TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
66ncı Birleşim
21 Şubat 2014 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 23 milletvekilinin, üniversite
öğrencilerine açılan disiplin soruşturmalarının ve
verilen cezaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/875)
2.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 milletvekilinin, askerlik görevi
sırasında yaşanan intiharların ve şüpheli ölümlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/876)
3.-
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 22 milletvekilinin, LPGli
araçların yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/877)
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.-
BDP Grubunun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları
tarafından yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan
dillerin tespiti ve kayıt altına alınarak korunmasının
araştırılması amacıyla 21/2/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Adana Milletvekili Ali Halaman ve
arkadaşları tarafından narenciye üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/91) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21 Şubat
2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
arkadaşları tarafından Karayolları Genel Müdürlüğü
bünyesindeki taşeron işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 2/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 21 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 561 sıra
sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 3üncü sırasına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 561 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, daha önce
22/2/2014 tarihinde çalışmasına karar verilen Genel Kurulun bu
tarihte çalışmamasına ilişkin önerisi
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, Antalya Milletvekili Hüseyin Samaninin
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, Bursa Milletvekili Mustafa
Öztürkün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
İçişleri Komisyonunda açık bulunan ve AK PARTİ Grubuna
düşen 1 üyeliğe Çankırı Milletvekili İdris Şahin
seçilmesi
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/242,
2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S.
Sayısı: 287)
3.-
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek
ile 80 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili İbrahim
Yiğit ve Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ile 3
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit
Fındıklı ve Muş Milletvekili Faruk Işık ile 34
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (2/2006,
2/2007, 2/2008, 2/2009, 2/2010) (S. Sayısı: 561)
4.-
Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/676) (S. Sayısı:
380)
5.-
Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/757) (S. Sayısı: 455)
VIII.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.-
561 sıra sayılı Kanun Teklifinde yer alan tekliflerden birinin
kırk sekiz saat geçmeden mevcut olan bir torba kanun teklifine eklenerek
komisyon gündemine alınmasının ve Genel Kurulda
görüşmelerinin yapılmasının İç Tüzüke uygun olup
olmadığı hakkında
IX.- AÇIKLAMALAR
1.-
Tunceli Mileltvekili Kamer Genç'in, 561 sıra sayılı Kanun
Teklifinin komisyona iade edilmesine ilişkin önergesinin işleme
alınmamasının İç Tüzüke aykırı olduğuna
ilişkin bir açıklaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, bir spor kulübünün TFF
Disiplin Kuruluna sevk edilmesine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/35860)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Galatasaray TT Arena Stadının eksikliklerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/36011)
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, bir futbol takımı
hakkında başlatılan disiplin sürecine ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/36040)
4.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresun Gençlik
Merkezi Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/36281)
5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı
(7/36693)
6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, kiralama yolu ile hizmet veren
gençlik merkezlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/36727)
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, satın alınan
gayrimenkul sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/36728)
8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2012 yılı içinde
yapılan bakım ve onarım harcamalarına ilişkin sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/36729)
9.-
İstanbul Milletvekili Celal Adanın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/36730)
10.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, inşaatı devam eden gençlik
merkezlerinin sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/36734)
11.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2012-2013 yılları
arasında satın alınan danışmanlık hizmetlerine
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/36735)
12.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Proje ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü
tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/36736)
13.-
Kastamonu Milletvekili Emin Çınarın, 2002-2013 yılları
arasında meydana gelen mazot kaçakçılığı
vakalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/36954)
14.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, TARGEL Projesinde
dağıtılacak tabletlere
Hizmet
içi eğitimlerin yapıldığı yerlere ve maliyetine
Hizmet
içi eğitimlere
-Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, fındık
tarımına ilişkin soruları ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı (7/37382), (7/37383), (7/37384), (7/37385)
15.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, 2/B arazilerinin
satışında yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/37464)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, görevden
alınan veya emekliliği istenen Bakanlık personeline
-Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, yulafın destekleme kapsamına
alınmasına
Hayvan
ıslahı ve damızlık birlikleri ile ilgili düzenleme
yapılmasına
-Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Tütün Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
tarafından otomatik sigara makineleri ile ilgili yapılan
işlemlere
Tütün
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından gizli reklam
faaliyetlerinde bulunanlarla ilgili işlemlere
Tütün
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından kasa önlerine konan
bazı stantların kaldırılmasına yönelik işlemlere
Tütün
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından mevzuata uygun olmayan
reklamlarla ilgili yapılan işlemlere
Tütün
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından satın alınan
bazı mal ve hizmetlere
-Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, TARSİMden aldığı
hayvanlar yüzünden zarar eden çiftçilere
-Ankara
Milletvekili İzzet Çetinin, Ankara Bira Fabrikası ve Türkiye Zirai
Donatım Kurumuna verilmiş bulunan AOÇ arazilerinin geri
alınmasına ilişkin soruları ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/37601),
(7/37602), (7/37603), (7/37604), (7/37605), (7/37606), (7/37607), (7/37608),
(7/37609), (7/37610)
17.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, SİT alanı olan bir
bölgede yol yapımı için ihale açıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/37678)
18.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Arsin İlçe Merkezi
Yerleşim Yerleri ve Arazileri Irmakoğlu, Kendirli, Harmanlı
Dereleri İkmali Projesine
Trabzon
Doğal Afet ve Taşkın Hasarları Onarımı Projesine
Trabzon
Merkez Gürbulak Beldesi Taşkın Koruma Tesisi Projesine
Of
Solaklı Vadisi Taşkın Koruma, Rehabilitasyon ve Çevre
Düzenlemesi Projesine
Of
İlçe Merkezi İstale Deresi Islahı Projesine
Araklı
Küçükdere Deresi Islahı Projesine
Akçaabat
Yıldızlı Sera Deresi Islahı Projesine
Balaban
ve Baltacı Dereleri Islahı Projesine
Araklı
Karadere Islahı Projesine
Yomra
Şana Deresi Islahı 2. Kısım Projesine
Tonya
Yakçukur Köyü Projesine
Vakfıkebir
Yalıköy Deresi Islahı Projesine
Trabzon
Merkez Şehiriçi Dereleri Islahı 2. Kısım Projesine
Çağlayan
Beldesi Aşağı Mahalle Deresi Islahı Projesine
Beşikdüzü
İlçe Merkezi Dereleri Islahı Projesine
Değirmendere
Vadisi Islahı 2. Kısım Projesine ilişkin soruları ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/37679), (7/37680), (7/37681), (7/37682), (7/37683), (7/37684), (7/37685),
(7/37686), (7/37687), (7/37688), (7/37689), (7/37690), (7/37691), (7/37692),
(7/37693), (7/37694)
19.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Orman Genel
Müdürlüğünün Trabzonda gerçekleştireceği projelere ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/37697)
20.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, internet
üzerinden yapılan satışlar ile ilgili denetimlere ve yasa
dışı yollarla ülkemize sokulmak istenen ürünlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/37723)
21.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, elektrik faturalarındaki
elektrik enerjisi haricindeki kalemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/37747)
22.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, kömür ithalatına ve yoksul
ailelere yönelik kömür yardımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/37750)
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, enerji sektöründeki
yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/37751)
24.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan, Kars ve Iğdırdaki
enerji yatırımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/37752)
25.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, yardım amaçlı ithal edilen
kömürlerin neden olduğu sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/37753)
26.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın, elektrik
dağıtım şirketlerince elektrik fiyatlarına gizli zam
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/37754)
27.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, Balıkesirin
Burhaniye ilçesindeki fıstık çamlarında görülen
hastalıklara ve köylülerin mağduriyetine
-İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, kuru fasulye üreticilerinin desteklenmesine
Tarım
alanlarının azalmasına ilişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/37755), (7/37756), (7/37757)
28.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Bakanlığın
gerçekleştirdiği bir hizmet içi eğitim programına
-İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, patates fiyatlarındaki artışa
-Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşün, Simav Çayının
kirliliğine
-İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2011-2013 yılları
arasında Bakanlığın taraf olduğu davalara ve hukuk ve
danışmanlık hizmeti alımlarına
-Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, hayvancılığa yönelik
desteklere
TİKAS
Projesi kapsamında gerçekleştirilen bir eğitim programı ile
ilgili harcamalara
-Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin, Tekirdağda yaşanan
kuraklığın etkilerine
-İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, kuraklığın önlenmesine
ilişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/37931), (7/37932), (7/37933), (7/37934), (7/37935), (7/37936),
(7/37937), (7/37938)
29.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, orman işletme
şefliği kadrolarına
Bakanlıkta
istihdam edilen engelli personel sayısına
Müfettiş
alımı yapılıp yapılmayacağına ilişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/37993), (7/38329), (7/38330)
30.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2012- 2014 yılları
arasında TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarınca taraf
olduğu davalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/38015)
31.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, kuru fasulye
üretimine ve ithalat-ihracat verilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/38020)
32.-
Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin, Tekirdağın Çorlu
ilçesindeki bir caminin restorasyonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı
(7/38023)
33.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, gümrük idaresi
olmayan deniz sınır kapılarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/38032)
34.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, faal olmayan
demir yolu sınır kapılarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/38033)
35.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Türkiyeden
İrana yapılan buğday ihracatına ve bir şirketin
ihracatı ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/38037)
36.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, faal olmayan kara
sınır kapılarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/38038)
37.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın, Kuzey Iraktan kaçak petrol
ihracatı yapıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/38056)
38.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/38141)
39.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/38152)
40.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, merkez ve taşra
uzlaşma komisyonlarına ve çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/38243)
41.-
Adana Milletvekili Ali Demirçalının, Adanaya yönelik
yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekçi'nin cevabı (7/38339)
42.-
İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, kanun
tasarılarında 5018 sayılı Kanunun 14'üncü maddesinin
uygulanmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/38451)
43.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları
arasında, yıllara göre Bakanlık ve bağlı kurum,
kuruluşlar bünyesinde görev yapan kadrolu ve sözleşmeli avukatlara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı
(7/38561)
44.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, TBMM Mustafa Necati Kültür
Evi'nde yer alan bir resim sergisinden bazı tabloların
kaldırıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/39177)
21 Şubat 2014 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL
(Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 23 milletvekilinin, üniversite öğrencilerine açılan
disiplin soruşturmalarının ve verilen cezaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/875)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1985 tarihli, darbe zihniyetiyle
hazırlanmış YÖK Disiplin Yönetmeliği çerçevesinde her
yıl binlerce öğrenciye soruşturma açılmakta ve disiplin
cezaları verilmektedir. Bu durum hem öğrencileri hem de ailelerini
mağdur etmektedir.
Haklarında soruşturma açılan
öğrencilerin çoğunun demokratik ve sosyal hak taleplerinde bulunanlar
olması, söz konusu uygulamaların antidemokratik ve haksız
olduğunu göstermektedir. Çağdaş demokrasilerde örgütlenme ve
gösteri hakkı korunurken geleceğimiz olan gençlerin bu hakları
kullanımından dolayı cezalandırılması, demokrasi
ve hak mücadelesi adına hoş olmayan bir tablonun ortaya çıkmasına
neden olmaktadır.
Bazı üniversite yönetimleri kinci ve keyfî tutumlar
sergileyerek öğrencilerin cezalandırılması için özel çaba
harcamaktadır. Bülent Arınç'ın Celal Bayar Üniversitesini 2010
yılı Aralık ayında ziyaretini protesto eden ve Rektör Profesör
Doktor Mehmet Pakdemirli tarafından okuldan atılmakla tehdit edilen
Erdem Özdemir'in daha sonra üniversiteden atılması ve mahkeme
kararıyla tekrar okula dönmesi bu durumu en iyi şekilde
özetlemektedir.
Son iki yılda soruşturma açılan 7.043
üniversiteliden 4.602'sinin okuldan
uzaklaştırıldığını, 55'inin
atıldığı açıklaması öğrencilerin
yaşadığı sorunun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Bir
hafta veya bir aylık uzaklaştırma alan öğrencilerin
cezalarının infazının kayıt veya sınav tarihine
denk getirildiği pek çok örnek bulunmaktadır. Böylelikle,
kaydını yaptıramayan veya sınavına giremeyen
öğrencilerin eğitimi dönem ve hatta bir yıla kadar
uzamaktadır. Bu durum hem öğrencileri hem de ailelerini mağdur
etmektedir.
Disiplin cezaları, düşünce özgürlüğüne
müdahale boyutuna gelmiştir. Marmara Üniversitesi öğrencisi Mikail
Boz'un bir web sitesi için yazdığı yorumda üniversite
yöneticilerini eleştirmesinden dolayı bir ay uzaklaştırma
cezası alması, hem zorlama bir uygulama olduğunun hem de darbe
yönetmeliklerinin darbe zihniyetleriyle birleşip demokrasi, hukuk ve insan
haklarını nasıl ayaklar altına
aldığının çarpıcı bir göstergesidir.
Açılan disiplin soruşturmalarının ve
verilen cezaların araştırılması, oluşan
mağduriyetlerin tespit edilmesi ve bu mağduriyetlerin giderilmesi
için gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın
98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Veli Ağbaba (Malatya)
2) Tanju Özcan (Bolu)
3) Mehmet Şeker (Gaziantep)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Tufan Köse (Çorum)
8) Namık Havutça (Balıkesir)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
11) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Hurşit Güneş (Kocaeli)
13) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Hülya Güven (İzmir)
16) Turgay Develi (Adana)
17) Sabahat Akkiray (İstanbul)
18) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
19) Sedef Küçük (İstanbul)
20) Mevlüt Dudu (Hatay)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
23) Bülent Tezcan (Aydın)
24) Kazım Kurt (Eskişehir)
2.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 22 milletvekilinin, askerlik görevi sırasında
yaşanan intiharların ve şüpheli ölümlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/876)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığının verilerine
göre, 2002-2012 yılları arasında, askerlik görevi
sırasında, 934 genç intihar ederek yaşamını
yitirmiştir. İntiharlara ek olarak çok sayıda şüpheli
ölümün yaşandığı da kamuoyuna yansımış durumdadır.
Yaşam hakkının, TSK'da sıklıkla ihlal edildiği
ortaya çıkmıştır. İnsan yaşamının
korunması, Meclisimizin en temel görevleri arasında yer
almalıdır.
İntihar veya kaza sonucu yaşanan bazı
ölümler, kamuoyu tarafından kuşkuyla karşılanmaktadır
ve olayların üzerinin örtüldüğü, sorumluların korunduğu
yönünde ciddi kuşkular vardır. Ölümler sonrası yapılan
açıklamaların tatmin edici olmayışı ve çoğu zaman
gerekli adli ve tıbbi incelemeler yapılmadan dosyaların
kapatıldığı kuşkuları artırmakta ve güven
duygusunu zedelemektedir. Bunlara ek olarak, aidiyet duygusunda da ciddi
sorunlara yol açmaktadır. Artan kuşkular ve aidiyet duygusunda
oluşan zedelenmeler, söz konusu ölümlerin ciddiyetle
araştırılması gerektiğinin önemli göstergelerindedir.
Maraş 5inci Zırhlı Tugay 1inci Mekanize
Taburunda 8 Eylül 2011 tarihinde askerlik görevi sırasında Eren
Özel'in öldürülmesi dikkat çeken olaylardan biridir. Özel'in katil
zanlısı olarak yargılanan Ahmet Aktaş'ın lehine
şahitlik yapan Uzman Çavuş Eyüp Işık'ın yalan beyanda
bulunduğu gerekçesiyle hakkında görevi kötüye kullanmaktan ve yalan
beyanda bulunmaktan dava açılmasına karar verilmesi başka
davalarda duyulan şüpheleri haklı çıkaran bir örnek olarak
karşımıza çıkmaktadır.
24 Nisan 2011 tarihinde Batman'da bir karakolda öldürülen
ve katil zanlısı tutuksuz yargılanan Şahin Sevag
Balıkçı'nın öldürülmesi gibi daha pek çok öldürülme
olayının yaşanması, cinayetlerin nefret temelli
olabileceğini göstermektedir. Öldürülen Balıkçı'nın Ermeni
olması, 24 Nisan günü öldürülmesi dikkat çekicidir.
Balıkçı'nın ölümü ilk olarak şaka amaçlı silah
patlaması olarak kamuoyuna açıklanmıştır. Görevlilerin
görmezden gelme tutumuna örnek bu olay, başka benzer olayların da
incelenmesi gerektiğini göstermektedir.
Söz konusu ölümlerin tamamı intihar olsa bile, son
on yılda ayda ortalama olarak 8 askerin hayatını kaybetmesinin
ciddiyetle incelenmesi gerekmektedir.
Askerlik görevi süresi içinde yaşanan
intiharların ve şüpheli ölümlerin araştırılması,
ölümlerde sorumluluğu olan yetkililerin ve/veya faillerinin yargı
karşısına çıkarılmayışının
nedenlerinin tespiti ve bu tarz ölümlerin önüne geçilebilmesi için gerekli
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ederiz. 10/5/2012
1) Veli Ağbaba (Malatya)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) Haydar Akar (Kocaeli)
4) Melda Onur (İstanbul)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Tufan Köse (Çorum)
7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) Namık Havutça (Balıkesir)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
11) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Hurşit Güneş (Kocaeli)
13) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Tanju Özcan
(Bolu)
15) Candan Yüceer
(Tekirdağ)
16) Hülya Güven
(İzmir)
17) Turgay Develi
(Adana)
18) Sabahat Akkiray
(İstanbul)
19) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
20) Mevlüt Dudu
(Hatay)
21) Ramazan Kerim Özkan
(Burdur)
22) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
23) Bülent Tezcan
(Aydın)
3.-
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 22 milletvekilinin, LPGli
araçların yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/877)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Artan benzin fiyatlarının etkisiyle araçlarda
LPG (Likit Petrol Gazları) kullanım taleplerinin her geçen gün
arttığını görüyoruz. Özel araçların büyük
çoğunluğu ve ticari taksilerin hemen hepsi yakıt olarak LPG
kullanmaktadır. LPG, benzin ve mazota göre daha ekonomik olduğu için
tercih edilmekle birlikte, diğer yakıtlara göre daha ciddi risk
taşıdığı bir gerçektir. Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verileri, 2012 yılı Şubat ayı sonu itibariyle
trafiğe kayıtlı 8 milyon 211 bin 44 adet otomobilin yüzde
40,3'ünün yakıt olarak LPG kullandığını
belirtmektedir. LPG 'de en önemli unsur güvenlik ve kalitedir.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğünün 19/12/2011 tarihli ve 20195
sayılı Genelgesi, 22/3/2010 tarihli ve 3763 sayılı önceki
Genelgede belirtilen uygulamaya aykırı olarak, araç muayene
istasyonlarında LPG ve CNG takılı araçlar için en geç bir önceki
tarihe ait gaz sızdırmazlık raporu aranması
zorunluluğunu kaldırmış, gaz sızdırmazlık
raporu bulunmamasını ağır kusurdan hafif kusura
dönüştürmüştür.
Basında çıkan haberlerde LPG'li araçlarla
ilgili yaralanmalı veya ölümle sonuçlanan kaza haberleri çok sık
görülmeye başlanmıştır. Örneğin, LPG'li otomobil
içinde kalan 3 ve 2 yaşındaki 2 çocuk, çakmakla oynarken araç alev
alarak yanmış ve çocuklardan biri ölmüştü. Yine, on katlı
apartmanın önünde park hâlinde bulunan LPG'li araç bir anda alevler
içerisinde kalarak çevrede paniğe neden olmuş, zaman zaman yaşanan
patlamalar ise bina sakinlerinin korkulu anlar yaşamasına sebep
olmuştur.
Ayrıca, basında çıkan bir habere göre,
1995-2001 yılları arasında LPG'ye dönüşüm
yaptırmasına rağmen hâlâ LPG tanklarını yenilemeyen
araç sayısının 350-400 bin arasında olduğunun tahmin
edildiği belirtilmiştir. Patlama ve yangınla sonuçlanan,
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehlikeye
sokan LPG'li araçların yol açtığı durumlarla ilgili olarak,
uzmanlar aracılığıyla, nedenlerinin ve teknik boyutunun
araştırılması, alınması gereken önlemlerin de
detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle
Anayasamızın 98inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Hülya Güven (İzmir)
2) Tanju Özcan (Bolu)
3) Turgay Develi (Adana)
4) Mehmet Şeker (Gaziantep)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Tufan Köse (Çorum)
8) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
9) Ali Özgündüz (İstanbul)
10) Kazım Kurt (Eskişehir)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Hurşit Güneş (Kocaeli)
15) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Sabahat Akkiray (İstanbul)
18) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
19) Mevlüt Dudu (Hatay)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
22) Bülent Tezcan (Aydın)
23) Haydar Akar (Kocaeli)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ve arkadaşları tarafından yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunan dillerin tespiti ve
kayıt altına alınarak korunmasının araştırılması
amacıyla 21/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21 Şubat 2014 Cuma
günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
21/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21/2/2014 Cuma günü (Bugün)
yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
21/2/2013 tarihinde Bingöl Milletvekili İdris
Baluken ve arkadaşları tarafından verilen (2668 sıra
no.lu), Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan
dillerin tespiti ve kayıt altına alınarak korunmasının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
21/2/2014 Cuma günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın Zozani. (BDP sıralarından
alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, grubumuz adına
vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz üzere, Türkiyede çok sayıda dil ve
farklı lehçeler konuşulmakta ve bu diller ve lehçeler, maalesef,
cumhuriyetin kuruluşundan itibaren konulan yasakçı uygulamalardan
kaynaklı olarak, yok olma tehlikesiyle yüz yüze
kalmışlardır. Örneğin, Anadolu coğrafyasında
konuşulmakta olan Abazaca, Adigece, Kabartayca, Çerkezce ve Kürtçenin
Zazaca lehçesi, maalesef günümüzde artık yok olma tehlikesi
sınırına gelmiştir.
Aynı şekilde Abhazca, Hemşince, Lazca, Pontus
Yunancası, Romanca, Süryanice, Gürcüce ve Batı Ermenicesi de açıkça
yok olma tehlikesiyle yüz yüze gelmişlerdir.
Tüm bunların sebebi, cumhuriyet tarihi boyunca
konulmuş yasakçı uygulamalardan kaynaklanıyor. 1915ten itibaren
başlayan bir yasaklama serüveninden söz ediyoruz. Türkiyede Türkçe ve
Türk kültürü olarak tarif edilen kültür dışındaki diğer
kültürlerin, dillerin varlığı, cumhuriyetin
varlığı açısından tehlike olarak görülmüştür. Bu
anlayış Türkiyeyi, günümüz itibarıyla bölünme noktasına
getirmiştir. Son dönemlerdeki yaygın bir söylemdir, Farklı
diller böler. diye bir şey vardır, Dil böler. diye bir söylem
vardır. Esasında bir yönüyle bir bölme faaliyeti var ama
yasaklamaların Türkiyeyi böldüğünü ifade etmek gerekiyor,
doğrusunun bu olduğunu ifade etmek gerekiyor.
Türkiyede Kürtlerin varlığı ya da
başka kültürlerin varlığı Türkiye'nin bütünlüğü
açısından neden tehlike olarak addedilmiş, bunu anlamak mümkün
değildir.
Esasında bir noktada anlıyoruz yani
cumhuriyetin kuruluş felsefesi itibarıyla esin kaynağı olan
Mussolini ve Hitlerden etkilenme, bir yasal doku ve yeni inşa süreci
Türkiyeyi bu bu duruma getirdi. Dolayısıyla, Türkiyenin bugün
içinde bulunduğu sıkıntıların,
yaşadığı sorunların, bu cumhuriyetin kuruluşunda
etkili olmuş, özellikle 1924 sonrası etkili olmuş zihniyetin
tezahürü olduğunu ifade etmek gerekir.
Anadolu coğrafyasında, Mezopotamya
coğrafyasında konuşulan farklı dillerin Türkiyenin
bütünlüğü açısından tehlike olarak görülmesi, böyle ifade
edilmesi, bunun Türkiyeyi bölmeye dönük bir teşebbüs olduğunun, bu
algının Türkiyede yaşayan halklar içerisinde
yaygınlaştırılmasının bir tek tarifi vardır;
o tarif de faşizmdir. Evet, doksan yıl boyunca, maalesef,
faşizan bir zihniyetin tezahürü olan uygulamalarla karşı
karşıya kaldık. Sonucunda nereye geldik? Bu uygulamaların
devamı durumunda, evet, Türkiyenin bölünmesi kaçınılmaz
olacaktır. İstediğimiz için değil, tersine, böyle bir
şeyi arzu etmediğimiz için bunun altını özellikle
çiziyoruz. Ama siz insanları özellikle dışlarsanız, Türk
olmayana sürekli Türk derseniz, Sen aslında bilmiyorsun, biz seni daha
iyi biliyoruz, siz özbeöz Türksünüz. derseniz bu insanlar da günün birinde
gelir Hayır, ben Türk değilim. der, Ben buyum. der, Kürtüm
der, Arapım der, Çerkezim der, Lazım der. Nihayetinde bugün
size bu söyleniyor, Türkiyede bu söyleniyor, itiraz bu noktayadır. Ama bu
itirazlar her şekillendiğinde, her dile getirildiğinde,
maalesef, maalesef, Türkiyede yaşayan halklar içerisinde bir bölünme
fobisi, bir bölünme sendromu yaygınlaştırılıyor.
Tekrar ifade ediyorum, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar tezahür etmiş
faşizan bir zihniyetin dışa vurumudur bu; bu söylem budur, bunun
başka bir tarifi yoktur.
Kürtler, kendi mücadeleleriyle Türkiyede kendilerini
kabul ettirdiler. Geldiğimiz nokta itibarıyla da Kürtler,
esasında kimlik haklarını, dil haklarını istediklerini
çok açık ve net ifade ediyorlar, bizler buralarda ifade ediyoruz. Bu
mücadelenin sonunda, Türkiyede yaşayan siyasetçilerin büyük
çoğunluğunun ki egemen partilerin siyasetçilerinin, düzen partisi
siyasetçilerinin çoğunun ulaştığı demokratik nokta
şurası: Türkiyenin Kürt kökenli vatandaşları, insanları
kökenleriyle ifade etme. Bunu da söylerken, bu ifadeyi kullanırken de bu
ülkede yaşayan Kürtlerin, Lazların, Çerkezlerin, Abazaların
kimliğine bir lütufta bulunuyorlarmış gibi bir algı
yaşıyoruz ama bilmeliler ki, herkes bunu bilmeli ki bizce de bir
insanı kökeniyle ifade etmek, şu kökenli, bu kökenli demek, bir
insana hakaretle eş değerdir çünkü Türkçede de yaygın deyimdir, halk deyimidir;
Aslını yitiren haramzadedir. derler burada. Farkında olmadan
bu hakarette de bulunuldu.
Türkiyede, Hükûmetin en son eriştiği nokta:
Kürtler kendi ana dillerinde özel okullar açabilirler. Muhtemelen, Hükûmet
sözcüleri buraya çıktığında, konuştuklarında
bunun bir lütuf olduğunu ifade edecekler. Ya, siz doksan yıl boyunca
bunu tahrip ettiniz, şimdi Kürtlere diyorsunuz ki: Gidin, kendi
paranızı verin, dilinizi öğrenmek istiyorsanız
öğretin. Yok öyle yağma! Nasıl tahrip ettiyse bu devlet bu
dilin kökenlerini, bu dilin zenginliğini nasıl tahrip etmeye
çalıştıysa, aynı şekilde, pozitif bir uygulamayla, bu
dilin yeniden yeşermesi, yeniden canlanması için, devlet kamusal
görevini yerine getirerek bunu karşılayacaktır, bunu
yapacaktır. Özel okullarda, insanların paralarını ödeyerek
öğrendiği bir dil değil, kamusal alanda, resmiyette
varlığı kabul edilen bir dil olması gerekir Kürtçenin,
bunu ifade ediyoruz. 21 Şubat vesilesiyle bunu tekrar size
anımsatıyoruz. Bu konuda bizim böyle gizli saklımız yok,
ajandaya koyduğumuz başka bir görüşümüz yok, çok açık ve
net söylüyoruz. Türkiyede Kürtlerin yaygın olarak yaşadıkları
bölgede ana dilde, Kürtçe eğitim olacak; devletin bu bölgelerdeki hizmet
dili Kürtçe olmak durumundadır. Bu kadar açık ve net söylüyoruz.
Bunun dışında, ajandamızda başka bir şey yok, net
konuşuyoruz. Siz de çıkarsınız, ya dersiniz ki Bu bir
haktır. ya da -şimdiye kadar ifade ettiğiniz gibi- dersiniz ki
Bu bir bölme faaliyetidir. Hangisini söyleyeceğinize şuradan
bakacağız.
Çok şey mi istiyoruz?
Azerbaycan Anayasasının 45inci maddesini size
anımsatıyoruz. Azerbaycan Anayasasının 45inci maddesi Herkesin
ana dilini kullanma hakkı vardır. Herkes istediği dilde
eğitim ve öğrenim görme, sanatsal faaliyetlerle uğraşma
hakkına sahiptir. diyor. Azerbaycan Anayasasının 45inci
maddesini diyoruz, daha başka maddeler de vardır. Bu da daha dün
kurulmuş ve sizlerin hâlâ burada tehlike olarak ifade ettiğiniz
Suriyedeki 3 kantonun anayasası, tamamıyla Kürtçe metin ve orijinal;
bunun da 9uncu maddesini size anımsatıyorum. Bunun
dışında, bizim istediğimiz, bizim üzerine vurgu
yaptığımız başka bir konu yok. Kürtler bu
coğrafyanın asli unsurları olarak kendi kültürlerini, dillerini
özgürce kullanma hakkına sahip olabilmeliler. Bu, Türkiyeyi bölmeye
götürecek bir argüman değildir; tersine, Anadolu ve Mezopotamya
coğrafyasını bir bütün olarak güçlendirecek bir argümandır.
Biz, bunu söylüyoruz.
Bu Meclis
araştırmasına da destek vereceğinizi umut ediyor, hepinize
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
Nerede o vicdan!
Biraz Kürtçe konuş
ya, ana dil!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Barış ve Demokrasi
Partisinin vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tabii ki bir dilin, ana dilin serbestçe, özgürce
konuşulabilmesi, yaşatılabilmesi, gelecek nesillere
aktarılabilmesi ve bunun haklı mücadelesini yapmanın
yanındayız ama ülkemizde hiç kimse şunu da inkâr etmesin: Daha
on yıla kadar, AK PARTİ hükûmete gelene kadar nelerin yasak
olduğunu şöyle zihnimizde bir canlandırırsak
SIRRI SAKIK (Muş) Vallaha kavga ede ede
kazanmışız! Bugün de kimsenin lütfu değil Kürtlere.
Sokakta, demokrasi mücadelesi!
RECEP ÖZEL (Devamla) -
nelerin bu ülkede yasak olduğuna, nereden nereye geldiğimize
bir bakarsak hakkı da teslim etmemiz gerektiğini sizlerle
paylaşmak isterim.
SIRRI SAKIK (Muş) Gelin, Anayasayı
değiştirin! Kürtlere özgürlük!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Bir insanlık ayıbı
olan, cezaevlerinde bir annenin çocuğuyla ana dilinde konuşması
önündeki engeller bizim dönemimizde kaldırıldı. Ana dilde
savunma bizim dönemimizde getirildi. Farklı dil ve lehçelerin
öğrenilmesi önündeki engeller bizim dönemimizde kaldırıldı.
Üniversitelerde bunlarla ilgili olarak çeşitli dil ve lehçelerdeki
enstitüler kuruldu, seçimlik dersler getirildi. Farklı dil ve lehçelerde,
başta TRT olmak üzere, yasak olan televizyon yayınları gerilerde
kaldı, bir kanal sadece buna tahsis edilerek Kürtçe yayın yapar hâle
getirildi. Şu anda Genel Kurul gündemimizde bulunan demokratikleşme
paketinde de x, q ve w harfleri alfabemize dâhil ediliyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Allah razı olsun! Allah
razı olsun!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Netice itibarıyla, AK
PARTİnin bu alanda atmış olduğu ve atacağı
adımlar reform niteliğindedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bir sanatçının sanatını icra ederken
Kürtçe dilini kullandığı ve üzerine bıçak, çatal
atıldığı, cezaevlerinde yattığı bir ülkeden,
TRTde bir kanalın tahsis edildiği bir ülkeye AK PARTİ sayesinde
gelindi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tabii,
şunu da burada belirtmek lazım: Bu bir ihsan, lütuf olarak da
veriliyor değil, bunu gasbedilmiş, gecikmiş bir hakkın
teslimi anlamında da vurgulamak istiyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Sayın Başkan
MURAT BOZLAK (Adana) -
Teşekkür ediyoruz ama yasal olarak teslim edilmedi.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, müsaade ederseniz
Sayın hatip benim
konuşmamı farklı bir mecraya çekti
BAŞKAN - Fikirlerini
söyledi efendim.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Ben 1915ten süregelen uygulamalardan söz ettim. AK PARTİyi
eleştirmişim gibi bir algı yarattı. Müsaade ederseniz,
düzelteyim.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Hayır canım!
BAŞKAN - Hayır,
olur mu canım! Düzeltme hakkı filan yok. Bak, şöyle
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Basbayağı bir şey vardır. Bu bir
sataşmadır Sayın Başkan bu.
BAŞKAN - Sayın
Zozani, siz çıktınız, on dakika fikirlerinizi
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Sayın Başkan, böyle güzel güzel başlayalım.
BAŞKAN - Anladım
da
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Böyle bir uygulama o
BAŞKAN - Ama İç
Tüzükte şöyle bir şey söz konusu değil Sayın Zozani, bir
dinler misiniz önce?
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Sayın Başkan, ben de diyorum ki İç Tüzükte bu hak
vardır. Ben de diyorum ki İç Tüzükte hak vardır.
BAŞKAN - Hayır,
öyle bir hak yok efendim. Hak nedir?
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Benim konuşmamı yanlış aksettirdi, düzeltmek
istiyorum diyorum.
BAŞKAN - Böyle bir
düzeltme hakkınız yok.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Evet, Tüzükte var.
BAŞKAN - Fikrini
söylüyor
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Siz de bakın, ben de bakayım.
BAŞKAN - O zaman her
konuşmacının hakkında diğer konuşmacı Ben
düzeltmek istiyorum
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Olur mu öyle şey Sayın Başkan! Bakın, benim
konuşmamı yanlış aksettirdi, düzeltme hakkımı
kullanmak
BAŞKAN - Sizin
konuşmanızı yanlış aksettirmedi efendim.
Çıktı, Sayın Recep Özel
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Ne dedi Sayın Başkan?
BAŞKAN -
ifade
edebildiği kadarıyla
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Bir saniye
Hatırlıyor musunuz, ne dedi?
BAŞKAN - Efendim?
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Ne dedi?
BAŞKAN Neyi, ne
dedi?
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Yanlış aksettirmedi. diyorsunuz, ne dedi sayın hatip?
BAŞKAN Kendi
fikirlerini söyledi. Neyi yanlış aksettirdi, siz izah edin. Size
nerede sataştı, sizin konuşmanıza?
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Benim ağzımdan bir tek kelime AK PARTİ
çıkmadı, herhangi bir partinin adını telaffuz etmedim.
BAŞKAN - Ee, tamam,
kendi fikrini söyledi zaten, ben de onu söylüyorum.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Bakın, dedi ki: Burada konuşan hatip bize
haksızlık etti, biz devrim yaptık. Ben de diyorum ki, ben öyle
bir şey demedim, düzeltme hakkımı kullanıyorum. Niye
uğraşıyoruz ki?
BAŞKAN - Sizin öyle
söylediğinizi söylemedi ki zaten.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Öyle dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır,
lütfen, tutanakları getirteyim ben.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) O zaman dinlememişsiniz siz!
BAŞKAN -
Dinlememiş olabilirim, tutanakları getirteceğim o zaman.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Hayır, Sayın Başkan dinlememişsiniz siz bu
konuyu.
BAŞKAN -
Dinlemediysem tutanakları getirteceğim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tutanakları getirtsin
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) İki dakikayı kullanırım, erken geçer bu iş
ama derseniz, on dakika burada ayakta beklerim, başlatamazsınız.
BAŞKAN - Bekleyin isterseniz, siz bilirsiniz yani.
Tutanakları getirteceğim
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Ama, bu benim bilip bilmemem değil, tüzüksel hakkımı
kullandıracaksınız. Böyle şey mi olur?
BAŞKAN - Sayın
Zozani, Tüzükte böyle bir hak yok.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Var, evet, düzeltme hakkı diye var İç Tüzükte
BAŞKAN - Size
sataşma varsa
İç Tüzükü açıp okurum efendim. Ben
konuşmayı dinledim sonuna kadar, ifade edebildiği
kadarıyla, partisinin iktidara geldiği günden bu tarafa
yaptıklarını anlattı, anlatmaya çalıştı.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Giriş cümlesi de şu şekildedir Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen, Sayın Zozani
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Giriş cümlesinde
diyor ki: Sayın hatip bizim görüşlerimizi yanlış
aksettirdi
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç onu demedim ki! Hiç öyle bir
şey demedim ben ya!
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
bizim
yaptığımız uygulamaları görmezden geldi. Ben de
diyorum ki: Böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Sayın Zozani, tutanakları getirtip
okuyacağım, ona göre
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bekliyoruz Sayın
Başkan.
SIRRI SAKIK (Muş) Başkanım, Zozani
Kurt iken çok mülayimdi, Zozani oldu; yaylı oldu, sert oldu!
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Olağanlaşmayı, normal süreci, tarihsel
gelişimi, akışı biz yaptık. demek huyu geçmiş
siyasetçilerde de çok vardı. Türkiye 12 Eylül faşist diktatörlüğünün
ve onun sonrasında gelen cunta Anayasasının
tahribatını yıllar içinde kademe kademe aşıyor,
aşmaya da devam edecek. Yani bir darbe olmuş, Türkiyede anayasa rafa
kaldırılmış, Kürtlerle ilgili de, Türkiyenin bütün toplum
kesimleriyle ilgili de, ezilen kesimlerle ilgili de kimi insanlık
dışı, hukuk dışı kararlar, kanunlar
yürürlüğe konulmuş; sonrasında da demokratikleşmeye
geçiş süreci içinde, birçok konu belli bir noktaya gelmiş ama o zaman
işi başa almak lazım. Yani, mağara devrine kadar gidip bu topraklarda
hüküm süren herkesin döneminde yapılan değişiklikleri onlara mal
etmek lazım. Yani şunu demek istiyorum: Tarihsel süreç ve
akış içerisinde toplumlar değişirler, dönüşürler ve
yenileşir. Bu süreç içerisinde Türkiyede demokrasinin gelişmesi
hepimizin, herkesin dileğidir.
Sayın milletvekilleri, boş koltuklara
konuşmak hiç sevmediğim bir iştir, onun için de kısa
keseceğim.
Barış ve Demokrasi Partisinin Türkiyede
kaybolan dillerin araştırılması, tespit edilmesi,
kayıt altına alınması ve korunmasını sağlamak
amacıyla verdiği Meclis araştırması önergesi bizce de
makuldür, doğrudur, olması gerekendir. Zira dil, insanlık
ailesinin en büyük zenginlik kaynağıdır. Bugün, gerçekten,
dünyada, önergenin başlığında da olduğu gibi, ben tam
rakamı bilmiyorum ama iddia, 2.500 dil kaybolma tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Bu, normal olan, normal
düşünen, sağlıklı düşünen hiçbir insanın Olsun
canım. diyebileceği bir mesele de değildir. Hiç şüphesiz
bütün diller, dünyadaki bütün diller korunmalı,
yaşatılmalı, gelecek kuşaklara da kullanılabilecek
nitelikte aktarılmalıdır. Bunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak
hiçbir tereddüt duymuyoruz ama bu coğrafyada, bu topraklarda yaşanan
sorunları cumhuriyete mal etmek -sayın milletvekilimizin biraz önce
yaptığı gibi- çok insaflı bir yaklaşım olmaz.
Türkiyede tebaadan millete geçişin çok kolay
olmadığı bir gerçektir ve hepimiz, tarihe
baktığımız zaman keşke yaşanmasaydı
dediğimiz yüzlerce olay biliriz. Biz de biliriz, bizden önceki kuşaklar
da bilir, ondan önceki kuşaklar da bilir. Bizden sonraki kuşaklar da
yani yirmi yıl, otuz yıl sonraki kuşaklar da örneğin,
şu Gezi olaylarıyla ilgili, Hükümetin tutumuyla ilgili olarak,
kaybedilen canlarla ilgili olarak Keşke olmasaydı. diyecekler,
sizin çocuklarınız da diyecek. Toplum böyle bir şeydir,
insanlık böyle bir şeydir. Bu bakımdan, olaylara bu çerçevede de
bakmak lazım.
Gerekçede kırılgan dilleri, tehlikede bulunan
dilleri, ciddi tehlikede bulunan dilleri, son derece tehlike altında
bulunan dilleri, kaybolmuş dillerin hepsini yazmışlar -bizim
Gürcüceyi oraya koymamışlar ama- sonra da Türkiyede Kürtçe, Arapça,
Gürcüce, Lazca, Adigece, Boşnakça gibi dillerde de eğitim
öğretimin yapılmadığını söylemişler.
Gene, Barış ve Demokrasi Partisinin bu
Parlamentoda sanıyorum bir altı yedi ay ya da bir yıl önce
benzer mahiyette bir grup önerisi olduğunda orada Newroz kelimesinin bir
dilekçede çift v ile yazıldığı için valilik
tarafından kabul edilmediğini sayın milletvekilimiz
söylemişti. Ben de keşke gitseydin, hükûmet konağındaki
tuvaletin önünden WC tabelasını götürüp valinin kafasına
atsaydın demiştim.
Şimdi, arkadaşımız da w, q
Neydi diğeri Recep?
RECEP ÖZEL (Isparta) X
ENGİN ALTAY (Devamla) X harflerinin önümüzdeki
hafta gelecek teklifle şeye alınacağını söyledi.
Türkiyede, Başbakanlık dâhil www.basbakanlik.gov.tr diye
kullanılan bir şeyi şimdi Biz bunu yapıyoruz. diye
getirmenizin hiçbir anlamı yoktur. Elbette, bu topraklarda şu veya bu
noktada kullanılan, var olan, geçmişte var olmuş, hatta
önergedeki kaybolmuş Kapadokya Yunancası dâhil -yani tümüyle
kaybolmuş Kapadokya Yunancası dâhil- bütün dillerin
canlandırılması, kullanılması, geliştirilmesi
insan olmanın temel gereğidir. Olaya bakış açımız
da budur, bunu böyle düşünüyoruz.
Bu Parlamentoda çok değişik konularda
kurulmuş, çalışmış araştırma
komisyonları var. Bu komisyonlar genel olarak çok verimli sonuçlar elde
edemediler ama hiç değilse yaşanan sorunun kamuoyu gündeminde
sıcak tutulması, canlı tutulması sağlandı, buna
bir katkısı olur diye de düşünüyorum. Bu çerçevede, Türkiyede
kırılgan, tehlikede olan, ciddi tehlikede olan, son derece tehlikede
olan ve kaybolan dillerle ilgili bu Parlamentonun bir araştırma
komisyonu kurması hakikaten gereklidir; bu coğrafyada bizden sonra yaşayacak
kuşaklara bırakacağımız çok güzel bir miras olur.
Bu anlamda, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
önerisinin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, Genel
Kurula saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Tülay Selamoğlu, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir dili konuşan insan
sayısının toplam nüfusa oranı, kuşaktan
kuşağa aktarılması, dille ilgili belgelerin miktarı
gibi etkenler dilin yaşamasını sağlamaktadır.
Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinde dille ilgili bazı sorunlar, yasaklar
vardı ama çok şükür, son on yılda biz çok şeyi değiştirdik.
Çünkü, konuşma yasağı vardı dillerin kaybolmasına
neden olabilecek, kitap yazamıyordunuz, televizyon açamıyordunuz,
radyo açamıyordunuz, gazete çıkaramıyordunuz, dersler, seçmeli
ders ya da kurs olamıyordu.
Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinin resmî dili
Türkçedir ama bu dilin dışında, Türkiyede yaşayan
dillerin hayatına devam etmesi, gelecek nesillere aktarılması,
kuşaklara aktarılması adına bu dillerin korunması
gerekiyor ve biz bu çalışmaları yaptık.
Neler yaptık? Türkiyede yaşayan diller
enstitüsü kuruldu. Mardin Artuklu, Bingöl, Van Yüzüncü Yıl, Siirt ve Dicle
üniversitelerinde Türkiyede yaşayan diller enstitüsü kuruldu.
Mardin Artuklu Üniversitesi, 2009da ilk kurulan
üniversite; Bakanlar Kurulu kararıyla Kürt dili ve kültürü, Süryani dili
ve kültürü, Arap dili ve kültürü yüksek lisans programları açtı.
Bingöl Üniversitesi, 2011de Resmî Gazetede
yayımlandıktan sonra öğrencilerini 2012 yılında
aldı; Kürt Dili ve Kültürü Ana Bilim Dalı ve Zaza Dili Ana Bilim
Dalını açtı. Aynı şekilde, Van Yüzüncü Yıl, Siirt
Üniversitesi ve Dicle Üniversitesi...
Ayrıca, Muş Alparslan Üniversitesinde bir
lisans ve bir yüksek lisans programı açıldı; Fen Edebiyat
Fakültesi altında açılan Kürt dili ve edebiyatı lisans bölümü ve
yüksek lisans olarak da Kürt dili ve kültürü yüksek lisans bölümleri
açıldı.
Bu arada, seçmeli ders olarak okullarımıza
diller girdi, istediğiniz dil. Bu dillerin yaşatılmasında
özellikle okutman sorunu vardı. Mardin Artuklu Üniversitesi
Sertifikalı Kürtçe Okutman Adayı Yetiştirme Kursu açtı.
Özellikle, nüfusa oranına
baktığımızda dillerin, nüfusla beraber bu dillerin
gelişmesi için her türlü desteği verdik.
UNESCOnun Türkiye için planladığı
herhangi bir dil planlama, bir dil koruma programı yok ama kaybolmakta
olan diller var. En yakın zamanda kaybolan bir dil var; Ubıhça. En
son, Hacıosman Köyünde, Marmara Denizi kıyısında
konuşulan bir dildi. 1992 yılında son konuşan kişi
vefat ettiğinde, Ubıhçayı kaybettik.
Ama, bunun dışında, az konuşulan,
yeni nesillerin bilmediği diller var; bunları geliştirmek
adına kursların açılmasına izin verildi.
Bir dilimiz daha var, çok eski bir dile sahibiz biz: Türk
İşaret Dili. Türk İşaret Dili
İbni Battuta da
seyahatnamesinde diyor ki: 14üncü yüzyılda medreselerde işaret
diliyle eğitim yapılabiliyordu. Yani bir bilim diliydi.
Osmanlıya bakıyorsunuz, Osmanlıda, saray da dâhil, işaret
dili okulları var. Ama, 1950 yılında bu dil de yasaklanıyor
ülkemizde ve biz, yine AK PARTİ olarak 2005 yılında kaybolmaya
yüz tutan bu dili de kurtarmak adına sahip çıktık, Türk
İşaret Dilinin serbest olmasını sağladık.
İlk sözlüğümüzü 2011 yılında çıkardık, birçok dil
gibi işaret dilinin de korunmasını ve gelecek nesillerde
kullanılmasını sağladık.
Ama, özellikle bir şeyi kaybediyoruz bu dönemde;
gönül dilini kaybediyoruz, gönül dilini kaybettirmeye
çalışıyoruz. Bu millet, binlerce yıl birlikte
yaşamış, değerleri ortak olmuş bir millet. Bu milletin
gönül dilini kaybetmemesi adına hep beraber, el birliğiyle
çalışacağız. Çünkü, diyor ki Hazreti Ali: Aynı dili
konuşan değil, aynı duyguları paylaşanlar
anlaşabilirler. Bizim millet olarak aynı millî duyguları
paylaştığımıza inanıyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin
ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Adana Milletvekili Ali
Halaman ve arkadaşları tarafından narenciye üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/91) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21
Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
21/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21 Şubat 2014 Cuma günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan Adana Milletvekili Ali Halaman
ve arkadaşlarının (10/91) esas numaralı, narenciye
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği
Meclis araştırması önergesinin 21 Şubat 2014 Cuma günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Ali Halaman, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Tarım, narenciye, çiftçilik, hayvancılıktan
dolayı vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygı sevgiyle selamlarım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Salonda
uğultu var.
ALİ HALAMAN (Devamla) Bugün, burada
tarımı konuşmak cidden zor çünkü müthiş bir
kuraklığın yaşandığı bir dönem.
Dolayısıyla, tarım ne kadar bilimsel, teknolojik olarak
yapılsa da tarımın direkt iklim şartlarıyla ilgisi
var, bundan dolayı tarım uzun dönemdir iyi gitmiyor.
Tarım, ülke için önemli olduğu kadar,
insanlık için de önemli bir sektördür. Ülkemizin önemli bir
kısmı tarımla uğraşmakta, büyük bir kısmı da
tarımda çalışmaktadır. Bu nedenle, tarım sektörüne
sadece ekonomik anlamda kâr ve zarar noktasından bakmaktan ziyade,
tarıma sosyal ve ekonomik açıdan ayrı bir gözle bakmak daha
doğru olur.
Son zamanlarda,
özellikle bugünkü iktidar döneminde yani on iki on üç yıllık dönemde,
tarımın gayrisafi millî hasılaya katkısı düşük
tutulmuş, tarımsal ihracatımız tarımsal ithalatımızı
karşılayamaz duruma gelmiş, ekilen ve biçilen tarımsal
araziler azalmış, tarım toprakları terk edilmiş,
tarımdan kaçış hızlanmış, tarımda
çalışanların sayısı düşmüş, köylerimiz
boşalmış, çiftçimizin, köylümüzün geliri her geçen gün
azalmış, dolayısıyla borç batağına
sürüklenmiş; Hükûmet, tarımı yokluğa, çaresizliğe
mahkûm etmiştir. Tarım sektöründe binlerle ifade edilen kişi
işini kaybetmiş, tarımdan kopmuş ve kırsaldan
şehre doğru bir kaçış başlamış.
Ek olarak bunlar devlete yük getirmiş, bütçesini yükseltmiş.
Tarımsal girdi fiyatları
aşırı şekilde artmış olup çiftçilerimiz gübre
alamaz, arazisini yeterince ekemez, işleyemez duruma gelmiştir.
Dolayısıyla, ilaç ve akaryakıt fiyatlarının
artışı önlenememiştir Hükûmet tarafından.
İcraların sürekli
arttığı, iflasların tarım kesiminde sürekli
yoğunlaştığı, problemlerin çığ gibi büyüdüğü
bir dönemi yaşarken mevcut Hükûmet tarım kesimine duyarsız
kalmakta. Nüfusun yaklaşık üçte 1ini oluşturan tarım
kesimindeki insanlar, tarım kredi kooperatifleri, Ziraat Bankası ve
arada merdiven diplerinde tefecilik yapan insanlara teslim edilmiştir.
Son günlerde yine tarımda,
özellikle narenciye bahçelerinin durumu
Hem kuraklıktan kaynaklanan hem
fiyatlardan kaynaklanan nedenlerle narenciye piyasası
oluşmamıştır. Narenciye sürekli olarak bundan on-on iki
sene önce alanını geliştirirken piyasa fiyatları
oluşmadığı için, bundan dolayı narenciye alanları
eskiye göre hem dönüm olarak düşmüş hem kalitesi düşmüş hem
de üreticiler mallarını satamaz hâle gelmişlerdir.
Aynı narenciye de olduğu gibi
Giresundaki fındıkçılar taban fiyatını düşük
bulmuşlar, Nevşehirde yine patates üreticileri, dondan dolayı
suni bir fiyat artışı olmasına rağmen, elektrik, su
paralarını ödeyemez hâle
gelmişlerdir. Mersindeki, Boludaki, Antalyadaki emek verdikleri
ürünlerini satamayan çiftçiler, zaman zaman sebze noktasında da
Bakanlığa, Tarım Bakanlığına,
dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sürekli sitem
etmişlerdir.
Tarım sektörü ülkemiz için hayati önemi olan bir
sektör. Neden önemlidir? Çünkü, halkımızın yaklaşık
yarısı kırsal alanlarda yaşamakta; yarıdan çoğu, doğrudan
ve dolaylı olarak tarımla geçinmektedir.
İmalat sanayisinin, enerjinin, ulaştırma
ve hizmet sektörünün tarım için çok büyük önemi vardır. Sanayimizin
yarıya yakın bir bölümü tarımdan girdi sağlamaktadır.
İç ticaretin en önemli unsuru tarımsal alışveriştir.
İhracatımızın yüzde 10u tarımdan kaynaklanır.
Tarım sektöründe yaşanan sorunlara rağmen, sektör,
halkımızın gıda, giyim ihtiyaçlarına yönelik elinden
geldiği kadar gayret gösterip imkânsızlıklara rağmen o
sektörlere ham madde yetiştirmek için uğraşmaktadır.
Bu başlıklar, bir ülkede sosyal dengelerin
korunmasında ve kalkınmanın sağlanmasında en önemli
temel konulardır.
Son on iki yıllık dönemde, AKP iktidarı, seçimlerden önce çiftçiye
vaatte bulunarak IMF dayatmasına son vereceğiz. Kotayı kaldıracağız.
Herkes toprağına dilediği ürünü ekecek. dedi ama şekerde,
tütünde, pancarda kotayı kaldırmayı bırak, bunların
kotasını yükseltti. Şimdi, haşhaş ekimi vardı
eskiden onu da bu dönemde yasak ettiler.
Köylünün ve çiftçinin tüzel kişiliklerini bu Büyükşehir
Yasasından dolayı yok ettiler.
Bu memleketin her tarafında sulama birliklerini
ticari birlikler hâline dönüştürüp sırf çiftçiden -ürününden- yüksek
fiyatla sulama parası toplayarak çiftçinin, kuraklığa
rağmen,, susuz kalmasına vesile oldular.
Tarım il ve ilçe müdürlüklerini dosya toplayan,
dosya takip eden bürokratik kurumlar hâline getirdiler. Ziraat Bankası,
tarım kredi kooperatifleri ticari bankalara dönüştü.
Dolayısıyla, bu ticari bankalardan faydalanamayan, yüksek faiz ödeyen
çiftçi dara düştü, kendi hâlini ileriye taşıma noktasında
sıkıntılı oldu.
Devasa tarımsal kuruluşlar vardı. Son
zamanlarda, özellikle on yıllık dönemde tarım
işletmelerini; TİGEM, Çukurova Tarım İşletmesi,
FİSKOBİRLİK, TARİŞ, ÇUKOBİRLİK, ANTBİRLİK,
bunları bu Hükûmet döneminde özelleştirip sattılar. Çiftçinin,
tarımın kırk elli yıllık birikimleri heba edildi.
Dolayısıyla, gübre fabrikaları Türkiyede en çok tarıma
dayalı hizmet verirken bu özelleştirme dedikleri kavramla bütün
gübre fabrikalarını satarak çiftçiyi ithalata mahkûm ettiler.
Dolayısıyla, gübre fiyatlarının yükselmesi, ilaç
fiyatlarının yükselmesi önlenemiyor.
Bu önlenemeyen fiyatlar karşısında,
yaşanan kuraklıktan dolayı çiftçimizin içine düştüğü
durumu Bakanlık olarak, Hükûmet olarak ciddiye alıp ilgilenmenizi
bekler, hepinize saygı sevgiler sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Hüseyin Samani, Antalya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; narenciye üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin
vermiş olduğu Meclis araştırma önergesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki hatip konuşmasının
giriş kısmında ve devamında narenciye üreticilerinin
sorunlarından daha çok, genel bakış açısıyla, ülkenin
tarımıyla ilgili meselelere değindi. Ben de dolayısıyla,
o genel kısmı farklı açıdan giriş kısmında
ele almak istiyorum.
Öncelikle, üretim olarak ülkemizin önemli bir kesimini
ilgilendiren, tüketim anlamında da ülkemizin tamamını
ilgilendiren son derece önemli bir sektör olan tarım sektörüyle ilgili
konuşuyoruz. Narenciye üreticilerinin sorunlarına girmeden
tarımla ilgili genel bakış açısına
baktığımız zaman, tarımsal gayrisafi millî hasıla
2002 yılında 36 milyar TL iken bugün 112 milyar TLye
ulaşmıştır. Kişi başı tarım sektöründeki
gelir 1.064 dolardan bugün 3.600 dolara çıkmıştır.
Sanırım, 3.600 dolar 1.064 dolardan daha fazlar bir gelirdir.
Tarımsal ihracat 4 milyar dolardan 16 milyar dolara
çıkmıştır. Tarım çok kötü gidiyor. dediğimiz
zaman 16 milyar doların 4 milyar dolardan daha küçük olduğunu
söyleyebilmeliyiz.
Yine, 2002 yılında dünyada 11inci büyük
tarım ülkesiyken bugün dünyada 7nci büyük tarım ülkesi hâline
geldik. Eğer tarımda her şey kötü gidiyorsa 7, 11den daha
sonraki bir rakam olmalı. Yine, Avrupada 4üncü sıradaki tarım
ülkesiyken bugün Avrupada 1inci sırada tarım ülkesi hâline geldik.
Bu rakamlara baktığımız zaman, tarım hakkındaki
konuşmaların verilere dayalı olması gerektiğini bir
kez daha hatırlamamız gerekiyor. Çünkü biraz önceki hatip de ifade
etti, tarım sektörü her türlü iklim olayından etkilenen,
soğuktan, sıcaktan, kuraklıktan, dondan etkilenen, rüzgârdan
etkilenen bir sektör ve üreticiler, aynı zamanda, bu meteorolojik
olaylarla da bir anlamda mücadele ediyor. Bu zor şartlarda mücadele eden
insanların ilgilendiği bu sektörle ilgili konuşurken
duyarlı konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yine, biraz önceki hatip ifade ettiler, dediler ki:
Üreticiler yüksek faiz altında eziliyor. Bunu söylemek için 2002den
önceki tarımsal kredi faizlerine bakmamız gerekmekte. 2002
yılında yüzde 59 faizle kredi kullanırken üreticiler, bugün
yüzde sıfır ile yüzde 7 faiz arasında kredi kullanabilmekte.
Eğer Yüksek faiz altında eziliyor. diyorsak yüzde sıfır
ila yüzde 7 faizin yüzde 59 faizden daha yüksek olduğunu söylüyor
olmamız lazım.
Yine, 2002den önce baktığımız zaman,
Ziraat Bankasında, tarım kredi kooperatiflerinde, genel olarak
baktığımız zaman, kredilerin geri dönüş
miktarının bazen yüzde 38lere kadar düşmüş olduğunu
görüyoruz. Oysa bugün geriye dönüşleri yüzde 98 oranındadır.
Eğer bugün yüzde 98i ödeyebiliyorsa demek ki 2002ye göre, çok daha,
üreticinin bu anlamdaki ödeme gücünün arttığını ifade
edebiliriz genel manada.
Bunları ifade ettikten sonra tarım sektörüyle
ilgili, yine, tarım sektörü, 1960 yılından sonra, elli üç
yıldan bu tarafa, 1955 ve 1960 yıllarında üst üste büyümüş
ve bu süreç içerisinde üst üste altı yıl sürekli büyüyen sektör
hâline gelmiştir.
Konuyla ilgili meseleye gelince: Ülkemizde turunçgiller
dünyada olduğu gibi üretim miktarı ve ihracat hacmi
bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Ülkemizde üretilen
turunçgillerin çoğunluğu yurt içinde tüketilirken yaklaşık
yüzde 33lük bir kısmı ihraç edilmektedir. Ülkemiz 2001
yılı turunçgiller üretimi 2 milyon 478 bin ton olarak
gerçekleşmiş olup bunun 2013 yılı için 3 milyon 681 bin ton
olarak gerçekleştiğini ifade edebiliriz.
Turunçgiller üretiminin yaklaşık yüzde 48ini
portakal oluşturmaktadır. En az üretilen ürün greyfurt olmasına
karşın, son yıllarda oluşturulan plantasyonların
üretime geçmesiyle bu üründe de üretim artışı görülmektedir.
Ülkemiz 2002 yılında 812 bin ton turunçgiller ihraç ederek 344 milyon
dolar döviz girdisi sağlarken 2012 yılında 1 milyon 267 bin ton
karşılında 998 milyon dolarlık döviz elde etmiştir.
Ülkemizin turunçgiller ihracatında başta gelen ülke Rusya
Federasyonudur, bunu Irak, Romanya, Ukrayna ve Suudi Arabistan gibi ülkeler
takip etmektedir.
2002 yılı portakal ihracatımız
yaklaşık 190 bin ton olup değer olarak ise 56 milyon dolara
tekabül ederken 2012 yılı verilerine baktığımızda
327 bin tona karşılık 230 milyon dolarlık döviz
sağlanmıştır.
2002 yılı mandarin ihracatımız miktar
olarak 269 bin ton olup buna karşılık değer olarak ülkemize
86 milyon dolarlık döviz girdisi sağlarken 2012 yılı
verileri ışığında 406 bin tona karşılık
393 milyon dolarlık döviz sağlanmıştır.
2002 yılı limon ihracatımız miktar
olarak 239 bin ton olup değer olarak 85 milyon dolara tekabül ederken 2012
yılı verilerine bakıldığında 367 bin tona
karşılık 266 milyon dolarlık döviz girdisi
sağlanmıştır.
Narenciye üretiminin artırılmasına yönelik
olarak Tarım Bakanlığımız birçok faaliyet
yürütmektedir. Bunların başında sertifikalı fidan
desteği, danışman desteği, diğer hibe destekleri
gelmektedir. Gerek meyvecilik alanında gerek sera alanında
aslında üreticiye en önemli desteklerinden bir tanesi de TARSİM
sigorta desteğidir. Sigorta yaptıran üreticinin priminin yüzde
50sini devlet ödemektedir; bu, önemli bir destektir.
Yine, ülkemizde ürün konseyleri hazırlık
çalışmaları 2003 yılında etkin olarak
başlamış, 2005 yılından sonra da daha da
hızlanmıştır. 2006 yılında çıkarılan
5488 sayılı Tarım Kanununun 11inci maddesiyle ürün konseyleri
kurulmasına yasal zemin hazırlanmış, yasanın
çıkarılmasından sonra hazırlanan Ulusal Turunçgil Konseyi
Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik 5
Nisan 2007 tarih ve 26484 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Kısacası, narenciye üretimiyle ve diğer
tarım üretimiyle ve üreticilerin sorunlarıyla ilgili, Tarım
Bakanlığı, bu süreç içerisinde önemli çalışmalar
kaydetmiştir ve bu süreç içerisinde önemli mesafeler
alınmıştır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, hatip,
kendisinden önce konuşma yapan milletvekilimizin sözlerini anlamından
saptırarak ifade etmiştir. Dolayısıyla, faiz
oranının soyut bir şekilde 2002 yılıyla mukayesesini
yapmak, bu değerlendirmeyi sağlıklı yapmak
anlamını taşımıyor. Dolayısıyla,
anlamından saptırdığı için, milletvekilimize, bu
bakımdan, sataşmadan dolayı söz vermenizi istirham ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Tarım Bakanlığı ancak bandrol ihalesiyle
uğraşır, bandrol.
BAŞKAN - Sayın Halaman, sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, Antalya Milletvekili Hüseyin Samaninin MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ HALAMAN (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Şimdi, ben
tabii, bu narenciyeyi çok daha teferruatla anlatabilirim. Narenciyede
Türkiyenin payı şu an dünyada
yüzde 3. Türkiyedeki rekolte bugünün şartlarında çok
aşırı da değil, son zamanlarda kuraklık da
yaşandığı için yani portakal dalında 20 kuruşa,
limon dalında en fazla 30-35 kuruşa satıldı. Benim
narenciye bahçem de var -100 dönüm- 20 kuruş verdikleri için vermedim.
Şimdi, Ziraat
Bankasındaki faizler diyerek arkadaşımız bir anlatmada
bulundu. Ziraat Bankasındaki faizler: Çiftçi girdiğinde, Ziraat
Bankası, tozundan bile, para saymasından bile faiz alıyor ya!
Rakam olarak gösterdiğiniz yani yıllık yüzde 5-6 dediğiniz
faiz, masraflarını, sigortasını koyduğunuzda
aylık yüzde 5 yapıyor.
Ya, bu memlekette
narenciye 3 yere satılır: Bir, Ukraynaya satılır.
Ukraynaya kavgadan, gürültüden kimse mal götürmüyor. Biraz Iraka
satılıyordu, Suriyeye satılıyordu,
uyguladığınız dış politikadan dolayı kimse
oraya narenciye de satamıyor, yolda tırlar bekliyor. Rusyaya bir
miktar limon satılıyordu. Limonda, zaten, Tarım
Bakanlığı Rusyanın yazışmalarına cevap
vermediği için, tırlar kapıda bekledi, hep geri döndü. Neresi
iyi ya!
Yani narenciye ile
ilgili son on iki senedir
Ben 2002 yılında 500 liraya
sattığım portakalı bugün 20 kuruşa satamıyorum.
Yani el insaf! Dolayısıyla, iktidar milletvekilleri;
bakanlarınıza, genel müdürlerinize, neyse, tarım il, ilçe
müdürlüklerinize söyleyin de faizi biraz daha düşürün, çiftçiyi biraz daha
iyileştirme noktasına getirin.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ HALAMAN
(Devamla) Meteoroloji müdürlüklerini kaldırdınız ya!
İklim şartlarından
(MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları tarafından
narenciye üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/91) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 21 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Ben de Milliyetçi Hareket Partisinin narenciye
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu
araştırma önergesinin lehinde söz aldım ancak bir konuyu
değerlendirerek başlamak istiyorum.
Bugün günlerden
Cuma. Normalde, Parlamento cuma günleri mesai yapmıyor ancak seçim öncesi
ivedilikle çıkması gereken yasalardan dolayı mesai
yapıyoruz, buna rağmen, milletvekilleri bu işe pek ilgi göstermiyor.
Özellikle iktidar milletvekillerinin karar yeter sayısı bulmakta
zorlandığını düşünürsek, bugün Parlamento
çalışmalarının çok faydalı olduğunu söylemek
herhâlde doğru olmaz.
Grup önerilerinden sonra
torba yasa gelecek. Torba yasada da birçok değişik konuyu
ilgilendiren önemli düzenlemeler var ama yine herhâlde o düzenlemeler
konuşulurken boş koltuklara hitap etmek zorunda kalacak hatipler,
karar yeter sayısı bulmakta zorlanacağız.
Değerli
arkadaşlarım, narenciye üretimi, Türkiyenin içinde bulunduğu
iklim kuşağı, coğrafyası düşünüldüğünde
üretim potansiyeli açısından, hem miktarı hem de parasal
değeri açısından ve sosyolojik faydaları
açısından önemli bir üretim kalemi. Benden önce söz alan milletvekili
arkadaşlarım -Sayın
Ali Halaman, Sayın Hüseyin Samani- narenciye üretiminin yoğun
yaşandığı bölgelerin milletvekilleri; biri Antalya, biri
Adana, ben de Mersin Milletvekiliyim. İşte bu hinterlantta gerçekten
büyük sorunların yaşandığı hem AKP milletvekili hem
MHP milletvekili hem de CHP milletvekili olarak çok net gördüğümüz konular
ve bu Meclis kürsüsünden de bunları anlatmaya
çalışacağız.
Türkiyede
yaklaşık 30 binin üzerinde çiftçi narenciye üretimiyle
uğraşıyor. Türkiyenin diğer üretim kalemlerini de
düşündüğünüz zaman yaklaşık 1,3 milyon dekar alanda bu
üretim yapılıyor, fena bir rakam değil dünya üretimine de
baktığınız zaman. Bunun tabii parasal
karşılığı da önemli. Türkiye yılda
yaklaşık olarak 4 milyon ton narenciye üretiyor ancak bunun 1,5
milyon tonunu ihraç edebiliyor -yıllara göre değişmek
kaydıyla- ve toplamda yaş sebze meyve ihracatımızı 3,5
milyar dolar olarak düşünürsek 1 milyar doları da narenciye üretimine
tekabül ediyor. İşte, baktığınız zaman, bu
işin ekonomik boyutu da var sosyal boyutu da var. Dolayısıyla,
özellikle bu işi sevk ve idare eden Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının narenciye üretimi
konusunda önemli projeler ortaya koyması gerekiyor. Sadece onunla da
kalmamak lazım, özellikle Ekonomi Bakanlığının,
Dış Ticaret Müsteşarlığının ihracata yönelik
bazı tedbirler alması gerekiyor. Niye bunu yapması gerekiyor? 4
kilo üretim yapıyorsunuz, bunun 1-1,5 kilosunu ihraç ediyorsunuz, 1-1,5
kilosunu da iç tüketimde kendi yurttaşlarınız tüketiyor ama 1
kilogramını sokağa dökmek zorunda kalıyorsunuz. Sayın
Bakan da burada, hallerden sorumlu kendisi, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığına bağlı sebze hallerindeki bu sorunları
da biliyor. Yani Türkiyenin yaş sebze meyve üretiminin yüzde 30unun heba
olduğunu, çöpe gittiğini en az benim kadar biliyor.
Dolayısıyla, bir bütün olarak bu konuları değerlendirmek
lazım.
Şimdi, sorunlara bir yapısal olarak bakmak
lazım, bir de konjonktürel olarak bakmak lazım. Ben ikinci
söylediğimden bahsetmek istiyorum. En azından dönemsel bu sektör
neler yaşıyor, bu sorunlar nelerdir, nerelere parmak basmamız
gerekiyor ve Hükûmetin ivedi olarak hangi konularda tedbir alması
gerekiyor? Bakın, özellikle 2013-2014 yılı içerisinde o
yapısal sorunların ortaya çıkardığı
olumsuzlukların yanı sıra bir de iklimsel faktörler var.
İşte, aşırı soğuklar önemli zararlar verdi.
Şimdi, yine, iklimde kuraklık var. Sadece narenciye üreticileri
değil, aslında, her anlamda tarımsal üretim yapan üreticiler
bundan sıkıntı duyuyor.
Ben Orman ve Su İşleri Bakanını
anlamakta da zorluk çekiyorum. Diyor ki: Eğer bu böyle devam edecek
olursa yani yağış ortalamalarımız geçtiğimiz
yılların altında kalmaya devam ederse, yağış
almazsak hiç kimse merak etmesin, B planı var, C planı var, D
planı var. Ancak bu planlar nedir, duymuş değiliz. Duyan varsa
çıksın burada anlatsın.
Üreticilerin, bu doğal afetlerin ya da olumsuz hava
koşullarının getirdiği zararlarını
karşılayacak sigorta mekanizmasında da sorunlar var.
Örneğin; bir narenciye üreticisi ürününe sigorta yaptırmak istiyor.
Neye karşı sigorta yapmak istiyor? Aşırı
yağışlara karşı, dona karşı, dolu
hasarına karşı ya da diğer afet zararlarına
karşı sigorta yaptırmak istiyor. Yapısal sorunu var, miras
hukukunda problem var, onları çözememişiz. Bir tapuda on tane hak sahibi
var, dolayısıyla sigorta yapamıyor, dolayısıyla
meydana çıkan zararları da sigorta karşılamıyor. Yine,
işte, son dönemlerde kuraklık olayından dolayı insanlar
sigorta yapmakta sorun yaşadı. Bunların, bir an önce
yapılacak yeni düzenlemelerle, miras hukukunda yapılacak
düzenlemelerle ya da TARSİM tarım sigortalarında yapılacak
düzenlemelerle bir şekle sokulması gerekiyor.
Girdi maliyetleri her dönem olduğu gibi bu dönemde
de üreticilerin temel kaygıları, temel şikâyetleri:
Akaryakıt fiyatları, gübre fiyatları, ilaç fiyatları,
bunların üzerindeki vergiler
Tarımla ilgili her
konuşmamızda bunları dile getiriyoruz, bıkmadan usanmadan
bunları sizlerin önüne getirmek durumundayız. Akaryakıttan çok
önemli vergiler alınıyor, ÖTV alınıyor, KDV
alınıyor. Akaryakıtın rafineri çıkış
fiyatı ile üreticinin pompasına girdiği andaki fiyatı 4 kat
farklı. Bunları ortadan kaldırmak gerekiyor. Ne yapmak
gerekiyor? ÖTVde, KDVde düzenleme yapmak gerekiyor. Bunu sürekli söylüyoruz.
Şimdi, az önce, Sayın Samani tarıma
ilişkin genel değerlendirmeler yaparken faiz oranlarından
bahsetti, dedi ki: 2002 yılından önce yani AKP hükûmetleri
döneminden önce tarımsal faiz oranları yüzde 59, yüzde 60
seviyelerindeydi; bugün yüzde 7 seviyelerinde. Hatta sıfır ile yüzde
7 seviyelerinde olduğunu söyledi.
O günkü ekonomik dengeler ile bugünkü ekonomik dengeler
bir kere farklı. Bakın, üretici, narenciye üreticisi, o dönemde az
önce Sayın Halaman da söyledi- 1 kilo portakal üretiyordu, 1 kilo limon ya
da mandalina üretiyordu; 40 kuruşa satıyordu, 50 kuruşa
satıyordu bundan 11 yıl önce. Bugün aynı fiyatlara satıyor.
Yüzde 7 tarımsal faiz oranı ama üretici para kazanamıyor. Ama on
bir yıl önce, bırakın yüzde 50yi, yüzde 60ı; yüzde 70-80
kredi faiz oranı olmasına rağmen üretici, sadece narenciye üreticisi
değil, hayvancılıkla iştigal eden, buğday üreten,
mısır üreten, tarımın her sektörü para kazanabiliyordu.
Bugün öyle bir denge oluşturdunuz ki, tarımsal üretimde dengeleri o
kadar altüst hâle getirdiniz ki bakın, hayvancılık kredisi
verdiniz, sıfır faizli kredi verdiniz ama hayvancılık
üretimi yapan, süt üretimi yapan, et üretimi yapan insanlar
hayvancılık yapmaktan vazgeçiyor, yüzde sıfır faiz
oranında kredi verdiğiniz hâlde üretimini sürdürme şansına
sahip değil. Demek ki sadece düşük faiz oranlarıyla kredi
sağlamak hayvansal üretime ya da tarım üretimine devam anlamına
gelmiyor ya da üreticilerin para kazanması anlamına gelmiyor.
Rakamları bizler ortaya koyarız, sizler ortaya
koyarsınız. Avrupada Türkiye tarımının 1inci
sırada olduğunu söylüyor sayın hatip, işte, dünyada 5inci
sırada olduğunu söylüyor. Ama bakıyorsunuz, uygulamada,
hayvancılık yapan da feryat ediyor, narenciye üretimi yapan da feryat
ediyor, tarımın her alanında üretim yapan çiftçi feryat ediyor,
Para kazanamıyoruz kardeşim. İşte süt üretiyoruz, sütü
pazarlıyoruz, yem borcumuzu ödeyemiyoruz, kredi borcumuzu ödeyemiyoruz,
çoluğumuza çocuğumuza nafakasını götüremiyoruz. diyor.
Verilen önerge yerinde bir önergedir. Türkiyenin önemli
bir üretim kalemi, 30 binden fazla üreticiyi ilgilendiren, Türkiyenin
yıllık 1 milyar dolar ihracatının olduğu bir sektörde
sorunların araştırılması gerekiyor. Bunun için de bu
önergeye olumlu oy vereceğimizi bildiriyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Boluda tarım yok ya Ali Bey! Var mı? Narenciye yok ya!
ALİ HALAMAN (Adana) Patates var, patates.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün normal
çalışma günümüz dışında, cuma günü Meclis
çalışmalarına devam ediyoruz. Yaklaşan yerel seçimler
öncesinde ivedilikle çıkması gereken kanun tasarı ve
tekliflerini, Genel Kurul olarak, ciddi bir mesaiyle geçirmeye
çalışıyoruz. En son, dün sabah saat dört buçukta bir önceki kanun
teklifini hep birlikte neticelendirdik. Burada, AK PARTİ Grubunun oldukça
yoğun bir katılımla bu çalışmaları
gerçekleştirdiğini memnuniyetle görüyoruz.
Tabii,
belli olan gündemimiz çerçevesinde, her ne kadar Milliyetçi Hareket Partisinin
grup önerisine saygı duysak da Değerli Antalya Milletvekilimiz
Hüseyin Samani Bey konuyla alakalı oldukça detaylı açıklamalar
yaptılar. Dolayısıyla bizler AK PARTİ Grubu olarak,
önerinin aleyhinde olduğumuzu belirtir, bu vesileyle Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyoruz.
Yalnız,
tutanaklara geçmesi açısından -bir önceki- iktidar partisinin
konuşmacısı şunu söyledi: Tarım
Bakanlığı çok yoğun ilgileniyor. Ben de diyorum ki:
Tarım Bakanlığı şu anda bir tek şeyle
ilgileniyor, bandrol ihalesiyle.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzüğün 19uncu maddesine göre
verilmiş
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı vardır. deyin
tutanaklar için.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır, karar yeter sayısı
istemediniz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) İstedim, konuşmama
başlamadan önce istedim.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sen mi istedin?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet ben istedim, konuşmama
başlamadan önce.
BAŞKAN
Yeniden oyluyorum çünkü karar yeter sayısı istendiğini
duymadım ben.
Oylarınıza
sunuyorum; karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
RECEP
ÖZEL (Isparta) Efendim, oylandı bir kere.
BAŞKAN
Lütfen
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.52
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından
Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesindeki taşeron
işçilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 2/4/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21
Şubat 2014 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Sayı:
898 21/02/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21/02/2014 Cuma günü (bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 21
milletvekili tarafından Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesindeki
taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 02/04/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (810 sıra No.lu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 21/02/2014 Cuma günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili.(CHP
sıralarından alkışlar)
(İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin çuvalla
kürsüye gelmesi)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Çuvalla geliyor, çuvalla. Çuval yasa var ya!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Süleyman
yoldaş, bu ne ya!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
böyle bir şey olur mu ya!
ÜLKER CAN (Eskişehir) Şov, şov
Niye
şovmenlik yapıyorsunuz!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Göreceksiniz
şimdi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
yarın şu kürsüye neyi getirecekleri belli değil.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bulamadın
mı, bulamadın mı? Çok yakışıyor!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, böyle bir usul olur mu ya?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Var,
var, var
BAŞKAN - Sabredin lütfen, iki dakika sabredin, ne
yapalım
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çuvalın içinde ne var?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Çelebi, yardım edeyim mi?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Ya, niye kızıyorsunuz siz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Çuvala düşeceksin diye
korkuyoruz!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Torbada her gün bir
şey çıkarttınız. Biz de bir emek torbası getirdik
buraya, emek torbası. Niye kızıyorsunuz? Ne oldu yani? Emek
torbası
ÜNAL KACIR (İstanbul) Çuvalın içine
düşeceksin zannettik!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, bugüne kadar getirdiğiniz bütün torba yasalarda bu
ülkenin emekçilerinin aleyhine yasalar çıktı bu Meclisten.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır, lehine
çıktı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bu ülkenin halkı
aleyhine yasalar çıktı, bu ülkenin
İçinden para filan da
çıkarmadık, belgeler çıkardık. O belgeleri şimdi size
vereceğim, tek tek okursanız iyi olur. Emekle ilgili ne
önerdiğimizi en azından görmüş olursunuz.
Dolayısıyla değerli
arkadaşlarım, bugünkü araştırma konumuz şu: Yani
MİTin yasasının bilmem ne olacağı değil,
işte, millî eğitimde yapacağınız tahribatın ne
olacağı değil, dün akşam sabahladığımız
yasal düzenlemeye karşı yaptığınız tahribat
değil; biz, bu ülkenin emekçileri olarak bakanın verdiği sözün
yerine getirilmesini istiyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Neyin tahribatı? Dün
akşam hangi kanun kabul edildi?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Özel yetkili
mahkemeleri kaldırdık.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Ne söz verdi? Ne söz
verdi? Bakan Taşeron işçisinin kadro sorununu çözeceğiz. dedi.
Böyle umut yaratarak
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHPli belediyelerde yok mu
taşeron?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - CHPli belediyelerle ilgili
ben sana çok örnek veririm.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Orada taşeron yok mu?
İZZET ÇETİN (Ankara) Ya, sen kimsin? Ona niye
karışıyorsun?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Taşeronların
kaldırıldığı birçok örneğimiz var. İzmirde
şirkette çalışıyorlar, orada sendika var.
Şişlide şirkette çalışıyorlar ve sendika var.
Biraz öğren bunları, ondan sonra bana laf at.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kadroya al o zaman, kadroya.
Kadroya niye almıyorsunuz?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Dolayısıyla,
taşeron işçilerin kadroya alınması niye sizin
canınızı sıkıyor? Şundan sıkıyor: Siz
çünkü bugüne kadar bu ülkede tamamen müteahhitleri zengin etmek istiyorsunuz,
biz ise o müteahhitlerin cebine giren parayı onlardan alıp gerçekten
alın teri döken, bu ülkede çalışan, bu ülkenin gerçek değerlerine
sahip çıkan o işçilere bu paranın
dağıtılmasını istiyoruz. Problem bu kadar basit.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 2002de asgari ücret kaç
paraydı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ne
diyorsun sen Yılmaz! Ya, bırak da konuşsun ya! Bu ne ya!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Kara yollarında
taşeron uygulaması nedeniyle ortaya çıkan mahkeme
kararını uygulamıyorsunuz, Yargıtay kararını
uygulamıyorsunuz, sonra da geliyorsunuz şurada büyük büyük laflar
ediyorsunuz. Hukuk, adalet. diyorsunuz. Batsın sizin hukukunuz,
batsın sizin adaletiniz. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu kadar olmaz. Mahkeme kararı dinlemezsiniz,
yargı kararı dinlemezsiniz, hukuk dinlemezsiniz, adalet
dinlemezsiniz, ondan sonra Hukuk var, kanun var, yasa var. Boş verin
bunları. Bu laflardan artık bıktı bu millet.
Bakın, 4/Clilerle ilgili kaç defa bu Meclisin
gündemine bunları taşıdık? Adım atılsın
dedik.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) AK PARTİden önce
4/Clileri kapının önüne koymuştunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bunların çoğunda
4/Cli bu Mecliste çalışanlar var dedik. 4/Cyle ilgili birçok kadro
talebimizi bu Mecliste dile getirdik. Bunu sonlandıralım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 4/Cliler kapının
önündeydi AK PARTİden önce.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Hâlen uyuyorsunuz.
4/Cli birçok personel bu Mecliste de bu Meclis dışında da
çalışıyor. Sömürüye devam ediyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz dışarıda
bıraktınız, biz onları içeri aldık.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bakın, 4/Cden
sonra emeklilikte yaşa takılanlar
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ha, o sizin konu o.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
sayın hatibi dinleyelim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Susturacak
mısınız Sayın Başkan?
BAŞKAN Uyarıyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Hakaret mi ediyorum ben
burada?
BAŞKAN Hayır, hakaret etmiyorsunuz.
Uyarıyorum ben.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bir hakaretim mi var?
Konuşmama niye tahammül edemiyorsunuz?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Niye
bağırarak konuşuyorsun?
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri
Sayın Baştopçu
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Benim üslubum bu. Siz bağırmayın.
Bakın, emeklilikte yaşa takılanlarla
ilgili
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) İşinize
gelmiyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O
Kılıçdaroğlunun döneminde başladı.
BAŞKAN Sayın Çelebinin stili öyle, niye
müdahale ediyorsunuz?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Emeklilikte yaşa
takılanlarla ilgili, Bakan burada birçok defa söz verildiği hâlde
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Çelebi, o,
Kılıçdaroğlu döneminde başladı, SSK Genel Müdürüydü.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla)
bu ülkede maç devam
ederken kural değiştirenler
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Emeklilikteki yaş sorunu
Kılıçdaroğlu döneminde, 99. SSK Genel müdürü
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla)
bu süreçte,
bunların hakkını gasbedenler, sizden 30 Martta bunun
hesabını soracaklar değerli arkadaşlar. O emeklilere
yazık günah değil mi? Onların umudunu tüketmeye ne
hakkınız var. O insanlar, yıllarca 7 bin, 8 bin, 9 bin gün prim
ödemişler ve prim ödedikleri hâlde
YILMAZ TUNÇ (Bartın) SSK Genel Müdürüydü Kılıçdaroğlu
99da, 99da yaş konusu o zamanın konusu.
BAŞKAN Sayın Tunç, lütfen
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla)
emekli
olamıyorlar, sağlık hizmetinden yararlanamıyorlar,
sürünüyorlar; hâlen burada bana laf atıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Mikrofon açık, mikrofon
açık, bağırmana gerek yok.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bana laf atmak yerine,
gidin de pazar günü Adanada emeklilikte yaşa takılanlar eylem
yapıyorlar, orada gidin bizi şikâyet edin bana laf atmak yerine.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 99, SSK Genel Müdürü
Kılıçdaroğlu, emeklilikteki yaşa takılanların
konusu o zaman, o zaman başladı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Dolayısıyla
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sakin ol, sakin,
Başkanım sakin olsun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Sakin olmam için sizin
bir kere sakin olmanız lazım. Bak şuraya gelmeden hâlinize
bakıyorum.
Dolayısıyla, çocuk işçiliği bu ülkede
en önemli sömürü aracı hâline getirilmiş. Küçük çocuklar bu ülkede
çalışmaması gereken, okulda olması gereken çocuklar, çocuk
işçiler şu anda üretim alanında.
Bu ülkede iş kazaları, değerli
arkadaşlar, Türkiyenin en önemli kaderi noktasına gelmiş.
Şimdi, daha yeni açıklandı işsizlik
rakamları. Bu ülkede işsizlik rakamları arkadaşlar her
geçen gün büyüyor. Adanada bugün Fox TV bir değerlendirmede bulundu, bütün
vatandaşlar oraya geldi, yayına katıldılar ve dediler ki:
Birinci sorunumuz bizim işsizlik sorunu, yoksulluk sorunu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Su iç, su.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Merak etmeyin ben
alışkınım bu tip eylemlere, bu tip konuşmalara. Meydanda
saatlerce konuşabilecek noktadayım, siz rahat olun.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, en
önemli sorun nedir diyor Adanadaki vatandaşa, diyor ki işsizlik
sorunu. Nedir en önemli sorununuz diyor, taşeronlaşma sorunu diyor.
Nedir en önemli sorununuz diyor, 4/C sorunu
Emeklilerle ilgili bu Mecliste
yasal düzenleme yaptınız, İntibak Yasası
çıkarttınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Keşke siz çıkartsaydınız 1999da.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, sizin seçtiğiniz ombudsman Bu
intibak değil. dedi, rapor gönderdi Başbakana. Gereğini
yapıyor musunuz? Hayır. Peki, bu ülkede emeklilerin durumu nedir? Bu
ülkede emeklilerin durumu perişan. Bu ülkede sendikal örgütlenme ne
durumda?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
2002de emekli kaç para alıyordu? 250 lira.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Bu ülkede, hani büyük büyük vaatlerle geldiniz ya, Anayasa
referandumunda -12 Eylülde- işte dediniz ya Grev önündeki engelleri
kaldırıyoruz. diye; evet, kaldırdınız gerçekten. Grev
yasakları koyarak, Hava-İş kolunda grev yasaklarını
yeniden üreterek grevin önündeki engelleri kaldırdınız.
