TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
70inci
Birleşim
28
Şubat 2014 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu ve 22 milletvekilinin, Bitlis
ilinin tarihî değerlerinin korunması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/887)
2.-
Van Milletvekili Nazmi Gür ve 22 milletvekilinin, Van
depremi sonrasında Vanın köylerinde yaşanan
sıkıntıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/888)
B)
Genel Görüşme Önergeleri
1.-
MHP Grubu adına, grup başkan
vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, kamu çalışanlarının özlük
haklarının belirlenmesi amacıyla yapılan toplu sözleşme
süreçlerinde yaşanan sorunların değerlendirilmesi konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/10)
C) Gensoru Önergeleri
1.- MHP Grubu adına, grup başkan vekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla ilgili soruşturmaları
yürüten adli kolluk ve yargı mensupları üzerinde baskı
uyguladığı, soruşturmalara müdahale ettiği ve
bazı bakanlar hakkında düzenlenen fezlekelerin gereğini yerine
getirmediği iddiasıyla Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/31)
V.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, 27/2/2014 tarihli 69uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 28 Şubat müdahalesinin 17nci
yıl dönümüne ve Hükûmetin Kırım ile Ukraynada yaşananlarla
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermesini istirham ettiğine
ilişkin açıklaması
2.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, BDP
Grubu olarak, 28 Şubat postmodern darbesinin yıl dönümünde darbeleri,
muhtıraları ve bütün antidemokratik müdahaleleri reddettiklerine
ilişkin açıklaması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, 28 Şubat postmodern
darbesinin 17nci yıl dönümüne ve AK PARTİ Grubu olarak, demokrasiye
yapılan her türlü müdahaleyle sonuna kadar savaşacaklarına
ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu olarak, 28
Şubatın 17nci yıl dönümünde demokrasiye yapılan her türlü
askerî müdahaleyi reddettiklerine ve Hükûmetin yargıya müdahalesinin
demokrasiye askerî müdahaleler kadar sakıncalı olduğuna
ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 562
sıra sayılı Kanun Tasarısının sorunlu
olduğuna ve bu yasayla mağdur olacak herkesten özür dilediğine
ilişkin açıklaması
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 28 Şubatın yıl dönümünde Divan
olarak Darbelere hayır. dediklerine ve darbelerin ülkemize
yakışmadığını düşündüklerine ilişkin
konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
(10/776) esas numaralı, yolsuzlukla mücadelenin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Şubat 2014
Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, 3/12/2013 tarih ve 1233 sayıyla Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin ve arkadaşları tarafından emniyet hizmetleri
sınıfı personelinin ağır çalışma
koşullarının meydana getirdiği sorunların
araştırılması ve özlük hakları bakımından
alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 28 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ve
arkadaşları tarafından tarımsal destekleme sisteminin
incelenerek yetersizliklerin ortaya konulması ve desteklerin
artırılmasına yönelik politikaların oluşturulması
amacıyla 17/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 28 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/884) (S. Sayısı: 562)
4.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Çorum Milletvekili Murat Yıldırımın 562
sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşün 562
sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesine
bağlı (2)nci fıkrasıyla ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S.
Sayısı: 562) Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşün, askerî tersanelerin denetimine
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/36468)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı (7/38150)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, dedektör köpeklere ve kaçak eşya denetimlerinde
bunlardan etkin bir biçimde yararlanılmadığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı
(7/38244)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen'in, Tekirdağ gümrüğünden 2013 senesinde
mısır ithalatı gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediğine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/38419)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında, yıllara göre
Bakanlık ve bağlı kurum, kuruluşlar tarafından
yaptırılan kamu spotlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/38597)
6.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında, yıllara göre
Bakanlık ve bağlı kurum, kuruluşlar bünyesinde görev yapan
kadrolu ve sözleşmeli avukatlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/38599)
7.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, ülkemize gelen yabancı sermayenin
ülkelerine aktardıkları kâr transferlerine ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/38736)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlıktaki kadın
personelin toplam personel içerisindeki oranı ile üst düzey kadın
yöneticilerin sayısına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/39048)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlıktaki kadın
personelin toplam personel içerisindeki oranı ile üst düzey kadın
yöneticilerin sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/39100)
28 Şubat 2014 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz. Bütün milletvekili arkadaşlarıma iyi
çalışmalar diliyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin iki önerge bulunmaktadır, okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu ve 22 milletvekilinin, Bitlis
ilinin tarihî değerlerinin korunması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/887)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bitlis şehrinin hak ettiği tarihî değerini
bulabilmesi, büyük bir kasaba görünümünden kurtulması, tarihî eserlerin ve
tarihî Bitlis evlerinin tamamının belirlenmesi, bakım
onarım çalışmalarının yapılması, kaçak
kazıların engellenebilmesi, tehlike arz eden yerlerin
yıkılması veya tamamen onarılması, tamamen
yıkılan tarihî Bitlis evlerinin tespit edilip koruma alanından
çıkarılması, tarihî eserlerimize, tarihimize sahip çıkabilmek
ve tarihî eserlerimizi kaderlerine terk etmemek için alınacak önlemlerin
yapılabilmesi amacı ile Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün
104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken
(Bingöl)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan
(Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
16) Mülkiye Birtane
(Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü
(Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici
(Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe
Bitlis ilimiz
Türkiye'nin en eski yerleşim yerlerinden biri olan, geçmişi M.Ö 5000
ile 7000 tarihleri arasına dayanan, tarih boyunca çeşitli kültürlere,
birçok medeniyetlere ve uygarlıklara ev sahipliği yapmış
bir şehirdir. Bitlis, özgün mimarisi ile dikkatleri üzerine çeken, tarihî,
coğrafi, kültürel ve dinî açıdan Türkiye'nin özgün ve sayılı
kentlerinden biridir. Bitlis 17, 18 ve 19uncu yüzyıllarda bölgenin kültür
ve sanat merkezi olmuştur. Dönemin medrese, cami, külliye, han, hamam gibi
yapıları bugün ilin geçmişteki o parlak döneminin delili olarak
bazıları ayakta durmaktadır. Taşı, toprağı,
havası ve bütün ihtişamı ile baştan başa tarih kokan
Bitlis, birçok tarihî eseri harap edilmiş, birçok tarihî eseri tahrip
edilmiş, birçoğu da orijinalliğini kaybetmiştir. Yirmi veya
otuz yıl geriye bakılıp bugün ile kıyaslama yapıldığı
zaman Bitlis'te büyük ölçüde yapılan bir betonarme yapılaşma
bulunmamaktadır. Türkiye'de, başka bir coğrafi alanda eşine
rastlanmayan tarihî Bitlis evleri, önceki yıllarda sayıları
binlerle ifade edilmekte idi. 1980 yılından bu yana 234 adet sivil
mimarlık örneği tescil edilerek, koruma altına
alındığını, bu koruma altına alınan yerlerin
36 adet tescilli ev deprem ve iklim koşulları nedeni ile
ağır hasarlı olduğu Kültür Bakanlığı
tarafından bildirilmiştir. Ancak 1980 yılından bu yana 234
adet korunabilmiş, diğer tarihî yerler ise kaderine terk
edilmiştir. Yapılan çalışmalar sahip olduğu
değerlerin gün yüzüne çıkarılması konularında hak
ettiği değerin karşılığını
bulamamıştır. Yılların verdiği hızlı
göç ve değişen yaşam tarzları yüzünden birçok aile
yaşadıkları tarihî evleri boşaltarak ya kaloriferli evlere
ya da kenti terk ederek batı metropollerine
taşınmıştır. Ağır kış
koşullarının yarattığı fizikî etki, tarihî
yerlere sahip olan kişilerin ekonomik şartlarının
olumsuzluğu, define arama, kaçak kazılar ve kaçak yapılar
sonucunda tarihî yerlerin büyük hasar görmesi, ilgili kurumların tarihî
yerleri koruma altına alarak veya sit alanı ilan ederek birçok yerde
çalışma yapmaması ve çalışma yapılmasına
izin verilmemesi, özellikle Bitlis şehir merkezinde, çarşı
merkezinde araçların kullandığı yollar üzerinde, insanların
sıkça kullandığı yaya yolları üzerinde bulunan tarihî
yapıların restore edilmeyerek tehlike arz etmesi, Bitlis şehir
merkezini aşırı derecede bakımsız, insanları
korkutan ve endişeye düşüren yapılar Bitlis ilini büyük bir
kasaba gibi göstermektedir.
234 sivil mimarlık örneği tescil edilmesine
karşın çok daha fazla tarihî mimariye sahip olan Bitlis'te sivil
mimarlık örneği gösteren birçok evin bakımı
yapılmamakla birlikte ev sahiplerinin de müdahale etmesine ve tarihî
evlerini restore etmesine izin verilmemiştir. Ancak, koruma altına
alınmasına rağmen sadece bir duvarı kalan ve diğer her
yeri virane ve yıkık olan birçok tarihî ev bölgede yaşayan
vatandaşları tehlikeye sokmakta, önceki yıllarda yol üzerinde
bulunan tarihî bir yapının yıkılması sonucu hayatını
kaybedenlerin olması, bölgede yaşayan insanlarımızı
endişelendirmektedir. Koruma altında olduğu için hiçbir
çalışma, restorasyon, onarım veya yıkım
yapılamamakta ve tarihî evleri yıkılmayla yüz yüze
bırakmaktadır.
Bitlis şehrinin hak ettiği tarihî değerini
bulabilmesi, büyük bir kasaba görünümünden kurtulması, tarihî eserlerin ve
tarihî Bitlis evlerinin tamamının belirlenmesi, bakım
onarım çalışmalarının yapılması, kaçak
kazıların engellenebilmesi, tehlike arz eden yerlerin
yıkılması veya tamamen onarılması, tamamen
yıkılan tarihî Bitlis evlerinin tespit edilip koruma alanından
çıkarılması, tarihî eserlerimize, tarihimize sahip
çıkabilmek ve tarihî eserlerimizi kaderlerine terk etmemek için
alınacak önlemlerin yapılabilmesi amacı ile Anayasanın
98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması için gereğini arz ve teklif ederiz.
2.-
Van Milletvekili Nazmi Gür ve 22 milletvekilinin, Van
depremi sonrasında Vanın köylerinde yaşanan
sıkıntıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/888)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
23 Ekim 2011 ve 09 Kasım 2011 tarihlerinde
yaşanan iki büyük deprem akabinde Van merkeze bağlı köylerde
tespit edildiği üzere, enkazlar kaldırılmamış ve
yapılması vadedilen ev ve hayvan barınaklarının
yapılmadığı belirlenmiştir. Bu konuların
araştırılması için Anayasa'nın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Nazmi Gür (Van)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy
(Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora
(Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
23 Ekim 2011 ve 09
Kasım 2011 tarihlerinde 646 vatandaşımızın
hayatını kaybettiği, binlerce vatandaşımızın
ise yaralandığı ve ciddi maddi hasarın
yaşandığı iki büyük depremin üzerinden yedi ay geçmiş
bulunmaktadır. Depremin hemen akabinde vatandaşların
ihtiyaçlarının giderilmesinde yaşanan
sıkıntıların hâlâ devam ettiği görülmektedir. 19
Mayıs 2012 tarihinde Van merkeze bağlı 9 köye (Alaköy,
Mollakasım, Ağartı, Dağönü, Güveçli, Ermişler,
Gedibulak, Beyrek ve Hıdır) yapılan ziyaretlerde depremden
kaynaklı sıkıntıların can yakıcı şekilde
sürdüğü gözlemlenmiştir.
Köy muhtarları ve
vatandaşların şikâyetlerinin başında enkazların
hâlâ kaldırılmamış olması, yıkılan
barınma, konut, okul, cami ve sağlık ocağı gibi
ihtiyaçlarının giderilmemesi, hayvan barınaklarının
yapımına başlanılmaması ve bu konuda verilmiş
olan sözlerin hiçbirinin depremin üzerinden yedi ay geçmesine rağmen
yerine getirilmemiş olmasıydı. Vatandaşlar
yakınlarını kaybettikleri enkazlarla iç içe yaşamakta,
konteynerlerle çözülmeye çalışılan barınma sorununun
havaların ısınmasıyla beraber daha
sıkıntılı bir hâl aldığı ve tüm bunlardan
kaynaklı başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere köy nüfusunda
ciddi psikolojik sıkıntıların ortaya
çıktığı görülmüştür.
1.050 nüfuslu Alaköyde 9
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 127 ev ve
yapı yıkılmıştır. Enkazlar hâlâ yerli yerinde
durmakta ve deprem sonrasında yapılması vadedilen 127 konut
inşa çalışmalarına henüz
başlanmamıştır. 450 nüfuslu Dağönü (Ereni) köyünde 15
yurttaşımız enkaz altında kalarak can vermiş ve 182 ev
yıkılmıştır. Bu köyde de enkazlar
kaldırılmamış ve yapılacağı söz verilen
evlerin inşaatına başlanmamıştır. 1.350 nüfuslu
ve 250 haneli Gedibulak (Canik) köyünde 9 vatandaşımız enkaz
altında kalarak yaşamını yitirmiş, 250 ev ve 150
ahır yıkılmıştır. Deprem sonrası gelen yardımlar
durduğu gibi, devletin ev ve ahırların inşaatına dair
verdiği sözlerin de hâlâ yerine getirilmediği köy sakinlerinin
şikâyetleri arasındadır. 84 haneli Özkaymak köy
muhtarının belirttiğine göre 56 konut yapılacağı
bildirilmiş fakat henüz bir çalışma başlatılmadığını
ifade etmiştir. Ayanıs, Güveçli, Mollakasım, Hıdır ve
Ermişler köylerinde de köy muhtarları ve vatandaşlar benzer
sıkıntılar yaşamaktadırlar. Enkazlar
kaldırılmamış, yapılması söz verilen ev ve
ahırların inşaatına başlanmamıştır.
Bölgede havaların
ısınmasıyla beraber, kaldırılmamış enkazlar
ve çok sayıda kişinin bir arada kalmak zorunda kaldığı
konteynerler ciddi sağlık sorunlarının ortaya
çıkmasına neden olacaktır. Altyapı ihtiyaçlarının
neredeyse hiç karşılanmadığı bu köylerde depremle
beraber yakınlarını, evlerini ve temel geçim kaynağı
olan hayvanlarını kaybetmiş köylülere tapular ve diğer
işlemlerle ilgili zorluklar çıkarılmaktadır. Geçim
kaynağının önemli bir kısmını kaybetmiş bu
köylülerden, TOKİ tarafından yapılacak evler için 70 bin lira,
ahırlar için de 15 bin lira talep edilmektedir. Ciddi geçim
sıkıntısı yaşayan bu köylülerin depremzede
oldukları âdeta unutulmuştur. Bu fahiş miktarların köylüler
tarafından ödenmesi imkânsızdır.
Enkazların
kaldırılmadığı, barınma sorununun
çözülmediği bu köylerde deprem travmasıyla beraber yaşam ve
geçinme sıkıntısı, gelecek korkusu köy sakinleri
arasında ciddi psikolojik sorunların da ortaya çıkmasına
sebebiyet vermiştir. En temel ihtiyaçların
karşılanmadığı bu köylerde sosyopsikolojik ve
sağlık desteğine de acil ihtiyaç duyulmaktadır.
Van'da yaşanan iki
büyük deprem sonrası köylerde yaşanan
sıkıntıların belirlenmesi ve çalışmaların
neden bu kadar gecikmiş olduğunun tespit edilmesi için bir
araştırma komisyonunun kurulmasının gerektiğini
düşünüyoruz.
BAŞKAN Bilginize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) İç Tüzük 58e göre söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Öztürk, neden söz istiyorsunuz 58e göre?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Dünkü yaşanan olaylar sırasında gayriihtiyari olarak
sarf edilmiş beyan nedeniyle.
BAŞKAN
Beyanınızı düzeltmek mi istiyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Evet.
BAŞKAN Tutanağa
yanlış geçen beyanınızı düzeltmek istiyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Evet, geri almak istiyorum.
BAŞKAN Şimdi,
bunu sunuşların başında vermemiz gerektiğini söylüyor
Kanunlar ve Kararlar ama beyanın düzeltmesini esas
alacağımız için buyurun, size iki dakika söz veriyorum.
V.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, 27/2/2014
tarihli 69uncu Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin konuşması (x)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük
58e göre söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Genel Kurulda dün gece
yarısı yaşanan ve yüce milletimizi de son derece rahatsız
eden, yakışıksız ve kötü olaylar sırasında, kendi
Grup Başkan Vekilimizle kendi aramızda konuşurken hiçbir partiyi
ve hiçbir milletvekili arkadaşımı hedef almaksızın,
ortamın gergin olması ve yapılan tahrikler nedeniyle
ağzımdan gayriihtiyari olarak uygun olmayan bir söz
çıkmıştır. Bu söz bana
yakışmamıştır, bu söz yüce Meclisin çatısı
altında sarf edilmemesi gereken bir sözdür ancak bu söz belirli bir parti
grubuna ya da belirli bir milletvekiline yönelik olarak ve hakaret etmek
amacıyla söylenmemiştir. Kendi Grup Başkan Vekilimizle kendi
aramızda konuşurken gayriihtiyari olarak sarf edilmiş bir
sözdür. Meclis çatısı altında söylenmemesi gereken, sarf
edilmemesi gereken bir sözü, gayriihtiyari olarak da olsa sarf etmiş olmam
nedeniyle o sözü, kendime ve Meclise olan saygım gereği o sözü geriye
alıyorum, yüce Meclisten ve milletimizden özür diliyorum. Bu
beyanımı İç Tüzük 58 uyarınca yüce Meclisin dikkatine
sunarım.
Saygılar
sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk. Örnek bir davranışta
bulundunuz, tekrar teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, genel görüşme açılmasına ilişkin bir
önerge vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- MHP Grubu
adına, grup başkan vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, kamu
çalışanlarının özlük haklarının belirlenmesi
amacıyla yapılan toplu sözleşme süreçlerinde yaşanan sorunların
değerlendirilmesi konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/10)
23/5/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu
çalışanlarının özlük haklarının belirlenmesine
yönelik toplu görüşme sürecinden toplu sözleşme sürecine geçişi sonucunda
yapılan toplu sözleşme görüşmelerinin ve sonuçlarının,
kamu çalışanlarına beklentilerden uzak bir teklifin
yapılmasının gerekçesi olarak ileri sürülen ekonomik kriz
uyarılarının boyutlarının, toplu sözleşme
süreçlerinin işlenmesinden kaynaklanan sorunların TBMM Genel Kurulu
tarafından değerlendirilmesi amacıyla Anayasanın 98inci
ve İç Tüzükün 101 ve 102nci maddeleri uyarınca genel görüşme
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz
ederiz. 23 Mayıs 2012
Oktay
Vural Mehmet
Şandır
İzmir Mersin
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Kamu
çalışanlarının özlük haklarının belirlenmesi
amacıyla idare ile toplu görüşme yapma hakkı, bilahare toplu
sözleşme yapma hakkı olarak belirlenmiştir. 12 Eylül 2010
referandumunda kabul edilen Anayasa değişikliği ile kamu
çalışanlarına toplu sözleşme yapma hakkı verilmesine
rağmen toplu sözleşme ile ilgili mevzuat düzenlemesi gecikmiş,
kamu çalışanları 2012 yılında özlük hakları
belirlenmeden çalışmaya devam etmiştir. Toplu sözleşme
görüşmelerinin sonucunda ise kamu çalışanlarının
talebini karşılamayan bir teklif yapılmış ve
anlaşmazlıkla sonuçlanarak konu, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
intikal etmiştir.
Hükûmetin Türk
ekonomisinin çok iyi olduğuna dair açıklamalarına rağmen
kamu çalışanlarına verilen zammın düşüklüğünü,
Sayın Başbakan Yunanistan oluruz. diyerek kriz tehdidiyle
açıklamıştır. Bu durumda, toplu sözleşme sonucunda
verilen zammın gerekçesi olarak sunulan ekonomik kriz beklentisinin ve
uyarısının boyutlarının da ele alınması
gerekmektedir.
Kamu
çalışanları, beklentilere ve ekonomik gerçeklere uymayan bu
toplu görüşme sonuçlarına karşı 23 Mayıs 2012
tarihinde uyarı anlamında iş bırakma eylemi
gerçekleştirmiştir. Kamu çalışanları tepki içindedir.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun oluşumunun da idare
ağırlıklı olmasının objektif bir sonuç
doğurmayacağından idare güdümünde karar vereceğine yönelik
kanaat yerleşmiştir. Kamu çalışanlarının ortaya
koydukları tepkiyi de dikkate alarak toplu görüşme süreçlerinin
uygulanması ve ilk olarak uygulanan toplu sözleşme süreçleri ile
sonuçlarının ve kamu çalışmalarına beklentilerden uzak
bir teklifin yapılmasının gerekçesi olarak ileri sürülen
ekonomik kriz uyarılarının boyutlarının
değerlendirilmesinin millî iradenin oluştuğu TBMM'de
yapılması amacıyla genel görüşme önergesi verilmiştir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi
vardır. Önerge bastırılıp sayın üyelere bugün
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
C) Gensoru Önergeleri
1.- MHP Grubu adına, grup
başkan vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, rüşvet ve
yolsuzluk iddialarıyla ilgili soruşturmaları yürüten adli kolluk
ve yargı mensupları üzerinde baskı uyguladığı,
soruşturmalara müdahale ettiği ve bazı bakanlar hakkında
düzenlenen fezlekelerin gereğini yerine getirmediği iddiasıyla
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/31)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
17 Aralık 2013
tarihinde İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı
Vekilliği koordinasyonunda yürütülmüş olan yolsuzluk, rüşvet,
kara para aklama gibi suçlarla ilgili soruşturma kamuoyuna
yansımıştır.
61inci Hükûmette görev
yapan ve rüşvet ve yolsuzluk iddialarından dolayı istifası
talep edilen ve azledilen bazı bakanlar ve yakınları,
bürokratlar, çeşitli kamu ihalesi alan işadamları bu
soruşturmada ve bağlantılı soruşturmalarda
şüpheli olarak yer almaktadır. Öte yandan Başbakan
Erdoğan'a ait oluğu iddia edilen bazı görüşmeler söz konusu
rüşvet ve yolsuzluk iddialarının çok daha boyutlu ve
kapsamlı olduğuna dair iddiaları güçlendirmiştir.
Bu süreç içinde
gerçeklerin ortaya çıkması için yargısal sürecin hiçbir baskı,
tehdit ve yönlendirme olmaksızın hukukun belirlediği kurallar
içinde sürdürülmesi gerekmekle beraber maalesef soruşturma sürecine ve bu
süreçte görev yapanlara fiilî ve hukuki müdahaleler açıkça
yapılmıştır. Bu müdahalelerin hukuk devleti ilkesine ve hukukun
üstünlüğüne uymadığı açıktır.
25 Aralık 2013
tarihinde göreve başlayan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın,
soruşturmayı başından beri yürüten adli kolluk ve
yargı mensupları üzerinde baskı uyguladığı,
bunların görevlerinden alınmasını
sağladığı; görevlerinden alınanların yerine
atanan adli kolluk ve yargı mensupları üzerinde nüfuzunu kötüye
kullanarak soruşturmalara müdahale ettiği; bazı şüpheliler
lehine sonuç almak amacı ile yargı makamlarını
etkilediği; işledikleri iddia edilen suçlarla ilgili dört bakan
hakkında C. savcılıklarınca tanzim edilen fezlekelerin
gereğini yerine getirmemek amacıyla uzun süre incelemeye tabi
tuttuğu ve bilahare geri göndererek şüphelilerin delilleri
karartmasına imkân sağlandığından, Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ hakkında Anayasa'nın 98 ve 99uncu maddeleri ile
TBMM İçtüzüğü'nün 106ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz ve
teklif ederiz.
Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
İzmir Kayseri
Gerekçe:
17
Aralık 2013 tarihinde İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet
Başsavcı Vekilliği koordinasyonunda yolsuzluk, rüşvet, kara
para aklama gibi suçlarla ilgili soruşturma
başlatılmıştır.
61inci
Hükûmette görev yapan bazı bakanları ve yakınları ile
diğer bazı yöneticileri ve iş adamlarının da
şüpheli olarak yer aldığı soruşturma basın
yayın organlarına yansımıştır.
AKP
Hükûmeti bu yolsuzluk soruşturmasını etkisizleştirmek ve
sonuçsuz bırakmak amacıyla kapsamlı bir kampanya
başlatmıştır.
Hakkında
soruşturma olan İçişleri Bakanı aynı gün İstanbul
Emniyet Müdürünü ve bu soruşturmada görev yapan adli kolluk amirlerini
görevden almış, Adalet Bakanı ile birlikte Adli Kolluk
Yönetmeliğini değiştirmiş, böylece, bu soruşturmada
elde edilmiş delillere ve şüpheli listesine ulaşmak
istemiştir.
25
Aralık 2013 tarihinde göreve başlayan Bekir Bozdağ da Adalet
Bakanı olarak katılmıştır. Adli Kolluk
Yönetmeliğinde yapılan değişiklikten sonra görevlendirilen
adli kolluk ve C. savcılarını üzerinden soruşturmada elde
edilen delillere ve şüphelilerin kimliklerine ulaşılmaya çalışılmış;
soruşturmada görevli hâkim ve savcılar yaratılan suni husumet
ile korkutma, etkisizleştirme, değersizleştirme ortamı
oluşturulmuş; 15/1/2014 tarihinde yapılan ilk HSYK
toplantısında hâkim ve savcıların 1. Dairesinin iki
üyesinin kanuna ve teamüle aykırı şekilde 1. Daireden
uzaklaştırılmış, siyasi etki altına alabilecek
iki üye 1. Dairede görevlendirilmesiyle 16/1/2014 günü yaptığı
toplantıda Başbakan ve Adalet Bakanının hedefinde bulunan
soruşturmada görevli 20 savcının; 21/1/2014 tarihinde de yolsuzluk
soruşturmasını durdurması için talimat verilen İzmir
ve Adana Başsavcıları başta olmak üzere ülke çapında
yaygınlaşan yolsuzluk soruşturmalarında görevli hâkim ve
savcıların görev yerleri değiştirilmiştir.
Bütün bunlara ek olarak
ortaya çıkan delilleri ortadan kaldırmaya, karartmaya,
şüphelilerin kaçmasına imkân sağlayacak şekilde
soruşturmaların engellenmesi için doğrudan C.
başsavcılarına, valilere, emniyet müdürlerine talimatlar verilmiş,
bunlara ilişkin tutulan tutanaklar ve ses kayıtlarının tapeleri
kamuoyuna yansımıştır.
Adana ve İzmir
Başsavcıları Adalet Bakanının yargıya
müdahalesini kabul etmeyip, hakkında fezleke düzenlemişlerdir. Her
iki cumhuriyet başsavcısı bulundukları görevden
alınmıştır.
17 Aralık 2013'te
başlayan rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında 4 Bakan
hakkında düzenlenmiş olan fezlekeler kanuni gereğinin
yapılabilmesi için soruşturmayı yapan yetkili ve görevli
cumhuriyet savcılıkları tarafından Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
Adalet Bakanı
basına yansıyan beyanlarına göre bu fezlekeleri kırk
beş gün süre ile inceletmiş ve bilahare Adalet
Bakanlığının bir genelgesine dayanarak
savcılıklara iade etmiştir.
BAŞKAN Bilginize
sunulmuştur.
Gensorunun gündeme
alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmenin ve
gününün Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek
oylarınıza sunulacağını bildirmek isterim.
Şimdi, sisteme giren
sayın milletvekilleri var, gündeme geçtiğimiz için kendilerine söz
veremeyeceğim. Yalnız, grup başkan vekillerinin söz talepleri
var, sadece grup başkan vekillerine söz vereceğim
sırasıyla.
Buyurun Sayın Vural.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 28
Şubat müdahalesinin 17nci yıl dönümüne ve Hükûmetin Kırım
ile Ukraynada yaşananlarla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi
vermesini istirham ettiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
bugün 28 Şubatın yıl dönümü. Demokrasiye yapılan
müdahalelerin mağduru milletimiz olmuştur daima ama bütün bu
müdahaleleri yapanlar yerine, milletimiz ve millet iradesi ve demokrasi daima
bu süreçlerden büyük bir tecrübe ve güçle çıkmışlardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokrasinin ve millî iradenin tecelli
ettiği yer olarak demokrasimize yapılan bu müdahaleler
karşısında daima milletin egemenliğinden yana tavır
almaya devam edeceği inancındayım.
Bu süreç içerisinde 28
Şubatın yıl dönümünde hortlayan fişlemelerin,
kutuplaşmaların, yargı kuşatmalarının, Alo
Fatih andıçlarında yine tarihin karanlığına
karışacağına olan inancımı ifade etmek istiyorum.
Bu çerçevede, dün de ifade
etmiştim, Hükûmetten bir istirhamım var efendim. Ukraynada çok
önemli gelişmeler oluyor. Kırımda maalesef bir havaalanı
işgal edilmiş -daha önce Parlamento ve Başbakanlık
işgal edilmişti- bundan dolayı bir Türk uçağı geri
dönmüş. Orada Kırım Tatarları var, Türkiye'nin önemli bir,
açıkçası, menfaati bulunmaktadır. Bu bakımdan, Hükûmetin
Kırımda olan bitenlerle ilgili, Ukraynada olan bitenlerle ilgili
Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermesini istirham ediyorum. Uçaklarımız
geri dönüyor. Orada Kırım Tatarlarının, Kırım
özerk yapılanmasının demokrasiden, o bölgenin demokrasiden
uzaklaşması endişesi var. Rusyanın işgal
ettiğine ilişkin birtakım bilgiler gelmektedir. O bakımdan,
Hükûmetin bu çerçevede Parlamentoya ivedilikle bilgi vermesini, bu konuda
Başkanlığınızın girişimde
bulunmasını istirham ediyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Buldan
2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, BDP Grubu olarak, 28
Şubat postmodern darbesinin yıl dönümünde darbeleri,
muhtıraları ve bütün antidemokratik müdahaleleri reddettiklerine
ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
28 Şubat 1997
postmodern darbesinin 17nci yıl dönümü. Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu olarak 28 Şubatın yıl dönümünde darbeleri,
muhtıraları, operasyonları ve bütün antidemokratik müdahaleleri
reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Parti olarak öteden beri
12 Eylül askerî darbesine, 2 Mart 1994 DEP darbesine, 28 Şubat postmodern
darbesine, 27 Nisan e-bildirgesine, 14 Nisan 2009 seçilmişleri hedef alan
darbeye ve siyasi parti kapatmalarına karşı çıktık.
Her koşulda demokrasiden yana taraf olduk, mücadele ettik ve ediyoruz. Her
ne kadar Sayın Başbakan Darbe tehdidi kalktı. dese de bugün
binlerce siyasetçi, gazeteci, avukat cezaevinde tutukludur. Bu da demokratik
siyasete vurulmuş bir darbedir. Bu darbelerle mücadele etmenin yolu tüm
darbe kurumlarını, Millî Güvenlik Kurulu başta olmak üzere,
tasfiye etmek, darbecileri yargılamak ve demokratikleşme
alanında adım atmaktır diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Ünal...
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, 28
Şubat postmodern darbesinin 17nci yıl dönümüne ve AK PARTİ
Grubu olarak, demokrasiye
yapılan her türlü müdahaleyle sonuna kadar savaşacaklarına
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün 28 Şubat, demokrasi tarihimize postmodern darbe
olarak geçen, demokrasimize yapılan müdahalenin 17nci yıl dönümü.
Demokrasiler, değerli
arkadaşlar, krizlerle beslenir ve krizlerini aştığı
oranda gelişir. Demokrasiye yapılan her türlü dış müdahale
demokrasinin ve toplumun gelişimini engeller. Halkın egemenlik
hakkını temsilcileri eliyle kullandığı ve iradesinin
tecelli ettiği bu Meclisin mehabetini,
saygınlığını korumak aynı zamanda demokrasiyi
korumaktır ve bu her milletvekilinin asli görevidir. Emanet olarak
aldığı bu irade temsilini her türlü müdahaleden korumak,
milletvekili olmanın, temsil yetkisini kullanmanın asli sonucudur.
Yaşanan her sorunda demokrasi dışı yolları savunmak,
meşruiyet tartışması açmak, Bu Meclis
kapanmalıdır, çalışmamalıdır. demek, halkın
bize emanet ettiği iradeye sahip çıkmamaktır, demokrasiye
müdahaleye kapı aralamaktır. Demokratik sistem içerisinde her siyasi
partiye oy veren milyonların reyini insanları sokağa davet
ederek yok saymak ve başkaca yollar aramak yeni 28 Şubatlara
kapı aralama çabasıdır.
Karanlık
köşelerinden korku salan,
kasetlerle, dinlemelerle şantaj yapan kirli odakların bu
baskılarına demokrasiyi kurban mı edeceğiz, yoksa
demokratik meşru siyaseti mi savunacağız;
sorunlarımızı hukuk zemininde mi çözeceğiz, Meclise,
toplumsal egemenliğe sahip mi çıkacağız; her
milletvekilinin bunun kararını vermesi gerekir.
27 Mayısta, 12
Martta, 12 Eylülde, 28 Şubatta demokrasi dışı yolları
savunanları ve destek verenleri tarih affetmemiştir. Biz bugün 28
Şubatta AK PARTİ Grubu olarak diyoruz ki Anayasada
tanımını bulan demokratik, laik, sosyal, hukuk devletine sonuna
kadar sahip çıkacağız. Meclisin mehabetine,
saygınlığına asla gölge düşürmeyeceğiz. Demokrasiye
yapılan her türlü müdahaleyle sonuna kadar savaşacağız.
Bu milleti
korkutacaklarını zannedenlere, yolsuzluk kılıfını
kullanarak meşruiyet krizi çıkarıp bütün siyaseti dizayn etmek
isteyenlere asla meydan vermeyeceğiz. Bu, bir psikolojik harekâttır;
bunu merhum Menderese, Özala, 28 Şubatta savunan adam Erbakana
yaptılar. Bu ülkenin millî ve yerli unsurları, olup bitenin
farkındadır. Biz bir daha bu Meclise hiçbir yolla müdahale edilmesine
canımız pahasına da olsa izin vermeyeceğiz.
Yüce Meclisi
saygılarımızla selamlıyoruz efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Hamzaçebi
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
CHP Grubu olarak, 28 Şubatın 17nci yıl dönümünde demokrasiye
yapılan her türlü askerî müdahaleyi reddettiklerine ve Hükûmetin
yargıya müdahalesinin demokrasiye askerî müdahaleler kadar
sakıncalı olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 28 Şubatın yıl dönümünde Cumhuriyet Halk
Partisi olarak demokrasiye doğrudan veya dolaylı her türlü askerî
müdahaleyi reddediyoruz. Demokrasi, Türkiye Cumhuriyetinin, milletimizin
vazgeçilmez bir idealidir ve bu cumhuriyet var oldukça, bu topraklarda
demokrasi sonsuzluğa kadar yaşayacaktır.
Demokrasiye askerî
müdahaleleri reddederken, her türlü sivil yönetimin demokrat olduğu,
sadece seçimle gelen yönetimlerin, arkasında olan seçmen desteğine
güvenerek kendilerini demokrat olarak tanımlamalarını da
doğru bulmuyorum. Meşruiyetin birinci ve en önemli şartı,
bir siyasi iktidarın, bir siyasal sistemin, bir siyasi partinin
arkasındaki halk desteğidir. Evet, klasik meşruiyet
tanımındaki bu unsur, bugün de bütün demokrasilerin vazgeçilmez, tartışılmaz
unsurudur. Ancak arkasındaki halk desteğine dayanarak her türlü
antidemokratik uygulamayı yapmak, her türlü antidemokratik,
baskıcı yasayı parlamento çoğunluğuna güvenerek
çıkarmak, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok etmek,
bağımsız olması gereken Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna Adalet Bakanının hâkim olmasını sağlamak, bu
yönde yasalar çıkarmak, adı demokratikleşme olan, içeriği
demokrasiye, özgürlüklere müdahale düzenlemeleriyle dolu yasaları
çıkarmak, hiçbir şekilde demokrasiyle bağdaşmaz.
Türkiyede bir Silivri
mahkemeleri gerçeğini yaşadık ve bu Silivri mahkemeleri, kendi
arkasındaki yüzde 50 oranındaki halk desteğini meşruiyetin
yeterli şartı olarak sayan bir siyasi iktidarın döneminde
olmuştur ve bu mahkemelerde hukuk ayaklar altına alınmıştır.
İnsanların savunma hakkı ellerinden alınmıştır,
masumiyet karinesi çiğnenmiştir ve insanların Masumuz.
feryatları dinlenmeksizin o insanlar mahkûm edilmişlerdir.
Onların mahkûm
edildiği bir sistemde, ilginç bir tesadüf, bugün, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Yasasının ilk uygulaması olarak,
Adalet Bakanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda boşalan
kadrolara atamaları yaptı ve bu atamalar yapılırken, yine,
İstanbulda rüşvet ve yolsuzluk soruşturması
kapsamında tutuklanmış olan bakan çocukları ve bir
yabancı uyruklu kişi serbest bırakıldı. Bunların
bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Yargıyı kendi
kontrolünde zanneden bir Hükûmetin, yargının kendi kontrolünde
olmadığını fark etmesi üzerine yapmış olduğu
düzenlemeler, bugün Türkiyede demokrasiye en az askerî müdahaleler kadar
müdahale niteliğindedir ve sakıncalıdır.
Ben 28 Şubatın
yıl dönümünde, Türkiyede demokrasinin vazgeçilmez olduğunu,
milletimizin demokrasiye müdahale eden siyasi partilere, anlayışa
hiçbir zaman geçit vermeyeceğini, arkasındaki Parlamento
desteğine güvenerek her türlü antidemokratik uygulamayı yapan
iktidarların kalıcı olamayacağını ve milletimizin
buna izin vermeyeceğini Genel Kurulun bilgisine sunuyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 28 Şubatın yıl
dönümünde Divan olarak Darbelere hayır. dediklerine ve darbelerin
ülkemize yakışmadığını düşündüklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Evet, sayın
milletvekilleri, bugün 28 Şubat 2014; postmodern darbenin üzerinden 17
yıl geçmiş, bugün Meclis çalışıyor. Darbelere
karşı en güzel cevap Meclisin çalışıyor
olmasıdır. diye düşünüyoruz. Biz de Divan olarak, bu
bağlamda, gerekçesi ne olursa olsun, adı ne olursa olsun, Darbelere
hayır. diyoruz. Darbelerin ülkemize ve Türkiyemize
yakışmadığını düşünüyoruz. Aslolan, hukuk
devletidir ve demokratik siyasettir. vurgusunu tekrar ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Hukuk devleti kaldı mı ki Sayın Başkan?
Hangi hukuk devletinden bahsediyorsunuz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/776) esas numaralı, yolsuzlukla
mücadelenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin, Genel Kurulun
28 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28/2/2014 Cuma günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzüğün 19uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup Başkan Vekili
Öneri:Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/776) yolsuzlukla mücadelede
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesinin Genel Kurulun 28/02/2014 Cuma
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde lehinde olmak üzere
ilk söz, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de 28 Şubat postmodern darbesini lanetliyorum ancak Parlamento da uyuma
yeri değil ki arkadaşlar. 12 Eylül darbe Anayasasını değiştirebildik
mi? Değişti mi? 35 sene geçti. Peki, Genelkurmay
Başkanını Millî Savunma Bakanına bağlayabildik mi?
Bağlayamadık. Zar zor, İç Hizmet Kanunundan 35inci maddeyi
kaldırdık. Ondan sonra da, şimdi, maşallah, son
getirdiğimiz yasalara baktığımız zaman hep yasak,
yasak, sansür, yasak, TİB, HSYK, MİT.
Şimdi, darbeye
karşı olmak, demokrasiyi güçlendirmekle olur arkadaşlar.
Demokratik toplumlar konuşan toplumlardır, şeffaf
toplumlardır, güçler ayrılığının olduğu
toplumlardır. Şimdi, bu araştırma önergesini biz 13 Nisan
2012 tarihinde vermişiz. Ne demişiz? Yolsuzluklarla mücadele edelim
arkadaşlar. Ve bu önergeyi verirken çok teknik ve kapsayıcı bir
araştırma yaptım. İnanın, Türkiyede neler var, neler
yok
Çünkü darbelerin gıdası yolsuzluklardır arkadaşlar.
1990ların köy yakmaları, faili meçhul cinayetleri olmasaydı,
1990larda mantar gibi türeyen çeteler olup devlet adına, kendini hukukun
yerine, devletin yerine koyup cinayetler işlemeselerdi, 1997
yılında postmodern darbe girişimine kimse cesaret edemezdi 28 Şubatta.
Şimdi, sizinle
şöyle bir yürüyüşe çıkalım, bir ufkumuzu açalım.
Türkiyede 81 il özel idaresi var, bunların 30u büyükşehir belediye
meclisine dönüşüyor, yasa geçti. 3.226 belediye vardı, bunların
bir kısmı büyükşehir belediyelerinin oldu, sayı 1.200
civarında azaldı. 34.600 köy, binin üzerinde mahallî idare
birliği, bünyesinde bilinmeyen sayıda işletme var. Çoğu
belediyelere ait bine yakın şirket var, 50ye yakın vakıf
var birçok belediyede. Yine, bilinmeyen sayıda döner sermaye ve fon
bulunuyor. Tek tek bunları dikkate alırsak, belediyelerde
şirketler hariç 450 bin, özel idarelerde on binlerce personel istihdam
ediliyor. Böyle bir kamu örgütlenmesini bu merkeziyetçi anlayışla
yürütmek mümkün değil çünkü Türkiyede mali yapı karmaşık,
verimsiz, yerel vergi tabanı düşük. Hazinenin, belediyelerin
dış borçlanmasına sağladığı garantiler mali
disiplini bozuyor, belediyelerde sağlıklı bir borç yönetimi
bulunmuyor. İşte, bir ay sonra seçimlere gideceğiz.
Dünya Bankası
desteğiyle hazinenin yürütmekte olduğu Türkiye'de Kamuda Etkin
Yönetimin Sağlanması ve Yolsuzluğun Önlenmesine Yönelik Reform
ve Politikalar" diye bir çalışma yaptı Meclisimiz. Bu
çalışmada yolsuzlukla mücadeleye dönük 16 değişik alan belirlendi.
Bu 16 değişik alan çok hayati. Bu konularda mevcut durum ve
yapılması gerekenler de detaylı bir şekilde ortaya kondu.
Yapılan çalışma sonucu, yolsuzlukla mücadele
mevzuatının
caydırıcı olmadığı, kamuda ücret
adaletsizliği yaşandığı, kara para takibinin zor
olduğu, ihale, personel rejimi, denetim, sağlık, gümrük, mahallî
idare reformlarının yapılmasının zorunlu
olduğunun tespiti yapıldı.
Arkadaşlar,
Avrupa Birliğinin 2009dan 2014e kadar olan bütün raporlarında
yolsuzlukla mücadele konusunda aynı kelimeleri okursunuz
Sınırlı ilerleme kaydedildi. diye. Avrupa Konseyi
Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyelerinin dikkate
alınmasına, Kamu Görevlileri Etik Kurulunun etkili
çalışmadığı, milletvekili
dokunulmazlıklarının, yolsuzluklara ilişkin davalarda
sınırlandırma getirdiğine dikkat çekilmiştir.
Türkiye'nin kamu
muhasebe sistemi ihtiyaca cevap veremez hâldedir. Bu bütçe görüşmelerinde
Sayıştayın denetim yapamama nedenlerinden birisi, muhasebe
kayıtlarının sunulamamasıdır arkadaşlar. 300 tane
sunulamayan rapor oldu. Türkiyenin kamu muhasebe sistemi, ihtiyaca cevap
vermediği gibi, bütçenin bir yansıması olarak,
aşırı derecede bölük pörçük bir görüntü sergilemekte,
zamanında ve kapsamlı bilgi sunmada yetersiz kalınmaktadır.
Kamu satın alma:
Kamu satın alma deyince ihaledir arkadaşlar. Dünyada Türkiye ihale
kanununu en sık değiştirme rekorunu elinde tutan ülkedir. Ve bu
ihaleleri, istediği kişiye büyük yatırımları vermek
için hükûmetler yetkileri hep kendilerine bağlamışlardır.
Üçüncü köprü, Marmaray, üçüncü havaalanı, eğer Kanal İstanbul
hayata geçerse Kanal İstanbul, Harem Projesi, bu devasa projelerin hepsi,
Hükûmetin istemlerine göre ihale edilmektedir.
Şimdi, bu sistem
arızalıysa, bütçenin kapsamı ve
şeffaflığının, uygun politikaların üretilmesine
ve performans değerlendirmesi yapmaya olanak verecek şekilde
genişletilmesi de mümkün değildir. Mevcut bütçe yapısı,
kamu gelir ve harcamalarının önemli bir bölümünü de kapsamıyor.
Yani yap-işlet-devrette devletin hazinesini, ormanlarını, limanlarını
istediğinize kırk dokuz yıllığına, doksan dokuz
yıllığına, yirmi beş yıllığına
veriyorsunuz, yap-işlet-kirala sistemiyle veriyorsunuz. Maden
ocakları, enerji sektörü girdiği zaman da ormanları bile tescil
ediyorsunuz. Bu şirketlerin üzerine yazıyorsunuz.
Türkiyede kamu
hizmetlerinin yapısı ve işlevi ekonominin gelişme
hızını da yakalamamaktadır. Biz dünyanın 16ncı
büyük ekonomisi olduğumuzu iddia ederken, bizim dışarıda
verdiğimiz görüntü bir üçüncü dünya ülkesidir arkadaşlar.
Kamuda ücretler, rekabet
esasına göre belirlenmemektedir ve eğitim fırsatları sınırlı
kalmaktadır.
Kamu denetimi,
uluslararası standartlara göre yetersiz kalıyor, idari denetime
ağırlık veriliyor, performansa ya çok az ya da hiç verilmiyor.
Uluslararası standartlara uygun bir denetim reform programı
geliştirilmedi. Bankacılığa ilişkin yasal düzenleyici
uygulamaya yönelik sistem yetersizdir. Mali denetimle ilgili, mali konudaki
öteleme de bundan kaynaklanıyor zaten.
Türkiyede
sağlık hizmetleri çok karmaşık bir yapıda ve
ihtiyacı yine etkin bir şekilde karşılamaktan uzak.
Sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizlikler gözlenmekte,
kaynaklar verimsiz kullanılmakta, yönetimde etkinlik
sağlanamamaktadır.
Gümrük
teşkilatının yeniden yapılanması, işlemlerin
kolaylaştırılması, gümrüklerde etkin denetim
sağlanması, bilgisayar ağına kadar güçlendirilmesini bir
sorun olarak görüyorum.
Cumhuriyet
başsavcılıkları ve mahkemelerde işin yükü fazla,
hâkimlere, savcılara düşen dosya sayısı çok çok fazla,
Yargıtayda iş gücü de yargının işlemesini engelliyor.
Kara paranın
aklanmasıyla etkin mücadele yapılmamaktadır arkadaşlar.
Kurumların bünyelerinde merkezî veri tabanı
bulunmayışı, tam zamanında bilgi edinmeyi de engelliyor.
Mali Suçları Araştırma Kurumu yapılanmasından
kaynaklanan sorunlar da aynen duruyor. Şimdi, bu son düzenlemelerden sonra
arkadaşlar, Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulu,
Başbakanlık Teftiş Kurulu, İnsan Hakları Kurumu zaten
orada duruyor, ombudsman orada
duruyor. Bütün bunların işlevsizliği dikkate
alındığında ve son güncel gelişmeler
ışığında baktığımız zaman,
Meclisin kapsamlı bir araştırma yapması gerekiyor. Yani
bunun bütünüyle, bütün yönleriyle bir araştırmasının
yapılması durumunda Meclis önleyici tedbirlerini sağlayabilir,
yasal düzenlemelerini yapabilir.
Biz bu konuda bütün
partilerin duyarlı davranacağını düşünüyor, saygılar
sunuyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere İzmir
Milletvekili Sayın Aytun Çıray konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi tarafından verilen ilk önerge paralel devletlerin
araştırılması üzerineydi, fakat geri çekilmiş.
İnşallah, onu tekrar verirler çünkü Türkiyede kaç paralel devlet
olduğunu bu Meclisin bulup çıkarması ve Türk kamuoyuna
açıklaması görevidir aynı zamanda. Türkiyede bazı paralel
devletlerden şikâyet edenlerin, nasıl kendi paralel devletlerini
kurduklarını da göstermek bizim işimizdir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede yapılan
tüm darbelere, dünyada yapılan ve uzayda yapılan tüm darbelere
karşıyız. Bu darbelerle ilgili hamasi nutuklar meselesinde
hepimiz çok iyiyiz. Ancak işin gerçeğine gelince, darbelere,
olduğu zaman reaksiyon göstermek konusunda çok da iyi olduğumuzu
söyleyemem; örneğin, 28 Şubat
sürecinde, o dönemde bürokrattım, aşağı yukarı
bu işlerin önemli ölçüde içindeydik, birçok konuyu canlı
yaşayarak gördük. Bugün, 28 Şubatı bir darbe olarak
kınayanlara katılıyorum ancak o darbe olurken merhum Sayın
Erbakanın ve Hükûmetinin tutumu, darbeye karşı çıkan bir
hâlde miydi? 28 Şubat dediğiniz, Millî Güvenlik Kurulu
toplantısının yapıldığı tarihtir. O Millî
Güvenlik Kurulu tutanaklarını bu Hükûmet, Türk milletine
açıklamakla görevlidir. Ben buradan
talep ediyorum: Eğer darbelerle mücadele etmek istiyorsak, kimin samimi
olarak darbelerle mücadele edip etmediğini anlamak istiyorsak, 28
Şubat Millî Güvenlik Kurulu tutanaklarını yayınlatın
arkadaşlar. Burada böyle hamasi nutuk atmakla olmaz. Sayın Erbakan, o
bildirinin tamamını imzaladı, yetmedi, Sayın Cumhurbaşkanının
da imzası bulunan o bildirinin emrettiği tüm genelgelerin hepsini o
Hükûmet yayınladı. Şimdi bugün
burada her şey olmuş bitmiş, herkes Darbelere
karşıyız. nutku atıyor; bunu doğrusu samimi ve
inandırıcı bulmuyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar; bugünün konusu, yolsuzluklar meselesi. Gerçekten, tarihimizin
çok ilginç günlerinden geçiyoruz ve her gün millete bir şok yaşatarak
âdeta mefluç hâle getiriyorsunuz. Yine bugün öğrendik ki, Reza Zarrab ve
arkadaşları serbest bırakılmışlar!
OKTAY VURAL (İzmir)
Çete çete! Haram para onlar!
AYTUN ÇIRAY (Devamla)
Bakın, Reza Zarrab meselesi sadece sıradan bir yolsuzluk meselesi
değildir. Pek yakında bunun, aynı zamanda bir casusluk meselesi
olduğunu, bir millî güvenlik sorunu olduğunu öğreneceksiniz, örtbas
edemeyeceksiniz çünkü bu pisliği örtebilecek bir bez, Sayın Genel
Başkanımızın dediği gibi, yapılmadı. Biz, bu
çirkin siyasetten yorulduk, bıktık. Sadece ortaya çıkan bu
yolsuzluklar nedeniyle bu Hükûmetin meşruiyet sorunu yok
Bana
sorarsanız ortada sürpriz yok yani bu yolsuzlukların eğer
tapeler İnternete düşmeseydi var olduğunu Türk milleti
bilmiyor muydu?
Şimdi size soruyorum:
Olan biten, malumun ilamıdır; yoksa bir Başbakanın
gecekondudan villalara terfi etmesini, çocuklarının gemi sahibi olmasını
ve bir iş adamının daha yıllar önce onda 1 milyar dolar
olduğunu söylediğini kim bilmiyor ki bu ülkede? Aslında bu
yaşadıklarımız, tekrar ediyorum, malumun
ilamıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu sözlerle muhatabım kesinlikle Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grubu değildir. Benim muhatabım, Erdoğan ve suç
ortaklarıdır. Ben, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki
vicdanlı, çoğu vicdanlı milletvekilinin de benden bu konuda
farklı düşündüğünü düşünmek dahi istemem.
Değerli
arkadaşlar, dediğim gibi, Sayın Başbakan Erdoğan ve
Hükûmetinin meşruiyeti çoktan bence kaybolmuştur. 4+4+4 yasası
çıktığı zaman Anayasanın laiklik ilkesini askıya
almak, bir anayasal meşruiyet sorunu değil miydi? Kıbrısta
Annan Planıyla, savaşmadan toprak vermeye çalışmak, bir
meşruiyet sorunu değil miydi? Osloda, yabancı topraklarda, bir
yabancı komiserin önünde Türkiye Anayasasını tağyir,
tebdil ve ilgaya teşebbüs etmek, bir anayasal meşruiyet sorunu
değil miydi?
Değerli
arkadaşlar, sahte delillerle, kendi arkadaşınızın
söylediği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin millî unsurlarına
kumpas kurmak, bir anayasal meşruiyet meselesi değil miydi?
Şimdi, darbeler bazen
silahlarla yapılır, bazen de hukukla darbe yapabilirsiniz. 12 Eylül
2010 referandumuyla Türkiyede hukukla bu ülkenin topraklarını
işgal etme sürecini başlattınız. Her gün yeni bir kanun,
her kanun yeni bir af kanunu, her kanun bir Başbakan için ve her kanun tek
parti devleti ve tek bir gücü yaratmak için. Yani darbe yapmak için daha ne
yapmak lazım? Ha, demin Sayın Başkan dedi ki: Meclis
çalışıyor, ne mutlu bize. Canım, Meclis, 12 Marttan sonra
da açıktı, Meclis, 28 Şubattan sonra da açıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Şimdi Reza Zarrab için çalışıyor.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) -
Meclislerin şeklen açık olması önemli değildir, meclislerin
ruhen ve demokrasiye sadakatle açık olması önemlidir. Ve bu meclisler
eğer kendi haklarını koruyamıyorlarsa ve kendi
meşruiyetlerini birtakım insanların ve onun suç ortaklarına
teslim ediyorlarsa, o meclis açık olmakla yeteri kadar gurur duyamaz,
görevini yapmış olmanın rahatlığı içinde olamaz.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan, yenilmiş bitmiş bir terör
örgütünün başını eş başbakan seviyesine
çıkardı. Eğer bu iş ona danışılarak
yapılacaksa ve bu kadar kolay idiyse, niçin 2002 yılında gelip
bunu hemen yapmadınız da onlarca, yüzlerce çocuğumuzun ve
orada yaşayan
vatandaşlarımızın, yurttaşlarımızın
ölümüne neden oldunuz, madem her şey bu kadar basitti?
Değerli
arkadaşlar, ırkçı ve mezhepçi, bölücü bir siyaset uygulamanın anayasal
meşruiyeti olabilir mi? Hangi alana elimizi atsak sürekli Anayasayla
çatışan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlar, milletin iradesinden söz ediyorsunuz. Milletin iradesi
soygunculuğun kılıfı olamaz. Eğer milletin iradesini
soygunculuğun kılıfı yapmaya
çalışırsanız, bu, gayrimeşru bir hadise olur.
Şimdi bana diyeceksiniz ki: Deminden beri saydınız. Bizi,
Erdoğan ve suç ortaklarını gayrimeşru ilan ettiniz.
Arkadaşlar, siz bana inanmayın, Sayın Cemil Çiçeke inanın.
Ne diyor Cemil Çiçek? Anayasanın 138inci maddesini askıya
aldık. diyor. Yani bu, Anayasa ihlali değil mi şimdi? Bu,
meşruiyet tartışmasını tek başına açmaya
yetecek bir açıklama değil mi?
Şimdi, doğrusu,
Sayın Cumhurbaşkanı da tamamen Sayın Erdoğanın
ve arkadaşlarının suç ortaklığının
destekçisi hâline gelmiştir. Bir sayın cumhurbaşkanı
düşünün -tırnak içinde söylüyorum- hakikaten, Çankaya noteri gibi ya
da tamamen hemfikir. Tamamen hemfikir olmasını daha kötü bulurum
çünkü İnternet Yasasını çıkaracaksınız,
onaylayacaksınız, dönüp diyeceksiniz ki: Ben bakanlara telefon
açtım, partiye telefon açtım şurasını
şurasını düzeltin, dedim. Sonra da HSYK Yasasını
onaylayacaksınız hem de bekleterek onaylayacaksınız ki
Resmî Gazetede de biraz zaman kaybettirilecek ve o sırada büyük tayinler
yapılacak, bunun için de zaman kazandıracaksınız. O zaman
siz hangi millet iradesinden söz ediyorsunuz? Bu, kimin
Cumhurbaşkanı?
Bakınız, bu
Sayın Cumhurbaşkanına siz yasak koymuştunuz bir daha
seçilmesin diye. Biz, hukukun üstünlüğünü savunarak Anayasa Mahkemesine
gidip Sayın Cumhurbaşkanının tekrar seçilmesi için gerekli
müracaatta bulunduk. Sayın Cumhurbaşkanının İzmirde
Finlandiya Cumhurbaşkanına verdiği bir yemekte
danışmanına -burada ismini vermek istemiyorum- şunu
söylemiştim: Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı, bugüne kadar
bu ülkenin yüzde 49unun Cumhurbaşkanı olmuştu, şimdi bu,
bir yeni defter olsun, gelin bu ülkenin yüzde 100ünün Cumhurbaşkanı
olsun. demiştim ama bu olaylar gösteriyor ki Sayın
Cumhurbaşkanının bu ülkenin yüzde 100ünün
Cumhurbaşkanı olmaya niyeti yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kendini sıfırladı.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yaşadığımız, bir devlet
krizidir. Bu krizden ne yazık ki Türk toplumu ve hepimiz acı çekerek
çıkacağız. Devlet krizinden Türkiyeyi çekip çıkarmaksa
bizim işimiz olacak. Biz, Türkiyeyi Erdoğan ve
ortaklarının içine soktuğu bu krizden çıkarırız,
bunun nasıl çıkarılacağını biliriz, o kadrolar
bizde var, o birikim bizde var. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye çaresiz değil, Türkiyeyi
krizlere mahkûm etmeyiz, ne ekonomik krizlere ne siyasi krizlere. Önümüzdeki
seçimler bunun için büyük bir fırsattır. Biz, devlet ciddiyetini
biliriz.
Soruyorum size: Ebru
Gündeş Tarım Bakanlığına 20 kere nasıl girip
çıkmış, ne için girip çıkmış?
VAHAP SEÇER (Mersin)
Hayvancılık yapıyor!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) -
Devleti ayağa düştüğü yerden tekrar yukarı çıkarmak
boynumuzun borcudur.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. Allah yardımcısı olsun
Türk milletinin.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ben, biraz önceki konuşmamda
bu Meclisin çalışıyor olmasına vurgu yaparken bu vurguya,
bu kürsüden, bütün milletvekillerinin parti ayrımı yamadan,
Darbelere karşıyız, darbelere hayır. denilebildiği
anlamını yüklemiştim, belirtmek isterim.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin lehinde olmak üzere Iğdır
Milletvekili Sayın Sinan Oğan.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada yolsuzlukları yine konuşuyoruz. Adalet ve Kalkınma
Partisinin yolsuzluklarını konuşuyoruz ama bununla beraber
Hükûmetin yargıdaki
Bu arada 28 Şubatı burada
kınıyoruz, ben de bu kınamaya katılıyorum. Darbelerin
her türlüsünü kınamalıyız elbet, yargı darbesini de
kınamalıyız. Hükûmetin Meclise yapmış olduğu
darbeyi de kınamalıyız. Bakınız, altını
çizerek söylüyorum: Hükûmetin yani yürütmenin yasamaya yapmış
olduğu darbeyi de kınamalıyız, yürütmenin yargıya
yapmış olduğu darbeyi de kınamalıyız. Zira darbe,
sadece postal giyerek, tankları yürüterek yapılmaz. Erkler
ayrılığını ortadan
kaldırdığınız zaman da yine darbe yapmış
olursunuz. O sebeple, ümit ediyorum ki burada ifade edilen darbeleri
kınama sözünün içerisinde sadece postal darbesi değil, hükûmetlerin
de yasama ve yargı üzerindeki darbelerini de kınarız diye ümit
ediyorum.
Tabii, bir tarafta
yolsuzluklar Türkiye gündemini işgal ederken öte tarafta birilerinin,
kendisini kurtarmak için epey bir uğraş içerisinde olduğunu
görüyoruz. Yargı üzerinde ciddi bir çaba var, polis üzerinde var,
Türkiyede kendimi nasıl kurtarırım çabasıyla birileri
uğraşırken, hemen yanı başımızda,
Kırımda değerli arkadaşlar, başka bir darbe var.
Orada da Rusların darbesi var ama Dışişleri Bakanı
ortalıkta yok, Türkiye Cumhuriyeti devleti ortalıkta yok.
Kırımda kardeşlerimizin geleceğinin belirsiz olduğu
bu günlerde Türkiyeyi zaten kale alan da yok, onu da ifade edeyim, üzülerek
ifade etmek istiyorum. Türkiye, yeniden, erkler arasında
ayrılığın olduğu, kurumlar arasında kavganın
olmadığı, kurumların normal işlevini yürüttüğü
bir ülke hâline derhâl dönmelidir. Türkiye'de kurumların saygısı
kalmadı maalesef, sayenizde. İktidarınızın
bulunduğu on iki sene boyunca Türkiye'de, maalesef ve maalesef, herhangi
bir kurumun saygınlığı kalmadı. Gidin, sıradan
bir vatandaşa sorun, Adli Tıp Kurumuna güveniyor musunuz? deyin,
kimsenin güvenmediğini göreceksiniz. Gidin, herhangi bir vatandaşa
sorun, Biz acaba dinleniyor muyuz? Herkes Dinleniyoruz. diyecektir. Gidin,
herhangi bir vatandaşa sorun, ÖSYMden sorular çalınıyor mu?
Emin olunuz ki büyük bir kesim ÖSYMden soruların çalındığını
söyleyecektir. Gidin, herhangi bir vatandaşa sorun, TÜBİTAK
güvenilir mi acaba? İddia edilen o ses kayıtlarını
TÜBİTAKa götürsek, oradan bir rapor alsak siz buna inanır mısınız?
diye sorun, kimsenin buna inanmayacağını göreceksiniz.
Maalesef, devletin
bittiği nokta bu noktadır arkadaşlar. Devleti bitirdiniz, on iki
sene boyunca devleti bitirdiniz; devletin saygınlığını
bitirdiniz, kurumların saygınlığını bitirdiniz
ama bitirmekle kalmadınız, kurumları da birbiriyle
çatışacak noktaya getirdiniz. Bugün, MİT polise operasyon
yapıyor, polis MİTe operasyon yapıyor. Bu nasıl bir
iştir? Yargıçlar arasında dahi birbirlerine neredeyse operasyon
yapacak duruma gelinmiş. Ülkeyi idare edilemez bir noktaya getirmişsiniz,
bilmiyorum, farkında mısınız bunun. Bu ülkeye
yapılabilecek en büyük kötülüğü yaptınız. Değerli AKP
milletvekilleri, bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü
yaptınız. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük,
kurumların saygınlığını yitirmesine sebep olmak,
kurumlar içerisinde şucu, bucu diye ayrım yapmak, devlet
içerisinde devletin dışında başka örgütlenmelere müsaade
etmek ve bugün o örgütlenmelerin muzdaribi durumuna düşmek. Bunların
hepsi sizin devriiktidarınızda yapıldı. Bunların hepsi
yapılırken siz neredeydiniz? Siz buradaydınız. Ama onlar
size karşı yapılmadığı için,
düşmanımı ezen başka örgütler varsa
bırakınız ezsinler. Polisi, askeri içeri tıkan düzmece ses
kayıtlarıyla bu ordunun Genelkurmay Başkanına terörist
denmesine siz müsaade ettiniz. Ama şunu düşünmediniz, siz şunu
düşünmediniz: Bir gün bu silahın dönüp sizi de vurabileceğini
düşünmediniz.
