TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
69uncu
Birleşim
27
Şubat 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş'ın, Türkiyenin ekonomik
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahyanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün, Türkiyede yargılamayla ilgili
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay'ın, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahya Milletvekili Hasan
Fehmi Kinayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Türkiyede halkın
sorunlarından kopuk bir iktidarın işbaşında
olduğuna ve Hükûmeti halkın sorunlarına duyarlı olmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Deniz Gezmişi
doğum gününde saygıyla andığına ve
kokuşmuşluğun had safhaya geldiği bugünlerde bu ruha çok
daha fazla ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarını selamladığına ve Gönen
Çayındaki kitlesel balık ölümlerinin önlenmesi için Hükûmeti acil
müdahaleye çağırdığına ilişkin
açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, seçmen listelerinde
isimleri olan yoklama kaçakları ve bakayaların, yakalanacakları
endişesiyle yerel seçimlerde oy kullanamayacakları için bu
sorunlarına bir an önce çözüm bulunmasını istediklerine
ilişkin açıklaması
7.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü,
HSYK Kanununu onaylayarak Türkiyede bir dikta yönetiminin kurulmasına
yardım ettiği için kınadığına ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yolsuzluklar nedeniyle Başbakan Recep Tayyip
Erdoğandan hesap sorması gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Malatyanın
sorunlarına ilişkin açıklaması
9.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, Uşaka gidecek
olan Başbakana esnaf örgütleri, ziraat odası ve köylülerin
sorunlarını dinlemesini tavsiye ettiğine ve Başbakanın
montajlanmamış konuşmalarının neden
yayınlanmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
10.-
Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş'ın, Necmettin Erbakanı
rahmet ve şükranla andığına ve 28 Şubat postmodern
darbesini gerçekleştirenlerin hayırla
anılmadığına ilişkin açıklaması
11.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adanadaki çiftçilerin
sorunlarına ve vatandaşın sıkıntısını
çözecek politikaların bir an önce hayata geçirilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
12.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, taahhüdü ihlalden hapis
cezası alan vatandaşların yerel seçimlerde oy kullanmaları
hâlinde yakalanacakları korkusuyla seçimlere katılmamayı
düşündüklerine ve Hükûmeti bu konuya çözüm bulmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
13.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakık'ın, Necmettin
Erbakanı saygı ve sevgiyle andığına, Deniz
Gezmişin ruhunu hayatın her alanında hayata geçiren
devrimcileri selamladığına ve Hükûmeti ile milletvekillerini
Urlada HDPye yapılan saldırıyı kınamaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
14.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
Necmettin Erbakanı rahmetle andıklarına ve Hükûmetin,
doğal gaz politikalarını oluştururken Türkiyenin millî
menfaatlerine uygun hareket etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.-
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu'nun, Necmettin Erbakana
Allahtan rahmet dilediğine ve tüm milletvekillerinin öncelikle millî
iradeye sahip çıkmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın, Necmettin Erbakanı
rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması
17.-
Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu'nun, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın gündem dışı ve açıklama nedeniyle
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, CHP Grubu olarak,
Necmettin Erbakanı rahmetle andıklarına ilişkin
açıklaması
19.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Erzurum Milletvekili Recep
Akdağın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.-
Yalova Milletvekili Temel Coşkun'un, Necmettin Erbakanı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
21.-
Batman Milletvekili Ziver Özdemir'in, Necmettin Erbakanı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
22.-
Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu'nun, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini,
Kırım Tatarlarının haklarını koruma konusunda
daha sağlam açıklama yapmaya ve gerekli girişimlerde bulunmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
24.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
25.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, 562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinin
Anayasanın hukuk devleti ve hak arama hürriyeti ilkelerine
aykırı düzenlemeler içerdiğine ve Hükûmet ile AK PARTİ
Grubuna bu maddeyi bir kez daha değerlendirmelerini tavsiye ettiğine
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Genel Kurulda söylenen
kaba sözleri ve yapılan fiilî saldırıları
onaylamadıklarına ilişkin açıklaması
28.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın, Genel Kurulda söylenen kaba
sözleri ve yapılan fiilî saldırıları
onaylamadıklarına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Kosova Meclisi Çevre ve Alan Planlama ile İnsan
Hakları Komisyonları üyelerinden oluşan Parlamento heyetine
Hoş geldiniz. denilmesi
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, PAB
Parlamenterlerin İnsan Hakları Komitesinin, PAB Türk Grubu
Başkanı ve Erzurum Milletvekili Sayın Fazilet Dağcı
Çığlıkın konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
11/2/2014 tarih ve 65 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1442)
C)
Önergeler
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun (2/2025) esas numaralı Kanun Teklifini geri
aldıklarına ilişkin önergesi (4/148)
D)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 23 milletvekilinin, çay
üretiminin ve ihracatının artırılması için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/884)
2.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 19 milletvekilinin,
astsubayların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/885)
3.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 39 milletvekilinin, çay
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/886)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun yaptığı açıklaması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Erzurum Milletvekili Recep Akdağ'ın, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Erzurum Milletvekili Recep
Akdağın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İzmir Milletvekili
Hamza Dağın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Manisa Milletvekili Muzaffer
Yurttaşın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Manisa Milletvekili
Hasan Örenin 562 sıra sayılı Kanun Tasarısının
5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ile Konya Milletvekili Faruk Balın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Manisa Milletvekili
Selçuk Özdağın 562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları
tarafından atanamayan öğretmen sorununun çözülmesi ve bu konuda
gerekli çalışmaların yapılması amacıyla
20/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2014
Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural
tarafından imar işlerinde oluşturulan rant lobileri ile
yolsuzluk ve rüşvet iddialarının
araştırılması ve önlenmesi için gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla 27/2/2014 tarih 3744 sayı ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2014
Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 27 milletvekili tarafından
astsubay intiharlarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/12/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
27 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/884) (S. Sayısı: 562)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Mersin Milletvekili Ali Özün, Bakanlık çalışanlarına
tahsis edilen cep telefonu sayısına ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/36469)
2.-
Antalya Milletvekili Arif Bulutun, elektrik dağıtım
şirketlerinin vatandaşların mağduriyetini doğuran
çeşitli uygulamalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/37917)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2011-2013
yılları arasında Bakanlığın taraf olduğu
davalara ve hukuk ve danışmanlık hizmeti alımlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/37918)
4.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, BOTAŞın teşkilat
yapısına ve bazı yatırımlarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/37919)
5.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, BOTAŞın taraf olduğu
davalara ve bazı faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/37920)
6.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, BOTAŞın bazı alacak ve
giderlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/37921)
7.-
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlunun, Kürdistan Bölgesel Yönetimi
ile imzalanan petrol antlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/37922)
8.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, doğal gaz talebine ve doğal
gaz antlaşmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/37923)
9.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, BOTAŞın kaynak
yapısına ve bazı giderlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/37924)
10.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Irak-Türkiye Ham Petrol Boru
Hattına ve BOTAŞın bazı faaliyetlerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/37925)
11.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Kuzey Irak Bölgesel
Yönetiminden yapılacak petrol sevkiyatına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/37926)
12.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın, özelleştirilen
kurum ve kuruluşlarca yapılan işçi alımlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/38057)
13.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, esnaf-sanatkârlara
ve açılan-kapanan iş yeri sayısına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/38117)
27 Şubat 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 69uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiye'nin ekonomik
sorunları hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşa aittir.
Buyurunuz Sayın Toptaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sessiz olursak
Sayın Toptaşı daha iyi duyabileceğiz.
Buyurunuz efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaş'ın, Türkiyenin ekonomik sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Efendim, bu
uğultu kesilir ve arkadaşlarım dinlerlerse belki bazı
şeyleri öğrenmiş olurlar.
İstirham ediyorum, yeniden ikaz ediniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Yakışmadı ama sana. İlkokul talebesi değiliz.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Sizinle muhatap
değilim.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) O zaman düzgün
konuşun. Bizi kastediyorsunuz.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Sayın Başkana
Meclis Genel Kurulundaki uğultuyu kesmesi için istirhamda bulunuyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Ama sizin
tarzınız hiç yakışık değil.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Lütfen dinleyin. Sizi ya da
başka birini değil, Genel Kurulda uğultu edenleri ikaz etmesini
istiyorum.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayınız.
Buyurunuz efendim.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün ülkemizin ekonomik sorunlarıyla ilgili
düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye ekonomisi
denilince ilk akla getirilen borsa endeksi, ÜFE, TÜFE, döviz kurları,
tahvil fiyatları, Brent petrolün varil fiyatı vesaire akla
getiriliyor. Örneğin, borsa yükseldiği zaman Türkiye ekonomisi
düzlüğe çıkmış oluyor. ÜFE, TÜFE düşük
çıktığı zaman enflasyon düşmüş oluyor. Yani
Türkiyede her şey iyiye gidiyor nutukları, haber ve yorumları,
nasıl kalkınıyormuşuz nutukları, artık Türkiyede
herkese pembe bir dünya gösterilmeye çalışılıyor.
İyi, bunlar tamam da, halkın durumu nedir?
Ekonominin halkı ilgilendiren yanı ne âlemdedir? İktidar
işin bu yanını hamasi nutuklarla geçiştirmeye
çalışıyor. Halkın ekonomik sorunları hamasi nutuklarla
geçiştirilemeyecek kadar ağırdır. Halk bir sosyal
patlamanın eşiğindedir.
Bakınız değerli arkadaşlar, Türkiye
Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonunun verilerine göre 2005-2013
yılları arasında 1 milyon 145 bin esnaf kepenk
kapatmıştır. Alışveriş merkezleriyle ilgili bir
yasal düzenleme yapamadığımız için her caddeye 10-15 AVM
açılmış, esnaf bunlarla rekabet edemediği için artık
sigorta paralarını bile ödeyemez durumdadır.
Çiftçi, köylü bitmiştir. 5 liraya mazot kullanacak
ama ürününü beş yıl öncenin fiyatlarıyla bile satamayacak.
Memur emeklisinin ortalama aylığı 1.200
lira, işçi emeklisinin ortalama aylığı 959 lira,
BAĞ-KUR emeklisinin ortalama aylığı 745 liradır.
Ülkemizde 10 milyon 500 bin civarında emekli vardır. Eğer
açlık sınırının 1.397 lira olduğu
düşünülürse, bunların yüzde 80i açlık
sınırının altında yaşamaktadır. Biz, bu
koşullarda yaşayan emekliler için ne yaptık, hiç düşündük
mü?
Değerli arkadaşlarım, milletvekili
emeklileri iyi, bakanlarınki iyi, müsteşarların, genel müdürlerin,
daire başkanlarının iyi; birinci sınıftan emekli
olanların iyi; hâkim, savcıların iyi; emniyet müdürlerinin,
daire başkanlarının iyi ama 10,5 milyon emeklinin durumu
açlık sınırının altında.
Prim gün sayısını
tamamladığı hâlde yaşa takılanlar var. 48, 50
yaşında, 49 yaşında işten çıkmış,
emekli olmuş ama prim gün sayısını
tamamlamadığı için emekli değil, sokağa
atılmış, sağlık güvencesinden bile yoksun
insanların durumu nedir?
Değerli arkadaşlar, Nisan 2013 itibarıyla
7 milyon işsiz vardır. Atanamayan öğretmenler, sağlık
memurları, üniversitesini bitirmiş binlerce insan aç ve sefil,
sokaklardadır. Kadro bekleyen şeker fabrikası işçileri,
kara yolu işçileri, demir yolu işçileri, geçici işçiler,
yarattığınız 4/Bliler, 4/Cliler perişandır.
Takipteki icra dosyası sayısı 20 milyonu geçmiştir.
Bunları hepiniz de biliyorsunuz ama bunlarla ilgili hiçbir düzeltme
yapmaya gayret de etmedik. Hükûmet bunları unutmuş, 17 Aralıktan
sonra kendi derdine düşmüştür. Evlerdeki para kasaları,
ayakkabı kutuları, hatta banyodaki sabun kesesi bile dolarlarla dolu;
milyonlarca vatandaş açlık sınırının altında
yaşıyor.
Değerli arkadaşlar, bu soyulan paralar, havuza
doldurulan, villaların garajından kamyonetlerle taşınan
paralar halkın, köylünün, işçinin paraları. Hırsızlar
çalıyor, halk Açım. diye bile bağıramıyor.
Yolsuzluk, hırsızlık, soygun kelimeleri bile
bazılarını yerinden zıplatıyor. Âşık
Mahzuninin türküsünde yolsuzluk geçti diye RTÜK Ulusal Kanaldaki türküye
ceza kesiyor. Ne demiş Mahzuni? Yuh yuh çalanlara,/ Soyup kaçıp
doyanlara,/ Fakire, yetime, halka kıyanlara
Neyini yasaklıyorsunuz
bunun?
Bu iktidar cumhuriyetin seksen yılıyla kendi
dönemini karşılaştırmak istiyor,
karşılaştıralım: Bugün ölümünün 66ncı yıl
dönümünde andığımız ulusal kahraman Ali Çetinkaya seksen
yıllık cumhuriyetin ilk bakanlarındandır. 1.200 kilometre
demir yolu yapmış, 4 bin kilometreye yakın demir yolunu
millîleştirmiş ama öldüğünde Samanpazarında Atatürkün
kendisine hediye ettiği evden başka bir varlığı
yoktur, bırakmamıştır. Şimdi, sizin
yaptıklarınıza bakın, sizin götürdüklerinize bakın,
cumhuriyetin ne yaptıklarına bakın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Devamla)
cumhuriyet
dönemindekilerin ne yaptıklarına bakın ve bu sözler üzerinde
halkın vicdanına elini koyduğu zaman neyi düşündüğünü
göreceksiniz.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Yatıp
kalkıp cellatları masumlaştırıyorsunuz!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toptaş.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Siz söylemeye devam edin,
siz soyguna evet demeye devam edin ama bu örnekleri anlatmaya da devam
edeceğiz çünkü Türkiye bu örneklerden örnek alarak yoluna devam edecek.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Toptaş.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Afyona deniz geldi, deniz!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Kılıç
Aliler yakışır size!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Durmak yok, yola devam!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Gelmiş Afyona
deniz! Afyondaki denizde gidin yıkanın bakalım!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Afyona deniz geldi!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Durmak yok, yola devam!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Afyondaki
soygunları da çıkaracağız size.
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Kütahyanın öncelikli sorunları hakkında söz isteyen Kütahya
Milletvekili Alim Işıka aittir.
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahyanın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle sizleri ve bizleri izleyen tüm vatandaşlarımızı
saygılarımla selamlıyorum.
Kütahya ili Ankara-İzmir ve Antalya-İstanbul
güzergâhlarının tam kesişim merkezinde ve bu 4 büyük
şehrimize hemen hemen aynı mesafelerde yer almasına rağmen
maalesef bu güzel konumunu Ege Bölgesinin bir ili olarak iyi
değerlendirememiştir. Bugün bundan dolayı birçok sorunla
karşı karşıyadır. Özellikle son dönemde gündeme gelen
yüksek hızlı tren ve otoyol projelerinde geçmesi gereken güzergâh
ilimiz merkezi veya ilimiz sınırları olmasına rağmen,
maalesef bu projelerden ilimiz yararlanamamıştır ve bugün
bölgenin yüksek hızlı trenin ulaşmadığı tek ili
olma unvanını kazanmış durumdadır.
2000 yılı nüfus verilerine göre Türkiye'nin
34üncü büyük ili olan Kütahya, maalesef, en son TÜİK tarafından
yayınlanan 2013 yılı verilerine göre 572 bin nüfusa
düşmüş ve 2 sıra gerileyerek Türkiye'nin 81 ili içerisinde
36ncı büyük ili olma unvanını almıştır. Yine
bakıldığında, Türkiye İstatistik Kurumu verilerini
değerlendirdiğimizde, bölgenin küçülen tek ili, Batı Anadolunun
ve Akdeniz Bölgesinin nüfus kaybeden tek ili durumundadır. Böyle giderse
bu küçülme daha da çok devam edecektir çünkü burada çıkarılan bir
büyükşehir yasası kapsamında Kütahya ilinin mevcut 61
beldesinden bir gecede 47si kapatılarak köye dönüştürülmüştür.
Bu dönüşüm, inanıyorum ki, eğer gerekli tedbirler
alınırsa inşallah göçü olumsuz etkileyecektir ama tedbirleri
zamanında alamazsak o beldelerden de hızlı bir göç devam
edecektir.
Yine, Kütahya, Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetlerinin iş başına geldiği 2002 yılında,
cumhuriyet hükûmetleri döneminde yapılmış birçok kamu
kuruluşuna sahipken maalesef 2004 yılında başlayan
özelleştirme sürecinden en çok etkilenen ve olumsuz etkilenen bir il olma
unvanını almıştır. Son on yılda şehir
merkezinde olan bu kuruluşların tamamı elden
çıkartılmış ve bu satışlar nedeniyle 3 milyar 94
milyon 260 bin Amerikan doları -bugünkü kurla
karşılaştırırsak yaklaşık 7 milyar TL-
devletin hazinesine katkı sağlayan bir il olmasına rağmen,
2003-2013 tarihleri arasında, on bir yılda, Kalkınma
Bakanlığının resmî verilerine göre -bu dönemde verdiği
toplam 15 iktidar partisi milletvekilimize karşılık- maalesef
1,488 milyar TLlik kamu yatırımı alabilmiştir. Bu nedenle
son on yılda 85 bin dolayındaki gencimiz iş bulamama, istihdam
yetersizliği nedeniyle başka illere göç etmek zorunda
kalmıştır yani Kütahya küçülmeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Kütahya maalesef bölgenin
en fakir ili hâline gelmiştir. Yine, Kütahya, 2004 yılından beri
devam eden Hava Mania Planı uygulaması sorununu çözemediği için
Haziran 2013 tarihinden bu yana il merkezindeki mahallelerin hemen hemen
tamamını etkileyen ve organize sanayi bölgelerini etkileyen bir
sorunla karşı karşıyadır. Bu konuda ilgili bakanlıklara
verdiğimiz soru önergeleri maalesef çözüm getirmemiş,
bakanlıklar topu taca atmayı tercih etmiş, bu soruna
duyarsız kalmışlardır. Eğer bu sorun çözülmezse
Kütahya önümüzdeki dönemde, zaten şu anda ikinci OSBde tahsis
edilmiş parsellerinin yüzde 50si boşken bundan sonra da ciddi
anlamda yatırımcı bulamamaya devam edecektir. Ayrıca Porsuk
Havzası Koruma Planı uygulaması da şehrimize yeni iş
sahalarının açılmasını ciddi bir şekilde
engellemektedir. Kütahya, yine bölgenin en borçlu illerinden birisidir.
İcra daireleri sayısı artmış, icra dosyaları
katlanmıştır. Bundan dolayı da şehrimizdeki insanlar
ciddi anlamda sıkıntı içerisindedir. Şehri merkezle
ilçelere bağlayan yollarda maalesef bir gelişme
olamamıştır. Tavşanlı, Emet, Hisarcık, Simav
güzergâhındaki yol yıllarca bitirilememiştir, Balıkesir
yolu açılamamıştır. Bu yollarda yapılan istimlaklerin
bedeli de maalesef ödenmemektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle Hükûmeti bu sorunları
çözmeye davet ediyor, siz değerli milletvekillerine saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Işık.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hocam Balıkesir
Yol
açık, yol açık.
ALİM IŞIK (Kütahya) O yol değil, duble
yol, duble yol.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Efendim?
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Hatip,
yapmış olduğu konuşmada çok sayıda
yanıltıcı bilgi verdi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hükûmet konuşacak
Sayın Milletvekili.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Onları
düzeltmek için iki dakikalık
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hangi birini düzeltelim ama hiç
olmazsa birkaçını düzeltelim.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Evet, iki
dakikalık süre yetmeyecektir ama
BAŞKAN Yanıltıcı bilgi verdi,
düzeltelim. diyorsunuz ama Hükûmetin konuşması lazım burada.
Ama siz
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Kütahya
Milletvekili olduğum için
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın
Başkanım, böyle bir usul yok, hiçbir yanıltıcı bilgi
vermedim. Hükûmet cevap verebilir. Ya da kendileri bir gündem
dışı alacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Gündem dışı
konuşmaya sadece Sayın Bakan cevap verebilir.
BAŞKAN Evet ama Yanlış bilgi verdi.
diyor.
Eğer düzeltilecek bir şeyse o zaman buyurunuz,
sonra siz bir şey olursa
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bakın, düzeltmek
diye bir şey yok. Bir sataşma mı var? Yok.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Ama yalan yanlış
bilgi veriyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gündem dışı
konuşma ancak yürütmenin cevap verebileceği bir konuşmadır.
BAŞKAN Doğru diyorsunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman, eğer
katkıda bulunmak istiyorsa
BAŞKAN Ama yanlış
bilgilendirildiğine dair bir düzeltme hakkı 69a göre de var.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, o zaman Alim
Işık Bey için şimdiden sayın milletvekilini düzeltmek üzere
söz istiyoruz.
BAŞKAN Tamam.
Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya
Milletvekili Hasan Fehmi Kinay'ın, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Biraz evvel Kütahya Milletvekili Sayın
Işık, maalesef Kütahyada yaptığı gibi, burada da
birçok konuşmasında yaptığı gibi
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzüke uygun
değil Sayın Başkan bu söz vermeniz.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
sürekli
Kütahyayı karamsar bir hava içerisinde göstererek
Son derece
gelişen bir il Kütahya. Vermiş olduğu bilgilerdeki
yanlışları ben özellikle burada kısmen düzeltebiliyorum.
Kalkınma Bakanlığından
almış olduğu bilgilere dayanarak başlangıç ödenekleri
ve düşük göstermek suretiyle Kütahya son on yılda 1,2 milyar TL
civarında yatırım aldı. ifadesinde bulundu. Biz, özellikle
5,9 katrilyon, yaklaşık 6 katrilyonluk kamu
yatırımını bu on yıl içerisinde
gerçekleştirdiğimizi muhtelif platformlarda belgelere dayanarak ifade
ediyoruz. Zaten vatandaşlarımız da Kütahyalı hemşehrilerimiz
de bunu bildikleri için oy oranını 2002den itibaren yüzde 50den
yüzde 65e kadar çıkarttılar. Her seçimde yüzde 60-65 civarında
oy alan bir iliz.
Ayrıca, nüfusun sürekli azaldığı
yönünde bir ifade var. Nüfusumuz, 1990lı yıllarda yaşanan
krizlerin etkisiyle ve özellikle de koalisyon döneminin etkisiyle, maalesef
kırsaldan diğer illere doğru bir göç
yaşamıştır. Dramatik azalma 1990lı yıllarda,
MHPnin de koalisyon döneminde yaşanmıştır Kütahyada. Bunu
da ifade etmek istiyorum.
Son dönemde teşvik yasasıyla birlikte ilimizde,
özellikle merkez ilçede organize sanayi bölgeleri dolmaktadır ve Kütahya
4,2 oranıyla işsizliğin en düşük olduğu iller
arasındadır. Evet, gerçek tablo budur.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Kütahyalılara yaptığı sataşmadan dolayı Kütahya
Milletvekilimiz Alim Işık Bey
söz istiyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sataşma yok efendim.
BAŞKAN Sayın Vural, kusura bakmayın,
haklısınız. 60a göre yerinden söz verecektim. Şimdi, böyle
bir şey olduğu için düzeltiyorum.
Buyurunuz Sayın Işık.
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi
Kinayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilim eğer Kalkınma
Bakanlığının resmî verilerinin yanlış
olduğunu iddia ediyorsa, o zaman Sayın Bakana söyleyin, bu 1,488
milyar TLyi 6 katrilyon lira olarak düzeltsin.
İki: Eğer, siz, 90lı yıllarda,
MHPnin koalisyon olduğu dönemde Kütahya ilinin nüfusunun
azaldığını iddia ediyorsanız bunu size havale
ediyorum. 2000 yılı son resmî sayım sonucunda 657 bin nüfusa
sahip olan Kütahya bugün 572 bin nüfusa inmiştir. 85 bin vatan evladı
sizin yaptığınız yanlış özelleştirme ve
istihdam politikaları nedeniyle memleketi terk etmiştir.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Bunların
verilerini size göndereceğim ben.
ALİM IŞIK (Devamla) Diğer taraftan,
işsizlik oranının yüzde 4,2yle en düşük olduğu
illerden birisi olduğunu söyledi; doğrudur, TÜİKin
rakamları budur ama TÜİK, memleketi terk eden gençleri buna
katmadığı için kalan ihtiyarlar arasında bu orana yüzde 4,2
demiştir.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Olur mu?
İstihdama katılım oranı artmış, o bilgiyi düzelt.
ALİM IŞIK (Devamla) Şu anda Kütahya ili
Türkiyenin en yaşlı illerinden birisi olmuştur sayenizde,
nüfusunun yüzde 80i seçmen olan başka bir il kalmamıştır.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Nereden
çıkardın sen?
ALİM IŞIK (Devamla) Bununla
övünüyorsanız bu eseriniz size yeter, övünmeye devam ediniz.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Öğrenci
sayısı 20 bin artmış, sen neden bahsediyorsun ya?
ALİM IŞIK (Devamla) Diğer bir
deyişle, Kütahya ilinin son derece gelişen bir il olduğunu
söylediniz. Eğer devletin resmî rakamları, gelişmişlik
göstergeleri bunun tersini söylüyorsa, devleti yöneten şu anda sizsiniz,
hemen TÜİKe talimat veriniz, o verileri sizin dediğiniz gibi
yazsın.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) TÜİK
talimatla çalışmaz.
ALİM IŞIK (Devamla) Dolayısıyla,
siz eğer böyle söylemeye devam ederseniz şunu da hemen eklerim
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sosyoekonomik
gelişmişlik endeksi ilk defa artıya geldi, ilk defa artıya.
ALİM IŞIK (Devamla)
Sayın Kavuncu da
buradan hemen açıklar. Sayenizde Kütahyanın elindeki 2013
yılında bitecek olan devlet hastanesi de gitmiştir.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) MHPnin Kütahyanın yüzüne
bakacak hâli kalmadı.
ALİM IŞIK (Devamla) İnşallah,
verdiğiniz sözün gereği olarak bunun takipçisi olacağız.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) MHPnin Kütahyanın yüzüne
bakacak hâli yok.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Bunu biz takip
ediyoruz, siz değil.
ALİM IŞIK (Devamla) İnşallah, onu
yapacaksınız, hep beraber yapacağız.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Siz ancak
karamsarlık yapıyorsunuz, vatandaşı
yanıltıyorsunuz, yanlış bu, üslubunuz yanlış.
ALİM IŞIK (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Işık.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim
VURAL KAVUNCU (Kütahya) İsmimle sataşma var,
söz istiyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hayır, hayır.
BAŞKAN Şimdi size sataşmada
bulunmadı Sayın Kavuncu. Siz zaten sisteme girmişsiniz
Sayın Kavuncu. Bir dakika, söz vereceğim size yeri geldiği
zaman.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Efendim, sataşma ama
sataşma.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sataşma yok,
sataşma yok.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Türkiyede yaşanan yargılama sorunları hakkında söz isteyen
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygüne aittir.
Buyurunuz Sayın Aygün. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün'ün, Türkiyede yargılamayla ilgili yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Sayın
Başkanım, çok teşekkürler.
Bugün 27 Şubat ve Deniz Gezmişin 67nci
yaş günü. (CHP sıralarından alkışlar) O yüzden söze
Deniz Gezmişi anarak, onunla birlikte idam edilen, hayatlarının
bağrında siyaseten katledilen devrimcileri ve 12 Mart döneminde,
Denizden sonra onları kurtarmak için Kızıldereye giden ve orada
yapılan bir derin devlet operasyonuyla yargısız şekilde
infaz edilen Mahir Çayan ve arkadaşlarını, yine Diyarbakır
Cezaevinde işkenceyle öldürülen İbrahim Kaypakkayayı anmak
istiyorum. Tabii, bu kadar yolsuzluğun,
hırsızlığın konuşulduğu, toplumsal değerlerin
yerlere atıldığı, ülkeyi yönetenlerin yeni kuşaklara
örnek olması gerekirken, yayınlanan ve milyar dolarların
transfer edildiği iddialarını içeren korkunç görüntüler
karşısında 20li yaşlarda hayatını ülkesinin
bağımsızlığı, Türk ve Kürt halkının kardeşliği
ve sosyalizm için veren bu insanların değerlerini bugün daha iyi
görüyoruz.
Bugün, bu değeri anlamamız başka
vesilelerle de olanaklı. Denizlerin idam edildiği 1925
yılında açılan Cebeci Tevkifhanesi, olumlu bir kararla,
Türkiyenin Avrupa Birliğine üyelik sürecinde olması nedeniyle
idamların da kaldırılmasını takiben bir müzeye
dönüştürüldü ve orada idam edilen Talat Aydemirden Necdet Adalıya,
Erdal Erenden Hüseyin İnana kadar bütün devrimcilerin, yurtseverlerin
idama yürürken baktıkları ağaç da özel olarak korunarak, o
hapishanenin kapısında çocuklarını bekleyen, zulüm
altında inletilen yakınlarının sağ salim olup
olmadığını merak eden ailelerin
yaşadığı acılar da bir yerde müzeleştirilerek
günümüzdeki kuşaklara sunuldu.
Bu müze meselesi, Nobel alan tek
yazarımızın İstanbul Beyoğlunda Masumiyet Müzesi
adlı romandan da hareketle kurduğu ve toplumda yaşanan
geçmiş korkunç olayların unutturulmamasını hedefleyen bir
fikri de ifade ediyor ve Ulucanlar bu bakımdan Türkiyenin siyasi tarihine
ışık tutan bir deneyim durumunda. Bu müzeyi yapanları da
orada buna emek verenleri de gerçekten kutlamak istiyorum.
Ulucanlar, tabii, yakın zamanlarda da çok korkunç
operasyonlara sahne oldu. Yılmaz Güneyden Nazım Hikmete kadar
yazarlar, edebiyatçılar buralarda yattılar. Bugün, hapishanelerde,
özellikle Geziden dolayı tutulanların acılarının da
Ulucanlar tarihi boyunca yaşanan acıların bir benzeri
olduğunu, Deniz Gezmişin başına getirilen şeyin
devlet tarafından yargısız bir infaz olarak Ali İsmailin,
Ethem Sarısülükün de başına getirildiğini ibretle
görmekteyiz.
Tabii, bütün bu zulümlerden sonra, on yılı
aşkın bir iktidar deneyimi yaşayan AKPnin de bence müzeler
tarihine önemli bir katkı yapması gerekiyor çünkü
Başbakanın Kısıklıdaki villalarından yapılan
para transferleri, buna dair tapeler, Kısıklıda ve Urlada
olduğu ileri sürülen
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Bu
yalanlarınıza kimse inanmıyor, yalanlarınıza millet
inanmıyor.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla)
yine, telefon
kayıtlarından anlaşılan, annelerin, babaların,
amcaların, yeğenlerin sahibi olduğu 9 trilyonluk, 10 trilyonluk
korkunç mal varlıklarının üzerine kurulduğu
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Bu
yalanlarınıza kimse inanmıyor, bu yalanlarınıza millet
inanmıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Katrilyon. Trilyon değil.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla)
villaların da
başka bir müzeciliğe bugün konu olması gerektiğine
inanıyorum. Eğer, Ulucanların, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarını unutturmamak için müze olması gerektiği
oradaki Altındağ Belediyesi tarafından bile kabul edilip teslim
ediliyorsa, böyle bir ortak fikir, Deniz idam edildikten yıllar sonra
ortaya çıkabiliyorsa, bence bizim, Kısıklıdaki ve
Urladaki, halkın emeğiyle, alın teriyle, halkın
yarattığı değerlerin gasbedilmesiyle elde edilen serveti,
bu servetin kurulduğu arazileri de başka bir müzecilik için
değerlendirmemiz gerekiyor. Ben buna, Ulucanların
yarattığı yoldan AKPnin yolsuzluk ve hırsızlık
müzesi, izninizle söylemek istiyorum. Denizleri, Ulucanları
hatırlatmamın, yaşanan acıları dile getirmemin sebebi
aslında AKPnin müzecilik tarihine nasıl bir hırsızlık
ve yolsuzluk müzesi katarak yaptığı katkıyı
vurgulamaya dönüktü.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Siyaset
yaptığını zannediyorsun değil mi? Bu çirkin ifadeleri
kullanmaya siyaset diyorsun değil mi?
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Tahmin ediyorum, bu büyük
müzecilik başarısını imza eden Sayın Başbakan
Erdoğan, bu hırsızlık müzesinin yapılmasından
dolayı ileride mahcup olacaktır
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) İleride siz
mahcup olacaksınız, çok mahcup olacaksınız.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla)
ve bu
hırsızlık müzesi tertemiz kuşakların
yaratılması için bize ışık tutacaktır.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu
konuşmalarınızdan dolayı çok mahcup olacaksınız.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Hadi oradan be!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aygün.
Sisteme girmiş sayın milletvekillerimize
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bir
şey söyleyeceğim bu konuyla ilgili.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Konuyla ilgili diye bir
şey yok Başkanım. Lütfen işimize bakalım. Ne konuyla
ilgili? Konu mu görüşüyoruz burada?
KAMER GENÇ (Tunceli) En son Özal Hükûmeti
zamanında, 1984 yılında haksız yere asılan
Hıdır Aslan diye bir genç var. Aslında o insanın da hakkını
inkâr etmemek lazım çünkü o gencin en ufak bir suçu yoktu.
BAŞKAN Sayın Genç
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hangi konuyla ilgili, ne
konusu? Bu konu mu tartışılıyor burada?
KAMER GENÇ (Tunceli) En son 1984te Türkiyede idam
edilen Hıdır Aslanın hiçbir suçu yoktu
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Otur yerine be!
KAMER GENÇ (Tunceli)
ve Özalın kaprisi sayesinde
idam edildi. Onu da burada anmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Peki, efendim, tutanaklara geçti.
Sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer
dakika söz vereceğim.
Sayın Yeniçeri
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Türkiyede halkın sorunlarından
kopuk bir iktidarın işbaşında olduğuna ve Hükûmeti
halkın sorunlarına duyarlı olmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye, halkın gündeminden ve sorunlarından
kopuk bir iktidarla karşı karşıyadır, halkın
sorunlarından kopuk bir iktidar işbaşındadır.
Patatesin fiyatı 6 liraya yükselmiş, icralar, iflaslar
almış yürümüştür.
Öğretmenler atama beklemektedir, vatandaş geçim derdindedir,
Hükûmet ise kendisini koruma kanunları çıkarma peşindedir.
İktidar, İnternet sansürüyle, MİT takibatıyla milletin
taleplerini baskı altına almaya çalışmaktadır.
Hükûmeti, halkın sorunlarına duyarlı olmaya davet ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Atıcı
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Deniz Gezmişi
doğum gününde saygıyla andığına ve
kokuşmuşluğun had safhaya geldiği bugünlerde bu ruha çok
daha fazla ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün Deniz Gezmişin
doğum günü. Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!
Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm! diyerek bu
yüce ideoloji uğruna can veren Deniz Gezmişi saygıyla
anıyorum. 27 Şubat 1947de doğan Deniz yaşasaydı 67
yaşında olacaktı. Denizin bedeni yok edildi, ancak ruhu hâlâ
yaşıyor. Nerede yaşıyor? Gezide yaşıyor, Armutluda
yaşıyor, Mersinde yaşıyor, Türkiyenin her yerinde
yaşıyor, yaşamaya da devam edecek. Kokuşmuşluğun
had safhaya geldiği bu günlerde bu ruha çok daha fazla ihtiyaç
vardır. İyi ki doğdun Deniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Atıcı.
Sayın Havutça
5.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça'nın, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarını selamladığına ve Gönen
Çayındaki kitlesel balık ölümlerinin önlenmesi için Hükûmeti acil
müdahaleye çağırdığına ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de buradan emperyalizme karşı yürekli
duruşlarıyla Türkiye devrim tarihine adlarını yazdıran
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını selamlıyorum.
Sayın Başkan, Balıkesirde Türkiyenin en
önemli sulak alanlarından Gönen Ovasında, Gönen Çayında
kitlesel balık ölümleri yaşanıyor. Sayın Bakana, Hükûmet
yetkililerine buradan sesleniyoruz: Bölgemizde bırakın bitkileri,
bırakın oradaki ekolojik yaşamı, insan sağlığını
tehdit eden çok ciddi durumlar var ve kitlesel balık ölümlerini bize
gösteriyorlar. Ben buradan çağrı yapıyorum hem Çevre
Bakanına hem Tarım Bakanına: Eğer daha fazla büyük
faciaların önlenmesini istiyorlarsa, derhâl o bölgedeki, Gönen
Çayındaki bu kirliliğin durdurulmasıyla ilgili açık
müdahaleler gerekiyor. Aksi hâlde kanser vakaları bugün kitlesel insan
ölümlerine yol açacak. Buradan Hükûmete artık acil bir
çığlık çağrısı yapıyor bölgemiz,
Balıkesir bölgesi ve derhâl o Gönen Çayına dökülen
atıkların temizlenmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Havutça.
Sayın Öğüt
6.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, seçmen listelerinde isimleri olan
yoklama kaçakları ve bakayaların, yakalanacakları
endişesiyle yerel seçimlerde oy kullanamayacakları için bu
sorunlarına bir an önce çözüm bulunmasını istediklerine
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Millî Savunma Bakanlığının,
geçtiğimiz ekim ayında sayıları 700 bini bulan bakaya ve
yoklama kaçağının kimlik bilgilerini Emniyet Genel
Müdürlüğüne vermesinin kamuoyuna yansımasının
ardından, bu durumda olanlar yerel seçimler nedeniyle tedirginlik
yaşamaya başlamıştır. Seçmen listelerinde isimleri
olan yoklama kaçakları ve bakayalar oy kullanmaya gittiklerinde
yakalanacakları endişesiyle oy kullanamayacaklarını
söyleyerek, bu soruna bir an önce çözüm bulunmasını istemektedirler.
Yerel seçimlerde oy kullanılamayacağı ihtimaliyle ilgili olarak
bir çalışmanız var mıdır? Bu kişilerin anayasal
hakları olan oy kullanma haklarını kullandıkları
takdirde yakalanmayacaklarına dair bir açıklama yapılması
planlanmakta mıdır? İlaveten, kamuoyunun da belirli beklentisi
vardır. Bununla ilgili bir çalışma var mı? Varsa yaş
sınırı kaça düşürülmektedir?
Deniz Gezmişin doğum gününde büyük Türk
devrimcisini saygıyla andığımı bir daha belirtmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Genç
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç'in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü, HSYK
Kanununu onaylayarak Türkiyede bir dikta yönetiminin kurulmasına
yardım ettiği için kınadığına ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yolsuzluklar nedeniyle Başbakan Recep Tayyip
Erdoğandan hesap sorması gerektiğine ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Abdullah Gül, HSYK Kanununu onaylamakla Türkiyede hukuk
devletini yok etmiştir, Türkiyede bir diktatörün
başkanlığı altında, dikta bir yönetimin
kurulmasına yardım etmiştir. Bu hareketinden dolayı
kınıyorum. Zaten kendisi Tayyip Erdoğana sadakatle
bağlı bir kişidir ve o makamda kanunsuz ve Anayasaya
aykırı olarak bulunmaktadır. Devlet bu kadar talan edilirken,
devlette bu kadar hırsızlık yapılırken Devlet
Denetleme Kurulunu çalıştırmamakta, elini kolunu bağlamak
suretiyle devletin talan edilmesine büyük katkı sağlamaktadır. Türkiyede
yargı yok olduğu için ben bu feneri bundan sonra her yerde
taşıyacağım çünkü artık yargı diye bir kavram
kalmamıştır. Bugünkü, Tayyip Erdoğan, Hükûmetin
başı da yolsuzlukları nedeniyle gayrimeşru duruma
düşmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmaması
lazım, bundan hesap sorulması lazım. Öncelikle Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görevinin bu olması lazım. Artık Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hiçbir kanun müzakere etmemesi lazım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Kosova Meclisi Çevre ve Alan Planlama ile İnsan
Hakları Komisyonları üyelerinden oluşan Parlamento heyetine
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının davetlisi olarak
ülkemizde bulunan Kosova Meclisi Çevre ve Alan Planlama ile İnsan
Hakları Komisyonları üyelerinden oluşan Parlamento heyeti
şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. (Alkışlar)
Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum efendim.
Sayın Ağbaba
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
8.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Malatyanın sorunlarına
ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
AKPnin iktidara
geldiği 2002de Malatyada işsiz sayısı 10.200dü,
şimdi işsiz sayımız 26.587ye yükseldi. AKPnin Malatyaya
vermiş olduğu en büyük hediye bu. AKP, Malatyada on iki yılda
çok şey aldı. Sümerbankı, TEKELi yandaşlarına
peşkeş çekti, Malatyalıların hakkını yedi. Yine,
iktidara geldiğinde Malatyada birçok bölge müdürlüğü vardı,
bunların tamamı kapatıldı, başka illere götürüldü.
Defalarca söyledim: AKP, sadece kendi yandaşlarını kalkındırıyor.
Kalkınmadan; çocukların, bacanakların, kayınbiraderlerin,
kayınların kalkınmasını anlıyor. Maalesef, bir
yandan işsiz sayımız her gün artarken bir yandan Malatya
fakirleşiyor, yoksullaşıyor. Kayısı üreten, elma
üreten, üzüm üreten, ceviz üreten yoksullaşıyor,
hayvancılık yapanlar yoksullaşıyor ama görüldüğü gibi
yandaşlar zenginleşiyor. Kim Malatyanın rızkını
yiyorsa, çalıyorsa haram olsun, haram!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın Yılmaz
9.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, Uşaka gidecek olan
Başbakana esnaf örgütleri, ziraat odası ve köylülerin
sorunlarını dinlemesini tavsiye ettiğine ve Başbakanın
montajlanmamış konuşmalarının neden
yayınlanmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
bugün Başbakan Tayyip Erdoğan Uşaka gidiyor. Ancak, Uşaka
gidecek, meydanda konuşmalarını yapacak, yalnız ne
Uşak köylüsünün ne Uşak esnafının ne Uşak
işçisinin ne organize sanayisindeki iş adamlarımızın
sorunlarını dinlemeyecek elbette.
Geçen gün Meclise
geldiler; tütün köylüsü olan kadınlar tütünlerini satamıyorlar,
pancar üreticisi pancarının bedelini alamıyor,
hayvancılıkla uğraşanlar hayvancılıkla ilgili her
konuda artık en son noktaya geldiklerini ve iflas aşamasında
olduklarını söylüyorlar, esnaflarımız aynı
şekilde. Başbakanın öncelikle esnaf örgütlerine, ziraat
odasına ve köylülerimizin yanına gitmesini özellikle tavsiye
ediyorum.
Bunun yanında,
özellikle, 24 Şubat akşamı çıkan ses kayıtlarıyla
ilgili montaj iddiası var ise, montajlanmamış
konuşmaları neden Başbakan yayınlamıyor? Ve
oğluyla hiçbir konuşma yapmadıysa neden o konuşmaları,
telefon konuşmalarını TİBten getirtmiyor? Bunu rica
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
AHMET YENİ (Samsun)
Ekmek yok size oradan.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Bu yalanlarınıza millet inanmıyor.
BAŞKAN Sayın
Yurttaş
10.- Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaş'ın, Necmettin Erbakanı rahmet ve
şükranla andığına ve 28 Şubat postmodern darbesini
gerçekleştirenlerin hayırla anılmadığına
ilişkin açıklaması
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, 27 Şubat. 2011 yılı 27
Şubat tarihinde kaybettiğimiz Profesör Doktor Necmettin Erbakan
Hocamızı rahmetle ve şükranla anıyorum.
28 Şubat postmodern darbesini
gerçekleştirenleri hiç kimse hayırla anmıyor. 28 Şubat bin
yıl sürecek. diyenleri şimdi kimse hatırlamıyor. Bu ülkeye
hizmet edenler, eser bırakanlar, hep hayır ve duayla
anılacaktır; darbeciler ve onlara çanak tutanlar, darbelerden medet
umanlar ise yokluğa mahkûm olacaklardır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yurttaş.
Sayın Yılmaz
11.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Adanadaki çiftçilerin
sorunlarına ve vatandaşın sıkıntısını
çözecek politikaların bir an önce hayata geçirilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ülkemizde, özellikle son yıllarda uygulanan
yanlış tarım politikalarıyla beraber,
kuraklığın da etkisiyle, özellikle, hafta sonu gezdiğim
seçim bölgem Adanada çiftçi gerçekten çok sıkıntı içerisinde;
aldığı krediyi ödeyememenin, yine, tarlalarının
ipotekli olması
Yine, esnafları gezdiğimizde, sanayi sitemizi
gezdiğinizde, gerek esnafımız gerek sanayicilerimizin, gelinen
ekonomik politikalar neticesinde ciddi sıkıntılar çektiğini
görmekteyiz. Ülkemizin bütün kesimlerinin sıkıntı çektiği
bu ortamda, onların dertlerine çözüm üretmek noktasında
çalışma yapması gereken Hükûmet, ne yazık ki, bir yandan
Mecliste rüşvet ve yolsuzlukların üzerini örtmek için yasaların
çıkarılması noktasında çok ciddi bir çalışma
gayretinin içerisine girmiş, diğer yandan da elindeki bütün
imkânlarıyla bu son zamanlarda çıkan tapeler ve iddiaların üzerini
örtme noktasında ve algı oluşturma noktasında bir
çalışma içerisinde. Biz, bir an önce,
vatandaşlarımızın sıkıntısını
çözecek politikaların hayata geçirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sayın Işık
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, taahhüdü ihlalden hapis cezası
alan vatandaşların yerel seçimlerde oy kullanmaları hâlinde
yakalanacakları korkusuyla seçimlere katılmamayı
düşündüklerine ve Hükûmeti bu konuya çözüm bulmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Taahhüdü ihlal gerekçesiyle İcra ve İflas
Kanunu hükümleri gereğince üçer aylık tazyik hapsiyle karşı
karşıya kalan vatandaşlarımızın sayısı
son dönemde hızla artmış ve bugün, 300 bine dayanmıştır.
Son birkaç yılda hapse girip çıkanların sayısı da yüz
binler civarındadır. Bugün, bu vatandaşlarımız, yerel
seçimlerde oy kullanmaları hâlinde yakalanacaklar ve cezaevine gidecekler
korkusuyla seçimlere dahi katılmamayı düşünmektedirler.
İstanbulda bir basın toplantısıyla durumlarını
dile getirmeyi düşünen bu vatandaşlarımız konunun Mecliste
sayın milletvekilleriyle paylaşılarak acil çözüm beklediklerini
iletmemi söylediler.
Hükûmeti bu konuya çözüm bulmaya davet ediyor, Milliyetçi
Hareket Partisinin bu konuda vermiş olduğu kanun teklifini derhâl
gündeme almasını tavsiye ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Işık.
Sayın Sakık, buyurunuz.
13.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık'ın, Necmettin Erbakanı
saygı ve sevgiyle andığına, Deniz Gezmişin ruhunu
hayatın her alanında hayata geçiren devrimcileri
selamladığına ve Hükûmeti ile milletvekillerini Urlada HDPye
yapılan saldırıyı kınamaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bugün 27 Şubat, ben de rahmetli Erbakanı
saygıyla, sevgiyle anıyorum, Denizin de doğum günü.
Deniz, tabii ki, ezilen halkların bir umuduydu. Bu
ülkede sadece Türkler adına değil bütün halklar adına mücadele
eden, Yaşasın Türklerin ve Kürtlerin ortak kardeşliği,
yaşasın halkların kardeşliği deyip, bugün Denizin
ruhunu hayatın her alanında hayata geçiren devrimcileri buradan
selamlıyorum.
Bir başka konu: Urlada birkaç gün önce HDP
saldırıya maruz kaldı. Bugün de bir açılış yapmak
üzere İzmir Urlaya giden bu heyeti polis orada ablukaya aldı ve
ciddi bir saldırı var. Burada, hem Hükûmet yetkililerini göreve davet
ediyorum ve İzmir milletvekilleri, AKP, MHP ve CHPli vekilleri bu konuda
duyarlı olmaya ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) -
bu faşizan
saldırıyı kınamaya davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
Sayın Vural
14.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural'ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Necmettin
Erbakanı rahmetle andıklarına ve Hükûmetin, doğal gaz
politikalarını oluştururken Türkiyenin millî menfaatlerine
uygun hareket etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak siyaset ve
devlet adamı Necmettin Erbakan Beyefendinin ölüm yıl dönümünde
rahmetle kendisini andığımızı ifade etmek istiyoruz.
Sayın Başkan,
aracılığınızla Hükûmete bir uyarıda bulunmak
istiyorum: Türkiye ile Azerbaycan arasında doğal gaz getirmek
amacıyla TANAP Projesi uygulamaya konulmuştur. Gerçekten, bölge için
çok önemli. Türkiye'nin gaz ihtiyacı olduğu kadar, Avrupaya
gazı götürecek dost ve kardeş Azerbaycanın 20 milyar dolar
yatırım yapacağı çok önemli bir proje. Bu proje
belirlenmiş, sorumluluğu belli, uluslararası anlaşmalarla
belirlenmiştir. Üstelik, Türkiyenin bu projeden doğal gaz
fiyatı olarak avantajlı bir fiyatla gaz elde etmesi mümkün
olabilecektir ancak kamuoyuna yansıyan birtakım tapelerde adı
geçenlerin, İrandan gelecek bir boru hattı için 12 milyar TLlik
teşvik aldığı ifade edilmektedir. ITE olarak bilinen
İrandan doğal gaz getirecek böyle bir projeyi ayrı bir boru
hattı olarak düzenlemek TANAP Projesinin fizibilitesini yakından
etkileyebilecektir. Dolayısıyla, aynı yöne, aynı miktardaki
gazı nakledebilecek 2 projenin rekabet etmesi ve önceden devreye
girmiş TANAP Projesinin bu vesileyle bir bakıma fizibilitesinin ve
yapılabilirliğinin tehdide sokulması Türkiye'nin millî
menfaatlerini, Azerbaycanın da hak ve menfaatlerini haleldar
edebilecektir. Dolayısıyla, Hükûmetin doğal gaz
politikalarını oluştururken subjektif değil, Türkiye'nin
millî menfaatlerine uygun hareket etmesini ve bu çerçevede İranda
yapılan doğal gaz anlaşmasındaki fiyatın farklı
olması, çok daha pahalı olması, aynı zamanda tahkime
gidilmesi gerçeğini dikkate almak suretiyle bu TANAP Projesinin akamete
uğratılmasını sağlayacak alternatif bu tür projeleri
daha sağlıklı değerlendirmesi gerektiğini
Eğer,
İrandan gaz alınacaksa da TANAP Projesinin içine bu gazı dâhil
etmek suretiyle böyle bir boru hattının fizibilitesini daha yüksek
kılması sağlıklı olacaktır. Hem dost ve
kardeş Azerbaycan hem Türkiye açısından bunun faydalı
olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
Sayın Türkmenoğlu
15.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu'nun, Necmettin Erbakana Allahtan
rahmet dilediğine ve tüm milletvekillerinin öncelikle millî iradeye sahip
çıkmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben de, Konya milletvekillilerinden olan, Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlarından Sayın Necmettin Erbakana Allahtan
rahmet diliyorum. Yaptığı tüm hizmetlerinden ötürü kendisinden
milletimiz razı, inşallah Allah da razı olsun diyorum.
Özellikle, son günlerde yaşananlar
karşısında ben Meclis çatısı altında bulunan tüm
milletvekillerinin öncelikle millî iradeye sahip çıkmaları
gerektiğini düşünüyorum. Çünkü millî iradeye bugün sahip
çıkmazlarsa, kendilerinin başına da her zaman gelebilir bu tip
spekülasyonlar ve bu tip iftiralar. Hiçbir iftira bize yapışıp
kalmayacak, Türkiye'nin ve milletimizin geleceği için de hiçbir fedakârlıktan
ve çabadan vazgeçmeyeceğiz, bunun da böyle bilinmesi gerekiyor.
Başbakanımıza ve AK PARTİ hükûmetlerinde emeği geçen
tüm bakanlarımıza da teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Türkmenoğlu.
Sayın Ünal
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın, Necmettin Erbakanı
rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti devleti
başbakanlarından Profesör Doktor Sayın Necmettin Erbakanın
ölüm yıl dönümü. Kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz.
Verdiği siyasi mücadele, duruşu, tavrı, tarzıyla kendisi
bir çizgi ve gelenek oluşturmuştur. Allah mekânını cennet
eylesin. Buradan kendisini saygıyla anıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
Sayın Kavuncu
17.- Kütahya
Milletvekili Vural Kavuncu'nun, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın gündem dışı ve açıklama nedeniyle
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Biraz evvel Sayın Alim Işıkın Genel
Kurulu ve kamuoyunu yönlendirici ve yanıltıcı bazı
bilgilerini düzeltmek istiyorum.
Kütahya Hastanesi programdan
çıkarılmış değildir, yakında Yüksek Planlama
Kurulundan çıkınca kamu-özel ortaklığı ihalesi
yapılacaktır. Temel atma töreninde burada Sayın Işıkın
yapmış olduğu bütün konuşmaların metnini orada
dağıtacağım, bu mahcubiyeti orada yaşayacak.
Aslında, MHPnin Kütahyanın yüzüne bakacak
yüzü de yoktur, 57nci Hükûmette Kütahyada dikili ağaçları yoktur,
Evliya Çelebi Hastanesini yarıda bırakıp
kaçmışlardır, Tavşanlı Hastanesine üç buçuk yıl
boyunca MHPli Sağlık Bakanı aşağıdan
bakakalmıştır, Çavdarhisar Hastanesine
bakakalmıştır, sağlık ocaklarını
tamamlayamadan kaçıp gitmişlerdir ve
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz de Kütahyaya arkadan
bakakalacaksınız!
OKTAY VURAL (İzmir) Siz de
yürütekalmışsınız; yürüt babam, yürüt!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne kadar götürdünüz
Kütahyadan?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) -
şu anda, gene, Sayın
Işık, vermiş olduğu yanıltıcı bilgilerde
Balıkesir yolunun açık olmadığını
söylemiştir, isterse beraber gidebiliriz.
OKTAY VURAL (İzmir) İyi yürütmeler!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kütahyadan ne kadar götürdünüz
onu anlat!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hafta sonu
yaptığı konuşmada Domaniçlilerin gözüne
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
baka baka Sizi
yanıltıyorlar. demişlerdir, Domaniç yolu da açıktır.
Kütahyalının yüzüne bakacak yüzünüz yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kavuncu.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
yerinden söz verdiğiniz sayın milletvekili, özellikle Kütahyayı
da hastaneden eden milletvekili Milliyetçi Hareket Partisine
sataşmıştır, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak söz
istiyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Alim Işık
konuşacak.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun yaptığı açıklaması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sağlık
Bakanımız Sayın Recep Akdağ Bey buradadır. Kendisinin
de ta 1999 yılında başlayan yer tespit
çalışmalarını sonuçlandırmaya ciddi emekleri vardır.
