TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
84üncü Birleşim
5 Mayıs 2014 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan'ın, 1 Mayısta yaşanan olaylara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan'ın, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisinin kurulmasına
onay verilmesi ve PKKnın son günlerde artan şiddet olaylarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Genel Kurul görüşmelerinin Meclis
TVden yayınlanması için Meclis Başkanlığına
başvuruda bulunduğuna ancak bunun mümkün olmayacağıyla
ilgili Meclis Başkanlığının yazısını
aldıklarına ve görüşmeler İnternetten de
yayınlanmadığı için yayınlanana kadar ara verilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın, Meclis Başkanı Cemil Çiçek Parlamentoya
gönderilen fezlekeleri milletin vekillerinden sakladığı için
milletvekillerinin inceleme hakkından mahrum
bırakıldığına ve Genel Kurul görüşmelerinin TV
3ten yayınlanması için kendilerinin de Meclis
Başkanlığına başvurduklarına ve olumsuz cevap
aldıklarına ilişkin açıklaması
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken'in, Meclis Başkanlığının Genel
Kurul görüşmelerinin Meclis TVden yayınlanmamasıyla ilgili
tutumunun kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli'nin, Genel Kurul görüşmelerinin İnternetten
canlı olarak yayınlandığına, Meclis TVnin bugüne özel
ve farklı bir uygulamasının ve görüşmelerin kamuoyundan kaçırılması
gibi bir iddianın geçerliliğinin olmadığına
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TRT Genel Müdürlüğüyle yapılan
sözleşmeye göre, Meclis soruşturması gibi önemli günlerde Genel
Kurul görüşmelerinin yayınlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt'ün, hayatını kaybeden Balyoz davası
hükümlüsü Albay Murat Özenalpe rahmet, ailesi ve sevenlerine
başsağlığı dilediğine ve Balyoz davasından
ceza alanların Anayasa Mahkemesine yaptıkları başvurunun
bir an evvel sonuçlandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı'nın, Hükûmetin, cezaevlerinde kalan
çocukların sorunlarını araştırması ve acilen
çözmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş'ın, Gökçeadada yaşanan sel felaketi nedeniyle
Hükûmetin acil tedbir alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Kayseri Milletvekili
İsmail Tamer'in, 5 Mayıs Dünya Ebeler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
10.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan'ın, İnternetteki yoğunluktan dolayı
kayıt yaptıramayan ikinci basamak öğrencilerine ÖSYMnin ek süre
vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili
Musa Çam'ın, TRTnin böyle önemli bir günde yayın
yapmamasını kınayıp protesto ettiğine ve 1 Mayıs
Emek ve Dayanışma Gününe ilişkin açıklaması
12.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir'in, Muğla Seydikemerde yaşanan dolu felaketinin
giderilmesi konusunda Hükûmetin desteğini beklediklerine ilişkin
açıklaması
13.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, HDP olarak, 1
Mayısta Taksime yürümek isteyenlere yönelik polis terörünün bütün
sorumluluğunun AKP Hükûmetinde olduğunu belirtmek istediklerine ve
mülki amirler ya da güvenlik güçleri hakkında herhangi bir
soruşturmanın başlatılmamış olmasını
kınadıklarına ilişkin tekraren açıklaması
14.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Gökçeadada yaşanan sel felaketi
nedeniyle Hükûmetin acil tedbir alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- İzmir Milletvkili
Oktay Vural'ın, İç Tüzüke göre, Meclis soruşturmasında
hangi fiillerin hangi kanun nizamına aykırı olduğunun
gerekçe gösterilerek belirtilmesi gerektiğine ve en son verilen önergenin
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi olması
sebebiyle diğer Meclis soruşturması önergelerinin önüne
alınamayacağına ilişkin açıklaması
16.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergesinin, (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergeleri görüşüldükten sonra işleme
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan'ın, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan
Bayraktar hakkındaki takipsizlik kararı fezleke sürecini kestiği
için 4 bakanla ilgili toplu oylama yapılamayacağına, diğer
3 bakanla ilgili ayrı bir önerge verilerek (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesinin düşmesi gerektiğine ve bu durumda
(9/5) esas numaralı Meclis Soruştarması Önergesinin de geri
çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli'nin, herhangi bir bakan hakkında soruşturma önergesi
verilebilmesi için herhangi bir fezleke ya da mahkemelerden herhangi bir bilgi,
belge ve dosya gelmesine gerek olmadığına, gerek olsa bile
takipsizlik kararının kesinleşmediğine ve Danışma
Kurulu kararı ya da grup önerisiyle soruşturma önergelerinin görüşülme
sırası ve gününün değiştirilebileceğine ilişkin
açıklaması
19.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli'nin, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergesi kabul edilerek bir soruşturma komisyonu kurulduğuna ve
aynı konuda aynı iş için ikinci bir soruşturma komisyonu
kurulmasının hukuken ve fiilen mümkün olmadığına
ilişkin açıklaması
20.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, (9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi
dışındaki (9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergeleri ile kabul edilen (9/8) esas numaralı
Meclis Soruşturması Önergesi arasında farklılıklar
olduğuna ve bu önergelerin görüşülmesinin Anayasanın
verdiği bir hak olduğuna ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvkili
Oktay Vural'ın, (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergelerinin görüşülmesi gerektiğine
ilişkin tekraren açıklaması
22.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, İstanbul Milletvekili Egemen
Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Egemen Bağış'ın, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki ve Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray'ın, İstanbul Milletvekili Egemen
Bağışın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Mardin Milletvekili
Muammer Güler'in, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken'in, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın usul
tartışması üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli'nin, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın (9/3) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın
(9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal'ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken'in, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Konya Milletvekili Faruk
Bal'ın, Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Mersin Milletvekili Mehmet Zafer
Çağlayanın (9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Mersin Milletvekili Mehmet
Zafer Çağlayanın (9/3) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Mersin Milletvekili
Mehmet Zafer Çağlayan'ın, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Mersin Milletvekili Mehmet Zafer
Çağlayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
13.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, Şanlıurfa Milletvekili A. Emin Önenin (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş'ın, Sinop Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
15.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray'ın, İstanbul Milletvekili Egemen
Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
16.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak'ın, İstanbul Milletvekili Egemen
Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
17.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul Milletvekili Egemen
Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli'nin, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İstanbul
Milletvekili Metin Külünkün (9/5) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
20.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk'ün, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İstanbul
Milletvekili Metin Külünkün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
22.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk'ün, tekraren, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
23.- Konya Milletvekili Faruk
Bal'ın, Çanakkale Milletvekili Mehmet Danişin (9/5) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına
ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
24.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan'ın, Mardin Milletvekili Muammer Gülerin (9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Şırnakta kaplıcaların bulunduğu bölgelerdeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/922)
2.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19 milletvekilinin, iktisadi ve idari bilimler
fakültesi mezunlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/923)
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 19 milletvekilinin, boşanma
olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/924)
B) Önergeler
1.- Bursa Milletvekili Sena
Kalelinin, (2/1978) esas numaralı İstanbul İli Adalar
İlçesi Sınırlarında Bulunan Demokrasi ve Özgürlükler
Adasının Adının Demokrasi ve İnsan Hakları Adası
Olarak Değiştirilmesi ve Adada Demokrasi ve İnsan Hakları
Müzesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin geri
alındığına ilişkin önergesi (4/156)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, gündemin
Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 2, 3, 4 ve
5inci sıralarında yer alan (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergelerinin, bu kısmın
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve bu kısımda yer alan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, büyük bir yüklenme olması
sebebiyle İnternet yayınlarında aksaklık olduğuna ve
bu aksaklığın giderilmesinin takipçisi olacaklarına
ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesinin, 29/4/2014 tarihli 82nci Birleşimde
kabul edilen siyasi parti grubu önerisiyle gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının 1inci sırasına alındığı
için bu önergeyi işleme almama yönünde bir tutum sergilemesinin mümkün
olmadığına ve İç Tüzükte birden fazla bakanın veya
birden fazla fiilin bir Meclis soruşturması önergesinde yer alıp
alamayacağına dair bir kural bulunmadığına
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, Meclis TVnin, tüm Türkiyede
365 farklı noktadan yayın yapan TÜRK TELEKOM sunucularından
sorunsuz olarak İnternet üzerinden yayın yapmasının sağlandığına
ilişkin konuşması
IX.- MECLİS
SORUŞTURMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Isparta Milletvekili
Süreyya Sadi Bilgiç ve 76 Milletvekilinin; Ekonomi Eski Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan hakkında, bir şahıstan sağlanan miktar
ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında
bu şahsın İrana altın ihracatı yapması
işlerinde imtiyaz sağladığı, Ganadan kaçak yollarla
yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve
idari soruşturmaları engelleyerek altının Dubaiye çıkışını
sağlamaya çalıştığı ve bu eylemlerin
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Muhalefet oluşturduğu, Türk
Ceza Kanununun 204 ve 252nci maddelerine uyduğu; İçişleri Eski
Bakanı Muammer Güler hakkında, bir şahıstan sağlanan
miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın araçlarına
trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı verdiği ve söz
konusu şahıs için koruma polisi görevlendirdiği, bu
şahısla birlikte gözaltına alınan bazı
şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak
istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini
sağladığı, bu şahısla ilgili adli veya istihbari
çalışma yapılıp yapılmadığının
araştırılması için talimat verdiği, bu
şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak
haberlerin engellenmesi için girişimlerde bulunduğu ve bu eylemlerin
Türk Ceza Kanununun 204, 255, 252 ve 285nci maddelerine uyduğu; Avrupa
Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış hakkında, bir
şahıstan sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen
bazı maddi menfaatler karşılığında bu
şahsın turizm belgeli bir otel kiralama girişimi ile
yakınlarına vize alınması işleri için
aracılık ettiği, bu şahısla ilgili bir soruşturma
olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve kuruluşlarda
araştırma yapılmasını sağladığı ve
bu şahsın faaliyeti ile ilgili basında haber
yapılmasının önlenmesi için girişimlerde bulunduğu ve
bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve 252nci maddelerine uyduğu;
Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında,
bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin kendilerine sağlanan ve miktar ve
değeri tespit edilemeyen bazı menfaatler
karşılığında kişiye özel imtiyazlı imar
planlarını onaylattıkları ve imar planlarına
aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz
yumdukları ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini
sağladıkları ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve
257nci maddelerine uyduğu iddialarıyla Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir soruşturma
dosyasında yer alan bir şüphelinin sahte belgelerle ihracat
karşılığı Halk Bankasından çektiği paralarla
altın alıp İrana ihracat işlemlerinde kolaylık
sağlamak, İstanbul Havalimanına inen bir uçakta bulunan
altınla ilgili kaçakçılık eyleminin adli ve idari
soruşturmasını engellemek, ithalat ve ihracat işlemlerine
aracılık eden Halk Bankasının komisyon oranının
düşürülerek zararına yol açmak suretiyle yirmi sekiz defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa muhalefet, Türk Ceza Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen resmi
belgede sahtecilik ve 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez rüşvet
almak suçlarına uyduğu iddiasıyla Ekonomi Eski Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/3)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir soruşturma
dosyasında yer alan bir şüphelinin bürokratik işlerini takip
etmek, bu kişinin babasına İtalyaya giriş vizesi ve oturma
izni alınması konusunda aracı olmak, aynı kişi
hakkında ulusal bir gazetede yayımlanması planlanan
yolsuzluklarla ilgili haberin yayımını durdurmak için tavassutta
bulunmak ve söz konusu kişinin yürüttüğü otel projesine
yardımcı olmak amacıyla bu kişiden üç defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak suçuna uyduğu iddiasıyla
Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış hakkında
bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/4)
4.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bazı iş
adamlarının özellikle arazi işlerinde kolaylık
sağladığı, kültür ve tabiat varlıklarının
statülerinde değişiklik yaparak inşaatlar için özel düzenleme
yapılması için uğraştığı, imara ilişkin
çok sayıda yenileme ile kendisine yakın iş adamlarına
sağladığı rant ile doğrudan ve dolaylı olarak
çıkar elde ettiği ve birden çok kez rüşvet
aldığı, bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak ve imar mevzuatına
aykırı uygulamaları nedeniyle Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanmak suçlarına uyduğu iddiasıyla
Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında
bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/5)
5.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir şahsın trafikte
durdurulmaması için araçlarına trafikte geçiş üstünlüğü
kartı ve koruma polisi verilmesi, bu şahsın
yakınlarının Türk vatandaşlığına
geçirilmesinin sağlanması, aynı şahsın yabancı
bir ülkedeki paravan firmalarının bankalarla olan
sıkıntılarının giderilmesi için İçişleri
Bakanı sıfatıyla referans mektubu yazılması, söz
konusu şahsı MASAKın takip etmesine yol açan ihbarı yapan
emniyet müdürünün tayininin çıkarılması ve söz konusu
şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak
haberlerin engellenmesi karşılığında her bir iş
için ayrı ayrı rüşvet aldığı ve bu eylemlerin
Türk Ceza Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen sahte belge düzenlemek,
255inci maddesinde düzenlenen nüfuz suiistimali, 285inci maddesinde
düzenlenen soruşturmanın gizliliğini ihlal, 283üncü maddesinde
düzenlenen suçluyu kayırma ve 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez
rüşvet almak suçlarına uyduğu iddiasıyla İçişleri
Eski Bakanı Muammer Güler hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/6)
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- (9/8) esas numaralı
Meclis Soruşturması Önergesinin, (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergeleriyle
sırasının değiştirilerek öne
alınmasının ve Çevre ve Şehircilik eski Bakanı
Erdoğan Bayraktar hakkındaki takipsizlik kararı nedeniyle (9/8)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin geri çekilmesinin
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, teknik şartname hazırlama süreçlerine ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/38566)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, madde bağımlısı gençlerin
yaşadıkları sorunlar ve kötü koşullarla ilgili gençlere
uyarıcı mesajlar verecek haber ve programlar hazırlanması
ve medya desteği sağlanması amacıyla yürütülen
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38567)
3.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, gençlerin sivil toplum kuruluşlarının
faaliyetlerine katılımının özendirilmesine yönelik
çalışma ve projelere,
Temel hak ve özgürlüklere yönelik
eğitici faaliyetlerin artırılmasına yönelik
çalışma ve projelere ilişkin,
Soruları ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/38568), (7/38574)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, gençlerin dezavantajlı bireylere yönelik farkındalıklarının
artırılmasına yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38569)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve bu konuda gençler
arasında farkındalığın artırılmasına
yönelik çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38570)
6.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, gençlerin doğada daha fazla zaman geçirmelerine yönelik
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38571)
7.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, gençlik doğa kamplarının sayısının
artırılmasına yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/38572)
8.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, ailelere ve gençlere danışmanlık hizmeti
sağlanmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38573)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, milli ve manevi değerlerin gençlere
tanıtılmasına yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38575)
10.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, suç işleyen gençlerin topluma
kazandırılmasına yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38576)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, ailevi değerlerin gençler tarafından
korunmasını sağlamaya yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38577)
12.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, gençlerin sanat faaliyetlerine
katılımının artırılmasına yönelik
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38578)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, evrensel etik ilkeler ve ahlaki değerler konusunda
gençlerin bilinçlendirilmesine yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı
(7/38579)
14.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, engelli bireylerin sosyal dışlanmasının
önlenmesine yönelik çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/38580)
15.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, gençlerimizin uluslararası alanda rekabet gücünün
artırılmasına yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38581)
16.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, uluslararası gençlik dernekleriyle
işbirliğinin artırılmasına yönelik çalışma
ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38582)
17.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, gençlerin uluslararası rekabet gücünün
artırılmasına yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38583)
18.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, tersine beyin göçünün sağlanmasına yönelik
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38584)
19.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, gençlik değişim programlarının
yaygınlaştırılmasına yönelik çalışma ve
projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38585)
20.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, kırsal alanda yaşayan gençlerin uluslararası
faaliyetlere katılımının teşvikine yönelik
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38586)
21.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında, yıllara
göre Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşların taraf
olduğu davalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38587)
22.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında, yıllara
göre Bakanlık ve bağlı kurum, kuruluşlar bünyesinde görev
yapan kadrolu ve sözleşmeli avukatlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/38588)
23.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak'ın, bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşlarda çalıştırılan
taşeron işçilere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38589)
24.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, dikey geçiş sınavı ile
lisans programlarına geçen ön lisans öğrencilerinin Kredi ve Yurtlar
Kurumundan burs veya kredi alamamasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/38739)
25.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Türkiye'deki yabancı uyruklu gençlere yönelik faaliyet
gösteren sivil toplum kuruluşları ile işbirliğini
arttırmaya yönelik çalışma ve projelere,
Türkiye'deki yabancı
uyruklu gençlere yönelik faaliyet gösteren sivili toplum kuruluşları
ile işbirliğini arttırmaya yönelik çalışma ve
projelere,
Türkiye'deki yabancı
uyruklu öğrencilere kültürümüzü tanıtmak amacıyla tarihi geziler
düzenlenmesine yönelik çalışma ve projelere ilişkin
Soruları ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/38740), (7/38744), (7/38745)
26.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, dezavantajlı gençlerin ve çocukların topluma
kazandırılmasına yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38741)
27.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, gençlik faaliyetleri konusunda gençliğin
bilgilendirilmesini sağlamaya yönelik çalışma ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/38742)
28.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasındaki gençlik ve
izcilik kamplarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/38743)
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, kamu kurum ve
kuruluşlarında işe alım mülakatlarında
ayrımcılık yapıldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris
Güllüce'nin cevabı (7/40205)
30.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka'nın, bağlı, ilgili ya da ilişkili
kuruluşlara karşı vatandaşlar tarafından açılan
davalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/40238)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İller Bankası Genel
Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/40301)
32.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'de kurulması planlanan amonyak depolama
tankına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
İdris Güllüce'nin cevabı (7/40302)
33.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in, ipotekli tarım arazilerine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/40458)
34.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Van-Erciş depremi sonrasında inşa edilen
TOKİ konutlarıyla ilgili sorunların giderilmesine yönelik
yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/40461)
35.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan'ın, SİT alanlarıyla ilgili
usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı
(7/40463)
36.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu'nun, kamu ve özel sektör tarafından
girişilen HES projelerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/40534)
37.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka'nın, Bakanlığın Ar-Ge
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/40653)
38.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, 2013 yılında yabancı ülke
vatandaşlarına yapılan konut satışlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris
Güllüce'nin cevabı (7/40654)
39.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz'ın, Yozgat'ın Yerköy ilçesindeki TOKİ
konutlarıyla ilgili şikâyetlere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/40657)
40.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Van-Erciş Depreminden sonra inşa edilen TOKİ
konutlarının altyapı sorunlarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/40658)
41.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Van-Erciş Depreminden sonra görevlendirilen teknik
personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
İdris Güllüce'nin cevabı (7/40662)
42.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in, TRT'nin seçim sürecindeki yayın politikasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/40902)
43.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, bir televizyon programında söylediklerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/40904)
44.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TRT'nin siyasi partilerin seçim
faaliyetlerine ilişkin yayınlarında iktidar partisine daha fazla
zaman ayırdığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/40915)
45.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Abdullah Paşa Yalısı'nın
usulsüz şekilde kiralandığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/40918)
46.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün'ün, TPAO'nun zarara uğratıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/40981)
47.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer'in, Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatı
kapsamında trafo merkezi yapılacağı iddia edilen bir
tarım arazisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40982)
48.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Beyoğlu'nda bir
vatandaşımızın hayatını kaybettiği olay
esnasında elektrik kesintisi yaşandığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/40983)
49.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında, yıllara
göre, ihale edilen tuz alanları ile Tuz Gölü'nde ihale edilecek tuz
alanlarının tespiti ve ihalesi konusunda yürütülen
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40984)
50.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından yürütülen AR-GE ve inovasyon
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40985)
51.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, MİLGES ve MİLHES projelerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/40986)
52.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından enerji üretim ve tüketim
noktalarında oluşan olumsuz çevresel etki ve faktörlerin saptanarak
önlenmesi adına yürütülen projeler ile hidrojen enerjisi teknolojilerinin
geliştirilmesi için gerçekleştirilen çalışmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/40987)
53.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından çeşitli enerji
kaynaklarının tespiti ve değerlendirilmesi adına yürütülen
projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/40988)
54.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından yürütülen bazı projelere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/40989)
55.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından yürütülen bazı projelere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/40990)
56.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından yürütülen RİTM ve
MİLTES projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40991)
57.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından enerji kaynakları ve
enerji kaynaklarının kullanımı konularında
farkındalığın artırılması adına
yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/40992)
58.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından enerji sektörünün
gelişmesi adına çeşitli alanlarda yürütülen projelere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/40993)
59.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek'in, Kırklareli Doğa Turizmi Master
Planına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/41236)
60.- İzmir Milletvekili
Birgül Ayman Güler'in, 2003-2013 yılları arasında dikilen
ağaç ve fidan sayısı ile bu dikimlerin maliyetine ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/41237)
61.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka'nın, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
şehrin muhtelif yerlerinde gerçekleştirilen ağaç kesimlerine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/41238)
62.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Ankara Macunköy'deki bir alanda bulunan ağaçların
hukuksuz bir biçimde kesildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41240)
63.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan'ın, ormanlık alanların
korunmasına yönelik yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41241)
64.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014 yılları
arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve tanıtım
işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda yapılan harcamalara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/41270)
65.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı olaylarına
ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna dair
yaptıkları yayınlar nedeniyle ceza alan radyo ve televizyonlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/41278)
66.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, TRT'nin yayınlarında
tarafsızlığın ve siyasi partiler arasında fırsat
eşitliğinin sağlanması konusunda yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/41281)
67.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan'ın, TRT yayınlarında siyasi partilere ayrılan
sürelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/41292)
68.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sıtkı Güvenç'in, RTÜK üyelerinin Kahramanmaraş'taki
bir yerel TV'yi şifahen uyardığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/41294)
69.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014 yılları
arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve tanıtım
işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda yapılan harcamalara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/41338)
70.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014 yılları
arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve tanıtım
işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda yapılan harcamalara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı
(7/41343)
71.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu'nun, son 10 yıllık dönemde kesilen ağaçlara ve zarar
verilen orman alanlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41490)
72.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Milli Parklar Yönetmeliği'nde
yapılan bir değişikliğe ve milli parkların imara
açılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41491)
73.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, Milli Parklar Yönetmeliğindeki
bir değişikliğe ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41494)
74.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2003-2013 yılları
arasında kamu kurum ve kuruluşlarında işe alınan
yabancı uyruklu kişilere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/41566)
75.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Vahdettin Köşkünün gizlice
yıkıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/41567)
76.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da
Bakanlığa ait olan arsa ve araziler ile bunların satış
ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/41664)
77.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları
arasında şahsının ve ailesinin mal
varlığındaki değişime ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/41674)
78.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da Bakanlığa ait
olan arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama
işlemlerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin
cevabı (7/41675)
79.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde
Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış ve
kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekçi'nin cevabı (7/41676)
80.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde
Bakanlığa ait arsa ve arazilere ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/41677)
81.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, Suudi Arabistan-Türkiye arasındaki
yıllık ticaret hacmine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/41678)
82.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan'ın, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile ticarete ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/41679)
83.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, İran ile Türkiye arasındaki
yıllık ticaret hacmine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/41680)
84.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da
Bakanlığa ait olan arsa ve araziler ile bunların satış
ve kiralama işlemlerine,
Ankara ilinde
Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış ve
kiralama işlemlerine,
Ankara ilinde
Bakanlığa ait arsa ve arazilere ilişkin
Soruları ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41804),
(7/41805), (7/41806)
85.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın, Milli Parklar Yönetmeliği'nde yapılan bir
değişikliğe ve milli parkların imara
açılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41808)
86.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka'nın, Ankara'nın Beypazarı ilçesindeki bir
alanın milli park ilan edilmesine ve bu alandaki kiralamalarla ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/41809)
87.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, orman işçilerine kadro verilip
verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41811)
88.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Sayıştayın iş süreçleri ve faaliyetler
ile savunma ve güvenlik denetimlerine ağırlık vermesine yönelik
projelerine,
Sayıştayın
dış paydaş ve medya ile ilişkilerine yönelik
çalışmalara,
Sayıştayın
iletişim stratejisine,
Sayıştayın
yönetim bilgi sistemi, kurumsal risk kütüğü ve risk azaltma
planının geliştirilmesi adına yürütülen projelere,
Sayıştay
raporlarının etkisinin artırılmasına yönelik
çalışmalara,
Sayıştayın TBMM
ve denetlenen kurumlar ile iletişim stratejisine,
Sayıştayın
mesleki konularda ulusal ve uluslararası düzeyde araştırma ve
inceleme çalışmalarının geliştirilmesi kapsamında
yürütülen projelere,
Sayıştayın
bilgisayar destekli denetimin yaygınlaştırılması
adına yürüttüğü çalışmalara,
Sayıştayın
bilgi paylaşımı kapsamında yürüttüğü projelere,
Sayıştayın
insan kaynakları yönetim stratejisine,
Sayıştayın
hizmet içi eğitim politikasına,
Sayıştayın
yargılama süreçlerinin geliştirilmesi kapsamında yürüttüğü
projelere,
Sayıştayın
kendi dış denetim standartlarının oluşturulması
adına yürüttüğü projelere,
Sayıştayın
kurum için çalışma ortamının geliştirilmesi adına
yürütülen projelere,
Sayıştayın
denetim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması
kapsamında yürütülen projelere,
2002-2014 yılları
arasında Sayıştayın uluslararası alanda yürüttüğü
işbirliği çalışmalarına,
Sayıştaya
yapılan ihbar ve şikayetler ile ihbar ve şikayet sistemi
kurulmasın,
Sayıştayın
dış paydaş ve medya ile ilişkilerine yönelik
çalışmalara,
Sayıştayın
denetim kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalara,
Sayıştayın
diğer denetim birimleriyle işbirliğinin geliştirilmesine
yönelik projelere,
Sayıştay
denetimleri hakkındaki çeşitli hususlara,
Sayıştayın
denetim kültürünün geliştirilmesi adına yürüttüğü projelere,
Sayıştayın
kurumsal yönetim ve insan kaynakları kapasitesinin
artırılmasına yönelik çalışmalara,
Sayıştayın
tanıtılmasına yönelik çalışmalara,
Sayıştay
raporlarının etkisinin artırılmasına yönelik
çalışmalara,
Sayıştayın
kamu idarelerinin denetim standartlarına uyumunun
artırılması adına yürüttüğü projelere,
Sayıştayın
denetim sonuçlarının paylaşımı konusunda
karşılaştığı sorunlara,
Sayıştay
raporları eliyle risk alanlarının belirlenmesi kapsamında
yürütülen projelere,
Sayıştayın
kurum içi eğitim faaliyetleri ile uluslararası işbirliğinin
artırılması adına yürüttüğü çalışmalara,
Sayıştayın
uygulama altyapısının güçlendirilmesi kapsamında
yürüttüğü çalışmalara,
Sayıştayın
kamu idarelerinin denetim birimlerinin kapasitesinin artırılması
kapsamında yürüttüğü çalışmalara ilişkin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından soruları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/41850) (7/41851) (7/41852) (7/41853)
(7/41854) (7/41855) (7/41856) (7/41857) (7/41858) (7/41859) (7/41860) (7/41861)
(7/41862) (7/41863) (7/41864) (7/41865) (7/41866) (7/41867) (7/41868) (7/41869)
(7/41870) (7/41871) (7/41872) (7/41873) (7/41874) (7/41875) (7/41876) (7/41877)
(7/41878) (7/41879) (7/41880)
89.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, Irak ile Türkiye arasındaki
yıllık ticaret hacmine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/41967)
90.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, Rusya ile Türkiye arasındaki
yıllık ticaret hacmine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/41968)
5 Mayıs 2014
Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlayacağız.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Yalnız ilk
arkadaşımı okumadan evvel, anons etmeden evvel Genel Kurulda
sükûneti sağlayabilirsek eğer sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlarım. Rica ediyorum
Gündem
dışı ilk söz 1 Mayısta yaşanan olaylar hakkında
söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplana aittir.
Buyurun Sayın
Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan'ın, 1 Mayısta yaşanan olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
1 Mayıs tüm
dünyada işçi sınıfının demokratik hak ve
özgürlüklerini kullanma adına bu uğurda mücadelenin, birliğin ve
dayanışmanın yaşama geçirilmesinin ifade edildiği bir
gün olarak kutlanıyor, kutlandı da. Ne yazıktır ki
Türkiyede 1 Mayıs İşçi Bayramı yasakçı bir
anlayışla şiddetin uygulandığı, keyfî
gözaltıların olduğu, bayramdan ve dayanışmadan çok,
toplumu geren bir bayram algısı oluşturmaya
çalışılıyor. Taksimde 1 Mayıs 1977 yılında
yitirdiğimiz canların, dökülen kanların hâlâ faillerinin
bulunmadığı bir ortamda Hükûmetin Taksimi yasaklaması
özgürlükler ve demokrasi adına utanç vericidir. Emekçilerle Taksime
inatlaşmanız neden değerli milletvekilleri? Nedir sizi bu kadar korkutan? Hatırlarsanız
geçen yıl Taksime çıkan tüm yolları kapattınız, bu
yöne giden şehir hatlarını ve diğer toplu taşıma
araçlarını bir gün öncesinden yasakladınız. Hatta âdeta
olağanüstü hâl ilan edercesine Taksim yönüne giden Unkapanı
Köprüsünün ayaklarını bile kaldırdınız. Bu,
savaşta bile rahat alınabilecek bir karar değilken Hükûmetiniz
ve Sayın Valiniz bu kararı çok rahatlıkla aldı. Bu sene de
1 Mayısta yine benzeri olaylar yaşattınız topluma. Tüm
yolları TOMAlarınızla, kolluk kuvvetlerinizle kapatarak,
orantısız güç kullanarak, şiddet uygulayarak, manevi
işkence yaparak âdeta 1 Mayısı işçi sınıfına
zehir ettiniz. Taksim yönüne giden, gitmek isteyen ilgili ilgisiz 170 kişi
gözaltına alındı sayenizde. Yasada gözaltı süresi kırk
sekiz saat olmasına rağmen iki defa ek gözaltı süresini uzatarak
keyfî bir uygulamayla dört güne kadar çıkarttınız. Sonra da
hiçbir şey olmamışçasına bu sabah serbest
bıraktınız.
Değerli
milletvekilleri, hani hukuk devleti, hani hukukun üstünlüğü, hani ileri demokrasi,
hani özgürlükten yana olan Adalet ve Kalkınma Partisi? Size önerim
şudur değerli milletvekilleri, işçi sınıfından bu
kadar korkmaya gerek yok. Bu Taksim fobisinden de artık ne olursunuz
kurtulun ve toplumu bu kadar germeyin, toplumu bu kadar germeye hiç
hakkınız yok. Bakın, sizin yasak
koymadığınız 1 Mayıs törenlerinde Türkiye'nin birçok
ilinde hiç olumsuz bir olay yaşanmadı, bari bundan bir ders
çıkarın. Toplumu bu uygulamalarınızla korkutmayı,
sindirmeyi, baskı altına almayı düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz. Gün gelir bunun altında
kalırsınız, bunu zapt edemezsiniz. İşçi
sınıfına 1 Mayısın gerçekten bayram olmasını
mı istiyorsunuz? Size birkaç önerim var, gelin beraber yapalım:
Taşeron işçi çalıştırılmasını ortadan
kaldıralım. Sendikalı olmayı işten atılma nedeni
olmaktan çıkaralım. Kamu emekçileri dâhil tüm çalışanlara
grevli toplu sözleşme hakkını gelin beraber verelim. Asgari
ücreti açlık sınırının üzerinde tutalım.
Çalışanlara yaşanabilir bir ücret verelim.
Değerli
milletvekilleri, işçi sınıfına gerçekten bayram
yaşatacaksak gelin bu yukarıda saydığımızı
Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yasallaştıralım ve bir an önce çıkaralım.
Değerli
milletvekilleri, yarın 6 Mayıs, yine sizi korkutan bir gün; Deniz
Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnanın idam edilişlerinin
üzerinden kırk iki yıl geçmiş. Gördüğünüz gibi üzerinden
kırk iki yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ
düşünceleri Türkiye gündeminde
olmaya devam ediyor. 3 yoldaşımız yaşamlarını
işçi sınıfı ve emekçilerin özgürlükleri için, tam
bağımsız Türkiye için
korkusuzca feda ettiler. Bu yasaklı anlayış
Korkum şudur
ki yarın 6 Mayısta 3 fidanın yaşamını
yitirdiği, baharında yaşamlarını feda ettikleri bugün
de yine baskı, yine şiddet, yine orantısız güç kullanacaksınız. Bunun bir daha
yaşanmaması adına, toplumdaki özgürlüklerin ve demokrasinin
yerleşmesi adına, gelin bu inatlaşmanızdan vazgeçin.
Yarın 6
Mayıs olması nedeniyle bu 3
fidanın devrimci duruşları karşısında bir kez
daha saygıyla eğiliyor, huzurunuzda hepinize teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Genel Kurul
görüşmelerinin Meclis TVden yayınlanması için Meclis
Başkanlığına başvuruda bulunduğuna ancak bunun
mümkün olmayacağıyla ilgili Meclis
Başkanlığının yazısını aldıklarına
ve görüşmeler İnternetten de yayınlanmadığı için
yayınlanana kadar ara verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bugünkü görüşmelerin Meclis Televizyonundan
yayınlanması için geçtiğimiz cuma günü Meclis
Başkanlığına başvuruda bulundum. Meclis ile
-Türkiye Büyük Millet Meclisi ile- TRT
arasında yapılan protokole göre yayın olan salı,
çarşamba, perşembe günleri dışında herhangi bir özel
oturumun, özel nitelikli bir görüşmenin olması hâlinde bunun da
yayınlanacağı hükmü vardı. Bu hükmü Sayın Başkana
hatırlattık. Ancak, kendileri bu sabah bize vermiş olduğu
cevapta bunun mümkün olmadığını ifade etti. Ben saat
13.30da Sayın Meclis Başkanını aradım, bu
yazıyı aldığımızı söyledim. Esasen, sizden
farklı bir yazı beklemiyorduk. Bu talebimizi reddedeceğinizi
bekliyorduk. Aksi bir sürpriz olurdu, aksi bir tutum takınmanız.
Çünkü bu görüşmelerin yayınlanmaması konusunda Meclis
Başkanlığının Hükûmetle bir mutabakatı
vardı, özellikle milletin gözünden bu görüşmelerin
kaçırılması için yayın olmayan bir güne konulmuştur bu
görüşmeler ve bu konudaki talebimiz de reddedilmiştir. Ancak,
kendisine şunu hatırlattım: İnternette bir sorun var,
İnternetten de yayınlanmayabilir, böyle bir tehlike görüyorum,
lütfen buna müdahale edin. Şu anda aldığım bilgiye göre bu
görüşmeler İnternetten yayınlanmamaktadır Sayın
Başkan. O nedenle, yayınlanana kadar bu görüşmelere ara
vermenizi talep ediyorum efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın,
Meclis Başkanı Cemil Çiçek Parlamentoya gönderilen fezlekeleri
milletin vekillerinden sakladığı için milletvekillerinin
inceleme hakkından mahrum bırakıldığına ve Genel
Kurul görüşmelerinin TV 3ten yayınlanması için kendilerinin de
Meclis Başkanlığına başvurduklarına ve olumsuz
cevap aldıklarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, maalesef,
Parlamentoya gönderilen fezlekeleri milletin vekillerinden saklamış,
milletin vekillerinin inceleme ve takdir hakkını
kullanmasını engellemiştir. Bizatihi millî egemenliğe darbe
vurulmuştur. Milletvekilleri olarak bizler Parlamentoda bulunan Sayın
Cemil Çiçekin ve bürokratların bildiği, okuduğu fezlekeleri inceleme
hakkından mahrum bırakıldık. Türk milleti bizi buraya
egemenlik yetkisini kullanmak üzere gönderdi ama Meclis
Başkanlığı, maalesef, bu yetkimizi engelledi.
Şimdi de yine
TRTye sırf Türkiye Büyük Millet Meclisi yayınlarından, Türkiye
Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinden milletin haberdar olması için tahsis
edilmiş kanal Türk milletine kısıtlanmaktadır,
engellenmektedir. Bu, doğrudan doğruya millî iradeye bir
karartmadır. Bu bakımdan, biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına başvurduk. Bu konuda hazırlanan
protokolle aslında TRT 3ün doğrudan doğruya TBMM
yayınları için tahsis edildiği açık ve bununla ilgili bir
protokol imzalanmış ve bu protokolde 5inci madde yayın
süresinde değişiklik yapılmasının önemli ve özel
hâllerde mümkün olduğunu ifade ediyor. Böylesine önemli ve özel durumlarla
ilgili müracaatımızı yaptık ama yine Sayın Meclis
Başkanı bize ret gerekçesini verdi. Huzurunuzda, Sayın
Başkan, milletin milletvekillerinin huzurunda şunu okumak istiyorum.
Bakınız, diyor ki Sayın Başkan verilen cevabi şeyde:
Yayın sürelerindeki değişiklikler aynı zamanda TRT Spor
kanalı olarak yayın yapmakta olan TRT 3 kanalında spor
programlarında, özellikle canlı yayınlarda aksamalara neden
olmaktadır. Bu bakımdan yayın süreleri dışına
çıkamayacağız.
Şimdi, yani
bürokratik oligarşi mi Meclisi yönetiyor? Atanmışlar mı
seçilmişlerin üzerinde? Burada, özellikle naklen yayınlarla ilgili
ifadelerde bulunurken, buyurun bakın Sayın Başkan, TRT, Türkiye
Büyük Millet Meclisine yalan beyanda bulunuyor. Nerede naklen yayın var
saat 14.15te? 14.15te Spor Toto Süper Lig karşılaşma özeti;
Beşiktaş-Kasımpaşa. Beşiktaşlılar da,
Kasımpaşalılar da burada Meclis soruşturma önergelerini
bekliyor, görüşmelerini bekliyor. Ersun Yanal şampiyonluk öyküsü,
hava durumu, spor bülteni, ampute, işte, Fransa-Şili, 38inci hafta
özeti, hava durumu
Burada naklen yayın yok. Bu gerekçelerle TRT, milletin
Meclisinde yapılan görüşmelerin yayınlanmasını
engelliyor. Bu gerekçeler kabul edilebilir gerekçe midir? Canlı yayın
yoktur. Dolayısıyla böyle bir rezalet olmaz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde görüyor bu
atanmışlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural, kayıtlara geçti.
Sayın
Baluken, buyurun.
3.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Meclis
Başkanlığının Genel Kurul görüşmelerinin Meclis
TVden yayınlanmamasıyla ilgili tutumunun kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bu konuyla ilgili Halkların
Demokratik Partisi olarak bizler de 76 milyon halkımızın,
vatandaşımızın bilgi edinme hakkının göz önünde
bulundurulması ve bu nedenle bugünkü tartışmaların
tamamının TRTden naklen yayınlanması için başvuruda
bulunduk. Ancak anladığımız kadarıyla, AK PARTİ
Grubu özellikle bu konuyla ilgili bütün tartışmalardan
halkımızı soyutlamak istiyor. Bu konuda daha önce Meclise
getirmiş oldukları soruşturma önergelerinde 4 bakan
hakkındaki iddiaları, fiilleri ve o fiillerin hangi maddelere
aykırılık taşıdığını da gizleyen
bir usulle bu soruşturma önergesini ele almışlardı. Ancak
daha sonra Meclis Başkanlığına
yaptığımız itirazlar neticesinde, AK PARTİ, İç
Tüzüke aykırı olarak hazırlamış olduğu o
soruşturma önergesini geri çekip, fiili ve hangi maddelere
aykırılık olduğunu yazdı ama onun devamı olarak
da bugün, pazartesi günü Meclis yayınının olmayacağı
biliniyor
Bu konuda İç Tüzük Komisyonunda da ısrarla Meclis
yayınlarının yirmi dört saat boyunca halkımız
tarafından takip edilmesini muhalefet partileri olarak önermemize
rağmen, AK PARTİ Grubu bu değişikliğe karşı
çıktı. Şimdi, anlıyoruz ki kendisini rahatsız eden
konularda, bazı tartışmaları halkımızın
gözünden saklamak için, halkımızın gündeminden kaçırmak
için ısrarla bu Meclis TVyle ilgili yayınlarda bu çözümsüz
tavrını sürdürüyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bugünkü tutumunu da biz bu çerçevede değerlendiriyoruz.
Bunun kabul edilemez olduğunu belirtmek istiyoruz. Meclis
Başkanlık Divanının da Genel Kurula pazartesi günü bu kadar
önemli bir konunun, neredeyse ülkenin altı aydır en önemli gündem
maddesi olan konunun getirilmesini de anlaşılmaz bulduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Canikli
buyurun.
4.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Genel Kurul görüşmelerinin
İnternetten canlı olarak yayınlandığına, Meclis
TVnin bugüne özel ve farklı bir uygulamasının ve
görüşmelerin kamuoyundan kaçırılması gibi bir iddianın
geçerliliğinin olmadığına ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, öncelikle
belirtelim, şu anda İnternetten canlı yayın
yapılıyor. Cep telefonuyla isteyen herkes
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Hayır, o ayrı, o Meclisin içindeki.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bingölün köylerinden İnternet üzerinden takip
yapılamıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - İzin verin lütfen çünkü biraz önce burada
gündeme geldi.
Kimse kimseden bir
şey saklamıyor Sayın Başkan. Şu anda İnternetten
canlı olarak yayınlanıyor. Cep telefonuyla isteyen herkes bu
yayına rahatlıkla ulaşabilir, hiçbir sorun yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Hadi yayınla bakalım, ulaşılıyor mu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, Sayın Canikliyi
işitemiyorum.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Mikrofonunu açın, konuşsun.
BAŞKAN -
Olabilir de işitemiyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dolayısıyla, hiçbiri doğru
değil. Yani İnternetten yayınlanmıyor ya da
kapatılıyor, özellikle yayın engelleniyor. gibi bir ifade, bir
iddia kesinlikle doğru değil. İsteyen herkes İnternetten
bunu izleyebilir, bu bir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) O zaman her zaman İnternetten yapsın Meclis
televizyonu.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O zaman yarın getirseydin ya. Niye bugün getirdin? Yarın
getirseydin ya.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İkincisi, bugüne kadar Meclis Televizyonunun
yayın politikası, yayın kuralları nasıl
uygulanıyorsa bugün de aynı şekilde uygulanıyor. Bu anlamda
özel bir durum yoktur. Bugüne özel bir ayrıcalık, farklı
uygulama söz konusu değildir. Dolayısıyla da bu anlamda da
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Ne zamandan beri TRT Genel Müdürü Meclisin üzerine çıktı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bugün özellikle sanki bu konuşmalar
kamuoyundan, vatandaştan kaçırılıyor gibi bir iddianın
geçerliliği yoktur, altyapısı doğru değildir. Böyle
bir iddianın -hiçbir şekilde somut değildir- hiç bir
geçerliliği yoktur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, izin verirseniz.
Bakın, fezlekeler, bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gönderilen notlar -bilgi notu, fezleke, ne
derseniz deyin- Türkiye'de herkesin elinde bunlar var. Yani sanki bunlar
gizliymiş gibi, sanki Hiç kimse ulaşamamış,
ulaşılamamış, ulaşılamıyor,
ulaşamıyor. gibi iddialar da gerçeği yansıtmıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yarın denetim günü. Yarın yayınlayalım,
yarın.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bunlar bütün Türkiyeye, bütün dünyaya sayfa
sayfa servis edildi. Dolayısıyla eğer o konuda bir bilgi edinme
noktasında bir talebiniz varsa zaten bunlar herkesin İnternetinde,
herkesin elinde var.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Meclis verecek Meclis, illegal değil. Meclis verecek, illegal
yoldan değil, Meclis saklamayacak.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama bakın devlet yönetmek ciddi bir iş
Sayın Başkanım. Üzerinde gizliliği olan bir bilginin,
belgenin elbette kamuoyuna açıklanmasının kuralları
vardır, ona herkesin uyması gerekir. Siz Meclis
Başkanlığını suç işlemeye teşvik
edemezsiniz. Evet, gizli olan bir hususun, bu gizlilik kaldırılmadan
kamuoyuyla paylaşılması bir suçtur ama tekrar söylüyorum; bütün
bunlara rağmen servis edilmiştir bunlar bir yerlerden, herkesin elinde
vardır, gizli kapaklı hiçbir durum söz konusu değildir
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, eğer gizli kapaklı
olmasını istemiyorsa hodri meydan! Yarın yapalım
görüşmeleri, buyurun. Hadi yarın yapalım, buyurun yarın
yapalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, yarın olmaz Sayın
Başkanım, bugün son gün. Bakın, Sayın Başkan,
yarın olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi, hadi bakalım, hodri meydan! Yarın yapalım,
yarın yapalım. Siz gizli servislerle çalışabilirsiniz,
bizim gizli servislerle işimiz yok.
BAŞKAN
Sayın Tanal
Sayın Vural,
Sayın Canikli, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çünkü son gün, bugün son gün, yarın olmaz
Sayın Başkanım, yarın bunları görüşemeyiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yarın çalışalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bunu biliyorsunuz, yarın son gün.
Dolayısıyla bugün görüşmemiz gerekiyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Ben
herkesi dinledim.
Sayın Tanal,
aynı konuda mı konuşacaksınız?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Yahu, daha TRTye
yayınlatamıyorlar efendim, daha TRTye güçleri yetmiyor.
İktidarsız! Muktedir değiller, TRTye
yayınlatamıyorlar.
BAŞKAN
Gürültü kesilebilirse
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkanım, kürsüye yaklaşabilir miyim?
BAŞKAN
Tabii tabii.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yayınlanmıyor efendim. Nerede?
BAŞKAN
Hayır, şimdi, ben İnternet yayınıyla ilgili
arkadaşlara söyleyeceğim. Hepinizi dinledim de onun için.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu Meclis TVnin
BAŞKAN
Hayır, şimdi, önce ben söyleyeceğim. Bu arada gündem
dışılarını bitireyim arkadaşların.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Efendim, İnternetten yayının
BAŞKAN
Hayır, İnternet yayınını şimdi
arkadaşlarımıza huzurunuzda yani teknik personele söylüyorum.
Ama bu arada değerli başkanlarım, şu anda, gündem
dışı için hazırlanmış, benim de söz verdiğim
arkadaşlarımıza söz vereyim, ondan sonra o konuyu takip
edeceğim.
Sayın Tanal,
aynı konuda mı konuşacaksınız?
5.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TRT Genel Müdürlüğüyle
yapılan sözleşmeye göre, Meclis soruşturması gibi önemli
günlerde Genel Kurul görüşmelerinin yayınlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, 1997 yılında
yaşanan başka fezlekelerle ilgili elimde kaynak kitap var. O
fezlekelerde var. O yapılan protokol 3 Ocak 1995 tarihinde yapılan
sözleşme. Bakın, sözleşmenin yapıldığı
tarihten sonra yüce Mecliste, 1997 yılında farklı bakanlarla
ilgili soruşturmalar görüşülmüş ve bunlar halka açık olarak
TRT 3te yayınlanmış. Bu protokol 1995te
yapıldığı hâlde 2011 tarihinde mevcut olan iktidar, tek
başına, keyfî olarak, herhangi bir hukuksal gerekçe
olmaksızın bu sözleşmeyi askıya almıştır.
Sözleşmenin 5inci maddesi diyor ki: Önemli, özel günlerde yayın
yapılabilir.
Benim, Sayın
Başkanlığınızdan istirhamım şu: Ben bu
sözleşmenin fotokopisini, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel
Müdürlüğünün üst yazısının birer fotokopisini
makamınıza sunuyorum. Burada TRT Genel Müdürlüğünün
yazısı şunu diyor: Bu yapılan protokole göre, yani böyle
Meclis soruşturması gibi önemli günlerde, protokolün 5inci maddesi
uyarınca ben yayını yaparım. Yani sporu, vesaireyi,
başka bir şeyi ileri sürmem. Ben bunu vatandaşa
BAŞKAN
Sayın Tanal, anladım da benim resen açın televizyonu deme
hakkım yok. Sayın Meclis Başkanlığına müracaat
ettiniz. Onun verdiği bir cevap var. Bu cevabı beğenirsiniz,
beğenmezsiniz, o konuda bir fikir beyanında da bulunma imkânım
yok. Dolayısıyla ben sizleri dinledim. Teşekkür ederim.
Yalnız
İnternet yayınıyla ilgili takibi yapacağım.
Gündem
dışı ikinci söz, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisinin
kurulmasına onay verilmesi ve PKKnın son günlerde artan şiddet
olayları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü
Türkkana aittir.
Buyurun Sayın
Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Türkiye Kürdistan Demokrat
Partisinin kurulmasına onay verilmesi ve PKKnın son günlerde artan
şiddet olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Kürdistan Demokrat Partisinin kurulmasına İçişleri
Bakanlığı tarafından onay verilmesi ve terör örgütünün son
dönemde artış gösteren eylemleriyle ilgili gündem dışı
söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikli olarak,
bir süre önce kurulmasına onay verilen Türkiye Kürdistan Demokrat
Partisiyle başlamak istiyorum. İçişleri
Bakanlığını ve İçişleri Bakanını böyle
bir partinin isminden dolayı onay verdikleri için esefle
kınıyorum kendilerini.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Öyle bir onay yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Ve bir kez daha soruyorum: Kürdistan neresi? Ben böyle bir yer bilmiyorum.
Haritaya bakıyorum bulamıyorum. Bugüne kadar birilerinin hayalinde
yaşayan ve bundan sonra da hayalinin ötesine geçemeyecek sözde bir
bölgeyi, siz, sadece tabelalarda yaşatırsınız.
Bu konuda
Sayın İçişleri Bakanına bir soru önergesi verdim,
Kürdistan neresi? diye sordum. Ancak yanıt, Bakandan önce BDP Grubundan
bir milletvekili arkadaştan geldi.
Ya,
arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin
uzantısısınız, tamam. Bununla da gurur duyuyorsunuz, ona da
tamam. Biz gönül işlerine karışmayız ama bunu bu kadar çok
belli etmeyin ya da açık açık ilan edin aşkınızı.
Bir yerde iktidara
esip gürleyeceksiniz, verip veriştireceksiniz, daha sonra onlara
methiyeler düzeceksiniz. Onların vermesi gereken cevabı onların
adına da siz vereceksiniz. Hani piyanoda do tuşuna
basarsınız ya, arkasından bakarsınız siden ses
gelmiş, bu da öyle bir şey oldu. Safınızı belli edin.
Gelelim çok
muhterem İçişleri Bakanına. Sen bağımsız
Kürdistan tezini savunan bir partiye onay verdin. Bu, Türkiyede Kürtlerin
bağımsızlığının kabul edilmesi anlamına
mı geliyor? Diyarbakırda daha önce kurulan Kürdistan Gençlik
Hareketi Derneği ve Kürdistan Sanayici ve İşadamları
Derneğinden, isimlerinde Kürdistan kelimesi geçtiği için
kendilerinden tüzük düzeltmeleri istenmişti.
Peki, bu örnekler
varken Türkiye Kürdistan Demokrat Partisinin torpili nereden
kaynaklanıyor? Şimdiden dillendirmeye başladılar zaten.
Yarın öbür gün Diyarbakır başkentimiz. dediğinde ne yapacaksınız,
merak ediyorum.
Polisinizi,
askerinizi tanımıyoruz; dağdaki eli kanlı teröristleri
getirip kendi kolluk kuvvetlerimizi kuracağız. dediklerinde ne
yapacaksınız? Şimdi de durum çok farklı değil.
Sabah uçakta bu
Hükûmette çok önemli yerlerde bulunmuş bir bürokrat arkadaşla
konuştum; şu anda görevde değil, bir özel şirkette
danışmanlık yapıyor, bir elektrik şirketinde, enerji
şirketinde. Diyarbakıra gittim, durum içler acısı ve çok
üzüldüm. Türkiye oraları gözden çıkartmış. diyor. Bu,
sizin arkadaşınız. On yıl sizinle beraber
çalışmış bir bürokrattan bahsediyorum. Sarı,
kırmızı, yeşil renklerden oluşan, sözde bayrak
dedikleri paçavranın Diyarbakırda, Vanda, Hakkâride,
Şırnakta dalgalanmasına izin verecek misiniz? Size soruyorum.
Kendi para birimimizi basacağız, üstüne de bebek katilinin
fotoğrafını koyacağız. dediklerinde
alkışlayacak mısınız siz? Size de soruyorum.
Bu soruların
yanıtını vermek zorundasınız. Bize değil, önce
kendinize. Adına çözüm süreci denilen bu süreçte terör örgütü hiç
güçlenemediği kadar güçlendi, dinlendi, morallendi. Şimdi de
yavaş yavaş şehirlerde eylemlere başladı; şantiye
basıyorlar, adam kaçırıyorlar. Şantiye sahibi il jandarma
komutanına gidiyor, komutandan Bizim elimizden bir şey gelmiyor,
PKKyla uygun bir kanal bulun. cevabını alıyor. Bir
başkası Kuzey Irakta bulunan bir yere para yatırarak
adamlarını kurtarıyor. Kalekol yapımı protesto
ediliyor, askerler kaçırılıyor. Hükûmet de âdeta BDPli
milletvekili arkadaşların gözlerine bakıyor ki Bizim şu askerleri
bir kurtarın. diye. Bu kadar âciz bir hâldesiniz, bu kadar âcizsiniz.
Geçen hafta
Tuncelide jandarma komutanı ölümden döndü. Bunlar da mı Osloda
yaptığınız anlaşmaların maddeleri arasında
veya bir taktik mi? Yarın öbür gün PKK yine eylemlerine başlayacak,
analar ağlayacak, siz hâlâ İmralı canisini serbest
bırakalım mı? diyeceksiniz.
Türkiye
Cumhuriyeti hiçbir döneminde bu kadar âciz bir duruma düşmemişti.
PKKnın önünde koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini diz çöktürdünüz.
PKKnın amacı Türkiye'nin güneydoğusunu sizden koparmaktır
ve siz de hizmet ediyorsunuz. Bölgede önce özerk, sonra da şartlar
olgunlaştığında bağımsız bir devlet
kuranlara siz de payanda oluyorsunuz, suç ortaklarısınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Şimdi, sayın
hatip konuşması sırasında Hükûmet de BDPlilerin gözüne
bakarak askerleri kurtarmasını bekliyor. diyerek, biz sanki
Hükûmetten bir beklenti ya da talep üzerine gitmişiz algısı
oluşturdu; söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeden çünkü diğer
arkadaşımıza da sözünü tamamlattırayım.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Lütfü Beyin burada yapmış
olduğu konuşmanın çerçevesini hiç
anlamadığımı ifade etmek istiyorum. Licede uzun süredir
barış sürecine denk düşmeyecek şekilde karakollar yapan,
kalekollar yapan, güvenlik barajları, HES barajları yapan,
halkın bütün demokratik tepkisel eylemlerine karşı ısrarla
savaş döneminin hafızasını canlandıran AKP Hükûmetinin
uygulamalarını burada getirip partimizle bir şekilde
ilişkilendirmeye çalışıyor.
Orada biz başından beri AKPnin bu savaş
hafızasını canlandıran uygulamalarının çözüm
sürecinin ruhuna denk düşmediğini ifade ettik. Bu uygulamalardan
dolayı gençlik yapısının orada, farklı, kendi karar
süreçleri içerisinde 2 uzman çavuşu alıkoymasıyla ilgili bir
durum yaşandı. Bizler de Halkların Demokratik Partisi
milletvekilleri olarak o uzman çavuşların burnu kanamasın diye,
çözüm süreciyle ilgili farklı herhangi bir sıkıntı
yaşanmasın diye, ülkede otuz yıldır akan kanın tekrar
akması gündemleşmesin diye tamamen kendi irademizle bir inisiyatif
aldık; o inisiyatif neticesinde hem devlet yetkilileriyle hem de oradaki
gençlerle bazı temaslar yürüttük, bazı çalışmalar yürüttük
ve çok şükür ki o uzman çavuşların burnu kanamadan da kendi
ailelerine kavuşmasını sağladık. Bu öyle
utanılacak sıkılınacak, burada açıklaması
yapılamayacak bir durum da değil. Yarın farklı bir durum
olursa yine aynısını yaparız. Keşke bugüne kadar, otuz
yıldır çatışmalı süreç devam ederken bütün bunlar
yapılmış olsaydı.
Bakın, ben
sadece bir duyguyu sizinle paylaşmak istiyorum. Onları almaya
gittiğimizde Grup Başkan Vekilimiz Sayın Pervin Buldan şunu
dedi: Keşke Savaşı bu şekilde kaybettikleri zaman bir
heyet aracı olsaydı da Savaş bugün aramızda olsaydı.
Bu duyguyu siz bilmediğiniz için böyle güncel konularla, Hükûmetin güncel
yaklaşımlarıyla ilişkilendirerek bize saldırı
aracı olarak kullanıyorsunuz. Bunun doğru bir tutum
olmadığını buradan belirtmek istiyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Gündem dışı
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Sayın Hatip
konuşmasında Kürdistan İş Adamları Derneğini
bölücülükle suçladı. Bunun kurucuları arasında benim
kardeşim de var, ben de varım. Söz hakkı istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ya böyle bir şey olur mu canım?
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Böyle bir suçlama olmaz ya!
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Benim de emmimin oğlu var; olur mu böyle bir şey
canım? Ne alakası var?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Ben varım, ben varım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İsminizi
vermeyince bir şey olmaz.
BAŞKAN Sayın Tan, Grup
Başkan Vekiliniz cevap verdi.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
İş adamlarıyla ilgili cevap verilmedi Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Ben
ara vereceğim o zaman. Olmaz yani.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ben şahsıma yönelik sataşmadan dolayı
söz aldım.
BAŞKAN
Hayır, şahsınızla değil, grubunuzla ilgili söylediniz.
Yapmayın yani gerçekten bakın, zaten çok zor bir günü
götüreceğiz. Yani başlangıçta dakika bir, gol bir modeline
geçmeyelim. Verdi cevabını. Üstüne de en az bir dakika ekstradan konuştu.
Yapmayın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bir durumu belirtebilir miyim?
BAŞKAN
Oradan belirtin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Askerleri getiren milletvekilleri olarak bize sataşmada
bulunduğu için ben şahsım adına oradan cevap verdim.
BAŞKAN
Anladım ama bakın, Grup Başkan Vekili olarak ben sizi
ikiletmedim yani.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Kürdistan İş Adamları Derneği
hakkında ben söz almak istiyorum.
BAŞKAN O
Kürdistan İş Adamları
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Orada Kürdistan İş Adamları Derneğiyle ilgili
benim bölücü suçlamam yok.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Bulundu efendim, bulundu.
BAŞKAN
Değil, değil, söylediği şey
Ben dikkatle dinledim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Zira, bütün toplum zaten bölücü olduğunu biliyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, sataşmaya devam ediyor. Bütün
toplum bölücü olduğunu biliyor. diyor.
BAŞKAN
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman
Çelebiye aittir.
Buyurun Sayın
Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tabii ki 1
Mayısla ilgili gelişmeleri değerlendireceğim ama buraya
özellikle poşuyla çıkmamın nedeni şu: Polisin daha önce
Cihan Kırmızıgül üzerinde uyguladığı ve o nedenle
yargılattığı uygulamanın bir başkasını
1 Mayısta gençler üzerinde, gençleri teşhir etme amacıyla zorla
poşu takmaya çalışan polisin ve iktidarın uygulamalarını
protesto etmek için bu poşuyu taktım.
Hepinizi bir kez
daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Başbakan, ustalık döneminde herhâlde yeni
bir, tarihî bir uygulamayı Taksimde başardı. Ustalık
döneminde, sıkıyönetim koşullarında bile uygulanmayan
Hani
sıkıyönetim koşullarında sokağa çıkma
yasağı vardı, bir dönem 1 Mayısı kutlamak için
sokağa çıkanlar, gözetim altına alındı. Burada ise
-belirli bir bölgeye çıkmak- sıkıyönetim
koşullarının ötesinde bir uygulamayla, oraya çıkanlar suçlu
sayıldı, gözetim altına alındı.
Bakın, 171
arkadaşımız, hukuk dışı, yasa dışı
yollarla ve zorla, baskıyla, dayakla gözetim altına alındı,
işkence yapıldı. Ondan sonra dün bırakıldı,
aileler seviniyor, biz seviniyoruz, onlar seviniyor. Sevinecek bir şey
yok. İşte ileri demokrasinin ustalık döneminin Türkiyeyi ne
noktaya taşıdığının ibret belgesi bu
uygulamadır. Çünkü, o uygulamanın içinde tam da yapay bir
uygulamayı başlatan savcılar, polis teşkilatı, bu
arkadaşlarımızın hiç suçu yokken orayı bir abluka
altına aldılar.
Bakın, 2 tane
1 Mayıs dünyada yasaklandı. Birisi Kamboçya, bir diğeri Taksim
Meydanı. Şimdi, değerli arkadaşlarım, Kamboçyadaki
yasağı anladık ama bizim açımızdan Kamboçya
yasağının ötesinde şunu soruyorum, bu Mecliste herkese
soruyorum: Çanakkalede Anzaklar anıldığında bundan sonra
onları Avustralyaya mı göndereceksiniz? (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü, oradan da şehit vermiş insanlar,
şehitleri için Çanakkaleye geliyor. İşçiler de en temel
haklarını kullanıyorlar. Defalarca söyledik 1 Mayıs,
Türkiye işçi sınıfı açısından, emekçi
halkları açısından Taksim Meydanıdır. dedik ve Bu,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararıdır. dedik
aynı zamanda ama hukuk tanımıyorlar.
Altını
çizerek söylüyorum: Dün yapılan uygulamaların, o yasa
dışı gözetim altına almaların esas sorumlusu
iktidardır, Başbakandır, ilgili bakanlardır çünkü o iktidar
yasa tanımıyor, Başbakan yasa tanımıyor, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararını tanımıyor;
iki dudağı arasında Yasakladım. diyor ve uygulamaya
koyuyor. Onun için, aslında dün o 171 kişiyle ilgili yapılan
uygulama esas, yasa dışıdır.
İşte,
Beşiktaşta genel başkan yardımcılarımızdan,
Sayın Şafak Paveyin yaşadığı sorunu
biliyorsunuz; diğer taraftan, Mahmut Tanalın
yaşadıklarını biliyorsunuz; bizim, Şişlide
Sezgin Tanrıkulu ve Musa Çamla beraber
yaşadıklarımızı biliyorsunuz. Abluka altına
alınmış, tam bir ceberut anlayışla, tam bir
faşist yaklaşımla bu bayramı da bize zehir ettiniz. 1 Mayıs
böyle bir gün değildir; işçilerin birlik, mücadele günüdür oysa
iktidar, işçilere müdahale günü olarak bu bayramı bu noktaya
taşımıştır. Buradan bir kez daha kınıyor,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
60ıncı
maddeye göre söz vereceğim.
Sayın
Öğüt
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, hayatını
kaybeden Balyoz davası hükümlüsü Albay Murat Özenalpe rahmet, ailesi ve
sevenlerine başsağlığı dilediğine ve Balyoz
davasından ceza alanların Anayasa Mahkemesine yaptıkları
başvurunun bir an evvel sonuçlandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Balyoz hükümlüleri
toplumun vicdanını yaralamaktadır. En son, geçtiğimiz hafta
Albay Murat Özenalp zulümhanede hayatını kaybetmiştir. Kendisine
bir kez daha rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum. Ne var ki Özenalpın vefatı, Balyoz tutuklamalarıyla
ilgili olarak, gözlerin, yeniden Anayasa Mahkemesine çevrilmesine neden
olmuştur. Nitekim, Balyoz davasından ceza alan pek çok kişinin
Anayasa Mahkemesine yaptıkları bireysel başvurular, altı
aydan fazla süre geçmesine rağmen sonuçlandırılmamıştır.
Bu başvuruların değerlendirilmesi için yeni ölümler mi
beklenmektedir?
Özenalpın ölümüne vicdansızlık,
hukuksuzluk ve vefasızlık neden oldu. diyen Maltepe Askerî
Cezaevindeki arkadaşları, onun için duygularını şöyle
aktarmışlardır: Ama, ölmekle bitmeyeceğiz; neden olanlar,
sessiz kalanlar, hiçbir şey yokmuş gibi yapanlar biliniz, hatta emin
olunuz, öldürmekle bitmeyeceğiz. Muratın kanı üzerinizde,
görüyoruz, beyazda, mavide, hakide. Biliniz, öldürmekle bitmeyeceğiz.
Bu zulmün bir an önce bitmesini istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Atıcı
7.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, Hükûmetin,
cezaevlerinde kalan çocukların sorunlarını
araştırması ve acilen çözmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Türkiye, yine cezaevlerinde bir çocuğa tecavüz edildiği
haberiyle çalkalanıyor. Ceyhan Cezaevinde yatmakta iken kendisine tecavüz
edilen suça itilmiş bir çocuk, ancak tahliye edildikten sonra korkusunu
yenerek bu iğrenç olayı haykırabiliyor. Çocuklarınıza
çığlık atmayı öğretin. diyen bir Bakan ve mensubu
olduğu AKP Hükûmeti, cezaevindeki çocukların
çığlığını duymuyor. AKP Hükûmeti, topluma yeniden
kazandırılması gereken çocuklarımıza cezaevlerinde
sahip çıkamıyor. Başta Ceyhan olmak üzere tüm cezaevlerinde
kalan suça itilmiş çocukların ve cezaevlerindeki annelerinin
yanında kalmak zorunda olan çocukların sorunları
araştırılmalı ve acilen çözülmelidir, Ceyhan Cezaevindeki
ilgililer hakkında da acilen soruşturma başlatılmalıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş
8.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Gökçeadada yaşanan
sel felaketi nedeniyle Hükûmetin acil tedbir alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkale
Gökçeadada, yetkililerin yapmış olduğu açıklamaya göre, 1
Mayısı 2 Mayısa bağlayan gece saat 00.10da
başlayıp 04.00e kadar devam eden sağanak yağış
sonunda oluşan sel, hayatı felç etmiştir. Ev ve iş
yerlerini sular altında bırakan sel, park hâlindeki araçları da
sürüklemiştir. Ayrıca, çok sayıda büyükbaş ve küçükbaş
hayvan telef olmuş, bağ, bahçe ve tarlalar da büyük zarar
görmüştür. Buradan sizlerin aracılığıyla tüm Hükûmet
yetkililerine sesleniyorum: Acilen, çok büyük zarar gören
esnaflarımız da dâhil olmak üzere, orada bu afeti yaşayan
halkımızın ve esnafımızın da zarar ve
ziyanlarının bir an önce karşılanması için burada afet
bölgesi ilan edilerek borçlarının ertelenmesini diliyorum.
Bu vesileyle, tüm Gökçeadadaki hemşehrilerimize
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Tamer
9.-
Kayseri Milletvekili İsmail Tamer'in, 5 Mayıs Dünya Ebeler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü. Türkiyede
yaklaşık 50 bin tane ebe var. Cefakâr, vefakâr olan bu ebelerimizin
bugün de hepsini kutluyorum ve başarılarının
devamını diliyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
10.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, İnternetteki
yoğunluktan dolayı kayıt yaptıramayan ikinci basamak
öğrencilerine ÖSYMnin ek süre vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın bakanların dikkatini çekmek istiyorum:
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi, üniversiteye girecek ikinci basamak
öğrencileri için, kayıt yaptırmak isteyen öğrenciler için,
İnternette aşırı yoğunluktan dolayı bir sorun
yaşandığını belirtiyorlar. Yaklaşık 62 bin
öğrenci, İnternetteki yoğunluktan dolayı sınav
başvurularını yapamamıştır. Önümüzdeki günlerde,
bu öğrenciler hiç olmazsa bir iki gün -belki linklerden dolayı da
olmuş olabilir- süre istemektedirler. Ben Bakanlar Kurulu üyelerimizin,
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezine bir uyarıda
bulunmalarını diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
11.-
İzmir Milletvekili Musa Çam'ın, TRTnin böyle önemli bir günde
yayın yapmamasını kınayıp protesto ettiğine ve 1
Mayıs Emek ve Dayanışma Gününe ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yüzyılın soygununun görüşüleceği
böyle önemli bir günde TRTnin yayın yapmamasını şiddetle
kınıyoruz ve protesto ediyoruz.
1 Mayıs işçi sınıfının
birlik, mücadele, dayanışma gününde İstanbulda olağanüstü
bir gün ve sıkıyönetim yaşandı. Sayın Başbakan
her seferinde diyor ki: Makul bir çoğunluk Taksime gelip kutlayabilir.
Akşamüstü saat 16.00 civarlarında Taksime gittiğimizde, Recep
Güzel ve Gamze Nihal İyidoğan adında iki gencin tek
başlarına Taksime çıkıp slogan atmaya başlayınca
yaka paça alınıp götürüldüğünü orada gördük. AKP faşizmini
açık ve net bir şekilde 1 Mayısta Türkiyenin her tarafında
gördük. Kahrolsun faşizm, yaşasın 1 Mayıs!
BAŞKAN
Sayın Demir
12.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in, Muğla Seydikemerde
yaşanan dolu felaketinin giderilmesi konusunda Hükûmetin desteğini
beklediklerine ilişkin açıklaması
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seydikemer
ilçemizde Karadere, Kumluova ve Karaköyde yaklaşık olarak bin dekar dolayında
plastik örtülü serada ve 400 dolayında da cam serada doluya
bağlı olarak büyük bir felaket yaşandı. Sigortalı olma
imkânı olmayan birçok tarım üreticisi de var. Dolayısıyla,
bu büyük felaketin giderilmesi konusunda Hükûmetin desteklerini bekliyoruz. Bu
konuda yoğun çalışma
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Baluken
13.-
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in, HDP olarak, 1 Mayısta Taksime yürümek isteyenlere yönelik
polis terörünün bütün sorumluluğunun AKP Hükûmetinde olduğunu
belirtmek istediklerine ve mülki amirler ya da güvenlik güçleri hakkında
herhangi bir soruşturmanın başlatılmamış
olmasını kınadıklarına ilişkin tekraren
açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 1 Mayısta Taksime yürümek isteyen işçilere, emekçilere,
gençlere, halkımıza yönelik, tek kelimeyle tam bir polis terörü
uygulanmıştır. Ortaya çıkan sokak ortası işkence
görüntüleri tüm halkımızın vicdanını
kanatmıştır. Bu konuda bütün sorumluluğun AKP Hükûmetinde olduğunu
belirtmek istiyoruz. Bu tutumu Halkların Demokratik Partisi olarak
kınadığımızı ifade ediyoruz.
Yine, 1
Mayısta milletvekillerine yönelik gazlı, TOMAlı, coplu,
yumruklu müdahalelerin kabul edilemez olduğunu belirtiyoruz. Bu konuda
Meclis Başkanlığının tavırsız tutumunun da
buradaki suça ortak olmak olduğunu ifade etmek istiyoruz. Her ne kadar
talimat Hükûmetten gelmişse de kadın, çocuk demeden, milletvekili,
sendikacı demeden bu tabloyu ortaya koyan idari ve mülki amirler ya da
güvenlik güçleri hakkında herhangi bir soruşturmanın
başlatılmamış olmasını da buradan
kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. 1
Mayısların bayram coşkusuyla, işçilerin, emekçilerin özgürce
kullandığı alanlara özgürce aktığı günler temenni
ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bulut
14.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, Gökçeadada yaşanan sel
felaketi nedeniyle Hükûmetin acil tedbir alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkan, Çanakkale Gökçeada, geçtiğimiz
günlerde, çok büyük bir sel felaketiyle karşı karşıya
kalmıştır. Esnaf, çiftçi, büyük bir mağduriyet
altındadır. Adaya ulaşım zor. Valilik ilk etapta tedbirler
almış ancak bilhassa esnafın iş yerlerini su
basmasıyla çok miktarda maddi hasar oluşmuştur. Hükûmetin bu
konuda acil tedbir alması ve gereğini yapması konusunda Genel
Kurulu bilgilendiriyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, ben sizden özür dilerim. Biraz önce
sizden söz istediğimde dediniz ki: Benim yetkim yok. Benim elimde
parlamento hukuku
Divan Başkanlığında, Divanda oturan
Meclis Başkan Vekili veya Meclis Başkanının, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunu, oturumu, siz biraz önce nasıl on beş
dakika kapattıysanız, o şekilde, buradaki milletvekillerinin
talebini de karara bağlama gibi bir yetkiniz ve bir göreviniz var. TRTyle
yapılan sözleşmenin 5inci maddesinde, önemli konularla ilgili,
Meclis Başkan Vekili sıfatıyla, şu anda Divanda oturan Başkan
sıfatıyla sizin böyle bir görevinizin olduğunu size söyledim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Ama, dediniz ki: Bu,
benim görevimde değil. Biraz önce nasıl kapattıysanız,
aynı şekilde
BAŞKAN Ara
verdim ben, kapatmadım ki
MAHMUT TANAL
(İstanbul)
yayınlatma göreviniz de var Sayın Başkan.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Yok,
yok, boş yere alkışlamayın, yok, öyle değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben sizden görevinizin gereğini yapmanızı
istirham ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Boş yere alkışlamayın, öyle değil, öyle bir şey
yok. Hayır, ara verebiliyorum sadece. Yani, kendi
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Olur mu öyle şey?
BAŞKAN - Özür
dilerim, bir saniye
Kafama göre Ben beğenmedim bugünkü
toplantıyı, kapatıyorum. deme imkânım yok ki benim; hepiniz
biliyorsunuz onu. İç Tüzükün kendi içinde oluşturduğu teamüller
var, bu Meclisin yönetim biçimi var. Sonuçta, bana müracaat etmediniz ki
şeyi aramak için, TRT için, gittiniz, Sayın Cemil Çiçeke müracaat
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, teamülleri uygulasaydınız
Ben size
uygulamaları söylüyorum.
BAŞKAN
Neyse, Sayın Tanal, teşekkür ederim, kayıtlara geçti.
Buyurun Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, zatıaliniz Genel Kurulu
yönetmekle görevlisiniz. Dolayısıyla bu konuda, protokolün
gereğini yapması gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanıdır. Sayın Meclis Başkanıyla
görüştük, kendileri bunu ileteceğini ifade etti. Siz de İnternet
yayınıyla ilgili, bir ara vereceğinizi söylediniz.
BAŞKAN Ha,
o, benim uhdemdeydi. Onunla ilgili talimat verdim arkadaşlara.
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha gelmedi henüz
BAŞKAN -
Dolayısıyla bir sıkıntının yani buradan
kaynaklanan bir sıkıntının olmadığını,
Telekom tarafıyla görüştüklerini
GÜRSEL TEKİN
(İstanbul) Niye kapalı?
BAŞKAN Bana
anlatılanı söylüyorum size. Ben elektronik mühendisi değilim.
Arkadaşlarımıza söylüyorum.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Yapmayanı görevden alsınlar.
BAŞKAN
Dolayısıyla, onu sıkı
takip ediyorum.
Cep
telefonlarında bir yüklenmeden
dolayı sorun olduğunu, diğer konuda bir sorun
olmadığını teknik ekip söyledi ama cep telefonlarıyla
ilgili konuyu da rahatlatmak amacına yönelik Türk Telekomla görüşüldüğünü
Bunun da
takibini yapıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) İnşallah, Meclis Başkanı TRTye söz geçirir
de yayınlanır efendim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, ben de TRT yayınlarıyla ilgili bir
bilgilenme beklentimizin olduğunu ifade etmek istiyorum.
Demin diğer
siyasi partilerin grup başkan vekilleriyle beraber Meclis
Başkanıyla görüştük. Kendisi de Meclis TVnin bu konuda
canlı yayın yapması için TRT Genel Müdürüyle
konuşacağını ifade etti. Böyle bir görüşme olmuş
mu? Görüşme olmuşsa sonucu ne olmuştur, merak ediyoruz.
BAŞKAN
Tamam, onu da takip edeyim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Şu açıdan da önemlidir: Meclis Başkanını
dikkate almayan bir TRT Genel Müdürü tablosu var ise bunu da Genel Kurulun,
milletvekillerinin bilme hakkı var.
BAŞKAN
Tamam Sayın Baluken.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, son söz: Siz dediniz ki: Bu
iş Meclis Başkanının yetkisinde. Allah göstermesin, Meclis
Başkanı vefat etti.
BAŞKAN
Vekil oluyorsunuz o zaman, vekil oluyorsunuz, vekil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Devlette süreklilik
esastır. Onun makamına gelen başkan yardımcıları
karar vermeli.