Dün kol kola
olduklarınız Milliyetçi Hareket Partisiyle ilgili karalama
yayınlar yaparken siz neredeydiniz? Düzmece kasetler insanların özel
hayatına girince siz neredeydiniz? Siz buradaydınız. Hatta o
kadar ki seçim meydanlarında o kasetlerin üzerinde tepindiniz. Tepindiniz
o kasetlerin üzerinde. Sırf seçimde bir adım öne geçmek adına.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Öyle bir şey olmadı.
SİNAN OĞAN
(Devamla) Aynısı CHPye yapıldığında da yine
siz ilkeli bir duruş sergilemediniz. Bir dakika arkadaş, bu devletin
kurumlarına zarar veriliyor, bu devletin kurumlarının içerisinde
muhalefet partileri de var, çünkü muhalefet partileri de demokrasinin bir
parçasıdır, olmazsa olmazıdır, biz bugün illegal yollarla
muhalefetin üzerine saldırırsak demokrasimiz yara alır diye
düşünmediniz. Biz ne koparırsak kârdır zihniyetiyle bu işe
baktınız. O sebeple, bugün o silah sizi vuruyor arkadaşlar ve
vurmaya da devam edecek emin olun. Neden? İlkeli bir, omurgalı bir
duruş sergilemediğiniz için. Ve siz bugün hâlâ, maalesef, aynı
siyasetinizi sürdürmeye devam ediyorsunuz. Aynı kasetlerin üzerinde bugün
hâlâ tepinmeye devam ediyorsunuz seçim meydanlarında.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Şimdi de sen mi tepiniyorsun peki!
SİNAN OĞAN
(Devamla) Devam ediyorsunuz
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Şimdi de sen mi tepiniyorsun bu kasetler üzerinde!
Lafını düzelt!
SİNAN OĞAN
(Devamla) Devam ediyorsunuz
Biz ilkeli bir duruş
sergiliyoruz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) İlkeliyse niye tepiniyorsun o zaman!
Lafını düzelt!
OKTAY VURAL (İzmir)
Rüşvetin, yolsuzluğun özeli mi olur be! 10 milyon yetmez, 100 milyon
gönder. Rüşvet paralarını sıfırlıyorlar. Özeli
mi olur onun ya! Mahkeme kararıyla dinlenmişler!
SİNAN OĞAN
(Devamla) Biz ilkeli bir duruş sergiliyoruz. Biz kimsenin özel
hayatıyla ilgili tek bir kelime etmedik, edilmesine de müsaade
etmeyeceğiz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Terbiyeli ol!
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hiç yakıştıramadım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Rızayı mı savunuyorsunuz ha, Rızayı mı
savunuyorsunuz?
SİNAN OĞAN
(Devamla) Ama birileri eğer milyon dolarları alıyorsa,
birileri eğer Gelip kucağımıza oturacaklar. diyorsa
Kim
gelip kucağınıza oturacak? Bu ülkenin iş adamları.
İş adamlarını kucağınıza oturtma
konuşması yapıyorsanız biz muhalefet olarak
kulaklarımızı mı kapatacağız buna,
kulaklarımızı mı kapatacağız? Buyurun, iş
adamlarını kucağınıza oturtun. mu diyeceğiz?
Demeyeceğiz elbette.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Yani kasetin doğruluğuna inanıyorsun.
SİNAN OĞAN (Devamla)
Demeyeceğiz elbette.
BAŞKAN Temiz bir
dille konuşalım lütfen.
SİNAN OĞAN
(Devamla) Demeyeceğiz elbette.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Kasetin doğruluğuna inanıyorsun yani.
SİNAN OĞAN
(Devamla) Temiz bir dil
Biz bu konuşmayı Sayın
Başbakanın iddia edilen telefon konuşmasından aldık
Sayın Başkan, rahatsız olmayın. Biz aynen
ÜNAL KACIR (İstanbul)
İddia edilen diyorsun, sanki gerçekmiş gibi anlatıyorsun.
BAŞKAN Meclis
kürsüsünde tekrar etmek zorunda değilsiniz.
SİNAN OĞAN
(Devamla) Evet, bu iddia edilen sözü de sizin sözünüz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Ama gerçekmiş gibi söylüyorsun.
BAŞKAN Kürsüde
tekrar etmek zorunda değilsiniz Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN
(Devamla) İddia edilen ETÖ diyordunuz, iddia edilen terör örgütü
diyordunuz, Ergenekoncular diyordunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
İddia başka, gerçek başka.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ya, ses onların sesi ya!
SİNAN OĞAN
(Devamla) Orduya iddia edilen terör örgütü dediğinizde neredeydiniz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Havuz medyası oluşturmuşlar, Alo Fatih hatları
oluşturmuşlar; hâlen inkâr ediyorlar.
SİNAN OĞAN
(Devamla) Bugün maalesef ki
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kucağa oturtmak
Çok yanlış, çok, ayıp
ayıp!
SİNAN OĞAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bugün Engin Alan; halkın oyuyla
seçilmiş, yıllarca bu ülke için savaşmış,
hayatını riske atmış Engin Alan içeride ama Rıza
Sarraf dışarıda; bu nasıl bir adalettir, bu nasıl bir
adalettir? Milyonları götürecek insanlar dışarıda,
milyonları götürenler dışarıda Engin Alan içeride,
Orgeneral Başbuğ içeride ama sizin beraberce milyonları
götürdüğünüz suç ortaklarınız dışarıda; bu
nasıl bir adalettir?
Hâlâ ders
almadınız, hâlâ ders almadınız arkadaşlar. Hâlâ siz
yargıyla oynuyorsunuz, hâlâ mahkemelerle oynuyorsunuz. Yahu, ders
alın biraz. Yeter, bu ülkenin kurumlarına verdiğiniz zarar
yeter, bu ülkenin kurumlarının saygınlığına
verdiğiniz zarar yeter; daha fazla kurumlara baskı yapıp, hukuk
sistemini ayaklarınızın altına daha fazla almayın. Her
şeyiyle, milyonları nasıl götürdüğünüz resimleriyle ortaya
çıktı, Rıza Sarrafların ve bakan çocuklarının
evinde, ayakkabı kutularında çıkan paraları bu millet
unutmadı ve siz bugün bunları dışarı
çıkarıyorsunuz. Şimdiye kadar bu ülkeye verdiğiniz zarar
yeter arkadaşlar; bu ülkenin kurumlarına,
saygınlığına, kurumlarının
saygınlığına daha fazla zarar vermeyin. Ve göreceksiniz,
sizin bu kurumların saygınlığına verdiğiniz
zarar, yarın dönecek yine sizi vuracak, göreceksiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisinin aleyhinde son konuşmacı Eskişehir Milletvekili
Sayın Salih Koca.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Darbelerle, yolsuzluklarla, yoksulluklarla ve
yasaklarla mücadele etmenin, parti ayrımı gözetmeksizin tüm
milletvekillerimizin ortak görevi olduğuna inanıyoruz ve bu anlamda
da bu ülkede ciddi mücadelelerin gerçekleştirildiğini hepimiz
biliyoruz.
Bu vesileyle, bu anlamda da ciddi mücadeleler
gerçekleştiren rahmetli Necmettin Erbakanı da sözlerimin
başında rahmetle anmak istiyorum.
Evet, yolsuzluklarla mücadele etmenin gerçekten
önemli ve hepimizin görevi olduğunu belirtmek istiyorum. Yolsuzluklarla
mücadele ederek yolsuzluk endeksinde Türkiye'nin 133 ülke arasında 77nci
sıradayken 2010 yılındaki endekse göre 178 ülke arasında
56ncı sıraya yükseldiğini, daha fazla katılımın
olduğu bir ortamda 21 basamak birden yükseldiğinin çok önemli
olduğunu vurgulamak istiyorum.
Yine değerli milletvekillerimiz burada
bahsettiler, millî iradeye güvenilerek birtakım
yanlışlıkların, yolsuzlukların yapılmaması,
bu kılıfın altına saklanılmaması gerektiği üzerinde
durdular. Buna bizler de inanıyoruz ve şunu açık yüreklilikle
belirtmek istiyorum ki yolsuzluk içerisinde olanlara, yasaklarla yaşamaya
çalışanlara ve yoksulluklarla mücadele etmeyenlere bu millet hiçbir
zaman geçit vermeyecektir. Yani aslında,
burada, milletimize güvenmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum.
Aslında Mustafa Kemal Atatürk de bu kürsüde yapmış olduğu
konuşmasında hep şunu belirtmiştir: Bu kürsüde, bu
Mecliste, bu çatı altında artık çetelerin, darbecilerin
olmayacağını belirtmiştir. Bunu söylerken de aslında
milletine olan güvenini ifade etmiştir. Yani bu millet, basiretiyle,
hiçbir zaman, yolsuzluklara bulaşmış olanlara geçit
vermeyecektir; vermedi, bundan sonra da vermeyecektir.
Maalesef, 17 Aralıkta
millî iradeye yapılan saldırıdan bugüne, yüce Meclisimizde,
Anayasamızın gerek 38inci gerekse 138inci maddeleri hemen her gün
tekrar tekrar ihlal edilmektedir. Bildiğiniz gibi, Anayasanın
138inci maddesine göre, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu
sayılamaz. Suçsuzluk karinesi veya masumiyet karinesi olarak kabul edilen
bu prensip, en temel insan haklarının başında gelir.
Yine,
Anayasamızın 15inci maddesinde, savaş, seferberlik,
sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde dahi suçluluğu mahkeme
kararıyla saptanıncaya kadar kimsenin suçlu
sayılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Anayasamızın 138inci maddesinin üçüncü fıkrası ise
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. hükmünü içermektedir. Bununla birlikte,
Meclisimiz, suçla mücadele ve ceza siyaseti üzerinde elbette her türlü
çalışmayı yürütebilir. Milletin esenliği ve güvenliği
için çalışmak, bu yüce Meclisin en temel
sorumluluklarındandır.
Üzülerek belirtmeliyim ki
tüm bu ilkeler hiçe sayılarak, bu Mecliste, son iki aydır, daha
soruşturma aşamasında olan bir kısım iddialarla ilgili
idam sehpaları kuruldu, yargısız infazlar gerçekleştirildi.
Başbakanımıza ve grubumuza, sadece iddialar göz önüne
alınarak birçok konuyla ilgili ithamlar edildi, birtakım montaj ses
kayıtları ortalığa sürüldü. İktidarı
yıpratmak adına komplolar, planlar ve ayak oyunları sergilendi.
Bununla ilgili olarak, aslında tüm siyasi partilerimizin kendilerine
bakmaları gerektiğine ben inanıyorum ve bu olaya benzer bir
hikâyeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kasabanın birinde
yaşlı bir arzuhâlci varmış ve bir gün yanına bir
müşteri gelmiş. Derdini kısaca anlatarak komşusundan
şikâyetçi olduğunu ve bununla ilgili olarak da bir dilekçe yazmasını
arzuhâlci beyden talep etmiş. Arzuhâlci vatandaşımıza
demiş ki: Şuraya bir bak, bu kara kaplıdan mı yazmamı
istersin, yoksa bu ak kaplı kitaptan mı dilekçeyi yazmamı
istersin? Ve fiyatlarını da belirtmiş Kara kaplıdan
olursa 100 lira, ak kaplıdan olursa 25 lira. diye.
Vatandaşımız demiş ki: İyi olsun da fiyat önemli
değil, kara kaplıdan olsun. Sonra, vatandaşımız
alışverişini yapmış ve dilekçeyi almak üzere tekrar
arzuhâlcinin huzuruna gelmiş. Arzuhâlci kara kaplıdan
yazmış olduğu dilekçeyi okumaya başlamış ve
vatandaşımız da bir taraftan hüngür hüngür ağlamaya
başlamış. Arzuhâlci dönüp sormuş: Neden
ağlıyorsun? Vatandaşın söylediği gerçekten önemli;
Ya, komşum tarafından bana neler yapılmış, benim
başıma neler gelmiş de benim haberim yokmuş. demiş.
Bunun gibi, bu tür
olaylara bakarken, bu tür olayları değerlendirirken hep beraber kendi
etrafımıza bakmamız gerektiğine inanıyoruz. Maalesef,
iki aydan beri, bazı siyasetçilerimiz gözlerini bu millete kapatarak siyaset
yapmaya çalışıyorlar. Aslında, benim genel anlamda önerim
şu: Gelin, hep birlikte sokağa bakalım; gelin, hep birlikte
millete bakalım; kuzeyden güneye, doğudan batıya ülkemizde
yaşayan vatandaşlarımıza bakalım. Acaba vatandaşlarımız
ne diyor, vatandaşlarımızın duyguları, talepleri nedir,
vatandaşlarımız bu olaylara, bu ses kayıtlarına, bu
ayak oyunlarına nasıl bakıyor, hep birlikte bunlara
bakmamız gerektiğine inanıyorum. Milletimize güvenmemiz
gerektiğine inanıyorum. Yolsuzluklarla ve yoksulluklarla mücadele
ederken milletin taleplerinin dikkate alınması gerektiğine
inanıyorum. Oysa, bugün hem Türkiyedeki vatandaşlarımıza
baktığımızda hem de yurt dışında
yaşayan tüm vatandaşlarımıza baktığımızda,
Başbakanımıza olan güveni hep birlikte görüyoruz. İşte
sokaklara çıktığımızda, illerimizi gezdiğimizde,
on yıllık siyaseti, on beş yıllık siyaseti boyunca bu
ülkede yolsuzluklarla, yoksulluklarla ve yasaklarla mücadele etmiş olan,
bu milletin Başbakanına olan güvenini hep birlikte görüyoruz. Onun
için diyoruz ki: Önümüzdeki süreç gerçekten önemli, halkımız olan
biteni basiretli bir şekilde görüp takdir ediyor. Birileri her ne kadar
kara kaplı defterlere itibar edip, bu ülkeyi kara bir yola sokup, siyaseti
ve bu ülkeyi bu şekilde dizayn etmeye çalışsa da, arzuhâlcilik
oyununu sergilemeye ve devam ettirmeye çalışsa da bizler ak
kaplı defterlere ak yazıları yazmaya, inşallah,
milletimizin takdiriyle devam edeceğiz diyorum.
Hiç kuşku yok ki
siyasi tarihimizde pek çok kez görüldüğü gibi, önümüzdeki dönemde de
milletimizin iradesinin, meşru ve adil yönetimlerin oluşumunda en
doğru seçeneği 30 Martta ve ondan sonraki yapılacak olan
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve genel seçimlerde de
önümüze koyacağını belirtiyorum. Bizlerin milletimize güvenmemiz
gerektiğini, sandığa güvenmemiz gerektiğini, milletin tercihlerini
önemsememiz gerektiğini burada tekrarlamak istiyorum. Ama, millete
güvenleri kalmayanların, millete karşı sunacakları herhangi
bir projesi olmayanların bu kara siyasete, kara kaplı defterden
alınmış siyasete son vermeleri gerektiğine, bu ülkenin
geleceği adına, çocuklarımız adına,
evlatlarımız adına, bu ülkemiz adına hep birlikte ak
siyaseti yürütmemiz gerektiğine inanıyor, yüce heyetinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.18
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, 3/12/2013 tarih ve 1233 sayıyla
Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve arkadaşları
tarafından emniyet hizmetleri sınıfı personelinin
ağır çalışma koşullarının meydana
getirdiği sorunların araştırılması ve özlük
hakları bakımından alınacak önlemlerin tespit edilmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Şubat 2014 Cuma günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28 Şubat 2014 Cuma günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
3 Aralık 2013 tarih,
1233 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş
olduğumuz, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve
arkadaşlarının, emniyet hizmetleri sınıfı
personelinin ağır çalışma koşullarının
meydana getirdiği sorunların araştırılması ve
özlük hakları bakımından alınacak önlemleri tespit etmek
amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması önergemizin 28
Şubat 2014 Cuma günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde olmak üzere ilk söz, Hatay Milletvekili
Sayın Adnan Şefik Çirkine aittir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum
efendim.
Sayın
milletvekilleri, bugün, emniyet teşkilatının çeşitli
taleplerini, sıkıntılarını ve halledilmesi gereken
birtakım sorunlarını araştırmak üzere bu önergeyi
vermiş bulunuyoruz. Bilindiği üzere, emniyet
teşkilatının, bu teşkilatın mensuplarının,
bu teşkilatın mensuplarının ailelerinin çok büyük
sıkıntıları var; maddi sıkıntıları var,
manevi sıkıntıları var, sosyal
sıkıntıları var ve biz de acaba, bu meseleler nasıl
halledilir, ne gibi önlemler alınır, alınmalıdır,
neler yapılmalıdır, neler eksik kalmıştır ve
tamamlanması gereken bu eksiklerin nasıl tamamlanacağı
noktasında bir araştırma önergesi vermiş bulunuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, sayın milletvekilleri; şöyle bir
baktığımız zaman, yüz binlerce insandan müteşekkil
emniyet mensuplarımızın temel iki sıkıntısı
olduğunu görüyoruz: Çalışma şartları ve ekonomik
şartlar. Yani, bir polis, haftada altmış saat
çalışıyorsa ve istirahat, izin, resmî tatil, bayram tatili, bu
gibi kavramları havsalasından silmişse ve istirahatteyken dahi
üstünün emriyle bir anda kendisini görev sahasında bulabilme ihtimaliyle
istirahat ediyorsa, aynı zamanda da ekonomik sorunlar içerisindeyse bu
polisten hiçbir şey olmaz. Gene hepsinden Allah razı olsun, cansiparane
bir hizmet ediyorlar.
Yani, bir polis
düşünün
İki yıl evvel 10 Nisan Polis Günü itibarıyla
burada bir konuşma yapmıştım; yapmadan bir gün evvel bir
polis karakolunu ziyaret etmiştim ve orada bir polisimizin on sekiz
yıldır o karakolda olduğunu tespit etmiştim. Dün yine
sordum, aynı karakolu aradım ve o polisimiz hâlâ orada, yirmi
yıl, yirmi yıldır karakolda. Yani, karakol polisi deyip geçmeyin,
3-5 personelle 300-500 bin nüfuslu yerin geceleri asayişini teminle
sorumlu. Yakıt yok, personel yok, imkân yok ve her türlü
arsızlıkla, hırsızlıkla, gerekirse terör eylemleriyle
ilk anda karşı karşıya gelen polis
sınıfıdır karakol polisleri. Terörle mücadele, koruma,
asayiş, hemen hemen her biriminde polisin sıkıntı
vardır.
Diğer temel sorun da
ekonomik sorunlar ve bunun başında ek gösterge gelmektedir.
Şöyle bir baktığımız zaman, yüksek lisans, lisans ve
ön lisans mezunu olan teşkilat mensuplarının emniyet amiri,
baş komiser, komiser, komiser yardımcısı, başpolis
memuru ve polis memurlarının ek göstergesi 2.200dür. Bu
bahsettiğimiz kesim de polis teşkilatımızın yüzde
87sini ihtiva etmektedir. Ne kalıyor? Dördüncü, üçüncü, ikinci
sınıf emniyet müdürleri, birinci sınıf emniyet müdürleri
kalıyor; birininki 3 bin, diğerininki 3.600.
Değerli
arkadaşlar, teşkilatın yüzde 87si perişan. Ne istiyor
polisimiz? Polisimiz, bir astsubay başçavuşun
kazandığı, ona verilen hakların aynısını
istiyor; bir generalin, bir kuvvet komutanının, daha yüksek bir
bürokratın, bir müsteşarın haklarını istemiyor. Bir
astsubay başçavuşumuzun ek göstergesi 3.600, Türk polisi de aynı
şeyi istiyor ve siz bunu esirgiyorsunuz. Aradan aylar geçiyor, yıllar
geçiyor, defalarca bunu ifade ettiğimiz hâlde, emekli maaşında
yüzde 48-50 düzeyinde bir düşüşe neden olan bu ek gösterge
adaletsizliğini bir türlü düzeltmiyorsunuz.
Şimdi, şuna
temas etmek istiyoruz: Değerli arkadaşlar, bunlar polis,
bunların bir ailesi var. Bayan polislerimiz var, erkek polislerimiz var;
bunların eşleri var, bunların çocukları var. Şimdi,
yine iki yıl evvel burada sizlere, bütün milletvekillerine, kendimiz de
dâhil, sorduğum bir soruyu tekrarlamak istiyorum: Milletvekili olduktan sonra,
milletvekili olmadan evvel yani sosyal hayatın içinde, herkeste
olduğu gibi, aile sahibi bir insan olarak, arada bir de olsa
çoluğumuzu çocuğumuzu, eşimizi alıp bir yemeğe
götürüyoruz. Burada bir polis gördünüz mü ailesiyle beraber? Ailesini de almış,
bir hafta sonu tatilinde, ailesini de yemeğe getiren, onlarla bir hasbihâl
eden, onlarla vakit geçiren bir polis ailesini hiç gördünüz mü? Göremezsiniz;
ya vakti yok ya da maddi imkânı yok. Şimdi, bu polisten bir aile
babası olabilir mi, bu polisten anne olabilir mi, bu polisten evlat olabilir
mi? Ama, bütün bu şartlara rağmen, polisimiz polisliğini yerine
getiriyor, vazifesini yapıyor.
Değerli
arkadaşlar, birçok sıkıntıları var. Biraz evvel
söyledik, resmî tatil yok, bayram yok, seyran yok her an göreve
çağrılabilir; bunun yanı sıra da istirahati yok, her an
göreve çağrılabilir. Amir-memur ayrımı
olmaksızın, polisin, haftada iki gün tatil hakkı var mı?
Yok. Bugün, her memur, hiç olmazsa, biliyor ki hafta sonu bir tatil hakkı
var; dinlenmesini, diğer sair işlerini hafta sonuna
ayırıyor ama poliste bu yok. Yüz binlerce insan
Namusumuzdan,
şerefimizden, onurumuzdan, haysiyetimizden sorumlu ve namusunu,
şerefini, onurunu, haysiyetini bu Meclis koruyamıyor bu
insanların, bu Meclis koruyamıyor, Hükûmet koruyamıyor.
Şimdi, artık
yeter, vicdan, insaf! Herkese var, polise yok. Askere bakıyoruz, askerin
bir teşkilat yasası var yani bu şartlarda askerin hukukunu
koruyan yasalar var. Valilerimizi Emniyet Genel Müdürü yapıyoruz; Allah
razı olsun, mutlaka büyük hizmetler yapıyorlar ama emniyetten
değiller. Emniyet Genel Müdürleri, aynı Genelkurmay
Başkanları gibi, o görevden sonra başka bir göreve atanmak gibi
bir ümit içerisinde olmamalıdır, tekrar kurumuna dönmelidir;
işte o zaman o kurumunun hakkını savunur, işte o zaman
kendi mensuplarının dertleriyle ilgilenmek durumunda olur. Niye?
Birkaç yıl sonra görevi bitecek ve zaten emekli olacak. İşte, en
basit mesele budur, en basit tedbir budur yani bunlar çok önemlidir.
Dolayısıyla, gelen valilerimiz hükûmetlerin, sadece bu Hükûmetin
değil tüm hükûmetlerin emrinde, her an görevden alınabilme veyahut da
büyük bir yere gidebilme durumuyla karşı karşıya
olduklarından, emniyet mensuplarının -kendi
mensuplarının- belki gönülden istedikleri hâlde, dertlerini Hükûmete
taşımaktan aciz duruma düşüyorlar. Bu bir gerçek. Oturalım,
bir teşkilat yasası yapalım. Yüz elli senelik kurum diyoruz, doğru dürüst bir
teşkilat yasası yok.
Değerli
arkadaşlar, polisin siyasi şartları da var yani şu an polisin içinde bulunduğu durum çok kötü.
On binlerce polis sürgüne gidiyor ve polis camiasının çocukları,
eşleri, aynı zamanda büyük bir travma hâlinde. Dün, nasıl
Balyoz, Ergenekon, Gölcük davasında bu memleketin kahraman
subaylarının çocukları sınıftaki sıra arkadaşlarının
Yahu, senin de mi baban darbeci -sadece tutuklananlar için değil
tamamını içine alan, tamamını kapsayan bir biçimde- senin
de mi baban şunu yapmış, senin de mi baban darbe
yapacakmış, senin de mi baban filanı öldürecekmiş? gibi
asılsız suçlamalarına muhatap olup travma
yaşıyorlarsa, bugün Türk polisi topyekûn bu travmayı
yaşıyor.
Burada Türkiye'nin polisi
konusunda yargıda bulunacak yegâne merci millettir. Polisimize
haksız, kasıtlı şekilde saldırmak başka
şeydir. diyorlar. Kim diyor bunu? Ben bu lafın
arkasındayım. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bunu
söylüyor. O zaman, Sayın Başbakanı buradan bu lafının
arkasında olmaya davet ediyorum. Topyekûn bir camiayı suçlamamak,
zaten hiçbir şey verdiğimiz yok, zaten hiçbir şekilde
meselelerini halletmeye niyetli dâhi göründüğümüz yok, hiç olmazsa bu
şekilde töhmet altında bırakmamak gerekiyor. Sayın
milletvekilleri, bu, bizim Türk polisine namus, şeref borcumuzdur ve bu
Meclis bu meseleyi halletmelidir, en azından şunu
araştırmalıdır.
Polisin
sıkıntılarını ortaya çıkaracak noktada bu
araştırma önergesine Evet diyeceğinizi, sorunları
halletmeseniz bile, hiç olmazsa sorunları araştırmaya Evet
diyeceğinizi ümitle temenni ediyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çirkin.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı, Kırıkkale
Milletvekili Sayın Oğuz Kağan Köksal.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Kırıkkale) Sayın Başkanım, yüce Meclisin
değerli üyeleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
MHPnin verdiği grup
önerisine geçmeden önce, bugün 28 Şubat, postmodern darbenin yıl
dönümü; bu darbeyi, demokrasimize yapılan bu saldırıyı bu
Meclis kürsüsünden bir kere daha kınıyorum. Allah hiçbir zaman bu
ülkeye bir daha darbe görmeyi ve yeniden darbeleri kınamayı nasip
etmesin ve demokrasimiz dimdik ayakta dursun diyerek sözlerime devam etmek
istiyorum.
Değerli
Başkanım ve Meclisimizin değerli üyeleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin verdiği polis teşkilatıyla ilgili önerge
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım ve bu
konuşmamda biraz açıklama yapmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi,
Türkiye'deki nüfusun yüzde 80 veya 85i polis bölgesinde yaşamaktadır
yani polisler çok geniş bir kitlenin güvenliğini, asayişini
sağlamaktadır. Bu noktadan baktığımızda, polis sayısı
meselesi: Az önce söylediğimiz gibi, evet, polislerin çalışma
şartları biraz ağırdır ve bu çalışma
şartlarının ağır olduğunu da polislerimiz zaten
bu işe girerken bilmektedir. Bunun düzeltilmesi için, elbette ki
sayılarının daha çok arttırılması lazım.
Yani, şu anda yaklaşık 250 bin olan polis
sayısını, faraza sekiz saate çekmek istersek, 500 bine
çıkartmak lazım. Çünkü, her geçen gün polis bölgesi artmakta ve
polisin muhatap olduğu sayı da çoğalmaktadır. O
bakımdan, tabii diyelim ki böyle bir kadroyu bulduk, böyle bir kadroyu
eğitmek bile seneler alır. Her sene polis okullarına 5 bin-6 bin
kişi alındığını, üniversite mezunlarından da
yaklaşık 10 bin kişinin polis teşkilatına
girdiğini düşünürsek bu sayıyı siz varın hesap edin.
Ama, AK PARTİ
hükûmetleri olarak baktığımızda, AK PARTİ neler
yapmış? 180 binden aldığı polis
sayısını bugün 250 bine çıkartmıştır. Polis
teşkilatında 52 olan emeklilik yaşını 55e
çıkartmak suretiyle yine teşkilatta polislere üç yıl daha bir
rahatlama sağlanmıştır ve böylece sayıda nispi olarak
artırıma gidilmiştir. Ha, bunun yanı sıra, polis
teşkilatına ne yapmıştır? Ekonomik yönden
yaptıklarını biraz sonra söyleyeceğim ama şunu
söylemek istiyorum değerli milletvekilleri: Az önce konuşan
Milliyetçi Hareket Partisi mensubu arkadaşımız da söyledi, dedi
ki: Polislerin bayramı yoktur, polislerin tatili yoktur,
yılbaşısı yoktur, çalışır. Şimdi,
doğru yani emniyet teşkilatı nüfus dairesi gibi değil ki tatil
gelince daireyi kilitleyelim, tatil bitince açalım; yok! Her dakikada, her
saniyede, gecenin veya gündüzün her saatinde,
vatandaşımızın namusunu
Ki en önemli şeylerini polise
emanet etmiştir vatandaşımız. Nedir?
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) Karşılığını
verebiliyor musunuz Sayın Milletvekili?
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Canını, malını, namusunu emanet
etmiştir. Bunu korumak zorundadır ve doğrudur, görevini de
yapmak zorundadır. Bir de Türkiye gibi ülkelere
baktığımızda, birtakım
karışıklıkların yaratıldığını,
yaratılmaya çalışıldığını
düşünürsek, toplumsal olaylar da gündeme gelince, ister istemez, polis
teşkilatı biraz daha sıkıntılı günler
yaşıyor. Aslında, polislerimizin belki birtakım istekleri
var ama bir başka isteği var, onu da burada dile getirmek lazım:
Polis teşkilatı toplumsal olaylarda müdahale edip asli görevini yerine
getirdiği zaman, diğer partilerimiz, diğer
kurumlarımız, gruplarımız sanki düşmana hitap eder
gibi polis teşkilatına hitap ediyorlar, sonra gelip Moral,
motivasyon
Moral ve motivasyonunu hep birlikte yükseltmemiz lazım.
Şunu dememiz lazım: Polis teşkilatı, bu ülkenin gerçekten
var olması gereken, demokrasinin ayakta kalması için var olan bir
teşkilattır.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Yani, böyle işte! Neredeyse inanacağız söylediklerinize
Sayın Valim!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Eğer, demokrasilerde herhangi bir güvence verecek veya
demokrasi ihlal edildiği zaman müdahale edecek bir kurum olmazsa
nasıl olur? Her kurumda, her demokrasiye baktığınızda
polis teşkilatı vardır. Ha, bu teşkilatın içinde iyisi
vardır, kötüsü vardır; ben oraya girmek istemiyorum çünkü ana
hatlarıyla konuşuyorum. Kötüsü varsa zaten görevini ihmal ediyor
demektir, onunla ilgili gerekli işlemler yapılır. Az önce,
sayın milletvekilimiz dedi ki: Şu kadar polis yerinden yurdundan
edildi, tayin edildi. Ama az önce, onu konuşmadan beş dakika önce de
bir başka şey söyledi, dedi ki: İki sene evvel konuşma
yaparken geldim, karakolda aynı polis vardı; iki sene sonra,
şimdi buraya gelirken aradım gene aynı polis var. Aslında,
sizin o birinci tespitiniz bana göre doğru bir tespit, bak, ona
katılıyorum.
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) O zaman tayin edin Sayın Milletvekilim.
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) - Onun için de bu alınan, polis teşkilatı
Bu
değişiklik aslında bir nöbet değişimidir. Adamın
birisi on sekiz sene karakolda kalacak, birisi de yirmi sene organize suçlarda
çalışacak. E, haksızlık canım zaten! Onu alıp bir
yerlere vermek lazım. Yani sürgün derken, nereye sürüldü? Efendim, bu
polis alındı organizeden karakola veya bir başka yere sürüldü.
Orada da görev yapacak.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Emniyet Genel Müdürüyken niye vermedin?
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Aslında, karakollardakiler de öbür tarafa gelecek,
buradaki yapılan iş budur. Bunu, burada bir kere daha ifade etmek
istiyorum. Yoksa, polislerimizin hiçbiri alınıp da değişik
değişik yerlere değil, bulunduğu yerden bir başka
birime yani Şu masadan kalk, şu masaya otur. dendi, bu da gayet
doğaldı, bu artık memuriyetin cilvesi.
Ha, öbür taraftan,
polislerin fedakârlığına bakarsak, evet, polis
teşkilatı fedakâr bir teşkilattır ve bu fedakârlığı
yaparken de polis bu işin farkındadır ve farkında
olmasını, şuradan isterseniz size özetleyeyim: Her yıl,
polis meslek yüksekokullarına 6 bin veya 7 bin kişi alınır
ama 100 bin kişi müracaat eder. Bakın, 100 bin kişinin içinden
seçilir. Yani, demek ki bu teşkilatı dışarıdan
insanlar o kadar seviyor ki 100 bin kişi müracaat ediyor.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
İşsizler de onun için müracaat ediyorlar.
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Bak, sözleşmeli er kanunu çıkarttık hâlâ 500
kişi müracaat etmedi ama polis teşkilatına 100 bin kişi
müracaat ediyor.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Kaç kişi ayrılmak istiyor?
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Üniversite mezunlarına
baktığımızda, üniversite mezunlarından 10 bin
civarında üniversite mezunu alınır; bunlardan da 30-40 bin kişi
gene her yıl polis olmak üzere müracaat ediyor. Yani, aslında, ben
şunu söylemek istiyorum: Bu, polis mesleğinin bir özverisidir, Türk
gencinin polis mesleğine olan sevgisidir. Bu kadar fedakârlık
yapanlara Ya, işte, yapıyorlar da iyi. falan demiyoruz. Elbette ki
fedakârlık yapanlara imkânlar nispetinde bunları artırmak
lazım. Nitekim, AK PARTİ Hükûmeti iktidara geldiği zaman
yaptığımız artışlarla polislerin
maaşını 5-6 misline katladık. Bazı yerlerde ikramiye
gündeme getirildi. İşte, şu anda, bu sene
baktığımızda 160 bin polise maaş ikramiyesi
tanımışız. Gene, polislerimizin maçlardan, imtihanlardan
ücret almasını sağlamışız ve bunun neticesinde,
polis teşkilatını yüceltmesi için eksikler
Ha, bazı
illerde de şunu uygulamaya başladık, şu anda bir pilot
çalışma var: Acaba, sekiz saat
çalıştırdığımızda, bu eksiği
devriyelerle veya motorlu araçlarla tamamlayabilir miyiz diye bazı illerde
pilot çalışma sürüyor ama çok fazla, net bir netice elde edilemedi
çünkü ne yaparsanız yapın, polis teşkilatında sayı önemlidir.
Sayıyı artırabilirseniz, o dediğiniz bir noktada
yapılacak. Yani, moral, motivasyon meselesini söyledi sayın
milletvekilimiz de, 7 bin kişi alınacak bir yere 100 bin kişi
müracaat ediyorsa, o mesleğin hâlâ itibarı ve moral, motivasyonu
vardır diye düşünüyorum, burada ifade etmek istiyorum.
Tabii, bütün bunlar
söylendiğinde, her şey güzel, günlük güneşlik, polis
teşkilatına hiçbir şey vermeyelim anlamında söylemiyorum.
Bununla ilgili, polis teşkilatı, az önce söylediğim gibi, bu
kadar fedakâr çalışan, gece demeden, gündüz demeden, bayram tatili
yok, şeyi yok
Çünkü çalışmak zorundadır, sistemin
gereği odur, başka çaresi yok. Böyle çalışan fedakâr
teşkilata ne verseniz de azdır, onu da ifade etmek istiyorum,
yürekten söylüyorum.
İşte, bununla
ilgili de Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri
Bakanlığımızda bir çalışma var; acaba nelerden
artırabiliriz, eksikleri nelerdir, neler yapabiliriz gibi.
İnşallah, bu çalışma tamamlanıp Meclise intikal
ettiğinde -sayın milletvekilimize de buradan söylüyorum- bütün grupların
oy birliğiyle, madem polis bu kadar düşünülüyor, bu çalışma
neticelendirilir, kanunlaştırılır ve polis
teşkilatının ihtiyaçları daha da rahat bir şekilde
sağlanmış olur.
Tabii, buna
baktığımızda, gene de her şeye rağmen, şu
anda demokrasiyi sağlayan polis teşkilatı devletinin emrinde,
milletinin hizmetinde görev yapan, fedakâr, cesur, kahraman bir
teşkilattır. Bunu burada tekrar ifade etmek istiyorum.
Bu önerge münasebetiyle,
huzurlarınızda, buradan, özellikle şehit olan polislerimizin
yakınlarına başsağlığı, gazilerimize de uzun
ömürler dilerken, polis teşkilatıyla ilgili
çalışmalarımızın sürdüğünü ve inşallah, en
kısa zamanda bunun, kuvveden fiile çıkararak, Meclise geleceği
umudumu bir kere daha burada ifade ederken, siz sayın milletvekillerimizi
ve yüce Meclisi, bizi izleyen vatandaşlarımızı yürekten
selamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisi üzerinde lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Serindağ.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bugün, devletimiz açısından gerçekten
önemli olan bir kuruluşun, bir kurumun sorunlarını tartışıyoruz;
emniyet teşkilatının sorunları.
Şimdi, Sayın
Köksalı dinlerken bazı konuları tekrar gündeme getirmem
gerektiğini anladım, şöyle: On iki yıldan beri yapılan
çalışmalar sonuçlandırılamıyorsa bundan sonra da hiçbir
çalışma sonuçlandırılamaz. Sorun şu: Polisler Bizim
çalışma şartlarımız ağır. Diğer
memurlar 40 saat çalışıyor, biz 60 saat
çalışıyoruz. Bunun için ne diyorsun? diyorlar. Efendim,
işte, sayıyı artıracağız. Ancak bu kadar oluyor.
Öyle değil, öyle değil! Şimdi, siz polisi iyi sevk ve idare
edemezseniz sayıyı ne kadar artırırsanız
artırın, yapamazsınız. Efendim, tüm bunlara rağmen,
bu kadar polis olmak isteyen vatandaş varsa demek ki bu meslek hâlâ
caziptir. Niye geliyor biliyor musunuz? İşsizlikten. Keşke
şunu da söyleseydi: Şu anda, emniyet teşkilatından
ayrılmak için dilekçe vermiş ve dilekçeleri sırada bekleyen kaç
kişi var? Sayın Köksal keşke bunları da söyleseydi. Emniyet
Genel Müdürüydü, bunları bilir ama bunları burada söylemez.
Polis memurları
diyorlar ki: Bizim gibi eğitim seviyesine gelmiş olanların ek
göstergesi emeklilikte, emekliliğe yakın, ayrılacağı
zaman da 3.600. Bizimki niye olmuyor? Polis memurları bunu diyor. Şu
an, mevcut bakandan önceki sayın bakan bunun mutlaka giderileceğini
söyledi. Bakan gitti ama sorun çözülmedi. Bundan sonra da çözüleceği yok.
Ne zaman çözülür? AKP iktidardan giderse polislerin bu sorunu da çözülür.
Polisler bunu istiyor. Somut istekleri var. Siz bu somut isteklerle ilgili ne
diyorsunuz? Polislerin disiplinle ilgili sorunları var; disiplin tüzüğünü
değiştirecek misiniz, değiştirmeyecek misiniz? Disiplin
tüzüğü, elbette diğer kamu görevlilerine göre biraz sert önlemler
içerebilir ama amirlere sonsuz takdir yetkisi veriyor. Siz bunu düzeltecek
misiniz, düzeltmeyecek misiniz?
Şimdi,
sayıyı artırmakla etkinleştiremezsiniz. Siz polisin
yapmayacağı, yapmasına gerek olmadığı
birtakım görevleri polise yaptırırsanız, sayıyı
ne kadar artırırsanız artırın siz o görevi
etkinleştiremezsiniz.
Bakınız,
pasaportu polis veriyor. Polis diyor ki: Trafik hizmetleri polislikle ilgili
değildir. Tebligat işlemlerini polis yapıyor, av
ruhsatlarını polis veriyor. Siz polisi etkin hâle getirmek
istiyorsanız, emniyete ve asayişe yöneltmek istiyorsanız,
polisin yapmaması gereken görevleri de polisten alacaksınız ve
bu şekilde polisi etkinleştireceksiniz.
Şimdi, somut bir
soru: Şu anda, grup toplantılarının
yapıldığı günkü polis memurları
sayısını bir hesaba katın. Bununla ne demek istiyorum?
Koruma hizmetlerine verilen polis memurları. Siz, polisi emir eri gibi
kullanırsanız, güvenliğiyle sorumlu olduğu kişiye
hizmet eden bir görevli gibi istihdam ederseniz, polisi
etkinleştiremezsiniz. Bu, sevk ve idareyle ilgilidir. Bu sevk ve idareyle
ilgili olan konuyu siz sayıyı artırmakla halledemezsiniz ve
polisi etkin hâle getiremezsiniz.
Polisi alırken
referansı esas alıyorsunuz. Referansı esas alan bir meslekten
siz verim bekleyebilir misiniz? Bekleyemezsiniz. Polis o kadar ağır
şartlarda çalışıyor ki son on yılda 300 civarında
polis memuru intihar etmiştir. Siz bu intiharların sebebini
araştırıyor musunuz? İntiharların sebebiyle ilgili
düzenlenen raporlara siz itibar ediyor musunuz? Siz bunların nereden
kaynaklandığını biliyor musunuz? Bunlara hiç
eğilmiyorsunuz çünkü sizin bu sorunları gidermek gibi bir
amacınız yok, siz ancak sorunları kullanırsınız.
Sayın
milletvekilleri, son günlerde 6-7 bin polisin görev yeri
değiştirilmiştir, sorgusuz sualsiz. Şimdi, Sayın
Çirkinin verdiği bir örnekten hareket ederek, Sayın Köksal diyor ki:
Olması gereken yer değişikliğidir. Elbette. Siz de
biliyorsunuz ki emniyet teşkilatı atama ve yer değiştirme
yönetmeliği var. Polis teşkilatı atama ve yer
değiştirme yönetmeliğine göre, polislerin ne zaman yer
değiştireceği, hangi bölgede kaç yıl süreyle görev
yapacağı, hangi görevlere atanacağı orada açıkça
belirlenmiş. Siz keyfî atama yaparsanız, keyfî olarak polis
memurlarını, emniyet teşkilatı mensuplarını
sağdan sola savurursanız poliste ne görev şevki kalır ne
hizmet aşkı kalır. Bunun mutlaka göz önüne alınması
lazım. Bunu, maalesef, görmezlikten geliyorsunuz.
Başka bir soru: 2
kurul var, Yüksek Değerlendirme Kurulu ve Merkez Değerlendirme
Kurulu. Bu 2 kurulun yaptığı işi, aldığı
kararları siz adil olarak niteliyor musunuz? Bu kurullar adil karar almadıkça
siz polis memurlarını, polisleri, emniyet hizmetleri
sınıfındaki hiçbir personeli memnun edemezsiniz. O nedenle, bu
sorunlara eğilmeden olmaz. Siz polisi, emniyet mensuplarını
ödüllendirirken objektif davranıyor musunuz? Davranmıyorsunuz. O
zaman, poliste şevk kalmaz. Siz ne yapıyorsunuz? Bazen polisi destan
yazmakla ödüllendiriyorsunuz, bir süre sonra aynı polisi çete olarak
suçluyorsunuz. Böyle bir teşkilat şevkle çalışabilir mi,
görevini yerine getirebilir mi, halkın hizmetini en iyi şekilde
yerine getirebilir mi?
Değerli
arkadaşlar, bununla kalmıyorsunuz -şimdi polise bakış
açınız değişti- bugüne kadar iç güvenlik birimlerine
yaptırdığınız hizmetlerin bir bölümünü Millî
İstihbarat Teşkilatına devretmek istiyorsunuz. Ne oldu, niye
devrediyorsunuz? Çünkü, polise bakış açınız
değişti. Polise bakış açınız değişince
siz o kurumdan bazı görevleri alıp başka bir kuruma vermek
istiyorsunuz. Devlet kurumlarına böyle bakılmaz; devlet
kurumlarına, yakınlığa ve uzaklığa göre görev verilmez.
Siz ne yaptınız? Devlet kurumlarını karşı
karşıya getirdiniz, onları çatışır hâle
getirdiniz. Oysa devlet kurumları bir ahenk, iş birliği ve
eş güdüm içerisinde çalışmalıdır ama sizin
uygulamalarınız polisi bundan uzaklaştırmıştır.
Daha ne
yaptınız? Bu sağdan sola, soldan sağa sürdüğünüz
polisin, emniyet görevlilerinin hak arama özgürlüğünü
kısıtladınız, onların yargıya başvurmak
suretiyle alacakları yürütmenin durdurulması kararının
alınmasını zorlaştırdınız. Niye? Çünkü Savunma
alınmadan yürütmenin durdurulması kararı verilemez. diye yasa
değişikliği yaptınız.
Siz ne yapıyorsunuz?
Olaylara ve konjonktüre göre düzenlemeler yapıyorsunuz. Olaylara ve
konjonktüre göre düzenlemeler yaptığınız vakit siz bir
kurumu verimli hâle getiremezsiniz, iyi
çalıştıramazsınız, o kurumdan beklenen verimi
alamazsınız. Peki, ne yapmanız lazım? Şunu
yapmanız lazım:
1) Polisi göreve
alırken objektif davranacaksınız.
2) Hizmet içi
eğitimi polislik mesleğine uygun olarak vereceksiniz, bu eğitimi
verirken polis etiği kurallarını göz önünde
bulunduracaksınız.
Bakınız,
Avrupa Polis Etiği Yönetmeliği var; siz hizmet içi eğitimi,
yönetmeliğin öngördüğü koşullara ve burada öngörülen sistemlere
uygun olarak vermelisiniz. Ne yapmalısınız? Demokratik toplum
gereklerine uygun olarak eğitmelisiniz.
Başka ne
yapmalısınız? Toplumsal olaylara müdahale konusunda polisi
vatandaşla, halkla karşı karşıya getirmeyecek
şekilde eğiteceksiniz. Siz öyle yapmıyorsunuz. Ya ne
yapıyorsunuz? Polisi vatandaşla karşı karşıya
getirecek şekilde yönlendiriyorsunuz ve Hükûmet tarafından verilen
yanlış kararlarla, maalesef, bugün, polis teşkilatına olan
güven azalmıştır. Niye? Sizin verdiğiniz yanlış
emirlerden ötürü. Siz verdiğiniz emirlerle yurttaşları polisle karşı karşıya
getirdiniz, güven erozyonuna uğrattınız. Bu şekilde de
polis teşkilatına en büyük kötülüğü yaptınız, en büyük
kötülüğü. Polis teşkilatına yapılacak en büyük kötülük, onu
halkla karşı karşıya getirmektir. Çünkü, polis,
vatandaşın ilk defa devletle yüz yüze geldiği bir
teşkilattır. O nedenle, tüm düzenlemelerinizi sizin ona göre yapmanız
lazımdı.
Polisi çoğulcu toplum
gereklerine göre eğitmelisiniz, polisi demokratik toplum gereklerine göre
eğitmelisiniz ve polisi yolsuzlukları,
hırsızlıkları örtecek şekilde göreve sevk
etmeyeceksiniz. Bu, polise yapılacak en büyük kötülüktür. Polisi
yanlış yönlendirmeyle, adliyeyle de karşı karşıya
getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Şimdi polis, bir taraftan kendi
amirlerinin, bir taraftan da adliyenin baskısı altında
sıkışmış durumdadır. Bunu mutlaka gidermeniz
lazım.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinin aleyhinde olmak üzere son konuşmacı, Niğde
Milletvekili Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU
(Niğde) Sayın Başkanım, yüce Meclisin değerli
üyeleri; emniyet hizmetleri sınıfı personelinin ağır
çalışma koşullarının meydana getirdiği sorunların
araştırılması ve özlük hakları bakımından
alınacak önlemleri tespit etmek amacıyla MHPnin Meclis
araştırması açılması teklifi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün ülkemizin demokrasi tarihinde kara bir leke olan 28
Şubatın yıl dönümü. Millî iradeye açık bir müdahale olan 28
Şubat sürecini milletçe çok iyi şekilde analiz etmeliyiz. Ülkemizi,
milletimizi ve manevi değerlerimizi hedef alan herkes veya her
oluşum, kaybetmeye mahkûmdur. Ben, bu vesileyle, farklı
görüşteki bütün bireylerin, sivil toplum kuruluşlarının,
grupların, her türlü vesayete karşı olma, millî iradeye sahip
çıkma noktasında buluşması gerektiğine inanıyor,
28 Şubat postmodern darbesi sürecini ve mimarlarını
kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, toplumsal barışın ve huzurun
sağlanması, güven duygusunun toplum nezdinde artmasına
bağlıdır. Bu nedenle, güvenlik konusu, devletimizin maddi
boyutunu asla düşünmediği ve karşılığından
kesinlikle ödün vermediği asli görevlerinden biridir. Mal ve can
güvenliğimizin kesintisiz teminatı, insan haklarının ve özgürlüğünün
koruyucusu olan emniyet teşkilatımızdır. Emniyet
teşkilatımız, toplumsal huzurumuzu ve barışı
bozacak, güven ortamını zedeleyecek, can ve mal güvenliğini
tehdit edecek olan bütün kötü niyetli faaliyetleri önlemek ve bu konuda
caydırıcı olmak gibi hassas ve sorumluluğu yüksek kutsal
bir görev üstlenmiştir.
Gelişen teknoloji,
ulaşım ve haberleşme imkânları suçluların da nitelik
ve niceliğinde çok önemli değişiklikler
yapmıştır. Kendisine sağlanan imkânlarla Türk polis
teşkilatının güvenlik alanındaki yeni teknolojileri ve
metotları yakından takip ederek değişik şartlara
başarıyla uyum sağlaması memnuniyetle müşahede
edilmektedir. Türk polis teşkilatımızın bütün birimleri,
branşında uzmanlaşmış kadroları,
çağdaş, teknolojik yapılanmasıyla araştırma ve
geliştirme çalışmalarında önemli atılımlar
göstermiştir; ayrıca, uluslararası iş birliğinde
sergilemiş olduğu yüksek performansla görevini evrensel boyutlara
başarıyla taşımıştır.
Öte yandan, polis
teşkilatımız, eğitim düzeyi en yüksek kurumlardan birisi
olmuştur; hem mesleğe başlayanların eğitim düzeyi
yükselmekte hem de meslek içi eğitimlerin sayısı her geçen gün
artmaktadır. Bu, polisin verdiği hizmetin kalitesini yükseltmiş
ve milletimizle daha sağlıklı bir iletişimin yolunu
açmıştır.
Askerlik şartlarında
polisimizin lehine değişikliklere gidilmiş ve polisimize
askerlik zorunluluğu kaldırılmıştır. Polisimizin
meslekte önleri açılmış, başpolis ve kıdemli
başpolis olma imkânı sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, polislerimizin sorunlarına hakkaniyetle yaklaştığımızdan
kimsenin kuşkusu olmasın. Mesleğindeki bütün zorluklara
rağmen göstermiş olduğu performans ve fedakârlıklarla
görevini yürüten polislerimizin çalışma şartlarının
iyileştirilmesi için çok özel çalışmalar sürdürülmektedir.
Bilindiği gibi, emniyet
hizmetleri sınıfı personelinin çalışma sistemleri,
emniyet hizmetleri sınıfı personelinin çalışma
saatleri esaslarına göre belirlenmiştir. Görevin gerekleri, risk
durumu, personel sayısı ve benzeri ölçütler göz önüne alınarak
valiliklerin onayıyla farklı çalışma sistemleri de
uygulanabilmektedir. 8-24 çalışma sitemi uygulayan bir birimde
personel haftada ortalama 40 saat çalışırken 12-24
çalışma sistemi esasına göre çalışan personel ise
haftada 60 saat çalışmaktadır. Çalışma saatleriyle
ilgili olarak yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda, polis
teşkilatına en uygun olarak değerlendirilen, 8-24 olarak bilinen
ergonomik vardiya sistemi geliştirilmiş ve öncelikle polis merkezleri
olmak üzere kademeli olarak uygulamaya geçilmiştir. Polis
memurlarının çalışma saatlerinin iyileştirilmesi
kapsamında bu çalışma 18 ilde
başlatılmıştır. Ergonomik vardiya sisteminin personel
sayısının gelişmiş ülke standartlarına
ulaşmasıyla birlikte ülke genelinde uygulanması
planlanmaktadır. Personel sayısı arttıkça da bu sisteme
geçiş hızlanacaktır.
Sayın
milletvekilleri, emniyet teşkilatı mensuplarının ücret ve
sosyal haklarından kaynaklanan eksikleri konusunda da çalışmalar
yapılmış, yapılmaya devam etmektedir. Bu konuyla ilgili
olarak İçişleri Bakanlığımız tarafından,
tazminatlar ve özellikle polislerin emeklilik maaşlarını
etkileyecek olan ek göstergelerinin yükseltilmesi amacıyla
çalışmalar yapılarak Maliye Bakanlığıyla
görüşmeler devam etmektedir. Bakanlıkça emniyet hizmetleri
sınıfı personeline de fazla çalışma saati
başına ücret ödenebilmesinin önünü açmak üzere, ilgili kanunda ifade
edilen fazla çalışma ücreti ibaresinin güvenlik tazminatı
şeklinde değiştirilmesi ile diğer mali hakların
düzenlenmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, emniyet teşkilatında her yıl personel
sayısı artmasına rağmen, bilinen ve beklenenin aksine
intihar sayıları da düşmektedir. Bu azalmada, personel seçiminde
eğitimin istenilen düzeyde olması, standartların yükseltilmesi
ve mesleki zorlukların veya sorunların önceki yıllara göre daha
fazla çözüme kavuşturulması etkili olmuştur. Ayrıca,
teşkilatta psikolojik destek hizmetlerinin sunulmaya başlanması
gibi sebepler gösterilebilir.
Emniyet
teşkilatında meydana gelen intiharların önüne geçilebilmesi
amacıyla, intihar olayları, oluşturulan uzman heyet
tarafından yerinde incelenmekte; bu araştırma ve incelemelerden
elde edilen bilgiler ışığında çözüm önerileri
geliştirilmektedir. Emniyet teşkilatı personeline psikolojik
destek vermek, sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak
amacıyla tüm illerimizde ve polis eğitim kurumlarında rehberlik
ve psikolojik danışmanlık birimleri oluşturulmuştur.
Bu birimlerimizde psikolog ve psikolojik danışmanlar
görevlendirilmiştir. 2004 yılında rehberlik hizmetlerinde
görevlendirilen alanlarında uzman personel sayısı 13 iken
yakın zamanda 150yi aşmıştır. Emniyet Genel
Müdürlüğü uzmanları tarafından teşkilat yöneticilerine ve
personeline aile içi sorunlarının çözümü, aile danışmanlığı,
meslek içi iletişim, psikolojik sorunların önlenmesi ve çözümü,
intiharı önleme ve yönetim becerileri, iletişim gibi konularda
eğitim ve seminerler verilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; polisimiz vazifelerini yürütürken geçmişten
günümüze birçok zorluk ve sorunlarla mücadele etmek zorunda
kalmıştır. Hükûmetimiz polisimizin sorunlarına asla
kayıtsız kalmamıştır. Milletimizin birlik ve
beraberliği için canını ortaya koymaktan çekinmeyen emniyet
teşkilatımızın mensuplarının çalışma
şartlarının iyileştirilmesi ve mesleki
sorunlarının çözüme kavuşturulması için yeni
çalışmalar yürütüldüğü bilinmektedir.
Polislerimizin
çalışma şartları ve mesleki sorunları konusunda,
araştırma önergesinde sayılan ve sayılmayan sorunların
çözümü konusunda Hükûmetimizce önemli çalışmaların
yapıldığını yakından takip ediyoruz, biliyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun emniyet hizmetleri sınıfı personelinin ağır
çalışma koşullarının meydana getirdiği
sorunların araştırılması ve özlük hakları bakımından
alınacak önlemler hakkında Meclis araştırması
açılması önergesine, Meclisin acil ve önemli gündemi sebebiyle
maalesef katılamıyoruz.
Ayrıca şehit
düşen kahramanlarımıza Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize de
saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP
Grubunun, İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ve arkadaşları
tarafından tarımsal destekleme sisteminin incelenerek
yetersizliklerin ortaya konulması ve desteklerin
artırılmasına yönelik politikaların oluşturulması
amacıyla 17/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 28 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
20/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28/2/2014 Cuma günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli ve arkadaşları tarafından
tarımsal destekleme sisteminin incelenerek yetersizliklerin ortaya
konulması ve desteklerin artırılmasına yönelik
politikaların oluşturulması amacıyla 17/4/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin (857 sıra no.lu), Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 28/2/2014 Cuma günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı,
İzmir Milletvekili Sayın Rahmi Aşkın Türeli.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAHMİ AŞKIN
TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu tarımsal
destekleme sisteminin incelenmesi, tarımsal desteklerin
yetersizliğinin ortaya konulması ve tarımsal desteklerin
artırılmasına ilişkin önerge üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tarım sektörü önemli bir sektör, aynı zamanda da
stratejik bir sektör. Özellikle, bu nüfus artış
hızının devam edeceğini düşündüğümüzde ve
gıda talebindeki artışın da devam edeceği
varsayımı altında, gelecekte de bugünkünden daha fazla önem arz
edeceği üzerinde bütün ulusal ve uluslararası otoriteler
birleşmiş durumda. Tabii, bu sektörün ekonomi içinde, sadece
tarım sektörü içinde değil, diğer sektörler üzerinde de çok
ciddi etkileşmesi, onlar üzerinde yansımaları var.
Bir kere, şunu
söyleyelim: Tarım sektörü öncelikle nüfusun gıda ihtiyacını
karşılayan bir sektör. Sadece bu ülkede yaşayan insanlar da
değil değerli milletvekilleri; turizm yoluyla gelen, ülkemize gelen
turistlerin de beslenmesi açısından tarım sektörü stratejik bir
sektör. Diğer taraftan, ihracat yaparak döviz kazandıran bir sektör.
İstihdam sağlayan bir sektör. Hâlâ, çalışan nüfusumuzun yüzde
25i tarım sektöründe istihdam ediliyor. Son olarak da sanayi sektörüne
ham madde sağlayan bir sektör. Yani, tekstil sanayimiz gibi
ihracatımız içinde önemli bir payı olan bir sektörün pamuk
üretimine bağlı olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde,
şeker sanayisinin şeker pancarı üretimine bağlı
olduğunu biliyoruz. Bu yüzden de tarıma, başka diğer
tarımsal alanlara, üretime ve sanayi sektörüne de ham madde sağlayan
bir sektör.
Tabii, bu sektör aynı
zamanda da hava koşullarına bağlı olan bir sektör, iklim
koşullarına çok bağımlı. O yüzden de değerli
milletvekilleri, dünyanın her yerinde tarım sektörü desteklenir.
Bugün, az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere, hangisine
bakarsanız bakın, tarım sektörüne özel bir önem verildiği,
tarım sektörünün farklı programlarla, politikalarla
desteklendiğini görmekteyiz. Şimdi, tabii, sanayi sektöründe iş
kolaydır. Bir fabrika kurarsınız, bir bina yaparsınız,
içine makineleri koyarsınız, gerektiğinde yirmi dört saat üretim
yaparsınız, üç vardiya, sekizer saatten aralıksız üretim
yapabilirsiniz ama tarım sektörü öyle değil. Tarım sektörü hava
koşullarına bağımlı bir sektör. Bunun
kuraklığı var, aşırı yağışı
var, tarımsal zararlı dediğimiz hastalıklar var. Bütün
bunlar tarımda oluşacak olan üretimin, rekoltenin ciddi anlamda
belirlenmesine neden oluyor. Bu açıdan da bu sektörün özel olarak
desteklenmesine ihtiyaç var.
Şimdi, Türkiye
açısından baktığımızda, tarımın ekonomi
içindeki göreli payı nedir diye baktığımızda şunu
görüyoruz: Tarım sektörünün millî gelirden aldığı pay yüzde
8dir değerli arkadaşlar ama tarımsal istihdamın toplam
istihdam içindeki payı yüzde 25tir. Yani, çalışanların
yüzde 25i çalışıyor ama ancak millî gelirin yüzde 8ini
üretiyor. Bu da aslında çok çarpık bir duruma işaret etmektedir;
tarım sektörünün ciddi sorunları olduğuna, tarım sektörünün
yoksulluk sorununun çok yaygın ve derin olduğuna işaret
etmektedir. Nitekim, TÜİKin rakamları da bunu göstermektedir.
Bakın, TÜİK, 2009 yılına kadar gıda ve gıda
artı gıda dışı yoksulluk
sınırlarını belirliyordu; 2009da birden bıraktı
bunu, şimdi devam etmiyor. Buna ilişkin eleştirilerimizi her
ortamda söylüyoruz. Buna göre, 2002 yılında -Türkiye için söylüyorum,
ki bu yoksulluk sınırlarının düşük olduğunu
söylüyoruz- yoksulluk oranı yani gıda artı gıda
dışı yüzde 27ymiş, 2009da yüzde 18e düşmüş ama
aynı dönemler itibarıyla, kırda yüzde 34müş, yüzde 39a
çıkmış. Yani, kırda yoksulluk azalmıyor, aksine
artıyor. 2009 yılında -tekrar veriyorum rakamları-
Türkiyede kent ve kırın ortalaması
alındığında kentte yüzde 18miş, kırda yüzde 39;
2 katından fazla. Bu da aslında kırda nasıl ciddi bir
yoksulluk olduğunu ortaya koyuyor. Tabii bunun nedenleri var: Girdi
fiyatlarının bu kadar arttığı ama ürün
fiyatlarının artmadığı bir yerde çiftçinin ve hayvancının
yoksullaşması doğaldır.
Şimdi, bakın,
gene 2002-2013 kıyaslaması yapacağım. 2002 yılı
mazot ortalamasını söylüyorum: 1 lira 10 kuruşmuş, 2013
yılında 4,5 lirayı geçmiş, şu anda 4,65ler
civarında. Mazottaki fiyat artışı 4,5 kat arkadaşlar.
Aynı şekilde,
ton başına üre gübresi olarak baktığımızda 4,2
katlık bir artış var. Gene aynı şekilde, DAP gübrede
3,5 kat. Yani, ortalamada girdi fiyatlarının 4-4,5 kat
arttığını görüyoruz. Peki, fiyatlar bu oranda
artmış mı? Ne yazık ki artmamış.
Buğday
fiyatlarındaki artış sadece 2,5 kat, şeker pancarında
1,6 kat, kütlü pamukta 2,2 kat. Yani, girdilerin 4-4,5 kat
arttığı bir ortamda eğer ürün fiyatları, tarımsal
ürünlerin fiyatları 2-2,5 kat artıyorsa burada ciddi problem var
demektir.
Gene aynı
şekilde, bakın, biliyorsunuz, en son, Ulusal Süt Konseyi çiğ süt
fiyatlarını belirledi. 1 liraydı, 1 lira 5 kuruşa
çıkardı; 5 kuruş zam yaptı arkadaşlar. Oysa hepimiz
biliyoruz ki süt üreticisinin maliyeti 1,20 kuruş. Bu ne demektir?
Çiftçiye, hayvancıya verilen süt fiyatları yem fiyatlarını
bile karşılamaz duruma gelmiştir yani süt-yem paritesi 1in
altına düşmüştür. Oysa biz biliyoruz ki dünyanın bütün
gelişmiş ülkelerinde bu parite 1,5tur, hatta bazı ülkelerde,
tarımı destekleyen ülkelerde, Avrupa ülkelerinde 2lerin üzerindedir.
Ama Türkiyede görüyoruz ki fiyatların maliyetleri karşılamadığı
bir ortam vardır ve Süt Konseyinin fiyatları
açıklayacağı zaman bütün beklentiler de 1,20nin üzerineydi ama
ne yazık ki, gördük ki sadece 5 kuruşluk bir artış oldu,
1,05 kuruş olarak belirlendi.
Tabii, hep söylüyoruz
arkadaşlar, bakın AKP Hükûmeti döneminde
çıkardığınız yasalara uymuyorsunuz. diye. 2006
tarihli 5488 sayılı Yasanın, Tarım Kanununun 21inci
maddesinde diyor ki: Tarımsal desteklemelere ayrılan para millî gelir
içinde yüzde 1den az olamaz. Yani millî gelirin yüzde 1inden daha yüksek bir
destekleme vereceksin. Oysa ben rakamları söyleyeyim: 2007den itibaren
2013e kadar -devletin resmî rakamlarını söylüyorum, Kalkınma
Bakanlığının hazırladığı program
rakamlarıdır bunlar- binde 5, bin 6 civarındadır yani yüzde
1 değil, yüzde yarımdır.
