamız gerekiyor. Bu arada, tabii
ki, 112 komuta merkezinde görevli, çalışacak olan personelin 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 40ıncı maddesinde yer alan meslekler grubuna eklenmesi
gerekiyor, mesleki sorumluluk ve risk sigortası yapılması
gerekiyor doktorlarda olduğu gibi, ama, maalesef, bu torba yasanın
içerisinde bunlara yer verilmiş değil. Tabii ki bu istasyonların
doğru yerlere konuşlandırılması ve istasyonlara gelen
telefonların doğru değerlendirilip vakaya uygun zamanda ve
hızlı bir şekilde ulaşımın temini için
halkın da eğitimiyle beraber, daha çok fazla yol almamız gereken
bir süreç olduğunu hepimizin bilmesi gerekiyor. Burada bu istasyonlar
kurulurken bazı şeylerin göz ardı edilmesi
Aslında 112
çağrı, komuta merkezleri kurulmadan önceki durumdan daha geriye
gittiğimiz yerler olduğunu da ifade etmekten çekinmememiz lazım.
Bunu ben size bir örnek vererek açıklamak istiyorum: Bir ilçede, eskiden,
direkt olarak acil bir vakadan başka bir hastaneye sevki noktasında
büyük sıkıntılar yaşanmazken bugün hastane
uzağındaki ilçe merkezlerden daha uzak yerlerde kurulan bu komuta
merkezlerine önce ulaşılması, akabinde oradan teyit
alınması, başka hastanelerde yer aranması, o hastaneye,
olduğu yere 112nin intikal etmesi, oradan tekrar başka bir merkeze
nakledilmesi, özellikle, gerçekten acil durumlarda hızlı müdahale
edilmesi gereken
-cerrahi olabilir, kardiyolojik vakalar olabilir- zamanlarda bu uygulama
çok faal çalışmadığı için zaman kayıplarından
dolayı vatandaşlarımızın ciddi mağduriyet
çektiklerini de buradan ifade etmek istiyorum.
Tabii
ki burada, yine, bu maddeyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına verilecek olan bir müşavir kadrosu var. Tabii
ki bu müşavir kadrosunun şu anda mevcudu kaç kişidir? Bu
müşavir kadrosuna kimler alınacaktır? Bakanlığın
kendi bünyesindeki 17 Aralıktan sonra sizin paralel yapı olarak
addettiğiniz yapının içerisinde hiç çekinmeden fişlediğiniz
insanlardan nakledecekleriniz mi var? Yoksa bu müşavir kadrosuna başkalarını
alıp başka yerlerde görevlendirecekleriniz mi var? Bu konuda da bir
açıklama yapmaya sizin ihtiyacınız var.
Öbür
taraftan, Sağlık Bakanlığıyla alakalı 663
sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamede yapmış olduğunuz
düzenlemeyle özellikle hastanelerdeki genel sekreterlik ve hastane
yöneticiliği içerisinde cemaat benzeri bir yapının tamamen
sağlıkta da etkin olduğunu hepinizin bilmesi lazım.
Eğer bunu bilmiyorsanız bunu lütfen araştırınız,
bunu öğreniniz, günün birinde orada da bir sıkıntı
çıktığı zaman Sağlıkta da bir paralel yapı
varmış, eyvah. dersiniz ama iş işten geçmiş olur.
Onun için liyakat asıllı atamalar yapmaya özen göstermeniz hem
ilerinizde sizin menfaatinize olur hem de milletin menfaatini olur diyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 51 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Recep Özel (Isparta) ve
arkadaşlar
"Ekli (7) ve (8) sayılı
listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvelin Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü ile
Spor Genel Müdürlüğüyle ilgili bölümlerine eklenmiştir.
(7) SAYILI LİSTE
KURUMU: Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
TEŞKİLATI: Merkez
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest
Kadro Adedi |
Toplam
Kadro Adedi |
GİH |
Müşavir |
1 |
10 |
10 |
|
TOPLAM |
|
10 |
10 |
KURUMU: Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
TEŞKİLATI:
Taşra
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam
Kadro Adedi |
GİH |
Yurt Müdürü |
1 |
50 |
50 |
GİH |
Yurt Müdür
Yardımcısı |
3 |
100 |
100 |
|
TOPLAM |
|
150 |
150 |
(8)
SAYILI LİSTE
KURUMU: Spor Genel
Müdürlüğü
TEŞKİLATI: Merkez
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam Kadro Adedi |
GİH |
Müşavir |
1 |
10 |
10 |
|
TOPLAM |
|
10 |
10 |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü ve Spor Genel Müdürlüğünde duyulan
ihtiyaç nedeniyle kadro ihdas edilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1de iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin Geçici madde 1deki Memur ünvanlı sözleşmeli
personel pozisyonuna atanırlar ifadesinin Koruma ve Güvenlik görevlisi
olarak atanırlar şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Sedef
Küçük Aylin
Nazlıaka
Giresun
İstanbul Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 546
sıra sayılı kanun teklifinin geçici 1 inci maddesinin birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu Lütfü
Türkkan
Konya Kayseri Kocaeli
Sümer
Oral Mesut
Dedeoğlu S.
Nevzat Korkmaz
Manisa Kahramanmaraş Isparta
Atama işlemi
başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde sonuçlandırılır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz geçici madde ile 7 Haziran 1997 tarihinde Eti Holdingin
bazı müesseseleri tarafından yapılan sınavda
başarı gösterip koruma ve güvenlik görevlisi ünvanlı
sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma hakkı
kazandığı hâlde sınavlarının iptal edilmesi
nedeniyle görevlerine başlayamayanların altı ay içinde Eti Maden
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne müracaat etmeleri hâlinde memur
unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanmaları
öngörülmektedir.
Bilindiği
üzere, geçen yıl temmuz ayından kabul edilen torba kanunla,
kapatılan SHÇEK Genel Müdürlüğü ve Eti Holdingin bazı
müesseseleri tarafından 1997 yılında yapılan sınavda
başarı gösterip göreve başlayan ancak sınavı iptal
edildiği için görevine son verilenlerin tekrar işe
alınmaları sağlanmıştır. Bu defa, sınavda
başarı gösterip atanma hakkı kazandığı hâlde
sınavlarının iptal edilmesi nedeniyle görevlerine
başlayamayanların işe alınmaları düzenlenmektedir. Geçen
hafta kabul edilen torba kanunla, SHÇEK Genel Müdürlüğünde görevlerine
başlayamayanlara bu hak verilmiş, görüştüğümüz maddeyle de
Eti Holdingin müesseselerinde görevlerine başlayamayanlara bu hak
verilmektedir.