BAŞKAN
Tamam işte, o sandalyeye oturacak birisi oluyor. İç Tüzükü
biliyorsunuz muhterem arkadaşlar. Yapmayın Allah aşkına!
Tamam, bütün bunların hepsi geçti kayıtlara yani herkes her şeyi
biliyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Örnek karar var
elimde.
BAŞKAN
Anladım, tamam.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - 1997 yılındaki Tansu Çiller hakkındaki
kararı okuyayım size.
BAŞKAN
Anlaşıldı. Siz öyle söylüyorsunuz, ben de böyle söylüyorum yani
Yetkim yok. diyorum, Açın TRTyi. demeye bir yetkim yok.
Dolayısıyla, grup başkan vekilleriniz Ara verin. dediler.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, siz
kararınızı verin, o TRT açıyor mu, açmıyor mu?
Siz bir kararınızı verin bakalım. (AK PARTİ
sıralarından Haydi yürü! sesi)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Siz kararınızı verin bir zahmet, o TRT
açacak.
BAŞKAN
Sayın Tanal, bakın, rica ediyorum, belli bir noktanın
dışına çıkmayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yürü diyen malı götürenlerden mi, değil mi? Ona
bakalım Yaşar Karayel.
BAŞKAN -
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
biraz önce, bana Hadi yürü! diyen milletvekilinin -nazik bir dil değil-
tespit edilip -ben şikâyetçiyim- İç Tüzük hükümleri uyarınca
disiplin uygulanmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - O
tutanakları getirteceğim ama yarınızı atmam lazım
o zaman bütün milletvekilleri için konuşuyorum- laf atmadan dolayı.
Meclis araştırmasına ilişkin üç
önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Şırnakta kaplıcaların bulunduğu
bölgelerdeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/922)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şırnak ilinde bulunan kaplıcaların
bulunduğu bölgelerdeki sorunlarının bütün boyutlarıyla
araştırılarak tespit edilmesi, önlem alınması,
alınacak önlemlerin ve yürütülecek politikaların belirlenmesi, termal
kaynakların değerlendirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
1-Belkıs Ana(Hesta)Kaplıcaları:
Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi Ilısu
köyünde bulunan Belkıs Ana (Hesta) Kaplıcası gerek şifa
niyetine gerekse vücut direncini artırmak, stresten kurtulmak ve
rahatlamak amacıyla tercih edilmektedir.
Bölgenin en yüksek ısılı sıcak su
kaynağı olup, sıcaklığı 67°C'dir. Kaplıca
suyu kalsiyum ve sülfit ihtiva etmektedir. Debisi 7 litre/sn, pH:7,15 olarak
belirlenmiştir. Mevcut debinin arttırılabileceğini gösteren
hidrojeolojik şartlar mevcuttur. Kaplıca banyosu romatizmal
hastalıklar ile kadın hastalıklarında yararlı
olmaktadır
2-Zümrüt
Dağı Kaplıcası:
Beytüşşebap
ilçe merkezine 7 km uzaklıktaki Ilıcak köyündedir. Debisi 1 litre/sn
olarak tahmin edilmekte olup, su sıcaklığı 39°Cdir.
Kaplıca suyu tortulu olduğundan içilmez. Su banyosu ise cilt, böbrek
ve romatizmal hastalıklara yararlı olmaktadır.
3-Besta
Kaplıcası:
İl merkezinin
30 km kuzeydoğusundadır. Biri çamur banyosu, diğeri su banyosu
ve içme olarak yararlanılan iki kaplıca hâlindedir. Cilt, kadın
hastalıkları ve romatizmal hastalıkların şifa
bulduğu bu kaplıcalara yaya veya binek hayvanıyla
ulaşılabilmektedir.
4-Nasfaran
Kaplıcası:
Merkez
Kumçatı beldesine birkaç km uzaklıktaki bu kaplıcada biri çamur
banyosu olarak, diğeri banyo ve içme olarak yararlanılan iki kaynak
bulunmaktadır. Çamur banyosunun sivilce, egzama ve mantar
hastalıkları kesin tedavi ettiği söylenmektedir.
Coğrafi
dağılımı, nitelik ve nicelikleri çok farklı olan
ülkemizdeki jeotermaller ve şifalı su kaynakları üzerine
yeterince araştırma yapılmamakta ve yapılan mevcut
çalışmalar da tam olarak değerlendirilmemektedir.
Son yıllarda
hızlı nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme
sonucu ortaya çıkan çevre sorunları insan
sağlığını tehdit etmekte, bozmakta ve verimliliği
azaltıcı bir ortam yaratmaktadır. Bu olumsuz ortamlarda bulunmak
zorunda kalan insanlar sağlığını korumak, daha verimli
olmak ve hastalıklarına şifa bulmak amacıyla sağlık
turizmine yönelmektedir. Sağlık turizmi faaliyetlerinden biri olan
termalizm, soğuk ve sıcak mineralli suların sağlık
amacıyla içme ve dış tatbiklerde kullanımı için
turistlerin ulaşım, konaklama ve ağırlama gereksinimlerinin
karşılanmasını sağlayan çok yönlü bir turizm
çeşidi olarak ön plana çıkmaktadır.
Şırnak
ilinde bulunan bu dört şifalı kaplıca birçok hastalığa
yarar sağlamaktadır. Her yıl binlerce insan zor şartlar
altında kaplıcaları şifa niyetine ziyaret etmektedir.
Kaplıcaların bulunduğu bölgelere ulaşım güçlüğü
çekilmekle beraber su, sağlık gibi sorunları da mevcuttur.
Şırnak
il sınırları içerisinde bulunan kaplıcalar il özel idaresi
tarafından halkın yararlanabileceği şekilde
işletilmemesi nedeniyle bölge insanı bu tesislerden
yaralanamamaktadır. Bu şifa merkezlerinde otel, lokanta benzeri
işletmeler ihtiyacı karşılayamamaktadır. Ayrıca
kaplıcalarda, cadde ve sokaklar yetersiz, çöp, su sorunu önemli ölçüde
burada sorun teşkil etmektedir. Ülkenin her yerinden gelen binlerce insan
söz konusu eksiklikler yüzünden sorun yaşamaktadırlar.
Bölgedeki
termallerde az sayıda uygulama çalışmalarında planlanan
düzeye ulaşılamaması, altyapı ve işletmede ortaya
çıkan sorunlar, yetersiz tanıtım, istatistiksel yetersizlik,
sağlık personeli ile sağlıkla ilgili alet ve donanım
eksikliği gibi etkenler etkili olmaktadır.
Ülkemizde
jeotermal kaynakların sağlık turizmine
tanıtılması ve kazandırılması gerekirken,
Şırnak İl Özel İdaresinin bu tesislere kaynak
ayırmayıp özelleştirmesi ülke ekonomisine ve halk
sağlığı acısından bir kayıp olarak
değerlendirilmektedir. Bu durumda, yoksul halk bundan yaralanamayacak
ancak parası olan, bu tesislerden yararlanabilecektir. Oysaki, sosyal
devlet anlayışına göre, bu tür yer altı ve yer üstü
kaynaklarından bölge halkının yararlandırılması için
gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Bu nedenlerle
kaplıcaların bulunduğu bölgelerdeki sorunlarının bütün
boyutlarıyla araştırılarak tespit edilmesi, önlem
alınması, alınacak önlemlerin ve yürütülecek politikaların
belirlenmesi, termal kaynakların değerlendirilmesi amacıyla
araştırma komisyonu kurulmasında yarar bulunmaktadır.
2.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19 milletvekilinin,
iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının
sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/923)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İktisadi ve
idari bilimler fakültesi mezunlarının Hükûmetin uygulamalarından
dolayı ortaya çıkan mağduriyetinin tespiti, bu sorunların
giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla,
Anayasamızın 98'inci maddesi, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
2- Mehmet Günal (Antalya)
3- Cemalettin
Şimşek (Samsun)
4- Emin Çınar (Kastamonu)
5- Celal Adan (İstanbul)
6- Seyfettin
Yılmaz (Adana)
7- Koray
Aydın (Trabzon)
8- Ali Öz (Mersin)
9- Ali Halaman (Adana)
10- Mehmet
Erdoğan (Muğla)
11- Bülent Belen (Tekirdağ)
12- Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
13- Sümer Oral (Manisa)
14- Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
15- Lütfü Türkkan (Kocaeli)
16- Özcan Yeniçeri (Ankara)
17- Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
18- S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
19- Atila Kaya (İstanbul)
20- Alim
Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Türkiye'de
açılan tüm devlet ve vakıf üniversitelerinin hemen hemen
tamamında yer alan iktisadi ve idari bilimler fakülteleri, her yıl on
binlerce mezun vermektedir. Bu fakültelerden mezun olan öğrencilerin bir
kısmı özel sektörde istihdam edilirken, önemli bir bölümü de
aldığı eğitimin neticesi olarak kamu kurumlarında
görev almaktadır.
Türkiye'de en
fazla mezun veren fakülte, iktisadi ve idari bilimler fakültesidir.
2011
yılında KPSS'ye giren iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunu
yaklaşık 300 bin kadardır. 2011 yılı içerisinde kamuya
yerleşen İİBF mezun sayısı ise 7.113 kişidir.
İİBF
mezunlarının kamu kurumlarında görev aldığı
kadrolara GİH (genel idare hizmetler) denilmektedir. İİBF
mezunlarının yaşadığı en büyük sorun, bu
kadrolara atama şartlarının son yıllarda
değiştirilmesiyle olmuştur.
Bankalar, maliye,
gümrük memurluğu, KİT'lerde ve diğer kamu kurumlarındaki
birçok pozisyon önceden İİBF mezunu olma şartı ararken, son
yıllarda 4001 (herhangi bir lisans mezunu olma) şartı aramaktadır.
Bu da hem bu pozisyonlara bu alanda bilgisi olmayan kişilerin
atanmasına yol açmakta hem de İİBF mezunu 100 binlerin
atanamayıp açıkta kalmasına neden olmaktadır.
Diğer yandan,
tüm üniversitelerde İİBF açılması ve kontenjanların
yüzde 20 civarında artırılması hem bu alanda yapılan
eğitimin kalitesinin düşmesine hem de bu fakültelerden mezun olan yüz
binlerce gencin istihdam edilememesine neden olmaktadır. İİBF,
fen edebiyat gibi fakültelerin hem sayısının hem de
kontenjanının düşürülmesi, genç neslin istikbali
açısından çok önemlidir.
Bu bilgiler
ışığında İİBF mezunlarının
sorunlarının Meclis araştırma komisyonu kurularak
araştırılması, bu sorunlara çözüm üretilmesi ve gerekli
önlemlerin alınması gerekmektedir.
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 19
milletvekilinin, boşanma olaylarının ve sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/924)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aile kurumumuzun
güçlendirilmesi için, ülkemizde meydana gelen, birçok ailenin dağılmasına
ve çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan
boşanma olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
3) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
4) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
5) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
6) Bahattin
Şeker (Bilecik)
7) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Celal Adan (İstanbul)
10) Muharrem
Varlı (Adana)
11) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
12) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
13) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
14) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
15) Mustafa
Kalaycı (Konya)
16) Alim
Işık (Kütahya)
17) Reşat
Doğru (Tokat)
18) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
19) Necati Özensoy
(Bursa)
20) Enver Erdem (Elâzığ)
Gerekçe:
Ülkemizde toplumun
en küçük birimi olan aile kurumunun temelini evlilik oluşturmaktadır.
Sosyal yapıdaki bu önemi nedeniyle bütün ülkelerde ailenin kurulması
veya aile birliğinin bozulması kanunlar çerçevesinde yapılan
düzenlemelerle gerçekleştirilmektedir.
Türk toplumunun ve
devletinin temel taşı ve ana birimi olan aile kurumunun
sarsıldığını ve yara aldığını
tedbir alınmadığı takdirde, geri dönüşü mümkün olmayan
noktalara ulaşılacağını göstermektedir.
Özellikle
boşanma olayları, ailenin yıkımına ve on binlerce
çocuğun anne veya baba sevgisinden mahrum kalmasına ve neticede
çocuklarımızda tamiri mümkün olmayan psikolojik tahribatlara neden
olmaktadır. Kimi zaman da tamamen sahipsiz kalan çocuklara devlet kol
kanat germekte, aile ortamının sıcaklığından
uzakta büyüyen bu çocuklarımızın sorunları ise katlanarak
büyümektedir.
Anne veya
babasından ayrı kalmak zorunda kalan veya çocuk esirgeme
kurumlarına verilen çocukların kişisel gelişimlerinde ciddi
sorunlar ortaya çıkmakta ve bu nedenle, ilerleyen yıllarda topluma
entegre olma sorunu yaşamaktadırlar.
Dolayısıyla,
boşanma hadiseleri, kişisel ve ailevi problemler olmaktan öte, toplumun
genelini ilgilendiren sonuçlar doğurmakta ve Türk aile
yapısını derinden yaralamaktadır.
Bu gerekçelerle
kurulacak bir araştırma komisyonunda, Türk aile
yapısının sağlam temeller üzerine kurulabilmesi için,
evlilik müessesesinin güçlendirilerek, ülkemizde meydana gelen, on binlerce
ailenin dağılmasına ve on binlerce çocuğun mağdur
olmasına neden olan boşanma olaylarının ve sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesinin,
toplum hayatımıza önemli katkılar
sağlayacağından, yararlı olacağı kanaatindeyiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Kanun teklifinin
geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum.
B)
Önergeler
1.-
Bursa Milletvekili Sena Kalelinin, (2/1978) esas numaralı İstanbul
İli Adalar İlçesi Sınırlarında Bulunan Demokrasi ve
Özgürlükler Adasının Adının Demokrasi ve İnsan
Hakları Adası Olarak Değiştirilmesi ve Adada Demokrasi ve
İnsan Hakları Müzesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin
geri alındığına ilişkin önergesi (4/156)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/1978) Esas
numaralı Kanun Teklifimi geri çekiyorum. Gereğini bilgilerinize arz
ederim. 29/04/2014
Saygılarımla.
Sena
Kaleli
Bursa
BAŞKAN
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bulunan teklif geri
verilmiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasî Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının 2, 3, 4 ve 5inci
sıralarında yer alan (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı
Meclis Soruşturması Önergelerinin, bu kısmın sırasıyla
1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına ve bu
kısımda yer alan diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
05/05/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 05/05/2014 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 2, 3, 4 ve 5inci
sıralarında yer alan (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergelerin, bu
kısmın sırasıyla 1, 2, 3
ve 4üncü sıralarına alınması ve bu
kısımda yer alan diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi önerilmektedir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebiye aittir.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir seçimi geride bıraktık. Seçimin
ağırlıklı konusu 17 Aralık 2013 tarihinde
İstanbulda cumhuriyet savcılarınca başlatılan
soruşturmaya konu olan 4 bakan hakkındaki rüşvet ve yolsuzluk
iddialarıydı. İlerleyen süreçte rüşvet ve yolsuzluk
iddialarının kapsamı genişledi, bu kapsama Başbakan ve
onun yakın çevresi de dâhil oldu.
Seçim sürecinde
Rüşvet ve yolsuzluk iddiaları mutlaka soruşturulmalı,
mutlaka bunlar yargıya götürülmeli. diyen muhalefete karşı
Hayır, bunları soruşturmaya gerek yok, ortada
soruşturulacak olan bir şey yok. Bunları yargıya
değil, sandığa götürelim. diyen bir iktidar vardı. Şimdi
seçim yapıldı. Çıkan seçim sonucunu yolsuzluk konusunda,
rüşvet ve yolsuzluk iddiaları konusunda güvenoyu olarak
algılayan, böyle değerlendiren bir iktidar var, Bu seçim sonucuyla,
yüzde 43 oyla biz yolsuzluk ve rüşvet iddialarından aklandık.
iddiasını ortaya koyan bir iktidar var. Hatta çok daha ileri
gidiliyor. Güvenoyu demek yetersiz olur ortadaki tabloyu, iktidar psikolojisini
yansıtmak açısından, daha vahim bir tablo var. Her seçim
sonrası geleneksel olarak yapılan balkon konuşması, bu
defa, evvelkilerde olan mağruriyetin ifadesi, ürkütücü bir keyfin ifadesi
yanında, balkondaki zevatla birlikte pervasızlığın
ilanıydı. Yolsuzluk konusunda, balkon konuşmasında bir
pervasızlık ilan edilmiştir; asıl vahim olan tablo budur.
Kimse seçimde
almış olduğu yüzde 43 oyu rüşvet ve yolsuzluk
iddiaları konusunda bir güvenoyu olarak görmesin, kimse bu oya güvenerek
rüşvet ve yolsuzluk iddialarının üzerini örtebileceğini
düşünmesin, hiç kimse bu yolsuzluk ve rüşvet iddialarını
burada soruşturma komisyonları kurmak suretiyle kapatabileceğini
düşünmesin, hiç kimse yüksek tepelere çıkma hevesiyle bu yolsuzluk
iddialarını kapatabileceğini düşünmesin. Şimdi yüksek
tepelere çıkma hevesinde olan birileri var, hedefine yüksek bir tepeyi
koymuş, oraya çıkmanın hesaplarını yapıyor. Bu heves,
bu yüksek tepe hevesi, yüksek tepe merakı bana Kur'an-ı Kerimden bir
kıssayı hatırlattı.
Bugün Oman
dediğimiz coğrafyada tarihin eski zamanlarında yaşayan bir
Âd kavmi vardı. Âd kavmî, bulduğu her yüksek tepeye yüksek
yapılar yapıyordu, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi, hiç
iktidarı kaybetmeyecekmiş gibi, ebedî olarak kendileri iktidarda
kalacakmış gibi kendilerini ebedîleştirecek yapılar
yapıyordu; tıpkı sizin bugün bulduğunuz her boş arsaya
gökdelen yaptığınız gibi, rezidans yaptığınız
gibi. Onlar yüksek tepeye yüksek yapılarla çıktılar, siz yüksek
tepeye arkalarınızdaki devasa yolsuzluk iddialarıyla çıkmak
istiyorsunuz. Tarihte ne oldu? Tarihte Allaha şirk koşmuş
olarak kabul edilen ve kendilerine gönderilen Hazreti Hûdu peygamber olarak
kabul etmeyen o kavim yok olup gitti. Siz de yok olup gideceksiniz; sanmayın
ki bu yüzde 43 oyla, bu kuracağınız soruşturma komisyonuyla
bu işin üzerini örteceksiniz ve kazanacaksınız, tam aksine, yok
olup gideceksiniz. Hangi tepeye çıkarsanız çıkın,
isterseniz en yüksek tepeye çıkın, bunun hesabı mutlaka
görülecektir, bu hesap bir gün mutlaka Yüce Divanda görülecektir değerli
milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yolsuzluk
iddialarının üstünü örtmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Allah
ömür verirse yaşayacağız ve göreceğiz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bugün tarihî bir gün. Bugün 4 bakan
hakkındaki yolsuzluk iddialarını görüşeceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisinin 4 bakanla ilgili ayrı ayrı Meclis
soruşturma önergeleri var. Ön almak isteyen Adalet ve Kalkınma
Partisi, 4 bakanı aynı kefeye koyarak tek bir soruşturma önergesiyle
buraya getirdi. Evet, bir soruşturma komisyonu kurulacak, Adalet ve
Kalkınma Partisinin çoğunluk oylarıyla kendi önergelerini
mutlaka kabul edecekler, öyle gözüküyor. Ama bu önergeyle Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubundan kabul edilmesi istenen şey, aslında,
İsanın çarmıha gerilmesi, Barabbasın serbest
bırakılmasıdır. Değerli milletvekilleri,
İsayı çarmıha germeyin, Barabbası serbest
bırakmayın.
Bugün aynı
zamanda on iki yıllık saltanat ideolojisinin sonudur. O sonun
başlangıcı bugündür, seçim değil. Bugün, kurmayı
düşündüğünüz, kapatmayı düşündüğünüz yolsuzluklarla,
son konusundaki, sona erme konusundaki, AKPnin bitişi konusundaki
adımınızı atmış olacaksınız. Bunu
tavsiye etmiyorum Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna. Bu
adaletsizliğe izin vermemelerini, Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Mart 2003
tarihindeki tezkerede nasıl onurlu bir duruş
gerçekleştirmişse bu soruşturmada da aynı onurlu
duruşu gerçekleştirmelerini diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, seçim sonucunu, seçim sonuçlarını illa da yolsuzluk
konusunda bir güvenoyu olarak algılayacak, değerlendirecek
olursanız, güvenoyu verdi mi, vermedi mi millet konusunda
değerlendirecekseniz söyleyeceğimiz tek bir cümle var: Milletin yüzde
57si Yolsuzluk vardır. demiştir, Rüşvet vardır.
demiştir. Bunun altında hiç kimse kalmamalıdır, bu iddialar
mutlaka soruşturulmalı, bu iddialar mutlaka açıklığa
kavuşturulmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, 19 Mart 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisini
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olağanüstü toplantıya çağırdı.
Milliyetçi Hareket Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi -şimdiki
adıyla Halkların Demokratik Partisi- ve bağımsız
milletvekillerimiz bu öneriye destek verdiler. 4 bakanla ilgili buraya soruşturma
önergesi geldi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Muhalefet nasıl
olsa toplanamaz. düşüncesiyle içeriye girmedi. Beklediniz orada,
muhalefet toplanamasın, toplantı gerçekleşmesin, bu önergeler
düşsün. Gerçek beklentiniz, gerçek niyetiniz buydu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz önerge
getirmemiştiniz o zaman da, o gün önergeniz yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Baktınız ki biz içerdeyiz, korktunuz, içeri girdiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Önergeyi biz getirdik, siz
değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) O korkudur sizi bugün buralara getiren.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz işin
lafını yapmaya geldiniz, önergeniz yoktu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Daha
doğrusu, o korkudur sizleri buraya sevk eden, başınızdaki
kişilerin Aman, Genel Kurula gidin. talimatı vermesine neden olan o
korkudur.
Değerli milletvekilleri, biz o zaman 4 bakanla
ilgili önerge verdik.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Olmayan şeyi
varmış gibi söyleme. O tarihe kadar önergeniz var mıydı?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Laf atma
Sayın Kacır. Saygı göster
ya! Bırak ya, sen savcı mısın!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yalana saygı yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Alelacele, akşamüzeri bir
soruşturma önergesi verdiniz. Alelacele, acemice, külüstürce, eksik,
yanlış, İç Tüzüke aykırı, kendi siyasi stratejiniz
açısından bile hatalı, bunu bile akıl edemeyecek durumda
bir panik havasıyla o gün verdiniz, sonra tuttunuz onu geri çekmek zorunda
kaldınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz niye vermediniz önerge?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Geri çekmeniz
hukuka saygıdan dolayı değil, İç Tüzüke saygıdan
dolayı değil; aman, biz şimdi burada bir kısım
suçları yazmadık, rüşveti yazmadık, bu kapıyı
açık bırakmayalım düşüncesiyle getirdiniz. Ama, neyi
yazarsanız yazın, isterseniz o komisyonda bütün bunların hepsini
aklayın, bu soruşturmalar bir gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
açılacaktır, bu sorumlular Yüce Divanda hesap verecektir.
Değerli milletvekilleri, neden tek komisyon
kurulmasını öneriyorsunuz? Neden 3 bakanla Çevre Bakanı
Erdoğan Bayraktarı aynı kefeye koyuyorsunuz, neden aynı
kefeye koydunuz? Birisi Rıza Zarraf ve onun önünde eğilen bakanlar,
öbürü TOKİ olayı. İkisinin birbiriyle ne gibi bir ilgisi var?
Ama, fire vermeme ihtiyacı, fire verirsek kötü oluruz düşüncesi,
sizleri 4 bakan hakkında birlikte bir soruşturma önergesi vermeye
yöneltti. Doğru olan, veriliş sırası itibarıyla yani
Cumhuriyet Halk Partisinin 4 önergesinin önce görüşülmesi, diğerinin
sonra görüşülmesidir. Bizim önergemiz bunu amaçlıyor ama siz, bir
İç Tüzük uyanıklığıyla, kendi önergenizi öne
aldınız, Cumhuriyet Halk Partisi önergesini sona koydunuz. Hiç fark
etmiyor, hangisini kabul ederseniz edin, bizimkileri reddedin, sizinkini kabul
edin, isterseniz aklayın o 4 bakanı ama bu hesap Türk milleti
olduğu sürece mutlaka görülecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Diyarbakır Milletvekili Sayın
Altan Tan.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün cumhuriyet
tarihinin en önemli yolsuzluk iddialarından biriyle ilgili olarak Meclis
toplandı. İddiaları diyorum, bu iddialar öyle eften püften
iddialar olsaydı, bir mahalle dedikodusu hâlinde olsaydı, herhâlde bu
Meclis böyle bir toplantıya da gerek duymazdı.
Değerli
arkadaşlar, bu kadar önemli bir mevzuyla alakalı toplandık ama
ne yazık ki üçüncü dünya ülkelerinde bile rastlanılamayacak bir
katakulliyle -yani tabirimi mazur görünüz Sayın Başkan- bu
görüşmeler halktan gizli olarak yapılıyor. Peki, neyi gizliyorsunuz?
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Son gün Altan Bey, bugün son gün, bilmiyor musunuz?
ALTAN TAN
(Devamla) Neyi gizliyorsunuz değerli arkadaşlar? Meclis
Başkanını da buradan ben şahsen kınıyorum; bir
emriyle, bir talimatıyla, bu görüşmeler rahatlıkla halkın
gözetimi altında yapılabilirdi. Bunu da yapmamakla, maalesef,
Sayın Meclis Başkanı kendi siyasi kariyerine bir kara çizik
atmıştır.
Değerli arkadaşlar, ne saklanıyor, ben
söyleyeyim. Meşhur bir hikâye var bizde, memlekette anlatılan. Bedevi
bir Arapın önüne bir tepsi mükemmel sarılmış yaprak
sarması getiriyorlar. Ne yapıyorlarsa bedevi yemiyor. Rica, minnet
Ya, niye yemiyorsun, bir tane tat en azından. Diyor ki: Bunun içinde
büyük bir hile olmasaydı vallahi bu kadar sarıp
sarmalamazdınız. İşte, siz de eğer
halkın duyacağı, bizlerin konuşmalarıyla ortaya
çıkacak gerçeklerden bir rahatsızlık duymasaydınız,
bugün bangır bangır bütün dünyaya bu Meclisin
tartışmalarını açık ve seçik olarak gösterecektiniz.
Değerli arkadaşlar, az buz
iddialar değil dedik. Bir telefon konuşması, 1 milyar dolardan
bahsediliyor. Bu montajdı, sabotajdı, debriyajdı, ne kadar
yajlı majlı Fransızca kelime varsa bunların hepsi
eklendi. Peki, bunun tespiti çok mu zor? İşte, aylardır
bekliyoruz, bir türlü tatminkâr bir netice alamıyoruz.
Onun ötesinde, bir Banka Müdürünün yine
evinde ayakkabı kutularında milyon dolarlar bulunuyor. Yine, o
arkadaş da daha henüz tam olarak hesabını vermeden, veremeden
bir başka bankanın yönetim kurulu üyesi yapılıyor.
Değerli arkadaşlar,
İçişleri Bakanının oğluyla yaptığı
telefon görüşmelerinde yine trilyonlardan bahsediliyor ve bu paralardan
Üç beş kuruş diye bahsediliyor, ifade ediliyor.
Şimdi, imar yolsuzlukları
İstanbulun göbeğinde, Boğaz Köprüsünün ayakları dibinde
230 bin metrekare olan emsal 600 bin metrekareye çıkıyor ve bu
iktidar Sülün Osmanı geride bıraktı. Sülün Osman Galata
Köprüsünü sattı, Dolmabahçe Saat Kulesini sattı. Bu iktidarın
belediyeleri havayı sattı arkadaşlar, havayı, göğü
sattı! Tabii, bunda Şişli Belediyesinin yaptıkları da
bir parantez içinde. Bunların büyük bir kısmı da Şişli
Belediyesinin sınırları içerisinde. İlçe belediyesi ile
Büyükşehir, nasıl olduysa, Maslaktaki, Sarıyerdeki,
Şişlideki meselelerin büyük bir kısmında bir -tırnak
içinde- uyum içerisinde gitti.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben bunları böyle mahalle üslubuyla artık
konuşmak istemiyorum çünkü seçim boyunca iki ay bunlar konuşuldu.
Gelelim şimdi işin esas, öz noktasına. Esas sorun ne?
Osmanlı padişahları ve dünyadaki diğer padişahlar da,
çarlar da, şahlar da, krallar da bütün bir mülkü kendilerinin kabul
ediyorlardı. İşte, İngiliz Kralına 1215te verilen
Magna Carta Fermanından bugüne kadar devam eden bir zihniyet var bütün
dünya krallarında, padişahlarında; Rus çarından, İran
şahından Osmanlı sultanlarına kadar, bütün bir devleti
kendi mülkü kabul ediyor ve Bu mülk üzerinde ben istediğim tasarrufu
yapabilirim. diyor. İki: Halkı, tebaayı kul olarak kabul
ediyor, tebaa... Ben her türlü tasarrufun sahibiyim. Dolayısıyla, bu
verilen ihalelere, verilen kredilere, medya havuzlarına bizim günümüzdeki
bazı şeyhülislamlar da fetva üretiyor, bunu ortak bir havuz olarak
değerlendiriyor. İşte değerli arkadaşlar, esas
eleştirilecek nokta bu.
Peki, Rus çarını, İran
şahını, İngiliz kralını bir yana
bırakalım, bizim kendi inancımızda ve sizlerin de her gün
müntesibi olmakla övündüğünüz ve kullandığınız, siyasete
alet ettiğiniz İslam dininde durum nasıl? Ben size birkaç tane
örnek vereceğim. Bunlardan birisi Hazreti Ömerle alakalı.
İşte, meşhur hikâye, her yerde anlatılır,
çocukluğumuzdan beri camilerde anlatılır bize. Hazreti Ömer bir gün
minbere çıkar, hutbe verecek millete; oradan bir sahabe kalkar ayağa,
der ki: Ey Ömer, seni dinlemiyoruz, itaat de etmiyoruz. Kızmaz,
köpürmez, Atın bunu dışarı. demez, Ananı da al git,
babanı da al git. demez. Niye beni dinlemiyorsun, niye bana itaat
etmiyorsun? Der ki: Dün bize hazineden, ganimetten birer parça kumaş
dağıtıldı, ancak yarım gömlek olabiliyor. Senin
üzerinde tam bir gömlek var bundan, elbise var. Yine kızmıyor.
Oğlunu işaret ediyor Kalk, cevabını sen ver. diyor.
Oğlu diyor ki: Ben kendi hissemi babama verdim. İkisini
birleştirdik, bir gömlek yaptık. İtiraz eden sahabe
kalkıyor ayağa, diyor ki: Bundan sonra konuş, konuşmaya
devam et, seni dinleyeceğiz, itaat de edeceğiz. Sorgu sual bu.
İki: Yine, Hazreti Aliye kendi öz ağabeyi Akîl
geliyor, diyor ki: Çok perişan bir hâldeyim iki gözü de görmüyor-
çocuklarıma götürecek ekmeğim yok, bana biraz yardım et.
Hazreti Ali ondan perişan bir hâlde, ölene kadar borçlu, ölene kadar,
diyor ki: Veremem, benim param yok. Biliyorsun, ben de senin gibiyim. O
zaman hazineden ver. Allahın malını da sana veremem. diyor,
öz ağabeyine verdiği cevap bu.
Üçüncü bir örnek: Büyük İslam mücahidi, Kudüsün
fatihi Kürt Selâhaddin Eyyubî öldüğü vakit cenazesi giderken, tabutu
giderken bir münadi -yani çağırıcı, ses verici, ilan edici-
tabutun önünde yürüyor ve diyor ki: Ey Ümmetimuhammed, işte koskoca
Selâhaddinden geriye bu atı ile bu kılıcından başka
bir şey kalmadı, mirası yok.
Değerli arkadaşlar, bunları 5
yaşından itibaren her yerde anlatacaksınız, sonra da hesap
vermeyeceksiniz, hesap verenlere kızacaksınız, öfkeleneceksiniz.
Böyle bir inanç yok. Velev ki sütten çıkmış ak kaşık
gibi bembeyazsınız, size iftira ediyorlar; çıkıp bu
hesapları vermek zorundasınız, bütün bu cevapları vermek
zorundasınız. 4 bakanı neden istifa ettirdiniz? Eğer hiçbir
suçları yoktuysa, hakikaten bu arkadaşlara inanıyorsanız,
Erdoğan Bayraktarın teklif ettiği gibi Başbakan istifa
etmeli. derken etmiyorsa, o zaman sizden rica ediyoruz, bu 4
bakanımızı geri iade ediniz; bunu bir istirham olarak kabul
ediniz.
Değerli arkadaşlar, Alman
Cumhurbaşkanı bir arkadaşından ev alma gerekçesiyle 500 bin
avro borç para aldı diye istifa etti, istifa etmek zorunda kaldı.
Alman dedi ki: Biz birbirimize bedava, karşılıksız bir çay
ikram etmiyoruz, 500 bin avroyu neye karşılık aldın?
İstifa etti.
Yine, daha bir ay evvel bir İngiliz milletvekili
danışmanına Mecliste 40 avroluk bir yemek yedirdiği için
istifa etti. Şimdi, dünyada böyle, İslam tarihinde böyle. Vahşi
kapitalizm sizleri esir aldı. CHP her seferinde kalkıp diyordu ki: Bunlar
şeriatı getirecek, devleti İslamileştirecek.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Altan Bey, Türkiyeyi anlat, Türkiyeyi, Türkiyede ne olmuş?
ALTAN TAN
(Devamla) - Sayın Kamer Genç de yine laf atıyor oradan; niye
atıyor, onu da bilmiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, diyorum ki: Bunlar ne yaptı, onu anlat.
ALTAN TAN
(Devamla) - Arkadaşlar, bizim arkadaşlarımız devleti
İslamileştireceklerine, iktidar bizim arkadaşları
devletleştirdi. Boşuna endişelendiğinizi söyledim,
defalarca söyledim.
Değerli
arkadaşlar, söylenecek çok söz var.
Lütfen hesap vermekten çekinmeyiniz.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, biz, biraz önce Sayın Oktay Vural ve
Sayın İdris Balukenle Sayın Meclis Başkanına gittik.
Millî iradeye gölge düşüyor, millî iradeye saygısızlık
yapılıyor dedik. Sayın Meclis Başkanı,
İnternet yayınıyla ilgili
bir yere telefon açtı, ondan sonra biraz yayın geldi fakat şu
anda da İnternet yayını
sağlıklı değil. Burada ya Meclis TVnin teknik kadrosu ya
TÜRK TELEKOMun teknik kadrosu ya da bizatihi Sayın Cemil Çiçek Genel
Kurulla alay etmektedir, Genel Kurulun iradesini küçümsemekte ve hiçe
saymaktadır.
Talebim
şudur: İnternet yayınları en azından normale girene
kadar görüşmelere ara vermenizi talep ediyorum Sayın
Başkanım. Yani bu Meclisteki çalışmaların teknik
kadroların keyfine göre yayına verilip verilmemesi noktasında
kimsenin bir tasarrufu olamaz. O tasarruf sizin makamınızda olur olsa
olsa.
FARUK BAL (Konya)
Bunun için tantana çıkmasın Sayın Başkanım, yoksa
tantana çıkacak.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Velev ki o da olamaz ama Meclisin bu kadar hakaret görmeye, bu kadar
aşağılanmaya hakkı olmadığını
düşünüyorum. Oturumu yöneten Başkan olarak oturuma ara vermenizi
talep ediyorum.
BAŞKAN
Şimdi, ara verebiliriz ama arayı ancak, siz de biliyorsunuz ki bir
saatlik bir süre içerisinde verebiliriz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Onu diyorum Sayın
Başkanım, bir saat ara verelim.
BAŞKAN
Hayır, hayır, itirazım yok da durumu anlatıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, grup başkan vekilleri olarak biz
mütalaa edelim müsaade ederseniz eğer.
BAŞKAN
Tamam, tamam.
İsterseniz
şöyle yapalım mı: Ben sizin grup önerinizde konuşmak
isteyenleri konuşturayım ya da şimdi ara vereyim, grup
başkan vekili arkadaşlarımızı
çağırayım.
Yirmi dakika ara
veriyorum.
Grup başkan
vekillerini de kürsü arkasına rica ediyorum.
Kapanma Saati:
15.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, büyük
bir yüklenme olması sebebiyle İnternet yayınlarında
aksaklık olduğuna ve bu aksaklığın giderilmesinin
takipçisi olacaklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN İnternet yayınıyla ilgili,
grup başkan vekillerimizle birlikte, teknik personeli de
çağırarak bilgi aldık. Teknik bilgim olmadığı
için dilim döndüğünce sizinle paylaşacağım.
Büyük bir yüklenme
olduğu sebebiyle aksaklık olduğuna dair bir bilgi verildi. Bunun
çözülmesiyle ilgili adımların atıldığını,
zaman zaman bu yüklenmeden dolayı -yanlış söylüyorsam
düzeltirsiniz- aksaklıklar olması hâlinde de teyakkuz şeklinde
bu aksaklıkların giderilme işleminin yapılmaya devam
edildiği bilgisini aldık. Bunun da takipçisi hep beraber
olacağız. Doğru mu anlattım? Tamamdır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 2, 3, 4 ve 5inci sıralarında yer alan (9/3),
(9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergelerinin, bu kısmın sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü
sıralarına alınmasına ve bu kısımda yer alan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında bugün
görüşmelerini yapacağımız ya da biraz sonra
oylayacağımız Meclis soruşturma önergeleri, bu süreç, 17 ve
25 Aralık süreci, bu süreçle ilgili iddialar, fezlekeler, soruşturma
önergeleri... Aslında bugün geldiğimizin özeti şu: Birincisi:
Gerçekten 17 ve 25 Aralık süreci içerisinde bu iddiaları dile getiren
savcıların, hâkimlerin, polislerin başına, fezlekelerin
başına her şey geldi. Pişmiş tavuğun
başına gelmeyenler bu fezlekelerin ve iddiaların
başına geldi.
Bakın, 17
Aralık ve 25 Aralık süreci içerisinde çok vahim iddialar var. Bu
vahim iddialarla ilgili her şey aslında bütün delilleriyle buraya,
ortaya konmuş, bütün maddi delilleriyle ortaya konmuş,
fotoğraflarıyla ortaya konmuş, konuşmalarıyla ortaya
konmuş. Bunlar montaj, dublaj değil; bunlar kaçakçılık
yapmaktan, kara para aklamaktan tutun, bir suç örgütü yapılanması
gerçekleştirilmesine kadar bütün maddi delilleriyle ortaya konmuş
iddialar. Tabii biz bu iddialar ortaya konduğu zaman hiç kimseyi
suçlamıyoruz ama bizim aramamız gereken bu iddiaları dile
getirenlerin, bu iddiaları ortaya koyanların başına neler
geldiğini herkesin idrak etmesi gerekiyor. 17 ve 25 Aralık süreci
içerisinde, bu süreçle ilgili olarak suçlananlar, 52 milyon dolar rüşvet
almaktan, Türk vatandaşlığını para
karşılığı, maddi menfaat karşılığı
verenler, bayram öncesi, arife günü 1 milyon dolar, 500 bin dolar rüşvet
almayla ilgili iddialar ortaya konduğu zaman yapılması gereken
süreç nedir? Bu süreçlerle ilgili bu iddiaları dile getirenlerin,
savcıların ve hâkimlerin bağımsız ve tarafsız
çalışmasını sağlamaktı ama maalesef 17
Aralık ve 25 Aralık süreci içerisinde, böyle bir süreç içerisinde
maalesef yargıya baskılar olmaya başladı. Yürütme
yargıya baskı uygulamaya başladı. Bununla ilgili
soruşturma yapan savcılar görevden alındı, hâkimler
ayarlandı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna müdahaleler
başladı, polisler sürgün edildi. 17 Aralık ve 25 Aralık
sürecinde hesap vermekten kaçınanlar, yargıdan kaçanlar bunun üstünü
örtmek için neleri söylediler: Dış güçler planladı. Yargı
darbesi var. dediler. Bütün bunlarla ilgili iddiaları ortaya koyarak, 17
ve 25 Aralık süreciyle ilgili kesinlikle böyle bir rüşvetin ve
yolsuzluğun olmadığını, aksine bir yargı darbesi
olduğunu, bunu dış güçlerin planladığını
ifade ettiler. Ne hazindir ki dış güçlerin planladığını
söyleyenler, bunu Amerika Birleşik Devletleriyle görüştükleri zaman
dile getirmediler; İngiltereyle, Almanyayla, Fransayla
görüştükleri zaman dile getirmediler ama miting meydanlarında
dış güçleri sorumlu kıldılar. Yargı darbesi.
dediler, bunlarla ilgili iddiaları reddettiler.
Şimdi, biraz
sonra görüşeceğimiz Adalet ve Kalkınma Partisinin iradesi oysa
diyor ki: Rüşvet ve yolsuzluk yapan bu bakanlarla ilgili
soruşturma. Yahu, hani bu yargı darbesiydi, hani dış
güçlerin planlamasıydı? Bu durumda bu önergeyi veren Adalet ve Kalkınma
Partisi, bu 17 ve 25 Aralık sürecini soruşturmak, yargının
önünü açmak gayreti içerisinde değil, aksine üstünü örtmeye
çalışıyor. Nasıl hâkimlere, nasıl savcılara,
nasıl adli kolluğa müdahale ettiyse Meclis soruşturma süreciyle
ilgili attığı taktik adımların amacı ve hedefi
soruşturmak değildir, Yüce Divana göndermek hiç değildir; aksine
Meclis soruşturmasını bir aklama paklama süreci olarak
değerlendirmektedir, onun için de bugünkü görüşmelerde de önce kendi
önergesinin görüşülmesini istemiştir. Aslında,
bakıldığında, bu önergelerin geliş sırasına
göre görüşülmesi gerekirken Adalet ve Kalkınma Partisi, zannederim,
24 Nisanda verdiği önergeleri 19 Martta verilmiş önergelerin önüne
koymak suretiyle yine taktik adım atmıştır. Oysa
yapılması gereken iş neydi? Öncelikli olarak, Cumhuriyet Halk
Partisine mensup milletvekillerinin verdiği önergeleri öncelikle
görüşmek ve Meclis iradesini oluşturmak gerekiyordu.
Öyle bir noktaya geldik ki Meclis olağanüstü
toplandı, dedi ki: Bu fezlekeler görüşülsün, okunsun. ama bu
Meclisin toplanmaması için sizler lobilerde oturdunuz. Meclis
toplanmasın. Niye? Millet bu fezlekeler hakkında bilgi sahibi
olmasın. Meclis toplandı, bu sefer Meclis Başkanının
darbesi gerçekleşti. Milletvekillerinin Parlamentoya gönderilmiş bir
dosya hakkında bilgi edinme hakkı gasbedildi hiçbir yetkileri yokken.
Meclis Başkanı milletvekillerinin millî egemenlik yetkisini
kullanmasını kısıtladı. Neden? Milletvekilleri bundan
haberdar olmasın. dediler ve maalesef
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelen fezlekeler milletvekillerinden saklandı ve gizlendi.
Daha sonraki süreç içerisinde soruşturma önergeleri
19 Martta verildi. AKP bir önerge verdi, çakma bir önerge, aslında bu
iddialarla hiç ilgisi olmayan, tamamen geçiştiren bir önergeydi. Yine
Meclis Başkanına dedik ki: Bu önergelerin gündeme alınması
doğru değil çünkü Meclis soruşturmasının zorunlu
kıldığı muhtevada değil, şartları
taşımıyor. Hayır, görüşülmesi gerekir. dediniz.
Yine Milliyetçi Hareket Partisi ve muhalefet olarak bu konuda
ısrarımızı ortaya koyduk, Adalet ve Kalkınma Partisi
yine tornistan etmek zorunda kaldı, önergeyi yenilemek zorunda kaldı.
İşte bugün, geldiğimiz bu süreç içerisinde
gerçekten yargıya yapılan müdahalenin sonuç verdiğini gördük.
Öyle ki haram para aklamacı Rıza hakkında serbest bırakma
kararı veren bir hakîmin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında methiyeler dizdiğini İnternet sayfalarında,
Facebook sayfalarında gördük. Dolayısıyla, bu süreç içerisinde
maalesef yargıya müdahale devam etmektedir, bu da Adalet ve Kalkınma
Partisinin yürütme gücünü yargıyı tahakküm altına almak için
kullandığının bariz delilidir.
İşte
bunun için AKP, grup önerisini önce kendisi görüşmek için karar
alıyor ve görüşme gününü de ayarlıyor, pazartesi günü.
Milletvekillerinden sakladılar, bu sefer de milletten saklıyorlar ama
aziz milletimiz yoğun bir ilgi gösteriyor, yoğun bir ilgiyle bu
Meclis soruşturmalarını takip etmek istiyor; onun için kanallar
tıkanıyor, altyapı kâfi gelmiyor. Bu da vatandaşların
bu yolsuzluk ve rüşvet iddiaları karşısında ne kadar
duyarlı olduğunu ve Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
görüşmeleri milletten saklamasına yönelik tepkiye duyduğu bir
örneği teşkil ediyor.
Bu bakımdan,
bugün geldiğimiz bu noktada Adalet ve Kalkınma Partisinin
yapması gereken iş, bu önergelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi sırasında TRTden naklen yayınlanabileceği
bir ortamı hazırlamasıdır. Millet öğrensin. Siz de
konuşacaksınız, biz de konuşacağız. Milletin
huzurunda bunları konuşalım, niye kaçıyorsunuz? Fezlekeleri
sakladınız, savcıları sürdünüz, hâkimleri sürdünüz. Bugün
geldiğimiz bu noktada, Meclis soruşturma komisyonunda 4 bakanı
aynı kefeye koymak suretiyle bir hukuk ucubesi meydana getiriyorsunuz.
Onun üstüne üstlük Meclis soruşturmalarını bir aklama komisyonu
olarak kullanmak suretiyle, Yüce Divana göndermek yerine bu komisyonda aklamak
için çabaladığınız gayet açık ve nettir.
Bu bakımdan,
bugün geldiğimiz bu noktada Meclisin iradesinin ortaya
çıkmasını temin edecek bir ortama geliyoruz ama ne hazindir ki
bugün kahvaltılı toplantıda Adalet ve Kalkınma Partisine
mensup milletvekilleri Meclis soruşturmasını görüşüyor.
Oysa İç Tüzüke göre, bu konuda bir toplantı yapılamaz,
görüşme yapılamazdı. Hangi talimatlarla milletvekillerinin hür
iradesi baskı altına alınmak isteniyor? Nasıl
yönlendirilmek isteniyor? İşte, 17 ve 25 Aralık sürecinde Adalet
ve Kalkınma Partisinin takındığı tavır
yargının çalışması değildir, yargının
üstüne baskı oluşturmak suretiyle bu süreci aklamak için kullanmak
istemektedir.
Bu bakımdan,
Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konuda verdiği önergenin kesinlikle
samimi olmadığı
Nasıl yargıya müdahale etmişse
Meclis soruşturma sürecine de müdahale etmek suretiyle âdeta bu süreci bir
aklama hâline getirmeyi düşünmektedir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, kim ne yaparsa yapsın
Cuma günü savcı neden
takipsizlik kararı veriyor, pazartesi günü Mecliste
konuşacağımız zaman? Anlaşılmaktadır ki
savcılar dahi bu süreçle ilgili siyasi gündeme göre karar vermektedir.
Savcı, milletin yargısını takip etmesi gereken savcı
hangi takipsizlik kararını verirse versin, biz milletin iradesiyle
bunları takip etmeye ve hesap sormaya devam edeceğiz. Bunun üstünü
hiç kimse örtemeyecektir.
O bakımdan,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşeceğimiz bu fezlekeler, bu önergelerle ilgili süreç konusunda
yapılan müdahaleleri gördüğümüz zaman, yargıya yapılan
müdahaleleri gördüğümüz zaman bunun neden milletten saklanmak
istendiğini, neden Meclis yayını yapılmak
istenmediğini, neden üstünün örtülmek istendiğini gördüğümüz
zaman, gerçekten, burada, turpun büyüğü heybede demektir. Demek ki bu
iş çok derindir, çok daha vahimdir, korkulmaktadır. Neden?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) Çünkü Çankaya yokuşuna giderken önce Ahlatlıbele gidip
orada hesap vermekten korkmaktadırlar. Ama unutulmasın ki Çankaya
yokuşunu tırmanmak için Ahlatlıbelde, Yüce Divanda hesap
verileceğini herkes görecektir.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Giresun Milletvekili Sayın Nurettin
Canikli, buyurunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda
Meclis görüşmelerini ve bu yaptığımız
konuşmaları binlerce, on binlerce vatandaşımız takip
ediyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Evet, evet, aynen öyle,
bunu siz de biliyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Millet bin kişi mi yani?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Dolayısıyla, şimdi, biraz önce
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ayıp be ayıp! İnsan yalan söylerken biraz
utanır!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum,
lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi, biraz
önce bu konuşmaları, Efendim, işte, bu görüşmeler halktan
gizlenmek isteniyor, üstü kapatılıyor. iddialarını
binlerce vatandaşımız televizyondan ya da cep telefonundan ya da
iPadlerinden izliyorlar.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Daha çok merak ediyorlar, daha çok merak ediyorlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ne düşünüyorlar, ne diyorlar? Allah
aşkına! Yani siz böyle diyorsunuz ama ben bütün bu görüşmeleri
buradan izliyorum. diyor.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Allah Allah!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Demek ki bunların hiçbir tanesi doğru
değil.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Grup toplantısında canlı yayınladı
beyefendi, mitinglerde canlı yayınladı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ne bu görüşmelerin vatandaşımızdan
kaçırılması, üstünün örtülmesi, gizlenmesi söz konusu
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Vatandaşa hakaret ediyorsunuz.
FARUK BAL (Konya)
O zaman yarın görüşelim, erteleyelim. Yarın görüşelim
Sayın Canikli.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Siz kesmeye çalışıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
ne de geleceğe yönelik olarak
soruşturma komisyonu kurulmasındaki amacımız biraz önce
bazı arkadaşların ifade ettiği gibi bir amaç değil
arkadaşlar.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Aklamak istiyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) On binlerce vatandaşımız bunu
izliyor, sizi izleyerek yalanlıyor. Maalesef, evet, aynen öyle. Yani
çıkıyor diyor ki: Efendim, görüşmeler kapatılıyor,
kimse izleyemiyor, amacınız vatandaşımızdan gizlemek.
derken aynı anda vatandaşlarımız bunu izliyor değerli
arkadaşlar, bunları görüyor. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Meclis TV açık
mı, kapalı mı?
BAŞKAN Rica
ediyorum, lütfen
Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum)
Sayın Canikli, 100 bine çıkaralım bunu ya, 100 bine
çıkaralım, 100 bine.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Allah aşkına, bu ne demektir? Yani
vatandaşımız fiilî olarak, fiziki olarak kendisi şöyle
düşünmez mi? Yani sen öyle diyorsun ama ben bunu görüyorum, izliyorum,
bütün konuşmaları izliyorum. Sizin yaptığınız
konuşmaları da izliyor, bizim yaptığımız
konuşmaları da izliyor.
FARUK BAL (Konya)
Sayıştay raporu gibi anlat.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu duruma
düşmeyin, gülünç konuma gelmeyin, kendinizi gülünç duruma düşürmeyin
lütfen.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Siz gülünç duruma düşüyorsunuz.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Ya sizin yerinizde olsam sokakta gezemem ya, sokakta gezemem ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarımız bugüne kadar eski 4 bakanımızla ilgili
gündeme gelen tüm iddiaları, bütün iddiaları enine boyuna hepsini
kapsayacak şekilde bir soruşturma önergesi veriyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) İddia sahibi değil mi yani?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Amaç nedir? Amaç şudur: Bütün bu
iddiaların, bugüne kadar şu veya bu şekilde kamuoyunun gündemine
yansımış olan bütün iddiaların bütün detayıyla, bütün
ayrıntılarıyla araştırılması ve
soruşturulmasını temin etmektir.
FARUK BAL (Konya)
Milletvekilleri inceleyemiyor bunu.
Milletvekillerinden gizli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
ve AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarımızın amacı, muradı budur.
Şaşırabilirsiniz değerli arkadaşlar.
FARUK BAL (Konya)
Şaşırdık, milletvekillerinden gizli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şaşırmanıza
şaşırmıyoruz. Neden? Çünkü hakikaten geçmiş uygulamalara,
siyasi tarihimize baktığımız zaman, bunun, buna benzer
uygulamaların sayısı, örneği ya hiç yoktur ya da çok
azdır.
CELAL ADAN
(İstanbul) Sen inanıyor musun bu konuştuğuna ya?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani kendi bakanları hakkında, iddialarla
ilgili olarak, iddiaların araştırılması ve
gerçeğin açığa çıkartılması için soruşturma
komisyonu kurulmasını öneren siyasi partiler yok denecek kadar
azdır değerli arkadaşlar. Buna
şaşırmanızı anlıyoruz, anlayışla
karşılıyoruz.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Onlardan biri burada oturuyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, o kadar eminiz kendimizden, ne varsa
çıksın ortaya, hiç önemli değil. Ne varsa, gerçek bütün
boyutlarıyla aydınlansın.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) O zaman yarın görüşelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Zaten, bakın, unuttuğunuz bir nokta
daha var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüce Divana, Yüce Divana!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu 4 bakan arkadaşımız da, bugün
bu iddialarla karşı karşıya kalan 4 bakan
arkadaşımız da kendileri yazılı olarak hem Meclis
Başkanlığına hem de AK PARTİ Grubuna başvurarak
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Canikli, sizi tebrik ediyoruz, kutluyoruz
sizi. Bu durumu bile anlatabiliyorsunuz ya, yetenekli bir hatipsiniz siz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
kendileriyle ilgili bütün bu iddiaların
soruşturulması, bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi için
kendileri hakkında Mecliste bir soruşturma komisyonu
kurulmasını talep etmişlerdir değerli arkadaşlar, bunu
unutmayın.
FARUK BAL (Konya)
Neden sonra?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, herhangi bir bakanla ilgili bir iddia
olduğu zaman bunun soruşturması nasıl olacak? Yöntem
olarak
OKTAY VURAL
(İzmir) Hani yargı darbesiydi, hani darbe vardı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, ben sizi dinledim. Lütfen, yani
rahatsız olduğunuzu biliyorum ama dinleyin.
Vatandaşımız da dinliyor, hepimiz dinliyoruz.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Gerçekten rahatsızız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bir bakan hakkında -herhangi bir eski bakan
hakkında veya bir bakan hakkında- bir iddia gündeme geldiğinde
bunun soruşturulması, bu iddiaların üzerine gidilmesi nasıl
olur değerli arkadaşlar? İşte bu yöntemle olur. Yani bizim
Anayasamıza göre, İç Tüzükümüze göre o bakanlarla ilgili o
iddiaların araştırılması, soruşturulması
için ne yapılır? Soruşturma komisyonları kurulur. Biz de
bunu yapıyoruz, arkadaşlarımız da bunu yapıyor. Neyi
eleştiriyorsunuz Allah aşkına?
Daha önce bir
soruşturma önergesi vermişti arkadaşlarımız. Orada bir
farklı değerlendirme söz konusuydu. Bazı fiillerin Türk Ceza
Kanununda bir madde değil de başka bir madde, TCKnın 255inci
maddesi kapsamına girdiklerini düşünerek öyle bir önerge verdiler ama
öyle bir durum ortaya çıkartıldı ki sanki bazı fiiller
özellikle soruşturma dışında tutuluyor diye ciddi bir
çalışma yapıldı, bir propaganda yapıldı. Bizim
gittiğimiz yerlerde vatandaşlarımızın bir bölümünün de
en azından buna inandığını ya da kafasının
karıştığını görünce soruşturma önergesini
arkadaşlarımız bu nedenle yenilediler ve en ufak bir tereddüde
mahal bırakmayacak açıklıkta ve netlikte, tüm iddiaları
kapsayacak şekilde ve bu fiillerin, bu iddiaların
karşılığındaki Türk Ceza Kanununun ilgili maddesi de
belirtilerek bir önerge verdiler. Bunun nesini eleştiriyorsunuz Allah
aşkına arkadaşlar, bunun nesini eleştiriyorsunuz? Bundan
daha ötesi var mı? Bundan daha ötesi var mı? Soruyorum.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar ) Bravo Sayın Canikli, bravo! Bravo! Pes
doğrusu, pes!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani, bir olayın üzerine gidilmek
istenirse, gerçekten bir olay soruşturulmak istenirse bundan daha ötesi
var mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, yok mu? Var zaten soruşturma önergesi, var zaten.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bundan daha başka bir yol var mı
bir bakan hakkında? Soruyorum, çıkın söyleyin. Yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Var, var, önergeler burada.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bir araştırma, bir soruşturma
en etkili bir şekilde, sorunsuz bir şekilde -hukuki anlamda
söylüyorum- bu şekilde yapılır. Değerli arkadaşlar,
biz de bunu yapıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bak, önergeler burada. Kaç tane? Bak, kaç tane?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) O yüzden hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın, hiç kimse bu
iddiaları kapatamaz. Hukuki çerçevede ne yapılması gerekiyorsa
yapılacak, yapılıyor zaten,
Bu
arkadaşlarımızın soruşturma önergeleri de budur.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yapılıyor! Bütün hakimler, savcılar içeri
tıkılıyor. Yapılıyor gereği yani,
yapılıyor!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
Bakın, o kadar çelişkili bir durum söz konusu ki: Daha önce bu
fezlekeler
Efendim, şu anda Erdoğan Bayraktar Bakanımızla
ilgili iddialar hakkında bugünlerde takipsizlik kararı verilmesi
anlamlıdır. diye biraz önce ifadelerde bulunuldu.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Onun bir günahı yok ki, o bir şey yapmamış
zaten, ona talimat verilmiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi arkadaşlar, aynı
mantıkla hareket ederseniz, seçimden hemen önce bu fezlekelerin Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderilmesine de aynı şekilde özel bir anlam
yükler misiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi olsaydı ne diyecektiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, biz öyle bir anlam yüklemiyoruz.
Açık söylüyorum bakın: Ben sadece yapılan konuşmalardan
yola çıkarak bunu söylüyorum ama öyle bile
olsa varsayalım ki -öyle bir şey olması söz konusu
değil de- öyle bir şey olsa, bu bizim yani önerge veren
arkadaşlarımızın bu konudaki tavırlarını
değiştirdi mi? Değiştirmedi. Neden değiştirmedi?
Yine, aynı şekilde 4 bakanımızla ilgili soruşturma
komisyonu kurulması noktasındaki önerge şu anda aktif ve biraz
sonra görüşmelerine başlayacağız.
Bakın
değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin
bakanlarımızla ilgili tek tek, ayrı olarak verdiği ve her
biri için ayrı soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin
önergelerde içerikte yer alan hususlardan eksik olan, yani AK PARTİli
arkadaşlarımızın verdiği önergede eksik olan bir
şey var mı, eksik olan bir fiil var mı? Yani,
soruşturulması noktasında eksik olan bir fiil var mı? Yok.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Var, var
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) TCK
noktasında -Türk Ceza Kanununun karşılığı
anlamında söylüyorum- eksik olan bir fiil var mı? Türk Ceza
Kanununun ilgili maddesi var mı? Yok. Dolayısıyla neyi
tartışıyoruz? Ayrıca, eğer görüşmelerden sonra AK
PARTİli milletvekili arkadaşların verdiği önerge kabul
edilirse diğer önergelerin artık bir anlamı kalıyor mu?
Kalmıyor. Yani öncesi verilmiş görüşülmüş, sonrası
görüşülmüş, ne fark eder, neyi değiştirir bu? Hiçbir
şeyi değiştirmez.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Zaten amacınız o.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hiçbir şeyi değiştirmez
çünkü bakın aynı fiiller,
tamamı var mı? Var.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Değiştirir, değiştirir.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
Kişiler aynı mı? Aynı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) 4 bakan hakkında on dakika konuşmak var, hepsi
hakkında ayrı ayrı...
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ve soruşturulması talep edilen Türk
Ceza Kanununun ilgili maddeleri aynı mı? Aynı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaçmayın, kaçmayın!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - E, ne fark var? Aynı, her şey aynı. Biz
verdiğimiz için mi rahatsız oluyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaçmayın, kaçmayın! Boş ver, kaçmayın!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarımız tarafından verildiği için mi
rahatsız oluyorsunuz?
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Ya, iddialara muhatap biz miyiz rahatsız olalım ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Bu
konularla ilgili soruşturma komisyonu kurulmasını içeren ilk
önergeyi kim verdi, soruşturma önergesini kim verdi? AK PARTİli
milletvekili arkadaşlarımız verdi değerli arkadaşlar.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, hayır, bizden sonra verdiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hayır, biz verdik. Değerli
arkadaşlar, ilk gündeme getiren biziz ve biz verdik.
Dolayısıyla, bunun burada açıklığa
kavuşturulması gerekiyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çakma önergeden bahsediyorsun. Niye çektiniz o zaman? Niye
çektiniz verdiyseniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, Efendim bu AK
PARTİnin işte sonudur, sonu geliyor. buna benzer yorumlar on iki
yıldan beri yapılıyor. Biz bunları hatırlıyoruz.
Bütçe görüşmelerinde, başka vesilelerle yapılan
görüşmelerde buraya çıkan muhalefete mensup arkadaşlarımız
Efendim işte AK PARTİ gitti, gidiyor. vesaire
Biz gitmedik, biz
buradayız, AK PARTİ bütün görkemiyle burada ama o iddialarda bulunan
arkadaşları göremiyoruz, bugün buralarda yoklar değerli
arkadaşlar. Ama biz buradayız, biz milletimize hizmet etmeye devam
ediyoruz.
Üç. Bakın
FARUK BAL (Konya)
İkiyi atladın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Cumhurbaşkanlığı seçimi
Anayasada yapılan son değişiklikten sonra, eski, sembolik ve
temsil makamında yetkiler kullanan bir cumhurbaşkanı
değildir artık.
OKTAY VURAL
(İzmir) İlave yetki mi aldınız?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Cumhurbaşkanı, bundan sonra doğrudan demokrasilerde
gücün kaynağı olan halktan alacağı yetkiyle 1982
Anayasasında verilen yetkileri de sonuna kadar kullanacaktır. Kim
olursa olsun değerli arkadaşlar, bakın altını çizerek
söylüyorum, kim olursa olsun. Dolayısıyla, artık fiilî olarak
icranın başı bundan sonra başbakanlar olmayacak,
cumhurbaşkanları olacak. Yani bazı
arkadaşlarımızın
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok ya! Millet başbakanını seçecek, sen yok
sayacaksın. Millet iradesine hakaret etme! Millet iradesine hakaret
ediyorsun! Millet iradesine hakaret ediyor ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Anayasamız böyle. Bakın,
Anayasamız böyle. bunu biz söylemiyoruz. Yani olmayan bir yetki
atfedilmiyor. Onun için genel başkanların yarışma
arenası bundan sonra başbakanlık değil,
cumhurbaşkanlığıdır. Hodri meydan, herkesi bekleriz.
Değerli arkadaşlar, herkesi bekliyoruz, buyurun gelin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) AK PARTİ ve AK PARTİli
arkadaşlarımız cesaretle, samimiyetle bütün bunların
açıklığa kavuşturulması için olayın üzerine
gidiyorlar, gidecekler.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Ya, biraz daha cesaret, yarın görüşelim. Biraz daha
cesaret. Kendin bile inanmıyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ve bunun sonucunda olaylar ve hukuk bizi nereye
götürürse oraya doğru gidecektir. Bundan başka hiç kimsenin en ufak
kuşkusu olmasın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, efendim, Sayın
Canikli konuşmasında 4 bakanla ilgili Meclis soruşturma
önergelerini ilk biz verdik. demek suretiyle Cumhuriyet Halk Partisi
önergesinin sanki kendilerinden sonra verilmiş olması gibi bir
izlenim yarattı. Bu nedenle 69uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
(AK PARTİ ve
CHP sıraları arasında karşılıklı
konuşmalar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İdare amirini görevden alın Sayın Başkan!
BAŞKAN -
Sayın Tanal, Allah rızası için, ne olur bugün beni biraz rahat
bırakın.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sayın hatibi dinleyebilir miyiz. Rica ediyorum,
lütfen
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Aralık 2013
tarihinde İstanbuldaki cumhuriyet savcıları tarafından
rüşvet ve yolsuzluk soruşturması başlatılınca
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu savcılık soruşturmasının
sonuçlanmasını bekledik. Mademki bu konuda soruşturma konusu
olan 4 bakan vardır, elbette Anayasa gereği 4 bakanla ilgili
soruşturma bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal
edecektir. Dolayısıyla bu bilgi, belgeler Meclise gelsin, biz de
ondan sonra hareket edelim, soruşturma önergemizi ondan sonra verelim.
dedik, bekledik. Ta 19 Mart tarihine kadar bu soruşturma önergeleri
Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulmadı. 19 Mart tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplantıya
çağırdık. Meclis olağanüstü toplandı ve daha önce, 1
Mart 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği hâlde
Meclisten, milletvekillerinden gizlenen bu savcılık fezlekesinin
Mecliste görüşülmesini istedik, görüştük. Görüşmenin akabinde
de
Görüştük. derken bu bilgi, belgeler milletvekillerine verilmedi ama
onun bitiminde de Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri Meclis
soruşturma önergelerini verdiler. Adalet ve Kalkınma Partisi
alelacele, bizden sonra soruşturma önergesini verdi. Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığının o günkü giriş kayıtlarına
baksınlar, hangi saatte kim vermiş bilelim.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Elitaşın
açıklamasından sonra.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim, siz o gün telaşa
kapıldınız, alelacele verdiniz. Verdiğiniz bu önerge
eksik, yanlış. dedik. Sayın Canikli şöyle savunuyor Genel
Kurulda: Bunlar tamamen İç Tüzüke uygundur. İç Tüzükün iki tane
öngördüğü şart vardır. Dolayısıyla, İç Tüzüke
aykırılık yoktur. O günlerde o önergeyi savundu, şimdi
diyor ki: Bu önerge eksikmiş, yanlışmış. Tereddüde
meydan vermemek üzere bunu düzelttik.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Ne yaptığını bilmiyor ki!
OKTAY VURAL
(İzmir) Duman olmuş, duman!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Hayır, o önergede rüşvet yoktu, sahte
belge düzenlemek yoktu, Kaçakçılık Kanununa muhalefet yoktu.
Şimdi onlar girdi bizim önergemizi kopya ederek.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 2, 3, 4 ve 5inci sıralarında yer alan (9/3),
(9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergelerinin, bu kısmın sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü
sıralarına alınmasına ve bu kısımda yer alan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kâtip üye
arkadaşlar, sayar mısınız lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, elektronik yapalım Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yapacağım oylamayı.
İki dakika
süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN
Bakanların haricinde pusula alamıyoruz. Bakanların vekâletleri
hariç hiç kimseden alamıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Elektronik ortama giremeyenlerin anonsunu yapmanız
gerekiyor Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, bu makineye de müdahale etmesinler.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi kabul edilmemiştir.
Gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu
kısmın 1inci sırasında yer alan Isparta Milletvekili Sayın Süreyya Sadi
Bilgiç ve 76 Milletvekilinin; Ekonomi Eski Bakanı Sayın Mehmet Zafer
Çağlayan hakkında, bir şahıstan sağlanan miktar ve
değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın İrana
altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz
sağladığı, Ganadan kaçak yollarla yurda sokulmak
istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari
soruşturmaları engelleyerek altının Dubaiye
çıkışını sağlamaya
çalıştığı ve bu eylemlerin Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununa Muhalefet oluşturduğu, Türk Ceza Kanununun 204 ve
252nci maddelerine uyduğu; İçişleri Eski Bakanı Sayın
Muammer Güler hakkında, bir şahıstan sağlanan miktar ve
değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın araçlarına
trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı verdiği ve söz
konusu şahıs için koruma polisi görevlendirdiği, bu
şahısla birlikte gözaltına alınan bazı
şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak
istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini
sağladığı, bu şahısla ilgili adli veya istihbari
çalışma yapılıp yapılmadığının
araştırılması için talimat verdiği, bu
şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak
haberlerin engellenmesi için girişimlerde bulunduğu ve bu eylemlerin
Türk Ceza Kanununun 204, 255, 252 ve 285inci maddelerine uyduğu; Avrupa
Birliği Eski Bakanı Sayın Egemen Bağış
hakkında, bir şahıstan sağlanan miktar ve değeri
tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın turizm belgeli bir
otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınması
işleri için aracılık ettiği, bu şahısla ilgili
bir soruşturma olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve
kuruluşlarda araştırma yapılmasını
sağladığı ve bu şahsın faaliyeti ile ilgili
basında haber yapılmasının önlenmesi için girişimlerde
bulunduğu ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve 252nci maddelerine
uyduğu; Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Sayın Erdoğan
Bayraktar hakkında, bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin kendilerine
sağlanan ve miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı menfaatler
karşılığında kişiye özel imtiyazlı imar
planlarını onaylattıkları ve imar planlarına aykırı
olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yumdukları
ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini sağladıkları ve bu
eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve 257nci maddelerine uyduğu
iddialarıyla bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin (9/8) esas numaralı önergesinin görüşmelerine
başlıyoruz.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI
A)
Ön Görüşmeler
1.-
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 76 Milletvekilinin; Ekonomi Eski
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan hakkında, bir şahıstan
sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi
menfaatler karşılığında bu şahsın
İrana altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz
sağladığı, Ganadan kaçak yollarla yurda sokulmak
istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari
soruşturmaları engelleyerek altının Dubaiye çıkışını
sağlamaya çalıştığı ve bu eylemlerin
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Muhalefet oluşturduğu, Türk
Ceza Kanununun 204 ve 252nci maddelerine uyduğu; İçişleri Eski
Bakanı Muammer Güler hakkında, bir şahıstan sağlanan
miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın araçlarına
trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı verdiği ve söz
konusu şahıs için koruma polisi görevlendirdiği, bu
şahısla birlikte gözaltına alınan bazı
şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak
istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini
sağladığı, bu şahısla ilgili adli veya istihbari
çalışma yapılıp yapılmadığının
araştırılması için talimat verdiği, bu
şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak
haberlerin engellenmesi için girişimlerde bulunduğu ve bu eylemlerin
Türk Ceza Kanununun 204, 255, 252 ve 285nci maddelerine uyduğu; Avrupa
Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış hakkında, bir
şahıstan sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen
bazı maddi menfaatler karşılığında bu şahsın
turizm belgeli bir otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize
alınması işleri için aracılık ettiği, bu
şahısla ilgili bir soruşturma olup olmadığı
yönünde ilgili kurum ve kuruluşlarda araştırma
yapılmasını sağladığı ve bu şahsın
faaliyeti ile ilgili basında haber yapılmasının önlenmesi
için girişimlerde bulunduğu ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255
ve 252nci maddelerine uyduğu; Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı
Erdoğan Bayraktar hakkında, bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin
kendilerine sağlanan ve miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı
menfaatler karşılığında kişiye özel imtiyazlı
imar planlarını onaylattıkları ve imar planlarına
aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz
yumdukları ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini
sağladıkları ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve
257nci maddelerine uyduğu iddialarıyla Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, anayasal usul itirazımız
var.
BAŞKAN
Sırayla vereceğim grup başkan vekillerine. Boş yere
şey yapmayın da Sayın Vuralı dinleyin.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- İzmir Milletvkili Oktay Vural'ın,
İç Tüzüke göre, Meclis soruşturmasında hangi fiillerin hangi
kanun nizamına aykırı olduğunun gerekçe gösterilerek
belirtilmesi gerektiğine ve en son verilen önergenin (9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesi olması sebebiyle
diğer Meclis soruşturması önergelerinin önüne
alınamayacağına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, öncelikli olarak Meclis
İçtüzüğümüze göre, bu konuda, Meclis soruşturmasında hangi
fiillerin hangi kanun nizamına aykırı olduğunun gerekçe
gösterilmek suretiyle belirtilmesi
Bu iddia milletvekillerine ait
iddiadır, dolayısıyla kamuoyundaki iddialar değildir. Bir
milletvekili koyduğu imzanın arkasında olmalıdır, Bu
benim iddiam. diyebilmelidir ama kamuoyundaki iddialar demek suretiyle
kendisini bu süreçten arındırarak kamuoyuna yüklemesi bir kere önerge
verenlerin bu konuda yukarıdan talimatla, hareketle bu önergeyi hazırladığını
ortaya koyuyor.
İkinci husus
da; Sayın Başkan, bu önergenin bu şekilde görüşülmesi
mümkün değildir; çünkü bu önerge bundan önceki önergelerden sonra
verilmiştir. Malumlarınız olduğu üzere, Meclis
soruşturmaları önergelerinin verilmesi süreye tabidir,
görüşülmesi süreye tabidir. Bu görüşmelerin bu süreye ve veriliş
sırasına göre yapılması kesinlikle gereklidir. Bu
bakımdan bu konuda Meclis soruşturmasıyla ilgili Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu grup önerisi çerçevesinde öncelikli olarak bunun
görüşülmesini temin etmeniz bundan sonraki Meclis iradesini etkilemek
amacıyladır. Bilindiği gibi Genel Kurul
çalışmalarıyla ilgili 49uncu maddede Danışma
Kurulunun bazı konularla ilgili öne alma yetkisi vardır ama istirham
ediyorum, bugüne kadar Meclis soruşturma önergeleri içerisinde
Danışma Kurulu kararıyla aynı mahiyette olup, aynı
konuda olup daha sonra verilen hangi önerge daha önce verilmiş bir
önergenin önüne konulmuştur? Böyle bir uygulama da söz konusu
değildir. Dolayısıyla Danışma Kurulunun bu Meclis
soruşturmasıyla ilgili önergeleri veriliş
sırasının dışında Genel Kurul iradesiyle,
Danışma Kurulu kararıyla değiştirme yetkisi de söz
konusu değildir. İç Tüzükümüzün amir hükmü ve bugüne kadar da Meclis
soruşturmalarıyla ilgili yapılan uygulamalar şunu ortaya
koymuştur ki, Meclis araştırma önergelerinde veriliş
tarihine bağlı olmaksızın görüşme yapılması
grup önerisi olabilmekte ama Meclis soruşturmalarıyla ilgili bugüne
kadar ben öne alındığına ilişkin bir örnek görmedim.
Bu bakımdan bu öne alma işlemi yapılmadan diğer önergelerin
görüşülmesi gerekiyor. Bu önemli bir husustur. Bu bakımdan fiilî
olarak, İç Tüzükte
İstirham ediyorum, eğer Meclis
Başkanlığının bu konuda bundan önceki dönemlerde
Danışma Kurulu kararıyla bir ay önce verilmiş önergenin
yerine daha sonra verilmiş bir önerge geçirilmiş ve
görüşülmüş bir önerge varsa, bununla ilgili bir Danışma
Kurulu varsa lütfen o örneği de bize iletiniz ama bence böyle bir
sıra değiştirme Danışma Kurulunun yetkisinde
değildir.
BAŞKAN
Anladım.
Şimdi
Sayın Altaya söz vereyim, ondan sonra size söz vereceğim.
Buyurun.
16.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesinin, (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergeleri görüşüldükten sonra
işleme alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, iktidar partisi ilk, evvela (9/7) sıra sayılı bir
hukuk garabeti önergesiyle Meclise geldi ve
Başkanlığınız ve Sayın Başkan bunu
Anayasanın ve İç Tüzükün çizdiği çerçeve
dışında olmasına rağmen, muhalefetin bütün
itirazlarına rağmen işleme aldı. O ayrı bir kusur, o
hukuk bakımından ayrıca hesabı sorulacak bir iştir.
Ancak, şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminde 19 Mart 2014te o
kürsüden Genel Kurula iki ayrı sunum yapıldı,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşu yapıldı.
Sunuşların birisinde, eski İçişleri Bakanı Muammer
Gülerden başlayan, Egemen Bağıştan çıkan, 3 eski
bakanı itham eden, suçlarını itham eden İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının tarihi, sayısıyla Genel
Kurula bir sunuş yapıldı ve orada deniyor ki: Direkt biz
soruşturma açamayacağımız için 55 kişiyi bulan bu
konuyu soruşturma önergesi olarak Genel Kurula getirsin. Hemen akabinde
ayrı bir sunuş yapıldı ve bu ayrı sunuşta da eski
Çevre ve Şehirlik Bakanı Erdoğan Bayraktarla ilgili gene
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
yürüttüğü soruşturma çerçevesinde bir bilgi Genel Kurula sunuldu.
