TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
86ncı
Birleşim
7
Mayıs 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Eskişehir Milletvekili Ülker
Canın, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Şırnak Milletvekili Selma
Irmakın, HES, termik santraller ve yapımı devam eden barajlara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Vakıflar Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, POMEM müdürlüklerinde eğitim görerek polis
olmayı bekleyen 13üncü dönem yedeklerinin haklarının ellerinden
alınması nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Bingölün sorunlarına ilişkin
açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplanın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunu ifadeye çağıran savcının
davranışı ve disiplini konusunda HSYK yetkililerini göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, doğal afetler nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin
borçlarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, son zamanlarda
artan kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, özgür
medyanın önemine ve Cumhuriyet gazetesinin kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
İzmir ve çevresinin, rüzgâr enerjisinden yararlanmak için kurulan
rüzgârgülleriyle ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 17 ve 25
Aralık soruşturmalarıyla ilgili takipsizlik kararı veren
savcı hakkında soruşturma açılması ve takipsizlik
kararının kaldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
10.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, İstanbul Milletvekili Erol Kayanın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
11.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin,
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın 538 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mardin Milletvekili Erol Dora ve 22
milletvekilinin, Aliağada yapılması planlanan termik
santrallerin yol açacağı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/925)
2.- Bursa Milletvekili Bedrettin
Yıldırım ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üretimiyle ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/926)
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 20
milletvekilinin, Roman vatandaşlarımızın barınma
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/927)
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 21 milletvekili
tarafından Marmara Denizinde kirlilikten kaynaklanan sorunların ve
kirliliğin çevre ve insan sağlığına etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/71) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 7
Mayıs 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa; Adalet; Millî Savunma; İçişleri;
Dışişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji; Dilekçe; Plan ve Bütçe; Kamu İktisadi
Teşebbüsleri; İnsan Haklarını İnceleme; Avrupa
Birliği Uyum; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali
Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 531)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri
Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/876) (S. Sayısı: 554)
5.-
Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/733) (S. Sayısı: 423)
6.- Danıştay Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/865) (S. Sayısı: 521)
7.- Türk Kültür ve Mirası Vakfı
Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866)
(S. Sayısı 538)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde
İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/703) (S. Sayısı: 399)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/714) (S. Sayısı: 379)
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 432)
12.- Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa
Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi,
Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması
Konusundaki İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/333) (S. Sayısı: 104)
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 495)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın 423 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın 423 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin 104 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında tekraren şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
XI.-
OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 531) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- (S. Sayısı: 423) Yolsuzluğa
Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı 538) Türk Kültür ve
Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
4.- (S. Sayısı 359) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis
Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
5.- (S. Sayısı: 399) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
6.- (S. Sayısı: 379) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve
Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı eylemlerine
destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu
hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde
soruşturma açılan personel olup olmadığına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/41345)
2.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz'ın, ulusal ve uluslararası standartlara uygun üretim
yapılmamasının Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye
kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine
yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/41349)
3.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz'ın, cevherin ürüne dönüştürülmesine yönelik tesislerin
eksikliğinin Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye
kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine
yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/41350)
4.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz'ın, cevher zenginleştirme tesislerinin olmamasının
Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye
kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine
yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/41351)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014
yılları arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve
tanıtım işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda
yapılan harcamalara,
Gezi
Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda
bulunduğu için aleyhinde soruşturma açılan personel olup
olmadığına,
-
Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, üretici örgütlerinin
yetersizliğinin Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz
etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından
yapılan çalışmalara,
Tarım
üretim deseninde sebze ve meyveciliğin yeterince yer almamasının
Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun
giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından yapılan
çalışmalara,
Çiftçilerin
bilinçsiz ve geleneksel metotlarla üretim yapmasının Yozgat'ta
tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik
Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,
Tarım
ve hayvancılıkta eğitimli işgücünün yetersiz
olmasının Yozgat'ta tarımın gelişmesini olumsuz
etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık tarafından
yapılan çalışmalara,
Tarımsal
üretimde girdi maliyetlerinin yüksek olmasının Yozgat'ta
tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine
yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,
Tarımsal
ürünler ve artıkların değerlendirilmemesinin Yozgat'ta
tarımın gelişmesini olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine
yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara,
Arz
ve talep durumuna göre tarımsal üretim planlaması
yapılmamasının Yozgat'ta tarımın gelişmesini
olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine yönelik Bakanlık
tarafından yapılan çalışmalara,
-
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'in, yolsuzluklara yönelik Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen denetimlere ve düzenlenen teftiş ve
denetim raporlarına,
İlişkin
Soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/41357),
(7/41358), (7/41359), (7/41360), (7/41361), (7/41362), (7/41363), (7/41364),
(7/41365), (7/41366)
6.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, barajların doluluk oranlarına ve
kuraklık tehlikesine karşı alınan önlemlere ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/41492)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014
yılları arasında şahsının ve ailesinin mal
varlığındaki değişime,
İstanbul'da
Bakanlığa ait olan arsa ve araziler ile bunların satış
ve kiralama işlemlerine,
Ankara
ilinde Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış
ve kiralama işlemlerine,
İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde
Bakanlığa ait arsa ve arazilere,
-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Malatya'da borçları
ertelenen çiftçilere ve kredi taleplerinin reddedilmesine,
-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Bakanlar Kurulunun
tarımsal sulamayla ilgili elektrik borcu bulunan çiftçilere bu
borçlarını ödeyinceye kadar tarımsal destek ödemesi
yapılmaması yönündeki kararına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/41695), (7/41696), (7/41697), (7/41698), (7/41699), (7/41700)
8.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç'un, Sapanca Gölü'ndeki su seviyesine ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/41812)
9.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, TBMM'de Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanına yönelik gerçekleşen saldırıya ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/41930)
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, aşçıbaşılık ve
şef garsonluk kadrolarının kullanımına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/42182)
7 Mayıs 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 86ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda hazır bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.05
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M
A
BAŞKAN Açılışta
yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlayacağız.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası münasebetiyle söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Sayın Ülker Cana aittir.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Eskişehir
Milletvekili Ülker Canın, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
ÜLKER CAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 6-10 Mayıs Yunus Emre Kültür ve
Sanat Haftası münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve ekran başında bizleri
izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; asırlar önce bu topraklara sevgi ve hoşgörü
tohumlarını eken, milletimizin bugünkü kardeşliğinin
mayasını asırlar önce çalan Yunus Emreyi rahmetle
anıyoruz. Yaratılanı Yaradandan ötürü seven, sevgiyi
sevdirenden bilen bir anlayışla bu toprakları birlik ve
beraberliğe yuva yapan Yunusu minnet ve şükranla anıyoruz.
Ben gelmedim dava için,
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmağa geldim. diyerek
gönüllere ışık tutan, Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle gönüller fatihi Yunus Emreyi
gönül diliyle, fethettiği gönüllerle anıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası kapsamında
yapılan etkinlikler, başta Eskişehir olmak üzere ülkemizin dört
bir köşesinde Yunusun aşkını milletimize anlatıyor.
Bilindiği üzere, 2013 Türk dünyası kültür başkentliği yapan
Eskişehirimiz geçtiğimiz yıl içinde ve bugünlerde Hükûmetimizin
büyük desteğiyle önemli etkinliklere ev sahipliği yaptı, çok
değerli, kalıcı eserler kazandırıldı. İsmail Gaspıralının
Dilde, fikirde, işte birlik ilkesiyle tüm Türk dünyasına kucak açan
Eskişehir, Yunus Emrenin Gelin tanış olalım/İşi
kolay kılalım. düsturuyla da tüm Türk dünyasına gönlünü
açmıştır.
Bilim ve sanat alanında
yapılan faaliyetlerle de Türk dünyası başkenti olarak
dünyanın ilgisi Eskişehirde oldu. Türkvizyon Şarkı
Yarışmasıyla gönüllerden notalara dökülen ortak duygular, bu
alanda yeni bir vizyon çizerken Türk dünyası Nevruzda Eskişehirde
buluştu. 30 ülkeden 300 milyonluk Türk dünyası ailesi, baharı
Yunus Emrenin şehri Eskişehirde karşıladı. Türk
dünyasının sayılı Taksim ve Konak meydanlarından daha
büyük bir meydan bu kapsamda Eskişehirde bir buluşma, birlik olma
noktası olacak. Türk dünyasından gelen misafirleri
ağırlayan Eskişehir, bu kapsamda 10 bini aşkın
yavrumuzu da Türk cumhuriyetlerine ve birçok Balkan ülkesine göndermiştir.
Yunus Emrenin asırlar önce anlattığı kardeşlik
iklimini tesis etmenin gayretiyle yaptığımız bu
çalışmalar inanıyorum ki geleceğimiz için yapılan en
değerli kalıcı eserler olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemizin istikrarı ve
itibarı soydaşlarımızın yaşadığı
topraklarda gururla anlatılırken milletimizin eli Hükûmetimizin
sayesinde Kırımdan Moğolistana, Kazakistandan Tataristana
kadar uzanıyor ve oradaki soydaşlarımız da sahipsiz
bırakılmıyor. Bizler de biliyoruz ki Yunusun ayak
bastığı bu topraklarda aynı dili konuşan insanlar
olarak değil, aynı tarihi, aynı medeniyeti, aynı maziyi ve
istikbali paylaşanlar olarak da kader ortaklarıyız.
Ecdadımızın emaneti olan kardeşlerimiz de biliyor ki kim ne
derse desin Türkiye bu emaneti asla kaderine terketmeyecek, asla boynu bükük
bırakmayacaktır. Yunus Emrenin, Mevlânanın, Hacı Bektaş
Velinin ektiği hoşgörü, sevgi ve kardeşlik tohumları
sayesinde bugün görülüyor ki atılmak istenen fitne tohumları bu
topraklarda bir daha asla
yeşermeyecek. Bizler bu birlik ve beraberliğe ülkemizin dört bir
köşesinden sahip çıktıkça milletimizin bu kardeşliğe
sahip çıktığını göstermesiyle ülkemiz yarınlara
artık daha umutla bakıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yunusu anlamak, Yunusun diliyle
gönüllere girmek, kardeşliğimize sahip çıkarak bu kardeşlik
için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olmakla mümkün
olabilir:
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız
kindir bizim
Biz kimseye kin
tutmayız
Kamu âlem birdir
bize.
diyen Yunus gibi
kini, nefreti bir kenara bırakıp bu toprakların ruhuna ihanet
etmeden, Yunusun gönlünü kırmadan bir olarak, iri olarak, diri olarak
kardeşliği yaşatmak dileğiyle diyor, Yunus Emreyi rahmet
ve minnetle bir kere daha anıyor, saygılar sunuyorum.
Son olarak da bu
akşamki final maçında Eskişehirsporumuza da başarılar
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Can.
Gündem
dışı ikinci söz, HES, termik santraller ve yapımı
devam eden barajlar hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili
Sayın Selma Irmaka aittir.
Buyurun Sayın Irmak. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Şırnak Milletvekili
Selma Irmakın, HES, termik santraller ve yapımı devam eden
barajlara ilişkin gündem dışı konuşması
SELMA IRMAK (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gündem
dışı olarak termik santral, HES ve barajlarla ilgili
konuşma hakkı istedim çünkü 1 Mayıs günü
Beytüşşebap-Şırnak kara yolunda yine baraj yapımı
için yapılan yolda bir trafik kazası yaşandı ve biri 8,
biri 18 yaşında olmak üzere 2 çocuk hayatını kaybetti. O
nedenle, defalarca vurgusu yapılan HESlere ilişkin bir kez daha konuşma
gereği hissettik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğada büyük tahribatlarla birlikte doğal döngünün
kıyımına neden olan termik santral yapımları ve
HESlerin yapımı tüm ortaya konan mücadelelere karşın
antidemokratik bir mantıkla devam ettirilmektedir. Yapılan veya
yapımı istenen bu barajlar, termik santraller köylüyü ve
doğalında köylünün geçim kaynağı olan tarım,
hayvancılık gibi geçim kapısını tamamen tahribata
uğratarak halkımıza çok ağır faturalar
çıkarmaktadır. Ayrıca, küresel ısınmanın da büyük
etkeni olan termik santraller ve HES, inşaat barajlarının
insanı ve doğayı tahrip eden etkilerindendir. Toplumsal
yapı ve ekosistem üzerinde tahrip edici etkisi olan nükleer enerji, termik
enerji ve HES projeleri ve benzeri uygulamalar yerine yenilenebilir alternatif
enerji kaynağı arayışına gidilmelidir. Doğa ve
çevre dostu güneş enerjisi, rüzgâr ve jeotermal enerji türleriyle ilgili
somut çalışmalar veya projeler hayata geçirilmeli ve
kullanımlarını teşvik edecek politikalar
geliştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, barajlar,
kimyasal silahlar, karakollar ve kalekol yapımı, yakılan
ormanlar; tüm bunlar insan doğasının ve doğal döngünün yok
olmasına sebep olan etkenlerdir.
Son yıllarda AKP Hükûmeti
tarafından uygulanan enerji ve su politikalarında ekolojik dengeyi
hiçe sayan, insanlığın ortak mirası niteliğindeki
tarihî ve kültür mirası pek çok değeri tahrip eden, yereldeki
halkın gelecek nesillere yönelik sağlıklı yaşam
üzerinde ciddi kaygılar yaşamasına sebep olan
uygulamalarına tanıklık etmekteyiz.
AKP Hükûmeti Türkiye ve Kürdistan
coğrafyasını katletmeye devam ediyor. Kürdistandaki baraj
yapımlarına çözüm sürecinde hız verilirken Hükûmet bunu bir
savaş planı çerçevesinde yaptığını da gizlemiyor.
Kürtlere yönelik inkâr ve imha siyasetinin bir parçası olarak doğa
katliamı sürüyor. Türkiye dünyada en çok baraj inşa eden ülkeler
arasında yer alıyor. Baraj sayısı AKP Hükûmeti döneminde
6ya katlanarak 500ü geçmiştir. Bunun yanı sıra,
yapılması planlanan 2 binin üzerinde HES projesi bulunmaktadır.
Binlerce yıllık tarihî miras sular altında
kalmıştır. Hasankeyf ve Allianoi antik kentlerinin sular
altında kalması, Munzur ve Peri Suyu Vadisi doğal dokusunun
talanı, Karadeniz doğasını tahrip eden HES barajları
bu politikaların ortaya koyduğu çevre ve doğa talanının
yarattığı sadece birkaç örnek olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Hakkâri ve Şırnak illerinde
sınır güvenliği gerekçesiyle yapılan güvenlik
barajları ise insanı ve doğayı hiçe sayan politikalarla
ilgili kaygıları her geçen gün artırmaktadır. Halfeti,
Samsat ve Zeugmada olduğu gibi, bu yıl Ilısu
Barajının da tamamlanmasıyla Heskifte binlerce
yıllık tarih sulara gömülecektir. Yine, Amedin akciğerleri
Hevsel Bahçeleri, HESler ve ağaç kıyımıyla yok olmayla
karşı karşıyadır.
Değerli milletvekilleri,
doğası tahrip edilen diğer bir yer ise Dersimdir. Dersimde 2009
yılında Devlet Planlama Teşkilatının hidroelektrik
potansiyeli olan tüm akarsuların üzerinde HES yapımı kararı
ile Munzur Vadisi üzerinde 4 baraj ve 6 HES yapılması
planlanıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm dünya alternatif enerji kaynakları
arayışına girip HES projelerinden vazgeçerken, özellikle de
Şırnak bölgesi HES projelerinin mekânı hâline gelmiştir.
İnşaatı devam eden barajlar da tamamlandığında,
Siirtte 19 hidroelektrik santrali olacaktır. Bu barajların tümünün
Şırnak ve Hakkâri'de planlanmış olması ve 2013
yılında demokratik çözüm sürecinin başlamasıyla
barajların yapımına hız verilmesi dikkat çekicidir.
Güvenlik barajları olarak
adlandırılan bu yapıların bizim için kalekol
yapımlarından hiç farkı yoktur. Barış barajlarla
inşa edilemez, barış süreci ancak suların özgür
akmasıyla ilerleyebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELMA IRMAK (Devamla) HDP olarak
önerimiz, ekolojik yıkımı yavaşlatmak adına öncelikle
yenilenebilir enerji kaynaklarına yoğunlaşan politikalara
öncelik verilmesidir. Nihayetinde de enerjiye bağımlı, tüketen
bir toplumun devamlılığını esas almaktansa tüketimi
azalmış, kendine yetecek kadar enerji üreten bir toplum
hedeflenmelidir.
Çocuklarımıza
yaşanılır bir dünya bırakmak insanlık borcumuzdur. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Irmak.
Gündem dışı üçüncü söz,
Vakıflar Haftası münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili
Sayın Yusuf Halaçoğluna aittir.
Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Vakıflar Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce, öncelikle Hakkâri Şemdinlide askerî aracın
yaptığı kaza sonrasında şehit olan Uzman Çavuş
Soner Akbulut, Kayseri Pınarbaşından; yine, Uzman Çavuş
Halil Karataş, Çanakkale Bayramiçten; Sözleşmeli Er Ahmet Demirhan
Çorum Sungurludan, Allahtan rahmet diliyorum. Yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Yine, Gaziantep İslahiyedeki
askerî araç kazası sonrasında bir astsubay ve 5 askerimiz
yaralanmıştır. Onlara da Cenab-ı Allahtan acil
şifalar diliyorum.