Çok
hayır ve dua alınacak bir düzenleme yaptığımız
kanaatini taşıyorum. Yıllarca çile çeken ve
sıkıntılar yaşayan bu arkadaşlarımızın
hakları gecikmeli de olsa teslim edilerek yıllar süren
mağduriyetlerine son verilmektedir. Benzer durumda mağduriyet
yaşayan başka arkadaşlarımız da bulunmaktadır.
Kapatılan SSK Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra
teşkilatı tarafından 6, 7 ve 8 Aralık 1996 tarihinde
yapılan personel alımı sırasında başarı
gösterip devlet memuru olarak atanan ve göreve başlayan ancak daha sonra
sınavlarının ve atamalarının iptal edilmesi sebebiyle
memurluğu sona eren yaklaşık 80 arkadaşımız da
kendileri hakkında bir düzenleme yapılmasını,
yaşadıkları mağduriyetin giderilmesini beklemektedir.
Gelin, 28 Şubat sürecinde mağdur edilen, yıllarca eza, cefa
çeken, büyük sıkıntılarla karşı karşıya
kalan bu arkadaşlarımızın da yüzlerini güldürelim.
Değerli
milletvekilleri, kamuda aynı yerlerde aynı işi yapmalarına
rağmen statüleri nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali
ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık bulunmaktadır. Bu
durum, Anayasayla güvence altına alınan eşitlik ve adalet
ilkelerine aykırı olduğu gibi çalışanların
motivasyonunu ve çalışma barışını olumsuz
etkilemektedir. Geçen yıl temmuz ayında kabul edilen torba kanun ile
kamu kurumlarında çalışan sözleşmeliler ve vekil Kuran
kursu öğreticileri memur kadrolarına atanmıştır. Vekil
imamlar ve vekil müezzinlerin de kadroya alınması Plan ve Bütçe
Komisyonunda kabul edilmişken Genel Kurulda AKP Grubunun önergesiyle
çıkarılmıştır.
Ben
buradan AKP grup başkan vekillerine ve değerli milletvekillerine
soruyorum: Vekil imamlar ve vekil müezzinlerin suçu, günahı nedir? Bu
arkadaşlarımızdan alıp veremediğiniz nedir? Tam
kadroya alınırken niye engellediniz? Vekil imamlar ve vekil
müezzinlere niye haksızlık yaptınız? Lozan
Antlaşmasına aykırı bir şekilde, 14 yabancı
papazı Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşı yapıp
patrikhanenin Sen Sinod üyeliklerine atanmasını
sağladınız ama vekil imam ve vekil müezzinlere kadro vermeyip
düşük ücretle çalıştırıyorsunuz. Tekrar soruyorum:
Vekil imam ve vekil müezzinlerle derdiniz nedir? Haklarını niye
yiyorsunuz? Allahın emirlerini, adaleti, doğruluğu, sözünde
durmayı, yalan söylememeyi, kul hakkı yememeyi vaaz ettikleri için mi
vekil imam ve vekil müezzinlerin kadroya alınmasını
engellediniz? Gerekçeniz nedir, çıkın açıklayın.
Yeterliliğini
almış vekil imam ve vekil müezzinlerin kadroya alınması
gerekmektedir. Geçen yıl yaptığınız
haksızlığı, gelin, birlikte burada düzeltelim.
AKP
Hükûmeti ayrımcılık, eşitsizlik, haksızlık ve
adaletsizlik yapmayı artık bırakmalıdır; kamuda
sözleşmeli, geçici vekil, ücretli ve taşeron personel
çalıştırmaya son vermelidir. Mevcut çalışanlar kadroya
alınmalı, ayrımcılık ve haksızlıklar
giderilmelidir.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin Geçici madde 1deki Memur ünvanlı sözleşmeli
personel pozisyonuna atanırlar ifadesinin Koruma ve Güvenlik görevlisi
olarak atanırlar şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Aylin Nazlıaka
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öyle görünüyor ki AKP zihniyeti Türkiyede siyasi
mağduriyetten bahsettiği zaman sadece ve sadece 28 Şubat
mağdurlarını anlıyor yani sanki 28 Şubat 1997den önce
Türkiyenin herhangi bir siyasi tarihi yokmuş gibi varsayıyor.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) 60 da var ya, 71 var, 80 var.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Oysaki, değerli arkadaşlar, 27 Mayıs
1960ı unutmadık, 12 Mart 1971i unutmadık, 12 Eylül 1980i
unutmadık.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Bu tarafa bakarak konuşur musunuz lütfen. Bu
tarafa bakın, bu tarafa. Siz bu tarafa doğru konuşun lütfen.
Süs bitkilerine konuşmayın, bu tarafa konuşun.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bunlar da Türk siyasi tarihi içerisinde dönüm
noktalarıdır. Bunları tekrar hepinizin dikkatine sunmak
istiyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Şu tarafa, ancak buraya hitap edebilirsiniz.
Seviyeniz ancak buraya kadar.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bakın, Sayın Başbakan 2010 yılındaki
referandum esnasında, bunu, 12 Eylülü de bir politik malzeme hâline
getirdi ve hukuksuz idamlardan ibaret olduğu gibi bir kanı yaratmaya
çalıştı. 12 Eylül aynı zamanda işkencelerin,
yargısız infazların ve 1402liklerin dönemidir. 12 Eylül
gencecik fidanların yaşının büyütülüp
asıldığı bir dönemdir. Bu ülkede hep özgürlük ve demokrasi
mücadelesi için gençler bedel ödemiştir. Tıpkı şu an içinde
bulunduğumuz dönemde de 7 gencimizin Gezi olaylarında
yaşamını kaybetmiş olması gibi. Bu ülke giderek sizin
sayenizde yasaklar ülkesi hâline geliyor değerli arkadaşlar.
Bakın, sizi bir kez daha uyarıyoruz.
Dün
Sayın Başbakan yapmış olduğu bir konuşmada diyor
ki: Eğer biz İnterneti yasaklayacak olsak ne diye tablet
dağıtırdık? Ya siz ne çabuk unuttunuz Tuncelinin
elektriği olmayan köylerine beyaz eşya
dağıttığınızı ya! Ne çabuk unuttunuz, ne
çabuk! Aynı kafa, aynı kafa! (CHP sıralarından
alkışlar) Onları da, o bilgisayarları, o tabletleri de gene
bir süs eşyası gibi oraya koyma niyetindesiniz.