Ben şimdi
makamınıza soruyorum. Cemil Çiçek niye bu iki ayrı sunumu, iki
ayrı imzayı atarak yaptı? Eğer bunlar iki ayrı soruşturma
süreci, evrakı, hukuk süreci ise, bugün, şimdi sizin işleme
almak istediğiniz (9/8) esas numaralı Soruşturma Önergesinin bu
iki ayrı sunumda, bunun birleştirilmesi sizin hukuk yorumunuz
bakımından doğru mudur, caiz midir? Bizce değildir. Bu
çerçevede elma ile armudu bir sepete koymak ya da elma çalan ile adam öldüreni
bir tutmak hukuk normlarında da zaten kabul edilemez.
Bu bakımdan
bu önergenin diğer önergelerin gerisine alınarak (9/3), (9/4), (9/5)
ve (9/6) numaralı soruşturma önergelerinin görüşüldükten sonra
olsa olsa bunu işleme almanız hukuk normları
bakımından da bir zarurettir.
Arz ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
17.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Çevre ve Şehircilik
eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkındaki takipsizlik kararı
fezleke sürecini kestiği için 4 bakanla ilgili toplu oylama
yapılamayacağına, diğer 3 bakanla ilgili ayrı bir
önerge verilerek (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergesinin düşmesi gerektiğine ve bu durumda (9/5) esas
numaralı Meclis Soruştarması Önergesinin de geri çekilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, Mecliste 4 parti grubu
varız ama Anayasa diyor ki: Soruşturma önergelerini ancak onda 1
yani 55 milletvekili imzasıyla verebilirsiniz. Grubumuzun sayısı
55i bulmadığı için bugün önergelerimiz yok burada, olsaydı
nasıl önerge verilmesi gerektiğini burada gösterecektik. Çünkü,
hakikaten ana muhalefetin verdiği önergeler var, iktidar partisinin
müşterek verdiği bir önerge var. İkisine de
baktığımız zaman hem Anayasa 100 hem İç Tüzük
açısından birçok eksiklik var, bunlara girmeyeceğim çünkü biz
burada sorgu yargıcı değiliz, jüri değiliz, burada kimseyi
sorgulamayacağız; şurada sandıklar var, burada gizli
oylarımızı kullanacağız, herkes vicdanının
sesiyle Yüce Divana ya evet ya hayır, komisyonun kurulmasına oy
kullanacak. Ancak, hukuka uygun bir şey yapalım derken hukuku,
Meclisin çıkardığı kanunları Meclisin çiğnememesi
gerekiyor Sayın Başkanım.
Şimdi
söyleyeceğim husus çok dikkatle incelenmelidir ve dinlenmelidir. AK
PARTİ Grubunun önergesi elimde, 4 bakan hakkında, Sayın
Bayraktar da var bunun içinde. Bir de CHPnin önergesi elimde, Erdoğan
Bayraktarla ilgili ayrı bir önerge var. Şimdi, burada 4 bakanla
ilgili AK PARTİ önergesi olduğu için oylama yapıldığı
zaman 4 bakan için 1 oylama yapılacak. Yani 4 bakan için 4 ayrı oy
kullanma şansınız yok. 4 bakan için 1 oylama
yapılacağı için kuruyla beraber yaş da her zaman yanar
tabii ki. Cümleten, toptan, kolektif, böyle bir anlayış hukukta yok.
Ama bu boyutuyla baktığımız zaman son bir gelişmenin
Meclis Başkanlık Divanının, Başkanın bilgisinde
olduğunu biliyorum. Otuz yıl ceza avukatlığı
yaptık. Biliyoruz. 2 Mayısta Sayın Bayraktar hakkında
takipsizlik kararı verildi. Fezlekeler hazırlık
aşamasının ilk aşamasıdır, savcının
önüne gelir. Savcı bakar, bakan mıdır, milletvekili midir.
Dokunulmazlığı var. Onunla ilgili soruşturma açabilmek için
Anayasada, 100e göre, bakanlar için Meclisin izin vermesi gerekiyor ama Sayın
Bayraktarla ilgili son gelişme, 2 Mayısta Sayın Bayraktar
hakkında takipsizlik kararı verildi. Artık Sayın
Bayraktarın fezlekesi yok. Fezlekesi yoksa AK PARTİ Grubunun 4 bakan
hakkında verdiği grup önerisi düşer.
Niye düşer
Sayın Başkanım? Düşer çünkü Bayraktarla ilgili
savcılık soruşturma izni istemiyor ki. Fezlekeyi de Meclis
Başkanlığı geri gönderecek. Niye geri gönderecek? Çünkü
takipsizlik kararı fezleke sürecini kesmiştir. Şimdi
Bayraktarla ilgili fezleke süreci kesilmişken AK PARTİ iktidarı
kendi bakanı hakkında hukuk dışılığa
başvurup toplu oylama yaptırabilir mi? Hukuken mümkün değildir.
Toplu oylama yaptığı anda, toptan gizli oylamaya gittiği
takdirde Bayraktarın takipsizlik kararını dikkate
almadığı için hukuk dışılık
yapılmış olacak. Burada AK PARTİ Grubu şanssız
bir durumda, kendi kalesine gol attı farkında olmadan. Ya grup
önergesini çekecekler, düzeltecekler, 3 tane bakanla ilgili ayrı bir
önerge getirecekler. Bunu da şimdi yapacaklar.
Diğerine
gelince, Cumhuriyet Halk Partisinin (9/5) önergesi Sayın Bayraktarla
ilgilidir. Bu da çekilir, 3 tane önergesi kalır. Şimdi AK PARTİ
Grubunun 4lü önergesi düşünce ana muhalefetin 3lü önergesi kalacak.
Şimdi, burada
şöyle bir durum çıkacak ortaya. Sayın Başkanım, çok
basit bir
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Sayın Başkan, hiçbir şey duyamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Toprak, ben duyuyorum. Bana söylüyor, size değil.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, çok basit bir yöntem çıkacak. Herkes
vicdanına göre burada oy kullanacak, ne çıkarsa ona uyulacak. Bu
yanlış düzeltilmeden, takipsizlik kararı verilen insanı Yüce
Divana sevk eden bir Meclis durumuna düşersiniz.
Sizin
bakanınız, sizin milletvekiliniz. Bakanınızın hukuku
mu, grubunuzun önergesi mi daha önemli, buyurun çıkıp koyun ortaya.
Ben bu
yanlışa dikkat çekiyorum. Halkların Demokratik Partisi olarak bu
hukuksuzluğa dikkat çekiyorum ve bu grup önerisini geri alın, çekin
diyorum, oylamayın diyorum, yazık edersiniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Canikli
18.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, herhangi bir bakan hakkında soruşturma
önergesi verilebilmesi için herhangi bir fezleke ya da mahkemelerden herhangi
bir bilgi, belge ve dosya gelmesine gerek olmadığına, gerek olsa
bile takipsizlik kararının kesinleşmediğine ve Danışma
Kurulu kararı ya da grup önerisiyle soruşturma önergelerinin
görüşülme sırası ve gününün değiştirilebileceğine
ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, yeterli
sayıdaki milletvekilinin imzasıyla herhangi bir bakan hakkında,
herhangi bir konuda, bir iddiayla elbette, o gerekçeler belirtilmek suretiyle
soruşturma önergesi verilebilir, soruşturma komisyonu kurulması
için önerge verilebilir. Bunun için, herhangi bir fezleke ya da
savcılıklardan ya da mahkemelerden herhangi bir bilgi, belge, dosya
gelmesine gerek yok. Böyle bir şart yok. Bu çok önemlidir Sayın
Başkan. Çünkü biraz önce ifade edilen, gündeme getirilen o iddia, bu
şekilde düşünüldüğünde mesnetsiz kalmaktadır. Çünkü
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Öyle bir şey olur mu!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani, bakın, herhangi bir bakan hakkında,
herhangi bir şekilde, şu anda soruşturma önergesi,
haklarında soruşturma komisyonu kurulması önerilen eski 4
bakanımızla ilgili olduğu gibi fezleke ya da
savcılıktan belge gelmeyebilir. Geçmişte bunun sayısız
örnekleri vardır. Kendiliğinden de 55 milletvekili kendi
açılarından herhangi bir tespiti usulüne uygun bir şekilde
önergeye dönüştürebilir ve soruşturma komisyonu kurulmasını
talep edebilirler.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Durup dururken soruşturma açılır mı!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dolayısıyla ona bağlı
değildir. O düştüğü zaman otomatik olarak düşer, bu tespit
doğru değildir.
İkincisi,
öyle bile olsa, takipsizlik kararı Sayın Başkan, henüz daha
kesinleşmemiştir.
CELAL ADAN
(İstanbul) Sen inanıyor musun bu konuştuğuna!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Üç, burada -özellikle ben konuşmamda biraz
önce söyledim- bütün iddialar, yani biraz önce önerildiği şekliyle 4
bakanla ilgili önergeyi çekip yerine 3 bakanımızla ilgili yeni bir
önerge verdiğimiz zaman ortaya çıkacak tartışmaların,
iddiaların, muhtemel hakaretlerin, haksızlıkların boyutunu
tahmin edemiyoruz Sayın Başkan. Dolayısıyla hiçbir
arkadaşımız
Zaten kendileri de bu konuda talep ediyorlar,
istiyorlar, istediler. Bu olaydan sonra, biz, arkadaşlarımız
kendileriyle de görüştü ve bu şekilde devam etmesi noktasında
kendi talepleri de var. Bakın, bu kadar açık söylüyorum Sayın
Başkan.
Dolayısıyla,
hukukiliği noktasında herhangi bir problem yok. Herhangi bir
soruşturma önergesi verildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde
görüşülür. Genel Kurul istediği takdirde, Danışma Kurulu
kararı ya da işte, toplanamazsa grup önerisiyle önce verilen
soruşturma önergesini sonra, sonra verilen soruşturma önergesini gün
olarak farklı günlerde görüşebilir Sayın Başkan. Buna karar
verecek olan Genel Kuruldur. Nitekim, bu konuyla ilgili de Genel Kurul AK
PARTİli milletvekilleri tarafından verilen soruşturma
önergesinin öncelikle görüşülmesi konusunda bir karar
almıştır, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
bir kararı vardır ve bu karar değişmediği sürece de bu
şekilde uygulanmak durumundadır.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, şimdi
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili doğru
söylüyor yani Meclis soruşturması komisyonu kurulması için
önerge vermek için bir fezlekeye şüphesiz ihtiyaç yok.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Sayın Başkanım, duyamıyoruz, lütfen mikrofonu
açın.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ama (9/8) esas numaralı, tamamı iktidar partisine mensup 76
milletvekilinin verdiği önerge İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı Kaçakçılık ve Narkotik Suçlar
Bürosunun 2012/120653 no.lu soruşturma dosyası
diye
başlıyor, 3 bakanın ismini sayıyor. Ondan sonra diyor ki
yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
bir soruşturma kapsamında 25 Aralık 2013 günü
falan filan
Yani kendi önergeleriyle burada iki ayrı soruşturma dosyası, iki
ayrı suç şebekesi olduğu iddia ediliyor: Biri 17 Aralık,
biri 25 Aralık. Sonra diyorlar ki: Biz bunları
birleştireceğiz, topyekûn bunu böyle yapacağız.
Bu, doğru
değildir Sayın Başkan. Hukuk normlarında bunun yeri yoktur.
Arz ediyorum.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, suç şebekesi
olduğu iddia edilmiyor. Yanlış bir cümle bu.
BAŞKAN
Şimdi, ben grup başkan vekillerimizi kürsü arkasına davet
etmeden önce şunu söyleyeyim
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Gerek yok ki Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Tanal, rica ediyorum, ben bir cümlemi bitirebilir miyim lütfen?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bir hukukçu olarak
Çünkü çok önemli
bir konu.
BAŞKAN Hayır,
anladım da yani bakın, bana söylendi. Ben bir görev yapmak
zorundayım, dolayısıyla onunla ilgili fikrimi söyleyeceğim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Efendim, bu Mecliste sanki Mahmut Tanaldan başka
hukukçu yok zaten.
BAŞKAN
Olabilir de
Şimdi, bu
konuşmaları dinledim, bütün grup başkan vekillerinin. Hukuki
olarak söylediklerinizde kulak verilecek konular var ama bir de bir
Danışma Kurulu kararı var yani Meclisten geçmiş.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bu tartışmalar
geçen hafta da yapıldı Sayın Başkanım, karara
bağlandı, bir daha tartışmaya gerek yok ki.
BAŞKAN Sayın Aydın, ben söyleyeyim.
Şimdi, ben bu durumda onu da göz ardı edemem,
yani sonuçta Genel Kurul kararı. Yapabileceğim şey, sadece
tutumum hakkında bir
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım
BAŞKAN
usul tartışması açabilirim
ve Genel Kurulun kararını tekrar isteyebilirim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım
BAŞKAN Amma velakin şimdi, dediğim gibi,
çok zor bir gündeyiz. Ben grup başkan vekillerimizi istirham ediyorum
kürsü arkasına, onun üzerine beraber konuşalım, ondan sonra ne
yapacağımıza karar veririz.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
(9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir şey sorabilir miyim?
Şimdi,
efendim, bakın, ben de otuz küsur senedir bu Parlamentodayım.
Şimdi, 4 kişi hakkında bir tek soruşturma önergesi
verilmez. Oylamayı nasıl yapacaksınız? Suçlar
şahsidir. Şimdi, bir bakanın suçu var, birisinin yok. 4
bakanı bir tek gizli oylamayla yapamazsınız, bir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yapmayacak öyle.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, nasıl olacak?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hayır, tek tek olacak.
BAŞKAN O
sonraki iş, daha o tartışmaya gelmedik, şu önceki
tartışmaları halletsek.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama şöyle: Efendim, bakın, bir defa geçen gün
Danışma Kurulu kararı almışsınız.
Geçmişte yaptığımız uygulamalarda savunma hakkı
sonsuzdur. Siz savunmayı on beş dakika, yirmi dakikayla
sınırlayamazsınız.
BAŞKAN O
sonraki işmiş, o sonraki aşama.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Meclis Genel Kurulunda on dakika, komisyonda sonsuz, dört
saat konuşabilir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, demin yapılan tartışmalar çerçevesi
içinde bir usul tartışması açacağım ama önce tutumum
hakkında bir bilgi vereyim kısaca, ondan sonra da lehte Sayın
Canikli, Sayın Altay, aleyhte Sayın Kaplan, Sayın Vural
konuşacak.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, (9/8)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin, 29/4/2014
tarihli 82nci Birleşimde kabul edilen siyasi parti grubu önerisiyle
gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmının
1inci sırasına alındığı için bu önergeyi
işleme almama yönünde bir tutum sergilemesinin mümkün
olmadığına ve İç Tüzükte birden fazla bakanın veya
birden fazla fiilin bir Meclis soruşturması önergesinde yer alıp
alamayacağına dair bir kural bulunmadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Isparta
Milletvekili Sayın Süreyya Sadi Bilgiç ve 76 arkadaşı
tarafından verilen (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergesi Meclis Başkanlığı tarafından 24/04/2014
tarihli ve 117 numaralı gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanmış ve aynı gün bastırılarak
dağıtılmıştır. Söz konusu önerge, İç
Tüzükün 108inci maddesi gereğince 29/4/2014 tarihli 82nci
Birleşimde Genel Kurulda okunarak bilgiye sunulmuştur. Aynı gün
kabul edilen siyasi parti grubu önerisiyle (9/8) esas numaralı
soruşturma önergesi gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci sırasına
alınmıştır. Bu çerçevede, birleşimi yöneten
Başkan Vekili olarak önergeyi işleme almama yönünde bir tutum sergilemem
mümkün olmamaktadır.
Ayrıca
İç Tüzükte birden fazla bakanın veya birden fazla fiilin bir Meclis
soruşturması önergesinde yer alıp alamayacağına
ilişkin bir kural bulunmamaktadır. Meclis uygulamasına
bakıldığında birden fazla bakan hakkında yine birden fazla
fiillerine ilişkin verilen Meclis soruşturmaları önergelerinin
işleme alındığı görülmüştür. 82 Anayasası
döneminde verilen bu şekildeki 29 önerge Genel Kurulda işlem
görmüştür.
Şimdi, usul
tartışmasını açıyorum.
Lehte
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hangi konuda usul tartışması açıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Oktay Vural, Sayın Engin Altayın ve de Sayın Hasip
Kaplanın itirazları çerçevesi içinde bir usul
tartışması açıyorum.
Birincisi, bu öne
alınmakla ilgili yani Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge ile
Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği önergelerin
sıralarının değiştirilmesine yönelik yapılan
itiraza yönelik. Bir diğeri de Sayın Hasip Kaplanın, Sayın
Bayraktarın takipsizlik kararıyla ilgili olarak normalde geri
çekilmesi lazım geldiği iddiasına yönelik. Birleştirerek,
grup başkan vekillerimizin de onayıyla bir usul
tartışması açıyorum.
Önce lehte,
Sayın Engin Altay, buyurunuz.
Beşer dakika
süre veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin, (9/3),
(9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergeleriyle sırasının değiştirilerek öne
alınmasının ve Çevre ve Şehircilik eski Bakanı
Erdoğan Bayraktar hakkındaki takipsizlik kararı nedeniyle (9/8)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin geri çekilmesinin
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sizin bu hukuk ve İç Tüzük tartışmasındaki
olumlu yaklaşımınız nedeniyle lehte söz aldım ancak iktidar
çoğunluğunun size ve Genel Kurula dayattığı bu
hukuksuzluğun aleyhinde konuşacağımın bilinmesini
isterim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; siyasette bir
kural vardır: Kimse kimsenin başına geleceği
önleyemez, sadece geciktirir. Şimdi
sizin yaptığınız odur. Siz, kimi zanlı bakanların
Yüce Divanda yargılanmasını geciktirmeye yönelik -kendinizce
İç Tüzükü de dolanarak- bir işlem tesis ettiniz. Bunu hem
Başkanlık Divanına hem Parlamentoya, dolayısıyla her
vesileyle bahsettiğiniz millî iradeye de dayatıyorsunuz.
Şimdi, 17
Aralık ve 25 Aralık operasyonları çerçevesinde, bu operasyonlara
kaynak olan İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının -tarihlerini ve evrak
numaralarını okuyarak zaman kaybetmek istemiyorum-
yaptığı, yürüttüğü soruşturmalar çerçevesinde, biz 4
ayrı eski bakan için Meclis soruşturma önergesi verdik: (9/3), (9/4),
(9/5), (9/6) Hemen arkamızdan, iktidar partisi de apar topar, Anayasa'da
ve İç Tüzükte çizilen çerçevenin çok dışında bir
-Sayın Vuralın söylediği gibi- çakma önergeyi yetiştirdi.
Ve Başkanlık, bilhassa Sayın Meclis Başkanı,
muhalefetin bütün itirazına rağmen bu (9/7)yi işleme aldı,
bastırdı. Burada zaten büyük bir hukuk ayıbı, hukuk ihlali
işlendi. Sonra -ne düşündünüz düşünmediniz- bu
soruşturmaların görüşüleceği gün daha fazla hukuken zor
duruma, gülünç duruma düşmemek için (9/8) esas numaralı bir
soruşturma önergesini, bizim önergelerimizden neredeyse bir ay sonra verdi
iktidar partisinin 76 milletvekili, Süreyya Sadi Bilgiç ve 76
arkadaşı. Ve şimdi gene parmak çoğunluğuna dayanarak,
İç Tüzükü güya kullanarak, İç Tüzükten kaynaklı
hakkınızı kullanarak bir grup önerisi getirdiniz, Genel Kurula
bir karar dayattınız, çoğunlukla da bunu geçirdiniz. Dediniz ki:
Biz önce (9/8)i görüşeceğiz. Görüşemezsiniz, olmaz.
Sayın Vural açıklayacağı için ben girmiyorum, İç
Tüzükün bu konuda, 8inci maddeyle ilgili grup önerilerinde bir obstrüksiyonu
var, bunu yapamazsınız Sayın Başkan. Siz de diyeceksiniz
ki: Efendim, Genel Kurulun da iradesi var ortada. Ama, göz göre göre parmak
çoğunluğuyla
Bunun adına parmak diktatörlüğü denir,
demokrasi denmez. Evet, demokrasilerde, tabii, bir oy kim geçiyorsa onun
dediği olur ama sizin yaptığınız demokrasi, demokratik
uygulama falan değil, parmak zulmü, parmak demokrasisi; bu olmaz.
İkinci bir
durum, iki usul tartışmasını birleştirdiğiniz
için söylüyorum, biz diyoruz ki, biraz önce yerimden de söyledim: Şimdi,
bu Genel Kurul yoldan geçerken daldan bir elma alanla adam öldüreni aynı
sepete koymuş, yargının önüne çıkarmak istiyor. Ya,
yukarıda Allah var, ayıptır, günahtır, böyle şey
olabilir mi sayın milletvekilleri? En doğrusu Sayın Başkan,
4 ayrı bakanla ilgili bizim yaptığımız (9/3), (9/4),
(9/5) ve (9/6)yı ayrı ayrı görüşüp oylamaktır, en
doğrusu budur. Makul doğrusu -hadi bunu yapmıyorsunuz-
Erdoğan Bayraktarın soruşturmasının bundan
ayrılması lazım, diğer 3 eski bakanla ilgili bir
soruşturma komisyonu kurulması lazım, kurulacaksa Erdoğan
Bayraktar ile ilgili de ayrı kurulması lazım. Yani, çok
ayıp, bunun adı direkt bir insana zulümdür, böyle bir şey
yapılamaz, kaldı ki Sayın Bayraktar iktidar partisine mensup bir
milletvekilidir. Bunu doğru bulmuyoruz, hukuki bulmuyoruz, ahlaki
bulmuyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne uygun
görmüyoruz.
Biraz önce de
söyledim, sayın milletvekilleri, 19 Martta, 72nci Birleşimde Meclis
Başkanı niye iki ayrı evrakı burada okuttu? Meclis
Başkanı gelip ya da bu Divana bir yazı yollayıp bir
açıklama yapmalıdır Ben bunları şu sebeple ayrı
okuttum. diye, Aslında bunlar birdir. diye. Bunlar ayrıysa bu
(9/8) olamaz, aykırıdır. Parlamento hukukun
çiğneneceği yer olmamalıdır, hukukun tesis edileceği
yerdir Parlamento. Lütfen, iktidar partisini bu parmak demokrasisi oynamaktan
vazgeçmeye, hukuka ve adalete davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Aleyhte Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
17 ve 25 Aralık tarihinde ortaya çıkan ve
cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu olarak bilinen olayla ilgili
olmak üzere yüce Meclis bir araştırma yapmaktadır. Bu
araştırmanın neticesinde, bu müzakerenin neticesinde ilgili
bakanlar hakkında Yüce Divana sevk prosedürü içerisinde gerekli karar
verilecektir. Dolayısıyla, burada yapılması gereken iş
hukukun kâmilen uygulanmasıdır. Bunun dışında siyasi
fikirle ve parti taassubuyla hareket etmek yanlıştır.
Bu perspektif içerisinde baktığımız
takdirde değerli arkadaşlar, Anayasanın 100üncü maddesi,
İç Tüzükün 107nci maddesi açık ve seçiktir. Bu açık ve
seçiklik çerçevesi içerisinde değerlendirildiğinde, bu konuyla ilgili
verilmiş önergeler belirli bir süreye tabi
kılınmıştır. Mademki bir ay içerisinde
görüşüleceğine dair Anayasada açık hüküm var, İç Tüzükte
açık hüküm var, o takdirde bu bir aylık sürelerin başlangıç
ve bitiş tarihi itibarıyla gelen önergelerin o sıraya göre yapılması
lazım. Bu çerçeve içerisinde, bugün, burada, bu anda görüşülmesi
gereken araştırma ve soruşturma önergesinin ilk önce verilen
önergeden başlaması lazım. Oysa, bu, 17 ve 25 Aralık
tarihlerinde ortaya çıkan büyük yolsuzluk operasyonunu Meclis içerisindeki
birtakım parmak oyunlarıyla bertaraf etmek, ortadan kaldırmak ve
netice itibarıyla da bu soruşturmaları akamete uğratmak
şeklinde değerlendirilmektedir. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak birinci görüşümüz önergelerin geliş sırasına
göre gündeme alınması şeklindeydi.
Diğer taraftan, 4 sayın bakan hakkında
soruşturma önergesi verilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, ceza hukukunda temel prensip şudur: Her suç faili
bağımsız olarak yargılanır. Bunun bir tek
istisnası vardır, o da suçların failleri veya hukuki sebepleri
arasında irtibat bulunmakta ise o takdirde birlikte yargılanma söz
konusu olabilir. Bu iki temel kuraldan hareket ettiğimiz zaman, Avrupa
Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, İçişleri
eski Bakanı Muammer Güler ve Ekonomi eski Bakanı Zafer
Çağlayanla ilgili olmak üzere fiilî ve hukuki irtibat vardır. Nedir
bu fiilî ve hukuki irtibat? Azerbaycandan gelen 29 yaşındaki bir
çocuğun bunları paraya boğarak istediği işleri
yaptırması. Hem fiilde irtibat vardır, fiilî irtibat vardır
hem de hukuki irtibat vardır ancak Sayın Çevre eski Bakanı
Erdoğan Bayraktara gelindiğinde bununla bir alaka yok yani fiilî ve
hukuki irtibat söz konusu değil. Rezayla ilgili bir iddia yok,
Rezanın milyon dolarlarıyla ilgili Sayın Erdoğan
hakkında bir iddia yok. Nedir o hakkındaki iddia? Nüfuz suistimali
kamuoyuna yansıdığı kadarıyla ya da oğluyla
ilgili birtakım iddialar. Değerli arkadaşlarım, bu ikisinin
birbirinden ayrılarak görüşülmesi gerekmektedir hukuki ve fiilî
irtibat bulunmadığı gerekçesiyle.
Diğer taraftan,
Sayın Bakan hakkında takipsizlik kararı verilmiştir,
dolayısıyla önerge düşmüştür. Bu yanlıştır,
bu yanlıştır ve külliyen yanlıştır. Sayın
Bakan hakkında cumhuriyet savcısı takipsizlik kararı
veremez çünkü takipsizlik kararı bir yargı faaliyetidir. Sayın
Bakan hakkındaki delillere savcının takipsizlik kararı
verebilmesi için tartması, değerlendirmesi ve hükmetmesi
gerekmektedir. Oysa Sayın Bakanın dokunulmazlığı
vardır. Dokunulmazlığı olduğu içindir ki bu
değerlendirmeyi, takipsizlik kararı verme değerlendirmesini
yapamaz. Bir tek şartla, bu dokunulmazlığı olduğu
için ben takipsizlik veriyorum. demiş ise mümkündür, o da
yanlış bir karar olur. Böyle bir takipsizlik kararı
verilmişse hukuken geçersizdir, yok hükmündedir.
Diğer
taraftan, zaten Sayın Bakan hakkında cumhuriyet savcısı bir
fezleke gönderdi. Gönderilmiş bu fezleke çerçevesi içerisinde, Meclis,
dokunulmazlığını kaldıracak veya kaldırmayacak.
Meclisteki fezleke gündemde dururken Ankaradaki cumhuriyet savcısı
nasıl takipsizlik kararı verebilir? Dolayısıyla
Erdoğan Bayraktar hakkındaki takipsizlik kararı nedeniyle
önergenin düşmesi düşüncesi veya iddiası doğru bir iddia
değildir.
Tabii ki bu
takipsizlik kararı da şaşırtıcı bir
karardır. Sayın Erdoğanın durumu farklı. Ben ne
yaptıysam Sayın Başbakanın verdiği talimatlara göre
yaptım. diyerek Ben istifa etmiyorum, kendisi istifa etsin.
demişti.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL
(Devamla) Ama, arada ne oldu bilmiyoruz. Daha sonra, Sayan Bakan özür diledi
ve arkasından da alelacele bu takipsizlik kararı geldi. Bu
işlerde bir bit yeniği var.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Var, var!
FARUK BAL
(Devamla) Bu bit yeniğinin, bu Mecliste, enine sonuna bakmadan,
gidebildiği yere kadar gidilip araştırılması
gerekmektedir. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Lehte, Giresun
Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tartıştığımız
konuyla ilgili olarak İç Tüzükümüzün 50nci maddesi çok açık, net
hükümler ihtiva etmektedir. Özel gündem başlıklı 50nci
maddesinde Danışma Kurulu, Anayasa ve İç Tüzükün emredici
hükümleri gereğince, belli bir sürede sonuçlanması gereken, muayyen
bir veya birkaç konunun yer alacağı özel gündemler ve görüşme
günleri tespit edebilir. Kim tespit ediyor? Danışma Kurulu.
Danışma Kurulunda oy birliği sağlanamazsa grup önerisiyle
getiriliyor ve Genel Kurulun kararıyla tespit ediliyor.
Dolayısıyla tartıştığımız konuyla
ilgili olarak yani AK PARTİli milletvekilleri tarafından verilen
soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önergenin CHPnin
verdiği soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin
önergelerden önce görüşülmesinin Genel Kurul tarafından, 50nci
maddeye göre, biraz önce içeriğini okuduğum 50nci madde
çerçevesinde, Genel Kurul tarafından belirlenmesinin mümkün
olmadığı iddia ediliyor. Açık bir şekilde, bu yolla,
Genel Kurul
Bakın, daha somut bir örnek verelim: Soruşturma komisyonlarıyla
ilgili önergeler Meclis Başkanlığına verildikten sonra otuz
gün içerisinde Genel Kurulda görüşülmesi gerekiyor. Bununla ilgili
işte o 50nci madde devreye giriyor ve herhangi bir soruşturma
önergesinin günü Genel Kurul tarafından herhangi bir gün olarak
belirlenebiliyor yani diyelim ki, AK PARTİli milletvekillerinin
soruşturma önergeleri CHPli milletvekili
arkadaşlarımızın verdiği soruşturma
önergelerinden sonra verilmiş olsun, bu yöntemle Genel Kurul gün olarak
bir hafta önce gündemine alır, onu görüşebilir, bir hafta sonra da
önce verilmiş olmasına rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri tarafından verilen soruşturma önergelerini
görüşebilir. Bunda hiçbir sorun yok. Bugüne kadarki tüm uygulamalar da bu
şekilde oldu.
Meclis
Başkanlığının inisiyatifi ya da görevi devralma
zorunluluğu nerede ortaya çıkar? Eğer otuz gün içerisinde 50nci madde hükmü Danışma Kurulu kararıyla ya da
grup önerileriyle işletilmez ve bu konuda bir gündem belirlenmez ise,
gündeme alınmaz ise o zaman Meclis
Başkanlığı bir ay içerisinde görüşülme
zorunluluğu talimatını yerine getirmek maksadıyla özel
gündemi kendisi son günde belirler. İşte o zaman geliş
sırasına göre bunlar görüşülür ve belirlenir çünkü burada Genel
Kurulun bir kararı yoktur artık. Doğal olarak, mecburen Meclis
Başkanlığı geliş sırasına göre alır ve
yürütür, oraya dokunamaz, kendisini Genel Kurulun ya da Danışma
Kurulunun yerine koyarak bir işlem
tesis edemez. Bundan dolayı, Meclis Başkanlığı oradan
aktif olarak bunun sırasını değiştiremez ama Genel
Kurul bu konuda bir karar vermişse ki, verdi- ancak aynı yöntemle
değiştirilebilir. Birinci kural da bu, Genel Kurulun herhangi bir konuda
aldığı karar ancak aynı yöntemle
değiştirilebilir.
Bu kararlar
alınırken kalkan parmaklar da
Meclis içi parmak oyunları değildir değerli
arkadaşlar. Her birisi, bütün arkadaşlarımızın kalkan
parmakları millî iradeyi temsil eder, hepsi millî iradeyi temsil eder.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yok canım, öyle değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Evet,
eğer herhangi birisi etmiyorsa hiçbirisi etmiyordur o mantıkla. Olur
mu böyle bir şey değeli arkadaşlar? Öyle bir şey olabilir
mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Kahvaltıda ne oldu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Her
milletvekili arkadaşımızın parmağı bir iradeyi
temsil eder, sizinki de, herkesinki.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Kahvaltıda ne konuşuldu açıklayın, kabul
edeceğiz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Arkadaşlar, kendi kendinizi niye böyle değerlendiriyorsunuz?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Kahvaltıda ne konuşuldu, açıkla.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bugüne kadar, parlamenter sistemde muhalefetin ve
iktidarın karar alma mekanizmaları ve Meclis
çalışmalarının yürütülmesi mekanizmaları bellidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Kahvaltıda yediğiniz
içtiğiniz size kalsın da ne konuştuğunuzu
açıklayın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) On yıl
önce nasıl yapılıyorsa, yirmi yıl önce nasıl
yapılıyorsa bugün de aynı şekilde yürütülüyor değerli
arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Duman oldu, duman!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu çok
önemli, bakın, on beş yirmi yıl önce nasıl bu işlemler
hayata geçiriliyorsa, realize ediliyorsa bugün de aynı yöntemle, aynı
şekilde, aynı içerikte yapılıyor, Dolayısıyla,
bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Eskiyi savunma, siz
yeni Türkiyesiniz, yeni! Eski yok artık canım, bırak eskiyi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi,
bakın, değerli arkadaşlar, soruşturma
komisyonlarının şu anda yapacağımız oylaması
bir soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin; yargısal bir
karar değildir bu. Soruşturma komisyonu kurulduktan sonra
kararları, faaliyetleri yargısal bir karar ya da faaliyettir. Ama
şu, şu andaki Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Aslında, siyasi bir
karardır. Soruşturma komisyonu kurulduktan sonra
Dolayısıyla, bu oylama kaç bakan hakkında
olursa olsun tek oylamadır, çünkü bu oylama onların
yargılanmasına ilişkin değildir, soruşturma komisyonu
kurulup kurulmamasına ilişkindir. Ancak soruşturma komisyonunun
raporunun oylanması her bakan hakkında tek tek olacaktır, olmak
zorundadır. Bunu karıştırmamak lazım, Anayasa
Mahkemesinin verdiği karar da bu çerçevededir.
Ayrıca, soruşturma komisyonu,
savcının kullandığı yetkileri kullanır
yargısal fonksiyon olarak. Bir savcı, fiilleri, failleri,
zamanları farklı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
birbirinden
tamamen farklı onlarca dosyaya bakabilir, soruşturabilir. Aynı
yetkiyi kullanan soruşturma komisyonları da birden fazla olaya,
birden fazla dosyaya, fiiller, failler ve zaman farklı olsa dahi
bakabilir, bunları görüşebilir, sonuçlandırabilir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Canikli.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Zaman yetmez zaman, o
kadar çok ki dosyanız, zaman yetmeyecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Canikli 50nci maddeyi gösterdi ama 50nci madde bir gün
belirlenmesiyle ilgilidir. Dolayısıyla, önergelerin veriliş
sırasıyla hiç alakası yoktur, yani özel gündemin
belirleyeceği günler bellidir. Veriliş sırasıyla ilgili
bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde sonradan verilmiş bir
önerge önceden görüşülmemiştir, bu da bir garabet, ucube.
BAŞKAN - Aleyhte son söz, Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplanın.
Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz dikkatinizi buraya lütfen
(AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler) Sonra sohbet edersiniz
Sayın Canikli.
Bakın, burada hem iktidar 4 bakan hakkında
toplu soruşturma önergesi vererek müthiş bir hata yapıyor çünkü
konular ayrı, fiil ayrı, irtibat ayrı, dosyalar ayrı.
Şimdi, siz Mecliste gizli oy kullanacak milletvekilinin vicdanına
seslenirken, 4 bakanla ilgili, belki her birisiyle ayrı ayrı oy
kullanacaklar. Yani sizin işinize gelince dörtlü önerge verirsiniz; tek
komisyon kurulsun... Ya hep ya hiç gibi bir duruma düşüyorsunuz.
Bakın, o
kadar uzağa gitmeye gerek yok, kütüphane burada, dersinizi
çalışır gelirsiniz. Size de söylüyorum, CHPye de
söyleyeceğim. Siz geçmişte bu kürsüde. Tabii, koalisyon dönemi
olduğu için MHPyi de bu tartışmalar açısından
konuşacağım. 3 tane bakan var aynı belgeyi imzalıyor,
geliyor burada koalisyon döneminde -buradaki görüşmelerde- rapor okunuyor,
oylama yapılıyor, Yüce Divana sevk kararı çıkmıyor.
Sonra, 2003te AK PARTİ veriyor, bir de CHP veriyor. 3 tane bakan
aynı belgeyi imzalamış, birini tereyağından kıl
çeker gibi ayırıyorsunuz, yanınızda birisi; diğer
ikisi hakkında Yüce Divana sevk kararı çıkıyor.
Geçmişte bu yaşandı. Şimdi, bunu kendinize
yapıyorsunuz, kendi bakanınıza yapıyorsunuz. Ya, takipsizlik kararı
almış, şimdi, savcılık denen bir olay var, polisten
başlar hazırlık tahkikatı, gelir fezlekeyle
savcının önüne. Savcı da Meclise gönderir, der ki: Anayasa
100e göre izin ver. İzin ver de ben Yüce Divanda bunu
yargılayayım. Yüce Divanla da aranız iyi değil, son durumu
da biliyoruz; Yüce Divana bu arada, bu atmosferde gitmek hiç de iyi değil,
yalnız bunu öteliyorsunuz. Bakın, Anayasanın 100üncü
maddesinin son paragrafı demiyor mu Meclis gruplarında bu Yüce Divan
fezlekeleriyle ilgili görüşme yapılmaz diye? Maşallah, bütün
milletvekilleri kahvaltıda görüşüyorsunuz. Siz de yapıyorsunuz,
muhalefet de yapıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne görüşüyoruz? Ne görüştüğümüzü
biliyor musun?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Kahvaltıyı niçin yaptınız? Bugün
kahvaltıyı niçin yaptınız?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne görüştüğümüzü biliyor musun?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hadi hadi, kahvaltıyı sırf bunu konuşmak için
yaptınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne görüştüğümüzü nereden biliyorsun?
Herkes her şeyi biliyor!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Anayasayı çiğniyorsunuz, İç Tüzükü
çiğniyorsunuz, arkadaşlarınızı çiğniyorsunuz,
doğru yapmıyorsunuz; bu bir.
İkincisi, ana
muhalefete gelince, kardeşim diyorsunuz ki İlla ayrı ayrı
olsun. Ya, geçmişte siz de ikişer ikişer vermişsiniz ha;
Mesut Yılmaz, Güneş Taner, Cumhur Ersümer, diğeri, ikişer
ikişer vermişsiniz, burada da görüşülmüş, kararı da
çıkmış.
Koalisyon
ortağı o zaman, 2000-2001. MHPden arkadaşım
çıkıyor, diyor ki: Biz Hasip Kaplanın dediğine
katılmıyoruz, takipsizlik kararı verilemez. Vermişler
kardeşim, vermişler. Takipsizlik kararı, ceza muhakemesinde kişinin
lehine olduğu zaman ifade almaya gerek yok, izne gerek yok, istediği
zaman verir savcılar veya fezlekesini geri çeker. Ama bütün mesele o
değil, Ferrari hızında gidiyor her şey, 2 Mayısta
takipsizlik kararı verdi, araya cumartesi pazar girdi, gelemedi buraya
kadar, gelse burada fezleke geri gidecek. O zaman ne olacak? AK PARTİnin
verdiği 4lü grup önerisi düşecek. Çekmek zorunda, çekmezse kolektif
ceza sorumluluğuna gidiyorsunuz. Bu Orta Çağda kaldı.
Uyarıyorum, hukuk değil bunun adı, kendi arkadaşlarınızı
yakarsınız, bırakın vicdanını
arkadaşlarınızın, bu Meclisi
Bu sonuçta izindir, kimse
kimseyi yargılamıyor.
CHPye gelince:
Olmaz kardeşim, tek komisyon olmaz. Bal gibi
yapmışsınız, geçmişte ikişer ikişer önerge
vermişsiniz, tek komisyon yapmışsınız, hatta
Kılıçdaroğlu konuşmuş, Engin Altay konuşmuş.
Sayayım mı daha? O dönemde Bekir Bozdağ konuşmuş,
Bülent Arınç konuşmuş. Ben konuşmamda onların ne
konuştuğunu anlatacağım. Öyle es geçmek yok, bugünü
atlatabilirsiniz. Koalisyon dönemi arkadaşlarını korudu, CHP, AK
PARTİ döneminde, geldi, bir sene sonra hepsinin Yüce Divan sevki
çıktı. Yani bu durum yarın AK PARTİnin başına da
gelir.
Burada derseniz
Bunlar kesin mesin değil., yarın gün olur devran döner ve size
döner, bir başka iktidar gelir, sizin hakkınızda da
aynısını yapar. Böyle bir duruma kimsenin düşmesini
istemem.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zaten öyle olacak.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Biz burada doğru karar verin diyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bizim imzamız yok, 55
imzamız olsaydı size Nasıl fezleke veriliri öğretirdik,
fezleke dersi verirdik size, soruşturma önergesi dersi verirdik. Neyse,
ona konuşmamda devam ederim.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nihayet rüşvet aleyhinde konuştunuz yani.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, hatip bizi tutarsızlıkla,
çelişkili konuşmakla itham etti.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tutarsızlık değil.
ENGİN ALTAY
(Sinop) İster buradan ya da oradan iki dakika cevap vermem lazım.
BAŞKAN
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yahu on senede insan değişiyor Enginciğim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yahu ne alaka? Sen beni dinlememişsin, ben ne yapayım.
BAŞKAN
Tutarsızlıkla itham etmedim. diyor ama siz ısrar
ettiğiniz için buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın usul tartışması üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın hatip
herhâlde beni dinlemedi şimdi de gidiyor mu bilmiyorum- ben bu kürsüde en
doğrusunun ayrı ayrı olması gerektiğini ama başka
bir doğrunun da Muammer Güler, Egemen Bağış, Zafer
Çağlayanın birlikte, Erdoğan Bayraktarın ayrı
olması gerektiğinin altını çizdim. Sayın Kaplan beni
dinlemedi, ondan sonra geldi CHP de geçmişti iki iki verdi. diyor.
Bir de tabii
şu var: Eğer Sayın Meclis Başkanı, 92deki ve 85teki
Meclis başkanları gibi davranabilseydi yani bu fezlekeleri
milletvekillerinin tetkikine açsaydı biz o zaman muhtemelen Muammer Güler,
Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan için ayrı, Erdoğan
Bayraktar için ayrı verir idik. Burada biz fezlekelere resmî olarak
ulaşamadığımız için 4üyle ilgili ayrı ayrı
vermek zorunda kaldık.
Canım kabul;
3ünü ayrı, 1ini ayrı yapalım. Onu söyledim ben de burada
zaten, başka bir şey söylemedim ki Sayın Kaplan
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Tamam öyle yapalım, tamam.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Yok iktidar, ana muhalefet de şöyle diyor, böyle diyor
Biz ne
söylediysek odur, anlayışımız, tavrımız da budur.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, ben uzatmayacağım, çok,
çok, çok sakince
Şu bir: Çok
basit, 2 bakan hakkında; Ersümer, Çakan; Hüseyin Besli ve 63 arkadaşı,
CHPden.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yahu itirazım yok, 3 tane bir olsun diyoruz zaten.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bir dakika kardeşim.
BAŞKAN
Hayır yani ben neye itiraz edildiğini anlayabilmiş değilim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hayır neye itiraz ediyor Sayın Vekil, ben anlamadım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Haluk Koç ve arkadaşları, bakın, 2003. Bir
tane daha söyleyeceğim, var yani.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Kaplan, öyle söylemedi mi? 3 tane
bir verelim. diyor ya.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
Allah rızası için ya, lütfen
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır, ikişer ikişer verdiler,
Verilebilir. diyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) 3ünü birden verelim. demedi mi?
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin, (9/3),
(9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergeleriyle sırasının değiştirilerek öne
alınmasının ve Çevre ve Şehircilik eski Bakanı
Erdoğan Bayraktar hakkındaki takipsizlik kararı nedeniyle (9/8)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin geri çekilmesinin
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
(Devam)
BAŞKAN
Evet, şimdi, tutumumda bir değişiklik mümkün görülmemektedir.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 76 Milletvekilinin; Ekonomi Eski
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan hakkında, bir şahıstan
sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi
menfaatler karşılığında bu şahsın
İrana altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz
sağladığı, Ganadan kaçak yollarla yurda sokulmak
istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari
soruşturmaları engelleyerek altının Dubaiye
çıkışını sağlamaya
çalıştığı ve bu eylemlerin Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununa Muhalefet oluşturduğu, Türk Ceza Kanununun 204 ve
252nci maddelerine uyduğu; İçişleri Eski Bakanı Muammer
Güler hakkında, bir şahıstan sağlanan miktar ve değeri
tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında
bu şahsın araçlarına trafikte emniyet şeridini kullanma
imtiyazı verdiği ve söz konusu şahıs için koruma polisi
görevlendirdiği, bu şahısla birlikte gözaltına alınan
bazı şüphelilerin ve yakınlarının yasaya
aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına
geçirilmesini sağladığı, bu şahısla ilgili adli
veya istihbari çalışma yapılıp
yapılmadığının araştırılması için
talimat verdiği, bu şahsın usulsüzlükleri hakkında
basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimlerde
bulunduğu ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 204, 255, 252 ve 285nci
maddelerine uyduğu; Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen
Bağış hakkında, bir şahıstan sağlanan miktar
ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın turizm belgeli bir
otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınması
işleri için aracılık ettiği, bu şahısla ilgili
bir soruşturma olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve
kuruluşlarda araştırma yapılmasını
sağladığı ve bu şahsın faaliyeti ile ilgili
basında haber yapılmasının önlenmesi için girişimlerde
bulunduğu ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve 252nci maddelerine
uyduğu; Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar
hakkında, bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin kendilerine
sağlanan ve miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı menfaatler
karşılığında kişiye özel imtiyazlı imar
planlarını onaylattıkları ve imar planlarına
aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz
yumdukları ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini
sağladıkları ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve
257nci maddelerine uyduğu iddialarıyla Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/8) (Devam)
BAŞKAN Soruşturma önergesinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Bu görüşmede,
sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun
göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları
adına üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma
açılması istenmiş bulunan Ekonomi eski Bakanı Sayın
Mehmet Zafer Çağlayana, İçişleri eski Bakanı Sayın
Muammer Gülere, Avrupa Birliği eski Bakanı Sayın Egemen
Bağışa ve Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Sayın
Erdoğan Bayraktara söz verilecektir.
Konuşma
süreleri onar dakikadır.
Meclis
soruşturması önergesi Genel Kurulun 29/04/2014 tarihli 82nci
Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu nedenle soruşturma
önergesini tekrar okutmuyorum.
Söz alan
sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bir hususun tutanaklara geçmesi
açısından
Biraz önce
yapılan tartışmalarda 3 bakan ve diğer bakan arasında
fiili bir irtibat olmadığı iddiasını ileri
sürmüştük. Anlaşılan o ki Adalet ve Kalkınma Partisi bir
fiili irtibat olduğu kanaatiyle bu önergelerin birlikte görüşülmesini
istemiştir. Bu durumda fiili irtibatı sağlayan yegâne makam
Başbakan Recep Tayyip Erdoğandır. Dolayısıyla,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın fiili irtibatı
sağladığına ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun fiili ve zımni bir mutabakatı vardır. Aslında, bu
önergeyi değiştirmek suretiyle, fiili irtibatı sağlayan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın da bu soruşturma
dosyası içerisine dâhil olduğunu bu şekilde AKP Grubu kabul
etmiş olmaktadır efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Canikli
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, olay çok nettir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Doğru, Oktay Beyin dediği gibi, çok net.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Soruşturma komisyonlarının
kurulmasına ilişkin olarak AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarımız tarafından verilen önergenin
dayanağı o önergede açık olarak belirtilmiştir. Bu da
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
Meclis Başkanlığına gönderilen fezlekelerdir, daha
doğrusu fezlekelerin kamuoyuna yansıyan bölümleridir ki tamamı
yansımıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Fiili irtibat makamının Başbakan olduğunu
Adalet ve Kalkınma Partisi bu tavrıyla ortaya koydu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dolayısıyla, orada irtibat bellidir,
her şey bellidir, olay çok açık bir şekilde ortadadır.
Sayın Vuralın söylediği gibi bir durum kesinlikle söz konusu
değildir, olması da mümkün değildir. Siyaseten söylenmiş
bir ifadedir ve geriye alınmasını talep ediyorum Sayın
Başkanım. (MHP sıralarından gürültüler) Böyle bir şey
olamaz, böyle bir durum söz konusu değildir. Bakın, gerekçeleri,
biraz önce bu tartışmayla ilgili gerekçeleri açık olarak orada
ifade ettik.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Biz bu iddiaların
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Neden verildiğini, neden geriye
çekilmeyeceğini, çekilmemesi gerektiğini, hepsini ifade ettik.
BAŞKAN
Evet.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dolayısıyla, bütün bunlar ortadayken
böyle birtakım iddialarda bulunmak, hiçbir yerde açıkça yokken, yer
almamışken -ne fezlekelerde ne kamuoyuna yansıyan iddialarda-
bunu böyle söylemek, sadece bir haksızlık, yanlışlıktır
Sayın Başkanım.
FARUK BAL (Konya)
Çevre Bakanı açıkça söyledi, Çevre Bakanı açıkça söyledi.
BAŞKAN
Şu isimleri okuyabilir miyim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, fiilî olarak irtibatı olmayan
konuları bir araya getirmek, bu işte fiilî bir irtibat olduğu
anlamını taşıyor.
BAŞKAN
Anladım, demin siz söylediniz, kayıtlara da geçti.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, bir savcı elli konu
hakkında, elli dosya hakkında soruşturma yapabilir, onu
görüşebilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Benim kendilerine tavsiyem, madem Fiilî bir irtibat yok.
diyorsanız, Başbakan Recep Tayyip Erdoğannın fiilî irtibat
sağladığı kanaatiniz yoksa önergenizi değiştirin.
Kendi grubunuz Başbakanı suçluyor.
BAŞKAN
Evet, ben isimleri okuyorum:
Değerli ve
muhterem arkadaşlarım, önerge sahibi Isparta Milletvekili Sayın
Süreyya Sadi Bilgiç, şahıslar adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, Sinop Milletvekili Sayın Engin
Altay, Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz, hakkında
soruşturma açılması istenen eski bakanlar; Ekonomi eski
Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan, Avrupa Birliği eski
Bakanı Sayın Egemen Bağış, Çevre ve Şehircilik
eski Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar, İçişleri eski
Bakanı Sayın Muammer Güler.
İlk söz
Isparta Milletvekili Sayın Süreyya Sadi Bilgiçte.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde ilk imza sahibi olarak söz
almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasanın
2nci maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan, bu hak
ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan,
her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasaya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine
açık olan devlettir. Hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasanın
36ncı maddesinin birinci fıkrasında Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde
davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir. denilmektedir. Anayasanın 100üncü maddesinin
birinci fıkrasında Başbakan veya bakanlar hakkında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin
vereceği önerge ile, soruşturma açılması istenilebilir.
Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve gizli oyla karara
bağlar. hükmü yer almaktadır. Meclis İçtüzüğünün Meclis
soruşturması açılması için önerge başlıklı
107nci maddesinde ise Görevde bulunan veya görevinden ayrılmış
olan Başbakan veya bakanlar hakkında Meclis soruşturması
açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
en az onda birinin vereceği bir önerge ile istenebilir. denilmektedir.
Ben ve 85
arkadaşımın vermiş olduğu ilk soruşturma önergesi
üzerinde, anlamsız olduğuna inandığım pek çok
tartışma yaşandı ve insafsız eleştiriler
yapıldı. Rahatsızlığın, soruşturma
önergesinin AK PARTİ milletvekilleri tarafından verilmiş olmasından
kaynaklandığını düşünüyorum.
4 eski
bakanımız hakkında İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından gönderilen fezleke ve eki
bilgi ve belgeler, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 157nci
maddesi uyarınca soruşturmanın gizli olması, masumiyet
karinesi ve lekelenmeme hakkı gereği, Yüce Divana sevk kararı
alınıncaya kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine de
açılamamaktadır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinin yasama faaliyeti çerçevesinde bulunan eylemlerinin
cezai bakımdan takibi için Meclisin buna izin vermesi gerekmektedir.
Bakanların görev nedeniyle işledikleri suçların
kovuşturması ise ancak Meclis soruşturması yoluyla
mümkündür.
Meclis
soruşturma komisyonu da siyasi denetim değil adli anlamda denetim
yapmaktadır, âdeta bir savcılık makamı gibi
çalışmalarını yürütmektedir. Bundan dolayıdır ki,
milletvekilleri olarak Meclise intikal eden fezlekeleri görmememize rağmen
kamuoyuna ve basına yansıyan bilgi, belge ve tapelerden ve
açılan davalardan hareketle bir önerge verdik. Fezleke içeriğini tam
olarak bilemememize rağmen görevi kötüye kullanma ve nüfuz ticareti
fiillerini kapsayan TCK 257 ve TCK 255in iddiaları tam
kapsayabileceğini düşünmüş idik ancak daha sonra gerek
basına ve kamuoyuna yansıyan daha çeşitli haberler gerekse Meclis
Genel Kurulunda okunan fezleke özetlerinden hareketle daha önce verdiğimiz
soruşturma önergesini revize ederek daha detaylı, daha kapsamlı
bir soruşturma önergesi verdik.
Bu önergeyi
vermemizdeki amaç, söz konusu 4 eski bakanımıza ilişkin tüm
iddiaların araştırılarak aydınlığa
kavuşmasıdır, cezai sorumluluğu gerektiren tüm fiillerin
araştırılması içindir. Şunu herkes bilmelidir ki:
Yolsuzluğa bulaşmış biri varsa hesabı mutlaka
sorulmalıdır. Yol arkadaşlarınızdan biri olsa da iddia
edildiği gibi bir olaya bulaşanın milletimize hesap vermesi
zorunludur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yargı, bir ülkede millete ait
olan egemenliğin düzgün bir şekilde kullanılması için
gerekli olan bir kurumdur. Demokratik bir ülkede yargı işlemlerini
yaparken yasalar çerçevesinde ve demokratik yasalardan ortaya çıkan temel
mantığa zarar vermeyecek, aksine onu güçlendirecek şekilde
çalışmalıdır. Adaleti teslim ettiğimiz savcı ve
hâkimler her şeyden önce adli süreçlerin şaibelerden uzak ve
tarafsız bir şekilde yürütülmesine yönelik toplumsal güveni tesis
etmek zorundadırlar. Zira, soruşturmalar onların kişisel
ayrıcalıkları değil, toplumsal bir yükümlülüktür. Bu
yükümlülük ihlal edildiğinde hem demokratik siyaset ve bunun
kurumları ağır yaralar alır hem de yargının her
şeyi olan toplumsal güven zedelenir.
Anayasanın
38inci maddesine göre ise suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse
suçlu sayılamaz. Buna göre, her türlü suçun sanıkları,
başta Anayasa ve yasaların korumasında olan, suçsuzluk
varsayımından yararlanması gereken kişilerdir.
Anayasanın 2, 36, 38 ve 100üncü maddeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü ve ilgili yasalara rağmen soruşturma
esnasında üst makamlara bilgi verilmeden soruşturmanın başlatılmış
olması, soruşturmanın başsavcıdan saklanması, bilgi
verilmemesi, soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi, teknik
takip, arama, el koyma sırasında elde edildiği iddia edilen
belge ve bilgilerin dışarıya sızdırılması ve
bu şekilde de yargısız infazın yapılması,
birbirleriyle bağlantısı bulunmayan soruşturmalara
ilişkin işlemlerin aynı anda gerçekleştirilmiş
olması, soruşturma evrakının UYAP sistemine kaydedilmemesi,
koruma tedbirlerinin uygulanmasında ölçülülük ilkesinin ihlal edilmesi,
koruma tedbirlerinin gereksiz ve usulsüz olarak uzatılması,
kolluğun önleyici görevini ifa etmemesi, söz konusu soruşturmada
yetkisi bulunmayan cumhuriyet başsavcı vekilinin emniyet
müdürlüğüne giderek soruşturmaya müdahale etmiş olması,
cumhuriyet savcısının yetkisi dışında adliye
önünde bildiri dağıtması gibi ve bunlara benzer pek çok
usulsüzlük bu hazırlık soruşturması esnasında
yaşanmıştır. Soruşturmanın başından
sonuna kadar ortaya çıkan veriler, zamanlama, olayların ve
kişilerin birbirleriyle ilişkilendirilme biçimi, fezlekenin
hazırlanması ve Meclise gönderilme süreci dikkate
alındığında operasyonun sadece hukuki bir soruşturma
olmadığı, sadece yolsuzluk operasyonu olmadığı,
aynı zamanda bakan arkadaşlarımızı, partimizi ve
millet iradesini hedef alan hukuk yoluyla siyasi bir suikast girişimi
olduğu aziz milletimiz tarafından da fark edilmiştir.
FARUK BAL (Konya) O zaman niye önerge veriyorsunuz?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
Devletimizin yürüttüğü politikaların altyapısının
hukuk normunun sağladığı maskeyle çökertilmeye
çalışılması o ülkenin egemenliğine saldırıdır.
Dünyanın hiçbir yerinde yargının böyle adımlar
attığını göremezsiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
herkes bilmelidir ki hiç kimse ve hiçbir kurum millî iradenin üzerinde
değildir ve olamaz da. 17 Aralıktan bu yana yaşanan tüm hadiseler
bunun sadece yolsuzluk operasyonu olmadığını göstermesine
rağmen, hesap verilebilirlik noktasındaki hassasiyetimiz gereği
bu soruşturma komisyonun kurulmasını ve tüm gerçeklerin
açığa kavuşmasını istiyoruz.
İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca 30 Nisan 2014 tarihinde alınan
kararla Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar
hakkında açılmış olan (2012/125043) numaralı soruşturma dosyası
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına, Erdoğan
Bayraktar tarafından işlendiği iddia edilen nüfuz ticareti ve
görevi kötüye kullanma suçlarından hakkında suç işlediklerine
dair hiçbir delil bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik
kararı verilmiştir. Esasında, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının bu kararıyla eski
bakanımız Erdoğan Bayraktar hakkında soruşturma
komisyonu oluşturulmasının dayanağının da ortadan
kalktığını düşünüyorum.
Cumhuriyetin ilanından bugüne bir Başbakan ve
17 bakan bu yöntemle yargılanmıştır. Mensubu olduğu
partinin milletvekilleri tarafından haklarında soruşturma
önergesi verilen ve soruşturma komisyonu kurulması talep edilen
ikinci örnek bizim vermiş olduğumuz önergedir. Daha önce, 8 Ocak 1985
tarihinde, (9/328) sayı ile Anavatan Partisi milletvekilleri
tarafından -ki ilk imza Osman Doğan- verilmiş bir önerge vardı.
Bu da AK PARTİ milletvekillerinin gerçeklerin açığa
çıkması hususundaki kararlı tutumunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Bir kez daha
vurgulamak istiyorum, şunu herkes bilmelidir ki yolsuzluğa
bulaşmış biri varsa hesabı mutlaka sorulmalıdır.
AK PARTİ, kurulduğu günden bu yana yolsuzluğa bulaşmış
hiç kimseyi içinde barındırmamış ve
barındırmayacaktır. Her şeyin şeffaf olduğu bir
dünyada hiçbir şeyin gizli kalmayacağını,
kalamayacağını da hepimiz çok iyi biliyoruz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Kaç kişiyi hukuka teslim ettiniz, kaç kişiyi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın önerge sahibi konuşmacı, hem
konuşmanın içeriğine baktığımızda hem de
kullandığı terimlere baktığımızda
soruşturma istenen kimseler hakkında hâlen Bakanımız diye
hitap etmektedir yani, soruşturma istenen kişiyi bakanı olarak
sahiplenmektedir
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne diyecek?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın)
ve konuşmanın içeriğine
bakıldığında da soruşturma önergesinin aleyhinde
olabilecek bir konuşma yapılmıştır.
Dolayısıyla, bu soruşturma önergesinin bir anlamı yoktur,
bu soruşturma önergesi gündemden düşürülmelidir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Eğer, soruşturma önergesinin sahibi böyle
konuşuyor, sayın soruşturma istenen bakanlar hakkında bir
kişilik olarak Sayın Bakan diye bahsetmek yerine
Bakanımız diye sahiplenebiliyorsa bu soruşturma önergesinin
bir anlamı yoktur.
BAŞKAN
Komisyon kurulmasını istediğini söyledi.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bu grup, grup kararı almıştır; o komisyon
üyelerinin hakkaniyetle bir soruşturma yapması mümkün değildir.
Meclis
zabıtlarına geçmesini isterim.
BAŞKAN Evet,
geçirdiniz, tamamdır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, efendim, bakın, burada çocuk
oyuncağı oynanmıyor.
Biraz önce
soruşturma önergesini savunmaya kalkan kişi
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Tiyatro mu burası ya!
KAMER GENÇ (Tunceli)
bu bakanların suçsuz
olduğunu söylüyor. Hiçbir iddia öne sürmüyor. Bir defa, bu soruşturma
önergesi milleti kandırmak için, göz boyamak için verilen bir
soruşturma önergesidir ve bu bakanları aklamak için verilen bir soruşturma
önergesidir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Gündemden düşürülmelidir bu önerge.
BAŞKAN İşte,
düşürme hakkım yok da
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Düşürülmelidir bu gündemden.
BAŞKAN Tamam da öyle bir hak yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
hiçbir iddia söylemedi, sadece Biz bunları aklayacağız. dedi.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, biz soruşturma komisyonu
kurulmasını ve gerçeklerin açığa çıkmasını
istiyoruz. Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN Onu söyledim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Boğazda 183
bin metrekare kaçak inşaatı nasıl akladı, onu söylesin.
BAŞKAN Teşekkür ederim,
kayıtlara geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, yani biz burada oyuncak oynamıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin
BAŞKAN Bakın, kayıtlara
geçiriyorsunuz yani sonra aynı şeyler söyleniyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir
soruşturma önergesi olmaz efendim. Yani insanda da biraz utanma duygusu
olur.
BAŞKAN Şimdi,
şahıslar adına ilk söz, Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplanda.
Buyurun Sayın Kaplan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün iktidar için tarihî bir gün,
sınavdalar ancak Meclis TV kapalı. Bunu halka
kapatmayacaktınız, bunu halktan esirgemeyecektiniz. Halktan, hukuktan
korkmanın, kaçmanın gereği yok.
Biz jüri üyesi değiliz zaten, sorgu
yargıcı da değiliz. Sonuçta, Meclis, Yüce Divana sevk konusunda
evet veya hayır bir gizli oylama yapacak ve izin verecek.
Otuz yıl ceza
avukatlığı yaptım, uluslararası hukukta
çalıştım ama ben böyle soruşturma, böyle engelleme, böyle
rezalet, böyle hukuksuzluk görmedim arkadaşlar. Polisin,
yargının içinde siyasallaşmış özel güçler illegal örgütleniyor,
tezgâh kuruyor, izliyor, teknik takip yapıyor, dinleme yapıyor,
binlerce sayfa hazırlıyor; sonra düğmeye basıyor, operasyon
başlatıyor, basına servis ediyor. Başsavcının
haberi yok, İçişleri Bakanının haberi yok, Başbakanın
haberi yok.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yalan
onlar ya, yalan. Emniyet müdürü ödenek almış, operasyon
başlatmış; vali ödenek almış ya. Kim diyor haberim yok
diye?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Masumiyet
karinesi esastır, evrensel hukuk açısından buna
inanırım. Ancak özel hayat, kişilik hakları, temel haklar
herkes için vardır; eşit uygulanması, korunması, hukuk devletinin
gereğidir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) O piyasaya söylenen ya, vali ödenek almış.
HASİP KAPLAN
(Devamla) CHPde Baykala, MHP yöneticilerine, muhalefete kasetlerle
şantaj yapanlar bulunamadı. Binlerce siyasetçi yasa
dışı dinlemelerle tutuklandı, hâlâ yargılanıyor.
O gün susanları, gereğini yapmayanları emirleri altındaki
kontrolsüz güç vurmaya başladı. Başbakan açıklama
yaptı Biz safmışız. Parsadan hatırladım, örtülü
ödeneğe kadar dadanmıştı, sonra televizyonlara
çıkıp Çiller için Saf bayan. demişti. Ne diyelim,
günaydın saf adam.
Sayın
milletvekilleri, aradan dört ay geçti. Derin, paralel ne derseniz deyin,
bugüne kadar bunu yapanlardan bir teki hakkında tutuklama kararı
neden çıkmadı? Hükûmet niye panik içinde? Bakanlar istifa etti, polis
teşkilatı hallaç pamuğuna çevrildi, tayinlerle
sarsıldı, savcıların, hâkimlerin yerleri
değiştirildi, HSYK Yasası geldi; MİT, İnternet,
baskıcı yasalar, vesayet ve özgürlükler yok edildi. Sonra bir hâkim
çıktı Facebookta Allah uzun ömür versin uzun adam diyen, tesadüfe
bakın 17 Aralık tahliyeleri sağlandı. Meclis
görüşmelerine iki gün kala -deminki tartışmalarımız-
60 kişi hakkında takipsizlik veriliyor 2 Mayısta, cuma günü,
HSYK hâkim ve savcılar hakkında 4e 3 oyla soruşturma açıyor
yani pazartesi görüşmesi öncesi. Peki, Hükûmet delilleri
değiştirme, engelleme, yargıya müdahale hakkını
kendinde nereden buluyor?
Bakın,
Googlea girin; para, döviz, altın, mücevher, rüşvet, havuz, yat,
kat, özel uçak, Dubai, kadın, fantezi falan yazın,
karşınıza belli bir isim çıkar -fezlekede var resmî-
Rıza Zarrab ismi. Her taşın altından o çıkıyor.
Bakanların, Başbakanın her toplantısında ailenin
içinde hep başköşede. Sanırsınız kabinenin 27nci
bakanı. Siyaset biliminde buna yozlaşma denir. Tanımı,
siyasal iktidarın ve kamu görevlilerinin erklerini çıkar sağlamak
için kullanmaları, iyi vasıfları kaybedip kaba, adi hâl
alması, dejenere olması demektir.
Sayın Arınç 2001de Meclis soruşma
önergeleri üzerinde bu kürsüde konuşurken diyordu ki: Bir dostum bana
öğütte bulundu: Aman, siz dikkat edin, adam olun da kendi partilileriniz
bu ilişkilerin içine girmesin. Sonra, hırsızlıkla ilgili
bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatmıştı. Ben onu
anlatmayacağım. Sayın Yakut o zaman Başkandı Mecliste.
Sayın Arınça gidin, size anlatır onu.
Şimdi, maalesef yolsuzluklar yozlaşma
yarattı. Yozlaşma kanser gibi toplumun her yanına
yayıldı, metastaz yaptı, kronikleşti.
Sayın milletvekilleri, Yüce Divanla ilgili Meclis
önerge ve raporlarını, konuşmalarını hep inceledik.
Meclis soruşturma komisyonlarına inanın çağrılanlar
bile gelmiyordu, ifade vermiyordu, susma hakkını kullanıyordu.
Yani, o komisyonlardan çok fazla bir şey çıkacağını
beklemeyin. Hatta Yüce Divana gidenlerin hemen hemen tamamı da
aklandı. Yani, bir kısmı da Rahşan affıyla, bir
kısmı da -bir kısmı değil, bir ikisi- çok az ceza
aldı. Peki, o dönem burada ne tartışması vardı?
2003-2004 Meclis tartışmalarında, o zaman Adalet Bakanı
Sayın Bozdağ bu kürsüde şöyle diyordu: Evet, koalisyon
hükûmetleri döneminde, koalisyon ortakları Meclisin
çoğunluğuydu. Yüce Divana gidecek soruşturma raporları
görüşülürken reddettiler, oy çoklukları vardı. Bu, takipsizlik
kararı gibi kesin değil. Bu nedenle, biz aynı konuda şimdi
Yüce Divana sevk kararı verebiliriz. ve de verdiniz. Ben de şunu
söylüyorum: Şimdi, AK PARTİ çoğunluk, aynı durum sizin için
de geçerli. Sakın ola ki bu yola tevessül etmeyin, gün olur devran döner,
sizin de başınıza aynısı gelebilir. Başbakan bir
yolunu bulacak, Cumhurbaşkanlığına gidebilirse dörtte 3,
412 milletvekili lazım, e, muhalefet de zor bulur o rakamı, o tamam
ama diğerleri ne olacak, onu düşünün.
Değerli
milletvekilleri, bakın, komplo teorileriyle, paralel iddialarına
sığınarak, yolsuzluk soruşturmalarını örtbas
ederek hiç kimse aklanamaz. Sizlerden Japonyadakiler gibi harakiri
yapmanızı beklemiyoruz. İspanyada Luis Barcenas gibi, Almanya
eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff gibi, Paraguayda bir bakan gibi,
Tokyo Valisi Naoki Inose gibi yargıya gidiniz, yargıya yol
açınız. Bağımsız yargı, herkes için
sığınılacak bir limandır.
Sonuçta, Yüce
Divanla aranızın iyi olmadığını biliyorum. Ne
demiştiniz? 3Y: Yozlaşma, yolsuzluk, yoksulluk. 3Yyi yolsuzluğa
yol yaptınız. Sonra, 3Y daha dediniz. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru
güçler ayrılığı: Yargı, yasama, yürütme. Onu da bir Y yaptınız, yürütmenin
tahakkümüne soktunuz, güçleri kendi elinizde birleştirdiniz. İktidar
olsanız da, dikta yasaları da çıkarsanız,
Başbakanın çocukları da olsa kimse dokunulmaz ve
ayrıcalıklı değildir bu ülkede arkadaşlar. Bir günde
kendi milyarderleri, bir ayda gazete patronu, üç ayda holding sahibi olanlar bu
dönemde yaşadı, gördük. Çocuklarınız 20 yaşında çalışmadan
trilyoner olunca binlerce işsiz güçsüz, üniversite bitirmiş
milyonlarca gencin umudu kırılıyor, öfkeleniyor, kaderine isyan
ediyor. Unutmayın, temiz ve demokratik bir toplum için hepiniz
sorgudasınız.
Sayın
milletvekilleri, biz, darbelerden çetelere ve bu çete olaylarından günümüz
hortumlarına, banka hortumlarından mercimek davasına, saadet
zincirine, Deniz Fenerine, enerji skandalına, 17 Aralıka... Bu kirli
çarkın son elli yıldaki hükûmetlerinin hepsinin sağcı,
milliyetçi, muhafazakâr, ırkçı partiler olması bir tesadüf
değildir arkadaşlar, son elli yılı diyorum. Şimdi, bu
elli yıla bakarak darbe Anayasasına, Terörle Mücadele Kanununa,
DGMlere, özel yetkili mahkemelere, baskı rejimlerine sığınanlar,
rant sağlayanlar bize, hiç kimseye hukuk dersi veremezler, hele hele
devlet sırrının gizliliğinin ardına saklananların
hiçbirisi bize bu konuda ahlak ve siyaset dersi veremez.
İsyanımız bunadır, bu sömürü düzeninin kirli çarkına
çomak sokmak da bizim görevimizdir.
Değerli
milletvekilleri, otorite olmayı sevmek, kontrol delisi olmak
bazılarının düşü olabilir. İktidar gözlüklerinizi
çıkarınız. Toplumdaki insanların hislerini anlamaya
çalışın, sevinçlerinin, umutlarının çalındığını
göreceksiniz, mutlu değiller. Soruyorum size: Bu tablo
karşısında mutlu olan siyasetçi var mıdır? Hangi
kutsal kitapta hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk helaldir? Bu
ölümlü dünyada efsunlanmadınız, dua ritüelleriyle büyülenmediniz. Bir
amaç ne kadar kutsal olursa olsun her araç mübah değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) İhtirasın, güneşin, günahın menekşe renkli
olduğunu kimse söylemedi size. Beyninizin mantık
kısmını çalıştırın, paslanmış
vicdanınızı yoklayın diyoruz.
Saygılarımla.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şahıslar
adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Adamın biri
suçüstü yakalanmış, hâkime götürüyorlar, İlle de
avukatımı isterim. diye tutturuyor. Avukat sana ne yapsın? Her
şey ortada. deyince de Ben de avukatın ne diyeceğini merak
ediyorum. demiş. Şimdi yaşadığımız durum
biraz bu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hüküm vermek yok. Siz yargıç
değilsiniz, biz yargılamıyoruz. En temel hukuk
kuralını ihlal ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 17 ve 25
Aralık bir darbe değil, bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonudur.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
başlattığı bir soruşturma çerçevesinde gelinen
sonuçtur. Bu operasyonlar neticesinde kimi sayın bakanların ve
kıymetli çocuklarının suça karıştıklarına
dair ciddi kuşkular, deliller ve şüpheler vardır. Ortaya
saçılmış paralar, ayakkabı kutuları, para
kasaları, para sayma makineleri vardır. Milletimiz bunları
unutmuş değildir.
Bütün bununla
beraber, biz Anayasanın 38inci maddesine bağlı ve
sadığız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çok sadıksınız vallahi!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu sebeple, biz kimi sayın bakanları, bugün
soruşturma önergelerini görüştüğümüz sayın bakanları
peşinen suçlu ilan etmedik. Ama şunu bilin ki Türkiyede konuşma
çağına gelmiş yani 3 yaşını tamamlamış
herkes bu aradan geçen üç dört aylık süre içinde 17 ve 25 Aralık
soruşturmalarından bahsetti, şu veya bu oranda bu konuyu
Türkiyede konuşmayan kimse kalmadı. Bu görüşmeleri bugüne
getirmeniz aklıma şunu getirdi: Soruşturmalarda adı geçen
bir sayın bakan Gerekirse Rıza Zarrafın önüne yatarım.
demişti. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi de soruşturulan
bakanların önüne yatırılmaya çalışılıyor,
zanlı bakanların önüne Türkiye Büyük Millet Meclisi
yatırılmaya çalışılıyor. Bu doğru
değildir, çok etik değildir.
Evet, biz bu
bakanlarla ilgili, hukuk tabiriyle zanlı dedik, zanlı diyoruz,
yargılanmaları gerekir diyoruz. Hukuk mevzuatımıza göre
yargılanacakları yer de Yüce Divan sıfatıyla Anayasa
Mahkemesidir. Ama onun öncesinde, sizin bu (9/8) esas no.lu Önergenizle
-Süreyya Bey anlatırken niyet ortaya çıktı- derdiniz, bu
soruşturmanın objektif bir şekilde yürütülmesi değil
adı geçen bakanların bir an önce, ivedilikle aklanmasından
ibarettir.
18 Nisan 2013te
MİTin Başbakana bu konuda bir rapor sunduğu söylendi ve bu
yalanlanmadı. 18 Nisan nerede, 17 Aralık nerede
Ne Başbakandan
ne Başbakanlıktan böyle bir yalanlama ben duymadım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kaç defa yalanlandı.
Duymamışsın ama yalanlandı, yalanlama oldu.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ben duymadım, bana belgesini getir.
Aradan geçen bunca
süre içinde Başbakan ne yaptı ya da niye ne yapmadı? Bu soru
bütün milletin kafasında kuşkudur.
Şimdi, bu
dönemde bu soruşturmalarla birlikte, olağanüstü bir Hükûmet gücüyle
Emniyette operasyonlar, 25 Aralık operasyonunu direkt engelleme,
savcılarının ve hâkimlerinin görev yerlerini
değiştirme, HSYKda düzenleme; velhasıl, bu
soruşturmanın akamete uğraması için ne gerekiyorsa
yaptınız. Bu arada Türkiye Büyük Millet Meclisini de
çamaşır makinesi gibi kullandınız. Bu çerçevede, HSYK
Kanunu, MİT Kanunu, İnternet Kanunu, kimi torba kanunlarla bu
soruşturmayı gölgelemek, suçu ve suçluyu örtmek için elinizden geleni
yaptınız. Ancak sayın milletvekilleri, politikacı gelecek
seçimleri, devlet adamı gelecek nesilleri düşünür. Bugün bu
Parlamentoda gelecek seçimler mi, gelecek nesiller mi sınavını
hep beraber vereceğiz. 30 Mart 2014 seçim sonuçlarıyla ilgili not
almışım, Akif Bey gereği gibi değindi, bunu
atlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, içinizde, çalana, yetim hakkı yiyene, devleti kirletene
beddua eden çok sayıda milletvekili oldu bu süreçte. Onları gönülden
kutluyorum. Bu sürecin vicdanlarını kanattığı çok
milletvekili, iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşım var.