Vakıf müesseseleri asırlarca
İslam devletlerinde büyük önem kazanmış, sosyal ve iktisadi
hayat üzerinde de derin tesirler bırakmış dinî, hukuki bir
müessesedir. Bütün Türk-İslam devletlerinde âdeta yarış hâlinde
gelişen vakıflar bilhassa Osmanlı Devletinde tekâmülünün
zirvesine ulaşmış ve İslam hukukunun en zengin ve etkili
müesseselerinden birisi, hatta birincisi hâline gelmiştir. Zira dinî ve
sosyal hizmetlerin görülmesinin yanı sıra fethedilen ülkelerde Türk
kültürünün yerleşmesi, ordunun teçhiz edilmesi, donanmaya yardım,
öğrenci yurtları tesisi, Orta Asyadaki Türklerle münasebet
sağlanması gibi hususlarda da önemli yer kazanmıştır.
Vakıflar aynıyla intifa olunan yani bizzat kendisinden
yararlanılan vakıflar, ki bunların içerisine camiler, mescitler,
medreseler, mektepler, imaretler, kervansaraylar, zaviyeler, hastaneler,
kütüphaneler, sebiller ve mezarlıklar girmektedir.
İkinci olarak da aynıyla intifa olunmayan fakat
birincilerin sürekli ve düzenli bir şekilde işlemesini temin eden
bina, arazi, nakit para vesair gelir kaynaklarının teşkil ettiği
vakıflardır ki, bunlara Osmanlılarda aslı vakf denir.
Bu tür bina ve kuruluşların
devamlı işleyebilmesi için düzenli gelir kaynaklarına ihtiyaç
duyulmuştur. Bu sebeple vakıfların umumi masraflarının
karşılanabilmesi ve bilhassa çalışanların ücretlerinin
ödenebilmesi için vakfa kurucusu tarafından yani vâkıf
tarafından taşınır ve taşınmaz mallar
vakfedilmiştir. Bunlar arasında araziler, ki bazı köylerin
tamamı, her türlü ziraat işlemleri, çiftlikler, tarlalar, bağlar
ve bahçeler, bütünüyle bir cemaat ve aşiretten alınan vergiler,
mesken olarak kullanılan binalar, dükkânlar veya iktisadi gaye için
yapılmış yapılar ile deri, gemi, nakit para gibi menkuller
yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
kısaca özetlediğim ve sosyal alanda büyük hizmetler yerine getiren
vakıfların bugünkü durumu içler acısı. Özellikle Hükûmet
tarafından son dönemde çıkarılan Vakıf Yasası
çerçevesinde gayrimüslim vakıflara, onların vakıf arazileri ve
vakıf gayrimenkulleri tahsis edilmiştir ama bunlar
yapılırken İslam ve Müslüman vakıflarına maalesef
aynı yakınlık gösterilmemiştir, maalesef gösterilmemiştir.
Bugün hepinizin bildiği bu vakıflarla
ilgili birkaç örnek vermek istiyorum: Bunlardan bir tanesi, İstanbul Sirkecideki Yeni
Camidir. Yeni Caminin Mısır Çarşısı dediğimiz
kapalı çarşısı tamamen vakfıdır ama bugün hepsi
tamamen özel mülkiyetin ellerindedir; bunlardan kurtarılması gerekir.
Keza, buna bağlı olmak üzere, yine Kayseride öncelikle ilk Türk
beylikleri döneminde, Danişmendliler döneminde yapılan ve Selçuklular
döneminde de devam ettirilen Hunat Camisi vardır, meşhur Hunat
Camisi. Hunat Camisinin 17.516 metrekarelik bugün Kayserinin en önemli
yerinde bulunan arazisi öncelikle kamu yararına adıyla belediye
tarafından alınmış ve stadyum
yapılmıştır, daha sonra stadyum ortadan kaldırılmış.
Bu, normalde mazbut vakıf olduğu için geri asli hüviyetine
döndürülmesi gerekirken, Multi Turkmall şirketine kamu yararı
gözetilmeksizin satılmıştır ve bugün bunun yerinde Kayseri
Forum bulunmaktadır. Kayseri Forumun da Hollanda Kraliçesine
satıldığı söylentileri söz konusu edilmektedir. Yani,
Selçuklu döneminden önce yapılmış bir caminin 17,5 dönümlük
arazisi maalesef birilerinin yararına kullanılmaktadır ve buna
benzer olmak üzere, Türkiyede daha pek çok vakıf arazisi
bulunmaktadır.
Yine, Kıbrısta buna benzer
olmak üzere Kıbrıs Adasının üçte 2si vakıf
malıdır. Bugün Rumlara peşkeş çekilmiş birçok arazisi
Kıbrısın bu vakıf arazisi içindedir, bunlardan Abdullah
Paşa Vakfı ve Lala Mustafa Paşa Vakfı en önemlileridir.
Hepinize saygılar sunuyorum ve bu
işin düzeltilmesi konusunda herkesin iş birliği yapmasını
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Halaçoğlu.
Gündeme geçmeden evvel,
60ıncı maddeye göre pek kısa söz taleplerine cevap
vereceğim.
Sayın Işık
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, POMEM müdürlüklerinde eğitim görerek polis
olmayı bekleyen 13üncü dönem yedeklerinin haklarının ellerinden
alınması nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Polis Meslek
Eğitim Merkezi yani POMEM müdürlükleri bünyesinde eğitim görerek
polis olmayı bekleyen, 13üncü dönem yedekleri olarak bugüne kadar bu
fırsatı yakalamak için sabırsızlıkla
çalışmalarını devam ettiren, 14üncü dönem adayı
konumundaki yaklaşık 3.300 gencimiz maalesef Emniyet Genel
Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığının
29/04/2014 tarihinde kendi resmî sitelerinden yaptıkları duyuruyla
hayal kırıklığına uğramışlardır. Bugüne
kadar polis olmayı bekleyen bu gençlerimizin herhangi bir gerekçe
belirtilmeden bu haklarının ellerinden
alındığını öğrenmiş olmalarının
ardından birkaç gündür tüm milletvekillerine ulaşmak için
uğraştıklarını hepimiz bilmekteyiz. Gençlerimizin bugüne
kadar bekletilerek birçok mağduriyete yol açan bu konuda mağduriyetin
giderilmesine
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Atıcı
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Bingölün
sorunlarına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, salonda
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazı da görmüşken Bingölle
ilgili bazı sorunları dile getirmek istiyorum.
Sayın Bakan, siz Bingölün
milletvekilisiniz ama Bingölle ilgili benim size ilettiğim hiçbir konuya
el atmıyorsunuz. Size Bingölün yol sorunlarını anlattım,
hiç el atmadınız. Size Bingölde köprüler yıkılıyor,
yeni köprüler yapalım. diye rica ettim, bakın, sataşmadan,
olumlu bir şekilde, yine cevap vermediniz ve el atmadınız.
Şimdi, Sayın Bakan,
Bingöldeki Karayollarının eski yerini TOKİye verdiniz, bu
Karayollarının eski yerini ve burada otuz kırk yıllık
yaklaşık 100 tane ağacı kestiriyorsunuz. Niçin bunu
yapıyorsunuz yani Bingöle hakikaten bir kastınız mı var?
Ev yapın, TOKİ yapın, kentsel dönüşüm yapın, bir
itirazım yok ama ne olur Bingölü koruyun. Ben sizden daha çok Bingölü
savunuyorum ve daha çok bu konuda söz alıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
3.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlunu ifadeye çağıran
savcının davranışı ve disiplini konusunda HSYK yetkililerini
göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunu ifadeye
çağıran savcı dün bir televizyon programına canlı
yayına bağlandı, özür dilemesi gerekirken, Genel
Başkanımıza, Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanına
bir siyasetçi gibi cevap verdi, hakaret etti, sanki Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir temsilcisiymiş gibi. Hangi cesaretle bu davranışlarda
bulunuyor, kimden güç alıyor böyle davranıyor? Yoksa bunun
arkasında güç odakları mı var?
Merak ettiğim, benzer bir davranışı Adalet ve
Kalkınma Partisinin yetkililerine veya Sayın Başbakana yapmış
olsa şimdi açığa çoktan alınırdı. Adalet
Bakanını ve HSYK yetkililerini göreve davet ediyorum. Bu bürokrata,
davranma konusunda, davranış konusunda, disiplin konusunda lütfen
hatırlatın, susturun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu
4.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, doğal afetler
nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin borçlarının ertelenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP hükûmetlerinin
kötü tarım politikaları yüzünden tarlasından
takımından olan çiftçilerimiz bugünlerde doğal afetlerin etkisiyle
boğuşmaktadır. Mevsim normallerinin üstünde sıcak geçen
ocak, şubat ayları meyve ağaçlarının erken
çiçeklenmesine, hububatın ise erken başaklanmasına sebep
olmuştur. Seçim bölgem Osmaniyede ve özellikle Düziçi ilçesinde 29-31
Mart günlerinde meydana gelen don olayı bazı arazilerde yüzde 100
olmak üzere zarara sebep olmuştur. Tarım ve Kredi Kooperatiflerine,
Ziraat Bankasına ve başta tüccar olmak üzere birçok kesime borcu
yüzünden krizde olan Osmaniye çiftçisi, Düziçi çiftçisi büyük
sıkıntıdadır. Öncelikle borçlarının ertelenmesi
olmak üzere Hükûmeti Osmaniye ve Düziçindeki çiftçilerin sorunlarına
acilen eğilmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
5.- Manisa Milletvekili Sakine
Özün, son zamanlarda artan kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması
SAKİNE ÖZ (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kadın cinayetleri
yasımız sürüyor. Son bir ayda Manisada, Muğlada, Konyada,
İstanbulda, Amasyada, Adanada, Bursada, Balıkesirde ve Yozgatta
kadınlar katledilmiştir. Koruma sorunları, yasal ve idari
boşluklar devam etmekte, Sayın Ayşenur İslamın
yaraları daha fazla sızlatan gafları sürmektedir. Bu sabah bir
televizyon kanalından ekranlara yansıyanlar kadın cinayetlerinin
nasıl da rahatlıkla anlatıldığını
göstermiştir. İki eşini de öldürdüğünü canlı
yayında itiraf eden bir erkek ön araştırmaya tabi tutulmadan
evlendirme programına çıkarılmış, üçüncü
evliliğini yapmak istediğini hiç sıkılmadan
anlatmıştır. Her zaman nasıl dövüyorsam yine öyle dövdüm
ama öldü. diyen erkekler rahatça gezinirken, RTÜK ve Bakanlık,
kadına şiddet bu kadar açıkça ortalıkta
dolaşırken
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök
6.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, özgür medyanın önemine ve Cumhuriyet gazetesinin kuruluş
yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, bir demokrasinin kökleşmesi ve gelişmesi
açısından yargı, yasama, yürütme yani kuvvetler
ayrılığı prensibinin en köklü bir biçimde
uygulanmasının gerektiği tartışmasızken, bir de
bunun yanında medyanın da halkı doğru bilgilendirme ve
özgür olma şartı gelmektedir. Ne yazık ki ülkemiz özgür olmayan
basın yönünden sınıfta kalmış ve ligden
düşmüştür. Bu anlamda Türkiyede özgür medya alanında doksan
yıl önce kurulan ve bugüne değin yaptığı
çalışmalarla hiçbir iktidara yaranmadan yayın yapan Cumhuriyet
gazetesinin kuruluş yıldönümünü kutluyor,
çalışanlarına başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
7.- İzmir Milletvekili Musa
Çamın, İzmir ve çevresinin, rüzgâr enerjisinden yararlanmak için
kurulan rüzgârgülleriyle ilgili sorunlarına ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye'nin enerjiyle ilgili ciddi bir
sorunu var ve enerjiyle ilgili birtakım yatırımlara da
ihtiyacı var, bunlardan bir tanesi de rüzgâr enerjisi. İzmir
yarımadasına, Çeşme, Urla, Seferihisar, Karaburun
Yarımadasına rüzgâr enerjisi gülleri takılıyor. Bunlar
doğru projelendirildiği takdirde, doğru yerlere konulduğu
takdirde hiçbir itirazım yok, fakat şimdi, Çeşmenin içerisine,
Urlaya ve Karaburun Yarımadasına rüzgârgülleri adı
altında, yerleşim alanlarına ciddi anlamda rüzgârgülleri
yerleştirilmeye çalışılıyor. Son çıkan
kararnameyle, Bakanlar Kurulundan çıkan ve 30 Nisanda Resmî Gazetede yayımlanan
karara göre Yaylaköyde 8 parsel, Barbaros köyünde 6 parsel, Nohutalan köyünde
1 parsel ve Eğlenhoca köyünde de 3 parsel sahiplerinden habersiz bir
şekilde kamulaştırılarak buralara rüzgârgülleri konulmak
istenmektedir.
Biz rüzgârgüllerine karşı
değiliz ama vatandaştan habersiz, vatandaşın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç
8.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili takipsizlik
kararı veren savcı hakkında soruşturma açılması
ve takipsizlik kararının kaldırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 17-25
Aralığa darbe demek için birilerinin insanlık
vasıflarının olmaması lazım. Bu bir
hırsızlık, yolsuzluk ve talanın, bu Hükûmetin
açığa çıkarılmasıdır. Bunun hakkında
takipsizlik kararı veren savcı da özel olarak bu iktidarın
bulduğu kişidir. Bu savcı o kadar keyfî bir karar vermiş ki
hâkimin hukuka uygun olarak verdiği dinleme kararını yok
saymış. Diyor ki savcı: Ben bu hâkimin telefon dinlemeleri
yolunda verdiği kararı tanımıyorum. Dolayısıyla,
bu usulüne uygun olarak dinlenilen kişiler değildir. Hukuka
aykırı olarak elde edilmiş delillerdir. Bunlara itibar etmiyorum
ve bundan dolayı takipsizlik kararı veriyorum. Eğer bu memlekette
adalet varsa, hak varsa bu savcının derhâl hakkında
soruşturma açılması ve bu takipsizlik kararının da
kaldırılması lazım çünkü
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
9.- Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Aytuğ Atıcı
Milletvekilimizin Bingölle ilgili ifade ettiği hususlara kısaca bir
cevap vermek için söz istedim.
Öncelikle teşekkür ediyorum
ilgisine. Ben büyük bir memnuniyet duyuyorum doğrusu, Cumhuriyet Halk
Partisinden keşke daha fazla sayıda milletvekilimiz gelse, gitse,
yörenin sorunlarıyla daha yakından ilgilenseler, bu ancak bize
memnuniyet verir, onu özellikle ifade edeyim. Ama kendisinden daha az
ilgilendiğim konusundaki sözlerine elbette ki katılmıyorum. Bu,
geçen on-on iki yıl zarfınca Bingölde 5 kilometreden -duble yollarımız- 155
kilometreye ulaştı. Türkiye
genelinde 3 kat, 4 kat artarken Bingölde 30 kata yakın bir
artış oldu. Ama geçmişte o kadar ihmal edilmiş ki ne kadar
yaparsak yapalım ihtiyaçlar elbette devam ediyor.
Köprüler konusunda, zannediyorum bu
baraj altında kalacak yerle ilgili ifade ediyorsunuz. O konuyla ben de
ilgileniyorum. ÇED raporlarındaki ihtiyaç doğrultusunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin, Aliağada
yapılması planlanan termik santrallerin yol açacağı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/925)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aliağa ve yöresi, denizi,
doğası, verimli toprakları, havasıyla
yaşanılası bir yerken toplam 7 adet termik santralin
yapılması planlanmış, bunlardan 2sine lisans verilmiştir.
Aliağa'da yapılması planlanan termik santrallerin insana ve
çevreye vereceği sorunlarının araştırılması
ve gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasa'nın
98inci, TBMM İçtüzük'ünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Erol Dora (Mardin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık ( Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata
(Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu
(Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Termik santraller insanları,
tabiat ve tüm canlıları etkileyen ve bulunduğu bölgeyi
yaşanmaz hâle getiren enerji üretim merkezleridir. Aliağa ve
yöresi denizi, doğası, verimli
toprakları, havasıyla yaşanılası bir yerken, demir
çelik fabrikaları, haddehaneleri, petrokimya ve gemi söküm gibi
tesisleriyle ağır kirlilik altında boğulan bir bölge hâlini
almıştır. Aliağa ve yöresinin gözden
çıkartıldığı duygusunu uyandıran son hamle, 7
adet kömür yakıtlı termik santral yapımının
planlanmış olmasıdır.
Yirmi iki yıl önce başlayan
Aliağa Termik Santraline karşı İzmirliler Konak'tan
Aliağa'ya kadar el ele oluşturdukları insan zinciriyle direnme
kararı almış ve başarılı olmuşlardır.
O dönemde termik santrale
karşı açılan davada, Danıştay kararının
dayanağını oluşturan 13/12/1991 tarihli raporda özetle
şöyle denmiştir: "... kirli hava içerisindeki kükürt dioksit,
azot oksitleri, foto oksidanlar, flor, klor, hidrokarbonlar ve toz halindeki
ağır metallerin bir kısımlarının ağaçlar ve
öteki bitkiler üzerinde birikerek yağışlarla asitlere
dönüştüğü, bir kısmının da havada yağış
ve sis etkisiyle asitli yağmurlar halinde bitkiler üzerine
ulaştığı, Aliağa Körfezinden 10 kilometre uzaklıktaki
yerlerin de kirliliğin etkisi altında kaldığı,
özellikle kimya endüstrisinin atık sular yanında havayı
kirleteceğinin kesin olduğu, mevcut kirlilik durumunun doğal
bitki örtüsü ve tarımsal ürünler üzerinde olumsuz etkiler
yarattığı ..." denilmiştir.
