TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83üncü
Birleşim
30
Nisan 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
tutuklu milletvekili Engin Alana ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Mardin Milletvekili Erol Doranın,
Mayın Yasağı Anlaşması ve Türkiyedeki duruma
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun, 2014 yerel seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları ve
bu iddiaların bundan sonra yapılacak olan seçimleri de şaibeli
hâle getirmesine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Bursa
Karacabeyin İkizce köyünde KOTİYAKın kurmak istediği
sanayi sitesine ilişkin açıklaması
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, borçlarına ilişkin taahhütlerini yerine
getiremeyen vatandaşların sorunlarına çözüm bulmak için Hükûmeti
göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, CHP Genel Başkanına yapılan
saldırının açığa çıkarılmamasının
ve CHP Genel Başkanının ifade vermeye
çağırılmasının hadsizlik ve densizlik olduğuna
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, 19uncu şampiyonluğuna ulaşan Fenerbahçeyi tebrik
ettiğine ve Adalete Fener Yak kampanyasına imza atan 600 bin
kişinin yeniden yargılama taleplerinin ciddiye
alınmasını dilediğine ilişkin açıklaması
6.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü
kutladığına ve üniversiteli öğrencilerin 2011 sonrası
için de Meclisten af yasası çıkarılmasını beklediklerine
ilişkin açıklaması
7.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, çocuk ve kadınlara dönük istismar ve cinayetler
ile çocuk gelinler vakalarındaki artışı
Başbakanın nasıl yorumlayacağını merak
ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Deniz Feneri
davasının savcılarının neden görevden
alındığını ve Halk Bankası Genel
Müdürlüğünde 575 milyon dolar krediyi batıran bir kişinin neden
Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine
atandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
9.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, 1 Mayıs
Emek ve Dayanışma Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
altı aylık ikiz bebekler Özgür ve Lorinin engelli anneleriyle
birlikte hapse girmemeleri için Meclisin derhâl harekete geçmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Fenerbahçenin şampiyonluğunu kutladığına ve kimyasal
kullanımı ile GDOlu ürünlerin insan sağlığına
etkilerinin araştırılması için merkezler kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, CHP Genel Başkanının savcı tarafından
ifade vermeye çağırılmasının Anayasaya
aykırı olduğuna ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu bu
savcı hakkında işlem yapmaya devat ettiğine ilişkin
açıklaması
13.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Türk ve İslam âleminin üç aylarını ve
Regaip Kandilini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
14.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun, Diyarbakır-Bingöl kara yolunda kaçırılan
2 uzman çavuşla ilgili olarak BDP ve HDPnin
çalışmalarını takdirle
karşıladığına, Hükûmetin sessizliğini ve
çaresizliğini de kınadığına ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının
anlamını içselleştiremeyen AKP iktidarının, giderek
artan çocuk cinayetlerinin nedenlerini anlayamadığını ve
önleyemediğine ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, AK PARTİ Grubu olarak, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
17.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, mübarek üç ayların Türk ve İslam âlemine
hayırlara vesile olmasını, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününün tüm işçilere barış ve huzur
getirmesini temenni ettiğine, Adanada ölü bulunan Gizem ve Umuta Allahtan
rahmet dilediğine ve çocuk ve kadın cinayetleriyle ilgili tedbirlerin
süratle alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
yaş sebze fiyatlarının düşmesi ve ihracatının
azalması konusunda Hükûmetin ne gibi çalışmalar
yaptığını öğrenmek istediğine ve CHP Genel
Başkanının ifade vermeye çağırılmasını
kınadığına ilişkin açıklaması
19.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, CHP Genel
Başkanını ifade vermeye çağıran savcı
hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun işlem
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Gaziantep Islahiye Belediyesi tarafından 30 Mart yerel seçimlerinden önce
memur kadrosuna atanan 51 uzman erbaşın seçimlerden sonra işten
çıkarılmasının hukuksuzluk olduğuna ve bu konunun bir
önce çözümlenmesi için Hükûmeti ve Gaziantep milletvekillerini göreve
ettiğine ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili Halil
Mazıcıoğlunun, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25
milletvekilinin, hayvancılığın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/919)
2.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25
milletvekilinin, çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/920)
3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 25 milletvekilinin, Bartın Irmağındaki
kirliliğin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/921)
VII.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Başkanlık Divanında açık
bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amirliğine seçim
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578
Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları
(1/788, 2/1599) (S. Sayısı: 564)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 531)
IX.- OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 564) Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve
Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, enerji sistemleri
mühendisliğinde öğrenim görenlere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/40312)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sudan ile ekonomik
ilişkilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/40473)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa ilinde düzenlenen
elektrik faturalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40677)
4.-Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında
gerçekleşen atama, nakil ve görevden almalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/40678)
5.-Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka'nın, bağlı, ilgili ya da ilişkili
kuruluşlara karşı vatandaşlar tarafından açılan
davalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/40679)
6- Ankara Milletvekili Levent
Gök'ün, Başkent Gaz AŞ.'nin özelleştirilmesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/40680)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da
Bakanlığa ait olan gayrimenkul, arsa ve araziler ile bunların
satış ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/40681)
8.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz'ın, Yozgat ilinin madencilik sorunlarına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/40682)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, mali disiplini güçlendirmek adına yürütülen
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40683)
10.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlığın stratejik yönetim
etkinliğinin arttırılması adına yürütülen
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40684)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık, bağlı, ilgili ya da ilişkili
kuruluşlar arasındaki koordinasyon eksikliklerinin giderilmesi
adına yürütülen çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/40685)
12.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, 17nci Yasama Döneminden itibaren TBMM'nin bilgisine sunulan
ortak bildirilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/41525)
30 Nisan 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, tutuklu Milletvekili Engin Alan hakkında söz
isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeriye aittir.
Buyurunuz
Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
(Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri, üzerinde tutuklu İstanbul Milletvekili Engin
Alanın fotoğrafının bulunduğu önlükle kürsüye
çıktı)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, tutuklu milletvekili Engin Alana ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Engin Alan içinizden birisidir, bu
Meclisin şerefli bir üyesidir. O, milletvekilliği yapsın diye
millet tarafından seçilmiştir ve o, üç yılı aşkın
süredir tutukludur. Onun özgürlüğü için önce Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, sonra da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve her milletvekilinin yapması gereken bir şeyler
olmalıdır.
Giydiğim bu
kıyafetle bir milletvekilinin Meclis yerine hapishanede
tutulmasını protesto ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi
doğrudan kendisini ilgilendiren ve çözmesi gereken tutuklu milletvekili
sorununu yasal bir düzenlemeyle çözmemiştir. Bazı milletvekilleri için
tutukluluk sorunu Anayasa Mahkemesine taşınmış ve Anayasa
Mahkemesi verdiği kararla bu sorunu belli ölçüde çözmüştür.
Anayasa Mahkemesi
Başkanı, bir süre önce, siyaset kurumunun, daha doğrusu
iktidarın üzerine düşen görevi yapmadığını,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasal düzenlemelerle çözmesi gereken tutuklu
milletvekillerinin Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla ancak tahliye
olabildiğini söylemiştir. Anayasa Mahkemesi Engin Alanın
başvurusunu ise henüz sonuçlandırmamıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı, hükümlü olduğu
iddiasıyla Engin Alanın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi için
adım atmamıştır ancak hükümlü olan başka bir
milletvekili yasama faaliyetine devam etmektedir. Bunun adına çifte
standart denir. Anayasa Mahkemesi başvuruya cevap vermeyerek, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ise çifte standart
uygulayarak Engin Alanın hapishanede kalmasına göz yummuştur.
Yapılması gereken yapılmalı, atılması gereken
adımlar atılmalı, Engin Alanın Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmesi sağlanmalıdır. Ona temsil yetkisi veren millet
bu Meclisten bunu beklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, AKP, MİT Müsteşarı için üç gün içinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinden şahsa özgü yasa çıkartmıştır;
buna karşın yıllarca içeride yatan millî iradenin temsilcisi
milletvekilleri için iktidar kılını dahi
kıpırdatmamıştır. Erdoğan iktidarının
bürokrat için gösterdiği hassasiyeti millî iradenin temsilcileri olan
milletvekilleri için de göstermesini beklerdik. Bugün, hâlen, MHP Milletvekili
Engin Alan, iktidarın sorumsuzluğu ve intikam hissiyle hareket etmesi
yüzünden cezaevindedir.
Millî irade
hapishanede tutulurken olanı biteni avuçlarını ovuşturarak
seyreden AKP iktidarının yetkilileri aynı zamanda şu
açıklamayı yapıyorlar: AKPli Akdoğana göre, yargıdaki
paralel yapı kendi ülkesinin millî ordusuna kumpas kurmuştur.
Başbakan Erdoğan ise Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa
dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve
ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla
insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin
şekilde görebiliyoruz. demiştir. Ey AKP, ey Erdoğan; eğer
bu sözler size aitse bu durumda, siz, bile bile, ayarlanmış
yargı mensupları ve sahte delillerle mahkûm edilmiş
insanların zulüm görmesine rıza göstermiş
durumdasınız. Bu durum zulme rızadır. Zulme rıza
zulümdür.
Buradan kumpastan
söz edip kumpası bozmak için hiçbir adım atmayan AKP yetkililerine
sesleniyorum: Engin Alanı yargılayan mahkeme nasıl bir
mahkemedir; acaba bu mahkeme paralel yargının mahkemesi midir yoksa
Türkiye Cumhuriyetinin mahkemesi midir, bunun cevabını sizden
istiyorum.
Anayasa Mahkemesi,
yapılan başvuru sonucunda Engin Alan hariç bütün milletvekillerini
Yasama faaliyetini yapamıyor. gerekçesiyle tahliye etmişti. Bu
bağlamda, hapishaneden KCKlılar çıktı, PKKlılar
çıktı, mafya çıktı, rüşvetçiler çıktı,
yolsuzlar çıktı, milletvekili Engin Alan ise hâlâ hapishanededir.
Ey AYM, Engin
Alanı tahliye kararı vermek için daha ne bekliyorsun?
Ey Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı, Engin Alanın tahliye edilmesi için
atman gereken adımı neden atmıyorsun?
Ey
milletvekilleri, sizden birinin hapishanede tutulmasını görmezlikten
nasıl geliyorsunuz? Bunun neresinde adalet, bunun neresinde hukuk, bunun
neresinde vicdan vardır?
Kıbrısta
Erenköy savunmasının kahraman komutanı Engin Alan, bebek
katilini terör yapamaz hâle getiren Engin Alan, Hocalı katliamları
yeniden yaşanmasın diye Azerbaycan ordusunu örgütleyen Engin Alan,
milletin iradesiyle seçilmiş olan Engin Alan.
Ey Engin Alan,
eğmediğin ve eğilmeyen başını dik tut! Milletin
iradesi zulmü ve karanlığı yenecektir. Türk milleti seni
selamlamaktadır. Ben de seni buradan selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Gümden
dışı ikinci söz, Mayın Yasağı Anlaşması
ve Türkiye konusunda söz isteyen Mardin Milletvekili Erol Doraya aittir.
Buyurunuz
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
2.- Mardin Milletvekili Erol Doranın,
Mayın Yasağı Anlaşması ve Türkiyedeki duruma
ilişkin gündem dışı konuşması
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mayın
yasaklarını düzenleyen Ottawa Sözleşmesi ve Türkiye konusunda
gündem dışı konuşma yapmak üzere Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
2014
yılı, mayınsız bir dünya ve mayınsız bir Türkiye
hedeflerinin gerçekleştirilmesinde özel bir önem
taşımaktadır. 2014, mayın yasaklarını düzenleyen
Ottawa Sözleşmesinin 15inci
yılı, Türkiye'nin de anlaşmaya taraf olmasının 10uncu
yılıdır. Ayrıca, Mayın Yasağı
Anlaşması 3üncü Gözden Geçirme Konferansı bu yılın
haziran ayında Mozambikte gerçekleştirilecektir.
Değerli
milletvekilleri, mayınlar 1950li yıllarda Suriye, Ermenistan,
İran, Irakla olan sınırlara, 1990lı yıllarda da
askerî tesislerin etrafına döşenmiştir. Verilere göre,
Türkiye'nin sadece Yunanistan ve Bulgaristan ile olan batı
sınırları ve Gürcistanla olan sınırında
mayın bulunmamaktadır. Mayınlar Ağrı, Ardahan, Batman,
Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkâri, Hatay,
Iğdır, Kars, Mardin, Siirt, Şanlıurfa,
Şırnak, Tunceli ve Van
illerinde olmak üzere toplam 3.174 alanda bulunmaktadır. Türkiyedeki mayınlı arazilerin toplamı
yaklaşık 215 milyon metrekaredir. Sınır bölgelerin
haricinde iç bölgelerde özellikle geçici
karakolların etrafına
döşenen mayınlar karakollar taşındıktan sonra
temizlenmemiş, uluslararası standartlarda işaretleme de
yapılmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılında
İçişleri Bakanlığının
açıkladığı bilançoya göre 1984-2009 yılları
arasında 1.269 kişi mayınlar nedeniyle hayatını
kaybetmiş, 5.091 kişi ise mayınlar nedeniyle
yaralanmıştır.
Ottawa
Sözleşmesini imzalayan Türkiye, taraf devletlere 1 Mart 2008e kadar
stoklarındaki mayınları imha edip 2014 yılına kadar da
toprağa döşeli mayınları temizlemeyi taahhüt etti.
Stoklardaki mayınlar imha edilmiş ancak toprağa gömülü olanlarla
ilgili henüz ciddi bir yol alınmamıştır. Türkiyedeki
savaş artığı patlayıcı maddelerin
sayısı ise bilinmemektedir.
Değerli milletvekilleri,
1998 ile 2012 yılları arasında toprağa gömülü bulunan 1
milyonu aşkın mayından sadece 26 bin mayın imha
edilmiştir. Türkiye, bundan sonra, sekiz yıllık ek süre
talebinde bulunarak 2022ye kadar tüm mayınlarını
temizleyeceği sözünü verdi. Türkiyenin süre uzatım talebi raporunda
mayın temizliği çalışmalarının 2015te
başlatılacağı belirtilmektedir. Bu açıklamalar,
özellikle mayın temizliğine başlamanın mücbir sebeplere
bağlanması ve tarihin değişebileceği,
ertelenebileceği ifadeleri mayın temizliği konusundaki
taahhütlere ilişkin ciddi kaygılar yaratmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede mayınlar insanların yaşamına
kastetmenin yanı sıra, altyapının geliştirilmesi,
tarımsal kullanım ve diğer amaçlarla bu arazilerin
kullanımını engellemiştir. Ayrıca, bu mayınlar
Türkiyenin sınırlarında arkeolojik çalışmalar gibi
akademik araştırmaların yapılmasını da
engellemektedir. Mayınlı sınır bölgeleri hem yerel halk hem
de mülteciler için tehlike yaratmaya devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede ne kadar mayın kurbanının
bulunduğu ve bunların tedavi sorunlarının boyutu, tekrar
topluma entegre etme programları ve bu
yurttaşlarımızın ekonomik sorunlarıyla ilgili bir çalışma
şimdiye kadar herhangi bir kurum tarafından maalesef
yapılmamıştır. Bu kapsamda, mayın kurbanları ve
mağdurlarına ilişkin veri toplama, rehabilitasyon, intibak ve
ekonomik destek programlarına dönük ciddi çalışmalar acilen
başlatılmalıdır. Dünyada yüzlerce sivil insanın ve
askerin ölmesine, binlercesinin ömür boyu izlerini taşıyacak biçimde
sakatlanmasına yol açan dünyanın en sinsi silahlarından biri
olarak kabul edilen kara mayınları ve serbest
patlayıcıların üretilmemesi, kullanılmaması ve
temizlenmesi mücadelesi güncel bir mesele olarak karşımızda
durmaktadır. Mayın tarlalarının varlığına,
buralara ayak basanların ölüm hikâyelerine; yersiz yurtsuz, kolsuz
bacaksız, hatta bakışsız kalmalarına artık Dur.
denilmelidir.
Bu kapsamda
Türkiye taraf olduğu Ottowa Sözleşmesinin şartlarını
acilen uygulamalıdır diyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Gündem
dışı üçüncü söz, 2014 yerel seçimlerindeki usulsüzlük
iddiaları ile bundan sonra yapılacak olan seçimleri de şaibeli
hâle getirmesi hakkında söz isteyen Ankara Milletvekilli Bülent
Kuşoğluna aittir.
Buyurunuz
Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun, 2014 yerel seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları ve
bu iddiaların bundan sonra yapılacak olan seçimleri de şaibeli
hâle getirmesine ilişkin gündem dışı konuşması
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, 30
Mart yerel seçimleri gerçekleşeli bir ay dolmak üzere. Seçim
sonuçlarını siyaseten tartışıyoruz, siyasi
sonuçlarını ayrıntılı olarak
tartışıyoruz ama Nasıl bir seçim yaptık, seçim
adaleti yerine geldi mi, hızlı bir seçim yapabildik mi? konusunda
bir tartışma yapmadık. Aşağı yukarı bir ay
da oldu seçim sonuçlanalı. Birbirine yakın olan yerlerde özellikle
çok büyük şaibeler var. Birçok yerde birbirine yakın seçim sonuçları ya açıklanmadı ya da çok
kısa bir zaman önce açıklanabildi ancak. Hâlbuki bir ay çok uzun
zaman. Cep telefonlarımızdan televizyon izlediğimiz, İnternete
girdiğimiz bir dönemde, teknolojinin bu kadar yoğun olduğu bir
dönemde seçim sonuçlarının bir ay sonra hâlâ kesin olarak
açıklanamaması büyük bir skandaldır aslında bu zamanda.
Bunları aslında konuşmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Onun için gündem dışı olarak söz aldım, bu konuyu gündeme
taşımak istedim.
Değerli
arkadaşlarım, ben, aynı zamanda Ankara Büyükşehir
Belediyesi Seçim Koordinatörüydüm, partim adına bu
çalışmaları yaptım ve Ankara Büyükşehir seçimleriyle
ilgili olarak hâlâ kesin sonuçlar açıklanmış değil. YSK
kayıtlarına bakarsanız Ankara seçim sonuçlarının kesin
olarak açıklanmadığını görürsünüz. Ankara seçim
sonuçları da birbirine çok yakındı iktidar partisi ile bizim
aramızda; bir şaibe, bir sıkıntı muhakkak ki var. YSKya
başvuruda bulunmuştuk; 43 dosyayla, klasörle başvuruda bulunduk.
En az 10 madde ve bu 10 maddenin alt bentleri vardı. Bu 43 klasörlük
müracaatımız bir iki saat içerisinde değerlendirildi ve
itirazımız reddedildi mesela. Bütün bunlar bu seçimlerin yeniden
değerlendirilmesini, nasıl seçim yaptığımızı
ele almamızı gerektiriyor.
Biliyorsunuz
seçimlerde üç taraf vardır: Bir, seçmen ve halk vardır.
İkincisi, adaylar ve siyasi partiler vardır. Üçüncüsü de yargı,
YSK yani devlet vardır. Bu üç taraf seçimlere taraf olur, seçimi yaparlar.
Seçmen bu seçimlere yüzde 90 oranında katılarak görevini
yapmıştır. Siyasi partiler de, adaylar da kendilerine göre,
işte, elektrik kesintilerine rağmen ya da özellikle
yaşatılan, birçok yerde kamu gücü elinde bulundurulanlar tarafından
yaşatılan kent terörüne rağmen, haksızlıklara
rağmen bir anlamda onlar da görevini yapmıştır ama
asıl, yargı yani devlet yani YSK görevini tam olarak
yapamamıştır, bence sınıfta kalmıştır.
Bu konu üzerinde özellikle durmak istiyorum.
Şimdi, Yüksek
Seçim Kurulunun, yargının yapması gereken görevler; seçim öncesi
görevler, seçim sırasında, seçim günü, seçim
sandığında yapması gereken görevler ve seçim
sonrasında yapması gereken görevler olarak üçe ayrılabilir,
böyle bakabiliriz. YSK seçim öncesinde de görevini yapmamıştır.
Mesela, propaganda afişleri: Bunlar belediyeleri elinde bulunduranlar
tarafından haksız olarak, yasalara aykırı bir şekilde
yerleştirildiği hâlde, bunlarla ilgili yapılan itirazlar
zamanında değerlendirilemiyor ve önlem alınamıyor yani kaldırılmasını
zamanında talep edemiyor, isteyemiyor, kaldırtamıyor; böyle bir
yargı gücü, bir YSK gücü yok maalesef. İş işten geçtikten
sonra belki ancak kaldırılabiliyor. Bu büyük bir haksızlık
oluyor ya da birisi çıkıyor diyor ki: Ben en beyaz TVyim. Çıkıyor,
herkesle ilgili, bütün rakiplerini kötülüyor, her şeyi söylüyor. Ondan
sonra da onunla ilgili gereken yine yapılamıyor ya da RTÜK
kararları zamanında uygulanamıyor. Böyle adaletsizlikler var
seçimler öncesi.
Hatta bir şey
daha söyleyeyim: Mesela bu seçimlere giren 27 parti vardı ama girmesi
gereken parti sayısı çok daha azdı. Birçok parti Seçim Kanununa
göre genel kurullarını yapmadıkları hâlde -genel
kurullarını ya da birçok ilde genel kurul yapmadıkları
hâlde- seçime katıldılar yasa dışı olarak. Bu tespiti
bile yargı yeterince yapamamış vaziyettedir. Yani, bakın,
arada 100e yakın, en fazla 100 üye sayısı olan partiler var
seçime iştirak etmiş. Bunların iştirak etmemesi gerekirdi,
bu kadar kalabalık bir ortam oluşmaması gerekirdi.
Ben Ankara seçimleriyle
ilgili olarak da 2.908 mühürsüz tutanağın bulunduğunu ve
YSKnın bununla ilgili olarak gereken incelemeyi
yapmadığını belirterek sözlerime son veriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.
Gündeme geçmeden
önce, İç Tüzük 60a göre sisteme girmiş milletvekillerine söz
vereceğim.
Sayın
Atıcı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışmanın
sembolü hâline gelmiş olan emek ve dayanışma günüdür; kutlu
olsun.
Sigortasız
işçiye göz yuman, işçi cinayetlerini görmeyen, işçiyi sermayeye
kurban eden, çocukları çalışmak zorunda bırakan AKP 1
Mayıs Bayramının ruhunu asla anlayamaz; yasakçıdır,
kincidir, ayrımcıdır, emekçi polis ile diğer emekçileri
karşı karşıya getirir.
1 Mayısı
bugüne getiren ve emeğe saygı duyulmasını öğreten
arkadaşlarımızı anmak bizim için şeref ve namus
borcudur. Taksime izin vermeyenleri tarih asla affetmeyecektir. Türkiyenin
her yerinde tıpkı Taksimde olduğu gibi şanlı
direnişin sembolünü yaşatacağız, yaşatmaya devam
edeceğiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın Demiröz
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Bursa
Karacabeyin İkizce köyünde KOTİYAKın kurmak istediği
sanayi sitesine ilişkin açıklaması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, Bursa Karacabey İkizce köyümüzde 2.230 dönüm birinci sınıf
tarım arazileri üzerinde KOTİYAK küçük ölçekli bir kooperatif
kurmuş ve burada küçük ölçekli bir sanayi geliştirmek için çaba sarf
etmiştir. Ancak sivil toplum örgütleri, meslek odalarının
direnişi neticesinde KOTİYAK bu defa TOKİyi devreye sokmuş
ve TOKİ kamu yararı alarak kamulaştırmak üzere bir büro
açmıştır.
Sayın
bakanlara sormak istiyorum: Acaba TOKİ görevi- emlak büroluğuna da
başladı mı? Bu konuda bilgi verirlerse teşekkür ederim.
Sağ olun
Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın
Işık
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, borçlarına ilişkin taahhütlerini yerine
getiremeyen vatandaşların sorunlarına çözüm bulmak için Hükûmeti
göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İcra ve
İflas Kanunu hükümleri gereğince borçlarına ilişkin
taahhütlerini yerine getiremedikleri için üçer aylık tazyik hapsine
çarptırılan vatandaşlarımızın sayısı
hapse girenler açısından 100 bini, kaçak durumda olanlar için de 300
bini bulmuştur. Bu vatandaşlarımızın mağduriyeti
her geçen gün giderek artmaktadır. Bu durumdaki
vatandaşlarımızın sorununun çözümü konusunda Hükûmeti
göreve davet ediyor, bu amaçla Milliyetçi Hareket Partisi adına
vermiş olduğumuz kanun teklifinin bir an önce Meclis gündemine
alınarak yasalaştırılması gerektiğini ifade
ederek size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Işık
4.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, CHP Genel Başkanına yapılan
saldırının açığa çıkarılmamasının
ve CHP Genel Başkanının ifade vermeye
çağırılmasının hadsizlik ve densizlik olduğuna
ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Genel Başkanıma yapılan saldırı ve
İstanbul Savcılığında çalışan Hükûmetin bir
savcısının Genel Başkanımı ifadeye
çağırması diktatörlük hevesleridir. Saldırıyı
yaptıranların açığa çıkarılmaması ve bu
yandaş savcının Yanlışlıkla ifadeye
çağırdık, çağrıyı geri alıyoruz, kendisi
öğrendi; işte daha ne istiyorsunuz? şeklinde ukalaca
açıklaması en hafif tabiriyle Hükûmetin askerlerinin,
maşalarının, uşaklarının yaptığı
hadsizlik ve densizliktir.
AKPnin kapatmaya
çalıştığı dünya tarihinin en büyük yolsuzlukları,
yargı eliyle yok etmek istediği yolsuzluklara ilişkin belgeler
ve kanıtlar
Erdoğan ailesi, bakanlar ve AKP yanlısı
iş adamları büyük yolsuzluk iddialarından, bu baskılardan
kurtulacaklarını sanıyorlar. Yandaş hâkim, savcı,
polislerle ve MİT Yasasıyla bu ülkede adaleti, hukuku yok edenler
şunu iyi bilsinler ki asla yetimin hakkını yiyenlerin
peşini bırakmayacağız. Mücadelemiz daha güzel, daha özgür,
ayrımcılığın ve hırsızlığın
olmadığı, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir
Türkiye içindir. Hiçbir baskı, tehdit bizi mücadelemizden
vazgeçiremeyecektir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Öğüt
5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, 19uncu şampiyonluğuna ulaşan Fenerbahçeyi tebrik
ettiğine ve Adalete Fener Yak kampanyasına imza atan 600 bin
kişinin yeniden yargılama taleplerinin ciddiye alınmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ligin bitimine üç
hafta kala 19uncu şampiyonluğuna ulaşan Fenerbahçeyi tebrik
ediyor, bölge milletvekili olarak Fenerbahçe camiasıyla -tüm
mensuplarıyla- gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.
3 Temmuz
tarihinden bu yana ağır darbeler atlatan, siyaseten ele geçirme
planlarına karşı her koşulda dik duran ve direnen
Fenerbahçenin şampiyonluğu, şüphesiz bugüne kadar
olanların en anlamlısıdır.
Buradan, 19
yaşındayken öldürülen ve tuttuğu takımın 19uncu
şampiyonluğunu göremeyen Ali İsmail Korkmaz için Ali
İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz. diyerek şarkı
besteleyen taraftara da şükranlarımı sunuyorum.
Fenerbahçenin bu
şampiyonluğu, bir kez daha, gaz yiyen taraftarlarına, her
koşulda dik duran Başkan Aziz Yıldırıma, yönetime,
futbolculara ve Ali İsmail Korkmaza armağan olsun.
Adalete Fener
Yak kampanyasına imza atan 600 bin kişinin yeniden yargılama
taleplerinin ciddiye alınmasını diliyorum.
Buradan tekrar
Fenerbahçeyi kutluyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın
Havutça
6.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü
kutladığına ve üniversiteli öğrencilerin 2011 sonrası
için de Meclisten af yasası çıkarılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yarın 1
Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı. Ben, yarın 1
Mayıs emek bayramında Türkiyenin özgürlük ve demokrasi meydanı
hâline gelen Taksim Meydanında bu günlerini kutlayacak olan emekçi
dostlarımı buradan selamlıyorum.
Sayın
Başkan, kamuoyunda üniversiteli gençlere af yasası olarak bilenen
torba yasayla 2011 öncesi öğrencilere af getirildi. Ancak, o tarihle
sınırlandığı için o tarihten sonra üniversiteden
eğitim hakkını kullanamayan, bir şekilde üniversiteye
gidemeyen -devamsızlık, ailevi sorunlar, maddi
imkânsızlıklar gibi- şu anda sayıları 200 bini
aşan üniversite affı bekleyen gençlerimiz var. Bunların,
Anayasanın eğitim hakkı çerçevesinde eğitim
haklarının yeniden alınması için gözleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir umutla, büyük
bir umutla bizim verdiğimiz af yasasının Meclisten
çıkmasını bekliyorlar.
Ben, buradan,
Hükûmet yetkililerine sesleniyorum: Bu gençlerimizin geleceğini
karartmayalım, umutlarını karartmayalım ve bir an önce bu
öğrenci af yasasını Meclisten geçirerek öğrencilerimizin,
gençlerimizin Türkiyeye ve geleceğe olan umutlarını yeniden
yeşertelim diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Sayın
Karaahmetoğlu
7.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, çocuk ve kadınlara dönük istismar ve cinayetler
ile çocuk gelinler vakalarındaki artışı
Başbakanın nasıl yorumlayacağını merak
ettiğine ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın
Başkan, AKP iktidarları döneminde her yıl artan çocuk ve
kadınlara dönük istismar ve cinayetler ile çocuk gelinler
vakalarındaki artışlara karşılık
muhafazakârlaşmayı çözüm olarak gören anlayışı ve özellikle
Başbakanın mevcut tabloyu nasıl yorumlayacağını
bizler gibi tüm vatandaşlarımız da merak etmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın Genç
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Deniz Feneri
davasının savcılarının neden görevden
alındığını ve Halk Bankası Genel
Müdürlüğünde 575 milyon dolar krediyi batıran bir kişinin neden
Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atandığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Deniz Feneri
savcılarını niye görevden aldın? diye 2011
yılında Adalet Bakanına soruyorum, Bekir cevap vermiyor, Ali
Babacana havale ediyor. Ali Babacan da diyor ki: Soruşturmayı
yürüten cumhuriyet savcılarının spekülatif
değerlendirmelere maruz kalarak yıpratılmamaları, yürütülen
soruşturmada olumsuz ve haksız ithamlara maruz kalmamaları,
soruşturma üzerine adalet ve yargıya olan güven duygusunun
sarsılmaması için bu savcıları görevden aldık. Bundan
daha yalan, bundan daha zavallıca bir cevap olur mu? Ayrıca, Tayyip
Erdoğan ve ailesine
Deniz Feneri davasında var olan iddiaları
örtbas etmek için ve yandaşlarının mal varlıkları
üzerine konulan tedbiri ortadan kaldırmak için bu savcıları
görevden aldılar.
Yine Ali Babacana
bir soru soruyorum: Halk Bankası Genel Müdürlüğünden alıp da
Ziraat Bankası Yönetim Kuruluna atadığınız Genel Müdür
bir kişiye 575 milyon dolar kredi vermiş ve kredi batmış.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) - 575 milyon dolar krediyi
batıran bir kişiyi siz hangi hakla alıp getirip de Ziraat
Bankası Yönetim Kuruluna katıyorsunuz? Sizde hiç vicdan denen bir
şey yok mu?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Öz
9.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, 1 Mayıs
Emek ve Dayanışma Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, 1 Mayıs öncesi Hükûmete
çağrım var: Emekçilerin nerede toplanacağına
karışmayı bırakıp iş cinayetlerinin çözümüne;
sendikasız, güvencesiz çalışanların haklarına; kadro
için kapıda bekleyen işçilerin sorunlarına; kadın
emekçilerin emeklerinin gerçek karşılığını
almalarına; çocuk işçilerin yönetmeliklerle yaş
sınırının neden düşürüldüğüne; atanamayan öğretmenlerin,
iş bekleyen üniversite mezunlarının gelecek
kaygılarına çözüm aramasını öneriyorum.
Emekçilerin 1
Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Ağbaba
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
altı aylık ikiz bebekler Özgür ve Lorinin engelli anneleriyle
birlikte hapse girmemeleri için Meclisin derhâl harekete geçmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Teşekkür ederim.
Bir hafta önce 23
Nisanı kutladık. Ancak, çocuklara bayram armağan eden tek ülke
olmamıza rağmen dün 6 yaşındaki Gizemin ve 9
yaşındaki Umutun vahşice öldürüldüğünü, onların
hayatlarını dahi koruyamadığımızı gördük.
Herkesi yasa boğan bu olaylar için sadece vicdan azabı çekmek
acizliğin göstergesidir.
Umutu, Gizemi
koruyamadık ama Özgür ve Lorini korumak hâlâ elimizde. Özgür ve Lorin
daha beş aylık ve Meclis harekete geçmez ise 19 Mayıs günü
altı aylık olacak ikiz bebekler cezaevine girecek. Yüzde 43 engelli
olan anne Mülkiye Demir Kılınçın ikizlerine cezaevi
koşullarında nasıl bakacağını düşündükçe
devletin çocuklarına karşı ne kadar acımasız
olduğunu görmekten utanç duyuyorum.
Buradan
vicdanı olan herkese ve Meclise sesleniyorum: Özgür ve Lorinin cezaevine
girmemesi için Meclis derhâl harekete geçmelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Doğru
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Fenerbahçenin şampiyonluğunu kutladığına ve kimyasal
kullanımı ile GDOlu ürünlerin insan sağlığına
etkilerinin araştırılması için merkezler kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Fenerbahçe
Spor Kulübünün şampiyonluğunu kutluyorum.
Tarımda
üretimin artması için kimyasal maddeler kullanılmaktadır.
Ayrıca GDOlu dediğimiz genetiği değiştirilmiş
ürünler de her geçen gün ülkemizde yetiştirilmekte ve
kullanılmaktadır. Kimyasalların birikmesinin ve GDOlu ürünlerin
yoğun şekilde kullanılmasının, başta
çocuklarımız olmak üzere insanlarda alerjik deri
hastalıkları, kanser ve böbrek hastalıklarına sebep olmakta
olduğu yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir.
Bundan dolayı acilen Sağlık ve Tarım
Bakanlığının kimyasal kullanımı ve GDOlu
ürünlerin insan sağlığına etkilerinin
araştırılması için araştırma merkezleri kurması
gerekmektedir.
Bu konuda
Meclisten hassasiyet bekliyor, bakanlıkları göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın
Hamzaçebi
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, CHP Genel Başkanının savcı tarafından
ifade vermeye çağırılmasının Anayasaya
aykırı olduğuna ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu bu
savcı hakkında işlem yapmaya devat ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbulda
görev yapmakta olan bir cumhuriyet savcısı yürütmekte olduğu bir
soruşturma nedeniyle Genel Başkanımız İstanbul
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlunu ifade vermek üzere
adliyeye davet etmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu
milletvekili olması nedeniyle yasama dokunulmazlığına
sahiptir. Yasama dokunulmazlığına sahip olan bir kişinin
bir savcı tarafından ifade vermek üzere adliyeye davet edilmesi
düşünülemez. Bu, doğrudan doğruya Anayasaya aykırı,
Anayasaya tecavüz eden bir tutumdur.
