TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
65inci
Birleşim
20
Şubat 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, basın ve ifade özgürlüğüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Ergenekon, Balyoz ve
Askerî Casusluk davalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin, Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin İstanbulda ve Ağrıda gerçekleştirmiş
olduğu projelere ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebinin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Mihrimah Belma Satırın, Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Sinop Milletvekili Engin
Altayın 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, AVMlerin
şehir ekonomileri ve toplumsal yapıya etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/872)
2.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 26 milletvekilinin,
Erzincanın ekonomik, sosyal ve jeolojik yapısının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/873)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin,
tıbbi dokümantasyon ve tıbbi sekreterlik mesleğiyle ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/874)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi
Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981,
2/1989) (S. Sayısı: 560)
4.-
Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
560 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesi üzerinde verilen
önergenin kabul edilmesinin İç Tüzükün 87nci maddesine uygun olup
olmadığı hakkında
IX.-
OYLAMALAR
1.-
Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, THYnin bazı gazetelerin
dağıtımlarını durdurmasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/37659)
20 Şubat 2014
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Dilek Yüksel (Tokat), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, basın ve ifade özgürlüğü hakkında
söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeriye aittir.
Buyurun Sayın
Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, basın ve ifade
özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; basın ve ifade özgürlüğü
konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İfade ve
basın özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
10uncu maddesi uyarınca güvence altına alınan temel insan
haklarındandır. İfade özgürlüğünün olduğu demokratik
bir toplumda herkes kendisini ifade etme ve haber almakta özgür hisseder. Bir
ülkede basın özgür değilse o ülkede hiç kimse özgür değildir.
Türkiyede AKP iktidarı basını rehin almıştır.
Türkiyede basın hür değil, basın esirdir. Türkiyede medya
resmen AKPnin baskısı altındadır, basın ve ifade
özgürlüğüne en başta, en büyük baskıyı da Başbakan
Erdoğan yapmaktadır. Tayyip Erdoğan iş birlikçi ve
yandaş basın hariç, gazetecileri, medya patronlarını ve televizyon
yayıncılarını tehdit etmektedir. Başbakan Erdoğan
sansürcübaşı gibi televizyon yayınlarına müdahale
etmektedir, gazetecilere hakaret etmektedir. Şu sözleri Başbakan
Erdoğan gazetecilere söylemiştir: Tasmalarını biz
çıkardık, şimdi ise boyunlarına uluslararası
tasmaları taktılar. Bu sözleri eden bir Başbakan demokratik
ülkelerde bir gün dahi Başbakanlık yapamaz. Şu sözleri de yine
Erdoğan gazete patronlarına yönelik olarak söylemiştir: Ne
yapayım? Köşe yazarı, hâkim olamıyorum. diyemezsin, Kusura
bakma kardeşim, bizim dükkânda sana yer yok. demelisiniz. Başbakan,
böylece muhalif gazetecilerin, gazete patronları tarafından
işten atılmalarını emrediyor. Böyle bir örneğe ancak
faşist ve totaliter sistemlerde rastlanabilir. Bir haberle ilgili olarak
Başbakan Erdoğan Milliyet gazetesine Batsın sizin
gazeteciliğiniz. diyor, bunun üzerine gazetenin patronu Sizi çok üzdük,
Milliyeti hemen, uygun gördüğünüz birine satmaya hazırım.
diyor. Baskının şiddetini varın siz hesaplayın.
Başbakan
Erdoğanın televizyon yetkilisini arayarak Geçmeyin o alt
yazıyı. diyerek müdahale etmesi gündeme düştü. Bu talimat ve
sözleri ancak faşist bir rejime sahip ülkelerin yöneticileri yapabilir.
Tayyip
Erdoğan anket şirketlerinin araştırmalarına müdahale
ederek Al MHPden 2 puan, koy BDPye. demektedir. Dahası, Başbakan,
MHP lideri Bahçelinin grup toplantısını canlı olarak veren
televizyon kanalını arıyor, Devlet Bahçeli bir manifesto
açıklıyor, siz de bunu canlı olarak veriyorsunuz. diyor,
muhatabı da İki üç dakikaya kestiriyorum efendim. diyor ve
kestiriyor. Siz bu yetkiyi nereden ve siz bu yetkiyi kimden alıyorsunuz
beyler? Siz kimsiniz? Başbakan mı karşımızda, bir
kabadayı mı var karşımızda; bunu anlamak istiyoruz.
Gazetede Bu mu sağlıkta çağ atladığı
iddiasında olan Türkiye başlıklı bir haber
çıkıyor, Başbakan Erdoğan Alo Fatih hattıyla derhâl
devreye giriyor, El insaf edin! Yani böyle bir başlık nasıl
atıyorsunuz ya! diyor, muhatabı da buna karşılık
Kaçak olmuş. Bu bir ayıptır efendim. dedikten sonra derhâl
durumu telafi eden manşetler atılıyor, haberi yapan 3 gazeteci
de görevinden atılıyor. İki gün önce yine Başbakan
Erdoğan bir gazeteye Boğulacaksınız. diye
bağırıyordu, gazeteyi Boğulacaksınız. diye
resmen tehdit ediyordu. Bu tavrıyla Tayyip Erdoğan basın ve
ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engel olduğunu ortaya
koymuştur. Erdoğan televizyon ve gazeteleri maskaraya çevirtmiş,
İnterneti sansürletmiş, HSYKyı hegemonya altına
aldırtmış, Adli Kolluk Yönetmeliğine müdahale
ettirmiştir. Böylece, Tayyip Erdoğan medya dünyasında
patronların patronu hâline gelirken AKP de yalan, yağma ve yolsuzluk
sarmalında bocalar hâle gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yaşananlar, Türkiyede basın ve ifade
özgürlüğünün önündeki en büyük engelin Başbakan Erdoğan
olduğunu ortaya koymuştur. AKP çıkardığı
yasalarla ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü ve İnternet
üzerinden bilgiye erişim özgürlüğünü de büyük ölçüde ortadan
kaldırmıştır. Yapılan yolsuzluklar ortaya
çıkmasın diye, onları ortaya çıkaracak bütün özgürlük
alanları kapatılmıştır. AKP ve Başbakan
Erdoğan haddini fena hâlde aşmıştır. AKP yönetiminde
Türkiye açık bir hapishaneye dönüştürülmüştür.
Ey AKP, oyunuz ne
olursa olsun siz işte busunuz ve siz bu kadarsınız. Önce bu
ülkenin başından gideceksiniz, sonra da
yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk
davaları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçaya aittir.
Buyurun Sayın
Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Ergenekon,
Balyoz ve Askerî Casusluk davalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk davaları üzerinde gündem
dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi Türkiye hukuk anlamında, her anlamda
büyük sıkıntılar yaşıyor. 17 Aralık operasyonuyla
Türkiyenin en büyük yolsuzluk ve hırsızlık operasyonu
sonrasında askerî davaların, Ergenekon davasının askerî
savcısı olan, Ben bu davaların savcısıyım.
diyen Sayın Başbakan bile bunun bir kumpas olduğunu ve önemli
şeyler açıklayacağını söyledi.
Değerli
milletvekilleri, Türk tarihinde hatırlayın, televizyonlarda
çarşaf çarşaf Çukurambarda Bülent Arınça suikast
düzenlenecek. söylemleriyle gazeteler, televizyonlar günlerce meşgul
edildi ve ona suikast yapacak subayın o
suikast planını yıkanırken yuttuğu bile iddia
edildi. Hatta daha da ileri gidildi, Türk halkı sanki gerçekten bir darbe
yapılacakmış gibi kumpaslarla
Camilerin
bombalanacağı, uçakların düşürüleceği yalanları
da söylendi. Bunlar aşama aşama Türk halkının gözleri
önünde sergilendi ve bildiğimiz operasyon başladı ve Türkiyede,
Türk hukuk tarihinin en büyük sahte dijital verileriyle, gizli
tanıklarıyla, olmayan belgelerle Türk halkının şerefli
generalleri, subayları bir bir toplanarak cezaevlerine atıldı.
Hatta Sayın Başbakanın ve Cumhurbaşkanının mesai
arkadaşı, MGKdaki genelkurmay başkanları dahi şu anda
cezaevine atıldı.
Bakın, ben bu
hukuk skandalıyla ilgili, bizi çok ilgilendirdiği için
Balıkesirli bir hemşehrimin başına gelenleri size söylemek
istiyorum örnek olsun diye: Adı, Emrah Küçükakça, şu anda denizaltı
üsteğmen. Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; hepiniz annesiniz, babasınız. Bunun hakkında
-bu genç hakkında hiçbir soruşturma kararı yok, arama
kararı yok- isim benzerliği sebebiyle Emrah Karaca adına arama
kararı alınıyor, Emrah Küçükakçanın evine gidiliyor
yanlışlıkla, evindeki bilgisayarlara, hard disklere el konuyor
ve bu çocuk, bu genç askerî casusluk, şantaj ve fuhuştan
yargılanıyor. Adı hiçbir iddianamede yok, sonradan iddianameye
dâhil oluyor ve bu genç şu anda on bir yıl ceza alıyor ve
fuhuşlar yargılanan bayanlardan bir tanesine bekâret raporu sunuluyor
mahkeme dosyasına. Şimdi, bu dosya onandı, bu çocuklar
hakkında yakalama kararı çıkarılacak. Şimdi, elinde
vicdanı olan annelere, babalara sesleniyorum, kendi oğullarına
iş dayandığında bir günde burada HSYK Yasasını
çıkaranlara sesleniyorum: Sizde biraz adalete olan vicdan varsa o
davaların, o gencecik, masum insanların yeniden
yargılanması için adil yargılanma koşullarını,
adaleti sağlayacak koşulları yaratmak zorundasınız.
Bakın, onunla da değil sadece, Balyoz
davasında 11 no.lu CD, yani darbe planının en önemli CDsinin
sahte olduğunu bizzat TÜBİTAK ortaya koydu. Bakın, o CDde,
darbe olduğunda görev almayı kabul edenler ifade ediliyor.
Değerli milletvekilleri, o darbe planında 115
kişinin henüz o darbe planının yapıldığı
tarihte HAVELSANda ve ASELSANda çalışmadığı
açıkça ortaya kondu. Böyle bir sahtekârlık olur mu? Şimdi,
gelin, Türkiyede yeniden adaleti tesis edecek, yeniden yargı
bağımsızlığını sağlayacak, gerçekten yargının
bağımsızlığını ve adaleti sağlayacak hukuksal
düzenlemeleri yapalım.
Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
Türkiye'nin önüne ileri demokrasi hedefi koydunuz ama geldiğiniz noktada
yapılan bütün araştırmalarda, Türk halkının adalete
olan güveninin kalmadığı kamuoyu yoklamalarında orta
konuyor. Bugün, kendileri için bir gecede İnternet yasalarını,
çocuklarına dokunduklarında bir gecede hâkimleri, savcıları
görevden alanların ve bizzat Başbakanın ifadesiyle, Bugün
artık geçmişteki bazı yargılamalar üzerinde çok büyük soru
işaretlerinin olduğunu daha net görüyoruz. diyor Sayın
Başbakan ve Başbakanın başdanışmanı da
Millî orduya kumpas kuruldu. ifadesiyle bu gerçeği ifade ediyor.
Gelin, Türkiyede
gerçek ve eksiksiz bir demokrasiyi, adalete olan güveni bir kez daha tesis
etmek için bu yargılamaların; Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk
davalarının yeniden adil bir şekilde
yargılanmasının yolunu Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu
halkın talebi olarak adil bir yargılama düzenini mutlaka kurmak zorundayız.
SIRRI SAKIK
(Muş) Başka davalar yok mu peki, başka davalar yok mu?
NAMIK HAVUTÇA
(Devamla) Evet, onların da tabii ki, hepsinin
yargılanmasını
Adaleti tesis
etmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin en öncelikli görevi olmalıdır
diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin
İstanbula gerçekleştirmiş olduğu projeler hakkında
söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebiye aittir.
Buyurun Sayın
Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, Ekrem Bey Ağrı Milletvekili ama,
İstanbulla ne hukuku var?
3.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin İstanbulda ve Ağrıda
gerçekleştirmiş olduğu projelere ilişkin gündem
dışı konuşması
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, AK PARTİ
hükûmetleri İstanbula zaten büyük yatırımlar yaptı, bunu
benim burada söylememle değil ama Sayın
Başbakanımızın önderliğinde birçok proje
yapılıyor.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ağrı ne hâlde Ağrı, Başkan?
EKREM ÇELEBİ
(Devamla) Ben burada, özellikle son dönemlerde İstanbula getirilen
-Marmaray olsun, Kanal İstanbul olsun, üçüncü havalimanı olsun- çok büyük
yatırımlar
Biz burada da Sayın Başbakanımıza bu
konularda müteşekkiriz.
Tabii, her
şeyden önemli olan şey şu: İlk önce Ağrıya gelen
yatırımlar. Özellikle, AK PARTİ hükûmetleri
2002den 2014
yılına, 2014 yılının da son
yatırımlarında Ağrıya neler gelmiş, onu hep
birlikte değerlendirmek istiyorum sizlere ama öncelikle, benden önce iki
tane konuşmacı arkadaşımız çıktı, burada
Sayın Başbakanımızın kabadayılığından
veya işte, kendilerinin özellikle İnternete veya adli
yargıdaki, HSYKya olan şeylerini söylediler. Ben şunları
arz etmek istiyorum: Burada özellikle iki konuşmacımızın da
tabii daha önceki hükûmetler döneminde partileri iktidar olmuşlardı.
Lütfen, bu geçmiş dönemdekilerin yani partilerinin yapmış
olduğu hizmetlere bir baksınlar. Bu hizmetlerden neler
yapılmış, onları bir görüp de ondan sonra Sayın
Başbakanımıza veya AK PARTİ hükûmetlerine genel bir
çerçevede değerlendirme yapabilirler.
Tabii, AK PARTİ hükûmetleri iktidara gelmeden önce
Ağrıda sadece Erzurum Atatürk Üniversitesine bağlı olarak
bir eğitim enstitümüz vardı ama daha sonra bizim hükûmetler döneminde
Ağrıda Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
açıldı. Ben burada hem Sayın Başbakanımıza hem de
çok değerli iş adamımız İbrahim Çeçen Beye
teşekkürlerimi sunuyorum.
Şu anda Ağrı merkezde 11 binin üzerinde
öğrencimiz var üniversitemizde. Hakikaten bizim ilimize bacasız bir
fabrika gibi
Çok güzel öğrencilerimiz de var. En son da orada eczacılık
fakültemizi açtık. Yine Ağrı merkezimizde, tabii, biz özellikle
üniversiteleri yayıyoruz. 2013 yılında faaliyete geçen,
Eleşkirtte dört yıllık yüksek okulumuz; yine, 2013
yılında temelini Doğubayazıtta
attığımız dört yıllık bir yüksekokulumuz var, o
da 2015 yılı içerisinde bitip inşallah eğitim ve
öğretimine başlayacak. Bunun yanı sıra, geçen sene
özellikle AK PARTİli 30 tane milletvekilimiz ve 1 genel başkan
yardımcımız, 1 grup başkan vekilimizle birlikte
Ağrının Patnos ilçesine gittik. Orada Sultan Alparslan
Fakültesi ve mühendislikle yine dört yıllık bir fakültemizin temelini
attık. Ben burada da hassaten Ağrıya kadar gelen
arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Tekrar
şükranlarımı sunuyorum.
Bunun
yanında, özellikle Diyadine iki yıllık yüksekokul götürdük;
oraya adalet meslek lisemizi götürdük, bu sene de yine öğrenci
alacağız. Tabii, bunlar sadece yükseköğrenim açısından
ama biz özellikle 2011, 12,13
Bakın, eğitime çok fazla, böyle büyük
rakamlar vererek götürdük. 2013 yılında Eleşkirtimize endüstri
meslek lisemizi verdik. Yine, 2013 yılı ek yatırımıyla
bunu götürdük. 2014 yılında Eleşkirt ilçemize imam hatip lisesi;
yine, Ağrı merkezimize, aynı şekilde, imam hatip lisesi, 300
kişilik öğrenci yurdu ve aynı şekilde, 2014
yılında da bir tane sosyal bilimler lisesini götürüyoruz.
Taşlıçay ilçemize 16 derslikli imam hatip lisesi ve 100 öğrenci
kapasiteli pansiyon götürüyoruz. Hamur ilçemize 16 derslikli kız meslek
lisesi ve 200 öğrenci kapasiteli pansiyon götürüyoruz. 2014
yılında Patnos ilçemize 12 derslikli özel eğitim okulu
götürüyoruz. Bakın, bu ilk kez bizim o bölgelerde var. Yine,
Doğubayazıt ilçemize ise Ahmedi Hani Anadolu Lisesinin spor salonunu
oraya kazandırıyoruz.
Dolayısıyla
bunlar yeterli mi? Elbette ki yeterli değil ama bütçeler konusunda
elimizden geldiği kadar bunları yapmaya çalışıyoruz.
Yine,
sağlık açısından, Ağrı merkezimizde şu anda
bir hastanemiz var, Allah bir mâni, keder vermezse 2015 yılının
ilkbaharında bunu hizmete açacağız. Yine,
Doğubayazıtımızda 150 yataklı devlet hastanesi,
Patnosumuzda 150 yataklı devlet hastanesi; Tutakımızda şu
anda hastanemiz devam ediyor, 2014 yılının ilk aylarında,
büyük ihtimalle 4üncü ayında açacağız. Eleşkirtimizde,
ihalesi bitti, her şey bitti, parası gönderildi, 2014ün Mart ve Nisan
ayında onun temelini atacağız.
Tabii, spor
alanında, özellikle, biliyorsunuz, Ağrı geçmişte de krosçu
yetiştirmiştir, koşucular yetiştirmiştir, güreşte
özellikle çok başarılı olmuştur. Yine, 2014
yılında ilimizde 100 yatak kapasiteli kamp eğitim merkezini
açıyoruz, 2.500 seyirci kapasiteli kapalı spor salonu ve gençlik
merkezinin temelini atıyoruz.
Özellikle
ulaşım konusunda, bakın, Ağrı il ve ilçelerinde iki
yıl içerisinde 362 kilometrelik sıcak asfalt yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ
(Devamla) Ben bu vesileyle -tabii, sürem bittiği- için, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum, hepinizi Allaha havale ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan,
konuşmacı Ağrı Milletvekili olarak tabii ki
Ağrının sorunlarını dile getirmiştir ama
tutanaklara geçirilmesi lazım
BAŞKAN E,
geçti zaten söyledikleri.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Burada İstanbulda
gerçekleşmiş projeler deniyor ama İstanbulla ilgili bir
şey anlatılmadı.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Efendim, o sehven yazılmıştır.
BAŞKAN Her
şey tutanaklara geçti zaten Sayın Vekilim.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Bir yanlışlık varsa lütfen
tutanaklara geçiriniz efendim.
BAŞKAN
Geçti efendim, geçti.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkanım, bize atıfta
bulunarak Bu iki milletvekili geçmişteki icraatlarına bir
baksınlar. dedi ve dolayısıyla bir şaibe ortamı
altında bıraktı, buna cevap vereceğim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yeniçeri, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Ağrı Milletvekili
Ekrem Çelebinin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Efendim, çok teşekkür ediyorum.
Ben burada ifade özgürlüğünü anlattım, ben
burada basın özgürlüğünü anlattım, bu ülkede basının
rehin alındığını söyledim.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Bekir Beye
anlatın, Bekir Beye.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Çıkacaksınız, bu konuda, bir başbakanın bir gazeteciye
telefon edip etmeme hakkını, baskı yapıp yapmama
hakkını, bir partinin genel başkanının sözünü kesip
kesmeme hakkını konuşacaksınız, buna cevap
vereceksiniz.
Geçmiş dönemde, siz -2002 yılında Adalet
ve Kalkınma Partisi kuruldu- var mıydınız? 2023te de siz
yok olacaksınız. Dolayısıyla siz ne zannediyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yani 2023e kadar umudunuz yok, öyle mi?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi 1969da vardı,
Milliyetçi Hareket Partisinin yanında Adalet Partisi vardı; bugün
Adalet Partisi yok, Milliyetçi Hareket Partisi var.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Siz artık son demlerinizi yaşıyorsunuz, hiç
merak etmeyin
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) 1980li yıllarda Milliyetçi Hareket Partisi
vardı, Doğru Yol Partisi vardı; bugün Doğru Yol Partisi
yok, Milliyetçi Hareket Partisi var. Anavatan Partisi vardı 90lı
yıllarda, Milliyetçi Hareket Partisi vardı; bugün Anavatan Partisi
yok, Milliyetçi Hareket Partisi var.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Hocam, AK PARTİ bundan sonra sizi ikiye katlar. Bundan
hiç şüpheniz olmasın.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Bugün de 2013te Adalet ve Kalkınma Partisi
var, Milliyetçi Hareket Partisi var; 2023te siz olmayacaksınız,
Milliyetçi Hareket Partisi var olmaya devam edecek. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hocam, Komünist Parti de var, İşçi Partisi de var ona
bakınca.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Dolayısıyla sizin kökünüz,
damarınız, yattığınız toprak, döndüğünüz
kıble ve tuttuğunuz bayrak belli değil.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Yavaş Hocam, yavaş!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne demek Hocam? Ya, Kıbleniz belli değil. diyor.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sayın Başkan, lütfen
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, geri alsın.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Hocam, lütfen
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sözünü geri al!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Hangi milletin vekili, hangi topluma hizmet
ediyorsunuz onun bile farkında değilsiniz. O bakımdan, çok net
bir şekilde söyleyeyim, çok açık söylüyorum: Çıkın,
söyleyin, hangi milleti temsil ettiğinizi söyleyin.
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) İfadesini düzeltmesi lazım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ayıp, ayıp!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bana değil, kendi kendinize söyleyin, hiç
konuşmayın!
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Lütfen düzeltin onu!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Özür dile! İfadeni düzelt!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Siz Türk milleti
kavramından cin çarpmış gibi kaçıyorsunuz. Siz hangi
milletin milletvekillerisiniz, neyin üzerine yemin ettiniz, çıkın,
onları burada açıklayın.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Hocam, düzeltin
onu!
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul)
Haddinizi bileceksiniz!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Siz hangi
bayrağın altında yaşadığınızın
bile farkında değilsiniz.
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) Hadi
oradan!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hocam, git oradan be!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) O bayrağın
bile T.C.sini yukarıdan indirmeye çalışıyorsunuz ve
Türkiye Cumhuriyetinin üzerinde kendi kendinize, akla gelen, gelmeyen birçok,
paralel devlet, yapı devleti kendiniz ürettiniz, kendiniz beslediniz,
besledikleriniz gözlerinizi oyuyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
şimdi de
Yandım Allah! diye bağırıyorsunuz. İktidar
mısınız, aczde misiniz belli değil. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hocam, çok ayıp, çok.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Yaşından,
başından, profesörlüğünden utan e mi!
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne profesörü ya!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Yuh sana, yuh!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Böyle profesör mü olur ya!
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan
FATİH ŞAHİN (Ankara) Yaşından
başından utan!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Böyle profesör mü olur ya!
Utanmaz!
BAŞKAN Sayın Havutça, buyurun, niye söz
istediniz?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan,
az önce AKP adına gündem dışı
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sen bizim kökümüzü,
kıblemizi tartışamazsın!
BAŞKAN Sayın Şahin... Sayın
Şahin, bir saniye
FATİH ŞAHİN (Ankara) Haddin yok buna. Haddini
bil!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Git!
BAŞKAN Sayın Şahin
FATİH ŞAHİN (Ankara) Haddini bil!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sen de haddini bil
canım!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Saygısız!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Benim kıblem
de belli, köküm de belli.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Hiçbiri belli
değil!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Terbiyesiz adam!
BAŞKAN Buyurun Sayın Havutça
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan,
az önce
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Öğren de gel,
dangalak!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Terbiyesiz herif!
BAŞKAN Buyurun Sayın Havutça, eğer bu
konuşmanın içerisinde
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Evet efendim, ben de az
önce bana atfen sayın milletvekili konuşmalarımı
Hükûmet
olmasına rağmen kendisi bana cevap vererek benim
(AK PARTİ ve
MHP sıralarından gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) Yaşından
utan be! Hangi bakkaldan aldın profesörlüğü sen?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya utanacak yüz var mı
onda be!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sensin
saygısız!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Fatih, bırak ya!
FATİH ŞAHİN (Ankara) Haddini, hududunu
bil! Çıkacaksın, burada özür dileyeceksin! Özür dile! Özür
dileyeceksin! Hadsiz herif!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen kendine bak! Hadi
BAŞKAN Buyurun Sayın Havutça, iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle.
2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Değerli milletvekilleri arkadaşlarım,
Türkiyenin gündeminde en önemli, adalet duygusunu zedeleyen çok önemli bir
sorunu biz sizlerin dikkatine sunmak istedik ve burada benim sözlerimin
muhatabı bugün Adalet Bakanıdır ve ülkenin
Başbakanıdır. Sayın milletvekili İstanbul
sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldı ama bize
cevap vermeye kalktı.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ağrıya cevap verdi ama Ağrıda ders
vereceğim.
NAMIK HAVUTÇA
(Devamla) Bizim sözlerimizin muhatabı şu anda huzurda bulunan
Adalet Bakanıdır. Ben Sayın Adalet Bakanına soruyorum,
Sayın Başbakanın şu ifadeleri doğru mu: Devlet içinde
çete, paralel devlet, dostmodern
darbeciler gibi ağır sözlerle bugün artık geçmişteki
bazı yargılamalar üzerinde çok büyük soru işaretleri
oluşturduğunu daha net görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla,
yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış
ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla
insanların nasıl mahkûm edildiklerini biliyoruz. diyor.
İşte huzurunuzda Mehmet Haberal, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekili, dört yıla yakın bir süre hangi hakla millet iradesi
adına orada tutuklu kaldı? Mustafa Balbay, şu anda aramızda
bulunan milletvekilleri, bu insanlar dört yıldır neden cezaevlerinde
kaldı? Bugün ne yapıyorlar bunlar? Kaçtılar mı bu ülkeden,
terk ettiler mi bu ülkeyi? Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı sizinle
beraber oturdu.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Engin Alan
NAMIK HAVUTÇA
(Devamla) Engin Alan, hepsi diğer arkadaşlarımız da
Şimdi, gelin,
bu haksızlığı ve hukuksuzluğu düzeltmek elimizde.
Bakın, Ergenekon davasında, Balyoz davasında 11 no.lu CD, Balyoz
Darbe Planının en önemli CDsi, dayanağı; sahte olduğu
kanıtlandı ve orada, darbede görev alacakların o tarihte görevde
olmadıkları kanıtlandı. Emrah Küçükakça, askerî casusluk
davasında -evinde değil- sahte delillerle mahkûm edildi.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen de önerge verdin.
NAMIK HAVUTÇA
(Devamla) Bu insanları kurtarmak için harekete geçmek Türkiye Büyük
Millet Meclisinde vicdan sahibi olan, halkın seçtiği her
milletvekillinin asli görevi olmalıdır. Kendi çocuklarınız
için yasaları değil, halkın adalet duygusu için yasaları
değiştirin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın vekil konuşmasında
Döndüğünüz kıblenin, tuttuğunuz bayrağın ne
olduğu belli değil. dedi. Sataşmadan cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Satır, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Mihrimah Belma Satırın, Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; akademisyen bir milletvekilimizin kullandığı
kelimeleri esefle dinledik. Arkadaşlarımın isyan ettiği
kadar var, daha fazlasını ben isyan ediyorum. Tuttuğunuz
bayrak, döndüğünüz kıble belli değil. dedi.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Çok doğru söyledi!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Hocam, hiç yakıştıramadım, hiç
yakıştıramadım. Öncelikle
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Söyle, niye T.Cyi indirdiniz?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Bağırmayın, lütfen
bağırmayın ve beni dinleyin.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) T.C.yi niye indirdiniz?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Lütfen beni dinleyin, süremi de doldurmayın.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) T.C.yi niye indirdiniz, açıklayın.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Şimdi, bakın, bizim döndüğümüz
kıble bellidir, Kâbedir, bayrağımız da al
kırmızı bayraktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizim hedefimiz tek devlet, tek vatan, tek millet ve tek
bayrak. Bunu her yerde söyledik ama sizin söylediğiniz bu söz
Lütfen,
gelin, bizden ve AK PARTİye gönül vermiş tüm vatandaşlardan
özür dileyin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hadi canım siz de
Siz kimsiniz ki özür dileyeceğiz yani!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Aksi takdirde İç Tüzükün gerektirdiği
şekilde, kaba ve yaralayıcı ve bizim manevi durumumuzu
rahatsız ettiğiniz için hakkınızda uygulama
yapılmasını talep ediyorum.
Teşekkür
ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Gidin, bu işleri bırakın hadi! Milleti soyup soyup
konuşuyorsunuz!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Özür dilemeniz hâlinde arkadaşlarımla beraber
özrünüzü kabul edeceğiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Siz milletten özür dileyin, Sizi soyduk deyin, Çaldık
paranızı. deyin, siz özür dileyin!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Aksi takdirde İç Tüzükün 160ıncı
maddesi gereği sizin hakkınızda Sayın Başkanın ve
Başkanlık Divanının işlem yapmasını talep
ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Çaldık geleceğinizi. deyin. Utanmazlar
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkanım, lütfen özre davet
ediniz.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Satır, bir oturun.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19
milletvekilinin, AVMlerin şehir ekonomileri ve toplumsal yapıya
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/872)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
AKP'nin uyguladığı tüketime dayalı ekonomik modelle
ülkemizde alış veriş merkezleri (AVM) sayısı giderek
artmış, ülke genelinde hızla yayılmış ve 49
şehrimize ulaşmıştır. AVM'lerin büyük kentlerde esnaf,
sanatkâr ve küçük üretici üzerinde yarattığı
yıkıcı zararlar şimdi Anadolu'nun her yanında
hissedilmektedir. AVM'lerin etkisiyle Anadolu'daki küçük esnaf, çiftçi ve her
türlü küçük üretici haksız rekabet sonucu ekonomik baskı altında
kıvranmaktadır. AVM'lerin şehir ekonomileri ve toplumsal
yapıya etkilerinin araştırılması için TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
2) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
3) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
4) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) İhsan
Özkes (İstanbul)
7) Namık
Havutça (Balıkesir)
8) Melda Onur (İstanbul)
9) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
10) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
11) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Kazım
Kurt (Eskişehir)
13) Turgay Develi (Adana)
14) Sabahat
Akkiray (İstanbul)
15) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
16) Sedef Küçük (İstanbul)
17) Mevlüt Dudu (Hatay)
18) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
19) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
20) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Son yıllarda
tüketime yönelik ekonomik modellerin dünyada ve ardından ülkemize de
dayatıldığı görülmektedir. Tüketmenin
kışkırtıldığı merkezler olan toplu
alış veriş merkezleri (AVM) ülkemizde de uygulanan ekonomik
model gereği yaygınlaşmıştır. AVM
yatırımları temel olarak inşaat
yatırımıdır. Yarattığı denilen istihdam ise
hizmet sektörüne yöneliktir. AVM yatırımları bu özelliğiyle
üretime değil tüketime yöneliktir. Oysa sürdürülebilir kalkınma
modellerinde ihracata yönelik üretim modelleri esastır.
Kent kültürünün
tarihsel ve ekonomik mirası olan çarşı ve pazarlar
insanların birbirleriyle kucaklaştığı yerlerdir. AKP
iktidarı bu mirası, uyguladığı kötü modellerle yok
etmiştir. Önce esnafı, peşinden toplumsal ilişkiyi yok
etmiştir. Bakkal esnafına "Birleşin AVM açın"
diyerek durumu kurtardığı hayaliyle aynı politikalara devam
etmektedir. AKP iktidarı yarattığı bu ekonomik
baskıyla birçok yerde çarşıların kapanmasına yol
açmıştır. AKP'li belediyelerin baskısıyla kentsel
dönüşüm adı altında birçok pazar yeri de
kapatılmış, bir anlamda AVMlerin önündeki alan
genişletilmiştir. Geleneksel pazar yerleri hemşerilik, mahalle
bilinci gibi sosyal değerleri pekiştiren ve küçük üreticiyi ayakta
tutan, insanların kaynaştığı alanlardır.
AVM kültürüne
kaynaklık eden batı ülkelerinde, AVM'lerin kurulduğu alanlar
yerleşim merkezlerinin uzağında ve uygun altyapı
sağlandıktan sonra açılmaktadır. Beraberinde
çarşı ve pazarlar korunmuştur. Turizmin merkezi sayılan
Paris'te 85 pazar yeri haftada üç gün sokaklarda kurulmaktadır. Bizde ise
şehrin en güzel yerinde, en merkezî
yerde, hatta özelleştirme yoluyla devredilen fabrikaların
yeşil alanlarına AVM'ler yapılmıştır. Bazı
AVM'lerin mahalle pazarları kurulduğu günlerde esnafı
batırmak için özel indirimler uyguladığı da görülmektedir.
AVM'ler çalışma saatleri ve günleriyle esnaf, sanatkâr ve üretici
üzerinde baskı unsuru olmuştur. AVM'lerin ekonomi ile beraber
toplumun geleneksel ilişkilerini de bozduğu görülmektedir.
AVM'lerin şehir merkezlerine
sonradan eklenmesi, belediyelerin kanalizasyon, içme suyu, otopark, hava
kirliliği, ulaşım konularında yetersiz kalmasına yol
açmıştır. Bölgede yaşayanlar için planlanıp
yapılan altyapılar yetersiz olmaya başlamış ve
hizmetler bölgede yaşayanlar için aksamaya
başlamıştır.
AVM'lerin istihdam
yarattığı iddiası ise bir yanılsamadır. Tamamen
bir algı yönetimidir. Çünkü AVM'ler açıldıkça başka tarafta
esnaf, küçük üretici işsiz kalmakta ve geçinemeyince aileleri ile beraber
işsizler ordusuna katılmaktadır.
2.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 26
milletvekilinin, Erzincanın ekonomik, sosyal ve jeolojik
yapısının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/873)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Erzincan'ın
yaşadığı depremler sonrası ve süregelen yıllar
boyunca bilinçsiz yatırımlar sonucu oluşan ekonomik ve sosyal
göstergeler Erzincan'ın iyi bir durumda olmadığını
göstermektedir. Uygun yatırım alanlarının tespit edilmesi,
sanayi kuruluşlarının sayılarının ve ihtiyaç
duyulan nitelikli insan gücü kapasitesinin artırılması ve
önceliklerin iyi belirlenmesi gerekmektedir.
Erzincan'ın geleceği
açısından, ilin ekonomik, sosyal ve jeolojik yapısının
araştırılıp bölgesel olarak yapılması
gerekenlerin saptanması amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Muharrem Işık (Erzincan)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Tanju Özcan (Bolu)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Melda Onur (İstanbul)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Kazım Kurt (Eskişehir)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
13) Mehmet Ali Susam (İzmir)
14) Hurşit Güneş (Kocaeli)
15) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Hülya Güven (İzmir)
18) Tufan Köse (Çorum)
19) Sabahat Akkiray (İstanbul)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Turgay Develi (Adana)
22) Sedef Küçük (İstanbul)
23) Mevlüt Dudu (Hatay)
24) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
27) Ali Özgündüz (İstanbul)
Gerekçe:
Erzincan 2012 yılı
Teşvik Programında 4üncü grupta yer almış Erzurum ise
5inci grupta yer almıştır. Eğer bu teşvik
programı TÜİK verilerine, kalkınma göstergelerine göre
hazırlanıyorsa demek ki Erzincan Erzurum'dan daha
kalkınmış bir şehirdir. Oysaki Erzincan'da son
yıllarda yapılan tüm uygulamalar ile kalkınmışlık
şöyle dursun her gün geriye giden bir ekonomi vardır.
Tek sanayi
kuruluşu olan şeker fabrikası da özelleştirilmiştir.
Erzincan'da hayvancılık ve tarım her geçen gün gerilemekte ve
gün geçtikçe bitme noktasına doğru gitmektedir. Girdi
fiyatlarının yüksek olması nedeniyle, mesela sulama bedellerine
gelen yüzde 100'e yakın zamlar ile çiftçi iyice zor duruma
düşürülmüştür. Mazot fiyatları çiftçinin belini iyice
bükmektedir. Tohum fiyatları ve ithal edilen tohumlar ile çiftçi seneye
bir daha aynı tohum ile ekim yapmamakta sattığından çok
daha yüksek bedelle tohum almaktadır.
Erzincan'ın
geleceği maalesef hiç iyi görünmemekte ve pembe tablolar çizilerek
insanlar kandırılmaktadır. Şehrimiz, eğer önlem
alınmazsa hızla bir kasaba hâline bürünecektir.
2011
yılında nüfusu 225 bin iken merkez 105 bin idi. 2012'de 214 bin il
nüfusu, merkez ilçe ise 95 bine gerilemiştir. Tam, bir yılda,
yaklaşık 11 bin göç olmuştur. Buda en az 3 bin aile göçü
demektir. Yok, eğer bu nüfus gerçek değil de nüfus
şişirmesi ise, o zaman TÜİK verilerinin doğruluğu da
tartışılmalıdır.
Erzincan'da göçün
önlenmesi için ne yapılmalı, özellikle hayvancılık ve
tarım için neler yapılmalıdır? Erzincan maden yönünden çok
zengin bir şehir iken bu kaynaklar yeterince işletiliyor mu? Bu
konuda ne yapılabilir?
Erzincan birinci
derecede deprem bölgesi olması sebebiyle bir deprem
anında
Türkiye'de en fazla can ve mal kaybının
yaşanılmasından korkulan
bölgedir. Son zamanlarda yine yüksek binalar
yapılmaya ve özellikle de rant
uğruna
sağlam olmayan bölgelere devlet kurumları yapılmaktadır.
Üniversite
yerleşkesinin yapıldığı yerin
araştırılması gerekiyor. Araştırma hastanesinin
sağlam olup olmadığının
araştırılması gerekmektedir.
Özellikle
köylerimizde bulunan binaların durumu çok kötüdür. Bu konuda çok ciddi
araştırmaların yapılması gerekir. Deprem için
öncelikle tüm eski binalar incelenmelidir.
Ergan
Dağı Projesinin Erzincan ekonomisine katkısının ne
olacağı araştırılmalı ve araştırma
sonuçlarına göre yatırımlara yön verilmelidir.
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23
milletvekilinin, tıbbi dokümantasyon ve tıbbi sekreterlik
mesleğiyle ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/874)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kentleşme,
nüfus artışı, teknolojide yaşanan gelişmeler, meslek
ve uzmanlık alanlarının kendi içinde alt dallara
ayrılması, daha kaliteli hizmet talebi yeni meslekler ortaya
çıkartmaktadır. Bu meslekler bir süre sonra günlük
hayatımızın önemli ve vazgeçilmez parçalarından biri hâline
gelmektedir. Bu mesleklerden biri de tıbbi dokümantasyon ve
sekreterliktir. Tıbbi dokümantasyon ve sekreter, tıp ve
sağlık teknolojisinin çeşitli dallarında yapılan
bilimsel araştırmalarda elde edilen bulguların derlenmesi,
düzene konulması, araştırıcıların hizmetine
sunulması ile hasta dosyalarının düzenlenmesi, epikriz, rapor ve
benzeri belgelerin yazımı ve dosyalanması gibi geniş bir
alanda hizmet vermektedirler. Bu konuda görev yapan personel sağlık
meslek liselerinde dört yıl ve üniversitelerin ön lisans tıbbi
dokümantasyon ve sekreterlik programında iki yıl olmak üzere toplam
altı yıl eğitim görmektedir.
Tıbbi
dokümantasyon ve sekreterlik mesleği, hastane hizmetlerinin önemli bir
parçası hâline gelmesine rağmen mesleğin tanımında ve
uygulamada önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. 26 Nisan
2011 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 6225 sayılı Kanunun
9'uncu maddesinde 26 sağlık personeli için hangi eğitim
düzeylerinden ve bölümlerden mezun olması gerektiği
tanımlanmakta, ayrıca görev tanımlarına yer verilmektedir.
Sağlık alanında istihdam edilen 26 sağlık personeli
için tanımlama yapılmış olmasına rağmen
tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik için herhangi bir tanımlama
bulunmamaktadır.
Meslekle ilgili
bir diğer önemli sorunsa, tıbbi dokümantasyon ve tıbbi sekreter
olabilmek için alınması gereken eğitim programları ve
öğrenim süresi belliyken mesleğe yönelik kısa süreli
kursların açılmasıdır. Bu, hem hizmet sunumundaki kaliteyi
düşürmekte hem de mesleği kariyer ve meslek
saygınlığı açısından olumsuz yönde
etkilemektedir.
Millî Eğitim
Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim
Müdürlüğünün 10/09/2009 tarih ve "Mesleki Kursları ile
Geliştirme ve Uyum Kursları" konulu 4611 sayılı
Genelgesinin 6'ncı maddesinde belirtilen husus doğrultusunda
tıbbi sekreterlik ile ilgili geliştirme ve uyum kursları
dışındaki tüm kurslar yasaklanmıştır. Yine, Millî
Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Daire
Başkanlığının 21/01/2011 tarih ve 00136
sayılı yazısında da tıbbi sekreterlik kursları
yasaklanmıştır. Çıraklık ve Yaygın Eğitim
Genel Müdürlüğünün genelgesinin üzerinden üç yıl ve Sağlık
İşleri Daire Başkanlığının ilgili
yazısının üzerinden bir yılı aşkın bir süre
geçmiş olmasına rağmen hasta kabul personeli, bilgi
işlem elemanı adı altına aynı amaca hizmet eden
kurslar açılmaya devam etmektedir. Diğer önemli bir detaysa
"tıbbi sekreterlik" ifadesi yerine "tıp
sekreterliği" ifadesi kullanılarak bu alandaki kurslar
yaygınlaşmaya devam etmektedir.
Sağlık
Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün tıbbi
sekreterler istihdamı konulu ve 20486 sayılı genelgesinde
tıbbi sekreterlik alımlarında önceliğin bu bölümden mezun
olmuş tıbbi sekreterlere verilmesi gerektiği düzenlenmesine
rağmen bu hizmet taşeron firmalar tarafından yaygın
şekilde verilmektedir.
30 binin üzerinde
ortaöğretim ve 10 binin üzerinde ön lisans tıbbi dokümantasyon ve
sekreterlik programı mezunu toplam 40 bini aşkın tıbbi
sekreter yıllardır eğitimini aldığı ve
hayatıyla ilgili umutlarını bağladığı
mezuniyetinin sonrasında iş bulma umuduyla beklemektedir.
Sağlık hizmetlerinin
Avrupa Birliği standartlarına çıkartılması,
hastanelerin fiziki alt yapılarının iyileştirilmesinin
yanında özellikle hasta kabul ve taburcu işlemlerinde hastalara daha
etkili ve kaliteli hizmet verilmesi ile mümkün olacaktır.
2003
yılında çıkartılan Sağlıkta Dönüşüm
Projesinde bu konuda bazı düzenlemeler getirilse de hastanelerimizdeki
5-6 yataklı hasta odaları, fiziki yetersizlikler, taşeron
firmalar eliyle eğitimsiz personel tarafından verilen tıbbi
sekreterlik işlemleri sürmektedir.
Tıbbi dokümantasyon
ve tıbbi sekreterlik mesleği ile ilgili sorunların
araştırılması, sağlıkta hizmet kalitesinin
artırılması için bu meslekle ilgili uygulamaların
saptanması amacıyla Anayasa'mızın 98, İç Tüzükün 104
ve 105inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
3) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
4) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) Namık
Havutça (Balıkesir)
7) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
8) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
9) İhsan
Özkes (İstanbul)
10) Turgay Develi (Adana)
11) Kazım
Kurt (Eskişehir)
12) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
13) Tufan Köse (Çorum)
14) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
15) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
16) Tanju Özcan (Bolu)
17) Candan Yüceer (Tekirdağ)
18) Hülya Güven (İzmir)
19) Sabahat
Akkiray (İstanbul)
20) Mevlüt Dudu (Hatay)
21) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
22) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
23) Bülent Tezcan (Aydın)
24) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi
Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin;
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 560 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın Milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
560 sıra sayılı Teklif üzerinde parti görüşlerimizi
açıklayacağız.
Değerli milletvekilleri, adalet herkes için, hukuk
herkes için sığınılacak bir limandır. Adaletin
olmadığı bir ülke için herkes çok şey söyler, söyleyebilir:
Adaletin olmadığı yerde herkes suçludur. diyenler var,
Adaletin olmadığı yerde barış olmaz. diyenler var,
Adaletin olmadığı yerde esenlik, düzen olmaz. diyenler var ve
çok yönlü olarak bu konuda konuşabiliriz. Ancak Türkiyenin konumunu
koyduktan sonra Bu yasayla ne yapılmak isteniyor?a cevap aramaya
çalışacağız ve biz neden buna muhalefet ediyoruz, bunu
açıklamaya çalışacağız.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye 2001 Anayasa değişikliğiyle adil
yargılama hakkını kabul eden, Anayasanın 90ıncı
maddesini 2004 yılında değiştirerek sözleşmeleri iç
hukukta kanun hükmünde gören, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
yargısını ve daha sonra Birleşmiş Milletler -iki
sözleşmeli olan- Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve Ekonomik
Sosyal Sözleşme ile adil yargılanma hakkı, bölgesel Strazburg
mahkemesinden tutun da Cenevreden New Yorka kadar, Birleşmiş
Milletlerin bütün komisyonlarına kadar Türkiye yükümlülüğü kabul etmiş,
sözleşmeye taraf bir ülkedir. Bu sözleşmeler bu Meclisten geçti.
Sözleşme demek ahde vefa demektir.
(X)
olarak da Latincesi konulan bu kavramın gerçekten ahde vefa,
sözleşmeye saygı temelinde hayata geçirilmesi bir uluslararası
evrensel hukuk açısından gereklilik.
Peki, Türkiyede
ne oluyor? Türkiye'de adalet deyince, polisin ilk kapıyı
çaldığı andan itibaren demeyeceğim, polis kapıyı
çalmadan önce delillerin toplanmaya başlanıldığı andan
mahkemenin kararını verdiği ana kadar ve
hatta cezaevinde yaşanan standarda kadar o sürecin bütününü ilgilendiren
bir süreç. Adalet, bütün boyutlarıyla birbirini
tamamlamadığı zaman asla ve asla gerçekleşmiş
sayılmaz. Eğer mahkeme kararı olmadan dinleniyorsa insanlar,
gizli dinlemelerle deliller elde edilip bunların üzerinden kurmaca
deliller ahlak dışı, hukuk dışı olarak elde
edilip insanların hayatı karartılıyorsa ve bunların
sonucunda bu insanlar düşüncesine, konumuna bakılmaksızın,
hiçbir şekilde ayrım yapılmaksızın eğer
Türkiyede özel yetkili bir mahkemede en ağır cezalara
çarptırılıyorsa, eğer ülkemizde insanlar en uzun tutukluluk
sürelerine tabi tutulup Avrupa mahkemesinde mahkûm oluyorsa Türkiye, eğer
Türkiyede İnternet gibi, bilgisayar kayıtları gibi, CD, DVD
gibi bilişim alanında teknikle oynanarak, üzerinde yükleme,
çıkarmalar yapılarak insanların hayatı
karartılıyorsa ve bunun sonucu ağır cezalar
alıyorlarsa, eğer bir belediye başkanı ifadesini
açıkladı diye terörist olarak yargılanabiliyorsa, uzun süre,
beş yıl gibi tutuklu kalıp hakkında hâlâ mahkemeler
sürüyorsa, eğer bu ülkede Cumhurbaşkanının ve
Başbakanın beraber görev yaptığı Genelkurmay
Başkanı teröristbaşı sıfatıyla
yargılanıp ceza alıp Silivride cezaevine konuluyorsa ve
birlikte aynı görevi yapan kurulun bu konuda bunu bilmemesi veya biliyorsa
şeriki olmaması gibi durumu tahlil edemeyen bir anlayış
karşısında, Türkiyede en fazla gazetecinin tutuklu olduğu,
en fazla hukukçunun, avukatın tutuklu olduğu, en fazla düşünce
suçlusunun tutuklu olduğu, hükümlü olduğu, Türkiyede 150 bini bulan,
cezaevlerinin cenderesinde inim inim inleyen insanların sessiz
çığlıklarına dikkatinizi çekmek istiyorum.
İşte
bu sessiz çığlıkta 550 tane ölüm sınırındaki
hasta hükümlünün her zaman burada dile getirdiğimiz ve burada dile
getirdiğimiz andan iki saat sonra tabut içinde tahliye olan ve adli
tıbbın önünde rapor beklerken ambulansın içinde
yaşamını yitiren hükümlülerin olduğu bir Türkiyeden
bahsediyoruz ki, bütün bunlar dikkate alındığı zaman
Türkiye'nin konumu çok vahim bir durumda arkadaşlar.
Bugün
Anayasa Mahkemesinde Hilmioğlunun tedbir kararıyla tedbiren tahliye
edilmesi karşısında şunu ifade etmek istiyoruz: Bu 550
hasta hükümlüden kendi yemeğini yiyemeyecek, su bardağını
tutup su bardağından su içemeyecek noktada olan hükümlülerin
nasıl adli tıp raporuna rağmen bir polis raporuyla, ailesinin
PKKye yakın, müzahir bir mahallede oturduğu ve güvenlik
yaratacağı gerekçesiyle tahliye edilmeyerek ölüme mahkûm
edildiği acımasız bir cenderenin çarklarından bahsediyoruz.
Bu acımasız cenderenin içinde 70 yaşında hükümlüler var, bu
cenderenin içinde çocuklar var, bu cenderenin içinde kadınlar var.
İşte
bütün bunların içinden şunu ifade etmek istiyoruz arkadaşlar:
Gerçekten bu vahim durumda, örneğin Bakırköy Cumhuriyet
Savcılığının talebiyle Mersin Emniyetine yazılan
bir yazıda Salih Tuğrul adlı bir hükümlünün mahkeme
kararına rağmen, adli tıp kararına rağmen, bir polis
raporuyla güvenlik gerekçesiyle infazı ertelenmemiştir.
Bugün
Anayasa Mahkemesinde Hilmioğlunun durumu, tedbiren alınan bir
kararla bir hükümlünün tedbiren tahliyesinin Anayasa Mahkemesi düzeyine
gelmesi, bu özel yetkili mahkemelerin adaletsizliğinin,
acımasızlığının, ceberutluğunun, siyasi
düşman hukukunu uygulamasının, zalimliğinin, bunların
hepsinin toplam bilançosudur.
Tabii ki
arkadaşlar, bunu bu kadar anlatırken, yine bu özel yetkili
mahkemelerin, bu ülkede darbe yapıp bu Meclisi kapatan generalleri
beş yıldızlı GATAda misafir kabul ederken Darbelerle hesaplaşıyorum,
darbecileri yargılıyorum. diyenlerin gidip beş
yıldızlı GATAda Kenan Evreni de bir ziyaret ediverseler de
yüzleşseler, bu gerçekleri de bir görseler iyi olur.
Kimse kimseyi
kandırmasın arkadaşlar. Bu kanunlar istek üzerine aniden, teklifler
aniden geliyor; ne İç Tüzük dinleniyor ne Anayasa hükümleri dinleniyor ne
ilgili komisyonlarda görüşmeler yapılıyor. Bakın, biz,
burada, Mecliste çalışma yaparken, aynı konuda, bu teklifin
aynısı olan özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
kanun teklifini verdik. Getirip birleştirin. dedik,
birleştirmediler. Uzun tutuklulukla ilgili CMK değişikliği
teklifi verdik, Getirin. dedik, getirmediler, birleştirmediler. Biz,
bilişim suçlarında, teknikte, yapılması gereken
düzenlemeleri getirdik İnternette, Onu birleştirin. dedik, onu da
birleştirmediler. Biz Bu ülkede düşünce, örgütlenme özgürlüğü
gelsin. dedik, onu da getirmediler. Biz Anayasa Mahkemesinin
aldığı uzun tutukluluk süresi beş yılı geçmemelidir.
kararı karşısında 2+1i geçmemelidir. şeklindeki
tekliflerimizin olduğunu söyledik, onu getirdik, onu da
birleştirmediler.
Peki, bu torbada
neyi getiriyorsunuz arkadaşlar? Özel yetkili mahkemeleri
kaldıracaksınız değil mi? Yani bağımsız
yargı deyince sadece
bağımsız mahkemelerin şeklî olarak olması değil,
tarafsız bir yargının da olması adil yargılamanın
ön koşuludur. HSYKsından tutun da ilk kapıyı çalan
polisine kadar eğer siyasi iktidarın emri altında görev yapıyorsa
ve hukuk yerine o emirleri uyguluyorsa o ülkede adaletten bahsedemezsiniz. Döner
dolaşır, bumerang gibi bir gün sizi bulur. KCK
soruşturmasından belediye başkanlarımız, il meclis
üyelerimiz, parti yöneticilerimizin binlercesi parti meclisinin
aldığı kararları, yasal, legal alandaki
çalışmaları nedeniyle terörist olarak şu an içeridedir.
Şimdi, ben bu özel yetkili
mahkemelerde beş yıla yakın süredir tutuklu olan belediye
başkanlarımı buradan selamlıyorum. Sizlere söz veriyoruz,
yerel seçimlere az zaman kaldı, bunu yapanların fitil fitil burnundan
getirip o sandıklarda sizin ahınızı onların burnundan
çıkaracağız.
Böyle zalim, böyle adaletsiz bu özel
yetkili mahkemeleri kaldırmak için biz burada mücadele ederken bu özel
yetkili mahkemeleri kapatıp ellerindeki davaları sürdürsünler diye
sizlerin burada önerge verdiğiniz günü size hatırlatmak istiyorum. O
gün o önergeye karşı etkili bir muhalefet
yaptığımız zaman şurada yüz kişiyle üzerimize
saldırmıştınız. Bir sene geçti aradan. Yüz
kişiyle saldırdığınız bu yasayı, o gün
Kaldırın. dediğimiz bu yasayı bugün siz kaldırmak
zorunda kalıyorsunuz. Neden? 17 Aralık sarsıntısından
sonra. Neden? O özel yetkili mahkemeler dönüp dolaşıp sizi de
yargılayacaktı, bulacaktı ondan sonra. Peki ne yapıyorsunuz
getirdiğiniz teklifte? Hiç bir şey yapmıyorsunuz. Özel yetkili
mahkemeleri kaldırıyorsunuz, Terörle Mücadele Kanunu aynen duruyor.
Terörle Mücadele Kanunu aynen durduğu sürece arkadaşlar, Terörle
Mücadele Kanunu daima bu özel yetkili mahkemelerin mevzuat gıdası
olmuştur; iki katı cezanın gerekçesidir, iki katı
infazın gerekçesidir. Siz Terörle Mücadele Kanununu
değiştirmediğiniz zaman, özel yetkili mahkemeleri
kaldırsanız, o zaman bölge özel yetkili mahkemelerinin yerine 133
tane özel yetkili mahkeme kurmuş olacaksınız. Buradan size bu
yanılgıyı hatırlatmak istiyorum.
Eğer adil bir
yargılanma, eğer adil bir yargılama gerekiyorsa bu ülkede
masumiyet karinesi olacak, tanıkların çapraz sorgulaması olacak,
sanıkların avukata erişim hakları olacak, savunma
yargılamanın asli unsuru ve süjesi olacak, tercüman hakkı
olacak. Silahların eşitliği denen iddia ve savunmanın
eşitliği, öyle kılıçların, tabancaların
eşitliği değildir. Hâlâ Türkiyede savcılar, hâkimlerin
yanında tepeden bakıyorlar avukatlara ve sanıklara. İddia
makamının tepede olduğu ve iddia makamının iktidara,
Adalet Bakanına bağlı olduğu bir ülkede asla adalet
gerçekleşmez arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, adalet öyle bir şey ki her yerden sizi bulur. Parti
müziği Dombrayı da yaparsanız birisi çıkar, der ki: Ben
de telif hakları için sizi mahkemeye veririm. Onun için torba kanuna
teklif mi getireceksiniz şimdi? Yapmayın arkadaşlar. Bu özel
yetkili mahkemeleri kaldırdığınız zaman uzun
tutukluluk süresi çözülmüyor. Bakın, size bu konuda Diyarbakır
Barosunun Meclis komisyonumuza gönderdiği bir raporu gösteriyorum. Türkiye
Barolar Birliğinin temsilcisi konuştu, bunun bu şekilde
olamayacağını söyledi. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin uzun tutuklulukla ilgili kararlarını döktük. Biz
bunların tamamını dökerken Anayasa Mahkemesinin kararı
Temmuz 2013te verildi arkadaşlar. Şurada dört ay, kısa bir süre
kaldı. Siz bunun için özel düzenleme yapmak zorundasınız.
Dolanmayın etrafını. Öyle ÖYMler kalktı. Zaten cezalar
yarı yarıya düşüyor. gibi hileye hurdaya
taşmayınız. Kimseye bu kazandırmaz arkadaşlar.
Terörle Mücadele Kanununun bütün
karşılıkları temel kanun olarak Türk Ceza Kanunu içine
alındı. İnfaz ve usul hukukları CMKya alındı,
İnfaz Kanununa alındı. Onu alan profesörler gelip komisyonda
diyor ki: Biz bunun gereğini yaptık, bu fazladandır, bunu
kaldırın. Senelerdir diyor bunu, hiç kimsenin kafası
almıyor Terörle Mücadele Kanununu kaldırmaya. Ta ki Terörle Mücadele
Kanunu bir gün kendisine uygulanacak zamana erişene kadar.
Değerli milletvekilleri, çok tehlikeli bir süreç bu.
HSYKyı kendinize bağlayabilirsiniz; polisi kendinize bağlayabilirsiniz;
arkasından TİBi kendinize bağlayabilirsiniz,
Cumhurbaşkanının onaylayıp Meclise nasihat ettiği,
Bunu biraz değiştirin. dediği kanunları; dinlemeyi
kendinize bağlayabilirsiniz. Şimdi de Millî İstihbarat Kanununu
getirerek, millî istihbaratın içeride, dışarıda her türlü
operasyonel yetkisini kendinize bağlayabilirsiniz, adaletin temeli olan
gizli dinlemede ve delil toplamada ve her türlü operasyonel olayda, yurt içinde
de kullanabilirsiniz. Bunun adı o zaman, bu ülkenin adı hukuk ülkesi,
insan hakları ülkesi, demokrasi ülkesi olmaz, bu ülkede adalet olmaz; bu
ülkenin adı diktatörlük olur, bu diktatöryel bir rejim olarak, merkezî
olarak hükûmete bağlanmış bir yönetimin adı olur. Bu,
otoriter, totaliter bir rejimin adı olarak bir uygulamaya
dönüştüğü zaman asıl Türkiyenin en büyük tehlikesi bu olur.
Şimdi, buradan sesleniyoruz size arkadaşlar:
Sizler, hep kıyamete kadar iktidar koltuklarında
oturacağınızı mı sanıyorsunuz? Bu ülkenin bu
kadar ağır yükleri varken adalet konusunda, cezaevleri konusunda
soruşturma konusunda, dinleme konusunda bunlara bir düzen ve ayar vermeyen
iktidarlara önümüzde üç tane sandık var, bir tanesi çok yakın-
halkımız da düzen ve ayar vermesini bilecektir elbette.
Bugün, çok önemli
bir konuda şunu ifade etmek istiyorum: Bu getirdiğiniz yasayla
kendinizi koruma altına alıyorsunuz. Bu yasayla mahkemelerin tedbir
kararları karşısında, yolsuzluk, rüşvet ve ihale gibi
konularda mahkemelerin verdiği tedbir kararlarının önünü kesmek,
hiçbir zaman adalet için yapılan bir şey olamaz.
Düşünebiliyor
musunuz, 2003te -gelir gelmez- nereden buldunuz yasasıyla ilgili
uygulamaya son vermek, AK PARTİ iktidarının ilk işi oldu.
Bu yasayla da nereden bulurum yasasına dönüştürmeye çalışıyorsunuz.
Nereden bulurum? Bu anlayışla adalet bulunmaz arkadaşlar, bu
anlayışla soruna çözüm bulamazsınız.
Değerli
meslektaşlarım, içinizde var; içinizde hukukçular var, avukat olanlar
var, hâkim olanlar var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
yargıçlık edenler var. Yani, şu hâle bakın: Bu
şekilde, uluslararası hukukun bu kadar içinde olan, 1950de Avrupa
Konseyinin kuruluşunda yer alan, Avrupa Mahkemesine yargıç veren
Türkiye'nin geldiği noktada, hâlâ özel yetkili mahkemeler, hâlâ
olağanüstü yargılamalar, hâlâ adaletsizlik, hâlâ uzun tutukluluk,
hâlâ infazda katlamalı ceza, infazda işkence, infazda zulüm,
baskı, hâlâ cezaevlerinden cenazelerin çıktığı ve AKP
iktidarının on iki yılında 950 tutuklu ve hükümlünün
öldüğü cezaevleriyle bu ülkede adalet sağlanamaz.
Sizleri bu konuda
uyarıyoruz, sizleri hem uyaracağız hem önergelerimizle uyarmaya
devam edeceğiz. Aksi takdirde, zaten muhalefet şerhimizde
belirttiğimiz gibi, biz, buna ret oyu vereceğiz.
Saygılarımla.
(BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Ömer Süha Aldan, Muğla Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun
10uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli üzerinde grubum adına
söz aldım. Bu duygularla, boş olan yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, aslında, uzunca bir süredir, özel yetkili mahkemelerin ya
da terör ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması yönünde
çok sayıda değişiklik teklifleri verildi ama şu ana kadar,
bununla ilişkin olarak yıllardır hiçbir aşama kaydedilmedi.
2002 yılının sonlarında, daha doğrusu, 2003ün
başlarında Adalet Bakanını ziyarete gittiğimizde,
bizlere devlet güvenlik mahkemelerinin bir an önce
kaldırılacağını, Sayın Başbakanın böyle
arzuladığını söylemişti ama iktidarlar bu özel
yetkilerle donatılmış mahkemelerin verdiği olanaklardan
fazlasıyla faydalanmanın ne demek olduğunu gördüklerinden ve
Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarda bu özel mahkemelerden yeterince
nemalandığından, şu anda tasfiye aşamasına geldi
iş. Zira, artık, özel yetkili mahkemeler, sahibinin sesini dinlemez
oldu. Bu noktada gerek Terörle Mücadele Yasasının 10uncu maddesiyle
kurulan terör ağır ceza mahkemelerinin gerekse 6352 sayılı
Yasanın geçici 2nci maddesiyle görevlerine devam ettirilen
ağır ceza mahkemelerinin, özel yetkili ve görevli ağır ceza
mahkemelerinin kapatılmasını olumlu buluyoruz ama geç kalan bir
gelişmedir bu aslında.
Keza, özel yetkili
mahkemelerin neden kaldırıldığına dair hiçbir veri
yok. Yasa teklifine baktığımızda, özel yetkili mahkemeler
neden kalkıyor, bir cümle dahi belirtilmemiş ama iktidar partisi
yetkililerinin kamuoyuna yansıyan bilgilerine, görüşlerine
baktığımızda, özel yetkili mahkemelerin hukuk
dışı bir uygulama içine girdikleri, o mahkemelerde bir çetenin
unsurlarının bulunduğu yönünde görüşler var. Eğer
orada, o mahkemelerde gerçekten hukuka aykırı bir fiil varsa, bu mahkemeleri
kapatmak tek başına yeterli olmaz. Bunun üzerine yapılması
gereken ikinci iş, bu mahkemelerin hukuka aykırı, hukuk devleti
ilkelerini hiçe sayan, vicdanları sızlatan daha önce verdikleri
kararları da gözden geçirmektir. Bunu yapmadan bu mahkemeyi kapatmak
demek, Bu mahkemelerden gelecek saldırıları defetmek, tek
arzumuz budur. demektir. Dolayısıyla, yeniden yargılamanın
önce adını ortaya atıp da sonra geri geri kaçmanın
anlamı yoktur. Eğer bugün, bu mahkemeleri kaldırıyorsak bu
mahkemelerin yarattığı tahribatı da gidermek
zorundayız.
Bir siyaset adamı zalim olursa,
karşısında yargıya gidip hakkınızı
arayabilirsiniz ama yargı yeri zalim olursa hakkınızı
nerede arayacaksınız? Hakkınızı burada arayacaksınız,
Parlamentoda arayacaksınız. Eğer yargı zalimlik yapan
pozisyona gelmişse bu zalimliği giderme Parlamentonun yetkisindedir.
Zira, Türk milletini temsil eden yer burasıdır.
Değerli milletvekilleri, tabii, bizim, gerek uzun
tutukluluk gerek yeniden yargılanma gerek gizli tanık terörünü
gidermeye dönük gerekse dijital verilerin tek başına kanıt
olmasının giderilmesine ilişkin çok sayıda yasa teklifimiz
oldu ama bunların hepsi göz ardı edildi, bugün bunu görüyoruz. Bu,
bir telaştır; bu, bir marjinal yarar yasa teklifidir aslında.
Sadece bir amaç güdülmektedir; buna ilişkin siyasal değerlendirmeyi
bilahare yapacağım.
Bu noktada, bir öneri sunduk Adalet Komisyonunda, bu
mahkemelerin kaldırılması hâlinde. Şu anda, 5 Ağustos
tarihi itibarıyla Ergenekon davası kararı verilmiştir. Uzun
süre geçmesine rağmen bu karar gerekçelendirilmemektedir, bekletilmektedir
âdeta ve bu noktada bizim önerimiz üzerine yasaya, yasa teklifine bir ibare
eklendi Bu mahkemelerin kaldırılmasından itibaren, yasanın
yürürlüğe girdiği andan itibaren on beş gün içerisinde gerekçeli
karar yazılacak. diye. Bugün şunu görüyoruz ki bunu gidermeye dönük,
hadi diyelim ki o hâkimler on beş gün içerisinde bu
değişikliği yapmadılar, onlara bir müeyyide uygulama
konusunda hiçbir ibare yok. Şunu önerdik: Eğer on beş gün
içerisinde gerekçeli karar yazılmazsa Ergenekon dava dosyası
doğrudan Yargıtaya gönderilsin. Yargıtay, gerekçesiz karar
olamayacağından bunu bozsun ve Türkiyedeki pek çok acı veren
sonuçlar giderilebilsin gerçekten bu ülkenin hukuk devletini öne alan hâkimleri
sayesinde ama ne yazık ki bu kabul edilmedi.
Teklifin 3, 4 ve
5inci maddeleri kişisel verilere yöneliktir. Aslında cezayı
artırmak hiçbir anlam taşımıyor; bir suçun
cezasını ne kadar artırırsanız artırın fayda
etmez. Bir örnek vermek istiyorum: Eskiden kan gütme saikiyle adam öldürme cezasına, eski Ceza
Kanununun 450nci maddesinin onuncu fıkrasına bir hüküm eklenerek
idam cezası verildi yani kan davasına yönelik olarak ama Türkiyede
kan davası bitmedi. Türkiyede kan davası, feodal yapının
çözülmesiyle, toplumsal ilişkilerin, iletişimin gelişmesiyle
giderilen bir sorun oldu. Dolayısıyla, ceza artırarak
sorunları çözmek mümkün değildir.
Teklifin 9uncu
maddesi, Ceza Muhakemesi Kanununun 116ncı maddesinde yer alan aramaya
ilişkin birtakım düzenlemeler yapıyor. Arama esnasında
eskiden makul şüphe aranırken, şimdi, kuvvetli şüphenin
varlığını şart koşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Ceza Muhakemesinde basit, makul, yeterli ve kuvvetli
şüphe tanımlaması vardır. Bir örnekle açıklamak
isterim size: Bir yerde bir ihbar geliyor polise, kadının bir
tanesinin çantasını genç bir erkek almış, kaçıyor;
polise ihbar ediliyor; bu, bir basit şüphedir. Polis olay yerine intikal
ediyor, olay yerinde kaçan birini görüyor ve koltuğunun altında da
bir şey var; bu, bir makul şüphe demektir. Yani, hızla toplumun
içinde kaçan biri varsa, elinde de çaldığına benzer bir alet
bulunuyorsa o zaman burada bir makul şüphe var demektir. Gitti, o
kişi yakalandı polis tarafından, soruldu: Bu çanta neyin
nesidir? Bu çanta, komşumuz bir bayan var, çantasını evde
unutmuş, benden ricada bulundu Bu çantayı bir an önce bana getir.
diye, onu götürüyordum. derse burada yeterli bir şüphe vardır ama o
polisteki ifadesinde Ben bu çantayı şu kadının yolda
geçerken elinden alıp kaçtım. derse burada kuvvetli şüphe
vardır. Şimdi, bu durumda yani makul şüpheyi kuvvetli şüphe
hâline dönüştürürseniz Türkiyede hiçbir şekilde arama
yapamazsınız. Yani, aramanın önüne tamamıyla büyük bir
engel konulmaktadır.
Şunu
özellikle vurgulamak isterim: Suçla mücadele ile bireyin hak ve özgürlüğü
arasında her zaman bir denge olmalıdır. Bir devlet, suçla
mücadele etmelidir ama aynı zamanda bireyin temel hak ve özgürlüklerini de
gözetmelidir. Eğer burada Şu aramaları bir gözden kaçıralım,
şu dönem de hassas bir dönem, 17 Aralık sonrasında
sıkıntıdayız, aramayı zorlaştıralım,
birilerinin evine sabaha karşı, eloğlunun evine girilirken
iyiydi ama bizim evimize girilmesin. anlayışı egemen ise bu
takdirde suçla mücadele edemezsiniz ve çok ilginçtir ki bu yasa teklifi bugün gündemdeyken,
ne yazık ki, dün, Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi, Ankaranın
neredeyse bütününde, her yerde araçlarda arama izni verebiliyor ve uygulamada
çok büyük tereddütler yaratacaktır bu tablo, suçla mücadelede ciddi handikaplar
ortaya çıkabilecektir.
Keza, el koymaya
ilişkin olarak da ilginç bir durum var. El koyma konusunda da, el koyma
işlemleri zorlaştırılmış, bunu doğal
bulabiliriz ama el koyma kararından önce mutlaka BDDK, MASAK, Sermaye
Piyasası gibi devletin özerk kurumlarından rapor istenmesi zorunlu
kılınmıştır. MASAKın bir raporu bir seneden, iki
seneden önce çıkarması mümkün değil. Bir de şöyle
düşünün: Türkiyenin dört bir yanındaki adliyelerden binlerce böyle
rapor isteği gelecektir. Bu kurum, kurumlar bu işin altından
kalkamazlar. Bilirkişilik müessesi diye bir müessese var. Yemin verirsiniz
ve her adliyenin bilirkişilik listesi vardır, hâkim ya da savcı
oradan istediğini seçer ve bunun üzerine de bu inceleme yapılabilir.
Burada da bir koruma kaygısı vardır. Yani, yürütme
organının elindeki özerk kurumlar kimin malına el
konacağına, kimin malına el konmayacağına karar
vereceklerdir. Bu, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşır bir durum
değildir.
Değerli milletvekilleri, 11inci maddede çok garabet
hâli vardır. Şimdi, bilgisayarların aranması konusu
Eğer, başka bir surette delil elde etme olanağı yoksa
bilgisayarlar aranabilir. Bu yasa, ilk, 2004 yılında kabul edilirken
amaç şuydu: İnsanların bilgisayarları, mahrem bilgilerini
ihtiva eder, onun için mümkün olduğunca bilgisayarları
aramayalım. Fakat, bugün, şöyle bir değişiklik
yapıldı: Suçun işlendiğine ilişkin somut delillere
dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
Yani,
mutlaka, o bilgisayarı aramanız için kuvvetli şüphe olacak,
somut delillere de dayanacak. Eğer, elinizde somut delile dayanan kuvvetli
şüphe varsa o zaman o bilgisayarı aramanın ya da
bilgisayarın içeriğini almanın bir anlamı var
mıdır? Yani, gerçekten, Komisyonda da söyledim, hukuk fakültelerinde
böyle bir düzenlemeye gülerler. Hocalar bunu örnek olarak anlatacaklar, Bu Parlamentonun
yüz karası böyle bir yasa teklifini çıkardılar. diye
anlatacaklar.
Değerli milletvekilleri, teklifin 12, 13 ve 14üncü
maddeleri, iletişimin dinlenmesi, teknik takip ve gizli
soruşturmacı görevlendirmeye ilişkindir. Burada da ilginç bir
tablo vardır, o da bu dinlemeler sırasında ağır ceza
mahkemelerinin oy birliği kararı istenmektedir. Bu, şu demektir:
Türkiyedeki dört yüz dolayındaki ağır ceza mahkemesine birer
tane iktidarın adamını atadığınız zaman ki,
HSYKyı yakında Cumhurbaşkanı onaylayacak tabii, bunu
onaylandığı anda, HSYK, Adalet Bakanının tümüyle eline
geçecek- birer tane ağır ceza mahkemesine iktidara yakın üyeyi
atadığınız zaman, Türkiyede iktidara yakın hiç kimse
dinlenemez, hiç kimsenin dinlenme olanağı kalmaz. Bu, doğru bir
yaklaşım değildir. Bir insana
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verecek ağır ceza mahkemesinde 2 oy yeterken, bir insanın
altı aylığına telefonunu dinlemeye oy birliği istemek
gerçekten bir garabet hâlidir yani komik bir şeydir ve bu da suçla
mücadelede önemli bir sorundur çünkü telefon dinlemelerde, gizli takipte, gizli
soruşturmacı görevlendirmede gizlilik asıldır. 3
kişilik heyetin önüne çıkardığınız bir husus
gizli olmaktan çıkar. Zaten de bu isteniyor yani her şey ortada
olsun, aman bir son dakika golü, 17 Aralıkta olduğu gibi son dakika
golü yemeyelim anlayışı bu işte etken olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bir diğer durum, teklifin 15inci maddesinde en üst
dereceli kolluğun soruşturma izni Adalet Bakanına verilerek en
üst derece kolluk görevlisi yürütmeye tam bağımlı hâle
getirilmektedir.
Keza, teklifin 17
ve 18inci maddeleri de bir anlamda yürütmeyi durdurmayı
zorlaştırmakta, atama, tayin değişikliğinden
Şu
5 bin tane insan ne yazık ki sürüldü, ona ilişkindir. Keza, 18inci
madde ise yargı kararını yerine getirmeyen kamu üst
görevlilerine yönelik tazminat davası açılmasını engellemektedir.
Değerli
milletvekilleri, burada bir garip duruma daha değinmek istiyorum. Teklifin
19uncu maddesinde 2802 sayılı Yasanın 93/A maddesi
kaldırıldı. Bu madde Haberal Yasası olarak kamuoyunca
bilinir. Sayın Mehmet Haberal, 9 tane hâkim hakkında tazminat
davası açmıştı, bu tazminat davaları sonucunda
hâkimler tazminata mahkûm edildi. Aman, bu bizim hâkimler tazminat ödemesin.
diye apar topar bu madde çıkarıldı, bu madde kaldırılıyor.
Fakat, bundan şunu anlamayalım hâkimlerle ilgili olarak, bundan sonra
aleyhlerine kişisel olarak tazminat davası açılabilir
sanmayalım. Zira, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun
46ncı maddesi, hâkimler için hâlâ tazminat davası
açılamayacağına hükmetmektedir. Dolayısıyla, burada
garip bir durum var: Hâkimler hakkında kişisel tazminat davası
açamıyorsunuz bu durumda bu yasa çıktıktan sonra ama
savcılar hakkında açabiliyorsunuz.
Komisyonda dedim ki Ya, bu niye böyle çelişkili?,
konuşmamı bitirdim, İnternete baktığımda son
dakika haberi, Sayın Başbakan açıklama yapıyor: Benim
oğlum ve bakan çocukları, savcılar aleyhine tazminat davası
açacaklar. Sadece Başbakanın oğlu, o 17 Aralık
soruşturmasını yapanlara yönelik, savcılara yönelik
tazminat davası açsın diye bu madde yürürlükten
kaldırılıyor. Daha dün, AKP çoğunluğuyla kabul edilen
madde, bugün ne yazık ki kaldırılıyor.
Değerli milletvekilleri, biraz da işin geneline
yönelik bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Sayın Başbakan,
17 Aralık sonrası sürekli olarak bir istiklal mücadelesi
tanımlamasını tekrarlıyor. Nitekim, bu hafta içinde de
Sivasta miting yapacakmış, dolayısıyla, bunu anlamlı
hâle getirmeye gayret ediyor.
Bugün yaşananlar, gerçekten bir istiklal mücadelesi
midir? Kurtuluş mücadelesinin o zorlu günlerinde bu ülke için
canını koyanlara bir bakalım: Üstlerinde doğru dürüst
elbise yoktu, potur donlarında 40 tane yama vardı; yedikleri sadece
peksimet, yani kurumuş ekmekti; çakaralmaz tüfekleriyle sıcak
soğuk dinlemeden siperlerde günler geçiriyorlardı; üstleri bit, pire
kaynıyordu. Değil kendilerinin, komutanlarının bile
ceplerinde 3 kuruş para yoktu, askerî araçlara lastik almak için
İstanbulda borç para dileniyorlardı. En büyük arzuları, ülkeyi
işgalden kurtarmaktı ve bağımsızlıktı.
Peki, ya bugün,
cumhuriyetin kazanımı olan işletmeleri, limanları,
fabrikaları Ben tüccarım, pazarlamadan iyi anlarım. diyerek
yabancılara, eşe dosta peşkeş çekmek midir istiklal? Yoksa
Sami Ofere bir gece, ihalesiz olarak TÜPRAŞtan ucuza hisse satmak
mıdır ya da 1 trilyon rüşvet parasını birkaç
kuruş görmek midir? Elbise torbası içinde dolar nakli midir? Yatak
odasında para kasası koleksiyonu yapmak mıdır? İçi
para dolu ayakkabı kutusu istiflemek midir istiklal? Alo Fatih
hattıyla medyayı susturmak mıdır? Villa projesi ve
dekorasyonu mudur istiklal?
Aslında,
bugün yaşananlar, siyaseten vahim, lakin hukuken basit bir yolsuzluk
olayıdır. Bu olayla ilgili gedik kapama düzenlemeleriyle yolsuzluk
örtülmeye çalışılmaktadır. Dolayısıyla, ortaya
çıkan olgu, bugün yaşananların 1919lardaki istiklal
mücadelesiyle hiçbir bağlantısının
olmadığıdır. Bu, bir istiklal mücadelesi olmasa da gerçekte
bir istikbal mücadelesidir. Yani geleceği kurtarma, hem de ne
pahasına olursa olsun iktidarda kalma mücadelesidir. Aslında,
iktidara egemen olan pragmatik yapının yöntemi, zorda kalındığında
kesip atmaktır ancak bu kez sorun, kesip atılacak organın kuyruk
değil, baş olmasıdır.