2009 yılında karar verdiği ve Hacı Azizler bölgesi olarak
bildiğimiz Afyon yolundaki arsaya kararlaştırdığı
hastane 2010 yılında yatırım programına
alınmış ve 2013 yılında bitmesi
kararlaştırılmıştı. Siz, 2011 yılında milletvekili
oldunuz
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Şu anda temel
atacağız.
ALİM IŞIK (Devamla)
dediniz ki: Kütahya Tavşanlıya
doğru büyüyor. Tavşanlı ilçe milletvekilliğinden il
milletvekilliğine yükselemediğiniz için hastanenin yerinin
Tavşanlı tarafına taşınması gerektiği
iddiasıyla işi karıştırdınız
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Ayıp oluyor, böyle bir
iftira olmaz!
ALİM IŞIK (Devamla)
ve maalesef hastanenin
Sayın Bakanın döneminde yapılması, bitmesi gerekirken
bugünkü konuma düşmesine ciddi anlamda yol açtınız.
İnşallah sizin dediğiniz gibi, biz zaten takipçisi
olacağız. Bu hastanenin temeli
VURAL KAVUNCU (Kütahya) O hastanenin temelini atarken
bu konuşmaları söyleyeceğiz, özür dileyeceksiniz.
ALİM IŞIK (Devamla)
atılacağı
zaman inşallah bunlarla birlikte olacağız ama Kütahya şu
anda sizin yüzünüzden 2010 yılında programa alınıp 2013te
bitecek hastaneye belki beş sene sonra kavuşmuş olacak.
Sayın Bakanım 2013te bitirecekti bunu.
Kendisinden özel istirhamım oldu. Dedi ki: Sizin milletvekilleriniz
geldi, yerinin değişmesi gerektiğini bana söylediler.
Sayın Bakanım burada. Dolayısıyla, ben dedim ki
yanlış yaparsınız.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Bakanım
kalkıp söylesin. Biz değil Kütahyalı söyledi.
ALİM IŞIK (Devamla) Daha sonra da söyledi ki:
Ben vatandaşlara soracağım, nereye derlerse oraya
yapacağım. Dediği yere yapma kararı aldı,
dolayısıyla gecikti.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Tamam, Sayın Bakan bir
açıklama yapsın.
ALİM IŞIK (Devamla) Lütfen, böyle bir usul
yok Sayın Başkanım. Sözümü aldı
BAŞKAN Lütfen devam edin siz.
ALİM IŞIK (Devamla) Onun için, Sayın
Bakanımın bu konuda açıklama yapması gerçekten çok yerinde
olacaktır.
Elimde yazım var, bakınız, elimde
yazım var. Sayın Bakanım diyor ki: Ben, 2013 yılında
bunu bitireceğim. Siz 2013 yılında daha hâlâ hastanenin
temelinin atılacağından bahsediyorsunuz, biz ondan diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) Şu anda maalesef
gecikme sizin yüzünüzdendir.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) İki senelik gecikmeyi
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Tavşanlı tarafı
çirkin bir iftiradır. Belediye başkanı olacağım.
diyorsunuz, doğru konuşun.
ALİM IŞIK (Devamla) Sayın Bakan burada.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, tamamını
düzeltemedik ama milletvekilinin şanssızlığını,
ancak bu kadar
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, konuşmacı grubumuz milletvekilini açıkça itham
altında bırakmıştır efendim. Grubumuz milletvekiline
bu itham ve sataşmadan dolayı söz verilmesini rica ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne ithamı?
ALİM IŞIK (Devamla) Hayır, hayır,
Sayın Bakan biliyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Eğer uygun
görürseniz konuşmanın taraflarından olan Sayın Bakan da bu
konuda açıklama yapabilir çünkü milletvekili açıklama istedi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Erzurum Belediye
Başkanı da gelip cevap versin, onunla da ilgili olabilir!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, izin verirseniz
Sayın Bakana söz vereceğim. Çünkü, bu konunun temel olarak
sataşma ve izah beklenen bölümü Sayın Bakana ait.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Büyük emeği
vardır Sayın Başkanım, kendisine teşekkür ediyorum
yani çok büyük emekleri var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi al gazı bakalım,
al! Bak Emeği vardır. diyor ha!
2.- Erzurum
Milletvekili Recep Akdağ'ın, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önce bu kürsüden sizlere hitap eden değerli milletvekili,
Kütahyadaki bir sağlık yatırımıyla ilgili, ismimin de
geçtiği biçimde, sizleri yanlış bilgilendirdi ve Kütahya
Milletvekilimiz değerli kardeşimize de, Sayın Kavuncuya da
aslında haksızlık yapmış oldu. Şimdi, meselenin
nasıl geliştiğini tabiatıyla ben çok yakından biliyorum.
Bir defa şunu söylemek lazım: Biz iktidara
geldiğimizde Kütahyada yıllardır inşaatı devam eden
yarım bir bina vardı, çok uzun yıllardır devam eden. Biz
iktidara gelir gelmez bu binayı Kütahyalının hizmetine soktuk.
Daha sonra yeni bir bina yapmak üzere, Kütahyaya hizmet etmek üzere bir yer
arayışına girdik ve bu yer arayışı
sırasında şehirde birtakım münakaşalar oldu.
İnsanlar bu binanın, yeni binanın nereye yapılması
konusunda bir anlaşmazlığa düştüler. Dolayısıyla
OKTAY VURAL (İzmir) Kimler efendim o insanlar?
Kimler, anlaşmazlığa düştüler?
RECEP AKDAĞ (Devamla) Kütahyadaki
vatandaşlarımız, farklı partiler.
ALİM IŞIK (Kütahya) Milletvekilleri.
RECEP AKDAĞ (Devamla) Sayın milletvekilleri,
biz şunu yaptık: Çok
OKTAY VURAL (İzmir) Referandum mu
yapıldı?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Anket yapıldı.
RECEP AKDAĞ (Devamla) Son derece demokratik bir
biçimde bir anket çalışması yaptık ve
OKTAY VURAL (İzmir) Kim, ANAR mı yaptı?
RECEP AKDAĞ (Devamla)
Kütahyalının
büyük bir kısmı, şu anda mevcut, bizim iktidara geldikten sonra
bitirdiğimiz hastane binasının yanındaki araziyi uygun
gördüler, biz de inceledik, ben de yerinde inceledim, değerli milletvekili
arkadaşlarımızla bunu muvafık bulduk. Ümit ediyorum ki en
kısa zamanda bu yeni bina da Kütahyalının hizmetine inşallah
yapılarak teslim edilecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akdağ.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, biraz önce
konuşan hatip, 57nci Hükûmeti kastederek Kütahyada 57nci Hükûmetin
dikili ağacı yoktur. dedi. Ne kadar dikili ağacı var, ben
onu anlatmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal.
Bu, herhâlde bu konudaki son konuşma olsun. Lütfen,
yeni sataşmalara mahal vermeyiniz Sayın Bal.
3.- Konya
Milletvekili Faruk Bal'ın, Erzurum Milletvekili Recep Akdağın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ağzı olan konuşuyor, kulağı olan
duymuyor.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hastaneleri yarıda
bırakıp kaçıp gittiniz. 1 metre yolunuz yok.
FARUK BAL (Devamla) Tam anlamıyla, bu söze mümasil
bir olayla karşı karşıyayız. Biraz önce konuşan
arkadaş konuştu. Milliyetçi Hareket Partisinin görev süresi üç
yıl sekiz aydır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ve koalisyon.
FARUK BAL (Devamla) Üç yıl sekiz ay içerisinde 3
tane parti ile bir koalisyonun ortağıdır. Adalet ve
Kalkınma Partisi on bir yılı aşkın hükûmettir, tek
başına hükûmettir, Anayasayı değiştirecek kadar bir
Meclis çoğunluğu vardır, Kütahyaya ne vermiştir? Ama ben
vermediğini anlatayım, MHPnin de verdiğini anlatayım.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sağlık Bakanı ne
verdi Kütahyaya?
FARUK BAL (Devamla) Kes sesini kardeşim,
dinlemesini öğren!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya lütfen! Herkes
herkese sataşıyor. Böyle mi konuşulur ya!
FARUK BAL (Devamla) Laf atmasın, laf atmasın!
BAŞKAN Lütfen
Sayın milletvekilleri, lütfen,
nezaket usulü içinde konuşunuz.
Lütfen, buyurunuz.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan, benim sürem
gidiyor.
BAŞKAN Lütfen, hatibin konuşmasını
kesmeyiniz, dinleyiniz.
Buyurunuz efendim.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan, benim sürem
kayboldu.
BAŞKAN Buyurunuz, devam ediniz.
FARUK BAL (Devamla) Devam edeceğim ama kesiyorlar
sözümü. Lütfen ilave edin efendim süremi.
BAŞKAN Siz devam edin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Konuşun, biz
dinliyoruz, lütfen Sayın Bakanım.
BAŞKAN Devam ediniz.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkanım,
sözümü kesiyor.
BAŞKAN Siz devam ediniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yok, söyleyecek sözü yok, ne
yapsın ya? Yok söylenecek söz!
FARUK BAL (Devamla) 2002 yılında mazotun
litresi 1 lira 282 kuruş, 2014 yılında mazot geldi 5 liraya.
2002 yılında yem fiyatı, fenni yem fiyatı 6 lira, 2014
yılında geldi 48 liraya. 2002 yılında Kütahyada
buğday fiyatı 380 lira, 2014 yılında -aradan on küsur yıl
geçmiş- buğdayın fiyatı 500 lira etmiyor. İşte
Milliyetçi Hareketin vermiş olduğu değer budur Kütahyaya ve
bütün Türkiyeye. İlavesini öğrenmek istersen Kütahyadaki seramik
sanayicilerine verdiğimiz desteği, git, vekil olarak onlardan sor.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Dikili ağacı anlat.
FARUK BAL (Devamla) İşte bunların hepsi
dikili ağaç, senin anlayabildiğin kadar. Anlama kapasiten ancak o
kadar.
OKTAY VURAL (İzmir) Vallahi, sizin çok dikili
ağacınız var.
FARUK BAL (Devamla) 2002 yılında DAP gübrenin
fiyatı 370 lira.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kasalarınız var,
kutularınız var, ağaçlarınız var, var da var!
OKTAY VURAL (İzmir) Orman, orman! Neler var neler!
BAŞKAN Lütfen sakin olunuz.
FARUK BAL (Devamla) 2014 yılında, ekim
zamanı DAP gübrenin fiyatı 2 bin lirayı aşıyor, 7 kat
artıyor, ekim zamanı geçtikten sonra 1.200 liraya düşüyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne götürmüşler ya!
FARUK BAL (Devamla) Aradaki rantçılar, aradaki
fırsatçılar, aradaki çiftçiyi soyanlar da Adalet ve Kalkınma
Partisinin eseri.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ya, he, he.
FARUK BAL (Devamla) İşte, Milliyetçi Hareket
Partisinin farkı buradadır.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - He, he, geçelim,
he, he.
OKTAY VURAL (İzmir) Zevk almaya bakın.
FARUK BAL (Devamla) - Ve inşallah siz de bu
farkı fark edebilecek kadar fehim ve idrak sahibi olursunuz diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bal.
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
18.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, CHP Grubu olarak, Necmettin
Erbakanı rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün eski başbakanlarımızdan Sayın Necmettin
Erbakanın 3üncü ölüm yıl dönümü; kendisini Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak rahmetle anıyoruz, ülkeye yapmış olduğu
hizmetler için teşekkür ediyoruz. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Işık, buyurunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, artık bu Kütahya mevzusunu kapatalım lütfen.
BAŞKAN Şimdi, bir dakika efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan
yanlış bilgilendirdiğimi söyledi, düzeltmek istiyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Belediye Başkan Adayımız şu anda, yaklaşık bir
saatten beri genel görüşme açmış durumda.
BAŞKAN Şimdi, bakın Sayın
Işık, bu konuda yeterince tartıştık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ama Sayın
Başkan
BAŞKAN Bakan cevap verdi, Sayın Bal cevap
verdi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Zamanın Bakanı
Yanlış bilgilendirdi. derse bunun cevabı olması
lazım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Dün de
konuştuk Kütahyayla ilgili efendim.
BAŞKAN Karşılıklı yeterince
cevap verildi, bu konuda yeterince tartışma oldu.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Eğer o isterse ben de
istiyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
Bakan Bey bilerek, kendi milletvekilini koruma adına yanlış
bilgi verdi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir
şeyin doğruluğunu
BAŞKAN Zaten sisteme girmişsiniz Sayın
Işık.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Ben de istiyorum Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Işık, zaten sisteme
girmişsiniz, sisteme girmişsiniz, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir
şeyin doğruluğunu, Sayın Bakanın yanlış
demesi onun doğruluğunu eksiltmez ama bu konu da yatırım
programına girmiş mi, girmemiş mi?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Aynı şey
senin yanlış demen için de geçerli.
OKTAY VURAL (İzmir) Meselenin özü budur
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Aynı
şeyler senin için de geçerli Sayın Vural.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanın
açıklamaları varken
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Siz yanlış ifade
ediyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Doğrudur
efendim, siz yanlış ifade ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Işık, zaten sisteme
girmişsiniz, yerinize geçiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, bırakın
Kütahyayı; kasaları, kutuları konuşun kardeşim ya!
BAŞKAN Birer dakika daha sizlere söz
vereceğim, ondan sonra bu konu kapanıyor.
Sayın Işık
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, Erzurum Milletvekili Recep
Akdağın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakana vermiş olduğum bir soru
önergesinde kendisinin imzasıyla verdiği cevapta geçen ifadeleri
aynen aktarıyorum: 2010-2013 Yatırım Programına
alınmıştır. TOKİ ile mutabakata varılmıştır.
İhale aşamasındadır. dediği hastaneyi şimdi
değiştirdiyse
2011 yılından sonra karar değişti.
Ben şunu soruyorum: 2010 yılında bitmesi
gereken hastaneyi, neden yer değişikliği gündeme getirerek
bugüne kadar sürüncemede bıraktılar? Bugün Kütahya niçin hastanesiz?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Onları anlatalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yer
değişikliğinde avanta var mı, avanta?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Senin aklın fikrin
avantada, hayatında başka bir şey görmemişsin!
ALİM IŞIK (Kütahya) Onun için, ikinci bir
konu, üniversitemizde 520 yataklı devlet hastanesi -520 yataklı fizik
tedavi ve rehabilitasyon hastanesi- bugüne kadar hizmete
açılamamıştır. Sayın Bakan o konuyu da çok iyi
bilmektedir. Bunu engelleyenleri Cenab-ı Allaha ve vicdanlarına
havale ediyorum. Onlar kendilerini biliyorlar.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Yanlış söyleyenleri
de!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yer
değişikliğinde avanta var mı, avanta?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Işık.
Sayın Coşkun
20.- Yalova
Milletvekili Temel Coşkun'un, Necmettin Erbakanı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
TEMEL COŞKUN (Yalova) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Siyasi hayatımızda önemli bir iz bırakan,
inancıyla, azmiyle, kararlılığıyla ve
hoşgörüsüyle bizlere örnek olan ve hepimizde emeği ve hakkı
olan, Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarından Profesör Doktor Necmettin
Erbakan Hocamızı ben de ölümünün 3üncü yılında rahmetle,
minnetle ve şükranla anıyorum. Mekânı cennet olsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Coşkun.
Sayın Özdemir
21.- Batman
Milletvekili Ziver Özdemir'in, Necmettin Erbakanı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Sayın
Başkan, ben de Türkiye Cumhuriyetinin eski başbakanlarından
Profesör Doktor Necmettin Erbakanı rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Türkiyede erdemli siyasetin ekollerinden biri olan Hocamızı rahmetle
ve minnetle yâd ediyorum, Rabbimden mekânının cennet
olmasını diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Kavuncu
22.- Kütahya
Milletvekili Vural Kavuncu'nun, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Aslında, bu yanıltma konularında birer
dakika da hakikaten yetmiyor.
Biraz evvel gene Kütahya-Balıkesir yolunun henüz
açılamadığını ifade etti Sayın Işık.
Buyursun, hafta sonu Balıkesire beraber gidelim.
Ayrıca, Emet-Hisarcık-Simav yolunda
çalışma olmadığından, bir şey
yapılmadığından bahsetti. Şu anda inşaatı
devam ediyor. Tavşanlı-Emet yolunun ihalesi yapıldı,
şu anda ihalenin sonuçlanması bekleniyor.
Gene, hafta sonunda, Domaniçte, bir gün önce
yaptığı konuşmada Domaniçle ilgili yolda kendilerini
kandırdığımızı ifade etmiş meydanda. Hâlbuki
orada Domaniçliler, hemen arkada, orada kocaman yolun yapıldığını
görüyorlar.
Gene geçenlerde burada kanserli bir çocuğumuzun AK
PARTİli olmadığı için yardım alamadığı
yönünde kaymakamımızı itham etmişti. Dün gidip kendisinden,
kaymakamdan özür diledi ama o yetmez burada 77 milyonun önünde özür dilemesini
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kavuncu.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, bunları hep Alim
Işık korkusu salmış vallahi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım, yine, yanlış
bilgileri düzeltmek zorundayım.
BAŞKAN Sayın
Vural, sisteme girmişsiniz, tekrar bir dakika süre veriyorum.
23.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural'ın, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini,
Kırım Tatarlarının haklarını koruma konusunda
daha sağlam açıklama yapmaya ve gerekli girişimlerde bulunmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Ukraynada meydana gelen olaylar
sonucunda, maalesef, Kırımda Parlamento binasını ve
Başbakanlık binasını 40 silahlı kişi işgal
etmiş durumda. Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini Kırımda Kırım Tatarlarının
haklarını koruma konusunda özellikle daha sağlam açıklama
yapmaya davet ediyorum ve gerçekten orada Kırım
Tatarlarının o özerk cumhuriyette haklarının zayi
olacağı bir ortamın oluşmaması konusunda gerekli
girişimlerde bulunmaya çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın Işık, son bir dakika size söz
veriyorum, ondan sonra da bu konu bitti, yeni gündeme geçiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir araştırma
komisyonu kuralım, Kütahyaya neden bu hizmeti yapmamışlar?
Özellikle, Recep Bey neden hep u dönüşü yaptı?
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, sayın milletvekilli, tabii, iki
yıldır milletvekilliği döneminde bir şey
yaptıramamanın ezikliği içerisinde bazı açıklamalarda
bulunuyor. Sayın milletvekili, Kütahya-Balıkesir yolu elli
altmış yıldır açık. Arzu edilen duble yol ne zaman
bitecek? Onu bir öğrenin.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Bu yol yeni yapıldı.
Ya, yol açık şu anda, yeni açıldı yol.
ALİM IŞIK (Kütahya) İki: Simav-Emek yolu
üzerindeki istimlak edilen arsaların paraları ödenmiyor. Bu yoldaki
müteahhit kaçtı. Şimdi, seçim öncesi iki gün çalıştı
diye burada insanları kandırmanın bir anlamı yok. Oradaki
arsa sahiplerinin yol bedellerini ödettirecek misiniz, ödettirmeyecek misiniz?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Yol açık, yol.
ALİM IŞIK (Kütahya) Niye ödetmediniz? Domaniç
yolunun -insanlar orada- yapıldığı söylüyorsunuz. Kaç
kilometre?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) 36 kilometre
yapılıyor şu anda.
ALİM IŞIK (Kütahya) Yani böyle bir şeyi
söylemezsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Milleti yanıltmayın,
değmez ya!
ALİM IŞIK (Kütahya) Lütfen, lütfen yani
milletimiz biliyor bunu ama burada yüce Meclisi de yanlış ve yalan
bilgilerle lütfen kandırmayalım.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Yol yapılmıyor mu?
ALİM IŞIK (Kütahya) Kütahyalı
vatandaşlarımız bunu biliyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık Kütahyayla ilgili bir konuşma
yaptı. Sonra, bir başka milletvekilimiz, Sayın Hasan Fehmi
Kinay
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Kütahya
Milletvekili.
BAŞKAN Kütahya
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Kütahya Milletvekili olduğu için, herhangi bir sataşma
olmamasına rağmen, siz demokratik bir yaklaşımla kendisine
söz verdiniz. Hiçbir itirazım yok kendisine söz vermenize ancak ben de
Kütahya Milletvekili değilim ama Anayasaya göre, milletvekilleri tüm
Türkiye'nin temsilcisidir. Kütahyadan Cumhuriyet Halk Partisinin herhangi bir
milletvekilinin olmaması, Kütahyayla ilgili bir değerlendirme
yapmayacakları anlamına gelmez.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Doğru.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Kendilerine üçer kere söz verdiniz, belki dörder kere, sayamadım; o
nedenle, Kütahyayla ilgili bir değerlendirme yapmak üzere ben de
grubumuza söz istiyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Sayın Hamzaçebi, çok rica
edeceğim, bu, Kütahyayla ilgili verdiğim sözler, şehri
değerlendirmek üzere değildi, karşılıklı
yanlış bilgilendirme üzerineydi, onun için söz verdim. Lütfen beni
affediniz, bu konuda söz veremeyeceğim.
Gündeme geçiyoruz.
Şimdi
(CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkan
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Şimdi, sayın milletvekilleri, çok
rica edeceğiz.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Sayın
Başkan, bizim de gölge milletvekilimiz var.
BAŞKAN - Çok rica ediyorum, bu konuyu
kapattıktan sonra konuşursunuz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, PAB Parlamenterlerin
İnsan Hakları Komitesinin, PAB Türk Grubu Başkanı ve
Erzurum Milletvekili Sayın Fazilet Dağcı
Çığlıkın konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 11/2/2014 tarih ve 65 sayılı Kararıyla
uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1442)
26/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
PAB Parlamenterlerin İnsan Hakları Komitesinin,
PAB Türk Grubu Başkanı ve Erzurum Milletvekili Sayın Fazilet
Dağcı Çığlıkın konuğu olarak ülkemize resmî
ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 11/02/2014 tarih ve 65 sayılı Kararı ile uygun
bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge
vardır, okutuyorum:
C) Önergeler
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun (2/2025) esas numaralı Kanun Teklifini geri
aldıklarına ilişkin önergesi (4/148)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
11/02/2014 tarih ve 2/2025 esas numaralı Kanun
Teklifimizi yeniden düzenlenmek üzere geri çekiyoruz.
Gereğinin yapılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla. 26/02/2014
Oktay Vural Ahmet Kenan
Tanrıkulu
İzmir İzmir
BAŞKAN Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonunda bulunan teklif geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
D) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 23 milletvekilinin, çay üretiminin ve
ihracatının artırılması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/884)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çay üreticilerinin sorunlarının
araştırılması, ülkemizin en önemli tarım ürünlerinden
olan çay üretiminin ve ihracatının arttırılması için
alınacak tedbirlerin tespit edilmesi Anayasanın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
21.05.2012
1) Abdullah Levent Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
24) Aysel Tuğluk (Van)
Gerekçe:
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde 201 bin kayıtlı
üretici çay tarımı yapılmaktadır. Çay üretiminin
yapıldığı alan devletin resmî rakamlarına göre 758 bin
dekardır. Ancak, resmî kayıtlarda görünmeyen yaklaşık 100
bin dekar alanda daha çay üretimi yapılmaktadır. Son süreçte,
kayıtsız çaylıkların kayıt altına alınarak
ruhsatlandırılmasına karar verilmiştir.
Türkiye'nin yaş çay üretimi iklim
şartlarına bağlı olarak yıllık 1 milyon ile 1
milyon 200 bin ton arasında değişmekte, yaş çayın
yarısını, ortalama 500-600 bin tonunu ÇAYKUR üreticiden
almaktadır. Geri kalan yarısını özel sektör alıp
işlemektedir. Yıllık 1 ile 1,2 milyon ton olan yaş çaydan
ortalama 100 bin ton kuru çay elde edilmekte, bu çayın yaklaşık
yüzde 98-99'u iç piyasada tüketilmektedir.
Üreticilerin çaylarını toplayarak çay
fabrikasına teslim etmeye başlamaları süreci bir takvime
bağlıdır. 2012 yılı çay kampanyası 13
Mayısta ÇAYKUR tarafından başlatılmasına rağmen,
her yıl en geç 18 Mayısa kadar açıklanan taban fiyat geçen
yıl, Hükûmet, milletvekili seçimleri nedeniyle haziran ayının
ilk haftasında açıklamış, bu yıl da 19 Mayıs
itibariyle henüz açıklanmamıştır.
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu kapasite
artırımına gittiklerini ve kampanya döneminde bütün bu
hazırlıkların bittiğini belirtmektedir. ÇAYKUR Genel Müdürü
açıklamasına göre, 2012 yaş çay sezonuna günlük 350 ton daha
fazla kapasite artırımı ile girdiklerini belirtti.
Kampanya açılışının hemen ertesi
günü, sahillerde dönüm başına 15 kg kontenjan uygulanmaya
başlanmış, bir süre sonra 10 kiloya kadar düşmüştür.
ÇAYKUR haftada bir gün alım yapmamakta, arada bir günde de gerekçesiz,
alım yeri kapalı olmaktadır. Dolayısıyla, haftada
beş gün çay alımı yapılmaktadır. Çay alım
yerlerinde eskiden 5 işçi çalışırken şu anda 1 ya da 2
kişi çalışmakta, bu işçiler iki alım yerine aynı
anda bakmaktalar. Çay üreticisi bu durumda haftada 50 kg çay teslim edebiliyor.
Kontenjan, resmiyette 10 kg görünse de fiiliyatta 6-8 kg seviyelerinde
kalmaktadır. Böylece çayını bekletemeden toplayan üretici,
ürününü mecburen özel şirketlere yok pahasına vermek zorunda kalmaktadır.
Geçen yıl 98 kuruş ürün bedeli, artı 12
kuruş destekleme primi olmak üzere toplam 1 lira 10 kuruş olarak
açıklanan çay taban fiyatı her geçen yıl düşürülmekte ve
geç açıklanmaktadır. Şimdiden 76 kuruş, 80 kuruş
alım fiyatları belirlenmeye başlanmıştır. Geçen
yılki deneyimler bunu gösteriyor. Çayın maliyetinin 1,22-1,140
arasında olduğu, bölgedeki üretici örgütleri tarafından
belirtilmektedir. Bu nedenle, çay taban fiyatının 1,75 lira olması
için Üretici Köylü Sendikası, TÜM KÖY-SEN tarafından imza
kampanyası yürütülmektedir.
Diğer taraftan, çay ihracatı her yıl biraz
daha gerilemektedir. AKP Hükûmeti, açıklanan çay fiyatı için
"taban fiyat" değil, "ÇAYKUR'un alım fiyatı"
olarak ifade etmektedir. Böylece serbest piyasa koşullarında kamu
kurumu olan ÇAYKUR kendi belirlediği fiyattan, özel şirketler ise
kendi belirlediği fiyat üzerinden almasına olanak sunmaktadır.
ÇAYKUR ne kadar düşük ücrete ve yavaş çay alırsa özel
şirketler o kadar kârlı çıkmaktadır.
2001 yılında 4.771 ton kuru çay ihraç edilmiş,
AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında 5.160 ton, 2003
yılında ise 7.042 ton kuru çay ihraç edilmiştir. AKP
iktidarının 5inci yılında, 2007'de 2.629 ton kuru çay
ihracatı gerçekleşmiş, çıraklık dönemini 4.400 ton
ihracat kaybıyla kapatmıştır.
AKP Hükûmetinin kalfalık döneminin
kapanışı ve ustalık başlangıcı 2011
yılı ihracatı: Paketli siyah çay 2.128 ton, paketli yeşil
çay ise 3 ton olmak üzere toplam 2.131 ton çay ihracatı yapılmıştır.
ÇAYKUR faaliyet raporundan alınan bu rakamlara
bakıldığında AKP iktidarı döneminde yurt
dışına çay satışı gerilemiş durumdadır.
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 19 milletvekilinin, astsubayların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/885)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâlen görevde bulunan veya emekli astsubayların
maaş, tazminat, intibak işlemleri gibi özlük hakları ile
diğer hak ve imkânları konusunda yaşadıkları
sorunların araştırılması ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.
1) Mustafa Kalaycı (Konya)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Günal (Antalya)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
6) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
7) Muharrem Varlı (Adana)
8) Mehmet Erdoğan (Muğla)
9) Oktay Öztürk (Erzurum)
10) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
12) Erkan Akçay (Manisa)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Mehmet Şandır (Mersin)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Sümer Oral (Manisa)
17) Ali Halaman (Adana)
18) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
19) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
20) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
Gerekçe:
Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir ve komuta zincirinde
yer alan asli ve en önemli unsurlarından birisi de saygıdeğer
astsubaylarımızdır.
Ülkeleri için şerefli meslekleri uğruna bir
ömrü feda eden, en ücra yurt köşelerinde canı pahasına görev
yapan, aile fertlerinin de aynı kaderi kendileriyle
paylaştığı bu şerefli camianın cefakâr ve fedakâr
mensuplarının çok ciddi ve birikmiş sorunları acil çözümler
beklemektedir.
Yüksekokul mezunu tüm devlet memurları 1in 4üncü
kademesine yükselirken aynı hak sadece astsubaylardan saklanmıştır.
Astsubaylar yüksekokul, fakülte bitirmiş olsa da, yüksek lisans ve doktora
yapmış olsa da 1inci derecenin 4üncü kademesine yükselememektedir.
Meslek yüksekokulu olan astsubay okullarından mezun olanlar birçok okul
gibi 9uncu derece 2nci kademesinden göreve başlatılmaları
gerekirken 9uncu derece 1inci kademeden başlatılmaktadırlar.
Astsubaylar makam ve görev tazminat alamamakta ve emekli
olduklarında emekli maaşları önemli oranda azalmaktadır.
Makam ve görev tazminatının Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde
sadece subaylara verilip astsubayların bundan
faydalandırılmaması kurum içerisinde hoşnutsuzluk, eş
ve çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratmasına neden olmuştur.
Aynı kurumda çalışan, aynı meslek
sahibi, savaşta ve barışta aynı kaderi paylaşanların,
ülkenin her köşesinde külfette beraber oldukları gibi nimette de
beraber olmaları Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve ülkenin bekası
gereğidir.
Emekli astsubaylar içinde 3üncü dereceden, 2nci
dereceden, 1inci dereceden ve bu derecelerin farklı kademelerinden
maaş alanlar bulunmaktadır. Astsubay okulları 2003
yılından itibaren meslek yüksekokulları hâline
getirilmişlerdir. Ancak daha önce mezun olan astsubaylarımıza ve
emeklilerine bu hak tanınmamış, bunların meslek yüksekokulu
mezunu olarak intibakları yapılmamıştır.
Emniyet ve asayiş hizmetleri
sınıfından olup, emniyet ve asayiş görevlisi, emniyet ve
MİT mensupları emeklilerine ödenen 100 liralık tazminattan,
emniyet ve asayiş görevi yapan astsubaylarımızın emeklileri
yararlanamamaktadır.
OYAK'ın yüzde 65 sermayesi astsubay
maaşlarından kesilen yüzde 10 oranında aidatlardan
karşılanırken, OYAK yönetim kurullarında yeterli
sayıda astsubaya ve emeklilerine görev verilmemektedir.
Bu itibarla, hâlen görevde bulunan veya emekli
astsubayların maaş, tazminat, derece yükselmesi, intibak gibi özlük
hakları ile diğer hak ve imkânları konusunda
yaşadıkları sorunların araştırılması ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ediyoruz.
3.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 39 milletvekilinin, çay üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/886)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşanan çay
sorunları konusunda gerekli önlemlerin belirlenip ivedilikle
alınması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma
komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Uğur Bayraktutan (Artvin)
2) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
3) Levent Gök (Ankara)
4) Turgut Dibek (Kırklareli)
5) Sena Kaleli (Bursa)
6) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Kamer Genç (Tunceli)
9) Musa Çam (İzmir)
10) Mehmet Şeker (Gaziantep)
11) Engin Altay (Sinop)
12) Sedef Küçük (İstanbul)
13) Faik Öztrak (Tekirdağ)
14) Arif Bulut (Antalya)
15)Metin Lütfi Baydar (Aydın)
16) Aykan Erdemir (Bursa)
17) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
18) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
19) Hasan Ören (Manisa)
20) Haydar Akar (Kocaeli)
21) Engin Özkoç (Sakarya)
22) Hasan Akgöl (Hatay)
23) Atilla Kart (Konya)
24) Vahap Seçer (Mersin)
25) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
26) Hurşit Güneş (Kocaeli)
27) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
28) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
29) Mahmut Tanal (İstanbul)
30) Ensar Öğüt (Ardahan)
31) Muharrem Işık (Erzincan)
32) Ali Özgündüz (İstanbul)
33) Fatma Nur Serter (İstanbul)
34) Adnan Keskin (Denizli)
35) Tanju Özcan (Bolu)
36) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
37) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
38) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
39) Orhan Düzgün (Tokat)
40) Sakine Öz (Manisa)
Gerekçe:
Geçtiğimiz günlerde, ÇAYKUR Genel Müdürlüğünde
yaptığınız toplantıda, yaş çayın
fiyatını 1 lira 10 kuruş taban ve 12 kuruş destekleme olmak
üzere kilogramını 1 lira 22 kuruş olarak belirlediniz.
ÇAYKUR'un yaş çay fiyatını açıklarken
yüzlerce üretici ÇAYKUR önünde protesto gösterilerinde bulunmuştur.
Artvin, Rize ve Trabzon'dan gelen çay üreticileri ÇAYKUR'un bazı
fabrikalarının mayıs ayı sonlarına
yaklaşılmasına rağmen hâlâ üretime başlanamadığı
belirtilerek ilgililerden konuya açıklık getirilmesini istemişlerdir.
Çay hasadının başladığı yerlerde ise
kampanyanın ilk gününden itibaren uygulanan kontenjan
kısıtlamaları nedeniyle özel sektöre çay satmaya mahkûm politika
izlendiği kanaati oluşmuştur. Özel sektörün çay bahçelerinden
toplanan yaş çay yapraklarının bekletilmeye gelmeden anında
fabrikaya ulaşılması gerektiğini çok iyi bildiklerinden bu
durumu fırsata çevirip yaş çayın kilogramını 70-80
kuruş gibi bir fiyatla almaya üreticiyi zorladıkları
bilinmektedir. Bir nevi şantajla yarı fiyatına
aldıkları yaş çay bedelinin ne zaman ödeneceği belli
olmadığı ifade edilmektedir.
Ayrıca, bölgede yaşayan çay müstahsilleri uzun
yıllardan beri ÇAYKUR tarafından yeni çay fabrikaları inşa
edip hizmete açmadıkları için artan üretim fazlasını günlük
kontenjan uygulamasıyla kontrol altına alınmaya
çalışılmaktadır. Böylece, ÇAYKUR tarafından dekarda 10
kg'lık çay alım uygulaması ile sınırlı
tutulması sonucu kampanya süresi sonuna kadar hasadı tamamlamayan ve
bu endişede bulunan üreticiler ellerinde kalan tonlarca çayı mecburen
yarı fiyatına özel sektör kuruluşlarına
yönlendirilmektedirler.
Bölge ekonomisine hayat veren ÇAY tarımından
beklenileni alamayan vatandaşlar, emek verip ürettikleri çayların
kontenjan uygulaması sonucu yaprakların körpeliğini kaybederek
bahçede kalmasına tepki göstermektedirler.
Bakanlığınızın vermiş olduğu yaş çay
taban fiyatının da oldukça düşük olmasına bir anlam
veremezlerken kontenjan kısıtlamalarının getirilmesi ile
oluşan mağduriyetten oldukça rahatsız olmuşlardır. Çay
üreticilerinin sürekli gelirinin düşmesi insanlarımızı
başka alanlarda tarım yapma düşüncesine yöneltmektedir. Ancak
çay bahçesinde kök salmış çay bitkisinin sökümü, toprağın
dinlendirilmesi, ekolojik dengelerin sağlanması ve yıllarca suni
gübrelerin yarattığı asit tahribatından kurtulması
gibi etmenlerin zaman alacağı nedenleri ile bu düşünceden
şu aşamada vazgeçmektedirler.
Yukarıda belirtilen hususlar
ışığında, Doğu Karadeniz Bölgesinde çay
üreticilerin sorunlarının kurulacak bir Meclis araştırma
komisyonu tarafından görülmesi ve tespit edilmesinin çay üreticisinin
geleceği ve çay tarımının yaşama hakkı
kapsamında bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Bölgedeki
mağduriyetlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırma
komisyonu açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından
atanamayan öğretmen sorununun çözülmesi ve bu konuda gerekli
çalışmaların yapılması amacıyla 20/12/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
27 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
27/02/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/02/2014 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun önerisinin İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin Buldan
Iğdır
Grup Başkan
Vekili
Öneri:
20 Aralık 2012 tarihinde Mardin Milletvekili Erol
Dora ve arkadaşları tarafından verilen (2183 sıra no.lu)
atanamayan öğretmen sorununun çözülmesi ve bu konuda gerekli
çalışmaların yapılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
27/02/2014 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde, Mardin Milletvekili Erol
Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; atanamayan öğretmenler sorununa dair vermiş
olduğumuz araştırma önergesine ilişkin, Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bugün, Deniz
Gezmişin doğum yıl dönümüdür. Kendisi halkların
kardeşliğini şiar edinmiş bir siyasi şahsiyet olarak
tarihe geçmiştir ve bu uğurda hayatını kaybetmiştir.
Kendisini saygıyla anıyorum.
Türkiyede öğretmenlerin sorunları, ekonomiden
eğitim ve öğretim hayatı içerisinde yaşadıkları
sosyal sorunlara kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Türkiyede
öğretmen ücretleri OECD ortalamalarının altındadır.
Ayrıca, okullardaki fiziki koşullar, kalabalık
sınıflar ve güvenlik problemleri başlı başına bir
sıkıntı yaratmaktadır. Tüm bunların ötesinde,
öğretmen olmak için gerekli diplomayı almış ancak kadro
olmadığı için ya da KPSS sınavından düşük puan
aldığı için ataması yapılamayan öğretmenler, gün
geçtikçe artan ve Hükûmet tarafından çözüm odaklı
yaklaşılmayan önemli bir sorun olma özelliğini
korumaktadır. Bugün, Meclis Genel Kurulunda görüşülen yasa teklifiyle
de Millî Eğitim Bakanlığınca atanmış aday
öğretmenlere de yeni bir yazılı ve sözlü sınav getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede şu an atama bekleyen ve henüz atanamayan öğretmen
sayısı 300 bin civarındadır. KPSS, 2001 yılında
öğretmenlerin hayatına girmiş, o yıl KPSSye
başvurmuş öğretmenlerin yüzde 99u atanmıştır.
AKP Hükûmetinin iktidarı süresince, 2003 yılında KPSSye giren
öğretmenlerin yüzde 30u, 2004te yüzde 20si, 2005te ise yüzde 5i
kadrolu, yüzde 10luk kısmı zamanlı öğretici olarak
atanmıştır. 2010 yılındaki sayılara
baktığımızda yüzde 10 kadrolu, yüzde 5 sözleşmeli
öğretmen ataması yapılmıştır. Bir yandan
yapılan atamaların sayısı sürekli olarak düşmekte, bir
yandan da 2011 yılında olduğu gibi 55 bin öğretmenin
ataması yapılacağı sözü verilmesine rağmen 27 bin
öğretmenin ataması yapılmıştır. Üniversiteden
mezun olup KPSS sarmalına girdikleri andan itibaren hayatlarını kendi
başlarına idame ettirmek isteyen ama atamaların olmaması
sonucu bunu başaramayan öğretmenler sosyal, psikolojik ve ekonomik
olarak baskı altında kalmaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2005 yılından günümüze kadar atanamayan 35in üzerinde öğretmen
bu nedenlerle intihar etmiştir. 100 binin üzerinde öğretmen
ihtiyacının olduğu bir ülkede ataması yapılamayan
öğretmenlerin olmasının en büyük nedeni ücretli öğretmen
uygulamasının olmasıdır. Ücretli öğretmen, Millî
Eğitim Bakanlığının okullara kadrolu öğretmen
atamak yerine daha az maaşla çalıştırdığı
kadrolu meslektaşlarıyla aynı işi yaptığı
hâlde aynı haklara sahip olmayan, girdiği ders başına ücret
alan, dört yıllık öğretmenlik eğitimi almış
olduğu gibi, yalnızca dört yıllık ya da iki yıllık
bir üniversite mezunu da olabilen öğretmendir. Atanamayan
öğretmenlerin sorununun çözülmesi için ücretli öğretmenlik
uygulamasının sonlandırılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, sınıflar
öğretmensiz dururken Maliye Bakanlığınca yeterli kadro verilmediğini
gerekçe göstererek bu kadar bilgi birikimine sahip olan genç nesli eğitim
öğretimin dışında tutmak ve ders
boşluklarını ücretli veya vekil öğretmenlerle doldurmaya
çalışmak genel eğitim sisteminde büyük bir yara olmaya devam
etmektedir. Maliye Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı konuya sadece maliyet açısından bakmakta,
daha ucuz iş gücü temin etmek adına, eğitim bilimleri mezunu
olmayan bireyleri öğretmen olarak görevlendirmekte, böylece
eğitimdeki kaliteyi iyice düşürmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu politikalarla hem
güvencesiz personel çalıştırılmakta hem de öğretmen
olmayı hak etmiş yüz binlerce genç insan mağdur edilmeye devam
edilmektedir. Her yıl tahsis edilecek öğretmen kadro sayısı
Maliye Bakanlığının lütfuna göre değil, eğitim
öğretimin gerçekleri, yıllık öğrenci artışı,
OECD ve gelişmiş ülkelerin normları esas alınarak
belirlenmelidir. Ayrıca, okul ve derslikler bu normlara göre
üretilmelidir. OECD normlarına göre en az 180 bin öğretmene ihtiyaç
vardır. Öğretmen eğitim öğretimin en önemli unsuru
olduğu gibi, eğitim öğretime yapılan yatırım da
yatırımların en verimlisidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, dünyanın en
genç nüfusuna sahip ülkelerinden biridir. Sadece ilk ve ortaöğretim
öğrenci sayımız 17 milyonun üzerindedir. Bu rakam birçok ülkenin
toplam nüfusundan daha fazladır. Her geçen yıl nüfus
artışına paralel olarak okul yapmak ve derslik üretmek, duyulan
ihtiyaç kadar öğretmen atamak başta Millî Eğitim
Bakanlığı olmak üzere hükûmetlerin en başta gelen
sorumluluklarındandır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'de öğretmen normu öğrenci sayısına göre değil
mevcut derslik sayısına göre belirlenmelidir. Oysaki bazı
okullarda sınıf mevcudu 30-35 öğrenciyle
sınırlanırken, bazı okullarda öğrenci sayısı
50-60'ı bulmaktadır. Bu da iki sınıflık bir
öğrencinin bir öğretmen tarafından okutulması demektir.
Millî Eğitim Bakanlığının rakamlarına göre hâlen
130 bin civarında öğretmen ihtiyacının olduğu, OECD
rakamları ve on iki yıllık zorunlu eğitim, ayrıca
tekli eğitime geçiş hesaba katıldığında okul ve
derslik sayısına duyulan ihtiyacın yanında gerek branş
gerekse sınıf öğretmenlerine duyulan ihtiyacın da 150 bin
ila 180 bin arasında değiştiği tahmin edilmektedir.
4+4+4 olarak ifade edilen on iki yıllık zorunlu
eğitimin başarısı sadece eğitim öğretimin
kademelendirilmesiyle mümkün olmayıp sistemin gereklerine göre
öğretmen ve derslik ihtiyacının karşılanmasıyla
mümkün olacaktır. 4+4+4lük kademeli eğitim sisteminde ilkokulların
dört yıla çekilmesiyle birlikte sınıf mevcutlarının da
OECDnin normlarına çekilmesi zorunludur. Böylelikle, 40 binin üzerinde
gösterilen sınıf öğretmeni norm fazlalığı ortadan
kalkacağı gibi, eğitimin başarısını
engelleyen kalabalık sınıflardan doğan dezavantaj, avantaja
dönüşebilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
elbette burada sorumluluk öğretmenlik mesleğini tercih edenlerin
değil, hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç duyulduğu yönünde
Millî Eğitim Bakanlığı ile üniversiteler arasında planlama
yoluna gitmeden öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerine
gelişigüzel kontenjan ayıran ilgili bakanlıktadır.
Konjonktürel sorunu çözmek yerine sürekli yeni sorunlar
oluşturan, seçim dönemleri vaatlerinde argüman olarak kullanılan bir
konu hâline getirilen atanamayan öğretmenler meselesinin, ülkenin genel
eğitim politikasına dair, genel ekonomik politikasına dair
eğitimin gerçek sorunlarını çözme iradesinin ortaya
konulmasıyla aşılabileceğine inanıyoruz.
Bu nedenlerden dolayı, öğretmenlerin atamalarla
ilgili yaşadığı sorunların
araştırılması ve çözüm yollarının bulunması
amacıyla vermiş olduğumuz bu önergeye destek vermenizi istiyor,
tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dora.
Aleyhinde, Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça.
Buyurunuz Sayın Havutça. (CHP sıralarından
alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; atanamayan öğretmenler sorunu gerçekten de
Türk millî eğitim sisteminin en önemli sorunlarının
başında yer alıyor. Dolayısıyla, BDPnin bu grup önerisini
öğretmenlerimizin sorunlarının çözümü noktasında bir
fırsat olarak değerlendiriyor ve gündeme alınması için ben
de buradan milletvekillerimize çağrıda bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türk millî
eğitim temel yasasını görüşüyoruz ve burada ana eksen
dershanelerin kapatılması. Oysa, Türkiyede 300 bini aşkın
atanamayan öğretmen var bugün ve dershanelerde de yaklaşık 53
bin öğretmenin çalıştığını biliyoruz.
Bakın, eğer öğretmenlerin sorunlarını gerçekten siyasi
iktidar çözmekte kararlıysa ve samimiyse, öncelikle yapılması
gereken, 300 bin öğretmenin atanmasıyla ilgili koşulların
tartışılmasıdır. Bunu yapmak yerine, millî
eğitimde yeni bir kaosu yaratmanın bugün burada argümanları
dökülüyor.
Bakın, Sayın Başbakanın atanamayan
öğretmenlerle ilgili size birtakım sözlerini söylemek istiyorum.
Yıl 2002, İstanbul mitingi: Birçok gencimiz, özellikle öğretmen
adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş,
köy okulları kapanmış, merkezdeki okullar bile öğretmen
diye can çekişirken sen sınavla öğretmen seçmeye
kalkıyorsun. Bıraksana, genç öğretmenlerimiz gitsin,
çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al. O adamda artık
heves kalır mı, öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah, biz
iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün
hazırlıkları yapacak, ertesi gün görev aşkıyla okulun
yoluna gidecek. Hiç merak etmeyin. diyor. Yine, 18 Mayıs 2002, İzmit
mitingi: Şu sisteme bakın hele. Ülkede 72 bin öğretmen
açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla
hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve
başlasın. Önüne neden engel koyuyorsunuz? İnşallah, biz
hükûmetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenleri göreve
başlatacağız. Öncelikli olarak eğitim sorununu
çözeceğiz. diyor. Ve yine, Gaziantep mitingi, 18 Ekim 2002: Yahu, bir
sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni
matematiğe, müzik öğretmeni beden eğitimi dersine giriyor. Niye
öğretmen ihtiyacı var? Ama bakın şu işe, bunlar bir de
sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu
öğrencileri, yazık değil mi? Öğretmen almıyorum. de,
bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca,
inşallah, boşta öğretmen adayı olmayacak. diyor. Ve son
olarak da Samsun mitinginde: Buradan sözüm tüm genç öğretmen
adaylarına: Siz merak etmeyin, biz geldiğimizde, üniversiteyi
bitirdiğinizde Ne yapacağım, sınavı ya kazanamazsam.
korkun olmayacak çünkü sınav olmayacak. diyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Kim demiş?
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Sayın Başbakan
demiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Montaj olmasın, montaj
olmasın.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Şimdi, Sayın
Başbakan iktidar olduktan sonra, bakın değerli milletvekilleri,
iktidar oluktan sonra da Antepte bir açılışta Şubatta
atama olmazsa size oy vermeyeceğiz. diyen öğretmene Al oyunu,
kendine sakla. diyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanın ve Hükûmetin tavrı bu, atanamayan öğretmenlerle
ilgili.
Şimdi gerçekten de buradan, atanamayan öğretmen
kardeşlerime soruyorum: On iki yıldan beri artık Sayın
Başbakanın bu sözü tutmayacağını görmüş
olmanız gerekiyor. Sayın Başbakanın atanamayan öğretmenlerle
ilgili bir sorunu değil, evlatlarıyla ilgili sorunları
olduğunu açık bir şekilde gördük.
Bakın, Türkiyede 17 Aralıktan bu yana
çıkan yolsuzluğun ekonomik boyutuyla bir hesap yaptı Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanı, şöyle bir hesap yaptı: 86 milyar
avro para, ekonomik, yolsuzluğun boyutu olarak
hesaplandığında 247 katrilyon para tutuyor. Bu rakam atanamayan
300 bin öğretmenimizin maaşını karşılıyor
değerli milletvekili arkadaşlarım ve bunu çözmek yerine,
öğretmenlerimizin sorunlarını çözmek yerine, millî
eğitimde
Bırakın öğretmenlerin yoksulluğunu,
çalışan 750 bin öğretmenin yoksulluk
sınırının altında maaş almasını,
çalışanlar da büyük bir yoksulluk kıskacında. Bunu
nasıl çözmeliyiz?
Değerli milletvekilleri, evet, aslında bu
atanamayan öğretmenler sorunu yalnızca atanamayan öğretmenlerin
sorunu değil; Türkiyede bir sosyal sorun, millî eğitimin ana
sorunlarından bir tanesini oluşturuyor.
Bakın, 2003 yılından bu yana AKP
Hükûmetinin hiçbir eğitim politikası yok bu konuyla ilgili. 2002de
70 bin atanamayan öğretmen var; bu, 2004te 90 bin oluyor, 2010da 100 bin
oluyor, 2011de 150 bin oluyor yani kar topu gibi giderek çığa
dönüşüyor. Ya, sizin, Millî Eğitim Bakanı olarak önünüzde koca
bir problem, küçücük bir kar tanesiyle başlamış, giderek büyüyor.
2014 itibarıyla 300 bin olmuş, 2015te 500 bin olacağı
hesaplanıyor. Siz millî eğitimi yönetiyor musunuz, gerçekten
yönetiyor musunuz, yoksa bıraktınız gidiyor mu? Öyle
anlaşılıyor ki -rakamlar ortada- değerli milletvekilleri,
her siyasetçinin, hele sorumlu olduğu alanın, siyasi alanın
yarınını hesaplamak zorunda olduğunu hepiniz bilirsiniz.
Siz hiçbir şey yokmuş gibi
Eğitim fakültesi siz iktidara
geldiğinizde 59, bugün 79. O eğitim fakültelerini ne diye
açıyorsunuz? Siz bugüne kadar YÖKle karşılıklı oturup
Ya, kardeşim, bu ülkenin ne kadar matematik öğretmeni ihtiyacı
var, ne kadar İngilizce öğretmeni ihtiyacı var, ne kadar din
bilgisi öğretmenine ihtiyaç var, beden eğitimi, tarih,
coğrafya? Belli değil mi bunlar? Belli, ülkenin nüfus
artışı var. Peki, oturup da YÖKle Gel kardeşim buraya YÖK
Başkanı, Millî Eğitim Bakanı, sendikalar, akademik
çevreler; Türkiyenin beş yıllık öğretmen planlaması
şudur. Eğitim fakültelerini bundan sonra açmayacaksınız.
Askerî liselerde, askerî akademilerde boşta kalan subay oluyor mu
değerli milletvekilleri? Neden? Çünkü iyi planlanıyor. Türkiyede ama
siz öyle bir noktaya getirdiniz.
Öğretmenlik mesleği bir kariyer
mesleğidir, nitelik mesleğidir. Siz o gencecik
yavrularımızın yarınlarını
şekillendireceğimiz o sınıflara sıradan
sözleşmeli bir adam sokamazsınız. Tarih konusunda yeterli olan,
birikimi olan, niteliği olan bir öğretmeni sokmak
zorundasınız, İngilizce derslerine keza o öğretmeni sokmak
zorundasınız. Anayasamızın 2nci maddesine Türkiye
Cumhuriyetinin Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik, laik bir sosyal
hukuk devleti olduğunu ve ulusal bütünlüğü, bu bilinci verecek, bu
anlayışa uygun öğretmeni o sınıflara sokmak
zorundasınız. Siz ne yaptınız? Şu anda Millî
Eğitimde birçok okulda sözleşmeli öğretmenler var, part time
öğretmenler var; açık bir şekilde Anayasaya aykırı.
Bir kamu görevlisinin, hele hele bir öğretmenin o sınıfa belli
niteliklere, donanımlara sahip olarak girmesi gerekiyor. Unutmayalım,
geleceğin Türk gençliğini şekillendirecek ulusal bilincine, tarih
bilincine sahip, bilimsel nitelikleri olan, özgürlüğü olan ve
üretkenliği olan, yaratıcı bir gençlik yetiştirmemiz
gerekiyor. Bunu yapmak yerine maalesef AKP iktidarı on iki yıldan
beri hiçbir şey yapmamıştır bu konuda. Kendiliğinden
Ne yapıldı öğretmenler? Son çare, iş bulamayan
öğretmen, bakın, sizin döneminizde 34 öğretmen intihar etti,
atanamayan öğretmen, değerli milletvekilleri.
Millî Eğitim Bakanı şimdi
kalkmış bunları yok sayıyor ve hiçbir şey yokmuş
gibi bir de kalkıp 53 bin öğretmenin ekmek yediği bugün
dershaneleri kapatarak bu 300 bin işsiz öğretmene 53 bin
öğretmen daha ekliyor. Bunda bir mantık var mı, bunda bir
akıl var mı? O nedenle, gelin, oturarak, değerli milletvekili,
bir grubumuzun önerisi üzerine Türk millî eğitim sistemini partiler üstü,
Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek öğretmenlerimizin
işsiz kalmasını önleyecek eğitim fakültelerini
öğretmen akademilerine
dönüştürerek, öğretmen akademilerinden çıkacak
öğretmenlerimizi aynen hâkimler savcılar gibi yetiştirerek
Türkiye'nin geleceğini yönetecek olan evlatlarımızı,
birikimli, nitelikli, donanımlı, kendine güvenen ve aynı zamanda
Türkiye'nin dününü, bugününü, yarınını bilen gençlik
yetiştirecek bir öğretmen politikasıyla Türkiyeyi
tanıştıralım ve atanamayan öğretmenler sorunu
artık yok olsun.
Bu bir Türkiye çağrısıdır, bu bir
Türkiyede insanlık sorunudur, bir millî eğitim sorunudur. O nedenle,
bu önergenin bizce acilen gündeme alınarak, önümüzdeki kuşaklarda
daha büyük facialar yaşanmadan bu sorunun çözülmesi için bu önergenin
gündeme alınmasını destekliyoruz ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Havutça.
Lehinde, Ankara Milletvekili Zühal Topcu.