Siz demokrasi dedikçe korkuyorum, siz özgürlük
dedikçe ben korkuyorum, siz insan hakları dedikçe korkuyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Genelleme yapma.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Çünkü, bugüne kadar, onu en iyi katletmesini
AKP iktidarı başardı. Bundan sonra getireceğiniz her yasal
düzenlemede bu toplum korkmakta, ürkmekte. Yoruldu bu toplum artık. Sizin,
söylemlerinizde gerçek gündeme dönmenizi istiyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dün gece, uzun tutukluluk
süresine bile hayır dediniz, özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasına hayır
dediniz, her şeye hayır dediniz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bakın, kıdem
tazminatı sorunu; çıktı, Çalışma Bakanı
Kıdem tazminatı sorununu çözeceğim. dedi. Çözdü mü
değerli arkadaşlarım? Hayır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bıraksanız
çözeceğiz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Neyi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bırakmıyorsunuz ki
çözelim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Diğerine muktedir
oluyorsunuz, her yasayı gece sabaha kadar buradan
çıkarıyorsunuz, ona mı gücünüz yetmiyor? Evelallah sizin
parmaklarınız yeter.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Halk bize veriyor,
bu iradeyi halk size vermiyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Yeter ki iradeniz olsun,
yeter ki sizin gerçekten emekçiler diye bir düşünceniz olsun; öyle bir
düşünceniz yok. Siz sermayeyi kollamak, siz kendi
yandaşlarınızı kollamak, siz kendi yandaşlarınıza
daha geniş imkân bulmak için yarattığınız
değerlerle boğuşuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Siz sendika
başkanlığı yaptınız, ne becerdiniz? DİSK
Başkanlığı yaptınız ne becerdiniz?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Biz ne
yaptığımızda
Ben DİSK Genel
Başkanlığı yaptığımda tarih yazdım, ben
DİSK Başkanlığı yaptığımda 1
Mayısları Taksimde kutladık size rağmen. (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin dayatmalarınıza
rağmen birçok mücadele verdim. Benim geçmişim onur dolu, onur.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Çok!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Tarih yazdı beni.
Uluslararası alan da yazdı ulusal alan da yazdı. Sen benim
tarihimi, mazimi ilk önce oku, okuduktan sonra bana laf at. Benim mazimi oku,
ondan sonra.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Tuzağa
düşme yoldaş, çabuk oyuna geliyorsun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Aynı bölgenin milletvekilisin, laf atılır mı ya? Aynı
bölgenin milletvekilisin.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Aynı bölgenin
milletvekili nasıl konuşuyor? İşte ben de konuşurum.
BAŞKAN Sayın Dalyan, lütfen
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla)
çileden
çıkıyorsunuz, biliyorum. Biliyorum, rahatsızsınız
çünkü, sizin 30 Marttaki hesaplaşmanızda size bu hesabı bu
ülkenin emekçileri soracak.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Çuvaldan başka
çıkar, başka.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 1 Nisanda o torbayı
getir.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Onun için
rahatsızsınız, onun için korkuyorsunuz. Onun için de ben
buradaki kavas arkadaşlardan rica ediyorum
GÜLAY DALYAN (İstanbul) İşçiden aidat
kestiniz, gezdiniz, keyfinize baktınız, yazlıklarda yediniz,
Allah bereket versin, işçi de aç kalsın.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla)
siz gerçek emek
torbasını bir okuyun, içinde her şey var; emekliler de var,
yaşa takılanlar da var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla)
taşeron
uygulaması var, 4/C de var. Hepsini size bırakıyorum, emanet
ediyor, hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Torba, torba
Torba
kaldı.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Çuvalın
kaldı, çuvalın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Çuvalın kaldı,
çuvalı al Süleyman Bey, çuvalını al da git.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Süleyman Bey, çuvalı
bile unutuyorsun, çuvalına sahip çıkamıyorsun Süleyman Bey.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Çuvalım
burada, burada. O çuval orada, size de dağıtacak
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Bir çuvala sahip
çıkamıyorsun ki işçi haklarına sahip çıkacaksın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, onlar dolar dolu olmayan
çuvalı almazlar.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Ha, o ayrı, o
ayrı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dolar doldur, öyle gönder,
onlar ondan anlar.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın Başkan,
sükûnet sağlandıktan sonra, benim çalınan saniyelerimi geri
verdikten sonra sözüme başlayacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) On üç saniye Hasip
Bey, size on beş versin.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Süreyi yeniden başlatıyorum,
buyurun, yoksa on saat beklemek zorundasınız, buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, usulen, burada
araştırma önergeleri üzerinde iki lehte, iki aleyhte olduğu için
ben üzerinde konuşacağım.
Emek söz konusu olunca, hele hele
taşeronlaştırılmış emek söz konusu olunca,
gerçekten, bu can alıcı noktada Meclisin dikkatini birkaç noktaya
çekmek istiyorum ve böyle bir çalışmanın yapılması
gerektiğini, bir araştırma önergesinde öncelikle AK
PARTİnin bunu istemesi gerektiğini düşünüyorum çünkü 30 tane
büyükşehir belediyesi kurdunuz, 30 tane büyükşehir belediyesi
kurarken il özel idarelerini kapattınız. İl özel idarelerini
kapatırken ortada kalan işçiler, sözleşmeliler, il özel
idarelerinin verdiği ihalelerde çalışan taşeron
işçiler, bütün bunlar ortada kaldı.
Şimdi, buradan,
şöyle birkaç rakama değinmek istiyorum: Türkiyede 1,5 milyon
taşeron işçi çalışıyor. Taşeron
işçiliği 1,5 milyonsa aileleriyle beraber 10 milyonun üstünde, 15
milyon nüfusu etkileyen bir rakam oluyor. İstihdam rejimi olarak
baktığınız zaman, milletin anasına küfreden büyük
patronlar ve En iyi Kürt ölü Kürttür. diyen büyük patronlar büyük
işleri alıyorlar, çok büyük işleri. O büyük işleri sonra
parça parça bölüyorlar, taşeron olarak bazılarına, daha fazla
kâr etmek için daha ucuza veriyorlar. Onlar da gidiyor, işçileri
getiriyor, hiçbir sosyal güvenceleri olmadan, çoğu da sokaklarda bırakılarak,
ücretleri ödenmeden mağdur ediliyor.
Bu mağduriyetin bir
ayağı da yurt dışıdır arkadaşlar. Buradan,
işveren, patron yurt dışından ihale alıyor. Bir
bakıyorsunuz burada yüzlerce işçi almış, ya Rusyaya götürüyor
ya Soçiye götürüyor ya da Irakta, Orta Doğuda, Afrikada bir ülkeye.
Bir bakıyorsunuz oradaki işçiler feryat ediyor çünkü oradaki patron,
müteahhit o işi başka taşeronlara veriyor, o taşeronlar
inşaatta çalışıyor, sonra bir sene paralarını
alamayınca isyan başlıyor ve maalesef bunların hiçbir
güvencesi yok.
Tabii, bu baktığımız özel sektör
yanı. Özel sektör yanında acımasız bir emek sömürüsü var
arkadaşlar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının 12 Nisan 2013 tarihinde yaptığı
bir çalışma oldu; Üçlü Danışma Kurulunda işçi ve
işveren konfederasyonları bir araya geldi, Bu konuda bir
çalışma yapalım. dediler. Hatta, arkadaşlarımız
Plan Bütçe Komisyonundaki torba kanun görüşmelerinde defalarca dile
getirdiler. Yani bu sorunu bir hukuka bağlamak yani taşeron
çalıştırmada müteahhidi de sorumlu tutan bir sorumluluk
zincirinin -buna müteselsil sorumluluk denir- onun hukukunu yaratmak, en
azından iş kazası geçiren ve hayatını
çalıştığı emeğiyle, alın teriyle
sağlayan insanlarımıza bir güvence vermek, yıllık
izinlerinden, fazla mesailerinden, bayram tatillerinden, hiçbirinden
yararlanamayan bu büyük kesimin kutsal olan alın terine saygılı
olmak bütün milletvekillerinin vicdani bir görevi olması lazım.
Değerli arkadaşlar, bu konuda sizler ne kadar
mektup ne kadar telefon alıyorsunuz bilmiyorum ama bana en çok telefon
gelen konulardan birisi bu taşeron işçiler olayıdır ve
bunun dile getirilmesi için biz daha önce de Meclise araştırma
önergeleri verdik. Bizim de bu konuda bir araştırma önergemiz var;
varsa diğer partilerin, onları da bir araya getirelim,
birleştirelim, ya, Türkiyede sosyal güvenlik, kara para, kara delik,
kaçak çalıştırma
Yani, şu son zamanlarda bu taşeron işçiler
Suriyeden gelen 1 milyona yakın sığınmacıyla tehdit
edilirken, Sizin yerinize günde 5 liraya, 10 liraya, Gaziantep işçi
pazarında, Adanada insanı alırım,
çalıştırırım. tehdidiyle çok daha
acımasızca uygulandığı bir noktaya gelinirken,
ülkemize, ülkelerindeki iç savaş nedeniyle sığınmış
Suriyeli mültecilerin acımasızca sömürüldüğü bir alan olarak bu
sektörlerin -inşaat, tarım- hepsinde maalesef
karşımıza çıkıyor.
Gerçekten sadece
onlar değil; bakın, Balkan ülkelerinden, Moldovadan, Romanyadan bir
dönem çok fazla kaçak işçi çalıştırması oluyordu,
Kafkaslardan da, hatta birçok ülkeden, sayıları 100 bini
aşkın kaçak olarak çalıştırılan işçilerden
bahsediliyor. Şimdi, bunların hepsi nerede
çalıştırılıyor? İşte, hukuku olmayan bu
taşeron iş alımlarında. Patron taşerondan kazanıyor,
taşeron işçinin emeğinden çalıyor, herkes
çalışanın emeğinden kazanıyor, çalıyor. Bundan daha
zalim bir sömürü çarkı, düzeni olamaz arkadaşlar.
Muvazaalı taşeron uygulaması apayrı
bir durum. Bunu işçi konfederasyonları, sendikaları zaman zaman
dile getiriyorlar. Peki, 4857 sayılı İş Kanununda
taşeron işçilerine bütün işçiler gibi, hele hele öncelikle
kamuda, devlet nezdinde çalışanlara, yerel yönetimlerde,
belediyelerde çalışanlara niye öncelikle bu hakkı, bu hukuku
tanımıyoruz? Size şunu söyleyeyim ki Allah var, bizim
partimizin, Barış ve Demokrasi Partisinin diğer bütün
partilerden bir farkı belediyelerimizin işçileriyle yapmış
olduğu sözleşmelerdir. Orada kul hakkı yemiyoruz, yüceltiyoruz;
emeğini sömürmüyoruz, emeğini yüceltiyoruz. İşçi ücretleri
bizim belediyelerimizde -Diyarbakır başta olmak üzere- bütün iktidar
ve diğer muhalefet partilerinin belediyelerinin üstündedir ve
güvencelenmiştir. Hatta ve hatta eşine şiddet
uygulayanların kesintileri eşlerine verilecek kadar toplu
sözleşme hükümlerinde adaleti, güveni, onların sosyal
güvenliğini sağlayan bir çalışmanın mensubu bir parti
olarak burada gururla, bu Meclisin kürsüsünde iftiharla bundan bahsetmek
istiyoruz. Bu çalışmamızın emsal olmasını
istiyoruz. Kim ki evinde eşini dövüyorsa, onun ücretini alırken,
çalışırken düşünmesini gerektirecek bir
anlayışı kamu hizmetinin içinde gören bir partiyiz biz. Bizim için son derece önemlidir.
Emeğe saygılı olacağız arkadaşlar, insana
saygılı olacağız, alın terine saygılı
olacağız. Birileri hiçbir şey yapmadan, çok kısa bir sürede
milyarlara kavuşuyor.
Neyzen Tevfikin bir sözü var. Bir paşa ısrarla
Neyzeni davet etmiş boğazdaki villasına. O sırada
villanın kapısı açılmış, 18 yaşında
birisi gelmiş. Paşa Maşallah, vali yeğenim geldi, vali
yeğenim. demiş. Neyzen bakmış, 18 yaşında vali
yeğen. Maşallah paşam, yeğenin de fasulyeye benziyor.
demiş. Paşa bozulmuş, niye
Bir fasulye ancak
sırığa sarılarak bu kadar yükselebilir.
18 yaşında bu ülkede valiler olsun istemiyoruz,
18 yaşında haramdan milyarder istemiyoruz, 18 yaşında
çalışmadan, milletin değil, bir sendikanın toplam
üyelerinden daha çok kazanan kişiler istemiyoruz. Bu ülkede gelir adaleti,
vergi hukuku, çalışma düzeni, sendikal örgütlü bir yaşam
tarzının hukukunu kurduğumuz zaman, toplumun barış
sigortalarını güçlendiririz. Toplum barışık olur,
toplum içinde birçok sorun da kendiliğinden çözülmüş olur.
Buradan bütün taşeron işçilere seslenmek
istiyoruz: Biz biliyoruz sizler mağdursunuz ama inanın sesiniz
olacağız ve bu mağduriyetinizi gidereceğiz. Bu önergeye
düşünerek hepinizin oy vermesini diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen,
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi lehinde söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
AKP döneminde güvenceli
istihdam biçimleri yok edilmiştir. Türkiyede 1 milyondan fazla işçi,
alt işveren yani taşeron işçi statüsünde
çalıştırılmaktadır. AKP Hükûmeti, Orta Çağ
zihniyetini hortlatmış, taşeronlaşmayı
politikasının esası olarak uygulamıştır.
Çalışma şartlarında hukukun delindiği, işçilerin
haklarından mahrum bırakıldığı, düşük
ücretli ve sendikasız bir yapı oluşturulmuştur.
Ülkemizde yüz binlerce
işçi insanca çalışma koşullarından uzak,
ağır çalışma koşullarında iş güvencesinden
yoksun biçimde izin hakkı ve fazla mesai verilmeden günde on iki saati
bile aşan sürelerde, hakları ihlal edilerek taşeron
şirketleri vasıtasıyla
çalıştırılmaktadır. İnsan onuruna
yaraşır düzgün işlerin sunulması esas olması
gerekirken kâr mantığıyla fazla çalıştırılan
ancak karşılığı ödenmeyen bir nevi kölelik sistemini
andıran taşeronlaşma kabul edilemez bir durumdur. Örgütsüzlüğü,
güvencesiz çalışmayı, kayıt dışını,
kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yaraşır
düzgün iş tanımını yok sayan taşeron işçilik
uygulaması, çalışma hayatının dengelerini bozmakta,
ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribat yaratmaktadır. Kölelik
sistemiyle eş değer bir hâle gelen ve kabul edilemez olan
taşeron uygulamasına yönelik politikalar bir an önce terk
edilmelidir.
AKP Hükûmetinin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da taşeron
işçiliğin kölelik olduğunu kabul ediyor, çalışmalar
yapıldığından bahsediyor ama bugüne kadar ortada hiçbir
şey yok. Arada bir umut vermekten başka bugüne kadar hiçbir şey
yapılmamıştır. Son günlerde bile çıkarılan torba
kanunlarda yüzlerce düzenleme varken çalışma hayatının en
temel sorunu hâline gelen taşeron işçilikle ilgili hiçbir düzenleme
yapılmamaktadır. AKP Hükûmeti, taşeron işçileri hem
oyalamakta hem de sürekli aldatmaktadır; ortada bir taslağı dahi
bulunmayan çalışmadan bahsetmektedir. Soruyorum: Sürekli torba
kanunlar getiriyorsunuz da taşeron işçilerle ilgili bir düzenlemeyi
neden yapmıyorsunuz? Anlaşılan o ki, AKP Hükûmeti taşeron
işçiliği köle olarak görüp bu uygulamayı aynen sürdürdüğüne
göre, kendilerinin de köle ağası olduklarını kabul
ettikleri ve bu ağalıktan son derece memnun oldukları
görülmektedir. AKP Hükûmeti işçilere zulüm yapmaktadır. Bir tarafta
ayakkabı kutularında milyon dolarlar saklanırken diğer
tarafta işçiler kölelik düzenine mahkûm edilmiştir. Bir tarafta
evlerinde para kasalarına milyon dolarlar istiflenirken diğer tarafta
işçiler çocuklarının cebine bir simit parası bile
koyamamaktadır. Sayın Başbakana ve AKP Hükûmetine soruyorum:
İşçiler evine ekmek götüremeyecek durumda ve borç batağında
iken bakan çocuklarının 1 trilyon liraya üç-beş kuruş
demesini nasıl izah ediyorsunuz?
Taşeron işçiler yıllarca
çalışmalarına rağmen, maaşları genelde asgari
ücret düzeyinde kalmaktadır. Asgari ücret, bugün, milyonlarca kişinin
tek gelir kaynağıdır ancak asgari ücretli aldığı
parayla geçinememektedir. Bugünkü asgari ücret sefalet ücretidir. Taşeron
işçilerin ücretleri de düzenli verilmemekte, hakları
gasbedilmektedir. Nitekim, Sayıştayın kamu hastaneleriyle ilgili
2012 Yılı Denetim Raporunda taşeron işçilerin ücretlerinin
gecikmeli ödendiği, sözleşme gereği ödenmesi gereken yemek, yol
ve benzeri nitelikteki ödemelerin ya hiç ödenmediği ya da eksik
ödendiği tespit edilmiştir.
AKP Hükûmeti yaptığı hizmet alım
sözleşmelerini de takip etmiyor, uymayanlara gerekli cezaları
vermiyor yani bu sömürüye, bu soyguna göz yumuyor. Taşeron işçiler
tazminata hak kazanmasın diye, işten çıkmış gibi
gösterilip bir iki gün sonra tekrar işe alınmış gibi gösterilmektedir.
Bu muvazaalı yöntemle, yıllarca çalışan işçinin tek
kuruş kıdem tazminatı birikmemektedir. AKP Hükûmeti bunu
bilmiyor mu? Tabii ki biliyor çünkü bu uygulamayı, bu muvazaayı yapan
kendileridir.
AKP Hükûmetine sesleniyorum: Taşeron işçileri örgüt
mü, çete mi yoksa paralel yapı mı olarak görüyorsunuz?
İşçilerin sorunlarına niçin duyarsız kalıyorsunuz?
Tabii ki verebilecek bir cevabınız yok. Ama ortada bir gerçek var ki,
yandaşlarınızla birlikte taşeron işçilerin
sırtından geçiniyorsunuz ve rant sağlıyorsunuz.
Taşeron işçilerin her geçen gün artan sorunları artık
çözüme kavuşturulmalı, çalışma şartları ve
ücretleri acilen iyileştirilmelidir. Bu kölelik sistemine, bu sömürü
düzenine artık son verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, kamuda, temizlikten güvenliğe, iş makinası
operatörlüğünden mühendise, büro işlerinden ameliyathanelere
varıncaya kadar her işte hizmet alımı yoluyla taşeron
işçisi çalıştırılır hâle gelinmiştir. Kamu
hizmetlerinin sorumluluk ilkesi gereği, süreklilik arz eden görevlerin
daimi kadrolarda çalışan personel eliyle yürütülmesi gerekmektedir.
Nitekim, Karayollarında taşeron işçisi adıyla
çalıştırılan işçilerin açtıkları davalar
sonucu, mahkemeler bu işçilerin işe başladıkları
tarihten itibaren Karayolları Genel Müdürlüğü işçisi
olduğuna karar vermiş, Yargıtay da bu kararı
onaylamıştır. Ayrıca, diğer pek çok kamu kurumundaki
taşeron işçiler için de benzer kararlar verilmiştir. Hâlen, 9
bin civarında taşeron işçisi açtığı davayı
kazanmıştır. Karayollarında çalışan taşeron
işçileri davayı kazanmalarına, Ulaştırma
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Maliye
Bakanlığı ve Çalışma Bankalığına
müracaat etmelerine rağmen kadroya alınmamışlardır.
AKP Hükûmeti yargı
kararlarını takmamakta, iki buçuk yıldır bu kararları
uygulamamaktadır. AKP Hükûmeti hak, hukuk tanımamaktadır.
Yargı kararlarına uymayanların, haktan ve hukuktan söz etmeye,
adaletten bahsetmeye, hukukun üstünlüğünü savunmaya, demokrasiyi
ağzına almaya hakkı yoktur. Yargı kararlarının
uygulanmaması ve bu işçilerin hâlen taşeron işçisi olarak
çalıştırılmaları suçtur. AKP Hükûmeti iki buçuk yıldır yargı
kararlarını çiğnemekte, açıkça suç işlemektedir.
İşçiler
ekmeğinin peşindedir, haklarının peşindedir,
haklarını alabilmek için eylemler yapmaktadır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, işçilerimizin haklı ve onurlu mücadelelerini
desteklediğimizi ve her zaman olduğu gibi yanlarında
olduğumuzu buradan da bildirmek istiyorum. AKP Hükûmeti, yargı
kararlarına saygı göstermeli ve gereğini yerine getirmelidir.
İşçilerin yasal, haklı ve meşru haklarına saygı
duymalıdır, bu hakların aynı zamanda kul hakkı
olduğunu unutmamalıdır. Taşeron işçileri, kıdem
tazminatı haklarına halel getirmeden behemehâl ve derhâl kadroya
atamalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisine verdiğimiz, kamuda taşeron işçisi olarak
çalışanların sürekli işçi kadrolarına atanabilmelerini
öngören kanun teklifimiz komisyonlarda bekletilmektedir.
Mevcut yargı
kararları emsal alınarak süreklilik arz eden kamu görevlerinde
taşeron işçisi olarak çalıştırılan tüm
işçiler kadroya alınmalıdır.
AKP Hükûmeti, işçilerin davayla
kazandığı ve 10 milyar lirayı aşan tazminatları
da ödemiyor. Bu ödemeyi yapmayıp ocak ayında bütçenin fazla
vermesinden övünüyor. Hükûmet, işçinin sırtına binerek,
işçinin hakkını vermeyerek kamuoyunu da yanıltıyor.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir
personel politikası uygulanmamaktadır. Personel rejimi iyice
nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi
bozulmuştur. Bir an önce personel rejimi ve ücret rejimine yönelik reformların
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Bu dileklerimle hepinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Mustafa Öztürk, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Mustafa Bey, Karacabey Sulama Birlik borçları var. diyor İlhan Bey.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Çözeriz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Karacabey Sulama Birlik borçları varmış.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Çözeriz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Prensipte evet ama
oylamaya gelince hayır
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Çözeriz, çözeriz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Neyi çözdün?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; CHP grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere
grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, kısa bilgi aktarmak istiyorum. Bizim
önceliğimiz insandır, insanın daha mutlu olmasıdır.
Mutlu olması için de ekonomik şartların iyileştirilmesi,
sosyal hakların geliştirilmesi ile yaşanabilir bir çevre
oluşturulmasıdır. Üretim de, ticaret de, tüm sosyal faaliyetler
de insanın mutluluğu ve huzuru içindir.
Alın terini, emeği önemsiyoruz, saygı
duyuyoruz. Bunun için amacımız alt işverenlik veya
taşeronluk olarak da ifade edilen bu kapsamdaki çalışan
işçilerimizin beklentilerini, sorunlarını insan hakları,
ILO sözleşmeleri, yargı kararları çerçevesinde çözmektir. Bu
işçilerimizin sorunları bizim de önceliğimiz olmuştur.
Çözüm için de biraz sonra bahsedeceğim birçok çalışma
yapılmış ve son aşamaya gelinmiştir.
Aslında bu sorun sadece bizim dönemimizin sorunu
değildir. 1936 yılında 3008 sayılı İş Kanunu
tarafından belirlenen ve orada belirlenen talimatlar çerçevesinde
oluşmuş, değişik dönemlerde farklı sektörlerde
farklı yorumlarla kullanılmıştır. Bunun için de
Bunu
bir şey olarak söylemiyorum ama işte elimde belgeler var, CHPli
belediyelerde de taşeron işçiler var. Bakın, burada dünya kadar
şey var, hepsinin tek tek dökümünü saymayacağım. Yani, burada
kaç kişi, hangi sektörlerde, hangi belediyelerde hepsi var.
Dolayısıyla, sadece bizim sorunumuz yok. Bakın, yine, Aziz
Kocaoğlunun yedi yıllık dönemini değerlendirdiği
toplantıda, İZENERJİ ile ilgili sayın vekilin de
söylediği gibi sıfır zamla çözülen bir şey var ama bizim
belediyelerimizde de yasal bir engel olmamasına rağmen
işverenlerin toplu sözleşme kapsamında çözdükleri örnekler var.
İşte onlardan bir tanesi de İstanbul Halk Ekmek, Hamidiye, yine
Bursa Halk Ekmekte toplu sözleşmeyle aslında bu alt işverenlerin
ve taşeronların sorunları çözülmüştür.
Yine, bakın, örnek vereceğim İşçiler
Eylemde Konak Belediyesinin şeyleri, otuz dokuz gündür eylemde.
Yine, başka şey Sosyal demokrat zulme devam
ediyor. diye.
KAMER GENÇ (Tunceli) Belediyelere para vermiyorsunuz
para.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Yani, şunu anlatmaya
çalışıyorum: Bu bir sosyal problemdir gerçekten. Yani,
kayıt dışılığın da olduğu bir dönemde
bu işçilerimizin sorunları da bizim sorunlarımız ve
önceliğimizdir. Bunları çözmek için çalışmalar
yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Kaldı ki ben de
sendikacılık yaptım, sendika kurdum, yani büyük mücadeleler
verdik.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Yandaş sendika
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Şunu söyleyebilirim:
Yani, hem memur sendikacılığının önündeki yasal
engellerin kaldırılması hem de toplu sözleşme
haklarının getirilmesi bizim iktidarımızın
dönemindedir, bizim partimizin önceliğidir, Hükûmetimizin
önceliğidir.
AHMET YENİ (Samsun) 1 Mayıs.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Tabii, tabii, 1
Mayısın bayram olarak kutlanması, iş güvenliği
yasalarının çıkarılması bizim
iktidarımızın
Yani, işle ilgili bütün konularda biz hassas
olduk ve hassas olmaya devam edeceğiz çünkü onlar bizim her şeyimiz
gerçekten yani önemli hususlar. Bunları da ifade etmek isterim.
Aslında ben şunu gördüm, bunu çok samimi
söylüyorum: Sendikacılıkta rekabet ancak muhafazakar ve demokrat
insanların sendika kurmaları ve geliştirmeleri sonucunda ortaya
çıkmıştır. Daha önce bu rekabeti göremezsiniz. Yani, hizmet
edenleri bir kenara bırakıyorum, bütün hizmet edenlere,
çalışanlara teşekkür ederim. Bu bir örgütlenmedir, çok da
doğrudur, öyle de olmalıdır ama işçileri sömüren, duygu
sömürüsü yapan, ağlığa dönüştürenleri de burada ben sizin
dikkatinize sunmak istiyorum. Nitekim, bazı ağların Kıbrısın
yarısını aldığına dair de birtakım
rivayetleri ve oralara kaçtığını da hepiniz, sizler
biliyorsunuz.
Aslında, burada baktığımız
zaman, yine işsizlik oranı bizim iktidarımız döneminde
azaltılmıştır, Avrupa Birliğindeki ekonomik krize
rağmen. Bakın, Avrupa Birliğinin ortalaması 12,1dir, bizde
yüzde 9-9,5lar civarındadır, genç nüfustaki işsizlik oranı
da daha yüksektir.
Bu sorunun çözümü için bazı konuların
aydınlatılmasında fayda var. İşte, alt işverenlik
veya taşeronluk nedir? Ne zaman başlanmıştır? Biraz
önce söyledim, 1936 yılından beri devam ediyor. Niçin
çıkmıştır? Nerelerde uygulanmaktadır? Üst yüklenici
sorumlulukları nelerdir? Taşeronların yani alt işveren
çalışanlarının beklentisi nedir? Yapılan
çalışmalar nereye gelmiştir? Biraz size bunlardan bahsetmek
istiyorum.
Alt işverenlik,
biliyorsunuz, bir iş yerinde dışarıdan hizmet
alımıdır. Kısaca özetlemeye çalışırsak,
bazı konularda ihtisaslaşma olmuştur, daha hızlı
hizmet alma noktasında da kuruluşların böyle bir tercihi ortaya
çıkmıştır.
Sendika üyesi olmaları önünde yasal bir engel
olmamakla birlikte, işçilerimizle kısa süreli yapılan
sözleşmeler nedeniyle toplu iş sözleşmesi yapmada sorunlar
yaşamaktadır. İşte biraz önce bahsettiğim bizim
belediyelerimizin olduğu iş yerlerinde de bunun çözümü,
gerçekleşen örnekleri var.
Bunun yanında, işçilerimiz, özellikle
kıdem tazminatında, yıllık ücretli izinde ücretlerin tam ve
zamanında ödenmesinde çeşitli hak kayıpları
yaşamaktadır ve dava açarak haklarını aramaktadır,
almaya çalışmaktadır. Özellikle, İş Kanunuyla Kamu
İhale Kanunu arasındaki uyuşmazlık nedeniyle kamu kesiminde
kıdem tazminatlarının değişen alt işverenler
tarafından ödenmemesi sonucunda, işçiler kıdem tazminatını
ya hiç alamamakta ya da davalarla uzun süreçlere yayılarak
almaktadır. Bunun da önüne geçmemiz lazım.
Yargı makamlarınca kamu iş yerlerinde
çalışan alt işveren işçilerinin asıl işveren
işçisi sayılmasına yönelik de birçok yargı kararı
verilmiştir. Bir vekilimiz biraz önce 4/Clilerden bahsetti ama, siz de
biliyorsunuz, Hükûmetimiz yakın zamanda 100 binin üzerinde sözleşmeli
personeli kadroya alarak onlara bir müjde vermiş oldu; hepsi de memnun.
Alt işverenlikte yaşanan sorunların
tespiti ve çözümü için Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızın Başkanlığında taraflarla,
sendikalarla, işverenlerle, işçilerle birçok toplantı
yapılmıştır. Bu toplantılar sonucunda da birçok data
ve veri elde edilmiştir. Bu elde edilen veriler ve datalar
Bakanlığımız tarafından değerlendirilmiş ve
son noktaya gelmiştir. İnşallah, hukuksal bir zemine ulaştırarak
da alt işverenlik veya taşeronluk dediğimiz sistemdeki
işçilerimizin sorunlarını bu manada çözeceğiz.
Yine, Sayın Başbakanımızın
katılımlarıyla, dokuz yıl aradan sonra, 26-27 Eylül 2013te
10uncu Çalışma Meclisi toplanmış, burada da üç temel konuda
-burada da taraflar var, bütün taraflar var- konuşma
yapılmış, bunlardan en önemlisi de taşeronluk meselesi ele
alınmıştır.
Bakın, bu Meclisten sonra birtakım bilgiler ve
önergeler kabul edilmiştir. Bunları size aktarayım: Taraflar
ilke olarak alt işverenliğin çalışma hayatının
bir gerçeği olduğunu kabul etmektedir. Kamu kesiminde alt
işverenlik uygulamaları, 94 sayılı Uluslararası
Çalışma Örgütü Sözleşmesi esas alınarak ıslah
edilmelidir. Alt işverenlik ilişkisinde işçiler lehine
kesinleşen yargı kararları dikkate alınarak çözüm yoluna
gidilmelidir. Alt işverenlerin değişmesine rağmen iş
yerlerinde çalışmasını sürdüren işçilerin kıdeme
bağlı alacakları, tüm çalışma süreleri göz önünde
bulundurularak hesaplanmalıdır. İş Kanununun 2nci
maddesine 2006 yılında eklenen sekizinci ve dokuzuncu fıkralar
kaldırılarak kamu kesimine yönelik çözüm üretilmelidir.
İşte, sizin verdiğiniz önergeye uygun. Alt işverenlikle
ilgili dolaylı yasalar, sosyal güvenlik, Kamu İhale ve Belediye
Kanunu vesaire düzenlemeler İş Kanunuyla uyumlu hâle getirilmelidir.
Alt işveren işçilerinin korunmasıyla ilgili olarak İcra ve
İflas Kanununda gerekli değişiklikler
yapılmalıdır.
Yine, Bakanlığımızın
yaptığı çalışmalar sonucunda ne aşamaya geldik,
onları da söyleyeyim:
Alt işveren işçilerinin yıllık
ücretli izinleri: Biliyorsunuz, gerçekten bu konuda sıkıntı var.
Neden? Girdi-çıktı yapılıyordu. Bakın, aslında
uygulamada üç yıllık ihalelerle bunu bir miktar aştık ama
çözüme ulaştıramadık. Ben de yaşadım yönetici
olduğum zamanlarda. Biz mümkün mertebe maaşlarının
yatırılması, sigorta primlerinin yatırılmasından
sonra ödüyorduk ki haklarını, işçiler mağdur olmasın
diye.
Ücretlerin tam ve zamanında ödenmemesi durumunda
alt işveren işçisinin ücreti asıl işveren tarafından
ödenecektir. Bu zaten ödeniyor yani hukuksal bir
karşılığıdır bunun. Kamu tarafından
kıdem tazminatına hak kazanan işçilere ödeme yapılarak bu
hak kaybının önlenmesi sağlanacaktır.
İhaleler üç yıllık yapılmak
suretiyle, alt işveren işçilerinin -en az üç yıllık- örgütlenme
haklarıyla toplu iş sözleşmesinden faydalanmaları
sağlanacaktır. Toplu iş sözleşmesi yapılması
hâlinde alt işverene bu farkın ödenmesine ilişkin düzenleme
yapılması planlanmaktadır. Son aşamadadır.
İnanıyorum ki kısa sürede gerek komisyonlara gerek Meclise
gelerek bu taşeron kardeşlerimizin, işçilerimizin beklentilerine
hep beraber cevap vereceğiz, onları da mutlu edeceğiz.
Yukarıda bahsettiğim problemlerin çözümü için
Gerçekten de büyük sorunlar yaşıyoruz.
Ben, yani, burada daha fazla teferruata girmeyeyim ama
şunu söyleyeyim: Yani, biraz önce bahsettiğim gibi, biz işçi
kardeşlerimizin yanındayız, onların ekonomik
refahının artırılmasının yanındayız,
onların mutlu olmasının yanındayız, bunun için
çalışıyoruz. AK PARTİ iktidarları insan odaklı bir
siyaset yapıyorlar, bunun örnekleri de çok fazladır.
Bütün bu sorunlar
tartışıldığından, problemler bilindiğinden
dolayı böyle bir Meclis araştırması önergesine ihtiyaç
olmadığını düşünüyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmacı konuşmasında CHPli belediyelerin
taşeron uygulamalarıyla ilgili hiçbir uygulama
yapmadığını ifade etti ve partimize yönelik ve CHPli
belediyelere yönelik eleştiriler getirdi. Onunla ilgili açıklama
yapmak istiyorum.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Yok, sizin çözüm diye
yaptığınız uygulama...
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum
sataşma nedeniyle.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) İzmir Belediyesinde sizin
çözümünüz var ya sıfır zamlı, onu söylüyorum.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi'nin, Bursa Milletvekili Mustafa Öztürkün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, biraz da siz sakin olun şimdi.
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde taşeron
çalıştırılıyor. diye bir değerlendirme var. Şimdi,
bu, zorunlu; bu, çıkardığınız yasadan
kaynaklanıyor. Orada, o belediyenin o taşeron işçisini kadroya
almaya hakkı var mı? Yok. Norm kadro diye bir kadro var. Eğer
onun üzerinden bir tek işçiye belediye imkân verse o zaman onun
hakkında soruşturma açılır ve büyük davalar
açılır. Şimdi, bir örnek: İzmir Büyükşehir -sürekli
burada ifade edildiği için söylüyorum- yaklaşık 10 bin
kişi, daha önce taşerondaydı, şirket ihaleyi aldı,
başına da
Biliyorsunuz, o davalar öyle geldi. İhaleye fesat
karıştırma noktasındaki İzmir Büyükşehir
Belediyesinin yaşadığı sorunun özü bu zaten. Hani
taşerondan aldığı, müteahhitten aldığı o
paraları işçilerin cebine attığı için, ondan
dolayı sorgulandı, ondan dolayı yargılandı, ondan
dolayı hakkında dava açıldı. Bu, Konak Belediyesi için de
geçerli. Bakın, şirketleri olan -siz de söylediniz, çok güzel-
büyükşehir belediyesi, İstanbul dâhil, ne yapabiliyor? Şirket
olunca orada sözleşme yapabiliyor. Şirket ihaleye çıkıyor,
Halk Ekmek ihaleye çıkıyor ve diyor ki: Ben böyle bir şirketim.
İhaleye çıkma hakkı olan veyahut da ihaleyi kazanan bir
şirket olursa elbette orada toplu sözleşme düzeni var. Ama ihaleye
giren şirketlerin dışında eğer orada taşeron
çalışıyorsa ve ihaleyi de o şirket, belediye şirketi
kazanamıyorsa asla oradaki işçiler kadrolu
çalıştırılamaz. Bunu bir kez daha buradan söylüyorum.
Artık, bu tip ezbercilik yapmak yerine gerçekten
işçilere kadro verilmesini istiyorum, gerçekten taşeron
uygulamasının kaldırılmasını istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Kaldırılmasını istiyorum. İktidara
geldiğinizde 20 bin tane taşeron işçisi vardı kamuda,
şu anda 700 bin tane var. Siz taşeron cumhuriyeti yaptınız.
Aradaki fark bu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından
Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesindeki taşeron
işçilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 2/4/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21
Şubat 2014 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yok.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.50
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 561 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
3üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 561 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Sayı: 1035 21/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21/2/2014 Cuma günü (bugün)
yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında
oy birliği sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mihrimah
Belma Satır
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 561
sıra sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
3üncü sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
25 Şubat 2014 Salı günkü birleşiminde 133
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Yukarıda belirtilen birleşimde gece 24.00'te
günlük programın tamamlanamaması hâlinde günlük programın
tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi;
561 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
561 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2006) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
1. BÖLÜM |
1 ila 13üncü maddeler |
13 |
2. BÖLÜM |
14 ila 26ncı maddeler |
13 |
Toplam
Madde Sayısı |
26 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; grubumuzun önerisinin
lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, grup önerimizde, AK
PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve Barış ve Demokrasi Partisi
milletvekillerinin vermiş olduğu bir kısım kanun teklifleri
561 sıra sayısıyla bugün önümüzde-
basılmıştır. Bu kanun teklifinin gündemin 3üncü
sırasına alınmak suretiyle görüşmelerine bugün
başlanması ve bitimine kadar Genel Kurulun
çalışmalarına devam etmesi önerilmektedir. İnşallah, biliyorsunuz,
geçen hafta yaptığımız grup önerisinde yarın da
Meclisimizin çalışması öngörülmüştü. Aslında, bu
gündem değişikliğiyle normal çalışma periyodumuzun
içerisinde Komisyondan çıkan bu kanun görüşmelerinin bugün
yapılmasını önermekteyiz.
26 maddelik bir kanun. Burada, çeşitli
ihtiyaçları karşılayacak, en son kamuoyunda da bilinen 5651
sayılı İnternet Yasasının 9/A maddesiyle ilgili de
düzenlemeler, önemli iyileştirmeler ve buna benzer çeşitli konularda
düzenlemeler, iyileştirici düzenlemeler getirilmektedir. 26 maddelik bu
kanun teklifi 2 bölüm hâlinde görüşülecektir.
Haftaya salı günü de gündemin 15inci
sırasına kadar olan işlerin tamamlanmasına kadar Genel
Kurulumuzun çalışmasını önermekteyiz.
Önerimize desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bugün Ispartanın
Yalvaç ilçesinin Ayvalı köyünde defnedilen şehit uzman Gökhan Arslan
kardeşime bir kez daha Allahtan rahmet diyorum. Kederli ailesine,
hemşehrilerime ve aziz milletimize de sabır ve
başsağlığı temenni ediyorum.
Yine, ikinci husus, değerli
arkadaşlar, sanıyorum bütün milletvekillerine gelmiştir, Türkiye
Emekli Astsubaylar Derneğinin (TEMAD) bir yazısı. Ben, iki gün
önceki konuşmamda, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının
bir kısmının, eğer bu sorunlara bigâne kalınmaya devam
edilirse ölüm orucuna başlayacaklarını söylemiştim. Bu
yazı sanıyorum hepinize gelmiştir. Bu, gerçekten çok vahim bir
durumdur; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görülmeyen, bugüne kadar
yaşanmayan bir durumdur. Bunun siyasi sorumluluğu, ordunun siyasi
sorumluluğunu taşıyan, başta Millî Savunma Bakanı
olmak üzere, Hükûmete aittir. Bu sorunun bir an önce çözülmesini, büyütülmeden
çözülmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak talep ettiğimizi ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
çoğulcu demokrasilerin kalbidir parlamento ve buralarda konuşulur,
toplum burada ortak dertlerine yine ortaklaşa çözüm arar. Elbette, meclis
-iktidarı içerisinden çıkaran- bir veya birden fazla partinin
oluşturduğu iktidar partileri, bir de bunları denetleyen
muhalefet partilerinden teşekkül eder. Her dönemde yasama
organının çalıştırılması meclis
çoğunluğunun sorumluluğundadır. Bu dönem bu sorumluluk
AKP'ye aittir. Kendisine oy vermiş ya da vermemiş tüm kesimlerin
görüşlerini Meclise taşıyabilme ve bu ortak iradelerin yine
millî irade, ortak bir irade şeklinde yasama ve denetim sürecine
yansımasının sorumluluğu, biraz önce de söylediğim
gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinindir.
Her demokraside olduğu gibi
çoğunluk partisinin ilk başvurması gereken araç
uzlaşmadır. Parlamenter sistemler, çoğulcu sistemler neredeyse
uzlaşma üzerine bina edilmiştir. AKP, elbette, Meclis gündemini
belirlemede ana aktör olmalıdır yani Mecliste bu yetki millet
tarafından Adalet ve Kalkınma Partisine verilmiştir ama
muhalefetin de tıpkı kendisi gibi halka birtakım vaat ve
taahhütlerle sorumluluk alarak geldiğini unutmamalıdır ve
onların iradesinin de Meclise taşınmasıyla ilgili olumlu
bir tavır takınmalıdır.
Farklı görüşleri temsil eden muhalefetin, Meclis kürsüsünden
halkın gündemini ifade etmesine izin verilmesi yani Benim yeterli
çoğunluğum var, dolayısıyla hiçbir partiye ihtiyacım
yok. gibi bir tavırdan uzaklaşılması gerekmektedir. Bugüne
kadar bunun başarıldığını söylemek maalesef
mümkün değildir. İşte, zaten Mecliste yaşanan
gerginliklerin ve Mecliste yaşanan kutuplaşmaların en önemli
sebebi de bu anlayıştır.
Değerli
arkadaşlar, 2nci dönemimi bitirmek üzereyim. Muhtemelen muhalefet partisi
içerisinde daha fazla, daha çok dönem görev yapmış
arkadaşlarımız da benimle aynı düşüncede
olacaklardır. Bugüne kadar birçok kez kanun teklifi, Meclis
araştırma önergesi, teklif ve tasarılara yönelik değişiklik
önergeleri vermiş olduğumuz hâlde bunların hiçbirisi dikkate
alınmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, lütfen, kendinize bir sorun: Bu tekliflerin, bu kürsüde ifade
edilen sözlerin hepsi mi yanlıştır, bunların içerisinde hiç
mi sahip çıkabileceğiniz bir doğru yoktur? Bugün, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, AKPnin mutlak çoğunluğunun
takındığı tavır nedeniyle kendisi çalar, kendisi oynar
durumdadır. Bundan dolayı, Genel Kurul, eminim, burada bulunan
kimseyi memnun etmeyen bir şekilde, bırakın politik nezakete
uymayı, genel adap ve muaşerete de uymayacak bir müzakere
ortamına sürüklenmiştir. Milletvekilleri birbirini dinlememektedir.
Milletvekilleri boş koltuklara hitap etmektedir. Yani, değerli
arkadaşlar, farklı cenahtan birisi dese ki: Dünya yuvarlaktır
ve kendi etrafında dönmektedir. Diğer taraf: Hadi canım, bunu
da nereden çıkardın? diyecek noktaya gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, açık İç Tüzük ihlalleri vardır. Her başkan
vekili, Meclisi âdeta kendi doğrularıyla yönetme gibi bir durum
sergilemektedir. Bunda Meclis başkan vekillerinin de çok fazla kabahati yoktur
çünkü bunun en büyük sebebi, İç Tüzükte yaşanan ve günlük
ihtiyaçları giderme konusunda bir çözüm üretemeyen boşluklardır.