Tabii, bu, aslında
böyle bir eksiklik olduğu bilindiği için, AKP Hükûmeti
tarafından, bakanlar tarafından, bizim bütçe görüşmeleri
sırasında hem Plan Bütçede hem de Genel Kurulda her bakan kendine
göre bir hesap yapıyor arkadaşlar. Mesela Maliye Bakanı ne
yaptı? Gelip, devletin resmî rakamının, açıklanan
rakamların üzerine tarımsal kredi sübvansiyonunu koyduğu,
müdahale alımlarını ve tarımsal KİTlerin
finansmanlarını, hepsini dâhil ettiği zaman rakam gene yüzde 1
değil arkadaşlar; binde 7,7. Bu yetmemiş, Tarım Bakanı
hızını alamamış olacak ki bu harcamaların, bu
rakamların üzerine, Maliye Bakanının yaptığı
hesabın üzerine DSİnin sulama yatırımlarını koymuş,
arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerini
koymuş ve rakamı nihayet yüzde 1in üzerine çıkarmış.
İyi ama değerli arkadaşlar, bunlar tarımsal
yatırımların içinde zaten kapsanıyor, bunu burada tekrar
sayamazsınız. O zaman iki kere saymış olursunuz. Eğer
burada sayacaksanız -yüzde 1in üzerine çıkartıyorsanız-
gideceksiniz tarımsal yatırımlara, tarımsal
yatırımların içinden bu rakamı
çıkartacaksınız. Ben öyle yaptım. Gidip rakamı
çıkardığım zaman bir baktım ki 2012 yılında
kamu tarımsal yatırımları 6,4 milyar liraymış,
2013 yılında 2,8 milyar liraya düşüyor yani yüzde 57lik-yüzde
60lık bir azalma var. O yüzden lütfen hesapları düzgün yapalım.
Çiftçiyi, hayvancıyı aldatmaya hiç kimsenin hakkı yok. Yüzde 1i
vermek zorundasınız, veremiyorsanız da çıkın, bunun
gerçekçi bahanelerini söyleyin ama bu şekilde Şöyle oldu, böyle
oldu, biz veremedik, aslında rakam bu değildi. Artık o
şekildeki polemiklere bu milletin karnı tok.
Tarım
Bakanı gene hızını alamıyor bir de OECD hesabı
var- OECD hesabını işin içine koyuyor ve OECD hesabına göre
diyor ki: Türkiyede tarımsal destek yüzde 2,1dir ve OECD ortalamasının
üzerindedir. İyi ama arkadaşlar, bu başka bir hesap. OECD bunu
şöyle yapıyor: Belli başlı ürünler için dünya
fiyatlarını, bir de yurt içi fiyatlarını alıyor,
bunlar arasındaki farkı sanki çiftçiye verilmiş gibi
varsayıyor. Bu verilen bir destek değil, bu nakdî bir destek
değil; bu, kâğıt üzerinde bir destek, hesabi bir şey bu.
Aynı şekilde bu ürün fiyatını alıyor ama girdi
fiyatlarındaki farkları da ortaya, bu şekilde, bu hesaplamanın
içine koymuyor. Nitekim, Türkiye girdide, mazotta, gübrede dünyanın en
pahalı ülkeleri arasında. Gene bu hesaba göre de söyleyeyim: 2012
yılında OECD hesabı 2,1. diyor ya Sayın Bakan, 2002
yılında yüzde 3,6ymış. Şimdi ben soruyorum: OECD
hesabına göre de yüzde 3,6dan yüzde 2,1e neden düşürdünüz? Bunun
gerekçesi nedir? Bu gerekçenin burada açıklanmasına ihtiyaç var.
Durum özet olarak
şunu gösteriyor ki arkadaşlar, Türkiyede çiftçi ve hayvancı
perişan, ürettiği üretimin maliyetini bile karşılayamayacak
bir durumda, borçlarını ödeyemiyor, en temel üretim araçları
olan tarlasına, traktörüne haciz gelmiş durumda. Böyle bir durumda
çiftçinin, derdine derman olunmasını beklemesinden daha doğal ne
olabilir? Ama ne yazık ki AKP hükûmetleri, AKP iktidarı ona,
çiftçinin, hayvancının taleplerine kulaklarını
tıkamış durumdadır.
Bu konuda bir
Meclis araştırması açılmasının önemli
olduğunu ve bu konunun tartışılmasını ve
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (Devamla) -
hem miktarların
artırılması hem yeni bir modelin ortaya konulması
gerektiğini düşünüyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Şanlıurfa
Milletvekili Sayın İbrahim Binici.
Buyurun.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzunca bir süreden bu yana haram ile helalın, yalan ile
doğrunun, riya ile ihlasın, hak ile batılın birbirine
karıştığı bir süreci maalesef yaşıyoruz.
Öyle ki ağızlarından helal lafını eksik etmeyenlerin
yedikleri haram lokmalar içerisinde boğulma kertesine geldiklerine, haktan
yana görünenlerin batıl batağında
çırpındıklarına, kendisinden başka mümin tanımayanların
yalan ummanlarında beyhude kulaçlar attığına şahitlik
ediyoruz.
Temennim,
halklarımızın bu yozlaşmadan, bu şamatadan ve bu
hengâmeden daha fazla zarar görmeden bir an önce kurtulması ve bir daha
böylesi durumlara maruz kalmamasıdır.
Değerli milletvekilleri,
AKP hükûmetlerinin hızla uygulamaya koyduğu neoliberal politikalardan
etkilenen tarım sektörünün içine düşürüldüğü durum nedeniyle,
geçmişte kendi kendine yeten bir ülke olan Türkiye, bugün birçok temel
üründe ithalatçı konumuna düşürülmüştür maalesef.
Tarımsal üretimde
geldiğimiz noktanın idrak edilmesi açısından AKP
iktidarları döneminde çokça övünülen büyüme rakamlarına bakmamız
yeterli olacaktır. 2003 yılından 2011 yılına kadar
olan dönemde ortalama büyüme hızı 5,4 iken tarım sektöründe büyüme
hızı 2'nin biraz üzerindedir. Ayrıca, tarım sektörünün
gayrisafi millî hasıladaki payı yüzde 10'nun üzerinde iken
geldiğimiz noktada yüzde 7lerin altına düşmüştür.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, geçmişte, tarım alanında dünyanın
kendi kendine yeten nadir- yedi ülkesinden biri değil miydi? Ancak
geldiğimiz noktada, ne yazık ki şimdi, buğday, arpa,
baklagiller, pamuk, ayçiçeği ve son olarak da kırmızı eti
ithal eder hâle düşürülmüştür bu ülke. Türkiyede tarımın
içine düşürüldüğü bu durumun yegâne nedeni, tarımda uygulanan
yanlış politikalar ve yetersiz desteklerdir.
Bakınız
değerli arkadaşlar, 2002 yılında mazotun litresi 1 lira 20
kuruş iken şimdi 4,5 liraya çıkmıştır.
Tarımsal girdilerdeki bu artışlar sadece mazotla
sınırlı kalmamış, zirai ilaç ve gübre
fiyatlarında da 3 ila 4 kat arasında artışlar
yaşanmıştır. Girdi fiyatlarındaki artışlara
rağmen birçok ürünün fiyatı 2002 seviyesinde kalmış ve bu
şartlar altında çiftçinin üretmesi çok zor bir hâle gelmiştir.
Ürün grupları
itibarıyla bakıldığında, yağlı tohumlarda,
baklagillerde, hububatta ve kırmızı ette Türkiye ihracatçı
konumdadır. Diğer bir ifadeyle, üretimimiz yurt içi tüketimi
karşılamıyor duruma düşmüşüz.
Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem olan Şanlıurfada tarımsal üretim
kalemlerinden en önemli olanı, kuşkusuz pamuktur ve pamuk
üreticilerinin karşılaştığı sorunlara da biraz
değinmek istiyorum. Pamuk üretiminin özellikle çapalama ve hasat yönünden
büyük oranda insan iş gücüne dayanması ve üretim girdilerinin
aşırı kullanılması, üretim maliyetinin yüksek
olmasında başlıca etkenlerdir. Bunun yanı sıra,
sulamada yaşanan sorunlar ve kırk yıldan bu yana bitirilemeyen
sulama projeleri nedeniyle çiftçilerimiz kuyu sularına ve
dolayısıyla da elektrik enerjisine ihtiyaç duymaktadır. Bu durum
da üretim maliyetlerini artırmakta ve çiftçilerimizin zararına üretim
yapmasına yol açmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Urfa'da pamuğun fiyatını bir tek
ÇUKOBİRLİK açıklıyor ve alım yapıyor.
Yaptığım çalışmalardan çıkan sonuca göre Urfa'da
son üç yılın pamuk fiyatları şöyle
gerçekleşmiştir: Pamuk fiyatı 2010 yılında 800 lirayla
açılış yapmış, 1.000 liraya kadar
satışı yapılmış; 2011 yılında 1.500 liraya açılış
yapmış, 2.500 liraya kadar yükselmiştir; 2012 yılında 900 liraya
açılış yapmış, 1.200 lirayı zor görmüştür.
İşte politikaların görünür yüzü budur. Yani 2012 yılı
pamuk fiyatı 2011 yılı fiyatının yarısına
bile erişememiş, gerisinde kalmıştır.
Fiyat bu savruklukta
düzensiz seyrediyor çünkü düzenleyici kurum ÇUKOBİRLİK güçsüz,
piyasayı düzenleyecek oranda alım yapamıyor, bazı
yıllar neredeyse hiç alım yapmıyor; meydan doğrudan tüccar
ve sanayicilere kalıyor. Fiyatlar da tüccarların vicdanı ile
cüzdanı arasında bir yerde sıkışmış, bekliyor.
Değerli
milletvekilleri, GAP bölgesi ile birlikte özellikle Urfalı çiftçilerimizi
bir damla suya muhtaç eden bu politikaların baş aktörlerine bir
hatırlatmada bulunarak sözlerimi tamamlamak istiyorum: Haram ve helali en
az sizler kadar biz de biliriz. Kaçak kullanımı da bu noktada
savunacak değiliz. Ancak, sizler, GAP aldatmacasıyla
yıllardır avuttuğunuz çiftçilerimizi bu kuyulara muhtaç ederken,
yıllardır uyguladığınız ekonomi
politikalarıyla bölgeler arası makası sürekli açarken, gelir
dağılımındaki payla dip, işsizlikte ise tavan
yaptırırken, mevsimlik köle kervanına her yıl itina ile on
binleri ekleyip milyonlara çıkartırken, bir karton sigara veya bir
bidon mazota bir can bedel biçerken tüm bunları yapanlar ya da bu
yapılanlara seyirci kalanlar, sizler, ne kadar biliyorsanız
haramı ve helali, inanın ki en az biz de sizler kadar biliyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ikinci konuşmacı Adana
Milletvekili Sayın Muharrem Varlı.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz
aldım.
Burada tarımsal ürün
destekleriyle ilgili bir araştırma önergesi, bu araştırma
önergesinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına da söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tarımsal destekleri, her defasında,
Sayın Bakan, kürsüye geldiğinde burada veya televizyonlarda
konuşurken Biz çiftçiye şu kadar veriyoruz, bu kadar veriyoruz.
sanki kendi cebinden veriyormuş gibi verilen desteklerden bahsediyor.
Şimdi, mısır desteklemesi yıllardan beridir
değişmedi, 4 kuruş yani eski parayla 40 bin lira; pamuk
desteklemesi değişmedi, 50 kuruş yani eski parayla 500 bin lira.
Şimdi, biz çiftçiler olarak diyoruz ki: Ya, Sayın Bakan, senin bu
desteklerine filan bizim ihtiyacımız yok. Sen
dışarıdan gelen bu ithal ürünleri durdur, çiftçinin ürünü hasat
edilirken dışarıdan ithalatı yasakla, bizim ürünümüz para
etsin, biz ürünümüzden para kazanalım. Senin vereceğin desteklerle
bizim hiçbir işimiz olmaz, hesabımız olmaz. Ama Sayın
Bakan, ne yazık ki burada defalarca uyarmamıza rağmen,
söylememize rağmen, hep, ne zaman mısır hasadı
yapılacak dışarıdan mısır getirir, ne zaman pamuk
hasadı yapılacak dışarıdan pamuk gelir, ne zaman
buğday hasadı yapılacak dışarıdan buğday
gelir. Ya, bizim çiftçimiz dünyanın en vefakâr, en cefakâr çiftçisi.
Sabahın köründe tarlasına gider yağmur çamur demeden, soğuk, kış demeden, sıcak
demeden eker diker, tam biçeceği zaman, hasat yapacağı zaman,
ürününden para kazanacağı zaman dışarıdan gidersiniz,
getirirsiniz mısırı, pamuğu, buğdayı; onlara para
kazandırırsınız, bizim çiftçimizin mahsulü elinde
kalır.
Geçen sene mayıs
ayında burada uyarmıştım, demiştim ki: Sayın
Bakan, dışarıdan gelen mısır ithalatını bir
an önce durdur. Eğer sen bu mısır ithalatını
durdurmazsan, yem fabrikaları ağzına kadar mısırla
dolarsa mısır hasadı
başladığında çiftçinin mısırı para etmez.
Çiftçinin mısırı para etmeyince, alıcı bulamayınca
elinde kalır ve çiftçi zarar eder. Dinlemediler Efendim,
dışarıdan ithal mısır gelmiyor. Ya,
dışarıdan 1,5 milyon ton ithal mısır geldi.
Türkiye'nin ihtiyacı 5 milyon ton civarında. Türkiye kendi
ihtiyacını karşılayabilecek kadar mısırı
üretiyor ama siz gidip dışarıdan, Romanyadan, Ukraynadan,
efendim daha başka ülkelerden mısır getiriyorsunuz
dolayısıyla bizim üreticinin hasat döneminde mısırı
para etmiyor.
Şimdi, geldik hasat
dönemine, başladı mısır hasadı, her gün
mısır fiyatları düşmeye başladı. Nereye kadar? 54
kuruşa kadar yani 540 bin lira eski
rakamla. Allahtan reva mıdır bu ya? Yani, bir önceki sene 610
bin lira ile 630 bin lira arasında satılan mısır birdenbire
geriledi, geldi 540 bin liraya kadar düştü. Ben bu söylediklerimde
haklı çıktım, keşke ben haklı çıkmasaydım.
Ama mayıs ayında uyardım, yapmayın dedim,
dışarıdan ithal mısırı engelleyin. Efendim,
nişasta fabrikalarına vermiş olduğunuz belgeleri
sınırlayın.
Şimdi, yine buradan
söylüyorum: Bakın şu anda Romanyada 40 bin dönüm, 50 bin dönüm, 100
bin dönüm arazi işleyenlerle Türkiyedeki nişasta fabrikaları
anlaşma yaptılar; önümüzdeki yılın
mısırının, oradan gelecek mısırı ithal
etmenin anlaşmasını yaptılar. Yani, daha bir sene
öncesinden Romanyayla bağlantı kuruldu, Romanyadan ithal
mısır getirecekler. E, benim çiftçim ne yapacak o zaman, nasıl
üretecek, nasıl para kazanacak, çoluğunun çocuğunun
rızkını temin edecek? Hep zarar, hep zarar, hep zarar; nereye
kadar zarar arkadaşlar? Yani Allah rızası için, üreten çiftçiye
destek olmak adına hepimiz elimizi taşın altına
koymamız lazım. Eğer elimizi taşın altına
koymazsak bu ülkenin çiftçisini ekecek, dikecek, biçecek hâlden artık
vazgeçecek, oradan kaçacak duruma getiririz.
Köyler
boşalıyor. diyoruz. Köyler niye boşalıyor? Adam eskiden 30
dönüm, 40 dönüm tarla ekip çoluğunu çocuğunu okutabiliyordu,
eğitimini sağlayabiliyordu, ihtiyaçlarını
karşılaşılabiliyordu -ama şimdi?- şimdi illallah
etmiş kaçıyor, gidiyor, şehirlerin varoşlarına
yerleşiyor, siz de gidip 2 torba kömür, 2 torba makarna, 2 kilo bulgurla
bu insanların oylarını almaya talip oluyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, bu, yanlış bir politika; üreten insanı
desteklememiz lazım. Bakın, her defasında söylüyorum: Türk
çiftçisi dünyanın en pahalı mazotunu, dünyanın en pahalı
gübresini kullanıyor. Bu tarım kredi kooperatifleri ne yapar
kardeşim ya? Tarım kredi kooperatifleri ne için kuruldu? Çiftçiye
ucuz gübre versin, ucuz mazot versin diye kuruldu ama gidin, şu anda
serbest piyasanın üzerinde tarım kredi kooperatiflerinde gübre fiyatları.
Hani İranla anlaşma yapılmıştı, 400 milyon
dolar, 8 milyon dolar para verilmişti, İrandan ucuz gübre
getirilecekti, ne oldu? Hiçbir şey yok, hepsi afaki, afaki nutuklar
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, iki ay içerisinde, tam çiftçiye
gübre lazım olacağı zaman, gübre fiyatları yüzde 25
arttı, yüzde 25. Bakın, 800 lirayken yani 80 kuruşken 1 lira
oldu 20-20-20 gübresi, DAP gübresi 1,4 lira yani eski rakamla 1 milyon
400 bin lira, üre gübresi 1 milyon 200 bin lira. E, Allahtan reva mı ya?
Mısır üreten çiftçi bir önceki senenin fiyatının
altında mısır satsın, pamuk üreten çiftçi bir önceki
senenin fiyatının altında pamuk satsın ama siz, tam böyle,
efendim, çiftçinin gübre ihtiyacı olacağı zaman, gübre
fiyatlarının yüzde 25 zamlanmasına müsaade edin. Bu, düpedüz
çiftçiye yani Biz sizi tanımıyoruz kardeşim, bırak bu
tarlalarını, takımını çek git. demektir, başka
bir mana çıkmaz bundan.
Değerli
arkadaşlarım, yer fıstığı dibe vurdu,
ayçiçeği dibe vurdu, mısır dibe vurdu, işte
kuraklıktan dolayı buğday da yok. Allah, inşallah, iyi bir
rahmet verir. Özellikle İç Anadolu Bölgesinde buğday olmazsa
Türkiyede buğday yok demektir.
Şimdi, ya, bu çiftçi
ne yapacak, nasıl para kazanacak, nasıl üretecek? Hepimizin elimizi
taşın altına koymamız lazım. Gübredeki yüzde 18 KDVyi
indirelim, çiftçi buradan para kazansın ama yok, ona geldi mi yok, süs
eşyasına, altına, gümüşe geldi mi hemen yüzde 18 KDVyi
sıfırlayıveriyorsunuz. Yani çiftçi üvey evlat mı bu ülkede
ya, ürettiği için suçlu mu çiftçi, alnının terini toprağa
döktüğü için suçlu mu çiftçi?
Değerli
arkadaşlarım, bu politikalarla çiftçinin para kazanması mümkün
değil. Az önceki konuşmacı, pamuk rakamlarıyla ilgili çok
güzel tespitlerde bulundu. Doğru söylüyor, 800 lira ile 1,2 lira
arası yani 80 kuruşla 1,2 lira arasında pamuk satış
gördü iki sene öncesinde. Destek veriyoruz. diyorsunuz. Ya, destek verseniz,
üzerine 50 kuruş yani 500 bin lira koysanız 1,7 lira yapar. Bu
pamuğun maliyeti 1,8 lira zaten, 2 liraya yakın. Toplaması var,
zehri var, gübresi var, sulaması var, tarla kirası var. E,
bunların hiçbirinin hesabı yapılmıyor, Efendim, biz,
şu kadar destek veriyoruz. Sanki Sayın Bakan elini cebine
atıyor, Al sana ben şu kadar destek veriyorum. Nereden veriyorsun kardeşim?
Benim verdiğim vergiden veriyorsun sen bunları. Çiftçiden
aldığın vergileri bile, orada vermen gereken yüzde 1i bile
vermiyorsun sen. İşte az önceki konuşmacı bahsetti, yüzde
1i vermen lazım, çiftçinin sağladığı katma değerin
belli bir miktarını tekrar geri vermen lazım, onu bile
vermiyorsun ama çıkıyorsun diyorsun ki Efendim, ben, şu kadar
destek veriyorum. Cebinden vermiyorsun Sayın Bakan, bu milletin
vergisinden veriyorsun, onu da tam manasıyla vermiyorsun ne yazık ki.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakınız, yine bu dosya yapımı
tarımsal destekleri ilgilendiren bir konu. Herkes köylerde bilir, herkes
arazisini anlaşarak ayırmıştır, 20 dönüm
amcasının oğluna düşmüştür, 20 dönüm öbür
amcasının oğluna düşmüştür. Şimdi, ada parsel
şey yapılarak, uydu görüntüsünde ada parsel tasnifine göre dosya
yapılması isteniyor. Dolayısıyla, bundan dolayı da
çiftçi mağdur. Yani eskiden uydu görüntülerinden o parselde ne
ekilmişse, çiftçinin beyanı ve köy muhtarlığının
beyanı tutuyorsa, uydu görüntüleri tutuyorsa dosyada problem
çıkmıyordu. Şimdi diyor ki: Yok, ada parsele göre ben bunun
tasnifini yapacağım. Dolayısıyla, çiftçinin de yüzde 30
kaybı var burada. Onun için bunun da bir an önce düzenlenmesi lazım.
Eğer bunu düzenlemezsek
Bakınız, orada kesinlikle yolsuzluk ve
sahtekârlık olmaz çünkü uydu görüntüleri var. Uydu görüntülerinden
mısır mı ekmiş, pamuk mu ekmiş orada ne ekiliyse hepsi
görünüyor. Bu, çiftçinin beyanı, muhtarın beyanı doğruysa,
birbirini destekliyorsa bunu kabul etmemiz lazım. Ama ayakkabı
kutularında para saklayanlar için yasa çıkartıyorsunuz. Yani
gelin, şu çiftçiyi korumak için yasa çıkartalım ya. Allah
rızası için üreten çiftçiyi korumak için yasa çıkartalım.
Ama çil çil dolarları kasalarda, ayakkabı kutularında
biriktirenleri korumak adına yasa, çiftçiye tu kaka!
Hepinize saygılar sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Adana Milletvekili Sayın
Mehmet Şükrü Erdinç.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisi tarım destekleri üzerine. AK PARTİnin
tarımla ilgili politikaları gerçekten vatandaşlarımız
nezdinde takdir toplayan uygulamalardır. Bunu zaten
vatandaşlarımız her seçimde takdir ediyorlar. Ben, bugün,
tarım yerine
Önemli günlerde biri bugün, 28 Şubat.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Tahliyelerin olduğu gün.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Devamla) Türkiye tarihinin karanlık ve utanç günlerinden
birinin yıldönümü. Bu ülkede 28 Şubat öyle bir esmiştir ki
sadece insanların değil bitkilerin bile canını
acıtmıştır. 28 Şubat darbesinde mazlumlara
karşı zalimlerin yanında yer alanlar, 17 Aralıktan bu yana
milletimize ve devletimize karşı bir hareket içerisindedirler. 17
Aralık Türkiye'nin hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. 17
Aralık komplosu hazırlık aşaması, uygulama şekli,
içeriden ve dışarıdan aldığı destek ve talimatlar
boyutuyla diğer tüm darbe girişimlerini geride
bırakmış, millete ve devlete yönelik ihanet hareketi olarak
kayıtlara geçmiştir. Ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimize seslenmek istiyorum: Bu ülkenin milletine ve devletine
operasyon yapmak üzere kurgulanmış paralel yapı, geçtiğimiz
günlerde Adanada büyük bir siyaset mühendisliğine imza
atmıştır. Suriyede yaşanan savaşta mazlum durumda
olan Türkmen ve Müslüman kardeşlerimize insani yardımda bulunan Millî
İstihbarat Teşkilatımıza ait tırlara operasyon
düzenlenmiş ve ülkemiz savaş suçlusu gösterilmeye
çalışılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin geleceğine yapılan bu operasyon,
Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet
Davutoğlunun büyükelçiler toplantısı için Adanada bulunduğu
18 ve 19 Ocak tarihlerinde kurgulanmıştır. Adana İl
Jandarma Komutanı personeline 18 Ocak günü MİT tırlarına
operasyon yapılan yerde keşif yaptırmış ve
baskına katılacak erlere 19 Ocakta El Kaide örgütüne yönelik
operasyon yapılacağını söylemiştir. Tır
ihbarı yapılmadan önce jandarma yüzbaşısı operasyon
savcısının evine giderek yirmi dakika görüşmüştür. 19
Ocak Pazar günü 07.30da Jandarma 156 telefon hattına Ankaradan sabit
bir telefondan ihbar yapılmıştır. İhbar üzerine
İl Jandarma Komutanı, bütün jandarma teşkilatını
harekete geçirerek ihbarda sözü edilen Adana istikametine gelen
patlayıcı yüklü 3 tırı yakalamak üzere özel yetkili
savcı ile müşterek bir adli operasyon planlaması içerisine girmiştir.
İhbarda sadece patlayıcı yüklü tırlardan bahsedilmesi ve
daha önce terör örgütleri adına metropollerde bombalı eylem
yapılmak istenildiğine dair pek çok istihbarat bulunmasına
rağmen Adana Jandarma Komutanlığı, bu ihbarı il
valisi, il emniyet müdürlüğü ve güzergâhtaki diğer illerin güvenlik
makamlarıyla paylaşmamıştır. Tırların Adana
il merkezinden geçip Ceyhan istikametine yöneleceği biliniyor gibi,
jandarma Ceyhan Sirkeli otoban girişinde tertibat almış ve üç
tır ile tırlara refakat eden MİT mensuplarının
içerisinde bulunduğu otomobili durdurmuşlardır. Otomobildeki
MİT mensuplarının kimliklerini göstermek istemelerine ve
telefonla amirlerine bilgi vermek istemelerine izin verilmeyerek MİT
mensupları tartaklanmış ve kelepçe takılarak seyyar
nezarethaneye konulmuşlardır. Daha sonra, hiçbir emniyet tedbiri alınmadan
tırların üzerine çıkan bir kısım jandarma personeli
konteynerleri açarak görüntü almışlardır. Görüntü
alındıktan sonra üç tır jandarma kışlasına
götürülmek üzere Adana istikametine geri döndürülerek otobanda İncirlik
mevkisine gelindiğinde tırlardan iki tanesi orada
bırakılıp bir tanesi şehir merkezinde Öğretmenler
Bulvarı kavşağına getirilerek durdurulmuş ve
savcı nezaretinde, 28 gazeteci nezaretinde ikinci bir arama
yapılmıştır. Burada, tırların farklı
noktalara götürülmek istenmesinin asıl sebebi de tır
sayısının çok fazla gösterilmek istenmesidir. Mülki amirlere
bilgi verilmeden 12.01de başlayan operasyon âdeta canlı
izlenmişçesine Doğan Haber Ajansı tarafından saat 12.28de
haber olarak servis edilmiştir. Konu, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğluna refakat eden il valisine saat 12.40ta haber
verilmiştir. MİT mensuplarının görevli
olduklarını söylemelerine ve valilik yetkilileri ile emniyet
mensuplarının personelin MİT görevlisi olduğuna dair belge
sunmasına rağmen İl Jandarma Komutanı ve özel yetkili
savcı tırların önüne geçerek Sizi bırakmayız.
diyerek engel olmaya çalışmışlardır.
Değerli
milletvekilleri, Suriyede 150 binden fazla insanın hayatını
kaybettiği, Birleşmiş Milletlerin ölümleri saymayı
bıraktığı bu ülkeye giden yardım
tırlarını durdurmak yalnızca AK PARTİye
yapılmış bir operasyon değil, insanlığa
karşı yapılmış bir operasyondur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ne yazık ki, devlet içinde
tehlikeli bir yapı, işi gücü bırakmış, MİT
tırlarının peşine düşmüşlerdir. Kaçakçılara
bile yapılmayan muameleler bugün MİT teşkilatı için
hassasiyetle uygulanmaktadır. Bu olay ülkenin gizli biriminin yabancı
birimler karşısında görev yapamaz hâle düşürülmesi
anlamına gelmektedir. Türkiyenin bütünlüğüne,
bağımsızlığına ve güvenliğine
karşı içten ve dıştan yönelen mevcut ve muhtemel
girişimlere karşı faaliyette bulunmak MİTin görevidir.
MİT, devletin iç ve dış tehditler ile karşı istihbarat
ve oluşumlara yönelik hazırlıklı olması için
çalışmalar yürütürken bunu Cumhurbaşkanına, Başbakana
karşı sorumlu olarak gerçekleştirir. Diyorlar ki: Biz
yasaları yerine getiriyoruz. Cumhurbaşkanının,
Başbakanın gözetimi ve himayesinde olmasıyla birlikte ulvi bir
görev içerisinde bulunan gizli servisi kalkıp da Bu gizli servis kendi
kendine iş çeviriyor, ne yaptığı ettiği belli
değil. tavrıyla ifşa etmek ve Dur, bu MİTin ne
yaptığını herkes bilsin, bizimle birlikte yedi düvel de
duysun. demek kanunsuzluğun ta kendisidir. Bu yapılanlar bir
tırın, kamyonun ne taşıdığının
değil ülkenin çıkarını koruyan, esas ve yüce gayeye hizmet
eden -adı üstünde- gizli faaliyetleri ortaya dökmek olmuyor mu? Kendi
bindiğimiz dalı kesmek değil midir?
Cumhurbaşkanının, Başbakanın, milletin, ülkenin
varlığı ve savunması noktasındaki çok gizli
stratejilerini ve dolayısıyla büyük resmin gizliliğini ortadan
kaldırıp tüm dünyaya ilan etmek olmuyor mu? Bir ülke düşünün ki
devleti, ordusu ve sınırları olsun ancak gizli hiçbir
varoluş politikası olmasın, hemen her şeyi ortada, tüm dünyaca
bilinsin, böyle bir oluşuma ülke denilebilir mi? Ben yüce milletime
sesleniyorum; dini ve yurdu için canını feda ederken gözünü bile
kırpmayacak olan bu millet Türkiyenin böyle bir duruma
düşmesine yol açacak bu oyuna hiç gelir mi? Bu şebekelere arka
çıkanlar, yapılanlara karşı sessiz kalanlar ve bunların
yaptıklarını savunanlar da vatanın ve milletin yanında
değillerdir. Artık kafalarınızı gömdüğünüz
ayakkabı kutularından çıkarın, vatan hainlerine
karşı sesinizi yükseltin diyorum.
Bu ülke hepimizin
diyor, CHP grup önerisi aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, grup
önerisi kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/884) (S. Sayısı: 562)(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen kanun
tasarısının birinci bölümünde yer alan 13üncü maddesinin
Anayasaya aykırılığı nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını öngören, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal ve arkadaşlarınca verilmiş olan, Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı önergenin üzerinde yapılan konuşma
yarım kalmıştı.
Şimdi Sayın Tanalı kürsüye
davet ediyorum ve kendisine iki dakika süre veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hukuk fakültesi 1inci sınıfında
iktisat dersimize rahmetli Erdoğan Alkin gelirdi. İktisadı bir
mahallede açılan lahmacun fırınına benzetirdi, derdi ki:
Arzı yaratan taleptir. Eğer bir yerde talep yoksa orada arz olmaz.
Bu, iktisadın temel ilkesi.
Bu açıdan
olayımıza baktığımız zaman neden dershaneler
kaldırılıyor, neden yasaklanıyor? Yani Sayın Bakan,
eğer talep olmazsa dershanelerin yaratılmasına yönelik bir
ihtiyaç da olmamış olur. Yani, netice itibarıyla iktisat ilkesindeki
temel ilkemiz olan dershaneyi
doğuran husus, eğitim kalitesinin yetersizliğinden
kaynaklanan bir husus.
Anayasamızın
48inci maddesi Teşebbüsler serbesttir. diyor. Bu, tabii, temel hak ve
özgürlükler arasında, ekonomik özgürlükler arasında yer alan bir
husus. Bugün eğer dershaneler yasaklanırsa, yarın berberler
kapatılabilir, kuaförler yasaklanabilir, iç çamaşırı
satanlar yasaklanabilir. Yani bu, aslında, ileride temel hak ve
özgürlükleri önümüze yavaş yavaş alıştırma mahiyetinde
getiren bir yasadır. Bu, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin Ek Protokol 6ncı maddesine de
aykırıdır.
Bu açıdan,
Anayasamızın 90ıncı maddesi uyarınca,
uluslararası sözleşmelerin de iç kanun hükmünde olması nedeniyle
-sayın komisyonun ve bakanlığın, Meclis
Başkanlığının tekrar bu hususu gözden geçirerek-
Anayasaya gerçekten ciddi ve samimi olarak, çok açık bir şekilde
aykırı olması nedeniyle geri alınmasını,
önergemizin kabul edilmesini arz eder, hepinizi saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 13 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
Madde 13- 5580
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici madde 5- Bu
maddenin yayımı tarihinde faal olan dershaneler ile sınavlara
hazırlayıcı nitelikte eğitim öğretim hizmeti veren
öğrenci etüt eğitim merkezlerinin eğitim öğretim
faaliyetleri 1/9/2015 tarihine kadar devam edebilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önümüzde 30 Mart yerel seçimleri var. Bu yerel seçimlerde, biliyorsunuz,
öğretmenler genellikle sandık görevlisi oluyorlar. Bu sandık
görevlisi olan öğretmenlerle ilgili ilçelerde kaymakamlar, şehirlerde
valiler muhalif sendikaların öğretmen olan üye listelerini istiyorlar
-Eğitim Sen, Türk Eğitim-Sen, bir, iki muhalif sendika daha var- ve
bunları sandık başlarına koymuyorlar. Sayın Bakan,
sendikalı olmak suç mudur, sendikalı, örgütlü öğretmen olmak
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Evet, suçtur. Adamlar hep cezaevlerinde, suçlu gibi.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yani bu uygulamayı Hükûmetinizin yapması,
öğretmenleriniz arasında sendikalara göre ayrım yapıp
Hükûmete yakın sendikanın öğretmenlerini sandık görevlisi
yapması sizce dürüst, insani, hukuki bir davranış
mıdır?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Darbe yasası
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ben bunu şiddetle kınıyorum. Benim ilçemde,
Şırnakta listeler alındı. Listeler alındı ve bir
tek geçmiş dönemde
Yani bunu ben bizzat şahit olduğum için
ifade ediyorum ve dikkatinize sunuyorum.
Sayın Bakan, bir
şey daha soracağım. Bilmiyorum, Şırnakta ben
bazı şeylere dikkat ederim. Eğitim, sağlık, yol, böyle
küçük şeylerdir ama dikkat ederim, üniversitenin yaptığı kırtasiye
alımlarına dikkat ederim. Niye bütün kırtasiye alım
satımlarını üniversiteler ve okullar Konyadan yapıyor?
Sayın Bakanım, soruyorum. Merak ettim, soruyorum. Şırnak
Üniversitesinin birçok okulunun kırtasiye alım
satımlarını ta 10 tane şehir atlayıp Konyadan yapıyorlar.
Paralel desem, kırtasiyeye kadar sızdıysa biz bitmişiz,
perişan olmuşuz.
Şimdi, gerçekten yani
kırtasiyeye kadar eğitimde tenezzül edilir mi arkadaşlar? Ya,
bir ilde, bir ilçede kırtasiye alım satımında tenezzül
edilecek bir davranış mıdır?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Rektör Konyalıymış, öyle dediler.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi, gerçekten bunu bütün samimiyetimle ifade etmek
istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığı söz konusu olduğu
zaman, özel okulların durumunu alıyoruz ve bu özel okulların
belli bölgelerde olduklarını görüyoruz. Bunlar belli paralel
yapılara aittir. Sayın Bakan, elinizde bir veri var mı bu özel
okullarla ilgili? Ne bileyim yani bu ara aranızın mayhoş
olduğu paralellerin kaç tane yurdu, kaç tane okulu var; ne
yapacaksınız onları? Yani, bizim Eğitim Destek Evlerinden
ne istiyorsunuz Allah aşkına? Şırnakta açıyoruz,
kapatıyorsunuz; Cizrede açıyoruz, kapatıyorsunuz; Silopide
açıyoruz, kapatıyorsunuz. Vatandaşın parası yok, çoluk
çocuğunu gönderiyor. Üniversiteye hazırlanıyor, KPSSye
hazırlanıyor, sınava hazırlanıyor yani bu gençleri, bu
çocukları
Zaten, Şırnak sınavlarda hep sondan birinci.
Niye bir sorsanıza, niye hep sondan birinci oluyor? Yani, sormak
gerekiyor.
Tabii, üniversite
kurulmuş benim Şırnakta, yedi sekiz senedir hâlâ binası
yok, kampüsü yok. Niye gecikti bu kadar onca hazine arazisini vermemize
rağmen, bütün şehri, insanları bir araya getirip binlerce dönüm
vermemize rağmen? İlla birilerinin kâr etmesi, rant etmesi mi
gerekiyor bazı yerlerde? Ve bunu niçin geciktirdi? Şırnak
Üniversitesinin kampüs alanının 3 defa planı, 3 defa yeri
değiştirildi. En sonunda indiler şehrin
aşağısına, 10 bin kişilik bir kapasitede yer
yapıyorlar. Şimdi, Cizre ile İdilde iki ayrı kampüsle,
havaalanının yanında bunu tamamlayacaklar.
Ya, içimiz, yaramız
derin yani her şeye el atmak, her şeyi merkezden yönetmek, her
şeyi kafatasına göre yönetmek, her şeyi fikrine göre yönetmek bu
ülkede ne zaman terk edilecek arkadaşlar? 28 Şubatı burada
şiddetle kınıyoruz ama bu tavırları da
kınayacağız yani, gerçek bu.
Saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar
Kurulu'nca 27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 13 üncü maddesinde yer alan
"1/9/2015" ibaresinin 30/6/2016 olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Seyfettin Yılmaz konuşacak, Adana
Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
13üncü madde
dershanelerin kapatılmasını düzenleyen bir maddedir. Şimdi,
değerli milletvekilleri, böyle bir maddeye niye ihtiyaç duyuldu? Onun iyi
tespit edilmesi lazım. Yani, bu bir ihtiyaçtan mı doğdu, yoksa
bir intikam duygusuyla hareket edilerek mi gerçekleşti? Bu tespiti
yaptığınızda, bu bir ihtiyaçtan değil; bu bir camiaya
karşı intikam duygusundan başka bir şey değildir. Hiç
kimseyi bu noktada kandıramazsınız ve ikna edemezsiniz.
Eğer bu bir ihtiyaçtan doğmuş olsaydı, iktidara geldiğiniz
2002 yılındaki dershane sayısı 2.122, öğrenci
sayısı 606 bin, öğretmen sayısı 19 bin; 2011 sonu
itibarıyla 2ye katlamış, dershane sayısı 4.099a,
öğrenci sayısı 1 milyon 200 bine, öğretmen sayısı
ise 50 bine çıkmış.
Eğer bu noktada bir
düşünceniz olsaydı, bir ihtiyaca cevap vermiş
olsaydınız bu dershanelerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin
sayısı bu kadar artmazdı.
Ama siz ne
yaptınız? Siz, dün sizle beraber kol kola yürüyen
Bugün şimdi
çıkıyorsunuz, bize masal anlatıyorsunuz Millî iradeye darbe vuran
hainlerle, paralel yapıyla ne işiniz var? diye. Siz değil
miydiniz onlarla on-on iki yıldır kol kola gezen? Şimdi
yazık günah değil mi?
Ben size buradan
sesleniyorum: Devletsiniz. Eğer devlet olmanın gereğini
yapacaksanız, devletim diyorsanız -MİT'iniz elinizde,
emniyetiniz elinizde, HSYKyı değiştirdiniz yargınız
elinizde- bu devlete kim ihanet ediyorsa, kim vatan hainliği
içerisindeyse, kim bu millete vatan hainliği yapıyorsa ortaya
çıkarın, kulağından tutun ve gereğini yapın ama
siz, bir yerde masumiyet karinesinden bahsederken bu yolda hizmet veren
binlerce insanı, öğretmeni, öğrenciyi, herkesi hain ilan
etmekten geri durmuyorsunuz.
Bu gittiğiniz yol yol
değildir değerli arkadaşlar. Devletlerin kararları intikam
duygusuyla verilmez. İntikam duygusuyla karar verirseniz bir yere
gidemezsiniz. Bu, eğitime vurulan darbe. Dershanelerin
kapatılmasıyla siz ne yapıyorsunuz? Çözüm mü
yaptığınızı sanıyorsunuz? Siz esas darbeyi,
fakruzaruret içerisindeki ailelere vuruyorsunuz, zeki ama
imkânsızlıklar içerisinde yarışamayan bu
yarışın dışına atacağınız o
Anadolu insanlarına, o fakir fukaraya, o garip gurebaya vuruyorsunuz.
Buradan hiç kimseyi paralel devlet, vatan haini, şu bu diyerek kandıramazsınız,
ikna da edemezsiniz. Bu gittiğiniz yol yol değildir.
Ben size buradan
soruyorum: Bakın, bugün 28 Şubat. 17nci yıl dönümünde darbeyi
lanetliyoruz ama kendinize bir bakın. O 28 Şubatta neler
yapılmıştı bu ülkede? Bu ülkede irtica var diye
inançlı birçok insan soruşturmaya tabi olmuştu, bu Mecliste
oturan birçok insan bu soruşturmalardan nasibini almıştı.
Neydi gerekçeleri? İrtica var diye. Şimdi bir paralelini söylüyorum,
paralel yapıyı seviyorsunuz ya, siz de 17 Aralıktaki
Sandınız ki bu ülkede kendinizi sorgulanmaz, her şeyin
sahibisiniz; hırsızlık ve yolsuzluğunuz ortaya
çıkınca bir paralel yapı oluşturdunuz. Dün 28 Şubat
1997de askerî darbeyi, postmodern darbeyi yapanlar irtica adı
altında inançlı insanları sorgularken, siz de
hırsızlık ortaya çıkınca bir paralel devlet var, bir
paralel yapı var diye, bugün, paralel yapının üzerine
gideceğinize, yanlışı yapanların üzerine
gideceğinize tüm inançlı insanları bir çırpıda ne
yaptınız? Vatan haini ilan ettiniz. Yani, bunu nereye sığdıracaksınız?
Şimdi, burada bu dershaneler konusunu, oradaki öğretmenleri, buradan
yararlanan o Anadolunun fakir fukara insanlarının hepsini hedef
alarak bu işleri çözdüğünüzü mü düşünüyorsunuz? Böyle bir
anlayış var mı? Ondan sonra buraya çıkıp da efendim,
millî irade, 28 Şubat, askerî darbe, bunları hiç anlatmanıza
gerek yok. Bugün devletleri devlet yapan en önemli unsur şudur: Haklı
ile haksızı, suçlu ile suçsuzu ayırabilmektir. İki
aydır çıkıyorsunuz, burada gazel okuyorsunuz. Bir tane suçluyu
ortaya koyabildiniz mi? Ama milyonları suçlu hâline getiriyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Hiç bağırmayın,
bunların hesabı mutlaka ve mutlaka sorulacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
14üncü maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 14 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zühal Topcu Lütfü
Türkkan Seyfettin
Yılmaz
Ankara Kocaeli Adana
Mesut Dedeoğlu Emin
Çınar
Kahramanmaraş Kastamonu
"MADDE 14- 5580 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 14 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla
Ali Özgündüz Fatma Nur Serter Malik Ecder Özdemir
İstanbul İstanbul Sivas
Celal Dinçer
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Pervin Buldan İdris Baluken Altan Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Hasip Kaplan Özdal Üçer Selma
Irmak
Şırnak Van Şırnak
Erol Dora
Mardin
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, eğitimin, tabii, sorunları çok fazla.
Sayın Bakan, 21
Şubat Dünya Anadil Günüydü. Dünya Anadil Gününde
EĞİTİM-SENin üyesi öğretmenler Dünya Anadil Gününün
önemine binaen Kürtçe bilenler Kürtçe, Arapça bilenler Arapça, bunu
bulundukları okullarda ve sınıflarda öğrencilerle
paylaştılar. Bu öğretmenlere niye ceza veriliyor Sayın Bakan?
Hani seçmeli ders vardı okullarda, hani seçmeli ders vardı?
Diyarbakırda
Bunun soru önergesi de elinize gelecek, gönderiliyor
Yani,
bir taraftan diyeceksiniz ki Seçmeli dersleri açtık, maşallah,
okullarda isteyen istediği dilde konuşsun, isteyen Kürtçe, Zazaca,
Çerkezce, Boşnakça, Hemşince, Lazca konuşsun. İyi, güzel.
Arkasından da Anadil Gününden bahseden öğretmene disiplin
cezası verecek valiler, müdürler. E, vallahi billahi buradan
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan olarak söylüyorum: O
öğretmenlerden birisi ceza alırsa -ki uygulama yapılmış-
bunun peşini bırakmayacağım. Ama en azından, 21
Şubatta bu ceza verildiği için, 21 kere bu kürsüde dile
getireceğim, buradan açık söylüyorum. 21inci yüzyıldayız,
21inci yüzyılda farklı diller, kültürlerle ilgili Dünya Anadil Günü;
öğretmenler öğrencileriyle köyde -köyde üstelik, düşün, bir Kürt
köyü- Kürtçe konuşuyor -zaten Türkçeyi orada öğreniyorlar-
öğretmen iki saat orada Kürtçe konuşmuş diye kendi ana dilinde,
ondan sonra gel, sizin atadığınız valiler, kaymakamlar
Bunlar ırkçı olmasa, kafatasçı olmasa, zihniyeti bu olmasa gidip
disiplin cezası soruşturması yapmaz. Nedir bu çektiğimiz
sizden yahu kardeşim 21inci yüzyılda? Kürt olarak doğmak suç mu
söyleyin ya! Eğer doğmak suçsa, söyleyin. Yok, eğer suç
değilse, insansak eğer, eşitlik diye bir kelime var, özgürlük
diye bir kelime var, dil diye bir kelime var, kimlik diye bir kelime var.
Arkasından Artuklu Üniversitesinde bilmem kaç tane öğretmen
yetiştiriyoruz, Kürtçe ana dilde eğitim verecekler. Niye mağdur
ediyoruz bunları arkadaşlar? Hem götürüyoruz hem eğitiyoruz hem
çıkarıyoruz hem talebi var öğrencilerin hem de bu Kürtçe
öğretmenlerini atamıyorsunuz. E, nedir bu ya? Allah aşkına,
herkes Türk doğmak zorunda mı Sayın Bakanım?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hasip Bey, yapılanları da anlat ya, yapılanlar var, ana dilde
savunmayı anlat.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hadi bırak kardeşim, işte, sizin
icraatınızı koyuyorum. Bugün 28 Şubat darbesi
Sizin de 21
Şubatta yaptığınız dile darbedir, bir başka dile
darbedir. Bu darbe, darbe dediğiniz nedir ki? Darbe, sadece, gelip
birisini devirmek midir? Bir dili inkâr etmek darbeciliktir. Bir dili inkâr
asimilasyondur, şovenizmdir. Bir dilin yaşamasını öldürmek
cinayettir.
Bakın,
arkadaşlar, Artuklu Üniversitesindeki öğretmenleri niye eğitip
arkasından bu derslerin başına götürmüyorsunuz? Talep var,
okullar var, ana dillerinde üniversitelerde konuşacaklar;
çıkacaksınız -yarın demokratikleşme paketi geliyor-
E, özel okullar açılsın. diyeceksiniz, ondan sonra, bir öğretmeni,
sırf Kürtçe konuştuğu için cezalandıracaksınız.
Sayın Bakanım,
YÖKün gizli genelgesi yürürlükte mi? Üç ayda bir sorup valilerden, idare
kurullarından Üniversitelerde Kürtçe ana dilde eğitim isteyen
öğrencileri, üniversite öğrencilerini takip edin, bilgi gönderin.
diyen en son YÖK yönetmeliğini, gizli yönetmeliğini ne zaman
kaldırdınız, yoksa, yürürlükte mi; soruyorum. Bunun da
cevabını istiyorum.
Ama, Sayın
Bakanım, sizin gerçekten
(x) yüzlü,
güzel bir öğretmen temsiliyetiniz var, anlayışınız
var, saygı duyuyorum ve sizi de rahatsız ettiğini düşünüyorum
bunun ve ben bunu dile getiriyorum. Gerçekten, bu çağda, 21inci
yüzyılda hâlâ bunlarla uğraşmak günah yani, yazık günah
yani. Ya burada özgürlükleri konuşacağız ya yasakları
konuşacağız. Bunun başka yolu yok.
Buradan saygılar
sunuyorum tekrar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Diğer önerge üzerinde
kim görüşecek?
Sivas Milletvekili
Sayın Malik Ecder Özdemir, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, iktidarı, muhalefetiyle hepimiz bu ülkenin
seçilmiş milletvekilleriyiz. Elbette seçilmiş olduğumuz
partilerimize, partilerimizin genel başkanlarına karşı
sorumluluklarımız vardır, elbette olacaktır. Ancak,
asıl sorumluluğumuzun, halkımıza, ülkemize ve tarihe
karşı sorumluluğumuzun öneminin altını çizmek
istiyorum. Gün gelecek hepimizin milletvekilliği sıfatı ve parti
aidiyetimiz -bir gün- sona erecek ve hepimiz 24üncü Dönemde görev
yapmış milletvekili olarak tarihe geçeceğiz. Aradan on yıl,
yirmi yıl geçtikten sonra bugünleri sorguladığımızda,
dönüp bugün görev yaptığımız tarih içerisinde mahcup
olacağımız, hesabını veremeyeceğimiz ya da
altından kalkamayacağımız veballerin altına imza
atmamamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri, farkında
mısınız bilmiyorum ama ülke hızlı bir biçimde bir
kaosa doğru sürükleniyor. 17 aralık rüşvet operasyonundan sonra
yaşananlar giderek bir devlet krizine dönüşmüş vaziyette. Dün akşam
burada yaşanan kavganın, daha doğrusu kaosun hiç kimseye bir
fayda getirmediğini düşünüyorum. İktidarıyla muhalefetiyle,
herhâlde dünkü kavgadan haklı çıkan, galip çıkan hiç kimse
olmadı, kaybeden bence Türkiye Büyük Millet Meclisi oldu. Meclis
Başkanımız Sayın Cemil Çiçekin söylediği gibi, dün
akşam buradaki tablodan sonra Meclisimizin sokaktaki itibarı bir kere
daha sıfırın altına inmiş oldu. Günlerdir sözüm ona
burada bir eğitim yasası düzenlemeye çalışıyoruz. Bir
kere daha gördük ki, eğitime, eğitilmiş insana en çok muhtaç
olduğumuz kurumların başında da Türkiye Büyük Millet
Meclisi geliyor ne yazık ki. Eleştirilerin ölçüsünü kaçırıp
işi hakarete vardırmak da her eleştiriyi hakaret kabul edip
eleştirenlerin üzerine kaba kuvvetle gidip zorbalık yapmak da
eğitimsizliğin en önemli göstergelerinden bir tanesi olsa gerek.
Ülkede yaşanan kaosa
çözüm üretmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi olması gerekiyorken,
ne yazık ki, Meclis, âdeta kaosun, küfrün, kötü sözün ve kavganın
menşesi hâline geldi. Bugün, belki, burada, Parlamentoda sadece küfür ve
kötü sözü yaşıyor olabiliriz değerli arkadaşlarım.
Belli bir süre sonra çıkıp buradan birbirimizden özür diliyoruz.
Aynı çatı altında toplanıyor olabiliriz. Bu belki bir
hoşgörü ama eğer bugün burada yaşanan kaos, bu kavga yarın
sokağa dönüşürse, sokakta taraflar arasında bu birlikteliği
sağlamak mümkün olmayacaktır. Allah korusun, toplumu kamplara
böldüğümüz zaman, sokak çatışmaları başladığında
bugünkü tablodan daha ağır bir tabloyla karşı
karşıya kalabiliriz. O nedenle, zaman zaman parti kimliklerimizi bir
tarafa bırakarak ülkemize, halkımıza ve tarihe karşı
sorumluluklarımızla hareket etmemiz gerekiyor. Gün, tam da bugün.
Değerli
arkadaşlarım, bugün yaşananları doğru kavramamız
gerekiyor, bugün yaşananlar bir iktidar-muhalefet kavgasının
ötesindedir; sen git, yerine ben oturayım kavgası değildir.
Sizin ifade ettiğiniz gibi, bugün, başta, Cumhuriyet Halk Partisi
olmak üzere hiçbir muhalefet partisi milletvekillerinin amacı komplo
kurarak darbe yaparak sizin yerinize Hükûmet olmak değildir. Elbette,
sandıkla gelen sandıkla gitmelidir, demokrasinin kuralı budur.
Ancak görünen o ki, siz, sandıkla gelmiş olmanıza rağmen,
sandıkla gitmeyi bile içinize sindiremiyorsunuz.
Yakaladığınız iktidarı elinizden kaybetmemek
adına hukuku, demokrasiyi ayaklar altına alıyorsunuz.
Sürem kısa. Bu
Parlamentoda, sokakta yaşanan kavganın müsebbibi başta
Sayın Başbakandır. Sayın Başbakanın mitinglerde
konuşmasını hep birlikte izliyoruz. Kefen giyerek meydana
çıktım. diyen Sayın Başbakanın bu toplumda
birliği beraberliği sağlaması mümkün mü değerli
arkadaşlarım? Mitinglerde kefen giydirdiğiniz gençleri
sokağa sürüyorsunuz ve Sayın Başbakanı
yedirmeyeceğiz. diyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bir ifade var, tadı kaçmış, lezzeti
kaçmış bir şeyi hiç kimsenin yemek gibi bir niyeti olmasa gerek
diye düşünüyorum ve bugünkü tabloyu bir kere daha huzurunuza, dikkatinize
getirmek istiyorum. Yani bugün, hukukun her alanda ayaklar altına
alındığı, 4 bakanın tutuklandığı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Bakanlar tutuklanmadı ki.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) 4 bakanın istifa ettiği, bakan
çocuklarının tutuklandığı, ayakkabı
kutularından dolarların çıktığı bu tablo sizin
içinize siniyor mu değerli arkadaşlar? Eğer bundan memnun olan
bir milletvekiliniz varsa lütfen elini kaldırsın.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
26/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu
(Ankara) ve arkadaşları
Madde 14- 5580
sayılı Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasının
ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kastamonu
Milletvekili Sayın Emin Çınar konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Eğitim, bir ülkenin
kalkınması, ilerlemesi, çağdaşlaşması, sosyal ve
ekonomik hayatta güçlü olabilmesi için gereken en önemli ihtiyaçlardan bir
tanesidir. Eğitimsiz toplumlar ne ileriye gidebilir ne de
girişebilirler. Cehaletin panzehri olan eğitim, her bir fert için
gerekli olduğu gibi toplamların kalkınması için de fevkalade önem arz etmektedir. Bundan
dolayı, bizi ilimde, teknolojide ve her türlü konuda ileriye götürecek
nesilleri yetiştirmek zorundayız. İşte, bunu başarmak
için de her sorunu çözülmüş, çok iyi bir millî eğitim sistemine
ihtiyaç vardır. Maalesef, bugün ülkemizde böyle bir eğitim sistemi yoktur.
Bugün ülkemizde ahengi bozulmuş bir eğitim sistemi vardır. AKP
Hükûmeti millî eğitim sisteminin ahengini bozmakla kalmamış
yarınlarımızı sabote etmiştir. Bizi
kaygılandıran en temel meselelerden birisi de eğitim ve
öğretimdeki millîlik vasfının küllenmiş ve
karartılmış olmasıdır. Bu durum, geleceğimiz
açısından ciddi kaygı ve riskleri de beraberinde
taşımaktadır. Eğitim ve öğretim sistemi üzerindeki
keyfî oynamalar, sorumsuz ve gayrimillî tercihler, öğrenci ve
öğretmen arasındaki uyum ve bağı
çarpıtmıştır. Millî eğitim yapısı içinde
devrilmedik çam, kırıp dökülmedik değer
bırakılmamıştır.
Başbakan
Erdoğanın iptidai mizacı, otoriter eğilimi eğitim ve
öğretim hayatını baştan sona kasıp kavurmuş,
sisteme ağır hasarlar vermiştir. Öğretmenlerimiz,
öğrencilerimiz ve veliler sürekli değişen sistem arayışından
bunalmış ve usanmıştır.
Millî eğitimin iyi ve
kaliteli olabilmesi için bu sisteme en önemli öğesi olan
öğretmenlerin işlerini kaliteli yapabilmesini sağlayacak
ortamların hazırlanması gerekmektedir. Öğretmenlerimizin
sorunları çözülmeden istediğiniz kadar okul açın,
istediğiniz kadar tablet bilgisayar dağıtın,
istediğiniz kadar sınıfları akıllı tahtalarla
donatın başarı elde edemezsiniz. Ne yazık ki on bir
yıllık AKP iktidarında öğretmenlerimizin sorunları
çözülmemiş, hatta öğretmen şikâyet hatları kurularak
bizleri, hepimizi yetiştiren değerli öğretmenlerimiz
insanlarımız tarafından
aşağılanmıştır.
Öğretmenlerimizin
yeterli ve saygınlığına yakışır bir
maaşa kavuşma imkânı da sağlanamamıştır.
Açlık sınırının 1.065 lira, yoksulluk
sınırının 3.470 lira olduğu ülkemizde yirmi beş
yıllık hizmeti bulunan bir öğretmen 2.400 lira maaşa reva
görülmüştür. Öğretmenlerimizin düşünmesi gereken sadece
eğitim ve öğretimi en iyi şekilde nasıl yapmak
olmalıyken ancak öğretmenlerimiz ay sonlarını nasıl
getirebileceklerini düşünmektedir.
Bugün
görüştüğümüz kanun tasarısı millî eğitim sistemimizin
sorunlarına da, öğretmenlerimizin sorunlarına da bir çözüm
getirmemektedir. Öğretmenlerin saygınlığına bu iktidar
döneminde gölge düşmüştür.
Ülkemizde bugün 300 bine
yakın atanamayan öğretmenimiz bulunmaktadır. Bu gençlerimiz
okudukları üniversitelerden öğretmen olabilmek için mezun
olmuşlardır fakat başka işlerde çalışmak
durumunda kalmışlardır. Bir bakanımız çıkıp
Mezun olan herkesin öğretmenlik yapma hakkı ve imkânı yoktur.
demektedir.
Hâlen atama bekleyen
öğretmenlerin çilesi bitmemiş ve bu çerçevede yaklaşık 300
bin öğretmenimizin sesi işitilmemiştir. 6 Şubat günü
yapılan 10 bin öğretmen ataması ise sadece bir pansuman vazifesi
görmüştür. Türkiyenin muazzam bir öğretmen açığı
varken, devletimizin imkânları kadrolu öğretmen istihdam etmeye
yetecekken, atamayanlara ek olarak, herhangi bir güvencesi olmayan
öğretmenleri ücretli çalıştırmak da ahlaken ve hukuken
sakıncalıdır. Millî Eğitim Bakanlığındaki
dört yıldan fazla hizmeti olan bütün müdürleri görevden alıp
kadrolaşmak millî eğitimin sorunlarını çözmeyecektir.
Vermiş olduğumuz
değişiklik önergemize desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
15inci maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 15 inci
maddesinde geçen "Bilgi İşlem Dairesi
Başkanlığı" ifadesinin "Bilgi İşlem
Daire Başkanlığı" şeklinde,
"İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığı"
ifadesinin de "İnşaat ve Emlak Daire
Başkanlığı" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Selma
Irmak
Muş Şırnak Şırnak
Özdal Üçer Erol
Dora
Van Mardin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 15 inci maddesinde yer alan
"aşağıdaki şekilde ibaresinin
"aşağıdaki biçimde" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Lütfü Türkkan Seyfettin Yılmaz Ankara Kocaeli Adana
Emin Çınar Mesut
Dedeoğlu Özcan Yeniçeri Kastamonu Kahramanmaraş Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin
yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ali Rıza
Öztürk Celal
Dinçer
İstanbul Mersin İstanbul
Fatma Nur Serter Gürkut Acar
İstanbul Antalya
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu teklifin mantıklı,
eğitim sistemine katkı veren hiçbir yanı bulunmamaktadır.
Tamamen bir tepkiden kaynaklanan bir tasarıyı görüşüyoruz.
Tıpkı 17 Aralık tarihinden bu yana Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çıkardığımız ve tepkisel
yaklaşımı ihtiva eden, onu yansıtan diğer yasalar
gibi. Bunlardan en sonuncusu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Yasasıydı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Anayasaya
aykırı olduğu yönündeki bütün değerlendirmelerimize
rağmen o aykırılıklar olduğu gibi muhafaza edilmek
suretiyle kabul edildi; Sayın Cumhurbaşkanına gitti. Sayın
Cumhurbaşkanı Toplam 12 maddede
Anayasaya 15aykırılık tespit etmiştim. Yasayı
inceleyeceğim. demiş olmasına rağmen bu
aykırılıkları bir kenara bırakarak yasayı 26
Şubat Çarşamba günü saat 11.00-11.30 sularında onayladı ve
yayımlanmak üzere Resmî Gazeteye gönderdi. Sayın
Cumhurbaşkanından Resmî Gazeteye yayımlanmak üzere giden
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, o gün Resmî Gazetede
yayımlanmadı. Normal olarak kanunlar Resmî Gazeteye
gönderildiği gün hemen yayımlanır; normal gazete sabah
yayımlanmışsa mükerrer Resmî Gazetede yayımlanır. O
gece yayımlanmadı. Biz burada görüşmelerde bulunuyorduk; gece
saat 02.00da, ben İnternete girip Resmî Gazeteye
baktığımda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun
değil ama bir başka kanunun yayımlandığı gördüm.
O kanunu da Sayın Cumhurbaşkanı aynı, HSYKyı
onayladığı saatlerde onaylamıştı. O gece
yayımlanmadı ve dün gece, dün akşam saatlerinde o yasa saat
19.30 civarında dünkü mükerrer Resmî Gazetede yayımlandı yani
mesai saati bittikten sonra yayımlandı ve Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz bu sabah Anayasa Mahkemesinde o yasayla ilgili olarak iptal
davası açtık ve iptal davası açtıktan sonra, basına
verdiğim demeçte şunu söyledim: Biz bu davayı açtık ama
Sayın Adalet Bakanı muhtemelen bir iki saat içerisinde, kanunun
yürürlüğe girmesiyle birlikte görevi sona eren kamu görevlilerinin yerine
yenilerini atayacaktır dedim, yanılmadım. Yani,
yanılmadım derken, bunu bilmek için şey olmaya gerek yok, normal
bir milletvekili bunu zaten tahmin eder. Hemen bir iki saat içinde Adalet
Bakanı o atamaları yaptı. Hayırlı olsun ama kuvvetler
ayrılığı ilkesine son veren bir yasadır bu.