İstanbul
Cumhuriyet Başsavcısı dün yapmış olduğu bir
açıklamayla, bu davetin sehven yapıldığını ifade
ederek durumu kurtarmaya çalışmışsa da bu açıklamayla
durum kurtarılamayacak kadar vahimdir. Savcının yürütmekte
olduğu soruşturma dikkate alındığında
Başbakanın yakınlarının bu soruşturmanın
konusu olması ve onların şikâyeti üzerine Sayın
Kılıçdaroğlunun ifade vermek üzere adliyeye davet edildiği
düşünüldüğünde, savcının cumhuriyetin, hukukun değil
ama birilerinin emrinde olduğunu gösteren bir hareketle karşı
karşıya olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Bu,
doğrudan doğruya demokrasiye, Anayasaya yapılmış olan
bir saldırıdır. Bu, sehven denilerek geçiştirilebilecek
bir olay değildir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
Anayasayı çiğneyen bu savcı hakkında herhangi bir talebi,
şikâyeti beklemeksizin işlem yapmaya davet ediyorum. Cumhuriyet
savcıları cumhuriyetin emrinde olmalıdır, başkalarının değil.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın
Canalioğlu
13.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Türk ve İslam âleminin üç aylarını ve
Regaip Kandilini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Manevi
hayatımıza huzur katan üç ayların ilki olan recep ayına
başladığımız bugünde, aynı zamanda
perşembeyi cumaya bağlayan gece de mübarek Regaip Kandilini idrak
edeceğiz. Bu aylarda ve her ayda, her zaman ve her yerde birbirimize sevgi
ve saygıyla yaklaşarak dargınlıklar, küskünlükler
kaldırılmalı, birlik ve beraberliğimiz
pekiştirilmelidir. Doğruluk ve dürüstlüğün, paylaşma ve
dayanışmanın, hak ve hukuka riayetin, barış ve
kardeşlik içinde, bir arada yaşamanın, yetime, öksüze ve
kimsesizlere kol kanat germenin, acı ve kederleri, sevinçleri paylaşmanın,
düşeni kaldırmanın en üstün değerler olduğunu
hissettiğimiz ve davranışlarımızla da bu çerçeveye yön
verme kararlılığının içinde olmalıyız.
Bu duygularla
ülkemizin, İslam âleminin, tüm insanlığın mübarek üç
aylarını ve Regaip Kandilini tebrik eder, barışa, huzura
ve sevgiye vesile olmasını yüce Rabbimden temenni ederim.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Canalioğlu.
Sayın
Kuşoğlu
14.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun, Diyarbakır-Bingöl kara yolunda kaçırılan
2 uzman çavuşla ilgili olarak BDP ve HDPnin
çalışmalarını takdirle karşıladığına,
Hükûmetin sessizliğini ve çaresizliğini de
kınadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biliyorsunuz
birkaç gün önce Diyarbakır-Bingöl kara yolunda 2 uzman çavuş
kaçırılmıştı. Bu 2 uzman çavuşla ilgili olarak BDP
ve HDPnin yaptığı çalışmaları takdirle
karşılıyoruz fakat Hükûmetin sessizliğini ve
çaresizliğini de kınıyorum. Yani bu konuyla ilgili olarak daha
aktif bir çalışma yürütülmesi gerekirdi, gerekir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.
Sayın
Eyidoğan
15.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının
anlamını içselleştiremeyen AKP iktidarının, giderek
artan çocuk cinayetlerinin nedenlerini anlayamadığını ve
önleyemediğine ilişkin açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Türkiye 1990da Çocuk Hakları
Sözleşmesini imzalamış bir ülkedir. Çocuk gelinler, ihmal, cinsel
saldırı, dayak, kaybolma ve cinayet
Çocuklar arka arkaya cinayetlere
kurban gidiyor, öldürülüyor. Gizem, Umut, Pamir, Halil, İbrahim, Mert,
Yiğit, Kemal ve daha niceleri
Son olmasını diliyoruz. Bitsin bu
cinayetler. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının
anlamını içselleştiremeyen AKP iktidarı giderek artan çocuk
cinayetlerinin nedenlerini anlayamıyor ve önleyemiyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.
Sayın
Satır
16.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, AK PARTİ Grubu olarak, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yarın
kutlayacağımız 1 Mayıs İşçi Bayramı için söz
almış bulunuyorum.
İnsan
öğrenmek, öğretmek, araştırmak, hayatını kazanmak
ve topluma katkı sunmak için emek sarf eder. Bu emek kutsaldır ve
önemli bir sermayedir. Biz işçinin hakkını alın teri
kurumadan vermenin, toplumda emeğe saygıyı, böyle bir
hassasiyetle korumanın en güzel huylarımızdan biri olduğunu
ifade eden bir medeniyetin temsilcileriyiz. AK PARTİ olarak
çalışma hayatında emek ve alın terinin ehemmiyetini bilerek
Hükûmet olduğumuzdan bu yana kadın-erkek tüm işçi, memur, emekçi
vatandaşlarımızın sorunlarını çözme gayretindeyiz
ve bundan sonra da bu konuda gerekli adımları atmaya devam
edeceğiz. Yeter ki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
adına yakışır bir şekilde toplumu
kucaklayıcı, dayanışmayı kuvvetlendirici,
hakların yüceltildiği, dostluk, kardeşlik ve beraberliği
pekiştirici rol oynasın.
Bu vesileyle 1
Mayısın geçmişin acı hatıralarının geride
bırakılarak yüzlerin güldüğü, geleceğe umutla
baktığımız bir gün olarak toplum hayatındaki yerini
almasını temenni ediyor, tüm işçi, memur ve emekçi
kardeşlerimizin Emek ve Dayanışma Gününü Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına kutluyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Satır.
Sayın
Yılmaz
17.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, mübarek üç ayların Türk ve İslam âlemine
hayırlara vesile olmasını, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününün tüm işçilere barış ve huzur
getirmesini temenni ettiğine, Adanada ölü bulunan Gizem ve Umuta
Allahtan rahmet dilediğine ve çocuk ve kadın cinayetleriyle ilgili
tedbirlerin süratle alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de içine
girmiş bulunduğumuz mübarek üç aylarımızın tüm Türk
İslam âlemine hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yine, 1
Mayısın tüm işçi kardeşlerimize barış ve huzur
getirmesini temenni ediyorum.
Yine, bu vesileyle
altı gün önce Adana ilimizde kaçırılan Gizem
kızımızın hunharca öldürüldüğünü gördük. Ben Allahtan
rahmet diliyorum, yakınlarına sabır ve
başsağlığı diliyorum. Yine, dokuz yaşındaki
Umuta da Allahtan rahmet diliyorum.
Şunu ifade
etmek istiyorum: Toplumsal yozlaşmanın ve ahlaki zafiyetin had
safhaya ulaştığı bir ortamda muhafazakâr bir Hükûmetin
iktidarda bulunduğu bu on iki yıllık sürecin çok iyi
değerlendirilmesi gerekiyor. Hükûmetin üyeleri de buradayken, son
zamanlarda bu çocuk kaçırmaların, çocuk cinayetlerinin, kadın
cinayetlerinin arttığı bir dönemde bununla ilgili tedbirlerin
süratle alınması gerekiyor. Bakın, Amerikada Amber Alarmı
diye bir sistem ortaya getirilmiş ve uygulamaya konduktan sonra 30a
yakın çocuğun hayatı bu şekilde kurtarılmış.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Acar,
buyurun.
18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
yaş sebze fiyatlarının düşmesi ve ihracatının
azalması konusunda Hükûmetin ne gibi çalışmalar
yaptığını öğrenmek istediğine ve CHP Genel
Başkanının ifade vermeye çağırılmasını
kınadığına ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalyada
yaş sebze fiyatları dibe vurmuştur. İhracat azalmakta,
fiyatlar düşmektedir. Dış satımın
açılmasını sağlamak için Hükûmet ne gibi
çalışmalar yapmaktadır? Bunları öğrenmek istiyorum.
Bazı yerlerde
ilaç nedeniyle bazı ihracatın geri döndüğü söylenmektedir. Bu ne
kadar doğrudur? Bunun tedbirleri neden alınmamıştır?
Genel
Başkanımızı cumhuriyet savcılığına,
çağrı kâğıdı çıkartarak davet eden savcı,
savcılık nereden güç almaktadır? Böyle bir olay tüm Cumhuriyet
Halk Partililere yönelik bir tehdittir. Bunu da burada
kınadığımı söylemek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Son olarak
Sayın Gök, buyurun.
19.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, CHP Genel
Başkanını ifade vermeye çağıran savcı
hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun işlem
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, Genel
Başkanımıza davet gönderen bir savcının
yaptığı, siyasi açıdan, ahlaki açıdan ve anayasal
açıdan bir skandal olduğu gibi, bu savcının daha sonra
söylediği sözler de ayrıca bir skandaldır. Bu daveti, davet
kâğıdını geri çektiğini ifade ettikten sonra Biz bunu
geri çektik, daha ne istiyor? gibi bir tekil ifadeyle Genel
Başkanımıza, sanki çok üstünde bir makammış gibi
böylesine sıradan ve üzüntü verici bir konuşmayı yapan bu
savcı gerçekten cumhuriyet savcılarının yüz
karasıdır. HSYKnın bu savcı hakkında işlem
yapması, sadece Cumhuriyet Halk Partililer açısından değil
hukuk devletine olan güvencemiz açısından da bir zarurettir.
Bunu belirtir, saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25
milletvekilinin, hayvancılığın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/919)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hayvancılığımızı
geliştirmek için alınması gereken tedbirleri tespit etmek
amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Celal Dinçer (İstanbul)
2) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Hülya Güven (İzmir)
5) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
6) Veli
Ağbaba (Malatya)
7) Tolga Çandar (Muğla)
8) Ali
Demirçalı (Adana)
9) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
10) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
11) Muharrem
Işık (Erzincan)
12) İhsan
Özkes (İstanbul)
13) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
14) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
15) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Osman
Aydın (Aydın)
17) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Haydar Akar (Kocaeli)
20) Ramis Topal (Amasya)
21) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
22) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
23) Gürkut Acar (Antalya)
24) Özgür Özel (Manisa)
25) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
1990'lı
yıllarda Süt Endüstrisi Kurumu ile Et ve Balık Kurumunun yerlerini
alacak herhangi bir kurum veya yapı oluşturulmadan
özelleştirilmesi, ülkemiz hayvancılığı açısından
son derece olumsuz gelişmelere sebep olmuştur. Bu gelişmeler,
uluslararası kuruluşların bizlere dikte ettiği her
politikanın ülkemize hayır getirmeyeceğinin
anlaşılması açısından da önemlidir. Süt
hayvancılığımızın krize girdiği
yıllarda süt hayvanlarımız kesime gönderilmiştir.
Hayvancılığımızın
en önemli sorunlarından olan yem/süt paritesinin en az 1,5 seviyesinde
oluşması için destekleme yapılması gerekiyor. İnek
başına 2.638 kilogram olan ortalama süt veriminin en az 2 katına
yükseltilmesi ve üretilen sütün çok büyük bölümünün modern tesislerde
işlenmesi ve kalite standartlarının iyileştirilmesi
gerekmektedir.
Üreticilerimiz yem
fiyatlarının yüksekliğinden şikâyet ediyorlar. Yem
maliyetlerini düşürücü tedbirlerle birlikte, çiftçilerimizin üretimlerini
sürdürmeleri sağlanmalıdır. Bu ülkede kasaplık hayvan ve et
ithalatına son vermek istiyorsak, üreticilerimizi daha çok
desteklemeliyiz.
Bu nedenle,
hayvancılığımızın geliştirilmesi için
alınacak tedbirleri belirlemek için bir Meclis araştırması
açılması gerekmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 25
milletvekilinin, çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/920)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Avrupa
Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde çıkarılan mevzuat
ve bu çerçevede yapılan uygulamalara rağmen, bitki ve hayvan
sağlığı standartları ile özellikle hayvan
hastalıklarında sıkıntı yaşamamız
kaçınılmaz görülmektedir. Komşu ülkelerden kaçak hayvan
girişlerinin önlenememesi, hayvan hastalıklarıyla mücadeleyi ve
gıda güvenliğinin sağlanmasını güçleştirmektedir.
Hayvan sağlığıyla ilgili sorunlarımızın
giderilebilmesi ve önemli bazı hastalıkların ortadan
kaldırılabilmesi için, acilen köklü tedbirlerin alınması ve
kararlılıkla uygulanması gerekmektedir.
Yapısal
sorunlarımızın yanı sıra, gübre, mazot, tohum,
elektrik gibi girdi fiyatlarının yüksekliği Türk çiftçisini
zorlamaktadır. Türk tarımı, Avrupa Birliği Ortak Tarım
Politikasına dâhil olduğunda, yaş meyve sebze, kayısı,
üzüm, incir gibi kurutulmuş meyveler ile fındık, Antep
fıstığı, zeytin-zeytinyağı ve baklagiller olumsuz
yönde etkilenecektir. Yağlı tohumlar ve mısır ile et ve süt
ürünlerinin, bazı endüstri bitkileri ile hububatta ise özellikle pirinçte
de sorunların yaşandığı ve önümüzdeki günlerde de daha
çok sorunların ortaya çıkacağı görülmektedir.
Bu nedenle,
çiftçilerimizin sorunlarını tespit edilmesi ve incelenmesi
amacıyla, Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Celal
Dinçer (İstanbul)
2) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Hülya
Güven (İzmir)
4) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Muharrem
Işık (Erzincan)
6) Malik
Ecder Özdemir (Sivas)
7) Veli
Ağbaba (Malatya)
8) Ali
Demirçalı (Adana)
9) Dilek
Akagün Yılmaz (Uşak)
10) Tolga
Çandar (Muğla)
11) Ramazan
Kerim Özkan (Burdur)
12) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
13) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
14) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
15) Osman
Aydın (Aydın)
16) Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Mahmut
Tanal (İstanbul)
18) İhsan
Özkes (İstanbul)
19) Haydar
Akar (Kocaeli)
20) Ramis
Topal (Amasya)
21) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
22) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
23) Gürkut
Acar (Antalya)
24) Özgür Özel
(Manisa)
25) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
26) Bülent
Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Son on beş
yılda dünyada açlık ve yetersiz beslenmeden etkilenen insan
sayısı, azalma bir yana, 850 milyondan 925 milyona yükselmiştir.
Dünyada 1 milyara yakın insanın açlık sorununu çözmek için
uluslararası stratejiler geliştirilmeli ve etkin bir iş
birliği yapılmalıdır. Dünyada artan gıda
fiyatlarından, hâlihazırda, çiftçilerin değil, pazara hâkim olan
uluslararası büyük şirketlerin kazançlı
çıktığı bir gerçektir. Gelişmiş ülkelerin
tarımıyla kıyasladığımızda, bir yerlerde
bazı yanlışlarımız olduğunu ve Hükûmet
politikalarının yetersiz kaldığını da görüyoruz.
Yetersizlikleri aşmak için de tarımımıza stratejik bir önem
atfetmeli, bulunduğumuz coğrafyadan da kaynaklanan
avantajlarımızı ve çevremizdeki ülkelerin gıda üretimi
konusunda bizim kadar şanslı olmadıkları hususunu çok iyi
değerlendirmeliyiz. Bu çerçevede, dünya tarım ürünleri piyasasında
hedeflerimizi büyütmemiz ve buna uygun politikalarla
tarımımızı desteklememiz gerekir. Bu bakımdan su
kaynaklarımız, tarım alanlarımız,
meralarımız başta olmak üzere, doğal
kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi ve
sürdürülebilir kullanımı büyük önem taşımaktadır.
Bütün bunları gerçekleştirebildiğimiz takdirde küresel sermayeyi
değil, kendi çiftçimizi, ülkemizi kalkındırmak mümkün
olacaktır.
Türkiye bu bölgede daha güçlü bir ülke olmak, daha etkili
bir dış politika yürütmek istiyorsa güçlü bir tarım sektörüne
sahip olmalıdır. Orta Doğu, Rusya, Türk cumhuriyetleri, Kafkasya
ve Kuzey Afrika'da son yıllarda gıda fiyatlarının çok
yükseldiğini görüyoruz. Ülkemizin tarım potansiyeli altyapı, verim,
lojistik ve pazarlama konularında gerekli yatırımları
yapması hâlinde bu bölgelerin ihtiyaç duyduğu gıdayı
karşılayabilecek, bu ülkelerin gıda güvencesi olabilecek
büyüklüktedir. Fakat Hükûmetin politikaları yüzünden tarım günden
güne kan kaybetmektedir.
Bilindiği üzere, ülkemiz hem Dünya Ticaret Örgütü üyesi
hem de Avrupa Birliğine aday bir ülkedir. Dolayısıyla Dünya
Ticaret Örgütüne karşı yükümlülüklerimiz ile AB ortak tarım
politikasına uyum sağlama mecburiyetimiz, ülkemiz tarımı
açısından birtakım yönlendirici ve
kısıtlayıcı mekanizmalar getiriyor. Bu doğrultuda,
tarımsal destekler kalktığında ve gümrük duvarları
aşağı çekildiğinde serbest rekabetin her zaman
olacağını söylemek de mümkün değildir. Zira, eşit
olmayanların mücadelesinde serbestlikten ve adaletten söz edilebilir mi?
Bu nedenlerle sorunların tespiti ve çözüm yollarının
bulunması için bir Meclis araştırması açılması
zorunlu gözükmektedir.
3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 25 milletvekilinin, Bartın Irmağındaki
kirliliğin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/921)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bartın'ın en önemli akarsuyu, MÖ'ki
yıllarda Parthenios adıyla anılan ve kente adını veren
Bartın Irmağı'dır. Şehir merkezinde Gazhane Burnu'nda
birleşen Kocaçay ve Kocanaz Çayının oluşturduğu
ırmak, 15 km akarak Boğaz mevkisinde Karadeniz'e ulaşır.
Kocanaz Çayı güneyden doğup Kozcağız'dan kuzeye doğru
akarken, Kocaçay Kastamonu'dan gelip Ulus'tan geçen Göksu ve Eldeş
Çayları (Ulus Çayı) ile bunlara katılan derelerden oluşur.
Arıt ve Mevren Derelerinden oluşan Kozlu Çayıyla birleşen
Kışla Deresi, Akpınar ve Karaçay Dereleri Kocaçay'ı
besleyen akarsulardır. Diğer önemli akarsuları Kurucaşile
topraklarında doğan ve Karadeniz'e ulaşan Kapısuyu ve
Tekkeönü Dereleri ile Ulus-Uluyayla'yı sulayan Ova Çayı ve İnönü
Dereleridir.
Bartın Irmağı, üzerinde 500 tonluk
gemilerle Karadeniz'den kente kadar ulaşım yapılabilen en
düzenli akarsudur. Akış hızı saatte 720 m olup denize her
yıl 1 milyar m3 su akıtmaktadır. Irmağın
geçtiği tüm güzergâh boyunca çevresi birinci derece doğal sit
alanı olup, koruma altına alınmıştır.
Yemyeşil bitki örtüsünün oluşturduğu
doğal peyzaj görünümüyle bölge turizmine katkı sağlayan
ırmak, sanayi bölgelerindeki bazı fabrikalardan bırakılan
kimyasal içerikli sıvı atıklar nedeniyle kirlenmektedir.
Kirlilik nedeniyle siyah bir renge bürünen ırmak, çevre ve halk
sağlığını tehdit etmekte, doğal yaşamı
yok etmekte, ırmakta zaman zaman sayıyla ifade edilemeyecek miktarda
balık ölümleri gerçekleşmektedir.
Bartın Irmağında sık sık
yaşanmakta olan kirliliğe karşı artık kesin önlemlerin
alınması, ırmağın hak etmediği kirlilikten
kurtarılması gerekmektedir.
30/6/2004 tarih ve 5212 sayılı
"Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesinin
Karadenizde Biyolojik Çeşitliliğin ve Peyzajın Korunması
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunla
onaylanan protokolde amaç Karadeniz'in ekosistemini iyi bir ekolojik hâlde ve
peyzajını uygun şartlarda muhafaza etmek ve biyolojik kaynakları
zenginleştirmek için Karadeniz'in biyolojik ve peyzaj
çeşitliliğini korumak, muhafaza etmek ve sürdürülebilir şekilde
yönetmek olarak belirtilmiş; ek 3üncü maddesinde ise akit tarafların
kendi ulusal yasal sistemleri doğrultusunda korunan alanların
bütünlüğünü, sürdürülebilirliğini ve geliştirilmesini
sağlamak için gerekli tüm tedbirleri alacağı hüküm altına
alınmıştır.
Ayrıca "Bartın 2023 Stratejik Amaçlar ve
İl Gelişme Planında Bartın'ın ekolojik, tarihsel ve
kültürel olarak çok zengin olmasına rağmen istenilen düzeyde turizm
girdisi alamadığına vurgu yapılarak, turizmin
çeşitlendirilmesi ve turizmin tüm yıla yaygınlaşması,
değerlendirilebilir kaynakların turizme kazandırılmasını
sağlamak için projeler geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Bu amaçlar doğrultusunda 14 kilometrelik uzunluğu boyunca, 500 tonluk
gemilerin gidip geldiği bir iç su yolu olan Bartın
Irmağından başlayıp, 59 kilometrelik sahil şeridinde
sürecek olan Altınırmak-Gümüşdeniz turlarının (motor,
sandal, su bisikleti vb.) gerçekleştirilmesi için yalı
rıhtımı ile İnkumu, Güzelcehisar, Amasra, Çakraz,
Kurucaşile ve Tekkeönü gibi turistik merkezlerde rıhtımlar
yapılması gerekliliği
kararlaştırılmıştır.
Sonuç olarak,
ülkemiz doğal kaynakları ve ulusal peyzaj envanterinin en önemli
doğal alanlarından olan Bartın Irmağı,
taşıdığı su kapasitesi, florası, faunası,
tarihsel geçmişi ve kültürel yapısıyla önemli bir peyzaj
alanıdır.
Bartın
Irmağı, ekolojik potansiyelinin değerlendirilmesi ve kentin
önemli turizm merkezi olması açısından ele alınması
gerekirken, maalesef, kirliliği nedeniyle pis kokuların
oluşmasına neden olmakta, Bartın halkı da bu durumdan büyük
rahatsızlık duymaktadır. Bartın Çevre ve Şehircilik
İl Müdürlüğü tarafından da ırmakta çeşitli tarihlerde
incelemeler yapılmış ve bu incelemeler sonucunda Organize Sanayi
Bölgesinde faaliyet gösteren fabrikalardan atık
bırakıldığı tespit edilerek bu fabrikalara ilgili
kanunlar çerçevesinde cezalar kesilmiş fakat bu cezalar da
caydırıcı olmamıştır. Bartın halkı için
önem arz eden ırmağın kirlenmesinin nedenlerinin kapsamlı
bir şekilde araştırılması ve uluslararası
imzalanan protokoller gereğince önlemlerin alınarak
ırmağın turizme katkısının bir an önce
sağlanması gerekmektedir.
Bu nedenlerle
Bartın Irmağında sık sık yaşanmakta olan
kirliliğin nedenlerinin ciddi boyutlarda araştırılarak
gerekli önlemlerin alınması amacıyla TBMM İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri ile Anayasanın 98inci maddesi
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Muhammet
Rıza Yalçınkaya
(Bartın)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu
(İstanbul)
3) Hülya Güven
(İzmir)
4) Veli
Ağbaba
(Malatya)
5) Kadir Gökmen
Öğüt
(İstanbul)
6) Malik Ecder
Özdemir
(Sivas)
7) Tolga Çandar
(Muğla)
8) Ali
Demirçalı
(Adana)
9) Dilek Akagün
Yılmaz
(Uşak)
10) Ramazan Kerim
Özkan
(Burdur)
11) Celal Dinçer
(İstanbul)
12) Hurşit
Güneş
(Kocaeli)
13) Muharrem
Işık
(Erzincan)
14) Osman
Aydın
(Aydın)
15) Mehmet
Şeker
(Gaziantep)
16) Ahmet
İhsan Kalkavan
(Samsun)
17) Mahmut Tanal
(İstanbul)
18) İhsan
Özkes
(İstanbul)
19) Haydar Akar
(Kocaeli)
20) Ramis Topal
(Amasya)
21) Selahattin
Karaahmetoğlu
(Giresun)
22) Ali
Sarıbaş
(Çanakkale)
23) Gürkut Acar
(Antalya)
24) Özgür Özel
(Manisa)
25) Ali İhsan
Köktürk
(Zonguldak)
26) Bülent Tezcan
(Aydın)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Başkanlık Divanında açık
bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amirliğine seçim
BAŞKAN -
Başkanlık Divanında boşalan Halkların Demokratik
Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük Millet Meclisi idare amirliği
için İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.53
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlık
Divanından boşalan üyelik için önerilen İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder için yapılan oylamada karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi oylama işlemini
tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmiştir.
Sayın Belen
sisteme girmişsiniz, buyurunuz.
Sayın Belen
çıkmış.
Şimdi,
alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun;
5578 Sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578
Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/788,
2/1599) (S. Sayısı: 564)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü
birleşimde tasarının tümü üzerinde gruplar adına
yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi,
şahıslar adına ilk söz Bursa Milletvekili İlhan Demiröze
ait.
Buyurunuz
Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısında görüşlerimi
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Televizyonları
başında bizleri izleyen, inadına üretim yapan,
karşılığını alamayan çiftçilerimizi,
köylülerimizi ve sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime Bursalı çiftçilerin telefonlarına gelen çiftçi
borçlarının ertelenmesiyle ilgili mesajla başlamak istiyorum.
Sayın Bakan mart ayı sonunda yaşanan don nedeniyle ürünleri
zarar gören 60 ildeki çiftçilerin borçlarının ertelenmesiyle ilgili
çalışma başlatıldığını ifade ediyor.
Bakanın bu haberi bir şirket tarafından çiftçilere SMSle
gönderiliyor. Çiftçiler bizi arayarak, Bakandan böyle bir mesaj geldi
algısıyla, umutla neticelendirmelerini bekliyorlar. Ancak,
çiftçilerimiz bilmiyorlar ki 2004 yılında Karadenizde meydana gelen
don olayı nedeniyle çiftçilerin 153 milyon TL alacakları henüz
ödenmemiştir. Çiftçilerimiz, köylülerimiz bu yıl kuraklıkla
mücadeleye hazırlanırken, son günlerde don ve dolu olaylarıyla
karşı karşıya geldiler. Ülkemizin her tarafından don
ve dolu haberleri alıyor ve üzülüyoruz. Malatyada, Karadenizde, son
olarak İzmir Kemalpaşada, Kayseride, bütün Türkiyenin her
tarafından bu afetlerle ilgili haberler alıyoruz. Bu don olaylarının
bir bölümü de 29, 30, 31 Mart tarihlerinde yaşanan; Giresun, Trabzon,
Ordu, Samsundaki belli aralıklarla yani rakımlardaki oranlara göre
yüzde 30 ile yüzde 100 arasındaki don zararlarıdır. Bunu
şunun için anlatmak istiyoruz: Biliyorum, Sayın Bakan TARSİMle
ilgili sigortadan bahsedecek, afet bölgesi ilan etse bu alanlardaki çiftçilerin
yüzde 40ından fazla veya yüzde 40tan az olmak üzere mal mülklerinin
olmasından bahsedecek. Daha doğrusu, çiftçilerin bu
sıkıntılarına çözüm bulmayacak ama biz buradan görevimizi
yaparak değerli çiftçi kardeşlerimizin, köylü kardeşlerimizin,
Hükûmete veya Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına umut bağlamamasını ve bu
bakımdan onları uyarmak anlamında ifade ettiğimizi belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, çiftçilerin bu talepleri
Tarım Bakanlığı tarafından Ziraat Bankası
borçlarının ertelenmesi veya tarım kredi borçlarının
ertelenmesi, yeniden yapılandırılması şeklinde
değil; özel bankalara da borcu var, ilaççıya borcu var, sulama birliklerine
borcu var. O zaman, bir masa etrafında oturularak bugün çiftçilerin sahibi
olarak gözüken Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanının nezdinde bunlara çözüm bulunması gerektiğini
ifade etmek istiyorum çünkü çiftçilerimiz bununla uğraşırken bir
bakıma da kendilerini zor durumda bırakan son zamanlarda alınan
ithalat kararları
Bu konuda da Sayın Tarım Bakanından
açıklama bekliyorlar çünkü Bursada mısırla ilgili hasat mevsimi
geldiği zaman değerli arkadaşlar, Adanada önce hasat biter,
Karacabeye geldiği zaman bir bakarsınız ki Karacabeyde
mısırla ilgili hasat yapılırken Bandırmada da bir
gemi yüklü mısırın olduğunu ifade etmek istiyorum.
Başka, çiftçi
kardeşlerimizi uyarmak anlamında şunu da ifade etmek isterim: 12
Nisan 2014 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak 2014te uygulanacak
tarım destekleri belli oldu ancak karar incelendiğinde, destekleme
miktarlarında artışa gidilmediğini, çiftçilerimizin yine
kaderleriyle baş başa bırakıldığını
belirtmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, dekar bazlı olarak mazotta bir artış var, 70
mililitre. Yani değişik bir ifadeyle daha da iyi anlatabilmek için,
bu bardağın şu kısmı kadar bir, dekara mazot
artışının yapıldığını ifade etmek
istiyorum yani Tarım Bakanlığının çiftçilere
bakışının, desteklemelerinin ne olduğunun bilinmesi
anlamında.
Ayrıca bölgem
olarak da Güney Marmara havzasında kütlü pamuğa ve
zeytinyağına bir miktar artış yapılırken bizim 11
bin imzayla talep ettiğimiz sofralık zeytin maalesef Bakanlık
tarafından hiç dikkate alınmamış, bölgemizde
mısır, buğday, arpa, çeltik, kuru fasulye ve nohutta ise
artış yaşanmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, toprakla ilgili bu çalışmanın olumlu olabilmesi
için çiftçilerin, üreticilerin desteklenmesi ve küçük çiftçilerin
korunması gerekir. Aksi hâlde yeni yoksul kitleler yaratılarak hizmet
sektöründe, sanayi sektöründe işsiz bırakılarak varoşlara
yerleştirilecektir. Bu yasanın gerektirdiği yapılanma
yapılabilir ancak Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası
gereği büyük ovaların belirlenmesi, tarımsal arazi
varlığımızın belirlenmesi, diğer bir ifadeyle
detaylı toprak etüt çalışmalarının yapılması
gerekir ancak bu Hükûmetin, bunu yapacak kurumları, Büyükşehir
Yasasıyla oradaki teknik elemanları dağıtarak nasıl
yapacağı konusunda soru işaretlerinin olduğunu ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, bu yasayla ilgili bir yorumu, Dünya gazetesi köşe
yazarı Ali Ekber Yıldırımın görüşlerini sizinle
paylaşmak istiyorum: Tasarının genel olarak tarım
arazilerinin ve işletmelerinin bölünmesini önleyerek daha verimli bir tarımsal
üretimi hedeflediği söylenebilir. Ancak satır aralarına
bakıldığında, bu yasa tasarısı, giderek yok olan
küçük çiftçiliği, aile işletmeciliğini kaldırarak yerine
şirketlerin, toprak sahibi büyük işletmelerin ve yatırım
yapan veya yapacak olan yerli ve yabancı sermayeye toprak kazandırma
yasası olarak tanımlanabilir. Birleşmiş Milletler 2014
yılını Aile Çiftçiliği Yılı ilan etmişken
Türkiyede böyle bir düzenlemeyle aile çiftçiliğini yok etme girişimi
size de anlamlı gelmiyor mu? diyor değerli köşe yazarımız.
Köşe
yazarımızın bu yorumlarına bir de telefonlarla
çiftçilerimizden aldığımız yorumları da eklemek
istiyor ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Ankaraya 17 kilometre mesafedeki
bir çiftçi kardeşimiz şöyle sesleniyor, diyor ki: Ben bu yasayı
çok iyi inceledim, okudum. Bu yasayla siz, kardeşleri birbirine
düşüreceksiniz, kardeşler arasında ilişkilerin en asgari
düzeye inmesini sağlayacaksınız, kardeşlerden bir tanesi bu
arazilerden birisini aldığı takdirde hepsinin ona
yanlış bakmasına sebep olacaksınız. Siz, bu yasayla
yeni toprak ağaları yaratacaksınız ve bizim
alamadığımız bu arazileri, zengin kişiler, sermaye
grupları köylere kadar gelerek bunları toplayacaklar ve yeni toprak
ağaları yaratılacak. Sonra bir şey daha söylüyor, diyor
ki: Arazinin değeri düşecek çünkü biz satamayacağız. Biz
suluda, kuruda, dikili ve örtülüdeki oranların altında
satamayacağımız için maalesef arazimizin değeri
düşecek. Son olarak da şunu diyor değerli milletvekilleri:
Kızlar için yani kadınlarımız için cinsiyet ayrımı
olacak, onlar hiçbir zaman, hiçbir şekilde topraklarından pay
alamayacaklardır.
Hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum; sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Demiröz.
Şahsı
adına Antalya Milletvekili Hüseyin Samani.
Buyurunuz
Sayın Samani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
SAMANİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
564 sıra sayılı kanunla ilgili şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarımla
alakalı hemen hemen herkesin kabul ettiği bir husus var; o da:
Tarımda verimlilik ve ekonomiklilikle ilgili birinci neden olarak
tarım arazilerinin yani tarım işletmelerinin küçüklüğü
zikredilmektedir. Bu kanun, genel manada baktığımız zaman,
toprak koruma ve arazi kullanımı... Toprak koruma dediğimiz
zaman genelde algıladığımız husus, bugüne kadar,
zihinlerimizde şöyle olabilir: Topraklarımızın
kayıplarını tarım dışı amaçlarla
kullanımı, erozyonla kaybı, işte, sel felaketi, benzeri
hususlarla kayıpları, çoraklaşmayla toprak kayıpları
gibi olayları genel manada zikredebiliriz.
Bunlar için bugüne
kadar ülkemizde birçok tedbirler aldık. İşte, barajlar
yaptırdık, drenaj kanalları yaptırdık, derelerimizi
ıslah ettirdik, çoraklaşmanın önüne geçmek için drenaj
kanallarının yanı sıra sulama sistemlerini
değiştirmeye özen gösterdik, yağmurlama ve damlama sistemlerine
geçtik ve böylelikle belki, verimsiz araziler oluşmasının önüne
geçmeye çalıştık, önemli ölçüde de geçtiğimiz alanlar oldu
ama toprak kaybının nedenlerinden bir tanesinin de atıl
vaziyette kalan topraklar olduğunu belki unuttuk. Atıl vaziyette
kalan toprak demek, üreticiler tarafından işletilemeyen toprak
demek. Bunun temel nedeni olarak, işletme büyüklüğünün ekonomik
limitin altına inmesi yani arazi büyüklüğünün, parsel büyüklüklerinin
ekonomik parsellerinin altına inmesi sayılabilir. Yani genel manada
baktığımız zaman, bugün, ülkemizde işletme
büyüklüğümüzün 5,9 hektar olduğunu düşünürsek ve ülkemizde 3
milyon işletmenin olduğunu ve her işletmenin yaklaşık
10 parsele sahip olduğunu düşünürsek yani 30 milyon parsel
olduğunu düşünürsek parsel başına 5-6 dekarlık bir
alana tekabül ediyor bu. Eğer tedbir alınmazsa bundan sonraki süreçte
bu parsel büyüklükleri daha da küçülecek ve genel manada, bu, ülke
ortalamasıdır. Buna ülkemizdeki bazı şehirlere inerek
baktığımız zaman 2 dekarlık, hatta 1.000 metrekarelik,
500 metrekarelik, 200 metrekarelik vasıf itibarıyla tarım
arazisi olan ama işletilemeyen alanlar olduğunu görebiliriz. Bugün,
hepimiz şunu zikrediyoruz: Birçok alanda köylüler arazilerini
işletmekten vazgeçiyor. Vazgeçme nedenlerinin bir tanesi
işletmelerdeki parsel küçüklüğüdür. 2 dekarlık bir parseli, 1
dekarlık, 500 metrekarelik bir parseli ekonomik olarak işletebilmemiz
mümkün değildir. Eğer bu konuda tedbir alınmazsa bu olay bundan
sonraki süreçte de artarak devam edecektir.
Şimdi,
şöyle düşünelim: Şu anda ülkemizde 5,9 hektar işletme
büyüklüğü olduğunu düşünürsek ve içlerinden bunun 1 tane 50
dekarlık bir parsel olduğunu düşünürsek ve bu babanın 5
tane çocuğu olsa, birinci
kuşakta 10ar dekar kalacak, ikinci kuşakta 2şer dekar kalacak
onun da 5 çocuğu olduğunu düşürürsek yani iki kuşak sonra
kendiliğinden bu araziler işletilemez hâle gelecek, ekonomik anlamda
kullanılamaz hâle gelecek. Üretici, 2 dekarlık bir arazi için de
traktörüyle gidecek, mekanizasyon alet ve ekipmanlarıyla gidecek oraya,
ilaçlama makineleriyle, gübreleme makineleriyle gidecek, 50 dekarlık, 100
dekarlık arazi için de böyle gidecek.