Bakın,
değerli arkadaşlar, gençler yarının taslağı
değildir, onlar bugünün bireyleridir. Siz ne diyorsunuz: Bizim
geleceğimizsinizdir. Aslında gençlere siz bunu söylemekle ne ifade
ediyorsunuz? Bugünü size vermiyoruz, bugünler bizim. Siz bizim
belirlediğimiz gibi yaşayacaksınız, yarınları
size belki vereceğiz. diyorsunuz. İşte, bir yandan 18
yaşını doldurmuş olan bu gençlere siz yasalarla, bankada
hesap açma, ticaret yapma, askere gitme, ehliyet alma gibi birtakım haklar
verirken öbür taraftan bu gençlerin ne yiyeceğine, ne içeceğine, ne
giyeceğine, nasıl evlerde kimlerle yaşayacağına kadar
müdahale etmeye çalışıyorsunuz.
Sayın
Başbakan gençliği ikiye bölmeye çalıştı kindar
gençlik, dindar gençlik diye. Meğerse gençlik gerçekten ikiye
ayrılıyormuş ama sizlerin dediği gibi öyle dindar, kindar
diye değil, ayakkabı kutusu olan gençlik, ayakkabı kutusu
olmayan, yoksullukla mücadele eden gençlik. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Bu ayaklar koktu, koktu bu ayaklar.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sizi gidi paralelciler sizi. Siz cemaat halk
partisi olun.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bakın, gençlerimizin daha üç dört gün önce
açıklanan TÜİK verilerine göre yüzde 19,3ü işsiz, yani genel
işsizlik oranının 2 katı kadar gençlerimiz işsiz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) F tipine dönüştünüz, F tipine.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) İşte bu gençlerimiz bir yandan ekmek
derdindeyken bir yandan da geleceğe karşı ümitle bakmaya
çalışıyorlar.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Bu tarafa, bu tarafa. Öbür tarafa.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bu arada, az önce tablet demişken şunu da
hatırlatayım
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen tableti ilaç anladın galiba?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Sayın Başbakan acaba Alo Fatih
hattını arayıp da Ya, Fatih Projesine bak senin
adını verdik, daha ne istiyorsun? Kes şu CHPlilerin sesini. de
demiş midir?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bu kadar hayalperest misiniz ya!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Çünkü 04/06/2013 tarihinde Sayın Yalçın
Akdoğanın Fatih Saraçla yaptığı telefon
konuşmasında Şu CHPli kadın milletvekillerinin sesini
kesin. dediğini bizzat hepimiz okuduk, o tapeleri sizler de gördünüz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Allah Allah
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Ama size şunu söyleyeyim: Her ne kadar siz
medyayı baskı altına almaya çalışsanız da her ne
kadar oturduğunuz yerde ter ter tepinseniz de her ne kadar
yargıyı ele geçirmeye çalışsanız da bizi asla ve asla
susturamayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÜLKER
CAN (Eskişehir) Kim susturuyor sizi? Konuş
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bu haksızlıklara karşı gelmeyen
hepiniz de bunun birer suç ortağısınız, bunu asla ve asla
unutmayın diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sizi teslim aldılar merak etmeyin, CHPyi
teslim aldılar; siz cemaat halk partisi oldunuz, bitti işiniz.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Efendim, Sayın Vekil, Ter ter
tepiniyorsunuz vesaire. dedi. Birkaç cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Satır, iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz
sizler adına da saygılarını sundu değerli vekil, ben
bizim gruba sunduğu saygıları aynen iade ediyorum; bu bir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi,
bugün maalesef bu arkadaşımız biraz herhâlde popülizm, canı
sıkılıyor, meydanlara gidemiyor. ODTÜdeki yol açıldı,
yapılacak bir şey yok, burada böyle bir anarşi yaratmaya
çalışıyor ama maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle içi
boş konuşmaları kabul etmiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Dedikodu yapma, dedikodu yapma!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Burası tepinme yeri de değil.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) - Bizlerin bunu dinleyerek biraz zamanı boşa
geçiyor ama katlanmak durumundayız. Bizler yasama ve denetim faaliyeti
için buraya geldik
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Şov yapmaya çalışıyor.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Neyi denetliyorsunuz siz?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) -
herhangi bir sivil toplum örgütünün temsilcisi
değil, halkın temsilcisiyiz. Aldığımız
oyların karşılığını gece gündüz gerek burada
gerek alanda vatandaşlarımızın emrinde çalışarak
hakkıyla veriyoruz, daha da vereceğiz, 30unda da vereceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün
sadece şarkımız basına düştü, gördüğünüz gibi,
gündem oluşturdu. Bu ve diğer arkadaşlar bizi meydanlarda
görecekler, halkın karşısında görecekler
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Meclisi Hükûmetin uzantısı yaptınız siz!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) -
onların emrinde daha çok
çalışacağız ve daha çok oy oranıyla,
halkımızdan aldığımız destekle yolumuza devam
edeceğiz. Bu arkadaşımıza cevap vermeyi kendime zül
addediyorum, hiçbir cümlesine cevap vermiyorum, gerek görmüyorum, lütfen sizler
de hiç muhatap olmayın, yolumuza devam edelim, güzel günler bizi bekliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TUFAN
KÖSE (Çorum) Söyleyecek sözün varsa söyle.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) - Kabul ederseniz ben saygıyla hepinizi
selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, sataşma nedeniyle söz talep
ediyorum.
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Nazlıaka, nereye geliyorsunuz?
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sataşma nedeniyle
BAŞKAN
Hayır, soracağım size ne söyledi, bana sorarsanız cevap
vermedi size.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kürsü tepinme yeri değil.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Yok pardon, duydunuz zannettim.
BAŞKAN
Bir saniye sayın milletvekilleri
Anlaşılmıyor efendim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Beni anarşiyi teşvik etmekten dolayı
BAŞKAN
Sayın Nazlıaka, sözlerinizi anlamadım ama buyurun, iki dakika
söz veriyorum.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az
önceki hemcinsimin konuşmasını aslında bir yandan üzüntüyle
izledim, bir yandan da hak verdim. Bana nasıl cevap versin? Bu cevap verme
işi kapasite işidir, kapasite. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından Aa sesleri) O
yüzden, sizden böyle bir cevap falan beklemiyoruz.
Gelelim,
benim sahada olmama halime. Sahada olmadığım için Mecliste
sıkıldığımı söyledi kendisi.