Yine, bugün ilginç bir
gelişme daha oldu: Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması
nedeniyle savcılar tarafından mahkemeye sevk edilip tutuklanan
Rıza Sarraf ve bakan çocukları mahkeme tarafından serbest
bırakıldı. Mahkemenin gerekçeleri şunlar: Atılı
suçların şüpheliler lehine değişme ihtimali yok; delilerin
toplanması, delillerin karartılması ihtimali yok; kaçma ihtimali
yok; sabit ikametgâhı var; bu nedenle bu kişileri serbest
bırakıyorum. dedi. Görüyor musunuz, hukuk devletini görüyor musunuz?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Tabii, İlker Başbuğun kaçma ihtimali var ya (!)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Ama Genelkurmay Başkanı İlker
Başbuğun, Silivri Cezaevinde, tutuklanma nedeni: Delilleri karartma
ihtimali, yurt dışına kaçma ihtimali, Türk Silahlı
Kuvvetlerine baskı yapma ihtimaliydi. İki yılı
aşkın bir zamandır Ben masumum. çığlığını
atıyor ve bu çığlığı hiç kimse duymuyor. Silivri
mahkemelerinin mahkûm ettiği insanlar cezaevinde, Balyoz mahkumları
haksız bir şekilde cezaevinde duruyor, Ergenekon mahkûmları
haksız bir şekilde cezaevinde duruyor. Sayın Başbakan
İçeride dünya kadar günahsız adam var. dedi, vicdanlara
oynadı; bu rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını örtmek
için çıkaracağı yasalara geniş bir destek sağlamak
amacıyla onların vicdanlarına oynadı; istediği
yasaları çıkarıyor, yeniden yargılama ufukta gözükmüyor;
İlker Başbuğa bir umut yok, Balyoz mahkûmlarına bir umut
yok, aydınlara, bilim adamlarına umut yok ama siz peşi sıra
burada hukuksuz, adaletsiz yasaları çıkarmaya devam ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu, Türkiyeyi diktaya götürmektir, Türkiyeyi tek
adam yönetimine götürmektir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Ama ne millet buna izin verecektir ne de bu
yargı buna izin verecektir. Bugün, görünürde birtakım kazanımlar
elde edebilir Hükûmet ama yargı bir gün bütün kurumlarıyla
işleyecektir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan Milli
Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884) 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na
havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 15 inci maddesinde yer alan
aşağıdaki şekilde ibaresinin aşağıdaki
biçimde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın
Lütfü Türkkan konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce bütün
Meclisin dikkatini Kırımda olan hadiselere çekmek istiyorum.
Kırımda çok ciddi bir şekilde bir Rusya müdahalesi var.
Ukraynada bunca olay olurken sessiz kalan Rusyanın, Kırıma
müdahalesinin orada yaşayan Türkler sebebiyle olduğunu bir kere daha
hatırlatmak istiyorum, Hükûmeti de bu konuda biraz daha duyarlı
olmaya davet ediyorum.
Gelelim HSYK
Yasasına: HSYK Yasası dün saat 19.00da Resmî Gazetede
yayınlandı. Bugün saat 11.00de de Sayın Bakan atama yaptı. Saat 14.00te
bakanların yaşam koçu Rıza Sarraf ve bakan çocukları
serbest kaldı. Böylece, 87 milyar avroluk yolsuzluk davasında tutuklu
hiçbir sanık kalmadı. Bugün 28 Şubat, 28 Şubat ne demek
anladınız mı şimdi? 28 Şubat buydu işte.
Rızanın ilk demeci de şu oldu diye söylüyor arkadaşlar:
Ey savcılar, ey hâkimler gelin sandıkta hesaplaşalım. O
da sandık istiyor, haberiniz olsun. Bazıları gülüyor, biliyorum
ama emin olun ağlanacak hâlinize gülüyorsunuz.
Biz burada dershane
tartışıyoruz ya, sokağa çıkın, düğüne gidin,
cenazeye gidin, kahveye gidin milletin neler konuştuğuna bakın. Millet yolsuzluk konuşuyor,
hırsızlık konuşuyor, irtikâp konuşuyor, rüşvet
konuşuyor, tape konuşuyor, dolar konuşuyor, avro konuşuyor. Biz burada cemaatle Hükûmetin
birbirine olan rövanşist savaşlarını izliyoruz ve onlarla
ilgili çıkan kanunları tartışıyoruz. Yani, Türkiyenin
gündemiyle Meclisin gündemi asla uyuşmuyor. Türkiyenin gündeminde
hırsızlık ve yolsuzluk var, biz burada dershaneleri
konuşuyoruz.
Bu kanun ne zaman girecek?
Eylül 2015te. Siz, bu taslağı hazırlarken cemaatin tüm
karşı çıkmalarına kulak asmadınız, çok ince bir
hesap yaptınız ve Dershaneler Eylül 2015ten itibaren
kapatılmaya başlansın. dediniz. Ne var 2015 Eylülde? Hiçbir
şey yok aslında ama çok şey var. O tarihe kadar, önümüzdeki 3
seçim de bitmiş olacak. Cemaatle kanlı bıçaklı olmadan,
tapeler, ses kayıtları yayınlanmadan önce bu hesabı
yapmıştınız tabii, sonra hesap bozuldu. Bu düzenleme
unutulur, o güne kadar biz bu seçimleri geçiririz. dediniz, Cemaatten gelen
oyları da kaybetmeyiz dediniz ama öyle olmadı, evdeki hesap
çarşıya uymadı, planınız daha başlamadan uçuruma
yuvarlandı.
Şimdi, kuyruğu
dik tutmak adına, bu taslağı Meclis gündemine getirdiniz, en iyi
bildiğiniz işi yaptınız. Yine, kapalı kapılar
ardında hazırladınız, diktatoryal rejimlerde olduğu
gibi hiç kimseye danışmadınız, konunun
uzmanlarının kapısını çalmadınız, yasa
sonrasında oluşabilecek mağduriyetleri hiç düşünmediniz.
Ben size söyleyeyim: Bu yasadan sonra en çok, dershanede çalışan
öğretmenler ve çalışan görevliler mağdur olacak.
Yaklaşık 4 bin dershane olduğu ifade ediliyor, ortalama 100
kişinin çalıştığı hesap edilirse 400 bin
kişinin yani 400 bin, toplumda yaşayan, ücretle geçinen kişinin
ekmeğine tekme attınız, işsizler ordusuna 100 bin
kişiyi daha kattınız. Siz mevcut işsizlere iş bulamadınız
ki bunların ekmeklerini ellerinden alıyorsunuz. Bu nasıl bir
anlayış anlayamıyorum.
Atanmayı bekleyen on
binlerce öğretmen var, 300 bin öğretmen bekliyor. Sayın Bakan
müjde verdi 40 bininizi atayacağız. dedi. E, burada kalan 100 bin
kişi ne olacak? Geri kalan 260 bin öğretmen ne olacak? Bu insanlar
her gün Millî Eğitim Bakanından yeni bir haber beklerken bir taraftan
mevcut işi olanların da işlerine son verdiniz. Bunların
aralarında kanser olanlar var, ölenler var, intihar edenler var. Daha atanamayan
öğretmenlere çözüm bulamamışken siz 100 bin kişiyi daha
işsiz, aşsız bırakıyorsunuz.
Taslağa, göz boyamak
için de bir madde eklemişsiniz Sayın Bakanım. Altı
yılını dolduran dershane öğretmenlerini KPSSsiz mülakatla
Millî Eğitim Bakanlığı kadrosuna alacağız.
demişsiniz. Bu mülakatla almak ne demek biliyor musunuz? Ben,
yandaşlarımı Bakanlık kadrolarına alacağım.
demek. Ama ben size iddia ediyorum, sizin böyle bir kadronuz yok; on iki
senedir iktidardasınız, kadronuz yok. Hâlâ, mecburen, otuz dört
senede üç sene iktidar olmuş olan Ülkücü kadrolara müracaat etmek zorunda
kalıyorsunuz. Zira, bu memlekette bu kadar hırsızlığa,
yalana, dolana ortak olacak memur kalmadı, haberiniz olsun.
Saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 15 inci
maddesinde geçen "Bilgi İşlem Dairesi
Başkanlığı" ifadesinin "Bilgi İşlem
Daire Başkanlığı" şeklinde,
"İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığı"
ifadesinin de "İnşaat ve Emlak Daire
Başkanlığı" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Başbakanlık
başta olmak üzere kamu kurumlarının çoğunda ilgili birim
"... Dairesi Başkalığı" şeklinde değil
"... Daire Başkanlığı" şeklinde adlandırılmaktadır.
Bu önerge ile ilgili birimlerin adlarının kamudaki genel
kullanıma uygun olarak değiştirilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölümün görüşmelerini bitirdik.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, çerçeve
16ncı maddeye bağlı (15/A) ve (15/B) maddeleri; çerçeve 27nci
maddeye bağlı (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkralar; (5)
numaralı fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri; (6) numaralı
fıkra ile (7) ve (8) numaralı fıkralar dâhil olmak üzere 16 ile
29uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Vahap Seçer konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHAP
SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben dershanelerin
kapanmasını istiyorum; bir milletvekili olarak değil, bir baba
olarak. Böyle saçma sapan bir eğitim sistemi olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Parti politikasına ters oldu.
VAHAP SEÇER (Devamla)
Anlatacağım, anlatacağım.
Bir taraftan
çocuklarımızı daha iyi eğitim alsın diye özel okullara
göndereceğiz, diğer taraftan ortaya konan müfredatla üniversite
sınavlarında çocuklarımıza sorulan soruların
müfredatları birbirleriyle örtüşemeyecek ve bir kez daha para
ödeyeceğiz, çocuklarımızı etütlere göndereceğiz,
dershanelere göndereceğiz. Şimdi, belki çelişki gelecek ama bu
yasaya da hayır oyu vereceğim. Bu bir çelişki, paradoksal bir
durum.
Ben Sayın Bakana,
Sayın Nabi Avcıya inanıyorum. Gerçekten müktesebatı olan
bir insan. Komisyon çalışmalarında da kendisini takdirle
izliyorum. Feraset sahibi, sağduyulu, düzgün, değerli bir
Bakanımız. Bana desin ki: Sevgili milletvekilim, eğitim
sisteminde problem var, gerçekten biz bunu gördük. Eğitim sisteminin bu
sorununu çözecek, niteliğini artıracak bir düzenleme yapıyoruz.
Bana inanabilirsin. Ben bu düzenlemeye evet oyu vereceğim ama öyle değil.
Şimdi, siz
yaklaşık olarak on iki yıldır iktidarsınız ama
iktidarsız iktidarsınız. Nerede iktidarsız
iktidarsınız? Şimdi, bir HSYK düzenlemesi oldu. O on iki
yıllık iktidarsız iktidarınızı tam iktidara
çevirmek için bir HSYK düzenlemesi yaptınız. Şimdi, millî
eğitim sisteminde de aynı saikle, aynı sebeple düzenleme
yapıyorsunuz.
Bakınız,
özellikle 17 Aralık tarihinden bu yana cemaatle yatıyoruz, cemaatle
kalkıyoruz. Bazı milletvekili arkadaşlarım özellikle sert
tartışmalarda bizleri suçluyorlar. Dün de bir arkadaşım bu tartışmalar
sırasında bana yönelik dedi ki: Bu cemaat sevgisi nereden geliyor?
Bir anda cemaatçi oldunuz. Şimdi, değerli arkadaşlar, ben
cemaatçi değilim, ben biat kültüründen de gelmiş bir insan
değilim. Ben bu ülkede bireyim. Ben bu ülkede özgür bir
yurttaşım ama illa birici olacaksak, bir topluluğun mensubu
olacaksak, bir ferdin peşinde olacaksak, izinde olacaksak, ben
Atatürkçüyüm. (CHP sıralarından alkışlar) Ama cemaatçi
tarikatçı değilim.
Gerçekten enteresan bir
düzenleme; bir tarafta dershaneler kalkıyor, bir tarafta da aslında
kadrolarda önemli değişiklikler yapılıyor. İdari
kadrolarda, müdürler, müdür
yardımcıları, bunların görevleri yasa yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren sona eriyor ve atamalar yapılıyor.
Yani bir anlamda cemaatçi idari personeli ya da yönetim personelini işten
el çektireceksiniz, kendinizin fikrine uygun yeni atamalarla, yeni idari
kadroları yeniden
yapılandıracaksınız.
Şimdi, dün Sayın
Başbakan Uşakta konuşuyor, yine bu dershanelere ilişkin
değerlendirmeler yapıyor. Diyor ki: Dershaneler meselesi
çıktı, biliyorsunuz. Göndermeyin bundan sonra oralara.
Okullarımızda hafta sonlarında ders vereceğiz. Takviye
derslerin parasını da biz ödeyeceğiz, özel okullarda bile. Özel
okula gidiyor, para veriyor, bir de dershaneye gidiyor, yine para veriyor, bu
nasıl iştir? Hep money, money, money Artık bu oyunu bozmaya mecburuz. 30 Mart
bu oyunu bozma tarihidir. Hoppala, şimdi az önce söylediğim konular.
Ben bir inceleme
yaptım, bu on iki yıllık, on bir buçuk yıllık süre
içerisinde acaba Sayın Başbakanın söyledikleri doğru mu yoksa
çelişkili bazı durumlar mı var? Baktım, dershane
sayısı 2 kata çıkmış, 2.122den 3.961e. Yani bugün
Dershaneleri kapatalım. diyen anlayış, bu süre içerisinde
dershaneleri tabii ki teşvik etmiş -bu kadar süre içerisinde 2 katına
çıkıyorsa ortada bir teşvik var, bir destek var, bir yol açma
var- 2 katına çıkmış. Öğrenci sayısına
bakıyorum, bu doğaldır, nüfus artışından
kaynaklanan ya da eğitime katılan nüfustan kaynaklanan bir
artış var bir miktar ama burada da 600 binden 1,3 milyona çıkan
dershaneye giden öğrenci sayısı. Yine, aynı şekilde
öğretmen sayısı artmış, 20 binden 52 bine
çıkmış dershanelerde eğitim veren öğretmen
sayısı.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, hiç kimse, hiçbir birey, hiçbir yurttaş
keyfiyetten çocuklarını dershaneye göndermiyor, mevcut eğitim
sisteminde sorun var. Yarın dershaneler kalktı, 2015in Eylül
ayında tamamen ortadan kaldırdık. Şimdi, hani, saik, para
veriyor ya, yurttaş para veriyor ya bunu ortadan kaldıracağız,
dershaneleri kapatıyoruz. Yani, ilk etapta baktığınız
zaman sanki toplum yararına bir düzenleme yapılıyor. Hayır,
öyle değil. Eğitim sistemi devam ediyor, bozuk düzen devam ediyor,
bozuk sistem devam ediyor. Yine, üniversitelere giderken ya da lise
sınavlarına hazırlanırken öğrencilerin ek derse
ihtiyacı var. Bu sefer ne olacak? Gelir düzeyi orta düzeyde olan ya da iyi
düzeyde olan veliler çocuklarına ders alma imkânına sahip olacak,
özel öğretmen tutacak, evine çağıracak, çocuklarına ders
verdirecek. Peki, gelir düzeyi düşük olan aileler ne yapacak? Onlar ders
verdiremeyecek çünkü paraları yok, gelirleri yetersiz. Peki, bu,
eğitimde fırsat eşitliğine aykırı değil mi?
Böyle bir sosyal devlet anlayışı olabilir mi? Bu, tamamen,
ortaya konulan saikle çelişen bir durum.
Şimdi, tasarıda,
dershanede eğitim veren öğretmenlere ilişkin bir düzenleme var,
bu da ilginç bir düzenleme. Yani, bir yerde Dershaneleri kapatıyoruz,
öğretmenler işsiz kalıyor ama onlara da bir miktar şirinlik
yapalım. Ne yapalım? Onları da KPSSsiz yani diğer
eğitim fakültelerinden mezun olmuş öğretmen adayları gibi
KPSSye sokmayalım. Ne yapalım? Onları bir sözlü sınava
tabi tutalım. Bunun kriterleri de ne, anlamış değilim,
bıyık modeli mi, saç modeli mi, boyu posu, cinsiyeti, giyimi
kuşamı mı, onu siz takdir edin. Bu insanlara diğer
öğretmenlerden ya da öğretmen adaylarından farklı olarak
direkt eğitim kurumlarında, Millî Eğitime bağlı
okullarda kadro verelim ve öğretmen yapalım. Bu adaletsiz bir durum.
Bakın, dün burada bir
araştırma önergesi verildi, bir parti grubu tarafından,
atanamayan öğretmenlerin sorunlarını araştıralım
diye. Dün burada hatipler bu konuda çok önemli değerlendirmeler
yaptı, biz de taze bilgi sahibi olduk. 300 binden fazla atanamayan
öğretmen var. Hâlâ da bunun yanında eğitim fakülteleri
açılıyor. Geçtiğimiz günlerde torba yasayla bir üniversite
açıldı, özel üniversite, Biruni Üniversitesi. Baktım, hangi
fakülteler var bu üniversitenin içerisinde? Eğitim fakültesi var. Bir
taraftan bağırıyoruz, işte, dün Sinopta -Sayın
Havutça az önce bana hatırlattı, Bunu kürsüden dile getirin.- bir
öğretmen adayı kardeşimiz intihar etmiş. Kimya
öğretmeni, İstanbulda iş bulmuş, bir miktar
çalışmış, işsiz kalmış, kentine, memleketine
gitmiş, orada depresyona giriyor çocuk, bunalıma giriyor, intihar
ediyor. 130 bine yakın da şu anda Millî Eğitimde öğretmen
açığı var. Bunu Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda
bütçe görüşmeleri sırasında dile getirdi. Bir taraftan böyle bir
sıkıntınız söz konusu. Yani 130 bin kadronuz var, boş
kadronuz var, öğretmen atamıyorsunuz, 300 bin atanamayan
öğretmeniniz var. Diğer taraftan, 50 binden fazla açığa
çıkacak olan, dershanelerdeki öğretmenlere siz farklı bir
uygulama yapıyorsunuz. Bu adaletsiz bir yaklaşım.
Türkiyede eğitimin
sorunları çok çok fazla. Bakın, geçtiğimiz yıl burada kavga
dövüş, bir eğitim sistemi, yeni bir anlayış, 4+4+4
eğitim sistemi kabul edildi. Millî eğitim Türkiyede sizin
döneminizde, AKP hükûmetleri döneminde yazboz tahtasına döndü. Sayın
Bakan beşinci bakan. Sanıyorum, 10dan fazla da -belki bu 14üncü,
15inci önemli düzenleme- millî eğitim konusunda düzenlemeler
yapıldı. Yazık oluyor. Bakın, kendi aranızdaki siyasi
tartışmalarla Türkiye'nin geleceğini yok sayarak, millî
eğitim sistemine müdahale ederek, geleceğimizin teminatı olan
çocuklarımıza müdahale ederek heba ediyorsunuz, yazık
ediyorsunuz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora
konuşacak. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra
sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kanun
tasarısının ikinci bölümü, ilk olarak, Millî Eğitim
Bakanlığının neredeyse bütün yönetici ve denetleyici
kademelerinde görevlerini yürütenlerin, özetle, işlerine son verme
sürecini dizayn etmek maksadıyla hazırlanmıştır. Hükûmetin
bu önerisi, dershanelerin kapatılması bahanesi üzerinden, bir
taraftan kamu kaynakları ile özel okulların doğrudan
desteklenmesini getirirken diğer taraftan sayıları 100 bini
bulan bütün eğitim yöneticilerine yönelik, eğitim öğretimde
doğabilecek aksaklıkları, sorunları ve krizleri görmezden
gelen bir operasyon niteliğindedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı 2002 yılından bu yana
geçen on iki yıllık iktidarı esnasında Yönetici Atama
Yönetmeliğini birçok kez değiştirmiştir. Bu yönetmelik
değişiklikleri hep kişiye özel, kadroya özel nitelikler arz
etmiştir ve bu yönetmelik değişiklikleriyle
gerçekleştirilen atamaların birçoğu, Hükûmete
yakınlığıyla bilinen sendikaların, AK PARTİ il ve
ilçe teşkilatlarının direktifleriyle
gerçekleştirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 17
Aralık sürecinden sonra, on iki yıldır devam ettirilen kimi
ortaklıkların sona ermesiyle iktidar mücadelesi Millî Eğitim
Bakanlığı kadrolarına da sıçramıştır. Bu tasarıdaki düzenlemeyle
okullarda dört yılını doldurmuş bütün müdür ve müdür
yardımcılarının görevi son bulacaktır. Yeni
düzenlemeyle de müdür ve müdür yarımcılarını dört
yıllık sürelerle valiler atayacaktır. Böylece, mevcut Hükûmet,
tüm okullarda yine tartışmalı idareci atamaları
yapacaktır. Böylece, okul bileşenleri olan öğretmenler,
öğrenciler, veliler ve dolayısıyla eğitim sisteminin
geleceği ve niteliği hiç dikkate alınmayacaktır. Bu yeni
yapılacak atamalarla zaten mevcut durumda var olan yöneticilik
kadrolarındaki cinsiyet eşitsizlikleri de artacaktır. Millî
Eğitim Bakanlığının kadın personel
sayısı erkek personel sayısından fazla olmasına
rağmen kadın yönetici oranı sadece yüzde 18dir. Bu yeni
düzenlemeyle erkek valiler, erkek yöneticiler seçerek var olan cinsiyet
eşitsizliklerini daha da artıracaklardır.
Değerli
milletvekilleri, millî eğitim teşkilatındaki yöneticilik
kadroları siyasal rant kavgasının yapıldığı
arenalardan biri hâline getirilmiştir. Eğitimin
demokratikleşmesi ve yerelleşmesi bağlamında okul
müdüründen il millî eğitim müdürüne kadar bütün yöneticiler, okul ve
diğer kurumların tüm bileşenleri tarafından belirlenecek
usul ve esaslara göre seçimle belirlenmelidir.
AK PARTİ
iktidarı döneminde eğitim kurumları yöneticilerinin atama ve yer
değiştirmelerine ilişkin yönetmelik ve ilgili kılavuzlar
neredeyse her yıl değiştirildi. Hâlâ bu konuda oturmuş bir
sistem sağlanamadı. Bu dönem sadece mülakatla yönetici
atanırken, daha sonra sadece sınav şartı getirildi, daha
sonra tekrar sözlü sınav şartı getirildi; yöneticilere rotasyon
uygulaması getirildi, daha sonra bundan vazgeçildi, daha sonra ise tekrar
rotasyon zorunlu kılındı.
Değerli
milletvekilleri, bugüne kadar siyasal kadrolaşma için yapılan tüm
oyunlara rağmen bu yasa tasarısıyla sayıları 100 bini
geçen eğitim yöneticilerinin bu yeni düzenlemeyle
kazanılmış haklarının yok sayılması ve
görevlendirmelerde yetkinin tamamen valilere bırakılması kabul
edilebilir bir düzenleme değildir. Eğitimde esas olan
öğretmenliktir. Bu temelde yöneticilik eğitim emekçileri üzerinde
baskı oluşturan bir makam olarak görülmemeli. Bu görevleri yerine
getirecek kişiler ilgili birimin tüm bileşenlerinin
katılımıyla belli bir dönem için seçimle iş başına
gelmelidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümünde dikkat çeken
bir diğer düzenleme de eğitim fakültesi mezunu olmayan ya da herhangi
bir pedagojik formasyona sahip olmayan, öğretmenlik mesleğine
ilişkin hiçbir bilgi, birikim ve deneyimi olmayan herkese müfettiş
olma şansı verilmiştir yani Hükûmetin teklifiyle ilahiyat,
kimya, işletme, istatistik gibi bölümleri tamamlayan, eğitime dair
hiçbir bilgi, birikim ve deneyimi olmayan mezunlar, hangi şartlarda
yapılacağı belli olmayan bir sınavla müfettiş
yardımcısı olarak atanacak ve yıllarını
öğretmenlik mesleğine vermiş öğretmenleri ve yöneticileri
denetlemelerinin önü açılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; müfettişlik, meslekte belli bir
bilgi, birikim ve tecrübeye sahip olan ya da bu alanda özel eğitim alan
öğretmenler arasından liyakat ilkelerine uygun, şeffaf, adil ve
hesap verebilir bir yöntemle seçilmelidir ancak bu şekilde rehberlik ve
denetim gerçek anlamda eğitimin niteliğini artırıcı
bir etki yaratabilir; aksi takdirde, eğitim emekçileri üzerinde
antidemokratik bir baskı aracı olmaktan daha fazla bir işlevi
yerine getirmeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısıyla değişiklikler öngörülen
bir diğer düzenleme de Talim ve Terbiye Kurulu'na ilişkindir. Talim
ve Terbiye Kurulu, kurulduğu günden bu yana âdeta bir vesayet kurumu
olarak çalışmıştır. Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı eğitim üzerinden resmî ideolojinin yeniden
üretilmesinde yıllarca rol oynamıştır. Bu anlamda, Talim ve
Terbiye Kurulu Başkanlığının mevcut hâliyle bugüne
kadar bilimsel, nitelikli ve özgürlükçü bir eğitim müfredatının
okutulması önündeki en büyük engeli oluşturduğu
açıktır.
Değerli
milletvekilleri; tasarı bir taraftan Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığının yetkilerini daraltırken diğer
taraftan, doğrudan Bakan onayına dayalı, daha merkezî bir
politikayı hayata geçirerek eğitim sistemi içindeki dayatmacı
uygulamaların artacağı aşikârdır. Bu anlamda,
öngörülen değişiklik zaten hâlihazırda bir problem alanı
hâline dönmüş Talim Terbiye ve
Kurulu Başkanlığını, Bakan eliyle siyasi
iktidarın hegemonyasına sokmaktadır.
Ülke eğitim müfredatına yön veren bu kurul
çoğulcu bir yapıda oluşturulmalı ve eğitim
bileşenlerinin, eğitim bilimcileri, öğretmenler, sendika
temsilcileri, öğrenci ve velilerin içinde bulunduğu bir yapıya
dönüştürülmelidir. Talim ve Terbiye Kurulu sınıfın içinde
öğretmenin ne yapacağına müdahale etmemelidir. Bu kurul genel
pedagojik ilkeleri belirlemeli ve çerçeve oluşturmalıdır.
Ayrıca bu kurul Türkiye'nin çok kültürlü yapısına uygun müfredat
ve ders kitapları hazırlamalı ve bu aşamalarda da yerel
bileşenlerle beraber çalışmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun tasarısının ilgili 21'inci
maddesiyle, yurt dışında görevlendirilecek öğretmenlere
yönelik yeni düzenlemeler getirilmektedir. Bu düzenlemelerle, yurt
dışı öğretmenliğinde aranan temel şartlar
kaldırılmakta ve yurt dışında yaşayanların
sözleşmeli olarak istihdam edilebilmesinin önü açılmaktadır.
Böylece, bu düzenleme, Türkiye'deki öğretmenler için motivasyon
kaynağı olan ve başka ülkelerdeki eğitim sistemlerini
tanımalarına imkan sağlayan yurt dışında
görevlendirmeleri ortadan kaldıracak niteliktedir. Ayrıca, yurt
dışında yaşayanların öğretmen olarak
görevlendirilmesi zaten yanlış iken, bunların sözleşmeli
olarak çalıştırılması da AK PARTİnin
eğitime bakışını ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı "sözleşmeli
öğretmen" adı altında taşeronlaştırma
uygulamalarına devam etmektedir. AK PARTİ iktidarı, on iki
yıllık döneminde öğretmenlik mesleğine herkesin
yapabileceği bir meslek gözüyle bakmış, 180 bin öğretmen
açığı olmasına karşın, mezun olup atanamayan 300
bin öğretmen adayı olmasına rağmen, ücretli öğretmen
adı altında ücretli kölelik uygulamalarına devam etmiştir.
Yurt dışında düşük ücret ve esnek istihdam politikasıyla
sözleşmeli öğretmen görevlendirilmesini öngören bu teklif de Hükûmetin
eğitime ticari bakışının yeni bir tezahürüdür.
Değerli
milletvekilleri, sosyal devlet, öncelikli olarak tüm yurttaşlarına,
ayrım göstermeksizin çağdaş dünyanın kabul ettiği
ilkeleri rehber edinerek ana dilinde eşit fırsatların
sunulduğu, özgür, nezih ve hijyenik ortamlarda ve parasız eğitim
alabilme imkânı yaratmakla sorumludur.
İkinci olarak, sosyal
devlet ve dolayısıyla Eğitim Bakanlığı,
eğitim öğretimin içeriğine yön vermeleri noktasında ders
kitapları ve müfredatlar hazırlanırken, evrensel insani
değer ve kazanımları referans alan, nefret söyleminden uzak ve
gerek ülke içi gerek ülke dışı hiçbir inancı, etnik
kimliği, cinsiyet kimliklerini ötekileştirmeyen, objektif bir
bakış ve üslupla hareket etmek durumundadır.
Üçüncü olarak, sosyal
devlet, popülist ve günü kurtarmaya çalışan yaklaşımlardan
uzak durmak zorundadır.
Değerli
milletvekilleri, dördüncü olarak, bir sosyal ve hukuk devleti;
görevlendirilecek öğretmen, yönetici ve denetleyicilerin göreve gelme ve
görevden ayrılma süreçlerini, mümkün olduğunca liyakat ilkesini öne
alan ve en adil seçme yöntemleriyle yürütmelidir. Ancak bunlar
sağlanabildiğinde sosyal devlet eğitim konusunda
sorumluluklarını yerine getirebilmiş sayılır ve buna
paralel olarak yurttaş memnuniyeti artabilir ve eğitimde kaliteyi
yakalamaktan bahsedilebilir.
Bu duygularla hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına 562 sayılı
Yasanın ikinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısı, eğitim
çalışanlarını mağdur eden bir yasa
tasarısıdır. Bu yasa tasarısı, okul müdürlerini, ilçe
ve millî eğitim müdürlerini ve yardımcılarını cezalandıran
bir yasa tasarısıdır. Bu yasa tasarısı, maarif
müfettişlerinden 50 tanesini, bir biçimde merkezde tutan ancak
diğerlerini çoluklarından çocuklarından ayıran, tutmuş
oldukları evleri bıraktırıp illere gönderme potansiyeli
olan bir yasa tasarısıdır; aile bütünlüğünü bozan ve aileyi
dağıtan bir yasa tasarısıdır bu yönü itibarıyla.
Bu yasa tasarısı, millî eğitimin belkemiğini meydana
getiren şube müdürlerine rütbe tenzili yaptıran bir yasa
tasarısıdır. Onları dysfunctional yani işlevsiz
kılan bir yasa tasarısıdır. Bu yasa tasarısı,
Bakan, müsteşar ve Talim Terbiye Kurulu Başkanı hariç bütün Bakanlık
bürokrasisini hallaç pamuğu gibi atan bir yasa tasarısıdır.
Bu yasa tasarısı, birikimi, deneyimi, liyakati ve ehliyeti göz
ardı eden bir yasa tasarısıdır, hatta bunları
cezalandıran bir yasa tasarısıdır. Bu yasa
tasarısı, eğitimde kurumsallığa darbe indiren bir yasa
tasarısıdır. Üzerinde konuştuğumuz, her yönüyle
sorunlu olan bir yasa tasarısı önümüzde. Bu tasarı, eğitimi
yeniden düzenleme ya da eğitime yeni bir biçim verme yasa
tasarısı olmanın çok ötesinde bir muhtevaya sahiptir. Bu yasa
tasarısı, ezcümle, eğitime bütünüyle yönetim
soykırımı öngören bir yasa tasarısıdır. Bu yasa
tasarısı, aynı zamanda kendi hafızasına ihanet eden
bir yasa tasarısıdır. Bu yasa tasarısı, bir
hesaplaşma, intikam, cezalandırma ve kapatma güdüsüyle kaleme
alınmıştır. Bu nedenle, cezalandırıcı,
sürgün edici ve kazanılmış hakları yok edici hükümler
içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan; elime biraz önce geçen bir faksı size
bu kürsüden okumak istiyorum. Faksı çeken bir millî eğitim müdürüdür,
şöyle diyor: Sayın Vekilim, zor şartlar altında görev
yapan, kaymakam, siyasiler, il müdürü, vali, bakanlık gibi birçok kesime
karşı sorumlu olan ve âdeta onların baskısı
altında ezim ezim ezilen millî eğitim müdürleri ne yaptı da
böyle cezalandırılıyor? Millî Eğitim Bakanlığının
aldığı her türlü kararı yine her türlü güçlüğe
göğüs gererek taşrada uygulayan, büyük riskler alarak Millî
Eğitim Bakanlığını illerde ve ilçelerde temsil eden
müdürler neden itilip kakılıyor? Öncelikle, Meclise gönderilen kanun
metninden il, ilçe millî eğitim müdürleri ve
yardımcılarının görevlerine son veren hüküm
çıkarılmalıdır ve usulüne uygun şekilde bu yöneticiler
için önce isteğe bağlı, sonra da çalışma süresine göre
yer değiştirme yapılmalıdır. diyor sayın müdür.
Sayın Bakanım,
millî eğitim müdürünün sorduğu soruyu ben de soruyorum: Millî
eğitim müdürleri ve okul müdürleri ne yaptı da kitlesel olarak
cezalandırılıyor, kitlesel olarak görevden alınıyor?
Onları eziyor ve görevlerine son veriyoruz. Bunun nasıl bir
mantığı olabilir? Bu zulüm bunlara neden reva görülüyor? Bunun
çok yüksek sesle açıklanması gerekiyor.
Bir başka mektup da
bir okul müdüründen geldi. O da diyor ki: Hükûmetin paralel yapıyla
mücadele etme bahanesiyle bir süredir peş peşe yapılmaya
çalışılan bazı düzenlemeler, yıllardır bu güzel
ülkemize namusuyla, şerefiyle hizmet eden biz eğitim neferlerini de
mağdur edecek bir hâle bürünmüştür. Bu uygulamaları züccaciye
dükkânına giren bir fil gibi karşısına çıkan her
şeyi deviren basiretsiz bir yönetim anlayışının
hasılatı olarak değerlendiriyoruz. Hâlihazırdaki
makamlarımızdan, Millî Eğitim Bakanlığının
açtığı görevde yükselme sınavlarını kazanarak,
onların belirlediği bütün ölçütlere uyarak okul müdürlüğü, müdür
yardımcılığı görevini sürdüren bizler, aynı
basiretsiz idare tarafından hiçbir makul ölçütü olmayan kişilerle
eşitlenerek kızağa çekilmek isteniyoruz.
Kazanılmış haklarımızı dört yılla, hem de
görevlendirme adı altında sınırlayan ve tümüyle elimizden
alan bir anlayışı asla kabul etmiyoruz.
Yalnız Millî
Eğitim müdürleri, okul müdürleri, yardımcıları değil;
şube müdürleri, eğitim uzmanları, müfettişleri,
Bakanlık bürokratları, bütün Millî Eğitim
çalışanları Bakanlıktan neden mağdur edildiklerinin
cevabını arıyorlar. Müdürleri amele pazarından mı
aldınız ki bir kalemde onları hemen geldikleri yere geri
gönderiyoruz? Müdürlük titri manavdan alınan bir meyve kadar da mı
değersizdir? Bu okul müdürlerinin, yöneticilerinin, Millî Eğitim
müdürlerinin ve yardımcılarının biriktirdikleri, edindikleri
ve üstlendikleri sorumluluk, yetki ve birikimleri bir kalemde nasıl yok
sayılabiliyor? Nasıl izah edilebilir bu? Bu, Çinde Mao
zamanında yapıldı, toptan alma, toptan
Yeni bir kültür devrimi
mi yapıyoruz biz? Yani pireye kızıp yorganı nasıl
yakarsınız?
Şimdi siz morallerini
bozdunuz, şimdi siz psikolojilerini bozdunuz, şimdi bunların
eşlerine, bunların çocuklarına, bunların öğrencilerine
verecekleri cevap yok. Niçin görevden alınıyorum belli değil.
Bakan Bey bir yasa getirdi, bu yasa herkese uygulandı, biz de bu vesileyle
görevden alındık. şeklinde bir ifadeyi ne kadar
açıklayıcı bulacak karşı taraf? Buna özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ayrıca, bu bozulan
morali, Sayın Bakanım, sizin düzeltmek için acaba
bulunacağınız süre yeterli olacak mı, o da ayrı bir
konu. Yani yıkmak kolay, almak kolay, cezalandırmak kolay ama yapmak,
kazanmak ve sisteme dâhil etmek zor. Senelerin birikimlerini bir kalemde
ortadan silmek ve yok saymak hiçbir akla, hiçbir ahlaki, insani değere
uygun değil, altını çiziyorum.
Bu tasarıyla Millî
Eğitim Bakanlığı açıkça Adalet ve Kalkınma
Partisinin arka bahçesi hâline geliyor.
Bu yasa tasarısı
emaneti, ehline değil emaneti AKP'li yöneticilere veya AKP tandanslı
olan kişilere verecektir. Kim ne
derse desin Efendim biz yapmayacağız, biz şöyle
Bunların
hepsi hikâye. İl ve ilçelerde bugün herkes bu yasa
tasarısının sonuçlarını bekliyor ve bir an evvel
boyunlarını biraz daha eğmeye, önlerini biraz daha iliklemeye, biraz daha oradaki il
ve ilçe başkanlarının arkasına takılma gayreti
içerisine gireceklerdir ve Bakanlık bürokrasisi, bu tasarıdan sonra
tam bir AKP bürokrasisi hâline gelecektir.
Bu yasa
tasarısının çıktığı gün, bütün AKP il ve
ilçe binaları okul müdürü, yardımcısı, millî eğitim müdürü ve
yardımcısı olmak isteyenlerle dolacaktır. Biz daha çok
AKPliyiz, biz daha çok hizmet ederiz, biz daha çok sizin emrinizden
çıkmayız. diyen insanlar, millî eğitimde etkin ve egemen
noktaya gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, şu anda biz, millî eğitime suikast
tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarı millî eğitim
çalışanlarının motivasyonunu, psikolojisini ve
heyecanını yok etmiştir. Tasarının
duyulmasının ardından millî
eğitimin tepesinden tabanına kadar bütün çalışanlar
kaygı ve bunalım içine girmişlerdir.
Millî Eğitim
Bakanlığı, çalışanlarına heyecan, umut ve güven
vermesi gerekirken, Bakanlık çalışanlarına mağdurluk,
görevden alma ve sürgünü uygun görmektedir. Bu tasarı, millî eğitimin hafızasını
sıfırlamaktadır; liyakati, ehliyeti, uzmanlığı,
kurumsallığı ve deneyimi cezalandıran bir yasa
tasarısıdır. Bu yasa tasarısı,
çalışanları mağdur eden, başarıyı
cezalandıran, yönetim deneyimini önemsiz gören bir anlayış
tarafından önümüze getirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, on iki yıldır işbaşında olan bir
iktidar, on iki yıldır sayısız bakan değiştirdi.
Her gelen bakan kendisine göre bakanlık ve bir eğitim sistemi
öngördü. Bu zihniyet, her türlü tasarruf yapılabilecek bir kadavra olarak
millî eğitimi görmektedir. Bir yasa tasarısıyla bütün okul
müdürlerini ve millî eğitim
müdürlerini görevden alan böyle bir zihniyete demokrat demek mümkün
değildir.
Askerde oluyordu, askerde
60 kişilik bir grup içerisinde ya da bölük içerisinde 1 kişi hata
yapıyordu, komutan emrediyordu: İstikamet Yamantepe,
dağılın marş marş. Aynı şey burada da söz
konusu. Yani, birileri paralelleşmiş, birileri makamda çürümüş,
kokuşmuş; onları ortadan kaldırmak için, bütün millî
eğitim müdürlerine Marş marş, hepiniz görevden
alındınız., bütün millî eğitim müdür
yardımcılarına Hepiniz görevden aldınız. Yok, böyle
bir şey, bunu kimse bize izah edemez.
Değerli
milletvekilleri, eğitimin bu denli yüzeyselleştirilmesi,
önemsizleştirilmesi inanılır gibi değil. Hâlbuki
düşünür Hobbes: İnsanı topluma uygun hâle getiren güç,
doğa değil, eğitimdir. der, Kanun, adalet ve toplum
olmaksızın insan, bütün hayvanlardan daha fena olurdu. diyen de
Aristodur. Bireyin insan olmasında kimlik, kişilik ve şahsiyet
kazanmasında devletin dolayısıyla onun yurttaşlarına
sağlayacağı eğitimin çok büyük önemi vardır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) -
ama bu, her şeyden evvel bir adaleti gerektirmektedir. Burada
yapılan şey adaletsizliktir, hakkaniyetsizliktir, hukuksuzluktur,
Anayasa çiğnemektir ve dolayısıyla bunları hepimizin
dikkate alarak bir daha önümüzdeki önergelerle gözden geçirilmesinde fayda var
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi şahsı
adına Samsun Milletvekili Sayın Tülay Bakır konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY BAKIR (Samsun)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 562 sıra
sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun ikinci bölümünde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamda yurt
dışı eğitimiyle ilgili bazı konulara
değineceğim. 2010 Aralık ayı itibarıyla yurt
dışına eğitim amaçlı giden toplam 22.383
öğrencinin 20.612si özel öğrenci, 1.771i resmî bursludur. Bu
öğrencilerin yüzde 58i fen bilimlerinde, yüzde 42si sosyal bilimlerde
eğitim almaktadır. Resmî burslu 1.771 öğrencinin 368i dil
öğrenimi için gönderilmiştir. Lisans öğrenimi öğrencisi
yoktur. Geri kalan öğrencilerin yüzde 64ü yüksek lisans, yüzde 36sı
doktora eğitimi için yurt dışına gitmiştir. Yurt
dışına öğrenime giden 22.383 öğrencinin 20.612si yani
yüzde 92si özel öğrencidir. Dil öğrenimi için giden
öğrencilerin sayısı bu sayının
dışındadır. Özel öğrencilerin yüzde 80i lisans, yüzde
14ü yüksek lisans, yüzde 6sı doktora eğitimi için gitmişlerdi.
Yüksek lisans ve doktora için giden öğrencilerin oranı resmî bursla
giden öğrencilerin oranının çok gerisinde olmakla birlikte
sayı olarak burslu öğrencilerin birkaç katıdır. Yurt
dışına resmî veya özel öğrenci olarak eğitime
gidenlerin hangi üniversitelerde ve lisansüstü hangi konularda eğitim aldıklarını
bilmiyorum.
Yurt dışına
özel olarak giden öğrencilerin 8.563ü eğitimde önde giden 7 ülkede
eğitim almakta, geri kalan 12.049 öğrenci okul ücretlerinin daha
düşük olduğu ancak eğitim sıralamasında daha alt
sıralarda yer alan ülkelere gitmişlerdir. Bu 12.049 öğrencinin
yüzde 93ü lisans, yüzde 5i yüksek lisans, yüzde 2si doktora için
gitmiştir ve kız öğrenci sayısı yok denecek kadar
azdır.
Yükseköğrenim
amacıyla eğitimde önde gelen 7 ülkeye, Amerika Birleşik
Devletleri, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada, İtalya ve Japonyaya
özel olarak giden öğrenci sayısı ve eğitimdeki
dağılımlarına baktığımızda
öğrencilerin yüzde 61inin lisans, yüzde 28inin yüksek lisans ve yüzde
11inin doktora eğitimi aldıkları görülmektedir. Japonyanın
aldığı toplam 134 öğrencinin yüzde 45i doktora
eğitimi alırken diğer ülkelerde bu oran yüzde 4 ila yüzde 19
arasında değişmektedir. Eğitimde önde gelen 7 ülkede
öğretim gören toplam kız öğrenci sayısı 410dur.
Kız öğrencilerden doktora yapan sayı ise 36dır. Kız
öğrenci sayısının azlığı muhtemelen
ailelerinin çekinceleri nedeniyledir.
Kırk yıl önce
üniversiteden mezun olduktan sonra Amerika Birleşik Devletlerinde burs
sınavını kazanmama rağmen babam maddi olarak zor
koşullarla karşılaşacağımı
düşündüğünden doktora eğitimine gitmeme izin vermedi ve
Türkiyede doktoramı yaptım.
Ülkemizde öğrenci
sayısını, lisans ve lisansüstü eğitimini kısaca
değerlendirdiğimizde, 2013 yılı itibarıyla açık
öğretimde eğitim alan öğrenci sayısı 2 milyon 256 bin
852dir, bu yıl yeni kayıt başvuru sayısı
213.486dır. İkisi arasındaki yüksek farklılık
öğrencilerin eğitimlerini tamamlama yönünden hiç acele etmediklerini
düşündürmektedir.
Normal eğitim veya
yüz yüze eğitimdeki öğrenci sayısı 2 milyon 22 bin 867dir.
En yüksek sayı lisans öğrencileridir. Yüksek lisans öğrenim
oranı yüzde 11, doktora öğrenim oranı da yüzde 3tür. Ön lisans,
lisans, yüksek lisans ve doktora eğitiminde kız-erkek
öğrencileri arasındaki fark oldukça azdır. Yurt
dışında doktora yapan resmî artı özel öğrenci
sayısı toplam 1.715tir. Ülkemizdeki doktora öğrencilerinin
sayısı 59.763tür yani 35 katıdır. Yurt dışı
eğitimde önde gelen ülkeler ve buradaki ilk on içindeki üniversitelerde
eğitim için akseptans alınması çok güçtür. Özellikle Avrupa
ülkeleri öncelikle kendi vatandaşlarını, ikinci sırada
Avrupa Birliğine üye ülkelerin öğrencilerini tercih etmektedirler.
Ertegün ailesinin Oxford Üniversitesine yaptığı
bağış bu üniversitenin Türkiyeden gelen öğrencilere daha
toleranslı yaklaşmalarını sağlamıştır.
Ülkemizde artık yeni özel ve vakıf üniversitelerinin
açılmasından çok, üniversitelerimizin ana bilim dallarına ve
özellikle doktora eğitimine destek verilmesinin büyük fayda
sağlayacağı düşüncesindeyim.
Ülkemizde gelecekte tüm
büyükannelerin doktoralı olması dileğimle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı adına
diğer konuşmacı Çorum Milletvekili Sayın Murat
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MURAT YILDIRIM (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim sistemimizde
önemli değişiklikler yapan kanunun ikinci bölümü hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Bir öğretmen olarak
konuşmak istiyorum. 1990 yılından beri dershane sahibiyim.
Dershaneler geçmiş dönemde gerçekten ihtiyaçtı. O dönemde
öğrencilere okul müfredatına paralel olarak test tekniği
öğretiliyor ve öğrencilerimizin yüzde 70i de başarılı
oluyordu. Zamanla merdiven altı dershanecilik arttı, hem okulda
öğretmen hem dershanede öğretmen modeli gelişti. Bazı
öğretmenler gizli dershane ortağı olmak suretiyle öğrencileri
dershaneye yönlendirdiler. 28 Şubatın oluşturduğu
şartlarla birlikte Millî Eğitim Bakanlığının üst
yönetimi
Bu dönemde okul müfredatının içi boşaltıldı,
müfredatlar işlenmez hâle getirildi. Okullar olsa da olur olmasa da olur
bir yapı hâline sürüklenirken, dershaneler olmazsa olmaz
kılındı. Dershane olmazsa üniversite
kazanılmayacağı fikri âdeta dokunulmaz olarak milletin zihnine
nakşedildi. 28 Şubatın bu projesine dokunmak isteyenlere
karşı her türlü karşıt lobi harekete geçirildi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mevcut yapıda çocuklarımız
ilkokuldan itibaren üniversiteye kadar yarış atı gibi
koşturulmaya başlandı. Bu yapı çocukluğu yok eden,
çocuklarımızın koşup oynamasını engelleyen, hafta
sonlarını gasbeden bir yapıdır. Bazı dershaneler
maalesef öğretmenleri mağdur etmekte, öğretmenlerin
sigortaları yatırılmamaktadır. Çoğu zaman az olan
maaşlar dahi ödenmemektedir. Bu sistemden öğrenciler,
öğretmenler ve veliler mağdur olmaktadır. Öğrencilerle
birlikte çoğu veli de hafta sonları dershanelere gitmekte ve tatil
günlerini yok etmektedirler. Bugün üniversitelerde okuyan, hatta 30
yaşın altındaki neslin önemli bir kısmı hafta sonunu
bilmeden, çocukluğunu doyasıya yaşayamadan, oyundan uzak, testlerin
içinde boğulmuş, sosyal becerilerini yitirmiş bir nesil olarak
yetişmiştir. Bu anlayış toplumu germektedir, mutsuz
insanlar oluşturmaktadır. Bu haksızlığı
hiçbirimizin bu topluma daha fazla yaşatmaya hakkı yoktur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dershaneler değil, milletin geleceği
önemlidir. Test tekniğini iyi bilen ezberci bir neslin bu ülkeye
faydası yoktur. Bir dershane sahibi de olsam kendimden önce milletin
geleceğini düşünmeliyim. Test tekniğiyle yetişen gençler
yerine sosyal ve kültürel faaliyetlere katılan, okulunda eğitimini en
üst seviyede alan, ezbercilikten uzak, kendisini ifade edebilen,
düşünebilen, sorgulayan, buluş yapabilen, olimpiyatlara kendisini
hazırlayabilecek muhakeme yeteneği gelişmiş bir gençlik
yetiştirmeliyiz. Eğitim sistemimiz bizzat toplumla yürüyen, dört duvar
arasından kurtarılmış, hayatın içine yaklaşan bir
düzene kavuşturulmalıdır.
Bu düzenleme ile
dershaneler kapatılırken hiç kimse mağdur edilmeden yeni bir
kapı açılmaktadır. Dönüşüm süreci ciddi teşviklerle
desteklenmektedir. Bu noktada özel okulların yaygınlaştırılması
projesi bu ülkenin geleceğine damga vuracak önemli bir projedir. Devlet,
okul yapmaktan, yatırım yapmaktan ağır ağır
çekilmelidir. Bu işleri özel sektör yapmalı ve devlet onlardan hizmet
satın almalıdır. Yasayla, bu alanda ciddi teşvikler
getirilmektedir. Verilen süreler de dönüşüm için yeterlidir. Hem mevcut
özel okullara teşvik verilmekte hem de yenileri teşvik edilmektedir.
Sektörün içindeki biri
olarak şunu görüyorum ki bu teşviklerle sektör çok rahat bir
şekilde dönüşecektir. Özel okullar sayesinde yükü azalan devlet
okullarındaki kalite de artacak ve fırsat eşitliği tabana
yaygınlaştırılmış olacaktır.
İktidarımızın
ilk yıllarında Sayın Başbakanımız özel okullara
10 bin öğrenci alacağı açıklaması
yaptığında Cumhuriyet Halk Partisi ve benzeri zihniyetler ve
darbecilerin duruşlarını hatırlatmakta fayda vardır.
Eğer o gün, o projeye karşı çıkılmasaydı, bugün,
bu dönüşüm çoktan gerçekleşmiş olacaktı.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri; paralel yapının dershaneciliğin
dönüştürülmesine karşı olması gayet normaldir. Çünkü, hem
insan kaynağı hem de para kaynağını yitirmektedirler.
Bu yapı, hem öğrencilerden para almakta hem de Fakir
öğrencileri okutuyoruz, yurt dışında okul açıyoruz.
diye milletimizden para toplamaktadırlar. Şimdi, bu çarkları
yıkılacak, kaynakları kurutulacak diye feryat ediyorlar. Burada
yasaya karşı çıkanlar paralel yapının yararına,
milletin zararına iş yaptıklarının farkına
varmalıdırlar diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisine yönelik bir sataşmada
bulunmuştur efendim. Cumhuriyet Halk Partisinin diktatörlüklerle birlikte
belirli projelere karşı çıktığını
söylemiştir. Tamamen gerçeğe aykırı bu ifade nedeniyle söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süre veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çorum Milletvekili Murat
Yıldırımın 562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
derece gerçeğe aykırı bir beyan bir kere. Yani, sizin ne
yaptığınıza bakmak lazım, sizin ne
yaptığınıza bakmak lazım. Düne kadar bu dershaneleri
yukarıya koyan, kutsayan sizdiniz. Sizin döneminizde, 2002den 2013e
kadar, dershane sayısı 2 katına çıktı, dershanelerdeki
öğrenci sayısı da 2 katına çıktı. Yani, hem
Dershanelere karşıyız. diyeceksiniz hem Onları bu
sistemden kaldıracağız. diyeceksiniz hem de sizin on iki
yıllık iktidar döneminizde sayıları 2 kat artacak.
Şimdi de çıkacaksınız Dershaneler bu sistemde yararlı
değil zararlı, bunu kaldıracağız. diyeceksiniz.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin eğitim programında bütün
öğrenciler için, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde
yaşayan bütün öğrenciler için fırsat eşitliği
vardır. Yani ister Şırnakta okusun çocuğumuz, ister
İstanbulda okusun, ister İstanbulun Leventinde okusun, ister
İstanbulun Sultanbeylisinde okula gitsin, bütün öğrenciler için
eğitimde fırsat eşitliği vardır. Bütün ana
babaların çocuklarının iyi eğitim alma hakkı
vardır, bu bir insanlık hakkıdır. Siz bu hakkı
verdiniz mi? Dershaneyi kapatıyorum. diyorsunuz. Elbette ideal bir
sistemde dershane olmaz. Dershaneyi yaratan neden, millî eğitim sisteminin
yetersizliğidir. Yarışma üzerine kurulu bir sistemde
çocukları yıllardır perişan ettiniz, her sene sistem
değiştiriyorsunuz. Şimdi Bu sistemde hiçbir iyileşme yok,
dershaneyi kaldırıyorum. diyorsunuz. Keşke CHPnin
programlarından biraz nasiplenebilmiş olsaydınız.
MURAT YILDIRIM (Çorum)
O fırsat geldi önünüze.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/884) (S. Sayısı: 562) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geldik. Süremiz on beş
dakika, bu süreyi yarı yarıya kullanacağız. Sisteme giren
milletvekilleri var. Şimdi, sırasıyla kendilerine söz
vereceğim.
Sayın Havutça
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün,
atanamayan öğretmenlerle ilgili araştırma önergesi
sonrasında, birçok atanamayan öğretmen arkadaşımız
bizleri arıyor. Bu sistemin çözümüyle ilgili, eğitim fakültelerinin
düzenlenmesi ve bu sorunun en kısa sürede bu mağduriyetlerin
giderilmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı?
İkinci bir soru: Mart
ayında bir atama söylentileri var ve sürekli öğretmen adayları
soruyor. Mart ayında yeni bir atama düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bir
Bakanlar Kurulu üyesi olarak soruyorum. Başbakanın
Başdanışmanı Yalçın Akdoğanın Habertürk
Genel Yayın Yönetmeni Fatih Saraçla yaptığı telefon
görüşmeleri ortaya çıkmıştır. Biz halk duymasın
diye Meclisi gece çalıştırıyoruz. Siz naklen
yayınlıyorsunuz. Böyle şey olur mu? diyor. Yani Meclise sansür
uygulanıyor. Bizi sabaha kadar çalıştırarak zulüm
yapıyorsunuz. Herhâlde gece Mecliste sizden gizlenenler programı
yapsa bir televizyon programı izlenme rekoru kırar. Bu Meclisi
Başbakanın emir kulu hâline getirdiniz. Meclis, Hükûmeti değil,
Hükûmet, Başbakan Meclisi denetler durumdadır. Bundan vazgeçmeyi
düşünüyor musunuz Sayın Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
biraz önce, Sinopta intihar eden bir öğretmenin haberi yüreğimizi
sızlattı. Atanamayan öğretmenlerimiz intihar ediyor. Bugün öğretmen yetiştiren
kurumlarımızın ve üniversitelerimizin kapasitesi ne
kadardır? Atanmamış kaç öğretmenimiz sırada
beklemektedir? İstihdam edemeyeceğimiz miktarın üzerinde
öğretmen yetiştirmek hangi bilimsel kritere uymaktadır?
Gene, illerde görev yapan
il eğitim denetmenleri, yeni adıyla il maarif müfettişlerinin
özlük ve sosyal haklarının bakanlığımız
eğitim ve denetçilerinin özlük ve sosyal hakları seviyesine
getirilerek her ikisini birleştirmeyi düşünüyor musunuz veya yeni
adıyla il maarif müfettişlerinin özlük haklarında bir
iyileştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 150 bin
civarında öğretmen açığı olduğu herkes
tarafından bilinmektedir, bunu siz de biliyorsunuz. Gene, siz de
biliyorsunuz ki bir toplumun geleceği açısından eğitim çok
önemli. Eğitim sorununu giderememiş bir ülkenin, bir toplumun, bir devletin
kalkınması mümkün değil. Tüm bunlar ortada iken öğretmen
açığını giderememenizin sebebi nedir? Bu konuda toplumu
aydınlatır mısınız? Bütçe rakamlarını örnek
verecekseniz veya gerekçe gösterecekseniz, bir köprünün ödeneğiyle siz eğitim
sorununu halledebilirsiniz. Eğitim sorunu ertelenemeyecek bir sorundur. Bu
konuda toplumu aydınlatıcı, bizi aydınlatıcı
bilgi verir misiniz? Öğretmen açığının
giderilmemesinin özel bir nedeni var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ideolojik ve siyasi çıkarlarınız için dershaneleri sorun hâline
getirerek, onlara -paravan olarak- bir savaş açtınız ve Millî
Eğitimde bununla birlikte yönetici tasfiyesi yapıyorsunuz, millî
eğitimi de özelleştiriyorsunuz.
Sorum şu:
Yapacağınız bu değişiklikler okulların temizlik,
ısınma gibi temel ihtiyaçlarını çözecek mi?
Vatandaştan artık para toplanmayacak mı? Ders
kitaplarını veriyorsunuz ama yardımcı kitap, dergi
adıyla ailelerin ocağına incir ağacı dikiyorsunuz; bu
uygulamadan vazgeçecek misiniz? Bina sorununu çözecek misiniz bu kanun
çıktıktan sonra? Tuvaletlere sabun koyabilecek duruma gelebilecek
misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ağbaba
VELİ AĞBABA
(Malatya) Teşekkür ederim.
Türkiye genelinde
yapılan bir anketi bilgilerinize sunmak istiyorum. Bu anket diğer
anketlere benzemiyor, bu anket manipüle edilen seçim anketlerinden değil.
Sizlere atanamayan öğretmenlere yapılan anketten söz etmek istiyorum.
Artık tüm Türkiye
biliyor, Türkiye genelinde 300 bin atanamayan öğretmen var. Bu
öğretmenlerden 1.127sine anket yapılarak
Atanamadığınız takdirde intihar etmeyi düşünüyor
musunuz? diye soruyorlar. Çok üzücü ama eğitim fakültesini bitirmiş,
gencecik insanların yüzde 38i bu soruya Evet. diye cevap veriyor. Seçim
bölgem olan Malatyada anket yapılan öğretmen adaylarından
127si intiharı düşünüyor. Eğitimi getirdiğiniz nokta bu.
Bu konuda yapmayı düşündüğünüz bir çalışma var
mı? Atanamayan öğretmenlerin sorunlarını çözmeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Sayın
Gümüş
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) Biz biliyoruz ki dershanelerin kapatılması siyasi
bir karardır. Bunu anlıyoruz, herkes de biliyor.
İktidarınızın 12nci yılında dershaneleri
kapatmaya kalktınız, bunu da gerçekleştirmek istiyorsunuz.
Şimdi, bu dershaneler okullaşmak isterlerse bununla ilgili bir stratejiniz
var mı? Tabii ki okullaşmak isteyenlere birtakım destekler
veriyorsunuz ama bu dershanelerin özellikle cemaatle ilgili
olanlarını belli bir oranda düşünüyor musunuz ya da bu konuda
net bir stratejiniz var mıdır? Eğer siyasi bir karar olduğu
kabul edilirse sizlerce, ki bunları da başka demeçlerden
anlıyoruz. Eğer siyasi bir kararsa, cemaatlerin sahip olduğu ya
da cemaate yakın okullarla ilgili bir stratejiniz olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
İncekara
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Önce, dershanelerin
yükünden çocuklarımızı kurtardığınız için
size çok çok teşekkür ediyorum. Yalnız, bu arada, bazı özel
dershaneler ve bazı özel okullarda derslerin bırakılıp
-çocuklarımızın- sadece Recep Tayyip Erdoğana küfredilir
bir hâle gelmesi sizleri rahatsız ediyor mu? Çocuklarımızın
böyle bir tacize maruz kalması karşısında bir tedbir
almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ikinci sorum
da şöyle olacak: Biliyorsunuz, 30 Martta yerel seçimlerde okullarda bina
sorumluları görevlendiriliyor ve bunun için de seçim kurulu
tarafından listeler isteniyor. Bazı okul müdürleri bina sorumlusu
olmak istedikleri hâlde onlar bina sorumlusu yapılmıyor da, ilçe veya
il millî eğitim müdürünün isteğiyle başka insanların
görevlendirilmesi söz konusu oluyor. Bu, biraz kurcalandığında
Efendim, bize böyle talimat geldi, bu okulun sorumlusu bu olacak. deniyor.
Acaba, bu konuda bir
bilginiz var mı? İlçe millî eğitim müdürünün veya il millî
eğitim müdürünün okul sorumlusu belirleme, tayin etme, önerme yetkisi var
mı? Niçin buna ihtiyaç duydunuz? Çünkü, kritik bir seçime giriliyor, okul
sorumlularının da öneminin çok büyük olduğunu biliyorsunuz. Buna
da -bu kadar- tenezzül edecek duruma geldiniz mi diye merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
Havutçanın eğitim fakülteleriyle ilgili sorusu
Öğretmen
Strateji Belgemizde ve ayrıca Öğretmen İstihdamı
Projeksiyonları Çalıştayı sonuçlarına göre,
eğitim fakültelerinin kapasitesi ve önümüzdeki asgari on yıl boyunca
hangi alanlarda hangi öğretmenlere ihtiyaç duyacağımıza
yönelik olarak, eğitim fakültelerinin kapasitelerinin belirlenmesi
çalışmaları YÖKle iş birliği hâlinde sürdürülüyor.
Öğretmen Strateji Belgemizi açıkladığımızda bunun
altyapısını da kamuoyuyla paylaşmış
olacağız.
Mart ataması var
mı? Bu soru için özellikle teşekkür ediyorum çünkü bu konuda
kamuoyunda ciddi bir kafa karışıklığı var.
İşin esası şudur: Haziran ayından sonra, temmuz
ayında yeni yapılacak KPSS sınavları ve alan
sınavları neticesine göre, temmuz ayında yapılacak
sınavların
Haziranda okullar kapanacak, temmuzda sınavlar
yapılacak, ağustos ayında da inşallah 40 bin öğretmen
adayını atayacağız. Yani, mart ayında atama yok.
Ocakta 10 bin atama yaptık farklı alanlarda, temmuzda yapılacak
KPSS sınavlarından sonra,
ağustos ayında 40 bin atama yapacağız inşallah.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) KPSSyi kazananlar bir daha sınava girecekler mi
Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Tabii, bir
yıl geçerli olduğu için. Onun için, temmuzdaki sınavlardan
sonra, temmuz sınavlarının sonuçlarına göre, ağustosta
atama yapacağız, 40 bin atama yapacağız ama ağustosta.
Şimdi,
arkadaşlar, dün gece de burada konuşuldu, hatta bazı hekim
arkadaşlarımız da bu konudaki deontolojiyi zorlayacak
beyanlarda, Sinopta intihar eden bir kızımızla ilgili, bir
evladımızla ilgili çok yakışıksız beyanlarda
bulundular. Birkaç nedenle yakışıksız:
Bir: Ortada çok acı,
insani bir olay var, intihar vakası. Bakınız, medyada, medya
etiğinde bile intihar olayları mümkün olduğu kadar yer almaz.
Çünkü, belli hastalık türlerinde, belli ruhsal sorunları olan
kişiler üzerinde intiharın, bu haberlerin tetikleyici etkileri
olabileceği varsayılır, söylenir ve medyada da, işini
ciddiye alan, sorumluluk sahibi medyada da intihar haberleri ya görülmez veya
olabildiğince az görülür. Şimdi eğitim konusunu
tartışıyoruz ve daha önce bir dershanede öğretmenlik
yapmış
Ben daha önce, burada konuşan milletvekili
arkadaşlarımıza özelde bu intiharla ilgili
ayrıntıları söyledim. Bunu bu kadar ulu orta, bir defa,
kişilik haklarına saldırı gibi düşündüğüm için
konuşmak da istemiyorum. Ama lütfen
Hele şu, Sayın
Ağbabanın sözünü ettiği anket. Yani, bu, insanlık
dışı bir şey. Atanamadığınız takdirde
intihar etmeyi düşünüyor musunuz? diye gençlere soru sormak her türlü meslek
ahlakına aykırı. Aramızda hekimler var, onlar söylesinler.