Türkiye; güneş, rüzgâr, jeotermal,
biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklar açısından zengin olmasına
karşın, Türkiye'de yenilenebilir enerjiler için resmî hedefler
yoktur. Tam aksine, Aliağa'da planlandığı gibi fosil
yakıt bağımlılığını daha da
arttıracak, yüzde 100'ü çevre kirliliği yaratan ve küresel
ısınmaya yol açan fosil yakıtların kullanılacağı
termik santraller gündeme gelmektedir.
Üstelik iddia edildiği termik
santrallerde üretilen enerjinin tamamını kullanmak mümkün
değildir. Termik santrallerde üretilen enerjinin sadece yüzde 30-40
oranındaki bir bölümü elektrik enerjisine dönüştürülebilmekte, kalan
kısmı ise "kaçak enerji" olarak adlandırılmakta
ve santral kazanından radyasyon ile çıkmakta ya da baca gazıyla
birlikte bacadan atılmaktadır.
Termik santrallerin sadece çevreye
değil insan sağlığına yönelik olarak da ciddi riskler barındırmaktadır.
Anayasamızın 98, İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince araştırma komisyonu kurularak
araştırılmasını talep ediyoruz.
2.- Bursa Milletvekili Bedrettin
Yıldırım ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üretimiyle ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/926)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemiz, zeytin ve zeytinyağı
üretimi ile üreticisinin korunmasına yönelik olarak mevcut problemlerin
tespiti ile çözüm yollarının hayata geçirilmesi, zeytin
ağaçlarının ıslahı ve verimliliklerinin
arttırılması, zeytin ve zeytinyağı
ihracatının geliştirilmesi için gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla, Anayasa'nın 98inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Bedrettin
Yıldırım (Bursa)
2) Ali Gültekin Kılınç (Aydın)
3) Mehmet Erdem (Aydın)
4) Ali Aydınlıoğlu (Balıkesir)
5) Tülay Babuşcu (Balıkesir)
6) Canan Candemir Çelik (Bursa)
7) Hakan Çavuşoğlu (Bursa)
8) Hüseyin Şahin (Bursa)
9) İsmail Aydın (Bursa)
10) İsmet Su (Bursa)
11) Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu (Bursa)
12) Mustafa Öztürk (Bursa)
13) Önder Matlı (Bursa)
14) Tülin Erkal Kara (Bursa)
15) Orhan Karasayar (Hatay)
16) Ali Aşlık (İzmir)
17) Mehmet S. Tekelioğlu (İzmir)
18) Recai Berber (Manisa)
19) Nebi Bozkurt (Mersin)
20) Ali Boğa (Muğla)
21) Hüseyin Tanrıverdi (Manisa)
Gerekçe:
Dünyada 9,5 milyon hektar alan üzerinde
20,6 milyon ton zeytin üretimi yapılmakta olup, üretim
alanlarının yüzde 95'i Akdeniz'e kıyı olan ülkeler
bölgesinde yer almaktadır. Üretimin yaklaşık yüzde 65'i AB
ülkelerince karşılanmakta, AB dışında önemli üretici
ülkelerin başında Türkiye, Suriye, Tunus ve Fas gelmektedir.
Ülkemizde zeytin dikim alanları
826 bin hektara ulaşmış, toplam 24,4 milyon hektar işlenen
tarım alanı içinde yüzde 3,4, meyvecilik yapılan alanlar
içerisinde ise yüzde 27,5lik bir paya sahip olmuştur.
Zeytin, dünyada olduğu gibi
ülkemizde de; ticaret, sanayi, toprak muhafazası, işgücü
istihdamı, insan sağlığı ve beslenmesi
açısından çok önemli bir yere sahiptir.
Ülkemiz, sofralık zeytin
üretiminde 2nci, zeytinyağı üretiminde ise 6ncı
sıradadır.
Özellikle son yıllarda ülkemiz,
zeytin üretiminin yaklaşık yüzde 56,6'sını tüketmektedir.
Zeytinyağı tüketimi konusunda
da ülkemiz, dünyada 7nci sırada yer almaktadır.
Ülkemizde zeytinyağı
üretiminde son yıllarda görülen artışlara rağmen
zeytinyağı fiyatının diğer bitkisel yağlara
nazaran daha pahalı oluşu ve beslenme
alışkanlıkları yüzünden tüketimde istenilen seviyeye
ulaşılamamıştır. İspanya ve İtalya'da
kişi başına düşen tüketim miktarı 10-12 kg,
Yunanistan'da 21 kg iken ülkemizde 1,5 kg seviyesine
yaklaşmıştır.
Türkiye, siyah sofralık
ağırlıklı olmak üzere son 10 yıllık ortalamalara
göre yaklaşık 60 bin ton olan ihracatını genellikle Irak,
Almanya, Bulgaristan, Romanya, ABD ve İngiltere gibi ülkelere yapmakta,
zeytinyağı ihracatında da 4üncü sırada yer
almaktadır.
Türkiye'nin az miktarlarda da zeytin
ithalatı mevcut olup ithalat daha çok üretimin yetersiz olduğu
yıllarda yapılmaktadır.
Ülkemizde gıda kapsamında
ithalatı yapılmamakla birlikte, gıda dışı ve
istisna (sergi, fuar, bilimsel çalışma vb.) olarak
zeytinyağı ithalatı da yapılmaktadır.
Zeytin ağaçlarında verimin
düşük ve periyodisite nedeniyle büyük bir değişkenlik görülmesi,
zeytin alanlarımızın küçük ölçekli ve genelde aile
işletmesi olması, yeterli ve standart kalitede hammadde temininde
sorunlar yaşanması, tüm sektörü kapsayacak şekilde veri
tabanı oluşturulamamış, istatistiksel verilerin
karışık ve yetersiz olması, bazı bölgelerimizde zeytin
ağaçlarının ekolojik istekleri dikkate alınmadan
plantasyonlar oluşturulması, özellikle son dönemlerde Gemlik
çeşidinin taşındığı bölgeye adaptasyonu
yapılmaksızın çok geniş alanlarda dikilmiş olması
ve ilerleyen dönemlerde çıkabilecek hastalık ve zararlılarla
ilgili mücadelelerde zorlukların yaşanmasına neden
olabileceği, arazi incelemelerinde bazı bahçelerde kara hastalık
ve gövde kurdu gibi sorunların başladığı ve
ağaçlarda kurumaların görüldüğü, ekstansif zeytinlik
tesislerinde kültürel işlemlerin yeterince uygulanmaması, zeytin
alanlarımızın yüzde 75'inin meyilli alanlarda olması
nedeniyle ancak yüzde 8'inin sulanabilmesi, zeytin hasadında
mekanizasyonun yeterince uygulanamaması, ülkemiz zeytinciliği
konusunda sayabileceğimiz olumsuzlukların başında
gelmektedir.
Sektörün en büyük sorunlarından
biri de, mevcut alt yapının kaliteli zeytin işleyecek bir
yapıda olmayışı ve küçük kapasiteli ünitelerden
oluşmasıdır.
Zeytini kısa zamanda paraya
çevirmek için bilinçsizce yeni işleme teknikleri uygulanmakta, kaliteli ve
standart ham madde ve mamul madde teminindeki güçlükler yaşanmakta,
kaliteli ve standart mamul temini için işlevsellik kazanamamış
stok müesseseleri henüz bulunmamaktadır.
Ham zeytin ve girdi
masraflarının yüksek oluşu da dış ülkelere ihracatta
rekabet edilememesine sebep olmaktadır.
Zeytin ağaçlarının
ıslahı ve verimliliği konusunda yapılan uygulamalar gözden
geçirilmeli, konuya dair alınması gereken tedbirler belirlenerek en
kısa sürede uygulamaya koyulmalıdır.
Bu nedenle, konunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kurulacak Meclis araştırma komisyonu
tarafından tüm yönleri ile ele alınması, sektörün problemlerine
çözüm olacak tedbirlerin değerlendirilmesi ve uygulamaya geçirilecek
projeler vasıtasıyla diğer zeytin üreticisi ülkeler ile rekabet
edilebilir bir ortam hazırlanması büyük önem arz etmektedir.
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz ve 20 milletvekilinin, Roman vatandaşlarımızın
barınma sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/927)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Roman vatandaşlarımız
şehirlerimizin belirli bölgelerine yerleşmişler, kendi
kültürlerini yaşatmak ve başkalarını rahatsız etmemek
için bir arada yaşamayı tercih etmişlerdir. Bu mahalleler
"Roman mahallesi" olarak bulunduğu şehrin sosyokültürel
hayatına yerleşmiştir. Kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte
Roman vatandaşlarımızın barınma konusu büyük bir sorun
haline dönüşmüştür. Roman kardeşlerimizi konut sahibi yapma
girişimi maalesef hükûmet tarafından rant dağıtma projesine
dönüştürülmüştür. Özellikle büyük kentlerde, şehrin içinde
kalmış, rantı son derece yüksek Roman mahalleleri
boşaltılmaya, Roman vatandaşlarımız şehrin
dışında sayılabilecek yerlerden konut sahibi yapılmaya
çalışılmaktadır. Gerekçesini ekte sunduğumuz, Roman
vatandaşlarımızın barınma sorunlarının
araştırılması ve bunun için yapılacak yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirlerin tespiti için
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104-105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
2) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Bülent Belen (Tekirdağ)
5) Ali Öz (Mersin)
6) Seyfettin Yılmaz (Adana)
7) Emin Çınar (Kastamonu)
8) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
9) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
10) Enver Erdem (Elâzığ)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Reşat Doğru (Tokat)
13) Özcan Yeniçeri (Ankara)
14) Atila Kaya (İstanbul)
15) Sadir Durmaz (Yozgat)
16) Mustafa Erdem (Ankara)
17) Erkan Akçay (Manisa)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) Necati Özensoy (Bursa)
20) Bahattin Şeker (Bilecik)
21) D. Ali Torlak (İstanbul)
Genel Gerekçe:
Kendi kültürlerini yaşatmayı
ve başkalarını rahatsız etmemek için kendi kabulleri ile
bir arada yaşamayı seçmiş Roman kardeşlerimiz, bugün daha
çağdaş ve daha sağlıklı konutlarda yaşamayı
talep etmektedirler. Kentsel dönüşüm ve TOKİ'nin çeşitli
uygulamaları sebebiyle Roman vatandaşlarımızın
barınma konusu büyük bir probleme dönüşmüştür.
AKP hükûmeti "Roman
Buluşması", "Roman açılımı yapıyoruz.
diyerek Roman vatandaşlarımızı sadece siyasi istismar
konusu yapmıştır. AKP hükûmeti tarafından Roman
vatandaşlarımıza özgü sözler propaganda aracı hâline
getirilmiştir. Romanların sorunlarına çözüm bulma meselesi
sadece lafta kalmıştır. Hükûmet Romanların sorunlarını
görmezden gelmiş hatta barınma konusundan kentsel dönüşüm
adı altında sorunu daha da büyütmüştür.
Roman
vatandaşlarımızın onlarca yıldır
yaşadığı mahalleler, şehirlerin merkezinde
kalmış ve maddi değer olarak çok kıymetli yerleşim yerleri
hâline dönüşmüştür. AKP hükûmeti, Roman
vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek yerine
ikamet ettikleri yerlerdeki ranta göz dikmiştir. Bu amaçla AKP hükûmeti
çeşitli projelerle onları yerlerinden, yurtlarından
çıkartıp şehrin daha az kıymetli yerlerine yerleşmeye
zorlamaktadır. Barınma konusunda Romanlarla ilgili yapılan
çalışmalar dikkatle incelenmeli ve sosyal ve kültürlü yaşamdan
uzak öneriler reddedilmelidir. Barınma konusunda getirilecek alternatif
öneriler Roman vatandaşlarımızın istekleri dikkate
alınarak hazırlanmalıdır.
Yukarıda belirtilen sebeplerden
dolayı, Roman vatandaşlarımızın karşı
karşıya olduğu barınma sorununun
araştırılması amacı ile bir Meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ve
Kamu İktisadi Teşebbüsleri komisyonlarında siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu
komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin, 12 Mayıs 2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı
olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve
21 milletvekili tarafından Marmara Denizinde kirlilikten kaynaklanan
sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/71) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 7
Mayıs 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Sayı:
939 07/05/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 07/05/2014
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 21 Milletvekilinin, Marmara
Denizinde kirlilikten kaynaklanan sorunların ve kirliliğin çevre ve insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/71) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 07/05/2014 Çarşamba günlü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisinin lehinde ilk söz Balıkesir Milletvekili Sayın
Namık Havutçaya aittir.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, buradan, kırk yıl sonra Süper Lige
çıkan Balıkesirsporumuzu yürekten tebrik ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Balıkesirspor
Başkanını, yöneticilerini, teknik direktörümüzü, futbolcularımızı
ve Balıkesirli tüm hemşehrilerimi buradan yürekten kutluyorum. Süper
Ligde Kuvayımilliye fırtına gibi esecek Balıkesir olarak.
Buradan Süper Ligde diğer rakiplerimize de başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, Marmara Denizinin kirliliği
üzerine 9/9/2011 tarihinde verdiğim araştırma önergesi üzerinde
grubum adına söz aldım. Bakın, 9/9/2011 tarihinde, daha o gün,
Bandırmalı, Erdekli balıkçıların Marmara Denizinin
SOS vermeye başladığını ve artık,
balıkların ölmeye başladığını, denizde çok
ciddi kirlilikler olduğunu bana ifade etmeleri üzerine bu durumun
araştırılmasıyla ilgili bir araştırma önergesi
verdim. Bakın, Marmara Deniziyle ilgili burada kısa bir bilgi
notunu, izin verirseniz, bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada
iç denize sahip tek ülke Türkiye Cumhuriyeti. Yani Marmara Denizi, dünyada,
tamamen topraklarımızın arasında kalan ender iç
denizlerimizden bir tanesi yani Türkiyede; dünyanın önemli bir
coğrafi mirası. Marmara Denizinin etrafında 7 tane il
bulunuyor; İstanbul, İzmit, Bursa, Yalova, Balıkesir, Çanakkale,
Tekirdağ ve bu şekilde, Türkiye sanayisinin
yatırımlarının yüzde 60ı bu bölgede, Türkiye
nüfusunun 21 milyonu bu bölgede yaşıyor. Ama, gelin görün ki
etrafındaki böylesine önemli sanayi bölgesi, turizm bölgesi, böylesine
Türkiyeye damgasını vuran, sanayisiyle, turizmiyle, kültürel
dokusuyla bu bölge giderek artık, kirlilik sebebiyle SOS vermeye
başladı.
Bu konu neden gündeme geldi ve neler
yapılması gerekir konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin -bu
konuya el koyarak- ciddi bir durum sergilemesi gerekiyor.
Bakın, değerli
milletvekilleri, İzmit Körfezi kirlendi. Bir ara, biliyorsunuz,
İstanbulda Haliçte, Haliçin kenarında insanlar gezemiyordu,
burnunu tutarak geziyordu. Şu anda, Kocaeliden tutun Tekirdağa
kadar, kuzey Marmarada sanayileşmeyen tek toprak kalmadı. Yani, o
bölgenin tamamen sanayileşmesi dinginliğe geldi, doygunluğa
geldi. İzmit Körfezi can çekişir hâle geldi. Burada, Kocaeli
milletvekillerimiz de mutlaka bununla ilgili söyleyecektir. Şimdi,
sıra Mudanya Körfezine, Gemlik Körfezine, Bandırma Körfezine ve
Erdek Körfezine geldi.
Bakın, bugün, eğer gerekli
önlemler alınmazsa, Erdek Karşıyakadaki
balıkçılarımız, Bandırma bölgesindeki, Edincikteki
balıkçılarımız, Erdekteki
balıkçılarımız, Mudanyadaki
balıkçılarımız ve Çanakkale Geliboludaki
balıkçılarımız sürekli, bize Bunu dile getirin: Marmara
Bölgesiyle ilgili gerekli önlemler alınmazsa, yakında, burada bu
sanayileşmeyi çevreye duyarlı bir şekilde planlamazsa Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Marmara Denizinde oksijen zehirlenmesiyle tüm
canlıların yaşamı tehdit altında. diyor.
Duydunuz mu,
bilmiyorum; ilk defa balıkçılardan ben de duydum: Deniz salyası
diye bir şey üremiş Erdek Körfezinde. Yani, oksijen eksikliği
sebebiyle canlıların, balıkların ölümüne yol açan bir salya
ve zehirli denizanaları kirlilik sebebiyle oluşmaya
başlamış. Şimdi, balıkçılar eskiden o güzelim
mavi sularda, Erdek Körfezinde, Bandırmada balık tutarken
şimdi deniz salyası tutmaya başlamışlar. Şimdi,
eğer bu manzara daha fazla görmezden gelinirse, eğer bu kirlilik
noktaları belirlenmezse, kirliliğe yol açan şeylerde tedbir
alınmazsa ciddi anlamda, sadece balıkçıların değil,
sadece Marmara Denizinin değil, Türkiye'nin önemli bir mirası yok
olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Bakın, güney Marmarada sanayileşme
hızla devam ediyor. İzmit-İstanbul hattındaki
sanayileşme doydu, doldu; şimdi sıra bizim bakir olan
Balıkesirimize geldi. Balıkesir bölgesinde değerli
milletvekilleri, Erdek Körfezinde bir tane doğal termik santral
yapıldı ve bu doğal termik santralin körfezin suyunu 2 derece
ısıttığı ifade ediliyor teknik adamlar
tarafından. Yani, Erdek Körfezinin suyu 2 derece ısınıyor
o soğutma suyu sebebiyle. Şimdi, ikincisinin yapılması
planlanıyor bölgeye. Eğer biz engel olmasaydık sizlerle
birlikte, oraya, Şirinçavuşa dışarıdan kömür
getirerek bir termik santral yapılacaktı, şu anda durduruldu
seçimler sebebiyle, AKPli milletvekili arkadaşlar da devreye girdiler, o
termik santralin yapılması durduruldu ama henüz vazgeçilmedi.