Bakın
değerli arkadaşlar, ben sahada olmayı bin kere bu ceylan derisi
koltuklarda olmaya tercih ederim çünkü asıl halkın sesini orada
duyarım. Siyaset, teknisyen işi değil, gönül işidir. Sizler
sahada olsaydınız eğer, o polis şiddetiyle karşılaşan
gençleri gördüğünüzde Acaba, ben, o TOMAnın karşısına
çıkayım mı, çıkmayayım mı? diye düşünmek
için bir zamanınız dahi olmadığını çok iyi
bilirdiniz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bayatladı bu laflar, bayatladı!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) O gençlere gaz sıkılırken polisin önünde
onlara kalkan olmak için Acaba zamanım var mı, yok mu? diye
düşünmeye fırsatınız olmadığını çünkü
bunun yürekten gelen bir şey olduğunu çok iyi bilirdiniz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yavaş yavaş sağa
kaydınız, yavaş yavaş!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Ama, tabii, sizler siyaseti gelecek nesiller için
yapmıyorsunuz, gelecek seçimler için yapıyorsunuz! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Allah Allah! sesleri) Sizden daha fazlasını
bekleyemeyiz!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yavaş yavaş sağa
kaydınız, yavaş yavaş!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Gelelim ODTÜ konusuna. Bir ODTÜlü olarak, ODTÜyle de,
ODTÜ yolu için mücadele eden tüm gençlerimizle de gurur duyuyorum. Ne utanç
vericidir ki bugün ağaç kesenler değil, oraya ağaç diken
gençlerimiz on dört buçuk yıllık mahkûmiyet için şu anda
yargılanmakta.
Ben,
her fırsatta o gençlerin de hakkını savunmaya devam
edeceğim diyorum ve saygıyı alabilecek kapasitede olanlara
sunuyorum.
İyi
akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Müsaade ederseniz sadece iki cümle
söyleyeceğim.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
Benim
kapasitemi ölçmeye bu arkadaşımızın ne boyu ne posu ne
eğitimi ne kapasitesiz ve içeriksiz konuşmaları yetmez. Aynen
iade ediyorum kendisine. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum. Bitti Sayın Satır.
3-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (Dağıtma tarihi: 10/02/2014) (S. Sayısı:
546) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
52nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 52 nci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan 19, 23 ve 27 nci
ibarelerinin 19, 21, 23, 26, 27, 28, 29 ve 42 nci şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Özcan
Yeniçeri Mesut
Dedeoğlu
Ankara Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin 52 nci maddesine
aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini, mevcut (c) bendinin (ç)
olarak teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
c)
41 inci maddesi; 1/1/2014 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
Mustafa
Elitaş Nurdan
Şanlı M.
Belma Satır
Kayseri Ankara İstanbul
Gülay
Dalyan Tülay
Kaynarca Ali
Aydınlıoğlu
İstanbul İstanbul Balıkesir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu? Aynı zamanda bir açıklama
talebiniz var galiba Sayın Komisyon.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Sayın
Başkanım, takdire bırakıyoruz ama bir açıklama
müsaadenizle. Buradaki 41inci madde ifadesi teklifteki sıra
sayısına göredir. Ancak çıkarılan maddeler olması
hasebiyle redaksiyona tabi tutularak düzenlenmesi konusunu arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum diye söyledim Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sormadınız ki Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
(Hatip elindeki
cihazı mikrofona tuttu)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şivan Perverin mi o, kimin o? Mustafa Bey, kimin o?
Şivan Perverin mi, Ahmet Kayanın mı
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Kanunun son kısmına geldik, katkı veren değerli
milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bakın,
AK PARTİnin on ikinci yılında on iki yıl süresiyle
yaptığı icraatların bir kısmı.
ALİ ÖZ (Mersin) 17
Aralık da var mı içinde?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 17 Aralık var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Tamamı 673 sayfa. Uzun yıllardır siyaset yapan
arkadaşlarımız vardır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Halk yaşıyor onu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) 2002 yılından önce, milattan önce değil, AK
PARTİden önce milletvekilleri gittikleri zaman on yıllık, yirmi
yıllık, otuz yıllık söylemleri artık sakız gibi dillerine
dolamışlar sadece onları söylerler İşte biz şunu
yapacağız, şunu yapmamız lazım vesaire. gibi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Alo Fatih, ayakkabı kutusu
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Biraz önce burada Sayın Sinan Oğan bir şey söyledi,
dedi ki: 2023ü bizden çaldınız. Araştırdım,
inceledim; 1999 seçimlerinde siz Hedef 2023 demişiniz. Sonuç ne
olmuş? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen sonuca vardın mı!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sonuç: Millet sizi sandığa
Netice bu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen sanki sonuca varmışın gibi konuşuyorsun
Sayın Elitaş!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ama AK PARTİ Hedef 2023." demiş, Durmak yok yola
devam. demiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yolmaya, yolmaya, ayakkabı kutuları, yolmaya devam!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Şimdi, bakın, biraz önce, Sayın Oğan gitti mi
bilmiyorum
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Buradayız hepimiz buradayız, söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Oğan bir soru önergesi vermiş, soru
önergesinde diyor ki: 5 Haziran 2013
Geldi Sayın
Oğan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Korkmana gerek yok.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sinan Oğan bugün sana dert oldu, dert!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, Sayın Bakan, Iğdırın
Karakoyunlu ilçesine bağlı Cennetabat köyünde köy içindeki
yolların asfalt olmaması halkımızın yaşantısını
olumsuz etkilemektedir. Yani bir milletvekili olarak herhâlde köyünü iyi
biliyordur -Iğdırda hangi köyler var, neler var benim bilmem mümkün
değil- Iğdır milletvekili. Ama bir bakıyoruz ki Cennetabat
köyü bir belde, mahalle. Nereye bağlı? Bir beldeye bağlı
mahalle.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Köydü o köy!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi,
burada beldeye bağlı mahallenin o beldenin belediye başkanı
kime ait ve o yolu yapmak da kime ait? Eğer bir belediye ise -herkes
biliyor, burada milletvekillerinin hepsinin bilmesi lazım- belediye içi
yolları ancak belediye yapabilir. Köy yollarını il özel idaresi
yapabilir. Şimdi, sorulan sorular içerisinde
baktığımızda bunun bir belde olduğunu, beldenin de
hangi partiye ait olduğunu gördüğünüzde, Milliyetçi Hareket Partili
bir belediye başkanın var olduğunu görürsünüz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Yazıklar olsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Oğana Iğdırı
bilmiyorsun. Sayın Milletvekilim, sen başka yerde mi geziyorsun?
diye buradan ifade ettiğimizde Bana haksızlık yapıyorsun.
Ben Iğdırı çok iyi biliyorum. diyor ama
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Orası yeni mahalle oldu, yeni, yeni!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Oğan, kendi partisinin parmakla
sayılabilecek belediye başkanını dahi bilmiyor. Yani
Kayserideki belediye başkanını, İzmirdeki veya başka
yerlerde varsa, oradaki belediye başkanı olsa bilmemesi normal, ama
Iğdırın bir beldesinin belediye başkanının
olmadığını bilmiyor.