Bu nedenle,
kıyasıya bir savunma ve koruma refleksiyle karşı
karşıyayız. Bugün kamuoyuna yansıyan yanıyla, eski
ortaklar arasındaki mücadele, bir paralel yapı mücadelesi
olmayıp egemenlik çıkarına dayalı paralellerin
kesişmesinden kaynaklanmaktadır. Düne kadar birlikte ve hatta, avuç
ovuşturarak masum pek çok insanı inciten, toplumsal muhalefetin
canına okuyan yapılar güç savaşımı içindedirler ve
şunu da eklemekte yarar görüyorum: Bu, aslında bir paralel yapı
mücadelesi değildir, paralel yapı bahanesiyle Türkiyede demokrasiyi
paketleme mücadelesidir. Keza, daha dün yargıçlarla ilgili Ne
yapalım, görevlerini yapıyorlar. diyen anlayışın
bugün hâkim ve savcıları tasfiye etme girişimi bunun sonucudur.
Ancak, işin sonuna gelinmiştir.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Murat Başesgioğlu, İstanbul
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve bizi izleyen değerli
vatandaşlarımızı hem şahsım hem de grubum
adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında yasama faaliyetlerine
ilişkin çok kısa bir iki görüşümü arz etmek istiyorum. Hepinizin
bildiği gibi, yasama faaliyetlerinde yasama literatürüne son yıllarda
iki önemli kavram girdi. Birincisi, temel yasa; ikincisi, torba yasa.
Geçmiş Meclis
uygulamalarına dikkat ettiğimiz zaman özellikle kod kanun diye
tabir ettiğimiz kanunların Meclisteki yasama prosedürü çok zaman
aldığı için, bu temel yasa, faydalı bir düzenleme olarak iç
hukukumuza girdi ama son zamanlarda görüyoruz ki bu, çok istismar ediliyor.
Mesela, şu anda görüşmüş olduğumuz Kanun Teklifinin temel
yasayla uzaktan yakından ilgisi yok. İç Tüzük 91inci madde, bir
hukuk dalının sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak
değiştirilmesini ifade ediyor. Şu anda, 21 maddelik kanun
teklifinin bu temel yasa anlayışıyla uzaktan yakından alakası
yok.
İkincisi,
torba yasa. Adı bir kere aşağılayıcı. Yani, yüce
Meclisin manevi kişiliğini tahkir ve tezyif eden bir şey. Bir
kişi, bir kurum ürettiği bir ürünün
itibarsızlaşmasına, değerini yitirmesine asla razı
olmaz. Burada sabahlara kadar arkadaşlarımız
çalışıyor ama deniyor ki: Torba yasa çıktı. Torba
yasanın içinde şu madde var. Emin olun, çoğu bakanlık,
kendisiyle ilgili kanun teklifinin nerede olduğunu bilmiyor, nereye
yansıdığını bilmiyor. Bu da çok istismar edilen,
yasama kalitesini ayaklar altına alan bir uygulama. Belki şöyle
olsaydı, Hükûmet yetki kanunu alsaydı, bu torba yasayla geçirmek
istedikleri bütün düzenlemeleri yetki kanunuyla geçirseydi daha etik olurdu. Bu
anlamda, tabii, Meclis grup başkan vekillerine çok önemli görevler
düşüyor, Meclis bürokrasisine çok önemli görevler düşüyor. Bu yasama
kalitesinin ayaklar altına alınmaması için önümüzdeki süreçte
daha dikkat edilmesi gerekiyor ve Meclisimizin
saygınlığını da bu anlamda korumamız
gerektiği inancındayım.
Sayın
milletvekilleri, belki, hepimiz bu Meclisin duvarları arasına hapsolduk
ama bu Meclisin duvarları dışında, yakın
coğrafyamızda ve dünyada neler olup bitiyor, emin olun, bunları
takip etmekte zorlanıyoruz. Türkiyenin sınırlarında çok
önemli gelişmeler oluyor. Suriye sınırında, PKK-PYD iş
birliğiyle üç bölge, özerk bölge olarak ilan edildi. Seçimden sonra
Türkiyenin bu aziz topraklardaki bazı bölgelerinde de özerklik ilan
edileceği yüksek sesle dile getiriliyor. Şu anda
bölücübaşıyla yapılmakta olan asılsız,
gayrimeşru, hiçbir yasal ve anayasal meşruiyeti olmayan sürecin yasal
zemini konusunda bir kanun teklifi dayatması var. Dolayısıyla,
hem seçimin güvenliği hem seçimin meşruiyeti hem de bu sınırlarımızda
cereyan eden olaylara ilişkin olarak iktidar partisinin çok dikkatli
olması gerekiyor, Meclisimizin çok dikkatli olması gerekiyor.
Peki,
değişiklikler sadece bunlar mı? Hayır. Hukuk sistemimizde
de çok önemli, bugünümüzü ve yarınımızı çok yakından
etkileyecek değişiklikler ve dönüşümler yaşanmakta. Nedir
bunlar? Fazla geriye gitmeden bunlardan bazılarını
hatırlayalım.
Kısa bir süre
önce Genel Kuruldan geçen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, bu
değişikliklerin en önemlilerinden biridir. Hukuk devleti
olduğunu iddia eden her ülkede, yargıyı yöneten hâkim ve
savcılar, tüm mesleki kariyerleri boyunca gerekli işlemleri yapan
yargı konseyleri anayasal koruma altına
alınmıştır, yasama ve yürütmeden bağımsız,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı
esaslarına göre çalışırlar. Eski Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununda bazı eksiklikler bulunsa bile bu anlamda güvenceleri
karşılayan bir düzenlemeydi. Ancak, geçtiğimiz günlerde
Meclisimizden geçen son değişiklik, Hâkim ve Savcılar Yüksek
Kurulunu fiilen ve hukuken Adalet Bakanına bağımlı hâle
getirmektedir, sıradan bir yürütme organı konumuna sokmaktadır.
Adalet Akademisinin
özerkliği kaldırılmakta, kurulun genel sekreterliği
lağvedilip şoföründen genel sekreterine kadar tüm görevlilerin
işine kanunla son verilmektedir. Bu anlamda, Cumhuriyet Halk Partisine
mensup değerli milletvekili arkadaşlarca Anayasa Mahkemesine bir
başvuruda bulunulmuştur. Gerekçesi, yetki gasbıdır. Evet,
idare hukukunda şöyle genel bir esas vardır: Bir işlem, hangi
yöntemle kurulduysa ancak o yöntemle kaldırılabilir. Oysa burada,
Adalet Akademisindeki görevlilere, Genel Sekreterlik
çalışanlarının hepsinin görevlerine kanunla son
verilmektedir. Bu, yürütmenin elinden alınıp Parlamentoya bir kanunla
verilen bir yetki gasbıdır. Ben de şahsen bu gerekçenin özüne ve
haklılığına katılıyorum. İnşallah,
Anayasa Mahkemesi bu anlamda hukukun önünü açacak, bu yetki gasbını
ortadan kaldıracak bir düzenleme ortaya koyabilir, bir yürütmeyi durdurma
kararı verebilir diye temenni etmekteyim.
Sayın
Cumhurbaşkanının bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunuyla ilgili olarak 15 madde hakkında itirazının
olduğu ve bu hususların önergelerle değiştirildiği
ileri sürülse de esasa ilişkin hiçbir değişiklik
olmamış ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet
Bakanının emir ve gözetimi altına girmiştir.
İkinci
düzenleme, İnternete erişimin engellenmesine ilişkin düzenlemedir,
TİB Başkanına yargı kararı olmaksızın dört
saat içinde yayınların durdurulması yetkisini veren
düzenlemedir. İki yıllık trafik bilgilerinin de saklanması
zorunluluğu getiren düzenleme, Sayın Cumhurbaşkanınca
onaylanmıştır. Hükûmet bu iki konuyu yeniden düzenleme konusunda
girişimler başlatmış ise de işin özü
değişmemekte, yargı kararı olmaksızın,
içeriği TİB Başkanınca zararlı görülen
yayınların durdurulması öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, üçüncü değişiklik ise şu anda
görüşmelerini yapmış olduğumuz kanun teklifidir. Kanun
teklifini 17 Aralık sürecinden bağımsız değerlendirmek
mümkün değildir. Birkaç maddeyle ilgili görüşlerimi
açıkladığım zaman sizin de bu konuya hak vereceğinize
inanıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Ceza Kanununun 220nci maddesi Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma suçunu düzenler. Teklif, bu suçu dinleme
yapılabilecek katalog suçları listesinden çıkartıyor.
Böylece, çıkar amaçlı suç örgütlerine yönelik dinleme ve izleme yapılması
imkânı ortadan kalkıyor. Neden ve niçin? Kimin için? Keza, aynı
şekilde, bu suça ilişkin olarak mal varlığına el koyma
tedbiri uygulanamayacaktır.
Hâkim ve
savcılara yeniden tazminat davası açılma imkânı
getiriliyor. Ömer Bey biraz evvel bahsetti, Sayın Haberalın
almış olduğu bir tazminat davasından sonra bu konudaki
düzenleme değişmiş ve sadece devlete karşı tazminat
davası açılabileceği hükmü 2011 yılında getirilmiş
iken, bu düzenlemeyle tekrar hâkim ve savcılara karşı
şahsen tazminat davası açma imkânı getirilmektedir.
Hâkim ve
savcılara karşı bu yol açılırken, değerli
arkadaşlarım, teklifin 18inci maddesinde, mahkeme
kararlarını süresi içinde uygulamayan kamu görevlileri hakkında
tazminat davası ancak devlet aleyhine açılabilmektedir. Burada hâkimlere
ve savcılara başka bir standart var, emniyet müdürlerine ve valilere
başka bir uygulama var. Bu, kamu görevlileri arasında sorumluluk
hukuku açısından son derece ayrımcı bir tutuma işaret
etmektedir.
Yine, üst dereceli
kolluk amirleri hakkında inceleme ve soruşturma izninin cumhuriyet
savcıları tarafından verilmesi yerine, bu iznin Adalet
Bakanı tarafından verilmesi öngörülmektedir.
İletişimin
tespiti ve dinlenmesinde, mal varlığına el koyma tedbirlerinde
ancak ağır ceza mahkemelerinde, oy birliğiyle karar
alınabilecektir. Ağır ceza mahkemeleri müebbet hapis gibi uzun
süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar da dâhil tüm kararları
oy çokluğuyla alabilen mahkemeler olduğu hâlde, neden iletişimin
dinlenmesi ve mal varlıklarına el koyma tedbirinde oy birliği
aranmaktadır? Bu da, bunun sebepleri de önümüzdeki günlerde ortaya
çıkacaktır.
Bu kurullar,
istenilen raporları hazırlayabilmek için
El koyma tedbiri alabilmek
için, BDDK, SPK, MASAK gibi kuruluşlardan, taşınmaz hak ve
alacağın suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen
değere ilişkin rapor istenmektedir. Bu raporun alınması
aylar, yıllar sürecektir. Ayrıca, bu raporları alırken ve
verirken bu kurullar âdeta yargısal bir işlem yapacaklardır. Bu
durumda, bu tedbir kararlarının verilmesi imkânsızlaşacaktır.
Yine, teklifin
17nci maddesinde Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen
atama, görev ve unvan değişikliği, geçici ve sürekli
görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi
tükenecek olan işlemlerden sayılmaz. düzenlemesi söz konusudur.
Bunun da sebebi, yaklaşık 7 bini bulan, başta emniyet
mensupları olmak üzere, görevden alınan kamu görevlilerine idari
mahkemelerde yürütmenin kaldırılması kararı verilmesinin
önüne geçilmek istenmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri, yine bu süreçte, bu yasal
değişikliklerle birlikte, soruşturmaların
yapıldığı iller başta olmak üzere, birçok hâkim ve
savcının görev yerleri değiştirilmiştir. Aramızda
hâkim ve savcı arkadaşlarımız var. Olağan dönemler
dışında bir savcı ve hâkimin görev yerinin
değiştirilmesi için mutlaka kesinleşmiş bir disiplin suçu
olması lazım. Ama bunlar ne yaz kararnamesine giriyor ne güz
kararnamesine giriyor. Mazeret kararnamesinde bile, hizmet gereğiyle,
başta İstanbul savcıları olmak üzere, savcıların
yerlerinin değiştirildiğini görüyoruz. 7 bine yakın polis
memurunu, emniyet müdürünü hangi gerekçeyle aldınız? Bir ay
içerisinde göreve verdiğiniz emniyet müdürlerini değiştirdiniz.
Kamu personelinin, kamu görevlilerinin bu kadar güvencesiz olduğu bir dönem,
emin olun, olağanüstü dönemlerde bile yaşanmamıştır,
olağanüstü dönemlerde bile buna şahit olunmamıştır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Olağanüstü dönemdeyiz zaten.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Yine, ilgili sayın bakanlara ait
fezlekeler kırk beş gün Adalet Bakanlığında
bekletildikten sonra iade edilmiştir. Diğer taraftan, siyasi
partilerin yasal hakkı olan bir açık hava mitingi
dolayısıyla, mesnetsiz bir iddia nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli hakkında fezleke tanzim
edilip Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; alelacele yapılan bu kanun
değişikliklerinin sebebi nedir? Olağanüstü dönemlerde bile
görülmeyen memur kıyımları neden yapılmaktadır? Bir
gruba karşı paralel yapı, terör, çete nitelemesi
yapılarak ulusal ve uluslararası toplumun önüne neden hedef olarak
konulmaktadır? Bu sorunun tek bir cevabı var, hepinizin bildiği
tek bir cevap var. Bu cevap da tek cümlelik bir cevap, o da: 17 ve 25
Aralık tarihlerinde yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun
Hükûmetin bazı üyeleri ile yakınlarına, bürokratlara ve iş
adamlarına yönelik olmasıyla başlayan soruşturmadır ve
bu soruşturmanın Türkiye'nin merkezine oturması hadisesidir.
Değerli
arkadaşlarım, bu iddialar çok ciddi iddialardır. Bu iddialara
muhatap olan bir siyasi iktidar, bir siyasi yapı iki türlü hareket
edebilirdi: Bir, Ey Türk milleti, bu iddialar ciddi iddialardır, binlerce
sayfa tape var, delil var, görüntüleme var. Bunları hiçbir savcı
kendiliğinden uyduramaz, emirle, talimatla bunlar uydurulmaz.
Bunların, mutlaka, iddiasının bir gerçekliği, gerçeklik
payı vardır. deyip bu ismi geçen arkadaşlara aklanma konusunda
bir fırsat tanıyıp, yargının önünü tamamen açıp,
yargıya elindeki bütün imkânlarla destek verip yargı sürecinin
tamamlanmasını isteyebilirdi ya da Hükûmetin yaptığı
gibi, külliyen bu iddiaları reddedip küresel saldırı, paralel
yapı gibi sanal düşüncelerle, sanal itirazlarla topyekûn bir
savunmaya geçmekti.
Evet,
Sayın Başbakanın
rotasını çizdiği bu stratejiyle beraber, Adalet ve Kalkınma
Partisi gibi çok oy almış, 319 milletvekili olan, birçok büyük
şehirde, ilçede, ilde belediyesi olan, teşkilatlarıyla çok büyük
bir yapı bu yolsuzluk operasyonunu savunmaya endekslendi.
Arkadaşların bütün fikri, zikri, bu yapıyı nasıl
öteleyebiliriz, bu ithamlardan, bu isnatlardan nasıl kurtulabiliriz? Bir
milletvekilinin, bir bakanın, bir belediye başkanının
görevi bu değil; bu, yargının işidir. Bu iddiaları
sandıkla temizleyemezseniz, yolsuzluk iddiaları sandıkta
temizlenmez. Yani, siz Sandıkta şu kadar oy aldık, birinci
parti çıktık, o hâlde biz bundan ibra edildik, bu
soruşturmalardan kurtulduk. diyemezsiniz. Hukuk devletinde, demokraside
böyle bir aklanma metodu yok. Sizin aklanacağız yer veyahut da ismi
geçen arkadaşların aklanacağı yer yargıdır, bunun
dışında başka bir yol ve yöntem yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, bunu ötelemek için çok olağanüstü tedbirlere
başvuruyorsunuz; birçok kanun çıkarttınız, hâlâ
çıkartıyorsunuz, çıkartmaya devam ediyorsunuz. Bütün amaç, bu
operasyonları itibarsızlaştırmak, içini boşaltmak,
muhtemel yapılacak operasyonları da devreden çıkartmak. Ama,
bunun için hukuku zorluyorsunuz, kuvvetler ayrılığını
zorluyorsunuz ve demokrasiden ülkeyi uzaklaştırıyorsunuz ve
netice olarak da devlete tam anlamıyla hâkim olabilmek için ne
lazımsa, nerede açık bir nokta varsa bunu kapatmaya
çalışıyorsunuz.
Peki, ele
geçirmeye çalıştığınız devlet, sizin
aldığınız tarihte nasıldı, bugün nasıl?
Evet, devlet lafı biraz soğuk bir laf. Devletin değil, daha
doğrusu, devlet adına görev yapan görevlilerin hepimizin
hayatında olumsuz izleri var. Haksız yere gözaltına
alınmışız, nezarete alınmışız,
işkencelerden geçmişiz, bir sürü hukuksuzluk yapmış bu
görevliler ama hepimiz, dönmüşüz, devletin tüzel kişiliğine
saldırmışız. Oysa, Türk geleneğinde devlet önemlidir.
Kutsamak anlamında söylemiyorum, yıllar önce, yüz yıllar önce
Oğuz Kağan demiş ki: Mavi gök çökmedikçe, yağız yer
delinmedikçe, senin ilini ve töreni kimse bozamaz. Yani Türk geleneğinde
devlete verilen önem bu derecedir.
Devlet, kimsesizin
kimsesi, adalet, merhamet. Hepimiz bu cumhuriyetin erdeminden yararlandık,
hepimizin hikâyesi belli, fakir aile çocuklarıyız, işçi, memur
çocuklarıyız ama bu devletin okullarında, parasız okullarında,
yurtlarında yetiştik ve hepimiz bu ülkeyi idare etme noktasına
geldik. Bu, cumhuriyetin erdemidir; bu, devletin erdemidir. Onun için, topyekûn
devlete karşı husumet beslemek yanlıştır. Evet,
içimizde bazı arkadaşların, cumhuriyetin kuruluşundan
itibaren yanlış kodlanmış bir husumet duygusuyla, devlete
bir husumet duygusu vardı. Bu, yerli ve yabancı iş birlikçiler
buldu ve devletin ruhunun parçalanmasına müsaade ettiniz, devletin ana
sütunlarının parçalanmasına müsaade ettiniz. Rahmetli Alparslan
Türkeşin bir sözü var, diyor ki: Dünyanın en siyasi alçak cinayeti
milleti devlete düşman etmektir. Maalesef ve maalesef, milletimizin büyük
çoğunluğu, vesayet denilen, statüko denilen çeşitli
anlamsız, çirkin ifadelerle topluma, kamuoyuna takdim edilen devletimize
düşman olma yolunu seçmiştir ama şimdi geldiğimiz noktada,
sizin de devletin meşruiyetine ihtiyacınız olduğu ortaya
çıktı. Paralel yapıdan bahsediyorsunuz yani topyekûn, derli
toplu bir devlet ihtiyacını siz de hissettiniz. Evet, devletin
çatısını kaldırırsanız, devletin ruhunu
öldürürseniz, devlet hayatı içerisinde iktidar adacıkları olur,
bir paralel değil beş tane paralel yapı olur.
Güneydoğuyu
hiç görmüyoruz arkadaşlar. Suriye sınırında neler oluyor?
Üç tane bağımsız eyalet oldu. Seçim güvenliği nasıl
olacak? Seçimin meşruiyeti nasıl olacak? Sizin adaylarınız
gidip rahatça propaganda yapabilecekler mi? Seçimden sonra Türkiyeyi
nasıl bir manzara bekliyor? Bundan habersiz, hepimiz buraya kilitlendik,
17 Aralık operasyonunu nasıl etkisiz yapabiliriz? Hayır,
Türkiye, 76 milyon, sadece 17 Aralıktan ibaret değil. Aslında,
şu operasyon 10 kişiden fazlasını ilgilendirmiyor, sizleri
ilgilendirmiyor. 10 kişi, bilemediniz 15 kişi. 15 kişi için
Türkiyenin bütün enerjisini, bütün yasamasını, bütün
müktesebatını buna hasretmek bence haksızlık, Türkiye bunu
hak etmiyor.
Devlete
karşı bu husumet duygunuz maalesef yanlış yerlere de
götürdü. Sadece Suriye politikasındaki
yanlışlığınız, Türk dış
politikasının iki yüz yıllık müktesebatını ve
içtihadını yok etti, Orta Doğu çöllerine gömdünüz.
İstikrarlı, güvenli, güven duyulan, saygı duyulan Türk
dış politikasını Orta Doğu çöllerine gömdünüz. Şu
anda Suriye konusunda, Mısır konusunda elde var sıfır.
Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kritik bir süreçteyiz, önemli
gelişmeler oluyor ve bir seçim arifesindeyiz. Bütün bunlara rağmen
sağduyumuzu, aklıselimimizi kaybetmememiz lazım. Âcizane, iyi
niyetle bütün arkadaşlarıma ve Hükûmetteki arkadaşlarıma
tavsiyem şudur ki, bir: Suriye konusuna dikkat kesiliniz,
Güneydoğudaki gelişmeleri yakinen takip ediniz. Yarın hepimizi
paramparça edecek, çocuklarımıza çok kötü miras
bırakabileceğimiz bir iç çatışmanın temellerine ve
gelişmesine lütfen engel olun. Irakta, Suriyede Türkmenler çok zor
durumda, onları sahipsiz bırakmayın. Yine, yargıyı ele
geçirme gayretiyle sakın ola hukuku zorlamayın, kuvvetler ayrılığı
ilkesini zorlamayın, demokrasiden ülkeyi uzaklaştırmayın.
Doksan yılda eksiğiyle gediğiyle bir
demokratik hayata kavuştuk. Eksikleri vardı demokrasimizin.
Aslında, işimiz o kadar zor değildi; cumhuriyetin
demokratikleşmesini sağlamak, vicdanı hür, irfanı hür
çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize bir karar
vermek ve demokrasimizin standartlarını geliştirmek gibi fazla
da olmayan ev ödevlerimiz vardı. Bunları yapsaydık, emin olun
bugün daha iyi noktadaydık ama bana sorsanız, On
yıl evvel demokrasi konusunda neredeyiz, bugün neredeyiz? derseniz, çok
çok aşağılardayız; bunu hepimizin görmesi lazım.
Kâğıt üzerinde birçok değişiklikler yaptık.
diyebilirsiniz. Arkadaşlar, çok kanun çıkarmakla ancak kanun devleti
olabiliriz, asla hukuk devleti olamayız. Bizim inancımız, bizim
arzumuz, bizim idealimiz hukuk devleti olmak. Yani Fırat kenarında
kuzusu kaybolan adamın Ankaradan hesabını sorabilmesi
lazım. Alman köylüsünün Alman kralına Berlinde hâkimler var.
dediği gibi, Türk köylüsünün Ankarada da hâkimler var. diyebileceği
bir hukuk devleti inancını bu insanlara vermemiz lazım. Bunu
yapabilirdik ama bundan bizi çok uzaklaştırdınız.
İnşallah önümüzdeki süreçte bu
eksikleri tamamlarız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekilleri; görüşmelerine
başladığımız 560 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, esasen 22
iken Komisyonda yapılan çalışmalarla 21 maddeye düşürülen
bu teklifle, ceza ve idari yargı mevzuatına ilişkin 9 kanunda
değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Anayasanın 90ıncı
maddesi gereği bir iç hukuk normu hâline gelen ve dolayısıyla
kanun niteliğini taşıyan Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin, her şeyden önce insan haklarının
korunmasına yönelik bir sistem olduğu bilinmektedir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi de verdiği çeşitli kararlarda,
sözleşmede güvence altına alınmış olan hakların
teorik ve aldatıcı değil, uygulanabilir ve etkili olacak
şekilde yorumlanması ve uygulanması gerekliliğini de
sıklıkla vurgulamaktadır.
Sözleşmenin 1inci maddesi
gereğince, sözleşen taraflar, egemenlik alanı içinde bulunan
herkese bu sözleşmenin taahhüt ettiği hak ve özgürlükleri
sağlamayı garanti altına almışlardır.
Sonuç olarak,
devlet, öncelikle, korunan haklara müdahale etmekten kaçınan negatif yani
olumsuz bir yükümlülük altındadır. Buna karşın,
hakları güvence altına alan asıl yükümlülük devletlerin haklara
müdahaleden uzak durma yükümlülüğüyle sınırlı
değildir. Söz konusu asıl yükümlülük, devleti aktif adımlar atma
yükümlülüğü altına da sokmaktadır. Sözleşmede bulunan
yükümlülükler uygulanabilir ve etkili olmak zorundadır. Bundan
dolayı, Strazburg Mahkemesinin içtihatlarında Kişilerin
haklarını korumak amacıyla devlete belirli eylemleri yerine
getirme sorumluluğu tevdi eden pozitif yükümlülükler fikrini ihtiva
etmektedir. Avrupa mahkemesinin görüşüne göre, pozitif yükümlülükler,
ulusal makamların makul ve uygun tedbirler alarak bireyin haklarını
korumasını gerektirmektedir. Bu tür tedbirler yargısal da
olabilirler. Mahkeme, ayrıca, pozitif yükümlülüklerin özünde sözleşme
tarafından güvence altına alınan hakların gerçekten
kullanılabilmesi için gerekli maddi ve hukuki şartların da
güvence altına alınmasını bir yükümlülük olarak devlete
yüklemektedir.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 5inci maddesinde herkesin özgürlük ve
güvenlik hakkına sahip olduğu belirtilmiş ve bireylerin keyfî
uygulamalardan korunması amacıyla, özgürlükten mahrumiyet
tedbirlerini, gözaltı, yakalama ve tutuklama gibi hâlleri hukuka uygun
kılan hâlleri düzenlemiştir.
Değerli
milletvekilleri, kişisel özgürlük herkesin genel olarak faydalanması
gereken temel koşuldur. Kişisel özgürlükten mahrumiyet, aile
hayatı ve özel hayat hakkından, toplantı özgürlüğü, dernek
kurma özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve serbest dolaşım
özgürlüğü gibi pek çok diğer hak ve özgürlükten istifade edilmesini
doğrudan ve olumsuz olarak etkileyebilecek bir şeydir. Bu nedenle,
hâkimlerin, daha doğrusu yargı makamlarının, özgürlük teminatının
anlamlı olabilmesi için, herhangi bir özgürlük mahrumiyetinin istisnai,
objektif gerekçesi olan ve mutlak surette gerekenden daha uzun süreli
olmaması gerektiğini her zaman hatırda tutmaları
gerekmektedir. Dolayısıyla, kişinin gerçekleştirdiği
fiilin bir suç işlenmesiyle bağlantılı olduğunu
gösterir yeterli objektif kanıta ihtiyaç duyulacaktır. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesi ise,
bilindiği üzere, adil yargılanma hakkını güvence
altına almaktadır. Yine, bu hak, davaların adil, açık ve
hızlı görülmesini de güvence altına almaktadır. Bu maddede
düzenlenen suçsuzluk karinesi, bir suçla itham edilen herkesin suçluluğu
yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılmasını ifade
etmektedir. Yine adil yargılanma kavramı içerisindeki silahların
eşitliği ise bir davanın ortaya konulmasında
tarafların eşit usuli olanaklara sahip olmasını ifade
etmektedir. Öte yandan, sözleşmenin 8inci maddesinde, herkesin özel ve
aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı
gösterilmesi hakkına sahip olduğu da belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi özel hayat kavramının kişinin fiziksel
ve manevi bütünlüğünü her türlü ilgiden uzak bir şekilde kendi
başına yaşama hakkını da içerdiğini ve bu
kavramın bazen bir bireyin fiziksel ve sosyal kimliği biçimlerine de
bürünebileceğini belirtmektedir. Buna paralel olarak,
Anayasamızın 19uncu maddesi kişi özgürlüğü ve
güvenliğini, 20nci maddesi özel hayatın gizliliğini, 22nci
maddesi haberleşme özgürlüğünü, 35inci maddesi mülkiyet hakkını,
36ncı maddesi hak arama özgürlüğünü ve adil yargılanma
hakkını, 38inci maddesi ise yine bu evrensel prensiplerden olan
masumiyet karinesini ve suçta ve cezada kanunilik ilkesini düzenlemektedir.
Değerli milletvekilleri, demokratik ve
çağdaş hukuk devletinin bir gereği olarak insan
haklarını temel alan bir yargılama usulünün suçun
işleniş şekli ve nevi ne olursa olsun benimsenmesi, adil ve
çağdaş hukuk normlarının ihdası suretiyle mahkemelerin
yapılandırılması, bu ilkelere uymayan düzenlemelerin pozitif
hukuk düzenimizden çıkartılması bir gerekliliktir. Öte yandan,
yargısal içtihatlarda da ifade edildiği gibi, hukuk devleti, devletin
bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu bir devlet anlamına
gelmektedir. Bu bağlamda, devlet, vatandaşına, her an
gözaltına alınabileceği, sorgulanabileceği, evinde, iş
yerinde arama yapılabileceği endişesini
yaşatmamalıdır; aksine, güvenlik içerisinde, özgür ve onurlu bir
yaşam sunmayı amaçlamalıdır.
Suçluluğu
hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin adil ve etkili bir
yargılamanın amacına ulaşabilmesi bakımından
tutuklanması elbette ki demokratik toplumlarda bir gerekliliktir. Ancak,
bu tedbire başvurulurken gerekli olmasının yanında ölçülü
olmasını da gözetmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin kararlarında
ölçülülük ilkesinin elverişlilik, gereklilik ve
orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğu
ifade edilmektedir. Elverişlilik getirilen kuralın
ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını;
gereklilik getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç
bakımından gerekli olmasını ve orantılılık
ise getirilen kural ile ulaşılmak istenen amaç arasında
olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu tür
tedbirlerde ölçülülük ilkesi gözetilmesi gereken evrensel bir kaide olarak da
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, teklifle temel olarak ceza mevzuatında, özellikle Ceza
Muhakemesi Kanununda kapsamlı ve önemli düzenlemeler getirilmektedir.
Terörle Mücadele Kanununda yapılan değişiklikle 1961
Anayasasına, 1971 Mart Muhtırasından sonra 1973 yılında
1699 sayılı Kanunla eklenen devlet güvenlik mahkemeleri, bugün
itibarıyla, eğer bu yasa yüce Genel Kurul tarafından kabul
edilip onaylandığı takdirde ve yürürlüğe girdiği
takdirde, artık bu mahkemeler, pozitif hukuk mevzuatımızdan
çıkarılmış olacaktır.
Bilindiği
üzere 1982 Anayasasının 143üncü maddesinde de Devlet Güvenlik
Mahkemeleri yer almış, ancak 2004 yılında yapılan
Anayasa değişikliğiyle bu hüküm kaldırılmış,
yine 2004 yılında devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş kanunu
yürürlükten kaldırılmış ancak bu kanun çerçevesinde belli
suçlara ilişkin muhakeme usulü yönünden getirilen özel kovuşturma ve
soruşturma yöntemleri oradan, önce eski 1412 sayılı CMUKa, daha
sonra şu andaki 5271 sayılı CMKya aktarılmış ve
en son 2/7/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanunla da 250, 251 ve 252nci
maddeler CMKdan çıkarılmış ancak oradaki bir
kısım hükümler Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesine monte
edilmiş idi. İşte, yine o kanuna konulan geçici 2nci maddeyle
de o dönemde elinde iş olan özel yetkili mahkemelerin, eldeki işler
kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar görevlerine devam etmesi, bunlara
görevsizlik ve yetkisizlik kararları verilemeyeceği hüküm altına
alınmıştı. İşte, getirilen teklifle, gerek bu
geçici 2nci madde uyarınca görevlerine devam eden özel yetkili mahkemeler
gerekse TMK 10uncu maddeye göre özel yetkili mahkemelerin hukuki
varlığı sona erdirilmektedir.
Terörle Mücadele
Kanununun 10uncu maddesinin kaldırılmasıyla birlikte
gözaltı süreleri ve tutukluluk süreleri yönünden, 10uncu maddede bu
sürelerin TMK kapsamındaki suçlar bakımından iki kat
uygulanacağına ilişkin hüküm de ortadan kaldırılmakta,
genel sürelere uyulması mecburiyeti getirilmektedir. Buna göre artık
CMKnın 102nci maddesinde düzenlenmiş azami tutuklama süreleri bütün
suçlar bakımından uygulanabilir hâle gelmektedir. Böylece,
ağır cezalık suçlar bakımından, kural olarak iki
yıl, uzatmalarla birlikte üç yıl, toplam beş yılı
artık geçemeyecektir tutuklama süreleri. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de 2
Ağustos 2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan (2012/100) esas
sayılı Kararında da bu sürelerin çok uzun olduğu ve insan
haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle bu maddeyi iptal
etmişti. Keza, son bireysel başvurulu kararlarında da bunu
sıklıkla gündeme getirmişti. İşte, getirilen teklif,
bu yargısal içtihatlarla da oluşan özgürlük alanının
genişletilmesi yönünde önemli bir adım olarak ortaya
çıkmaktadır.
Teklifte geçici
14üncü maddeyle de mevcut, devam eden soruşturmaların ilgili
cumhuriyet başsavcılıklarına, kovuşturmaların
yani davaların da yetkili ve görevli ağır ceza mahkemelerine
dağıtımı öngörülmektedir.
İkinci
olarak, Ceza Muhakemesi Kanununda da önemli değişiklikler
yapılmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 11inci maddesinde ve
özellikle koruma tedbirleriyle ilgili önemli düzenlemeler
yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ceza yargılaması, gerek mağdur gerek
şüpheli gerek sanık açısından temel hak ve özgürlüklere en
açık ve doğrudan müdahale eden yargılama dalıdır. Bu
bağlamda, mağduriyetlerin engellenmesi, giderilmesi, hem de
yargılananların haklarının korunması arasındaki
hassas dengeye her zaman dikkat edilmesi gerekmektedir. Ceza
yargılamasının amacı, bilindiği üzere, adil, etkin ve
hukuka uygun bir yargılama yapmak suretiyle maddi gerçeğe
ulaşmaktır. Bu maddi gerçeğe ulaşmak açısından da
yargı makamlarının başvurduğu bir kısım
zorunlu tedbirler vardır, bunlara da koruma tedbirleri denilmektedir.
Koruma tedbirleri, kişinin vücuduna -örneğin üst araması gibi-
özgürlüğüne, yakalama, tutuklama, iletişimin denetlenmesi, teknik
araçlarla izlenmesi gibi, bunlara yönelik olabileceği gibi, mülkiyet
hakkına ve zilyetliğine yönelik de olabilir, örneğin el koyma
gibi; keza, konut dokunulmazlığına da yönelik olabilir, konutta
arama gibi. Amaç açısından bakıldığı zaman,
koruma tedbirleri, CMKda, maddi gerçeğe ulaşmak için bir
araçtır ve geçici niteliktedir. Dolayısıyla bu tedbirlere ancak
zorunlu olması hâlinde, makul bir süreyle başvurulması ve
orantılılık ilkesinin kati suretle gözetilmesi gerekmektedir.
CMKda düzenlenen
bu koruma tedbirleri adli niteliktedir. Nitekim, koruma tedbirleri ancak bir
suç şüphesiyle ilgili olarak uygulanabilecektir. 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun, örneğin 91inci maddesinde, gözaltına
alma tedbirinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin
varlığı hâlinde uygulanabileceği; keza, 116ncı
maddede, aramanın suç delillerinin elde edilmesi hususunda makul
şüphenin olması hâlinde; keza, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve
kayda alınmasına ilişkin 135inci maddesinde de bir suç
dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada suç
işlediğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı hâllerinde bu tedbirlerin uygulanması
öngörülmüştür. İşte, getirilen teklifle, değerli milletvekilleri,
Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen bu koruma tedbirlerine başvurulması
için, yerine göre aranan makul şüphe, kuvvetli şüphenin somut
delillere dayanması esası benimsenmektedir. Böylece ispat hukuku
açısından esas olan delil kavramı yani ceza normlarında
soyut tanımlamaları bulunan suçlardaki tipe uygun hareketlerin somut
olaylarda gerçekleşip gerçekleşmediğini,
gerçekleşmişse bu fiilin kim tarafından işlendiğini
tespite ve ortaya koymaya yönelik her türlü iz, eser, belge ve kayıtlar artık delil olarak,
somut delil olarak bu tedbirlerin temel dayanağını
oluşturacaktır.
Değerli
milletvekilleri, teklifle, Türk Ceza Kanununda da üç maddede
değişiklik yapılmaktadır. Bilindiği üzere,
Anayasanın 20nci maddesi, özel hayatın gizliliğini, her türlü
yasa dışı müdahaleye karşı, Anayasa ve diğer
yasalarla güvence altına almıştır. İşte, bu
güvencelere aykırı hareketlerin karşılığı
olan cezai müeyyideler de Türk Ceza Kanununun 135, 136, 138 ve devamı
maddelerinde düzenlenmiştir. Bu üç maddede, kişisel verileri hukuka
aykırı olarak kaydetme, başkalarına verme, ele geçirme ve
yok etmeme cezaları önemli olarak artırılmaktadır. Burada,
özellikle Ceza Muhakemesi Kanununda, bir kısım, örneğin genetik
inceleme sonuçlarının gizliliği CMK 80e göre, bunlar beraat
veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip bu
kararların kesinleşmesi hâlinde savcının huzurunda derhâl
yok edilir. Keza, 135inci maddede, şüpheli ve sanığın
tanıklıktan çekinebilecek kişiler arasındaki
iletişimin kaydı varsa, bu kayıtların da derhâl yok
edilmesi lazım. Bu ve buna benzer, CMK kapsamında yok edilmesi
gereken kayıtların yok edilmemesi hâlinde de bu bir
artırıcı sebep olarak teklifte cezai yaptırıma
bağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, son olarak, teklif 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda da bir
değişiklik öngörmektedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Kötü bir
değişiklik kötü! Yürütmeyi durdurmayı
zorlaştırıyorsunuz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - İdari
Yargılama Usulü Kanununun 27nci maddesi Yürütmenin durdurulması
başlığını taşımakta ve idari işlemlere
karşı bu hakları ihlal edilenler
tarafından idari yargı mercilerine başvurma hakkı
getirmektedir. 2012 yılında kavramsal bir değişiklik
yapılarak uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemler
açısından idarenin savunması beklenmeksizin de idari yargı
mercilerinin yürütmeyi durdurma kararı vermesi öngörülmüştü. Yani
biliyorsunuz, geçmiş uygulamada -içtihatlara
bakıldığında görülür- normalde idari yargı mercisine
bir kişi gittiği zaman idareden savunma istenir ve o savunma
neticesinde mahkeme bir değerlendirme yaparak yürürlüğü durdurma
kararı verir veya vermezdi. İşte, uygulanmakla etkisi tükenecek
olan bu idari işlemler, esasen geri dönüşü hukuken mümkün olmayan,
uygulandığı anda artık telafisi mümkün olmayan zararlar
meydana getirebilecek nitelikte olan işlemlerdir, örneğin
sınır dışı etme veya yıkım kararı gibi.
Ancak, burada, Devlet Memurları Kanununda da altyapısı
yapılmış olan statü hukukunun bir gereği olarak kamu
görevlilerinin atanması, naklen atanması, geçici veya sürekli olarak
görevlendirilmesine yönelik idari işlemlerin idarenin savunması
alınarak bu gerekliliğin
Çünkü, DMK 76da hüküm var, Devlet
Memurları Kanununda, idare kamu yararı ve hizmet gerekleri nedeniyle
kamu görevlilerini bir yerden bir yere atayabilir, bu gayet doğaldır.
İşte, bu atamaların objektif bir temele dayalı olup
olmadığı noktasında idareden de savunma
alındıktan sonra ancak yürürlüğü durdurma kararı vermesi
esası benimsenmiştir. Yani, bir kamu görevlisi, haksız
olduğunu düşündüğü bir atama işlemine karşı idari
yargı mercilerine gidebilir ve idare mahkemesi, idarenin
savunmasını aldıktan sonra o işlemle ilgili yine yürütmeyi
durdurma kararı verebilir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ama ne zaman? Ne zaman ama? Mağduriyet ne olacak,
mağduriyet?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Yürütmeyi durdurma kararı verilemeyecek. gibi bir
iddia yanlıştır, teklifle bağdaşmamaktadır.
İyice incelenir okunursa teklif, bunun böyle olduğu çok rahat
görülür. Geçmiş uygulamalarla da paralellik arz eden ve idare
hukukçularının çok iyi bildiği bu uygulama, Anayasa
açısından da 125inci madde açısından da hiçbir hukuka
aykırılık ihtiva etmemektedir.
Maddelerin
görüşülmesinde detaylı olarak yine arkadaşlarımız
görüşlerini ifade edecek.
Ben teklifin
yeterince olgunlaşacağını, inşallah Türk hukuk
hayatına da hayırlı olacağını düşünüyorum.
Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına söz isteyen Emine Ülker Tarhan, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Demokratikleşme
paketine AKP Grubunun ilgisi gerçekten takdire şayan!
İki yıl
kadar önceydi, birincisi yetmezmiş gibi ikinci özel yetkilileri
getirdiğiniz geceydi. Bu kürsüden yine ben şunları
söylemişim, demişim ki: Uzun tartışma ve
pazarlıklardan sonra gençleri, demokratik kitle örgütlerini düşman
ilan edip susturmaya, başka kadrolarla devam etmeye, bir çifte özel
yetkili mahkeme düzeni oluşturmaya karar verdiniz. Hani hukuk
devletlerinde özel yetkililere yer yoktu ya Sayın Bakan? diye sormuşum.
Hani güvenmiyor ve demokrasiye aykırı buluyordunuz ya, belli ki bir
gecede fikir değiştirmişsiniz korkudan tir tir titrediğiniz
bir yapıya halkı teslim etmeye. Ve şimdi, yıllardır
ittifak ettiğiniz güçlere karşı bile tetikte uyuyorsunuz. Bir
vakit kardeşiniz olan bugün nasıl düşmanınız olduysa,
bir gün, iktidar7 paylaştığınız odaklarla da
ittifaklar bozulabilir. demişim. Karşılıklı
sırlar devreye girer. İşte tam da bundan bu gece yarısı
operasyonunuz. Ve sormuşum: Mesleğin ilkelerine ihanet eden,
intikama tembihli yargıyı kim yarattı? demişim. Demokrasi
ve özgürlükleri korumakla görevli yargıçları kim birer sürek
avcısına çevirdi? Kimin yaptığının, cemaatin mi,
AKPnin mi yaptığının ne önemi var ki, toplumu kurban
ettiniz. o gün diye söylemişim ve İktidarı
paylaştığınız güçlerle güç dengesi sağlamak için
Rambo tipi mahkemelerinizi şimdi aranızda paylaşıyorsunuz.
demişim ve uyarmışım: Bu politikalarınız,
güvenlikçi politikalarınız sizi yeniden ve yeniden yasa yapmaya
zorlayacak. Tüm gölgesinden korkanlar gibi bunu yapacaksınız ve bu
dirlikten kurtulamayacaksınız çünkü korku dağları
bekliyor. demişim ve bütün söylediklerimiz bugün gerçekleşti.
Savaş
açınca birbirinize, yıllarca gizlenen, üstü örtülen kirli
çamaşırlar ortaya saçıldı, günahlar, masumların
hayatını karartmalar, sahte kanıtlardan sonra tehditler havada
uçuştu. Ne istediler de vermedik? karşılığında,
ne isterseniz yapmanıza, anlaşılan, izin verilmişti ama
yaptıklarınız öyle, bini aşmış ki öyle böyle
değil, inanın öyle böyle değil. Bunları gizlemek şimdi
bütün derdiniz demokratikleşme paketi adı altında. Bu sayede
yargı artık işlemiyor. Hukukla değil, aklına
estiğinde yapılan kanunlarla yönetilen bir muz, belki de bir ananas
cumhuriyetine dönüşmüş bu devlet ve bu ülke, insan suretinde pek çok
ortalıkta gezenler gördüğü gibi, hâlâ dolaşıyorlar onlar.
Üzerinize alınmanıza gerek yok, Özal dönemini filan
hatırlarsınız diye düşünüyorum yaşınız
itibarıyla. Rüşvet dolu, para dolu çantalar kol geziyordu sokaklarda,
Rüşvetin belgesi mi olur? söylemleri dolaşıyordu.
Bugün, anne
tarafından bilmem ama baba tarafından yalancı ve
hırsızlar görüyor bu ülke. Soğuktan, açlıktan ölen bebekler
varken, bu ülkede çalışmadan 100 binlerce liraya kirada rezidansta
yaşayanlar var. Eminim bundan da mağduriyet çıkartır böyle
adamlar, derler ki: Zavallı çocuğun bir evi yok, kirada
yaşıyor. Derler mi? Bence derler. Uzak tarihler bir yana, iki
yakın tarih kim temiz bu ülkede, kim değil, ortaya koymuştur,
haziran direnişi ve 17 Aralık olayı. Simit yiyerek beslenenlerle
dolar yiyerek semirenlerin, para sayma makinesi olanlarla yırtık
sırt çantaları olanların, gaz yiyen, can verenlerle hak
yiyenlerin, kasasında milyonları ortaya koyanlarla yüreklerini ortaya
koyanların, eli ayağı titrediğinde babasını
arayanlarla hakkını meydanlarda arayanların farkını
ortaya koymuştur.
Siz, gençler
sokağa çıktığında bağırdınız:
Uluslararası sivil darbe, Beyaz Türk
Nasıl Beyaz Türk ise,
kasasında para yok, yara bandı ve Talcid dolu sırt çantası
dışında herhangi bir şeyi yok. Ne yaptı ya bu çocuklar?
Sit alanına villa mı yaptı bu çocuklar? Polisler bakanın
çocuğunu gözaltına alır, sivil darbe; para sayar, zamanlama
manidar
Yani neredeyse seçimin bile zamanlaması manidar diyeceksiniz,
seçimi bile yasaklayacak hâle geldiniz. Yeni moda da paralel darbe. Sormak
istiyorum ya: Siz sakın başınıza darbe filan
almış olmayın. Ha bir de ikinci dalga operasyon diye bir
şey vardı. Ondan ne yaptınız, merak ediyorum. İkinci
dalga operasyonunu kırpıp kırpıp villa mı
yaptınız? Tevekkeli değil, bu aralar havada bir villasına
kavuşmuş Başbakan heyecanı var; onu hissediyoruz.
Şimdi,
gelelim pakete: Kendine demokratikleşme paketi. Bundan çıka
çıka yolsuzluk örtüsü çıktı, kendinizi korumak için
kurduğunuz mahkemeleri, yine kendinizi korumak için şimdi
kaldırıyorsunuz. Hak için, özgürlükler için, adalet için değil,
sadece korkunuzdan kaldırıyorsunuz. Bakın, özel yetkili
mahkemeler kaldırılmalıdır. Ancak, yarattığı
tüm olumsuz sonuçlar ortadan kaldırılmadan, hesabı sorulmadan
gerçekte kaldırılmış sayılmaz. Vicdanları tatmin
edecek temiz bir sayfa açmıyorsunuz, koro hâlinde itiraf ettiğiniz
kumpası çözmüyorsunuz, bu kisveyle sansürü, rüşveti ve bunları,
belki de bu antidemokratik baskı tutumunuzu gizlemeye
çalışıyorsunuz; bundan ibaret. Demokrasi dışında
pek çok şeyi bu pakete sığdırmışsınız,
sıkıştırmışsınız ama sağa sola
saçılan kirli paralar artık paketlere sığmaz oldu,
taşıyor, inanın taşıyor. Ne kolay ya öyle
demokratikleşme filan!
Paketin içine
isterseniz bir bakalım: Bilgi imha zorunluluğu getiriyorsunuz. Kim
tarafından verilecek bu karar? Muhtemelen Başbakan tarafından
verilecek. Başbakanın emriyle bütün bilgiler imha edilir mi? Bence
edilir. Deliller karartılır, dosyalar kapatılır mı?
Kapatılır. Polise de MİT benzeri soruşturma kalkanı
getiriyorsunuz. Yani diyorsunuz ki: Benim, polisime destan yazdırmama
kimse karışamaz, kimse hesap soramaz. Mahkeme kararını
yerine getirmeyenlere Tazminat yok. diyorsunuz yani Mahkeme kimmiş?
diyorsunuz ve bu kararı yerine getirmeyenlerin tazminatlarını
halkın cebinden ödetiyorsunuz. Mahkemeleri kaldırma adına, bu
özel yetkilileri kaldırma adına özel yetkili bir bakanlık
kuruyorsunuz.
Bakın, bunun
sonuçlarını almaya başladık: Ankara Valiliğinin
istemiyle alınan 3 milyon kişiyi on beş gün süreyle arama
kararı da neyin nesi? Hiç umurunuzda değil, değil mi bu?
Düşünebiliyor musunuz, 3 milyon yurttaş yasa dışı
örgüt üyesiymiş gibi arama kararıyla aranacak! Neyin
hazırlığını yapıyorsunuz siz, söyler misiniz, bu
neyin hazırlığı? Mevcut dinleme kararlarının
hepsini yok hükmünde sayıyorsunuz ki asıl odağında bu var
bu paketin, bu var. Burada, aslında yeltendiğiniz şey neydi,
neydi yeltendiğiniz şey? Çalanlar halkın cebinden
çalmamış gibi, millete sinkaflı sözlerle sövenler sövmemiş
gibi, mutlu mesut yaşamaya devam etsinler istediniz. Rüşvet
rezaletleri bu ülkede hiç yaşanmamış, tarihin en büyük görev
değişimleri hiç yapılmamış gibi, görevden almalara
yürütmenin durdurulması kararı verilmesini engellemeye
çalışıyorsunuz, hırsızların mal
varlığına el konulmasını önlemeye
çalışıyorsunuz, has adamlarınızı koruyorsunuz.
Tutuklama için oy çokluğu yeterken mal varlığına el koyma
için oy birliği istiyorsunuz. Bakın, mal varlığına el
koymada, ayrıca mahkeme gidip AKPye soracakmış, sizin
kurumlarınıza soracakmış Bu mal hırsızlık
malı mı? İzin verirsen el koyabilir miyim? diye. Siz
mahkemeleri etkisiz, yetkisiz, elsiz kolsuz bırakıyorsunuz. Önce
dilimizi kesip sonra ifade özgürlüğü vermek gibi bir şey
yapıyorsunuz, farkında mısınız?
Şimdi,
bakıyoruz, yargılama yapan mahkemeler ne yapacaklar bu tedbir
kararlarının yok sayılmasıyla ilgili?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Tedbir kararları yok sayılmıyor, onu Komisyonda
düzelttik.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Devamla) Ya, bu, devletin çökertilmesi anlamına geliyor.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Komisyonda düzeltildi o. Ya, takip etmemişsiniz.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Devamla) Yaptığınız paketle Alo Fatih
hattını tüm yargıya, ama bu da yetmedi, yetmedi, kör topal da
olsa hukukun var sayıldığı bu topraklara tüm ülkeye Alo
Fatih hattını döşemeye çalışıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Tedbir kararları boşa çıkmıyor, Komisyonda
değişiklik oldu.
BAŞKAN
Sayın Tunç, müdahil olmayalım, lütfen.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Devamla) Bundan sonra, halk, davasını ancak AKP il ve ilçe
başkanlıklarında çözsün istiyorsunuz. Bakın, her hak
dediğinizde siz birilerinin cebini şişirdiniz sadece. Duydunuz
mu? Açım. diyen bir vatandaşa cevap verememiş
İçişleri Bakanınız. Yazık, adamcağız ne
diyecekti ki Sana gelmeyen paralar küfürbaz ihalecileri gitti. mi diyecekti!
Bu cevabı mı verecekti! Sakın, o asgari ücretli, 4 çocuklu, aç
hemşehrisinin açlığı o küfürbaz ihalecileri doyurduğu
için olmasın o açlık!
Bakın, alt
yazılardaki yazıları dahi sansürleten bir manşetlerin
efendisi, Rıza Sarrafın protokol arkadaşı gibi, yeterince
sıfatları yokmuş gibi, Başbakanınızı hem
polis hem savcı hem hâkim, infaz yetkilisi bir cellat yapmaya ne kadar
meraklısınız ya sihirli bir paketle hem de! Kanunla faşist
rejim kurulur mu? Bunu sormayın bana, işte kuruluyor. Bunca
azıtma hayra alamet değil bence, böyle söyler büyüklerimiz.
Söylediklerimin
gerçekleşmesi kâhin olduğumdan değil, tarihin gidişi bize
bunu fısıldıyor. Yeni bir kehanet ister misiniz? Çok kötü
anılar bırakarak bence gideceksiniz, gerçekten gideceksiniz. Bir kez
daha söylüyorum: Cellatları kendi adaletleriyle yargılamak gerekir.
Yargılanacaksınız hem de darbeciler gibi, kuvvetler
ayrılığını, demokratik hukuk devletini, onları
yok etmekten yargılanacaksınız.
Evet, artık
kürsü sizin, çünkü hukukçular gayet iyi bilir ki son söz
sanığındır biliyorsunuz!
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teklifin tümü üzerinde Hükûmet adına söz isteyen Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde yapılan
görüşmelerde Hükûmetimiz adına görüşlerimizi paylaşmak
üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün çok önemli
bir kanun teklifini hep beraber müzakere ediyoruz; pek çok yenilik
getirilmektedir. Bunlara dair elbette söylenecek çok söz vardır,
yapılacak eleştiriler vardır, değerlendirmeler vardır.
Ben, yapıcı mahiyette olan bütün eleştirilere gönülden
teşekkür ediyorum. Zira hem Adalet Komisyonu sıralarında hem de
Genel Kurul görüşmelerinde bilgi yüklü, yapıcı
eleştirilerden hep istifade ettik, ona göre düzeltmeler de yaptık.
Genel Kurul sürecinde de bunun başka örneklerini hep beraber görebiliriz.
Bu kanun
teklifinin en önemli maddesi, hiç şüphe yok ki TMK 10a göre görevli
mahkemeler ile CMK 250ye göre görevli mahkemelerin
kaldırılmasıdır. Esasında, bu, yargı içerisinde
bulunan üç ayrı tür ağır ceza mahkemesi uygulamasına,
yargı içerisinde bulunan hâkimler ve savcılar arasındaki
farklı hâkim ve savcı algısına, soruşturma ve
kovuşturma konusunda özel soruşturma ve kovuşturma
uygulamasına son vermektedir. Bundan sonraki süreçte bütün soruşturmalar
ve kovuşturmalar aynı usulde yürüyecek ve aynı şekilde
yapılacaktır. Hâkimler ve savcılar arasında herhangi bir
farklılık da özel veya genel mahkeme hâkimi, savcısı gibi
bir algı da asla olmayacaktır. Bu, önemli bir adım. Neden bugün
oldu da dün olmadı tartışmaları bir yana, yapılan
iş büyük bir iş çünkü Türkiye Cumhuriyetinde 1973 yılından
bu yana, DGMlerle başlayan bir özel görevli mahkeme var ve özel
soruşturma ve kovuşturma usulü var. Esasında, bugünkü kanunla,
kabul edilmesi hâlinde yasalaşacak olan şey, 1973 yılından
bu yana ismi değişerek de olsa devam eden bir özel yargılama
usulüne son vermek, özel mahkeme uygulamasına son vermektir.
Hayırlı uğurlu olsun diliyorum.
Tabii
Bunların kalkması Türkiyenin terörle mücadelesini
zayıflatır mı? sorusu çok sorulmaktadır. Terörle
mücadelede veya bazı suçlarla ilgili mücadelede zafiyet olur
değerlendirmesi yapıldı. Şunu açıklıkla ifade
etmek isterim ki: Bunların varlığı, esasında, terörle
mücadelede fazla bir mesafe alamadığımızın da
görüntüsüdür çünkü terörün var olduğu günden bugüne bu mahkemeler vardı,
terörle ilgili soruşturma ve yargılamalar bu mahkemelerde
yapılıyordu; Türkiyenin geldiği nokta ortadadır, bu
mahkemelerin bu konuda aldığı mesafe ortadadır. O nedenle,
terörle mücadele konusunda, ben, bu mahkemelerin soruşturma ve
kovuşturma usulünün Türkiye Cumhuriyeti devletine bir imkân veya daha
farklı bir durum sağladığı kanaatinde değilim. O
yüzden de bunların kalkması terörle mücadelede bir zafiyet
oluşturmayacaktır. Ayrıca, bir mahkemenin terörle mücadele
kapsamında bir mücadele aracı olarak kullanılması da,
işin doğrusu, hukuk devleti anlayışı ve adalet
anlayışıyla da uygun düşmez. Mahkemeler yargılama
yaptığı kişilerle mücadele etmez, yargıladığı
kişilerin hakkında kanuna, Anayasaya, hukuka ve vicdanına uygun
kararlar vermek suretiyle görevini yerine getirir. Eğer adalet
dağıtan yerleri terörle mücadelenin bir vasıtası gibi
değerlendirirsek bu da büyük bir yanlış olur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Bu ne yaman bir çelişkidir Sayın Bakan!
Günaydın!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - O nedenle, bu mahkemelerin kalkması
Türkiyenin terörle mücadelesine asla zarar vermeyecektir, bir zafiyet
oluşmayacaktır. Zira, bu suçlar, yine, Türkiye Cumhuriyetinin
hâkimleri ve savcıları tarafından yargılanacaktır, gerekli
usul kuralları uygulanacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın.
Tabii, burada
önemli bir başka husus, o da şu: Dinleme konusunda, teknik takip
konusunda yeni bir usul getirilmektedir. Bu usul üzerine büyük eleştiriler
yapıldı. Türkiyede herkes dinlemeden şikâyet etmektedir,
şikâyet etmeyen kimse de kalmadı. Benim bildiğim, 23üncü Dönem
Parlamentosunda dinleme konusunda bir komisyon kuruldu. 24üncü Parlamento
Döneminde de yine bir komisyon kuruldu, her iki komisyon da rapor verdi.
Herkes bu dinlemelerin keyfîliğinden ve bu dinlemelerin herkesi
rahatsız ettiğinden, insanların telefonlarını
yanında taşıyamadığından bahseder hâle geldi,
âdeta Hepimiz dinleniyor muyuz? diye bir şüpheye kapıldık.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sizin iktidarınızda oldu bunlar Sayın Bakan!
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Kim dinledi Sayın Bakan, kim?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Başbakanın, Cumhurbaşkanının, Meclis
Başkanının, bakanların, milletvekillerinin, siyasi parti
temsilcilerinin, herkesin dinlendiğine ilişkin toplumda yaygın
bir kabul varsa Parlamentonun bu kabul karşısında tedbir
alması ve bu şüpheyi ortadan kaldıracak adımları
atmasında kuşku yoktur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Günaydın Sayın Bakan, günaydın!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Dinlemeler konusunda yapılan düzenlemeler esasında bu kabulü
ortadan kaldırmaya dönük sağlıklı, hukuka uygun bir
adımdır. Adli dinlemeler konusunda, daha fazla kişinin bir arada
karar vereceği bir mekanizmaya geçiyoruz; sulh ceza hâkimi yerine
artık, ağır ceza mahkemesi karar verecek, oy birliğiyle
karar verecek.
Oy birliği kararı çok
eleştirildi. Ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası oy birliğiyle verilmiyor ama dinleme kararı oy
birliğiyle veriliyor. İkisinin baktığınız zaman
birbirinin aynısı olması lazım veya birinin daha hafif
olması lazım, dinlemenin ona göre daha hafif olması lazım.
şeklinde değerlendirmeler yapıldı.
Değerli
milletvekilleri, yargılama yapılırken sanık olan kişi
kendisini doğrudan savunma hakkına sahip, avukatı
vasıtasıyla kendisini savunma hakkına sahip, başka pek çok
savunma imkânlarından faydalanması mümkün, kararlara karşı
itiraz hakkı var, temyiz hakkı var, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkı var ve AİHMe müracaat ederek hakkını
orada arama imkânı ve fırsatı var ama, dinleme kararı
kişilerin hakkında gizli verilen bir karar, böyle bir karardan haberi
yok, böyle bir karara itiraz yapma imkânı yok, böyle bir karar
karşısında kendini savunma imkânı yok. Belki, bu karar
sonucu çok ağır cezalarla karşılaşabilecek bir noktaya
gelebilecektir. O nedenle, kişilerin hayatında çok önemli sonuçlar
doğuracak böylesi kararların önemli sonuçlar doğurmasından
önce, daha sağlıklı bir gözle incelenmesi, elden geçirilmesi ve
oy birliğiyle karar vermesi önerilmiştir. Esasında, bu,
dinlemeyi zorlaştırıyor, bunda hemfikiriz. Dinleme
zorlaşsın istiyoruz, insanlarımız dinlenmesin istiyoruz.
Bunlar bir araya gelirse hiç dinleme kararı çıkmaz. Bundan
şikâyetçi olan var mı? Dinleme kararı çıkmayacak. diye
şikâyetçi olan birisi varsa, ben onu bilmem.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Suçla nasıl mücadele edeceksiniz?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yok, yok
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ama burada, esas olarak dinlemeleri önlemek
için, işte Şu kadar mahkemeye siz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Yolsuzluk, hırsızlık, Terörle mücadele
Uluslararası suçlarla nasıl mücadele edeceksiniz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
efendim, birer tane hâkim atarsanız bu
meseleyi çözersiniz. gibi bir yaklaşım siyasi bir
yaklaşımdır. Bunun mümkün olmadığını hepimiz
biliyoruz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) O zaman kaldırın
Tutarsızsınız!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Öte yandan, el koymayla ilgili konuda son
derece önemli bir değişiklik getirilmektedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) 135i tümden kaldırın.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) El koyma konusunda, insanların ekonomik
hayatını yok eden sonuçlar ortaya çıkıyor. Siz bir
yatırım yapıyorsunuz. Soruşturma aşamasında sizin
şahsi mallarınıza, taşınmazlarınıza,
alacaklarınıza tedbir konuyor. Tedbir konunca bankalar size
şüpheyle bakıyor, kredi ilişkisi varsa onu gözden geçiriyor;
alacaklılar, başkaları, herkes sizinle olan ilişkisini
gözden geçiriyor. Belki, sizin iflasınızla sonuçlanacak bir sürecin
daha soruşturma aşamasında başlamasına yol
açıyor, kişilerin ekonomik ölümünü temin edecek sonuçlar ortaya
konabiliyor. Böylesi bir durumda, yatırım güvenliği
bakımından, teşebbüs güvenliği bakımından,
içerideki, dışarıdaki sermaye bakımından daha
güvenlikli bir hukuki yapı kurmak elbette Parlamentonun görevidir, elbette
bizim görevimizdir. El konmasın. diyen yok, Böyle bir tedbir
alınmasın. diyen yok. Böyle bir tedbir alınsın ama
alınırken de keyfî bir usulle veyahut da Ben böyle istiyorum.
diyerek değil, birtakım sağlıklı, sağlam veriler
üzerinden hareket ederek bunun yapılması son derece önemlidir.
Bir başka konu
o da şu: Örgütü dinleme kapsamından çıkarıyor bu teklif,
aynı zamanda teknik takip ve izleme kapsamından da
çıkarıyor. E, niye çıkarıyorsunuz?
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Niye çıkarıyorsunuz? Anlatın bakalım
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Herkes bunu soruyor. Bakarsanız
dinlemeyle ilgili katalog suçlara, teknik takiple ilgili katalog suçlara, el
koymayla ilgili kataloğa baktığınız zaman
esasında yer alan suçların neredeyse önemli bir kısmı bir
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenebilir nitelikte suçlardır.
Örgütün hedef olarak belirlediği veya faaliyet alanı olarak
belirlediği suçların tamamı zaten dinlenmektedir. Ayrıca da
bir örgütten dinlenme yolu, maalesef
torba bir dinlemeye yol açmıştır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, ne alakası var? Efendim, cinsel
istismarın ne alakası var bununla? İşkenceyle ne
alakası var? Yanıltıyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) İnsanlarla ilgili o katalog suçlardan
dinleme kararı alınamadığı zaman Efendim, örgütten
bir dinleme kararı alalım, oradan başka başka sonuçlar
çıkar
Örgütten dinleme kararı almak en kolayı çünkü örgütün
yapısıyla alakalı bizim yasamızdaki şartlar da belli.
Burada bir örgüt var, şu şu işleri yapabiliyor ama hiçbir
delilimiz yok, biz bunu dinleyeceğiz. Mahkeme de karar verdiği zaman
dinlenebiliyor
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Onu yıllardır yapıyorsunuz, yıllardır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) O zaman örgütü suç olmaktan çıkarın!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, bakın, Yargıtaydan
gelen değerli üye de Adalet Komisyonunda ifade etti. Örgütle ilgili
dinleme yapılırken pek çok suçun daha soruşturma evresinde örgüt
kapsamından çıktığını, önemli bir
kısmının kovuşturma evresinde, diğer önemli bir
kısmının da temyiz aşamasında örgüt kapsamından
çıktığını, çıkarıldığını
ifade ettiler; hepimiz oradaydık. Bu ne demektir? Bu, şu demektir:
Çok kolaylıkla insanları dinlemek için torba bir madde yoluyla, bir
de sonsuz dinleme imkânı getiriliyor; eğer dinleme bir örgütün
faaliyeti kapsamında işlenen bir suçla alakalıysa üç ay değil,
altı ay değil, her ay uzatma almak suretiyle, sonsuza dek dinleme
imkânı olabiliyor. Allah aşkına, hangi hukuk devletinde örgütün
faaliyeti çerçevesinde deyip insanları daha şüpheli olduğu bir
aşamada siz sonsuza dek dinleyeceksiniz, böyle bir şey var mı?
Şimdi yaptığımız iş bunu düzeltmektir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Örgütlere gün doğdu Sayın Bakan!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Örgütün faaliyeti çerçevesinde de olsa
dinlemeleri sınırlayan bir adım atıyoruz. Sonsuz dinlemeye
son veriyor, dinlemeleri sınırlandırıyor, kişilerin
haberleşme hürriyetini, kişi hürriyeti ve güvenliğini, özel
hayatın gizliliğini daha güçlü bir şeklide teminata
kavuşturuyor, önemli adımları bu yasayla beraber atmış
oluyoruz.
Diğer bir
konu: tutuklulukla alakalı önemli bir adımı bu yasa
getirmektedir; o da tutukluluğa ilişkin TMK kapsamındaki
suçlarla alakalı 2 kat tutukluluk süresinin uygulanması düzenlemesi
yürürlükten kaldırılmaktadır. Tutukluluk süresi konusunda
hükûmetlerimiz döneminde önemli adımlar atıldı. Esasında,
1412 sayılı Ceza Usul Yasası döneminde yedi yıl ve üzeri
hapis cezasını gerektiren suçlarda herhangi bir tutuklama
sınırı yoktu, tutuklamaya ilk defa sınırı, 2004
yılında yaptığımız Ceza Muhakemesi
Yasasıyla biz getirdik. Başka bir adım attık; tutuklama
yerine adli kontrol uygulamasına başvurulabileceği
uygulamasını getirdik ve böylelikle, tutuklamaya alternatif bir
koruma tedbirini de ilk defa hukukumuzun içerisine koyduk.
Ayrıca,
suçlarda da bir daraltmaya gittik; daha önce katalog yoktu, ilk defa katolog
getirdik. Katolog getirirken diğer alanlarda tutuklama konusunda
mahkemelerin tutuklama kararı vermesini zorlaştıran bir noktaya
işi taşıdık.
Öte yandan, bir
yıl hapis cezasını gerektiren suçlarda tutuklama
yasağını hukukumuza koyduk, daha sonra bunu iki yıla
çıkardık, tutuklama yasağını. Adli kontrol
uygulamasının üst sınırı vardı, daha sonra
yaptığımız bir düzenlemeyle üst sınırın
tamamını da ortadan kaldırdık ve en son
yaptığımız bu düzenlemeyle beraber, TMK kapsamındaki
suçlarla ilgili olarak da 2 kat tutukluluk süresinin uygulamasına son
veriyor, böylelikle tutukluluk süreleri konusunda AİHMin kabul
ettiği çerçeveye Türkiyenin tam uymasını
sağlamış oluyoruz. Zira, AİHM kararlarında beş
yıl dört ay gibi bir süre, makul tutukluluk süresi olarak
değerlendirilmektedir, bizim en fazla tutukluluk süremiz bundan sonra
beş yıl olacaktır. Tabii, Yargıtay aşamasında
geçen süreler tutukluluk süresinin hesabında dikkate alınmamaktadır.
Hem Ceza Genel Kurulumuzun hem Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru
üzerine verdiği kararlarında hem de AİHMin verdiği
kararlarda, tutukluluk süresinin, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet
kararı verdiği tarih ile tutukluluğun fiilen uygulanmaya
başlandığı tarih arasında geçen süreyi
kapsadığı ifade edilmektedir. Bu nedenle, tutuklulukla ilgili
getirilen bu düzenlemenin temyiz aşamasında olan dosyaları
kapsamadığını bir kez daha ifade etmek isterim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) O sizin yorumunuz, öyle olmaz o Sayın Bakan,
yanlış yorumluyorsunuz kanunu.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ayrıca, bu yasa yürürlüğe
girdiği zaman bazı tutukluların bu yasa gereği
tahliyelerinin yapılacağı da bir gerçektir. Umarım ki bu
tahliyeler olduğu zaman da Falan dışarı çıktı,
filan dışarı çıktı. değerlendirmeleri fazlaca
yapılmaz çünkü herkes bu tutukluluk süreleri konusunda olumlu kanaatlerini
ortaya koydu. Çünkü bazı suçları işledikleriyle alakalı
davaları devam eden kişiler bundan istifade edebilecektir. Bizim
elimizdeki rakamlara göre, arkadaşlarımın bana verdiği
rakamlara göre 149 civarında vatandaşımızın bundan
yararlanması söz konusudur. Tabii, bu rakam değişebilir çünkü
zaman ilerliyor, bu rakamın değişmesi de normaldir.
Bir başka
konu: Bu teklif devam eden davaları etkisizleştirme, devam eden
davalara müdahale etme, delillere müdahale etme teklifidir. demek büyük bir
çarpıtmadır çünkü bu teklifin devam eden davaların içindeki
delilleri ortadan kaldırma yönü kesinlikle yoktur. Bizim usul hukukumuz
açıktır; usule ait düzenlemelerin geleceğe etki
doğuracağı ve dosya içerisindeki şeylere sirayet
etmeyeceği çok açıktır. Kaldı ki bu teklifin içerisinde,
dosyanın içindeki herhangi bir delilin geçersizliğini ortaya koyan
veya böylesi bir yoruma imkân verecek herhangi bir düzenleme de söz konusu
değildir. Onun için Kanun yoluyla davalara müdahale ediliyor.
değerlendirmesi fevkalade yanlıştır. Eğer görülen bir
dava var da Meclis bu nedenle kanun yapamaz dersek o zaman Meclisi
çalıştırmamamız gerekir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Zaten çalışmıyor ki.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Çünkü, biz, Ceza Kanununu
değiştirirken, Ceza Muhakemesi Kanununu yeniden yaparken, Ceza
İnfaz Kanununu yaparken, HUMKu değiştirirken, Ticaret
Kanununu, Borçlar Kanununu değiştirirken yüz binlerce davanın
yargılama aşamasında olduğunu hepimiz biliyoruz.
Esasında Parlamentoda görüşülen her konunun yargıda bir
karşılığı var, bir yansıması var. O nedenle
Bunların yargıda karşılığı var,
yansıması var. diyerek düzenleme yapmama yolunu tercih edersek TMK
10a göre görevli mahkemeleri kaldıran bir düzenlemeyi Parlamento olarak
yapmamamız gerekir ama yapıyoruz. Neden? Çünkü bunlar soruşturma
ve kovuşturmaya müdahale anlamını taşımayan
düzenlemelerdir.
Bu kanun
teklifinin hayırlı olmasını diliyorum. Diğer konulara
belki ilerleyen zaman içerisinde ayrıca cevap vereceğimi ifade
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, biz sunuşlarımızda
ifade ettik; özel yetkili mahkemelerle ilgili 10uncu madde kalkıyor ve
10uncu maddenin kalkması demek zaten kapatılan özel yetkili
mahkemelerin görevlerinin sonlandırılması ve ağır ceza
mahkemelerine mevcut dosyaların gönderilmesi
Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı verdiği uzun tutuklulukla ilgili Sayın Bakanın
bahsettiği 2 katı ceza düzenlemesi bu teklifte yok, bunu
açıklamak istiyorum çünkü
BAŞKAN Ama
böyle bir usulümüz yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu teklifte yok Sayın Bakan.
Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Şöyle yapalım Sayın Kaplan: Bölümlere geçeceğiz, bölümlerde
izah edersiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Terörle Mücadele Kanununun 5inci maddesi, Terörle
Mücadele Kanunu 5
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Kaplan, size söz vermeyi İç Tüzükün hangi hükmüne,
hangi maddesine sığdıralım da size söz vereyim? Ben
konuşmayın demiyorum ama usule de uyması lazım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, biz
BAŞKAN
Şimdi, bundan sonra bölümlere geçilecek, soru-cevap işleminden sonra.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, uzun
tutuklulukla ilgili düzenleme yok burada. Onu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, ifadenize bir sözüm yok.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kaldırıyoruz işte.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) CMKda yok.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kaldırılıyor,
kaldırılıyor.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Terörle Mücadele Kanununun 5inci maddesi
kaldırılmıyor.
Yani
hangi maddede? Sayın Bakan çıkıp Anayasa Mahkemesinin iptal
kararına göre şu maddede, şu düzenlemede biz on yıl olan
tutukluk süresini beş yıla indirdik.diye bize açıklasın,
biz de bilelim.
BAŞKAN
Soru-cevap işleminde sorarsınız, Sayın Bakan da cevap
verir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Bu cevaplık bir olay değil, bizim
açıklamalarımızın doğru olmadığını
söyledi Sayın Bakan.
BAŞKAN
Lütfen ama
Şimdi bölümlere geçeceğiz, bölümlerde
konuşursunuz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan, soru
BAŞKAN
Peki, teşekkür ediyorum.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati.
16.36
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
560
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
teklifin tümü üzerinde şahsı adına ikinci ve son
konuşmacı Nevşehir Milletvekili Murat Göktürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi
Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Değerli heyetinizi ve
aziz milletimi saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi ceza
muhakemesinin amacı, insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi
gerçeğe ulaşmaktır. Ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları
sırasında yukarıda anılan anayasal ilkenin mutlaka göz
önünde tutulması, temel hak ve hürriyetlerle ilgili
sınırlamaların makul ve ölçülü olması gerekmektedir. Bu
bakımdan kanun teklifiyle çok önemli düzenlemeler yapılmaktadır.
Kanun
teklifi, Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesiyle kurulmuş bulunan
özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin
kaldırılmasını sağlamakta ve ideal hukuk sistemi
oluşturulmasına bir adım daha atılmasına imkân
vermektedir.
Evveliyatında
devlet güvenlik mahkemeleri olarak bilinen, demokrasimiz, temel hak ve
özgürlükler ve hukuk devleti bakımından sakınca oluşturan
mahkemeler, AK PARTİ iktidarı zamanında, 2004 yılında
yapılan Anayasa değişikliğiyle kaldırılmıştır.
Kaldırılan mahkemelerin görev alanına giren bir kısım
suçlar, Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesiyle kurulmuş bulunan
özel yetkili ağır ceza mahkemelerine
bırakılmıştı. Teklifle, Terörle Mücadele Kanununun
10uncu maddesiyle kurulmuş bulunan özel yetkili ağır ceza
mahkemeleri kaldırılmakta, bu mahkemelerin baktığı
dosyalar ağır ceza mahkemelerine devredilmektedir. Hukuk devleti
ilkesinin gerçekleştirilmesi bakımından atılmış
önemli bir adımdır. Hukuk devletinde farklı farklı mahkemelerin
ve bu mahkemelere göre farklı yargılama usullerinin benimsenmesi
doğru değildir. Bu bakımdan, yapılan düzenleme yerindedir.
Yine, özel yetkili
ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasıyla Terörle
Mücadele Kanununun 10uncu maddesinde yer alan tutukluluk süresinin bazı
suçlar bakımından 2 kat uygulanacağına ilişkin hüküm
yürürlükten kaldırılmak suretiyle ağır ceza mahkemesinin
görev alanına giren bütün suçlar bakımından, Yargıtay
aşaması hariç, azami tutukluluk süresinin beş yıl
olması amaçlanmaktadır. Aslolan, insanların tutuksuz olarak
yargılanmalarıdır.
Bilindiği
gibi, tutukluluk, sanığın kaçma şüphesinin bulunması,
suç delillerinin yok edilmesi tehlikesinin bulunması durumunda delillerin
rahat toplanmasına imkân sağlayacak bir tedbirdir. Bu tedbirin
mahkûmiyete dönüşmemesi bakımından teklifle öngörülen düzenleme
yerindedir, atılmış ileri bir adımdır. Devletin
görevi, yargılamayı adil ve hızlı bir şekilde
yapmaktır. Yargı organının yavaş
çalışması sonucu uzayan yargılama süreci sonunda karara
bağlanamayan dosyalar ve bu sürede tutuklu kalan insanlar, ülkemizde hukuk
sistemimiz açısından ciddi anlamda sıkıntı
oluşturmaktadır.
Yine, teklifte,
tutuklama tedbiriyle ilgili olarak, demokratikleşme ve temel hak ve
hürriyetlerin güvence altına alınması bakımından çok
önemli değişiklik öngörülmektedir. Ceza Muhakemeleri Kanununun 100üncü
maddesinde yapılan değişiklikle ancak kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin
varlığı hâlinde bu tedbire müracaat edilebilecektir.
Değerli
milletvekilleri, yine, teklifte, yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesine
ilişkin hukukçular tarafından bilinir- yol tutuklaması olarak
değerlendirilen yakalama emri üzerine soruşturma ve kovuşturma
evresinde yakalanan kişinin en geç
yirmi dört saat içinde yetkili
hâkim ve mahkeme önüne çıkarılacağı düzenlenmiştir.