Onların vicdanlarına buradan selam gönderiyorum. Az da olsa,
yapılanlara meşruiyet kılıfı bulacağım
derken özrü kabahatinden büyük cinsinden laflar edenler de oldu. Siyaset
kurumunun itibarını iki paralık hâle getiren aymazlar oldu bu
dönemde. Oradan bir örnek vermek istiyorum: Sol, iktidara az geldiği için
hırsızlık yapamıyor. İktidar olduklarında
onları da göreceğiz. Hükûmet olunca bunlar ortaya çıkıyor
çünkü bir adamın elinde para yoksa, makam yoksa neyi çalacak? ifadesi
grubunuza mensup bir milletvekiline ait.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İsmini söyle de.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu ifade bile siyasetin ne kadar dejenere edilip ne kadar
kirletilmeye partinizde kimi çevreler tarafından müsait ve hazır
olunduğunun açık bir ifadesidir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İsmini söyle, ismini.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Gene bu süreçte grubunuzdan bir milletvekili günah işleme
özgürlüğünden bahsetti. Bunlar da kamu vicdanında kabul görmedi,
bilmenizi isterim.
Sayın
milletvekilleri, bu sürece gelişmiş Batı demokrasilerinde
gösterilen toplumsal tepkinin gösterilmemesinde maalesef demokrasi kültürümüzün
az gelişmişliği önemli rol oynadı. Bal tutan
parmağını yalar., Devletin malı deniz, yemeyen domuz.,
Çift süren öküzün ağzı bağlanmaz. gibi atasözleri; Benim
memurum işini bilir. gibi anlayışlar; maalesef toplumumuzda
kısmen de kabul gören yaklaşımlar oldu, olageldi ve bu
asrın yolsuzluğu bu sebeple kamuoyunda gerektiği gibi, Batı
demokrasilerinde olduğu gibi bir reaksiyonla karşılık
bulmadı.
Müslüman bir
toplum olmakla beraber dinimizin bu konulardaki yaklaşım ve
emirlerinin toplumca bilinmemesinde Diyanet İşleri
Başkanlığına görev ve sorumluluğunu bir kez daha
hatırlatmamıza ve tartışmamıza vesile olmuştur.
Dalga geçtikleri Bakara Suresi: Ey iman edenler, sizi rızıklandırdığımız
temiz, helal şeylerden yiyin ve eğer sadece ona kul iseniz Allaha
şükredin. diyor. Bu surenin ve benzer surelerden zamanımız az,
hepsini okumayacağım- Âl-i İmrân 161i herkesin okuyup burada
öyle oy kullanmasını da tavsiye ederim. Ancak, Diyanet
İşleri Başkanlığının, bu süreçte, yüce
kitabımızın bu emirlerini değil de topluma başka
konularda fetvalar vermesi de çok kabul edilebilir ve anlaşılabilir
bir tutum olmamıştır.
Sayın
milletvekilleri, cumhuriyeti kuranların, bu toprakları bize yurt
edenlerin devleti yönetirken temiz devlet, temiz siyaset, temiz yönetimle
ilgili bizlere bıraktıkları sayısız anı ve
yaşanmışlık vardır. Bunlardan, zamanım yeterse
iki tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Mevhibe Hanım, Malatya
kumaş fabrikası gezisinde 3 metre kumaş alır. Demokrat
Parti, İnönünün yirmi yedi yıllık iktidarında
yaptıklarını burnundan fitil fitil getirmek için bir
açığını aramak üzere bir çalışma grubu
oluşturur. Uzun çalışmalardan sonra bulurlar. Demokrat Partili
Ahmet Gürkan, İsmet İnönü Köşkten inip muhalefetin
başına geçince bunu Meclis kürsüsünden sorar İnönüye.
İnönü hatırlayamaz ve o gün o soruya cevap vermez. Demokratlar bayram
yerine çevirir Meclisi, İnönü âdeta yıkılmıştır.
Akşam eşine sorar, olayı doğrular Ama parasını ödedik
Vecihi Beyle der. Vecihi Bereketoğlu muhasebecisidir İsmet
İnönünün. Faturayı ve ödeme makbuzunu bulur, İnönüye verir.
İnönü, Mecliste söz isteyip ibraz eder ve iddia eden Ahmet Gürkan bizzat
elini öperek özür diler İnönüden. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte, o günkü
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bugünkü
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldik.
Gene, Meclis yolsuzlukları araştırma
komisyonunun
Bakın, Meclis neler için yolsuzluk araştırma
komisyonu kurmuş geçmişte, raporunu özetle size nakletmek istiyorum:
Kurtuluş Savaşı komutanlarından Selahattin Adil Paşa
emekli olur; emekli olunca bir Alman silah fabrikasının
bayiliğini alır ve Almanyadan bir uçak alımı ihalesine
bayi sıfatıyla ara buluculuk eder. Doğal olarak yüzde 10
komisyonu vardır. İnönü, Selahattin Adil Beye Almanlara söyle,
senin yüzde 10 komisyonu fiyattan düşsünler. der ve Selahattin Adil Bey
bu emri yerine getirir, Paşam, bari masrafım olan 3 bin lirayı
bana verin. der. Bir rivayet, İnönünün bu parayı Selahattin Adil
Beye kendi cebinden ödediği söylenir. Bu konuda bir netlik
sağlanamaz ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu sebeple soruşturma komisyonu kurulur.
Sayın milletvekilleri, kuralların yönetilenler
için olduğu, yöneticilerin kurala uymama özgürlüğü olduğuna dair
bir anlayışı hep birlikte değiştirmeliyiz. Sorun,
ahlak sorunudur. Pek çok din vardır ama bir tek ahlak vardır. Bu
ülkede ahlakı egemen kılmak hepimizin topluma ve
inandığımız değerlere karşı bir samimiyet
sınavıdır. Gün o gündür, bugün o gündür.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Şahıslar adına son söz, Adana Milletvekili
Sayın Seyfettin Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 61inci cumhuriyet Hükûmetinin 4 bakanıyla
ilgili Meclis soruşturması açılması için verilen önergeyle
ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AKP Hükûmetinin 4 bakanı rüşvet almak, suç
işlemek için örgüt kurmak, uluslararası altın
kaçakçılığına aracılık etmek, nüfuz suistimali,
imar planlarında ve sit alanlarında usulsüzlük ve yolsuzluk gibi
vahim suçlarla karşı karşıyadır. Hepimiz biliyoruz ki
iddia edilen ve ortaya çıkan bu suçlar tüyü bitmedik yetim hakkına el
atmaktır, haram sofrasında nemalanmaktır. Sayılan iddialar,
Türk Ceza Kanunu açısından suçtur; dinimiz açısından haram
ve günahtır, ahlak açısından kötüdür, geleneklerimiz yönünden de
ayıptır.
Bu önergeyi veren
AKP Grubu samimi değildir. Hem 17 Aralığa yargı darbesi
diyeceksiniz hem bunu komplo olarak değerlendireceksiniz hem de Meclis
soruşturma önergesi vereceksiniz. Hepimiz göreceğiz ki,
çoğunluğu AKP Grubunun üyeleri olan milletvekilleri tarafından
bu bakanların bu süreç sonunda aklanma görevini yapmaktan başka
hiçbir şey ifade etmediğini bugün Meclis tutanaklarına geçiyoruz
ki yarın kayıtlara geçsin diye bu kürsüden ilan ediyorum.
17 Aralık
günü sabah uyandığımızda, 3 bakan çocuğu, 1 genel
müdür ve AKP iktidarına yakın bazı iş adamlarının
da içerisinde bulunduğunu ve gözaltına
alındıklarını televizyonlardan öğreniyoruz ve yine
televizyonlarda şunu görüyoruz: Ayakkabı kutuları içerisinde
milyon dolarlar, bir bakanın evinde para kasaları, para sayma
makinesi ve milyon dolarlar, bir bakana giden 700 bin liralık saatin
olduğu iddia edilen görüntüler yansıyor.
Şimdi buradan
soruyorum: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
Kaçakçılık ve Narkotik Suçlar Bürosunca yürütülen 120653 no.lu
evrakta sahtecilik, kaçakçılık, rüşvet alıp vermek
amacıyla suç örgütü oluşturulduğu ifade ediliyor.
Değerli
milletvekilleri, ne idiği belirsiz Rıza Sarraf, milyar dolarlık
kara para aklayan, altın kaçakçılığı yapan ve
bakanlara rüşvet veren ve bütün işlerini rüşvet
karşılığında yapan, kendisine engel olan polisleri
rüşvet karşılığında süren bir kişinin, ne
idiği belirsiz bir kişinin 3 bakanla ilgili ve Hükûmete yakın
iş adamlarıyla, bürokratlarla yakınlıklarını
hepimiz görüyoruz.
Şimdi,
burada, tapeler ve fezlekelere baktığımızda neyi
görüyoruz? Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinde Ekonomi Bakanı olarak görev
yapan Zafer Çağlayan hakkında 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa muhalefet, resmî belgede sahtecilik,
birden çok rüşvet aldığına ilişkin iddialar. Neler var
bu iddiaların içerisinde? 32 milyon 53 bin 600 euro, 6 milyon 750 bin
dolar, 3 milyon 460 bin TL, 300 bin İsviçre frangı. Nerede gözüküyor
bunlar? 10/04/2013 tarihinden önce hem teknik takip hem de dijital delillerle
tespit edilen maddi menfaatler burada görülüyor.
Bu iddialar vahim
iddialardır. Bu iddialar, kul hakkını savunan, Allah inancı
olan, helal ile haramı bilen hiç kimse tarafından yok sayılamaz.
Bunları hep beraber araştırmak zorundayız.
Bakın,
burada, yine aynı görüntüler
Şimdi,
bununla da bitmiyor saatlerden bahsediliyor, pahalı hediyelerden
bahsediliyor. Burada bu saatin hesabının mutlaka birileri
tarafından verilmesi lazım. Bu komisyonun bunları incelemesi
lazım.
Şimdi,
İçişleri Bakanı Muammer Güler hakkında, sahte belge
düzenlemek, nüfuz suistimali ve birden çok rüşvet aldığına
ilişkin suçlamalar. Rüşvet alındığı iddia edilen
rakam ne kadar? 5 milyon 800 bin dolar.
Burada,
bakın, sayfalar dolusu iddialar var, tapeler var. Bunları darbe
diyerek geçiştiremezsiniz. Eğer, burada, Anadolu
coğrafyasında o masum Türk milletinin bir kuruşluk hakkı
varsa, o birileri tarafından yeniyorsa, emin olun beş
yıllık milletvekilliğine de bedeldir, beş yıllık
bakanlığa da bedeldir. Çünkü mazlumun ahını alanların
iflah olması mümkün değildir.
Yine, AB
Bakanı hakkında birçok kez rüşvet aldığına
ilişkin iddialar ortalıkta dolaşıyor. Nedir o? 1,5 milyon
dolar. Nerede gidiyor bunlar? Ayakkabı kutularının içerisinde.
Nerede gidiyor? Çikolata kutularında. Nerede gidiyor? Takım elbisenin
kılıfının içerisinde Egemen Bağışa 1,5
milyon dolar rüşvet gittiği iddiaları var. Şimdi, ben
burada soruyorum, elinizi vicdanınıza koyun: Bakara Suresiyle alay
eden, Kuranın ayetlerini alaya aldığı tapeyle ortaya
çıkan bir bakanı, burada inançlarının sağlam
olduğuna inandığım, değer yargılarına
güvendiğim milletvekillerinin savunmak mecburiyeti var mıdır?
Buradan soruyorum. Metehan Demir -ismi geçen şahıs- en azından
şunu yaptı: En azından, televizyonda yaptığı
programdan çekilmek zorunda kaldı. Ama sizin Avrupa Birliği
Bakanınız hâlâ Başbakanla beraber, hiçbir şey
olmamış gibi, balkon konuşmasıyla birtakım şeyleri
ifade etmeye çalışıyor. En azından, susmasını
bilmek bile büyük bir erdemdir.
Şimdi,
gelelim
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Niye o kadar bağırıyorsun?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet, bağıracağız. Vatandaşın
hakkı olursa bağıracağız. Mazlum milletin hakkı,
kör kuruşunu, o Müslüman Türk milletinin tek kuruşunu sonuna kadar
savunacağım ve savunmak için de bağıracağım. Sen
rahatsız olsan da bağıracağım.
Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar
Şimdi, onunla ilgili
şunu ifade etmek istiyorum: Hakkındaki iddiaları biliyorsunuz
ama kendisinin birtakım açıklamaları var. Buradan
soracağım: İmar yolsuzluğuyla ilgili, kendine yakın
iş adamlarına rant sağladığıyla ilgili,
oğluna birtakım imkânların sağlandığıyla
ilgili, sit alanında
Bakın, Fatih Belediye Başkanı Mustafa
Demirle ilgili iddia şu: Sit alanındaki arazilerin
bakanlığın gücünü kullanarak illegal olarak imar ve inşaata
açılması. Bu suçlamalar karşısındaki ifadesinde Bilal
Erdoğanın isteği üzerine imara yasak bölge için izin
çıkardım, Başbakanın da haberi var. Herkes de dedi ki: En
azından yürekli bir bakan varmış. Ve şunu söyledi Bakan:
Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakanın
istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor,
yüce Türk milletine saygılar sunuyorum.
Ey Bakan, yüce
Türk milletini rahatlatacak olan Başbakan size ne yaptı da bu
ifadelerinizden vazgeçtiniz? O zaman insanın aklına şu geliyor:
Bir gece yarısı 5 polis korumasıyla Başbakanın evine
götürüldünüz ve orada şu ifadelerin söylendiği: Ey Erdoğan
Bayraktar, rahat ol. Rahat ol, biz Emniyeti hallediyoruz, savcıları
hallettik, HSYKnın yapısını değiştiriyoruz; bu
işi planlayanları, bu işin üstüne giden kim varsa çil yavrusu
gibi dağıtıyoruz. Biz seni rahatlatıyoruz, sen ne
yapacaksın milletin rahatlamasını? Senin rahatlamanı
sağlıyoruz. denilerek bu söylediklerinizden mi vazgeçtiniz
Sayın Erdoğan Bayraktar? Yani, şimdi, insan bir duruş
sergiler. Eğer o duruşu sergilediyseniz en azından orada
durmasını bilmeniz gerektiğine inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, burada Adalet
ve Kalkınma Partisine bu kadar vahim iddiaların olduğu yerde ne
düşerdi? Yargıya gitsin ve sonuna kadar gitsin. Kim kul hakkı
yemişse, kim bu garip gurebanın, fakir fukaranın bir
kuruşuna el atmışsa hesabı yüce yargı tarafından
sorulsun. denmesi beklenirdi ama bu beklenti niye gerçekleşmedi biliyor
musunuz? Bu işlerin hepsinin içerisinde, 25 Aralıkta görüyoruz ki
Sayın Başbakan ve Sayın Başbakanın çocukları var.
Meğer, diyorlardı ya Turpun büyüğü heybede. diye, 25
Aralıkta Sayın Başbakanın da içerisinde olduğu,
Başbakanın çocuklarının da içerisinde olduğu iddialar
ortaya çıkınca Türk milletine ne yaptınız? Bir darbe
girişiminde bulundunuz. İşte esas darbeyi 25 Aralık itibarıyla
Sayın Başbakan yaptı; hakkı bıraktı, hukuku
bıraktı, adaleti bıraktı, yargıyı
bıraktı, polisi görevden aldı, savcıları görevden
aldı ve yerine atadığı savcılarla o mahkemelerde
aklanacağını düşündü ve onları sağladı.
İşte Facebookta, bakın, Rıza Sarraf
-biraz önce saydım- ne idiği belirsiz İranlıyla beraber 3
tane bakan çocuğunu bırakan hâkimin Facebook sayfasındaki
Bir
de ne? Savcının vekili, tahliye ediyor ve Facebook sayfasında
Başbakanı övüyor. Bir hâkim kararlarıyla konuşur, bir hâkim
Türk milleti adına karar verir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) İşte bu
şartlar altında aklandığınızı
düşünüyorsunuz ama Allahın adaletinden
kurtulamayacaksınız.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Hakkında
soruşturma açılması istenen eski bakanlardan Ekonomi eski
Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Bakan, saat kaç, saat kaç? (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum, sayın milletvekilleri,
sizden hassaten rica ediyorum.
Buyurunuz.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan, yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri
Sayın
Başkan, konuşmaya başlamadan önce öncelikle
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, kaçta ara vereceksiniz?
BAŞKAN On
dakika sonra.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Konuşsunlar, çok fazla aldırış
etmiyorum, yalnız bakın, dakikalardır konuşuluyor. Biz
burada on dakikada neyin savunmasını yapabileceğiz? Ben burada
sizden yarım saat süre istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, o mümkün değil. Ona ben baktırdım, o itirazı
arkadaşlar söylediği için. Yani böyle bir şeyden dolayı,
komisyon kurulacak ya, ondan dolayı böyle bir şey mümkün değil
hukuki olarak.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Yüce Divanda
BAŞKAN Bir
saniye
Ancak bir
danışma meclisi yapılıp getirilmiş olsaydı
mümkündü, dolayısıyla böyle bir imkânım yok ama ben sizlere
itiraz olmazsa eğer, iki veya üç dakika
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Biz dört bakanı on dakikada konuşuyoruz da onlar
konuşamıyor mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, burada on dakika neyin
savunmasını yapacak? Sizden yarım saat süre istiyorum Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, eğer böyle bir şey aranıyorsa her
bakanla ilgili soruşturma önergesini ayrı ayrı görüşerek
komisyon kurulsun, orada daha rahat olur mesela.
BAŞKAN O
zaman mesele yok.
Sayın Vural,
kapattım ben, cihazı kapattım, şimdi Sayın
Çağlayanla konuşuyorum, tekrar açacağım. Allah
rızası için ya, içim kurudu.
Şimdi,
dolayısıyla, o danışma meclisi içinden bir karar alıp
getirilmiş olsaydı onu uygulayabiliyorduk ama soruşturma
komisyonu kurulduktan sonra Meclise gelecek ya, o zaman konuşma süreniz
sınırsız. Yani maalesef benim böyle bir imkânım yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisi, grup
önerisinde sürelerle ilgili bir düzenleme öngörmemiş. Bu bakımdan,
Adalet ve Kalkınma Partisinin bu önergeyi hazırlamasında fayda
vardı ama hazırlamamış.
BAŞKAN
Aynı şeyi söylüyoruz Sayın Vural. Ben de bir şey
söylemedim. Sayın Çağlayana izah ettim, o da bir şey
söylemiyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, sanıyorum
gruplar da buna itiraz etmez yani
BAŞKAN
Ettiler, ettiler. Sordum, ettiler.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Biz ederiz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, gruplar burada,
Meclis çalışmalarında gruplar Tamam. derse rahatlıkla
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, parası olan burada konuşmaz, öyle bir
kaide mi var?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kendilerini savunmak için, iddialara cevap vermek
için on dakikanın yetersiz olduğunu düşünüyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Para burada geçmez Sayın Başkan!
BAŞKAN Ama
şimdi Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bu para burada geçmez Sayın Başkan!
BAŞKAN Yani
bana karşı bu konuşmanız hiç hoş değil
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Burası para babalarının
konuşacağı bir yer değil, para babalarının
konuşacağı bir yer değil, İç Tüzüke göre
konuşsunlar.
BAŞKAN
Bakın, hiç hoş değil yani ilzam ettiğiniz kişi benim,
hiç hoş değil. Yani farkında değilsiniz, ilzam
ettiğiniz kişi benim.
Şimdi, bir
talepte bulundu, ben de kendisine cevap veriyorum. Dolayısıyla,
şöyle bir soru sordum Genel Kurula. Dolayısıyla, itirazlar
olduğu için yapabileceğim bir şey yoktur, maalesef yani yok. Ama
ara vereyim, aranızda anlaşıp Danışma Kurulu
imzalayıp getirirseniz öyle olur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Bakanım olayın daha
açık bir şekilde ortaya çıkması ve Türkiye Büyük Millet
Meclisini bilgilendirmek açısından ilave konuşma istiyorsa
sanıyorum gruplarımızın da buna bir itirazı olmaz
Sayın Başkanım, neden olsun?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yok, itirazımız var daha hâlâ yoktur diyor, var, benim
var.
BAŞKAN
İtiraz ettiler diyorum Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sonuç itibarıyla, olaya her şey
söyleniyor, her türlü iddiada bulunuluyor. Dolayısıyla, kendilerini
savunmaları ve kendilerini ifade etmeleri kime ne zarar verir Sayın
Başkan? Yani dolayısıyla
BAŞKAN
Şimdi, herkes itiraz etti Sayın Çağlayan, maalesef böyle bir
imkânım yok. Sıfırdan başlatıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, milletvekilleri 4 bakanla ilgili
on dakika konuştu yani
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - On dakika konuşuyoruz.
BAŞKAN Ya
bir şey demiyorum, tamam on dakika konuşacak, Allah rızası
için.
Buyurun, buyurun
Sayın Çağlayan.
Rica ediyorum
Sayın Çağlayanı dinleyelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman her bakan için onar dakika versin, grup önerisi
getirelim yeniden görüşelim. Kabul ediyorum, kabul ediyorum ben.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Her bakanla ilgili onar dakika konuşalım.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Efendim, hâlâ konuşamıyorum.
BAŞKAN
Sayın Çağlayan, lütfen siz devam edin.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Konuşamıyorum efendim.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum. On dakikası var, on dakika
konuşacak.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Bütün basın ellerinde. Her gün konuşuyorlar Sayın
Başkanım.
BAŞKAN On
dakika konuşacak tamam, itiraz mı ettim, itiraz mı ettim!
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Hayır bir şey demedim.
BAŞKAN
Tamam da niye bağırıyorsunuz onu anlayamadım.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Burada bir masumiyet havası yaratıyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, hatiple ilgili, sizinle ilgili
değil.
BAŞKAN
Sayın Çağlayan, ben sizi şöyle alayım.
On dakika ara
veriyorum, bir ferahlasın insanlar.
Kapanma Saati:
18.57
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
19.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
(9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin görüşmelerine
devam ediyoruz ama ondan evvel bir duyuru yapacağım.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener'in, Meclis
TVnin, tüm Türkiyede 365 farklı noktadan yayın yapan TÜRK TELEKOM
sunucularından sorunsuz olarak İnternet üzerinden yayın
yapmasının sağlandığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis televizyonunun, İnternet üzerinden,
tüm Türkiye'de 365 farklı noktadan yayın yapan TÜRK TELEKOM
sunucularından sorunsuz olarak yayın yapması
sağlanmıştır. diye bir bilgiyi sizinle
paylaşıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) TRTden haber yok değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN
Henüz ondan bir haber alamadım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, bu duyuruyu
yaptığınız çok iyi oldu, çok memnun olduk.
OKTAY VURAL
(İzmir) TRT yan gelip yatıyor!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, bu duyuruyu
yapmanızdan dolayı teşekkür ediyoruz, çok memnun olduk.
BAŞKAN Kulaklarım
uğulduyor artık ya, vallahi. Biraz da bana acıyın.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ediyoruz Sayın
Başkanım, bütün Türkiye izleyebiliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) TRT, RTE televizyonu!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, burada canlı yayın var
zaten, Melda arkadaşımız yapıyor.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 76 Milletvekilinin; Ekonomi Eski
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan hakkında, bir şahıstan
sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi
menfaatler karşılığında bu şahsın
İrana altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz
sağladığı, Ganadan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği
iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları
engelleyerek altının Dubaiye çıkışını
sağlamaya çalıştığı ve bu eylemlerin
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Muhalefet oluşturduğu, Türk
Ceza Kanununun 204 ve 252nci maddelerine uyduğu; İçişleri Eski
Bakanı Muammer Güler hakkında, bir şahıstan sağlanan
miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın araçlarına
trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı verdiği ve söz
konusu şahıs için koruma polisi görevlendirdiği, bu şahısla
birlikte gözaltına alınan bazı şüphelilerin ve
yakınlarının yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk
vatandaşlığına geçirilmesini sağladığı,
bu şahısla ilgili adli veya istihbari çalışma
yapılıp yapılmadığının araştırılması
için talimat verdiği, bu şahsın usulsüzlükleri hakkında
basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimlerde
bulunduğu ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 204, 255, 252 ve 285nci
maddelerine uyduğu; Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen
Bağış hakkında, bir şahıstan sağlanan miktar
ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler
karşılığında bu şahsın turizm belgeli bir
otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınması
işleri için aracılık ettiği, bu şahısla ilgili
bir soruşturma olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve kuruluşlarda
araştırma yapılmasını sağladığı ve
bu şahsın faaliyeti ile ilgili basında haber
yapılmasının önlenmesi için girişimlerde bulunduğu ve
bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve 252nci maddelerine uyduğu;
Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında,
bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin kendilerine sağlanan ve miktar ve
değeri tespit edilemeyen bazı menfaatler
karşılığında kişiye özel imtiyazlı imar
planlarını onaylattıkları ve imar planlarına
aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz
yumdukları ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini sağladıkları
ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 255 ve 257nci maddelerine uyduğu
iddialarıyla Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/8) (Devam)
BAŞKAN
Ekonomi eski Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsımla ilgili verilen (9/8) esas numaralı Soruşturma
Önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
17 Aralıktan
itibaren uygulanmaya çalışılan sistematik bir
itibarsızlaştırma kampanyasıyla karşı
karşıya kaldık. Her türlü iftira, yalan, her türlü illegal
deliller, hukuksuz dinlemeler ve bunlarla yapılan montajlar bu süreçte
karşımıza çıkartıldı. Bunları kamuoyu
ibretle izledi.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) İbretle izledik, ibretle.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Kısıtlı süremi de verimli kullanmak
amacıyla öncelikle, hâlâ savcılık tarafından yürütülen
dosyada gizlilik kararı olmasına rağmen hakkımdaki tamamen
asılsız iddialara delilleriyle birlikte cevap vereceğim.
Özellikle belirtmek ve tutanaklara geçmesini istiyorum ki gizlilik kararı
olan bir dosyada bizleri konuşturarak ve konuşarak suç
işliyoruz. Ama, bundan daha önemli olan bu siyasi linç operasyonunun
Türkiyeye vermek istediği ve hatta verdiği zararları sizlerle
paylaşacağım.
Değerli
arkadaşlar, beni tanıyanlar bilir, yirmi yedi yıllık bir
sanayicilik geçmişi olan, on üç yıl Ankara Sanayi Odası
Başkanlığı yapmış bir iş adamıyım.
2007 yılından beridir bu kutsal çatı altında siz
değerli arkadaşlarımla birlikte milletin vekili ve Hükûmetin
çeşitli bakanlık görevlerini üstlenmiş bulunmaktayım. Gerek
Sanayi ve Ticaret Bakanlığım gerek Devlet
Bakanlığım gerekse Ekonomi Bakanlığım süresince,
altı buçuk yıl bir çoğunuzla hem illerinizde hem de yurt
dışı çalışmalarınız esnasında birlikte
olduk. Bu süreçlerde sizlerin de yakından takip ettiği gibi, ben
ülkemizin ticaretine, ihracatına, istihdamına katkı yapan her
bir iş adamıyla ilgilenmiş, sorunlarıyla hemhâl
olmuşumdur. Sözde bu yolsuzluk operasyonunda şahsıma atılan
iddiaların biri, benim makamımı ve hatta Özel Kalemimi iş
adamlarıma tahsis ettiğimdir. Evet, değerli milletvekilleri, ben
bu iddiayı aynen kabul ediyorum ve bir itirafta daha bulunuyorum. Sanayi
Odası Başkanı olduğum dönemde de, bakan olduğum
dönemde de, hatta istifam sonrası milletvekili olduğum bu süreçte de,
kendimi de, çalışma arkadaşlarımı da bu ülkede çivi
çakan, taş üstüne taş koyan, Türkiyenin ihracatına
katkısı olan ve olacak tüm iş adamlarımızın
emrine amade ettim, etmeye de devam edeceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Rıza Sarraf
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Evet, bu, suç ise bu suçu yirmi yıldır
işlediğimi itiraf ediyor ve bu suçu kabul ediyorum.
Arkadaşlar,
zor olan nedir biliyor musunuz? Başkalarının
yaptığı işlemlerden dolayı benim ve oğlumun
savunma yapması yani taraf olmadığımız bir konunun
içine çekilmemizdir, yaklaşık beş aydır aile boyu bu
sıkıntıyı yaşıyoruz.
İtibarsızlaştırmayla karşı
karşıyayız, yargısız infazlarla karşı
karşıyayız ve büyük bir iftirayla, büyük bir yalanla
karşı karşıyayız. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Özgündüz, lütfen...
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bunlar beni
yaralıyor ama yine de bu ülke için, bu millet için canımız feda
olsun. Şimdi, hakkımdaki asılsız iddialara cevap vermeye
devam ediyorum.
Arkadaşlar, bırakın, savunma
hakkını dinleme müdanası olmayan, buna bile tahammül edemeyene
cevap vermekle uğraşmayın. Bırakın, siz beni dinleyin.
(CHP sıralarından gürültüler)
Bugüne kadar bazı milletvekillerinin ve taraflı
basının diline dolamış olduğu
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Daha Yüce Divana
gideceksiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok rica
ediyorum, lütfen
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın
Başkanım, süreme ilave edilmesini istiyorum bu kesintilerin. Madem
savunma hakkım kısıtlı, lütfen
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, buyurun siz.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bugüne kadar
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla)
bazı
milletvekillerinin ve taraflı basının diline dolamış
olduğu saat konusuyla ilgili başlamak istiyorum. Aslında bu
konuda avukatım aracılığıyla bir basın
açıklaması yapmış, sürdürülen soruşturma
dosyasında gizlilik kararı olduğundan dolayı kapsamlı
açıklamalarda bulunamamıştım.
TUFAN KÖSE (Çorum) Gizlilik kararının
arkasına sığınma.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bahse konu saatin
şahsım tarafından alındığını ve
bedelinin tarafımca ödendiğini belirtmiştim ancak bu konuda bazıları
yargısız infaz yaparak şahsımla ilgili yakışmayan
ifadeler kullandı.
TUFAN KÖSE (Çorum) Yazıklar olsun, yazıklar
olsun!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Vergisini öde.
BAŞKAN Sayın Özgündüz, lütfen, rica ediyorum
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bakın, bir
kez daha Genel Kurul huzurunda anlatıyorum, diyorum ki bu saat
tarafımca alınmış, bedeli tarafımca ödenmiş ve
mal beyanıma da girmiştir arkadaşlar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar!)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Vergisi, vergisi
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Şimdi, bir
diğer istismar konusuna geliyorum. Bir diğer istismar konusu da
önergelerde suçlu olduğu iddia edilen Rıza Sarrafın
uçağıyla gittiğim iddiasına gelince, soruyorum: Siz
insanların suçlu olup olmadığını nereden biliyorsunuz?
Operasyon yapılırken siz de orada mıydınız? Elinizde
mahkeme kararları mı var? Ben, en azından bilmiyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Dosya burada, dosya
burada.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Arkadaşlar,
siz bilmezsiniz, ben 1995 yılında, 38 yaşındayken, Sanayi
Odası Başkanı olmadan evvel kutsal görevim olan hac ziyaretimi
yaptım ve hac ziyaretimi yaparken de
(CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ayıp ya,
ayıp ya, halâ dini kullanıyorsun.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla)
ailemden
başkası bunu bilmez. Ve şimdi, defalarca hac ziyareti
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Ne alakası var?
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla)
defalarca umre
ziyareti yaptım. Söz konusu ziyaretimi de ben bir acente üzerinden
gerçekleştirdim. Bu ziyaretin bedelinin de tarafımca ödendiğini,
işte, belgelerle size burada gösteriyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum) Vay anasını ya!
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ancak, bakın,
bu iddialara tek tek cevap veriyorum ama şunu da özellikle belirtmek isterim
ki bu bir itibarsızlaştırma operasyonudur. Umre konusunun bu
iddialar arasında yer almasının sebebi bize inanan, bize güvenen
ve hatta 30 Martta bu güveni tekrarlayan aziz Türk milletinin manevi, dinî ve
muhafazakâr duygularını istismar etmektir. Geçin bu işi, bu
işten size ekmek çıkmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın, kaldı ki hac gibi, umre gibi mukaddes
görevlerin böyle asılsız iddialara malzeme yapılması
inanın ki inciticidir.
Şimdi gelelim
bir başka asılsız iddiaya. İstanbul Atatürk
Havalimanına inen, Ganadan geldiği söylenen bir uçakta bulunan 1,5
ton altınla ilgili şahsıma yapılan, bu işleme
ilişkin adli ve idari soruşturmaları engellediğim
yalanıdır. Konu kısaca şudur: Atatürk Havalimanına
inen, Ganadan gelen bir uçak yüküyle ilgili olarak gümrük idaresine gerekli
belgeleri sunamadığı için bu durum gümrük idaresince
tutanağa bağlanmıştır.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sen de hiç utanma kalmamış!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Daha sonra özet beyan verilmiş, eksik belgeler tamamlanmış, uçak
muayeneye hazır hâle getirilmiş ve uçak Dubaiye gitmiştir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hava Meydanları kamera kayıtlarını
göster.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Ancak buna geçmeden önce, insaf ve vicdan sahibi olan
insanlara şunu belirtmek istiyorum ki size bahsedeceğim bu konuyla
ilgili gerek gümrük gerekse savcılıkta yapılan tüm
işlemlerde adım dahi geçmezken söz konusu iddiayla adımın
ilişkilendirilmiş olmasıdır.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sana kimse inanmıyor, bu taraf da inanmıyor sana!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bu konuda ilk işlem Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı müfettişleri tarafından
yapılmıştır. Altının gümrük vergisinden muaf ve
KDVden istisna olması nedeniyle Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
kapsamına girmediği, altın ithalatına teşebbüs
edilmesi nedeniyle Gümrük Kanununun ilgili maddesiyle para cezasının
uygulanması ifade edilmiş ve beyan edilen malla ilgili
başsavcılık tarafından değerlendirilmesi ifade
edilmiştir. Arkadaşlar, görüyorsunuz, herhangi bir idari
soruşturmaya engel olmamışım. Devam eden süreçte bu
soruşturma raporunu referans alarak işlem yapan Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcılığı 25 Kasım 2013 tarihli
kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına
hükmetmiştir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Kaldırıldı onlar, kaldırıldı!
Soruşturma açıldı, yalan söylüyorsun!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Yine, Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığının 18/12/2013 tarihli idari
yaptırım kararıyla Türk Parasını Koruma Kanunu maddesi
gereğince idari para cezası verilmiş ancak bu karar
Bakırköy 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 18 Nisan 2014 tarihli idari
yaptırım kararına göre, itirazın kabulü kararıyla
kaldırılmıştır.
Değerli
vekiller, bu iddiada şahsıma yöneltilen suçlama, idari ve adli
işlemleri engellemektir. Ganadan geldiği belirtilen uçak
hakkında her türlü idari işlem yapılmış ve bu
işlemler gereğince kesilebilecek idari para cezaları
kesilmiştir. Bununla da kalmayarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı
tüm iddiaları araştırmış ve bunlara ilişkin
kararlarını vermiştir.
Sonuç olarak,
ortada 1 liralık vergi kaybı ve kaçağı yoktur. Zira
altın ithali gümrük vergisine ve KDVye tabi değildir. Kaldı ki
bu teşebbüsü yapanların benimle ilgisi yoktur. Konunun hiçbir
tarafında benim ve Bakanlığın görev alanına giren hiçbir
husus yoktur.
Değerli
arkadaşlar, geliyorum diğer bir yalana, diğer bir safsataya.
Rıza Sarrafın İrana yapmış olduğu ihracatlarda
Halkbankın komisyon oranının düşürülmesi ve ihracat
yapılmasına kolaylık sağladığım
iddiasıdır. Bir sonraki konuşmamda asıl bunun Türkiye
üzerinde oynanan oyunu ekonomik verileriyle sizlere vereceğim ancak çok
net ve açık bir mevzuat çerçevesinde yapılan işlemlerin hukuken
eleştirilmesinin gerekçesini anlamak zordur. Ortada tipik bir yargısız
infaz çabası vardır.
Halk Bankasının
bu konudaki rolünü ve durumunu açıklamak istersem, özellikle
Halkbankın bir yandan KİT statüsünde, kamu sermayeli banka
olması, bir yandan 1980 yılından beri İranda
temsilciliğinin bulunması nedeniyle devrede olduğunu
unutmayın. Nitekim ortada konuyla ilgili olarak
savcılığın talebiyle Halkbank tarafından yapılan
bir teftiş ve soruşturma bulunuyor. Halkbank tarafından
aracılık edilen İranla ilintili dış ticaret
işlemlerine ilişkin iddialar, bakın, 4 müfettiş
tarafından 22 Ocak 2014 tarihinde incelenmiş, raporda, rapor burada.
Sahte belge
olayı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Komisyon indirimi ve işlemler arasında
ayrım yaptığı iddiaları tek tek incelenmiş
bulunmaktadır. (CHP sıralarından gürültüler)
TUFAN KÖSE (Çorum)
Niye istifa ettin o zaman, niye istifa ettin?
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika istiyorum sadece,
lütfen, bir dakika istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Ve değerli arkadaşlar, Halkbank
yaptığı raporla bunları ortaya koymuştur.
Savcılık soruşturması kapsamında hakkında bilgi
talep edilen firmaların peşin bedel
karşılığında gerçekleştirdiği ihracat
sistemleri incelenmiş, bu işlemlerin tümüne ilişkin proforma
faturalar, fatura ve gümrük beyannamelerinin bulunduğu, gümrük
beyannamelerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrük Veri
Ambarı Sistemine yüklenen gümrük beyannameleriyle tutarlı
olduğu ortaya konmuştur. Bilmeyenler için söylüyorum: Peşin
ihracatlarda, transit ihracatlarda hiçbir şekilde ihracatçı proforma
fatura sunma mecburiyetinde değildir.
Savcılık soruşturması konusunda,
Royal Grubu ve diğer grupla ilgili yapılan araştırmalarda
Halk Bankası, transfer bedelinin altın için binde 4, gıda
ihracatı için binde 8 oranında komisyona tabi tutulduğu ve
firmalara uygulanan komisyon oranlarının piyasa koşullarına
göre makul sevilerde olduğu ve herhangi bir firma için özel bir uygulamaya
gidilmediği, bu işlemlerde bankanın belirleyici değil
asıl belirleyici olanın İranda mal alan ile Türkiyede mal
satanın olduğu çok net bir şekilde ortaya konulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Tamamen ulusal ve
uluslararası mevzuata ve ticaretin gereklerine uygun olarak yapılan
altın ihracatı, bu işlemlere aracılık yapan
Halkbankın durumu budur.
TUFAN KÖSE (Çorum) Niye istifa ettin, niye?
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Yok, teşekkür ederim.
Sözünüz kesildiği için bir dakika ekledim.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Saygıdeğer
milletvekilleri, sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Ortaya
atılan iddiaların hepsi yalandır, dolandır, iftiradır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O zaman mahkemeye gitsin,
mahkemeye.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bu operasyonda
amaç, Tayyip Erdoğan ve ailesi; araç, Zafer Çağlayan ve ailesi
olmuştur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hâkimleri, savcıları
görevden almayın o zaman.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Hepinizi
saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çağlayan.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Sayın Bakan,
Meclis soruşturma önergesine konu olan Sayın Bakan iddialarla ilgili
bir şey ortaya koyamadı. Tabii, bu havale edilen paralar
Dolayısıyla,
bu soruşturma önergesinde ne umreden bahsediliyor ne saatten bahsediliyor.
Bunlarla ilgili ortaya koyduğu savunma, diğer konuları göz
ardı etmesi bu iddialar karşısında ezildiğini ortaya
koyuyor, bunu ifade etmek istedim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, Sayın eski Bakanımız bu konuyla ilgili, bütün
bunları kamuoyuyla paylaşmak için ilave süre istedi.
BAŞKAN Evet, Genel Kurul da izin vermedi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yani
verilemedi şu veya bu nedenle ama gruplar bu konuda kendisini anlatması
için yeterli süre vermediler. Ayrıca, sabahtan beri belge gösteriyor
Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi ben ikinizi de duymuyorum.
Herkesinki tutanağa geçti.
Ben Sayın Egemen Bağışı
çağırabilir miyim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve MHP sıralarından Yuh! sesleri)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
eğer Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda samimiyse, bu konularla
ilgili, görüşmelerle ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda
samimiyse, görüşmelerle ilgili, görüşme sürelerini artıracak
önergeyi getirsinler, hodri meydan!
BAŞKAN - Evet, teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Buyurun, hodri meydan! Haydi
yüreğiniz yetiyorsa getirin önergeyi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tamam.
deyin. Tamam. deyin.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne konuşuyorsun orada!
Hadi! Hadi! Yürü!
BAŞKAN Şimdi, değerli milletvekili
arkadaşlarım, çok değerli arkadaşlarım, sükûneti
sağlayabilirsek
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gruplar tamam
derse Sayın Başkan verecek.
OKTAY VURAL (İzmir) El kesesinden düğün
yapma, boşver. Kendi kesenden yap.
BAŞKAN - Avrupa Birliği eski Bakanı
Sayın Egemen Bağış, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; heyetinizi ve bütün milletvekili
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
17 Aralıkta başlayan sözde yolsuzluk operasyonu
ve darbe girişimi kapsamında, hakkımızdaki iddialara cevap
verme imkânı tanıdığı için Meclis Başkanlık
Divanına ve siz değerli milletvekili arkadaşlarıma
teşekkürlerimi sunuyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Utanmaz adam! Allahsız
herif!
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) Doğrusu, bu
kürsüde, böylesine çirkin, mesnetsiz ve adice kurgulanmış
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Utanmaz adam! Allahsız
adam! Terbiyesiz herif!
BAŞKAN Sayın Türkkan, rica ediyorum.
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
iftiraların
hedefinde
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Utanmaz, haysiyetsiz herif!
BAŞKAN Rica ediyorum, lütfen
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
yer alıyor olmaktan
büyük bir üzüntü ve acı duyuyorum. (MHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
On iki yıldır bu çatı altında
milletin vekili sıfatını üzerinde gururla taşıyan,
bu kürsüde, her zaman, ülkem ve milletim adına yapılan yararlı
çalışmaları, reformları anlatan bir kardeşiniz
olarak bugün böylesine çirkin
iftiraların hedefinde olmak, gerçekten son derece yaralayıcı.
(CHP sıralarından Vay, vay, vay! sesleri)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) 17 Aralıktan bu
yana, kendi emellerine ulaşmak için her yolu mübah gören gözü dönmüş
bir örgütün sistematik itibarsızlaştırma kampanyasına maruz
bırakıldık.
TUFAN KÖSE (Çorum) Ortak değil miydiniz, ortak,
ortak?
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) Üzerinde gizlilik
olduğu gerekçesiyle dosyanın muhatabı olan bizlerle dahi
paylaşılmayan ama medyaya
(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla)
çarşaf çarşaf servis edilen sözde
belgelerle kamuoyu vicdanında mahkûm ettirilmeye çalışıldık.
Şahsımıza, ailemize, partimize, itibarımıza, önceden
planlandığı çok açık olan bir linç kampanyası
başlatıldı. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Hukukun en temel ilkeleri, masumiyet karinesi ayaklar altına
alındı. Bizleri ve partimizi itibarsızlaştırmak için,
organize bir algı operasyonuna, itibar cellatlığına
girişildi, hatta 17 Aralıktan çok önce, daha sonra paralel
yapıyla ilişkili olduğu ortaya çıkan bir İnternet çetesinin
saldırılarına 2011den bu yana maruz kaldık.
Keza, 17
Aralıktan bir hafta önce katıldığım bir televizyon
programında dershanelerle ilgili sorulan bir soruya verdiğim cevap
üzerine paralel yapının medyasından 3 önde gelen ismin tehdit
imalı cep telefonu mesajlarını aldık.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Terbiyesiz adam!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Tehditle,
şantajla bizi susturamayanlar 17 ve 25 Aralık darbe girişimiyle
bu sefer aslı astarı olmayan çirkin iftiralarla hakkımızda
siyasi darağaçları hazırlamaya kalktı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Utanmaz! Sen makara yapmaya devam et!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Başbakanımızın dediği
gibi, Allah düşmanın bile şereflisini nasip etsin. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Allahın adını anma Allahsız adam!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Bildiğiniz gibi, bu iddialar ve iftiraların
gündeme gelmesinin akabinde ilk olarak milletimizin ve yüce Meclisin huzuruna
çıkıp bu kürsüden iddialara cevap vermiş,
alnımızın ak, başımızın dik olduğunu
vurgulamıştık. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
TUFAN KÖSE (Çorum)
Utanmazsın sen!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Aradan geçen sürede herkes konuştu, biz
sustuk. İftiralar, yargısız infazlar,
itibarsızlaştırma gayretleri devam ederken, biz, en önce
milletin kürsüsünde kendimizi anlatmayı tercih ettiğimiz için bugünü
bekledik ve bugün buradayız. Yine, yüce Meclis çatısı
altında milletin kürsüsündeyiz, artık susmayacağız,
yutkunmayacağız. Bize bu hain kumpası kuranlarla ilk günden
itibaren kararlılıkla devam eden mücadelemizi bugünden itibaren
milletimizle de paylaşmaya, bu karanlık odakların iç yüzünü milletimize anlatmaya devam
edeceğiz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Terbiyesiz herif!
BAŞKAN
Sayın Türkkan, lütfen
Sayın
milletvekilleri, rica ediyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Elbise Vakkodan mı?
BAŞKAN -
Sayın Özgündüz, yeter! Yapmayın.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Gerçekler elbet er ya da geç ortaya çıkacak.
Neyin ne olduğu, hangi çirkin tezgâhların tedavüle sokulduğu, ne
tür iftiralarla insanların hakkına, hukukuna tecavüz edildiği
elbet anlaşılacak. Biz bunu biliyor ve asla hukuk nezdinde
hesaplaşmaktan çekinmiyoruz. Hiçbir zaman
dokunulmazlığımızın arkasına saklanacak
tıynette olmadık.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Haydi! Haydi!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Bakınız, bu kardeşiniz
başörtüsüyle ilgili bir soruya cevaben Millet neyse vekili o
olmalıdır. dediği için siyasetten men edilme talebiyle Anayasa
Mahkemesinde partimize açılan kapatma davası kapsamında
yargılandı. Bundan asla gocunmadık.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Korkuyorsun tabii, gizli oylama ya.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Aksine, gurur duyduk çünkü bu milletin vekillerini
birbirinden ayıran; sadece vekillerini değil, insanlarını
kılık kıyafetinden dolayı ayrımcılığa
mahkûm eden zihniyete meydan okumak bizim için utanılacak değil,
gurur duyulacak bir hatıradır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Terbiyesiz herif!
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Ne garip bir
çelişkidir ki, dün bize irticacı yaftasını
yapıştırmaya kalkanlar, bu sefer, siyasi bir montaj ses
kaydı üzerinden bizim imanımızı sorgulamaya ve sorgulatmaya
kalktılar.
FARUK BAL (Konya) Makarayı mı, makarayı
mı?
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Paralel
yapının daha önce dinleyip havuzunda tuttuğu
anlaşılan, yirmi yıllık bir arkadaşımla telefon
görüşmemi arşivden çıkarıp kestiler, biçtiler, montajladılar,
amaçlarına göre makyajladılar ve bu montaj üzerinden benim
imanımı sorgulatmaya kalktılar. [CHP ve MHP
sıralarından alkışlar(!)]
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kesme, yapıştırma
sana ait.
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Bu milletin
inancı ve değerlerini yıllarca hor gören siyasetçiler,
gazeteciler medya ve sosyal medya üzerinden imanımız hakkında
hadleri olmadan ahkâm kesmeye kalktılar. O gün açıkladım, bugün
bir kez daha açıklıyorum: O kayıt aleni bir montajdır ve
mahkemeler nezdinde buna yönelik girişimlerimiz ilk günden
başlamıştır.
Ne acı ki, bu yasa dışı dinlemeler
nasıl yapıldı? Bu dinleme havuzları, montaj ve dublaj
merkezleri nasıl, hangi amaca yönelik kuruldu, bunlar hiç
tartışılmıyor. Ama o ihanet merkezlerinde üretilen montaj
ve dublajlarla insanlar suçlanıyor, lekeleniyor. Bugün
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Metehan niye özür diliyor Metehan
madem montaj?
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Tekrar ediyorum, bizim
imanımızı sorgulamak kimsenin haddi değildir, sizin hiç
değildir. Burada sizlere imanımın ve inancımın
ölçüsünü anlatma çabası içerisinde olmayacağım, zira Allah her
şeyi bilendir.
Avrupada ve ülkemizde, inancımıza,
Kitabımıza, Peygamberimize dil uzatmaya kalkan İslam
düşmanlarına hadlerini bildirmekten çekinmediğimize milletimiz
ve o platformlarda bizlerle olan milletvekilleri de şahittir. Yani bizi
bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sus bari sus!
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerine ve yukarıda
belirttiğim konulara ilaveten, biliyorsunuz, bu paralel medya bir iddia
ortaya attı: Güya, Avrupa Birliği
(Hatip kürsüde konuşurken Çorum Milletvekili Tufan
Kösenin cep telefonuyla hatibin fotoğrafını çekmesi)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne yapıyorsun
sen? Otur yerine, otur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ne yapıyorsun?
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Sayın
Başkan, ek süre istiyorum, beni konuşturmuyorlar, süre istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bağış, devam edin siz lütfen.
(CHP
sıralarından bir grup milletvekilinin konuşmacı kürsüsüne
sırtını dönmesi)
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Bakın, bir iddia ortaya attılar, Avrupa
Birliği Bakanlığının ilgili kuruluşu olan Türkiye
Ulusal Ajansında usulsüz
ihaleler ve personel alımı yapıldığına yönelik
iddialarda bulundular. Hakkında soruşturma
açtırdığım bir
bürokratın, soruşturma esnasında istifa eden bir bürokratın
yazdığı bir elektronik postayı hiçbir süzgeçten geçirmeden
doğruymuş gibi çarşaf çarşaf yayınladılar. Buna
dayanarak, Avrupa Birliğinin AB fonlarını, Erasmus
Programını askıya alacağını iddia ettiler. Ve
Avrupa Birliği Türkiyeye müfettişler gönderdi, üç ay Ulusal Ajansta
didik didik araştırma yaptılar ve bir rapor ortaya
çıktı, hiçbir usulsüzlük olmadığı Avrupa Birliği
tarafından da ilan edildi, ki Avrupa Birliği Komisyonunun ne kadar
titiz olduğunu sizler de biliyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler) İşte, bunu neden söylüyorum? İftira atmak çok kolay,
çamur atmak çok kolay.
ALİ ÖZ
(Mersin) Onu en iyi siz bilirsiniz.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Hamdolsun, hayatım boyunca ne
şahsımın ne ailemin ne partimin ne de bana güvenenlerin
başını öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım, yapmam,
yapamam.
O zaman da
söyledim, bugün bir kez daha söylüyorum: 17 Aralık
soruşturmasında, şahsımın bir iş adamından 3
kez rüşvet aldığı iddiası külliyen yalandır,
iftiradır, alçakça, şerefsizce kurgulanmış bir iftiradan
başka bir şey değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sensin o, dediklerin sensin!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Evet, söz
konusu iş adamı Rıza Sarrafı beş yıldır
tanırım. Kendisiyle, on beş yıldır
tanıdığım değerli bir sanatçımız olan
Sayın Ebru Gündeşin eşi sıfatıyla ilk kez beş
yıl önce Darülacezede her sene eşimle birlikte verdiğimiz bir
iftar yemeğinde tanıştım. Daha sonra çeşitli organizasyonlarda,
davetlerde karşılaştık.
Şimdi,
gelelim hakkımdaki iddialara. Nedir o iddia? Rıza Sarraftan 3 kez,
toplamda 1,5 milyon dolar rüşvet almak. Dediğim gibi, bu iddia
külliyen yalandır, iftiradır. Peki, bu iftiraya dayanak olarak öne
sürülen 3 olay nedir?
İddia bir:
Rıza Sarrafın babasına İtalyan vizesi başvurusuna
yardımcı olmak karşılığında 500 bin dolar.
Güler misiniz, ağlar mısınız? Yani şahsımı,
Türkiyenin tanınmış bir sanatçısının
kayınpederine, başvurusu dahi olmayan İtalya vizesi almaya
yardımcı olmak karşılığında 500 bin dolar
almakla itham ettiler, iftira attılar.
Sayın
milletvekilleri, on iki yıllık siyasi hayatım boyunca her
biriniz gibi ben de birçok kişinin vize almasına yardımcı
oldum, çalışma arkadaşlarım veya şahsım
aracılığıyla destek vermeye çalıştım.
Şahsım ve Bakanlığım tarafından yüz binlerce
vatandaşımızın, AB fonlarıyla eğitime gönderilen
öğrencilerimizin, sporcularımızın,
sanatçılarımızın, gazetecilerimizin vize
başvurularında insani çerçevede yardım edilmesine vesile oldum.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Niye istifa ettin?
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Evet, Rıza Sarrafın babası için bir
vize yardım talebi aldım ama vizeye başvurmadılar bile.
Alınmamış bir vize için yardımcı olduğum
iddiasıyla 500 bin dolar aldığımı iddia ettiler.
Gelelim ikinci
iddiaya: Adı geçen şahsın otel projesine aracılık
yaptığım ve bunun için de bir 500 bin dolar daha
aldığım iddia edildi.
Konunun özeti
şudur: Bir etkinlikte karşılaştığımızda
ortak bir tanıdığımızdan otel yapma düşüncesiyle
bir bina satın aldığını söyledi. Ben de her ikisine de
hayırlı olsun dedim, onun dışında tek bir müdahalem
olmamıştır. Türkiyede herhangi bir
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Şimdi, bir dakika ekliyorum size.
Buyurun.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla)
bir ilçe belediyesinin, herhangi bir
büyükşehir belediyesinin, herhangi bir bakanlığın -Turizm
Bakanlığının ya da bir başka kuruluşun- tek bir
yetkilisi, bürokratı çıkıp Egemen Bağış bu
otelle ilgili bizi aramıştır. diyemez çünkü aramadım,
sadece hayırlı olsun dedim.
FARUK BAL (Konya)
Niye? Çünkü AKP var, ondan.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Gelelim üçüncü iddiaya: Aynı şahsın,
Rıza Sarrafın aleyhinde yapılacak bir haberi engellediğim
için de 500 bin dolar aldığım iddia edildi.
Arkadaşlar,
olayın özeti şudur: Rıza Sarraf beni telefonla aradı,
tanıdığı bir siyasetçiye bir şikâyeti bildirmek üzere.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye başkalarını aramıyorlar da seni
arıyorlar?
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) O gün Yunanistanda resmî bir ziyaretteydim.
Yanımda olan çalışma arkadaşlarım ve beraberimdeki
gazeteciler de buna şahittir, Nuri Elibol köşesinde de bunu
yazmıştır. Bana dedi ki: Bir gazeteden beni arıyorlar 1
milyon dolar vermezsen senin aleyhine haber yapacağız. diyorlar. Ben
bu şikâyetimi kime aktarmalıyım? Bana yardım edin
Sayın Bakan. Ben dedim ki ben bahsettiğiniz kişileri
tanımıyorum ama benim partimin medyadan sorumlu Genel Başkan
Yardımcısı Hüseyin Çelik Bey var, ona bu şikâyetinizi
aktarırım. Ve o gazetecilerin önünde Sayın Hüseyin Çeliki
-işte burada, şahittir- aradım, Hüseyin Abi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla)
böyle böyle bir iddia, böyle bir şantaj
durumu var, bu konuda takdir sizindir dedim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hani, Hüseyin Abi nerede? Hani Hüseyin Abi, çıksın
Şahidim. desin.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika
istiyorum, bir dakika.
BAŞKAN
Verdim ben size, sözlerinizi tamamlayın lütfen, ek süre verdim.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, öyle deli
saçması iddialarla, iftiralarla karşı karşıyayız
ki ama bunların hepsi ortaya çıkacak.
Sokrat idama
götürülürken eşinin ağladığını görmüş, Niye
ağlıyorsun? diye sormuş, Haksız yere sizi öldürüyorlar.
deyince Ne yani, haklı yere mi öldürsünler? demiş.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Çabalama kaptan, kurtaramazsın! Vallahi ikna olmadım, hâlâ
ikna olmadık!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sizi ikna etmek mecburiyetinde değiliz.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bağış.
Sayın
Bayraktar konuşmama kararı almıştır.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Sayın eski Bakan Bu kürsüde adice
kurgulanmış iftiralar aylarca konuşuldu. diyerek muhalefet
milletvekillerini ve esasen de İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığını itham etmiştir. Bu kürsüde bu
konuyu konuşan her milletvekili İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma
çerçevesinde ortaya çıkan bulgu, belge, emare, delil vesairi kaynak alarak
konuşmuştur. Bunu kabul etmiyorum, o kelimeyi de kendisine iade
ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hem konuşturmuyorsunuz hem böyle
diyorsunuz!
BAŞKAN Eski
İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUAMMER GÜLER
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan (9/8) esas sayılı Meclis
Soruşturması Önergesiyle ilgili olarak İç Tüzükün 108inci
maddesi gereğince söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, Meclis soruşturması önergesinde yer alan iddialar
hakkında sizlere bilgi sunmadan önce şu hususu öncelikle belirtmek
istiyorum.: Özellikle de değerli milletvekilleri, konuşmamı iki bölüme
ayırdım, diğer önerge sırasında da kalan bölümleri arz
edeceğim sizlere.
Değerli
arkadaşlarım, bu soruşturma, başlangıcından
operasyon aşamasına gelinceye kadar, hatta operasyon
sırasında birçok hukuksuzluk, yetki aşımı, ilgili
kanun hükümlerine açıkça aykırılık ve özellikle de usul
hükümleriyle bağdaşmayan yanlışlıkları
içermektedir. Hukuki olmaktan ziyade siyasi düşüncelerin ve kişisel
kanaatlerin etken olduğu, maddi delillerden çok ön yargılı
yorumlara dayalı ve itibarsızlaştırmaya yönelik bir
soruşturmadır. Esasen bu soruşturma, adli nitelik
taşımaktan öte önceden kurgulanan bir senaryonun sahneye
konulmasından ibarettir ve amacı da şahsım ve Hükûmetimiz
hakkında olumsuz bir algı yaratmaktır.
Değerli
arkadaşlarım, operasyondan önce bütün gizlilik kuralları
çiğnenerek bizzat görevliler tarafından bazı basın ve
televizyon kuruluşlarına önceden servisler yapılmış,
görüntü ve iletişim kayıtlarında yer alan bazı kelimeler ve
cümleler dijital ortamda kesilerek başka yerlere eklenmiş,
hukukiliğine ve olayla ilgili olup olmadığına
bakılmaksızın tüm dosya bilgileri sızdırılarak
evrensel nitelikteki masumiyet karinesi yok sayılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, aslında bu operasyon gizli değil, yetkili ve
görevli makamlardan gizlenmiş bir psikolojik harekât,
itibarsızlaştırma ve hedefi belli bir algı operasyonudur.
Oysa Ceza Kanununun 153üncü maddesine göre gizlilik ve
kısıtlılık kararı bulunan ve müdafilerin dahi inceleme
yetkileri olmayan dosya ayrıntılarının kasıtlı
şekilde saptırılması suretiyle kamuoyuna
yansıtılmış olması, soruşturmanın önceden
hedeflenmiş amaçlar için kullanıldığını
açıkça ortaya koymaktadır. Soruşturmanın belli bir süre
beklenerek yapılmış olması da manidardır.
Değerli
arkadaşlarım, şunu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum:
Konusu, tarafları, mahiyetleri ve suç tarihleri birbirinden tamamen
farklı olan ve aralarında fiilî ve hukuki irtibat bulunmayan
başka soruşturmalarla birleştirilerek aynı tarihte
müşterek bir operasyon icra ediliyor, bu suretle de kamuoyu
algısı oluşturuluyor. Haberleşme özgürlüğü,
soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesi yok
sayılmış, basına bilgi sızdırılarak
yargı görevlilerinin de etkilenmesi amaçlanmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, kanuna açıkça aykırı bir biçimde aylarca
yürütülen ve bakanların -altını çizerek söylüyorum- şüpheli
olarak addedildikleri, bakın, bakanların şüpheli olarak
addedildikleri bu soruşturmadan İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısının bilgisi yoktur. Bakın, gizli olduğu
için yayımlanmayan Emniyet Genel Müdürlüğü Operasyon
Yönetmeliğine de burada uyulmamıştır. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Evet, evet, uyulmamıştır
değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, vazgeçilmez nitelikteki savunma hakkı
ve daha geniş anlamda da adil yargılanma hakkı ihlal
edilmiştir. Daha ilgincini söylüyorum size değerli
arkadaşlarım, bu her milletvekili arkadaşım için söz konusu
olabilir: Oğlumun ve diğer şüphelilerin... (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Müsaade buyurun. İfadesi dahi
alınmadan Mali Şube Müdürü, görevden ayrılanlar, 18 Aralık
tarihinde yani soruşturmadan, gözaltından bir gün sonra tam 309
sayfalık fezleke niteliğindeki bir dosya hazırlanıyor,
yeni gelen görevlilere imzalatılmak isteniyor, imzalamadıkları
zaman da götürülüp 18 tarihi itibarıyla savcılığa teslim
ediliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu raporda -ki bu rapor fezlekeye esas teşkil eden
rapordur- hukuka aykırı ve derhâl imhası gereken delillere yer
veren -ve gene altını çiziyorum- suçüstü yapma olanağı
varken yapmayan adli kolluğun, sadece maddi olgu ve durum tespitiyle
yetinmek yerine, bu raporda bakan olarak şahsıma ve Hükûmetimize
kamuoyunda olumsuz bir algı oluşturacak tanımlarda
bulundukları görülüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu görevliler kendilerini cumhuriyet savcısı,
hâkim ve hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi soruşturma komisyonu yerine
koyarak, dosyada yer alan içeriği kuşkulu, somut olay ve olgularla
örtüşmeyen beyan ve bulguları kendilerine göre yorumlayarak kesin bir
biçimde suç nitelemesi yapmışlardır. Bu nitelemeyi ancak Türkiye
Büyük Millet Meclisi soruşturma komisyonu yapabilir ve yüce Genel Kurulun
kararıyla bu kesinleşir. Evet, bu da ön yargıyla
yapıldığının açık bir örneğidir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi soruşturma komisyonunun yetkisi kapsamındaki bu
işlemlerin adli kollukça yapılmış olması açık bir
yolsuzluktur.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi size bu notlarımdan da özet olarak
sunmak istiyorum: Bu soruşturmanın hukukiliği konusunda,
bakınız, Adli Kolluk Yönetmeliğinin 5inci ve 6ncı
maddesi. 5inci maddesi diyor ki: Adli kolluğun öncelikli görevi suçun
işlenmesini önlemektir. Niçin suçüstü yapılmamıştır?
6ncı maddesi, delillerin hukuka uygun olarak toplanmasını
öngörmektedir; bu da yapılmamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, 17 Aralıkta oğlumla yaptığım
iddia edilen telefon görüşmesi, bakın, müfettişlerin tespitinde
de ortaya
(CHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Rıza Sarraf
MUAMMER GÜLER
(Devamla) - Bir müsaade buyurun, istirham ediyorum bir müsaade buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Neden savunmasına izin verilmiyor Sayın
Başkan?
MUAMMER GÜLER
(Devamla) - Cumhuriyet savcısının bize verdiği resmî
yazı var değerli arkadaşlarım, cumhuriyet
savcısının bize verdiği resmî yazı var dinlenen
telefonlarla ilgili.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Savcıyı niye değiştirdiniz?
MUAMMER GÜLER
(Devamla) - Maalesef benim konuşma yaptığım telefon ile o
sırada avukatın, arama sırasında bulunan avukatın
telefonları bu konuşmada yok. Değerli arkadaşlarım, bu
çok hazin bir şeydir. Bırakın onu, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısıyla kendi cep telefonumdan ve Sayın
Çolakkadının cep telefonundan yaptığım konuşma
dahi basına sızdırılmıştır. Bir bakanın
ve bir cumhuriyet başsavcısının telefonunu kim hangi
yetkiyle dinleyebilir ve hangi yetkiyle bunu basına
sızdırabilir? Bu hazin bir olaydır.
Değerli
arkadaşlarım, sizden istirham ediyorum
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İçeriği doğru mu yanlış
mı?
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Ha, ne güzel söylediniz. Bunu söyleyen arkadaşım
eğer bir hukukçuysa ona bir kez daha teessüf ederim. Ben hukuken elde
edilmiş olup olmadığına bakmaksızın bunun
içeriğine bakarım, bana ne. demek, hukuku katletmektir, kanunsuz ve
gayrimeşru dinlemelere meşruiyet kazandırmaktır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bilelim ya, içeriği doğru mu yanlış
mı?
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Ona da geleceğim müsaade buyurun.
Öncelikle ceza
hukukunda usulün esasa takaddüm ettiğini de lütfen unutmayalım. (CHP
sıralarından gürültüler)
Şimdi,
değerli arkadaşlar
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İçeriği doğru mu yanlış
mı, onu söyle.
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Müsaade buyurun, bir müsaade buyurun. Bakın, siz İdare
Amirisiniz, istirham ediyorum. O zaman, buyurun, evet, komisyona gelin, orada
bunları tekrar geniş olarak sorun. Ceza Muhakemesi Kanununun
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Şu MİTten Başbakanlığa giden raporu bir
söylesenize.
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Müsaade buyurun.
Ceza Muhakemesi
Kanununun 135inci ve 140ıncı maddelerinde hangi delillerin
toplanacağı belli, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları
var.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İçeriği doğru mu değil mi?
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Bakın, değerli arkadaşlarım, bir önemli husus
daha: Bu soruşturmada bir bakan şüpheli olarak addedilmiş ve
hakkında sekiz buçuk ay soruşturma yapılmıştır.
Bir bakan şüpheli olarak addedilemez, bir bakan hakkında cumhuriyet
savcısı soruşturma yapmaya yetkili değildir. Yargıtay
Ceza Genel Kurulu kararı da bunu öngörür; Anayasanın 83üncü maddesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün maddeleri bunu açıkça
öngörmektedir.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Özel soruşturma, özel, özel
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Geliyorum ona da.
Şimdi, Ceza
Muhakemesi Kanununun 135inci ve 138inci maddeleri
Aleyhine
tanıklık yapılamayacak kişiler arasındaki
görüşmelerin derhâl imha edileceğini; özel soruşturmaya tabi
olan kişiler hakkında, 3üncü kişilerle yapılan
konuşmaların tesadüfi delil dahi kabul edilemeyeceğine dair
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Başkanlar Kurulunun kararları
var.
Değerli
arkadaşlarım, burada Adalet Bakanlığında üst düzey
görevde bulunmuş arkadaşlarım var. Adalet
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 100 ve
100/1 sayılı genelgelerinde bakanlarla ilgili soruşturma
usulleri açıkça belirlenmiş. Bakın, burada, özellikle bu
hükümlere uyulmamıştır yani makul şüpheyi öğrenen
cumhuriyet savcısı derhâl dosyayı ayıracak, cumhuriyet
başsavcısına bilgi verecek, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gönderecek
Daha ilgincini söylüyorum: 3628
sayılı Kanunun 8,17 ve 19uncu maddeleri, değerli
arkadaşlarım, Özel soruşturmaya tabi olan kişiler
hakkındaki hükümler saklıdır. diyor. Hukukçu
arkadaşlarım burada. Peki, savcı ne yapacak burada? Makul
şüpheyi öğrendiği zaman, bir: Dosyayı ayıracak.
İki: Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirecek.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Para aldın mı,
almadın mı?
MUAMMER GÜLER (Devamla) Geleceğim oraya,
geleceğim.
Artı, 19uncu madde Amirine bilgi verecek. diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne kadar para
aldınız?
MUAMMER GÜLER (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bakanın amiri kimdir?
Bakanın amiri Başbakandır. Niçin bilgi vermemiştir?
Bir cumhuriyet savcısının bunu bilmemesi
mümkün müdür? Müsaadenizle geleceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan, paraya gel!
MUAMMER GÜLER (Devamla) Şimdi, değerli
kardeşlerim, soruşturma iddia konusu işlerin, nüfuz suistimali
suçunun, suçluyu kayırma, soruşturma gizliliği ihlal
suçlarının kanuni unsurları yoktur. Biraz sonraki
konuşmamda bunları tek tek sizlere kanuni tedbirlerle
açıklayacağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Para aldın mı,
almadın mı onu anlat!
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın Tanal, sen hukukçusun bari sen bunu söyleme.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, evet,
buradan açıkça ifade ediyorum: Benim veremeyeceğim hiçbir hesap
yoktur, komisyon kurulacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUAMMER GÜLER (Devamla) O komisyon
VELİ AĞBABA (Malatya) Ali İsmail
Korkmazın kanı elinde, Berkin Elvanın kanı elinde, Gezi
şehitlerinin kanı elinde! Elin kanlı Sayın Bakan!
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MUAMMER GÜLER (Devamla) Bu beyanınızdan
dolayı sizi kınıyorum. Benim veremeyeceğim hesap yoktur.
Bunu ispatlarsan ben de milletvekilliğinden ispat edeceğim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Elin kanlı!
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sen de bunu ispatlayabilirsen
Lütfen, ispat et!
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz,
diğer konuşmamda da kalanları tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Tamam.
MUAMMER GÜLER (Devamla) Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Meclis soruşturması önergesi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
Ekonomi eski Bakanı Sayın
Mehmet Zafer Çağlayan, İçişleri eski Bakanı
Sayın Muammer Güler, Avrupa
Birliği eski Bakanı Sayın
Egemen Bağış, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı
Sayın Erdoğan Bayraktar
hakkında Meclis soruşturması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Anayasanın 100üncü maddesi hükmü gereğince oylamayı gizli
oylama şeklinde yapacağız.
Oylamaya
başlamadan önce oylamanın yöntemiyle ilgili olarak bazı
açıklamalarda bulunacağım.
Gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden, komisyon
sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar,
Denizli dâhil ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar
-İstanbul dâhil- Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise
İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den
başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan
milletvekillerine biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı
olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen
milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın
ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz
üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı
ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak
sayın üye kâtip üyeden 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan
ve adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme
yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak, diğer 2 pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir.
Şimdi gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN -
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Evet, oylama
işlemi bitmiştir.
Oy kupaları
kaldırılsın.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, (9/8) esas numaralı Ekonomi eski Bakanı
Sayın Mehmet Zafer Çağlayan, İçişleri eski Bakanı
Sayın Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Sayın
Egemen Bağış ve Çevre ve Şehircilik eski Bakanı
Sayın Erdoğan Bayraktar hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin gizli oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
469 |
Kabul |
: |
453 |
Ret |
: |
9 |
Çekimser Boş |
: : |
6 1 |
|
|
|
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye İsmail
Kaşdemir Çanakkale |
Meclis soruşturması açılması kabul edilmiştir.
Anayasanın 100üncü maddesi gereğince
soruşturma siyasi partilerin güçleri oranında komisyona
verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri
adaylar arasından her parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle
kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir.
Soruşturma
komisyonunun iki aylık görev süresinin komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince,
Başkanlığımıza sunulmuş olan Meclis
soruşturması önergelerinin görüşmelerinin -sırasıyla
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Bitireyim, ondan sonra sizi dinleyeceğim.
(9/8), (9/3),
(9/4), (9/5) ve (9/6) esas numaralı önergelerin- Genel Kurulun bugünkü
birleşiminde tamamlanması gerekmektedir.
Bunlardan (9/8)
esas numaralı önergenin kabul edilerek 4 eski bakan hakkında bir
Meclis soruşturması açılmasının kabul edilmiş
olması, yine söz konusu eski bakanlar hakkında verilmiş olan
diğer önergeleri resen geçersiz hâle getirmediğinden ve ayrıca
Anayasa ve İç Tüzük gereğince söz konusu önergelerin
görüşülmelerine ilişkin bir aylık süre bugün sona ereceğinden
görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Buyurunuz
Sayın Canikli.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi kabul edilerek bir soruşturma komisyonu
kurulduğuna ve aynı konuda aynı iş için ikinci bir
soruşturma komisyonu kurulmasının hukuken ve fiilen mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, sizin de belirttiğiniz üzere, aradan önce 4 eski
bakanımızla ilgili, AK PARTİ Grubuna mensup milletvekili
arkadaşlarımız tarafından verilen soruşturma komisyonu
kurulmasına ilişkin önerge kabul edildi ve soruşturma komisyonu
kuruldu yani kararı verildi, sonuç itibarıyla kurulacak.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekili arkadaşlar tarafından
verilen soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önergeler de
oluşturulan komisyonla ilgili önergede olduğu gibi aynı
içeriğe sahip. Aynı kişiler hakkında ayrı ayrı
ama sonuç itibarıyla eski 4 bakan hakkında fiiller ve
işledikleri iddia edilen suçlarla ilgili olarak da yine hepsi aynı.
Bu konuyla ilgili olarak o kişiler
hakkında, o içerikte bu fiilleri araştırmak üzere
soruşturma komisyonu kuruldu. Dolayısıyla, aynı konuda
aynı iş için ikinci bir soruşturma komisyonu kurulması
hukuken de, fiilen de mümkün değildir. Yani, varsayalım ki bu
önergeler görüşüldü, oylandı ve soruşturma komisyonu
kurulması kabul edildi ayrı ayrı ama aynı konuda, aynı
kişiler hakkında, bugün, burada bir soruşturma komisyonu
kurulması kabul edildi. Kim hangi işi yapacak? Yarın, komisyon
raporları hazırlandığında farklı raporlar ortaya
çıkarsa hukuki olarak nasıl bir işleme tabi tutulacak?
Dolayısıyla, bütün bunları dikkate
aldığınızda, aynı konuda, aynı kişiler
hakkında soruşturma komisyonu kurulmasını içeren önergelerin
görüşülmesi mümkün değildir Sayın Başkanım.
Dolayısıyla, bu önergelerin düşürülmesi gerekir.
BAŞKAN
Fikrimi mi söyleyeyim, sizleri dinleyeyim mi?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Fikrinizi söyleyin Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Duymuyoruz, kürsüden konuşsun Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bugün saat 14.00ten beri gerek Milliyetçi Hareket Partisi
BAŞKAN
Sayın Altay, bir saniye...
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Mikrofonu açsanız
BAŞKAN
Şimdi, sayın milletvekilleri, hayır, öyle olmaz işte.
Şimdi, grup başkan vekili arkadaşlarımız, öncelikle
başkanlık görevini yürüten kişiye ilişkin
itirazlarını dile getiriyorlar yani buradaki uygulamaya ilişkin
itirazlarını dile getiriyorlar. Dolayısıyla, sizin
duymanızı çok isterim ama bana Şöyle yapmak lazım. ya da
Böyle yapmak lazım. şeklinde fikirlerini ileri sürdükleri için
orayı açamıyoruz maalesef. O nedenle, gürültü olmazsa hem siz
duyabilirsiniz hem de ben duyabilirim. Grup başkan vekillerinden rica
ederim biraz daha yüksek sesle konuşsunlar.
Evet
20.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, (9/3) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi dışındaki (9/4), (9/5) ve (9/6)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergeleri ile kabul edilen
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi arasında
farklılıklar olduğuna ve bu önergelerin görüşülmesinin
Anayasanın verdiği bir hak olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, saat 14.00ten beri bütün muhalefet partileri
olarak iktidar partisine Doğru olan, (9/3), (9/4), (9/5), (9/6) ve
(9/8)in sırayla görüşülmesidir. dedik, dedik, dedik, Nuh dediler,
peygamber demediler ve şimdi böyle bir noktaya geldik. Şunu asla
kabul edemem, doğal olarak siz de kabul edemezsiniz: Bundan sonraki
diğer esas numarası verilmiş soruşturma önergeleri görüşülemez.
ifadesi asla olamaz.
Öte yandan şu
da var: (9/8)de olup da (9/3)te, (9/4)te, (9/5)te, (9/6)da olmayan, Türk
Ceza Kanununda karşılığı olan suçlar var. Bir örnek
vereyim, mesela bir tek Zafer Çağlayanla ilgili bizim verdiğimiz önergedeki
Türk Ceza Kanununun suç karşılığı ve
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu motamot örtüşmektedir.