Bakın, orada 1/100.000lik plan henüz onaylanmadı. Yani,
Bandırmadan Çanakkale sınırına kadar olan, şu anda
bakir olan ve giderek sanayileşen ve sanayileşmenin birtakım
şeyleri yapılan o bölgede ciddi bir önlem, ciddi bir planlama yapılmazsa
Marmara Denizine buradan Fatiha okumamız gerekecek.
Bakın, ciddi bir şekilde uyarıyorum. Güney
Marmarada Bandırma Körfezini zaten bir fabrikayla şu anda
-BAGFAŞ gübre fabrikası var- artık sanayiye tahsis ettik yani
orayı turizmden çıkardık. Erdek Körfezinde bir termik santral
var -doğal gaz termik santrali- ikincisinin yapılmasıyla ilgili
izin verilmiş ve o da yetmedi, bir de Şirinçavuşa termik
santral, hem de dışarıdan kömür getirilerek yapılacak bir
termik santral yapılırsa, aynen nasıl İzmitten
İstanbula kadar bittiyse Marmara, güney Marmara da bitti
sayılır. O nedenle, biz ciddi bir şekilde
Buradan bunu bir
siyasal argüman olarak söylemiyorum. Bugün Çanakkaleden, Yalovadan,
Balıkesirden, Bursadan tüm çiftçilerimiz,
balıkçılarımız Evet, biz bölgemize sanayinin gelmesini
istiyoruz. Biz bölgemize iş ve istihdam sağlayacak, insana zarar
vermeyen, çevreye zarar vermeyen sanayileşmenin
Gidelim o sanayicilerimiz
için bakanlıkların kapısında yatalım, onlara izin
verilmesiyle ilgili ama orada bizim çevremizi, insanımızın
sağlığını tehdit edecek, oradaki, Körfezdeki
canlı yaşamını bitirecek, balıkçımızı
bitirecek, zeytinciliğimizi bitirecek sanayi planlamasına da hep
birlikte dur dememiz gerekiyor.
O nedenle, bakın, Balıkesirde 1/100.000lik
sanayi planlaması henüz yapılmadı. Bunu biz defalarca dile
getirdik. Bayındırlık Bakanlığı, Sanayi
Bakanlığı, siz
Bugün, Bandırma Körfezinden Gönen
Çayına kadar bütün bölgede, sanayileşmeyle ilgili, büyük sanayi
şirketlerinin yerler aldığı, binlerce dönüm arazilerin
büyük şirketler tarafından alındığını ben
biliyorum. Nereden biliyorum? O arazilerin içerisinde benim köyüm de var. Gönen
Çayının denizle buluştuğu, güney Marmarayla
buluştuğu Misakça köyüne kadar araziler satın alındı.
Bizim köylülerimiz tarımı terk etti. Şirinçavuş köyünde
arazinin dönümü 50 bin liradan 100 bin liraya kadar çıktı ve köylüler
tarlalarını satıyor. Eğer orada, o yatırımlarda
insana ve çevreye duyarlı, dediğimiz hassasiyetleri koruyacak, insan
sağlığını, çevre sağlığını,
doğa sağlığını koruyacak tedbirler alınmazsa
aynen geçmişte Haliç Körfezinde olduğu gibi, Gemlik Körfezinde
olduğu gibi, Bandırma Körfezinde ve Gönende de benzer şeyler
yaşanacaktır.
Değerli milletvekilleri, burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, biz bürokratların insafına ve sanayicilerin
kâr hırsına bölgeyi terk edemeyiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz bölgemizi sanayicilerin kâr hırsına ve
çevreyi onların talanına terk edemeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
geleceğin Türkiyesinde yaşanabilir Türkiyeyi, temiz enerjiyi, temiz
sanayiyi desteklemek adına bu araştırma komisyonunu kurarak,
partilerden temsilcilerle bölgemiz insanının, çevresinin
sağlığının, balıkçımızın, burada
dile getirilemeyen, ölen balıklarımızın sesi
olmalıyız, o zehirli salyaları, Marmara Denizindeki
kirliliği burada dile getirmeliyiz.
Bakın, az önce söyledim, sadece
Balıkesir değil, İstanbulla birlikte Türkiye nüfusunun 21
milyonu bu bölgede yaşıyor; 21 milyon insan, Türkiye sanayisinin
yüzde 60ı. O nedenle diyoruz ki biz:
Bir yanda Anadolu, bir yanda
Rumelidir.
Hepsi bizden, yolcusu olsun,
hancısı olsun.
Efkâr ettiğimiz şey
memleketin hâlidir.
Sanmam hemşehrim, sanmam bundan
acısı olsun.
O nedenle, verdiğimiz önergeyi
parti gruplarımızın bu perspektifle değerlendirerek, o
denizdeki balıkların, ağzı dili olmayan zeytinlerin sesi
olarak, bu araştırma önergemizin kabul edilerek partilerimizin ve
Marmara Denizinin çığlığını burada tespit edelim
ve gerekli önlemleri alalım, bölgemize, çevremize, insanımıza
sağlıklı bir Türkiye teslim edelim, Marmara Denizi teslim edelim
diyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
NAZMİ GÜR (Van) Çok
teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin
Marmara Denizindeki kirlenmeyle ilgili verdiği araştırma
önergesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu
konudaki görüşlerimizi kısaca Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
aslında, gelişmekte olan, kalkınmakta olan ülkelerin üç temel
problemi var: Hava kirliliği, su kirliliği yani sahip olduğu
denizler, ırmaklar ve yer altı suları olmak üzere bu suların
kirliliği ve nihayetinde de toprak kirliliği. Kalkınmakta olan,
sanayileşmekte olan ülkelerin ödediği en ağır bedellerden
birisi de bu üç farklı kaynağın, asla geri dönmeyecek
kaynağın hızla kirletilmesidir. Bu sorunu sadece Türkiye
yaşamıyor tabii ki; gelişmekte olan, kalkınmakta olan,
sanayileşmekte olan bütün ülkelerde aşağı yukarı bu
sorunlar yaşanıyor. Fakat, bizim gibi az kalkınan ülkelerde,
belli bölgelerde göçün de büyük etkisiyle hızla yoğunlaşan nüfus
ve o nüfusa binaen de yoğunlaşan sanayi -söylediğimiz gibi-
toprağı, suyu ve havamızı hızla kirletiyor. Marmara
Denizi de dünyada, eğer bir örnek gösterilecekse, hızla kirletilen,
insan tarafından kirletilen ve sanayileşme uğruna kurban verilen
ender bölgelerden, iç denizlerden birisidir. Maalesef, Marmara Denizi, bizim
ulusal varlığımız olarak sanayileşmeye kurban
verilmiş ve nihayetinde de ölü bir deniz hâline gelmiştir, dünya
literatürüne de esasında böyle geçmiştir. Şimdi yapılan
birtakım temizleme çalışmalarıyla, çok ağır
bedelleri olan bir temizleme girişimiyle her ne kadar küçük
başarılar sağlanmışsa da özünde, Marmara Denizindeki
kirlilik olduğu gibi duruyor.
Bir zamanlar Marmara masmavi bir
denizdi ve burada, araştırmacıların verdiği bilgilere
göre 140-150ye yakın balık türü yaşardı ve oradaki
balıkçılık, neredeyse o bölgenin bütün insanlarının
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydeydi. Gelin görün ki
bugün, oltayla bile Marmara Denizinde balık avlayamıyorsunuz.
Özellikle sanayi atıklarının doğrudan aktığı
bu denizimizdeki çok ağır metaller, maalesef, orada yaşayan
bütün canlılara, avladığınız balığa da
sirayet etmektedir.
Değerli arkadaşlar, Marmara
Denizinin kirlenmesinin elbette ki bizim sanayileşme tarihimizle de çok
yakından ilgisi var. Çarpık kentleşme ve düzensiz bir
sanayileşme, Marmara Denizinin etrafında, özellikle İstanbul,
İzmit, Sakarya, Bursa gibi illerin etrafındaki bir sanayileşme,
dengesiz bir sanayileşme, buradaki, Marmara Denizindeki kirliliği de
yarattı. Oysa durum çok açıktır: Türkiye, zamanında,
beş yıllık kalkınma planlarıyla eğer
kalkınmasını ülke sathına yayabilseydi, İç Anadoluya
ve bütün bölgelerine eşit düzeyde yayılmış olsaydı,
hem başta Marmara Bölgesi olmak üzere, İstanbul bu kadar yoğun
bir göçün altında ezilmeyecek, çarpık kentleşmeler olmayacak,
havamız, suyumuz, toprağımız kirlenmeyecek hem de Marmara
Denizi gibi bir deniz, bugün belki de eskisi gibi masmavi ve
balıkların, yüzlerce balık türünün olduğu,
balıkçılık alanında da belki sanayiden çok daha fazla, çok
daha büyük katkı sağlayacak bir iç denizimiz olurdu.
Maalesef, bu konuda geçmiş
hükûmetler döneminde de, bu dönemde de Marmara Denizinin ve sahip
olduğumuz suların, toprağın, havanın az kirletilmesi
konusunda yeterince çaba yok. Oysa ekolojimizle barışık
değilsek, üzerinde yaşadığımız topraklarla
barışık değilsek, suyu, havayı ve
toprağımızı korumazsak, biz -emin olun- geleceğe çöl
bir ülke bırakırız, suları tümüyle kirletilmiş bir
ülke bırakırız; belki de torunlarımız gidecek
başka ülkeler arar. Onun için, bugünden tezi yok, bizim, sadece Marmara
Denizi değil, ülkemizin sahip olduğu bütün yer altı suları
dâhil olmak üzere, ırmaklarımız dâhil olmak üzere, şimdi
HESlere kurban verdiğimiz derelerimiz dâhil olmak üzere, bütün bu
çevremizi ekolojik bir yaklaşımla geleceğe taşıyacak,
koruyacak önlemleri almamız gerekiyor. Sadece yasal önlemler elbette ki
yetmiyor. Biliyorsunuz, bu Genel Kurul, tarım topraklarının
korunmasına ilişkin bir yasayı geçen hafta kabul etti. Önemli
olan, çıkarılan yasaların yani bu Meclisin yasama faaliyetleri sonucu
ortaya çıkan yasaların uygulanması, dürüstçe
uygulanmasıdır. Bu da hepimize tabii ki büyük sorumluluklar ve
görevler veriyor.
Değerli arkadaşlar,
İzmit Körfezi dâhil olmak üzere, sanayinin çok yoğun olduğu
bölgelerde neredeyse ölü deniz bölgeleri oluşmuş durumda. Bunun
yükünü de yani sanayicinin yükünü de maalesef, bugün halkımız
çekiyor. Onların kirlettiği denizlerimizi, onların
kirlettiği toprağımızı, onların tümden yok
ettiği güzelim derelerimizi yeniden doğaya kazandırmak için
harcadığımız milyonlar, belki de milyarlar, trilyonlar
bizim cebimizden, halkın cebinden çıkıyor. Bu yönüyle de bundan
sonra sanayileşme programımız eğer devam edecekse ve
sürecekse bunun yükünü çevreyi kirleten sanayiciye de aktarmamız
gerekiyor, bu yükü halkın sırtından kaldırmak gerekiyor.
Toprağı kirleten, suyu kirleten, havayı kirleten sanayici bunun
bedelini ödemek zorundadır, ödemelidir, kirlettiği gibi de temizlemek
zorundadır. Bu sorumlulukla biz hareket edersek, sanırım, bir
taraftan temiz bir kalkınmayı, sanayileşmeyi, ekolojiye ve
doğaya saygılı bir kalkınmayı sürdürürken,
sürdürülebilir bir çevre için de bu çevre kirliliğini yaratan sanayicinin
bu yüke ortak olması, bu yükü çekmesi elbette hepimizin beklediği bir
durumdur.
Tabii ki Marmara Denizindeki
kirliliği sadece Türkiyenin Marmara Bölgesindeki sanayileşmeye
bağlamak doğru değil, dış faktörler de kuşkusuz
bunda ciddi rol oynuyor. Örneğin, Tuna Irmağının
Karadenize akışı ve onun taşıdığı
ağır kirliliğin Marmaraya gelişi ve nihayetinde orada
birikmesi konusunda da ciddi bulgular var. Bilim adamlarının bu
konuda yaptığı çalışmalar Marmara Denizinin önemli
kirlilik kaynaklarından birisini de Tuna Irmağı olarak
göstermektedir. Bu yönüyle de Marmara Bölgesindeki kirliliği önlemeye,
engellemeye çalışırken, öbür yandan da sınıraşan
sular konusunda da uluslararası iş birlikleri geliştirmek
gerekiyor. Marmara Denizindeki kirliliğin önlenebilmesi için de
özellikle, başta Avrupa Birliği olmak üzere, bu kirliliği
taşıyan Tuna Irmağının temizliği ve nihayetinde
de Karadenizi ve Marmarayı daha az kirleten bir hâle gelmesi konusunda
da Türkiyenin komşu ülkeleriyle ve Tuna Irmağının
geçişini sağlayan bütün diğer ülkelerle iş birliği
yapması kaçınılmazdır.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
bu kirlilik sadece Marmaraya özgü bir kirlilik değil. Benim,
geldiğim il itibarıyla, Marmarayla belki çok fazla bir ilgim
olmayabilir, ülkenin başka bir ucundan buraya gelmiş durumdayız
ama Van Gölü de, bizim deniz dediğimiz Van Gölümüz de Marmarayla
aynı kaderi, maalesef, paylaşmaktadır. Sanayimiz yok, Van
Gölünün etrafında onu kirleten bir sanayi yok, biz buna
duacıyız ama emin olun, başta Van olmak üzere, Erciş ve
Tatvan gibi çok büyük ilçelerimizin ve diğer köylerimizin
atıkları olduğu gibi Van Gölüne arıtılmadan dökülüyor.
Hele hele, depremden sonra yapılan TOKİ konutlarının
-özellikle Vanda yapılan TOKİ konutlarının-
kanalizasyonunun da doğrudan Van Gölüne şarj edildiğini de bu
kürsüde defalarca dile getirdim, bir kere daha dile getirmekte fayda var.
Marmara Denizini kurtarmaya çalışırken; derelerimizi HESlerle
boğmayalım, iç denizlerimizi, iç sularımızı sanayiyle
kirletmeyelim çünkü bugün belki bizim ihtiyacımız olmayabilir ama bu
ülkeyi bırakacağımız çocuklarımızın bunlara
ihtiyacı vardır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gür.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş
Ali Torlaka aittir.
Buyurunuz.
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi olarak görüşülmekte
olan, Marmara Denizinde yaşanan ve boyutları gittikçe büyüyen
kirlenmenin yarattığı çevresel tehdidin çevre ve insan
sağlığına etkilerinin, yarattığı ekonomik
zararların ve bu tehdidin nasıl giderileceğinin kapsamlı
olarak araştırılmasına dair Meclis
araştırması önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, deniz kirlenmesi, deniz ekosistemine zarar veren, insan
sağlığını bozan, balıkçılık dâhil olmak
üzere denizlerdeki faaliyetleri engelleyen, deniz kullanım kalitesini
etkileyen ve değerini azaltan madde ve enerjinin insanlar tarafından
deniz ortamına doğrudan veya dolaylı olarak
bırakılmasıdır.
Denizlerimizde canlı
yaşamının sayıca ve türce giderek azalması, deniz
araçlarının neden olduğu kirlilik ile özellikle kentsel,
endüstriyel ve tarımsal atıklardan kaynaklanan deniz
kirliliğinin artmasının, kıyısal
yapılaşmanın büyümesinin ve aşırı avlanmanın
önemli sonucudur.
Çeşitli yollardan meydana gelen
deniz kirliliği, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve
insanların geleceği bakımından büyük tehlike arz
etmektedir. Sanayi kuruluşlarının kıyı şeridine
yığılması, deniz
taşımacılığı, şehirleşme, turizm ve atıkların
boşaltılmasının yanı sıra, oluşan deniz
kazalarıyla denizlerimiz her geçen gün daha da hızlı
kirlenmektedir. Tehlike boyutu gün geçtikçe artan kirlenmenin en yoğun
yaşandığı yer ise Marmara Denizidir. Marmara Denizindeki
kirlenme, özellikle kara kökenli kirlenmedir. Denize kıyı veren
illerin atık suları genellikle arıtılmadan denize
verilmekte, bu da yüzme suyu standartlarını düşürerek halk
sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Yapılan
araştırmalarda Bursa, Balıkesir, İzmit ve İstanbul
kıyılarında birçok alanın yüzülmeyecek kadar kirli
olduğu belirtilmiştir. Bir başka deyişle, Marmara Denizi
hâlen lağım çukuru olarak görülmektedir. Bu derece kötü yönetilen bir
denizin korunması için uluslararası ortamda verilen mücadelenin de
inandırıcılığı olmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, petrol
kirliliği önemli bir sorun olup karasal ve gemi kökenli kirlenmenin
oranı, yıllık olarak miktarı tam olarak bilinmemektedir
ancak ilgili birimler ve kuruluşlar bunu bazen yüzde 10, bazen yüzde 5
olarak açıklamaktadırlar.