Buyurunuz Sayın Topcu. (MHP sıralarından
alkışlar)
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Atanamayan öğretmenlere ilişkin verilen
araştırma önergesi için Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum.
Evet, dünden beri aslında biz burada eğitimi
tartışıyoruz. Yine, atanamayan öğretmenler de eğitim
sisteminin en önemli problemlerinden bir tanesi. Tabii ki kendileri problem
değil, bunu problem hâline getiren aslında on bir yıllık
AKP iktidarının kendisi olması gerekiyor; bunu belirtmek
istiyoruz.
Şimdi, eğitim sisteminde en önemli kaynak insan
unsuru, biliyoruz. Özellikle siyasal, toplumsal, ekonomik, teknolojik
gelişmelerin ana unsuru insan ama bu insanın yetiştirilirken
donanımlı olması lazım. Burada da eğitime önemli rol
düşüyor. Bu insanın değerlere sahip, donanımlı, ahlaki
eylemlerle bütünleşmiş, millî kültüre önem veren, bunları
uygulayan, bireylere saygılı, insan haklarına saygılı,
kendine saygılı, öz güveni yüksek, bilgi ve becerisi çağdaş
dünyayı kaldırabilecek düzeyde olması gerekiyor. Artık
fiziki sermaye bir ülkenin gelişmişlik düzeyi için yetmiyor, burada
maddi unsurların yanı sıra manevi unsurların da önemli
olduğunu belirtmek istiyoruz. Özellikle büyüme teorilerinde artık her
türlü maddi ve maddi olmayan özellikle politik, entelektüel, örgütsel, kültürel
sermaye de artık sermayeler arasında önemli yer tutuyor. Çünkü,
insanların bu donanımlara sahip olması gerekiyor ve özellikle
sosyal sermaye olarak alabileceğimiz ahlaki değerlerle
bütünleşmiş, bunu yaşayan, güven veren ve duyan insanlardan
oluşan, ahlaki değeri yüksek bir topluma ihtiyaç var. Bunun için de
bireylerin bunlarla donatılmış olması lazım.
Artık ekonomik yapıda sosyal sermaye önemli yer
tutmaktadır çünkü topluma yön veren, ahlaki, kültürel ve siyasi
değerlerin hepsi sosyal sermaye olarak önemli yer tutuyor. Güvenin
olduğu ülkelerde, sosyal sermayenin olduğu ülkelerde şu anda
ülkemizin yaşadığı yolsuzluk ve rüşvet
olaylarını görebilmemiz mümkün değil, şiddet
olaylarını görebilmemiz, insan hakları ihlallerini veya
demokratik yaşam tarzının ihlal edilmesini görebilmemiz pek
mümkün değildir. O zaman diyoruz ki özellikle sosyal sermayenin yok edildiği
-bunu da artık hem basından hem yapılan anketlerden, haberlerden
alıyoruz ki- yani güven ve ahlaki değerlerin son günlerde, son on bir
yılda da AKP iktidarıyla artık iyice düpedüz yerle bir
edildiğini de görüyoruz. İşte, eğitimdeki oynamalar,
oynaklıklar ve on bir yılda sunulan belirsizlikler, umutsuzluklar
toplumlarda önemli çöküşü gündeme getirmiştir ve insan
kaynağı bu kadar pervasızca harcanmamıştır ve
dünden beri de tartışılıyor, bu harcamalardan,
pervasızca harcamalardan örnek olarak bir günde özellikle kendi iç, AKP
iktidarının kendi iç hesaplaşmasının ortaya
çıkardığı olaylar var gündeme getirilen ve bunlardan bir
tanesi de dershane kapatma olayı. Bu dershane kapatma olayının
sonucunda ortaya çıkabilecek 60 bin civarında, aileleriyle ve
diğer çalışanlarla beraber düşündüğümüzde çok daha
fazla -açıkta kalabilecek- bir öğretmen açığı gündeme
gelebilecektir. Şu anda atanamayan öğretmenler sorunu kar topu
hâlinde daha büyük sorun olarak karşımıza çıkabilecektir.
Demin konuşan arkadaşlarımız da belirtti,
siyasi rant malzemesi yapıldığında 2002 yılında
Sayın Başbakanın kullandığı ifadeleri, özellikle
öğretmen atamaları için, bunları biliyoruz ve işte
atanması gerektiği falan derken ama bunun uygulamasına
baktığımızda hiç de gerçeği
yansıtmadığını görebiliyoruz. Şu anda 300 binden
fazla atanamayan öğretmen bulunduğunu hepimiz biliyoruz ve bu
atanmayanlara baktığımızda özellikle bunların siyasi
malzeme olarak artık kullanılabilecek durumdan da çıktığını
görebiliyoruz. Çünkü baktığımızda, şu anda Millî
Eğitim Bakanlığı ihtiyacın 127 bin olduğunu ifade
ederken aslında bunun çok daha fazla olduğunu gerçekler bize
vermektedir. Ücretli olarak istihdam edilen 40 bine yakın öğretmen
sayısı vardır ki bunların da artık herhâlde
istatistiklerini tutamıyor çünkü Bakanlık ipin ucunu
kaçırdı.
Eğitim fakülteleri, son on yılda yüzde 54
artarak 97ye yükselmişti. Şimdi, geçen bütçede Sayın Millî
Eğitim Bakanı konuşurken, İşte, biz, öğretmen
arz-talep ihtiyacını belirledik, buna göre programlama yaptık ve
bu programlamayı takip ediyoruz. derken açtıkları üniversiteler
ve eğitim fakülteleri sayısında bunun hiç de gerçekçi
olmadığını bize göstermektedir. Özellikle madem böyle bir
arz-talep dengesi güdüyor idiyseniz neden bu kadar, 300 binden fazla
öğretmen açığı gündeme gelmiştir veya bu kadar
açık var iken bu öğretmen adaylarına neden yeni beceri
alanları -ki üniversitelerde bunlar da yan dal olarak veriliyor-
geliştirmediniz, bu kar topunu daha fazla büyüttünüz? Ve ücretli
öğretmen açığı çok daha farklı bir gündem olarak karşımızda
duruyor. Bunlardan kaçı ön lisans, kaçı lisans ve kaçının
formasyonu var? Bunların bile iktidar farkında değil, onu da
paylaşmak istiyoruz. Formasyonlarının olmaması ayrıca
bu problemi büyütmektedir. Ücretli öğretmenler sanki mevsimlik işçi
gibi kullanılıyorlar ve öğretmenlik mesleğinin itibarı
iyice ayaklar altına alınıyor. Acaba, özellikle belirtmek
istiyoruz, Doğu Anadoluda istihdam edilmeyen kadrolu öğretmenler
yerine istihdam edilen ücretli öğretmenlerin kaynağı neresi,
bunu özellikle paylaşmalarını istiyoruz. Acaba bu konuda
gerçekten ellerinde güvenilir veriler var mı? Ataması yapılacak
branşlar nasıl belirleniyor? Branşlarda ihtiyaç analizleri
yapılıyor mu? 6.200 sınıf öğretmeni ihtiyacından
yüzde kaçını alıyorsunuz? 5 bin edebiyat öğretmeni
ihtiyacının yüzde kaçı alınacak? Bunların hepsinin
belirsiz olduğunu görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Beyler, biraz susabilir misiniz, dikkatimiz
dağılıyor. Lütfen. Bakın, aynı saygıyı
sizden görmek istiyoruz biz konuşurken.
Teşekkür ediyorum.
9 bin zihinsel engelli öğretmen
ihtiyacının yüzde kaçı alınıyor? 5 bin okul öncesi
öğretmen ihtiyacı var, yüzde kaçı alınacak? Ve özellikle
4+4te verdiğimiz Peygamber Efendimizin hayatı ve din kültürü
derslerine yönelik şu anda 17 bin öğretmene ihtiyaç var. Bu
açığı nerelerden kapatmak istiyorsunuz, bunları da biz
artık öğrenmek istiyoruz.
Okulların belkemiklerinden olan rehberlik
öğretmenleri açığı had safhaya çıktı çünkü
öğrenci yönlendirilmesinde ve meslek seçimlerinde gerçekten bu
öğretmenlerin stratejik önemi haiz görevleri var. Bunları acaba
nereden bulacaksınız, nereden istihdam ediyorsunuz veya bu
açığı nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz?
Bunların tekrar gözden geçirilmesi lazım ve bunları nasıl
telafi edeceksiniz?
Ve önemli konulardan bir tanesi de bilişim
öğretmenleri oluyor. Siz Gerçekten dünya literatürüne girdik.
dediğiniz FATİH Projesinde çok büyük açık verdiniz
aslında. FATİH Projesi gibi bir projede dediniz ki: Bütün çocuklar
zaten bilgisayar kullanıyor, onun için bilişim öğretmenlerine
ihtiyaç yok. Biz bunu 100 saatlik, 100 küsur saatlik formasyon kursuyla
formatör öğretmenlerden karşılarız. dediniz ve buradaki
öğretmen açığı ihtiyacını da, atanamayan
öğretmenleri de büyüttünüz. O zaman diyoruz ki: Zaten şu anda da yeni
Millî Eğitim Teşkilat Yasası ve dershane yasası olarak da
ifade edilen yasayla da beraber düşündüğümüzde gerçekten AKP
iktidarı millî eğitim politikasında çökmüştür. Artık
öğretmenlik mesleği ayaklar altına
alınmıştır. Artık bu konuda gerçekten iktidarın
kabul etmesi gerekiyor ki burada pes etmesi lazım, artık
bırakıp gitmesi lazım, ehil ellere vermesi gerekiyor bu
işi.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Topcu.
Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş
Buyurunuz Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
tarafından verilen atanamayan öğretmenlerle alakalı AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; eğitim gerçekten
ülkelerin kalkınmasında, ilerlemesinde büyük bir önemi haiz, sosyal
barışın tesis edilmesinde kuşkusuz,
tartışmasız bütün burada bulunan partilerin üzerinde mutabakat
kurduğu bir nokta, mutabık olduğu bir nokta. Buradan hareketle
eğitime biz iktidarımız döneminde en yüksek bütçeleri
ayırdık. Bakınız, Japonya, bildiğiniz gibi,
İkinci Dünya Savaşında yerle yeksan olmuş, iki tane atom
bombası yemiş ve o günlerde yer altı kaynakları bulunmayan,
bütün sanayisi tahrip edilmiş, fiziki sermayesi yok olmuş bir ülkeydi
ama çok kısa bir zaman içerisinde, diğer etkenlerin yanında
yetişmiş insan kaynağıyla, beşerî sermayesiyle
hızlı bir sürede toparlanmayı başarabilmiştir. Yine
aynı şekilde, Almanya, hem Birinci Dünya Savaşında hem de
İkinci Dünya Savaşında mağlup olmasına rağmen
sermayesinin, kapitalinin çok büyük bir kısmını,
altyapısının, sanayisinin büyük bir kısmını
kaybetmesine rağmen çok kısa bir süre zarfında tekrar sanayisini
toparlamayı, ülkesini inşa etmeyi başarabilmiştir. Hiç
kuşkusuz buradaki başarıların altında diğer
faktörlerin yanında yok sayılamayacak, belki de en büyük önemi haiz
yetişmiş insan sermayesiydi, yetişmiş mühendisleriydi.
Bakınız, değerli milletvekilleri, bizler
de bu noktadan hareketle ilk günden itibaren, az önce ifade ettim, en yüksek
bütçeyi Millî Eğitime aktardık. Peki, bizim şu an
itibarıyla Millî Eğitimde bulunan 745.871 öğretmenimiz var,
şu an itibarıyla Millî Eğitim kadrosunda bulunan. Bu
öğretmenlerin 396.761i Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
atanmıştır. Tekrar ediyorum: 745. 871 öğretmenin 346. 761i
bu dönemde atanmıştır yani yarıdan fazlası Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde atanmıştır.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) 135 bini emekli.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, değerli
milletvekilleri, dünyada, 1930dan sonra en büyük ekonomik kriz 2008
yılında yaşanan finansal krizdir. Hatta, bazı
araştırmalara göre bu krizin daha sarsıcı olduğu,
dünya ekonomilerinin birbiriyle daha fazla entegre olmasından dolayı
çok daha yıkıcı etkilere sahip olduğu da ifade edilmekte.
Bakın, 2008 ve 2009 yıllarında birçok ülkede kamu personeli
işten çıkartılırken bizdeyse tam aksine bir uygulama
yaşandı. Bizler, 2008 yılında 37.891 öğretmeni Millî
Eğitimde kadroya almışız. 2009 yılında, yine bu
zor günlerde, 30.850 öğretmene yine Millî Eğitimde kadro
vermişiz. Bu bile aslında Millî Eğitime tek başına ne
kadar büyük önem verdiğimizi göstermektedir.
Yine, değerli milletvekilleri, bir diğer nokta,
iktidara geldiğimizde toplam personel harcamalarının bütçe
içerisindeki payı yüzde 18di, yüzde 18. Şu an itibarıyla toplam
personel harcamalarının bütçe içerisindeki payı yüzde 30a
yaklaşmış durumda, yüzde 30 seviyelerinde. Bu süreç içerisinde on
yıllık, on iki yıllık iktidarımız döneminde bizim
ülke olarak millî gelirimiz 3 kat, bütçemiz de yaklaşık olarak 3 kat
artmasına rağmen yüzde 18den yüzde 30 seviyelerine
çıkmıştır. Bu şunu göstermektedir: Aslında ne
kadar fazla öğretmen atandığının bile tek
başına bu göstergesi olabilir. Sadece öğretmen anlamında
değil, kamu hizmetinin daha kaliteli verilmesi noktasında, diğer
alanlarda da kamuda birçok istihdam sağlanmıştır. Aynı
şekilde buradaki mali boyuttaki artış şunu da
göstermektedir: Öğretmenlerin veya daha genelde kamu
çalışanlarının özlük haklarında meydana gelen
iyileşmeyi de ifade etmektedir.
Bakın, değerli milletvekilleri, göreve yeni
başlayan bir öğretmenimizin maaşı 2002 yılında
470 TLydi, buna ek ders ücreti dâhil değil, yani çıplak
maaşı 470 TLydi. 1/7/2013 itibarıyla öğretmenlerimizdeki
bu maaş artışı yüzde 303tür. Yani yüzde 303lük
artışla 1.894 liraya yani eski parayla 1 milyar 894 milyon liraya
ulaşmıştır; bu, çıplak, ek ücret dâhil olmayan
rakamdır. Artış olarak baktığınız zaman
yüzde 303, yani ortalama 4 katlık bir artış var. Ek ders ücretiyle
beraber 635 lira olan bir öğretmenin ücreti bu dönemde 2.437 liraya
yükselmiştir. Bakın, değerli milletvekilleri, on yıl önce
2002 yılında on beş saat ders karşılığı
ek ücret 165 liraydı, bir öğretmenin aldığı toplam ek
ücret 165 TLydi. Bu rakam yüzde 229luk bir artışla 543 TLye 2013
itibarıyla ulaşmış durumdadır. Aslında bütçe
imkânları elverdiği ölçüde, bütçe imkânlarında meydana gelen
iyileşmelerin diğer kamu kesimleriyle mukayese edildiği zaman
çok daha fazlasının belki öğretmenlere aktarıldığını
sadece bu rakamlardan bile görebilmekteyiz. Biz, eğitimin kalkınmada,
sosyal gelişmede ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunun
farkında olan bir iktidarız.
Yine bu dönemde üniversiteler noktasında,
biliyorsunuz, 175i bulan bir üniversite sayımız var. Hemen hemen
şehirlerimizin tamamında bir üniversite kuruldu ikincilere artık
dönülmüş durumda. Yine derslikler noktasında, bakın, fiziki
imkân noktasında, 60 kişilik sınıflar maalesef eğitim
için vardı. Çok fazla derslik bu dönemde yine inşa edildi ve bunlar
da yine daha kaliteli bir eğitimin öğrencilere sunulması
noktasında yapılan çalışmalardı.
Öğrencileri yine desteklemek noktasında,
FATİH Projesi her ne kadar eleştiriler alsa da aslında,
FATİH Projesi kendi başına çok büyük bir projedir, Türkiye'de
gerçekten bir çığır açmıştır. Burada deneylerin
bir kısmı, coğrafya derslerinde veya tarih derslerinde,
diğer sayısal derslerde görsel efektlerle aslında
öğrenciler gördüklerini, çalıştıklarını,
okuduklarını bir de orada yapma imkânına bu projeyle kavuşma
imkânını bulmuşlardır.
Yine, değerli milletvekilleri, bu dönemlerde
eğitimde atılan bir diğer önemli adım da öğrencilere
dağıtılan ücretsiz ders kitabıydı. Bu, hakikaten
birçok aileyi bütçe anlamında da rahatlatmıştı.
Değerli milletvekilleri, eğitimde yaptığımız
reformlardan belki de en önemlisi 4+4+4 sistemidir; kesintisiz eğitim
sisteminden kesintili bir eğitim sistemine, öğrencilere daha fazla
tercih hakkı taşıyan bir sisteme geçişimizdir. Bakın,
o kesintisiz eğitim sistemi sürecinde, o katsayıların uygulandığı,
hiçbir hukuki, hiçbir mantıksal altyapısı olmayan o
uygulamaların döneminde yüz binlerce öğrenci maalesef mağdur
edilmiştir, bu öğrenciler ülkeye
kazandırılamamıştır. Ben meslek lisesinden gelen
birisiyim. Bizim dönemimizde o katsayıları yaşamış
birisi olarak bunu ifade ediyorum, hiçbir altyapısı yok. Hiçbir
düşünsel altyapısı olmadan on beş yıl uygulamada bu
kalmıştır, bu dönemde değişmiştir. Hiç
düşünebiliyor musunuz o dönemde heba edilen gençler, o dönemde
yeteneklerine göre ülkeye, ülke ekonomisine kazandırılamayan
gençlerin sayısının ne kadar olduğunu? İşte,
değerli milletvekilleri, bu bile Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
değiştirilmiştir.
Eğitimde -az önce de ifade ettim- bütün
bütçelerimizde biz, özellikle son dönemlerde aslan payını sürekli
Millî Eğitim Bakanlığına aktardık çünkü herkes burada
mutabık ki öğretmenin özlük hakkı ne kadar iyi olursa,
öğretmenin fiziki imkânları, öğrencinin fiziki imkânları
eğitim için ne kadar iyi olursa o kadar kaliteli bir eğitimi
sunabileceklerdir.
Yine, bu dönemde değerli milletvekilleri, şöyle
bir mukayese yapmamız çok doğaldır: Bakın, ülke olarak
bizler zor günlerden geçtik, ağır krizler yaşadı ülkemiz. O
dönemlerde ülkenin bütçesinde çok fazla finansman maliyetlerine katlandı
ülke. Ülkenin gelirlerinin yarısı maalesef faizlere
aktarıldığı dönemler oldu. Şimdi, öyle bir dönemde
sizin millî eğitime aktardığınız kaynakla, sizin millî
eğitime vereceğiniz destekle bu dönemde vereceğiniz destek bir
olabilir mi? O dönemde bütçenin yarısını sadece faize ödediğiniz
zaman diğer personelle, diğer sağlıkla veya eğitimle
alakalı ayırabileceğiniz kaynakla, bu dönem yüzde 15
seviyelerine düşen toplam faiz harcamalarının bütçe içerisindeki
payını düşündüğünüz zaman ayıracağınız
kaynak bir olabilir mi? O dönemde sunacağınız eğitimin
kalitesiyle bu dönemde sunacağınız eğitimin kalitesi hiç
bir olabilir mi? Ben bunlara özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bir diğer konu, burada da ifade edildi, bilişim
noktasındaki düzenlemelerdir. Bakın, okullarımızın
hemen hemen tamamı yüksek hızlı İnternetle
buluşturuldu, okullarımızda bilişim
sınıfları kuruldu, İnternet erişimi sağlandı
ve bunun kalitesi de hakikaten yüksek. Bilgisayar laboratuvarları kuruldu
ki öğrencilerimiz istedikleri, arzu ettikleri bilgiye ulaşabilsinler.
Tabii gidilmesi gereken mesafe var mı? Tabii ki vardır.
Atılması gereken daha başka adımlar var mıdır?
Mutlaka vardır ama az önce ifade ettiğim rakamlara
baktığımız zaman bunları görmezden gelmek,
bunları yok saymak gerçekten haksızlık olur diye düşünüyorum.
Ama bütçe imkânları ülkenin iyileştikçe, ülkenin ekonomisi daha da
güçlendikçe ben inanıyorum ki bugün konuştuğumuz,
eğitimdeki tartıştığımız bazı
sorunları da bundan sonraki yıllarda
tartışmayacağız, onları da inşallah giderme
imkânına sahip olacağız.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son
verirken, Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen
araştırma önergesinin aleyhinde oy
kullanacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Muş.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Havutça.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan,
Sayın Konuşmacı öğretmen maaşlarıyla ilgili
verdiği bilgilerle sanki öğretmenlerimiz AKP iktidarı döneminde
çok fazla maaş almışlar gibi gerçek, reel
artışların yüksek olduğunu ifade etti.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Doğru, doğru
dedi.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Bu gerçeği
yansıtmıyor. Bununla ilgili düzeltmek istiyorum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Konuşmacı çok
doğru söyledi.
BAŞKAN Anlayamadım tam.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Doğruyu
yansıtmadığı için düzeltmek istiyorum. Gerçek bilgileri
vermek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
25.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça'nın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Şimdi, değerli
konuşmacı arkadaşım öğretmen
maaşlarının şu anda Türkiyede sanki öğretmenlerimizin
çok büyük bir bolluk ve bereket içerisinde yaşadığını
ifade ediyor.
Ben size gerçekleri söyleyeyim: Çay ve simit fiyatı
AKP iktidarında 5 kat artmış, göreve yeni başlayan
öğretmenimizin maaşı 4 kat artmış. Öğretmen
maaşıyla 2002 yılında 20 tane çeyrek altın alınıyormuş,
bugün 10 tane çeyrek altın alınabiliyor. Yani öğretmenin
maaşı on bir yılda 10 çeyrek altın erimiş.
Şimdi bu gerçekler ortada. TÜİKin
açıkladığı rakamlar ortada. Yoksulluk sınırı
3.100 lira, öğretmenler 2.200 lira maaş alıyor.
Sayın AKPli arkadaşım öğretmenlere
bu tabloyu başarı olarak sunuyorsa, buradan bizi dinleyen
öğretmenlerin gereğini yapacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Havutça.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun,
Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından
atanamayan öğretmen sorununun çözülmesi ve bu konuda gerekli
çalışmaların yapılması amacıyla 20/12/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
27 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
2.- MHP Grubunun, MHP
Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından
imar işlerinde oluşturulan rant lobileri ile yolsuzluk ve rüşvet
iddialarının araştırılması ve önlenmesi için
gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 27/2/2014 tarih 3744
sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Şubat
2014 Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Tarih: 27/02/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27 Şubat 2014
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay Vural
İzmir
MHP Grup
Başkan Vekili
Öneri:
27 Şubat 2014 tarih, (4/3744) sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz İzmir
Milletvekili ve MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vuralın imar
işlerinde oluşturulan rant lobileri ile yolsuzluk ve rüşvet
iddialarının araştırılması ve önlenmesi için
gerekli tedbirlerin alınması amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesinin 27 Şubat 2014 Perşembe günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; imar işlerinde oluşturulan rant
lobileriyle yolsuzluk ve rüşvet iddialarının
araştırılması ve önlenmesi için gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla, Anayasanın 98inci, İç Tüzükün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ben de konuşmama
başlamadan önce Türk siyaset tarihinin önemli simalarından, bilim
adamı, Profesör Doktor Necmettin Erbakanı, ölümünün 3üncü
yılında rahmetle anıyorum. Allah mekânını cennet
eylesin. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama,
tabii, alkışladınız da Necmettin Erbakan Hocanın bu
ölüm yıl dönümünde bir iki sözünü de size hatırlatmak istiyorum.
İnşallah Necmettin Erbakanın bu talebeleri bunlardan ders alırlar.
Bakın, rahmetli Necmettin Erbakan sanki bugünleri
görerek -sadece bir iki tespitini söyleyeceğim- neler söylemiş.
Amerikanın 28 Şubat sürecinde etkisi olduğunu iddia eden
Erbakan 25 Ocakta ABDde toplantı yapıldı. Biz, Refah
Partisini iktidardan indirmekle kalmamalıyız, bölmeliyiz, gençlik
fikriyatından istifade etmeliyiz. dediler. Amerikanın planı
bu. Elimizde bu plan. Bizim bu evlatlarımızı böylece raydan
çıkarttılar, şimdi uçurumdan aşağı
yuvarlanıyorlar. diyor.
Yine, Necmettin Erbakan İlk önce bizim
arkamızdan iş birlikçileri iş başına getirdiler. Türkiyede
bir altyapı kurdular, iş birlikçi partiler vasıtasıyla.
Arkasından bu sefer AKPyi kuvvetli bir destekle iktidara getirdiler.
AKPnin haberi bile yok, onlar getirdiler. AKP ne biliyor musun? Ondan önce
kurulanın muslukçubaşısı. Onlar emrediyor, onlar
musluğu açıyor... diyen Hocanız Necmettin Erbakan. Tekrar Allah
rahmet eylesin.
Yine, son bir sözünü söyleyeyim, sözü çok da. AK
PARTİyi kuranlara diyor ki: O paralardan biraz da biz istifade edelim.
dediler, AKPli öğrenciler... AKP demek arka kapıdan kaçanlar demek.
Biz bunlara otuz sene anlattık, maalesef anlamamışlar, tam
tersini yapıyorlar, sandalye hırsından dolayı.
Şimdi, Necmettin Erbakan Hocamız, Allah rahmet
eylesin, gerçekten çok önemli tespitlerde bulunmuş. 2007 yılında
yaptığı tespitlerin bugün gerçekten ortaya
çıktığını görmek önemli. İnşallah, onun
feyzinden istifade eden, onun fikirlerinden istifade eden, AK PARTİnin
içerisinde sağduyu sahibi milletvekilleri bu sözleri bir daha düşünür
ve Biz ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz, nereye gideceğiz, sonumuz ne
olacak?, bu muhasebeyi kendiliğinden yapmalarını Cenab-ı
Allah kendilerine nasip eder diyorum.
Şimdi, bizim bugünkü Meclis
araştırması istememizin nedeni: Özellikle AKPnin on bir
yıllık iktidarı hem merkezî idarede hem de mahallî idarelerde
yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı bir dönem
olmuştur. Bu dönemle ilgili bir Meclis araştırması
istiyoruz.
Biliyorsunuz, değerli arkadaşlar, kentlerin
düzgün gelişimi için imar planlarının uzun süreli olması
gerekir. İmar planlarında çok sık değişiklik
yapılması planlama çalışmalarını anlamsız
hâle getirmektedir. Kullanım alanı ve kat yüksekliği gibi
konularda yapılan değişiklikler altyapı ihtiyacında
önemli artış getirmekte ve mevcut altyapının da ömrünü
erken bitirmektedir. Büyükşehir belediyelerinde son on yıl
içerisinde, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, çok
değişik sayıda imar değişikliği
yapılmıştır.
Şimdi ben size Ankarayla ilgili birkaç örnek
vereceğim. 30 Marta çok az kaldı. Yaklaşık dört dönemdir
Ankarayı yöneten Melih Gökçek, sadece beş yıl içerisinde, yani
29 Mart 2009la Kasım 2013 arasında Meclis kararıyla 4.200 tane
imar değişikliği yapmış değerli arkadaşlar,
4.200 tane imar değişikliği yapmış ve bu
değişikliklerden önemli bir bölümü de yoğunluk artışı.
Şimdi, inşallah, siz muhtemelen bu Meclis
araştırmasına onay vermeyeceksiniz, bu on beş yirmi
yıldır bu rantları, yoğunluk artışıyla
sağlanan paraları görmeyeceksiniz. Şunu imkân olsa da bir
araştırabilsek: Yapılan çalışmalar, imara açılan
yerler, rant sağlayan yerlerle ilgili bu kararlar alınmadan önce
buralarda el değiştirilen arsaları bir görmekte fayda var.
Buralarda kimler arsa toplamış? Bunlar arsaları
topladıklarında bu arsaların metrekare değerleri ne
kadarmış, şu anda ne kadarmış? Bunları
açığa çıkarsak, işte bu milyar dolarlık
yolsuzlukları, bu rantları, bu haramzadeleri, bu haram yiyenleri hep
beraber görürüz.
Bakın değerli arkadaşlar, işte
hepinizin bildiği Ankaradan bir görüntü; verilen imar
yoğunluğuyla, kat yoğunluklarıyla ne hâle geldiğinin
bir göstergesidir. Yine İstanbulun verilen kat yoğunluklarıyla
ne hâle geldiğinin bir göstergesidir. Gene Ankaranın kat
yoğunluklarıyla, verilen yoğunluklarla nereye geldiğinin
göstergesidir. Hani Cumhurbaşkanı, geçen, Romadan bir tweet
atmıştı. Bir tweet attı ama tweetinin de bir anlamı
var mıdır bilmiyorum çünkü Sayın
Cumhurbaşkanımız, ne yazık ki birtakım söylediği
lafları uygulamaya geldiği zaman uygulamada zorluk çektiğinde
hep beraber üzülüyoruz. Keşke söylediklerinin arkasında dursa da
milletin rızasını kazansa, bu en büyük dileğimiz. Romayla
ilgili bir tweet atmıştı, Burada ne rezidanslar var ne AVMler
var. demişti. İşte bu da Ankaranın Melih Gökçekin
verdiği yoğunluklar neticesinde geldiği hâldir değerli
arkadaşlar. Ama inşallah yolun sonu gözüküyor. Milliyetçi Hareket
Partisinin adayı Profesör Doktor Mevlüt Karakaya 30 Mart
akşamında Büyükşehir Belediye Başkanlığı
koltuğuna oturduğunda, emin olun, yapılan bütün
yolsuzlukların, bütün imar yolsuzluklarının, bütün
rantların, bütün haramzadelerin hesabını inşallah Mevlüt
Hocayla beraber sormayı Cenab-ı Allah bize nasip edecek. Şimdi,
bunları sormazsanız
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar, hiç kuru gürültüye pabuç
bırakmayız, laf atmaya da pabuç bırakmayız.
Boğazından haram geçene hesap sormak önce milletin vekillerine
aittir. Eğer milletin vekiliysek, haram yiyenlerden hesap sormazsak, Cenab-ı
Allah bize hesap sorar, sonra da Türk milleti bize hesap sorar. 30 Martta seçim
var. Şimdi, inşallah bu seçimlerde de milletimiz kararını
verecek ve artık sonunuzun geldiğini hep beraber göreceğiz. Yani
haramın üzerine yapılan bir binanın ayakta durması ilelebet
mümkün değildir; ne kadar zorlarsanız zorlayın, ne kadar
algı oluşturmaya çalışırsanız
çalışın, ne kadar Millî iradeye darbe var. derseniz deyin, ne
kadar Bize kumpas kuruluyor. diyorsanız deyin.
Şimdi, şunu söylemezsek vicdanen
Gelin,
arkadaşlar, hep beraber, bu ülkenin değerlerine kasteden kim varsa
beraber gidelim. Amerikaysa Amerikaya karşı, İngiltereyse
İngiltereye karşı veya yurt içinde uzantıları varsa,
kim varsa onun üzerine hep beraber gidelim. Gelin, bir açıklayın.
Beraberce bir kapalı oturum yapalım, bize net bir bilgi verin.
Şunlar, şunlar, şunlar şununla ilgili bize şunu
yapıyor. Ama siz bir cemaati, bir camiayı komple suçlayarak, bu
işlerle hiç alakası olmayan o Anadolu coğrafyasındaki
işindeki gücündeki o inanmış insanları da suçlayarak bu
işin içerisinden çıkamazsınız.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Komple neden suçlayalım?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) İstediğiniz
lafı atın, hiç önemli değil. Allah biliyor. Allah, netice
itibarıyla, her türlü haksızlığı ve hukuksuzluğu
mutlaka ortaya çıkaracaktır. Kimin boğazından haram lokma
geçmişse fitil fitil gelecektir. Çünkü o Anadoludaki gariban
insanın, o Anadoluda çocuğuna elbise alamayan, o kışta
kıyamette evini ısıtamayan, o Anadolunun yiğit insanının
hakkını kim yiyorsa, emin olun, burnundan fitil fitil gelecektir.
Arkadaşlar, okumayacağım, bakın
klasör klasör dosyalar var, bunlara girmeyeceğim tek tek ama ben size
soruyorum: Yani hiç bunların gerçek olduğunu
Bunlarla ilgili bir
araştırma yapmaya niye ihtiyaç duymuyorsunuz da sadece Millî iradeye
darbe var. diyorsunuz? Şurada olanları bir görün değerli
arkadaşlar. Burada, işte, rant var, imar rantı var.
Büyükşehirdeki araziler teker teker ranta girmiş. Zamanım
kalmadı.
Şimdi, Etilerde yapılan işler var,
KİPTAŞın Genel Müdürünün konuşmaları var, aynı
şey özel ormanda gerçekleşmiş. İzmir Urlada
Burada bütün
belgeleri, bilgileri var. Bunları niye araştırmıyorsunuz?
Bunların hiç mi gerçeklik payı yok? Zerre kadar gerçeklik payı
varsa Cenab-ı Allahın karşısına nasıl
çıkacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Türk milletine ne
diyeceksiniz? Burada birilerini savunacağım diye bu kadar strese
girmeye değer mi? Gelin gerçekleri ortaya çıkaralım. (AK
PARTİ sıralarından Kendine bak. sesleri)
Ben kendime bakıyorum Allaha şükür ama zaman
gelecek, siz Kendinize bakın. dediğinizde iş işten
geçecek. Onun için, iş işten geçmeden bence doğruyu bulun,
doğruyu görün.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Yılmaz.
Aleyhinde, İzmir Milletvekili Hamza Dağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Dağ.
HAMZA DAĞ (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ben de üçüncü ölüm yıl dönümünde Necmettin Erbakan
Hocamızı rahmetle, minnetle anıyorum. İçimizde belki
vicahen kendisinden çok bilgi edinen insanlar var. Bizim de gıyaben çok
istifade ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Benden önceki
konuşmacı arkadaş da keşke birtakım sözlerini
değil -yaşı da elveriyor- 1970ten itibaren bütün sözlerini ilke
olarak almış olsaydı, o sıralarda değil bu
sıralarda otururdu diye düşünüyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Allah korusun!
HAMZA DAĞ (Devamla) Nazım imar
planlarını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak, uygulama
imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmayan ilçe ve
ilk kademe belediyelerine planlarını yaptırmak veya yapmak
büyükşehir belediyelerinin görevidir. Bunun yanında, belediyelerin
görevini yapmaması durumunda veyahut özel durumlarda Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı yetkilidir.
İmar konusu, teknik bir konu olmakla birlikte,
aynı zamanda sıkıntılı bir konudur. Farklı siyasi
partilere mensup birçok belediye başkanının ve imar komisyonu
üyesi belediye meclis üyelerinin bu tarzda konularla ilgili yargı üzerinde
ne yazık ki karşı karşıya kaldıklarını
biliyoruz. İmar konusu kendi içinde bir mevzuata tabidir ve bütün, hangi
kurumlardan yapılırsa yapılsın, askı ilan süresi
içinde herkes tarafından idare mahkemesinde dava açma hakkı
bulunmaktadır.
Evet, birileri Türkiye üzerine bir oyun oynamaya
başladı. Bu oyunla, Türkiye Cumhuriyetini uluslararası terör
örgütlerine yardım yapan bir devlet olarak göstermeye
çalıştılar. Bunun yanında devlet kurumlarının
zaaf içerisinde olduğunu göstermeye gayret ettiler. Oyunun bir bölümü de
istikrarı bozmak ve siyasi iktidarı yıpratmaktı. Bunun için
de yolsuzluk ve rüşvet iddialarını ortaya attılar. Herkesin
tek bir amacı vardı; büyüyen, ilerleyen Türkiyeye, 2023 hedefine
giden Türkiye'ye engel olmak.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
kılıfına büründürülmüş seçim endeksli operasyon, tarihin
karanlık sayfalarında yerini alacaktır. Nasıl ki bizler
1960 ihtilalini bugün lanetliyorsak, 1971 muhtırasını eleştiriyorsak,
1980 darbesine karşı duruyorsak, 28 Şubat denildiğinde
hep beraber lanetliyorsak, 17 ve 25 Aralıkta yapılanlar da
seçilmiş meşru bir iktidarın, seçim dışında,
seçim endeksli bir şekilde düşürülmeye
çalışılmasıdır; bu sebeple darbedir ve lanetliyoruz.
28 Şubat postmodern darbesi, bizzat
yaşadığım, kimliğimin ve kişiliğimin
oluşmasında çok etkili bir süreçtir. 28 Şubat sürecinde kimlerin
aktif olduğunu, kimlerin önemli olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Ben
bir kere daha buradan ifade etmek istiyorum: Bugün bu sıralarda oturan, bu
kürsüye her çıktığında demokrat tavırlarla ahkâm kesen
beşli çete vardı; hepiniz biliyorsunuz, bir kısım medya
vardı; o mutlu azınlık olan, faizden nemalanan,
yatırım yaparak değil faizle para kazanmaya çalışan,
bu milletin ümüğünü sıkmaktan zevk alan İstanbul sermayesi
vardı; darbecilere kol kanat geren, Darbecilere
okullarımızı ve dershanelerimizi vermeye hazırız.
diyen, seçilmiş iktidara Beceremediniz, artık gidin. diyen o malum
örgüt vardı ve birtakım siyasiler, dışarıdan destek
verenler, o istifalarla kurulan hükûmete destek verenler ve yüksek
rakımlı tepe vardı.
Bugün, bu darbenin üzerinden on yedi yıl geçmiş
olmasına rağmen, son darbe girişiminin içinde yine
aynıları var; bakıyoruz, bir kısım medya yine
manşetleriyle var. Şimdi, birlikte, ne yazık ki cemaat
medyası da var, İstanbul sermayesi var, bürokraside örgütlenmiş
malum yapı var. Ama, bu yapının hesaba katamadığı
bir şey var: Dik duran, her türlü demokrasi dışı darbeye ve
müdahaleye karşı dik duran bir lider, Recep Tayyip Erdoğan var.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun yanında,
onunla birlikte yol yürümekten mutlu olan ve onunla birlikte yol yürüyecek bir
ekip var ve milletin değerlerine sahip çıktığı için,
milletin değerlerini kalbinde hissettiği için milyonlar var.
İşte bunu hesaba katamadılar, bunu küçümsediler.
Değerli arkadaşlar, bizler siyaset
yapıyoruz, milletin bizzat temsilcisi olarak millete hesap veriyoruz,
açık ve şeffafız. Bir konuda, bir olayda benim ne
düşündüğümü hem buradaki insanlar biliyor hem tüm dünya biliyor çünkü
dünya görüşümüz herkesçe malum. Ama birileri eğer diyorsa ki Ya, siz
namaz kılıyorsunuz ama kılmayın, kılmayabilirsiniz;
oruç tutuyorsunuz ama tutmayabilirsiniz çünkü tedbir yapacaksınız.
veyahut da Siz, normalde size göre içki haram olmasına rağmen içki
de içebilirsiniz. diyorsa, işte burada bir sorun vardır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kim diyor onu,
kim, kim?
HAMZA DAĞ (Devamla) Çünkü, burada önemli olan
şunu demektir: Siz devletin etkili, yetkili ve stratejik kurumlarına,
en üst makamlarına geldiğiniz zaman, işte o zaman kendinizi
açık edeceksiniz. O makamları ele geçirdiğimizde, o zaman
yönetimi ele geçirmiş olacağız. Ve bu stratejiyle hareket
ediyorsa böyle bir yapı, dünyanın neresinde olursa olsun, iktidarda
hangi siyasi parti olursa olsun, işte buna dur der ve biz de dur diyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) On iki yıldır
niye müsaade ettin?
HAMZA DAĞ (Devamla) Siz bu milletin
makamlarını kullanacaksınız, bu milletin vergilerinden elde
edilen maaşları alacaksınız ama emir ve talimatı ya
birim imamından ya da bölge imamından alacaksınız. Bu
paralel devlet kurmak değildir de nedir Allah aşkına?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya, Hanefi
Avcıyı niye içeriye attınız, Hanefi Avcıyı?
Bunları Hanefi Avcı söyledi yıllar önce, cezaevine
attınız.
HAMZA DAĞ (Devamla) Ey bu örgütün, paralel
devletin trenine vagon olan Cumhuriyet Halk Partisi, adaylarınızı
bu örgüt belirlemedi mi?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hanefi
Avcıyı niye attınız içeriye?
HAMZA DAĞ (Devamla) Sizin İstanbul
adayınızı, Ankara adayınızı kim belirledi?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ayıp ya!
HAMZA DAĞ (Devamla) İstanbul sermayesi bu
adayları belirlemedi mi?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yolsuzluk var mı yok
mu, yolsuzluk?
HAMZA DAĞ (Devamla) 28 Şubatın
hızlı aktörlerinden Hüsamettin Özkanın evinde yapılan
toplantıları sağır sultan bile duydu be.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yolsuzluk var mı,
yolsuzluk?
HAMZA DAĞ (Devamla) Ey CHP, şimdi siz
sırf iktidara zarar verebilmek adına bu şantaj çetesine destek
veriyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yolsuzluk var mı?
HAMZA DAĞ (Devamla) Bakın, bu ülkede yasal
görünümlü yasa dışı dinlemelerle, montaj ses kayıtları
ile siyasete ayar vermeye kalkanlara destek olursanız, emin olun ki sizin
partinize de nasıl ayar vermeye çalışmışlarsa bundan
sonra da ayar vermeye devam edeceklerdir. Siyaseti siyaset dışı
yollardan şekillendirmeye çalışmanın her türlüsü millî
iradenin gasbedilmesidir. Milletin sizi iktidara getirmesi için
çalışın, şantaj ve tehditten medet ummayın.
Değerli arkadaşlar, çok değil, birkaç
yıl sonra hepiniz bize dua edeceksiniz, İyi ki dik
durmuşsunuz. diyeceksiniz, Diklenmeden dik durmuşsunuz.
diyeceksiniz, Bu ülkeyi, demokrasiyi ve cumhuriyeti bu belaya karşı
iyi ki savunmuşsunuz. diyeceksiniz. Ama içinizden yine birileri
çıkacak çünkü bu kürsüden defalarca söylediler: 2002de mağdur
idiniz, seçim kazandınız; 2007de mağdur idiniz, yine seçim
kazandınız. Hatta daha öteye gidip, 27 Nisan bildirisini siz
yayınladınız. diyecek kadar öteye gittiniz mağdur
edebiyatı yapmak için. Ve şimdi siz diyeceksiniz ki
Biz, inşallah,
2014 ve 2015te alacağımız oylarla
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yine
mağdursunuz.
HAMZA DAĞ (Devamla) Geziyi de 17
Aralığı da 25 Aralığı da siz yaptınız
diyeceksiniz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yine
mağdursunuz.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Ama tarih, duruşunuzu çok
iyi kaydediyor ve sizi affetmeyecek.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Millet
hırsızlığa prim vermez, millet
hırsızlığa prim vermez.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yine
mağdursunuz, yine.
HAMZA DAĞ (Devamla) Bu parti nasıl 27 Nisanda
yanında hiçbir siyasi parti olmamasına rağmen 28 Nisanda dik durmuşsa,
şimdi de bu örgütün yaptığı bu darbe girişimine
karşı, HSYK Kanunuyla, MİT Kanunuyla ve hukuk içinde her türlü
duruşu ortaya koymaya devam etmektedir.
Aslında, bu süreçte siyasiler olarak
yanımızda olması gerekenler, ne yazık ki,
karşımızda olmanın ötesinde, işte, bu kürsüden hep
Yüce Divanla bizi tehdit ettiler. Ve diyorum ki: 28 Şubat sürecinde
nasıl siz bize her türlü tehdidi yapmışsanız, topla,
tüfekle, tankla ve beyaz Torosla bize gelmişseniz ve biz ona rağmen
kendimizi gizleme gereği hissetmemişsek o üniversite
yıllarımızda, inşallah bu süreçte de aynı şeyi
yapacağız. Ama biz üniversite yıllarında kendimizi
gizlemeden Biz buradayız. derken birileri ne yapıyordu biliyor musunuz?
İsimlerini bile saklamışlardı. Onlar, takiye için tedbir dediler
ve şimdi cumhuriyet savcısı ve hâkim olarak görev
yapıyorlar. Ama bunlar cumhuriyetin savcısı olmadılar
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayenizde,
sayenizde.
HAMZA DAĞ (Devamla)
camianın
savcısı oldular.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sizin kararnamelerinizle
onlar oraya geldi.
HAMZA DAĞ (Devamla) Bunlar, Türk milleti
adına karar vermenin ötesinde, camia adına karar verir noktaya
geldiler.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O zaman
aklınız neredeydi?
HAMZA DAĞ (Devamla) Bizi izleyen, bizi takip eden
çok değerli milletimiz, bu yapıya gönül veren arkadaşlar,
tabanda samimi olarak Allah rızası için çalışan,
dünyanın değişik yerlerinde
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Ama güzel bir
itirafta bulundu, kutlamak lazım.
HAMZA DAĞ (Devamla)
samimi uğraş veren
vatandaşlarımız; sizin iyi niyetiniz üzerine bina edilmiş
bu
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) İtiraf güzel.
HAMZA DAĞ (Devamla)
yapı, çürük bir
yapıdır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Kutluyorum, güzel
bir itiraf.
HAMZA DAĞ (Devamla) Bu milletin içine, bu milletin
değerine hakaret edenler sızmıştır. Aynı zamanda,
bu milletin ve devletin devamını istemeyen uluslararası örgütler
sızmıştır.
Bizler uzun adamın arkasındayız, bu millet
de uzun adamın arkasında olmuştur ve uzun adamı, Allah bu
millete sevdirmiştir. Sevdirdiği için, 1994te, 2002de, 2007de,
2011de onu her zaman muzaffer kılmıştır ve Allah, uzun
adamı bize sevdirmeye devam edecek, bundan sonra da bizler, kalbimizde bu
sevgi olduğu sürece uzun adamla birlikte yol yürümeye, 2023, 2053 ve 2071
hedeflerini bu ülkeye kazandırmaya devam edeceğiz diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Yürütmeye devam edemezsin,
yürütmeye devam edemezsin.
HAMZA DAĞ (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımı ifade ediyor,
hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dağ.
Önerinin lehinde, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu.
Buyurunuz Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
yolsuzluklar ve rant lobisi üzerine vermiş olduğu grup önerisi
üzerine, önergenin lehinde olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yolsuzluklar
gündemimizde hep vardı ama ağırlıklı olarak
gündemimize ne zaman girdi, kısa bir geçmişe dönüp bakalım. 17
Aralık sabahı, Hükûmetin bazı bakanlarının
çocuklarının evlerinde aramalar yapıldığı,
Hükûmete yakın bazı iş adamlarının
tutuklandığı, gözaltına alındığı
bilgisiyle uyandık ve Hükûmete yakın iş adamları ve bakan
çocuklarının evinde adam boyu dolarların ayakkabı
kutularında olduğunu gördük ve Hükûmet, bu yolsuzluk soruşturması
karşısında bu yolsuzluk soruşturmasının bir
darbe olduğunu söyledi ve hemen ardından, cumhuriyet tarihinde
görülmemiş sürgünler başladı, savcılar görevden
alındı ve Hükûmet, muhalefetin ve ana muhalefetin bu yolsuzluk
delillerini dile getirmesine büyük tepki gösterdi.
Değerli arkadaşlar, biz yolsuzlukları,
paralel yapı -siz nasıl adlandırıyorsanız
artık- Haşhaşiler, virüsler, ne diyorsanız eski
koalisyon ortaklarınıza, onlardan öğrenmedik. Biz, bu
yolsuzlukları yıllardır bu kürsülerden sizlere belgeleriyle
anlatmaya çalıştık. Hepiniz buradaydınız. Hepinize
belgeleri gösterirken sizler, bize fiilî ve sözlü sataşmalarla, bu
yolsuzlukları anlatmamıza engel oldunuz.
Şimdi, kısa bir geçmişe dönelim, sizlere
neler anlattık biz? Değerli arkadaşlar, iktidara
geldiğinizde özelleştirmelere başladınız. 50 milyar
dolarlık millî varlıklar özelleştirme adı altında
satıldı. Cumhuriyet tarihinin yokluk yıllarında, sizden
önceki bütün iktidarların emekleriyle, halkın çabalarıyla
oluşmuş 50 milyar dolarlık millî varlık satıldı.
HARUN KARACA (İstanbul) 2002den önce kaç tane satıldı?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Özelleştirme Kanunu
diyor ki: Bir millî varlık satılmadan önce, onun değerinin
tespit edilmesi gerekmektedir ve bu değerleme raporlarının
açıklanması gerekmektedir. Kanunun açık hükmü budur.
Değerli arkadaşlar, TELEKOMun değerleme raporunu niye
açıklamıyor musunuz? TÜPRAŞın, SEKAnın
değerleme raporunu neden açıklamıyorsunuz? Millî
varlığımız kaç para ediyordu, siz kaç paraya
sattınız, bunu öğrenmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, tarihin en büyük
özelleştirmeleri ve benim gözümde en büyük yolsuzluklarından biri,
TELEKOM özelleştirmesi sırasında, siz Satmadık,
kiraladık, yirmi beş yıllığına kiraladık.
dediniz. Peki, satılmamış ve kiralanmış bir
varlığımızın gayrimenkulleri gözümüzün önünde
satılırken neden hiçbir şey demediniz? Kimin hakkı
vardır ki kiralanmış bir millî
varlığımızın gayrimenkulleri satılsın
değerli arkadaşlar?
Hatırlayın, TEKEL özelleştirmesi
vardı. TEKELin bir fabrikasını 280 milyon dolara
sattınız ve sizden satın alan iş adamları 280 milyon
dolara aldığı TEKEL fabrikasını dokuz ay sonra 1
milyar dolara sattığında hiç mi içiniz sızlamadı? Hiç
mi düşünmediniz biz bu TEKELi değerinin altında sattık ve
alanlar dokuz ay içerisinde fahiş bir kâr elde ettiler ve onların
sattıkları da üç yıl sonra 280 milyon dolara satılan TEKEL
fabrikasını 2,5 milyar dolara satarken siz kendinize sordunuz mu
arkadaşlar?
Eti Maden İşletmelerini
sattığınızda, Eti Maden İşletmelerinin içerisine
promosyon olarak baraj koydunuz mu arkadaşlar, bu konuda yargı bir
karar verdi mi arkadaşlar ve o baraj bir millî varlık mıydı
değerli arkadaşlar?
SEKAyı 1,1 milyon dolara sattıktan sonra siz,
sadece SEKAnın 185 tane lojmanı, 2 milyon metrekareye yakın
arazisi var mıydı değerli arkadaşlar ve bu SEKA
özelleştirmesi iptal edilmesine rağmen, siz özelleştirmenin
iptal kararları uygulanmasın diye burada yasa
çıkardınız mı değerli arkadaşlar? Bunlar
yapıldı değerli arkadaşlar. Bizim elektrik
şirketlerimiz, doğal gaz şirketlerimiz özelleştirilirken,
bu şirketlerin kasasında para unutularak özelleştirilen
şirketlerin sahiplerine bu paralar aktarıldı mı
değerli arkadaşlar ve bu elektrik şirketleri,
alacaklarını zamanında tahsil etmeyerek, devletin kontrolünden
çıktıktan sonra, özel şirketlerin eline geçtikten sonra bu
alacakları tahsile başladı mı, kamunun alacakları
gitti mi elinden? Toplu Konut İdaresinde 7 projede devletin
arsalarının fiyatları düşürülerek ve inşaat maliyeti
şişkinleştirilerek 774 milyon zarar edildi mi ve bu zarar karşılığında
Sayıştayın kapı gibi bir raporu var mı arkadaşlar?
Evet, var ve peşinden Başbakanlık Teftiş Kurulu bu
zararı tespitten sonra, sadece devletin arsalarını düşük
gösteren değerleme uzmanlarının belgesini iptal ve memurlara
uyarı cezası verirken bu Mecliste kimse bir şey söylemedi,
iktidar vekilleri bunu suskunlukla izlediler değerli arkadaşlar. 774
milyon zarar veren, bu millî varlıklarının yok edilmesini
sağlayan memurlar uyarı cezası aldı ama aynı tarihte
bebeği için mama çalan yoksul bir anne nezarete atıldı, baklava
çalan çocuklar hüküm giydi. Böyle adaletsiz bir düzenin içerisinde kaldık
değerli arkadaşlar.
Burada size KC Group yolsuzluğunu anlattım.
İstifa eden veya azledilen Bakanınız buradaydı. Hep beraber
bana bağırdınız, hep
beraber sataştınız. TOKİde yolsuzluk var dedim,
kabul etmediniz. Yirmi gün sonra, belgelerini de ortaya koyduktan sonra
Bakanınız bu yolsuzluğu kabul etmek zorunda kaldı. Evet,
biz dolandırıldık. 106 milyon lirayla 60 milyon lira zarar var.
dedi, değil mi değerli arkadaşlar? Gazetelere manşet oldu.
İki gün sonra, tıpkı bugün yaptığı gibi,
Bakanınız çark etti. Hayır, yolsuzluk yokmuş, iftira var.
dedi ve ne dedi? Başbakan beni fırçaladı, yolsuzluğu kabul
ettiğim için Başbakan beni fırçaladı. dedi.
Değerli
arkadaşlar, TOKİyi 60 trilyon dolandıran bu firmaya, dolandırdıktan
sonra, 450 milyon liralık yeni ihale verilip verilmediğini eski
bakanınız Erdoğan Bayraktara sormanızı rica ediyorum.
Sorun bakalım, dolandırıcılara hangi cesaretle yeni ihaleler
vermiş?
Ankarada hemen
şurada, Eskişehir yoluyla Konya yolunun kesiştiği
binanın, Pasifik Next adı verilen binanın kime ait
olduğunu biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Partinizin MKYK
üyesi bir hanımefendinin eşine aittir. Ve emsal araziler yüzde 55,
yüzde 60la verilirken 1 milyar doların üzerinde olan bu proje yüzde 30la
verildiğinde vicdanların sızlaması gerekiyor değerli
arkadaşlar. Burada büyük bir kamu zararı var. Olmasa dahi, bir
partinin MKYK üyesinin eşinin o projelerde olmaması gerekiyor. Peki,
bu şirkete dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Ankara
Büyükşehir Belediyesinin gıda ihalesini almış ve fahiş
fiyatlarla Ankara Büyükşehir Belediyesine peynir, zeytin verdiği için
Sayıştay sorgusundan geçmiş. Ve bu şirket, Halkbank ve
Ziraat Bankası kredileriyle bu binayı yapmış. Ve bu bina,
ne yazık ki, Başbakan Erdoğanın lansmanına tabi
tutulmuş, reklamı Başbakan Erdoğan tarafından
yapılmış; son derece de üzücü arkadaşlar.