İşte
bunun için, bugün, ülkemizde bu konuda kafa yoran hemen hemen herkesin,
tarım ekonomisiyle ilgilenen herkesin, tarımla uğraşan
herkesin altını çizdiği bir husus vardır: Bizim ülkemizde
tarımsal işletmeler ekonomik limitin altındadır genel manada,
onun için verimlilik düşmüştür, ekonomiklik git gide düşmektedir.
Oysa, dünyada tedbir alan ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerinde
tarımsal işletme büyüklüğünün 50 hektarın üzerinde
olduğunu -yani İngiltere, Fransa gibi ülkelerde 50 hektarın
üzerinde, Almanyada 45 küsur hektar, Amerikada çok daha üstünde bunun- ama
bizim ülkemize geldiğinde 5,9 hektar.
Bugün, bu yasayla ülkemizin çok önemli bir sorununa,
tarım sorununa hep beraber çözüm bulmaya çalışıyoruz burada
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak. Ben inanıyorum ki, bütün
grupların desteğiyle bu önemli sorunun ortadan
kalkacağını düşünüyorum.
Bugüne kadar Tarım
Bakanlığımızla ve Meclisten çıkan yasalarla
birtakım tedbirler almaya çalıştık. 2007 Şubatta Resmî
Gazetede yayımlanan bir kanunla, kullanımına göre tarım
arazilerinin büyüklüğünü belirledik yani sulu susuz araziler, dikili
araziler, sera arazilerinde belirledik. Tarım
Bakanlığımız cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir
toplulaştırma yaptı. Buna, ülke tarımı adına emek
verenler olarak hep beraber şükran borçlu olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Ama bütün bunların bundan sonraki süreçte de yürüyebilmesi
için
Bir taraftan Tarım Bakanlığı toplulaştırma
yapıyor, arkasından, miras yoluyla tarım arazileri sürekli
bölünüyor.
Dünyada gelişmiş ülkeler bunun tedbirini çok
önceden almışlar. Bu konuda söylenebilecek yegâne hususun şu
olduğunu düşünüyorum: Bu kanun mutlaka çıkarmamız gereken
bir kanundur ama bugüne kadar çıkarmadığımız, geç
kaldığımız bir kanundur şeklinde bir
değerlendirme yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Kanunun içeriğiyle ilgili maddelerine
gelindiğinde, bu işin aileler arasında nasıl organize
edileceği maddelerinde açıklanacaktır, onun için maddelerine
girmiyorum. Meclisteki tüm siyasi parti temsilcilerimizin destekleriyle bu
kanunun çıkacağına inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Samani.
Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Süremiz yirmi dakika, on dakikasını sorulara,
on dakikasını cevaplara ayıracağım.
Sayın Alim Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakana birkaç sorum olacak:
Birincisi, son dönemde tarımsal girdi
fiyatlarının artışı nedeniyle kârlı olmaktan
çıkan bitkisel ve hayvansal üretimin desteklenmesi için, özellikle mazot,
ilaç, gübre ve tarım makinelerinde ÖTV ve KDVnin indirilmesi ya da
tamamen kaldırılması konusunda bir çalışmanız var
mı? Varsa, bu çalışma ne aşamadadır?
İkincisi;
ziraat mühendisi, veteriner hekim, balıkçılık teknolojisi ve su
ürünleri mühendislerinin atamaları konusunda geçen yıl kamuoyuna
açıkladığınız ve sözünü verdiğiniz
kadroların ne kadarını doldurabildiniz? Bugün feryat eden bu
işsiz mühendislerin bu sorununa 2014 yılında nasıl bir
çözüm bulmayı düşünüyorsunuz?
Son sorum: Dondan
etkilenen fındık üreticilerinin sorunlarının çözümü
konusunda bir çalışmanız var mı varsa ne zaman uygulamaya
koymayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Öz,
buyurunuz.
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
hâlen işsiz ziraat mühendisi ve ziraat teknisyenlerinin Türkiyedeki
toplam sayısı ne kadardır? Bunların istihdam
sorunlarının çözülmesi için Bakanlığınız
tarafından 2014 ve 2015 yılı için yapılmış olan
bir program var mıdır? Çok sayıda işsiz ziraat mühendisi ve
ziraat teknikeri varken üniversitelerin bu bölümlerine alınan ziraat
mühendis ve tekniker sayısında yeni bir düzenleme yapmak gibi bir
düşünceniz veya Bakanlıkla koordineli bir çalışmanız
bulunmakta mıdır?
Bir diğer
sorum da, özellikle bu doğal afetlerden Türk çiftçisinin son derece
mağdur olduğunu, bu yıl, özellikle yaşanan don felaketinden
büyük rahatsızlık duyulduğunu ve mağdur
olduklarını biliyoruz. Bununla ilgili, Hükûmet olarak acil bir önlem
almayı, kredi borçlarının ertelenmesini veya faizlerinin
kaldırılmasını öngören bir çalışmanız var
mı? Çiftçiler bunu merakla beklemekte.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
özellikle Adanada kışın yaşadığımız
kuraklık nedeniyle buğday yeteri kadar gelişim
sağlayamadı, 20-25 Mayısta hasat edilmesi gerekirken şu
anda buğday hasadı başladı, zaten ciddi manada ürün
kayıpları var. Bunların taban fiyatları ne zaman
açıklanacak? Geç açıklandığı zaman bu çiftçilerimiz
mağdur oluyor ve tüccarlara boğduruyoruz, bununla ilgili önlem
almayı düşünüyor musunuz?
Yine, Adana
ilimizde, özellikle 29 Mart gecesi yaşanan don nedeniyle karpuzda ve büyük
seralarda ciddi sıkıntılar ortaya çıktı, narenciyede
-ki özellikle greyfurtta- çok ciddi manada zararlar oluştu. Çiftçi
perişan bir vaziyettedir. Bununla ilgili, bu don zararlarından
dolayı Adanayla ilgili herhangi bir önlem almayı düşünüyor
musunuz, bu zararların telafi edilmesi noktasında Adana ilimize
yönelik çalışmalar nelerdir? Onları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Muğla ilimizin Seydikemer ilçesine bağlı Kumluova ve Karadere
Mahalleleri başta olmak üzere, birçok mahallesinde 28 Nisan günü etkili
olan dolu yağışı seralarda ve meyve bahçelerinde ciddi
zararlara sebep olmuştur. Bu zararların
karşılanmasıyla ilgili herhangi bir çalışmanız
var mıdır?
Yine, özellikle
şu anda domateste hasat dönemi devam etmektedir serada, fiyatlar çok
düşüktür, bununla ilgili ihracatta herhangi bir teşvik
uygulaması düşünüyor musunuz?
Ayrıca,
şu anda görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
Meclise sevk tarihi 2013ün Mayıs ayı, ancak 2012nin 6
Aralığında yayınlanan Büyükşehir Kanunundaki yeni
ihdas edilen ilçeler şu anda görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısında yer almamaktadır. Bu, hem Tarım
Bakanlığının hem Başbakanlığın hem
ilgili komisyonun, maalesef, gözünden kaçarak buraya kadar gelmiştir,
vakit varken bunun düzeltilmesi hususunda herhangi bir tedbir almayı
düşünüyor musunuz, merak ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu 2/B Yasasıyla birlikte hazine arazilerinin satışı da
gündeme gelmişti. Yalnız Bütünşehir Yasası çıktıktan
sonra, yani Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra, bu 2/B
Hazine arazilerinin satışıyla alakalı mücavir alan
içerisinde kaldığı için problem var. Bu konuda yeni bir yasal
düzenleme getirmeyi düşünüyor musunuz? Çünkü, çiftçi mağdur. Bu
araziyi satın alabilecek mi, alamayacak mı, kiralayacak mı,
kiralayamayacak mı, bununla alakalı bir sıkıntı var.
Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım. Bu konuda Hükûmetinizin bir tedbiri
ve bir yasal çalışması olacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, bizim
bu Adana tarafında, özellikle Ceyhan, Kozan, İmamoğlunda hazine
arazisi gibi gözüken fakat uzun yıllar ecrimisil ödeyerek çiftçilik yapan
çiftçiler var. Yasa çıkmasına rağmen bunların
durumları netleşmedi. Sayın Bakanımız bu işle
ilgili net bir şey söyleyebilir mi?
İki: Bundan
bir ay önce yine o bölgede, özellikle İmamoğlu bölgesinde müthiş
bir dolu yağdı. Tarım il müdürlükleri, ilçe müdürlükleri tespit
yaptı mı, bunlara yardımcı olunacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Malatyada meraların birçoğu büyük iş adamlarına köylülerin
itiraz etmesine rağmen verildi; Akçadağda, Doğanşehirde,
şimdi Yazıhanda meraların tamamına yakını kiraya
verildi. Şimdi, mera kiraya verilmesinin amacı, tarafınızca
hayvancılığı teşvik etmek. Ancak, Malatyada yaylada
hayvancılık çok önemli bir yer tutmakta. Maalesef, şimdi,
yaylalar o yoksul, küçük hayvan üreticilerine kiraya verilmeye
çalışılmakta. Bir tarafta büyük meralar büyük iş
adamlarına verilirken aslında Malatya için çok önemli olan, üretimin
gelişmesi anlamında çok hayati önemi bulunan yaylaların küçük
hayvan üreticilerine kiraya verilmesini nasıl
karşılıyorsunuz?
Ayrıca,
yaylada hayvancılık yapanları desteklemeyle ilgili ne tür
şeyler düşünüyorsunuz? Örneğin, onlar çok zor koşullarda
üretim yapıyor, suları yok, yolları yok, büyük bir
mağduriyet yaşıyorlar. Bu konuda, yaylada hayvancılık
yapanlarla ilgili bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Işık
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, özellikle atanamayan mühendislerle ilgili olarak 5 bin
kişiye söz verdiğiniz söyleniyor; bu konuda bir açıklama
yapmanızı istiyorum.
Bir de
değişik bir konuda bir şey soracağım. Sayın
Başbakan bu haftaki grup konuşmasında Ateist Aleviler diye bir
şey söyledi. Daha sonra, Bolunun
AKPli Belediye Başkanı,
Almanya ve Fransada geçmişte PKKlılara destek verenlerin
şimdi de Alevilere destek verdiğini ve Alevileri örgütlediğini
söylüyor. Bu konudaki görüşlerinizi istiyorum. Ayrıca, Komisyon
Başkanımızdan da bu konuda bir açıklama yapmasını
bekliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Canalioğlu
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu fındık stratejinizde ruhsatlı alanlarda üretim
yapan fındık yetiştiricilerine alan bazlı gelir
desteği vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, geçen sene, biz,
Diyarbakırın Bismil ilçesinin Türkmenbaşı köyüne
gitmiştik. Orada bir vatandaş ölmüş, 2.600 dönüm arazisi var.
Başka bir köyün adamları gelmişler -Sayın Bakana da
yakın olduğu söylenen kişiler- sahte bir veraset ilamı
çıkarmışlar. Sahte bir veraset ilamı çıkardıktan
sonra o arazileri başkalarına satmışlar ve dokuz on senedir
de orada -Tarım Bakanlığının da bilgisi dahilinde- bu
arazi sahipleri 10 trilyon liraya yakın da tarım desteklemeden para
çekmişler. Bunu kendisi de biliyor. Şimdi, sonradan o sahte veraset
ilamı iptal edilmiş ama tapu iptal davası daha devam ediyor ve
buna rağmen, bu kişilere
-kendisinin de yakını olduğunu söylüyorlar, doğru
mu, yanlış mı bilmiyorum- Tarım Bakanlığı
her sene 1 trilyona yakın destekleme fiyatı veriyor. Şimdi,
böyle bir sahtekârlık olayı bilindiği hâlde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, Sayın Işıkın ve diğer birçok
arkadaşımızın özellikle mart ayı sonunda, nisan
başında vuku bulan, Türkiye genelinde, maalesef don hadisesiyle
ilgili ve akabinde yine başka bazı bölgelerimizde zaman zaman dolu
afetiyle -ki en son birkaç gün önce Muğla bölgesinde oldu, İzmir
Kemalpaşada oldu- bunlarla ilgili, arkadaşlarımızın
Karadenizde fındık tabii, Malatya bölgesinde kayısı,
Türkiyenin yaklaşık 60 vilayeti, yine, 600 bin hektar
civarındaki toplam alan itibarıyla, bir şekilde etkilendi. Çok
sayıda çiftçimizin de çeşitli dallarda üretim yapan üreticilerimizin
etkilendiği doğal afetler oldu mart ayında. Şimdi, bunlarla
ilgili
Çünkü milletvekillerimizin birçoğu aslında bu konuyu sordu.
Hazine Bakanlığımıza, Hazineden sorumlu Başbakan
Yardımcılığına
Biz konuyu zaten Bakanlar Kuruluna da
götürdük Bakanlık olarak ve üreticilerimizin Tarım Kredi ve Ziraat
Bankasına olan borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir karar
alındı ve onunla ilgili şu anda işlem devam ediyor. Biz
tabii, ayrıntılı kesin hasar raporlarını beklemeden bu
kararı aldık ve bu şekilde bu yapılıyor. Tabii,
şunu ifade etmem gerekiyor: İfade edilen bütün doğal afetler
yani don da, dolu da -özellikle bu son bir ayda vuku bulanlar bunlar-
bunların hepsi sigorta kapsamında ve hasar görenler de daha çok
meyveler ve en çok da don hasarı maalesef, bir de dolu. İkisi de
sigorta kapsamında ve biz sigorta bedelinin de en az yüzde 50sini
veriyoruz. En az yüzde 50 diyorum çünkü mesela kayısıda çiçeklenme
dönemi de
Çiçekle ilgili sigorta yaptırıldığı zaman
yüzde 66-67ye kadar bu hibe destek çıkıyor. Yani 100 liranın
üçte 2sini biz hibe olarak ödüyoruz sigorta masrafının ama maalesef,
buna rağmen, tabii bütün üreticilerimiz sigorta yaptırmıyor.
Bunun da, tabii, kamuoyu tarafından bilinmesinde fayda var yani biz iki
türlü destek veriyoruz: Sigortayı teşvik ediyoruz, sigorta
uygulamasını teşvik ediyoruz, destek veriyoruz, hibe destek
veriyoruz. Diğer hususlarla ilgili de, çiftçilerimizin, tabii,
değişik kanunlarda, örneğin 2090 sayılı Kanun
kapsamına giriyorsa onunla ilgili yardımcı olunabilir.
Borç ertelemeyle
ilgili işlem sürüyor. Bunun dışında, şu anda hasar
tespit sonuçlarının neticesini bekliyoruz.
Sayın Başkan,
İşsiz ziraat mühendisi, veteriner hekimlerle ilgili yeni bir
düzenleme var mı ve bunların sayıları ne kadar? Bir, önce
şunu arkadaşlarımız sordu: Benim 5 bin kişi
alınacak diye bir sözüm olmadı, onu düzelteyim, daha önce de
söylemiştim, öyle bir şey olmadı çünkü bunun yetkisi bende
değildi.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Televizyonda var Sayın Bakanım.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Yetkisi bende
olsa ben söylerim onu ama Maliyeden, biz Maliyeden talepte bulunuruz, Maliyenin
bize
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Maliye Bakanı öyle bir talebin olmadığını
söylüyor.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Neyse,
boşuna uğraşmayın, Maliye Bakanıyla aramı
açamazsınız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayır, getirteyim mi soru önergelerini sizin verdiğiniz,
Maliye Bakanının verdiğini?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Maliye
Bakanıyla aramı açma niyetinde değilim; öyle bir şey yok.
2013
yılı itibarıyla on yıl içerisinde atanan toplam 22.584;
bunun 18.096sı ziraat mühendisi ve veteriner hekim.
Devraldığımız noktadaki ziraat mühendisi, veteriner hekim
sayısı 9.240. Biz 18 bin kişi almak suretiyle bu
sayıları artırdık. 2014 yılında toplam 25.755e
ulaştı. Mühendis sayısı da 17.950. Bu, tabii,
mühendisliğin ziraat mühendisliği, gıda mühendisliği,
balıkçılık ve su ürünleri mühendisliğini kapsıyor.
Bizim bu sene içerisinde de Maliye Bakanlığının
vereceği kadro
Kadro talebimiz karşılandığı
ölçüde biz yine 2014
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Ne kadar talebiniz oldu Sayın Bakan?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Talebiniz ne kadardı?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, biz
norm kadro ihtiyacımıza göre talepte bulunuyoruz.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Onu biliyoruz Sayın Bakan. Yani ne kadar talep
ettiniz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) İşte,
onu söylüyorum zaten.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Onları biliyoruz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bak, onu siz,
ondan sonra, arkasından, arkadaşlar bunu sanki verilmiş bir söz
gibi ifade ediyorlar. Öyle bir şey söylemedik.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Hayır, işte, ne kadar talebiniz var?
Hizmetleriniz aksıyor, hizmetleriniz; ihtiyacınız var.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bizim 5 binin
üzerinde ihtiyacımız var. Bu taleplerimizi bildiriyoruz fakat kadro
imkânları, bütçe imkânları neyse o kadar alınıyor ve o
kadar alabiliyoruz.
Türkmenhacı
köyüyle ilgili bir şey söylendi. Türkmenbaşı değil,
Türkmenhacı köyü.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Türkmenhacı, ben yanlış söyledim.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) O konu mahkemede.
Biz orada toplulaştırmayı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama kaç senedir, on senedir sürüyor.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ama yani o
mahkemeyi, takdir edersiniz ki
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, siz niye destekleme parası ödüyorsunuz bile bile?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Genç,
toplulaştırmayı durdurduk.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani 10 trilyon para vermişsiniz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Hayır,
hayır, doğru değil o bilgi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben geçen sene gittim.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Genç,
o bilgi, söylediğiniz şey doğru değil. Biz hukuk
dışına
Bakın, böyle zamanlarda şikâyet konusu
olduğunda biz zaten
Toplulaştırma
yapılmıştı orada, o toplulaştırma şikâyet
üzerine durduruldu, konu mahkemede. Böyle zamanlarda da ne hukuk
dışı ne kanun dışı da herhangi bir şey
olması söz konusu değil.
Yine bir
arkadaşımızın Bazı ilçeler listede yer almıyor.
Dolayısıyla, kanun 2013 yılında geldi. İlçelerin bir
kısmı yer almıyor
Bunlarla ilgili bir ifadede bulundu. Tabii,
biz kanun tasarısını hazırladığımızda
TÜİK listesindeki ilçe sayısına göre bunları
hazırladık. Bölünen ilçeler var ise -ki yeni ilçeler oluştu- bu
oluşan ilçe, listede var olan bir ilçeden ayrılmıştır.
Dolayısıyla, onun değeri kullanılacak. Yeni ilçe
sınırları içerisinde düzenleme buna göre yapılacak.
Malatyada
meraların büyük şirketlere verildiği
Küçük çiftçilere ve
yoksul ailelere yönelik bir tedbiriniz var mı? diye Sayın Ağbaba sordu. Burada önce şunu
söyleyeyim: Malatyada büyükbaş hayvancılıkta da küçükbaş
hayvancılıkta da çok ciddi bir gelişme var. Onu öncelikle
vurgulamak istiyorum. Mesela, 110 binden 130 bine, küçükbaşta da 236
binden 290 bine çıktı. Yeni projelerle ifade ediliyor. Burada ifade
edildiği gibi Malatyanın meralarının çok büyük bir
kısmının kiraya verildiği bilgisi de yanlış bir
bilgi. Verilen, mevsimlik olarak kiralama yapılan, Malatyada 4.200 hektar
yani bunun toplamdaki karşılığı da gerçekte çok yüksek
değil.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Az bir rakam değil efendim 42 bin dönüm.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Adanada
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ne oldu Adanada?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Vakti gelince
açıklanır Sayın
Yılmaz. Yani zamanı gelmedi, zamanı gelince
açıklanır.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz bitti. Gerisini yazılı olarak cevaplarsınız
herhâlde.
Teşekkür ediyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz. Peki.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Akar,
Sayın Gök, Sayın Demiröz, Sayın Ağbaba, Sayın Genç,
Sayın Canalioğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Şafak,
Sayın Acar, Sayın Işık, Sayın Öz, Sayın Oyan,
Sayın Sarı, Sayın Türmen, Sayın Özel, Sayın
Demirçalı, Sayın Çıray, Sayın Korutürk, Sayın Aldan,
Sayın Acar.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578
Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları
(1/788, 2/1599) (S. Sayısı: 564) (Devam)
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
564 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm
çerçeve 1inci madde ile çerçeve 5inci maddeyle ihdas olunan 8/Ğ maddesi
arasını kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama
başlamadan önce 1 Mayısla ilgili düşüncelerimi de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, 1 Mayıs, başta işçiler, emekçiler olmak üzere,
tüm ezilenlerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. 1 Mayıs,
ezilenlerin ayağa kalkma günüdür. 1 Mayıs, sömürülenlerin sömüren
egemenlere karşı direniş günüdür. 1 Mayıs, kısa çöpün
uzun çöpten hakkını alma günüdür. 1 Mayıs, daha güzel, daha
yaşanılır, daha adaletli bir düzen özleminin
haykırıldığı gündür.
Her sene
olduğu gibi, yaklaşık yüz elli yıldan beri emekçiler
dünyanın her yerinde, ülkelerinin en büyük meydanlarında 1
Mayısı kutluyor. Taksim Meydanı ülkemizde 1 Mayısın
sembolüdür. Bu ülkenin işçileri, emekçileri için 1 Mayıs alanı
Taksim Meydanıdır çünkü orada onlarca sendikacının,
devrimcinin kanı akıtılmış, yakın tarihimizin en
acı ve en kitlesel katliamlarından biri
yaşanmıştır. Taksim Meydanı yıllar sonra
emekçilerin kararlı direnişi ve mücadelesiyle yeniden
kazanılmıştır. Emekçiler otuz üç yıl sonra, 1
Mayıs 2010da yeniden Taksim Meydanına
çıktığında kendilerine yakışan disiplinli
duruşlarıyla barış içinde bir bayram havasını, 1
Mayısı kutlamış, taleplerini haykırmışlardır.
Artık AKP Hükûmeti ve Başbakan anlamalıdır; Taksim
İstanbulun 1 Mayıs alanıdır. AKP iktidarda olsa da olmasa
da bu ülkenin emekçileri Taksim Meydanından ve bu taleplerinden
vazgeçmeyeceklerdir. 1976dan bu yana Taksime çıkan, 1977de onlarca
arkadaşını kaybedenler için Taksim vazgeçilmezdir.
İktidarlar değişir, gelir geçer ama bu tarihsel ve sosyal gerçek
değişmez. Bugün Taksimde olmak aynı zamanda katliamcılara
ve darbecilere bir cevaptır, Başaramadınız, bitiremediniz,
başaramayacaksınız. demektir.
AKPnin 1
Mayıs afişi, değerli milletvekilleri, burada. Ne yazıyor
burada? Artık 1 Mayıs hem bayram hem Taksimde. Demek ki
neymiş? Gerçekler devrimcidir, AKP her konuda olduğu gibi bu konuda
da samimiyetsizdir.
Değerli
arkadaşlar, ben, hepinizin bildiği gibi -Tarım Bakanı da
biliyordur, geçtiğimiz günlerde Malatyaya gitti- söylemekten de gurur
duyuyorum, sadece Türkiye'nin değil
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Tarım Bakanı
dinleyebilecek durumda değil efendim.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Evet, onlar muhabbette.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
VELİ
AĞBABA (Devamla) Mahzuru yok, duysa da bir şey anlamıyorlar
zaten. Ben kendi konuşmama devam edeyim.
Ben, sadece
Türkiye'nin değil dünyanın en güzel kayısılarının
üretildiği kentin milletvekiliyim. Bugüne kadar yılmadan, usanmadan
defalarca anlattım; Malatya için kayısı önemli dedim, Malatyalı
için kayısı demek yaşam demektir dedim.
Diğer yandan,
hepinizin bildiği gibi, Malatya çok çeşitli tarım ürünlerinin en
kaliteli üretildiği bir kenttir. Türkiye'nin en meşhur dalbastı
kirazı Yeşilyurtta, en güzel cevizi Hekimhanda, en güzel elması,
çileği Doğanşehirde, en güzel üzümü Arapgirde, Konakta,
Banazıda üretilmektedir. Tabii, bütün dünyada herkesin bildiği gibi,
dünyanın en güzel kayısıları da Malatyada üretilmekte.
Malatyada 10 milyon kayısı ağacından yaklaşık
350 bin ton yaş, 110 bin ton kuru kayısı elde edilmektedir. Hem
Türkiye'nin hem dünyanın kuru kayısı üretiminin tamamına
yakınını Malatya karşılamaktadır. Yani Malatya
kayısı üretiminde hem Türkiye hem de dünya için çok önemli bir yere
sahiptir.
Bu kadar önemli
bir ürünü üreten çiftçilerimiz maalesef emeklerinin
karşılığını almamaktadırlar. Ben iki buçuk
yıldan beri kayısının sorunlarını, çözüm
önerilerini her fırsatta dile getiriyorum. Kulağının
üzerine yatanlar duysun, kıllarını
kıpırdatmayanların yüzü kızarsın diye bıkmadan, usanmadan
Malatyalının kayısısını anlatıyorum,
Malatyanın ekmeğini anlatıyorum. Ama maalesef, Hükûmet
kayısının sorunlarını bugüne kadar hep duymazdan
geldi, körleri, sağırları oynadı.
Bugün
konuşacağım konu, bütün Türkiye'nin etkilendiği doğal
afet. Malatya Malatya olalı böyle bir afet görmedi. 29-30-31 Mart
tarihlerinde Malatya dondu, kayısı dondu, kiraz dondu, ceviz dondu,
elma dondu, üzüm dondu yani Malatyalıların hayatı dondu,
umutları dondu. Bu don felaketi Malatyalıların geleceğini
dondurdu çünkü donan sadece üretici olmadı; esnaf dondu, şoför dondu,
öğrenci dondu. Değerli milletvekilleri, gençler dondu,
çocuklarımız dondu.
Malatyalı don
ve dolu afetiyle ilk kez karşılaşmıyor. Daha önce de bu
afetler bazen bölgesel olurdu, bazen sadece ürünün bir kısmını
vururdu; bazen sadece kayısı etkilenirdi, bazen sadece başka
meyveler etkilenirdi. Ama bu yılki afet, maalesef, bütün ürünlerimizi,
domura gelen bütün ürünlerimizi yok etti, yandı hepsi. Bu olayı
dikkatinizi çekmek için size şöyle anlatmak isterim: Belki bu yıl
Malatyalılar size hediyelik kayısı bile ikram edemeyecek.
Değerli
arkadaşlar, Malatyada tarım ürünleri yandı,
hayvancılık zaten AKPnin uyguladığı politikalar
neticesinde yok edildi, yok oldu. Artık küçük üretici
hayvancılık yapamaz durumda.
Peki,
Malatyalı ne yapacak, nasıl yaşayacak? Maalesef, üreticinin
herkese borcu var, borcu olmayan üretici yok. Kimisi eşinden, kimisi
dostundan, kimisi bankadan aldığı krediyle yaşıyor,
ayakta kalmaya çalışıyor. Bu nedenle üreticilerin birçoğu
TARSİMe ürünlerini sigorta yaptırmakta zorlanıyor. Banka
borcuna boğulmuş, eşine dostuna borçlanmış üreticiler
şartlar zor olduğu, primler pahalı ve geri ödemesi
sıkıntılı olduğu için TARSİMden uzak duruyor. Bu
yüzden, Malatyadaki üreticilerin yüzde 45ine yakını TARSİMe
başvurdu, diğeri TARSİMe başvurmadı.
Değerli
arkadaşlar, tekrar belirtmek isterim ki don olayı sadece
kayısı üreticilerini etkilemedi, don olayı domura gelen bütün
ürünleri vurdu. Bu nedenle, devlet Malatyalının düştüğü
çaresizliği görmek zorundadır, devlet Malatyalının
düştüğü bu duruma çare bulmalıdır. Her şeyden önce,
derhâl afet kapsamına alınmalıdır. Tabii, afet
kapsamına alınırken de bu Afet Kanunu değiştirilmelidir. TARSİMe
sigorta yapılıp yapılmadığına bakılmadan
dönüm başına ödeme yapılmalıdır. ÇKSye
kayıtlı herkese dönüm başına ödeme
yapılmalıdır. Devletten yeni bir şey istemiyoruz. Bunun
Türkiyede örneği var, bu Malatyaya mahsus bir şey değil. Daha
seçimden önce, daha bir ay önce fındıkta gördük; afet
olmadığı hâlde, AKP seçim öncesi fındığa 170 TL
ödeme yaptı. Aynısını kayısı için de istiyoruz.
Malatyalının dertlerine çözüm bulması için devletten bunu
istiyoruz çünkü yüz yıldan beri, yüzyıllardan beri Malatyalı hep
üretti, devletin kesesine, kasasına her yıl 300 milyon doların
üzerinde para koydu. Bu sefer başımıza bir felâket geldi, bu
felâkette devletin Malatyalı üreticiye sahip çıkmasını
bekliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanı burada
borçların ertelenebileceğini söyledi. Bu yetmez değerli
milletvekilleri, borçların ertelenmesi yetmez çünkü sadece o
yılın borçları erteleniyor. Malatyalı zaten yıllardan
beri borçlu, yıllardan beri Malatyalı birçok çiftçinin devletle
ilişkisi icra kâğıtlarıyla. O nedenle,
Malatyalının uykusuz kalmasını engellemez
borçlarını ertelemek. Bunun için ne yapmak lazım? Bir:
Geçmiş yıllara ait borçlar silinebilirse silinsin ki bu
Malatyalı için çok büyük bir para değil, geçtiğimiz 17
Aralık sonrasında yaşanan olayları gördüğümüzde bu
borçların silinmesinin ne kadar küçük bir miktar olduğunu
görebiliriz.
Biz her zaman
övünüyoruz Malatyanın kayısısının güzelliğiyle,
kayısının önemiyle. Bu nedenle zaman geçirmeden,
Malatyalıları daha fazla uykusuz bırakmadan -burada rica
ediyorum, Meclisten de rica ediyorum- Malatyalı kayısı üreticisinin
ve diğer üreticilerin dertlerine çözüm bulmanızı sizden rica
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bir de elektrik meselesi var. Malatyalının
hiç memnun olmadığı, yel estikçe kesilen,
buzdolabının, televizyonunun yandığı bir elektrik
meselesi var. Elektriğin tek ciddi olduğu konu borç toplama konusu.
Elektrikte herkesin önüne, özellikle tarımsal üretim yapan herkesin evine
icra gidiyor, mutlaka bu elektrik borçları da ertelenmelidir.
Değerli
arkadaşlar, övünüyoruz, anlatıyoruz, kayısı Malatya demek
diyoruz ama hâlâ, maalesef, on iki yıldan beri AKP iktidarda olmasına
rağmen Malatyalının kayısıda ve diğer tarım
ürünlerinde sulama problemi çözülebilmiş değil. Bakın,
çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Malatyalı bostan eker,
domatesini, salatalığını, biberini bostandan elde eder ama
Malatyalı üretici birçok bölgede, maalesef, üzülerek söylüyorum,
artık domatesini, salatalığını Malatyalı,
manavdan alıyor, Malatyalı kendi üretemiyor. Bunun iki nedeni var:
Sulama konusunda, hem kayısı sulama konusunda hem de sebze sulama
konusunda maalesef hiçbir yatırım yapılmıyor.
Değerli arkadaşlar, Malatyalıyı,
üreten Malatyalıyı manava muhtaç edenleri yüce Meclise havale
ediyorum ve Malatyalıyı bu duruma düşürenler utansın
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Muharrem Varlı.
Buyurunuz Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, Bakanlar Kurulu
tasarısı, Toprak Kanunu, Toprağı Koruma Kanunuyla
alakalı, birinci bölüm üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasaya karşı
değiliz, bu yasa olumlu bir yasa, doğru da bir yasa;
yapılması gereken, toprağın bölünmesini önlemek
açısından, miras yoluyla küçülen toprakları birleştirmek
veya onların bölünmesini engellemek açısından olumlu bir yasa,
doğru bir yasa. Yalnız, burada dikkat edilmesi gereken bir şey:
Bu topraklar bölünmesin, aile içerisinden birisi alsın. deniliyor. Aile
içerisinden birisi alamazsa bu toprakların para babalarının
eline geçmesini de engellemek lazım. Bunun için de Ziraat Bankası
kredileriyle veya başka türlü desteklerle çiftçiyi destekleyerek
O
bölünen arazilerin birleştirilmesi açısından, bir kişide
toplanması için böyle bir korumayı
O çiftçilerin elindeki
toprakların başka insanlara geçmesini engellemek lazım. Bu
konuda da bir düzenleme yapılacağına inanıyorum.
Burada, aile şirketi kurulmasıyla alakalı
bir madde var, o da olumlu bir madde, bunu destekleyen bir madde ama tam
yeterli değil benim söylediğim konuda. Ziraat Bankası mutlaka bu
konuda destek vermeli. Çiftçi kendi tarlasını, eğer aile arasında
anlaşma sağlanamıyorsa, kardeşler arasında
anlaşma sağlanamıyorsa bir kardeş Ziraat Bankasından
kredi alarak bu toprakları kendi üzerine alabilmeli. Bu konuda da mutlaka
bir çalışma düzenlenmeli.
Sayın Bakan, hatırlarsanız 21 Martta
Adananın Ceyhan ilçesine geldiniz. Orada Ziraat Odasını ziyaret
ettiğinizde bu ÇKS, yeni dille Tarımsal Bilgi Sistemi, bununla
alakalı problemler size aktarıldığında bu konunun
çözüleceğiyle ilgili söz vermişsiniz, oradaki
arkadaşlarımızın bize anlattıkları bu. Dünden beridir,
bu yasa görüşüleceği için Ceyhandan beni birçok insan aradı,
birçok çiftçimiz aradı. Bu konuda çok büyük bir sıkıntı
var, kimse ÇKSsini yaptıramıyor. 30 Nisan son tarihti, bir ay
uzatıldı, 30 Mayısa ertelenmesine rağmen şu ana kadar
kimse ÇKSyle ilgili yani eski tabirle Tarımsal Bilgi Sistemiyle ilgili
işlemlerini yaptıramıyor. Neden yaptıramıyor? Çünkü
ada/parsel Türkiyenin birçok yerinde istenmemesine rağmen, Adananın
birçok yerinde istenmemesine rağmen Ceyhanda böyle bir uygulama var.
Ada/parsel sistemine göre Tarımsal Bilgi Sisteminin yapılması
isteniyor. Bu konuda da çiftçiler
Biliyorsunuz, siz de bilirsiniz, buradaki
birçok milletvekilimiz de bilir, aileler arasında anlaşılarak
bölünür araziler. İşte, amcasından amcaoğluna, efendim,
ondan babasına, babasından kendisine düşen arazilerde herkesin
birbirinin içerisinde hissesi vardır. Bunu ayrıt etmek, bunu çözmek
mümkün değil. Onun için, bunun eskisi gibi köy bazlı, çiftçinin
beyanı, muhtarın onayı ve uydu tespitiyle
Zaten uydu tespitinde
o tarlaya gerçekten pamuk ekilmiş mi, mısır ekilmiş mi veya
soya fasulyesi ekilmiş mi bu belli oluyor, uydudan tespitler
yapılabiliyor. Bunun bir an önce çözülmesi lazım. 30 Mayıs son
tarih. Yoksa çiftçilerimiz bu Tarımsal Bilgi Sistemini elde edemeyecekler
ve dolayısıyla prim desteği alamayacaklar. Eğer böyle bir
uygulama gerçekleşmezse Ceyhan ilçesinde çiftçilerin yüzde 50si bu
desteklerden faydalanamayacak. Hani siz hep bununla övünüyorsunuz ya Sayın
Bakan, geliyorsunuz burada işte Şu kadar destek veriyoruz. filan
diye. Bu desteklerin ne yazık ki yüzde 50sinden faydalanamayacak
çiftçilerimiz. Onun için, bunun bir an önce çözülmesi, köy bazlı sisteme,
eski sisteme dönülerek devam etmesi lazım. Biz devletimizin asla zarara
uğratılmasını istemeyiz, asla. Eğer bu konuda bir
tespit varsa bunun üzerine de en şiddetli şekilde gidilmesini arzu
ederiz. Zaten uydudan görünüyor bu, uydudan belli. Köydeki muhtar ve çiftçinin
beyanına göre uydudan da tespit yapılıyor. Dolayısıyla,
devletin zarara uğratılması mümkün değil. Onun için bu
konuda çiftçilerimizin yanında olmamız lazım.