Değerli
milletvekillerim
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen hayatında gördün mü orayı,
hayatında gördün mü orayı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben görmedim, ben görmedim, bilmiyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak, ben oranın kaymakamıydım, ben
oranın kaymakamıydım. Orası köydü, köydü, iki sene
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sen onun avukatı değilsin, bak o
avukatlık yapar.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak, yanıltma, Meclisi yanıltma, Meclisi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket
Partisinin Sayın Oğanın
BAŞKAN
- Sayın Korkmaz, lütfen oturun. Sayın Korkmaz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Korkmaz, Sayın Oğanın
avukata ihtiyacı
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Meclisi yanıltma, Meclisi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bak Benim avukata ihtiyacım yok. diyor.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yanlış yapıyorsun, Meclisi
yanıltma!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen oturun. Sayın Oğan burada, cevap
verecek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Benim avukata ihtiyacım yok. diyor, Benim
avukata ihtiyacım yok. diyor, otur sen yerine.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Meclisi yanıltma, Meclisi yanıltma
kardeşim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekillerim
BAŞKAN
Lütfen, oturun.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sekiz yıl orası köydü, sekiz yıl
orası köydü.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, Sayın Korkmaz, isterseniz şu
kitapçığı, şu kitabı
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne yaptın sen sekiz yıl oraya?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
birinci cilt bu, bu cildi
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yanlış söylüyorsun, yanlış
biliyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz kaymakamlık yaptınız. Belki
bizim hizmet yaptığımız yerlerde siz kaymakamlık da
yapmışsınızdır.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bilmediğin konularla ilgili tıraş
yapmayın lütfen. Bilmiyorsun kardeşim!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu cildi ben size vereyim, bir inceleyin bakın.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ben oralarda görev yaptım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Orada yanlışımız varsa
düzeltirsiniz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen, sen var ya rüyalarında görürsün
orayı, oraya gitmemişsin bile yahu!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın değerli milletvekilleri,
Sayın Oğan diyor ki: Ya, Allah aşkına, bir özürlü, engelli
arabasına kırmızı kurdele takarak bununla
açılış yapıyorsunuz. Vali Beyin verdiği 39 maddelik
yatırımda, 355 milyon liralık yatırımda bunların
hiçbirisi yok. Ne var? Mesela, 145 köy
ve 34 mezranın içme suyu var.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Havaalanı, havaalanı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Mesela 414 kilometre asfalt köy yolu var, ikinci
kat asfalt köy yolu doldurulmuş. 461 kilometre stabilize köy yolu
yapılmış. Bu 39 maddeyi saymamız mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, bu söylediğim kitap içerisindeki on bir buçuk
yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde AK PARTİ
iktidarının bu ülkeye kattığı hizmetin toplam
değeri 676 milyar liradır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Havuzlar var mı havuzlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 30 Martta da göreceksiniz, bundan sonraki seçimde
de göreceksiniz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Havuzlar var mı havuzlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ayakkabı kutuları var mı, havuzlar
var mı orada?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) - Sayın Başkanım
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Oğan, buyurun.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Yani, her hâlde açıklamama gerek yok ne için
sataştığını. İstiyorsanız söyleyeyim.
BAŞKAN
Hayır, açıklayacaksınız, herkes açıklayacak.
Buyurun,
niye söz istiyorsunuz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Elitaşa bugün Sinan Ogan dert
olmuş, içine oturmuş Sayın Elitaşın gitmiş,
dersine çalışmış, gelmiş. Bana ilimi bilmediğimi
iddia ediyor
BAŞKAN
Buyurun Sayın Oğan, iki dakika söz veriyorum sataşmadan
dolayı. (MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (Sinop) - Ağır tahrik de var, tahrik.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ezbere konuşur, Sinan, o ezbere
konuşur.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Oğan, burada ağır tahrik de var,
sadece sataşma yok.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; hakikaten Sayın Elitaşı takdir etmek
lazım, gecenin bu vakti işi gücü bırakmış Cennetabat
köyümüzün -sonradan mahalle oldu, biz
onu hâlâ köy olarak adlandırıyoruz- dertleriyle ilgilenmiş.
Peki,
Sayın Elitaş, Cennetabat köyüyle ilgili mahalledir ama biz hâlâ köy
ifade ediyoruz yerel tabirde- vermiş olduğumuz önerge var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama nereye bağlı?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Onu söyleyeceğim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Şu müziği açsana, müziği.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bu önergeleri de gelin burada okuyun. İçme suyu
olarak orada kuyu suyu içiliyor, bakın, kuyu suyu içiliyor Cennetabatta.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Belediye yapacak onu, belediye.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bir dakika, bir dakika.
Ya,
müsaade edin anlatayım.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Neyini anlatacaksın?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Müsaade edin anlatayım.
Cennetabat
köyüne ne zaman bağlandı biliyor musunuz? Siz on iki senedir iktidar
olmakla övünüyorsunuz dolayısıyla sizin Cennetabat köyüne
yaptığınız bir gram bir şey yok. 2011de Cennetabatta
ben neyi konuştum biliyor musunuz? Sizin milletvekili adayınız
Iğdıra deniz getireceğim. diye propaganda yapıyordu
Cennetabatta. Iğdıra deniz getireceğim. diyen
milletvekilinize vatandaş orada Bizim içme suyumuz yok. dedi, içme
suyumuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sizin belediyenize bağlı mı
değil mi onu söyle.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Biz, vatandaş olarak tarlayı sulayacak su
bulamıyoruz, evimizde içecek su bulamıyoruz, siz bize deniz
getirmekten bahsediyorsunuz. dedi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Belediyenize bağlı mı değil
mi onu söyle.
SİNAN
OĞAN (Devamla) İşte sizin bu çılgın projeleriniz,
sizin bu çılgın projeleriniz Iğdıra deniz
getireceğim. diyen çılgın projeleriniz Iğdırda
kaybetti.
Siz
Iğdırda -çalışmadığınız konu
Iğdır Sayın Elitaş, siz çalıştığınız
yerlerden gelin.- Iğdırda göreceksiniz Allahın izniyle
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Belediye size bağlı mı,
değil mi?
SİNAN
OĞAN (Devamla) -
2011de
Milliyetçi Hareket Partisi birinci parti oldu, bu belediye seçiminde de olacak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Belediye kimin?