Burada yenilik olarak yakalanan
kişi yirmi dört saat içerisinde yetkili hâkim ve mahkeme önüne
çıkarılamıyorsa aynı süre içerisinde
yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değilse en yakın
adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin
kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya mahkeme tarafından
sorgulama yapma veya ifade alma imkânı getirilmektedir. Bu durum, hukuk
sistemimizde yeni uygulama imkânı bulan teknolojik imkânlar ile hukuk
sisteminin bir araya getirilmek suretiyle temel hak ve hürriyetlerin güvence
altına alındığı çok önemli bir düzenlemedir. Bu
düzenlemeye örnek olarak, hakkında ifadesi alınmak için örneğin
ilgili Van mahkemesince verilmiş yakalama kararı bulunan bir
şahıs Edirne sınır kapısından giriş
yaptığı sırada yakalansa, mevcut uygulamada,
şahsın işlemleri yapılarak ilgili Van mahkemesine
gönderilmesi gerekmekteydi. Bu husus, kişiyi hürriyetinden yoksun
kılan bir uygulamadır. Yine, düzenlemede, yakalanan kişi ilgili
Van mahkemesine gönderilmeden, yakalandığı yer veya sistemin
kurulu bulunduğu en yakın mahkemeye götürülerek ifadesinin
alınması sağlanmış olacak ve mesela tutuklanması
gerekmiyorsa bu şekilde serbest bırakılmak suretiyle kişi
özgürlüğünden ve işinden mahrum olmayacaktır. Bu, gerçekten
dikkat edilmesi gereken çok önemli düzenlemelerden birisidir.
Mevcut kanunda arama ve el koyma gibi
tedbirlerin uygulanması bakımından makul şüphe olması
yeterli iken teklifle yapılan değişiklikle somut delillere
dayalı kuvvetli şüphenin varlığı hâlinde bu
tedbirlerin uygulanabileceği öngörülmektedir.
Teklifle, özel hayatın
gizliliğine ilişkin Anayasanın 20nci maddesinde düzenlenen,
herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme
hakkı doğrultusunda Türk Ceza Kanununda düzenlenen kişisel
verileri kaydetme, hukuka aykırı ele geçirme ve yok etmemeye
ilişkin cezalar önemli ölçüde artırılmaktadır. Bunun
yanında, suçla ilgili olmayan ancak suç takibi sırasında elde
edilmiş bulunan verilerin yok edilmesi gerektiği de düzenlenmektedir;
yok
edilmediği takdirde öngörülen cezalar da
ağırlaştırılmıştır. Anayasanın
38inci maddesinin dördüncü fıkrasında suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar
kimsenin suçlu sayılmayacağı düzenlenmiştir. Masumiyet
karinesi ve lekelenmeme hakkı aynı zamanda ceza hukukunun evrensel
ilkelerindendir. Bu düzenleme gerçekten birçok ileri ülke anayasasından
daha ileride bir düzenlemedir. Masumiyet karinesi ülkede yaşayan herkese
lazım olan ve insanların birbirleri hakkında titizlikle riayet
etmeleri gereken önemli bir düzenlemedir. Bu husus dikkate alınarak suç
soruşturması sırasında kişisel verilerin
alenileştirilmesi bu ilkeleri önemli ölçüde zedeleyecektir. Bu
şekilde yalan yanlış bilgilerin, verilerin açıklanması
çok ciddi mağduriyetlere sebep olabilecektir. Bu nedenle teklifle koruma
tedbirlerine başvurma şartları ve karar alma usulünün
değiştirilmesi ve kişisel verilerin aleyhinde işlenen
suçların cezalarının artırılması suretiyle
masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı bakımından daha etkin
bir koruma sağlanmaktadır.
Yine,
Anayasanın 19uncu maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği
ve mülkiyet hakkının etkin korunması büyük önem
taşımaktadır. Bu bağlamda Taşınmazlara, hak ve
alacaklara elkoyma başlıklı Ceza Muhakemeleri Kanununun 128inci maddesinde yapılan
değişiklikle koruyucu tedbirler getirilmiştir. Dinlemeyle ilgili
koruma tedbirine karar verilebilecek katalog suçlardan suç işlemek
amacıyla örgüt kurma suçu teklifle madde metninden
çıkarılmaktadır. Bu husus, örgütlü suçlarla ilgili mücadelede
devleti zafiyete uğratacağı ileri sürülen bir husustur ancak
madde metninden çıkarılan soyut örgüt suçudur. Maddede sayılan
suçların örgütlü işlenmesi hâlinde yine kanunda öngörülen
düzenlemelere müracaat edilecektir.
Silahların
eşitliği ilkesi olarak kabul edilen, iddia ve savunma makamları
arasında iddia ve savunma faaliyetinin gereği gibi
yapılmasına engel olacak ayrımlar da kanun teklifinde
kaldırılmış bulunmaktadır. Daha öncesinde
savcılık tarafından gerekli görüldüğü durumlarda, sulh ceza
mahkemesi hâkiminin kararıyla müdafinin dosya incelemesi ve gerekli
belgeleri alması engellenebilmek, kısıtlanabilmekteyken bu kanun
teklifiyle bu durum tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu
da gerçekten, savunma açısından oldukça önemli bir husustur.
Yukarıda
genel olarak ifade etmeye çalıştığım kanun teklifiyle,
bütün olarak, demokratikleşme, temel hak ve hürriyetlerin teminat
altına alınması amacının gerçekleştirilmesinde
çok önemli bir adım atılmış olacaktır.
Yerinde
olduğunu düşündüğümüz kanun bakımından lehte oy
kullanacağımızı bildirir, milletimize hayırlı
olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tanal,
Sayın Köse, Sayın Yılmaz, Sayın Halaman, Sayın
Türkkan, Sayın Dibek, Sayın Özgündüz, Sayın Dinçer, Sayın
Kaplan, Sayın Aksünger ve Sayın Yılmaz.
Sayın Tanal,
buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
mevcut olan düzenlemede örgüt suçu kapsamında dinlemeler
kaldırılıyor. Bu, 17 Aralık soruşturmasında
uygulanıp bazı dinlemeleri soruşturma kapsamı
dışına çıkarmak için mi yapılmaktadır?
İkinci sorum:
Tabii, bu özel yetkili mahkemeler, bunlar özel yetkili mahkeme midir, ihtisas
mahkemesi midir, nedir? Yani dünyada bakıyorsunuz Avrupa Birliği
ülkelerinin çoğunda yolsuzlukla, rüşvetle, terör örgütleriyle ilgili
bazı mahkemeler var. Yani bizimkiler onlara özgü değil de nevi
şahsına münhasır mahkemeler miydi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
özel yetkili mahkemelerde yani yeni adıyla terörle mücadele mahkemelerinde
iktidara yakın ya da bugün suç örgütü olarak nitelendirdiğiniz
paralel yapıya yakın, cemaate yakın tek bir sanık
yargılandı mı?
17 Aralıktan
sonra, işin ucu bakan çocuklarına, genel müdürlere yani iktidara
uzanınca böylesi bir düzenleme yapılması sizce manidar
değil midir?
Paralel yapı
bir suç örgütü müdür? Eğer öyleyse, paralel yapı üyesi olmakla
suçlayıp görev yerlerini değiştirdiğiniz hâkim ve
savcılar hakkında başkaca bir işlem
başlattınız mı? Eğer suç örgütü değilse bu
insanları yerlerinden etmek, onların onurlarını kırmak
doğru mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu dinleme ve teknik takipteki yeni düzenlemeler, bu 17 ve 25 Aralıktaki
yolsuzluk operasyonunda ismi geçen Başbakanın oğlu, bakanlar,
bakan çocuklarının iddialarını ortadan kaldıracak
mıdır?
İkinci sorum:
Bu Bilal Erdoğanın ifade vermeye yirmi beş gün sonra gitmesini
nasıl değerlendiriyorsunuz? Savcılar değiştikten sonra
gitti.
Üçüncü sorum:
Hakkında yargılamaya müdahaleden iki tane fezleke bulunan birinin
Adalet Bakanı olduğunun dünyanın demokratik bir ülkesinde
örneği var mıdır veya cumhuriyet hükûmetleri dönemimizde hiç
böyle bir örnek var mıdır? Bu sorunun cevabını merak
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, son günlerde, iktidar olarak yeni Türkiye diye bir kavram girdi
yani İstiklal mücadelesi veriyoruz. işte Yeni Türkiye
kuracağız. Bu memlekette hain çok... Şimdi Bunları
temizlemek için yeni mahkemelere ihtiyaç var. der gibi bir hâliniz var. Bu
mahkemelerde kimi yargılayacaksınız, kimi serbest bırakacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksine
göre, Türkiye, 180 ülke arasında 154üncü sırada yer almış.
Rapora göre basın özgürlüğü konusunda Afganistan, Ürdün, Irak gibi
ülkelerin gerisinde kalmışız. Türkiye'de gerçek anlamda bir
basın özgürlüğü olduğunu rahatlıkla ifade edebilir misiniz?
Bir de,
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün
raporundaki Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda hiçbir gelişme
görülmedi. Türkiye en büyük gazeteci hapishanelerinden biri. görüşüne
katılıyor musunuz? Uluslararası Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütünün raporundaki ifadeyle, Türkiye'deki basın
özgürlüğü konusunda neden hiçbir gelişme görülmemiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, geçen yıl, bu Gezi protestoları nedeniyle ülkenin hemen
hemen tüm illerinde vatandaşlarımız demokratik
haklarını, tepkilerini ortaya koymuşlardı. Benim ilim
Kırklareli'nde de benzer şekilde vatandaşlarımız
anayasal ve demokratik haklarını ortaya koyarak bir parkta birlikte
oldular, oradan da yine hiçbir şekilde kamu güvenliğini, genel
sağlığı rahatsız etmeyecek şekilde, Anayasada
belirtildiği gibi bir saldırı, şiddete yönelmeden yürüyerek
diğer bir parka gittiler. Gelin görün ki bu vatandaşlarımız
hakkında yani yaşları 15, 16dan başlayarak 1.394 tane
davanın 1 savcı ya da 2 savcı tarafından
Kırklarelinde açıldığını görüyoruz. Bu davalarla
ilgili duruşmaların ilki yarın, 132 kişi hakkında
Kırklarelinde dava açıldı. Türkiyenin diğer illerinde de
bu gösteriler, protestolar oldu. Benim öğrenmek istediğim şu:
Size gelen diğer illerden benzer davalar böyle var mı? Artı, siz
bir Adalet Bakanı olarak, vatandaşların bu demokratik
haklarını kullanması nedeniyle bu açılan davalar için ne
düşünüyorsunuz? Bunlar Türkiyede yaşadığımız
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eskiden, mahkeme
kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi
hâlinde ilgili idare veya ilgili şahıs aleyhine dava
açılabiliyor idi, şimdi yaptığınız bu düzenleme
ile sadece idare aleyhine dava açılabilir deniyor. Bu maddeye niçin gerek
duydunuz Sayın Bakanım? Görevden aldığınız
binlerce emniyet görevlilerinin, böyle bir tedbir olsun diye mi, dava
açmasını önlemek için mi bunu çıkarıyorsunuz?
Bir diğer
konu da bir yandan söylemlerinizde arama işlemini
zorlaştıracağız, özgürlükleri artıracağız
diyorsunuz, diğer taraftan Ankarada 3 milyon kişinin aranmasına
izin veren mahkeme kararları var, Emniyetin bu konuda talebi var. Peki, bu
bir çelişki değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
önleyici dinlemeyi önlemediğiniz takdirde gizli dinlemeyi nasıl
önleyeceksiniz? Adli dinlemede, ağır cezada oy birliği ama
önleyici dinlemede, 81 ilin valisi, emniyet müdürü, komutanı karar
verebiliyor. Önleyici dinlemeyi nasıl önleyeceksiniz?
Bir ikinci sorum:
Özel yetkili mahkemelerde bugüne kadar açılan dava sayısı ne
kadar? Kaç dosyada karar verildi? Şu an derdest olan dosya
sayısı ne kadar? Yargıtayda bekleyen dosya sayısı ne
kadar ve bu dosyalarda tutuklu sayısı, hükümlü sayısı ne
kadar?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, öncelikle, mübaşirler yardımcı hizmetler
sınıfında biliyorsunuz. Bunların genel idare hizmetleri
sınıfına alınması yönünde bir
çalışmanız var mıdır?
Ayrıca,
zabıt kâtipleri, yazı işleri müdürleri ve diğer personelin
fazla mesaisiyle ilgili bir çalışmanız var mı?
Asıl sorum;
biliyorsunuz, Gezi olayları sırasında Kabataşta
yaşanmamış bir olayı yaşanmış gibi
değişik fantezilerle süsleyerek yalan dolanla kamuoyuna yansıtan
ve adli mercileri iğfal eden, böylelikle de Türk Ceza Kanununun 271inci
maddesinde yazılı suç uydurma suçunu işleyen bu hanım
kardeşimiz hakkında adli mercilerce bir soruşturma
başlatılmış mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aksünger
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) Sayın Bakan, özellikle dinleme komisyonunda
-araştırma komisyonu olarak- yaptığımız
çalışmalarda gördük ki suistimallerin çoğu istihbarati
dinlemelerden kaynaklı olarak gerçekleşiyor ama buralardaki
suistimalleri gerçekleştirenlerin kamu imkânlarından faydalananlar
olduğunu da gördük.
Ayrıca,
yargının verdiği kararlarda çok ciddi çelişkiler
olduğunu da o günlerde tespit etmiştik.
Yargıya
kolluk kuvvetleri tarafından getirilip, iddia makamı yani
savcılık makamı olarak yargıçların önüne kod
isimleriyle getirip insanları dinlemeyi isteyenler ve bu dinlemeye de öyle
veya böyle karar veren hâkimler hakkında bir soruşturma var mı?
Bunun temel kanunlara aykırı olduğunu söylüyoruz, hepimiz
söylüyoruz. Bununla ilgili yaptığınız bir soruşturma
var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
17 Aralık operasyonlarından sonra birdenbire Başbakan ve
bakanlar, bu özel yetkili mahkemeler ve terör mahkemelerinin aslında bir
kumpas içinde olduğu, ayarlanmış yargıçlarla, sahte
delillerle karar verdiği ve bu mağduriyetlerin giderileceği,
yeniden yargılanmalarının sağlanacağına
ilişkin beyanlarda bulundu. Ancak, görüyoruz ki bugünkü düzenlemede ne
yeniden yargılanma var, ne gizli tanıklığın ortadan
kaldırılması ne uzun tutukluluğun gerçek anlamda
sonlandırılması ne de dijital verilerin tek başına
delil olmasının engellenmesi. Bunlar yokken niye böyle bir algı
yaratıyorsunuz, insanlara umut veriyorsunuz? Bu kumpas
mağdurlarının yeniden yargılanacağı ve
onların özgürlüklerine kavuşacağına dair bu sözleri
nasıl verdiniz, bunun gereğini ne zaman yapacaksınız? Bu
konuda insanların duygularının daha fazla incitilmesine
artık izin vermemeniz gerekir diye düşünüyorum. Bu konudaki
görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Tanalın sorduğu sorular
Tabii, örgüt
suçu kapsamında dinlemeler kaldırılıyor, bunun 17
Aralıkla irtibatını sordular. Demin de ifade ettim, örgüt
suçunun, esasında, dinlenmesi mümkün olmayan pek çok suçu dinlemek için
araç, bir dinleme maddesi olarak kullanıldığına ilişkin
çok geniş kesimlerde
Sayın Başkan, örgüt faaliyeti çerçevesinde
dinlemeler yapılıyor ve örgüt suçu katalogda yer
aldığı için, esasında bu kataloğun içerisinde yer
almayan pek çok suç, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenebilir suçlardan.
Onun için, bunun, katalogda yer almayan pek çok suçtan dolayı da
vatandaşlarımızın dinlenmesine yol açabilecek bir araç,
dinleme maddesi olarak kullanılma ihtimali uzmanlar tarafından dile
getiriliyor. Esasında, örgütten dinleme yapılıp takipsizlik
verilen veya başka suça girerek iddianame düzenlenen, mahkemesinde
yargılama sonucunda ilk derece mahkemesinin örgütten değil,
başka nedenden ceza vererek karara bağladığı, temyiz
aşamasında da hakeza bozduğu dosyaları yan yana
koyduğumuzda, esasında, bu maddenin uygulamada dinlemenin
kapsamını genişleten bir unsur olarak
kullanıldığı değerlendirmesini yapmak mümkündür. Bu,
bir defa, devreden çıkarılarak dinleme kapsamının kanunun
öngördüğü suçlar dışına çıkarılması
önlenmektedir.
İkincisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen
suçların zaten büyük bir kısmı dinleme kapsamındadır,
onlar dinleniyor, ayrıca örgütten dinleme yapmanın da bir manası
bulunmamaktadır. Bir de pek çok suç -dediğim gibi- bunun
kapsamına sokulduğu için sonsuz bir dinleme şeyi de vardı.
İlanihaye hiç dinlenmemesi gereken suçlarla ilgili örgütle
bağlantılı diye dinleme yapılması gibi arzu edilmedik
uygulamalardan herkes şikâyet etmektedir. Bu, bununla tamamen ilgilidir,
devam eden soruşturmalarla bunun uzaktan yakından herhangi bir ilgisi
yoktur.
Tabii, bizim CMK 250de, TMK 10da düzenlenen veyahut da
DGMler diye bildiğimiz mahkemeler ihtisas mahkemeleri, biz hep öyle
değerlendirdik ama bu mahkemelerin özel soruşturma usullerinin
olması, özel kovuşturma usullerinin olması esasında özel
bir mahkeme olarak nitelendirilmesine yol açmıştır. Eğer,
sadece şunu yapsaydık, hiç usulde, soruşturma ve
kovuşturmada farklılık olmadan belli bazı suçlara bazı
mahkemeler bakmış olsaydı o zaman bunlara ilişkin Bunlar
özel mahkemedir. değerlendirmesi belki yapılamazdı ama bu
kalkmadan sonra, bu maddenin yürürlüğe girmesinden sonra, eminim ki,
ağır ceza mahkemelerinde bu davaların görülmesi, uygulamada
zaten belli mahkemeler üzerinde bir yoğunlaşma
oluşturacaktır. Hepimiz biliyoruz ki belli davalar belli
mahkemelerde, özellikle 1-2 ağır cezanın olduğu yerlerde
-çok olan yerlerde farklı olabilir ama 1 tane, 2 tane ağır
cezanın olduğu- belli sayıda olan yerlerde o manada
suçların belli mahkemelerde görülmesi mümkündür. Tabii, Türkiyede ihtisas
mahkemesi çok. İşte, ticaret mahkemesi, iş mahkemesi,
başkaca mahkemeler var, bunlar ihtisas mahkemeleri; ülkemizde de var,
başka ülkelerde de var. Ama, suç soruşturması ve
kovuşturması konusunda Türkiyede artık farklı bir
yargılama yapma imkânı olmayacaktır. Bütün mahkemeler
soruşturma ve kovuşturma usulü bakımından
eşitlenmiştir.
Sayın Köse
Bakanların çocukları yargılanınca mı
kaldırılması lazımdır? şeklinde veya başka
arkadaşlar da sordu Onlara, bakanlara, size dokununca siz bunu
kaldırmayı gündeme getirdiniz. şeklinde. Siyasal bir değerlendirmedir
bu bana göre, hukuksal bir değerlendirme değil. Esasında,
bakarsanız, Ceza Muhakemesi Kanunu 250ye göre kurulu özel yetkili
mahkemelerin kaldırılması da 2012 yılında
yapılmıştı; o zaman başka değerlendirmeler
yapıldı. Eminim, bu olaylar olmasa, başka bir zamanda bu
kaldırma yapılsaydı, o zaman da başka birtakım siyasal
değerlendirmeler yapılacaktı. Bunun önüne geçme
imkânımız yok. Burada doğru olan şey, bu kaldırma doğru
mudur, yanlış mıdır? Hepimiz ittifak hâlinde diyoruz ki:
Bu mahkemelerin kaldırılması, özel savcı, özel hâkim, özel
soruşturma, özel kovuşturmaya son verilmesi doğrudur. Biz bu
doğru olanı yapıyoruz. Ayrıca, bilmenizi isterim ki devam
eden soruşturma ve kovuşturmalarla bunun hiçbir alakası yoktur
çünkü bu soruşturmaların hangi mahkemelerde görüleceği, davaya
dönüştüğü zaman, henüz belli değildir. Eğer
soruşturmalar TMK 10 kapsamındaki mahkemelerde davaya dönüşürse,
ha, o zaman diyebiliriz ki: Bak, burada yargılanıyorlardı da
bunu onun için yapıyorlar. Ama şu anda soruşturma devam ediyor,
hangi mahkemeye gideceği de belli olmayan bir aşamada böyle bir
değerlendirmeyi yapmanın yanlış olduğunu ifade etmek
isterim.
Tabii, Türkiyede,
devlet içinde görev yapan insanların -Sayın Kösenin soruları-
farklı düşüncelere, inançlara, fikirlere sahip olması normaldir.
Bizim, bu, bir zenginliğimizdir. Bütün kamu görevlileri, görevlerini
yaparken Anayasaya, kanuna ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak görevlerini
yapmalı, hiyerarşik amirlerinden talimatları almalı, ona
göre hareket etmelidir. Eğer, kamuda görev yapanlar Anayasa ve yasalara
uygun görev yapma yerine başka saiklerle hareket etmeye başlarsa,
hiyerarşik amirleri yerine başkalarından talimat alarak iş
ve işlemler tesis etmeye başlarsa, bu, hukukun dışına
çıkmaktır. Bugün iktidarda AK PARTİ, siz olabilirsiniz,
başkaları olabilir
Hiçbir meşru iktidar Anayasa ve
yasaların dışına çıkanlara göz yummaz, göz
yummaması da lazım. Bu devlet hepimizin, bu devletin içinde kamu görevi
yapanlar da bu millete hizmet eden kamu görevlileridir, yasalara uygun bu
işi yapmalıdır. Yasanın dışına
çıktığı zaman da, yasalar onları yasanın içine
çekecek uygulamalar neyse onu öngörür, onlar da yapılır.
Tabii, bir örgütten bahsedildi, elbette bir
değerlendirme yapılıyor. Pek çok kişi devlet içerisinde devletleşmek
isteyen bir örgütsel yapıdan bahsediyor, değerlendirmeler
yapıyor ama böyle bir suç örgütü var mıdır yok mudur, bunun
nitelemesini benim yapmam mümkün değil. Siyasal bir değerlendirme
yapılabilir ama buna dair nitelendirmeyi soruşturma evresinde
cumhuriyet savcıları, kovuşturma evresinde de mahkemeler yapacak
ve bizim yetkimiz olmayan bir alanda suça dair kesin hüküm içeren böyle bir
değerlendirme yapmamız doğru olmaz, onu ifade etmek isterim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Başbakan
değerlendiriyor, Başbakan yapıyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Başbakanımızın değerlendirmeleri siyasal
değerlendirmelerdir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Suç örgütü diyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Burada
arkadaşlarımızın bu kanuna dönük değerlendirmeleri
-hukuki olan kısımları bir yana, siyasal değerlendirmeleri-
neyi içeriyorsa Sayın Başbakanımızın
yaptığı da siyasal bir değerlendirmedir, öyle görülmesi
lazım.
Tayinlerle ilgili hususta şunu ifade etmekte fayda
görüyorum: Esasında, hepimiz biliyoruz ki bir yere vali
atandığı zaman, vali, valiyle beraber çalışan vali
yardımcılarının iş bölümünü kendine göre
değiştiriyor.
Bir ile emniyet müdürü atandığı zaman,
emniyet müdürü, kendi yardımcılarını, şube müdürlerini
ve oralarda çalışanları kendi iç düzenlemesine uygun bir
şekilde değiştiriyor. Bu, Türkiye'de esasında rutin bir
uygulama. Her dönemde, bir yere yeni emniyet müdürü, yeni vali
atandığında, onlar bu anlamda düzenlemeler yaparlar. O zaman,
müdür yardımcısını değiştirdiğinde
kamuoyunun dikkatini çekmez veya trafikte çalışan bir polisi
asayişe, TEMde çalışan bir polisi başka bir yere
verdiği zaman, kimse Siz bunu niye yapıyorsunuz? demez
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) İstanbul Başsavcısı olağan
değişmedi Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
ama şimdi, bu olaylar siyasal
birtakım tartışmanın gündeminde yer aldığı
için, rutin olarak, yeni atanan emniyet müdürlerinin veya valilerin, kendi
çalışma arkadaşlarına ilişkin yasalar çerçevesinde
yaptığı değerlendirmeler, sanki insanlar görevden tamamen
el çektiriliyormuş
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, benim sorduğum bir soru vardı,
ona cevap verir misiniz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
memurluktan atılıyormuş gibi
değerlendirmeler yapılıyor. Yani İstanbulun içinde çalışan
bir polis memuru, TEMde çalışıyorsa, terörle mücadelede
çalışıyorsa asayişe veriliyor
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, soruma cevap
18 saniye kaldı.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
yani il aynı il, emniyet
teşkilatı aynı teşkilat, ona terörle mücadelede
çalışma görevi veren
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, soruya cevap
8 saniye kaldı.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
emniyet müdürlüğü aynı emniyet
müdürlüğü, asayişe gönderen emniyet müdürlüğü aynı görevli;
sanki bunlar bambaşka işlermiş gibi bir çarpıtma
yapılıyor, bunu özellikle ifade etmek isterim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, süre bitti, soruya cevap vermediniz.
Sayın Bakan, İstanbul Başsavcısı göreve
başlamadan sizinle görüştü mü, bir talimatınız oldu mu
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bunlar her zaman olan şeylerdir;
kaldı ki, idari işlemlerle ilgili yargıya başvurmak da her
zaman mümkündür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, Kabataş yalanını uyduran arkadaşla
ilgili suç uydurmaktan soruşturma açıldı mı? Cevap verin
lütfen.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kabataşla ilgili konuda bir yalandan
siz bahsediyorsunuz ama ortada adli tıp raporu
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Bakanım, bir sonrakinde
cevaplarsınız.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Külliyen yalan. Adli Tıp raporu darba ilişkin,
insan tacizine ilişkin değil, kamuoyunu yanıltmayın. Darp,
üç gün sonra alınan basit ekimoz Sayın Başkan.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
ondan sonra da beyanlar var ama
birtakım televizyon görüntüleriyle insanları suçlamak fevkalade
yanlıştır.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O kızı da siyasete kurban ettirdiniz, vallahi bravo!
Kıza günah oldu.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bakın, siz karar veriyorsunuz, hüküm
veriyorsunuz ama bir hanımefendi gelip diyor ki: Böyle böyle
yapıldı. Ve darp izlerine ilişkin rapor alıyor
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Yalan diyor.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
raporlar dosyasında duruyor.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Yalan diyor. Yalan diyor. Rapor basit müessir fiil
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İşte, siz onları söylüyorsunuz
ama dosya onları söylemiyor.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Görüntüler var. dediniz Sayın Bakan, Görüntüler
var. dendi.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Onun için de bakın, böylesi bir hadisede bu
çirkinlik karşısında herkesin tavır alması gerekirken
bir hanımefendi üzerinden siyasal kavga yapmak doğru değildir.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Görüntüler var. dendi Sayın Bakan.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Onu yapan insan değil ama o yalanı uydurarak
toplumu bölen de insan değil.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yalanı uydurduğunu nereden
biliyorsunuz siz?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Nereden biliyorsunuz, öyle şey mi olur?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Bakan, onu yapan varsa lanetleyelim ama bu
yalanı uydurarak toplumu bölenleri de lanetleyelim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yoklama
BAŞKAN
ancak, yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Özgündüz, Sayın Dibek, Sayın Yılmaz, Sayın
Eyidoğan, Sayın Güler, Sayın Tanal, Sayın Aygün, Sayın
Aksünger, Sayın Seçer, Sayın Dinçer, Sayın Aldan, Sayın
Küçük, Sayın Tunay, Sayın Serindağ, Sayın Gök, Sayın
Gümüş, Sayın Batum, Sayın Çıray, Sayın Haberal ve
Sayın Baykal.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S.
Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 10uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Celal Adan,
İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısında değişiklikler
yapan kanunun Adalet ve Kalkınma Partisi oylarıyla kabulünden sonra
şimdi de yine hukuk sistemimizi, adalet kurumunu baştan sona
değiştirecek yeni bir düzenlemeyle karşı
karşıyayız. Ancak, sözlerimin başında ifade etmek
isterim ki: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda olduğu gibi, bugün
konuşacağımız konunun adı da düzenleme değildir
çünkü düzenleme demek toparlamak, iyileştirmek, daha iyi duruma
getirmek demektir. Oysa, önümüze konulan bu kanun, düzenleme ve
iyileştirme değil, tam tersine, dağıtma, sulandırma,
tahrip etme girişiminden ibarettir.
Sadece yirmi saat
içinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi bir kurumu, adaletin en
temel mekanizmalarından birini sulandırdınız,
darmadağın ettiniz, tahrip ettiniz. Bugün de yine aynı şeyi
yapma gayretindesiniz. Deneyimler, teamüller, ihtiyaçlar, normlar,
çağdaşlığın gerekleri doğrultusunda
oluşturulan, yoğrulan, şekil ve vücut bulan, anlam kazanan hukuk
maddelerini, yangından mal kaçırır gibi, sadece Meclisteki
çoğunluğunuzdan güç alarak değiştiremezsiniz. Aslında
biz de, Türkiye kamuoyu da, hepiniz de biliyorsunuz ki AKP Hükûmetinin
yaptığı yangından mal kaçırmanın çok ötesinde bir
şeydir. AKP Hükûmeti yangından değil, yargıdan mal
kaçırmaktadır. Evet, buradan ilan ediyoruz: Adalet ve Kalkınma
Partisi yargıdan mal kaçırmaktadır. Yapılmaya
çalışılan şeyin özeti çok nettir, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bütün gayreti ayakkabı kutularındaki milyon dolarları
ve adı yolsuzluğa karışan malum kişileri yargıdan
kaçırmaktan ibarettir. Birkaç hırsızı korumak için hukuk ve
adalet ayaklar altına alınmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti uzun zamandır,
bilinçli olarak, hukuku fiilen askıya almak için bütün gücüyle
uğraşmaktadır. Sözde demokrasi paketleri, yargıdaki
değişik düzenlemeler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısındaki değişiklikler ve nihayet, bugün
görüştüğümüz yargı paketinin fiilî sonucu kesinlikle hukuku
askıya alma çabasının ürünleridir. Bu gayretin arka
planında ne olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz: Adalet ve
Kalkınma Partisi kendi hukukunu, daha doğrusu kendini adaletin keskin
kılıcından koruyacak hukuku oluşturmanın
peşindedir.
Tüm bu hukuk
cinayetlerinin sonucunda, Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar
adalete karşı bir güvensizlik oluşmuştur. Bu millet, bu
güzel millet adalete güvenmeyecek de neye güvenecektir? Milletin gözünün içine
baka baka milyon dolarların hırsızlarını aklayıp
pakladınız, tüyü bitmemiş yetimin hakkını adaletten
kaçırdınız. 17 Aralık operasyonunda
hırsızların üzerine gitmek yerine, onları mahkûm etmek
yerine demokrasiyi, adaleti, hakkaniyeti mahkûm ettiniz. Hırsızı
yakalayan polisleri sürgün ettiniz. Hırsızlığı ve
yolsuzluğu ne yazık ki kendi lehinize meşru hâle getirdiniz.
Bugün paket
adı altında Meclise
getirdiğiniz kanun maddelerinin her biri sadece kendinizi ve yakın
çevrenizi korumak için ortaya koyduğunuz gayretin bir ürünüdür. Bu paket,
bize göre, bir demokrasi paketi veya yargı paketi değildir. Bu paket,
bir hukuk cinayetidir. İktidara
yakın çevrelerin yolsuzluklarını gizlemek için bütün
değerleri tahrip eden bir pakettir. 17 Aralık gibi son derece açık bir yolsuzluk olayından bile
bir mazlum, mağdur edebiyatı çıkarma gayretini hepimiz gülerek
izlemekteyiz. Bu mağdur edebiyatı için bir günah geçişi
bulmanız gerekiyordu, onu da buldunuz ve adına da paralel devlet
dediniz. On iki yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı ucu kendine dokunduğunda, tekerine çomak sokulduğunda
aniden mağdur ve mazlum oluverdi. On iki yıldır al gülüm ver
gülümle yürüyen saadet tekerinize çomak sokulunca
canavarlaştınız. 17 Aralık gününe kadar aklınız
neredeydi? Ne zaman ki ayakkabı kutularında sakladığınız
dolarlar ortaya saçıldı, ne zaman ki sansürcü
talimatlarınız piyasaya düştü, işte o zaman deliler gibi
kendinizden geçtiniz. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, onun
temsil ettiği zihniyet çok ağır bir vebal altındadır.
Bu vebal AKP iktidarının boynunda asılıdır. Bugün
olmasa bile çok yakın bir gelecekte millet sizden bu vebalin
hesabını mutlaka soracaktır.
Değerli
milletvekilleri, hırsızlıkları kesin olanların,
suçüstü olarak basılanların sizin
çıkardığınız kanunlarla serbest
bırakılması AKP Hükûmetini de Sayın Başbakanı da
kurtaramayacaktır. Tam tersine, bu sayede kamu vicdanı
dediğimiz, hepimizin boynunun kıldan ince olduğu vicdan
karşısında AKP iktidarı müebbet hüküm giymiştir. Bu
tahliyelerin üzerinde siyasi bir gölge vardır. Bu tahliyelerin
arkasında, AKPnin baskısı, Adalet ve Kalkınma Partisinin
hezeyanları vardır. Yüzlerce hâkimin ve yargıcın sadece iki
ay içinde yer değiştirmesi, operasyonları yürüten polislerin
sürgün edilmesi, yolsuzluk dosyalarının el değiştirmesi,
savcılar üzerinde siyasi baskılar yapılması,
bakanların fezlekelerinin bekletilmesi, tüm bunlar bir hukuk cinayetidir
fakat öldürülen sadece hukuk değildir, milletin vicdanı ve
hakkaniyeti de ezilmiştir, örselenmiştir. Üzerine titrediğimiz
yargı, gözümüzden esirgediğimiz hukuk, sizin
baskılarınız yüzünden tarafsızlığını
yitirmiştir. Sizin sayenizde, toplumun hukuka ve adalete olan güveni
kalmamıştır.
Hâkimler ve
savcılar üzerindeki bu siyasi baskı sadece milletimizi değil,
bütün hukuk adamlarımızı da derinden sarsmaktadır. Adalet
Bakanlığının İnternet sitesinde yer alan, hâkimlerin
ve savcıların katıldığı anket ibret vericidir.
Buna göre, hâkim ve savcılarımızın yüzde 55i huzursuzum
demektedir, yüzde 37si ise bu mesleği seçtiği için
pişmanlık duymaktadır. Bu rakamlar, AKP iktidarının
eseridir, Adalet ve Kalkınma Partisinin hukuku nereden nereye getirdiğini
açıkça ortaya koymaktadır.
Kanunlar ve adalet
üzerinde AKP iktidarının getirdiği, getirmek istediği bütün
düzenlemeler, korkunun, telaşın, öfkenin bir sonucudur. Pakette yer
alan tutukluluk ve gözaltı kararlarının zorlaştırılmasına
ilişkin maddeler, tamamen bu korkunun açık bir
yansımasıdır. Tutuklama ve gözaltı kararlarında kesin
şüphe yerine somut deliller aranması, sadece suçüstü basılmamak
için pakete konulmuş maddelerdir. Mesela, bu kanun 17 Aralıktan önce
çıkmış olsaydı, emin olunuz, para kutuları ortadan
kaybolup buhar olacaktı; hırsızlar zaman kazanacak ve
tutuklamalar imkânsız bir hâle gelecekti; hırsız
çaldığıyla kalacak, milletin paraları iç edilecekti. Bu
paketteki maddeler açıkça hırsıza zaman kazandırmak için
uydurulmuş maddelerdir. Bundan sonra hiçbir savcı elinde delil
bulunduğu hâlde soruşturma açamayacaktır. Bundan sonra hiçbir
polis hırsıza suçüstü yapamayacaktır. AKP iktidarı
hırsızlara, rüşvetçilere kılıf bulmak için hukuku
kullanmaktadır, hukuku kendine uydurmaktadır. Bu paketle yargı
zayıflamakta, yürütme ise güçlendirilmektedir. Yargı, yürütmenin ve
dolayısıyla siyasi iradenin emrine geçmektedir. Dünyanın hiçbir
ileri demokrasisinde yargı siyasetin emrinde değildir, olamaz; yargı
bağımsızdır, yargı çekingen değil atılgan
olmak zorundadır.
Taşları
bağlayıp köpekleri serbest bırakarak adalet sağlanamaz.
Hırsızların elini kolunu sallayarak
dolaştığı, hukuk adamlarının ise seyretmek
zorunda kaldığı bir Türkiye'den mutluluk, refah ve kalkınma
üretilemez.
Hukuk, kendisiyle
oyun oynanacak bir oyuncak değildir. Hukuk ve adalet siyasetin, politik
çekişmelerin, mülahazaların konusu edilemez. Hiç kimse, hiçbir güç,
hiçbir iktidar, mahkemeleri ve dolayısıyla adaleti kendi
meşrebine göre şekillendiremez.
Değerli
milletvekilleri, bugün Türkiyenin içerisinde bulunduğu, sizin zaman
içerisinde tahrip ettiğiniz bir sürü konu var, bunları zaman zaman
dile getirdik. Ama şu anda bir konuyu daha tahrip ettiniz, binlerce
yıllık bir geleneği, devlet geleneğini de bugünkü
uygulamalarınızla sarstığınızı biliniz.
Kaymakamın birisi bir kaymakama paralel devlet diyor, valinin birisi bir
valiye paralel devlet diyor. Siz, Türk devletini de, binlerce
yıllık bir geleneği de bugünkü
hırsızlıkları, arsızlıkları kapatabilmek
için ortaya koyduğunuz iradeyle sarstığınızı
bilmek mecburiyetindesiniz. Türk milleti bu hırsızlıktan, bu
arsızlıktan, bu talandan, hukuku da buna alet eden bu siyasi iradeden
30 Martta hesap soracaktır.
Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Turgut Dibek,
Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, birinci
bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, görüştüğümüz
kanunun ismi -önce ismiyle bir başlamak istiyorum- Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Değerli arkadaşlar, bu
isim kesinlikle yetersiz. Bu kanunun içine mutlaka, bence, şu ilaveyi de
yapmamız lazım yani kanunun içeriğine
baktığımızda, 21 maddeyi bütünlük içerisinde
değerlendirdiğimizde bu kaçınılmaz. Bu kanunun içerisine,
başlığına daha doğrusu, buna ilave olarak bir yerine
şunu ilave etmemiz gerekiyor: Rıza Sarraf liderliğindeki ve
bazı bakanların ve onların yakınlarının da içinde
bulunduğu kişilerin oluşturduğu suç örgütünün, resmî
belgede sahtecilik, kaçakçılık, rüşvet alıp vermek ve
benzeri suçlara ilişkin işlediği iddia edilen suçların
delillerinin yok edilmesi, ortadan kaldırılması, bunlarla ilgili
soruşturmaların da sonlandırılmasına ilişkin
kanun teklifini de bu kanunun içerisine, bence başlığına
ilave etmemiz lazım.
Şimdi, az önce Sayın
Bakanı burada dinledik yirmi dakika. Anlattıklarıyla gerçeklerin
ne kadar ilgisi var; değerli arkadaşlar, ben de sürem yettiğince
bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tabii, bunu AKP yıllardır
başarıyla yapıyor, öncelikle onu söyleyeyim yani bir algı
yaratıyor, o algı üzerinden, işte kamuoyunda
Yargı
paketlerinin sayısını biz unuttuk; 5, belki bu 6ncı oluyor
zannediyorum. Bu paketlerin içeriğinde işte birkaç maddeyi öne
çıkarıyor ama işin içine girdiğinizde kendine yönelik,
düşündüğü, tasarladığı -hele hele bu son dönemde
bunlar çok fazla oldu- o maddeleri de kanunun içerisine yerleştiriyor.
Terörle ilgili olarak, daha doğrusu
özel yetkili mahkemelerle ilgili olarak Terörle Mücadele Kanununun 10uncu
maddesindeki bu mahkemelerin kaldırılması, değerli
arkadaşlar, tabii ki bugüne kadar her birimizin söylediği, bununla
ilgili yasa teklifleri verdiğimiz husustu. Tutukluğun da Türkiyede
bugün gelmiş olduğu nokta, insanlara acı veren hukuk
normları dışında, dünyanın hiçbir modern ülkesinde,
hukuk devletinde olmayan bir düzenlemesi vardı. Onun da
aşağı inmesi mutlaka her birimizin talebiydi. Bununla ilgili
zaten yıllardır kanun tekliflerimiz var. Ama, değerli arkadaşlar,
bu teklif 21 madde -22ydi 1 tanesi komisyonda çıktı- bunlar 2
tanesi. Onun dışındaki maddeler niçin bu teklife konmuş?
Aslında tasarı, tabii teklif derken, böyle bir modayı da
hayata geçirdiniz. Şimdi, MİT Kanunuyla ilgili olarak da
bakıyorum değişiklik var, orayı da bir AKPli milletvekili
arkadaşımız imzalamış, Meclis
Başkanlığına vermiş. Aslında, bu gelen maddeleri
Bakanlıktaki bürokratlar bir talimatla, Sayın Başbakanın
veya işte, ilgililerin talimatıyla hazırlıyorlar; hangi
kanun maddelerinde hangi değişikler yapılacak ince bir
şekilde değerlendiriliyor, daha sonra buraya geldiğinde
bazı arkadaşların imzasıyla da Meclise geliyor.
İşin özü, tasarı.
Bakın, bu
tasarının içerisinde öyle maddeler var ki bunları
demokratikleşme, Türkiye'nin daha fazla özgürleşmesi, işte,
iyileştirilmesiyle nasıl değerlendirebiliriz hep beraber
kısa da olsa inceleyelim.
İletişimin
tespitiyle ilgili 135inci maddeyi; bu mallara, taşınır ve
taşınmaz mallara el koymaya yönelik, tedbire yönelik 128inci
maddeyi, Ceza Muhakemesi Kanununun; İdari Yargılama Usulü Kanununun
27 ve 28inci maddelerini; hatta, komisyonda çekilen tutuklamaya yönelik
100üncü maddeye bir ilave vardı, onları sizlerle konuşmak
lazım, paylaşmak lazım arkadaşlar.
Şimdi,
iletişimin tespiti: Bir suç işleniyor iddiasıyla daha
olayın başında, soruşturma aşamasında bir ihbar
yapılıyor. Savcılık şu anki mevcut düzenlemeye göre
ilgili hâkime baş vuruyor. O hâkim delillere göre, işte, suç işlediği
iddia edilen kişiler hakkında iletişimin tespiti yani
onların telefonlarının dinlenmesine karar veriyor. Artı,
teknik takip, gizli soruşturmacı da var yani 139, 140ıncı
maddeler de bu kanun teklifinde var. Onlar da aynı şekilde uygulanan
düzenlemeler.
Mallara el koyma:
Yani, bir suç işleniyor, bir suç örgütü var, bunlar haksız çıkar
sağlıyorlar, kazanç sağlıyorlar ve elde ettikleri
gelirlerle de mal varlığı sağlamışlar. Tedbiren,
soruşturmanın içerisinde tedbir olarak bu mal varlıklarına el
koymaya yönelik de yine mevcut düzenlemeye göre savcı, ilgili hâkime
başvuruyor, o hâkim de bir tedbir kararı veriyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ne
yapmışsınız biliyor musunuz? Bunlarla ilgili olarak
Sayın Bakan kalktı bir şeyler söyledi, dedi ki: Ya, bunlarla
ilgili bir hâkim karar veriyordu. İnsanlar ileriki süreçte mağdur
oluyorlar, haklarını arayamıyorlar. Şimdi, bunu bir heyete
bağladık. Heyet dediği ağır ceza mahkemesi. Yani,
ağır ceza mahkemesinin başka işi yok, oradaki o diğer
hâkimler, tek hâkimler, bu işleri bugüne kadar yapan hâkimler sanki
yetersiz, heyetin oy birliğiyle daha bir güvence içerisinde bu
kararların alınmasını sağladı. İşin
özünün bu olmadığını, her birimiz, sizler de, bizler de, bu
işi biraz takip eden vatandaşlarımız da görüyor. Oradaki
niyet belli; her ağır ceza mahkemesinin bünyesine bir tane,
arkadaşlar, güvendiğiniz, tanıdığınız,
bildiğiniz bir hâkimi monte etmek, o kişi vasıtasıyla
dinlenilmesi istenmeyen kişilerin telefonlarının
dinlenmemesinin, mal varlıklarına tedbir konulmamasını
düşündüğünüz, istediğiniz, arzu ettiğiniz kişilerin
mal varlıklarına tedbir konulmamasının
sağlanması. Bunun başka bir izahı yok.
Şimdi, ayrıca, bu düzenleme içerisinde belki
gözlerden kaçan bir paragraftan bahsediliyor. İşte, Türk Ceza
Kanununun 220nci maddesindeki suç işlemek için örgüt kurma
Sayın
Bakan dedi ki: Savcılar, birçok soruşturmayı, birçok suçu
gelişigüzel başka türlerde olmasına rağmen alıyorlar,
bunun içerisine atıyorlar ve insanları mağdur ediyorlar, bu suçu
soruşturma kapsamı içerisine alarak suç işlemek için örgüt kurma
kapsamında insanların telefonlarını dinliyorlar, teknik
takip yapıyorlar, mal varlıklarına el koyuyorlar ve biz bunu
çıkarıyoruz. dedi.
Bakın,
arkadaşlar, bu da aslında, kimse kimseyi kandırmasın,
şu anda cezaevinde yatan, bir kısmı tahliye olan
Şunu da
soracaksınız: Şu klasör niye geldi? Bununla ilgili de birazdan
bir şeyler söyleyeceğim. Ama, şu Sayın Bakanın
geldikten sonra kırk beş gün beklediği fezlekeler var ya, o
fezlekelerde adı geçen sayın bakanlarınız var ya, o
bakanlarla ilgili buradaki iddialar var. Yani, o fezlekenin ön yazısı
bu, İstanbuldan fezlekeyi buraya o delilleriyle, klasörleriyle gönderen
savcının ön yazısı, orada bakanlarla ilgili olan iddialar
var klasör klasör. Şimdi, hâkimler, savcılar değiştirildi. O
soruşturmayı yürüten savcı geldikten sonra dedi ki: Ben
sıfırdan başlayacağım. Yani iddianameyi yazan kimse,
Ben tekrar yazacağım. dedi.
Bakın, ne
olacak, ben size söyleyeyim: Bu, suç işlemek için örgüt kurma suçunu yani
Türk Ceza Kanununun 220nci maddesindeki suçu dinleme kapsamı
dışına alarak şu anda, az önce bahsettiğim o isim ve
onunla beraber ismi geçen kişilerin iddia edildiği suçlar
alınacak ve bu kapsama taşınacak. Taşınacak
arkadaşlar, hep beraber göreceğiz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katalogda var.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Katalogdan dışarı çıkarıyoruz suç
işlemek için örgüt kurmayı, dışarı
çıkarıyoruz.
Diğer
suçları falan
Bakın, o savcı şunu yapacak: Onların
hepsini alacak, bu, katalogdan çıkarılan suçun içerisine atacak.
Şimdi, bu, katalogdan çıkardığımız suçla ilgili
yapılan dinlemeler, toplanan teknik deliller, takipler, resimler, o 3
kişilik ağır ceza mahkemesi heyetine
bağladığınız bundan sonraki o kayıtların
tamamı değerli arkadaşlar, dosyadan çıkacak. Ee, ne olacak?
O savcı diyecek ki: Ya, diğer delillerle ilgili olarak çok fazla bir
şey yok. Birkaç gün sonra
Çok fazla bir şey olmaz yani
Cumhurbaşkanı ne kadar inceletir bilmiyorum ama seçimlere kadar bu
Rıza Sarraf ve diğer tutuklu olan kişiler tahliye olacak.
Ben komisyonda da
söyledim, dedim ki Rıza Sarraf, kesinlikle sizlere şunu demiş:
Her şeyi beraber yaptık, ben içeride tek başına yatamam,
konuşurum. Gerekeni yapın. Zaten bu tasarı veya bu teklif
başka şekilde buraya gelmez; bunu buradan söyleyeyim.
Dün gece,
konuşmaları içerisinde, Sayın Elitaş burada bir
kitapçık çıkardı, dedi ki: Biz on iki yıldır
iktidardayız. ve bir cilt, kalın bir ciltten burada bahsetti ve
hepimize gösterdi, o ciltte Bizim icraatlarımız var. dedi, on iki
yılın sonunda yaptığınız icraatları bizlere
o kitapçıkla gösterdi. Ben de buradan bakın, bir şeyler göstereyim:
Bu sadece bir yolsuzluk dosyasının değerli arkadaşlar,
fezlekesinin klasörü. Hangi yolsuzluk dosyası? Sabah-ATV yolsuzluğu
fezlekesi, 241 sayfa. Şimdi, bunun kitabı da basılmış.
Şimdi, Sayın Elitaşa buradan tabii, şunu belirtmek
istiyorum: Az önce bahsettiğim o fezlekeler yani Sayın Bakanın
iade ettiği fezlekelerdeki klasörleri ben getirip buraya dizsem benim
boyum kadar klasörler burada yer alır. Şimdi,
icraatlarınız, tabii ki -on iki yılın sonunda, Türkiyede,
herhâlde yatmadınız, uyumadınız- mutlaka bir şeyler
yapmışsınızdır ama bence çıkıp
icraatlarınızdan bahsederken bunları da düşünmeniz gerekir.
Bakın, şu dosyayı -kaç milletvekili var bilmiyorum- 320
civarı milletvekili arkadaşımıza çoğaltıp
dağıtmak istiyoruz. Her birinize çıkaralım,
dağıtalım ve sizler bu dosyayı, içindeki o tapeleri,
konuşmaları bir güzel okuyun, okuyun değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla) Evet, sürem yetmedi.
Şunu
söyleyeyim son olarak: Evet, Türkiyede AKP iktidarı bir şeyler
yapıyor, mutlaka yapıyor, yapmıştır ama değerli
arkadaşlar yani Yüzlerce klasörlük dosya içerisinde, bugün onlar buraya
gelip de okunursa onları dinlemeye yüreğiniz yetmez. dediğimiz
o yolsuzluk dosyalarını da kimse görmezden gelmesin diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen, İdris
Baluken, Bingöl Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere
söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu,
bugün çok daha farklı bir içerikte, çok daha farklı bazı
değişiklikleri Meclis gündeminde tartışacak bir
düzenlemeyle bu kürsüden konuşmak isterdik ama maalesef, bugüne kadar
olduğu gibi bu getirmiş olduğunuz kanun teklifi de bir beklenti
yaratıp büyük bir algı yönetimiyle ve sonrasında da
dağın fareyi doğurmasının ötesine geçemeyen bir
düzenlemeyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla
da bu düzenlemeyle ilgili olumlu ifadeleri çok fazla burada
kullanamayacağız.
Genel olarak bu
teklifin tamamına baktığımız zaman, ülkenin
ihtiyacı olan demokratikleşmenin sağlanması ve
özgürlüklerin genişletilmesinden çok, özellikle 17 Aralık
operasyonundan sonra AKPnin kendi üzerinde hissettiği tehdidi bertaraf
etmeye yönelik bir düzenlemenin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Burada özel
yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili bir düzenleme var.
Aslında yapılan uygulama, getirilen düzenleme özel yetkili
mahkemeleri falan ortadan kaldırmıyor. Yani bu özel yetkili
mahkemeleri iki yıl önce de siz kaldırdığınızda
sadece bir isim değişikliği yapmıştınız, bir
estetik operasyon yapmıştınız, TMK 10 kapsamında
mahkemelere bütün o yetkiyi vermiştiniz, bugün de TMK 10u
kaldırdığınızı söylüyorsunuz ama TMK yerinde
durduğu sürece bütün ağır ceza mahkemelerine özel yetkili
mahkemelerin uygulama yetkilerini devrediyorsunuz. Dolayısıyla, bu
TMK 10u kaldırarak farklı bir şey yapmış
algısını yönetmenizi, kamuoyunda bu şekilde bir algı
yaratmanızı biz doğru da bulmuyoruz, ahlaki de bulmuyoruz.
Eğer gerçekten bu konuda samimi davranmış olsaydınız
bu ülkedeki özgürlüklerin önündeki en büyük engel olan Terörle Mücadele
Kanununu tümden kaldırmanız gerekiyordu. Amasız, fakatsız,
pazarlıksız, şartsız Terörle Mücadele Kanunu
kaldırılmadan bu ülkede demokrasinin geliştirilmesi,
özgürlüklerin genişletilmesi mümkün değildir demeniz gerekiyordu.
Bugün,
düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki en büyük engel bu
Terörle Mücadele Kanunudur. Basın özgürlüğü önündeki en büyük engel,
âdeta bütün bu hayatın her alanını ilgilendiren, özgürlükleri
kısıtlayan, utanç duvarı durumundaki yasal düzenleme Terörle
Mücadele Kanunudur ve onu da siz getirdiniz, tıpkı bu özel yetkili
mahkemeleri kurduğunuz gibi. Hem özel yetkili mahkemeler hem de Terörle
Mücadele Kanunu sizin döneminizde devreye kondu. Sonuç ne oldu? Büyük
mağduriyetler, on binlerce insanın haksız yere
tutuklanması, neredeyse diktatöryal bir sisteme doğru giden bir
düzenleme dışında hiçbir sonuç alamadınız. Ne zamanki
bu özel yetkili mahkemeler 17 Aralık operasyonunda ortaya çıkan
yolsuzluklarla sizin güvenliğinizi tehdit etmeye başladı, siz,
birdenbire bir gece, âdeta başınıza taş düşmüş
gibi, bir gün önce özel yetkili mahkemeleri savunuyordunuz, bir gün sonra özel
yetkili mahkemelerin kaldırılması gerektiğini ifade
ettiniz. Meclis kürsüsünde, Meclis tutanaklarında, grup
konuşmalarında Barış ve Demokrasi Partisinin özel yetkili
mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili söylediği her cümle
kayıt altındadır ama o her cümlenin karşısında
sizin kullanmış olduğunuz cümleler de yine bu Meclisin
kayıtları altındadır. Dolayısıyla, bugün buraya
getirmiş olduğunuz düzenleme sadece büyük bir can havliyle, büyük bir
panik havası içerisinde kendinizi kurtarmanın, bir yolun ötesine
geçemiyor.
Şimdi,
Terörle Mücadele Kanunu kaldırılacak mı,
kaldırılmayacak mı? Bilmiyoruz. İşte, Hükûmet
yetkilileri açıklamalar yapıyorlar: Terörle Mücadele Kanununun
önemli, ilgili maddelerini Türk Ceza Kanununa taşıyacağız,
o şekilde bir düzenleme yapacağız. Vallahi o şekilde bir
düzenleme yapmanız baskıcı, otoriter, diktatöryal bir sistemi bu
ülkenin gündemine getirmeniz dışında hiçbir işe yaramaz.
TMKnın kaldırılmasıyla birlikte Türk Ceza Kanununun
antidemokratik bütün maddelerini ayıklamadan, temizlemeden bir alan
temizliğini, bir yol temizliğini bu ülkenin gündemine getirmeden bir
demokratikleşmeyi başarmamız maalesef mümkün değildir. Bu
konuda bizim yaptığımız hazırlıklar, vermiş
olduğumuz kanun teklifleri dosyalar şeklinde Hükûmet yetkililerine de
iletildi ama maalesef En iyi doğruyu ben bilirim, ben yaptım oldu,
bitti. anlayışının ötesine bu Hükûmet geçemiyor. AKP
Hükûmetinin bütün kanunları hazırlama tekniğinde olduğu
gibi, demokratikleşmeyle ilgili başlıklarda da bu yöntemi
kullandığını büyük bir üzüntüyle buradan ifade etmek
istiyoruz.
Bakın,
yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir çözüm
sürecinden bahsediyoruz, barış sürecinden bahsediyoruz. Hâlâ burada
Hükûmet adına çıkan yetkililer Bilmem terörle mücadelede ne yapmak
için bu düzenlemeyi yapıyoruz. diyorlar. Ya, zaten yüz yıldır
terörle mücadele adı altında bu ülke tam bir kan deryasına
döndü. Son otuz yıllık çatışmalı sürecin, sizin on iki
yıllık iktidarınız dönemindeki bütün
çatışmalı sürecin, savaş sürecinin söylemidir terörle
mücadele söylemi. Terörle mücadele söylemiyle bir arpa boyu yol
alamazsınız. Açık çıkacaksınız: Biz yüz
yıllık bir sorunu çözeceğiz. AKP Hükûmeti olarak buna karar
verdik. Kürt meselesini çözeceğiz, ülkenin demokratikleşme meselesini
çözeceğiz, otuz yıllık bir savaşı bitireceğiz ve
bir barış için gerekli olan hangi yasal düzenleme varsa bu Meclise
getirip yasalaştıracağız. diyeceksiniz. Bunu söylemediğiniz
sürece, kusura bakmayın, eğer Kürt halkını, Türkiye
halklarını kandırmayı düşünüyorsanız sadece kendi
kendinizi kandırmış olursunuz. Bu süreç yarın öbür gün
bittiği zaman geçmişte yaşanan acılardan,
sıkıntılardan çok daha büyük sıkıntılar
yaşanacak, hepimiz dizlerimize vuracağız ama inanın ki
sizler 2 defa dizlerinize vuracaksınız. Yapmanız gereken yasal
demokratikleşme adımlarını bile eğer ortaya
koymazsanız korkarım ki bu sürecin sonunda en büyük hayal
kırıklığını sizler yaşayacaksınız.
Bunu açıkça ifade ediyoruz.
Şimdi, bakın, bu düzenlemeye bakıyoruz, bu
ülkenin gündeminde çok uzun süredir tartışılan bir hasta
tutuklular meselesi var. Defalarca buradan ifade ettik,
vicdanlarınıza seslendik, insanlığınıza seslendik
ama karşımızda bir utanç duvarı şeklinde yine
kayıtsızlığınız var. Burada yapılan yasal
düzenlemede de hasta tutuklularla ilgili tek bir şey yok. Mal
varlığına el konulmasıyla ilgili, yürütülen yolsuzluk
operasyonlarıyla ilgili kendinizi kurtaracak birtakım
mekanizmaları bu düzenlemenin içerisine almışsınız ama
son nefesini vermek üzere olan, son nefesini ailesinin yanında vermek
isteyen ya da hastalığından dolayı tedavi olmak isteyen
hastaların durumuyla ilgili, hasta tutukluların durumuyla ilgili de
tek bir düzenleme yapmış değilsiniz. Yüzlerce hasta tutuklu var
üniversite hastanesinden, tam teşekküllü Sağlık
Bakanlığı hastanelerinden Cezaevlerinde kalması uygun
değildir. raporu almış ama adli bir kurum olmaktan çok siyasi
bir karar mercisi durumuna gelmiş adli tıp raporlarıyla bütün bu
hasta insanları içeride tutmaya devam ediyorsunuz.
Adli Tıp Kurumunun imza attığı
skandalların haddi var, hesabı yok. Bakın, aynı tutuklu
hakkında, aynı kişi hakkında Kocaeli Üniversitesi Tıp
Fakültesinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı Cezaevinde kalamaz. raporu
veriyor, İstanbuldaki Adli Tıp Kurumu Cezaevinde kalabilir. raporu
veriyor. Onlarca böyle örnek var. Adli tıbbın Cezaevinde kalamaz.
raporu verdiği tutuklularla ilgili, toplum güvenliğini tehdit eder
gerekçesiyle hâlâ tahliye edilmeyen insanlar var. Buraya yargıyla ilgili
bir düzenleme getirecekseniz hayata dokunmalı, bir
karşılığı olmalı. Yargının kendisi
zaten tamamen çökmüş durumda. Çok başlı bir yargı sistemi
var. Askerî yargının rezaletleri Roboski kararında,
kışla içi cinayetlerde zaten ortaya çıktı. Adli
yargının rezaletleri paralel devlet vesayetiyle iktidar partisi
vesayeti arasındaki tartışmalarda zaten ortaya çıktı.
Bunları düzeltecekseniz buraya bir yasal düzenleme getirmenizin bir anlamı
olur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bunları düzeltmeden, günü kurtarmaya yönelik,
iktidarınızı, Hükûmetinizi kurtarmaya yönelik
yapacağınız her düzenleme kendi altınıza dinamit
döşemenin dışında hiçbir işe yaramaz. O dinamiti
ateşlemek için de pek çok gücün hâlâ ellerini ovuşturarak
beklediğini de hatırlatır, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
560
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Bölüm
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yılmaz Tunç,
Bartın Milletvekili
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanununun 10uncu Maddesi
Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ceza hukukunun temel amacı insan hakları ihlallerine
yol açmadan maddi gerçeğe ulaşmaktır. Ceza
soruşturmaları ve kovuşturmaları sırasında
altına imza koyduğumuz Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinde belirtilen adil yargılanma hakkı ile
Anayasamızın 36ncı maddesinde ifadesini bulan Herkes,
meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir. ilkesi gereğince temel hak ve hürriyetlerle
ilgili sınırlamaların makul ve ölçülü olması gerekir.
Suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silahların eşitliği
dediğimiz iddia ve savunma arasındaki denge ve savunma hakkı
ceza soruşturmalarında ve kovuşturmalarında göz önünde
bulundurulması gereken, hukuk devletinin gereği olan en önemli ilkelerdir.
Adil yargılanma konusunda ülkemizde yaşanan
tartışmaların başında, devlet güvenlik mahkemelerinin
varlığı hep tartışılmıştır. 1999
yılında devlet güvenlik mahkemelerindeki asker üye
kaldırılmış, AK PARTİ Hükûmeti döneminde de 2004
yılında devlet güvenlik mahkemeleri tamamen
kaldırılmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu 250 ve Terörle
Mücadele Kanunu 10la varlığını özel yetkili ağır
ceza mahkemeleri olarak bugünlere kadar devam ettirmişlerdir.
Hukuk devletinde,
kanun koyucu, ceza yargılamasına ilişkin kurallar belirleme ve
bu çerçevede mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri,
işleyişi, yargılama usulleri ve yapısı hakkında
Anayasa kurallarına bağlı olmak şartıyla ihtiyaç
duyduğu düzenlemeyi yapma yetkisine sahiptir. Nitekim Anayasanın
konuyla ilgili 142nci maddesinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve
yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği açıkça hüküm altına
alınmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifle 6352 sayılı Kanunun
geçici 2nci maddesiyle görevlerine devam eden ve Terörle Mücadele Kanununun
10uncu maddesiyle kurulan ağır ceza mahkemeleri
kaldırılmaktadır. Bu durum, ülkemiz hukuk tarihi
bakımından ve ceza yargılamamız açısından büyük
bir reformdur. Artık Türkiyede özel yetkilerle donatılmış,
mahkemeler arasında hiyerarşik bir görüntü sergileyen,
uyguladıkları özel soruşturma ve kovuşturma usulleri
nedeniyle adil yargılanma ve insan hakları açısından
sürekli eleştirilen yargı kurumları ve soruşturma
makamları olmayacaktır. AK PARTİ iktidarının 2002
yılından bu yana devam eden demokratikleşme
çabalarının en önemlisi olarak tarihe geçecek bu
değişikliği Meclisimizin gündemine alması ve kanunlaştırması
insan hakları karnemiz açısından da çok olumlu bir gelişme
olacaktır.
Teklifle
uluslararası sözleşmeler ve Anayasamızdaki temel ilkeler de göz
önünde bulundurularak Ceza Muhakemesi Kanununda, Terörle Mücadele Kanununda
ve Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklikler ceza
yargılamasından beklenen yarar ile verilmesi ihtimal dâhilinde
bulunan zarar arasında makul bir oranı arayan, oransızlık
durumunda işlemin yapılmaması gereğini öngören olumlu
değişiklikler içermektedir.
Bu kapsamda, Ceza
Muhakemesi Kanununda yer alan bazı koruma tedbirlerinin yeniden
düzenlenmesiyle iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda
alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik
araçlarla izleme tedbirleri bakımından yapılan
değişiklikler kişi güvenliği ve adil yargılanma
hakkı ilkelerine daha uygundur. Yapılan değişikliklerle
koruma tedbirlerine ilişkin karar alma süreci daha etkin bir denetime
kavuşturulmakta ve tedbirlerin uygulanacağı süre
daraltılmaktadır. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda
alınması, teknik araçlarla izleme ve taşınmazlara, hak ve
alacaklara el koyma tedbirlerinin hangi suçlar bakımından
uygulanacağı kanunda açıkça belirtilmiştir. Bu tedbirlerin
uygulanacağı suçlar arasından Türk Ceza Kanunu 220deki örgüt
kurma suçu çıkarılmak suretiyle anılan madde kullanılarak
katalogda bulunmayan suçlar bakımından bu tedbirlerin uygulanma
ihtimali ortadan kaldırılmaktadır. Çünkü TCK 220deki, bir
örgütün işleyebileceği suçların zaten önemli bir kısmı
katalogda yer almaktadır.
Özel hayatın
gizliliğinin korunması açısından ve kişisel verilerin
korunması açısından teklifle getirilen cezalardaki
artış da yerinde değişikliklerdir. Geçen yıl Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bütün parti gruplarının verdiği
önergelerle kurulan haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın
gizliliğine ilişkin ihlallerin tespiti,
araştırılmasıyla ilgili kurulan araştırma
komisyonunun sonuç raporunda da kişisel verilerin korunması ve özel
hayatın gizliliğinin korunmasına ilişkin olarak bugünkü bu
teklifte yer alan cezaların artışıyla ilgili, iletişimin
tespitiyle ilgili sınırlamalar tamamen bütün partilerin komisyon
raporunda sonuç bölümüne yansıttığı düşüncelerdir.
Bugün bu düşüncelerin kanun teklifiyle hayata geçirilmesi olumlu bir
değişikliktir.
Yine,
gözaltı, tutuklama, arama ve el koyma gibi koruma tedbirlerine
başvurulması açısından somut delil kriterinin getiriliyor
olması, soyut birtakım şüpheler nedeniyle bu tedbirlere
başvurulmasının ve kişi hürriyeti ve güvenliği ile
mülkiyet hakkının zedelenmesinin önüne geçilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, uzun tutukluluk süreleri ülkemizde hep eleştirildi, hemen
hemen her gün bir milletvekilimiz, birkaç milletvekilimiz bu kürsüden uzun
tutukluluk sürelerini hep eleştirdiler, Türkiyenin artık bundan
kurtulması gerektiğini ifade ettiler. İşte, bugün
yaptığımız bu düzenleme aslında tarihî bir düzenleme,
tarihî bir değişiklik. Teklifle bu sorun gideriliyor. Terörle
Mücadele Kanununun 10uncu maddesinde yer alan tutukluluk süresinin bazı
suçlar bakımından 2 kat uygulanacağına ilişkin hüküm
yürürlükten kaldırıldığından, ağır ceza
mahkemesinin görev alanına giren bütün suçlar bakımından azami
tutukluluk süresinin beş yıl olarak uygulanması sağlanarak
yıllardır eleştiri konusu olan bir husus düzeltilmektedir.
Teklifle getirilen
önemli bir değişiklik de müdafinin dosyayı inceleme yetkisi
açısından mevzuatımızdaki kısıtlamaların
ortadan kaldırılmasıdır. İddia ve savunma
makamları arasında iddia ve savunma faaliyetinin gereği gibi
yapılmasına engel olacak bir ayrım ortadan
kaldırılmakta, silahların eşitliği ilkesi
gereğince müdafinin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek
alması sağlanmakta, müdafinin soruşturma evresinde hiçbir
kısıtlama olmaksızın dosya içeriğini inceleyebilmesi
ve istediği belgelerden örnek alabilmesi sağlanmaktadır. Bu
konudaki mevzuattaki kısıtlamalar da bu teklifle ortadan
kaldırılmakta ve yerinde bir değişiklik
yapılmaktadır savunma hakkı açısından.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifi hukuk devleti ilkesi açısından, kişi güvenliği ve
insan hakları açısından, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinde ve Anayasamızda belirtilen adil yargılanma ve
savunma hakkı açısından çok önemli iyileştirmeler
içermektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, teklifin hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ediyorum.
Teklifin birinci
bölümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz,
Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Şahsım
adına söz aldım özel yetkili mahkemeler kanunu diye bilinen kanun
teklifi üzerinde. Aslında adı teklif ama bunun bir tasarı
olduğunu, bir Hükûmet tasarısı olduğunu bilmeyen yok.
AKP Hükûmeti, AKP
ve Başbakan, bugüne kadar hep nalıncı keserini oynadı
siyaset sahnesinde. Eğer olan biten muhalefetin aleyhine ise bunlara dört
elle sarıldı; demokrasi, çoğulculuk, millî irade gibi kimsenin
hayır diyemeyeceği kavramlarla kandırıp savunmaya geçti.
Bu olan biten evrensel hukuk ilkeleriyle çelişse de hepsine sahip
çıktı. CDler ve kasetlerle, ahlaksız komplolarla Milliyetçi
Hareket Partisine kurulan pusuları hiç görmedi. Bırakın telin
etmeyi -çünkü devlet umuru da adamlık da bunu gerektirir- bu komplolara
dört elle sarılıp Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis
dışında kalması için elinden gelen bütün gayreti gösterdi.
Bu bumerang dönüp kendini vurunca, öyle ya etme bulma dünyası, bas bas
bağırmaya başladı, insan hakları, masumiyet karinesi,
hukuk devleti vesaire vesaire. Efendim Bu dinlemeleri paralel yapı,
Haşhaşiler yaptılar. diye ortaya döküldü. Öyle bile olsa ki
bilmiyoruz- onlar için masumiyet karinesine ne oldu? Elinizde delil var ise
niye kullanmıyorsunuz? Sizi bu Haşhaşiler dinlemişse
tırnak içinde söylüyorum, sizin kelimelerinizle- Sayın Fethullah
Güleni kimler dinlemiş o zaman? Demek ki onları dinlemek için bir
paralel yapı da siz kurdunuz, şimdi bu yapı da size servis
yapıyor. Bu iş şirazeden
çıktı beyler. Bunun sebebi AKP ve Başbakandır. 2011
seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisine kurulan pusunun, Sayın Baykala
kurulan tuzağın o zaman üzerine gitseydiniz, bu şer ve
şirret yuvalarını o zaman çökertip yargı önüne
çıkarsaydınız bu noktaya gelmezdi. Orada da yanlık ve yandaşlık
yaptınız. Hatırlıyorum, Sayın Hayati
Yazıcıyla ilgili benzer bir hadise oldu aynı günlerde, yirmi
dört saatte Müsebbibi bu. deyip yargı önüne çıkarttınız.
Üzerinden iki buçuk yıl geçti hâlâ daha Milliyetçi Hareket Partisine
kurulan bu pusunun failleri ortada yok. Niye bulup onları ortaya
çıkarmıyorsunuz? Hükûmete soruyorum. Bu, kimin sorumluluğunda?
Muhalefetin mi? Tabii ki sizin, AKPnin ve bizzat Başbakanın. Meydan
meydan dolaşıp kendisini işin içinden sıyırmaya
çalışan Başbakan, efendim, suçlu başkalarıymış,
paralel yapıymış vesaire vesaire
İyi de Sayın
Başbakan, bu ülkenin siz Başbakanısınız, siyasi
sorumluluğu siz taşıyorsunuz, partin Hükûmette, sokaktaki
vatandaş, sade vatandaş, eğer sen de şikâyet ediyorsan bu
hesabı kime soracak? Siz, yine meselelere aleyhimize de cereyan etse
Sağlam bir hukuk yapısı kuralım, adalete hizmet edelim.
diye bakmıyorsunuz. Acaba adamlarımı yargının elinden
nasıl kurtarırım. telaşı içerisindesiniz. Buraya
bugün getirdiğiniz yasa da maalesef aynı maksada hizmet ediyor. Dün
bu mahkemeler çatır çutur insanları çarklarında ezerken
kılınız kıpırdamadı. Bu yüzden birçok ocak söndü,
birçok insan mağdur oldu. Peki, onlarla nasıl hesaplaşmayı
düşünüyorsunuz? Mesela evlatları geride kalanlarla nasıl
helalleşeceksiniz AKPli değerli milletvekili arkadaşlarım?
Ama galiba bunun önemi hiç yok, bugüne kadar hiç önemi olmadı sizin
nezdinizde. Onlar eşrefi mahlukat değil sizin için. Hırsız,
yolsuz ne kadar yanlış adam varsa bugün maalesef Adalet ve
Kalkınma Partisi bunları savunur hâle gelmiştir. Onlar
Yaradanın kulu, İçişleri eski Bakanı Korkma Reza, polis
gelirse seni korumak için önüne yatarım
Değerli arkadaşlar,
değerli AKP milletvekilleri; hiçbiriniz mesela Bu şahsın
fezlekesi niye Meclise gelmiyor? diye sormuyorsunuz ama Bursa
konuşması için Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanının
aleyhinde -belli ki talimatla hazırlanmış- fezleke Meclise
gönderiliyor. Neyinize güvenelim, neyinize inanalım? Dolayısıyla
bu tasarı da bizim için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
bazılarını yargının elinden kurtarmaktır, gerisi
lafügüzaftır.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Şuay Alpay, Elâzığ Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'nin boğuştuğu ve
çözmek için büyük çaba sarf ettiği büyük sorunları var. Bu büyük
sorun alanlarından biri de hukuk ve yargı maalesef ve Türkiye bu
problemli alanlarla boğuşurken özellikle 2002 yılından
itibaren AK PARTİ iktidarlarıyla birlikte bu sorunlu alanlardan
kurtulmak için önemli düzenlemeler yaptık ve önemli düzenlemeleri hayata
geçirdik. Bu alanlarda devrim niteliğinde yapısal
değişikliklere imza attık. Türkiye'nin olağanüstü
şartlarının ürettiği devlet güvenlik mahkemelerini
kaldırdık, normalleşme ve sivilleşme için çok önemli
adımlar attık ve önemli değişiklikleri hayata geçirdik. AK
PARTİ olarak Sayın Başbakanımızın
önderliğinde görev yapan tüm hükûmetlerimizde özellikle daha fazla
özgürlük, daha fazla demokrasi talebini öne çıkardık ve bunda da
samimi davrandık. İnsanı merkez alan bir yaklaşım
içerisinde de bu konuda icraatlarımızı bir bir hayata geçirdik
ve yaklaşımımız, asla hiçbir olağanüstülüğün
kabul edilmeyeceği bir Türkiye zeminine ulaşmak için ciddi çaba ve
gayret içerisinde olduk.
Adil
yargılanma konusunda ülkemizde yaşanan tartışmaların
başında devlet güvenlik mahkemeleriyle birlikte başlayan, daha
sonra Ceza Muhakemesi Kanununun 250nci maddesiyle devam eden ve yine, Terörle
Mücadele Kanununun 10uncu maddesine göre ağır ceza mahkemeleri,
özel yetkili mahkemeler kuruldu ve bunlarla birlikte bazı problem alanları
da oluştu. Buna bağlı olarak da, işte, kovuşturma ve
soruşturma usulleriyle ilgili bazı sıkıntılar ortaya
çıktı. Özel hâkim ve özel savcı nitelemeleri daha çok
dikkate değer bulundu ve buna bağlı olarak da farklı
soruşturma usullerinin, farklı kovuşturma usullerinin gündemde
kalması, gerçekten hukuk alanında da ciddi
sıkıntıların oluşmasına neden oldu?
Şimdi, mevcut
sorunlu yargı ve hukuk alanıyla ilgili olarak gerek iktidardan
gerekse muhalefetten ve bu alanın paydaşı kabul edeceğimiz
her taraftan ciddi itirazlar yükseliyor ve ciddi şikâyetler var. Özellikle
bu konuda samimi bir yaklaşım içerisinde bütün bu problemlerin çözümü
için önemli adımları atmaya devam ediyoruz ve bugün görüşmekte
olduğumuz -görüşmelerine başladığımız- bu
kanun teklifiyle bu problemli alanı ortadan kaldırıyor ve her
kesimin rahatsız olduğu, tartıştığı bu
alanla ilgili önemli bir düzenlemeyi de hayata geçiriyoruz ve özel yetkili
ağır ceza mahkemelerini kaldırıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak, en
başından beri özgürlükçü bir yaklaşımı esas alarak
kişiyi devlete karşı güvenli alana taşımak için yasal
düzenlemeler yaptık ve önemli icraatlar yaptık. Devletin bireylere
karşı değil, bireyin devlete karşı güçlendirilmesini
savunduk ve buna göre pozisyon aldık. Bireyi devlete, özgürlüğü
güvenliğe, adaleti statükoya asla feda etmedik ve bu
yaklaşımımızda samimi olduğumuzu hep ifade ettik.
Bugün yaptığımız bu düzenlemeyle de, özellikle kişisel
verilerin kaydedilmesi ve korunmasıyla ilgili bu yaklaşım
doğrultusunda, kişiyi öne çıkaran ve kişiyi esas alan
yaklaşımımızı bir defa daha hayata geçirmek için
önemli adımlar atıyoruz. Yargının, günahıyla
sorunları arasında büyük benzerlikler olduğunu hep ifade ettik,
şahsım da bunu ifade etti. Ancak, yargının hak etmediği
bu durumdan kurtulması için hepimizin gayret göstermesi gerektiğini
de çeşitli vesilelerle ifade ettim ve bu manzaradan yargının
kurtarılması hepimiz için müşterek bir borçtur, bunu da hep
ifade ettik.
Kişi hak ve
özgürlüğünü sınırlayan en önemli problem alanlarından biri
de, bilindiği gibi gözaltı, tutuklama, arama, el koyma gibi koruma
tedbirlerine başvurma hâllerinde ortaya çıkan önemli bazı
problem alanlarıydı. Ciddi hukuksuzluklar ortaya çıkmıştı,
bunu hepimiz biliyoruz. Bizim bugün görüşmekte olduğumuz kanun
teklifiyle bu konuda da önemli değişiklikleri hayata geçirmek için
adım atıyoruz. Yine, burada da biz, kişi güvenliğini öne
çıkarıyoruz. Bu konuda özellikle savunma hakkının kutsallığını
kendimize rehber edindiğimizi daha evvel ifade etmiştik, bu konuda
önemli adımlar atıyoruz.
Burada konuşmacı arkadaşlar ifadelerde
bulundular. Biz, yaklaşım olarak daha fazla özgürlük, daha fazla
adalet ve daha fazla demokrasi istiyoruz. Bunda samimiyiz, samimi kanaatimizi
hep ifade ettik. Kimsenin bu noktada bizi niyet sorgulamasına tabi
tutmasını ahlaki de bulmayız, doğru da bulmayız.
Hepimiz için, üzerimize düşen bir borç olduğunu bu şekliyle
ifade etmiş olalım. Bu konuda attığımız
adımlar bundan sonra yapacaklarımızın teminatı olarak
algılanmalıdır, böyle de kabul ediyoruz biz.