Fakir aileler üzerinden yapılanlar yürek
sızlatıcı. Sorun İstanbuldaki gıda ihalesini,
şimdi milletvekiliniz olan hangi iş adamı vermiş ve bu milletvekili,
o dönem İstanbul Büyükşehir Belediyesinin şirketlerinde yönetim
kurulu üyesi mi? Fakir ailelere kömür dağıtılırken, bu
kömür yolsuzluğunu aklamak için burada yasa çıkarmak sadece yasama
organını, gazi Meclisi kirletmek anlamına gelmektedir değerli
arkadaşlar. Yoksula dağıtılan gıdadan, yoksula
dağıtılan kömürden yolsuzluk olur mu? Bunun nasıl da
üzerine gitmeyiz? Âşık Mahsuninin dediği gibi Yoksulun
sırtından doyan doyana/Bunu gören yürek nasıl dayana/Yiğit
muhtaç olmuş kuru soğana
Biz söyleyeceğiz,
susmayacağız, söyleyeceğiz!
Ve çürümüş bir düzenle karşı
karşıyayız değerli arkadaşlar. Bozulmuş,
çürümüş, yasaması bozulmuş, yürütmesi bozulmuş,
yargısı bozulmuş, yolsuzluk yasalarının peşi
peşine çıkarıldığı, zengin iş
adamlarının yargıda asla hüküm giymediği, yürütmenin
yolsuzluklarının sekretaryasını tutar bir hâldeki bir
çürümüş düzenle karşı karşıyayız ve bu
çürümüş düzen, yüzümüze tokat olarak çarpıyor. Vandaki, babasının
heybesinde musalla taşına giden Muharremle yüzümüze tokat gibi çarpıyor.
Tek göz odada, kerpiç evde, camı kırık odada, kırk günlük
ve kimliği olmayan Ayaz bebek de yüzümüze tokat gibi çarpıyor. 2
çocuğunu ısıtamadığı için, ellerine saç kurutma
makinesini verip Adanada, yan odaya geçip kendini asan bacımızla bu
çürümüş düzen hepimizin suratına tokat gibi çarpıyor. Bu
çürümüş düzeni değiştirmek zorundayız. Yasamada
değiştirmek zorundayız, yürütmede düzeltmek zorundayız,
yargıda değiştirmek zorundayız.
Ve son gün, bu çürümüş düzenin idam sehpasına
tekme atan Deniz Gezmişin bugün doğum günüdür. Deniz yoldaş,
doğum günün kutlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kim astı onu? 30 tane
CHP vekili imza attı ona! Aykut Bey, 30 tane CHP vekilinin imzası
var!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğdu.
Aleyhinde, Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yurttaş.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve bizleri televizyonları
karşısında izleyen değerli halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Son bir yıl içinde ülkemiz üzerinde oynanan
oyunların arka planını incelediğimizde, hep, Türkiye'nin
gelişimini ve büyümesini istemeyen ve engel olmaya çalışan
güçlerin olduğunu görürsünüz. Ne zaman ki Türkiye, tarihsel rolünü tekrar
hatırlayıp gücünün farkına vardığında, mutlaka
karşısına engeller çıkarılmaya
başlanmıştır. On bir yıllık iktidarımız
boyunca AK PARTİ, bölgesinde ve dünyada Türkiyeyi istikrarlı bir
konuma taşımış, bu pozisyon değişikliği
ülkenin küresel ekonomide itibarını artırmış, faizler
ve enflasyonun düşmesine önemli katkı
sağlamıştır. 17 Aralık, millete ve AK PARTİye
yapılan operasyonun nedenlerinin başında, önceki dönemlerdeki
yüksek faiz gelirine alışmış finans sektörünün AK
PARTİ dönemindeki kaybı gelmektedir. Siz eğer eskiden
olduğu gibi IMFden borç almaya devam eder ve IMF kapısında el
açarsanız sizden iyisi yoktur ama 23,5 milyar dolarlık borcunu öder
ve 5 milyar dolar borç verir duruma
gelirseniz, bu, birilerinin hoşuna gitmeyecektir. İsraili
dünyanın jandarması olarak kabul eder, yaptığı
zulümlere ses çıkarmazsanız sizden iyisi yoktur ama onlara kafa tutar
ve Davosta
(x) diyerek tepkinizi tüm
dünyanın gözü önünde gösterirseniz, üstüne üstlük, yaptıkları
için sizden özür diletirseniz, işte o zaman önünüzü kesmeye
çalışanlar olacaktır.
Dünyadaki 170 ülke hakkında üç beş ülkenin
karar vermesine ses çıkarmaz ve kuzu kuzu oturursanız, etken
değil, edilgen bir ülke olursanız size kimse karışmaz,
adınız bile duyulmaz ama Dünya, 5ten büyüktür. diyerek
haksızlığa başkaldırırsanız, gücü ve sözü
ellerinde bulundurduklarına inananlar bundan rahatsız
olacaklardır.
Mısırda darbeci Sisinin
yaptıklarına ses çıkarmaz, milletin üzerine kurşun
yağdırmasına göz yumarsanız, siz cici devlet olursunuz ama
halkın oylarıyla iktidara gelen Mursiye ve demokrasiye destek
verirseniz, birilerinin nasırına basmış ve rahatsız
etmiş olursunuz.
Suriyede halkının üzerine kimyasal
silahları boşaltan Esed ile birlikte olursanız, onunla
fotoğraf çektirirseniz size kimse karışmaz ama mazlum Suriye
halkının yanında yer alır ve
sınırlarınızı o zulümden kaçanlara açarsanız,
işte, o zaman istihbarat örgütlerinin hoşuna gitmez ve
başınıza belalar açmak isteyenler ortaya çıkacaktır.
Eski tek şerit yollarda, eski raylar üzerinde Kara
tren gecikir, belki hiç gelmez. türküsünü söylemeye devam ederseniz cuf, cuf
diye giden, yol alan kara trenlerde yolculuk ederseniz, kimse sizden
rahatsız olmaz ama yüksek hızlı trenleri, bölünmüş
yolları hizmete sokarsanız, birilerinin ayağına
basmış olursunuz ve ülkenize musallat olurlar.
Eski hamam, eski tas diye size biçilen role razı
olur, hasta adam olmaya devam ederseniz problem yoktur ama yüzyılın
rüyasını gerçekleştirmek için rüyadan uyanır ve
yüzyılın projesi Marmarayı hayata geçirirseniz,
uluslararası güç odaklarına danışmadan, usta adam
edasıyla üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbulu
yapmaya başlarsanız, işte, o zaman
düşmanlarınızın sayısı artmaya başlayacaktır.
Eskiden olduğu gibi, bir kısım medya
patronlarından emir alır, pijamalı medya patronunun
ayağına giderseniz sorun yok ama milletten başka hiçbir güç
tanımaz ve dik ve omurgalı duruşunuzla ve gerektiğinde
masaya yumruğunuzu vurursanız, bu, birilerinin hoşuna
gitmeyecektir ve başınıza çorap örmeye kalkacaklardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Paralar ne olacak, paralar? Dik
dur, dökülecek
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) - Bu ülkede,
Cumhurbaşkanının, birtakım güç odaklarının gizli
kapılar ardında aldığı kararla oldubittiye getirilerek
seçilmesine razı olur, 367 garabetine sessiz kalırsanız sorun
yok ama siz Anayasayı halkın oyuyla değiştirir ve
halkın oylarıyla Cumhurbaşkanını seçmeye
kalkarsanız, bu, birtakım güç odaklarının hoşuna
gitmeyecektir. Ki bundan sonra halkın kültür ve manevi değerlerine
saygısı olmayan, Anadolu insanının özelliklerini
taşımayan hiç kimse o makama seçilemeyecektir. Bunu bilen
birtakım azınlığın, milletin takdiri, hoşuna
gitmemiştir, gitmeyecektir.
Merkez Bankasının ve bankaların
kasasının birileri tarafından boşaltılmasına ses
çıkarmazsanız sorun yok ama devletin bankasını zarar
vermekten kurtarır ve halka hizmet için yarışır konuma
getirir ve kâr üstüne kâr etmeye başlarsanız, Merkez
Bankasının 27,5 milyar dolarlık gelirini 136 milyar dolara
çıkarırsanız, birtakım faiz ve sermaye lobisinin hiç
hoşuna gitmezsiniz.
Evinizde oturur, pasaportunuzu göstermekten çekinirseniz,
ihracat diye bir derdiniz olmazsa sorun yok ama her yurt dışı
gezisinde yanınıza yüzlerce iş adamını alır, ülke
ülke dolaşır ve ay yıldızlı pasaportunuzu gururla
göstermeye çalışırsanız, işte, o zaman sizden
hoşnut olmayanlar olacaktır.
1999 depreminde olduğu gibi, kendi ülkenizdeki
depreme müdahale edemez, hep başkalarına el açar ve yardım
ederseniz size kimse karışmaz ama Somalideki aç biilaç insanlara,
Arakandaki mazlumlara, Filistindeki yaralı çocuklara el uzatır ve
alan el değil veren el olursanız, bu, kendini dünyanın patronu
görenlerin hoşuna gitmeyecektir.
Anadolu coğrafyasında terör örgütlerinin cirit
atmasına ses çıkarmaz, her gün ülkenin bir bölgesinden şehit
cenazelerinin gelmesine sadece gözyaşı döker ve çözüm için
çalışmazsanız sorun yok ama ülkede akan kan ve
gözyaşına Dur. der, Analar ağlamasın. der, herkesi bu
ülkenin birinci sınıf vatandaşı yapmak için millî birlik ve
kardeşlik projesini hayata geçirirseniz, terörden, uyuşturucudan,
insan ticaretinden, şehit cenazelerinden medet umanlar ve beslenenler
rahatsız olacaklardır.
Her kim ne yaparsa yapsın, bu millet, oyunu bozacak
ve ülkesi üzerinde süfli emelleri olanlara ilk seçimlerde gerekli dersi
verecektir. Bu fırtına ve toz bulutu dağılacak ve ülkemiz,
bölgesinde söz sahibi olacak, yoluna devam edecek, hiç durmadan devam
edecektir. Gerçek kaptan, fırtınalı havada belli olur; usta
kaptan Recep Tayyip Erdoğan, ülkesini sakin limanlara ve bahara
kavuşturacaktır. Her zamanki gibi, milletin dediği
olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Milliyetçi Hareket Partisinin önerisinin aleyhinde söz
aldım. Lafla milliyetçilik olmaz, işaretle milliyetçilik olmaz.
Gerçek milliyetçi, vatanını en çok seven ve görevini en iyi
yapandır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Rızadan en çok para
alandır!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) - Milliyetçilik, ay
yıldızlı pasaportunuzu gururla taşımaktır,
TİKA vasıtasıyla ata yadigârına sahip çıkmaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Şu paraları nerede
sıfırladınız bir anlatın bakalım. Nerede
sıfırladınız paraları? Para milliyetçileri sizi, avro
milliyetçileri sizi!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) - Muhalefetin her türlü
eleştirisine evet ama hakaretlere hayır diyoruz. Yolsuzluk çamuru
bize yakışmaz, AK PARTİye yapışmaz; millet AK
PARTİyi biliyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Rıza da biliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Rıza da biliyor sizi!
Havuz medyası! Alo Fatihçiler!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) - Muhalefete
sesleniyorum: Dün Mecliste taşıdığınız o
pankartları, İstanbul büyükşehir belediye başkan
adayınızın kapısına asmanızı tavsiye
ediyorum, kapısına ve görebileceği bir yere asmanızı
tavsiye ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Alo babacığım,
nasıl sıfırlayayım?
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) - Siyaset,
sandığa ve sandık sonuçlarına saygı duymakla, demokrasi
içinde kalmakla, millî iradeye tabi olmakla yapılır
OKTAY VURAL (İzmir) Milleti
kandıramayacaksınız, aldatamayacaksınız. Milletin
hakkına hukukuna el uzatanlardan hesap sorulacak.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) -
çetelerin, terör
örgütlerinin, sokak eylemlerinin, Türkiye düşmanı odakların
vesayetinde, onların talimatları doğrultusunda siyaset
yapılmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Telefon geldi
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Tek amacı AK
PARTİyi yıpratmak, AK PARTİyi karalamak ve Hükûmeti kötülemek
olanlara, hiçbir projesi olmayanlara millet her zaman olduğu gibi yine
gereken cevabı verecektir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen onları Rızaya
anlat, bana anlatma.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) - 30 Mart bu millet ve
vatan üzerinde oynanan oyunlara milletin oylarıyla cevap vereceği,
oyunu bozacağı gün olacaktır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kimse vatan
üzerinden oyun oynamıyor hemşehrim ya, kimse vatan ve millet
üzerinden oyun oynamıyor.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) 30 Martta Sayın
Başbakanımız yine yeni bir balkon konuşması ile
Bosnayı, Mısırı, Filistini, Suriyeyi, Arakanı
selamlayacak
OKTAY VURAL (İzmir) Dolar üzerinde mi?
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
İzmire selam
olsun. diyecek, Manisaya selam olsun. diyecektir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Diyarbakır,
Diyarbakır.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Diyarbakıra
selam olsun. diyecektir.
30 Martta, değerli dostlar, Karadenizde horon,
doğu ve güneydoğuda halay çekeceğiz inşallah.
AHMET YENİ (Samsun) İnşallah.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) 30 Martta Egenin
efeleri, zeybek oynayacaktır zeybek! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi havuz medyası hadi!
İhale fesatçılarına yer yok. Rüşvetçilerden hesap
sorulacak.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Artık, Sakarya
ayağa kalktı, artık, Sakarya şahlandı.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin malına el uzatan
haramzadelerden hesap sorulacak. Bu hesaptan kimse kaçamayacak.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Şehirlerin
sakinleri, şehirlerin sahibi olmaya başlamıştır.
Yeter, söz de karar da milletindir diyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi savcıyı
ayarlasanız, hangi hâkimi ayarlasanız bu hesap sorulacak, bunu
savunanlardan da hesap sorulacak.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Hepinizi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum, MHP önerisinin aleyhinde olduğumu
belirtiyorum (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Yurttaş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ağa, en büyük milliyetçi
sizsiniz, Rızadan İran parasını alıyorsunuz. Bana
göre milliyetçisiniz. Doğru bir iş. İran dövizini
alıyorsunuz, doğru, milliyetçisiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika sessiz
olursanız
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisi adına şimdi
değil de bundan önce çıkan sözcü, Cumhuriyet Halk Partisinin
İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkan
adaylarının belli çevreler tarafından belirlendiğini ifade
etmek suretiyle, partimize gerçeğe aykırı bir şekilde bir
sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum efendim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ne zaman oldu o
ya? Hiç öyle bir şey yok.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Hangi
konuşmacı?
BAŞKAN Evet, efendim, buyurun.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel seçim
yaklaşıyor, yaklaşan yerel seçimlere doğru Adalet ve
Kalkınma Partisinin büyük bir telaş içerisinde olduğunu
görüyorum.(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gerek
İstanbulda gerekse Ankarada Cumhuriyet Halk Partisi, büyükşehir
belediye başkanlığını kazanacak şekilde oradaki
yerel iktidara doğru yürüyor. Hem Mustafa Sarıgül hem de Mansur
Yavaş, halkın isteğiyle Cumhuriyet Halk Partisinin adayı
olmuştur ve
MUSTAFA AKIŞ (Konya) Muharrem İnce niye
itiraz etti? Muharrem İnceye sor. Muharrem İnce ne dedi? Mansur Yavaşa Muharrem İnce dedi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlıklarını kaybetmek telaşında olan Adalet
ve Kalkınma Partisi
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Sayın
Başkan, rüyanızda, rüyanızda!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Cumhuriyet
Halk Partisinin adaylarını nasıl yıpratırım
endişesine kapılmıştır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HARUN KARACA (İstanbul) Muharrem İnceye sor,
Muharrem İnceye!
BAŞKAN Lütfen, sessiz olalım
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Onları
göreceksiniz, asıl bunları söyleyenlerin hâline ben üzülüyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Üzülme, üzülme, öyle
bir şey olmayacak çünkü.
HARUN KARACA (İstanbul) Muharrem İnceye sor,
senin haberin yok galiba!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) On iki
yıl süreyle cemaatle kol kola girip onları onore edip, onlarla
beraber namaza durup, onlarla beraber camiye gidip, Bir emriniz var mı
Hoca Efendi? deyip
İSMAİL TAMER (Kayseri) Namaza mı
başladınız?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
on ikinci
yılda bütün bunları bir kenara atıp onları bu şekilde
hedefe koymayı ikiyüzlü bir siyaset olarak görüyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kılıçdaroğlu
söyledi onları.
HARUN KARACA (İstanbul) Galiba sizin haberiniz
yok, Muharrem İnceye sorun!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sarıgülün
dosyaları nerede, dosyaları?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) İnsanlar
siyasette olsun, özel yaşamında olsun tutarlı olurlar, bir
adım atmış ise o adımın devamını getirirler.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sarıgülün
dosyaları nerede?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Ben iyiyim,
cemaat kötü. algısını hiç kimse yutmuyor. Ne zamandan beri
söylemeye başladınız? 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
soruşturmasından sonra.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sarıgülün
dosyaları nerede, cevap versene?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Siz hem 30
Martta hesap vereceksiniz ama ondan önce veya ondan sonra mutlaka
yargıda bunun hesabını
vereceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
HARUN KARACA (İstanbul) Biz 30 Martta
hesabımızı veririz, siz nerede vereceksiniz?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) O önünde resim
çektirdiğiniz dosyalar nerede? Sen, Genel Başkanına söyle, o resmi
sana göndersin.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bal.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hiç cevap
vermiyorsunuz, ayıp yani!
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkanım, biraz
önce konuşan hatip, 1999 depreminden bahsederek
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Genel
Başkanının, önünde resim çektirdiği dosyalar nerede? Hadi
söyle.
BAŞKAN Sayın Bal, duyamıyorum.
Lütfen sessiz olursanız, Sayın Balın ne
dediğini duyabileceğim.
FARUK BAL (Konya) Biraz önce konuşan hatip, 1999
depremini kastetmek suretiyle, ifade etmek suretiyle o dönemin hükûmetini ilzam
eder şekilde konuşmuştur ve Milliyetçi Hareket Partisine
sataşmıştır. Cevap için söz istiyorum.
BAŞKAN Hükûmet dönemiyle ilgili.
FARUK BAL (Konya) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bal.(MHP sıralarından
alkışlar)
5.- Konya
Milletvekili Faruk Bal'ın, Manisa Milletvekili Muzaffer
Yurttaşın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, burada millet adına söz alıp
konuşurken doğruları konuşmak lazım. 1999 depremi iki
vuruş ile Türkiyeyi, özellikle Marmara Bölgesini vurmuştur ve
Türkiyenin bu sanayi bölgesinde çok ciddi bir tahribat yaratmıştır.
Bu nedenle de asrın afeti olarak nitelendirilmektedir. 1995
yılında da benzer bir deprem Kobede olmuştur. O dönemin 57nci
Hükûmeti iki ayrı yerde meydana gelen bu büyük depremin
yaralarını çok büyük bir çaba, çok büyük bir gayret ile sarmayı başarmıştır.
Nasıl? Benim sorumlu olduğum bakanlıkta 11
bin konutu bir yıl içerisinde yapıp hak sahiplerine teslim ederek,
Bayındırlık ve İskân Bakanımızın -o
tarihteki ismi- 40 bin konutu bir buçuk yılda yapıp hak sahiplerine
teslim ederek. Yine, benim sorumlu olduğum Toplu Konut İdaresinin
yapmış olduğu kredilendirme nedeniyle 70 bin yarım
kalmış kooperatif evi bölgede tamamlanıp hak sahiplerinin
oturmasına imkân vermek suretiyle. Bütün bunlar dokuz on ay gibi kısa
zamanlarda yapılmıştır. Japonyadan gelen bir heyet, 1995
yılında Kobede meydana gelen depremin yaralarını
saramamış iken, Türkiyenin 2001-2002 yılında bu depremin
yarasını nasıl sardığını hayranlık
içerisinde ifade etmiştir.
Şimdi, Bingölde deprem meydana geldi, değil
mi, küçük bir deprem? Vanda deprem meydana geldi, değil mi? Aradan dört
yıl, beş yıl geçti, hâlâ, yaraları sarılacaktır,
hâlâ konteynerde yatan insanlar vardır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi canım, siz
de ya! Depremin altında kaldınız, depremin altında
kaldınız!
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz temizledik onları!
FARUK BAL (Devamla) Hâlâ çadır
yangınlarında ölen insanlar vardır. Bunları bilerek
konuşmak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) Bir de milliyetçilikle ilgili laf
etti. Milliyetçiliği ayaklar altına almış olan bir lider,
bugün Burdurda milliyetçiliği ağzına alıyorsa, sadece ve
sadece siyasi oy devşirmeyi amaçlamaktadır.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Depremin altında
kaldınız, depremin! Enkazın altında kaldınız!
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, MHP
Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından
imar işlerinde oluşturulan rant lobileri ile yolsuzluk ve rüşvet
iddialarının araştırılması ve önlenmesi için
gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 27/2/2014 tarih 3744
sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
27 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve sonra
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 27 milletvekili tarafından
astsubay intiharlarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/12/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
27 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/2/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 27/2/2014 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer ve 27 milletvekili tarafından, astsubay
intiharlarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/12/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1174
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 27/2/2014 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer.
Buyurunuz
Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; astsubay intiharlarının
nedenlerinin araştırılarak intihara sürükleyen olumsuz
koşulların düzeltilmesi ve alınacak tedbirleri belirleyip
önerilerde bulunmak amacıyla vermiş olduğumuz Meclis
araştırması önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizin
güvenliği açısından en önemli kurum olan Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bünyesinde bulunan astsubayların intiharları bugün
endişeyle izlenmektedir. Sadece son üç ay içinde 9 astsubay intihar
etmiştir, son bir yılda ise 19 astsubayımız intihar
etmiştir. 1999 tarihinden bugüne kadar toplam 76 astsubayımız
intihar etmiştir. Ancak, bu intihar vakaları kamuoyunda yeterince
algılanamamıştır. Hiçbir meslek grubu için bu kadar
vurdumduymazlık yaşanmamıştır. Stres altında
çalışan bir meslek olmasının yanı sıra, ekonomik
nedenler, mobbing, keyfî uygulamalar, eşitsizlik ve bunun gibi nedenlerin
bunalttığı astsubayların umutsuzluğunun ve
geleceğe olan güvensizliğinin tetiklemesiyle intihar vakaları
artmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 34 bin subay, 94 bin astsubay
vardır. Diğer bir deyişle, Türk Silahlı Kuvvetlerinde her 4
komutandan 3ü astsubaydır, 100 bin de emekli astsubay bulunmaktadır.
1975 yılından bugüne kadar, hem emekli hem şu anda aktif olarak
görev yapan astsubayların sosyal ve ekonomik haklarında hiçbir
iyileştirme yapılmamıştır. Dikkatinizi çekmek
istiyorum, otuz dokuz yıldır hiçbir iyileştirme
yapılmamıştır. Bugün 90 şubesi, 42 bin üyesi olan
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneğinin talepleri bütün ilgili kurumlara ve
partilere gönderilmiş ancak dikkate alınmamıştır. Bu
konudaki yaklaşımlar çok yetersiz kalmıştır. Bunlar da
seslerini daha net duyurabilmek için ölüm orucu kararı
almışlardır. İşte, bir basın bildirisi
yanımda. Bu cumartesi günü İstanbulda basın
açıklaması yapıp 5 Mart tarihinden itibaren de başta Ankara
olmak üzere yurdun birçok bölgesinde ölüm orucuna başlayacaklardır.
Son çare, seslerini duyurmak için ölüm orucu olmuştur
astsubaylarımız için.
Astsubaylar,
subaylar ile asker arasında tampon görevi görmektedir. Onlar, kendilerini
ordunun orta direği olarak nitelendirmektedirler. Görev
başındakini, emeklisini ve ailelerini de hesaba katarsak astsubaylar
bugün en az 1 milyonluk bir nüfusu barındırmaktadır, 1 milyonluk
bir ordu demektir. Son dönemlerde hem yükleri ve
sıkıntıları artmış, maddi sorunlarla
boğuşmaktalar hem de emir komuta içindeki sıkıntılarla
boğuşmaktalar; ardı ardına astsubay intiharların
nedeni budur.
Astsubaylar
haksızlık ve ayrımcılığa son verilmesini
istiyorlar. Özellikle, üstlerinin yaptığı iddia edilen kötü
muamele nedeniyle sığınabilecekleri bir mekanizma
bulunmamaktadır. Benzer birçok uygulamalar için yapısal düzenlemeler
yapılmasını istiyorlar ama astsubaylar dikkate dahi alınmıyor.
Bu talepleri, bu yoğun talepleri Genelkurmayı birazcık olsun
harekete geçirmiş, Türkiye genelinde her kuvvet
komutanlığını temsilen 270 astsubay Ankaraya
çağrılmış bilgilendirilmek üzere ancak Genelkurmay
konuşma dahi yapmadan toplantıyı terk etmiştir.
Diğer
bir konu da, Kara Kuvvetleri Komutanı, aynı şekilde, 71
temsilciyi Ankaraya çağırmış ancak toplantıyı
yaparken astsubayların görmeyeceği, göremeyeceği bir konumda
oturmuş ve onların hiçbir talebini dikkate almamıştır.
Astsubaylar orduda subayların 3 katı dedik; OYAK Yönetim Kurulunda
ise 2012ye kadar temsil edilmemişlerdir; 2012 yılında mahkeme
reddetmiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvuracakları anlaşılınca 1 tane üyeyi OYAKta temsil
ettirmişler. Oysa, astsubaylar şöyle haykırıyor OYAKın
kasasını biz dolduruyoruz, niçin yönetimde yokuz? diyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Astsubayların aylık
maaşlarının yüzde 10u OYAKa yani Ordu Yardımlaşma
Kurumuna kesiliyor ancak onlar nemalarının adaletli bir şekilde
dağıtılmadığından yakınıyorlar.
Astsubayların sayısı, tekrar ediyorum, subayların 3
katı ancak astsubayların aldıkları pay subayların
neredeyse üçte 1i. OYAK iştiraklerinden -OYAKın kendisi değil-
nema dağıtılması gerekiyor ancak bu da astsubaylara
dağıtılmamış. OYAKın emekli olan subaylara daha
yüksek, astsubaylara ise daha az ikramiye verdiği de kaçınılmaz
bir gerçek. Aynı parayı ödüyorlar ancak aldıkları ikramiye
subaylardan çok az. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki subay ve astsubaylara yardım
için kurulan OYAKta her alanda generaller ve amiraller hâkim olmuş.
Bir
astsubayın feryadı şöyle: Otuz yıl görev yaptıktan
sonra emekli oldum, OYAKın kapısını çaldım Nedir bu
kuruluş, görmek istiyorum, görüşmek istiyorum. dedim ancak
kapıdan içeri dahi sokmadılar.
Başka
bir subay: Emekliyim, geçinemiyorum. 1987 yılında emekli oldum. O
zaman OYAKa da ortak olmadım, OYAKtan ayrıca bir gelir elde
edemiyorum, 1.385 lira maaş alıyorum. Emekli ikramiyem ve bütün
aldıklarım bitti. Küçücük bir ev almıştım, evimi
sattım, şimdi kiradayım, geçinemiyorum. Şimdi,
çocuklarımın gözünün içine bakıyorum bana yardım etmeleri
için. Maalesef, emekli astsubaylar çok zor durumdalar.
Aynı
şekilde başka bir haksızlık
Meslekte on iki
yılını doldurmuş bir astsubay haykırıyor:
Bizler, doktorların yanında sağlıkçı
astsubaylarız. Doktorlarımıza tam gün yasasından
dolayı ek tazminatlar verildi, devlet hastanesinde de döner sermaye
alıyor bütün yardımcı sağlık personeli ancak bize 5
kuruş para verilmedi, bizler mağdur oluyoruz, oysa sağlık
camiası, doktor, hemşire, hep beraber bir bütündür.
Kendi
ağızlarından astsubaylar ana sorunlarını şöyle
dile getiriyorlar: Biz emekli olduğumuzda, tazminatlarımız
yetersiz -kesildiği için- maaşımız yüzde 45lere, yüzde
50lere düşüyor. Oysa, subaylarda alınan emekli maaşı yüzde
75 civarında.
Birkaç
tazminattan bahsetmek istiyorum. Örneğin: Temsil tazminatı, subaylara
var, astsubaylara yok; görev tazminatı, subaylara var, astsubaylara yok;
makam tazminatı, subaylara var, astsubaylara yok; kadrosuzluk
tazminatı, subaylara var, astsubaylara yok; komutanlık tazminatı
subaylara var, astsubaylara yok; komutanlık kurs tazminatı subaylara
var, astsubaylara yok.
Değerli
arkadaşlar, bütün astsubaylar haykırıyor Görev tazminatı
bizim de hakkımız; utanıyoruz, isteyemiyoruz, son çareyi
intiharda buluyoruz. diyorlar.
Astsubaylara
sağlıkta çifte standart sağlanıyor. Gülhane Askeri Tıp
Akademisine veya hastanelerine gittiğinde A poliklinikleri, B
poliklinikleri var; A polikliniklerinde generaller, Bde daha alt düzey
subaylar ama astsubaylar normal polikliniklerde muayene olmak zorunda
kalıyorlar. Normal poliklinikte de sadece pratisyen hekimler görev
yapıyor, bu yüzden sağlık konusunda çok sıkıntı
çekiyoruz. diyorlar ama bu ayrım hâlâ giderilmiş değil.
Sık
sık yer değiştiriyorlar. Bir jandarma astsubayı
haykırıyor İki üç ayda bir yer değiştiriliyorum;
benim de çoluğum çocuğum var, benim de çocuklarım okula gidiyor,
benim de arkadaşlarım var, bu büyük bir haksızlık. diyor.
Daha da kötüsü, bir astsubay arkadaşımız haykırıyor:
Devlet ödemediği için, astsubaylara ilaçlı stent takılamaz
deniliyor. Astsubaylar ölüme terkediliyor değerli arkadaşlar, böyle
bir haksızlığı kabul etmek mümkün değil.
Lojmanlar
konusunda da aynı. Astsubaylar subayların neredeyse 3 katı ama
lojmanların yüzde 55i subaylara, yüzde 40ı astsubaylara
ayrılmış, burada da çok önemli bir haksızlık var.
En
son haksızlıklardan biri de, artık bu çağda insanların
belli yerlere girebilmesi söz konusu değil. Astsubaylar subayların
gittiği birçok orduevine, özellikle büyükşehirlerdeki orduevlerine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL
DİNÇER (Devamla) -
giremiyorlar değerli arkadaşlar. Bu
haksızlıkların giderilmesi gerekir.
Daha
çok sorunları var ama vaktim yetmediği için
sıralayamıyorum.
Yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dinçer.
Aleyhinde,
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy.
Buyurun
Sayın Aksoy. (BDP sıralarından alkışlar)
HALİL
AKSOY (Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten de çok önemli bir
konuyu konuşuyoruz. Şüpheli asker ölümleri artık Türkiye'nin
trajik ve derhâl çözülmesi gereken bir sorunu hâline gelmiştir. Bizim bu
konuda BDP Grubu olarak çok sayıda araştırma önergemiz var ancak
ne yazık ki bugüne kadar hep AKP oylarıyla reddedildi. Ancak,
kışlada asker ölümleri de bitmedi. Millî Savunma Bakanı,
grubumuz milletvekillerinin verdiği soru önergelerine verdiği
cevapta, 1992-2012 yılları arasında 2.221 askerin intihar sonucu
yaşamını yitirdiğini belirtmiştir. Bu rakamlar oldukça
yüksektir ve gerçekten de ürperticidir. Bu kadar çok insanın intihar
ettiğine inanmamızı kimse bizden beklememelidir. Bu
intiharların çok büyük bir çoğunluğu şüpheli ölüm olarak
nitelendirilmelidir. Neredeyse silahlı çatışmalarda
yaşamını yitiren asker sayısı kadar askerin intihar
ettiği veya şüpheli bir şekilde öldüğü belirtilmektedir.
Buradan Millî Savunma Bakanlığına sormak
istiyorum: Bugüne kadar, şüpheli asker intiharları veya şüpheli
kazalar sonucunda yaşamını yitiren askerlerle ilgili etkili
soruşturma ve kovuşturma yapıldı mı? Bu olaylarda
sorumluluğu olan kaç komutana veya kaç askere ceza verildi? Örneğin,
2009 yılında Elâzığda, sırf nöbette uyuduğu
iddiasıyla, pimi çekilen el bombasını uzun süre elinde
tutmasını emreden komutana bir ceza verildi mi?
Hatırlayacaksınız, bu olayda 4 asker yaşamını
yitirmişti. Kaç komutan veya asker görevinden açığa
alındı? Yaşam hakkı ihlali nedeniyle asker ailelerine
tazminat ödendi mi? Bu soruları çoğaltmak tabii ki mümkün.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de şüpheli
asker intiharları veya kazaları sonucu yaşamını
yitiren askerlerle ilgili bu durumun çeşitli sebepleri vardır.
Yaşanan bunca ölüm sadece sonuçtur. Bunları doğuran sonuçlara da
bakmakta yarar vardır. Bunlardan birincisi, Türkiye'de vicdani ret
hakkının tanınmamış olmasıdır. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin Büyük Dairesinin 7 Temmuz 2011 günlü
Bayatyan/Ermenistan davasında vicdani ret hakkı açık olarak tanınmıştır.
Bu hakkın sözleşmenin 9uncu maddesi kapsamında Avrupa Konseyine
üye ülkelerin tamamında uygulanması gereken bir hak olduğu da
açıkça ifade edilmiştir. Nitekim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu
hakkı tanımayan Türkiyeye defalarca uyarıda da
bulunmuştur.
Vicdani ret hakkı, şüpheli asker
intiharlarıyla niçin ilişkilidir? Bilindiği gibi Türkiyede
askerlik zorunludur. 20 yaşına kadar genç erkeklere -ki bu 21
yaş olacak bundan sonra- tercih hakkı tanınmamaktadır.
Askerliği kişiliğine ve vicdani kanaatine, inancına veya
siyasi ya da felsefi görüşüne uygun bulmayan gençlerin askerî ortamda
bunalıma girmeleri elbette mümkündür ve bunun sonucu ölümler
olmaktadır. Dolayısıyla vicdani ret hakkı bir an önce
tanınmalı, askerliği kişiliğine aykırı gören
kişilere vicdani ret hakkı mutlaka öngörülmelidir.
İkincisi ise, Türkiyedeki askerî disiplin
ortamı oldukça ağırdır ve genç erkeklerin altından
kalkabileceği bir durum da değildir. Bu nedenle, bu konuda acil
düzenlemeler yapılmalıdır. 6413 sayılı ve 31/1/2013
tarihli Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile disko diye tabir
edilen hücre hapsinin disiplin cezası olmaktan çıkarılması
olumlu bir gelişmedir ancak bugüne kadar, son yirmi yılda intihar
ettiği belirtilen 2.221 kişinin intiharında disko
cezasının ne kadar etkili olduğu unutulmamalıdır.
Dolayısıyla iyileştirmelere mutlaka devam edilmelidir.
Üçüncüsü, Türkiyede nefret suçları
düzenlenmemiştir. Her ne kadar demokratikleşme paketinde yer
alacağı söylenmişse de söz konusu tasarı bu konuda oldukça
yetersiz görülmektedir. Özellikle askerî bölgelerde etnik veya dinî
kimliğinden, mezhebinden veya siyasi ve felsefi düşüncesinden
kaynaklı olarak ayrımcılığa maruz kalan askerlerin
başına neler geldiğini hepimiz bilmekteyiz. Bu nedenle bir an
önce nefret söylemi yasaklanmalı, nefret suçu işleyen herkes
yargı önüne çıkarılmalıdır. Askerî ortamlardaki nefret
söyleminin yarattığı olumsuzlukların şüpheli asker
ölümlerinde etkili olduğunu belirtmek istiyorum. Nitekim, intihar
ettiği veya kaza sonucu öldüğü belirlenen askerlerin önemli bir
kısmının etnik kimliğinin Kürt olması veya Alevi
inancına mensup olmaları bunun açık bir şekilde ortaya
konulmasıdır.
Dördüncüsü ise az evvel belirttiğimiz üzere,
cezasızlık sonucu, özellikle askerî alanlarda işlenen suçlar had
safhalardadır. Askerî bölgelerde yaşam hakkı ihlallerine sebep
olan suçlar, vücut bütünlüğüne yönelik suçlar ve işkence suçları
etkili bir şekilde soruşturulmamakta ve kovuşturmaya konu
yapılmamaktadır.
Şüpheli asker intiharları sayısı
şunu ortaya koymuştur: Askerî yargının hiçbir
caydırıcılığı olmadığı için ölümler
hızından hiçbir şey kaybetmemektedir. Ölüme sebep olanlar veya
öldürenler hakkında etkili soruşturma ve kovuşturma
yapılmadığı için caydırıcılık olgusu
ortadan kaybolmuştur. Bu nedenle ve tabii ki hukukun üstünlüğü ilkesi
uyarınca askerî mahkemeler mutlaka kaldırılmalıdır.
Ancak, yapılacak Anayasa değişikliğiyle askerî mahkemeler
kapatılıncaya kadar Askerî Ceza Kanununda değişiklik
yapılarak askerî bölgelerde meydana gelen yaşam hakkı
ihlallerine sebep olan suçlar, vücut bütünlüğüne yönelik suçlar ve
işkence suçları sivil savcılıklar tarafından
soruşturulmalı ve sivil mahkemelerde yargılamalar
yapılmalıdır. Askerî mahkemelerin göstermiş olduğu
pratik, bu alana güven duyulmadığının ortaya
çıktığını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede asker
intiharları kader değildir. AKP Hükûmeti evladını yitiren
annelerin çığlığını duymalı ve bir an önce
tedbirler almalıdır. Bakınız, şüpheli asker
ölümlerinin en yoğun yaşandığı dönem son otuz
yıldır. Kürt sorununda devletin şiddet tekelini önceliğine
alması sonucunda başlayan çatışmalı sürecin
yoğunlaştığı 1991 ile 2001 yılları
arasında, on yıllık süreçte 815 askerin şüpheli bir
şekilde hayatını kaybettiği görülüyor. Aileler ve sosyal
taraflar, söz konusu dönemde kamuoyu duyarlılığı
olmadığı için, bu vakaların da açığa
çıkarılmasını beklemektedir. 2005-2010 yılları
arasında 408 asker, 2010 yılından 2012 yılının
ilk altı ayının sonuna kadar, kışlada 252 şüpheli
asker ölümü gerçekleşmiştir. Peki, kışlalarda bu kadar
asker yaşamını yitirirken son otuz yılda yüksek rütbeli
generallerin çocukları nerede askerlik yapmıştır? Daha
doğrusu, tatil beldelerinde askerî tesislerde tatil yapmışlar
mıdır? Aynı şekilde, bakanların oğulları
nerede ve nasıl askerlik yapmışlardır? Bunların
cevaplarının da verilmesi gerekmektedir. Zaten, yoksulun, ezilenin,
Kürtün, Alevinin, emekçinin canının hiçbir kıymetiharbiyesi
şu anda yoktur.
Önergeye destek verdiğimizi belirtiyor, sadece
astsubay intiharlarının değil, bütün şüpheli asker
ölümlerinin nedenlerini ve çözüm yollarını araştırmak üzere
bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını talep
ediyoruz.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aksoy.
Lehinde, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; astsubay intiharlarının nedenlerinin
araştırılması hakkında verilen CHP grup önerisi
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, televizyonlarının
karşısında umutla bizleri izleyen tüm astsubaylarımızı
ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken Konya Milletvekili ve
Başbakan olarak Türk milletine önemli hizmetlerde bulunmuş merhum
Profesör Doktor Necmettin Erbakan Hocamızı vefatının üçüncü
yılında rahmetle anıyorum. Cenab-ı Allah rahmet eylesin,
mekânı cennet olsun.
Değerli milletvekilleri, son dönemde yaşanan
astsubay intiharları kamuoyunda üzüntü ve endişeyle
karşılanmaktadır. Daha da üzücü olanı, AKP
iktidarının bu konuda yeterli duyarlılığı göstermemesidir.
Bugün de Boluda, 15 bin liralık borcunu ödeyemediğinden icraya
verilen bir astsubayımızın intihar etmeye
kalkışması son anda önlenmiştir. İntiharlar
olağan bir vaka olarak görülmemelidir. Bu intiharların sebepleri
mutlaka araştırılmalı, başka intiharlar yaşanmaması
için bir an önce gerekli tedbirler alınmalıdır. Gerek Hükûmette
gerekse Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan sorumlu mevki ve makamdaki
tüm yetkililerin bu duruma görev alanı kapsamında ilgi göstermesi ve
müdahale etmesi zaruri hâle gelmiştir.
Astsubaylarımız, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin emir ve komuta zincirinde yer alan asli ve en önemli
unsurlarından birisidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin profesyonel insan
gücünün önemli bir kısmını oluşturan, ülkemiz için
şerefli meslekleri uğruna bir ömrü feda eden, en ücra yurt
köşelerinde canı pahasına görev yapan, aile fertlerinin de
aynı kaderi kendileriyle paylaştığı bu camianın
cefakâr ve fedakâr mensuplarının çok ciddi ve birikmiş
sorunları acil çözümler beklemektedir.
Meslek yüksekokulu mezunu statüsünde hakları olan,
intibak işlemleri yapılmayan, kendilerini geliştirmelerinin
önüne setler çekilen, sağlık işlemlerinde rütbeye göre muayene
statüsüne tabi tutulan, tek kişilik ceza sistemiyle
cezalandırılan, OYAKtan, sosyal tesislerden eşit bir
şekilde faydalanamayan, maaşları düşük olduğu için
ailelerinin geçimini sağlamada sıkıntılar çeken
astsubayların ülkemizin dört bir yanından feryatları
yükselmektedir.
Yıllardır en yetkili ağızlardan
defalarca söz verilmiş olmasına karşın ve bazı
konularda ellerinde yargı kararları dahi bulunmasına rağmen
astsubaylarımızın yaşadıkları sorunlara çözüm
getirecek, mevcut eşitsizlikleri ortadan kaldıracak,
mağduriyetlerini giderecek düzenlemeler bir türlü yapılmamıştır.
Astsubaylarımız Yaptık. Yapıyoruz.
Merak etmeyin. Seçimden sonra olacak. gibi yalanlarla aldatılmayı,
kandırılmayı hak etmiyorlar. Yok Genelkurmay önermedi. yok
Maliye Bakanı engelliyor. gibi bahaneler üretilmemeli, astsubaylara net
cevap verilmelidir.
Astsubaylarımız yaşadıkları
baskı, mobbing ve ekonomik sıkıntıları duyurabilmek,
yetkili kurumların dikkatini çekmek ve haklarını almak için
kararlı ve onurlu bir mücadele vermekte, Artık duyun sesimizi. diye
haykırmaktadır.
Astsubayların artık sabırları
taşmıştır. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD)
Yönetim Kurulu, meslektaşlarına uygulanan ayrımcılık
ve adaletsizliklere karşı, oy birliğiyle ölüm orucu eylemine
başlama kararı almıştır, 5 Martta ölüm orucuna
başlayacaklar.
Astsubaylara duyarsız kalınmamalı,
uygulanan ayrımcılık ve adaletsizliklere artık son
verilmelidir. Muvazzafıyla, emeklisiyle astsubaylarımız imtiyaz
ve ayrıcalık değil adalet ve eşitlik istemektedir.
Astsubaylarımız, sorunlarının çözümü için Türkiye Büyük
Millet Meclisine güvenmektedir, Meclis olarak duruma el koymamızı beklemektedir.
Astsubayların hakları bir an önce verilmeli, adalet ve eşitlik
sağlanmalıdır. Ordumuzun belkemiği olan
astsubaylarımız kaderiyle baş başa
bırakılmamalıdır. Gelin, hep birlikte, gerek görevde
bulunan gerekse emekli astsubaylarımızın çok ciddi ve
birikmiş sorunlarını bir an önce çözüme kavuşturalım,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz hazırız.
Değerli milletvekilleri, astsubay okulları 2002
yılında yüksekokul seviyesine çıkarılmış
olmasına rağmen, astsubayların bu değişikliğe
göre intibaklarının yapılması konusunda verilen sözler hâlâ
tutulmamıştır. Bu intibakın yapılmaması nedeniyle
2inci ve 3üncü derecelerden emekli olmuş astsubaylarımız
yıllardır, 800 liraya varan düzeyde, daha düşük emekli
aylığı almaktadır. Göz göre göre bu
haksızlığın sürdürülmesi vicdansızlıktır,
kul hakkını gasbetmektir. Ülkemizde hiçbir meslek grubuna
yapılmamış olan bu uygulamayı başka türlü
değerlendirmek mümkün değildir. 926 sayılı Yasadan önce sanat
okulu, lise mezunu ve iki yıllık harp okulu mezunlarına
tanınan intibak hakkı, Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Kanunundan önce mezun olan astsubaylarımıza ve emeklilerine de
tanınıp bunların intibakları meslek yüksekokulu mezunu
olarak yapılmalıdır. Bu eşitleme haklarıdır ve bu
haksızlık bir an önce giderilmelidir.
Astsubayların en önemli sorunlarından biri de
yıllardır hep göz ardı edilmelerinin etkisiyle
maaşlarının sürekli erimiş olması ve gerilerde
kalmasıdır. Astsubaylar uygulama başladığından
beri temsil, makam ve görev tazminatı alamamakta ve emekli
olduklarında maaşları önemli oranda azalmaktadır. Makam ve
görev tazminatı ödenmesi konusunda Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu tarafından 631 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin özüne aykırı uygulama içeren ilgili kararnamenin 1inci
maddesinin adil olmadığı gerekçesiyle iptaline karar
verilmiş olmasına rağmen, 2008 yılında
çıkarılan yeni düzenlemeyle aynı haksızlık devam
ettirilmiştir. Söz konusu tazminatın Ha bugün, ha yarın
çıkacak. söylentileri astsubaylarımızın motivasyonunu
olumsuz etkilemiştir. Makam ve görev tazminatının bir an önce
verilmesi onların sosyal yaşantıları, moral ve motivasyonu
açısından artık kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Aynı kurumda çalışan, aynı meslek sahibi, savaşta ve
barışta aynı kaderi paylaşanların ülkesinin her
köşesinde külfette beraber oldukları gibi nimette de beraber
olmaları Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve ülkenin bekası
gereğidir. Bu eşitlik mutlaka ve mutlaka
sağlanmalıdır.
OYAK iştirakçilerinin büyük çoğunluğunu
oluşturmasına rağmen, Yönetim Kuruluna bir astsubay ancak
mahkeme kararıyla girebilmiştir. Oysaki mantıksal ve hukuki olan
çözüm, OYAK iştirakçisi herkesin iştirakçiliği oranında
temsil hakkı elde etmesidir. OYAK ve iştiraklerinin yönetim ve
denetim kurullarında OYAK üyelerinin yüzde 60ını oluşturan
astsubaylar ve emeklilerinin bu oranda temsil edilmeleri
sağlanmalıdır.
Sosyal tesislerin sayı ve fiziki kapasiteleri
astsubaylar aleyhinedir. Esasen, bütün sosyal tesisler ve orduevlerine
giriş, tüm personele hizmet edecek şekilde açık
olmalıdır.
Astsubayların en büyük sorunlarından birisi ise
lojmanlardan yeteri kadar yararlanamamaktır. Lojman
dağıtımında adalet tesis edilmeli ve lojmanda oturması
şart olan personele rütbesine bakılmaksızın tahsis
yapılmalıdır. Muvazzafıyla, emeklisiyle
astsubaylarımız imtiyaz, ayrıcalık değil adalet ve
eşitlik istiyor. Terleri, kanları ve canlarıyla bu ülkeye ve
Türk Silahlı Kuvvelerine bağlılıklarının, bir
ömre mal olan hizmetlerinin karşılığını yani
haklarını istiyorlar.
Astsubaylarımızın bazı sorunları
var ki bunlar hemen çözüme kavuşturulabilecek konulardır. Hatta
bugünlerde görüşülen ve torba kanun olarak adlandırılan
düzenlemelerin birisine ekleyeceğimiz bir iki maddeyle kısa sürede bu
sorunları ortadan kaldırabiliriz. Bu konularda Milliyetçi Hareket
Partisi olarak vermiş olduğumuz kanun tekliflerini de gündeme alarak
hızla sonuç alabiliriz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
astsubaylarımızın yaşadığı sorunlara çözüm
getirmek amacıyla verdiğimiz kanun teklifleri Türkiye Büyük Millet
Meclisi komisyonlarında gündeme alınmayı beklemektedir. Bu
tekliflerimiz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizle taahhüt
ettiğimiz, güvenlik tazminatı ödenmesi başta olmak üzere
astsubaylarımızın maaşlarının
iyileştirilmesi, öğrenim durumları itibarıyla derece ve
kademe ilerlemeleri ve intibak işlemleri konusunda eşitsizliklerin
giderilmesi, makam ve görev tazminatı verilmesi gibi konuları
kapsamaktadır.
Gelin, bu kanunu çıkaralım,
astsubaylarımızın sorunlarına çözüm getirelim.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Kalaycı.
Aleyhinde, Isparta Milletvekili Recep Özel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Cumhuriyet Halk Partisi, vermiş olduğu
önergede, astsubayların son aylarda, son yıllarda intihar ve
diğer birtakım sıkıntılı durumlarının
araştırılmasını talep etmekte. Gerçekten bu hassasiyetlerinden
dolayı Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür ediyoruz.
Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde
subayların, amirlerin astsubaylar üzerinde bu tür bir yanlış
tutum ve davranışından, mobbing uygulamasından
dolayı sıkıntılı bir durum var ise elbette ki
bunların üzerine her zaman gidilmeli. Millî Savunma Bakanımız da
burada, bütün konuşmaları da dinledi ama hiç kimse, astsubay camiası,
subay camiası şunu iddia etmesin
Bizim dönemimizde astsubaylara
birtakım iyileştirmeler yapıldı. Mesela bunlardan
birkaçını sizlerle paylaşacak olursak:
Astsubayların 1inci derecenin 4üncü kademesine
yükselebilmesi hususu 3 Haziran 2012 tarihindeki yasayla kabul edildi. Şu
anda bu özlük hakları kendilerine teslim edildi. Bunun gibi birçok özlük
haklarında, mesleki anlamda, daha iyi bir yaşam koşulu
nasıl sağlayabilirler anlamında birtakım düzenlemeler
yapıldı.
Tabii, OYAK yönetimindeki temsilleri noktasında
birtakım sıkıntılar yok mu? Vardır. Bunların
giderilmesi gerekir mi? Gerekir. Bunlarla ilgili gerek idari gerek yasal
düzenlemeler Bakanlığımız tarafından yapılmakta
ve bundan sonra da yapılacaktır diye söyleyebilirim.
Şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinde 39.329
subaya karşılık 96.600 civarında bir astsubay kadrosu
bulunmakta, çalışmakta. Gerçekten, askeriyemizin, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin büyük bir yükünü astsubay kardeşlerimiz çekmekte.
Bunların en güzel, en kâmil manada özlük haklarına
kavuşması, yaşamlarını çok daha iyi koşullarda
sürdürebilmesi
Çünkü yurt dışı güvenliğimizi teslim
ettiğimiz askeriyenin belkemiğini oluşturan bu
astsubayların daha iyi koşullarda yaşam
şartlarını, mesleki kabiliyetlerini, mesleklerini icra
etmelerini sağlamak bizlerin, AK PARTİnin ve tüm Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetlerinin görevidir. En iyi manada bunu yerine getirmek zorundayız.
Tabii ki elde bulunan imkânlar, bütçe imkânları bunlara ne derecede imkân
veriyorsa onlar toplumun her kesimine, çalışan her kesimine,
kısım kısım, zaman zaman verilebilmektedir. Ah, keşke
bütçede çok daha fazla imkânlarımız olabilse, her istenen talebi
burada yerine getirme imkânımız olabilse. Ne kadar bütçemiz varsa bu
kişilere o kadar imkân sağlanabilmekte.
Ben bu araştırma önergesinin -gündemimiz bugün
belli olduğundan dolayı; kamuoyunda bekleyen dershaneler
yasasının bir an önce yasalaşması, arkasından Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminde bulunan konular olduğundan dolayı-
inşallah, gereğini Hükûmetimiz yapmaktadır, yapacaktır
diyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım istem üzerine.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Şimdi gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/884) (S.
Sayısı: 562) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen kanun tasarısının birinci
bölümünde yer alan 1inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 2nci maddeye geçiyoruz.
2nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının
ikinci cümlesinde geçen "Milli Eğitim Bakanlığınca
veya" ibaresinin çıkarılmasını, 3 üncü
fıkrasında geçen "Bunun dışında sözlü sınav
ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılamaz." ibaresinin
çıkarılarak yerine "Sözlü sınavlar kayıt altına
alınır. Yurtdışına gönderilecek öğrencilerin
seçimi amacı ile düzenlenecek yönetmeliklerde sözlü sınavın
etkisi yüzde onu geçemez." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Sedef Küçük Fatma Nur Serter Celal Dinçer
İstanbul İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Sırrı
Sakkı
Iğdır Bingöl Muş
Altan Tan Selma Irmak Hasip Kaplan
Diyarbakır Şırnak Şırnak
Erol
Dora
Mardin
Madde 2- 1416 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3- Bu
Kanun kapsamında yurtdışına gönderilecek öğrencilerin
seçimi yazılı ve sözlü sınavla olur.
Yazılı
sınav notu, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından
yapılan Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş
Sınavının %60'ının, Yabancı Dil
Sınavının ya da eşdeğerliliği kabul edilen
sınav puanının %15'inin ve lisans mezuniyet notunun (100'lük
sisteme göre) %25'inin toplamından oluşan puandır.
Sözlü sınav
bakanlıkça oluşturulacak komisyon tarafından yapılır.
Bu komisyon bir başkan ve dört asıl üyeden oluşur. Komisyon
üyelerinin ikisi bakanlık personeli veya bakanlıkça uygun görülen
ilgili kurum personeli tarafından diğer üçü ise ilgili alanda
çalışan öğretim üyeleri arasında başvuruda
bulunanlardan kura ile belirlenerek seçilir. Komisyon için aynı
sayıda yedek üye de belirler. Asıl üyelerin
bulunmadığı durumlarda yedek üyeler komisyonda görev yapar.