Örneğin, Muammer Gülerle ilgili Türk Ceza Kanununun 283üncü maddesi de
var iktidar partisininkinde, bizde yok. Yani, biz Muammer Gülerin 283ten
suçlanmasını öngörmemişiz. Aynı şekilde, Egemen
Bağışın 255, nüfuz kullanma bizde öngörülmemiş yani
bizim önergemizde bu yok. Aynı şekilde, Erdoğan
Bayraktarın 255 bizde öngörülmemiş, (9/8)de var. Yani, esasen, bu
önergeler her ne kadar motamot, aynı gibi görünse de sizin de tetkik
ettiğinizde göreceğiniz üzere, Zafer Çağlayanla ilgili
önergenin dışındaki bütün önergelerde isnat edilen Türk Ceza
Kanunu karşılığı suçlarda farklılıklar var.
İsterseniz bir beş dakika ara verin, tetkik edin, bunu siz de
göreceksiniz.
BAŞKAN Siz
yoktunuz Sayın Altay, ben zaten okudum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu bakımdan, bizim önergelerimizin görüşülmesi hem
Anayasanın bize verdiği bir haktır, millî iradeye verdiği
bir hak ve teminattır
BAŞKAN Ben o konuda fikrimi söyledim, aynı
fikirdeyiz.
ENGİN ALTAY (Sinop)
hem de yani İç Tüzükün
amir hükmüdür. Ben bunu arz etmek istedim efendim.
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
21.-
İzmir Milletvkili Oktay Vural'ın, (9/3), (9/4), (9/5) ve (9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergelerinin görüşülmesi
gerektiğine ilişkin tekraren açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de bunu defalarca ifade ettik çünkü aslında
Adalet ve Kalkınma Partisinin kabul ettiği önergede, Erdoğan
Bayraktarla ilgili fiilî bir irtibat olmamasına rağmen diğer
bakanlar aynı fezlekede yer aldı. Bundan sonraki süreç içerisinde
Hatta Erdoğan Bayraktar Beni ne yaparsanız yapın, görevden
alabilirsiniz ama rüşvet ve yolsuzlukla ilgili bir iddiadan dolayı
Kabineden ayrılmayayım. demesine rağmen Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu, Erdoğan Bayraktarı rüşvet ve yolsuzlukla ilgili
bir Meclis soruşturmasına dâhil etti. Aslında, gerçekten, bu bakanlarla
ilgili, 3 bakanla ilgili iddialarda bir fiilî irtibat var ama Erdoğan
Bayraktarla ilgili bir fiilî irtibat yoktu. Buna rağmen, Adalet ve
Kalkınma Partisi fiilî bir irtibatın olduğu konusunda bir kanaat
oluşturmuş olacak ki bundan önce, kapanmadan önce bu fiilî irtibatın
Başbakan tarafından sağlandığına ilişkin bir
kanaat olduğunu ifade etmiştim. Gerçekten, bu durumda Adalet ve
Kalkınma Partisinin yanlış bir soruşturma önergesi
sonucunda bu noktaya gelindi.
Şimdi, bundan sonraki süreç içerisinde
yapılması gereken husus, Adalet ve Kalkınma Partisinin belki de
bu konuda, soruşturma önergelerinde -bundan sonraki soruşturma
önergelerinde de- ilk önergede olduğu gibi, muhtemelen kabul oyu vermek
suretiyle bu komisyonların birlikte çalışmasını
sağlaması en sağlıklı yol olacaktır. O
bakımdan, bundan sonraki süreç içerisinde de bu komisyon
raporlarının, önergelerinin görüşülmesi kaçınılmaz
gibi gözükmektedir çünkü biliyorsunuz usul tartışması
yaptığımız zaman, Sizinkini daha sonra görüşelim.
dediğimiz zaman Hayır, Danışma Kurulu karar aldı
bunları görüşmek üzere. dendi. Oysa, bunu yapmasaydılar, bugün,
bu noktada böyle bir problemle karşılaşmayacaktık.
Kendileri yaptılar, kendileri ettiler, kendileri buldular efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, şöyle bir şey
yapabilir miyiz? Yani, bu karşılıklı itirazlar,
konuşmalar sürecek.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, izin verirseniz öncelikle
BAŞKAN - İzin vereceğim fakat şunu
söyleyeyim: Aynı birinci bölümde olduğu gibi bir usul
tartışması ben açabilirim dolayısıyla ama
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Hayır, ben fikrimi belirttim. Aynı şey olabilir. Ha, şimdi
sizi dinleyeyim ama biz bunu
görüşmek durumundayız. Yani, benim demin öbüründe olduğu gibi
Görüşmüyoruz. deme yetkim söz konusu değil, dolayısıyla
bunu resen geçersiz kılmadığından dolayı,
başlangıçta açarken de okuduğum gibi devam edeceğiz.
Evet, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, öncelikle
şunu belirtelim: AK PARTİ milletvekillerinin verdiği
soruşturma önergesinde eski bakanlarımızdan Sayın
Erdoğan Bayraktarla ilgili rüşvet konusu veya iddiası söz
konusu değildir. Bunu altını çizerek söylüyorum. Burada çok
açık bir şekilde sadece iki suçla ilgili olarak Sayın
Bayraktarla ilgili soruşturma komisyonu kurulması önerilmektedir.
Böyle bir durum yoktur, doğru değildir, gerçeği
yansıtmamaktadır. Bu önemlidir.
İkincisi,
Sayın Altayın ifade ettiği gibi, gerçekten AK PARTİ
milletvekilleri tarafından verilen ve kurulması kabul edilen Genel
Kurul tarafından ve ayrıca diğer gruplara mensup
(CHP
sıralarından Duyamıyoruz. sesleri)
BAŞKAN Ne
yapalım?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
arkadaşların da kabul oyu
verdiği, kurulmasını onayladığı soruşturma
komisyonu daha çok, daha geniş kapsamlı bir inceleme, soruşturma
yapacak. Yani, kendilerininkinde olmayan bazı fiiller ve Türk Ceza
Kanununun ilgili maddelerini de içerecek şekilde, işte TCKnın
283 ve 255inci maddeleri, iki ayrı
bakanla ilgili; bu daha güzel Sayın Başkan yani onlarınkinde
olmayan, daha geniş kapsamlı. Özellikle
konuşmalarımızda biz bunu ısrarla ifade ettik Bugüne kadar
kamuoyuna yansıyan bütün bu iddiaların
araştırılması için biz bunu veriyoruz. diye ve kabul
edildi, nitekim şu anda komisyon kurulacak, kuruluyor, kurulma kararı
verildi. Dolayısıyla, onların soruşturma önerdikleri
komisyon kurulsa bile bunları inceleyemeyecek. Ayrıca, aynı
konuda aynı kişiler hakkında, ifade ettiğim gibi, iki tane
komisyon çalışamaz Sayın Başkan. Kim hangi görevi yapacak?
Yani, bu neye benziyor, bakın, böyle bir şey olamaz.
BAŞKAN
Sayın Canikli, bunların hepsini anlıyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, bir dosyanın
iki ayrı savcıya verilmesi gibi bir durum söz konusu şu anda.
BAŞKAN
Bütün bunları, bakın
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet, aynen böyle çünkü sonuç itibarıyla
soruşturma komisyonları savcıların yaptığı
işi yapıyor. O yetkiyle ve içerik olarak o sıfatla bu
görevlerini ifa edecekler. Bir dosya -aynı içerik, aynı fiiller- iki
ayrı savcıya verilemez. Aynı orada olduğu gibi, şu
anda iki ayrı komisyon kurulmasını öneren bir önerge
Birincisi
kabul edildikten sonra ikincisi kabul edilemez ve görüşülemez.
BAŞKAN
Şimdi, bunların hepsini anlıyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama usul tartışmasına gerek
görmüyoruz.
BAŞKAN Ha,
ama o zaman usul tartışmasına gerek
Yani, talep
etmiyorsanız siz, siz talep ettiğiniz takdirde açacaktım,
etmiyorsanız
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet, talep etmiyorum.
BAŞKAN Ben
konuşmamın başında, Meclisi açtığımda bir
kanaat belirttim. Dolayısıyla, biz bu soruşturma önergelerini
görüşmek zorundayız. Dolayısıyla, görüşmeye devam
edeceğiz.
Herkesin
itirazları, konuşmaları geçtiğine göre, usul
tartışması da istemediğinize göre sanıyorum devam
edebiliriz.
Şimdi, 2nci sırada
yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz ve 60
Milletvekilinin; bir soruşturma dosyasında yer alan bir
şüphelinin sahte belgelerle ihracat karşılığı
Halk Bankasından çektiği paralarla altın alıp İrana
ihracat işlemlerinde kolaylık sağlamak, İstanbul
Havalimanına inen bir uçakta bulunan altınla ilgili
kaçakçılık eyleminin adli ve idari soruşturmasını
engellemek, ithalat ve ihracat işlemlerine aracılık eden Halk
Bankasının komisyon oranının düşürülerek zararına
yol açmak suretiyle yirmi sekiz defa rüşvet aldığı ve bu
eylemlerin Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa muhalefet, Türk Ceza
Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik ve 252nci
maddesinde düzenlenen birden çok kez rüşvet almak suçlarına
uyduğu iddiasıyla Ekonomi Eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan
hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin (9/3) esas numaralı önergesinin görüşmelerine
başlıyoruz.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
soruşturma dosyasında yer alan bir şüphelinin sahte belgelerle
ihracat karşılığı Halk Bankasından çektiği
paralarla altın alıp İrana ihracat işlemlerinde
kolaylık sağlamak, İstanbul Havalimanına inen bir uçakta
bulunan altınla ilgili kaçakçılık eyleminin adli ve idari
soruşturmasını engellemek, ithalat ve ihracat işlemlerine
aracılık eden Halk Bankasının komisyon oranının
düşürülerek zararına yol açmak suretiyle yirmi sekiz defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa muhalefet, Türk Ceza Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen resmi
belgede sahtecilik ve 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez rüşvet
almak suçlarına uyduğu iddiasıyla Ekonomi Eski Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/3)
BAŞKAN Bu görüşmede sırasıyla
önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir
diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son
olarak da hakkında soruşturma açılması istenmiş
bulunan Ekonomi eski Bakanı Sayın Zafer Çağlayan'a söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri onar dakikadır. (Madde 108 ve 60)
Meclis soruşturması önergesi Genel Kurulun
8/4/2014 tarihli 73'üncü Birleşiminde okunmuş ve
bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu nedenle soruşturma
önergesini tekrar okutmuyorum.
Söz alan
sayın milletvekillerinin isimlerinin önce hepsini okuyacağım,
ondan sonra sırayla konuşmaya çağıracağım.
İsimlerini okuyorum: Önerge sahibi İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Özgündüz; şahıslar adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet
Günal, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu,
Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badak; hakkında soruşturma
açılması istenen eski Bakan Sayın Mehmet Zafer Çağlayan,
Ekonomi eski Bakanı.
İlk söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüze aittir.
Buyurunuz
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlarken yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
meşhur bakan, saatçi bakan Zafer Çağlayan hakkındaki önerge
üzerine konuşacağım. Kendisi burada mı, bilmiyorum. Az önce
konuşmasında bu saatle ilgili fatura gösterdi, o faturayı görmek
isteriz. Bu fatura, yine, duyduğumuza göre, geriye doğru sonradan
alınan bir sahte fatura.
Değerli
arkadaşlar Aldım. diyor, Ben kendim sipariş verdim. diyor.
Allah aşkına bunu bir sorun, 300 bin franklık bir saat yurt
dışından geldiği zaman -bunun vergisi yaklaşık
160 bin lira- vergisini de ödemiş mi bu Bakanınız? Bunu bir
sorun, Allah aşkına. Yani, fatura göstermekle falan olmaz. Şimdi
söylemiyorum o faturanın hangi saatçiden
alındığını, gerekirse oraya kadar
çıkarırız.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Nasıl ödemiş, çekle mi ödemiş?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bu arkadaş, bu Bakan
Bu şekilde olmaz.
Faturasını ödemişse bugün de taksaydı ya koluna,
gösterseydi övünerek, utancından takamıyor bile. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evindeki piyanonun da faturası var mı acaba, piyanonun?
Bunları, bu
bakanları besleyen, Mama vermek lazım. diyen Rıza Sarraf ne
diyor biliyor musunuz bu Bakanla ilgili? Timsah geliyor. Bunu da söyleyeyim,
bilesiniz. Timsah diye nitelendiriyor Türkiye Cumhuriyetinin bir
bakanını. Ya, insan hakikaten utanır yani buraya çıkıp
da bir de dinden imandan, hacdan bahsediyor. Rüşvetçi adamın özel
uçağıyla nasıl gidilir umreye? Bu hangi inanç, hangi
anlayış, ne biçim bir anlayış, hayret ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu arkadaşları hak ettikleri yere, Yüce Divana
gönderelim ki orada savunma hakkını kullansınlar, sonuna kadar
kullansınlar. Orada sorgulansın -biz de gidelim, o
duruşmayı izleyelim- ayakta bir sorulsun: Mehmet Zafer
Çağlayan; ana adın, baba adın, doğum tarihin, nereden
geçiniyorsun? Varlıklı ailedenim. diyor ya.
Soruşturma
komisyonu kurulacak. Size rica ediyorum, söylüyorum: 3628 sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu
var; açın, okuyun. O kanuna göre, bu tür iddiayla ilgili soruşturma
açıldığı zaman, siz, ilgili şahıslardan ve üçüncü
dereceye kadar kan hısımlarından, ikinci dereceye kadar
sıhri hısımlarından da mal beyanı istemek
zorundasınız. Soruşturma komisyonuna seçilecek
arkadaşları şimdiden bu konuda uyarıyorum; mal
beyanlarını isteyin, yetkiniz var, çünkü savcı gibi
soruşturma yapacak bu komisyon. Meclis Başkanlığından
isteyin, bu Bakan ne zaman bu saatin faturasını vermiş, mal
beyanında ne zaman bildirmiş? Oğlunun geliri neymiş,
oğlunun mal beyanında neler varmış bir sorun.
Değerli
arkadaşlar, banka dekontları var, göreceksiniz. Şu anda,
diyorsunuz ya paralel yapı falan, hem de o ekibin bankasından
gönderilen paralar var.
Yine, bu saat
gelirken, x-raydan geçerken görüntüleri var. Bu saati getiren kişi, ta
Cenevredeyken özel kalem müdürünü arayarak Senin de bir ihtiyacın var
mı, çoluk çocuğuna bir şey ister misin? diyor. Bu
görüşmeler var. Bunları, tabii, şu andaki milletvekili
arkadaşlar bilmiyorsunuz çünkü dosyayı bilmiyorsunuz, delilleri
bilmiyorsunuz ama soruşturma komisyonuna giden arkadaşlardan rica
ediyorum, onlarla konuşun, onlardan bu dokümanları alın, siz de
bir inceleyin.
Dolayısıyla,
bu arkadaşlar hak ettikleri yere yani mahkemeye, bağımsız
mahkemeye gitsinler, orada hesap versinler.
Beraat ederlerse sorun yok. Gelsinler Beraat ettik kardeşim,
alnımız açık, başımız dik. diye o zaman desinler
ama şu aşamada yani daha soruşturma komisyonu kurulmadan,
deliller toplanmadan Biz böyleyiz, öyleyiz, bu kadar imanlıyız,
bizim imanımızı sorgulayamazsınız. falan, filan
şeklinde, yine din-iman ticareti yaparak, bu yolsuzluktan, bu
hırsızlıktan kurtulamazlar. Ortada -affınıza
sığınırım- bir pislik var. Bu pisliğin üstünü
kapatmaya kalkarsanız bu necaset bulaşır, sirayet eder,
dolayısıyla sorumluluk olur.
Tebrik ediyorum
grubunuzu, iktidar partisi grubunu, soruşturma açılması yönünde
oy kullandınız. Doğrusu da buydu. Yalnız, eğer siz
Komisyonda biz bu işi kapatırız, aklarız. diye
düşünüyorsanız, o zaman hırsızlık yapmasanız da
hırsızlık yapanların suçuna ortak olursunuz. Bunun gerek
bizim beşer hukuku açısından gerek ilahî hukuk
açısından hükmü budur, ortak olursunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Soruşturma komisyonu neye karar verirse odur
yani müdahale etmeyin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaçmayın. Kaçmayın.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Soruşturma komisyonu bir rapor hazırlayacaktır,
Genel Kurula gelecektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kahvaltı yapın, kahvaltı. Kahvaltı yapacak
mısınız Yüce Divanla ilgili?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Genel Kurul karar verecektir. Genel Kurulun kararına göre
Soruşturma komisyonu karar vermez.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir yönlendirme olamaz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Sayın Canikli, dinlerseniz
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüce Divana göndermek için kahvaltı yapacak
mısınız?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Soruşturma komisyonu konuyu soruşturacaktır, bir
rapor hazırlayacaktır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Komisyon kurulmadan suçlamayın. Elbette,
herkes vicdanıyla karar verecektir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Vicdanıyla hareket etsin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Elbette
Aksi düşünülemez bile.
Ama Siz öyle
yaparsanız böyle olur, şöyle yaparsanız böyle olur.
diyemezsiniz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bakın, soruşturma komisyonu soruşturmayı
yaptıktan sonra buraya sunacaktır ama
arkadaşlarımızın, milletvekillerinin bu konuyu bilmeleri
gerekiyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Kimse aklanmayacak.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Sadece soruşturma komisyonuna seçilen sizin 9 kişinizin
bildiği evraklarla bu arkadaşlar karar veremez.
Bakın, uyarıyorum, 3628 sayılı
Kanunu açın okuyun, rüşvet suçlamasıyla suçlanan kişinin
üçüncü dereceye kadar kan hısımlarının mal
beyanını araştırmak zorundadır bu komisyon,
şimdiden görevlerini hatırlatıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Öyle bir
şey varsa gerekeni yapar arkadaşlar, hiç merak etmeyin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bu Zafer Çağlayan 3/9/2012 tarihinde bir gazetenin söylemeyeceğim-
ekonomi sayfasına bir beyanat veriyor, Bu yapılan ihracat
başarısının altında kim ne sebep ararsa arasın,
Türkiye ihracatını yapmaya devam edecektir. Bilhassa altın
ihracatı ile ilgili farklı sözleri söyleyenler eğer mutlaka
ahlaksız arıyorlarsa kendileri aynaya baksınlar,
ahlaksızın kim olduğunu görürler. diyor. Bunun üzerine, bir
hafta sonra, 11/9/2013te 2 milyon euro gönderiliyor hesaba. Zafer
Çağlayan baktın mı aynaya, ahlaksızı gördün mü,
ahlaksızı gördün mü, bakıyor musun aynaya? (CHP
sıralarından alkışlar) Yani, bunun üzerine, efendim, kim
ahlaklıymış, kim ahlaksızmış aynada baksın,
görecek.
Zafer Çağlayanla Rıza Sarraf arasında ilk
rüşvet ilişkisi 19 Mart 2012de başlıyor değerli
arkadaşlar. Dediğimiz gibi, toplam rüşvet 52 milyon dolar, bu
toplamı. 30 milyon 53 bin 600 euro, 6 milyon 766 bin 750 dolar, 3 milyon
465 bin TL ki, bu, banka hesabıyla, Bank Asya üzerinden giden bir
paradır, söyleyeyim, dekontu da var- 300 bin İsviçre frangı
değerinde saat.
Başka bir şey söyleyeyim mi değerli
arkadaşlar? Yani, hakikaten, bunu söylemeyecektim ama o savunması
üzerine söylemek zorundayım: 12 Nisan 2013te oğlu evlendi
biliyorsunuz. 27 Mart tarihinde, yani düğünden on beş gün önce,
Nuruosmaniyede bulunan kuyumcunun ismini söylemiyorum- değerli
taşlar satan meşhur mücevheratçıdan 3 takım mücevherat
alınıyor, 2 milyon 684 bin 11 dolara, 2 milyon 684 bin dolara, 3
takım.
OKTAY VURAL (İzmir) Vay, vay, vay!
Alkış!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - Birisini eşine
takıyor, birisini öbür gelinine, birisini de düğünde evlenecek o
gelinine takıyor. Rüşvet parasıyla gelinine takı
takıyor, bu ne biçim bir anlayıştır? Yani, bir de
gelmiş, burada ahlaktan bahsediyor, aynaya bakmaktan bahsediyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, yani, hakikaten sizin gruba
güveniyorum yani sizin grubunuzda pırıl pırıl
arkadaşlarımız var. Bizim yapacağımız işlem
yani bu yüce Meclisin yapacağı işlem, şüphe var ise,
yeterli emare, delil var ise bu insanları Yüce Divana göndermektir, hak
ettikleri yere. Orada, efendim, o tapeler böyleydi, öyleydi, faturaydı;
sahte miydi, değil miydi? O savunmalarını orada yapacaklar.
Bunları da mahkeme değerlendirecek, yüce mahkeme değerlendirecek.
Avukatları olacak, savunmalarını yapacaklar, biz de gidip
izleyeceğiz. Duruşmalar halka açık, alenidir, izleyip
göreceğiz.
Bahsettiği
soruşturma, müfettiş, altın ihracat şeyiyle ilgili,
Ganadan gelip Dubaiye gönderilen altınla ilgili sizin
Bakanlığınız, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Gümrük Müfettişliğinin hazırladığı rapor var.
Burada usulsüzlüğü açıkça söylüyor. 1,5 ton altından
değerli arkadaşlar, 1.208 kilosu yurt dışına gidiyor,
yaklaşık 300 kilosu yani burada kargoda 1.500 kilogram altın
deniyor, 1.208 kilogramı çıkış yapıyor- şu anda
yok, piyasada yok, içeride yani. Bu para ne oldu, birilerine rüşvet mi
verildi, ne yapıldı onu bilmiyoruz. Dolayısıyla
OKTAY VURAL
(İzmir) Vay, vay, vay, vay!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) - Bir de -öbür konuşmamda bahsedeyim, sürem bitti- bu
kişileri ayrı ayrı yargılamamız gerekir diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
Şahıslar
adına ilk söz Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günala aittir.
Buyurun Sayın
Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, akşamın ilerleyen bu saatinde hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maalesef, yine,
kamuoyundan kaçırılan başka bir oturumdayız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hepsi yayında.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Sayın Canikli çok uğraştı, çabaladı ama
milletin aklıyla alay etmenin anlamı yoktur
RECEP ÖZEL
(Isparta) Samanyolu falan hepsi canlı yayında ya.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) -
sizden biz alıştık, siz beş yıllık
kalkınma planını dahi pazartesi görüştünüz ya, beş
yıllık kalkınma planını dahi.
Utandığınız bir şey olursa, sıkılacak bir
şey olursa Aman millet duymasın! diyorsunuz ama burada
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Mehmet Bey, herkes izliyor, izlemek isteyen
izliyor.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bu normaldir, suçluluk psikolojisi içerisinde bunları mümkün
mertebe kapatmak, Herkes duymasın, uğraşmayalım. demekten
daha doğal bir şey olamaz. Bunu anlayışla karşılıyoruz
yani kabul etmiyoruz ama bu suçluluk psikolojisinden
kaynaklandığını da biliyoruz. Gerçi siz de aslında az
önce kabul etmiş olduğunuz komisyon kurulması kararıyla
beraber kısmen bu iddiaların ciddi olduğunu kabul etmiş
oldunuz ama az önce Sayın Caniklinin imasından ortaya
çıktı ki bunlar hemen bu komisyon aracılığıyla
oylanacak, aklanacak zannediyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Mehmet Bey, Komisyonu yönlendirmeyin. diyorum
ben. Böyle bir şey söylemiyorum ben. Böyle karar verirse doğrudur,
böyle karar verirse yanlıştır. olmaz öyle.
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye? Sabah kahvaltıda ne konuştunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sen Sayıştayı yönlendiriyorsun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, burası maalesef aklama partisi oldu artık,
aklama partisi bu sefer burada komisyondaki çoğunluğunu
sağlayarak aklayamayacak. Lütfen kimsenin aklıyla dalga geçmeyin,
millet bunu yutmuyor.
Burada kalkıp
bir hakaret oldu diye muhalefete mensup milletvekiline kınama cezası
verirken -Sayın Yakut burada, şahittir; o, kürsüde oturuyordu- üç
oturumluk cezayı önerdiği zaman eller kalktı ve bir grup
disiplini içerisinde -tebrik ediyorum sizi- bunu dahi akladınız ama
burada bu alacağınız karar, komisyonda çoğunluğunuza
güvenerek alacağınız karar o bakanları aklamayacaktır.
Gerçek aklama yeri varsa o zaman burada yaptığınız delikanlılığı
hep beraber kaldıralım, komisyon kararından sonra
oylayalım. O zaman görelim bakalım Yüce Divandan aklanabiliyor mu.
Dolayısıyla,
şimdi
RECEP ÖZEL
(Isparta) Önergeyi konuş, önergeyi ya. O zamanki komisyonun
yapacağı işi konuşmayalım.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Önergeye geçiyorum ama Sayın Caniklinin dediği gibi biz
burada bu önergenin içerisinde ne fezlekeye ne eklerine ulaşamadık.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Komisyon ulaşacak, merak etme.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ben, şimdi, gece çok düşündüm, ne konuşacağım,
ne geldi, sordum, Meclis Başkanlığına dilekçeler verdik,
Sayın Vural başlarken hatırlattı, çok fazla
düşündüğüm için dalıp gitmişim. Bir rüya gördüm, kan ter
içerisinde uyandım. Önüme bir sürü sorular sordular, bir sınava tabi
tutulmuş gibiyim; çoktan seçmeli var, doldurmalı var.
Şaşırdım, panik içerisindeyim, böyle de sanki çok önemli
bir sınav içindeymişim gibi telaşeyle baktım. Dediler ki:
Hızlıca, film gibi önünden geçireceğiz. Burada ne görürsen
onları söyleyebilirsin. Baktım ama kalkar kalmaz hemen aklımda
kalanları yazdım. Ben bunların çoğuna cevap veremedim
hakikaten. Şimdi bunların bir kısmını sizlere
soracağım, belki sizler de yardımcı olursanız hem ben
buradan geçmiş olacağım
Örneğin,
burada
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ya, rüyanda mı gördün bunu?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Rüyamda gördüklerimden aklımda kalanı söylüyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Allah Allah!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Çözemedim, belki siz yardımcı olursunuz Sayın
Kacır!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Not alacağım, yavaş söyle!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Mesela, az önce Sayın
Ali Özgündüz söylerken Sayın Bakanın açıklamasından
bahsetti hayalî ihracat ile altın ihracatından bahsedenler diye.
Şimdi, şöyle bir soru vardı; diyor ki: Buradaki hayalî
altın ihracatını savunmanın karşılığı
nedir? Altta yazıyor: 1 milyon, 2 milyon, 3 milyon, 4 milyon euro. Çok
hızlı geçtiği için ben tarayamadım. Yani az önce 2 milyon
mu demişti Ali Bey?
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) 2 milyon
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani, hemen ertesi gün hesabına geçmiş, iddialar böyle,
bilmiyorum. Acaba hangisidir diyorum?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yani, rüyanda gördün!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Öbür tarafta şöyle bir soru daha var, diyor ki: Hayalî
altın ihracatı tehlikeye girince çok pahalı olan gıda ve
ilaç ihracatı transit ticareti üzerinden bu işlemi yapmayı hangi
cin fikir akıl etmiştir? Yazıyor altında: Zafer
Çağlayan, Süleyman Aslan
Alta doğru yazmış. Şimdi
yine baktım, acaba Hepsi şıkkı var mı diye, onu da
göremedim. Sonra baktım, aralarda açıklamalara baktım, resmî
olarak bugün Süleyman Aslanın icadıymış. Yani, transit
ticaret olunca daha pahalı fatura kesebiliyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çete, çete ya! Paralel çete!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Başka bir soru daha geçti burada. Şimdi, hakikaten,
birçok soru var. En çok merak ettiklerimden biri buydu, biraz ipucu buldum ama.
Şöyle bir mesaj geçmiş: 18 kapalı, 11e geç ne demek?
A) 18 no.lu yolda
inşaat var, 11 no.lu yoldan git.
B) 18 no.lu telsiz
frekansından 11e geç.
C) Sonu 18le
biten telefondan 11le bitene geç, dinlemeye takılmayalım.
D
şıkkı hiç aklımıza gelmedi, ne diyor: D) 18 no.da
işlenmiş 2 telefondan 11 no.da işlenmiş diğer 2
telefona geç.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şifreli!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani, sonra baktım, hakikaten garip. Bütün telefonlar
bakanlar arasında şifrelenmiş. diyor, bunu da anlayamadım
yani rüyada böyle ter içerisindeydim. Yine baktım, altından acaba
buna neden geçildi diye düşündük.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Akşam ne yedin de yattın sen ya?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Vallahi hep bunu düşündüm, ne konuşacağım bugün
diye hep stres oldum, onun için oldu.
Baktım, acaba
neden geçmişler dedim. Meğer, altın ihracatına Amerika
ambargoyu koyup Halk Bankasına da ihtarı çekince bunlar yeni fikir bulmuşlar, gıda ve ilaca
geçmişler. Yani, gerçekten inanamadım, hâlâ inanamadım ama esas
soru burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Konvertibl rüşvetçi bunlar!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, bizde bir tane denizci var, sizde de var mı
bilmiyorum. Sağ olsun Ali Torlak Bey
Ali Bey, ben merak ediyorum, 5 bin
tonluk bir gemiye 150 bin tonluk bir fatura nasıl gönderilir, denizcilik
kuralları içerisinde bu mümkün müdür? Bu da bir soruydu, bunu cevaplayamadım,
sizlere bırakıyorum. Ali Beyin şahitliğinde, mümkünse,
bilemiyorum, 5 bin tonluk bir gemiye 150 bin tonluk malı nasıl
yüklediler, onu da anlayamadım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Alkışlamak lazım, fazla ihracat
yapmışlar. İhracat rekoru bu.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani en çok çuvalladıklarımdan bir tanesi buydu. Sonra sordum,
sahte konşimento düzenlenerek oluyormuş, 5 binin yerine 150 bin
yazıyormuşsunuz. Konşimentoda 150 yazdığı zaman
önemli değil. diyorlar, kontrol eden de yok. Hakikaten, değerli
arkadaşlar, buralarda, bakıyoruz ama
Başka bir soru
daha var. Bitireceğim, sorularım yani bana yardımcı
olabileceğinizi
Artık herhâlde birkaçını arkadaşlar
cevapladı. Diyor ki: Bu işlerin
kolaylaştırılması karşılığında
Rıza Sarraftan alınan komisyon kaçtır?
A) Binde 2
B) Binde 3
C) Binde 4
D) Binde 5 (MHP
sıralarından D şıkkı sesleri)
Nasıl D
şıkkı? 9 tane iş var; Süleyman Aslanınki var, Zafer
Çağlayanınki var, bir öbür işten var, bir bu işten var.
İşler karışınca yüzde 5ten 4e düşmüş, 3e
düşmüş.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Hepsini rüyanda gördün ha!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Filmde
bir sürü şey geçince benim kafam karıştı. Şimdi,
hangisi acaba hangisiydi, bilemedim ki. 3le 5 arasında diyor. 4
olmuş, 5 olmuş.
OKTAY VURAL (İzmir)
Üzümünü yiyorlar, bağını sormuyorlar, boşver.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hakikaten
şimdi
Sonra düşündüm. Şimdi diyorum ki hani, bu
yarışma vardı, joker hakkı kullanıyorlar. Dedim: Bir
arkadaşı arasam sorsam. Hadi burada Ali Torlaka sorduk. Yani, bu
komisyon işini de herkes bilmez. Acaba dedim, seyirciye mi sorsak joker hakkımızı
kullanıp, kaçtır yani bir şekilde bulmam lazım. Vallahi,
yoksa sınavdan kalacağım. Sonra baktım. Aklımdan bir
an oran geçmedi ama toplam 38 milyon euro muydu, miktar geçti. O da doğru
olmaz, biz komisyon oranını soruyoruz. dediler. Vallahi, böyle kan
ter içerisinde rüyadan uyandım, soruların hepsini
hatırlamıyorum ama o anda dedim ki: Ya, bu nasıl bir
şeydir? Kendi kendime bunları düşünüyorum. O ara rüyanın
sonuna doğru uyandığım aşamayı
hatırlıyorum arkadaşlar. Ak saçlı, ak sakallı, nur
yüzlü bir ihtiyar yaklaştı: Evlat, kafan çok
karışmış görünüyor, öyle mi? dedi. Evet dede. dedim.
Niye? dedi. Vallahi, neden bu rüşveti verenler ve alanlar serbest
bırakıldı ama öbür tarafta mal varlıklarından tedbir
de kaldırıldı? Bu tarafa bakıyorsunuz, hâkimler,
savcıların hepsiyle ilgili HSYK karar almış. Doğru
dede, vallahi bunu düşünüyorum. dedim Yani, aklım ermiyor, bir
tarafta bunları yargılıyorsunuz
Peki, başka ne oldu?
dedi, Vallahi bunu düşünüyordum ama bir taraftan buna benzer başka
tezatlar var, ben kaç gündür bunu düşünüyorum: Bir tarafta Engin Alan
içeride, öbür tarafta Sebahat Tuncel dışarıda,
KCKlıların hepsi serbest kaldı. Buna da aklım ermiyor.
dedim. Yani, bu nasıl bir şeydir: Bütün muvazzaf subaylar içeride,
mücadele edenler içeride, bunlar burada. Efendim, suçlanan bakanların
hepsi içeride, koçlar gibi de savunma yapıyorlar; onların savunma
hakkı dahi yok -az önce burada sayın bakanlarımız diyordu
biz burada konuşuyoruz diye- onların hiçbirisi doğru dürüst
savunma yapamadı. Efendim, ben dört buçuk aydır sürünüyorum, azap
çekiyorum. diyor; dört buçuk senedir sürünenler ne olacak?
Yani, maalesef,
bunları söyledikten sonra dedem dedi ki: Evlat, bu bir fetret devridir.
Bu kadar da fazla canını sıkma, Türk milleti büyük millettir, bunu
da aşacaktır. İnşallah adalet geç de olsa tecelli
edecektir, Allahın izniyle bunlar da Yüce Divan da hesap verecektir.
Allahtan o anda uyanmışım. İnşallah, ben de Amin,
amin, amin. diyorum, Yüce Divanda yargılansınlar. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Başka bir şey olmadı mı rüyada?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ya, seçimden önce miydi, sonra mıydı bu rüya?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Önce
Sayın Canikli.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hepsi rüyaydı Sayın Başkanım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın konuşmacı, ismimden de
bahsederek, komisyon kurulduktan sonra onun kararıyla ilgili imada
bulunduğumu ifade etti. Onunla ilgili sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın (9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Değerli arkadaşlar, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bakın, biraz
önce kullanılan ifadeyi sizinle paylaşmak istiyorum: Rüşvet
alanlar, verenler serbest bırakıldı. Yani, birileri
kararını vermiş, bakın birileri kararını vermiş,
birileri mahkûm etmiş, birileri hüküm vermiş. (MHP
sıralarından gürültüler) İzin verin, lütfen
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Darbe planı yapanlarla ilgili sen vermedin mi karar?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, arkadaşlar, söylediğimiz
şu
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Darbe planı yapanlarla ilgili sen vermedin mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
söylediğimiz şu, bakın,
söylediğimiz şu, eğer dinlerseniz ben anlatayım ne demek
istediğimi.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Hâlâ içerideler sizin yüzünüzden!
BAŞKAN
Sayın Günal, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Peşinen kimseyi ne suçsuz ilan edebilirsiniz
ne de suçlu ilan edebilirsiniz. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz suçsuz ilan ettiniz!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Suçsuz ilan ettiniz ya!
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Onlar 5 senedir yaşıyor!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz soruşturma komisyonunu niye kuruyoruz,
niye kuruyoruz?
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Çıkaralım mı arşivleri?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Gerçekleri araştırmak için kuruyoruz,
bütün bunların ortaya çıkarılması için kuruyoruz.(CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Ya, ya
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Peşinen, lehte ya da aleyhte, olumlu ya da
olumsuz, aklayan ya da suçlayan bir yaklaşım içerisinde olamazsınız,
olamazsınız. Evet, olamazsınız. Sizin sorununuz bu
işte.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Başbakan ne dedi meydanlarda?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Böyle bir davranış ön yargılı
bir davranıştır, hukuki bir yaklaşım değildir.
Siz hükmetmişsiniz, kararı vermişsiniz. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Onun için benim itirazım buna yani
komisyon şöyle karar verirse iyidir, böyle karar verirse kötüdür
Böyle
bir yaklaşım olmaz.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Hani yargı darbesiydi, hani askerlere yapılan yargı
darbesiydi, ne oldu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Komisyonun görevi gerçekleri
araştırmaktır, hepimizin görevi gerçekleri
araştırmaktır. Biz, arkadaşlarımız peşinen
suçludur ya da suçsuzdur demiyoruz, diyemiyoruz, demememiz gerekir. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Başbakan ne dedi, Başbakan? Meydanlarda ne
dedi Başbakan?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz bütün olayların, iddiaların enine
boyuna araştırılması, bütün delillerin ortaya
konulması için soruşturma komisyonu kurulmasını kabul
ediyoruz.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Aklama komisyonu, aklama!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Doğru yaklaşım budur, doğru
yaklaşım budur. Onun dışında, elbette, bakın,
komisyonun çalışmalarında ortaya çıkan delilleri hiç
kimsenin karartamayacağını ve bu delillerin gösterdiği
sonucun dışında kimsenin başka bir karar
veremeyeceğini biliyoruz biz
(MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Zaten kararttınız, şu anda kapatıyorsunuz
delilleri, şu anda karartıyorsunuz. Delilleri toplayan hâkimleri,
savcıları görevden alıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
ve bunu bilerek bu komisyonun
kurulmasını önerdik değerli arkadaşlar, ne
yaptığımızın farkındayız. Biz samimiyiz
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Kapatıyorsun şu anda!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
biz ön yargılı değiliz,
gerçeklerin ortaya çıkarılmasını istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sizin yaklaşımınız, bu
yaklaşımınız doğru yaklaşım değildir,
adaletin tesisini sağlayacak bir yaklaşım değildir.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Bence sen konuştukça duman oluyorsun, en iyisi
konuşma!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Meydan meydan dolaştı Başbakan,
meydan meydan!
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Temiz arkadaşlarımız dedi!
OKTAY
VURAL (İzmir) Nerede samimisiniz ya!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, demin hatip bir
konuşma yaparken Bütün KCKliler serbest bırakıldı. dedi.
Benim Şırnakta bütün belediye başkanlarım hâlâ tutuklu,
benim İl Başkanım tutuklu. Onun için
BAŞKAN
Buyurun.
5.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın (9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sevgili arkadaşlar, buraya zaman zaman hatipler
çıkıyor, konuşmalarında hemen Bütün KCKliler serbest.
diyor. Benim İdil Belediye Başkanım Resul Sadak içeridedir, Cizre Belediye
Başkanım Aydın Budak içeridedir, Silopi Belediye
Başkanım Emin Toğurlu içeridedir, Balveren Belediye
Başkanım Abdurrezak Yıldız içeridedir, il
başkanım Halil İrmez içeridedir ve Edirne F tipindedir,
mahkemesi Şırnak Ağır Cezada.
Elinizi
vicdanınıza koyun, bu kürsüye gelirken Kürtlere
düşmanlığı bırakın ve bizi kimseyle
karıştırmayın, hata yaparsınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Paradan bahset sen, bırak bunları, bırak.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Biz para için, hırsızlık için, rüşvet için,
başkaları için, işkence için içeri girmedik. Bizim
düşüncelerimiz ve özgür mücadelemizin uğrunda başımız
dik; çıktığımız zaman her yerde çıktık, her
yerde konuştuk, her yerde de savunuruz, her yerde de on binlerce
arkadaşımız içeride. Hatip Dicle neden içeridedir, bana söyler
misiniz? Bana söyler misiniz, Sayın
Dicle on yıl yattı cezaevinde, buraya fezlekesi geldi, dokunulmazlığı
kaldırıldı. Elinizi vicdanınıza
koyacaksınız. Bu ülkede vatanseverlik adı altında hukukun
yerine geçen, devletin yerine geçen Susurluk çetelerini, iş
adamlarını, siyaset mafya üçgenini, bunun içinde yer alanları,
hangi karanlık örgütlerin yer aldığını, hangilerinin
darbeci olduğunu, hangilerinin çeteci olduğunu çok iyi biliyoruz.
Onlar burada çıkıp kahraman gibi konuşacak, benim
insanlarım düşüncelerinden hâlâ cezaevinde olacak, iki de gelip bu
kürsüde bana çakmaya çalışacak! Partime çakmaya çalışacak,
arkadaşıma çakmaya çalışacak. Çakamazsınız, biz
çakarız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Çivi gibi çakarız, çivi!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Başımız dik, alnımız ak. Biz gelir bu
kürsüde konuşuruz, biz özgürlüğümüz ve mücadelemiz için
buradayız. Özgürlük mücadelesi, ihale, hırsızlık
Koalisyon
döneminin Yüce Divan bakanları vardı, şimdi de bu bakanlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bizimle yarıştırmayın, yanlış yerde
ararsınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sen paradan bahset ya! Millet malı götürmüş, sen neden bahsediyorsun?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Müsaade ederseniz, şimdi
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tutanaklara geçmesi açısından da bir şey
ifade edeceğim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bir saniye
Sataşmayla ilgili
BAŞKAN
Pardon, Sayın Günalı bir dinleyeyim ondan sonra sizi
dinleyeceğim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkanım, sizden özür diliyorum, sizin
tutumunuzu tartışmamak için seslenmedim ama ben hiçbir şekilde
ne Hasip Kaplana ne
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) KCKden BDPliler yatıyor,
arkadaşlarımız yatıyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bir saniye
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Hasip Kaplana değil KCKlı tutuklulara
söylediniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Müsaade ederseniz, yanlış
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bütün KCKliler BDP çalışanlarıdır.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Bizim Iğdır Belediye Başkanımız da
içeride.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bizi suçlayarak söylemiştir
Benim hiç öyle bir şeyim
olmamıştır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ayıptır ya!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ayıptır ya!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yanlışı düzeltmek istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) KCKlılar dışardayken Engin Alan yatıyorsa
yazıklar olsun! Evet, zorumuza gidiyor!
BAŞKAN
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
6.-
Antalya Milletvekili Mehmet Günal'ın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, burası Hasip Kaplanın şov yeri değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bravo!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ben, hiçbir şekilde hiçbir partiyi
Burayı
saptırmayın, burada yolsuzlukları sorguluyoruz, destek
atmayın AKPye!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Kimseye destek atmıyoruz.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Benim söylediğim şudur. (HDP sıralarından
gürültüler) Bir saniye, bir dinle!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz saptırıyorsunuz!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bir dinle, bir dinle!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) KCK davasının burayla ne alakası var!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Benim söylediğim şudur: Engin Alan içeride mi?
İçeride. O içerideyken aynı şekilde Sabahat Tunceli siz
çıkardınız mı? Çıkardınız. Evet, seçim
arifesinde bunların aday olmasını herkese baskı yaparak
sağladınız. O hâlâ içeride duruyor, Engin Alan içerideyken bu
dışarıda. Ben kimseyi suçlamıyorum. Dışarıda
mı? Dışarıda. KCK davasından herkesi
saldınız mı beraber? Saldınız. Ben suçunu,
suçsuzluğunu konuşmuyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kim saldı ya, yok öyle bir şey!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ben, onlar dışarıdayken neden Engin Alan içeride,
aklım ermiyor diyorum.
Benim bir
sataşmam yoktu Sayın Başkanım ama siz söz verdiniz. Ama
şimdi bu Sayın Kaplanın sözlerinden sonra bunu açıklamak
durumundayım. Lütfen sapla samanı
karıştırmayalım, burada onu tartışmıyoruz.
Ben, şunu söylüyorum: Sayın bakanlar burada savunma yaparken siz bir
taraftan Deliller çıksın. diyorsunuz Sayın Canikli ama
delilleri toplayan polisleri görevden alıyorsunuz. Delilleri toplayan,
karar veren hâkimi, savcıyı görevden alıyorsunuz, yetmedi HSYK
kalkmış bir de bunları sorguluyor, bunu söylemeyelim mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Komisyon kurulduğunda hepsi ortaya
çıkacak!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ne karıştırıyorsunuz bununla onu! Bizim
söylediğimiz budur.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) KCKyi sen niye karıştırıyorsun!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Hukuk burada işlemek zorundadır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) KCK ile ne alakası var bu işin!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Hukuku işletmeye çalışan emniyet görevlilerini, bu
raporları düzenleyen, Mali Suçlarla Mücadele biriminin başındaki
adamları, bunları ihbar etmeyen istihbarat şube müdürlerini
görevden aldınız mı, almadınız mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bir delil varsa kimse karartamaz onları!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Nasıl delil topluyorsunuz, delili toplayan adamı cezalandırıyorsunuz?
Benim söylediğim buydu.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yolsuzluklarla ilgili konuşup KCKlileri ortaya
attınız Sayın Hatip, ne alakası var!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Benim burada ne KCKyla ne PKKyla bunlarla bir alakam yoktur,
kendileri sahipleniyor olabilir KCK davasını, bu bizim işimiz
değil. Ama onlar gezerken Engin Alanın içeride olması bir
garabettir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Kararı kim veriyor?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bakanlar burada durup koçlar gibi kendilerini savunurken o
hâkimler, o savcılar görevden alınıp üstüne üstlük bunlarla
ilgili soruşturma açılması bir garabettir.
Benim
söylediğim bundan ibarettir diyorum, söylediklerim
çarpıtılmıştır.
Bilgilerinize
sunuyor, saygılar sunuyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet,
buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, herhâlde açıklama yapmama gerek
yok.
BAŞKAN
Olsun, ben gene dinleyeyim, herkesi dinliyorum, ondan sonra gerekeni
yapayım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Deminki konuşmasında, işte Sabahat Tuncel
dışarıda, Engin Alan içeride
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yalan mı?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Doğru.
Ama Sabahat
Tuncelin içeriye girmesi gerekmiyor; Engin Alan çıksın, tamam
çıksın. Niye komisyona üye vermediniz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl)
ve tüm KCKliler dışarı çıktı.
diyerek cezaevindeki partili arkadaşlarımızla ilgili bize cevap
hakkı doğmuştur.
BAŞKAN
Tamam, Sayın Kaplana ben söz verdim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bize cevap hakkı doğmuştur. Onunla ilgili bilgilendirme
yapmam lazım.
BAŞKAN Ama
Sayın Kaplan o konuda konuştu. Ben Sayın Kaplana o nedenle söz
verdim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, tamam ama şimdi yeniden
aynı konuda ısrarına devam ediyor.
BAŞKAN
Şu anda başka bir şey söyledi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkanım, ben sataşmadım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Başka bir şey söylemedi Sayın Başkan.
Tüm KCKliler
dışarıda. diyerek cezaevinde bulunan
arkadaşlarımızla ilgili bizlere cevap hakkı doğdu, söz
istiyoruz.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, bir saniye
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, gruba yönelik bir sataşma yok burada, gerek yok.
BAŞKAN
Şimdi şunu söylemeye çalışıyorum: Ben Sayın
Kaplana, Sayın Günalın KCK ve Sayın Tuncelle ilgili sözünden
dolayı söz verdim, o da konuştu.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sataşma yoktu onda da
HASİP KAPLAN (Şırnak) KCKlilerle
ilgili.
MEHMET GÜNAL
(Antalya)
durum tespiti vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Düzeltme amaçlı, bir o yani Hepsi dışarıda. dediniz siz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Doğru.
BAŞKAN O da
dedi ki: Benim il başkanım, işte belediye
başkanlarım, vesaire
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Genel Kurulu yanlış bilgilendiriyor, ne
doğrusu ya?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Götüreyim sizi, bir cezaevi gezdireyim isterseniz. Bütün F
tipi cezaevlerimizi götürüp gezdirelim.
BAŞKAN Böyle
bir yere varamayız.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bizimkiler öyle hırsızlıktan,
rüşvetten falan içeride değil.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bize ikinci defa sataştı,
söz istiyoruz. Aynı iddiasına Doğru. diyor.
BAŞKAN
Aynı anda ikiniz birden ayaktasınız Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Birimize söz verin de grup adına çıkıp bir
iki kelime söyleyelim.
BAŞKAN
Hayır, öyle yok işte. Şimdi, ben diyorum ki
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu defa da Başkana verin.
BAŞKAN
Tamam, bir saniye.
Siz
konuşuyorsunuz, ben de bir cevap vereceğim, ondan sonra bir karar
vereceğiz.
Şimdi,
Sayın Kaplana o nedenle yani sataşmadan değil, bilgi
düzeltmeden söz verdim ben, kalktı düzeltti. Ondan sonra Sayın Günal
da kendisinin
Yani herhangi bir sataşma, grubunuza yönelik bir
sataşma anlamı taşımadığını ama bir
garabet olduğunu
Bir milletvekili hapisteyken benzer bir suçtan
yargılanmış olan bir diğer milletvekili de dışarıda.
Bunu sizin grupla ilgili de söylemedi. Adalet ve Kalkınma Partisine döndü,
dedi ki: Siz böyle bir garabet yaptınız. Şimdi aslında
burada söz hakkı o tarafa düşmekle birlikte
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır
BAŞKAN Bir
saniye, bir saniye, ben şimdi önce bir açıklayayım. Bu devam
edecek anladığım kadarıyla da önce bir durumu düzeltelim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) KCK davasının burayla bir alakası yok. Bunu
açması saçma. Saçma sapan bir iddia yani.
BAŞKAN
Tamam, anladım. Ben size Grup Başkan Vekili olarak söz vereceğim
ama lütfen bunun sürdürülmesine neden olacak bir konuşma yapmayın.
Buyurun.
7.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
sayın hatip burada konuşurken KCK davasından herkesin
çıktığını söyledi. Bir kere bunun külliyen
yanlış bir bilgi olduğunu ifade edelim. Hatip Dicle, belediye
başkanlarımızın, belediye meclisi üyelerimizin, binlerce,
yüz binlerce oy almış il genel meclisi üyelerimizin çoğu hâlâ
cezaevinde bulunuyor. Yine, ölüm döşeğinde olan, son nefesini vermek
üzere olan 500ün üzerinde hasta arkadaşımız bu dava
kapsamında siyasi rehine olarak cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.
Dolayısıyla, böyle KCKlilerin tamamen tahliye edilmesi gibi bir
durum yok.
Diğer konuya
gelince, Sabahat Tuncelin dışarıda, Engin Alanın içeride
olmasıyla ilgili; yani hayret ediyorum bu kadar samimiyetsizlik olur mu?
Buraya her çıktığınızda Engin Alandan bahsediyorsunuz.
Milletvekilli dokunulmazlıklarıyla ilgili kalıcı çözüm
getirecek bir komisyon kurduk. Bu komisyon Anayasa
değişikliğiyle ilgili çalışma yaptı, siz üye
vermediniz. Üye vermeyip buradan Engin Alan cezaevinde kalmaya
razıdır. diye milletvekilleriniz beyanatlarda bulundu. Bir taraftan
böyle söylüyorsunuz, bir taraftan da Sebahat Tuncel niye
dışarıda, Engin Alan niye içeride?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Niye olduğunu biz biliyoruz, sizin gibi pazarlık
yapmıyor çünkü.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bu komisyonun yaptığı
çalışmanın metni üzerimizde. CHP grup başkan vekili, AK
PARTİ grup başkan vekili de biliyor. Siz bu komisyona üye vermemekle
Engin Alanla ilgili hiçbir kaygınızın
olmadığını zaten ifade etmiş oluyorsunuz.
Doğrusu, Genel
Kurula şunu söyleyeceğim: KCK, PKK, Kürt kelimelerini
yasaklayın, herhâlde MHP'nin söyleyeceği bir söz kalmaz ki buraya
yolsuzluklarla ilgili bir soruşturma geldiğinde KCK üzerinden savunma
yapıyorlar. Böyle bir şey olur mu?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Asıl sizin kalmaz! PKK, KCKyı yasakla, sizin kalmaz
asıl söyleyecek bir şeyiniz!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Bugünkü konuyla KCK tutuklamalarının ne gibi bir
alakası var ki siz buraya gelip KCK davasıyla ilgili bir
tartışma yürütüyorsunuz?
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, burada, tabii, gerçekten, Adalet ve Kalkınma
Partisiyle BDP arasında 17-25 Aralık ekseninde bir koalisyon
kurulduğunu görüyoruz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Bırak ya, bırak cevap ver sen! Sen bırak
cevap ver, cevap!
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Ne alakası var!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ne alakası var ya!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Bırak sataşmayı, cevap ver! AK
PARTİyi sokma içine, konuşma!
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan, KCKyle ilgili olan kısmına cevap
veriyoruz. Yolsuzluklarla ilgili bütün söylediklerimizi söyledik. Hiçbir
alakası yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Parayı götürenlerden iste, bizden ne istiyorsun!
OKTAY VURAL (İzmir)
Birbirini aklamak amacıyla rüşvet ve yolsuzluk iddiaları
gündemdeyken
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Para isteyenlerden sor, bizden ne istiyorsun! Parayı götürenlerden iste!
OKTAY VURAL (İzmir)
Bu konu gündemdeyken burada Engin Alanın içeride kalmasının
garabet olduğundan hareket ederek böyle bir konuda bu
tartışmanın rüşvet ve yolsuzluk
tartışmasının üzerine geçme gayretini gerçekten
anlıyoruz; başka yerlerden talimatla hareket edilmiş.
Ancak Sayın Engin
Alanla ilgili konuda kurulan komisyona, evet, üye vermedik. O bakımdan,
bu komisyona üye vermememizi çarpıtarak ifade etmiştir. Bu konuda
gruba sataşmadan dolayı Sayın Faruk Bala söz vermenizi istirham
ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
8.-
Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Bingöl Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada asrın
yolsuzluk meselesini tartışıyoruz, bu yolsuzluğa
bulaştığı iddia edilen 4 tane bakanla ilgili olmak üzere
bir müzakere yapıyoruz. Bu müzakere sırasında Barış ve
Demokrasi Partisine mensup milletvekillerinin meseleyi gererek, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunu da ilzam ederek Engin Alan meselesinde partimizi samimiyetsiz
olarak suçlaması doğru değildir.
Engin Alan Bey, ömrü
boyunca, askerlik hayatı boyunca dağlarda PKK terör örgütüne
karşı savaş vermiştir. Bu mücadelesinin neticesinde de
Tayyip Erdoğanın Ayağa kalkmadığı için nereye
gittiğini görüyorsunuz. demek suretiyle Silivride bugün bir eziyet
çekmekte, bir işkence çekmekte, mapus yatmaktadır. Burada tutuklu
milletvekilleriyle ilgili konu görüşüldüğü zaman Engin Alan Beyden
yiğit bir ses çıkmıştır Beni takasa tabi
tutmayın. Ben burada çürürüm, tabutumla birlikte buradan çıkarken bile
ayakta çıkarım, dimdik çıkarım. diyerek. Milliyetçi
Hareket Partisinden milletvekili olmuş bir milletvekilinden gelebilecek en
yüce, en kaliteli, en anlamlı söz buydu. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket
Partisi de Anayasada bir değişiklik yapılmak üzere
kurulmuş olan komisyona üye
vermemiştir, bu nedenle verilmemiştir; bu samimiyetsizlik değil,
şerefin daniskasıdır. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.23
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
soruşturma dosyasında yer alan bir şüphelinin sahte belgelerle
ihracat karşılığı Halk Bankasından çektiği
paralarla altın alıp İrana ihracat işlemlerinde
kolaylık sağlamak, İstanbul Havalimanına inen bir uçakta
bulunan altınla ilgili kaçakçılık eyleminin adli ve idari
soruşturmasını engellemek, ithalat ve ihracat işlemlerine
aracılık eden Halk Bankasının komisyon oranının
düşürülerek zararına yol açmak suretiyle yirmi sekiz defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa muhalefet, Türk Ceza Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen resmi
belgede sahtecilik ve 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez rüşvet almak
suçlarına uyduğu iddiasıyla Ekonomi Eski Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/3) (Devam)
BAŞKAN (9/3)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Şahıslar
adına şimdi söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulunda.
Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İç Tüzük falan
uyarınca değil ama kendi vicdanım adına konuşacağım.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim: Yani hangi konuda, neyi
oylayacağınızı bilmiyorsunuz. Ben fezlekeyi okudum, tümünü
okudum, gizlenen fezlekeyi okudum. Okuma gereği duydum çünkü vicdanım
adına okuma gereği duydum. Çünkü biraz sonra burada oylama
yapılacak ama sizden hiç kimsenin okumadığını
biliyorum. Bunu okusaydınız eğer biraz önce burada gerçekten de
hiçbir şey olmamış gibi konuşan milletvekillerini bu
şekilde dinlemezdiniz, gerçekten dinlemezdiniz.
Bakın değerli
arkadaşlar, şahsım adına konuşuyorum. Bunları
okurken hiçbir yasa dışı dinlemeyi okumadım, okumadım
ve tenezzül bile etmedim okumaya ama bu cumhuriyetin bir vesileyle, bir mahkeme
kararıyla alınmış kararlarını okudum ve teknik
izlemelerine baktım. Şimdi, biraz önce burada
çıkmışlar, gerçekten de hukuktan, CMKdan bahsediyorlar. Yahu,
ayıp ya! Hakikaten ayıp, gerçekten ayıp! Sizin yatacak yeriniz
yok, yatacak yeriniz yok eğer bundan bahsediyorsanız. Hakikaten
yatacak yeriniz yok ya! (CHP sıralarından alkışlar) Bugüne
kadar neredeydiniz? Bakın, ben bu kürsüde 10 kez konuştum. Yasa
dışı dinleme, hukuk dışı dinleme, yasa
dışı delil, dijital delil
Kaç tane kanun teklifi verdim? Size
soruyorum, kaç tane verdim? Havaya bakıyordun, tavana bakıyordun,
arkanı dönüp konuşuyordun.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Nereden biliyorsun? Seni dinlemek zorunda mıyım?
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Sen önüne bak ya, önüne bak.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Ne zaman, bakın, ne zaman? Ne oldu biliyor musunuz?
Şimdi döndü geldi ve size geldi.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sen dön, kürsüde konuş.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Bakın, size geldi, size. Sizin yatacak yeriniz yok.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ya, kime diyorsun sen? Ne diyorsun?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Tümünü buraya getirdik. Bakın, tümünü buraya
getirdik değerli arkadaşlar. Ya, ayıp! Gerçekten ayıp ya!
Bakın, okuyayım... Burada çıkmış...
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Saldırmadan konuş da ne dediğini
anlayalım.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Ya, ayıp, gerçekten ayıp! Utanıyor insan
bunları okumaktan. Bu kürsü milletin kürsüsü. Bu kürsü rüşvetin,
yolsuzluğun, ahlaksızlığın savunulduğu kürsü
değil; milletin kürsüsü, milletin. (CHP sıralarından
alkışlar) Gelsinler versinler pozu böyle bakalım, nasıl
verecekler? Ayıp ya! Gelin, bu pozu burada verin. Göstereyim size. Gelin
verin bakalım, nasıl vereceksiniz? Burada, okuyayım şimdi
size. Bir de tribe girmiş. Ne diyor bakın, özel kalem müdürü: Kol
saati mevzusu. Cenevreyle ilgili herhâlde bir şey istemiş, bir konu
varmış onunla ilgili, hiçbir gelişme olmamış.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Nerede yazıyor bu?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Okuyayım: O kadın da bakan beyi aradı
yani hiç kimse gelmedi, gitmedi falan diye bakan da bayağı bir
şey yaptı, bozuldu. Yani, hatta bana dedi ki: Söyle, kendim
hallederim. Ben, artık, falan filan... Böyle bayağı da bozuldu.
Ben de ona: Hadi.... Size iletmek üzere... Zorundayım, görevim... Ya, bu
konuşmayı kim yapmış? Kim yapmış bu
konuşmayı? Kim yapmış ya? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ne bilelim ya? Nereden okuyorsun?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Mahkeme kararıyla dinlenmiş bu, mahkeme
kararıyla. Kim yapmış bunu? Ayıp arkadaşlar,
ayıp!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Söyle de biz de oradan
okuyalım.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Her şeyi yapalım, bakın... Her şeyi
yapın ama hiç olmazsa vicdan sahibi olarak çocuklarınızı bu
işe bulaştırmayın ya. Ayıp! Çocuklarınızdan
ne istiyorsunuz ya? Ne istiyorsunuz? Tertemiz gençler, bırakın, kendi
işlerini yapsınlar. Ne istiyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar) Gönder şuraya, gönder buraya. Şunu yap, bunu yap.
Ayıp ya, gerçekten ayıp! Okuyayım size... Nerede bu fezlekede
Başbakan? Nerede? Soruyorum. Okuyayım mı size? Okuyayım
size, bakın okuyayım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen ne okuyorsun orada? Ne okuyorsun orada?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Nerede Başbakan? Tümünden haberi var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Nerede Başbakan orada?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Bakın, tümünden haberi var. Bugün için
hesapladım. Ne kadar biliyor musunuz?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) O fezlekeden de size iktidar çıkmayacak.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - 110 milyon lira yani 110 trilyon.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) O fezlekeden de siz Başbakana bir şey
yapamayacaksınız.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Bir bakanın, bir milletvekilinin,
Başbakanın haberi olmadan bu kadar büyük bir rüşvetin kendisine
zimmet edilmesi mümkün mü?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hocam iddia, iddia.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Size soruyorum, mümkün mü?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) O fezlekeden de eline bir şey çıkmayacak, hiç merak
etme.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Ne diyor: Başbakanla konuştum iki saat.
İki saat Devam edin, cari açık var, bilmem ne var, 3 milyar dolar, 5
milyar dolar gelsin. dedi yahu. Burada hepsi var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Nerede o? O ne?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Hepsi var, hepsi burada. Bakın, hepsi burada var
değerli arkadaşlar. Okuyayım mı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne o? Nereden okuyorsun sen?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Vallahi utanın! O zaman niye
dağıtmadınız? Niye dağıtmadınız?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yahu nereden okuyorsun sen onu? Ne o?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Niye dağıtmadınız o fezlekeleri.
RECEP ÖZEL
(Isparta) O ne, ne?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Fezleke, fezleke. Okuma yazman var mı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Nereden aldın?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Senden aldım, nereden alacağım. Bakan
nereden aldıysa ben de oradan aldım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Nereden aldın?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Bakan nereden aldı? Ben de oradan aldım.
Bakın,
değerli arkadaşlar
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu, şimdi
bakın, değerli arkadaşlar, hakikaten bakın merak ediyorum.
Bu komisyon
Sayın Bakanım dinle, seni de ilgilendiriyor.
Bakanım dinle, dinle.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Nasıl ya?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya, sen burada Bakana nasıl dinle diye
bağırıyorsun?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Sizi de ilgilendiriyor, dinleyin.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başka bir emrin var mı?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Ben şunu merak ediyorum değerli
arkadaşlar; şunu merak ediyorum, biliyor musunuz: Yahu, rüşvetin
de, aracının da bir ahlakı olur ya. Ya, Sayın Bakan gelsin
de burada bir cevap versin.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Nasıl rüşvetin ahlakı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Rüşvetin ahlakı ne?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Ne biliyor musunuz? Ne yapmış biliyor musunuz?
Size soruyorum, soruyorum. Diyor ki: 10 milyon nerede? Hakikaten merak
ediyorum, bu 10 milyon nerede ya? 83 milyon rüşvet gelmiş, hesap
kitap yapmışlar, soruyor: 10 milyon açık var. Yahu, bu
komisyon bunun için kurulsun değerli arkadaşlar. Bu aradaki kaçak
kimde, kime vermişler bu 10 milyonu? 83 milyon alınmış,
Bakan da saymış Ama eksik var, 10 milyon yok. demiş. Gerçekten
de bir yurttaş olarak da merak ediyorum. Bu aradaki aracılar kim,
aracılar kim, 10 milyonu götüren kim?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Orada yazmıyor mu?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Komisyon kurulacaksa bunun için kurulsun, hiç olmazsa bu
10 milyonu kurtaralım, hazineye irat kaydedelim.
Değerli
arkadaşlar, okuyayım bir daha. Okuyayım mı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Oku, oku.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Bir de merak ettim gerçekten. Bu piyano meselesi var,
piyano. Ya, Cuma günü gelecek. diyor, Cuma günü piyano gelecek., Ya, etme
eyleme, kargo var, başka mesele var, nasıl gelecek?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kim diyor, kim? Neyi diyor? Kime gelecek?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - 37 milyon para kalmış, nereden gelecek merak
ediyorum, gerçekten merak ediyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Nereden okuyorsun?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Yani bu piyanoyu, resital mi verecekler evlerinde cuma
akşamı, kim çalacak? Bakiyesi 37 milyon, kendisi ne kadar? Ya, hepsi
bunlarda var değerli arkadaşlar, hepsi var, gerçekten hepsi var ya.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Oku, oku, hadi oku.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Hepsi burada, bak, hepsi burada.
Değerli
arkadaşlar, bakın, değerli basın size sesleniyorum,
deniliyor ki: Burada hâkim kararıyla alınan Excel tablosu, teker
teker yazılmış, teker teker, Excel tablosu.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kim verdi onu sana?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Kimler biliyor musunuz? Rüşvetin miktarı ve ne
zaman verilmiş. Ayıp size ya, gerçekten ayıp! Bakın,
insanın gerçekten ne yapması lazım biliyor musunuz? Bakın,
bir bakanın
Bu cumhuriyetin en büyük onuru burada vekil olmaktır,
bundan daha büyük bir onur yoktur. Başka bir onur daha var, bakan
olmuşsunuz; başka bir onur daha var, Başbakan olmuşsunuz.
Ya, bu yetmez mi size, yetmez mi size ya? Nedir bu para aşkı, nedir
bu rüşvet aşkı, nedir bu yolsuzluk aşkı ya? Bundan
daha büyük bir onur var mı? Bu kürsüde konuşmaktan başka daha
büyük bir onur var mı, var mı arkadaşlar? Nedir, nedir, söyler
misiniz, bu kadar rüşvet, bu kadar yolsuzluk, bu kadar para
hırsı? Buraya bakın ya.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ya, niye mahkûm ediyorsun? Hukukçusun, bir de mahkûm
ediyorsun.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Gerçekten, bakın, size söylüyorum, eğer içinde
yoksanız, vicdan sahibiyseniz
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen hukukçuydun değil mi? Baro başkanlığı
yaptın.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) -
bu bakanların yapacağı tek iş var değerli
arkadaşlar, burada 15 kişinin önüne çıkmak değil; isterler,
giderler, yargılanırlar, gelirler, baş tacı olurlar,
baş tacı.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ama sen yargılamışsın zaten. Sen
mahkûm etmişsin, infaz etmişsin.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Ama ne yaptılar? Mahkemeyi kapattılar,
savcıyı kapattılar, Emniyeti kapattılar, sonra ne
yapacaklar? Efendim, işte gelin
Yok böyle bir şey değerli
arkadaşlar, hakikaten yok, yok böyle bir şey.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sen mahkûm ettin zaten.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Ben kimseyi mahkûm etmiyorum.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Mahkûm ettin, mahkûm. Bir de hukukçusun.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Masumiyet karinesine inanıyorum ama bakın, bu
kadar çok pervasızlık yok.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sözüm ona hukukçusun.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Bu kadar çok utanmazlık yok, bu kadar çok şey
yok.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen öyle konuşmuyordun ya.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Şunu da söyleyeyim değerli arkadaşlar, son
olarak: Bugün niye
RECEP ÖZEL
(Isparta) Masumiyet karinesine göre hiç konuşmuyorsun ha.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Anlamadım, anlamadım, bu arkadaşlar, niye
bugün desenli kravat takmamışlar, sadece düz kravat
takmışlar ha, niye?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kim ya?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Konuşanlar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah, Allah!
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Niye takmamışlar?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sen niye öyle kravat taktın?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) O soru da size zulüm olsun.
Teşekkür
ediyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen niye yelek giydin içine?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Size zulüm olsun o soru, zulüm. Size zulüm olsun o soru.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına son söz Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badaka aittir.
Buyurun Sayın
Badak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SADIK BADAK
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz (9/3) esas numaralı önerge üzerinde
şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, önceki oturumumuzda İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 2012/120653 sayılı
dosyası kapsamında şahsımın da aralarında
bulunduğu grubumuzdan 55 arkadaşımızla verdiğimiz
önerge yüce Meclis tarafından kabul edilmiş ve soruşturma
komisyonu kurulması kararlaştırılmıştır.
Meclis soruşturma komisyonu, Ekonomi eski Bakanı Sayın Zafer
Çağlayanla ilgili iddiaları da araştıracaktır.
Aşağıda ifade edeceğim sebeplerle aynı konuda
ayrı bir komisyon daha kurulmasının bu aşamada doğru
olmadığı kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz konunun şeklî, hukuki ve
siyasi boyutları var. Şeklî bakımdan değerlendirecek
olursak bu soruşturmaları başlatan merci, dosyaları zaten
fikren bir araya getirmiş; ayrı zamanlarda tespit ettiği
hususları birleştirmiş, yorumlarında 4 dosya arasında
bağlar kurarak onları bir paket hâline getirmiş. Bu itibarla, Meclisimizin
de konuyu ayrı ayrı komisyonlarda değil, tek komisyonda
incelemesi soruşturmanın şekli ve selameti bakımından
doğrudur ve süreçte doğabilecek çeşitli kargaşaları
önleyecektir.
17
Aralık gününden bu yana, henüz iddianame hazırlanmadan, çeşitli
kesimler konuyu istismar boyutuna varacak, kişisel hakları zedeleyecek,
vicdanları yaralayacak boyutta çekiştirmiştir. Hatta muhalefet
30 Mart seçim politikalarını bu iddialar üzerine kurmuştur.
Şimdi de ayrı ayrı komisyonlar teklif ederek kendilerince siyasi
rantı artıracaklarını düşünebilirler fakat bu uygun
bir yol değildir.
Hukuki
boyut açısından: Sayın bakanlar hakkında 5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ile 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 204, 252, 255, 257 ve 285inci maddeleri
kapsamında iddialarla hukuki bir süreç
başlatılmıştır. Her partiden iştirak edecek
üyelerle kurulacak olan soruşturma komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
soruşturma komisyonu mevcut evrakları inceleyecek, tarafları ve
tanıkları dinleyecek, ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi
araştıracaktır. Yüce Meclisimiz milletimizin vicdanı
olduğu gibi, bu soruşturma komisyonu da Meclisimizin vicdanı
olarak meseleyi en ince ayrıntısına kadar tetkik ederek raporunu
sunacaktır.
Ülkemizde
her kim olursa olsun yasalara uymak zorundadır. Hiç kimse yasaların
haricinde tutulamaz. Komisyonun vereceği kararın sonuna kadar
arkasında olacağız.
Konunun siyasi
boyutuna gelince: Esasen 2012 yılında başladığı
anlaşılan takip ve soruşturma dosyalarının
bekletilmeden tespitin yapıldığı an itibarıyla
işlem uygulamasına geçilseydi, yargının hukuki görevini
yapmakta olduğunu düşünebilirdik. Ancak böyle olmamış,
soruşturmaların bekletilip bütün dosyaların bir plan dâhilinde
birleştirilerek aynı gün içerisinde harekete geçilmesi, bunun,
hakkın ve hukukun tecellisi maksadından çok, halkımızı
galeyana getirmek, şok etkisi yaratmak, yurt içinde ve yurt
dışında sansasyon oluşturarak Hükûmeti devirmeyi amaçlayan
bir cunta operasyonu niteliği taşıdığını
göstermektedir.
2003
yılından bu yana ülkemizin istikrarını bozmaya dönük benzer
hareketler başka şekil ve görüntüler altında sergilenmiş ve
başarılı olamamıştır. Hedefleri iktidarın
arkasındaki çoğunluğun zihnini bulandırmak, iktidara
karşı güven bunalımı yaratarak ülkemizi istikrarsızlaştırmaktır.
Uluslararası bazı şirketlerin ve kuruluşların
destekleriyle gelişmekte olan ülkelerde demokrasileri tehdit eden cunta
hareketlerinin emir komuta prensipleriyle çalışan piramit
yapıların içinden çıktığı bir gerçektir.
Bu açılardan
değerlendirdiğimizde, aktörleri ve şekli farklı olsa da
beklenen sonuçlar itibarıyla 17 Aralık hareketini 12 Mart 1971
darbesine benzetebiliriz. Şöyle ki: 1960 demokrasi suikastından sonra
milletimiz 1965 seçimleriyle siyasi istikrarı yakalamış,
kalkınma yolunda yeniden bir gayrete koyulmuştu. 1969 seçimlerinde
milletimizin yine siyasi istikrarı tercih etmesiyle eş zamanlı
olarak üniversitelerde öğrenci olayları başlatıldı.
İrticaya hayır, devrimci Türkiye, İktidar irticaya prim
veriyor., laiklik tehlikede, cumhuriyet değerleri tehlikede,
faşist iktidar, Türkiye polis devleti oluyor. sloganlarıyla
Ankara ve İstanbulda meydanlar dolduruldu. Polisler ve öğrenciler
karşı karşıya getirildi. Kaos ortamı meydana
getirildi. Bu olayları gerekçe gösteren askerî cunta bir muhtırayla
Hükûmetin istifasını istedi. Seçimlere daha iki buçuk yıl olmasına
rağmen, baskıya boyun eğen Hükûmet, milletin iktidarını
cuntaya teslim etti.
O günleri
yaşayan 2 milletvekilinin hatıralarını birkaç cümleyle
sizlerle paylaşmak istiyorum: Esat Kıratlıoğlu şöyle
anlatıyor: 12 Mart günü İmar ve İskân Bakanının
odasındaydım. Saat 13.00te haberleri dinlerken askerin Hükûmetin
istifası için muhtıra verdiğini öğrendik. Sayın
Başbakan bu durumun demokrasiye karşı bir hareket olduğunu
belirterek istifa etti. 12 Mart ihtilali olduğunda Türkiyede faizler
yüzde 5,5; enflasyon yüzde 5ti ve Türkiye OECD ülkeleri arasında
Japonyadan sonra en yüksek kalkınan 2nci ülkeydi. İktidarın
yıkılıp koalisyon hükûmetlerinin kurulması için askerî,
politik ve dış güçler marifetiyle bir hareket gerçekleştirildi,
ondan sonra da Türkiye'nin hem ekonomik hem de politik düzeni berbat oldu.
Yine, Kastamonu Milletvekili Fethi Acar: Muhtıradan
sonra ülkenin istikrarsızlık dönemi başladı. 1973
milletvekili seçimlerine kadar, iki buçuk yıl içinde 4 hükûmet
değişti. Bu dönemde İstanbul Birinci Boğaz Köprüsü
geçişi dâhil, ülkemiz için çok önemli projeler gündeme gelmişti.
Değerli milletvekilleri, böylece 1971 darbesinin
ardından 1973-1980 arasında devlet hâkimiyeti zayıfladı,
sokak hareketleri arttı, rejim kavgaları başladı,
kayıtlara göre 8.500e yakın gencimiz sokak olaylarında
katledildi. Kahve taramalar, bombalamalar, suikastlar, mahkemeler,
tutuklamalar, işkenceler, soruşturmalarla 12 Eylül sürecinde 100 bine
yakın gencimiz aileleriyle beraber büyük zarar gördü; okuyup
öğretmen, mühendis, doktor, bankacı olacak gençlerimiz sistemden
uzaklaştı; ülke istikrarsızlaştı, fakirleşti.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yaşanan tarihten ve problemlerden ders alındığı
takdirde onların bir değeri olur. Basiret aynı hatalara
düşmemeyi gerektirir.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Kanlı
pazardan ders aldın mı hocam, kanlı pazardan?
SADIK BADAK (Devamla) Ülkemizin on iki yılda
göstermiş olduğu önemli başarılardan birisi, IMFyle 1961
yılında başlayan borç ilişkimizi 2013 Mayıs
ayında bitirmiş olmamızdır. Bunun ülkemizin geleceği
açısından taşıdığı önemini, IMFnin
gelişmekte olan ülkelerdeki metotlarını ve sonuçlarını
takip edenler iyi değerlendirecektir. Bugün Türkiye geleceğini planlayan,
hedeflerine ulaşabilen bir ülke olma yoluna girdi. Milletimiz yeni hedeflere
hukuk ve demokrasi içinde, istikrarlı yönetim ve planlı
kalkınmayla ulaşabileceğimizin şuurundadır.
Kişilerin varsa yasal olmayan iş ve eylemleri üzerinden demokrasiyi,
kalkınmayı hedef alan hareketlere destek olmak ülkemizin
geleceğine katkı sağlamaz.
Son olarak
şunu ifade etmek isterim: Yüce Meclisimiz bugün denetim görevini yerine
getirmektedir. İddialarla ilgili oluşturulacak komisyon,
tarafları dinleyip bütün sorulara cevap verecek ve raporunu
hazırlayıp sunacaktır. Bizler de yasalar çerçevesinde süreci
takip edeceğiz.