Hep ifade ettim, iktidarlar gelip geçicidir; bugün
varız yarın yokuz, millet var ettiği müddetçe var oluruz ancak
adalet mekanizmalarının sağlıklı ellerde
bulunması, sağlıklı yürümesi hepimiz için hayati derecede
önemlidir.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Kanun teklifinin de
yasalaşmasını arzu ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
On beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Serindağ, Sayın Yılmaz,
Sayın Acar, Sayın Dibek, Sayın Aslanoğlu ve Sayın Köse
sisteme girmişlerdir.
Sayın Serindağ, buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bir milletvekilinin Paralel
yapıyla ilgili gönlünüzdeki kırılma ne zaman başladı?
sorusu üzerine, Sayın Başbakanın, 7 Şubattaki MİT
krizinden sonra içinde şüpheler başladığını,
MİT krizi yaşanınca Gülen cemaatinin ileri gelenlerini
çağırdığını, cemaatin ileri gelenlerinin Bizden
nasıl şüphe edersiniz? şeklinde cevap verdiğini ifade
ettiği basında yer almıştır.
Bir: Paralel yapının ileri gelenleri kimlerdir?
Bunların darbe yaptığını söylediğinize göre
bunlarla ilgili bir işlem yapılmış mıdır?
İki: Bu, paralel yapıdan haberdar
olduğunuz anlamına gelmiyor mu?
Üç: Bunu hukuk devleti anlayışıyla
bağdaştırıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kamuoyuna yansıyan bilgiler
çerçevesinde, biliyorsunuz, poliste bir fişlemenin olduğu gözüküyor.
Yine Millî Eğitimde, Maliyede, devletin birtakım önemli
kurumlarında fişlemelerin olduğu basın tarafından
kamuoyuna yansıtıldı. Şimdi, acaba yargıda da bu
şekilde bir fişleme var mı? Hangi hâkim veya savcının
hangi cemaatten, hangi ideolojik gruptan olduğuyla ilgili elinizde bir
veri var mı? Bu ardı ardına yasalar çıkarıyorsunuz,
bunlarda bu fişlemelere göre atamalar etkili olacak mı?
Yine ikinci bir
sorum; Başbakanın bir açıklaması vardı: Oğlum ve
bakan çocukları savcılar aleyhine tazminat davası açacaklar.
dedi. Bu yasa teklifinde de savcılarla ilgili tazminat açmanın önü
açılıyor. Bunu, bu maddeyi Başbakanın bu
açıklamasından sonra mı getirdiniz yoksa Başbakan bu
yasayı biliyor muydu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada mülkiyet
hakkının korunması ve suçla bağlantılı olmayan
mal varlığının kapsam dışında
bırakılması açısından rapor koşulu olumlu görünse
bile bu raporun özerk olsalar da yürütme organıyla
bağlantılı BDDK, SPK ve MASAK gibi kamu kurumlarından
istenmesinin zorunlu kılınması kuvvetler
ayrılığı ilkesine aykırıdır. Zira yargı
mercilerinin bağımsız bilirkişiler
aracılığıyla yaptırabileceği bir inceleme
yürütmenin bir birimine bırakılmaktadır. Bu kurumların
sağlıklı raporlar vermemesi veya yürütmeye yakın
kişiler adına ayrım ile kollama girişimleri
soruşturmaya gölge düşürmeyecek midir Sayın Bakan?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, tümü üzerinde sormuştum Kırklarelindeki bu Gezi
protestolarıyla ilgili süreçte açılan davalar için ne
düşünüyorsunuz, Türkiyede benzer örneği var mı? diye. Süre bulamadınız sanıyorum ona
yanıt vermediniz; öncelikle ona yanıt istiyorum sizden.
Diğer bir
olay da, konuşmanızda şunu söylediniz: Bu teklif içerisinde
olan işte iletişim dinleme ve mal varlığına tedbir
koymayı daha kuvvetlendiriyoruz. İşte, bir heyetin, 3
kişilik hâkimin denetimine veriyoruz. dediniz. Fakat burada şöyle
bir tuhaflık yok mu? Geçen hafta Meclisten geçen bir, İnternet
yasaklarıyla ilgili torba kanun vardı, şimdi onu tekrar
değiştiriyorsunuz. Orada hiç yargı denetimine dahi sunmadan,
hâkimin, savcının, hiç kimsenin ortaya çıkmasına dahi gerek
olmadan vatandaş TİBe başvurduğunda ilgili kişi- o
yayınlar durdurulabiliyor. Şimdi, burada böyle bir
değişiklikten bahsediyorsunuz. Orada, ortada ne hâkim var ne
savcı var ne yargı var ne denetim var. Bu çelişkiyi nasıl
değerlendireceksiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, bölge idare mahkemeleri,
bölge adliye mahkemeleri kurdunuz, zannediyorum ki üç yıl oldu geçti, üç
veya dört yıl. Hâlâ acaba niye bunlar uyuyorlar, niye bunlar faaliyete
geçmiyor, biz yoksa yanlış bir iş mi yaptık bu mahkemeleri
kurmakla, bu mahkemeleri neden faaliyete geçirmiyorsunuz?
İki: Bu
mahkemeleri galiba 11 merkezde kuralım dediniz. Bu 11 merkezde acaba
iş yükü hesaplandı mı, yoksa kurduğunuz illerde bazı
şeyler mi ön plana çıktı?
Üç: Turgut Bey
söyledi. Dün gece İnternet Yasası geçti. Oraya eğer
savcılar vermezsek hiçbir şey olmaz, mutlaka oraya yasayı
uygulayan, yasayı uygulayabilecek, yasayı bilen savcıların
verilmesi lazım. Bir kez daha sizi uyarıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
samimiyetle bir şey sormak istiyorum. Şimdi, 17nci madde: Kamu
görevlileri hakkında tesis edilen atama naklen
işlemler
uygulamakla etkisi tükenecek idari işlemlerden sayılmaz. diye bir
düzenleme var ve bunu da güzel bir düzenleme olarak ifade ettiniz. Şimdi,
yer değişikliği oluyor, tayini çıkıyor, ataması
çıkıyor. Dava açıyor hemen dava açtığını
kabul edelim- mahkemelerin işleyişini biliyorsunuz, onun tensip
zaptı, şunu bunu derken bir ay içerisinde ancak tebliğe
çıkıyor, on beş günde, yirmi günde tebliğe gidiyor, ondan
sonra bir ay cevap verme süresi var idarenin, ek süre alma hakkı var,
yeniden cevap süresini uzatma hakkı var, filan derken dört beş ay
geçiyor bunların tekemmül etmesi
Ve bu dört beş ayda yani en erken
günü söylüyorum- çoluğu çocuğu, örnek olsun, Ankarada okuyan,
eşi Ankarada çalışan birisini verdiniz, varsayalım Erzuruma,
bu nasıl mağdur olunmuyor? Bunu bir izah ederseniz samimiyetle
sevineceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, çok uzun süredir buradan seslendirdiğimiz bir konu var. Yani
Muş bölgesinde ve özellikle Ağrıda da Adli Tıp Kurumuyla
ilgili ciddi sıkıntılar yaşanıyor, birkaç kez
seslendirmemize rağmen büyük bir mağduriyet var. Yani bir kaza, bela,
trafik kazasında insanlar ta Muştan Malatyaya kadar veyahut da
Ağrıdan Trabzona gidiyorlar, bu büyük bir eziyet. Yani o acı
içerisinde olan ailelerin acıları birkaç kata katlanarak iki üç gün
yollarda geçiyor. Bu konuda bir yasal düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz veyahut da illerimizde Adli Tıp Kurumuyla ilgili bir
çalışmanız var mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Serindağın sorusu
Tabii, demin de söyledim tümü üzerindeki görüşmeler sırasında,
bir kez daha ifade etmek isterim.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Anlayamıyorum Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Devletin içinde görev yapan bütün kamu
görevlilerinin Anayasaya, kanuna uygun, hiyerarşik amirlerinin
talimatları doğrultusunda vazifelerini yapmaları esastır.
Eğer bunların dışına çıkarsa o zaman
yasaları çiğnemiş olur, yasalarda hangi yaptırımlar
varsa bunlar da onlara uygulanır. Herhangi bir kamu görevlisinin Anayasa
ve yasa dışında herhangi bir yerden talimat alması veya
hiyerarşik amirleri dışında başkaca birilerinden
talimat alarak iş yapması doğru değildir, kabul edilemez
bir durumdur. Eğer böyle bir şey varsa Bunu görmeyiz, görmezden
gelmeyiz. demek de doğru değildir. Hukuk bunun gereği neyse onu
elbette yapacaktır. O noktada bizim idari mevzuatımızda disiplin
hükümleri var, bu çerçevede eğer bir şey varsa bu hükümler
çerçevesinde, yasalar çerçevesinde yapılacaktır.
Tabii, bir yerde
suç örgütü var mıdır yok mudur değerlendirmesini yapacak olan
kimdir? Cumhuriyet savcılarıdır, soruşturma evresinde.
Eğer iddianameye dönüşür yargılama olursa mahkemeler buna karar
verecektir. Yani bu noktada bir yargısal sürecin işlemesinden sonra
ancak kesin hükümle konuşma imkânı olur. Onun
dışında yapılan değerlendirmeler siyasal
değerlendirmelerdir. Şu ana kadar burada yapılan
değerlendirmeler de bazı hukuksal değerlendirmelerin yanında
siyasal birtakım değerlendirmeler içermektedir.
Sayın
Yılmazın tabii, fişlemelerle ilgili
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Yani darbe yapıldığı
hususu siyasal mı, yani kanıtlanmamış bir şey mi darbe
yapıldığı hususu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Serindağ, şu anda
yargısal bir süreç var mı, bilmiyorum çünkü benim, cumhuriyet
savcılarına Soruşturma açın. deme yetkim yok, böyle bir
talimat verme yetkim de yok Adalet Bakanı olarak. Daha önce de ben bunu
ifade ettim.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Var da yapmıyor.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Yapma deme yetkiniz var mı Sayın Bakan?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tabii bunlarla ilgili
soruşturmayı açıp açmama, bu konuda yargısal bir süreç
başlatıp başlatmama tamamen cumhuriyet
savcılarının takdirinde olan bir yerdir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Darbe yapıldığına dair bir
suç duyurusunda bulundunuz mu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yani takdir edersiniz ki ben bu konuda
bir hüküm verme makamında değilim, yani o yüzden benim burada
söyleyebileceğim hukuksal çerçevede ancak budur. Öbürleri siyasal
değerlendirme olarak kalır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Suç duyurusunda bulundunuz mu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tabii Millî Eğitimde veya
başka kurumlarda fişlemeyle ilgili soru gerçeği yansıtmamaktadır.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde hiçbir kurumda fişleme
yapılması söz konusu değildir. Şimdi, bakın, çok net
söylüyorum: Yani burada eğer böyle bir şey varsa, herhangi bir bilgi,
belge varsa hemen cumhuriyet savcılıklarına bunu lütfen iletin,
onlar şikâyet üzerine işlemi yapar. Bizlere de iletin, biz de idari
açıdan böyle bir iş yapan kişiler varsa onlarla ilgili gereken
idari işlemleri mutlaka yapalım, yaptıralım. Yani buna göz
yummamız mümkün değil. Yani böyle bir şey
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Atamaları neye göre yapıyorsunuz?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Atamaların tamamı yasalar
çerçevesinde liyakat esaslı, yasalarda öngörülen kurallar
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Anladım da liste nasıl oluyor?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Kıstas ne, kıstas?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kıstasınız ne?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yasalarda bu kıstaslar
yazıyor, o kıstaslara göre yapılıyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Menzilcileri atamaya dâhil ediyor musunuz veya
Süleymancıları?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Liyakat esaslı bir atama
yapılmaktadır. Anayasa ve yasaların verdiği yetkiler
çerçevesinde bunun yapıldığını ifade etmek isterim.
Tabii
el koymayla ilgili konuda rapor alınması hususuna gelince. Bu
kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran bir durum
değerlendirmesidir. demek yanlış olur. Zira soruşturma
evresinde yürütmenin soruşturmaya katkı verdiği çok alan
vardır. Örneğin, adli kolluk esasında bir boyutuyla yürütmenin
içerisindedir. Kamu kurumlarından pek çok bilgi belge istenmektedir.
Bunları kamu kurumları ilgili yerlere iletmektedir. Pek çok raporlar
hekimlerden alınmakta hastanelerden, bunlar iletilmektedir. Ayrıca
Adli Tıp Kurumu, baktığınızda, yine bir resmî
bilirkişi kurumu olarak faaliyet göstermektedir. Bu da,
baktığınızda, o çerçeveden bakarsanız
yapılmaması gereken bir işlem olarak değerlendirir. Ama
kimse bunları yürütmenin yargıya müdahalesi veyahut da kuvvetler
ayrılığının ihlali olarak değerlendirmedi. Elbette
ki bu raporları istediğinde ilgili kurumlar kendi yasal mevzuatları
çerçevesinde ve istenen rapor hangi doğrultudaysa o konuda bir
değerlendirme yapacaktır. Bu, yargıya müdahale olarak kesinlikle
değerlendirilemez. Değerlendirilmesi de mümkün değildir. Bunu
ifade etmek isterim.
Öte
yandan, Sayın Dibekin sorduğu bir soru, Gezi Parkıyla ilgili
davalar konusunda. Tabii, ne kadar dava var veya ne kadar soruşturma var,
işin doğrusu bu rakamların ben bilgisine sahip değilim.
Şu anda benim elime de bu noktada net bir
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Benim bildiğim 1.400 tane.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Rakamlar konusunda size net bilgiler
verme imkânım yok ama bu bilgileri ben temin ettiğimde size
ileteceğim.
Tabii,
bunlar adli süreçlerdir. Benim bu süreçlerin muhtevasına dair
değerlendirme yapmam doğru değildir. Onu özellikle ifade etmek
isterim.
Tabii,
Aslanoğlu, bölge adliye mahkemeleriyle ilgili çok önemli bir konuyu dile
getirdi. Biz yasayla bunu kurduk, hatta istinaf
başsavcılarını da atadık ama henüz bölge adliye
mahkemeleri yürürlüğe girmedi. Bunun ana nedeni, tabii,
altyapının hazırlanması için zamana ihtiyaç olması.
Şu anda 15 yerde bölge adliye mahkemesi kurulma kararı
alınmış durumda. Bunlardan 11inin binası hazır.
Diğerlerininki, bir kısmı inşa aşamasında, sadece
bir yerin binasının ihalesi henüz yapılmadı, o da
önümüzdeki günlerde yapılacaktır. Biz, şu anda, bu 15 yerde
istinafı hayata geçirmek için önemli bir çalışmayı
başlattık. Şu anda çalışmalarımız henüz
bitmediği için kamuoyuna bir açıklama yapmadık ama bu vesileyle
ilk açıklamamız buradan oluyor. İstinafı hayata
geçireceğiz. Büyük bir ihtimalle bu yıl sonuna doğru istinaf
mahkemelerini hayata geçiren adımı atmış
olacağız. Şu anda binaların malzemelerinin
yerleştirilmesi, bina olmayan yerlerde ihtiyacın giderilmesi ve
diğer altyapı çalışmaları bir ekip tarafından
süratle tamamlanmaktadır. Büyük bir ihtimalle, yıl sonu
itibarıyla, bu konuda ciddi bir adımı atmış ve bu
tartışmayı nihayetlendirmiş olacağız diye
düşünüyorum.
Sayın Köse,
bir defa uygulanmakla etkisi tükenecek idari işlem hususunu dile getirdi.
Bu, son derece önemli bir kural. Esasında, İdari Yargılama Usulü
Yasasının 27nci maddesi yürütmeyi durdurma kararının
ancak idarenin savunması alınmasından sonra verilmesini
öngörmektedir. Ama buna bir istisna getiriyor. Uygulanmakla etkisi tükenecek
idari bir eylem veya işlem varsa bu durumda idarenin savunmasını
almadan da yürütmeyi durdurma verebilirsin. diyor, İdarenin
savunması alındıktan sonra da yürütmeyi durdurma
kararını gözden geçirirsin. diye bir hüküm var. Ama bu memur
atamalarını kapsayan bir şekilde yorumlanamaz,
değerlendirilemez. Zira, uygulanmakla etkisi tükenecek işlem,
hepimizin çok iyi bildiği gibi, bir binanın
yıkılmasına ilişkin belediye bir karar almış.
Eğer siz bu konuda savunma beklerseniz bina yıkılabilir veya bir
sökme işi var veya başkaca anında ifa edilmesi hâlinde eski hâle
getirilmesi fiilen ve hukuken imkânsız bir durum var. Bu durumda bunu
yapabilirsiniz ama memur atamalarında bunu yapma imkânı kesinlikle
yoktur. Neden? Uygulanmakla tükenecek bir iş yok. Yani mahkeme
savunmayı aldıktan sonra yürütmeyi durdurma kararı
verdiğinde onun gereğini yerine getirmek zaten her daim mümkündür.
Bir de bu
savunmayla ilgili hususta savunmanın süresini tayin yetkisi mahkemeye
aittir. Mahkeme buna üç gün de verebilir, beş gün de verebilir yani yasal
olarak otuz gün süre verme zorunluluğu yoktur. O, mahkemenin takdirinde
olan bir konudur. Mahkeme isterse üç gün, bir cevap için süre de verebilir,
ondan sonra bu kararı verebilir. Bizim buraya bunu yazmamızın
ana nedeni, esasında mahkemelerin bu yasa kuralını göz göre
çiğnemesi nedeniyledir.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi toparlayınız, süre doldu.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yoksa böyle bir düzenlemeye esasında
ihtiyaç yok.
Teşekkür
ediyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Ama altı yedi defa tayini çıkanlar var. Bir Erzurum Millî
Eğitim Müdürü vardı, hatırlarsanız.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, benim sorumun cevap değeri yok mudur?
BAŞKAN
Sayın Sakıkın sorusuna da cevap verirseniz Sayın
Bakanım.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Sakık, şimdi, Muş
ve Ağrıda adli tıpla ilgili arkadaşlara ben bilgi
getirmelerini istedim ama ben bilgi geldiğinde sizinle
paylaşacağım.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Bakan, Iğdırda da yok.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tamam, bakacağım,
paylaşacağım. Şu anda Türkiyenin her yerinde adli tıp
yok. Zaten fiilen olması da mümkün değil ama en yakın
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Yani orada orta bir yerde, yakın bir yerde
yapılsa bunun hepsi faydalanır.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İşte, ben onunla ilgili ayrıca
size özel bilgi vereyim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Oğan, sizin Iğdıra istemeniz eskiden Kayseri milletvekilinin
liman istemesine benzedi sanki.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeler üzerinde önerge işlemlerini
yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
1inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle Terörle Mücadele Kanununa
eklenmesi öngörülen geçici 14 üncü maddenin dördüncü fıkrasında yer
alan "yetkili ve görevli mahkemelere devredilir." ibaresinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, beşinci
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve
altıncı fıkrasında yer alan "bu mahkemelerin üyelerine
yapılmış atıflar ağır ceza mahkemelerinin
bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimlerine yapılmış
sayılır." ibaresinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan
Kubat
Salih Koca
Kayseri İstanbul Eskişehir
Hacı Bayram Türkoğlu Adnan Yılmaz Muhyettin
Aksak
Hatay Erzurum Erzurum
Uğur
Aydemir
Manisa
bulundukları
aşamadan itibaren kovuşturmaya devam edilmek üzere yetkili ve görevli
mahkemelere devredilir. Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında veya Yargıtay'ın
dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur."
"Kaldırılan
mahkemelere ait arşiv ve emanetler ile diğer evrak ve dokümanlar
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenecek mahkeme
veya mahkemelere devredilir ve müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce
yerine getirilir veya karara bağlanır."
"bu
mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Ankara Ağır Ceza
Mahkemesine yapılmış sayılır. Mevzuatta Ceza
Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci fıkrası
kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin
dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara yapılan atıflar,
Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen
uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu veya suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçuna,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak
amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit
uygulanarak işlenen suçlara,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın
Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlara (305,
318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),
yapılmış
sayılır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 1. maddesinin son fıkrasının
metinden çıkarılmasını ve aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek Ömer Süha
Aldan
Uşak Kırklareli Muğla
Ali Özgündüz Celal
Dinçer Tufan
Köse
İstanbul İstanbul
Çorum
6352
sayılı yasanın geçici 2 inci maddesinin 4 üncü
fıkrasının yürürlükte olduğu zamanda kovuşturması
yapılan ve kesin hükümle neticelenen veya kovuşturması
yapılan ve halen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması
önceki CMK 250. madde gereğince yapılıp temyiz
aşamasında ilgili fıkra gereğince işlemlere tabi
tutulan kararlar ile, kovuşturması yapılmakta olan davalar,
görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içerisinde
bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturma
safhasında olan davalar yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren
yetkili ve görevli Ağır Ceza Mahkemelerine gönderilir ve
yargılama başından itibaren yeniden görülür.
"Bu
yasanın 1. Maddesi 1. Fıkrasıyla kaldırılan
mahkemelerce karar verilmiş olmakla birlikte, henüz gerekçesi yazım
aşamasında bulunan dava dosyaları, bu yasanın
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 15 gün içinde gerekçesi
yazılmamış olsa dahi temyiz incelemesi için derhal
Yargıtaya gönderilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu Ali
Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Kütahya Adana Kocaeli
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesinin
12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
yürürlükten kaldırılmıştır. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Hasip
Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Demir
Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Evet, yine
önümüzde bir yasal değişiklik yapılıyor. Ben, kendimi
bildim bileli olağan bir hukukla karşılaşmadım yani
sıkıyönetim döneminde sıkıyönetimle yargılandık,
sonra devlet güvenlik mahkemeleri oluştu, orada yargılandık,
özel yetkili mahkemelerde yargılandık. Bugün de özel yetkili
mahkemeler lağvediliyor ama özel yetkili mahkemelerin
Yani Terörle
Mücadele Yasası harfiyen, yerli yerinde duruyor. Bizim açımızdan
hiçbir şeyin değişmediğinin bir göstergesidir yani adalette
eşitlik yoksa hayatın hiçbir alanında eşitlik olmaz. Siz bu
yasaları
Bakın, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar sadece
sıkıyönetimler, devlet güvenlik mahkemeleri ve özel yetkili
mahkemeler değil, sıkıyönetimler öncesine dönün bakın,
istiklal mahkemeleri var. Şark istiklal mahkemelerinde bir bütün olarak
muhaliflerinizi yargılıyorsunuz ve bugün yeni bir süreçten bahsediyorsunuz
ama Terörle Mücadele Yasası yerli yerinde duruyor. Şimdi, Terörle
Mücadele Yasasını eğer diğer mahkemelere havale
edecekseniz, özel yetkili mahkemelerin görevini bütün diğer mahkemelere
vermiş olacaksınız yani infazda eşitlik olmayacak.
İçeride bulunan insanların, geçmişte bu özel yetkili
mahkemelerin kurma, düzmece senaryolarıyla mahkûm olan insanların
büyük bir çoğunluğu bu mağduriyeti aynen, harfiyen koruyacaklar
ve yirmi iki yıldır bu insanlar içeride ve büyük bir
mağduriyetleri olduğunu da söyledik.
Sevgili
arkadaşlar, bakın, ölümde, yaşamda, hastalıkta
ayrımcı politikalar olmaz ama buralarda o kadar çok ayrımcı
politikalara tanıklık ettik ki
Bugün, inşallah, diliyorum,
umuyorum ki Fatih Hilmioğlunun bu tahliyesi, cezaevinde bulunan 120ye yakın
-yanılmıyorsam- ağır hastalar var, bunlara bir emsal
teşkil eder ama bugüne kadar uygulamalarda genelde böyle bir emsal
teşkil etmedi. Bu hastalar, 120 hasta ağır ve 200e yakın
hasta da gerçekten cezaevinde tedavi olabilecek noktada değil; şimdi,
bir an önce bunların da özgürleşmesi gerekir. Eğer siz gerçekten
önemli bir süreçten bahsediyorsanız, bu hasta tutuklularla, bu hasta
hükümlülerle ilgili derhâl yasal bir düzenleme yapmalısınız ama
bunları yapmıyorsunuz, siz yeniden kendinize uygun bir hukuk sistemi
uyguluyorsunuz. Ama, muhalifleriniz dün nasıl yargılandıysa
bugün de aynı şekilde yargılanacak ve mahkûm olacaklar ve ben
burada onlarca seslendirdim, dedim ki: Bakın, siz bir gecede, üçüncü
yargı paketinde belli kesimlerle bir anlaşma
sağladınız, bu arka odalarda bir anlaşma
sağladınız ve 7 insanı katleden, 7 kez idam cezası
alanları serbest bıraktınız ama hiçbir şiddete
bulaşmamış insanlar bugün içeride ve bu hasta tutuklular içeride.
Bunların özgürleştirmek için elinizde fırsat var, bu
fırsatı değerlendirebilirsiniz. Size söylüyoruz ama hiçbir
şey değişmiyor ve siz İyi şeyler olacak. diyorsunuz.
Sadece bize dönüp diyorsunuz ki: İnşallah, maşallah, biz bu
şeyleri çözeceğiz.
Vallahi,
artık bizim de karnımız bu inşallaha, maşallaha tok.
Biz somut adımlar görmek istiyoruz, sorunun çözülmesini istiyoruz.
Eğer sorun çözülecekse gerçekten bu Terörle Mücadele Yasasını
ortadan kaldırmanız gerekir ve biz bir halk olarak 7den 70e bu
Terörle Mücadele Yasasının mağdurlarıyız. Yani
çocuklarımızdan tutun yaşlılara kadar bir bütün olarak
hepimiz bu sistemin mağduruyuz, Terörle Mücadele Yasasının
mağduruyuz.
Onun için, öyle
bir adalet sistemi getirmelisiniz ki Ağrı Dağı kadar yüce
olmalıdır, hepimizin sığınabileceği bir adalet
sistemi olmalıdır. Bu adalet sistemini getirirseniz biz de katkı
sunmaya hazırız ama getirmezseniz de vallahi biz de çıkar, sizin
bu yanlışlarınızı halkımızla
paylaşırız.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine Türkiyede birçok
insanı doğrudan ilgilendiren önemli bir kanun maddesini
görüşüyoruz ve tam dört dakika, hatta üç buçuk dakika sonra sansür
hattı devreye girecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne konuşulup
ne konuşulmadığını Türk milletinden gizlemiş
olacaksınız. Bunun burada yanlışlığını
bıkmadan, usanmadan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Tabii, mahkemeleri
konuşuyoruz, uzun tutukluluk sürelerini konuşuyoruz ama Engin Alan
Milletvekilimizin, Türk milletinin oylarıyla seçilen İstanbul
Milletvekilimiz Engin Alanın hâlâ içeride olduğunu da Sayın
Adalet Bakanına bir kez daha buradan hatırlatmak istiyorum. Tutuklu
milletvekillerinin birer birer bir şekilde tahliyesi sağlandı,
iyi ki de sağlandı ancak Milliyetçi Hareket Partisinin Milletvekili
Engin Alan hâlâ içeride tutuklu kalmaya devam ediyor. Türk milletinin bekası
için yıllarca terörle mücadele etmiş Engin Alan içeride, Engin Alan
içeride âdeta sizin tutsağınız olmaya devam ediyor ama biz
burada bugün Terörle Mücadele Kanunu ve bazı kanun maddelerinin
değişikliğini ve ilgili mahkemelerin kaldırılmasını
konuşuyoruz.
Türk hukuk
sisteminde olağan dışı uygulamalar elbette ki kabul
edilemez, elbette ki Türkiye normalleşmeli, elbette ki hukuk sistemimiz
buna uygun normal, olağan hâline gelmelidir. Ancak, bu uyarıyı
da yapmak durumundayım ki Türkiyede terörle mücadele bitmiş
değil. Türkiye bugün uyuşturucu ticaretinin en önemli güzergâhı
üzerindedir ve bir ilde başlayan bir soruşturmanın başka
illerde devam etme ihtimali son derece yüksektir. Özellikle birtakım
örgütlü suçlarda ortaya ciddi bir sıkıntı çıkacak.
Bazı uzmanlaşma gerektiren -özellikle PKK terör örgütüyle ilgili
mahkemeler başta olmak üzere- mahkemelerin bundan sonra akıbetinin ne
olacağının da netleştirilmesi lazım. Eğer
sıradan mahkemeler buna bakacaksa, sıradan mahkemelerin, zaten
iş yükü içerisinde ezilen o mahkemelerin bundan sonra bu önemli davalara
nasıl bakacağının da bir şekilde netleşmesi
lazım.
Elbette sizin bu
uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılması başta olmak üzere,
özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, onun elindeki devam eden
ve aslında bitimine kadar kararlaştırılan ama bugün aniden,
apar topar elindeki bütün dosyaların devredilmesini öngören
değişikliklerin sebebini biliyoruz. Sizin, ülkenin
demokratikleşmesi, ülkenin normalleştirilmesi gibi bir sorununuzun,
bir endişenizin olmadığını biliyoruz. Sizin
endişeniz belli. Bugün Haşhaşiler olarak ifade ettiğiniz
ve hasım olarak karşınıza aldığınız bir
kesim ile sürdürdüğünüz mücadele sonunda siz bu düzenlemeleri
yapıyorsunuz. Emin olunuz ki siz eğer doğru değilseniz, siz
eğer bazı hesaplar içerisindeyseniz bugün Haşhaşhiler
çıkar, yarın Brutusler çıkar içinizden ve siz yarın
başka düzenlemeleri de getirmek zorunda kalırsınız. Hatta o
kadar ki dün getirdiğinizi bugün değiştirmek zorunda
kalırsınız, nasıl ki sansür yasasında olduğu
gibi.
Yeri gelmişken şunu da ifade edeyim: Dün
burada, Mecliste milletvekillerinin konuştuğu bir konu Radikal
gazetesinde yayınlandı haber olarak. Dördüncü saatin sonunda
aynı haberin yerinde Dört saat sonra bu haberi kaldırmak zorunda
kaldık. diye bir metin yerleştirildi. Milletvekillerinin burada
konuştuğu konu sansürlendi. Ya, Allah aşkına, burada
milletvekillerinin konuşmasını yediden sonra sansürlüyorsunuz,
Alo Fatih hatları devrede, Alo Çankaya hatları devrede,
milletvekillerinin burada konuştuğu konunun haberini dahi dört saat sonra
kaldıran bir yasayı kabul ettiniz. İçinize siniyor mu sizin?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Evet.
SİNAN OĞAN (Devamla) Burada konuşulan
konuların gazetede haber olmasından sadece ve sadece dört saat sonra
kaldırılmasını içinize sindiriyor musunuz? Sayın
Adalet Bakanı, bir de burada demokratikleşmeden bahsediyorsunuz. Bu
yasanın Türkiyeyi demokrasiye çıkaracağından
bahsediyorsunuz ama burada konuştuğumuz konular dahi sansür
yasasına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİNAN OĞAN (Devamla)
uğrayıp
dördüncü saatin sonunda kaldırılıyor. Sayın Adalet
Bakanı, sizi kutluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
20.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
560 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.03
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
560 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşlarının önergesinin
yapılan ikinci oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 1. maddesinin son
fıkrasının metinden çıkarılmasını ve
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
6352
sayılı yasanın geçici 2 inci maddesinin 4 üncü
fıkrasının yürürlükte olduğu zamanda kovuşturması
yapılan ve kesin hükümle neticelenen veya kovuşturması
yapılan ve halen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması
önceki CMK 250. madde gereğince yapılıp temyiz
aşamasında ilgili fıkra gereğince işlemlere tabi
tutulan kararlar ile, kovuşturması yapılmakta olan davalar,
görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içerisinde
bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturma
safhasında olan davalar yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren
yetkili ve görevli Ağır Ceza Mahkemelerine gönderilir ve
yargılama başından itibaren yeniden görülür.
"Bu
yasanın 1. Maddesi 1. Fıkrasıyla kaldırılan
mahkemelerce karar verilmiş olmakla birlikte, henüz gerekçesi yazım
aşamasında bulunan dava dosyaları, bu yasanın
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 15 gün içinde gerekçesi
yazılmamış olsa dahi temyiz incelemesi için derhal
Yargıtaya gönderilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, aslında, bu kanun nereden çıktı; herhangi bir
sosyal ihtiyaçtan mı çıktı ya da yargının böyle bir
talebi mi var? Değil. Bu kanun, hepimizin bildiği gibi, 17
Aralık soruşturmasıyla birlikte başlayan rüşvet ve
yolsuzluk operasyonunun üstünü örtmek, perdelemek için getirilmiş bir
kanundur. Tek bir maddesi, sadece 1inci maddesi bu TMK 10uncu maddeyle
kurulan özel yetkili mahkemeleri kaldıran madde yerinde bir maddedir fakat
ne yazık ki o madde de eksik getirilmiştir.
Biliyorsunuz,
altı buçuk ay önce 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
Ergenekon davasıyla ilgili verilen kararlar daha henüz
yazılmamıştır. Bizim şu andaki Ceza Muhakemesi
Kanununa göre de kararların on beş gün içinde yazılması ve
dosyaya konulması gerekiyor. Altı aydır karar
yazılmadığı için bu karar temyiz edilemiyor,
dolayısıyla Yargıtaya gidemiyor. Yargıtaya gitse,
şimdiye kadar görüşülse belki bozulacak ve bu insanların bir
kısmı serbest bırakılacak. Siz kararı yazmayan
hâkimlerle ilgili herhangi bir düzenleme yapmıyorsunuz, yeniden
getiriyorsunuz, efendim On beş gün içinde karar yazılacak.
Yazılmasa ne olacak? Biz bunu Komisyonda da tartıştık
değerli arkadaşlar. Yazılmasa ne olacak? Efendim, Bakan diyor
ki: Hâkimler görevini kötüye kullanıyor. Görevini kötüye kullanıyor
da Sayın Bakan, insanlar içeride çürüyor, insanlar içeride ölüyor. Bugün,
ülkenin Genelkurmay Başkanını siz içeride tutuyorsunuz,
gerekçeli karar yazılamıyor, temyiz edemiyor. Yani, bu ülkenin siyasi
parti başkanını içeride tutuyorsunuz; milletvekili, Milliyetçi
Hareket Partisinin milletvekili içeride. Bunlara ilişkin
Yani bu
mahkemeleri kaldırıyorsunuz ancak bu mahkemelerin mağdur
ettiği insanların sorununa herhangi bir çözüm getirmiyorsunuz.
Biz diyoruz ki
önergemizle: 6352 sayılı Yasanın geçici 2nci maddesinin
(4)üncü fıkrası yürürlükten kalktığı için zaten bu
mahkemeler de artık görev ve yetki yönünden de geçersiz, yetkisiz,
görevsiz mahkemeler olduğu için, gelin bu davaları yenileyelim,
normal ağır ceza mahkemesi tarafından yeniden bu davalar
görülsün.
İki:
Kararı yazılmayan, Ergenekon davası denilen, uyduruk delillerle
torba dava olarak getirilen, bu karar yazılmadığı için bu
hâliyle Yargıtaya gitsin veya -başka bir önerimiz- bu hâliyle ilgili
mahkemeye devredilsin ve esasa kaydedilsin, yeniden yargılama yapılsın.
Yeniden yargılamaya açmadığınız sürece siz
tutarsızsınız. Efendim, işte, geçmişten beri
tartışılan mahkemeleri kaldırıyoruz.
Kaldırıyorsunuz da sizin kendi
Başbakanın akıl
hocası bile diyorsa ki Millî orduya kumpas kuruldu., bu mahkemeler bu
kumpasa aracı olduysa Sayın Bakan, bu mahkemelerin verdiği
kararlar adil değil, en azından şüphe var. Ve bu hâkimler
defalarca reddedildi, defalarca reddedildi. Sizin
tarafsızlığınızdan şüphemiz var, bu davadan
çekilin. dedi yargılanan sanıklar. Çekilmediler, karar verdiler.
Dolayısıyla bu yolu açın. Ama siz diyorsanız ki Hayır
arkadaş, biz Ergenekondan -uyduruk davadan, uyduruk delillerle-
Balyozdan, insanların belli bir süre daha içeride yatmasını
istiyoruz. bunu da açıkça söyleyin. Biz bundan sonra başka
örgütlerle ilgili müsamahalı davranacağız ancak
hayatını bu ülkenin savunmasına veren, bütün ömrünü bu ülkeye
veren bilim adamlarını, askerleri, efendim, siyasi parti
temsilcilerini, siyasi parti genel başkanlarını içeride tutmaya
devam edeceğiz., bunu söyleyin; en azından kamuoyu da sizin gerçek
niyetinizi anlasın ve önümüzdeki süreçte de ona göre bir karar versin
sizinle ilgili.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan bu konuyla ilgili konuşurken diyor ki:
Efendim, dinlemelerin olmasını istemiyoruz ki yani üç kişilik
heyete bu yüzden getirdik. Kim dinleme olmasını istiyor? Sayın
Bakan, o zaman, eğer samimiyseniz gelin, 135i kaldırın yani
teknik takibi, dinlemeyi, tümden kaldıralım maddeyi. Böyle bir
şey olmaz, gerçekçi değil, realist değil. Dinlemeler
olacaktır, uluslararası suç örgütleriyle ilgili dinlemeler
olacaktır; insan ticareti, kadın ticareti, uyuşturucu ticareti
yapan örgütlerle ilgili dinlemeler olacaktır; vatanın birliğine,
bütünlüğüne saldırılarla ilgili, bu tür terör örgütleriyle
ilgili dinlemeler olacaktır ama sizin getirdiğiniz sistemde,
aslında, üç kişi, güvence de değil, enteresan bir durum, orada
bir kişinin dediği olacak. Yani çok önemli bir konuda dahi, üç
kişi dediğiniz için, bir hâkim Hayır kardeşim, ben
dinleme vermiyorum. dediği zaman dinlenemeyecek. Bir taraftan MİT
kanunuyla getiriyorsunuz, istihbarat devletine dönüştürüyorsunuz ülkeyi,
bir taraftan mahkeme kararıyla dinlemeyi bu şekilde
kısıtlıyorsunuz. Bu samimi değil. İki, istihbarat
önleme dinlemeleri devam ediyor. Orada tek hâkim karar verecek, suçla ilgili
soruşturmada üç hâkim karar verecek. Bu tutarlı değil.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle Terörle Mücadele Kanununa
eklenmesi öngörülen geçici 14 üncü maddenin dördüncü fıkrasında yer
alan "yetkili ve görevli mahkemelere devredilir." ibaresinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, beşinci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve altıncı
fıkrasında yer alan "bu mahkemelerin üyelerine
yapılmış atıflar ağır ceza mahkemelerinin
bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimlerine yapılmış
sayılır." ibaresinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Doğan
Kubat (İstanbul) ve
arkadaşları
"bulundukları
aşamadan itibaren kovuşturmaya devam edilmek üzere yetkili ve görevli
mahkemelere devredilir. Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında veya Yargıtay'ın
dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur."
"Kaldırılan
mahkemeler bulunan ve kesinleşen dosyalara ait arşiv ve emanetler ile
diğer evrak ve dokümanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
tarafından belirlenecek mahkeme veya mahkemelere devredilir ve müteakip
işlem ve talepler bu mahkemelerce yerine getirilir veya karara
bağlanır."
"bu
mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Ankara Ağır Ceza
Mahkemesine yapılmış sayılır. Mevzuatta Ceza
Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci fıkrası
kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin
dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara yapılan
atıflar, Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen
uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu veya suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçuna,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak
amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit
uygulanarak işlenen suçlara,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın
Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlara (305,
318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),
yapılmış
sayılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Genel Kurulun
takdirlerine arz ediyorum efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Teklifin 19 uncu
maddesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca görevlerine
devam eden ağır ceza mahkemeleri ile Terörle Mücadele Kanununun 10
uncu maddesi uyarınca görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin
kaldırılması nedeniyle, bu mahkemelerde bulunan dosyaların
"bulundukları aşamadan itibaren kovuşturmaya devam edilmek
üzere" yetkili ve görevli mahkemelere devredilecekleri ve bu mahkemelerce
verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya
Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam
olunacağı hususuna açıklık getirilmektedir.
Ayrıca, bu
mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş dosyaların
arşivlerinin hangi mahkemeye devredileceği konusunda uygulamada
ortaya çıkabilecek tereddütün giderilmesi amacıyla düzenleme
yapılmaktadır. Buna göre, kaldırılan bu mahkemelerce
verilmiş ve kesinleşmiş kararlarla ilgili yapılacak
işlemler ile talep edilen kararlar, Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu tarafından belirlenen mahkemelerce yerine getirilecek veya karara
bağlanacaktır. Kaldırılan mahkemelere ait emanetler ile
diğer evrak ve dokümanlar da aynı şekilde devredilecektir.
Diğer yandan,
kaldırılan bu mahkemelerin üyelerine yapılmış
atıfların Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen
Ankara Ağır Ceza Mahkemesine yapılması öngörülmektedir.
Böylece, önleme dinlemelerine karar vermeye Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
belirleyeceği Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkili olacaktır.
Öte yandan,
mevzuatta Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci
fıkrası kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10
uncu maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara
yapılan atıflar bakımından herhangi bir boşluk
olmaması için bu konuda bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
Mevzuatta çeşitli hükümlerde bu suçlara atıf bulunmaktadır.
Örneğin, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun ek 7 nci maddesinde istihbari
dinleme yapılabilecek suçlar, Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci
maddesinin birinci fıkrasında sayılan suçlar olarak
belirlenmiştir. Bu şekilde genel bir atıf yapılmaması
durumunda mevzuatta buna benzer suç belirlemeleri uygulanamaz hale gelecektir.
Önergeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci
fıkrası kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10
uncu maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara
yapılan atıfların hangi suçlara yapıldığı
açıkça belirlenmektedir.
İş bu
önerge yukarıda açıklanan nedenlerle verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddede üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 2.maddesinin son
cümlesindeki "özgü" ibaresinin çıkartılarak
"ilişkin" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ömer Süha Aldan
Uşak Kırklareli Muğla
Ali
Özgündüz Celal
Dinçer Tufan Köse
İstanbul İstanbul Çorum
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
kanun teklifinin 2 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan
12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun
kapsamına giren suçlar ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Demir
Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 2. maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu Ali
Halaman Sinan Oğan
İstanbul Adana
Iğdır
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz S. Nevzat Korkmaz
Kütahya Adana Isparta
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan,
Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özel yetkili mahkemeleri kapatıyoruz. Ne
değişecek çok merak ediyorum. Daha önce DGMleri kapattık, daha
önce sıkıyönetim mahkemelerini kapattık. Biz her ikisinin
rahleitedrisinden geçtik de özel yetkili mahkemelere yetişemedik ama
hiçbir şey değişmedi, sıkıyönetim mahkemelerinde
yargılandık. Ondan sonra devlet güvenlik mahkemelerine sıra geldi.
Şimdi özel yetkili mahkemeler, bunları da kaldırıyorsunuz.
Ama, ben bir şey söyleyeceğim size: Zihniyet değişmedikçe,
mahkemenin ismini ne koyarsanız koyun, hiçbir şey
değişmeyecek. Yani yargıya yönelik 17 Aralıkta
başlayan taarruz aslında devam ediyor, bu bir taarruz. Bu taarruzun
esas sebebi de 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonlarının üzerini örtmeye yönelik.
Hükûmet paralel yapılanma diye sanal bir
yapıyı topluma hedef gösteriyor, yargıyı tamamen ele
geçirme hamleleri yapıyor. Yalnız, bu arada o kadar hızlı
kanunlar geçiriyoruz ki, sanki Adalet ve Kalkınma Partisi bir daha bu
Meclise gelmeyecek 30 Marttan sonra. O kadar hızlandınız ki, ben
merak ediyorum, acaba 30 Marttan sonra gelmeyecek misiniz buraya? Yani bu
kanunları geçirmeye daha fırsatımız olmayacak mı? Ama,
şöyle bir şey düşünüyorum: 30 Marta kadar düzenlenecek
birtakım operasyonların ön hazırlığı. Buradan
kamuoyunun vicdanına, Meclisin kulağına küpe olsun diye
söylüyorum. 30 Marta kadar yapılacak operasyonlardan bir tanesi, cemaate örgüt
operasyonu mutlaka yapılacak. TUSKON vesaire gibi sivil toplum
örgütlerinin mutlaka ve mutlaka, kendi tabirleriyle, inlerine inilecek.
Birtakım gazeteciler, cemaate mensup birtakım gazeteciler
tutuklanacak. Cemaat-Hükûmet didişmesinin ön hazırlığı
yapılıyor. Bütün bunların sebebi o.
17 Aralık
rüşvet soruşturması nedeniyle görevden alınan başta
emniyet mensupları olmak üzere sayıları 7 bini bulan kamu
görevlilerinin geriye dönme yolu da kapatılıyor bu kanunla beraber.
Teklifin 12, 13 ve 14üncü maddelerinde yapılan düzenlemeyle, dinlemelerde
süre azaltımı yapılacak, örgütlü suçlara yönelik süresiz süre
uzatımlarına da son verilecek. Bunun iyi tarafı da var, kötü
tarafı da var yani bir kişiye örgüt diyeceksiniz, senelerce
dinleyeceksiniz, o bir hata ama şu anda bunun miktarı, zaman miktarı kısaltılarak
gerçekten örgütlü suçların takip edilmesinin de önüne geçilebilir; bu da
bir tehlike.
Ceza
yargılamasında soruşturma aşamasında tedbir
kararıyla görevli merci, kural olarak, sulh ceza veya özgürlük hâkimleridir.
Bu kuraldan dönülmesi ve kararın oy birliğine bağlanması,
suçla mücadelede önemli bir handikaptır.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
için 2 yargıcın oyu yeterken koruma tedbiri için oy birliği
şartı aranması da düşündürücüdür gerçekten. Oysa ülkemizin
bir bölümünde paralel yapıyım diyerek bas bas bağıran,
mahallî seçimlerden sonra özerklik ilanına heveslenenlere nedense Hükûmet
hiçbir tepki göstermiyor, onlara karşı çok sessiz; değil tepki
göstermek, bu girişimleri görmezden geliyor. Buna neden böyle bir
tavır alıyor, anlaşılabilir değil.
Ben, şimdi
buradan Hükûmet yetkililerine sormak istiyorum: Eğer denilen
yapılırsa, yerel seçimlerden sonra özerklik ilan edilirse tepkiniz ne
olacak, daha doğrusu, tepki gösterecek misiniz yoksa hayırlı
olsuna mı gideceksiniz? Bunu merak ediyorum. Bu da sürpriz olmaz
Türkiyede yaşayan insanlar için.
Yeniden,
yargı konusuna dönecek olursak: Ülkemizde yargı bağımsızlığı
yok edildi, yargı bağımsızlığının yok
edildiğini duyuracak basın da yok edildi. Yargının bitirildiğinin
bir başka resmi de HSYK Yasasıdır. HSYK Yasasında
yapılan değişikliklerle yargı tam anlamıyla Adalet
Bakanına bağlandı. Yani bir anlamda Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kurulu Adalet Bakanlığının sekretaryasına
dönüştürüldü. Hâkim ve savcılar ise Bakanlığın memuru
yapıldı. Bakanlığın bu kadar geniş müdahalesine
imkân sağlanması yargı
bağımsızlığının ağır bir
şekilde zedelenmesi anlamına gelir. Yargı çok büyük bir yara
aldı aslında. Artık bağımsız yargıdan söz
edilmesi asla ve kata mümkün değil. Böyle bir ortamda
bağımsız yargıdan nasıl söz edebiliriz? Maalesef,
bağımsız yargı öldü yani
ve leddâllîn. Âmin. demekten
başka bir çaremiz yok. Hâkimler, savcılar baskı altında
inim inim inliyor. Bir taraftan bu adaletsiz adaletin
yargıladığı, hüküm verdiği Engin Alanı da,
Milletvekilimiz Engin Alanı da sizin vicdanlarınıza havale
ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 2 inci maddesinin 2 inci
fıkrasında yer alan 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunun kapsamına giren suçlar ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan
(Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Muhteşem Süleyman ne demiş biliyor musunuz:
Kılıcın yapamadığını adalet yapar. Bizde
de tersine bir şey işliyor. Adaletle
yapamadığımızı kılıçla yapmaya
çalışıyoruz. Zaten şüphelenmiştik. Anayasa
Mahkemesinin önündeki adalet tanrıçasına şalvar giydirilip
gözleri açıldıktan sonra durum değişmişti adalette
işlerin ters gittiği konusunda. Anayasa teorikte var, adil
yargılama var ama şu bir gerçek ki, Türkiye'de gizli yönetmeliklerle, tamimlerle,
genelgelerle polisten başlayarak, istihbarat örgütlerinin ağlarından
geçerek, gizli dinlemelerden geçerek davalar hazırlanıyor. Biz
alışığız, bakın, her gelen bize vurmuştur.
Sıkıyönetimde, önceki darbelerde, cumhuriyetin ilanı hariç bu
çatının kuruluşunda yer aldığımızdan sonra
her olayda isyan demişlerdir, her darbeden sonra bölücü
demişlerdir, biz buna alıştık ama bu özel yetkili
mahkemelerde bir gün herkesin yargılanacağı fikri
yayıldıktan sonra herkes uyanmaya başladı. Şöyle
düşünsenize, tahayyül ediniz arkadaşlar: Haşhaşi örgütü
iddianamesi hazırlanıyor, illegal yapılanmanın içinde on
yıl beraber çalışanların suç şeriklerinin konumunu
düşünün. Asli maddi failler, feri iştirak hâli, birlikte karar
almalar
Bu kararlar masalarda alındı, imzalar var altında.
Bakalım kim içinden çıkacak ve kimler yargılanacak?
İşte bu Haşhaşi örgütünü kurduğunuz zaman burada
inanın iktidar partisi ve iktidar partisinin dışından da
bazı sanıklarla Türkiye'nin en büyük davası olmaya
başladı ve orada nasıl gizli dinlemeler
yapıldığı ve nasıl, bakın, nasıl provokasyonlar
yapılarak bazı şehirlerde muhalifleri ezdirme provaları
yapıldığı, bazı yerlerde terörist faaliyet diyerek
PKK adına MİT mensubu olarak İstanbulda molotofkokteylini
otobüslere atarak kadınları, kızları yakarak öldürdükten
sonra onların reklamını seçim propagandalarında yapıp
-acımasızca ama- ve daha sonra MİT kimliği ortaya çıktığı
zaman da Ben MİT mensubuyum. dediğinde ve MİT mensubu olarak
çıktığında ve MİT mensubu olduğu için
yargılanamayacak konumda olan sanıklar da ortaya
çıktığında adalet duruyor.
Arkadaşlar,
her karanlığın aydınlığa kavuşması
lazım. Adaletin her şeyi açığa çıkarması
lazım. Acımasızca yaşanan, herkesi bulan, herkeste acı
bırakan olayların hepsinde herkesin ne kadar sorumluluğu varsa
yüzleşmek zorundadır ama bu, Terörle Mücadele Kanunuyla olacak
iş değildir. Bu, adil bir yargılamayla olur, bu olayları
ortaya çıkarmakla olur, provokasyonları ortaya çıkarmakla olur.
Bakın, bir
çözüm sürecindeyiz ve bu çözüm sürecinde şuna bakıyoruz: Terörle
Mücadele Kanunu sizin neyinizi kurtaracak? Niye kalkan olarak duruyor? Niye
tutuyorsunuz? Niye kaldırmıyorsunuz? Yoksa, seçim
propagandasında aleyhinize mi kullanılır? İşte,
Bölücülere meydanı bıraktınız. diye mi kullanırlar
diye korkuyorsunuz? Bırakın, kullansınlar. İnsanların
fikirleri özgür olsun. İnsanlar, eşit ve açık kendilerini
savunsun. Gelip, Parlamentoda demokratik mücadele yapsınlar. Bitsin
Türkiyedeki şiddet, çatışma -bunların yerine- ve tabii ki
yolsuzluklar bitsin.
Bakın, bütün
davalar sürgüne gidiyor. Faili devlet olan hiçbir dava yerinde
yargılanamıyor. Yine şunu söyleyeyim: Faili devlet memuru
olanların hepsi korunuyor. Bunu hükûmetler de yapıyor artık,
işte gördük Gezi davası, Ali İhsan Korkmaz olayı. Ali
İhsan Korkmaz olayı gibi birçok olayda, stadyumlarda adaletin sesi
haykırılmaya başlandı. Bunlardan ders çıkarmak
lazım. Biz bunları hatırlatmaya çalışıyoruz. Niye
normal bir adalet sürecine kendimizi hazırlamıyoruz hep birlikte?
Burada bir sıkıntı var.
Şu Terörle
Mücadele Kanununu muska yapın boynunuza takın. Eğer çok
seviyorsanız, çok tapıyorsanız muska yapın boynunuza
takın, onunla gezin.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İSMET UÇMA
(İstanbul) Caiz değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Eğer bir hayrı varsa, yararı varsa.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Muska caiz değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yoksa, çöpe atın.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Muska caiz değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ha?
İSMET UÇMA
(İstanbul) Muska caiz değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Caiz değil mi?
İSMET UÇMA
(İstanbul) Hurafe, hurafe.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Haşhaşilere soralım.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Daha iyi müçtehitler var.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bilmiyorum, soralım. Caiz midir, değil midir
bilmiyorum. Terörle Mücadele Kanununu muska yapıp getireyim isterseniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkanım, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yok.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
20.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
506 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı var, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 2.maddesinin son
cümlesindeki "özgü" ibaresinin çıkartılarak
"ilişkin" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan
Köse (Çorum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Tufan Köse,
Çorum Milletvekili.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; bugün eski adı özel yetkili mahkemeler;
yeni adı terör mahkemelerini kaldıracağız ama çok geç
kaldık, hepimiz bunun farkındayız. İşin ucu sizlere
dokunmadan, bakanlara dokunmadan, bakan çocuklarına dokunmadan
aklınız başınıza maalesef gelmedi. Bugün, bu
mahkemenin mağdurlarından Fatih Hilmioğlu az evvel tahliye
edildi. Kendisine buradan geçmiş olsun diyorum.
Şimdi, neydi bu mahkemelerin özellikleri? Bu
mahkemelerin en büyük özelliği, iktidara ya da cemaate yakın tek bir
sanığı yargılamadı bu mahkemeler, en büyük
özelliği buydu. Sanıklar arasında iktidara yakın tek bir
isim yoktu, şüpheliler iktidar partisinin yakını ya da cemaate
benzer bir zihniyette ise onların soruşturma ve davalarında ne
polis ne savcı ne mahkemeler ortaya saçılan bütün pisliklere
rağmen en küçük bir şekilde kıllarını dahi
kıpırdatmadılar.
Yine bu
mahkemelerin ortak özelliklerinden birisi belli hâkimlerden
oluşmasıydı. Eğer hâkimler çatlak ses çıkartırsa,
tahliye yönünde karar verir yahut da tutuklama yönünde karar vermez ise hemen
görev yerleri değiştiriliyordu, savcılar yine belli
savcılardan oluşuyordu yani özel yetkili değil, özel
görevlendirilmiş hâkim ve savcılardan oluşuyordu.
Yine bu
mahkemelerde maalesef polis fezlekeleri hükümlere esas oluyordu, polis
fezlekesi tutuklamak için yetiyordu. Yine bir kısım terör örgütü
mensupları gizli tanık olabiliyordu ama bu memleketin Genelkurmay
Başkanı, mahkemenin kapısında beklemesine rağmen ordu komutanları
tanık olamıyorlardı.
Yine bu mahkemede
el ürünü olmayan, imzası olmayan, parmak izi olmayan sadece dijital veride
ismi geçti diye, ismi geçen dijital kayıtlar delil oluyordu, bu delillere
dayanarak yıllar boyu süren tutuklanmalar yaşanıyordu. Yani uzun
tutukluluklar bu mahkemelerin olağan bir yargılama sistemiydi. Ucu
açık yargılamalar vardı, ucu açık soruşturmalar
vardı, imkânsız davalar vardı ama ne zaman ki bu
yargılamalardan beklenen marjinal fayda elde edildi, asıl amaca ulaşıldı
ve tasfiyesi gerekenler tasfiye edildi şimdi güç odakları, ortaklar
yani iktidar ile cemaat arasında anlaşmazlık çıktı ve
ucu size dokundu bu mahkemeleri kaldırmak aklınıza geldi;
maalesef böyle oldu.
AHMET YENİ
(Samsun) İstemiyorsanız çekelim!
TUFAN KÖSE
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, biz istiyoruz, istemiyor
değiliz. Biz demokrasi yönünde atılan her adıma
razıyız ama yine havuç-sopa var. Bir tane havuç var, on beş tane
sopa var. İnceledin mi Ahmet Bey? On beş tane sopa var.
Şimdi bugün
yine bir tape yayınlanmış bilmiyorum okuyabildiniz mi,
izleyebildiniz mi. Alo Fatih. Emredin efendim. Geç oldu yatıyorum,
sen de TVyi kapat yat. Ne o öyle yirmi dört saat yayın mı olur?
Hemen kapatıyorum efendim. Bu da şaka tabii, espri; böyle bir tape
yok, ben de burada tape okumayacağım.
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) -
Esprisine gülünmeyen adam olmak
TUFAN KÖSE (Devam)
Öyle mi, gülün o zaman! Espriden anlamak önemlidir biliyorsunuz, espriden
anlamıyorsanız yapacak bir şey yok yani.
Şimdi
arkadaşlar, bir buçuk aydır her yeni güne bir rezillikle
başlıyoruz, maalesef, her yeni güne. İhaleci müteahhitlere salma
salınmış, havuz kurulmuş, paralar toplanmış,
televizyon, gazete satın alınmış, bir rezillik. Adam bir de
anamıza sövüyor. Hiçbirimizin içinde kalmasın, yetim hakkı
yiyerek elde ettiği her kuruşu biz de ona aynı şekilde iade
ediyoruz.
Yine
Başbakana ve ailesine birinci dereceden sit alanında bir villa
yaptırılmış. Müteahhit abilerle sohbetler
yapılıyor, Bu kanunun arkasından nasıl
dolanacağız? filan deniyor, açıklamaları var. Tabii,
vallahi ben utanıyorum. İşte, otuz sene önce
yapılmış villalar filan deniyor, Google Earthte
çıkmış, birkaç sene evvel yok buralar. Yani yalan da
ortalıkta dolaşıyor. Geçen bir konuşmamda demiştim, Yalana
vergi çıksa Bakanlar Kurulunda bir kısım arkadaşların
maaşları haciz olacak. demiştim. Bugün de diyorum ki: Siz
yalanı bırakamayacaksınız aynı arkadaşlara- bari
azaltın bu yalanı, onu da yapmıyorsunuz.
Yine, AKPli
belediyeler, Başbakanın çocuklarının yönetiminde
bulunduğu vakıflara 100 milyonlarca ya da 10 milyonlarca
dolarlık yardımlar yapıyor, tabii, hiç ses edilmiyor ama bu
TÜRGEV vakfında zannedersem içinizde bulunan bir kısım
milletvekili de ortak ya da yöneticisi tam bilemiyorum; bir kısım
milletvekili de, zannediyorum, ortak mıdır, mütevelli heyetinde
midir.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Vakıfta ortak olur mu?
TUFAN KÖSE
(Devamla) Yani sonuçta ucu size dokunduktan sonra içerisinde 10-15 tane sopa
olan
Ki bu memlekette gencecik insanlara oy çokluğuyla idam
cezaları, ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezaları verilirken mal varlıklarını korumak adına oy
birliği arayan bir yasal düzenleme getirilmiş. Yani hoş
değil.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 3 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 135inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kişisel
verilerin kaydedilmesi
Madde 135- (1)
Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişilerin
siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka
aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına,
sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına
ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse için verilecek
ceza bir kat artırılır."
Pervin Buldan Hasip Kaplan Sırrı
Sakık
Iğdır Şırnak Muş
İdris
Baluken İbrahim
Binici
Bingöl Şanlıurfa
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım
iki önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 3. maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Uşak Kırklareli Muğla
Ali Özgündüz Celal
Dinçer Tufan
Köse
İstanbul İstanbul Çorum
Levent Gök
Ankara
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Murat
Başesgioğlu Ali
Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Kütahya Adana Kocaeli
S. Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce bu
kanun teklifiyle ilgili Hükûmet adına Sayın Bakan konuşunca
böyle, demokrasilerde ihtiyaçlar ortaya çıktıkça birtakım
düzenlemeler getirildiğini ifade etti. Şimdi, siz demokrasileri
kendinize göre yontuyorsunuz; eğer sizin lehinize ise demokrasiden
bahsediyorsunuz, değilse gözünüz görmüyor. Şimdi, biraz önce haber
aldım. Sayın Bakan, bakın, bizim Adana Büyükşehir Belediye
Başkan Adayımız bir yıldır sahada çalışıyor.
Bugün oraya Ömer Çelik gidiyor -Bakan- Bakan gidiyor ya, bizim
Yumurtalıkta adayımızın tabelaları
indiriliyor. Şimdi yazık değil mi, günah değil mi? Bu
talimatı bir kaymakam nasıl verir? Yani adil seçimlere nasıl
gireceğiz?
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Vali var orada, vali.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Geleceğim.
Şimdi,
bitişiğinde Karataş Kaymakamı sanki AKPnin ilçe
başkanı, muhtarlara talimat veriyor: AKP adayının
konvoyuna katılacaksınız. Yani Sayın Bakan, eğer
demokrasiden bahsediyorsanız, eğer bugün
uyguladığınız birtakım şeylerin sizi yarın
rahatsız etmemesini istiyorsanız demokrasiyi hakkıyla tesis
edin. Kendi lehinize olan yerlerde demokrat, başkalarına geldiği
zaman hukuku, demokrasiyi ayaklar altına alırsanız o zaman
samimiyetiniz sorgulanır.
Şimdi,
gerçi neyi anlatıyoruz? Adana Valisi beş yerde valilik
yapmış. Aydında yaptığı ortada, afişleri
kaldırdığı ortada. Bugün Adanada -elli defa söyledik,
defalar kere dile getirdik, size dahi söyledim- bir milletvekilini vali
yardımcısıyla soruşturmaya tutan bir vali var. dedim, size
yazı yazdım. Bir cevap verdiniz mi, bir inceleme yaptınız
mı? Yapmazsınız çünkü başkalarının canı
yandığında, başkalarına dokunulduğu zaman bir
şeye gerek yok ama kendinize geldiğiniz zaman demokrat
kesiliyorsunuz. Sizin demokratlığınız anca bu. Onun için,
ne yaptıysanız yarın aynısıyla
karşılaşıyorsunuz ve karşılaşmaya devam
edeceksiniz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bir yolsuzluk ve rüşvet olayı
çıktığı zaman Avrupada ne oluyor? Avrupada ilgili bakan
istifa ediyor. Japonyada ne oluyor? Harakiri yapıyor, intihar ediyor ama
Türkiyede, eğer bir de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardaysa,
ülkede bir yolsuzluk operasyonu olduğu zaman neler olduğunu ben size
anlatacağım. Şimdi, 17 Aralıkta ve 25 Aralıkta
asrın yolsuzluğu oldu. Bu yolsuzluğun içerisinde,
Başbakandan oğluna, bakanlara, bakanların çocuklarından
yandaş iş adamlarına kadar birtakım insanlar bu iddialarla
karşı karşıya. Şimdi burada yapılması
gereken nedir? Bir hukuk devletinde, demokrasinin hâkim olduğu yerde
yapılması gereken şudur: Eğer sizin
boğazınızdan hiçbir şey geçmediyse, kendinize
inanıyorsanız ve güveniyorsanız yargının önünü
açarsınız, soruşturmanın önündeki bütün engelleri
açarsınız, hak, hukuk, adalet yerini bulur ama Türkiyede Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarında bunun tam tersi oldu. Bu yolsuzluk
operasyonunun üzeri kapatılmak için, engellenmek için önce bu operasyonu
yapan polisler, emniyet müdürleri, emniyet amirleri bir gece operasyonuyla
görevden alındı. Bu soruşturmayı yürüten savcılar
aynı şekilde görevden alındılar, yetmedi. Çünkü Hükûmet
şunu çok iyi biliyor: Nerede ne eksiklikler olabileceğini, nerede
neler çıkabileceğini. Oturuyorlar masaya yatırıyorlar.
Türkiye çapında bir operasyona başladılar. Bu milletin
affetmeyeceği, bu Anadolu insanının, fakir fukaranın, garip
gurebanın, sessiz yığınların affetmeyeceğini
gördüğü için, önce bu işi bir yapıya yıkmaları
gerekiyordu. Bir yapıya yıktılar. Ondan sonra Türkiye'nin
neresinde yolsuzlukla ilgili kendilerine yönelik bir operasyon
olabileceğini düşündüğü bütün yerlerde bütün emniyet
değiştirildi. Şu anda sayıyı bile hatırlamak
mümkün değil, 7-8 bini geçti.
Sayın
Bakan diyor ki: Fişleme yok. Bal gibi, fişleme var. Siz var deseniz
de var, yok deseniz de var. Bunu tarih yazacak. Bugün bütün kayıtlar
elinizde, devletin imkânları elinizde ama bu fişlemeler olmasa bu
kadar polisi bir anda değiştiremezsiniz. Yarın, işte,
yargıda, Cumhurbaşkanı HSYKyı onayladığında
yine göreceğiz, fişlemelerle bir sürü savcıyı
değiştireceksiniz, bir sürü memuru, bürokratı
değiştiriyorsunuz.
Bitmedi,
daha neler yaptınız? İşte, İnternete sansür
getirdiniz. Yolsuzlukları tıkayacak, kapayacak bütün
oluşumların önünü açıyorsunuz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet,
aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara
Milletvekili.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Hukuka
aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan,
daha önceki. Şu andaki mevcut yasaya göre olan kanundaki düzenlemenin bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılması istenilen madde üzerinde konuşuyorum.
Sayın
milletvekilleri, dün geç saatte sizi Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin bir
kararıyla ilgili bilgilendirmiştim. O karar elimde, arzu eden
arkadaşıma da takdim eder, onların da incelemesine sunarım.
Bugün de yapmış olduğum bir itirazla Ankara 10. Sulh Ceza
Mahkemesinin Ankara Valiliğinin talebi üzerine Ankaranın
Altındağ, Mamak, Keçiören, Çankaya, Pursaklar bölgelerinde 13
Şubat ve 27 Şubat arasında on beş gün süreyle tüm
coğrafi hududu kapsayarak ve içindeki bulunan tüm kişileri herhangi
bir sınırlamaya tabi tutmadan almış olduğu arama
kararı üzerine itiraz ettiğimizi bilgilerinize sunmak isterim. Karar elimdedir
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bugün
garip bir ironi var. Birazdan 9uncu maddeyi konuşacağız.
Sayın mahkemenin verdiği karar çok geneldir, çok soyuttur. Herhangi
bir coğrafi hududu tahdit etmeden, sınırlamadan, içinde
yaşayan nüfusu sınırlamadan, herkesi potansiyel şüpheli ya
da sanık gibi gösterecek bir tarzda alınmış bu
kararı bugün
tartışırken -bugün Mecliste biraz ilerleyen saatlerde 9uncu
maddeyi tartışacağız- Adlî ve Önleme Aramaları
Yönetmeliğinin 19 ve 20nci maddesindeki gerekçelerine de mahkemenin
uymadan almış olduğu bu kararla, birazdan
tartışacağımız 9uncu madde sanki mahkemenin
kararına nazire yaparmışçasına önümüze çıktı.
9uncu madde de konuşulacak elbette ama 9uncu madde ne diyor?
Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda
somut delillere dayalı kuvvetli şüphe varsa şüphelinin veya
sanığın üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona
ait diğer yerler aranabilir. diye bir değişiklik
getiriyorsunuz. Ancak işte alınan bu kararın vahameti de burada değerli
arkadaşlarım. Yani ortada somut delil yoksa, ortada tarif
edilmiş bir coğrafi hudut ve coğrafi bir hududun içerisindeki
kişilerin tanımlaması yoksa, doğal olarak bundan herkesin
ürkmesi söz konusudur, hele kötü bir uygulamacının elinde bunun
halkla emniyet kuvvetlerini karşı karşıya getirmesi
kaçınılmazdır.
Hassasiyetle
üzerinde durmamız gereken konu, hem mahkemelerin bu kararları
alırken çok daha sağlam gerekçelerle hareket etmesi hem de
uygulayıcıların bu karar elindeyken sınırsız bir
yetkiyle değil, tam tersine, yönetmeliklere, kanuna ve Anayasada
belirlenmiş olan temel hak ve özgürlüklere uygun olarak, azami dikkat
içerisinde bunları kullanmaları gerekmektedir. Ne yazık ki
ülkemizdeki uygulamalara baktığımız zaman karşılaştığımız
olumsuz uygulamaların fazlalığı ortaya
çıktığında, bu kararın yarattığı
tepkinin ve buna verilecek olan protestoların sesinin yüksekliğinin
çok daha fazla olması kaçınılmazdı; nitekim, bugün de bu
olmuştur.
Şimdi, biz
diliyoruz ki mahkemelerimiz ve emniyetimiz -birazdan da
tartışacağımız 9uncu maddedeki gibi- somut delillere
dayalı kuvvetli şüphelerin varlığı hâlinde, belgelerin
varlığı hâlinde ancak bu yollara başvurmalıdır.
Yoksa, çerçevesi çizilmeden, kişilerin kim olduğu, aranacak bölgenin
neresi olduğu ve
Bütün Ankarayı ilgilendiren, bütün toplumu
ilgilendiren bu konularda mahkemeler rahatça arama kararları vermemelidir,
çok dikkatli olmalıdır, bunun sınırlarını
çizmelidir. Emniyet kuvvetleri elbette kuvvetli suç şüphesinin olduğu
yerde gerekli araştırmayı yapabilirler ama bunun çerçevesi iyi
çizilmediği zaman, işte,
karşılaştığımız insan hakları
ihlalleri, demokrasi ihlalleri her zaman bizi sorunlarla karşı
karşıya bırakır.
Dün
arkadaşlarımıza söz vermiştim, Bu kararı getirir
misiniz? demişlerdi. Ben de sözümü tuttum, kararı da sizlere
gösteriyorum, grup başkan vekillerinize de takdim edeceğim. Bu konuda
beni dinlediğiniz için hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
İyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 326/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 135inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kişisel
verilerin kaydedilmesi
Madde 135- (1)
Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişilerin
siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka
aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına,
sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına
ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse için verilecek
ceza bir kat artırılır."
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar
hepinize merhaba.
Sevgili
arkadaşlar, buraya çıkıp konuşmaya gelen her
arkadaşımızın özellikle Ergenekondan, Balyozdan
başlayan bir süreç değerlendirmesi var. Sanki bu ülkede sadece
Ergenekon ve Balyoz, hukukun mağdurları; onun
dışındaki insanlar bu ülkede dört dörtlük bir şekilde
yargılanıyorlar.
Şimdi,
bahsettiğiniz genelkurmay başkanından diğer generallere hiç
kimsenin bir üstünlüğü yok bu ülkede. Yani adil
yargılanmamışlarsa onların hukukunu korumak bizim namus
borcumuzdur ama bu ülkede sadece genelkurmay başkanları ve generaller
yargılanmıyor, sadece Ergenekon ve Balyoz yok. Bu ülkede ve bu
ülkenin kuruluşundan bugüne kadar, farklı halklara, farklı
kimliklere farklı hukukların uygulandı ama ne hikmetse,
arkadaşlarımız bunlara değinmezler.
Ünlü bir
düşünürün sözüdür: Vicdan, insanın içindeki Tanrıdır.
Eğer sizin vicdanınız bu şekilde yansıyorsa, biz sizin
adaletinizden kuşku duyarız. Bakın, o Balyozda, o Ergenekonda
yargılanan birçok generali tanır ve biliriz. Ellerinin nasıl
Kürt kanına bulaştığını da biliriz. Onlarca
Kürtü nasıl katlettiğini de biliriz ama bunları asla
seslendirmezsiniz. Onların nasıl Kürt coğrafyasında birer
katile dönüştüklerini de biliriz ama öyle çıkıp, sürekli burada
Ergenekon, Balyoz, bu ülkede yargı, bilmem ne
Vallaha, bizim bunlara
karnımız tok. Bunların bir kısmı, evet, o bir kısmı
bu sürecin mağdurları olabilir; bir kısmının da
nasıl, ne yaptığını da biz çok çok iyi biliyoruz. Onun
için, bu konuda bir tahlil, bir teşhis olduğunda, gerçekten bizim
yaşadığımız acıları da dikkate alarak bu
konuda belirlemelerde bulununuz çünkü çıkın, bakın, burada
bunlarla ilgili bir sürü sözler söylüyorsunuz. Peki, bu ülkenin bir Roboskisi
yok mu, 34 insan yaşamını yitirmedi mi? Ve bu ülkenin
yargıçları takipsizlik kararı vermedi mi? Hani bu ülkenin adaleti,
hani bu ülkenin vicdanı?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bunlara söyle.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Herkese söylüyorum, buraya çıkıp sadece bir iki noktada
seslerini yükseltenlerin hepsine söylüyorum ben, yani bu ülkede sadece 3-5
general yok, sadece bu ülkede Genelkurmay Başkanı yok. Bu ülkenin bir
bütününe
Yargı hepimiz için, hepimizin
TUFAN KÖSE (Çorum)
Roboski de bizim, Genelkurmay da bizim.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, ben onlara söylüyorum, siz de çıkın söyleyin.
Bu generalleri seslendirenler, çıkın, Roboskideki
Bakın, orada
çocuklar öldü, orada bombalar patladı; orada adalet yok, orada insanlar
katledildi; o ülkede farklı bir hukuk uygulanıyor. Ey AKP, ey CHP, ey
MHP; bu, hiç sizi rahatsız etmiyor mu?
MHPli
arkadaşlarımız sürekli bir sakız bulmuşlar: Özerklik,
özerklik. E, ne olacak özerklik? Özerklik olduğu zaman bu ülke bölünüp
parçalanacak mı?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet, evet.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Özerklik olduğu zaman, Ankaranın yetkisi bütün
Türkiye'ye dağılacak, kimse hırsızlık yapmayacak,
kimse yolsuzluk yapmayacak, yerelden yönetim buna el koyacak; ne kadar güzel.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hocam, bunlarla anlaştınız mı
anlaşmadınız mı, onu duymak istiyorum.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, özerklik, Ankaranın yetkisini bütün Türkiye'ye,
Anadoluya yaymaktır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
AKPyle bu konuda anlaşıp
anlaşmadığınızı söyleyin, duyalım.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Özerklik demek, hazineden tek liranın kaybolmaması
demektir. Özerklik dediğiniz, halkın yerelden yönetime sahip
çıkmasıdır. Vallaha, AKP gitse, yerine CHP de gelse, bu
Ankaranın bu hantal yapısında, bu yolsuzluklar, bu
hukuksuzluklar siz de gelseniz aynen devam eder
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Merak etme, biz ne yapacağımızı
çok iyi biliyoruz.
SIRRI SAKIK
(Devamla)
çünkü sizden önce de, bu iktidarlardan önce neler olup
bittiğini hep beraber gördük. Şimdi, bakın, bu Roboskide
takipsizlik kararı veriliyor, hiç kimsenin vicdanı
sızlamıyor. Ey -peki- takipsizlik kararı veren yargıçlar,
siz hangi vicdanla uyursunuz?
Bakın, bütün
arkadaşlarımız biraz önce söylediler, Muş E Tipi
Cezaevinde 84 yaşında Ape Hasan diye biri var, astım
hastasıdır, 84 yaşındadır. Bir tek insan, adı
Kürt olduğu için kimse bunlara değinmez, yani 84 değil, 184
yaşında da olsa o Kürtün dramı buraya getirilmez ama bir
başkası bu ülkede cinayet de işlese, bu cinayeti Kürtlere
karşı işlemişse çıkıp rahatlıkla o generali
burada savunabiliyorlar. Ben biraz daha vicdanlı olmalıyız diye
düşünüyorum. Evet, vicdan, insanın içindeki Tanrıdır. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın hatip -yani, tutanaklara geçmesi bakımından-
Roboski katliamıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisini AKPyle aynı
anlayış ve bakış açısı içinde gösterdi. Bu,
doğru değildir, bilakis Roboski katliamıyla ilgili, Cumhuriyet
Halk Partisi, Barış ve Demokrasi Partisinden daha fazla Meclis
kürsüsünde bu davada öldürülenlerin, Başbakanın emriyle
öldürülenlerin hakkını, hukukunu savunmuştur; tutanaklara
geçmesini istiyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) İlaveten yoklama da istiyorum.
III. - YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Ama, önergeyi
oylamaya sunmadım ki ben.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Ayaydın, Sayın Dibek, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Köse, Sayın Serindağ, Sayın Öztürk, Sayın Acar,
Sayın Susam, Sayın Kart, Sayın Demiröz, Sayın Köprülü,
Sayın Güler, Sayın Batum, Sayın Küçük, Sayın Haberal,
Sayın Onur, Sayın Şafak, Sayın Aldan ve Sayın
Yılmaz.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin;
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Altay, elektronik cihaz da öyle söylüyor efendim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Yani cihaz da bizi
yanıltmış olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yani
oraya bakmanıza gerek yok.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yani cihazın içine MİT girmiş olabilir, TİB
girmiş olabilir.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Genelkurmay Başkanını savunuyor, Roboskiyi savunmuyor.
diyerek benim sözlerime sataşmıştır. Cevap vermek
istiyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Seni kastetmedim kardeşim, seni kastetmedim.
BAŞKAN
Sayın Altay, zaten grup adına
TUFAN KÖSE (Çorum)
Yok vermedi Sayın Altay.
BAŞKAN
Efendim?
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Altay, buna cevap vermedi.
BAŞKAN - Söz
vermedim beyefendi, nereye gidiyorsunuz öyle? Bir soracağız. Sizin
şahsınıza mı söyledi?
TUFAN KÖSE (Çorum)
Evet.
BAŞKAN
Tutanakları getirteceğim, şahsınıza söylemişse
vereceğim.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Yani lütfen
BAŞKAN
Lütfen ama
Hayır
TUFAN KÖSE (Çorum)
Herkese veriyorsunuz, olur mu Sayın Başkan ya. İlk defa
sataşmadan dolayı söz istedim. Niye bize vermiyorsun? Herkese
veriyorsun.
BAŞKAN Bir
defa bu tavır doğru bir tavır değil.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Seninki de doğru değil ama.
BAŞKAN - Vermeyeceğim. demedim.
Tutanakları getirteceğim, şahsınız adına
söylenmişse, isminiz geçmişse
TUFAN KÖSE (Çorum)
Niye benim sözüme itimat etmiyorsunuz? Herkesin sözüne itimat ediyorsunuz.
Ben kulaklarımla dinledim ve duydum.