Zaten, hepinizin
malumu, birçok arkadaşımız da gündeme getirdi, işte, bir
tarımsal kuraklık var ve 29 Mart tarihinde bir don hadisesi
yaşandı. Şu anda o dondan dolayı buğdayda
aşırı bir zarar var. Kuraklıktan dolayı da
buğdayda aşırı bir zarar var. Ayçiçeği büyümüyor.
Ayçiçeği, biliyorsunuz, bahar yağmurlarıyla büyüyüp kendisini
geliştiren ve ürün veren bir bitkidir. Şu anda ayçiçeği
yağmur alamadığı için yerinde sayıyor. Pamuk ekenler
Ben de bir çiftçiyim, pamuk ektik, kuraklıktan dolayı pamuk
olmadı, tekrar söktük, yeniden ekiyoruz. Bunların hepsi artı
mazot girdisi, artı gübre girdisi demektir ve çiftçiye ek maliyet
getiriyor. Bu tarımsal kuraklıkla alakalı, donla alakalı
mutlaka Adana bölgesinde, Karataşta, Yumurtalıkta, Ceyhanda, sulu
tarımın yapıldığı bütün o bölgede en kısa
zamanda bir tespit yaptırmanız lazım. Çünkü buğday
hasadı, normalde, bir ay sonra yapılması gerekirken, 25
Mayısta başlaması gerekirken, şu anda buğday
hasadı başlamış durumda Adana bölgesinde ama buğday
yok, dane yok yani buğday var, dane yok ve birçoğu silaj yapıyor
bunu, hayvanlarına yem yapıyor. Onun için hem buğday üretiminde
müthiş bir düşüş yaşanacak bu sene hem de çiftçilerimiz
mağdur olacak. Bu mağduriyeti gidermenin yolu da devletimizin
çiftçimize sahip çıkmasıdır.
Unutmayınız
ki yakın tarihin en önemli şeyi hububat olacaktır, gıda
olacaktır. Yani petrol elbette ki önemli, enerji elbette ki önemli ama
yakın gelecekte -insan sayısı gün geçtikçe artıyor-
tarım alanlarının ne kadar önemli olacağı,
hububatın, tahılın ne kadar önemli olacağı, suyun ne
kadar önemli olacağı herhâlde sizin de dikkatinizden
kaçmamıştır. Dolayısıyla, buğday üreticilerini,
bu manada, ayçiçeği üreticilerini, bir an önce zarar ziyanını
tespit edip desteklememiz lazım.
Yine, bu, Ziraat
Bankasına olan borçları ertelemek yetmiyor -bunu daha önceki
arkadaşlarım da söyledi- bu konuda kesin bir çözüm bulmak lazım.
Yani çiftçinin bu yıl Ziraat Bankasına borçları, tarım
krediye olan borçlarını ödemesi çok zor gözüküyor çünkü ürün yok
elinde. Dolayısıyla, bu konuda tarım krediyle, Ziraat
Bankasıyla çiftçiye bir çözüm bulunmalı, borcu olanların borcuna
bir çözüm bulunmalı, borcu olmayanlara da çok düşük faizli krediler
tahsis edilmeli. Bunların mutlaka gerçekleştirilmesi lazım.
Bu, hazine
arazilerinin satışıyla ilgili 2/B Yasasını
çıkardınız. Orman arazileri satıldı ama şimdi
hazine arazilerinin ne olacağı belli değil. Özellikle
bütünşehirle alakalı, Bütünşehir Yasasını
çıkardıktan sonra -Büyükşehir Yasasını
çıkardıktan sonra- bütünşehir içerisinde kalan hazine
arazilerinin ne olacağı belli değil. Bunu az evvel soru olarak
da size yönelttim. Bu konuda Hükûmetinizin bir an önce çözüm üretmesi
lazım. Bu toprakları çiftçilerin alması lazım; bu
toprakları para babalarının, faiz lobilerinin, dolar
zenginlerinin, ayakkabı kutularında para biriktirenlerin değil,
çiftçilerin alması lazım. Onun için, bunu Hükûmetin mutlaka
sahiplenip bir an önce bu konuda çiftçilerin lehine bir karar çıkarması
lazım, bir kanun çıkarması lazım yoksa Allah esirgesin, bu
topraklar çiftçilerin elinden çıkacak.
Yine, tarım
arazilerinin imara açılmasıyla ilgili
Belki biraz sonra bir
önergemiz de gelecek Sayın Bakan bu konuda. Çok önemli yani tarım
arazileri. Az önce de söyledim, dünyanın belki de yakın gelecekte en
önemli şeyi tarım olacak, tahıl olacak, gıda olacak, su
olacak. Bu arazileri bizim korumamız lazım. Yani belediyeler
kafalarına göre imar yasası yapıyorlar, kafalarına göre en
verimli arazilerin üzerine gidip binaları dikiyorlar, beton
yığını hâline getiriyorlar. Hâlbuki 1 kilometre ötede veya
500 metre ötede daha verimsiz, kullanılabilecek, bina yapılacak arazi
varken, gidip en verimli arazilerin üzerine bina yapıyorlar. Bunu mutlaka
önlemek lazım, bununla da alakalı bir çalışma yapmak
lazım, kanunlaştırmak lazım. Topraklarımızı
korumamız lazım, çiftçimizi korumamız lazım çünkü toprak,
çiftçiye ürün veren, çiftçinin üretim yapmasını sağlayan bir
madde. Eğer bunu koruyamazsak, çiftçiyi koruyamazsak nasıl üretim
yapacağız, nasıl, kendi gıdamızı, kendi
yeterliliğimizi sağlayacağız?
Dolayısıyla,
bakınız, mısır ithal ediliyor, mısır üreticisi
perişan; pamuk ithal ediliyor, pamuk üreticisi perişan. Şimdi,
bu sene Buğdayı mecburiyetten edeceğiz. diyeceksiniz,
buğday ithal edeceksiniz, buğday üreticisi perişan.
Ya, bu çiftçi
nasıl para kazanacak, nasıl doyacak, nasıl çoluğunun
çocuğunun rızkını çıkartacak, onların eğitim
masraflarını karşılayacak? Dolayısıyla,
çiftçimizi korumalıyız ki çiftçimiz üretsin, toplumumuzu doyursun.
Bugün evimizde güzel güzel meyveleri yiyorsak, bugün evimizde güzel güzel
sebzelerle yemek pişiriyorsak, bugün evimizde ekmeğimiz sıcak
sıcak olup soframıza geliyorsa bunun hepsinin üreticisi çiftçilerdir.
Çiftçiler sabahın beşinde tarlaya gider, akşamın bilmem
kaçına kadar yağmur demeden, çamur demeden, soğuk demeden
çalışır, üretir, insanlara gıda temin eder.
Onun için,
çiftçilerimizi korumamız lazım, bu bizim en önemli görevimiz diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.
Buyurunuz
Sayın Tan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Tarım Bakanlığının
politikalarıyla ilgili birkaç sefer daha huzurlarınızda söz
almıştım, bugün de gündeme gelen kanun
değişiklikleriyle ilgili partimizin görüşlerini sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin en önemli zenginliklerinin başında
tarım ve hayvancılık geliyor ve biz yıllarca dünyaya
şöyle övündük, dedik ki: Biz, dünyada gıda ithalatı yapmayan
ender ülkelerden biriyiz. Bazen bunu 5 ülke rakamı ile telaffuz ettik,
bazen 7 ülke rakamı ile telaffuz ettik. Ama, maalesef, bugün gelinen
noktada bunları söyleyemiyoruz. Çok geniş topraklarımız
var, büyük bir kısmı henüz, hâlâ istenilen ölçüde sulanamıyor ve
maalesef, rakamlarla ne kadar oynarsak oynayalım, ne kadar Sayın
Bakan, Sayın Başbakan bu konularda bizlere bir başarı
hikâyesi anlatırlarsa anlatsınlar, şu an hâlâ saman ithal eden,
canlı hayvan ithal eden, pirinç ithal eden bir ülke durumundayız.
Yine aynı şekilde, rakamlarla ne kadar oynarsak oynayalım, bizim
dışarıya sattığımız tarımsal ürünlerin
miktarı belli, aldığımız miktar belli,
ürettiğimiz rakam belli, bu ürettiğimiz rakamın bu konuda
dünyanın gelişmiş ülkeleriyle olan mukayesesi belli. Mesela,
birkaç ülkeyi örnek olarak göstermek gerekirse: Bugün, bir Fransa, Almanya,
Hollanda, Kanada ve en önemlisi de Amerika Birleşik Devletleri sanayide,
teknolojide, ticaretin diğer kalemlerinde, üretimde ne kadar ileri olursa
olsunlar, aynı iddiayı tarım ve hayvancılıkta da
sürdürüyorlar. İşte, defalarca yazıldı çizildi, söylendi,
sadece Hollandanın tarımsal ve hayvansal ürünlerle ilgili, bitkisel
ürünlerle ilgili yıllık ihracatı 85 milyar doları buluyor.
Dolayısıyla, siz burada rakamlarla istediğiniz kadar
oynayın, işte Ben sana hayran, sen bana kurban., kendi kendinizi
methedin ama neticede, dünya ölçeğinde üretim rakamları var, Türkiye'nin
kendi üretim rakamları var, Türkiye'nin bu konuyla ilgili ithalatı
var, bu konuyla ilgili ihracat rakamları var. Yani, bir polemikle, laf
oyunuyla veya makyajla bu gerçeği değiştiremeyiz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi toprak reformu, özellikle Bülent Ecevit hükûmetleri
döneminden itibaren ve Türkiye solunun ilk yıllarından itibaren
Türkiyede yıllarca tartışıldı ama bugün
geldiğimiz noktada, artık, küçük toprakların yani 5, 10, 20, 50
dönümlük toprakların üretim açısından da, onu işleyen
açısından da verimli olmadığını bütün dünya kabul
ediyor. Bu anlamıyla, toprakların birleştirilmesi yani
toplulaştırma işlemi olumlu bir mantık. Yani, olumlu olan
mantıklara da biz burada ters bir cevap verecek veya eski dünyanın
eski argümanlarıyla konuşacak değiliz ama bugün, bu
toplulaştırmayı nasıl yapıyorsunuz,
toplulaştırma adı altında neler yapıyorsunuz, bunun
eksikleri ne, yanlışlıkları ne bunları da
konuşmak mecburiyetindeyiz.
Şimdi, ben
söz almadan önce yeter gelirli tarımsal arazi miktarlarına bir baktım.
Yani Rizeden Muğlaya, Edirneden Diyarbakır, Urfaya kadar ne
yapılmış, ne edilmiş incelediğimiz zaman, bir
bakıyoruz ki Şanlıurfadaki Diyarbakırdaki arazi
miktarları ile Rizedeki rakamlar aynı. Yani, 10 dönümlük bir çay
bahçesi ile 100 dönümlük Şanlıurfadaki bir tarım arazisi
neredeyse, sulu ve susuz kategorisinde, aynı klasmanın içine
konulmuş, arkasından da bir madde eklenmiş, Bu rakamlar
Bakanlar Kurulunun uygun görüşüyle değiştirilebilir.
denilmiş. Peki, siz, neden bunu tekrar Bakanlar Kurulunun yetkisine
bırakıyorsunuz, neden yolu bu kadar uzatıyorsunuz? Yani, Rizede
kimin 100 dönüm, 200 dönüm, 500 dönüm çay bahçesi veya fındık bahçesi
var? Var mı? Yani, burada Karadenizli milletvekili arkadaşlar var
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Yok.
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Yok.
ALTAN TAN
(Devamla) Siz, oradaki 60 dönüm ve 70 dönüm İle Şanlıurfadaki
bir 60, 70 dönümü hangi mantıkla aynı kategoriye koyuyorsunuz? Yani,
birinci yanlış. Klasik bir halk tabiri var: Dakika bir, gol bir.
Sonra da Biz bunu gördük ama bunu şöyle düzeltebiliriz. diye bir ek
madde koyuyorsunuz, Bakanlar Kurulunu devreye sokuyorsunuz,
Bakanlığın iznini devreye sokuyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, yolu bu kadar uzatmaya gerek yok.
İkinci bir
mesele; bugün, tarım arazilerinin büyüklüğüyle ilgili: Yine, bu
rakamlar Almanyada 45,7 hektar yani 457 dönüm, bizim halkımızın
anlayacağı rakamlarla, 457 dönüm, Fransada 521 dönüm,
İngilterede 538 dönüm. Sizin Türkiye için düşündüğünüz bu
rakamlar da yine ihtiyacı cevaplamıyor, yine ihtiyacı
karşılamıyor.
Aile içi
sorunları, ihtilafları çözecek daha pratik önerileriniz ve
hazırlığınız da yok. Yani, ortak satım, aile
şirketi oluşturma, bir kardeşin veya bir vârisin diğer
vârislerin hakkını alma gibi seçenekler ortaya koyuyorsunuz ama bu
konularda ihtilaf olduğu vakit, bu nasıl çözülebilecek; o konuda da
net ve sonuç alıcı bir çözüm yok maalesef.
Değerli
arkadaşlar, yine, bu konuda toprak reformunu,
toplulaştırmayı, daha iyi bir üretimi, bunları
tartışırken şunu sürekli olarak göz ardı ediyoruz:
Bugün, Türkiyede en büyük ağa, devlet ağa! Hazine, bugün Türkiyenin
en büyük ağası. Hâlen kadastro gören topraklarımızın
yarısı devletin adına kayıtlı ve ben Sayın Bakana
da buradan sesleniyorum hemşehrimiz olması hasebiyle: Bugün,
Mazıdağıdan başlayarak, Diyarbakırın Çınar
ilçesinin Mardin hududundan başlayarak Şırnak hududuna kadar
meşelik ve genellikle üzüm üretilen küçük bağlardan oluşmuş
bir arazi, coğrafyamız var. Buralarda mükemmel fıstık
üretimi var, badem üretimi var, olabiliyor, çok cüzi olarak, belli yerlerde
yapılıyor ama yine bu coğrafyanın bugün, gidin,
çıplak gözle bakın yani ölçüme mölçüme gerek yok- yüzde 70i, 80i
kıraç dediğimiz araziler, hazine adına kayıtlı veya mera
statüsünde, bunların tamamı boş. Yani, bademle ilgili,
fıstıkçılıkla ilgili, üzümle ilgili Midyat, Dargeçit
(Kerboran), İdil, Gercüş, Savur, Ömerli, Mardin ve
Diyarbakırın Eğil, Piran, Hani üçgeni arasındaki arazi
yapısında -çünkü bunlar birbirine benziyor- oluşturulabilecek
büyük çiftlikler yani en az bin dönümlük, 2 bin dönümlük çiftlikler halka,
köylüye, kooperatiflere, şirketlere bunun şekli sonradan
konuşulabilir- verilirse bütün dünyaya hitap edilecek kadar bir üretim
elde edilmesi mümkün. Ama, söylediğim coğrafyada bu hazine
arazilerinin neredeyse tamamına yakını boş bir
şekilde, sadece mera olarak, otlak olarak değerlendiriliyor
diyeceğim; tam mera olarak da değerlendirilmiyor, öyle duruyor yani
meşe, maki örtüsü içerisinde, bodur meşelikler çerçevesinde, böyle
kaderine terk edilmiş durumda.
Yine, değerli
arkadaşlar, bir mayınların temizlenmesi hikâyesi vardı
bizim bölgede. 900 kilometreye yakın bir Suriye sınırı var.
Senelerdir Bu mayınlı arazi temizlenecek. deniliyordu. Milyonlarca
dönüm arazi var burada. Hükûmet, bu konuyla da ilgili bugüne kadar niye bu
işi yapmıyor, gelip söylemiyor? Ya, gelin bunun gerçeğini
söyleyin, deyin ki: Oradaki Kürtler ile buradaki Kürtlerin birleşmesini
istemiyoruz. Bu iki halk kaynaşıp, birleşip, entegre
olacağına bu kadar arazi orada atıl kalsın. Bunu da itiraf
etmiyorlar, edemiyorlar değerli arkadaşlar.
Diyarbakır
şehir içi olmak üzere biraz evvel bir arkadaşımız da
söyledi- şehir merkezlerinde kalan hazine arazileri var, meralar var.
Örnek: Diyarbakır Dicle Üniversitesi 26 bin küsur, 27 bin dönüm arazi;
bunun içinde hâlâ mera statüsünde yerler var. Ya, üniversitenin içinde mera
olur mu? Bunların bir kısmı çıkarıldı, bir
kısmı çıkarılmadı, bende listesi var. Sayın
Bakanın bilmiyorum bu konuda bilgisi var mı? Bu
çıkarılmayanlar niye çıkarılmadı, onu bilen de yok. Yani,
örnek olarak diyorum, 10 tane ada varsa, parsel varsa bunlar, bu parseller -300
dönüm, 400 dönüm, 500 dönüm- mera vasfından çıkarıldı,
hazine adına tescil edildi fakat bir kısmı
çıkarılmadı, aynı şekilde duruyor. Soruyorsunuz, niye
böyle yaptınız diye Diyarbakırdaki müdürlüğe. O konuda da
tatminkâr bir cevap yok ve bu hazine adına tescil edilenler de Dicle
Üniversitesine verildi. Diyarbakırda yurt yapacaksınız,
hazineye ait elde stok yok, arazi yok; okul yapacaksınız, arazi yok.
Dicle Üniversitesinin yüzde 90ı da şu an boş duruyor.
Evet, değerli
arkadaşlar, anlatacak çok şey var, zaman doldu.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Tülay
Babuşcu.
Buyurunuz
Sayın Babuşcu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA TÜLAY BABUŞCU (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu
ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizdeki
tarım işletmelerinin sayısal olarak çokluğu ve
işletmelerin küçüklüğü tarım sektörünün en önemli
sorunlarının başında yer almaktadır. Ülkemizde
ortalama işletme büyüklüklerimiz tarım arazilerimizin miras yoluyla
bölünmesinden dolayı gitgide küçülmüştür. Ülkemizde,
yaklaşık 30 milyon parselden oluşan 3 milyon tarım
işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin yüzde 83ü 100
dekarın altında, yüzde 65i 50 dekarın altında araziye
sahiptir. Ortalama işletme büyüklüğümüz 59 dekardır.
Gelişmiş ülkelerde ise ortalama işletme büyüklüğü bu
rakamın 5 ila 10 katıdır. Tarım arazilerindeki
parçalanmışlıktan dolayı tarımsal mekanizasyonun
verimli kullanılmamasından doğan kayıplar, çok küçük
olduğu için işletilemeyen parseller, mülkiyet probleminden
dolayı ortaya çıkan üretim kayıplarıyla birlikte
yıllık toplam ekonomik kaybımız 17 milyar TLdir.
Tarım
arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçmek amacıyla
başlatılan ve Türk Medeni Kanunumuzda kabul edilen işletmeye
ait tarım arazilerinin mirasçılara özgülenmesi sistemi yerine,
işletmeye ait tarım arazilerinin mülkiyetinin mirasçılara
devredilmesi sisteminin daha uygun olacağı düşünülerek hazırlanan
kanun tasarısının getirdikleri şunlardır:
Tarımsal
arazilerin mirasa konu olması durumunda 5403 sayılı Kanun
hükümlerinin uygulanması düzenlenmiştir.
Tarımsal
arazilerin bölge farklılıkları göz önünde bulundurularak
Bakanlık tarafından belirlenen yeter gelirli tarımsal arazi
büyüklüklerinin altına bölünemeyeceği düzenlenmiştir.
Tarımsal
arazilerin mülkiyetinin devri konusunda, mirasçıların mirasın
açılmasından sonra bir yıl içerisinde anlaşabilmeleri
düzenlenmiştir.
Mirasçıların,
tarımsal arazilerin mülkiyetiyle ilgili olarak, üzerinde anlaşma
sağlanan mirasçıya devri aile malları veya limitet şirket
kurulması ile ortak kullanım veya tarım arazilerinin 3üncü
şahıslara satılması şeklinde anlaşabilmeleri
düzenlenmiştir.
Mirasın devir
işlemlerinin mirasın açılmasından itibaren bir yıl
içinde tamamlanmaması durumunda tarafların sulh hukuk mahkemesinde
dava açabilmesi veya dava açmaması durumunda Bakanlığın
taraflara üç ay süre vermesi sonrasında dava açılabileceği
düzenlenmiştir.
Mirasçılar
arasında anlaşma sağlanamaması durumunda
taşınmazın hangi mirasçıya devredileceğinin sulh
hâkimi tarafından belirlenmesi düzenlenmiştir. Bu durumda,
işletmenin sulh hâkimi tarafından belirlenen ehil mirasçıya
tarımsal değeri üzerinden devri, ehil mirasçı bulunmaması
hâlinde en yüksek teklifi veren istekli mirasçıya devri,
mirasçının istekli olmaması durumunda ise satışın
sağlanması düzenlenmiştir.
Hâlâ mevcut
uygulamadaki mutlak, marjinal ve özel ürün arazilerinde 20 dekar, dikili
tarım arazilerinde 5 dekar ve örtü altı tarım yapılan
arazilerde 3 dekar olarak belirlenen parsel büyüklüklerinin korunması ve
bu büyüklüklerin altında yeni parsel ve pay
oluşturulamayacağı düzenlenmiştir.
Tarımsal
arazileri alan mirasçının diğer mirasçılara miras paylarının
bedelini sulh hâkiminin kararından itibaren en geç bir yıl içerisinde
ödemesi düzenlenmiştir.
Ayırt etme
gücüne sahip olmayan mirasçı olması hâlinde, arazilerin kullanım
hakkı sulh hâkimi tarafından mirasçılardan birisine veya üçüncü
bir kişiye tedbiren verilmesi düzenlenmiştir.
Kendisine
tarımsal arazilerin mülkiyeti devredilen mirasçılardan eğer
mirasçıların payları karşılığını
öz kaynakları ile ödeyemeyecek durumda olanlar var ise bunlar için kredi
imkânı sağlanması düzenlenmiştir.
Miras bırakanın
borcu olması hâlinde, kendisine arazi mülkiyeti devredilen
mirasçının diğer mirasçılara payları
karşılığı ödemesi gereken bedel ile miras
bırakanın borcunun birbiriyle denkleştirilmesi
düzenlenmiştir.
Amacı
toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin
sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter
gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin
önlenmesi tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre
öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı
kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek
olan kanun tasarımızın ülkemizin çiftçisine, ülkemizin
ekonomisine katkı sağlayacağını ümit ediyor,
hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Babuşcu.
Şahsı
adına, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564
sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu
Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz, komisyonlarda
söylediğimiz gibi, bu meseleye gerçekten bir millî mesele olarak
bakıyoruz. Bu, Türkiyenin yıllardır süren, kanayan yarası
çünkü arazilerimizin küçüle küçüle bölünmesi neticesinde, ne yazık ki
dünya çiftçisiyle rekabet edebilecek bütün ortamlar, bütün şartlar ortadan
kalkmış vaziyettedir. Şimdi, baktığımız
zaman, Türkiyede, bundan dolayı, -küçük olduğundan dolayı- 2
milyon hektara yakın arazi kullanılamamakta, bu da birçok verim
kaybına neden olmaktadır.
Dünyayla
kıyasladığımızda, bugün 5,9 hektara konu olan
arazilerde çalışma yapılıyor. İşte Avrupaya
baktığımızda, İngilterede 538 dönüm, Fransada 521
dönüm, Almanyada 457 dönüm gibi rakamlar ortaya çıkıyor.
Şimdi,
şundan bahsetmek istiyorum: Tabii, bunlar, Türkiyenin içerisinde
bulunduğu durumun vahametini ortaya koyuyor. Bakan komisyonda
yaptığı sunumda da bunlardan dolayı -hem
kullanılamayan arazilerden dolayı hem rantabl olmamaktan dolayı-
yıllık 17 milyar dolar gibi bir
kayıptan bahsediyor, her yıl. Şimdi, her yıl 17
milyar dolar kayıpsa
On iki yıldır bu ülkeyi ne yazık ki
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı yönetiyor, son yedi buçuk, sekiz
yıldır da Sayın Tarım Bakanımız bu ülkenin
Tarım Bakanı; ben gene de teşekkür ediyorum bu yasayı
getirdiği için ama bu yasa eksik bir yasa.
2/Bde
Türkiyenin kanayan yarasıdır. dedik, Bununla ilgili doğru
çalışmaları yapmazsanız hem vatandaşımız
mağdur olur hem bu kanunun uygulanmasında sıkıntı
yaşarız. dedik. Burada da aynı sıkıntılarla
karşılaşacağız. Ama, bu sadece Sayın Bakanın
suçu değil. Çünkü, Türkiyede tarımın sorunları çözülmeden
bunları çözmeniz mümkün değil Sayın Bakan. Türkiyede, şu
anda, tarım can çekişmekte, çiftçi kan ağlıyor. Biz
bunları düzeltmediğimiz müddetçe bunları uygulamakta, yarın
göreceğiz, ciddi sıkıntılarla karşı
karşıya kalacağız. Bugün, gelişmiş ülkelerle kıyaslayarak
bu şartları oluşturacağız diyoruz ama bugün çiftçimiz
bu şartlar altında bu yerleri nasıl alacak?
Şimdi ben size soruyorum: Çiftçi borç
batağı içerisinde, tarım krediye borçlanmış, Ziraat
Bankasına borçlanmış, yetinmemiş özel bankalara arazilerini
ipotek ettirmiş. Şimdi, burada, bazen, Sayın Bakan
çıkıyor, 2002 yılı ve öncesi yapılan destekler ve
bugün yapılan destekleri kıyaslayarak rakamlar ve istatistikler
üzerinden bir değerlendirme yapıyor. Ben size sahayı söyleyeyim.
Rakamları konuşturabilirsiniz, rakamlara takla da
attırabilirsiniz ama saha ne yazık ki ne Sayın Bakanın ne
Bakanlığın ne de Adalet ve Kalkınma Partisinin
düşündüğü gibi değil, saha tamamen farklı bir tablo ortaya
çıkarıyor. Şu anda, Türk çiftçisi, Türk tarımı
cumhuriyet tarihinin, emin olun, en kötü dönemini yaşıyor. Binlerce,
milyonlarca çiftçi tarlasını ekmekten vazgeçmiş, herkes borç
batağının içerisinde, bir borç
yığınının içerisine girmiş. Bunlar uygulanan
yanlış politikalarla ilgili. Bugün, ben size soruyorum: Şimdi,
tarımın temel girdileri olan ilaç, gübre, mazot, bunlardaki
artışlara bir bakın. Türkiyede enflasyon yüzde 7,6. dedi
bugün Merkez Bankası, bir düzenleme yaptı Yıl sonu
itibarıyla 7,6. dedi ama tarımdaki enflasyon yüzde 35-40ları
bulmuş. Bugün, gübre fiyatlarına bakın, ilaç fiyatlarına
bir bakın, yüzde 35-40lara vuran bir ortamda. Zaten, gelecek ürünlerinin,
üç-dört yıllık ürününün borçlarının
sıkıntısı içerisinde yaşayan bir çiftçide, Sayın
Bakan, siz bunları nasıl uygulayacaksınız, uygulama
şansına sahip misiniz?
Şimdi, burada
bir tablo yayınlamışsınız. Bu tabloda, alelacele bu
kanunları görüşüyoruz, mutlaka bütünşehir yasası geçmeden
önce yapılan bir tablo ki burada birçok ilçe eksik, yeni kurulan
büyükşehirlerdeki ilçeler var, onlar yok. Ondan sonra, şimdi burada
örnek olsun diye söylüyorum, Adanayı iyi bildiğim için söylüyorum:
Aladağda, sulu arazide 80 dönümden, kuru arazide 175 dönümden bahsediyor,
Çukurovada aynısını yapıyor, Tufanbeylide
aynısını yapıyor. Ya Tufanbeylinin tamamında 70 dönüm
sulu araziyi bulmak mümkün değil. Eğer, Aladağda siz 150 dönüm
kuru araziyi buluyorsanız öpün de başınıza koyun.
Şimdi,
bunların olduğu bir ortamda, gerçekten hak eden bir kanunu
getiriyorsunuz, doğru bir kanunu getiriyorsunuz ama uygulamada ciddi
manada eksiklikler var. Yarın bu uygulamalarda ciddi sorunlarla
karşı karşıya kalacağınızın bilinmesini
istiyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Hükûmet adına
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker.
Buyurunuz
Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önümüzdeki
tasarı, Türkiyenin geleceğiyle ilgili, Türk tarımının
geleceğiyle ilgili ve gerçekten son derece de önemli ve çok uzun
yıllar boyunca birikerek gelişen bir sorunu çözmeyi hedefleyen çok
temel bir tasarı. Bu, politik mülahazaların da
dışında, siyasi partilerin kendi politikalarının da
dışında ulusal bir mesele, hepimizin geleceği bu. Çünkü,
değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde
bizdeki gibi bir toprak rejimi yok. Bakın, İngilterede en büyük
kardeşe devrediyorlar, arazi bölünmüyor, ortalama işletme
büyüklüğü 53,8 hektar, Fransada 52,1 hektar; kardeşlerden biri
diğerlerine piyasa değerinden bedelini ödüyor. Ben şeylerini de
söylüyorum yani gelişmiş ülkelerdeki rejimi nedir bu işin, onlar
nasıl çözüyorlar, tarih içerisinde nasıl çözmüşler. Almanyada
45,7 hektar, kardeşlerden biri diğerine az bir tazminat ödüyor.
İspanyada 23,8 hektar, ehil olan mirasçıya devrediliyor.
İtalyada ehil olan mirasçıya devrediliyor. ABDde 181,8 hektar
ortalama işletme, ortalama çiftlik yani ve bedeli
karşılığı satılıyor. Türkiyede ise 5,9 hektar.
5,9 hektar benim ülkemdeki ortalama işletme büyüklüğü yani 59 dönüm.
Avrupadaki biraz önce saydığım ülkeler içerisinde bize en
yakın olanı, bize 4 kat fark atıyor. Şimdi, biz onlarla
rekabet edeceğiz.
Birinci
şartı bunun verimliliktir. Verimliliği etkileyen en önemli
faktör ölçek ekonomisidir. Eğer bizim arazimiz paramparçaysa, eğer
bölük pörçükse ne teknoloji kullanabiliriz burada ne makine kullanabiliriz ne
yatırım yapabiliriz. Bakın, 3 milyon tarım işletmesi
30 milyon parsele bölünmüş durumda. Bizdeki o 5,9 hektar işletme de
yekpare değil, tek parsel değil, 10 parsel. 30 milyon parsele
bölünmüş durumda ve 40 milyon da vârisi var bunun, 40 milyon bunun sahibi,
hissedarı. Böyle bir facia, böyle bir durum. Keşke otuz sene önce,
kırk sene önce, on sene önce bu yasa çıksaydı ama bugün, hiç
değilse bunu yüce Meclisin huzuruna getirdik ve şu ana kadarki
görüşmelerden de görüyorum ki genel anlamda, bu tasarının
ruhuyla, bu tasarının gerekçesiyle ilgili, muhalefet olsun, iktidar
olsun bütün partilerimizin burada bir mutabakatı var; bu da sevindirici,
bunu da ifade edeyim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Türkiye'de biz, arazisini kaydeden çiftçiye para
veriyoruz; çiftçi Kayıt Sistemine geliyor, dâhil oluyor ve buna para
veriyoruz. Bakın, Türkiyede 23 milyon 800 bin hektar tarım arazisi
var, yaklaşık 24 milyon hektar. Bugüne kadar bunun Çiftçi Kayıt
Sistemine kaydolan kısmı yaklaşık 15 milyon hektar. Nerede
bunun 9 milyon hektarı? 9 milyon hektarı kayıt altında
değil. Niye? Sebebi şu: 6,3 milyonu şahıs veya tüzel
kişilere ait olup intikal yapılmaması, hissedarlar arasındaki
sorunlar veyahut çok küçük olması sebebiyle artık, iş halı
büyüklüğüne kadar düşmüş- işletilemiyor,
kullanılamıyor. Milletvekili arkadaşlarım geliyor buraya
diyor ki: Türkiye'de, işte 2 milyon hektar arazi işletilmiyor. falan.
Doğru, hepsi doğru ama bunun sebebi, işte bu yasanın
eksikliği, bu yasanın olmaması. Türkiye'de bölünme serbest
olduğu için, bugüne kadar bu, bu şekilde geldi.
Şimdi, 2,7
milyon hektar da kaçak veya ecrimisil ödenerek kullanılan, hazineye ait
tarım arazisi. Dolayısıyla, 9 milyon hektar bu kanun
yürürlüğe girip rehabilite edilirse, sonuçlarıyla birlikte
toplulaştırma sağlanırsa bunlardan istifade edilebilir ama
en önemlisi, biz hiç değilse kalan araziyi teminat altına, emniyet
altında almış olacağız. Çünkü, Türkiyede 3 milyon
işletmenin yüzde 65i 50 dekarın altında araziye sahip, yüzde
83ü 100 dekarın altında araziye sahip. Dolayısıyla, biz
muhakkak surette, bir an önce bunu yasalaştırmalı ve bunun
çözümünü birlikte geliştirmeliyiz. Bunun elbette ki çok sayıda
verdiği zarar var. Benim Komisyonda arz ettiğim husus, kabaca 17
milyar lira sadece, bu arazilerin arasında -aşırı derecede
küçülmeden dolayı- gerek traktörün dolaşırken
harcadığı ilave mazot gerekse bunların verimli
kullanılamaması sebebiyle uğranılan gelir eksikliği.
Yoksa gerçek bir ekonomik değer üzerinden hesaplandığında
bunun çok daha ileri bir noktada, hasarın çok daha büyük olduğunu
söyleyebiliriz.
Peki, biz bugüne
kadar toplulaştırma yapmadık mı? Değerli
arkadaşlar, Türkiye 1961 yılından 2003 yılına kadar
450 bin hektar arazisini toplulaştırabilmiş. Yılda
yaklaşık 10 bin hektar. Biz 2003ten bu yana 4 milyon hektar
tarım arazisinin toplulaştırılmasını
tamamladık. 2 milyon hektar da şu anda yapılıyor, bu
yıl sonunda teslim edilecek, eder sana 6 milyon hektar ancak bu yetmiyor
çünkü bir yandan bölünme devam ettiği sürece, öbür tarafta
toplulaştırmanın takdir edersiniz ki bir, çok anlamı yok.
Burada biz şunu önemsiyoruz, şunu öneriyoruz, diyoruz ki: Arazi
ilçelere göre sulu, kuru, dikili, yani bağ, bahçe ve örtü altı
kategorilerine göre bir ailenin karnını doyurabilecek büyüklükte
olsun, bunun altına düşmesin. Bizim ölçümüz şu: Çok basit bir
ölçü. Tarımsal kişi başına millî gelir 3.650 dolar, geçen
yılın rakamı. Bunun 4 katı en az bir gelir temin etmeli
bize bir işletme, bir tarım arazisi. Bunun 4 katı ederse bugünkü
işte cari kurla yaklaşık 31 bin Türk lirası. 31 bin Türk
lirası bir gelir bize temin etmeli ki 4 kişilik bir ailenin
karnını köyde çiftçilik yaparken asgari
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Biraz az olmuş ama.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ama ona bile itiraz
ediliyor.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Çay-simit hesabına dönmüş bu iş!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiyenin gerçeklerini
bileceğiz am. Yani onu da çok daha fazla yaptığımızda,
bu defa, mesela biraz önce arkadaşlarım geldiler onu bile tenkit
ettiler, işte bu çok büyük, vesaire. Dolayısıyla Böyle bir
arazi yok. diyen arkadaşlarımız oldu. Şimdi,
dolayısıyla
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Arazinin durumuna göre değerlendirmek
lazım.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Müsaade edin.