Böyle bir şey olabilir mi? Gayet tabii, işsiz pek çok
arkadaşımız var ve bunların sorunları var. Ama Siz bu
sorununuz çözülmediği takdirde intihar etmeyi düşünüyor musunuz?
diye soru sorarak anket yapılır mı? Ve bu anket, böyle bir
anket, bilimsel bir anketmiş gibi buraya getirilir mi?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Siz çözün. Yalan mı, intihar etmedi mi öğretmenler? 50ye
yakın öğretmen intihar etti.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) İntihar
Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içinde hekim
arkadaşlarımız var. Lütfen onlarla istişare edin. Bu
konuları böyle konuşmak doğru mu, değil mi, konuşun
aranızda. Sonra tekrar soru soruyorsanız gereken cevabı o zaman
vereyim.
Okul müdürlerinin atama
yetkisi
Bakınız, bu, özellikle okul müdürü, müdür
yardımcısı, yöneticileriyle ilgili düzenleme, ilk takdim
konuşmamda da, komisyondaki konuşmamda da, açıklamamda da
vurguladım. Meselenin özü şudur: Okul yöneticisi -müdürler dâhil-
atamalarında mevzuatımızda, hukuk uygulamasında iki tür
içtihat var, birbiriyle çatışan iki içtihat var. Bir tanesi, Anayasa
Mahkemesinin de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
atıfta bulunarak kabul ettiği, bunların geçici görevlendirme
olduğu, kadro konusu olmadığı, dolayısıyla,
görevlendirmeye dair mevzuata tabi oldukları. Buna mukabil, bazı
idare mahkemelerinin
Bütün idare mahkemelerinin değil çünkü bazı
idare mahkemeleri Anayasanın içtihadı doğrultusunda,
bazıları bunları kadro addeden bir içtihat doğrultusunda
karar veriyorlar. Dolayısıyla, biz bu düzenleme ile yasaya yazarak
bunun, Anayasa Mahkemesinin içtihadında belirtildiği gibi,
görevlendirme olduğu, aslolanın öğretmenlik olduğu, okul
müdürlüğü, müdür yardımcılığı vesaire,
bunların da ikinci görev olduğu, tıpkı üniversitelerdeki
dekanlık gibi, başhekimlik gibi ikinci görev statüsünde olduğu
ve belli bir süreden sonra asli görevlerine dönebilmeleri gerektiği,
dönmeleri gerektiği
Şimdi, bu genel
kuralı koyduktan sonra, bu kuralı uygulamak için 2013-2014
eğitim-öğretim yılı sonu itibarıyla görevleri sona
erer. demek bu kuralın hukuki zeminini oluşturmak anlamına
gelmekle birlikte Biz 2013-2014 eğitim-öğretim yılı sonu
itibarıyla bu 16 bin müdürümüzün tamamına işten el
çektireceğiz veya görevlerinden alacağız; onların yerine 16
bin yeni müdür atayacağız. anlamına gelmiyor. Bunu Komisyonda
anlattım, bire bir görüşmelerimizde de arkadaşlarımıza
izah ettim, Komisyon üyesi arkadaşlarımıza da izah ettim. Hatta,
burada, şimdi -bence siyaseten bile yanlış- popülizm yapan
arkadaşlarımız bunun aslının böyle olduğunu
biliyorlar, bunun böyle olduğunu biliyorlar.
ÖZCAN YENİCERİ
(Ankara) Sayın Bakanım
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Bakın,
siyaseten de yanlış bir popülizm yapıyorsunuz.
ÖZCAN YENİCERİ
(Ankara) Hayır, hayır.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Müdürlere
oynarken öğretmenleri gözden çıkarıyorsunuz; yanlış
yapıyorsunuz.
ÖZCAN YENİCERİ
(Ankara) Siz böyle bir yetkiyi aldığınız andan itibaren
düşürüyorsunuz; olmaz böyle bir
şey, kabul edilemez bu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Hayır.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
Buyurun Sayın
Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Dolayısıyla, müdürler, müdür yardımcıları, 39 bine
varan -16 bin müdür ve diğerleriyle birlikte 39 bin- görevlinin bir
kısmı bunların ikinci görev olduğunu bilerek görevlerine
devam edecekler. Bir kısmı sadece performanslarına bakarak,
profesyonel becerilerine bakarak, gayet tabii, değiştirilebilir.
Bu yetkinin
Bakanlıkta olmasını, evet, istiyoruz çünkü biz
başarılı ya da başarısız olduğuna bakmaksızın
herhangi bir işlem yapamıyoruz. Yani, bu alanda testiyi kıranla
suyu getiren bir, hukuken. Dolayısıyla, objektif kriterlerle, nesnel
kriterlerle, sizlerin de itiraz etmeyeceği kriterlerle bu
görevlendirmeler
Bakın, biz burada bir güvence getiriyoruz aslında
çünkü 652ye göre
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakanım, süreniz bitti.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Bir cümle daha
söyleyeyim.
BAŞKAN Bir dakika
uzatmıştım sizin için, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Aslında
görevlendirme olduğu için, görevli olmamakla birlikte, bir garanti
getiriyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, bunun yanlış
olduğunu siz de biliyorsunuz, yönetim ilkelerine aykırı yani
böyle bir uygulama.
BAŞKAN Sayın
Bakan, yazılı olarak vereceksiniz herhâlde.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Evet.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım ama bunu yapmadan önce bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Madde 16ya bağlı
(15/A) maddesi üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinde yer alan "15/A
ve 15/B" ibaresinin "15/A ile 15/B" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Seyfettin Yılmaz Emin
Çınar Bülent
Belen
Adana Kastamonu Tekirdağ
Mustafa Erdem Alim
Işık
Ankara Kütahya
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 16 ncı maddesinde 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 15/A maddesinin (g)
bendinden sonra gelmek üzere (ğ) bendinin eklenmesi ve diğer
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Selma
Irmak
Muş Şırnak Şırnak
Özdal Üçer Erol
Dora
Van Mardin
ğ) Yapılan sınavların teknik
raporlarını ve temel istatistiklerini hazırlamak ve
yayınlamak.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 16 ncı maddesinin "MADDE 15/A"
bölümünün başlığı ile birlikte yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Celal Dinçer Fatma Nur Serter Gürkut Acar
İstanbul İstanbul Antalya
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Sayın Gürkut Acar.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinin 15/A maddesiyle ilgili
önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri selamlıyorum.
AKP iktidarı, Türkiyenin çivisini
çıkarmıştır; bu çivisi çıkmışlıkla da
her şey altüst ediliyor, bütün kurumlar altüst ediliyor. Eğitim
yapboz tahtası hâline getirilmiştir. Bakana göre eğitim
mevzuatı, Bakana göre Bakanlık teşkilatı
yaratılıyor. Buradan Türkiye'nin yararına,
çocuklarımızın yararına bir şey çıkması
mümkün değil. Bu kanundan da çıkmayacaktır çünkü
altyapısı hazırlanmış bir kanun değildir.
Başbakanın
canı sıkıldı, Gökten ne yağarda yer kabul etmez.
diyerek yere göğe sığdıramadığı hocasıyla
arası açıldı ve hocasıyla çatışmaya
başladı. Şimdi bu çatışmanın ortaya
çıkardığı yolsuzlukları,
hırsızlıkları örtebilmek, daha kolay ve daha hızlı
tasfiyeler yapabilmek için kanun üstüne kanun çıkarılıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun fabrikasına döndü. Sürekli olarak torba
torba kanun yapılıyor. Yolsuzluğu,
hırsızlığı örtebilmek için hâkimler ve savcılar
doğrudan Adalet Bakanına bağlanıyor. Suçun ve suçu ortaya
çıkaracak yöntemlerin, aramanın, el koymanın tanımı
değiştirilerek yolsuzluklar örtbas edilmeye
çalışılıyor.
Türkiye'nin çivisi
çıktığı için Cumhurbaşkanı da önüne ne gelirse
onaylıyor. Anayasaya aykırı kanunları geri göndermek
yerine, kendince açıklamalar yaparak onaylıyor. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu bunun bir örneğidir. Cumhurbaşkanı
Geri göndersem aynı şekilde gönderirler. diyor. Bu,
hukuksuzluğun itirafıdır. Cumhurbaşkanı Bunlar
hukuksuz ama, Anayasaya aykırı ama onaylamasam da Hükûmet
bildiğini okuyor, aynı şekilde geri gönderiyor. demeye
getiriyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bir kanun hukuksuzsa, Anayasaya
aykırıysa bunun gereğini yapacaksın. Bir anlamı
olmayan, yaptırımı olmayan açıklamalar yaparak
hukuksuzluğu onaylamak Cumhurbaşkanının görevi
değildir; daha doğrusu görevin kötüye kullanılmasıdır.
Bu tablo Türkiye'de hukuksuzluğun hangi boyuta
ulaştığının açık kanıtıdır.
Geçen bu kürsüden
Başbakanın yolsuzluk tanımı yaptığı yerden,
Devletin kasasından çıkan bir şey yok. diyerek hâkimlere
savcılara yol gösterdiği yerden adalet çıkmaz. Yolsuzluğun,
hukuksuzluğun hukuku yapılıyor. Kanunlarla yolsuzluğun,
hırsızlığın, suçun tanımı
değiştiriliyor ve bu düzenlemelerden sonra Sarraf da bakan
çocukları da tahliye edilecek, cezaevindekiler sıfırlanacak.
Bunun için kâhin olmaya gerek yok. demiştim. Ne oldu? Mesaj yargıya
ulaştı ve 17 Aralıkta yakalanan kim varsa tahliye edildi.
İşte, cezaevindekiler sıfırlandı, tam anlamıyla
sıfırlamak buna denir. Artık Türkiyede AKPnin hukuku, AKPnin
yargısı, AKPnin adaleti vardır. Türkiyede hukuk, adalet,
yargı; AKPye, Başbakana, bakanlara dokunmadığı sürece
vardır. Kumpas dediğiniz Balyozda, Ergenekonda insanların
hayatlarını sıfırladınız. Yolsuzlukta
tutukluları sıfırladınız. Böyle hukuk, böyle adalet,
böyle ahlak olur mu? Değerli arkadaşlar, artık Türkiye, sadece
garibanlar ve Başbakana muhalefet edenlerin yargılanabildiği bir
ülke hâline gelmiştir. Artık Türkiye, kimsenin hukuk güvenliği
olmadığı bir ülkedir.
Olağanüstü
koşullar var. denilerek, paralel yapı denilerek, kumpas
denilerek olağanüstü düzenlemeler yapılıyor ve Türkiye bir
uçuruma doğru sürükleniyor. Eğer çerçeveniz hukuk, eğer
çerçeveniz akıl ve bilim, eğer çerçeveniz demokrasi ve özgürlük
olmazsa ortaya bir yıkım çıkacağı kuşkusuzdur.
Ben, buradan, her kanuna
koşulsuz şekilde oy veren sizlere sormak istiyorum: Ne zaman
duracaksınız? Ne zaman hukuksuzluklara hayır diyebileceksiniz?
Ne zaman bir yanlışa yanlış diyebileceksiniz? Her duruma,
her gelişen olaya göre kanun, yolsuzluğa hukuk yapmaya çalışırsanız
hiçbir yerde duramazsınız. Hâkimi değiştir, savcıyı
değiştir, yetmedi HSYK Kanununu değiştir, yetmedi suçun
tamamını değiştir; yetmedi soruşturma yöntemini,
aramayı, el koymayı değiştir, yetmedi torba torba
kanunlarla yolsuzluğun hukukunu oluştur.
Şimdilik bunlar
yetti, cezaevleri 17 Aralık için sıfırlandı. Peki,
bunların yetmediği yerde ne olacak? Nerede duracaksınız
değerli arkadaşlarım? Bütün bunlar yetmezse,
Başbakanı, bakanları, çocuklarını ve
iktidarınızı kurtarmak için Başbakan ne derse o olur
kanunu çıkartmayacağınızın garantisi var
mıdır? Bence yoktur. Dünya çapındaki yolsuzluğu,
hırsızlığı örtmek için Türkiyeyi bir uçuruma
sürüklüyorsunuz. Artık durun, artık yeter diyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.04
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Antalya Milletvekili Gürkut
Acar ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 16 ncı
maddesinde 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 15/A
maddesinin (g) bendinden sonra gelmek üzere (ğ) bendinin eklenmesi ve
diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
ğ) Yapılan
sınavların teknik raporlarını ve temel istatistiklerini
hazırlamak ve yayınlamak.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sınavların
şeffaflığının, geçerliliğinin ve
güvenilirliğinin sağlanabilmesi için sınav teknik raporu ve
temel istatistikleri hazırlanmalıdır. Bu teknik raporda
sınav test maddelerinin güçlük indeksleri, şayet
yapılmışsa pilot uygulamalarının sonuçları, her
bir test maddesinin seçeneklerinin sağlıklı bir şekilde
işleyip işlemediği, her bir test maddesi ve toplamda tüm
sınav için verilen cevaplama süresinin neye göre belirlendiği gibi
sağlıklı bir testte yer alması gereken bütün bilgilere yer
verilmelidir. Türkiye'de yapılan merkezi sınavların
sonuçlarına ilişkin teknik raporlar yayınlanmamakta temel
istatistiklerde çok sınırlı bir şekilde
yayınlanmaktadır. Bu nedenle sınavların geçerliliği ve
güvenilirliği sınavların gösterdiği ya da
yarattığı eşitsizlik durumları kamuoyunun bilgisinden
saklanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına bu bilgilere
ilişkin sorulan soru önergelerinin cevaplanmaması da eğitim
sistemine ve sınavlara yönelik kamuoyunun güvenini azaltmakta ve toplumun
bilgi alma hakkı engellenmektedir. Bu gerekçelerle bu önergedeki
düzenlemeyle sınava giren adaylara tatmin edici bilgilerin sunulması
böylece, sınavların şeffaflığının,
geçerliliğinin ve güvenilirliğinin sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar
Kurulu'nca 27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinde yer alan "15/A
ve 15/B" ibaresinin "15/A ile 15/B" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak efendim?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Oğan
BAŞKAN
Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine
bir kadro açma, yine bir kadrolaşma maddesi, yine bir kendinizi kurtarma
kanunu üzerinde konuşuyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yalnız,
konuşmaya geçmeden önce, özellikle, yeni bakan olmuş değerli
milletvekillerine bir çağrım olacak. Sayın bakanlar, muhalefet
kulisi sizlerin silahlı korumalarınızdan geçilmiyor. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi, muhalefet kulisinde silahlı
korumalarınız olmadan da dolaşabilirsiniz. Biz muhalefet milletvekilleri
olarak sizi koruruz, merak buyurmayınız, burası Millet Meclisi.
Millet Meclisinin içerisinde silahlı dolaşan vekilleri biliyorduk ama
son günlerde muhalefet kulisinde sizin silahlı korumalarınızdan
geçilmiyor.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, özellikle müdür ve müdür yardımcısı
kadrosunda olan 73 bin tane kadroyu boşaltacaksınız seçimden
önce. Ne yapacaksınız bunun yerine? Hak edeni mi getireceksiniz?
Hayır. Bir mülakatla, bir uydurmayla bir şekilde size yakın olan
73 bin kişiyi yönetim kadrosuna, yönetici kadrosuna atamak istiyorsunuz ve
size uzak olduğunu düşündüğünüz ama bu alanda yetkin mi,
değil mi, ona bakmadığınız 73 bin kişiden
kurtulmak istiyorsunuz. Bunlar sizi kurtarmayacak. Millî Eğitim
Bakanlığı yazboz tahtasına zaten çevrilmiş durumda.
Sizin, bakanlıklar içerisinde eğer bir not ortalaması getirsek,
vatandaşa Hangi bakanlığın hangi icraatını
beğeniyorsunuz? diye sorsak emin olunuz ki en başarısız
bakanlığınız Millî Eğitim Bakanlığıdır.
Zaten bakan dayanmayan bir bakanlık da Millî Eğitim
Bakanlığıdır. Hâlbuki en istikrarlı olması gereken
bakanlık da, siyasetin en girmemesi gereken bakanlık da Millî
Eğitim Bakanlığıdır. Bu sebeple, eğer bir
kadrolaşmanız vesair olacaksa hiç olmazsa bunu Millî Eğitim
Bakanlığı üzerinde denemeyin. Başka bakanlıklarda yani
gelecek nesillerimizi tehlike altına almayacak başka
bakanlıklarda yapıyorsanız yapın, zaten yapıyorsunuz
ama bunu gelin Millî Eğitim Bakanlığında yapmayın.
Bir taraftan diyorsunuz ki
Bizim, IMFe borç verecek kadar ekonomimiz iyi; öte taraftan ciddi bir
öğretmen açığı var, birçok okul öğretmensiz, dersler
boşa geçiyor. Bazılarını kendi ihtisası olmayan
alanlarda dışarıdan kiralıyorsunuz, taşeron sistemini
buraya da getirdiniz ama öte yandan dışarıda da ciddi bir öğretmen
var, iş bulamayan öğretmen var. Bakın, biz muhalefet
milletvekili olduğumuz hâlde yüzlerce, binlerce iş talebi var ve bu
iş talebinde bulunanların önemli bir kısmı öğretmen.
Öyle bir noktaya gelmiş ki bu insanlar, ne iş olsa yaparım
noktasına gelmişler. Dolayısıyla, hem öğretmen
açığı var hem iş arayan öğretmen adayı var iken,
eğer ekonomimizde de bir sorun yok ise, bir an önce bunları atamak
lazım.
Bütün bu işleri
yaparken, değerli milletvekilleri, bir şeye dikkat etmek lazım.
Millî Eğitim Bakanlığı gelecek nesillerimizi
yetiştirecek olan bakanlıktır. Millî Eğitim Bakanlığı
yazboz tahtasına çevrilecek bir bakanlık değil. Öğretmen
intiharları konuşuldu burada; doğru, ciddi oranda
öğretmenlerimiz bunalım içerisinde ama bununla beraber
-üniversitelerdeki sorunlara daha değinmiyorum- ne iş yaparsanız
yapın değerli milletvekilleri, aklınızda esas kuralın
Allah rızası olması lazım. Ama bugün siz, Allah
rızası için çalışmıyorsunuz, son tahliyeden sonra
gördük ki Allah rızası değil, İranın Rezası
sizin için aslolan olmuş.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hadi be!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Saçmalama, hep saçmalayacak mısın sen?
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Ağzından çıkanı kulağın
duysun.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Madde 16ya
bağlı 15/B maddesi üzerinde iki adet önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16. maddesinin 15/B maddesinin (a)
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu D.
Ali Torlak Lütfü
Türkkan
Kayseri İstanbul
Kocaeli
Mehmet Şandır Sinan
Oğan Mehmet
Günal
Mersin Iğdır
Antalya
Madde: 15/B- a)
Yüksek öğretim politikasının, strateji ve amaçlarının
belirlenmesi, geliştirilmesi ve etkili bir şekilde yürütülmesi için
Yüksek Öğretim Kurumu ile ilgili kurum ve kuruluşlarla iş
birliği yaparak gerekli tedbirleri almak.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 16 ncı
maddesinin "MADDE 15/B" bölümünün yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Celal Dinçer Fatma Nur Serter Gürkut Acar
İstanbul İstanbul
Antalya
BAŞKAN
Komisyon okunan son önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Antalya Milletvekili Sayın Gürkut Acar konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin 15/B
fıkrasıyla ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Az önce,
Türkiyedeki hukuksuzlukları ve bunların yargı alanına
yansımalarını anlatmaya çalıştım. Şimdi
eğitim üzerinde biraz durmak istiyorum.
Şimdi bu
tasarı ile de bir yandan eğitim sistemi, bir yandan da Bakanlık
teşkilatı altüst ediliyor, Türkiye'nin geleceği altüst ediliyor.
Millî Eğitim Bakanlığı, 25 Ağustos 2011 tarihinde yani
iki-iki buçuk yıl önce altüst edildi. İki sene önce kapatılan
Yurtdışı Eğitim Genel Müdürlüğü ile Yükseköğretim
Genel Müdürlüğü dâhiyane bir yaklaşımla şimdi
birleştirilip tek genel müdürlük hâline getiriliyor. AKPnin ileri
görüşlülüğünün, AKPnin dehasının bir
yansımasıdır bu. İki yıl önce hantal yapı,
verimsiz yapı deyip kapatacaksın, Biz etkin ve verimli bir
yapı kurduk. diyeceksin, iki yıl sonra yine etkin ve verimli bir
yapı kurmak için kapattığınız genel müdürlükleri
yeniden açacaksınız, kapatırken de, açarken de aynı
gerekçe. Buna AKP dehası denir.
Değerli
arkadaşlar, burada bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. İki
yıl önce Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
Yasası altüst edilirken bir şey daha yapıldı. Millî
Eğitim Teşkilat Yasasından Atatürk, Atatürkçülük gibi
ifadeler silinip atıldı; ders kitaplarından, mevzuattan Atatürk
çıkarılmaya çalışıldı, Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün manevi mirası zihinlerden, gönüllerden
silinmeye çalışıldı.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Onu İnönü yaptı biliyorsun. İnönü
yaptı, paraların üzerinden Atatürk resmini kaldırdı, devlet
dairelerinden fotoğrafını kaldırdı. Onu İnönü
yaptı, CHP yaptı biliyorsun.
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Atatürk, Millî Eğitim Bakanlığına bir yük
olarak görüldü. Atatürkü kanundan çıkarmak, eğitimden çıkarmak
eğitimin sorunlarını çözdü mü? Çözmez, çözemez, çözmedi ki
teşkilatı bir daha altüst ediyorsunuz. Demek ki sorun Atatürk ve
Atatürkçülükte değilmiş, Atatürkü kanundan çıkararak sorunlar
çözülmüyormuş.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) CHP ve İnönü yaptı bunu biliyorsunuz.
GÜRKUT ACAR (Devamla)
Sorunun Atatürkte ve Atatürkçülükte değil
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Vesikalar ortada biliyorsunuz.
GÜRKUT ACAR (Devamla)
eğitimi akıl ve bilimden uzaklaştırmakta olduğunu,
sorunun eğitimi tarikatlara, cemaatlere teslim etmekte olduğunu
anlamış olmanızı diliyorum.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Atatürkün portrelerini kim kaldırdı devlet
dairelerinden? Paradan resmini kim kaldırdı? CHP kaldırdı,
İnönü kaldırdı.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Müdahale etmeyin konuşmacıya, ne müdahale
ediyorsun! Allah Allah!
GÜRKUT ACAR (Devamla)
Şimdi yine bir tasfiye içindesiniz. Düne kadar el ele, kol kola
eğitimi dincileştirdiğiniz, dindar ve kindar bir gençlik
yetiştirmek için iş birliği yaptığınız
arkadaşlarınızla bozuştunuz, toptan tasfiye için de bu
kanunu çıkarıyorsunuz ama A cemaatini kovalayıp B cemaatini, B
tarikatını millî eğitimde egemen kılarak çözüm
olmayacağı açıktır.
Eğitimde Atatürkü
ortak bir değer olmaktan çıkaran anlayışla, aklı ve
bilimi rehber olmaktan çıkaran bir anlayışla bir yere
varılamayacağını artık anlamış olmanız
gerekiyor. Üniversiteleri susturarak, bilim insanlarını susturarak
bir yere varılamayacağını artık
anlamalısınız. Kız çocuklarını eğitimden
uzaklaştıran uygulamalarla, çağdaş eğitimi destekleyen
vakıf ve dernekleri cezalandırıp dinci dernekleri eğitimde
söz sahibi yaparak bir yere varılamayacağı artık
anlaşılmalıdır. Dindar-kindar gençlik hedefiyle bir yere
varılamayacağını artık anlamış
olmalısınız.
Eğitimin temeli
Atatürkün aydınlanma devrimi olmalıdır, eğitimin temeli
akıl ve bilim olmalıdır. Siz bunu
yapmadığınız sürece eğitimde başarılı
olunması, eğitimin birleştirici olması, eğitimin
Türkiyeyi parlak bir geleceğe taşıması mümkün
değildir değerli arkadaşlar. Ama ne yazık ki ilk ve
ortaöğretimi safsataya dayandırdığınız yetmiyormuş
gibi, ayrıca şimdi 0-6 yaş çocuklarının beynini
yıkamak ve çağ dışı, bilim dışı kavramları
şu 6 yaşına kadar olan nesle aktarmak için ve onların
zihinlerine ekmek için çizgi filmleri kullanıyorsunuz. Türkiye
bunların farkında değildir zannetmeyin.
Türkiyede
çocuklarımıza da haksızlık ediyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, Türkiyeye yapılabilecek en büyük kötülük
ahlakın yozlaştırılmasıdır.
Çocuklarımıza doğruluğu, dürüstlüğü öğretemezsek,
ahlaklı insan olmayı öğretemezsek çıkarmayı, çarpmayı,
toplamayı öğretmenin anlamı yoktur. Çocuklar bugün
yolsuzlukları, hırsızlıkları görüyor ve yolsuzluğa
ve hırsızlığa kılıf bulmayı öğreniyor,
güçlünün yanında olursa hırsızlığa ve
hırsızlara dokunulmayacağını görüyor. Türkiyeye
yapılabilecek en büyük kötülük budur. Çocuklarımızın
ahlakı, çocuklarımızın adalet duygusu zedeleniyor,
güvenleri yok ediliyor. Yalnızca bugünü değil, Türkiyenin
geleceğini de tahrip ediyorsunuz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16. Maddesinin
15/B maddesinin (a) fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
Madde: 15/B- a)
Yüksek öğretim politikasının, strateji ve amaçlarının
belirlenmesi, geliştirilmesi ve etkili bir şekilde yürütülmesi için
Yüksek Öğretim Kurumu ile ilgili kurum ve kuruluşlarla iş
birliği yaparak gerekli tedbirleri almak.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Yusuf Halaçoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, aslında, bu maddeye baktığımız zaman
iki başlılık meydana geliyor. Bir Yükseköğretim Kurulu var,
bir de böyle bir genel müdürlük. Bunların hangisi hangi işi yapacak
burada veya koordinasyonu kim sağlayacak? Ciddi bir problem ortaya
çıkıyor. Nitekim, şöyle söyleyebilirim: Burada, gördüğümüz
kadarıyla, bu genel müdürlüğün emrine verilen bazı, mesela, okul
kurumlarında eğitim ve öğretim programlarını, ders
kitaplarını, eğitim araç ve gereçlerini hazırlamak ve
hazırlatmak, Talim Terbiye Kurulunun görüşüne sunmak... Şimdi,
belli ki Talim Terbiye Kurulundan bu görev alınmış ve
doğrudan doğruya bu genel müdürlüğün eline verilmiş. Hangi
ölçüde siyasi bir nitelik taşıyacak taşımayacak, burada
tabii ki tartışmalı bir durum meydana geliyor. Son derece
sakıncalı. Diğer taraftan, yükseköğretimle ilgili, bunlara
giriş ilişkileri vesaire, hepsi bunlar tarafından
hazırlanacak ama 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile
Bakanlığa verilmiş olan görev ve sorumlulukları
O zaman
YÖKü kaldırmanız lazım. Burada bir çelişki meydana geliyor
Sayın Bakanım.
Diğer taraftan, bu
madde hazır gelmişken şunu özellikle ifade etmek istiyorum:
Sayın Bakanım, siz de üniversitede görev yapmış bir
kişisiniz, bizler de orada görev yaptık. Şimdi, her şeyden
önce bir gerçek var ki öğretim üyelerinin ücretlerinde,
maaşlarında, diğer emsali olan kurumlarla çok büyük bir uçurum
var. Bunun muhakkak düzeltilmesi lazım çünkü araştırma
görevlileri 2.200 lira maaş alıyorlar biliyorsunuz ama nasıl
bunlar araştırma yapacak? Yani bırakın, şimdi
Ankaradan İstanbula bir kütüphaneye araştırmaya giden bir
insan nerede kalır o parayla? Burada mı geçinecek, orada ne yapacak?
Yurt dışına gittiği takdirde nasıl gidecek? Bunların
hepsinin göz önüne alınması lazım.
İkincisi, yine çok
ciddi bir mesele var. Araştırmalarda ideoloji meselesi gündeme
getiriliyor. İdeolojik araştırma yapanlarla ilgili bir cezai
uygulama, disipline verilme söz konusu.
Şimdi, ideoloji
dediğiniz zaman bunu neye göre belirleyeceksiniz? Kimin ideolojisine göre?
Benim, sizin kimin? Dolayısıyla böyle bir şeyi kabul etmek
mümkün değil. Kaldı ki üniversitede bilim adamları ideoloji de
dâhil olmak üzere her şeyi araştırabilirler,
araştırmaları da gerekir. Öyle yapmazlarsa zaten ülkenin çivisi
çıkar. Eğer o özerkliği vermezseniz, o araştırma
özerkliğini vermezseniz üniversitelerin bilim yapma imkânları da
kalmaz. Siz bunlara bilim diyemezsiniz. Yani siz oturacaksınız
devlet olarak PKKyla görüşebileceksiniz, masaya oturabileceksiniz, her
şeyi konuşabileceksiniz ama bilim adamları ideoloji sebebiyle
araştırma yapamayacak diye sınırlamalar getireceksiniz.
Böyle bir şey saçma sapan bir şey olur. Yani bu ne ilim olarak
addedilebilir ne ifade özgürlüğüne uygundur ne bilimsel araştırma
özgürlüğüne uygundur, yani, velhasıl, hiçbir şeye uymaz.
Dolayısıyla,
açıkça şunun cevabının verilmesi gerekir: Ben bir yazı
yazdım. Benim yazdığım yazı sizin görüşlerinize
aykırı olabilir ve beni ideolojik olarak bu yazımdan dolayı
suçlayabilirsiniz ve disipline verirsiniz. İki tane de adam buldunuz mu
işim bitti. Böyle bilim adamlığı olmaz ki, bunu yapamaz ki
bilim adamı. Nasıl araştırma yapacak?
Yani
dolayısıyla, üniversite dediğimiz zaman üniversitenin her
şeyiyle açık olması lazım ama bakın, bugün
üniversitelerin artık gıkı çıkmıyor hiçbir konuda.
Eğer üniversiteler, üniversitedeki ilim adamları ülkenin
gidişatıyla ilgili, ülkede çıkarılan yasalarla ilgili,
ülkedeki birtakım olaylarla ilgili fikirlerini söylemeyecek olurlarsa
neden üniversite vardır, üniversiteye neden ihtiyaç duyuyoruz? Sadece
mezun edip edip ondan sonra piyasaya atalım, bunlar öğretmen
olsunlar, sadece öğretmenlik için sıra beklesinler. Böyle bir
şey düşünülemez ve olmaz.
Diğer taraftan,
şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Şimdi, böyle bir tasarı
geldi, böyle bir şeyi görüşüyoruz. Şurasını hiç
unutmayın, cumhuriyet kurulalı doksan seneyi geçti, doksan bir sene
oldu. Neden sadece millî adını verdiğimiz bu eğitim
sisteminde rayına oturmayan bir yapı vardır? Niye sürekli her
gelen bakan, sürekli her hükûmet bunun üzerinde oynar ve bir doğru düzgün
sistemi rayına oturtamaz? Bilerek mi oturtulmak istenmiyor? Bunları
çok iyi düşünmemiz lazım. Bunu samimiyetle düşünmediğimiz
takdirde buna çözüm bulmamız da asla mümkün değildir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
17nci maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na
havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 17 nci maddesinde yer alan "özel öğretim kurumlarına ve
gerçek ve tüzel kişilere" ibaresinin "özel öğretim
kurumları ile gerçek ve tüzel kişilere" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Seyfettin Yılmaz Emin
Çınar Bülent
Belen
Adana Kastamonu Tekirdağ
Mustafa Erdem Alim
Işık Mehmet
Şandır
Ankara Kütahya Mersin
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 17 nci maddesinde 652 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılan 17 nci maddesinin
üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Selma
Irmak
Muş Şırnak Şırnak
Özdal Üçer Erol
Dora
Van Mardin
"(3)
Başkanlığa verilen görevlerin yerine getirilmesi amacıyla
Türkiye İstatistik Kurumu İstatistiki Bölge Birimleri
Sınıflandırması ikinci düzey esas alınarak 26 bölgede
Bölge Müfettişleri Başkanlığı oluşturulur. Bölge
Müfettişleri Başkanlığı bakanlığa
bağlı olarak çalışır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 17 nci maddesinin
yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Celal Dinçer Nur Serter Veli
Ağbaba
İstanbul İstanbul
Malatya
BAŞKAN Okunan
son önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Veli Ağbaba konuşacak.
Buyurun Sayın
Ağbaba.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün belki AKPnin var olma sebebi olan ve hep
mağduriyetini kullandığı 28 Şubatın yıl
dönümü. AKP, on yedi yıldan bu yana 28 Şubattan beslendi ve büyüdü.
Her ağzını açtığında 28 Şubat dedi,
darbe dedi. Tankların önünde direnemeyenler iktidar oldu. AKP, on iki
yıldan beri Hükûmet, 28 Şubatla ilgili sadece ağlıyor ve
gerçek mağdurların çekmiş olduğu zulümlerden besleniyor. 28
Şubatın gerçek mağdurlarıyla ilgili bir düzenleme yapmadı
şimdiye kadar; örneğin, ismi 28 Şubatla
özdeşleşmiş ve on beş yıldan beri tek başına
bir hücrede kalan Salih Mirzabeyoğluyla ilgili ne yaptınız?
Yine Malatya davası diye bilinen ve Malatyada uzunca yıldan beri
cezaevinde yatan Zekeriya Şengöz ve Fahri Memurla ilgili ne
yaptınız? Sadece ve sadece bundan beslendiniz ve büyüdünüz.
28 Şubatla
ilgili, değerli milletvekilleri, rövanş alma
mantığıyla hareket ederek kendinize kim muhalifse içeri
tıktınız.
Değerli
milletvekilleri, bugünkü durum, cezaevinden baktığımızda 28
Şubattan çok daha feci, çok daha karanlıktır, çok daha büyük
mağduriyetler yaşanmaktadır. Hem 28 Şubat döneminde
cezaevinde yatmış hem de bu dönemde cezaevinde yatmış
birine bir soru sordum -AKP milletvekillerinin de bunu dikkatle dinlemesini
rica ediyorum- dedim ki: Siz 28 Şubat döneminde de mahkûm oldunuz,
yattınız, şimdi de cezaevindesiniz; aradaki farkı söyler
misiniz? Sayın Vekil, sorduğun soruya bak. dedi. 28 Şubatta
yaptıklarımızdan dolayı yargılandık, şimdi
ise yapmadıklarımızdan dolayı, iftiradan dolayı yargılanıyoruz. dedi.
Değerli arkadaşlar, böyle bir durum.
Şimdi, bugün
yaşadıklarımız ne 12 Eylül darbesi döneminde ne de 28
Şubat dönemiyle karşılaştırılamaz. 28 Şubat
dönemine baktığımız zaman, bugünkü koşullara
baktığımız zaman hem bugünkü Meclisimiz hem
basınımız baskı altındadır, daha fazla tutuklu
sendikacı, daha fazla tutuklu avukat, daha fazla tutuklu öğrenci,
daha fazla tutuklu bilim adamı cezaevindedir. 28 Şubat döneminden
daha fazla baskı vardır, daha fazla zulüm vardır. Yani
kısacası, dünün mazlumları bugün zalim olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, bakın, iki üç gün önce Millî Güvenlik Kurulu
toplandı. 1997den bugüne değişen hiçbir şeyin
olmadığını bir kez daha gördük. 1997deki Millî Güvenlik
Kurulu ne karar almışsa geçtiğimiz günlerde Sayın
Başbakanın Başkanlık yaptığı Millî Güvenlik
Kurulu aynı kararı almıştır, ne demiştir?
Paralel yapıyla ilgili soruşturma açacağız, paralel yapıyı
araştıracağız. demiştir. 28 Şubat postmodern
darbe ise bugün yaşadıklarımız dostmodern darbedir
değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye 17 Aralıktan beri cumhuriyet tarihinde
yaşamadığımız olayları yaşıyor; her gün
yeni bir ses kaydı, yeni bir kanıt çıkıyor. Ne ararsan var
bu kayıtlarda; halkına küfreden iş adamı da var, ihaleyi
paylaşanlar da var, hangi medya grubunu kaç liraya
alacağını, hangi medya grubunun başına kimi
koyacağını tespit eden insanlar da var. Öyle ki bu olaylar
normal ülkelerde olsa değerli milletvekilleri, yer yerinden oynar.
Tarihimizde böyle bir örnek var. Hemen 28 Şubat dönemi sonrasında o
dönemki Başbakan Mesut Yılmaz Milliyet gazetesinin
satışında aracı olmuştu. Herkes biliyor ki Mesut
Yılmaz buradan maddi bir çıkar elde etmemişti ve Yüce Divanda
yargılandı ama bugünkü yaşanan olaylara
baktığımız zaman değerli arkadaşlar, çok daha
kirli, çok daha kötü bir dönem görüyoruz. Bakın, bir havuz
oluşturuluyor. Havuzu oluşturan bakan. AKPnin besleyip
büyüttüğü müteahhitler havuza para atıyor, kimisi 100 milyon dolar
kimisi 20 milyon dolar kimisi de İhaleye ortak edin, 150 milyon dolar
verelim. diyor. Nasıl olsa cebinden çıkan yok, nasıl olsa
babalarının paraları değil, nasıl olsa alın
teriyle kazanmamışlar, nasıl olsa halkın parası,
fakirin fukaranın parası.
Değerli
arkadaşlar, bu kadar kepazelik, bu kadar yolsuzluk var, Başbakandan
vazgeçtik, bakandan vazgeçtik, bir tek iş adamının
yargılandığını duydunuz mu?
Değerli
milletvekilleri, herkes açısından, özellikle bugün ülkeyi yönetenler
açısından utanılacak bir durum var. İş adamı
kirli, siyasetçisi kirli, koca koca iş adamları, servetlerinin ölçüsü
olmayan iş adamlarının ne yazık ki düştükleri durum
facia.
Değerli
arkadaşlar, son iki aydan beri birçok şey yaşanıyor, biz ne
yapıyoruz? Ülke her gün bir durumla karşı karşıya, biz
ne yapıyoruz değerli milletvekilleri? 4 bakan istifa ediyor, bakan
çocukları cezaevine atılıyor, bizim de bugün
konuştuğumuz konular başka şeyler. Bakın, Türkiye,
ayakkabı kutularının sadece ayakkabı kutusu
olmadığını, elbise kılıfının sadece
elbise kılıfı olmadığını konuştu.
Sözlerime burada son verirken
diğer maddede devam edeceğim ancak Sayın Bakan biraz önce
konuşurken çok tepki gösterdi, o intiharlarla ilgili bir şeyi size
vereceğim. Onu incelemenizi sizden rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 17 nci
maddesinde 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik
yapılan 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
"(3)
Başkanlığa verilen görevlerin yerine getirilmesi amacıyla
Türkiye İstatistik Kurumu İstatistiki Bölge Birimleri
Sınıflandırması ikinci düzey esas alınarak 26 bölgede
Bölge Müfettişleri Başkanlığı oluşturulur. Bölge
Müfettişleri Başkanlığı bakanlığa
bağlı olarak çalışır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde Sayın
Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, öncelikle dikkatinizi çekmek
istiyorum, burada Anayasaya aykırı bir durum var. 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin maddeleri değiştirilmek
isteniyor.
Peki, kararname
çıktıktan sonra, Anayasaya göre, hemen bu kararnameler ilgili
komisyonlarına havale edilir ve Mecliste öncelikli olarak görüşülür.
Ne kadar zaman geçmiş? 2011 Nisanından bu yana üç sene geçmiş.
Peki, kararnameyi siz burada daha görüşmeden, kanun hükmünde kararnameyi
burada görüşmeden arkadaşlar, kanun hükmünde kararnameyi kanunla
değiştirebilir misiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
- Değiştirilmiş.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Valla değiştirirsiniz. İneklerle öküzleri de
değiştirebilirsiniz, katırlarla öküzleri de
değiştirebilirsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
- Yetki kanununa dayanıyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Ne olacak oy çokluğuyla oluyor! Öyle değil, kararname bu
kararname arkadaşlar. Kanun olmamış.
BAŞKAN Temiz bir
dille konuşun lütfen Sayın Konuşmacı
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
- Tamam da yetki kanununa dayanıyor. Yetki kanunu var evveliyatında.
BAŞKAN
Karşılıklı da konuşmayın.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Kararname bu, kararname, Bakanlar Kurulunun
çıkardığı bir kararname, Meclisin
çıkardığı bir kanun değil. Kanun
olmadığı için kararnameyi kanunla değiştiremezsiniz arkadaşlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
- Yetki kanunu var.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yetki kanunuyla bu olmaz. Bu Anayasaya göre getirirsiniz
kararnameyi, görüştürürsünüz, kanuna çevirirsiniz, usule uygun görülür
ondan sonra getirirsiniz değiştirirsiniz.
Şimdi, kusura
bakmayın yani bürokratlarınız, hukukçularınız bu
işi yaparken karıştırıyorlar birbirine yani şu
yaptığınız şeklî yönden, usuli yönden, teknik, hukuk
yönünden yasaya aykırı yani buna gerek yok. Bu kadar zaman
kaybetmenize de gerek yok. Gönderin Bakanlar Kuruluna, 20 kişi otursun bir
kararname daha çıkarıversin olsun bitsin, niye bizi meşgul
ediyorsunuz sabahlara kadar! Gerçekten fuzuli işlerle uğraşmaya
başladık. Yani burada açıkça Anayasaya aykırılık
olayı var, oy çokluğuyla oluyor. Olmuyor arkadaşlar, bu
doğru bir yöntem değil, bu yasalaşma sürecinde doğru bir yöntem değil.
Kaldı ki bu
Rehberlik ve Denetim Başkanlığı diye yeni bir kurum bütün
bakanlıklarda oluşturulmaya başlandı. 12 Eylül darbesinin
eğitim sistemine en kötü armağanı YÖK olmuştur. YÖKe
ilişkin itirazlar ortadadır. YÖKle ilgili olarak rektör seçimlerinde
nasıl iltimas edildiğini, nasıl kayırmacılık
yapıldığını, 3 rektör adayı içinde yüzde 10 oy
alanla yüzde 90 oy alan arasında nasıl ayrımcılık
yapıldığını, Köşkün de bu konuda yetkisini ne
kadar tarafgir kullandığını hepimiz biliyoruz.
Üniversiteleri ele geçirmek, eğitimi ele geçirmek
Eğitimi ele
geçirmekle, üniversiteleri ele geçirmekle, kadrolaşmakla inanın
hiçbir şey elde edemezsiniz. Eğitimi sağlıklı ve
gelecek sağlıklı nesiller yetiştirmek üzere kurduğunuz
zaman ancak sonuç alabilirsiniz. Burada kararnameyle düzenleme yapıp
burada kanunla bunu değiştirmeye kalkarsanız yanlış
yaparsınız, bu çok büyük bir yanlış. Bunu söylüyorum,
uyarıyorum, benim sayım yetmiyor. Eğer 105 milletvekilim
olsaydı vallahi ben bunlarla ilgili güzel güzel
uğraşmasını bilirdim. Ama inşallah 105 değil 155
milletvekiliyle de bu sıralarda oturduğumuzu göreceksiniz.
TEMEL COŞKUN (Yalova)
Ben de 3-5 anladım başkanım!
HASİP KAPLAN
(Devamla) 105, 105.
155 olarak
oturduğumuzu da göreceksiniz. Önümüzdeki dönem ana muhalefet, hemen
arkasından ilk erken genel seçimde de iktidarız. Üç tane
müşevveşe olmuş durumda partiyle şansımız da
açık, yolumuz da açık, bahtımız da açık
arkadaşlar. Size söyleyeyim: Yani eğer sizi millet bu hâlinizle el
üstünde tutuyorsa size her gün madalyalar takmak lazım! Yani, bu
şekliyle de götürüyorsanız helal olsun demek lazım size! Yani,
Aziz Nesin gibi milleti enayi orantılamasına koyarsanız kaybedersiniz.
Bakın, kesinlikle söyleyeyim size, sakın ha o konuya girmeyin.
Fakat bu kararnameyle
kanun yapma yöntemini terk etmenizi tavsiye ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 17 nci maddesinde yer alan "özel öğretim kurumlarına ve
gerçek ve tüzel kişilere" ibaresinin "özel öğretim
kurumları ile gerçek ve tüzel kişilere" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ATALAY (Ardahan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Lütfü Türkkan konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra
sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17nci maddesi hakkında söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı getirdiği her dayatma kanunda
olduğu gibi bu kanunda da esas amacını dayatma
politikalarını yasal çerçeveye oturtmanın gayreti peşinde.
Bu yasa 100 bin dershane çalışanını etkileyeceği
kadar, milyonlarca öğrenci ve veliyi de mağdur edecek.
Hiçbir anne baba
çocuğunu gönüllü olarak dershaneye göndermez ama ne yapsın,
başka çaresi de yok bu eğitim sisteminde. Millî Eğitim
sistemimizin önce millîliği gitti, şimdi eğitim sistemimiz
yerlerde süründüğü için mecburen anne baba çocuklarını dershaneye
gönderiyor.
Çocukların
üniversiteyi kazanmaları için dershaneye gitmesi şart. Aslında
dershane ücretleri de gerçekten ateş pahası. Maddi durumu iyi olmayan
aileler bütün imkânlarını zorlayarak, anne baba geleceklerini bir
kenara bırakarak çocuğunun istikbali için yemiyor içmiyor,
boğazlarından kesiyor ve çocuklarını dershaneye
gönderiyorlar.
Dershanelerin
kapatılması başta düşük ve orta gelirli grupta yer alan
ailelerin çocuklarını etkileyecek. Çünkü, ekonomik durumu iyi olan
aileler her hâlükârda çocuklarına özel hoca tutup ders
aldırabilecekler, bu mümkün.
Dershaneler,
okullarda alınan bilgileri tamamlayan kuruluşlardır.
Çocuklarımız okullarda belli bir disiplin ortamında eğitim
alıyor ama dershanelerde daha rahat bir ortamda, öğretmenlerden bire
bir eğitim alma fırsatını yakalıyor.
Ayrıca, bir de
yaşadıkları sınav kaygısı var, bilirsiniz.
Okullarında çok başarılı olan bazı öğrenciler
sınavlarda başarılı olamıyor. İşte bu
durumda dershaneler devreye giriyor ve çocukların sınav tecrübesini
artırıyor.
Ayrıca,
dershaneler burs vererek düşük gelirli ailelerin çocuklarının
eğitim almasına da imkân sağlıyor.
Yoğunlaştırılmış
ve pragmatist eğitim veren dershaneler Anadoluda, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda önemli bir misyon ifade ediyor.
Dershanelerin
kapatılması en çok terör
örgütlerinin ekmeğine yağ sürecek, göreceksiniz. Bu konuda
pazarlık çoktan yapılmıştı. Bu
pazarlığın Osloda yapıldığını hepimiz
biliyoruz. Oslo ve İmralı mutabakatının en kritik maddesi
resmen devreye sokuluyor. Hükûmet dershaneleri kapatarak bir taşla iki
kuş vuracak. Hem cemaate karşı güç gösterisi yapacak hem de
terör örgütüne vermiş olduğu sözü tutacak. Osloda açıkça terör
örgütü PKKya dershanelerin kapatılacağı sözü verilmiştir.
Peki, neden terör örgütü dershanelerden rahatsızdır? Sebebi basit:
Okula, dershaneye giden çocukları ağına düşürememektedir.
Çıkın delikanlıca söyleyin, deyin ki: Bebek katilinin önünde
diz çöktük, dershaneleri PKK için kapatıyoruz. Tek cümleyle özetlemek
gerekirse: PKK istedi, kader ortağı AKP kapatıyor.
Dershanelerin kapatılmasını sadece PKK değil, Hizbullah da
istiyor ve bu isteği istihbarat birimlerince de tespit edilmiş
durumda. Hizbullahın firari yöneticileri tabanlarına, dershanelerin
kapatılması hâlinde bölgede gençlerin ortada kalacaklarını
ifade ederek boşta kalan gençlerin evlerine ve okullarına gidilerek
bire bir ilgilenilmesi gerektiği talimatını vermiştir. Siz
dershaneleri kapatarak özellikle Doğu ve Güneydoğudaki bu çocukları
resmen terör örgülerinin kucağına atıyorsunuz. PKKnın kanı
zaten çoktan sizin elinize sıçramıştı. Bundan da
rahatsızlık duymuyorsunuz ama lütfen bu örgütün kanlı elleriyle
bu çocuklara dokunmasına izin vermeyiniz. Bunun vebali, günahı büyük
olur, hesabını veremezsiniz ne bu dünyada ne de öteki dünyada. Sizden
bir baba olarak rica ediyorum, kendinizi oradaki çocukların, annelerin,
babaların yerlerine koyun. Bir kerecik olsun PKKnın sinsi
planlarına alet olmayın.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
18inci maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 18 inci
maddesinde geçen "Dairesi" ibarelerinin "Daire"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Erol
Dora
Muş Şırnak Mardin
Özdal Üçer Selma
Irmak
Van Şırnak
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 18 inci maddesinde yer alan "birinci cümlesi ve aynı
fıkranın" ibaresinin "birinci cümlesi ile aynı
fıkranın" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
D. Ali Torlak Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar
İstanbul Adana Kastamonu
Mustafa Erdem Alim
Işık Bülent
Belen
Ankara Kütahya Tekirdağ
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 18 inci maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla... /02/2014
Fatma Nur Serter Celal Dinçer Tolga Çandar
İstanbul İstanbul Muğla
BAŞKAN Okunan son önergeye
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN ATALAY (Ardahan) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak önerge üzerinde Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Tolga Çandar.
BAŞKAN Sayın
Tolga Çandar...
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TOLGA ÇANDAR (Muğla)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, iki tür yönetici var; bir tanesi iyi yönetici, her hâlükârda,
her koşulda iyi yönetmesini becerebilen bir yönetici. Yönettiği
kitlenin arasında kendisi gibi düşünmeyenler dahi olsa onları
dinleyen, onların görüşlerini alan, gerekirse onları ikna eden
ama mutlaka o konuyu adalete yakışır, adaletli bir şekilde
çözen yönetici, kısacası iyi yönetici. Bir de kötü yönetici var;
kendi yönetiminin, kötü yönetiminin algılanmasını
güçleştirebilmek için her türlü hileye başvuran, her türlü yasa
dışı eylemi mübah sayan, kendi yönetiminin, kötü yönetiminin
algılanmasını her koşulda önlemeye çalışan
yönetici; buna da kötü yönetici diyorlar. Şimdi
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) CHP yönetimi.
TOLGA ÇANDAR (Devamla)
Öyle değil efendim, siz CHP yönetiminin gerçekten geçmişine
bakıyorsunuz
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) O tarife uygun diye söyledim.
TOLGA ÇANDAR (Devamla)
ne zaman gelse geçmişi öne getiriyorsunuz ama bugüne kadar
sattığınız her şey Cumhuriyet Halk Partisi döneminde
yapıldı.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Geleceği yok ki geleceğini konuşalım.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
TOLGA ÇANDAR (Devamla)
Her neyse, kötü yönetici bugün kendi kötü yönetiminin algılanmaması
için yargıyı, orduyu, eğitim sistemini, bütün kurumları
kendisine göre dizayn etmeye çalışıyor. Amaç ne? Çünkü kötü yönetiminin
algılanmasını güçleştirmek lazım. Aksi takdirde, hesap
günü geldi, hesap vereceğiz. Hesap deyip yiyeceksin, içeceksin, ondan
sonra hesap zamanı geldiğinde Pardon, ben bir beş dakika
telefonla konuşmaya gidiyorum. deyip ortadan
sıvışacaksın; yok böyle bir şey, hesap günü
geldiği zaman hesabını vereceksiniz.
Bakınız,
değerli dostlarım, değerli milletvekilleri; sanat eğitimi
Bakın, baştan beri her türlü üniversitenin
çıkışında sanat eğitimi dedik. Okullardan müzik
eğitimini, resim eğitimini resmen kaldırdınız; bugün
artık okullarda bir sanat eğitimi verilmiyor. Spor eğitimini de
kaldırdınız, spor eğitimi de verilmiyor. Felsefeyi zaten
kaldırmıştınız, düşüncenin kendisi üzerinde
düşünmeyi yok ettiniz. Bir toplumda, genç bir kesimde, özellikle bu
gençlerin yetişme çağında düşünmeyi teşvik etmeyip,
tam aksine, düşünmeyi bir yasak kavramı içerisine
doldurursanız, toplumda bireylerin gelişmesinde son derece önemli
olan sanatı ortadan kaldırırsanız geleceği kime emanet
edeceksiniz, nasıl kuşaklara emanet edeceksiniz; çok merak ediyoruz
doğrusunu isterseniz.
Bakın, okul
yönetimlerini tamamen kaldırıyorsunuz. Atanamayan öğretmenler
bekliyor, zaten trajedi ortada; Allah rahmet eylesin, bir kişi daha
intihar etti. Bu bizim içimizi acıtıyor, gerçekten acıtıyor;
yazık, günah o insanlara, kaç zamandır atama bekliyor. Bize gelen
mailler size de geliyor, eminim. Çocuğumu evlendirmek istiyorum. diyor,
başka bir talebi yok, bir işi olsun, onun eğitimini aldı. Eğitim
veriyorsunuz, okullarınızda yıllarca okutuyorsunuz bu
insanları, ondan sonra mesleğini veriyorsun, eline diploma
veriyorsun, Buyur. diyorsun, sonra Benim sana diploma vermem yetmez, bir de
sınava sokacağım. İyi de kendi eğitim sisteminde
eğittin bunu, tekrar, ikinci kez niye sınava sokuyorsun? Kadronu ona
göre kur bu kadar mı zor iyi yönetmek- ihtiyacın kadar al
üniversitelere, o kadarını mezun et, mezun olduğu zaman, okula
girdiği zaman genç insanlar bilsinler ki geleceği garanti
altındadır. Bugün üniversitelerde bütün gençlerimize bakın -özel
üniversiteler, bazı üniversiteler hariç- gençlerimizin tamamı gelecek
korkusu içerisindedir. Gençlerimiz artık kendi geleceklerini
düşünmekten başka hiçbir şeyle ilgilenemez hâle gelmiştir,
bu bir trajedidir.
Sokağın
sesini hiç mi dinlemiyorsunuz değerli milletvekilleri, sokağın
sesini duymuyor musunuz? Kaç gündür İstanbulda, İzmirde, Ankarada,
Bursada, Türkiye'nin birçok yerinde eğitim sendikaları bir tek
sizinle birlikte hareket eden sendika hariç, diğer sendikaların,
muhalif sendikaların tamamı- bu dershanelerle ilgili yasanın
yanlış olduğunu anlatabilmek için sokaklarda
haykırıyor, bağırıyor, çağırıyor, fakat
kulağınızı tıkadınız ki hiçbirini duymuyorsunuz.
Neden? Yani bunu duymanız, değerlendirmeniz ve buna göre
Şimdi, bu
kadar alelacele, hemen bir yasa getiriyorsunuz, Üç orada konuş, beş
burada konuş, yasa çıkmıştır, bitti, gitti
Böyle
yasa çıkarılır mı? Toplumun her kesiminden görüş
alınmalı. İyi yönetici böyledir, Sayın Bakanın kötü
bir insan olmadığını biliyorum ama yönetici olarak
artık sorguluyoruz.
Ülke için, gelecek
için son derece yazıktır, kötüdür, yani Allah sonumuzu hayır
etsin, başka söylenecek hiçbir şey yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 21.04
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
Muğla Milletvekili
Tolga Çandar ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 18 inci maddesinde yer alan
"birinci cümlesi ve aynı fıkranın" ibaresinin
"birinci cümlesi ile aynı fıkranın" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Durmuş Ali Torlak konuşacak, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 18inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugünkü millî eğitim sistemimizin temel ilke ve hedefleri
cumhuriyetimizin ilk yıllarında tespit edilmiştir. Bu ilke ve
hedefler doğrultusunda yapılacak eğitim
çalışmaları cumhuriyet döneminin ilk yıllarında
çıkarılan kanunlar ve diğer mevzuatlarla belirlenmiştir.
Zaman içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde belirlenen ve
ihtiyacı karşılamak üzere hazırlanan diğer
düzenlemeler, yaklaşık doksan yıllık Türk millî eğitim
sistemimize yön vermiştir. Ancak, sonradan çıkarılan bu kanun ve
diğer mevzuatların büyük bir çoğunluğu, gelişen
yenilikler ve olaylar karşısında, 1920li yıllarda millî
eğitim sisteminde yapılan tespitlerin içini dolduramamıştır.
Aksine, zaman zaman o tespitlerin boşlukta kalmasına da neden
olmuştur.
Bununla birlikte, aradan
geçen yaklaşık bir asırlık zaman diliminde dünyada ve
ülkemizde ciddi gelişmeler olmuş, kültürel, sosyal, siyasal,
bilimsel, ekonomik ve teknolojik değişimler
yaşanmıştır. Sosyal ve fen bilimleri başta olmak
üzere, eğitim bilimleri alanında ve uygulamalarında çok ciddi
yöntemler ortaya çıkmıştır. Öğrenme ve öğretme
süreçlerinde, öğretim içeriğinde, hedef ve yöntemlerde yeni reformlar
geliştirilmiştir. Eğitim ve iletişim teknolojisi
alanında büyük buluşlar gerçekleştirilmiştir. İşte
tam bu gelişmelerin ve değişimlerin Türk millî eğitim
sistemine bir türlü dâhil edilemediğini görüyoruz.
Öte yandan, bir bütün
olarak eğitim sistemimiz, özellikle milletimizin bazı dönemlerde
kaydettiği gelişmeler karşısında yetersiz
kalmıştır. Toplumsal gelişmenin önünde giderek onları
eğitmesi ve 21inci yüzyıla hazırlaması gereken millî
eğitim sistemimiz, birçok yönden onun gerisinde kalmış, bir
bakıma işlevini yapamaz hâle düşürülmüştür. Bugün
artık millî eğitim sistemimizin, yıllardır birikerek büyüyen
sorunlarından dolayı toplumu eğiterek 21inci yüzyıla
hazırlamak şöyle dursun, farkında olmadan, toplumun önünde bir
engel olduğu anlayışı giderek yaygınlık
kazanmaktadır. Böyle bir ortamda Hükûmet Çok gerilerde kalmış
olan eğitim sistemimizi 21inci yüzyıla nasıl
taşırız? üzerinde çalışma yapmak yerine, eğitim
sisteminin beklentilere cevap vermesi sağlanmadan dershane sistemiyle
oynanması, anlaşılır bir durum değildir. Burada önemli
ve öncelikli olan, dershanelere olan ihtiyacın tamamen ortadan kalkması
ve kaldırılmasıdır. Bu sağlanmadan ve millî
eğitim sistemimiz beklentilere cevap verecek düzeye getirilmeden,
sırf başka maksatlarla dershane sistemiyle oynamak, telafisi çok zor
olacak boşluklara ve çalkantılara meydan verecektir. AKP Hükûmetinin
bu tasarıyla dershaneleri kapatma kararının bir ihtiyaçtan öte,
âdeta cemaatle bir restleşmenin eseri olduğu gün gibi ortadadır.
Bu yasa tasarısının, Türk eğitim sistemi tüm
safhalarıyla planlanmadan, sırf birilerini zorda bırakma
maksadıyla hazırlandığı anlaşılmaktadır.
O nedenle, dershaneler konusunda iyi niyetli görmediğimizi özellikle
belirtmek istiyorum. Çünkü dershanelerin kapatılarak özel okula
dönüştürülmesi Milliyetçi Hareket Partisinin yıllar öncesinde
belirlediği bir hedeftir ancak evvela dershanelere olan talep ve yönelimin
bitirilmesinin şart olduğunu da devamlı savunmuşuzdur.
Dolayısıyla, bu yönüyle baktığımızda, eğitim
bir süreçtir. Eğer mükemmel bir eğitim sistemi kurulur ve özellikle
öğrenme ve öğretme süreçleri, eğitim bilimleri ve evrensel doğruların
ışığında doğru, verimli ve kaliteli bir
şekilde düzenlenir ve yönetilirse gerçekten bireysel, toplumsal ve ulusal
gelişme ve ilerlemenin yolu açılmış olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla yaşanacak en önemli
sorunlardan birisi de işsiz öğretmenlerin içinde bulunduğu
çıkmazın daha da artacak olmasıdır. 1 Temmuz 2015
itibarıyla en az altı yılını dolduran dershane
öğretmenlerinin sınavsız, kuralsız, sadece mülakatla
kadroya alınması, torpili olanların hiçbir kritere
bağlı kalmadan, sırf torpilli diye istihdam edilmesi
anlamına gelecektir. Yaklaşık 310 bin öğretmenin atama
beklediği Türkiyede bu öğretmenlerin sınavsız olarak
atanmaları, atama bekleyen öğretmenlerimize büyük bir
haksızlık olacağı gibi vicdanla izah edilemeyecek bir düzenleme
olduğunu belirtiyor, önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 18 inci
maddesinde geçen "Dairesi" ibarelerinin "Daire"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, bizim görüşümüze göre,
dershanelerin kapatılmasını kapatılma adı
altında kamu kaynaklarının özel okullara peşkeş
çekilmesi, sayıları 100 bini bulan bütün eğitim yöneticilerine
yönelik tarihin en kapsamlı tasfiye planı olarak ve en büyük
kadrolaşma hamlesi olarak görüyoruz. Bu yönüyle
baktığımız zaman da antidemokratik, piyasacı bir
yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Bu görüşümüzü muhalefet
şerhine yazdık, defalarca burada dile getirdik. Şunu da
açıkça ifade ediyoruz, seçim bölgelerimiz üniversite
sınavlarında en başarısız illerin içinde yer
alıyor. Bu nedenle de bir arz-talep olayı yani dershaneler konusu
kendiliğinden ayakta durmuyor. Eğer üniversite sınavlarını
adil bir şekle dönüştürebilirseniz zaten buna gerek kalmayacak. Fakat
bu talep olduğu sürece de bu talebi karşılamak için biz de yerel
yönetimlerimizde eğitim destek evleri açıyoruz. Bir nevi dershane
gibidir bu eğitim destek evleri. Bu yönüyle baktığınız
zaman, biz, öğrencilerimizin, gençlerimizin sınavlarda
başarılı olması için yerel yönetimlerimizin gücünü,
katkısını buna harcıyoruz. Onun için, zaman zaman bu
kürsüde bazı sözler yapılıyor Doğuda, Güneydoğuda
birileri dershanelerin kapatılmasını istemektedir, oradan
dağa eleman çıkaracak. gibi, aslı astarı olmayan,
gerçeklikle de bağdaşmayan. Ve orada, o bölgede de hiçbir illegal
örgütün bu düzeyde bir karşıtlığı ve açıklamasının
olmadığı bir durum söz konusu iken, maalesef, burada Sanki BDP-AK
PARTİ iş birliği var, bu çerçeve içinde de bu dershanelerin
kapatılması isteniyor. gibi bir izlenimin yanlış
olduğu konusunda arkadaşları bir daha bilgilendirme gereği
duyuyorum. Bu yanlışa düşer ve bunun üzerinde politika
yaparlarsa hiçbir şey kazanmayacaklarını da ifade etmek
istiyorum.
Aslında, bizim, millî
eğitimle ilgili, ana dilde eğitimden başlayarak üniversitelere
kadar çok daha farklı bir yaklaşım tarzımız var. Çok
açık söylüyoruz, eğitimin özelliği, resmî ideoloji çerçevesinde,
1924ten bu yana tekçi, ulusalcı, ırkçı,
farklılıkları yok sayan, dilleri, kimlikleri yok sayan bir
eğitim anlayışıyla Türkiye bugüne kadar getirildi. Yani,
çağdaş bir eğitim düzeyine eriştirmek için başta
YÖKün kapatılması olmak üzere, üniversitelerin özgür bilim yuvalarına
dönüşmesi, bilimin baskılardan, sansürden
uzaklaştırılması, bütün fikirlerin özgürce
tartışılabilmesi gerekir.