41inci yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ve
iki kanatlı Parlamento zamanında oluşturulmuş ve hâlâ daha
bu İç Tüzükle bu müzakereleri, komisyon çalışmalarını
yürütme zorunluluğundadır. İç Tüzük yetersizdir değerli
arkadaşlar. Birçok maddesi uygulanamaz hâldedir. İç Tüzükte yer
almayan birçok uygulama da maalesef kural hâline gelmiştir.
İki dönemde de kurulan İç Tüzük uzlaşma
komisyonları maalesef bir neticeye varamamıştır. Bunun
üzerinde durmak lazım. Her parti kendi zaviyesinden farklı
açıklamalar getirebilir ancak AKPnin bu İç Tüzük
çalışmalarında yeterli anlayış ve katkıyı
vermemiş olduğunu söylemek durumundayım. Muhalefet
tarafından yapılan tüm öneriler değerli arkadaşlar,
İç Tüzükteki bu madde aynen muhafaza edilsin. şeklinde âdeta
püskürtülmüştür, yeni bir, karşı bir öneri
sunulmamıştır.
Bugün, komisyonlarda ve Genel Kurulda yaşanan kaos
ve karmaşa eminim ne milletvekillerinin ne de milletin hoşuna
gitmektedir. Meclisin itibarı maalesef tasvip edilemeyecek bir
durumdadır. Milletin üzülerek seyrettiği görüntüler, belki de bir
elin parmaklarını geçmeyecek sayıda milletvekilinin ısrarla
hakaret, hatta küfür ve zor kullanmaya devam etmesi ve bu
şahısların açıkça partilerince uyarılmamış
olmasından kaynaklanmaktadır. Disiplin cezaları dahi iktidar
partisine ayrı muhalefet partilerine ayrı uygulanmaktadır.
İktidar partisi gündemle o kadar sık ve
lüzumsuz oynamaktadır ki şu anda Meclis dışında bu
müzakereleri izleme imkânı bulanlar ne yaptığını
bilmez bir topluluk şeklinde görmektedirler. Bunun anlamı şudur
değerli arkadaşlar: AKP yani iktidar yasama ev ödevine iyi
hazırlanmamıştır. Bu ödevlerini aynen, tembel öğrencilerin
ödevlerini babalarının yapması gibi Hükûmet yapmaktadır.
Hükûmet 300 kişilik AKP çoğunluğunu da dikkate
almamaktadır. Bir gecede geçirilen yasalar -ki artık normal bir
yasayı bilmiyorum kaç aydır görüşemiyoruz- torba ve temel
yasalar şeklinde Genel Kurula indirilmektedir, iyi müzakere
edilmediğinden dolayı da biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı
onaylamış olduğu hâlde yirmi dört saatte yeniden Meclis Genel
Kurulunun gündemine getirilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, yasaların nasıl yapılacağı İç
Tüzükte, Anayasamızda mevcut. Eğer bu yasama sürecini bu
şekilde ihlal ederseniz, istismar ederseniz çok tehlikeli bir yolun da
önünü açmış oluyorsunuz. Yasama kalitesizliğine rıza
göstermek hiçbir milletvekilinin kabulleneceği bir şey
olmamalıdır.
Değerli
arkadaşlar, öyle yasalar gelmektedir ki devletin temel
yapısını ilgilendirmektedir, hatta insan hak ve hürriyetlerini
yakından ilgilendirmektedir. 2 milletvekilinin imzasıyla, kesinlikle
bu iradeleri küçümsediğimden söylemiyorum ama
Belki asırlık
deneyimleri, tecrübeleri olan kamu kurumlarının da bu taslaklara
katkı vermesi gerekirken 2 milletvekilinin teklifiyle getirilmekte ve
Meclis, bu yasaları altyapısı tam doldurulmadan görüşmek
durumunda kalmaktadır. Maalesef, yasama işlevini, hele hele bu son
dönemde, Başbakan tek başına üstlenmiştir, Meclisin,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin kimse
alınmasın bana- iradeleri ipotek altındadır. Millet de bunu
özellikle sizleri izlerken Ben sana yetki verdim, bu yetkiyi götür başka
birine teslim et demedim. diye izlemektedir.
Değerli
arkadaşlar, Meclis maalesef halkın gerçek gündemlerini
görüşmekten uzaktır. Gerçek kitlelerin sorunları vardır,
ocak yıkan problemler vardır. Bu problemler yerine maalesef,
bakanların çocuklarının, birtakım kirli işlerin içerisinde
olan iş adamlarının sorunlarını nasıl çözeriz
diye âdeta bir tiyatro oynanır gibi Meclis çalışmaya mahkûm
edilmektedir.
Bütün bunlardan
dolayı AKP grup önerisine ret oyu vereceğimizi ifade eder, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de Ispartada bugün defnedilen şehidimize
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı temennisinde bulunuyorum.
Grup önerimizle, 561 sıra sayılı Kanun
Teklifinin gündemin 3üncü sırasına alınarak, temel yasa
şeklinde görüşülerek, 26 maddelik bu teklifin görüşmelerinin
bugün tamamlanmasını planlıyoruz.
Biliyorsunuz sayın milletvekilleri, on beş
gündür Meclis yoğun bir şekilde çalışıyor.
İnşallah, gündemimizde planlanan programı önümüzdeki hafta
tamamlayarak seçimler için ara vermeyi planlıyoruz.
Grup önerimizin kabulünü Genel Kurulun takdirine arz
ediyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; demin bir
arkadaşımız Biz insan odaklı bir partiyiz. dedi.
Milletvekilleri insan değil mi?
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Ne alaka?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet Ne
alaka?sını anlatacağım.
Dün gece kaçta gittik? Dört buçuk. Evvelsi gün gece,
geçen hafta, evvelsi hafta?
Bir de siz bilmiyorsunuz; burada, örneğin Plan ve
Bütçe Komisyonunun bir kanunu geçerken yukarıda Komisyon topluyorlar. Bu
kadar insan odaklı bir parti insanları bu kadar ezer mi?
Milletvekilinin onuru, şerefi, haysiyeti yok mu?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Vatan için
Meclis çalış
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Efendim?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Millet için
çalışıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Allah Allah,
Allah Allah! Vatanıma milletime kurban olayım ama biz de bir
insanız, biz de bir insanız. Onun için
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sizin de
çabalarınız oluyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika,
laf atmayın, dinleyin! Laf atmayın, dinleyin!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kutu konuşmuyor, kasa
konuşmuyor, insan konuşuyor, dinleyin!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) İnsan
konuşuyor. Ben de insanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibe niye
müdahale ediyorsunuz? Lütfen!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben de
insanım.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Müdahale etmiyorum
Sizin de çabalarınız oluyor. diyorum. Bana bakarak
konuşmasın o zaman, Genel Kurula baksın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben evvelsi
gün Komisyondan saat üçte çıktım, dün dört buçukta çıktım,
bu sabah geldim. Dün bana karşı oy yazısını
yazdırıp bu kadar insanın iki ayağını bir pabuca
koymaya gerek yok. Karşı oy yazısı ve
arkadaşlarımla beraber bu sabah da önerge hazırlamaya geldim.
Şimdi, biz insan değil miyiz? Bir: Önce insan
olmayı, insan olduğumuzu bir kere hatırlamanızı rica
ediyorum. Biz de insanız. İnsan olarak haykırıyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İnsan olmayanlar
insanın hâlinden anlamaz ağabey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) İki:
Sayın Bakanım, devlet devamlılık ister. Birisi söz
verdiği zaman devlet sözüne inanırım ben. İller
Bankası daha önce Gel şu kadar verelim, parça parça verelim on
beş yirmi günde bir. bir sürü belediyeye
Biz inanmak zorundayız o
söz veren insanlara. Doğru mu Sayın Bakanım? Parça parça
verelim, al, 3 milyon şimdi verelim, 5 milyon bir ay sonra verelim. Öldü!
17 Aralık oldu, çam devrildi, İller Bankasında herkes altüst
oldu.
Beyefendi, ben belediyeyim, başlamış
işlerimi bitirmek zorundayım. Bana söz verdiniz, devlet sözüne
inanmayacağım da kime inanacağım? Söz verdiklerinizi niçin
yapmıyorsunuz Sayın Bakanım? Size eğer söz verilmedi
Beyefendi, devlet devamlılık ister, Ben değilim demeyin.
Sizden önce, Banka yönetimi orada, sizden önceki Sayın Bakan orada. Sorun,
Biz söz verdik mi, vermedik mi? Yani bu belediyeleri zor duruma düşürmek,
hakikaten, size zevk veriyor mu Sayın Bakanım, zevk alıyor
musunuz? Eğer Söz verdik, vermiyoruz. diyorsanız, o başka bir
şey. 17 Aralık, 17 Ocak, 17 Şubat, daha hiçbir şey yok.
Arkadaşlar, devlet devamlılık ister.
Sözünüzü yerine getirin. Eğer getirmiyoruz diyorsanız bunu da mertçe,
dürüstçe söyleyin. Siz söz verdiniz. Zatıalinize söylemiyorum, Banka
yönetimi orada, Bakanlık orada.
İki, İller Bankası
Bakanlığınıza bağlı değildir, özerk bir
kurumdur. Özerk bir kurumu da bu kadar siyasi baskı altına almak da
hiçbir şeye yakışmaz. Orası bir banka. Ama siz engel
oluyorsunuz, zatıalinizi kastetmiyorum. Ha, iki aylık sürede de
zatıaliniz bunları verdirmiyorsunuz.
Bir başka konu: Bir yasa geliyor, biraz sonra
başlayacağız. Dikkatinizi çekmek istiyorum. O yasanın 23 ve
24üncü maddesine bir bakın: Şehir hastaneleri.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede kim bir çivi
çakıyorsa önünde saygıyla eğiliyorum, şükran duyuyorum,
hele bir hastaneyse. Ancak birkaç rakam söyleyeceğim.
Vicdanlarınıza sesleniyorum, vicdanlarınıza: 17 hastane
devlete 17 milyara mal oluyor yani aşağı yukarı her bir
hastane 500 bin dolar, 500 bin dolar her bir hastane. 17 hastane 17 milyar Türk
lirası. 500 bin dolar, dikkatinizi çekiyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Milyon
dolar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) 500 milyon
dolar her bir hastane. On yılda bu hastanelere devlet 17 milyar para
ödeyecek. İki: Bunlar ihale edilirken vicdanlarınıza
sesleniyorum- Kayserideki hastanenin metrekaresi kaç paraya ihale edildi?
Zannediyorum ki 1.400 TL. Ama bir başka şehirdeki bir hastanenin
metrekaresinin 3 bin TLye ihale edilmesine ne dersiniz? 17 hastanede 1.500
TLyle 3 bin TL arasında bir fiyat farkı olur mu?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Olabilir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Nasıl
olur efendim? Arsa
Metrekare fiyatı belli, betonu belli, demiri belli,
her şeyi. Nasıl olabilir efendim, nasıl olabilir? Aynı
standart, her şey aynı. Nasıl olabilir ya? Biri 1.400 lira, biri
3 bin lira ya! Olur mu böyle bir şey arkadaşlar!
İki: Şimdi, bu kanunda burada iki maddeyle bir
şey yapmaya çalışıyorlar. Dikkatinizi çekiyorum,
vicdanlarınıza sesleniyorum: Sözleşmesi imzalanmış bu
hastanelerle ilgili bakanın sözleşmeyi değiştirmesi, tüm
şartları yeniden değiştirmeye bakana yetki veriyor.
Arkadaşlar, maç başlamış, başlayan bir maçta
Eğer böyle olacağını bilsem, sayın bakanın
sonradan alacağı bir yetkiyle birtakım şeyleri
değiştireceğini bilsem ben de bu ihaleye girerdim.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sen ihaleyi alamazdın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Anayasa Mahkemesi
sizi reddetmiş, bilgin olsun. Bu
arada bu son dakika haberi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Neyse, neyi
reddederse etsin. Yani biz neye reddedildiğimizi Mehmet Bey, biliriz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ağabey, sana
sadece katkı olsun diye söyledim. Son dakika
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Neyi?
MEHMET METİNER (Adıyaman) HSYKyla ilgili.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ha, onu
bilemiyorum, neyi reddettiğini bilemiyorum, ben HSYKyla ilgili
konuşmuyorum. Ben burada şunu konuşuyorum Mehmet Bey: Biraz
sonra gelecek, Sağlık Bakanlığı metrekaresini 1.400
liraya da ihale etmiş
Mehmet Bey, dikkatinizi çekerim, 1.400 lira, 3 bin
lira, demiri belli, çimentosu belli, her şeyi belli.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bizde yolsuzluk
olmaz, rahat ol.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Allah Allah!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Mevlüt ağabey,
rahat ol.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bu ne ya!
Ya, günahtan kork Mehmet ağabey, Yolsuzluk olmaz. deme ya.
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ne var
konuşuyoruz, sohbet ediyoruz.
BAŞKAN Usul bu değil ki ama.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O memnun, ben
memnun.
BAŞKAN Bu, usul değil, hayır. Genel
Kurul memnun değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben bu 2
maddeyle ilgili dikkatinizi çekeceğim. Yine, anlaşma
imzalanmış, her şey bitmiş. Beylerin bir de cebine üst
hakkı koyuyorsunuz, etraftaki hazine arazileri için diyorsunuz ki: Al,
buraya tesis yaptır, sana üst hakkını da veriyoruz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hastanenin
olduğunu yerle ilgili?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet,
hastanenin olduğu yerle ilgili söylüyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Üst
kullanım hakkı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet, üst
kullanım hakkı. O da yandan çarklı, yandan. Süreyya Bey, bilir
misin yandan çarkı? Yandan çarkı bilir misiniz? Yandan çarklı o
da.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Biz
bilmiyoruz efendim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bilenlere sor
ağabey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Peki, Ben
dikkatlerinize sunuyorum, vicdanlarınıza sesleniyorum.
1.400 lira, 3 bin lira; kimi hastaneleri 1.400 liraya
ihale etmiş
Sadece vicdanlarına sesleniyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hastanenin
içinde ne var, ne yok, nasıl bir durumda?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Her şey
aynı standarttır.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Proje
nedir?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Tabii,
tabii, tabii, siz çok iyi biliyorsunuz Süreyya Sadi Bilgiç Bey, onun için sizin
bilginize inanırım.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Allah
razı olsun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sağ
olun, sağ olun. Siz Bilgiçsiniz ya!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sağ
olun, sağ olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Eğer
çok iyi bildiğinizi bildiğim hâlde masaya vurmamanızı da
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Masaya
vurmamanızı da garipsiyorum.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Garipsiyorum
Garipsiyorum
Masaya vuracaksın. Sizin kişiliğiniz
masaya vurur! Siz, haksızlığı ve hukuksuzluğu
sevmezsiniz ama ne hikmetse masaya vurmuyorsunuz. Sizi engelleyen nedir acaba?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Vurdum,
vurdum, ses geldi Sayın Aslanoğlu, sıkıntı yok!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben dikkatlerinize sundum, vicdanlarınıza sundum.
Herhâlde yarın sabah yedide, sekizde çıkacağız. Bunu da
şimdiden söylüyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne güzel!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ne güzel,
çalışalım, değil mi efendim? Tabii tabii
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kendinizi ona göre
ayarlayın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Hanımefendi, tabii, biz de mutlu oluruz. Onun için, sabah
çorbamızı içer, gider yatarız. Bunun için, sabahın çok
seherinde gelecek bu maddeler. Bugünden dikkatinizi çekmek istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter
sayısı
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Ne diye cevap vereceksiniz Sayın
Bakan?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet,
sataştım efendim, sataştım, İller Bankası
konusunda sataştım.
BAŞKAN Efendim?
Lütfen kalkar mısınız, bir izah edin, ne
için söz istiyorsunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) İller Bankasıyla ilgili
sorular sordu. İki dakika içerisinde
BAŞKAN Hayır, soru sormaya cevap verilmez
efendim. Eğer sataşma varsa şey yaparsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sataştım, sataştım Sayın Başkan.
BAŞKAN AK PARTİ grup önerisini
oylarınıza sunuyorum.
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Elektronik cihazla
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yapma ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kabul edilmedi
El
kaldırdılar Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkan, sen bu işleri
bilirsin ya!
BAŞKAN Karar yeter sayısı dediniz
beyefendi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Onlar
kabul etmedi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter
sayısı yok efendim, görüyorsunuz.
BAŞKAN E, anladım da Karar yeter
sayısı. dediniz.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır; AK PARTİ grup
önerisi kabul edilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Bakana sataştım diyorum, daha ne
diyeceğim.
BAŞKAN - Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
VI.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- İçişleri Komisyonunda
açık bulunan ve AK PARTİ Grubuna düşen 1 üyeliğe
Çankırı Milletvekili İdris Şahin seçilmesi
BAŞKAN İçişleri Komisyonunda boş
bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi grubuna düşen 1 üyelik için
Çankırı Milletvekili İdris Şahin aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/242,
2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sıraya alınan, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Bayburt Milletvekili
Bünyamin Özbek ile 80 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğit ve Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ile 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Muş Milletvekili
Faruk Işık ile 34 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiç ve Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek ile 80 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğit ve Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ile 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Muş Milletvekili
Faruk Işık ile 34 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (2/2006, 2/2007, 2/2008, 2/2009, 2/2010) (S.
Sayısı: 561)(*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 561 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle teklif tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Bir saniye
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Başkanım, usulen bunun görüşülmesi
doğru değildir çünkü İç Tüzüke aykırı bir
şekilde -Komisyonda da belirttik- kırk sekiz saat geçmeden, teklif
akşam sekiz buçukta gelmiş, sabahleyin mevcut olan bir torba kanun
tasarısına eklenmiştir. Usulen kırk sekiz saat geçmeden bu
kanun teklifinin alınarak diğerleriyle birleştirilmesi İç
Tüzüke aykırıdır. Dolayısıyla şu anda
görüşülmesi doğru değildir.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Genel Kurul kararı var.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Eğer bunu şu anda görüştürecekseniz bu
tutumunuz hakkında usul tartışması açıyorum çünkü
BAŞKAN
Usul tartışması açacağım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Aleyhte
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Aleyhte
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Lehte
Lehte
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Aleyhte
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Lehte
BAŞKAN
İki tane lehte, birer aleyhte, yazıyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Benimki lehte Sayın
Başkan. Tutanaklara
bakarsınız. Arkadan bağırıyorum.
BAŞKAN Aranızda anlaşın gelin
lütfen ya, ben bilemem.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bakın tutanaklara,
bakın.
BAŞKAN O zaman ara vereceğim, zabıtlara
bakacağım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Verin,
bakın efendim.
BAŞKAN Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.33
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
561
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Söz
konusu 561 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam edilmesi yönündeki tutumum üzerinde usul tartışması
açmıştım. Şimdi söz vereceğim, tutanakları
getirttim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir şey istirham
edeceğim.
BAŞKAN
Bir saniye, şu tutanakları da okuyayım da Sayın Vural,
vereceğim.
Başkan
Usul tartışması açacağım.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) Aleyhte
Hasip
Kaplan (Şırnak) Aleyhte
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) Lehte...
Mustafa
Elitaş (Kayseri) Lehte
Dolayısıyla
belirlenmiştir.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Başkanım, usul
tartışmasını kim açıyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz
açıyorsunuz.
BAŞKAN Siz söylediniz ya, talep ettiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Peki, Mehmet Günalınki
nerede? Usul tartışması açıyorum, lehte, aleyhte derken
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kim istedi efendim bu usul
tartışmasını?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Söylüyorum Usul tartışması açın. diyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Zaten Usul
tartışması açılsın. diyen kendisi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Lehte diye söylüyorum.
BAŞKAN Anladım, talep sizden geldi Sayın
Günal.
Evet, sonra da, Sayın Elitaştan sonra da siz
aleyhte dediniz; ben tutanakları okudum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Hayır, usul tartışmasını açan kim?
BAŞKAN İlk söz sizin hakkınız ona
itirazım yok, doğru yani; ona göre şey yapacağız,
sıralamayı da söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)- Şimdi efendim, usul
tartışması açacaksınız ama şunu istirham
ediyorum, sizden şu tespiti yapmanızı istirham ediyorum:
Görüşmekte olduğumuz bu sıra sayısında yer alan kanun
tekliflerinden biri kırk sekiz saat geçmeden gündeme alındı
mı alınmadı mı? Başkanlık olarak önce, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna bu konuda bilgi verin.
BAŞKAN Bu konuyla ilgili mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, evet.
BAŞKAN Evet alınıyor, doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani önce bize
BAŞKAN Kırk sekiz saat geçmeden
alınıyor..
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman alınamaz efendim.
İfade ettiğiniz gibi İç Tüzüke göre alınması mümkün
değil.
BAŞKAN Ama daha önceki uygulamalar da var,
izahını yapacağım Sayın Vural. Bu itiraz
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın Sayın
Başkan, istirham ediyorum: Bakın, bundan önce Danışma
Kurulu kararıyla komisyonlarda kırk sekiz saat geçmeden diye birçok
önergeyi biz de beraber, birlikte de imzaladık.
Şimdi, açıkça İç Tüzüke göre, bundan önce
olabilir olmayabilir ama böyle bir konu, siz muttali oldunuz, muttali
olduğunuza göre İç Tüzüke göre alınamaz diyor. Yani
açıkça siz söylediniz, kırk sekiz saat geçmeden
alınmış. Bu, İç Tüzük ihlali olduğu için o önerge, o
teklif görüşülemez.
BAŞKAN Görüşlerimi bildireyim mi daha önceki
uygulamaları da anlatarak?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bakın,
uygulamalar
Lütfen istirham ediyorum, ben de size daha önceki uygulamalarda,
lütfen o uygulamaları ifade eden Kanunlar Kararlar, komisyonda kırk
sekiz saat geçmeden önce görüşülmesine ilişkin Danışma
Kurulu kararlarını da göstersin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir usul yok!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aksi kararlar da var
geçmiş uygulamalarda.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani böyle bir şey
olabilir mi efendim? Geçmişte
O zaman Kırk sekiz saate hiçbir zaman
gerek yok, istediğin zaman olabilir. deyin. Yani Sayın Başkan
açıkça
Ha bunu siz söylediniz Kırk sekiz saat geçmeden
alınmış. Bu açıkça İç Tüzük ihlalidir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır,
hayır, şu anda bu işlemde, komisyonda değil o.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Komisyonu mu
soruyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Komisyonda diyorum tabii,
şu andaki değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tamam, onu diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, siz kürsü
hâkimliği yapmış insansınız.
BAŞKAN Komisyon bir açıklama yapsın
efendim bu konuda. Komisyona bir açıklama verelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Şu andaki değil
efendim. Yani komisyonda kırk sekiz saat geçmeden alınmış.
Kaldı ki görüyorsunuz Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisinde kanun
teklifinin kırk sekiz saat geçmeden 3üncü sırasına
alınmasına ilişkin bir karar var ama komisyonun gündeme
alınması için bir kararı yok. Komisyon yasa dışı,
İç Tüzük dışı bir işlemle almış.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aynen öyle oldu.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım, Komisyon
olarak bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Efendim, İç Tüzük
açısından Komisyonda yanlış bir işlem
yapılmamıştır. İç Tüzük 35inci madde
Komisyonlar, kendilerine havale edilen
kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul
veya reddedebilirler; birbirleriyle ilgili gördüklerini birleştirerek
görüşebilirler. der.
MEHMET GÜNAL (Antalya) 36yı okuyun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) 36da da Komisyonlara havale
edilen işlerin görüşülmesine, havale tarihinden itibaren kırk
sekiz saat sonra başlanabilir. Komisyona havale edilen evrak, komisyon
başkanlığınca resen veya komisyon üyelerinden beşi
tarafından yazıyla istenirse, bastırılarak komisyon
üyelerine dağıtılır. Bu takdirde, söz konusu süre,
dağıtım tarihinden itibaren başlar. diyor. Ancak burada
esas olarak alınan teklif, ilk komisyona aktarılan, Süreyya Sadi
Bilgiçin birinci imza sahibi olduğu tekliftir. Onun üzerinden
gidilmiştir. Sonra arka arkaya diğer gelen teklifler de Komisyonun
onayı alınarak burada birleştirme
yapılmıştır. İç Tüzük madde 26ya
baktığınızda şunu söylemektedir: Komisyon gündemine
hâkimdir, üyeleri tarafından gündeme alınması teklif edilen
işler hakkında karar verir. İç Tüzük 26nci maddeye istinaden
de bu birleştirme Sayın Hasip Kaplanın teklifinin
birleştirilmesi yapılarak diğer teklifle birlikte
görüşülmüştür.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Komisyon gündemine hâkimdir. demesi İç Tüzük 48i aşma hakkı
vermez. O zaman imzasız önergeleri de kabul et, gündeme ben geçiyorum de.
Böyle bir şey olabilir mi?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, usul tartışmasında söz
vereceğim, zaten söz talebiniz var Sayın Kaplan, vereceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir de
istirham ediyorum
BAŞKAN Şimdi, tutanakları da
incelediğimizde Sayın
OKTAY VURAL (İzmir) Bir konu daha var. Bunu da
tutanaklara girmesi açısından söylüyorum. Sayın Başkan,
havaleler var burada Sayın Ayşe Nur Bahçekapılının
imzaları olan. Sizden istirham ediyorum. Gerçekten bu imzaları, bu
imzayı bir inceleyin, inceleyin.
BAŞKAN Ne diye Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Göstereyim ben size.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ayrıca da bir usulsüzlük var.
Yeni madde nereden geldi, yeni madde?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İç Tüzükte açık
bir hüküm varken Uygulamalar böyle. diyemezsiniz. Siz, efendim, kürsü
hâkimliği yaptınız. Açık hüküm varken teamüle bakar
mısınız?
BAŞKAN Usul tartışması
Evet,
teamülden bahsettim ben zaten.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Açık hüküm var
efendim.
BAŞKAN Daha önce uygulamalar bu şekilde.
diye teamülden bahsettim Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ama efendim, açık
hüküm var, açık.
OKTAY VURAL (İzmir) Aksine uygulamalar da var.
Dolayısıyla İç Tüzükü bu şekilde, eylemli bir şekilde
değiştirmeniz mümkün değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yılmaz Bey, siz
hukukçusunuz. Açık bir hüküm varken bakılır mı uygulamaya?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şimdi, Aksine bir karar
olmadıkça diyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bir de
burada 5-6 tane yeni madde var. Bu yeni maddeler nereden çıkmış?
Komisyon raporu görüşülemez bakın. Komisyon raporunda 8-10 tane yeni
madde var. Bunlar nasıl gelmiş? 35inci maddeye aykırı.
Yeni maddeyi nereden buldunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Diğer teklifleri inceleyin
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, burada yeni
madde diyorsunuz. Yeni maddeyi nerede, kim teklif etti?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Var efendim orada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, efendim yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Gündemde teklifler var.
Bakın, siz tekliflere bakın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, 35inci maddeye göre Komisyon
madde teklif edemez.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Siz tekliflere bakın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teklif yok. Burada ne
demişsin? Senin raporunda ne demişsin? Yeni madde diyorsun. Yeni
maddeyi nereden çıkardın?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Birleştirilen tekliflere
bakın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bir de
yeni madde var. Bakın, Komisyon raporunda yeni madde var. Bu yeni maddeler
nereden çıkmış, onu bir açıklasın.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Birleştirilen teklifler
diyorum, onlara bakın.
BAŞKAN Lehte ve aleyhte söz vereceğim.
Sayın Öztürk, lehte size söz veriyorum önce.
Buyurun Sayın Öztürk.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 561 sıra sayılı Kanun
Teklifinde yer alan tekliflerden birinin kırk sekiz saat geçmeden mevcut
olan bir torba kanun teklifine eklenerek komisyon gündemine
alınmasının ve Genel Kurulda görüşmelerinin yapılmasının
İç Tüzüke uygun olup olmadığı hakkında
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmasının şekil ve şartları İç
Tüzükte belirlenmiştir. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışmalarında öncelikle İç Tüzükte
yazılı olan kurallara uymak zorundadır. Burada açıkça hüküm
olmayan durumlarda teamüllere, içtihatlara bakılır ve
Başkanlık Divanı bir konuda öncelikle uygulamaların mı
ya da İç Tüzük hükümlerinin mi uygulanacağı konusunda bir takdir
hakkına sahip değildir. Başkanlık Divanının
yapması gereken İç Tüzük hükümlerine uymaktır.
Burada
tartışma konusu olan husus, görüşülmekte olan teklifin Genel
Kurula AKP grup önerisiyle kırk sekiz saat
geçmeden getirilip getirilmeyeceğine ilişkin değildir. Buradaki
mesele, İç Tüzükün 36ncı maddesinden kaynaklanan bir
anlaşmazlık söz konusudur. Şöyle ki, görüşülmekte olan bir
kanun komisyonda görüşülürken 19 Şubat akşamı saat 20.24te
bir teklif geliyor komisyona; komisyona gelen bu ikinci teklif hiç bekletilmeden,
görüşülmekte olan teklifle birleştirilerek Genel Kurula getiriliyor.
Buradaki itiraz edilen husus, bugün görüşülecek olan bu teklifin 19/2 saat
20.24te geldikten sonra 19/2 saat 20.24; 20/2 saat 20.24; 21/2 saat 20.24,
yani bugün saat 20.24ten sonra komisyonun bunu görüşmesi mümkündür. Aksi
takdirde, komisyon, elde görüşmekte olduğu bir teklifi ya da
tasarıyı o anda gelen başka bir tasarıyı onunla
birleştirerek Tüzükü dolanma yoluna gidemez. Tüzükün açık
hükümlerinde bu konuda hiçbir düzenleme yoktur. Böylesine bir uygulama da
İç Tüzük hükmünü dolanmaya yoluna yöneliktir.
Dolayısıyla,
Başkanlığınızın bu yöndeki
davranışının doğru olmadığını
ancak komisyondan gelen işlerin kırk sekiz saat geçmeden AKP grup
önerisiyle ya da komisyon ya da Hükûmetten birisinin talebiyle
görüşülebileceği açıktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz isteyen, tutanaklara göre
1inci sırada Sayın Hasip Kaplan görünüyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, usul tartışmasını açan Sayın
Günal.
BAŞKAN Biliyorum, biliyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ben sözü devrediyorum çünkü usul tartışmasını açan kendisi.
Önce ona verilir, sonra gerisi. Şimdi ben öndeyim diye önce konuşmam
olmaz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan,
teşekkür ederim ama bu usulün de cılkı çıktı, her
şeyin de cılkı çıktı, kusura bakmayın yani. Böyle
kanun yapılmaz. Böyle bir şey olur mu ya! Bu İç Tüzük ne
işe yarıyor. Daha önce attım, çiğnemiştim
İçişlerini yaparken. Yine mi atayım herkesin önünde ya!
Ayıp ya!
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir daha
Bir
daha
Bir daha
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ayıp ya!
Nasıl okuyorsunuz, okuduğunuzu nasıl anlıyorsunuz!
Sayın Başkanım, 36ncı madde ne
diyor? Bakın, bekleme süresi komisyonlarda.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bir de 52yi oku.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Komisyonlara havale edilen
işlerin görüşülmesine, havale tarihinden itibaren kırksekiz saat
sonra başlanabilir. Bir daha okuyorum:
kırksekiz saat sonra
başlanabilir.
Bir, Başkanlık, Sayın Başkan,
Kanunlar Kararlar siz ne yapıyorsunuz? Eskiden bunun üstüne havale saatini
atardınız. Nerede, bir gösterin bakalım!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne
bağırıyorsun ya! Dövmüşe dönmek
MEHMET GÜNAL (Devamla) Dövmekten beter etmem lazım
tam tersine, gerekirse ağır konuşmam lazım.
Bakın, bunların hepsine tarih değil
sadece, saat damgası basılırdı. Kanunlar Kararlar niye
basmıyor?
Bakın, birleştirilen tekliflerden bir tanesi
Sayın Çalışkan ve Sayın Yiğitin teklifi. TBMM
Başkanı, imza yok bize dağıtılanda. Demek ki
dağıtmadan önce zamanında
imzalatamamışsınız. İmzasız bir havale olur mu?
Üstüne kaşeyi bas
Ne zaman imzalattın ya da bana
dağıtırken imzalatmamışsın. Komisyonda bize
gündeme ilişkin Sayın Başkan Vekilimizin
OKTAY VURAL (İzmir) İmzasız
MEHMET GÜNAL (Devamla) - İmzasız
dağıtmışsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) İmzasız nasıl
dağıtılıyor Sayın Başkan?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bunları siz
değerlendireceksiniz, oturumu siz yönetiyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Diğer imzalatılana
bakalım. Buradan gösteriyorum size.
Değerli arkadaşlar, diğerinde imza var.
Sayın Bahçekapılının imzasını birisi
atmış yerine. Öyle görünüyor. Bakın orada kaldı bir tanesi,
bir tanesi normal imza. Vereceğim, Kanunlar Kararlar baksın.
Sayın Bahçekapılının her yerde imzası var.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Cumhurbaşkanı vekiliyken imzalamış.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ya, bu kadar olur mu alelacele
getireceğiz diye bu teklifi?
Değerli arkadaşlar, düştüğünüz
durumun nedeni neden? Burada herkesi baskı altına alıp bir kanun
çıkarıyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanına gidiyor, henüz
daha imzası kurumadan yeniden buraya kanun getiriyorsunuz,
kılıfına uyduracağız derken
Akşam sekiz buçukta
gelen kanunu sabah on buçukta nasıl ekleyeceksiniz?
Usule aykırı. dedik Sayın
Başkanım. Orada Komisyon Başkanına da söyledik. Ancak
artık bu parmak demokrasisi var ya. Başka bir işe yaramıyor
parmaklar, indirelim, kaldıralım. E bizim çoğunluğumuz
var.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bu nasıl bir ifade
ya? Neyimizi kaldıracağız, parmak kaldıracağız
tabii.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Peki, bu İç Tüzük ne
işe yarıyor? Bu İç Tüzük ne işe yarıyor? Kırk
sekiz saat
AHMET YENİ (Samsun) 100 bin oyla geldim, 100 bin.
Hakaret edemezsin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) 100 bin oy ki bu İç Tüzükü
kaldırmıyor! 100 bin oy kanuna uymama hakkı getirmiyor!
AHMET YENİ (Samsun) Millete hakaret etme, millete!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ben de 178 bin oyla geldim, sen
100 binle gelmişsin.
AHMET YENİ (Samsun) Millete hakaret etme!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Milletle alakası yok.
AHMET YENİ (Samsun) Parmak dediğin millet,
millet!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu sizin iş
bilmezliğinizle ilgili.
AHMET YENİ (Samsun) Konuştuğunuzu
kulağınız duysun.
MEHMET GÜNAL (Devamla)- İç Tüzüke aykırı
bir şekilde komisyonda alakası olmayan maddeler korsan olarak
birleştirilmiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sahtekârlık
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yanlıştır.
Sayın Bilgiç diyor ki: Sayın Kaplanınkini birleştirdim.
O da yanlıştır. 19unda gelen teklif birleştirilmez.
Sayın Kaplanın söylediği eski tekliflerdi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Eski teklifler bizde değil,
Adalet Komisyonunda.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yani İnternet
yasasına karşı mı geliyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Onun için, kusura bakmayın.
Bu, İç Tüzüke aykırıdır, bunun görüşülmemesi
gerekiyor diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ya, parmak demokrasisi ne
demek yahu!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Parmak demokrasisi tabii...
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Kaldıracağız tabii parmağı, oradan geldik buraya. Siz
kaldırmıyor musunuz parmağınızı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mehmet Bey, İnternete özgürlüğe
Hayır. mı diyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Parmak demokrasisi
İç
Tüzüke aykırı şey parmakla yapılıyor.
BAŞKAN - Lehte söz isteyen Mustafa Elitaş,
Kayseri Milletvekili.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şunu herkes çok iyi
bilsin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Demokrasi
kurallardır, parmak kalkar. Ya darbe olur ya parmak kalkar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bülent
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çok rahatsız edici
bir ifade Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 30 Mart tarihinde
seçim yapılacak. Bu ülkede yaşayan 51 milyon vatandaş seçmen
kütüğüne kayıtlı; gidecek, oy verecek. Onlar temsilcilerini
seçecekler, temsilciler de seçildikleri yerden ellerini kaldırarak oy
verecekler.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neye göre? İç Tüzüke göre.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Seçildikleri yerlerde
Bakın, biz 12 Haziran seçimlerinde bu milletten
yetkiyi aldık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İstediğini yap.
demiyor yetki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Egemenlik,
kayıtsız şartsız milletindir. diyor. Bu oylamalarda,
elektronik oylamalarda parmak izi verdiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sahtekârlık yapın.
demiyor. Sahte imza at. demiyor. Sahtekârlık yapmak üzere yetki
almadınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yetki Buna uyacaksın.
diyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi bir
dinleyelim, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Başkan, bizim gruba hep müdahale ediyorsunuz ama muhalefet iktidara
bağırırken hiç müdahale etmiyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne alakası var yahu!
Başkan vekili yerine sahte imza at
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yetki Buna uyacaksın.
diyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın, bu
parmaklar milletin parmaklarıdır. Bu parmaklar milleti temsil
etmektedir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ayşe Nur
Bahçekapılının yerine sahte imza
atmışsınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O millet de size yetkiyi
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Buradaki sayı
millî iradenin tecellisidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu da milletin hukukudur. Bu
tüzük de milletin İç Tüzüküdür.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Eğer, siz, bu
millete gerekli şekilde anlatabilseydiniz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Millet size Sahterkârlık
yap. diye oy vermedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sahte imzayı kim
attı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu İç Tüzükte
yazıyor mu Sayın Vural bana hakaret etmek? Benim sözümü kesmek
yazıyor mu? Benim sözümü kesmek İç Tüzükte yazıyor mu?
Sayın Vural, bana İç Tüzükü gösterirken benim sözümü
kesmeyeceksiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Alıştınız
tabii, alıştınız aykırı iş ve eylemler
yapmaya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İç Tüzükü
gösterirken sözümü kesmeyeceksiniz benim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Delikanlı olun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, siz,
eğer, bu millete meramınızı anlatabilseydiniz sizin parmak
sayınız 50 olmazdı.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu parmaklar da milletin parmağı.
Milletin hukukunu ayaklar altına alıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Meramınızı anlatamadığınızdan dolayı
size millet parmaklarını vermemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sahtekârlık yapın. diye oy vermedi bu millet!
Sahtekârlık yapıyorsunuz. Sahtekârlar var burada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Buradaki kalkan her
el, elektronik sisteme giren her oy milletin parmağıdır,
milletin elidir. Siz, burada, milleti hor görerek milletten oyu
alamazsınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ayşenur
Bahçekapılının imzasını hangi parmak attı? Hangi
parmak attı, kaldır bakayım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz ne imzalar
atıyorsunuz, sahtekârlar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Milleti hor
gördüğünüzden dolayı millet sizi hep 50 milletvekiliyle buraya
gönderiyor. Eğer millî iradeye siz saygı duysaydınız, bu
milletin parmaklarını siz hor görmeseydiniz millet size gerekli
olarak verirdi.
OKTAY VURAL (İzmir) Senin hukuka saygın yok.
Sen namus ve şeref üzerine yemin içtin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - O İç Tüzükü
eline alarak İç Tüzükü çiğneme. İç Tüzükü eline alarak
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, namus ve şeref
üzerine yemin ettin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Vural,
İç Tüzükü eline alarak İç Tüzükü çiğneme.
OKTAY VURAL (İzmir) Namus ve şerefini ayaklar
altına alıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Burada usul
tartışması yapıyoruz. Ne yapıyoruz? İç Tüzük
diyoruz. Şu anda sen o İç Tüzükü sallayarak İç Tüzükü
çiğniyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sahte imzalar var, sahte
imzalar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Şubat tarihinde Meclis
Başkanlığı tarafından Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edilmiş Sayın Süreyya Bilgiçin kanun teklifi var.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hangi parmak buna imza
attı, elini kaldırsın o zaman. Kim attı bu imzayı? Bu
imzayı kim attı, elini kaldırsın. O parmağı bir
görelim bakalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Korsan imzalar, sahte imzalar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Komisyonda
görüşülme tarihi 19 Şubattır. İç Tüzükün ilgili maddesine
göre kırk sekiz saat geçmeden süresi kesinlikle alakalı bir durum
değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İmza
sahtekârlığını bankalarda da burada da yapmaya devam
ediyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bu parmak kimin, onu söyle. Bu
milletin parmağı değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Dört gün geçtikten
sonra Plan ve Bütçe Komisyonu gündemine almıştır. Plan ve Bütçe
Komisyonu, gündemine gelmiş, Meclis Başkanlığı
tarafından havale edilmiş konuları birleştirebilir, nitekim
onu da yapmıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Şu sahte imzayı
da bir anlatın, sahte imzayı. Bu imza doğru mudur Mustafa Bey?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İç Tüzüke
aykırı bir durum yoktur ve bugüne kadarki uygulamalardan farklı
bir durum
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ayşe Nur Bahçekapılının
yerine sahte imza atmışlar. Sahte imza var burada, sahte!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sahte imza olur mu ya?
Bilirkişi mi getireceğiz. Böyle bir şey var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Daha önce Anayasada da sahte
imzayı atmışlardı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gel gösterelim, bak, gel
buraya bak kardeşim. Göz var, nizam var, gel bak buraya.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İmzayı atan kabul
ediyorsa daha bunu adli tıbba mı gönderelim? Öyle bir şey olur
mu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Umredeyken imza atıp
Buradayım. diyen
aynı imzalar. O adam kabul edince burada mı
oldu geçen dönem?
BAŞKAN - Aleyhte söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
Sayın Aslanoğlu, buyurun, aleyhte sözünüz var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burası yüce bir
Meclis yani burada sahtekârlık yapılıyorsa hiçbir şeyi
konuşmayalım. Sayın Başkan, önce şunu
açıklığa kavuşturun: Bu imzalar Sayın Ayşe Nur Bahçekapılının
mı?
AHMET YENİ (Samsun) Ya, konuyu
değiştirmeyin şimdi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sahtekârlığınızı yüzünüze vuruyor, daha ne olacak be!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika
ya. Sahte bir şey var. diye iddia ediyor Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu, Burada sahtekârlık var. diyor. Ya, arkadaşlar, iddia ediyor.
AHMET YENİ (Samsun) Onlar çıksın
konuşsun. Sana ne?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet, ben,
Kanunlar ve Kararlar
AHMET YENİ (Samsun) Mevlüt Bey, onlar
konuşsun, onların avukatı olma.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen hakikatin avukatı
ol, hukukun avukatı ol.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Avukat
değil kardeşim, bir yerde sahtekârlık varsa, o
sahtekârlığın üzerine gitmek benim de görevim.
AHMET YENİ (Samsun) Siz kendi adınıza
konuşurdunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkan, önce bunu açıklığa kavuşturun: Bu tarihler
arasında Sayın Bahçekapılı burada mı? Bildiğim
kadarıyla yurt dışında, bildiğim kadarıyla yurt
dışında.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne ayıp ya, ne
ayıp ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sahtekârlık artık
tavan yapmış, tavan. Kutular, kasalar, imzalar sonra da.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Evet, Kanun
Kararlar
Bunu bize net bir şekilde, bunu aydınlığa
kavuşturmadan hiçbir şey konuşturamazsınız Sayın
Başkan burada.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sahtekârlık tavan yapmış,
tavan. İmzaya kadar gitmiş sahtekârlık. Yazıklar olsun!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Eğer
bir yerde bir sahte imza varsa, sahtekârlık yapılmışsa bu
yüce Meclisin, hakikaten her şeyine yazık.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Her şeyleri sahte, yüzleri
de sahte, imzaları da sahte.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için
burada ne konuşayım ben. Sahtekârlık var mı, yok mu? Bunun
izahını istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hadi bakalım
arkadaşlar, izah edin bakalım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, beş dakika ara
veriyorum, sayın grup başkan vekillerini davet ediyorum, buyurun.
Kapanma Saati: 18.06
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
561
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiç ve Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek ile 80 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğit ve Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ile 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Muş Milletvekili
Faruk Işık ile 34 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (2/2006, 2/2007, 2/2008, 2/2009, 2/2010) (S.