Diğer yandan, yoğun gemi
trafiği nedeniyle olası kazalara karşı eylem planları
ve kıyı ve deniz alanlarının kirlenmeden önlenmesine
yönelik çabalar maalesef yeterli düzeyde değildir. Bu konuyla ilgili yasal
mevzuatların yetersizliğinin yanında kanuni müeyyidelerin tam
olarak uygulanmaması, kurumlar arası yetki karmaşası, bu
konuda yetişmiş elemanların azlığı, kaynak
sorunları gibi nedenler Marmara Denizinin korunması konusundaki
çabaları zayıflatmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisinin de
iktidar olduğu 57nci Hükûmet döneminde, 2000 yılında,
Milliyetçi Hareket Partili Denizcilik İdaresinin katkılarıyla
hazırlanan Marmara Denizi Eylem Planının da tam ve eksiksiz,
güncellenerek uygulanması Marmara Denizinin ekolojik hayatı için
büyük önem arz etmektedir.
Diğer bir husus da denizlerin
korunması konusunda eğitime öncelik verilmesidir yani kirlenmenin
baştan önlenmesidir. Kirlendikten sonra korumak, temizlemeye
çalışmak zaman alıcı, pahalı ve zahmetlidir. Bu nedenle,
geniş kitlelere denizlerin kirletilmemesi için eğitim verilmesi,
özellikle denizde çalışanların bu eğitimleri tam olarak
almaları mutlaka sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Uluslararası MARPOL Sözleşmesine göre, başta
Marmara Denizi hassas denizler arasındadır, korunması ülkemizin
öncelikli yükümlülükleri arasındadır. Marmara Denizi ülkenin yegâne
iç denizidir ve bu denizin kirletilmemesi için daha duyarlı, sorumlu ve
kıskanç olma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle, bu denize
kıyısı bulunan yerleşim yerlerinde biyolojik arıtma,
derin deniz deşarjı, atık yönetimi gibi konulara öncelik
verilmesi şarttır. Marmara Denizindeki kirlenmeyi azaltmak için,
ilgili kurumların iş birliğinin yanında gönüllü
kuruluşların ve özel sektörün iş birliği şarttır,
buna mutlaka önem verilmelidir. Çünkü, kirleten öder prensibinin
uygulanması birçok sorunu çözmeye yetecektir. Özellikle kara kökenli
kirlenmenin -sintine ve liman kabul tesisleri- çöp ve mikrobiyal kirlenmenin
önlenmesi için ortak çaba şarttır.
Diğer taraftan,
balıkçılık kaynaklarının aşırı
yıpratılması, kaçak avcılık, yabancı deniz
canlılarının bu denize de girmesi gibi nedenlerle, bu denizde 52
tür canlının koruma altına alınması önerilmektedir.
Sorumlu balıkçılık konusunda ciddi eğitim
çalışmalarının yapılması, yasa
dışı avcılığın azaltılması için
denetimlerin artırılması gerekmektedir. Çünkü, Marmara Denizi,
deniz canlıları için, Akdeniz ve Karadeniz için biyolojik, ekolojik
bir koridor görevi yapmaktadır. Bu koridorun açık tutulması
görevi ülkemize aittir; bunun kapanması hâlinde, çevre ve denizlerde
ekolojik felaketlerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
O nedenle, petrol ve diğer zararlı maddeler, sanayi
atıkları ile diğer kirletici unsurların denize
dökülmesinden oluşacak kirlenmeye karşı mücadele büyük
önemdedir. Onun için, acil müdahale merkezleri yeterli imkân, kabiliyet ve
personelle donatılarak optimum sayı ve yerlerde
konuşlandırılmalıdır.
Sonuç olarak, Marmara Denizi
kirlenmiştir. Son on yılda sadece palyatif tedbirler alınarak
uzun yılların ihmali Marmara Denizini bu hâle getirmiştir. Bu
nedenle, son otuz yılın yöneticileri asla masum değildir ve
tarih, o dönemde bizleri yönetenleri bu ihmalle anacaktır. Tabii ki bu
ihmaller, başta denize uzak olmaktan, denizle iç içe olmamaktan
kaynaklanmaktadır. Bizler eline olta alan, yelken yapan, su altı
fotoğrafı çeken, gemi maketi yapan, deniz müzeleri gezen, deniz
aşığı insanlar yetiştirseydik, eğer, bugün
denizleri ve onların nimetlerini anlayan insanlar bizlere daha temiz
denizler bırakabilirlerdi.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Denizde
balık kalmadı Ali Ağabey.
D. ALİ TORLAK (Devamla) Sonuç
olarak, denizlerin gelecekteki potansiyeli devamlı yitirilmektedir.
Bunların sonucu, yaşam kaynakları zarar görmekte, insan
sağlığı tehdit edilmekte, balıkçılık gibi
deniz faaliyetleri etkilenmekte, kullanılan deniz suyunun kalitesi
bozulmakta ve deniz canlı türleri maalesef azalmaktadır. Ülkemizin
denizlerle çevrili üç tarafı, bir iç denizimiz olan Marmara Denizi ve
eşi benzeri bulunmayan özellikleri haiz Türk boğazları bu
kirlenmeler nedeniyle büyük risk altındadır.
Değerli milletvekilleri, deniz
kirliliğinin bir diğer sebebi de yurt
dışında olan, özellikle yaşlı gemilerin double
bottom aldıkları suların kendi iç sularımızda
bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Yabancı, denize
zarar veren deniz canlılarının burada yetişmesine sebebiyet
veren bu tutumun da Bakanlık tarafından mutlaka takibinin olması
lazım diye düşünüyorum.
Aslında, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetinin bu kadar kirli siyasetinin olduğu bir dönemde
denizlerimizin bu kadar kirlenmesinin de kaçınılmaz olduğunu
kabul etmek lazım değerli dostlar. Ama, şunu da söylemek
lazım: Çok geç kalmadan -Marmara Denizi, mutlaka- Sayın Hükûmetin
yetkilileri tarafından, Milliyetçi Hareket Partisi ve gruplarla birlikte,
Cumhuriyet Halk Partisi ve gruplarla birlikte hareket etmek suretiyle bu
işin önüne geçilebilir. Bunun kısa bir zaman içerisinde
olmasının doğru olduğunu kabul ediyoruz.
Bu şekilde, Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisine tam manasıyla destek verdiğimizi bildiriyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Torlak.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Erol Kayaya
aittir.
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EROL KAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından Marmara Denizinde yaşanan kirlilikle ilgili verilen
Meclis araştırması önergesinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar
-az evvel Namık Bey de ifade etti- öncelikle, Marmara Denizi hakkında
ben de birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Bir iç deniz olan
Marmara, 11.500 kilometre yüz ölçüme, 240 kilometre uzunluğa, 70 kilometre
genişliğe ve yaklaşık 1.300 metre derinliğe sahip olan
bir denizdir. Bilim adamlarınca ifade edilen bir başka özelliği
ise okyanus ve normal denizlerde olan dairesel tip akıntı Marmarada
doğu ve batı yönündedir. Karadenizden gelen yüzey suyu İstanbul
Boğazı yoluyla Marmaraya akarken Marmaradan da dip
akıntılarla Karadenize ulaşmaktadır. Böylece, Marmara
yüzey suları dört beş ayda bir yenilenirken alttaki sular ancak
altı yedi yılda bir yenilenebilmektedir.
Marmara Denizimizi kirleten unsurlara
baktığımızda en önemli problemin -az önce de ifade edildi-
Tuna Nehri üzerinden geldiğini görmekteyiz. Tuna Nehri havzası
Avrupanın en büyük sanayi havzalarından birisidir. Tunadan gelen
kirlilik sadece Karadenize değil, Boğazlar yoluyla Marmaraya da
ulaşabilmektedir.
Marmara Denizi, İstanbul, Kocaeli,
Bursa, Tekirdağ, Yalova gibi hem ticaret hem sanayi hem de turizmde
önceliği olan şehirlerimizle de çevrelenmektedir.
Dolayısıyla, ülkemiz açısından büyük bir öneme sahiptir.
Değerli milletvekilleri,
yaşanan yoğun nüfus ve üretim kapasitesi dikkate
alındığında, Marmaranın hassas bir şekilde takip
edilmesi gerekmektedir. Önergeye konu olan Marmaranın iç deniz olması hasebiyle, kısa
verileri değil uzun dönem verileri ve etki eden evsel ve endüstriyel
atıklarla ilgili gerek uluslararası gelişmeleri gerek Hükûmetin
ve gerekse belediyelerin yaptıklarını irdelemekte fayda mülahaza
ediyorum.
Uluslararası taraf olduğumuz
Bükreş ve Barselona Sözleşmelerine göre, insan
sağlığı, gerek deniz canlıları ve gerekse
ekosistemin korunması için Hükûmetin bazı önemli tedbirler
aldığını görmekteyiz. Ege ve Akdenizde 1987
yılından beri, Karadenizde 2004 yılından beri, Marmara
Denizi ve Boğazlarda ise 2009 yılından beri düzenli takipler
yapılmaktadır. Bu takipler sonucunda denetimler yapılmakta ve
kirletici unsurlara cezalar yazılarak caydırıcılık
sağlanmaktadır.
Hükûmetin kendi icraatları
dışında yerel yönetimlere etki eden en büyük projesini ise yerel
yönetimler reformunun yapılmasında görmekteyiz. Büyükşehir
belediyelerinin kurulması reformuyla birlikte, mali açıdan güçsüz,
idari olarak yetersiz, kalifiye personel istihdamında zayıf
belediyeler yerine, güçlü ve personel donanımı yüksek olan
büyükşehir belediyeleri kurulmuştur. Bunun sonucu olarak, 2004 yılından itibaren -Kocaeli ve
İstanbul Belediyesi- mülki sınırlardaki sorumlu 30
büyükşehir belediyemiz de bugün Türkiye'mizin nüfusunun yaklaşık
yüzde 75ini kuşatacak şekilde şekil almıştır.
Değerli milletvekilleri,
Marmarada yapılan iyileştirmelerle ilgili olarak en olumsuz
şehrimizden örnek vermek istiyorum: Kocaeli, bünyesinde 15 organize sanayi
bölgesi, 2.220 sanayi kuruluşu, 2 serbest bölge, 4 teknopark ve AR-GE
merkezli 2 üniversiteyi barındıran ülkemizin en büyük 2nci sanayi
kentidir. Bu kentimizin yani Kocaelinin bulunduğu İzmit Körfezi on
yıl önce bir atık su denizine dönüşmüştü. Büyükşehir
Belediyesinin kurulmasıyla birlikte yapılan çalışmalarla,
18 arıtma tesisi faaliyete geçirilmiş, yüzde 20 olan atık su
arıtma tesisi oranı yüzde 90lara çıkarılmış,
deniz sıkı bir denetime tabi tutulmuş, 2013 yılı
verilerine göre 3.471 gemiden 11 bin metreküp atık
toplanmıştır. Bunun sonucu olarak, İzmit Körfezinde 2si
mavi bayraklı olmak üzere 28 halk plajı hizmet verir olmuştur.
İzmit Körfezinde
uluslararası yüzme yarışmalarının yapılmaya
başlanmış olması ise dikkate alınması gereken bir
başka husustur. Otuz beş yıl sonra, ilk defa, İzmit
Körfezinde yüzmeye başlanılmış olması bir şehrin
hayat hikâyesi açısından bence dikkate alınması gereken
önemli bir göstergedir.
Kıyı alanlarındaki
önemli gelişme ise yeşil alan düzenlemesidir. 60 kilometrelik sahil
bandı oluşturulmuş, 42 derenin tamamı ıslah
edilmiş, bugün İzmit Körfezinde 72 canlı türü
yaşadığı tespit edilmiştir.
Şimdi, İzmit Körfezinin
dışında bir başka büyük metropolden -yine geçmişten
bugüne- örnek vermek istiyorum: İstanbul, 1994 yılı öncesinde
çöp dağlarının patladığı, Haliç
kıyısında kokudan yürünemediği bir şehirdi. Ben orada,
Halıcıoğlunda askerlik yaptım ve hakikaten, 1980li
yıllarda, 1990lı yıllarda orada burnumuzu tutarak gezerdik.
Bugün, İSKİ veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi Marmaradan,
denizden, boğazdan su getirerek Haliçi kuzeyden itibaren temizlemeye
başlamış ve Haliçte bugün balık tutulur noktaya
gelinmiştir. 431 kilometrelik İstanbulda oluşturulan sahil
şeridi de denize girilebilen bir noktaya dönüştürülmüştür. Koli
basilini artık unuttuğumuz bir İstanbul var. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin İstanbulda bugün 81
halk plajı oluşturduğunu da ifade etmekte fayda görüyorum.
Bu veriler bize göstermektedir ki gerek
Hükûmetimizin ve gerekse Büyükşehir Belediyemizin aldığı
tedbirlerde Marmara, her gün bir önceki günden daha temiz ve daha fazla
canlının yaşadığı bir denize
dönüşmüştür.
Hükûmetin dev projelerinden
Marmarayın ulaşım sorununu çözerek büyük ölçüde denizi
kirlilikten kurtarmış olması ve Kanal İstanbulun hayata
geçirilmesi sadece gemilerden oluşan kirlilik, kazalar, ulaşım
yoğunluğu değil, aynı zamanda sekiz bin beş yüz
yıllık bu tarihî şehrin tüm olumsuzluklardan
korunmasını sağlayacaktır. Gönül isterdi ki
İzmir-Körfez otoyolu gibi Marmarayı olumsuz etkileyen unsurlardan birisi, üçüncü havalimanı gibi,
üçüncü boğaz köprüsü gibi, Marmaray ve Kanal İstanbul gibi dev
projelerin engelleyicisi değil, hep birlikte hayata geçirilişiyle
ilgili çaba gösterelim ve geleceğimizden daha emin, daha güvenli ve daha
temiz şehirlerimiz ve denizlerimiz olsun.
MUSA ÇAM (İzmir) Hangilerini
engelledik Sayın Başkan? Hangileri engellendi?
EROL KAYA (Devamla) - 2014 seçim
beyannamesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayınızın açıklamasına
baktığınızda bunları görmeniz mümkündür.
MUSA ÇAM (İzmir) O burada olsa o
zaman söyleyin.
EROL KAYA (Devamla) Peki.
Haliçi temizlediğimiz gibi
Şunu istirham ediyorum
Bugün Haliçte burun tutularak gezilmiyor
arkadaşlar. Haliç, bugün, balıkların yüzdüğü,
tutulduğu, oltalarla insanların dolaştığı bir
yer. Haliçte burun tutulmuyor, Haliç pırıl pırıl hâle
geldi.
İzmit Körfezi de temizlendi,
elhamdülillah. Tabii ki, bunların çok daha ileri noktaya
taşınması hem Hükûmetin hem büyükşehir belediyelerimizin
birinci derecede görevi olmalıdır. Bizler, artık kirletmeye
müsaade etmeyeceğimiz gibi
Ama kalkınma ile çevre hassasiyeti
dengesini de korumamız gerektiğinin altını çizmek
istiyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Balık
çiftliklerine verdiğiniz ruhsatlar
EROL KAYA (Devamla) - Bu
düşüncelerle, araştırma önergesine karşı
olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkanım, sayın
konuşmacı İstanbulun bugün temiz olduğunu, Marmara
Denizine temiz sular aktığını ifade etti. Ben rakamların
öyle olmadığını burada düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, zaten o
iddiayla konuştunuz siz ama hadi buyurun, gelin.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sataşma yok.
BAŞKAN Hayır, bir şey
demiyorum da zaten siz bunları iddia ettiniz, beyefendi başka
şey iddia etti, konu zaten böyle bir şey ama her iddiayı
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutçanın, İstanbul Milletvekili Erol Kayanın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Sataşma mı oldu şimdi?
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Sataşma
yok, sadece bir bilgi notu vermek açısından söyledim.
Değerli grup başkan vekilim
az önce ifade ettiler, gerçekten de Marmara Deniziyle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulmadı.
Bakın, Marmara çevresinde
yaklaşık 10 bin fabrika var, yaklaşık 25 milyon nüfus var.
Sadece İstanbul çevresinde 4.500 sanayi kuruluşu, bunların yüzde
50si arıtılmıyor İstanbula akıtılırken.
Bakın, 2002de avlanan balık 71 bin ton, 2011de 40 bin ton; bugün 37
bin tona düşmüş İstanbulda, Marmarada avlanan balık
sayısı. Ve oksijen olarak da baktığımızda, 70li
yıllarda oksijen içeren su kütlesi 70 metre, 2006da 7 metreye
düşmüş. Yani İstanbul ve Marmara Denizi SOS veriyor.
Şimdi, bu ortadayken kalkıp
da işte, buradan İstanbulu biz yönetiyoruz. Haliç şöyle oldu,
böyle oldu. demek, gerçekten bugünkü tabloyu görmemektir.
O yüzden, biz sorumlu aramıyoruz,
var olan bir sorunun çözümüyle ilgili bir tespitte bulunuyoruz ve bununla
ilgili sorumluluk alarak gelin, bu konuyu tespit edelim diyoruz. Bugün Marmara
Denizini kirleten Gönen Çayı, Biga Çayı, Kara Dere, Tuna Nehri, neresi
kirletiyorsa tedbirler alalım; fabrikaların
atıklarını, mutlaka atık suları arıtarak Marmara
Denizine salmalarını sağlayalım, bu tedbirleri alalım
diyoruz. Sorumlu şudur. demek yerine, sorunu çözmek için somut tedbirler
almamız ve üzerine gitmemiz gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve
21 milletvekili tarafından Marmara Denizinde kirlilikten kaynaklanan
sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/71) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 7
Mayıs 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa; Adalet; Millî Savunma;
İçişleri; Dışişleri; Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm; Çevre; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Dilekçe; Plan ve Bütçe; Kamu İktisadi
Teşebbüsleri; İnsan Haklarını İnceleme; Avrupa
Birliği Uyum; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN Şimdi, komisyonlarda
bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen üyelikler için
seçim yapacağız.