Şimdi, Allah
aşkınıza, bir şey söyleyeceğim: Sizin içinize,
vicdanınıza siniyor mu? ODTÜden geçen yolun adını 1071
Malazgirt Bulvarı diye koyup
Kim kimden fethedip kaleler, yollar
kazanmış da 1071 Malazgirt Savaşının adını getirip burada koymak, resmen
kan davalı bir ideolojik çatışmanın bilinçaltıdır
biliyor musunuz arkadaşlar? ODTÜde bir direniş var, ODTÜde bir halk
şeyi var. Yol konusunda da seçenekler vardı ama burada
Büyükşehir Belediye Başkanı kalkıp 1071 Malazgirt diye
Sanki düşman kalelerini ele geçirmiş, fethetmiş;
başına da bir tolga koysun, kılıcını da
alsın nasılsa Büyükşehir Belediye Başkanı,
dıgıdık dıgıdık koştursun meydanlarda,
alsın oyları götürsün. Elli senedir bu şehrin Belediye
Başkanı, çivi çakmış gitmiyor. Ya, yapmayın, gözünüzü
seveyim, yerel yönetimler böyle olmaz, seçim işleri böyle işler
değildir. Fetih işleri
Kimin kime karşı fetih
yaptığını herkes bilir. Müslümanın Müslümana
karşı fetih yaptığı görülmemiştir yani kendi
ulusundan biri kendi ulusuna fetih yaptığı görülmemiştir.
Bu yanlış cepheleşmelerin kimseye de kazandırmayacağını
ifade etmek istiyorum. Eğer yer altından geçseydi özgürlük tüneli
olabilirdi adı, hiç bunun sakıncası olmazdı ama maalesef bu
isim
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla)
bir intikam ismine benziyor. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
19uncu maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 19 uncu
maddesinde geçen "Dairesi" ibarelerinin "Daire"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Selma Irmak Hasip Kaplan Erol Dora
Şırnak Şırnak Mardin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Milli Eğitim
Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca 27/01/2014
tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim Temel Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884)" 12/02/2014
tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na havale edilen
tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci toplantılarında
görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli Eğitim Temel
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasansı"nın çerçeve 19 uncu maddesinde yer alan
"aşağıdaki şekilde" ibaresinin
"aşağıdaki biçimde" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Seyfettin Yılmaz Emin
Çınar Bülent
Belen
Adana Kastamonu Tekirdağ
Mustafa Erdem Alim
Işık
Ankara Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 19 uncu maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Celal Dinçer Fatma Nur Serter Ali
Serindağ
İstanbul İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Ali Serindağ konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önemli bir konuyu
görüşüyoruz. Neyi görüşüyoruz? Eğitimi görüşüyoruz.
Eğitim, gerçekten, daha evvel de söylediğimiz gibi toplumların
yaşamında önemli bir faaliyet alanı; o nedenle, eğitimi tüm
kaygılardan uzak, öğrencilerimizin nasıl
yetiştirileceği konusuna odaklanmamız lazım.
Şimdi, öncelikle,
eğitimin sorunlarını giderebilmek için öğretmen
açığını bizim gidermemiz lazım. Şimdi, Türkiyede
kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, vekil öğretmen var;
üç farklı öğretmen, üç farklı öğretmenin
yetiştirdiği öğrenciler.
Başka bir sorun:
Eğiticilerin eğitimi yani öğretmen eğitimi. Maalesef
Türkiye'de öğretmenin yetiştirilmesi konusunda bir planlama ve
çalışma yok. YÖKle Millî Eğitim Bakanlığı
arasında bir iş birliği yok. İş birliği
olmadığını nereden anlıyoruz? Sonuçtan anlıyoruz.
İş birliği olsaydı eğitim fakülteleri ihtiyaca göre
açılır, öğretmenler ihtiyaca göre yetiştirilir ve
öğretmenler ihtiyaca göre atanırdı. Bunlar
olmadığına göre demek ki YÖKle Millî Eğitim
Bakanlığı arasında
bir iş birliği de yok.
Öğretmenlerin özlük
hakları
Öğretmenlerin özlük hakları giderilmeden siz
öğretmenlerin şevkle çalışmasını
sağlayamazsınız, temin edemezsiniz. Özlük hakları bir
bütündür, sadece maddi bakımdan değil. Eğitim yöneticilerinin
görevlendirilmesi meselesi var. Siz yıllarını eğitime
vermiş eğitimciler arasından eğitim yöneticilerini
atamazsanız, orada eğitimden beklenen faydayı
sağlayamazsınız.
Şimdi, Sayın
Bakan diyor ki: Aslında aslolan öğretmenlik mesleğidir, diğeri
görevlendirmedir. Öyle bir şey yok Sayın Bakan. Gerçi, Sayın
Bakan yok burada ama.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Bakan burada.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Orada mı? Tamam.
Sayın Bakan, yok öyle
bir şey. Efendim, o görevlendirmedir, aslolan öğretmenlik
mesleğidir. Elbette aslolan öğretmenlik mesleğidir ama bu bir
kariyerdir. Tüm devlet memurlarında öyledir. Siz bir göreve
atanırsınız, belli kademeleri geçersiniz, ondan sonra da üst
makamlara gelirsiniz -o mesleğin neyi varsa- ondan sonra da emekli olursunuz.
Yani, biliyorsunuz, Kara Avrupasında devlet memurluğu bir kariyerdir
ama Amerikada değil. Amerikada değil, tamam ama Kara
Avrupasında öyle. Türkiye'de de uygulanan sistem budur. O nedenle, sizin
demin söylediğiniz, maalesef, bu konuda geçerli olan bir şey
değildir. Siz o zaman öğretmenlerin, yöneticilerin motivasyonunu
bozarsınız.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı niye geldi? Hiç saklamaya gerek yok.
Dershaneleri kapatmak için bu tasarıyı getirdiniz ve acele ederek
getirdiniz. Dershaneler milyonlarca öğrenciyi ilgilendiriyor, bir o kadar
da veliyi ilgilendiriyor. Demek ki toplumun büyük bir kesimini ilgilendiriyor.
Toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren böyle önemli bir konuyu böyle
konjonktürel olarak önümüze getirirseniz Türkiyeye iyilik yapmış
olmazsınız, Türkiye'nin geleceğini maalesef karartmış
olursunuz. Eğitim çok önemlidir, bununla ilgili pilot uygulamalar
yapılmalıdır, dünya örnekleri incelenmelidir. Zorunlu kesintisiz
eğitim sistemine geçilmeden evvel bu yapıldı ama 4+4+4
sisteminde öyle bir uygulama yapılmadı. 1950li yıllardan
itibaren sekiz yıllık
ilköğretim uygulamasının Türkiyede uygulanabilmesi için millî
eğitim şûralarından konu hep görüşüldü,
olgunlaştırıldı ve en sonunda da zorunlu kesintisiz
eğitim uygulamaya konmadan önce de zaten pilot okullarda, pilot bölgelerde
sekiz yıllık eğitimle ilgili uygulamalar yapıldı.
Sadece son alınan karar kesintisiz olmasıyla ilgiliydi ama siz
iktidara geldiniz eğitim sistemini baştan sona değiştirdiniz,
zararlarını da gördünüz, bazı düzeltmeler yoluna güya gittiniz
ama mümkün değil düzelmesi çünkü siz eğitim sistemini baştan
itibaren bozdunuz. Bakın, tüm eğitimciler söylüyor, diyorlar ki:
Eğitimde başarılı olabilmek için okul öncesi eğitime önem
verilmelidir. Siz getirdiğiniz 4+4+4 sistemiyle bunu bir tarafa ittiniz,
5 yaşındaki çocuğu ilkokula gönderdiniz.
Bakın, son sözümü
söylüyorum: Dünyanın hiçbir yerinde 9 yaşında ilkokulu
bitirmiş bir öğrenci bulamazsınız.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Serindağ, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 19 uncu maddesinde yer alan
"aşağıdaki şekilde ibaresinin
aşağıdaki biçimde olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Seyfettin Yılmaz
(Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Seyfettin Yılmaz konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra
sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
19uncu maddesi hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada dershanelerin
kapatılmasıyla ilgili önümüze sunduğunuz tasarıyı
görüşüyoruz. Eğitim politikalarınız birinci sınıf
olur bunu tartışırız, anlarım ama eğitim sistemimiz
ne yazık ki yerlerde sürünüyor. Daha doğrusu, ülkemizde bir
eğitim sistemi var mı, bilmiyorum. Her şeyi geçtim, on
yılda tam 5 kez Millî Eğitim Bakanı değişti. Gelen
bakanların hepsi sistemi değiştirmeye yönelik bazı
adımlar attı. Daha iki yıl önce 4+4+4 ve 5,5 yaş
uygulaması başlatıldı, bir yıl sonra geri adım
atıldı. Şimdi soruyorum size: Öğrenciler deneme
tahtası mı? Yazık değil miydi o 5,5 yaşındaki ana
kuzularına.
Geçenlerde bir
araştırma yapıldı, Türkiyedeki okullarda öğrencilerin
yüzde 50si sigara, yüzde 32si alkol ve yüzde 9unun uyuşturucu
kullandığı ortaya çıktı. Ben bu tablodan esef
duyuyorum. Dershaneleri kapatmakla uğraşacağınıza Bu
oranları aşağı nasıl çekeriz? diye düşünün,
bunlarla ilgili proje ve programlar geliştirin. Akıllı
tahtalarla, tablet bilgisayar dağıtmakla iyi nesil yetişmiyor.
Değerli
milletvekilleri, yılda 2 milyondan fazla öğrenci dershanelerde
sınava hazırlanarak üniversite hayali kuruyor, ortaöğretimdeki
sınavları hiç söylemiyorum bile. Hükûmetin dershaneleri kapatmak
istemesinin, cemaate Ben senden daha güçlüyüm. mesajı vermek ve intikam
almaktan öte bir amacı yoktur.
Halk eğitim
merkezlerinde kurs verileceği konuşuluyor. Madem, dershanelere
ihtiyaç yok, niye oralarda kurs vermeyi düşünüyorsunuz peki? Dershaneleri
kapatacaksınız, bunları özel okula dönüştüreceksiniz. Bunu
hangi mantıkla yapıyorsunuz? Tamamen abesle iştigal bir durum.
Özel okulların sadece yüzde 40ının dolu olduğu bir dönemde
kim çocuğunu daha fazla para vererek oralara gönderecek, hele ki
dershanelerin sadece yüzde 5i okula elverişliyken? Bu
yaptığınıza kendiniz inanıyor musunuz? Milyonlarca
öğrenciyi ilgilendiren, dahası, milletin kaderiyle alakalı bir
meselede yol yakınken gelin yanlıştan dönün. Sırf bir inat
uğruna, cemaate Ben güçlüyüm. demek adına böyle bir
yanlışa imza atmayın. Bu ülkede sadece cemaatin dershaneleri
yok. Dershaneler kapanacak, korsan dershaneler açılacak. Dershaneler
merdiven altına inecek, denetlemek zorlaşacak. Özel ders verenlerde,
alanlarda patlama yaşanacak. Özel ders fiyatları dudak uçuklatacak.
Sisteminiz ne olursa olsun, öğrenciler arasında rekabet olduğu
sürece ne dershanelerin kapanmasını sağlayabilirsiniz ne de özel
ders alma isteğini engelleyebilirsiniz.
Siz dershaneleri
kapatırken yeni nezarethaneler açıyorsunuz. Bazı kamu
kurumlarının nezarethaneye çevrileceği söyleniyor. Eğer bu
doğruysa yeni büyük bir operasyon kapıda demektir. Ben buradan
Başbakana ve Hükûmet üyelerine sormak istiyorum: Mevcut nezarethaneler
yetmiyor mu? Anlaşılan o ki canınızı çok yakan
birilerine kapsamlı bir operasyon yapacaksınız. Korku
imparatorluğunuzun atacağı yeni adım bu mu? Adım
adım dikta devletine doğru bu ülkeyi sürüklediğinizin
farkında mısınız? İstediğiniz operasyonu
yapın, asla ve kata yolsuzlukların üstünü örtemeyeceksiniz. Ses
kayıtlarını, tapeleri imha ederek, yok ederek
atadığınız mahkemelerin kararıyla
aklandığınızı sansanız da mahkemeikübrada ve
milletin vicdanında aklanamayacaksınız, mahkûm
olacaksınız.
Son büyük operasyonda,
asrın rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda, 17 Aralıktaki operasyonda
tutuklanan Rıza Sarraf ve bakan çocuklarının serbest
bırakıldığı bugün belirlendi ve medyaya düştü.
Şimdi, burada siz Adil yargılama var. diyorsanız mesele yok.
Ama bütün kamuoyu ve vicdanlar şunu biliyor ki
Mahkemelere yapılan
müdahaleler, soruşturmayı yürüten savcılar, operasyonu yapan
polisler alındıktan sonra ve oraya Hükûmet tarafından atanan
savcıların ve mahkemenin kararıyla yapılan aklamanın
millet vicdanında ne kadar karşılık
bulacağını takdirlerinize bırakıyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 19 uncu
maddesinde geçen "Dairesi"
ibarelerinin "Daire"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Başbakanlık
başta olmak üzere kamu kurumlarının çoğunda ilgili birim
"... Dairesi
Başkalığı" şeklinde değil
"... Daire
Başkanlığı" şeklinde
adlandırılmaktadır. Bu önerge ile ilgili birimlerin
adlarının kamudaki genel kullanıma uygun olarak
değiştirilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 20nci maddede üç adet önerge vardır. Aynı
mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 20 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Bülent Belen Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar
Tekirdağ Adana Kastamonu
Mustafa Erdem Alim
Işık
Ankara Kütahya
Aynı
mahiyetteki diğer önerge imza sahipleri:
Celal Dinçer Fatma Nur Serter Mahmut Tanal
İstanbul İstanbul İstabul
Aynı
mahiyetteki diğer önerge imza sahipleri:
Pervin Buldan İdris
Baluken Sırrı
Sakık
Iğdır Bingöl
Muş
Hasip Kaplan Erol Dora Altan
Tan
Şırnak Mardin Diyarbakır
Selma Irmak Özdal Üçer
Şırnak Van
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Mahmut Tanal konuşacak.
Buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize iyi geceler diliyorum ben.
20inci maddede, 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle birlikte
Önceki sayın
hatipler bahsettiler ama kanun hükmünde kararnameyle getirilen bir hüküm
-kanunla değişebilmesi için- Anayasamızın 91inci maddesi
uyarınca öncelik ve ivedilikle Parlamentoya gelip kanun hâline geldikten
sonra ancak bir kanunla değiştirilebilir, aksi takdirde askıda
olan bir işlem olur. Askıda olan bir işlemin kanunla
değiştirilmesi yasanın ruhuna aykırı.
İkinci bir husus;
tabii, biz bu yasanın hep Anayasaya aykırı olduğunu
söyledik ama dinleyen olmadı, o zaman şöyle bir soru sormak
lazım: Özel bir işletmeyi kanun zoruyla ortadan kaldırabilir
miyiz? Şu anda görüşülen tasarı bu şekilde yani özel bir
işletme kanun zoruyla ortadan kaldırılıyor. O zaman
şöyle devam edeceğiz biz: Efendim, okullar var, niye dershane
olsun? Peki, Et Balık Kurumu vardı, neden kasaplar olsun? Devam
ediyoruz, bakkallar vardı, niye büyük alışveriş merkezleri
olsun? Alışveriş merkezlerini niye kaldıramıyorsunuz?
Bir soru daha soracağız. Yani aslında buradaki amaç, hani
tarlada eğer bir yeri sulayacaksanız bir ark açarsınız, bir
yol açarsınız. Burada da ileride işte beğenmediğiniz
kadın kuaförlerini, beğenmediğiniz iç çamaşır
dükkânlarını, bunları kapatabilmek için, yahu bak kardeşim,
işte emsal bir örnek var, demek ki -özel teşebbüsler her ne kadar
Anayasanın 48inci maddesi yasaklasa da- biz bunu yapabiliyoruz,
aslında yapılmak istenen bu. Peki, bunu
yaptığınız zaman ne olur? Anayasamızın 13üncü
maddesinde, orada, o demokratik temel hakların içeriğine yani çekirdek
noktasına müdahale ediyor muyuz? Ediyoruz. Bu yine yapılabilecek olan
ölçülülük ilkesine aykırı mı? Ölçülülük ilkesine
aykırı. Peki, o zaman hem demokratik ilkelere aykırı olacak
hem ölçülülük ilkesine aykırı olacak hem de serbest teşebbüs
kurma özgürlüğüne aykırı olacak; o zaman yani bunu getirmeyi
neyle izah ediyorsunuz? Efendim, burada paralel bir yapı var cemaatle
ilgili. Sayın İyimaya karşımda oturuyor, hemen söylüyorum:
Siyasi Partiler Kanununun 82nci maddesi -bakın, çok önemli- diyor ki:
Partiler toplumsal barışa zarar verecek olan din, mezhep, tarikat,
cemaat ve benzeri sebeplerle toplum içinde insanlar arasında
ayrımcılık yapmayı amaçlayamazlar. Siyasi Partiler
Kanununun 82nci maddesi bunu getiriyor, bunu emrediyor. Bu madde tüm siyasi
partileri kapsıyor mu? Kapsıyor. Bakanlar Kurulunu da kapsıyor
mu? Kapsıyor. Peki, Başbakan diyor, bakanlar diyor, milletvekilleri
diyor, ne diyorlar hepsi? Bu cemaati biz yok etmek için bu dershaneleri
getirdik.
Arkadaşlar, bu
dershanelerin hepsi cemaatçilerin değil ki. Cemaatlerin de olsa Siyasi
Partiler Kanununun 82nci maddesi kamu barışı, kamu düzeni için
bu hükmü getirmiş durumda.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Hiç öyle bir beyan yok.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Biz burada Siyasi Partiler Kanununu da ele alsak, Anayasamızın
mevcut 48inci maddesini de alsak
Buna olağanüstü dönem deseniz
anlarım. Anayasanın 119, 120, 121inci maddelerinde temel hak ve
özgürlükleri askıya alma dönemleri var. Hangi hâllerde olur? 3 hâl
işte, Anayasa 119, 120, 121. Peki, şu anda mevcut olan durum bunu
gerektiriyor mu? Bunu gerektirmiyor. Peki, bunu gerektirmiyorsa o zaman
gerçekten bu getirilen hüküm buna aykırı.
Peki,
memurları idare hukukunun temel ilkesi var- hangi işlemle
alıyorsanız, siz o işlemle memurları görevden almak zorundasınız.
Yani işlemde paralellik ilkesi. Bunların görevden alınması
işlemde paralellik ilkesine aykırı, görevden alınması.
Tabii ki Sayın Ulaştırma Bakanının mesleği değil
-haklı olarak- aslında boşuna da anlatıyoruz ama hukuki
güvenlik ilkesine de aykırı. Hukuk herkese ekmek, su gibi lazım,
gerekli ihtiyaç olan bir husus. Hukukun olmadığı yerde kaos
olur. Hukukun olmadığı yerde düzen olmaz. Eğer gerçekten
düzen sağlanacaksa Anayasamızda mevcut olan hukuk devleti ilkesine,
hukuki güvenlik ilkesine, ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin özüne
dokunmama ilkesine hassasiyet gösterilmesi gerekir. Görebildiğim
kadarıyla mevcut olan bu tasarıda bunlar yok.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Bir hususun kayıtlara geçmesi için bir kaç cümleyi
ifade etmek istiyorum.
Bizim Cemaati ortadan
kaldırmak için dershaneleri kapatıyoruz. gibi bir ifademiz
olmamıştır. Biz sınav başarısına endeksli
eğitim sistemini değiştirmek için bu düzenlemeyi yapıyoruz.
Kayıtlara geçmesi
için ifade ettim efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ünal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şimdi, Değerli Başkanım, yani bu
açıdan, Sayın Başkan söylüyor ama o zaman okullardaki
eğitimin kalitesini artırmaya yönelik ne yapıyoruz biz? Mesela,
şu anda Türkiyede okulların çoğu Değerli
Başkanım, deprem yönetmeliğine vesairesine uygun değil. Her
sınıfta 30-40 öğrenci okuyor. Yani buna göre yatırım
yapmak lazım Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Yahu Mahmut Bey, size bir şey söylemedim ben!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Diğer önerge üzerinde
Sayın Durmuş Ali Torlak konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 20nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi bu devleti on iki
yıldır yönetiyor, bunu saygıyla karşılıyoruz
çünkü milletimizin verdiği bir karardır. Dün bu kadar büyük oyu
almasına sebep olan cemaatle diyaloglarının bugünlerde
bozulmasından kaynaklı bize göre bir kavganın söz konusu
olduğu hepimizin malumu ve bu anlamda bu kızgınlıkta da millî
eğitimde yeniden bir düzenleme yapılmak suretiyle dershanelerin
kapatılması söz konusu. Dershanelerin bu anlamdaki
kapatılmasını bizler anlayabiliyoruz da bir denizci olarak
soruyorum: Acaba tersaneleri niye kapatıyoruz değerli
milletvekilleri? Yani, dershaneleri kapattık
Adalet ve Kalkınma
Partisinin böyle bir çabası mı var acaba? (CHP sıralarından
alkışlar) Tersaneler noktasında böyle bir anlayış
mı var, böyle bir şey mi söz konusu?
Bakın, sizin
Hükûmetiniz döneminde çok ciddi işler yaptı tersaneler. Bu
atağı siz başlattınız, bunu kabul ediyorum, önümüzü sizler
açtınız, Adalet ve Kalkınma Partisi açtı ama o süreçten
sonra, açıldıktan sonra da insanlar oralarda dünyaya hizmet edebilmek
için, kendi milletlerine hizmet edebilmek için büyük yatırımlar
yaptılar. Bu yatırımlarda tek başına kaldılar
değerli dostlar. Evet, 2007-2008de bir büyük krize yakalandı
Türkiye. Bu, Türkiyenin krizi olmayabilir. Varsayın ki öyle olsun. Ama
dünyaya baktığınızda, dünyada bütün ülkeler tersanecileri
ve denizcileri desteklerken, maalesef, bizim iktidarımız, Adalet ve
Kalkınma Partisi, Türk milletini, bu anlamdaki Türk denizcisini
desteklememiştir.
Değerli dostlar,
bakın, önümüzdeki günlerde denizcilik tekrar ayağa kalkacak. Kalkma
mecburiyeti var, dünyada alınan kararlar gereği böyle. Bugün dünyada
dolaşan gemiler tek cidarlı diye tabir ettiğimiz gemilerdir.
2015 yılından sonra bu gemilerin hepsinin çift cidarlı olma
mecburiyeti vardır ve dolayısıyla, dünyada büyük bir gemi
açığı söz konusu olacak ama bizim, Türk milleti olarak, Türk
denizcileri olarak ve Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, maalesef, bu
konuyla ilgili bir hazırlığımız yok.
Geçtiğimiz dönemde,
bu konudaki Sayın Bakan Binali Yıldırım Bey, aslında,
bir büyük hata yapmıştır bize göre. En önemli hatası da
Denizcilik Müsteşarlığını kapatmış olmasıdır.
Yani bu, şudur: Biz bu konudaki ideallerimizi, isteklerimizi,
varlığımızı artık dünyadan çekiyoruz ve bundan
sonra iddia sahibi değiliz anlamına gelir.
Bugün Adalet ve
Kalkınma Partisinin bize göre yapması gereken, denizciliğimizi
her anlamda, her ortamda kullanabilmemiz için -yani insan
taşımacılığı olsun, yük
taşımacılığı, daha farklı
taşımacılıklar dahi olsa- denizciliğin daha fazla ön
plana çıkartılması için mutlaka denizcilik
bakanlığını kurması lazım.
Bakın,
balıkçılarımız için de aynı şey geçerli.
Balıkçılarımız bugün Tarım Bakanlığına
bağlı. Oradaki üç tane beş tane arkadaşımız
tarafından, masada oturmak suretiyle yönetilmeye
çalışılıyor. Ama bu daha geniş kapsamlı
yapılabilir.
Bugün dünyada, gemi
üretenlere baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak
bizim onlardan hiçbir eksiğimiz yok. Çok ciddi gemiler yapıyoruz.
Bakın, savaş gemileri yapıyoruz. Geçenlerde bir büyük ihale
yaptınız Adalet ve Kalkınma Partisi olarak. İlk defa
Türkiye helikopter gemisi yapacak, Türkiyede yapılacak bu gemi. Ama bir
yanlışlık var: Bu gemiyi bir tersaneye vermek bir büyük
yanlışlık. Bugün tersanelerin hepsi boştur.
Aşağı yukarı 70e, 80e yakın da tersane
sayısı vardır. Gönlüm şunu arzu eder: Bir tersaneye bunu
vermektense bunu parça parça, montaj sonra yapılmak kaydıyla 40 tane
tersaneye dağıtmak, bu devletin tersanecilerini de, denizcilerini de
ayağa kaldırır, o geminin yapım süresi iki seneyse belki
bir seneye indirilebilir. O anlamda şunu söylemek istiyorum değerli
dostlar:
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak denizciliğin ön plana çıkmasının bir zaruret
olduğunu düşünüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin de bu yönde
çalışma yapacağını umut ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerine
Sayın Buldan, gerekçeyi mi okutalım?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
Gerekçe:
Talim Terbiye Kurulu
çoğulcu bir yapıyla oluşturulması ve özerk biçimde
çalışması gereken bir birim olmalıdır. Fakat
geçmişteki örneklerde de görüldüğü gibi Talim Terbiye Kurulu bir
vesayet kurumu olarak çalışmıştır. Talim Terbiye
Kurulu Başkanlığı'nı yıllarca eğitim
üzerinden resmi ideolojinin yeniden üretilmesinde rol
oynamıştır. Kurum eğitimin içeriğinin merkezi olarak
belirleyen ve resmi ideoloji ile uyumlu bir politika izlemiştir. Bu
anlamda Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın mevcut
haliyle bugüne kadar bilimsel, nitelikli ve özgürlükçü bir eğitim
müfredatının oluşturulması önündeki en büyük engel olduğu
açıktır. Tasarıda bir taraftan Talim Terbiye Kurulu
Başkanlığı'nın yetkilerini daraltırken, bir
taraftansa doğrudan bakan onayına dayalı daha merkezi bir
politikayı hayata geçirerek, eğitim sistemi içindeki dayatmacı
uygulamaların artacağı aşikârdır. Bu anlamda mevcut
değişiklik zaten hali hazırda bir problem alanı haline
dönmüş Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'nı bakan
eliyle siyasi iktidarın hegemonyasına sokmaktadır. Ayrıca
kurulda eğitim ile ilgili alanlarda öğretim üyelerinin görevlendirilmesini
"öğretim üyeleri" şeklinde değiştirilmektedir. Bu
değişiklikle Talim Terbiye Kuruluna eğitimle ilgisi olmayan her
alandan öğretim üyesinin görevlendirilebilmesinin önü açılmaya
çalışılmaktadır. Oysa bu kurul çoğulcu bir yapıda
oluşturulmalı ve eğitim bileşenlerinin (eğitim
bilimciler, öğretmenler, sendika temsilcileri, öğrenci-veli vb.)
içinde bulunduğu bir yapıya dönüştürülmelidir. Talim Terbiye
Kurulu sınıfın içinde öğretmenin ne yapacağına
müdahale etmemelidir. Bu kurul genel pedagojik ilkeleri belirlemeli ve çerçeve
oluşturmalıdır. Ayrıca bu kurul Türkiye'nin çok kültürlü
yapısına uygun müfredat ve ders kitapları hazırlamalı
bu aşamalarda da yerel bileşenlerle beraber
çalışmalıdır.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21inci maddede dört adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesi ile 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci maddesine eklenmesi
öngörülen üçüncü fıkrasında yer alan "müstakil" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını, "asaleten"
ibaresinin "fiilen" olarak değiştirilmesini; beşinci
fıkrasında geçen "Bakanlıklararası Ortak Kültür
Komisyonunca" ibaresinin "Bakanlıkça" olarak değiştirilmesini
ve aynı fıkrada geçen "Bakanlıklararası Ortak Kültür
Komisyonunun teklifi üzerine" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Mehmet Doğan
Kubat Salih
Koca
Kahramanmaraş İstanbul Eskişehir
İdris Şahin Ramazan Can Mine Lök Beyaz
Çankırı Kırıkkale Diyarbakır
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 21 inci maddesinin (3)üncü
fıkrasında yer alan "hizmet süresi ve yabancı dil"
ibaresinin "hizmet süresi ile yabancı dil" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Bülent Belen Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar
Tekirdağ Adana Kastamonu
Mustafa Erdem Alim
Işık Mehmet
Şandır
Ankara Kütahya
Mersin
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 21 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının
yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Celal Dinçer Fatma Nur Serter Birgül Ayman Güler
İstanbul İstanbul
İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 21 inci maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Erol
Dora
Muş Şırnak Mardin
Özdal Üçer Selma
Irmak
Van Şırnak
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL
KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
tasarısının ilgili maddesi ile yurtdışında
görevlendirilecek öğretmenlere yönelik yeni düzenlemeler getirilmektedir.
Bu düzenlemelerle yurtdışı öğretmenliğinde aranan
temel şartlar kaldırılmakta ve yurtdışında
yaşayanların sözleşmeli olarak istihdam edilebilmesinin önü
açılmaktadır. Böylece bu düzenleme, Türkiye'de ki öğretmenler
için motivasyon kaynağı olan ve başka ülkelerdeki eğitim
sistemlerini tanımalarına imkan sağlayan
yurtdışında görevlendirmeleri ortadan kaldıracak niteliktedir.
Ayrıca yurtdışında yaşayanların öğretmen
olarak görevlendirilmesi zaten yanlış iken bunların
sözleşmeli olarak çalıştırılması da AKP'nin
eğitime bakışını ortaya koymaktadır. AKP
iktidarı "sözleşmeli öğretmen" adı altında
taşeronlaştırma uygulamalarına devam etmektedir. AKP
iktidarı 12 yıllık döneminde öğretmenlik mesleğine
herkesin yapabileceği bir meslek gözüyle bakmış, ataması
yapılmayan yüzbinlerce öğretmen varken ücretli öğretmen adı
altında ücretli kölelik uygulamalarına devam etmiştir. Yurtdışında
düşük ücretli ve esnek istihdam politikası ile sözleşmeli
öğretmen görevlendirmesini öngören bu teklif Hükûmetin eğitime
bakış açısının tezahürüdür. Öğretmenlik özel
ihtisas gerektiren ve aydın kimliği ön planda olması gereken bir
meslek olup kadrolu olması şarttır. İş bu önerge bu
şart ve hakları korumak amacıyla verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 21 inci maddesinin
3 üncü fıkrasının yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Celal
Dinçer (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ, VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Birgül Ayman Güler konuşacak
önerge üzerinde.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BİRGÜL AYMAN
GÜLER (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sıra sayısı 562 olan Yasa Tasarısının 21nci
maddesiyle ilgili söz aldım.
Maddeye ilişkin
görüşlerimden önce, elimizdeki metnin, bir hesaplaşma, bir
kadrolaşma ve bir özelleştirme metni olduğu değerlendirmemi
paylaşmak isterim. Hesaplaşma, malum tabii, resmî metinlerde yazmasa
bile cemaatle AKP hesaplaşması; kadrolaşma, 21inci maddede çok
açık olarak göreceğimiz gibi yönetici kadrolarına doğrudan
Hükûmetin yönlendirmesi altında kişileri atama; üçüncüsü de, bunu
belki murat etmedi Hükûmet ya da hiçbir yerde söylemediği murat etmiş
demeyelim, niyet okumayalım ama şimdi sayısı 1.300
civarında olan özel okullara, 4 bin dershanenin kapanmasından sonra
yüzde 25i kadarının eklendiğini düşünürsek mevcut özel
okullar kadar özel okulun bu portföye
eklenmesi söz konusu. Sayı az ama şimdiki özel okulların
sayısına kıyasla cemaatlerle bu hesaplaşmanın millî
eğitim sistemi üzerinde özelleştirmeyi güçlendirme etkisi
yaratacağını söylemek gerekir. Şimdiye kadar, Yurtlar
yetersiz. dedik, Hayırseverler ile özel sektör var, tamamlarlar. dedi
Hükûmet; Okullar yetersiz. dedik, Dershaneler var, onlar tamamlar.
demişti Hükûmet. Şimdi hem yurtlar hem de okullar üzerinde hem
gönüllü sektörün hem özel sektörün yetersiz olduğu ve iyi iş
göremediği ortaya çıkmış durumda yani eğitimin
gönüllere ve cüzdanlara bırakılamayacağı ortaya
çıkmış durumda. Demek ki Türkiyede millî sektörün sosyal devlet
felsefesi temelinde sosyal eşitlik adına topyekûn bir reforma
ihtiyacı var. Şimdiye kadar, gerçekleştirilmiş olan AKP
düzenlemelerinin tümüyle ortadan kaldırılacağını ve
Türkiyenin 21inci yüzyıla yakışır bir eğitim
sistemine kavuşacağını buradan şimdiden müjdelemek
gerekir.
Değerli
milletvekilleri, 21inci madde yurt dışı
teşkilatını düzenliyor Millî Eğitim
Bakanlığının. Şu andaki hüküm bir paragraftan ibaret,
orada yalnızca Millî Eğitim Bakanlığının yurt
dışında örgütlenebileceği söylenmiş, onun
dışında başka hiçbir hüküm getirilmemiş. Herhâlde
elimizdeki metinde iyi maddelerden biri budur, yurt dışı
teşkilatına ilişkin en temel ilkelerin yasaya konmuş
olması iyidir. Burada bir paragrafa yapılan dört yeni paragraf
eklemesiyle yurt dışı teşkilatında sürekli
görevlendirilecek olanların en az bir yıl Millî Eğitim
Bakanlığı veya üniversitelerde çalışma
zorunluluğu var ve ülkenin resmî dilini bilme ya da Almanca,
Fransızca, İngilizce dillerinden birini bilme zorunluluğu var.
Bunlar doğru düşünülmüş mekanizmalar. Ancak, 3üncü maddede o
ülkede eğitim almış olanlar eğer o ülkede Türkçenin
lehçeleri konuşuluyorsa, o ülkede görev yapacak olanlar ve şu anda
Millî Eğitim Bakanlığında üst kademe görevleri üstlenenler
için hizmet süresi ve dil şartı aranmayacağı belirtiliyor.
Öyle anlaşılıyor ki dil eğitimi bakımından
dezavantajlı kalmış olabilecek üst kademe yöneticilerine yurt
dışı görev olanağı açabilmek için böyle bir düzenleme
öngörülmüş. Bir yanıyla eğer çok sınırlı
uygulanacaksa kabul edilebilir ama genel olarak liyakat ilkelerine uygun
olmayan, aynı işe farklı özellik talep eden bir düzenleme
olması nedeniyle hukuken doğru olmayan bir düzenleme olduğunu
belirtmek isterim.
Burada yine iyi bir
düzenleme söz konusu. O da şudur ki yabancı ülkelerde o ülkenin
vatandaşı olan ya da orada süresiz oturma ve çalışma iznine
sahip olan Türk vatandaşlarına mahallinden istihdam olanağı
getirilmiş, burada da bunun ilkeleri düzenlenmiş. Yurt
dışında okullarımızda istihdam sorunlarını
halledeceği ve yurt dışı teşkilatının
sorunlarını halledeceği için yerinde bir madde olduğu
kanısındayım.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 21 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "hizmet süresi ve yabancı dil"
ibaresinin "hizmet süresi ile yabancı dil" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Mehmet Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten önemli bir kanun
görüşüyoruz. Bugünü değil, geleceği şekillendirecek çok
değerli, çok önemli Millî Eğitim Bakanlığının
Kanununu, Teşkilat Kanununu görüşüyoruz. Bu sebeple, bir iki hususu
dikkatinize sunmak istiyorum. Ben de Sayın Hocanın kanaatine
katılıyorum, bu kanunun bütününü incelemedim, detayını çok
bilmiyorum, komisyon üyesi değilim ama çok önemli bir konusunu çok
doğru bir şekilde tanzim ediyoruz. Daha önce çıkartılan
kanun hükmündeki kararnamede Yurt dışı
teşkilatını Bakanlık kurar. denilmiş ama nasıl
kuracağı bu kanunla, bu kanunun 21inci maddesiyle tanzim ediliyor,
doğru yapılıyor.
Değerli
arkadaşlar, bu kapsamda bir iki hususu dikkatinize sunmak istiyorum.
Öncelikle gelecekle çok yakından, çok doğrudan ilgili olan bir konuda
bir hukuk kurarken hukukun içinde kalmak gibi bir mecburiyetimiz var. Bu konuda
iki şey söyleyeceğim. Birincisi: Bu bir teşkilat yasası.
Zaten kanun tasarısının gerekçesinde de bu çok açıkça ifade
ediliyor. Millî Eğitim Bakanlığının Görevleri,
Personeli ve Teşkilat Yapısına İlişkin Kanun
Tasarısı deniliyor. Dolayısıyla, bir teşkilat
yasasından önce Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi bir teamüldür.
Hukuki bir zorunluluk mudur incelemeyi gerektirir ama bir teamül çünkü, yani
yeni kadrolar ihdas ediliyor, yeni görevler ortaya konuluyor bunun bütçe
dengelerini nasıl etkileyeceğini etki analiz raporuyla beraber Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi gerekir. Bu Kanunun görüşülmeden
buraya getirilmiş olmasını bir hukuki eksiklik olarak görüyorum.
İkincisi: İki
buçuk yılını dolduran bir kanun hükmünde kararname Genel Kurula
gelip kanunlaşmadan onu bir kanunla değiştirmeyi de
Anayasanın 90ıncı, İç Tüzükün 91inci maddesine
aykırı olduğunu ifade ediyorum diğer arkadaşlar gibi.
Yani hukuk kurarken hukuka uygun davranmazsak yaptığımız
iş meşru olmaz, sonuçları itibarıyla doğru da olsa
meşru olmaz.
Değerli
arkadaşlar, ikinci önemli olarak huzurunuza, dikkatinize sunmak
istediğim hadise şudur: Değerli arkadaşlar, bu Kanunla hem
merkez teşkilatında hem de taşra teşkilatında
yaklaşık 40 bin görevliyi bu kanun yürürlüğe girdiği andan
itibaren kapının önüne koyuyoruz, görevlerinden alıyoruz. Bu,
bir AKP klasiği oldu yalnız bu kanunda değil birçok kanunda,
Tarım Bakanlığı kanununda, BDDK kanununda, başka
kanunlarda böyle kanun çıkartarak kadroları iptal edip yeni kadrolar
ihdas ederek
Topluca bir yönetim kıyımı diyor Sayın
Yeniçeri, doğru yani Sayın Bakan da burada her ne kadar buna itiraz
ediyorsa da yani dünkü sorulara cevabında da kendi yok burada- bunu çok
net olarak ifade etti, dedi ki: Yani elimizde böyle personeli
değiştirmek için ne bir ölçü var, ne bir imkân var, ancak bu türlü kanunlar
çıkartarak, topluca bu şekilde kadroları iptal ederek, yeni
kadrolar ihdas ederek, bir kısım kadroları görev
dışı bırakıp yeni insanları oraya atayabiliriz.
Değerli
arkadaşlar, bu, idare mahkemesine müracaat etme imkânını ortadan
kaldırdığı için çok doğrudan bir evrensel hukuk
kuralına ve bizim Anayasamızın 36ncı maddesine çok
doğrudan yanlış, karşı bir hadise. Temel hak ve
özgürlükler bağlamında insanların yargıda davalı veya
davacı olması bir temel hak ve özgürlük alanıdır. Siz
çıkardığınız kanunla insanların yargıya
gitmesinin önünü kesiyorsanız bu bir insan hakları ihlalidir. Bunu
böyle bir kanunla devamlı yapmış olmanız gerçekten en
önemli, en değerli ortak paydamız olan hukuk devleti olma
niteliğimizi ortadan kaldırır. En değerli
varlığımız, en önemli ortak paydamız olan, eğer
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkarttığımız
kanunlar Anayasaya aykırı olursa, evrensel hukuka aykırı
olursa, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran kanunlar çıkartırsak
evet, siyaset kendi kararını burada hukuklaştıracaktır,
kendi siyasetini hukuklaştıracaktır ama bunu hukukun içinde
kalarak, Anayasaya bağlı kalarak yapmak bir zorunluluktur, yoksa
sonuçları itibarıyla meşru olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Meşruiyeti tartışılan bir kanun Türkiye Büyük
Millet Meclisine yakışmaz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Özlemiştik
konuşmanızı Sayın Şandır, teşekkürler.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddenin son önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesi ile 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci maddesine eklenmesi
öngörülen üçüncü fıkrasında yer alan "müstakil" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını, "asaleten"
ibaresinin "fiilen" olarak değiştirilmesini; beşinci fıkrasında
geçen "Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonunca"
ibaresinin "Bakanlıkça" olarak değiştirilmesini ve
aynı fıkrada geçen "Bakanlıklararası Ortak Kültür
Komisyonunun teklifi üzerine" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Özellikle son 5 yıl
içerisinde Avrupa ülkelerinde, özellikle Almanca ve Fransızca
konuşulan ülkelerde görevlendirilmek üzere, görev yapacağı ülke
dilini bilen öğretmen temininde sıkıntı yaşanmakta,
öğretmen ihtiyacı karşılanamamaktadır. Almanca ve
Fransızca konuşulan ülkelerde İngilizce veya başka bir
yabancı dil bilen öğretmenlerin görevlendirilmeleri ise ihtiyaç
sayısı dikkate alındığında mümkün
bulunmamaktadır. Ayrıca, öğretmenlerimizin görev
yaptıkları okul ve çevre ile iletişim kurmaları
güçleşmekte, bu husus hizmet gerekleri ile örtüşmemektedir.
Önergeyle, Türkiye'de veya
Yükseköğretim Kurulu tarafından denkliği kabul edilen
yurtdışındaki üniversitelerin eğitim fakültelerinin ilgili
bölümlerinden lisans düzeyinde eğitimini başarıyla bitirenlerden
ilgili ülke vatandaşlığına sahip olanlarla süresiz oturma
ve çalışma izni bulunanların, mahallinden sözleşmeli
statüde öğretmen olarak Bakanlık tarafından istihdam
edilebilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca istihdam edilecek personelin
sayısı, nitelikleri, seçim usûl ve esasları, görev yerleri ve
süreleri, izinleri, görevlerinin sona erdirilmesi ve verilecek iş sonu
tazminatı ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin
diğer usûl ve esasların, Maliye Bakanlığı ve
Bakanlıkça müştereken belirlenmesi öngörülmektedir.
Önerge ile ayrıca
yurtdışına sürekli olarak görevlendirileceklerde aranan asaleten
görevde bulunmuş olma şartının ihtiyaca binaen fiilen
olarak değiştirilmesi uygun görülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci maddede üç adet
önerge vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 22 nci maddesinde yer alan
"yarıyıl ve/veya yaz tatillerinde" ibaresinin
"yarıyıl ve yaz tatillerinde" olarak
değiştirilmesini ve 8. fıkranın tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Mustafa Erdem Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar
Ankara Adana Kastamonu
Alim Işık Bülent
Belen Mehmet
Şandır
Kütahya Tekirdağ Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 22 nci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
37'inci maddesine eklenmesi öngörülen (7), (8), (9) ve (10) uncu
fıkraların madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Erol
Dora
Muş Şırnak Mardin
Özdal Üçer Selma
Irmak
Van Şırnak
"Madde 22- 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 37'inci maddesinin üçüncü fıkrasının Anayasa
Mahkemesince iptal edilen üçüncü cümlesi 'sağlık, eş,
öğrenim ve olağanüstü hallere bağlı özür durumu nedeni ile
özür durumunu belgeleyerek başvuran öğretmenlerin durumu en fazla
dört ay içinde değerlendirilerek il ve ilçe emirlerine atanmak suretiyle
yer değişiklikleri gerçekleştirilir.' şeklinde yeniden
düzenlenmiştir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 22 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen
"ve/veya" ibaresinin "ve" şeklinde
değiştirilmesini, 2 nci, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci fıkraların
yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla
/02/2014
Fatma Nur Serter Celal Dinçer Birgül Ayman
Güler
İstanbul İstanbul İzmir
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Birgül Ayman Güler, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BİRGÜL AYMAN GÜLER
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21inci
madde ne kadar ihtiyaca cevap veriyorsa 22nci madde o kadar Türkiye
Cumhuriyeti ve millî eğitim sistemi için kötüdür. 652 sayılı
Millî Eğitim Bakanlığı Yasasının 37nci maddesi
atama başlıklı maddedir ve bu maddede: Okul ve kurum
müdürlerinin yazılı, sözlü müdürlük sınavından sonra hizmet
süresi, performans, yeterlilik ölçütlerine göre okul ya da kurum müdürlüğüne atanması
öngörülür. Oysa getirdiğiniz değişiklikte okul ve kurum
müdürlüklerine atamada yazılı ve/veya sözlü sınav
koşulunu kaldırıyorsunuz. Bu atamanın dört yılla
sınırlanmasını öngörüyorsunuz. Ancak ilkelerin yanı sıra,
bölge hizmeti ve rotasyon esasına göre atama uygulamasına da son
veriyorsunuz. Bu, çok açık olarak, Türkiyenin 60 binin üstündeki okulunda
okul müdürleri, okul müdür yardımcılarının görevden el
çektirilmeleri anlamına geliyor ve yerlerine atanacak olan kişileri
hiçbir sınava tabi tutmuyorsunuz. Sınavın
dışında, hizmet süresi, performans ve yeterlilik ilkelerini de
aramıyorsunuz. Hizmette, bölge hizmeti ve rotasyon esasını da
kaldırıyorsunuz. Buna göre okul ve kurum müdürlüklerine
yapılacak olan kitlesel atamada, ilk elde 40 bin okul müdürlüğüne
yapılacak olan atamada hiçbir şarta bağlı
kalmaksızın görevlendirme öngörüyorsunuz.
Öğretmen
arkadaşlarım bilirler, öğretmen olmayan da okul
sıralarından bilir; her okul ayrı bir dünyadır, hele
ilköğretim ve ortaöğretim söz konusuysa onun
tartışılmaz önderi okul müdürüdür. Siz eğer bu kadar ölçütü
ve bu kadar esası yani bu kadar eziyeti başarıyla yerine
getirmiş olanların işlerine bir anda buradan çıkarılan
bir kanunla son verirseniz okul müdürü, kurum müdüründen itibaren
yardımcılarına, hizmetlilerine, öğrencilerine ve ailelerine
kadar yansıyacak bir siyasal baskı dalgası yaratmış
olacaksınız. Bu, doğru değil; bu, belki Hükûmetin siyasi
amaçları itibarıyla doğrudur, onu bilemem ama biz bu kürsüde
Hükûmetin çıkarlarını değil -sizler de bizim gibi- ülkenin
çıkarlarını düşünmekle yükümlü olanlarız.
Okul ve kurum müdürlerinin
yanı sıra bu maddede proje okulları diye bir düzenleme
öngörülmüş. Buralara yapılacak öğretmen ve yönetici
atamalarının tümü doğrudan bakan tarafından yapılacak.
Bir süre sonra pek çok okul müdürü bir projeye kendini dayandırmak için
muazzam bir çabaya düşecek ve giderek proje okulları amacından
da uzaklaşan bir genişlemeye uğrayacak ve bu okulların
imtiyazlı öğretmenleri, imtiyazlı okul yöneticileri millî
eğitim camiası açısından büyük bir problem alanına
dönüşecek.
Burada diğer
hükümlere ilişkin herhangi bir şey söylemeyi gerekli görmüyorum.
Atama sisteminde okul müdürü, kurum müdürünün yanı sıra hizmet
süresi, performans ve yeterlilik sürelerini il millî eğitim müdürü, ilçe
millî eğitim müdürü için de kaldırıyorsunuz. Yani millî
eğitim camiasının yapı taşı okullar
siyasallaşırken, aynı anda, onu yöneten il ve ilçe müdürlükleri,
ilçe millî eğitim müdür yardımcılıkları, bütün
bunları da aynı şekilde hizmet süresi, performans ve yeterlilik
ölçütlerinden bağımsız kılıyorsunuz; bölge hizmeti,
rotasyon esasından bağımsız kılıyorsunuz;
yalnızca hizmet süresini öngörüyorsunuz. Bu, millî eğitim sisteminin
gerçekten çanına ot tıkamaktır, bundan Hükûmet de hiçbir yarar
sağlayamayacaktır. Bu maddenin geri çekilmesi Türkiye için son derece
önemlidir.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 22 nci
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 37'inci maddesine eklenmesi öngörülen (7), (8), (9) ve (10) uncu
fıkraların madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
"Madde 22- 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 37'inci maddesinin üçüncü
fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilen üçüncü cümlesi
'sağlık, eş, öğrenim ve olağanüstü hallere
bağlı özür durumu nedeni ile özür durumunu belgeleyerek başvuran
öğretmenlerin durumu en fazla dört ay içinde değerlendirilerek il ve
ilçe emirlerine atanmak suretiyle yer değişiklikleri
gerçekleştirilir.' şeklinde yeniden düzenlenmiştir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye'de
öğretmenlerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri
sağlık, eş, öğrenim ya da olağanüstü hallerden
kaynaklı özür durumlarında yer değişiklik taleplerinin
yerine getirilmemesidir. AKP iktidarı son üç yıldır öğrenim
durumunu özer grupları arasından çıkarmıştır.
Öğretmenlerin kendi alanlarında lisansüstü eğitim görmeleri ve
böylelikle eğitimin daha nitelikli bir hale gelmesi engellenmiştir.
Öğretmenlerin il ve ilçe emrine atanma haklarını ellerinden
almıştır. Eş durumu atamalar ise tam bir mağduriyet
kaynağı olmuştur. Bugün on binlerce öğretmen aile
bütünlükleri bozulmuş bir şekilde, binbir zorlukla mücadele ederek
mesleklerini icra etmeye çalışmaktadırlar. Anayasa'ya da
aykırı bir durum ortaya çıkaran Milli Eğitim
Bakanlığının bu uygulaması sonucu binlerce
öğretmen bakanlık binası önünde günlerce eylem
yapmışlardır. Bakanlık bu yer değişikliklerini
norm kadro durumunu gerekçe göstererek yapmamakta, siyasi ve toplumsal
baskı arttığı zaman da alan değişikliği gibi
yeni mağduriyetler yaratan palyatif çözümler üretmektedir. Bakanlık
yer değişiklikleri zorunlu hizmet uygulaması, yılda bir iki
defa yapılan ve sınırlı sayıda öğretmeni kapsayan
özür grubundan yer değişikliği gibi öğretmeni ve
dolayısıyla öğrenciyi mağdur eden yol ve yöntemlerden bir
an önce vaz geçilmelidir. MEB özel olarak özür gurubu atamalarda ve genel
olarak tüm yer değiştirmelerde ortaya çıkan sorunları
aşmak için bilimsel, gerçekçi, hakkaniyetli, uluslararası hukuka ve
Anayasaya uygun çözüm yolları bulmak zorundadır.
Hükümet
tasarısının bu maddesinde yer alan ve
çıkartılmasını teklif ettiğimiz diğer
fıkralar, okul ve kurum müdür ve müdür yardımcılarının
atanmasına ilişkin tüm yetkileri AKP il başkanı gibi
çalışan valilere aktarılmasını ön görmektedir. AKP
iktidarı döneminde Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer
Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik ve ilgili kılavuzlar
neredeyse her yıl değiştirildi. Hala bu konuda oturmuş bir
sistem sağlanamadı. Bir dönem sadece mülakatla yönetici
atanırken, daha sonra sadece sınav şartı getirildi, daha
sonra sadece sınavla siyasal olarak
kadrolaşamadıklarını, istedikleri, kendilerine yakın
ve yandaş sendika üyelerini yönetici yapamadıklarını
anlayınca bu sefer tekrar sözlü sınav şartını
getirdiler, istedikleri kişileri yönetici yapabilmek için ilgili
yönetmeliklere kriterler ekleyip var olan kriterleri değiştirdiler,
yöneticilere rotasyon uygulaması getirdiler, daha sonra bundan vazgeçildi,
daha sonra ise tekrar rotasyon zorunlu kılındı. Yani 11
yıllık AKP iktidarı döneminde yönetici atama ile ilgili
mevzuatta sayısız değişiklik yapıldı.
Bugün MEB'de görevli
yöneticilerin büyük bir kısmı yandaş sendika üyesidir. Yine bu
yöneticilerin neredeyse tamamı erkektir. Ayrıca Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi öğretmenlerinin sayısı belirgin bir şekilde
fazladır. Bugüne kadar siyasal kadrolaşma için yapılan tüm
oyunlara rağmen bu yasa tasarısı ile sayıları yüz bini
geçen eğitim yöneticilerinin "kazanılmış"
haklarının yok sayılması ve görevlendirmelerde yetkinin
tamamen Valilere bırakılması kabul edilebilir bir düzenleme
değildir. Eğitimde esas olan öğretmenliktir. Bu temelde
yöneticilik eğitim emekçileri üzerinde baskı oluşturan bir makam
olarak görülmemeli, bu görevleri yerine getirecek kişiler ilgili birimin
tüm bileşenlerinin katılımıyla belli bir dönem için seçimle
iş başına gelmelidir.
Bu maddede yer alan
diğer fırkalar ile bakana "süper" yetkiler verilmektedir.
Bakan tüm kamuya personel alımına ilişkin tüm mevzuatın dışında
istediği öğretmeni "proje" uygulaması adı
altında istihdam edebilecek. 300 bine yakın ataması
yapılmayan öğretmen KPSS sınavları için ter dökerken
Bakanın sınavsız, şartsız istediği kadar
öğretmeni güvencesiz, esnek bir şekilde istihdam edebilecek. Ayrıca
bakan diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevli kişileri
istediği gibi bakanlıkta geçici olarak istihdam edebilecek. Bakana
süper yetkiler veren bu düzenlemeler kabul edilemez.
İş bu önerge tüm
bu gerekçeler ile verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 22 nci maddesinde yer alan
"yarıyıl ve/veya yaz tatillerinde" ibaresinin
"yarıyıl ve yaz tatillerinde" olarak
değiştirilmesini ve 8. fıkranın tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Mehmet Şandır, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce 21inci maddede
dikkatinize sunduğum hususu tekrar arz etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir siyasi iktidar kendi politikaları, kendi
programı doğrultusunda gereken düzenlemeleri yapar ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirir, komisyonlarda tartışılır, burada
da resmîleşir. Buna itirazımız yok. Ama yapılan bu çalışmanın
İç Tüzüke, Anayasaya, sonuçları itibarıyla da kamu
vicdanına, adalet duygusuna hizmet etmesi lazım. Bir hukuk devletinde
hukuka uygunluk, yalnız esasta değil, usulde de önemli.
Şimdi, Anayasaya
aykırılık tartışmalarını maalesef
komisyonlarda, Genel Kurulda bir türlü bir sonuca ulaştıramadık.
Aranızda çok değerli hukukçular var. Yani, onlarla hukuk
yarıştırması yapmam doğru olmaz. Ama
bakınız, bu kanunla ve bundan önce birçok kanunla yeni bir usul ihdas
ettiniz. Bununla, kanunla kurumların kadrolarını iptal ederek,
yeni kadrolar ihdas ederek birtakım memurları görevlerinden
alıyorsunuz ve onlara her şekilde idari yargı yolunu
kapatıyorsunuz. Bu kanun da yürürlüğe girdiği andan itibaren,
Sayın Bakanın ifadesiyle 39.870 üst düzey görevlinin görevleri sona
erecek ve bu işlem karşısında da bu insanlar yargıya
gidemeyecekler, haklarını arayamayacaklar. Hâlbuki, evrensel hukukta
da, Anayasanın 36ncı maddesinde de çok temel bir insan hakkı
olarak hak arama hürriyeti tanzim edilmektedir. İnsanlar, vatandaşlar
davalı veya davacı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir. Bu çok temel bir insan hakkıdır.
Anayasamızın da temel hak ve özgürlükler bağlamında
sayılan bir temel kuraldır. Şimdi, burada bunu ortadan
kaldırıyorsunuz. Hatta, devamını getirirsek
Anayasanın 40ıncı maddesinde de diyor ki: Devlet,
işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere
başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Sayın
İyimaya bunları benden daha iyi bilir, Sayın Haluk İpek
bunları bizden daha iyi bilir. Ama yani şimdi, bu kanunla
getirdiğiniz hüküm, -gerekçesi ne olursa olsun, onu sorgulamıyorum
yani, işte, bir yerle yarışıyorsunuz, dövüşüyorsunuz,
bunu sorgulamıyorum ama- getirdiğiniz sonuç eğer
insanların, yani millî eğitime hizmet etmiş görevlilerin elinden
yargıya müracaat etmek hakkını alıyorsa bu, Anayasaya da
aykırı, hukuka da aykırı. 39.870 kişi bu kanun Resmî
Gazetede yayımlandığı gün, artık, Sayın
Bakanın ifadesiyle öğretmen olacaklar. Bu böyle değil
değerli arkadaşlar yani müdür kolay olunmuyor, belli süreler görev
yapmadan olunmuyor. Yani, Türkiye'nin realitesi Sayın Bakının
ifade ettiği gibi değil.
Şimdi, bu
yaklaşık 40 bin kişinin çocukları, ailesi, çevresi bir soru
soracak size yarın bölgelerinize gittiğinizde: Bizim ne suçumuz
vardı? Hangi kusuru işledik, Hükûmete karşı,
Bakanlığa karşı, sizin siyasetinize,
programınıza, görevinize karşı hangi kusurumuz oldu ki siz
bir kanun çıkararak ve benim hak arama özgürlüğümü de kapatarak böyle
bir hüküm ortaya koyuyorsunuz? diye soracak.
Değerli
arkadaşlar, yani yaptığınız iş kamu
vicdanında, insan vicdanında eğer adalet duygusunu zedeliyorsa
bu kanunların, çıkarttığınız bu hukukun
meşruiyeti tartışılır. Kanuna uygun olması,
Anayasaya uygun olması da önemli değil, eğer bu kanunun sonunda
bir tek kişi vicdanında sizi Allaha havale eder, kul
hakkını yemiş olursanız, Size hakkımı helal
etmiyorum. derse bir müdür, bir müdür
yardımcısı, bir öğretmen, bunun sorumluluğunun
altından kalkamazsınız. Bunu tekrar dikkatinize sunmak için söz
aldım.
Gerçekten önemli bir
kanun, geleceği belirleyecek bir kanun yapıyoruz ama bunun meşru
olması lazım. Anayasaya, buna bağlıyız,
bağlı olmaya söz verdik; bu Anayasaya uygun olması lazım.
Bu düzenleme bu anlamıyla Anayasaya aykırıdır.
Bunu tekrar dikkatinize
sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
23üncü maddede
dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 562 sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü
maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 652 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 41 inci maddesinin beşinci fıkrasının
son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve
altıncı fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Nureddin Nebati Metin Külünk
Kahramanmaraş İstanbul İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu İdris Şahin
Hatay Çankırı
Maarif
Müfettişleri ve Maarif Müfettiş Yardımcıları, 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin
A- Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa Göre Alanlar kısmının (1) numaralı bölümünün (j)
sırasında öngörülen ek ödemeden aynı usul ve esaslar dâhilinde
yararlandırılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar
Kurulu'nca 27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 23 üncü maddesinde yer alan 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 41 inci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan "Bakanlıkta" ibaresinin "Bakanlık
bünyesinde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş
Ankara
Seyfettin
Yılmaz Emin Çınar Bülent Belen
Adana Kastamonu Tekirdağ
Mustafa
Erdem Alim Işık
Ankara
Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 562 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 23
üncü maddesinde fıkra ve bentlerindeki "maarif" sözcüğünün
çıkartılmasını, aynı maddede yer alan ve 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 41 inci maddesine
değişiklik yapılmasını öngören 1 ila 3 üncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris Baluken Altan Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan Erol
Dora
Muş Şırnak
Mardin
Özdal
Üçer Selma
Irmak
Van Şırnak
MADDE 41- (1) Doğrudan Bakanlığa
bağlı olmak üzere Türkiye İstatistik Kurumu İstatistiki
Bölge Birimleri Sınıflandırması ikinci düzey esas
alınarak 26 bölgede oluşturulan Bölge Müfettişleri
Başkanlığında Müfettişler ve Müfettiş
Yardımcıları istihdam edilir.
(2) Müfettiş
yardımcıları; Eğitim Yönetimi, Teftişi,
Planlaması ve Ekonomisi ile Eğitim Yönetimi ve Politikaları
Anabilim Dallarında yüksek lisans yapmış ve aday
öğretmenlik sürecini tamamlamış öğretmenler ve öğretmenlikte
sekiz yıl ve daha fazla hizmeti bulunan öğretmenler arasından
yapılacak yazılı ve sözlü sınav puanlarına göre
mesleğe alınırlar.
Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından oluşturulacak sözlü sınav
komisyonu sözlü sınava açılan kadro sayısının üç kat
kadar fazlasını yazılı sınavı puanı en
yüksek adaydan başlamak üzere çağırır. Sözlü
sınavlarda sesli ve görsel kayıt sistemleri kullanılır.
Sınavlara ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Eğitim
Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi ile Eğitim Yönetimi
ve Politikaları Anabilim Dallarında doktorasını tamamlamış
öğretmenler müfettiş kadrolarına atanır."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin
1 inci fıkrasının "Bakanlıkça uygun görülen illerde
merkeze bağlı oluşturulan Maarif Müfettişleri
Başkanlığında Maarif Müfettişleri ve Maarif
Müfettiş Yardımcıları istihdam edilir." şeklinde
değiştirilmesini, 2 nci fıkrasının (a) bendinde geçen
"eğitim, fen edebiyat ve ilahiyat fakülteleri" ibarelerinin
çıkarılmasını, 2 nci fıkrasının
"Yapılacak olan yazılı ve sözlü sınavda
başarılı olmak. Sözlü sınavların başarı
ortalamasına etkisi yüzde onu geçemez." şeklinde
değiştirilmesini, 3 üncü fıkrasının "Maarif
Müfettiş Yardımcısı kadrolarına, öğretmenler
arasında yapılacak olan yazılı ve sözlü sınavda
başarılı olanlar arasından atama yapılır. Sözlü
sınavların başarı ortalamasına etkisi yüzde onu
geçemez." şeklinde değiştirilmesini, 5 inci
fıkrasının yasa metninden çıkarılmasını, arz
ve teklif ederiz.
Celal Dinçer Fatma Nur
Serter
İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Celal Dinçer, siz mi
konuşacaksınız?
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa
tasarısının çok tehlikeli ve sakıncalı olduğunu
defalarca söylememize rağmen, iktidar her zamanki gibi gene bildiğini
okumaktadır. İktidar, eğitimi millî bir mesele olarak ele
alıp değerlendirememiş, siyaset kurumlarının
varlığını ispat ve güç gösterisi için
kullandığı bir yazboz tahtası hâline getirmiştir.
Bu tasarıda
dershanelerin zorla dönüştürülmesi ve kapatılmasıyla ilgili
dayatma kadar keyfîliğe açık, demokrasinin gereklerine
aykırı ve milletin talep ve beklentilerini hiçe sayan pek çok
değişiklik yer almaktadır. Bu tasarıyla, Millî Eğitim
Bakanlığının müsteşar hariç tüm üst düzey
görevlilerinin görevlerine son verilmektedir. Daha önce de eski Bakan
Sayın Ömer Dinçer yasa çıkartarak Bakanlık merkez
teşkilatını yerle bir etmişti, şimdi Hükûmet bu konuda
yeni bir hamle daha yapmaktadır. Demek ki Ömer Dinçerin 652
sayılı Teşkilat Yasası Hükûmet nazarında istenen
etkiyi sağlayamamış ve yeterli sayıda adam
kayırılamamış ki yeni bir düzenleme yapılması
gündeme gelmiştir. Bu tasarıyla Millî Eğitim
Bakanlığındaki üst düzey bürokratlar keyfî bir şekilde
görevden alınacak, kazanılmış hakları yok edilecektir.