Sayısı: 561) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
(Devam)
1.- 561 sıra sayılı Kanun
Teklifinde yer alan tekliflerden birinin kırk sekiz saat geçmeden mevcut
olan bir torba kanun teklifine eklenerek komisyon gündemine
alınmasının ve Genel Kurulda görüşmelerinin
yapılmasının İç Tüzüke uygun olup olmadığı
hakkında (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, biraz önce yapılan usul
tartışması neticesinde, 561 sıra sayılı Komisyon
Raporunun görüşmelerine devam edilmesi yönündeki tutumumda herhangi bir
değişiklik olmamıştır. Ancak, Başkanlığımızca
komisyonlara havalesi tekemmül etmemiş olduğundan, İstanbul Milletvekili
İbrahim Yiğit ve arkadaşlarının sıra
sayısında yer alan kanun teklifi sıra sayısından
çıkartılmıştır. Sıra sayısı yeniden
bastırılarak tutanaklara bu şekilde geçecektir.
Ayrıca,
Sayın Kamer Gençin, teklifin komisyona iade edilmesine ilişkin bir önergesi
gelmiştir. Bildiğiniz üzere, İç Tüzükün 88inci maddesine göre,
bir tasarı ve teklifin tümünün veya bazı maddelerinin komisyona geri
verilebilinmesi esas komisyon ve hükûmetin isteyebileceği şeklinde
düzenlenmiştir. Bu nedenle, önergenizi işleme alamıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim önergem, bakın,
buradaki önergem, komisyon raporu usulüne aykırıdır. Bakın,
o öteki uygulamaya koymadığınız şeyler Anayasaya
aykırı olduğu için komisyona
Burada komisyon raporunu müzakere
ediyoruz, lütfen, önergemi okuyun ve işlem yapın. Çünkü biz diyoruz
ki: Komisyon raporu usulüne uygun değil. Bizim burada müzakere
ettiğimiz komisyon raporu
BAŞKAN Neden usulüne uygun değil Sayın
Genç? Bunları konuştuk.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, bakın, bir defa
başkan vekili
BAŞKAN Usul tartışması yaptık.
Evet
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, efendim, usul
tartışmasını yapmadın. Burada 6-7 tane yeni madde
diyor, komisyon metni burada. Bu yeni madde nereden gelmiş?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Açıklama yapabilirim
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, ayrıca, İç
Tüzükün 35inci maddesine göre, komisyon madde teklif edemez. Onun için,
ayrıca da Meclis başkan vekilinin bir tanesiyle ilgili imzası
olmadığı hâlde girmiş. Şimdi raporu hükümsüz
saymanız lazım.
BAŞKAN Sayın Genç, önce Komisyon
açıklama yapsın. Sayın Başkan Vekiliyle telefonla
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, evvela önergemi
işleme koyun.
BAŞKAN Sayın Başkan Vekiliyle telefonla
görüşüldü, imzanın kendisine ait olduğunu söyledi
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, bir isim
olmadığı anlaşıldı.
BAŞKAN
sayın grup başkan vekillerinin
huzurunda telefonla.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, evet, Ayşe Nur
Hanım imzanın kendisine ait olduğunu söylemiştir. O
bakımdan, bunun da zabıtlara girmesini
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, şimdi, burada Sayın
Başkan, komisyon raporu
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Komisyona bir
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika efendim. Komisyon
raporunda usulsüzlük olan kısmı geri çekip de komisyon raporunu
usullü hâle getiremezsiniz. Komisyon raporu bir bütündür, eğer o komisyon
raporunda nazara alınan bir teklif usulsüzse o komisyon raporunun tümüyle
hükümsüz sayılması lazım ve komisyonun raporu geri alıp
yeniden düzenlemesi lazım ama siz hukuku dinlemiyorsanız başka.
Benim önergemi işleme koymak zorundasın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, bu
teklif bize gönderilmiştir, aynı zamanda SGBde yani İnternet,
elektronik ortamda da Komisyonumuza gelmiştir ve bu şekilde
aldık ama şu an bir imza eksiğinden dolayı onu siz geri
çekiyorsunuz. Ancak, burada Sayın Kamer Gençin iddia ettiği yeni
madde olarak ifade etmiş olduğu şeyler Komisyonumuzun gündemine
alınan ve birleştirilen beş tekliften
alınmıştır ve birinci teklife -Süreyya Sadi Bilgiçin-
benim olan teklife önergeyle konulmuştur. Burada usulsüz herhangi bir
işlem yoktur, bunların hepsi teklifle Plan Bütçe Komisyonunun
gündemine gelmiş maddelerdir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, önergesi hakkında konuşsun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Şimdi, Sayın
Başkanım, tabii, burada, İç Tüzükte kanun koyucu ya da bu
İç Tüzükü yazıcının
Bu İç Tüzükte çok böyle,
birbirleriyle çelişen maddeler var. 87yle 88de de esasen böyle bir durum
var.
Şimdi bakınız, 87, görüşülmekte olan
kanun tasarı veya teklifinin bir maddesinin reddi, tümünün veya bir
maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya
geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon ve
hükûmete önerge verme hakkı vermiş. 88de ise sadece Esas komisyon
veya hükûmet, tasarı veya teklifin tümünü ya da bir maddesini geri
çekebilir. demiş.
Şimdi, bu doğru, buna bir itirazım yok ama
Sayın Başkan, 87 de doğru. Yani burada maalesef
yazılım hatası mı dersiniz, redaksiyon mu ama bir şey
var, milletvekiline verilmiş bir talep hakkı var. Sayın Gençe,
bence, önerge talebini işleme alıp beş dakika söz vermeniz ve
sonra oylamanız lazım. Bence yapılması gereken budur
Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Altay, 87nci madde
ile 88inci maddeyi bir bütün hâlinde değerlendirmek gerekiyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, öyle değil
Sayın Başkan. Ya, biz bunun uygulamasını yaptık.
BAŞKAN Sayın Genç, bir saniye. Söz
verebilirim beş dakika, konuşabilirsiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Verin ama. Yani niye
yanlış yapıyorsunuz?
BAŞKAN - Bir saniye
Ama işin doğrusunu
söylemek gerekir başta.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, hayır.
BAŞKAN Lütfen bir oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, 87nci
maddede milletvekiline tanınan haklar, 88de komisyon ve hükûmete
tanınan haklar var.
BAŞKAN Hayır, hayır Sayın Genç, bir
bütün hâlinde değerlendirmek gerekir ve
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, bütün olmaz efendim.
Bütün olur mu Sayın Başkan?
BAŞKAN
87de Kanunlarda veya İç Tüzükte
aksine bir hüküm yoksa. diyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, aksine, tamam
BAŞKAN E, 88, aksini düzenliyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani 87deki, bakın
BAŞKAN Esas komisyon veya Hükûmet, tasarı
veya teklifin tümünün
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN
belli bir veya birkaç maddesinin,
komisyona geri verilmesini, bir defaya mahsus olmak üzere isteyebilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu hükûmetle komisyona
verilmiş bir yetki.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir dakika Kamer Bey.
Ama Milletvekili veremez. de demiyor.
Dolayısıyla, 88, 87de milletvekiline verilmiş bir hakkı
kaldıran bir hüküm değil, aksi bir hüküm değil Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzükün
87nci maddesinin birinci fıkrasına göre Kanun tasarısı
veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona
iadesi
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bir milletvekili
istiyor. Geneli üzerinde görüşmelere başlarken o
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, komisyon raporunu
diyorum. Sayın Başkan, komisyon raporu usulsüz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, geneli
üzerinde başlarken bu konuyu, önergeyi dikkate alabilirsiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Tümünün reddini istiyoruz
Mustafa Bey, tümünün.
KAMER GENÇ (Tunceli) Raporun iadesini istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başlarken
ENGİN ALTAY (Sinop) Başladık zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başlamadık
ya. Başladık. desin Başkan. Başlamadık daha.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Efendim, başladık, çağırdı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başlamadı
daha.
ENGİN ALTAY (Sinop) Her zaman olan bir şey de
değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Çağırdı, konuşmacıyı çağırdı.
BAŞKAN Sayın Altay, daha önce 87nci madde ve
88inci maddeyle ilgili
ENGİN ALTAY (Sinop) Oldu bir tartışma,
biliyorum.
BAŞKAN
önergeler verildi, itirazlar geldi,
uygulama şimdiye kadar hiçbir önergenin gündeme
alınmadığı şeklinde.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama öyle değil Sayın
Başkan, burada komisyon raporu önemli.
ENGİN ALTAY (Sinop) Alınmayabilir
Başkanım, alınmayabilir ama milletvekiline 87yle verilmiş
bir hak var. 88de de ayrıca esas komisyona ve hükûmete verilmiş bir
hak var. Şimdi, evet, bir şekilde yeni İç Tüzük Komisyonu anlaşabilirse,
Sayın Elitaş problem çıkarmaktan vazgeçer de kurulmuş olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük Komisyonu anlaşabilirse
bunları düzeltmek mümkün ama şu anda bana göre, benim yorumuma göre,
Sayın Gençin metnin komisyona iadesiyle ilgili önergesine göre sizin 87ye
göre söz verme tasarrufunuz var. Tasarrufunuz var, kullanırsınız
kullanmazsınız. Benim anlayışım budur.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, İç Tüzükü hepimiz yorumlayabiliriz ama esas yorum
Başkanlık Divanınındır.
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, tamam, biz de onu
söyledik, ne dedik?
BAŞKAN Evet, daha önceki yorumlarımızda
88inci madde karşısında
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, 88le
ilgisi yok. Bakın, komisyon raporu hatalı. Komisyon raporu
hatalı, hatalı.
BAŞKAN
önergenin işleme
konulmayacağını çok net belirttikten sonra Sayın Gençe üç
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, önergeyi okuyun,
önergeyi okuyun.
BAŞKAN Konulmayacak efendim, hayır. 88inci
madde çok net bir şekilde belirlemiş.
Sayın Genç, buyurun.
Daha önce de bu şekilde uyguladık, yine talep
ettiniz verilmedi efendim.
Buyurun.
IX.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli Mileltvekili Kamer Genç'in,
561 sıra sayılı Kanun Teklifinin komisyona iade edilmesine
ilişkin önergesinin işleme alınmamasının İç
Tüzüke aykırı olduğuna ilişkin bir açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, şimdi, arkadaşlar,
bakın, İç Tüzük hükmü çok açık, 87nci madde de
milletvekillerinin verdiği önergelerle ilgili. Burada tabii ki hükûmet ve
komisyon da var ama 88inci maddede hükûmet ve komisyon, Genel Kurulda bir
kanun tasarısı veya teklifi müzakere edilirken olabilir ki bazı
yerlerde hata yapılmıştır, onları geri çekebilir.
88inci maddede 87de milletvekiline verilen yetki
kaldırılmamıştır. O zaman 87de Milletvekilleri,
tasarının bir maddesinin ve tümünün komisyona iadesini isteyen önerge
verebilir. Bunun o zaman anlamı ne bunu uygulamıyorsanız? Böyle
bir şey olmaz.
Ayrıca da şimdi burada Meclis Başkanı
yanlış yapıyor. Komisyon raporu hatalı. diyoruz. Komisyon
raporu usulüne göre düzenlenmemiş. Komisyon raporunda işleme
konulmaması gereken bir kanun teklifi işleme konulmuş ve buna
dayalı olarak da komisyon raporu düzenlemiş. Dolayısıyla,
bu komisyon raporu görüşülemez.
Ben önergemde diyorum ki komisyon raporu usulüne uygun
değildir. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonuna iade edelim, Plan ve Bütçe
Komisyonu, usulüne uygun bir rapor düzenlesin. Arkadaşlar, yani hukuku
bilen bir kişinin davranış biçimi bu olur. E, komisyon usulüne
göre bir rapor düzenlememiş. O komisyonun usulüne göre düzenlemediği
bir raporun bir kısmını geçerli, bir kısmını
geçersiz sayıyorsunuz. Bu olmaz; bu, Parlamentonun
saygınlığına gölge düşürür.
Madde 87de milletvekiline diyor ki: Tümünün komisyona
iadesini isteyen önerge verebilir. Peki, siz bunu hangi maddeye göre, neye
göre şey ediyorsunuz? Her İç Tüzük maddesi ayrı bir maddedir.
Yani, 88inci madde komisyon ve hükûmete o yetkiyi vermiş, 87nci madde de
milletvekiline vermiş. Yani, burada parmak çoğunluğuna
dayanarak, arkadaşlar, çok yolsuzluklar yapılıyor. Hele Meclis
Başkanlığı kürsüsünde oturan arkadaşların da
okuma yazması olmayınca, hep yanındaki Divan üyelerine,
memurlara bunları sorunca hep böyle yanlış uygulamalar oluyor.
Ben o kürsüde oturduğum zaman orada memurlara sorarak işlem
yapmıyordum. Evvela, orada oturan insanlarda sağlam bir hukuk
mantığı olacak, sağlam bir hukuk bilgisi olacak.
Açık hüküm ya, diyor ki: Milletvekili,
tasarının tümünün komisyona iadesini isteyen önerge verir.
Açık, bunda başka bir şey var mı? Yok. E, şimdi bu
nereden çıkıyor yani Ben bunu uygulamıyorum demek? Ya, sen
niye uygulamıyorsun kardeşim? Senin yetkin yok ki burada. Çok
açık ve net bir hüküm. Ondan sonra siz o kürsülerde milletvekillerinin
bütün haklarını gasp ede ede ede milletvekillerinin konuşma
haklarını ortadan kaldırdınız. Böyle bir şey
olmaz ya! Bu kadar da keyfîlik olmaz, bu kadar usulsüzlük olmaz, bu kadar
hukuksuzluk da olmaz ya! Ya, ben gerçekten utanıyorum bunları
söylemekten. Yani, okuma yazması olan herkes o maddeyi öyle anlar ama Ben
öyle anlamıyorum. demek için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
muhalefet partisi
milletvekillerine sınırlama getiriyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Bu konudaki daha önceki uygulamalarımız ortada.
87nci maddede kanunlarda ve İç Tüzükte aksine bir hüküm yoksa diye
başlıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, 88le ne ilgisi var, 87 ya,
87yi oku ya. Allah Allah!
BAŞKAN 88inci maddeyle bütünleşiyor.
Dolayısıyla, önergenizi işleme alamıyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiç ve Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek ile 80 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğit ve Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ile 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Muş Milletvekili
Faruk Işık ile 34 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun (2/2006, 2/2007, 2/2008, 2/2009, 2/2010) (S.
Sayısı: 561) (Devam)
BAŞKAN
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Rahmi
Aşkın Türeli, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 561 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli
milletvekilleri, yine bir tartışmayla, usul
tartışmasıyla başladık. Aslında, bizim Plan ve
Bütçenin çalışma takvimi, oraya gelen yasaların arka arkaya,
birbirini izleyen biçimde gelmesi, birçok usul bizi ciddi anlamda bu usul
tartışmalarını açmaya zorluyor. Şimdi, tabii, tek
başına usul değil, bu esas önemli elbette ama usul de
esasın yanındadır, birleşiktir. Yani, usul olmadan esas
olmaz. Usul de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma yöntemlerini,
tekniklerini belirleyen ve buna dayalı olarak da nasıl nitelikli
kanun çıkartılabileceğini çözümlemeye çalışan bir yaklaşımdır.
Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen bir kanun Genel
Kurulda görüşülürken yeni bir kanunun Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi
artık en sık karşılaştığımız
olgulardan biridir. Böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Yani, şimdi, Plan
ve Bütçe Komisyonu anayasal bir komisyon, 40 üyesi var ama bunun 25 üyesi
iktidar partisine verilmiş. E, ona baktığınız zaman,
muhalefet partilerinin buradaki sayısı fazla değil. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bizim 9 üyemiz var. E bu 9 üye, onların bir
kısmının da olamadığını, değişik
nedenle mazeretli olduğunu düşündüğümüzde, biz ne
yapacağız? Yani, burada, Genel Kurulda, Plan ve Bütçe Komisyonundan
geçen yasayla ilgili burada mı bulunacağız, burada muhalefet mi
yapacağız, konuşacağız, söz isteyeceğiz, maddeler
üzerinde konuşacağız, önergeler üzerinde
konuşacağız ya da aşağıda Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelen tasarı ya da teklif üzerinde mi
konuşacağız? Bir kere bu hiçbir şekilde tasvip
ettiğimiz bir usul değil ama artık vakayı adiyeden oldu.
Yine, başka bir
husus, bakın, artık neredeyse Plan ve Bütçe Komisyonuna torba kanun
diye adlandırdığımız bazı kanunlarda
değişiklik yapan kanun teklifi ve tasarıları
dışında kanun gelmez oldu. Torba kanun elbette belli bir ihtiyaç
olduğu zaman, birbirinden çok özel durumlarda, birbiriyle ilişkili
olmasa da belli bir bütünlük içinde, birkaç kanun bir arada gelebilir ama öyle
olmuyor değerli arkadaşlar.
Bakın, en son görüştüğümüz, şu anda
burada üzerinde görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ilgili
söyleyeyim: Önce 12 madde olarak gelmiş, bir milletvekillimizin ve
arkadaşlarının imzasıyla Süreyya Sadi Bilgiç- arkadan,
gene başka bir milletvekilimiz -AKP milletvekili- 16 maddelik bir kanun
teklifi vermiş; 12 maddesi aynı arkadaşlar, aynı, kanun
metnindeki maddeler de aynı, gerekçe de aynı, yazı karakteri de
aynı, her şey birbirinin aynı, yalnızca 4 tane madde
eklenmiş. Ondan sonra, başka bir milletvekili
arkadaşımızın -AKP milletvekili- kanun teklifi gelmiş,
20 madde; burada da 16 madde aynı, kanun metni aynı, gerekçeler
aynı, yazı karakteri aynı, satır boşlukları
aynı. E böyle bir şey olabilir mi? Yani, herhâlde bir kanun teklifi
üretme yeri var, bir merkez kurulmuş, herhâlde orada, merkezden geliyor,
bu şekilde, tıkır tıkır, üzerine bir biçimde
Çünkü,
normalde bir kanunu görüşürken, İç Tüzüke göre, bunların
birbiriyle ilişkili olması gerekir. O zaman ne oluyor? Ben zaten
görüşülen kanunla ilgili bir kısım maddeleri vereyim; ondan
sonra, onun üzerine 3 tane, 4 tane, 5 tane madde ekleyeyim
Ve ondan sonra
geldi, 20ye çıkmıştı, şimdi de 26 madde oldu
arkadaşlar.
Bakın, 26 maddenin yürürlük ve yürütme maddesini
çıkartayım, 24 madde. Kaç farklı kanun var biliyor musunuz? 14
arkadaşlar. 24 maddede 14 farklı kanunda değişiklik
yapıyor bu torba kanunda. Bakın, bu torbayı biz bulduk. Bu
torba, aslında dünyanın hiçbir parlamentosunda olan bir uygulama
değil, adı da torba değil bunun ama torba diyoruz. Torba
tabii bazen yetmiyor, işte, çuval, bunun üzerine değişik isimler
buluyoruz.
Böyle bir çalışma sistemi olmaz. Pratiklik her
şey değildir arkadaşlar. Meclisin yaptığı
işi ciddi biçimde yapmasına ihtiyaç var. Plan ve Bütçe Komisyonuna
-yükü ağırdır ama- birçok kanun tasarısı, teklifi
gelebilir, itirazımız yok. Bizim görevimiz burada, ülkenin var olan
sorunlarının çözülmesi, bunlara ilişkin kanunların
çıkartılmasıdır ama konu sadece nicelik sorunu
değildir beyler, bayanlar; konu, aynı zamanda, nitelik sorunudur. Nitelikli
kanunları çıkarmak zorundayız, toplumun ihtiyaçlarına cevap
veren kanunları çıkarmak zorundayız. Bugün çıkartıp
aradan bir ay geçmeden yeniden değiştirdiğimiz, aradan bir ay
geçmeden yeniden değiştirdiğimiz kanun yapma tekniğinin
Türkiye Büyük Millet Meclisine hiçbir yararı yoktur, aynı zamanda da
Türkiye Büyük Millet Meclisini itibarsızlaştıran bir
uygulamadır.
Yine,
yakındığımız, en çok eleştirdiğimiz
başka bir husus, önümüze gelen bu torba kanunların teklif olarak
gelmesi, tasarı olarak gelmemesi. Ama biz biliyoruz ki -orada
konuştuğumuz zaman arkadaşlarımızla- bürokrasinin
hazırladığı, belli bir ihtiyaç olduğu
İlgili
bürokratların hazırladığına ilişkin görüş
alıyoruz onlardan, öyle söylüyorlar bize. O zaman niye tasarı olarak
gelmiyor?
Bakın, tasarı
olarak gelmesinin avantajları var: Tasarı olarak gelmesi demek, o konuların
bürokraside ayrıntılı bir biçimde
tartışılması demek, farklı kurumlardan görüş
alınması demek, düzenleyici etki analizleri yapılabilme
imkânı demek. Ne demek düzenleyici etki analizi? 5018 sayılı
Kanunun 14üncü maddesinde var, bir kanun geldiği zaman, o kanunun devlet
bütçesine ekonomik anlamda ne getirip ne götürdüğünün bilinmesi demektir.
Yani giderleri arttırıyorsa nasıl arttırıyor, ne
anlamda; gelirleri mi azaltıyor, borçlanmada bir değişiklik mi
yapacak bunları görmeye ihtiyacımız var değerli
milletvekilleri. Ve bunları yalnızca kısa dönemde değil,
uzun dönemde görmeye ihtiyacımız var. Yani bugün, biraz sonra
geleceğim, kamu-özel iş birliği modelinde bunun örneklerini
vereceğim
Bakın, Maliye
literatürünün bir kavramı vardır Kuşaklar arası bütçeleme
diye. Bu, şu demektir: Bugün verdiğiniz bir kararın gelecek
kuşaklara ne getirip ne götüreceğini bilme ihtiyacımız var.
Bugün verdiğiniz yanlış kararlar, koşullu yükümlülükler,
gelecekte bu ülkede bütçe açıklarını arttıracaksa, kamu
açıklarını arttıracaksa, borçlanmayı
arttıracaksa, bu, gelecek kuşakların daha yüksek bir vergi yükü
altında yaşaması demektir. Bunların hepsini düşünerek,
bilerek, hesaplayarak kanun yapmaya ihtiyacımız var. Ama ne
yazık ki, ısrarla söylememize rağmen, teklif olarak önümüze
gelmeye devam ediyor.
Yine, başka bir
husus, bu torba yasaların burada, Genel Kurulda temel kanun olarak
görüşülmesi. Arkadaşlar, lütfen elinizi vicdanınıza koyun,
torba yasa -biraz önce söyledim- 26 madde; 2sini çıkardım, yürürlük,
yürütme, 24 madde; 14 ayrı kanunda değişiklik var. Biz burada
bunu temel kanun olarak nasıl görüşüyoruz? Şimdi ben tümü
üzerinde konuşuyorum, hangisinden bahsedeyim? Şimdi, birinci bölüm,
ikinci bölüm olacak; birinci bölümdekilerin, arkadaşlar, hangisinden
bahsedecek?
ENGİN ALTAY (Sinop) Ayakkabı kutusundan
bahset Sayın Vekilim, ayakkabı kutusundan bahset.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Evet,
bahsedeceğiz.
İkinci bölüme geliyoruz, ikinci bölümde de gene
aynı şeyler söz konusu. Yani böyle bir sistem yok arkadaşlar.
Temel kanun demek, bakın, İç Tüzükün 91inci maddesinde diyor ki:
Düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki
bağlantıların korunması zorunluluğunun
bulunması
Yani birbiriyle ilişkili olacak. Birbiriyle ilişkili
olmayan konuları getirip buraya temel kanun olarak görüşemezsiniz.
Görüşmemeniz gerekir çünkü maddeler üzerinde gerekli
tartışmanın yapılmadan bu sürecin işlemesi söz konusu.
Bakın, artık hemen hemen her
çıktığımızda buraya bunları konuşmak zorunda
kalıyoruz. Başka şeyleri konuşmamız gerekirken, hep bu
usul tartışmaları üzerinden gidiyoruz. Biraz önce de gene bir
usul tartışması oldu, Komisyonda kırk sekiz saat
kuralına uyulmaması ortaya
Gerçekten de kırk sekiz saat
kuralına uyulmadı. Yani bunları neden usulüne uygun yapmadığınızı
anlamış değilim. Yani bu kurallara uyalım, Meclisin
çalışmasının bir yöntemi olsun, bir metodu olsun. Yani
etkinliği, verimliliği böyle sağlayabiliriz yani boşu boşuna
birçok milletvekilini almanın, buraya getirmenin, komisyonda ve Genel
Kurulda onları çalıştırmanın bir anlamı yok. Daha
verimli bir çalışmanın kurulmasına ihtiyaç var. Bugünkü
mevcut çalışma sistemi Türkiye Büyük Millet Meclisine itibar getiren
değil, itibarsızlaştıran bir çalışma yöntemidir.
Şimdi birkaç konuyu, önemli bulduğum birkaç
konuyu burada vurgulamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bunların birisi kamu-özel ortaklık modelidir. Geçmişte
yap-işlet ve yap-işlet-devret diye başlayan, sonra
sağlık alanının da dâhil edildiği ve yap-kirala-devret
modelinin de kapsandığı bir model var ortada, kamu-özel
ortaklık modeli. Konuştuğumuz zaman, sayın bakanlar konuyla
ilgili olarak hep şöyle söylüyorlar, diyorlar ki: Bu, bir zorunluluk.
Kamunun, özel sektörün de ülkenin gelişmesine elbette katkıda
bulunması gerekir
Buna ilişkin şeyler söylüyorlar. Şimdi
bakın, ben size iki tane rakam vereyim, olayın ne olduğu
çıksın: Kamu sabit sermaye yatırımları içinde
sağlık yatırımlarının payı 2002
yılında -AKP iktidara gelmeden bir önceki yılı
koyuyorum- yüzde 5,1miş
değerli arkadaşlar. 2013 yılında kaç? Gene yüzde 5,1 yani
kamu sağlık yatırımlarında hiçbir artış yok.
Yani, toplamına 100 dediğinizde kamunun
yatırımlarının içinde sağlık yatırımlarının
payı ancak yüzde 5, yani yirmide 1. Peki, kamu sağlık
yatırımlarının millî gelir yani gayrisafi yurt içi
hasıla içindeki payına bakıyoruz, 2002 yılında binde
3müş, 2013 yılında binde 2ye gerilemiş, binde 2
arkadaşlar, binde 2, el insaf! Bu mudur kamunun kaynağının
olması? Kamunun sağlık yatırımlarına
ayırdığı pay binde 2dir. Biz de hep bunu söylüyoruz,
diyoruz ki arkadaşlar: Bunları kamu-özel ortaklık modeliyle
yapmayın, bunları kamu
yatırım programına alın, kamu yapsın. Neden? Bu
modelin tabii şöyle bir kolaylığı var: Şu anda
cebinizden para çıkmıyor. Gidiyorsunuz, ihale ediyorsunuz,
dışarıdan geliyor bir yüklenici, alıyor bunu
-sağlık için konuşuyorum özellikle burada- ama ondan sonra ne
oluyor biliyor musunuz? Otuz yıla kadar ona kira ödüyor devlet, otuz
yıla kadar kira ödüyor. O kira bedelleri artırılıyor.
Ayrıca, bunlara hazine garantileri veriliyor çünkü, tabii, şahıs
bunu alıyor, sağlık alanı. Sağlık alanına
ilişkin finansman ihtiyacı olduğunda dışarıdan
borçlandı. Dışarıdan belki ithal edecek sağlıkla
ilgili makineler, MR cihazları, başka cihazlar.
Dışarıdan borçlanıyor, hazine buna garanti veriyor
değerli arkadaşlar. Yarın öbür gün bir biçimde sözleşmede
problem çıktığında bütün bu yük kamunun üzerinde
kalıyor. Buna koşullu yükümlülük diyorlar, şu anda gözükmüyor
ama gelecekte bu ortaya çıktığı zaman bütün kamu kesimi
dengelerinin hepsinin bir anda yerle bir olması anlamına gelecek.
Şimdi, bakın, sağlıkta kamu-özel
iş birliği modeli yap-kirala modelinde
Bu kanun teklifi getirilen en
büyük özellik, en büyük farklılık şu arkadaşlar; yeni
getirilen bir özellik, daha önce hiçbirinde yoktu bu, yap-işlette de
yoktu, yap-işlet-devrette de yoktu, yap-kiralada da yoktu:
Sözleşmelerde değişiklik yapma yetkisi getiriliyor.
Tekrarlıyorum daha iyi duyulsun diye: Sözleşmelerde
değişiklik yapma yetkisi getiriliyor. Sözleşme
yapılmış, bitmiş, geriye giderek sözleşmeleri
değiştirebiliyorsunuz. Böyle bir şey, bir kere, ihale hukukunun
en temel ilkeleri olan rekabete, bir işin uygun koşullarla, uygun
şartlarla sağlanmasına, kişilere, piyasa aktörleri
karşısında onlara eşit muamele edilmesine, tarafsız
kalma ilkelerine temelden aykırıdır.
Bakın, ne diyor kanun teklifi: Mücbir sebepler,
olağanüstü hâller veya sözleşme ve eklerinin uygulanmasını
etkileyen bir durumun ortaya çıkması veya sözleşme ve
eklerindeki hükümlerin ihtilaf içermesi hâllerinde sözleşme ve eklerinde
değişiklik yapılabilmesi mümkün hâle gelmiştir. Bu ne
demek arkadaşlar? Mevzuatımız, ülkemizdeki genel mevzuat zaten
mücbir sebepleri ve olağanüstü hâlleri sayıyor. Olağanüstü hâller
bazı kanunlarda beklenmeyen hâller, beklenmeyen durumlar diye yer
alıyor. Ama Sözleşme ve eklerinin uygulanmasını etkileyen
bir durumun ortaya çıkması. Ne demek bu durum, nasıl bir durum?
Kanunda tanımlanmayan bir şey olabilir mi? Veya Sözleşme ve eklerindeki
hükümlerin ihtilaf içermesi hâlinde. Bu hâller açık hâller değil. Bu
şekilde bunları kanuna koyamazsınız, kanuna bu şekilde
hüküm koyamazsınız. Bunların ne olduğu belirlenmeyen bir
madde, kanuna konulmaz. Kanunlarda genellikle soyutluk ilkesi olur. Bunlar daha
ikincil mevzuatta düzenlenmesi gereken ve esas itibarıyla sözleşme ve
eklerinde düzenlenmesi gereken hususlardır. Nitekim, eğer
sağlıkta yapılmış olan bu yap-kirala-devretle ilgili
projelere bakarsanız bunu görürsünüz. Bütün sözleşmelerin hepsinde
aslında, ne olduğu, yani böyle bir durum ortaya
çıktığı zaman ne yapılacağı bellidir. Yani
sözleşmede yer alan, zaten yer alması gereken bir hususu
-tarafların arasında anlaşması durumunda ne zamanlar
sözleşme feshedilir, ne zamanlar tadilat yapılır- siz
alıyorsunuz şimdi, kanuna getirip kanuna taşıyorsunuz.
Böyle bir şey kabul edilebilir değildir.
Diğer taraftan, birinci cümlede -23üncü maddeden
bahsediyorum, kanun teklifinin- Sözleşme bedelini değiştirmemek
kaydıyla diyorsunuz ama ikinci cümlede
Yani birinci ve ikinci cümleler
arasında ciddi bir çelişki var. Orada ise aslında
sözleşmenin bedelini değiştiriyorsunuz. İlk paragrafın
ilk iki cümlesi arasında ciddi bir sorun söz konusudur.
Gene aynı şekilde, YPK kararlarında da
problem vardır. Bakın, Türkiyede kamu-özel ortaklık modeline
ilişkin yapım işlerinde YPKnın kararları aranır
ama YPKnın verdiği bir ön izindir, ön karardır. Ön fizibilite
raporu, bir de ön proje, ön fizibilite gibi raporu ve projeyle ilgili
dokümanlar YPKya sunulur, YPK bunları görüşür, izin verir, ondan
sonra ihale süreci başlar. Fizibilite raporu hazırlanır,
diğer, işte, şartnameler varsa onlar hazırlanır ve
diğer bütün ihaleyle ilgili
İhale yapılır ve
sözleşmeye, imzalanmasına kadar giden süreç başlar. Ama burada
öyle değil. Şimdi, siz ne getiriyorsunuz bununla? YPKya -diyelim ki
ihale yapıldı, bitme aşamasında ya da sözleşme
imzalanmış- geriye dönerek diyorsunuz ki: Şartlarda bir
değişiklik oldu, biz bunu yeniden alacağız, yeniden gündeme
getireceğiz. Tekrar geriye
doğru götürüp yeniden YPK onayına sunuyorsunuz. YPK bunu onaylayamaz
çünkü bunu yaparken, kanun teklifindeki maddede bunu sözleşmeyi tadil
etmek için kullanıyorsunuz ama bunu kullanamazsınız değerli
arkadaşlar, bunu kullanamazsınız, bunu yapamazsınız. Çünkü
hukukun, idare hukukunun en temel ilkelerinden biri usulde paralellik
ilkesidir. YPKnın imzalamadığı sözleşmeleri
YPKnın değiştirme, tadil etme ya da tadil edilmesine imkân
sağlayacak bir biçimde karar verme yetkisi yoktur. Bu, hukukun en temel
ilkelerine aykırıdır. Ya o zaman hepsini YPKyla görüştüreceksiniz
ya da bunu YPKya götürmeyeceksiniz. Tabii, zaten burada esas
sıkıntılı olan kısım bunların
değişmemesinin sağlanması.
Gene başka bir husus: Değerli milletvekilleri,
sözleşmelerde değişiklik yapma yetkisi sadece ihale süreci ve
sözleşmenin imzalanmasına kadar geçen süreyi kapsamıyor, bütün
kira süresini de kapsıyor. Eğer maddeyi dikkatli okursanız
göreceksiniz ki, hayretle göreceksiniz ki, otuz yıllık bir süreç
olacak kira süresi boyunca, bu maddeye göre istediğiniz anda
sözleşmeyi değiştirebilirsiniz. Ve kaç defa
yapacağınız da sınırlanmamış; 1 kere, 2
kere, 5 kere, 10 kere, 20 kere, 100 kere değiştirebilirsiniz. Böyle
bir şey olabilir mi? Yapılmış, bitmiş, iş bitmiş.
İhaleye çağırmışsınız. İhalenin temel
unsurlarında bir değişiklik yapamazsınız. Bunun
adı ihaleye fesat karıştırmaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Aynen öyle.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Böyle bir
şey hiçbir şekilde kabul edilebilir değil. Zaten biz kamu-özel
ortaklık modelinin ciddi anlamda devlete yükler getirdiğini
söylüyoruz, hem bugün hem de gelecekte yükler getireceğini. Şimdi,
bir de sözleşmeyi değiştirme yetkisi
tanıdığınız zaman önümüze çıkacak olan portreyi,
mali portreyi ben açıkçası tahmin bile edemiyorum. Yani bu
sözleşmeleri kim değiştirecek, idare mi değiştirecek?
Hayır, tabii ki yüklenici şahıs, müteahhit
değiştirecek, müteahhidin isteği üzerine olacak. E, o zaman siz,
bunu, baştan hepsini planlayacaksınız, hepsini en ince
ayrıntısına kadar gözden geçireceksiniz.
Gene 24üncü maddede üst hakkı tanınıyor.
Üst hakkı demek, tesislerle ilgili ya da ticari hizmet alanlarıyla
ilgili, hazineye ait bir yerin o yüklenici firmaya, ihaleye bedelsiz olarak
verilmesi demektir. İhalede varsa problem yok. Çünkü ihale
şartnameleri konuşulduğu zaman, ortaya konulduğu zaman
tartışırsınız, kira da ona göre belirlenir, bedel ona
göre belirlenir, bütün şartlarda bu da hesaplamaların içinde bir
unsur olarak yer alır. Ama öyle yok, sözleşmesi tamamlanmış
olan işlerde bile siz geriye doğru gidiyorsunuz. Bitmiş
artık, iş yapılmış, geriye doğru gidip üst
hakkı verdiğiniz zaman ne yaparsınız? Bunun adı, kamu
kaynaklarının birtakım insanlara açık ve net biçimde
peşkeş çekilmesidir. Bunu kabul etmek hiçbir şekilde mümkün
değildir, bunu yapamazsınız ve ortaya çıkacak olan hazine
zararı, kamu zararı zaten bu işi yapan sorumluların da, bu
işi onaylayan, bütün bunun altında imzası olan bakanın da,
hepsinin de yargılanmalarına, gelecekte Yüce Divanda
yargılanmalarına yol açacak bir usuldür, bu yanlıştır.
Bunu değiştirmemiz gerekiyor, bunu bir an önce değiştirin.
OKTAY VURAL (İzmir) Daha önce de öyle oldu, Yüce
Divanda yargılananlar oldu.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) Komisyonda
söyledik bunu, değiştirmediniz ama Genel Kurulda yeniden söylüyorum.
Şimdi, gene bakın, bir jeotermal kurul
kurulmuş. Bu kurul işleri
Böyle ha bire yeni kurullar kuruluyor yani
böyle bir bakıyorsunuz, demek ki bir ihtiyaç doğuyor, öyle
düşünüyorlar. Burada da gene en az 3 kişilik bir kurul var, bu
jeotermal kaynaklarla ilgili olarak. Maden ruhsatlarıyla, altyapı
yatırımlarıyla ve kültür ve turizm bölgeleriyle, onlara
ilişkin çizilmiş imar planlarıyla herhangi bir çatışma
olursa bu kurul devreye girecek ve kararı verecek, kamu yararı
kararı verecek ve kararları oy çokluğuyla alacak. Böyle bir
şey olabilir mi? Yani, bakın, 3 kişilik bir kurul diyorsunuz,
Kalkınma Bakanının başkanlığında, bunun
içinde Enerji Bakanı var, diğer bakanlar da var. Böyle bir şey
olmaz. Bu kurul, bir kere, kamu yararı kararı verdiği zaman bu
nasıl, neye göre verecek, hangisine öncelik verecek, onu bilmeye
ihtiyacımız var. Her şeyi kurula bırakamazsınız.
Kurul bilecek, neye göre karar vereceğini, diyecek ki orada: Şu,
şu öncelikler varsa buna göre karar veririm. Ülkenin kalkınma
planı ya da başka birtakım programlar tanımlanacak, buna
göre gidecek.
Gene aynı
şekilde -zamanım kalmadı- bu İnternet düzenlemesini,
bakın, Cumhurbaşkanının veto etmesi gerekiyordu, veto
etmedi, önümüze geldi ve değişiklikler yapıldı ama
yapılan değişiklikle de değişen hiçbir yok. Onu
açık ve net görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RAHMİ AŞKIN
TÜRELİ (Devamla) Siber güvenlik adı altında böyle bir
şeyle, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığının İnternette var
olan trafik bilgilerine, hem de
diğer bütün bilgilere ulaşabilmesinin imkânı
açılmıştır. Bu, hiçbir şekilde kabul edilebilir
değildir. Çağdaş demokrasilerde özgürlük ve güvenlik dengesi
özgürlükten yanadır. Özgürlük hiçbir şekilde güvenliğe tercih
edilmez, güvenlik için ondan
vazgeçilmez. Elbette güvenlik de sağlanacaktır ama öncelik
özgürlüktür. Özgürlüğü sağlayacak temel hak ve hürriyetlerin bir
ülkede en iyi biçimde, en özgür biçimde uygulandığı bir rejime
ihtiyaç vardır diyorum.
İşte,
dediğim gibi, torba kanunun zararı bu, konuşmamın
yarısı bu torba, usulle harcayınca diğer konulara da
konuşacak çok fazla zamanım kalmadı.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Yaşasın özgürlük!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü üzerinde,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 561 sayılı torba üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sanırım Meclis
tarihinin en hızlı yasası, en hızlı dolan
torbası, en hızlı değişen kanunu, en hızlı
bir şekilde Meclise inen torba kanunu bu kanun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Senin de katkın var bu torbada, senin katkın
olduğunu unutma!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi, düşünün, AK PARTİ milletvekilleri yirmi dört
saat arı gibi çalışıyor arkadaşlar, hiç uyumuyorlar.
Cumhurbaşkanı Budapeşteden toprağa ayak basar basmaz Çankayada
hemen İnternet yasaklarını onayladı ve bir tweet attı,
dedi ki: Ben onaylıyorum ama Meclise dedim ki: Bunları düzeltin,
düzeltecekler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Talimat verdim. dedi.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, Meclise ayar
çektim, yürütmenin başı Çankayadan Meclise ayar çektim, Meclis gerekli
düzenlemeleri yapacak. 20.30dan sonra bir baktık, iki saat sonra Meclise
bir kanun teklifi gelmiş. Bu kanun teklifi, 18 Şubatta
arkadaşlar, Cumhurbaşkanı onayladıktan sonra hemen 20
maddelik olarak gelmiş. Fakat, gariplik bu ki bizim Komisyonda, Plan ve
Bütçede bir tane konuşma şeyi gelmiş; burada, torbada 12 tane
kanun var. Bunun itirazını yaptık, dedik: Arkadaşlar,
aynı mahiyette kanun tekliflerimiz var; 6 Ekim 2011 tarihinde
bilişimle ilgili, İnternet yasaklarıyla ilgili verdiğimiz
kanun teklifleri var, bunları getirin. Bunlar getirilmedi ama akşam
verilen teklif sabah Komisyona indi. Sabah Komisyonda yazılı olan 12
maddede yoktu. Bir baktık Sayın Fındıklının
teklifi Meclisin sitesine girmiş, İnternet sitesine girmiş.
Komisyona gelmemiş, üye olarak daha bize ulaşmamış,
milletvekillerine ulaşmamış, Meclisin İnternet sitesine
girmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gelen
kâğıtlara girmiştir o.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sorduk: Kim, hangi paralel
bunu Meclisin İnternet sitesine
Burada görüşmediğimiz, konuşmadığımız
bir teklifi, birleşmeyen bir teklifi nasıl koyarsınız?
Cevabını alamadık. Sonra dedik ki: Kardeşim, bizim
teklifleri niye getirmediniz, bizim de İnternetle, bilişimle ilgili
var -6/10/2011- bu Komisyon üyesi olarak benim verdiğim teklifler var.
Dediler ki: Sizin teklifler adresini şaşırmış, Adalet
Komisyonuna girmiş. Peki, sizin İnternetle ilgili teklifler
nasıl adresini bulup Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor, özel ulakla
mı geliyor? İşin garip tarafı bu. Sonra, bir teklif daha
geldi İbrahim Yiğitin, CHPden Sayın Hamzaçebinin de geldi bu
dövize endeksli kredilerle ilgili. Hele, dur, bu Meclis Komisyonunda bu sürat,
bu hız ne? Orada hemen bir kanun teklifi hazırlayın. 1 milyon
üniversiteyi yeni bitirmiş işsiz üniversiteli mezunu, hem onları
hem kefillerini kredi kartları borçları nedeniyle icraya veriyorlar.
İşleri yok, iş kuramamış, evleri yok, perişan
veya yeni işe girmiş, yeni evlenmiş, bunlara bir soluk
aldıralım. İnsani olarak sosyal devlet böyle durumlarda
gençlerine, geleceğine sahip çıkar. dedik. O arada benim bir
konuşmam var, Genel Kurula indim çıktım, benim teklif rüzgâr
hızıyla gelmiş, Sayın Bilgiç bir taraftan, Sayın
Berber bir taraftan, bizim Komisyon üyeleri Senin teklif geldi, burada
birleşti. dedi. Ya, iyi de kardeşim, bu ne sürat, bu ne hız, bu
ne üretim, bu ne fabrika?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sizi seviyor Komisyon üyeleri demek ki.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Baharın aşkı mı vurdu, sizi coşturdu?