Sözlü sınav
komisyonu her bir alan için müracaat eden adaylar arasından ilan edilen
kontenjan sayısının üç katına kadar adayı
yazılı sınav notu en yüksekten başlayarak belirleyip
sınava çağırır. Bu sıralamaya göre son sırada
aynı puana sahip birden fazla adayın olması halinde, bu
kişilerin tamamı sınava çağrılır. Başvuru
sayısının ilan edilen kadronun dört katından az olması
halinde, adayların tamamı giriş sınavına
alınır. Sözlü Sınava çağrılan adaylar;
a) Genel alan
bilgisi konularına ilişkin bilgi düzeyi,
b) Bir konuyu
kavrayıp özetleme, ifade kabiliyeti ve muhakeme gücü,
c)
İletişim becerileri, özgüveni ve ikna kabiliyeti,
d) Bilimsel ve
teknolojik gelişmelere açıklığı,
e) Akademik
çalışmalara yatkınlığı,
yönlerinden
komisyon tarafından değerlendirilir. Komisyon yazılı
sınav notunu ve sözlü sınavdaki değerlendirmesini göz önüne
alarak başarılı adayları belirler. Yapılacak sözlü
sınavlar ses ve görüntü kayıt sistemleri ile kayıt altına
alınır. Yurtdışına gönderilecek öğrencilerin
seçimi, başvuru şartları ile sınavlara ilişkin
diğer usul ve esaslar bakanlık tarafından yönetmelikle
düzenlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına arzı Bakanlar Kurulunca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan Milli Eğitim Temel
Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, Tali Komisyon olarak Plan ve
Bütçe Komisyonuna havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve
25inci toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Emin
Çınar Lütfü
Türkkan
Ankara Kastamonu
Kocaeli
Mesut
Dedeoğlu Seyfettin
Yılmaz Özcan
Yeniçeri
Kahramanmaraş Adana Ankara
MADDE 2- 1416 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 3- Bu Kanun kapsamında
yurtdışına gönderilecek öğrencilerin seçimi
yazılı ve sözlü sınavla olur. Yazılı sınav Millî
Eğitim Bakanlığınca veya düzenlenecek protokolle Ölçme,
Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılır. Millî
Eğitim Bakanlığınca, Akademik Personel ve Lisansüstü
Eğitimi Giriş Sınavı yazılı sınav yerine
kullanılabilir. Öğrencilerin seçiminde yazılı sınav ve
sözlü sınav ile mezuniyet not ortalaması Bakanlıkça belirlenecek
ağırlıklarla dikkate alınır.
Sözlü sınava çağrılan adaylar;
a) Genel alan bilgisi konularına ilişkin bilgi
düzeyi,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade kabiliyeti ve
muhakeme gücü,
c) İletişim becerileri, özgüveni ve ikna
kabiliyeti,
ç) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere
açıklığı,
d) Akademik çalışmalara
yatkınlığı,
yönlerinden Bakanlıkça oluşturulacak komisyon
tarafından değerlendirilir. Adaylar, komisyon tarafından (a) ila
(d) bentlerinde belirtilen özelliklerin her biri için yirmişer puan
üzerinden değerlendirilir ve verilen puanlar ayrı ayrı
tutanağa geçirilir. Bunun dışında sözlü sınav ile
ilgili hem sesli hem de görüntülü kayıt sistemi kullanılır.
Sözlü sınav soru ve cevaplarının önceden hazırlanması
zorunludur.
Sözlü sınav komisyonu, Bakanlık personeli,
öğretim elemanları ve Bakanlıkça uygun görülen ilgili kurum
personeli arasından Bakanlıkça seçilen bir başkan ve iki
asıl üyeden oluşur. Bakanlık, aynı usulle asıl üye sayısı
kadar yedek üye belirler. Asıl üyelerin bulunmadığı durumlarda
yedek üyeler komisyonda görev yapar. Bakanlık, gerekli durumlarda uygun
görülen yerlerde birden fazla komisyon ve bütün komisyonlar için ortak yedek
üye listesi oluşturabilir. Yurtdışına gönderilecek
öğrencilerin seçimi, başvuru şartları ile sınavlara ilişkin
diğer usul ve esaslar Bakanlık tarafından yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN
Komisyon son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Dedeoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde eğitim
camiası, belki de bugüne kadar hiç yaşanmamış zor ve
sıkıntılı bir dönem içerisindedir özellikle de bu kanun
tasarıyla ilgili. Eğitimi yeniden yapılandırma
söylemleriyle yola çıkan Hükûmet, bu konuda tam bir hüsran yaşatmış
ve yaşatmaktadır. Eğitim konusunda bugüne kadar uygulanan
Hükûmet politikalarından memnuniyetsizlik her geçen gün artmakta, bir
yenisi daha eklenmek üzere.
Hükûmetin dershaneleri kapatma konusunda almış
olduğu karar milletimiz tarafından büyük bir tepkiyle
karşılanmaktadır. Eğitim alanında yaşanan
sorunlar ortadan kalkmadan dershanelerin kapatılması uygun
değildir. Bu şekilde dershanelerin kapatılması bir daha
düşünülmelidir, bu kanunun yeniden hazırlanıp Meclise yeniden
gelmesi gerekir.
Bir ülkenin kalkınması ve çağdaş
ülkeler seviyesine yükselmesi iyi yetişmiş bir insan gücüne
bağlıdır. Uygulanan eğitim politikaları ve Hükûmetin
eğitimcilerimize bakış açısı bu konuda çok önem arz
etmektedir. Sürekli olarak yapılan sistem değişiklikleri hem
öğretmenleri hem öğrenci hem de öğrenci velilerini mağdur
etmektedir. Bugün, ülkemizde eğitimciler, yöneticiler ve öğrenciler
hiçbir dönemde yaşamadıkları kadar
sıkıntının içine düşmüşlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmet politikaları, sürekli olarak eğitimcileri itibar kaybetme
durumuna düşürmüştür. Hazırlanan bu yasa tasarısı
kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmaktadır.
Yapılması planlanan değişiklikler eğitimcileri ve
öğrencileri sokaklara düşürmüştür. Hükûmet bu seslere mutlaka
kulak vermelidir. Bu tasarı sendikaların, sivil toplum
kuruluşlarının ve eğitimcilerin de görüşleri
alınarak yeniden mutlaka ele alınmalıdır. Tasarı,
Hükûmet cemaat hesaplaşmasına dönüşmeden ve ülkemizde
yaşanan eğitim sorunlarını ortadan kaldıracak bir
şekilde hazırlamalıdır. Tek taraflı yapılan bu
düzenlemede maalesef bu yapılmamıştır.
Tasarıyla, öğretmenlerin iş güvencesi
ortadan kaldırılmak istenilmektedir. Bu düzenlemeden sonra, Hükûmet,
öğretmen olmayı iyice zorlaştırmakta ve tartışma
yaratacak düzenlemelere imza atmaktadır. Bundan böyle öğretmen olmak
için sadece KPSSyi kazanmak yeterli olmayacaktır. KPSSyi kazanarak
öğretmen olanlar bir yıl içinde disiplin cezası almadan
performansa tabi tutulacaklardır. Ayrıca, bu konularda
başarılı olan öğretmenlere yine aynı yıl içinde
yazılı ve sözlü sınavla ölçüm yapılacaktır. Sözlü
sınavların neye göre yapılacağı tasarıda hiç
belirtilmemiştir. Bütün bu değerlendirmelerde başarılı
olanlar öğretmen olarak yoluna devam edecek, başarılı
olamayanlar öğretmenlik yapamayacaklardır. Başka bir
anlatım tarzıyla, Hükûmet, kimi isterse onu öğretmen olarak
atayacaktır.
Bu düzenleme, atama bekleyen 350 bin öğretmeni atama
konusunda endişelendirmektedir. Öğretmen ataması beklerken böyle
bir kanun taslağı karşımıza çıkmış durumda.
Türkiyede eğitimin kalitesinin, seviyesinin yükselmesini beklerken
maalesef ki öğretmen atamalarının ve yöneticilerinin farklı
bir şekilde göreve gelmesi düşünülmektedir. Hükûmet, bu kanun
tasarısıyla, ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığı
Müsteşarı hariç bütün üst düzey yöneticilerin görevine de son
verebilmektedir. Önceki bakanlar tarafından atanan bürokratlar, mevcut Bakan tarafından görevden
alınmaktadır veya alınabileceklerdir.
Ülkemizde dört yıl ve üzerinde okul müdürlüğü
ve müdür yardımcılığı olarak görev yapan
eğitimcilerin görevleri de bu kanun tasarısıyla sona ermektedir.
Bundan böyle okul müdürleri ve müdür yardımcıları,
sınavsız bir şekilde, il millî eğitim müdürünün teklifi ile
valinin onayıyla dört yıllığına atanacaklardır.
Bu düzenleme, diğer düzenlemeler gibi yüzlerce müdür, müdür
yardımcısının mağdur olmasına yol açacaktır.
Bu vesileyle önergemizin kabulünü dileyerek yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Dedeoğlu.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.50
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Oylamayı elektronik
cihazla yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Madde 2-1416 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3- Bu Kanun kapsamında
yurtdışına gönderilecek öğrencilerin seçimi
yazılı ve sözlü sınavla olur.
Yazılı sınav notu, Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan Akademik Personel ve
Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavının %60'ının,
Yabancı Dil Sınavının ya da eşdeğerliliği
kabul edilen sınav puanının %15'inin ve lisans mezuniyet notunun
(100'lük sisteme göre) %25'inin toplamından oluşan puandır.
Sözlü sınav bakanlıkça oluşturulacak
komisyon tarafından yapılır. Bu komisyon bir başkan ve dört
asıl üyeden oluşur. Komisyon üyelerinin ikisi bakanlık personeli
veya bakanlıkça uygun görülen ilgili kurum personeli tarafından
diğer üçü ise ilgili alanda çalışan öğretim üyeleri
arasında başvuruda bulunanlardan kura ile belirlenerek seçilir.
Komisyon için aynı sayıda yedek üye de belirler. Asıl üyelerin
bulunmadığı durumlarda yedek üyeler komisyonda görev yapar.
Sözlü sınav komisyonu her bir alan için müracaat
eden adaylar arasından ilan edilen kontenjan sayısının üç
katına kadar adayı yazılı sınav notu en yüksekten
başlayarak belirleyip sınava çağırır. Bu
sıralamaya göre son sırada aynı puana sahip birden fazla
adayın olması halinde, bu kişilerin tamamı sınava
çağrılır. Başvuru sayısının ilan edilen
kadronun dört katından az olması halinde, adayların tamamı
giriş sınavına alınır. Sözlü Sınava
çağrılan adaylar;
a) Genel alan bilgisi konularına ilişkin bilgi
düzeyi,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade kabiliyeti ve
muhakeme gücü,
c) İletişim becerileri, özgüveni ve ikna
kabiliyeti,
d) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere
açıklığı,
e) Akademik çalışmalara
yatkınlığı,
yönlerinden komisyon tarafından
değerlendirilir. Komisyon yazılı sınav notunu ve sözlü
sınavdaki değerlendirmesini göz önüne alarak başarılı
adayları belirler. Yapılacak sözlü sınavlar ses ve görüntü
kayıt sistemleri ile kayıt altına alınır.
Yurtdışına gönderilecek öğrencilerin seçimi, başvuru şartları
ile sınavlara ilişkin diğer usul ve esaslar bakanlık
tarafından yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon, bu okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
milletvekilleri, bu eğitim sistemini tek başına
değiştirmek için çok fazla akıllı olmak lazım veya
başka nedenler olmak lazım. Şimdi, eğitim gibi 77 milyonu
insanı yakından ilgilendiren bir konuda, 350 bin öğretmen
açıkta, kapıda beklerken, senelerce beklerken üstelik, senelerce
atama beklerken eğitimi ticarileştirmek, metalaştırmak,
özel okulları açmak, devletin Boğazdaki çok güzelim
okullarını da birilerinin vakıflarına, özel
hesaplarına, özel okullarına yirmi beş
yıllığına yap-işlet-devret, yok, kiralama, bilmem ne
hesabıyla, milyar dolar, trilyon dolar değerlerindeki, devletin, bu
milletin hazineye yatırdığı vergilerle alınan
okullarını da birilerine vermek
Bu, akıl kârı değil;
bu, akıl kârı değil arkadaşlar. Hiç kimse kafasındaki
cetveli koyup kafasındaki cetvele göre yeni bir nesil yetiştirmeyi bu
ülkede yapmaya kalkmasın. Bunun şartları vardır; insan
haklarını öğretin, hukuku öğretin, bilişimi öğretin,
bilgisayarı öğretin, çağdaşlığı
öğretin, parasız okumayı öğretin ve yurt
dışına gidecek öğretmenlerinizi, lisans eğitimi alacak
insanlarınızı kırmızı, mavi, beyaz diye
fişlemeyin. Öğretmenler bildim bileli ceberut devletlerin baskısı
altında, TÖSten TÖB-DERe, bugün de sendikalara kadar eğer bütün
sendikalar buna karşı dikiliyorsa ve size şunu söylüyorsa: 5
bin lisansüstü öğrenci göndereceksiniz öğretmeni
Yalnız bugüne
kadar 1.500 kişi göndermişsiniz.
LES sınavına giriyor, puanı alıyor,
sözlü sınava çekiyorsunuz, yandaş listeleri çıkarıyorsunuz,
ayrımcılık yapıyorsunuz, insanların bilgisine
bakmıyorsunuz, liyakatine bakmıyorsunuz, dil bilgisine
bakmıyorsunuz, yurt dışındaki becerisine
bakmıyorsunuz, o insanın yoksul mu, tok mu olduğuna
bakmıyorsunuz. Herkesin kasalarla parası yok ki kardeşim. Bu
ülkenin memurları var, işçileri var, çiftçileri var, esnafı var.
Bu ülkenin 20 milyonu yoksulluk sınırının altında
yaşıyor. Bunların çocuklarının okuma hakkı yok
mu? Ne bu sözlü sınavına inadına inadına direniyorsunuz?
Niye sözlü sınavını kamera kayıtlarına almıyorsunuz?
İllaki gizli kamera mı koysunlar? Orada da ne
yaptıklarınızı mı görsünler? Gizli kamerayla
sınavlara mı hazırlansınlar? Yapmayın, etmeyin,
eylemeyin! Bir hukuk devletinde bir haksızlık varsa insanlar
yargıya gider. Yargının yolunu kapatmak nasıl bir anlayıştır?
Arkadaşlar,
Millî Eğitim Bakanlığı kamu kurum ve
kuruluşlarının inisiyatifini artırmalıdır,
öğretmenlerine güvenmelidir. Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.
diyor Hazreti Ali. Bizde de Bana bir harf öğreteni içeri
tıkarım. zihniyeti var. Bu ne anlayıştır, bu ne
yaklaşımdır arkadaşlar? Şimdi soruyorum
size: Erasmus Programına Türkiyeden 10 bin kişi gitmiş. Burslu
gidecek bir öğrencide yandaşlık, partizanlık, Allah için
söyleyin adalette yeri var mı bunun? Bunun bütün şikâyetlerini alıyoruz.
Her gün aileler bize geliyor. Milletvekiliyiz, çaresiziz, kanun teklifi
veriyoruz, gelmiyor. Bu adaletsizliği yapmayın, yapmayın,
yapmayın! Bu insanlara haksızlık yapmayın, okurken
yapmayın! Eğitimini yapsın, bu ülkeye yararlı insanlar
yetişsin veya okuduktan, eğitimi yaptıktan, lisansını
yaptıktan sonra gelsin liyakatine göre devletin kademelerinde
çalışsın. Valileri başlarına diktiniz,
sendikalarına göre ayırdınız, müdürleri aldınız,
bu yasayla gelip tekrar, tekrar, tekrar sürgün, kıyım; öğretmen
düşmanı bir anlayış, öğretmene düşman, millete
düşman, halka düşman, çocuklarına düşman. Olmaz ki
arkadaşlar! Her şey para değil. Biraz vicdan, biraz
insanlık, biraz hukuk, biraz ülkenin geleceğini düşünün. Biraz
geleceğini düşünün
RECEP ÖZEL (Isparta) Biraz sakin ol!
Biraz sakin ol!
HASİP KAPLAN (Devamla) Para,
para, para! Napolyon Para, para, para. demişti, ne oldu sonu? Parayla
bir şey olmuyor arkadaşlar. Biraz vicdan! Vicdan! Vicdan! Vicdan!
İlla ki cüzdan, cüzdan; cüzdan değil Türkiye!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sakin, sakin!
ÜLKER CAN (Eskişehir) Sakin
söyleyin.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bakın, sakin söyleyince anlamıyorsunuz, uyuyorsunuz, uyuyorsunuz.
Laptoplarınıza giriyorsunuz, kayıtları izliyorsunuz. Size
hatırlatamıyoruz. Yapmayın, etmeyin, eylemeyin!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hasip Bey,
yayın kesildi, yayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu önerge
sizi de çocuklarınızı da kurtarır ama biliyorum ki siz
bildiğinizi okursunuz, değil mi? Gün ola devran döne arkadaşlar!
(BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2 nci maddesinin 1
inci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen "Milli Eğitim
Bakanlığınca veya" ibaresinin
çıkarılmasını, 3 üncü fıkrasında geçen
"Bunun dışında sözlü sınav ile ilgili herhangi bir
kayıt sistemi kullanılamaz." ibaresinin çıkarılarak
yerine "Sözlü sınavlar kayıt altına alınır.
Yurtdışına gönderilecek öğrencilerin seçimi amacı ile
düzenlenecek yönetmeliklerde sözlü sınavın etkisi yüzde onu
geçemez." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Sedef Küçük
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanımca şu soruyla başlamak en doğrusu
olacaktır: Dershaneler neden var? İyi bir eğitim ve adil bir
sınav sisteminde dershanelere ihtiyaç duyulmayacağı
açıktır. İnsanlar herhâlde bizim paramız çok, gidip de
birazını dershanelere aktaralım demiyorlar. Çocukları
üniversitelere girebilsin, kendilerine bir gelecek kurabilsin diye
çabalıyorlar.
Peki, Türkiyede
eğitim sistemi iyi midir? Hepimizin bildiği gibi, iyiyi
bırakın, vasat bile olmayan bir eğitim sistemimiz var.
Sınav biçimi, eğitim yöntemi neredeyse her yıl
değiştirilmekte. Son on iki yılda her yeni gelen bakan reform
yapacağım diye sistemi, maalesef, daha beter edip gitmekte. Yani
dershaneler eğitim sistemindeki çarpıklığın ve
başarısızlığın nedeni değil, sonucudur.
Elbette hepimiz,
dershanelere ihtiyaç duyulmayacak, öğrencilerin dershanelere mahkûm
olmadığı bir sistemi arzu ederiz. Elbette hepimiz,
okullarımızdan öğrencilerimizin tam donanımlı olarak
mezun olmalarını isteriz. Ama gel gelelim ki gerçekler böyle
değil. Eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi
yetiştirdiğini ölçmek için yapılan PISA
araştırmasına göre, Türkiye matematik, okuma-anlama becerisi ve
fen bilgisinde son sıralardadır. Ortadaki gerçek işte budur.
Değerli milletvekilleri, peki, hâlihazırda
olanlar ne? Dershaneler neden kapatılmak istenmekte? Çünkü dershaneler bir
siyasi hesaplaşmanın ortasında kalmıştır. Çünkü
filler tepişmektedir. Şunun bilinmesini isterim ki biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu kavgada tarafız, ancak biz fillerin tarafında
değiliz, biz çimenlerin tarafındayız, biz öğrencilerin
tarafındayız, dershaneleri kapatıldığında
işsiz kalacak öğretmenlerin tarafındayız ve kantincisinden
tutun, temizlikçisine kadar işini kaybedecek on binlerce
çalışanın tarafındayız.
Değerli milletvekilleri, eğitim sisteminde
sorun yalnızca dershaneler veya ortaöğretim değildir,
üniversitelerimizin hâli de ortadadır. Suskun, konuşamayan, yazamayan
bir üniversite sistemi yaratılmıştır. Gezi
protestolarına katıldı diye, iktidarı eleştiren
tweet attı diye, sınavda sorduğu soru sakıncalı
bulundu diye haklarında soruşturma açılan öğretim
üyelerinin olduğu bir sistem yaratılmıştır.
Bakın, bu ay içinde YÖK öğretim
elemanlarının disiplin yönetmeliğinde değişiklik
yaptı ve kendi uzmanlık alanları dışında
görüş veren öğretim üyelerine cezalar getirdi. Anayasa
tarafından güvenceye alınan haklar hiçe sayılarak grev, iş
yavaşlatma ve boykot gibi eylemler suç sayıldı. Daha önce de YÖK
Öğrenci Disiplin
Yönetmeliğini değiştirerek afiş asılmasını
bile cezalandırılır hâle getirmişti.
12 Eylül yönetimini aratmayacak bu düzenlemeler ne
yazık ki artık hiç kimseyi şaşırtmıyor. Giderek
otoriter hâle gelen, basına sansür uygulayan, muhalefet lideri televizyona
çıktı diye ekran karartan bir yönetim anlayışından da
zaten daha fazlası beklenemezdi. Ancak şunun iyi bilinmesi gerekir ki
bunlar çare değildir. Ne kadar baskı yapılırsa
yapılsın ne kadar ekran karartılırsa karartılsın
ne kadar çok gazeteye sansür uygulanırsa uygulansın yolsuzluk
iddialarının üstünün örtülmesi mümkün değildir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Tarih bize
gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğunu
göstermektedir.
Bütün bu baskı ve sindirme politikaları kendi
gölgesinden bile korkar hâle gelen bir iktidar anlayışının
yansımalarıdır. Son iki ayda Meclise dayatılan
yasaların ortak bir özelliği vardır, hemen hepsi antidemokratik,
özgürlükleri askıya almaya yönelik yasalardır. Türkiye'nin bu
zihniyetle bir adım bile ilerleyemeyeceği aşikârdır.
Bu anlayış sonucunda ortaya çıkacak tek
şey toplumsal gerilimlerin daha da artma tehlikesi diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim Bakanlığı'nca
hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 3 üncü maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 1416 sayılı Kanunun 21inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "çalışma
sürelerinin" ibaresinin "görev sürelerinin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara Kocaeli Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
Muharrem
Varlı
Adana
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Milli Eğitim Bakanlığı
adına bu kanun kapsamında yurtdışına gönderilenlerden
gönderildikleri ülkede doktora öğrenimlerini tamamladıktan sonra
mecburi hizmet yükümlülüklerini ifa etmek üzere yurda dönenler 30 gün
içerisinde Milli Eğitim Uzmanı kadrolarına atanır."
Saygılarımızla.
Ali
Özgündüz Fatma
Nur Serter Celal
Dinçer
İstanbul İstanbul İstanbul
Süleyman
Çelebi
İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 3 üncü maddesinde yer alan "Milli
Eğitim Uzmanı" ibaresinin "Eğitim Uzmanı"
şeklinde, MADDE 21- ile başlayan ikinci fırkasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, üçüncü
fıkrasının ise kanun tasarı metninden
çıkartılması arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Sırrı
Sakık
Iğdır Bingöl Muş
Altan
Tan Selma
Irmak Hasip
Kaplan
Diyarbakır Şırnak Şırnak
Erol Dora
Mardin
MADDE 21- Bu Kanun uyarınca
yurtdışına gönderilip öğrenimlerini başarı ile
tamamlayanlar mecburi hizmetlerini ifa etmek üzere doğrudan gönderildikleri
kurumların uzman kadrolarına atanır. Bu kişiler, mecburi
hizmet sürecinde, kamu üniversitelerince açılan ilgili alandaki
kontenjanlara ilişkin yeterlilik sınavlarına başvurup
başarılı olmaları halinde kamu üniversitelerinde
öğretim üyesi kadrolarına geçebilirler ve mecburi hizmet sürelerini
burada tamamlayabilirler."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Şimdi, değerli arkadaşlar, doğru
konuşalım. Hoşunuza gitmiyor, biliyorum ama 75 bin dolar
yeşil yeşil dolarlar var ya- kredi, burs veriyorsunuz. Yurt
dışına gidiyor, eğitim görüyor, uzmanlaşıyor.
Ülkeye döndüğü zaman ne yapması lazım? Aldığı
eğitim ve bilgilenmeyle ilgili uygun yerlerde kadro alması ve
memlekete hayırlı olması lazım, değil mi?
Olamıyor kardeşim sizin sisteminizde, olamıyor.
Şimdi, bu
yasayla millî eğitimi sil baştan değiştireceksiniz. Sil
baştan değiştirdiğiniz bu eğitimde insanları
kafalarına göre, kafataslarına göre, düşüncelerine göre,
fikriyatlarına göre her birisini kategorize edeceksiniz ve kendinize
yakın insanları yerleştireceksiniz. Kiminle? Valilerle. Kiminle?
O valilerle -YÖKte edindiğiniz- 12 Eylülün bu memlekete felaketi olan
YÖKle beraber oturacaksınız, oradaki kadrolarınızla uygun
müdürler seçeceksiniz. Müdür tipolojisi -şekil Ada gözüktüğü gibi-
nasıl olacak, bıyıklar nasıl olacak, saç tipi nasıl
olacak ona bakılıyor. Arkadaşlar, bilgi, birikim
Yani otuz
yılını öğretmen olarak geçirmiş, bu ülkeye
hayırlı evlatlar yetiştirmiş, gençler yetiştirmiş
öğretmenleri otuz yıldan sonra sizin tutup bu şekilde bir
tasnife tutmanız vicdan işi mi, hukuk işi mi Allah
aşkına? Yani bir kişi solcu olsa müdür olamaz mı? Ben size
soruyorum: Bir kişi, sendika istiyorsa müdür olamaz mı? Bir
kişi, barış ve özgürlük, daha çok demokrasi istiyorsa olamaz
mı?
HARUN KARACA (İstanbul) Olur, olur.
HASİP KAPLAN (Devamla) İlla birilerinin
keyfine göre mi olması lazım? Eğer siz böyle yaparsanız,
yarın siz gittiğiniz zaman sizin yerinize gelecek birileri de sizin
yaptığınızı yapar, mevcutları sürer, kendi
yandaşlarını getirir. Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük
budur arkadaşlar.
Bu ülkenin öğretmenlerine güvenmeyi bu ülke
öğrenmek zorundadır. Bu ülke, kendi öğretmenine
yaşamını sağlayacak kadar maaş bile vermeyen, Git
pazarda limon sat. diyen bir ülke, bir devlet. O da yetmiyormuş gibi
ticarileşme, özel okullara öğrenci başına teşvik
primleri ödeyerek özel okulları teşvik etme olayını
getiriyor. Köydeki, Anadoludaki, İç Anadoludaki, Karadenizin
kırsal kesimindeki, iç kesimindeki insanlar, yoksul insanlar ne yapacak
arkadaşlar?
Bakın, bizim getirdiğimiz önerge hap gibi bir
önerge. Diyoruz ki: 75 bin dolar döviz veriyorsun, yurt dışına
gidiyor, uzmanlaşıyor, geliyor görevini liyakatine göre ver. Siz
diyorsunuz: Hayır, sözlüye tabi tutacağım, sözlüde soracağım:
Hocayla aran nasıl? Hangi Hoca? diyecek, şaşıracak. Ben
burada Elitaşa bir gün söyledim, Hoca okyanus ötesinden talimat veriyor
mu? Diyor ki: Mübarek zattır, vermez. Kardeşim, ben söylüyorsam
benim dediğimde bir söz var. Beni dinlemediniz o gün, dedim: Bakın,
okyanusun ötesi, Pensilvanyadan talimat
Elitaş dedi: O mübarek
zattır. Şimdi, o mübarek zata Haşhaşin diyorsunuz,
işler karışıyor.
Bakın, yapmayın, eğitimle oynamayın,
sağlıkla oynamayın, benim iki sene önce söylediklerimi de
akıllarınıza getirin. Bugün Başbakan gitmiş Burdurda
Okyanus ötesi. diyor. Ya ben burada dedim, üstüme yürüdünüz. Ne iştir
bu, şimdi Allah aşkına söyler misiniz? Nasıl oluyor? Ben
onu demiyorum, bakın, öğretmenlik kutsal bir görevdir. Öğretmene
haksızlık yapan, öğretmeni süren, öğretmenin
hakkını teslim etmeyenler hayatta iflah olmaz; ben buna
inanırım -içinizde öğretmen çok, eğitimci çok- ben buna
vicdanen inanıyorum.
Yurt dışında ben otuz sene
çalıştım, orada öğretmenleri gördüm; çok mükemmel insanlar
var farklı düşüncelerde. Hepsini de başımızın
üstüne koyalım, hepsine de liyakatini verelim, görev verelim;
verdiğimiz görevde çalışmalarını yapsınlar,
hizmet etsinler. Bizim söylediğimiz budur.
Bu sözlü sınav olayını çıkarın
arkadaşlar, çıkarın. Sözlü sınavda adam,
adamcılık olayını, oyununu bırakın bu ülkeye
hizmet edin diyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Milli Eğitim Bakanlığı
adına bu kanun kapsamında yurtdışına gönderilenlerden
gönderildikleri ülkede doktora öğrenimlerini tamamladıktan sonra
mecburi hizmet yükümlülüklerini ifa etmek üzere yurda dönenler 30 gün
içerisinde Milli Eğitim Uzmanı kadrolarına atanır."
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelebi, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii, şöyle bir yanı var bu yasanın:
Hükûmet, paralel yapıyla ödeşmek adına Millî Eğitim
Bakanlığını baştan şekillendirmektedir. Hükûmet,
kendisinin yarattığı bu yapıyla mücadele ederken Millî
Eğitim Bakanlığını yerle bir etmektedir. Böyle bir
yapılanmadan bahsediyoruz.
Komisyonda, değerli Komisyon üyeleri, muhalefet
partilerinin bu konudaki milletvekilleri bu sürece ilişkin birçok
önerileri, yapıcı katkıları verdi; diğer sivil toplum
örgütlerinin bu konuda görüşleri alındı; sendikalar
görüşlerini verdi. Zaten dinliyorsunuz -hiç o konuda
hakkınızı yemeyelim- ama bildiğinizi okuyorsunuz; problem
burada bu. Yani, dinliyor gibi ve onları algılıyor gibi, hatta
Sayın Bakan da orada referanslar verdi, kafasını salladı;
ben de dedim ki: Galiba olumlu bir nokta olacak. Ama, böyle olmuyor; tam
tersi, bürokrasinin iktidarı burada egemen oluyor. Bürokrasinin
hazırladığı taslağa siyasetçi olarak hangi
katkıyı verirseniz verin, hangi yaklaşımı ortaya
koyarsanız koyun, burada asla siyasi tercihler değil, bürokrasinin o
konuda hazırladığı tercihler egemen olur bir noktada.
Şimdi, değerli arkadaşlar, teknik olarak
bu yasanın bütün maddelerinin, dün de bu konuda bizim adımıza
Fatma Nur Serter arkadaşımız bunun ne düzenleme getirdiğini
çok net ortaya koydu. Burada problem şu, bu bir haftalık, on günlük
maratonumuzun toplamında şöyle bir şey var: HSYKyla ilgili
yapılan düzenlemeler, İnternetle ilgili yapılan düzenlemeler,
şimdi Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili yapılmakta
olan yasal düzenlemeler, MİTle ilgili yapılacak olan düzenlemelerin
tek bir çıkış noktası var, o da şu değerli
arkadaşlar: Yani, daha önce kaldırdınız ya, bu Kenan
Evrenle ilgili, Millî Güvenlik Kuruluyla ilgili düzenleme vardı, onlar
hakkında hiçbir yaptırım yapılamaz diye bir yasal düzenleme
vardı, o yasal düzenleme şu anda tamamen kendiniz için uygulamaya
konuluyor. Nasıl konuluyor? Yani, bunları konuşmak yerine
şunu konuşsak daha iyi olur: AKPyi koruma ve kollama yasaları
bir paket olarak sunuluyor, aynen budur bu yasalar çünkü dokunulmazlığın
diğer halkası size yetmedi. Şimdi bu yasal düzenlemeler
yapıldıktan sonra yeni bir zırha, yeniden
dokunulmazlığa, bu da yetmezse anayasal düzenlemeye gideceksiniz.
AKPli bakanlara dokunulamaz, AKPli Başbakana dokunulamaz diye yeni bir
düzenleme getirmek durumundasınız bunlar kifayet etmezse. Çünkü
burada amacınız
Gerçekten, AKPye çalışılan bir
fabrika burası, biz de buna alet ediliyoruz milletvekilleri olarak.
Gerçekten, bakıyorum, yani bir haftadır, on gündür, gece gündüz,
sabahlara kadar, komisyonlarda cumartesi, Pazar sabaha kadar burada
sabahlamamızın telaşı şu: Seçime -özellikle bu 30
Marta- giden yolda, bütün zırhları üzerinizde toplamaktır.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Millete zırh geçmez Süleyman Bey, millete zırh geçmez.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Şimdi, millete karşı zırhlanmak için yapıyorsunuz.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Yok, geçmez o.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Ben, bu yasal düzenlemelerin arkasındaki komplonun bu anlamda
okunmasını istiyorum ve bunu, bu konudaki yolsuzlukları yeni bir
battaniyeyle gizlemenin, yeni bir örtüyle örtmenin projesi olarak görüyorum. O
nedenle, bu proje yerine, biz, burada, madde madde, gerçekten, eğitimin
sorunlarını konuşsak, bu yapılacak olan buradaki
önerilerimizi dikkate alsak sorun çoktan çözülecek.
Bakın, bu
düzenlemeyle -iddiayla söylüyorum- orada yaklaşık 100 bin
eğitmenin anca yüzde 10u yeniden bu sürece dâhil olacak ama yapmak
istediğiniz bir tek şey var: Şimdiden kılıcı
elinize alıp millî eğitimde, diğer uygulamalarda birkaç
operasyon yapıp ondan sonra milleti tehditle, şantajla Bakın,
böyle yaparlarsa herkese bir karanlık Türkiye geleceği
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla)
olacaktır. diye bir kaide yaratarak sorunu aşmaya
çalışıyorsunuz. Onun için, bu yasal düzenleme millî
eğitimin değil, eğitimsizliğin yoludur.
Hepinize teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 1416 sayılı Kanunun 21inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "çalışma sürelerinin"
ibaresinin "görev sürelerinin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Varlı (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Adana Milletvekili Muharrem Varlı,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzüntüyle baktığımız ve bizi derin
düşüncelere salan Ukraynada bazı hadiseler var. Özellikle
Kırım Özerk Bölgesinde Parlamentonun Ruslar tarafından
işgal edilmesiyle orada Rusya ile Amerikanın arasındaki bir
mücadelede Kırım Tatarlarının haklarının,
hukuklarının korunması açısından Hükûmeti, Türkiye
Cumhuriyeti devletini bir an önce göreve davet ediyorum. Çünkü, orada
yaşayan Türkler, Kırım Tatarları çok uzun yıllar
öncesinde de çok ağır işkencelere maruz kalmış, çok
sıkıntılar yaşamış. Dolayısıyla, belli
bir rahatlık süreci içerisinden eğer bugün Rusların
egemenliğinde veya Avrupa ile, Amerika ile Rusyanın arasındaki
çatışmanın arasında kalıp bundan zarar görürlerse
hepimiz üzüntü duyarız diye düşünüyorum. Onun için, Hükûmeti ve
Türkiye Cumhuriyeti devletini bir an önce bu konuda tedbir almaya davet
ediyorum.
Yine her zaman olduğu gibi, kendi emellerinizi
gerçekleştirmek adına bir kanun getirdiniz ve burada
kanunlaştırmaya çalışıyorsunuz. Partinizin
başında adalet var, Adalet ve Kalkınma Partisi ama adaletli
bir uygulamayı ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Daha
önce yazılı imtihanlarla, hak ederek okul müdürü, müdür yardımcısı
olanları, bürokrat olanları bir çırpıda görevden alıp
onların yerine parti teşkilatlarınızın veya size
bağlı sendikaların önereceği insanları valilerin
yetkisiyle atatarak müdür yapmaya çalışıyorsunuz.
Arkadaşlar, bu son derece sakıncalı ve yanlış bir
uygulamadır. Bugün binlerce insan burada Türkiye Büyük Millet Meclisini
izliyor, sizleri izliyor, sizlerin vereceği oyu, sizlerin vereceği
kararı izliyor. Bu insanların birçoğu belki sizlere oy
vermiş insanlardır ama siz, sırf kendi parti
teşkilatlarınızın ve sendikalarınızın
dediğini gerçekleştirmek adına, sırf kendi
kafanızın arkasındakileri gerçekleştirmek adına bu
müdürleri bir anda değiştirip, bürokratları bir anda
değiştirip istediğiniz adamları yetkilendirmek
istiyorsunuz. Bu son derece adaletsiz ve son derece yanlış bir
uygulamadır, bundan bir an önce vazgeçin, bu kararınızın
doğru olmadığını buradan haykırıyorum.
Binlerce bu meseleye düşünceli bir şekilde yaklaşan, bakan
insanlar adına buradan haykırıyorum: Lütfen bu meseleyi bir an
önce ortadan çekin, kaldırın ve o insanlar, adaletli bir şekilde
geldikleri görevlerini yapmaya devam etsinler.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, vali
neye göre karar verecek? Size bağlı sendikanın önereceği
isme göre karar verecek. Hani, hep demokrasiden bahsediyorsunuz, millî iradeden
bahsediyorsunuz, bunun neresinde demokrasi var? Yani, şimdi, sendikalar
demokrasinin en önemli kurallarından, en önemli kurumlarından bir
tanesi değil mi? Şimdi, başka sendikaları hiçe
sayacaksınız, başka sendikaların üyelerini hiçe sayacaksınız;
kendi sendikanızın ön alması, kendi sendikanızın söz
sahibi olabilmesi için kanun hazırlayacaksınız. Bu, adaletle ne
kadar bağdaşır, hukukla ne kadar bağdaşır,
vicdanla ne kadar bağdaşır, Allah korkusuyla ne kadar
bağdaşır? Buradan hepinizin vicdanlarına seslenmek
istiyorum: Doğru bir uygulama yapmıyorsunuz, yanlış bir
uygulama yapıyorsunuz, gelin bundan vazgeçin.
Şimdi, dershaneler niye bu ülkede var oldu? Niye bu
kadar çoğaldı dershaneler? On iki yıldan beri siz
iktidarsınız; demek ki eğitim sisteminde tam manasıyla
öğrencileri doyuracak bu rekabet sisteminde öğrencilerin
yarışmasını tam manasıyla sağlayacak
imkânları veremediğiniz için dershaneler ortaya çıktı.
Çocuklarınızı neden özel okullara gönderiyorsunuz, devlet
okullarına göndermiyorsunuz? Çünkü özel okullar daha iyi eğitim
veriyor, değil mi? Dolayısıyla, arkadaşlar, burada kendi
hatalarınızı, kendi
sıkıntılarınızı, kendi problemlerinizi ve ondan
kaynaklanan
Dershanelerin ve özel okulların işlemesini durdurmak ve
güya kendiniz açısından, bir gruba karşı tedbir almak
açısından, intikam almak açısından böyle bir yasa
değişikliği yapıyorsunuz, son derece yanlış bir
uygulama içerisindesiniz, bundan vazgeçin arkadaşlar. İntikam almak,
elbette ki, eğer, size yapılan bir yanlış varsa, bunu yanlış
olarak değerlendiriyorsunuz, birilerinin ekmeğiyle oynayarak, bir
kurumu ortadan kaldırarak veya Millî Eğitimin tamamını
ortadan kaldırarak, Millî Eğitimi yok sayarak olmaz, böyle olmaz.
Hukuk çerçevesinde, kanun çerçevesinde -eğer birileri suç işliyorsa-
gelin, hep beraber cezalandıralım, hep beraber cezasını
verelim, ondan sonra da çıkalım Bunlar suç işledi, biz de
cezalandırdık. diyelim. Ama siz bütün kurumu, bütün
Bakanlığı cezalandırıyorsunuz.
Saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 3 kabul
edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 4 üncü maddesi ile 1416 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 3 üncü maddenin birinci fıkrasında
yer alan "ifa etmeye" ibaresinin "yerine getirmeye"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara Kocaeli Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 4 üncü maddesinin 2 nci fıkrasına
"Yurtdışına eğitim amacıyla gönderilenlerden
öğrenimlerini tamamlayamayanların durumu yönetmelikle
düzenlenir." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter Dilek
Akagün Yılmaz
İstanbul
İstanbul
Uşak
BAŞKAN Komisyon bu okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Yılmaz, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bugün -bildiğiniz gibi-
Başbakan Tayyip Erdoğan Uşaktaydı.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ne güzel
ev sahipliği yaptı Uşaklılar.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Uşakta
olması nedeniyle bazı öğrenci arkadaşlarımız yani
bu konuda tepkilerini dile getirmek isteyen vatandaşlarımız
pankartlar açmışlar. Pankartlarda ne yazıyor biliyor musunuz?
Konumuz montaj, dersimiz dublaj, hocamız Tayyip. Bu pankartları
astıkları için çocuklar gözaltına alınıyorlar,
insanlar karakollara götürülüyorlar, baskı altında tutuluyorlar.
Artık, en ufak bir eleştiriye bile tahammülünüz yok.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Paralel
yapının işidir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bunu şiddetle
protesto ediyorum. Yani, barışçıl anlamda farklı
düşüncelerini dile getiren çocuklarımız,
vatandaşlarımız Uşakta gözaltına alındı.
Bunu şiddetle kınıyorum ve protesto ediyorum.
SALİH KOCA (Eskişehir) Esnafı hastanelik
edenlere ne diyorsun?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Şimdi, bu
yasayla ilgili görüşmeye geldiğimizde, bu yasanın ne anlama
geldiğini hepimiz biliyoruz. Paralel devlet diyorsunuz, cemaat
diyorsunuz, örgüt diyorsunuz ve Bu paralel devletin dershanelerini
kapatıyoruz. diyorsunuz ama asıl yapmak istediğiniz şeyin,
onlarla beraber, kadrolaşmayı yeniden örgütlemek olduğunu
görüyoruz. Artık, cemaat kadrolarının yerine AKP kadroları
gelecek. Dershaneleri kapatıyoruz. diyorsunuz, özel okulları
açıyorsunuz ve buna gerekçe olarak da ne diyorsunuz: Fırsat
eşitsizliğini kaldırıyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Meydan
nasıldı, miting meydanı?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Dershaneye
gidenler, gidemeyenler vardı; şimdi bunu kaldırıyoruz.
Peki, sevgili arkadaşlar, nerede görülmüştür ya, özel okulların
fırsat eşitsizliğini kaldırdığı nerede
görülmüştür? Herhâlde dünya literatürüne böyle bir sözü de siz getirdiniz
diye düşünüyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Dilek Hanım mitingde kaç kişi var? Öğrenebildiniz mi
Dilek Hanım?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Devamla) - Şimdi, eğer cemaat var ise, eğer yasa
dışı bir örgütlenme var ise nedir yapılması gereken?
Memur olanlarla ilgili 4483ü işletirsiniz, soruşturma
açarsınız. Dershanelerde eğer bu ülkenin değerlerine
aykırı şeyler söyleniyorsa, çocukların beyinleri
yıkanıyorsa ki ben de aynı fikirdeyim, yıkanıyor-
bunlarla ilgili soruşturma açarsınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Meydan kaç kişiydi Dilek Hanım, meydan?
OSMAN BOYRAZ
(İstanbul) - On binler meydandaydı.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Devamla) - Bunları yapanların cezalandırılması
yolunda çaba sarf edersiniz ama 100 bin kişinin yerini
değiştiremezsiniz. Yeniden bu eğitim sistemini yok edemezsiniz,
bu eğitim sistemini kökten değiştiremezsiniz.
Biz şunu söylüyoruz:
Siyasallaşmaya, kadrolaşmaya, eğitimin özelleştirilmesine
hayır. Bunu söyleyen öğretmenler dün coplandı, gazlandı.
Sayın Millî Eğitim Bakanımız, o öğretmenleri,
sendikaları dinleme gereğini bile duymadı. Böylesi bir ülkede,
ileri demokrasi dediğiniz böylesi bir ülkede gerçekten demokrasinin
olmadığını gösteriyorsunuz artık.
Ne istiyoruz? Ne
olması gerekiyor? Parasız eğitim, bilimsel eğitim,
demokratik eğitim, laik eğitim. Ama sizin konunuz asla bunlar
değil, bunu görüyoruz.
Şimdi, 24 Şubat
dinlemelerinden sonra Tayyip Erdoğan ve Bilal Erdoğanın
konuşmaları iddiası ortaya çıktığında, ses
bantları çıktığında dediniz ki: Efendim, bunlar
montaj, bunlar gerçek değil. Ama montaj ise -hani, bir yerden
cımbızlandı da kondu diyorsunuz ya- gerçek konuşmaları
sizin asıl olarak yayınlamanız gerekiyordu. Bunu
yayınladınız mı? Hayır.
İHSAN ŞENER
(Ordu) - Bu kadar mı, bu kadar mı çalışıyor
mantığınız?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Devamla) Peki, TİB kayıtlarını
yayınladınız mı? Hayır, hiçbirini
yayınlamadınız. Tayyip Erdoğanla Bilal
Erdoğanın konuşmasını yayınlamadınız.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Yanlış lokomotifin peşindesiniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Devamla) Size bir gerçeği söyleyeyim sevgili arkadaşlar:
Bakın, ses kaydı, parmak izi ve göz retinası asla taklit
edilemiyor. Pek çok banka ve pek çok telefon şirketi sesli imzayı
alıyor artık. Yani, bunun taklit edilmesi mümkün değil, bu
bilimsel bir gerçek ama bunu görmüyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Bugün savcılık açıkladı raporları.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Devamla) Biz sizden şunu istiyoruz: Montajsa gerçeğini
açıklayın, eğer bir konuşma yapılmadıysa TİB
kayıtlarını açıklayın, biz sizlerden bunu istiyoruz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Savcı açıkladı, savcı.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Devamla) Bu ses bizim değil. diyebiliyor mu Tayyip Erdoğan,
lütfen bunu söyleyeniz.
Bunun yanında,
bakın, şunu gözlemledik özellikle 17 Aralıktan sonra
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz
konuşmalarınızı banda mı alıyorsunuz?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) -
dediniz ki:
Efendim, bu ülkede yargıda çete var. Efendim, bu ülkede millî eğitimde
çete var, emniyette çete var. Hepsini söylediniz
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz
konuşmalarınızı kayda mı alıyorsunuz?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) -
ve dediniz ki:
İnsanlar sahte delillerle mağdur edildi. Ayarlanmış
yargıçlar bunları mahkûm etti, sahte ihbar mektuplarıyla mahkûm
etti.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Meydan ne alemde
meydan?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Ve bu
insanların mağduriyetinin giderileceğini bizzat Başbakan
söyledi ama çıkartılan yasalarla biz gördük ki, siz o insanların
-Ergenekon, Balyoz ve diğer siyasi davalardaki- mağduriyetlerini
gidermeyi değil, onların isimlerini kullanarak kendinizi kurtarmaya
çalışıyorsunuz, bunu gördük ama şunu bilesiniz ki: Bu
kumpas mağdurları dediğiniz insanların özgürlükleri ele
alınıncaya kadar, o cezaevinden tahliye edilinceye kadar iki elimiz
yakanızdadır.
Arkadaşlarımız şu resimleri koydular
ortaya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Burada kimler var,
ben isterseniz size söyleyeyim
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) İlker
Başbuğ var, Tuncay Özkan var, Engin Alan var, Ergun Poyraz var -yedi
buçuk yıldır tutuklu bu insanlar- Hasan Atilla Uğur var,
Muzaffer Tekin var -ölmek üzere- Kemal Alemdaroğlu var. Bunlar özgür
kalmadan, bu kumpas mağdurları özgür kalmadan
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Paralel
yapıdan hesap sorun, paralel yapıdan.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) O paralel
yapıya siz neden oldunuz, O paralel yapıyla mücadele ediyoruz.
diyorsunuz, gerçekte hiçbir mücadele etmiyorsunuz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Vaizler gibi
konuşuyorsunuz, paralel yapıdan hesap sorun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Kendinizi
kurtarıyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, süresi doldu.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
MEHMET METİNER (Adıyaman) Paralel
yargıdan hesap sorun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bu insanların
özgürlüğü sağlanıncaya kadar bu mücadele devam edecektir
MEHMET METİNER (Adıyaman) Siz vaiz lobisine
intisap ettiniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
unutturamayacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 4 üncü maddesi ile 1416 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
geçici 3 üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan "ifa
etmeye" ibaresinin "yerine getirmeye" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Millî Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi hakkında söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa tasarısının 4üncü maddesi lisansüstü
eğitim için yurt dışına gönderilen ve gönderilecek
öğrencilere ilişkin düzenlemeleri içeriyor. Ancak, ben bu maddenin
detaylarına fazla girmeden öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bence,
Başbakan dershaneleri kapatmak istemekle siyasi hayatının en
büyük hatasını yapmıştır. Eminim ki şimdilerde
çok belli etmese de başını duvarlara vuruyordur. Dershaneleri
kapatmak konusunda paralel örgüt diye tanımladığı
cemaatle ters düşmeseydi başına bunlar gelmeyecekti. Sayın
Başbakan kendisini, hükûmetini, bakanlarını, bakan
çocuklarını, kendi çocuklarını ve kabinenin yaşam
koçluğunu yapan Rıza Sarrafın başını
yakmıştır. Dershaneleri kapatmak için bir girişimde bulunmasaydı
yolsuzluklar, hırsızlıklar, arsızlıklar ortaya
çıkmayacaktı. Aslında, Başbakan istemeden de olsa bu
millete iyilik yapmıştır. Milletin kendine gelmesine vesile
olmuştur. Dershanelerle ile ilgili konu dershaneler ile ilgili değil,
tamamen bir güç gösterisi için hazırlanmıştır, güç bende demek
için hazırlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dershaneler konusunda evvela bazı gerçekleri bilmek ve ona göre hareket
etmek gerekir. Dershanelerin varlığı eğitim sisteminin
yetersizliğinden ve yanlışlarından ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla, bu yanlışları düzeltip eğitim
sistemini yeterli hâle getirmeden dershaneleri kapatmak büyük bir boşluk
doğmasına ve çok çeşitli sorunların çıkmasına da
sebep olacaktır.
Dershaneleri kapatmadan önce okullar arasındaki
eğitim ve öğretim kalitesi farkını da azaltmak lazım.
Böylece, bölgeler ve okullar arasındaki farklar dershaneyi gerektirmeyecek
şekilde düzenlenmiş olur. Dershaneler sınavlara endeksli
eğitim sisteminin bir ürünüdür. Ezberci, eleyici ve seçkinci bir
eğitim anlayışında dershanelerden kurtulmak mümkün
değildir.
Dershanelerden illa kurtulacaksanız, ille de
kaldırmak istiyorsanız önce mevcut sınav sisteminde düzenlemeler
yapmanız gereklidir. Bu sınav sistemi varken dershaneler
kaldırılamaz. Eğitimde fırsat eşitliği bir
dereceye kadar dershaneler sayesinde sağlanmaya
çalışılmaktadır. Mevcut okul içi eğitim sistemine göre
dershaneler kaldırılırsa, eğitimde fırsat
eşitliğini temin edecek başka yol da kalmaz. Dershaneler kapatılırsa
eğitim boşluğa düşer. Dershanelerin çoğunluğu
milliyetçi, vatansever, inançlı müteşebbislerin elinde;
çocukları yetiştirdikleri gibi, onlara bir mensubiyet duygusu
veriyorlar, belirli bir ahlak ve terbiye duygusu aşılıyorlar.
Hükûmete önerim: Önce dershane ihtiyacını
ortadan kaldırın, ondan sonra dershanelere olan talep azalır,
yok olur, dershaneler de zaten ortadan kalkmış olur.
Üniversite önündeki yığılmanın
önümüzdeki yıllarda yaklaşık 4 milyona çıkacağı
belirtiliyor. İşte, böylesi bir durumda, her ne kadar karşı
çıkanlar olsa da dershaneye giden öğrenci sayısı hızla
artmaya devam edecek. Yasak koyarak üniversite önündeki
yığılmayı eritmek boş bir hayalin ötesine geçmez.
Dershaneyi kapatırsınız bürolar kurulur, onları da
kapatırsanız özel dersler başlar bu sefer. Bunun yolu,
akılcı çözümler üretmektir ama nedense, hem Millî Eğitim
Bakanlığı hem de YÖK, akılcı çözümler üretmek yerine
aksini ısrar etmekte ciddi bir çaba sarf ediyorlar, bir fikir
kısırlığı yaşıyorlar. Bu konu keşke
inada bindirilmeden, etraflıca düşündürülüp gündeme getirilseydi
böyle bir meselenin halli çok daha kolay olurdu.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Türkkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 4ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 4 kabul
edilmiştir.
5inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 5 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının
1 inci cümlesinden sonra "Sözlü sınavlar kayıt altına
alınır. Öğretmenlerin seçimi amacı ile düzenlenecek yönetmeliklerde
sözlü sınavın etkisi yüzde onu geçemez." ibaresinin eklenmesini,
5 inci fıkrasının "Aday öğretmenlik süresi sonunda
sınava girmeye hak kazanamayanlar ile üst üste iki defa sınavda
başarılı olamayanlar, kamu kurumlarında başka
görevlerde değerlendirilirler." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Hasan
Ören Fatma
Nur Serter Celal
Dinçer
Manisa İstanbul İstanbul
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 5 inci maddesinin tasarı
metninden çıkartılması arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Sırrı
Sakık
Iğdır Bingöl Muş
Altan Tan Selma
Irmak Hasip
Kaplan Diyarbakır Şırnak Şırnak
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Emin
Çınar
Ankara Kocaeli Kastamonu
Seyfettin
Yılmaz Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Adana Kahramanmaraş Ankara
Münir
Kutluata
Sakarya
BAŞKAN Komisyon bu önergelere katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kutluata, buyurunuz efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Millî Eğitim Temel Yasasında önemli
değişiklikler yapan 562 sayılı Yasa
Tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarının 5inci
maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, esas
tartışılması gereken konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin nelerle meşgul edildiği hususu olduğuna
inanıyorum. Ülke, bir devlet krizi içine sürüklenmiş bulunuyor.
Devletin kurumları iktidar tarafından bloke edilmiş, görevlerini
yapamaz duruma getirilmiştir. Hukuk devleti ve demokrasiyi askıya
almaya çalışan seri hâlinde yasalar çıkarılmaktadır.
Anayasa ve kuvvetler ayrılığı ilkesi her gün
çiğnenmektedir. Ayrıca, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu
sonrası âdeta yarısı düşmüş bulunan Hükûmetin,
şimdi, tamamının meşruiyeti çok kişi tarafından
tartışılır hâle gelmiştir. Böyle bir ortamda
tartışılması gereken, bu durumdaki bir Hükûmetin, Meclisi
kendi özel ihtiyaçlarına yönelik, Anayasa ve demokrasiye aykırı
seri yasalar çıkarmaya zorlamasının doğru olup
olmadığı hususudur.
Değerli milletvekilleri, işin özeti:
İktidar yanlışlarını daha büyük yanlışlarla
kapamaya çalışmaktadır. Bu gidişten sağlıklı
bir çıkış olmayacağı açıktır, bunu bir kez
daha hatırlatıyoruz.
Bu yasanın temel amacının dershaneleri
kapatmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu vesile ile idari
kadrolarda bulunan ve iktidarın hoşlanmadığı
öğretmen kadrolarının tasfiyesinin de ilave bir hedef olarak
yasaya eklendiği anlaşılmaktadır.
Bakmak lazımdır, dershaneler hangi ortamda
kaldırılmaya çalışılıyor. Merkezî sınav
sistemi devam ediyor. Üniversitelere giriş hâlâ bir yarışma
sınavı ile mümkün. Üniversitelerin kalitesi her gün düşüyor.
Üniversite eğitimi çok büyük oranda paralı hâle gelmiş.