Ayrıca, hiçbir hukuk devletinde görülmeyecek bir şekilde yargı
yolu da kapatılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tasarıda tüm merkez ve il yöneticilerinin
yanında dört yılını dolduran okul yöneticilerinin de
görevleri sona ermektedir. Okul yöneticilerinin kaderi valilerin ve il millî
eğitim müdürlerinin iki dudağı arasındadır. Valilerin,
günümüzde devletin valisi değil iktidarın valisi olduğunu, AKP
il başkanı gibi davrandıklarını herkes bilmektedir. Bu
nedenlerle tarafsız ve adil bir atamanın
yapılacağını kim iddia edebilir? Bu yasa
tasarısıyla eğitimde korkunun hâkim kılınması,
okulların siyasallaştırılması; sindirilmiş,
baskılanmış, ezilmiş eğitimci ordusunun
yaratılması amaçlanmıştır.
Bu tasarıyla il
eğitim denetmenleri yeni adıyla maarif müfettişleri tek
çatı altında toplanmıştır, bu olumlu bir
gelişmedir ama talepleri karşılanmamış, özlük
haklarında hiçbir iyileştirme yapılmamıştır;
aksine statü ve özlük haklarında kayıplar yaşanacaktır.
Maarif müfettişlerinin il millî eğitim müdürlüklerinin emrinde
olması, tarafsız inceleme, soruşturma ve denetim
yapılmasını ortadan kaldıracaktır.
Yine, maarif
müfettişliğine asıl olarak öğretmenlerin atanması
gerekirken tasarıda yapılan teknik hatalarla -Sayın Bakanım,
burada ikaz ediyorum- üniversitelerden yeni mezun olan eğitim, fen
edebiyat ve ilahiyat fakültesi mezunları hiç öğretmenlik yapmadan
müfettişlik yapmış olacak. Oysa, maarif müfettişliği
tecrübe isteyen bir olaydır.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa, eğitimi elli yıl geriye götürecektir. Bu
yasa tasarısı, eğitimde torpili, adam kayırmaları,
yandaşlığı, ideolojik ve siyasal yapılanmaları
hâkim kılacaktır. İktidarın adamı mantığını
eğitimin her hücresine yerleştirecektir. Çok açık söylüyorum: Bu
kanun tasarısı, millî eğitime yapılmış sivil bir
darbedir. Asıl şikâyet ettiğiniz 28 Şubat şimdi
gelmektedir. Yapılanların demokrasiyle uzaktan yakından bir
ilgisi yoktur. Bu tasarı, insan hakları ihlalleriyle doludur,
öğretmenlerin iş güvencesini yok etmektedir, devletteki
istikrarı zedelemektedir, Millî Eğitim
Bakanlığının hafızasını yok etmektedir.
Anlaşılıyor ki bu tasarıyı hazırlayanlar
tebeşir tozu yutmamış, öğretmenlik mesleğinin çilesini
bilmemektedir. Eğitim camiası AKP iktidarının kendilerine
yaptığı bu zulmü ve eziyeti görmektedir ve asla
unutmayacaktır.
Şimdi iktidara
sesleniyorum: Paraları sıfırladığınız gibi
millî eğitimi bitirecek bu yasa tasarısını da ortadan
kaldırın. Eğitimi özelleştirmekten ve piyasaya açmaktan
vazgeçin. Eğitimi siyasi çıkarlarınız için
kullanmayın. Öğretmenleri geleceksizliğe mahkûm etmeyin. Kamu
kaynaklarını özel okullara aktarmaktan vazgeçin. Millî eğitim
personeline kıyım ve zulüm uygulamayın.
Bu arada, yeri
gelmişken Hakkâri Emniyet Müdürü Sayın Tufan Ergüderi kutluyorum.
Artık bu zulme dayanamıyorum. Görevden almalar zulme
dönüşmüştür. diyerek istifa etmiştir.
Sayın Bakanım,
aynı zulmü siz Millî Eğitim Bakanlığında
uyguluyorsunuz. Milyonları eritmekten vazgeçin, biraz da çöpten yiyecek
toplayanların derdine çare bulmaya çalışın.
Tekrar yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 23 üncü
maddesinde fıkra ve bentlerindeki "maarif" sözcüğünün
çıkartılmasını, aynı maddede yer alan ve 652 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 41 inci maddesine değişiklik
yapılmasını öngören 1 ila 3 üncü fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 41- (1)
Doğrudan Bakanlığa bağlı olmak üzere Türkiye
İstatistik Kurumu İstatistiki Bölge Birimleri
Sınıflandırması ikinci düzey esas alınarak 26 bölgede
oluşturulan Bölge Müfettişleri Başkanlığında
Müfettişler ve Müfettiş Yardımcıları istihdam edilir.
(2) Müfettiş
yardımcıları; Eğitim Yönetimi, Teftişi,
Planlaması ve Ekonomisi ile Eğitim Yönetimi ve Politikaları
Anabilim Dallarında yüksek lisans yapmış ve aday öğretmenlik
sürecini tamamlamış öğretmenler ve öğretmenlikte sekiz
yıl ve daha fazla hizmeti bulunan öğretmenler arasından
yapılacak yazılı ve sözlü sınav puanlarına göre
mesleğe alınırlar.
Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından oluşturulacak sözlü sınav
komisyonu sözlü sınava açılan kadro sayısının üç kat
kadar fazlasını yazılı sınavı puanı en
yüksek adaydan başlamak üzere çağırır. Sözlü
sınavlarda sesli ve görsel kayıt sistemleri kullanılır.
Sınavlara ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Eğitim Yönetimi,
Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi ile Eğitim Yönetimi ve
Politikaları Anabilim Dallarında doktorasını
tamamlamış öğretmenler müfettiş kadrolarına
atanır."
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümetin getirdiği
öneri ile, eğitim fakültesi mezunu olmayan ya da herhangi bir pedagojik
formasyona sahip olmayan, öğretmenlik mesleğine ilişkin hiçbir
bilgi, birikim ve deneyimi olmayan herkese müfettiş olma şansı
verilmektedir. Yani hükümetin teklifi ile biyoloji, kimya, tarih, istatistik vb
bölümlerini tamamlayan eğitime dair hiçbir bilgi birikim ve deneyimi
olmayan mezunlar hangi şartlarda yapılacağı belli olmayan
bir sınavla müfettiş yardımcısı olarak atanacak ve
yıllarını öğretmenlik mesleğine vermiş
öğretmenleri, yöneticileri denetlemesinin önü açılacaktır. Bu
uygulama kabul edilebilir bir durum değildir. Müfettişlik meslekte
belli bir bilgi, birikim ve tecrübeye sahip olan ya da bu alanda özel
eğitim alan öğretmenler arasından liyakat ilkelerine uygun
şeffaf, adil ve hesap verebilir bir yöntemle seçilmelidir. Ancak bu
şekilde rehberlik ve denetim gerçek anlamda eğitimin niteliğini
artırıcı bir etki yaratabilir. Aksi takdirde eğitim
emekçileri üzerinde anti demokratik bir baskı aracı olmaktan daha
fazla bir işlevi yerine getirmeyecektir. Ayrıca bu önerimizle
öğretmenlerin kendi alanlarında yüksek lisans ve doktora
eğitimlerine yönlendirilmesi teşvik edilecek böylelikle öğretmen
niteliği de yükseltilecektir. İş bu önerimiz tüm bu gerekçeler
ile hazırlanıp sunulmuştur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 23 üncü maddesinde yer alan 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 41 inci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan "Bakanlıkta" ibaresinin
"Bakanlık bünyesinde" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Muharrem Varlı
(Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Muharrem Varlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
On iki yıldan beri
iktidarınızda 4 bakan değişti. (MHP sıralarından
5, 5 sesleri)
5 mi oldu? 5 bakan
değişmiş, ben yanlış söylemişim.
Her bakan
değişikliğinde de eğitim sistemimizi kökünden
değiştirdiniz, imtihan sistemlerini kökünden değiştirdiniz.
Yani çocuklar neye adapte olacaklarını, neyi okuyup, neyi
anlayıp neye göre imtihana gireceklerini anlayamaz hâle geldiler. Bu kadar
çok, eğitimle uğraşılmaz, bu kadar çok, eğitim sistemi
değiştirilmez. Yani Türkiye'nin en önemli konusunu konuşuyoruz,
eğitim. Çocuklarımızın geleceğini belirleyecek,
çocuklarımızın geleceğiyle ilgili verecekleri kararı
belirleyecek eğitim sistemini tartışıyoruz ama her
defasında, sil baştan, yeniden, kendi kafanıza göre, kendi
isteğinize göre tartışmadan, konuşmadan eğitim sistemi
belirliyorsunuz.
İşte,
çıkarılan bu kanun tasarısıyla da yıllarını
okullarda eğitimcilik, müdürlük ve müdür
yardımcılığı görevlerinde tecrübeyle yürütmüş,
kendisini yetiştirmiş, okulu tanıyan, öğrenciyi
tanıyan, öğrenci psikolojisini bilen insanları bir
çırpıda değiştiriyorsunuz, yerine imtihan şartı
koymadan, tamamen kendi teşkilatlarınızın, kendi
sendikanızın önereceği isimleri valiler vasıtasıyla
atatarak görev verdirmeye çalışıyorsunuz. Yani bu zulümdür.
Allahtan korkan vicdan sahibi insanların buna evet demesi mümkün
değildir arkadaşlar. Yani bu kadar, yıllarını okul
tecrübesiyle, yıllarını müdürlükle, idarecilikle geçirmiş
insanları bir çırpıda kaldırıp atıyorsunuz.
Gelin, bundan vazgeçin. Bu doğru bir uygulama değil, yanlış
bir uygulama. Yerine atayacağınız insanlarda hiçbir yeterlilik
aramıyorsunuz, hiçbir imtihan şartı yok; tamamen,
istediğinizi istediğiniz yere müdür olarak atayacaksınız
veya üst derecede bürokrat olarak tayin edeceksiniz. Bu doğru bir uygulama
değil, bundan vazgeçmeniz lazım.
Şimdi, yine, son
dönemlerde getirdiğiniz yasa tekliflerinin hepsini incelediğinizde,
tamamen hesaplaşmaya dayalı, intikam almaya dayalı, bir yerleri
tasfiye etme veya bir yerlerin önünü açmak adına getirilen ve Hükûmeti de
garanti altına alacak, koruma altına alacak yasalarla karşı
karşıyayız. Son dönemde çıkardığınız
yasaların hepsi bunlarla alakalı. Yani gerçekten ülkenin menfaatine,
eğitim sistemimizin menfaatine, öğrencilerimizin menfaatine bir
yasayla daha şu ana kadar karşılaşmadık. Ne var?
Efendim, ayakkabı kutularını parayla doldurup, yatak
odalarında para kasalarını parayla doldurup savcılık
soruşturması neticesinde cezaevine atılanların
kurtarılmasıyla alakalı yasa teklifleri veya Hükûmetin
yapmış olduğu görüşmelerde gelecekte bir
sıkıntı olmasın diye -Oslo süreci gibi- bu süreçleri
garanti altına almak adına çıkarılan yasa teklifleri.
Arkadaşlar, bunlar doğru şeyler değil, bunlardan vazgeçin.
Millet bize burada hizmet edelim diye görev verdi. Milletin hizmetinde
olmamız gerekirken siz her şeyi, bu yasaları Hükûmeti koruma
altına almak, kendinizi koruma altına almak adına
yapıyorsunuz ve burada sabahlara kadar sinir gerilimi içerisinde, belki
zaman zaman tartışmaların, hatta kavgaların olduğu
görüşmeler yapıyoruz. Bunlar doğru şeyler değil, bunlar
ülkemize menfaat sağlayacak şeyler değil.
Yine, akademisyenlerle
alakalı bir düzenleme var ki burada akademisyenlerin de sesini kesmek
istiyorsunuz. Onların verecekleri beyanatları veya kafalarında
oluşturdukları düşünceleri, konuşmalarını
engelliyorsunuz. Yani bu ülkede yargı sustu, polis sustu, akademisyenler
sustu, eğitim tamamen kökünden değiştiriliyor; o zaman kim
konuşacak? Siyasetçileri, konuşanların hepsini de zaten darbeci
ilan ediyorsunuz. Yani, geldiğimiz nokta doğru bir nokta değil.
İyi bir yerde değilsiniz arkadaşlar.
Hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
41 inci maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesinin madde
metninden çıkarılmasını ve altıncı
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
"Maarif
Müfettişleri ve Maarif Müfettiş Yardımcıları, 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin
" A- Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa Göre Alanlar" kısmının (1) numaralı bölümünün
(j) sırasında öngörülen ek ödemeden aynı usul ve esaslar
dâhilinde yararlandırılır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile Bakanlıkta
Maarif Müfettiş Yardımcılığı kadrosuna atanma
esasları, Maarif Müfettişliğine geçişte yeterlik
sınavı ile Maarif Müfettişlerinin görevlendirilmelerine
ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Maddenin beşinci
fıkrasında ise, ihtiyaç halinde Bakanlık Rehberlik ve Denetim
Başkanlığı'nda Maarif Müfettişi
görevlendirilebileceği hususuna yer verilmiş ancak bu sayı azami
elli Maarif Müfettişi ile sınırlanmıştır.
İhtiyaçların öngörülemeyecek olması ve elliden fazla
müfettiş görevlendirilmesini gerektiren hallerin olabileceği ihtimali
de göz önüne alındığında yukarıda belirtilen cümlenin
madde metninden çıkarılması gerektiği
değerlendirilmiştir. Önergeyle, Maarif Müfettişlerinin ve Maarif
Müfettiş Yardımcılarının 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile bakanlık taşra teşkilatı denetim
elemanlarına ödenen ek ödeme oranlarından eskiden olduğu gibi
yararlanmaya devam etmeleri öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
24üncü maddede iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 24 üncü maddesinde yer alan 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ek madde olarak eklenen ikinci
fıkrasında yer alan "bedelin tutarı ile tahsiline
ilişkin usul ve esaslar" ibaresinin "bedelin tutar ve tahsiline
ilişkin usul ile esaslar" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Seyfettin Yılmaz Emin
Çınar Mustafa
Erdem
Adana Kastamonu Ankara
Bülent Belen Alim
Işık Yusuf
Halaçoğlu
Tekirdağ Kütahya Kayseri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 24 üncü maddesinin
3 fıkrasının Yurtdışında büyükelçilikler ve
başkonsolosluklar bünyesinde Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı resmi okulların hizmet binası yapımı,
donatım, kefalet ücreti ve kira giderleri ile bakanlıkça uygun
görülen diğer ihtiyaçları Bakanlık bütçesine bu amaçla konulacak
ödenekten karşılanır. şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Fatma Nur Serter Celal
Dinçer Veli
Ağbaba
İstanbul İstanbul
Malatya
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Veli Ağbaba konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle AKP milletvekillerine gözaydın diliyorum,
gözleri aydın çünkü aralarında iki bakan çocuğunun da bulunduğu
ve büyük patronun da bulunduğu 5 kişi bugün tahliye edildi. Güler,
Sarraf, Çağlayanın Atılı suçların şüpheliler
lehine değişme ihtimali, delillerin toplandıkları, sabit
ikametgah ve konumları gereği kaçma ve delilleri karartma ihtimali
bulunmadığından ayrı ayrı tahliyelerine karar
verilmiştir. diye bir karar var bugün mahkeme kararı.
Değerli
arkadaşlar, kararı okuyunca ve cezaevlerinde kalan, kaçma
şüphesi olan, delilleri karartma şüphesi olan insanlar aklıma
gelince tabii üzülmedim desem yalan olur.
Değerli
arkadaşlar, bakın, kısa süre önce Türk vatandaşı olan
Rıza Sarrafın kaçma şüphesi yok, bu memlekete altmış
yılını vermiş, sizinle beraber görev yapmış 71 yaşındaki
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğun kaçma şüphesi
var. Ömrünü bilime hizmetle geçirmiş -dört yılını
cezaevinde- sahte delillerle cezaevine atılmış Mehmet
Haberalın kaçma şüphesi var, özel uçağı olan Rıza
Sarrafın kaçma şüphesi yok. 76 yaşındaki yazar,
düşünür, ekonomist, tarihçi Yalçın Küçükün kaçma şüphesi var,
29 yaşındaki Rızanın kaçma şüphesi yok. Sahte
delillerle Maltepede, Hasdalda, Hadımköyde, Mamakta, Şirinyerde
bulunan ve ömürleri Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmetle geçen Balyoz
mağduru askerlerin kaçma şüpheleri var ama bakan çocuklarının
kaçma şüphesi yok, ki bunların birçoğunu yakinen tanıyorum,
gittim, cezaevlerinde tek tek ziyaret ettim değerli arkadaşlar.
Bunların birçoğu 14 yaşında orduya girmiş, 54
yaşında cezaevine girmiş. Bunların kaçma şüphesi var,
ömürlerinde başka bir memleket bilmeyen insanların kaçma şüphesi
var, bakan çocuklarının ve Rızanın kaçma şüphesi yok.
Yine, Tuncay Özkanın, Doğu Perinçekin, Levent Bektaşın,
Deniz Yıldırımın, Hikmet Çiçekin delilleri karartma
şüphesi var ama sizinkilerin delilleri karartma şüphesi yok, ki bu
insanlar sahte delillerle, sahte verilerle, sahte gizli tanıkların
-ve gizli tanıkların kimisi tecavüzcü, kimisi kadın
tüccarı, kimisi ahlaksız- o gizli ifadeleriyle cezaevinde tutuluyor,
delilleri karatma şüphesi var ama sizin
yandaşlarınızın karartma şüphesi yok.
Değerli
arkadaşlar, bugün, sizin çokça eteğine
yapıştığınız, bugün, sizin yandaş
gazetelerin röportaj yapmak için sıraya girdiği ama dün mahkûm
ettiğiniz, cezaevine attığınız, Devrimci Karargâh
davasından Hanefi Avcının delilleri karartma şüphesi var,
Rızanınki yok. Bugün, Hanefi Avcı sizin her yerde referans
göstereceğiniz birisi oldu. Bence bundan da geçmişten dolayı,
eğer vicdanınız varsa biraz utanmanız lazım.
Değerli
arkadaşlar, Ergenekon, Balyoz, KCK, askerî casusluk, Oda TV, Devrimci
Karargâh davalarında haksızca, hukuksuzca yıllardan beri
ömürlerini çürütenler var. AKP milletvekillerine sesleniyorum: Eğer
vicdanınız varsa, ellerinizi vicdanınıza koyun bir
düşünün. Değerli arkadaşlar, gazeteci Füsun Erdoğan sekiz
yıldan beri tutuklu yargılanıyor. Doğu Perinçek altı
yıl, Mustafa Balbay beş yıl sonunda çıkabildi, Bilgin
Balanlısı, Can Erenoğlusu; bugün yine ipine
sarıldığınız emekli Albay Ahmet Zeki Üçoku
yıllardan beri tutuklu yargılanırken değerli
arkadaşlar, sizinkiler altmış günü doldurmadan serbest
bırakıldı. Bugün hepiniz kadar oy alarak milletvekili seçilen,
sadece Başbakana kalkmadığı için cezalandırılan
Engin Alan yıllardan beri cezaevinde yatıyor. En az sizin kadar
hakkıyla geldi buraya ama sizinkiler altmış gün sonra tahliye
ediliyor. Şimdi, Engin Alan gelecek, MHP sıralarına oturacak.
Bakın, kaçma şüphesiyle dört yıl cezaevinde tutulan Mehmet
Haberal Meclisten çıkmadı değerli arkadaşlar. Eğer
biraz vicdan varsa bunu düşünmenizi rica ediyorum sizden. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bunu
sizin hukukunuz kabul eder mi bilmiyorum ama bunu hiçbir vicdanın kabul
etmeyeceği kesin. Anlaşılıyor ki değerli
arkadaşlar, para çok olunca, kutu çok olunca delilleri karartma
şüphesi olmaz, kaçma şüphesi olmaz.
Değerli
arkadaşlar, bir de yurt dışı yasağı var.
Bakın, Sinan Aygün orada oturuyor, Mehmet Haberal orada, Mustafa Balbay
orada. Yurt dışı yasağı çıkarttınız
arkadaşlar. Bu insanların Türkiye dışında başka
yerde yaşama şansları var mı? Ellerinizi
vicdanınıza koyun. Eğer kumpas varsa, eğer vicdan varsa
bunları bir düşünün ve kararınızı verin
arkadaşlar.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 24 üncü maddesinde yer alan 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ek madde olarak eklenen ikinci fıkrasında yer alan
"bedelin tutarı ile tahsiline ilişkin usul ve esaslar"
ibaresinin "bedelin tutar ve tahsiline ilişkin usul ile esaslar"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Yusuf Halaçoğlu konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şimdi, bu madde niçin önemli? Şu
bakımdan önemli: Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından, işte Talim ve Terbiye Kurulunda ders kitapları kabul
ediliyor. Daha önce oraya veriliyor, yarışma açılıyor, ders
kitapları hazırlanıyor. Yani, sistem hep bu şekilde gitmiş.
Bunların baskısı yaptırılmış ama bu
baskı sırasında başta olmak üzere, ders kitabı olarak
kabul edilen kitapların suistimal dâhilinde kabul edilmesine
varıncaya kadar, pek çok, karşımıza, olay meydana
gelmiş.
Tarih Kurumu
Başkanlığım sırasında bu kitapların
baskısıyla ilgili biz de ihalelere
katıldığımızda şunlarla karşılaştık:
Maalesef, dışarıda birtakım yerlere vermek suretiyle
kitapları bastırıyorlardı. Biz 17 kuruştan
basalım derken, 32 kuruşa dışarıya bastırılıyordu.
Şimdi, birincisi bu. Burada bir düzenlemenin muhakkak ciddi olarak
yapılması gerekir ve bu suistimalin önlenmesi de gerekir.
İkincisi: Ders
kitapları dediğimiz zaman, ders kitaplarının bugünkü,
artık, sistemden çıkarılması gerekiyor. Söz gelimi, ben
tarihle ilgili söyleyeyim: Mesela, tarihî olaylarda tarih ders
kitaplarını artık yazılı olmaktan çıkarıp bunların,
önemli olayların, bir yerde, belki, dramalar hâline sokmak suretiyle
CDlere aktarılması ve bunların okulda gösterilerek,
öğretmen tarafından da öğrencilerle tartışılarak
bir sonuca varılmasında çok büyük bir yarar var.
Dolayısıyla, böylece görsel, birkaç duyuya hitap eden bir sistem
gerçekleşir.
Tabii, bunları
anlatabilecek bir yapının da oluşması gerekiyor.
Şimdi, yazı tahtası değiştirmek veya tablet bilgisayar
vermekle bunları yapmanız mümkün değil. Yani bunların
altyapısını oluşturmanız lazım. Tablet
bilgisayara koyacağınız bilgiler önemlidir, bilgisayarın
kendisi değil. Yani öğrencinin bundan nasıl
faydalanacağını, bu faydalanacağı bilgilerin
nasıl kendisine, o öğrenciye verileceği son derece önemli.
Bunları göz önüne almak lazım.
Ama ne gariptir ki bugüne
kadar Türkiyede -demin bir konuşmamda söylediğim gibi- doksan bir
yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığınızda,
üzerinde en çok oynanan fakat ciddi bir düzenleme yapılmayan tek
bakanlık Millî Eğitim Bakanlığıdır. Çünkü
Bakanlığın kendisi değil, yapılanması değil,
teşkilatlanması değil, ki teşkilatlanmasında da çok
değişiklikler söz konusu olmamıştır. Şimdi büyük
bir değişiklik daha yapılıyor ama bu değişiklik,
efendim, dört seneden sonrakiler için geçerli olacak, görevden alınacak.
Hangi sebeple alıyorsunuz? Yani beş yıllık olanı hangi
sebeple alıyorsunuz?
Şimdi,
kazanılmış hak denilen bir şey vardır. Bunun ortadan
kaldırılması, hukuk devletine son derece yakışmayan
bir durumdur ama alınırken çok farklı bir şekilde
alındığı için daha da feci bir durum meydana gelmektedir.
Hâlbuki liyakat, devletlerin ayakta kalması, yücelmesi ve ileriye
gitmesinin en önemli unsurlarından bir tanesidir.
Bakın, biz modern
Türkiyeden sözde- bahsediyoruz. Osmanlı Devleti bile ta Fatih Sultan
Mehmet döneminde liyakate o kadar önem vermiş ki liyakat kanunu
çıkarmış. Hangi göreve hangi görevlerden sonra
gelinebileceğini belirlemiş yani bir silsileimeratip, tecrübe ön
plana çıkarılmış. Hatta imtihansız hiç kimse bir yere
getirilmemiş, kadılar bile imtihana tabi tutuluyor, ona göre bir
silsileimeratiple geliyorlar görevlerine.
Şimdi siz
doğrudan doğruya bir bakana, bir genel müdüre, bir bakan
yardımcısına, bir müsteşara vereceksiniz bir yetkiyi. Yani
yapmayın arkadaşlar ya. Şu millî eğitim dediğimiz
eğitim sistemini adam gibi bir hâle koymamız gerekiyor.
Bakın, geçmiş
dönemde -birçoğunuz bilecektir, gençliğinizde görmüşsünüzdür,
genç olanlara söylemiyorum, benim gibi yaşlılara söylüyorum- bizim
lise derslerinde, lise dönemlerimizde mantık, sosyoloji, felsefe görürdük.
Nerede o mantık kardeşim? Var mı bugün? Yok. Hâlbuki en önemli
derslerden bir tanesi çünkü bunu kullanmayı bilmiyoruz, onun için.
Dolayısıyla, o zamanki kalitedeki derslerin verildiğini bugün
söyleyemezsiniz. Çocuklara soruyoruz, işte, televizyonlar ortalıkta
soruyor, Türkiye hangi yarım kürededir? diyor; şöyle bekliyor,
Orta yarım kürede. diyor. Yani buna benzer o kadar çok verecek örnek var
ki.
Yani gerçekten biz
kaliteli bir eğitim vermeden, gençliğimizi iyi eğitmeden
Türkiyenin geleceğini nasıl garanti altına alacağız?
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
25inci maddede dört adet
önerge vardır. Son okutacağım önerge Anayasaya
aykırılık önergesidir.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 25 inci maddesi ile 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen geçici 10 uncu
maddenin beşinci fıkrasının ilk cümlesinin
aşağıdaki şekilde, sekizinci fıkrasında geçen
"eğitim öğretim yılının" ibarelerinin
"ders yılının" şeklinde, anılan çerçeve
maddeye bağlı ek (3) sayılı listenin ise aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Mehmet Doğan
Kubat Salih
Koca
Kahramanmaraş İstanbul Eskişehir
İdris Şahin Ramazan Can Mine Lök Beyaz
Çankırı Kırıkkale Diyarbakır
Hacı Bayram Türkoğlu Şirin Ünal
Hatay İstanbul
"Üçüncü fıkraya
göre ekli (3) sayılı listedeki Grup Başkanı ve İl
Müdürü kadrolarına atanmış sayılanlar ile geçici 3 üncü
maddeye istinaden şahsa bağlı Genel Müdür
Yardımcısı, Daire Başkanı ve İl Müdürü
kadrolarına atanmış sayılanlar Öğretmen
Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğüne bağlı
hizmet içi eğitim enstitülerinde görevlendirilir."
(3) SAYILI LİSTE
KURUMU : MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLATI : MERKEZ
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplamı |
GİH |
Bakanlık Müşaviri |
1 |
12 |
12 |
GİH |
Grup Başkanı |
1 |
38 |
38 |
GİH |
Eğitim Uzmanı |
1 |
300 |
300 |
|
TOPLAM |
|
350 |
350 |
KURUMU : MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLATI : TAŞRA
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest
Kadro Adedi |
Toplamı |
GİH |
İl Müdürü |
1 |
37 |
37 |
GÎH |
Eğitim Uzmanı |
1 |
1060 |
1060 |
|
TOPLAM |
|
1097 |
1097 |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 25 inci maddesinde Geçici madde ile
eklenen üçüncü, dördüncü, beşinci ve sekizinci fıkraların
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Bülent Belen Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar
Tekirdağ Adana Kastamonu
Mustafa Erdem Alim
Işık
Ankara Kütahya
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının Çerçeve 25 inci maddesinde yapılan
teklifle 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen
'Geçici Madde 10 un (3), (4), (5) ve (8) inci fıkralarının madde
metninden çıkartılmasını, 9 uncu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Altan
Tan
Iğdır Bingöl Diyarbakır
Sırrı Sakık Hasip
Kaplan Erol
Dora
Muş Şırnak Mardin
Özdal Üçer Selma
Irmak
Van Şırnak
(9) Bu madde
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Bakanlığın görev
alanı ile ilgili alanlarda doktora yapmış olmak kaydıyla
üniversite öğretim elemanları, öğretmenler ve devlet
memurluğuna atanmasın engel bulunmayan mezunlar Eğitim
Uzmanı olarak atanabilir. Öğretmenler arasında, meslekte beş
yıllık deneyime, Bakanlıkça belirlenecek düzeyde Kamu Personeli
Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından veya dil
yeterliliği bakımından bunlara denkliği kabul edilen ve
uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip ve
Bakanlıkça belirlenen esas ve usullere göre sesli ve görüntülü kayıt
altına alınarak yapılacak yazılı ve sözlü
sınavdan başarılı olanlar da Eğitim Uzmanı
kadrolarına atanabilirler."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra sayılı Kanun Tasarısının, 25. Maddesinin
Anayasanın 2. Maddesindeki hukuk devleti kavramına
aykırılığı nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Ali Özgündüz F. Nur Serter Vahap Seçer
İstanbul İstanbul Mersin
Aytuğ Atıcı Gürkut
Acar Mahmut
Tanal
Mersin Antalya İstanbul
Celal Dinçer
İstanbul
BAŞKAN Okunan
son önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Vahap Seçer, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu düzenleme, bu
madde de gösteriyor ki, sadece Türkiyede yaklaşık 4 bin dershanenin
kapatılmasına yönelik bir düzenleme değil. Bu kadar, olaya
safiyane bakmayalım yani toplum gerçekten dershaneler konusunda muzdarip,
veliler şikâyetçi, öğrenci velileri bu konuda, özellikle külfeti
konusunda şikâyet ortaya koyuyorlar ve biz Hükûmet olarak bu toplumsal
talebe cevap veriyoruz ve bu dershaneleri kapatarak bir anlamda toplumun bu
talebine olumlu yanıt vermiş oluyoruz; böyle değil.
Şimdi, 25inci
maddeye baktığımız zaman burada bizim verdiğimiz
önerge Anayasaya aykırılık içerdiği yönünde bir önerge ve
bunun tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz. Niçin
istiyoruz? Bir kere, kanun hükmünde kararnameyi kanunla
değiştiriyoruz. Her şeyden önemlisi, bu dershaneler konusuyla
ilgili bir düzenleme içeren hüküm değil 25inci madde. Burada diyor ki:
Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki idari personelin bu
kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevlerini sona erdiriyor.
Yani daha önce bu insanlar, sınavlara girmiş, belirli bir süre harcamış,
liyakati var, deneyimi var, müktesebatı var; bunlar hikâye ve Ben bunu kanunla yapıyorum. Sen idari yargıya
da gitsen beyhude, bir sonuç elde edemezsin. Ben öyle istedim, seni yok
sayıyorum, koca bir kurumu lağvediyorum, ortadan
kaldırıyorum çünkü oradaki idari personel cemaatçi personel. diyor
açıkça bunu söyleyelim. Şimdi, bunu tasfiye etmeye yönelik, ben
oradaki personel badem bıyıklıdır, pala
bıyıklıdır, üçgen bıyıklıdır,
cemaatçidir bilemem, yakışıklıdır, çirkindir, uzundur,
kısadır ama bunca yıllık o kurumun
hafızasını ortadan kaldırıyorsunuz, sonra
oturuyorsunuz, sıfırdan başlıyorsunuz, kendinize göre yeni
bir personel rejimi uyguluyorsunuz, yeni bir kadro yaratıyorsunuz,
kadrolaşmaya gidiyorsunuz ve siyasi kadrolaşmaya gidiyorsunuz.
Şimdi,
düne karşıyız ama bugüne de karşıyız yani dün eğer
Millî Eğitim Bakanlığı bir yapının elinde
-tırnak içerisinde söylüyorum, sizlerin söylemi- paralel
yapının, paralel devletin, cemaatin elinde; siz oradan
alıyorsunuz, başka bir kurumun ya da bir siyasi iradenin, bir dünya
görüşünün eline sunuyorsunuz. Şimdi, yapmayın arkadaşlar,
yani eğitimi bu noktaya getirirseniz Türkiyeye büyük günah
işlersiniz, büyük kötülük yaparsınız, bunu yargıda da
yapıyorsunuz, HSYKda da yaptınız. Bakın, 2010 Anayasa
değişikliğini hatırlayın, hangi saiklerle
çıktı Anayasa değişikliği? Efendim, HSYK, bir kast
sistemi, 5 kişilik bir yapı, 5 kişilik yapıyı
hâkimler, savcılar seçiyor, belli bir grup seçiyor, onlar da o idari
kadroyu seçiyor, al gülüm ver gülüm, dar alanda kısa pas
yapılıyor. dediler. Sonra ne oluyor? 2010 referandumu 26 maddelik
bir değişiklik -o dönemi hatırlayın- Hap gibi
yutturacağız. dediler, Türk milletine hap gibi de yutturdular,
aldılar kendilerinin deyimiyle Kemalist yapıdan cemaat
yapısına verdiler. Ne oldu? 1inci şekle de
karşıyım, 2inci şekle de karşıyım, bugün
getirdiniz HSYKyı AKPnin eline teslim ettiniz, AKPnin arka bahçesi
yaptınız, bakanın, siyasi bir kurumun sevk ve idaresine
verdiniz. Şimdi eğer siz yargıyla bu derece zalimce oynarsanız,
eğitim sistemiyle zalimce oynarsanız demokrasi adına, insan
hakları adına, özgürlükler adına Türkiyeye büyük kötülükler
yaparsınız. Bizim söylemlerimiz beyhude. Yanlıştan dönün.
diyoruz, dönmüyorsunuz.
Bakın, dün bizim bu
kürsüden şikâyet ettiğimiz sözcükleri
Ne dedik o zaman? Ya,
yapmayın arkadaş, öyle bir yapıyla kol kola gidiyorsunuz ki,
öyle bir anlayış içerisindesiniz ki Türkiyeyi bölüyorsunuz,
parçalıyorsunuz. Daha marjinal söylemler vardı, Türkiyede bir
ulusal kurtuluş mücadelesi lazım. deniliyordu. Şimdi
Başbakan ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: Bu bir millî mücadeledir,
bir ulusal kurtuluş savaşıdır. Dün bizim
söylediğimizi bugün siz söylüyorsunuz. Allah aşkına bir gün de
büyük sözü dinleyin!
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
Yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Ağbaba, Sayın Aksünger, Sayın Özkoç, Sayın Öner,
Sayın Baydar, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Seçer,
Sayın Nazlıaka, Sayın Gümüş, Sayın Dinçer, Sayın
Özdemir, Sayın Güler, Sayın Serter, Sayın Onur, Sayın
Haberal, Sayın Tanal, Sayın Öz, Sayın Atıcı.
Yoklama için üç
dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/884) (S. Sayısı: 562) (Devam)
(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 25 inci
maddesinde yapılan teklifle 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenmesi öngörülen 'Geçici Madde 10 un (3), (4), (5) ve (8) inci
fıkralarının madde metninden çıkartılmasını,
9 uncu fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
"(9) Bu madde
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Bakanlığın görev
alanı ile ilgili alanlarda doktora yapmış olmak kaydıyla
üniversite öğretim elemanları, öğretmenler ve devlet
memurluğuna atanmasın engel bulunmayan mezunlar Eğitim
Uzmanı olarak atanabilir. Öğretmenler arasında, meslekte
beş yıllık deneyime, Bakanlıkça belirlenecek düzeyde Kamu
Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından veya dil
yeterliliği bakımından bunlara denkliği kabul edilen ve
uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip ve
Bakanlıkça belirlenen esas ve usullere göre sesli ve görüntülü kayıt
altına alınarak yapılacak yazılı ve sözlü
sınavdan başarılı olanlar da Eğitim Uzmanı
kadrolarına atanabilirler."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümetin bu önerisi,
dershanelerin kapatılması bahanesi üzerinden bir taraftan kamu
kaynakları ile özel okulların doğrudan desteklenmesini
getirirken, diğer taraftan sayıları 100 bini bulan bütün
eğitim yöneticilerine yönelik tarihin en büyük ve en kapsamlı tasfiye
planını içermektedir.
AKP iktidarı 2002
yılından bu yana geçen 12 yıllık iktidarı
esnasında Yönetici Atama Yönetmeliğini birçok kez
değiştirmiştir. Bu değişikliklerle merkezi birimlerde
ve taşra birimlerinde kadrolaşmıştır. Bakanlık
kadrolarından okuldaki müdürlük ve müdür yardımcılığına
kadar tüm yönetici kadrolarına "AKP'ye ve Cemaate yakın
olanlar" atanmıştır. Bu atamaların birçoğu
hükümete yakınlığıyla bilinen sendikanın direktifleri
ile gerçekleşmiştir.
17 Aralık
operasyonundan sonra 12 yıldır devam ettirilen Cemaat-AKP
ortaklığının sona ermesiyle iktidar mücadelesi, Milli
Eğitim Bakanlığı kadroları üzerinden de
yaşanmıştır. Bu tasarıdaki düzenleme ile okullarda
dört yılını doldurmuş bütün müdür ve müdür
yardımcılarının görevi son bulacaktır. Yeni düzenleme
ile de müdür ve müdür yardımcılarını dört yıllık
sürelerle valiler atayacaktır. Böylece AKP tüm okullarda
yandaşlarını idareci yapacaktır. Yandaş sendikadan ve
AKP il, ilçe yönetimlerinden gidecek listeler vali tarafından onanacak,
okul bileşenleri olan öğretmenler, öğrenciler ve veliler hiç
dikkate alınmayacaktır.
Ayrıca zaten mevcut
durumda var olan yöneticilik kadrolarındaki cinsiyet eşitsizlikleri
de artacaktır. Milli Eğitim Bakanlığının
kadın personel sayısı erkek personel sayısından fazla
olmasına rağmen kadın yönetici oranı sadece %18'dir. Bu
yeni düzenleme ile "erkek valiler" "erkek yöneticiler"
seçerek var olan eşitsizlikleri daha da arttıracaktır.
Milli Eğitim
Teşkilatındaki yöneticilik kadroları siyasal rant
kapısına dönüştürülmemelidir. Eğitimin
demokratikleşmesi ve yerelleşmesi bağlamında okul
müdüründen il milli eğitim müdürüne kadar bütün yöneticiler belli bir
süreliğine, okul ve diğer kurumların tüm bileşenleri
tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre seçimle belirlenmeli ve
bütün eğitim emekçileri için asli görevin öğretmenlik mesleği
olduğu akıldan çıkartılmamalıdır.
AKP'nin
mantığına göre herkes her işi yapabilir, dokuzuncu
maddedeki düzenlemeye göre eğitimle ilgisi olmayan diğer tüm
kurumlardaki uzmanlara eğitim uzmanı olma yolu
açılmaktadır. Eğitim uzmanlığı kadrolarına
eğitim alanında yüksek ihtisas yapmış doktora
mezunlarının, öğretim elemanlarının ve deneyimli
öğretmenlerin hiçbir zaman sınırı getirilmeden atabilmesi
sağlanmalıdır.
İş bu önerge
belirtilen gerekçeler ile sunulmuştur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 25 inci maddesinde Geçici madde ile
eklenen üçüncü, dördüncü, beşinci ve sekizinci fıkraların
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Özcan Yeniçeri, buyurun.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce bir
hakkı teslim etmek istiyorum: İlk defa, söylediğimiz bir
değişiklik Sayın Mahir Ünal tarafından işleme
konulmuştur, onun için teşekkür ediyorum, baştan söyleyeyim. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bir ülkenin eğitim sistemi üzerinde özensiz,
düzensiz ve adaletsiz bir eğitim inşa etmek ya da eğitim sistemi
inşa etmek bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Şimdi,
ben demin dedim ki: Bu yasa eğitimcilerin motivasyonunu kırdı,
eğitimcilerin moralini çökertti ve eğitimcilerin heyecanını
yok etti çünkü bu çok yoğun bir biçimde, herkesin bulunduğu
statülerin ortadan kalkacağı dolayısıyla da kendi gelecekleri konusunda belirsizliklerin
ortaya çıkacağı endişesiyle insanlar yoğun bir biçimde
bu konuda şikâyet ve yakınma
bildirdiler. Biz de bunları dile getirmeye çalıştık, bizim
işimiz bu zaten.
Bu kanun
tasarısının, kendisini her şeyi yapmaya kadir gören
totaliter bir anlayışın unsuru olarak ortaya
çıktığını düşünüyorum ve savunuyorum. Çünkü,
eğitimcilerin feryadı var, yöneticilerin feryadı var;
eğitimcilerin endişesi var, eğitimcilerin gelecek korkusu var,
şu veya bu biçimde. Sayın Bakan, bu sızlanmalara kulak vermek
zorundasınız. Ben ezbere konuşmuyorum; lütfen, bana geliyor,
onun için konuşuyorum.
Şimdi, bunları
dile getirmek zaten temsil ettiğimiz bu insanların talebi. Burada,
Bakanlığın görevden almalarını, Millî Eğitim
müdür yardımcılarını, müdürlerini görevden
almalarını, okul müdürleri görevden alınırken biz buna
dönüp Sayın Bakanım, çok iyi yapıyorsunuz, şu öğretmenleri
de bir görevden al. dememizi herhâlde beklemeyeceksiniz. Biz ne
diyeceğiz? Biz diyeceğiz ki: Bunları görevden almanın,
bunların müktesebatlarını, bunların Anayasal ve hukuk
düzeni içerisindeki yerlerini yerle yeksan etmenin idarenin veyahut Bakanlığın
veya siyasetin işinin olmaması gerektiğini söyleyeceğiz,
biz de onu söyledik.
Biz, burada iktidarın
yüzüne ayna tutuyoruz ve Sayın Bakan bize Popülizm yapıyorsunuz.
şeklinde bir söylem içerisinde bulunuyor. Hâlbuki, Sayın Bakan, ben
size 2 kez Öğretmenlerin maaş ve ücretleriyle ilgili bir düzenlemeyi
ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz? diye sordum. Biraz önce Sayın
Halaçoğlu da akademisyenlerle ilgili düzenlemeyi sordu. Bunlar çok ciddi
mesele. Biz, sürekli, öğretmenlerin, yöneticilerin canına nasıl
okuyacağız, bunları nereden alacağız, hangi
yapısal unsurlar içerisine koyacağız onu
tartışıyoruz. Ya, gelin bir de şu öğretmenlerin
maaşlarını tartışalım, şu öğretmenlerin
sosyal durumlarını tartışalım, şu
öğretmenlerin statülerini tartışalım, bunları daha
ileri noktaya nasıl taşırız, bunun üzerinde duralım,
asıl sorun da burada.
Şimdi, aslında
bu popülizm değil, realizm daha da ötesi
doğalcılıktır, yani doğal, tabii olan bir şeydir
ve yapılması gereken, herkes tarafından dile getirilmesi,
üzerinde tartışılması gereken bir husustur. Eğitimde
başarı doğru yer, doğru zaman ve doğru yöntemle
yaptığınız zaman bir sonuç elde etmek mümkün olur.
İş, seçime kısa bir süre kaldığı, yolsuzluklarla
arşıâlâyı sarstığı, iktidarın devleti
işletemediği bir zamanda, Millî Eğitim
Bakanlığının yasasını soğukkanlı bir
biçimde el alıp irdelemek ve incelemek mümkün değildir.
Nitekim iktidar, dershane
konusunu bir hesaplaşma alanı olarak önümüze getirmiştir.
Elbette dershaneler eğitim sisteminden düşürülmelidir, eğitim
denkleminden dershane düşürülmelidir. Ama dershane bir arz ve talep
arkadaşların çoğu da burada hep söylediler- meselesi olarak
ortaya çıktı. Yani bir kanun var, Gresham Kanunu Kötü para iyi
parayı kovar. Ama eğitimde bu öyle değildir. Eğitimde,
kaliteli bir eğitim, kalitesiz bir eğitimi kovar.
Dolayısıyla, kaliteli bir eğitim sistemi getirdiniz de, daha
ucuz bir eğitim sistemi getirdiniz de, dershaneden daha nitelikli bir
yapı oluşturdunuz da bu yüce Türk milleti, bu halk size hayır
mı dedi? Sonra, dershanelere giden yolu kurutmak lazım. Bunun yolu da
eğitim sistemini kaliteli hâle getirmek, ölçme ve değerlendirme
sistemini gözden geçirmek, sınav yarışına öğrencileri
sokmaktan kurtarmaktan geçiyor. Devamını bir sonraki maddeden
söyleyeceğim.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın Bakanın
bir açıklama talebi vardır.
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben aslında inşallah bu
gece görüşmeler bittikten sonra teşekkür konuşmasında bu
hususu vurgulamayı düşünüyordum ama Büyük Millet Meclisinin teamüllerinden
biliyorum ki teşekkür konuşmalarına pek fazla itibar edilmiyor,
salon çok çabuk boşalıyor. Onun için çok önemli gördüğüm bir
hususu, hazır böylesine bir çoğunluk varken bir kere daha vurgulamak
istiyorum.
Şimdi, yapılan
bütün konuşmalarda, özellikle muhalefet milletvekilleri
arkadaşlarımızın yaptığı konuşmalarda,
Komisyondaki bütün açıklamalarımıza rağmen, burada zaman
zaman fırsat düştükçe yaptığımız
açıklamalara rağmen, bu, okul yöneticisi, müdür, müdür
yardımcısı atamalarının hem sayısı hem de
yöntemi konusunda bizim düşünmediğimiz, öngörmediğimiz bir
yöntemi bize izafe ediyorsunuz.
Şimdi,
bakınız, bizim, 4 Ağustos 2013 tarihinde
yayınladığımız Millî Eğitim
Bakanlığı Eğitim Kurumu Yöneticileri Atama ve Yer
Değiştirme Yönetmeliği var, bu yönetmelik yürürlükte. Bu
yönetmelik, bu yasal düzenleme doğrultusunda bazı revizyonlar
gerektiriyor, bunlardan bir tanesi de görevlendirmelerin dört yıllık
olması ama bu dört yıl, dört yıldan sonra asla
uzatılmayacağı anlamına gelmiyor. Şimdi, ısrarla
söylüyoruz ki bu bir içtihat çatışmasını çözmeye yönelik
bir düzenlemedir. Bakınız, bizim yönetmeliğimizin 4üncü
maddesinde, eğitim kurumu müdür ve müdür
yardımcılığını ikinci görev olarak yürütmek üzere
başvuranları aday olarak tanımlıyoruz. Atama tanımlanırken,
eğitim kurumu müdür, müdür başyardımcılığı
ve müdür yardımcılıklarını yürütmek üzere 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 88inci maddesine göre
verilen ikinci görevi kastediyoruz, böyle gidiyor. Yani bizim bu
yönetmeliğimizde var olan, bunun ikinci görev olduğu bilgisi maalesef
dikkate alınmadığı için bazı idare mahkemeleri
tarafından bunu bu yasayla bir kere daha netleştirmiş oluyoruz.
Bundan sonraki -bu düzenlemeden sonra- mevcut okul yöneticileri görevlendirme
olduğu bilinerek görevlendirilmiş olacaklar, yönetmelik de bunu
öngörüyor zaten.
BAŞKAN Sayın
Bakan, bir dakikanız kaldı.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Peki.
Bu yönetmelikte
müdürlüğe, müdür yardımcılığına nasıl
atanacağı, hangi sınavlardan geçeceği
Şimdi, Millî
eğitim müdürünün teklifi ve vali tarafından atanıyor. diye
algılıyorsunuz, yanlış. Burada millî eğitim müdürünün
önüne gelene kadar adayların hangi süreçlerden geçeceği, hangi
sınavlardan geçeceği, hangi ölçütlerle değerlendirileceği,
sonra bunların bir komisyon tarafından değerlendirilip, o
komisyonun 3e indirdiği adayları valiye millî eğitim müdürünün
teklif edeceği ve valinin de onlardan atayacağı; bunlar, bu
süreçler burada var zaten, devam ediyor bunlar. Yani bu yasayla birlikte bütün
okul yöneticileri görevden alınıyor, ondan sonra il müdürü kendi
kafasına göre birilerini hiçbir ölçüye bağlı
olmaksızın seçiyor, sonra da vali bunlardan birini atıyor; böyle
bir şey yok.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) (A) şıkkı doğru mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) (A)
şıkkı neydi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Bütün yöneticilerin görevleri düşüyor.
BAŞKAN Lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Bunun bir kadro
olmadığı, görevlendirme olduğu bu yasayla
vurgulanıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 25 inci maddesi ile 652 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen geçici 10 uncu maddenin
beşinci fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki
şekilde, sekizinci fıkrasında geçen "eğitim
öğretim yılının" ibarelerinin "ders
yılının" şeklinde, anılan çerçeve maddeye
bağlı ek (3) sayılı listenin ise aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
"Üçüncü fıkraya
göre ekli (3) sayılı listedeki Grup Başkanı ve İl
Müdürü kadrolarına atanmış sayılanlar ile geçici 3 üncü
maddeye istinaden şahsa bağlı Genel Müdür
Yardımcısı, Daire Başkanı ve İl Müdürü
kadrolarına atanmış sayılanlar Öğretmen
Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğüne bağlı hizmet
içi eğitim enstitülerinde görevlendirilir."
(3) SAYILI LİSTE
KURUMU : MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLATI : MERKEZ
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplamı |
GİH |
Bakanlık Müşaviri |
1 |
12 |
12 |
GİH |
Grup Başkanı |
1 |
38 |
38 |
GİH |
Eğitim Uzmanı |
1 |
300 |
300 |
|
TOPLAM |
|
350 |
350 |
KURUMU : MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLATI : TAŞRA
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplamı |
GİH |
İl Müdürü |
1 |
37 |
37 |
GÎH |
Eğitim Uzmanı |
1 |
1060 |
1060 |
|
TOPLAM |
|
1097 |
1097 |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 3 üncü maddesine istinaden
şahsa bağlı Genel Müdür Yardımcısı, Daire
Başkanı ve İl Müdürü kadrolarına atanmış
sayılanların Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel
Müdürlüğüne bağlı hizmet içi eğitim enstitülerinde
görevlendirilmesi, madde metninde geçen "eğitim öğretim
yılının" ibarelerinin "ders yılı"
olarak değiştirilmesi ve kadro iptal ve ihdasına ilişkin
cetvellerin tasarıda öngörülen değişikliklere paralel olarak
yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26ncı maddede iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 26 ncı maddesinde yer alan
"(f) ve (g) bentleri" ibaresinin "(f) ile (g) bentleri"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal
Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar Bülent
Belen
Adana Kastamonu Tekirdağ
Mustafa Erdem Alim
Işık
Ankara Kütahya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 26 ncı
maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif
Hamzaçebi Celal Dinçer Fatma Nur Serter
İstanbul İstanbul
İstanbul
BAŞKAN - Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Akif Hamzaçebi konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce görüşülüp kabul edilen 25inci madde, bu
tasarının en önemli iki maddesinden biridir. Bir maddesi
dershanelerin kapatılmasına ilişkin düzenlemeyse, diğeri de
budur.
Bu maddede, Millî
Eğitim Bakanlığında, müsteşar ve Talim Terbiye Kurulu
başkanı dışında, müsteşar
yardımcıları, genel müdürler, strateji daire başkanı,
emlak daire başkanı ve grup başkanı seviyesinde olan bütün
yöneticilerin görevi sona erdirilmektedir, kanun gücüyle.
Yine, aynı maddede,
il millî eğitim müdürlerinin, millî eğitim müdür başyardımcılarının,
ilçe millî eğitim müdürlerinin görevi sona erdirilmektedir.
Yine bir başka
fıkra düzenlemesiyle de okul müdürlerinin, okul müdür
başyardımcılığı görevlerinde bulunanların bu
görevleri sona erdirilmektedir.
Bu, son derece
antidemokratik, Anayasaya aykırı bir düzenlemedir. Ağır
yetki gasbı vardır burada. Bir hukuk devletinde idarenin her türlü
eylem ve işlemi yargının denetimine tabidir. Yani, bir
işlem yapar idare, bir tayin yapar, bir atama yapar, bu atamaya
karşı ilgili kişiler yargıya gidip hakkını
arayabilir. Kanun, bu hak olmasın, bu kişiler mahkemeye gitmesin diye
bir düzenleme yapıyor, bu kişileri kanun gücüyle görevden
alıyor. Hele, Sayın Bakanın bu maddeye yönelik olarak biraz önce
yapmış olduğu açıklamayı doğrusu büyük bir
üzüntüyle karşıladım. Sayın Bakan diyor ki: Okul
müdürlüğü görevinden alınan kişiler mahkemeye gidiyor, buradan
yürütmeyi durdurma kararı alıyorlar, iptal kararı
alıyorlar. Maalesef, bu mahkemeler işin doğrusunu bilmiyorlar
çünkü okul müdürlüğü bir ek görevdir, ikinci bir görevdir. Yani, kimseyi
öğretmenlik kadrosundan almıyoruz, öğretmenlik görevinden
almıyoruz ama maalesef, Türkiyedeki mahkemeler bu gerçeği bu
doğruyu bilmedikleri için yanlış karar veriyorlar. Yani, Bakan
diyor ki: Biz de kanunla bu öğretmenlerin önünü kapatıyoruz,
mahkemeye gitme hakkını elinden alıyoruz. Anayasanın
36ncı maddesi Türkiyede herkesin hak arama özgürlüğüne sahip
olduğunu söyler. Sayın Bakan bu hakkı personelinin elinden
alıyor.
Geçen gün Sayın Bakan
rakam verdi. Bu madde kapsamına giren kişi sayısı sizin
öyle abarttığınız gibi değildir, sadece 40 bin
kişidir. diyor. Çok mütevazi bir rakam! Yani, Sayın Bakan, bu
açıklamanızı ben üzüntüyle karşıladım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Onda üzülecek
bir şey yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Lütfen, Bakanlık bürokrasinize sorun. 2012
yılında çıkan bir kanun vardı, Millî Eğitim
Bakanlığında yeniden yapılanmayı öngören bir kanun.
Ona karşı Anayasa Mahkemesinde bir iptal davası
açıldı. Anayasa Mahkemesi bu iptal davasını reddetti. Ret
gerekçesi şuydu, diyor ki: Bakanlık teşkilatında kamu
yararı amacıyla yeni bir yönetim yapısı oluşturuluyor.
Yeni bir yönetim yapısı oluşturulurken doğal olarak
bazı kadrolar kalkar, yeni bazı kadrolar ihdas edilebilir. O nedenle,
iptal talebini uygun görmüyorum. Bunun mefhumu muhalifinden şu
çıkar: Yeni bir yapılanma yok ise herhangi bir şekilde bir
kişiyi kanunla görevden alamazsınız; Anayasa Mahkemesinin
2013/26 karar sayılı kararı.
Yine, Anayasa Mahkemesi,
2006 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluyla
ilgili bir karar verdi. Bir eski hükûmet döneminde BDDK üyelerinin görevleri
kanunla sona erdirildi. Hükûmet yeni üyeler atadı oraya. Anayasa Mahkemesi
Olmaz. Burada bir yönetim yapısı değişikliği yok. Sen
bu kişiyi görevden alarak onun yargıya gitme hakkını
elinden alamazsın. Alacaksan Bakanlar Kurulu kararıyla, şununla
bununla al, yargı yolu açık olsun. dedi. Sayın Bakan, bu kadar,
Anayasaya aykırı bir düzenlemede ısrar etmemeniz gerekir.
Sayın Bakana,
Hükûmete ve Genel Kurula tavsiyem şudur: Lütfen, tekriri müzakere yoluyla
geriye dönelim, Anayasa Mahkemesinin iptal edeceği açık olan bu
düzenlemeden vazgeçelim. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi iptal
ettiği zaman o kişilerin yargıya giderek bu görevlere geri gelme
hakları vardır, bu hakkı elde edeceklerdir. Bunu 40 bin
kişinin yaptığını düşünürsek, bu tam bir kaostur.
Evet, iyi akşamlar
diliyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla
yapalım, peki.
İki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 26 ncı maddesinde yer alan "(f) ve (g) bentleri"
ibaresinin "(f) ile (g) bentleri" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali Öz (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Ali Öz konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki bu 562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının adına eğitim ve
eğitimde birtakım değişiklikleri yapmak, eğiticilerin,
idarecilerin vasfını yeniden belirlemek, onların
atamalarını yeniden düzenlemek, daha önce yapmış
olduğumuz, Meclise bile gelmeden, kanun hükmündeki kararnameyle
değiştirdiğimiz yani yapboz tahtasına
dönüştürdüğümüz bir şeyi yeniden birlikte düzeltme arzusu
içerisinde olduğumuzu öncelikle ifade etmek istiyorum. Ama tabii ki bunu
ifade etmeden, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Tasarının
tamamını incelediğimizde, aslında, eğitimle
alakalı herhangi bir özelliğin olmadığı, sadece
öğretime verilen, ezbercilikle bütünleşmiş olan Türk millî
eğitiminin yapısındaki dejenerasyonu, öğretim
aşamasında bir şeyler yaparak yeniden düzeltebilir miyiz diye
mücadele ediyoruz. Bu tasarının içerisinde ve son on iki
yıllık devri iktidarınız döneminde maalesef millî
eğitimin millî kısmıyla eğitim kısmı
anlamında kayda değer çok bir ilerleme ve gelişme
olmadığını da ifade etmem lazım.
Öğretim
sistemimizde çok büyük çaplı bir değişikliğe gidiyorsunuz.
Sayın Bakan ifade ediyor, Burada
şöyle alacağız, sınavdan geçecek, 3lüye düşecek,
teklif edilecek, vali belirleyecek, şöyle olacak böyle olacak.
Şimdi, biz eğer on iki yıldır bu ülkede yaşamamış
olsak, Adalet ve Kalkınma Partisinin eğitimcileri, idarecileri atarken
hangi kıstaslara göre bunları değerlendirdiğinden bihaber
olsak, o zaman söylediklerinize belki hak verebiliriz. Siz ki on iki
yıllık iktidarınız döneminde beş defa bakan
değiştirmiş, her bakan kendi anlayışı ve
bürokratlarıyla millî eğitimin merkez ve taşra idari
teşkilat yapısında ve Türkiyedeki eğitim modelinde ciddi
değişikliklere imza atmış bir Hükûmetsiniz.
Dolayısıyla, burada söylediklerinize peşinen bizim
inanmamızı beklemeniz herhâlde bizleri çok saf yerine
değerlendirdiğiniz kanaatindeyim. Adam kayırma, adam kollama
Millî eğitimde
birtakım işler aksadığı zaman, millî eğitimin
eğitim kısmının içerisinde olmaması gereken çok
farklı bir noktaya eğitim sistemini taşıyıp yeni
icatlar buldunuz. Hiç unutmuyoruz Sayın
Bakanım, yani hiçbir şey yokken Tek model insan, tek tip
insan yetişmesin, şöyle olmasın, böyle olmasın,
kılık kifayet düzenlemesi, okullardaki serbest kıyafete son.
diye bir şeyi başlattınız. Bunun bir ara ciddi derecede savunucusu
oldunuz, çok geçmeden bu yetkiyi tekrardan okullardaki aile birliklerinin
kararına bırakarak yeniden bir düzeltme içerisine girdiniz.
Hepinizin
bildiği ve hatırladığı gibi, eğitimde olmazsa
olmazlardan sıkça bahsettiğiniz, Okul kitaplarını bedavaya
veriyoruz. dediniz. Doğru, dağıttınız ama müfredatla
uyumlu olmayan dağıttığınız kitapların
çoğunu okullardaki öğrencilerin bile ellerine
almadığını da hepimiz biliyoruz. Ama, bu kitapların
başında, Sayın
Başbakanın, bazı yerlerde Millî Eğitim
Bakanlığının reklamını
yaptığını da gayet iyi biliyoruz. Bunların hiçbir
tanesi dikkatlerimizden kaçmış değil.
Akıllı
tahta dediniz, tablet bilgisayarlar dediniz. İyi, güzel bunlar
teknolojiye uygun, modern eğitim anlayışı içerisinde
olması gerekir ama bunların altyapısı hazırlanmadan
apar topar bunların ihalelerini yapıp
Bu akıllı
bilgisayarların okullarda koli koli beklediğini, Ankaradaki büyük
ilköğretim okullarına gidin oralar da bile görmenizin mümkün
olduğunu ifade etmek istiyorum.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Beceriksiz idarecilerden kaynaklanıyor.
ALİ ÖZ (Devamla)
Beceriksiz idarecilerle hiç alakası yok, altyapısı tamamen
yapılmamış. Bir de idarecileri hiç suçlamayınız,
yakışmıyor Sayın Vekilim. Bu idarecileri biz atamadık,
bunları da siz atadınız ve okullarında son derece
başarılı olan idareciler. Zaten bu idarecileri,
kadrolaşırken bir yanlış
yaptığınızı yüce Türk milletine itiraf etmek
durumundasınız. Bunu HSYKda yaptınız. Bunu, şimdi,
millî eğitimde de kadrolaşmayı nasıl
yaptığınızı, bunların da bir tehdit unsuru
olduğunu düşünerekten bu değişiklikleri yapma arzusu
içerisinde olduğunuzu bu milletin fark etmediğini düşünmeyiniz.
Tabii ki eğitim ciddi bir iştir ama yapboz tahtasına
çevirdiğiniz zaman da eğitimin maalesef ciddiyeti kalmıyor.
Şunu da ifade etmek
isterim ki; kanunlar yazmakla uygulamaya geçmez. Yöneticilerin liyakatli, ehil
ve memleketi düşünen, millî düşünen insanlar olması
gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime yirmi
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.44
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
00.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
562 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
27nci maddeye
bağlı (1)inci fıkrada iki adet önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 1.
Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gürkut Acar Fatma Nur
Serter Mahmut
Tanal
Antalya İstanbul İstanbul
Hasan Ören Kamer Genç Aykut
Erdoğdu
Manisa Tunceli İstanbul
(1)
10/6/1930 tarihli ve 1702 sayılı İlk ve Orta Tedrisat
Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun
kaldırılmıştır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 27 nci maddesinin 1 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(1) 10/6/1930 tarihli, 1702 sayılı
İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında
Kanun yürürlükten kaldırılmıştır."
Zühal Topcu Yusuf
Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kayseri Ankara
Seyfettin Yılmaz Münir Kutluata
Adana Sakarya
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Seyfettin Yılmaz
konuşacak.
Buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
27nci maddesi hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanın bir mahareti var, hakkını vermek lazım.
Herkesin gözüyle gördüğü, kulağıyla duyduğu şeyleri o
görmez, duymaz. Böyle kalsa iyi, Bir de gözleri var görmezler, kulakları
var duymazlar. diye kitlelerin kafasını
karıştırır. Görmeyen o mu,
kitleler mi, şaşırır kalırsınız.
Bakın oğluyla yaptığı Evdeki milyonlarca liralık
nakdi evden çıkartın. talimatı verdiği telefon
konuşması. Sesler Başbakan ve oğluna mı ait? Öyle
gözüküyor. Oğlunun sebepsiz, haksız zenginleşmesinin emareleri
ortada mı? Evet. Bunlar için
yargıdan, hesap vermekten kaçıyor mu? Evet. Daha ne? Elinde tüm
imkânlar var. Şu dinlemelerle ilgili uzmanlardan oluşan bir heyetten
kurgu, montaj olduğuna dair belge var mı? Yok. Teknoloji Bakanı
diyor ki: Teknik incelemeye bile gerek kalmayacak kadar açık. Yok, böyle bir şey
olmamıştır. Burada da tüm vekiller bir mukaddes mutabakat
korosu gibi Elhak olmamıştır.
Bu durumun bir de tam
tersi var: Kimsenin görmediğini o görür, o duyar ve bir tek o iddia eder.