Adayları okuyorum:
Anayasa Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldız.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Adalet Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldız.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Millî Savunma Komisyonunda boş
bulunan üyelik için Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin
Zenderlioğlu.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İçişleri Komisyonunda
boş bulunan üyelik için Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Dışişleri Komisyonunda
boş bulunan üyelik için Şırnak Milletvekili Sayın Selma
Irmak.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda boş bulunan üyelik için Şanlıurfa Milletvekili
Sayın İbrahim Ayhan.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyelik için
Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çevre Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda boş bulunan üyelik için Ağrı Milletvekili
Sayın Halil Aksoy.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulanan üyelik için
Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Dilekçe Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Hakkâri Milletvekili Sayın Esat Canan.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda boş
bulunan üyelikler için Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan ve
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda boş bulunan üyelikler için Van Milletvekili Sayın Özdal
Üçer ve İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyelik için Adana Milletvekili
Sayın Murat Bozlak.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
boş bulunan üyelik için Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyelik için Diyarbakır
Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S.
Sayısı: 531)(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 531 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı.
Buyurun Sayın Atıcı.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Sağlığı ticari bir meta olarak görmeyen ve insan
sağlığını sadece siyasi kaygılara göre yönetmeyen
milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir iş birliği Somaliye yararlı olabilir
düşüncesini herkes taşıyabilir. Evet, ben de Somali Hükûmetine,
Somaliye böyle bir iş birliğinin yararlı olabileceğini
düşünüyorum. Ancak, sizlere bazı önerilerim var. Somaliye
yardım ederken nelere dikkat etmeliyiz, ona bakalım, ondan sonra da
yolumuza devam edelim. Çünkü, eğer Somaliye yardım ederken
Türkiyede yaşayan, hizmet eden bilim insanlarının ürünlerini
götürüp sunarsanız çok iyi edersiniz. Türkiyedeki doktorların,
Türkiyedeki hemşirelerin, Türkiyedeki ebelerin, kısacası bütün
sağlık çalışanlarının birikimlerini Somaliye
aktarmak isterseniz başüstüne, en başa beni yazın, ben de gider,
Somalide birikimlerimi oradaki insanlara aktarırım. İşin
bilimsel ve sağlık alanındaki uygulamalar kısmıyla
ilgili hiçbir sorunum yok. O nedenle, Somalinin de Türkiyedeki
sağlık birikiminden yararlanabileceğine inanıyorum ama
eğer Somaliye, buradaki anlaşmada bahsettiğiniz gibi,
sağlık yönetimiyle ilgili bir katkı sunmaya kalkarsanız
Allah muhafaza! Lütfen, bunu yapmayın; lütfen, Somaliye sağlık
yönetimiyle ilgili birikimlerinizi götürmeyin. Çünkü, bu birikimleri
götürürseniz Somaliye iyilik değil, kötülük yapmış olursunuz.
Bakın, birkaç
tane örnek vereyim. Bu örnekleri de bu 2nci maddedeki iş birliği
alanlarından seçtim sizin için. 2nci maddede diyorsunuz ki: Ben
Somaliyle bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve
aşılamayla ilgili iş birliği yapacağım. Güzel.
Eğer köy köy gezen, hayatını tehlikeye atarak kışta
kıyamette aşı yapmaya giden insanların birikimini götürüyorsanız
eyvallah ama eğer Türkiyede çalışan sağlık
çalışanlarının ciddi alın teri dökerek bertaraf
ettiği, Türkiyeden âdeta kovduğu Polionun yani çocuk felcinin sizin
hatalı uygulamalarınızla nasıl Türkiyeye geri
geldiğini anlatırsanız o zaman işler kötü. Çünkü,
Türkiyede çocuk felci hastalığı
sınırlarımızın ötesine itilmişti ama
yaptığınız yanlış aşılama
programlarıyla çocuk felcini yeniden davet ettiniz. Biz sizi buradan defalarca
uyardık, Aşılama programlarında
sıkıntılarımız var. Sağlıkta Dönüşüm
Programı diye bir program oluşturdunuz ve bu Sağlıkta
Dönüşüm Programı nedeniyle birinci basamak yani koruyucu
sağlık hizmetleri konusunda çok ama çok ciddi eksiklikler var. Bu
yüzden kızamık, çocuk felci, verem gibi aşıyla önlenebilir
hastalıklar ülkemize yeniden gelebilir. diye sizi uyarmıştık,
siz de Bir şey olmaz, bir şey olmaz. demiştiniz. Ama, çocuk
felci vakaları görülmeye başlayınca biz tekrar bu kürsüye
çıkıp haykırmıştık ve
yaptığınız yanlış uygulamaların sonucunu
gördünüz demiştik. Siz bize ne demiştiniz? Tutanaklardan tekrar teyit
ettim, baktım: Efendim, bu çocuk felci veya bu kızamık bize
Avrupadan geldi yani Suriyeden, Iraktan gelmedi. demiştiniz. Biz de
dedik ki: Bir bulaşıcı hastalık nereden gelirse gelsin
önemli değil, Türkiyeye gelebilir bu virüs, bu mikrop ama eğer sen
benim çocuklarımı aşılarsan, o zaman ister Suriyeden
gelsin ister Avrupadan gelsin hiç ama hiç önemi yok, yeter ki benim
çocuklarımı aşılayın. Şimdi, siz sanki Avrupadan
gelen çocuk felci virüsü güzelmiş gibi Bu virüs Avrupa malı. diye
halkımıza yutturmaya çalıştınız ama
çocuklarımız çocuk felci oldu. Şimdi, sizden ricam: Burada
yaptığınız bu hataları götürüp Somalide yine
uygulamayın.
Bakın, çocuk
felciyle ilgili bir konu burada konuşulurken ben bir soru önergesi verdim.
Soru önergesinde çocuk felcinin Suriyeden giriş-çıkışlar
nedeniyle olabileceğini söyledim ve Suriyede de bir aşılama
programı başlattığınızı duydum. Acaba bu
aşılama programı nasıl gidiyor? diye bir soru önergesi
verdim, hâlâ cevabınız gelmedi. Suriyeden buraya çocuk felci
girdiğini zımnen kabul ettiğiniz için Suriyede de çocuk felci
aşılamasını başlattınız ama orada kiminle
iş birliği yaptığınızı biliyor musunuz?
Tıpkı Suriye iç savaşında iş birliği yaptığınız
gibi oradaki muhaliflerle iş birliği yaptınız, oradaki
muhaliflerle iş birliği yaparak Çocuk Felci Aşı Kampanyasını
organize ettiniz ve güzelim Gaziantepimize bir muhalif çağırarak o
muhalifle birlikte oturdunuz, aşılama programı
yaptınız. Bunları Somaliye anlatmayın, sizden ricam bu.
Neden biliyor musunuz? Çünkü, oradaki iç savaşta taraf olan bir muhalif acaba
hangi çocukları aşılayacak, acaba aşılama yaparken de
ayrımcılık yaptınız mı diye oturup düşünün.
İşte, bunları ne olur Somaliye anlatmayın, hiçbir
şekilde gündeme getirmeyin.
Bir diğer madde, anne-çocuk
sağlığının geliştirilmesi. Anne-çocuk
sağlığının geliştirilmesinin en önemli ama en
önemli noktası çocuklarımızı korumaktır. Biz
çocuklarımızın sağlığını korumak
zorundayız. Peki, sağlığının neresini
koruyacağız? Bedenen, ruhen ve sosyal açıdan çocuğumuzun
sağlığını korumak zorundayız. Peki, koruyabiliyor
muyuz? Hayır, koruyamıyoruz. Nereden biliyorum? Bundan dört sene
önce, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiyede
suça itilen çocuk sayısına baktığınız zaman, dört
sene sonra 2012 verilerine baktığınız zaman tamı
tamına yüzde 70 artış var yani biz çocuklarımızı
sosyal ve ruhsal açıdan koruyamamışız. Bedensel açıdan
koruyamadığımızı az önce size aşılama
programıyla anlattım. Ama, biz çocukların sosyal açıdan
suça itilmelerini bile önleyememişiz. Şimdi, Somaliye gidip ne
anlatacaksınız? Biz çocuklarımızı iyi koruyoruz. mu
diyeceksiniz? Çocuk sağlığında bunları yaptık.
mı diyeceksiniz? Allah aşkına demeyin. Önce kendi
çocuklarımızı koruyalım, ondan sonra örnek olalım.
Bakın, çocuk cezaevlerinde
yaşanan dramları, oradaki sağlık sorunlarını,
sosyal sorunları ve ruhsal sorunları bir süredir inceliyoruz, mercek
altına aldık. Daha dün Ceyhanda cezaevine gittik. Orada bir
çocuğa tecavüz edildiği haberleri geldi. Koşa koşa gittik,
inceledik. Evet, doğruydu. Oradakilerden de bilgi aldık. Biz daha
devletin kanatları altındaki çocuklarımızı cezaevinde
koruyamazken, dışarıdaki çocuklarımızın suça
itilmelerini engelleyemezken siz Somaliye gidip çocuk
sağlığı hakkında ne anlatacaksınız?
Aşılama oranlarımız rezilken, çocuklarımız hasta
olurken siz Somaliye gidip ne anlatacaksınız, gerçekten bunu ben
merak ediyorum. Sağlık yönetimiyle ilgili ne diyeceksiniz Somaliye?
Ey Somalili kardeşlerim, ben bir yeşil kart uygulaması
başlattım, çok da iyiydi, güzeldi ama zaman zaman yeşil
kartları geri aldım, seçim zamanı geri verdim; siz de böyle
yapın. mı diyeceksiniz? Sağlık çok güzel bir malzemedir,
çok iyi seçim malzemesi olur, alın bu yeşil kartları gidin
kullanın, ondan sonra zamanı gelince geri alın. mı
diyeceksiniz? Geri alınmada tepki olduğunda, yeşil kartlı
bir hastayı devlet hastanesinden üniversite hastanesine, bir üst kuruma
sevk ettiği için o hastanın parasını devlet değil de
sevk eden hastane ödüyor, siz de öyle yapın. mı diyeceksiniz? Sakın
bunu demeyin. Neden demeyin biliyor musunuz? Çünkü, insan hayatı
önemlidir. Devlet hastanesinde tedavi edilen bir hasta, bir çocuk, üniversite
hastanesine sevk edildiğinde o çocuğun bütün masraflarını
sevk eden devlet hastanesi ödüyor arkadaşlar. Siz olsanız sevk eder
misiniz? Eh, doktorların hepsi vicdanlı oldukları için sevk
ediyorlar; kendi paralarından, döner sermayelerinden feragat ediyorlar.
Ama bu iş böyle yürümez.
Gidip de onlara çevre
sağlığı -işte (e) bendinde- konusunu
anlatacakmışsınız. Demin arkadaşlarım
çıktılar burada anlattılar Marmara Denizini ne hâle
getirdiğinizi, bütün göllerin kuruduğunu. Ne diyeceksiniz? Çevre
sağlığına biz çok önem veriyoruz, gelin Somaliye bir
nükleer santral kuralım. mı diyeceksiniz çevre
sağlığına verdiğiniz önemden dolayı. Sakın
bunları söylemeyin.
Somaliye gidecekseniz hekimlerin,
sağlık çalışanlarının bilgi birikimiyle gidin.
Acil sağlık sistemini hele hiç kurgulamayın Somalide;
sakın ola ambulans sistemini, 112 sistemini asla kurgulamayın. Eğer,
oradaki sağlık sistemini değerlendirecekseniz, güçlendirecekseniz,
bırakın hekimler gitsin, hemşireler gitsin yardımcı
olsunlar.
Eğer orada
sağlık tesisleri inşa etmeyi
düşünüyorsanız
Hiç aklınıza geldi mi bu? Gelmemiştir,
ben size söyleyeyim: Bakın, Anlaşmanın 6ncı maddesi. Esas
sizi Somaliye götüren nedeni söylüyorum, esas Somaliye gidiş nedeninizi
okuyorum -oradaki garibanlara yardım etmek için değil- diyor ki
6ncı madde: Türkiye Cumhuriyeti Somalide sağlık tesisleri
yapabilir ve/veya işletebilir. Ee, şimdi çıktı ortaya,
niçin Somaliye gittiğinizi artık siz de biliyorsunuz. Somaliye
gidip, orada sağlık tesisi kurup oradaki garibanların da
-Türkiyede olduğu gibi- cebinden katkı, katılım
paylarıyla para alacaksanız asla gitmeyin, oturun oturduğunuz
yerde. Bırakın, Somalili kendi sağlık
ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilir. Ama siz burada
kalkıp da Ey Somalili Sağlık Bakanlığı ve
yetkilileri, bakın, biz öyle bir güzel sistem geliştirdik ki, öyle
güzel cukkayı götürüyoruz ki gelin size de öğretelim. demeyin. Biz
şehir hastaneleri yapıyoruz. Şehir hastaneleri yaparken de
hazine garantisi veriyoruz, ballı kaymaklı bir iş
yapıyoruz, gelin bunu Somalide uygulayın. demeyin. Onların
bari günahına girmeyin.
Konuşacak çok
şey var ama arkadaşlarımla da konuştuk. Onlara da söz hakkı vermek adına ben
konuşmamı burada sonlandırıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Halkların Demokratik
Partisi adına Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık alanında Somaliyle yapılacak olan anlaşmayla
ilgili grubumuz adına bazı şeyleri ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, Aytuğ
Beyin burada dile getirdiği pek çok şeye
katıldığımızı ifade etmek istiyorum. Biz
sağlık alanında, diğer bütün alanlarda, tabii ki,
uluslararası ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlayacak
bütün olumlu sözleşmelere katkı sunmaya hazırız. Ancak,
ülkedeki temel problemlerini çözmeden, uluslararası sözleşmeler
üzerinden sanki burada her şey halledilmiş de bu deneyimler
diğer ülkelere taşınıyor şeklinde bir algı
yaratılırsa o zaman tabii ki bizim de söyleyeceğimiz sözler
olur. Onları biraz ifade etmek istiyorum.
Şimdi, en sonda söylemeyi
düşünüyordum ama konu Somali olunca en başta şöyle bir şeyi
ifade edeyim: Hani Bu uluslararası sözleşme ne getiriyor, ne
götürüyor? AKP'nin yaklaşımı nedir? düşüncesini en iyi
açıklayan şey, Sayın Başbakanın bütçe
konuşması sırasında genel bütçede aktardığı
bazı cümleleri burada ifade etmek olacak. Sayın Başbakan bütçe
görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada
Somaliyle sağlık alanında geliştirilen ilişkileri
burada övmüştü ve o dönem şöyle demişti: Bakınız,
Somali Cumhurbaşkanı diyor ki: Geçmişte Somali halkı
hastalandığında Azraili bekliyorlardı, şimdi ise Türk
hekimlerini bekliyorlar.
Şimdi, Sayın
Başbakanın bu konuşmasını izleyen o Türk hekimleri,
Türkiyeli hekimler, sağlık emekçileri de hemen telefona
sarılıp bizi aramışlardı ve demişlerdi ki:
Doğrudur, Somalide bir sahra hastanesi kuruldu. Çoğunlukla bizler
de gittik, orada hizmet verdik ama bizim emeğimizin üzerine de yatan,
bizim emeğimizin karşılığını vermeyen bir
anlayışla karşılaştık. Altı ay boyunca
sağlık emekçileri, orada çalışan doktorlar yapmış
oldukları hizmetlerin karşılığında hak ettikleri
ödenekleri alamadılar. Bu konuyla ilgili biz soru önergeleri
hazırladık, Sağlık Bakanlığına soru
önergeleri verdik, defalarca görüşmeler oldu. Son birkaç ay öncesine kadar
o ödenekler verilmemişti. Şu anda verildi mi verilmedi mi bilmiyorum
ama tam da böylesi bir konunun üstüne, benim sizden ricam, öncelikle, bu
uluslararası ilişkileri geliştirirken, burada böyle havalı
birtakım ifadelerle kendi politikalarınızı -Somalide neler
yaptığını- anlatırken önce bir dönüp bakın, bu
konuda emek harcayan insanların ne durumda olduğuna,
mağduriyetlerinin niye giderilmediğine bir el atın.
Dolayısıyla, bu uluslararası sözleşmeler de -tam da
bahsettiğimiz gibi- emek boyutlu çok fazla önemsemediğiniz ama siyasi
olarak size getiri getirecek bir pazarlama aracı olarak
kullandığınız bir olaya dönüşmesin.
Ben, Türkiyedeki
sağlık deneyimlerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Ama,
getirmiş olduğunuz sağlık sisteminde şu anda hem
hizmet alanlar açısından hem de hizmet verenler açısından o
kadar büyük problemler yarattınız ki vallahi bu problemleri Somaliye
aktarırsanız -Aytuğ Beyin dediği gibi- Somaliye iyilik
değil, kötülük yapmış olursunuz. Şu anda, sağlık
emekçilerinin neredeyse tamamında, yüzde 95e yaklaşan bir oranda
kendi yapmış olduğu işe karşılık bir
memnuniyetsizlik var. Sağlık sistemiyle o kadar fazla
uğraştınız ki, sağlık sisteminde sağlık
emekçilerini o kadar değersizleştirdiniz ki,
sağlığı öyle bir meta hâline getirdiniz ki yaratmış
olduğunuz sistemin bütün faturasını sağlık
çalışanları ve sağlık emekçileri ödüyor. Neredeyse her
gün sağlık emekçileri ile hastaların ya da hasta
yakınlarının karşı karşıya geldiği
şiddet olayları yaşanıyor. Nisan ayında 2 ölümcül
hadise yaşandı ve sağlık emekçisi
arkadaşlarımız neredeyse ölümden kıl payı döndüler.