Parasız ve kaliteli bir üniversiteye girmek son derece zor hâle
dönüşmüş ve bunun sonucu olarak da dershane ihtiyacı her geçen
gün artmış; nitekim iktidar partisi döneminde 2.100den 4 bin küsura
çıkmış yani yüzde 100 artmış. Böyle bir dönemde dershaneler
kapatılıyor.
Dershaneler, esasen, yetersiz eğitim sisteminin bir
sonucudur ancak yetersiz eğitim sistemi, on iki yıllık AKP
iktidarı döneminde çok daha yetersiz ve hastalıklı bir
yapıya dönüştürülmüştür. Hastalığı tedavi etmeden
ilacı yasaklamanın hastayı karaborsaya sevk etmekten başka
bir anlam taşımayacağı hepinizin malumudur. Gönül arzu
ederdi ki Millî Eğitim Bakanı çıkıp Millî eğitimde
şu gelişmeler sağlandı, şunları,
şunları yaptık. O bakımdan, dershanelere olan ihtiyaç
azaldı, bu yüzden bu düzenlemeleri yapıyoruz. diyebilseydi. Yine
Millî Eğitim Bakanı Okullar arasındaki, şehirler
arasındaki, kesimler arasındaki eğitim kalitesi
farkını ortadan kaldırdık, dershaneleri kapatmaya
yöneldik. diyebilseydi mesele yoktu. Ama bunları diyemediğine göre,
şimdi Sayın Millî Eğitim Bakanının çıkıp
esas maksadı itiraf etmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, kanunun mahiyetini
anlayabilmek bakımından AKPnin millî eğitimde nelerle
meşgul olduğuna, millî eğitim adına AKPnin icraatıyla
ilgili akıllarda nelerin kaldığına bakmak gerekiyor. Hatırlanacağı
gibi, fazla bir şey yok ama birtakım sarsıntılar var. 5
yaşında 500 bin çocuğun zorla eğitime başlatılmak
suretiyle geleceklerinin karartılması, 5 bakan değişikliği,
9 yaşında çocukların ilkokuldan mezun edilmesi ve bazı
millî eğitim bakanlarının, muhtevasında kendisinin tarif
edildiği zehabına kapılarak Gençliğe Hitabenin ortadan
kaldırılmasını, çocuklarımızın,
gençliğimizin, milletimizin iftihar vesilesi Andımızın
ortadan kaldırılmasını hedef almak gibi büyük çabaları
olmuştur. Ama bunun dışında hiçbir gelişme
olmamıştır. Düşünün ki millî eğitimle ilgili yegâne,
tek hedefi kindar bir gençlik yetiştirmek olan bir iktidar bunların
dışında bir şey yapamazdı. Nitekim yapamamıştır
ve bu kindar tavırların sonucu olarak da bir intikam yasası
olarak önümüze bu dershaneleri kapatma yasası getirilmiş bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Bu bakımdan, bu
yasanın silsile hâlinde çıkarılan diğer yasalar gibi
iktidarın kendi özel maksadına matuf bir yasa olduğunu ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kutluata.
Diğer önerge üzerinde Sayın Dora
konuşacak. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıdaki bu madde
önerisiyle Hükûmet, aday öğretmenlere bir yıl fiilen
çalıştıktan sonra performans değerlendirilmesinde
başarılı olmak ve disiplin cezası almamak
koşuluğuyla asaleten atanmaları için yazılı ve sözlü
sınava girme zorunluluğu getirmektedir. İlk sınavda
başarılı olamayan aday öğretmenler, başka bir il veya
ilçeye âdeta sürgün edileceklerdir ve ikinci yıl yeniden yapılacak
sınavda da başarı olamazlarsa memuriyetlerine son verilecektir.
Değerli
milletvekilleri, ilk bakışta bu düzenlemenin sadece aday
öğretmenlere özgü olduğu düşünülse de düzenlemenin Millî
Eğitim Bakanlığının Ulusal Öğretmen Strateji
Belgesine uygun bir şekilde yapıldığı
anlaşılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı, Ulusal
Öğretmen Strateji Belgesiyle öğretmen yetiştirme sistemi ve
öğretmen istihdamını günümüzün piyasa değerleri olan
rekabet, verimlilik, kariyer, performans, stratejik hedefler gibi kavramlar
üzerinden şekillendirmek istemekte, ilk adımı aday
öğretmenlerin asil kadrolara atanması aşamasında uygulamak
istemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu uygulamanın bir sonraki adımı önce
eğitim yöneticilerinin, ardından tüm eğitim emekçilerinin
iş güvencelerinin kaldırılması ve eğitimde
sözleşmeli personel istihdamının hızla yaygınlaştırılmasıdır.
Bu düzenlemeyle aday öğretmenlerin asil kadrolara geçişi zorlaştırılmaktadır.
Öğretmenlerin, öğretmenliğin daha nitelikli bir hâle
getirileceği gerekçesiyle yapılan bu düzenlemeyle öğretmenlikte
niteliğin sadece sınav başarısına indirgenmesi kabul
edilemez. Mevcut uygulamada -KPSS eğitim bilimleri ve KPSS alan
sınavı olmak üzere- üç sınavı geçmek zorunda olan
öğretmen adaylarının, atandıktan sonra iki yıl asli
kadroya geçiş yapabilmeleri için bir sınav zorunluluğunun daha
getirilmesi alkışlanacak bir uygulama değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öğretmenlikte niteliği artırmak
eleme sınavlarıyla değil daha bütüncül, bilimsel politikalarla
mümkündür. Öğretmenlik mesleği, tamamen sınava dayalı,
teknik bir meslek hâline dönüştürülmelidir. Adaylıktan asil kadroya
geçiş koşulu sınav odaklı değil, uygulama ve süreç
odaklı olmak zorundadır. Eğitimde her türlü güvencesiz istihdam,
örneğin ücretli öğretmen, vekil öğretmen, sözleşmeli
öğretmen, geçici öğretmen gibi uygulamalara derhâl son verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, nitelikli eğitimci
yetiştirmek, okul öncesi eğitimden ilköğretime,
ortaöğretimden üniversiteye tüm eğitim sistemini yeni bir
anlayışla kurmakla mümkün olabilir. Millî Eğitim Bakanlığı
öncelikle eğitim yapılan ortamları ve binaları gözden
geçirmelidir. Birçok köy okulunda hâlâ birleştirilmiş
sınıflar bulunmaktadır. Zor koşullarda eğitim,
öğretim yürütmeye çalışan öğretmenlerin
durumlarının iyileştirilmesiyle işe
başlanmalıdır.
Yine, ilköğretim okullarında eğitim
verilen milyonlarca çocuk okula geldiğinde sadece ana dilini
konuşabiliyor durumdadır; buna karşın, Millî Eğitim
Bakanlığının iki dilli çocuklarla ilgili bir eğitim
politikası bulunmamaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığı siyaseten kendi sorumluluğunda bulunan bu durumu,
öğretmeni kendi asimilasyon politikalarında araç olarak kullanarak
aşmaya çalışmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî Eğitim Bakanlığının özel eğitime ihtiyaç
duyan engelli öğrencilerle ilgili özel sınıf uygulamaları
da son derece başarısız durumdadır; birçok özel
sınıfta özel eğitim bölümü mezunu olmayan öğretmenler
istihdam edilmeye devam edilmektedir. Ayrıca, özel alt
sınıflarda 7 yaşındaki bir çocuk ile 12 yaşındaki
bir çocuk aynı sınıfta eğitim görmek zorunda
bırakılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, elbette Millî Eğitim
Bakanlığının sorunları saymakla bitecek bir konu
değildir. Nitelikli öğretmen, nitelikli bireyler yetiştirmek
için elbette gereklidir. Ancak, nitelikli öğretmen yetiştirmenin ön
koşulu bol sınavlı elemelerden değil; bilimsel, çağdaş,
özgürlükçü bir eğitim sisteminden geçer. Unutmamak gerekir ki niteliksiz
birey yoktur; niteliği fark edemeyen, onu geliştiremeyen ve bireyi
niteliksizleştiren eğitim sistemleri vardır.
Bu düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Sonra
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 5 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının
1 inci cümlesinden sonra "Sözlü sınavlar kayıt altına
alınır. Öğretmenlerin seçimi amacı ile düzenlenecek
yönetmeliklerde sözlü sınavın etkisi yüzde onu geçemez."
ibaresinin eklenmesini, 5 inci fıkrasının "Aday
öğretmenlik süresi sonunda sınava girmeye hak kazanamayanlar ile üst
üste iki defa sınavda başarılı olamayanlar, kamu
kurumlarında başka görevlerde değerlendirilirler."
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Hasan Ören (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ören. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5inci madde üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, görmüyorsunuz,
duymuyorsunuz, hissetmez vaziyettesiniz. Saat 19.00; bu kürsü halkın
kürsüsü, halk iradesinin teşekkül ettiği kürsüden ise vatandaşla
saat 19.00da bağımızı kesiyorsunuz. Gerçekten içinize
siniyor mu bu uygulama? Biraz evvel Sayın Bülent Arınç burada
otururken bunu kendisine sormak isterdim.
Yalçın Akdoğan, baş baş
başdanışman diyor ki: Bizim Parlamentoyu saat 19.00dan sonra
konuşturmama nedenimiz Cumhuriyet Halk Partisinin veya milletvekillerinin,
muhalefet milletvekillerinin halkla buluşmasını engellemek.
Eğer bu kadar açık bu söyleniyor ise görmeniz, duymanız,
hissetmeniz gerekli değil mi?
Şimdi, dershanelerle ilgili bir yasa getiriyorsunuz.
Sayın Başbakan Erdoğan diyor ki dershanelerin
kapatılması konusunda kararlı olduklarını belirterek:
İktidara geldiğimizde Hüseyin Çelike Hemen bir çalışma
yap. dedim, olmadı. Aynı şeyi Nimet Hanıma, Ömer Beye de
söyledim; artık Nabi Bey döneminde bu çalışmalar sonlanacak.
Tahmin ediyorum Nabi Beyi, Millî Eğitim Bakanını, bakır
harflerle tarihe yazacak.
Değerli arkadaşlarım, 300 bin
öğretmen şu an görev bekliyor, 165 bin öğretmen atama bekliyor.
Çıkardığınız yasayla 5inci maddede,
kadrolaşmayı daha iyi yapabilmenin koşullarını
yaratabilmek için sözlü sınavları getiriyorsunuz, böylesine kötü bir
tasarıyı buradan geçirmeye çalışıyorsunuz.
Bunlar olabilir, bunları
tartışırız ama Türkiye'nin şu an bundan daha önemli...
Seçimlere gider iken yerel yönetimlerden konuşulması, yerel yönetim
projelerinin öne çıkması için Tayyip Erdoğanla Bilal
Erdoğan arasında geçen konuşmaya veya iddiaya yasama
tarafından el koyulması yani yasamanın bu konuyla ilgili fikir
üretmesi gerekli olduğuna biz muhalefet olarak inanıyoruz. Eğer
gerçekten samimiyseniz, sadece Sanayi Bakanı Işıkın
söylediği gibi -Ben kaseti izledim, kasette montaj olduğunu
hissettim.- eğer hissetmekle bu sorunları çözecek isek bu sorunun
çözülmediğini görürüz.
Muhalefetin çözüm üretmediğini söylüyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisinin çözüm önerisi var: Bu Meclis, hemen, acilen,
Mecliste bulunan, grubu bulunan siyasi partilerden bu ses kaydıyla ilgili
tecrübesi olan, bilgisi olan arkadaşlardan bir komisyon kursun ve bu
komisyon İngiltereye, Japonyaya, Amerikaya, Fransaya, Almanyaya,
nerede Türkiyedeki gibi resmî bir kurum, TÜBİTAK var ise oraya gitsin bu
arkadaşlarımızın hepsi, bu ses kaydının montaj mı,
yoksa gerçek mi olduğunu öğrensin. Hatta bir ilk daha
başaralım, bir ilki daha başaralım, bu heyet gelsin buraya,
montajsa ortak açıklama yapsın ama gerçekse, ki gerçek olduğunu
biliyorsunuz... Eğer bu kaset, bu ses bandı gerçek olmasa idi
Başbakan ortalığı ayağa kaldırırdı.
Şu an gelip de TÜBİTAKtan alacağınız bir belge de
işe yaramaz, sakın oraya sığınmayın.
AHMET YENİ (Samsun) Oradan bir şey
çıkmaz, uğraşmayın.
HASAN ÖREN (Devamla) Orada görev yapan 5
arkadaşı görevden alacaksınız, yenilerini oraya
atayacaksınız. Oradan sizin yalanlarınızı tescil
ettirmeye gider iseniz Türkiyeyi rahatlatamazsınız.
AHMET YENİ (Samsun) Bir şey çıkmaz size
oradan.
HASAN ÖREN (Devamla) Çözüm öneresi basittir. Bir hafta
içerisinde
Bu, AKPyi kurtarma veya AKPyi batırma projesi değildir,
bu, Türkiyeyi kurtarma projesidir. Türkiye sıkıntıdadır.
Türkiyedeki iş adamı, Türkiyedeki bürokrasi, Türkiyedeki çiftçi,
Türkiyedeki emekli şu an Tayyip Erdoğanla Bilal Erdoğan
arasında geçen konuşmadan emeğin ve alın terinin
çalındığını, gasbedildiğini söylüyor. Bu
izlenimi, bu algıyı vermek mecburiyetinde değiliz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ören.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sarıgülün
kayıtlarını al da konuşalım, Baykalı
konuşmaya gerek yok.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Satır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkanım, Meclis TV yayınlarını
kapattığımıza dair, bu konuda Hükûmetimizin,
Başkanımızın ve Başbakanımızın danışmanının
müdahale ettiğine dair beyanlarda bulundu sayın vekil. Cevap vermek
istiyoruz, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Danışmanın sözünü okudu ama
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Başbakanımıza da aynı şeyi söyledi efendim.
HASAN ÖREN (Manisa) Danışman kapattı
demedim.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) AK
PARTİ iktidarının Meclis yayınlarını
engellediğinden bahsettiler.
Müsaade ederseniz arkadaşım
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Kapatmadınız mı yani, açık mı diyeceksiniz
televizyona?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Açık,
açık(!) Size bir özel uygulama
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Manisa Milletvekili Hasan
Örenin 562 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Yalçın Akdoğanın
19.00dan sonra televizyonlar kapanıyor çünkü biz CHPnin halkla
buluşmasına mâni olmak istiyoruz. şeklinde bir beyanı
olamaz.
FARUK BAL (Konya) Var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Olamaz. (CHP ve MHP
sıralarından Aaa sesleri)
FARUK BAL (Konya) Var Hocam, gözünü seveyim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hocam, sen
gazeteleri okuyan insansın. Bırak onu, MHP de var içinde.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) İkincisi:
Cumhuriyet Halk Partisi milletle buluşmak istiyorsa buluşsun.
Buluşmanın yegâne mecrası televizyon değil, Meclis
televizyonu hiç değil.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yapma Hocam,
medya değil mi medya
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama bu
buluşmaya ilişkin başka engeller varsa televizyon mazeret
olmasın.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Televizyonları kapat, gazeteleri satın al, oh ne güzel memleket.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bence gündüz de
keselim yayınları, tam olsun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Olduğu gibi
kapatalım, daha iyi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Olduğu gibi
kapatalım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Üç: Bana
kalırsa şahsen burada hiç televizyon yayını
yapılmasın çünkü biz birbirimize konuşalım. Buradan
konuşurken Meclise değil de üçüncü şahıslara,
dışarıdakilere konuşmayalım. Burası Parlamento,
birbirimize konuşacağız, birbirimize.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Millete
konuşuyoruz kardeşim, millete konuşmayalım mı yani?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Millet
duymasın mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bizi niye seçtiler?
Birbirimizle konuşabilelim diye seçtiler.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Kapalı oturum
yapalım, kimse duymasın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu kürsüden, emin
olun, televizyon yayını olmasın, buradaki insanların
üzerine bir sükûnet çöküyor, sükûnet.
OKTAY VURAL (İzmir) Yahu, yani böyle çağ
dışı bir düşünce, böyle bir çağ dışı
düşünce
Parlamentoyu milletten saklayacağız!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Halktan niye
korkuyorsunuz ya?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama televizyon
yayınları bazen tıpkı bu kürsü gibi insanları
kışkırtıyor arkadaşlar. Buradan tabanıma mesaj
vereceğim
OKTAY VURAL (İzmir) Yalnız tabana destek için
mi konuşuluyor yediden sonra?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
kabilemi
baştan çıkaracağım, onları
heyecanlandıracağım. diline televizyon aracılık
ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Millet bilsin, millet bilsin.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hocam seni
alkışlıyorum! Seni kutluyorum Hocam!
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Bravo!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Tek mecra Meclisin
televizyonu değil, başka birçok kanallar var; gazeteler var, salon
toplantıları var, mitingler var, her yol var. [CHP
sıralarından alkışlar(!)]
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Onları da
satın aldınız. Hangi gazeteler, hangi televizyon Hocam? Yapma
ya! Satın almadığınız, baskı
kurmadığınız televizyon mu kaldı ya!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Niyet ortaya
çıktı, niyet. Komple kapatacaksınız herhâlde.
OKTAY VURAL (İzmir) Korkmayın milletten,
korkmayın. Millet doğruları bilsin. Kimin neyi
sıfırladığını millet bilsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ben diyorum ki:
Burada birbirimize konuşalım, burada. Birbirine
konuşamayanların üçüncü şahıslara konuştuğu yer
olmasın Parlamento.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bence kapalı
oturumlar yapalım Hocam, açık oturuma da gerek yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bostancı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, Meclis TV olayı bir partinin sorunu değil.
BAŞKAN Değildir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Burada ifade
edilen tarz aşağılayıcı bir tarz, buna cevap vermek
istiyoruz. Yani deniliyor ki: Siz orada millete konuşun. Biz milletin
vekiliyiz, tabii...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hepimize
sataşmıştır.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Ören
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, hatip
çıktığında benim yanlış bilgi verdiğimi,
yanlış bilgilendirdiğimi, böyle bir konuşmanın
Yalçın Akdoğan tarafından yapılmadığını
ve beni de yanlış konuşmam dolayısıyla itham
etmiştir, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ören.
7.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) Sevgili Hocam, Sevgili Profesörüm,
eğer buraya gelip de Alo, Fatih
bunu söyleyen Yalçın
Akdoğanı duymadıysanız
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Montaj!
HASAN ÖREN (Devamla)
bu ilişkiyle ilgili ses
bandına itiraz etmediyseniz; bununla ilgili, Yalçın
Akdoğanın neden Meclis televizyonunu kapattığıyla
ilgili düşüncesini açıkladığını
bilmiyorsanız
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Montaj!
HASAN ÖREN (Devamla) -
ben ne söyleyeyim size? Benim ne
söylememi bekliyorsunuz? Peki, burası nedir? Burası kimin kürsüsü?
Halkla buluşma
Halkla biz buluşuyoruz, halkla mitinglerde
buluşuyoruz ama buraya bizi halk niçin gönderdi? Benim
haklarımı koru, paramı çaldırma. Tayyip Erdoğan da
olsa, Bilal Erdoğan da olsa benim parama, alın terime el sürdürme.
dedi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Mustafa Sarıgül
ne olacak?
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu kürsüden, bu halkın
kürsüsünden sen milletvekili olarak konuşacaksın, ben de seni
denetleyeceğim. dedi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sarıgül de olsa
çaldırma!
HASAN ÖREN (Devamla) - Peki, niye Burayı,
televizyonu tamamen kapatalım. diyorsunuz? Nedir mantığı?
Yani, burayı kapattırdığımızda daha iyi mi
halledeceksiniz bu işleri? Daha mı gizli kapaklı
halledeceksiniz?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Çankaya Belediye
Başkanı kime yamyam dedi?
HASAN ÖREN (Devamla) - Niye sıkıntı
duyuyorsunuz? Nedir sıkıntımız?
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Hasan Bey, pankartlarla
geliyorsunuz. Sokağa çıkın pankartlarla.
HASAN ÖREN (Devamla) - Niye bunu söylüyoruz: Burada
sizinle diyalog kuramıyoruz. Bakın, iki kişi yan yana
geldiğimizde sizinle diyalog kuruyoruz. Hadi kuralım komisyonu,
kurmuyorsunuz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Git Sarıgülle
kur komisyonu sen.
HASAN ÖREN (Devamla) - Araştırma önergesi
verelim, kabul etmiyorsunuz. Halkla bir birliktelik
sağlayacağız, onu bırakın konuşalım diyoruz,
onu da kapatıyorsunuz. Nasıl yapacağız?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen git Genel
Başkanına konuş onu.
HASAN ÖREN (Devamla) - Üç maymunu oynuyoruz; görmüyorum,
bilmiyorum, duymuyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Biliyoruz canım!
HASAN ÖREN (Devamla) - O zaman, bu Meclis halkın
Meclisi mi?
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Ya, yıllardır pankart
taşıdınız Go home IMF diye.
HASAN ÖREN (Devamla) - Lütfen Hocam
Kolay gelsin hepinize. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ören.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Hâlâ pankart
taşıyorsunuz, icraat yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sakin olunuz lütfen.
Sayın Kaplan, sizin sözünüzü tam
anlayamamıştım.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Efendim, Meclis
TVde muhalefet başkalarına konuşuyor. tarzında
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Mesaj veriyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
mesaj veriliyor.
denildi. Evet, grup olarak, muhalefet olarak biz millete mesajı
Bunu
açıklamak zorundayız çünkü bu parayı iktidar partisi ödemiyor
Meclis TVnin
Bunu açıklayacağım.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayınız. Burada, Genel
Kurulda bir müzakere yürütüyoruz. Lütfen, kuliste konuşunuz bir derdiniz
varsa.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Halkın
parasıyla işleyen bir televizyondan halka hitap etmenin doğal
olduğunu anlatacağız.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkanım,
aynı gerekçe, artı Konuşacak bir şeyiniz yok.
şeklinde
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
milletvekilleri, TRTnin ve Meclis TVnin gelir kaynakları: Bir;
elektrikten yüzde 56,2. Gelirlerin yüzde 56,2si faturalardan, ampullerden ama
sizin ampulden değil. İyi bilin, Adalet ve Kalkınma Partisinin
ampulünden değil, vatandaşın evinde
harcadığından. Bu kesilen faturalardan yüzde 56,2si
vatandaşın parası. Sonra radyo, televizyon, video birleşik
cihazlar, elektrik enerjisi, genel bütçe. Şimdi, söyleyin bakayım:
Meclis TV, TRT, sizin babanızın malı mıdır, ha?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Başbakanın.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Söyleyin ya, söyleyin,
deyin: Babamızın malıdır. Biz aldık, havuza gelen
paralarla aldık. deyin. Bu kürsü, milletin kürsüsü değil mi? Niye
milletin kürsüsünü kapatırsınız canlı yayında? Burada
en önemli kanunları görüşüyoruz, eğitimi konuşuyoruz.
Türkiyede eğitimi konuşmak o kadar önemli değil mi? Şimdi,
bakın arkadaşlar, eğitim konusu gibi önemli bir konu
Saat yedi,
kapandı şu an televizyonlar, İnternetten yayın
yapılıyor. Siz diyorsunuz ki: Buradan birilerine
yapacaksınız. O birileri diye aşağıladığınız
millettir, millet; yurttaşımızdır, bize oy verip bizi
seçendir, biz vekiliz onlar asildir. Asil olan milletimize buradan gerçekleri
haykırmak demokratik toplumun gereğidir. Gerisi sansürdür,
yasaktır yasak; korkaklıktır, korkaklık; diktatörlüktür,
diktatörlük; toplumu susturmaktır, bilgi almasını önlemektir.
Siz buna sığınırsanız vay hâlinize sizin vay! Siz
böyle sığınarak, özel televizyonlar alarak, bu şekilde
kamuoyuna muhalefetin görüşlerinin yansımasını engelleyerek
burada hiçbir şey kazanamazsınız. Yazık ediyorsunuz,
ayıp ediyorsunuz, demokrasi anlayışınız çok
kıtmış sizin.
Kusura bakmayın. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim.
Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaza bir söz verin.
Nasıl, küçük, artçı depremler gelince şiddetli depremleri
engellemiş olursa, Meclisin buradaki şiddetini engelleme
açısından mümkünse Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaza bir söz
verin, içini boşaltsın. Her gelen giden hatibe laf atıyor. Yani
böyle bir hakkı yok. Bir kürsüye çağırın lütfen. Genel
istek üzerine, istiyoruz biz bu vekili.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
Böyle bir
şey yok yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama doğrusu bu.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Böyle
bir usul yok Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Enerjisini
boşaltsın bir zahmet, sizden istirham ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen, çok rica
ediyorum
Buyurunuz Sayın Bal.
9.- Konya
Milletvekili Faruk Bal'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce konuşan ve değerli bir akademisyen olarak
bildiğim Naci Beyin herkes tarafından malum olan, açık seçik
bir şekilde Yalçın Akdoğanın kayıtlara düşen
beyanını inkâr etmesine şaşırdım. Bilim
adamı önce gerçekçi olur, gerçekten hareket eder.
Yalçın Akdoğan niye bunu söyledi? Çünkü
demokrasilerde esas olan ifade hürriyetidir ve basın hürriyetidir; bu
ikisi yoksa zaten demokrasi değildir. Adalet ve Kalkınma Partisi 4
tane basın mecrası olan
Bir, yazılı basını -200
küsur tane, Gazeteciler Cemiyetinin tespit ettiği rakama göre,
Başbakanının talimatıyla, Başbakanlık
danışmanlarının talimatıyla işten attırarak-
susturdu, o mecrayı muhalefete kapattı. İki, görsel basın
yani televizyonlar. Bunları ise Alo Fatih hatlarıyla, Yalçın
Akdoğanın talimatlarıyla kapattı. Dolayısıyla, görsel
basın da muhalefete kapalı. Üç, İnternet hattı. Şimdi
çıkardığınız kanunla onu da kapatıyorsunuz. Kala
kala milletin kürsüsü olan bu kürsü kaldı. Bu kürsü de milletin malı.
Buradan da sesi kesmek için
Saat yediden sonra kesiyorsunuz ve geliyorsunuz,
burada diyorsunuz ki: Buradan hiç yayın verilmesine gerek yok. O zaman,
Hocam, soruyorum: Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin fikri mi,
zatıalinizin akademik fikri mi? Hangisi doğruysa bize
açıklayın, biz de demokratik bir ülkede mi yaşıyoruz yoksa
AKP diktasının ifade hürriyetini kesintiye uğratan, ifade
hürriyetini susturan, basın hürriyetini Basın gayrihürdür.
şeklinde bir maddeyle değiştiren. Basın sansür edilemez.
fikrini Basın sansür edilir. şeklinde değiştiren, AKP
diktasında mı yaşıyoruz? Evet, sizden cevap bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim, Hasip Bey,
millete hakaret ettiğimi söyledi; Faruk Bey de şahsi fikrim mi, AK
PARTİnin fikri mi olduğunu sordu. Onlara ilişkin
FARUK BAL (Konya) Sordum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı. Son
olarak size söz veriyorum, sonra önergeyi oylayacağım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
10.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan ile Konya Milletvekili Faruk Balın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Hasip Bey dehasını fazla
zorluyor. Söylediklerimden böyle bir anlam çıkarmak için, hakikaten
dehanın -tabiri caizse- böyle abartılı bir şekilde
zorlanması lazım. Burası Meclis, Meclis
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sansürü
savunuyorsun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sansürü
savunuyorsunuz, ne dehası ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Buradaki insanlar
milletin vekilleri, ben de milletin vekili olarak gelmişim. Burada hiç
kimse milleti aşağılamaz. Böyle, fırsatçılık
yaparak sözlerden bu tür anlamlar çıkarmak, Hasip Bey, uygun bir
davranış değil, nezakete ve zarafete de sığmaz ayrıca
bunu belirteyim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sansürü nasıl
savunursunuz Sayın Bostancı, bir akademisyen olarak nasıl
savunursunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) İkincisi:
Birtakım kayıtlar kuyutlar, televizyon konuşmaları,
insanlar arasındaki görüşmeler
Arkadaşlar, mahrem hayatta
insanların neler konuştuğunu biliyor musunuz? Muhalefeti
iktidarı, insanlardan bahsediyorum. Önemli olan, kamusal
tartışmalara katılmaktır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Genel hayat.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Aleni olan,
şeffaf olan, değerlendirilmesi gereken odur.
OKTAY VURAL (İzmir) Rüşvet
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Öbür türlü,
kayıt, kim çıkardı, niye çıkardı, ne amaçlanıyor?
Dün de konuştuk. Söz sadece söylenenden ibaret değildir. Kim
söylüyor, hangi maksatla söylüyor? Eğer iktidar ilişkilerine dair bir
çözümleme yapacaksınız, bunu hesaba katacaksınız.
Televizyon yayını olmasın. derken, bir
memlekette iktidarı, muhalefeti, herkesi temsil eden televizyon
yayınları olacak, gazeteler olacak, her tür mecra açık olacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Medya havuzu
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) -
Başbakanın dizisi de olacak.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Kastettiğim, Meclisten yapılan televizyon
yayını. Şahsi fikrimi söyledim, zaten burada yayınlar
19.00a kadar yapılıyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Başbakanın dizisi de yayınlanacak orada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
İletişim Fakültesinde yirmi altı yıl hocalık
yapmış birisi olarak, iletişim teknolojilerinin toplum ve
siyaset üzerindeki etkisi çerçevesinde kişisel bir değerlendirmedir.
Bunu anlamak için burada bir panel yapmak lazım, panel.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) O dersleri
bir daha okursan iyi olur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bostancı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, özür dilerim.
İkinci dönem milletvekiliyim.
Dehasını fazla zorlayan. diyor bir akademisyen hatip. Buna cevap
vermek zorundayım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Üstün
zekâlı dedi sana işte. İltifat yaptı, iltifat.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Orada bundan önce sansürü savundu hatip. Bir de aşağılama dilini
üstüne kullanıyor, ekliyor. Buna cevap vermek zorundayım.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Aslında sataşma yok burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yanlış anlamıyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Efendim, dâhi
olmadığını söyleyecek herhâlde, ben zeki filan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kaplan.
11.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sevgili arkadaşlar, sansürü, baskıyı, zorbalığı,
susturmayı, konuşmayan bir Türkiyeyi, susan bir Türkiyeyi
savunurken, akademisyen sıfatınızla bu kürsüye gelip,
Eğitim Komisyonu Başkanı olarak buraya gelip söylerken Burada
hatip dehasını, yok bilmem nesini zorluyor gibi ifadeler kullanarak
sansüre haklı gerekçe bulamazsınız. Alo Fatih
hattını açıp Başbakan haber yasakladığı
zaman, başka partilerle ilgili haberleri yasakladığı zaman
siz bu kürsüye çıkıp Evet, muhalefet de konuşmalı,
demokrasi konuşmaktır, demokratik toplum konuşmaktır; Bu
Meclis TVnin parası verildi, parasını halk veriyor, herkes
konuşabilmeli demelisiniz. Şimdi kalkıyoruz burada sansürünüze
karşı çıkıyoruz
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sansür değil.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Sansürünüze karşı çıkıyoruz, burada
aşağılamaya kalkıyorsunuz. Bakın, sansürdür bu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Değil.
HASİP KAPLAN (Devamla) Yerden
göğe kadar sansürdür, Allaha kadar zulümdür, bu zorbalıktır.
Parasını alırsınız milletten, milletin kürsüsünü millete
kapatırsınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biraz sakin ol,
hasta olacaksın Hasip Bey.
HASİP KAPLAN (Devamla) Milletin
kürsüsünü millete kapatırsınız. Havuza para
aktarırsınız, basını kendinize
alırsınız, bağlarsınız. Bütün TVler canlı
yayına çıkar, kendi yandaşlarınıza
saldırırsınız, muhalefete de saldırıyordunuz ama
burada kalkıp bilim sıfatıyla
konuşurken sansürü savunmak
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Dehalık hiç değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
desem ki Geri zekâlılıktır, siyaset
değildir. Ne derdiniz Sayın Bostancı?
HALİL ÜRÜN
(Afyonkarahisar) Ayıp ettin şimdi!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hoş olur muydu? Olmazdı değil mi?
Demeyeceğim size.
Asla bu sıfatı kullanmayacağım.
SUAT ÖNAL (Osmaniye)
Sesini zorlama sesini
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sansürden yana olmak hoş değil. Voltaire gibi
konuşacağız, fikirlerinize katılmayacağız ama
fikirlerinizi söylemenize devam edin. Yalnız şirazeyi
kaçırmayınız.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/884) (S.
Sayısı: 562) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı görmüyorum.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Manisa
Milletvekili Hasan Ören ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci
madde kabul edilmiştir.
Bir
saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.30
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
562
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
6ncı
maddede kalmıştık.
6ncı
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 6 ncı maddesi ile 1739
sayılı Kanun'a eklenmesi öngörülen geçici 4 üncü maddede yer alan
"ödemeler" ibaresinin "ödemelerin hiçbiri" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara Kocaeli Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
Mustafa Erdem
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 6 ncı maddesi
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
6- 1739 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 4- Bu maddenin yayımı tarihinden önce, uzman öğretmenlik
ve başöğretmenlik unvanlarını mahkeme kararıyla elde
edenlerin, mahkeme kararının aleyhlerine kesinleşmesi halinde bu
kişilere kanunun yayımından önce yapılan ödemeler geri
alınmaz. Aday öğretmenlik sürecini başarı ile
tamamlamış olan tüm öğretmenler uzman öğretmen
sayılır."
Saygılarımızla.
Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter Aytuğ
Atıcı
İstanbul İstanbul Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 6 ıncı maddesinin ikinci
fıkrasının tasarı metninden çıkartılması arz
ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Sırrı
Sakık
Iğdır Bingöl Muş
Altan
Tan Selma
Irmak Hasip
Kaplan
Diyarbakır Şırnak Şırnak
Erol
Dora
Mardin
BAŞKAN Komisyon bu
son okunan önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz.(BDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan bu tasarının 6ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını teklif
etmişiz çünkü bu 6ncı maddede aday öğretmenlerin asil kadrolara
geçişini zorlaştıran bir düzenleme var. Burada gerekçe olarak da
öğretmenliğin daha nitelikli bir hâle getirilmesi gösterilmiş ki
bizce hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir gerekçe değil.
Öğretmenliğin niteliğini bir sınav üzerinden
değerlendiren, teknik sınavlarla, alakasız soruları içeren
sınavlarla değerlendiren bir anlayışı biz son derece
sorunlu olarak görüyoruz. Zaten mevcut uygulamada bir kişinin
öğretmen olması için aşması gereken pek çok sınav var;
KPSS, KPSS eğitim bilimleri, KPSS alan sınavı olmak üzere pek
çok sınav var.
Şimdi, bir de bu asil kadrolara geçiş için de
böyle bir sınav zorunluluğu getiriyorsunuz. Yani burada temel sorun
şu: Öğretmen olacak olan insanlara eğitim fakültesiyle ilgili
planlamalar yaparken YÖKle birlikte bir koordinasyon
oluşturamıyorsunuz, doğru dürüst bir planlama
yapamıyorsunuz, yüz binlerce öğrenciyi eğitim fakültelerinden
mezun olacak bir durum yaratıyorsunuz, ondan sonra da sınavlarla
sürekli bu insanların karşısına engeller
çıkarıyorsunuz ve bu ülkenin en önemli sorunlarından biri olan
öğretmenlerin atanma sorununu buraya getiriyorsunuz.
Bu sınavın gereksiz olduğunu
tartışmaya hiç gerek yok, diğer sınavlar da gereksiz. Çünkü
şundan dolayı diyorum: Sayın Millî Eğitim Bakanı
burada. Bütün kadrosuyla, bürokratlarıyla, Bakanlar Kuruluyla beraber bu
KPSS sınavlarına bir girsin bakayım. Eğer 50nin üzerinde
not alırsanız biz diyelim ki: Vallahi o zaman
haklısınız, öğretmenlere de bu sınav kriterini
uygulayalım. Fizik bölümünden olan bir öğretmene alakasız
bölümlerden sorular çıkan bir sınavla nitelik ölçmesi yaparsanız
orada çok ciddi bir hata yapmış olursunuz. Sayın Bakan, bu
yıl noter huzurunda bütün bakanları temsilen girsin bakayım KPSS
sınavına. Entelektüel birikimini de biliyoruz, bakanlar içerisinde bu
sınavdan en yüksek not alacak sayın bakanlardan biri olduğunu da
biliyoruz ama bu arkadaşların, öğretmen arkadaşların
önüne getirilen sınavlar, nitelik ölçen, alan bilgisi ölçen sınavlar
değil. Bunu özellikle buradan ifade etmek istiyoruz.
Bize göre bu öğretmen atamaları, böyle Maliye
Bakanlığının lütfuna göre, kadro tahsislerine göre de
düzenlenmesi gereken şeyler değildir. Ülkenin temel ihtiyaçlarına
ve OECD kriterlerine göre düzenlenmesi gerekir. Bu konuda söyleyecek çok fazla
söz var ama baştan başa eğitim sistemini değiştirmeden
Türkiyede yol almak mümkün değil. Eğitim sistemini de böyle palyatif
çözümlerle değiştirmekten bahsetmiyorum. Müfredattan zihniyete kadar
doksan yıllık bir eğitim sistemini değiştirmeye
ihtiyaç var. Çünkü, bu eğitim sistemi inkârcıdır,
asimilasyoncudur, tekçidir, Türkçüdür. Bu eğitim müfredatında,
örneğin ben bir Kürt olarak kendimi yıllarca bu eğitim
müfredatında, hep inkılap tarihi kitaplarında iki üç yerde
zararlı cemiyetler kısmında gördüm. Böyle bir şey olur mu?
Böyle bir anlayış olur mu? Kendi halkını inkâr eden,
halklarını inkâr eden, asimilasyonu önüne koyan bir eğitim
sistemiyle bu ülke bir yere varmaz. Parasız, bilimsel, evrensel kriterlere
uygun, demokratik ve ana dilde eğitimin önünü açmayan tüm düzenlemeler,
maalesef bu ülkedeki eğitim sorununu çözmez düşüncesindeyiz.
Öğretmenlikle ilgili bu nitelik değerlendirmesi
tartışmalarına sınav getireceğinize, önce
öğretmenlerin çalışma standartlarıyla ilgili, kadro
pozisyonlarıyla ilgili koşulları bir düzeltin. Pek çok
farklı konumda olan ama aynı işi yapan öğretmenler var;
kimisi vekil öğretmendir, kimisi taşeron öğretmendir, kimisi
-bilmem- ücretli öğretmendir, kimisi 4/Clidir, kimisi 50/dlidir. Böyle
bir keşmekeş durumu var, karmakarışık bir durum var.
Eğer gerçekten bir standartlaşma, bir nitelik
arıyorsanız, bu sınavların tamamını
kaldırıp, öğretmenlerin bilimsel yeterliliğini öncülüne
alan, uygulamadaki pratiklerini değerlendiren ve yaptıkları
iş itibarıyla da bütün bu farklı kimlikteki, statüdeki
çalışmalarını tek bir noktaya kaydıran düzenlemeler
yapmanız gerekir. O nedenle, bu maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını biz öneriyoruz. Önergemize de destek
istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 6 ncı maddesi
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
6- 1739 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 4- Bu maddenin yayımı tarihinden önce, uzman öğretmenlik
ve başöğretmenlik unvanlarını mahkeme kararıyla elde
edenlerin, mahkeme kararının aleyhlerine kesinleşmesi halinde bu
kişilere kanunun yayımından önce yapılan ödemeler geri
alınmaz. Aday öğretmenlik sürecini başarı ile
tamamlamış olan tüm öğretmenler uzman öğretmen
sayılır."
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Eğitimi bahane ederek siyasi kadrolaşma yapmayan; öğretmenler
atama, öğrenciler ise öğretmen beklerken siyasi hesaplaşma
uğruna eğitime darbe vurmayan milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
6ncı madde, Millî Eğitim Temel Kanununa
geçici bir madde ekliyor ve iki şey öneriyor: Bir tanesi -bizim de lehinde
olduğumuz- öğretmenlerin kazanılmış
haklarını koruyor ancak ikinci paragrafında, aday
öğretmenlerin sözlü sınavlarla alınması gibi bir
endişeyi de beraberinde getiriyor.
Değerli arkadaşlar, dershaneler üzerinden
giriştiğiniz hesaplaşmanın eğitim sistemimiz ve
çocuklarımız üzerinde yıkıcı etkileri nedeniyle çok
ciddi kaygılarımız var. Yüzlerce idarecinin sizin keyfinize göre
davranmadığı için görevden alınmasının
yaratacağı hasar nedeniyle yine kaygılarımız var.
Kamuoyunda dershaneleri kapatma yasası olarak bilinen bu yasa
tasarısı, on bir yıldır istismar ede ede
bitiremediğiniz, devrim yapacağız diye devirdiğiniz millî
eğitimimizi kocaman bir sorun yumağı hâline getirmektedir.
Sayın Bakan hatırlarlar, kendinden önce gelen bütün bakanlar millî
eğitimde devrim yapacağız diye geldiler, kendisi de benzer
şekilde söylemlerde bulundu. Onlar devrim yapamadılar ama Sayın
Bakan millî eğitimi gerçekten devirdi.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı, 10 milyon
üzerindeki öğrenciyi ve bir o kadar da aileyi ilgilendiriyor, binlerce
eğitim emekçisini ilgilendiren bir kaos yasası hâline gelmiştir
ve Sayın Bakan, bu tasarınız eğitimimize dip
yaptıracak bir tasarıdır.
Bakın, Sayın Bakan, şimdi size bazı
rakamlar vereceğim ve millî eğitimimizi nereden nereye
getirdiğinizi kendi gözlerinizle göreceksiniz. On bir yıldır
reform yapa yapa çocuklarımızı okuduğunu anlama beceresinde
65 ülkede 42nciliğe gerilettiniz. Bunların tek tek
rakamlarını PISAda da bulabilirsiniz. Yine, on bir yıldır
reform yapa yapa çocuklarımızı matematikte 44üncülüğe
düşürdünüz 65 ülke içerisinde; on bir yıldır reform yapa yapa
çocuklarımızı fen alanında 43üncülüğe
düşürdünüz. Bu sıralamalar 65 ülke arasında yapılan bir
sıralama ve ortalama 45inciyiz.
Sayın Bakan, bakın, 17 Aralıktan bu yana
çok ciddi kirlilikler Türkiyeyi sardı, pislikler saçıldı.
İnanın, bu kadar tehlikeli değil, onları hallederiz;
suçlular cezasını bulur, hırsızlar hapse gider, suçsuzlar
aklanır, giden paraların yerine yenisini koyarız ama sizin bu
yaptığınızı, millî eğitimimizi 45inci
sıraya kadar geriletmenizin etkilerini biz çok uzun süre daha maalesef
yaşarız ve bu sıkıntıyı çekeriz. O yüzden, bu
tasarı, gerçekten, 17 Aralıkla başlayan süreçle ilgili
çıkarılan bütün yasa tasarılarından çok daha tehlikeli, çok
daha vahim bir yasa tasarısıdır.
Bakın, on bir
yılda, sayenizde, PISA değerlendirmelerine göre, yine, 2003ten
2012ye iki ülkenin daha gerisine düşmüşüz. Hangi ülkeler biliyor
musunuz? Uruguay ve Tayland. Uruguay ve Taylandın bile gerisine
düşmüşüz. Şanghaydaki öğrencilere
baktığımda, istatistikler diyor ki, bu öğrencilerin yüzde
30u -30,8i hatta- en üst seviye olan seviye 6da. Singapurlu
öğrencilerin yüzde 20si 6ncı seviyede, en üst seviyede. Bizim
öğrencilerimiz yüzde 1 bile değil Sayın Bakan. Bizim
çocuklarımız geri zekâlı mı? Değil, değil, en az
sizin kadar, en az benim kadar zekâsı ileri olan çocuklar ama sizin
getirdiğiniz bu eğitim sistemiyle, maalesef, seviye 6ya yüzde 1
öğrencimiz bile gelemiyor.
Bakın,
Şanghaydaki öğrencilerin sadece yüzde 1i, 1inci seviyenin
altında. Bizdeki öğrencilerin ise yüzde 67si seviye 1 ve seviye 2
düzeyinde. Şimdi, siz kalkmışsınız bana Millî
eğitimde devrim yapacağız, devrim yapacağız.
diyorsunuz. Şov yaparak bu eğitimlerin sorunlarını asla
çözemezsiniz. Gerisinde kaldığınız ülkelerden ithal
ettiğiniz tabletleri çocuklarımıza dağıtarak millî
eğitimimizin sorunlarını çözemezsiniz. Okullarda su, sabun yok
iken tablet dağıtarak Ayranı yok içmeye
deyimini de
hatırlayarak sorunlarımızı çözemezsiniz.
Dershaneler Türkiyenin
kanayan yarasıdır ama millî eğitimimiz de bizi dershanelere
mahkûm etmiştir. Bu konuyu da daha detaylı ileride
konuşacağız.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Atıcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
Karar yeter
sayısı arıyorum ama yok.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Oylamaya geçildikten sonra istendi Sayın
Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yok, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.47
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 6 ncı maddesi ile 1739
sayılı Kanun'a eklenmesi öngörülen geçici 4 üncü maddede yer alan
"ödemeler" ibaresinin "ödemelerin hiçbiri" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Erdem
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı
Tasarının 6ncı maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Burada öncelikle bir hususu dikkatlerinize arz etmek
isterim: Atanamayan öğretmenler arasından bugün bir kardeşimiz
daha intihar etmek suretiyle aramızdan ayrılmıştır.
Öyle tahmin ediyorum ki 50nin üzerinde kardeşimiz. Bugün Sinop da bu
kafileye katılmıştır. Değerli milletvekilleri, biz
yüzde 99u Müslüman olan bir ülkenin insanlarıyız, bir milletin
mensuplarıyız. Bizim Yüce Kitapımız, insanlardan birisinin
hayatının kurtarılmasını bütün
insanlığın hayatının kurtarılması, bir
insanın katlinin de bütün insanlığın katli olarak ifade
eder. Dolayısıyla, biz, bu konuda
çıkardığımız yasalarla bundan sonra kimlerin
hayatına mal olabilecek bir davranış içerisinde olduğumuzun
vicdani sorumluluğunu hissetmek, varsa bu vebali ahirete intikal etmeden
dünyada telafi etmek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, şu anda bir sanal
gündem veya yapay bir işlev sonucu çıkarmaya
çalıştığımız yasadan önce, neler
yapabileceğimizle ilgili bazı hususlara dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. Bir milletin bekası, uluslararası alanda
başarısı, ecdat yadigârı emanetlere sadakati ve bundan
sonra Allahın emaneti yavrularına bırakacak devlet, millet,
vatan ve dinle ilgili sorumluluklarının gereği ancak ve ancak
iyi bir eğitimle mümkündür. Ama gelin görün ki, bizler zarfla meşgul
olup mazrufu bir kenara iterken, bu milletin bekasında olmazsa olmaz önemi
haiz olan aile yuvasını ihlal ediyor, inkâr ediyor, görmezden
geliyoruz.
Beyler, değerli
milletvekilleri; birinizin kızı, diğerinizin gelini; birinizin
oğlu, diğerinizin damadıdır. Bugün, bu milletin
oluşturduğu aile içerisinde şiddetli geçimsizlikten kaynaklanan
huzursuzluk, babalı yetimlerin, analı öksüzlerin
oluşturduğu bir aile hayatına dönüştürüyor toplumu. Ve
şu anda, sayın bakanların ifadesi baz alındığında,
artan oranla, evlenenlerin sayısından boşananların
sayısının daha fazla olduğu düşünüldüğünde, bu
milletin bekası adına ailenin eğitimle ilgisi olup
olmadığını ilgililerin takdirine arz ediyorum.
Uyuşturucu madde
bağımlılıklarının sayısının her
geçen gün artan hızla devam ettiği, geçmişe göre yüzde 40ları
aşan bir oranda mahkûm olmuş olanların olduğu
düşünülürse, bu çocukların kader kurbanı hâline getirilmeleri,
ülkemiz, milletimiz ve devlet için bir felakete dönüştürülmelerinin
gerekçesi, bir eğitim alanının konusu mudur, değil midir?
Takdirlerinize havale ediyorum.
Aile içi şiddete
mahkûm olmuş, huzuru sokakta, huzuru köprü altında, huzuru başka
yerlere sığınmak, başka inançlara kul köle olmak, madde
bağımlısı hâline gelmek durumunda olan yavrularımızın
vebali, bir eğitim sorunu olarak karşımıza çıkmış
mıdır, çıkmamış mıdır? Takdiri ilgililere
havale ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, yarının büyükleri olarak ilgiye, sevgiye,
şefkate, merhamete muhtaç olanların bugün elleri tutarken, gözleri
görürken, imkânları varken ana ve babalarını birer eşya
gibi huzurevlerine atanların, yarın kendilerinin hangi duruma
düşeceklerini görmezden gelmeleri, bir eğitim sorunu olarak
karşımıza çıkar mı, çıkmaz mı? Bunun
hesabını kimler verecek ve biz bu konuda nelerle meşgul
olacağız?
Değerli milletvekilleri, şu anda ülkemizin
karşı karşıya olduğu, karşı
karşıya bulunduğu tehdit ve tehlikeleri bertaraf edecek, bizi
birlik ve dayanışma içerisinde beka âlemine taşıyacak millî
ruh, millî ideal, millî mefkûre, millî şuur yoksunu gençliğimiz,
yarın, bu milletin bekası adına üzerine düşeni yapamaz ise,
bu, bir eğitim sorunu olarak karşımızda durmakta
mıdır, durmamakta mıdır?
O zaman, buradan size şunları hatırlatmak
istiyorum: Gençliğine ideal verememiş, millî ve manevi
değerlerini öğretememiş, yarın için bir senaryo
hazırlama acziyetini göstermiş olanların, küresel güçlerle millî
mücadelede başarı şansı var mıdır; yoksa, bugün
olduğu gibi, yarın da başkalarına el açmaya mahkûm muyuz?
Takdirlerinize arz ediyor, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 6yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde 6 kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç önerge vardır, ikisi
aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 7 nci maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 2547 sayılı Kanunun 53 üncü
maddesinin (b) bendinde yer alan "Yükseköğretim Kurulunca
düzenlenir' ibaresinin "Danıştayın görüşünün
alınmasını müteakip Yükseköğretim Kurulunca çıkarılacak
yönetmelik ile düzenlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan SeyfettinYılmaz
Ankara
Kocaeli
Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu
Kahramanmaraş
Ankara
Faruk
Bal
Konya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 7 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Celal
Dinçer Uğur
Bayraktutan Fatma Nur Serter
İstanbul Artvin İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Pervin Buldan İdris
Baluken Sırrı
Sakık
Iğdır Bingöl Muş
Selma Irmak Altan
Tan Erol
Dora
Şırnak Diyarbakır
Mardin
Hasip Kaplan
Şırnak
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki bu iki
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
milletvekilleri, öğretmenlerin cezaları az, cezalandırmak
istiyorsunuz. Biraz sözü, cezalandırmak istediğiniz öğretmenlere
veriyorum. İyi izleyiniz ama
(Hatip, elindeki dizüstü bilgisayardan bazı
görüntüler izletti)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu, Gamze Filiz Aslan,
Sinopta öğretmen, 35 yaşında, dershanede öğretmendi, atama
bekliyordu, işsizdi, KPSS sınavlarına
çalışıyordu. Tercihlerini yaparken de Beni neresi olursa olsun
Doğu ve Güneydoğu dâhil, öncelikli- bir yere gönderin. diyen bu
öğretmenimiz, 35 yaşlarındaydı ve av tüfeğiyle intihar
etti.
Şu görüntüler her şeyi anlatıyor
aslında, dershaneleri de anlatıyor, atama bekleyen 350 bin
öğretmeni de anlatıyor. Bu görüntüler, şu gördüğünüz tabut,
eğitimin gerçek yüzüdür arkadaşlar, eğitimin gerçek yüzü budur.
Yetmiyormuş gibi, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda, şimdi de YÖK Kanununda daha fazla ceza
isteniyor öğretmenlere, öğretim üyelerine, daha fazla ceza! Bundan
daha fazla ceza verebilir misiniz arkadaşlar? Ölümden daha büyük ceza
verebilir misiniz? Kaç öğretmen oldu intihar eden, farkında
mısınız? Farkında mısınız, hakikaten?
Bu gerçeklikle yüzleşmeden ve ülkemizin birçok
yerinde hâlâ bir sınıf içinde birkaç sınıf okutulurken, bu
dramı yaşarken öğretmenlere, 657deki kamu personeliyle ilgili
cezalar, yetmiyormuş gibi -uyarma, kınama, aylıktan kesme,
kademe ilerlemesinin durdurulması- bir de bu kanunla, YÖKle bir ceza
getiriyorsunuz. Aslında bu cezanın amacı, ola ki intihar
etmemiş, öğretim üyesi olmuş, öğretmen olmuş; bir
okula badireler, bentler aşarak gelmiş bir öğretmen varsa ve
size düşüncesi uymuyorsa ve demokratik bir etkinliğe
katılmışsa ve ola ki sendikal hakları için bir eyleme
katılmışsa onu yekten okuldan atmak, yekten okuldan atmak. Evet,
acı gerçek bu.
Şimdi, soruyorum size: Bunun müsebbipleri kimse,
eğer inançlıysak, cehennemde cayır cayır yanması
lazım, Kuran-ı Kerimde öyle diyor. Öyle mi, değil mi
arkadaşlar? Güvenliğe yüzde 60 bütçe ayırıp da
eğitimini ihmal eden bir anlayışın, eğitimiyle
geleceğini hazırlamayan bir ülkede ve bu kadar işsizlik varken,
yerel yönetimlerimizin açmış olduğu eğitim destek evlerinde
yoksul çocuklara üniversiteye, KPSSye hazırlanma dersleri -üstelik de
denetimli olarak- verilirken yerel yönetimlerimizin açtığı bütün
eğitim destek evlerini Hükûmet birer birer kapatıyor. Orada
beşer, onar, on beşer öğretmen istihdam ediliyor,
sözleşmeli çalışıyor, bu işsizlik döneminde gelip
çalışıyorlar.
Şimdi, Sinopta hayatına kasteden Gamze
Öğretmenin önünde ne diyeceksiniz, Allah aşkına söyler misiniz?
İntiharlar devam edecek mi diyeceksiniz, önlem alınmayacak mı
diyeceksiniz, cezalar yetmiyor, işe alınanları da okuldan atarak
cezalarını artıracağız mı diyeceksiniz?
Yazık bu ülkenin ilim irfan ordusuna, bunca zulme, bunca
haksızlığa arkadaşlar.
Biraz düşünün ne olur, biraz düşünün. Biraz
düşünürseniz çok şey çözülür.
Saygılarımla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın Bayraktutan, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7nci maddesi
üzerine söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, ben de bugün Sinoptaki
üzücü olaydan dolayı, intihar eden atanamayan öğretmenimize Allahtan
rahmet diliyorum. Bunun son olmasını diliyorum. Böyle bir
acının bu ülkede son olarak yaşanmasını diliyorum ama
olmayacağını da biliyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada getirilen, vermiş
olduğumuz önerge ile 7nci maddenin tamamıyla kanun
tasarısı metninden çıkartılmasını istiyoruz.