BAŞKAN
Hayır, lütfen Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Ama yaptığınız hiç doğru değil. Her zaman böyle
yapıyorsunuz. Ayıp ediyorsunuz.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü
maddesinde yer alan "şeklinde" ibaresinden sonra gelmek üzere
"dört yıla" ibaresi "beş yıla" ibarelerinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Sırrı
Sakık
Iğdır Şırnak Muş
İdris Baluken Nazmi Gür
Bingöl Van
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına
ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair
kanun teklifinin çerçeve 4. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek Ömer Süha
Aldan
Uşak Kırklareli Muğla
Ali Özgündüz Celal
Dinçer Tufan
Köse
İstanbul İstanbul Çorum
Atilla Kart
Konya
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim Işık Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Kütahya Adana Kocaeli
S. Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Önergeler üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.
Başbağlar
köyü, Eruh başta olmak üzere, aslında eli kanlı olanların
kimler olduğunu çok iyi biliyoruz, elinden kan damlayanlar PKKlılar.
Bunun göz ardı edilmesini söyleyemeyen insanlar, tutup başka eli
kanlılardan söz ediyorlar. Öncelikle bunu belirtmek isterim.
Öte yandan, biz
hiçbir zaman Kürtler katlediliyor, Türkler katlediliyor. demiyoruz; bu
ülkenin vatandaşları, Türk olsun, Kürt olsun, kim katlediliyorsa onun
karşısındayız, Hukukun üstünlüğü esas
olmalıdır. diyoruz.
Şimdi, burada
asıl söz aldığım madde, kişisel verilerin
korunması. Evet, bu konuda, biliyorsunuz, uluslararası nitelikte bir
kanun tasarısı vardı. Bunun AKP tarafından bugüne kadar
kabul edilmediğini hepimiz biliyoruz. Yani, Kişisel Verilerin
Korunması Hakkındaki Kanun Tasarısını kabul etmeyen
Hükûmetin, iş kendilerine geldikten sonra birdenbire aslan kesilip bununla
ilgili karar çıkartmaya kalkışmaları
Bundan üç sene önce
çıkan birtakım kasetler söz konusu edildiğinde, o zaman neden
harekete geçmediniz, neden bununla ilgili kanun tasarılarını
gündeme getirip çıkarmadınız veya bunlarla ilgili bugüne kadar
ne yaptınız? Bunların cevabını verebilir misiniz?
Tabii ki vermeniz mümkün değil. Dolayısıyla, bu gibi kanun
tasarıları, sadece kendinize yontulan bir biçimde ortaya konuyor.
Nitekim, İnternet yasasıyla ortaya koyduğunuz, aslında
kişisel verilerin servis sağlayıcıları tarafından
iki yıl müddetle korunması meselesi de çok güzel bir fişlemeyi
gündeme getiriyor. Siz bu fişlemeyi içinize sindirebiliyor musunuz ve bu
kanunla ne kadar uyuşabiliyor?
Değerli milletvekilleri, aslında bugün çok
bomba gibi bir iddia basına yansıdı. Bu iddiada şunlar
ifade ediliyor: TÜBİTAK BİLGEM Dairesi Başkanı Doktor Hasan
Palaz birtakım iddialarda bulunuyor. Bu, göz önüne
alındığında, aslında kişisel verilerin
korunmasının ve İnternete düşen birtakım bilgilerin
ne kadar sağlıklı olarak kamuya yansıyıp
yansımayacağı da bununla söz konusu olacak. Bunun
yalanlanacağını zannetmiyorum çünkü bire bir hadiselerin meydana
geldiği bir gerçek.
Hasan Palaz şunları söylüyor: Ocak 2002de,
Millî İstihbarat Teşkilatından gönderilen bir dinleme
cihazının ki daha sonraki gelişmelerden,
Başbakanlıkta bulunan böcek olduğunu öğrendiğim-
incelenerek kaynağı ve ömrü konusunda bilimsel rapor hazırlamam
istendi. Fiziksel ve kimyasal çalışmalarla yapılan bilimsel
incelemeler ve analizlerin sonucu hazırladığım rapor, 2012
yılı Ocak ve Mart aylarında MİTe teslim edildi.
Ardından, 2012 yılı içinde aynı konuyla ilgili
Başbakanlık Teftiş Kurulundan gelen çağrı üzerine
bilgi verdim ve uzmanlık görüşümü ifade ettim. Kasım 2013te
Başbakanlık Teftiş Kuruluna aynı konuyla ilgili olarak
tekrar çağrıldım ve yeniden bilgime başvuruldu. Ben de bir
kez daha TÜBİTAKta yapılan test ve analiz
çalışmalarını 2012 yılında olduğu gibi
anlattım. Bu görüşmeden anladığım, TÜBİTAK
raporundan çıkan bilimsel ve objektif sonuçların beklentiyi karşılamadığı
ve bundan memnun olunmadığıydı. İkinci kez bilgime
başvurulmasından sonra, etkili bazı kişilerce, TÜBİTAK
BİLGEMin verdiği raporun içeriğinin beklentiyi
karşılamadığı, raporu tekrar istenen şekilde
hazırlayıp sunmazsam görevimden alınacağım tarafıma
bildirildi. Bu beklenti, böceğin kullanıma girdiği tarihin
gerçek tarihten başka bir tarih olarak değiştirilmesinin
istenmesiydi. Yani, bilimsel ve objektif kriterlerle hazırlanan raporda
masabaşı tahrifat yapmam istendi. Aksi hâlde, birilerinin adamı
olarak fişlenip görevden alınacağım belirtildi. Sonuç
olarak, adamcağız görevinden alınmış durumda. Kim
tarafından alındığı da belli, yeni bakan olan
Yani
Tarafıma iletilen mesaj ve baskıların sonucu, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat Ergün Beyin değişmesiyle hemen
görevimden alındım. diyor.
Şimdi, dolayısıyla, eğer, bu iddialar
tamamen doğruysa ki doğru olduğu büyük ölçüde belli; şimdi,
bu iddialar doğruysa -ki araştırılması gerekir-
aslında, gerçekten, sadece sansür meselesi değil, bilimsel
birtakım raporlara da Hükûmet tarafından nasıl müdahale
edildiği ortaya çıkar ki, bu da bir vahim durumdur.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Atilla
Kart, Konya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tarafımızdan 4üncü maddeyle ilgili
olarak verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda -her ne
kadar şeklen teklif olarak görünüyorsa da, özü itibarıyla tasarı
olduğu için tasarı olarak ifade etmek gerekiyor- Türkiye yasa
dışı dinlemelerin yarattığı tahribatları
nasıl giderebilir, bir anlamda, bunun arayışı içinde
Hükûmet. Bu anlayışla getirilen bir düzenleme söz konusu.
Aslında, bu
tahribatın temellerini çok iyi görmemiz gerekiyor. Bu tahribatı
yaratan sebepler, düzenlemeler ne zaman gerçekleştirildi, bunu görmemiz,
değerlendirmemiz gerekiyor. Bütün bu tahribatı yaratan düzenlemeler,
3 Temmuz 2005 tarihinde, bu Genel Kurulda, bir pazar günü gerçekleştirildi
değerli milletvekilleri. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç
Tüzükte temel kanun düzenlemesine söz hakkının
kısıtlanması sebebiyle göstermiş olduğu tepki ve
22nci Dönemde sadece o gün Genel Kurula katılmaması üzerine, illegal
karargâhta hazırlanan illegal karargâhın da yerini, adresini biraz
sonra ifade edeceğim- o düzenlemenin sonucunda Türkiye bugünlere geldi
değerli milletvekilleri.
Bakın, o
düzenlemeyle Silivrilerin, Oda TVnin, Balyozun, KCKnın, bütün bu
soruşturmaların, bu yargılamaların kurguları,
senaryoları, altyapıları, Türkiye Büyük Millet Meclisine yürüme
mesafesinde, İçişleri Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı, Başbakanlık odaklı bir karargâhta
hazırlandı. Bunları istediğiniz ortamda, daha
ayrıntılı bir şekilde elbette konuşabiliriz ama
bakın, nasıl bir tahribat yaşandı: Türkiye'nin yargı
düzeninde, yargısal süreçleri ihlal eden, yargısız infazlara yol
açan, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının tümünün temel hak ve
özgürlüklerinin tehdit altına alınmasına yol açan, toplumsal
barışımızı tehdit eden bir süreci bu düzenlemelerden
sonra yaşadık.
Şimdi, ne
yapmak istiyor iktidar? Bu sorunu aşmak istiyor. Bu sorunu aşmak
isterken de bakıyorsunuz 4üncü, 5inci maddede, altı aylık
cezayı bir yıla çıkarmak istiyor, bir yıllık
cezayı iki yıla çıkarmak istiyor. Bunu yapmakla beraber, bir de
ne yapıyor? 17 Aralığın delillerini nasıl yok ederim,
17 Aralığı nasıl kadük hâle getiririm, kendimi bu
işten nasıl kurtarırım? arayışıyla yeni
düzenlemeler yapmak istiyor.
Dokuz on yılı bir tarafa bırakalım
değerli milletvekilleri; sekiz dokuz yılı bir tarafa
bırakalım, bakın, şu son bir aydaki düzenlemeleri göz önüne
aldığınız zaman bile, aslında, iktidar olarak
nasıl bir acz içinde olduğunuz, nasıl bir dirayetsiz
yaklaşım içinde olduğunuz çok açık bir şekilde ortaya
çıkıyor.
Bakın, son bir ay içinde, son kırk beş gün
içinde getirilen bütün bu düzenlemelerle bir taraftan hukuk rejimini, kuvvetler
ayrılığını ortadan kaldırıyoruz,
doğrudan yürütme organına tabi bir sistemi kuruyoruz, bir taraftan da
temel hak ve özgürlüklerimizi tehdit altına alıyoruz,
kuşatıyoruz temel hak ve özgürlükleri. HSYK düzenlemesiyle bunu
yapıyoruz, İnternet düzenlemesiyle bunu yapıyoruz, MİT
tasarısıyla bunu yapmak istiyoruz ve biraz evvel değerli
arkadaşım Levent Gökün ifade ettiği genel arama kararıyla
bunları yapmak istiyoruz.
Yetmiyor, bir de ne yapıyoruz biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım? Kalkıyoruz, ÇED düzenlemesini bile,
yani çevre etkisi düzenleme yetkisini, bu raporları düzenleme yetkisini de
alıp Bakanlar Kuruluna veriyoruz. O tasarı da Çevre Komisyonunda
bekliyor, herhâlde bir hafta içinde o da görüşülecek. Öyle bir düzenleme
ki, meslek kuruluşlarının, akademisyenlerin etkili olduğu,
yetkili olduğu bir kurulun yetkilerini doğrudan Bakanlar Kuruluna
veriyoruz. Gerçekten, böylesine bir düzenlemeyi de tasavvur etmek mümkün
değil.
Aslında, ne yapıyorsunuz biliyor musunuz?
Muhaberat rejiminin temellerini atıyorsunuz değerli milletvekilleri.
Umarım, bu gerçekleri görmeye biraz gayret edersiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan şeklinde
ibaresinden sonra gelmek üzere dört yıla ibaresi beş yıla
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, kişisel verilerinizin,
bilgilerinizin nerede kayıtlı olduğunu size biraz açıklamak
istiyorum.
Jandarma
Komutanlığında yaptığımız gizli dinleme,
kişilik hakları, haberleşme hürriyetinin önlenmesiyle ilgili
araştırmada bize gösterdiler nasıl dinleme
yaptıklarını ve hakikaten veri orada toplanmıyor. Emniyet
İstihbarata geldik, Emniyet İstihbaratta bizimle dalga geçtiler
arkadaşlar, Meclisle dalga geçtiler. Meclisin araştırma
komisyonu olarak gittik; bir tane bilgisayar, bir tane de mouse koydular oraya, dediler Biz buradan dinleme
yapıyoruz. Arkadaşlar, böyle dinleme olmaz, bize araçları
gösterin. dedik, dediler 11 tane araç kayıp. Ve iddia edilir ki bu
araçlardan 3 tanesi de bir şehriemindeymiş. Öyle iddia edilir,
deniliyor, basında da çıktı. Bu 11 tane araç, gelişmiş
araç kayıp, evlerinizin etrafında dolaşıyor olabilir.
Şimdi, bu
kayıtlardan, buradan baktık, bir tane eski model kamyonet
çıkardılar, onun arkasında da bir alet, dediler ki: Buradan,
araçtan dinleme yapıyoruz. Böyle baktım, küçücük bir araç.
İçine baktım, dedim Ya, Cizrede yazın sıcaklık 50
dereceye çıkıyor, bunun içine girdiğiniz zaman 70 derece olur,
burada dinleme yapan buharlaşır. Yani bu gizli dinlemeyi yapan insanların
haklarını, insan haklarını korumak lazım! Siz ne
eziyet çekiyormuşsunuz! Meğerse, Meclisle dalga geçip, o eski
aracı gösterip o gelişmiş araçların hiçbirini bize
göstermediler.
Sayın Gök
açıkladı demin. 3 milyon nüfusun yaşadığı
Çankayadan, Meclisin de olduğu Çankayadan -Köşkün de olduğu,
Hükûmetin de olduğu, bakanlıkların, yargının, üst
kurumların olduğu- 3 milyon kişiyi, sınırsız
sorumsuz, kişi ismi belirtmeksizin, suç şüphesi olduğu
olmadığı belli olmaksızın, bir hâkim çıkıyor
Dinleyebilirsiniz. diyor. Hadi buyurun, eğer hotomoto cumhuriyetinde
bile bir hâkim böyle bir karar veriyorsa, çıkalım, önünüzde
düğmemizi ilikleyelim, diyelim Helal olsun ya, oradan örnek
aldınız. Peki, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bunun
yakasına yapışmayacak mı? Kardeşim, senin
yaptığın Anayasaya aykırı, Anayasayı ihlal
ediyorsun, 90ıncı maddeyi, kişilik haklarını,
haberleşme hürriyetini, konut dokunulmazlığını, insan
haklarını, insan onurunu
Yani, Köşkü, Meclisi, herkesi
dinleyebiliyorsunuz, nasıl bir şey?
İşte bu
hastalık var ya, bunun virüsü ne zaman bulaştı
damarlarınıza hepinizin biliyor musunuz? Terörle mücadele adı
altında, buradaki devlet güvenlik mahkemesinde bir hâkim çıkıp
bütün doğu ve güneydoğunun dinlenme kararını verdiği
gün kimse sesini çıkarmadığı zaman geldi, Ankaranın
Çankayasında, Mecliste sizi buldu. Çifte standartlar döner döner bulur. O
gün ses çıkarsaydınız bugün bu hâkim bu kararı veremezdi.
Şimdi
soruyorum: Bu karar ilanen açıklandı, gazete manşetlerine
çıktı, Sayın Adalet Bakanı, bu konuda açıklama
yaptınız mı, ne yaptınız? Ne yaptınız? Ne
yaptınız? diye soruyorum. Her önüne gelen kişisel verileri
satıyor; TELEKOMu satıldı, Sağlık Bakanlığının
verileri satıldı. Bakın, Sağlık
Bakanlığı, TELEKOM, Millî Eğitim; telefon kayıtlarından
tutun kişisel verilerinize kadar hepsi dağıtılmış
ve 500 liraya, 600 liraya
Bırakın onu, arkadaşlar, Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün
kayıtlarına girerek o kayıtlardan bütün verileriniz,
vatandaşlık numarası üzerinden hepsi çalındı, alındı;
bunu tespit ettik. Ve bir tek yerde var, TİBde var arkadaşlar,
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında. Bir tek
verileri orada saklanıyormuş gizli dinlemenin. Bir gün gidin,
milletvekili olarak ziyaret edin. Dört saatliğine yasak kararı
verdiğiniz yerdir orası. Orada çok güzel bir yer var, çok güzel
tanklar var ve ne güzel saklandığını gözlerinizle
görürsünüz. Bizden size hatırlatması.
Bu işler
ayağa düştü arkadaşlar, önlemi hep beraber alacağız.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
5inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
maddesinde yer alan "bir yıldan iki yıla kadar hapis"
ibaresinin "bir yıldan üç yıla kadar hapis" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Sırrı
Sakık
Iğdır Şırnak Muş
Erol Dora İdris
Baluken
Mardin Bingöl
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette, birlikte okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 5. maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Uşak Kırklareli Muğla
Ali Özgündüz Atilla
Kart Tufan
Köse
İstanbul Konya Çorum
Celal Dinçer Bedii Süheyl
Batum
İstanbul Eskişehir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Sinan Oğan Ali
Halaman Seyfettin
Yılmaz
Iğdır Adana Adana
Lütfü Türkkan S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık
Kocaeli Isparta Kütahya
Murat
Başesgioğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Süheyl Batum,
Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu yasayı görüşürken, ilk önce, müsaade ederseniz
şunu söylemek istiyorum: Bu yaşadığımız özellikle
son bir aylık süreci izlerken inanamıyoruz; gözlerimize, kulaklarımıza
inanamıyoruz. Bilerek-bilmeyerek, iyi niyetli-tamamen kötü niyetli, ne
derseniz deyin, bu yaptıklarınızı akılla, hukukla,
vicdanla, bilgiyle ölçmek mümkün değil. Özel yetkili mahkemeler Türkiyede
hukuku tamamen ayaklar altına alan bir uygulama içinde oldular. Savcılar
soruşturma sırasında hukuku tamamen ayaklar altına
aldılar. Yargıçlar kovuşturmalar sırasında hukuku
tamamen ayaklar altına aldılar. Dinlemeler -örneklerini verdik-
isimsiz, sadece telefon numaralarıyla, genel nitelikte, tamamen hukuka
aykırı dinlemelerdi. Yakalamalar, kaçak kararları, gözaltılar
sabahın köründe, tutuklamalar, tutukluluğun devamı
kararları
Değerli
arkadaşlar, inanılmaz bir insafsızlık içerisinde
bunları yaşadık. 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, tam
yedi yıl ağızlarınızı açmadınız, hiçbir
şey söylemediniz, görmezden geldiniz. Ne var, profesörler
yargılanmayacak mı? dediniz. Ne var, gazeteciler yargılanmaz
mı, gözaltına alınmaz mı? dediniz. İnanılmaz bir
ahlaksızlığı gözlerinizin önünde göre göre görmezden
geldiniz.
Değerli
arkadaşlar, görmezden gelmediniz, onu söylemek lazım. MİT
Müsteşarı olunca, hemen bir gecede yasa çıkarttınız.
Haberal 9 tane yargıcı mahkûm ettirince bir gecede hâkimleri koruma
altına aldınız. Görmezden gelmediniz, suç
ortaklığı yaptınız.
Geldi 17
Aralık, geldi 17 Aralık. 17 Aralıkta bir çıktı ortaya,
bakanlar, çocukları, Bilal oğlanlar, dinlemeler ve arka arkaya bir
anda paketler çıkmaya başladı. İnternet yasağı,
Aman yazmasınlar. HSYK, Hepsini ele geçirelim. Derken şimdi de
-çok güzel bir ad vermişsiniz zaten- bu sizin son dönemde
yaptığınız demokratikleşme yasaları. Basın
da hazır zaten, demokratikleşme yasasını
tartışıyoruz. Basın hazır değil de ne yapsın
basın? Alo Fatihler, Alo bilmem neleri gördükten sonra onların
nasıl hazır olduğunu görüyoruz. Ama hukukçu, hukukçu olmayan,
hepimiz inanılmaz şaşkınlık içerisindeyiz. Bir anda
İnternet yasası, bir anda HSYK yasası, şimdi de
soruşturmaları, paketleri, o ayakkabı kutularını yok
etme yasası. Bakın, tümü -hiç, sakın bize anlatmayın- alan
temizliğine yönelik, mıntıka temizliğine yönelik, öyle
seçilmiş.
Değerli
arkadaşlar, bunlara gerçekten inanabilmek mümkün değil. Ben her zaman
söylüyorum, sadece şu yasanın 1inci maddesi bile hukuksuzluğun,
insafsızlığın boyutlarını göstermek
açısından yeterli. Soruşturmalar bitti, yargılamalar bitti.
Peki, bu çete, bu kumpas tarafından sözde verilen kararlar? Onları
sonra yapacağız, Sayın Başbakanımız talimat
verdi, 30 Marttan sonra vereceğiz.
Şimdi, ben
çok açık söylüyorum. Neden söylüyorum bunları, hepiniz de
biliyorsunuz. Artık bu Bakandan hiçbir şey beklemiyorum.
Başbakan ne derse o Bakan onu yapar, hiçbir iradesi yoktur.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Kıskanma, kıskanma.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Beğen, beğenme Bülentçiğim.
Ama, neden? Tekrar
söylüyorum ha, bu tutukluluklar on yıl, beğenmediğiniz
tutukluluklar on yıl olsun diye önerge veren dünyadaki tek Bakandır,
On yıl olsun, beş yıl yetmez. diyen tek Bakandır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Olur mu ya!
RECEP ÖZEL
(Isparta) On yıl değil ya! Hocam, on yıl nereden
çıkıyor?
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Hadi, hadi
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hocam, sınırsızdı önceden.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hocam, sınırsızdı önce.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Ben sana sonra öğretirim Recep. 4,12 maddesine
bak.
Tek Bakandır
ama sizler
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Önceden on yıldan fazlaydı Hocam, sen bilmiyorsun. On
yıldan fazlaydı Hocam.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Ben Yılmaz Tunçu makul bir insan zannediyordum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Şimdi on yıl tutukluluk olmuş. Senin de
Bakandan farkın yokmuş.
Hepinize
yazıklar olsun! Bu yasaları kumpas ortaya çıkınca
yaptınız, hepinize yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Evet, aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Ali Halaman, Adana
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
560 sıra
sayılı, özel yetkili mahkemelerin kalkmasıyla ilgili Hükûmetin,
iktidarın taslağı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlarım.
Bu özel yetkili
mahkemeler, uzun yıllar, devlete karşı, millete karşı
düşmanlık yapan, onu yıkmak isteyen, devirmek isteyen, örgüt
kuran, örgütsel olarak silahlı eyleme geçen, devletin malını
mülkünü gasbeden, rüşvet alan, veren, haksız milletin, devletin parasını
pulunu çalan çırpanları yargılayan mahkemeler olarak görülür.
Toplumda genelde bu mahkemeler siyasi olarak algılanır.
Şimdi, bu
mahkemelerin bakmakta olduğu -daha önce kapatılmış bu
mahkemeler- terörle ilgili, KCKyla ilgili, yine, 17 Aralık rüşvet soruşturması
operasyonundan sonra bu davaların
Şimdi bu özel yetkili mahkemeler
ortadan kaldırılıp, ellerindeki KCK dosyalarını, 17
Aralık rüşvet dosyalarını mahallî, yerel mahkemelere devredip
yeniden yargılama sürecini başlatmak, onları aklamaya yönelik mahkeme
kurmak isteniyor, yani özel yetkili mahkemenin kalkması, yetkilerini
mahallî idarelere devretmek bunu amaçlıyor.
Kurduğunuz
yeni mahkemelerle KCK dosyalarını ve rüşvet
dosyalarını hallettiniz farz et, özel, işte mahallî idarelere
verdiniz. O zaman bundan önce iyi yaptı dediğiniz bu Balyoz,
Ergenekon davaları ne olacak? Dolayısıyla bundan yargılanan
bizim Engin Alan Paşanın hâli ne olacak? Yine demokratik Türkiye
deyip, halklara dayalı yeni Türkiye kuracağız, bu istiklal
mücadelesi olacak, bunu kurtarmak için bugüne kadar
iktidarımızın söylediklerini yapmayan, bize engel olan, engel
oluşturan
Terörle mücadeleden kaynaklanan mahkemelerin elindeki
dosyaları, KCK dosyalarını, rüşvet dosyalarını alıp
kendi kurduğunuz mahkemelere verip, siyasi erk olarak, Bakanlık
olarak, geçmişte kurduğunuz çadır mahkemeleri gibi, affı,
rüşveti meşru hâle mi getirmek
istiyorsunuz?
Balyoz, Ergenekon,
arkadaşlar sık söylendiği için rahatsız olabilir ama bunun
karşısında yargılananları, haksız yere eziyet
görenleri de her dönem söyleriz. Bunları yeniden yargılama yolunun
önünü, KCK ve dolayısıyla rüşvetten dolayı dosyaları,
yeniden yargılama sürecini başlatıyorsunuz.
Şimdi, bundan
önce bütün milletvekillerini çıkarttınız, bu mahkemelerden,
pazar günü mail yoluyla çıkarttınız. O zaman bu Engin Alan
Paşayı niye çıkartmıyorsunuz? Şimdi, terörü,
rüşveti yeniden yargılanma adına serbest
bırakıyorsunuz. Bunu nasıl kabulleneceğiz? Bu Türk
milletinin hâli ne olacak?
Şimdi, ben,
bu yasanın Türk milletine bir fayda sağlamayacağını
düşünerek ret oyu vereceğimi söylüyor, saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
maddesinde yer alan "bir yıldan iki yıla kadar hapis"
ibaresinin "bir yıldan üç yıla kadar hapis" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Sakık
(Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayını niye unutuyorsun Sayın Başkan.?
BAŞKAN
Anlamadım.
Buyurun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Evet, merhaba arkadaşlar.
Şimdi, biraz
önce burada yaptığım bir konuşmada bütün generalleri eli kanlı
falan bir şekilde tarif etmedim. Ben, o dönemde Kürt
coğrafyasında eli kana bulaşmış generallerin
olduğunu söyledim ve çünkü onlar kanlı bir tarihten geldikleri için
nasıl cinayetler işlendiğini -hepsi oradaydı- hepsi
gördüler. Yani 3.500 köyün yakıldığı dönemden bahsediyorum,
17.500 faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bir dönemden
bahsediyorum. O dönem bölgede olup ve görevli olan o generallerin büyük bir
çoğunluğu bugün, evet, yargılandılar ama bu davalardan
dolayı yargılanmadılar ve o tarihte 17.500 cinayet
işlenirken devlet de oradaydı, generaller de oradaydı, özel
yetkili mahkemeler de oradaydı. Sorun Kürtler olunca ne devlet ne özel
yetkili mahkemeler ne de generallerin kılı kıpırdamaz. Onun
için, bize ikide bir buradan sormayın Efendim, sürekli Kürt, Kürt
Kürtün hukuku yoksa Kürtün hukukunu savunmak üzere buradayız. Ve o
dönemde eli kana bulaşmış insanlar
Kimin eli kana
bulaşmışsa, gelin birlikte araştıralım. Sizin
söylediğiniz ve bizim söylediklerimizi bu Meclis, bir Meclis
araştırma önergesi hazırlayarak bunlardan hesap sorabilir ama
sizin umurunuzda değil. Bütün Kürtler katledilse bile sesiniz çıkmaz.
Ama buradan, o Roboskide cinayet işlendiği dönemde buralarda,
Parlamentoda bazı alçakların Katırlara yazık oldu. sözünü
duyduğumuz da oldu. Hiçbir gün, bu coğrafyada Kürtlerle ilgili
uygulanan politikalara hiçbir dönem duyarlılık gösterilmediği
dönemleri de biliyoruz. Onun için, yani bize gölge etmeyin, sizden başka
bir şey istemiyoruz ama şunu açık ve net olarak söylüyoruz:
Sevgili arkadaşlar, bu özel yetkili mahkemeler, bu hâliyle eğer
Terörle Mücadele Yasası devam ederse bizim için hiçbir farkı yok.
17.500 faili meçhul cinayetlerin failleri yok ortada. Bakın, cumartesi
anneleri yıllardır sokakta, İstanbulda ve orada her gün ne
diyor bir anne biliyor musunuz? Çocuğumun kemiklerini bulsam
alacağım, koklayacağım
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Kendi
milletvekillerin içerideyken bar bar bağırıyordun
Sırrı!
SIRRI SAKIK (Devamla) Nasıl?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Kendi
milletvekillerin içerideyken bar bar bağırıyordun!
SIRRI SAKIK (Devamla) Ona bir
şey
Bakın, bizde çifte standart yok. O konuda hukuk herkese
uygulanmalı, herkese, herkese uygulanmalı.
Şimdi, bir anne aynen şöyle
diyor: Çocuğumun kemiğini bulacağım, kucağıma
alacağım, kokusunu özledim. Bu ülkede çocuklarının
kemiğinin kokusunu özleyen anneler var, acılar var; bu
acıları durdurmak, bunları sonlandırmak, bu katillerle
yüzleşmek hepimizin görevidir. Bu anneler eğer İstanbulun
göbeğinde ve Türkiye'nin dört bir tarafında ölen çocuklarının
kemiğini arıyorsa ve biz bunlara bir katkı sunamıyorsak,
bu, Parlamentonun bir ayıbıdır, iktidarın bir
ayıbıdır. Bu özel yetkili mahkemeler bu konuda
duyarlılık göstermedi. Özel yetkili mahkemeler, emin olun, durumdan
vazife çıkaran mahkemelerdir.
Bakın, sizi
temin ediyorum ki, yıl 1994, 2 Martta bizi alıp buradan götürdüler,
dosyalarımızda hiçbir şey yok. Bizim
tutuklanmayacağımızı söyleyen savcılar
4 savcı
ve başsavcı, 5 tane savcı
tutuklanmayacağımızı söylediler ama işte hani bu
şerefli generaller var ya, devreye girdiler, sabahleyin bizi
tutukladılar. Ve sonra ne yaptılar? Helikopterlerle gittiler,
bölgeden delil temin ettiler. Özel yetkili mahkemeleriniz, devlet güvenlik
mahkemeleriniz işte böyle mahkemeler. Şimdi bu mahkemeleri, sözüm
ona, ortadan kaldırıyorsunuz ama Terörle Mücadele Yasası
durduğu müddetçe bizim açımızdan özel yetkili mahkeme de, devlet
güvenlik mahkemesi de, Şark İstiklal Mahkemesi de, ağır
ceza mahkemeleri de fark etmez. Bu Terörle Mücadele Yasası yürürlükte
olduğu müddetçe ticaret mahkemesinden siz bizi mahkûm edersiniz çünkü siz
bize zulmettiniz, sistem olarak, bize, doksan yıldır zulmediyorsunuz.
O mahkemeden alıp oraya monte ediyorsunuz.
Kürt Memet nöbete,
Kürt Memet cezaevine, Kürt Memet mezara
Yani artık bu bitti. Onun için,
biraz vicdan, biraz vicdan
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
maddesinde yer alan ibaresi" kelimesinden sonra virgül ","
işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Sırrı
Sakık
Iğdır Şırnak Muş
İdris Baluken Mülkiye
Birtane
Bingöl Kars
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 6.
maddesindeki "şeklinde" sözcüğünün " metinden çıkarılarak
"biçiminde" sözcüğünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek Ali
Özgündüz
Uşak Kırklareli İstanbul
Atilla Kart Ali
Rıza Öztürk Celal
Dinçer
Konya Mersin İstanbul
Ömer Süha Aldan Tufan Köse
Muğla Çorum
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 6. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana
Iğdır
Seyfettin Yılmaz Özcan Yeniçeri Alim
Işık
Adana Ankara Kütahya
S. Nevzat Korkmaz Lütfü Türkkan
Isparta Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel yetkili mahkemeler işte bu. Bu sorunu halletmeden
buraya özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili
yasayı getirmek biraz farklı bir ironi karşımıza
çıkarıyor.
Şimdi,
aslında meseleye baktığımız zaman bir şey
görüyoruz: Özel yetkili mahkemeler ve bu gelen yasa tasarısı bir
konseptin bir parçası. Bu eğer yalnızca özel yetkili mahkemelerle
ilgili olmuş olsa bu konuda söyleyecek söz yok. Demokrasilerde özel
yetkili mahkeme zaten yok. Hukuk devletinde genel yetkili mahkemeler ile
ihtisas mahkemeleri olur ve dolayısıyla da özel yetkili mahkemeler
olsun, kendisine özel görevler verilsin, onlar siyasal yargılamalar
yapsın diye hiçbir demokrat kafa böyle bir savunu içerisine giremez.
Hatta, bu üzerinde konuştuğumuz 6ncı maddede yapılan
değişiklik de gerçekten ciddi ve yerinde bir değişikliktir.
Ancak, özel yetkili mahkemeleri İnternetle ilgili yasadan, HSYKdan,
MİTle ilgili değişikliklerden ve Adli Kolluk
Yönetmeliğinin değiştirilmesine yönelik girişimden
ayrı olarak da değerlendirmek mümkün değil. Bunları bir
araya getirdiğimizde demokratikleşme adı altında,
antidemokratik, kuvvetlerin ayrılığını kesinlikle
ortadan kaldıran, hukuk devletini tartışmaya açan ciddi bir
durumla karşı karşıya olduğumuzu görürüz.
Konu üzerine
dönersek, bu maddeyle CMKnın 91inci maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan işlediğini düşündürebilecek
ibaresi işlediği şüphesini gösteren somut deliller
şeklinde değiştirilmektedir ki bu isabetli bir
yaklaşım biçimidir.
Değerli
milletvekilleri, hukuk bir sosyal bilimdir, ancak hukukun diğer sosyal
bilimlerde olmadığı kadar bir matematik yönü vardır.
Hukukta verilecek kararların kamu vicdanında behemehâl
karşılığının bulunması gerekir. Hukukta
verilen kararlar kamu vicdanında karşılık bulmuyorsa o
kararların amacı hiçbir zaman olumlu yönde gelişme veya adalet
sağlamaya hizmet etmez. Karar vericilere soyut, izafi ve geniş yorum
alanı bırakmak doğru değildir. İşlediği
şüphesini gösteren somut deliller ibaresinin eklenmesiyle verilecek
kararların daha objektif ve daha ikna edici olacağı
açıktır.
Demokratik hukuk
devletleri olağan mahkemelerin olduğu devletlerdir. Olağanüstü
mahkeme olan özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
normalleşme adına önemli bir adımdır. Türkiyede uzun
yıllardır özel yetkili mahkemelerin neden olduğu bir yargı
sızlanması vardı. Bu mahkemeler 17 Aralık
operasyonları arkasından gündeme getirildi ve bu yönü itibarıyla
da o meşhur tabirle söylersek manidardır. Şimdi özel yetkili
mahkemeler tamamıyla kaldırılıyor, özel yetkili
mahkemelerin neden olduğu birçok yargı faciası da bizzat iktidar
yetkililerince dillendiriliyor. Ee, peki, siz özel yetkili mahkemeleri
kaldırıyorsunuz ve diyorsunuz ki: Türk ordusuna karşı
kumpas kuruldu. Hatta dahası var, diyorsunuz ki, Sayın Başbakan
diyor bunu, Sahte ihbar mektupları, yasa dışı dinlemeler,
sahte delillerle, tekrarlanmış, ayarlanmış bir
kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm
edildiklerini bugün çok daha belirgin olarak görüyoruz. diyor ki çok
doğru söylüyor. Ee peki, o hâlde bu insanlarla ilgili, bu
mağduriyetleri gidermekle ilgili ne yapıyoruz? Bizim milletvekilimiz
içeride, bir tek milletvekili içeride. Bunun için ne yapacaksınız?
Sizin milletvekiliniz olsaydı, hiç kuşkunuz olmasın, derhâl
bunun için özel bir yasa çıkarır ve getirir bu sıralara
oturturdunuz.
ŞAMİL
TAYYAR (Gaziantep) Bizde darbeci vekil olmaz!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Darbeci sizsiniz! Darbeci sensin, sen!
ŞAMİL
TAYYAR (Gaziantep) Bizde darbeci vekil olmaz!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Dolayısıyla, bu konuda şunu çok
açık bir şekilde söyleyelim: Eğer gerçekten Türkiye'de
yaptığınız işte bir samimiyet ve içtenlik varsa yalnızca
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla)
kendi yandaşlarınızı veya
kendi çıkarlarınızı koruyacak değişikliklere
değil, toplumun ızdırabını, acısını
dindirecek değişikliklere gitmeniz gerekiyor. Engin Alan toplumun
vicdanıdır, toplumun vicdanı sızlamaktadır. Engin
Alanı orada tutarak, özel yetkili mahkemeleri burada kaldırarak bir
sonuç alamazsınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına
ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair
kanun teklifinin çerçeve 6. maddesindeki "şeklinde"
sözcüğünün metinden çıkarılarak "biçiminde"
sözcüğünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinin, kamuoyunda 17 Aralık
yolsuzluk ve rüşvet soruşturması olarak bilinen ve o tarihten
sonraki süreçte yaşanan olayları ve soruşturmaları önlemek,
gizlemek ve bu soruşturmaların üstünü örtmek, bu süreçte elde edilen
delilleri karartmak amacıyla yapıldığı açıkça her
yerinden bellidir, ki besbelli.
Değerli
milletvekilleri, bu yasayla yapılmak istenen düzenlemeler siyasi
iktidarın daha sonraki günlerde yapacağı
uygulamalarının ayak sesleridir. Bundan sonra gelen MİT
Kanununu da değerlendirdiğimizde, o MİT Kanununun
düzenlemeleri ile bunu ve bundan önceki HSYK Yasasını birlikte değerlendirdiğimizde bunun tümüyle
bu soruşturmayı örtmek için olduğu açıktır.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
Özel Soruşturma Bürosunca hazırlanan 31/12/2013 tarih ve 2013/20764CM
sayılı fezleke 30 Ocakta Adalet Bakanına teslim edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
Kaçakçılık ve Narkotik Suçlar Bürosunca yürütülen 2012/120653
soruşturma numaralı evrakta Rıza Sarraf liderliğindeki suç
örgütünün resmî belgede sahtecilik, kaçakçılık, rüşvet alıp
vermek ve benzeri suçları işlediği tespit edilmiş ve
mahkemece verilen kararlar çerçevesinde yapılan iletişimin tespiti ve
kayda alınması, arama ve el koyma, yakalama ve gözaltına alma ve
buna benzer delil toplama faaliyetleri sonrası soruşturma evrakı
şüphelilerine yönelik olarak 17/12/2013 tarihinde operasyon
düzenlenmiştir.
Bu devam ediyor:
Suçun işlendiği tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinde falan bakan olarak görev yapan falan ilin milletvekili falan
hakkında 5677 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa
muhalefet, resmî belgede sahtecilik, birden çok kez rüşvet
alındığına ilişkin suçlamalar
Sayın Bakan,
dinlerseniz, bunlar sizin Kabine arkadaşlarınızdı. Fezleke
okuyorum burada, sizin sakladığınız fezlekeyi okuyorum.
İçişleri
Bakanı olarak görev yapan Mardin Milletvekili Muammer Güler hakkında,
sahte belge düzenlemek, soruşturmanın gizliliğini ihlal, nüfuz
suistimali ve birden çok kez rüşvet aldığına ilişkin
suçlamalar,
Avrupa
Birliği Bakanı olarak görev yapan İstanbul Milletvekili Egemen
Bağış hakkında, birden çok kez rüşvet
aldığına ilişkin suçlamalar,
Ekli soruşturma belgelerinde iddia edilmektedir.
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili hükümleri yazılmış,
Anayasa hükümleri yazılmış ve sonunda denilmiş ki: Adalet
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün
20/1/2006 tarih ve 100 sayılı Genelgesi, 3628 sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanununun 8/a, 19/1 maddeleri uyarınca oluşturulan
soruşturma evrakının onaylı bir sureti dizi pusulasına
ekli olarak gönderilmiştir.
Gereği takdirlerinize arz
olunur."
Dizi pusulasında da 2 no.lu
klasörde Salih Kaan Çağlayanın şüpheli- ifade
tutanağı, 3 no.lu klasörde Barış Gülerin ifade
tutanağı, 5 no.lu klasör, gene 6 no.lu klasörde Barış
Gülere ait ikame ve el koyma, Rıza Sarraf, Süleyman Aslan, 7 no.lu
klasör, 10 no.lu klasör
denilirken bütün 28 klasör gönderilmiş
fezlekeyle beraber ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, bu
fezlekelerin burada okutulmasını göremedi çünkü Meclis
Başkanı ve Adalet Bakanı top gibi bu fezlekeleri çevirdiler.
Ama, şimdi ben size bunu okudum. İçeriği, doğruluğu ya
da yanlışlığı yüce Meclisin takdirine sunmak üzere ben
bunu burada söyledim. Eğer böyle değilse Sayın Adalet Bakanı
çıksın, bunları açıklasın. O eline gelen belgeleri,
fezlekeleri niye buraya getirmedi, neden kaçıyor? Gerçekten, bu
kişiler suç işlememişlerse, bu kişilerin alnı ak, yüzü
paksa, kamuoyunda öyle gizli saklı dolanarak Bizim verilmeyecek
hesabımız yok. diyerek hesap vermekten kurtulmuş olamazlar.
Buraya gelirler, Meclis soruşturması açılır
haklarında, giderler Yüce Divanda yargılanırlar ve orada
hesaplarını verirler; suçu işlememişlerse aklanırlar,
buraya gelirler.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Karar yeter
sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.07
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
560
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ıncı maddesinde
yer alan ibaresi" kelimesinden sonra virgül "," işaretinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle noktalama işareti kullanılarak ifadenin daha
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci maddesinin 2 nci
fıkrasında yer alan mahkeme önüne çıkarılamıyorsa
ibaresinin mahkeme önüne çıkarılmasının mümkün olmadığı
hallerde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Sırrı
Sakık
Iğdır Şırnak Muş
Sebahat Tuncel İdris
Baluken
İstanbul Bingöl
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 7. maddesinin 2.
Fıkrasındaki tarafından sözcüğünün metinden
çıkarılarak huzurunda ve müdafi eşliğinde ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek Ali
Özgündüz
Uşak Kırklareli İstanbul
Atilla Kart Celal
Dinçer Emre
Köprülü
Konya İstanbul Tekirdağ
Tufan Köse Ömer Süha
Aldan
Çorum Muğla
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 7. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Mesut Dedeoğlu Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Kahramanmaraş Adana Kocaeli
S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık
Isparta Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun
10uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeyle, daha önce yasal düzenlemeyle
kaldırılan ancak ellerindeki dosyalar sonuçlanıncaya kadar
görevlerine devam etmesi hükme bağlanan özel yetkili mahkemeler tümüyle
ortadan kaldırılmaktadır. Hükûmet, 17 Aralıkta yaşanan
olaylardan sonra milleti neredeyse unutmuş ve kendi derdine
düşmüştür. HSYK Yasasıyla yargı
bağımsızlığını ortadan kaldıran
Hükûmet, bu düzenlemeyle terörle mücadele ve suç işlemek amacıyla
örgüt kurma konusunda da çok tartışmalı düzenlemelere
gitmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle adliye
personelinin mevcut sorunlarına hâkim ve savcıların
sorunları da dâhil olmak üzere eklenmek istenmektedir. Adliye personeli
ülkemizde çok ağır şartlar altında
çalışmaktadır. Bu
personelin iş yükü sürekli olarak artmaktadır. Adliye personeli
iş yoğunluğu nedeniyle zaman zaman gün içinde, akşamları
da mesai yapmaktadırlar. Bu personel bazen hafta sonları da mesaiye
kalmaktadır. Hükûmet tarafından verilen sözler tutularak bu
personelin fazla mesaisi mutlaka ödenmelidir.
Yine, zabıt
katiplerinin sorunları da çözüm beklemektedir. UYAP sistemiyle birlikte,
zabıt kâtipleri veri girişi yapmaya başlamıştır.
Bu nedenle bu personel artık veri hazırlama ve kontrol işletmeni
kadrosuna geçmek istemektedirler. Zabıt kâtipleri, bu kadroyla az da olsa
maaş artışı yaşayacaklardır. Adalet
Bakanlığı bünyesinde müdür olarak çalışan personel
2200 ek göstergenin üzerine çıkamamaktadır. Hâlbuki, ülkemizde
başka kurumlarda emsal görevlerde bulunan kişiler 3600 ek gösterge
üzerinden emekli olabilmektedirler. Adalet Bakanlığı bünyesinde
görev yapan müdürlere de 3600 ek gösterge mutlaka verilmelidir. Adliyelerde
yardımcı hizmetler sınıfında çalışan
mübaşirler de genel idare hizmetleri sınıfına mutlaka
alınmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; adliye personeli
dışında tüm memurların yargılanması izne tabi
tutulurken adliye personeli bu kapsamın dışında
tutulmaktadır. Ülkemizde, pek çok kamu kurum ve kuruluşunda görevli
memurlara yeşil pasaport verilmektedir. Zâbıt katipleri,
mübaşirler ve diğer adliye personeline de mutlaka yeşil pasaport
vermeliyiz. Keşfe giden personele, keşif harçlarının çok az
miktarı verilmektedir. Bu personele ödenen harç ücretleri de mutlaka
artırılmalıdır. Her adliyede olduğu gibi bu sorunlar
Kahramanmaraş Adliyesinde de yaşanmaktadır. Bu sorunların
bir an önce çözülmesini mutlaka bekliyoruz.
Devlet
Memurları Kanununun 36ncı maddesinde 11 hizmet
sınıfıyla ilgili düzenlemeye gidilmiştir; yargı
hizmetlerine bu düzenlemede yer verilmemiştir. Yargı hizmetleri
sınıfı da 11 hizmet sınıfının arasına
mutlaka eklenmelidir. Türkiyede pek çok kamu kurum
kuruluşlarının tesisleri bulunmaktadır. Yargı
çalışanlarının ise Ankara Adalet Evi dışında
başka hiçbir ilde sosyal tesisi bulunmamaktadır. Tesis konusunda
personel talepleri her geçen gün artmaktadır.
Adliye personeli,
lojman konusunda da sıkıntı yaşamaktadır. Bu sorunlar
da Hükûmet tarafından mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.
İş yoğunluğu nedeniyle çoğu birimlerde
sıkıntı yaşanmaktadır. Personel ihtiyacı
karşılanarak birimlerde iş yükünün azaltılması yerinde
olacaktır. Hükûmetin bütün bu sorunların çözümüne yönelik bir
çalışma yapmasını bekliyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, değişiklik önergemizin kabulünü diler, yüce
Meclisi saygılarımla selamlarım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 7. maddesinin 2.
Fıkrasındaki tarafından sözcüğünün metinden çıkarılarak
huzurunda ve müdafi eşliğinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Emre Köprülü
(Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Emre Köprülü, Tekirdağ Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
17 Aralık süreci bu ülkenin tarihine geçti, her açıdan tarihine
geçti. Sadece eurolar, dolarlar, milyonlar, para sayma makineleri,
ayakkabı kutularıyla geçmedi; halkın ihtiyaçları yerine,
belli zümrelerin paçayı kurtarması için Meclisin
çalıştırılmasına şahit olarak tarihe geçti; çifte
standart uygulamalarla, adam kayırmayla, çıkar hesaplarıyla,
tabii yalanın da siyasetin içerisine bu kadar
bulaştırılmasıyla tarihe geçti. Bugün bunları
konuşuyorsak, gelecekte de, tarihte de bunlar konuşulacak, bunlar
yazılacak ve tarihte de herkesin bu konudaki duruşu görülecek.
Sayın
milletvekilleri, 17 Aralık sürecinden sonra, Başbakan ve özel görevli
Adalet Bakanı, birden, topluma, zaten kaldırılmış olan
özel yetkili mahkemelerin tekrar kaldırılacağı müjdesini
verdi. Zaten yeni dava alamayan, elindeki dosyaları bitiren mahkemeleri
kaldırmak
İş işten geçmiş! Amaç tabii yine
başka, sol gösterip sağ vurmak. Amaç, emniyet müdürlerinin
soruşturma izinlerini bakana bağlamak, böylece kolluğun
savcıyı dinlemeden önce bağlı olduğu bakanı
dinlemesini sağlamak ve tabii, yine özel görevli olan İstanbul
Emniyet Müdürü hakkındaki soruşturmadan da kendisini kurtarmak; idari
işlemlerde yürütmeyi durdurma kararını anlamsız hâle
getirmek, emniyet müdürlerini tazminat davasından kurtarmak,
savcıyı ve hâkimi ise tazminat davalarıyla tehdit ve baskı
altına almak. Amaç ve gerekçe hep aynı. HSYK, İnternet
düzenlemesi, bu ve bunun benzeri yasalar ve birçok düzenleme, tabii ki
iktidarın ve çevresindeki menfaat odaklarının bir kalkanla, bir
zırhla korunması amacına dönük çalışmalar;
zayıflayan, hem içte hem de dışta itibarını ve
inandırıcılığını kaybeden, zihnen çürüyen
AKP iktidarının kendisini bu yolla ayakta tutacak düzenlemeler peşinde
koşması.
Kanun teklifini
veren milletvekili arkadaşlarımın genel gerekçelerine
baktığınız zaman, adil yargılanma hakkı,
suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silahların eşitliği,
savunma hakkı gibi genel hukuki prensipler burada var. Ama, teklifin
talimatını veren Başbakanın ve gene, aynı zamanda,
teklif sahiplerinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarında ise özel
yetkili mahkemelerin ve bu kapsamdaki çalışmaların açık
olarak kolluğun devlet içerisinde devlet olduğu, verilen
kararların ise örgütsel bir yapının talimatlarının
yerine getirilmesi şeklinde özel açıklamaları var. Bu özel ve genel
açıklamalar bir araya getirildiği zaman, AKP için adalet
dağıtmayan, orada hukukun uygulanmadığı, düzmece
delillerin düzenlendiği, adil kararların verilmediği ve tabii ki
tüm genel hukuk ilkelerinin uygulanmadığı bu özel yetkili
mahkemeler bugün kapatılıyor. Bu, işin reklam ve pazarlama
bölümü. Mahkemeler zaten 6352 sayılı Yasayla
kapatılmış ve sadece ellerindeki derdest dosyalara
bakıyorlar yani yeni dava alamıyorlar. Bir tarafta konu bu ancak
asıl konu daha önemli.
Şimdi,
diyorsunuz ki: Burada devlet içinde bir devlet var, kararlar hukuki değil,
adil değil, düzmece kanıtlar var, genel anlamda da adil
yargılanma hakkı, savunma hakkı ve bunun benzeri birçok genel
hukuk kaidesi bu mahkemelerde uygulanmıyor. O hâlde şunu soruyorum
Sayın Bakan: Durum böyleyse, bu mahkemelerin 2007 yılından beri
yaptığı yargılamalar, verdiği kararlar, mağdur
olan onca insan, hâlâ içeride tutuklu ya da hükümlü olarak bulunanlar, Burada
hukuk yok. dediği için Silivride gazlananlar, coplananlar, şiddet
gören insanlar, uzunca bir süre Meclise gelemeyen milletvekilleri, bugün için
İstanbul Milletvekili Engin Alanın durumu, Burada hukuk yok.
dediği için hakkında dava açılan ve
Başkanlığı düşürülmeye çalışılan İstanbul
Barosu Başkanı Ümit Kocasakalın durumu, onca gözyaşı,
acı, çile... Tüm bu açıklamalarınıza rağmen, tüm
bunlara rağmen bu konuda bir açıklama yapmamanız nedendir?
Sayın Adalet
Bakanı, Başbakanın ağzıyla söylenecek çok şey var
ama siz bu durumu nereye, hangi vicdana sığdırıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Devamla) Bunu merak ediyoruz, sadece biz değil, bütün kamuoyu da merak
ediyor.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 7 inci maddesinin 2 inci
fıkrasında yer alan mahkeme önüne çıkarılamıyorsa
ibaresinin mahkeme önüne çıkarılmasının mümkün
olmadığı hallerde şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile anlatımın güçlendirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca
kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve
çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve 8. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Mehmet
Şeker
Uşak Mersin Gaziantep
Gürkut Acar Ali
Özgündüz
Antalya İstanbul
MADDE 8 - 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 1.
fıkrasındaki "olguların" ibaresi, "somut
kanıtların" şeklinde değiştirilmiş, 3.
fıkrası yürürlükten kaldırılmış, diğer
fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 8.- 5271
sayılı Kanunun 100 üncü Maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Tutuklama
Nedenleri
MADDE-100 (1)
Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren nesnel
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin
önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması
halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde
bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın
kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini
uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli
veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok
etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya
başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde
bulunma,
Hususlarında
kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Sadece adlî
para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst
sınırı ÜÇ yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama
kararı verilemez.
(4) Maruz
kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık
nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarındaki tedavi ve
bakımının iyileşmesini sağlayamayacağı, ceza
infaz kurumunda kalmasının hastalığının
ilerlemesine sebebiyet vereceği veya artık tek başına
ihtiyaçlarını karşılamasının mümkün
olmadığı tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve
araştırma hastanesi, üniversite hastanesi sağlık kurulu
tarafından verilen rapor üzerine saptanan şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilemez. Tutuklunun ceza infaz kurumunda
tedavi edilmesinin mümkün olduğuna ilişkin tam teşekküllü devlet
hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi
tarafından verilen rapora karşı tutuklunun itiraz hakkı
saklıdır.
(5) Tutuklama
kararı verilmesinden sonra maruz kaldığı ağır bir
hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu
koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği
veya tedavisi, iyileşmesi, bakımının mümkün
olmadığı tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve
araştırma hastanesi, üniversite hastanesi sağlık kurulu
tarafından verilen raporla tespit edilen tutuklular hakkında
tutuklama nedenleri ortadan kalkmış kabul edilerek tahliyelerine
karar verilir."
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip
Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Adil Zozani Demir
Çelik
Hakkâri Muş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 8. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim Işık Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Kütahya Adana Kocaeli
S. Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu maddede, tutuklamanın kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillere
dayandırılması zorunluluğu getiriliyor.
Öncelikle
şunu söyleyeyim: Tabii ki hukuk sistemi sağlam temeller üzerine
dayanmalıdır. Hukuku uygulayan kişilerin de muhakkak ki bu
kurallara bire bir uymaları gerekir. Öyle ki, şöyle söyleyeyim,
burada somut deliller denirken somut delilleri hangi ölçüde
değerlendireceksiniz?
Size
geçmişten önemli bir örnek vermek istiyorum. Birtakım Ermenilerle
ilgili bir konuda, suikastlar tertip eden bir kişi yakalanmış ve
bunun evine girilmiş, evinde bir araştırma
yapılmış. Evine girildiğinde, onun bağlı
bulunduğu din adamı da birlikte götürülmüş. Yapılan
araştırmalarda elde edilen bulgular altında da, tutanakta da bu
din adamının da imzasıyla mahkemeye
çıkarılmış. Şimdi, biz burada öyle bir uygulama
yapıyoruz ki polisler gidiyor, baskın yapıyorlar, orada
birtakım bilgiler elde ettiklerini söylüyorlar, bir de tutanak tutuyorlar
ama onun, diyelim ki avukatı orada yer almıyor. Somut delili hangi
ölçüde değerlendireceksiniz, bu önemli.
Şimdi, böyle
bir maddeye bağlı olarak ben bir soru sormak istiyorum.
İçişleri Bakanlığının, Genelge 2013/12, burada
diyor ki:
Çeçen ve Tunusluların bulunduğu El Nusraya
bağlı mücahitlerin, iliniz sınırları içinden Suriyeye
geçişlerinde, istihbarat görevlilerine gerekli desteğin
sağlanarak, güvenliklerine ve konunun gizliliğine riayet edilmesi
önem arz etmektedir. Bu çerçevede, Millî
İstihbarat Teşkilatımız ile ilgili merciler bu konuda
görevlendirilmiştir. Hatay Valiliğimizle koordineli olarak
çalışılacaktır
mücahitlerin gizlilik içerisinde Diyanet
İşleri misafirhaneleri, bağlı kuruluşları ile
MİT tarafından belirlenen kamu misafirhanelerinde
konaklatılmaları uygun görülmüştür. Altta, İçişleri
Bakanı Muammer Gülerin imzası. Bu somut bir delil midir? Somut bir
delilse -ve burada imzası, tarihi, sayısı, her şeyiyle
belli- şimdi böyle bir somut delil karşısında ne
yapacaksınız? Haydi görelim. Bakın, size somut bir delil
sunuyorum. Bu somut delil çerçevesinde, bu kişiyi tutuklayacak
mısınız, gözaltına alacak mısınız? Ee,
bazı konular vardır ki sizin söylediğinizden pek farklı
cereyan eder. Dolayısıyla, normal hukuk normlarını değerlendirirken
ona göre bir sistem oturtacaksınız. Dolayısıyla, ortaya
koyacağınız hukuk sisteminin adil, devletin bekasıyla
bağlantılı birtakım konuları da ön plana getirmesi
gerekir.
Şimdi, çeşitli konularda artık
gizliliği ortadan kaldırmış durumdasınız. Yani,
artık, gizli bir şeyi görmeniz, tutmanız mümkün değil.
Böyle bir durumda, ortaya koyacağınız bu tür kanunlarla kimleri
koruma altına alıp almayacağınızı veya ne yapmak
isteyip ne yapmak istemediğinizi de göz önüne almanız gerekir.
Şimdi, şöyle söylüyorum: Özel yetkili
mahkemeler hangi sebeple kaldırılmaktadır? Yani, bunun gerekçeleri
nedir? Şayet, ÖYMler hukuk dışıysa -ki
kaldırılıyor- bu mahkemelerin bugüne kadar verdikleri kararlar
hakkında nasıl bir işlem yapılacaktır? Hâlen tutuklu
olanların tutuklulukları ne olacaktır? Bu kadar yıldır
içeride, hani makul delillerle içeride tutulan insanlar hakkında, bunlar
hakkında somut delil yok. Şimdi bu kanunu
çıkardığınızda ne karar vereceksiniz? Ve bu
insanların beş senedir içeride olmalarını da göz önüne
alırsanız bunun vebalini kim karşılayacak, kim ödeyecek?
İşte, adil hukuk sistemi dediğim bu.
Tabii ki şurasını özellikle belirtmek
istiyorum: Çok dikkatli olmak lazım. İnsanların, kişilerin
insan olmasının ötesinde bir de adam olmaları gerekir. Adam
olmak için, omurgalı olmak gerekir, bir söylediğini daha sonra tekzip
eden bir şekilde konuşmaması gerekir yani bulunduğu ortama
göre, bukalemun tarzında, renk değiştirmemesi gerekir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yok.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.38
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
560 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerinde Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 8 - 5271
sayılı Kanunun 100 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Tutuklama
Nedenleri
MADDE-100 (1)
Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren nesnel
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin
önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması
halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde
bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın
kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini
uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli
veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok
etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya
başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde
bulunma,
Hususlarında
kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Sadece adlî
para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst
sınırı ÜÇ yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama
kararı verilemez.
(4) Maruz
kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık
nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarındaki tedavi ve bakımının
iyileşmesini sağlayamayacağı, ceza infaz kurumunda
kalmasının hastalığının ilerlemesine sebebiyet
vereceği veya artık tek başına ihtiyaçlarını
karşılamasının mümkün olmadığı tam
teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi,
üniversite hastanesi sağlık kurulu tarafından verilen rapor
üzerine saptanan şüpheli veya sanık hakkında tutuklama
kararı verilemez. Tutuklunun ceza infaz kurumunda tedavi edilmesinin
mümkün olduğuna ilişkin tam teşekküllü devlet hastanesi,
eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi
tarafından verilen rapora karşı tutuklunun itiraz hakkı
saklıdır.
(5) Tutuklama kararı verilmesinden sonra maruz
kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık
nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını
yalnız idame ettiremeyeceği veya tedavisi, iyileşmesi,
bakımının mümkün olmadığı tam teşekküllü
devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite
hastanesi sağlık kurulu tarafından verilen raporla tespit edilen
tutuklular hakkında tutuklama nedenleri ortadan kalkmış kabul edilerek
tahliyelerine karar verilir.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100.
maddesinde tutuklama tedbirinin kullanımına ilişkin ilkeler
belirlenmekle birlikte ceza yargılamasında tutukluluğun istisna,
tutuksuz yargılamanın esas olmasına ilişkin zaman içinde
yapılan yasal düzenlemelerin mahkemeler tarafından uygulamada
çoklukla tersi yönde değerlendirmelerle uygulandığından
tutuklamanın keyfiyete dönüşmesinin önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 8. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 8- 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 1.
fıkrasındaki "olguların" ibaresi, "somut
kanıtların" şeklinde değiştirilmiş, 3.
fıkrası yürürlükten kaldırılmış, diğer
fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktidar partisi, Başbakan ya da Adalet
Bakanı uzun tutukluluk süresini beş yıla indirdik diye övünüyor.
Bir kere, şunu söylemek lazım: O zaman, tutukluluk süresini on
yıl olarak kim yaptı? Bu Parlamentoda Adalet ve Kalkınma Partisi
yaptı.
Bakın,
elimdeki önerge 22nci Dönem Üçüncü Yasama Yılına ait bir önerge.
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının kabul
edilen önergeyle değiştirilen 252 nci maddesine
aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesi arz ve teklif
olunur. diyor. 250 nci maddenin birinci fıkrasının (c)
bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama
süresi iki kat olarak uygulanır. Kimlerin imzası var burada? Bekir
Bozdağın imzası var, Yozgat Milletvekili ve Hakkı
Köylünün imzası var. Demek ki değerli milletvekilleri, tutuklama
süresini on yıla çıkaran iktidar Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarıymış. Beş yıla kim düşürdü? Beş
yıla da düşmedi, Anayasa Mahkemesi on yıllık süreyi iptal
etti.
Şimdi burada
diyorsunuz ki: Biz özel yetkili mahkemeleri kaldırıyoruz. Özel
yetkili mahkemeleri kim kurdu? Siz kurdunuz, siz. 4 Aralık 2004 günü, bu
Parlamentoda, Hükûmet tasarısında, gelen bilim kurulunun
hazırladığı tasarıda 250, 251 ve 252nci maddeler
olmamasına rağmen, burada verilen önergeyle ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin oylarıyla 250, 251 ve 252nci maddeler Ceza
Muhakemesi Kanunu içerisine sokularak, soruşturmada ve kovuşturmada
özel yetkiye sahip mahkemeleri siz ihdas ettiniz. Ve kamuoyunun üçüncü
yargı paketi olarak bildiği paket bu Parlamentoda görüşülürken,
sözüm ona, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal ve arkadaşları
tarafından verilen önergeyle bu özel yetkili mahkemelerin; 250, 251 ve
252ye göre faaliyet gösteren özel yetkili mahkemelerin kullandığı
soruşturma ve kovuşturma yetkisinin elinden
alındığı, böylelikle muhakeme sistemimizden
çıkarıldığı söylenildi. Şimdi getirdiğiniz
bu kanunun 1inci maddesinde diyorsunuz ki: 6352 sayılı
Yasanın geçici 2nci maddesiyle yürürlüğü sürdürülen özel yetkili
mahkemeler kaldırılmıştır. Hani bu özel yetkili
mahkemeler üçüncü yargı paketinde 6352 sayılı Yasayla
kaldırılmıştı? O tarihte bu kürsüden söyledim
değerli arkadaşlarım, aslında kaldırılmadı.
Bu taraftaki sütun Ceza Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve 252nci maddeleri,
burası da Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesi; buradaki hükümler
alındı, buraya taşındı. Siz o tarihte
kaldırmadınız, nakliyecilik yaptınız ama şimdi
kaldırıyorsunuz. Bu zaten sizin getirdiğiniz teklifte de
bellidir değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu
paketi demokratikleşme paketi olarak sundunuz. Gerçekten siz
demokratikleşme iddianızda samimiyseniz
Ceza Muhakemesi Kanununun
100üncü maddesinde tutuklama nedenleri sayılmıştır. Orada
bir tutuklama nedeni vardır ki kamuoyunda katalog suçlar olarak
tanımladığımız Ceza Muhakemesi Kanununun 100üncü
maddesinin (3)üncü fıkrasındaki suçları işledikleri
iddiasıyla haklarında soruşturma açılan kişiler
otomatik olarak tutuklanmaktadır çünkü uygulamada, savcılar iki
kişiyi bir araya getirerek bir örgüt yaratmakta ve bu durumu da o Ceza
Muhakemesi Kanununun 100üncü maddesinin (3)üncü fıkrasındaki
katalog suçlar içerisine sokmakta ve bu kişileri tutuklamaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tutuklama nedenleri
olarak sanığın kaçma ya da delilleri karartma tehlikesinin
objektif olarak kararlarda belirtilmesini göstermiştir, suçun vasıf
ve mahiyetinin tutuklama nedeni olamayacağını belirterek
Türkiyeyi bu konuda çeşitli defalar tazminata mahkûm etmiştir.
100üncü maddenin (3)üncü fıkrasındaki suçların
işlenmiş olması tutuklama nedeni olamaz. Suçun vasıf ve
mahiyeti yani niteliği, yargılama sonunda verilecek ceza
miktarının azlığı ya da çokluğuna ilişkin
bir durumdur. Tutuklama ise ana dava sürecinden bambaşka ve
koşulları olduğunda uygulanabilecek bir koruma tedbiridir. Durum
böyle olunca, eğer gerçekten demokratikleştirilmek isteniliyorsa,
gerçekten bu yasa teklifiyle 17 Aralık soruşturmasının
kapatılması amaç edinilmiyorsa, özgürlükler amaç ediniliyorsa 100üncü
maddenin (3)üncü fıkrasındaki otomatik tutuklama maddesinin
kaldırılması gerekir.
Biz geçmişte
söyledik, özel yetkili mahkemeler kaldırılsın dedik, itiraz
ettiniz, bugün getirdiniz. Şimdi de söylüyoruz, 100üncü maddenin (3)üncü
fıkrası kaldırılmalı, yarın çok geç olur. Bu
pakette, ancak bu sağlanabilirse özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması bir anlam ifade eder.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 8. maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki maddenin 9. madde olarak eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre numaralandırılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek Ömer
Süha Aldan
Uşak Kırklareli Muğla
Atilla Kart Celal
Dinçer Ali
Özgündüz
Konya İstanbul İstanbul
Tufan Köse
Çorum
MADDE 9- 5271 SAYILI Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 102. maddesinin 2. ve 3. Fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
(2) Ağır Ceza Mahkemelerinin görevine
giren işlerde tutukluluk süresi; en çok iki yıldır. Ancak bu
süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek en çok 1 yıl daha
uzatılabilir.
(3) Bu maddede öngörülen uzatma kararları
Cumhuriyet Savcısının, şüpheli veya sanık ile
müdafinin görüşleri alındıktan sonra verilir. Bu maddede
öngörülen süre, karar kesinleşinceye kadar tutuklulukta geçen süreyi de
kapsar."
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Komisyon üyelerimizi buraya
davet ediyoruz.
Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz olmadığı için
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge işlemden kaldırılmıştır.
9uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
maddesinde yer alan "ibaresi" kelimesinden sonra virgül ","
işaretinin eklenmesini ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Sırrı
Sakık
Iğdır Şırnak Muş
Nursel Aydoğan İdris
Baluken
Diyarbakır Bingöl
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve
9.maddesinindeki şeklinde ibaresi metinden çıkarılarak
"biçiminde ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk Dilek
Akagün Yılmaz Mehmet
Şeker
Mersin Uşak Gaziantep
Gürkut Acar Ali
Özgündüz
Antalya İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 9. maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu Ali
Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Seyfettin
Yılmaz Lütfi
Türkkan S.
Nevzat Korkmaz
Adana Kocaeli Isparta
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan,
Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Adalet Bakanı
herhâlde yorulmuş.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
farkında mısınız bilmiyorum, her gün görev yerleri
değiştirilen hâkimler ve savcılar ciddi bir baskı
altında, inim inim inliyorlar âdeta. Bir sohbetimizde, bir
dokunduğumuzda bin ah işitiyoruz onlardan. Emekliliği gelen
hâkim ve savcı yaş haddinden emekliliğine uzun bir süre
kalmasına rağmen bu mevcut cereyan eden olaylara
dayanamadığı için ayrılıyor.
Bakın, dün Emniyet Genel Müdürlüğünün Terörle
Mücadele Daire Başkanı daha henüz yeni atanmasına rağmen
görevinden kendi isteğiyle ayrıldı. Sebep ne biliyor musunuz?
Ona tasvip etmediği bir operasyon emri verildiği için. Devleti
yönettiğini iddia edenler ile devletin bürokratları arasında
ciddi bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı aşamazsanız
sonumuz gerçekten çok daha kötü bir duruma doğru gidiyor; bu
sıkıntıyı aşması lazım bu Hükûmetin.
İki ay evvel atadığınız daire başkanı
kendiliğinden görevden ayrılıyor. Hani yani Bizim adam, bu adam
bizi dinler. dediğiniz adam bile kabul etmiyor söylediklerinizi; kim
bilir neler teklif ettiniz, nasıl bir operasyon teklif ettiniz
bırakıp kaçtı adam.
Telaş içinde
olduğunuzu düşünüyorum, bunu gözlerde görmek mümkün hem korkuyorsunuz
hem de her türden usulsüzlüğü mübah sayıyorsunuz. Rüşvet ve
yolsuzluk kanser gibi her tarafı sarmış, bunun
hesabını vermemek için de hukuk devletini katletmeye devam
ediyorsunuz. Ama, unutmayın ki Allah büyük, bu, böyle gitmeyecek, korkunun
da ecele faydası yok, er veya geç bu hesap verilecek, kaçış yok
bundan. İnternet Kanununu çıkardınız, arkasından
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, şimdi bir de MİT
Kanunu geliyor aradan. Türkiyede aslında yeni bir rejim kaim edilmeye
çalışılıyor. Bu rejimin ismi demokrasi değil, ne
olduğunu bilmiyorum ama demokrasi olmadığı gerçek.
Bir de bir hazin
durumdan bahsedeceğim, Sayın Bakan keşke burada olsaydı.
Türkiyede hakkında yargıya müdahale suçundan 2 ayrı fezleke
olan bir bakan ilk defa Adalet Bakanlığı koltuğunda
oturuyor.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Orada değil, karşında duruyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Burada mı Sayın Bakan?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Nerede olduğu belli değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Böyle bir mesele ilk defa Türkiyenin gündeminde yer alıyor
sayenizde. Ben buradan bizi dinleyen, dinleyemeyen
vatandaşlarımıza sesleniyorum, burada da sansür var
biliyorsunuz. Vicdan insandaki Yaradanın sesidir,
vicdanınızın sesini dinleyerek ülkemizde olup bitenleri lütfen
görün ve bu iktidara 30 Martta sıkı bir Osmanlı tokadı
atın.
Size bir
acımızdan daha bahsedeceğim, bunu defalarca
suratınıza, yüzünüze vuracağım. BDP milletvekillerini
saldınız, 5 milletvekili geldi, daha 1i
salındığı günden itibaren yok burada. Ne yapıyorlar?
diyorum, Türkiyeyi dolaşıyorlar. diyorlar, eyvallah. Engin Alan
nerede? Engin Alanın suçu KCK davasından yargılanan bu 5
milletvekilinden daha mı fazla, daha mı hazin? Darbeci diyen
birisine buradan cevap vermek istiyorum, darbeci demiş Engin Alana.
Engin Alana her gittiğimde söylüyorum, Koğuşunu temiz tut.
diyorum. O darbeci diyen var ya, onu oraya göndereceğiz. O
koğuş temiz dursun orada. Görecek, onu da ziyaret edeceğim
orada.
Ben, başka
bir şey daha söylemek istiyorum, taahhüdü ihlal cezasıyla ilgili.
Belki konuyla alakası yok ama Türkiyede çok ciddi bir anlamda taahhüdü
ihlal cezasından dolayı cezaevinde yatan var. 200 bin kişi
olduğunu söylüyorlar bundan etkilenen insanların
sayısını. Bu insanlar kaçıyorlar, işlerinin
başına gidemiyorlar. Ben, Çek Yasasında muhalefet etmiş
bir milletvekiliyim, Çek Yasasındaki hapis cezasının
kaldırılmasından yana değildim. Zira çekin bir ödeme
aracı değil, bir finansman aracı olduğunu düşünüyorum.
Ama taahhüdü ihlal cezasında bu insanlar içeride kaldığı
için borçlarını da ödeyemiyorlar, aileler de
dağılıyor. Bunların affı değil ama en
azından bir yıl da olsa kendilerine bu konuda bir süre verilmesini,
bir yıl kendileri bu borcu ödedikleri takdirde taahhüdü ihlal
cezasıyla ilgili yargılanmayacaklarını beyan eden bir yasa
eksikliği var. Umuyorum, bu yasayı da bir an önce bu Meclis
çıkartır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 9.
maddesindeki şeklinde ibaresi metinden çıkarılarak
"biçiminde ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Gürkut Acar (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar,
Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin
9uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, garip bir dönemden geçiyor. Türkiyeye bugün hiç
kimse hukuk devleti diyemez. Hiç kimse Türkiyede kanunlar vardır ve bu
kanunlar herkes için geçerlidir. diyemez. Artık Türkiyede
hukuksuzluklar, kanunsuzluklar, yolsuzluklar kendi hukukunu, kendi kanunlarını
yaratıyor, bu duygu hâkimdir. Torba torba kanunlarla yolsuzluklara,
vurgunlara, hukuksuzluklara kılıf hazırlayacak düzenlemeler
yapılıyor. Sözde hukuksuzlukların önüne geçileceği
söylemiyle yargının elinden adam kaçırmanın,
yargının elinden bakan çocuklarını almanın,
yargının elinden yandaş iş adamlarını
almanın mevzuatı yapılıyor. Bu madde o maddelerden biridir.
Yasa dışı dinlemelerin önüne geçilecek. söylemiyle düne kadar
yasa dışı dinlemeleri seçim meydanlarında kullanarak bu
işi yapanları yüreklendiren, cesaretlendiren Başbakanın
Alo Fatih tapeleri, villa tapeleri, yargının elinden alınacak,
tablo budur.
Değerli arkadaşlar, 9uncu maddeyle ne
öngörülüyor? Şüphelilerle ilgili arama kararları için makul
şüphe gerekiyordu, artık somut delillere dayalı kuvvetli şüphe
gerekecek, değişiklik budur. Düne kadar makul şüpheyle
insanların evleri basılırken, evleri alt üst edilirken hiçbir
sıkıntı duymayan, hiçbir rahatsızlık duymayan Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarı, bugün somut delil diyor kuvvetli
şüphe diyor. Ne değişti de diyor? Ne değişti ben
söyleyeyim: Değişen, düne kadar AKPli bakan ve bakan
çocuklarının büyük bir yolsuzluk, gırtlağına kadar
daldığı bir yolsuzluk operasyonunun hedefi olmamışlardı,
o değişti. Yandaş iş adamlarının milyonlarca
dolarlık rüşvet ve rant iddialarının gündeme gelmesi yoktu,
şimdi var, o değişti.
Geçen gün burada söylemiştim değerli
arkadaşlar, Başbakanın yolsuzluk tanımı
yaptığı yerde hukuk, adalet olmaz. demiştim.
Başbakan hâkimlere, savcılara akıl veriyor, yol gösteriyor.
demiştim. Başbakan ne diyordu? Devletin kasasından çalınan
bir şey yok. Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu, buna
bakın. dedi. Yani Başbakan, yolsuzlukların buna göre
değerlendirilmesini istedi. Bunun ilk icraatı da tahliyeler oldu.
Şimdi, diğer yandaş tahliyeleri için mevzuat
yazılıyor, kanun yapılıyor. Bu kanundan sonra
diğerleri de tahliye olacak. Bunu görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Bakın, önce polisleri, savcıları bakan sürdü, yetmediği
yerde Başbakan devreye girdi, ağır ithamlarla yargıyı
baskı altına aldı; yetmedi, yolsuzluk ve suç tanımı
yaptı. Şimdi, kanunlardaki suçun tanımı, kanunlardaki
anlamı değiştirilerek içerideki herkesin tahliyesi
sağlanacak, amaç budur. Hukuku eğip bükerek varılacak her yer
yıkımdır. Başbakana göre hukuk, Başbakana göre
yargı, Başbakana göre suç oluşturuyorsunuz. Artık Türkiye'de
kimsenin hukuk güvenliği yoktur. Anayasayı çiğneyerek, hukuku
ayaklar altına alarak Türkiye'yi bir yıkıma sürüklüyorsunuz
değerli arkadaşlarım, Türkiye'de hiçbir kuruma güven
kalmamıştır. Başbakanın güvenmediği bir polise
yurttaşlar nasıl güvenecek, neden inanacak? Başbakanın
güvenmediği bir yargıya, kararlarını
uygulamadığı mahkemeye, hâkime yurttaşlar neden
inanacaklar, neden güvenecekler?
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de yargı kararları sadece garibanlar ve muhalifler için
geçerlidir, mahkeme kararları AKP için geçerli değildir.
İstanbulda mahkeme üçüncü havaalanıyla ilgili bir durdurma
kararı veriyor, bakanlar, kurumlar. Karar, süreci etkilemez,
inşaatı etkilemez." diye açıklama yapıyorlar ve inşaat
devam ediyor. Oymapınarda mahkeme kararı uygulanmıyor yani
mahkeme kararı Oymapınarda işlemez, bakanlarda işlemez,
yolsuzlukta işlemez, havaalanında işlemez. Peki, nerede
işleyecek bu mahkeme kararları değerli arkadaşlarım?
Böyle hukuk olur mu, böyle adalet olur mu?
Bakınız, adaletin
olmadığı yerde hiçbir şey ayakta kalmaz. AKP iktidarı
da kalmayacaktır, kalamayacaktır. Yolsuzluğu, hukuksuzluğu
örtmek için her yolu mübah gören bir anlayışla mevzuat
yapıyorsunuz, yalanlarla yargıya, hukuka müdahale ediyorsunuz ama
bunların bir cezası mutlaka olacaktır, Türk halkı
bunların hepsinin hesabını soracaktır. Başbakan:
Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner. demişti, size de öyle
olacak, gün gelecek AKP mutlaka halka hesap verecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Geri
çektim ben.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Dibek,
Sayın Susam, Sayın Serindağ, Sayın Nazlıaka,
Sayın Yılmaz, Sayın Gök, Sayın Aygün, Sayın Acar,
Sayın Dinçer, Sayın Güler, Sayın Batum, Sayın Köprülü,
Sayın Köse, Sayın Haberal, Sayın Öztürk, Sayın Onur,
Sayın Aldan, Sayın Şafak, Sayın Aksünger.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin;
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
maddesinde yer alan "ibaresi" kelimesinden sonra virgül ","
işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile noktalama
işareti kullanılarak ifadenin daha anlaşılır
kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
10uncu maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun teklifinin çerçeve 10 uncu maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 128
inci maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi öngörülen cümlede yer
alan "elkonulacak taşınmaz, hak ve alacaklar ile diğer
malvarlığı değerlerinin suçtan elde edildiğine ve
suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunludur."
ibaresinin "suçtan elde edilen değere ilişkin rapor
alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel
sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay
daha uzatılabilir." şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Salih Koca
Adıyaman İstanbul Eskişehir
Durdu Mehmet
Kastal Tülay Kaynarca Türkan
Dağoğlu
Osmaniye İstanbul İstanbul
Oya
Eronat
Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560
sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca
kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve
çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve 10. maddesinin ilk fıkrasının "somut olarak
belirlenen" ibaresinden sonraki ibarelerinin metinden
çıkarılması onun yerine "ibaresi eklenmiş ve 9
fıkrası aşağıdaki gibi
değiştirilmiştir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza
Öztürk Dilek Akagün Yılmaz
Mehmet Şeker
Mersin Uşak Gaziantep
Ali Özgündüz Gürkut Acar Celal Dinçer
İstanbul Antalya İstanbul
(9) Bu madde hükmüne göre elkoymaya ağır ceza
Mahkemesince karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi
için de Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu maddesinin 1 inci
fıkrasına eklenen Bu madde kapsamında el koyma kararı
alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları
Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, el konulacak
taşınmaz hak ve alacaklar ile diğer malvarlığı
değerlerinin suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere
ilişkin rapor alınması zorunludur." cümlesinin ve 2 inci
fıkranın (a) bendinin 17 inci alt bendinin madde metninden
çıkarılmasını ve madde çerçevesinin buna göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır
Bingöl Şırnak
Demir Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 10. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu Ali
Halaman Sinan Oğan
İstanbul
Adana Iğdır
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz
Lütfü Türkkan
Kütahya Adana Kocaeli
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman
Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmet uzun süreden beri yargıyı zapturapt
altına almaya çalışıyor. 2010 Anayasa
değişikliğinde kurduğu tuzağa kendisi düştü. Belki
hiç böyle bir netice beklemiyordu ama ortaya çıkan netice herkesten çok
Adalet ve Kalkınma Partisini mutsuz etti.