Dolayısıyla
burada asgari ölçü bu. Ama gelişen rakam, artan ihtiyaçlar
doğrultusunda Bakanlar Kurulu bu oranları indirip
kaldırabilecek.
Biz 2 tane temel
konu getiriyoruz, diyoruz ki: Önce mirasçılar kendi aralarında
anlaşsınlar, üzerinde anlaşma sağlanan mirasçıya
devredebilirler, aile malları ortaklığı kurabilirler
-Medeni Kanunumuzda olan bir uygulama- limitet şirket kurarak ortak
kullanım yapsınlar veyahut kendi aralarında
anlaştıkları birine, üçüncü şahıslara
satışını yapabilsinler. Bunların hiçbirisini
yapamıyorlarsa, yani bu 4 seçenekten birini de yapmıyorlarsa o zaman
bir sulh hukuk mahkemesinde dava açılabilecek veya dava açmamaları
durumunda bakanlık taraflara üç ay süre verip sonrasında dava
açabilecek. Burada da sulh hukuk hâkimi, ehil mirasçı veya istekli
mirasçı
Ehil mirasçının şartları yönetmelikte
belirlenecek.
Kadınlarla
ilgili bir endişe dile getirildi. O konuda hiç endişe etmeyin.
Yönetmelikte ayrıntılı bir şekilde, kadınların da
hakkını koruyacak ve onlara ilave imkânlar tanıyacak
şekilde biz düzenlemeyi getireceğiz.
Ehil
mirasçıyla istekli mirasçı farklı şeylerdir. Ehil
mirasçı, sadece parası olan mirasçı değildir. Onu da
özellikle vurgulayalım. Mesleği, sanatı, iştigali, köyde
yaşaması
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkanım, bir cümlemi bitireyim.
BAŞKAN
İki dakika süre veriyorum.
Buyurunuz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Dolayısıyla,
burada ehil mirasçı sadece parası olan çiftçi veya mirasçı
değildir. Bu, tamamen o çiftçiliği liyakatle yapabilecek, o arazinin
bakımını sürdürebilecek ve o işletmeyi yapabilecek
kişidir. Elbette ki o da diğer kardeşlerine yani diğer
mirasçılara paylarını ödeyecek.
Burada bir
endişe dile getirildi. Biz onun hesabını yaptık. Ehil
mirasçı, seçilen ehil mirasçının ödeme problemi olduğu takdirde
buna kredi imkânı getirecek bir düzenlemeyi de öngörüyoruz. Yani onun
satın alabileceği bir düzenlemeyi de birlikte getiriyoruz. Bu da yine
önemli bir konu. Çünkü bu tür düzenlemelere ihtiyaç olacak.
Amacımız
burada şu: Belirli bir ölçeğin altına tarım arazileri
düşmesin. Böylece aşırı derecedeki göçün önüne de biz bu
şekilde geçebiliriz. Çünkü, aksi takdirde araziler çok küçülüp de
karın doyuramayacak hâle geldiğinde de insanlar kontrolsüz bir
şekilde şehirlere gider. Dolayısıyla burada
karnını doyurabilecek kadar bir işletme oluşsun ve hiç
değilse o karnını doyurabilecek kişiyi orada, o tarım
sektörünün içerisinde biz muhafaza edebilelim.
Bizim özü
itibarıyla getirdiğimiz kanun bu. Destekleyici tedbirler var,
ayrıntılı düzenlemeler yönetmelikte zaten yapılacak ve bu
Türkiye'nin gerçekten ihtiyacı olan bir düzenleme.
Ben, şimdiden
herkese, bütün milletvekillerimize, değerli görüşleri ve
katkıları için çok teşekkür ediyorum. Milletimiz için
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Eker.
Şahsı
adına Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu.
Buyurunuz
Sayın Canalioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısıyla ilgili görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım.
Şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii
ki Sayın Bakan da biraz önce izah etti, anlattı. Toprak çok önemli,
geçmişten günümüze toprak çok önemli ve kullanım hakkı da çok
önemli ve bu toprak yüzünden aileler birbirleriyle hasım olmakta, aileler
birbirine girmekte ve zorunlu da göç edilmektedir. O nedenle, toprağı
korumamız lazım. Ama toprağı korurken değerli
milletvekillerimiz, bölgesel faktörleri de göz önünde bulundurmamız
lazım.
Şimdi,
bakınız, Karadeniz Bölgesinde 5 dönüm arazisi olan şahıs,
üretici Harran Ovasının sahibidir ya da Konya Ovasının
sahibidir veya Ergene Ovasının sahibidir. Çünkü Karadeniz
Bölgesindeki arazi dar ve kıttır ve gelişmeye müsait
değildir ve bilhassa Bütünşehir Yasasından sonra, planlı
ve plansız olmak üzere, buralarda yeniden elden geçirilme noktasında
gayret sarf edilmesi lazımdır ama yapılan
çalışmalardan anlaşılıyor ki Büyükşehir
Yasasından önce yapılan çalışmalardır. O nedenle,
Karadeniz Bölgesinde yapılacak olan çalışmalarda mutlaka ada
bazında, kent içinde kalan planlı yapılaşma ve kent
dışında kalan plansız alanları da ona göre
değerlendirmek gerekmektedir.
Şimdi, Sayın Bakan çok güzel şeyler
söyledi. Elbette ki Avrupada toprak korunuyor ama toprağa bakan, üreten
insan da korunuyor, teşvik alıyor. Onlar da bir yerde göç etmek değil,
elde ettiği ürünlerle ekonomisine katkı sağlıyor ama
Karadeniz Bölgesinde veya Trabzonda böyle değil değerli
arkadaşlar. Bakınız, giderek daralan arazi
Üretici ürününün hak
ettiği karşılığını alamayınca göç etmek
durumunda olmasının yanı sıra, aynı zamanda kentsel
dönüşümde rant elde etmek için arazisini kat
karşılığı veriyor çünkü elde ettiği ürün onun
karnını doyurmuyor. Doyurmayınca ne yapıyor? Arsam
kıymetlensin, kentsel alan içinde kalan bu arsayı müteahhide vereyim
kat karşılığı, elde edeyim 4-5 daire ve ben oradan
alacağım kiralarla veya sattığım dairenin
karşılığıyla hayatımı devam ettireyim bir
müddet. diye düşünüyor. Bunu bu şekilde değerlendirmek
lazım. Yani bölgesel olarak bunu ele aldığımız zaman
böyle değerlendirmek lazım.
Şimdi, zaten Karadeniz Bölgesinde tütün -çok
şükür- kota mota o gitti, kapandı gitti. Bir
fındığımız var. Değerli Malatya Milletvekili
arkadaşım kayısı, kayısı dedi ama o bizden
şöyle şanslı: Uçaklarda kayısı veriliyor, uçaklarda
fındık verilmiyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) O da benim
emeğimle.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) Uçaklarda
artık fındık da verilmesi lazım. Kayısıyla
fındık kardeştir. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü bunlar her şekilde insan sağlığına
faydalı olduğu gibi, aynı zamanda ekonomiye de önemli
katkıları var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Para etmediği için
parasız veriyoruz. Kayısı para etmiyor, bedava alıyorlar.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) Sayın
Bakanımız, şimdi, siz de biliyorsunuz ki Türkiyede, ülkemizde
322 bin üretici fındık üretimi yapmaktadır ve 2 milyon insan
fındıktan gelir elde etmektedir ve yine, ülkemiz 2 milyar dolar gelir
elde etmektedir. Ama bizim düşüncemiz, yani Hükûmetin düşüncesi:
Üretici üretmesin, biz ona alan bazlı desteğimizi verelim, üretim
bazlı desteğimizi kenara koyalım. Oysa alan bazlı
desteği yürütürken aynı zamanda üretim bazlı da destek
vermeliyiz ki insanları hazırcılıktan kurtaralım ve
onları üretime yönlendirelim.
Şimdi, çayın durumuna girmiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Ağabey,
uçaklarda fındık verilsin, doğru söylüyor.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla)
Osmancığım, onu sonra söylerim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Volkan
Ağabey, katılıyorum sana, destekliyorum.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Osman, sporcu anlayışıyla beraber.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye, fındık spora iyi
mi geliyor?
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla)
Şimdi, bakınız, 29-30-31 Martta her yerde olduğu gibi
fındıkta da don oldu ve eksperler hâlâ
çalışmalarını tamamlayamadılar. Sayın
Bakanım, bir an önce eksperlerin bu çalışmaları
tamamlamaları lazım. Şimdi, siz güzel dediniz: Biz
TARSİMi çıkardık yani tarımla ilgili Tarım
Sigortaları Havuzu yaptık ve buradan yüzde 50sini biz üreticiye veriyoruz.
Çok doğru. Peki, çeşitli nedenlerle ya da ekonomik nedenlerle
tarım sigortası yapmayanların durumu ne olacak Sayın
Bakanım? O zaman bunların durumunu da düzeltmek lazım çünkü
devlet bugünler için vardır.
Don nedeniyle
yanan fındık için de insanların geleceği kararmasın,
yanmasın çünkü fındık her şeyden önce bir gelenektir,
görenektir ve fındığı insanlar tarlada bırakmazlar ve
onu toplarlar. Toplarlar ama üzerine de toplama parası verirler. O
nedenle, fındığın hak ettiği payı alması
lazım ve çeşitli nedenlerle sigorta yapmayan insanların
sigortalarının karşılıksız ödenmesi gerekiyor ve
onların Ziraat Bankasına, özel bankalara, tarım kredi
kooperatiflerine olan borçları, elektrik borçları ve sigorta primleri
askıya alınmalı ve onların uzun vadeli faizsiz kredilerle
desteklenmesi gerekiyor.
Bunları
yaptığımız takdirde fındık üreticisi
toprağına da sahip çıkar ve insanlar o toprağa sahip
çıkar diyor, hepinizi sevgiyle selamlarken yarın 1 Mayıs, Emekçi
Bayramını da kutluyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Canalioğlu.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz. Birinci bölümde
soru-cevap on beş dakika; yedi dakikasını sorulara, sekiz
dakikasını cevaplara ayıracağım.
Efendim, ilk önce
Sayın Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
devri iktidarınızda köylünün borcu sürekli artmaktadır. Köylünün
girdi maliyetlerini düşürme konusunda bir çalışmanız var
mı? Yine, ürün fiyatları çok düşük. Özellikle narenciye, sera ürünleri
ve yaş sebze meyve ihracatında destekleme yapmayı düşünüyor
musunuz? Ayrıca, bu getirdiğiniz kanunla iki yıl önce
çıkardığınız Büyükşehir Kanunu arasında çok
ciddi bir çelişki vardır. Şimdi, bu kanunun yürürlüğe
girmesiyle birlikte özellikle büyükşehirlerde bütün vatandaşlar kendi
arazisinin de imar içerisine alınması konusunda belediyeleri
sıkıştıracaktır. Bu bakımdan bu kanunun
Türkiyenin önemli bir kesiminde, 30 büyükşehirde uygulanması
imkânsızdır. Bunu düzenleyecek herhangi bir çalışma da bu
kanunun içerisinde yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın
Çınar
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, seçim bölgem olan Kastamonuda özellikle hasat dönemi
geldiğinde biz bütün altyapı çalışmalarını
yapmamıza rağmen Ofise alım yaptıramadık geçen
yıl. Bu sene de bundan dolayı çiftçimiz ciddi manada bir
mağduriyet yaşadı. Biz sizden şimdiden bunun sözünü
alıp seçim bölgem olan Kastamonuda Ofisin alım yapmasını
talep ediyoruz.
Bir diğer
konu da TARGEL personelleri kapsamında. Bunlar kırsal alanda
tarımı geliştirmek adına görev yapması gereken
personeller. Yine, seçim bölgemde bu personellerin tamamı ya ilçe
merkezlerinde veya il merkezlerinde görev yapmakta. Acaba bu uygulamadan vaz
mı geçildi yoksa bunlar kendi alanlarında tekrar çalışmaya
tekrar edecekler mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
mevcut durumda, bölünmüş arazilere yönelik bir tedbir geliştirildi
mi? Şu anda küçülmüş arazilerin birleştirilmesiyle ilgili
nasıl bir uygulama vardır kanun tasarısı içerisinde?
Baktığım kadarıyla bir şey görünmüyor.
İkincisi:
Şimdiye kadar yapılan arazi toplulaştırma
çalışmalarının ve bu yolla yapılan harcamaların
bölgelere göre dağılımı nasıl olmuştur? Yani
Bakanlık olarak siz görevdeyken en azından ne kadar araziyi
toplulaştırabildiniz, bunu nerelerde yapabildiniz?
Bir de son üç
yılda ekilmeyen arazi büyüklüğü nasıl değişti? Ciddi
anlamda ekilmeyen arazi artışının olduğu
bilinmektedir. Bunun sebepleri arasında en önemli gördüğünüz sebepler
nelerdir? Nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık?
Sayın
Yılmaz
Yok.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım teşekkür ederim.
Şimdi
Sayın Bakanıma şöyle bir soru sormak istiyorum: Bu kanun
birleştirme, toplulaştırma kanunu ama Türkiyede o kadar çok
büyük araziler -yani Hükûmetin olsun, belli ailelerin olsun- ekilmeyen,
biçilmeyen, çokluktan dolayı traktör bile sürülmeyen araziler, tarlalar
var, çok olduğu için ekemiyor, baş edemiyor.
Bu
tarlaların üzerinde, arazilerin üzerinde birleştirme yapıyoruz.
derken bu çok olan araziler üzerinde bir reform, bir
ayrıştırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kiraz üretiminde önemli pay sahibi olan İzmir ve Manisada geçtiğimiz
günlerde yaşanan dolu felaketi hasat zamanında gelmiş ve
binlerce dekar alana yayılmış, kirazımız yüzde 80e
varan oranda zarar görmüştür.
Özellikle
Manisamızın Şehzadeler ilçesinde Sancaklıbozköy,
Sancaklıiğdecik, Karaoğlanlı, Çeşmebaşı,
Çobanisa mahallelerinde yaşanan dolu felaketi nedeniyle yaşanan
kayıpların karşılanması, borçların ertelenmesi ve
desteklenmeler adına gerekli tespit çalışmalarının
acilen tamamlanmasını talep ediyorum. Bakanlığı göreve
davet ediyorum.
Manisada geçen
yıl da Alaşehir ve Sarıgölde bağlarımızda dolu
afetleri yaşamıştık. Sayın Bakanımız, siz de
gelip yerinde tespit etmiş, afet yaşamış köylerimizi
gezmiştiniz ve afet bölgesi ilan edilmesinin gerektiğini
söylemiştiniz. Bu konuyla ilgili geçen yıl ne yapıldı? Bu
yıl afet gören bu bölgelerimizde ne yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Demin
sorduğum soruyu yine soruyorum: Şimdi, Diyarbakır Bismilin
Türkmenhacı köyü var, burası Alevi köyü. Bu köyde bir vatandaş
ölüyor. 2.600 dönüm arazisi var. Bunun çocukları var. Yandaki bir köyden
bazıları gidiyorlar, hâkimlerin, avukatların da desteğiyle
diyorlar ki: Bu adamın vârisi biziz. Sahte vâris tespit ediyorlar
kendilerini ve bu arazileri satıyorlar. Bu on senelik bir mesele. Burada
hâkimler var, avukatlar var, politikacılar var ve tarım desteklemeden
de on senede 10 trilyona yakın para alıyorlar. Şimdi bu
vatandaşlar on senedir uğraşıyorlar. Sayın
Bakanın da köylüleri bunlar, yakın köylüleri o sahte tapuyu alanlar.
Acaba Sayın Bakan bu davaların hızlandırılması
konusunda niye herhangi bir gayret sarf etmiyor?
Yine Getirilen bu
toplulaştırmayla acaba bizim bu arazilerimizi alıp da yine
başka köylülerle toplulaştırıp da elimizden alacaklar
mıdır? diyorlar.
Gerçekten çok
tuhaf bir durum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Ali Öz
Yok.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, biraz evvelki konuşmanızda buna ulusal
bir mesele dediniz, gerçekten de ulusal bir mesele. Bizdeki toprak rejimiyle
gelişmiş ülkelerdeki toprak rejimini
karşılaştırıyorsunuz, buna da tamam, doğru, bizim
4 katımız minimum seviyede. Ama, maalesef, on iki yıldır
siz iktidarsınız. Bu alışkanlık herhâlde, genelde bir
şikâyet etme alışkanlığı, sanki başka bir
hükûmet varmış gibi siz de aynı tavrı sürdürüyorsunuz. Niye
bunları on iki yıldır yapmadınız, aşağı
yukarı yedi yıldır da siz Bakansınız? Keşke on
sene önce çıksaydı. diyorsunuz ki, evet, keşke otuz sene önce
çıksaydı ama on iki yılın sorumluluğu da size ait.
Bunu da başta sizinle paylaşmak istedim.
Yine,
Tapulaştırma ve bölünmeyle minimum rakamları tespit ettik.
diyorsunuz ve bu minimum rakamlarla o ailenin geçinebileceği bir miktar
olduğunu ifade ediyorsunuz ama geçim endeksine
baktığınızda, Hakkârideki geçim endeksiyle Kocaelideki
geçim endeksi, Rizedeki tarımla uğraşan insanların geçim
endekslerinin farklı olduğunu görüyoruz. Bunu aynı kategoride
nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Erdoğanın girdi destekleriyle ilgili söylediği bir
husus var. Biz, tabii, gerek mazot gerek gübre gerek kredi gerek
sertifikalı tohum konusunda üreticilere destek veriyoruz alan bazlı
olarak yaptıkları faaliyetlere uygun. Örneğin, gübrede bizim
ödediğimiz ve mazota ödediğimiz tutar -sadece bu yıl için
söylüyorum- 2014 yılı içerisinde yaklaşık 1,5 milyar Türk
lirası. Yani, ödediğimiz toplam tarım desteğinin, hibe
desteğinin 1,5 milyara yakın kısmını bu kalemler
oluşturuyor, mazot ve gübre. Sertifikalı tohum aynı şekilde
kullanılıyor, destek veriliyor; hem kullanana hem de üretene biz
sertifikalı tohum desteği de veriyoruz.
Bir şey daha: Mesela gübre fiyatlarından
bahsedildi. Burada, tabii, örneğin gübre desteği 2014
yılında yüzde 10 oranında artırıldı ve gübrenin
ortalama maliyetinin yaklaşık yüzde 15i geçen zaman içerisinde
karşılandı. Takdir edersiniz ki üretimde tek bir girdi yok yani
üretimde çok sayıda
Evet, büyük kalemler mazot, gübre, tohum, vesaire ama
başka faktörler de var, başka girdi kalemleri de var, bunlar da
kullanılıyor. Kredi keza bir girdidir, sonuçta para
alınıyor. 2003-2013 arasında toplamda 93,1 milyar lira Türk
çiftçisine tarımsal kredi kullandırıldı ve bunun faizleri
de 0 ila 8,25 aralığında bir faiz haddiyle veriliyor. Aradaki
fark da Bakanlık tarafından, Hükûmet tarafından bankaya ve
Ziraat Bankasına ve Tarım Krediye ödeniyor.
Büyükşehirde bu yasanın problem
çıkaracağıyla ilgili bir endişeden bahsetti Sayın
Erdoğan. Aslında, biz, tabii bütün bu faktörlerin hepsini dikkate
aldık. 2005 yılında çıkarılan 5403 sayılı
Kanuna bir fıkra eklendi ve bu eklenen fıkrayla tarım
arazilerinin Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen
izinler alınmadan tarımsal amaç dışında
kullanılmak üzere planlanamayacağı İmar Kanununda da
açıkça hüküm altına altında. Dolayısıyla, keyfî imar
planlarıyla tarımsal arazilerin imara açılması söz konusu
değildir. Bunu bazı arkadaşlarımız dile getiriyorlar;
büyüme, şehirlerin yeni statüsüyle, büyükşehir olmasıyla
Biz
zaten eklediğimiz hükümle daha önceden bunu garanti altına aldık
ve bütün bu durumlar da mevcut tarım arazileri Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu hükümlerine tabidir. Bunu da ifade etmek istiyorum.
Kastamonuda
Toprak Mahsulleri Ofisi: Eğer ihtiyaç varsa sayın vekilim, biz onu
açarız.
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Geçen sene
GIDA TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şöyle
efendim: Şimdi 2010 yılında 94 ton alım yapıldı.
2011 yılında, 2012de alım yok. 2013te açılmadı çünkü
talep yok. Yani takdir edersiniz ki oraya siz alım için tesis
kuruyorsunuz, eleman görevlendiriyorsunuz, yer kiralıyorsunuz, masraf
yapıyorsunuz eğer size mal gelmezse belirli bir miktarda -yani o
masrafı kurtaracak kadar- o zaman o, hazineye ilave bir yüktür, millete
ilave bir yüktür, ilave bir para yüküdür; o da doğru bir şey
değildir.
Nedeni, yeterli
ürün gelmemesi. Bir geçici alım merkezinin açılma maliyeti -sadece
geçici alım merkezinin bile- asgari 216 bin Türk lirasıdır.
Dolayısıyla, hani bunu kurtaracak bir şey olması lazım
ki yapılsın. İhtiyaç olduğunda biz geçici alım
yapıyoruz yani yer açıyoruz. O konuda bir endişeniz
olmasın. Gerekirse kalıcı tesis de yapabiliriz.
TARGEL personeli;
37 tane veteriner hekim, 82 tane mühendisten oluşan 119 tane TARGEL
personeli var. Bunlar eğer yanlış yerde, köy
dışında, geçici çok özel ihtiyaçlar dışında
kullanılıyorsa bu yanlış bir şeydir. Biz asla
onların başka bir yerde görevlendirilmesine rıza göstermeyiz,
onu söyleyeyim.
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Merkezlerde kullanılıyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Onları
inceleyeceğiz. Eğer öyle bir durum tespit edersek onlarla ilgili de
gerekli işlemi yaparız. Bunu da ifade etmek istiyorum.
Sayın
Kutluata demin aslında burada dile getirdi fakat bizim cevap verme imkânımız
olmadı.
Şimdi, mevcut
yapıda bizim bölünmüş yapı eğer mevcut normların
üzerinde ise zaten bu yeni kanuna bundan sonra tabi olacak. Ama bunun
altında, küçük ise o zaman biz bunları da hem toplulaştırma
yoluyla, bunu üstelik yeni mekanizmalar geliştirmek suretiyle
yapacağız ki Bakanlığın ilgili genel müdürlüğü bu
manada aslında bir yeni arazi edindirme bürosu gibi faaliyet yapacak yani
yol gösterecek, yardımcı olacak. Kredi mekanizmalarıyla bunların,
hani bir araya
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu işi özendirmemiz lazım, özendirmezsek
yapamayız.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) İşte,
özendirme o şekilde olacak. Yani, kredi imkânlarıyla ve
toplulaştırma imkânlarıyla mevcut durumda
kurtarılmış olacak.
Şimdi, kiraz
üretiminde Manisayla ilgili ve diğer Ege Bölgesindeki Kemalpaşada
vesaire bazı yerlerde oldu. Buralarda da bir borç ertelenmesi söz konusu.
Malum, kirazda oluşan dolu ve diğer ürünler de tarım
sigortası kapsamında ve o sigortanın da yarısını
biz zaten ödüyoruz. Geçen sene de orada vuku bulan felaketten ötürü borç
ertelemesi yapıldı bağ için. 3.835 kişinin borcu ertelendi
Manisada 2013 yılındaki bağlardaki donda. TARSİMden de
ayrıca 91 milyon lira tazminat ödendi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) 91 milyon lira da
TARSİMden hasat ödemesi yapıldı. Bundan sonraki şeyde
onlarda borç ertelemesi de yapılacak.
Gerisine de devam
ederiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, yazılı cevap vereceksiniz.
Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde
iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
564 sıra
sayılı kanunun 1. Maddesindeki tarımsal arazi ifadesinin
tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk İlhan Demiröz Muharrem Işık
Mersin Bursa
Erzincan
Veli
Ağbaba Kamer
Genç Levent
Gök
Malatya Tunceli
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Öz Emin
Çınar Oktay
Öztürk
Mersin Kastamonu Erzurum
Erkan
Akçay Kemalettin
Yılmaz Ali
Halaman
Manisa Afyonkarahisar Adana
Seyfettin
Yılmaz
Adana
Madde 1- 3/7/2005
tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 1 inci Maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Bu kanunu
amacı; toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım
arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal
arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve
bölünmelerin önlenmesi, tarımda verimliliğin
arttırılması tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal
arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak
planlı kullanımı sağlayacak usul ve esasları
belirlemektir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Halaman, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
564 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi hakkında
yani vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi
saygı, sevgiyle selamlarım.
Bu kanun temel
kanun, 25 madde, 2 bölüm. Biz genelde 1inci madde üzerinde önerge verdik.
Önergenin gerekçesi, maddeye karşı
İşte,
toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin
sınıflandırılması, yeter gelirli tarımsal
arazilerin kalkınma ilkesine uygun esasları belirlemeyi
amaçlıyor bu 1inci madde. Yani araziyi birleştirme,
toplulaştırma kanunu.
Şimdi,
kanunun genel muhtevası, sulu tarım arazilerine veya cazip arazilere,
yeniden, kamu adına tanzim yapmayı
Bu tanzimi yaparken de genelde
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeleri misal vererek bu kanunu iyi
yaptığını söylüyor Bakanlık; Batıda, gelişmiş ülkelerde
şöyle. diyor: O ülkelerde çiftçi sayısı az, bizde çok.
Batıda köyde yaşayan insan az, bizde çok. deyip köyde
yaşayanların ektiğini, biçtiğini, bunların
değerini düşürtme noktasında zorlayıcı sebepler ortaya
koyarak köylünün şehre göçmesini sağlıyor. Dolayısıyla
köyün tüzel kişiliklerini zaten ortadan kaldırdılar-
işsizliğin artmasını, işsiz güçsüz insanların çoğalmasını,
asgari ücretle çalışmayı öneriyor bu kanun. Sonra da Sen
tarlana takımına iyi bakmadın, iyi biçmedin, sürekli zarar
ediyorsun, dolayısıyla korunmak istiyorsun Bakanlık
tarafından; biz bunları Bakanlık olarak yapamayız. Siz bu
tarlaları, iyi yapacak olan firmalar var, şirketler var, yapmak
isteyenler var, bunlara satın. diyor bu kanun. Eğer
çalışmak isterseniz de bunların yanında
-yapamadığınız için- asgari ücretle çalışın,
onlar size iş imkânı verecek. diyor yani kanunun mevzusu bu.
Şimdi, bu
kanun, bundan önce çıkan kentsel dönüşüm kanunlarına benziyor
biraz. Kentsel dönüşüm akabinde çıkan AVM merkezleri var. Biraz, bu
AVM merkezlerinin kurulmasını amaçlayan bir kanuna benziyor. Bu
toplumda, kentsel dönüşümden, AVM merkezlerinin kurulmasından sonra
esnafların ortadan kalkmasından bu toplum memnun mu da bu kanundan
memnun olacak?
Şimdi,
küresel sermayenin, kapitalist piyasa anlayışının tesirinde
kalarak çiftçinin elindeki geliri yeter arazilere göz dikmek bu kanunun
gereği değil mi? Şimdi, AKP iktidarı olarak, on iki
senedir, ya, bu çiftçinin, tarımla uğraşanın, cazibeli çiftçilik
yapanların gübre işini mi hallettiniz, gübre işini mi çözdünüz?
Çiftçinin kullandığı zirai ilacın alım
satımını doğru düzgün yaptırdınız mı?
Tohum işini hallettiniz mi? Misal, son zamanlarda özel kanun
çıkardınız, Bursada Cargill firmasına, Pioneer
firmasına özel yer verdiniz, Türkiye'nin tohum ihtiyaçlarını
mı karşıladı? Ziraat Bankasının, tarım ve
kredi kooperatiflerinin veya ara faizcilerin faizlerinin altında inleyen
çiftçinin meselesini çözdünüz de bu kanun mu kaldı? Çiftçinin traktörüne
mi baktınız, pulluğuna mı baktınız? Çiftçilik
yapanların sorunlarını çözüp, bu memlekette ıslah
çalışması yapıp ekilmeyen tarlaları ekilir hâle mi
getirdiniz? Tarımda gelir arttı. deniyor. Eğer gelir
arttıysa çiftçiler tarlasını ekemez hâle niye geliyor? Niye o
zaman, sen çiftçilere Tarlanı sat. diyorsun? Narenciyede ihracat mı
arttı? Son zamanlarda, nisan ayında, şubat ayında bizim
Adana bölgesinde -Valencia cinsi var, Trablus cinsi var- bu portakallar
satılmadığı için ağaç başında kaldı,
dibine döküldü ya. İhracat nereden arttı? Kim portakal alıyor,
satıyor?
Dolayısıyla,
bu kanun -dünün ağalık sistemi- bugün kravatlı ağalar
yaratmak için önümüze getirilen bir kanun.
Ben, her şeye
rağmen Türk milletine hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
564 sıra
sayılı kanunun 1. Maddesindeki tarımsal arazi ifadesinin
tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Rıza
Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 1inci maddesindeki
önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, özellikle, ben bu konuyu
dikkatinize sunmak için söz aldım, Silifkenin Kurtuluş köyü
dünyadaki 5 tane lagünden biri, çok özelliği olan bir yer, burada hazine
arazileri ve şahıs arazileri var. Burada, 2007 yılında
Tarım Bakanlığı Toprak Reformu Genel Müdürlüğü
-toprakların toplulaştırılması projesi
başlatıyor- 2 proje başlatıyor: Birincisi, arazilerin
toplulaştırılması, bir de, bu hazine arazilerinin
topraksız köylülere dağıtılması projesi
başlatıyor sosyal bir proje- fakat orası aynı zamanda özel
çevre koruma alanı ilan edilmiş ve Ramsar Sözleşmesiyle korunan
özellikli bir yer. Özel çevre koruma alanı ilan ediliyor, ancak şerh
veriyorlar ve hiçbir işlem yapmıyorlar ve orada 15-20 ev var, bir de
ahırları var köylülerin. Aslında, Tarım
Bakanlığınızın Tarım Reformu Genel Müdürünün bu
projenin bir an önce hayata geçirilmesini savunduğunu biliyorum, yani çok
yakından ilgilendiğini biliyorum. Burada, aslında, bu özel çevre
koruma alanı ilan edilince bu şerh verilen arazilere ya trampa
suretiyle başka bir yerde hazine arazisi verilmesi lazım ya da
kamulaştırılması lazımdı. Bu iki konu da yerine
getirilmiyor.
Şimdi, orada 15-20 evin ve ahırların da
yıkılarak başka yere taşınması söz konusu,
sırf bu nedenle bu projeler yürütülemiyor. Çünkü Tarım
Bakanlığı bu arazilerin üzerindeki evler için harcama
yapamıyormuş öğrendiğimiz kadarıyla, ancak bu
ödeneğin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
verildiği zaman bunun sağlanması mümkünmüş.
Şimdi, burada, gerçekten bu insanların
mağduriyetlerinin giderilmesi ve bu arazilerin
toplulaştırılması oradaki topraksız köylülerin lehine
olan bir durumdu. O köyde gerçekten büyük hazine arazileri var; o arazileri,
gücü olan zenginler ecrimisil ödeyerek
kullanıyorlar, güçsüzler kullanamıyor. Bu sosyal projenin bir
an önce yaşama geçirilmesi gerektiği tüm köylülerin ortak talebidir.
Orada, gerçekten bu özel çevre koruma alanının ilan edilmesi
Yıllardan beri, yani Antalya-Mersin asfaltının sol tarafı
toptan özel çevre koruma alanı ilan edilmiş. Koruyalım, ben bir
şey demiyorum tabii ki. Orada tarım arazileri var, doğru dürüst
ekip biçemiyor bile köylüler, mağdur oluyorlar. Bu sosyal proje
Bakanlığınız tarafından dikkatle izlenirse ve ele
alınırsa Sayın Bakanım, sizde bununla özel olarak
ilgilenirseniz, böylesine sosyal bir projeden tüm köylüler
yararlanmış olur. Ben bu nedenle söz aldım.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
564
sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde
tarımsal arazi ifadesi yerine tarım arazisi ifadesinin
kullanılmasını arz ederiz.
İlhan
Demiröz Oğuz
Oyan Levent
Gök
Bursa İzmir Ankara
Mehmet Volkan
Canalioğlu Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
hakkında Kanun Tasarısının 2 inci maddesine arazi ve
toprak kaynaklarının bilimsel ibaresinden sonra gelmek üzere ve
teknolojik ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. 29.04.2014
Ali Öz Emin
Çınar Oktay
Öztürk
Mersin Kastamonu Erzurum
Seyfettin
Yılmaz Erkan
Akçay Alim
Işık
Adana Manisa Kütahya
Kemalettin
Yılmaz Münir
Kutluata
Afyonkarahisar Sakarya
BAŞKAN
Komisyon, bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kutluata, buyurunuz efendim.
MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan,
şunun için söz alma ihtiyacı duydum: Bu tarımla ilgili düzenlemeler
Düzenleme geneli itibarıyla her zaman çok önemli, Türkiye'nin de en büyük
meselesi malumunuz olduğu üzere ölçek ekonomisi, ölçek meselesi ve
tarım işletmelerimize küçük işletme bile diyemiyor olmamız,
bunların cüce işletmeler hâline gelmesi. Burası çok doğru.
Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç vardı ancak bu düzenlemenin kamuoyuna mal
edilerek, herkes tarafından tartışılarak, esas olması
gerekenin özünün anlaşılarak getirilmesinde büyük yarar vardı.
Ben daha önce Bakanlıktan Her köy bir şirket, her alan bir
şirket. gibi birtakım açıklamalar da duymuştum. O
bakımdan, bu konuda sizin ağzınızdan Hükûmet adına bir
açıklama yapılmasında, bir garanti verilmesinde fayda
olduğunu düşünüyorum.
Bir de optimal
büyüklüğe ulaşmış olacak tarım işletmelerimizin
mülkiyetinin muhafazası konusunda bir tedbiriniz var mı? Yani daha
önce 300 dönüm, 600 dönüm gibi artırılmış miktarların
yabancı sermayeye kolayca satılmasının önü
açıldıktan sonra, Türk tarımının büyük borçlar içine
girdiği bir ortamda, köylünün arazisini satmaktan başka borcunu ödeme
yolunun kalmadığı bir ortamda, bunu belirli kişilerin
üzerinde toplayıp kardeşlerin ve fertlerin bir kısmını
tarım dışına alırken yeni istihdam alanları
gösterememek gibi bir problem bir yana, diğer taraftan bu elinde kalan
kardeşin işletmesini muhafaza etmesi konusunda bir tedbirimiz var
mı? Yani bölünemezi kanun hükmü hâline getirirken, Bir araya
toplanır. meselesini kanun hükmü hâline getirirken, Bunlar
yabancılara satılamaz. meselesini de bir kanun hükmü hâline
getirmemenin anlamı nedir? Bunu anlamak gerekir veya sizin bunu
açıklamanız gerekiyor.
Dolayısıyla,
bu yasanın yararlı olup olmayacağı, Türk
tarımındaki dağınıklığı gidermeye
yarayıp yaramayacağı meselesini, nihayeti itibarıyla
Türkiyede bütün işletmelerin ve varlıkların yabancılara
satılabilir hâle geldiği bir ortamda tarım
topraklarının yabancıların eline geçmemesini yani ileride
Türk tarımını Türk çiftçilerinin veya Türk işletme
sahiplerinin yapacağına dair bir garantiyi bu topluluğun önüne
koymamız gerekiyor.