Bu
değerlendirmeler ışığında ayrıca bir
komisyon kurulmasının gerekli olmadığını
düşünüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Badak.
Ekonomi eski
Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan, yüce Meclisin
saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle konuşmama başlamadan
önce, yine, bana ayrılan süre içinde
Biraz evvel bazı
konuşmalar yapıldı. Sağ olsun, Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Canikli gerekli cevabı verdi ancak edep dışı
bazı ifadeler, yüce Meclise yakışmayacak ifadeler maalesef bu
kürsüde kullanıldı ve bundan dolayı da Yunus Emre aklıma
geldi. Hani Yunus Emre diyor ya: Edebim el vermez edepsizlik edene, / Susmak
en güzel cevap edebi elden gidene. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Şimdi,
bakın, arkadaşlar, ben aynı seviyeye inmeyeceğim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Saat kaç oldu, saatin kaç?
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin)
aynı seviyeye inmeyeceğim.
Ben biraz evvel
komisyonun kurulmasıyla ilgili kendime oy verdim ve bu komisyonun
kurulmasıyla ilgili kendim de oy vererek baştan beri bu komisyonun
kurulmasını istedim. Düzmece, sahte savcılık
raporlarıyla, yalan tapelerle ortaya konmuş olan bir komik
olayın maalesef peşine takılmış gidenleri gördüm ve
şimdi diyorum ki: Biz cevabı size vereceğiz. Aslında 30
Martta Türk milleti size gerekli cevabı verdi ama eğer
alabildiyseniz, eğer duyabildiyseniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdi siz tekrar bu cevabı Allahın izniyle
Yüce Divanda da komisyonda da alacaksınız. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Savunma yap, savunma!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Hele bir tanesi çıktı diyor ki: Efendim,
Osmaniyeli bir kuyumcu var, 2,6 milyon liraya karısına,
çocuklarına takı almış, saatin sahte faturası
varmış. Buradan sesleniyorum bu iddiayı yapana: Sahte fatura
alan, hediye saat alan, hediye saat veren, hediye saat aldı diyen de 2,6
milyon liraya takı aldı diyen de namerttir, namerttir, müfteridir!
(CHP sıralarından gürültüler)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Yüzüne baka baka söyle!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Gene bunu söylüyorum burada işte. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Haydi gelin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Böyle atıp tutmakla olmaz!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Şimdi, utanmadan, arlanmadan, edeplenmeden
Bakın, ben 56 yaşındayım. Ben istersem bunu da alabilirim,
alacak güce de sahibim. Ancak 2,6 milyon dolar vermişim ben, takı
almışım. Osmaniyeli bir kuyumcu
Sen bunu ispatlamazsan
müfterisin, namertsin Ali Bey! (CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
şimdi ben bununla zaman geçirmeyeceğim. Bakın, ben size
başka bir şey anlatacağım, onlar konuşsunlar.
Şimdi,
arkadaşlar bakın, İranla ilgili hadisede, bu İrana
yapmış olduğumuz ihracatı, Türkiyeyi faiz sarmalına
sokmuş olan faiz lobisinin niye sıktığını
biliyorum. Bunun neden faiz lobisinin işine gelmediğini biliyorum.
Düşünün ki, ülkenin yapmış olduğu ihracattan, cari
açığın azalmasından rahatsız olanlar var ve bunlar
maalesef bu Meclisin çatısı altındalar.
Değerli
arkadaşlar, biz İrana ihracat yaptık, biz İrandan her
yıl 10 milyar dolarlık enerji almak zorundayız. Biz İrana
2011 yılında 9 milyar dolar ticaret açığı
vermiştik. 2012 yılında eğer bu İran stratejisi
olmasaydı biz İrandan yine her yıl 10 milyar dolarlık
petrol almak için dışarıdan, faiz lobisinden borçla para
alıp ödemeler dengemizi bozmak zorundaydık. Niye gocunuyorsunuz? Biz
kalktık İrana ihracatımızı 2012 yılında 10
milyar dolara çıkarttık, 10 milyar dolar ihracatı yapan bütün
ihracatçılara teşekkür ediyorum, Allah razı olsun onların
hepsinden. Ve Türkiye bu ihracatı yaparak İranla dış
ticaret açığını 2 milyar dolara düşürdü.
Bakın, 2012
yılında Türkiye'nin cari açığı 48,5 milyar dolara
düştü, 2011 yılında Türkiye'nin cari açığı 70
milyar dolardı; aradaki 26 milyar dolar cari açık farkı kesildi.
(CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ayıptır ya! Adamı alkışlayın, rahat
konuşsun! Ağzın kurudu, su iç. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Sus, dinle, bari öğren bunları hiç
olmazsa! Öğren bunları,
öğren! Başka yerden öğrenemezsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Saat kaç!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Saati söyledim. Hediye alan da, hediye veren de,
Aldı. diyen de namerttir, edepsizdir. dedim. Daha varsa
söyleyeceğin laf söyle bunun üzerine. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sen saati söyle.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Değerli kardeşlerim, şimdi, onlar
konuşacaklar. Çok merak eden varsa gelsin saati dışarıda
gösteririm kaça aldığımı. Çok adam varsa gösteririm,
hazırım ben buna, hadi buyurun. Hadi buyurun, hodri meydan! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Gel! Gel!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Burada göster, burada!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bunlarla zaman
kaybettik. Bakın, yapılan işlem şu
(CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkanım, ben konuşamıyorum.
BAŞKAN
Yapıyoruz ama aynı şey.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Ben savunma hakkımı yerine getiremiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Biliyorum.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Lütfen ikaz edin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
(CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Bunlar savunmadan bile rahatsız oluyorlar ya.
Ayıptır, ayıp! Dinleyin de öğrenin.
(Hatip kürsüde
konuşurken Çorum Milletvekili Tufan Kösenin cep telefonuyla hatibin
fotoğrafını çekmesi)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Sen de fotoğrafçılığa mı
başladın? Fotoğraf mı çekiyorsun? Nereye götüreceksin o
fotoğrafı? O fotoğrafı nereye götüreceksin? (CHP sıralarından gürültüler, AK
PARTİ sıralarından Yuh sesleri ve sıra kapaklarına
vurmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
(İstanbul
Milletvekili Ünal Kacırın Çorum Milletvekili Tufan Köseye
basın bülteni ve İç Tüzük kitapçığını
fırlatması)
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) O fotoğrafı nereye götüreceksin? (CHP
sıralarından gürültüler)
(Muş
Milletvekili Faruk Işıkın Çorum Milletvekili Tufan Kösenin
üzerine yürümesi)
BAŞKAN
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.04
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
(9/3) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Sayın
Çağlayan, buyurun.
Dört dakikanız
kalmıştı, beşe tamamladım, buyurunuz.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; tabii, komisyonda her türlü cevabı vereceğiz ancak
bu kadar ithamın ardından benim savunmamın da dinlenmesi buraya
gösterilmesi gereken bir nezakettir.
Sizlere bilhassa
ifade etmek istediğim birkaç husus var. Bakın, bu operasyon
Türkiyenin birliğine, beraberliğine, ekonomisine
yapılmış olan bir operasyondur. (CHP sıralarından
gürültüler) Bu operasyon, senaryosu baştan yazılmış ve
senaryoda oynayanları baştan konulmuş olan bir operasyondur.
Size şimdi bir
olayı anlatacağım. Benim Özel Kalem Müdürüm bir komiser
yardımcısı tarafından 20 Aralık günü ifadeye
çekiliyor. İfadeye çekilirken kendisine sorulan bütün soruların hepsi
direkt bana çıkacak şekilde hazırlanmış ve kendisine
diyor ki: Siz bu şeye telefon açmışsınız. Evet,
bana Sayın Bakan söyledi
diyor, Bir dakika, burada Bakan yok. diyor.
Sayın Zafer Çağlayan
diyor, Bak kardeşim, burada sayın da
yok. diyor. Avukatım hemen devreye giriyor. Avukatım diyor ki:
Memur bey, yapmayın. Bakın, burada siz Bakanı
itibarsızlaştırıyorsunuz, Özel Kalem Müdürünü
sıkıntıya sokuyorsunuz, bunlar dışarıya
yansıyacak. Siz nasıl bir insana Sayın demeyin. veya Bakan
demeyin. ifadesini kullanıyorsunuz? Memurun ifadesi aynen, Çok üstüme
gelmeyin, çok üstüme gelirseniz Zafer diye yazdırırım, imza
attırırım. diyor ve hemen arkasından devam ediyor,
Kafanızı takmayın, zaten dört beş güne kadar ne bakan
kalacak ne Hükûmet kalacak ne Başbakan kalacak. diyor. Bunu ifade alan
bir polis memuru söylüyor arkadaşlar
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kimin polisi, kimin?
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) -
ve bunların yapmış olduğu bu
tezgâh içinde, bu uygulama içinde, bakın, yine bu operasyonu yapan
savcı -ben sizlere anlatıyorum- bir avukatı Reza Zarraba
gönderiyor, 5 Ocak günü saat 13.24te Metris Cezaevine. Diyor ki: Bakın,
sen burada güneş yüzü görmeyeceksin, sen buradan artık çıkamazsın.
Evinde çoluğun var, çocuğun var, böbreklerinde
rahatsızlığın var.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ali İsmail Korkmazı vuran polis olmasın
bu!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Sen buradan kurtulmak istiyor musun? dediğinde
Niye kurtulmayayım? diyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Berkini vuran polis mi yoksa, Berkini vuran!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bak o zaman, biz seni buradan
kurtaracağız. Savcı seni yarın ifadeye çağıracak,
geleceksin ikinci bir ifade vereceksin. diyor. Peki, siz beni nasıl
çıkartacaksınız? Benim size borcum ne olacak? diyor. (CHP
sıralarından Anlat, anlat! sesleri, gürültüler) Borcum ne olacak?
dediği zaman diyor ki o avukat: Arkadaş, biz para
almayacağız.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Hikâye anlatma! Ya, hikâye, masal anlatıyorsun!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Nasıl para almazsınız, dünyanın
parası konuşuluyor. Hayır, bu bir vatan görevidir. diyor.
Peki, ne söyleyeceğim? Ne istiyorsunuz benden? diyor.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Anlat, anlat, masal anlat bize!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Aynen ifade şu: İki satır bir ifade
vereceksin. Diyeceksin ki: Ben bu olayların hepsini bakanlarla birlikte
ancak Sayın Başbakanın talimatıyla yaptım.
Bakın, şimdi: Bunu yaparsan gelecek bu olay bitecek. diyor.
Çocukcağız diyor ki, adam diyor ki: Peki, garantim ne benim?
Nasıl olacak bu? Geleceksin yarın, yarın ifadeni vereceksin.
İfadeni verdiğin zamanda bir tarafta savcının
salıverme kâğıdı, bir tarafta ifade yapacaksın.
Arkadaşlar,
bakın, bu operasyon böyle bir operasyondur.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Vay be, vay anasını!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) - Yapılmak istenen böyle bir operasyondur.
Umarım inşallah bir gün sizin başınıza gelmez. (CHP
sıralarından gürültüler) Bugün bizim başımıza gelen
yarın sizin başınıza da gelecektir ve size,
arkadaşlar, son olarak şunu söylemek istiyorum: Bakın,
söyleyecek çok şeyim var ancak elimde Amerikan Kongresinin 11 Nisan 2013
tarihli, bakın, bir belgesi var. 47 senatör Amerikan Kongresinde Halk
Bankası, Zafer Çağlayan ve Tayyip Erdoğanı, ihracat
yaptığımız için, İrana ihracat
yaptığımız için bizi âdeta bir yerde kötü adam eden bir
belgeyi burada sizlerin dikkatine sunuyorum.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Geç, geç
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Bunun 11 Nisan 2013te Amerikada ipi çekilmiş.
Transit ticaretten
bahsettiler. Bakın, arkadaşlar, bilmeyenlere anlatayım da Genel
Kurul tutanaklarına geçsin. 2012 yılında Halk Bankası
üzerinden 14,3 milyar dolar transit ticaret yapıldı.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Kara para mı?
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Bu transit ticaretin sadece 995 milyon doları
Türkiyede yerleşik firmalar tarafından yapılırken bunun
yaklaşık 13,2 milyar doları Türkiyede hiç olmayan, adresi
olmayan, vergiyle tanışmayan ve bir taraftan İrana ambargo
koyan ülkelerin şirketleri tarafından yapıldı. Ben buna
isyan ettim, bunun üzerine oturduk biz Sayın Başbakanla beraber
Türkiyede olmayan şirketlerin ihracatını yapmayacağız
dedik.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Haydi hayırlı olsun.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Bakın, 2012 yılında bu yurt
dışında olan şirketler, ambargo koyan ülkelerin
şirketleri transit ticaretin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Bir
dakika veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Transit ticaretin yüzde 93ünü yaptılar
arkadaşlar. 2012 yılında bu yapılan ihracat
karşılığında, sonra, frene basıldıktan sonra
2013 yılında yurt dışındaki şirketlerin ihracat
içindeki oranı yüzde 60a düştü.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Vay anasını!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Transit ticaret nedir biliyor musunuz? Transit
ticaret, bizim ülkemizden 1 sentlik mal alınmadan, 1 sentlik vergi
vermeden, hiçbir şekilde istihdama katkı vermeden, bir ülkeden
diğerine ama bizim TÜPRAŞ ve BOTAŞın elde edilmiş
olan gelirleriyle yapılan ihracattır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bunlar ülkenin düşmanları!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Ben size soruyorum: Niye rahatsız oluyorsunuz?
Ben Alinin, Velinin, Ahmetin burada ihracat yapmasını istedim,
Johnun ihracat yapmasını istemediğim için hain ilan edildim.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Bunlar suçların bahanesi mi ya?
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Bakın, ben eğer bundan dolayı
suçluysam, Türkiye ihracatını artırmak için suç
işlemişsem bu suçu şeref kabul ediyorum, onur kabul ediyorum
arkadaşlar.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Bravo!
OKTAY VURAL
(İzmir) Alkış, alkış!
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Ve sizlere
diyorum ki son söz olarak: Bakın, rüşvetten bahsedildi, bilmem
şundan bahsedildi. Arkadaşlar, tekrar söylüyorum: Yirmi yedi yıl
sanayicilik yaptım. Çok net bu kürsüden sayıyorum: Rüşvet alan
da, rüşvet veren de, iftira atan da şerefsizdir, namerttir diyorum
arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum,
çok sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce savunma yapan şahıs
benim konuşmama atfen edep dışı ifadeler şeklinde
şahsımı hedef almıştır.
BAŞKAN Şimdi,
onların hepsi öyle oldu da
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sataşma vardır, burada da sataşma nedeniyle
söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır,
biliyorum. Sataşmadan veremem -siz hukukçusunuz- çünkü ara verdim. Kavga
ettiniz, dolayısıyla da ara verdim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Şu anda, şu anda
BAŞKAN Hayır,
hayır
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Şu andaki savunması...
BAŞKAN Şu
andaki
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Şu anda söyledi efendim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, şu andaki başlangıçta
BAŞKAN Bir saniye
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tutanaklara bakalım Sayın Başkan.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Şu anda söyledi Sayın Başkan.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Şu andaki başlangıçta edep
dışı ifadeler efendim Bu iddiaları ispatlamayan
namerttir, şerefsizdir. şeklinde bizim konuşmamızı
hedef alarak
BAŞKAN Şimdi, bir
saniye
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın milletvekilinden önce biz konuştuk.
Biraz önce de bizi itham edecek şekilde konuştu. 69uncu maddeye göre
söz istiyoruz, bu çok açık.
BAŞKAN Muhterem
itirazım yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Konuşmasını tamamlamamıştı efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Tamamlamamıştı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, bakın
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) - Altı dakika söz konuştu, beş dakika
söz verdiniz.
BAŞKAN Ben, bir
kelimemi tamamlayabilirsem ondan sonra anlaşacağız zaten.
Konuşma
vermeyeceğim. demiyorum, sadece söylediğim şey şu: Ondan
evvelki sözlerinde, evet bu itirazlar, yani sizin söylediğiniz sözler
söylendi ama o arada kavga çıktı, ben ara verdim, o kısmı
düştü.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Şu anda da, yine
BAŞKAN Şimdi
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, konuşma bitmedi.
BAŞKAN Şimdi,
bir saniye
Biz, ara verdik
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Ben
vereceğim söz ama ikinize birdendi, hayır
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sevgili Başkan, hepimizin vaktini çalıyorlar.
BAŞKAN Hepimizin
vakti, benim vaktim bedava mı?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Zaten vereceksin, ver.
BAŞKAN
Vereceğim de başka bir cümle kuracağım ona göre söz
vereceğim.
Dolayısıyla, son
sözü Alan da, veren de, söyleyen de, iftira atan da müfteridir. vesaire
demesine karşılık vereceğim Sayın Özgündüz size söz.
Yani, ona göre konuşmanıza dikkat edin.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İftira attıklarını kabul ediyorlar
mı Sayın Başkan, onun için mi söz veriyorsunuz?
BAŞKAN Bir
saniye
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, efendim, sataşma
nedeniyle elbette ki aynı oturumda söz talebinde bulunmak gerekir ancak
biraz önce oturum, arkadaşlarımız sataşma nedeniyle söz
isteme fırsatını elde edemeden, zorunlu olarak sizin
tarafınızdan kapatıldı.
BAŞKAN Evet,
biliyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Dolayısıyla Bir önceki oturumda
talep etmediniz, o nedenle o kısmı düştü. görüşünüze
katılmıyorum efendim.
BAŞKAN
Hayır, ben Talep etmediniz. demedim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, O, o bölümde kaldı...
BAŞKAN
Hayır, şimdiki
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul)
dolayısıyla o bölümdeki cümleler
nedeniyle size sataşmadan söz veremem. dediniz.
BAŞKAN - O
fasıldan dolayı dedim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, hayır
Bakın, normal bir
görüşme olup o oturum kapansaydı elbette ki talep edilmediği
için veremezdiniz ama siz kürsüdeki, buradaki olağanüstü bir gerginlik
nedeniyle kapatmak zorunda kaldınız. Dolayısıyla İç
Tüzükün o kuralını burada uygulayamazsınız.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) İç Tüzükte öyle bir şey yok!
BAŞKAN
Sayın Özgündüz, son cümlelerle ilgili söz veriyorum, buyurun.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Ben de efendim, benim de söz talebim var.
BAŞKAN
Sıraya girin. Amerikalılar şey diyor ya, hani, süpermarketlerde
next, next diye, hani, işte, biraz sonra.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Mersin Milletvekili Mehmet Zafer
Çağlayanın (9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması
Önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, susmak en
güzel cevap edebi olana. İyi de bari susun ya! Allahtan korkun, bari
susun! Yani, hırsızdan daha beteri arsız olmaktır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ya, böyle bir şey yoksa
kardeşim niye istifa ettin? Hırsızdan daha beteri arsız
olmaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, ayıp yani! Niye istifa ettin?
Hepsi kurmacaydı, hepsi düzmeceydi, hepsi komploydu, darbeydi, niye istifa
ettin? Niye görevden alındın? Bunu gel bir açıkla!(CHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ya, arkadaşlar Efendim, ben, yok 2 milyon 684 bin
dolarlık takı almışım da
Sen
almamışsın. Konuşmayı bir dinle. Rıza Sarraf
alıyor sana gönderiyor. Düğün kasetlerini inceleyin, düğün
kasetlerini
Bakın, Bakanın oğlu evleniyor, o gün, 12 Nisan
2013. Bakın, medyada var, takılara bakın, düğünde
takılanlara bakın. Bunları bir izleyin ondan sonra söyleyin.
Burada, değerli arkadaşlar, böyle, böyle, böyle
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Yalan söylüyorsun! Namertsin!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) - Efendim, yalan
Kardeşim ortada, getirirsin şeyi.
Saati gelin göstereyim. Herhâlde sabahki kahvaltıda gösterdi. Saatin
faturasını Yüce Divanda göstereceksin.
Suçlamalara
yanıt vermiyor, bizim dediklerimize
Efendim, soruşturma öyle oldu,
böyle oldu. Peki, Bank Asyadan
hesabına gelen, senin değil tabii ki
-söylemeyeyim ismini şimdi- yakınının 2 milyon 465
bin lira. Bunu da mı kuşlar getirdi, paralel yapı yaptı?
İhracatı
artır, ödül verelim. Ama kardeşim, ihracatı
artırırken çalma, komisyon alma yani 52 milyon dolar 28 kere de
rüşvet alacaksın Ben ihracatı artırdım. Cari
açığı da Rıza Sarraf kapattı, öyle mi! Vergi
rekortmenleri açıklandı, nerede Rıza Sarrafınız? (CHP
sıralarından alkışlar) Önüne yattığınız
Rıza Sarrafın adı niye yok bu listede? Sizin meşhur
iş adamlarınızın hiçbirinin adı yok,
suçladığınız, paralel yapı dediğiniz, bilmem,
odur, budur, kimin adamıdır, İsrailin, oranın,
buranın dediğiniz adamların hepsi vergi rekortmeni bu ülkede.
İşte namuslu olmak, şerefli olmak, onuruyla, alın teriyle
çalışarak vergi vermektir, buradan atıp tutmak değildir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulundan sonra size söz vereceğim.
Buyurunuz.
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Mersin Milletvekili
Mehmet Zafer Çağlayanın (9/3) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kadar çok sinirlenmeye gerek yok.
Bakın
değerli arkadaşlar, ben belgeyle konuştum, fezlekeyle
konuştum. Madem bu kadar kendinize güveniyor idiyseniz, neden seçimlerden
önce bu Genel Kurulda bunu konuşmadık? Neden konuşamadık?
Neden bu fezlekeyi dağıtamadınız? Neden Meclis
Başkanı bunu sakladı? Söyler misiniz? Sizlerden sakladı,
sizlerden, biz okuduk ama sizlerden saklandı bu kadar. Neden
arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın,
kendinize güveniyor iseniz burada çıkıp -böyle bağırıp
çağırmanın bir anlamı yok, hiç yok, bağırıp
çağırmakla bu işler olmaz- gelirsiniz, fezlekeleri
dağıtırsınız, herkes bunları okur, ne
yanlış, ne doğru, tartışırız. Sizler biliyor
musunuz ne olduğunu? Herkes biliyor
tabii ne olduğunu ama şunu ifade edeyim
EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Komisyonda göreceğiz.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Gerçekten ifade edeyim: Bu kadar çok da pişkinlik
olmaz ya! Pes! Gerçekten pes ya! Bu kadar çok iddia olacak
İnsan
saklanacak delik arar ya! Çıkmaz, en arkada oturur, sessiz kalır,
çıkmaz buraya gerçekten ya, hakikaten çıkmaz, aklanmak ister,
aklanmak. Nerede aklanılır? Bakın, sandık aklanma yeri
değil, aklanma yeri bağımsız, tarafsız, adil
yargılama yapan mahkemelerdir, onun güvencesini gelin beraber
sağlayalım.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) İşte komisyon kuruluyor.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Var mısınız? Var mısınız?
Adil yargılama sağlayacak mahkemeyi kuralım, var
mısınız? Neden kaçıyorsunuz? Neden kaçıyorsunuz
soruyorum.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Kim kaçıyor, komisyon kuruluyor ya.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Gelin, bağımsız mahkemede
yargılanın.
Son söz değerli
arkadaşlar: Rüşvet alan da veren de yolsuzluk yapan da
şerefsizdir, son söz. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önce
Sayın Çağlayana
Buyurunuz.
11.-
Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Çağlayan'ın, İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Mersin) Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri;
istifa ettik, Niye istifa ediyorsunuz?, istifa etmemiş olsaydık
Niye istifa etmiyordunuz? Allah aşkına, bir karar verin ne
yapacağınıza ya. (CHP sıralarından gürültüler)
Biz, sorumlulukla gittik
istifamızı verdik. Burada soruşturmanın en iyi, en
doğru şekilde yapılması için 17 Aralık günü sabah saat
07.30da Sayın Başbakan beni telefonla aradığı zaman,
ben telefonda kendisine Sayın Başbakanım, olayın ne
olduğunu bilmiyorum ama ben şu andan itibaren bakanlık
görevimden istifa ediyorum. Çünkü, benim, Hükûmetime, partime herhangi bir
zarar verme hakkım yoktur, soruşturma adil bir şekilde
yapılsın. dedim.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kaçtın sonra da.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Ben koltuğa yapışan bir adam değilim ve bundan
dolayı da eğer istifa etmeseydik, bugün gelip farklı
söyleyeceklerdi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, burada bu tür konuşmalarla, ahlak
dışı konuşmalarla bir yere gidemezsiniz, sokak
konuşmalarıyla bir yere gidemezsiniz. Birine namussuz demek için
önce senin namuslu, senin ahlaklı olman gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Yuh! Yuh! Yuh!
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Birine kalkıp herhangi bir şey söylemen için önce senin
edepli olman gerekir, ayıptır ayıp.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Düştüğün hâle bak.
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Burada namus terazisi mi var, namus kantarı mı var, neye
göre tartıyorsunuz, neye göre bunları söylüyoruz?
YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Yuh!
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Yuh sana olsun, kime yuh çekiyorsun? (MHP sıralarından
gürültüler)
YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Ben söylüyorum Zafer! Utan, utan!
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Yüz bin kere yuh sana olsun edepsiz adam!
Ve çıkmış
burada utanmadan cevap veriyorlar.
Siz, savunma hakkına
bile saygı göstermeyecek kadar hazımsız insanlarsınız,
değişik insanlarsınız. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Sizler
İstiklal Mahkemelerinde önce asıp sonra ifade alalım diyen bir
zihniyetin temsilcilerisiniz. Bunları size
yakıştırıyorum ben.
Saygıyla
selamlıyorum hepinizi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, yine, şüpheli, savunmasında
bize Edep dışı, ahlak dışı konuşmalar.
diyerek sataşmada bulunmuştur. Bu nedenle sataşmadan söz
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Biz
bunu sabaha kadar sürdürecek miyiz? Bir karar verin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) İyi de Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, bir şey demiyorum Sayın Özgündüz. Aynı
konuşmalar karşılıklı olarak devam edecek. Sürdürelim
diyorsanız benim için sakıncası yok da bir yerde keselim
yalnız bunu.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, sadece kısa bir söz, fazla
uzatmayacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Ben de istiyorum.
BAŞKAN Bir
sakıncası yok, başladık, hayhay. Ama bir yerde kesilmesi lazım
yani böyle olmaz ki.
Buyurun.
12.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Mersin Milletvekili Mehmet Zafer
Çağlayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Evet, bir yerde kesilmesi lazım.
Ya, arkadaşlar
Allah aşkına, şimdi, bakın, bu sadece bir destede, bir
postada Bakanın oğlunun evine giden para, İstanbuldan
çıkışından itibaren takip edilen
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Nereden biliyorsun onu, orada mıydın sen?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Dosyada var, dosyada.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Senin evine mi gidiyor, senin evine?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hani dosyaya ulaşamamıştınız.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Baz istasyonu aynı noktadan sinyal veriyor, konuşmalar
yapılıyor. Ya, Allah aşkına gidin yargılanın,
hesabını verin. Mahkeme kararıyla, teknik takip kararıyla
yapılan işler bunlar.
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) O senin evine mi gidiyor?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Saat, saat, meşhur saat, yine göstereyim, meşhur saat. Efendim,
gelsin göstereyim. Bunda eğer şeysen, kendin aldıysan tak koluna
kardeşim, övüne övüne taşı. Niye gizli saklı
yapıyorsun?
MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Mersin) Gel saati göstereyim sana.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bakın, böyle bir şey olmaz, böyle bağırarak
çağırarak olmaz. Gideceksin, hesap vereceksin, yargıya hesap
vereceksin, savunmayı orada yapacaksın. Dolayısıyla,
komisyon kurulacak, komisyonda ifade vereceksin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kuruldu ya komisyon.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Komisyon kuruldu, komisyon. Komisyonu kurduk, sen
farkında değilsin herhâlde. Sen dünyada yaşamıyorsun
herhâlde.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bağırıp çağırmasın, sakin olsun. Dolayısıyla, nedir bu suçluluk
telaşı yani? Komisyon kuruldu, gidecek oraya, ondan sonra da
inşallah Yüce Divana gidecek, orada savunmada bulunacak. Beraat etsin
gelsin, Alnım açık, başım dik. Böyle bir şey olur
mu? Böyle bir mantık olur mu? (AK PARTİ sıralarından Niye
mahkûm ediyorsun? sesi)
Değerli
arkadaşlar, mahkûm etmiyoruz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Mahkûm ediyorsun.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) İddialar var ve bu iddialar yüzünden, diyor ki:
Soruşturmanın selameti açısından istifa ettim. Çok güzel.
O zaman niye
De ki, kardeşim
Bak, Erdoğan Bayraktar ne güzel
Susuyorum kardeşim, ne yaparsanız yapın, ben millî iradeye
saygılıyım. Meclis aynı zamanda bakanları denetleyen
bir organdır. Dolayısıyla gereğini yapın.
Şimdi, burada
çıkacaksın, bağıracaksın, yok namustan, şereften,
edepten bahsedeceksin. Yani benim edebim elvermiyor bazı şeyleri
söylemeye, daha fazla sürdürmeye.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Var mı senin edebin? Edebin
var mı senin?
BAŞKAN
Meclis soruşturması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, yani bahse konu soruşturma
önergesine konu Sayın Bakan, bunun bir düzmece olduğunu ifade etti
ama Halkbankla ilgili Bakan Ali Babacan, Mehmet Şimşek, onlarla
ilgili bir iddia söz konusu değil. Dolayısıyla böyle bir
konunun, kendisiyle illiyet bağı olmayan bir bankayla ilgili bir
konuda böyle bir iddianın ileri sürülmesi doğru değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, burası komisyon
değil, komisyon kurmaya karar verildi, burada herkes komisyon gibi karar
veriyor.
BAŞKAN
Biliyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir de Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri bu
iddiaların doğru olduğunu ifade etti ve soruşturma
komisyonu da kuruldu zaten. Dolayısıyla düzmece idiyse niye kuruldu?
Demek ki inanıyor.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
soruşturma dosyasında yer alan bir şüphelinin sahte belgelerle
ihracat karşılığı Halk Bankasından çektiği
paralarla altın alıp İrana ihracat işlemlerinde kolaylık
sağlamak, İstanbul Havalimanına inen bir uçakta bulunan
altınla ilgili kaçakçılık eyleminin adli ve idari
soruşturmasını engellemek, ithalat ve ihracat işlemlerine
aracılık eden Halk Bankasının komisyon oranının
düşürülerek zararına yol açmak suretiyle yirmi sekiz defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa muhalefet, Türk Ceza Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen resmi
belgede sahtecilik ve 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez rüşvet
almak suçlarına uyduğu iddiasıyla Ekonomi Eski Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/3) (Devam)
BAŞKAN
Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi oylamaya
geçeceğiz.
Ekonomi eski
Bakanı Sayın Zafer Çağlayan hakkında Meclis
soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
Anayasanın
100üncü maddesi hükmü gereğince oylamayı gizli oylama şeklinde
yapacağız.
Gizli
oylamanın yöntemiyle ilgili daha önce açıklamada bulunmuştum,
aynı usulle oylama yapacağız.
Kâtip üyeler
yerlerini alsınlar.
Şimdi, gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Evet, oylama
işlemi bitmiştir.
Oy kupaları
kaldırılsın.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN (9/3)
esas numaralı Ekonomi eski Bakanı Sayın Mehmet Zafer
Çağlayan hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin gizli oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı |
: |
453 |
Kabul |
: |
174 |
Ret |
: |
274 |
Çekimser Boş |
: : |
4 1 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye İsmail Kaşdemir Çanakkale |
Meclis soruşturması açılması kabul
edilmemiştir.
Bu kısmın 3üncü sırasında yer alan,
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
soruşturma dosyasında yer alan bir şüphelinin bürokratik
işlerini takip etmek, bu kişinin babasına İtalyaya
giriş vizesi ve oturma izni alınması konusunda aracı olmak,
aynı kişi hakkında ulusal bir gazetede yayımlanması
planlanan yolsuzluklarla ilgili haberin yayımını durdurmak için
tavassutta bulunmak ve söz konusu kişinin yürüttüğü otel projesine
yardımcı olmak amacıyla bu kişiden üç defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak suçuna uyduğu iddiasıyla
Avrupa Birliği Eski Bakanı Sayın Egemen Bağış
hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin (9/4) esas numaralı Önergesinin görüşmelerine
başlıyoruz.
3.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
soruşturma dosyasında yer alan bir şüphelinin bürokratik
işlerini takip etmek, bu kişinin babasına İtalyaya
giriş vizesi ve oturma izni alınması konusunda aracı olmak,
aynı kişi hakkında ulusal bir gazetede yayımlanması
planlanan yolsuzluklarla ilgili haberin yayımını durdurmak için
tavassutta bulunmak ve söz konusu kişinin yürüttüğü otel projesine
yardımcı olmak amacıyla bu kişiden üç defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak suçuna uyduğu iddiasıyla
Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış hakkında
bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/4)
BAŞKAN Bu görüşmede sırasıyla
önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir
diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve en
son olarak da hakkında soruşturma açılması istenmiş
bulunan Avrupa Birliği eski Bakanı Sayın Egemen
Bağışa söz verilecektir.
Konuşma süreleri onar dakikadır. (Madde 108 ve
60)
Meclis soruşturması önergesi Genel Kurulun
8/4/2014 tarihli 73'üncü Birleşiminde okunmuş ve
bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu nedenle soruşturma
önergesini tekrar okutmuyorum.
Söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini
okuyorum: Önerge sahibi Sayın Ali Özgündüz, İstanbul;
şahıslar adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan,
İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Abdülkadir Emin Önen; hakkında soruşturma
açılması istenen Avrupa Birliği eski Bakanı Sayın
Egemen Bağış.
İlk söz,
önerge sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüze aittir.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle bu soruşturmaların bir arada
yapılıp yapılmayacağı konusuna değinmek
istiyorum. Siz, 4 bakan hakkında bir tek soruşturma önergesi
verdiniz, biz ayrı ayrı verdik. Niçin? Çünkü bu, şu anda
Meclisin yaptığı işlem aslında bir ceza muhakemesi
işlemidir yani soruşturma komisyonu cumhuriyet savcısı gibi
delilleri toplayacak, dolayısıyla ifadeleri alacak, efendim bu
kişilerin suçlu olup olmadıkları hakkında bir kanaat bildirecek,
rapor hazırlayacak ve buraya sunacak. Dolayısıyla, ceza usulüne
göre yapılan bu soruşturmanın bir arada yürümesi için
bağlantı olması lazım yani Ceza Muhakemesi Kanununun
8inci maddesinde tarif edilen bağlantı kavramının
olması lazım. Bağlantı kavramını nasıl tarif
ediyor Ceza Muhakemesi Kanunu? Bir kişi birden fazla suçtan sanık
olur veya bir suçtan her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık
bulunursa bağlantı varsayılır. Şimdi, burada birden
fazla sanık var. Evet, yani şüpheli, daha doğrusu hakkında
soruşturma açılması istenen bakan var fakat bunlar
arasında, eylemler arasında aslında bağlantı yok. Yani
Erdoğan Bayraktarın, efendim, usulsüz olarak özel imtiyazlı
imar planı hazırlayıp vermesiyle, işte Zafer
Çağlayanın usulsüz ihracat işlemlerinden menfaat temin etmesi
ya da Egemen Bağışın, başka bir, işte bu iş
adamı, meşhur, Bakanlara mama vermek lazım, beslemek
lazım. diyen iş adamı hakkında çıkacak medyadaki bir
haberi engellemek için çıkar sağlaması ya da İçişleri
eski Bakanının bu kişiye koruma vermesi ya da -istisnai
vatandaşlık- İran vatandaşlarının Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığına geçirilerek çıkar
sağlaması eylemleri aslında irtibatlı değil. Dolayısıyla,
tek soruşturma olmaması lazım, ayrı ayrı
soruşturma
Bu aynı zamanda bu kişilerin savunma
hakkını kullanmaları açısından da yerinde
olacaktır. Onun için biz diyoruz ki bunların ayrı ayrı
görüşülmesi lazım. Ancak az önce yapılan oylamada ne yazık
ki Zafer Çağlayan hakkında verdiğimiz önergeyi reddettiniz fakat
bu, aslında iyilik değil, onu söyleyeyim. Dediğim gibi, teknik
olarak bu kişilerin farklı soruşturma komisyonlarında kendi
eylemleriyle ilgili savunma yapmaları, dolayısıyla delillerin
toplanması, daha rafine ortamda bir işlem yapılması daha
samimi olacaktı.
Şimdi gelelim
bu Egemen Bağışa. Bu Egemen Bağış, Allahın
kelamıyla dalga geçen
Şimdi, diyor ki savunmasında: Efendim,
benim, işte, on beş yıllık arkadaşım, yirmi
yıllık arkadaşım. falan. O arkadaşım
dediği zaten bundan dolayı özür diledi, dolayısıyla kabul
ediyor. Yani bu Egemen Bağışı, tabii, Allah
bağışlar mı, bağışlamaz mı o
Allahın bileceği iş. Efendim, Bakara Suresi, yani dalga
geçtiği, Allahın ayetinde zaten diyor: Bunlar müminleri aldatmaya
çalışırlar oysa sadece kendilerini aldatırlar. Kalplerinde
münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık var. İman edenlerle
karşılaştıkları zaman inandık derler fakat
şeytanlarıyla, münafık dostlarıyla yalnız
kaldıkları zaman şüphesiz biz sizinleyiz derler, gerçekte
Allah onlarla alay eder.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sizi tarif ediyor, sizi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bu, Allahın hikmeti, Allah biliyor. Dolayısıyla,
Allahın işine karışmayız ama biz bu adamı bu
millet adına, Türk milleti adına -bu yüce Meclis affetmeyecektir, bağışlamayacaktır-
hak ettiği yere, Yüce Divana göndereceğiz. Dolayısıyla,
oraya gitsin, hesabını versin.
Efendim, bu
çikolata kutuları, çikolata kutusunda gelen paralar, dolarlar niye geldi,
nasıl geldi? Hizmetçisi, işte biliyorsunuz, Evde değil,
Marinaya teslim et. diyor. -Daha önce de söyledim- Marina gelecek sana ne
teslim edildi, bu çikolata kutusunda ne vardı? Yine, Avrupa Birliği
İstanbul Ofisine, Rıza Sarrafın adamına
aldırdığı Vakkodan 52 beden takım elbise, kravat ve
yanında bir paket, 500 bin dolar.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kaç bedendi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bu 500 bin dolar bir kutuda, ayakkabı kutusunda özel olarak
hazırlanmış. Tabii, bu bir poşete konmuş Sayın
Ağbaba. Giderken zorlanmış, Rıza Sarraf odaya götürüyor,
zorlanıyor. Hatta diyor ki: Ya korktum, bu poşet
dağılacak, makama paralar saçılacak, rezil olacağız. O
yüzden de çıkarken dedim ki Beyefendi, bunu kendiniz
taşıyın, korumaya falan vermeyin, böyle bir tehlike var. Ondan
sonra çıkıp adamını arıyor, diyor ki: Ya çok
ağırdı, dolar mıydı, euro muydu? Yok, dolardı.
diyor. Oh, rahatladım. diyor. Çünkü 500 bin euro olsa farklı bir
kur. Dolayısıyla, bayramda 500 bin dolar harçlık gönderiliyor,
efendim, teslim ediliyor; daha sonra işte vize konusunda yine bir 500 bin
dolar; yine bir haberle ilgili bir 500 bin dolar gönderiliyor; 1,5 milyon
dolar. Aslında bu, kümülatifte bir anlam ifade etmiyor. Ufakçı. Yani
Google Müslümanlığı yapan, işte benim tabirimle çakma
Müslüman, işte oradan Allahın ayetlerini sabah sabah salladığını
söyleyen bir adam. İşte böyle olur, yani Allah böyle adamı rezil
rüsva eder işte, böyle ayağına dolaştırır.
Allahın sopası olmaz. Tabii, Allah nasıl sopasını
gösterir? İşte böyle gösterir, ayağına dolaştırır,
ömrünün sonuna kadar rezil rüsva bir hâlde yaşarsın.
Değdi mi yani
1,5 milyon dolara? 1,5 milyon dolara değdi mi hakikaten? Türkiye
Cumhuriyetinin bakanısın, ya Allahtan kork. Takım elbise 52
Ya kaç paradır Vakko takım elbise? Git en iyisini al, ne olacak?
Devletin bütün imkânları emrinde, arabalar, araç gereç, telefonlar,
sekreterler, maaş, para. Daha ne istiyorsun yani? Ne istiyorsun? Yani
kendini böyle satmaya 500 bin dolara, bu kadar ucuzculuk olur mu?
Yakışıyor mu Türkiye Cumhuriyeti bir bakanına?
Yakışmıyor. Dolayısıyla sizin de bu adama sahip
çıkmayacağınıza inanıyorum.
Nitekim
kendi önergenizde zaten kabul ettiniz ama dediğim gibi, bence bizim
verdiğimiz bu önergeyi özellikle ayrı olarak kabul edin çünkü bunun
eylemi başka bir şey, yani diğerleriyle
karıştırmayın. Dolayısıyla ayrı ayrı
herkes hak ettiğini alsın.
Şimdi,
efendim, işte millet görüyor falan filan. Yok, işte düne kadar
milletin değerleriyle oynayanlar, bizim imanımızla falan filan
Geçin bunları arkadaşlar. Yani, şimdi, seçim meçim, sandık,
bu iş bitmez. Sandık yolsuzluğu kapatmaz.
Geçen
gün bir arkadaşım, bir avukat arkadaşım diyor ki: Bu neye
benzer biliyor musunuz? Öğrenci sınıfın
başarılı bir öğrencisi, parlak bir öğrenci ama
arkadaşlarının çantasından para çalıyor. Hemen
velisini çağırıyor. Veli gelir gelmez müdüre diyor ki:
Hayır, benim oğlum başarılı. Böyle bir şey
olur mu, böyle bir mantık olur mu? Ya da bu mantıkla giderseniz
İtalyanın eski başbakanı Berlusconi ne oldu? Seçimden
çıktı ama bir suçtan dolayı yargılanıyordu, ona
rağmen seçimden çıktı. Ama bir cinsel tacizden dolayı
mahkûm edildi ve dolayısıyla milletvekilliği düştü.
Yine
bu mantıkla giderseniz, bir terör örgütü yöneticisi yarın aday oldu,
hasbelkader seçildi. Ya suçları örtüldü mü? Böyle bir şey olmaz
arkadaşlar.
Yargı,
egemenlik hakkını kullanan en önemli unsurlardan bir tanesidir. Yani
bizim parlamenter rejime göre, yasama, bu yüce Meclis yasa yapacak ve yürütmeyi
denetleyecek. Çünkü yürütmeye görev veriyor yürütme yetki ve görevi der
Anayasa, yürütmeyi denetleyecek. Sorun olduğu zaman da -şimdi
olduğu gibi- birileri hakkında yolsuzluk, hırsızlık
iddiaları olduğu zaman da gereği yapılacak. Millet
adına yargılama yetkisi olan yargıya gönderecek. Orası da
egemenliğin en önemli unsuru olan cezalandırma yetkisini kullanarak
Türk milleti adına, yani egemenlik hakkını kullanarak gereken
kararı verecektir.
Efendim,
olumlu olumsuz
Yargı kararına saygı duyacağız. Yani
beğendiğiniz zaman birilerini kahraman ilan edip, ondan sonra
beğenmediğiniz, aleyhinize karar çıktığı zaman da
hain ilan etmek, dolayısıyla ben bu karara saygı duymuyorum
falan filan demek, bu bir demokratik anlayış değildir. Hukuk
devletine saygıyla bağdaşmaz, efendim parlamenter rejimle
bağdaşmaz.
Dolayısıyla,
ben diyorum ki: Özellikle bu Bağış, soyadı
Bağış olan ancak bizim açımızdan
bağışlanmayacak bu kişiyi, hak ettiği şekilde
şeye gönderelim.
Efendim,
soruşturma komisyonu elbette ki açılacak. Özellikle orada görev alan
arkadaşların vicdanına sesleniyorum: Delilleri iyi
toplayın, bu kişiyi yargıya gönderin. Rüşvet mi olur, nüfuz
suistimali mi olur, efendim, görevi miydi, değil miydi, görevi kötüye
kullanmak mıdır, bunu takdir edecek biz değiliz. Bizim
görevimiz, sadece yeterli şüphe, emare olan bir kişi hakkında
oraya, yetkili merciye sevk etmektir; oraya gitsin, gereğini yapsın.
Mahzuni Şerif,
rahmetli, yıllar önce aslında bugünleri görür gibi ne güzel
demiş:
Yuh, yuh
soyanlara,
Soyup kaçıp
doyanlara,
İnsanlara
kıyanlara,
Yuh nefsine
uyanlara.
Evet, yani hâlen
insana kıyılıyor, hâlen Gezide insanlara
kıyıldı, hâlen bu topraklarda, efendim, yolsuzluk,
hırsızlık yapılıyor diyorum ve yuh olsun onlara
diyorum. Siz de böyle deyin, siz de böyle deyin:
Yuh, yuh
soyanlara,
Soyup kaçıp
doyanlara,
İnsanlara
kıyanlara,
Yuh nefsine
uyanlara. deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel bir
haber aldık. Şemdinlide bir askerî aracımız
devrilmiş, 3 tane Mehmetçikimiz şehit olmuş, 8 tane Mehmetçik
de yaralı. Şehit olanlara Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum,
yaralı olanlara acil şifa diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun.
Avrupa Birliği
eski Bakanı Egemen Bağış hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergeyle ilgili
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önergeleri
Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi hazırladı.
İki partinin de aslında amacı aynı, gerçeklerin ortaya
çıkması. İki parti de farklı düşünmüyor. Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşlara sormak istiyorum: Yani başka gün
yok muydu arkadaşlar? Bunu, salı, çarşamba, perşembe
günlerinden birisinde yapsaydık da millet bunları izleseydi ne
olurdu, ne fark ederdi? Yani yok İnternetten izliyor., yok Halk TVden
izliyor. Böyle kaçarak, göçerek anlamı yok. Bu bir suçluluk psikolojisi.
Burada bu suçluluk psikolojisini hissetmemesi gereken arkadaşlara da günah
ediyorsunuz, hiç bu işlerde zerre alakası olmayan insanlara da günah
ediyorsunuz bence. Bu şekilde de aklayamazsınız bakanları
veya bu şekilde de bu yolsuzlukların üstünü örtemezsiniz. Her zaman
yaptığınız gibi, konuşulanları halkımızdan
kaçırarak
Beş ay önce, 17 Aralıkta ne olmuştu
hatırlıyor musunuz? Bazı bakan çocuklarının evinden
kasalar, paralar
Yani ben samimi söylüyorum, gerçekten utanıyorum. Bu
insanlar bizim çeşitli vesilelerle hukukumuz olan insanlar; bu mesele bu
insanlara yakışmadı, gerçekten yakışmadı. Dünya
malına bu kadar tamah edip nefislerine bu kadar kurban olmak bu insanlara
da yakışmadı, Türk milletine hele reva görülmemeliydi; çok
güvendi bu insanlar sizlere, hep oy verdiler.
Devletin bankacısının evinden
ayakkabı kutusunda dolarlar çıkıyor. Neymiş? Ben bununla
okul yapacağım, imam-hatip yapacağım, üniversite
yapacağım. Yahu, kalıbından utan be arkadaş ya!
CELAL DİNÇER (İstanbul) Külahıma anlat
onu!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Buna çocuk inanır mı?
Buna biz inanır mıyız? Böyle bir şey olur mu? O paralar
bağış parası falan değil, yani
bağışı bilmiyor bu arkadaşlar. Sizin bildiğiniz
bir tek bağış var, o da Egemen Bağış; bu 4
bakanın arasında o da var biliyorsunuz. Hani
-hatırlayanınız vardır ama ben bir daha
hatırlatayım- Kutlu Doğum Haftasında Londra Hilton Otelin
mini barından içtiği içkilerin faturasını devlete ödeten
bir bakan bu.
Bakın, bu, diğer bakanlarla alakalı -bugün
sesim kısıldı benim- suçludur, rüşvet
almıştır, vermiştir, yolsuzluk yapmıştır;
ben bilemiyorum, kimseyi ön yargıyla yargılamak istemiyorum, akçeli
konular çok farklı şeyler ama bu Bakanla alakalı bir şey
söyleyeceğim: Diniyle, diyanetiyle, kitabıyla bir millete bu kadar
hakaret eden adamın burada işi olmamalı arkadaş. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar) Size yemin ediyorum -hepimizin
tanıdığı ateist insanlar var- ateist insanlar bunu yapmaz,
bu işin makarası Bakarası da olmaz, bu iş ciddi bir
iş. İnsanların inancıyla bu kadar dalga geçen,
insanların inancını bu kadar yerlere seren bir adamın buralarda
olmaması lazım, buraya gelip konuşmaya cesaret bulamaması
lazım -bırakın para işlerini- buna müsaade etmememiz
lazım, çocuklarımıza bunun hesabını veremeyiz. Biz
inançlı çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz,
inançlı nesiller yetiştirmeye çalışıyoruz.
Savunduğumuz adamın Kuranın ayetleriyle dalga geçen bir adam olmaması
lazım bu şartlarda.
Ne diyor? Oğlum, ben her cuma bir tane ayet
sallıyorum. diyor. Kitapçık yok lan, Googlea gir, Kuranda
-atıyorum- kardeşlik mesela, Kuranda nankörlük, Kuranda bilmem
ne, search yap, hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane, salla
gitsin. Ya, bu mudur arkadaşlar ya? Ben utanıyorum, samimi
söylüyorum utanıyorum. Bunun bu Mecliste konuşuluyor olması bile
çok üzüntü verici. Bu iş soruşturma, araştırma meselesi
değil, bu bir ahlaksızlık boyutudur. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Soruşturma olsa ne olur,
mahkemeye gitse ne olur, aklansa ne olur, bu nedir arkadaş? Ben bir
şey söyleyeceğim size: Bu vatandaş Bakaraya makara demek
yerine Sayın Başbakanla dalga geçseydi şu koltuklarda
aramızda oturma şansı var mıydı?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Otuz saniye durabilir miydi, otuz saniye?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Yüce Kitap Kuran-ı Kerimle dalga geçene sessiz kalıp
bir zahiri mevcudiyete laf edildiğinde ayağa kalkmak
münafıklıktır. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
İşin para
kısmına geleceğim. Kendisinin gönlü çok zengin. Hazırlanan
iddianameye göre en az rüşveti de o almış. Biraz evvel
Sayın Ali Özgündüz bir laf söyledi: Ufakçı. Günah ya, 1,5 milyon
dolar arkadaş. Gerçekten çok önemli bir para, doğru da bir ülkenin
bakanının böyle bir paraya tamah etmemesi lazım. Bunların
hepsi kumpas, paralel, vesaire. Ya, arkadaş, aynı Hükûmette Maliye
Bakanı var, Mehmet Şimşek; bankaların bağlı
olduğu Ali Babacan var; hiç yıldızımız
barışmasa da Başbakan Yardımcısı var, eğer
paralel maralel bir şey yapacaksa Bülent Arınça yapsın. Niye
yapmadı? Savunma Bakanına yapsın. Ya, gözünüzü seveyim ya, bu
işler bu kadar ucuz, üstü kapatılacak işler değil veya
sadece ona buna laf atarak, onu bunu susturarak olmaz, üzüntü verici bir
iş bu. Ne yapmış? Otelin işlerini
kolaylaştırmış, vize almış. Sayın
Bakanım, Allah aşkına size soruyorum: Hiç kimse size vize için
müracaat etti mi?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sivastan kim gelirse gelsin hepsine elimden
geldiğince yardım etmeye çalışırım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Sayın Bakanım, bakın, seçim bölgenizden gelen
birisinden bahsediyorsunuz. Bu vize işi parayla pulla yapılacak
iş değildir, istirham ediyorum ya. Yani bu hakikaten çok basit
yapılacak bir iştir, eğer yardım edilecekse bile. Bu konuda
ayağa düşmek denir buna, ağaya düşmek. Bir hükûmetin
bakanı ayağa düşmemeli. Bu kadar rezil rüsva etmemeli o
makamı. Bu makamda onlar gelip geçici ama bu devlet kalıcı.
Hatırlıyor musunuz bir Avrupa Birliği bütçesinde ben kendisine
bir şey söylemiştim, bugünleri görür gibi: Siz oraya
yakışmıyorsunuz Sayın Bakan, istifa edin. Oraya Türk ve
Müslüman birisi gelsin. dedim. Kendisi çok sinirlendi. Bakara makara derken
benim o sözlerimi doğruladı.
Resmî dinlemelere
takılıyor, Abdullah Happaniye diyor ki: Çikolata paketlerinde 500
bin liranı Sadık adlı birine gönder, Sadık adlı
biriyle Ege kod adlı birisine gönder. Ege kod kim ağabey? diyor.
Egemen Bağış kardeşim, ona götüreceksin, Marinaya
bıraksın. diyor. Kim Marina? Bizim hizmetçi Marinaya
bıraksın. Sonra, İstinye taraflarında Ege ve kısa
kodladığı şahsa bir 500 bin talimatı daha gönderiyor.
500, 500 gönderiyor, 1,5 milyon dolara tamamlıyor, çikolata
kutularında paralar. Yani bunlar burada konuşulmalı mı?
Şimdi, Sayın Bakan, çıkıp Ben çikolata kutusunda para
almadım. demek bir adama zül gelir. Sayın Mustafa Elitaş, böyle
bir lafı söyleyebilir misin? Rica ediyorum ya, zül gelir sana ya. Kalbine
inme iner, ben inanıyorum, yemin ediyorum. Bunu reddetmek bile adamın
kalbine inme indirir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bilemezsin, bilemezsin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Ben inanıyorum, Mustafa Elitaşa bu konuda
inanırım. Ben bilmem sizi, ben inanıyorum.
Efendim, Patron
Ankaraya çağırdı beni: Sen işte bizim Marinaya götür,
oraya ver, ben oradan alacağım. Arkadaşlar, bu İranlı
şarlatan var ya -bir daha söylüyorum, beni de mahkemeye versin,
inşallah karşı karşıya da geliriz orada- kabineyi
doyurmuş ya, bazı bakanları.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Eş başkan, eş başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Yani sadece bakanlar iyi; bakan çocuklarını,
akrabalarını, bürokratların yedi sülalesini jetiyle umreye
taşımış. Ya umreye gitmek dediğin 1.000 euroluk bir
iş ya, Eman Tura ver 1.000 euroyu git ya. Niye bu adamın altına
yatıyorsun ya? Önüne yatıyorsun, arkasına yatıyorsun?
Yakışır mı yani 65 yaşında adam. Olur mu böyle
bir şey ya? Çok utanıyorum ve üzülüyorum, yemin ediyorum
utanıyor ve üzülüyorum. Sizin de utanmanız gerekir diye
düşünüyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Biz sizden utanıyoruz, siz konuşuyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Kabinede, parayla ilgili bakanların bundan sonraki görev
yerlerinin sağlam olmadığını düşünüyorum.
Rıza Sarraf
cezaevinden çıktı, en iyi bakanlığı o yapar! Sizi
bakanlıktan alabilir Sayın Başbakan, yeriniz tehlikede! Her
türlü işe Evet. diyen bir bakan var. Rıza Sarrafı
dışarıdan bakan olarak ayarlayabilir, adam paradan iyi
anlıyor ya! Bütçe açığının yüzde 15ini ben
yaptım. diyor. Bir de Türk Bayrağının önünde
çıkartıyorsunuz onu. Ayıp değil mi ya, yazık
değil mi bu millete?
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Çok yazık!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Böyle bir şarlatanı, Türk Bayrağının
önünde, parasını verdiğiniz bir televizyonun önüne
çıkartıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Havuz medyası ya, yandaş medya!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) İnsanlar yiyecek ekmek bulamıyor. Bu şarlatan bizim
muhteremlerle milyon dolarlarla beş taş oynuyor. Ve bunların
hepsi Başbakanın bilgisi dâhilinde yapılmış.
Bakın en acı olan da bu, insan içine bunu sindiremiyor. Sayın
Başbakan da diyor ki: Bu çok hayırsever bir adamdır. Bu bir
şarlatandır, hayırsever değildir. Devleti soyan, devleti
soyanlarla iş birliği yapan bir şarlatandır.
Hayırsever insanlar farklıdır. Rahmetli Sabri Ülker hayırsever
adamdı, rahmetli Aydın Bolak hayırsever adamdı, rahmetli
Yusuf Türel hayırsever adamdı. Eğer bu hayırseverse onlar
kim peki, onu söyler misiniz bana?
Bu paraları
-bakın, ben size bir şey söyleyeyim- bu rüşvetle ilgili dönen
paraları hesap ediyorum, 840 lira olan asgari ücretten 160 bin
kişinin maaşı ödeniyor. Yazıklar olsun!
Hepinize
hayırlı günler. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İzmir
Milletvekili Sayın Aytun Çıray, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
17 Aralık 2013
tarihi eşi benzeri görülmemiş bir yolsuzluklar zincirinin
başlangıç tarihidir. 17 Aralık 2013 tarihi, aynı zamanda,
ikiyüzlülük doktorası yapmış bir zihniyetin
başlattığı büyük bir algı
yapılandırmasının da başladığı bir
tarihtir. Büyük yolsuzluklar ortaya çıkmıştır ama bu
sürpriz değildir. Bunlar çıkmasaydı acaba gemilerin nereden
geldiğini zannediyordunuz? Bunlar çıkmasaydı bu hayat
tarzı, bu villalar nasıl değişebilirdi?
Dolayısıyla, bu yolsuzlukların çıkması esasen malumun
ilamından ibarettir. Bir yıllık yasal takip süresine dayanan
soruşturmanın dokümanları AKP iktidarının 4
bakanın çok ciddi yolsuzluklara bulaştığını
ortaya koymuştur. Ama, daha acı bir şeyi ortaya koymuştur,
Sayın Başbakanın ve bakanlarının tapelerine
baktığınızda, evlatlarına kıyıp bu
işlere bulaştıran kötü babalar olduğu ortaya
çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlar, şapkadan tavşan çıkarmayı her daim
başaran bu iktidar, Rıza Sarrafı hapisten çıkarmayı
başarmıştır. Yani, Balyoz ve Ergenekon davası
sanıklarının asla mazhar olamadıkları tutuksuz
yargılanma hakkına Rıza mazhar olmuştur. Yasal takiple elde
edilen ses ve görüntü kayıtlarına göre Egemen Bağışa
1,5 milyon dolar rüşvet verdiği iddia edilen Rızadan söz
ediyorum. Şimdi diyeceksiniz ki: Yargılamanın sonucunu
bekleyin. E, biz de tam olarak onu söylüyoruz zaten. Ancak, şu ana kadar
şahit olduğumuz gelişmeler bu ihtimalin çok düşük
olduğunu ortaya koymaktadır çünkü işin nereye
varacağını gören yürütmenin başı
sağlıklı bir yargı sürecine izin vermemektedir. Bu yüzden,
operasyondan sonra derhâl bu operasyonu yapan savcılar ve polisler
hakkında operasyon başlatmıştır, tarihin en büyük
memur sürgünlerinden birisi gerçekleşmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bu süreç yaşanırken, aynı zamanda tarihte
eşi benzeri görülmemiş bir gerçekleri ters yüz etme kampanyasına
şahit olduk. Algı yapılandırması için uzun süre
ortağı oldukları cemaati hain, casus, paralel devlet
oluşumu ilan ettiler. Bir de krizden fırsat çıkardılar,
kendi paralel devletlerini inşa etmeye başladılar. Şimdi
ben buradan iddia ediyorum, Sayın Kemal Kılıçdaroğluna
yapılan saldırıyı azmettirenler de, şüpheli
sıfatıyla Sayın Kemal Kılıçdaroğlunu davet
edenler de bu yeni paralel devletin elemanlarıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
dostlarım, yolsuzluk batağındaki bakanlardan en
çarpıcı örneği belki de Egemen Bağıştır.
Bağış, o zatın başlangıçtan beri
tercümanlığını yaptığı için, eminim, çok
özel sırlarının da çantacılığını
yapmaktadır. Ayrıca yürütmenin başına olan
yakınlığında, doğrusu Bağışın
çarpıcı ikiyüzlü siyasetini de inkâr etmemek lazım.
Hatırlayın
lütfen, Bağış 16 Kasım 2010da Fener Patrikhanesine
bağlı ABD-Avrupa Ortodoks kiliseleri tarafından Dinî Özgürlükler
Ödülünü almak için Atinaya gitmişti ama Atinada kalmamış o
gece Brüksele dönmüştü. Dönmesinin gerekçesini ise şöyle
açıklamıştı: Atinaya Yunanlılar cami
yaptırmadığı için, orada bayram namazını
kılamayacağım için Brüksele döndüm. demişti. Ne kadar
derin bir iman sahibi değil mi! İşte bu derin iman sahibi
yaptığı bir telefon konuşmasında her cuma bir ayet
salladığını söylüyor: Googlea bakıyorum, ayeti
sallıyorum, çakıyorum ayeti. diyor. Müşrikler gibi
Allahın ayetleriyle dalga geçiyor. Bu Bakara iyi makara. diyor.
Hanımlar, beyler; bu, riyakârlıkta ve küfürde dip noktadır. Bu
dip noktayı kurtaranlar ortak olur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli üyeler,
şimdi işin bir başka yönüne bakalım. Biz daima hukukun
üstünlüğünü savunduk, geliyoruz. Bu yüzden yasal olmayan
kayıtları şüphesiz mahremiyetimize tecavüz kabul ediyoruz. Ancak
bunlar, bu kayıtlar bizim özel gayretlerimizle ortaya çıkmadı.
Biz bu tapelere maruz kaldık, biz bu rezilliklere maruz kaldık.
Sonuçta bu tapeler bir realiteyi ortaya koydu. Peki, bu rezil gerçeklik karşısında
yürütmenin başı ne yaptı? Kadrolu profesyonel politik
senaristlerine bir senaryo üretmeleri için talimat verdi. Öyle bir senaryo ki
sadece yolsuzlukları örtbas etmekle kalmayacak, aynı zamanda AKPnin
kârlı çıkmasını sağlayacak bir senaryo. Profesyonellerin
senaryosu hem basit hem de Başbakanın riyakâr karakterine uygun bir
senaryoydu. Senaryo basitti: İnkâr et ve suçla. Bunu otuz kanaldan, yedi
gün aralıksız, yirmi dört saat yap. Algı
yapılandırması işte bu kadar basit, bu kadar
yarayışlıydı. Oldu mu böylece yolsuzluk soruşturmaları
darbe, yargı darbesi; İnternete düşen tapeler montaj ve
dublaj? Doğrusu Egemen Bağış da patronunun bu stratejisine
uyum sorunu yaşamadı. Derhal tweetten cuma namazına
gittiği camilerin resimlerini atmaya başladı.
Değerli
vekiller, sakın bu iş tuttu, o zat ve suç ortakları kurtuldu
diye kimse ümitsizliğe kapılmasın çünkü bu kadar yoğun bir
propaganda kısa vadede etkili olmuş olabilir ama
Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu senaryo çalışmayacak.
Geçmişte AKPye oy veren ve bugün vermeyen 2,5 milyon vatandaşımız
nasıl bu senaryoyu fark ettiyse, bundan sonra bir suç örgütünün Türkiyeyi
yönettiğini geri kalan seçmenlerimiz ve vatandaşlarımız da
fark edecektir. Ayrıca, Türk insanı dünyanın kendisine ve
ülkesine bakışına önem verir. Bu kadar itibarsız bir zatın
Türkiyeyi dışarıda taşıyamayacağını
çok iyi bilir. Örneğin, Freedom Houseın Türkiyeyi basın
özgürlüğünde özgür olmayan ülkeler kategorisine indirmesi; ikincisi,
Amerikanın en önemli adli bilişim kurumu olan Arsenalin Ergenekon
ve Balyoz davalarını sofistike dijital sahtecilik olarak ilan
etmesi Türk insanının asıl darbecilerin kimler olduğunu
görmesine yaramaktadır. Asıl darbecilerin doymak bilmez
iştahı ve para hırsı, o zat ve suç ortakları
olduğunu bu millet teşhis edecektir. Egemen Bağış gibi
bizi Avrupa Birliğine yaklaştırmaktan ziyade
uzaklaştıran çapsız bakanlardan Türkiye kurtulacaktır.
Değerli
arkadaşlar, şimdi size yolsuzluklardan daha vahim bir konudan, bir
başka yönden bahsetmek istiyorum ve Türkiye kamuoyunu bu soruları
tartışmaya ve düşünmeye davet ediyorum. Bütün bu tapeleri
servis edenler o zat ve Hükûmeti hakkında acaba başka hangi bilgilere
sahipler? O zat Sadece ben değil, Cumhurbaşkanı, Anayasa
Mahkemesi Başkanı, devletin tamamı dinlenmiş.
dediğine göre, millî varlığımızı, şantaj
altında olan bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan, bir
Genelkurmay Başkanı ve Hükûmetten daha fazla ne tehdit edebilir?
Kıbrıs eski Cumhurbaşkanı ve Dışişleri
konutunun dinlenmesiyle ilgili tapeler gösteriyor ki, bu beceriksizlikler
yüzünden devlet sırrı diye bir şey kalmamış. Peki, hiç
merak etmiyor musunuz değerli arkadaşlar, bu devlet sırları
şimdi kimin ellerinde?
Değerli millet size
büyük imkânlar verdi, 700 bin kişilik orduyu emrinize verdi, 400 bin
kişilik polis teşkilatını emrinize verdi, MİTi emrinize
verdi, devleti emrinize verdi ama kendinizi koruyamadınız, kendinizin
dinlenmesini engelleyemediniz. Kendisini koruyamayan bu milletin hanesini
koruyamaz, evladını koruyamaz, çoluğunu koruyamaz, çocuğunu
koruyamaz, âcizdir. Âcizlere ise ne Başbakanlık ne de
Cumhurbaşkanlığı teslim edilemez.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına son söz Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdülkadir Emin
Önene aittir.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
A. EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerine şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, 17 ve 25 Aralık senaryolarıyla
karanlık bir sürecin içine çekilmek istenmiş ve başta 4
bakanımız olmak üzere birçok AK PARTİli haklarında medyada
yapılan yanlı yayınlar ve sosyal medya üzerinden yayılan
dedikodularla, yasa dışı yollarla elde edilen dinleme
kayıtlarıyla yargısız infaza
uğratılmışlardır. 4 bakan hakkında iddia edilen
eylem ve fiillerin ortaya çıkış zamanı ise manidardır.
Nitekim, 30 Mart seçimlerinden önce ana muhalefet partisi de Anayasanın
98inci maddesinde belirtilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve
denetim yollarını hiçe sayarak gizlilik çerçevesinde yürütülen ve
henüz soruşturma aşamasında olan konularda yargısız
infaza ortak olmuş ve 4 bakan hakkında ispatlanmamış eylem
ve fiilleri seçim malzemesi olarak kullanmıştır. Muhalefet,
yerel seçimler öncesi, doğruluğu kanıtlanmamış, ne
olduğu belli olmayan iddialarla AK PARTİyi yıpratma amaçlı
kişilik suikastı yapmayı tercih etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİnin kurulduğu 2001 yılı
Ağustos ayından bu yana geçen on üç yılda 3 genel seçim, 3 yerel
seçim, 2 halk oylaması olmak üzere aziz milletimiz tam 8 defa
sandığa gitmiştir. Son olarak halkımız 30 Mart yerel
seçimlerinde Türkiye'nin rotasını, tercihini, istikametini ve
istiklalini belirlemiştir. Bugüne kadar yapılan her seçimde kazanan
millî irade oldu. Son olarak yapılan 30 Mart yerel seçimlerinde seçmen
apaçık AK PARTİnin yön verdiği yeni Türkiye dedi. Kazanan
demokrasi oldu. Vesayeti savunanlar bu defa da hezimete uğradı, bu
defa da sandığa gömüldü. Aziz milletimiz iftiraya değil,
istikrara oy verdi.
30 Mart yerel
seçimleri öncesinde ülkemizde yaşananları lütfen kısaca bir
hatırlayın. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine, Sayın
Başbakanımıza, bakanlarımıza, çalışma
arkadaşlarımıza, hatta ailelerimize varıncaya kadar, son
derece ahlak dışı saldırılar yapıldı. Millî
irade hedef alındı, hukuk çiğnendi, demokrasi devre
dışı bırakılmak istendi; hatta ve hatta, ülke içinde
bazı ihanet şebekeleri ve ülke dışında bunlara
lojistik destek sağlayan bazı örgütler tarafından ülkemizin
geleceği, birliği, kardeşliği hedef alındı. Seçim
öncesi manzara böyle olunca, muhalefet, fırsattan istifade, yalana ve
iftiraya dayalı bir kampanyaya başladı. Bu kampanya yer yer
insanların itibarlarıyla oynamaya kadar vardı. Millete
söyleyecek sözü olmayan, önünü görecek programı dahi yapamayanların
tek sermayesi, AK PARTİ üzerinden, milletçe kabul görmeyen bir seçim
kampanyasını yürütmek oldu ama aziz milletimiz bu oyuna gelmedi. En
büyük jüri olan halk, iradesine güvenmeyenlere asla unutamayacakları bir
dersi ve en güzel mesajı sandıkta verdi. Feraseti yüksek milletimiz
gündemdeki bu olayların neye hizmet ettiğini çok iyi anladı ve
Sandıkla gelen, ayak oyunlarıyla değil sandıkla gider.
dedi.
Bakın,
Cumhuriyet Halk Partisi doksan yıllık, Milliyetçi Hareket Partisi
kırk beş yıllık partiler. İnsanlar
yaşlarıyla övünç duyabilirler ama partiler yaşlarıyla
değil yaptıklarıyla övünç duymalıdırlar. AK PARTİ
sadece on üç yaşında ve övündüğü tek şey hizmetle, eserle
geçen on iki yıllık mazisidir. Demek ki neymiş: Bu millet lafa
değil icraata bakıyormuş. Burada muhalefetin kendine asıl
sorması gereken soru şu olmalıdır: 3 genel seçim, 2 yerel
seçim ve 2 halk oylamasından başarıyla birinci olarak çıkan
bir partinin genel başkanı diyor ki: 30 Mart yerel seçimlerinde de
birinci parti olmazsam istifa ederim. Asırlık, yarım
asırlık partilerin bence oturup bu
durumu iyice bir tefekkür etmeleri gerekiyor.
Ayrıca,
muhalefet her seçim sonrası makarna ve kömür edebiyatı yapmayı,
milletin tercihini ve sahip çıktığı iradesini küçümsemeyi
bir kenara bırakmalı ve kendi hatalarından ders
çıkarmalıdır.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yolsuzluğa gel, yolsuzluğa!
A. EMİN ÖNEN
(Devamla) - Halkın oyunun her şeyden üstün ve belirleyici olduğu
hafızalara kazınmalıdır.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Milyon dolarlara gel, milyon dolarlara!
A. EMİN ÖNEN
(Devamla) Çok değerli milletvekilleri, muhalefet her seçim öncesi
gerilim siyaseti ve karalama yaparak, iftira, hakaret içeren, milleti
montajlarla aldatmaya çalışan şer ittifaklarla AK PARTİyi
yıkmaya çalışan bir tutum içinde olmamalıdır.
Milletimiz meselenin sadece yolsuzluk ve rüşvet araştırmak
olmadığını, AK PARTİ üzerine, Türkiye üzerine oynanan
bir oyun olduğunu çok net bir biçimde görmüştür. Apaçık
Türkiyeyi hedef alan bir darbe girişimi olduğunu anlayan milletimiz
seçimlerde bu iradesini herkesin anlayacağı net bir biçimde açık
farkla ortaya koymuştur. Sonuç olarak ise ülkemizdeki mahallî idareler
seçimler tarihinin en parlak sonuçlarından birini almıştır
AK PARTİ. Muhalefet ise 30 Mart seçimleriyle birlikte iktidarın
alternatifi olamayacağını kanıtlamıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şunu burada özellikle vurgulamak istiyorum:
Türkiyede 2002 yılı öncesinde kaybedilen siyasi itibarı AK
PARTİ yeniden kazandırmıştır. Türkiye'nin 2023
hedefine ulaşmasını sağlayacak adımları ve
küresel dünyada ülkemizi güçlü kılacak yatırımları AK
PARTİ Hükûmetleri yapmıştır. Bugüne kadar AK PARTİnin
aziz milletimiz adına yaptıkları ortadadır ve milletinden
saklayacak hiçbir şeyi de yoktur. Hakkında Meclis
soruşturması yapılması istenilen Avrupa Birliği eski
bakanı ve İstanbul Milletvekili Egemen Bağışın
bakanlıktaki görevi süresince ve AK PARTİ hizmetlerinin
gerçekleşmesinde bugüne kadar önemli katkıları olmuştur. 17
Aralıktan bugüne kadar muhalefet partileri 4 bakanın rüşvet,
kaçakçılık, nüfuz, nüfuz ticareti, resmî belgede sahtecilik ve görevi
kötüye kullanma suçlarını işlediklerini iddia etmişlerdir,
ancak ortaya bu iddialarını doğrulayacak hukuka uygun belgeleri
koyamamışlardır. Fakat başta, zan altında bırakılan
4 bakan hesap vermenin sorumluluğu gereği kendi iradeleriyle Türkiye
Büyük Millet Meclisine 19 Mart 2014 günü bizzat başvurarak haklarında
Anayasanın 100 ve İç Tüzükün 107nci maddesindeki usuller
doğrultusunda Meclis soruşturması yapılmasını
istemişlerdir. Ayrıca, AK PARTİ Grubu olarak 55
milletvekilimizin imzasıyla verilen önergeyle bugüne kadar 4 bakan
arkadaşımız hakkında kamuoyunun gündemini meşgul eden
konuların Meclis soruşturmasıyla
araştırılması istenilmiştir.
Biz, AK PARTİ olarak
kimseden bir konuyu gizlemiyoruz, varsa olay ve iddiaların üzerini de
örtbas etmiyoruz. Bu onurlu duruşta da görüldüğü üzere Meclis
soruşturmasının açılmasını bizzat AK PARTİ
olarak biz istiyoruz. Bizim derdimiz, gerçeğin hukuki gerekçeleriyle
birlikte ortaya çıkmasıdır. Kim yanlış yaptıysa
hukuk kuralları içerisinde ceza almasından da asla rahatsız
olmayız. Bütün bunlar yapılır ve yaşanırken hukukun en
temel ilkesinin masumiyet karinesi olduğunu da bir kez daha çok
değerli milletvekillerine hatırlatmak istiyorum.
Sözlerimin sonunda, AK
PARTİ siyasi tarihimizde her zaman kararlı ve omurgalı bir
duruş sergilemiş, inandığı değerleri
savunmuş ve ilkeli davranışını muhafaza etmiştir,
etmeye de devam edecektir diyorum.
Az önceki oturumda da
aslında maksat hasıl olmuştur. Kendi önergemiz ve çok
değerli milletvekillerinin katkılarıyla 453 milletvekilinin
aldığı karar açıkça göstermiştir ki, Meclis
soruşturması komisyonu kurulacak, gerekli araştırma
yapılacaktır. Ayrıca bir komisyonun da kurulmasına bu
anlamda bir gerek kalmamıştır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Önen.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşmasında ana
muhalefet partisini zikrederek Yalan ve iftiraya dayalı bir kampanya
yürüttüler. şeklinde partimize bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Şanlıurfa Milletvekili A.
Emin Önenin (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, az önce konuşan hatip
ve ondan önce konuşan iktidar partisine mensup kimi milletvekilleri bu
kürsüde 30 Mart seçimlerine atıfta bulunarak bu seçimlerin 17 Aralık
ve 25 Aralık soruşturmalarına yönelik milletin bir
hakemliği ve bir takdiri olduğunu sürekli buradan söylüyorlar.
Şimdi, bunu söylerlerse biz bunu karıştırmayalım
diyoruz, o ayrı bir iş, bu ayrı bir iş. 30 Mart seçimlerinden
1inci parti çıkmanıza bir itirazımız yok, milletin bu
kararının başımızın üstünde de yeri var. Ancak
bunu ısrarla söylemeye devam ederseniz size derler ki: Bu milletin yüzde
43ü sizi akladı, bu milletin yüzde 57si de sizi ya da içinizden çıkmış
bakanları tescilledi, hırsızlığını
tescilledi. Neyi tescilledi? Suç örgütü kurmak ve yönetmek, resmî belgede
sahtecilik, kaçakçılık, rüşvet alıp vermek, Rıza
Sarraf ve arkadaşlarıyla birlikte Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa muhalefet, nüfuz ticareti, suçtan kaynaklı mal
varlığını aklama gibi suçlarla
bakanlarınızın cumhuriyet başsavcılarınca ortaya
koyduğu iddianameyi bu millet doğru buldu, yüzde 57. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Seçim sonuçları başka,
hırsızlık ve yolsuzluk başka bir şeydir.