Şimdi, 17
Aralıktan sonra ortaya çıkan bu hırsızlık, yolsuzluk
görüntülerini ortadan kaldırmak, perdeleyebilmek için suçu birilerinin üzerine
atması lazımdı ve bu yapıyı kırmak için taarruza
geçti. Hep söylüyoruz, yargının sizin veya bir başka birinin
elinde olmasının haklı hiçbir tarafı olamaz. Yani
yargı hiç kimsenin ne ön ne arka bahçesi olmalıdır. Lütfen,
Meclisteki bütün gruplara sesleniyoruz: Yargıdan elinizi çekiniz,
yargı hiç kimsenin siyasi oyuncağı olmamalıdır çünkü
adalet herkese lazımdır. Bunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu
belki de şu anda en çok siz hissediyorsunuz.
Efendim,
yargı bir yerlere bağımlıydı, onu engellemeye çalışıyoruz.
diyorsunuz, külliyen yalan, külliyen yalan. Oradan alıp kendinize
bağlama çalışıyorsunuz. Bunun ismi, yargıda
kirlenmedir değerli arkadaşlar. Teşbihte hata olmaz, belki çok
amiyane bir benzetme olacak ama eski Yeşilçam filmlerinde olurdu. Esas oğlan
kızı kurtarır, daha sonra ilerleyen bölümlerde de kızı
iğfal ederdi. İşte şu anda ortaya çıkan görüntü
maalesef bu. Hepiniz dikkatli olmak durumundasınız.
Değerli
arkadaşlar, bu maddede özellikle
Tabii, her şey kötü değil yani
hakkı iade etmek lazım. Olumlu şeyler yok mu? Olumlu şeyler
de var; kişisel verilerin korunması, cezaların
artırılması, tutukluluk sürelerinin beş yıla
indirilmesi, müdafinin dosya üzerindeki incelemelerde bazı sınırlılıkları
vardı onların ortadan kaldırılması
Ancak bu
değişikliklerin gündeme getiriliş tarihi manidar
arkadaşlar. 17 Aralık operasyonu tüm bu olumlu şeyleri
gölgelemektedir. Yolsuzluk iddiaları mutlaka vuzuha
kavuşturulmalıdır. Bu, cumhuriyet hükûmetinin bir namus borcu
olmalıdır milletine karşı. Bu düzenlemeyle soruşturmaların
önünü kesme, üzerini örtme, delilleri itibarsızlaştırma çabaları
beyhude çabalardır.
10uncu madde
gayrimenkullere, hak ve alacaklara el koymada kriteri değiştiriyor.
Kuvvetli şüphe yerine somut delillere dayanan kuvvetli şüphe
aranır hâle geliyor. Yani el koymalar zorlaştırılıyor.
17 Aralıkta ortaya çıkan ve kaynağı belli olmayan o kara
paraların âdeta güvenceye alındığı gibi bir
şüpheyle karşı karşıyayız.
Yine, el koymada BDDK, Sermaye Piyasası Kurulu,
MASAK, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan rapor
alınması zorunlu hâle geliyor. Bundan önce bilirkişilik
kurumuyla bu işler düzenlenmeye çalışılıyordu ama
burada bir zorunluluk getiriliyor. Sanıyorum burada Adalet ve
Kalkınma Partisi de bu madde üzerine bir önerge verecek, buna bir üst
sınır getirmeye çalışıyor. Ancak
öğrendiğimiz kadarıyla bu sınır üç ay. Üç ayda
atı alan Üsküdarı geçer. Dolayısıyla bunun da suçlular
açısından caydırıcı bir tedbir olması ortadan
kalkmış oluyor.
Yine, el koyma işi suç örgütü kurmak amacıyla
örgüt kurma suçundan arındırılıyor. Hakikaten soruyoruz
arkadaşlar: Bu suç neden koruma altına alınıyor? Acaba
şu olabilir mi: Hepiniz biliyorsunuz, 17 Aralıkta yapılan
operasyonda şüphelilerin, savcıların topladığı,
işte, mahkemeye çıkardığı şüphelilerin hemen
hemen tamamı bu suçla ilgili yargılanıyordu.
Dolayısıyla bunu siz koruma altına alır iseniz bunun
anlamı şudur: Artık bu şahısların mal
varlıklarına, hak ve alacaklarına el koyma durumunu ortadan
kaldıracaksınız, öyle anlaşılıyor.
Yine, ayrıca ağır ceza mahkemesinde oy
birliğiyle karar alma şartını getiriyorsunuz.
Arkadaşlar, müebbet hapis için bile -Ceza Kanunumuzdaki en ağır
hapis- oy çokluğunu yeterli görüyorsunuz ama bu nasıl bir şeydir
ki el koyma için oy birliği isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Herhâlde birileri için mal
insan canından çok daha kıymetlidir diye düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu maddesinin 1 inci
fıkrasına eklenen Bu madde kapsamında el koyma kararı
alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları
Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi,
Muhasebe
ve Denetim Standartları Kurumundan, el konulacak taşınmaz hak ve
alacaklar ile diğer malvarlığı değerlerinin suçtan
elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor
alınması zorunludur." cümlesinin ve 2 inci fıkranın
(a) bendinin 17 inci alt bendinin madde metninden
çıkarılmasını ve madde çerçevesinin buna göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yalnızca
mahkemelerin görev alanına giren ve bir tedbir niteliğinde olan el
koyma işleminin çeşitli kurumların vereceği rapora
bağlanması ile "el koyma tedbirinin" uygulanmasının
zorlaşacağı ve rapor sürecinin uzamasına yol
açacağı açıktır. Rapor için beklenilen süre zarfında
suça konu malların el değiştirmesi gibi telafisi imkansız
zararların gerçekleşmesi de muhtemeldir. Halihazırda mahkeme bu
tedbirin ardından gerekli araştırmaları yapacak ve
raporlara ulaşacak olup bu aşamada kurum ve kurullardan rapor
beklenmesi yargılamanın sağlıklı yürümesini
engelleyeceğinden işbu değişiklik teklif edilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 10. maddesinin ilk
fıkrasının "somut olarak belirlenen" ibaresinden
sonraki ibarelerinin metinden çıkarılması, onun yerine
"ibaresi eklenmiş ve 9 fıkrası aşağıdaki
gibi değiştirilmiştir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"(9)
Bu madde hükmüne göre elkoymaya ağır ceza Mahkemesince karar verilir.
İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de Ağır Ceza
Mahkemesince karar verilir."
Celal Dinçer (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili.
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu
maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında ülkenin birçok önemli sorun
ve sıkıntılarına çözüm aramak yerine 17 Aralık
tarihinden beri adı yolsuzluk ve usulsüzlükler nedeniyle gündeme gelen
bakan ve onların çocuklarını ve dostlarını kurtarma
amaçlı yasa tekliflerini görüşüyoruz. Yolsuzluklara
bulaşmış kişileri nasıl kurtarırız,
nasıl el konulan mallarını geri veririz diye uğraşan
iktidarın çabalarına karşın, muhalefet olarak milletin
haklarını savunma ve koruma mücadelesi veriyoruz.
Bizler
buradan defalarca seslendirdik, seslendirmeye devam ediyoruz. Vicdanlı
olan, Bu kadar da olmaz. diyebilen, Bu işin içinde bir de öbür
tarafı var. diyebilen tüm milletvekillerimizin bu çarpık, adaletsiz
ve tüyü bitmedik yetimin hakkına tecavüz eden düzenlemelere itiraz edeceğini
düşünüyorduk ama maalesef yanılmışız.
Şimdi
demokratikleşme adına önümüze getirilen teklife bakın.
Teklifin 10uncu maddesi, tamamen, 17 Aralık operasyonu sonucunda
tutuklanan bakan çocukları ve dost iş adamlarının
yağlı ballı ilişkilerinden kazandığı kara
paraları kurtarma formülünü içeriyor. Neymiş efendim,
taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma işleminin
uygulanabilmesi için kuvvetli şüphe yetmeyecek, somut delillere dayanan
kuvvetli şüphe aranacak, hatta bu da yetmeyecek biraz evvel de bahsetti
bir değerli milletvekiliniz- oy çokluğuyla müebbede, hatta
geçmişte idama karar verilirken malına el koymak için ancak oy
birliğiyle karar alınabilecek. Artık sizin gözünüzde mal
canın yongası değil, ta kendisi olmuş.
Arkadaşlar,
bırakın artık vefa borcunuzu, uçaklarıyla misafir olarak
gittiğiniz umre ziyaretlerini, kravatları, özel ve güzel takım
elbiseleri, milyarlarca liralık saatleri ve bilemediğimiz birçok
şeyin karşılığını bu şekilde ödemeye
kalkışmayın, çalışmayın. Yazıktır,
günahtır.
Yasanın
bu maddesinin kabul edilmesi hâlinde suçluların mal
varlığına el koyma işlemi hukuken mümkün olmayacaktır.
Düşünün bir kere, tedbir kararı alınmadan bahsettiğiniz
kurumlar tarafından inceleme yapılacak, aylarca yapılan bu
inceleme sonucu rapor hazırlanacak ve ancak buna göre mal
varlığına tedbir kararı alınabilecek, hem de oy
birliğiyle. Siz bu incelemelerin gizli yürütülebileceğine
inanıyor musunuz? Kaldı ki
yürütmeye bağlı kurumlardan rapor istenmesinin zorunlu
kılınması objektif sonuçlar yaratmayacaktır. Teklifteki üç
aylık süreyi verdiğiniz bir önergeyle beş aya
çıkarıyorsunuz. Aranızda bir tane vekil arkadaşım var
mı buna inanan? İşte, o inceleme esnasında atı alan
Üsküdarı geçip ta İrana varacak, mallarını devredecek,
dışarıya kaçıracak. Dolayısıyla alınabilecek
bir tedbir kararı da havada kalacaktır. Madem bu konuda iyi
niyetlisiniz, madem iş adamlarının tüm mal
varlığına değil, suçtan elde ettiği mal
varlığına el konulması gerektiği konusunda
samimisiniz, o hâlde maddeyi Tedbir konulduktan sonra üç ay içinde ilgili
kurum ve kuruluşlar tarafından tamamlanacak inceleme sonucu suçtan
elde edilmediği kanısına varılan mal
varlığıyla ilgili tedbir kararı kaldırılır.
şeklinde değiştiriniz.
Ama artık
sizin kimseye güveniniz kalmadı değil mi? En azından sözünüzün
geçtiği bir hâkim belki heyette bulunur umudundasınız. O yüzden
oy birliği şartını getiriyorsunuz.
Dostlarınızın cezalardan bu şekilde
kurtulacağını düşünüyorsunuz. Ömer Seyfettinin Diyet
hikâyesine döndü artık bu olay. Atın o saatleri, geri verin
kasalardaki ve ayakkabı kutularındaki paraları, ödeyin ücretsiz
umre ziyaret paralarını, yırtın
aldığınız o kravatları ve takım elbiseleri. Diyet
bitsin, Meclisteki bu sıkıntınız da sona ersin
arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak şunu söylemek istiyorum ki iktidarın bu
kanun teklifinde yolsuzluk, rüşvet soruşturmalarını etkisiz
kılacak düzenlemeler ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma
kapsamına giren akçeli suçlara koruma çıkmaktadır, özgürlük
çıkmamaktadır. Bu maddeye oy kullanırken hiç olmazsa bir kez
daha vicdanınızın sesini dinleyin değerli milletvekilleri.
Tekrar, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 10 uncu maddesiyle 5271 sayılı Kanunun
128 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi öngörülen cümlede yer
alan "el konulacak taşınmaz, hak ve alacaklar ile diğer
malvarlığı değerlerinin suçtan elde edildiğine ve
suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması
zorunludur." ibaresinin "suçtan elde edilen değere ilişkin
rapor alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel
sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay
daha uzatılabilir." şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Doğan
Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) - Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Teklifle 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesine
göre elkoyma kararı alınabilmesi için rapor alınması
zorunluluğu getirilmektedir. Bu rapor suçtan elde edilen değere
ilişkin olacaktır. Bu raporun düzenlenmesine ilişkin süre üç ay
olarak belirlenmektedir. Özel sebepler zorunlu kıldığında
bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilecektir. Önerge iş bu
gerekçelerle verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 11 ila 21inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Oktay Öztürk, Erzurum Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, Terörle Mücadele Kanununun 10uncu Maddesi Uyarınca Kurulan
Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere
huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, devletin hukuk ve adalet
ilkesine bağlılığı anlamında hukuk devleti
anlayışı, tarihsel olarak sırasıyla mülk devleti ve
polis devleti anlayışlarının ardından ortaya
çıkmıştır. Mülk devletinde hükümdar kendi yetkilerini kendi
sağlar ve hiçbir kuralla bağlı olmaksızın onu
kullanır. Başka bir ifadeyle, mülk devletinde tam bir keyfî rejim
hâkimdir.
Polis devleti
anlayışında da hükümdar hiçbir kuralla bağlı
değildir. Polis devletinde hukuk kaideleri, hiçbir şekilde yönetimi
bağlamasa da yönetilenler için kayıtsız şartsız
uyulması gereken kurallar anlamına gelir. Polis devleti
anlayışı tabii ki Fransız İhtilaliyle
sarsılmış ve yerini hukuk devleti anlayışına
bırakmıştır.
Hukuk devletinde,
devletin bütün organlarının işlemleri, anayasa ve kanunlara
uygun olduğu ve onların çerçevesinde düzenlendiği sürece kabul
edilirler. Bu nedenle de devlet organlarının tasarrufları,
hukukilik denetimine tabi olmak durumundadırlar. Devlet
iktidarını teşkil eden organların keyfî
uygulamalarını önleyebilecek başlıca iki demokratik
oluşumdan söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, kamuoyu, basın
yayın organları ve seçmen duyarlılığıdır.
Siyasi ve manevi garantiler olarak belirlenen bu güç, ülkenin
demokratikleşme seviyesiyle doğrudan ilgilidir. İkincisi ise,
yargısal usullerle devlet organlarının anayasaya yani hukuka
uygunluğunu sağlamaya yönelik tedbirlerdir. Hukuki garantiler olarak
beyan edilen bu güvence, devlet organlarının anayasaya
aykırı tasarruflar ihdasını önleyen etkin bir teminat
meydana getirmektedir.
Bu tespitler
ışığında, ülkemizin bugün gerçek manada bir hukuk
devleti olduğunu söylemek mümkün değildir. Ne yazık ki son
zamanlarda Hükûmet tarafından hukuk devleti ilkesinin ağır
şekilde ihlal edildiğini görmekteyiz. Maalesef, ülkemizde basın,
siyasi iktidarın ağır baskısı altında.
Başbakan televizyonlardaki alt yazılara dahi müdahale eder hâle
gelmiş, Hükûmet yandaşlığı yapmayan gazeteciler
işlerinden edilmiştir. Alo Fatih Türk demokrasisi için âdeta utanç
verici bir sembol hâline gelmiştir. Bunun yanında, yapılan
birçok yasal düzenlemenin tamamen AKP iktidarını korumaya ve
devamını sağlamaya yönelik olduğu açıktır.
Nitekim, AKP iktidarı döneminde birçok yasal düzenleme
yapılmasına rağmen yargı teşkilatının
sorunları çözülememiş, ancak, bunun yanında yargı âdeta
Hükûmet otoritesinin sağlanması aracı hâline gelmiştir.
2010 referandumundan
sonra Hükûmet iradesiyle oluşturulan HSYK, işlerine gelmeyince
yeniden değiştirilme akıbetiyle karşı
karşıya bırakılmıştır. Ayakkabı
kutuları ile para sayma makineleri ortaya çıkınca, Hükûmet
çareyi sosyal medyayı kontrol altına almakta bulmuş,
İnternet Yasasını çıkarmıştır.
Şu an
görüşülmekte olan yasa teklifi de Hükûmetin kendisini koruma saikiyle
yapmak istediği yasal bir düzenlemeden başka bir şey
değildir. Su yerine para dolu havuzlar ortaya çıkınca, Hükûmet
çareyi kanun değişikliğinde görmüştür ancak bunların
hiçbirisi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşacak şeyler
değildir.
Hükûmet olarak
kanunları değiştirebilirsiniz, mahkemeleri kapatabilirsiniz,
HSYKyı kendinize bağlayabilirsiniz, polisleri sürebilirsiniz, hâkim
ve savcıları azarlayabilirsiniz, valileri AKP
teşkilatlarına bağlayabilirsiniz, sosyal medyayı kontrol
altına alabilirsiniz, televizyonları karartabilir, gazeteleri tehdit
edebilirsiniz. Burada darbe tabirini kullanan milletvekilinin kulakları
çınlasın, bu memlekette ihtilal olduğu vakit de aynen bunlar
yapılmıştı. Darbeci lafını kullanırken
biraz geriye durup ya da kendi hâlimize bakmak gerekiyor.
Bütün bunları
yapabilirsiniz ancak ne Alo Fatihleri ne kovdurduğunuz gazetecileri ne
kamuoyu yoklaması manipülasyonlarını ne ayakkabı
kutularını ne para sayma makinelerini ne içi su yerine para dolu
havuzları ne de kaçak villaları bu milletin gözünden
kaçıramazsınız, unutturamazsınız.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa teklifinin elbette ki zamanlaması da -moda
tabiriyle diyelim- gene manidar. Hükûmet daha on sekiz ay önce kurulmuş
olan, Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesiyle görevli mahkemeleri neden
birdenbire kaldırma ihtiyacı hissetti? Acaba, düzenleme 17
Aralık sonrasında başlatılan operasyonları durdurmak
ya da kontrol altına almak amacını mı taşıyor?
Çocuklar bile biliyor ki, bu sorunun cevabı da evettir. Hükûmetin, 17
Aralık sonrasında başlatılan operasyonları akamete
uğratmak istediği açıktır. Düzenlemeyle bu mahkemeler
kapatılıyor ve bunların ellerindeki dosyalar, ülke sathında
yer bakımından yetkili normal ağır ceza mahkemelerine
dağıtılıyor. Bu suretle, birçok dosya görev ve yetki
uyuşmazlıkları, yeniden delil toplama ve yargılama gibi
sebeplerle uzun bir sürece tabi olacaktır ancak sürecin
uzamasının bir kısım mağduriyetlerin doğumuna
sebep olabileceği de unutulmamalıdır.
Ayrıca,
ülkemizde ÖYMlere ihtiyacın devam ettiği de bir gerçektir. Öyle ki
bu yargı paketinde dahi bir yandan bu mahkemeler
kaldırılırken, diğer yandan özel yetki içeren kimi hükümler
kanunlara serpiştirilmiş vaziyettedir. Böylece, bütün ağır
ceza mahkemeleri zamanla artacak oranda özel yetkilerle donatılabiliyor.
Bu durum, bir anlamda bütün ağır ceza mahkemelerinin ÖYM hâline
getirilmesi sonucunu doğuracaktır. Özellikle, HSYKda yapılan
değişiklikle birlikte değerlendirildiğinde, doğrudan
Adalet Bakanına, dolayısıyla Hükûmete bağlı ÖYMler
kurulmuş olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa teklifi birçok garabeti de
barındırmaktadır. Teklif yasalaştığında,
taşınmazlara hak ve alacaklar bakımından el koyma
işleminin uygulanabilmesi için, ilgisine göre BDDK, SPK, MASAK, Kamu
Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan el konulacak
taşınmaz hak ve alacağın suçtan elde edildiğine ve
suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunlu olacaktır.
Bu düzenlemeyle yürütme, soruşturmanın ve yargının içine
sokulmaktadır. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, el koyma,
iletişimin tespiti, teknik araçlarla izleme tedbirlerinin
uygulanabileceği suçlar kapsamının dışına
çıkarılıyor. Ayrıca, bu tedbirlere ağır ceza
mahkemesince oy birliğiyle karar verilmesi, itiraz üzerine de bu
tedbirlere karar verilebilmesi için de oy birliği aranması
öngörülmektedir. Saydığımız bu tedbirlere karar
verilebilmesi için ağır ceza mahkemesi heyetinin oy birliğinin gerekmesi
ne ceza muhakemesinin temel kurallarına ne akla ne de mantığa
uygun bir düzenleme değildir. Heyet hâlinde çalışan
mahkemelerin, ağırlaştırılmış müebbet
cezası dâhil tüm kararlarını oy çokluğuyla alabilmelerine
rağmen, dinleme kararı için oy birliği aranmasını izah
etmek de mümkün değildir.
Yürürlükteki
CMKnın 161/5inci maddesine göre Kanun tarafından kendilerine
verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev
veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile
Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve
emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk amir ve
memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan
doğruya soruşturma yapılır. iken, teklifle
savcıların en üst dereceli kolluk amirleri yani polis müdürleri ile
jandarma komutanları hakkında, bu tür eylemleri nedeniyle izinsiz
soruşturma açmaları imkânsız hâle gelmektedir. MİT
mensupları için soruşturma iznini Başbakan verirken, polis
müdürleri için bu yetki Adalet Bakanına tanınıyor. Adalet
Bakanının izni olmadan en üst düzey adli kolluk amiri hakkında
savcılar soruşturma başlatamayacak.
Kanun
yürürlüğe girdiğinde devam etmekte olan iletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı
görevlendirilmesi ve teknik araçlarla takip yapılmasına dair tedbir
kararlarının geçerliliğini devam ettirebilmesi için, on beş
gün içinde -bu kanun hükümleri uyarınca- yeniden karar alınması
zorunluluğu getirilmektedir. Taşınmazlara, hak ve alacaklara el
koyma tedbirleri açısından bu süre otuz gün olarak uygulanacak. Bu
süreler içerisinde yeniden karar alınmaması durumunda önceki kararlar
hükümsüz kalacak.
Görev yeri
değiştirilen devlet memurları hakkındaki işlemler,
uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemler dışında
bırakılmaktadır. Hukukta, uygulanmakla etkisi tükenecek olan
idari işlemler hakkında yürütmeyi durdurma kararı
verilebiliyorken, yapılacak yasa değişikliğiyle, başta
polis görev yeri değişiklikleri olmak üzere tüm devlet
memurlarının görev yeri değişiklikleri için
Danıştay ya da ilgili mahkemeler artık yürütmeyi durdurma
kararı veremeyecek.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu düzenlemelerin 17 Aralık
soruşturmasının yansımaları olduğu açık
seçik ortadadır ve bunlar tamamen diktatörlük belirtileridir. Unutmayın
ki diktatörler de istedikleri her konuda yasal düzenleme yapardı ve
yaptıkları işler de yasalara uygundu ancak yaptıkları
hukuka uygun değildi ve her şeye rağmen bu yönetimlere
koyacağımız ad diktatörlüktü.
Bugün Meclis
çoğunluğunu elinde bulunduranların, geçmişte yaşanan
bu yönetimlerdeki, idarelerdeki aksaklıkları hatırlayarak
tarihten bir nebze olsun ders çıkarmalarını tavsiye ediyorum.
Unutmayınız ki, bugün istediğiniz kalıba soktuğunuz
hukuk yarın sizlere de lazım olabilir.
Teşekkür ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz,
Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 560 sıra sayılı Teklifin ikinci bölümünde
grubum adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bugün çok sevinçli
bir haber aldık, Fatih Hilmioğlunun tahliyesini gerçekten büyük bir
sevinçle duyduk. Ancak sadece Fatih Hilmioğlunun tahliyesi ve diğer
hasta tutuklu ve hükümlülerin hâlen daha cezaevi koşullarında
yaşamaya mahkûm edilmesi ne yazık ki bu sevincimizi buruk bir hâle
getirdi.
Fatih
Hilmioğluyla ilgili, İstanbul Çapa Tıp Fakültesinden bir rapor
çıktı ve dendi ki: Cezaevi koşullarında yaşaması
mümkün değildir, tedavisi için en uygun koşulların olduğu
bir ortamda yaşaması gereklidir. Bu rapor adli tıptan
alınamadı. Neden alınamadı, bunu bir sorgulamanız
lazım. Anayasa Mahkemesi adli tıbba başvurmadı, oysaki
biliyorsunuz, tüm raporlarda Adli Tıp Kurumu son rapor mercisi olarak
görülür ama o kadar güven zedelendi ki Adli Tıp Kurumuna artık, Adli
Tıp Kurumuna Anayasa Mahkemesi bile başvurmuyor. Çapa Tıp
Fakültesinden 9 profesörden alınıyor ve yıllardır Fatih
Hilmioğlunun hastalığı gündeme getirilmesine rağmen,
ne yazık ki ancak bugünlerde böylesi bir rapor alınabildi ve
bugünlerde böylesi bir gelişme sağlanabildi.
Ama bununla
bitmiyor, yüzlerce hasta tutuklu ve hükümlü var. Yine Balyoz ve Ergenekon
davalarından, hâlen daha çok ağır hasta konumunda olan,
örneğin pankreas hastalığının, pankreas kanserinin
dördüncü evresinde olan, ölümün eşiğinde olan Muzaffer Tekin hâlen
daha cezaevinde. Kuddusi Okkır cezaevinden tahliye edilmediği için ve
tedavi olamadığı için ne yazık ki cezaevi koşullarında
öldü. Aynı sorunların Doğan Temel, Muzaffer Tekin, Levent Ersöz,
Kemal Alemdaroğlu ve diğer tutuklu ve hükümlüler için
gerçekleşmemesi için en kısa zamanda önlemlerin alınması
gerekiyor ve Sayın Adalet Bakanımıza şunu söylemek
istiyorum aslında: Adli Tıp Kurumunu lağvetmek lazım demek
ki. Artık Adli Tıp Kurumuna Anayasa Mahkemesi bile güvenmiyorsa, Adli
Tıp Kurumundan ölümcül hastalarla ilgili bile artık rapor verilmiyor
ve Cezaevi koşullarında yaşayabilirler, cezaevi
koşullarında bu yaşamları devam edebilir ya da tedavi
edilebilir. deniyorsa artık Adli Tıp Kurumunu Sayın Bakan
lağvetmelidir diye düşünüyorum. Çünkü, bunun aslında
lağvına ilişkin kararı bugün Anayasa Mahkemesi verdi diye
düşünüyorum.
Özel yetkili
mahkemeler ve terör mahkemelerinin kaldırılmasıyla ilgili hükmün
gerekçesine yani bu teklifin gerekçesine baktığımızda
şunları görüyoruz: Bu mahkemelerin adil yargılanma ilkelerine
aykırı oldukları ve doğal yargıç ilkelerine
aykırı oldukları belirtiliyor Hükûmet gerekçesinde ya da yasa teklifinin
gerekçesinde. Günaydın diyoruz biz. Biz yıllardır bunları
söyledik ama ne yazık ki kulaklarınızı
tıkadınız. Şimdi bu aşamaya gelmiş olmanız
aslında olumlu bir gelişme. Olumlu ancak yetersiz.
Nasıl bu
aşamaya geldiğinize de şöyle bir baktığımızda,
bunun yetersizliğini çok açık seçik görüyoruz. Ne zaman
aklınıza geldi bu hükümlerin ortadan kaldırılması ve
adil yargılanma ilkesine aykırı olduğunun belirtilmesi? 17
Aralık operasyonundan sonra. Ne dediniz, Başbakan ne dedi, bakanlar
ne dedi? Bu mahkemeler masum insanları sahte ve uyduruk delillerle, sahte
ihbar mektuplarıyla, ayarlanmış yargıçlarla mahkûm
ettiler. dedi. Ancak çözüm buldunuz mu bu mağduriyetlere, çözüm var mı bu mağduriyetlere? Biz
komisyonda da söyledik, gerçekten, önergelerimizde de bu mağduriyetlere
bir çözüm yolu bulmak istedik ama sizler, AKP Hükûmeti ve Bakanımız
ve sizler, AKP milletvekilleri, sadece bu mağduriyetleri
kullanıyorsunuz, başkaca bir çözüm üretmiyorsunuz.
Ne dedik biz? Bu
mağdur olan kişilerle yani terör mahkemeleri ve özel yetkili
mahkemelerde karar verilmiş olan bu kişilerle ilgili yeniden
yargılanma yapılmalıdır. dedik. Barolar Birliği
Başkanı bunu söyledi, biz yasa teklifleri verdik ama komisyonda
herhangi bir değişiklik olmadığı gibi, ne yazık
ki bizim vermiş olduğumuz önergemiz Genel Kurulda da reddedildi.
İşte burada bir samimiyetsizlik var, işte burada bir
kullanılmışlık var. Uzun tutukluluk sürelerinin
kısaltılmasıyla ilgili çok özgürlükçü bir yasa hükmü
getirdiğinizi söylediniz, dediniz ki: Terör mahkemelerinin, Terörle
Mücadele Yasasının 10uncu maddesinin kaldırılmasıyla
beraber tutukluluk süresini beş yıla indiriyoruz. Oysaki bu maddenin
aslında, 102nci maddenin asıl metninde 2+1 olması gerekirken
yani ağır ceza mahkemelerinde en fazla üç yıl tutukluluk
olmasına rağmen, beş yılı sanki çok özgürlükçü bir
yaklaşım biçimiymiş gibi gösterdiniz ve bizim bu konudaki
önergelerimizi reddettiniz. Aynı zamanda, Yargıtay
safhasının da uzun tutukluluk süresine dâhil olması
gerektiğine ilişkin önergemizi yine reddettiniz. Gizli
tanıklıkla ilgili, bu mahkemelerde özellikle kullanılan, CMK
58/3 uyarınca kullanılan gizlik tanıklık müessesesinin
kaldırılmasıyla ilgili Komisyonda önerge verdik, reddettiniz;
burada önergemiz var, onu da reddedeceğinizi biliyoruz çünkü
samimiyetsizsiniz. Dijital verilerin tek başına delil
olmamasıyla ilgili yine önergemiz var, Komisyonda reddedildi, burada da
reddedileceğini biliyoruz çünkü artık sizleri tanıyoruz.
Bunları kabul etmediniz; kabul etmediniz çünkü samimi bir şekilde, bu
mağduriyetlere maruz kalan Ergenekon, Balyoz ve diğer siyasi
davalardaki mahkûmiyetleri, mağduriyetleri ortadan kaldırmak
istemiyorsunuz. TÜBİTAK raporuyla belli oldu ki, bu davalarda
kullanılan 5 no.lu hard disk aslında sahte. Danıştay
çetesinin, Danıştay cinayetinin aslında bir şeması
olduğu iddiasıyla Genelkurmaydan bir şema geldiği iddia
edildi ve Genelkurmay bunun da sahte olduğunu söyledi ama siz bu
sahteliklere karşı en ufak bir şey yapmıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dilek Hanım, Komisyonda
önerge verdiniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Yılmaz Bey,
yapmadınız. Yani, samimiyetle biz sizden bunları istedik ama ne
yazık ki yapmadınız. Sadece, bu mağduriyetleri
kullandınız. Vatandaşlar zannediyorlar ki, bu çıkan özel
yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla beraber sanki Balyoz ve
Ergenekon davası gibi davalarda yargılanan kişilerin de bu
mağduriyetlerinin giderileceğini zannediyor ama gerçeği
söylemiyorsunuz onlara. Hâlen daha Başbakan bu mağduriyetleri kullanıyor
ama bu yasa teklifinde en ufak bir gelişme sağlamadınız. Ne
yapıyorsunuz şimdi? Yolsuzlukların üzerini örtmek için bu
mağduriyetleri kullanıyorsunuz. Bu algı
yanılmasını yaratıyorsunuz ve kullanıyorsunuz. CMK
128inci madde, mal varlığına el koymayla ilgili, yolsuzlukla
ilgili mal varlığına el koymayla ilgili bilirkişi raporunu
zorunlu tutuyorsunuz. Şimdi, yeni verdiğiniz önergeyle de gördük ki,
en azından beş ay beklemek durumunda. Yani, yolsuzluk ve
hırsızlık mallarına artık bu memlekette el konulamayacak.
Onun dışında ne yapıyorsunuz? El koyma, bilgisayar
verilerinden örnek alma, dinleme, gizli soruşturmacı, teknik
araçlarla izleme konusunda, ağır ceza mahkemelerinin oy
birliğiyle karar verilmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Oysaki genel
uygulama nedir? Oy çokluğu, 2+1, ağır ceza mahkemeleri
Bizim
önergelerimiz bu doğrultuda. Olması gereken şey: Bu
siyasallaşmış yargıyla bunları engellemeye
çalışıyorsunuz, oysaki olması gereken şey,
ağır ceza mahkemelerinin oy çokluğuyla karar verilmesine
ilişkin hükümleridir.
Burada, özellikle
şunu belirtmek istiyorum: Uzun tutuklulukla ilgili konularda bir kafa
karışıklığı var. Deniyor ki: Beş yıla
indirdik bunu. Siz indirmediniz, Anayasa Mahkemesi indirdi on yıllık
süreyi beş yıla; Anayasa Mahkemesi iptal etti.
Tutukluluk nedir?
Şunu biliyoruz ki biz, Ceza Muhakemeleri Kanununda, iddianamenin
kabulünden, soruşturmanın başlangıcından itibaren
hüküm kesinleşinceye kadarki olan süreç aslında tutukluluk süresi
olarak değerlendirilmesi gerekirken, Ceza Muhakemeleri Kanununun 2nci
maddesinin (b) fıkrasında Sanık: Kovuşturma evresinden
hüküm kesinleşinceye kadar şüphe altında kalan kişidir.
denmesine rağmen; yine, Ceza Muhakemeleri Kanunumuzda Kovuşturma
süreci, iddianamenin kabulünden hüküm kesinleşinceye kadar olan süreçtir.
denirken; yine, Ceza Muhakemeleri Kanununun 104üncü maddesi uyarınca,
Yargıtayca da resen tahliyeye karar verilebileceği
belirtilmişken, Anayasamızın 38/4 maddesinde Suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar suçlu olarak görülemez. maddesi varken bunların
hepsi göz ardı ediliyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin daha
geride olan bir düzenlemesi yani İlk derece mahkemesinde karar
verildiği takdirde bu artık hüküm özlü tutukludur. diye bir garabet
dayatılıyor bize. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel
Kurulu da ne yazık ki bu garabete yol vermiş durumda. Oysaki ceza
hukukunun evrensel ilkesi nedir? Roma hukukundan beri, sanık lehine olan
hüküm uygulanır. Sanık lehine olan hüküm nedir? Ceza Muhakemeleri
Kanununun şimdiye kadarki, 2011 yılına kadarki
uygulamalarıdır. O zaman, uzun tutukluluk süresiyle ilgili,
Yargıtay safhasının da geçerli olduğuna dair, bizim Ceza
Muhakemeleri Kanunumuzun uygulanması gereklidir. Bu konuda, uygulamadaki
yanlış anlamaları ortadan kaldırmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) -
için vermiş
olduğumuz önergemizi de ne yazık ki kabul etmediniz.
İşte, o nedenle samimiyetsizsiniz; işte, o
nedenle bu mağduriyetleri kullanıyorsunuz. Hiçbir şekilde
özgürlükçü bir yaklaşım biçiminiz de yok. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar (!)]
Teşekkür ederim Bülent Bey
alkışladığınız için ama
alkışlamanızı değil, bu konudaki önergelerimize destek
vermenizi beklerdim ben sizden. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
560 sıra sayılı Kanun Teklifi için AK PARTİ Grubu
adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün, bu kanun teklifiyle beraber tarihî bir
ana şahitlik ettiğimizi ifade etmek isterim. Her ne kadar, uzun
zamandan beri arkadaşlarımızın hep aynı yerde, hep
aynı dairede eleştirileri olsa da; zaman zaman eleştiri
sınırlarını aşan, hakarete varan, tekrara varan
ifadeler olsa da, bu yaklaşımların bu kanunun tarihî bir kanun
olmasını, Türkiye'de önemli bir kırılmayı, önemli bir
demokrasi adımı olmasını hiç engellemeyeceğini
düşünüyorum.
Bilerek söylüyorum: Tarihî bir anı
yaşıyoruz. Neden? derseniz, bu kanunun hangi maddeleri daha çok öne
çıkar, hangi maddeleri bu tarihî olmanın adının
altını çizer diye baktığımızda, görüyoruz ki,
öncelikle, olağanüstü hâli andıran mahkemelerin; Türkiye'deki siyasi
sorunlara, Türkiye'deki ekonomik sorunlara, değişik problemlere
bağlı olarak ortaya çıkan mahkemelerin; tek hâkim tek mahkeme
anlayışından uzaklaşan, zaman zaman mağdurların,
zaman zaman vatandaşların zorluklarını arttıran
mahkemelerin bu ülkede olduğunu, amacının dışında
uygulandığını hep beraber gördük.
Bir zaman bu ülkede istiklal mahkemeleri vardı, o
zamanın şartlarında değerlendirildiğinde, sosyolojik
olarak bakıldığında, bunlar belki lazımdı ama
zaman içerisinde kaldırıldı.
Bir zaman geldi, hepinizin bildiği gibi, sıkıyönetim
mahkemeleri kuruldu, bunlar da belki o sosyolojik zaman içerisinde
bakıldığında tırnak içerisinde- anlamlıydı
ama onlar da kaldırıldı.
Ardından, zaman geldi, yine değişik
sosyolojik sebeplerle beraber, hukuki sebeplerle beraber devlet güvenlik
mahkemeleri kuruldu. Bunlar da kaldırılmak zorunda kaldı ve
kaldırıldı fakat ardından, hepinizin bildiği gibi,
özel yetkili mahkemeler gündeme geldi. Bunlar da bir zaman kendisine verilen
görevleri bazen hakkıyla, bazen sınırlarını
aşarak yerine getirdiler. Ancak, demokrasi ve hukuk toplumla beraber
gelişen, toplumun ihtiyaçlarıyla beraber şekillenen bir
algı. Şimdiye gelindiğinde, özel yetkili mahkemelerin;
etrafımıza baktığımızda, davalara baktığımızda,
soruşturmalardaki bazı yanlışlara
baktığımızda, artık, bu ülke için bir adli birlik, bir
beraber yargılama, tek hukuk anlayışının hâkim
olması gerektiğinden yola çıkarak; artık, bir görevi yerine
getirmekle beraber, zamanının geldiğini hep beraber gördük ve bu
tarihî adımı atıyoruz. Artık, bu kanunun yasalaşmasından
itibaren, eski özel mahkemelerde olduğu gibi özel yetkili mahkemelerin de
hukuk tarihimizde tatlı tatsız hatıralarla beraber anılacak
bir mahkeme hâline geleceğini hep beraber göreceğiz.
Onun
dışında, tutukluluk sürelerinin on yıl gibi -dile kolay-
uzun bir süreden beş yıl gibi daha makul bir süreye
indirildiğini görüyoruz. Bu da tarihî bir adım. Benim şahsi
kanaatim, tam burada Yetmez ama evet. diye ifade edilebilecek, beş
yılın da aslında uzun olabileceğini söyleyecek bir
taraftayım ben. Keşke bu ülkede tutukluluktan öte, diğer ara
formüller; yurt dışı yasağı gibi, adli kontrol gibi,
birtakım değişik sebeplerle beraber uygulansa da çok az
sayıda, istisnai olarak adli kontrolün dışında tutuklamaya
başvurulabilse ama maalesef, hukuk anlayışı da uygulayıcılarla
beraber zamanla değişen bir problem. O yüzden, tutukluluk bizde âdeta
bir cezalandırma sistemi hâline gelmiş idi ancak biz bir tarihî
adım atarak yıllar önce on yılla sınırlandırdık,
yetmedi, şimdi beş yılla sınırlandırıyoruz.
İstiyoruz ki, beraatizimmet asıldır anlayışına
her hâkim, savcı hürmet etsin, saygı duysun; insanlar tutuklama
esasına göre değil yargılamanın hızlı
yapılarak suçluysa cezalandırılması, değilse
bırakılması anlayışı hâkim olsun. Tutukluluk bir
ceza anlayışı olmaktan çıksın, bir tedbir olsun
istiyoruz. Beş yıl önemli bir adımdır, tarihî bir
adımdır ancak yeterli değildir diye düşünüyorum.
Onun
dışında, kişisel verilerin Türkiyede son zamanlarda
gördüğümüz gibi, âdeta bir fantezi aracı hâline geldiğini;
dinlemelerin, kayıtların, bunların elden ele
dolaşmasının bir fantezi hâline geldiğini gördük. Bununla
ilgili de istiyoruz ki tarihî bir adım atalım muhalefetteki
arkadaşlarımızla beraber. Artık bu ülkede dinleme yapanlar,
dinlediklerini yayınlayanlar
Yok etmesi gerekenlerin yok etme görevinin
dışında bunları yok etmemesinden kaynaklanan cezaların
artırılarak önüne geçilmesini hep beraber hedeflemekteyiz.
İstiyoruz ki artık bu ülkede böyle yanlışlar yapılmasın.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Size dokunmasaydı yapmayacaktınız! Bülent Bey, size
dokunmasaydı yapmayacaktınız!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yapardık, yapardık.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Yarın yapmaktan daha iyidir bugün yapmak. Bırakın
bugün yapalım, yarın olmasından daha iyidir. Dün yapsaydık
Eyvallah ama bugün yapıyoruz ama yarın yapmaktan daha iyidir. Gelin,
bu konuda sağduyuyla bakın, soğuk akılla bakın; belki
destek olursunuz, belki bir tarafa Evet. dersiniz, belki iyi
yapılmış bir iş vardır. İnsanların kendisinin
gözünü kapatması gece yapmaz etrafını, size gece yapar sadece.
Bu kanunun da sizin de Evet. diyeceğiniz tarafları var, bu kanunun
da size hayır getirecek tarafları var. AK PARTİnin bu kanunu
getirmesinden başka kusuru yok sizin açınızdan. Bir sürü güzel
tarafı var. Siz neden bu kanunun tutuklulukla ilgili tarafının
beş yıla inmesine Hayır. dersiniz, siz neden özel yetkili
mahkemelerin kaldırılmasına Hayır. dersiniz, siz neden
dinlemelerin, dinleyenleri yargılamanın ötesinde teşvik etmenin
önüne geçmek istemezsiniz? O yüzden, ben bu kanuna makul bakmak lazım diye
düşünüyorum.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sadece Yolsuzlukları örtbas etmesin. diyoruz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, siz çok konuştunuz, izin verin
hemen bitirmeye çalışayım ben de.
Onun
dışında, tutuklama gibi, gözaltı gibi hukuki birtakım
kararların artık keyfî olmaktan çıkıp 3 hâkimle beraber
olması anlamlıdır diye düşünüyorum.
Hızlı
geçiyorum.
Onun
dışında, şüphe rejiminden ayrılıp onun ötesinde
somut delil rejimine geçilmesini anlamlı buluyorum. Sabah kalktım,
şüphelendim, sizi tutuklayabilirim. anlayışının çok
gerilerde kaldığını, somut delil rejimiyle beraber daha
hukuki, daha anlaşılır, daha şeffaf bir
yargılamanın yapılmasının çok anlamlı
olduğunu düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, dinleme gibi önemli kararların artık oy birliğiyle
verilmesi rejiminin anlamlı olduğunu düşünüyorum. Onun
dışında, dinlenecek olan hattın sahibinin belirlenmesi,
ondan sonra dinleme kararının verilmesinin doğru olduğunu
düşünüyorum. Ben sizi dinlerken onu da dinleyeyim, bunu da dinleyeyim.
anlayışının çok geride kaldığını, adil
yargılanma hakkının ihlali olduğunu düşünüyorum. Onun
dışında, dinleme varsa da, gerekliyse de bunun
sınırsız olmasının doğru olmadığını,
üç ay gibi bir kısıtlamayla beraber hayata geçebileceğini
anlamlı buluyorum. Müdafinin dosyadan, davadan her zaman belge
alabilmesini, her zaman inceleyebilmesini anlamlı buluyorum ama
anlayamadığım bir şey var. Bu ülkede yıllardan beri bu
dediklerimi hep söyleyen, hatta yüksek perdeden ifade eden muhalefetteki
arkadaşlarımızın, yani bu ülkede artık gece
yarısı baskın olmasın diyen, ezbere tutukluluk olmasın
diyen, ezbere dinleme olmasın diyen arkadaşlarımızın
sabahtan beri bizi itham etmesi, buna üzülüyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sizi etmiyoruz kardeşim, sizi etmiyoruz. Kimi ettiğimizi
herkes biliyor.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Muhalefet, iktidarın yaptığı işe sadece
hayır demek değildir. Şunu deseniz ne olur: Yetmez ama evet,
daha iyisini yapın, daha fazlasını yapın. deseniz bundan
biz keyif alırız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onu söylüyoruz, onu söylüyoruz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ama gördüğümüz şu: Hayır, hayır, hayır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne alakası var! İşinize geldiği gibi kanun
çıkarıyorsunuz diyoruz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Bu tarzın size de faydası yok, millete de faydası
yok, bize de faydası yok. Artık insanlar on iki yıldan beri AK
PARTİye hâlâ büyük bir teveccüh gösteriyorsa bunda sadece AK
PARTİnin başarısı yoktur, sizin de büyük
başarınız vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnsanlar umut duymak istiyor, heyecan görmek istiyor.
Ne olur ya, şu 22 maddelik kanunda 15 tanesi iyi, 5 tanesi eksik.
diyebilseniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dedik biraz önce.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Hâlâ on yıllık tutuklamaların beş yıla
inmesine muhalefet ediyorsunuz. Az sonra göreceğiz, biz kabul oyu verirken
kaçınız evet diyecek, kaçınız hayır diyecek, bunu
göreceğiz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Önergelerimizi kabul edin, hep beraber evet diyelim.
Önergeleri kabul edin.
BÜLENT TURAN
(Devamla) AK PARTİnin yapmış olması bir suç
değildir, bir gururdur. Biz milletimizle beraber daha çok demokrasi, ileri
demokrasi, İnsan Hakları Sözleşmesine bağlı olarak
adil yargılamanın bu ülkede istisnasız uygulanmasını
talep ediyoruz, istiyoruz.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Demokrasi falan bırakmadınız ki, ne demokrasisi!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Adil yargılanma nasıl olacak ya! Mal
varlığına el koymayı ortadan kaldırıyorsunuz
yani, nasıl adil yargılanma bu!
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ama ne kadar kızsanız da ne kadar sevmeseniz de
nasıl ki bir zamanlar 12 Eylül referandumunda hayır demenize
rağmen darbecilerin yakalanması davasında ilk siz müdahale
dilekçesi vermişseniz, nasıl ki referandumda hayır demenize
rağmen gidip de bireysel başvuru hakkını Anayasa
Mahkemesinde ilk siz aramışsanız, muhtemeldir ki bu kanundan
sonra da belki de bundan en çok siz istifade edeceksiniz. Helalühoş olsun.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Siz istifade edeceksiniz. 17 Aralık yolsuzluklarını
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Siz kendiniz için çıkartıyorsunuz. Bizim yolsuzlukla
bir alakamız yok ama sizin var.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Hep beraber yapalım, güzellikle yapalım. İstiyoruz
ki demokrasi kavgasında devletle olan mücadeleye karşı sahip
çıkma kavgamızda, insan hakları mücadelemizde, ileri demokrasi
talebimizde muhalefet bize yol göstersin, beraber bunları yapalım
istiyoruz. Referandum diyoruz, hayır diyorsunuz; HSYKda yanlış
yapılıyor, birileri kalkıp bildiri okuyor, bu yanlış
diyoruz, hayır diyorsunuz. Oysa düne kadar siz evet diyorsunuz,
yanlış var diyordunuz, onlara kızıyordunuz. O yüzden, bir
daha diyorum
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) HSYKyı siz oluşturdunuz ya! Nerede
geziyorsunuz, siz muhalefet misiniz, iktidar mısınız? Bu
HSYKyı siz oluşturdunuz Bülent Bey.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Bağırarak değil Dilek Hanım, sakin, sakin
Hepsini söyleyeceğim.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ne diyorsunuz siz ya? Muhalefetsiniz yani sanki!
BÜLENT TURAN
(Devamla) Sağduyuyla, soğuk akılla bu kanunu bir daha
incelerseniz yıllardan beri sizin söylediğiniz, belki bizim geç
kaldığımız maddelerin de burada olabileceğini
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Hah, geç kaldığınız
BÜLENT TURAN
(Devamla)
bizden çok sizin buna alkış tutabileceğinizi
göreceksiniz ama nasıl bir anlayışsa, bir daha söylüyorum, AK
PARTİ yapıyorsa yanlış zannediyorsunuz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sözlerimizi dinlememişsiniz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Oysa kimin yaptığı değil, ne
yaptığıdır
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
olumludur. dedik, dinlemediniz bile bizi, dinlemediniz yani.
BÜLENT TURAN
(Devamla) İstirham ediyorum, hukukçu arkadaşlar bu kanunu bir daha
incelesinler. 22 maddenin büyük çoğunluğuna Yetmez, evet ama
yetmez. diyeceksiniz. Bizden çok siz heyecanlanacaksınız.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sana mı soracağız ya?
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ben bu kanunda emeği geçen tüm arkadaşlarımı
tekrar kutluyorum. Bu kanunun ülkemiz demokrasi kavgasında bir basamak
olacağını, önemli işlere vesile olacağını
düşünüyor, tekrar hayırlı olması ümidiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Kaçıncı madde?
BAŞKAN
Bölüm üzerinde Sayın Türkkan. Konuşma zorunluluğunuz yok
Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yok, konuşacağım efendim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvelki hatibin
konuşmaları
Bu kanunun, getireceği bazı düzenlemeler
açısından faydalı şeyler olduğuna inanıyorum.
Özel yetkili mahkemelerin şimdiye kadar maksadını aşan, üç
kişinin bir araya gelmesiyle, hemen örgüt yaftalamasıyla
onların hakkında yıllarca dinleme kararı veren, onları
yargılayan birtakım müeyyideleri ortadan kaldırması
açısından, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
tabii ki doğru bir iştir. Doğru olmayan şudur: Doğru
olmayan, ne zaman ki bu tehlike sizin kapınızı çaldı, o
zaman uyandınız, doğru olmayan budur. Yani burada bir samimiyet
sınavında sınıfta kaldığınızı
söyleyebilirim. Doğru şey doğru zamanda yapılırsa
doğruluğu kabul edilebilir. Ama bu zaten doğru, evet, bunu biz
biraz geç yaptık
Geç dediğiniz şey, sizin kapınıza
geldiği zaman yaptınız. Keşke bunu gerçekten toplumun
ihtiyacı olduğu dönem gündeme getirseydiniz. Ama birtakım
kanunların arkasına da sığınarak o zulmü yaptığınız
insanlara hiç sesiniz çıkmadığı zaman
Şimdi ne zaman
ki mesele sizin meseleniz oldu, kalkıp bunun yanlış
olduğunu savunuyorsunuz; doğru olmayan budur.
Yani Balyoz
soruşturması sırasında -ben hep söylüyorum- elli beş
saniye savunma yapan benim sınıf arkadaşım Korgeneral
Korkut Özarslan, elli beş saniye savunma yaptı, on sekiz sene ceza
yedi o kurduğunuz özel yetkili mahkemeler sayesinde. 2007 yılı
Windows programıyla 2003 Excel programları yapıldı, Windows
programları yapıldı, Bu deliller. diye oraya konuldu. Bunlara
hiç ses çıkartmadınız.
Dolayısıyla
birtakım şeylere şimdi Geç kaldık ama biz doğrusunu
yapıyoruz. dediğiniz zaman bunun doğruluğu belki kabul
edilebilir ama samimiyetiniz kabul edilmez. Mesele burada aslında. Burada
kimse bu kanunun iyi veya kötü yönlerini tartışmıyor, daha çok
sizin samimiyetinizi tartışıyor. Mesele bu. Kanunda tabii ki iyi
olan maddeler vardır, sıkıntılı olan maddeler de
vardır, insanlar bunları da dile getiriyor. Keşke bunları
size gerektiği zaman değil, toplumun ihtiyacı olduğu zaman,
yani Başbakanın evladına değil, milletin evlatlarına
lazım olduğu zaman yapsaydınız. O zaman biz burada oturur
sizi alkışlardık, şimdiki gibi yermezdik, şimdiki gibi
hakkınızda muhalefet şerhinde bulunmazdık, kalkıp bu
kadar da konuşmazdık. Ama hep böyle oldu, geçmiş dönemde de
aynı şeyler oldu, bir şeyleri yapıyorsunuz, arkasından
Biz bunun yanlış olduğunu fark ettik. diyorsunuz.
Arkadaşlar,
Türkiye deneme yanılma metoduyla yönetilecek bir ülke değildir,
Türkiye basiretli yönetimleri hak edecek kadar önemli bir ülkedir. Türk
tarihini bugün Türkiye dünya coğrafyasında temsil eden en önemli
demokratik ülkedir. Bu ülkeyi kalkıp deneme yanılma metoduyla
yöneten, Dün böyle yaptık, vazgeçtik, bugün böyle yaptık. diye
yöneten adamların işi değildir Türkiyeyi yönetmek.
Bakın,
İnternet yasasıyla ilgili burada yine bağırdık
çağırdık. İnternet yasası bizim milletvekili
adaylarımızla ilgili kasetleri ortada dolaştırırken
Başbakan Genel bunlar, genel. diye bağırdı. Ayıp
ediyorsunuz. Ahlaksızlık bu. dedik. Şimdi o ahlaksızlık
denilen meseleye Doğru diyorsunuz, bunlar ahlaksızlık. Niye?
Bilal Erdoğanın kaseti çıkıyor Rızanın ofisine
giderken, hanımefendinin Urladaki villalarla ilgili bide siparişi
veya fıskiye siparişi verirken. Bu kasetler rahatsız edince siz
İnternet Yasasını hazırladınız. İşte
samimiyet testi burada, sıkıntı burada.
Yaptığınız işin doğru olması,
samimiyetinizin doğru olduğunu göstermiyor.
Söylemek
istediklerim bunlar. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa teklifinin ikinci bölümünde şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP
konuşmacısı arkadaşımız, iyi olana iyi
demediğimizi söyledi, oysa muhalefet şerhini okursa iyilere iyi
dediğimizi orada görecek, demek ki CHPnin muhalefet şerhini okumaya
bile gerek duymamış. Zaten aslında hiçbir şey okumaya gerek
duymuyorlar.
Şimdi, biz
daha kurulduğu gün özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasını, olmaması gerektiğini savunan bir
siyasal partiyiz. 5 Aralık 2004 tarihli Meclis tutanaklarını
görürseniz, 250, 251, 252nci maddelerdeki özel soruşturma ve
kovuşturma yetkisi veren maddelerin kaldırılması,
olmaması gerektiğini o gün söylemişiz Malatya Milletvekilimiz
Muharrem Kılıç tarafından.
Değerli
milletvekilleri, yine üçüncü yargı paketinde Siz kaldırdık.
dediğinizde, onları aldınız terör mahkemesi adıyla
tekrar kurdunuz, devam ettirdiniz, bir de geçici madde eklediniz; hukuk
devletinde olmaması gereken mahkemeler faaliyetlerini devam ettirdiler,
bugün de kaldırıyorsunuz. Bu olumlu fakat bunların
sonuçlarını kaldırmamanız doğru değil. Zaten siz
hep bizim gerimizden geliyorsunuz aslında. Bakın, ben size bir
yazı okuyayım da aklınız başınıza gelsin
sizin. Şimdi, Anayasa Mahkemesine ilişkin kanun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşülürken bizim bir milletvekili arkadaşımız
çıkmış, demiş ki: Kitabın bir nüshası var diye
iş yeri basılıyor, sanki bu kitap Salman Rüşdinin
Şeytan Ayetleri kitabı. Neden? Çünkü emniyetteki Fethullahçı
yapının deşifresi yapılıyor. Belki bundan sonra
yargıdaki Fethullahçı çetenin deşifresi olacaktı. Asker
gönderdiğiniz Libyanın basın özgürlüğü Türkiyeden daha
ileride. Utanmanız, ar damarınız varsa sıkılmanız
lazım. (AKP sıralarından gürültüler) Tutanaktan okuyorum da
Ben bir şey
demedim.
Şimdi, bunun
üzerine, o tarihteki Grup Başkan Vekilimiz, bugünün Adalet Bakanı
diyor ki:
bu kürsüler sanki mahkeme salonu, suçları soruşturmakla
görevli cumhuriyet savcıları suçlu gibi, kişiler zorla
suçlanıyor gibi konuşuluyor.
Kimi koruyor
biliyor musunuz Sayın Bakan? Zekeriya Özü söylüyor. Çünkü burada diyor ki
CHPli milletvekili: ...isim isim, makam makam buluyor. Kitap yazmak istiyor
fakat tutuklanıyor. Savcı olduğu beyan edilen bir isim var
Zekeriya Öz. Mahkemeden karar alıyor, kitabı toplatın,
yayımlanmasın; kitabı yayımlayanı tutuklayalım.
İşte
Sayın Bakan da diyor ki
...bu
kürsüler sanki mahkeme salonu, suçları soruşturmakla görevli
cumhuriyet savcıları suçlu gibi, kişiler zorla suçlanıyor
gibi konuşuluyor. diyen Bozdağ, Mecliste yargılama
yapıldığını, bunun da kişilerin haklarına
saygısızlık olduğunu iddia ediyor ve Sayın Bozdağ
Fethullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir
kıymettir; seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir bilge insandır, bu ülkenin millî ve
manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmet
yapıyor; her şey, bunun altını kırmızıyla
çiziyorum arkadaşlar, her şey devletin denetimi ve gözetimi
altında açık. diyor.
Demek ki iki sene
önce CHPli bir milletvekili Yargıda ve poliste Fethullahçı çeteler
var. demiş, çete olduğunu söylemiş. Siz, iki sene önce o
çetenin yaptığı eylem ve işlemlerin devletin denetimi ve
gözetimi altında yapıldığını söylemişsiniz.
Şimdi,
devletin denetimi ve gözetimi altında yapılan eylem ve
işlemlerden şikâyet eder hâle geldiniz ve Cumhuriyet Halk Partili o
milletvekilinin önceden, iki yıl önce tespit ettiği noktaya bugün
geldiniz. Şimdi, siz, hep bizim arkamızdan gelirsiniz.
Bağırsanız ya. O zaman bağırıyormuşsunuz. O
zaman Fethullah Gülene çete diyen o adamın üstüne yürüdünüz bu kürsüde.
O milletvekili arkadaşımız hâlâ milletvekili. Şimdi
Sayın Başbakan çete diyor, niye üstüne yürümüyorsunuz? Sayın
Başbakanın neden üstüne yürümüyorsunuz, şimdi Sayın
Başbakan çete diyor? Sayın Başbakan tehlikeli örgüt diyor,
neden susuyorsunuz? Sayın Başbakan Tehlikeli örgüt bu çeteler. diyor ama Sayın Adalet
Bakanı, bugünün Adalet Bakanı o yapılan eylem ve işlemlerin
devletin denetim ve gözetimi altında açık bir şekilde
yapıldığını söylüyor. Ya siz, ne biçim
insanlarsınız ya! Herkesi suçluyorsunuz herkesi övüyorsunuz aynı
anda, böyle bir şey olmaz. Sizin, işte, o zaman Zekeriya Özü
suçlamakla bizi suçlamışsınız. Şimdi, Zekeriya Özü
vatan haini ilan ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Onu siz savunuyorsunuz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Biz savunmuyoruz
beyefendi. Biz savunmuyoruz Metiner, o
savunma sana düşer. Senin tarihin öyle.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Senin geçmişin
adamları savunmakla... Buraya çıktın, çıktın Ergenekon
davası dedin
Şimdi
utanmıyorsun da
O adamın üstüne gitmeye utanmıyorsun.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Senin üslubuna cevap vermek bile
yakışık almaz. Yazıklar olsun.
BAŞKAN -
Sayın Yılmaz, buyurun
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Dün kahraman
dediğin adam hakkında ne diyorsun! Televizyonlarda da biliyorum senin
ne dediğini. Sen, geç bak, tarihine bak sen, ağzından çıkan
sözlere bak.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Senin karın ağrını çok iyi
bilirim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ben senin gibi
ikiyüzlü olsam milletvekilliğinden istifa eder giderim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, sisteme nereden girdiyseniz, açtım, buyurun.
Süreyi yeniden
başlatıyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bak, dün
söylediklerimi bugün inkâr ediyorsam vallahi de billahi de
milletvekilliğinden istifa ederim. Var mısın sen? Hadi benim
çelişkili sözlerimi bul, hadi bul.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Neyi, neyi?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) - Ben senin yüz tane bulurum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Neyi bulursun?
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, siz, sisteme daha önce girdiniz, nereden
girmişseniz açtım ben.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yüz tane çelişkili sözünü. Dün söylediklerini... Tayyip Beyin elini öptün
Haydi oradan!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Senin derdin ne, derdin ne?
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın Yılmaz, açıyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen benimle aşık atamazsın, hadi, sen
işine!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen işine, sen işine
Sen gerici bir adamsın,
sen gericisin.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ben, Sayın Bakanımızdan şunu
soruyorum: Gizli tanıklık müessesesi bizim Ceza Muhakemeleri
Kanunumuzda devam ettiği sürece
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ergenekoncusun sen, darbecisin, darbeci!
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
Soru soruluyor.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Bakan, Ceza Muhakemeleri Kanunumuzun 58/3
maddesinde belirtilmiş olan gizli tanıklık müessesesi devam
ettiği sürece adil yargılanma ilkelerinin gerçekten bu mahkemelerde,
herhangi bir mahkemede gerçekleşebileceğini düşünüyor musunuz?
Çünkü tanığı ne görüyor ne sanık görüyor ne mağdur
görüyor ne müdafi görüyor, yalan söyleyip söylemediğini yargıç bile
görmüyor.
Son olarak, gizli tanıklıkla
ilgili de mobil araçlarla dinleme yapılabileceğine ilişkin
bazı düzenlemelerin olduğunu biliyoruz. Böylesi bir
yaklaşım biçimi adil yargılanma ilkelerini tamamen ortadan
kaldıracak bir bakanlık işlemi değil midir? Bu konudaki
düzenlemeyi, gizli tanıklığın
kaldırılmasını gerçekten yapacak mısınız,
böyle bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aldan
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu düzenleme
yasalaştığında savcılar aleyhine kişisel tazminat
davası açılabilecek. Hâkimlerle ilgili aynı düzenlemeyi neden
yapmadınız ve böyle bir düşünceniz var mı?
İkinci sorum: Dinlemeler
konusunda, izleme konusunda bu kadar duyarlısınız bu düzenlemede
ancak önleme dinlemesi yani istihbari dinleme ve asayiş araması
konusunda neden bu teklifteki kadar duyarlı davranmıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Teklifin 17nci maddesinde 2577
sayılı Yasanın 27nci maddesinde değişiklik
yapılarak atama, görev ve unvan değişikliği ile geçici
görevlendirmelere ilişkin olarak yürütmeyi durdurma kararlarını
geciktirmek adına idarenin savunmasının beklenmesi
şartı konulmaktadır. Bu durumda idari hizmetlerde görev yapan
kamu görevlilerinin haksız ve mesnetsiz görev değişikliklerine
yönelik idari işlemlerin geri döndürülmesinde güçlükler
yaratacağından hak kayıplarına neden olmayacak
mıdır? Bu yeni bir sürgün olayı gündeme getirmiyor mu? Kamu
görevlilerinin bu garantisi ellerinden alınmıyor mu?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Nazlıaka
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, iki gün önce çok vahim bir olay
yaşanmış ve 15 yaşındaki bir kız çocuğumuz
tecavüze uğrayarak hamile kalmıştır ve Sayın Bakan,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Yurtta hamile
kalmamıştır ki, bize geldiğinde hamileydi. ifadesini
kullanmıştır. Yani çocuk yaşta bir
kızımızın hamile kalmasından ziyade nerede hamile
kaldığıyla ilgilenmektedir Sayın Bakan. Bu anlamda
kendisini kınıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, mülkiyet hakkının korunması ve suçla
bağlantılı olmayan mal varlığının kapsam
dışında bırakılması açısından BDDK,
SPK ve MASAK gibi kamu kuruluşlarından rapor alınması
zorunlu tutulmaktadır. Bu kurumların ülkenin dört bir yanından
gelecek talepleri kısa süre içinde karşılamaları mümkün
olamayacağından, raporun yazılması sürecinde suçtan elde
edilen mal ve gelirler kolayca kaçırılmayacak mıdır?
Bir diğer
soru da: Bu değişiklikle, özel yetkili mahkemeleri
kaldırıyoruz. diyorsunuz ama daha dün Meclise sunulan ve cumartesi
günü komisyonlarda görüşülecek MİT Yasasında MİT
mensuplarının yargılanması için özel bir yetkili mahkeme
kuruyorsunuz. Bu bir çelişki değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Bakan, cezaevlerinden çok sayıda şikâyetler
geliyor. Pek çok şikâyet içinde şu anda en çok yoğun
şikâyet aldığımız konu hasta mahkûmların
hastaneye sevklerindeki gecikmelerdir. Hastayım. diyen bir mahkûmun
beş gün sonra, bir hafta sonra, on gün sonra, bir ay sonra, hatta bir
buçuk ay sonra hastaneye sevk edildiğine dair çok yoğun
şikâyetler ve sıkıntılar her gün bizlere
ulaşıyor. Biz, bunu, İnsan Hakları Komisyonunda da
tartışıyoruz ama bir çözüm bulunamadığını
üzüntüyle görüyoruz. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yani niçin
Ben hastayım. diyen bir mahkûm en kısa zamanda, yani ertesi gün bir
hastaneye sevk edilmez? Bu uygulamayı niçin yapamıyoruz, anlayabilmek
mümkün değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Güler
BİRGÜL AYMAN
GÜLER (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Fatih Hilmioğlu
bugün özgür kaldı. Biraz önce AKP milletvekili dedi ki: Tamam, bak, iyi
şeyler yapıyoruz, geç kaldık ama iyi şeyler
yapıyoruz. Bizde bir söz vardır Geç gelen adalet adalet
değildir. diye. AKP milletvekilinin adaleti böylece ilga ettiğini
itiraf ettiğini düşünüyorum.
Sayın Bakana
şunu sormak isterim: Genel gerekçede, sayfa 6da ÖYMleri adil
yargılama bakımından tartışmalı olduğu için
kaldırıyoruz. diyorsunuz. Bunların verdikleri kararlar da
tartışmalı o hâlde. Ben çok açık olarak sizden duymak
istiyorum, ÖYMlerin kaldırılışının Balyoz ve
Ergenekon davalarının durumu üzerindeki etkileri neler
olacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
kavramları artık tamamen anlayamaz hâle geldik. Ben size çok net bir
şekilde sormak istiyorum: Yolsuzluk, rüşvet,
hırsızlık bunlar ne anlama geliyor, bunlar nedir? Bunlar,
iktidara göre ayrı tanımlar mıdır, muhalefete göre
ayrı tanımlar mıdır?
Bir de, eğer
gerçekten adaleti istiyorsanız Balyoz ve Ergenekondaki savcılar
bırakın görevlerini yapsınlar. Belli bir zaman geçsin, ondan
sonra tekrar bu yasaları değiştirin. Siz de
başkalarını yargılayanlarla muhatap olmuş olun. O
zaman belki adalet yerini bulur diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli)- Sayın Bakan, paralel yapı diye bahsettiğiniz bir
örgüt var. Bu örgütün ismini siz dillendirmiyorsunuz ama ben söyleyeyim:
Cemaate, hizmete örgüt diyorsunuz. Bu hizmetten her öğretmen
atamasında liste aldınız, her hâkim atamasında liste
aldınız. Sermaye Piyasası Kuruluna üye atarken bile arada kavga
çıktı Sen mi vereceksin, ben mi vereceğim? diye. Ciddi bir
şekilde bu ülkeyi on bir sene yönettiniz. Eğer bunlar bir örgütse
yarın öbür gün bunları yargıladığınızda siz
de bu örgüte yardım ve yataklıktan
yargılanacağınızı hiç aklınıza getirdiniz
mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz sonraki önergelerimizin arasında dijital verilerin tek
başına delil olarak görülmemesi gerektiği ve hükme esas
teşkil etmemesi gerektiği, diğer delillerle de desteklenmesi
gerektiği yönünde bir önergemiz var. Ama biliyoruz ki AKP Grubu bunu
reddedecek. Siz, dijital verilerin tek başına delil
sayılmaması konusundaki bu önergemize katılıyor
musunuz? Bu konuda, bir düzenleme
konusunda bir yaklaşımınız ya da çalışmanız
var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum ben sizden.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Oğan, son soru
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Adalet
Bakanı, dün burada yapmış olduğumuz konuşma Radikal
gazetesinde, devletin resmî haber ajansı Anadolu Ajansı
tarafından haber yapıldı ve yeni sansür yasasıyla dördüncü
saatin sonunda devletin resmî haber organının haberi
kaldırıldı. Buna bir yorumunuz olacak mı Sayın
Bakanım?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet, Sayın Yılmazın Gizli
tanıklık müessesesini kaldıracak mısınız, bununla
ilgili ne düşünüyorsunuz? sorusuna ilişkin olarak; şu anda
gizli tanıklık müessesesinin kaldırılmasına yönelik
Bakanlığımızda yürütülen bir çalışma yok.
İleride böyle bir çalışma yapılabilir mi tabii mümkün ama
şu anda Bakanlığımız tarafından bu yönde
yürütülen bir çalışma bulunmadığını ifade etmek
isterim.
Sayın
Aldanın savcılarla ilgili dava açılması hususu;
dediği doğru. Şu anda 93/A maddesi yürürlükten kalkıyor.
Esasında 93/A maddesinin yürürlükten kalkması uygulamada fazlaca da
bir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü hem Hukuk Muhakemesi Kanununun
46ncı maddesi hem Ceza Muhakemesi Kanununun 143üncü maddesi hem de 2802
sayılı Yasanın bu kanunda hüküm bulunmayan hâllerde Devlet
Memurları Kanununun hükümlerinin uygulanacağına ilişkin
düzenlemesi esasında bir boşluk ihtimali karşısında o
boşluğu da dolduran bir düzenleme. Şu anda Anayasanın
129uncu maddesine göre devlet memurlarına veya kamu görevlilerine
diyelim daha geniş, doğrudan dava açma hakkı zaten yok, rücu
edilmek kaydıyla devlete karşı açılıyor. Esasında
bu 93/Anın kaldırılmasından sonra savcılarla ilgili
veya hâkimlerle ilgili veya müfettişlerle ilgili veya başkaca
kişilerle alakalı kamu görevlerinden kaynaklı doğrudan dava
açılması gene mümkün olmayacaktır ama tabii kişisel
birtakım şeyler söz konusu olduğu zaman onlarla ilgili hukuk
ayrıdır.
Adli dinleme
konusundaki şu anda getirilen güvenceler son derece önemli. Hem heyet
hâlinde görüşme hem oy birliği hem sadece kuvvetli şüphenin, tek
başına Şüphe ediyorum. demekle yetmemesi, bu kuvvetli
şüpheyi doğuran somut bazı verilerin, delillerin aranacak
olması son derece önemli, süre sınırlamasının
getirilmesi önemli, torba dinleme maddesinin kaldırılması son
derece önemli düzenlemeler. Bunlara sınır koymak çok önemli çünkü
buradan hareketle kişilerin mahkûmiyetine, çok ağır cezalar
almasına neden olacak sonuçlar ortaya çıkmaktadır. O nedenle
bunu sağlam bir hukuki güvenceye bağlamak doğru olandır.
Tabii, önleme dinlemeleri bildiğiniz gibi delil olarak kullanılan
dinlemeler değil. Tabii, onun siz daha iyi bilirsiniz- delil olarak
nasıl kullanıldığını veya onu delile nasıl
dönüştürdüklerini yargı mensupları daha iyi biliyorlar ama
hukukumuzda doğrudan önleme dinlemeleri bir delil olarak
kullanılmamaktadır ama kamu düzeni bakımından son derece
önemli, suçların önlenmesi bakımından son derece önemli. Tabii,
orada, şu anda dediğiniz gibi bir sınırlama düşünmedik
çünkü onlar ayrı kanunlarda hem de tabii demin söylediğim gibi
sonuçları bakımından, delil hukuku bakımından
farklılıklar olduğu için burada ayrı bir
çalışmamız olmadı.
Şimdi, tabii,
Sayın Acarın İdari Yargılama Usul Kanununun 27nci
maddesine ilave edilen cümleye ilişkin eleştirisi, sorusu daha önce
de benim cevaplandırdığım bir soru. Şu anda
açıkça idare mahkemeleri veya Danıştay kendine açılan bir
davada idarenin savunmasını almadan yürütmenin durdurulması
kararını verememektedir. Yasa bunu yasaklamaktadır,
savunmayı şart koşmaktadır. Buna bir istisna getiriyor,
diyor ki: Uygulanmakla etkisi tükenecek nitelikte olan bir idari eylem veya
işlem varsa, işte, o zaman idarenin savunmasını almadan
yürütmeyi durdurma kararı verebilirsin ama idarenin savunmasını
aldıktan sonra da bu kararı yeniden gözden geçirmek
durumundasın. Şu anda bunun uygulaması nedir diye geçmişe
dönük bakacak olsak karşımıza şu çıkıyor: Daha
ziyade belediyelerin yıkım kararları var. Bina
yıkacaksınız, onun telafisi imkânı yok, etkisi hemen
görülecek bir iş ve yürütmeyi durdurmayı verdiğinizde netice
alma imkânınız yok. Yine, işte, bir söküm kararı
veriyorsunuz yani bir yerde diyelim ağaç sökülecek, tartışmalar
çok yaşandı. Şimdi, siz orada bir savunma beklerseniz oradan
ağaç sökülmüş olacak. Böyle bir durumda savunmayı almadan bir
karar verilebilmektedir ama atamalarla ilgili kısım böyle
uygulanmakla etkisi tükenecek bir idari işlem değildir.
Son zamanlarda
mahkemelerin verdiği bazı kararlarda atanmayla ilgili
kısmın da uygulanmakla etkisi tükenecek idari iş ve
işlemlerden sayıldığına ilişkin
değerlendirmeler yapılıyor. Ben Komisyonda söyledim; işte,
bir polis görevlisinin TEMden alınıp asayişe verilmesi veya bir
başka yere verilmesiyle ilgili bir idari tasarrufu, kendi içindeki bir
tasarrufu mahkeme yürütmesini durduruyor, durdururken de diyor ki: Bu her ne
kadar işte, uygulanmakla etkisi tükenecek iş gibi gözükmüyor ama
bunun yaptığı kritik görev nedeniyle bu uygulanmakla etkisi
tükenecek bir iş gibi düşünülmüş
ve kararla hemen
savunmayı almadan yürütmeyi durdurma veriyor. Bunu çok açık
söylüyorum; hepimiz biliyoruz ki bu, mahkemenin kendisini yasama yerine koyarak
yorum yoluyla yasa ihdas edip sonra ihdas ettiği o
yasaya göre karar vermesinden başka bir şey değildir.
Esasında buna gerek yok çünkü yasa zaten idarenin savunması
alınmadan yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceğini
açıkça ortaya koyuyor ama uygulama, maalesef böylesi bir noktaya
gittiği için de biz yasanın içinde kaldık. Yasaya uy. diyor ve
bunun açıkça kanunda yazılmasında bir sakınca görmüyoruz.
Bu, son derece önemli.
Bir
de idare, savunma verdiği zaman, savunma için şu kadar zaman
bekleyecek diye bir kural yok. Yani savunma için üç gün süre de verebilir, on
gün süre de verebilir çünkü mahkeme savunma süresini tayin ediyor. Kanunun
kesin tayin ettiği bir süre yok. O süreye dair, mahkemenin takdirinde olan
bir konu olduğunu burada ifade etmek isterim.
Tabii,
tayinler -demin söyledim, belki siz yoktunuz, daha önceki sorularda- bir sürgün değil. Yani bir il
emniyet müdürü değişiyor, yardımcılarını
değiştirebilir, şube müdürlerini değiştirebilir çünkü
her atamalarda bu olur. İl valisi değiştiğinde de valilerin
iş bölümünü değiştiriyor. Şimdi asayişte olan bir
polisin KOMa veya KOMda olan birinin TEMe veyahut da başka bir birime
verilmesi onun meslekten çıkarıldığı anlamına
gelmez. Bir iş bölümü düzenlemesini elbette oranın amiri durumunda
olan kişinin yapması kadar doğal bir şey olamaz. Ancak son
günlerde yaşanan tartışmalar nedeniyle, normal zamanda
yapılmış olsa rutin görünecek bu işlemler sanki bir sürgün
gibi değerlendiriliyor. Bunun doğru olmadığını
ifade etmek isterim.
Sayın
Nazlıakanın sorusu
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, sınırsız süre mi
verdiniz Hükûmete?
BAŞKAN
Evet Sayın Bakanım, sözlerinizi toparlarsanız.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Peki efendim, ben o zaman burada
kesiyorum.
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Sorularımıza cevap alamadık.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Nazlıakanın
sorusu Sayın Bakanla ilgili. O yüzden diğer sorulara da artık
teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Örgüte yardım, yataklık işi önemli
Sayın Bakan.