Cemrenin ilki kor hâlinde havaya düştü, 2nci, 3üncü cemrelerde sıra;
27 Şubatta suya, 6 Martta toprağa düşecek ve bahar bütün
görkemiyle zaten gelecek. Siz, dört günde yirmi dört saat burada kapanıp
bu cemrenin düşüşünü nereden seyrettiniz? Yoksa, bakıyorum
salona bu çok mühim, Cumhurbaşkanının ayar çektiği
İnternet yasaklarını görüşürken baharı
dışarıda mı yaşıyorlar arkadaşlar? Hiç
kimseyi burada bulamıyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) Bahar içeride
yaşanıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kendi
arkadaşlarını çağır.
SIRRI SAKIK (Muş) Biz bu kadarız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Nöbetçi
Plastik çiçeklerde baharı soluduğunu
sanıyorsa iktidar partisi şaşıyordur.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Baharı istemiyoruz ya, kuraklık
var.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın arkadaşlar,
size son bir haftadaki performansınız nedeniyle ben en
hızlı kanun yapma ödülü olarak bir ödülün
yaratılmasını, bir şekilde bunun
Yani, bu kadar
hızlı kanun yaptığı için, çok hızlı ve seri
üretime geçtiği için, fabrika gibi çalıştığı
için, fason çalıştığı için, bu fason
çalışmanın içinde arada imalat hataları olsa da
İnternet sitesinde olduğu gibi Cumhurbaşkanının saat
20.30da onaylayıp iki saat sonra, yürürlüğe giren kanunu,
çıkardığınız kanunu da o hızla değiştirdiğiniz
için size altın kanun ödülünü mü verelim, vanadyum kanun ödülünü mü verelim;
yoksa, hayır, pırasa ödülünü mü verelim? Yani, bu ödül işine
gelinirse hızlı yasa yapma konusunda
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Cesaret madalyası
verelim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Cesaret değil bunun
adı, iş bitirme ödülü olarak
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Cüretkârlık, cahil
cüretkârlığı
HASİP KAPLAN (Devamla) - Cidden bütün bunların
ötesinde, hızlı İç Tüzükü ihlal, Anayasayı tağyir ve
bütün komisyonları, bütün Başkanlık Divanını
icraatlarıyla torbaya doldurarak, torbaları da 20 maddelik bir teklifte,
bunu da temel kanuna çevirerek, temele de haksızlık yaparak, onu da
iki bölüm hâline getirerek, böylece hızlı görüşmekten
dolayı bir tebrik etmek lazım.
Sayın Cumhurbaşkanı İnternet
yasaklarını gönderdi, hemen
Buradaydık, Sayın Bakanla
görüştük, gruplarla görüşme yaptık, denildi ki: İnternet
yasaklarında biraz yumuşama yapalım. Neyi
yumuşatalım? Trafik bilgilerinde bir kontrol getirelim. Ee
TİBin dört saatlik yasaklama kararına da yirmi dört saat içinde
veya en geç kırk sekiz saat içinde bir denetim getirelim, yargı
denetimi. Kardeşim, Allah aşkına, sizin
hukukçularınız Anayasanın 22nci maddesi olduğunu bilmez
mi? Haberleşme özgürlüğünün 2001de değişikliğinin
yapıldığını, Avrupa Birliğinin rüzgârlarıyla
2001 yılında haberleşme özgürlüğü bu yasaya konulunca
Hâkim kararı olmadan yasak verilemez. denildiğini bilmiyor musunuz,
okumadınız mı? Okudunuz aslında. Şimdi,
bakıyorum, torbada kim vardı? Eğer İyimaya olsaydı
Adalet Komisyonundan Başkan, Ya, bunu yanlış
yapıyorsunuz. derdi. Sayın Berber Plan ve Bütçe Komisyonundan
olunca, hukuk da bilmeyince, teklifin bürokratları da bilmeyince Anayasa
22yi hercümerç ettiniz ve ihlal eden bir kanun teklifi
çıkardınız, sonra iki saatte bunu değiştirmeye
kalktınız. Niye? Ana muhalefet partisinin oyu yetiyor, Anayasa
Mahkemesine gitse tık diye oradan Anayasa 22yi ihlal kararı
çıkacak. Ne yapalım? Dolanalım bunun etrafından.
Nasıl dolanalım? Ona uygun bir düzenleme getirelim. Bu getirilen
düzenleme işte, Anayasanın 22nci maddesini dolanarak sansür ve
yasağı sürdürme olayıdır arkadaşlar.
Özgürlük çok farklı bir şeydir arkadaşlar.
Özgürce yaşamak çok farklı bir duygudur. Özgürlüğü solumak da
çok farklı bir duygudur. Eğer kalbinizde, beyninizde,
yüreğinizde özgürlük sevdası varsa onu yıldızlara da
yazarsınız, güneşe de yazarsınız, zindanların
duvarlarına da yazarsınız, sanal âlemde, sosyal medyada her
türlüsünü yazarsınız ama sizin bir vekil gibi, Allah
şaşırtmasın, TBMMde tam kadro, hep beraber. deyip
yanlış tweetler attırmasın. Yani, şunu demek
istiyorum: İnternet olayı MİT Yasasıyla
birleştiği zaman, bütün her şeyi zapturapt altına
almanın yasal altyapısının parça parça temel
taşlarının döküldüğünün göstergesidir arkadaşlar.
Siz en hızlı kanunu fason olarak
üretebilirsiniz, en hızlı kanunun imalatı esnasında imalat
hataları olabilir bu İnternette olduğu gibi,
Cumhurbaşkanı ayar çekebilir. Bir tek bu eksikti Meclisten,
yasamadan. Yürütmenin yasamaya ayar çektiği bir duruma getirdiniz bu
Meclisi arkadaşlar. Bu Meclisin komisyonlarını çalışamaz
duruma getirdiniz, İç Tüzükü perişan ettiniz. İç Tüzük
Komisyonunda ne uzman ne sivil toplum dinlediniz ne ilgili bakanlık
yetkililerini dinleme imkânı buldunuz ve gece gelen teklifi sabah 10.30da
aldınız, 10.30da başladığınız torbayı
akşama kadar doldurdunuz, muhalefet şerhini yazma fırsatı
vermeden ertesi gün basıp kırk sekiz saat beklemeden Meclise
getirdiniz. Bunun adı yasama değil, milletin özgür iradesi
değil. İsterseniz sandıktan yüzde 95, Kenan Evrenden fazla oy
alarak gelin; bunun adı millî irade, milletin iradesi, halkın
iradesi, özgür iradesi, sandık iradesi değildir. Kimse kimseyi
kandırmasın.
Demokrasi bir kurallar bütünüdür, güçler
ayrılığını siz ihlal ederseniz
Zaten
çoğunluksunuz Mecliste, Hükûmet de sizden çıkıyor. Yasama,
yürütme zaten iç içe. E, maşallah HSYK ile yargı da tamam. Güçleri
birleştirdiniz zaten. Yani, ne olacak şu komisyonları biraz daha
düzgün çalıştırsanız, zamanlı
çalıştırsanız? 300ün üzerinde milletvekiliniz var, içinde
mutlaka değer katacak insanlar var. Böyle bürokratlara
hazırlatıp hazırlatıp getirip teklifleri siz sadece
imzalamasanız. Allah aşkına bir kanun okusanız, bir
yönetmelik baksanız, bu ülkede bir yasa yaparken bürokratlardan hazır
gelen metinlerin altına imza atmaktan başka da milletvekilliği
yapmanın bir gereği olduğunu bilerek, duyarak bu görevi
yapsanız. Yok, torba kanun uygulaması İç Tüzüke bir tahribat
uygulaması olarak oy çokluğuyla yerleşmiştir
arkadaşlar. Bu Meclis, kendi kendine intihar etmiştir oy
çokluğuyla. Oy çokluğunu alanların kendi intiharıdır
bu, muhalefetin değil. Muhalefeti yok sayan, İç Tüzük
haklarını yok sayan, Anayasanın ihtisas
komisyonlarını yok sayan bir anlayışta İç Tüzükte
olmayan torba kanun uygulamasını, temel kanun uygulamasını
bu şekilde bu çalışma sistemine oturtan bir anlayış
maalesef Meclisi yasama olarak tehlikede bırakmıştır.
Buna gerek yok arkadaşlar. Ne siz yorulun ne siz
bizi, muhalefeti yorun. Ne siz bizi bu konuda usul itirazlarına boğun
ne biz sizi zorlayalım.
Size kısa bir yol önereceğim, nasılsa bu
noktaya geldi. Artık Hükûmet, bürokratlarına hazırlatsın,
siz de Bakanlar Kurulu on beş günde bir mi
Sayın Eliaçık, on
beş günde bir mi toplanıyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Elitaş,
Elitaş.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Pardon, Elitaş. Eliaçık nereden aklıma geldi?
Şimdi, on beş günde Bakanlar Kurulu bir araya
geliyor, yapın bir kanun hükmünde kararname; ne komisyonda boşuna
zaman harcayalım ne burada, Mecliste zaman hazırlayalım ne bu
ışıklar, bu lambalar, bu ampuller boşuna yansın ne
zaman boşa aksın. Niye personel, stenograflar, komisyon,
bakanlık uzmanları hepsi burada? Şimdi soracağım
Sayın Elitaş doğru konuştum bu sefer, kusuruma,
heyecanıma bakmayın- Sayın Bakan, arkadaki bürokratlar, torba kanunun
hangi bakanlık görevlileri burada? Bütün bakanlıklar var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) -
Var, geneli var.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ben tanıyorum.
Sağlık var
mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Var.
HASİP KAPLAN (Devamla) Enerji var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Enerji Bakanı
burada.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Herkes burada.
HASİP KAPLAN (Devamla) Orman ve Su
İşleri?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Orada.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Burada.
HASİP KAPLAN (Devamla) Peki, devam edeceğim.
Spor Bakanlığı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sağlık
Bakanlığı Müsteşarı orada, Maliye
Bakanlığı Müsteşarı
HASİP KAPLAN (Devamla) Arkadaşlar, siz
torbadaki kanunlarınızın, bir torbanın içinde 17 tane
ayrı kanun var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 15,15.
HASİP KAPLAN (Devamla) 17, 2 tane de yavru
doğurdu, zaten geceden 12ydi 20 oldu; 6, 8 doğurdu.
Şimdi, burada siz bakanın arkasında,
torbanın ilgili bakanlık uzmanlarını bile oturtamadan
buradan kanun çıkartıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Maliye orada.
HASİP KAPLAN (Devamla) Nerede Maliye?
Kalkınma Bakanlığı nerede? Ekonomi Bakanlığı
nerede? Müsteşar nerede?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hepsi el
kaldırıyor bak.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, bakın, siz
yanlış iş yapıyorsunuz arkadaşlar, vallahi
yanlış iş yapıyorsunuz.
Şimdi, Shakespearein bir sözü var Sayın
Eliaçık.
Sataşıyorum ama hiç anlamıyor bir türlü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ara verelim biraz
sonra konuşalım.
HASİP KAPLAN (Devamla) Shakespearein bir sözü var
biliyor musunuz: Generalin karısı, generalin generalidir. der. Buna
itiraz eden olabilir mi? Hatta hiç gerek yok oylatmaya değil mi? Fakat
bazı şeyler var, oylamayla olmuyor arkadaşlar, yasaklar olmuyor,
özgürlükleri yok ederseniz olmuyor, haberleşme hürriyetini bir taraftan
tanıyıp, basın hürriyetini bir taraftan tanıyıp,
kişilik haklarını bir taraftan tanıyıp, bunu anayasal
değişiklik yapıp, bir taraftan Anayasa'nın 90ıncı
maddesine getirip, diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine taraf olup, arkasından da İkinci Dünya
Savaşında Mussolininin o korporasyon sistemi tarzı
getirdiği sıkı piramit yasaları gibi burada bu yasalarla
21inci yüzyılda düzenleme yapmak, özgürlükleri yok etmek hiç kimseye
kazandırmaz.
Yalnız, şunu ifade edebiliriz: İnanın
Allaha -3 tane seçim var, aha 30 Mart, yaz bir kenara Sayın Elitaş-
bu millet, bu halk, 76 milyon, 4 parti grubuna da hepimize dizayn çekecek.
Arkasından Cumhurbaşkanı, arkasından 2015; üç seçim.
Çekirge bir atlar, iki atlar, üçüncüsünde atlayamaz. Bu halktan hiç kimse
kaçamaz; yanlış yaptığın zaman, 2002de
yaptığını yapabilir. Onun için herkesin biraz daha sorumlu
olmasını diliyorum.
Burada ormanın katli var, çevrenin katli var,
sözleşmelerin katli var, İnternetin yasağı var. Biz, bu
torbanın neresinden tutalım Allah aşkına, bu torbada size
nasıl destek verelim? Bu torbada, siz, döviz mağdurlarına da bir
şey getirmediniz, öğrenci kredisinde bizim teklifleri de reddettiniz.
Ne diyeyim? Allah, size, bu fabrika konusunda biraz daha akıl fikir
versin.
Ret oyumuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kendi teklifinizi
destekleyin. Sizin iki tane teklifinizde aynı şeyler geçiyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Geçmiyor. Ret
oyumuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Sayın milletvekilleri, birleşime 20.30a kadar
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.39
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
561
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 561 sıra
sayılı Kanun Teklifinin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi seri imalat
yapmaktadır. Görüştüğümüz teklife esas olan kanun teklifi
Meclise ne zaman verilmiş biliyor musunuz? 13 Şubat 2014 tarihinde.
Bugün 21 Şubat 2014. Yani istendiği zaman sekiz günde, bir teklifi
verip kanunlaştırabiliyorsunuz.
Bilindiği üzere, Sayın Başbakan ve
bazı AKP yetkilileri tarafından, muhalefet partilerinin Meclis
çalışmalarını engellediği, Hükûmete adım
attırmamak istendiği
çeşitli defalar yüksek sesle dile getirilmiştir. Aslında
bu sözler, oynayamayan gelinin Yerim dar. demesine de benzemektedir. Zira,
milletin yararına olan konuların çıkmamasında muhalefetin
engellediği bahanesine sığınan AKP yönetimi, kendilerini
kurtarmak, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının üstünü örtebilmek
için, son bir ayda, yüzlerce maddeyi bulan torba düzenlemeleri peş
peşe ve hızla Meclisten geçirdiğini hiç dile getirmemektedir.
Değerli AKP yönetimi, neden milletimizin beklentisi
olan düzenlemeleri değil de kendinizi kurtarmaya yönelik kanunlar
çıkardığınızı lütfen millete izah edin. Yüzlerce
maddeyi içeren torba kanunları çıkarırken,
vatandaşımızın, çiftçinin ve esnafın ödeyemediği
vergi ve prim gibi borçlarına kolaylık getirecek bir maddeyi
torbaların birine niye koymadığınızı milletimize
anlatın. Görünen o ki hep kendi torbanızı dolduruyorsunuz.
Taşeron işçilere, 4/C mağdurlarına, vekil imam ve vekil
müezzinlere, vekil ebe, hemşirelere niye kadro vermediğinizi, usta
öğreticileri, aile sağlığı
çalışanlarını, üniversite mezunu işçileri, geçici ve
mevsimlik işçileri niye görmezden geldiğinize dair sorulara cevap
verin.
Verebilecek bir cevabınız yok çünkü gözünüz,
milletimizin yaşadığı sorunları görmüyor. Öyle bir
batağa saplanmış ve bunların ortaya çıkmasından
öyle korkmuşsunuz ki 17 Aralıktan beri ortaya çıkan rüşvet
ve yolsuzluk iddialarının üstünü örtebilmek için var gücünüzle
çalışıyorsunuz. İşçimiz, memurumuz, emeklimiz,
çiftçimiz ve esnafımız sorunlarıyla baş başa
bırakılmış, kaderine terk edilmiştir.
Son dönemde yasama kalitesi de iyice düşmüş
olup yasama faaliyetleri baştan sona düzensiz, eksik ve özensiz bir
şekilde yürütülmektedir.
Kanunlar artık yürürlüğe girdiği gün bile
değiştirilebilmektedir. Nitekim İnternet kullanımında
bireysel hak ve özgürlüklere ciddi kısıtlamalar getiren 6518
sayılı Kanun 19 Şubat 2014 günü Resmî Gazetede
yayımlanmış, ancak bu Kanunla yapılan düzenlemede
değişiklikler içeren 4 madde aynı gün bu teklife dâhil
edilmiştir. 18 Şubat günü akşamı Ulaştırma Bakanı
tarafından İnternet düzenlemesine ilişkin
değişikliğe gidileceği açıklanmış,
Sayın Cumhurbaşkanının 6518 sayılı Kanunu
onayladığı haberinin duyulmasıyla birlikte AKP
milletvekillerince (2/2009) esas numaralı Kanun Teklifi verilmiş ve
bu teklifte Komisyon gündeminde yer alan teklifteki maddelere ilave olarak
İnternet yayınlarıyla ilgili maddeler yer
almıştır. Komisyonda da İç Tüzük hükümleri ihlal edilerek
(2/2009) esas numaralı Teklif kırk sekiz saat geçmeden gündeme
alınmış, gündemdeki teklifle birleştirilmesi kararı
alınmıştır. Dolayısıyla, onaya sunulan kanunda
itiraz edilen konularla ilgili olarak Anayasa hükümlerine göre veto müessesesi
kullanılmak yerine bu şekilde düzenlenmesi yolunun seçildiği, danışıklı
işlerle Anayasada olmayan bir usulün uygulamaya konulduğu,
böylelikle yasamaya dayatma yapıldığı
anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, torba diye
adlandırılan kanunların yapım sürecinde pek çok konu
dikkatlerden kaçmakta ya da kaçırılmaktadır. Özel nitelikte,
adrese teslim, birilerine çıkar sağlamaya yönelik bazı maddeler
torba kanunlara sıkıştırılmaktadır.
Bu teklifte, üçüncü havaalanı projesiyle ilgili bir
konuda yargının yürütmeyi durdurma kararını aşmaya ve
proje kapsamında yapılması planlanan faaliyetlerde ortaya
çıkacak doğal kaynakların yok sayılmasına yol
açılabileceği iddia edilen düzenlemeler yapılmaktadır.
Yine, kamu-özel iş birliğiyle
yapılması öngörülen hastanelerle ilgili sözleşmelerde Bakan
onayıyla değişiklik yapılabilmesini öngören, açıkça
ihaleye fesat karıştırmaya neden olacak maddeler yer
almaktadır. Aramızda hukukçu olan, denetimden gelen, bürokrasiden
gelen arkadaşlarımız var; böyle bir yetkiyi hiç görmüşler
mi? Böyle bir şey olabilir mi? Sağlık Bakanına sözleşmeleri
değiştirme ve bedel artışına gidebilme yetkisi
verilmektedir. Aslında, Sağlık Bakanı ateşe
atılmaktadır. Bu yetkinin kullanımı, ihaleye daha önce
katılmamış veya daha yüksek teklif vermiş olan
girişimciler açısından da rekabet hukukuna aykırı bir
durum teşkil edebilecektir. Sözleşmenin sona erdirilmesi durumunda
kesin teminat mektubunun iade edilmesinin öngörülmesi de özel düzenleme
yapıldığı şüphesini güçlendirmektedir.
Bu teklifte yer alan bir başka düzenleme ise, Devlet
İhale Kanunu kapsamında ihale ve sözleşmelere aykırı
işlemlerden dolayı haklarında ihalelere katılmaktan
yasaklama kararı verilmesi gerekenleri kurtarmaya dönüktür. Bankalar,
telekomünikasyon şirketleri, GSM operatörleri ve medya
kuruluşlarına yapılan kamuya ait taşınmazların
kiralama işlemlerinde, çeşitli nedenlerle ihale şartname ve
sözleşme hükümlerine uyulmaması nedeniyle verilmesi gereken ihalelere
katılmaktan yasaklama kararının kaldırılması
öngörülmektedir. Diğer konularda alım ve yapım işlerinde
ihaleden yasaklananlar da bu hakkı isterse ne diyeceksiniz? Böyle bir yol
açılmamalıdır.
Garibana gelince ocağını söndürüyorsunuz.
Sıradan vatandaşımız yükümlülüğünü zamanında
yerine getiremediğinde, vergisini, primini geç ödediğinde,
beyannamesini geç verdiğinde başına çullanıyor, Faizini,
gecikme cezasını, idari para cezasını öde. diye
boğazına sarılıyorsunuz. Onlara yükümlülüklerini niye
yerine getiremediklerinin nedenini bile sormuyorsunuz. Zaten vatandaşa
ceza kesmekten zevk alan, kestiği cezaları yüksek oranda
artırmakla övünen bir iktidarla karşı karşıya
bulunuyoruz. 2013 yılı bütçe gerçekleşmelerine göre, vergi,
resim ve harç gecikme faizi gelirleri bir önceki yıla göre yüzde 52, idari
para cezaları da yüzde 67 oranında artmıştır. Hükûmet,
bütçe açıklarını vatandaşa ceza keserek kapatma yolunu
seçmiştir ama yandaş müteahhitler, bankalar, TELEKOM ve GSM
şirketleri ile medya taahhütlerini yerine getirmediği zaman, onlar
için bin bir gerekçe üreterek onları kurtarmaya dönük kanun bile
çıkarıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti esnafın sorunlarına çözüm getirmek bir
yana, esnafa zulüm niteliğinde bir uygulamaya imza atmış ve
gelen tepkiler üzerine bu teklifle bir düzenlemeye gidilmektedir. Belediyelerce
alınan bazı vergi ve harçların belirlenmesi konusunda belediye
meclislerine verilen yetki Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden
11/6/2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6487 sayılı
Kanunla bu yetki Bakanlar Kuruluna verilmiştir. Bakanlar Kurulunun söz
konusu vergi ve harçlarla ilgili belirlediği tarife altı ay
gecikmeyle 18 Aralık 2013 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanmıştır. Bakanlar Kurulunca belirlenen ilan ve
reklam vergisi, eğlence vergisi, işgal harcı, tatil günlerinde
çalışma ruhsatı harcı ve iş yeri açma izin harcı
gibi vergi ve harçlarda 5 kat, 6 kat artış
yapılmıştır. AKP Hükûmetinin bu kararı
esnafımızı çileden çıkarmıştır. Enflasyonun
yüzde 7lerde olduğu bir dönemde esnafın ödediği vergi
harçlarının yüzde 500, yüzde 600 artırılması
gaddarlıktır, vicdansızlıktır,
insafsızlıktır. Belediye gelirlerinde kaş yaparken göz
çıkarılmıştır. Hafta tatili ruhsat ücretleri
esnafın belini bükmüştür. İşgaliye parası, iş
yeri kirasını bile geçmiştir. Pazarcı esnafı bu
harcın altından nasıl kalkacak, esnaf ve sanatkârımız
bu vergi ve harçları nasıl ödeyecek, AKP Hükûmeti hiç
umursamamış, vergi ve harçları en üst tarife üzerinden
belirlemiştir.
AKP Hükûmetinin
zamanında aksiyon alamaması, yoktan yere belediyeleri muazzam bir
iş yükü, tebliğ masrafları nedeniyle büyük bir maddi maliyet ve
mükellefle karşı karşıya gelmek şeklindeki psikolojik
ve moral maliyetle karşı karşıya bırakmıştır.
Bir hükûmet ancak bu kadar beceriksiz olabilir ve vatandaşlarına
ancak bu şekilde zulüm yapabilir. Esasen ve zamanında alınacak
Bakanlar Kurulu kararıyla bir yasal düzenleme yapmaya gerek kalmadan sorun
önlenebilecekken, esnafımızı mağdur eden, esnaf ile
belediyeleri karşı karşıya getiren bir sorunun ortaya
çıkmasına neden olunmuş ve getirilen düzenlemeyle de Anayasaya
aykırılık yine giderilememiştir.
AKP Hükûmetinin bu uygulaması esnaf ve
sanatkârımızın durumundan bihaber olduğunu, esnaf ve
sanatkârın yaşadığı sorunları bilmediğini ya
da görmezden geldiğini ortaya koymaktadır. Ürettiğini satamayan,
sattığının yerine ise yenisini koyamayan
esnafımız kısır bir döngü içerisine hapsolmuş ve
çırpınarak dertlerine çözüm bulacak bir muhatap aramaktadır.
İş yeri kirasını dahi ödemekte zorluk çeken, hayatın
güçlüklerine direnen esnafımızın gerçek durumu tam
anlamıyla içler acısıdır. Esnafımız kredi
borçlarını, vadesi gelen senetlerini, vergi ve prim
borçlarını, kazanamadıkları için ödeyemez duruma
gelmiştir.
AKP iktidarı, emeğiyle çalışan meslek
ve sanat erbabı vatandaşlarımız için hayal
kırıklığı olmuş, işlerinde bereket,
dükkânlarında müşteri kalmamıştır. AKP
iktidarının yanlış ekonomi politikalarıyla ülkemizin,
ucuz ithal mallarının cenneti hâline geldiği, üreticimizin
rekabet gücünü kaybetmiş olduğu yaşanan gerçeklerdir. Artan rekabet
şartlarında ayakta kalmak için mücadele veren esnafımız,
ulaşılabilir ve ucuz finansman imkânları
olmadığından, gerek ürün ve hizmetlerini yenilemek gerekse
büyümek için yeni yatırımlar yapmaktan tamamen uzaktır.
Esnafımızın AKP döneminde yüzü bir türlü gülmemiştir. Büyük
alışveriş merkezlerinin baskısı ve tacizi altında
kalmışlar, hatta Sayın Başbakan tarafından yem dahi
edilmek istenmişlerdir. Ülkemizde AKP döneminde ivme kazanan AVMler
süreci esnaf ve sanatkârları iş yapamaz duruma getirmiştir. Faaliyete
geçen her alışveriş merkezi, etrafında yer alan 75
meslekteki esnaf ve sanatkârı yok olma noktasına doğru
sürüklemektedir. Ülkemizin temel direği olan ve etki alanı
itibarıyla her tarafa hitap eden, aile kurumundan sonra
toplumsallaşmanın, iletişim kurmanın ve birlik ve
beraberliği pekiştirmenin en güçlü yapısı olan esnaf ve
sanatkârlık müessesemiz çökmek üzeredir.
Türkiye, sosyal yaşamda ve ekonomik yapıda
kritik bir dönem geçirmektedir. Böylesine önemli bir noktada, esnaf ve
sanatkârların sorunlarının giderilmesi ve gerekli tedbirlerin
alınması çok önemlidir. Aksi hâlde, bu kesimin yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalması söz konusu olacaktır.
Esnaf ve
sanatkârlarımızın modern çağın şartlarına
uyum sağlaması, evrensel ölçekte mal ve hizmet üretebilmesi
amacıyla yeni esnaf ve sanatkâr modelini oluşturacak millî
politikaların belirlenerek plan, program ve projelerin yürürlüğe
konulması gerekmektedir. Ülkemizde yaşanan ekonomik
sıkıntılardan dolayı ticaret ve meslek erbabı esnaf ve
sanatkârlar ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.
Vergilerini ve primlerini zamanında ödeyemez duruma düşmüşler,
yükümlülüklerini yerine getirememekten dolayı yüksek gecikme faizi ve
gecikme zammına maruz kalmışlardır. Böylece, milyonlarla
ifade edilebilecek vatandaşımız ağır bir vergi ve
sigorta pirimi ve cezasından kaynaklanan borç yükü altına
girmişler ve haciz uygulamaları sonucu ticari faaliyetlerini idame
ettiremez hâle gelmişlerdir.
İşte, bu
çarpık durumun giderilerek vatandaşın devlete karşı
ihtilaflı olmaktan çıkarılması, sosyal
barışın temini ve bunlara tekrar ödeme kabiliyeti
kazandırılarak yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri ve böylece
ekonomik ve ticari faaliyetlerini devam ettirebilmeleri imkânı
sağlanmalıdır.
Esnaf ve sanatkâr, sosyal
sigorta uygulamalarında da birçok mağduriyet yaşamaktadır.
Anayasanın eşitlik ilkesi uyarınca ve sigortalılar
arasında norm ve standart birliği sağlanması amacıyla
tüm sigortalılara eşit haklar verilmelidir. Bu kapsamda,
sigortalı esnaf ve sanatkâr kadınlar da doğum borçlanması yapabilme
imkânına kavuşturulmalıdır.
Yine, esnaf ve
sanatkârlarımızın hastalık ve ayakta tedavi süresinde
geçici iş göremezlik ödeneği alabilmeleri konusunda düzenleme
yapılmalıdır. Birçok esnaf ve sanatkârımız, vergi
mükellefiyeti ve oda kaydı bulunmasına rağmen, zamanında
sigortalılık kayıt ve tescili
yapılmadığından, geçmişteki bazı
çalışma sürelerini hizmetine saydıramamakta ve bu nedenle emekli
olamamaktadır.
BAĞ-KUR sigortalılarının bu
dönemlerinin borçlanılması ve bu sürelerin sigortalılık
süresi olarak değerlendirilmesi konusunda geçmişte birden çok kanun
çıkarılmasına rağmen, verilen süre içinde ekonomik
imkânsızlıklar ve diğer bazı nedenlerle bu düzenlemelerden
yararlanamayan pek çok esnaf ve sanatkâr ile çiftçi bulunmaktadır. Esasen,
mevzuata göre zorunlu sigortalılık sayılan çalışma
sürelerinin zamanında kayıt ve tescilinin yapılmamış
olmasında, Sosyal Güvenlik Kuruluşunun yasalarla kendisine verilen
görevleri yapmadığı da ortadadır. Zira, Sosyal Güvenlik
Kuruluşunun zorunlu sigortalılarla ilgili resen tescil yapma görevi
bulunmaktadır. Bu itibarla, geçmişte vergi mükellefiyeti ve oda
kaydı bulunan çalışma sürelerinin kanunen zorunlu
sigortalılık olduğu hususu da dikkate alınarak, daha önce
kayıt ve tescil edilmiş olma şartı aranmadan
sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi ve bu sürelerin
borçlanılmasına imkân verilmesi gerekmektedir.
Esnaf ve sanatkârlar, ülkemizde en düşük emekli
aylığı bağlanan kesimlerden biridir. Sayın
Bakanım da burada, kendileri de çok iyi bilir. Adalet ve Kalkınma Partisi,
emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini
vadetmesine karşın yerine getirmemiştir. "İntibak
düzenlemesi" olarak takdim edilen kanunla, sadece 2000 öncesi SSK
emeklileri için kısmi iyileştirme yapılmıştır.
2000 ve sonrası emekli olanların aylıklarındaki
eşitsizlik görmezden gelinmiştir. BAĞ-KUR emeklilerinin, emekli
esnaf ve sanatkârların mağduriyeti hiç dikkate
alınmamıştır. Emekli aylıkları arasındaki
eşitsizlik ve adaletsizlikler mutlaka giderilmelidir.
Ekonomik olarak zor günler geçiren esnaf ve
sanatkârımızın çözülmesi acil olan sorunlarından birisi de,
emekli olup çalışanların emekli aylığından yüzde
15 sosyal güvenlik destek primi kesilmesidir. Emekli esnafa hem düşük
emekli aylığı bağlanmakta hem de çalışıyor
diye emekli aylığından kesinti yapılmaktadır. Üstüne
üstlük, yıllarca bekleyen Sosyal Güvenlik Kurumu, esnaf ve sanatkârın
altından kalkamayacağı yüklüce borç
çıkarmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumu, emekli iken
çalışması nedeniyle esnaf ve sanatkârımıza,
geçmiş yıllara ait sosyal
güvenlik destek primi borçları çıkarmıştır.
Birçok esnafa üstesinden gelemeyeceği boyutta yüksek borçlar
gelmiştir. Emekli çalışanlardan bu primin kesilmesinde sunulan gerekçe,
iş gücüne katılması beklenen gençlerin önünün
açılmasıdır. Oysa, esnaf ve sanatkârlar birer işçi
değil, tersine, işverendir. Bir başka ifadeyle, emekli
olduğu hâlde çalışan esnaf ve sanatkâr, genç iş gücünün
önünü tıkayan değil, tersine, onlara iş imkânı sunan
konumundadır. Bu nedenle, emekli esnaf ve sanatkârlardan sosyal güvenlik
destek primi almak, gençlere iş imkânı sağlayan bir kesimin
ödüllendirilmesi gereken yerde cezalandırması anlamına
gelmektedir. Esnafın mevcut sorunlarının üstesinden gelmekte
zorlandığı bir dönemde bu uygulama
sıkıntılarını daha da büyütmektedir. Bu nedenlerle,
esnaf ve sanatkârların emekli aylıklarından sosyal güvenlik
destek primi kesilmemeli, geçmiş yıllara ilişkin
çıkarılan borçlar da silinmelidir.
Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına söz
isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasayla ilgili,
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Torba yasaların ve yasa bombardımanına
tutulmuş bir Meclisin bu ilerleyen saatlerinde bu torbayla ilgili
düşüncelerimi sizlerle, sürem yettiği ölçüde paylaşmak
istiyorum.
Burada değineceğimiz önemli konular var. Bu
kanunda, az önce konuşmayı yapan Sayın Kalaycının
esnaf ve sanatkârla ilgili söylediği tüm sözlerin altına, bir kere,
imza atıyorum. Objektif olarak esnafın içinde
yaşadığı koşulları dillendirdiği için,
tekrar etmeyeceğim ama tümüne katıldığımı, bu
taleplerin haklı talepler olduğunu, esnaf ve sanatkârın hem
Sosyal Güvenlik Bakanlığından hem de bu Meclisten beklentileri
olduğunu, bu beklentileri dile getirmek ve bu beklentilere çözüm
bulmanın bu Parlamentonun en acil görevlerinden biri olduğunu, esnaf ve
sanatkârın toplumun dinamizmi, belkemiği olduğunu, ama aynı
zamanda bu toplumun varlığına ve devamına çok önemli bir
destek olan topluluk olduğunu söylemek istiyorum. Kısaca da Ahi
Evrandan bir değinmeyle bugünkü durumu özetleyen bir konuşma yapmak
istiyorum.
Ahi Evran, biliyorsunuz, Osman Beyin kayınpederi,
Ahi teşkilatının kurucusu. Ahi Evran Osmanlının
Anadoluda oluşması sürecinde, damadının beyliklerle
kurmuş olduğu imparatorluğun başlangıcı olan devlete
Ahi teşkilatının geleneklerini, göreneklerini, hayat felsefesini
ve dünya görüşünü bir rehber olarak sunmuş ve ona tahta
çıktığında bir öğüt vermiştir. Ahi Evran Osman
Beye Ey oğul! Sen artık beysin
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Şeyh Edebali o, yanlış, yanlış!
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Şeyh Edebalidir,
evet.
Öfke bize, uysallık sana/Kızmak, hiddetlenmek,
şiddet bize/ Dinlemek, anlamak, kucaklamak sana./Ve sen en muhtaç
olduğun zamanda bile herkesin ihtiyacını karşılamak
için fedakârlık yapabilecek kadar cömert olması gereken bir bey
olacaksın. demiştir.
Şimdi, bu öğüdün bugün, günümüzde de devleti
yönetenlere, Hükûmeti yönetenlere, dünyayı yönetenlere yol gösteren bir
öğüt olduğunu biliyorum. Birleşmiş Milletler bu öğüdü
Dünya Miras Listesine almış ve bu öğüdü çok anlamlı
sözler olarak tarihe geçmiştir. Şimdiki iktidarımız ise
bunlardan öğüt almak yerine, bu öğüdün tam tersine, herkese tepeden
bakan, azarlayan, şiddetle herkesi susturmaya çalışan bir
anlayış içerisinde. Esnaf, sanatkâr sadece bir ekonomik olay
değil, bir felsefe, bir dünya görüşü, bir yaşam tarzı ve
devletin birliği bütünlüğünü, toplumun dirliğini düzenini
sağlayan en önemli kuruluştur. Bu kuruluşu yok etmeye
çalışan, bu kuruluşu görmezden gelip, onu kendi kaderiyle
baş başa bırakan anlayışlar hiçbir zaman bu ülkeye
yarar getirmeyecektir.
Şimdi, geçen konuşmamda Hükûmetin harçlarla
ilgili konudaki yüzde 500 artışına değinmiş ve bunun
düzeltilmesi gerektiğinin altını çizmiştim. Bu torba
kanunda düzeltme yapılıyor, bu adımdan dolayı teşekkür
ediyorum ama bir eksikle beraber devam ediyor. Nasıl düzeltiyorsunuz?
Belediye meclislerinin aldığı kararı İçişleri
Bakanı, Maliye Bakanı, en son da Bakanlar Kurulu düzenleyecek. Ya, bu
kadar bakanlık bürokrasisinde, belediye meclis kararının bu
kadar onay mekanizmasından geçtiğinde esnafın yararına
olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Mümkün değildir. Maliye
Bakanlığı bürokratları belediyeye veremedikleri
paraları esnafın harç ve rüsumlarından çıkartmak üzere
harekete geçip gene burada amacın dışına çıkan, esnafa
yük yükleyen bir anlayış içerisinde olacaklardır. Onun için bu
bürokrasi kaldırılmalı, belediye meclislerinin
aldıkları karar sadece Bakanlar Kurulundan onaylanmalıdır.
O kadar kısa bir bürokrasiyle çözülmelidir.
İkincisi, jeotermalle ilgili bir kurul
oluşturuyorsunuz. Bu kurulu niye oluşturuyorsunuz? Maden Kanununda
bir kurul oluşturduk. Madende mantık şuydu: Yerin
altındakiyle yerin üstü arasında değerlendirme yaparız,
hangisi daha değerliyse ona göre 3 bakandan oluşan kurul bu işe
karar verir. Değerli arkadaşlar, şimdi de jeotermalde
aynısını kuruyorsunuz. Bunun gerekçelerinde şu
yatıyor: Yeni yapılan bazı yatırımlar da jeotermal
kaynakların olduğu yere denk geliyor. Örneğin yeni
havaalanı, örneğin yapılacak bir rafinerinin bölgesi. Burada
tercih yapma noktasında, bir zorunluluk noktasında Bakanlar Kuruluna
yetki alıyorsunuz.
Bakın, enerji politikalarında duvara
tosladınız, yüzde 70 dışa
bağımlısınız. Doğal gazda BOTAŞ
yetişemiyor, bu kanun içerisine LPGyi koydunuz. Çünkü birçok sanayici
BOTAŞtan doğal gaz alamadığı için LPGyle doğal
gaz çevrim santrallerini çalıştırma noktasına geldi.
Şimdi yeni kaynaklar yaratmaya çalışıyorsunuz. Size
yıllardır söylüyoruz, yeni yenilenebilir yerli kaynakları
artırarak dışa bağımlılığı en aza
indirmelisiniz diyoruz. Bunu dinlemiyorsunuz, kolay ve ucuz diye doğal
gaza dayalı çevrim santralleriyle Türkiye'nin elektriğini yapmaya
çalışıyorsunuz. 45 milyar kilovatsaat doğal gaz
aldınız, yarısını elektrikte kullanıyorsunuz,
yarısını sanayide kullanıyorsunuz ve işte,
kuraklık geldi çattı, elektrikte devam edebilmek için doğal
gazdan sonra LPGyi devreye sokacaksınız,
bağımlılığınız yüzde 70den daha yüksek
oranlara çıkacak. Demek ki Türkiyede uzun erimli bir politika değil,
kısa erimli, günü kurtarmaya yönelik politikalarla yaptığınız
işlerde duvara toslamaya devam ediyorsunuz.
Aynı şeyi
sağlıkta yapıyorsunuz bugün. İhalesini
yaptığınız hastanelerin kanunlarını, bugün
hayatta karşı karşı kaldığınız
sorunları çözmek için, ihalesi yapılmış işlere yeni
kanunlarla, ihaleleri aşan, size büyük zararlar verecek, devlet bütçesine
ve hazineye yük getirebilecek yeni dönüşümler yapmaya
çalışıyorsunuz. Arkadaşlar, size bir tavsiyem var: Çok
kanun çıkarmak değil, çok iyi bir şekilde bu Parlamentoyu
çalıştırmaya ihtiyacınız var. Kanun
çıkarırken bu Parlamento toplumun, ülkenin ve ulusun ihtiyaçlarını
dikkate alarak ve bu ülkeyi, cumhuriyetin doksan yıllık birikimlerini
laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ilkesini daha ileriye
taşıyabilip, günü kurtarmayı değil, çağı
yakalamayı isteyen bir yönetim anlayışını egemen
kılacak dönüşümleri yapmalıdır. Siz ise bugünü kurtarmaya
yönelik, Bugünü nasıl içinde bulunduğumuz durumdan
kurtarırız?ın telaşı içerisinde hukuku, demokratik
işleyişi ve ülke bütçesini duvara sokacak uygulamaları hayata
geçirmeye çalışıyorsunuz. Sizi uyarıyorum, bir kez daha bu
kürsüden söylüyorum: İktidarlar gelip geçicidir, kalıcı olan
ülke ve devlettir. Ülkeyi, devleti, ulusu düşünün.
Hepinize saygılar
sunuyorum, huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen Hüseyin Şahin, Bursa Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
561 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin tümü üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmelerine başladığımız kanun teklifiyle
uygulamada karşılaşılan bazı problemlerin ortadan
kaldırılması amaçlanmış ve bir dizi düzenlemeler
yapılması esas alınmıştır.Süremin el verdiği
ölçüde yapılması amaçlanan bu düzenlemelerden kısaca bahsetmek
istiyorum.
6831 sayılı Orman Kanununun 11 maddesinde
yapacağımız değişiklikle orman kadastro
komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve
haritaların askı suretiyle ilan süreleri, kararlara itiraz yolu,
kararların kesinleşmesi ve tapu kütüklerine kaydına ilişkin
hükümler getirilmektedir. Bilindiği üzere, bu tutanakların köy
kahvelerinde otuz gün süreyle askıda bırakılarak açık ilan
edilmesinin tebligat için yeterli olmayacağı hepimizin malumudur.
Ayrıca, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi uygulamasıyla
nüfus nakilleri kaldırıldığı için, devlet ormanı
bulunan bir köy nüfusuna kayıtlı olan vatandaşın, köy
birleşmesi, köy ayrılması, göç ve benzeri sebeplerle yine
hudutları içinde devlet ormanı bulunan bir başka köyde
oturmaları veya köy nüfusuna kayıtlı olmamakla birlikte
yerleşme niyetiyle uzun süre orman köyünde otursa bile mevcut haklardan
yararlanamamakta ve mağdur olmaktaydı. 6831 sayılı Orman
Kanununun 31 ve 32nci maddelerinde yapılacak olan düzenlemeyle bu
vatandaşlarımızın da mülki hudutları içinde verimli
veya verimsiz devlet ormanı bulunan köylerde yaşayanların
haklarından faydalanmaları sağlanacaktır. Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu gereği düzenlenen ürün
senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlara
ilişkin gelir ve kurumlar vergisi istisnasının 2018
yılı sonuna kadar uzatılması sağlanmaktadır.
4915 sayılı Kara Avcılığı
Kanununun 4üncü maddesinde yapacağımız değişiklikle
yaban hayatı koruma ve geliştirmeyle ilgili olarak tüzel
kişiliği kaldırılan köylerde iş birliğinin
yapılıp yapılmayacağı hususunda tereddütlerin
giderilmesi amacıyla büyükşehirlere bağlı ilçe
belediyelerinin de eklenmesiyle iş birliği yapılabilmesine
yönelik düzenleme yapılmaktadır. Hâlen ülkemizde yaban hayatı
geliştirme sahalarında Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca mülki hudutları bulunan köy tüzel
kişilikleri ile bedeli karşılığında koruma,
üretim, bakım ve avcılığın düzenlenmesi konusunda
iş birliği yapılmakta ve elde edilen gelirlerden pay
aktarılmaktadır. 6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ile büyükşehirlerde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel
kişilikleri kaldırılarak mahalleye dönüştürüleceğinden,
yapılan bu düzenleme ile birtakım aksaklıkların giderilmesi
hedeflenmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; enerji sektöründe LPGnin akaryakıt olarak
kullanımında gerek sektör gerekse kullanıcılar
tarafından karşılaşılan sorunlara çözüm üretmek
amacıyla, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu
kapsamındaki işleme lisansı ile sahiplerinin de piyasa
faaliyetine konu etmemek üzere, LPGyi üretimde girdi olarak kullanan
petrokimya tesislerinin üretim maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla
yurt dışından LPG ithal edilebilmesi öngörülmektedir. Jeotermal
kaynak ve doğal mineralli su arama ve işletme faaliyetleri ile
diğer yatırımların kamu yararı açısından
önceliğine ve önemine karar vermek üzere Kalkınma Bakanının
başkanlığında bir kurul oluşturulması ve kurulun
görev ve işleyişine yönelik hükümler düzenlenmektedir. Özellikle son
yıllarda artan temiz enerji ihtiyacı ile yapılan
araştırmalar neticesinde, çevre kirliliği yaratmayacak enerji
kaynaklarına yönelim jeotermal enerji kaynaklarının önemini artırmıştır.