Bir başka
nokta: Fert başına tarımda millî gelir 3.650 dolar, bunu 4
katına çıkarmak gibi bir hedefimiz var. dediniz, bu da güzel. 4
katına çıkarırsanız, demek ki 14 bin doların üzerinde
bir rakam ediyor. 5 kişilik bir aile düşünürsek
Öyle
alacağız değil mi efendim? Köylü olduğu için 5 kişilik
bir aile alalım, 70 bin doların üzerinde bir rakam. Bu, güzel bir
rakam ama 4 kardeşten birine bu rakamı toplayıp diğer
3ünün eksik de olsa 3.650 dolar kişi başı gelir elde ederken,
tarım da bizim gizli işsizlik alanımız, merkezimiz iken
yani fakiri fukarayı barındıran yer tarım olduğuna
göre diğer kişilerin gelirlerinin ne olacağına dair,
bunların hangi alanlara kaydırılması düşünülerek bu
devirlerin kolaylaştırılacağına dair
çalışmalarınız var mı?
Dolayısıyla,
bunların ortada olmaması sebebiyle diyorum ki böyle ciddi bir
düzenlemenin kamuoyuna önceden duyurulup, mal edilip hem çiftçiler
tarafından hem tarım örgütleri tarafından hem üniversiteler
tarafından, iktisatçılar tarafından, tarım uzmanları
tarafından bunların tartışılması ve kamuoyunda
belirli bir noktaya ulaşılması gerekirdi ki biz burada verimli
bir kanunu çıkarabilelim. Siz Böyle düşündük, böyle arzu ettik.
dediniz getirdiniz. Haklı olarak da arkadaşlarımız diyorlar
ki: On iki sene geçti, tekrar
Hiç değilse on iki senede bu
tartıştırılmış olsaydı bugün daha etkili
bir sonuca
ulaşılırdı diye düşünüyorum.
Bu noktalara
dikkatinizi çekmek istedim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kutluata.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bakan,
bir açıklama talebiniz var, buyurunuz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Kutluatanın ifade ettiği
Esasen Sayın Akar da benzeri bir
şey söylemişti. Önce şunu söyleyeyim: Ben göreve 2 Haziran
2005te atandım, 2005 yılından beri biz bunun üzerinde
çalışıyoruz. Bu, üç gün önce, beş gün önce
hazırlayıp getirdiğimiz bir şey değil. Biz ne yaptığımızı,
Türkiyenin hangi sorunla karşı karşıya bulunduğunu ve
bu sorunun muhtemel komplikasyonlarını ölçerek, bilerek, tartarak ve
çok geniş bir platformda tartışarak buraya getirdik.
Önce şunu
söyleyeyim: En son 50 bin kişiyle yüz yüze, Türkiyedeki en büyük
anketlerden birini yaptık. Çok sayıda çalıştay, ortak
akıl toplantıları yaptık. Üniversitelerin, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesinin toprakla ilgili hocaları dâhil olmak
üzere, ziraat mühendislerinin, ziraat odalarının, bütün meslek kuruluşlarının
katıldığı, muhtarların, çiftçilerin, üretici
birliklerinin katıldığı çok sayıda çalıştay,
çok sayıda toplantı, çok sayıda ortak akıl
toplantısı, bütün bunlar yapıldıktan sonra buraya süzülerek
geldi. Bu da takdir edersiniz ki çok kısa zaman içerisinde çözülebilecek,
halledilebilecek bir iş değil.
Şimdi,
endişelerle ilgili hemen şunu söyleyeyim: Aslında 7nci maddeyi
Çerçeve 6ncı madde içerisinde 7nci maddede şöyle bir hüküm var, ben
onun ilgili kısmını okuyorum, diyor ki: Fıkralar aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir: Toplulaştırma
uygulamalarında tahsisli araziler asgari tarımsal arazi
büyüklüğünün altındaki araziler ile birleştirilerek asgari
büyüklükte yeni tarımsal araziler oluşturulabilir. Bu suretle
oluşturulan araziler, öncelikle toplulaştırma veya
kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine -maliklerine yani
hissedarlara yani mirasçılara- bu kişiler satın
almadığı takdirde yeter gelirli tarımsal arazi
büyüklüğünde tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine yani rayiç
bedeli üzerinden Bakanlığın talebi üzerine Maliye
Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre doğrudan
satılır. Yani, biz bölge çiftçisini ki öncelikle tabii ki
hissedarları ve mirasçıları önceliyoruz ve rayiç bedel
üzerinden. Dolayısıyla, zatıalinizin bu konuda endişesine
gerek yok. Yani, bunun alınıp, hazırlanıp işte
yabancılara satılacak hâle getirilmesi gibi bir şey söz konusu
değil. Bütün bunlar konuşuldu, düşünüldü. Bunun da tedbiri
alındı.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
564
sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde
tarımsal arazi ifadesi yerine tarım arazisi ifadesinin
kullanılmasını arz ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Oyan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısıyla ilgili,
grubumuz destek kararı aldı. Bu amacın yani böyle bir
birleştirme, toplulaştırma, bölünmeyi önleme amacının
doğru olduğunu düşünüyoruz. Kuşkusuz, 59 dönüm ortalama bir
arazi büyüklüğü ve üstelik çok parselli arazi büyüklükleri, verimli bir
tarım için yeterli olmayabilir, tabii, bölgesine göre değişmek
üzere. Biraz önce Karadeniz için başka örnekler de verildi.
Şimdi, bizim
birinci dikkat çekmek istediğimiz konu: Acaba bu amaca ulaşmak için
uygun ve yeterli araçlara sahip mi Bakanlık?
Şimdi, arazi
yetenek sınıflandırmasını yapabilecek teknik elemanlar
ne ölçüde var ve bunlar ne ölçüde bir kurumsal çatı altında?
Bilindiği gibi, aslında bu kurumsal çatı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğüydü; bu Müdürlük, bu Genel Müdürlük Hükûmetiniz tarafından
tasfiye edildi ve kadroları il özel idarelerine
dağıtıldı.
Şimdi, bu il
özel idareleri 51 ilde olmaya devam ediyor ama Türkiye'nin nüfusunun yüzde
70ini, 75ini temsil eden 30 büyükşehir belediyesi bunlarda yok.
Dolayısıyla, soru şudur: Yani, siz bu kadroları yeniden bir
araya getirecek bir idare ve kurumsal tasarruf yapma durumunda
mısınız, böyle bir hazırlığınız var
mı? Yoksa işimiz zor. Öte yandan, bir başka hazırlık
gerekmez miydi? Yani, Medeni Kanunda, miras hukukunda bir düzenleme
yapılmaksızın acaba -böyle bir araç olmaksızın yani-
bu hukuken çetrefilli konuyu çözebilir miyiz?
Dolayısıyla,
bir başka konu, tabii bununla ilgili olan: Yargıya inanılmaz bir
iş yükü getirecek bir düzenleme yapıyorsunuz, bunun herhâlde
farkındasınız. Buna bağlı olarak aile içi,
kardeşler arası, mirasçılar arası çekişmeler,
huzursuzluklar, hukuki ihtilaflar bir büyük toplumsal huzursuzluğun da
kaynağını oluşturacak. Bu konuda bir
hazırlığınız var mı yani yargıya havale
etmek dışında? Ya da, biraz önce burada dile getirdiniz,
işte, tarımsal arazi edindirme iş ve işlemleri, madde
8/Kda göreceğiz -5inci maddenin altında- orada da
tarımsal
arazi ve işletmeleri asgari büyüklüklere çıkarmak veya mülkiyetten
kaynaklanan ihtilafları gidermek amacıyla kamulaştırma
alım ile satım işlemlerinin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının talebi üzerine Maliye
Bakanlığı tarafından
Yeniden bir hukuki sorun yaratacak,
yeni bir sorun alanı da açıyorsunuz bu vesileyle.
Şimdi, bir
başka konu: Türkiyede 2000 sonrası uygulanan bir IMF- Dünya
Bankası modeli var. Bu hâlen Hükûmetiniz tarafından da esas
itibarıyla uygulanıyor ve bu politikalar Türkiye tarımında
büyük tahribatlara yol açtı. Bir kere, Türkiye tarımı
dış ticaret açığı veren bir sektör hâline geldi.
Türkiyede tarım bizim ihracat sektörümüzdü bir zamanlar, şimdi kendi
yağıyla bile kavrulamaz durumda. Yani kurbanlık hayvan ithalatından
saman ithalatına kadar bilinen örneklerini tekrarlamayayım.
Tarımda 3
milyon hektardan fazla alan kullanım dışına
çıkarıldı. Bunun önemlice bir bölümü doğrudan gelir
desteği uygulamaları sırasında ortaya çıktı.
İnsanlar bu doğrudan gelir desteğini aldıkları dönemde
üretimden koparıldılar, amaçlardan biri buydu zaten. Bir bölümü,
tarım dışı amaçlar, sanayi, turizm vesaire kopuyor,
gidiyor. Ama önemli bölümü bunların işlenmiyor, ekilmiyor,
biçilmiyor.
Dolayısıyla,
bir kere, bu sorunları çözememiş bir iktidar, bu sorunları
büyütmüş bir iktidarla karşı karşıyayız. Öte
yandan, tarımsal istihdamın, sizin döneminizde, toplam istihdamdaki
payı yüzde 35ten yüzde 25e geriledi. Bunu siz tabii çok iyi bir
gelişme diye herhâlde algılıyorsunuz. Çiftçiye dönük destekler,
millî gelirin ortalama yüzde yarımı düzeyinde kaldı, bazen binde
6sına çıkabiliyor. Yüksek girdi fiyatları ve yetersiz fiyatlar
ve prim ödemeleri dolayısıyla birçok üründe ciddi gerilemeler var,
pamuk örneği burada hatırlatıldı. Yani, şimdi, aile
tarımı Türkiyede böylesine
Bu girdi fiyatlarıyla sadece aile
tarımı tarımda tutunabiliyor. Aile tarımını
Türkiyede korumak gerekiyor. Tabii, öbür taraftan da ölçek ekonomisini de
yaratabilmek
İkisini birden nasıl yapacaksınız, bunu merak
ediyorum. Bu askerî arazi, tarımsal arazi meselesi tarım arazilerinin
fiyatlarının düşmesine yol açabilir ve bu haksız toprak
temerküzlerine de yol açabilir. Tabii, yabancılara toprak
satışı da bir başka alan olarak önümüzde duruyor.
Umarım bu sorunlara çözüm getirirsiniz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Oyan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
564 sıra
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 3. Maddesinde ifade edilen Tarımsal arazi
ifadesinin tarım arazisi şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Tufan
Köse İlhan
Demiröz Müslim
Sarı
Çorum Bursa
İstanbul
Ramazan
Kerim Özkan Oğuz
Oyan Haydar
Akar
Burdur İzmir Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin h bendinin rasyonel
ibaresinden sonra gelmek üzere amacına uygun ibaresinin eklenerek
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 29/04/2014
Alim
Işık Emin
Çınar Seyfettin
Yılmaz
Kütahya Kastamonu Adana
Ali
Öz Kemalettin
Yılmaz Mesut
Dedeoğlu
Mersin Afyonkarahisar Kahramanmaraş
Mehmet Şandır
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Verimli tarım işletmelerinin
oluşmasını sağlamak için tarım arazilerinin
parçalanmasını önlemeyi amaçlayan bir kanun tasarısını
müzakere ediyoruz. Gerçekten, Türkiyenin çok önemli bir konusunda çok önemli
bir hukuk düzenlemesi yapmaktayız. Ancak, mevcut durumu bir facia olarak
niteleyen Sayın Bakan, on
yıldan bu yana Bakan, on iki yıllık da bir iktidar; facia olarak
nitelendirilen ve Türkiye için çok değerli olan tarım konusunu bu
kadar geciktirmiş olmanın bir vicdan muhasebesini yapmaları
gerekiyor.
Tabii ki 4 milyon hektar toplulaştırdık.
demeniz önemli ama sonucu bir facia olarak nitelendirdiğinize göre demek
ki daha yapılması gereken çok şey var ve
yapmadıklarınızdan dolayı da bu topluma, Türkiyeye çok
şey kaybettirdiğinizin bir muhasebesini yapmanız lazım.
Değerli arkadaşlar, getirilen kanunla verimli
işletmelerin oluşmasını sağlamak için yeni bir sistem
getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: Tarımsal işletmeye ait tarım
arazilerinin mülkiyetinin tek bir mirasçıya devredilmesi hususu bir yöntem
olarak kullanılacak. Doğru; grubum olarak, partim olarak, program
olarak biz de bunu destekliyoruz, katkı da veriyoruz. Ancak, bir sorunu
çözerken yeni sorunların çıkmasına da tedbir geliştirmek,
önlemek gerektiği kanaatindeyiz. Anayasamızın 35inci maddesi
mülkiyet hakkının kutsallığını söyler ve bunun ancak
kamu yararı olması hâlinde
sınırlandırılabileceğini söyler. Her ne kadar
Anayasanın 44üncü maddesi Devlet, toprağın verimli olarak
işletilmesi için tedbirleri almakla sorumludur
Ama mülkiyet hakkı
çok temel bir özgürlük alanıdır.
Şimdi, siz,
getirdiğiniz kanunla Anayasanın 35inci maddesindeki mülkiyet
hakkını sınırlandırmayı amaçlıyorsunuz, bunu
da bir zorunluluk olarak görüyorsunuz. Bunun hem vatandaşlarımız
arasında hem de kamu vicdanında, uluslararası hukuk
noktasında ortaya çıkartacağı birtakım problemleri de
göz ardı etmemeniz gerekiyor. Çünkü, Türkiyede kanunların
genelliği önemlidir ama kanunların Türkiyenin her tarafında
aynı anlamda uygulanması hâlinde de zulme dönüştüğünü
başka örnekleriyle de görmüş bulunuyoruz.
Değerli
Bakana hitaben bir arzım olacak: Sayın Bakan, bakınız,
Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar
Hakkında Kanun 1977 çıkışlı. Bu kanunun 1inci ve
2nci maddesinde, bu afetlere maruz kalan çiftçilerin zararının
karşılanabilmesi için ürünlerinin, üretim araçlarının ve
tesislerinin yüzde 40ını kaybetmeleri şartını getiriyorsunuz.
Bu kanun, yaklaşık kırk yıllık bir kanun, hâlbuki
ülkemiz -özellikle bu mevsimde- birçok sebeple tabii afetlere maruz; don,
rüzgâr, sel, birçok felaketlere maruz ve çiftçi elinin emeğini gözünün
önünde kaybediyor. Bunu karşılamak için devletin,
maalesef, bu kırk yıllık kanuna dayanarak
varlığının yüzde 40ını kaybetmesi
şartını getiriyorsunuz; getiriliyor. Bu sizin değil, bu
kanunun kusuru. Ama bunun çiftçiye hiçbir faydası yok. Türkiyemizin her
bölgesinde bu bir kangren hâline dönüştü, bir zulme dönüştü. Benim
seçim bölgem Mersinde, hemen her ilçede sık sık tarımsal
alanlarda, tarım alanlarında bu türlü afetler oluyor.
Bir başka sıkıntı
daha: Çiftçiyi sigortaya alıştırmak için yoğun bir gayret
gösteriyoruz. Ancak TARSİM yaptığı sözleşmelerde öyle
açıklıklar var iki, afet karşısında tazminat ödememek
için kırk tane bahane buluyor. Maalesef, Tarsusta yaşanan son
felaketten sonra TARSİMle çiftçiler mahkemelik oldular. Bunu da
düzenlemek gerekiyor ve bu kanunu değiştirmek gerekiyor. Bunu da dikkatinize
sunmak için söz aldım.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
564 sıra sayılı Toprak
Koruma ve Arazi kullanımı kanununda değişiklik
yapılması hakkındaki kanun tasarısının 3.
Maddesinde ifade edilen Tarımsal arazi ifadesinin tarım arazisi şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Tufan
Köse (Çorum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Köse, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle -yarın- emekçilerin
birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayısın bütün
dünya halklarına, emekçilerine, insanlığa hayırlı
olmasını diliyorum, barış getirmesini diliyorum, özgürlükler
getirmesini diliyorum.
Ama maalesef ülkemizde iktidarın
keyfî uygulaması sonucu bu sene yine emekçilerimiz, işçilerimiz,
sendikalarımız, sivil toplum örgütlerimizin 1 Mayıs
anılarında çok önemli yeri olan, manevi değeri çok yüksek olan Taksim
Meydanı Başbakanın, İstanbul Valisi yerine geçen
Başbakanın keyfî tutumuyla yasaklanmıştır.
Yarın
aynı zamanda Regaip Kandili. Bütün duaların kabul olacağı
bir gün; bütün dünyadaki Müslümanlar için çok özel ve önemli, manevi
değeri yüksek olan bir gün. Onu da kutluyorum bugünden. Şimdi,
Sayın Başbakan nasıl dua edecek yarın acaba; işçiler
emekçiler orada gaz yerken, işçilere, emekçilere orada TOMAlarla su sıkılırken,
polis copuyla coplanırken merak ediyorum.
Şimdi, bir
açıklama yapıyorlar, diyorlar ki: Kamu güvenliğini
sağlayamayacağız, kamu düzeni bozulacak. Çeşitli terör
örgütleri ve uzantıları işçilerin arasına sızacak. E,
sen devletsin kardeşim, bunları tespit edeceksin, o alana
almayacaksın. Şimdi, 1976da kutlandı bu 1 Mayıs. Hiçbir
olay oldu mu? 1977yi saymıyorum, 1977de derin işler vardı.
2010da kutlandı. İstanbul İl
Başkanlığınızın bir afişi var 2010da, hatırlayın.
Ne demiş 2010da? Artık 1 Mayıs hem bayram hem Taksimde, kutlu
olsun. 2010da bir olay yok, 2011de bir olay yok, 2012de bir olay yok ama
2013e geliyoruz yasak, Başbakanın keyfî, 2014e geliyoruz yasak. Ya,
her şeyin doğrusunu sen mi biliyorsun Sayın Başbakan? Yani,
Allahın bir tek doğrusu sen misin? Nedir bu inat? Niye işçiler
kendileri için anıları olan, manevi değeri yüksek olan Taksimde
1 Mayısı kutlamasınlar? Ne zarar gördü bu işten bu
memleket? Bu anlamda, bu akıl dışı, bu mantık
dışı, bu hukuk dışı yasağı da
kınadığımı belirtmek istiyorum.
Son söz bu konuda:
Her yer Taksim, her yer direniş, her yer 1 Mayıs.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi önümüzde bir kanun tasarısı var.
Tarımla ilgili bir kısım düzenlemeler yapılıyor. Bizim
grubumuz da bu kanunun lehinde oy kullanacak. Ama, özellikle Çorumumuzda
Oğuzlar ilçemiz var, küçük bir ilçemiz, 6.500 nüfuslu ama cevizi çok
bilinen bir ceviz. Belki birçoğunuz sofralarınızda da
Oğuzlar cevizini yemişsinizdir. Çok verimli bir ağaç; çok beyaz,
içinden tam hâlinde çıkıyor. Birçok yerde Oğuzlar cevizi diye
satıyorlar başka cevizleri de.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Şebin cevizini tutmasa da iyidir.
TUFAN KÖSE (Devamla)
Yok yok, tutuyor tutuyor.
Şimdi, 28-29
Martta bir don felaketi yaşadık Oğuzlarda ve Oğuzlardaki
ceviz tarımının yüzde 80i dondan dolayı yandı. Yani,
bir gün evvel yemyeşil olan o bahçeler bir gün sonra maalesef yangın
yerine döndü. Yani, tam bir don felaketi yaşandı. İlçe
Tarım Müdürlüğü geldi, tespit yaptı, Burada cevizde yüzde 80
hasar oluşmuş. dedi. Yüzde 80 hasar oluşmasına
rağmen, hâlâ buralar doğal afet kapsamına alınmadı.
Birçok çiftçimiz ekonomik nedenlerden dolayı tarım sigortası
yaptıramadı, tarım sigortası
yaptıramadığı için, herhangi bir doğal afet
kapsamına da alınmadığından, herhangi bir zarar
karşılanması yapılmıyor. Hâlbuki 2004te ve 2006da
yaşanan don felaketlerinde bu alanlar doğal afet alanı ilan
edildi ve çiftçinin zararı karşılandı. 2014
yılında doğal afet alanı hâline getirilmemesinin sebebi
acaba 2014te yapılan yerel seçimlerde Oğuzlar halkının
Adalet ve Kalkınma Partili Belediye Başkanı yerine Cumhuriyet
Halk Partili Belediye Başkanını seçmeleri midir? İnsanlar
bu endişeyi taşımaktadır. Tabii, bir kısım
çiftçimiz de sigorta yaptırdı ama sigorta yaptıranlar da
Sigorta şirketinin eksperleri geldi, hasar var, ilçe tarım tespit
etmiş ama dediler ki: Çiçeklenme dönemi, biz şimdi
ödeyemeyeceğiz. Yan çiziyorlar. Yani, sigorta yaptıramayana bir
faydamız olmadığı gibi, sigorta yaptıranlar da
zararlarını alamadı maalesef Sayın Bakan.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Oğuzlar çiftçisinin sorunu çözülmelidir, bana göre bu Türkiye'nin de
sorunudur. 6.500 nüfuslu bir kente 5-6 milyon liralık değer
katmaktadır. Kadın işçi istihdamını
sağlamaktadır çünkü iç ceviz hâline getirilmektedir. Bir an önce
doğal afet kapsama alanına alınarak Oğuzlar çiftçisinin
zararı karşılanmalıdır. Ziraat Bankasına, özel
bankalara, SGKya olan prim borçları faizsiz olarak ertelenmelidir,
elektrik borçları ertelenmelidir ki Oğuzlardaki ceviz
tarımı sürdürülebilirliğini devam ettirsin, bütün Türkiyemiz de
Oğuzlar cevizini yiyebilsin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
564 sıra sayılı Toprak koruma ve arazi
kullanımı kanununda değişiklik yapılması hakkındaki
kanun tasarısının 4. Maddesindeki tarımsal arazi ibaresinin
tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Tufan Köse Kamer
Genç İlhan
Demiröz
Çorum Tunceli Bursa
Veli Ağbaba Haydar
Akar Müslim
Sarı
Malatya Kocaeli İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile
değiştirilen 5403 sayılı Kanunun üçüncü
fıkrasında yer alan 2 hektar ibaresinin 3 hektar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 29/04/2014
Mesut Dedeoğlu Alim
Işık Reşat
Doğru
Kahramanmaraş Kütahya Tokat
Seyfettin Yılmaz Kemalettin
Yılmaz Mustafa
Erdem
Adana Afyonkarahisar
Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
564 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol Dora Kemal
Aktaş Altan
Tan
Mardin Van
Diyarbakır
Hüsamettin Zenderlioğlu Nazmi Gür
Bitlis Van
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Dora, buyurunuz.
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Medeni
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarı
üzerinde konuşmama geçmeden önce tüm emekçilerin 1 Mayıs
İşçi Bayramını gönülden kutluyor, sömürüsüz ve
savaşsız bir dünya özlemiyle tüm emekçileri selamlıyorum.
Üzerinde görüştüğümüz
kanun tasarısının 4üncü maddesinde ve tasarının
genelinde ön plana çıkarılan temel gerekçe daha verimli ve ekonomik
tarımsal üretimin önünü açmak, daha büyük ölçekli tarımsal
işletmelerin teşekkülünü mümkün kılmak, böylece tarımdan
elde edilen geliri artırmak ve bu hedeflerin gerçekleşmesinde fiilen
engel olarak görülen tarım arazilerinin özellikle miras yoluyla
küçülmelerinin önüne geçecek tedbirler almak biçiminde özetlenebilir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elbette tarımsal politika ve
planlamalar bir ülke nüfusunun en başta sağlıklı ve yeterli
beslenebilme olanaklarının istikrarlı bir biçimde
sağlanabilmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Diğer
taraftan, toprak ve tarım politikaları doğal kaynakların
makul kullanımı açısından da büyük bir önem arz eder.
Üzerinde görüştüğümüz tasarının öngörüleri
incelendiğinde, elbette tarımsal üretimin artırılması,
tarım arazilerinin verimli biçimlerde kullanılması ve
çeşitli açılardan tasarruflar sağlanması
bakımından önemli bulduğumuzu belirtmeliyim.
Diğer
taraftan, yine belirtmek gerekir ki toprak da tıpkı hava gibi, su
gibi doğal kaynakların en önemlileri arasındadır. Bu
açıdan ele alındığında, altını çizerek
belirtmek gerekir ki bir ülkenin doğal kaynaklarının
kullanımına dair politikalar bir bütün olarak tutarlılık
arz etmek durumundadır. Öyle ki bir ülkenin toprak politikası, hava
politikası, su politikası ekolojik dengeye saygılı,
diğer canlı türlerinin yaşam alanlarını yok etmeyen ve
neoliberal kâr güdülerine teslim olmayan bir nitelik barındırdığında
anlamlı olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, küresel iklim değişikliği başta olmak
üzere, diğer önemli ekolojik sorunlar, biyoçeşitlilik kaybı,
azot çevrimi, fosfor döngüsü sorunları, okyanusların asitlenmesi,
kimyasal kirlilik, çölleşme, toprağın bozulması, tatlı
su kaynaklarının kirlenmesi ve temiz su
sıkıntısı, hava kirliliği, ormanların yok
olması ve bununla birlikte ortaya çıkan ekolojik kriz ile birlikte,
genelde dünya ve özelde ülkemiz yeni bir döneme doğru evrilmektedir.
Tüm bu bahsettiğimiz
sorunlar elbette Türkiye'nin ve dolayısıyla mevcut Hükûmetin de
problemi olmalıdır. Öyle ki tarımsal alanda verimliliği
öngören yasal düzenlemelere karşın, AK PARTİ Hükûmetinin hava
kirliliği ve su kaynaklarının kullanımı
açısından yürüttüğü politika karnesi oldukça zayıftır
ve neoliberal kâr hırsının güdümündedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hidroelektrik santralleri su
kaynaklarımızı tehdit etmeye devam ediyor ve maalesef ilgili
bakanlıklar bu uygulamadan vazgeçmemektedirler. Yine, Türkiye'nin Ulusal
İklim Değişikliği Eylem Planında hâlâ genel bir
ulusal sera gazı emisyon hedefi bulunmamaktadır. Kopenhag
uzlaşmasıyla 140tan fazla ülke sera gazı azaltım,
sınırlama ya da gönüllü projeler için bildirimde bulunurken Türkiye
herhangi bir taahhüt vermekten kaçındı. Bilindiği gibi, sera
gazlarının miktarındaki artış gezegenin
sıcaklık ortalamasının artmasına yani küresel
ısınmaya yol açmaktadır. Diğer taraftan, Türkiyede 215
milyon metrekare arazi mayınlarla kaplıdır ve bu arazilerin
büyük bir kısmı nitelikli tarım arazisidir. Kişi
başına düşen birim arazinin azlığı öngörülerek
Genel Kurul gündemine getirilen bu kanun tasarısının lafzı
ile Türkiye'nin mayınlı arazileri temizleme konusundaki
ağırdan alma tutumu arasında büyük bir çelişki bulunmaktadır.
Toprağın,
havanın, suyun ve diğer tüm doğal kaynakların ekosistemle
uyumlu biçimde değerlendirilmesinden yana olduğumuzu belirterek
konuşmamı bitiriyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile
değiştirilen 5403 sayılı Kanunun üçüncü
fıkrasında yer alan 2 hektar ibaresinin 3 hektar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 29/04/2014
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dedeoğlu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4üncü
maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet, hazırlanan bu kanun tasarısıyla
tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini önlemek ve üretimi
artırmak istemektedir. Bu yasayla tarım arazilerinin bölünmesi
yasaklanmaktadır. Ülkemizde tarım arazileri yalnızca miras
yoluyla bölünmüyor, tarım arazilerinin bölünmesinin en büyük nedenlerinin
başında uygulanan yanlış tarım politikaları
gelmektedir. Bu politikalar, çiftçilerimizi üretimden uzaklaştırmakta
ve tarlalar boş kalmaktadır. Ayrıca çiftçiler, zarar ettikleri
için de tarım yapmak istemiyorlar, ekim yapmak istemiyorlar. Hazırlanan
bu kanun tasarısı üretime ve istihdama faydalı bir
çalışma değildir. Bu kanun tasarısı, küçük çiftçilere
büyük zarar verecektir. Aralarında anlaşamayan ve
tarlalarını miras yoluyla küçük parçalara bölemeyen küçük çiftçiler
tarlalarını daha büyük şirketlere satmak zorunda
kalacaklardır. Bu açıdan bakıldığında kanun
tasarısı ülkemizde çiftçilere fayda yerine zarar verecektir. Zaten
ülkemizde tarım ve hayvancılık son yıllarda iyice gerilemiş
durumdadır. Eskiden tarım ve hayvancılık alanında
kendi kendine yetebilen 5 ülkeden birisi olan Türkiye, bugün neredeyse pek çok
konuda tamamen ithalata dönmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye Arjantinden elma,
Brezilyadan muz, İrandan karpuz ve İsrailden domates tohumu ithal
eder konuma gelmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinin bazı
eyaletlerinden maalesef ki kurbanlık canlı koyun ithal eden Türkiye,
Bulgaristandan tarihinde görülmemiş bir şekilde saman ithal eder
duruma düşürülmüştür. Bugün çiftçilerimiz alın terinin
karşılığını alamaz, ürettiğini,
istediğini istediği fiyata satamaz hâle gelmiştir. Bu durum
çiftçilerimizi her geçen gün üretimden uzaklaştırmaya
başlamıştır. Ülkemizde 2002 yılında 26,5 milyon
hektar olan ekilebilir toprak miktarı 2011 yılında 23,6 milyon
hektara maalesef ki düşmüştür. Hükûmet tarafından
çıkarılan Büyükşehir Yasası ile ekilebilir toprak
miktarı daha da azalacaktır. Büyükşehir Yasası ile 18.200
köyün tüzel kişiliği sona ermiş ve bu köyler mahalleye
dönüştürülmüştür. Köy meralarının da akıbeti belirsiz
hâle gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, uygulanan tarım
politikaları ve yaşanan olaylardan elbette ki
Kahramanmaraşlı çiftçilerimiz de olumsuz yönde etkilenmişlerdir.
Türkiyede ve Kahramanmaraşta çiftçilerimiz bankalara, tarım kredi
kooperatiflerine, sulama birliklerine ve elektrik idarelerine
borçlarını ödeyemez hâle düşmüşlerdir. Bu çiftçilerimize
zaman zaman yapılan yeniden yapılandırma
çalışmaları da fayda etmemiştir. Çiftçilerimizin durumu
içler acısı bir hâldedir. Girdilerde ortaya çıkan yüksek fiyat
artışlarına bu yıl bir de meyve ağaçlarında
yaşanan don olayları eklenmiştir. 29 Martı 30 Marta
bağlayan gece Kahramanmaraşta çok ciddi bir şekilde
sıcaklık düşüşü yaşanmıştır. Aynı
şekilde, yine Kahramanmaraşta değil, bölge coğrafyada da
aynı olay yaşanmıştır. Bu sıcaklık
düşüşünden meyve ağaçları çok büyük oranda zarar
görmüştür. Kahramanmaraşta yaşanan don olaylarından erken
çiçek açan meyve ağaçları ve bağlık alanlar maalesef ki çok
büyük zarar görmüşlerdir. Hükûmetin mutlaka üreticilerimizin bu
zararlarını tespit ederek mağduriyetlerini gidermesi
gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2090 sayılı Tabii
Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında
Kanun çiftçi haklarını koruma konusunda yetersiz kalmaktadır, bu
kanun maddesi yeniden ele alınmalıdır. Çiftçilerimiz için
ağır şartlar ortaya koyan bu yasa çiftçilerimizi koruyacak ve
çiftçilere sahip çıkacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Kahramanmaraş tarım ve hayvancılık konusunda ülkemizin en
önemli illerinden biridir. Bu nedenle, üreticilerimizin
kayıplarının giderilmesi ve özel teşviklerle desteklenmesi
gerekmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle değişiklik önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
564 sıra sayılı Toprak koruma ve arazi
kullanımı kanununda değişiklik yapılması
hakkındaki kanun tasarısının 4. Maddesindeki tarımsal
arazi ibaresinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 1
Mayıs, tüm emekçilerin bayramını kutluyorum, aynı zamanda
bu bayramın Taksimde kutlanmasına izin vermeyen ve engel olan
anlayışı da bu kürsüden kınıyorum.
Evet, şimdi,
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
değişikliği yapan tasarının 4üncü maddesi
hakkında konuşmak istiyorum ama bu arada bu kanunun da çok geç
kalmış bir kanun olduğunu, gerekli kanun olduğunu da
belirtmek istiyorum. Geç kalmış olmakla birlikte içinde eksiklikleri
barındıran, aslında Bakanın dediği gibi -üzerinde çok
çalıştık diyor- üzerinde çalışmışlar ama
unutmuşlar çünkü Büyükşehir Yasasıyla beraber yeni ilçeler
falan oluşmuş, onun yanında bazı iller var ki tarımla
çok alakası kalmamış, oralarda da toprak bütünleştirmeye,
toplulaştırmaya ya da onlara bir sınır getirmek için çaba
sarf etmişler. Yine de bu kanun çıkmalı diyoruz.
Şimdi, küçük
toprak alanlarının kullanılması tabii ki insanların
kazançlarıyla ilgili sıkıntılar yaratmaktadır.
Tarıma baktığımızda, acaba on iki yıllık AKP
politikalarına baktığınızda sadece toprakların
miras yoluyla paylaştırılması veya küçültülmesi mi
tarımdaki sıkıntıları ortaya çıkartıyor
yoksa başka nedenler mi var, buna bakmak lazım. Doğru, topraklar
parçalandıkça, daha ufak parçalara bölündükçe verimlilik azalıyor.
Bir defa verimliliği artırmamız gerekiyor. Yine, topraklar
ufaldıkça, paylaşıldıkça işçilik maliyetlerinin
arttığını görüyoruz. Yine, gübre kullanımındaki
artışı ve gübre maliyetlerini görüyoruz. Yine, mazot
kullanımının arttığını görüyoruz ki Bakan
bunları ifade etti. Yine, burada su kullanımının da
bütünleşmiş topraklarla birlikte parçalanmış topraklarda
daha fazla olduğunu görüyoruz.
Tabii, şimdi
sadece toprakların parçalanması, daha ufak parçalara
ayrılması ve bunları bütünleştirerek Türkiyedeki
tarımın problemlerini çözemeyiz. Bakan buraya geldiğinde
şunları da söylemeliydi: Çözümlerin ne olduğunu söylemeliydi.
Örneğin, işte lojistik hizmeti yapan gemilere ÖTVsiz mazot
verilirken Türk işçisine bu mazotun niye 5 TLye yakın bir ücretle
verildiğini söylemeliydi. Yine, Türk çiftçisinin bu gübreyi, tarımda
kullanmış olduğu gübreyi niye dünyadaki tüm ülkelerden daha
pahalı kullandığını söylemeliydi ve bunları izah
edebilmeliydi. Bir başka şeyi daha Bakan buradan
anlatmalıydı: Büyükşehir Yasasını hep birlikte
destekledik. 30 ilde büyükşehir kanunları uygulanmaya
başlandı. Büyükşehir Kanunu uygulandıktan sonra, yer
altındaki sular, kuyu suları, dereler, nehirler, aklınızda
ne kadar su işi varsa büyükşehirlere devredildi.
Şimdi, benim
kentimde bu problem yaşanıyor. Örneğin, Sapanca Gölüne akan
Balaban Deresi sadece içme suyunu, o köydeki içme suyunu
karşılamıyor, aynı zamanda, o köyde yapılan
meyvecilikteki su ihtiyacını da karşılıyordu. Ama
büyükşehir belediyesi bu köylünün elinden bu suyu aldı, şimdi
Yuvacık Barajına akıtmak için bir formül üretti ve o dereyi
Yuvacık Barajına akıtıyor. 8 kilometrelik alanda can suyu
kalmadı, meyveyi sulayacak su kalmadı. Şimdi,
Bakanlığın görevi sadece toprakları bütünleştirmek
değil, aynı zamanda, o topraklarda tarım yapacak çiftçinin su
ihtiyacını da karşılamak olmalı. Bu su
ihtiyacının da, İşte, biz sadece tarımı
yaparız, toprakları bütünleştiririz su olsa da olmasa da.
denmez, denmemelidir. İşte bunlara da çözüm üretmelidir.