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Belediyesi bizim
ama siz o belediyeye ödenek vermezseniz, destek vermezseniz, belediyeleri
kapatırsanız ne olacak? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Nasıl orada
bir hizmet yapılacak? (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için
bir cümle bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Ama Sayın Korkmaz böyle bir usulümüz yok ki.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kayıtlara geçsin diye
Yerime
oturacağım, bir şey yok. Yanlış bilgi verildi.
Efendim, ben orada iki buçuk yıl
kaymakamlık yaptım. Orası son iki seneye kadar köydü;
dolayısıyla on iki senenin on senesi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi ne oldu, onu söyle!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Müsaade et, müsaade et!
On
iki senenin on senesi köy olarak idare edildi. AKPnin
sorumluluğundadır. On senelik sorumluluğu üstlenmeyen bir parti
iki senelik belediyeye suç yüklemesin; yanlıştır,
haksızlıktır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim önerge tarihi 5 Haziran 2013.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Adınız adalet ama adaletle alakanız
yok sizin.
BAŞKAN
Evet Sayın Korkmaz, teşekkür ediyorum.
3- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi
ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529,
2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546) (Devam)
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, sataşma
var.
BAŞKAN
Lütfen ama Sayın Milletvekilim, lütfen oturun ya!
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Özgündüz
Iğdırlı ve sataşmadan dolayı söz istiyor.
Yanlış bilgi verildi.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özgündüz, oturur musunuz lütfen.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Iğdırla ilgili yanlış bilgiler
veriyorlar Genel Kurula.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Altay, bir oturur musunuz başka bir konu izah ediyorum.
Sayın
Altay, bir önerge gönderdiniz ancak biz 52nci maddeyle ilgili iki adet önerge
olduğunu ilan ettik ve aykırılık sırasına göre de
işleme aldık ve kabul edildi, biri de kabul edildi.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye efendim, sözüm bitsin lütfen.
Sizin
gönderdiğiniz önerge baştan gönderilmiş olsa en aykırı
önerge ve başlangıçta işleme alınması gerekir. 53üncü
madde var, önergenizi orada verin bir başka şekilde. Ben ara vereyim.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ben 53 diye verdim.
BAŞKAN
Efendim?
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ben 53 diye verdim.
BAŞKAN
- 52nci madde yazıyor efendim.
Peki,
53 ise tamam.
Evet,
diğer önergeyi okutuyorum
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Özür diliyorum.
BAŞKAN
Ama Sayın Tanal, lütfen böyle bir usulümüz yok. Yani hem zaman zaman
İç Tüzükten bahsediyorsunuz, lütfen. Sayın Tanal lütfen
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Biraz önce bir köyün suyundan bahsedildi.
Şanlıurfanın Hilvan ilçesinin içme suyu yok. Köyden geçelim
ilçenin içme suyu yok. Şanlıurfa ili Hilvan ilçesinin suyu yok.
BAŞKAN
Sayın Baluken buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Deminden beri tartışılan bir akülü sandalye
açılışı meselesi var. Her iki gruptaki hatipler de
olayı yanlış biliyorlar. Olay Iğdırdan değil
Giresunda gerçekleşmiştir ve Giresunda da gerçekten akülü
sandalyenin açılışı yapılmıştır. Genel
Kurulda tutanağa geçsin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 52 nci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan 19, 23 ve 27 nci
ibarelerinin 19, 21, 23, 26, 27, 28, 29 ve 42 nci şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu/
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu Kayseri Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, AKP gerçekten on bir yıllık hükûmeti
zamanında hep uzun vadeli planlar ve projeler yapmıştır. Bu
projeleri çok iyi yürütmüştür.
Şimdi,
iktidara geldiği ilk zamandan itibaren
Ki orada on iki yıllık
iktidarlarıyla ilgili bir kitap da hazır bulunmaktadır. Ama ne
kadar ileri görüşlüler ki, aslında bu ileri görüşlülükleri
birden bire on bir yıl sonra yanlış yapmışız
şeklinde ortaya çıkmıştır. Yani en başından
birlikte oldukları, birlikte yürüttükleri devleti daha sonra 16
Aralıkta değil, 17 Aralıktan sonra birden bire
hatırlarına gelmiş, yanlış yaptıkları ve
ondan sonra çok ileri görüşlü oldukları için bu on yıllık
dönem içerisinde, on bir yıllık dönem içerisinde yanlış
yaptıklarını itiraf etmek zorunda kalmışlardır.
Ayrıca 2010 yılında bir Anayasa değişikliğine
gitmişler ve bu Anayasa değişikliğinde
bağımsız bir hukuk sistemine, Avrupaya uyumlu, ABye uyumlu bir
hukuk sistemine ulaştıklarını beyan eden bir propaganda
yürütmüşler, öylesine ileri görüşlü bir performans göstermişler
ki üç yıl sonra aslında yaptıklarının ne kadar
yanlış olduğunu itiraf etmek zorunda kalmışlar.
Kurduğumuz HSYK Avrupa standartlarında. demişler ama
birdenbire HSYKnın aslında kendilerine zarar verdiğini ve
demokratik olmadığını, başkanın özellikle
bakanın yetkilerinin alındığını ve kurula bütün yetkilerin
verildiğini ifade ettikten sonra, üç yıl sonra çok ileri görüşlü
oldukları için HSYKnın başkanına verilen yetkilerini
yeniden bakana aktarmışlar.
Aslında
üç yıl biraz fazla uzun zaman uzun görüşlülükte, ondan da vazgeçtik.
Bugün çıkardıkları bir yasayı ilginçtir ki daha
imzalanmadan değiştirmek zorunda olduklarını
düşünmüşler, bir saat sonra, birdenbire yasada
değişikliğe giderek İnternet yasasında bir düzenleme
gereğini duymuşlar, bu çok ileri görüşlü olduklarının
da bir delili.
Ayrıca
Sayın Başbakan Bizim küresel ve bölgesel güç olmak gibi bir
hedefimiz yok. diye ifade etmiş Japonyada ama ne gariptir ki kitapta on
iki yıllık iktidarlarında onlarca yıl, 2023, 2023ü de
geçtik 2071e kadar da uzun görüşlü, uzak görüşlü
olduklarını ifade etmişler ama bölgesel güç ve lider ülke olmadıklarını
da açıklamak durumunda kalmışlar. Çok ileri görüşlü
oldukları için arkadaşlarımız inşallah 30 Martta da ne
olduğunu görecekler.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İnşallah, hep birlikte göreceğiz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) 1 Nisanda buradayız.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
53üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır okutuyorum:
Önerge
dağıtılmadığı için birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
saati: 00.56
ON
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 01.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin On
İkinci Oturumunu açıyorum.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
53üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 53 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kahramanmaraş Ankara
MADDE
125- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Kanun teklifinin 53. Maddesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Engin
Altay Mahmut
Tanal
İstanbul Sinop İstanbul
Tufan
Köse Celal
Dinçer
Çorum İstanbul
Madde
53: Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul
Milletvekili.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Değerli milletvekilleri,
konuşmayacaktım ama biraz önce bir önerge verdiniz 52nci maddede.