Bir şey daha,
bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonu bir darbeyse, ortaya serilen tapeler,
paralar, kasalar montajsa, dublajsa, bu dış operasyonsa, biraz önce
(9/8) esas numaralı Soruşturma Önergesini kabul ederek bu
dış operasyona alet oldunuz. Yazıklar olsun size o zaman! Öyle
ya! (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Çok yakıştı size, çok!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
konuşmacı arkadaşımıza cevap verirken bir ifade
kullandı, Demek ki Türkiye'deki seçmenin yüzde 57si sizin
hırsızlığınızı ve yolsuzluğunuzu
onayladı. diye
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sizin demedim, adı geçen bakanlarınızın
dedim!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sizin diye söylediniz, farkında
değilsiniz.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
14.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce konuşan Şanlıurfa milletvekili
arkadaşımız 30 Mart seçimlerini ifade ederken, Yalan ve
iftirayla yapılan, yürütülen kampanyalara millet prim vermedi,
iftirayı reddetti, istikrarı tercih etti. dedi. Şimdi, siz bunu
farklı bir şekilde ifade etmeye kalktığınız takdirde
size de derler ki arkadaşımın sözünden, Demek ki Türkiye'de
yaşayan seçmenin yüzde 75i sizi iftiracı olarak nitelendirdi, tescil
etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne alakası var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ee, bunun ne alakası var?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Biz mukayese etmiyoruz, mukayeseyi siz yapıyorsunuz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bunun ne alakası var?
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Öyle bir şey demedi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu milletin yüzde 45,5u 30 Mart seçimlerinde
açık ve net dedi ki: Muhalefetin 17 Aralık operasyonunun
arkasına sığınarak AK PARTİ iktidarını
yıpratma gayretlerini ben elimin tersiyle itiyorum, onları
sandığa gömüyorum ve AK PARTİye tekrar Durmak yok, yola
devam. diye yürü diyorum. dedi. Olayın özü, özeti budur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Çalmaya devam!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz eğer bu yalan ve iftira dolu 17
Aralık operasyonunun arkasına sığınmamış
olsaydınız, Genel Başkanınız Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında Anayasaya aykırı bir
şekilde tapeleri dinletir miydi Allah aşkına?
Bakanların
elinde olmayan fezlekelerin, evraklar diye ortaya konulan resimlerin
tamamı sizin elinizde.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sizde de var!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ya paralele siz hizmet ettiniz ya paralel size
hizmet etti! Hâkimin, savcının elinde bulunmayan bütün bilgiler,
belgeler diye ortaya koyuyorsunuz, işte, bak resim! Ya, bu resimleri
nereden buldunuz Allah aşkına?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sizde de var!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri,
komisyonu kurduk. Komisyon kurma önergesini vermediniz. Niye vermediniz? Çünkü
siz 30 Mart seçimlerinde bunu kullanacağız, AK PARTİyi
yıpratacağız. dediniz ama bu millet altmış
yıldır olduğu gibi size prim vermedi, inanmadı ve kendisine
hizmet eden
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
tüyü bitmedik yetimin hakkını koruyan
bir Başbakanı, iktidarını ve hükûmetini destekledi,
sandıktan alnının akıyla çıkardı.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, biz, seçim sonuçlarıyla asrın
yolsuzluğuyla ilgili süreçle ilgili bir ilişki ve ilinti
kurmadık. İktidar partisi sözcüleri bunu her vesileyle bu kürsüde
dillendirdikleri için ben de doğal olarak eğer
Biraz önce
konuşan sayın milletvekili de Millet bu konudaki hükmü, yolsuzlukla
ilgili hükmü verdi. diyerek bir teşhiste
bulundu. Onun da karşılığı şudur: Milletin yüzde
43üne göre AK PARTİ ak, yüzde 57sine göre şaibeli ve hukuken
zanlı. Budur, onun Türkçe karşılığı budur. Biz
aldığımız oyu tartışmıyoruz, o milletin
takdiri. Ne alakası var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, sen, Emin Beye Yüzde 75i
iftiracıdır. diyorsun.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
soruşturma dosyasında yer alan bir şüphelinin bürokratik
işlerini takip etmek, bu kişinin babasına İtalyaya
giriş vizesi ve oturma izni alınması konusunda aracı olmak,
aynı kişi hakkında ulusal bir gazetede yayımlanması
planlanan yolsuzluklarla ilgili haberin yayımını durdurmak için
tavassutta bulunmak ve söz konusu kişinin yürüttüğü otel projesine
yardımcı olmak amacıyla bu kişiden üç defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak suçuna uyduğu iddiasıyla
Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış hakkında
bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/4) (Devam)
BAŞKAN Evet,
Avrupa Birliği eski bakanı Sayın Egemen Bağış
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir kez daha yüce Meclisimizin Genel Kurulunu saygıyla
selamlıyorum.
Mensubu olmaktan
onur duyduğum Adalet ve Kalkınma Partisinin biraz evvel kabul edilen
ilk önergesinde yaptığım konuşmada hakkımdaki
iftiralara tek tek cevap verdim.
Değerli
milletvekilleri, tekrar ediyorum, 17 Aralık darbe girişimi
kapsamında şahsımın bir iş adamından üç kez
rüşvet aldığım iddiası tamamen yalandır,
iftiradır; şerefsizce, adice kurgulanmış bir yalandan,
iftiradan başka bir şey değildir.
Değerli
arkadaşlar, üç iddia gündeme getirildi. Diyorlar ki: Bir iş
adamının, Türkiyenin önde gelen sanatçılarından biri olan
Ebru Gündeşin kayınpederinin İtalyadan bir turist vizesi
almasına yardımcı olduğu için 500 bin dolar
almış. Bu şahıs İtalyadan vize başvurusu dahi
yapmamış, vize de almamış.
Yani, alınmamış bir vize için 500 bin dolar rüşvet
aldığımızı iddia ediyorlar. Güler misiniz, ağlar
mısınız?
YILDIRAY SAPAN
(Antalya) Neden istifa ettiniz?
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) İkinci iddia; diyorlar ki: Reza
Zarrabın aleyhinde çıkacak medyadaki yazıları engellemek
için girişimlerde bulundu, 500 bin dolar da bunun için aldı.
Değerli
arkadaşlar, biraz evvel de izah ettim, bir kez daha izah etmek istiyorum:
Yunanistanda resmî bir ziyarette bulunurken, beş yıldır
tanıdığım
Eşi Ebru Gündeş Hanımefendiyi de
on beş yıldır tanırım. New Yorkta Türk Amerikan
Dernekleri Federasyonu Başkanlığı yaptığım
dönemde New Yorktaki Türk Günü yürüyüşüne gelip ücretsiz konser
verdiği günden bu yana da saygı duyduğum, gerçekten vatansever
bir sanatçı olduğuna şahitlik ettiğim bir kişidir.
Beni eşi arayıp Bir gazete bana şantaj yapıyor, Aleyhinde
yazı yazarız bize 1 milyon dolar vermezsen. diyor. Bu konuda bana
yol gösterir misiniz Sayın Bakanım? diye
tanıdığı bir siyasetçi olarak benden yardım
istediğinde tek bir şey yaptım, dedim ki: Ben o gazeteyi
tanımıyorum, benim müdahale etmem de doğru olmaz ama bizim
partimizde medyayla ilişkilerden sorumlu Genel Başkan
Yardımcımız Hüseyin Çelik Bey var, onu arar, bu
şikâyetinizi, şantaja uğradığınızı
onunla paylaşırım.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Savcıya git. diyeceksin Sayın Bakan, savcıya.
Medya iletişime değil Savcıya git. diyeceksin.
Savcıyı yol göstereceksin ona.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Dinleyelim, dinleyelim.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Ve Hüseyin Çelik Bey de gerçekten
Yanındaki
arkadaşlarımın ve gazetecilerin şahitliğinde Hüseyin
Çelik Beyi aradım
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bırakın
kendisini savunsun.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ya neyi uyaracak! Savcıya git. diyecek.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Hüseyin
Ağabey, böyle böyle bir duyum var, bir gazetenin şantaj
yaptığıyla ilgili bilgi var, takdir sizindir. dedim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Abidik gubidik yapmayacak, Savcıya git. diyecek.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Asalım mı, asalım mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz sonra oylamaya gideceğiz. Ali Beyi
uyarır mısınız.
BAŞKAN Hayhay
uyarayım, uyarayım.
Sayın
Uzunırmak, rica ediyorum, lütfen
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Başkanım, siz
karşılıklı konuşuyorsanız benim süremden
almayın.
BAŞKAN
Tamam, peki.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ben konuşmamdan veririm sana, sen merak etme. Ben
konuşmamdan veririm sana. Savcıya git. diyeceksin ona. Devlet
olmayı bir türlü aklınıza yerleştiremediniz abidik gubidik
beşerî ilişkilerden.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Yani, ikinci iddia da tamamen palavradır.
Gelelim üçüncü
iddiaya. Diyorlar ki: Reza Zarrabın otel projesine aracılık
yaptığı için 500 bin dolar da öyle aldı.
Değerli
arkadaşlar Reza Zarrabın otel projesi dediği, bir etkinlikte
bana ortak bir tanıdığımızdan ileride otel yapma
düşüncesiyle bir bina aldığını söylediğinde hem
kendisine hem de binayı satan şahsa Hayırlı olsun.
demekten başka hiçbir girişimim olmamıştır. Türkiyede
hiçbir ilçe belediye yetkilisi, hiçbir büyükşehir belediye yetkilisi,
hiçbir bakanlık yetkilisi Egemen Bağış filan
şahsın filan otel projesi için bizi aramıştır. dahi
diyemez çünkü aramadım. Yani, hakkımdaki üç iddianın üçünün de
hiçbir temeli yok.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten bir sözde yolsuzluk operasyonu ve darbe
girişimi kapsamında bu zamana kadar çok şey yazıldı,
çizildi. Biz 17 Aralıktan hemen sonra geldik, bu kürsüden sizlere hitap
ettik, o gün bugün hiçbir yerde konuşmadık, bugünü bekledik ama
bugünden sonra konuşacağız. Karakter suikastleri
gerçekleştirildi, hukuki prosedürler altüst edildi, Türkiye tarihinin en
büyük yolsuzluk operasyonu diye yutturulmaya çalışılan senaryo
ne tesadüf ki tam da 30 Mart yerel seçimlerinin öncesine denk getirildi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dört ay var, dört ay!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
hakkımızdaki bütün iddiaları ve bu iddialara delil olduğu
öne sürülen sözde belgeleri biz de medyadan ve sosyal medyadan öğrendik.
YILDIRAY SAPAN
(Antalya) Vah vah!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Düşünebiliyor musunuz, bu iddiaları
öğrenebilmek amacıyla avukatım aracılığıyla
savcıya başvurup ifademin alınmasını istedim, o dahi
uygun görülmedi. Hiçbir bilgi, gizlilik gerekçesiyle bize verilmedi ama medyaya
çarşaf çarşaf servis edildi.
17 ve 25
Aralık darbe girişimlerinin mağdurlarından biri olarak
şunu özellikle vurgulamak istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yesinler senin darbe girişimini! Yavuz hırsız ev sahibini
bastırıyor!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Bu sürecin özeti şudur: Paralel
yapının ve iş birlikçilerinin sahip olduğu medya eliyle,
sivil toplum kuruluşlarıyla sosyal medya üzerinden servis edilen
montajlar ve dublajlar eliyle devlet bürokrasisine sızmalarıyla, en
önemlisi, yine paralel yapının yargıdaki uzantıları
eliyle yargısız infaz yapılmıştır, yapılmaya
da devam edilmektedir. Ama değerli arkadaşlar Her şerde bir
hayır vardır. der ya büyüklerimiz
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Büyükleri katma Bakara makara yapma, Bakara makara yapma!
Büyükler demiyor onu, hadis o!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O konulara girme ya Sayın Bağış!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla)
yıllarca camileri ahıra çeviren,
mütedeyyin, dindar insanlara öcü muamelesi yapan, ezanın Arapça
okunmasına dahi müsamaha gösteremeyen, tahammül edemeyen bazı
partinin mensupları
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bakara, Bakara; Bakarayı anlat!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla)
bugün Meclis kürsüsünde, şükürler olsun,
Rabbimin adını ağızlarına aldılar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hadi oradan, terbiyesiz!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, paralel
yapının uzantısı olduğu anlaşılan bir
İnternet çetesinin 2011den bu yana sistematik
saldırılarına maruz kaldık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bak, 1 kişi inanmıyor sana, 1 kişi!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - 10
Aralıkta katıldığım bir televizyon programı
sonrası aldığım tehditler, 17 Aralıkta aslı
astarı olmayan zorlama iddialarla bu dosyanın içine dâhil edilmem,
bunlarla da yetinmeyip, sonrasında şahsıma karşı devam
eden linç kampanyası, bütün bunlar bir araya geldiğinde hesap çok
açık. Ama hamdolsun ki milletimiz bunun hesabını 30 Martta
sandıkta kesti. (CHP sıralarından gürültüler) Biraz evvel burada
söz alanlar 30 Marttan hâlâ ders alamadıklarını, milletin
mesajını alamadıklarını ortaya koydular ama 30 Mart da
bu ihanet şebekesine ve onlarla birlikte hareket eden ihanet siyasetine
geçit vermedi. Yanlış hesap bir kez daha sandıktan döndü.
Kimsenin
şüphesi olmasın, milletimiz nasıl bunların
hesabını sandıkta kestiyse biz de gerek bu yüce Parlamento
çatısı altında gerekse hukuk nezdinde bu müfterilere ve ihanet
şebekesiyle hesaplaşmaya devam edeceğiz. Ama şunu da
samimiyetle paylaşmakta fayda görüyorum: Bu sorun sadece bizim sorunumuz
değildir arkadaşlar.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Senin sorunun, senin!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Bu sorun hepimizin sorunudur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Doğru, doğru, bütün pisliklerden temizlenme
sorunudur!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Gayrimeşru yollardan meşru yollara
çıkamazsınız. Kem âlât ile kemâlât olmaz. (CHP
sıralarından gürültüler) Bu oyun çok tehlikeli bir oyundur.
İftira ve şantaj siyasetine hep birlikte dur demeliyiz.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Bizi karıştırma, sorun senin sorunun.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) - Bu ihanet şebekesinin kurduğu
tezgâhı hep birlikte bozmalı, bu yapıyla hep birlikte mücadele
etmeliyiz. Nitekim, Meclis soruşturma komisyonunun kurulması için
önergeyi bizzat partimizin vermesi de bunun bir tezahürüdür.
Şunu da herkes
bilsin ki: Önemli olan milletin divanında aklanmak, milletimize
olayların gerçek yüzünü anlatmak ve Hakkın divanına
çıkınca
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
O zaman yandın, o zaman yandın!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) -
hiçbir şeyin gizli olmadığı,
tapelerin değil, kalpten geçenlerin dahi aşikâr olduğu o güne
hazır olmaktır.
Değerli
arkadaşlar, biraz evvel de anlattım, meşhur hikâyedir: Sokrat
idama götürülürken eşi ağlıyor, Niye ağlıyorsun?
diye eşine sorduğunda, Günahsız yere idama götürülüyorsun.
dediğinde
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Suçsuz, suçsuz; günahsız değil, suçsuz.
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) -
Ne yani, bir de haklı yere mi öldürselerdi?
diyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Heyecandan konuşamıyor bu Egemen ya!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, burada birçok söz
söylendi ama Yunus Emrenin dediği gibi: Edebim el vermez edepsizlik
edene / Susmak en güzel cevap, edebi elden gidene. (CHP sıralarından
gürültüler)
Bakın,
arkadaşlar, bir ihanet örgütünün ve bu şebekenin değirmenine su
taşıyanların, sadece şahsıma değil, diğer
bakan arkadaşlarıma, Başbakanımız ve ailesine
karşı da sistematik ve organize bir kampanya yürüttüğü
aşikârdır. Bu zaman zarfında ne ideolojik ne de siyasi olarak
birbirleriyle alakası olmayan çevrelerin daha sonra
Düşmanımın düşmanı dostumdur.
mantığıyla bir araya gelmiş olması da çok ama çok
manidardır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Egemen, sen makaradan bahset, takım elbiseden bahset!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Yıllarca bu millete Atam izindeyiz.
diyenlerin, Atam izindeyiz. diye bağıranların artık
Hocam, emrindeyiz. demeye başladıkları bir döneme
girdiğimize hep beraber şahitlik ettik. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Biz kimseyle bir arada olmadık, biz hakkın, hukukun
yanındayız!
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hocayla kucak kucağaydınız, şimdi
ne oldu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Egemen, daha geçen sene methiyeler düzüyordunuz!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, milletimiz her
şeyi görmektedir, milletimiz her şeyin farkındadır ve bu
iftiralara, bu yalanlara, bu şantajlara boyun eğmedik, bundan sonra
da eğmeyeceğiz. Biz alnımızın ak,
başımızın dik olduğunu ilk günden beri söylüyoruz.
(CHP sıralarından gürültüler)
Kurulmuş olan
Meclis soruşturma komisyonu hayırlı uğurlu olsun. Biz o
komisyonda her soruya cevap vereceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Egemen, buraya kadar battın ha, buraya kadar!
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Çok meraklıysanız, partinizin grup
başkan vekillerine başvurun, o komisyona sizi koysunlar, orada size
de öğretiriz, anlatırız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Sayın milletvekilleri, hepinize
gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyorum. Siyaseti kirletmek için
elinden geleni ardına koymayan, paralel örgütün, paralel terör
şebekesinin güdümüne düşmüş olanların da bir an evvel
kurtulmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bağış.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, hatip hem şahsıma hem
partimize sataşmıştır.
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.-
İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, İstanbul Milletvekili
Egemen Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Doğrusu, bugün, burada, üstünde konuşulan
şahıslardan hiç olmazsa en az birinin buraya gelip Hiçbir
konuşma yapmıyorum, adalete gitmeye hazırım, Yüce Divan
için bana oy verin. demesini beklerdim.
Sürekli mazeret ürettiler, sürekli mazeret ürettiler. Aslında yapmak
istemezdim ama Bağış burada darbesavar pozisyonuna girince
şimdi bunu yapmak zorundayım. Çok düşündüm bunu yapıp
yapmamayı ama artık bu kadar saptırmaya karşı Türk
milletine vicdani bir görev olarak sizlerle bir anımı paylaşmak
istiyorum.
2000 ya da 2001
yılındaydık, Ereğli Demir Çelik fabrikalarının
yönetim kurulu üyesiydim, benimle birlikte Kenan Paşanın damadı
Maksut Göksu da orada yönetim kurulu üyesiydi. Bir gün bana geldi -dinle bak
şimdi- dedi ki: Seni birisiyle tanıştırmak istiyorum. Kim?
dedim, Türk-Amerikan Dernekleri Başkanı. Orada, Amerikada
yürüyüş yapılacakmış, bizden de yardım talebi var,
tanışırsan seveceksin. dedi. Peki, sizin
tanışıklığınız nerden geliyor? dedim.
Kenan Paşa Amerikaya geldiği zaman teşrifat işlerine o
bakar. dedi. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, sen
Kenan Paşanın teşrifatçılığını
yapacaksın, sonra geleceksin burada O darbeci, bu darbeci. diye palavra
atacaksın. Yani, bu iki yüzlü siyasetin varacağı nokta bu kadar
mı? Ama, AKP Grubunu bu sefer tebrik ediyorum, hiç olmazsa, bu
şahıs çıkarken ve dönerken az alkışladınız
-tamam mı- hiç olmazsa ona buğzettiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Yalan söylüyorsun, öyle yalancısın
ki! Şerefsizsin, yalancısın!
Sayın
Başkan, adımı vererek yalan konuştu, cevap hakkım
doğdu.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye, sıraya göre, hayır, şimdi önce Sayın Ali
Uzunırmakı dinleyeceğim.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, İstanbul Milletvekili
Egemen Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, Sayın Bağış Büyüklerimizin dediği gibi.
diyerek Şer bildiğiniz şeylerde hayır vardır. diye
konuştu. Hâlbuki o bir ayettir, hatta öyle bir ayettir ki Sayın Bağışın o tweet atarken
Bakara makara dediği Bakara Suresinin 216ncı ayetidir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bunlara müsaade etmemeniz gerekir. Böyle bir görüşme
usulü mü olur? Efendim, olur mu böyle bir şey, ayağa kalkana söz
veriyorsunuz ya!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Otur Elitaş, otur!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Otur! Bırak! Sen idare amirisin, otur!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Otur da oradan ayetlerle dalga geçip büyük küçük demesin.
EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Bana ayet öğretemezsin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir usul yok! Burada
hiç kimsenin bilgisini küçümseme hakkı yok.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Hiç olmazsa öğrensin, öğrensin! (Gürültüler)
BAŞKAN
Şimdi, bakın, ne yapayım ben?
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.11
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
(9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Sayın
Bağış, 60ıncı maddeye göre size bir dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
23.-
İstanbul Milletvekili Egemen Bağış'ın, İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki ve Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Biraz evvel burada
Kenan Paşanın Amerika Birleşik Devletlerine
Cumhurbaşkanı olarak yaptığı ziyarette teşrifat
işlerini yaptığım iddia edildi. Kenan Paşanın
Cumhurbaşkanı olarak Amerikayı ziyaretinde ben ortaokul
talebesiydim. Rahmetli babam New Yorkta Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim
ataşesiydi. Benim teşrifat işlerini yapabilme ihtimalim yoktu.
Orada söz alan milletvekilinin tamamen gerçekleri çarpıtarak doğru
olmayan bilgileri burada Meclisle paylaşmış olduğunu
özellikle vurgulamak istiyorum.
İkinci olarak
da Sayın Başkan, ben Her şerde bir hayır vardır.
derken Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde
hayır vardır. ayetine vurgu yapmadım; tam tersi, toplumda
sıkça kullanılan bir cümleden bahsettim, onun için Büyüklerimizin
dediği gibi dedim. Herhâlde sayın milletvekili yanlış
anladı. Bu konuda da bir düzeltme yapmayı arzu ettim. Bana bu
fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Keşke
Türkiye'yi Kenan Paşanın Anayasasından hep birlikte kurtarabilseydik.
Onda kıvıranların bugün Kenan Paşayı istememeleri de
çok düşündürücüdür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, siz bu oturumu kapatmadan önce meydana
gelen olaylarla ilgili, tabii, hakkında rüşvetten dolayı Meclis
soruşturma komisyonu kurulmuş birinin ve Kur'an-ı Kerim
ayetleriyle dalga geçen birinin Milliyetçi Hareket Partisini hedef alması aslında
Milliyetçi Hareket Partisinin millî ve manevi değerlere dayalı
siyasetin odağı olduğunu, aynı zamanda bu milletin
hakkını, hukukunu koruma noktasında siyasetin temsilcisi
olduğunu ortaya koymuştur. Aslında milletin millî ve manevi
değerleri ile hukukunu gasbedenlerin Milliyetçi Hareket Partisine
saldırısı tesadüf değildir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz milletin değerlerine, milletin hukukuna, hakkına sahip
çıkmaya devam edeceğimizi ve bundan zerre kadar taviz
vermeyeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, biraz
önce yapılan konuşmada özellikle 30 Mart sürecinde ihanet süreci
siyasetine prim vermediğini ifade etmek suretiyle Milliyetçi Hareket
Partisine oy vermiş insanları ve Milliyetçi Hareket Partisi
siyasetini bir ihanet siyaseti olarak nitelendirdiğinden dolayı
partimize sataşma olmuştur. Bu konuda da partimize sataşmadan
dolayı söz talebimiz vardır; onu arz ediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY (Sinop)
Aynı çerçevede biraz önce konuşan eski Bakan partimizi ihanet
şebekeleriyle iş birliği yapmakla suçlamıştır.
Öte yandan, bir önceki konuşması ile sonraki konuşması
arasında tutanaklardan tespit ettiğimiz Genel Kurula çok önemli
yanlış bir bilginin verildiği beyanı vardır; biz de
söz talep ediyoruz.
BAŞKAN Şimdi,
şöyle yapalım mı: Ben ara vermiş olduğum için
sataşmadan söz veremem. Siz grup başkan vekillerisiniz, sisteme
girin, zaten ikişer dakika grup başkan vekillerine söz veriyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Bizim hakkımızı Sayın Tanal kullanacak Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, ara vermeniz sırasında sataşmadan
dolayı söz talebimizi iletmemize imkân verecek bir ortam yoktu. Çünkü siz
ara verdiğiniz zaman konuşma bittiği için vermediniz, burada
tartışma çıktığı için verdiniz.
BAŞKAN Kavga
çıktığı için verdim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla, oturum kapatmanız bir ara verme olayı
değildir, doğrudan doğruya bir kavga ve gürültüden dolayı
ara vermedir. Bu bakımdan, kürsüde yapılmış sataşmaya
kürsüden cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN Şimdi,
grup başkan vekillerini kırmam söz konusu değil hangi gruptan
olursa olsun. Yani, bir çözüm önermiştim. Bugüne kadar hangi nedenle
olursa olsun ara verdikten sonra sataşmaya yönelik söz vermedik ama bu
akşam her şey oluyor.
Buyurunuz Sayın Vural
önce size, sonra da Sayın Altay sizin grubunuza söz vereceğim.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Uzunırmak efendim
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, buyurunuz.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'ın, İstanbul Milletvekili
Egemen Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, burası milletin kürsüsü. Buraya çıkarken arkadaşlarımızın
hazırlıklı çıkması lazım, hele ki hata
yapmış sorgulanan insanların daha hazırlıklı
çıkması lazım. Allah hiç kimseyi hem kekeme hem geveze yapmasın.
Eğer hem kekeme hem geveze olursa çok hatalar yapar, çok
yanlışlar yapar tabii ki.
Değerli
milletvekilleri, Sizin şer bildiğiniz şeylerde hayır,
hayır bildiğiniz şeylerde şer vardır. Siz bilmezsiniz,
Allah bilir. Bakara Suresinin 216ncı ayetidir. Sayın
konuşmacının, işte, o Bakara makara, buluyorum bir ayet,
atıyorum. falan dediği o suredir, o surenin ayetidir.
Enteresandır ki Allah cezalandırıyor herhâlde. Aynı sureyi
aynı konuşma içerisinde bir büyüğün sözü olarak telaffuz etmek
kadar, bu kadar hazırlıksız çıkarak bu Türkiye Büyük Millet
Meclisine saygısızlık yapmak kadar kötü bir durum olamaz
değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, 17 Aralık bir darbe. deniliyor. Soruyorum ben yüce
Meclise: Sayın Başbakan, sayın bakanlar hukuka aykırı
icraat yaptığında bunun tek hesap sorulacak yeri sandık
mıdır, yoksa hukuk mudur? Eğer hukuksa hukuk bunun
hesabını soracağı zaman darbe mi oluyor bu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Soruşturma komisyonu onun için kuruluyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Soruşturma komisyonları kurulabilir. Savcı resen de
elbette ki iddianamesini hazırlayıp fezlekeyi gönderebilir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yapamaz.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Eğer bu soruşturmadan kaçılıyorsa asıl o
zaman ülkeyi tehlike bekliyordur, o zaman her şey demokrasiye
aykırı olarak gidiyordur.
Devlet kurallar ve
kurumlar hiyerarşisidir. Eğer kurallar ve kurumlar yoksa devlet
yoktur. Herkes kurallara ve kurumlara göre davranmak ve yönetmek
zorundadır. Eğer onun hukuk denetimi yoksa sadece sandık
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla)
deniliyorsa demokrasilerde sandık vazgeçilmezdir, olmazsa
olmazdır ama sandık kimin yöneteceğine karar verir, nasıl
yönetileceğine hukuk karar verir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tanal, buyurun.
17.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul Milletvekili
Egemen Bağışın (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Egemen
Bağışın bugün saat 19.47deki konuşma metnini ben
size ibraz ediyorum. Burada gazeteciyle ilgili konuda şöyle dedi: Ben
Yunanistandayken
Bahsi geçen gazeteciyle ilgili, Tanıyorum. dedi.
Açık ve net, resmî tutanak. Biraz önceki görüşmesinde,
konuşmasında Bahsi geçen gazeteciyi ben tanımıyorum.
dedi.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) İşi gücü yalan! İşi gücü yalan!
MAHMUT TANAL
(Devamla) Ya, Sayın Egemen, hangisi doğru değerli
kardeşim? Doğru bilgiyi verin.
İki: O önceki
konuşmanda Ben bu konuya müdahale edemem, ben Bakanım. Ancak,
medyadan sorumlu Başkan Yardımcımız Hüseyin Çelik Bey.
diyorsunuz. Hüseyin Çelik Beyi kendine niye ortak ediyorsun? Ayıp yani.
Buradaki tüm AKPli milletvekili arkadaşlarımız sizin gibi
değil. O insanları kendine niye ortak ediyorsun? Yani pırlanta
gibi insanlar var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Seyahat
ettiğimiz arkadaşlarla aynı şeyi düşünüyoruz. Ama siz
kalkıp
Yani içinizdeki bu hırsızları da sizler de
ayıklayın değerli arkadaşlar. Sizden istirham ediyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, mahkûm ediyor ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hüküm verme. Bak, hüküm verme, burası
yargılama yeri değil.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Bakın, yargılama değil ama sizler de sahip
çıkmayın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yargılama değil de yargısız infaz
yapıyorsun.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Bakın, rahmetli İsmet İnönünün bir sözü var:
Namussuzlar kadar namuslular cesaretli olsa namussuzlar bu kadar
çoğalmaz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, bunları araştırmak
için soruşturma komisyonu kuruyoruz. Ama böyle itham edemezsiniz.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Yapacağımız olay şu: Namussuzlarla hep birlikte
mücadele etmemiz lazım, hırsızlarla hep birlikte mücadele
etmemiz lazım, yolsuzluklarla hep birlikte mücadele etmemiz lazım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bu ithamları yapamaz.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Bu bizim sorunumuz olduğu kadar, bizim namus borcumuz
olduğu kadar sizin de namus borcunuz değerli arkadaşlar.
Ben bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ne olur elinizi
vicdanınıza veriniz, topluma dönünüz, topluma bakınız ve
Allaha bir bakınız, Allahım biz ne yaptık,
başımıza bu geldi? Yani hakikaten kötü bir
durumdasınız.
Teşekkür
ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
18.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakın, bugün
müteaddit kereler ifade etmeye çalıştık. Şu anda biz
yargılama yapmıyoruz değerli arkadaşlar. Şu anda
yaptığımız: Bir mahkeme kurmadık. Burada sadece
iddiaların araştırılması, soruşturulması,
bütün iddiaların, eski bakan arkadaşlarımızla ilgili bugüne
kadar kamuoyunda gündeme gelen, hatta bir kısmı sizin önergelerinizde
yer almayan iddialar dâhil olmak üzere hepsiyle ilgili,
soruşturulması, araştırılması, bütün
boyutlarıyla ortaya çıkartılması için AK PARTİ Grubuna
mensup arkadaşlar tarafından verilen soruşturma komisyonu
kurulmasına ilişkin önerge kabul edildi ve biz soruşturma
komisyonu kurduk. Bütün bu konular orada bütün detayıyla gündeme gelecek
ve değerlendirilecek ama burada kimse hakkında hüküm verici bir
iddiada bulunamazsınız. İddia olduğunu söylersiniz, zaten
söylüyorsunuz ama hüküm anlamına gelecek ifadeler
kullanamazsınız. Bu, yetkiyi aşmaktır, haddi de
aşmaktır değerli arkadaşlar. Burası mahkeme
değil. Mahkeme olarak, mahkeme gibi karar veremezsiniz burada. Eğer
öyle olursa herkes, herkes hakkında hüküm verir, her iddia hakkında
hükümle sonuçlanan cümle kurar ve işin içinden çıkamayız. AK PARTİ
bu konudaki kararını, iradesini, samimiyetini çok açık bir
şekilde ortaya koymuştur. Soruşturma komisyonunun kurulması
yoluyla koymuştur. Bundan daha ötesi var mı? Bir bakanla ilgili
iddialar gündeme geldiğinde yapılması gereken budur, o da
yapılmıştır değerli arkadaşlar. Hepimizin buna
katkı sağlaması gerekir. Biz şu anda esasında neyi
konuşuyoruz? Soruşturma komisyonu kuruldu. Tekrar ikinci bir
soruşturma komisyonu kurulması için boşa görüşmeler ve
tartışmalar yapıyoruz. (CHP sıralarından gürültüler) Aynı
konular hakkında, aynı kişiler hakkında, aynı
iddialarla ilgili, tekrar, soruşturma komisyonu kurulması için
önergeleri görüşüyoruz değerli arkadaşlar Allah
aşkına. Abesle iştigal değil mi?
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkanım, yerimden...
Canikli doğru
söylüyor yani bizim burada bir hüküm verme ehliyetimiz yok. Şimdi ben
soruyorum: 17 Aralık ve 25 Aralık için adice düzenlemiş bir
komplo...
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Aynen.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - ...dış operasyon, darbe gibi nitelemeler hüküm müdür,
değil midir?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sizinle ne alakası var? Yok ki.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Siz de öyle diyorsunuz ki. O da hüküm, bu da hüküm.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ya, şimdi o konudaki kanaatini söyledi.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir de ben konuşmamda ısrar ettim: Anayasa 38e
saygılıyız. dedik.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Onun sizinle ne alakası var Engin Bey? Yani
sizinle ne alakası var, karıştırma ya?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sen devletin cumhuriyet başsavcısını Adi bir
dizi komplo düzenliyor. diye itham ediyorsun, bu hüküm değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yahu sizinle ne alakası var konuyla ilgili?
Sizi ilgilendiren bölüm ne?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Efendim, devletin cumhuriyet başsavcısını Adice
komplo düzenleyen adam. denebilir mi? Bu hüküm olmaz mı?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Efendim, savcı savunamıyor burada kendini.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, burada neden ilgili olup
olmadığını söylüyorsunuz ama
ENGİN ALTAY
(Sinop) Siz de hüküm veriyorsunuz, onu
söylüyorum ben.
Teşekkür
ederim.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
soruşturma dosyasında yer alan bir şüphelinin bürokratik
işlerini takip etmek, bu kişinin babasına İtalyaya
giriş vizesi ve oturma izni alınması konusunda aracı olmak,
aynı kişi hakkında ulusal bir gazetede yayımlanması
planlanan yolsuzluklarla ilgili haberin yayımını durdurmak için
tavassutta bulunmak ve söz konusu kişinin yürüttüğü otel projesine
yardımcı olmak amacıyla bu kişiden üç defa rüşvet
aldığı ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak suçuna uyduğu iddiasıyla
Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış hakkında
bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/4) (Devam)
BAŞKAN Evet,
sayın milletvekilleri, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye
Şimdi, Avrupa
Birliği eski Bakanı Egemen Bağış hakkında Meclis
soruşturması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, bir düzeltme yapmam lazım.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, İç Tüzükü eğerek, bükerek
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Şimdi, bana cevap verdi, tarihi yanlış söyledi,
düzeltmeme izin vermiyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır, anladım da, Sayın Tanal bir bilgiyi düzeltirken onu da
düzeltebilirdi çünkü ben grubunuz adına söz verdim.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için söylüyorum.
2000 yılında söz ettiğim şey bu. Ayrıca, 12 Eylül
referandumuna kadar Başbakan dâhil olmak üzere hepsi için Kenan Evren
büyük adamdı, istedikleri zaman da bunu tartışırız.
BAŞKAN Evet.
Anayasanın
100üncü maddesi hükmü gereğince oylamayı gizli oylama şeklinde
yapacağız. Kâtip üyeler yerlerini alsın lütfen.
Şimdi, gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi
bitmiştir.
Oy kupaları
kaldırılsın.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN (9/4)
esas numaralı Avrupa Birliği eski Bakanı Sayın Egemen
Bağış hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin gizli oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı |
: |
443 |
Kabul |
: |
170 |
Ret |
: |
267 |
Çekimser Geçersiz |
: : |
3 3 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye İsmail Kaşdemir Çanakkale |
Meclis soruşturması açılması kabul
edilmemiştir.
Bu kısmın 4üncü sırasında yer alan,
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin;
bazı iş adamlarının özellikle arazi işlerinde
kolaylık sağladığı, kültür ve tabiat
varlıklarının statülerinde değişiklik yaparak
inşaatlar için özel düzenleme yapılması için
uğraştığı, imara ilişkin çok sayıda yenileme
ile kendisine yakın iş adamlarına sağladığı
rant ile doğrudan ve dolaylı olarak çıkar elde ettiği ve
birden çok kez rüşvet aldığı, bu eylemlerin Türk Ceza
Kanununun 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez rüşvet almak ve
imar mevzuatına aykırı uygulamaları nedeniyle Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanmak suçlarına
uyduğu iddiasıyla Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı
Sayın Erdoğan Bayraktar hakkında bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin (9/5) esas
numaralı önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bazı
iş adamlarının özellikle arazi işlerinde kolaylık
sağladığı, kültür ve tabiat varlıklarının statülerinde
değişiklik yaparak inşaatlar için özel düzenleme
yapılması için uğraştığı, imara ilişkin
çok sayıda yenileme ile kendisine yakın iş adamlarına
sağladığı rant ile doğrudan ve dolaylı olarak
çıkar elde ettiği ve birden çok kez rüşvet
aldığı, bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak ve imar mevzuatına
aykırı uygulamaları nedeniyle Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanmak suçlarına uyduğu
iddiasıyla Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan
Bayraktar hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/5)
BAŞKAN - Bu
görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine
veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine,
şahısları adına üç üyeye ve son olarak da hakkında
soruşturma açılması istenmiş Çevre ve Şehircilik eski
Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar'a söz verilecektir.
Konuşma
süreleri onar dakikadır. (Madde 108 ve 60)
Meclis
soruşturması önergesi Genel Kurulun 8/4/2014 tarihli 73'üncü
Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu nedenle soruşturma
önergesini tekrar okutmuyorum.
Söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Sakarya Milletvekili
Sayın Engin Özkoç; şahıslar, İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk,
Çanakkale Milletvekili Sayın Mehmet Daniş ve Çevre ve Şehircilik
eski Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar.
Sayın Engin
Özkoç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Çevre
Bakanı Erdoğan Bayraktar, işini bilen adam Ali
Ağaoğlu. Yıl 2011, işini bilen adam satın
aldığı arsanın inşaat katsayısını
artırmak ve imar alanını genişletmek istiyor yani havadan
zengin olmak istiyor, Büyükşehir Belediye Başkanlığına
başvuruyor. Yer İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yıl 2012,
Büyükşehir Belediyesinin AKPli ve Cumhuriyet Halk Partili meclis üyeleri
havadan zenginleşmeyi oy birliğiyle reddediyorlar. Bunun üzerine,
işini bilen müteahhit Ali Ağaoğlu Belediye Başkanı ve
üyeleri kim oluyor? diyor, muhatabı ülkenin Başbakanı.
Başbakan, işini bilen adamın işini Derhâl halledin. diye
Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktara talimat veriyor. Bakan,
bakanlık yetkisi ve Başbakanın talimatıyla arsanın
bulunduğu alanı özel proje alanı ilan ediyor ve böylece kat
artışı ve imar alanının genişlemesiyle işini
bilen adam trilyonlarca liralık gelir elde ediyor. Yer Bakırköy
ilçesinde, hipodrom karşısında 70 dönümlük arazidir. Hedef,
arsanın 40 dönümlük park alanını işini bilen adamın
talebiyle 25 dönüme düşürmek, kazanılan 15 dönümde yani yeni
açılacak 15 dönümlük bir imar alanında emsal değişikliği
ve kat yüksekliği elde ederek trilyonlar vurmaktır.
Biz milletvekilliği
yapalım, insanlar emekleriyle çalışsınlar, onlar
televizyonun karşısına çıkıp, reklam filmlerinde
oynasınlar ama trilyonları böylece, sadece bir çırpıda elde
ediversinler. Savcının önündeki yasal olarak yapılmış
dinleme kayıtlarında Belediye Meclisinin AKPli üyesi ve İmar
Komisyonu Başkan Vekili Timur Soysal ile arasında geçen
konuşmanın dökümünde Ağaoğlu kat yüksekliği için
şöyle diyor: 63 değil, 70 metre olacak. Daha sonra devam ediyor: Bak,
ben onu Bakanlığa yaptırmadım, açık ve net konuşuyorum
-konuşan Ağaoğlu, kayıtlarda geçiyor, dinleme yasal-
Başbakana yaptırttım. Yani, yapmadınız,
yapmadınız, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Bey bin
kişinin önünde söz verdi bana Bu ay dedi, Önümüzdeki ay dedi,
yapmadı, ben de gittim sayın patrona söyledim. Büyük patron da, o
direkt bana talimat verdi, şimdi oldu. Bütün bunların hepsi
Başbakanın dediği üzere paralel devletin işi.
Peki, Sayın
Başbakan, Sayın Bakan da paralel devletin adamı mı? Neden
bunu söylüyorum? Sözü edilen arsa üzerinde bahsi geçen bu
değişiklikler gerçekleşti mi? Evet. Menfaat sağlandı
mı? Evet. Savcılar tarafından zanlılarla ilgili hükümler
doğrultusunda yasal yollarla dinleme yapılarak deliller elde edildi
mi? Evet. Olay ortaya çıktığında Bakanın ifadesiyle
Başbakan tarafından bize baskı yapılıyor, bir elimde
deklarasyon kâğıdı, bir elimde istifa kâğıdı
var. denildi mi? Evet. Bakan, Rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin
bulunduğu bir operasyon sebebiyle beni ve Başbakanı rahatlatacak
deklarasyonu yayınlayınız. Tarafıma baskı yapılmasını
kabul etmiyorum. dedi mi? Evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
- Ardından, Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar
planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakanın
onayıyla yapıldı, imar değişikliğinin sorumlusu Başbakandır.
O da istifa etmelidir. diye Sayın Bakan söyledi mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Söyledi.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Evet. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bir itiraf
mıdır? Evet. Suça azmettirilip itham edilen Çevre ve Şehircilik
Bakanı tarafından itiraf mıdır? Evet. TOKİden sorumlu
Bakan tarafından mıdır? Evet.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin savcıları yasalar
çerçevesinde suç ortağını ortaya
çıkartmıştır. Başbakan ve Hükûmet inkâr etmiştir.
Yasal olarak yapılan dinlemeler kamuoyunda ifşa edilmiştir,
Başbakan ve Hükûmet inkâr etmiştir. Ardından, Siz kim
oluyorsunuz, bakanlar hakkında gizli soruşturma yapıyorsunuz?
denilmiş, savcılar görevden alınmıştır. Siz kim
oluyorsunuz, bakanlara haber vermeden suçlu dahi olsalar bakan
çocuklarını, iş bilen iş adamlarını
tutukluyorsunuz? denilmiş, polis şefleri ve polisler görevden
alınmıştır. Sonra, suçlular değil, suçlulardan önce
soruşturan savcılar hakkında
yargılama izinleri verilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Pakistan dönüşünde uçakta medyaya konuşan
Sayın Başbakan Zekeriya Özle ilgili Ergenekon davası
başarısı dolayısıyla 2 kez terfi ettirdik ancak onu,
isteği doğrultusunda bölge savcılığı
makamına getirmedikleri için son yolsuzluk ve rüşvet
davalarının üzerine gitmiştir. dedi. Hani yargı bağımsızdı?
Hani atamalar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
yapılıyordu? Tüm bunların gerçek olmadığı
görüldü. Suç ağının bizzat içinde olan Çevre ve Şehircilik
Bakanı istifa etmeden önce Azmettiren Başbakandır, ben istifa
ettiriliyorsam o da istifa etmelidir. dedi.
Değerli
arkadaşlarım, en çok üzücü olan Sayın Başbakanın
burada 23 Nisanda yaptığı konuşmadır.
Cumhurbaşkanıyla ilgili bir yolsuzluk olayının burada
konuşulduğunu hiç duydunuz mu? Hakkında tape, CD, herhangi bir
itham çıkartıldığını hiç duydunuz mu? Ama
kirlilik anlayışı öyle bir sarmıştır ki Beni yok
ederseniz hepinizi yok ederim. tehdidi, Ben varsam siz varsınız.
tehdidi Sayın Cumhurbaşkanına kadar uzanmıştır.
Başbakan Bu tapeler Cumhurbaşkanı için de vardır,
Cumhurbaşkanı da dinlenmiştir. demiştir hiç gerek yokken.
Neden? Yolsuzluk ve rüşvet ağının içine Sayın
Cumhurbaşkanını da çekmek istemiştir.
Şimdi
deniliyor ki: Biz masumuz., Masumiyet karinesi
Peki, Ergenekonda
yargılanan, Balyozda yargılanan, müebbet hapse çarptırılan
o insanlar yargılanırken paralel devlet hiç aklınıza
gelmiyor muydu? Orada onlar, masum insanlar ölürken, paralel devlet hiç
aklınıza gelmiyor muydu?
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hâlâ yatıyorlar.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) O insanlar orada yok edilirken hiç aklınıza gelmiyor
muydu? Şimdi masumiyet karinesi diyorsunuz. Ben de size bu kürsüden
diyorum ki eğer birazcık bir onur kırıntısı
varsa, eğer birazcık bir dik duruş göstermek istiyorsanız
yapacağınız tek şey vardır. Ben bu bakan
arkadaşların yerinde olsam buraya çıkar, Hukuk
karşısında, mahkeme karşısında yargılanmak
istiyorum, aklanmak istiyorum. der, istifa eder, adaletin
karşısına çıkarım. Bunun tek yolu budur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dilekçe verdiler zaten.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut
Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu,
rüşvet, yolsuzluk operasyonu sanki gökyüzünden zembille indi değil
değerli arkadaşlar. Bu, daha önce, Vergi Usul Kanunu uyarınca
vergi kaçakçılığından dolayı ikramiye alabilmek için
bir vatandaşın Maliye Bakanına başvurusuyla
başladı. Yani, bu konuda eğer bir paralel yapı varsa
içinizde, Maliye Bakanı onun ortağı o zaman, Maliye Bakanı
gayet rahat. Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi ikramiyesinden yararlanmak
için vatandaş müracaatta bulundu ve bu olay o şekilde emniyete
intikal etti ve emniyetin iziyle bu olay ortaya çıktı. Peki, oldu da
ne oldu? Yani, şimdi, bu olay
Kendinizi bir sorgular
mısınız. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
Daha
doğrusu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yetkiler
verilmeden önce -planlama, imar işleri- bu yetkiler Bakanlığa
verilmeden böyle bir tartışma var mıydı? Böyle bir
tartışma yoktu.
Hanımefendiler,
beyefendiler; içinizden bize gelen bilgilerde, mevcut olan kar ilişkisi
paylaşılamadığı için İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ile Bakanlık arasındaki sürtüşmeden, ekonomik ranttan
kaynaklanan bir husus deniliyor. Şimdi, Yeni gelen Çevre ve
Şehircilik Bakanı, ey İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı, bundan sonra imar ve planlamayla ilgili olan
hususlarda mümkün olunduğunca ben sizin yetkinize
karışmayacağım, ben planlama yapmayacağım, ben
imar işlerini yapmayacağım, dedi. Böyle bir anlaşma,
yazılı olmayan, sulh olan bir sözleşme var. deniliyor bizlere.
Yani, burada yok şu paralel yapı, bu paralel
Bunun içerisinde para
var arkadaşlar, ekonomi var.
Şimdi, evet,
yani burada şunu yapmak isterim ben: Burada, bu soruşturmayla ilgili
şüpheli olan bakanların çıkıp Arkadaş, ben bugüne
kadar iş adamıydım, ben bugüne kadar memurdum.
Aldığım gelirler şunlar, verdiğim vergiler
şunlar
O zaman, Sayın Bakanımızın, Üsküdar Kız
Kulesindeki 7 milyon 500 bin dolarlık servetinin nasıl ortaya
çıkacağını bize meşru şekilde izah etmeleri
lazım. Kız Kulesindeki villaları bilen
arkadaşlarımız varsa, Üsküdarı, gayet rahat, paha
biçilmez.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kız Kulesinde villa mı var?
MAHMUT TANAL
(Devamla) Ben bilmem, sorun
Bakanınıza. Onu sorun işte, gayet rahat
Hatta Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kuruluna sizin atadığınız bir üyenin
de orada villası var.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kız Kulesinde villa mı var?
MAHMUT TANAL
(Devamla) Bakarsınız.
Yani, netice
itibarıyla, eğer bir bakanın mevcut olan serveti ile meşru
kazançlar örtüşmüyorsa, orada olması gereken olay, 3628
sayılı Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun hükümleri
uyarınca, tüm akrabalarının, eş dostunun
soruşturulması lazım.
Burada, sizin
getirmiş olduğunuz önerge de yolsuzluk ve rüşvetle ilgili o
kapsam dışına bırakılmış, kapsam gittikçe
daraltılmış durumda. Yani, bu şekliyle Efendim, evet, biz,
rüşvet ve yolsuzlukla ilgili soruşturma önergesini vesaireyi burada
getirdik. Ancak, biz bununla kendimizi aklayacağız
Yok
arkadaşlar. Yani, burada yapılan işlem nedir? Bu bir siyasi
işlem midir, yoksa bir yargısal işlem midir? Burada yapılan
işlem yargısal bir işlem. Yargısal bir işlemse, biz
gayet rahat, geniş kapsamlı olarak
Mevcut olan çerçeve de, yine 3628
sayılı Yasa da kapsam içerisine alınmazsa bu iş
aydınlığa çıkmamış olur.
Peki, aynı
şekilde
Hani Şehrizar mıdır Şehrezar mıdır,
sizlerin içerisinden buralardan çok daire alan arkadaşlarımız
var bildiğim kadarıyla. Sayın Bakan, ben size dilekçe veriyorum,
diyorum ki: Buranın yapı ruhsat izni var mı, kat irtifakı
var mı, kat mülkiyeti var mı? Bildiğim kadarıyla oturan
insanlar var. Resmî yazınız: Kat irtifakı, kat mülkiyeti, bizim
kayıtlarımızda bilgi yok. deniliyor. Yani, olabilecek bir
iş mi bu? Hatta Ali Ağaoğlunun ismi geçti. Ali
Ağaoğlundan sizin yine bir bakanınıza bir villa
satıldı yani satıldı gösterildi daha doğrusu.
Satış mıdır, değil midir, bilmem. Yerini de size
söyleyeyim yine: Üsküdarda Mabeyin Lokantasının arkasındaki
sokakta, Ağaoğlu konakları.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Varsa iddia soruşturma önergesi verin.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Netice itibarıyla, 2014 yılının temizlik
yılı olması lazım. Yani rüşvet ve yolsuzluğu -hep
birlikte el ele verelim- en azından süpürmüş olalım yani kirli
olan bu ülkemizi temize çıkaralım.
Peki, bununla
ilgili biz hukukta ne deriz, Sayın İpek de karşımda,
meslektaşım, hukukçu arkadaşımız: İkrar yani bir
şey ikrar edilmişse artık bunun tersi ispatlanmaz. 3 tane ikrar
ben size söyleyeyim: O dönemin Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı
dedi ki: Evet, biz ne kadar izin verdiysek, hukuka aykırıysa hepsi
Başbakanın bilgisi dâhilindedir. Bu bir ikrar mı? İkrar.
İki: Aynı
şekilde, bakanların görevden alınması. Bu bir, yine
Anayasamızın 112nci maddesi uyarınca Başbakanın
sorumluluğunda mıdır, bu bir ikrar mıdır? Yine bir
ikrar.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Ceza hukukunda ikrar olur mu Mahmut Bey, ikrar olur
mu ceza hukukunda?
MAHMUT TANAL
(Devamla) Üçüncüsü anlamında, AKPli milletvekillerinin imzasıyla
verilen soru önergesi yine bir ikrar mıdır? İkrar.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Çaktın, çaktın, ikrar olmaz ceza
hukukunda!
MAHMUT TANAL
(Devamla) Ben size ceza hukuku, onu da öğreteyim. Birisi eğer suçu
üstlenip diğerini kurtarmak isterse, evet, sizin dediğiniz, o küçük
çocuklar için
Kişileri öldürürler genellikle Anadoluda,
kadınları öldürürler, 18 yaşında bir çocuğa derler:
Bu yaptı. O da Ben yaptım. der, efendim, hâkim onun
ikrarına
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Karıştırdın yine. Sen bir daha
git, sınava gir, sen bir daha hukuk fakültesinin sınavına gir.
Diplomanı alırlar elinden.
MAHMUT TANAL
(Devamla) Siz herhâlde 18 yaşında değilsiniz, sizin suçu
üstlenen kimse yok. Yani, o açıdan bunlar ikrar.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Öyle ikrar mı olur ya, öyle ikrar mı olur?
Dersine çalış da gel, dersine çalış, dersine!
MAHMUT TANAL
(Devamla) Şimdi, biz şunu kabul edecek miyiz, etmeyecek miyiz?
Sayın bakanlar diyorlar ki: Ya arkadaş, hukuka aykırı
yöntemlerle deliller elde edilmiş. Şunu söylesinler: Rüşvet var
mı, yok mu? Para aldınız mı, almadınız mı?
Bu paralel yapı, bu dış mihraklar niye benim evime getirmiyor, 6
tane para kasası getirmiyor?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yargılamayı soruşturma komisyonu
yapacak işte.
MAHMUT TANAL
(Devamla) - Niye benim arsama imar ruhsatı vermiyorsunuz? Niye başka
bir milletvekiline gitmiyor da bakanların adreslerini biliyorlar? Yani,
içinizde maaşıyla zorla geçinen arkadaşlar var. Yani, bu paralel
yapı, bu dış mihraklar bunların adreslerini bilmiyorlar
mı, bakanların biliyorlar? Bu bakanlar ne kadar şanslı. Yani,
siz de dokuz aylıksınız, diğer vekiller de dokuz aylık.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Biz ikrarı anlamadık.
MAHMUT TANAL
(Devamla) - Ve sizin adreslerinizi de, bilemiyorum, yani bu kadar herhâlde
herkes de bilmiyor.
Yapılması
gereken, bir: Mal beyanlarınızı açık ve net ortaya
sergileyin.
İki:
Dokunulmazlıktan yararlanmak istemiyoruz. deyin, dilekçelerinizi verin.
Üç: Bugüne kadarki
tüm servetlerinizi açıklayın.
Dört: 3628
sayılı Yasa diyor ki: Bakan, bakan olmadan mal beyanını
vermek zorunda.
Şimdi, ben o
zaman diyorum: Ya kardeşim, ey bakanlar, getirin bize; mal
varlıklarının böyle belgesini bize uzaktan göstermeyin, birer
tane fotokopi dağıtın bizlere, biz de size inanalım.
Eğer siz bunları gerçekten dağıtmazsanız, kamuoyuna
yeteri kadar bilgi vermezseniz ve bu maddi gerçeklerin ortaya çıkması
için savcıyı tayin ederseniz, polisi görevden alırsanız,
hâkimi tayin ederseniz, bununla ilgili Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu
yapısıyla oynarsanız, kanunları değiştirirseniz,
arkadaşlar, kimse sizin samimiyetinize inanmaz yani bu açıdan samimi
olmak lazım.
Bu arada, AKPnin
sırasında bulunan, sıralarında bulunan milletvekili
arkadaşlarımızın, tabii, hepsini bu pisliğe
bulaşan insanlarla aynı kefeye koymamak lazım, bunu
ayırıyoruz. Sizler de bunlardan lütfen kendinizi
arındırınız. İçinizde hakikaten bunu tasvip etmeyen
insanlar var ama siz kenetlendikçe
Mesela biraz önce söyledim: Bakan art arda
konuştu, sizleri de aldattı, diğer arkadaşları da
aldattı. Yani, onun için bu temizliği yapmak hepimizin görevi.
Temennim şu: Bizim kadar en azından sizler de temizlik konusunda
duyarlı davranırsınız, 2014 yılı temizlik
yılı olmuş olur.
Hepinize
teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
en kalbî duygularla selamlıyorum. Gecenin ilerleyen bu vaktinde sizleri
sevgiyle, muhabbetle selamladıktan sonra
Tarihin son derece
önemli bir evresini birlikte yaşıyoruz. Binlerce yıllık
iftihar dolu bir tarihimiz var. Özellikle zorlukların, yaşanan
zorlukların ardından kurulan tezgâhların, darbelerin neredeyse
bire bir birbirine benzediği bir üç yüz yıldan bahsediyoruz. Devleti
içinde bulunduğu ataletten kurtarmaya çalışan vezirinden
sadrazamına, padişahına; cumhurbaşkanından
başbakanına kadar hepsinin başına aynı senaryolar
yazılmış, aynı oyunlar kurulmuştur. Acımasız
bir iftira ve yıpratma kampanyası eşliğinde darbe
teşebbüslerinin tarihidir aslında üç yüz yıl. Maalesef bu
teşebbüslerin tamamına yakını başarıyla
sonuçlanmış, padişahlar, vezirler, sadrazamlar ve
başbakanların canlarına mal olmuştur. Katledilen, devletin
en tepesindeki tüm şahısların ortak özelliği Türk devletini
ayağa kaldırmak ve şahlandırmaktır. Bu büyük milletin,
bedeli ölüm bile olsa, kefenini giymeye hazır evlatları her zaman
vardır. Dün vardı, bugün de var ve yarın da olmaya devam
edecektir. Bu büyük millet korkutulup sindirilecek, teslim alınacak bir millet
hiçbir zaman olmamıştır. Bu büyük milletin tarihinde hiçbir
zaman esaret ve teslimiyet de olmamıştır.
Sultan II. Mahmut
devlette reform ve dönüşüm başlattı. Bu girişime
karşılık, CHPnin atası sayılabilecek Yeniçeri
Ocağı ve eski düzenden beslenen çeteler tarafından adı
gavur padişah, hırsız padişaha çıkarıldı.
Oysa, tarih ve bizler iyi biliyoruz ki Sultan II. Mahmut zikir meclislerinin
insanıydı. Sultan Abdülaziz Han,
donanması yok olmuş, ticareti çökme noktasında devleti
yeniden reorganize etmek istedi. Köhne düzenden beslenenlerin rantlarına çomak soktuğu için -bunun
akıbetinde- Osmanlı hanedanının hiçbir ferdinin
uğramadığı hakaretler ve muamelelerle katledildi. Ve yine o
güzel insan, Osmanlı İmparatorluğunun en nadide
hanlarından Abdülaziz Han da hırsız, zevk düşkünü,
devleti batıran adam gibi iftiralar atılarak tahtan indirildi.
Cennetmekân Abdülhamit Han çok konuşuluyor çok şükür,
anlaşılma yolunda çok önemli mesafeler katedildi. Modern Türkiyenin
kurucu aklının ifadesi olan cennetmekân da aynı bedeli
ödemişti. İngilizlere teslim olmayıp Mustafa Kemal
Paşayı kilolarca altınla Anadoluya yollayıp Türkiyenin
yeniden ayağa kalkışının önünü açan Sultan Vahideddin
Han da bu yapı tarafından hain ve haramzade ilan edilmişti.
Oysa, Vahideddin Hanın sürgünde nasıl bir yoksul hayat
yaşadığının şahidi tarihtir.
17 Aralık
darbe teşebbüsü, aklın bittiği, devlete tabi olması
gerekenlerin bir gruba tabi olduğu, milletin iradesini yok sayarak
yolsuzluk adı altında küresel finans oligarklarının
dış politika aparatı olan paralel tehdit örgütünün
piyonlaştığı bir darbe girişimidir.
İstediğiniz kadar, sonuçlar üzerinden siz davransanız da 17
Aralık bir darbe girişimidir. Bu, tarihe böyle kayıt olarak
geçmiştir.
17 Aralık
darbe teşebbüsü, hikmetin katledildiği, son üç yüz yıldır
bu millete yönelik, ayırt etmeksizin bütün devletin mensubu olan hepimize
yönelik yapılmış en hain, en alçak, en şerefsizce darbe
girişimidir. On yılda
dönüşen küresel sistemde -ben de varım- Türkiyeye ilk darbe
teşebbüsü şüphesiz bu değil, askerî darbe çabalarının
ardından Deniz Feneri davası aslında bu darbe girişiminin
ilk sinyaliydi. Alman savcı daha sonra yaptığı
açıklamalarda, sohbetlerde kendisine birçok belgenin illegal yollarla Türk
polisinin içerisindeki bir kanat tarafından
ulaştırıldığını ifade etmiştir.
Türkiyeden illegal yollarla iletilen bu belgelerin sahte olduğu Alman
istihbaratı tarafından ortaya
çıkartılmıştır.
Kurulduğu
günden bu yana her türlü komploculuk, darbecilik ve
tezviratçılığın içerisinde yer alan
-şahısları tenzih ederek söylüyorum ki- Cumhuriyet Halk Partisi
ve neoconların kontrolünde oldukları gün gibi ortaya çıkan
paralel tehdit örgütünün hedefinde kim var? Bu yapının ürettiği
belgelerle hedef ısrarla AK PARTİ ve Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğanın şahsında millet iradesi olmuştur.
Sevgili
milletvekilleri, bakın, bu, Türkiyenin büyümesinin ve gelişmesinin,
dünyada oyun kurucu olmasını engellemeyi görev bilmiş güçler
sık sık oyuncu değiştirdi. Dün, kendi adamları
bildikleri Süleyman Demirel kural dışı oynadı diye onun da
şapkasını alıp gönderdiler 6 kez. Sağ bir
vakıftan burs almasına rağmen bu oyunda bu küresel finans
oligarklarına karşı olan merhum Ecevit de kural
dışı oynayınca aynı ağır darbeyi yedi. Bugün
emirlerini uyguladığınız, âdeta emirlerini uygulamakta
yarış ettiğiniz sermaye çevrelerinin ve para
oligarklarının tavrı değişmemiştir
unutmayınız.
Günümüze gelirsek,
MİT Müsteşarına yönelik paralel örgüt ve çeteci
yargının yaptıkları her şeyiyle ortaya
çıktı. Çünkü, MİT Müsteşarı, eski MİT
Müsteşarı 2007 yılında kuruluş yılı bildirisinde
Türkiye ve dünya algısının değiştiğini yüksek
sesle ifade ediyor, Türkiye gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle
kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakmaya ya
da bekle, gör; tavır al taktiğiyle sınırlama lüksüne
sahip değildir. diyerek yeni Türkiyenin işaretini veriyordu.
17 Aralık, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli
kırılma noktasıdır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti devleti 17
Aralığa ekonomik ve siyasal
bağımsızlığıyla girmiştir. Siyasi ve
ekonomik olarak küresel güç olma yolunda emin adımlarla yürüyen Türkiye,
yüz bir yıl önceki gibi bir Babıali baskını
yaşamıştır. CHPnin de iyi bildiği ittihatçı
gelenek, ittihatçı geleneğin adamları kanlı ve çirkef bir
şekilde yaptıkları Babıali baskını gibi
baskınla 17 Aralıkta Türkiye Cumhuriyeti bir şok yaşamıştır,
alçakça bir ihanetle karşılaşmıştır. Paralel
terör örgütü ve yargı içindeki uzantıları Babıali baskını
gibi bir baskınla, Kara Kemalin telefon ve telgraf hattını
kesip Babıaliyi izole ederek 100 ittihatçı sergerdenin Harbiye
Nazırı Mahmud Şevket Paşayı vahşice katlederek
devirdikleri olaya benzetmek istemişlerdir. Cumhuriyet tarihinin en
onurlu, en çalışkan hükûmetlerinden birinin 4 bakanı üzerinden
bu darbe girişimini gerçekleştirmek istemişler. Çok şükür
Allaha, millet buna da müsaade etmemiştir, etmiyor, etmeyecektir de.
17
Aralık gecesi herkes uykudayken bu ülkenin Başbakanının
evini basma cüretini gösterenlerin
Adı ne olursa olsun, bu millet hep
onun karşısında dimdik durdu, dimdik duruyor, dimdik durmaya da
devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
hadsizliği, bu densizliği ve bu alçaklığı yapanlar,
aslında hepimizin mensup olduğu devlete karşı bu
adımı atmıştır. Sayın Başbakanımız
bu milletin önüne geçerek halk direnişini gerçekleştirmiş ve bu
reziller sürüsünün darbe teşebbüsünü akim bırakmıştır.
Tüm
milletvekillerine sesleniyorum, şu cümlelere bakın, paralel tehdit
örgütünün en önemli isimlerinden birisi Türkiye ağustosa kadar gergin
geçecek. Erdoğan Çankayaya çıkamayacak. Gül de HSYK, İnternet
ve dershane düzenlemesini veto etseydi garantilemişti. Bu, hepimizin
iradesine ket vurmaktır. Bu, milletin iradesine darbe değildir de
nedir? Bu kararı millet verecektir. 30 Martta millet verdi, 10 Ağustosta millet verecek. O
sandıktan ne çıkarsa hepimizin baş tacı değil mi?
Millî iradeyi ayaklar altına alan, tecavüze kalkışan bu alçak,
bu hain, bu ahlaksız sözlere dikkat ediniz, hepimiz için önemli. Aynı
cümleleri, pazar günü Sayın İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler
Hanımefendinin Yeni Şafaktaki söyleşisini hepinizin dikkatine sunuyorum. Dikkatle okumanızı ve bu
söyleşideki derin sorgulamayı, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi iç
dinamiklerine yönelik derin sorgulamasının bütün izlerini
taşıyan bu söyleşiyi de sizlerle paylaşıyorum. Bu
anlamda şunu devam ettiriyor: Erdoğanla birlikte hareket eden bütün
yapılar ve cemaat ve tarikatlar da tasfiye edilecektir. Bu ülkede
milletin iradesinin dışında hiç kimsenin kimseyi tasfiye etmeye
gücü yetmeyecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Külünk.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Yeniçeri
Ocağını Cumhuriyet Halk Partisinin atası olarak
nitelendirmek suretiyle konuşmacı sataşmada bulunmuştur
efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin, İstanbul Milletvekili Metin Külünkün (9/5) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce bu kürsüde konuşan konuşmacı her
seferinde Cumhuriyet Halk Partisi karşıtlığıyla
değil, Cumhuriyet Halk Partisi eleştirisiyle değil, Cumhuriyet
Halk Partisi düşmanlığıyla burada konuşuyor. Bir kez
daha böyle düşmanca konuşan bir kişiyi burada gördük. Benim için
şaşırtıcı değil. Bu üslubu, bu kişiyi
tanıyorum, gayet iyi tanıyorum.
Şimdi,
lafının neresini düzelteyim? II. Mahmudu övdü. Oysa bundan birkaç ay
önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan grup konuşmasında
İki yüz yıldır insanımıza dayatılan bir
yaşam biçimi var. dedi. Yani, iki yüz yıl önceye gittiğiniz
zaman 1808 tarihli II. Mahmudun padişah olma yılına denk
geliriz ve 1808 tarihinde de Türkiye'nin anayasacılık tarihindeki ilk
belge olan Senedi İttifak imzalanmıştır. Yani, Türkiye'nin,
cumhuriyetin modernleşme projesinin temeli, başlangıcı 1808
tarihli Senedi İttifaktır. Başbakan bunu reddederken, bunu
kınarken, yenilikçi padişahlara bile tahammülü olmadığını
gösterirken, o yenilikçi padişahın Yeniçeri Ocağını
kaldırmasına bile tahammülü olmadığını söylerken
buradaki konuşmacı farklı bir şey söylüyor. Ben sizin Genel
Başkanınızın söylediğine inanırım. Siz II.
Mahmuda da karşısınız, bütün yenilikçi padişahlara
karşısınız. Cumhuriyet devrimlerini içinize
sindiremediğiniz gibi yenilikçi padişahları da içinize
sindiremiyorsunuz.
Sadede gelelim, ne
demişti bu konuşmacı: 17 Aralık günah işleme
özgürlüğüne bir darbedir. Haydi, günah işleme özgürlüğü
Yani,
nedir günah? Hırsızlık günahtır, yolsuzluk günahtır,
Allahı inkâr etmek günahtır. Bu günahları işleme
özgürlüğü vardır müminlerin, 17 Aralık da buna darbe
vurmuştur! Bu kadar zavallı bir insan, çıkmış burada
Cumhuriyet Halk Partisini eleştiriyor, tek kelimeyle zavallı.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) İzniniz olursa
BAŞKAN - Sayın
Külünk
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Söylediği cümlelere istinaden sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Çok
gülümseyerek olduğu için şaşırdım.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
20.-
İstanbul Milletvekili Metin
Külünk'ün, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
tebessümden yanayım hep.
Öncelikle, II. Mahmud
üzerinden Sayın Grup Başkan Vekilinin eleştirisine saygı
duyuyorum ancak II. Mahmudu kendisi de iyi anlamamış. II. Mahmud,
modernleşme sürecinde bu ülkede devletin
karşılaştığı en önemli kalkışmanın
devletin birliği ilkesi üzerinden tasfiye edildiği ilk
adımdır ve bu kalkışmanın ardından devlet son
derece stratejik bir karar alarak bugüne de referans olacak şekilde
Yeniçeri Ocağını ne pahasına olursa olsun tasfiye
etmiş ve devlet kendini yenileme kararı almıştır.
Dolayısıyla, II. Mahmud bu anlamda sarayın içerisindeki
birtakım dengelere dokunduğu için -o dengeleri isterseniz uygun
vakitte ben size anlatırım- adı gâvur padişaha
çıkmıştır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Başbakan anlamamış. diyorsun
değil mi?
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Başbakana anlat, Başbakana.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Oysa, II. Mahmudu bütün olarak değerlendirdiğinizde,
Osmanlının sıkışma döneminde devleti yenileme
noktasındaki en önemli adımları atandır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Anlamamışsın,
anlamamışsın.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Erdoğan Bayraktara gel, Erdoğan Bayraktara gel
sen!
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) TOKİye gel, TOKİye.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Bu, şu demek değildir: Ben II. Mahmudun bütün
yaptıklarına onay vereceğim demek değildir.
İkincisi: Cümlemin
arkasındayım, cümlemi çarpıtıyorsunuz. Günah işleme
özgürlüğünün hedefi şudur: Siz bu örgütün en önemli bedelini
ödemiş bir grupsunuz ve Milliyetçi Hareket Partisindeki milletvekili
arkadaşlarımız da bu bedeli ödemiş. Bu sonuçtur. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler) Günah işleme özgürlüğünü
anlayabilmeniz için önce âdemi, meleği ve şeytanı
anlayacaksınız. Yoksa, bir insanın yaptığı
yanlış varsa hukuk üzerinde gider hesap verir, soruşturma
komisyonunda hesap verir. Hiçbir insanın günahını meşrulaştırmak
için o cümleyi söylemedim, o cümleyi söyleyemeyecek kadar da çok şükür
akide bilgim var. Öğrenmek istiyorsanız gelin, öğreteyim size.
KADİR GÖKMEN
ÖGÜT (İstanbul) Başbakana öğret, bize değil.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz.
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin, İstanbul Milletvekili Metin Külünkün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben sayın konuşmacıya şunu
tavsiye ederim: Konuya doğrudan girsin, topu kenarlarda
dolaştırmasın. Cümlesi şu: 17 Aralık günah
işleme özgürlüğüne bir darbedir. Hazreti Peygamber günahları
açan değil, örtücü olan rahmet geleneğinin mimarıdır.
Hazreti Peygamberi bile bu yolsuzluğa alet ediyorsunuz, ayıp. Yani,
şunu diyor: Bir hırsızlık, yolsuzluk var. Hazreti
Peygamber günahları örten bir rahmet anlayışının
mimarıdır, bunları örtmek lazım.
Evet,
yolsuzluğu ve hırsızlığı Hazreti Peygamber
örtüyor muydu acaba? Günah ancak bireysel tövbeyle Kur'an-ı Kerimde yer
bulur, kişi kendisini o şekilde affettirmeye çalışır.
Eğer devletin malına karşı, milletin malına
karşı bir saldırı var ise, bir yolsuzluk var ise bu, doğrudan
doğruya Kur'an-ı Kerimin cezalandırdığı bir
fiildir. Siz konuşmanıza dönün.
Şimdi, hem
İslamcı bir bakış açısıyla liberalizmi
eleştireceksiniz, liberal bakış açısını
eleştireceksiniz
Doğru, evet, İslamla liberalizm yan yana
gelemez, İslamın özü lehul mülktür. Mülk Allahındır yani
mülkiyet, varlık, egemenlik, güç, servet, hepsi Allahındır,
bunlar yöneticilerde, insanlarda sadece emanettir. Hem bunu
savunacaksınız hem de liberal bedenin günahı yücelten
anlayışına sığınıp
bakanlarınızın günahlarını orada affettirmeye
çalışacaksınız.
Sadede gelelim:
Günah işleme özgürlüğünü Kur'an-ı Kerimle yan yana getiren bir
milletvekili bugün dini siyasete alet eden bir partinin milletvekilidir, Bakara
Suresiyle dalga geçen milletvekilleriniz gibi. Hayırlı olsun bu
anlayış size.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Çok
sataşacak bir şey görmedim. Devam ettireceğiniz
anlaşılıyor, ben varım.
Buyurun.
22.-
İstanbul Milletvekili Metin
Külünk'ün, tekraren, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez
daha ifade ediyorum: Beytülmale uzanan kimin eliyse yargı önünde hesap
vermesinden hiçbirimizin gocunacak bir şeyi yok. Beytülmale uzanacak hangi
el ise o eli meşrulaştıracak bir akide
sapkınlığımız da yok.
Hâlâ anlamamakta
ısrar ettiğiniz bir şey var. 17 Aralık darbe
girişiminin sahibi olan tehdit örgütünün insanların mahremlerine
girerek özel hayatları üzerinden
(CHP sıralarından gürültüler)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Genel o, genel. Hatırla Metin!
MUSA ÇAM
(İzmir) Para sayma makineleri ne âlemde, para sayma makineleri?
METİN KÜLÜNK
(Devamla)
insanları şantajla, tehditle teslim alması,
insanların bireysel iletişim özgürlüğünü yok ederek teslim
almasına karşı söylediğim bu cümleyi çarpıtma
çabanızdan dolayı size teşekkür ediyorum, bu işi iyi
biliyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Aynen İnternette yer alan cümlenizi
okudum, aynısını okudum.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Ancak, anlamaya çalışırsanız Kur'anda
insanın özgürlüğü vardır. Bu özgürlük sizin de iradenizin
sınırları içerisinde tecelli eder. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Siz istediğiniz kadar
bağırın. Oturun âdemin niye
yaratıldığını, şeytanın niye var
olduğunu, meleğin niye var olduğunu, Allahın bu üçüyle
kurduğu diyalektiği bir kere daha okuyun da ondan sonra gelin burada
istediğiniz gibi konuşun.
Bir daha
söylüyorum, son kez: 4 bakan arkadaşımız mahkeme haklarında
karar verinceye kadar masumdurlar. 4 bakan arkadaşımız mahkeme
önünde haklarında karar verilinceye kadar masumsa, masumiyet karinesi
yerindeyse ben o arkadaşlarımız üzerinden bu cümleleri
söylemedim. (CHP sıralarından gürültüler)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Paralel yapıya...
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Benim kimseye borcum yok. Hiç merak etme, benim kimseye borcum yok.
Ben aslanlar gibi çıkar, düşüncelerimi söylerim. Siz oturun,
anlayışınızı bu anlamda yenileyin.
Hepinize
teşekkür ediyorum. Bir daha da cevap vermeyeceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, efendim, şimdi
bakın -kürsüye çıkmayacağım- ben son kez şunu
söylüyorum: Konuşan milletvekilinin cümlelerini aynen okuyorum,
basında yer alan cümleler... Çarpıttınız. diyor. Kendisi
çıksın desin ki: Ben bu cümleleri etmedim, o televizyon
programında bunları etmedim.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Ben ettim Sayın Hamzaçebi, ettim. Ben cümlelerin
sahibiyim, sonuna kadar da arkasındayım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) O zaman nesini söylüyorsunuz? Aynen okuyorum:
17 Aralığı günah işleme özgürlüğüne darbe olarak
nitelendiriyorum. Hazreti Peygamber günahları açan değil, örtücü olan
rahmet geleneğinin mimarıdır. Yani, bu yolsuzlukları, bu
iddiaları örtelim. Böyle bir rahmet geleneğinin mirasçısı
olalım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, esefle kınıyorum o sözlerin sahibini.