Neden? Devlet Memurları Kanununun 125inci maddesi, devlet
memurlarına uygulanacak disiplin cezalarını 5 temel madde
hâlinde, 5 temel bent hâlinde saymış. Diyor ki, devlet memuru,
herhangi bir disiplin suçu işlerse uyarma cezası ile tecziye edilir,
kınama olabilir, aylıktan kesme olabilir, kademe ilerlemesinin
durdurulması olabilir, devlet memurluğundan çıkarma olabilir.
Şimdi, bunu niye yaptınız Sayın Bakan
ben de anlamıyorum? Şimdi, aslında, 53üncü maddede yani
Yükseköğretim Kanununun 53üncü maddesinde yapılan
değişiklikle, öngördüğünüz maddenin alt kısmında,
Devlet Memurları Kanunundaki ilgili hükümlerden uygulanır diyorsunuz
ama burada 2 tane daha ceza öngörmüşsünüz öğretmenlere veya
öğretim görevlilerine karşı. Bunlardan bir tanesi nedir? Biri,
üniversite görevlisini yönetim görevinden ayırma, diğeri de
mesleğinden çıkarma. Bu, normal Devlet Memurları Kanununda yok
yani Devlet Memurları Kanununun öngörmüş olduğu o 5
cezanın dışında buraya bir de kenardan 2 madde daha
eklemişsiniz, 7 tane ceza öngörmüşsünüz. Eğer Anayasanın
ilgili maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi varsa, neden bu cezaları
7ye çıkardığınızı, herhâlde, Sayın Bakan
açıklarsınız; bunun gerekçesi nedir diye bunu merak ediyorum,
öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.
Daha önceki konuşmalarda da ileri sürüldü, bu kanun
tasarısının iki tane temel ayağı var. Bunlardan bir
tanesi dershaneleri tasfiye etmek, bir ikinci bölümü de Millî Eğitim
Bakanlığındaki Müsteşar ve Talim Terbiye Kurulunun
dışında kalan bütün yöneticileri, okul müdürlerini, müdür
yardımcılarını bir anlamda yok etmek, tasfiye etmek;
yaklaşık 100 bin kişilik kocaman bir grubu temsil ediyor.
Değerli arkadaşlarım, buna bir hukukçu
gözüyle bakarsanız, bir hukukçu dikkatiyle, ihtimamıyla
bakarsanız, en temel kurallarından bir tanesi hukukun hukuki
güvenlik ilkesi. Hukuki güvenlik ilkesi varken bunu bu kişilere, bu 100
bin kişiye nasıl açıklayacaksınız değerli
arkadaşlarım? Hukuk güvenliği ilkesinin en temel
kurallarından bir tanesi devlete olan güvendir, hukuka olan güvendir.
Kişi, bulunmuş olduğu pozisyonun gereğinin ileriye
doğru nereye gidebileceğini öngörebiliyorsa hukuk güvenliği
ilkesi içerisindedir. Biz bunları almışız, belli görevlere
atamışız, müdür yardımcısı
yapmışız, müdür yapmışız, şimdi diyoruz ki:
Hayır efendim, pardon, biz yanlış yapmışız, bu
görevlerden ayrılmanız gerekiyor. Bunu kabul etmek, bunu anlatabilmek
mümkün değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçim kanunu tasarısında,
Cumhurbaşkanının görev süresi yedi yılken arkasından
5+5 geldiği zaman, o gün komisyona gelen bakanlarınız, sizin temsilcileriniz çıktılar,
dediler ki: Efendim, hukuk güvenliği ilkesi var. Cumhurbaşkanı
bundan mağdur oluyor, bunu nasıl anlatabiliriz?
Cumhurbaşkanına göstermiş olduğunuz ihtimamı, dikkat
ve önemi ne yazık ki bu 100 bin öğretmene, buradaki müdürlere, müdür
yardımcılarına göstermiyorsunuz. Bir kere, bunu öncelikle ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, diğer,
dershaneler konusuna gelince, bunun tamamıyla bir ideolojik sorun
olduğunu, cemaatle kendi aranızdaki çelişkilerden
kaynaklandığını biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, dershaneler, bu ülkenin bir
gerçeği. Eğer bu kanun tasarısını, dershanelerin
yarattığı sorunlardan, eğitim sistemindeki problemlerden,
fırsat eşitliği konusundaki herhangi bir sorundan kaynaklanarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiş olsaydınız, bizim
bunlara diyeceğimiz bir olay yoktu ama gelinen noktada görülüyor ki
dershaneler, Hükûmetle cemaat arasındaki, hani beraber yürümüş
olduğunuz o dostlarınız arasındaki
sorunlarınızdan kaynaklanan bir olay.
Şimdi, doğuyla batıya
baktığınız zaman, dershaneler bu ülkede bir filî gerçek.
Bunları kaldırmakla, Türkiyede dershane gerçeğini, bir fiilî
durum olarak Türkiyenin önünden
uzaklaştırdığınızı filan sanmayın. Bu
ülkede zenginler, paraları olanlar, kendilerine yeni bir yöntem
bulacaklardır değerli arkadaşlarım. Yani, burada,
dershaneye giden öğrenci, dershanede eğitim almayacaktır da
belki 10 kişi, belki 3 kişi, belki 5 kişi bugün bu ülkenin
gerçeği şeklinde evlerinde aynı eğitimi alacaktır.
Yani bunun iyi ayırt edilmesi gerektiği kanısındayız.
O nedenle, ben sözlerimi bitiriyorken Sayın
Bakanım, şu Devlet Memurları Kanunundaki 125inci maddedeki bu
cezalar konusunda neden 2 tane daha artı eklediğinizi, bunu hangi
yasal gerekçeye dayanarak 7ye çıkardığınızı
anlatmanızı özellikle istirham ediyorum. Bu konudaki çelişki,
Anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır.
Önergemizi bu şekilde kabul edeceğinizi umuyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bayraktutan.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 7 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 2547
sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin (b) bendinde yer alan
"Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir ibaresinin
"Danıştayın görüşünün alınmasını
müteakip Yükseköğretim Kurulunca çıkarılacak yönetmelik ile
düzenlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son iki yüzyıl içerisinde dünya çok önemli mesafeler
kaydetti, tarım toplumundan sanayi toplumuna, oradan bilgi ve bilişim
toplumuna, teknolojisine geçti.
Dünyada bu gelişmeler olurken, Türkiye, bunun tabii
gereklerini yerine getiremedi, doğal olarak sorunları birikti.
Ekonomik alanda, siyasi alanda, hukuk alanında biriktiği gibi millî
eğitim alanında da birikti ve on bir yılda, Türkiyeyi yöneten
Adalet ve Kalkınma Partisi bu sorunları çözmek için çaba sarf etmek
yerine, maalesef bu sorunların yanına yeni sorunlar ekledi.
On bir yıl boyunca eğitimin her alanında,
kreş, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitelerde
öğrencilerin geleceğe iyi hazırlanabilme hayali vardı, bu
hayal, hayal kırıklığıyla sonuçlandı; velilerin,
çocuklarını geleceğe iyi bir şekilde hazırlayabilme
hayali vardı, on bir yıllık AKP iktidarında bu hayal de
hayal kırıklığıyla sonuçlandı; milletimizin,
geleceğini emanet edeceği, geleceğimizin teminatı olan
gençlerimizin yetiştirilmesi konusunda hayali vardı, bu hayal de
hayal kırıklığı ile sonuçlandı.
On bir yıl boyunca Adalet ve Kalkınma
Partisinin öğretmen yetiştiren
109 tane devlet üniversitesi ve geri
kalanı vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 179 tane üniversitede,
ucuz olduğu için, kolay olduğu için öğretmen yetiştiren
fakülteler var. Buralardan her yıl binlerce öğretmen mezun olmakta,
bu öğretmenlerin sayısı 300 bini aşmakta. Millî Eğitim
Bakanlığının 100 bin civarında öğretmen
açığı bulunmakta; bu öğretmen açıkları vekil
öğretmenliklerle geçiştirilirken, atama bekleyen öğretmenler de
ayrıca hayal kırıklığına uğrayanlar
arasında.
Sadece bunlar değil, yapı
öğretmenliği gibi, makine öğretmenliği gibi, inşaat
teknik öğretmenliği gibi teknik alanda öğretmen olarak
yetiştirilenler ise hiç hayal dahi edememekte çünkü onların
atanabileceği herhangi bir kurum ve kuruluş bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, bu, sosyal bir sorun hâline dönüşmüştür. Bu
sosyal sorun, her öğretmen adayı ailesinin içerisinde kangren hâline
gelmiştir. İşte, bugün son yaşanan olay: Sinopta Gamze
Öğretmen, atanabilecek bir öğretmen durumundayken, üniversiteyi
bitirmiş bir öğretmenken atanamamış, dershanelerde öğretmen
olarak çalışmış, 35 yaşına gelmiş, daha
hayatını kuramamış ve en sonunda, o hayal
kırıklığının neticesinde hayata veda
etmiştir, canına kıymıştır. Bunun gibi,
boşananları mı ararsınız, bunun gibi aile içi
faciaları mı ararsınız, bunların hepsi on bir
yıllık AKP Hükûmeti döneminde yaşanmış sorunların
önemli başlıkları.
Bu on bir yıllık süre içerisinde AKP, 5 tane
Millî Eğitim Bakanı değiştirmiştir. Bu 5 Millî
Eğitim Bakanından Hüseyin Çelik, Ömer Dinçer ve Sayın Nabi
Avcı döneminde 3 tane sistem değişikliği olmuştur ve
bu sistem değişikliği ile birlikte, değerli
milletvekilleri, kamu görevi yapan, Millî Eğitimde görev yapan on binlerce
şube müdürü, okul müdürü ve okul müdür yardımcısına ve
bürokrat olarak Bakanlıkta görev yapan genel müdür
yardımcısı, daire başkanı, genel müdür ve
müsteşar muavinine 3 tur attırılmıştır devletin
dairesinde yani 3 ayrı grup Millî Eğitim Bakanlığı
bürokratı Beşevlerde yedekte beklemekteler. Bu, bir hizmet
israfıdır ve bu, bir personel israfıdır.
Bütün bunlar dururken, öğretmenlerin,
öğrencilerin sorununu çözmek için Millî Eğitim
Bakanlığı çaba sarf ederken, bu dershane işi nereden
çıktı? Nereden çıktığını hepimiz biliyoruz.
Bu dershane işi, önümüzdeki süreçte adı her zaman anılacak olan
7 Şubat, 17 Aralık, 25 Aralık ve 2 Ocak tarihlerindeki büyük
yolsuzluk operasyonlarında, dünün takdir edilen, dünün taltif edilen,
dünün tebrik edilen cemaatinin, cemaate mensup olan kişilerin bugünün
haini, haşhaşisi ilan edilmesinin sebebi olarak ortaya
çıkmış ve paralel yapı adı altında husumet
oluşturulmuş olan bir kitleye karşı hınç, öfke ve
anlaşılmaz bir düşmanlığın eseridir.
Dolayısıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) -
Türkiyenin eğitim konusunda çözülecek çok problemi varken bu problemleri
alıp gelip dershaneleri kapatma çerçevesi içerisinde dönüştürmek
anlaşılmaz, izah edilemez bir mantıksızlık ve
ölçüsüzlüktür diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 7yi
oylarınıza
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Madde 7yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Elektronik oylama yapın efendim.
BAŞKAN Bir dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, 7nci madde kabul edilmiştir.
Madde 8 üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında görüşülen
562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 8
inci maddesinde yer alan "1/9/2015" tarihinin 30/6/2016"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara Kocaeli Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
Kemalettin
Yılmaz
Afyonkarahisar
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 8 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter Haluk
Eyidoğan
İstanbul İstanbul İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin
Buldan İdris
Baluken Sırrı
Sakık
Iğdır Bingöl Muş
Altan
Tan Selma
Irmak Hasip
Kaplan
Diyarbakır Şırnak Şırnak
Erol
Dora
Mardin
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Dora, buyurunuz.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 562 sıra sayılı Millî Eğitim Temel
Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının 8inci maddesi üzerine, Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Genel olarak, eğitimde ilkokuldan üniversiteye kadar
azalmaksızın devam eden, öncelikle talep yüksekliğinden
kaynaklanan, eğitimde niteliği sağlayamama ya da çağın
ve toplumun ihtiyaçlarına uygun müfredat geliştirememe ve kaliteli
eğitim verememe sorunu vardır. Bunların yanında,
eğiticilerin niteliği ve niceliği, açılan çok sayıda
üniversitede öğrenim elemanı yetersizlikleri, mesleki eğitimin
yetersizliği, mesleki eğitimin önemsenmemesinin öğrencileri
dershanelere ve işsizliğe mahkûm etmesi, yetenek inşası
temelli eğitim yerine sınav odaklı eğitim,
yarışmacılığı, dershaneciliği, üretime ve
yaratıcılığa dönük olmayan ezberci eğitimi,
eğitimin evrensel normlara yaklaşamaması, eğitime yeterli
bütçe ayrılmaması gibi birçok konu da eğitimin sorunları
arasında sayılabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetin getirdiği öneriyle, 1 Eylül 2015 tarihine kadar özel okula
dönüşme taahhüdünde bulunan dershanelere hazine
taşınmazları üzerinde eğitim tesisi yapmaları için
kamu arazilerini yirmi beş yıllığına çok düşük ücretler
karşılığında kullanma hakkı verilecek.
Ayrıca, hazine arazisi üzerindeki, Millî Eğitim
Bakanlığına ait okullar ve okulların ek binaları on
yıla kadar kiraya verilebilecek; devlete ait, arazisi değerli
okulların birer birer özel sektöre verilmesi, dershanelerin
kapatılması ve özel okula dönüştürülmesi, kamusal
kaynakların, eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha
fazla oranda piyasalaştırılması için özel okullara,
dolayısıyla, sermaye aktarılması olarak
karşımıza çıkarılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yapılması
gereken, halkın ödediği vergilerden oluşan kamu
kaynaklarının kamusal eğitim için
kullanılmasıdır. Kamu kaynakları özel çıkarlar için
değil, halkın yararı gözetilerek değerlendirilmeli ve
sadece eğitimde değil, bütün hizmet alanlarında kamu
harcamaları artırılmalıdır. Halktan toplanan
vergilerin, kamu okulları için harcanmayıp çeşitli yöntemlerle
özel okullara aktarılmak istenmesi, kabul edilemez ve
karşısında durulması gereken bir durumdur. Nitelikli bir
eğitim sistemi oluşturmak için tek başına eğitim
sisteminin kamusal nitelikli olması ve kamu kaynakları
tarafından finanse edilmesi de yeterli değildir.
Değerli milletvekilleri, kamu tarafından
herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin,
bilimsel ve demokratik bir içerikte olması, kamusal nitelikli bir
eğitim sisteminin oluşturulması açısından zorunludur.
Bu temelde, dershanelerin kapatılması, herkesin özgür, bilimsel ve
eşit fırsatlarda eğitim alabilmesinin önünü açmak adına
olacaksa, elbette desteklenmelidir. Ancak, dershaneleri kapatmak adı
altında asıl hedeflenen, özel okulların
yaygınlaştırılması, eğitimin bir kamusal hizmet
olmaktan çıkarılıp kâr amaçlı bir ticaret sektörüne
dönüştürülmesidir. Hükûmetin bu neoliberal politika ve projelerine de
karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, eğitime yeterince
kaynak ayrılmaması, eğitimde kalitenin gün geçtikçe
düşürülmesi, yeni tasarıyla da özel okulların
dershaneciliğin yerini alması, ayrıca eğitim hakkı ve
sosyal devlet anlayışının bir kenara itilerek
özelleştirmeden medet umulması gibi nedenlerle, eğitim gibi çok
önemli bir kamusal, toplumsal hizmetin ticari piyasaya devredilecek
olması, hukuk devletinin zayıflamasından sonra sosyal devletin
de sonu anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı,
eğitimin temel meseleleri ortada dururken bu sorunları çözme gayreti
yerine sorunları başından savma, temel eğitimi bile toplum
için lüks bir tüketim malzemesi hâline getirme maksadı taşımaktadır.
Herkese ana dilinde, eşit fırsatlarda, özgür, bilimsel, parasız
bir eğitimin sunulduğu sosyal devlet ilkesinin güçlendirilmesi ve bu
çerçevede yerel yönetimlere de bölgesel özgünlükler noktasında yetkiler
verilmesi, çağdaş demokrasilerde uygulanan ve bizce de en doğru
yöntemdir.
Bu gerekçelerle önergemizin kabulünü yüce Meclisten talep
ediyor, tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Sayın Eyidoğan, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu 562 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bu maddesinde, 8inci maddesinde 2 tane
geçici madde ekleniyor. Biri 4706 sayılı Yasaya eklenen geçici
16ncı madde ve aynı zamanda bu geçici 16ncı madde içinde de
5580 sayılı Kanuna eklenen geçici 5inci madde; böyle bir şey.
Bu 2 geçici maddeyle, kurulacak eğitim ve etüt merkezlerinin arazilerinin
tahsisi, Millî Eğitim Bakanlığına ait mevcut okulların
uzun süre kiralanması ve bu tesislerle, eğitim tesisleriyle ilgili
taşınmazların durumu, bunun gibi hususlar düzenleniyor.
On bir yılda 5 Millî Eğitim Bakanı
değişti, bu herhâlde bir rekor. AKP iktidarının göreve
geldiği 2002 yılından bu yana Millî Eğitim Temel Kanunu
yapboz tahtasına döndü, çeşitli devşirmeler yapıldı,
melez hâle geldi, tutulacak bir yeri kalmadı ve kaotik bir yapı
ortaya çıktı. Hani, birbirine paralel yapılar da değil,
karmakarışık, birbirini çeşitli yerlerde kesen bir kaotik
yapı ortaya çıktı ve bu getirdiğiniz kanun
tasarısıyla da sanıyorum bu daha karışık bir hâle
gelecek.
Yıllardır aynı yollarda yürüdüğünüzü
söylediğiniz, Ne istediler de vermedik? dediğiniz ama artık
afaki bir paralel yapı sıfatı verdiğiniz bu durumu bahane
ederek emniyet ve yargı dâhil birçok kurumu yamulttunuz, yamultuyorsunuz,
deforme ediyorsunuz. Binlerce aileyi, kişileri yerlerinden ediyor,
sürüyorsunuz. Ağır bir vebale giriyorsunuz. Şimdi de sıra
dershanelere ve okullara geldi. Dershaneleri kapatmanın bir yolu olarak
icat ettiğiniz bu yol, şimdi, sizin söyleminizle, özel eğitim ve
etüt kurumlarına dönüştürmek yolu oldu. Bu maksatla getirdiğiniz
bu yasa tasarısıyla aslında, bir başka arazi ve
taşınmaz talanının, haksızlıkların ve
mülkiyet sorunlarının kapısını aralıyorsunuz.
İktidarınız boyunca imar ve arazi
talanı hevesiniz bitmedi gitti. 2/B dediniz, kentsel dönüşüm
dediniz, yabancılara mülk satışı dediniz,
çılgın projeler dediniz, arazileri sattınız,
sattınız bitmedi. Bu yasanın geçici 16ncı maddesine göre,
2015 yılına kadar Ben dershanemi özel okula dönüştürmek istiyorum.
diyen kişiye hazine taşınmazları üzerinde özel eğitim
ve etüt merkezleri veya okul yatırımı yapması için
teşvik veriyorsunuz. Bu yatırıma yirmi beş yıla kadar
irtifak hakkı tesis ediyorsunuz. Bu arada, 5580 sayılı Yasaya
burada geçici 5inci madde ekliyorsunuz. Devamında da diyorsunuz ki:
Eğer herhangi bir nedenle bu geçici 5inci maddenin uygulanmasına
karşı dava açarsanız irtifak hakkını kaybedersiniz.
Değerli milletvekilleri, bu, Anayasamızın 36ncı
maddesine, ayrıca, hak arama hürriyetine de açıkça aykırı
bir durumdur.
Ayrıca, bu yasada Mülkiyeti hazineye ait ve Millî
Eğitim Bakanlığına tahsisli taşınmazlar
pazarlık usulüyle on yıla kadar kiraya verilebilir. denmektedir.
Yine, ayrıca, Tahsis kapsamında, bu taşınmazlar
arazileriyle birlikte üzerindeki rant tesislerinin sözleşmeleri
feshedilerek kiraya verilen kuruma devredilir. de diyorsunuz. Bir
sözleşmeyle bağıtlanmış olan ticari bir ilişkiyi
ortadan kaldırıyorsunuz. Bu da bir hak ihlalidir, hukuksuzluktur.
Bunlardan kaynaklanan tazminat taleplerini ve yitirilecek dava
masraflarını kim ödeyecek? Okul aile birliği başkanına
veya okul müdürüne mi ödeteceksiniz? Öyle anlaşılıyor ki bu
yasanın uygulanmasıyla kent merkezlerindeki birçok okulun alanları
ve boş hazine arazileri yeni rant alanlarına dönüşecek, dershane
kapatma bahanesiyle birileri bir taşla 3-5 milyar kuş
vuracaktır.
Bir afaki bahaneyle hem dershaneleri kapatacak hem
okulları özelleştirecek hem de özelleştirilen okulları
kiralamak bahanesiyle bağlı arazilerini ve tesislerini rant ve yağma
alanına dönüştüreceksiniz. Buna benzer
rantçılığı, deprem korkusunu kullanarak kentsel
dönüşüm bahanesiyle kent merkezlerindeki ana ulaşım yolları
üzerindeki milyonlarca metrekare araziyi üzerinde yaşayan dar gelirli
insanları mecbur bırakarak, korkutarak, bazen sürerek veya ömür boyu
borçlandırarak lüks konutlara, rezidanslara, plazalara, AVMlere teslim
ederek yaptınız.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Eyidoğan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, efendim, oylamaya sunmadan, 60ıncı maddeye
göre bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Açıklama yapmak istiyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet,
açıklama yapacağım.
BAŞKAN Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
26.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, 562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesinin Anayasanın hukuk devleti ve
hak arama hürriyeti ilkelerine aykırı düzenlemeler içerdiğine ve
Hükûmet ile AK PARTİ Grubuna bu maddeyi bir kez daha
değerlendirmelerini tavsiye ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu madde -biraz önce Sayın Haluk
Eyidoğanın da belirttiği gibi- Anayasanın hukuk devleti
ve hak arama hürriyeti ilkelerine aykırı düzenlemeler içermektedir.
Ben, Sayın Bakana ve iktidar partisi grubuna bu maddeyi bir kez daha
değerlendirmelerini tavsiye ediyorum.
Çok kısaca bunları özetlemek isterim, çok vahim
düzenlemelerdir bunlar. Birincisi: Okula dönüşmek isteyen dershanelere
hazine mülkiyetindeki taşınmaz mallar yirmi beş yıl süreyle
irtifak hakkı tesis edilmek suretiyle verilebilecek. Olabilir, tabii ki
verilebilir. Ama verildikten sonra, yirmi beş yıl süreli irtifak
hakkı tesis edildikten sonra, o kişi, lehine irtifak hakkı tesis
edilen yatırımcı herhangi bir şekilde Millî Eğitim
Bakanlığına karşı bir dava açar ise yapmış
olduğu sözleşme feshedilecek ve yapmış olduğu
yatırım bedelsiz bir şekilde hazineye kalacak. Yani,
varsayalım ki 10 milyon TLlik bir yatırım
yapmıştır yatırımcı, bu yatırım
bedelsiz bir şekilde hazineye kalacaktır. Bunu kabul etmek mümkün
değildir. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir.
Çok kısa bir şey daha ilave etmek istiyorum
Sayın Başkan. Bir de bu tip yerlerde kantin ve okul mahallindeki
bazı yerler var ve bunlara yönelik olarak, kantin işleten
kişilerle kira sözleşmesi yapılmış ise o kira
sözleşmeleri de hiçbir tazminat söz konusu olmaksızın
feshedilebilecektir. Bunlar son derece antidemokratik hükümlerdir. Ben maddeyi
bir kez daha değerlendirmelerini Sayın Bakana tavsiye ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Sayın Başkan, oylamaya sunmadan önce yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Yoklama talebi var, yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Serter, Sayın
Özdemir, Sayın Baydar, Sayın Öğüt, Sayın Öner, Sayın
Serindağ, Sayın Eyidoğan, Sayın Küçük, Sayın Onur,
Sayın Tanal, Sayın Değirmendereli, Sayın Havutça,
Sayın Çelebi, Sayın Çıray, Sayın Ören, Sayın Haberal,
Sayın Güler, Sayın Ağbaba, Sayın Atıcı.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/884) (S.
Sayısı: 562) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar
Kurulu'nca 27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 8 inci maddesinde yer alan
"1/9/2015" tarihinin 30/6/2016" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Zamanlaması
oldukça manidar bir kanuni düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getiriyorsunuz. Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı, içerik olarak tamamen demokratik ilkelerden ve
anlaşılabilir olmaktan uzaktır. Bunun yanında
anlaşılması zor, karmaşık bir üslupla kaleme
alınmış olması bile asıl amacınızı
örtmeye yetmemektedir. Tasarının amacı, sorunu çözmekten öte,
iktidar partisinin siyasi hedeflerine hizmeti ve mevcut bazı
kadroların tasfiyesiyle yeniden kadrolaşması gibi gözükmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığında her bakan
değişikliğiyle gerek kadrolardaki değişiklik
hareketleri gerekse müfredat değişiklikleri eğitim sistemimizi
allak bullak etmiş, Bakanlığa sistemden ziyade kargaşa
hâkim duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, devletin okullarına
girişlerde sınav olduğu müddetçe ve devletin okullarında
yetişen öğrenciler devletin açmış olduğu
sınavlarda başarılı olamıyorlarsa,
başarılı olmak için ihtiyaç duyulan dershanelerin alelacele
kapatılması kararı gerçekçi ve uygulanabilir değildir.
Dershanelerin açılış sebepleri ortadan kalkmış
mıdır? Mevcut sınav sistemleri ortadan kaldırılmadan,
dershanelerin kapatılma kararı bilimsel değildir ve pek çok
karmaşaya sebep olacaktır ve de en önemlisi, kayıt dışı
illegal dershaneciliğin önünü açacaktır. Zira mevcut dershaneler
Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde faaliyet
göstermekte, sizin atamadığınız, atamak istemediğiniz
yetişmiş öğretmenlerimizi istihdam etmekte ve de dershaneler
helal kazançlarının vergisini vermektedirler.
Dershanelerin özel okullara dönüşmesi ise,
tasarıda getirilen kısıtlamalar nedeniyle birçok dershane
dönüşüm şartlarını yerine getirmeyecektir.
Diğer taraftan mülkiyeti hazineye ve Milli
Eğitim Bakanlığına ait taşınmazların özel
eğitim kurumlarına kiraya verilebilecek olması pek çok
haksızlığın önünü açarken eğitimdeki fırsat
eşitliğini de zedeleyecektir.
Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen dururken
dershane öğretmenlerinin KPSS'ye girmeden, sözlü veya yazılı
sınavla yani sonuçta mülakatla öğretmen kadrolarına atanacak
olması ciddi bir adaletsizliğe sebebiyet verecektir.
Paralel yapı diye fişlediğiniz binlerce
polisi, savcıyı, hâkimi bu kış kıyamette görevlerinden
aldınız, yerlerinden yurtlarından ettiniz. Bu dershane
öğretmenlerini subjektif kriterlerle yani sonuçta mülakatla atama yaparken
paralel
yapı dediğiniz hizmet grubu öğretmenlerini diskalifiye mi
edeceksiniz? Bunun için mi mülakat yapıyorsunuz? Nerede kaldı
hakkaniyet, nerede kaldı ehliyet, nerede kaldı liyakat? Gerek bu
uygulama gerekse okul müdürlerinin pek çoğunun âdeta AKPli il
başkanı konumuna gelmiş olan il valileri tarafından
atanacak olması bu kadroların tamamen
siyasallaşmasının önünü açacaktır. Bu durum, çok tehlikeli
ve telafisi mümkün olmayan çok ciddi sıkıntılara sebep olacaktır.
Takdir edersiniz ki, 40 bine yakın idareci kadrosu bir anda görevden
alındığında Millî Eğitimin âdeta hafızası
bir anda silinmiş olacaktır.
Tasarı,
Millî Eğitimin önündeki temel meseleleri çözmekten öte, bir ihtiyaçtan
öte, bir tepkici yasa teklifidir ve âdeta bir intikam, bir hesaplaşma
duygusuyla, korku, panik ortamında alelacele
hazırlanmıştır. Şurası unutulmamalıdır
ki ve de bir gerçektir ki, uygulanan eğitim sistemi dershaneleri ortaya
çıkartmıştır. Bu bir gerçektir. Eğitim sistemi
dershanelere ihtiyaç duyulmayacak bir niteliğe kavuşturulursa pek çok
konu kendiliğinden çözülecektir. Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak, eğitimimizin önündeki bu önemli meseleleri hep beraber
aşalım. Siz iktidarla uğraşırken teklif ederseniz biz
de muhalefet olarak bu konunun çözümü konusunda destek veririz,
yardımcı oluruz.
Bu
duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde
8i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 8
kabul edilmiştir.
Madde
9da ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 562 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 9
uncu maddesinin 2 nci fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını, 5580 sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanunun 2 inci maddesine eklenmek üzere aşağıdaki
bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Altan
Tan İdris
Baluken
Iğdır Diyarbakır
Bingöl Selma Irmak Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan
Şırnak Muş
Şırnak
Erol
Dora
Mardin
ö)
Belediye Kursları: Kişilerin sosyal, sanatsal, sportif, kültürel ve
mesleki alanlarda bilgi, beceri, dil, yetenek ve deneyimlerini
geliştirmek, isteklerine göre serbest zamanlarını
değerlendirmek, okulu destekleyici eğitim öğretim faaliyetlerini
yürütmek amacıyla yerel yönetimler tarafından açılan
kurumları,
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun Tasarısının 9 uncu
maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Ali
Serindağ Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter
Gaziantep
İstanbul
İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara
Kocaeli
Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu
Kahramanmaraş
Ankara
BAŞKAN Komisyon bu önergelere
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yeniçeri, buyurunuz.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir
konunun altını çizmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Genel Kurulda yasa görüşülürken partilerce çeşitli
değişiklik önergeleri veriliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, komisyon başkanına Önergeye katılıyor
musunuz? diye soruyor, muhalefetten gelmişse, komisyon
Katılmıyoruz. diyor, ardından Hükûmete soruyor, bakan da
Katılmıyoruz. diyor. Bunun üzerine önerge sahibi önerge üzerinde
konuşuyor, sonra da oylama yapılıyor ve önerge reddediliyor.
Bu anlayış
muhalefetin katkısını kuşkusuz ortadan
kaldırıyor. Bunu yüzlerce defa, hatta binlerce defa burada biz
tekrarlayıp devam ettiriyoruz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ara sıra kabul ettik Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) Şimdi, bu kafa yapısı, bu yapı, bir defa,
katkıyı engelleyen bir durum ortaya çıkarıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Nasıl olmalı Hocam?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Eğer getirilen
bir soru önergesi -içinde ne olursa olsun- muhalefetten gelmişse, bu
engellemeye yöneliktir, yasayı geciktirmeye yöneliktir,
dolayısıyla reddedilmesi gerekir anlayışı
Sonuçta,
buraya gelen hatip de burada konuşurken hadiseyi
siyasallaştırarak, diğer başka boyutlara çekerek konunun
dışındaki hususları konuşuyor. Ancak bütün iktidarlar
böyledir. Belli bir süre geçtikten sonra iktidarlar çürür, yozlaşır;
sonra da silkelersiniz, düşer.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne kadar süre sonra Hocam?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hocam, sistem
öneriniz ne, sistem? Nasıl bir sistem öneriyorsunuz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Bu, bir iktidar
yasasıdır. Kimsenin bundan kurtuluşu yoktur.
Şimdi, açıkça şunu söylüyorum ki bu yasa
tasarısı tepeden tırnağa sorunlu bir yasa
tasarısıdır, her anlamda sorunludur. Teker teker,
sırası geldiği zaman hepsini, birer birer önünüze
koyacağız ve bu sorunlu yasa tasarısının, en
azından, hiç olmazsa tamamını ortadan kaldıramıyorsak
Yapısal olarak sorunlu çünkü, teknik olarak sorunlu, dil olarak sorunlu,
ahlak açısından sorunlu, aynı zamanda Anayasa açısından
sorunlu, sorunlu oğlu sorunlu, yani içerisinde birçok sorun bulunan bir
yasa tasarısı.
Şimdi, tamamen iyi niyete dayalı bir biçimde,
bakanın ya da bürokrasinin iyi niyetini, hoşgörüsünü ve hep olumlu
bir biçimde konuyu ele alacağını düşünerek biz bu yasa
tasarısı üzerinde konuşuyoruz. İktidar tarafı diyor
ki: Kardeşim, herkesi görevden mi alacak? E, yasa öyle diyor Herkesin
görevi düşecek. Herkesin görevi düşecek ama bazı da müdürler
var, senelerdir oturmuş, oradan kalkmıyor. diyor. Yani o müdürler
için bütün müdürleri görevden almak mantığı nasıl bir
mantıktır? Bunu neyle açıklayabilirsiniz? Yani hiçbir zaman
hukuk devletinde ve geldiğimiz çağdaki bu gelişmiş
aşamada bunu kimse açıklayamaz.
Dolayısıyla şunu kesin olarak ifade
etmekte yarar vardır ki eğer burada ciddi bir yasama faaliyeti
sürdürülecekse, iktidarın her şeyden evvel, ne olursa olsun,
muhalefetin vermiş olduğu önergeleri ciddi bir biçimde irdelemesi ve
kanunun açık taraflarını, yasanın açık
taraflarını ya da değişik anlamlara çekilecek
kısımlarını düzeltmesi, hiç olmazsa pansuman tedbir
diyeceğimiz bir biçimde bir tedbirin alınması ve buna yönelik
olarak bir yasama faaliyetini sürdürmesi gerekiyor ama
kutuplaştırılmış ve biraz önce de ifade ettiğim
gibi, Muhalefetten gelen ne olursa olsun reddedilmeye layıktır.
anlayışı bizi bir kör dövüşünün içerisine sokmaktadır.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) İktidardan gelen her şeye de siz muhalefet
ediyorsunuz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bundan da doğrudan doğruya siz
sorumlusunuz, iktidar partisi.
Şimdi,
bakın, süre çok daraldı, nasıl olsa biraz sonraki maddeler
üzerinde konuşacağız ama şunu söylemekte yarar var:
Muhalefetin yapılan çalışmalara katkı vermesinin
engellenmiş olmasının en büyük zararını iktidarın
kendisi görecektir. Hiçbir iktidar ilanihaye devam etmez. İktidarlar zeval
ile mahkûmdur. Dolayısıyla da iktidarı düzeltebilmek için
kılıcı kınına kılıç koyar, kuvvetlerin
ayrılığı da zaten bunun için vardır. Onun için, güçlü
ve anlayışlı bir muhalefetin ve o muhalefetin görüş ve
düşüncelerinin yansıması hem yasayı güçlü kılar hem de
ülkeyi güçlü kılar. Bu bağlamda düşünmek ve uygulamaya koymak
gerekir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Serindağ, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; eğitimle ilgili bir konuyu
tartışıyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi, eğitim
gerçekten önemli bir faaliyet alanı, o nedenle eğitimle ilgili
düzenlemelerin de buna göre yapılmış olması lazım.
Ancak, tasarıdaki hususlara geçmeden evvel, öğleden sonra grup
önerileri hakkında konuşan, iktidar partisine mensup bir
milletvekilinin söyledikleriyle ilgili düşüncelerimi ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, diyor ki: Efendim, işte, cumhuriyet
döneminde şu kadar öğretmen atandı, biz bu kadar atadık.
Yok, şu kadar yol yapıldı, biz bu kadar yol yaptık.
Şimdi, bu eğitim meselesi Ben yaptım, sen yaptın. Ben çok
atadım, sen çok atadın. meselesi değildir. Bu, ihtiyaca göre
planlanabilecek bir husustur. Cumhuriyetin ilk kuruluşunda, küçücük bir
ilde bulunan öğretmen sayısından daha az öğretmen
vardı. Elbette siz şimdi çok öğretmen atayacaksınız.
Nüfus 76 milyon olmuş, öğrenci sayısı artmış.
Şimdi, kıyaslama yaparken de biraz insaflı olmak lazım.
Burada esas olan şudur: Öğretmen ihtiyacı var mı yok mu? Ne
kadar öğretmen ihtiyacımız var? Tüm yapılması gereken
odur.
Ben Gaziantep Milletvekiliyim. Gaziantepte 3 bine
yakın öğretmen açığı var. Efendim, biz çok öğretmen
atadık. O nedenle öğretmen atamıyoruz. diyemezsiniz ki.
İhtiyaç neyse ona göre planlayacaksınız ve
atayacaksınız. Ödenek yok. veya başka bir şeye
sığınarak öğretmen atamasından vazgeçemeyiz. Siz
öğretmen atamasının, öğretmen görevlendirilmesinin masraflı
olacağını düşünüyorsanız cehaletin bedeli şunu
söylemek lazım ki- ondan çok daha fazladır. O nedenle, bu söylemleri
bırakalım. Nerede, ne kadar öğretmen açığı varsa
ona göre bir planlama yapın ve öğretmen açığını
giderin. Ancak eğitimi eğitime yapılacak yatırımla
çözebilirsiniz, hamasi nutuklarla çözemezsiniz. Güney Kore niye ileri gitti?
Biz bir zamanlar Güney Koreden daha iyiydik. Eğitime verdikleri önem
nedeniyle gittiler. Bunu herkes biliyor. Onun için, lütfen, eğitim
sistemini her tür siyasi kaygıdan uzak bir şekilde ele
almalısınız. Bu, siyasi bakış açısına göre
şekillenecek bir alan değildir.
Şimdi, bu tasarıyla ne yapıyorsunuz?
Dershanelerin kapatılma sürecini başlatıyorsunuz. Şimdi,
dershaneler niye ortaya çıktı? Bu eğitim sistemi dershaneleri
ortaya çıkardı. Dershaneler durup dururken ortaya çıkmadı
ki. Siz dershanelerin ortaya çıktığı şartları yok
edemezseniz dershaneleri kapatmakla bir şey yapamazsınız, siz
bir sorunu çözemezsiniz. Esas olan, bir sorunun sonucu değil, sebebidir.
Siz sebebi ortadan kaldıramazsanız sonuç gene aynı şey olur.
Benden önceki değerli konuşmacılar da değindi, Sayın
Yeniçeri de söyledi, siz bu gidişle bu sorunu çözemezsiniz. Dershaneler
çok büyük bir kitleyi ve gelecek kuşakları ilgilendiren bir husus. O
nedenle, gelecek kuşaklarla ilgili karar alırken böyle ani
kararlarla, aceleci kararlarla, günlük politikalarla işi yürütemezsiniz;
yürütürseniz iyi sonuç alamazsınız.
Siz ne yapıyorsunuz? Size kim muhalifse onlarla
ilgili bir düzenleme yapıyorsunuz, iş dünyası muhalifse onunla
ilgili yapıyorsunuz. Şimdi, efendim, diyorsunuz ki: Dershanelerin
çoğu bir cemaate ait. E, cemaatle aramız bozuldu, o nedenle biz o
cemaate ait dershaneleri kapatmak istiyoruz. O zaman tüm dershaneleri
kapatalım. Bu bir sorunu çözmez ki değerli arkadaşlarım.
Sayın milletvekilleri, bu tür uygulamalardan sizin
vazgeçmeniz lazım. Sayın Bakan, siz, hiç bürokraside, kanunla bir
bakanlıkta görevli tüm yöneticilerin görevlerinin sona erdirildiğini
şimdiye kadar gördünüz mü? Bu, idare sistemine çok aykırı bir
şeydir, akla ziyan bir şeydir bu. Nasıl böyle bir karar
alınıyor, anlamak mümkün değil. Siz, bu şekilde,
insanların hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırıyorsunuz,
onların idari yargıya gidişini engelliyorsunuz, insanları
görevlerinden ediyorsunuz. Böyle bir düzenleme, hem hukuka aykırı hem
insan haklarına aykırı hem de akla aykırı.
O nedenle, değerli milletvekilleri, gelin, bir an
önce bu düzenlemeden vazgeçin, eğitim sistemini bir bütün olarak
planlayın, eğitim sisteminin
ihtiyaçlarını bir bütün olarak göz önüne alın ve yasal
düzenlemeleri o şekilde yapalım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Serindağ.
Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte oya
sunuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı arayacağım.
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge reddolunmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 9 uncu maddesinin 2 nci
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını,
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 2 nci maddesine
eklenmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
ö) Belediye Kursları: Kişilerin sosyal,
sanatsal, sportif, kültürel ve mesleki alanlarda bilgi, beceri, dil, yetenek ve
deneyimlerini geliştirmek, isteklerine göre serbest zamanlarını
değerlendirmek, okulu destekleyici eğitim öğretim faaliyetlerini
yürütmek amacıyla yerel yönetimler tarafından açılan
kurumları,
Halil Aksoy
(Ağrı) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Aksoy.
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milli Eğitim Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, hatırlanacağı üzere, Avrupa
Birliği Yerel Yönetimler Şartına göre yerel yönetimlerin önemi
artmaya başladı ve bununla ilgili kimi ön değişiklikler de
yapıldı. Ancak, görülen odur ki yerel yönetimlerin eğitimde ve
eğitim süreçlerinde rol aldıkları da dünyanın her tarafında
bir gerçektir, bir realitedir. O nedenle, belediyelerin de eğitim
süreçlerinde rolünü oynayabilmesi için bu yasa maddesine bir ek
yapılmasında büyük bir yarar vardır. Tabiidir ki kapatma olumlu
bir adımdır ancak sınıfsal ve bölgesel
farklılıkların var olduğu da bir realitedir, bir gerçek
olarak önümüzde durmaktadır.
Bilindiği gibi, PISA,
karşılaştırmalı ortalama başarı
puanlarını tespit ederken Türkiyede Kürt coğrafyası ile
batı arasında, aynı tür ve düzeydeki okullar arasında iki yıllık
bir fark olduğunu ortaya koymuştur. Bunu görmemezlikten gelmek mümkün
değil.
Keza, yine bölgede
düşük nitelikli bir eğitim süreci işletilmektedir. Bu
anlamıyla bakıldığında, öncelik akademik
başarıya verilmemekte, akademik başarı yerine asimilasyoncu
politikalar başat olarak sürdürülmektedir.
Keza, deneyimsiz
öğretmenlerin de, eğitimcilerin de bölgeye gönderilmesi bir
alışkanlık hâline gelmiştir. Ayrıca, birçok
öğretmen, bölgeye atandıktan sonra, bir iki yıllık süreci
doldurup tekrar gerisin geri dönmek istemekte ve âdeta emaneten bölgede
kalmaktadır. Bu da oradaki eğitime sürecini olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu anlamıyla, bir üst düzey eğitime geçebilmek için
bölgedeki çocuklar oldukça büyük zorluklarla
karşılaşmaktadırlar. Bunların etkisini azaltabilmek
için, kamu hizmeti niteliğindeki destekleyici politikaların
sürdürülmesinde yarar var; belediyeler bu görevi sürdürebilirler.
Geçmişte, bu boşluğu doldurabilmek için, dershanelerin de
varlığı karşısında birçok belediyede bu tür
hizmetler verilmeye çalışıldı. Ne var ki bu tür hizmetleri
veren birçok belediyenin Eğitim Destek Evleri kapatıldı, hatta
bunların birçoğu, KCK davasında yargılanan insanların
suç işlediklerine dair bir belge olarak ortaya konulmaya çalışıldı.
Oysa, eğitimi desteklemek amacıyla yapılan çalışmaların
yasa dışı kabul edilmesi günümüz koşullarına göre son
derece olumsuz bir şeydir.
Yine söylenebilir ki Eğitim Destek Evleri sadece
belirli bir anlayışı okullarda öğreten kurumlar
olmadılar; aynı zamanda bunlar, müfredatı da esas almak
suretiyle çalışmalarını sürdürdüler. Söz gelimi, bunlar
eğer baştan aşağı bir Kürtçe eğitim
yapmış olsalardı bu durumdan bir rahatsızlık
duyabilirdiniz fakat bunlar Türkçe eğitim yapıyorlardı ve Türkçe
eğitim yaparlarken hem öğrencilerin eğitim düzeylerinin
yükselmesine hem de bir üst düzey okula geçebilmelerine yardımcı
olmaktaydılar. Bu çalışma yapılırken bunu yasa
dışı kabul etmek de son derece olumsuz bir şey ve bunu
kabul etmek de mümkün değil.
Anlaşılan odur ki Kürt çocuklarının,
belirli ölçülerde, eğitim düzeyi açısından diğerleriyle
eşit düzeye gelmesi istenmemektedir. Bir başka deyişle, bütün il
ortalamaları alındığında ve buna
bakıldığında, eğitimde başarı noktasında
en son sırada Ağrı gibi, Muş gibi, Hakkâri gibi Kürt
illerinin yer almış olması da esas itibarıyla eğitim
politikalarının bir ayıbıdır.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Türkiye Cumhuriyeti
devleti illerinin demek istediniz, şaşırdınız
herhâlde!
HALİL AKSOY (Devamla) - Bunu ortadan
kaldırabilmek için mutlaka bu imkânların hazırlanması
lazım.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Türkiye Cumhuriyeti
illeri demek istediniz, yanlış söylediniz herhâlde!
HALİL AKSOY (Ağrı) Yok, yok onu demek
istemedim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Halil Bey, muhatap
olmayın.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Yanlış ifade
ettiniz, Türkiye Cumhuriyeti illeridir!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 9u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 9 kabul edilmiştir.
Madde 10 üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 10 uncu maddesinde geçen "1 Eylül"
ibaresinin "1 Temmuz" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter Ayşe
Eser Danışoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen tasarı,
21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında görüşülen
562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 10
uncu maddesinde yer alan "eğitim ve öğretim" ibaresinin
"eğitim ile öğretim" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara Kocaeli Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 10 uncu maddesinin ikinci
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Hasip
Kaplan Selma
Irmak Erol
Dora
Şırnak Şırnak Mardin
Özdal
Üçer
Van
BAŞKAN Komisyon bu son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dershaneler iyi bir
eğitim verme kaygısından öte ticari bir mantık üzerine
kuruludur. Bu nedenle birçok öğrenci mali yetersizlikler nedeniyle
dershanelere gidememektedir. Yerel yönetiminde BDP'nin bulunduğu
Belediyeler bu durumdaki öğrenciler ve dezavantajlı durumdaki
öğrenciler başta olmak üzere öğrencilerin eğitimlerine
destek vermek üzere sosyal proje kapsamında ücretsiz olarak açtıkları
Eğitim Destek Evlerinde Hizmet sunmaktadır. Eğitim Destek Evleri
kamuya açık, şeffaf ve yerel yönetimin ilgili birimlerinin sürekli
gözetim ve denetimine tabi bir şekilde faaliyet yürütmektedir. Buna
rağmen hükûmetin ve cemaatin bölgede kurmak istediği hegemonya nedeni
ile Eğitim Destek evleri bir bir kapatılmaktadır. Kamusal
denetimin temel bir ilke olmakla birlikte tasarının bu maddesinde yer
alan ikinci fıkra doğrudan Eğitim Destek Evlerine yönelik
politikanın farklı bir tezahürüdür. Eğitim Destek Evleri
belediye yönetimlerinin izniyle açılıp denetlenmektedir.
Bakanlık bu yetkiyi yerel yönetimlerden almaktadır. Yani Eğitim
Destek Evleri açma ve denetleme yetkisini tamamen kendinde toplamak
istemektedir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Gerekçesini okuttuğum
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.14
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 10 uncu
maddesinde yer alan "eğitim ve öğretim" ibaresinin
"eğitim ile öğretim" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 10uncu maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle bir
taraftan dershaneler kapatılırken diğer taraftan da Millî
Eğitim Bakanlığının bütün üst düzey kadroları
tasfiye edilmektedir. Her iki düzenleme de ülkemizde toplumun çok büyük
kesimleri tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. 17
Aralık olaylarından sonra polislerin, hâkimlerin ve
savcıların görev yerlerini sık sık değiştiren
Hükûmet, bu yasayla eğitimcilere de el atmış durumdadır. Bu
düzenlemeyle, şube müdürleri başta olmak üzere, müsteşar hariç
bütün üst düzey bürokratlar görevden alınabileceklerdir. Bu düzenleme,
tamamen Millî Eğitim Bakanlığının bünyesinde yeni bir
kadrolaşma anlayışıyla yapılmaktadır. Okul
müdürleri görevden alınarak eğitime ve öğretime önemli zarar
verilebilecektir. Yapılan bu çalışmayla Hükûmet, sürekli
yapmış olduğu sistem değişikliklerine üst düzey
bürokraside yapılan toplu değişiklikleri de eklemektedir. Bu
durum, pek çok aileyi ve yöneticiyi mağdur edecektir. Türkiye'de
eğitim sisteminin üzerinde Hükûmet tarafından sık sık
oynanmaktadır. Bu nedenle, yeni sistemlere uyum konusunda hem
eğitimciler hem de öğrenciler önemli sorunlar
yaşayacaklardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütün bu yapılan sistem
değişiklikleri eğitimi geri duruma getirecektir. Türkiye,
eğitim konusunda zaten geri kalmıştır. Okullarda yeterli
derecede eğitim hizmeti alamayan aileler, tamamen kendi istekleriyle,
hiçbir zorlamayla karşılaşmadan çocuklarını dershaneye
göndermektedirler. Türkiye'de eğitim konusu, Hükûmet politikaları
nedeniyle tam bir yarışa dönüşmüştür.
Bugün dershaneler olmasa,
kırsal kesimde okuyan çocukların büyük bir çoğunluğu
yüksekokul hakkından mahrum kalırlar. Bu nedenle, eğitimin
önündeki, yaşanan sorunlar ortadan kalkmadan dershanelerin
kapatılması uygun bir davranış olmayacaktır. Bu
yasanın Hükûmet ve cemaat kavgasından sonra ortaya atılması
herkes tarafından açık ve net olarak bilinmektedir.
Yasada öğretmenlerle
ilgili yapılan düzenlemeler de atama bekleyen 350 bin öğretmen
adayımızda hayal kırıklığı
yaratacaktır. Bu düzenlemeyle, öğretmenler için staj dönemi,
performans, yazılı ve sözlü sınav şartları
getirilmektedir. Öğretmenler neye göre ve hangi kriterlere göre sözlü
sınav yapılacak? Sözlü sınavlarda hangi kriterler öne
çıkacak ve hangi kriterler aranacak? Bunun garantisi öğretmen
adaylarımıza Bakanlık bünyesinde hangi siyasetçimiz
tarafından verilecek?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütün bu sorular kamuoyu tarafından cevap beklemektedir. Dershaneleri
kapatmak yerine, Hükûmet eğitim alanında yaşanan sorunları
öncelikle ortadan kaldırmalıdır. Türkiyenin her tarafında,
çok büyük bir bölümünde eğitim sorunu yaşanırken böyle bir
düzenlemeye gitmek bizce doğru değildir.
Eğitim sorunları, tüm Türkiyede olduğu
gibi, yine Kahramanmaraşta da ön plana çıkmıştır.
Bugün olmuş, Kahramanmaraşın merkezinde konteyner okullarda
öğrencilerimiz eğitim görmektedir ve bu konteyner okullarımız da artık mezun vermeye
başlamışlardır. Yine, bununla beraber, Kahramanmaraş
merkezimizde temeli atılıp da bitirilemeyen birçok okulumuz var.
Öncelikle bunlara yer vermek gerekirken böyle bir düzenlemeye gidiliyor ne
yazık ki.
Hükûmet, öğretmenlerin ekonomik
koşullarını iyileştirmeli, okullarda ortaya çıkan
derslik ve fiziki mekân sorunlarını mutlaka çözmelidir. Ülkemizde
bugün itibarıyla, 126 bin öğretmen açığı
bulunmaktadır. Bunların derhâl atamasının
yapılması gerekir. Hâlen pek çok okulda bazı branşlarda
öğretmen eksiklikleri bulunmaktadır. Bu eksiklikler eğitimi
aksatmakta ve yöneticileri de zor durumda bırakmaktadır. Eğitim
alanında onca eksik ve sorunlar yaşanırken dershanelerin
kapatılması hem ülkemize hem de eğitim camiasına büyük
zararlar verecektir. Bu durum da telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya
koyacaktır. Burada çalışan personelin büyük bir kısmı
işsiz kalacak ve dershane personeli de mağdur edilecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle değişiklik
önergemizin kabulünü dileyerek yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Dedeoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 10 uncu maddesinde geçen "1 Eylül"
ibaresinin "1 Temmuz" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Danışoğlu,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı da diğer pek çok
tasarı ve teklif gibi iktidar partisinin, Hükûmetin siyasi
kaygılarını gidermek, siyasi hedeflerini gerçekleştirmek
için komisyondan hızla geçirip Genel Kurula indirdiği bir metin.
Bizim burada asıl konuşmamız gereken ise devasa rüşvet,
yolsuzluk iddiaları ancak siz bunları araştırmak yerine
herkesin gördüğüne gözlerinizi, duyduğuna
kulaklarınızı kapatmayı seçiyorsunuz.
Bu tasarı, eğitim sistemimizin
sorunlarının çözümü yönünde hiçbir katkı
sağlamayacaktır, zaten böyle bir amaç da gütmemektedir. Hükûmetin,
eski müttefikleriyle olan kavgası ayyuka çıkmadan önce, eğitim
konusunda yeni bir düzenleme gayreti içinde olduğunu bilmiyorduk. On iki
yıllık AKP iktidarı süresince bugün sülük denen dershanelerin
eğitimdeki ağırlığının katlanarak
artması, aynı zamanda okullarda verilen eğitimin
yetersizliğinin tescili de oldu. Başbakan iktidarı süresince 5
defa bakan değiştirmiş ancak her birinin döneminde özel kurs ve
dershanelere bağımlı mevcut yapının sürdürülmesi tercih
edilmiştir.
Maalesef, görüyoruz ki PISA olarak bilinen uluslararası
öğrenci değerlendirmelerindeki sıramızı yükseltmeye
eğitim müfredatımız da dershaneler de yetmiyor. Bugüne kadar
çağdaş, güçlü bir müfredatla öğrenme odaklı bir millî
eğitim politikası oluşturmamış olanların
dershaneler kapanınca bunu yapacağını düşünmek de pek
mümkün değil.
Eminim iktidar milletvekillerinin de büyük
çoğunluğu çeşitli dershanelere çocuklarını
göndermiştir ya da göndermektedir. Şimdi, bunlar kapanınca
çocuklarınıza özel ders aldırmayacak mısınız?