Aynı şekilde, son yıllarda mineralli sulardan sağlık
ve ekonomik açıdan faydalanmak amacıyla çok ciddi talep
artışı olmuştur. Her iki kaynağın
kullanılmasında zaman zaman faaliyetler çakışmakta ve bu
durumda kamu yararında önceliğin belirlenmesinin sağlanması
gerekmektedir. Yapılması düşünülen düzenleme, bu alandaki
belirsizliği ortadan kaldırmayı amaçlamıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2/B alanlarında bulunan
taşınmazların bedellerinin yüksek olduğu,
vatandaşların bu bedelleri karşılayamadığı
gibi hususlarda sürekli gündemde tartışmalar olmuştur.
Önümüzdeki kanun teklifi ile bu ve benzeri sorunların çözümü
amaçlanmış ve 2/B arazilerinde hak sahibi olduğu hâlde süresinde
başvuru yapmamış olanlar ile başvuru yaptığı
hâlde ödeme yapmamış olanlara bu haklardan mahrum olmamaları
için altı aylık ek süre verilmesi öngörülmüştür. 2/B arazilerine
ilişkin 6292 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra,
kadastro tutanakları kesinleşecek ve güncelleme listeleri tescil
edilecek alanlardaki özel proje uygulamasının kapsamı için
öngörülen sürenin üç yıla kadar uzatılmasına yönelik düzenleme
yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
düzenlemede köy korucularıyla ilgili birtakım düzenlemelerimiz de
var. 5673 sayılı Kanunun geçici 1inci maddesi ve 442
sayılı Köy Kanununun ek 16ncı maddesi kapsamında bulunan
geçici köy korucuları 5.000 ek gösterge rakamı üzerinden aylık
almaktayken geçtiğimiz yıl yapılan kanuni düzenlemeyle 442
sayılı Köy Kanununun ek 16ncı maddesi kapsamında olan
geçici köy korucularının maaşları 1 Ekim 2013 tarihinden
geçerli olmak üzere 8.500 gösterge rakamına yükseltilmiş,
sonrasında 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda ise bu
rakam 9.189 gösterge rakamına çıkarılmıştır.
Yapılacak olan kanuni düzenlemeyle inşallah bu ayrım da ortadan
kaldırılmış olacaktır.
Geçtiğimiz haftalarda
kanunlaştırdığımız ve kamuoyunda İnternet
yasası olarak bilinen 5651 sayılı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunla ilgili
olarak, kanunda kullanılmakta olan İnternetle ilgili trafik
bilgisi tanımı değiştirilmektedir. Trafik bilgisinin ancak
bir suç soruşturması veya kovuşturması kapsamında
mahkemelerce talep edilmesi hâlinde Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı tarafından içerik sağlayıcı,
yer sağlayıcı veya erişim sağlayıcı
tarafından alınarak verilmesi düzenlenmektedir.
Bir düzenleme de üniversite öğrenimi
yıllarında kredi kullanan, şu anda iş hayatında
bulunan, kredi ödemesinin geri dönüşüyle ilgili yapmış
olduğumuz düzenlemedir. Üniversite öğrenimi süresince öğrencilerimizin
burs adı altında aldıkları krediler, eğitim
hayatının bitmesinin ardından sorun olmaktaydı. Bu durumun
sorun olmaktan çıkarılması amacıyla, öğrenim kredisi
almış bulunan kişilerin borçlarının yeniden
yapılandırılmasına yönelik hükümler de düzenlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ hükûmetlerince 2003 yılından itibaren başarıyla
uygulamakta olduğumuz Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
artık sağlık hizmetleri kaliteli ve etkili olarak bütün vatandaşlarımıza
sunulmaktadır. Sağlık hizmetlerinde sağlanmış
olan bu başarı, elbette ki sağlık alanında
aktarılan kaynakların doğru ve akılcı
yatırımlara dönüştürülmesi becerisinden
kaynaklanmıştır. Bu alanda tüm ülke çapında
gerçekleştirilen yatırımları halkımız takdirle
karşılamaktadır. Sağlık
Bakanlığımız bu amaçla çıtayı yükseltmiş,
ilk etapta 14 ilde 15 şehir hastanesi yapımı
planlanmıştır ve protokolleri imzalanarak bir
kısmının da temel atma törenleri
yapılmıştır. Ülkemizin sağlık alanında
gerçekleştirmeyi hedeflediği şehir hastaneleri projeleri tüm
dünyanın imrenerek bakacağı projeler olarak inşallah
tamamlanacaktır. Bu projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla
geliştirilen kamu-özel iş birliği finansman modeliyle devlet ve
özel sektörün mal ve hizmet alımına birlikte katılımı
esas alınmıştır. Kamu-özel iş birliği modelinin hayata
geçirilmesi, yapısı gereği uzun vadeye ve büyük finansman
ihtiyacına gerek duymaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, yabancı döviz, para birimiyle kredi kullanan, Japon yeni ve
İsviçre frangına endeksli olarak sözleşme imzalayarak konut
kredisi kullanan ve döviz kurlarında meydana gelen yükselme sonucunda
kredi taksitlerinde ödeme güçlüğü çekmekte olan
vatandaşlarımızın mağduriyetlerini önlemek
amacıyla yeni bir kanuni düzenlemeyi de amaçlamaktadır.
Söz konusu kanun teklifinin kabulü ile
kanunlaşmasının memleketimiz adına hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, teşekkür ederim.
Şimdi, kanun çıkarıyoruz. Niçin kanun
çıkarıyoruz? Tamamen iktidarın yaptığı
yolsuzlukları örtbas etmek için. Şimdi, Hükûmet sırasında
oturan Faruk Beyin, bir defa, 2006da bir yaralanma meselesi oldu. Sonucu ne oldu,
belli değil -vurmuşlardı kendisini- bilmiyoruz.
Kızını getirdi, Hacettepe Tıbba kaydetme hakkı
olmadığı hâlde kaydettirdi. Her yerde tıp fakültesine
karşı çıkıyorlar. Böyle haksız nasıl getirip
kaydediyor? Kardeşini Bursada tutukladılar, iki gün sonra serbest
bıraktılar. Yani, AKPliler
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen konuyla ilgili soru
sorun, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, hayır, soru
soruyorum canım.
Hükûmet sırasında oturan kişinin hukuka
saygılı olması lazım. Yani, niye kanunları
çıkarıyoruz? Kanunları, tamamen, işte AKPlileri korumak
için, yolsuzluklarını örtmek için,
hırsızlıklarını örtmek için, bunun için
çıkarıyoruz. Bu kanunları bu Mecliste bu saatlerde yapmanın
da bir anlamı yok.
Açıklamadı. Bir kardeşi vardı
Bursada, demirci Osmandı, şimdi holdingci Osman olmuş.
Bursanın en büyük holdingleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu, Karayollarında iki buçuk sene
önce taşeron işçilerle ilgili dava açtılar biliyorsunuz ve
davayı kazandılar. İki buçuk senedir bunların
uygulanmamasını neye bağlıyorsunuz yani suç
işlediğinizi düşünüyor musunuz?
Bir ikinci sorum da: Bu TİB var, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı. Geçende bu işçiler
Mecliste yanıma geldiler -74 kişi bunlar- bunların da işine
son verilmiş. Şimdi, orada başkanlar değişiyor. Bir
paralel devlet, paralel yapı çıkardınız da bunlar gariban
adamlar yani aşında, ekmeğinde. Geldiler, gerçekten hâlleri
perişan. Bu şeyde taksitleri var, şunları var, bunları
var. Asgari ücretle çalışan taşeron işçiler. Yani, oradaki
başkanları, başkan yardımcılarını
alıyorsunuz da bu taşeron işçilerin, asgari ücretle
çalışan taşeron işçilerin işine son vermeyi nasıl
karşılıyorsunuz? Bu mücadelenin de bir ölçüsünün olması
lazım. Yani, gölgenizden korkar hâle geldiniz. Artık
bırakın bu garibanın ekmeğiyle oynamayı. 74
kişiyi niye işten çıkarıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, büyükşehir yasası
dolayısıyla, örneğin Bursa İl Özel İdaresinde
taşeron firma marifetiyle çalışan 72 personelimiz -sekreter,
şoför, büro görevlisi- 31 Mart 2014 tarihinde üç aylık bir
sözleşme yapmışlar ve sözleşmeleri sona eriyor.
Arkadaşlar bizi devamlı arıyorlar: Biz ne olacağız?
Ki, ayrıca 330 kişi de millî eğitime verilmiş, yine bunlar
da taşeronla ilgili. Biz ne olacağız? Kiramızı,
faturalarımızı nasıl ödeyeceğiz? Çocuklarımızı
nasıl okula göndereceğiz? Bize bu konuda kendi amirlerinin de,
yetkililerinin de bilgi veremediğini, yardımcı olmaları
konusunda bizi uyarıyorlar. Bu konuda açıklama bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türeli
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu, emekte yaşa takılanlar
konusu çok önemli bir konu, devamlı kamuoyunun da gündeminde. Buna
ilişkin olarak da birçok protestolar, eylemler yapılıyor
bildiğiniz üzere. Bu şu demek tabii: Hizmet yılını ve
prim ödeme gün sayısını tamamladığı hâlde
emeklilikte yaşa takılan kişi sayısı şu an
itibarıyla kaçtır? Buna ilişkin herhangi bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz, bir çalışmanız var mı
Bakanlıkça?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ekşi
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenliği
Bakanına sormak istiyorum. Daha önce aslında Sayın Bakana
yazılı soru olarak takdim ettim fakat yanıtını
almadım. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının
vatandaşlarımızın her birinin sağlık durumu
hakkında çeşitli sağlık kurumlarından,
muayenehanelerden ve diğer kaynaklardan elde ettiği bilgileri Data Med
isimli bir firmaya sattığı doğru mudur? Satış
yapıldıysa bunun yasal dayanağı nedir? Anayasamızın
20inci maddesinin Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahiptir. şeklindeki hükmü
karşısında bu bilgilerin satış konusu olması
Anayasanın ve Türk Ceza Kanununun aynı amaçla konulmuş
hükümlerinin ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmemekte midir?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Bakan, bu
geçici işçileri soracaktım. Şimdi, beş ay yirmi dokuz gün
çalışıyorlar, altı ay bir gün ciddi manada
sıkıntıya düşüyorlar yani bunlar altı ay ne yiyip ne
içecekler? Bununla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Geçici işçilerin kadroya alınması noktasında bir
çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Güler
BİRGÜL AYMAN GÜLER (İzmir) Sayın Bakan,
çok çeşitli araçlarla memura 1 derece verilmesi için talepler
yöneltiliyor. Sonuncusu 2005 yılında gerçekleşmiş. Gelen
başvurularda, 2005 yılından sonra ocaktan itibaren işe
başlayanlarla Aralık 2004te işe başlamışlar arasında
bir eşitsizlik olduğu dile getiriliyor. Bu yönde bir
çalışma var mıdır?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türeli
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 4/C konusu, 4/Clilerin kadroya
alınması konusu da acil önem arz ediyor. Şimdi, tabii geçici
işçi, Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin ( C ) bendinde
tanımlanıyor geçici işçilik ama bugün biz görüyoruz ki devletin
asli ve sürekli işleri de bu 4/Cliler eliyle yürütülmekte. Buna
ilişkin olarak Bakanlıkça yürüttüğünüz bir çalışma var
mıdır, bunları kadroya almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şimdi, Karayolları işçileriyle ilgili bir
yargı süreci yaşandı, hâlen de devam ediyor yargı süreci ve
burada asıl işçi olarak iadesiyle ilgili yargı kararları
var, tazminatların ödenmesiyle ilgili kararlar var. Bunlar diğer taşeron
işçileri konusu gibi gündemimizde tartıştığımız,
olgunlaştırdığımız konular diye ifade edebilirim.
Geçtiğimiz hafta Bakanlar Kuruluna gerek taşeron uygulamasıyla
ilgili gerekse yargıda konu olan asıl işçi olduğuyla
ilgili, yargı kararlarını içeren konularla ilgili
çalışmalarımız Başbakanlığa taslak olarak
sevk edilmiş bulunmaktadır. Taşeron uygulaması, bizlerin de
sizlerin de birçok defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine ve
çeşitli vesilelerle gündeme taşıdığımız
önemli bir sorun. Buradan, taşeron çalışanların
yıllık izinleriyle ilgili yaşadıkları sorunlar,
ücretlerinin ödenmemesi konusunda, ücretlerin güvence altına
alınması ve sözleşmenin kısa değil, yıllık
değil asgari üç yıl zorunluluğu getirmek ve kıdem
tazminatını yine güvence altına almak ve en önemlisi de,
asıl iş ile alt işverenin kesin bir hatla ayrılması
-hangi işler asıl işlerdir, hangi işler yardımcı
veya alt işverenin yapması gereken işlerdir- bunları tanzim
eden ve muvazaayı ortadan kaldıracak önemli bir düzenleme, taraflarla
uzun müzakere neticesinde Başbakanlığa sevk edilmiş.
İnşallah, kısa süre içerisinde Parlamentoya gönderebilirsek, ben
gruplar arasında bir uzlaşma olacağı inancı
içerisindeyim.
Bunun yanında, aynı şekilde,
büyükşehirdeki taşeron işçilere de -bunlar kısmi süreli,
belli süreli çalışan işçiler; dolayısıyla, o iş yeri
aslında kapanmıyor, belediyeye devrediliyor- ihtiyaç devam ediyor ise
onların büyükşehir belediyeleri bünyesinde
çalışmalarında ihtiyaç olduğu için
-çalıştıkları için- bir mahzur yok; onların
işvereni de artık büyükşehir belediyesi olacaktır.
Bunların çalışma sürelerini bilemiyorum, tabii ona bakmak
gerekiyor. Belki yargıya da gitmiş olabilirler, yargıda elde
etmiş oldukları hakları da vardır ama yıllık ise
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Üç aylık
sözleşme yapılmış Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) İşte yani kısmi süreliyse,
iş bitmişse yani orada yapılacak bir durum söz konusu
değil.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili -çok kez
gündeme geldi- orada, 2000 öncesi çalışanlarla ilgili, 2000 öncesi
işe başlayanlarla ilgili bir sorun yaşanıyor. 1999
yılında çıkarılan, gerçekten reform düzeyindeki bir yasa
neticesinde, 1/1/2002den sonra işe başlayanlar 60 yaşında
emekli olacaklardır. 2000 öncesinde işe başlayanlarla ilgili ise
durum farklılık arz etmektedir. Bundan dolayı, bu 4747
sayılı -yanılmıyorsam- Yasadaki düzenleme kademeli bir
emekliliği Türkiye'nin önüne koymuş. Bu konu Anayasa Mahkemesine
gitmiş, Anayasa Mahkemesi bu kademeli emekliliği onaylamış.
Dolayısıyla, 1999 yılındaki bu yasadan dolayı birçok vatandaşımız
-ki yaklaşık rakamlar da 5 milyon civarında 2000 öncesinde
işe başlayanlar- diyor ki: Bu değişiklikten dolayı
bizim, kademeli bir şekilde emeklilik dolayısıyla belli bir
süreyi doldurma zorunluluğu geldi diye ifade ediyorlar. Onlara isabet
ettiği için bir haklılığı var ama netice
itibarıyla, Parlamentodan bir yasa geçiyor, bu hepimizi
bağlıyor, bütün milletimizi de bağlıyor. Burada
yaşanan sorunlar, önemli olan, biz de şu anda onların
sağlıktan yararlanmaları konusundaki
sıkıntıyı gidermek için bu önümüzdeki Bakanlar Kuruluna
sevk ettiğimiz düzenlemede bir çalışmamızı
huzurlarınıza getirmiş olacağız.
Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili
düzenlemeyi de aslında birkaç kez ifade ettik. Burada kişilerin
kişilik haklarını bir başkasına verme, şirketlere
verme gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir, sağlıkla
ilgili bilgiler, bölgeyle ilgili bilgiler söz konusudur. Bir firmaya değil
müracaat eden gerek kamu gerekse diğer kesimlere, talep eden bütün
firmalara verilmektedir. Burada bir şartımız vardır,
herhangi bir firmanın bilgileri bir yere verilecekse o firmanın
muvafakati şartı getirilmiştir. Dolayısıyla,
kesinlikle bir adaletsizlik ve kesinlikle kişisel verilerin bir
başkasına verilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Çok daha
geniş bir bilgiyi, yazılı olarak da bizzat
ayrıntılı bir şekilde bilgilendirme imkânımız
olabilir. Bu uygulama önemli bir uygulama.
Beş ay yirmi sekiz gün çalışanlar
Bildiğiniz gibi, daha önce altı ay çalışanlarla ilgili bir
düzenleme yapılmış idi ve altı ay çalışanlar
kadroya alınmışlar idi, 230 bin civarında işçimiz;
onun altında kalanlarla ilgili, mevsimlik çalışanlar, dört ay,
üç ay ve beş ay yirmi sekiz gün gibi çalışanlar bu haktan
yararlanamamışlar idi. Şu anda da bunlar yine aynı süreler
içerisinde çalışmalarını sürdürmektedirler.
Memura 1 derece verilmesi konusu da toplu
sözleşmede, yine 4/C konusu da toplu sözleşmede gündemimizde olan ve
danışma kurullarında şu anda görüştüğümüz
konular. Tabii ki Çalışma Bakanlığı olarak, toplu
sözleşmede tarafların bir bölümünü temsil eden kesim olarak,
Bakanlık olarak bizim bu konulara yaklaşımımızın
yanında Hükûmetin ve ilgili bakanlıkların uyumu da önem arz
ediyor; netice itibarıyla bir maliyet söz konusu. Dolayısıyla,
bu konuda uzlaşı sağlama gayreti içerisindeyiz, şundan
dolayı: 2005 yılına kadar birkaç defa memurlarımıza 1
derece verilmiş. 2005ten sonrakiler diyorlar ki: Neden bize verilmiyor?
Bu serzenişler, bu ifadeler ister istemez biraz da cevapsız
kalıyor. Bundan dolayı toplu sözleşme gündeminde olan bir konu,
ilgili tüm kamu görevlileri sendikaları sürekli bunu önümüze getiriyorlar,
tartıştığımız bir konu. Umarım bir konsensüs
sağlanır diyorum.
4/C statüsünde, bu toplu sözleşme ücretlerinde yüzde
40a varan bir artış sağladık ama statüyle ilgili, 4/Bli
olma talepleriyle ilgili henüz karar aşamasında değiliz. Onu da
açıkça ifade edeyim. Bu da tartıştığımız
konulardan bir tanesi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yani konuşulanlar boş
mu Sayın Bakanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Konuşulanlar boş mu?
Millet boyuna soruyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Hayır şimdi, arkadaşlar,
bunun tarafları, biliyorsunuz, önemli; bir tarafı Hükûmet olarak
tabii...
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bize soruyorlar, biz de size
soruyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Hayır, boş değil; 4/Clilere
yüzde 40lik bir ücret artışı sağlanmış
bulunuyor. Bunu görmezlikten gelmeyelim ama buradaki statü
değişikliğiyle ilgili taleplere yani biz saygı duyuyoruz
ama bu konuda da bir konsensüse ihtiyaç var, bir uzlaşmaya ihtiyaç var. O
noktaya gelmediğimizi ifade ediyorum.
Sayın Gençin özelde sorduğu sorular
Arkadaşlar, burada oturan bir bakanın veremeyeceği cevap
olmamalı; veremeyeceği cevap varsa buradan kalkıp gitmeli. Bu
kadar, konuları, şahsileştirmeyi, doğrusu, ben
yakıştıramıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hükûmet edenin her şeyini
açığa çıkaracağız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Şimdi bakınız, ben de size
açık söyleyeyim, dinleyeceksiniz ama bir müsaade edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de dinleyeceğim, sen de
dinleyeceksin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şimdi ben, bu Bakanın
ağabeyiyle ilgili konuda dâhil olanlardan birisiyim.
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen...
Sayın Bakan, siz sorulara cevap verin lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Burada önemli bir şey var. Bursaspor davasından
tutuklandı Bakanın kardeşi. Ben de orada tanığım.
BAŞKAN Sayın Türkkan
Sayın Türkkan,
lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hepsi beraat etti. Bilginiz
olsun diye söylüyorum. Ağabeyi de beraat etti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama iki günde çıktı.
BAŞKAN Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Şimdi bakınız, böyle, oturup,
arkadaşlar, birbirimize laf atıp, çamur atıp bir şeyi elde
etmek, bakınız, bunlar doğru bir davranış değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne çamuru ya?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Siz belki kısa metrajlı bir
şeyin peşinde koşuyorsunuz, koşabilirsiniz. Ben size
şunu söylüyorum: Siz, bu sorduğunuz üç soru
Bir öğrencinin
-sizin evladınız da olabilir- bir üniversiten bir üniversiteye yatay
geçiş yapmasını kamuoyunun huzuruna getirmek, buraya getirmek
ayıp değil mi ya?
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye ayıp olsun?
Hakkınıza razı olacaksınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Bakınız, bir öğrencinin
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin kızın
Acıbadem Tıp Fakültesini kazandı, geldi Hacettepeye.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Ya, geçebilir misiniz, yatay geçiş
yapabilir misiniz hukuksuz bir şekilde?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hukuksuz yapıyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Çıkarın o zaman ispat edin,
çıkarın ispat edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Rektör, kendi
adamınızı getirdiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Nasıl böyle çocukların
kişilik haklarıyla veya psikolojileriyle oynarsınız ya? Siz
de hiç zerre kadar merhamet yok mu, insanlık yok mu?
ADNAN YILMAZ (Erzurum) Sayın Başkanım,
böyle bir usul var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Ben size söylüyorum: Çık, ispat et bunu.
İspat etmezsen namertsin. Nasıl hukuksuz geçiş olmuş?
İnternette yayınlanmış, kim geçecek, nasıl geçecek,
kuralları belli.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, yani Acıbademi
kazanmadı mı, oradan nasıl Hacettepeye geldi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Ya, geçiş şartlarıyla ilgili,
bakınız
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, usulüne göre
gelmedi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) İncele, getir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, sen inceledin
mi? Hukuk dışı bir şey olur mu bu konuda ya?
İSMET SU (Bursa) Anlamaz, anlamaz, anlamaz bu,
anlamaz!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Ayıp şey ya!
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, şimdi, Hükûmet eden
insanların en ufak bir lekesinin olmaması lazım.
BAŞKAN Sayın Bakan, başka cevap yoksa
Sayın Aslanoğlu soru soracak.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Şuna bakın ya! 2006
yılında bize birisi bir kurşun sıkıyor, diyor ki: Ne
oldu?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne olduğunu öğrenmek
istiyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Ben de öğrenmek istiyorum, buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Ayıp Kamer,
ayıp ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Çok yanlış şey ya, böyle bir
şey olabilir mi arkadaşlar?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, niye yanlış olsun?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Hepimiz burada parlamenteriz. Varsa belgeniz
gelirsiniz, dersiniz ki: Buyurun, şu yanlışlık, nüfuzunu
kullanarak yapmışsınız. İki de bir bunu gündeme
getiriyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben biliyorum bazı
şeyleri ya.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Neyi biliyorsunuz? Buyurun. Bursasporla
ilgili olan bir hadisedir, hiç alakası olmayan bir hadisedir ve ciddi
iftiralarla, ithamlarla olan bir hadisedir, mahkeme kaydı ortadadır.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sayın Türkkan
da şahidi, Sayın Türkkan da o dönemde yöneticiydi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Buyurun, ilgili arkadaşlar da
buradalar, bakın, çok iyi biliyor arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hüseyin Bey de hakkında
ferman verilmemesine rağmen yöneticiydi benimle beraber.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Ben de
yöneticiydim, doğru beraberdik.
BAŞKAN Evet, Sayın Bakan, başka cevap
yoksa Sayın Aslanoğlu soru soracak.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım yani bu
konuların burada gelmesi gerçekten son derece yanlış ama belge
olur, bilgi olur, çıkarsınız söylersiniz. tabii ki buna
saygı duyarız ama ikide bir
Hepimizin çoluk çocuğu var, böyle
bir şey olabilir mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan, diğer
soruların cevaplarını verin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, haksız bir yerlere
getirirseniz söyleyeceğiz yani ya.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, vazgeçtim sorumdan. Emeklilikte yaşa takılanlarla
biraz da ben kızdıracaktım sizi ama yeterince
kızdınız, bir başka gelişinizde
MEHMET METİNER (Adıyaman) Allah razı
olsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.33
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
Teklifin
maddelerine geçilmesi oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
teklifin maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm, 1 ila 13üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Müslim
Sarı, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 561 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü hakkında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önümüzde yeni bir torba yasa var. Tabii, torba yasa açısından en zor
olan şey, torba yasanın geneli üzerinde konuşmaktır. Hem
yasanın geneli üzerindeki yirmi dakikalık konuşmalar hem de her
bir bölüm için on dakikalık konuşmalar gerçekten son derece zor
oluyor. Çünkü, bu bir torba yasa olduğu için ve birbiriyle hiç alakası
olmayan, sistematik bir bütünlükten yoksun kanunlar yan yana getirildiği
için, bir sistematiği olmadığı için bunun üzerinden
sistematik bir konuşma yapmak da pek mümkün olmuyor. Ama burada en
doğru çözüm, belki de, belirli yasalar üzerinde ve yasanın belirli
maddeleri üzerinde ve en fazla önemsenen kısımlar üzerinde genel bir
değerlendirme yapmaktan öteye geçmiyor buradaki konuşmalar. Ben de
bunu yapmaya çalışacağım.
En fazla üzerinde durmak istediğim madde 3üncü
madde çünkü 3üncü maddede çok gizli bir tehlike olduğunu düşünüyoruz
biz grup olarak. Ormanların, devlet ormanlarının
betonlaşması, betonlaştırılması ve daha tahrip
edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliriz bu
maddeyle. Bu maddede iki tane şey getiriliyor -çok önemsediğim için
belirtmek isterim- ilk olarak şöyle diyor madde: Devlet
ormanlarında, erişme kontrolü
uygulanan kara yollarındaki ulaştırma yapıları ve
müştemilatı olan hizmet tesisleri ile bakım, işletme
tesislerine, kara yolları sınır çizgisi içinde, bedelsiz olarak
izin verilir. Şimdi, bu, son derecede tehlikeli bir yaklaşım,
son derece tehlikeli bir düzenleme. Kara yollarının içinden
geçtiği ormanların genel olarak
betonlaştırılmasıyla ilgili önemli bir tehlikeye de
kapı aralıyor.
Önce şunu sormak gerekir: Daha önce böyle bir
düzenlemeye niye gerek duyulmamıştı? Yani, şu anda, yeniden
otoyollar yapılmıyor, ilk kez, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
otoyollar da yapılmıyor; başka vesilelerle, başka yerlerde
de otoyollar yapılıyordu. Bu otoyolların yapılması
için gerek duyulan tesisler yine buralarda kuruluyordu ama nedense, önümüze
böyle bir yasal düzenleme getiriliyor. Daha önce nasıl
yapılıyordu da bunlar için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmadan
yapılıyordu, merak ediyoruz doğrusu.
Şimdi kara yolları sınır çizgisi
diye bir çizgi çiziliyor ve bu kara yolları sınır çizgisi
içerisinde bu tür tesislerin bedelsiz olarak yapılmasına olanak
veriliyor ama kara yolları sınır çizgisi sadece asfaltın
bittiği yerden ibaret değil. Asfaltın bittiği yerden daha
ötesine de kara yolları
sınır çizgisinin uzanması teknik olarak mümkün olabilir.
Dolayısıyla, buralarda yapılaşmaya ve orman
alanlarında ciddi bir betonlaşmaya yol açabilir.
Mesela size basit bir örnek vereyim değerli
milletvekilleri: Kuzey Marmara otoyolu için, içinde üçüncü köprünün de
olduğu Kuzey Marmara otoyolu için yapılması düşünülen
tesisler ya da yapılan tesisler yani bu kanun kapsamı içine giren
tesisler şunlar: 2 adet otoyol inşaat kampı, 2 adet köprü
inşaat sahası, 10 adet beton tesisi, 4 adet asfalt tesisi, 8 adet
mekanik tesis. Bunların hepsi kara yolu sınır hattı
içerisine yapılacak. Dolayısıyla, bütün bunların hepsinin
burada izinsiz bir biçimde yapılmasına olanak verilecek.
Asfaltın üzerine yapamadığınıza göre, yolun üzerine
yapamadığınıza göre, ormanlık arazinin içine
yapacaksınız ve ormanlık arazisinin ciddi bir şekilde
betonlaşmasına müsaade edeceksiniz. Ve gelecekte buraların
konaklama tesisine dönüştürülmesi ihtimali de önemli bir ihtimal olarak
belirmektedir. Üstelik, bunların bedelsiz bir biçimde devredilmesi söz
konusu olduğundan, bedelli bir biçimde devredilmesiyle bedelsiz bir
biçimde devredilmesi arasında ihaleyi alan firmaya sağlanan
iltimasın boyutlarının ne olduğunu da merak ediyorum.
Bu 3üncü maddeyle
getirilen ikinci önemli nokta, katı fazlası malzemenin, yani
hafriyatın ağaçlandırma bedeli karşısında orman
arazisinin içine dökülmesidir. Bunun da, çok ciddi moloz
yığınlarının orman arazilerinin içinde olmasına
yol açacağını düşünüyoruz.
Mesela, bir örnek vereyim
yine Karayolları Kuzey Marmara otoyoluyla ilgili: Kuzey Marmara otoyolu
tamamlandığında, yapılan hesaplamalara göre,
yaklaşık 48 milyon 776 bin 929 metreküp hafriyat oluşacak,
tekrar ediyorum 48 milyon 776 bin 929. Ve eğer biz bu hafriyatı bir
futbol sahası büyüklüğündeki alanın üzerine koymuş
olsaydık, 6.500 metre yüksekliğinde bir tepe kadar hafriyat
çıkartılmış olacaktı. Dolayısıyla, bu madde
çok sakıncalıdır, doğru değildir, orman arazilerinin
ciddi şekilde betonlaştırılmasına hizmet ettiği
açıktır.
Esasen, bu kanun
teklifinin en sakıncalı maddelerinden biri -daha önce arkadaşlarım da
eleştirdiler ama ben bir kez daha kayıtlara düşsün diye
söylüyorum- yap-kirala-devret modeliyle yapılması düşünülen şehir
hastanelerine ilişkin düzenlemelerdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, bu modelin kendisine karşıyız. Bu modelin kendisine
karşı olmamızın en önemli nedenlerinden birisi, devlet
hastanelerinde herhangi bir kapasite artışı getirmiyor olmakla
beraber, bu modellerin
Normal yollarla hastaneler
yapıldığında kamunun karşılaşacağı
yükün çok daha üzerinde bir yükle karşı karşıya
kalacağını biz düşünüyoruz.
Plan Bütçe Komisyonunda bu
yasa tartışılırken, bu modelin kurulduğu yasa
tartışılırken, geçen sene,
biz tek tek sorduk, Bunun bedeli nedir? Kamunun üzerinde bu ne kadar yük
getirmektedir? Kamu bundan dolayı orta ve uzun vadede ne kadar kira ödemek
zorunda kalacaktır? Bunun cevaplarını alamadık. Bunun
cevaplarını hâlâ alabilmiş değiliz. Bugün ne biz ne iktidar
partisine mensup milletvekillerimiz şehir hastaneleriyle beraber, bu
hastanelerin yapılmasıyla ilgili kurulan modelde orta ve uzun vadede
kamunun ne kadar kaynaktan vazgeçeceği ya da ne kadar harcama
yapacağı ya da ne kadar kira geliri, kira gideri
harcayacağını şu an için hiç kimse bilmiyor. Sayın
Bakana her fırsatta söyledik, Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonu
çalışmaları sırasında, Plan ve Bütçe Komisyonunun
bütün üyelerinin huzurunda, bu senenin yılbaşını geçmeyecek
şekilde bununla ilgili bir çalışma yaptığını,
bir etki analizi yaptığını ve bu etki analizi bizimle
paylaşacağını söyledi, bekliyoruz, henüz böyle bir
paylaşım yapılmış değil. Üstelik, bu hastanelerin
yapılabilmesi için kullandırılan kredilerin ya da
kullanılan kredilere de hazine garantileri veriliyor. Bu, son derece
tehlikelidir. 2001 krizinden sonra mali disiplinde ortaya çıkan kötü
uygulamalar, mali disiplininin bizi getirmiş olduğu yer, krizin
etkisini derinleştirmesi bu konuda
önlem alınmasını zorunlu kılmıştı ve hazine
garantilerine sınırlar getirilmişti ancak peşi sıra
çıkartılan birtakım yasalar, özel sektörün
kullandırdığı bazı kredilere, belediyelerin
kullandırıldığı bazı kredilere hazine garantisi
getirilmesiyle ilgili bazı düzenlemeleri önümüze getirdi ve bu konuyla
ilgili 2001den beri yapılan uygulama son derece yanlıştır,
sakattır.
Bugün, benzer uygulamalar
şehir hastaneleri için de söz konusudur. Düşünün değerli
milletvekilleri, devlet bir hazine arazisi tahsis edecek, bu hazine arazisine
yirmi beş yıl süreyle, ilgili firma gelecek, hastane yapacak, devlet
yirmi beş yıl süreyle bu hastanenin kira bedellerini ödeyecek ve
bunun için kredi kullanmışsa, eğer bu kredinin geri ödemesinden
doğan bir sorun varsa, bir problem varsa, bu da hazine garantileriyle
garanti altına alınacak. Yani böyle bir uygulama dünyanın hiçbir
bölgesinde yoktur, olamaz.
Şimdi, bu maddeyle, buradaki düzenlemeyle getirilen
bir başka şey de mücbir sebep ve olağanüstü hâl
dışında sözleşme ve eklerinin uygulanmasını
engelleyen bir durumun ortaya çıkması hâlinde yapılmış
olan sözleşmeler, ihalelere esas teşkil eden sözleşmeler
konusunda sayın bakana değişiklik yetkisi verilmesidir ki bu ne
hukuk ilkesine uygundur ne rekabet ilkesine uygundur ne ihale ilkesine
uygundur. Bu, açık bir biçimde ihaleye fesat
karıştırmaktır.
Düşünün ki bir firma geliyor, hastaneyi kuruyor,
karşılığında kredi alıyor, kredisine de garanti
oluyor devlet, hastaneyi yapmaya başlıyor ama herhangi bir biçimde
ortaya çıkan bir nedenden dolayı -ki bu nedenin ne olduğu burada
açık biçimde tanımlanmamıştır- bu işlem
yarım kalırsa, yapılamazsa o zaman bakana başvurma yetkisi
elde etmiştir ve bakan bu sözleşmede değiştirme yapma
yetkisi elde etmiştir. Aslında belki de ayrı bir ihale
yapılması gerekir bunun için, belki de yeni bir ihaleyle bu sürecin
yeniden ele alınması gerekirken sürekli yenilemeyle, sürekli temditle
ve bakanın yetkisini kullanarak sürekli bir biçimde hükûmete yakın
firmaların kendi durumlarını bahane ederek açık bir biçimde
kendilerine uygun avantajlı pozisyonlar elde etme yetkisi ortaya
çıkmaktadır bu yasada. Bu yasayla verilen yetki her şeyden önce
Sağlık Bakanlığına yapılmış olan bir
haksızlıktır çünkü Sağlık Bakanına bu yetki
dolayısıyla bir sürü kişi gelecek başvuru yapacak ve
Sağlık Bakanı çok durumda kalacak ve bununla ilgili
yanlış uygulamalar Yüce Divan yolunun gözükmesi açısından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜSLİM SARI (İstanbul) ...Sağlık
Bakanı açısından birtakım alanlar açabilir diye
düşünüyorum ve bu düzenlemelerin buradan
çıkartılmasını öneriyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım.
Torba kanunun birinci bölümü
Şunu açık ifade
edeyim: Bu torba kanun ve öncesi torba kanunlar yan yana konulduğu zaman,
topluma karşı, yurttaşa karşı birden fazla suçu
işleyen bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Şimdi, 1inci maddede ormanla ilgili, hemen 3üncü
maddede yine kara yollarıyla ilgili noktadan
baktığımız zaman bir çevre suçu işleniyor.
Ormanlardan, kara yolları geçince oralardan, erişme kontrollü
yerlerden yapılar, inşaatlar, molozlar, bunların dizaynı,
yap-işlet-devret modelinde veya kiralama süreçlerinde zaten bir ton olanak
tanınarak verilen bu ihale, işletme ve kiralamalarda yeni imkânlar
getiriyor.
Sadece bu değil, baktığımız
zaman bu yasanın içine, İnternet yasaklarıyla haberleşme
özgürlüğünü ihlal eden bir suç durumu yaratılıyor. Düşünce
ve örgütlenme özgürlüğü ihlal edilen bir durum, engel
çıkarılarak suç yaratılıyor. Enerji alanına
baktığımız zaman, enerjiyle ilgili yenilenebilir enerjiye
ağırlık vermesi gereken Türkiye, burada bir düzenleme sistemi
getiriyor, LPGde birilerine ithalat yolunu açıyor. Termale geldiği
zaman onun kararını vermek için, enerjiyle ilgili, MİGEMin,
Bakanlığın
Her ne kadar bu yasal torbada, düzenlemede böyle
geçiyorsa, arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz, 2012de yasa çıktı,
bütün maden, enerji dâhil, ruhsatların onayı bir tek elden geçiyor,
Başbakandan geçiyor. Yani, siz bu düzenlemeyle Başbakana
karşı mı çıkıyorsunuz arkadaşlar? Siz
Başbakana karşı kanun çıkarıyorsunuz burada,
farkında mısınız? Enerji Bakanı burada değil,
gitti. Sayın Bakan, Sayın Bakan
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Dinliyorum sizi.
HASİP KAPLAN (Devamla) Siz 2012de yasa
çıkardınız, bütün maden ve enerji alanında ruhsatların
onayını Başbakana verdiniz. Şimdi, Başbakana
verdiğiniz bu yetkiyi bu torbayla delmeye çalışıyorsunuz.
Allah aşkına, bu nedir? Şimdi, yani, hadi, LPG
ithalatını ayarlayabilirsiniz, dop yağı mıdır,
pvc granül sanayisine mi dalarsınız, sert plastik midir, yumuşak
plastik mi, şeffaf plastik mi, bilmem, ham maddesi midir? Elbette ki
TÜPRAŞın dışında, bilmem başka yerlerden, belki
de son petrol anlaşmazlıklarının getirdiği
sözleşme imzalamalarından kaynaklı yeni kapılar
çıkabilir. Ama burada düzenlemeyi yaparken aklımıza o ruhsat
geldi.
Şimdi, siber güvenlikle ilgili ve trafik bilgileri
konusunda
Her zaman söyleyeceğiz bunu. İnanın, yarın
Komisyonda görüşülecek MİT yasa teklifi... Ki Hükûmetlerin kendi
teklif, tasarılarını getirmesi gereken çok önemli alanlar
bunlar. Cumhurbaşkanı Aloyla Meclise diyor ki: Şöyle
şöyle, ben onaylayacağım. Şöyle iki üç tane teklif
hazırlayın verin. Yarın MİT Müsteşarı ararsa
burayı -tabii ki bizi, muhalefeti aramayacak, iktidar partisini arayacak-
Şöyle bir teklif hazırlasanız da
diyecek. Ne diyeceksiniz o
zaman, merak ediyorum. Yani yürütme yasamayı yönlendirmeye kalkacak. Siz,
tamam
Vallahi, 90lı yıllarda bunun çok kötü örneklerini gördük,
kimse bundan istifade etmedi.
Şimdi, enerji konusunda yapılanı bu
torbaya getiriyorsunuz. Aciliyeti nedir? LPG ithalatı için birilerine,
evet, fakat bu jeotermal konusu hakikaten Türkiyede çok fazla yerde yok; bir
Afyonda, birkaç yerde var. Enerji olarak veya farklı alanlarda
yararlanabileceğiniz, turistik olarak yararlanabileceğiniz belli
şeyler var: Rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi.
Yani, şuna, enerjide -100 milyar dolar ithalat ve
Türkiye cari açığının temeli olan enerjide- şöyle bir
kural koyamaz mısınız: Türkiyede yenilenebilir enerji 1inci
derecede tercihlidir; bunu yapanı teşvik de ederim, vergi indirimi de
yaparım, kilovatsaatine de iyi para veririm, alırım?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Var, var.
HASİP KAPLAN (Devamla) Yok kardeşim, yok.
Öyle olsaydı gidip ithalat için kapı kapı
dolaşmazdınız. Bir gün Azerbaycandasınız, bir gün
Moskovadasınız, Rusyadasınız. Rusyadan çıkıyorsunuz
Erbile gidiyorsunuz. Erbilden çıkıyorsunuz Bağdata gidiyorsunuz.
İthalat, ithalat ya da nükleer
Şimdi, Şırnaka termik
santraller dağılmaya başladı.
Ya, vanadyum bayağı kıymetli biliyor
musunuz arkadaşlar? Vanadyum diye bir madde var, uzay sanayisinde
kullanılıyor, uçak sanayisinde kullanılıyor; çok
kıymetli bir madde. Bu çok kıymetli madde de Şırnakta
bizim asfaltit kömürlerde var, yataklarda ama kömürün özünde binde 3-5
aralığında oranda var fakat termik santralde
yaktığın zaman külünde yüzde 1 oranına kadar yükseliyor.
Hem havamızı kirletiyorlar hem kömürümüzü ucuza
kapatılıyorlar, arkasından da külünü bile satıyorlar. Ne
vanadyum uyanıkları var, bak. Vanadyum diye bir madde duymuş
muydunuz?
Yani, şimdi, hakikaten insan şaşıyor.
Yani, külünden bile para kazanırken vatandaşın
boğazına yapışıyorsunuz. Özel, halktan birisi
aldı mı kömür ihalesini yüzde 23,5 redevans ödüyor. Vallahi bravo,
Ciner, arkasından 2 şirket daha da ruhsat almış.
Şırnakta sadece 6 tane daha ruhsat verme niyeti var. Her tarafı
yakacaklar, niyet bu. Yakın bakalım, ne olacak? Yani, Termik santrale
orayı doyuracağım. diyorsanız,
doyuracağınız bir yerde yüzde 15 yatırım düşmez
mi o topraklara? Suyunu alıyorsunuz, 12 tane HES barajı
yapıyorsunuz. 12 tane HES barajı elden ele el değişimi
gösteriyor. 3 tane müteahhit değiştiren HES barajları var. Yok
güvenlik gerekçesiyle yapıyoruz, yok bilmem ne gerekçesiyle
yapıyoruz! Herkes para gerekçesiyle yapıyor. Vatandaşın
güzel ırmağını, deresini alıyor, hepsi kendinin, hepsi
babasının malı mülkü oluyor. Ondan sonra da bir istimlak
kararı çıkarıyorsunuz, o hepsi de birilerine veriliyor, bütün
memleketi birilerine
Bu kara yollarındaki orman tesisleri öyle,
diğerleri öyle. Bu yetmiyor, arkasından kamu-özel
ortaklığında sözleşmeleri daha dizayn etmeye
başladınız. Durun bakalım, hani bu büyükşehir
hastanelerinizi bir kurun. Sağlıkta da suç işliyorsunuz,
ticarileştiriyorsunuz. Yani insan sağlığı parayla
ölçülmez ki arkadaşlar. Yani hakikaten yirmi beş
yıllığına kamu-özel ortaklığı
yapıyorsunuz, özel bir sektöre verip diyorsunuz ki: Arada mücbir bir
sebep doğarsa bakanla beraber sözleşmeyi gözden geçirelim. Bir
hukukçu olarak söyleyeyim, böyle dava benim önüme gelirse ben o hükûmeti
hoplatırım vallahi, hoplatırım. Türk Ticaret Kanununu
deleceksiniz, sözleşme hukukunu
deleceksiniz, yapılan edimleri yok sayacaksınız, cezai
şartı gözden çıkaracaksınız, bütün bunları
bakanla bir taraf oturacak düzenleyecek. Arkadaşlar, buna niye ihtiyaç
duydunuz? Daha yeni başladınız bu büyükşehir hastanelerinin
temellerini atmaya. Daha işin başında arızalar mı
çıktı? Çıktıysa bizi bilgilendirin. Onu istedik, o da yok.