Peki,
insanları bütünleştirdiğinizde o hissedar olan
-kardeşlerden örnek vermek istiyorum- kardeşlerden birinin bunu
alacağını düşünüyorsunuz. Almaz ise mahkemelerle çözmeyi
düşünüyorsunuz. Yine çözülmezse kamulaştırarak bu işi
çözmeyi düşünüyorsunuz. Peki, bu kardeşin o toprağı
alabilme şansının ne kadar olduğuna hiç baktınız
mı? Ben size söylüyorum: Yüzde 90ı o toprakları diğer
kardeşten satın alamayacak. Satın alsa bile diğer
kardeş o parayı bir süre sonra tüketecek ve bir süre sonra istihdam
problemleriyle karşı karşıya kalacağız.
Tabii, birçok
durum var bu konuda. İnsanlar tarımdan hızla
uzaklaşıyor, 3 milyon hektar alanda tarım yapılmıyor.
Örneğin, kendi ilçemden, kendi bölgemden yine örnek vermek istiyorum,
Kandıra ilçesinden. Kandıraya 20 kilometrelik, 30 kilometrelik
yoldan gittiğiniz zaman, Karadenize doğru indiğinizde 30 tane
emlak ve gayrimenkulcüyü görebiliyorsunuz. Orada tarım arazilerinin
satıldığını görüyorsunuz çünkü kimse tarım yapmak
istemiyor, tarımdan para kazanamıyor. İşte, tarımdan
para kazanabilmeleri için çiftçilerin bu olanaklarını
artırmanız gerekiyor. Neyle artırmanız gerekiyor?
Kredilerle artırmanız gerekiyor. Peki Türkiyede tarıma kredi
veren Ziraat Bankası en çok krediyi kime veriyor? Havuz medyasına veriyor
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü
madde kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/A maddesinin üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve arazi kullanımı
kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun
tasarısının 5-8/A Maddesindeki ifade edilen tarımsal arazi
ifadesinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Rıza
Öztürk İlhan
Demiröz Haydar
Akar
Mersin Bursa Kocaeli
Özgür Özel Uğur
Bayraktutan Engin
Özkoç
Manisa Artvin Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesine bağlı
8/A maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Çınar Ali Öz Oktay Öztürk
Kastamonu Mersin Erzurum
Seyfettin Yılmaz Erkan Akçay Kemalettin Yılmaz
Adana Manisa Afyonkarahisar
Mustafa Kalaycı
Konya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tarımsal
bünyenin iyileştirilmesi, daha az zaman, iş gücü ve sermaye
kullanımı ile üretim faktörlerinden en iyi biçimde yararlanarak
tarımsal üretimi ve tarım işletmelerinin verimliliğini
artırmak için arazi toplulaştırması önem arz etmektedir.
Günümüzde
tarım arazilerinin elverişsiz parçalara bölünmesi sebebiyle bu
arazilerde verim azalmış, ekonomik tarım yapılması
neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.
Görüştüğümüz
bu maddede tarımsal arazilerin belirli büyüklüklerin altında ifraz
edilemeyeceği, bölünemeyeceği hususu düzenlenmektedir. Uygulamada
çiftçinin mağduriyetine meydan verilmemesi için gerekli önlemler mutlaka
alınmalıdır.
Bugün tarım
sektörü birçok sorunla karşı karşıya olup zaten zor günler
yaşayan çiftçimiz şimdi de kuraklık ve don felaketi nedeniyle
perişan durumdadır. Ülkemiz, ekim ayından beri son
yılların en kurak dönemini yaşamaktadır ancak Tarım
Bakanı ya farkında değil ya da tarımı ve çiftçiyi
umursamıyor. Sayın Bakan geçen hafta 22 Nisan 2014 Salı günü
burada yaptığı konuşmada -Meclis zabıtlarından
aynen okuyorum- Kuraklıkla ilgili olarak şubat, mart ve nisan
yağışları tarımsal kuraklık riskini önemli ölçüde
azaltmış, nisan sonu ve mayıs yağışları da
bundan sonraki süreçte kuşkusuz belirleyici olacak. diyor. Hayretle ve
şaşkınlıkla dinledik. Acaba Sayın Bakan hangi ülkenin
Tarım Bakanı? Kuraklık riski azaldı. derken acaba nereyi
kastetti? İç Anadolu diye bir bölgemiz var, bu bölgemizi gördü mü acaba?
Orada ülkemizin tarım ambarı diye Konya adında bir ilimiz
var, bir de ovası var. Bunlardan acaba haberi var mı?
Değerli
arkadaşlarım, kuraklık nedeniyle Konya Ovası yanıp
kavruluyor, ekinler perişan olmuş vaziyette, çiftçimiz kan
ağlıyor. İsterseniz en yakın ilçemize Kuluya,
Cihanbeyliye beraber gidelim; hatta Sayın Bakanın vakti varsa Konya
Ovasını beraber dolaşalım; kuraklığın
ekinleri nasıl etkilediğini, çiftçimizin karşı
karşıya kaldığı içler acısı durumu yerinde
görelim. Bırakın kuraklık riskinde azalmayı, yaşanan
kuraklık ve don nedeniyle Konyanın birçok ilçesinde afet bölgesi
ilan edilmesi gereken bir vaziyet ile karşı
karşıyayız. Buğdayda, arpada, meyvelerde yüzde 50yi
aşan, hatta yüzde 80lere varan hasarın olduğu ilçelerimiz var.
Yine, Sayın
Bakanın yaptığı açıklamaya göre, dondan zarar gören 60
ilde Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlar bir yıl ertelenecek fakat o da
belli ki faiziyle ertelenecek. Don nedeniyle oluşan zararlar sigortadan
karşılanacak. diyor ama büyük çoğunluğu çeşitli
nedenlerle sigorta yaptırmamış çiftçimiz ise zararıyla
baş başa kalacak. Ayrıca Meyvelerde ve çiçeklenme sürecinde
yüzde 67ye kadar Bakanlık tarafından sigorta poliçeleri destekleniyor.
diyor. Ancak, yaşanan don afeti özellikle Ereğli ilçemizde olmak
üzere Konyada meyve bahçelerini çiçek açmadan, tam çiçek açma
aşamasında vurmuştur.
Bakın,
Ereğli ilçemize bağlı Gaybide, Belceağaçta,
Yıldızlıda başta beyaz kiraz olmak üzere meyve bahçeleri
don nedeniyle perişan olmuş ama Bu zararı karşılamam.
diyorlar. Peki, üretici ne yapacak, sigorta kapsamına neden
alınmıyor? Sayın Bakan,
sayın Hükûmet biraz insafa gelmeli, biraz çiftçinin hâlini
düşünmelidir; çiftçinin, üreticinin sorunlarına duyarsız
kalmamalıdır. Çiftçimiz için kapsamlı bir destek paketi acilen
uygulamaya konulmalıdır. Kuraklık ve don felaketi nedeniyle
tarımsal ürünlerde meydana gelen hasarlar belirlenmeli, çok büyük
hasarlarla karşı karşıya kalan ilçelerimiz afet bölgesi
ilan edilmeli ve çiftçinin zararı bir an önce tazmin edilmelidir.
Çiftçinin tarım kredi kooperatifleri ve bankalara olan kredi borçları
ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçları faizsiz
ertelenmelidir.
Ülkemizde
tarım sigortaları fazla gelişmemiştir. Bu nedenle
çiftçimizin tabii afetler nedeniyle gördüğü, yaşadığı
mağduriyeti giderecek önlemler alınmalıdır.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Kalaycı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve arazi kullanımı
kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun
tasarısının 5-8/A Maddesindeki ifade edilen tarımsal arazi
ifadesinin tarım arazisi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Özgür Özel
(Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 564 sıra sayılı Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda değişiklik yapan
tasarının birinci bölümünün 5inci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Tasarı ile
tarım arazilerinin miras yoluyla parçalanmasının önüne geçilmesi
amaçlanıyor. Grubumuzun da daha önce de ifade ettiği gibi, özünde
desteklediğimiz bir öneri. Mirasçıların kendi aralarında
anlaşması ya da bu mirasçıların ortak olarak kalması
durumunda limitet şirket kurma, eğer satılacaksa da ehil
mirasçıdan başlayarak, silsile yoluyla teklif edilerek arazilerin
bölünmemesi amaçlanıyor. Arazilerin bölünmesinin 10 dönümde 150
liralık bir zarara yol açtığını ilgili bakanlık
bürokrasisi çeşitli raporlarında açıklamış durumda.
Ayrıca, 10 dönümde 100 lira ulaşımdan, 80 lira da makinesiz
tarım yapıldığı için, toplam 330 liralık bir
zarardan bahsediliyor ve 24 milyar hektarlık arazi
düşünüldüğünde de yıllık 8 milyar bir kayıptan bahsediliyor.
Eğer durum böyle ise Tarım Bakanlığına şunu
sormak gerekiyor: On iki yıldır toplam 96 milyar liralık bir
zararı niçin göze aldınız ve buraya kadar getirdiniz, bu kadar
önemli bir değişikliği yapmadınız? Ayrıca,
Arazilerin bölünmemesi verimlilik açısından önemli ama verimlilik
açısından daha yapılacak birçok iş var, onları niye
yapmıyorsunuz? diye de 2nci bir soru var.
Peki, toprak
bölünüyor, miras yoluyla toprak bir sefer bölünüyor ama -ben Manisada ve
ağırlıklı olarak tarımla uğraşılan bir kentin
milletvekili olarak biliyorum ki aslında her sene topraklar bölünüyor. Her
geçen gün biraz daha yoksullaşan, biraz daha ekonomisi güce giden
çiftçiler borcunu ödeyebilmek için, kredi borçlarını
kapatılabilmek için, çocuklarının eğitim giderlerini karşılayabilmek
için veya evladına düğün yapacak, evlendirecek bu masrafları
karşılamak için ya da ani bir sağlık sorunuyla baş
edebilmek için parça parça her sene toprak satıyorlar zaten. Örneğin
Manisanın Hacıalilerinde, Çobanisasında 50 dönüm yeri olan
45e, 40a, 35e düşerken her sene 5er dönüm, 5er dönüm borcunu kapatmak
için veya diğer söylediğim sebeplerden toprağını
satıyor. O zaman buna engel olmak da çok önemli bir şey. Bunu
nasıl yapacağız? Çiftçiyi destekleyerek yapacağız.
Çiftçinin çok ciddi
sorunları var özellikle son on yıldaki tarım politikaları
yüzünden. Tütün: AKP milletvekilleri zaman zaman Manisada övünüyorlar. Bunu
Sayın Bakan izleyemiyor ama herhâlde örneğin Akhisarın
Süleymanlı beldesinden İbrahim amca izliyor. Akhisardan bir milletvekili
diyor ki: Biz, dönemimizde çiftçiyi tütün derdinden kurtardık. Bu, ciddi
bir sıkıntı. Oysa onlar biliyorlar ki eski hesapla tütünün
şimdi fiyatının, işte onu satın alan TEKELin
rakıyla denk gelen fiyatından hesaplıyorlar, 60 lira olması
lazım, 2 kilo et alıyordu, en az 50 lira olması gerekir diye
biliyorlar.
Pamuk bitti,
Çukurovayla birlikte dünyanın göz bebeği pamuğumuz bitti.
Zeytinde 2005-2013 arasında giderler yüzde 100 ile yüzde 250 arasında
arttı ama on yıl önceki fiyatlardan zeytin satılıyor.
Herkes darıya sığındı, darı üretimi yapıyor,
mısır üretimi yapıyor; toprağı yoran bir üretim. Tek
tek sayabilirim ama zaman dar, 415 liraya mal ettiği mısırı
560 liraya şanslı olanlar sattı, neminden bahane bulunanlar
maliyetine bile mısırı veremez duruma geldiler.
Üzüm
dediğimizde, Sayın Eker geçen sene geldi, Manisaya davet ettik,
Sarıgölün Çanakçısı, Alaşehirin
Subaşısında dondan sonra toplantılar yaptı, söz
verdi, Zarar karşılanacak, devlet arkanızda, sigortalı
sigortasız diye bakmayacağız, hepinizi
Ağlamayın
anneciğim. dedi, fotoğrafları yayınlandı
basında. Anneler ağlamaya devam ediyor. TARSİMi olmayana bir
kuruş para ödemediler. Ben gittim Subaşıya, Sayın Eker bir
daha Subaşıya gelebilir mi, bir daha Sarıgöle gelebilir mi, o
bir merak konusu. Bir gelsin bakalım da ne diyor o teyze bir görsün.
Kuru üzümde 5
liralık fiyat, İrandan gelen kaçak üzüm yüzünden 2,5 lira oldu.
Tamamında Manisadaki AKP siyasetçilerinin birinci dereceden
sorumluluğu var.
Yaş üzüm:
Rusyayla bozulan ilişkilerden dolayı ciddi şekilde -yüzde
80ini Rusyaya satıyorduk- fiyat kaybetti, zor durumdayız.
Şimdi geldiğimiz noktada, daha geçen günlerde Karaoğlanlı,
Bozköy, İğdecik ve Çobanisadaki doludan dolayı büyük bir
felaket var. TARSİM oraları 2011de korumamıştı. Kimse
TARSİM yaptırmamış. Şimdi diyorlar ki: Borcu
olanın borcunu öteleriz. Borcu olmayan bu seneyi nasıl geçirecek?
Mutlaka faizsiz krediyle desteklenmesi gerekir.
Buna da dikkat
çekiyor, Sayın Bakanın şahsında tüm Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 5e
bağlı 8/A maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/B maddesi üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesine bağlı
8/B maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bir yıl ibaresinin
altı ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
29.04.2014
Emin Çınar Ali
Öz Oktay
Öztürk
Kastamonu Mersin Erzurum
Seyfettin Yılmaz Erkan Akçay Kemalettin
Yılmaz
Adana Manisa Afyonkarahisar
Alim Işık
Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 5inci maddesine bağlı 8/B
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, iyi niyetle hazırlanmış ve Türk
tarımının içinde bulunduğu önemli sorunlardan birisine
çözüm bulmak amacıyla yüce Meclisin gündemine getirilmiş bu
tasarının özünde olumlu ama mevcut sorunları çözmekten uzak bir
tasarı olduğunu sizlerle paylaşarak sözlerime başlamak
istiyorum çünkü bölüm soruları üzerinde de Sayın Bakana Mevcut
durumda parçalanmış olan arazileri nasıl bir araya
getireceğiz, buna yönelik bir hüküm var mı? diye sorduğumuzda
aldığımız cevapta maalesef böyle bir hükmün yer
almadığını gördük.
Dolayısıyla,
zaten Türkiye tarımı, Türk tarımı parçalı araziler ve
küçülmüş işletme büyüklükleri nedeniyle yıllarca bu noktaya
gelmiş. Bugün bu sorundan kurtarmanın yolu mevcut soruna çözüm
bulmak. Bundan sonra arazi parçalanmasını önlemeye yönelik tedbirler
elbette ki önemli ama şu anda var olan bu sıkıntıyı
çözme adına bir kanun maalesef önümüze getirilmemiş oldu.
O nedenle
öncelikle var olan sıkıntıyı çözecek tedbirler almamız
gerekiyordu. Bu kanun tasarısı içerisinde de buna yönelik hükümlerin
bulunmasını gönlümüz arzu ederdi ama
maalesef bugün var olan sorunları kabullenmişiz Artık
bundan sonra araziler parçalanmasın, onun önlemini alalım. diye
böyle bir tasarıyı getirmişiz. Elbette ki ikinci kısmı
da önemli, bundan sonra bölünmesin, parçalanmasın ama şimdi var olan
bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak dolayısıyla özendirici
tedbirlerle birleşmeyi öne çıkaracak bir tasarı
olmasını arzu ederdik maalesef böyle bir tasarıyla
karşı karşıya olmadığımızı
görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki Türk tarımının en önemli
sorunlarından birisi küçük işletme büyüklükleri ve parçalanmış
araziler ama buna bağlı olarak modern tarım tekniklerini
uygulayamadığımız veya tarım teknolojilerini bundan
dolayı uygulamaya geçiremediğimiz gerçeğini de buna eklememiz
lazım. Ayrıca tarımın istihdamda ve Türk ekonomisindeki
payı giderek azalmış ve özellikle de son beş yılda
hızla gerilemiştir. Bu, yeni işsizliğe ve tarımdaki
gizli istihdamı ortadan kaldırmaya yönelik bir gelişmedir, bunun
önüne geçilmesi gerekiyor.
Sayın Bakan,
yıllık 3.650 dolarlık kişi başına tarımsal
gelirden bahsetti. Bunu artırmayı ve 4 katına
çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Doğrudur ama 4 kardeş
3.650 dolarlık gelirle kıt kanaat geçinirken açığa
düşen 3 kardeşe ne yapacağımız sorusuna bir cevap
veremedi. Bundan sonra sıkıntı bu olacaktır. Evet, 1
kişide toparlayalım mirasla düşen arazileri, geriye kalan 3-4
kardeşi ne yapacağız? Ona yönelik bir tedbir yok, ona yönelik
bir istihdam politikası, o da yok.
Onun için bu
tasarı sorunları çözmeyecek, belki parçalanmanın önüne geçecek
ama yeni sorunları da beraberinde getirecektir. Biz burada bu mevcut
sorunları çözmeye yönelik tedbirleri almak zorundayız.
Tabii ki girdi
fiyatlarının özellikle son birkaç yılda çok artması
nedeniyle tarımda kârlılık ve verimlilik de düşmüştür.
Özellikle geçen yıl atanmayı bekleyen, bu sektörde ciddi anlamda
katkı yapacağına inandığımız birçok
mühendis, veteriner hekim bugüne kadar atanamamıştır. Yine
sorduğumuz sorulardan anladığımız o ki Maliye
Bakanlığı eğer taleplere uygun cevap verirse atama
yapılacağı söyleniyor. Vermezse ne olacak? Vermezse her yıl
binlerce vermiş olduğumuz, vermediği de belli, öyle bir talebin
iletilmediği de bazen söyleniyor
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vermedi, vermedi.
ALİM
IŞIK (Devamla) Bugün yeni mezun vermeye devam eden ziraat fakülteleri,
veteriner hekimliği fakülteleri, su ürünleri fakülteleri yine problem
üretmeye devam edecek.
Ben önergemize
desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. Hiç olmazsa
mirasçılar anlaşması hâlinde bir yıl beklenmesin, altı
ay içerisinde bu sorunlar çözülsün diyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 5e
bağlı 8/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/C maddesi üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 564 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesine bağlı
8/C maddesinin birinci fıkrasında yer alan Mirasçılar, miras
bırakanın ölümünden sonra terekede bulanan tarımsal arazi ve
yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyeti hakkında cümlesinin,
Mirasçılar, miras bırakanın ölümünden sonra terekede bulunan
asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyeti
hakkında şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
29.04.2014
Emin Çınar Ali
Öz Oktay
Öztürk
Kastamonu Mersin Erzurum
Seyfettin Yılmaz Erkan Akçay Kemalettin
Yılmaz
Adana Manisa Afyonkarahisar
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Ali Öz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesine bağlı 8/C
fıkrası üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle
alakalı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Kanuna genel
manada baktığımız zaman, aslında, Türkiyede ihtiyaç
olan, uzun süredir çözülmesi gereken bir sorunun, belli kriterlere dayanarak
büyük çoğunluğunu hallettiğini görüyoruz. Bu nedenle de,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun tasarısını
desteklediğimizi öncelikle ifade etmek istiyorum.
Ancak, Türkiyede
tarımsal üretimin ve ihracatın sonraki yıllarda
sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından
üreticilerin bugün bankalara birikmiş olan borçlarının, prim
borçlarının, elektrik borçlarının faizsiz ertelenmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Yeni kredi kullanımında
kolaylıklar sağlanması gerekmektedir. Çiftçi, yapılacak
desteklerle ayağa kaldırılmalıdır. Çiftçilerin
doğal afetlerden gördüğü zararı önlemek için mücadele
edilmelidir.
Maalesef, biz, her
defasında -millet olarak genel bir
alışkanlığımız- kapımıza afet
dayanmadan, bir afeti yaşamadan daha önceden bununla alakalı
nasıl önlemler alınması gerektiğini, ne tip
yardımların yapılması gerektiğini düşünmeyen
ve uzun vadeli stratejileri
geliştirmeyen bir milletiz. Her afet olduğu dönemden sonra Vay,
şurada şu afet oldu, böyle afet oldu, onunla alakalı şunlar
mağdur oldu, acil hangi tedbirler alınmalı
Aslında,
bunların hepsinin mutlaka hukukun içerisinde olan kanuni birtakım
temellere dayanılması gerektiğinin zorunlu olduğunu da
ifade etmek istiyorum.
Tabii ki bu doğal afetlerle
yaşadığımız hadise sadece çiftçileri etkilemiyor;
çiftçilerden başlayan, çiftçiyle beraber tüm sektörü içerisine alan,
sonuçta tüketicinin mutfağına kadar yansıyacak olan, enflasyonu
da yükseltecek bir gıda krizinin içerisine Türkiyeyi sokmaktadır.
Dolayısıyla tüketiciye kadar uzanan zincirdeki bu felaketin bedelini
herkes ödemek zorunda kalacak.
Ülkemizde bu yıl için kuraklıktan en çok
etkilenen ürünlerin başında buğdayın geldiğini ve
üretimin de bu yıl yüzde 20-30 oranında azalmasının
beklenmekte olduğunu yapılan çalışmalar göstermektedir.
Kuraklık aslında hepimizin önlem alması gereken
-kuraklığın sebeplerinin dışında kuraklıkla
mücadele noktasında doğal su kaynaklarımızın kırk
elli yıllık planlamalarla bir eylem planı yapılarak
kuraklıktan en az düzeyde etkilenmenin yollarının aranması
da gereken- önemli adımlardan bir tanesi olmalıdır. Tabii,
burada su kaynaklarımızın kullanılmasıyla beraber,
aynı zamanda kuraklığın getirdiği sorunu çözerken
evlerde kullanmış olduğumuz suların daha sonra entegre
sanayi tesisleriyle birleştirilerek yeniden doğada
kullanılması, harcanması gibi bir stratejiyi de
geliştirmemiş olmamız da ülke olarak kuraklıktan çok fazla
miktarda etkilendiğimiz anlamına gelmektedir. Su
kaynaklarının çevresinde yapılaşmaya müsaade edilmesi de
bizim için önemli sorunlardan bir tanesidir.
Tarımsal
alanda çiftçilerimiz her yıl değişik bir nedene bağlı
olarak mağdur olmaktadır. Çiftçi, doğal afete maruz
kaldığında o yıl harcadığını bile elde
edemiyor, borçları arttıkça artıyor, bir kısır döngü
içinde bocalayıp duruyor. Bu anlamda, tarım sigortasının
yapısındaki zarar karşılamanın mutlaka revize edilmesi
gerekmektedir. Bu anlamda, ziraat odalarının ve çiftçilerin talepleri
göz ardı edilmemelidir. Bu konuda çiftçilerin sigorta sistemine dâhil
edilmesi için kolaylaştırıcı önlemler mutlaka
alınmalıdır. Sigorta primleri çiftçiyi cezbedecek şekilde
indirilmelidir; ürün oluşmadan, kısa sürede sona eren sigortalama
sürelerinin uzatılması sağlanmalıdır. Ürün hasat
edilmediği sürece afet yaşandığında çiftçilerimize ek
bir meblağ tahakkuk ettirilmeden sigorta kapsamı devam
ettirilmelidir. Sadece don afetinde uygulanmakta olan çiçek sigorta
kapsamı konusunun diğer afetleri de kapsaması
sağlanmalıdır, güneş yanığı da sigorta
kapsamına alınmalıdır. Çok yıllık bitkiler
aşırı hasar görmüşse, bunların hasar görmesinin
tespiti hâlinde ürün veremeyeceği yıl üzerinden mutlak surette yeni
düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Biz Mersinde,
Mezitlide yaşamış olduğumuz bir don afetinden sonra sadece
sebzelerin değil, ağaçların uzun süreli ürün veremeyecek durumda
etkilendiğini biliyoruz. Dolayısıyla 2009 sayılı
Kanunun ve 5363 sayılı Kanunun çiftçinin doğal afetlerde
görmüş olduğu zararı telafi etme noktasında çok büyük
eksiklikleri olduğunun herkes tarafından bilinmesi, bu Parlamento
tarafından da sigortalama ve doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin
korunması anlamında yeni düzenlemelerin bu kanunlara ilave olarak
hızlı bir şekilde çıkarılması gerektiğine
inanıyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 5e
bağlı 8/C maddesini oylarınıza sunuyorum:
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, oylamaya sunmadan önce
bir söz alabilir miyim efendim?
BAŞKAN
Tabii, önce istiyorsanız buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan şimdi tasarının 8/C maddesini oylamaya sunacak.
Ancak 8/C maddesinde ifade açısından teknik bir sorun olduğu
kanaatindeyim; şöyle ki: Madde 8/Cnin ilk fıkrası şöyle
başlıyor: Mirasçılar, miras bırakanın ölümünden sonra
terekede bulunan tarımsal arazi
diye başlayıp devam eden bir
cümle var burada. Mirasçı kavramı var, miras bırakan
kavramı var, bir de miras bırakanın ölmesi kavramı var.
Yani ortada bir mirasçı var ise demek ki ölüm gerçekleşmiştir,
orada tekrar Miras bırakanın ölümü diye bir ifadeyi kullanmak son
derece yanlıştır. Bence Miras bırakanın ölümünden
sonra ibaresinin çıkarılması, amacı çok daha iyi ifade
etmek için uygun olacaktır. O zaman cümle şöyle olacak:
Mirasçılar, terekede bulunan tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal
arazinin mülkiyeti hakkında olacaktır. Böyle bir düzeltmeyi
öneriyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Olabilir.
İsterseniz redaksiyonla düzeltelim.
BAŞKAN
Redaksiyonla bunu düzeltme talebiniz var, tamam.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Tamam.
BAŞKAN - Bu
düzeltme talebini
Şimdi,
Sayın Hamzaçebi mikrofonunuzu tekrar açıyorum. Düzeltmeyi tekrar
ifade edebilir misiniz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şöyle olması uygun olacaktır:
miras bırakanın ölümünden sonra ibaresi çıkacak ve cümle
şöyle olacak: Mirasçılar, terekede bulunan tarımsal arazi ve
yeter gelirli tarımsal arazinin mülkiyeti hakkında...
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet bu önerinizi kabul etti.
Bu redaksiyon talebiyle
madde 5e bağlı 8/C maddesini oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/Ç maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/D maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/E maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/F maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/G maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/Ğ maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
18.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
564 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
çerçeve 5inci maddeyle ihdas olunan 8/H maddesi ile 12inci maddeler
arası maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz.
Buyurunuz
Sayın Demiröz. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Tam beş dakika
konuşacaksın, beş.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Niçin?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Uçağa yetişeceğiz,
uçağa.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Tam on beş dakika konuşacakmış,
şahsı adına da var.
CHP GRUBU ADINA
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Evet.
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, tatil olması veya
herkesin bir an önce uçaklara yetişmesi anlamında bir söz aldım
ancak ifade etmemiz gereken hususlar var. Sayın Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanını burada yakalamışken onunla
ilgili bazı sorunlarımızı da ifade etmemiz lazım.
564 sıra
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun
Tasarısının görüşülmesinde bölüm üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
Bakanımın her zaman itiraz ettiği, ancak bu 1980li
yıllardan önce ülkemiz tarımda kendi kendine yetebilen tarım
ülkesiyken yanlış tarım politikalarıyla tarımda net
ithalatçı konuma geldiğimizi ifade etmek istiyorum çünkü Sayın
Bakan yaptığı konuşmalarda ithalattan bahsetmeden hep
ihracatçı olduğumuzu ifade ediyor. Ülkemizin son on bir
yılının dokuzunda tarım ürünlerinde dış ticaret
net açığı verildiğini ifade etmek isterim.
Uluslararası standart sanayi sınıflamasına göre 2000
yılında tarım ihracatı 1 milyon 659 dolar iken tarım
ithalatı 2 milyon civarındaydı. 2013 yılında 5 milyon
916 bin dolar tarımda ihracat varken ithalat 7 milyon 774 bin
dolardı. Yani bunu sınıflama anlamında ifade ediyorum ama
şunu da söylemem lazım: Uluslararası standart ticaret
sınıflamasına göre de gıda maddeleri konusunda
ihracatçı olduğumuzu da ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, bankalarla ilgili bir iki konuda görüşlerimi ifade etmek
istiyorum çünkü Sayın Bakan konuşmalarında Ziraat Bankasına
geri dönüşlerin yüzde 98lerde olduğunu ifade ediyor. Ama şöyle
bir hafızalarımızı yokladığımız zaman,
2000 yılında tarıma verilen kredilerde özel bankaların
payı binde 4tü arkadaşlar. Ama 2000 ile 2013 yılları arasında
yerli ve özel yabancı
bankaların toplam payı yüzde 36 civarında. Yani bu rakamın
arttığını ifade etmek istiyorum ve sonra, 2013
yılı sonu itibarıyla yerli ve özel yabancı bankaların
kullandırdığı kredi miktarı 36,4 milyar TL.
Şimdi buradan
şunu hemen söylemem lazım: Yani çiftçinin kullandığı
kredi miktarının tarım destekleme ödemelerinin 4
katını geçtiğini ifade etmek isterim. Acaba bu durum çok iyi
midir? Çiftçilerin durumunu gerçekten iyi olarak mı yoksa bankalardan
bankalara ödemeler yaparak bu noktalara geldiğini mi ifade etmemiz
lazım?
Değerli
milletvekilleri, 30 büyükşehirde 16 bini aşkın belde ve köyün,
ilçe belediyelerine mahalle olarak katılması neticesinde 2012
yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı
yüzde 77,3 iken 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden sonra bu rakam yüzde 91e
yükselmiştir. Değişik bir ifadeyle, belde ve köylerde
yaşayanların oranı yüzde 22,7den yüzde 8,7ye
düşürülmüştür. Bunu da, Sayın Bakanın, bu konulardaki
rakamlar üzerindeki en önemli çalışmalarından bir tanesi olarak
ifade etmek istiyorum.
Ancak, burada, bu
yasayla ilgili bir görüşümü de sizlerle paylaşmak isterim: 30
büyükşehir, 51 ilde de il özel idareleri var. Şimdi, bu yasayı
uygulayabilmeniz için sizin toprak envanterini çıkarmanız lazım,
toprakla ilgili sınıflandırmaları yapmanız lazım,
onun için de teknik elemana ihtiyaç var. Ama gelin görün ki 30 büyükşehir
de yani nüfusun yüzde 70inin yaşadığı bu
büyükşehirler de 30 Mart akşamı bir anda tamamen mahalleye
dönüştü ve bunun neticesinde de değerli arkadaşlar, il özel
idaresindeki teknik elemanlar, ziraat yüksek mühendisleri, gıda
mühendisleri, çevre mühendislerinin hepsi darmadağın oldu,
büyükşehirin veya il başkanlarının, ilçe
başkanlarının taleplerine göre belli yerlere
dağıtıldı.
Şimdi,
buradan sormak istiyorum:
1) Bu yasayı
nasıl uygulayacaksınız?
2) Bu yasanın
altyapısı için gerekli olan teknik elemanları bu 30 ilde
nasıl bulacaksınız?
Bu konuda
Sayın Bakanın görüşlerini almak istiyorum ancak bir şeyin
de altını çizerek söylemek isterim: Zaten muhalefetten gelen
önerilere de çok sıcak bakmadıklarını biliyorum ama dilerim
ki Toprak Reformu Genel Müdürlüğünün artık illerde, daha çok 30 ilde,
büyükşehirlerde bir yapılanmaya ihtiyacı var yani en
azından büyükşehirlerin bu konudaki noksanlığının
bu Genel Müdürlüğün taşra teşkilatlarının
kurulmasıyla giderilebileceğini ifade etmek istiyorum.
Arkadaşlar,
Sayın Bakan az önceki konuşmasında şöyle dedi:
İşte, arazilerin azalması söz konusu değil. ÇKS
sistemiyle, başka sistemlerle bunların olduğunu ifade ediyor ama
2013 yılı sonu itibarıyla 1,7 milyon çiftçi tarımdan
ayrılmış arkadaşlar. Neden ayrılmış? Kendi
isteğiyle mi ayrıldı? Varoşlara geldi, orada hizmet
sektöründe, sanayi sektöründe iş mi buldu? Hayır ama ayrılmak
durumundaydı çünkü geçinemiyordu ve bu noktalara gelerek ayrılmış
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Genel ekonominin
büyüme hızının çok altında kalan tarımdaki bu
büyümenin
Son on bir yılda ülke ekonomisi yani gayrisafi yurt içi
hasıla yüzde 5 büyürken tarımdaki büyüme hızı yüzde 2,3te
kalmıştır. Bunu da çiftçi temsilcileri ile ziraat oda
başkanlarının basına verdiği bilgiler
ışığında ifade ettikten sonra biraz da bölgemle ilgili
çok kısa bir iki konuya değinmek istiyorum.
Bunlardan bir
tanesi: Değerli milletvekilleri, Bursa Karacabey İkizce köyünde,
2.320 dönümlük bir alanda KOTİYAK yani küçük işletmeli bir organize
sanayi kurulmak isteniyor. KOTİYAK adı altında bir kooperatif
kurdular, kooperatifin üyeleri zannediyorum 8 ila 10 civarında. Organize
sanayi bölgelerinde yer almaları mümkün değil, çünkü orası onlar
için pahalı. Burası birinci sınıf tarım arazisi, biz
buradan alalım. ifadesiyle yola çıktılar. Ne oldu? Yola
çıktılar ama sivil toplum örgütleri ve diğer kuruluşlar,
ziraat mühendisleri odası, ziraat odaları karşı
çıkınca o zaman bir başka çözüm bulmaları gerekiyordu.
Arkadaşlar başka çözümü de şöyle buldular: KOTİYAK,
TOKİyle görüştü ve TOKİye devretti. Şimdi, 2.320 dönümlük
birinci sınıf tarım arazisinde TOKİ, Bursada bir emlak
bürosu açmış, köylüleri oraya çağırıyor, dönümü 15 bin
liradan burayla ilgili kamulaştırma yapmak üzere çalışma
yapıyor. Yani TOKİnin bir görevinin de artık bu olduğunu
arkadaşlar özellikle ifade etmek istiyorum.
Bir başka
konu: Yine Bursada Yenişehirde -Bursalı ve Tarım Komisyonundan
olan arkadaşlarım da var, yüksek sesle onun için diyorum, onlar da
inşallah duyar. Telefonla görüşüyorlar, telefon görüşmesi biter
zannediyorum- bir oto test merkezi yapılıyor. 2.600 dönümlük mera
arazisine kurulmak isteniyor. Bu merkezin burada yapılmasının
yanlış olduğunu
Ama oradaki arkadaşlara, seçim öncesi maalesef
milletvekili arkadaşlarımız 1.500 kişinin çalışacağını
söylemişlerdi ancak bu kadar çalışanın
olmayacağını ve bu kadar bir istihdamın
yaratılmayacağının altını çizmek istiyorum çünkü
oradaki 2 köyün -Karacaali ve Karaköy- çiftçilerinin maalesef merasız
kalacağını söylemek istiyorum.
Bunu şunun
için anlattım: Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanının, toprakların korunmasıyla ilgili bunları
yaparken meralarımızın korunmasında da bizlere
yardımcı olması gerektiğini ifade ediyor ve hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun, var
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz.
Buyurunuz
Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk
Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin, esas itibarıyla mirasın paylaşımından
dolayı tarım arazilerinin parsellerinin küçülmesini ve tarımsal
arazi işletmelerinin optimal işletme büyüklüğü ölçüsünün
altına düşmesini önlemeye yönelik olarak
hazırlandığını görüyoruz.
Geçimini
tarımdan sağlayan çiftçilerin kullandıkları arazilerin
belli büyüklüğün altına düşmesini önlemek suretiyle,
tarımsal üretimi artırmak için toplulaştırma
uygulamalarına ilave olarak bazı tedbir ve teşviklerin
getirilmesi esas itibarıyla doğru bir uygulamadır.