Burada sorumluluk hekimde mi, hemşirede mi, sağlık emekçisinde
mi? Hayır. Ama, getirdiğiniz sağlık sistemi hasta ve hasta
yakınları açısından da o kadar büyük problemler
yaratıyor ki hasta ve hasta yakınları bu problemleri
yaratanın sistem değil, sağlık emekçisi olduğunu
sanıyor. Dolayısıyla, bu sağlık sistemine
karşı olan tepkisini maalesef sağlık emekçisine yönlendirmeye
başlıyor. Bu uygulamaların, bu sağlıkta dönüşümü
sağlayan sistemin getirdiği problemlerin tamamının bir kere
ülke içerisinde ele alınması gerekiyor. Sağlıkta
Dönüşüm Projesinin bir tarafa bırakılarak koruyucu
sağlık hizmetlerini öne alan, önceleyen, hizmet alan ve hizmet veren
bütün sağlık camiasının bu konudaki yapmış olduğu
işin, bir ticari mantıkla değil, kutsal bir insani görev
anlayışıyla değerlendirildiği bir yeniden sistemi
Türkiyede mutlaka ele almamız gerekiyor.
Bizim başından beri
sağlıkla ilgili savunduğumuz tek bir şey var: Biz, bütün
vatandaşlarımızın eşit, ulaşılabilir,
nitelikli, ücretsiz ve ana dilinde sağlık hizmeti hakkı
olduğunu savunuyoruz ve bunu vermenin de sosyal devlet olarak devletin
birincil görevi olduğunu söylüyoruz. Sizin getirdiğiniz sistem ise,
maalesef,özel sektöre alan açan, sağlık emekçilerinin emeğini
hiçleştiren, her geçen gün özel hastanelerin ceplerini doldurmayı
neredeyse bir sistem hâline getirmiş olan politikalar silsilesini
oluşturuyor. E, bunun ülke açısından getirmiş olduğu
sıkıntıları defalarca örnekleriyle buralarda biz sizlerle paylaştık.
Özel hastane sayısının son on iki yıllık süre
içerisinde nasıl patladığını, özel hastanelerde
verilen sağlık hizmetlerinin her geçen gün nasıl parasal bir
niteliğe büründüğünü defalarca burada paylaştık.
Özel hastanelerde olan uygulama, bugün,
getirmiş olduğunuz kalemlerle artık kamu hastanelerinde de
aynı şekilde gündemleşmeye başladı. Paran kadar
sağlık anlayışı geldi. Bugün en basit bir enfeksiyon
hastalığı geçiren bir hasta bile, bir poliklinik muayenesi
olduğunda, o poliklinik muayenesi neticesinde reçete alıp
ilaçlarını almaya gittiğinde, ciddi düzeyde kendi bütçesini
sarsacak faturalarla karşılaşmaya başladı. Özel
hastanelere -belki buradaki arkadaşlara, hekim olan arkadaşlara daha
sık şikâyetler geliyor- en basit biyokimyasal tetkikler için
gittiğinizde bile, 400 TLlik, 500 TLlik ek faturalarla hastalar, hasta
yakınları maalesef muhatap olmaya başladılar.
Dolayısıyla, bu paran kadar sağlık
anlayışını getiren bir uygulamanın, bir dönüşüm
programının mutlaka bir kenara bırakılması gerekiyor.
Sağlıkta parasız hizmet vermek, parasız olarak
sağlık hizmetine vatandaşların ulaşabilmesini
sağlamak sizin açınızdan birincil öncelikli görev olmalı.
Bütçe görüşmeleri
sırasında, biz, burada, Vanda yaşanan bir hadisenin örneklerini
getirmiştik. Yaşamını yitiren küçük Muharremin
sağlık hizmetine ulaşamadığı için altı saat,
yedi saat boyunca nasıl yaşam mücadelesi verdiğini burada ifade
etmiştik. Daha sonra, sağlık hizmetini alamadığı
için yaşamını yitiren Muharremin cenazesinin
babasının sırtında bir çuvalda nasıl
taşındığını, vicdanlarınız tekrar bir
muhasebe yapsın diye buraya getirmiştik. Siz ne yaptınız?
Bir çözüm üretmeyi bir kenara bırakalım, Sağlık Bakanınız
-seçim çalışmaları sırasında- Kütahyaya ambulans
uçakla seçim çalışmalarına gitti. Kamuoyuna bu
yansıdığı için de daha sonra Biz Kütahyadaki
sağlık yatırımlarını -ne tesadüftür ki seçim
çalışmalarına denk geliyor- yerinde görmeye gittik. diye
açıklama yaptılar. Özrü kabahatinden beter. Küçücük bir çocuğun
yaşamına mal olacak bir transport sistemini sağlayamamanın
ezikliğini yaşamanız gerekirken, tam tersine, Sağlık
Bakanınız Kütahyadaki seçim çalışmalarına Muharremi
kurtarması gereken ambulansla gitti. Anlayışınız bu
olursa Türkiyedeki sağlık sorunlarını çözmeniz mümkün
olmaz. O nedenle, bu anlayışı bir an önce terk etmeniz
gerekiyor.
Bakın, birinci basamak
sağlık sisteminde sağlık ocaklarını tasfiye edip
aile hekimliği uygulamasına geçtiniz. Biz o dönem bunun
sakıncalarını ifade etmiştik, koruyucu sağlık
hizmetleri açısından neler getirebileceğini ifade etmiştik.
Bugün poliodan tutun kızamığa kadar koruyucu sağlık
hizmetlerinin yeterli verilmediğini ortaya koyan pek çok vaka maalesef
önümüze çıkıyor. Tüberkülozla ilgili
Çok dirençli tüberküloz
suşlarının giderek arttığı sıcak ülkeler
arasına Türkiye girmek üzere. Sadece piyasa koşullarını göz
önünde bulunduran, piyasa endüstrisini canlı tutmaya çalışan
ticari bir mantıkla sağlığı ele alırsanız
korkarım ki önümüzdeki dönemde bu bahsetmiş olduğumuz bulaşıcı
hastalıklarla ilgili de çok ciddi travmalarla, çok ciddi problemlerle
karşı karşıya geliriz.
Bizim özellikle, başından
beri, bu uluslararası sözleşmeler ve sağlıkla ilgili ifade
ettiğimiz bir başka önemli konu var. Şimdi, Somaliyle
sözleşmeler yapmak iyidir ama yanı başınızda kanayan
bir yara var ve defalarca o sorunu buraya getirdik. Rojavada kendi kendini
yönetmek isteyen ve tarihe not düşecek bir direniş örneği ortaya
koyan bir gerçeklik var, bir halkın gerçekliği var. Rojavada
birlikte yaşadığı Ermeni, Süryani, Asuri halklarla birlikte,
Sünni, Şii, Türkmen halklarla birlikte yeni bir oluşum yaratan bir
Kürt halkının gerçekliği var. Biz Türkiye'nin dış
politikada Rojavadaki bu yeni oluşuma saygılı
olmasının, buna göre politikalar belirlemesinin hem Türkiyeye hem
Orta Doğu barışına kazandıracağını
ifade etmiştik ve bunun için de yapmanız gereken sembolik bazı
şeylerin adımlarının mümkün olduğunu, bunu insani
yardımlar üzerinden ortaya koymanın çok büyük
kazandıracağını ve bunun aynı zamanda, kendi
halkınıza karşı da, Türkiye halklarına karşı
da bir görev olduğunu ifade etmiştik. Sınır
kapılarının açılması gerektiğini, insani
yardımların ulaştırılması gerektiğini,
ilaçların, aşıların orada bu ilaçlara, aşılara
ulaşamayan çocuklara ulaştırılması gerektiğini
defalarca buradan ifade etmiştik. Bugüne kadar bu konuda, bugün
uluslararası sözleşmelerde Dışarıya sağlık
hizmeti götüreceğiz., Şu anlaşmaları
yapacağız. diyen Hükûmetiniz maalesef tek bir adım
atmamıştır. Rojavada aşı bekleyen çocuklar, ilaç
bekleyen çocuklar, ilaçsızlıktan, aşısızlıktan
maalesef yaşamlarını yitirmeye devam ediyorlar. Rojava
sınırındaki kapılar hâlâ kapalıdır. İnsani
yardımı bırakın, ticari ilişkileri de bir an önce
normalleştirmenin gayreti içerisinde olması gereken Hükûmet,
Rojavada, Kobanide, bir hastanenin donanımını sağlamak
üzere -Avrupadan toplanmış olan- tıbbi donanım, tıbbi
teçhizat malzemelerinin bile geçmesine izin vermeyen bir noktadadır.
Böylesi bir anlayış kabul edilebilir mi? Eğer gerçekten bir
samimiyetiniz varsa, eğer gerçekten Türkiyedeki sağlık
deneyimlerinin paylaşılmasıyla ilgili, insanlığın
hizmetine sunulmasıyla ilgili bir gayretiniz varsa bunun en basit
turnusolü, en basit aynası Rojava sınırında duruyor. Rojava
sınırını ilaçlara, aşılara, hastane
malzemelerine, yaralılara kapatmanın hiçbir
mantığının olmadığını kabul ederek
ancak bu işe başlayabilirsiniz. Dolayısıyla, biz, bu
getirilen uluslararası sözleşme vesilesiyle de, Türkiye'nin Rojava
politikasıyla ilgili yanlışlarından bir an önce vazgeçmesi
gerektiğini buradan ifade etmek istiyoruz. Rojavadaki çocukların
beklemiş olduğu aşıların ve ilaçların bizzat
Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilerek oraya
ulaştırılmasının
önündeki bütün engellerin aşılması noktasının
Hükûmetin iradesiyle birlikte ortaya
konulması gerektiğini buradan tekrar ifade etmek istiyoruz.
Bir diğer önemli konu: Özellikle
bölgede yaşanan bir trajedi var, -Türkiye'nin genelinde bu vakalar
fazla- subakut sklerozan panensefalit vakaları. Ama doğu ve
güneydoğuda vaka sayısı olarak gerçekten
araştırılmayı gerektiren düzeyde bir oran dikkat çekiyor.
Bununla ilgili bugüne kadar Sağlık Bakanlığı bir
çalışma yaptı mı bilmiyorum ama zaman zaman kamuoyuna da bu
konuda bazı bilgiler yansıdı. Özellikle, kamuoyuna
Güneydoğuya bozuk aşı gönderildi. şeklinde yansıyan
bazı iddialar da vardı, bu subakut sklerozan panensefalit geçiren
çocuklar çok ağır yaşam mücadelesi veriyorlar. Aileleri her
açıdan çok perişan durumda, toplumsal ve sosyal açıdan, ekonomik
açıdan göğüsleyemeyecekleri problemlerle maalesef her gün baş başa
kalıyorlar. Bu konuda da Sağlık Bakanlığının
özellikle bir çalışma yapması ve hem oradaki hasta olan
çocuklara gerekli tedavilerin ulaştırılması noktasında
hem de ailelerin yaşadığı sıkıntıların
giderilmesi noktasında ciddi bir çalışmaya öncülük etmesi
gerektiğini ifade ediyoruz.
Uluslararası sözleşmelerle
sağlıkla ilgili bazı anlaşmalar yaparken önce bir içeriye
bakıp kendi sağlık sistemimizdeki bu bahsetmiş
olduğumuz çarpıklıkları düzeltmenizi öneriyoruz. Her geçen
gün sağlıkta çığ gibi büyüyen sorunları çözmeden ne
ülke içerisinde ne de ülke dışında farklı devletlere
verebileceğiniz herhangi bir katkının olmayacağına
inandığımızı ifade etmek istiyoruz.
Hepinizi, bu duygularla, saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
SOMALİ FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK VE
TIP BİLİMLERİ ALANLARINDA
İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 27 Haziran 2013 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
531 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün açık oylamasında toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi açık oylamayı
elektronik cihazla tekrarlayacağız.
Oylama için üç dakika süre veriyorum,
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali
Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Oy sayısı: 208
Kabul: 208(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
İsmail Kaşdemir Bayram Özçelik
Çanakkale Burdur
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti
ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/876) (S. Sayısı:
554)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan,
Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku
Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/733) (S. Sayısı: 423)(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 423 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
YOLSUZLUĞA KARŞI CEZA
HUKUKU SÖZLEŞMESİNE EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUn
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti tarafından 12 Nisan 2012
tarihinde Strazburgda imzalanan Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku
Sözleşmesine Ek Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi adına
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkların Demokratik Partisi
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu, Yolsuzluğa Karşı
Ceza Hukuku sözleşmesi; bu, bir teknik sözleşme. Tabii geç geldi
buraya, bu tür teknik sözleşmelerin vakit geçirilmeden kabul edilmesi
gerekiyordu. Niye? Çünkü, daha önce torba kanunla da bu konuda bir
değişiklik oldu. 2004 itibarıyla yürürlüğe giren bir
sözleşme bu. Şimdi burada 12 Nisan 2012 tarihinde
imzalanmış ek bir protokolü burada görüşülecek. Bu, önemli çünkü
burada tahkim, hakem, uluslararası kurumlar var; bu kurumlarda görev yapan
parlamenterlerin, hakemlerin, görevlilerin, yabancı parlamenterlerin,
uluslararası hâkimlerin, uluslararası mahkeme görevlilerinin, aktif
veya pasif rüşvetin, özel sektördeki aktif ve pasif rüşvetin, nüfuz
ticaretinin, yolsuzluk suçlarının elde edildiği gelirlerle
ilgili bir sözleşme.
Tesadüfen,
Sayın Enerji Bakanı da bugün bu sözleşme nedeniyle orada bakan
makamında oturuyor. Acaba diyorum
Bu uluslararası tahkim
davaları açıldı enerji alanında biliyorsunuz,
Uzanların açtığı davalar vardı, ÇEAŞ vardı,
Libananco davaları 15 milyar, bilmem kaç milyar. Bunlar kazanıldı
ama Sayın Bakanın yakın bir zamanda bir açıklaması
daha oldu: Stockholm Mahkemesinde -sanırım nisan ayı
başları- 2,5 milyar liralık yeni bir dava daha açıldı.
Yani, bu enteresanlıklar farklı şirketler adı altında
yapılıyor. Yalnız bu değil, tabii Hamburgda denizcilikle
ilgili hakem mahkemeleri var, Dünya Ticaret Merkezinin var ama bu Avrupa.
Özellikle bu sözleşmenin çerçevesine baktığımız zaman
çok teknik bir Avrupa Konseyi bünyesinde bu hayata geçiyor. Acaba bir
şeyler mi oluyor? diye merak ediyoruz. Sayın Bakan buradan bir açıklama
yaparsa
Ne oluyor yani davayı kazanıyorsunuz
O az para değil,
15 milyar birinde, birinde 10 milyar, birinde bilmem kaç milyar,
arkasından 2,5 milyar avro yani 3le çarparsanız ne yapar? Hemen
hemen o da 8-9 milyar lira para eder ki az bir para değil. Buralarda ne
tür şeyler dönüyor? Bu konuda bir aydınlatma yapmasında
Sayın Bakanın büyük bir fayda görüyoruz. Çünkü burada, bu tür ticari
sözleşmelerde heyetler hâlinde Sayın Başbakan gidiyor ülkelere,
yanında parlamenterler heyeti ve iş adamları var,
karşı tarafta Hükûmetin var, görüşmeler oluyor. Sonra kurullar,
bu tür, işte tahkim, hakem
Hatta bu sadece ticareti de kapsamıyor,
dikkat ederseniz, ülke içi hakemlerin rüşvet almasından yabancı
jürilerin üyelerinin rüşvet almasına kadar hepsini kapsayan bir durum
var. Bu teknik çerçeve içinde ne tür sıkıntıları enerji
alanında yaşadık? Çünkü en çok
yaşadığımız alan enerji alanı. Özellikle bu son
santraller konusuyla onun etkileri var mı enerji politikalarıyla? Bir
açıklama yapılırsa sanırım faydalı olacak.
Bu teknik sözleşmeler,
Dışişleri Bakanlığından geçtikten sonra vakit
kaybedilmeden gelmesi gereken sözleşmeler bunlar. Bu konu da
grupların üzerinde uzlaşıyla geçmesi gereken yani tam bir
yıl yedi ay olmuş, ancak bugün gündeme geliyor. Bu konuda bunu ifade
etmek istiyoruz. Bu teknik sözleşmelerin hayırlısını,
teknik olanlarını birlikte uzlaşmayla hızlı geçirmekte
de yarar görüyoruz ama görüyoruz ki bu konuda da hâlâ sıkıntı
yaşanıyor.
Ben bir şeye daha değinmek
istiyorum, Parlamentoyu ilgilendiriyor: Parlamentoda, tutuklu
milletvekilleriyle ilgili, 2011de seçildiğimizden beri bir sorun
yaşıyoruz. Geldik, bizim Barış ve Demokrasi Partisine geçen
milletvekillerimiz tutukluydu. Sonra Anayasa Mahkemesi bireysel
başvurusuna kadar giden bir macera yaşadık, ayrımcılık
yaşadık. Balbayın durumu, Haberalın durumu
Şimdi,
bir Uzlaşma Komisyonu kurduk. Sayın Çiçek daha önce, 2011de bizleri
çağırmıştı, o zaman AK PARTİyi
çağırmamıştı. CHP, MHP ve Barış ve Demokrasi
Partisi olarak o zaman tutuklu vekillerin sorununu çözen bir konuda, bir yasa
üzerinde uzlaşmıştık, sonra ötelendi bu. Ötelenmenin
arkasından Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurusuyla tahliyelerin
sağlanmasından sonra Meclis Başkanının
çağrısıyla bu sefer AK PARTİ, CHP, BDP olarak bir komisyon
kurduk, grup başkan vekillerimiz de içindeydi, ben de üye olarak bunun
içindeydim. Bunun içinde olduğumuz komisyonda biz köklü bir çözüm önerdik,
anayasal bir çözüm. Anayasa Uzlaşma Komisyonunda da kabul edilen bir
yöntem var. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki yöntem üzerine bütün 4 partinin
de mutabık kaldığı bir formül, kökten çözelim, bunu Anayasa
çözer, onun dışındaki bütün çözümler geçicidir. Bu dönemin
sonuna kadar etkili olan sonuçlarını doğuracak çözümlerdir diye
söylemiştik.