Geriye dönük işlettiniz ve 1/1/2014ten. Mesele ne biliyor musunuz?
41inci madde, halka açık şirketler. Türk Ticaret Kanununun
maddelerinde açık her şey, bunu delmek için. Etmeyin, tutmayın!
Hakikaten halka açık şirketlerin halka açık
kısmının hakkını korumak için bir düzenleme var Türk
Ticaret Kanununda.
İsim
vermeyeceğim, bir yatırım ortaklığı diyor ki:
Mahkemeye git, mahkeme uygun görürse eğer, sen kendi içinde düzenleme
yapabilirsin mahkemenin kararıyla. Yargının hakkını
elinden alıyorsunuz, yargının vereceği kararı elinden
alıyorsunuz, bir sürü yatırım ortaklığı mahkemeye
gidiyor ve bu hakkı elde ediyor ama adres teslim
yaptığınız bir tanesi -adres teslim yapıyorsunuz-
gitmiyor, atlıyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hangisi Ağabey o?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) İsim vermeyeceğim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz bilelim yani.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Yani isim veremem burada ama onun için, siz
geriye dönük
Ki 14 Şubatta Türk Ticaret Kanununun uygulaması bitti.
14 Şubatta
Dediler ki: Bu kanun nasıl olsa 14 Şubata kadar
çıkar, nasıl olsa bunlar düzenler, biz de buna uyarız.
Arkadaşlar,
yargıya verilmiş bir hakkı, yargı kararına teslim
edilmiş bir hakkı bir yasamayla tekrar yapmayı hakikaten ben zül
duyuyorum zül, hepinizin adına. Olmaz böyle bir şey arkadaşlar.
Orada ne yapacağı belli. Kendi yapmadı diye, kendi yargıya
gidip hakkını almazsa, bunu burada geriye dönük bir önergeyle
1/1/2014ten işler
Niye? 14 Şubatta bitti Türk Ticaret Kanununu
uygulama süresi, onu aşmak için. Yazıktır arkadaşlar ya.
Vicdanen rahatsızım, vicdan azabı duyuyorum. Birisini korumak
kollamak, yargıyı aşmak, yargıyı
Burada bir
yargı yetkisini aşmak vicdanımda yara açmıştır.
Ben hepinizin vicdanında yara açacağına inanıyorum. Sadece
bir adrese teslim bir iş arkadaşlar bu.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ama iddia edince söylemek lazım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Efendim?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) İddia ediyorsunuz, söyleyin o zaman.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Yok, hayır, kurum ismi veremem. Yani,
halka açık yatırım ortaklıklarından bir tanesi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ama deminden beri Sayın
Bakanımızdan isim açıklamasını istiyordunuz.
Sayın Bakandan
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben öyle bir şey demedim efendim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ama grubunuz ha bire isim, isim diyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır, ben, geçen, bunun tümü üzerinde
şahsım adına da konuşurken aynı şeyi size
söyledim. Ama, dolandınız, dedim artık bunun süresi bitti,
hiçbir hükmü yok. Bu maddeyi çıkarın. dedikten sonra dolanıp
geriye dönük bir tarih attınız.
Ben
vicdanlarınıza sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 53 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları
Madde
125- Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz burada, ifadede bir düzeltme yaptık sadece çünkü
Türkçe ifadeye ters düşüyordu verdiğiniz. O sebeple, dedik ki: Bu
kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür. Ama Doğru bir
Türkçeydi, doğru bir cümleydi; kabul etmiyoruz. dediniz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, aslında gerçekten ne
yapıldığını, kanun maddelerinin ne kadar doğru
çıkıp çıkmadığını, doğru
çıkması gerektiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz ama bazı
konuları aceleye getirip birdenbire bir kanun çıkarmak istiyorsunuz,
Geç vakitlere kadar da çalışalım. diyorsunuz. Çalışalım,
çıkaralım kanunları ama ne gariptir ki
çıkardığınız bir kanunu 50 kere
değiştiriyorsunuz. Yani, şöyle düşünün: 3/Byi kaç kere
değiştirdiniz? Yine, İhale Yasasını kaç kere
değiştirdiniz? Yani, çıkardığınız hemen
bütün yasalarda muhakkak tekrar bir değişikliğe gidiyorsunuz
çünkü
Muhalefetin
aslında sizin için çok değerli olduğu düşüncesine de
katılamıyorsunuz. Bizim verdiğimiz önergeler aslında size
bir yol çizmeli. Ve, o yol sizi yanlışlardan kurtaracak yoldur; bunu
bile anlamıyorsunuz, itiraz ediyorsunuz hâlâ bazı arkadaşlar.
Burada verilen önergeler aslında sizin daha doğru kanun
çıkarmanız için verilmiş önergelerdir, bunu anlamıyorsunuz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Biliyoruz(!)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bakın, yine itiraz ediyorsunuz ama
İnternette aynı şeyi söyledik.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sizin dediklerinizi kabul etsek kanunlar çorba olur ya.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Mademki İnternette aynı şeyi
söylediniz, bakın, istediğiniz gibi çıkardınız ama
sonunda bir saat sonra geri değiştirmeye
kalkıştınız. Önceki yasalarda farkı var mı?
Önceki yasalarda da farkı yok.
Bakın,
burada devlet olmak doğru kanun çıkarmakla eş değerdir.