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Sayın Başkan, ilave süre verin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
00.37
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati:
00.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
560
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
11inci
maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 11. maddesinin son cümlesindeki şeklinde ibaresinin biçiminde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Özgündüz
Mersin Uşak İstanbul
Gürkut Acar Levent
Gök Ömer
Süha Aldan
Antalya Ankara Muğla
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci maddesinde yer
alan ibaresi eklenmiş kelimelerinden sonra gelmek üzere hâkim ibaresi
mahkeme şeklinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Demir
Çelik
Iğdır Şırnak Muş
Adil Zozani İdris
Baluken
Hakkâri Bingöl
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 11 inci maddesinde yer alan suç
işlendiğine ilişkin ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Özcan Ulupınar
İstanbul İstanbul Zonguldak
Şirin Ünal İsmet
Uçma Şenol
Gürşan
İstanbul İstanbul Kırklareli
Tülay Kaynarca Osman Boyraz
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 11. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
S. Nevzat Korkmaz Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Isparta Adana Kocaeli
Alim Işık
Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çoğulcu
demokrasinin dayanağı, hepinizin bildiği üzere, hukuk
devletidir. Hukuku eğer esas almıyorsanız, demokrasiden
bahsetmeniz mümkün değil. Bir o kadar da önemli bir başka husus,
halkın yönetime katılmasıdır. Bunun için de halkın
haber alma, bilgi alma imkânının önündeki bütün engelleri
kaldırmak gerekir.
Her dönemde,
değerli arkadaşlar, basın üzerinde birtakım tesirler,
birtakım baskılar oluşturulmaya çalışılır.
Kimi zaman bu baskılara karşı basın, halkın ve
muhalefetin de destekleriyle dik durabilmeyi becermiştir, kimi zaman da
boyun eğmek zorunda kalmıştır ama sanıyorum ilk kez
bir Hükûmetin basın, medya kuruluşları sahibi olmak gibi, tüm
medyaya el koymak gibi ihtiras ve eylemleriyle
karşılaşıyoruz. Gazete alımları için havuzlar
oluşturuluyor, Başbakanla medya yöneticileri arasında direkt kırmızı
telefonlar kuruluyor, Alo Fatih hatları oluşturuluyor.
Televizyonlarda alt yazılara bile tahammül edemeyen Başbakan,
doğrudan bu yöneticileri arıyor bu hatlarla, talimatlar veriyor.
Olmadı, ödüllendiriyor yandaşlarını, gazete
köşelerinde köşe yazarı yaparak. Yine, olmadı,
cezalandırıyor, gazetecileri işinden attırıyor. Bir
tehdit, baskı, şantaj aldı başını gidiyor ve bunu
herkes görüyor ama her nedense bir AKPli bakandan, bir AKPli vekilden Bu
işleri kim yaparsa yapsın yanlıştır. itirazını
maalesef duyamıyoruz.
İspanya
Başbakanının Ankara ziyaretinde bir gazeteci yolsuzluklarla
ilgili soru yöneltiyor. Misafirin önünde Başbakan, sanki gazeteci
memuruymuş gibi azarlıyor, suçluyor, tehdit ediyor. İspanyol
gazeteci kendi ülkesine, kendi gazetesine Türkiyeyi görünce ülkemdeki
basın özgürlüğünün kıymetini anladım. diye haber geçiyor.
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiyede 40 gazetecinin tutuklu
olduğunu açıklıyor. Türkiye bu alanda övünebilirsiniz
değerli AKP milletvekilleri- iki yıldır birinciliği
kimselere kaptırmıyor. Türkiyeyi İran ve Çin izliyor,
diğer ülkeler Eritre, Vietnam, Suriye, Azerbaycan, Etiyopya,
Mısır ve Özbekistan. Yani bu ülkelerin isimlerini duyduğunuzda
herhâlde, Aynı ligde olmamamız gereken ülkeler. diye eminim sizler
de düşünüyorsunuz.
Basını
dizayn etmenin bir başka yolunu daha bulmuş AKP. Kamu
kurumlarından verilen ilan ve reklamlarla basını ram etmek,
önünde diz çöktürmek. The Nielsen Company 2013 yılı verilerini
açıklamış. Bu verilere baktığımız zaman
Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank, TÜRK TELEKOM gibi Türk
ekonomisinin amiral gemileri şirketler; başta yandaş gazeteler
Sabah, Star, Alo Fatihin gazetesi Habertürk, Takvim, Akşam, Yeni
Şafak, Türkiye gibi gazetelere hatırı sayılır
reklamlar veriyor. Ziraat Bankası reklamlarının, değerli
arkadaşlar, yüzde 57si Sabaha, yüzde 23ü Stara veriliyor. Halkbank, 8
bin saniyelik reklamının neredeyse tamamını Star Grubuna
veriyor. Vakıfbank reklamlarının yüzde 21i Sabaha;
diğerleri de yandaş gazetelere hakça dağıtılıyor!
Bir de TÜRGEV diye
bir vakıf var arkadaşlar. Biliyorsunuz, Türkiye Gençlik ve Hizmet
Eğitim Vakfı diye gazetelerde kamuoyu tarafından okunan,
öğrenilen bir vakıf. Sayın Başbakanın oğlu Bilal
Erdoğanın da yöneticisi olduğu bir vakıf. Bu vakfa, değerli
arkadaşlar, hakikaten, dudak uçuklatan bağışlar
yapılıyor, mesela eski parayla 200 trilyon ve bu
bağışlar karşısında da bu
bağışları yapan firmalar koca koca ihaleler alıyor,
milyar dolarlık ihaleler alıyor. Ne güzel siyaset, pardon, pardon, ne
güzel ticaret! Al gülüm, ver gülüm! Buna ne denir arkadaşlar? Buna besleme
demokrasi denir, buna güdümlü demokrasi denir.
Diğer
gazeteleri sorarsanız, AKPyi alkışlamadıkları için
zırnık koklatılmıyor. Altta kalanın canı
çıksın, reklamdan pay almak bir tarafa, reklam masasına
oturtulmuyor bile.
İşte,
AKPnin özürlü demokrasisini gecenin bu vaktinde sizlerle paylaşmak
istedim. Hepinize hayırlı geceler diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 11 inci maddesinde yer alan suç
işlendiğine ilişkin ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Doğan
Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle somut
delillerin kuvvetli şüphenin varlığı bakımından
aranacağı hususuna açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci maddesinde yer
alan ibaresi eklenmiş kelimelerinden sonra gelmek üzere hâkim ibaresi
mahkeme şeklinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile bilgisayarlara, bilgisayar programlarında ve
kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma kararının hakim
tarafından değil mahkeme tarafından verilmesi
amaçlanmıştır. Nitekim diğer madde düzenlemelerinde de bu
türden kararların mahkeme tarafından verileceğine dair öngörülen
düzenlemeler ile de tutarlılık sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 11. maddesinin son cümlesindeki şeklinde ibaresinin
biçiminde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gürkut Acar
(Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ömer Süha Aldan, Muğla Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında,
maddenin şu anki hâli -Ceza Muhakemesi Kanununun 134üncü maddesinde bir
değişiklik yapıyor bu düzenleme- bir suç dolayısıyla
yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânı
bulunmaması hâlinde bilgisayarların aranabileceğini ya da bilgisayardaki
verilerin elde edilebileceğini hüküm altına almış ama bu
yasa teklifinde, bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada,
suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli
şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde
etme imkânının bulunmaması hâlinde düzenlenmişti. Tabii,
burada suçun işlendiğine ilişkin somut delil varsa, kuvvetli
şüphe varsa, o zaman başka surette delil elde etme
imkânının bulunmaması hâli havada kalıyordu, madde
çelişik bir hâlde bulunuyordu ama yapılan değişiklik
önergesiyle suç işlendiğine ilişkin ibaresi
kaldırılmış ve bu anlamda da madde bir açıdan daha
anlamlı hâle gelmiş. Bu şekilde de sorunun, bu konudaki
karşı çıkışımızın giderildiğini
düşünüyorum.
Tabii,
aslında, değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, bu düzenlemede
savunma hakkına yönelik olumlu düzenlemeler elbette ki var. Özel yetkili
mahkemelerin kaldırılmasına biz de olumlu bakıyoruz, keza
insanların fütursuzca dinlenmesinin önlenmesi de anlamlıdır.
Lakin, yıllardan bu yana 4-5 tane yasayı bir araya getirdiğimizde
bir şey anlam kazanıyor, o da şudur: Belli kanunlar var, HSYK
var, arkasından İnternet düzenlemesi var, arkasından bu yasa
var; samimiyet sorunu yaşıyoruz aslında. Aslında bu
yasanın belli bir şeye, bir amaca hizmet ettiğini
düşünüyoruz. Ben, geçtiğimiz haftalarda, HSYK düzenlemesine
ilişkin komisyonda yaptığım konuşmada
şunları söyledim: Bu yasa yürürlüğe girerse şu 5 şey
olacak:
1) Hâkim ve savcıların yerleri
değişecektir.
2) Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, bir
ay içerisinde bakan çocukları tahliye edilecektir. demiştim. Henüz
yasa yürürlüğe girmeden Halk Bankası Genel Müdürü ve
arkadaşları tahliye edildi.
3) Bilal Erdoğan sessiz sedasız adliyeye gidip
ifade verecektir. demiştim. Evet, bu da oldu.
4) İnternet düzenlemesiyle İnternetteki
birtakım tapelerin ya da CDlerin yayınının önüne
geçilecek. demiştim.
5inci şeyi daha sonra okursunuz, onun üzerinde
duramayacağım çünkü gelecekle ilgili bir konudur, ekonomiyle ilgili
bir konudur.
Aslında
bunların, biz, şahsa mahsus düzenlemeler olduğundan kuşku
duyuyoruz. Ne yazık ki iktidar partisi dönemsel olarak şahsa mahsus
yasalar çıkarmıştır. Çok ilginç bir şey
anlatacağım size: Herkes, kişiye özel düzenlemelerin MİT
Müsteşarıyla başladığını düşünür ama
kişisel düzenleme, Fethullah Gülen düzenlemesidir aslında. 2003
yılında 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının
1inci maddesi cebir ve şiddet kullanmasa dahi şeklinde bir
ibareyle başlarken cebir ve şiddet şart koşulmuştur.
Zira, o zaman Fethullah Gülenin Ankara 2 no.lu DGMde davası vardır
ve bu düzenlemeyle beraat ettirilmiştir bugün çetebaşı
yapılan kişi.
Değerli
milletvekilleri, aslında bir şeyi daha okuyacağım sizlere
sözlerimin sonunda; bir kişinin beyanı: Bu paralel devlet
yapılanması, kontrgerilla, gladyo, derin devlet, açık devlet, ne
olarak tanımlarsanız tanımlayın, görünen devletin
yanında, onun içine sızmış, onunla paralel hareket eden
ikili bir devlet yapısıdır. Bu paralel devletin ana gövdesi
dışarıdadır. Uluslararası güçlere dayanmaktadır.
Burada devletin tasfiye edilmesi, etkili konumdan çıkarılması
Hükûmetin tutumuna bağlıdır. Bu hâliyle Hükûmet ve Sayın
Başbakan bunun farkına varmazsa, etrafını saran paralel
devlet zihniyeti anlayışıyla hareket etmeye devam ederse her
geçen gün çözüm zora girer. diyor; 19 Eylül 2013te Abdullah Öcalan bunu
söylüyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 12 nci maddesinde yer alan mevcut altıncı
fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış ibaresinin mevcut altıncı
fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt bendinden sonra
gelmek üzere 6. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma
(madde 148, 149), alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna göre
teselsül ettirilmiş, mevcut (8) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Şirin Ünal
İstanbul İstanbul İstanbul
Özcan Ulupınar İsmet Uçma Şenol
Gürşan
Zonguldak İstanbul Kırklareli
Osman Boyraz Tülay Kaynarca Fatih
Şahin
İstanbul İstanbul Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 12. maddesindeki birinci
fıkrasındaki "mevcut altıncı fıkrasının
(a) bendinin (8) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış" ibaresinin metinden çıkarılması
ve (1) nolu fıkrasının "Ağır ceza
Mahkemesince" ibaresinden sonraki ibarelerin metinden
çıkartılarak "karar verilir, itiraz üzerine de bu tedbire
Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek
Akagün Yılmaz Mehmet
Şeker
Mersin Uşak Gaziantep
Ömer Süha
Aldan Gürkut
Acar Erdal
Aksünger
Muğla Antalya İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 12 inci maddesi ile madde
metnine eklenen 2 inci fırkada yer alan "tedbir kararı verilecek
hattın ibaresinden sonra gelmek üzere "sahibinin açık
kimliği, adresi," ibarelerinin eklenmesini,
"bir ay"
ve "mahkeme yukardaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan
fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere" ibarelerinin "bu
süre, bir defaya mahsus olmak üzere bir ay daha uzatılabilir."
şeklinde değiştirilmesini,
"maddenin
dördüncü fırkasında yer alan" ibaresinden sonra gelmek üzere
"dördüncü fıkrasının son cümlesinin 'Ancak, örgütsel
faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, mahkeme bu süreyi bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha
uzatabilir."' şeklinde değiştirilmesini,
maddenin mevcut
dördüncü fıkrasının 2 inci cümlesinin "Bu hususa
ilişkin olarak verilen kararda, kişinin açık kimliği,
adresi, iletişim aracının türü, telefon numarası,
iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu,
tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki
ay için yapılabilir; bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha
uzatabilir." şeklinde değiştirilmesini ve 7 inci
fıkranın (a) bendinin 13 üncü alt bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Hasip
Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Demir
Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 12. maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu Ali
Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz S.
Nevzat Korkmaz
Kütahya Adana Isparta
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
12nci madde,
dinleme ve teknik takiplerle ilgilidir. Burada, dinlemelerin
yapılması için 3 üyenin oy birliği kararı getiriliyor. Bu
da dinlemelerin artık çok zor hâle geldiğiyle ilgili bir madde.
Değerli
milletvekilleri, ben sizinle, Merkez Yürütme Kurulu üyemiz Yücel Bulutun
yaşanan süreçle ilgili tespitlerini paylaşmak istiyorum:
Anlaşılan
o ki 17 Aralık operasyonları sonrasında iktidar esaslı bir
karar verdi. Artık hiçbir savcı yandaşların
yağmasını sorgulayamayacak ve hiçbir polis böyle bir operasyonda
görev alamayacak. Zira Başbakanın yeni Türkiyesinde polisin sadece
AKP'nin menfaatlerini korumak ve kollamakla görevli olması öngörülmüştü.
Başbakan,
polisin zeki, çevik ve muhalefetin kapısına sabah beşte
dayananını severdi. Polis, muhalif tweetler attı diye lise
talebelerini evlerinden topladığında güzeldi. Polis, muhalif
belediyelere baskınlar yapmalı ve görevden el çektirilmelerini
sağlamalıydı. Sütçüden önce zile basmalı, 40-50 kişi
eve dalmalı, nerede bir muhalif ses varsa gırtlağına
basmalıydı. Raydan çıkıp iktidarın kapısına
dayanan bir polis teşkilatı derhâl hizaya çekilmeli ve AKP'nin resmî
ideolojisine uygun olarak sil baştan örgütlenmeliydi. Derhâl harekete
geçildi ve cumhuriyet tarihinde emsali görülmemiş bir tasfiye
başladı. Daha düne kadar askerî vesayet zincirlerini
kırdıkları gerekçesiyle taltif edilenler, yeni nesil darbeci
ilan edilerek görevden el çektirildiler. Aradan bir savcı çıkıp
da bir daha böyle bir çılgınlık yapmasın diye de HSYK
Yasasının değiştirildiğini hep beraber gördük. Ama
nafile, Başbakan ve çevresindekiler anlamamakta ısrarcı olsalar
da, kafalarına göre kurguladıkları devlet erkleri ve polis
teşkilatı sonsuza kadar muktedir olmalarını temin
edemeyecek. Çünkü, demokratik denetim yollarının
tıkandığı, basının
Pravdalaştığı, muhalefetin sindirildiği ve yargının
tarafsız hakem rolünü yitirdiği toplumlar sarsılmaz bir
iktidarın değil travmaya sürüklenmiş toplumların
habercisidir. Çoğu kez bu toplumsal travma, şiddeti ve demokrasi
dışı yöntemleri benimsemiş etkili bir muhalefete
dönüşür ve toplumsal kaosun temel besin kaynağı hâline gelir.
Bu hep böyle
olmuştur. Zorbalıkla düzen kuran iktidarlar kaosla da
yıkılırlar. Önümüzde duran onlarca hikâye hep aynı sonla
bitmiştir. Öyle ki İran Şahı Rıza Pehlevi de,
iktidarının teminatı olarak gördüğü polis
teşkilatını dilediği gibi dizayn etmiştir. SAVAK
ismini verdiği siyasi polis teşkilatını örgütlemiş ve
kurduğu yapı sayesinde her muhalif hareketin anında
sindirileceğini düşünmüştür. Öyle ki SAVAK, Orta Doğu'nun
en büyük işkence merkezlerine sahip hâle gelmiş, binlerce muhalif bu
işkence merkezlerinde sorgulanmış, yüzlercesi bu sorgularda
hayatını kaybetmiş ama hikâyenin sonu
değişmemiştir. Bilakis, hükûmetteki yolsuzlukların
sorgulanamaz oluşu ve SAVAK isimli polis örgütünün
yarattığı korku iklimi doğrudan Şahı hedef alan
etkili bir muhalefeti beslemiştir. Sonrası malum; SAVAK,
yıkılmaz denilen Şahın iktidarını
kurtaramamış, İran Şahı, sarayının
kapısına kadar dayanan ayaklanmalar karşısında
ülkesini terk etmiştir.
Aynı
yanılgıya düşen, elbette, sadece İran Şahı
Pehlevi değildir. Romanya'yı günden güne artan otoritesiyle kafese
kapatan ve demir yumrukla yönetmeye kalkan Çavuşesku da aynı
yanılgıya düşmüştür. Sarsılmaz ve yıkılmaz
bir iktidara giden yolun her şeyi kendi lehine denetleyecek ve asla
kendinden hesap sormayacak bir polis teşkilatının
varlığından geçtiğini düşünmüştür. Polis
örgütünü, ülkenin bir başından bir başına yeniden
örgütlemiştir. 22 milyon nüfuslu Romanya'da, 1985 yılında, gizli
polis teşkilatının on binlerce personeli ve yarım milyon
muhbiri vardı. Çavuşesku rejimi altındaki sonu gelmez
tutuklamalar ve binlerce insanın ölümünden sorumlu, dünyanın en
acımasız gizli polis güçlerinden biri olmuştur. İç
muhalefeti tamamen sindirdiğini düşünen Çavuşesku hiç
beklemediği bir anda iktidarını kaybetmiştir. Çok
güvendiği polis teşkilatının Macar azınlığa
mensup bir din adamını gözaltına almak istemesiyle başlayan
toplumsal kaos
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Yani, bunlardan örnek alın diye söylüyorum.
İyi geceler.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 12 inci maddesi ile madde
metnine eklenen 2 inci fırkada yer alan "tedbir kararı verilecek
hattın ibaresinden sonra gelmek üzere "sahibinin açık
kimliği, adresi," ibarelerinin eklenmesini,
"bir ay"
ve "mahkeme yukardaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan
fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere" ibarelerinin "bu
süre, bir defaya mahsus olmak üzere bir ay daha uzatılabilir."
şeklinde değiştirilmesini,
"maddenin
dördüncü fırkasında yer alan" ibaresinden sonra gelmek üzere
"dördüncü fıkrasının son cümlesinin 'Ancak, örgütsel
faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, mahkeme bu süreyi bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha
uzatabilir. şeklinde değiştirilmesini,
maddenin mevcut
dördüncü fıkrasının 2 inci cümlesinin "Bu hususa
ilişkin olarak verilen kararda, kişinin açık kimliği,
adresi, iletişim aracının türü, telefon numarası,
iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu,
tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki
ay için yapılabilir; bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha
uzatabilir." şeklinde değiştirilmesini ve 7 inci
fıkranın (a) bendinin 13 üncü alt bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile kanuna
aykırı dinlemelerin önüne geçilmesi ve uzun süreli dinlemelerin
kişi hak ve hürriyetleri açısından yol açacağı
mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 12.
maddesindeki birinci fıkrasındaki "mevcut altıncı
fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış" ibaresinin metinden
çıkarılması ve (1) nolu fıkrasının "Ağır
Ceza Mahkemesince" ibaresinden sonraki ibarelerin metinden
çıkartılarak "karar verilir, itiraz üzerine de bu tedbire
Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Erdal Aksünger (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Erdal Aksünger,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa dışı dinlemelerle ilgili bu Meclis
çatısı altında zaten bir araştırma komisyonu
kurulmuştu. Bu kadar yasaya da ihtiyaç yok zaten, yasayı takmayan bir
iktidar olduğu için bu yasalara ihtiyaç yok. Neden yok?
Şunu söyleyeceğim: Biz, Emniyet İstihbarat
teşkilatı ve Millî İstihbarat Teşkilatında bununla
ilgili belli araştırmalar yaptık veya
yaptığımızı zannettik. Çünkü, bizi, yasamanın
üyesi olan milletvekillerini alladılar pulladılar, resmen enayi
yerine koyup kapıdan geri gönderdiler. Niye? Biz bunları nasıl
kandırırız diye bakıyorlardı. Gerçekten de öyle ya,
ben bunu orada hissetmiş bir adamım.
Şimdi, yasa dışı dinlemeleri
araştırıyorduk. Ne olması lazım?
Dışarıda böyle kocaman bir örgüt olması lazım, milleti
kodlayan, fişleyen. Öyle değil mi, böyle bir şey olması
lazım. Aslında böyle bir şey yoktu. Niye yoktu? Çünkü, ne
Emniyet İstihbarat teşkilatı ne de Millî İstihbarat
Teşkilatı böyle bir örgüt aramıyordu zaten. Bu işlerin
bizatihi olarak oranın içerisinde suistimallerden
kaynaklandığını herkes biliyordu, oradaki bütün üyeler de
bunu anlamıştı.
Bununla ilgili raporlar yazılırken aslında
dalga geçer gibi bazı şeyler yazıldı oraların
içerisine, biz belli şerhlerimizi zaten söylemiştik. Bu, bu kadar
büyük dinleme operasyonları veya bu kadar çok fişlenme işi
devletin imkânları olmadan yapılamaz; kimse yapamaz böyle bir
şeyi, imkânsız bunlar. Yoksa, dışarıda 2 tane
vatandaşı -küçük küçük böcekler koyup- bir vesileyle dinlemek, etmek,
bunlar zaten anormal şeyler değil ki, İnternette bile
satıldığını herkes biliyor bunların. Bir
kişi bir başka kişinin masasının altına zaten
bunları koyar. Bunları aramıyoruz ki, devasa bir operasyonla
ilgili olarak devasa bir örgüt arıyorduk ama böyle bir örgüt yoktu çünkü
bu örgütün kendisi devletin içine yerleşmiş olan, kademeli olan, bir vesileyle birbirine başka
türlü bağlı olan insanlar bütünlüğüydü ve bir başka yerden
besleniyor muydu, onu kimse bilmiyordu.
Şimdi, yoksa
şöyle bir durum var mı? Mesela, örnek -bu, İnternetle ilgili
söylendiğinde, 2006larda, 2007lerde çok komik şeyler yaptılar
bu memlekette- Diyarbakırda 250 bin insanın çocuk pornosu
aradığı iddia edildi. Zaten orada İnternetin penetrasyonu neydi ki böyle bir şey
çıkarttınız? O da başka bir kılıftı
aslında bir tarafından bakıldığında. Niye?
Birilerini fişlemek amacıyla. Aynı şeyler bir
başkaları için yapılıp Ergenekonda, Balyozda da
yaratıldı aynı davalar. Bunların hepsi, o dinleme komisyonu raporlarında
yazıldı.
Ayrıca,
başka bir şey söyleyeyim. Bu ülkenin Emniyet İstihbarat
biriminin başında olan insanlar dedi ki: Bizim araçlarımız
şu kadar vardı, o araçlar yok. Kimse araştırmadı. Kim
çalmış bu araçları, bu dinleme araçlarını kim, nereye
götürmüş, kimse bununla ilgilenmedi. Kanun var, dünya kadar kanun var
zaten, o kanunlara uyan yok ki ortada yeni kanun çıkarılsın.
Ayrıca,
şöyle bir şey daha yaşandı bu memlekette: Kod
adlarıyla, Reşo kod adıyla veya bir sürü kod adlarıyla
insanlar, hâkimlerin üzerine
Kolluk kuvvetinin savcıya getirip,
savcının da hâkimin önüne götürüp imzalattığı ve
aylarca dinlediği olayları belgelendi orada. Bunu bizatihi olarak bir sürü insan anlattı. Peki, bunlarla
ilgili soruşturma yapıldı mı? Yapılmadı. Bir
soruşturma komisyonu kuruldu mu? Kurulmadı çünkü kimin
yaptığını; kimin, kimin için yaptığını
herkes biliyordu. Ama, kimin işine geliyordu, ona bakmak lazım, yani
kim bunları destekliyordu? Bir tarafında derin devletten
bahsediliyor, yeni gelen paralel örgütten bahsediliyor. Bunlar kol kola
mıydı da ayrıldılar, başka bir devlet mi vardı
ortada? Neden insanlar çıkıp bunları, o komisyon raporunda dalga
geçer gibi bazı şeyleri yazdılar? Bir aya daha
ihtiyacımız vardı ki bazı şeyleri yapmaya etmeye,
neden onlar engellendi, kim engelledi bunların hepsini? Şimdi, bu
sorular cevaplarını bulmadığı sürece bir sürü kanun
yapsanız ne olur? Bunların hepsini yapsanız diyelim, kanunlar
çiğnenerek yapıldı bunların hepsi zaten. Yani, Türkiye öyle
şeylere şahit oldu ki, orada, Komisyonda adamın biri geldi -çok
yetkili bir adam- dedi ki: Bu dinlemeyle ilgili konularda borsa
manipülasyonları yapılıyor, ihalelere müdahil olunuyor. Kim
söyledi bunu? Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı
yapmış kişi kendisi bizzat söyledi ve bunlar araştırılmadı,
bunlar sadece oraya buraya yazıldı, çizildi ve sizi de hiç
ilgilendirmiyor demektir, ben öyle algılarım çünkü bundan
sonrasını. Biz şerhleri koyduğumuzda Bunun yanı
sıra şu adamlar dinlensin. dedik, onlar dinlenilmedi. Ya, bundan
daha altı yedi ay önce bunları yaptık biz, bugün dönmüş
birileri bununla ilgili ağlıyor. Niye ağlıyorsunuz ya? Bir
ayda komisyonu kaçırdınız bir tarafından da. E, niye?
Hepimiz için bu gerekli değil miydi, bu ülke için gerekli değil miydi
yani bunların hepsi? Bir sürü ihalenin
Bizatihi olarak Emniyet
İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış adam dedi
ki: İhaleleri bir vesileyle manipüle etmek için bir çete kurulmuş
vaziyette ve bu emniyetin içerisinde var. Siz bunu çözemezsiniz. Bugün
gidersiniz, yarın sizi kandırır gönderirler. Kendisi bizzat
söyledi bunun hepsini. E, şimdi kanun yapacaksınız bunları
önleyelim diye. O hâkimlerle, bunlara imza atan hâkimlerle ilgili olarak
soruşturma yaptınız mı? Yok. İşinize geldiği
zaman yapmadınız çünkü.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL AKSÜNGER
(Devamla) O yüzden, kaç tane kanun yaparsanız yapın, çiğneyen
kendiniz olduktan sonra hiçbir anlam ifade etmez.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bence de.
ERDAL AKSÜNGER
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 12 nci maddesinde yer alan mevcut
altıncı fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt
bendi yürürlükten kaldırılmış ibaresinin mevcut
altıncı fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt
bendinden sonra gelmek üzere 6. Nitelikli hırsızlık (madde 142)
ve yağma (madde 148, 149), alt bendi eklenmiş, diğer alt
bentler buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut (8) numaralı alt bendi
yürürlükten kaldırılmış şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Doğan
Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
nitelikli hırsızlık ve yağma suçlarıyla daha etkin
mücadele edilebilmesi bakımından bu suçlar kataloğa
eklenmektedir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Gizli
soruşturmacı 3 aylık süre için görevlendirilir, zorunlu hallerde
ise bu süre bir defaya mahsus olmak üzere bir defa daha
uzatılabilir." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Demir
Çelik
Iğdır Şırnak Muş
Adil Zozani İdris
Baluken
Hakkâri Bingöl
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 13.
maddesinin (1) nolu fıkrasının "Ağır Ceza
Mahkemesince" ibaresinden sonra gelen ibarelerin metinden
çıkartılarak "karar verilir, İtiraz üzerine de bu tedbire
Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir" ibarelerinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Mehmet Şeker Gürkut Acar
Gaziantep Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 13. maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Sinan Oğan Ali
Halaman Seyfettin
Yılmaz
Iğdır Adana Adana
Lütfü Türkkan S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık
Kocaeli Isparta Kütahya
Murat
Başesgioğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Türkiye garip bir memleket olmaya
başladı. Hatırlıyor musunuz, son tapelerde, gazete
satın almak için Sabah-ATV ihalesinde hani bir ihale paylaşım ve
havuza para atma muhabbeti vardı. Orada iş adamının birisi
para koyup ihaleleri alacağı zaman Milletin de
koyacağız. diyordu. Şimdi, bugün, eğer doğruysa, bir
gazetede şöyle bir haber gördüm: Bunu söyleyen iş adamının
adı bir ilahiyat fakültesine verilmiş, İlahiyat Fakültesi Mehmet
Cengiz Binası.
Sayın Bakan,
hani siz orada oturuyorsunuz ama
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben de buradayım.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Sayın Adalet Bakanına sormak lazım: Yani
bunu nasıl kabul edebiliyorsunuz? Bunu sizin vicdanınız kabul
edebiliyor mu? Yani bir adam milletin anasına avradına, affedersiniz,
küfredecek, sonra da onun adı ilahiyat fakültesine verilecek. Yahu var
mı böyle bir şey Allah aşkına? Yahu var mı Allah
aşkına böyle bir şey ya?
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Yunus Emrenin ismini sildiler.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Yani siz, Sayın Bakan, hani suçu falan bir tarafa
bırakın, şikâyeti bir tarafa bırakın yani millete ana
avrat küfreden bu adamla ilgili işlem yapmayı bir tarafa
bırakın, bu adamın adını ilahiyat fakültesine veren
bir anlayışı nasıl kabul edebilirsiniz ya, nasıl
içinize sindirirsiniz ya?
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Parayı vermiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sinan Bey, sildikleri isim de Yunus Emre.
SİNAN
OĞAN (Devamla) O üniversite rektörüne de buradan çağrıda
bulunuyorum: Sen nasıl kabul edebiliyorsun? Millete küfreden bir
adamın adını ilahiyat fakültesine nasıl verebilirsiniz ya?
Bu nasıl anlayıştır? Bu nasıl
Değerli
milletvekilleri, tabii, her gün o kadar vahim olaylara rastlıyoruz ki
burada. İnanın, biraz önceki anlattığımdan daha vahim
bir olayı... Dün burada birtakım tartışmalar
yaşandı ve o tartışmalar da devletin resmî ajansında,
Anadolu Ajansı tarafından haber yapıldı. Milletin vekilleri
millete burada birtakım şeyler anlatıyor, televizyondan
doğrudan yayınlanıyor. Devletin resmî ajansı bunu haber
yapıyor, bir gazete, Radikal gazetesi bunu yayınlıyor, yeni
TİB yasasına göre dördüncü saatin sonunda bu haber
kaldırılıyor ve yerinde şöyle bir yazı var: Bu haber
yeni TİB yasasına göre dördüncü saatin sonunda
kaldırılmıştır. Yahu, devletin resmî haber
ajansının Mecliste konuşulan bir konuyu yazmasına dahi Alo
TİB tahammül edemiyorsa siz bunun gerisini düşünün arkadaşlar.
O yüzden, dünkü o tartışmalı yasa, sansürle ilgili, burada
yüreğimiz yanarak konuşuyorduk.
Çinde bile yoktur
böyle bir zulüm, Çinde bile böyle bir zulüm yoktur. Çin Meclisinde
konuşulan veyahut da herhangi bir diktatörlüğün olduğu bir
mecliste konuşulan bir konu, o devletin resmî haber ajansı ile
yayılmışsa -Anadolu Haber Ajansı, evet- ve bunu da Alo
TİB kaldırıyorsa, ya, bunun ötesi var mıdır, bunun
ötesi var mıdır arkadaşlar ya? Biz neyi
tartışıyoruz, biz hangi demokratikleşmeden, hangi kanundan,
hangi yasadan bahsediyoruz? Eğer devletin resmî haber ajansının
haberini kaldıran bir anlayış, bir yasa tasarısını
buradan geçirdiyseniz ve o Sayın Cumhurbaşkanı da bunu
onayladıysa Sayın Cumhurbaşkanına çağrıda
bulunuyorum burada: Onayladığınız yasa budur Sayın
Cumhurbaşkanı, budur. Devletin resmî haber ajansının
Mecliste konuşulan bir konusu kaldırılmış dört saat
sonra. Siz ne diyorsunuz? Siz neyi onaylamışsınız,
haberiniz var mı? Alo Fatih, Alo Çankaya ve şimdi de Alo
TİB. Mecliste konuşulan bir konuyu dördüncü saatin sonunda
kaldırıyorsunuz.
O sebeple, her
şey burada el kaldırmak değil arkadaşlar, her şey illa
sizin dediğinizin burada geçmesi değil. Elinizi vicdanınıza
koyun ve Mecliste konuşulan bir konunun, resmî haber ajansı
tarafından haber yapılan bir konunun TİB tarafından
dördüncü saatin sonunda kaldırılmasının bu ülke
demokrasisine nasıl zarar vereceğini unutmayın.
Unutmayınız ki, unutmayınız ki, unutmayınız ki,
bugün iktidarsınız ama yarın muhalefete düştüğünüzde
bu size de lazım olacak
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN
OĞAN (Devamla) -
demokrasi size de lazım olacak arkadaşlar.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanunun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 13. maddesinin (1) nolu
fıkrasının "Ağır Ceza Mahkemesince" ibaresinden
sonra gelen ibarelerin metinden çıkartılarak "karar verilir,
İtiraz üzerine de bu tedbire Ağır Ceza Mahkemesince karar
verilir" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan
(Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ali
Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Başbakan son günlerde sanıyorum iyice
şaşırdı, Cumhuriyet Halk Partisinin iplerinin
Haşhaşi örgütünün elinde olduğunu söyledi. (AK PARTİ
sıralarından Doğru. sesleri)
Şimdi, ben
size bir şey okuyayım, doğru mu yanlış mı
görürsünüz. Bütün sözlerini, hareketlerini takip ediyorum. Allah razı
olsun, bize de yol gösteriyor, bizi ikaz ediyor, bir deniz feneri gibi önümüzü
aydınlatıyor. Şimdi, deniz feneri gibi
Deniz feneri kim?
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Kim, Haşhaşi mi?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - İşte, Haşhaşi örgütü dediğiniz
örgütün başı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Haşhaşinin emir eri olmuş bunlar ya, emir eri
olmuş!
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Şimdi, kimin yolunu aydınlatıyormuş? AKPnin
yolunu. Bunları kim söylüyor? Bülent Arınç söylüyor. Kim bu Bülent
Arınç? Başbakan Yardımcısı.
Devam ediyoruz
değerli arkadaşlarım, Bülent Arınçın ardından
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağdan da övgüler: Muhterem
Fethullah Gülen Hoca Efendi Türkiyenin yetiştirdiği önemli
kıymetlerden birisidir. Geçmişte yaşanan bir kısım
huzursuzluklardan dolayı ülkesinden ayrılmak zorunda
kalmıştır. Uzunca bir zamandır ülkesine uzaktan ama gönül
açısından da bir o kadar yakından hizmet ettiğini
biliyorum. Artık şu anda da Fethullah Hoca Efendi midir, yoksa
çetenin reisi midir, onu bilmiyorum ben.
Şimdi,
başka bir şey söyleyeyim gene, Başbakan duysun bunu. 23/05/2013;
daha dün, dün arkadaşlar, daha dün. Biz dört günlük bir ziyaret
yaptık. Konu Amerika olunca, eşim de olunca, mümkün olursa Hoca
Efendiye ziyaret yapar mıyız diye gönlümden geçirdim. Allah gönlüne
göre versin. Başbakana da gitmeden önce konuyu açtım, Uygun görür
müsünüz? dedim. Çok memnun oldu. Keşke biz de görüşebilsek' dedi.
Bizden sevgilerimi iletin, bir emri olur mu, tavsiyeleri olur mu, öğren
dedi. Keşke
Kim gitmek istiyormuş? Sayın Başbakan. Bunu
kim söylüyor? Bülent Arınç, değerli arkadaşlarım.
Türkçe
Olimpiyatları 10uncu Yıl Özel Ödülü kime verildi,
Haşhaşiler örgütünden kime verildi değerli
arkadaşlarım? AKPliler, kim aldı bu onur ödülünü? Başbakan
Erdoğan. Kim gitti, orada 40 bin kişinin önünde konuşma
yaptı? Başbakan Erdoğan, Haşhaşiler örgütünde
konuşma yaptı!
Devam ediyoruz
değerli milletvekilleri. Şimdi, bakın, başka bir şey.
AKPnin şu andaki sözcüsü Hüseyin Çelik diyor ki: Cemaat devlete
sızdı iddiaları gülünç. Neymiş görüyor musunuz? Cemaat
devlete sızdı iddiaları gülünçmüş! O zaman, paralel
yapı iddiaları da gülünç işte. Nereden çıkarıyorsunuz
bunu? Cemaat ile Hükûmet arasında çatışma olduğu
iddialarını yorumlayan Çelik Cemaatin bir kaydı mı var?
Yıllardır bu paranoyayla yaşadık. İnsan kendisine ait
olan bir şeyi ele geçirir mi? Devlet zaten cemaatin olduğuna göre,
cemaat devleti ele geçirir mi arkadaşlar? Şu ele geçiriyor, bu ele
geçiriyor. Kamuda çalışan solcu insanlar var mı, ülkücü insanlar
var mı? Var. Oraya sızmış, buraya sızmış! Bu
su mu, nem mi? Kamu personeli nasıl alınıyor? Belli, KPSS
sınavı var. Bu insanların yüz kızartıcı suçu
yoksa, engel yoksa, biz onların vicdanına hafiye kulağı
dayayarak atayamayız. Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete
sızmış! Bunlar, kargaları güldürür. Bu paranoyaları
bir tarafa bırakalım"
Vallahi,
Başbakan da beni güldürüyor arkadaşlar, beni değil, tüm
Türkiyeyi güldürüyor. Daha düne kadar devleti beraber yönettiği insana,
ne zaman ki yolsuzluk soruşturmaları gündeme geldi, gündemi
değiştirmek için, işte kumpas kurdular, paralel yapı,
devlet yapısı
Bakın,
Başbakan hep böyle paranoyalarla ülke yönetmeye kalkıyor
aslında, hep böyle paranoya içerisinde; darbeciler, çeteler ama kim
olduğunu hiç açıklamıyor, Bunlar diyor. Kim onlar?
Açıkla, yok. Sayın savcı diyor savcıya
Ey savcı,
biz, senin kime hizmet ettiğini biliyoruz, çık açıkla, açıklamazsan
ben açıklayacağım. diyor. Açıkla o zaman Sayın
Başbakan, hadi sen açıkla! Yok. Şimdi de, çok üzülüyorum, bir
Başbakanın çıkıp
Yani her dönem bir şeyler söylüyor,
Haşhaşiler örgütü -ne bileyim- CHPyi ele geçirmiş! Vallahi CHP
değil de, Haşhaşiler örgütüyle kim içli dışlı bu
devleti yönetmiş, kim birbirinin suç ortağı, şimdi bu
belgelerden gayet anlıyoruz. Daha bir sene önceki belgeler, altı ay
önceki belgeler değerli arkadaşlarım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, yoklama alalım!
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
Yoklama talebi
var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Susam, Sayın Yılmaz,
Sayın Nazlıaka, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın
Türkkan, Sayın Öz, Sayın Öğüt, Sayın Oyan, Sayın
Batum, Sayın Güler, Sayın Gök, Sayın Haberal, Sayın Köse,
Sayın Aksünger, Sayın Aldan ve Sayın Köprülü.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S.
Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra
sayılı kanun teklifinin 13 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Gizli
soruşturmacı 3 aylık süre için görevlendirilir, zorunlu hallerde
ise bu süre bir defaya mahsus olmak üzere bir defa daha
uzatılabilir." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile gizli
soruşturmacının görevinin süre ile sınırlanması
ve böylelikle gizli yürütülen soruşturmanın keyfî gözlem ve eylemlere
yol açmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde dört
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinde yer alan "aynı
fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış;" ibaresinin "aynı
fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendinden sonra gelmek
üzere "3. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma
(madde 148, 149)," alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna
göre teselsül ettirilmiş, mevcut (5) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış, mevcut (6) numaralı alt bendinde yer alan
", fıkra 3" ibaresi madde metninden
çıkarılmış;" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Türkan
Dağoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Mustafa Şahin Osman Boyraz Fatih
Şahin
Malatya İstanbul Ankara
Cuma İçten İsmail
Aydın Tülay
Kaynarca
Diyarbakır Bursa İstanbul
Sevim Savaşer Tülay
Bakır
İstanbul Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 14.maddesindeki birinci
fıkrasındaki "aynı fıkranın (a) bendinin (5)
numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış"
ibaresinin metinden çıkarılmasını ve (2) nolu
fıkranın Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ibaresinden
sonraki ibarelerin metinden çıkarılarak "karar verilir.
İtiraz üzerine de Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir"
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Mehmet
Şeker
Mersin Uşak Gaziantep
Gürkut Acar Ömer Süha
Aldan Turgut
Dibek
Antalya Muğla Kırklareli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü maddesinde yer
alan "somut delillere dayanan" ibaresinden sonra gelmek üzere
"aynı fıkranın ilk cümlesinden sonra gelmek üzere 'Teknik
takip kararında yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak
kişinin açık kimliği, adresi, teknik aracın türü, kodu,
tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir.'" cümlesinin ve"(a)
bendinin (5)" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve (10)" ibaresinin eklenmesini,
3 üncü
fıkrasının "Teknik araçlarla izleme kararı en çok üç
haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya
mahsus olmak üzere bir hafta daha uzatılabilir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Demir Çelik
Iğdır Bingöl Muş
Hasip Kaplan Adil Zozani
Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 14. maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Alim Işık
İstanbul Adana Kütahya
Lütfü
Türkkan Sinan
Oğan Seyfettin
Yılmaz
Kocaeli Iğdır Adana
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ali Halaman,
Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560
sıra sayılı özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasıyla ilgili Hükûmetin, iktidarın
taslağının 14üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygı, sevgiyle
selamlarım.
Şimdi,
Türkiyede, uzun süredir bu sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik
mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler hep var olmuş. Bunlar, genelde siyasi
mahkemeler yani iktidarlar bu mahkemeleri kendileri kurar aslında. Bunlar
da bölücülük, devletin parasını pulunu çarpanların
davalarına bakar, özellikle terör suçlarına bakar. Zaman zaman, bu
mahkemelere demokratikleşme, Avrupa Birliğine uyum adına siyasi
iktidarlar tarafından ismini değiştirerek yeni görevler verilir,
ödevleri belirlenir. Şimdi, bu
özel yetkili mahkemelerden bugünkü iktidar dün çok memnunken bugün neden
rahatsız oldu? Yani, acilen 21 madde getirip ben, bu özel yetkili
mahkemeleri kaldırıp işte mahalli, yerel idarelere, mahkemelere
davaları tanzim edeceğim
On senedir övgüyle bahsettiğiniz
mahkemelerden şimdi neden şikâyetçi oldunuz? Bugüne kadar
yaptıkları, özellikle son zamanlarda Ergenekon, Balyoz diyerek
bunun soruşturmalarında ve tutuklamalarında, zafer
işaretiyle Bunları kutluyoruz, yeni bir milat başladı.
diyordunuz. İyi yaptı. diyordunuz, Ancak böyle olur adil mahkeme
deniliyordu. Şimdi, bugünlerde, bu mahkemelere mevcut iktidar, bakanlar
Devletin olan bu mahkemelere Paralel devletin mahkemeleri; bunlar hain. Bizi
kuşattı, bize soruşturma açtı, siyasi irademizin
dışına çıktılar. Bunları dağıtıp
yok edeceğiz. demek çok doğru mu? Bunun neresinde adalet var?
Neresinde adil hukuk, mahkeme var?
Şimdi,
bölücülük davaları var bu özel yetkili mahkemelerin baktığı
yani KCK gibi veya özellikle, son zamanlarda rüşvet diyorlar buna,
işte bankalarda bakanların çocuklarının adı
karıştı, bu davaları alıp bu özel yetkili
mahkemelerden diğer mahkemelere vererek bu KCK soruşturması veya
PKKlılara affı mı düşünüyorsunuz? Yani bu oraya gidiyor,
bunları serbest bırakacaksınız. O zaman, ya bizim Engin
Alan Paşanın hâli ne olacak?
Şimdi,
PKKlıyı, KCKlıyı, milletvekillerini, Diyarbakırda
-ben hiç unutmuyorum- bir pazar günü, mahkeme reisleri, hâkimler, savcılar
birbirine mail atarak
Ya bu milletvekillerini bıraktınız,
bıraktınız! Bunlar PKKlı, KCKlı. Ya, bu Engin
Alanı Türkçü olduğu için mi, Türk olduğu için mi
bırakmıyorsunuz?
Şimdi, ben
bundan dolayı, bugünkü bu kanunu zaten müspet
bulmadığımı, kişisel bir kanun olduğunu söyler,
hepinize saygı, sevgilerimi sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü maddesinde yer
alan "somut delillere dayanan" ibaresinden sonra gelmek üzere
"aynı fıkranın ilk cümlesinden sonra gelmek üzere 'Teknik
takip kararında yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak
kişinin açık kimliği, adresi, teknik aracın türü, kodu,
tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir.'" cümlesinin ve"(a)
bendinin (5)" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve (10)" ibaresinin
eklenmesini,
3 üncü
fıkrasının "Teknik araçlarla izleme kararı en çok üç
haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya
mahsus olmak üzere bir hafta daha uzatılabilir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yapılan değişiklik ile kanuna
aykırı izlemelerin keyfiyetin önüne geçilmesi ve uzun süreli
izlemelerin kişi hak ve hürriyetleri açısından yol
açacağı mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına
ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair
kanun teklifinin çerçeve 14. maddesindeki birinci fıkrasındaki
"aynı fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendi
yürürlükten kaldırılmış" ibaresinin metinden
çıkarılmasını ve (2) nolu fıkranın Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından ibaresinden sonraki ibarelerin metinden
çıkarılarak "karar verilir. İtiraz üzerine de
Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir" ibarelerinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli
Milletvekili.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 14üncü madde üzerindeki önergemizle ilgili
olarak söz aldım. Öncelikle saygılarımla selamlıyorum
sizleri.
14üncü madde,
128, 135 ve 140ıncı maddeler bir bütün. Yani bu suçlarla ilgili
olarak, katalogda belirtilen suçlarla ilgili olarak işte, dinleme
yapılabilecek suçlar, mal varlığına tedbir konabilecek
suçlar, teknik araçla izleme yapılabilecek suçlar, bunlar bir bütün,
birbirleriyle bağlantılı olan maddeler.
Burada da benzer
bir düzenleme yapılıyor. Ne yapılıyor? Bunun içerisindeki
bu suç işlemek için örgüt kurma suçunu dışarı
çıkarıyorsunuz. Zaten dışarı çıkarınca
sorunlar da çıkmış. İşte, önergeler getirdiniz. Bu
suçu kapsam dışına aldığınızda -şimdi,
bakıyorum, bunda da herhâlde veriliyor- bu nitelikli
hırsızlık ve yağma suçunu Ya, nasıl takip
edeceğiz? Nasıl dinleyeceğiz? Çünkü, kapsam
dışına alınınca mecburen onları da ilave
ediyorsunuz. Aslında, farkında olmadan kendinize böyle
değişik sorunlar da çıkarıyorsunuz.
Burada da oy
birliği olayı var. Aslında, bu oy birliğine ben biraz
değinmek istiyorum. Yani, bu sayısal değerlendirme biraz tuhaf
gibi geliyor bana. Şimdi, Sayın Bakan da burada konuştu. Yani 1
kişi
Soruşturma aşamasında kim var? Sulh ceza hâkimi var
ya da özgürlük hâkimi var. Onların baktığı, onların
değerlendirdiği bu dinleme, mal varlığına tedbir koyma
-soruşturma aşamasında- artı, teknik araçla izleme,
bunları şimdi 1 kişinin bu kararı verirken hataya
düşebileceğini, yeterince vatandaşların
haklarının orada kuvvetli olmadığını, mağdur
olabileceklerini, bunun bir heyete havalesiyle daha güvence içerisinde
olacaklarını belirtti.
Şimdi, ben
şöyle bakıyorum değerli arkadaşlar: Bu 3 kişi
içerisinde 1 kişi hayır derse ne oluyor? Dinleme
yapılamıyor, tedbir konamıyor, işte teknik araçla takip
yapılamıyor. O 1 kişi evet derse bunlar yapılıyor.
Yani 3ün içerisinde 1 ile 3ün dışındaki 1 arasında bir
fark var mı diye düşünüyorum matematiksel olarak, biraz tuhaf bir
durum. Aslında, yine iş dolanıyor, geliyor o 1 kişiye
bağlanıyor. Yani 3 kişi içerisinde de kararı veren 1
kişi, 1 kişi içerisinde de yine kararı veren 1 kişi aslında.
Buradaki niyetin ne olduğunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Yani,
o 1 kişiyi kontrol etmek, güvendiğiniz, bildiğiniz,
tanıdığınız bir hâkimi her yere atamak mümkün
değil ama ağır ceza mahkemelerinin üyelerinin içerisine
bildiğiniz, güvendiğiniz, tanıdığınız 1
hâkim atadığınızda, o 1 kişi sizin için yeterli olacak
ama işin özü budur. İster 3 kişi olsun ister 1 kişi olsun,
yine kararı verecek olan kişi 1 kişidir, değerli
arkadaşlar. Bunu da bilmenizi istiyorum.
Şimdi,
Bülent arkadaşımız burada konuşurken dedi ki: Ya niye
itiraz ediyorsunuz? Burada gayet güzel düzenlemeler de var. Şimdi ben de
buradan bir şeyler söyleyeyim, kendisi de burada oturuyor. Şu
düzenlemelere evet diyor mu kendisi? Şu 18inci madde, 19uncu maddede
düzenlemeler var. İdari Yargılama Usulü Kanununun 27nci maddesi ve
28inci maddesinde bazı düzenlemeler yapıldı,
yapılıyor, biraz sonra gelecek, burada konuşulacak. Orada ne
yapılıyor biliyor musunuz 27nci maddede yani bu yürütmenin
durdurulmasıyla ilgili? Bu memurların atanması, naklen tayini,
görev değişikliği, işte unvan değişikliği,
geçici görevlendirme
Yani, şu son süreçte, 17 Aralıktan sonra, bir
rivayete göre 7 bin kişiyi, bir rivayete göre daha az, daha fazla ama
binlerce kamu görevlisini bir yerden bir yere sürdünüz. Şimdi, bunu
komisyonda da konuştuk; 80 darbesinden sonra bu kadar kamu görevlisine
herhâlde eza yapılmamış, bu kadar insan sürülmemiş diye.
Şimdi, kalkıyorsunuz, bu insanların anayasal hakları olan
yargıya başvurma, idari yargıya başvurmalarını
kısıtlamaya çalışıyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Nerede bu sistem ya? Maddede öyle bir şey yok.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Sayın Bülent Bey burada. Bunu destekliyor mu acaba?
Ne oluyor arkadaşlar, ne oluyor?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sadece savunma. İdarenin savunması
alınıyor.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Yani bu insanlar yürütmenin durdurulması
kararını bugüne kadar nasıl alıyorlarsa bundan sonra
onları genişletiyor musunuz, onların haklarını burada
rahatlatıyor musunuz, yoksa daraltıyor musunuz? Ne yapıyorsunuz?
Daraltıyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Onların haklarına bir şey getirmiyoruz.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Genişletiyorlar, genişletiyorlar!
TURGUT
DİBEK (Devamla) Bu insanlar aylarca yürütmenin durdurulması
kararını alamazlar.
Şimdi
29uncu madde. 29uncu maddede diyorsunuz ki: Kamu görevlileri mahkeme
kararlarına uymazlarsa onlara karşı tazminat davası
açamazsınız. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu milletin
vergileriyle
Kime açılacak? Kuruma açılacak. Aslında burada
şunu diyorsunuz: Kamu görevlilerini suç işlemeye teşvik
ediyorsunuz. Bunu İzmirde yaşadık. Emniyet müdürü ne diyordu
savcıya? Hadi kardeşim! Pardon, emniyet müdür
yardımcısına Savcının talimatını dinliyoruz
de, tamam, yapıyoruz de ama dinleme. diyordu. Şimdi, ben soruyorum:
Ya Bülent Bey, bunları destekliyor musunuz? Bunlar doğru düzgün
düzenlemeler mi?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Siz kimi
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sataşma var herhâlde.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Yani bunlar niye gelmiş sizce? Bu düzenlemeler niye
gelmiş olabilir? Yani kamu görevlilerine Mahkeme kararlarına
uymayın kardeşim. niye demiş olabilirsiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla) - Niye demiş olabilirsiniz? Ha, bunları
dediyseniz
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Anayasa böyle zaten. Anayasada var zaten bu.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Turgut Bey, 20ye evet deyin, ben de evet
diyeceğim.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Ya bir dakika arkadaşlar...
Madem
bununla ilgili düzenlemeler var, şunu demeniz lazım: Mahkeme
kararlarına uymayan kamu görevlileri bundan sorumlu olur, tazminat
davası onlara açılır. Vatandaşın vergilerini onlara
heba edemeyiz. Böyle bir düzenleme gelmesi lazım. Artı, bakın,
burada konuşulmadı, şu tutuklamayla ilgili olarak bir düzenleme
getirdiniz, geri çektiniz.
Değerli
arkadaşlar, komisyonda çektiniz, ne yaptınız? Biliyorsunuz iki
yılın altında olan suçlarla ilgili tutuklama
yapılamıyordu.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Yetmez ama evet dedik.
BAŞKAN
Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika... Bülent Beye
şunu da soracağım.
BÜLENT
Turan (İstanbul) Gel buraya, burada sor.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Bitti
Bitti
TURGUT
DİBEK (Devamla) Orada şunu yaptınız: Yani Gezi
olaylarındaki, gençlerin katıldığı gösteriler, o
protesto eylemlerinde Bu suçu birden fazla işlerse tutuklanabilir. diye
buraya düzenleme getirdiniz. Ama artık, yüzünüz o kadar da
tutmadığı için komisyonda çektiniz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Onlar üç yıla kadar ama. Onunla ilgisi yok onun.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Teşekkür etsenize, değiştirdik işte
onu.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Destekliyor muydunuz? Niye getirdiniz? O metinde
imzanız yok mu sizin?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Ya beraber değiştirdik.
TURGUT
DİBEK (Devamla) O teklifte imzanız yok mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dibek
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinde yer alan "aynı
fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış;" ibaresinin "aynı
fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendinden sonra gelmek
üzere "3. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma
(madde 148, 149)," alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna
göre teselsül ettirilmiş, mevcut (5) numaralı alt bendi yürürlükten
kaldırılmış, mevcut (6) numaralı alt bendinde yer alan
", fıkra 3" ibaresi madde metninden
çıkarılmış;" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Sevim Savaşer (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
nitelikli hırsızlık, yağma ve fuhuş suçlarıyla
daha etkin mücadele edilebilmesi bakımından bu suçlar kataloğa
eklenmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Hacı Bayram
Türkoğlu
İstanbul İstanbul Hatay
Fatih Şahin Sevim
Savaşer Türkan
Dağoğlu
Ankara İstanbul İstanbul
Tülay Kaynarca Osman Boyraz
İstanbul İstanbul
"Madde 15-
5271 sayılı Kanunun 161 inci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
(8) Türk Ceza
Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde
düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden
dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca
doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937
sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır."
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına
dair kanun teklifinin çerçeve 15. maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Mehmet
Şeker
Mersin Uşak Gaziantep
Gürkut Acar Ömer Süha
Aldan
Antalya Muğla
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
S. Nevzat Korkmaz Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Isparta Adana Kocaeli
Alim Işık
Kütahya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve 15inci maddesinin
değiştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifi geldi önümüze. Daha önce,
kolluk kuvvetlerinin üst amirlerinin soruşturulmasıyla ilgili
müsaadeyi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu veriyordu, bunu
beğenmemişsiniz. Komisyonda kanun
hazırlamışsınız, demişsiniz ki: Bunu da Adalet
Bakanına bağlayalım. Yani İstanbul Emniyet Müdürü
hakkında soruşturma yapacak mısınız? Adalet
Bakanı karar versin, savcılar yapmasın bu işi. Savcı
da bir paralel devlet işi olabilir. Adalet Bakanı bizim adam. Ama ne
olduysa ondan sonra tekrar ayılmışsınız. Kanun buraya
gelmiş, bir önerge daha vermişsiniz. Demişsiniz ki: Hayır,
Adalet Bakanı olmasın, yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
gelsin. Ya, arkadaşlar, kanun yapmak ciddi bir iş. Yani, komisyonda
kanunu değiştiriyorsunuz, buraya gelince tekrar eski hâline
çeviriyorsunuz. Bakın, iletişimle ilgili, İnternetle ilgili
yasa daha Cumhurbaşkanının onayından çıkmadan, buraya
gelmeden 4 maddeyi birden değiştirmeye kalktınız. Yani
ciddi şekilde bu devleti idare etmediğinizi hep anlatıyorum;
burada da bir kere daha toslamışsınız, maalesef böyle.
Bütün bunların hepsi de sadece paralel devletten kurtulmanın
tezahürü.
Bakın, bundan
önce bütün illerde ben Kocaeli milletvekiliyim, diğer illeri de takip
ederim- KOM ve istihbarat şube müdürlüklerini hep cemaate mensup polis
müdürlerine verirlerdi. Yani emniyet müdürü kim olursa olsun ama KOM ve
istihbarat müdürü mutlaka cemaate mensup olurdu. Şimdi, Cemaatle ayran
içtik, ayrı düştük. dediniz. Bütün onların hepsi görevden
alındı.
O zaman bir de bir
adam vardı, Devrimci Karargâh Örgütü Lideri olarak cezaevine
attınız; Hanefi Avcı. Neydi kitabının ismi? Haliçte
Yaşayan Simonlar. Şimdi, Haliçte Yaşayan Simonlar
kitabının yazarı çok muteber adam oldu. Bizzat cezaevine
gidiyorsunuz, ondan isimler alıyorsunuz. Cemaate mensup dediğiniz, o KOM
ve istihbarat şube müdürlerini aldığınız yere Hanefi
Avcının size önerdiği isimleri atıyorsunuz. Yani o kadar
değişiyorsunuz ki bu kadar değişikliği kabul etmek,
takip etmek çok zor gerçekten. Bir gün iyi dediğinize yarın kötü
diyorsunuz, bir gün düşman dediğinize yarın dost diyorsunuz.
Ya, bu Hanefi Avcı ne kadar kötü bir adamdı ki içeri
attınız? Niye? Cemaatin hakkında kitap yazmıştı.
Sen cemaatin hakkında nasıl kitap yazarsın? dediniz,
attınız adamı içeri. Şimdi, İyi ki
yazmışsın kardeşim. Senin elemanların kim, bana onu
söyle. Benim kendi ilimdeki emniyet müdürü de dâhil şu anda Hanefi
Avcının çalışma arkadaşlarından seçiliyor,
şu anda onların hepsi makbul adamlar.
Ben, konuyla çok
ilgili olmamasına rağmen bir kere daha gündeme getirmek istiyorum:
Arkadaşlar, bu Engin Alan konusunu çözün. Bu Meclisin
ayıbıdır bu. 1 milletvekili hâlâ cezaevinde duruyor. Bu
meselede, hiç böyle sağa sola pas vermeyin, başka bahanelerin
arkasına da sığınmayın. Engin Alan, muzaffer
olmuş, başarılı bir askerdir ve bizim milletvekilimizdir;
Türk milletinin ete, kemiğe bürünmüş hâlidir. Engin Alanın
orada cezaevinde kalması bu Meclisin de ayıbıdır. Bununla
ilgili Dur biraz daha yatsın, Başbakanımızın gönlü
olsun. ayıbından da kurtulun bir an önce. Başbakanın kini
geçtiyse geçti ya, bu ne kindir böyle?
Engin Alan,
cezaevindeyken 3 yakınını kaybetti. Önce kendi silah
arkadaşı damadını kaybetti, sonra annesini kaybetti, en son
eşinin annesini kaybetti ve bu adam 70e yaklaşan yaşıyla
cezaevinde sizin inadınız yüzünden yatıyor. Bu ayıptan bir
an önce kurtulun.
5 BDP
milletvekilini çıkarttıktan sonra seçim bölgenize gittiğinizde
size soracaklar: BDP milletvekillerini çıkartıp Engin Alanı
orada yatırmak size yakışıyor mu? diyecekler. Sadece
Vanda milletvekiliniz yok sizin; Çankırıda var,
Kırşehirde var, Yozgatta var. Karşınıza çıkacak
soracaklar size Engin Alanı, emin olun cevap veremeyeceksiniz. Engin Alan
yüzünden bazı salonlarda konuşma yapamayacaksınız, iddia
ediyorum ve benim bu sözlerimi de hatırlayın. Engin Alanı orada
cezaevinde tutup burada BDPli milletvekillerini sıralarına oturtmak,
bu sizin ayıbınız, bu ayıbı bir an önce
tamamlayın.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım siz de yoruldunuz artık
yani.
BAŞKAN Ben
yoruldum da Grup yorulmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Mesaj alındı; durmak yok yola devam.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benden
önce konuşmuş olan sayın hatibin de söylediği gibi, bu
maddeleri oyuncağa çevirdiniz artık ama nasıl oyuncağa
çevirdiniz? Şimdi görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 15inci maddesinde aslında ne getirmiştiniz? Adalet
Bakanı, en üst derecedeki kolluk amirlerinin soruşturmasını
doğrudan doğruya kendisi yapacaktı ama o zaman, komisyondayken
ne vardı? O zaman, HSYK, daha Adalet Bakanının tam
anlamıyla hâkim olduğu bir yer değildi, yürütmeye
bağlanmamıştı yani tam anlamıyla AKP iktidarına
bağlanmamıştı. Orada cemaatin adamları denilen adamların,
yargıçların, savcıların olduğunu düşünüyordunuz;
o nedenle de HSYKya güvenmediğiniz için en üst derecede kolluk
amirlerinin soruşturma izni Adalet Bakanına verilmişti ama bu
süreçte -şu üç beş günlük geçen süreçte- bir baktınız ki
HSYK, AKP iktidarına doğrudan bağlanmış; Sayın
Bakanın etkisi ve yetkisi çok fazla artmış. O zaman artık
bir sakınca kalmadı. dediniz, yeniden HSYKya
bağladınız.
Sadece burada
mı yaptınız bunu? Yok, burada da yapmadınız. Yine
aynı şekilde, aslında gelen kanun teklifinin, yine 1inci
maddesinde de bu özel yetkili mahkemelerin üyelerine yapılmış
olan atıfların, bu sefer
Komisyondaki ilk getirdiğiniz metninde
Bu mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar, ağır
ceza mahkemelerinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimlerine
yapılmış sayılır. şeklinde bir ibare vardı
ama ne oldu? Tabii ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tamamen
iktidarın etkisi altına girince bu sefer ne dediniz? Bu mahkemelerin
üyelerine yapılmış olan atıflar Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca belirlenen Ankara ağır ceza mahkemesine
yapılmış sayılır. Yani, Ankara ağır ceza
mahkemesinde özel yetkili bir mahkeme oluşturuyorsunuz; bu çok açık
seçik bir şey.
Aynı
şeyi MİT Yasasında da görüyoruz, birkaç gün içerisinde yine
Genel Kurula indireceksiniz. MİT mensuplarının
yargılanması
MİT Başkanı Yargıtay
tarafından yargılanacakmış, yasa teklifinde öyle deniyor.
MİT mensupları da yine Ankarada HSYK tarafından belirlenen
Ankara ağır ceza mahkemesi tarafından yargılanacak. Hani
adil yargılanma hakkı olacaktı? Hani doğal yargıç
ilkesine tabi olacaktınız? Yanlış
yapmıştınız bu ÖYMlerle ve terör mahkemeleriyle;
şimdi bu yanlışı yeniden devam ettiriyorsunuz. Bu sefer ne
diyorsunuz? İstihbari dinlemelerle ilgili de Ankaradaki özel yetki
verdiğimiz ağır ceza mahkemesi baksın, MİT
mensuplarına da Ankaradaki bizim özel yetki verdiğimiz
ağır ceza mahkemesi baksın. İşte bu nedenle siz
samimiyetsizsiniz diyoruz; bu nedenle siz gerçek anlamda adil bir
yargılamadan yana, tarafsız ve bağımsız bir
yargıdan yana asla değilsiniz. Kendi işinize geldiği zaman
tarafsız, bağımsız yargı deyip kendinize döndürüyorsunuz
ama işinize geldiği zaman da yine özel yetkili bir mahkeme
oluşturuyorsunuz; Ankara özel yetkili ağır ceza mahkemesi
olacak.
Sayın Bakan,
ben size sormuştum gizli tanıklıkla ilgili herhangi bir
düzenlemeniz olacak mı diye. Hayır, düzenlememiz yok. dediniz. O
zaman neyi bekliyorsunuz biliyor musunuz? Gizli tanıklık yüzünden
-hani o görüntüsü bozulmuş, sesi bozulmuş kişiler var ya
dinlenen- bu ülkenin Genelkurmay Başkanı sanık olarak
yargılanırken o terör mahkemelerinde yani teröristlerden olan ve
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
almış olan Şemdin Sakık tanık olarak dinlendi ya, önce
kimliği gizlendi, daha sonra öyle bir pervasızlıkla kendini ele
verdi, o türden tanıkların dinlenerek sizin de
yargılandığınız ya da mahkûm edildiğiniz bir
durum mu olması lazım gizli tanıklığın
değiştirilmesi için?
Tanık
nasıl dinlenir? Öncelikle mahkemeye gelir, dinlenir bu tanık.
Eğer sanıkla ya da mağdurla herhangi bir çelişkisi varsa bu
görülür, eğer bir itiraz varsa bu yapılır, dinlenirken yalan
söylediği anlaşılabilir mahkeme tarafından ama
bunların hiçbirinin dikkate alınmadığı bir gizli
tanıklık müessesesi var. Görüntüsü bozuluyor, sesi bozuluyor bu
tanıkların; oysaki olması gereken nedir? Biz yasa teklifini
verdik, Avrupa ülkelerinde de öyle; tanık dinlenir mahkeme huzurunda, o
tanığa ilişkin her türlü itirazlar yapılır ama o
tanığın korunması gerekiyorsa eğer o zaman koruma
altına alınır, kimliği değiştirilir, adresi
değiştirilir. Bunları arkadaşlarımızın hepsi
biliyorlar ama ne yazık ki gizli tanıklıkla ilgili sizin
başınıza bir iş gelmediği için gizli
tanıklıkla ilgili bir düzenleme henüz daha yok.
Bu dijital
verilerle ilgili
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) -
biraz sonra madde ihdası yapılacak, onda da yok.
Yani ne zaman başınıza bir iş gelirse o zaman mı bu
yanlışlıkları düzelteceksiniz? Bu
yanlışlıkları düzeltmek isterken özel yetkili mahkemeleri
yeniden kendinize uygun mu dizayn etmek istiyorsunuz? Bunları size sormak
istiyorum.
Vicdanlarınıza
seslenmek istiyorum ama ne yazık ki bu vicdanların yeterince ayakta
olmadığını düşünüyorum, vicdanlarınız da
kendiniz gibi uyuyor diye düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım;
yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Nazlıaka, Sayın
Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Dinçer, Sayın Aldan, Sayın
Güler, Sayın Türkkan, Sayın Öz, Sayın Oğan, Sayın
Halaman, Sayın Aksünger, Sayın Gök, Sayın Batum, Sayın
Köse, Sayın Serindağ, Sayın Köprülü, Sayın
Başesgioğlu.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi
Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981,
2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sevim Savaşer (İstanbul) ve
arkadaşları
"MADDE 15-
5271 sayılı Kanunun 161 inci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
(8) Türk Ceza
Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde
düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden
dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca
doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937
sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü
saklıdır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 15 inci
maddesiyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesinin beşinci
fıkrasına eklenmesi öngörülen hükümle, en üst dereceli kolluk
amirleri bakımından inceleme ve soruşturma izninin Adalet
Bakanı tarafından verilmesi, Adalet Bakanının inceleme ve
soruşturmayı, adalet müfettişleri veya Cumhuriyet
başsavcıları eliyle yaptırması öngörülmektedir.
Önergeyle bu hükmün teklif metninden çıkarılması suretiyle,
mevcut uygulamanın devam etmesi ve en üst dereceli kolluk amirleri
bakımından inceleme ve soruşturma izninin Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından verilmeye devam etmesi
sağlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına
dair kanun teklifinin çerçeve 16.maddesinin son cümlesindeki gösterilir
ibaresinin "yazılır" ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek
Mersin Uşak Kırklareli
Namık
Havutça Ali Özgündüz Mehmet Şeker
Balıkesir İstanbul Gaziantep
Aylin
Nazlıaka Gürkut Acar Ömer Süha Aldan
Ankara Antalya Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 16 ıncı
maddesinin 2 inci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun kapsamına giren
suçlarla" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,
"ilgili
görevlilerin açık kimlikleri yerine sadece sicil numaraları
yazılır." ibaresinin "ilgili görevlilerin açık kimlikleri
ile birlikte unvan ve sicil numaraları yazılır."
şeklinde değiştirilmesini,
aynı fıkranın ikinci
cümlesinde yer alan "iş adresine" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve ev adresine" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Hasip
Kaplan Demir
Çelik
Bingöl Şırnak Muş
Adil
Zozani Pervin
Buldan
Hakkâri Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 16. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu Ali
Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz S.
Nevzat Korkmaz
Kütahya Adana Isparta
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün burada Iğdır da söz konusu olmuştu ve
Sayın Mustafa Elitaş Iğdırla ilgili bazı
konuları gündeme getirdiğinde, kendilerine O Iğdır sizin
çalışmadığınız yer, siz
çalıştığınız yerlerden konuşun. diye ifade
etmiştim. Kendisi de gece hakikaten iyi bir performans sergilemiş,
Iğdırla ilgili epey önerge vesaire çıkarmıştı.
Aradan bir gün geçti, umuyorum ki Iğdır üzerinde
çalışmalarınız devam ediyordur.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Iğdır
son günlerde mayın temizlemeyle dikkat çekiyor. Daha önce bunu yine
Mecliste ifade etmiştim. Suriye sınırında mayın
temizleme faaliyetleri olduktan sonra, İsraillilerin o bölgede,
mayınlı bölgede mayın temizleme işini alıp orada
tarım faaliyetleri yapacaklarını söyledikten sonra
sınırın öte yanında Suriyenin başına gelenler
hepimizin malumudur. Şimdi, bir mayın temizleme
çalışması daha var ve -Ermenistan sorunlu olduğumuz bir
komşumuz biliyorsunuz- umut ediyorum ki, bu mayın temizleme
hikâyesinin ardından başka bir şey çıkmaz. Umut ediyorum
ki, bu mayın temizleme çabalarının arkasından,
Dağlık Karabağ bölgesindeki işgal devam ediyorken
Ermenistanla yeni bir balayı yaşama süreci çıkmaz. Elbette
komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde olmalıyız
ama komşularımızın da işgalci politikalarını
devam ettirmelerini arzu etmeyiz, bunu bırakmalarını da Türkiye
olarak beklemek hakkımız.
Şimdi, gelelim esas meseleye. Bundan aylar öncesinde
Hükûmetinizin Enerji Bakanı, 11 ilin doğal gazının devlet
tarafından yapılacağını, yeterince müşteri
portföyü oluşmadığı için devlet tarafından
yapılacağını ifade etmiş, kendileri bizim
Dışişleri Komisyonuna geldiğinde de bunun bir an önce
başlayacağını ifade etmişti ama aradan aylar geçti,
işte kış bitecek, doğal gaz konusunda Iğdırda
tek bir adım atılmış değil. Sayın Bakan, bunu da
mı MHPli belediyeye bağlayacaksınız, belde belediyesine
bağlayacaksınız Yoksa, şimdilik BDPde ödünç duran ama 30
Martta inşallah bizim alacağımız belediyeye mi
bağlayacaksınız? Iğdır, bugün, maalesef ki zehir
soluyor. Bir yandan sınırın öte yanındaki Ermenistandaki
Metsamor Nükleer Santralinin zehri, öte taraftan sizin, vatandaşa seçim
kazanmak vaadiyle dağıttığınız ucuz, kalitesiz
kömürün Iğdırda yaratmış olduğu zehir ve elbette ki
bu iki zehir, Iğdırı zehirlemektedir. Bölücülük zehrinden hiç
bahsetmiyorum, Allahın izniyle onu 30 Martta biz çözeceğiz. Ama,
Iğdırın doğal gaza hakikaten ihtiyacı var ve Hükûmet
olarak, devlet olarak doğal gaz konusunda Iğdırda bir
şeyler yapmanız lazım. Iğdır, eskiden, doğunun en
temiz vilayetlerinden birisiydi, nefes alınabilir vilayetlerinden
birisiydi ama Iğdırda kalitesiz kömürü, Iğdırda o anlamda
doğru düzgün bir şehirleşmenin olmamasını da ilave
ettiğimizde, Iğdır, nefes alınabilir iller
sıralamasından çıkmıştır ve hiçbir sanayi tesisi
olmamasına rağmen, Türkiyedeki hava kirliliği
ortalamasında Iğdır en üst sıralarda yer almaktadır.
Bu, elbette ki Hükûmetinizin görevidir. Bu, elbette ki Hükûmetinizin çözmesi
gereken bir konudur ve on bir on iki seneye yaklaşan iktidarınız
boyunca, bunun çözümünü bir yana bırakın, İrandan gelen
doğal gaz bir tarafımızdan, Azerbaycandan gelen doğal gaz
öbür tarafımızdan geçiyor ama Iğdırlı doğal
gazı alamıyor. Neden?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kasım ayında ihalesi yapıldı, onu söylesene.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Hükûmet, Iğdıra doğal gaz getirmek
istemiyor. Neden? Iğdırlı size oy vermediği için.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kasım ayında ihalesi yapıldı, onu söyle.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Ayrıca adli tıp noktasında Sayın
Bakana soru sorduk.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kasım ayında ihalesi yapıldı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Adli tıp konusunda Sayın Bakana soru sorduk,
Sayın Bakan cevaplamadı. Iğdırda herhangi bir hadise
olduğunda Trabzona gitmek durumunda kalıyor benim
vatandaşlarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN OĞAN
(Devamla) Sayın Bakan inşallah ona da bir cevap verir.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 16 ıncı
maddesinin 2 inci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun kapsamına giren
suçlarla" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,
"ilgili
görevlilerin açık kimlikleri yerine sadece sicil numaraları
yazılır." ibaresinin "ilgili görevlilerin açık
kimlikleri ile birlikte unvan ve sicil numaraları yazılır."
şeklinde değiştirilmesini,
aynı
fıkranın ikinci cümlesinde yer alan "iş adresine"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve ev adresine" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Terörle Mücadele
Kanunun kaldırılmasına yönelik vermiş olduğumuz önerge
ile tutarlılığın sağlanması ve bu nedenle de bu
kanunun yürürlükten kalkması gerekliliği
vurgulanmıştır. Yine, soruşturma ve kovuşturmalarda
kolluk görevlilerinin keyfi uygulamalarının önüne geçmek için
açık kimliklerinin, unvanlarının belirtilmesi ile
tebligatların iade olunmaması için ev adreslerine de gönderilmesinin
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 16.maddesinin son
cümlesindeki gösterilir ibaresinin "yazılır" ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aylin
Nazlıaka (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz kanunun 16ncı maddesiyle ilgili olan önergemize
yönelik olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bakın,
değerli arkadaşlar, biz bu 16ncı maddenin doğru bir madde
olduğunu düşünüyoruz. Sizlerin de aynen bizim gibi, bir sonra
görüşeceğimiz maddede vermiş olduğumuz önergeye aynı
hassasiyetle, aynı duyarlılıkla yaklaşmanızı ve
muhalefet partisi tarafından gelen her önergenin illa da reddedilmesi
gereken önergeler olmadığını gözeterek karar vermenizi
bekliyoruz çünkü bundan sonraki önergede aslında diyeceğiz ki:
Dijital veriler bir delilin sadece ve sadece başlangıcı
niteliğindedir. O nedenle, hukuka uygun başka bir delille
desteklenmediği sürece hükme esas teşkil etmez.
Dün Sayın
Grup Başkan Vekiliniz konuşması esnasında dedi ki: Biz
burada yasaları çıkartıyoruz, üzerimize düşen
sorumlulukları gayet iyi yapıyoruz.
Öyle değil mi
Belma Hanım, böyle söylediniz?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Dinlemiyordum ben.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, buradaki
varlık sebebinizi sadece yasa çıkarmaya indirgemeyin. Siz aynı
zamanda denetim faaliyetlerinden de sorumlusunuz. Bunu unutmayın ya; bunu,
bizi her seferinde hatırlatmak zorunda bıraktırmayın
kendinize.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) - Benim sözlerimi güzel dinlemişsiniz.
Dersinizi iyi çalışmışsınız. Güzel ders
vermişim demek ki.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Bakın, biz, bu özel yetkili mahkemelerin
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Güzel ders
çıkarmışsınız, öğrenmişsiniz. Demek ki ders
dinleyince anlıyorsunuz bazı şeyleri.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla)
yanlış bir uygulama olduğunu, demokrasiyle
yönetilen ülkelerde asla ve asla böyle bir uygulama olmaması
gerektiğini hep savunageldik. Bu mahkemelerin siyasi mahkemeler
olduğunu size hep anlatmaya çalıştık. Bu mahkemelerin
hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin hukukunu savunduğunu hep
anlattık. Anlaşılan, öyle görünüyor ki kendi aranızda
yaşadığınız üstünlük krizi nedeniyle bir anda
aydınız ve bu mahkemeleri kapatma noktasına geldiniz, güzel.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Nerede üstünlük krizi?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın, bu mahkemelerle
birçok hukuk katliamına hep birlikte şahitlik ettik. Az önce Dilek
Akagün Yılmaz da gizli tanık olayına değindi. Aynı
kişi bir davanın hem tanığı hem gizli
tanığı hem de sanığı oldu. Bakın, sizin döneminizde
yaşanan hukuk katliamı sadece ve sadece özel yetkili mahkemelerle de
olmadı, size normal mahkemelerde yapılan bir hukuk katliamından
daha bahsedeyim. Tarihte ilk kez, tarihte ilk kez gizli sanık olayı
yaşandı sizin döneminizde. Haberiniz yok değil mi? Bakın,
bunu ilk kez duyuyorsunuz: Gizli sanık. Nasıl oldu söyleyeyim size.