Arkadaşlar, bu büyükşehir hastaneleri büyük
fabrikalara, AVM hastanelere benzeyen bir şey. Çok ciddi sonuçları
vardır. Siz buralardan sağlık çıkacağına
inanıyorsanız yanılıyorsunuz. Özel sektör, kamuyu
nasıl sömürürüm, kamunun bütün olanaklarını, arazilerini,
güvencelerini, kredi güvencelerini, yurt dışı güvencelerini
nasıl bağlarım, ona bakıyor. E, biz de bunu
yutacağız! Vallahi yutmayız arkadaşlar. Onun için, biz
muhalif olduğumuz söyledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Yani Sayın Başkan
kapatmasa bir beyit
ENGİN ALTAY (Sinop)
Açıver Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Kendi sesim yeter arkadaşlar.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu önemlidir. Melaye Ciziri
diyor ki: Feryadımızı duyup cevap veren yoksa salt şikâyet
ne yapsın?/ Feryadının yetişeceği biri yoksa beyhude
feryat ne yapsın?
1600lerde söylemiş arkadaşlar, o zaman Meclis
yoktu.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, aynı zamanda şahsı adına söz isteyen Lütfü
Türkkan.
Sayın
Türkkan, hem grup hem şahsınız adına söz
istediğiniz için süreniz on beş dakika.
MHP GRUBU ADINA LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kanunlarda
değişiklik yapılması hakkında kanun teklifinin birinci
bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakın, arkadaşlar, bu kanun teklifinin
maddeleri ağırlıklı olarak başka ihtisas
komisyonlarının uzmanlık alanına giren konuları
içermesine rağmen Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk ettiniz bu kanunu. Önce
12 maddeden oluşan teklif, komisyonda verilen önergelerle 26 maddeye
çıktı. Hani, kanunu hazırlarsınız, eksik veya unutulmuş
bir madde olur, bir önerge daha verirsiniz 13 oldu, ya birisi daha bir şey
söyledi 14 oldu! Hayır, 12 maddelik kanuna Komisyonda 14 madde ilave
ettiniz önergelerle beraber. Yani, bir hokus pokusla beraber 26 madde oldu
kanun. Şunu baştan söyleyeyim: Sizin bu alavere dalavere
işlerinizi 5 yaşını
geçmiş çocuklar bile fark eder.
Sizin karşınızda çocuk yok. Muhalefet sıralarında
oturan hiç kimse de öyle saf falan değil. Siz ne bize ne de bu aziz
milleti kandıramazsınız. Sadece ve sadece kendinizi
kandırırsınız. Bunu asla ve kata aklınızdan
çıkarmayın. Bir dost tavsiyesi olarak umarım
kulaklarınıza küpe olur bu tavsiyem.
Bu fazladan eklenen 14 maddenin konu itibarıyla da
aralarında hiçbir bağlantı yok, amaç bütünlüğü de yok,
hepsi ayrı telden çalıyor. Dolayısıyla, teklif, Mevzuat
Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikin 17nci
maddesine uygun olarak da hazırlanmamıştır. Yine, aynı
yönetmeliğin 10uncu maddesine göre, düzenleyici etki analizi
hazırlanması zorunlu olmasına karşın teklifin
düzenleyici etki analizi de bulunmamaktadır.
Bu ülke, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yeni
bir kanun adıyla tanıştı, yani torba kanunla.
Arkadaşlar, torba yasalar adaletsizdir, hukuksuzdur ve gayrimeşrudur.
Ben hukukçu değilim ama torba yasalarla bir ülkenin yönetilemeyeceğini
çok iyi biliyorum. Torba yasada yer alan tüm maddeler uluslararası tüm
yasalara, anlaşmalara ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
aykırıdır. Torba yasalar aslında bu millete hakaret etmek
demektir. Tasarlanan durumlar torbaya sığdırılmaya
çalışılıyor, bu yasanın ismine de torba yasa
deniliyor. Torba kısmını anlıyorum ve torba gibi bir
sözcüğün yasa sözcüğünün önünde yer almasından da esef
duyuyorum. Torba kanun uygulaması hukuki güvenlik ilkesini ortadan
kaldırmaktadır aslında. Kanunlar için aranan öngörülebilir,
anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma özellikleri de yok
edilmektedir böylece. Hukuki güvenlik ilkesinin ihlal edildiği bir ülkede
hukuk devletinden de bahsedemezsiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
doksan yıllık Türkiye Cumhuriyetinde -ki bu sene doksan birinci
yılı kutlayacağız- yasama işleri bu kadar düzensiz,
özensiz, eksik ve ciddiyetsiz bir şeklide yürütülmemiştir.
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Sinan Oğanın çok
sevdiğim bir tabiri var, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine
kulis milletvekilleri diyor. Çünkü, Meclis kulisinde oturuyorsunuz, Yoklama
deyince Genel Kurul salonuna koşuyorsunuz, talimat geliyor Evet oyu
veriyorsunuz, talimat geliyor Hayır oyu veriyorsunuz, bunun ismi de
milletvekilliği oluyor!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bazen de
karıştırıyorlar onu Sayın Türkkan!
HARUN KARACA (İstanbul) Siz neredesiniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ben isterdim ki
imzalarınızın altında olduğu bu kanun teklifleriyle
azıcık ilginiz olsaydı.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) 5 kişiyle
buradasınız, 5!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Eminim ki çoğunuz imza
atarken okumuyorsunuz bile! Çünkü, sadece imza atmaya
programlanmışlar sizi!
Geçelim Plan ve Bütçe Komisyonuna. Komisyon değil,
âdeta kanun ve kararlar genel müdürlüğü bu Komisyon. Komisyon
görüşmelerinde maddeler hakkında bilgi verecek yetkili çoğu
zaman bulamıyor milletvekilleri.
Bakın, arkadaşlar, kanunlar artık
yürürlüğe girdiği gün bile değiştirilebiliyor. Uzağa
gitmeye gerek yok, daha birkaç gün önce İnternete kelepçe vuran yasa 19
Şubatta Resmî Gazetede yayımlandı ve yasalaştı.
Yasadan sonra düzenleme yapılan 4 madde de bu teklife dâhil edildi.
Atılan bu adımla İç Tüzük hükümleri ihlal edilmiştir
demiyorum, resmen katledilmiştir diyorum. Cumhurbaşkanının
İnternet Yasasını onay şekli de Meclisi
itibarsızlaştırmıştır.
Daha dün burada tanık olduğumuz bir hadise var.
Bir kanun teklifi hazırlıyorsunuz, eski kanunla ilgili teklifi
değiştiriyorsunuz, Komisyondan Meclise geliyor. Meclise geldiği
gün yeni bir önerge daha veriyorsunuz: Biz bu işten vazgeçtik, kanun eski
şekliyle devam etsin. Biz önergemizi geri çekiyoruz. Yani, bizde -ben
Üsküplüyüm- mart akıllı derler, mart akıllısınız.
Ne zaman ne yapacağınız belli değil. Anayasa hükümlerine
göre kanunun veto edilmesi yerine, Cumhurbaşkanı onayladıktan
sonra da o İnternet Yasası düzeltilmiştir.
Cumhurbaşkanı İnternet özgürlüğünü
kısıtlayan yasayı onayladığını da ne
hikmettir ki özgürlüklerini kısıtladığı İnternetten
duyurmuştur. Ne kadar yaman bir çelişki değil mi? Üzülerek
söylüyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı önündeki Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Yasasını da, önüne gidecek olan özel
yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasayı da,
arkadan gelecek olan MİT düzenlemesini de hiç düşünmeden kabul
edecektir.
Torba kanunların yapım sürecinde pek çok konu
dikkatten kaçmakta ve kaçırılmaktadır. Özel nitelikte, adrese
teslim, çıkar sağlamaya yönelik bazı maddeler torba kanunlarda
araya sıkıştırılıyor. O kadar çok madde
sıkıştırıyorsunuz ki sanırım artık size
torba kelimesi de yetmeyecektir. Önümüzdeki süreçte file, çuval, küfe yasalar
yapmaya kalkacaksınız, hiç şaşırmayacağım.
Ama, buna siyasi ömrünüz yeter mi onu bilmiyorum. Yapılan düzenlemeler
toplumun beklentilerini karşılayamıyor. Esnafından
memuruna, çiftçisinden sanayicisine kadar hiçbir kesimi mutlu etmemekte,
sorunlarına çözüm getirmemektedir bu kanunlar. Kamu arazileri nasıl
talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir
hesaplanmaktadır. Hoş, kendinize ait bir kadronuz
olmadığı için şimdi paralel dediğiniz camianın
kadrolarıyla senelerce yürüdünüz, şimdi onların hepsini
paralel ilan ettiniz. Yeni kadro arayışlarınız var. Böyle
bir kadronuz da yok, derme çatma kadrolarla yola devam ediyorsunuz. Hırsızlıkların
ve yolsuzlukların nasıl örtülebileceğini, denetimden ve
yargıdan nasıl kaçırılabileceğini
programlıyorsunuz bu kanunlarla.
Muhalefet şerhi
koyduğumuz bu teklifte üçüncü havalimanı projesiyle ilgili düzenleme
de var. Biz çok iyi hatırlıyoruz da Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarında oturan arkadaşlar arasında hatırlamayanlar
olabilir, hemen hatırlatayım. İstanbula yapılacak üçüncü
havalimanı ihalesini yandaş iş adamlarından oluşan
konsorsiyuma verdiniz. Hani 630 milyon dolar topladınız ya ATVyi,
Sabahı almak için, o gruba verdiniz. Onun da bedelini hemen ATVyi,
Sabahı almak için para alarak hemen hallettiniz, raconu orada kestiniz.
İstanbul 4. İdare Mahkemesi de bu havalimanıyla ilgili yürütmeyi
durdurma kararı almıştı. Mahkeme, o alanda oluşacak
çevre katliamına izin vermedi. Ama, Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlarım çevre katliamı yapılmasının önünü
açacak yeni düzenlemeler yapmaya devam ediyorlar.
Teklifte hiç yok yok.
Almışsınız elinize kalemi kâğıdı,
yazmışsınız da yazmışsınız işinize
gelenleri; öyle bir kanun bu. Kamu-özel sektör iş birliğiyle
yapılması öngörülen hastanelerle ilgili sözleşmelere bakan
onayıyla değişiklik önermişsiniz. Bu nedir
biliyormuşuz? Açıkça ihaleye fesat
karıştırmaktır. Sağlık Bakanına keyfîne göre
sözleşmelere müdahale etme yetkisi vermektedir bu. Bu yetkinin
kullanımı ihaleye daha önce katılmamış veya daha
yüksek teklif vermiş olan girişimcilere ayıp etmektir, amiyane
tabirle küfür etmektir. Bu teklifte yandaş iş adamlarına yeni
ihale kapıları da açıyorsunuz. O kapıları hem de kamu
ihalelerine giremeyen yandaş iş adamlarına açıyorsunuz.
Böyle bir şey olamaz. Akla, mantığa, hakka, hukuka, her
şeye ters. Adam ihaleye fesat karıştırmış. İhalelere
katılması yasaklanmış o zat, ihale bedelinin 3 katı
tutarında tazminatı peşin ödeyecek, eski günahlarını
unutacaksınız. Ya, siz kendinizi çok akıllı zannediyorsunuz
da bizi veya bu milleti çok saf mı zannediyorsunuz? Az önce de söyledim,
inanın öyle değil. Öyle olmadığını da 30 Martta
göreceksiniz zaten. İhalelere katılmayı yasaklama kararı,
ihale şartnameleri ve sözleşmeleri hükümlerine uyulmasını
sağlamaya yönelik caydırıcılık niteliği
taşıyan bir hükümdür. Bu hüküm aslında muhafaza edilmelidir.
Diğer taraftan, AKP Hükûmeti, esnafa zulüm
niteliğinde bir uygulamaya daha imza atmıştır, Bakanlar
Kurulunca belediye gruplarına göre belirlenen ilan ve reklam vergisi,
eğlence vergisi, işgal harcı, tatil günlerinde çalışma
ruhsatı harcı ve iş yeri açma izin harcı gibi vergi ve
harçlarda yüzde 500e varan artışlar yapmıştır. AKP Hükûmetinin
bu kararı esnafı çileden çıkarıyor. 30 Marta kadar olan
zaman diliminde sokağa çıktığınızda esnafın
size olan tepkisinden göreceksiniz bunu. Enflasyonun yüzde 7lerde olduğu
bir dönemde esnafın ödediği vergi ve harçları yüzde 500ü
aşkın bir şekilde artırmak insafsızlıktır.
Düşün bu insanların yakasından ya. Bunlar akşam evine ekmek
götürmekte zorlanan adamlar. Bunlar sabah siftah yapmadan dükkânı
açıp akşam kapatıyorlar. Borç batağında bu insanlar.
İflaslar başlamış, icra memurları etraflarında cirit
atıyor bu insanların. Onlar borç içinde yüzerken birilerinin
ayakkabı kutularından milyon dolarlar çıkması onları
kahrediyor.
Burada ben bir konuya değinmek istiyorum:
Başından beri söylüyorum, burada tamamını ilzam etmek
mümkün değil bu grubun. Ben bu grubun içerisinde, kamuda bir genel
müdürden, kendi yeğenine iş bulmak için randevu alıp, yurt
dışından getirip üç gün o genel müdürle görüştüremeyen
milletvekili tanıyorum, sizin aranızda. O, sadece, vasıfları
uygun, kamu kuruluşunda çalışması için bir yeğenine
iş bulmaya çalışıyor ama diğer taraftan birileri 700
bin liralık saat takıyor. Bu kendi aranızda bile
vicdansızlığın olduğunun eseridir. Böyle bir günah var
mı? Birisi yeğenine dahi iş bulamazken, kamu kurumundaki bir
genel müdürden randevu dahi alamazken birileri Rızaya yaşam
koçluğu yaptırıyor kendine. Günahtır ya! Bu hükûmet
gerçekten millete adaletsizlik yaptığı kadar kendi grubundaki
milletvekillerine de adaletsizlik yapmaktadır. Ben bu grup içerisinde
bankada kredi kartı borçları olan milletvekilleri biliyorum, bankadan
tüketici kredisi alıp ödeyemeyen milletvekilleri biliyorum. Diğer
taraftan, milyon doları, trilyonu birkaç kuruş diye nitelendiren
bakan çocukları görüyorum. Bu bir vicdansızlık değil mi?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hazırladığınız kanun teklifine
açıkladığım gerekçelerle biz karşıyız.
Ancak, destek verdiğimiz bir madde var, o da organize sanayi bölgeleriyle
ilgili olan madde. 12 Nisan 2000 tarihli 4562 sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununa Katılım, kalkınma ve yatırım
bankalarınca finansal kiralama işlemleri yapılabilir. maddesi
eklenmiştir. Bu geç de olsa doğru atılmış bir
adımdır. Hiç anlamadığımız bir şekilde
organize sanayi bölgesinde olan iş yerlerine, fabrikalara leasing
yaptırma yetkisini elinden almıştınız. Niye? Siz
organize sanayi bölgesindesiniz. Sebebi ne? Hiç sebebi de
anlaşılabilir değildi. Bugün Türkiyede sanayicinin
sendikasyonlarını yenilemekte zorluk çektiği bir dönemde en
kolay finans yolu kendi iş yerini back-to-back dediğimiz, leaseback
yapmasıdır. Yani kendi iş yerini leasing kurumundan geri
almasıdır. Bu bugüne kadar, bu yasa çıkana kadar
yasaklanmıştı, engellenmişti. Bu şekilde, bu yasayla
sanayicinin bu sıkıntısına çözüm bulunmuştur. Bu
maddeyle ilgili, bu kanunu hazırlayanlara teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var
olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.22
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, daha önce 22/2/2014 tarihinde
çalışmasına karar verilen Genel Kurulun bu tarihte
çalışmamasına ilişkin önerisi
21/02/2014
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 21/02/2014 Cuma günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Mahir
Ünal Engin
Altay Oktay
Vural
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Pervin
Buldan
Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Daha
önce 22/02/2014 tarihinde çalışmasına karar verilen Genel
Kurulun bu tarihte çalışmaması önerilmiştir.
BAŞKAN
Evet, öneri üzerinde söz talebi? Yok.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
561
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiç ve Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek ile 80 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğit ve Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ile 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Muş Milletvekili
Faruk Işık ile 34 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (2/2006, 2/2007, 2/2008, 2/2009, 2/2010) (S.
Sayısı: 561) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
1inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutup işleme
alacağım. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi yeni geldi,
henüz dağıtılmadı, dağıtılıp
okutulacaktır.
Evet,
okutuyorum diğer önergeleri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 561 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci
maddesindeki tescil ibaresinin onay ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Muş
Şırnak
Hakkâri
İdris
Baluken Esat
Canan
Bingöl
Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesinde yer alan otuzgün
ibarelerinin kırkbeş şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Seyfettin Yılmaz
Konya Antalya
Adana
Lütfü Türkkan Adnan Şefik Çirkin
Kocaeli Hatay
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 1. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
Ayrıca,
orman vasfını kaybetmiş veya orman sınırları
dışına çıkartılan yerlerdeki vatandaşlara ait
olan orman adına kayıtlı taşınmazlar, bedel
alınmaksızın vatandaş adına tapu kütüklerine
kaydedilir.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Vahap Seçer
İstanbul Ankara Mersin
Mehmet Ali Susam Tufan Köse Celal Dinçer
İzmir Çorum İstanbul
Müslim Sarı İlhan Demiröz
İstanbul Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
561 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu torba yasa görüşülürken o gün tüm saatlerinde ben de
bulundum. Hakikaten birbirinden farklı konuların
görüşüldüğü, hatta bizim de bazı ilave etmek istediğimiz
konuların, önergelerin kabul edilmediği bir Plan ve Bütçe Komisyonunu
izlediğimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Orman kadastrosuyla
ilgili şunu da hemen ifade etmek isterim ki bu konuda da
vatandaşlarımızın çok ızdırap çektiği, daha
önce belki de içeride üç ay hapis yattıktan sonra tekrar arazilerinin
ellerinden alındığı durumların söz konusu
olduğunu biliyoruz.
Ancak, burada benim
ifade etmek istediğim bir başka konu da orman konusuyla ilgili. Bu
konuyu açmışken 2/Byle ilgili -daha sonraki maddelerde
konuşulacak ama- bir sıkıntı var arkadaşlar,
değerli milletvekilleri. Bu sıkıntı da
Bir örnekleme
yaparsak Bursanın Uludağ eteklerinde örneğin Yiğitali gibi
çok değerli köylerimiz var. Bu köylerin bir özelliği hem Uludağın
eteklerinde hem de Bursayı kuş bakışı gören bir yerde
olan arazileri var. Şimdi, burada 2/B arazileri var köylülerin ama bu
arkadaşlar belediyeye yazılan yazılar sonucu 1.000 dönüm yerin,
altını çizerek söylüyorum, 1.000 dönüm yerin sit alanı ilan edildiğini,
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce sit
alanı ilan edilince buranın 2/B satışından çıkarıldığını
ifade ediyorlar. Şimdi, bu defa köylülerde büyük bir
sıkıntı var. Başka yerlerden kendilerine aynı derecede
arazi verilme şanslarının olmadığını ifade
ediyorlar ve diyorlar ki: Evet, 1inci derecede sit alanıysa, biz
bunları biliyoruz, burada herhangi bir işlemin
yapılmayacağını. O zaman gelin, bunları 2/B arazisi
içerisinde bize verin. Ama buradaki -sadece Yiğitali
değil-Uludağ eteklerindeki bu köylerle ilgili maalesef
satış yapılmıyor. O zaman ve bu son dönemdeki Urladaki
villalardan sonra çiftçiler ve Yiğitali köyündeki,
Fidyekızıktaki ve diğer köylerdeki vatandaşlar bizi
şöyle arıyor, diyor ki: Eğer Urlada sit alanları bir anda
değişiyorsa yarın Uludağ eteklerindeki bin dönüm 2/B
arazileri bize satılmadığı için bunlar da sit
alanından çıkarılabilir, başka bir inşaat alanına
gelme şansları olabilir. O zaman ne yapılması gerekir? Bu
kısımların bize verilmesi gerekir. Ama, gelin görün ki,
maalesef, biz komisyonda bunu öneri hâline getirdik ve orada da dile
getirdiğim zaman Komisyon Başkanımız -burada yok, ikinci
Başkan burada- kendisinin bunun Türkiyede çeşitli bölgelerde sorun
hâlinde olduğunu ve bu konuyu dikkate alarak, Genel Kurula geldiği
zaman önergeyle değiştireceğini ifade ettiler. Dilerim ki bundan
sonraki maddelerde bunu
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Hangi konuda İlhan Bey? İlhan Bey, Süreyya Bey de orada. Hangi
konuda, sulama birlikleri konusunda mı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) İlhan Ağabey, Sayın Bakan kömürü soruyor,
kömürü.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Kömür işini daha sonra anlatacağım.
Zamanımı bu Yiğitali köyüyle ilgili verdim, Bursa
milletvekilleri de dinliyor. Burada sıkıntıların
olduğundan bahsettim. Kömürle ilgili zaten Sayın Bakanı ikna
etmenin mümkünatı yok çünkü oraya giden bazı arkadaşlar
Sayın Bakana yanlış bilgi veriyor. Biz, Sayın Bakanı
buraya bu kadar davet etmemize rağmen,
Kozağacı Vadisini görmediğini de ifade etmek istiyorum ve
sözlerimi
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sayın
Bakanım söz verdi, gelecek.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) - Hakikaten
Yiğitali de çok şanssız durumda olan çiftçilerimiz olduğunu
ifade ediyor ve hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesinde yer alan otuzgün ibarelerinin
kırkbeş şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Yılmaz
konuşacak.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin
Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 561 sıra
sayılı Kanun Teklifinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Orman Bakanı
yok, bakan yardımcısı burada.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bürokratlarla
işimiz yok, Bakan olmadığı için çok detaya
girmeyeceğim.
Evet, bu gelen 1inci maddede çok karşı
çıktığımız bir şey yok. Birtakım
düzenlemeler getiriyor orman kadastrosuyla ilgili. Tabii, burada, On
yılı geçtikten sonra hukuki sebeplere dayanarak hazine hariç itiraz
olunamaz ve dava açılamaz. diyor. Keşke burada tapulu yerler için
de ibaresi getirilseydi çünkü bu noktada yapılan kadastro çalışmalarında
birçok mağduriyetle karşılaşan
vatandaşlarımız var. Özellikle Anadolu coğrafyasında
hayat şartları gereğince yurt dışına gidenler,
orada işe girenler, iş bulanlar, yani oraya yerleşenler bu
süreci takip edemiyorlar. Kadastro yapıldıktan sonra kendi tapulu
yerleri olsa bile kadastro geçiyor, kadastro geçtikten sonra bu itirazlar
yapılmadığı zaman tapulu yeriniz olsa bile
vatandaşın yeri gidiyor. On yılı da geçirdikten sonra
itiraz edemiyor. Otuz günlük askı süresini zaten yakalaması mümkün
değil. Yani buraya o da gelebilirdi.
Değerli arkadaşlar, tabii,
ormancılıkta mülkiyet sorununun mutlaka çözülmesi lazım. Son
yıllarda kadastro çalışmalarıyla ilgili ciddi birtakım
gayretlerin içerisine girildi ama yeterli değil. 2014 yılına
girdiğimiz ülkemizde hâlâ kadastro çalışmalarının tamamlanmamış
olması ciddi bir eksikliktir. Sizin, kadastro
çalışmalarını tamamlamadan sürdürülebilir orman yönetimini
gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Kadastro
çalışmalarında, tabii, hızlı çalışmanın
getirdiği ve teknik noktadaki eksikliklerden dolayı çok ciddi hatalar
da var. Bugün vatandaşıyla binlerce davası olan bir Orman Genel
Müdürlüğüyle karşı karşıyayız. Bunların
çözümü noktasında bir gayretin içerisine girilmesinde fayda olduğunu
düşünüyorum.
Türkiye'nin, biliyorsunuz, yüzde 27si ormanlarla kaplı.
Yaklaşık 21 milyon hektarlık bir orman alanımız var.
Bunun da yüzde 50si bozuk vasıflı ormanlar, yüzde 50si ise verimli
ormanlar. Bu ormanlarımızın çok süratli bir şekilde, bozuk
ormanlarımızın verimli hâle gelmesi lazım ve
geleceğimizin teminatı olan, işte, çevre kirliliğinin,
küresel ısınmanın dünyayı tehdit ettiği bir ortamda
ormancılık politikalarının çok sağlıklı
olması lazım. Eğer ormancılık politikasını
sağlıklı yapmazsanız neticeye gidemezsiniz. Fakat şunu
açık yüreklilikle ifade ediyorum: Böyle bir Orman Bakanıyla da
ormancılık politikalarını sağlıklı yürütmek
mümkün değil. Yani bugüne kadar ne söylediysek cevap vermekte zorlanan bir
bakanla karşı karşıyayız. Burada iki senedir
eleştirilerimizi dile getiriyoruz. Kendisini suya adamış bir
bakan. Bakın, kendisini hoca görüyor, çalışanlarını
talebe gören bir bakanla karşı karşıyayız. Bu
bakanlıkta verim alamazsınız. Bugün Orman
Bakanlığında personelin motivasyonu yok.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, Veysel
Eroğlundan başka konun yok mu senin kurban olduğum?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ya, ne yapayım?
Adam eksikse ben ne yapayım?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, biz yorulduk
artık bunu dinlemekten.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ama
değiştireceksiniz yani bir insan Orman
Bakanlığını yapamıyorsa, değiştireceksiniz.
Mahir Bey, bakın, o zaman şuna cevap verin,
şuna: Şunun için değiştireceksiniz. Bakın,
Başbakan
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hangi birini?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Hepsini
değiştireceksiniz. Bu bakanların birçoğu şeye
bulaşmış, sıkıntılı işlere girmiş.
İşte, Orman Bakanıyla ilgili, bakın, hep söylüyorum
Enerji
Bakanı da burada, bir maden sahası, 2010 yılı ya
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Eskiden Veysel Bey
buradayken konuşuyordun, artık yokken de konuşuyorsun.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ama ne
konuşayım? Konuşmamın bir faydası yok ki,
anlamıyor ki.
O zaman ormancılıkla ilgili nutuk atmam
lazım, onu da burada atsak kimse dinlemiyor yani. Bakan anlatınca
Gerçekten söylüyorum, ormancının şu andaki en önemli problemi
Orman Bakanı. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu
çözmemiz lazım. Bundan birileri rahatsız olabilir ama herkes görevini
en iyi şekilde yapacak. Yani kimseye nasip olmaz, yedi yıldır
bakanlık yapıyorsanız o zaman düzgün yapacaksınız
çünkü orman önemli. Bakın, bunu bir tarafa yazın, ormanda şu an
moral, motivasyon kalmadı. Yani AK PARTİ gönüllüsü
ormancıları bile bir arayın Allahınızı
severseniz, bir sorun, objektif olarak sorun. Deyin ki: Orman
teşkilatında moral, motivasyon kaldı mı? Geleceğe
umutla bakıyor musunuz? dediğinizde yüzde 95 bunu göreceksiniz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 561 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci
maddesindeki tescil ibaresinin onay ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan bu değişiklikle metnin daha
anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı
yasa tasarısının 2 nci maddesindeki "muhtaç"'
ibaresinin "ihtiyaç sahibi" ibaresiyle değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Muş Şırnak Hakkâri
Mülkiye
Birtane İdris
Baluken
Kars Bingöl
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 2 nci maddesinde yer alan "kesintisiz en az
beş yıl" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da on yıl
içerisinde en az beş yıl" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Seyfettin
Yılmaz
Konya Antalya Adana
Adnan
Şefik Çirkin Lütfü
Türkkan
Hatay Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Çocuklarının
tahsili veya başkaca nedenlerle ikamet yerini kısa süreli olarak
değiştirmek zorunda kalanların mağdur edilmemesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 561 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci
maddesindeki muhtaç ibaresinin ihtiyaç sahibi ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Yapılan bu
değişiklikle metnin daha anlaşılır olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 561 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin
son fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Seyfettin
Yılmaz
Konya Antalya Adana
Lütfü
Türkkan Adnan
Şefik Çirkin
Kocaeli Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 3. Maddesinin metinden çıkartılmasını
arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Vahap
Seçer
İstanbul Ankara Mersin
Mehmet
Ali Susam Tufan
Köse Celal
Dinçer
İzmir Çorum İstanbul
Müslim
Sarı İlhan
Demiröz
İstanbul
Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sadece komisyondaki manzarayı anlatacağım,
başka hiçbir şey söylemeyeceğim.
Bu madde
geldiğinde
Bu madde nedir biliyor musunuz, özeti bu maddenin? Yargı
kararlarını yok etmek, özeti bu. Bu maddenin temeli,
alınmış ve alınacak yargı kararlarını yok
etmek, bunun ismi bu. Hani biz yargıya saygı duyuyorduk, yargının
verdiği kararlar hepimiz için son derece geçerliydi; böyle bir şey
yok.
Komisyona
geldiğinde aynen manzarayı anlatacağım ve
vicdanlarınıza sunacağım. Bu maddenin önergesi geldi.
İlgili Bakan, Orman ve Su Bakanı oturuyordu orada, Komisyonda.
İlgili kurumun yetkilisi, Komisyon Başkanı, Sayın Bakana
sorduğunda Sayın Bakan Bu nedir? dedi, bu önerge. Sayın Bakan
bilmiyordu. Hiç çalışılmamış, esas ormanları
ilgilendirmesine rağmen, Orman Bakanının birinci derece ilgi
alanı olmasına rağmen. Bilmesi gereken kişi o çünkü belli
bölgelerde ormanlar yok ediliyor bu maddeyle.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Aslanoğlu,
tasarıdan alındı bu madde, biliyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet ama
Beyefendi, böyle değil mi, ben yalan mı söylüyorum?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok, estağfurullah.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Yalan
mı söylüyorum?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Yalan
mı söylüyorum?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok efendim, ben sadece ne
olduğunu size söylüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Aynı
böyle olmadı mı? Komisyonu siz yönetiyordunuz, aynısı
olmadı mı? Sayın Bakan Bu nedir? demedi mi, Benim bilgim
yok. demedi mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Bir anda algılayamadı
önergenin ne olduğunu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ve arkadaşlar,
direkt Orman Bakanlığını ilgilendirmesine rağmen,
maalesef, Bakan Ben bilmiyorum. dedi ve Komisyona ara verildi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Aslanoğlu,
Komisyonun mahremiyetine gölge düşürüyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır
efendim, Komisyon açıktır, her şey orada konuşulur.
Özetle, çalışılmadan, ne olduğu
bilinmeden, neyi getirip neyi götüreceği hesaplanmadan, ilgili
Bakanlığın görüşü alınmadan, belli ormanların
katledileceğini bile bile ve alınan yargı kararlarını
yok etmek için getirilen bir maddedir. Ben vicdanlarınıza sunuyorum.
Yargı, bu ülkede hepimize lazım. Yargı, bu
ülkede hepimizin kalkanıdır. Onurumuzun, şerefimizin,
haysiyetimizin korunması için yargıya ihtiyaç vardır. Bugün
size, yarın bize lazım olacak; bugün de size, bugün de bize
lazım olacak ama ben eğer yargı kararını bu yüce
Mecliste bir kanun düzenleyerek yok ediyorsam bize yazıklar olsun.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin son fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin
Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, biraz önce Mevlüt Bey de söyledi, bu 3üncü madde
gerçekten çok enteresan. Yani, bakanın da haberi yoksa
Bu hafriyat lobisi
var, İstanbulda hafriyattan köşeyi dönenler var, dile getirdim. O
milyar dolarları, milyon dolarları götürenler var ya, onların
zorlamasıyla getirilmiş olabilir.
Şimdi, bakın, bu 3üncü maddede, birinci
fırkada, bu verilen izinlerin arazi ve ağaçlandırma bedelleri
dışındaki izinlerin alınmamasını getiriyor yani
yüzde 3 ORKÖY Fonu ile yüzde 2 Millî Ağaçlandırma ve Seferberlik
Fonunu kaldırıyor.
İkinci fıkrasında, bu kara
yollarında, buradan Ankaradan İstanbula giderken sağlı
sollu turistik tesisler görürsünüz. Şimdi, bu turistik tesislerden
herhangi bir bedel alınmazı getiriyor burada. Şimdi ben
gerçekten merak ediyorum. Siz devlet üniversitelerinden bedel
alacaksınız ama özel sektörün kara yollarının
etrafında
Hepiniz giderken giriyorsunuz o tesislere, binlerce -ne kadar
para veriyorsanız- belki milyonlarca para kazanıyor ama onlardan para
almamayı getiriyor. Yani, bu mantığı anlamakta ben
zorlanıyorum. Siz, özel şahıstan para almayacaksınız,
devlet üniversitesinden para alacaksınız. Niye bunlar para
kazanırken vermiyorlar bu parayı anlamakta zorluk çekiyorum.
Şimdi, esas sıkıntının son
paragrafında gizli olduğunu düşünüyorum. Bakın, burada
diyor ki:
demiryolu, otoyol, Devlet ve il yolları ile su isale
hatlarının yapımında zorunlu olarak ortaya çıkan
kazı fazlası malzemenin depolanacağı alanlara, Orman Genel
Müdürlüğünce belirlenen yerlerden ağaçlandırma bedeli
alınarak izin verilebilir.
Şimdi, burada çok ciddi rant var değerli
arkadaşlar. İstanbulda yapılan üçüncü köprünün veya o bölgede
yapılan çalışmalardaki hafriyat
Şimdi, bu, bizim
Anadoluda herhangi bir ilde çok önemli olmayabilir ama İstanbulda
hafriyatı dökmek çok ciddi manada bir sıkıntıdır ve
burada, bakın, milyon dolarlar değil, milyar dolarlar dönüyor. Bunu
ben defalar kere dile getirdim. Bunu göreceksiniz, inşallah, en kısa
sürede iktidardan düşersiniz ve o Orman Bakanının Yüce Divanda
yargılanacağı en önemli konulardan bir tanesi bu hafriyat
olacak. Çünkü, bu hafriyatta, bu hafriyat mafyası dediğimiz mafya çok
ciddi manada milyar dolarlar
Bakın, rakamları
arkadaşlarımız hesapladı, bir çalışma
yaptılar, kırk
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Eski İstanbul valisi de
vardı bu işin içerisinde.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Var, işte o
şeyin oğlu da vardı, ben onu o zaman dile getirdim, söyledim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakanın oğlu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Şey mey deme!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bakanın oğlu.
Muammer Gülerin oğlu da, İstanbul Valisiyken.
Orman bölge müdürlükleri tarafından bu sahalar kendi
ihale kanunları gereğince doldurtuluyor ve üzerleri ağaçla
kapatılarak rehabilite ediliyordu. Orman Bakanı geldi, 2007
yılında Orman Bakanlığını aldığı
andan itibaren dedi ki: Bu yerleri ben belediyeye devredeceğim. Orman
Genel Müdürlüğünden aldı. Belediyeye devrettiği yerdeki bu
işin başına, Daire Başkanlığına
üniversiteden öğrencisini -biraz önce dedim ya hoca diye- Daire
Başkanı olarak atadı. Kendi öz yeğenini, ağabeyinin
oğlunu da Özel Kalemden önce devlet memurluğuna aldı, sonra da
bu işin başındaki Şube Müdürlüğüne getirdi. Burada
şimdi bunun ciddi manada bir araştırılması lazım.
Burada bunların kimlere ihaleyle verildiğinin, hangi şirketlere
ihaleyle verildiğinin, kimlerin aldığının, buralara ne
kadar kamyon toprak, ne kadar metreküp toprak döküldüğünün tespit edilmesi
gerekiyor. Burada kimler milyarlarca dolar para kazandı? Bakın, bu
dediklerimizden bir kısmı
Nitekim, yapılan birtakım
operasyonlarda bu getirdiği daire başkanı görevden
alınıyor bu işlerdeki usulsüzlükten dolayı.
İstanbulda bununla ilgili operasyonlar yapılıyor. Geçenlerde
Boğaziçi Köprüsünün üzerinde bu kamyoncular eylem düzenlediler.
Şimdi, inşallah iyi niyetledir ama ormancının bu kadar
problemleri varken, bu kadar önemli problemler varken bu maddenin buraya
sıkıştırılmasının arkasında, yine,
acaba bu rant lobisinin mi bir fonksiyonu olarak, bir etkinliği olarak bu
madde buraya getirildi? Ve özellikle, burada ne oluyor? İhaleyi
şirket alıyor netice itibarıyla, yol da yaptırsanız,
köprü de yaptırsanız bunların hafriyatının dökümü
ciddi manada sıkıntı. Burada da yine milyon dolar, milyar
dolarlık bir hafriyat rantı var. Bu da acaba birilerine
peşkeş çekilecek mi? diye insanın aklına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
geliyor.
İnşallah, böyle bir şey yoktur.
Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinde yer alan 31/12/2018 ibaresinin
31/12/2023 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal Seyfettin Yılmaz Konya Antalya Adana
Lütfü
Türkkan Adnan
Şefik Çirkin
Kocaeli
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Şefik
Çirkin, Hatay Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay)
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Bu görüşülmekte olan kanun teklifinin 4üncü
maddesinde yer alan 2018 ibaresinin 2023 şeklinde
değiştirilmesini talep ediyoruz. Aynı zamanda, 2023
yılı sonuna kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesna
tutulması amaçlanmaktadır diyoruz. Şimdi, yani bu, çiftçi için
yapılan bir şey. Fakat çiftçinin bir derdi bu değil. Yani, bu
çiftçinin yarasını emlemez ve hiçbir derdine çare olmaz. Çiftçi
yanmış, bitmiş, narenciyeci rezil olmuş, efendime
söyleyeyim, diğer kesimler, buğdaycı, pamukçu, bunlar masraf ve
girdilerin altında eziliyor. Arkasından, Ziraat Bankası
çiftçiden kulüpçü faizi alıyor. Yani, kulüpçü faizini bilir misiniz,
bilmem; peşin. Akşam parayı kaybedince kulüpçüden para alıp
ister, senedini imzalar, faizini peşin alırlar. Ziraat
Bankasının kulüpçülerden bir farkı kalmamış.
Şimdi, hâl böyleyken çiftçiden ipotek olarak
artık ev istiyor, arsa istiyor. Yani, çiftçide ev, arsa kalmış
mı ki verecek bunu? Vermeyene vermiyor. Böyle bir ortamda biz oturmuş
bunları konuşuyoruz.
Sayın milletvekilleri, tabii, biz bu gece, gecenin
bu saatinde bunları konuşurken, bu çok önemli meseleleri torbaya,
çorbaya çevirip bu Meclise getirirken, bunun üzerinde konuşmalar yaparken,
şu anda, gece bu saat itibarıyla, an itibarıyla Türkmenler
perişan. Bizim esas bunları konuşmamız lazım ama
Hükûmette kaba tabiriyle tık var mı? Yok. İşte,
Sayın Beşir Atalay burada, kriz masasından sorumlu. 100 binlerce
Türkmen perişan. IŞİDin, yani Türkiye'nin desteklediği,
bir zamanlar kucak açtığı El Kaide ve El Nusranın bir
türevi olan IŞİDin zulmü altında inliyor. Türkmen
kadınları perişan, Türkmen çocukları perişan ama
Hükûmetten ne var? Ses yok. Tam tabiriyle tık yok. Hadi, varsa
Sayın Bakan gelsin, burada anlatsın Sayın Beşir Atalay.
Yardım gidiyor mu? söylendiği zaman:
Efendim, gidiyor. Gizli. O kadar gizli gönderiyorsunuz ki bu
yardımı, Türkmenin bile haberi olmuyor. Yani, insaf, insaf edin.
Mısırda Esmaya dökülen gözyaşları Türkmenin Esmasına
gelince niye kuruyor?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Kurumaz, kurumaz.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) -
Kurumuş, gitmiş. Sayın Başbakanın ağzından
böyle bir cümle duyabiliyor muyuz? Türkmenlerin kendisi öldürülüyor,
kadınlarının ırzına geçiliyor ve kelleleri duvarlara
asılıyor, Türk medyasında bir tek kare yok. Ben bunları
burada söylemek zorunda kalıyorum. Konuyla ilgisi yok ama biz
konuşmazsak, burada konuşmazsak nerede konuşacağız? 40
defa dedik, burada geldik konuştuk, Bakın, bu
yaptıklarınızın sonunda Türkmenler perişan olacak.
dedik, oldu, yüzbinlerce Türkmen perişan orada. Ne yapıyor Hükûmet,
nerede? Nerede Sayın Davutoğlu? Hiçbir şekilde hiçbir yerle
sorunu olmayan ve Suriyede huzur içinde yaşayan Türkmenleri savaşın
ortasına atan Sayın Davutoğlu nerede, teşvik eden
Sayın Davutoğlu nerede? Türkmene Yürüyün, arkanızdayız.
diyen Sayın Davutoğlu nerede, ne yapıyor, ne iş
yapıyor? Bu meseleyi anlatmak için randevu istedik. Dokuz günde randevu
vermedi. Kendimiz yazılı olarak bu randevuyu iptal edince hemen arandık
Efendim, randevudan haberimiz yoktu
Peki, iptalden beş dakikada
haberiniz oldu. İşte, bu kadar ilgili, bu kadar bilgili Sayın
Davutoğlu Türkmen meselesinde.
Değerli arkadaşlar, bu mesele Hükûmetin
utancıdır. Ben içinizde birçok milletvekilinin de en az bizim kadar
hassas olduğunu biliyorum, üzüldüğünü biliyorum ama haberiniz olsun,
Türkmen katlediliyor ve bundan Türkiye sorumlu, Sayın Davutoğlu
sorumlu.
Ve son olarak şunu ifade etmek istiyorum, belki
bundan utanırız, belki bu, gücümüze gider: Türkmen, orada
PKKnın türevi, uzantısı olan PYDye muhtaç duruma gelmiş.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmeti bundan utanmalıdır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı
yasa tasarısının 5 inci maddesindeki göz önünde tutularak
ibaresinin göz önüne alınarak ibaresiyle değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Muş Şırnak Hakkâri
Özdal Üçer İdris
Baluken
Van Bingöl
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561
sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 5 inci maddesinde yer alan
İçişleri Bakanlığının ibaresinin Türkiye Esnaf
ve Sanatkarları Konfederasyonunun şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Seyfettin
Yılmaz
Konya Antalya Adana
Adnan Şefik Çirkin Lütfü Türkkan
Hatay Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Belediyelerce
tahsil edilen ve tümüyle esnaf ve sanatkarı ilgilendiren vergi ve harçlar
konusunda TESKin görüşünün alınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 561
sıra sayılı yasa tasarısının 5 inci maddesindeki
göz önünde tutularak ibaresinin göz önüne alınarak ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Hasip Kaplan
(Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan bu değişiklikle
metnin daha anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.01
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin On İkinci Oturumunu
açıyorum.
561 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Sanal
Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Sanal Ortamda İşlenen
Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/676) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada
yer alan, Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Nükleer Maddelerin Fiziksel
Korunması Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/757) (S. Sayısı:
455)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bundan sonra da Komisyonun bulunmayacağı
anlaşılmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 25 Şubat
2014 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati :
23.04