Devlet olmak istiyorsanız muhakkak ki yasaları doğru düzgün
çıkarırsınız. Ama sizin öyle bir
anlayışınız söz konusu değil, bugün söylediğinizi
yarın yalanlıyorsunuz. Şimdi, bunu bir kere değil, çok kere
yaptınız. Sayın Başbakanın sözünden çıkmanız
mümkün değil. Ne isterse burada onun tartışmasız kabulü söz
konusu ediliyor. Ama
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Siz tersini mi yapıyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) E, tabii ki. Şimdi, biz fikirlerimizi
söylüyoruz, size diyoruz ki: Bakın, şunları yaparsanız daha
doğru bir kanun çıkar. Ama bir tanesini bile ciddiye
almıyorsunuz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Bahçeli, bunun tersini mi yapıyor?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Tabii, Bahçeli bize yetki vermiş, burada
Bahçeliye danışarak konuşmuyoruz. Anlatabildim mi?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Başbakan da bize yetki vermiş canım!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, diyelim ki o kanunun
değiştirilmesi için verilmiş bir önergeyi kabul etmeniz asla
mümkün değil sizin, asla mümkün değil, yapamazsınız. Neden
yapamazsınız? Çünkü Başbakan tek yetkilidir, söylediği her
şey kanundur. Bu, aslında, nereden bakarsanız bakın, tek
lider tarafından yönetilen bir Türkiye demektir. Siz bunu çok iyi biliyorsunuz
aslında fakat itiraz etmeniz de söz konusu değil.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Hocam, Başbuğluk kurumu siz de var, bizde yok.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bakın, Başbuğ demek,
Başbuğun saygısını göstermek ama fikirlerinizi
söylememek demek değil, yapmayın bunu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Başbuğun hangi fikirlerini kabul
etmiyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ama, bırakın, gene
başıbuğdur o, o kelime yine başıbuğdur ama
her türlü fikre açıktır o. Çünkü Türklerde kurultay denilen bir
şey vardır ve orada herkes fikrini söyleme hakkına sahiptir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Hocam, bir konuda itiraz
ettiğinizi gösterin de bilelim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ama sizin bunu yapmanız asla mümkün
değildir çünkü Türklerin geleneğinde zaten o vardır,
danışma kurulları vardır, atabeylikler vardır ama
sizde tek lider vardır yani, bir yerde, tek adam vardır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Gelenekte varsa niye karşı
çıkıyorsunuz bize?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, zaten Sayın Başbakan da söylediklerinde
istikrarlı değil, bugün söylediğini yarın
değiştiriyor.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Onu millet söyleyecek.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Millet söylemiyor, kendisi söylüyor.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Millet söyleyecek Hocam, millet söyleyecek 30 Martta.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, kendisi söylüyor, televizyona
çıkıyor, televizyon da resmen çekiyor, Başkanlık sistemi
benim gönlümde vardır. diyor, ardından, on dakika sonra diyor ki:
Ben böyle bir şey söylemedim. diyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ama videoyu
gösteriyorlar, ondan sonra Hayır
Bunların hepsi görülüyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Her zaman için gönlümüzde yatan bir şey.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yani, şimdi, siz hiçbir zaman yok on
yıllık, yok uzak görüşlü yirmi yıllık planlar
yapıyoruz demeyin lütfen, çünkü Suriyede
yanıldığınızı Dışişleri
Bakanı da açıkladı. Sizin yürüttüğünüz bu tür politikalar
günü birlik politikalardır, asla ve asla belli bir plan ve program
dâhilinde hareket etmeniz de mümkün değildir.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Böylece,
ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belli etmek
üzere ve lehte söz isteyen Uğur Aydemir, Manisa Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
UĞUR
AYDEMİR (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
546 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin üzerinde
şahsım adına lehte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
gerek Gençlik ve Spor Bakanlığı gerekse AFADda gerekse gençlik
hizmetlerinde birçok güzel düzenlemeler yapıyoruz. Türkiyede bugüne kadar
yapmış olduğumuz güzel kanunlara, düzenlemelere bir yenisi daha
ekliyoruz.
Bu
kanunda emeği geçen başta Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine, Genel
Kurulumuza, bürokratlarımıza huzurunuzda teşekkürü borç
biliyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyeyi geliştiriyoruz, Türkiyeyi
değiştiriyoruz. Geçtiğimiz günde dağıtmış
olduğumuz tablet bilgisayarlarla da
bunu bir kez daha gösterdik. Ama, süs ve süslenmekten başka bir şey
görmeyenler, tablet bilgisayarı da süs aracı olarak görüyorlar ama
çocuklarımız tablet bilgisayarı hangi amaçla
kullanacağını çok iyi biliyorlar, nerede
kullanacaklarını çok iyi biliyorlar, bilgiye nasıl
ulaşacaklarını çok iyi biliyorlar. Dolayısıyla, tablet
bilgisayarı süs aracı olarak görenleri çocuklarımıza havale
ediyorum.
Bu
kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo.
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İç
Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve
aleyhte söz isteyen Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, az önce iktidar partisi Grup Başkan Vekili benim
memleketim Iğdırla ilgili Bunları yaptık. dedi. Ben,
size, şimdi neler yapılmış, neler yapılmamış
bir, iki dakika onu anlatıp herhalde Meclisi kapatacağız.
Değerli
arkadaşlar, ben, Iğdır Tuzluca Aliköse köyündenim. Benim köyümün
köy içi yolunu -mezarlığa giden bir yol vardı- sel götürdü.
Önceki Sayın Bakana da söyledim, bu mezarlığa giden bir yol,
cenaze olduğu zaman insanlar şu anda köyün içinden yol
olmadığı için köyün çevresinden dolaşarak götürüyor.
Burası, 1-1,5 kilometre bir yol, dere ıslahı
yapılması lazım. dedik. Tamam, ilgileniriz. dediler. Yalandan
bir dozer göndermişler, daha da büyük kayaları ortalığa
getirip bırakmışlar, yine aynı hâlde,
yaptığınız bu. Bakın, benim Aliköse köyüm, yine
Ünlendi köyü, yine Karakoyunlu, yine İncesu, Ortabucak köylerinin şu
anda suları yok, Hamurkesen köylerinin suları yok. Tuzlucanın
en büyük -geçmişte belde idi- beldesi, şu anda köyü olan Gazilerde
su sorunu yaşanıyor halen, siz gelmişsiniz işte on bir
yıllık icraattan falan bahsediyorsunuz.
Biliyorsunuz,
millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy diyor ki: Kim bu cennet vatanın
uğruna olmaz ki feda! Ahmet Arifte ona dayanak yaparak diyor ki:
Marifet, sen cehennem olsan bile// Fedayı göze alabilmektir, // Seni
cennet yapabilmek için, // Bu yoksul ve namuslu halka. // Budur ol hikayet, //
Ol kara sevda.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Evet,
bütün mesele bu vatanı, bu yoksul ve namuslu halka cennet yapabilmektir, bunun için
feda olabilmektir. Yoksa birilerinin cebini doldurmak değildir,
birilerinin evlerinde dolar stoklaması değildir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 546 sıra sayılı Kanun Telifi
açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy
Sayısı |
: |
240 |
|
Kabul |
: |
208 |
|
Ret |
: |
32 |
Kâtip Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Kâtip Üye Dilek Yüksel Tokat |
Böylece teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 4üncü sıraya alınan, İstanbul Milletvekili
Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109
Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan
Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin;
Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin;
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S.
Sayısı: 560)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci
sıraya alınan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 20 Şubat 2014 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati :01.21