İSMET UÇMA
(İstanbul) Sizden daha neleri ilk kez duyacağız. Sizden ilk
kez duyduğumuz çok şey var.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) Gezi olayları döneminde başından polis
kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülükün davasına Ethemin katili
Ahmet Şahbaz perukla, gözlükle ve takma bıyıkla geldi yani
kimliğini gizledi. Bakın, siz bu Gezi olaylarında
yaşamını yitiren gençlerimizin davalarını farklı
şehirlere bölüyorsunuz, kamera kayıtlarını yok saymaya
çalışıyorsunuz, gerçekleri saptırmaya
çalışıyorsunuz ama siz ne yaparsanız yapın biz bu
davaların sonuna kadar takipçisi olacağız ve hukuk mücadelesini
vermeye sonuna kadar devam edeceğiz değerli milletvekilleri.
Bir başka
konu da Deniz Feneriyle ilgili. Bakın, bu Deniz Feneri olayını
unutmayacağız ve kimseye de unutturmayacağız.
Yüzyılın yolsuzluk olayında ne yaptınız? O dönemde
polisler sizin Bakanınızı aradı, size hemen bilgi verdiler.
Ne oldu? O köstebek Bakan hemen koruma müdürünü aradı. Koruma müdürü ne
yaptı? Hemen Kırıkkale Belediye Başkanını
aradı, Kırıkkale Belediye Başkanı İstanbuldan
Deniz Feneri yetkililerini aradı ve arama yapılacağına dair
onları uyardı ve biz bunun bütün belgelerini, her türlü telefon
konuşmalarını somut olarak sizlere her fırsatta
göstermiş olmamıza rağmen, siz bunları yok
saydınız ve o köstebek Bakan ne oldu? İçişleri
Bakanlığından Başbakan
Yardımcılığına terfi ettirildi ve bu konuda bir
soruşturma dahi açılmadı değerli milletvekilleri.
Özetle demek
istiyorum ki: Artık sizin feneriniz de ampulünüz de sönmüştür.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Paralel hırsız, paralel!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım, salt çoğunlukla katılırsa
yeni bir madde olarak görüşme açacağım, katılmazsa önergeyi
işlemden çekeceğim.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 16. Maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki maddenin 17. Madde olarak eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre numaralandırılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Mehmet Şeker Gürkut Acar
Gaziantep Antalya
Madde 17 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 217. Maddesine 2. Fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki 3. Fıkra eklenmiştir.
Madde 217 (3)
İletişim bilgileri veya bilgisayar ile elektronik bilgi depolama
araçlarının içerikleri delil başlangıcı
niteliğinde verilerdir. Bu nedenle hukuka uygun başka bir delille
desteklenmedikleri takdirde hükme esas teşkil etmezler.
BAŞKAN
Evet, Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Komisyon
üyelerini buraya davet ediyorum.
Salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, önerge geri çekilmiştir.
17nci madde
üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup birlikte
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 17. Maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sinan Oğan Ali
Halaman Seyfettin
Yılmaz
Iğdır Adana Adana
Lütfü Türkkan S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık
Kocaeli Isparta Kütahya
Murat
Başesgioğlu
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan Hasip Kaplan Demir
Çelik
Iğdır Şırnak Muş
Adil Zozani İdris
Baluken
Hakkâri Bingöl
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Rıza Öztürk
İstanbul Uşak Mersin
Ömer Süha Aldan Mehmet
Şeker Namık
Havutça
Muğla Gaziantep Balıkesir
Turgut
Dibek
Kırklareli
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali Serindağ,
Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Çok yazık,
ayıplıyorum!
Sayın
milletvekilleri, gecenin bu saatinde gene yasama faaliyetlerini yürütmeye
çalışıyoruz ama siz de biliyorsunuz ki çok da verimli ve
faydalı bir şey yapmıyoruz. Bugün yaptığımız
kanunu daha yürürlüğe girdikten birkaç gün sonra tekrar değiştiriyoruz.
O şekilde bir yasama faaliyeti yürütüyoruz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İşimiz ne, canımız
sıkıldıkça kanun çıkartıyoruz!
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Şimdi, sayın milletvekilleri, tabii,
Canımız sıkıldıkça yasa yapıyoruz. diyen
sayın milletvekilinin bulunacağı, yapabileceği,
yapacağı yasama faaliyetini milletimizin takdirine
bırakıyorum ve onu sizin takdirinize de bırakıyorum.
Şimdi, böyle
bir anlayış olamaz. Canı sıkıldıkça, Biz
canımız sıkıldıkça yasa yapıyoruz. diyen bir
Milletvekilinin bulunduğu bir meclisin, bana göre, o milletvekiline yasa
yapmanın can sıkıntısını gidermenin bir yolu
olmadığını öğretmesi lazım.
Sayın
milletvekilleri, şimdi Sayın Bakan açıkladı, Biz bu
yasayı getirmekle özgürlük alanını genişletiyoruz,
dinlemeleri zapturapt altına alıyoruz. dedi ve benzeri şeyler
söyledi. Ancak, cumartesi günü İçişleri Komisyonunda
görüşeceğimiz Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununu
değiştiren kanunu bir okuyun; orada ne biçim bir devlet yönetimi
öngörülüyor, lütfen onu inceleyin. Ne yapılıyor biliyor musunuz
orada? Tamamen bir muhaberat devleti kuruluyor. Bunu bilerek söylüyorum, onu
bir inceleyin değerli arkadaşlarım.
Siz konjonktüre
göre, kurumların size yakınlığına ve
uzaklığına göre yasal düzenleme yaparsanız sonra çok
perişan olursunuz, çok pişman olursunuz. Çünkü daha,
yaptığınız değişikliklerin ileride size
nasıl döneceğini şimdiden bilemezsiniz, aynen şimdi
olduğu gibi. O nedenle ben size bu uygulamalardan vazgeçmenizi öneririm.
Şimdi bizim
üzerinde konuştuğumuz 17nci madde neyi getiriyor biliyor musunuz?
Haksızlığa uğramış, haksız yere yer
değiştirme cezasına çarptırılmış veya naklen
başka yere gönderilmiş, herhangi bir işleme tabi tutulmuş
kamu görevlilerinin hak arama özgürlüğünü kısıtlıyor,
ortadan kaldırıyorsunuz. Çünkü onlar hakkında yürütmenin
durdurulması ile ilgili karar verilmesi hususunu
zorlaştırıyorsunuz, Savunma alınmadan yürütmeyi durdurma
kararı verilemez. diyorsunuz. Bu şekilde, Anayasada öngörülmüş
olan hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırıyorsunuz. Gene, bu şekilde,
Anayasada teminat altına alınmış olan ailenin korunması
ilkesini çiğniyorsunuz. Çünkü siz de biliyorsunuz ki son bir ay içerisinde
6-7 bin kamu görevlisinin yeri değiştirildi, aileleri parçalandı
ve onların göreve geri dönüş imkânlarını ortadan kaldırıyorsunuz.
Bunu niçin yapıyorsunuz biliyor musunuz? Belki pek çoğunuzun da
tasvip etmediği 17 Aralık, 25 Aralık operasyonlarının,
17 Aralık, 25 Aralık soruşturmalarının önünü kesmek
için yapıyorsunuz ve isteyerek veya istemeyerek bilmiyorum,
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bu çok doğru işte.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) -
buna alet oluyorsunuz, bunu ben size
yakıştıramıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi siz bunlarla uğraşırken ne
oluyor biliyor musunuz? Siz bunlarla uğraşırken Suriyede
izlediğiniz politika sonucu ülke büyük bir güvenlik riskiyle
karşı karşıya bırakılmıştır.
Şimdi Gaziantepte Suriyeli muhalifler geçici hükûmet kurma
peşindeler. O şekilde Gaziantepi ve tüm Türkiyeyi hedef hâline
getiriyorsunuz. Biliyorsunuz, Gaziantep Ticaret, Sanayi Odasının
öncülüğünde tüm sivil toplum örgütlerinin ve üniversitelerin
katıldığı bir araştırma yapıldı. Orada
güvenlikle, sağlıkla, eğitimle ve ekonomiyle ilgili ne tür büyük
sorunlarla Gaziantepin ve Türkiyenin
karşılaştığı ve Hükûmetin izlediği Suriye
politikasının Türkiyeyi nereye götürdüğü o rapordan
açıkça
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) -
anlaşılmaktadır. Ben bunu da
sizin dikkatinize sunuyorum ve tarafsız kuruluşların,
tarafsız birimlerin hazırladığı rapora bir göz
atmanızı tavsiye ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Vekil, can
sıkıntısından bir espri yaptık.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Oktay Öztürk, Erzurum Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi gerek zamanlama ve gerekse kapsam itibarıyla
oldukça önemli. Daha önce benzer konulardaki düzenleme talepleri geri
çevrilmiş ya da aksi yönde düzenlemeler yapılmıştır.
Şu anda yapılan düzenleme ister istemez şöyle düşündürüyor:
Acaba 17 Aralık hadisesi olmasaydı bu kanun teklifi bu Meclise gelir
miydi? Çünkü, topu tomarı burada on sekiz aylık bir ömrü var bunun.
On sekiz ay önce -aynen bugün olduğu gibi katkılarınızla,
bugün ne kadar katkınız var ise- bu kanun çıktığı
için mükemmel bir kanun olarak değerlendirdiniz, ileri demokrasi
nutukları attınız. Hatta bir adım daha öncesine gidiyoruz,
2010 referandumuyla âdeta dünyaya ders veriyorduk, Avrupa Birliği
ülkelerine veya Avrupa Birliğine havamızı atıyorduk, Avrupa
Birliğinin taleplerini yerine getirdik. İleri demokrasiyi
gerçekleştiriyoruz. Bir milattır... Bayram havasıyla
kanunları çıkarıyorduk ama gördük ki bugün olduğu gibi,
bürokratların hazırladığı
Eminim ki, keşke inanabilsek
ki bu kanun teklifi hazırlanırken altında imzası olan bu
109 milletvekili bir cümlesine katkıda bulunmuş olsun. Keşke
buna inanabilsek. Bugün de getirilen kanun ister istemez şunu
düşündürüyor: O gün ne kadar mükemmel düşündüyseniz, ne kadar
doğru hareket ettiyseniz bugün de ancak o kadar doğru olabilirsiniz,
o kadar mükemmel olabilirsiniz.
2010da Anayasa
referandumuyla birtakım değişiklikler
yaptığınız vakit, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
Hukukun üstünlüğünü hâkim kılacağız. diye bir gruba
teslim ettiniz. Eline adaletin kılıcını verdiğiniz bu
grup, önünüzdeki bütün engelleri kaldırdı, size ayak bağı
olacak bütün kurumları, kuruluşları ortadan
kaldırırken serzenişte bulunanlara Bırakın hâkimler,
savcılar, adaleti tecelli ettirsinler, bırakın rahat
çalışsınlar. diye orayı burayı paylıyordunuz ama
ne zaman ki bu kılıcın ucu kendinize döndü, birden
uyandınız.
Tabii ki ortaya
çıkan, 17 Aralıkta ortaya çıkan hadiseler buz
dağının üstüydü. Korkunuz galiba şunda: Bu dağın
altında bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz, bizim de belki
bu yolu takip ederek ulaşabileceğimizden korktuğunuz meseleler
var. Bunlardan kurtulmak için bu kanunların değişikliğini
öngörüyorsunuz. Hiç kimseyi bu noktada kandıramazsınız ki adalet
adına, hukukun üstünlüğü adına bu değişiklikleri
yapıyoruz. Kamuoyunu, ne kadar uğraşırsanız
uğraşın, ne kadar algı yöntemlerini kullanırsanız
kullanın insanları inandırmanız mümkün değil. Çünkü
Sayın Başbakan zaten meseleyi ortaya koyuyor: Bütün bu
yapılanlar, Bilal sırtından bana ulaşmak içindir.
Sayın
Başbakan, size ulaşıldığı vakit neden
korkuyorsunuz? Neden insanların, birtakım insanların,
karşınızdaki muarızlarınızın
yargılandığı hukuk ve adalet karşısında
kendinizin yargılanmasından korkuyorsunuz? Neden milleti
yargılattığınız hâkimlere, savcılara kendiniz
yargılanmaktan korkuyorsunuz; hatta ve hatta şimdi
kabadayılık yapıyorsunuz! Bilal Erdoğan ifadeye
çağrıldığı vakit koruma altına aldınız
ama ne zaman ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla oynamaya
başladınız, değişiklikleri yaptınız, ondan
sonra kabadayılığı yapmaya da başladınız.
İfademi istiyorlarsa gider ifade veririm. dediniz. Onun için, biz,
şunu söylüyoruz: Hukuk adına, adalet adına yapılacak
değişikliklerin elbette ki yanındayız. Ama kendi
paçanızı kurtarmak adına bu Meclisin zamanını israf
etmenizi de kabullenmek mümkün değil.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifte yer alan
ve madde metnine eklenen cümle ile kamu görevlileri hakkında verilen
atama, nakil, yer değiştirme, görev ve unvan
değişikliği gibi işlemlere karşı kişilerin
hukuki başvuru mekanizmaları daraltılmaktadır. Bu
düzenlemenin kişiler açısından telafisi imkânsız
mağduriyetlere yol açacağı kuşkusuzdur. Nitekim
yapılan değişiklik ile hakkın korunması
açısından bu cümlenin madde metninden çıkarılması ve
yürütmeyi durdurma mekanizması açısından kapsamlı olan
mevcut düzenlemenin korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 18 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Hacı Bayram
Türkoğlu
İstanbul İstanbul Hatay
Fatih Şahin A. Emin
Önen Mehmet
Şükrü Erdinç
Ankara Şanlıurfa Adana
Tülay Kaynarca
İstanbul
"MADDE 18- 2577 sayılı Kanunun 28 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki
cümleler eklenmiş ve (4) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama,
görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekaleten atama, yer
değiştirme, görev ve unvan değişikliği
işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına
ilişkin mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun
boş olması halinde bu kadroya, boş olmaması halinde ise
aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun
başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile
atandığı yeni kadro arasında mali haklar
bakımından bir fark bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 91 inci
maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde
ödenir."
"4. Mahkeme kararlarının süresi içinde
kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak
ilgili idare aleyhine açılabilir."
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette
olup birlikte okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 18. maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim Işık Seyfettin
Yılmaz S.
Nevzat Korkmaz
Kütahya Adana Isparta
Lütfü Türkkan
Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra
sayılı kanun teklifinin 18 inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Hasip
Kaplan Demir
Çelik
Bingöl Şırnak Muş
Adil
Zozani Pervin
Buldan
Hakkâri Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra
sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan
Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve
çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifinin çerçeve 18. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Turgut
Dibek
Mersin Uşak Kırklareli
Namık Havutça Ali Özgündüz Mehmet
Şeker
Balıkesir İstanbul Gaziantep
Bedii Süheyl Batum Ömer Süha Aldan
Eskişehir Muğla
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen -aynı mahiyetteki- Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın,
bu kanun teklifinin 17nci maddesi ne diyor? Kamu görevlileri hakkında
tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği,
geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler,
uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz."
diyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Görev yeri değiştirilen devlet
memurları hakkındaki işlemler uygulanmakla etkisi tükenecek olan
idari işlemler dışında bırakılıyor burada.
Bu teklif de aslında 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmasıyla ilgilidir. Bu soruşturma nedeniyle görevden alınan
başta emniyet mensupları olmak üzere sayıları 7 bini bulan
kamu görevlilerinin hızlı bir şekilde yürütmeyi durdurma
kararı almasını önlemektir. Hükûmet bu kanun teklifiyle
demiştir ki: Biz, yargı bağımsızlığı
diye bir şey tanımıyoruz. Biz, kendimize gelecek tehlikelerin
çıkardığımız bu yasayla önüne geçiyoruz. Bizim
amacımız aslında budur.
Bu kanun
teklifindeki maddeleri biraz dikkatli okursanız, bu kanun teklifini,
Adalet ve Kalkınma Partisinin, kendini koruma zırhı altına
almak için çıkardığını, daha doğrusu
dayattığını kolaylıkla görebilirsiniz. Bu kanunun neden
acil olarak getirildiğine, Ceza Kanununun cımbızla seçilen
maddelerini değiştirmekle neyin hedeflendiğine bakmak
lazım. Bunun cevabını aslında hepimiz biliyoruz: 17
Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması. Ama ne
yaparsanız yapın, ister kanun ya da kanunlar çıkarın ister
burada çıkın bağırın çağırın
rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu ister yurt dışına ister
yurt içine ister paralele ister Haşhaşiye bağlayın bu ayıbın,
bu suçun, bu lekenin üstünü örtmekte başarılı
olamayacaksınız.
İktidar
partisi olarak yıllarca uzun tutukluluk, adil yargılama
hakkının ihlali, özel hayatın gizliliğine riayet gibi
çağrıları duymazlıktan geldiniz hep. Ama şimdi ne
yaptınız? 17 Aralık soruşturmasıyla beraber acele bir
kanun teklifi hazırladınız, Meclise getirdiniz. Ama milleti
kandıramayacaksınız. Hükûmet, kendisine yönelik yolsuzluk
operasyonunu durdurmak, olası operasyonların önüne geçmek,
alınmış mahkeme kararlarının içini boşaltmak için
yargıya karşı resmen taarruza geçiyor. Demokratik hukuk
toplumunun esası, açık görüşlülüğe, çoğulculuğa
ve hoşgörülü olmaya dayanır. Demokratik hukuk toplumu,
sorunlarını bir tarafı sindirerek değil, tarafları
uzlaştırarak çözer. Kamu kudretini kullanma yetkisine sahip
kılınmış devlet, hukukun evrensel ilke ve esasları
ışığında kabul edilen kuralları adaletli,
doğru, dürüst, eşit ve hızlı uygulamak zorundadır.
Yargı ile siyaset arasında kopmayan bağ, hukuk
kurallarının düzenlenmesi, asıl olarak da uygulanması
sırasında sorunlara, en önemlisi de objektif ve subjektif yargı
tarafsızlığının zedelenmesine sebebiyet vermektedir.
Bu yasayla ilgili
konuşurken terörle mücadele konusunun da burada vurgulanması
gerektiğini düşünüyorum. Terörle etkin mücadele için özel yetkili
mahkemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Türkiyede, PKK gibi ülkenin tümüne
yayılan terör örgütleriyle mücadelede soruşturmayı
derinleştirmek ve soruşturmanın gizliliğini sağlamak
esastır. Önceki uygulamalar göstermiştir ki ağır ceza
mahkemeleri soruşturmayı derinleştirmeden suç örgütleri
soruşturmayı haber alabilmekte ve delil karartmaya
başlayabilmektedirler. Bu durumda suç örgütleriyle mücadele
zorlaşır. Ağır ceza mahkemeleri özel yetkiyle
donatılıncaya kadar da suç örgütleriyle mücadele zaafa uğrar.
Siyasi
hassasiyetlerin bulunduğu birkaç büyük davadaki sorunlara çözüm
aranırken kanunlar değiştirilerek yargının belirli
yetkileri kısılacaksa bunun yargıyı zaafa
uğratmasından sakınmak gerekiyor. Belirli suçlara bakan
savcı ve mahkemelerin hepsi sıradan ağır ceza mahkemeleri
hâline getirilecekse yolsuzlukla, terörle, organize işlerle mücadelede de
zafiyet ortaya çıkacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Süheyl Batum,
Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu getirdiğiniz teklifin 18inci maddesi üzerinde tam
nokta atışı bir madde getirdiniz diye bir konuşma
yapacaktım ama şu anda önümde bir önerge daha var, hem Anayasaya
aykırı hem İç Tüzük 87ye açıkça aykırı. Bir
önerge veriyorsunuz maddede ve diyorsunuz ki Kamu görevlileri hakkında
tesis edilen atama, görevden alma, görev değişikliği, naklen yer
değiştirme, hepsinde eğer mahkeme yürütmeyi durdurma kararı
ve iptal kararı vermişse kadro boş ise atanır, boş
değilse başka bir kadroya atanır. demişsiniz.
Şimdi siz,
evet, çok becerikli olduğunuz söylenemez Adalet Bakanının falan
ama yani bu kadar da herhâlde bir adamı görevden
aldığınızda da yerini boş bırakacak kadar da
beceriksiz olmazsınız. Bunu bir maddeyle getirmek yerine, İç
Tüzük 87 açık, bir önergeyle getiriyorsunuz. Arkadaşlar, bu
nasıl
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Yeni madde ihdası.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Yeni madde ihdası; neyle yapıyorsunuz? Bir
önergeyle. İç Tüzük açık açık söylemiş ama diyorsunuz ki:
Boş ver, olsun. Nasıl olsa Anayasaya ne aykırılıklar
yapıyoruz.
Arkadaşlar,
zaten getirdiğiniz ilk öneri de hem Anayasaya hem hukukun bilinen bütün
ilkelerine aykırıydı. Böyle bir şey olabilir mi?
İlkinde de demiştiniz ki: Mahkeme kararlarının, süresi
içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi durumunda ancak ilgili idare
aleyhine açılır. Oysa bu kanunun istisnalarından önemli bir
istisnaydı bu; eğer mahkeme kararını otuz gün içinde bir
kamu görevlisi bilerek yerine getirmiyorsa kendisi aleyhine de tazminat
davası açabilecektiniz. Bunları getiriyorsunuz 93/Ayı
getirdiğiniz gibi, sonra da iki yıl sonra Aa, biz bunları
bilmiyorduk şimdi farkına vardık. diyorsunuz. Arkadaşlar,
bu kadar aymazlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi bir mecliste hiç
yapılmamalı, Ugandanın meclisinde bile yapılmayacak bir
şey.
Sevgili
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Sakın, sakın, biz kendi
kendimizi kandırıyoruz, Sayın Bakan da bizi
kandırıyor, boş ver, kandırılmış
sayalım zannetmeyin. Biz özel yetkili mahkemeler için hem 23üncü Dönemde
hem de 24üncü Dönemde daha bu Meclis kurulur kurulmaz, ilk seçildiğimizde
teklif verdik. Siz ne yaptığınız? Boş ver dediniz,
Suç ortaklarımız çok güzel iş görüyor, şimdi onların
yaptıklarını engellemeyelim. dediniz. Net böyle söylediniz.
Şimdi,
getirmişsiniz bize demokratikleşme filan, ancak Alo Fatih, Alo
bilmem ne bunları ikna edebilirsiniz. Bunlarla ikna ettiğinizde,
gözünüzün kılı olacak insanları ikna edebilirsiniz. Aksi
takdirde Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarını, onurlu,
namuslu, dürüst insanlarını ikna etmeniz mümkün değildir.
Şunu söylemek
istiyorum: Arkadaşlar, bu olacak gibi değil. Üç madde getirdiniz
burada. Söylüyorum tekrar, üç madde. Hadi hepsini atladık, hepsini
atladık, şu son getirdiğiniz maddede önergesiyle beraber
diyorsunuz ki: Mahkeme karalarına uyma. İkincisi: Getirdiğiniz
el koymadaki karar. Böyle bir kararı çocuklarınızın yüzüne
bakarak anlatamayacaksınız, bunu söylüyorum. El koymada
-arkadaşlarım da anlattı- kurumlardan rapor al, beş ayda
rapor al sonra el koyarız. Bunu niçin getirdiğinizi siz de
biliyorsunuz, biz de biliyoruz ama insafın, her şeyin bir ölçüsü var.
En insafsızı şu: Soruşturmalar bitsin, hakkımızda
açılmış davalar bitsin ama o söylediğiniz kumpas üyeleri
tarafından, çete üyeleri tarafından yargılanmış,
mahkûm olmuş insanlara ne? Hiçbir şey yok, hiçbir madde yok. Burada
sadece Bakanın: Merak etmeyen, Sayın Başbakanım söyledi,
marttan sonra bakacağız. Biz, bu Bakanın neyine
güveneceğiz ki 30 Marttan sonra söylediğine güvenelim, sizlerin
neyine güveneceğiz ki 30 Marttan söylediğine o insanlar güvensin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile kamu görevlisinin görevini yerine getirmemesi
hususunda mevcut düzenlemenin korunması ve kişilerin hem ilgili idare
hem de kamu görevlisine dava açma hakkının korunması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
02.56
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati:
03.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
560 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun teklifinin çerçeve 18 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah
Belma Satır Mehmet
Doğan Kubat Tülay
Kaynarca
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Hacı
Bayram Türkoğlu Fatih
Şahin A.
Emin Önen
Hatay Ankara
Şanlıurfa
Mehmet
Şükrü Erdinç
Adana
MADDE
18- 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (1) numaralı
fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiş ve (4)
numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Kamu
görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme,
naklen veya vekaleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan
değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve
yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının
gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması halinde bu
kadroya, boş olmaması halinde ise aynı kurumda
kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir
kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile atandığı
yeni kadro arasında mali haklar bakımından bir fark
bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında
düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde ödenir."
"4.
Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine
getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine
açılabilir."
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye, görüşlerini sorayım.
Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, bu, açıkça Tüzükümüzün
87nci maddesine aykırıdır. Dolayısıyla bunun
ayrı bir kanun şeklinde getirilmesi gerekir. Burada yeri yoktur.
Dolayısıyla bunun kabul edilmesine karşıyız. Bu konuda
63e göre usul
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
ENGİN
ALTAY (Sinop) Biz talep ediyoruz. Aleyhte
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Biz talep ediyoruz.
BAŞKAN
Evet, usul tartışması açıyorum.
Şimdi,
lehte söz isteyen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
ENGİN
ALTAY (Sinop) Aleyhte
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Söylediniz iki lehte, iki aleyhte.
Lehte
söz isteyen Sayın Elitaş, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesi
üzerinde verilen önergenin kabul edilmesinin İç Tüzükün 87nci maddesine
uygun olup olmadığı hakkında
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İç Tüzükün 87nci maddesini
arkadaşlarımız herhâlde yanlış yorumluyorlar.
Bakın,
İç Tüzükün 87nci maddesi, mesela biz bu kanunda, 2577 sayılı
Kanunun 28inci maddesinde değişiklik yapıyoruz. Teklif
önümüzde. Eğer bu getirdiğimiz önerge 29uncu maddeyle ilgili
olmuş olsaydı veya bu konuyla çok yakından ilgili bir kanunda
olmuş olsaydı, madde ihdası şeklinde komisyonu oraya
oturtup komisyon çoğunluğunu aramamız gerekirdi. Ama bu teklif
metninde, 28inci maddenin dördüncü fıkrası değiştiriliyor.
Yani biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak 28inci
maddeyi tamamen çıkarabiliriz 2577deki -buradaki değil- veya 28inci
maddeyi tamamen değiştirebiliriz.
Bakın,
önümde bir örnek var bu kanunla ilgili. 10uncu maddeyle ilgili Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği bir önerge var. Önergede diyor ki: 560 sıra
sayılı kanunun 10. maddesinin
1. maddesinin son
fıkrasının metinden çıkarılmasını ve
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ederiz.
Yani
aşağıdaki fıkralar bu metinde var mı?
ENGİN
ALTAY (Sinop) İlgisi var bizimkilerin, sizinki kelalaka.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Orada komisyon istediniz mi?
ENGİN
ALTAY (Sinop) 87yi oku dördüncü fıkrayı. Anayasaya açıkça
aykırılığı var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Altay, komisyon istediniz mi?
Bakın, ben sizin önergenizden örnek veriyorum. Siz 10uncu maddesinde
diyorsunuz ki: Birinci fıkra çıksın, o maddeye, 10uncu maddeye
şu
aşağıdaki fıkralar eklensin.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) 10uncu maddede öyle bir önergemiz yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İşte, burada, hem de sizin imzanız
var.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Kaçıncı madde?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 10uncu maddeyle ilgili.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) 8inci madde olması lazım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hayır, burada yazan böyle.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Hayır, devamını okuyun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) .Ben sizin ne hayal ettiğinizi bilmiyorum ama
burada o yazıyor.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) O değil, o değil o. Devam ederseniz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Diyor ki: Görüşülmekte olan 560 sıra
sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan
Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin
Çerçeve 1inci maddesiymiş, pardon
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Çerçeve 1
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
son fıkrasının metinden
çıkarılmasını ve aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ederiz. Başkanlık Divanı
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Elitaş, düzgün okursanız
anlayacaksınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hanımefendi, 1inci maddesi.
Hanımefendi, diyorsunuz ki siz burada 1inci maddenin son fıkrası
çıksın, aşağıdaki fıkraları ilave edelim.
Peki, metinde var mı bu?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Elitaş, o önerge değiştirildi.
8inci maddeyle ilgili verdiğimiz önergeydi, o değiştirildi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hanımefendi, bendeki olan önerge bu.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Düzelttik biz onu.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ya, onu tam okursanız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 20 Şubat 2014 tarihinde 16.54te
vermişsiniz. Bendeki önerge bu.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Elitaş, onu değiştirdik.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O anda siz de daha net
olmamışsınız ki, aklınız tam
netleşmemiş, ha bire önerge değiştiriyorsunuz. Önergenizin
farkında değilsiniz, ne olduğunu bilmiyorsunuz.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Elitaş, geçen gün de
söylediniz, o kadar net söylediniz ki
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Siz ne yapıyorsunuz? Siz ne yapıyorsunuz?
Durmadan getirilen önergeler ne? O maddeyi tam okuyun, anlayacaksınız
zaten.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, İç Tüzük
gereğince şurada yazılan madde, 2577 sayılı Kanunun
28inci maddesi varsa 28inci maddeyi baştan sona yazabilirsiniz.
İç Tüzükle
ilgili herhangi bir engel yoktur. Başkanlığın
uygulaması doğrudur diyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz
isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu
madde tamamen, hem İç Tüzükün 87nci maddesine hem de Anayasanın
138inci maddesine tamamen aykırıdır. Şöyle ki: Burada
komisyona havale edilen madde aynen şöyle. Orada 19uncu madde olarak
2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (4) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
4. Mahkeme
kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi
hâlinde de tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
Bu madde olduğu gibi 18inci madde olarak kabul edilmiş. Şimdi,
Tüzükümüzün 87nci maddesi şunu söyler: Görüşülmekte olan
tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak
tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılır. Dolayısıyla, yeni madde olmadan buna
siz dördüncü fıkranın dışında bir bölüm
ekleyemezsiniz. Burada tamamen dördüncü fıkra muhafaza edilmiş, onun
üstünde ayrı bir şey olarak eklenmiş. Yani birinci, ikinci,
üçüncü fıkralarda herhangi bir değişiklik yapılmadan siz
yeni bir bölüm eklemişsiniz, orada olmayan birini. Dolayısıyla,
dördüncü fıkranın dışında.
Nitekim,
Anayasaya baktığımız zaman da 138inci maddeye
aykırı. Şu şekilde: Yasama ve yürütme organları ile
idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare,
mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve
bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Siz, şimdi, burada ne
yapıyorsunuz? Mahkeme kararının dışına çıkıyorsunuz.
Diyor ki mahkeme: Ben bu adamı tekrar aynı makamına, kadrosuna
atadım. Ama siz diyorsunuz ki: Mahkeme kararlarının
gereği dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu
kadroya, boş olmaması hâlindeyse aynı kurumda
kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir
kadroya atanmak. Bunu atayamazsınız. Anayasanın bu maddesine
her şeyden önce aykırıdır. Bakın, Mahkeme
kararlarını değiştiremezsiniz. diyor ama siz mahkeme
kararlarını bununla değiştiriyorsunuz. Olmaz bu, kesinlikle
olmaz.
Nitekim, 28inci
maddeye baktığınız zaman -birinci fıkra, ikinci
fıkra, üçüncü fıkra- siz komisyondan dördüncü fıkrayı
değiştirerek getirmişsiniz ama siz onun ötesinde bir madde
getiriyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Fark etmez Hocam, aynı maddede değişiklik
yapıyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - O da Anayasanın söylediğim gibi-
138inci maddesine okuduğum gibi- aykırıdır. Yani o zaman
niye mahkeme var? Gene hukuku ayaklar altına almak istiyorsunuz, bu olmaz.
Arkadaşlar, hukuk bugün size lazım, bize lazım, herkese lazımdır.
Bunu böylesine basit bir şekilde yapmayın. O zaman
yapacağınız bir şey var: Bir başka madde olarak
getirin. Niye getirmiyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hocam bu tarih değil, İç Tüzük açık
ve net yazıyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ben de sana hem Anayasayı okuyorum hem İç
Tüzükü okuyorum yani bunu anlamıyorsanız ben zorla kafanıza
sokamam ki.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hocam bu tarih değil, tarih değil gözünü
severim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Lehte söz isteyen
Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; İç Tüzükümüzün 87nci maddesi, bir kanun tasarı
veya teklifinde nasıl değişiklik yapılacağına
dair usuli esasları düzenlemiştir. Buna göre, bir teklif veya
tasarıda bir maddenin değiştirilmesi, maddeye ek veya geçici
madde eklenmesi, bir önerge vermek suretiyle her zaman mümkündür. Bir maddenin
değiştirilmesi -o maddenin, teklif metninde yer alan maddenin
tamamının değiştirilmesi- oradaki bazı fıkraların
değiştirilmesi şeklinde olabileceği gibi, bunun
çıkartılması da her zaman mümkündür.
Şimdi, 87nci
maddenin üçüncü fıkrasında eğer görüşülmekte olan
tasarı veya teklifin konusu olmayan diğer kanunlarda, örneğin
burada 2577 hiç olmasaydı, biz bunu getirseydik doğru. Bu
Başkanlık tarafından reddedilecekti. Görüşülmekte olan
tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde olmayan, ancak
teklifle yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini
isteseydik yani şu anda teklifin 18inci maddesinde 28inci madde 2577
sayılı Kanunun değiştiriliyor. Biz 29uncu maddeyle ilgili
bir değişiklik yapsaydık, bu dördüncü fıkra kapsamında
o zaman salt çoğunlukla komisyon katılsaydı, yeni madde
ihdası suretiyle görüşme yapılacaktı.
Şimdi, bizim
önergemiz, teklifin 18inci maddesinin aynen başlığını
okuyorum: 2577 sayılı Kanunun 28inci maddesinin (4) numaralı
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. diyoruz. Önergemizde de yine 2577
sayılı Kanunun o 28inci maddesinin (1) numaralı
fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiş, (4)
numaralı fıkrası da şu şekilde
değiştirilmiş. diyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Niye (4) numara. diyorsun o zaman, (3), (2), (1)
demiyorsunuz, 28 değişti. demiyorsunuz?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Biz, şimdi bu
18inci madde, 2577 sayılı Kanunun 28inci maddesiyle ilgili bir
düzenleme getirdiği için şunu da yapabilirdik: 2577 sayılı
Kanunun 28inci maddesi tamamen değiştirilmiştir şu
şekilde. diyebilirdik veya çıkarılmıştır da
diyebilirdik. Dolayısıyla, verdiğimiz önerge tamamen İç
Tüzükün 87nci maddesine uygundur, yapılan buna benzer de onlarca önerge
vardır. İşte, bugün de -şu anda dağınık
vaziyette ama- muhalefet partilerimizin verdiği önergelerde de
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Söylediklerinize siz inanıyor musunuz Allah
aşkına ya? Siz kendiniz inanıyor musunuz?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
teklif metninde olmayan fıkraların ilgili maddeye
eklenmesi -sadece siz değil, diğer, BDPnin verdiği önerge de
var, önümde var ama- gereksiz bir tartışma olur bu.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Şu önergenin özünü bir anlatır
mısınız?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Dolayısıyla,
usule, Tüzüke
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Kubat, bilmiyoruz. Yeni kanun
gerektiriyor. Bakın, açık, yeni kanun gerektiriyor yeni madde.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Hocam, bilmiyorsanız, Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası ile üçüncü fıkrasını okuyun, çok net
biçimde anlarsınız.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) İdari Yargılama Usulü Kanununun içine girmez bu
paragraf.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz
isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili, buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu teklifinizde birçok bakımdan
sakatlık var. Birincisi: 87nin dördüncü fıkrasında ben de
ısrarcıyım, en azından iddialıyım,
ısrarcı olmasam bile. Bu teklifte 2577 yazıyor diye yani
2577nin 4üncü fıkrası yazıyor diye, siz, önergeyle 2577ye bir
sürü şey öyle ekleyemezsiniz. İlave, bu metnin -önergedeki metni
keşke sayın milletvekillerimiz okusa, dinlese ya da- bu İdari
Yargılama Usulü Kanunuyla hiç alakası yok. Eğer siz bu metni
yasalaştırmak istiyorsanız -Sayın Bakan, Adalet Bakanısınız-
yani bunu 657ye koymanız lazım, bunu siz de biliyorsunuz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) O da teklifte yok.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Evet yani bunu siz de -Allah var yukarıda- biliyorsunuz,
bildiğinize de eminim ama bunu, şimdi, getirip siz 2577ye
koyarsanız Parlamentonun ciddiyetiyle alay etmiş olursunuz, önce
bunu söyleyeyim.
Bir başka
vahim durum daha var sayın milletvekilleri, o da şudur: Sayın
Grup Başkan Vekili de söyledi ama yani bunu benim de söylemem lazım;
yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle -bakın, burası çok önemli sayın milletvekilleri-
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Kim?
İdare. Örnek
Sayın Mehmet
Ersoy burada mı hemşehrim?
Sayın Ersoy
-Yalova Valisi görevinden alındı, merkeze çekildi- Yalovaya vali
oldu, ben de sevindim fakat önceki vali dava açtı, mahkeme bir
şekilde önceki valiyi haklı buldu, görevine iadesine hükmetti. Siz,
aynı idareydiniz, ne yaptınız? Sayın Ersoyu
aldınız Yalova Valiliğinden, başka bir yerde
değerlendirdiniz, iyi de yaptınız. Ama, ne yaptınız?
Anayasanın 138inci maddesine uydunuz.
Şimdi, siz
diyorsunuz ki: Ben idareyim kardeşim. Ben Anayasa, kanun, mahkeme
kararı bilmem; güç bende, hem de bu gücü sandıktan aldım. O
zaman, mahkemenin bir hükmü yoktur, mahkeme kararlarını
Anayasanın 138inci maddesine rağmen değiştiririm,
geciktiririm. diyemezsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Demiyoruz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Diyemezsiniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Diyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, bu buradaki çoğunluğunuzla geçebilir,
geçebilir ama hazır bu teklifiniz Anayasa Mahkemesinden dönmeyecekse bile,
sırf bu getirdiğiniz önergeyi de bu teklifin içine koyduğunuz
için hiçbir hukukçu buna, bu 138 orta yerde dururken Anayasaya
aykırı değil. diyemez, el insaf.
Sayın
milletvekilleri, biz yapıcı muhalefet örneğini veriyoruz
işte burada.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Bunu çekin, çekin bunu, çekin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Lütfen, bu kanunu 657nin içine koyun, hiçbir itirazımız
olmaz, sadece reddederiz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) 657 yok ama zaten, geri çekme
ENGİN ALTAY
(Devamla) Yok, o zaman, yani, madde ihdası veya başka yollarla
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teklifte yok.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Torba, torba yapıyorsunuz ya torbaya bir tane
daha atın.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ama, Sayın Bakan, bir Adalet Bakanına göz göre göre, göz
oyar gibi Anayasayı deşmek yakışmıyor, bunu size
yakıştıramıyorum. Buna sadakat yemini etmiş bir
milletvekili olarak sizden bu teklifi geri çekmenizi yüce Türk milleti
adına talep ediyorum.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün değişiklik önergelerini düzenleyen
87nci maddesinde, görüşülmekte olan tasarı ve teklifin konusu
olmayan sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun
teklifi niteliğindeki önergelerin işleme konulmayacağı
öngörülmektedir.
Görüşülen teklifin çerçeve 18inci maddesiyle 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28inci maddesinin
(1)inci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.
Değişiklik önergesiyle maddenin diğer
fıkralarında da değişiklik yapılmasında veya
maddeye fıkra eklenmesinde İç Tüzüke aykırılık
bulunmamaktadır ancak eklenmesi öngörülen fıkra ve/veya cümlelerin
madde konusuna uygun düşmesi gerekmektedir. 28inci madde Kararların
sonuçları başlıklı olup idari yargı
kararlarının uygulanmasını düzenlemektedir. Değişiklik
önergesi ise belli konudaki idari davaların sonuçlarının
karşılanmasına ilişkindir.
Başkanlığımız,
değişiklik önergesinin konu bakımından maddeyle ilgisinin
bulunduğunu düşünmektedir. Değişiklik önergesinin
işlemine devam edilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır
görüşündeyiz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Bravo Başkan!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Helal olsun yani!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Bravo! Çok güzel!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, siz mi
bürokratlar mı
BAŞKAN İçeride tartıştık hep
birlikte. Ama içeride tartıştık Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır, bir şey
demiyorum ben.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) İçeride
tartıştık, Usul açacağız. dedik. Anayasanın
138e aykırı; açık ve net aykırı.
BAŞKAN Sayın Başesgioğlunun
sorusuyla bu sorunun cevabının verilmesiyle konu çözümlendi
aslında içeride.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Bakan,
aykırı değil mi, siz söyleyin.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin;
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Önergeyle, kamu görevlileri hakkında tesis edilen
atama, görevden alma, göreve son verme, naklen atama, görev ve unvan
değişikliği işlemleriyle ilgili olarak idari yargı
mercilerince verilen iptal ve yürütmenin durdurulması
kararlarının yerine getirilme usulü ile bu kapsamdakilerin mali
haklarının korunmasına ilişkin düzenleme
yapılmaktadır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Lüzumsuz yere Anayasa
Mahkemesinden döndüreceksiniz bunu. Anayasaya aykırı Sayın Bakan.
Yapmayın lütfen.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır
Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 19.
maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk Dilek Akagün
Yılmaz Mehmet
Şeker
Mersin Uşak Gaziantep
Ömer Süha Aldan Gürkut Acar
Muğla Antalya
"(c)
4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 58.
Maddesinin 3. Fıkrası ve 153. Maddesinin 2., 3., ve 4.
Fıkraları"
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 19 uncu maddesinin (b)
bendinin "12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu" şeklinde, (d) bendinde yer alan "geçici 2 inci
maddesinin dördüncü fıkrası" ibaresinin "geçici 2 inci
maddesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Hasip
Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Demir Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 19. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Başesgioğlu Ali Halaman Sinan
Oğan
İstanbul Adana Iğdır
Alim Işık Seyfettin
Yılmaz S.
Nevzat Korkmaz
Kütahya Adana Isparta
Lütfü Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat gece
3.45, korsan önergelerle korsan kanunlar yapmaya çalışıyoruz. Bu
bize yakışmıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine gerçekten
yakışmıyor. Bunu layığı şekliyle yapmak
mümkün ama bir güç zehirlenmesi var ya, Biz fazlayız, biz yaparız.
Eyvallah ama bu fazlalık bir gün size fazla gelecek, haberiniz olsun, söyleyeyim,
gerçekten fazla gelecek. Keşke böyle yapmasaydık. diyeceğiniz
günler gelecek, bunu özellikle söylüyorum.
Bu özel yetkili
mahkemeleri niye kaldırmak istediğinizi hepimiz biliyoruz biz ama
biraz daha anlatmak istiyorum size, ona biraz sonra değineceğim.
Şimdi bu
kanunun 19uncu maddesine geleyim. Bu madde, hâkimlerin kararlarından
dolayı zarara uğrayanların doğrudan hâkimler aleyhine
tazminat davaları açabilmesine olanak sağlıyor.
Bu yeni düzenleme
çok dikkat çekici. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Ergenekon ve Balyoz
davaları devam ederken Başbakan, Sayın Haberalın
uğratıldığı haksızlık nedeniyle kendisini
yargılayan hâkimleri tazminata mahkûm ettirmesine çok içerlemişti,
hatırlıyorum, çok üzülmüştü. Başbakan hâkimleri ve
savcıları korumak ve onları tazminat ödemekten kurtarmak için
hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası
açılamayacağı düzenlemesini yapıp o dönemde yürürlüğe
soktu. Şimdi buradan Başbakana soruyorum: Yaklaşık üç
yıl önce hâkimler ve savcıların kişisel kusur, haksız
fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa, hâkim ve
savcı aleyhine tazminat davası açılmayacağı
düzenlemesini de yapan siz değil miydiniz? Yani, aradan üç sene geçti.
Şimdi ne değişti de hâkim ve savcılara üç yıl önce
getirilen bu dokunulmazlıklarını kaldırmaya
çalışıyorsunuz? 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
soruşturmalarını yapan ve bundan sonra da yapmaya
kalkışacak olan savcı ve hâkimlere gözdağı vermeye ve
onları korkutmaya mı çalışıyorsunuz şimdi?
Özel yetkili
mahkemeler sizin döneminizde kuruldu Sayın Bakan. Niye kurdunuz özel
yetkili mahkemeleri? Kahraman Türk ordusunun şerefli
mensuplarını, aydınları, bilim adamlarını,
gazetecileri yargılamak için. Yargıladınız, hapse
attınız. Başta Engin Alan olmak üzere birçok generali içeri
attınız ve hâlâ önemli bir kısmı da çile çekiyor.
Şimdi ne oldu da bu mimarı olduğunuz özel yetkili mahkemeleri
kaldırmak istiyorsunuz? Bir tek sebebi var:
Hırsızlığı ve yolsuzluğu örtmek için, başka
hiçbir sebebi yok. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Evet, bravo!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Lütfü Bey, buradan da bir itiraz yok zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturma sürecine
kadar özel yetkili mahkemeleri hararetle savunuyordu Başbakan. Bu
mahkemelerin savcısıyım. diye meydan meydan dolaştı.
Sıranın kendisine geldiğini görünce büyük bir U dönüşü
yaptı, savcı cübbesini çıkardı, hüküm giyen askerlere hak
vermeye başladı. Neredeyse onlar için ağlayacak yakında. Bu
mahkemeler dün lazımsa bugün de lazımdır, ben iddia ediyorum.
Bunun niye lazım olduğunu da millete anlatmak lazım.
Adalet Bakanı Kesinleşmiş davalar bundan
etkilenmeyecektir. diyor ama bizim anladığımız şu:
Özel yetkili mahkemeleri kaldırmak demek, tüm PKK ve KCKlılara
yeniden yargılama yolunu vermek demektir, onların affedilmesi
demektir. Bunun ismi, örtülü bir aftır. Özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasıyla bütün yolsuzlukların,
hırsızlıkların, örgütlü işlenen suçların da üzeri
örtülecektir. Yani hâlâ görüntüleri olmayan o çikolata kutularında giden
dolarların üstünü örteceksiniz, örtmeye çalışacaksınız
ama örtemeyeceksiniz, onu zaman gösterecek.
Bu düzenlemenin demokrat kılığına
bürünüp halkımıza şirin gözükmekten başka bir şey
olmadığını anlatmak istiyorum size.
Halkımızı kandırıp 17 Aralık sonrası Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarının siyasal itibarını
kurtarmak amacıyla yapılan gayrisamimi bir düzenlemedir bu. Bu
düzenlemeyle, Hükûmet üyelerinin yaşam koçluğu yapan Rıza Sarraf
çok itibarlı bir hâle gelecektir. Niye yaşam koçu diyorum? Nereye
giderseniz Rıza Sarraf yanınızdaydı, terlik gibi.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Madalya versinler!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bir temel atma töreni,
Rıza Sarraf yanınızda; bir dernek açılışı,
Rıza Sarraf yanınızda. Yani, yeni sosyetede bir tabir var ya
yaşam koçu, Rıza Sarraf olmuş bakanlarınızın
yaşam koçu. Hırsızlıklar, dümenler, dalavereleri örtmek
için, örtbas etmek için yaptığınız bu düzenleme tam
anlamıyla yargıya müdahaledir. Adalet ve Kalkınma Partisi
içindeki aklıselim arkadaşlarımın bu düzenlemeye
karşı çıktıklarını iyi biliyorum. Her ne kadar
ses çıkaramasalar bile onların içlerinin bu konuda rahat
olmadığını biliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
kanun teklifinin 19 uncu maddesinin (b) bendinin 12.04.1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu şeklinde, (d) bendinde yer alan
geçici 2 inci maddesinin dördüncü fıkrası ibaresinin geçici 2 inci
maddesi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile mükerrer bir ceza uygulaması yaratan Terörle
Mücadele Kanunu'nun içerisinde yer alan hiçbir hüküm saklı
tutulmaksızın, bu kanuna özgü infaz rejiminin ve özel yetkili
mahkemelerin 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun tümüyle
lağvedilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu önerge madde
ihdası gerektiren bir önergedir, onu ifade etmeniz gerekiyor çünkü 58inci
maddenin üçüncü fıkrasını değiştiriyor.
Bakarsanız tekliften
BAŞKAN
Hangi önerge? Şimdi okunacak önerge mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bu okunacak
Evet, efendim.
19uncu maddenin
(c) bendi, teklifteki, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 153 üncü maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü
fıkraları.
Önerge, 5271 sayılı Kanunun 58inci
maddesinin üçüncü fıkrası ve 153üncü maddesinin. diyor. 58inci maddeyi değiştiren
olduğu için, bu bir madde ihdasıdır, komisyonu
çağırmanız gerekir.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Madde ihdası değil Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, Sayın Elitaş, yürürlükten kaldırma maddesi olduğu
için, uygulama bu yönde olduğundan herhangi bir problem görmüyoruz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Madde ihdası değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 58inci madde yok efendim
şeyde.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Alakası yok ya!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Teklif metninde yok 58.
BAŞKAN
Devam edin siz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 19. maddesinin (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
"(c)
4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 58.
Maddesinin 3. Fıkrası ve 153. Maddesinin 2., 3., ve 4.
Fıkraları"
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, 58in üçünü kaldırıyor bu.
BAŞKAN
Yürürlükten kaldırma olduğu için, uygulama da bu yönde
olduğundan devam ediyoruz Sayın Elitaş.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu kanun teklifinin
19uncu maddesiyle bazı kanunların maddeleri
kaldırılıyor. Bunlardan bir tanesi, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılıyor.
Yine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklik
yapılıyor.
Şimdi, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bu,
yargıda yaşanan sorunların öteden beri uygulamadan kaynaklanan
sorunlar olduğunu tartışageliyoruz.
Geçen gün bir Meclis tutanağı elime geçti,
Tayyip Beye siyaset yolunu açan, Anayasa Mahkemesinin ilgili maddesinin
değişikliği konusundaki yapılan tartışmalarda da
o tarihte, 2003 yılında hukuk alanında yaşanan
sorunların, yargı alanında yaşanan sorunların
uygulamadan kaynaklandığı belirtilmiş hem AKP hem de CHP
milletvekilleri tarafından.
Şimdi, uygulamadan kaynaklanan sorunları çözmek
için yasa değiştirmeye gerek yok. Bu, uygulamadan kaynaklanan
sorunların nedenlerini ortadan kaldırdığımız
zaman aslında bu sorunlar çözülür. Bu sorunlar, temelde, hâkim ve
savcıların, yasa ve hukuk kurallarını uygulamakla
görevliyken, hatta Anayasanın 90ıncı maddesine göre, iç
hukukumuzun bir parçası hâline gelen Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarına uygun kararlar vermesi gerekirken, bunları bir kenara
bırakarak -bırakalım AİHM kararlarını, CMK
hükümlerini de kurallarını da bir kenara bırakarak- tümüyle
keyfî karar vermelerinden kaynaklanmaktadır. Bunun temelinde de hâkim ve
savcıların bu eylem ve işlemlerinden dolayı tazminatla
sorumlu tutulmamaları nedendir. Dolayısıyla, yargıdaki
sorunları çözmek için, öncelikle, hâkim ve savcıların keyfî
davranmalarının önüne geçmek gerekir. Bunun da yolu, bu hâkim ve
savcıları tazminatla sorumlu tutmaktır. Aslında, en büyük
kötülüğü iktidarınız, bu 2802 sayılı Yasayı,
93/A maddesini getirmekle yaptı. Aslında, onun, o
değişikliğin getirilme nedeni 2011 yılında, Haberal
davası olarak nitelendirilen davada gerekçesiz tutuklama kararı
verdikleri için haklarında tazminat davası açılan hâkimleri o
zaman o hâkimleri Tayyip Bey kendisinden görüyordu, Benim hâkimim. diyordu-
kurtarmak için ve o Zekeriya Öz gibi savcıları kurtarmak için bu
hükmü getirdiniz. Şimdi de kaldırıyorsunuz. Aslında,
yanlıştan dönüyorsunuz, yani iki sene sonra olsa da yanlıştan
dönüyorsunuz. Dolayısıyla bu olumlu bir gelişmedir, bunu
kutluyoruz. Ancak bu yetmez değerli arkadaşlarım, hâkim ve
savcıları karar verirken yaptıkları işlemden,
bazı kararlarından dolayı sorumlu tutmayı açık açık
yasa maddesi hâline getirmek lazım. Kayırma veya taraf tutma yahut
taraflardan birine olan kin, düşmanlık, kişisel kusur,
haksız fiil veya diğer sorumluluk gerektiren nedenlerle hukuka
aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması, sağlanan
veya vadedilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya
karar verilmiş olması, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar
açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm
verilmiş olması, duruşma tutanağında mevcut olmayan
bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması hâllerinde hâkimler
verdikleri bu kararlardan dolayı açıkça sorumlu tutulmalı ve
haklarında tazminat davası açılmalıdır. Bu
düzenlemenin bizim kanunumuza yerleşmesi gerekiyor. Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 46ncı maddesi
Bu konuda hâkim ve savcılar
doğru karar vermeye yetmiyor. Bence asıl en güzel düzenleme
şudur: Yanlış karar veren hâkim ve savcıların bir
maaşları ceza olarak kesilse bence daha doğru karar verirler
diye düşünüyorum. Bu düzenlemenin mutlaka bizim hukuk sistemimizde yer
alması gerektiğini ben düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
20nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 20.maddesine bu kanun
ibaresinden sonra gelmek üzere Resmi Gazetede ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Mehmet Şeker Gürkut Acar Muharrem
Işık
Gaziantep Antalya Erzincan
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 20. maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Sinan Oğan Ali
Halaman Seyfettin
Yılmaz
Iğdır Adana Adana
Lütfü Türkkan S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık
Kocaeli Isparta Kütahya
Murat
Başesgioğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili.
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı
Teklifin 20nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Aslında bu
madde üzerinde çok fazla konuşulacak, daha doğrusu bu teklif üzerinde
çok fazla konuşulacak bir şey yok. Ben burada özetle yapılmak
istenenin ne olduğunu söylemek istiyorum.
Doğrudur,
özel yetkili mahkemelerin demokratik ülkelerde olmaması gerekirken, bu
teklifle yasalaştığı takdirde de özel yetkili mahkemeleri
kaldırmış olacaksınız ama bunun yerine yeni
düzenlemeyle getirmiş olduğunuz şey özel yetkili Adalet
Bakanınız oldu. Hayırlı uğurlu olsun.
Değerli
milletvekilleri, demokratik hukuk devletleri, olağan mahkemelerin
olduğu devlettir. Olağanüstü mahkeme olan özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması normalleşme adına önemli bir
adımdır. Türkiye uzun yıllardır özel yetkili mahkemelerin
neden olduğu bir yargı sızlanmasına neden oldu. Bu
mahkemelerin, 17 Aralık operasyonları, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının
arkasından gelmesi düşündürücüdür. Şimdi özel yetkili mahkemeler
tamamıyla kaldırılıyor. Özel yetkili mahkemelerin neden
olduğu birçok yargı faciasından iktidar yetkilileri söz ediyor.
Özel yetkili
mahkemelerin kaldırılmasıyla yargının adilleşeceğini
düşünmek de doğru değildir. Zira, daha önce de
sıkıyönetim ve devlet güvenlik mahkemeleri
kapatılmıştır. Her gelen mahkeme, gideni âdeta rahmetle
aratmıştır. Sorun, aslında, yargıdan daha çok
uygulayıcılardan kaynaklanıyor. Yargıyı kontrol
altına almak sevdanız nasıl başarılı
olamadıysa, bu düzenlemeleriniz de sonuç vermeyecektir. Size sadece geçici
iyilik hâli yaratacak, nihai sonuç yine hakikatin gerçek yüzü olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, çifte standartlı uygulamalardan vazgeçin. Bize göre
değil, hepimize göre adalet olsun deyin. Başbakanın
danışmanı Sayın Akdoğan kendi ordusuna karşı
kurulan bir kumpastan söz etmiştir. Yine, Sayın Başbakan Bugün
artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok
büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz.
Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte
delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım
yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini
bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz. diyor. Sayın
Başbakan Ergenekon ve Balyoz davalarında yapılan
hukuksuzluklarda örgüt bağlantısı var. demiştir. Bu
sözler, sıradan birinin değil, bu ülkenin Başbakanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğana aittir. Yine, şu itiraflar da bu
ülkenin Adalet Bakanı tarafından yapılmıştır:
Geçmişte de oldu. Biz de hata yaptık. Soruşturma ve
kovuşturmanın muhatapları farklı olduğunda sesimizi
biraz daha gür çıkarmamız lazımdı. Bunun kendi adıma
da bir eksiklik olduğunu söylüyorum. Yine, Sayın Bozdağ diyor
ki: Keşke, biraz daha, Bekir Bozdağ olarak bu noktalarda, bugünden,
o gün daha gür sesle yapılanlar karşısında sesimizi
çıkarsaydık diye kendime söylüyorum. Buradan ifade etmek istiyorum
ki bu teklif görüşülürken her şeye -yürütmeden tasarı olarak
gelmese de, milletvekillerinin imzasıyla teklif olarak gelen- kalkan bu
parmaklarla, inşallah, ileride siz de Keşke burada biraz daha
düşünseydik. dersiniz.
Şu sözler de
bugünün Adalet Bakanına aittir: Bizim niyetimiz bu ama ortaya çıkan
durum, bir mensubiyetten başka bir mensubiyete intikal oldu, bir ideolojiden
başka bir ideolojiye geçti. Biz bu yapıyı gördük. Dün bunu
yaptık diye, üç yıl önce yaptık diye bugün ısrar etmenin
Türkiyeye faydası yok. diyor. Bu sözlerde eğer samimiyet varsa,
kumpaslarla, sahte ihbar mektuplarıyla ya da tasarlanmış ve
ayarlanmış yargı mensuplarıyla mahkûm edilenlerin durumu
derhâl gözden geçirilmelidir.
Ergenekon ve
Balyoz gibi davalarda mahkûm olanlar, kendilerini yargılayanların
konumunu merak eder duruma gelmişlerdir. Bu ülkede farkında olmadan
Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli üyelerine terörist örgütü üyesi
yaftası yapıştırılmıştır.
Milletvekilimiz Sayın Engin Alan da bu mahkemelerin mağdurudur.
Özel yetkili
mahkemelerin sonuçlarını ortadan kaldırmadan sebeplerini ortadan
kaldırmak çok da anlamlı değildir. Bu yaptığınız
düzenlemeler, dün söylenenlere kulak kapattığınız
düzenlemelerdir. Mağduriyete uğrayanlara şimdi masum
diyorsunuz. Yargıya ayar verip şimdi de kendinize mağduriyet
yaratmaya çalışıyorsunuz. Adaleti kökten zedeliyorsunuz.
Adalet ve hukuk
diyorsanız, yargıyı kişiselleştirmek yerine
kurumsallaştırmayı esas almanızı tavsiye ediyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 20. maddesine bu kanun
ibaresinden sonra gelmek üzere Resmi Gazetede ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
Aslında bizim
de alkışlamamız gerekir.
Buyurun.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 20nci maddesi ve
çıkan HSYK ve İnternet yasaları ve çıkacak olan MİT
yasası sayesinde yargıyı direkt Hükûmete bağlayan yasalar,
adaletin, hukukun yok edilmesini sağlayan, otoriter bir yönetim kurmak için
çıkarılan yasalar ve 17 Aralık operasyonu için
çıkarılan tüm yasalar üzerine söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum ve günaydın diyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir zamanlar hor görülen, fakir sofralarının eti
olan kuru fasulye yüzde 59 zamlandı, şu anda 16 ila 17 TLye
çıktı. Yılda yaklaşık 200 bin ton kuru fasulye
Türkiyede tüketiliyor. Bunun yarısı da ne yazık ki tarımda
izlediğiniz yanlış politikalar yüzünden ithal edilmektedir.
Değersiz görülen ve bir zamanlar birilerini kötülemek için ya da
birilerini aşağılamak için Kendini kuru fasulye gibi nimetten
mi sayıyorsun? şeklinde alay edilen kuru fasulye şimdi çok
değerli oldu.
Kuru fasulyenin
nasıl yetiştiğine bir bakmak lazım. Önce tarlayı
pulluk dediğimiz ya da bıçak dediğimiz aletle süreriz, böylece
toprak altüst olur, toprağın altı üste gelir.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Efendim?
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Daha sonra taban ile ızgara edilir, düzeltilir. Topaçlar,
taş olan toprak dağıtılır. Sonra ekim
yapılır, toprak üzerine tapanla tekrar sürülür ve ekin böylece
verilir.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Zeytinden bahset, kahvaltı var.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) On beş gün sonra da fasulyeler çıkmaya başlar. Sonra
sulanır
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Gübre atmadın.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Ciddi bir konuda konuşuyorum, lütfen arkadaşlar!
Sulanır,
ilaçlanır, daha sonra çapalanır, tekrar sulanır ve biçilir.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hangi önergedeyiz?
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Tabii, fasulyede en önemli kontrol yabancı otların
temizlenmesi, mutlaka bu yabancı otların ilaçlanması lazım.
Sulama, çapalama da çok önemli ama bu seneki gibi havalar sıcak giderse,
bir de barajlar
boş kalırsa, sıkıntı varsa o zaman vay geldi çiftçinin
hâline.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, konuyla ilgili konuşsun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Başkanlık Divanına hiç yakışmıyor bu
konuşma.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Bu kadar değerli olan kuru fasulyenin faydalarına da
bakmak lazım.
BAŞKAN
Sabahın bu saatinde ancak böyle konuşuluyor.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Konuyla ilgili konuşsun Başkanım.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Baklagillerden kuru fasulye, tam anlamıyla protein deposudur.
İçerdiği hayvansal olmayan protein ve lifli yapısıyla
kırmızı etten bir eksiği bulunmadığı için,
kuru fasulye, vejetaryen beslenme için iyi bir alternatif yiyecektir, rejim
yapanlara duyurulur.
Kuru fasulye,
sağlıklı beslenme diyetleri için de rahatlıkla tercih
edilebilecek bir yiyecektir. Protein ve inorganik tuzlar açısından
çok zengin olan kuru fasulye kemik yapısının güçlenmesine
yardımcı olmaktadır, çocuklara ve yaşlılara yedirin.
Kuru fasulye,
sinirleri de kuvvetlendirir. Gıda uzmanları, üzerinde önemle
durulması gereken konunun kuru bakliyatın pişirilmesi
olduğunu belirtir çünkü dikkatli pişirildiğinde vitamin ve
mineral değerlerinin ciddi kayıplara neden olduğu bilinmektedir.
Kuru fasulyeyi pişirmeden önce en az sekiz saat suda bekletmek,
pişirirken de üzerinde oluşan köpüğü almak içerdiği vitamin
ve minerallerin korunması bakımından önemlidir. Türkiyede özellikle
sulu yapılan kuru fasulye oldukça meşhurdur. Ayrıca, kuru
fasulyeden yapılan piyaz da Türk mutfağının önemli
salatalarından birisidir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Yanına kuru soğan.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) O da olur da koku yapar burada şimdi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sabredin lütfen.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Kuru fasulyenin faydalarına bakarsak kalp
sağlığını korur, kalp krizi riskini azaltır,
kemik yapısının güçlenmesine yardımcı olur, kan
şekerini kontrol altına alır, sinir sistemine iyi gelir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Onu söyledin.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Olsun, bir daha söyleyelim, bir şey olmaz hocam.
Mide ve
bağırsak sağlığını korur, bağırsak
çalışmasını sağlar. Kandaki kötü kolesterolü
düşürür. Yalnız, bu kadar değerli olan kuru fasulyenin bir tek
bir zararlı tarafı var, o da en kötü tarafı, biraz fazla gaza
sebep olması.
Hepinize
teşekkür ediyorum, tekrar günaydın diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi
uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 21. maddesinin bu kanun
ibaresinden sonraki ibarelerin hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından
yürütülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan Dilek Akagün
Yılmaz
Mersin Muğla Uşak
Mehmet Şeker Gürkut Acar Engin Altay
Gaziantep Antalya Sinop
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Engin Altay,
Sinop Milletvekili.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Hükûmetin içinde bulunduğu panik hâli,
maalesef, tabii, biliyorum, sizleri de çok üzüyor ve apar topar, çok alelacele
kimi önemli yasalarda önemli ve biraz önce de örneğinde görüldüğü gibi,
Anayasaya aykırı kanunları peş peşe
çıkarıyoruz. Saat 04.10 yani kaç oluyor, on dört saat mi oluyor- on
dört saattir çalışıyoruz. Getirdiğiniz kanun teklifiyle,
zaten aslında kalkmış olan özel yetkili mahkemeleri üçüncü defa
kaldırdık. İlaveten Terörle Mücadele Kanununun 10uncu
maddesini kaldırarak da bir başka ayıba son verdik.
Şimdi, biraz
önce, sanıyorum, MHP milletvekili bahsetti, aslında bu kanunun
görüşmeleri boyunca dikkat ettim bir şeye hiç değinmedi Hükûmet
ya da teklif sahipleri, tarihte yanılabilirim ama Aralığın
28 ya da 29uydu, Sayın Başbakan yurt dışına
gidecekti, havaalanında bir açıklama yaptı ve dedi ki: Yeniden
yargılamaya ister yasa değişikliğiyle ister Anayasa
değişikliğiyle biz hazırız ve varız. ve medya bu
konuyu günlerce gündemde tuttu ve biz de o zaman Bu konu, Türkiyenin
haftalarını alacak bir konu değil, eğer Sayın
Başbakan samimiyse, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki gününü alır,
buyurun, bunu getirip bu hukuk ayıbına da son verelim. dedik. Özel
yetkili mahkemeleri kaldırmak, onların sonuçlarını ortadan
kaldırmadıktan sonra bence hiçbir şey ifade etmez. Uzun
tutukluluk meselesinde Anayasa Mahkemesinin kararı zaten orta yerde
dururken, şimdi, bu Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesini de
değiştirdik. diye çok böbürlenecek bir iş
yapılmış sayılmaz. Ama getirdiğiniz teklifin -biraz
önce bir arkadaşım da söyledi- yüzde 30u makul, mantıklı,
olması gereken şeyler iken diğer yüzde 30u da 17 Aralık
soruşturmasının sonuçlarını, 17 Aralık
soruşturmasının istikametini değiştirmeye ve
dönüştürmeye yönelik.
Sayın
milletvekilleri, ben, sizin ruh hâlinizi biliyorum, anlarım, çok da
normaldir. Yani ben, birçok milletvekilimizin, iktidar partisi
milletvekilimizin bu 17 Aralık muhabbeti başladığında
Keşke diye başladığının bilincindeyim. Burada
konuşan bütün arkadaşlarımız, bazen işte,
Çalıyorsunuz, hırsız mırsız. derken -kendi partim
adına da söyleyebilirim, MHP adına da söyleyebilirim- sizleri
kastetmiyorlar. Onlar fezlekelerde, tapelerde ve soruşturmalarda adı
geçen, adı geçmek bir yana çok somut bulgularla, delillerle zan
altında kalmış, bir kısmı cezaevinde, bir
kısmı bir şekilde salıverilmiş -tabii ki masumiyet
karinesi var ama- bizce de, bizim vicdanımızda da suçlu
olduklarıyla ilgili kuvvetli delil ve şüphe duyduğumuz kimi
Hükûmet üyelerini ve aile efradını kastetti muhalefet. Sayın
milletvekilim, burada çok ağır sözler de söylendi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
- Biz öyle demedik ama.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Biraz önce, Lütfü Türkkan, bütün muhalefet milletvekilleri, bugün,
bir hukuk dersi verdi. Size değildi o ders. O, kamuoyuna ve ilgililere,
hırsızlara, kimse o hırsızlar
Bir taneniz de genellikle
Olmaz böyle şey kardeşim, ne münasebet. demediniz, demediniz
arkadaşlar, diyemezsiniz de zaten. O kasalar, o paralar orta yerdeyken, o
tapeler, o fezlekeler
Demeyin de zaten.
Ne çabuk bitti Başkanım?
Mesela şunu dediniz, eyvallah:
Çalanların Allah belalarını versin. Oradan bir Sayın
Bakan da dedi, sanıyorum Maliye Bakanıydı, siz de söylediniz,
evet.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Daha başında söylüyordu, o zaman bilmiyordu ya.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Çalanların Allah belasını versin, biz de buna
katılıyoruz zaten ama yargı da versin, millî iradeden
çıkmak çalmayı gerektirmez. Çalmadan çaldı diyenlerin de
Allah belasını versin. dediniz. Eyvallah, Allah belasını
versin. Kim ki benim partimden çalmayan insanlara Çaldı. diyorsa teessüf
ediyorum ama o zaman ben de derim ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla)
Çalanı bilerek savunanın, sahiplenenin de Allah belasını
versin, demeyeceğim, sizi gene de seviyorum. Demeyeceğim ama bu
Parlamentoda iki aydır yapılan o. İki aydır Parlamento
işi gücü bıraktı, 17 Aralığın pisliğini
temizlemeye çalışıyor. Arkadaşlar, Parlamento
çamaşır makinesi değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, sayın hatip bizim adımıza konuştu,
ben öyle bir şeyi kabul etmiyorum. Biz farklı düşünüyoruz,
lütfen
BAŞKAN Hayır, ne söyledi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sataşmada bulundu gruba. MHP adına söylüyorum." dedi,
söylemediğimiz hâlde.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) MHP
adına da söylüyorum." dedi. Bizim adımıza söyleyemez
efendim.
BAŞKAN MHP adına
söylüyorum." demek sataşma mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet,
sataşma efendim, söylemediğimiz bir şeyi söylemiş gibi
ifade etti.
BAŞKAN Niye, Sayın
Halaçoğlu kendisini ifade edemiyor mu Sayın Türkkan?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bizim
düşüncelerimiz farklı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Sinop Milletvekili
Engin Altayın 560 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim bazı
fikirlerimiz sayın hatipten farklı. Biz de diyoruz ki: Bunlara
katılıyoruz, kim ki milletin malını çalıyorsa, kim ki
kul hakkı yiyorsa onun hesabını zaten Cenab-ı Allaha
karşı verecek ama bu dünya için de diyoruz ki: Allah kahretsin. (AK
PARTİ sıralarından Âmin. sesleri) Kim ki haksız yere
birini de suçluyorsa, iftira atıyorsa onu da
(AK PARTİ
sıralarından Âmin. sesleri)
Ha ama biz de
şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Kim ki kul hakkının, millet
hakkının yenmesine rağmen veya bununla ilgili mahkemelerin önünü
tıkıyorsa, kim ki o gibi kişilerin mahkemeye
çıkmasının önüne geçen birtakım kararlar alıyorsa
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ona da âmin.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Biz onu da Allah Kahhar ismiyle kahretsin.
diyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ya, sustunuz, ne oldu? Ona âmin yok.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Biz farklı söylüyoruz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kul hakkı yiyen, iftira atanları da
Allah kahretsin.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Onu söyledim, onu söyledim. Ama sadece bak, kul
hakkı yiyen değil, kul hakkı yemeyenlere iftira edenleri
söyledim, ama kul hakkı yiyenlerin önünü tıkayan, onlara engel olan,
onların mahkemeye çıkmasına, yargılanmasına engel
olanlar için de söylüyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Âmin, âmin.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Allah, bunları da Kahhar ismiyle kahreylesin.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Engin Alanı mahkemeden
kaçırtmayın.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün cuma günü, benim, grup başkan vekillerine tavsiyem
beddua etmemeleri, dua etmeleri. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hükûmete de yapsanıza o tavsiyeyi, Hükûmet de beddua etti
Başkan.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yo, yo, yo
Dua kime edilir biliyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele
Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza
Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin;
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin, böylece,
görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Şimdi,
İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek
üzere ve aleyhte söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
görüşülmekte olan kanun teklifinde özel yetkili mahkemeler olarak
adlandırdığımız Ceza Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve
252nci maddesindeki özel soruşturma ve kovuşturmadaki özel yetkinin
kaldırılması ve yine Terörle Mücadele Kanununun 10uncu
maddesiyle yetkili mahkemelerin kaldırılması
Bunlar olumlu.
Ancak, bunların, sadece bu mahkemelerin kaldırılıyor olarak
gözükmesi yeterli değildir. Aslında, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
için gerek 23üncü Dönemde gerekse 24üncü Dönemde kanun teklifleri verdik.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak ben ve arkadaşlarım,
birlikte, kanun teklifleri verdik ama bunlar her vesileyle Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından reddedildi. Bugün, bu, bizim geçmişte verip sizin
tarafınızdan reddedilen teklifleri bugün siz getirdiniz. Bu, bence
olumlu bir gelişme ancak özel yetkili mahkemelerin bizim hukuk
sistemimizden kaldırılması demek, bazı mahkemelere
tanınan özel soruşturma ve kovuşturma yetkilerinin tümüyle
ortadan kaldırılması demektir. Yani, siz, burada
kaldırdığınız, soruşturmadaki ve
kovuşturmadaki özel yetkileri başka mahkemelere
taşırsanız olmaz.
Yine, değerli
arkadaşlarım, eğer bu mahkemeler, hukuk devletinde olmaması
gereken mahkemelerse, bu mahkemelerin de verdiği kararların
sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması ve hukuk
devletinde olması gereken mahkemelerden yeniden karar alınması
gerekir.
Bu vesileyle, biz
bu teklifle birleştirilen, benim kanun teklifimle, 6352 sayılı
Yasanın geçici 2nci maddesinin (4)üncü fıkrasının
yürürlükte olduğu zaman da Kovuşturması yapılan ve kesin
hükümle neticelenen veya kovuşturması yapılan ve hâlen temyiz
incelemesinde bulunan, kovuşturması önceki CMK 250nci maddesi
gereğince yapılıp temyiz aşamasında ilgili fıkra
gereğince işlemlere tabi tutulan kararlar ile kovuşturması
yapılmakta olan davalar görev ve yetki yönünden hukuka aykırı
bir düzenleme içerisinde bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da
kovuşturma safhasında olan davalar, başından itibaren
yeniden görülür. şeklinde bir teklifimiz vardı ancak bu teklifimiz
AKP tarafından kabul görmedi.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifle, aslında siz böylelikle özel yetkili
mahkemeleri kaldırmış olmuyorsunuz, Başbakana kadar uzanan
17 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasını ortadan
kaldırmaya çalışıyorsunuz. Başbakanın ve
bakanların hakkında, bakanların adının
karıştığı, Başbakanın oğlunun
adının karıştığı soruşturmayı
gizleme ve örtmeye çalışıyorsunuz. Bu teklifle aslında
dinleme, teknik takip, arama ve el koymaya ilişkin karar alma süreci
ağırlaştırılıyor,
zorlaştırılıyor iken mevcut el koyma ve teknik takip
kararları, neredeyse, ortadan kaldırılıyor. Teklif, mevcut
el koyma ve teknik takip kararlarını tümüyle, neredeyse, yok ediyor
değerli arkadaşlarım.
Bu kanun, Türkiye
kamuoyuna demokratikleşme adı altında sunuldu ama
demokratikleşmiyor ve burada gerçekten demokratikleşme adına
aslında özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından
başka hiçbir şey yok değerli arkadaşlarım. Bu tutuklama
konusundaki hassasiyet hiç değişmemiş, CMK 100üncü maddesinin
üçüncü fıkrası, otomatik tutuklama maddesi hâlen orada duruyor,
Terörle Mücadele Kanunu hâlen orada duruyor, tutuklama sürelerinin
uzunluğu hâlen orada duruyor ve tutuklama konusunda ki, AKPnin
hassasiyeti, duyarlılığı değişmemiş ama
mülkiyet haklarına ilişkin, tedbir kararlarına ilişkin, mal
varlıklarına ilişkin tedbirlerde daha duyarlı hâle
gelmiştir.
Bu teklifle
aslında yapmaya çalıştığınız, bundan sonra
Hükûmetin yapacağı uygulamaların ayak sesleri bu teklifte var.
Ben aslında özel yetkili mahkemelere tanınan özel soruşturma ve
kovuşturma yetkilerinin kaldırılmasına ilişkin
düzenlemeye evet oyu vermek isterdim ama bu kanun, özel yetkili mahkemeleri
kaldırmaktan daha öte büyük yolsuzluk soruşturmasının
üstünü örtmek için getirilmiş bir tekliftir. (CHP sıralarından
alkışlar) Böyle bir teklifi, özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması adı altında demokratikleşme olarak piyasaya
sunmanız, benim tarafımdan alıcı bulamaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Ben bunun alıcısı olamam değerli
milletvekilleri ve bu kanun teklifine hayır diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunacağım ancak
açık oylama istenmiştir; dolayısıyla, teklif sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yasanın
tümünün oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ederiz.
Recep Özel?
Burada.
Yılmaz Tunç?
Burada.
Bülent Turan? Burada.
Hakan
Çavuşoğlu? Burada.
Yıldırım
M. Ramazanoğlu? Burada.
Mustafa
Akış? Burada.
Sevim
Şavaşer? Burada.
Ülker Can? Burada.
Şirin Ünal?
Burada.
Mehmet Doğan
Kubat? Burada.
A. Emin Önen?
Burada.
Necdet Ünüvar?
Burada.
Metin Külünk?
Burada.
Oya Eronat?
Burada.
Sermin Balık?
Burada.
Mustafa
Elitaş? Burada.
Hasan Karal?
Burada.
Ramazan Can?
Burada.
Ali İhsan
Yavuz? Burada.
Mehmet Akyürek?
Burada.
Salim Uslu?
Burada.
BAŞKAN
Oylamanın açık oylama şeklinde elektronik cihazla
yapılıp yapılmamasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bir dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı.)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 560 sıra sayılı Kanun Teklifi
açık oylama sonucu:
Oy sayısı: 220
Kabul: 200
Ret: 20(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Dilek
Yüksel Muharrem
Işık
Tokat
Erzincan
Böylece, teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada yer alan, Sanal
Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 21 Şubat
2014 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
04.31