BAŞKAN Ben
gidiyorum. Herkes fetva emini oldu. Böyle şey yok.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkanım, izin verirseniz, ben burada...
BAŞKAN Ben
şu anda ara veriyorum on dakika.
Kapanma Saati: 02.59
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bazı
iş adamlarının özellikle arazi işlerinde kolaylık
sağladığı, kültür ve tabiat varlıklarının
statülerinde değişiklik yaparak inşaatlar için özel düzenleme
yapılması için uğraştığı, imara ilişkin
çok sayıda yenileme ile kendisine yakın iş adamlarına
sağladığı rant ile doğrudan ve dolaylı olarak
çıkar elde ettiği ve birden çok kez rüşvet
aldığı, bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak ve imar mevzuatına
aykırı uygulamaları nedeniyle Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanmak suçlarına uyduğu
iddiasıyla Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan
Bayraktar hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/5) (Devam)
BAŞKAN - (9/5)
esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Çanakkale
Milletvekili Sayın Mehmet Daniş, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz üzere, 17
Aralık operasyonu olarak bilinen süreç kapsamında yüce Meclisimizin
bünyesinde Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Sayın Erdoğan
Bayraktarın Bakanlığı sırasındaki faaliyetlerin
incelenmesi için kurulacak soruşturma komisyonu önergesi hakkında söz
almış bulunuyorum.
Bilindiği
üzere, Türkiye 17 Aralıkta cumhuriyet tarihinin en önemli, devleti
çökertme operasyonlarından birisine maruz kalmıştır.
Basiretli bir yönetimle bertaraf edilen bu operasyon artık kılık
ve muhteva değiştiren darbeleri sürdürmek isteyen derin çetelerin,
yargı ve bürokrasiyi kullanarak gerçekleştirmeyi
planladığı bir darbe teşebbüsüdür. Bugün
ayrıntıları daha net ortaya çıkmaya başlamış
olan bu komploların iç yüzü soruşturma komisyonu
çalışmalarıyla daha da iyi anlaşılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; on iki yıllık
iktidarımızın en çok önem ve öncelik verdiği konuların
başında vatandaşlarımızın refahı ve buna
bağlı olarak barınma sorunu gelmektedir. Ülkemizin kanayan
yarası olan gecekondu, kaçak yapılaşma ve ev sahibi olamama
meseleleri bizim dönemimizde büyük oranda çözüme kavuşturulmuştur.
Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla 2002 sonunda
başlatılan ve yakın takibiyle devam eden planlı
şehirleşme ve konut üretim seferberliği kapsamının en
önemli aktörlerinden biri de TOKİnin bugünlere gelmesinde emeği olan
Erdoğan Bayraktardır. Son on iki yılda TOKİ faaliyetleri
kapsamında altyapı, sosyal donatı ve çevre düzenlemeleriyle
birlikte 625 bin konut rakamına ulaşılmıştır.
Konutlarla birlikte 960 okul, 250nin üzerinde hastane, 114 kamu hizmet
binası, 19 stadyum ve yine yüzlerce diğer sosyal donatılar TOKİ
tarafından yapılmıştır ve bu hizmetler,
sayısı 600ü bile bulmayan personelle gerçekleştirilmiştir.
TOKİ
faaliyetleri sayesinde gecekondu ve kaçak yapılaşma
azalmış, alt gelir grubu ve yoksulların ev sahibi olma
umutları artmış, kentsel dönüşüm
başlatılmış, 200den fazla sektöre destek olarak, destek
verilerek piyasa hareketlendirilmiştir.
Tüm bu faaliyetler
gerçekleştirilirken toplam 40 milyon TL büyüklüğünde 3 binden fazla
ihale yapılmıştır ve o dönemde TOKİ Başkanı
Erdoğan Bayraktarın dokunulmazlığı da yoktur. Bu
faaliyetlerin tamamı her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT
Komisyonunca denetlenmiş ve ayrıca bazı yıllarda Devlet
Denetleme Kurulu, Yüksek Denetleme Kurulu ve teftiş kurulları
tarafından da incelenmiştir. Bütün bu faaliyetlerin sonucunda
TOKİnin alacak portföyü 20 milyar TLye ulaşmış yani
kamuya on yıl içinde 20 milyar TL gelir getirecek tarzda ekonomik bir
yapı oluşturulmuştur.
Hatırlarsak,
kamuoyunda KEY hesapları olarak bilinen, çalışanların
maaşlarından yapılan kesintilerle oluşan Konut Edindirme
Yardımı hesapları da 1990lı yıllardaki
yanlış politikalar sonucunda
içi boşaltılmış ve tasfiye noktasına gelmiş bir
hâldeyken, yani çalışanların hakları gasbedilmişken
bizim iktidarlarımız döneminde tüm hak sahiplerine KEY payları
ödenmiş ve bu hesaplar TOKİ ve Emlak Konut faaliyetleri sonucunda
ödenebilmiştir.
Yine, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının kurulmasına
bakıldığında, bugün dünyamızın gelmiş olduğu
durumda modern ve planlı şehirleşme en önemli
konularımızdan bir tanesidir. Bu itibarla, kalkınma,
şehirleşme ve çevre dengesini kuracak bir bakanlığın
kurulmasına ihtiyaç olmuş ve dünyadaki diğer ülke
deneyimlerinden de faydalanılarak 61inci Hükûmetimizin en önemli
icracı bakanlıklarından biri olarak Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı kurulmuştur. Yaşanabilir çevre ve marka
şehirler hedeflerini baz almış ve bu çerçevede özellikle afet ve
kentsel dönüşüm konusunda çalışmalar
başlatılmıştır.
Bütün bunlarla beraber
kamu ve özel yatırımlar da daha hızlı bir şekilde
tamamlanmaya başlanılmıştır. Koruma ve kullanma
dengesini gözeten bir anlayışla çevrenin korunması ve
sürdürülebilir kullanmanın sağlanmasına, mahalli idarelerin
çevre, imar ve şehirleşme konularındaki
çalışmalarına ve kapasitelerinin güçlendirilmesine destek
olunmuştur. Yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair imar,
çevre ve yapı mevzuatlarını hazırlamak, uygulamaları
izlemek ve denetlemek temel önceliklerimizden biri olmuştur.
Kentsel
dönüşümler kapsamında 36 farklı ilde 106 Bakanlar Kurulu
kararıyla 6.931 hektar alan riskli alan ilan edilmiş; 1 milyon
kişinin üzerinde insanın yaşadığı bu alanlarda
164.300 binanın bulunduğu ve yaklaşık 377 bin
bağımsız bölümün bulunduğunu hatırlatmak isterim.
Yine Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının kurulmasıyla beraber
sadece kamu yatırımları değil özel yatırımlar da
hız kazanmış, böylece Dünya Bankası tarafından
hazırlanan Türkiye İş Yapma Kolaylığı Endeksine
göre plan ve ruhsat alma konularında kolaylaştırıcı
işlemlerin geliştirildiği görülmüş ve ülkemizin
sıralaması yükselmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Aralık çevre ve
şehircilik dosyasında ve fezlekede yer alan savcı
iddiaları, kanunlarla Bakanlığa verilen yetkileri bilmemek ve bu
konudaki kanunları tanımamak anlamına gelmektedir. Hükûmetimizin
2023 hedefi doğrultusunda sürdürdüğümüz kentsel dönüşüm hamlesi
daha şeffaf bir imar düzenlemesine dönük çalışmaların,
ayrıca kamu ve özel yatırımların hızlanmasına
dönük çalışmaların bu sinsi operasyonla engellenmek
istendiği ortadadır. 17 Aralık süreci hukuksuz olarak
başlatılmış, 18 Eylül 2012 tarihinde isimsiz ve
imzasız bir ihbar mektubuyla süreç başlatılmış, hatta
ihbar mektubundaki hususlar adi bir suça, yani bir araç kurşunlama
olayına işaret etmektedir.
İhbar
mektubu üzerine talep edilen iletişim tespiti, İstanbul 16. Sulh Ceza
Mahkemesinin 24 Eylül 2012 tarihli kararıyla yeterli delil
olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş ve aynı konudaki
itiraz da İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesinin 1 Ekim 2012 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
Hâl
böyle iken ve mahkemenin verdiği kararlara uygun yeni adımlar
atılmadan İstanbul 33. Sulh Ceza Mahkemesinden tekrar iletişim
tespit kararı alınmış ve süreç
başlatılmıştır. Yani iletişim tespit kararı
varsayıma dayalı bir örgüt oluşturmak suretiyle
alınmış ve bütün soruşturma başlangıcı da
hukuki olmaktan uzak bir karar üzerine alınmıştır.
Takipsizlik
kararına biraz değinecek olursak: Sonuç itibarıyla, 2 Mayıs
itibarıyla kovuşturmaya yer olmadığı ve takipsizlik
kararı verilmiştir.
Bu
dosyaya bakıldığında, size bizzat fezlekeden okumak isterim
bunu, aslında sürecin de bir özetidir bu. Fezlekeyi hazırlayan
savcı demektedir ki, özellikle örgüt lideri Hüseyin Avni Sipahinin
Bilgin dışında hiçbir şeye hareket etmem, edemem ki zaten
abi şeklindeki ifadesi Erdoğan Bayraktarın kendisine gelen
şirket yöneticilerinin sorunlarıyla ilgili Hüseyin Avni Sipahiye
yönlendirmesi olarak ifade edilmektedir.
Hüseyin Avni
Sipahiyle Erdoğan Bayraktarın tapelere yansıyan
konuşmasıysa tamamen İstanbul Büyükşehir Belediye
başkan adaylığı ve Hüseyin Avni Sipahinin de söz konusu
ihtimal dâhilindeki bir belediye başkan adaylığı
konusundadır ve bugün Hüseyin Avni Sipahi Beşiktaş Meclis
üyesidir, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis üyesidir ve sanıyorum Belediye
Başkan Yardımcısıdır. Yani belediye başkan
adaylığı konusundaki bir ifade Hüseyin Avni Sipahiyi örgüt
lideri yapmıştır ve bu örgüt liderinin belediye
başkanlığı konusunda Benim bir adaylığım
vaki olursa bundan muhakkak senin haberin olur. anlamına gelecek ifadesi
de Erdoğan Bayraktarı da bu örgütün bütün işlemlerinden,
eylemlerinden haberi olduğu ve bilgisi dâhilinde olduğu olarak
dosyaya yansıtılmış. Bunun üzerine bir fezleke
hazırlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde, işte,
milletvekilli arkadaşlarımızın, 57 milletvekili
arkadaşımızın 4 eski bakanımız hakkında
vermiş oldukları önerge kapsamında soruşturma
komisyonları kurulması kararı alınmıştır.
Ancak tabii ki bu önergeyle ilgili de, usulen de olsa, bir oylama
yapacağız.
Ama, gerçekten,
arkadaşlar, ben şu dosyanın, bu fezlekenin konusunu teşkil
eden, hüküm kurulmaya çalışılan konuyu sizin dikkatlerinize, bir
hukukçu olarak vicdanlarınıza sunuyorum. Hiçbir polemiğe
girmeden aslında bu süreci çok iyi özetleyen en önemli noktalardan biri diyorum.
Teşekkür
ediyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Daniş.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, sayın konuşmacı TOKİ faaliyetlerini
ifade ederken, KEY hesaplarıyla ilgili, benim de bakan olarak görev
yaptığım dönemle ilgili yanlış bilgi verdi. Onu
düzeltmek için söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
23.-
Konya Milletvekili Faruk Bal'ın, Çanakkale Milletvekili Mehmet
Danişin (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan
sayın milletvekili TOKİnin faaliyetleriyle ilgili bilgi verirken
benim de bakan olarak görev yaptığım dönemle ilgili
yanlış bir bilgi vermiştir. Bu yanlış bilgi bu
sayın milletvekilinin kusuru değil, daha önce de Sayın
Başbakan bu yanlış bilgileri tekrarladı. Çok fazla tekrar
gerçeği araştırmayanlar için hakikatmiş gibi değerlendiriliyor. Burada Sayın
Bakan da var. Lütfen, bundan sonra bu kabil yanlışların tekrar
edilmemesi düşüncesiyle söz aldım.
Olay şu:
İşçi ve memur olarak görev yapan kamu görevlilerinden Turgut Özal
zamanında Konut Edindirme Yardımı adı altında
maaşlarından para kesilmiş. Bu o zamanki hükûmetin bir finansman
aracı olarak kullanılmış. Para yok, para bulmak için böyle
bir yol bulmuşlar. Bu paralar Emlakbanka yatırılmış
ve o dönemde faiz yüksek olmasına
rağmen, altı aylık vadede düşük bir faiz belirlenmiş,
dolayısıyla 400 trilyon lira civarındaki para orada
birikmiş fakat bankanın kötü yönetiminden sonra, özellikle 90lı
yıllarda kötü yönetimi nedeniyle bu parayı ödeme gücü yok.
İşte buna çareyi, sizin KEY hesaplarını ödedik.
dediğiniz çareyi Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı
olduğu 57nci Hükûmet döneminde biz bulduk. Nasıl yaptık?
Emlakbankın nominal değeri 400 trilyon lira civarındaki
gayrimenkulünü Emlak Konutun içerisine koyduk; bu konutların, bu gayrimenkullerin
yönetimini de TOKİ idaresine verdik. Dolayısıyla, ödenen
paraların tamamı bununla ilgilidir ve sizin 2002 yılından
sonra iktidarınız döneminde cebinizden çıkmış bir para
değil, kaynağını finansman olarak yarattığınız
bir para değil; Sayın Bakan da bunu sanıyorum teyit edecektir.
Teşekkür ederim.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bazı
iş adamlarının özellikle arazi işlerinde kolaylık
sağladığı, kültür ve tabiat varlıklarının
statülerinde değişiklik yaparak inşaatlar için özel düzenleme
yapılması için uğraştığı, imara ilişkin
çok sayıda yenileme ile kendisine yakın iş adamlarına
sağladığı rant ile doğrudan ve dolaylı olarak
çıkar elde ettiği ve birden çok kez rüşvet
aldığı, bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 252nci maddesinde
düzenlenen birden çok kez rüşvet almak ve imar mevzuatına
aykırı uygulamaları nedeniyle Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanmak suçlarına uyduğu
iddiasıyla Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar
hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/5) (Devam)
BAŞKAN Meclis soruşturması önergesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi Çevre ve Şehircilik eski Bakanı
Sayın Erdoğan Bayraktar hakkında Meclis soruşturması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
Anayasanın
100üncü maddesi hükmü gereğince oylamayı gizli oylama şeklinde
yapacağız.
Kâtip üyeler yerlerini alsınlar lütfen.
Şimdi gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi
bitmiştir.
Oy
kupalarını kaldırın lütfen.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN (9/5)
esas numaralı Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Sayın
Erdoğan Bayraktar hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin gizli oylama sonucu:
|
Kullanılan
Oy Sayısı |
: |
421 |
|
||||
|
Kabul |
: |
151 |
|
||||
|
Ret |
: |
264 |
|
||||
|
Çekimser Boş |
: : |
2 2 |
|
||||
|
Geçersiz |
: |
2 |
|
||||
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye İsmail Kaşdemir Çanakkale |
|||||||
Meclis
soruşturması açılması kabul edilmemiştir.
Bu kısmın 5inci sırasında
yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz ve 60
Milletvekilinin; bir şahsın trafikte durdurulmaması için
araçlarına trafikte geçiş üstünlüğü kartı ve koruma polisi
verilmesi, bu şahsın yakınlarının Türk
vatandaşlığına geçirilmesinin sağlanması,
aynı şahsın yabancı bir ülkedeki paravan
firmalarının bankalarla olan sıkıntılarının
giderilmesi için İçişleri Bakanı sıfatıyla referans
mektubu yazılması, söz konusu şahsı MASAKın takip
etmesine yol açan ihbarı yapan emniyet müdürünün tayininin çıkarılması
ve söz konusu şahsın usulsüzlükleri hakkında basında
çıkacak haberlerin engellenmesi karşılığında her
bir iş için ayrı ayrı rüşvet aldığı ve bu
eylemlerin Türk Ceza Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen sahte belge
düzenlemek, 255inci maddesinde düzenlenen nüfuz suiistimali, 285inci
maddesinde düzenlenen soruşturmanın gizliliğini ihlal, 283üncü
maddesinde düzenlenen suçluyu kayırma ve 252nci maddesinde düzenlenen
birden çok kez rüşvet almak suçlarına uyduğu iddiasıyla
İçişleri eski Bakanı Sayın Muammer Güler hakkında bir
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/6) esas
numaralı önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
5.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
şahsın trafikte durdurulmaması için araçlarına trafikte geçiş
üstünlüğü kartı ve koruma polisi verilmesi, bu şahsın
yakınlarının Türk vatandaşlığına
geçirilmesinin sağlanması, aynı şahsın yabancı
bir ülkedeki paravan firmalarının bankalarla olan
sıkıntılarının giderilmesi için İçişleri
Bakanı sıfatıyla referans mektubu yazılması, söz
konusu şahsı MASAKın takip etmesine yol açan ihbarı yapan
emniyet müdürünün tayininin çıkarılması ve söz konusu
şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin
engellenmesi karşılığında her bir iş için
ayrı ayrı rüşvet aldığı ve bu eylemlerin Türk
Ceza Kanununun 204üncü maddesinde düzenlenen sahte belge düzenlemek, 255inci
maddesinde düzenlenen nüfuz suiistimali, 285inci maddesinde düzenlenen
soruşturmanın gizliliğini ihlal, 283üncü maddesinde düzenlenen
suçluyu kayırma ve 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez
rüşvet almak suçlarına uyduğu iddiasıyla İçişleri
Eski Bakanı Muammer Güler hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/6)
BAŞKAN Bu
görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine
veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine;
şahısları adına üç üyeye ve son olarak da hakkında
soruşturma açılması istenmiş bulunan İçişleri
eski Bakanı Sayın Muammer Gülere söz verilecektir.
Konuşma
süreleri onar dakikadır. (Madde 108 ve 60)
Meclis
soruşturması önergesi Genel Kurulun 8/4/2014 tarihli 73'üncü
Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu nedenle soruşturma
önergesini tekrar okutmuyorum.
Söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Aydın Milletvekili
Sayın Bülent Tezcan; şahıslar adına İstanbul
Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel, Aydın Milletvekili
Sayın Ali Uzunırmak, Sinop Milletvekili Sayın Mehmet Ersoy ve
İçişleri eski Bakanı Sayın Muammer Güler.
Aydın
Milletvekili Sayın Bülent Tezcan, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri eski Bakanı
Muammer Gülerle ilgili verilen Meclis soruşturması önergesi üzerine
konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
dünden bu yana uzun bir görüşme maratonu içerisindeyiz ve kuşkusuz
aynı Meclis çatısı içerisinde yapılan en zor görüşme
çeşitlerinden birisi bu yaptığımız görüşme.
Aynı Parlamento çatısı altında siyasi nedenlerle bir konuyu
tartışmıyoruz, ahlaki ya da hukuki nedenlerle bir suçun
işlenip işlenmediği konusunda soruşturma
yapılması hususunu görüşüyoruz. Kuşkusuz hiçbir
milletvekili arkadaşımız açısından hoş bir tablo
değil ancak şunu unutmamak lazım: Parlamentoda görev
alırken milletvekili yemini ederek göreve başladık ve
milletvekili yemini ederken hukukun üstünlüğünü
koruyacağımıza yemin ettik. Dolayısıyla, hukukun
üstünlüğünü koruma noktasında yeminimize sadık kalmak
zorundayız. Milletvekilleri olarak yeminimize sadık kalmak
zorundayız, Parlamento olarak yeminimize sadık kalmak zorundayız
ve bir yolsuzluk, rüşvet ya da sair bir suç iddiası söz konusuysa
yargının önünü açmak milletvekili yeminin mecbur
kıldığı bir görevdir.
Değerli
arkadaşlar, evrensel hukukun temel prensiplerinden birisi masumiyet
karinesidir, kuşkusuz. Ancak, masumiyet karinesinin
gerçekleşebilmesinin zorunlu şartlarından birisi de
yargılanabilme imkânının sağlanmasıdır. Eğer
yargılanma bağışıklığını
kullanarak bir perde gibi yargılamanın önünü kapatırsanız
ortada masumiyet karinesinden de bahsetmek mümkün olmaz. O yüzden
-Parlamentonun temel görevlerinden birisi de- masumiyet karinesini ayakta
tutmak istiyorsak, yargılamanın önündeki bütün engelleri aşmak,
açmak ve bu tip iddiaların yargı mercilerinin önüne getirilmesini
sağlamak durumundayız.
Bakın,
günlerden bu yana tartıştığımız ve hâlâ
milletvekillerine açılmayan, ne yazık ki korsan yollardan
milletvekillerinin eline geçen fezleke dediğimiz rapor burada; 4 eski
sayın bakanla ilgili çeşitli suçların iddia edildiği rapor.
Değerli
milletvekilleri, bakın, bu raporda İçişleri eski Bakanı
Muammer Gülerle ilgili sekiz ayrı suç isnadı var, sekiz ayrı
suç isnadı. Bu sekiz ayrı suç isnadında, kamu gücünü kullanarak
yabancı bankalara gerçeğe aykırı itibar mektubu vermekten
menfaat karşılığı vatandaşlık
dağıtmaya kadar, emniyet müdürünü sürgün etmek üzere bir iş
adamından menfaat temin edip görevdeki emniyet müdürünü sürgün etmek ya da
onunla uğraşmaya, nüfuz kullanmaya kadar, bir şirketin
yönetimini ele geçirmek için bakanlık gücünün, kamu gücünün verdiği
yetkiyi kullanmaya kadar birçok iddia var.
Değerli
arkadaşlar, burada sayılan fiillerin bir kısmı günlük hayat
içerisinde zaman zaman karşılaşılabilecek fiiller olabilir.
Ancak, iddialara baktığımızda, bu sekiz ayrı fiilin işlenmesi
için 14 ayrı partide verilen 6 milyon dolar rüşvet ya da menfaatten
bahsediliyor. Bu doğrudur, yanlıştır, bu başka bir
şey ama devam eden bir soruşturma, bu devam eden soruşturmada
hukuka uygun olarak alınmış dinleme kararları var. Dinleme
kararlarında paranın nereye götürüleceği, nasıl
götürüleceği, kime verileceği ve bu ilişkinin nasıl
kurulduğu, raporu düzenleyen soruşturma makamları
tarafından tek tek anlatılmış.
Değerli
arkadaşlar, bakın, iki veya üç tane örnek vereceğim:
İstisnai vatandaşlık verilmesi konusunda İran uyruklu
kişilere kişi başı 1 milyon dolara anlaşma
yapıldığı iddia ediliyor. 1 milyon dolar kişi
başı rüşvet. Toplam 3,5 milyon doların bu sebeple istisnai
vatandaşlık verildiğinin ertesi günü ödendiği, bu
ödemelerin hangi şekilde, nerelerde yapıldığı bu
raporun içerisinde var değerli milletvekili arkadaşlarım.
Paranın bavullarla nasıl taşındığının
fotoğrafları çekilmiş. Bunlar teknik takip yani soruşturma
makamlarının izin alarak teknik takiple çektikleri fotoğraflar.
Şimdi, bir
başka konu, Emniyet Müdürü Orhan isimli birisi çete lideri olduğu
söylenen Rıza Sarrafa zorluk çıkarıyor, onunla ilgili bilgileri
basına sızdırıyor. Bu konuda, onu sürme
karşılığında, ertesi gün sürgün kararının
arkasından 400 bin doların verildiği iddiası var. Telefon
kayıtlarıyla Şu saatte gideceksin, parayı şuradan
alacaksın, şu kadar lira alacaksın. Bu paralar nasıl
alındı, nasıl teyit edildi? Bakın, bir çark kurulmuş.
İddia edilen şey şudur: Bir rüşvet ilişkisi var.
Rüşveti veren Rıza Sarraf, rüşveti alan dönemin
İçişleri Bakanı Muammer Güler. Aracılık yapanlar
Barış Güler, Yaşar Aktürk. Paraların transferini
sağlayanlar Barış Gülerin yardımcısı Özgür
Özdemir, Rıza Sarrafın adamı Abdullah Happani. Bütün
bunların telefon görüşmeleri dinlenmiş -Parayı nerede vereceksin,
nasıl vereceksin?- çantalarla, bavullarla paraların nasıl
taşındığı tespit edilmiş.
Şimdi, bunun
gerçeği yargılama sürecinde ortaya çıkacak. Bunun gerçeği
yargılama sürecinde ortaya çıkacak ama bu olayın buraya kadar
gelmesi bile çok uzun ve ciddi bir macera sonucu ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlar, eğer bugün burada görüştüğümüz 4
tane Meclis soruşturma önergesini vermemiş olsa idik bugün ilk
görüşülen Meclis soruşturma önergesi de verilmemiş
olacaktı.
Ve bu konu
yargıda, Emniyette 17 Aralık soruşturmasından itibaren
başlayan operasyonlarla doğrudan doğruya kapatılmaya
çalışıldı. Bakın, savcılar görevden
alındı, Emniyet personeli görevden alındı, 7 bin tane polis
görevden alındı. Şimdi yargının önünü açmaktan
bahsediyoruz, masumiyet karinesinden bahsediyoruz, hukukun önünü açmaktan
bahsediyoruz ama 17 Aralıktan itibaren adım adım iktidar güç ve
kudreti kullanılarak soruşturma makamlarını susturmak ve bu
dosyayı kapatmak için özel bir çaba harcandığını
biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bir şeyi anlamakta zorluk çekiyorum. Son dönemde moda
tabirler var: Darbe. Her şey darbeyle açıklanmaya ve her şeyin
üzeri darbeyle örtülmeye başlandı. Orduyu tasfiye edeceksin,
Darbecilikle mücadele ediyorum. de, yolsuzluk yapacaksın, Darbecilikle
mücadele ediyorum. de. Darbecilikle mücadele edersiniz etmezsiniz ama
darbecilikle mücadele etmenin yolu yolsuzluk yapmak ya da çalmak,
hırsızlık yapmak değildir. Bunu anlamak mümkün değil.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bir başka moda tabir: Faiz lobisi, vaiz lobisi,
lobicilik. Hangi yerde hangi lobicilik var bilmem, biz lobi ilişkilerini
de bilmeyiz ama şu yaşananlar gösteriyor ki Türkiyede on iki
yıldır bir rüşvet lobisi kurulmuş. Türkiye rüşvet
lobisiyle mücadele etmediği sürece önü açılmayacaktır. O yüzden,
Parlamento olarak, hep beraber, hukukun hâkim olması için komisyon
çalışmalarından sonra da birlikte Yüce Divan yolunu açmak
zorundayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Şahıslar
adına İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5inde
başlayan görüşmeler 6sına sarkmış ve sizler de hayli
yorgun durumdasınız.
Öncelikle, burada
soruşturma konusu olan bakanlarla ya da suçlarla ilgisi olmayan bir
değerli insandan söz etmek istiyorum. 2011in 5 Mayısında
aramızdan ayrılan değerli devrimci, aydın ve hukukçu, 68
gençliğinin sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan gençlerin
avukatı Halit Çelenki sevgiyle, saygıyla anıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Demokrat kimliğiyle zorbalığa,
baskılara boyun eğmemiş, hep dik durmuştur.
Yine, kırk iki
yıl önce ülkemiz gençlik hareketinin önderleri, devrimci gençler Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan Bağımsızlık,
özgürlük ve kardeşlik diyerek idam sehpasına çıktılar. O günden
bugünlere halklarımızın gönlünde, işçilerin, gençlerin,
kadınların mücadelesinde yaşadılar,
yaşatıldılar. Türk, Kürt ve her milliyetten Türkiye
gençliği Denizler ve tüm devrimci gençlerin ideallerinin, devrim ve
sosyalizm kavgalarının devamcısı olarak mücadelelerini
sürdürüyor. Onlar hep yaşayacak, idamlarını onaylayanlar ise hep
lanetlenecekler.
4 bakan
hakkında görüşülmekte olan soruşturma önergesi halktan saklanmak
istendi. Cumhuriyet tarihinin en ciddi ve kapsamlı devlet krizini yaratan
yolsuzluk soruşturmasının gözlerden uzak yapılması
elbette mümkün değildi ve bütün ülkenin gözü bugün sürmekte olan bu
görüşmelerde.
Son aylarda
yaşananları bir yolsuzluk hikâyesinden öte devlet yönetiminin
antidemokratik, despotik bir yeniden yapılanma süreci olarak nitelendirmek
doğru olacaktır. 19 Mart 2014te verilen 4 bakan hakkındaki
soruşturma talebi yeniden görüşülürken AKP Hükûmetinin ekonomik
temelinin bu rant ve paylaşım üzerine kurulu olduğu da ortaya
çıkacaktır, çıkmaktadır. Aslında bu kirli
ortaklığın temeli çatlamıştır, çöktüğünde de
Hükûmetin göçtüğü de görülecektir. Eksik olarak gördüğümüz ise bütün
bu organize işlerin başındaki siyasi şahsiyet Başbakan
için fezleke hazırlanamıyorsa aslında bu yargı üzerindeki
siyasi baskının göstergesidir. Konumuz yolsuzluk, rüşvet ve yüz
kızartıcı suçlardır. 100 milyon dolar rüşvet, el
değiştiren milyon dolarlar, sıfırlanan avrolar, bunlar
karşısında sunulan imtiyazlar, haksız servetler yani
kişisel ilişkiler değil, kamusal yetkilerle siyasal güç
eşliğinde organize suçlardır görüştüğümüz.
Yolsuzlukların
üzerine gidilmesinin miting meydanlarından doğru büyük gürültü ve
baskıyla Darbe yapılıyor. söylemiyle
bastırılması ve itibarsızlaştırma söz konusudur.
Oysa ki olanlar hükûmet yıkmak ya da darbe yapmak değil, Türk Ceza
Kanununda karşılığı olan suçlar ve Anayasada tarifi
yapılan bir soruşturma çerçevesinde hesap verilmesi, Meclis
denetimidir. Ortada yolsuzluk, edepsizlik ve pişkinlik vardır.
Günümüzün memleket tablosu ile bu Hükûmet yönetiminin suçlarının
doğrudan bağlantısı vardır. Hükûmetin 1 Mayıs yasakçılığı ve
işçiler, gençler üzerindeki şiddeti bu hesap sormayı önlemek
içindir. Tamamen keyfî ve despotça
gösteri ve bayram hakkının gasbedilmesi, İstanbulun açık
hava hapishanesine dönüştürülmesi Başbakanın insan hakları
suçlarına yeni bir çentik atması anlamındadır. Çocuklar
üzerindeki şiddet, tecavüz ve Adana Ceyhan Cezaevinde olduğu gibi 15
yaşındaki çocuğun duyulmak istenmeyen
çığlıkları karşısında âdeta kolay kaçış-ağır
sonuç anlamındaki idama sarılmak bu gerçeklerin
bastırılmasıdır. Çocuklarını koruyamayan bir
düzen kendi suçunu örtbas etmek istemektedir.
Her gün üçer
beşer iş cinayetinde can veren çocuk ve genç işçilerin ölümü
karşısında bakanlığın bugün
topladığı İş Sağlığı ve
Güvenliği Konferansı acımasız, vahşi sömürünün ve
kapitalist sistemin açıklarını örtmek için
yapılmaktadır. Siyasi seçim barajlarını koruma ve fiilî
başkanlık arzularının ilanı, halk demokrasisinin
reddedilmesi dâhi bütün bunlar, yani Başbakanın direnci, hesap vermek
istememesi, aslında bu kara düzenin sürmesi içindir.
17 Aralıktan
bu yana soruşturmanın derinleştirilmesi ve gerçeklerin
ayrıntılarının ortaya çıkması
engellenmiştir. Adli mekanizmaya müdahale edilmiş, halkın
bilgilenmesi çete, paralel devlet, komplo, darbe ve nihayet casusluk,
vatan hainliği diyerek engellenmiş ve soruşturma yapan
görevlilere örgüt suçlamasından soruşturma
açılmıştır. Bu engellemenin en sonuncusu TOKİ
dosyasından 60 kişi için takipsizlik verilmesini sağlamıştır.
Bu süre içerisinde Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirilmiş,
HSYKyla yasaya müdahale edilmiş, havuz medyası
oluşturulmuş, tutuklananlara sahip çıkılarak tahliyeleri
sağlanmış, fezlekelerin Mecliste okunması
engellenmiştir. İktidar ve güç sarhoşluğu içindeki
siyasetçiler halkı âdeta cepte keklik görmüş, Doğru olsa bile inanan
yok. diyebilmiştir. Gerçekse kutu kutu paralar, kasalar, para sayma
makineleri, Benim sözlerim değildir. denilemeyen ama montaj, dublaj
sözleriyle geçiştirilen dinleme kayıtları ve kara para
ilişkileridir. Dinlemek, Başbakanın deyimiyle hareme, özel
hayata girmek suç, hatta vatan hainliği de, konuşmalarda geçen
sözlerin hangi eylemin ürünü ve sonucu olduğunu konuşmaktan
kaçınmak acaba nasıl bir suç gizleme hâlidir! Günah işleme
özgürlüğü -biraz önce de konuşulan- bunu isteyenlerin en çok Kefenin
cebi yok! türünden dinî düstur kullanmaları halkımızın
dinî inançlarını istismarın bir başka
hususudur.
Başbakana
göre devletin kasasından çıkmıyorsa ortada yolsuzluk yoktur.
Oysaki hukuki tanım açıktır: Kamu görev ve yetkisinin özel
çıkar sağlamak için kötüye kullanılması, yetki ve yasadan
sapma, rüşvet ya da yasa dışı menfaat teminidir. İddia
ve soruşturmaya göre Reza Zarrabın önüne yatanlar, ayet sallayanlar,
kaçak altın çıkışı sağlayanlar, Ben değil,
asıl Başbakan istifa etmeli. diyenler, aslında bütün bu
adı geçenler haksız menfaati sağlamışlardır.
Resmî
evrakta sahtecilik, nüfuz ticareti, rüşvet, gizliliğin ihlali. Bütün
bunları gizlemek için sürgünler, soruşturmalar, medya yasakları,
gazetecileri işinden etmek, tehdit ve korku salma, insanları vatan
hainliğiyle suçlama. İşte iktidarın yaptığı
ve resmi budur; inkâr, saldırganlık, despotizm ve devlet sopası
sallamak.
Cumhuriyet
tarihinin sayılı yolsuzluklarının, tıpkı
özelleştirmeler karşılaştırmasında olduğu
gibi, son on iki yıllık, üç dönem AKP Hükûmetinde kat kat
fazlasının gerçekleşmesi söz konusudur. Hizmet,
yatırım diyerek kamu işlerinde kayırma, çıkar ve
imtiyaz sağlama bu Hükûmetin alametifarikası olmuştur.
Son
üç yılda 170 milyarlık kamu harcamasının nereye
gittiğini Kamu İdare Kurulu dâhil kimse bilmiyor ama bilen var,
Başbakan ve etrafındaki 15 müteahhit, holding. Vatandaşın
nazarında Yapıyorlarsa da Allah için hakkını veriyorlar.
görüşü ne yazık ki yaygındır. Toplumun kimliği ve
karakteriyle bu denli oynanmıştır.
On
iki yıllık Hükûmetin tartışılan 60 yolsuzluk
dosyası, özelleştirme politikalarıyla, hizmet
alımlarıyla, kredi bataklarıyla, 50 kez değiştirilen
Kamu İhale Kurumu üzerinden adrese teslim ihaleleriyle, doğrudan
Başbakanlığa bağlanan ve hesapları denetlenemeyen
TOKİ inşaatlarıyla, Meclisten saklanan Sayıştay
raporlarıyla Hükûmetin yakasında âdeta asılı
durmaktadır.
Eski
İçişleri Bakanı Muammer Gülerin oğluyla
yaptığı telefon görüşmesi aslında olanları
anlatır mahiyettedir. 7 tane kilitli kasa oğlunun evinde bulunmuştur. Sayın Bakan oğlu
tarafından arandığında ısrarla para
miktarını sormuş ve tedbir almak istenmiştir. Bu denli
büyük para miktarının ne danışmanlıktan ne ev
satımından gelmediği ortadadır. Yolsuz şahıslara
devlet güvencesi verilmesi, gerekirse önüne yatmak sermaye
sınıfının ne yazık ki sefil siyasetinin
itirafıdır. Normal demokratik hukuk devletinde bu dinleme tapeleri
aslında hükûmeti de bakanları da tepeler. Böyle olup
olmayacağını hep birlikte göreceğiz.
İnançların
emrettiği Çalmayacaksın., Öldürmeyeceksin., Yalan
söylemeyeceksin. düsturuna uymayan bu devlet görevlileri her zaman olduğu
gibi cezasızlık ve adaletsizlikle bu işten sıyrılacak
mıdır? Soruşturmalar, Meclis denetimi ve yargı
gerçeğin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVET
TÜZEL (Devamla)
tecellisi için gereken demokrasinin olup
olmadığının göstergesi olacaktır. Bütün bu suçlanan,
hakkında iddialar olanlar için soruşturma açılmalı ve Yüce
Divana sevkleri sağlanmalıdır.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Aydın
Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak...
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün çok önemli bir görüşmeyi gerçekleştiriyoruz.
Bundan hepimizin ders çıkarması lazım. Bir yanım diyor ki,
samimiyetle söylemem gerekirse, söylenenler doğru olmasın ama bir
yanım da, hakikaten bir seneyi aşkın bir süre, hiç de öyle
komplo falan olma ihtimali olmayacak şekilde başka bir ülkede
yakalanan bir kaçakçılığın, bir kara paranın
neticesinde Uluslararası Polis Teşkilatının ve başka
ülkenin uyarılarıyla başlayan takiple eğer Türkiye'de bir
sene delil toplamayla, dinlemelerle, fiziki takiplerle geçerek deliller elde
edildiyse, bu doğruysa acaba ne olmalı diye başka bir
cevabı veriyor. Evet, bir yanım diyor ki aslı olmasın çünkü
ortada Türkiye Cumhuriyeti devletinin en yüksek makamlarında görev yapan,
tanıdığımız ve bazen görüştüğümüz
arkadaşlarımız var. Ama, bir yanımızda da toplum,
devlet, millet ve gelecek ve bu açıdan da düşündüğümüzde o
yanımızın da başka cevaplar ve başka sorularla
karşılaştığına şahit oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, ben konuşmamı üç başlık altında
toplayacağım: Demokrasi, millet iradesi, devlet ve millî güvenlik.
Çünkü bütün tartışmalar bu üç ana kavram üzerinde tecelli ediyor. Her
şeyden önce, biz bu kavramlardan neyi anlıyoruz, bunlarla neyi ifade
ediyoruz, bunların ne olması gerekiyor? Eğer devlet bir kurallar
ve kurumlar hiyerarşisiyse önce devleti yönetenler bunu böyle almalı,
böyle algılamalı ve böyle hareket etmelidir. Ama, bugün
bakıyoruz ki devlet bir kurallar ve kurumlar hiyerarşisi olmaktan
çıkmış, kural iki dudağın arasından çıkan
söz olmuş, kurumlar ise yeri geldiğinde kuşatılan, yeri
geldiğinde şahsiyetsizleştirilen,
itibarsızlaştırılan ve yeri geldiğinde ele geçirilen
birimler hâline gelmiş.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir devlet düzeninin yaşaması mümkün
değildir. Eğer demokrasi tarihini tanımlamamız gerekirse
iktidarın kaynağı, sınırlandırılması ve
denetimi mücadelesidir demokrasi tarihi. Eğer siz iktidarın
kaynağına doğru teşhis koyamıyorsanız,
iktidarı denetleyemiyorsanız, iktidarı
sınırlandıramıyorsanız çağdaş demokrasiye
ulaşmanız mümkün değildir. Peki, bugün ben saygıdeğer
milletvekillerine soruyorum: Acaba, Türkiyede, iktidar,
kaynağını doğru anlayabilmiş midir? Ben bugünkü AKP
iktidarının kaynağını doğru anlayabildiği
kanaatini taşımıyorum. Bütün söylemleri ve
yaşadıklarımız bize bunu kafamıza vura vura
hatırlatıyor. Değerli arkadaşlar, iktidarın
kaynağı eğer millet iradesi ise millet iradesi çoğunluk
iradesi değildir. Millet iradesi, bu Parlamentonun topyekûnudur ve Türk
milletinin iradesidir. Ne yüzde 43tür ne yüzde 45tir ne de yüzde 99dur
değerli arkadaşlar. Her şeyden önce, millet iradesiyle bunu
anlamamız gerektiği kanaatini taşıyorum.
Eğer siz
demokrasinin, iktidarın denetlenebilir olduğunu bugünkü Türkiyede
söylüyorsanız ben inanın ki hayretle karşılarım. Hem
soruşturma komisyonunun kurulması için önerge vereceksiniz hem de
soruşturma delili toplayan savcılar, hâkimler, polisler, cumhuriyet
tarihinin en büyük tayinleri gerçekleştirilecek, soruşturmalardan el
çektirilecek ve onlar darbe teşebbüsçüsü olarak yaftalanacak, Meclis
kürsülerinden Onlar şerefsiz. diye itham edilecek. Böyle bir
mantıkla iktidar denetlenebilir, demokrasi gerçekleştirilebilir mi
değerli arkadaşlar?
Eğer siz
iktidarın denetimini sadece sandık olarak görürseniz, hukuk
denetimini hiçe sayarsanız sandığı halk mahkemelerine dönüştürürsünüz.
Köydeki Mehmet amca sizin hukuka uygun yönetip yönetmediğinize, kanunlara
uyup uymadığınıza nereden karar verebilir? Hukukun
neresindedir köydeki oy veren Mehmet amca? Sizin, Anayasa Mahkemesi Başkanının
söylediği gibi, devlet imkânlarını, bir lütuf olarak sosyal
yardımları sunduğunuz vatandaş nasıl bir hukuk
denetimi sağlayabilir? Böyle bir ülkede acaba demokrasi kurumlarıyla
ve kurallarıyla yaşayabilir mi? Peki, iktidarı sınırlandırabilir
misiniz?
Sayın
Başbakanın 3 bakanın istifasından sonra
genişletilmiş il başkanları toplantısında kendi
ağzından söylediği bir şeyi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bu dosyayla ilgili söylüyor: Eğer sizin elinizde hakikaten
hukuka uygun ciddi belgeler varsa bunları önce bizimle
paylaşırsınız. Gereği neyse biz yaparız. Siz
mahkeme misiniz? Kaç kişiyi hukuka teslim ettiniz? Böyle bir mantık
içerisinde acaba yargı denetimi sağlanabilir mi değerli
arkadaşlar? Yani birtakım deliller, belgeler, bilgiler varsa bunu
yürütmenin eline vereceksiniz, ondan bunun gereğini isteyeceksiniz. Bu
mantık içerisinde acaba Sayın Bakan da... Diyor ki: Reza Zarrab
telefon açmış. Basın işlerinden sorumlu genel başkan
yardımcısına yönlendiriyor tehdidi. Tehdidi niye oraya yönlendiriyorsun
Sayın Bakan? Reza Zarraba diyeceksin ki: Savcıya git. Eğer
Reza Zarrab hakikaten tehdit edilen konudan korkmuyorsa ülkenin
savcısına gidecek, hakkını hukukunu orada arayacak.
Bireysel ilişkilerde aramayacak, hukuk devletine sığınacak.
Değerli
milletvekilleri, sizin iktidarınız döneminde her şey kayıt
dışına çıktı, ekonomi kayıt dışına
çıktı. İşte Ülkenin cari açığının
yüzde 25ini karşılıyorum. diyenin vergide verdiği ortada,
hiç vergi kayıtlarında adı yok ve ülkede iş
adamlarının, koca koca 630 milyon dolarları havuz medyası
için toplayanların vergilerinin ne
olduğu ortaya çıkıyor. Bunlar hep görülüyor.
Dış politika kayıt dışına çıktı.
Değerli
milletvekilleri, savaş ilan etmek sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkisindedir. Suriye meseleleriyle ilgili Dışişlerinde
yapılan görüşmenin ortaya saçılmasının neticesinde
gene bir vaveylayla karşılaşıldı. Acaba bu
dinlemelerin içeriği mi yanlış, onların
konuşulması mı yanlış, onların dışarı
çıkması mı yanlış? Biz hiçbir meselemizi doğru
tartışamıyoruz. Acaba nasıl olur da
Dışişleri Bakanlığındaki o görüşmede
Suriyeyi bombalayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisini ıskat ederek
Suriyeyle savaşa girmenin senaryosunu hazırlayabilirler? Türkiye
Büyük Millet Meclisi eğer darbelere karşı duracaksa önce bu
konuşmalara karşı durmalıdır Türkiye Büyük Millet
Meclisi. 12 Martta idam edilen gençler Türkiye Büyük Millet Meclisini
ıskat etmek gerekçesiyle idam edildiler. Acaba orada konuşulanın
ıskat gerekçesinin onlardan ne farkı vardı? Bunların da
kayıtlara geçmesini istiyorum ki orada anayasal suç işlenmiştir,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ıskat edilmeye
çalışılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, aslında konuşulacak çok konu var. Acaba yolsuzluk,
rüşvet mi millî güvenliği tehdit eden unsurdur, yolsuzluğu
ortaya çıkarmak, onlarla mücadele etmek mi millî güvenliğe tehdit
unsurudur? Sayın Başbakan her şeyden önce her konuyu millî
güvenlik meselesi olarak tanımlayıp bütün usulsüzlükleri,
yolsuzlukları devlet zırhının içerisine alarak
karşı tarafı suçlamaktan vazgeçmelidir. Böyle bir devlet
mantığı olmaz. Elbette ki bunların karar verileceği
yer, delillerin en iyi şekilde toplanıp değerlendirileceği
Meclis araştırma komisyonudur.
Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sinop Milletvekili
Sayın Mehmet Ersoy, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERSOY
(Sinop) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
İçişleri eski Bakanımız Sayın Muammer Güler
hakkında ileri sürülen iddialarla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen Meclis soruşturması önergesi
açılmasıyla ilgili görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlarken her şeyden önce bir AK
PARTİ milletvekili olarak 17 Aralıktan bu tarafa yaşadığımız
süreçle ilgili üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Gerçekten, bu gruba mensup
bir milletvekili olarak 17 Aralıktan bu tarafa
uğramadığımız hakaret, işitmediğimiz
ağır itham kalmadı. Her defasında sanki yargılama
tamamlanmış, sanki birilerinin suçu sabit olmuş ve AK
PARTİye mensup bütün milletvekilleri bu suça ortak olmuş gibi bir
suçlamayla karşı karşıya kaldık. Çoğu kere
muhalefete mensup bazı milletvekili arkadaşlarımız bir kısmımızı
ayırdıklarını ifade etseler de genel anlamda
kullanılan ifadeler hepimizi incitici, hepimizi yaralayıcı,
hepimizi gerçekten üzücü oldu. Bunun karşısında uzun zaman
sadece sustuk ve sadece bu haksız ithamlara kısa, özlü cevaplar
vermeye çalıştık ancak grup olarak, parti olarak her seviyede
şunu dedik: Asla ve asla hiçbir yanlışın yanında
olmayacağız. Kim
yanlış yaptıysa, kim yetimin hakkına, kim devletin
malına el uzattıysa mutlaka gereğini yapacağız. Ve nihayet,
arkadaşlarımız önergelerini verdiler, bugün de o gün geldi,
Meclis soruşturması için komisyon kurulmasıyla ilgili önergemiz
oylandı ve hepimizin oylarıyla kabul edildi.
Değerli
milletvekilleri, sabah, dünden bu tarafa yine bu Mecliste
tartışmaları, konuşmaları hep birlikte izliyoruz.
Çoğu kere yine muhalefete mensup milletvekillerimiz çok hararetli bir
şekilde aynı üslubu devam ettirdiler. Peki, ne yapacaktık daha?
Yargılanmaları için bu Mecliste öncelikle kurulması gereken bir
Meclis soruşturması komisyonu değil mi? E, onu kuralım
dedik, kurduk. Bu komisyonda, ne varsa herkes gelsin, komisyon üyeleri
sorsunlar, şüpheliler veya 4 bakanımız bilgi versin, kendilerini
savunsunlar. Peki, başka ne yapacaktık?
Değerli
milletvekillerimiz, aslında temelde meselenin özü şu: Biz, 17
Aralıktan bu tarafa işlenen süreçte iki temel noktada muhalefetten
ayrılıyoruz. Ayrıldığımız noktaların
birincisi, 4 sayın bakanın suçlu olduğuna sizler kadar emin,
sizler kadar rahat karar veremiyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Niye?
MEHMET ERSOY
(Devamla) Suçlular da demiyoruz, suçsuzlar da demiyoruz. Bunun yolu
soruşturma komisyonudur, bunun yolu bundan sonra devam edecek olan
yargı sürecidir diyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Ersoy, Ergenekon, KCK, Balyoz, Oda TV
MEHMET ERSOY
(Devamla) Çünkü soruşturmalar doğal olarak gizli yürütülüyor, ancak
kimse bizlere yasal olduğu iddia edilen konuşma tapelerini servis
etmiyor, kimse bizlere cumhuriyet savcılarının elinde bulunan
gizli dosyalardan aşırttığı, yürüttüğü belgeleri,
bunları gerçek belgelerdir, doğru belgelerdir diye elimize vermiyor.
Hâliyle naklen yayınlanan tapelerin doğru olduğunu iddia eden
insanların bir, nereden temin ettiklerini bilmiyoruz, iki yasal
dinlemelerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını
bilmiyoruz. Bilmediğimiz, aslını görmediğimiz, bizlerden,
devletten, Hükûmetten, Türkiye Büyük Millet Meclisinden gizlenen belgelerin,
dinleme tapelerinin birileri tarafından servis edilmesinin de doğru
olduğuna sizin kadar rahat inanamıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Balyoza inandın ama!
MEHMET
ERSOY (Devamla) Mecliste naklen tapeler yayınlandı. Bunlar yasal
dinlemelerdir. denildi. İstanbul Başsavcısı
açıkladı, Bizim böyle bir dinleme kaydımız yok. dedi.
Kime inanalım şimdi? Ben, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısına inanmayı tercih ediyorum.
İkinci
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Valim, dün kime itimat ediyorsan bugün de
ona itimat et.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sus be kardeşim sabah sabah!
MEHMET
ERSOY (Devamla) Sayın Ağbaba, bu kadarcık
konuşmamıza bile tahammül edemiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, lütfen
Lütfen
MEHMET
ERSOY (Devamla) - 17 Aralıktan bu tarafa bize hakaret ediyorsunuz.
Beş dakika dinleyeceksin! Beş dakika dinleyeceksin! 17 Aralıktan
beri siz hakaret ettiniz bize.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Doğruyu söyle!
MEHMET
ERSOY (Devamla) İkinci ayrıldığımız nokta
şu değerli milletvekilleri: 17 Aralıkta yapılan operasyonun
biz bir yolsuzluk operasyonu olduğuna inanmıyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler) Yolsuzluk operasyonundan başka
şeyler ifade ettiğini de biliyoruz.
İnanmıyoruz
İnanmıyoruz
Çünkü birbiriyle hiç bağlantısı olmayan
dosyalar sadece algı için birleştirilmiştir.
İnanmıyoruz
Yıllarca dinlenen, yıllarca takip edilen, fotoğraflanan
şüphelilerden bir tanesine bile suçüstü yapılmamıştır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yapıldı, yapıldı
VELİ
AĞBABA (Malatya) Zor senin işin, zor
MEHMET
ERSOY (Devamla) - Madem bu paralar verildi, madem bu kadar rüşvet
alındı, neden bir tanesinin kolundan yapışılmadı?
Neden bir tanesine suçüstü yapılmadı?
OKTAY
VURAL (İzmir) Ayakkabı kutuları
MEHMET
ERSOY (Devamla) İnanmıyoruz
İnanmıyoruz
Henüz
ifadeler bile alınmadan 300 küsur sayfalık iddianamelerin bir gecede
hazırlandığı, henüz onlarca çuval evrakın mühürleri
bile sökülmeden bir günde, iki günde binlerce sayfalık fezlekelerin
hazırlandığı bir adalet sisteminin gerçekten yolsuzlukla
mücadele edeceğine inanmıyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Eğer birazcık samimiyet varsa, biraz
samimiyetin varsa, geçmişle ilgili yorumunu da bekliyoruz.
MEHMET
ERSOY (Devamla) İnanmıyoruz bunun bir yolsuzluk operasyonu
olduğuna çünkü daha sabah evlerde operasyon yapılırken bazı
televizyonlar, bazı İnternet gazeteleri Asrın yolsuzluğu
diye haber vermeye başladı. Kim bildirdi bunlara bu evlerden bu
suçların çıkacağını? Bunların hepsi daha
VELİ
AĞBABA (Malatya) İnsanlar öldü! İnsanlar çürüdü! Keşke
yüz olsa da utansanız!
MEHMET ERSOY
(Devamla) Evet, inanmıyoruz
İnanmıyoruz
Çünkü daha o sabah
evlerde operasyon yapılırken 247 milyarlık bir operasyonun
yapıldığı bilgisini bizim Genel Başkanımıza,
bizim Başbakanımıza veren hiçbir gizli mihrak olmadı
kardeşim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hadi oradan!
MEHMET ERSOY
(Devamla) Onun için, inanmıyoruz bunun yolsuzluk operasyonu
olduğuna. (CHP sıralarından gürültüler)
Bize göre, bu,
yolsuzluktan öteye iktidarımızdan, partimizden umduğunu
bulamayan bazı kaynakların, bazı mahfillerin, siyasetin
yapamadığını, muhalefetin beceremediğini bir
şekilde yargı yoluyla becerip Türkiyeyi AK PARTİden ve Recep
Tayyip Erdoğandan kurtarma operasyonu olduğuna inanıyoruz.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Kasalar kimin, kasalar?
MEHMET ERSOY
(Devamla) Sayın Muammer Gülere gelince
Zamanım yetmedi. Ben onu
kırk iki yıllık bürokratlığıyla, devlet adamlığıyla
bilirim; 1987 yılında İçişleri Bakanlığına
kaymakam aday adayı olarak girdiğim günden bu tarafa bilirim. Onun
devlet adamlığına itimat ederim. Eğer Ben Reza Zarrapla
hiçbir konuda herhangi bir şekilde para alışverişinde
bulunmadım. diyorsa benim tanıdığım Muammer Güler
doğru söylüyordur kardeşim. Ben Muammer Gülere inanırım.
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Yazıklar olsun!
MEHMET ERSOY
(Devamla) Ama ben elime tutuşturulan tapelerin, hangi derin
kaynağın, hangi derin gizli mahfilin, elimize tutuşturduğu
tapelerin doğru olduğuna yargılama bitene kadar inanmam.
FARUK BAL (Konya)
Yedi kasa yatak odasında, yedi kasa
MEHMET ERSOY
(Devamla) Onun için de soruşturma komisyonu kurulmasına Evet.
dedik. Onun için, bütün AK PARTİ milletvekilleri bu
soruşturmaların yapılmasını ve bütün gerçeklerin
ortaya çıkarılmasını canıgönülden destekliyoruz dedik
ama komisyon üzerine komisyon kurulmasına da Hayır. diyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, efendim, hatip bu birtakım
bilgiler, belgeler, dinlemelerle ilgili, bunlarla ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisinden, bizden saklandı. dedi. Aslında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden ve sizden saklayan Meclis iradesi. Savcılık fezlekeyi
gönderdi. Madem istiyordunuz niye bu fezlekelerin incelenmesi için Meclis
Başkanına bu konuda yardımcı olmadınız? Halep
oradaysa arşın burada. Fezlekeler savcılıkta, buyurun
klasörleri inceleyelim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ondan sonra, Sayın
Başkan, şahsı adına söz almış bir kimsenin
İnanmıyoruz. demek suretiyle konuşması, bu konunun AKP
Grubunun tamamında grup olarak bir karara dönüştüğünü ortaya
koymaktadır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ne
alakası var Sayın Başkan?
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, Anayasa
ve İç Tüzüke göre gruplar bu konuda karar alamaz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Herkes kendi
kanaatini söylüyor Sayın Başkan, onu da mı söylemesin?
Birilerinin istediği gibi mi konuşacak arkadaşlar?
OKTAY VURAL (İzmir) Bir grup disipliniyle
İnanmıyoruz. demek suretiyle, AKP Grubuna dâhil bütün
milletvekillerinin bu konuda bir görüşme yaparak kanaat hasıl
olduğunu, Meclis Başkanlığının da soruşturma
komisyonu üyelerini tespit ederken bu ifadelerini ortaya koymuş olanlarla
ilgili kararı vermesi gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Evet, ya beş dakikayı
doldurdunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, konuşmacı birilerinin istediği gibi mi
konuşacak?
BAŞKAN Şimdi ben en güzelini
yapacağım.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 04.41
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 04.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
(9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Şimdi söz
sırası İçişleri eski Bakanı Sayın Muammer
Gülerde.
Buyurunuz.
MUAMMER GÜLER
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan (9/6) esas sayılı Meclis
Soruşturması Önergesiyle ilgili olarak İç Tüzükün 108inci
maddesi gereğince söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, bir önceki önergenin görüşülmesi sırasında
bazı konuları arz etmiştim. Öncelikle Genel Kurula 453 üyeyle
bizlerin soruşturma komisyonu kurulması konusundaki talebimizi yerine
getirdikleri için ayrı ayrı hepinize
şükranlarımızı sunuyorum, aklanmamıza fırsat
verdiğiniz için de bunu özellikle belirtiyorum.
Ben bir önceki
sunuşumda bu soruşturmanın hukuksal birçok eksiklikleri,
yetkiyle ilgili eksiklikleri olduğunu ve bunların deliller
incelendiğinde ortaya çıkacağını söylemiştim.
Burada söz alan
değerli arkadaşlarım da müsterih olsunlar. Sayın Tezcan
hukukçudur, delillerin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini,
hangi hâllerde delillerin hukuken geçerli sayılabileceğini, maddi
gerçeğe nasıl ulaşılabileceğini iyi bilir. Sayın
Uzunırmaka da teşekkür ediyorum. Onun endişelerinin yerine
gelmeyeceğini komisyon çalışmaları sırasında da
göreceğini umuyorum. Sayın Tüzel biraz kesin bir yargıda bulundu
ama inşallah o da komisyon çalışmalarında ortaya
çıkar.
Şimdi, bu
önergede bize yöneltilen suçlamalarla ilgili olarak vaktin el verdiği
ölçüde çok kısa bilgi arz etmek istiyorum sizlere. Değerli
arkadaşlarım, bu koruma kararı meselesi İstanbul
Valiliği İl Koruma Komisyonunca 3713 sayılı Kanuna ve buna
bağlı yönetmeliğin ilgili maddelerine göre valilikçe yapılan
bir tasarruftur. Bunda İçişleri Bakanlığı yetkisi
olmaz. Evrakların olumlu olması hâlinde bu tasarruf uygulanır ve
bu birçok kişiye de uygulanan bir tasarruftur.
Ayrıca, bu
plaka tahsisi meselesi de hep yanlış ifade ediliyor. Koruma
kararı olanlara 2918 sayılı Kanunun 71/f ve buna
bağlı çıkarılan yönetmeliğin de 58/1ğ maddesine
göre talepleri hâlinde yine ilgili dairelerin incelemeleri üzerine verilen bir
işlemdir. Bunda İçişleri Bakanlığının bir
idaresi söz konusu değildir. Kaldı ki bu işlerde bir eksiklik
var da ben Buna rağmen bunu yanlış yapın, buna rağmen
bunu verin. demişsem böyle bir şey de söz konusu değil.
Bir diğer
konu, bir emniyet müdür yardımcısının tayiniyle ilgili.
Değerli arkadaşlarım, şahısla ilgili olduğu için
ayrıntısına girmiyorum, komisyonda inşallah bunu
açıklama imkânım olur. Bu şahısla ilgili, 2013
yılının başlarında resmî evrakta sahtekârlık
suçunu işlemekten dolayı emniyet genel müdürlüğü merkez disiplin
kurulunca disiplin cezası tesis edilmiştir. Hakkında
kovuşturma açılmıştır, bir başka suçlamadan
dolayı yine soruşturma açılmıştır, hâlen devam
eden suçlamaları vardır. Her ne kadar Reza Zarrab kendisinden
şikâyetçi olmuşsa da yapılan tayinin doğrudan doğruya
bu şikâyetle alakası yoktur ve bir başkasına uygulanan
işlemlerden de farkı yoktur. Ayrıntıya girmiyorum.
Bir diğer
konu, Çine yazılan referans mektubu. Değerli arkadaşlarım,
bir resmî evrak niteliğinde, hukuki bir sonuç yaratabilecek nitelikte,
bakanlıkça resmen yazılmış veya bakanlıkça gönderilmiş
bir evrak niteliğinde değil -Çinde kurulu- iş
adamlarımıza ticari kurallar ve hukuk kuralları içerisinde
yardımda bulunulmasını dileyen bir mektup niteliğindedir.
Esasen böyle bir resmî görevimiz yoktur ama birçok milletvekili arkadaşımın
iş adamlarımıza zaman zaman bu konuda yardımcı
olmalarını amaçlayan bir evrak niteliğindedir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi gelelim nüfusla ilgili
Değerli
arkadaşlarım, benden önce yapılan bazı müracaatlar üzerine
5901 sayılı Nüfus Kanunu, buna bağlı çıkarılan
yönetmeliğe göre bununla ilgili gerekli araştırmalar
yapılır, MİTe sorulur, emniyete sorulur, ikamet ettiği il
nüfus ve vatandaşlık işleri müdürlüğüne sorulur, teknik
bilgiler araştırılır; bunların hepsi olumluysa
İçişleri Bakanlığına düşen görev, bunu Bakanlar
Kuruluna liste hâlinde göndermektir. Yapılan işlem de bundan
ibarettir, farklı bir işlem de söz konusu değil. Kaldı ki,
2003 yılından beri bu surette yapılmış 37.367 evrak
vardır. Başkalarına göre tanınmış bir imtiyaz da
söz konusu değildir.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, burada en önemli iddia, şu
soruşturmanın gizliliğini ihlal meselesidir. İçinde
oğlumun da bulunduğu, bakanların bulunduğu, bakan
çocuklarının bulunduğu bir soruşturmadan haberim
olduğu ifade ediliyor. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu grup konuşmasında 17 Aralık günü,
bir bakan, oğluyla ilgili soruşturmadan haberdar olmuştur.
şeklinde bir ifadede bulundu. Hangisi doğrudur sizlerin ifadesine
göre, onu bilmek istiyorum.
Ben, bu
soruşturmanın gizliliğini ihlal anlamında hangi adli
yetkiliyle görüşmüşüm, maiyetimdeki kime talimat vermişim,
operasyon günü hangi işe mani olmuşum? Adli mercilerin verdiği
emirler harfiyen yerine getirilmiş ve kesinlikle soruşturmanın
gizliliğini ihlal söz konusu değil; tam tersi, asıl
soruşturmanın gizliliğini ihlal edenler, hedef saptırmak
için bu suçlamayı bize yöneltmektedirler. Asla böyle bir iddiayı
kabul etmemiz mümkün değildir.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, diğer iddialar açıkta
kalmasın diye ifade etmek istiyorum. Şimdi, Reza Zarrabla ilgili,
bizim tanışmamız sırasında -ki makul şüphenin
orada oluştuğu söyleniyor- ben maiyetime, bu konuda, kendisiyle
ilgili herhangi bir takipte bulunulup bulunulmadığı konusunu
sorduğumda, bana, bizzat maiyetim tarafından, kendisiyle ilgili
hiçbir adli ve istihbari veya mali bir çalışmanın
olmadığı ifade edildi. Bununla ilgili konu
Evet, maalesef,
maalesef böyle bir bilgi verildi.
Değerli
arkadaşlarım, kesinlikle size ifade ediyorum, bu ilişki bir
haksız menfaat ilişkisi, bir rüşvet ilişkisi asla
değildir. Yani, ortada bir rüşvet anlaşmasının, bir
paranın, bir maddi menfaatin, bir haksız menfaatin söz konusu
olmadığı bir yerde, maalesef, bir rüşvetten bahsediliyor.
Ortada bir menfaat ve buna dayalı yapılmış bir rüşvet
anlaşması olmadan rüşvet suçu nasıl oluşur?
Haksız menfaate ve rüşvete ilişkin olarak şahsıma
sağlanan bir menfaat var mıdır? Kim, hangi parayı kimden
almıştır, kime nerede teslim edilmiştir? Bir
fotoğrafla bunun ispatı mümkün değildir, esasen bunu yapmaya
muktedir olan adli kolluk niçin suçüstü yapmamıştır, bunu yapmaktan
âciz midir ve bu şahıslar herhangi bir dokunulmazlığa
mı tabidir? Bunu, özellikle adli kolluğun ön yargılı ve
kişisel yorum ve tahminlerinden öte elde maddi ve hukuki delillerin
olmadığını ifade ederek belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben 17 Aralık operasyonu gününde Hükûmetimi ve
partimi yıpratmamak adına görevimden ayrılma irademi Sayın
Başbakana arz ettim ve Hükûmetin yeniden tanzim edildiği tarihte
istifamı verdim. Ayrıca, 19 Mart 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunduğum dilekçeyle
hakkımdaki bu iddiaların soruşturulması için
soruşturma komisyonu kurulmasını ve gerçeklerin ortaya
çıkarılmasını talep ettim.
Tekrar ifade
ediyorum, veremeyeceğim herhangi bir hesabım yoktur. Hiçbir suretle
haksız yarar sağlamadım, hayatım boyunca da buna tevessül
etmedim. Yapılan işlemlerin hiçbirinde -açık ifade ediyorum-
hukuksuzluk ve usulsüzlük mevcut değildir, komisyonda bunların,
ayrı ayrı her birinin belgeleri teker teker incelenecektir. Kamunun
hiçbir kaynağı haksız menfaat olarak şahsıma
geçmemiştir, asla kanunsuz veya imtiyaz sağlayıcı bir
işleme imza atılmamıştır. Kamu görevlisi olarak görev
yaptığım kırk iki yıldan bu yana verdiğim mal varlığıma
ilişkin beyannameler ilgili merciler nezdindedir. Bakanlık görevim
sırasında da rutin gelirlerin dışında mal
varlığımda bir artış söz konusu
olmamıştır. Bu husus, Bakanlık görevine başlarken ve
ayrılırken verdiğim mal beyannameleriyle sabittir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu soruşturma vesilesiyle, öne
sürülenlerin aksine, kamunun hangi kaynağına göz dikilmiştir?
Asrın yolsuzluğu diye takdim edilmesine ve yetim hakkı
yenmiş gibi yanlış bir algı oluşturulmak istenmesine
rağmen hangi kamu kaynağı ve hangi yetimin hakkı
tarafımdan mal edilmiştir? Bu sorunların akıl ve mantığa
ve maddi gerçeklere ve yasal delillere dayalı cevapları yoktur.
Ancak, ben hesabımı verirken belirttiğim hukuksuzlukları
yapanlar, görevini kötüye kullanarak düzenlenen bu senaryoyu ve algı
operasyonunu düzenleyenlerin de kanun önünde hesap vermelerini temenni
ediyorum. Hâlen yürütülen soruşturmaların sonucunda gerçeklerin
ortaya çıkacağına inanıyorum. Yüz altmış dokuz
yılını geride bırakan güzide Emniyet teşkilatında
görevlerini feragatle yapan değerli arkadaşlarımı tenzih
ederek, amirlerine kasten ve yanlış bilgi veren, kumpas kuran,
kanunsuz dinlemelerle ve Selam örgütü bahanesiyle binlerce kişiyi,
bakanları, üst düzey yetkilileri ve onların en
yakınlarındaki kişileri amirlerini dahi uyarma ihtiyacı
duymadan dinleyenler hakkında da kanuni gereğinin yapılmasını
bekliyorum.
Soruşturma
önergesinde yer alan 10 milyon dolarlık haksız menfaate ilişkin
iddiaların -ki, Sayın Tezcan bunu biraz daha eksilterek söyledi,
hangisinin doğru olduğunu ben takdirlerinize bırakıyorum-
hangi maddi ve hukuki delile dayandığını ve fezlekede bile
yer almayan bu miktarın neye dayanılarak soruşturma önergesinin
gerekçesinde belirtildiğini merak ediyorum. İnşallah, kurulacak
komisyonda bütün bu iddialar tek tek değerlendirilecek ve gerçek yorum
ortaya çıkarılacaktır. Ancak, yaralanan onurların ve
oluşturulan yanlış ve yanlı algıların izleri
maalesef bizler için hep üzüntü kaynağı olmaya devam edecektir.
Sayın
milletvekilleri, benim meslekteki kariyerim herkes tarafından
bilinmektedir. Memurluktan başlayarak tüm kademelerde çalıştım.
On dokuz yıla yakın valilik yaptım. 48inci Hükûmette genel
müdürdüm, 49uncu Hükûmetten 61inci Hükûmete kadar kesintisiz olarak 4ü
büyükşehir olmak üzere 5 ilde valilik yaptım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika istirham ediyorum, hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Hiçbir makam hırsım ve beklentim de yoktur. Allaha
şükürler olsun ki bir fâniye nasip olabilecek bütün mevkilerde bulundum.
Devletin ve milletin hizmetinde fedakârca görev yaptım. Görev
yaptığım yerlerdeki sevgili vatandaşlarımın her
zaman itimatlarına mazhar oldum.
Bu vesileyle,
vekilleri olmaktan gurur duyduğum kadirşinas Mardinli
hemşehrilerim ve AK PARTİ teşkilatının beni
sahiplenmesinden büyük bir onur duyduğumu da ifade etmek isterim.
Kendilerine buradan şükranlarımı sunuyorum.
Sayın
Başkan, son cümlemi ifade ediyorum. Değerli milletvekilleri, bu
soruşturmanın hiç olmazsa bundan sonra siyasi çekişmelerin
aracı hâline getirilmemesini
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakanı dinlemek
istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MUAMMER GÜLER
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, istirham ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Güler konuşuyor ve siz oradasınız.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne ayıp şey ya! Herkes ayakta!
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir saygısızlık olur mu ya?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Böyle bir şey olmaz ya!
MUAMMER GÜLER
(Devamla)
ve kurulacak soruşturma komisyonunun titizlikle bütün
iddiaları değerlendirerek hakikatin ortaya çıkmasına vesile
olmasını ve hepimizin de buna katkı sağlamasını
diliyorum. Takdir yüce heyetinizdir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan, arkanız kuvvetli, hiç korkmayın, arkanız çok
kuvvetli. Arka tarafa bir bakın.
MUAMMER GÜLER
(Mardin) Önce Allaha veririm ben hesabı, sonra da komisyonda
vereceğim. Benim arkaya ihtiyacım yok, hiç merak etme sen.
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Güler bir yerine otursun, dinleyeceğim hepinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bütün arkadaşlarınız arkanızda.
BAŞKAN Evet,
Sayın Tezcan, buyurunuz.
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Sayın Başkan, Sayın Güler konuşması
sırasında benim sözlerimi değiştirerek anlattı,
açıkladı. Onun için söz istiyorum. Söylemediğim şeyleri
farklı şekilde, özellikle
BAŞKAN Siz
şimdi söz mü istiyorsunuz?
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Evet efendim.
BAŞKAN
Buyurun, sizden kıymetli mi, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın vekiller oturmayacak mı Sayın
Başkan?
BAŞKAN Ben
daha yoklamayı başlatmadım. Belki ara vereceğim, niye orada
şimdi sıraya dizildiniz siz?
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
24.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan'ın, Mardin Milletvekili Muammer
Gülerin (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın
Güler, biraz önce Sayın Genel Başkanımızdan da bahsederek
soruşturmanın gizliliğini ihlalden bahsettiniz ve böyle bir
şey yapmadığınızı söylediniz. Ne ben ne de bir
başkası ne de bu soruşturma önergesinde ne de bu raporda bundan
bahsedilmiyor. Bakın, neden bahsediliyor? Sekizinci suçlama: Adli
çalışmaya karşı koyma ve Rıza Sarrafla ilgili adli
veya istihbari çalışma yapılıp
yapılmadığının araştırılması.
Yine, bu raporda
sizin bir telefon görüşmeniz var, tape kaydı. Bakın, son
bölüm, sadece onu okuyorum: İçişleri Bakanı Muammer Gülerin
Ben onu araştıracağım. şeklinde
konuşmasından ötürü soruşturmanın deşifre
olabileceği görüşü üzerine, soruşturma savcısının
talimatı üzerine iletişimin dinlenmesi çalışmaları
sonlandırılmıştır. Yani bunlar takip edilirken, bu
para alışverişleri takip edilirken şüpheleniliyor ve size
bir haber geliyor. Telefonda Tamam, ben bunu
araştıracağım. diyorsunuz, bunun üzerine de o andan
itibaren teknik takip durduruluyor.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ne var bunda?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Soruşturma önergesinde konu yapılan, raporda konu yapılan da
budur. Bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUAMMER GÜLER (Mardin)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Şimdi
bir saniye, sıraya alayım.
Sayın Çıraya
pek kısa söz talebine karşılık bir dakikalık süre
veriyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Herkes yerine geçsin Sayın Başkan.
BAŞKAN Akıl
vere vere öldünüz ya siz de bana.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Bir dakika izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, İstanbul Milletvekili
Egemen Bağışın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başkan, Sayın Bağış bana cevap verirken
Kenan Paşa döneminde ortaokul çağında olduğunu
söylemiş. Benim sözünü ettiğim dönem tabii ki Kenan
Paşanın Cumhurbaşkanlığı dönemi değildi, o
zaman görüşme imkânı bile bulamazdı zaten. Benim sözünü
ettiğim dönem Kenan Paşanın emekli olduğu çok geç
dönemleri, 1990lı ve sonraki yıllarını kastediyorum. 30
yaşındaydı kendisi ve bunun şahidi var. Bunu açıklamak
istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Güler
25.-
Mardin Milletvekili Muammer Güler'in, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUAMMER GÜLER (Mardin)
Sayın Tezcanın bahsettiği gibi değildir olay. Orada
soruşturmanın gizliliğini veya soruşturmayı engellemek
anlamında değildir. Kesinlikle orada koruma amaçlı, güvenlik
amaçlı bir takip söz konusudur. Kesinlikle bu da
Evet, bunu ifade ediyorum
çünkü o dönemde terör örgütlerinin devlet büyüklerine ve devlet büyüklerinin
yakınlarına bir tehditi söz konusuydu. Kesinlikle bu
soruşturmaya engel anlamında değildir. Bunu ifade ediyorum.
Komisyonda da bunun ayrıntılarını size izah edeceğim.
Arz ederim.
BAŞKAN Kayda geçti.
IX.-
MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 60 Milletvekilinin; bir
şahsın trafikte durdurulmaması için araçlarına trafikte
geçiş üstünlüğü kartı ve koruma polisi verilmesi, bu
şahsın yakınlarının Türk
vatandaşlığına geçirilmesinin sağlanması,
aynı şahsın yabancı bir ülkedeki paravan
firmalarının bankalarla olan sıkıntılarının
giderilmesi için İçişleri Bakanı sıfatıyla referans
mektubu yazılması, söz konusu şahsı MASAKın takip
etmesine yol açan ihbarı yapan emniyet müdürünün tayininin
çıkarılması ve söz konusu şahsın usulsüzlükleri
hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi
karşılığında her bir iş için ayrı ayrı
rüşvet aldığı ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun
204üncü maddesinde düzenlenen sahte belge düzenlemek, 255inci maddesinde
düzenlenen nüfuz suiistimali, 285inci maddesinde düzenlenen
soruşturmanın gizliliğini ihlal, 283üncü maddesinde düzenlenen
suçluyu kayırma ve 252nci maddesinde düzenlenen birden çok kez
rüşvet almak suçlarına uyduğu iddiasıyla İçişleri
Eski Bakanı Muammer Güler hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/6) (Devam)
BAŞKAN -
Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
İçişleri eski Bakanı Sayın Muammer Güler hakkında
Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
Anayasa'nın
100'üncü maddesi hükmü gereğince oylamayı gizli oylama şeklinde
yapacağız.
Kâtip üyeler
yerlerini alsınlar lütfen.
Gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Evet, oylama
işlemi bitmiştir.
Oy kupaları
kaldırılsın.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN (9/6)
esas numaralı İçişleri eski Bakanı Sayın Muammer Güler
hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergenin gizli oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı |
: |
404 |
Kabul |
: |
143 |
Ret |
: |
259 |
Çekimser Boş |
: : |
1 1 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye İsmail Kaşdemir Çanakkale |
Meclis soruşturması açılması kabul
edilmemiştir.
Sözlü soru önergeleriyle alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 6 Mayıs 2014 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı sabahlar.
Kapanma saati: 05.49