Elbette aldıracaksınız. Su gene yolunu bulacak; özel dersler,
kurslar parası olanlar için kapalı kapılar ardında devam
edecek. Çünkü, devlet okullarında eğitim düzeyi aynı kalacak.
Zorbalıkla yasalaşan 4+4+4 sistemi de eğitimin kalitesini
yükseltecek unsurlar içermiyordu çünkü aynı bu kanun gibi siyasi amaçlarla
alelacele geçirilmişti.
Hiçbir eğitim sistemi özel dershanelere
bağlı olmamalı ama dershaneler, sahipleriyle aranız bozuldu
diye kapatılmaz. Eğitimin niteliği artık bunlara ihtiyaç
duyulmayacak düzeye çekilir, o zaman
kimse çocuğunu göndermez ve özel kurslar kendiliğinden
işlevini kaybeder.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, eğitim
sistemi bir siyasi intikam alanı da değildir. Yıllardır
beraber yürüdüğünüz yollar artık ayrıldı diye Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı kadroları bu çapta
değiştirmek açık bir kadrolaşma hareketidir. 100 bin okul
yöneticisinin görevine son verdirecek bir tasarıyı
tartışıyoruz. Eğitim sistemimizin en büyük
sorunlarından biri Yönetici Atama Yönetmeliği miydi? Bu tasarı,
eğitimle ilgili kadroların tüm birikim ve emeğini yok sayan,
aynı zamanda sistemin hafızasını silen bir
anlayış ortaya koyuyor. Okul müdür ve
yardımcılarının istikbali il eğitim müdürleri ve
valilerin yani Hükûmetin kararına yani siyasetin vicdanına
bağlanmış durumda. Birçok kuşku ve endişe söz konusu,
hele kendinden olmayanı bertaraf etme gayretinde bir iktidar varsa.
Bu ülkede öğretmenlerin atama sorunu
yıllardır hiç bitmedi. Öğretmen olmaları için şimdi de
yazılı ve sözlü sınavlar ekleniyor. İyi de her alanda büyük
bir kadrolaşma furyası varken yapılacak sözlü
sınavların sonuçları da tabii ki toplumda şaibeli kabul
edilecektir. Bu sınavları kim yapacaktır? Sözlü
sınavın toplam değerlendirmeye etkisi ne olacaktır?
Sözlülerde kayıt sisteminin kullanılmayacak olmasının
özellikle tasarıda yer alması, torpil yapılmayacağı
konusunda topluma nasıl güven verecektir? Bu iktidar döneminde
yazılı sınavlara bile güven duymak çok zor hâle geldi.
İtibarlı bir kurum olan ÖSYM, çoktan beri artık tartışmalı
bir kurum hâlindedir. Soruların sızdırılması dâhil pek
çok skandal, yapılan sınavlara gölge düşürmüştür.
Sayın milletvekilleri, eğitim alanında bir
kanun yapılacaksa öğrencilere hayatı bir yarış olarak
sunan, gerçeklerden uzak, onları başarı ve
başarısızlık kıstasları arasına hapseden bu
sistem temelden yeniden yapılandırılmalıdır. Siyasi
kurtarma projelerinizi eğitim alanına çekmeyiniz.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Danışoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 10u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
Madde 11 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 11 inci maddesinde yer alan
"Maliye Bakanlığına ibaresinin "Maliye Bakanlığı'na"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin Yılmaz Ankara Kocaeli Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
D.
Ali Torlak
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11 inci maddesinin son cümlesinin "Bu
fiillerin tekrarı halinde, kurum açma izinleri iptal edilir."
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter Hüseyin
Aygün
İstanbul İstanbul Tunceli
BAŞKAN Komisyon bu okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Aygün.
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Çok sağ olun
Sayın Başkanım.
AKPnin iktidar olduğu dönemde 2 bin olan dershane
sayısını 4 bine çıkaran geçmişinin üzerine, özellikle
17 Aralıktan sonra patlayan cemaat ve Hükûmet savaşının bir
ürünü olarak dershaneleri kapatan ama buna bağlı olarak da binlerce
eğitim emekçisini mağdur eden, onların haklarını
gasbeden, idari yargıya başvurma yollarını kapatan ve bu
dershanelerin de üzerinde inşa edildiği yerleri, milyar dolarlar
değerindeki bu yerleri, yine, Hükûmete peşkeş çekmeyi amaçlayan
siyasal bir projeyle karşı karşıyayız.
Ve bütün boyutuyla yasa, eğitimle ilgili hiçbir
şeyi içermiyor. Eğitimle ilgili sadece, bu on iki yıldan sonra
benim gördüğüm şey, son on gün içinde, mesela Kürt kökenli
olduğu için
Devletin on iki yıldır nasıl Türkiyedeki yurttaşlara
eşit davrandığını ve ayrımcılık
yapmadığını iddia eden Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin Bakanlığı bünyesindeki Gelir İdaresi
Başkanlığının müfettişlerle ilgili
yaptığı bir fişlemeden anlaşıldı ve ortaya
çıktı. Bu fişlemeye göre, mülakat sınavlarına giren
müfettiş adayları kırmızı, mavi ve yeşil
şeklinde listelere alınıyormuş, Gelir İdaresinin
kurduğu komisyon bu renklere göre katılımcılara sorular
soruyormuş ve ardından da puanlar veriyormuş. Bunu cemaate
yakın olduğu ileri sürülen bir gazete ortaya çıkardı ve
yayınladı. Bu gazete, on gün sonra da kırmızı listede
yer alan 4 tane müfettiş adayının AKPli bakan ve
milletvekillerinden torpil bularak kendilerini mavi listeye
aldırdıklarını ve müfettiş olduklarını
açıkladı bu defa.
Şimdi, eğer ülkedeki eğitim sistemi,
insanlar arasındaki bu kadar ayrımcılıkların,
fişlemelerin ardından kamuya müfettiş gibi önemli
kadroların alımına yol açıyorsa, bu tür bir insan malzemesi
ortaya çıkıyorsa mesela on yıl sonra, yirmi yıl sonra
toplumun ne hâle gelebileceği konusunda bence ciddi endişeler
içerisinde olmamız gerekiyor.
Peki, böyle kalitesiz olduğunda ne oluyor? Mesela,
her konuda fetva veren, Sayın Bekir Bozdağın
açıklamasına göre 5 bin küsur kişiyi bugüne kadar Millî
Eğitime aktaran Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez
17 Aralıktan sonra hiçbir fetva vermemeye ve konuşmamaya
başlıyor. Çünkü, sahne o kadar izah edilemez ve kötü ki uzun bir
zamandır hiç ortada görmüyoruz, hiçbir beyanatta bulunmuyor. Hâlbuki,
mesela şans oyunlarıyla ilgili fetva vermişti en son, bunun
haram olduğu yönünde. Yani, Diyanetten tutalım Millî Eğitime,
oradan gelelim müfettiş alımına, Maliyeye kadar, eğitimin
konusu olan insan açısından ne kadar geriye gidildiği çok rahat
görülebilir.
Ben Tarafın ortaya çıkardığı ve
bir gazetecilik başarısı olan fişlemelerden sadece bir
sayfa size okuyayım: Sınav puanı, puan sıralaması,
listedeki rengi -şöyle bir katalog yapmışlar- listedeki
açıklaması
Burada da hangi bakanın, hangi bakanın özel
kaleminin bu puanı almış olan kırmızı listedeki
kişiyle ilgili ne dediği yazıyor. Muhtemel sebepler diye
başka bir bölümde ise neden kırmızı listeye
alındığını anlayabiliyoruz. Mesela Muşlu, Kürt
asıllı bir vatandaş demiş, kırmızı listeye
aldıklarından bir müfettiş adayı bu. Yine
kırmızı listeden başka bir müfettiş adayının
babasının isminin Ali Haydar olduğunu öğreniyoruz ve
müfettiş yapılmayacağı ortaya çıkıyor.
Kırmızı listede başka bir müfettiş adayı Diyarbakırlı
diye, başka birisi Hopalı bir ulusalcı diye, başka birisi
milliyetçi diye bu listeye alınmış ve müfettiş olma
yolları kapatılmış.
OKTAY VURAL (İzmir) Fişlemeci müsteşar
burada mı acaba?
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Şimdi, mesela böyle
bir kamuya ülkedeki yurttaşların büyük bir bölümünün güvenmesi,
giremediği için değil sadece, bu kamunun hizmetlerinin eşit ve
adil olacağına inanması mümkün müdür? Bunu sormanızı
diliyorum.
Kürt kökenini hep vurgulayan, bu nedenle Bakan
olabildiğini gururla söyleyen Mehmet Şimşekin ise bugüne kadar
bütün belgeleriyle ortaya çıkan, kendi Bakanlığında meydana
gelen bu korkunç olayla ilgili tıpkı Diyanet İşleri
Başkanı gibi sessiz kalmasını, hiçbir şey
söylememesini, en azından, şaşkınlıkla
karşıladığımı söyleyebilirim. Burada olsaydı
kendisine sorardık hiçbir cevap vermeyeceğini bile bile.
Hepinize çok teşekkür ederim dinlediğiniz için.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 11 inci maddesinde yer alan "Maliye Bakanlığına
ibaresinin "Maliye Bakanlığı'na" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP
sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 11inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilgi toplumu seviyesine
ulaşmış ülkelerin tamamına baktığımızda
millî eğitim politikaları siyasi tartışmalardan
bağımsız değerlendirilmektedir. Bu ülkelerde
çocukların ve gençlerin hayatlarını doğrudan
etkileyebilecek sisteme yönelik değişikliklerin yapılması
mümkün değildir. Türkiyenin yakın tarihi ise güçlü ve ileriye dönük
bir eğitim politikamızın yokluğunun şahididir.
Üniversiteye giriş sınav sisteminin neredeyse her yıl
değişikliğe uğraması, ilköğretime başlama
yaşı, zorunlu öğretimin süresi meselesi başta olmak üzere
pek çok tartışma öğrenciler, eğitimciler ve ailelerin büyük
huzursuzluklar yaşamasını beraberinde getirmiştir.
İşte, siyaset kurumuna duyulan güvensizliğin temeli de ideolojik
tartışmalar ve kısır siyasi hesapların eğitimin
üzerinde karabasan gibi dolaşmasıdır.
Dershaneler, lise ve üniversiteye giriş sisteminden
kaynaklanan, okulların meydana getirdiği boşluğun
doğurduğu kurumlardır. 1960lı yıllardan itibaren
faaliyet gösteren özel eğitim kurumlarının sayısı 2002
yıl sonu itibarıyla 2 bin iken bugün 4 bini geçmiştir.
Sayın Başbakanın ise Hükûmetleri döneminde sayısı 2
kat artan dershaneleri herhangi bir gerekçe ya da bilimsel veri ortaya koymadan
kapatmaya çalışması, her zaman olduğu gibi, söylemleri ile
uygulamalarındaki tezatlığı bir kez daha ortaya
koymuştur. Hükûmet, bu kanun tasarısına neden olan dershane
işletmecileriyle acımasız bir güç müdahalesine girmek yerine,
kendi dönemlerinde dershane sayısının yüzde 100 artmasına
niçin müsaade etmiştir? Öncelikle bunun cevabı verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, gerekli önlemler
alınmadan, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli
Bey'in işaret ettiği üzere, millî eğitim sistemimiz beklentilere
cevap verecek düzeye getirilmeden dershanelerin kapatılması
kararının sakıncaları ve doğurabileceği
mağduriyetler anımsanmayacağı kadar fazladır.
Eğer, dershaneler Hükûmetin bu sakat mantığıyla
kapatılırsa yarın hem iç hukukumuzda hem de Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde ciddi davalara muhatap olunacaktır. Devlet, bu
kör dövüşü ve yanlış kararları nedeniyle milyarlarca lira
zarara uğrayacaktır.
Diğer taraftan, şu anda özel okulların
öğrenci kontenjanlarının sadece yüzde 40ı dolu, yüzde
60ı boş durumda iken Türkiye'de 4 bin özel dershane özel okula
dönüştürüldüğünde bu okulların öğrenci kontenjanı
nasıl doldurulacaktır? Türkiye'de özel okul ücretleri ortalama 15 bin
TL olduğuna göre, insanımız, devlet desteği
dışında kalan meblağı nereden bulacaktır?
Yaklaşık 13 bin TLyi bulacak ödemeyi asgari ücretli mi, 1.700 TL
maaş alan devlet memuru mu, zarar eden çiftçi mi, kepenk kapatan esnaf
mı ödeyecek?
Diğer önemli bir sorun da: Tasarıda, altı
yıl dershane öğretmenliği yapanların sözlü sınava tabi
tutulacağı, sözlü sınavda başarılı
bulunanların Bakanlık kadrolarına öğretmen olarak
atanacağı belirtiliyor. Bu ülkede yıllardır Kamu Personeli
Seçme Sınavına giren ve sınavı kazanamadığı
için ataması yapılmayan 310 bin evladımız var. Sadece son
sekiz yılda, atanamadığı için bunalıma girerek intihar
eden 34 öğretmen adayımız var. Dolayısıyla,
sınava girmesine rağmen atanamayan öğretmenler varken, intihar
eden öğretmenler varken dershane öğretmenlerini sadece sözlü
sınavla Bakanlık kadrolarına nasıl atayacaksınız?
Ayrıca, kapatılması durumunda dershaneler
kayıt dışı faaliyet alanına dönecektir. Kapatma
kararı, dershanelerin kaldırıldığı anlamına
gelmemektedir. Şu anda devletin vergi alamadığı, haberdar
olmadığı kayıt dışı 2 bin dershane
olduğu iddia edilmektedir. Kayıt dışı dershane
sayısı 5-6 bine çıkacak ve Bakanlığın kontrolünde
olmayan dershanecilik faaliyetleri başlayacaktır. O nedenle, Hükûmet,
bu kararından yol yakınken vazgeçmelidir, öncelikle dershaneleri
ihtiyaç olmaktan çıkartarak köklü tedbirler almalıdır.
Eğitim çalışmaları ve
öğrencilerin mağduriyeti siyasi kavgalardan bağımsız
ve samimi değerlendirilmelidir diye düşünüyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde 11 kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde dört önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 sıra sayılı
Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 12 nci maddesi ile 5580 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında
geçen "çalışma süresi 1/7/2015" ibaresinin
"çalışma süresi 1/1/2014" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Mehmet
Doğan Kubat Öznur
Çalık
Kahramanmaraş İstanbul Malatya
Şuay
Alpay Muhammed
Murtaza Yetiş Ülker
Can
Elâzığ
Adıyaman Eskişehir
Selçuk
Özdağ
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar
Kurulu'nca 27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 12 nci maddesinde yer alan
"1/7/2015" ibaresinin 30/6/2019 şeklinde,
"1/7/2015-1/8/2015 tarihleri arasında" ibaresinin
"30/6/2019-30/7/2019" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zühal
Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara
Kocaeli Adana
Emin
Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 12 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan İdris
Baluken
Iğdır
Şırnak
Bingöl
Selma
Irmak Altan
Tan Özdal
Üçer
Şırnak
Diyarbakır
Van
Erol
Dora
Mardin
"MADDE 12- (1) 5580 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 5- Bu maddenin yayımı tarihi itibari
ile ilgili mevzuat uyarınca faaliyet gösteren, dershaneler ile
öğrenci etüt eğitim merkezleri işyerlerinde çalışan
öğretmenlerden 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunun 48'inci maddesinde öngörülen genel şartlar ile
öğretmen kadrosuna atanabilmek için aranan özel şartları
taşıyanlar, 01/07/2015-01/09/2015 tarihleri arasında
başvurmaları halinde, Kamu Personeli Seçme Sınavına girme
şartı aranmaksızın Bakanlıkça belirlenecek usul ve
esaslar çerçevesinde belirlenen hizmet bölge ve hizmet alanlarında
istihdam edilmek üzere öğretmen unvanlı memur kadrolarına
atanabilirler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Melda
Onur Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter
İstanbul
İstanbul
İstanbul
BAŞKAN Komisyon son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Onur, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MELDA ONUR (İstanbul) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli vekiller;
kamuoyundaki adıyla dershaneleri kapatma yasasını
konuşuyoruz. Önümüzde bol süslenmiş laflarla bezeli bir kanun
değişiklik tasarısı var. Bu geçerse çok güzel şeyler
olacak. diyorsunuz.
Sayın Bakan, öncelikle bir sorum olacak: Bu son
kararınız mı Sayın Bakan, son kararınız mı?
Şunun için soruyorum son kararınız mı diye: Şöyle
baktığımızda 7/7/2013 tarihli Radikal gazetesinde Havuz
probleminden daha zor. demişler, on bir yılda eğitim sistemi
tam 13 kez değişmiş, tam 13 kez; 5 bakan, her defasında
yeni bir değişiklik. Havuz problemi demişler, hakikaten hani
Sümeyye kızımız bile çıkamaz bunun içinden diye
düşünüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl yani? Onun
matematiği kuvvetliymiş.
MELDA ONUR (Devamla) Hem boşu boşuna
konuşmayalım diye dedim. Niye böyle diyorum, açıkladık.
Bir de sınav hataları var aynı dönemlerde
-az önce Sevgili Danışoğlu burada söz etti- 2010 senesinden beri
de gerek şifrelerle ilgili gerek yanlış hesaplamalarla ilgili
-son olarak bir kere de Danıştaydan dönen var, biliyorsunuz- tam 10
tane, 10 tane; dile kolay. 2010dan beri sınav hatası ve benzeri
uygulamalarla insanlar ne yazık ki mağdur edilmiş vaziyette.
Şimdi, ilk bakışta yasada ne var?
Eğitim ve öğretim desteğinden söz ediliyor. Burada,
eğitimde fırsat eşitliğiyle ilgili bir
sıkıntı var. Çünkü, evet, bu, dershanelere destek görünüyor ama onun
dışında -Anayasaya aykırı olduğunu zaten
çeşitli defalar söyledik- neden diğer okullara destek yok?
Ha, bunun dışında, kalkınmada
öncelik, gelişmişlik durumu vesaire gibi kayıtlar var.
Şimdi, benim bildiğim, bu dershaneler genellikle kalkınmada
nispeten iyi yerlerde. Yani, bizim, hani o gördüğümüz, çıplak
ayaklarla nehirlerden koşarak okula giden çocukların olduğu
yerlerde değil ki bu dershaneler. Burada da bir çelişki olduğunu
düşünüyoruz.
Az önce değinildi; bir de KPSSsiz, mevcut okullara
girebilecekmiş bu dershanelerdeki öğretmenler. Tekrar
değiniyoruz: Hocam, 300 bin miydi, 350 bin miydi atanamayan
öğretmenler? Ve az önce konuşuldu, intihar edenler -tekrarlıyorum- tam 34 kişiydi.
Bugün itibarıyla ne yazık ki 35 kişiye ulaşmış
bizim atanamadığı için intihar eden öğretmenlerimiz. Size,
bilmiyorum, geliyor mu maillerle; felsefe öğretmenleri, fen-edebiyat
öğretmenleri, şu öğretmenleri, bu öğretmenleri
Atanamadık vekilim, aman. diye
Bir şeyi çok merak ediyorum, felsefe mesela.
İmam-hatiplerden neden felsefe dersi kaldırıldı, onu
anlayamadık. İmam-hatip okullarının felsefe dersine
ihtiyacı yok mudur? Neden? Çünkü İmam-hatipten terörist ve
anarşist yetişmez. diyen Başbakanımız vardı,
hatırlıyorum. İmam-hatipten terörist ve anarşist
yetişmiyor ama anladığım kadarıyla Yargıtay imamı
yetişiyor. Arkadaşlar, bu Yargıtay imamı lafını
duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Neden biliyor musunuz? Senelerce
imam-hatip, imam-hatip
İmam-hatiplerdeki arkadaşların özlük
haklarını yükseltmek istediniz, senelerce İmamlar bizim
baş tacımız. dediniz.
ÜLKER CAN (Eskişehir) Niye? Onlar insan değil
mi?
MELDA ONUR (Devamla) Oradaki bir kişiyi imam
olduğu için Yargıtay imamı diyerek fişlediniz. Ben buna
inanamıyorum, bari casus falan deseydiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Hâlâ anlayamadın değil mi? Hâlâ anlayamamışsın
imam-hatip ile yargıdaki imamın ne anlam ifade ettiğini.
MELDA ONUR (Devamla) Ne demek yani imam
Siz bu dönemde
imamları da böldünüz ortadan, AKPnin imamı, cemaatin imamı;
imam bölündü.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Arasındaki farkı bile anlayamamışsın.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen anlamazsın
tabii, anlamazsın. Boşuna uğraşma, sen zaten
anlamazsın.
MELDA ONUR (Devamla) Efendim, bunlar, sonuç olarak
bütün bu yapılan düzenlemeler, bu yasalar, bu dönemde çıkan yasalar
tamamen Başbakanın arzularındaki ülkeyi, hayalini
gerçekleştirmek için, uygulamaları eğip bükmek için.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Doğru,
haklısın; muasır medeniyetler seviyesi.
MELDA ONUR (Devamla) Efendim, bu ülkeyi Procrustes yatağına çevirdiniz. Bilir misiniz, Procrustesi bilir
misiniz? Mitolojide bir figürdür. Kendisinin bir demir yatağı vardır ve oraya
getirdiği insanları küçüklerse çeker uzatır, büyüklerse uzuvlarını keser. Aynen ülkeyi bu yatağa çevirdiniz. Ha, bunu da Paralel devlet var. Efendim, paralel bir yapı var. adına yapıyorsunuz.
Efendim, bu paralel yapıya bakıyoruz,
bakıyoruz neymiş diye; biz orada paralel değil, bir yansıma
görüyoruz.
ÜLKER CAN (Eskişehir) Göremiyorsunuz, siz öyle
şeyleri göremiyorsunuz ki zaten.
MELDA ONUR (Devamla) Ben size onun ne olduğunu
göstermek istiyorum.
(Hatip, Komisyon sırasında oturan Bakana ayna
tutarak konuşmasına devam etti)
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Kendine tut, kendine.
MELDA ONUR (Devamla) Paralel yapı budur efendim.
Sayın Bakanım, paralel yapı budur, yansımadır. Paralel
yapı budur arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Görüyor
musunuz paralel yapının ne olduğunu. Sayın Bakan, paralel
yapı budur.
Hepiniz oradaydınız beyefendiler,
hanımefendiler, hepiniz oradaydınız. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Onur.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 12 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
MADDE 12- (1) 5580 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 5- Bu maddenin yayımı tarihi itibari
ile ilgili mevzuat uyarınca faaliyet gösteren, dershaneler ile
öğrenci etüt eğitim merkezleri işyerlerinde çalışan
öğretmenlerden 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunun 48'inci maddesinde öngörülen genel şartlar ile
öğretmen kadrosuna atanabilmek için aranan özel şartları
taşıyanlar, 01/07/2015-01/09/2015 tarihleri arasında
başvurmaları halinde, Kamu Personeli Seçme Sınavına girme
şartı aranmaksızın Bakanlıkça belirlenecek usul ve
esaslar çerçevesinde belirlenen hizmet bölge ve hizmet alanlarında
istihdam edilmek üzere öğretmen unvanlı memur kadrolarına atanabilirler.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dershanelerde çalışan öğretmenler 1 Temmuz
2015 itibariyle 6 yıl bu kurumlarda kesintisiz öğretmenlik
yapmışlarsa (prim ödenmişlerse) KPSS şartı
olmaksızın sözlü sınav ile "öğretmen kadrolu
memur" statüsünde doğrudan kamuya atamaları yapılacak. Bu
öğretmenler sağlık hariç hiçbir özür atamasına
başvuramayacaklar. Yani 4 yıl boyunca aynı yerde
çalışmak zorunda kalacaklar. Eş durumundan yer
değiştirme talep edemeyecekler.
Dershanelerdeki eğitim emekçileri iş güvencesi,
çalışma koşulları ve ücret güvencesi açısından en
olumsuz koşullarda çalışıyorlar. Dershane
öğretmenlerinin mesleki ve duygusal tükenmişlik düzeyleri, kamuda
çalışan kadrolu öğretmenlere göre daha yüksek. Dershane
öğretmenlerinin sözleşmeleri dönemsel yapılıyor ve bu
nedenle dershane öğretmenleri yılın belli aylarında
işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar. Bu
alanlarda çalışan öğretmenlerin büyük bölümünün ataması
yapılmayan öğretmenlerden oluşuyor. AKP iktidarı
dershanelerin öğretmenleri iki yıl stajyer adı altında
ücretsiz bir şekilde köle gibi
çalıştırdıklarını, öğretmenlerin
birçoğunu öğretmen kadrosu ile değil "uzman
öğretici" adı altında
çalıştırdığını, öğretmen olarak
çalışanların çoğunun sigortasının
yatırılmadığını veya sigortası
yatırılanlara tazminat ödenmemesi için her 9 ya da 11 ayda bir
işten çıkartıp tekrar iş başı
yaptırdıklarını görmezden gelmektedir. Milli Eğitim
Bakanlığının çözüm olarak sunduğu 6 yıl dershane
öğretmenliği yapmış olanların sözlü sınavla
kamuya alınması sorunu çözmekten uzak bir yaklaşım. 52 bin
dershane öğretmeni içinde bu koşulları
taşıyanların sayısı 10 bini geçmiyor. Geriye kalan 40
bini aşkın öğretmen ve 50 binden fazla dershanede
çalışan emekçi hükümetin plansız uygulamaları nedeniyle
işsiz kalma riskiyle karşı karşıya
bırakılıyor.
Dershanelerin kapatılarak özel okullara
dönüştürülmesi girişimi eğitim sistemini sınav odaklı
hale getiren nedenleri ortadan kaldırmaktan uzaktır. Yapılmak
istenen değişiklik ile dershanelerde çalışan
öğretmenlerin ve diğer çalışanların
yaşayacağı mağduriyet çözülmediği gibi, "sözlü
sınav" ile kamuya geçiş tartışmaları 300 bini
aşkın işsiz öğretmenin bulunduğu bir ülkede adaletli
değildir. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen
istihdamı konusunda bugüne kadar benimsediği bütün politika ve
uygulamalardan derhal vazgeçmeli, öğretmen yetiştirme ve
istihdamı konusunda sendikalarla bir araya gelerek ataması
yapılmayan öğretmenler ve güvencesiz çalışan
öğretmenlerin sorunlarının kalıcı olarak çözülmesi
için ortak politikalar geliştirmeli, eğitim fakültelerinden mezun
olan tüm öğretmenler koşulsuz, şartsız, sınavsız,
mülakatsız kadrolu atanmalı, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam
sağlanmalıdır. Önergemizle tüm öğretmenlerin uygun
kadrolara atanması amaçlanmaktadır.
Ayrıca bu madde metnin
çıkartılmasını teklif ettiğimiz fıkralarda özel
eğitim kurumlarına öğrenci başı belli bir miktar
eğitim ve öğretim desteği diğer bir deyişle
teşvik verilmesi öngörülmektedir. Özel eğitim kurumlarına
yapılacak her türlü destek ve sübvansiyon kamu maliyesine ek bir yük
getirecektir. Kamunun özel teşebbüs niteliğindeki özel okullara bu
yönlü bir destek sunması kamusal fayda içermemektedir. Tam aksine kamusal
alanı daraltmakla beraber toplumsal sınıflar arasında ki
eşitsizliği daha da derinleştiren bir uygulama olacaktır.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar
Kurulu'nca 27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 12 nci maddesinde yer alan
"1/7/2015" ibaresinin 30/6/2019 şeklinde,
"1/7/2015-1/8/2015 tarihleri arasında" ibaresinin
"30/6/2019-30/7/2019" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zühal
Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Değerli milletvekilleri, biraz önce
anlattığımı bir somut örnekle ifade ettikten sonra ne
oluyor, bitiyor kısaca anlatacağım.
Sayın Bakan,
bizim, Millî Eğitim Komisyonu Başkanı idi ve bu komisyonda 4+4+4
tasarısı görüşülürken ben bir önerge verdim. Önergede Bilecik
Üniversitesinin adının Şeyh Edebali Üniversitesi olarak
değiştirilmesini istedik. AKP Grubunun oy birliğiyle Şeyh
Edebali Üniversitesi olması reddedildi. Aradan bir ay geçtikten sonra
Sayın Bakan, Bilecik Üniversitesinin adının Şeyh Edebali
Üniversitesi olarak değiştirilmesi için bir önerge verdi ve biz bunu
destekledik el birliğiyle üniversitenin adı Şeyh Edebali
Üniversitesi oldu ve böylece Bilecik Üniversitesi şu anda Şeyh
Edebali Üniversitesi olarak faaliyetini sürdürmektedir. Güzel de bir iş
oldu.
Değerli
milletvekilleri, demin anlattığım mesele işte şu: Yani
burada bir önergeyle bir yanlışı değiştirelim, bir
mağdur edilmişliği ortadan kaldıralım, bir hak
yenmişliği yok edelim şeklinde herhangi bir şey
getirdiğimiz zaman kapalısınız, ey iktidar! Hemen
soruluyor, Hükûmet katılmıyor, komisyon katılmıyor,
konuşma yapılıyor ve reddediliyor, hadise bu, fotoğraf bu.
Bu fotoğraf demokratik bir fotoğraf değil, biçimsel anlamda da
güzel bir resim değil.
17 Aralık sonrası, aslında farkında
mısınız, yoğunlaşmış bir yasama faaliyeti
sürdürüyoruz. Bu faaliyet dört dörtlük koruma faaliyeti şeklinde, Adalet
ve Kalkınma Partisini koruma ve kollama faaliyeti şeklinde
aslında gidiyor. Ses ve görüntülerden korunmak için İnternet
yasasını çıkarttık, fezleke ve Yüce Divandan korunmak için
HSYK yasasını çıkarttık, muhalefeti sindirmek ve korunmak
için MİT yasasını çıkaracağız, geldi,
dershanelerden kurtulmak için de MEB yasası, Millî
Bakanlığının bu yasası geldi.
Bir defa şunu kesin olarak ve yüksek sesle ifade
ediyorum: İntikam amaçlı yasa çıkarılamaz, bu ahlaki
değildir. Hesaplaşma amaçlı yasa çıkarılamaz.
Eğitim, hesaplaşma aracı olarak kullanılamaz. Bu
mantığı ifade ettikten sonra şunu özellikle söylüyorum: Bu
yasa tasarısı sorunludur, bu yasasa tasarısı
sıkıntılıdır ve bu yasa tasarısı maalesef
vahimdir, bu yasa tasarısı tepeden inmeci, hiyerarşik ve
bürokratiktir, emr ü ferman yasasıdır ve çok net söylüyorum, bu yasa
tasarısı ancak Patrona Halil yasa tasarısı olabilir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yapma Hocam ya! Allah
aşkına yapma ya!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Bu yasa bir kalemde
bütün müdürleri, bütün millî eğitim müdürlerini, bütün okul müdürlerini
-40 bin, 30 bin, 10 bin- görevden alıyor. Böyle bir şeyi demokratik
bir ülkede hiçbir kimse teklif edemez, teklif dahi edemez, böyle bir şey
olabilir mi? Kendi yöneticisinden intikam alan bir Eğitim
Bakanlığı olabilir mi? Bunu kim bize açıklayabilir, bunun
bir defa mantığı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, şunu özellikle söylemek isterim: Anayasal hakları
yok sayan bir özelliği vardır. Bu yasa tasarısı bir kalemde
bütün müktesebatı yok saymaktadır ve ifade de şudur, savunma da şudur:
Çünkü burada bazı müdürler var, başarısız veya iyi idare
edemiyor, biz bunlardan kurtulmak için bütün müdürleri
görevden alıyoruz. deniliyor. Yani bu nasıl bir mantıkla izah
ediliyor, anlamakta sıkıntı çekiyoruz.
Bu yasa tasarısıyla görevden
alınanlar mahkemeye gidemeyecek, onun da önü kesiliyor.
Yargının, yargıya gitmenin önü kesiliyor ve Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının hak aramasının önünü kesiyorsunuz. E,
buna da hakkınız yok.
Yani şunu söylemek gerekiyor üçüncü
aşamada: Hür teşebbüs özgürlüğüne darbe indiriyorsunuz ve
diyorsunuz ki: Siz kasaplık yapamazsınız. Siz dershane
kuramazsınız. Ya da buna benzer bir yaklaşım tarzıyla
bunu ortaya koyarsanız bunun anlamı budur. Demokratik, liberal hukuk
devletinde özgürlükçü bir yapıya sahip herhangi bir siyasal organizasyon
böyle bir şeyi gündeme getiremez ve bunu savunamaz.
Bunun da ötesinde bu yasa
tasarısı, herkesi mağdur eden yani Millî Eğitim
Bakanlığında çalışan herkesi mağdur eden bir yasa
tasarısıdır. Şube müdürlerini mağdur ediyor, müfettişleri
mağdur ediyor, tedirgin ediyor, strese sokuyor, motivasyonunu
kırıyor, moralini ortadan kaldırıyor. Şimdi soruyorum
Bakanlığa: Siz, nasıl bu personelin moralini bundan sonra
yükselteceksiniz? Bunları nasıl organize edip de bu hizmeti en üst
seviyede sürdürmelerini sağlayacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Süre
bitti Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Bütün varlığı eğer bir bakanlığın veya bir
yasanın iki dudağı arasına konulmuş ise
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hocam, süre bitti.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
iki dudağı arasına konulmuş ise
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hatırlatayım, süre bitti.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
o
zaman o kişinin hürriyeti ve özgürlüğü yok demektir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Bakın, bir şey anlatmaya çalışıyorum Ramazan Can,
Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Süreniz bittiği için söyledim ben.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Şimdi süre bitti de senin hatırlatmana gerek yok, orada Sayın
Başkan hatırlatıyor.
Bir şeyi anlatmaya
çalışıyoruz. Ben bu yüzden size yararlı olmaya ve hata
yapmanızı önlemeye çalışıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Ben
bir öğretmen olarak öğretmen atamalarını hiçbir surette ama
hiçbir surette makul görmüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar[!])
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Her
aşamada da gerekli açıklamaları yapacağım.
Kürsüye nasıl geldiysem öyle
giderim, sizin istediğiniz gibi değil. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
alkışlar[!])
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Özcan
Hocam, tamam, yeter Hocam! Seni seviyoruz Hocam!
BAŞKAN Sayın Yeniçeri,
teşekkür ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte 562
sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesi ile 5580
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 1 inci maddenin birinci
fıkrasında geçen çalışma süresi 1/7/2015 ibaresinin
çalışma süresi 1/1/2014 olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Selçuk
Özdağ (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Selçuk Özdağ
BAŞKAN Sayın
Özdağ, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş
olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili
huzurlarınızdayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Yeniçerinin
öncelikle şunu öğrenmesi gerekiyor: Bazı kanun
tasarıları muhalefetin vermiş olduğu kanun teklifleriyle
birleştirilir, daha sonra gündeme gelir ve kabul edilir. Zaman zaman da
önergeler verir muhalefet. Bunlar komisyonlarda, alt komisyonda
değerlendirilir, zaman zaman kabul edilir. Ama muhalefet şunu
unutmasın ki: Muhalefet konuşur, iktidar yapar arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Çok
çalışacaksınız ve iktidar olacaksınız ve siz de
yapacaksınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
İyi yapıyormuşsunuz, iyi yürütüyormuşsunuz. Neyi
yürüttüğünüz açık.
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, doksan yıllık cumhuriyet
tarihinde eğitime ve kalkınmaya çok önem verdik ve bu doksan
yıllık cumhuriyet tarihinde, önce insan gücümüzü kaybetmiştik,
insan gücümüzü kurmaya çalıştık, ardından çok partili
hayatla beraber partiler Türkiyede eğitime ve kalkınmaya çok ciddi
hamleler yapmaya başladılar. Fakat, maalesef, doksan yıllık
cumhuriyetin son altmış yılı darbeler tarihi. Bir ülkede
son altmış yılda darbeler olmuşsa, orada demokrasiden,
orada kalkınmaktan, orada eğitimden bahsetmek mümkün değildir.
Demokrasilerde bütün
roller sandıkta dağıtılır. Kimin aktör, kimin figüran
olacağına sandık karar verir. Turnusol kâğıdı
sandıktır. Ve siyasetçiler, maalesef, bu ülkede, 1960 darbesinden
sonra hep Menderesin resmiyle, idama giden resmiyle korkutulmak istendi.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Figüran ne demek, figüran? Mantık sakat.
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Siyasetçiler korkutuldu ve bu siyasetçiler, zaman zaman
cuntacılarla, zaman zaman kirli ve şantajcı medyayla, zaman
zaman kirli ve şantajcı sermayeyle, zaman zaman oligarşik
bürokrasiyle, zaman zaman da adına STK denilen bazı kirli
işlere bulaşmış cemaatlerle yaptılar aynen bugün
yapmış oldukları gibi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Aynen AKPliler gibi
AKPyi tarif ediyorsunuz, AKPyi.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; şimdi bize diyorsunuz ki:
Ne oldu ki yıllarca kol kola gezdiğiniz insanlarla berabersiniz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) O kürsüden çok
açıkladık, sizin söylediklerinizi çok açıkladık. Sen de
düne kadar onunla beraberdin, unutma.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Ben de diyorum ki: Ne oldu
ki geçmişte Erbakana Gerici. diyordunuz. Gerici. dediğiniz
Erbakanla 1974te niye koalisyon kurdunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Cemaatin sözcüsü AKP
diye
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Siz Eli kanlı katiller.
dediğiniz, Faşistler. dediğiniz Milliyetçi Hareket Partisiyle
niye koalisyon kurdunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sizler
yaptınız
Milletvekillerinin üzerine yürüdünüz siz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Sizin idollerinize
küfreden, Deniz Gezmişe küfreden ve Deniz Gezmişlere, Yılmaz
Güneylere hakaret eden bir şahsı, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkan adayı niye yaptınız bu insanları? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen yaptın, sen!
Senin partin yapıyor.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Ve siz, CHP milletvekilleri
burada diyordu ki: Yolumuz Sinan Cemgillerin, yolumuz Deniz Gezmişlerin
yoludur.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi canım sende!
Adnan Menderes kim, sen kimsin yahu!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Ama Atatürkün kurmuş
olduğu partinin, doksan yıllık partinin genel başkanının
yolu Amerikan Büyükelçiliğinin rezidansıymış.
Utanmıyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi canım sende!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Siz çekinmiyor musunuz?
Hani Deniz Gezmişin yoluydu sizin yolunuz? Hani Sinan Cemgilin yoluydu
sizin yolunuz? Hani Atatürkün yoluydu sizin yolunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ayıp! Ayıp!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Hadi oradan!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Sizin yolunuz Amerikan
Büyükelçiliğinin rezidansıymış demek ki. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen cemaatlerle iş
birliği yaptın daha düne kadar. Şimdi de belki yapıyorsun,
nereden bileceğiz? Senin cemaatlerle iş birliği
yapmadığını nereden bileceğiz?
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Hadi oradan!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şimdi bize diyorsunuz ki
Siz burada ayakkabı
kutularından bahsediyorsunuz. Ben sizi tarihe götürüyorum. Yıl 1978
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hırsız var!
Hırsız var, hırsız!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Bak sana hırsızlığı
söyleyeceğim.
Yıl 1978
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hırsız var!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen geçmişine bak,
geçmişine. Geçmişinde sen demokrasiye kastettin.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Adalet Partisinden 11 milletvekilini transfer
ettiniz, hani Göbeğini kaşıyan adam. dediğiniz
Demirelden. Bunları bakan yaptınız. 4ü yargılandı ve
bunlar beşer sene hapis cezası aldılar rüşvetten,
ihtilastan, irtikâptan, görevi kötüye kullanmaktan. Tescilli
hırsızlar CHPdedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Devrimcileri katlettiniz
siz! Sen geçmişine bak, geçmişine! Sen geçmişine bak,
karanlık işlerine bak!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Aziz Kocaoğlu, sizin Büyükşehir Belediye
Başkanınız, üç yüz yılla yargılanıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi oradan!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) İddianame
yazıldı ve yargılanmaya devam ediyor. Ortada iddianame bile yok.
Ortada masumiyet karinesi var ama siz masumiyet karinesini hiçe sayacak kadar
demokrasi havarilerisiniz, demokrasi havarilerisiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Masumiyet karinesi
aklına şimdi mi geldi?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Siz asla demokrasi
havariliğinden başka bir şey yapamazsınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Senin ne olduğunu
biliyoruz biz. Senin geçmişini biliyoruz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Şimdi burada
konuşuyor bir milletvekili, Bugün Deniz Gezmişin doğum
günüdür. diyor.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Senin geçmişini biliyoruz biz, tamam mı?
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Deniz Gezmişin
kemikleri sızlıyor değerli arkadaşlarım.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Şimdi de Deniz Gezmişi savunuyorsun!
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, biz bu düzenlemeyi hiçbir zaman bir
cemaat, bir kişi ve zümre için yapmıyoruz. Biz bunu milletimizin ali
menfaati için yapıyoruz; 16 milyon öğrenci, 76 milyon aziz ve asil
Türk milleti için yapıyoruz değerli arkadaşlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hadi oradan! Hadi oradan! Sen düne kadar cemaatlerle
beraberdin!
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Hiçbir milletin, hiçbir cemaatin, hiçbir kişinin, hiçbir
zümrenin menfaati milletin menfaatinin üstünde değildir.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hadi oradan! Milletin menfaati kim, sen kimsin ya!
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Bunu CHPliler iyi öğrensinler ve kendilerine şunu tavsiye
ediyorum
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen milletin menfaatini savunmuyorsun, sen Tayyip
Erdoğanın menfaatini savunuyorsun.
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Dün F tipi dediklerinizle beraber olmayın.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Tayyip Erdoğanın menfaatini savunuyorsun sen!
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) Biz geçmişte güzel işler yapan herkesle beraberiz,
onları alkışlıyoruz ama devleti ele geçirmek isteyen
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Aklayamazsın, aklayamazsın!
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla)
vesayetine esir almak isteyen hiç kimseye bu ülkeyi asla
peşkeş çekmeyiz. Yaşasın demokrasi! Yaşasın
Türkiye! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özdağ.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın konuşmacı
BAŞKAN Bir
dakika
Lütfen biraz sessiz
olalım. Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, konuşmacı
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun yapmış olduğu bir ziyareti
gündeme getirerek saygısız bir şekilde sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sonra
sizi dinleyeceğim efendim.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın 562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mızrak çuvala sığmıyor. 17 Aralıktan
bu yana
(AK PARTİ ve
CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım, Grup Başkan
Vekiliniz de konuşuyor.
Sakin olunuz
lütfen.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Baştan alıyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sessiz olursak duyabileceğiz.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mızrak çuvala
sığmıyor. Suçüstü yakalandınız. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Haydi oradan ya!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Şimdi, on yıl, yirmi yıl, otuz
yıl geriye gitmek suretiyle bir şeyler bulmaya
çalışıyorsunuz. Şimdi, Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun Amerikan Büyükelçisiyle
yediği yemekten söz etti biraz önce burada tarih bilmeyen bir
milletvekili.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Durumdan vazife
çıkarmaya çalışıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) 2002de seçimler yapıldı, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidar oldu. Sayın Tayyip Erdoğan daha
başbakan değil, soluğu Amerikada aldı. 1 Mart tezkeresi
için Amerika Başkanından talimatı alacak, buraya gelecek. Daha
hiçbir sıfatı yok, hiçbir sıfat yok. Tayyip Erdoğan
Amerikada bir otele gidiyor, otel odasına gidiyor. Orada Amerika
Başkanıyla değil, bakanlarla değil, Başkanın
danışmanlarıyla buluşuyor.
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Karıştırdın, kendi Genel Başkanınla
karıştırdın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Türkiye Cumhuriyetini bu kadar aşağılatmaya
hiçbir başbakanın hakkı yoktur ama Tayyip Erdoğan bunu
Türkiyeye müstahak görmüştür.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Genel Başkanınla
karıştırdın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bizim tarihimizde ne
Kılıçdaroğlu ne de bir başka genel başkanımız
Hikmetyar gibi bir teröristin dizinin dibine çökmemiştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Yalan o yalan! Yalan,
yalan!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Hikmetyar gibi birisinin dizinin dibine
çökmeyi onurlu bir hareket sayarak orada huzur bulan bir edayla bir poz
vermemiştir.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Olmadı,
olmadı! Olmuyor, olmuyor!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Yalan!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, siz
anlamazsınız, bizim tarihimizde hiçbir genel başkanımız
bir önceki genel başkanın rahatsızlığında onun
ziyaretine gitmekten çekinmemiştir.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Somaliye gelelim,
Somaliye.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Olmuyor, cevap
veremiyorsun, olmuyor!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Tayyip Erdoğan Sayın
Necmettin Erbakanı hasta yatağında ziyaret edememiştir,
vefatından sonra ailesine gidip bir helallik isteyememiştir. Neden
acaba?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Somali yerine nereye
gitti sizin Genel Başkanınız?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) 17 Aralıkta
suçüstü yakalandınız. O suçüstü yakalananları hiç kimse
yargının önüne çıkmaktan alıkoyamayacak.
İstediğiniz kadar geçmişe gidin, suçüstü
yakalandınız.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Hamzaçebi.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sayın
Başkanım
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika, Sayın Yeniçeriyi
dinleyeceğim.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın Özdağ
konuşurken Sayın Yeniçeri bilmelidir ki
diyerek başlayan bir
sataşmada bulundu ve bizi, sanki bu olan biteni bilmiyoruz şeklinde
bir cehalet örneği gösterdi. Onun için ona cevap vermek istiyorum.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ya, Hocam, seni seviyoruz,
otur yerine!
BAŞKAN Ne söyledi dediniz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın Özcan
Yeniçeri bilmelidir ki
diyerek, özellikle gelen yasaların
değerlendirilmesine yönelik açıklamalar söyledi ve bunları da
bilmediğimi ifade etti. Onun için ben buna cevap vermek istiyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Grup başkan
vekilimizi susturan pezevenkler! (x)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ne biçim
konuşuyorsun sen ya?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben sana demedim.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler ve birbirleri üzerine
yürümeler)
BAŞKAN Sayın Yeniçeri, on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.21
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
On
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.27
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/884) (S.
Sayısı: 562) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
bir önceki oturumda yaşanan olaylar nedeniyle, önce Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebiye ve daha sonra da Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Mahir Ünala söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
27.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Genel Kurulda söylenen kaba sözleri ve
yapılan fiilî saldırıları onaylamadıklarına
ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, bir önceki oturumda hiçbir
şekilde doğru bulmadığım olaylar meydana geldi. Genel
Kuruldaki konuşmalar, o, meydana gelen olayların öncesinde esasen bir
elektriklenmeye, bir gerginleşmeye doğru gitmeye
başlamıştı. Daha sonra, bizim Mersin Milletvekili
arkadaşımız Sayın Ali Rıza Öztürkle benim aramda
geçen bir konuşma sırasında Sayın Ali Rıza Öztürkün
tutanaklara da geçmiş olan, doğru bulmadığım bir
kelimesi oldu. Ben bu kelimeyi, bu hitabı, aramızdaki bu konuşma
sırasında geçmiş olsa dahi, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna yönelik olduğu için hiçbir şekilde onaylamıyorum,
doğru bulmuyorum. Bu kelimeyi ben geri alıyorum, Sayın Ali
Rıza Öztürk adına geri alıyorum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Biz de iade ediyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ancak
şunu da ifade etmekten geçemeyeceğim: Bu akşam
yaşadığımız olayda Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun, Cumhuriyet Halk Partisi sıralarına kadar gelerek fiilî
saldırıda bulunması, sıralarımızın
arasına girmesi, arkadaşlarımıza yönelik fiziki
saldırıda bulunması doğru değildir, hiçbir
şekilde onaylamıyorum. Bir benzerini bir iki gün önce
yaşadık, bu ikincisi oldu. Bu sırada bir
arkadaşımız, yine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan bir
milletvekilimizin fiilî saldırısına
uğramıştır. Bu olayı da hiçbir şekilde
onaylamadığımı, tasvip etmediğimi, Genel Kurulda ne
kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım, bu gerginliklere meydan
vermeden görüşmeleri sürdürebilme gibi bir noktada hepimizin buluşabilmesi
gerektiğine inanıyorum.
Bu düşüncelerimi ifade ediyorum. Benzeri
olayların hiçbir şekilde tekrar etmemesini diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Ünal
28.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın, Genel Kurulda söylenen kaba
sözleri ve yapılan fiilî saldırıları
onaylamadıklarına ilişkin açıklaması
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maalesef, hiçbir şekilde tasvip etmeyeceğimiz ve
insanların kendi şahsiyetlerine, kendi kişiliklerine
karşı kullanılan bir küfür söz konusu olduğunda
insanların sükûnetle bunu karşılamalarını beklemek,
öncelikle insanların robot gibi davranmalarını beklemektir.
Tabii ki hiçbir şekilde şiddeti tasvip etmeyiz, hiçbir şekilde;
bir karşı şiddetin daha büyük bir şiddet
doğuracağının bilincinde olan yetişkin insanlarız
ama şunu da bekleyemeyiz: Karşı tarafı tahrik eden,
karşı tarafın şahsiyetine, kişiliğine galiz
ifadeler içeren hakaretler olduğunda insanlar bunu tepkiyle
karşılarlar ve buna doğal olarak tepki gösterirler.
Bu arada tutanaktaki geçtiği şekliyle
değildir, tutanağın düzeltilmesini talep ediyoruz çünkü buradaki
ifade çok ağır bir ifade, ilgili kişi burada hem Süreyya Bey hem
ben içeride de konuştuk, buradaki şekliyle
kullanılmamıştır ifade. Onun da Başkanlık Divanından
düzeltilmesini talep ediyoruz.
Biz de herhangi bir şekilde milletvekillerimizin CHP
sıralarının içerisine girmesini ve
karşılıklı olarak, burada da tutanağa geçtiği
gibi, birbirlerinin üzerine yürümelerini doğru bulmuyoruz ve az önce
Sayın Akif Hamzaçebi ifade etti, bir CHPli milletvekili,
anladığım kadarıyla, bu itişmeler kakışmalar
sırasında bir yaralanma söz konusu olmuş, milletvekiline de
geçmiş olsun diyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ünal.
Sayın milletvekilleri, burası Parlamento biliyorsunuz,
konuşulan ve güzel şekilde konuşulan yer demek. Kaba ve
yaralayıcı sözlerin söylenmemesi, fiziki şiddete katiyetle
başvurulmamasını diliyorum, hepinizden bunu rica ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/884) (S.
Sayısı: 562) (Devam)
BAŞKAN - Görüşmelerimize
kaldığımız yerden devam ediyorum.
Şimdi, kaldığımız yer, Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasındaydı, onu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç önerge vardır; bir tanesi,
Anayasaya aykırılık önergesidir. İç Tüzükün 84üncü
maddesi gereği Anayasaya aykırılık önergesini öncelikle
işleme alacağım; önce onu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra sayılı Kanun Tasarısının, 13. Maddesinin
Anayasanın 48. Maddesinde yer alan teşebbüs özgürlüğüne ve
mülkiyet hakkına karşı olması nedeniyle metinden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Fatma
Nur Serter Ali
Özgündüz Mahmut
Tanal
İstanbul İstanbul İstanbul
Vahap
Seçer Aytuğ
Atıcı Gürkut
Acar
Mersin Mersin Antalya
Celal
Dinçer
İstanbul
BAŞKAN Komisyon bu
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak efendim?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Mahmut Tanal
BAŞKAN Sayın
Tanal, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mecliste ağır
laflar sarf edilebilir ama bu lafların, ağır lafların,
hukuken bunun yaptırımı şiddet, kavga, saldırı
olmaması lazım.
ÜLKER CAN (Eskişehir)
Küfür mü etmek lazım yani!
MAHMUT TANAL (Devamla)
Biz ormanda yaşamıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Köprü altında da yaşamıyoruz.
ÜLKER CAN (Eskişehir)
Herkes küfür mü etsin yani!
MAHMUT TANAL (Devamla)
Orman kanunlarının geçerli olduğu yerlerde güçlü olan güçsüze
saldırır, yok etmeye çalışır.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Zabıt sana iade o zaman.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Bu ne? Hâlâ konuşuyorsun!
MAHMUT TANAL (Devamla)
Hukuk sınırları içerisinde İç Tüzük vardır, İç
Tüzüke göre muamele yaparsınız.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Bunu gördün değil mi? Hâlâ konuşuyorsun!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Zabıt sana iade!
MAHMUT TANAL (Devamla)
İnsanlara gücünüze güvenerek, gücünüze inanarak
saldıramazsınız siz. Bu olay orman yasasında olan
kurallardır, vahşi hayvanların başvurduğu
kurallardır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hayvan sensin!
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (Devamla)
Vahşi hayvanların başvurduğu kurallar kavgadır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, şunu lütfen uyarır
mısınız!
BAŞKAN Sayın
Tanal
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Ağzından çıkanı kulağın
duyuyor mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, nasıl böyle konuşuyor!
MAHMUT TANAL (Devamla)
Onun için, öncelikle, İç Tüzükün hükümleri uyarınca, olamaz bu
şekilde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Nasıl konuşuyorsun sen!
BAŞKAN Sayın
Tanal, bu konuda
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, şunu lütfen uyarır
mısınız?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, içeride böyle
konuşulmamıştı.
MAHMUT TANAL (Devamla)
İç Tüzükün hükümleri uyarınca susmak zorundasınız siz.
BAŞKAN Sayın
Tanal, bu konuyu oturum başlamadan önce konuştum.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Efendim, İç Tüzükün hükümleri uyarınca konuşmak
zorundasınız. (AK PARTİ sıralarından Vahşi
hayvan sensin! sesi)
BAŞKAN Çok rica
ederim
MAHMUT TANAL (Devamla)
Saldıramazsınız siz, korkutamazsınız siz!
Yıldıramazsınız siz! Hiçbir şey yapamazsınız,
hiçbir şey yapamazsınız!
(AK PARTİ
milletvekillerinin Hatip kürsüsü önünde toplanması, gürültüler)
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Senden büyükbaş hayvan var mı!
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (Devamla)
Saldıramazsınız, korkutamazsınız, engelleyemezsiniz.
(AK PARTİ ve CHP
milletvekillerinin Hatip kürsüsü önünde toplanmaları, gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MAHMUT TANAL (Devamla)
Ne yaparsanız yapın, hiçbir şey yapamazsınız, hiçbir
şey yapamazsınız siz! Hiçbir şey yapamazsınız!
(AK PARTİ sıralarından Hayvan sensin, dangalak! sesi, gürültüler)
Konuşacağım, benim sürem dolmadı. (AK PARTİ
sıralarından Hayvan diyor adam ya! sesi, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Kürsüdeyim ben
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Böyle devam ederse birleşimi
kapatacağım.
Birleşimi kapatıyorum, bu şekilde devam
edemeyiz.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek için
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) Niye
kapatıyorsunuz?
FARUK IŞIK (Muş) Sayın Başkan
kapatamazsınız böyle! Ara verirsiniz, kapatamazsınız!
BAŞKAN -
28
Şubat 2014 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.46
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 562 S.
Sayılı Basmayazı 26/02/2014 tarihli 68inci Birleşim Tutanağına
eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama 28/2/2014 tarihli 70inci Birleşim Tutanağının sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.