Kendinden şüphe edersin Kör müyüm, sağır mıyım?
diye. Kabataşta bir hanımefendinin Gezi eylemcilerince insanlık
dışı tacize uğraması iddiası böyledir. Bu
olayı hanımefendi ve Başbakandan başkası
görmemiştir. İddia var, görüntü yok, şahit yok, bir muamma.
Devleti sen yönetiyorsun, koy ortaya görüntülerini, bu iddialara cevap ver.
Yok. Anlaşılıyor, bir tek
o görmüş.
Yine Gezicilerin camiyi
saygısızca kullanmış olmaları iddiası böyledir. İmam
çıkar Yok böyle bir şey. der. Oradaki insanlar Olmadı böyle
bir şey. der, o iddia eder. İnanç değerleri üzerinden siyasete
devam.
Milletin menfaatleri
kavramı da Erdoğanda farklı, devlet unsuru taşıyan
insanlarda farklı tecessüm ediyor. Çözüm dediği çözülme süreci böyle,
yargı bağımsızlığı böyle, demokrasi, insan
hakları böyle, eğitim böyle, milletin menfaatleri de böyle.
Erdoğana deniliyor ki: Sayın Başbakan, bu dershaneler düzenlemesi
yanlış. Millî Eğitimin altyapısı muhkem
kılınmadan, sınavlar ortadan kaldırılmadan
dershaneleri kapatırsanız sizin tabirinizle paralel yapıya
değil, fakruzaruret içerisindeki ailelere zeki ama hâli vakti yerinde
olmayan çocuklara zarar verirsiniz. Yok efendim, bu düzenlemelerle ailelerin
soyulması sistemine paydos., Dershaneler dolayısıyla ailelerin
cebinden para alınmasına hayır. Buyurun bir hesap yapalım,
rakamlar ne diyor. En ucuz dershane ücreti 1.000 TL ile 1.500 TL arasında
değişmektedir. Ortalaması 1.250 TL olduğu kabul edilirse
dar gelirli vatandaşımız taksitlendirme yaparak aylık
100-150 lira taksit ödeyerek çocuğunu dershaneye gönderebilmektedir.
İSRAFİL
KIŞLA (Artvin) 1.000 liraya dershane mi varmış!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) En ucuz okul ücreti 10 bin TLden başlamaktadır. 1.500 TL
devlet desteğini düştüğümüz zaman geriye 8.500 TL gibi bir
ücreti öğrenci velisinin ödemesi gerekiyor. Dar gelirli
vatandaşımız bu ücreti nasıl ödeyecek? On iki taksitle
ödemeye çalışsa aylık 710 TL yapar. Bu, sadece bir çocuk için
ödenecek ücret. Dar gelirli vatandaşımız bütçesinden sadece okul
ücreti olarak aylık 710 TLyi nasıl ayırsın? Yoksa,
amacınız eğitimde fırsat eşitliğini bozmak
mı? Sadece belirli gelirin üstündeki insanların çocukları
mı iyi eğitim alsın? Evet, böyle bir adalet
anlayışı.
Bu taslak bu yüzden fakire
fukaraya, imkânı olmayan, gözlerinden zekâ fışkıran
çocuklarımıza ihanet yasasıdır. Rakamlar ortadayken ve bu
rakamlar açıkça fakir aileler ve çocuklarının aleyhineyken
Hayır, bu iddialar yanlıştır. Bu, milletin lehinedir.
demek abesle iştigaldir.
Bu düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 1. Fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) 10/6/1930 tarihli ve
1702 sayılı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve
Tecziyeleri Hakkında Kanun kaldırılmıştır.
Aykut Erdoğdu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Aykut Erdoğdu konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562
sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanununu
değiştiren yasanın 27nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, millî eğitim sistemimizin amacı nedir? Bilimi,
kültürü, ahlakı çocuklarımıza öğretmektir. Bilim, kültür ve
ahlak medeniyetin temelidir ve insani bir durumdur. Mesela, hayvanların
bir medeniyeti yoktur; bir köpek medeniyetinden, kedi medeniyetinden, koyun
medeniyetinden bahsedemeyiz ama bir Roma medeniyetinden bahsederiz, Bizans
medeniyetinden bahsederiz, İslam medeniyetinden bahsederiz. Medeniyeti
coğrafi olarak ikiye ayırabiliriz: Batı medeniyeti ve Doğu
medeniyeti ve ikisinin de dönüm noktası Orta Çağdır. Orta
Çağda Batı medeniyeti karanlıkların içerisindeyken,
Avrupada engizisyon varken, insanlar ruhlarına şeytan girmiş
diye yakılırken Doğu medeniyetinde İbni Sina vardır,
Farabî vardır, Mevlâna vardır, Yunus Emre vardır. Batı
medeniyeti Rönesans ve Reformu işte bu İslam medeniyetinin sönmekte
olan ışığından alır ve bu Batı medeniyetinin
düşünsel temellerinde İbni Rüşd vardır. İbni Rüşd
Batı medeniyetine Antik Yunanı tanıtmıştır.
Antik Yunanda Platon vardır, Aristo vardır, Sokrat vardır. Bir
de Antik Yunanda yaradılış mitosu vardır. Antik
Yunanlıların inandığı yaradılış
mitosuna göre tanrılar insanları yaratırken Epimetheus ve
Prometheus kardeşleri özellikleri dağıtması üzerine
görevlendirmişlerdir ve Epimetheus karşısına gelen
canlıların kimisine güçlü pençeler, kimisine kalın kürkler,
kimisine hızlı koşma yeteneği verir. En sonunda
karşısına tüysüz, çıplak, zavallı, çaresiz bir
yaratık gelir ama kutuda bir özellik kalmamıştır ve bu
zavallı yaratığın hayatta kalamayacağını
düşünen Prometheus gökten ateşi ve zanaatları çalar. Ateşi
ve zanaatları çalarak verdiği insan yaratığı bu
ateş ve zanaatlar sayesinde bütün hayvanların üstüne çıkar ve o
kadar güçlenir ki bir süre sonra kendi arasında savaşlar ve kaoslar
başlar. Bunu gören Zeus duruma dayanamaz ve insanlara iki önemli özellik
daha verir; utanma ve adalet duygusu. Eğer insanlarda utanma ve adalet
duygusu yoksa bir medeniyet gelişmez. Utanmak nedir? Yüz
kızartıcı fiiller karşısında yüzün
kızarmasıdır, insani bir tepkidir, medeniyetin temelidir.
İşte biz millî eğitim sistemimizde hayvanlar ile insanlar
arasındaki temel farkı koymak amacıyla bu duyguları
koyuyoruz. Mesela, kediler davranışlarından utanmazlar ama
insanlar utanırlar ve bizim millî eğitim sistemimizde, ahlak sistemimizde
çocuklarımıza ilk öğretmemiz gereken şeydir utanma duygusu,
yüz kızartıcı fiiller karşısında yüzümüzün
kızarması.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
27nci maddeye
bağlı (2)nci fıkra üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27. Maddesine
bağlı 2. Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Mahmut Tanal Hasan Ören
İstanbul İstanbul Manisa
Aykut Erdoğdu Gürkut Acar Kamer Genç
İstanbul Antalya
Tunceli
Haluk Ahmet Gümüş
Balıkesir
"(2) 13/1/1943 tarihli ve 4357 sayılı
Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin
Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu
Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve
İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı
Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanunun
2, 3, 4, 5, 7, 8, 10 ve 15 inci maddeleri, geçici 1, 2, 3 ve 4 üncü maddeleri
kaldırılmıştır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 27 nci maddesinin 2 nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(2) 13/1/1943 tarihli ve 4357 sayılı
Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin
Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu
Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve
İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı
Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanunun
2, 3, 4, 5, 7, 8, 10 ile 15 inci maddeleri ve geçici 1, 2, 3 ve 4 üncü
maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır."
Zühal Topcu Seyfettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Ankara Adana
Kayseri
Münir Kutluata Özcan Yeniçeri Ali Öz
Sakarya Ankara
Mersin
BAŞKAN Okunan son
önergeye komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Ali Öz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 27nci maddesinin (2)nci fıkrası üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığında son on iki
yıl içerisinde -bir önceki konuşmamda- sıkça hem bakanın
hem de millî eğitimdeki model değişikliğinden
bahsetmiştim. Millî eğitimde temel amaçlamamız gereken,
eğitimde fırsat eşitliği noktasında hangi noktada
olduğumuzu, bu dershanelerin eğitimin bir parçası olarak neden
ortaya çıktığını ve bu dershanelerin
kapatılmasıyla beraber yeni gelecek olan sorunları nasıl
halledip çözeceğimize dair hepimizin birlikte herhâlde oturup da
düşünmesi gerekiyor.
Hepinizin mutlaka
çocuğu var. Büyük çoğunluğumuz da buraya milletvekili olarak
geldiğimize göre
Ben üniversitede çocuğu olan çok sayıda
milletvekillinin olduğunu biliyorum. Dolayısıyla, bunların
öğretimleri aşamasında sadece dershaneyle yetinmediklerini,
dershane dışındaki, okuldaki eğitimin yetersiz
kaldığını, onun dışında da fırsat bulup
zaman buldukça özel öğretmenlerden, evlerde saatlerce
çocuklarımıza ders aldığımız gerçeğini
hiçbirimizin gizlememesi lazım. Yani gerçekte bizim
yaşadıklarımız aslında toplumun da
yaşadığıyla bire bir örtüşen bir durum. Şimdi siz
burada dershaneleri kapattınız. Eğitimde fırsat
eşitliği yaratmadan, ülkemizin bir bölgesinden başka bir
bölgesine fırsat eşitliği oluşmadan, daha sonra da
eğitimlerinin sonucunda girmiş oldukları aynı
sınavlarla bunların bilgisini ölçmek ne kadar mantıklı
olacak? Orada çocuklarımız bir fazla soruyu yapabilme adına
öğretmen öğretmen gezerken, dershane dershane dolaşırken bu
fırsat eşitliğini ortaya koymadan böyle bir düzenlemeyi yapmak
daha büyük kaoslara vesile olacaktır.
Niyetiniz,
amacınız Daha önce Millî Eğitimdeki kadrolaşmayı
artık biz sil baştan yok etmek istiyoruz. diyorsanız bunu hem
yüce Türk milletine hem de Parlamentodaki diğer muhalefet
milletvekillerine de açık ve net bir şekilde ifade etmeniz
lazım. Burada hiç kimsenin aklıyla alay etmek gibi bir
hakkınızın olmadığını düşünüyorum.
Ülkemizde
atanamayan öğretmenlerin sorunları varken, öğretmenlerin özlük
hakları ve sorunları birikmiş yığınla, çözüm
beklerken, atandığı yerlerde çoğu öğretmenlerin ilk
atamalarında aile bütünlükleri sağlanamamışken, millî
eğitimde eğitimin yapısını oluşturan
öğretmenlerle, öğretmenlerin de ötesinde idarecilerle bu kadar fazla
miktarda sistem olarak oynamanın bu ülkeye kazandıracağı
hiçbir şey olmadığını düşünüyorum. Şimdi ben
size bir örnek vereyim: On beş yirmi yıl idarecilik yapmış bir
öğretmen
Tamamen hizmet içi eğitimden
uzaklaşılmış, kendimizi kandırmayalım, bu ülkede
belli mesleklerde yapılan hizmet içi eğitimlerin sadece
kâğıt üzerinde yapıldığı, belli süreleri
doldurmak adına belli öğretmenlerin bir noktada
buluştukları, birleştikleri, o yasal mevzuat içerisinde süre
neyse onların yapılıp daha sonra da Eğitimin
tamamlandı. diye ellerine bir kâğıt tutuşturulup
gönderildiklerini hepimiz biliyoruz. Onun için, öğretmenlerimiz bu
formasyondan uzakken bir idareciyi aldınız, idarecilik
vasfını bıraktırdınız Öğretmen olarak dön.
dediniz. Kendi çocuğumuzu yıllardır idarecilik yapmış
olan bir öğretmene emanet edip etmeyeceğimiz noktasında
hepimizin düşünmesi gerekiyor. Onun için, bu idarecilerin
idareciliğine son verirken çok fazla miktarda değerlendirme yapmaya ihtiyacımızın
olduğunu düşünüyorum.
Bu idarecilerin yenileri
nasıl belirlenecek? Valiler
Zaten siz sıkça ifade ediyorsunuz
Sayın Başbakan başta olmak üzere. Bizim valilerimiz. demiyor
musunuz? Sayın Bakan burada diyor ki: Bir komisyon, üç tane
öğretmen, daha sonra teklif, atama
Bırakın bunları, bu
milletten gerçeği gizlemeyin, sonuçta yeni atayacağınız
öğretmenlerin de tamamı sizin eseriniz olacak ve bu idarecileri siz
belirleyeceksiniz, siz atayacaksınız. Liyakate, gerçekten hak edene
hakkını vermediğiniz sürece istediğiniz kadar
tasarılarla Meclise getirin ama uygulamada yine netice
alamayacaksınız daha önceki uygulamalarınızda olduğu
gibi diyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27. Maddesine
bağlı 2. Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter
(İstanbul) ve arkadaşları
"(2) 13/1/1943
tarihli ve 4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan
İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve
Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin
Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım
Sandığı İle Yapı Sandığına ve
Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanunun 2, 3, 4, 5, 7, 8, 10 ve 15
inci maddeleri, geçici 1, 2, 3 ve 4 üncü maddeleri
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Haluk Ahmet Gümüş
Buyurun Sayın
Gümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti bir
hukuk devleti midir? Anayasada öyle yazıyor. Peki, hukuk devleti nedir,
hiç düşünülüyor mu ara sıra? Hukuk devletinde vatandaşların
hükûmetin keyfî uygulamalarından korunması amacıyla devletlerin
sınırları kanunlar tarafından çizilmiştir. Bunun da
ötesinde, getirilen tanımların adil, evrensel, hukuk normlarına
uygun olması gerekir. AKPnin yasama alışkanlıkları
bırakın hukuk devletine bağlı kalmayı, onu bertaraf
etmeyi hedeflemektedir. Yasalar iktidarın dönemsel çıkarlarına
göre yapboz tahtasına dönüştürülmüştür.
Değerli
arkadaşlar, görüştüğümüz tasarıda her şey var, bir tek
adalet yok. Şaibeli sınavlarınızla öğretmenleri
meslekten ihraçtan tutun da her seferinde elinize yüzünüze
bulaştırdığınız öğrenci seçme sınavları,
yıllardır kadro bekleyen öğretmen adaylarına olanca
haksızlıklar, kamu mallarının birtakım kişilere
peşkeş çekilecek olmasına kadar her şey var, müsaittir.
Şu iktidar
sıralarında bu önümüzdeki tasarının siyasi hedefleriniz
için birilerini tasfiye etmeye dönük değil de gerçekten memleketin
eğitim meselesini çözmeye dönük olduğunu ispat edebilecek bir
kişi var mıdır? Okul müdürlerini valilerin atayacağı
modele ne denir? Bırakınız hukuk devleti tanımındaki
vatandaşı devletin keyfî uygulamalarından koruma anlayışını,
iktidarınızda çıkardığınız tüm kanunlar
partinizin, hatta daha net ifade edelim, partinizin liderinin keyfiyeti için
çıkarılmıştır. En düzgün gelen tasarıya ya da
tekliflerinize bile o günkü keyfiyetler eklendi ve bozulmaya uğradı.
Komisyonlarda muhalefet sizin adınıza utanır hâle geldi.
İktidar partisi milletvekillerinin neye imza attıklarından
habersiz olduklarını defalarca gördük. Türkiyede AKP iktidarı
Anayasadaki hukuk devleti tanımını değiştirmese de
içeriğini olanca gücüyle zedelemiş ve hatta bozmuştur. Gelen her
kanun hükmündeki kararname, gelen her torba kanun, içerisinde AKP
iktidarının keyfî amaçlarını içerdikçe ülkemizin hukuk
devleti normları zayıflamıştır. Zayıfladı.
Zayıfladı da ne oldu? Artık Anayasamızda yazan hukuk
devletinin yerini fiiliyatta bir kanun devleti almıştır. Biz
kanun devleti içerisinde yaşıyoruz şu anda. Mutlak iktidara
sahip olduğunu düşünen, böyle zanneden yürütmenin başı
yasama faaliyetlerini yürütülmesi gereken sıradan bir prosedür gibi
görerek Meclisi devre dışı bıraktı. Burada defalarca
bu söylendi.
Çağdaş
demokrasilerde olan güçler ayrılığı ilkesini bir angarya
olarak gören yürütmenin başının hayalindeki kanun devleti modeli
burada kalmıyor, daha ileriye de doğru gidiyor. Yasama organı
yüce Meclisi angarya olarak gören, yargıyı kendisine ayak
bağı, hatta düşman olarak gören yürütmenin başı için
mutlak güç olmak esas hâlini almıştır. Genel
Başkanımız diktatör dediğinde tepki gösterenler tabloya
şöyle bir baksın.
Erdoğan
otoritermiş. Ne otoriteri! Türkiyede tüm erkleri kendisine bağlamak
isteyen Erdoğanın sistemi totaliter bir sistemdir. Diktatörlerde
başka şeyler de görülür, her şeyin kendisine ait olduğunu
zannetme rahatsızlığı görülür. Devletin tüm maddi
varlıklarını kendisine ait hisseder, devletin tüm gücünün
kendisine devredildiğini zanneder. Tüm kurumların kendisini mutlu etmek
için var olduğuna inanır. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi vatan
haini zanneder. Diktatörler, vatanı kendisi zanneden ve bir süre sonra
namusu gibi koruması gereken devlet bütçesiyle kendi cebini bile
karıştırır hâle gelenlerdir. Bu diktatörler birçok şeyi
sık yaparlar. Demagojiye çok sık sarılırlar, demagoji onlar
için bir araçtır. Diktatörler öfkelerini haklılığın
ispatı sayarlar, her fırsatta Sandıktan yüksek oy aldım.
diyerek kendilerini millî irade yerine koyarlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Devamla) Hâlbuki millet onlara kendilerini millî irade zannetmeleri için
değil
ALİ RIZA ALABOYUN
(Aksaray) Diktatör olsa böyle konuşamazsın.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Devamla)
millî iradeye sahip çıkmaları için vermiştir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Gümüş, süreniz bitti.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Devamla) Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Ünal, buyurun.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Hatip, Grup Başkanımıza dönük,
demokrasiye, demokrasinin teamüllerine uygun olmayan, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin gelişimine, demokratik meşruiyetine uygun olmayan ifadeler
kullandı. Cevap hakkı istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüşün 562 sıra sayılı Kanun Tasarısının
27nci maddesine bağlı (2)nci fıkrasıyla ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün gün boyu burada hiçbir sataşmaya cevap vermeden insanların
kendi düşüncelerinin, kendi algılarının, kendi zihin
içeriklerini yansıttığını bilerek ve onların
düşüncelerinin bizim hakikatimizi tanımlamayacağının
bilincinde olarak büyük bir sükûnetle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli
görevi olan yasama faaliyetini yerine getirmesi için büyük bir özveriyle,
sabırla hem CHP milletvekilleri hem MHP milletvekilleri hem AK PARTİ
milletvekilleri çalışma gösteriyoruz. O yüzden ben bütün
arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Ama bakınız,
Türkiye Cumhuriyeti devleti Anayasada karşılığını
bulan, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir ve bu ülkenin doksan
yıllık bir birikimi var, bir deneyimi var, bir tecrübesi var, bir
demokratik birikimi var. Ve bunu başka ülkelerde yaşanan örneklerle,
provokatif bir dille buraya çıkıp seçimi, yasamayı, kanunu,
hukuku hiçe sayarak anayasal çerçevede kendi demokratik meşruiyetini
sürdüren ve seçimlerle gelmiş ve her iki yılda bir seçime gitmiş
ve her seçimde de oyunu artırmış, iki tane referandumda milletin
teveccühünü kazanmış ve
kendisini de üç dönemle sınırlandırmış bir
Genel Başkana, bir siyasetçiye, burada bu hitapların
kullanılması her şeyden önce vicdana, adalete ve hakkaniyete
sığmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Dolayısıyla, ben bu sözleri aynen iade ediyorum ve bu Meclisin
mehabetine uygun bulmuyorum. Bu saatte de hepinizi hassasiyetinizden,
çabanızdan ve emeklerinizden dolayı ve provoke olmamanızdan
dolayı tekrar bir daha tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/884) (S. Sayısı: 562) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Madde 27e bağlı
(3)üncü fıkra üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 3.
Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Mahmut Tanal Hasan Ören
İstanbul İstanbul Manisa
Kamer Genç Gürkut Acar
Tunceli Antalya
3) 10/2/1954 tarihli ve
6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b)
fıkrasında yer alan "Millî Eğitim Denetçileri ve Millî
Eğitim Denetçi Yardımcıları ile İl Eğitim
Denetmenleri ve İl Eğitim Denetmen Yardımcıları"
ibareleri "Maarif Müfettişleri ve Maarif Müfettişleri
Yardımcıları" olarak değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27 nci maddesinin
3 üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(3) 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b)
fıkrasında yer alan "Milli Eğitim Denetçileri ile Milli
Eğitim Denetçi Yardımcıları ve İl Eğitim
Denetmenleri ile İl Eğitim Denetmen Yardımcıları"
ibaresi "Maarif Müfettişleri ve Maarif Müfettiş
Yardımcıları şeklinde değiştirilmiştir.
Zühal
Topcu Yusuf
Halaçoğlu Emin
Çınar
Ankara Kayseri Kastamonu
Seyfettin Yılmaz Bülent
Belen Lütfü Türkkan
Adana Tekirdağ Kocaeli
Özcan
Yeniçeri
Ankara
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak olan bu
değişiklik ile anlatıma açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 3.
Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter
(İstanbul) ve arkadaşları
(3) 10/2/1954 tarihli ve
6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b)
fıkrasında yer alan "Millî Eğitim Denetçileri ve Millî
Eğitim Denetçi Yardımcıları ile İl Eğitim
Denetmenleri ve İl Eğitim Denetmen Yardımcıları"
ibareleri "Maarif Müfettişleri ve Maarif Müfettişleri
Yardımcıları" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon,
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Vahap Seçer konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben de 27nci maddede vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili söz aldım.
Şimdi, ülkede önemli
gelişmeler oluyor, Sayın Ünal bazı değerlendirmelerde
bulundu ama gerçekten, gelişmeleri anlamakta zorluk çekiyoruz. Şundan
emin olun: Hem Türkiyenin hem Cumhuriyet Halk Partisinin, Cumhuriyet Halk
Partisi çatısı altında siyaset yapanların siyasi deneyimi,
birikimi, demokrasi birikimi Türkiyenin selameti açısından
sıkıntı yaratmaz yani Türkiye bir Ukrayna olmaz, kimsenin
endişesi olmasın. Ama, siz de takdir edin ki bakın, 17
Aralıktan bu yana çok önemli gelişmeler oldu. Bu süreci tanımlayabilen
varsa, açık, net anlatabilen varsa gelsin buradan anlatsın. Ben
anlamadım, ya ben geri zekâlıyım, anlama zorluğu
yaşıyorum ya siz anlatmıyorsunuz, anlatmaktan imtina
ediyorsunuz, sıkıntılar yaşıyorsunuz. Bunun içerisinde
Sayın Başbakan da var.
Bakın, şimdi,
olay bakanlarla başladı. Burası demokratik bir ülke, burası
kimsenin babasının çiftliği değil yani sandığa
gideceğiz, Sayın Ünal da söyledi, her dört yılda, beş
yılda seçime gideceğiz. Sandıktan kim çıktı? Efendim,
millî irade tecelli etti, çoğunluk bizdedir, biz her şeyi
yaparız, bütün yasaları çıkartırız.
Tartışmaya da gerek, Sayın Başbakan istemiştir, yasa
gelir Meclise, tartışmaya gerek yok, bizim dediğimiz dediktir,
dediğimiz doğrudur. Böyle bir anlayış olamaz.
Şimdi, iş
bakanlarla başladı, bugün bakan çocukları, bu işin
başındaki Reza Zarrab serbest bırakıldı. Buyurun,
Sayın Başbakanın açıklamaları: Bir kısım
paralel yargı, maalesef çok haksız, mesnedi olmayan adımlar
attılar. Hak yerini buldu. Bu bir yargı sürecidir. Başbakan
olarak müdahale imkânımız söz konusu değil ama mevcut
gelişme inşallah birçok şeyin önünün
açılacağını gösteriyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu gelişmeler doğrudur, doğru
değildir, ortaya çıkan tapeler montajdır, kurgudur, gerçektir;
her iki durum üzüntülüdür. Bakın, ben, o tapeleri dinlediğim zaman
inanın kanım dondu, Başbakan adına üzüldüm. Eğer
bunlar gerçekse ülkeme yazık. dedim. Bu ülkenin doksan yıllık
demokrasi birikimi var, nice fırtınalar gördü, nice badireler
atlattı, nice boranlar gördü, darbeler, demokrasi deneyimleri, ekonomik
krizler, birçok badireler atlattık. Yazık oldu, bu birikimlerimize
yazık oldu. Oysaki biz, demokratik bir yapı, demokratik bir devlet,
şeffaf, denetlenebilir bir devlet özlüyorduk, bir hükûmet özlüyorduk.
Şimdi tablo böyleyse yazık bize.
Sayın Başbakan
Bunlar montaj diyor, Bu paralel yapının provokasyonudur. diyor,
Bunların kurgusudur. diyor. Sayın Başbakanın
Başdanışmanı Millî silahlı kuvvetlere, millî orduya
kumpas yapılmıştır. dedi. Bunu biz söylemedik.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) - Neredeler onlar, neredeler?
VAHAP SEÇER (Devamla) -
Bugün biz söylemedik, biz yıllar önce söyledik, yıllardır
söylüyorduk ama bugün sizler söylüyorsunuz. Bu benim ikinci üzüntü
kaynağım. Bakın, siz, milletin emanet ettiği devleti
kimlere teslim etmişsiniz, oysa biz sizi on bir yıldır bu ülkede
iktidar olarak zannediyorduk, iktidar olarak biliyorduk, oysa iktidar
başkalarıymış.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Yirmi yıldır
VAHAP SEÇER (Devamla) -
Şimdi bakın, bunun siyasi sorumlusu Hükûmetin başındaki
Sayın Başbakandır. Sayın Başbakan o paralel
yapıdan tir tir titriyor. Diyor ki: Kardeşim bana kumpas kuruluyor.
Benim telefonlarım dinleniyor. Cemaatin savcıları,
yargıçları mizansenlerle, uydurma birtakım davalarla bizleri
mahkûm ediyor. Bunu Sayın Başbakan söylüyor. O zaman benim güvencem
kim? Yargı yok. Yargı kimlerin
elinde? Yargı bağımsız değil, yargı tarafsız
değil, yargı birilerinin tahakkümünde. O zaman, ben, bir sade
vatandaş olarak kime güveneceğim, kime sırtımı dayayacağım?
Hiç kusura bakmayın, devlet sistemi çökmüştür. Siyasi bir kriz
yaşanıyor. Yürütme, yargı, yasama, kusura bakmayın, ne yiv
kalmış ne set
kalmış. Devlet sistemi yalama olmuştur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Madde 27ye
bağlı (4)üncü fıkra üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 4.
Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Mahmut Tanal Hasan Ören
İstanbul İstanbul Manisa
Aytuğ Atıcı Gürkut
Acar Kamer
Genç
Mersin Antalya Tunceli
(4) 2/7/1964 tarihli ve
492 sayılı Harçlar Kanununa ekli (8) sayılı tarifenin
VII-Okul diplomaları bölümünün (2) numaralı bendi
kaldırılmıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nm 27 nci maddesinin 4 üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Yusuf
Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kayseri Ankara
Bülent Belen Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar
Tekirdağ Adana Kastamonu
Lütfü Türkkan
Kocaeli
"(4) 2/7/1964 tarihli
ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli Sekiz (8) sayılı
tarifenin "VII-Okul Diplomaları" bölümünün İki (2)
numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak olan bu
değişiklik ile anlatıma açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 27. Maddesine bağlı 4. Fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
(4) 2/7/1964 tarihli ve
492 sayılı Harçlar Kanununa ekli (8) sayılı tarifenin
VII-Okul diplomaları bölümünün (2) numaralı bendi
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Aytuğ Atıcı konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 562 sıra sayılı dershaneleri kapatma
kılıflı, cemaatle hesaplaşma ve AKPnin kadrolaşma
tasarısının 27nci maddesinin 4üncü bendi üzerine
verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Çok
önemli işler yapıyormuş gibi davranıp fuzuli işler
yapan milletvekilleri hariç tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle çok önemli bir
iş yaptığınızı zannediyorsunuz. Bu madde sanki
çok güzel, çok hoş, böyle, eğitim sistemini tamamen
değiştirecek bir iş gibi görünüyor, kamuoyuna böyle
söyleyeceksiniz ama ben bir iddiada bulunuyorum: Şu anda karşımda
bulunan AKP milletvekillerinden hiç kimse ama hiç kimse bu maddeyle neyi
değiştirdiğinizi bilmiyor. Bilen varsa buyursun söylesin. Bir
tek milletvekillinin bile bu maddeyle neyin değiştirildiğini
bildiğini zannetmiyorum.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Bir sen biliyorsun tabii!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Ses gelmediğine göre, sükut ikrardan gelir, bilmiyorsunuz, ben
söyleyeyim.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Muhatap almıyoruz, muhatap.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Harçlar Kanununda bir değişiklik yapıyorsunuz, lise ve dengi
okullardan mezun olanlara diploma verirken harç alınmasını
kaldırıyorsunuz. Güzel, iyi bir iş yapıyorsunuz. Kaç lira
kaldırıyorsunuz? 6 lira 60 kuruş. 6 lira 60 kuruşu
kaldırmak için bir kanun yapıyorsunuz, hani çok önemli işler
yapıyorsunuz ya gecenin şu saati! Gecenin şu saatinde 6 lira 60
kuruşu kaldırmak için bu kadar milletvekili
toplanmışsınız. Güzel, toplanın, elinize
sağlık.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sen de bunun için konuşuyorsun.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
- Harçları kaldırın, itirazımız yok. Şimdi, utanmadan,
seçim meydanlarında Liselerden harçları kaldırdık. diye
nutuk atacaksınız.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Biz öyle bir şey yapmayız.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Ama ben de meydan meydan gezip sizin 6 lira 60 kuruş
kaldırdığınızı anlatacağım.
Peki, bu harçları, tamam,
kaldırdınız, güzel bir şey. İyidir, halkının
yararınadır, başım üstünedir, yeter ki Önemli işler
yapıyoruz. demeyin. Bu harçları kaldırınca Sayın
Bakan, Millî Eğitimin sorunları bitecek mi? 6 lira 60 kuruş
kaldırdınız, bitecek mi Millî Eğitimin sorunları?
Hayır. Okulların temizliği için, okulların
ısınması için yine vatandaştan para alacak
mısınız? Alacaksınız.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Veliler temizliyor, veliler.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
6 lira 60 kuruş kaldırıyorsunuz, 60 küsur lira her dönemde insanlardan
yine para alacaksınız.
6 lira 60 kuruşu
kaldırınca yardımcı ders kitabı rezaletini ortadan
kaldıracak mısınız Sayın Bakan? Üstelik de
okulların içine stant kurdurarak o yardımcı ders
kitaplarının gariban vatandaşlara satılmasını
engelleyecek misiniz? Hayır. Bakın, gene yalan söylüyorsunuz. Ders
kitaplarını bedava verdik. diyorsunuz, doğru ama ne
yapıyorsunuz? Yardımcı ders kitabı adı altında
elinizi vatandaşın cebine gene koyuyorsunuz.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Yalan söyleme., utanma, bunlar temiz bir üslup
değil Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
- İşte bunun için size Dışı kalaylı, içi vay
vaylı politikalar yapıyorsunuz. diyorlar. O yüzden, artık
insanlar sizinle dalga geçiyorlar, anlattıklarınıza güvenmiyorlar.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Millet öyle demiyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Okulların temel sorunları maalesef devam edecek.
Peki, Sayın Bakan,
dershaneleri kaldırınca sorunlar bitecek mi? Hayır. Parası
olan gidecek, özel hoca tutacak, yine olan, gariban, parası olmayan
vatandaşa olacak. Kardeşim, delikanlı olun ya! Cemaatle mi
hesaplaşacaksınız? Buyurun hesaplaşın.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Delikanlılığı sizden mi
öğreneceğiz.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bizi hiç ilgilendirmez, hatta isterseniz birbirinizi yeyin. Yeter ki bu
işi çocuklarımız üzerinden yapmayın, yeter ki
çocuklarımızı bu kirli hesaplaşmanıza alet etmeyin.
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta)
Kimseyi alet etmiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
- Bu tasarıyla bütün yöneticileri tasfiye ediyorsunuz. Neden?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Kimseyi alet etmiyoruz, sen alet etme de biz etmeyiz.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
- Cemaatle savaş. Delikanlıysan çık, savaş et. Niye
topyekûn kaldırıyorsun? Kim getirdi bu yöneticileri buraya, ben mi
getirdim, CHP mi getirdi? Siz getirdiniz.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sen delikanlı mısın?
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz
getirdiysek, biz götürürüz ya! Sana ne, sana ne!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Eğer liyakatle getirdiyseniz, neden temizliyorsunuz? Sizin
aklınız ancak ona yeter. Biz getirdik, biz götürüyoruz.
İşte AKPnin gerçek yüzünü ortaya çıkardınız.
BAŞKAN Temiz bir
dille konuşun Sayın Atıcı, hakaret etmeyin lütfen.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Sayın Recep Özel, çok teşekkür ediyorum, AKPnin gerçek yüzünü
ortaya çıkardın, maskesini düşürdün. Biz getirdik, biz
götüreceğiz. Yemezler.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Tavsiyeni kendine sakla.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Tamam, maskemizi düşürdün sen! Tamam.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
- Eğer liyakatle gelseydi, bu insanlar, götüremezdiniz ama liyakatle getirmediyseniz
ben de size bunun hesabını sorarım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Biz götürdük, hadi sen engelle hadi.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
- Niye bu insanları getirdiniz, neden bu insanları getirdiniz,
oralara yerleştirdiniz? Çünkü o zaman halvet hâlindeydiniz, şimdi,
hicret âlemine başlıyorsunuz. Hicret âlemi hepinize hayırlı
uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Boş konuştun, boş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Hadi engelle, engelle! Engelleyebilecek misin?
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Madde 27e bağlı
5inci fıkranın (a) bendi üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 5. Fıkranın
a bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Ali Haydar Öner Mahmut Tanal
İstanbul Isparta İstanbul
Hasan Ören Gürkut Acar Aylin
Nazlıaka
Manisa Antalya Ankara
a) 36 ncı maddesinin
"Ortak Hükümler" bölümünün (A) fıkrasının (11)
numaralı bendinde bulunan "İl Eğitim Denetmen
Yardımcıları" ibaresi "Maarif Müfettiş
Yardımcıları" olarak ve "İl Eğitim
Denetmenliğine" ibaresi "Maarif Müfettişliğine"
olarak değiştirilmiş, aynı bentte bulunan "ve Millî
Eğitim Denetçi Yardımcıları" ve "ve Millî
Eğitim Denetçiliğine" ibareleri madde metninden
çıkarılmıştır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27 nci maddesinin
5 inci fıkrasının a bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) 36 ncı
maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün (A) fıkrasının
(11) numaralı bendinde yer alan "İl Eğitim Denetmen
Yardımcıları" ibaresi "Maarif Müfettiş
Yardımcıları" şeklinde ve "İl Eğitim
Denetmenliğine" ibaresi "Maarif Müfettişliğine"
şeklinde değiştirilmiş, aynı bentte yer alan "ve
Milli Eğitim Denetçi Yardımcıları" ile "ve Milli
Eğitim Denetçiliğine" ibareleri madde metninden
çıkarılmıştır."
Zühal Topcu Yusuf
Halaçoğlu Emin
Çınar
Ankara Kayseri Kastamonu
Seyfettin Yılmaz Bülent Belen Lütfü
Türkkan
Adana Tekirdağ Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak olan bu
değişiklik ile anlatıma açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 5.
Fıkranın a bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter (İstanbul) ve arkadaşları
a) 36 ncı maddesinin
"Ortak Hükümler" bölümünün (A) fıkrasının (11)
numaralı bendinde bulunan "İl Eğitim Denetmen
Yardımcıları" ibaresi "Maarif Müfettiş
Yardımcıları" olarak ve "İl Eğitim
Denetmenliğine" ibaresi "Maarif Müfettişliğine"
olarak değiştirilmiş, aynı bentte bulunan "ve Millî
Eğitim Denetçi Yardımcıları" ve "ve Millî
Eğitim Denetçiliğine" ibareleri madde metninden
çıkarılmıştır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Sayın Aylin Nazlıaka konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bakın, değerli
milletvekilleri, gene gecenin saat birinde burada bir yasa düzenlemesi için bir
aradayız. Ne yapmaya çalışıyoruz? Sizin 17 Aralık
operasyonu sonrası ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzlukla ilgili
olan süreci kapatma çalışmalarınızı izliyoruz.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Sizin yalanlarınıza kimse inanmıyor. Millet sizin bu
yalanlarınıza inanmıyor.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Ne yapıyoruz? Gene sizin kendi içinizde
yaşadığınız iç çatışmalar nedeniyle kendi
kadrolaşmanızı sağlayabilmeniz amacıyla
getirdiğiniz yeni bir yasal düzenlemeyi konuşuyoruz.
Bakın, az önce hisli
Bakan Sayın Fikri Işık buradaydı, kendisini görünce
aslında dün kurduğu bir cümleyi hatırladım, kendisi dün dedi
ki: Biz bu yasal düzenlemeleri yapıyoruz çünkü bize göre kurumlar
bağımsız olmalıdır, ağabeyler tarafından
değil, amirler tarafından yönetilmelidir. Bakın, ben insan
kaynakları ve yönetim alanında uzmanlaşmış birisi
olarak bu cümlenin altına imzamı atarım. (AK PARTİ
sıralarından Haaa sesleri) Bizler de kurumların
bağımsız olmasını isteriz ve bizler de kurumların
bireylere yönelik olarak değil, yapısal olarak
kurumsallaşmış bir şekilde yönetilmesi gerektiğine
inanırız ama özellikle bugün HSYKyla ilgili olarak iki saat
içerisinde yapmış olduğunuz atamalara bakınca şunu bir
kez daha anladık ki: Sizin asıl amacınız Onların
ağabeyleri değil, bizim ağabeylerimiz burayı yönetsin.miş.
Bunu zaten biliyorduk, bunu zaten biliyorduk.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
Hımm!
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Hiç yakışmıyor size, koskoca bir milletvekiline bu
şekilde tavırlar içerisinde olmayı hiç
yakıştıramadığımı söylemek istiyorum.
Bugünkü tahliyelere
gelince, bugünkü tahliyeler de bir başka utanç kaynağıdır.
Rıza Sarrafın ve bakan çocuklarının tahliye edilmesine
şaşırdık mı? Hayır, hiç
şaşırmadık. Neden şaşırmadık? Bugün
birileri şöyle bir cümle kurmuş: Adalet yerini buldu. Bu cümleye
şaşırmadık asıl çünkü aynı kişi Sivas
katliamı davasının zaman aşımına
uğraması sonrasında da Hayırlı olsun. cümlesini
kurmuş olan kişiydi; aynı kişi bu ülkenin
aydınları, bu ülkenin komutanları, bu ülkenin milletvekilleri,
bu ülkenin akademisyenleri, öğrencileri uzun tutukluluk süreleriyle
itibarsızlaştırılmaya çalışılırken ve
sahte delillerle yargılanırken Ben bu davanın
savcısıyım. cümlesini kurmuştu. Neden
şaşırmadık? Çünkü, sadece 27 Türk Lirası
çaldığı için yirmi yedi aya mahkûm edilen çocuklarımızın
olduğu bir ülkede bakan çocuklarının serbest
bırakılacağı da zaten konuşmalar arasında yer
alıyordu. Anlaşılan o ki, her tape için yeni bir yasa
çıkarmaya çalışıyorsunuz. Ama içinde bulunduğunuz
çamur öyle büyük bir çamur ki, ne yaparsanız yapın kendinizi asla ve
asla aklayamayacaksınız değerli milletvekilleri.
Bakın, bugün, burada
dershanelerle ilgili olarak bir yasayı konuşuyoruz. Bu salondaki
herkes ve dışarıdaki halk şunu çok iyi biliyor ki, bu,
tamamen siyasi bir karardır. Yine, herkes şunu çok iyi biliyor ki,
dershaneler, aslında, eğitim sistemindeki
çarpıklığın bir sebebi değil, bir sonucudur.
Bunları sizler de çok iyi bildiğiniz için zaten sataşmalara
yönelik söz almıyorsunuz Sayın Mahir Ünal, sizin de
vicdanınız aslında rahat değil, ben öyle olduğunu
düşünüyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ya yapmayın lütfen, olur mu öyle şey, yapmayın.
Yani burası kavga etme yeri değil ki, yani bir oranın
kalkıp konuştuğu, bir buranın kalkıp
konuştuğu bir yer değil ki burası ya.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Bakın, şu bir gerçek: Dershaneler
kapandığı zaman ne olacak? Yine, olan yoksullara olacak, gelir
düzeyi yüksek olan aileler çocuklarına özel ders aldıracaklar.
Merdiven altı dershaneler olmaya başlayacak ortalıkta.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ama siz önerge hakkında tek bir cümle söylemediniz
ki.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Aylin Hanım, önergede ne yazıyor ya? Lütfen bir cümle ya, hemen bir
kelime söyleyin de bakalım.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Onun için, hani, bu olay aslında ne biliyor musunuz? Filler
tepişir, çimenler ezilir.
Siz ha bire paralel,
paralel diyorsunuz ya, ben, içinizde bazılarının gerçekten de
bir paralel evrende yaşadığını düşünüyorum.
Başka türlü bu kadar haksızlığa, bu kadar
hukuksuzluğa, bu kadar adaletsizliğe karşı suskun olabilmek
asla ve asla mümkün değil diye düşünüyorum.
Bakın, bir önceki
Bakan -Millî Eğitim eski Bakanı- atanamayan öğretmenler için ne
demiş: Ben, öğretmen olmak isteyenleri Eminönündeki caminin önünde
bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem
atsın, Allahtan çocuklarım memur olmadılar. Sayın Bakanın
bir bildiği varmış tabii!
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
Öğretmenlere hakaret etmeyin, öğretmenlere hakaret etmeyin.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Halkın çocukları, birilerinin çocukları gibi para
sayma makinesine sahip değiller. Onlar sadece emekleri ve alın
terleriyle varlar.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
27nci maddeye
bağlı (5)inci fıkranın (b) bendi üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 5. Fıkranın
b bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali Haydar Öner Fatma Nur Serter Mahmut Tanal
Isparta İstanbul İstanbul
Hasan Ören Gürkut Acar Kamer Genç
Manisa Antalya Tunceli
b) 152 nci maddesinin
II- Tazminatlar kısmının A- Özel Hizmet Tazminatı
bölümünün (g) bendinde bulunan
"Millî Eğitim Denetçi ve Denetçi Yardımcıları,"
ibaresi kaldırılmış ve (h)
bendinde bulunan "İl Eğitim Denetmenleri" ibaresi
"Maarif Müfettişleri" olarak
değiştirilmiştir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Ali Haydar Öner konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bu saatte çekilmezsin vallahi!
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Bu saatte çekilmezsiniz. diyen arkadaşımız niye
gülüyorsunuz? Bu saatte icbar eden sizsiniz, bir de gülünecek bir şey yok,
memleketin millî eğitim meselelerini konuşuyoruz; sizleri ciddiyete
davet ediyorum! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
Sayın Başkan
Evet,
ciddiyetsizliğin derecesi ancak bu kadar olur!
BAŞKAN Lütfen Genel
Kurula hitap ediniz konuyla bağlantılı olarak Sayın Öner.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) Reformlar hükûmetinin yeni bir reformu başlıyor.
Sayın Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik,
Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer reformları bitti, şimdi 562
sıra sayılı Tasarıyla yeni bir eğitim reformu
başlıyor.
Eğitimde istikrar
yok. Bir bakan geliyor, afra tafrayla, bir şeyler
yapacağını söylüyor, aynı parti iktidardayken bakan
değişiyor, yeni gelen bakan eski bakanın icraatlarını
değiştirerek yeni bir reform başlatıyor. Bu reform bazen
kadrolar, bazen sistem, bazen de kavramlar üzerinde oluyor. 562 sıra
sayılı Yasanın önerge verdiğimiz maddesinde millî
eğitim müfettişi ibaresi maarif müfettişi olarak
değiştiriliyor. Yani millî olmaktan ne zaman çıkacağız
dediğimiz, boşuna değilmiş. Yani millî kavramından
ancak bu kadar rahatsız olunup maarif kavramına
sığınılmaya çalışılıyor.
Değerli
milletvekilleri, yapılan reformlarla minik öğrenciler ne
yapacağını şaşırdı. Veliler büyük bir
şaşkınlık içinde, eğitim yöneticileri tasfiye
ediliyor. Bir kadro tasfiye ediliyor, birileri getiriliyor, sonra getirilenler
yeniden tasfiye ediliyor. Yetişmiş insan gücüne değer verme yok.
Müktesep haklara saygı yok. Hukukun kuralları ve mahkemenin
kararları uygulanmıyor.
Değerli
milletvekilleri, 17 Aralık olayları devam ediyor. Acemiler
yakalandı, ustalar nerede demiştik. Ustaların tapeleri dile düştü.
Acemileri salıverecek formüller tez zamanda bulundu. Acele çıkan
yasalarla mevcut deliller karartılırken yeni delillerin elde edilmesi
neredeyse imkânsız hâle getiriliyor. Mevcut yasaların suç
saydığı eylemlerin suç olmaktan çıkarılma süreci devam
ediyor. Hatta suç delillerinin elde edilmesi de bu gidişle suç
sayılacak. Bilim, Sanayi, Teknoloji ve hissiyattan sorumlu Sayın
Bakanımız Fikri Işık, fikri neyse zikri de o olmuş
olacak ki ışık hızıyla Tapeler montaj. demiş.
Hissî bir kavram, ilahi bir mesaj nereden geldi de bu kanaate vardı,
bilmiyorum. Ama Sayın Bakan sabahleyin saat 08.02deki tapelerin montaj
olduğunu mu düşünüyor? Saat on biri on yedi geçe yapılan
konuşmalar montaj mıymış? Saat 15.39daki konuşmalar,
saat 23.15teki konuşmalar, telaşla yapılan, kısık
sesle yapılan, Kısıklıyla yapılan konuşmalar
montaj mıymış?
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Sen uzman mısın?
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) - Niye kısık sesle konuşuluyor, niye karşı
taraf Baba, bir daha söylesene. diyor? Sabahın mahmurluğunda anlayamamış.
Ertesi gün, saat 10.58de
de Aksaray Emniyet Müdürü, Aksaray Valisi İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne uçakla getirilip oturtuluyor, yargı kararları
uygulanmamak üzere.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) - Hemşerime laf etmeyin.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) - Aynı şekilde, Sayın Bakan, Konyada olan Sayın
Başbakanın nasıl bu konuşmayı
yaptığını söylüyor? Sayın Bakan
Başbakanının ne zaman, nerede olduğunu bilmiyor.
Sayın
milletvekilleri, bir reformla, 4+4le Kur'an ve Peygamber Efendimizin
hayatı dersleri kondu. Siyer
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Kötü mü oldu?
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) - Çok iyi oldu.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) - Karşı çıktınız be,
karşı çıktınız, karşı
çıktınız!
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) - Keşke okusaydınız! Okusaydınız bu tapeler
dile düşmezdi, harama el uzatılmazdı, haram lokma yenmezdi,
haram yiyenlere destek verilmezdi.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Karşı çıktınız, Anayasa
Mahkemesine götürdünüz; imzan var altında, şimdi İyi oldu.
diyorsun!
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) - Helal kazanca haram katmayanlara ve haramilerin değirmenlerine
su taşımayanlara saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) - Biz de saygılar sunuyoruz efendim (!)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
27nci maddeye
bağlı beşinci fıkranın (c) bendinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı "Milli
Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 27 nci maddesinde yer alan
beşinci fıkrasında yer alan ""İl Eğitim
Denetmenleri" ibaresi "Maarif Müfettişleri"
şeklinde" ibarelerinin ""İl Eğitim
Denetmenleri" ibaresi "Maarif Müfettişleri" biçiminde"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kahramanmaraş Ankara
Seyfettin Yılmaz Emin
Çınar Alim
Işık
Adana Kastamonu Kütahya
Bülent Belen Mustafa Erdem
Tekirdağ Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 5.
Fıkranın c bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Mahmut
Tanal Hasan
Ören
İstanbul İstanbul
Manisa
Kamer Genç Gürkut
Acar Aylin
Nazlıaka
Tunceli Antalya Ankara
c) Eki (I)
sayılı Ek Gösterge Cetvelinin I-Genel İdare Hizmetleri
Sınıfı bölümünün (g) bendinde bulunan İl Eğitim
Denetmenleri ibaresi Maarif Müfettişleri olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Okunan
önergeye Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak önerge üzerinde?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Metnin
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na arzı Bakanlar Kurulu'nca
27/01/2014 tarihinde kararlaştırılan "Milli Eğitim
Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884)" 12/02/2014 tarihinde, Esas Komisyon olarak Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'na, Tali Komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu'na havale edilen tasarı, 21 ve 22/2/2014 tarihli 24 ve 25'inci
toplantılarında görüşülen 562 sıra Sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 27 nci maddesinde yer alan
beşinci fıkrasında yer alan İl Eğitim Denetmenleri
ibaresi Maarif Müfettişleri şeklinde ibareleri İl Eğitim Denetmenleri ibaresi
Maarif Müfettişleri biçiminde" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak olan bu
değişiklikle; anlatıma
açıklık kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
27nci maddenin 6ncı
fıkrasında iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 6.
Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Mahmut
Tanal Hasan
Ören
İstanbul İstanbul Manisa
Kamer Genç Gürkut
Acar
Tunceli Antalya
(6) 17/2/2011 tarihli ve
6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesinin onüçüncü fıkrasında bulunan Yönetim
Kurulunun teklifi üzerine ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27 nci maddesinin
6 ncı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(6) 17/2/2011
tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesinin onuncu fıkrasında yer alan
"Yönetim Kurulunun teklifi üzerine" ibaresi anılan madde
metninden çıkarılmıştır."
Zühal Topcu Yusuf
Halaçoğlu Emin
Çınar
Ankara Kayseri Kastamonu
Bülent Belen Özcan
Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz
Tekirdağ Ankara Adana
Lütfü Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak olan bu
değişiklik ile anlatıma açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562
Sıra Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 27. Maddesine bağlı 6.
Fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma
Nur Serter (İstanbul) ve arkadaşları
(6) 17/2/2011 tarihli ve
6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesinin onüçüncü fıkrasında bulunan Yönetim
Kurulunun teklifi üzerine ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Metnin
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
27nci maddeye
bağlı (7) ve (8)inci fıkralar üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 562 sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 27 nci maddesine
bağlı ek (1) ve ek (2) sayılı listelerin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir
Ünal Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Kahramanmaraş İstanbul Kırıkkale
Yusuf Başer Oya
Eronat Osman
Aşkın Bak
Yozgat Diyarbakır İstanbul
Mine Lök Beyaz
Diyarbakır
(1)
SAYILI LİSTE
KURUMU
: MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLATI
: MERKEZ
İPTAL
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro |
Toplamı |
|
|
|
Adedi |
|
GİH |
Bilgi İşlem Grup Başkanı |
1 |
1 |
1 |
GİH |
İnşaat ve Emlak Grup
Başkanı |
1 |
1 |
1 |
GİH |
Grup Başkanı |
1 |
100 |
100 |
|
TOPLAM |
|
102 |
102 |
(2) SAYILI LİSTE
KURUMU
:MİLLÎ EĞİTİM
BAKANLIĞI
TEŞKİLATI :
MERKEZ
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27 nci maddesinin
8 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(8)
Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Milli Eğitim Bakanlığına ait bölümünden
çıkarılmış ve ekli (2) sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek anılan cetvelin Milli Eğitim
Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir."
Zühal Topcu Yusuf
Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri
Ankara Kayseri Ankara
Seyfettin Yılmaz Münir Kutluata
Adana Sakarya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 Sıra Sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 27. Maddesine bağlı 7. Fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini 8inci
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Fatma Nur Serter Kamer Genç Mahmut Tanal
İstanbul Tunceli İstanbul
Hasan Ören Gürkut Acar
Manisa Antalya
(7) 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerin Millî
Eğitim Bakanlığına ait bölümünde yer alan "Baş
Denetçi", "Denetçi" ve "Denetçi
Yardımcısı" unvanlı boş ve dolu kadrolar iptal
edilerek ve söz konusu cetvelden çıkarılmıştır.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli
IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci maddesine İl
Eğitim Denetmenliğinden Maarif Müfettişliği kadrosuna
geçenlerinde ilave edilmesi gerekir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Metnin anlaşılır kılınması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 562 sıra sayılı
"Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 27 nci maddesinin 8 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(8) Ekli (1) sayılı listede yer alan
kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki
(I) sayılı cetvelin Milli Eğitim Bakanlığına ait
bölümünden çıkarılmış ve ekli (2) sayılı listede
yer alan kadrolar ihdas edilerek anılan cetvelin Milli Eğitim
Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir."
Zühal Topcu
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak olan bu
değişiklik ile anlatıma açıklık
kazandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 562 sıra sayılı
Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 27 nci maddesine bağlı ek (1) ve ek (2)
sayılı listelerin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
(1) (1) |
(1) SAYILI LİSTE
KURUMU :MİLLÎ
EĞİTİM BAKANLIĞI TEŞKİLATI : MERKEZ
(2)
SAYILI LİSTE
KURUMU: MİLLÎ
EĞİTİM BAKANLIĞI TEŞKİLATI:MERKEZ
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, kadro iptal ve
ihdasına ilişkin cetvellerin tasarıda öngörülen
değişikliklere paralel olarak yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
28inci maddede bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan,
562 sıra sayılı "Milli Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 28 inci aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 28- Bu kanun
yayımından bir yıl sonra yürürlüğe girer."
Saygılarımızla...
Celal
Dinçer Fatma
Nur Serter
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
tasarının kanunlaşmasından sonra yüz yirmi bin
çalışan etkilenecektir. Çalışanların geleceğe
dönük plan yapmaları ailevi şartlarını ayarlamaları
açısından kanunun yayımından bir yıl sonra
yürürlüğe girmesi yararlı olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
29uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 29uncu
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri ikinci bölüm görüşmelerini bitirdik. Böylece
tasarının görüşmelerini tamamlamış olduk.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) 86ya göre söz istiyorum.
BAŞKAN Oyunun
rengini belli etmek üzere aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Akif Hamzaçebi konuşacak.
Buyurun.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Ben de konuşacağım, kısa bir
açıklama yapmam gerekiyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 29 maddelik tasarının sonuna gelmiş
bulunuyoruz. Tasarının, 29 maddelik bu tasarının tek bir
olumlu maddesi var, o da maarif müfettişlerine ilişkin düzenleme.
Onun dışındaki diğer bütün düzenlemeler bir demokraside, demokratik bir devlette olmaması
gereken düzenlemelerdir.
Birincisi, dershanelerle
ilgili düzenleme yani dershaneleri kapatmaya, dönüştürmeye yönelik
düzenleme Anayasanın 48inci maddesinde yazılı olan
teşebbüs özgürlüğüne aykırıdır. Anayasamıza göre
herkes çalışma, iş kurma
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) O sizin seçim beyannamenizde de var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bakın, siz onları okumamışsınız.
Bakın, dershaneler
zorla kapatılmaz. Öyle bir millî eğitim sistemi kurarsınız
ki dershaneye ihtiyaç kalmaz, biz bu şekilde tasfiye edeceğiz dershaneyi.
Siz bunu kurmuyorsunuz.
Şimdi, insan dershane
kurmak isteyecek, ülkede piyasa ekonomisi var Hayır, kuramazsın.
diyorsunuz ama onu da kusura bakmayın, yüzünüze gözünüze
bulaştırmışsınız. Ben şimdi bakıyorum,
diyorsunuz ki: Bu kanunun, bu maddenin yayımı tarihinde var olan
dershaneler şu tarihe kadar okula dönüşmek zorundadır. Yani, o
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, yayımı tarihinde. Bunun
mefhumu muhalifinden, o maddenin yayımı tarihinden sonra
dershanelerin kurulabileceği anlamı çıkar. Sayın Bakan
diyecek ki: Biz 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun
2nci maddesindeki tanımı değiştirdik, dershaneyi oradan
çıkardık. Ee, adını dershane koymaz, öğrencileri
hayata hazırlama merkezi der, öğrencilere formasyon verme merkezi
diyebilir. Sayın Bakan yine diyecek ki: Bir başka maddede biz kursların
tanımını yaptık, okullara hazırlık mahiyetinde
olmamak üzere yapılan faaliyetler kurstur, dolayısıyla, okula
hazırlık mahiyetinde olanlar bunun dışında
kalır. Kanun yasaklamıyor, bakın, kanun yasaklamıyor,
yasaklayamazsınız. Bir kişi bu kanunun yayımı
tarihinden sonra pekâlâ adı dershane olmayan öğrencileri hayata
hazırlama merkezi veya bir başka isim altında bir merkezi
kurabilir. Bunu önleyemezsiniz, bunu yasaklayan bir şey yok, esasen
yasaklanamaz. Böyle bir yasak Anayasa Mahkemesinden döner ama insanların
bir teşebbüs kurmasının önüne yasal engellerle çıkmaya
çalışmayı kabul etmek mümkün değildir.
Yine, 40 bin
civarındaki yönetici kadronun görevinin sona erdirilmesi, daha evvel
yaptığım bir konuşmada belirttiğim gibi, çok açık
bir şekilde hukuk devletine, idarenin eylem ve işlemlerinin
yargı denetimine tabi olacağı kuralına
aykırıdır. Buna göre, bu madde Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edildiğinde 40 bin kişinin görevine dönmek üzere idari
yargıda açacağı davaları kazanmaları mümkündür, öyle
de olacaktır. O kaosu lütfen hatırlayın, yol yakınken
bundan geri dönün.
İrtifak hakkına
yönelik düzenlemedeki yani özel dershanelerin okula dönüşmeleri üzerine
hazine taşınmazlarının onlar lehine yirmi beş yıl
süreyle irtifak hakkı yoluyla verilmesi yönündeki düzenlemedeki
şartlar olağanüstü ağırdır, kabul edilemez. Kişi
yatırımını yapacak, 10 milyon TLlik bir yatırım
yaptığını varsayalım, idareye karşı dava
açamayacak, herhangi bir şekilde sözleşmenin uygulanmasından
dolayı dava açarsa sözleşmeyi feshedeceksiniz, 10 milyon liralık
yatırımı da hazineye kalacak. Bu tam bir gasptır.
Diyeceksiniz ki: Maliyeciler bunu yazdı. Maliyeci arkadaşlar
yazabilir, bu madde yanlıştır, böyle bir ceza olamaz. Dava açarsan
okulunu elinden alırım.
Müthiş bir
kadrolaşma maddesi var. 12 Bakanlık müşaviri alıyor
Sayın Bakan. Bazı genel müdürleri, bazı personeli alıp
Bakanlık müşaviri yapacak. Yetmiyor, daire başkanı kadrosu
alıyor, grup başkanı kadrosu alıyor, yaklaşık 220
tane. Sayın Bakan, ne yapacaksınız? Bir yandan bu kadar
insanın görevini sona erdiriyorsunuz, bir yandan İnşaat ve
Emlakta 120 kadro alıyorsunuz, bir başka yerde 100 civarında
daire başkanı kadrosu alıyorsunuz.
Yine, yurt
dışına gönderilecek öğretmenlerle ilgili, Sözlü
sınavda mülakata ilişkin tutulacak tutanak dışında
hiçbir kayıt tutulmaz. yani İstediğimi
kayıracağım. diyorsunuz. Bırakın bunu başka
bakanlıkların yapmış olmasını, örnek
almayın, bunlar yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Maalesef süre yetmediği için burada
bitiriyorum. Tasarıya, maarif müfettişlerine ilişkin düzenlemesi
nedeniyle o maddeye olumlu bakmakla birlikte bu saydığım olumsuz
düzenlemeler nedeniyle hayır oyu vereceğimizi bilginize sunuyorum.
İyi geceler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın Özcan Yeniçeri,
bir şey mi söyleyecektiniz?
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Efendim, bir iki dakika bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN 60a göre
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Evet.
BAŞKAN Buyurun iki
dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 562 sıra sayılı Kanun Tasarısının
sorunlu olduğuna ve bu yasayla mağdur olacak herkesten özür
dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Ortega Y Gasset der ki: İnsanlığın tabiatı yoktur,
tarihi vardır. Millî eğitimin tarihini ve birikimlerini göz ardı
etmeyelim. Sistem dayatıyor: Şu anda ya örs olacaksınız ya
çekiç. Ya ot olacaksınız birileri sizi yiyecek ya diş olacaksınız
siz birini yiyeceksiniz. Ya onurunuzdan vazgeçeceksiniz konfora sahip
olacaksınız ya da onurunuz olacak konforunuzdan vazgeçeceksiniz.
diyor.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Ayıp!
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) - Ve biz kullan at toplumu yaratırsak kullan at
değerlerinden hareket etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, maalesef
son derece sorunlu bir yasayla karşı karşıya kaldık ve
bu yasa sonucunda görevleri bu yasa tasarısıyla sona eren il ve ilçe
millî eğitim müdürlerinden, yardımcılarından, okul
müdürlerinden, görevden alınanlardan, hakkını yargıdan
arayamayacak olanlardan, kullanılmış hakları yok
sayılanlardan, bu yasayla mağdur olan herkesten özür diliyorum.
Ne diyeyim, güneşe
tapılan bir yerde enerji kanunlarının önemi yoktur.
Teşekkür ederim. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/884) (S. Sayısı: 562) (Devam)
BAŞKAN Böylelikle tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
248 |
|
Kabul |
: |
226 |
|
Ret |
: |
22
|
Kâtip
Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Kâtip
Üye Mine
LÖK BEYAZ Diyarbakır |
Böylelikle tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi
teşekkür konuşmasını yapmak üzere Sayın Bakanı
kürsüye davet ediyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinize çok teşekkür ediyorum. Yorucu bir
mesai oldu ama inşallah hayırlara vesile olacak güzel bir iş yaptık.
Çok teşekkür ediyorum. Genel Kurula çok teşekkür ediyorum.
Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun bütün üyelerine çok teşekkür
ediyorum. Komisyonda gerçekten çok uyumlu ve verimli bir çalışma
yaptık. Uyumlu derken her şeyde uzlaştık anlamında
değil, tabii ki farklı şeylerimiz vardı ama güzel bir çalışma
yaptık. Burada da bir iki istisna dışında güzel bir
çalışma oldu. Çok teşekkür ediyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığındaki çalışma arkadaşlarıma bu
tasarının hazırlanma sürecinde gösterdikleri gayretler için,
emek için çok teşekkür ediyorum.
Başbakanlık ve
Maliye Bakanlığındaki bürokrat arkadaşlarımıza bu
tasarının hazırlanmasındaki katkılarından ötürü
çok teşekkür ediyorum.
Meclis
çalışanlarımıza -bizimle birlikte onlar hatta bizden daha
fazla belki yoruldular- çok teşekkür ediyorum.
Basınımıza
çok teşekkür ediyorum.
Hayırlı
olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
4üncü sırada yer
alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Sanal
Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Sıradaki diğer
uygun bulma kanunu tasarılarında da komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri görüşmek üzere 1 Mart 2014 Cumartesi günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Herkese iyi geceler
diliyorum.
Kapanma Saati:
01.31
(x) Bu açıklamaya ilişkin ifade 27/2/2014 tarihli 69uncu Birleşim Tutanağının 417nci sayfasında yer almıştır.
(x) 562 S. Sayılı Basmayazı 26/2/2014 tarihli 68inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.