Bilindiği
üzere, toplulaştırma uygulamaları yıllardır
yapılmaktadır. Bu amaçla, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Meclisten geçirilmiştir
ancak 5403 sayılı Kanun yukarıda sözünü ettiğimiz amaca
ulaşmada yeterli olmamıştır. Bu nedenle, söz konusu
kanunda, şimdi oldukça kapsamlı değişikliğe
gidildiğini görüyoruz.
Görüşülmekte
olan kanunun gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
uygulamasında 20 dekarın üzerindeki arazilerin hisseli
satışı yapılabiliyordu yani tarla 20 dekardan büyükse
hissedar hisselerini dilediği gibi satabiliyordu, 20 dekarın
altındaysa hisseli satış yapılamıyordu. Bu uygulama,
bir taraftan mülkiyet hakkının kullanımına
sınırlama getiriyor, diğer taraftan hisseli
satışı engelleyemiyordu. Bize göre, 5403 sayılı Kanun
yeterince tartışılmadan yürürlüğe konulduğu için
kanundan beklenen amaç hasıl olmamış, uygulamada sıkıntılar
çıkmıştı. 5403 sayılı Kanunda
değişiklik yapan bu kanunun da yeterince tartışılmadan
hazırlandığını görüyoruz.
Görüşülmekte
olan bu kanunla getirilen değişiklikler çok kapsamlı ve önemli.
Başta tarımla iştigal eden vatandaşlarımız olmak
üzere nüfusumuzun büyük bir bölümünü ilgilendiriyor. Bu kanun Anayasanın
35inci maddesinde tanımlanmış, mülkiyet hakkının
kullanımıyla ilgili çok kapsamlı sınırlamalar,
düzenlemeler ve değişiklikler getiriyor. Yukarıda da belirttik,
kanun iyi niyetle hazırlanmış olabilir ancak kanun ne getiriyor,
bizim toplumumuzun yapısına ne kadar uygun, bu konuların çok iyi
tartışılması ve başta çiftçilerimiz olmak üzere
herkesçe özümsenmesi lazım.
Kanunun genel
felsefesiyle ilgili uzun uzun tartışma yapılabilir, kısa
sürede bütün teknik ayrıntılarına girmek zor. Kanun, her ne
kadar Tarım Bakanlığınca hazırlanmışsa da
kanunun uygulamasını Tapu ve Kadastro teşkilatı ve adli
yargı yapacaktır. Türk Medeni Kanunundan bu kanun
tasarısına kısmen taşınan hükümler
ağırlıklı olarak hukukçular tarafından
tartışılmalıdır. Kısacası, bu kanun aceleye
getirilmemeli, her yönüyle tartışılmalıdır. Ziraat
odalarının ve kanunun uygulamasını yapacak olan diğer
kuruluşların da görüşleri mutlaka alınmalıdır.
İlk
bakışta gözümüze çarpan bazı teknik hususlara kısaca
değinmek gerekirse: Tarımla geçinen
vatandaşlarımızın tarımsal amaçla
kullandığı arazinin ölüme bağlı olarak
mirasçılarına intikali bu kanunda yer alan hükümlere göre
olacaktır. Mirasçılar, Tarım Bakanlığınca
belirlenen büyüklüğün altına düşmemek üzere tarlaları ve
tarım aletlerini kendi aralarında en geç bir yıl içinde
paylaşacaklardır. Miras kalan arazinin yüz ölçümü çok büyükse
bölünmeden sonra da belirlenen büyüklüğün altına
düşmeyeceğinden sorun çıkmayabilir ancak mirasa konu arazinin
yüz ölçümü belirlenen ölçülerden küçükse mirasçılar en geç bir yıl
içinde anlaşıp aralarından birine hisselerini satmak zorundalar
veya mirasa konu arazinin tamamını üçüncü bir kişiye satacaklar.
Mirasçıların bir yıl gibi kısa sürede çözüme
ulaşmaları her zaman mümkün değildir.
Diğer
taraftan, mirasçılar kendi aralarında anlaşamazlarsa
mirasçılardan herhangi biri yetkili sulh hukuk mahkemesinde dava açacak;
hâkim, mirasçılar içinde ehil mirasçı olan kişiye mirasa konu
araziyi tarımsal gelir değeri üzerinden devredecek. Ehil
mirasçının nasıl tespit edileceği, tarımsal gelir
değerinin bulunması, her biri ayrı sorun. Bu önemli
ayrıntılara burada girmek istemiyoruz. Mahkemelerin iş yükü de
dikkate alındığında bu davaların yıllarca
süreceğini şimdiden görmek mümkündür değerli arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, birden çok ehil mirasçı var ise, arazi en yüksek bedeli
teklif eden ehil mirasçıya devredilecektir. Mirasa konu tarımsal
işletmenin devrini talep eden şartlara uygun mirasçı
bulunmadığı takdirde, hâkim satışa karar verecektir. Tasarıda,
bu satışların açık artırmayla
yapılacağı belirtiliyor. Eski tabirle, satışlar
müzayedeyle, müzayede mahallinde yapılacaktır. Bu durumda da
satış bedeli üzerinden yüzde 18 KDV hesaplanır, tahsil edilmesi
gerekir.
Kanun
tasarısının istisna ve muafiyetler maddesinde harç ve damga
vergisi istisnası getirilmiş, maalesef KDV gözden
kaçırılmıştır Sayın Bakanım. KDV Kanununun
1inci maddesinin (d) bendi (Değişik: 16/6/2009-5904/8 md.)
gereğince Müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan
satışlar ile 10/2/2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanununa göre düzenlenen ürün senetlerinin,
senedin temsil ettiği ürünü depodan çekecek olanlara teslimi vergiye tabi
olacaktır. hükmü getirilmiştir. Bu konunun açıklığa
kavuşturulması lazımdır Sayın Bakanım.
Diğer
taraftan Ehil mirasçıya devredilen arazinin devir tarihinden sonraki
yirmi yıl içinde tarım dışı amaçla
kullanılması nedeniyle değerinde artış olursa,
artıştan kaynaklanan tutar araziyi devralan mirasçı
tarafından diğer mirasçılara ödenecektir. deniyor. Değer
artışı nasıl hesaplanacaktır? Artan değeri
devralan mirasçı nasıl ödeyecektir? Bu ve benzer soruların
cevabı kanunda maalesef yoktur.
Kanun
tasarısının 7nci maddesiyle 5403 sayılı Kanunun
17nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Yapılan
değişiklikle Tahsisli araziler toplulaştırma
yapılırken asgari büyüklüğün altında kalan şahıs
arazileri birleştirilecek. deniliyor, Bu araziler büyüklüklerine göre
asgari büyüklükte tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç
bedeline göre Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuata göre
doğrudan satılacak. deniliyor.
Önce şunu iyi
tanımlamak lazım ki tahsisli arazi kavramıyla burada neyi
kastediyoruz? Bunun açıklığa kavuşturulması
lazım. Maliye Bakanlığı hazine mülkiyetindeki
taşınmazları ihtiyaca göre ilgili kamu kurumlarının
hizmetlerinde kullanılması için tahsis eder, ihtiyaç
kalmadığında ise tahsisi kaldırır. Tahsis işlemi
idari bir işlemdir, taşınmazı nitelemez. Tahsisli arazi
kavramıyla toplulaştırma yapılan bölgedeki hazine arazileri
kastediliyorsa, tahsisli arazi kavramı yerine hazine
taşınmazı kavramının konulması yerinde
olacaktır Sayın Bakanım.
İkinci
olarak: Toplulaştırma yapılırken şahıs
taşınmazlarıyla birleştirilecek hazine
taşınmazları, toplulaştırma veya
kamulaştırma konusu arazi sahiplerine rayiç bedelle doğrudan
satılacaktır. Rayiç bedeli üzerinde satılamayan araziler yeterli
büyüklükte tarım arazisi bulunmayan çiftçilere rayiç bedelinin
yarısına bedelle satılacak şekilde düzenleme
yapılması son derece yerinde olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk
edilemez. Toprağı çiftçimiz işlemektedir. Kardeşlerinden
veya birbirlerinden veya ehil olandan veya gerekirse mahkeme kararıyla
toprağın el değiştirmesi, işleyene gidebilmesi için
mutlaka çiftçinin bu işten kâr etmesi, para kazanması gerekir ancak
son gelinen noktada -burada arkadaşlarımız da defalarca
tekrarladılar- çiftçilerimiz girdi maliyetlerinin yüksekliğinden
dolayı son derece muzdariptir. Girdi maliyetleri -ki bunlar mazot, ilaç,
yem, gübre, tohum ve sulamada kullanılan elektrik- çok önemli konular.
Bunlarla ilgili sorunlar defalarca dile getirildi ama soruna kökünden çözüm
getirecek yol, bu girdilerdeki ÖTV ve KDVnin
kaldırılmasıdır, tıpkı denizcilik sektöründe
olduğu gibi değerli milletvekilleri.
Diğer
taraftan, burada bütün arkadaşlarımız bahsettiler, hemen hemen
her konuşmacı bahsetti, ben de tekrarlamakta fayda görüyorum:
Çiftçilerin borçları, Ziraat Bankasına, tarım kredi
kooperatiflerine ve elektrikli sulamada kullanılan elektriğe olan
borçları acilen yeniden yapılandırılmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, burada defalarca dile getirdim, tekrar etmekte de yine
fayda var: Son derece boş hazine arazilerimiz mevcut. Bu hazine
arazilerimiz şirket kurmak suretiyle, şartları belirlenmek
suretiyle, ziraat mühendislerine, veteriner hekimlere, peyzaj mimarlarına
işletme kredisini temin etmek suretiyle kiralanırsa bu araziler
üretime katkı sağlamış olur, katma değer
sağlamış olur, istihdama ve işsizliğe son derece katkı
sağlamış olacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık 1 milyon 400 bin traktörden
yaklaşık 700 bin civarındaki traktör âdeta hurda desteğine
muhtaç durumdadır. Bu konuyu da dikkatlerinize arz ediyorum.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde kanunun hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Şahsı
adına Kütahya Milletvekili Alim Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 564 sıra sayılı Kanun Tasarısının
ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Tabii, tüm dünyada
-özellikle son dönemde- tarım politikalarının yeniden gözden
geçirilerek üreticilerin desteklenmesi yönünde yeni kararların
alındığı bir dönemde maalesef ülkemizde tarım
politikalarına son on yılda, on iki yılda en azından ciddi
anlamda bir düzenleme getirilmemiş olması üzücüdür. Bugün
görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla belli bir sorunun çözülmesi
amaçlanmakla beraber, tarımın asıl sorunları içerisinde yer
alan önemli sorunlara maalesef hiç çözüm getirilmemesi ve onlarla ilgili bir
düzenlemenin yüce Meclise gelmemiş olması, gerçekten, ülke
tarımı adına büyük bir talihsizliktir.
Değerli
milletvekilleri, benden önceki milletvekillerinin de ifade ettiği gibi,
bugün Türk tarımında tarımsal dış ticaret
açığı her geçen gün artmaktadır. Diğer taraftan,
özellikle girdi fiyatlarında yüksek artışlar nedeniyle tarımda
kârlılık düşmüş, verimlilik düşmüştür. Bundan
dolayı, artık tarımsal faaliyette bulunan
vatandaşlarımızın sayısı da giderek
azalmaktadır.
Şimdi, bir
tarafta sektör ciddi anlamda daralırken diğer yandan bu sektörden
açığa çıkan istihdam sorununu maalesef bugüne kadar ciddi
anlamda ele alamadık ve bir çözüm getiremedik. Diğer taraftan,
tarımsal arazilerden ekilmeyen tarım arazilerinin miktarı da
giderek büyümektedir. Bu, hem tarımdaki verimliliğin azalması,
kârlılığın düşmesinin bir sonucu hem de modern tarım
tekniklerinin uygulanacağı ve bu amaçla kullanılacak
tarımsal alet ve makinelerin, traktör kullanımının,
maalesef, uygun olmadığı arazi büyüklüklerine
dayandırılabilir. Diğer taraftan, her ne kadar Tarım
Kanununda Tarıma yapılan destekler gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1inden az olmayacak. şeklinde hüküm yer almasına
rağmen, ne yazık ki bu kanun çıktığından bu yana
bu sınırın yarısına denk gelen bir destek
miktarıyla Türk tarımı ayakta tutulmaya
çalışılmaktadır.
Bir taraftan
hububat taban fiyatları veya bazı ürünlerde taban fiyatı
açıklaması yapılıyor ama diğer taraftan Toprak
Mahsulleri Ofisinin şubeleri birçok ilde açılmayınca yine bizim
çiftçimiz maalesef daha düşük fiyatla, mecburen, bir anlamda kısa
sürede de borçlarını kapatmak amacıyla ürününü tüccara vermek
zorunda kalıyor.
Sayın Bakan,
bir taraftan taban fiyatı açıklaması yapan Hükûmetiniz,
diğer taraftan, bu fiyata bile satılamayan ürün
satışlarını seyrediyorsa buna söylenecek çok fazla bir
şeyin olmadığını düşünüyorum. Gerçekten, bugün,
Türk tarımında bu sorun da son derece büyümüş ve ciddi anlamda
sıkıntı yaşanır hâle gelmiştir.
Diğer
taraftan, tasarının ekinde yer alan -ek (1) Sayılı
Listede- yeter gelirli tarımsal arazi büyüklükleri incelendiğinde,
iller ve ilçeler nezdinde genel
olarak söylüyorum- sulu arazide 50 ile 100 dekar, kuru arazide 120 ile 200
dekar arasında değişen büyüklüklerde, bu tarımsal arazi
büyüklükleri listelenmiştir. Ancak, baktığınız zaman,
örneğin, Kütahyanın Pazarlar ilçesindeki kuru tarım arazisi 200
dekar, aynı şekilde, Urfanın Ceylanpınar ilçesinde de 200
dekar; bir tarafta taban, düz arazi, bir tarafta dağlık arazi. Bu
sınıflamanın doğru bir bilimsel tabana
dayanmadığını düşünüyorum.
Diğer
taraftan, dikili arazilere yani meyveliklere de baktığınız
zaman, Türkiye'nin her tarafında 10 dekar, yine, örtü altı arazide 3
dekar olarak belirlenmiş. Bunların havza bazlı, meyve ve sebze
grubuna göre, yeniden değerlendirilmesinin daha doğru
olacağını düşünüyorum. Aksi takdirde, ülkenin aynı
ilinde farklı ilçelerde ciddi anlamda rakam farklılıkları
da göze çarpmakta fakat havzalar nezdinde bu değerlendirme yapılırsa
daha anlamlı bir sonuç üretilir düşüncesindeyiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını
diliyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Şimdi
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir önceki bölümde de sormuştum ama süre yetmediği için
açıklayamadığınızı düşünüyorum.
Şimdiye kadar, özellikle yapılan arazi
toplulaştırmalarının miktarını ve bu amaçla
yapılan harcamaların illere veya bölgelere göre
dağılımı nasıl olmuştur? demiştim.
Tekrarlıyorum bu sorumu.
İkinci soru
olarak da: 2013 yılında tarım desteklerinin bölgelere göre
dağılımı nasıl olmuştur? Özellikle bazı
bölgelerin hakkından daha fazla tarım desteği
aldığı yönündeki iddialar bu anlamda cevap beklemektedir.
Yine, bir diğer soru: Hâlen çiftçilerimizin Ziraat
Bankasına ve tarım ve kredi kooperatiflerine olan borçları
toplamı ne kadardır? Daha önceki verilere göre alınan kredilerin
geri ödeme oranları dikkate alındığında bu oranlarda
illere göre ciddi farklılıklar oluşmakta mıdır?
Açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Karadeniz Bölgesinde fındık üreticileri alan bazlı gelir
desteği kapsamında verilen desteklemelerden, dosyadaki eksiklikleri
veya dosyaları zamanında teslim edememeleri nedeniyle 2013 yılı desteklemelerinden
istifade edememişler ve mağdur olmuşlardır. Karadeniz
Bölgesinde 2013 yılı desteklemelerinden yararlanamayan
fındık üreticilerinin mağduriyetini gidermek için sistemi açarak
mağduriyetlerini gidermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Sayın
Değirmendereli
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu sene ayçiçeği maliyetleri Trakyada 1,30 lira-1,40 lira civarında
oluştu ancak çiftçi ayçiçeğini 1 liraya satmak durumunda kaldı.
24 kuruşluk bir destek var. Biraz önce telefon geldi köylülerimizden, çok
dikkatle izliyorlar bu görüşmeleri. Ayçiçeği desteğinin 30
kuruşa çıkarıldığı söylendi ancak biz 24
kuruştan almaya çalışıyoruz
Yani insanlar öyle bir
noktaya geldiler ki, 6 kuruşun hesabını yapar hâldeler.
Bir: Eğer 30
kuruşa çıkarıldıysa niye 24 kuruş ödeniyor?
İkinci önemli
bir konu: Uluslararası katılımcıların olduğu bir
toplantıda Sayın Müsteşar Avrupa Birliği
görüşmelerinde tarım faslı tamamlandığında
destekler kalkacak. demişti. Bununla ilgili çiftçilerimizin bilgilendirilmesi
var mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Değirmendereli.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Işıkın
toplulaştırmayla ilgili sorusu: Şimdi, bizim Hükûmetimiz,
hükûmetlerimiz döneminde 4 milyon hektar tamamlandı. Şu anda da 2 ile
2,5 milyon hektar arasındaki bir alanda toplulaştırma sürüyor.
Bu yıl sonu itibarıyla inşallah bitecek, yani 6-6,5 milyon
hektar olmuş oluyor. 1961-2002 arasında Türkiye 450 bin hektar arazi
toplulaştırmış sadece, biz 6,5 milyon hektarı
bitirmiş oluyoruz.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın
Bakanım, çok özür dilerim, ne kadar tapu dağıttınız
bunları öğrenebilir miyiz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Şimdi, bunların hepsi prosedür, yani projeyi
uyguluyoruz, toplulaştırma yapıyoruz, altyapı sistemini
kuruyoruz
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Onları
biliyoruz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Müsaade edin, yeni malikler belirleniyor.
Yani o şu anda önümde olan bir rakam değil,
yani öyle bir soru soracağınızı bilmediğim için, onu
ayrıca vereceğiz.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) O zaman
yazılı soru ile
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Ama ben size genel itibarıyla söylüyorum hem işin
arkasındaki mantığı hem ne şekilde
yapıldığını, ne yapıldığını
toplulaştırma altında
Tarla içi yollar yapılıyor,
sulama altyapısı ile birlikte drenaj vesaireye imkân tanıyacak
şekilde bunlar bu 6,5 milyon hektar arazide yapılıyor.
Tabii, biz burada bir gönüllülük esasına göre bunu
yapıyoruz, yani cebrî yaptığımız bir şey
değil.
Bu tabii şöyle: Bir bölgede biraz talep üzerine,
biraz da özellikle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün büyük
sulama projelerinin olduğu yerlerde DSİyle koordineli bir
şekilde yapıyoruz. Niye? Çünkü DSİ orada baraj yapıyor,
sulama kanalları yapıyor, eğer biz
toplulaştırmayı da paralel olarak yetiştirirsek o zaman su
oraya geldiğinde toplulaştırılmış bir
şekilde yeni, modern bir tarımsal üretim alanı
hazırlanmış olacak.
Bölgelere göre,
Sayın Işıkın sorduğu soruda, biz tabii, öncelikli
olarak, GAP bölgesinde yaptık, sebebi bu. Çünkü baraj
yapılmış, su toplanmış, kanallar yapılıyor;
dolayısıyla, bu, paralel olarak bir an önce bitsin ki oraya
hazır su varken kanallarla birlikte bu sistem yapılsın.
Öncelikli büyük proje bölgeleri yani GAP proje alanı, KOP mesela bizim
programımızda şu anda yapılıyor, Konya Ovası
Projesi ve DAP proje illeri. Bir de diğer bölgelerde, GAPta mesela 2
milyon 463 bin hektar, KOP bölgesinde 596 bin hektar, DAP bölgesi 438 bin
hektar ve diğer iller ise, bu proje illeri dışında, yani
Ege Bölgesinde misal, iç batı Anadoluda başka, yani bu proje bölgesi
dışında da 1,5 milyon hektar var, 1 milyon 451 bin hektar.
DOKAPta hâlihazır 14 bin hektar proje alanında ve bu şekilde
yaklaşık bu 5 milyon hektar civarında.
Şimdi,
desteklemelerde de biz şunu yapıyoruz: Bölgeye göre değil, ürüne
göre; dolayısıyla, hangi ürüne bizim stratejik olarak çok
ihtiyacımız var, hangi ürün Türkiyede daha çok çiftçiyi, daha çok
üreticiyi ilgilendiriyor, hangi ürün bizim için vazgeçilmez ve temel bir
ihtiyaç maddesi, bunlar ışığında
Örneğin
yağlı tohum, bizim açığımızın olduğu
bir ürün. Yağlı tohuma biz prim veriyoruz. Örneğin ayçiçeği
24 kuruştu, 30 kuruşa çıkardık, şimdi, bu sene
içerisinde ödeyeceğimiz para, yani 2014 Mayıs, Haziranında
ödeyeceğimiz para ayçiçeği için 30 kuruş üzerinden olacak. Yani
24 kuruş üzerinden değil, 30 kuruş üzerinden.
Değerli
arkadaşlar, ayçiçeği maliyetinin yaklaşık yüzde 37-38ine
tekabül edecek şekilde bizim verdiğimiz toplam destekler, prim,
artı diğer destekler karşılıyor. Yani kesinlikle yüzde
35in üzerinde
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Bir şey kazanmasına gerek yok
yani!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Müsaade edin
Yaklaşık
yüzde 35ine denk geliyor.
Şimdi, pamuk,
ayçiçeği, soya, kanola, bunlar yağlı tohumlar, bizim
ihtiyacımız olan ürünler çünkü Türkiye bunları ithal ediyor. Öbür
tarafta hububat çünkü Türkiye'de milyonlarca insan hububat ekiyor, bizim temel
gıda maddemiz. Yani, buğday, arpa, mısır vesaire, bunlar da
bir kategori. Bizim ilave olarak, daha önceden olmayan ve bizim
başlattığımız hayvancılıkla ilgili önemli
destek kalemleri getirdik. Örneğin toplam desteklerin
hayvancılık sadece yüzde 4,4ü iken, şu anda yüzde 30unu,
toplam tarım desteklerinin tamamının yüzde 30unu
hayvancılığa veriyoruz. Türkiye'de nerede hayvancılık
yapılıyorsa oraya veriyoruz. Diğer ürünler için de böyle, yani
nerede ürün varsa
Çünkü ürün kilogram üzerinden, ton üzerinden, neyse
veriliyor ama bu desteklerin bir kısmı, takdir edersiniz ki alan
üzerinden verilebiliyor çünkü çok pratik değil öbür türlü, yani
uygulaması çok mümkün değil.
Krediler: Yine,
bizim şu an itibarıyla kredi bakiyesi 2014 yılı Mart sonu
itibarıyla 25 milyar 685 milyon Türk lirası. Demin bir sayın
milletvekilimiz kürsüde konuşurken özel bankalardan bahsetti. Benim
söylediğim rakamların içerisinde özel bankaların tarım
kredileri yok, ben sadece Ziraat Bankası ile tarım kredi
kooperatiflerinin kredilerini veriyor. Yani, bu miktar, Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerinin çiftçiye verdiği
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Hangi miktar Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bakın, 2013
yılında toplam kredi bakiyesi 24 milyar, 2014 yılı Mart
sonu itibarıyla 25 milyar 685 milyon lira. Buradaki geri dönüşleri de
size söyleyeyim. Bakın, 2013te
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Onu 36,4 dedim yani özel ve diğer bankaların
toplam
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın
Vekilim, 2013 yılında yüzde 98,15 oranında, alınan krediler
geriye dönmüş.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) İşte, özel bankalardan dolayı dedim
Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Efendim, bu özel
banka
Onu ben diyemem. Yani, Ziraat Bankasından çiftçi
aldığı
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ama siz demiyorsunuz da ben vatandaşla
görüşüyorum, biliyoruz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Vekilim, çiftçi, Ziraat Bankasından ve tarım krediden
aldığı çiftçi kredisini yüzde 98,15 oranında geri ödüyor.
Dolayısıyla, işin özü bu.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakanım, bankalardan tarım
desteklerinin 4 katı kredi almayı bir yorumlar mısınız
bana.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Aynı
şekilde
KEMALLETİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Çiftçi boynuna kadar borca girmiş Sayın
Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, siz
ona ister kredi dersiniz
Biz ona kredi diyoruz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Hayır, hayır, Sayın Bakan, tarım
destekleme
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Hani,
verilmediği zaman Çiftçi kredi alamıyor. diye tenkit edilir ama
kredinin elbette ki geri ödenmesi söz konusu.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan, ben onu demiyorum. Tarım
desteklerinin 9 katı bankalara borçlu çiftçi, bunu bir yorumlayın.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Şimdi, siz
bunu kalkıp da İnsanlar kredi alıyor, dolayısıyla
borç alıyor, dolayısıyla borçlu. dediğinizde bu başka
bir yorumdur. Yani, ona ben bir şey demiyorum, o sizin nasıl
yorumladığınıza bağlı.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Bir kere de siz yorumlayın.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yine, Sayın
Işıkın, TMO yeterince yerde alım yapmıyor, çiftçiler
mağdur oluyor. gibi
TMO geçen yıl
300 noktada alım yaptı, toplamda da 1 milyon 373 bin ton
mısır, 1 milyon 986 bin ton da buğday alımı
gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl Türkiyede mısırda da,
buğdayda da rekor üretim olduğu hâlde ikisinde de çok şükür
hiçbir sıkıntıyla bu manada karşılaşmadık.
Lisanslı
depoculukta ürüne KDV uygulanması hususunu Sayın Yılmaz kürsüde
konuştu. 26/4/2014 tarihli Resmî Gazetedeki KDV Uygulama
Tebliğindeki değişiklikle, ürün el değiştirmeden
lisanlı depodan çekilmesi durumunda KDV uygulanmayacağı hükmü
getirilmiştir, onu da yeni KDV uygulamasıyla ilgili söyleyeyim.
Fındıktaki
ÇKS kayıtlı sayısı: 392 bin kişi başvurmuş.
Başvuru süresi bir yıl idi. Bize başvurmayan yaklaşık
150 çiftçi var, onun dışında 31 Aralık 2013 tarihi
itibarıyla bir yıl süreyle 396 bin kişi de buraya müracaat
etmiş fındık ÇKS kayıtlı sisteminden başvurup
destekten istifade etmek için.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) KDV konusunu tekrar bir gözden geçirmenizde yarar var
Sayın Bakan.
BAŞKAN
Şimdi, bir dakika zamanımız var.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Bakan, 24 kuruş
ödeniyor, 30 ne zaman ödediniz?
BAŞKAN
Sayın Değirmendereli, buyurunuz, sorunuzu sorunuz.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Bakanım, yani köylüler
bugün 24 kuruştan aldıklarını
Bir yanlışlık
varsa lütfen talimat verin, düzeltilsin. 24 kuruştan
Telefonla
aradılar biraz önce yani Nerede 30 kuruş? diyorlar. Yani, bu bir.
Bir yanlışlık varsa düzeltilmesini rica ederiz efendim.
Bir de şunu
sormak istiyorum: Trakyada yüz binlerce dönüm arazi el değiştirdi.
Acaba bu taban fiyatlarını düşük tutmanızda köylü elindeki
araziyi çıkarsın, arazi belirli ellerde toplulaşsın
amacı var mıdır?
Bir de
toplulaştırmada artık araziler oluyor, bunlar köy tüzel
kişiliklerine bırakılmıyor, bunun yerine satışa
çıkartılıyor. Bunların, köyün yüzde 10 olarak kesilen
artık arazilerinin köy tüzel kişiliğine
bırakılması bu insanların en doğal hakkı
değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Değirmendereli.
Süremiz bitti ama
yani yazılı cevap veriniz lütfen.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Çok özür dilerim Sayın Başkan.
Biraz evvel KDV
konusunda Sayın Bakan, kanun mu üstün tebliğ mi üstün
Kanun tabii
üstündür. Bu konuda KDV konusunu tekrar bir gözden geçirmenizi özellikle
istirham ediyorum, açıklığa kavuşması lazım.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Hayhay.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Kanun bence daha üstündür efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bence yok, zaten üstündür.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Bence değil, özür dilerim. Benceyi geri
alıyorum, kanun daha üstündür.
BAŞKAN
Herhâlde efendim.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
İkinci bölüm
üzerindeki maddeler üzerinde hiçbir önerge görünmüyor.
Şimdi
maddeleri sırasıyla oylarınıza sunacağım.
Madde 5e
bağlı 8/H maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/I maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/İ maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/J maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5e
bağlı 8/K maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 7yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 8i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 9u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 10u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 11i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 12yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
. Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 564 sıra sayılı Tasarının
açık oylama sonucu:
Oy
sayısı: 234
Kabul: 232
Ret: 1
Çekimser: 1(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mine Lök Beyaz Fehmi
Küpçü
Diyarbakır Bolu
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, Sayın Bakan söz vereceğim size ama
Sayın Korkmaz sisteme girmiş, bir dakika ona söz vereceğim.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Gaziantep Islahiye Belediyesi tarafından 30 Mart yerel seçimlerinden önce
memur kadrosuna atanan 51 uzman erbaşın seçimlerden sonra işten
çıkarılmasının hukuksuzluk olduğuna ve bu konunun bir
önce çözümlenmesi için Hükûmeti ve Gaziantep milletvekillerini göreve
ettiğine ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben, bu vesileyle
önce kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Ancak,
bir hukuksuzluğu da Genel Kurulumuzla paylaşmak istiyorum. Eminim
Gaziantep milletvekillerimiz de burada, onları da en azından
hakkaniyet, adalet duygularıyla hareket etmek üzere bu konuyla ilgili
bilgilendirmek istediğim için söz istedim.
Şimdi, 51
uzman erbaş 30 Mart yerel seçimlerinden önce Islahiye Belediyesi
tarafından alınıyor memur kadrosuna atanıyor, seçimlerden
sonra da yeni seçilen belediye başkanı Efendim ben bunları
almadım, bunlar benim memurum
değildir. diye hukuksuz bir biçimde kapı dışarı
ediyor. Bu tür uygulamaların ne devlet geleneğimize ne adalet
duygusuna hizmet etmediğini hatırlatmak istiyorum ve bu konunun bir
an önce çözümlenmesi için hem Hükûmeti hem de Gaziantep milletvekillerini
göreve davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578
Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları
(1/788, 2/1599) (S. Sayısı: 564) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Bakanı teşekkür konuşması için kürsüye davet
ediyorum.
Buyurunuz efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok
teşekkür ediyorum.
Bugün, gerçekten
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Türkiyenin sadece bugünü için değil,
önümüzdeki yüzyılı için de çok ama çok önemli sonuçlar doğuracak
olan, çok hayırlı bir tasarıyı bir an önce yasalaştırdı.
Ben, bütün milletvekillerimize, muhalefet partilerimizin çok kıymetli
üyelerine, milletvekillerimize, grup başkan vekilleri ve tüm grup
üyelerine, gerek Cumhuriyet Halk Partisinin gerek Milliyetçi Hareket Partisinin
gerek Halkların Demokratik Partisinin ve Adalet ve Kalkınma Partisinin
tüm üyelerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Biz kimsenin
mülkiyet hakkına ait yeni bir düzenleme, bunu engelleme gibi bir yeni
mevzuat getirmedik; bütün milletvekillerimizin ve bütün milletimizin bundan
müsterih olması lazım. Bizim endişemiz şu, sorunumuz
şu: Bizim tarım arazilerimiz, millî zenginliğimiz, ulusal
varlığımız bölüne bölüne değerlendirilemez,
kullanılamaz hâle gelmiş. Biz diyoruz ki mirasçılara: Size
seçenekler sunuyoruz, bu seçeneklerden birinde anlaşın ve bu
varlığı koruyun; ya aile malları ortaklığı
şeklinde bir arada bunu işletin, birlikte ya
anlaşamıyorsanız bir limitet şirket kurun, herkes mirastaki
payı oranında burada hissedar olsun, bu şirketi birlikte
işletin veya kendi aranızda anlaştığınız
şekilde birine devredin. Kalan artıkları vesaireleri,
toplulaştırma projeleriyle yine o bölgede hak sahipleri başta
olmak üzere, onlar yoksa o bölgedeki çiftçiler olmak üzere, yine o bölgede
kalacak şekilde biz verilmesini öngörüyoruz. Buradaki mevzuat bu, onun
için
Bir başka
husus şu: Bir sayın milletvekilimiz söyledi; Acaba mülkiyet
hakkına burada bir tecavüz mü söz konusu? Haşa, öyle bir şey
yok. Daha önce bu kanunla ilgili yaptığımız düzenlemede
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunuyla
ilgili konu Anayasa Mahkemesinde görüşüldü, bu vasfıyla
görüşüldü ve bunun bir mülkiyet hakkı ihlali
yaratmadığına da Anayasa Mahkemesi hükmetti. Anayasa
Mahkemesinin 17/5/2012 tarih ve esas 2011/58, 2012/70 sayılı
Kararıyla bunun Anayasaya aykırı olmadığı hüküm
altına ayrıca alındı.
Biz,
toprağımızı daha verimli işleteceğiz. Böylece o
araziyi bir şekilde alan mirasçı veya o ortaklar veya o şirket
mensupları, o kardeşler, o vârisler, karınlarını
doyuracak şekilde o toprak üzerinde, o çiftlik üzerinde, o işletme
üzerinde yeni bir düzenleme imkânına kavuşmuş olacaklar. O
araziye artık kendileri hukuken de sahipleri olacağı için
yatırım yapabilecekler, mekanizasyon yapabilecekler ve daha verimli
işletme imkânına kavuşmuş olacaklar.
Çok
hayırlı bir kanun olduğunu düşünüyorum. 2005te bizi
suçladılar Niye daha önce getirmediniz? 5403 sayılı Kanunla
biz önce parselin 10 dekarın altına bölünemeyeceğine dair hüküm
getirdik, sonra bunu 20 dekara çıkardık, şimdi de
işletmeyle ilgili olarak getiriyoruz.
Sonuçta, bu bir
süreç, sosyal komplikasyonları da olsun istemiyoruz, herkesin mutabık
kaldığı, aynen bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi tablosunda
olduğu gibi herkesin mutabakatıyla, herkesin arzusuyla Türkiyenin
yaklaşık yüz yıllık bir meselesi, bir sorunu bugün bu
şekilde hâl yoluna, çözüm yoluna girmiş oldu.
Ben, hepinize çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Eker.
Sayın
Mazıcıoğlu, buyurunuz efendim deminki konuşmayla ilgili.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Gaziantep Milletvekili Halil
Mazıcıoğlunun, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli
vekillerim, Nevzat Vekilimin söylediği konuyla ilgili cevap vermek
istiyorum. Bahsettiği yer Gaziantepin İslâhiye ilçesi. Maalesef
seçimde bu işler oluyor ama gerçeğini benden duymanızı
istiyorum. Sayın mevcut belediye başkanı, kaybedeceğini
anlayınca giderayak 51 tane uzman çavuş alıyor. Bunların ailesiyle
de görüşme şansım oldu. İslâhiye Belediyemizin bunları
ödeyecek, aylığını ödeyecek durumu dahi yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, ikisi de aynı partinin, sizin
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Hayır, aynı parti değil, Demokrat
Parti; aynı parti değil Nevzat Beyciğim. Büyük Birlik Partisine
geçti sonra, AK PARTİli falan değil. Gideceğini anlayınca,
seçilemeyeceğini anlayınca, ondan sonra, böyle bir olay
yapmış. Ailesiyle de görüştüğümüzde Vekilim
haklısınız
Dedim: Bunu belediye başkanının
ödeme şansı yok. O konuda bilginiz olsun ve bu konuya, tüm Gaziantep
milletvekilleri olaya hâkim, bilginiz olsun.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Mazıcıoğlu.
4üncü sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 531)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Böylece,
alınan karar gereğince, özel gündemde yer alan (9/8), (9/3), (9/4),
(9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerini
görüşmek için 5 Mayıs 2014 Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.21