Sayın Meclis Başkanı
bugün bir yazı göndermiş bütün grup başkanlıklarına,
bize de göndermiş. Ve umarım bu geçici çözümlerden öte, yasama
görevinin yapılmasıyla ilgili yıllarca mağduriyetler
yaşanmadan, kendi üyelerinin kendi sorununu çözüp hani terzi kendi
söküğünü dikemez misali durumda olan bir Meclis durumundan
kurtulmanın zamanı diye düşünüyoruz. Bu geçici bir çözümdür. Elbette
ki birlikte bunu yapalım ama köklü bir çözüm olan Anayasa
değişikliği konusu üç günümüzü alır en fazla, hatta üç günü
de almaz. Daha köklü bir çözümle bunu aşmakta yarar vardır diye düşünüyorum.
Doğrusu bir
konuya daha dikkat çekmek istiyorum, bu benim Şırnak iliyle ilgili.
Demin tahkimden, hakemden, enerjiden girdik. Enerjiden de konuşurken bizim
Şırnakta -sabah da gündem dışı bir konuşma yapmıştı
Milletvekilimiz Sayın Selma Irmak- termik santrallerle ilgili
Biliyorsunuz, Cudi Dağının eteğinde 4 üniteye ulaşan
1 termik santral var, 3 tane daha termik santral için ruhsat verildiğini
biliyoruz. Ruhsat için başvuran şirketlerin sayısı da 7.
Yani böyle bir durumda
Gerçekten, Şırnakta çok güçlü bir çevre
platformu var. Bu termik santrallere karşı çok duyarlı
halkımız çünkü sadece kirlilik saçıyorlar, çevreyi
kirletiyorlar, doğayı tahrip ediyorlar ve bunu yaparken de yöre
halkına, yöreye katkı olarak bıraktıklarıyla
tahribatı karşılaştırdığınız zaman
asla kabul edilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız.
Şimdi bunu düşünürken bir de baktık ki -bir zamanlar
Yunanistanda bir film çevrilmişti, Truva filmi- Truva Atını
Truvaya getirdiler. Şimdi de Kültür Bakanı -Hazreti Nuhun filmi
çevrilmiş, Russell Croweun- Bu Nuhun Gemisini getirirsek Cudi
Dağının eteklerine, bir doğal park da olursa turizm
açısından iyidir, olumlu olur. Vallaha yüzlerce defa dedik: Şu
Cudi Dağını doğal park yapalım, bu santrallerden de
kurtuluruz, insanlar da bir nefes alır, kutsal bir mekâna bütün
insanlarımızın ziyaretini sağlarız. Kuran-ı
Kerimde de yazıyor. Hazreti Nuhun türbesi Cizrede onu herkes biliyor.
Böyle bir girişim, bir de termik santralleri karşı karşıya
getirdiğiniz zaman uyuşmuyor. Böyle bir doğa parkı olayına
biz de Evet diyoruz. Cudi Dağı elbette ki bir doğal park
alanı olmalıdır. diyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 423
sıra sayılı, uzun adı var ama, yolsuzluğa
karşı bir sözleşmenin onaylanması üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakın arkadaşlar, bu,
elimdeki sözleşme 1 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilmiş. Bizim
Hükûmetimiz bu sözleşmeyi ne zaman imzalıyor? 12 Nisan 2012de. Sekiz
yıl sonra, yolsuzlukla mücadele sözleşmesini imzalıyor. Ne zaman
gündemimize geliyor? 2014te. Yani orijinal sözleşmeden tam on yıl
sonra imzalanarak önümüze gelen bir yolsuzlukla mücadele sözleşmesi
Değerli arkadaşlar, bu
sözleşmeleri imzalamazsanız, bu kanunları
çıkarırsanız, yolsuzluğu kolaylaştıran
kanunları çıkarırsanız daha çok 17 Aralıklarla
başınız belaya girer. Bu 17 Aralıkta paraleller diye bir
örgüt yarattınız ve bu paralelleri suçlayarak bu yolsuzluklardan
sıyrılmış olabilirsiniz ama bu yasalar, bu sözleşmeler
elinizde olduğu sürece daha sizin yolsuzluklarla başınız
çok belaya girecek değerli arkadaşlar ve bu yolsuzluklar da
kapatılamayacak. Ben size yıllar yılı yolsuzlukla mücadele
etmiş bir görevden gelen arkadaşınız olarak birkaç tavsiyede
bulunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, yolsuzlukla mücadelenin iki temel koşulu var: Bunlardan
birincisi, saydamlık, şeffaflık. Yönettiğiniz devleti
şeffaf yapmak zorundasınız. Peki, şeffaf yapmak için ne
yapmak zorundasınız? Bilgi edinme hakkına saygı duymak
zorundasınız yani size sorulan sorulara tam, zamanında ve
doğru cevap vereceksiniz. Bakın, burada Enerji Bakanı var;
şimdi, ben Enerji Bakanına sorduğum birkaç soru üzerinden sizin
Hükûmetinizin bu konudaki pozisyonunu netleştirmek istiyorum. Tam bir
yıl önce bu kürsüde Enerji Bakanına sordum: Adalet ve Kalkınma
Parti Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Erdoğanın
damadının yönettiği Çalık şirketi Samsunda nitelikli
dolandırıcılıktan yargılanıyor mu? dedim.
Suçlama konusu şu mudur? dedim.
Sizden cami, okul, park gibi kamusal
elektriğin parasını alan şirketin, yoktan yere
fiyatları yüksek gösterilerek Hazine
Müsteşarlığını dolandırdığına
yönelik bir iddia var mıdır? Bu konuda bir savcılık
araştırması söz konusu mudur? dedim. Tam bir yıldır
bu Bakan bu soruya cevap vermiyor. Ama
bu Bakan anayasal olarak ve yasal olarak bu soruya cevap vermek zorunda. Sadece
soruya cevap vermek zorunda değil; aynı zamanda, ben, KİT
Komisyonunun üyesiyim, yani bu işlemi yapan kamu iktisadi teşebbüsünü
Meclis adına, yüce millet adına denetlemekle görevli bir
milletvekiliyim. Bu belgelere de ulaşmam gerekiyor -bu iddianameye, bu
rapora- okumam ve karar vermem gerekiyor. Sayın Bakan bu soruya cevap
verdi mi? Vermedi arkadaşlar, bu soruya cevap vermedi. Niye vermedi?
Siyaseten zor durumda kalmaktan korktu. Sonuçta döndü dolaştı ne oldu?
17 Aralıkla Hükûmeti muhatap oldu.
Ben, aynı Bakanınıza
şunu sordum
Şimdi, doğal gaz işinde
şöyle bir şey var arkadaşlar: Uluslararası anlaşma
yapıyorsunuz ve belirli bir miktar doğal gaz almayı Rusyaya,
İrana, Azerbaycana taahhüt ediyorsunuz, Ben bu doğal gazı
almazsam bunun parasını ödeyeceğim. diyorsunuz. Buna al ya da
öde anlaşması deniliyor.
Ben bu Bakana sordum: Yıllar
itibarıyla, Türkiye Cumhuriyeti,
almadığı ve kullanmadığı hâlde kaç milyar dolar
doğal gaz parası ödemiştir? diye. Bu Bakan bu soruya da cevap
vermedi ve bizim halkımız, almadığı veya
kullanmadığı doğal gaza milyarlarca dolar para ödedi.
Fakire dağıtmadı bu doğal gazı, fakire bunun yerine
kömür dağıttı. Peki, kömür dağıtırken ne oldu?
Onlarca yolsuzluk oldu, üç dört tane şirket bundan zengin edildi. Bir sürü
müfettiş rapor yazdı. Bu raporlardan bir tanesini de bu Bakana
bağlı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Teftiş
Kurulundan bir müfettiş yazdı. Bu bakanın ne yapması
gerekiyordu? Bu raporu alıp, götürüp cumhuriyet savcısının
önüne koyup Kardeşim, benim müfettişim böyle bir şey
yapmış. Bak bakalım burada bir suç var mı? demesi
gerekiyordu değil mi? Bu Bakan bunu yaptı mı? Yapmadı,
raporu sümeninin altında tuttu, bu raporu sümeninin altında tuttu.
Peki bu grup ne yaptı, Adalet ve Kalkınma Partisi? Yasa
çıkardı, yasa çıkardı ve bu yolsuzluğun
aklanmasını sağladı. Cumhuriyet tarihinin en büyük
yolsuzluklarından birisi takipsizlik kararıyla kapatıldı
arkadaşlar, hâkimin önüne bile gitmedi. En az 5 müfettişin Suç var.
dediği, Sayıştayın her yıl Burada ağır
suçlar var. dediği bir yolsuzluk hiçbir şeklide yargının
önüne gitmeden kapatıldı. Sonra 17 Aralıkta Paraleller bize
tuzak kurdu. diyorsunuz. Tuzağı siz kurdunuz; bu yasayı
çıkararak, siz el kaldırarak partinizin bu işlere müdahale
etmesini engellediniz, bakanlarınızın önünü açtınız.
Şimdi tekrar
dönelim değerli arkadaşlar. Biz doğal gaz alıyoruz
değil mi Rusyadan. Bu doğal gazı sizce sadece biz mi
alıyoruz? Hayır; İngiltere alıyor, Fransa alıyor,
İtalya alıyor. Peki, bu doğal gazı nasıl alıyoruz
diğer uluslar gibi? Belirli bir fiyat formülünde alıyoruz
değerli arkadaşlar, bunun uzun bir formülü var. 2004
yılında bu formül değiştirildi ve Türkiye aleyhine korkunç
farklar doğdu değerli arkadaşlar. Bir bilirkişi raporu var,
önümüzdeki dönemde, o yıl için söylüyorum, 10 milyar doların üzerinde
Türkiyenin zarar edeceğine yönelik, 10 milyar doların üzerinde. Biz
şimdi şu Bakana soruyoruz, diyoruz ki: Ya, sen kimden, hangi
fiyattan, ne kadar doğal gaz alıyorsun? Rusyadan ne fiyata
alıyorsun, Azerbaycandan ne fiyata alıyorsun, sen bunu İrandan
ne fiyata alıyorsun? Bu bakan bize cevap vermiyor. Ne diyor? Bu bir
ticari sırdır. diyor. Ticari sır olan konuyu ben Rus
basınından öğreniyorum. Gazprom şirketinin fiyatları açıklanıyor,
neredeyse en pahalı gazlardan birini biz alıyoruz. Hem de nasıl
alıyoruz? Bu Gazprom şirketi benim ülkemden boru hattını
geçiremeden gaz alamıyor çünkü ben hat ülkesiyim, hub üzerinde bir ülkeyim
ama benim Enerji Bakanım yine gidiyor, Karadenizde yoktan yere Ruslara
buradan geçiş hakkı veriyor ve Rusyanın Başkanı Putin
diyor ki: Bana bir Noel hediyesi verdi. Sen kimsin ya! Sen benim ulusal
çıkarımı Ruslara Noel hediyesi olarak nasıl veriyorsun?
Senin makul bir sebebin var değil mi? Senin makul bir sebebin var, ulusal
çıkarları düşünüyorsun ama bana savunamıyorsun, bana
söylemiyorsun. Sadece Ulusal çıkarlarım var. diyorsun ve ben 17
Aralıkta görüyorum ki ki, bunların hepsi iddiadır, onun da altını
çizerek söylüyorum- çok ciddi iddialar var. Sizin Hükûmetiniz ulusal
çıkarlara göre bir şey yapamıyor.
Değerli arkadaşlar, siz
saydamlığı ortadan kaldırırsanız, sizin
Bakanınız gerçek dışı cevaplar verirse, sizin
Bakanınız benim bilgi edinme hakkımı, anayasal hakkımı,
yasal hakkımı çiğneyecek şekilde Ticari sır, devlet
sırrı, gizlilik derse, bu gizli devletten, bu sırlı
devletten hayırlı işler çıkmaz. Arkadaşlar, özel hayat
gizlidir. Hepimizin özel hayatı gizlidir. Hani döneminizde oradaki
partiye, buradaki partiye, şuradaki milletvekiline haince ve alçakça
tuzaklar kuruldu ya, işte o özel hayatlardı, onların gizli
olması gerekiyordu ama Başbakanın damadının
yönettiği Çalık şirketi eğer Samsun Cumhuriyet
Başsavcılığında hazineyi nitelikli
dolandırıcılık suçundan yargılanıyorsa bunu
hepimizin bilmesi gerekmektedir. Ben kendi
seçmenime bunu borçluyum, bana oy veren Cumhuriyet Halk Partililere ve
diğer halkıma ve bana oy vermeyenlere, herkese bunu borçluyum.
Anayasam bunu bana emrediyor: Ey milletvekili, muhalefettesin ve sen bunu
denetleyeceksin. diyor ve siz devleti böyle kör ettikçe, siz devleti böyle
görünmez hâle getirdikçe sizin başınız daha çok yolsuzluklarla
belaya girer. Sadece sizin başınız belaya girmez, bu milletin de
başı belaya girer. Orta gelir tuzağına takılır
kalırız; yoksulluk kol gezer, yoksulluktan kâğıt toplayan
çocukların Ankaranın İskitler semtinde evleri
yıkılır, açlıktan ölen bebeklerimiz olur. Muharrem
bebeği babasının çantasında, babasının heybesinde
mezarlığa uğurlarız ve hepimizin bu durumdan hüzün ve utanç
duyması gerekmektedir.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, cevap
verebilir miyim?
BAŞKAN On dakika süreniz var
konuşabilirsiniz; yalnız anlaşmayı bozmayın isterseniz
konuşurken.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Hayır, hayır
BAŞKAN - Rica ediyorum, bir
anlaşma var da onun için
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben de heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Tabii, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımız Türkiye'nin iki büyük yatırımcı
bakanlığından bir tanesi ve bizim 2023 yılı hedefleri
doğrultusunda elektrik, doğal gaz, petrol ve diğer
sektörlerimizle alakalı yaklaşık 118 milyar dolarlık
yatırım yapacağız. Bunların belli kural, belli
disiplin içerisinde yapılmasını sağlamamız lazım,
aynen şu ana kadar yaptığımız gibi.
Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz yıl 4.985 tane, yaklaşık 5 bin tane ihale
yapıldı Bakanlığımızda. 5 bin tane ihale
yapıldı ve bunların her birisiyle alakalı, hamdolsun,
arkadaşlarımız dürüstçe çalışıyorlar. Diyelim ki
yüzde 1inde hata oldu, 50 tane eder bu. Onların da teftiş
kurulları var, disiplin kurulları var, bunların denetimleri var.
Her türlü konuda eğer bir arkadaşımız herhangi bir
usulsüzlük yapmışsa onun kim olduğuna bakmadan,
hatırına gönlüne bakmadan biz ona müdahale ederiz ama dürüst
çalışan arkadaşlarımız varsa onları da
diğerlerinin içerisine katmayız. Buna en fazla dikkat etmemiz
lazım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdiye
kadar kimseyle ilgili bir tane işlem yaptın mı?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben size siz diye hitap etmeyeceğim.
Arkadaşım konuşurken ben hiç sesimi çıkartmadım.
Lütfen ben konuşurken siz de müdahale etmeyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
sordum. Şimdiye kadar bir tane işlem yaptınız mı?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, ben size söylüyorum. Ben
size burada son derece insani bir şekilde söylüyorum.
Şimdi değerli
arkadaşlar, Libanancoyla alakalı soruldu. Libananco ve
diğer dört tane dava, yaklaşık -İnsan Hakları
Mahkemesi dâhil olmak üzere- 230 milyar dolarlık bir dava açtılar,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti aleyhine. Bunların bütün davaları
sonuçlandı. Bir tanesinin temyiz hakkı vardı, o temyiz de
sonuçlandı. Her birisinde Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, hamdolsun,
haklı çıktı.
Şimdi, Cem Uzan, açıkça
söylüyorum, bir sahtekârlık gereği, haklı
olmadığına inandığımız bir cümleye dayanarak
bu sefer Stockholmden bir dava açıyor 2,5 milyar euroluk. Biz şuna
inanıyoruz; bu davanın görülmesine bile gerek olmadan
reddedileceğine inanıyoruz, hazırlıklarımız bu
yönde çünkü benzer gerekçelerle beraber yine davayı açıyor, Ben o
zaman Türk vatandaşı değildim. diyor. Bunların her
birisinin resmî kayıtları var. Belki kendisini oyalıyor olabilir
ama Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini oyalayamayacak. Bunları inşallah
hep beraber göreceğiz. Hatırlarsanız, sekiz yıl süren
davalarda bir kısım tedirginlikler oluşmuştu Acaba biz bu
davada Türkiye olarak kaybeder miyiz? diye, Başka kirli oyunlara
girerler mi? diye. Biz son derece şeffaf bir şekilde, hamdolsun,
Hazine avukatlarımızla beraber, Maliye Bakanlığı
avukatlarımızla beraber savunduk ve şükürler olsun,
geldiğimiz noktada bütün o davaları kazandık. Ben
inanıyorum ki tahkim heyeti yine bu dava için de benzer bir şey
verecektir.
Cudi
Dağıyla alakalı söylendi. Arkadaşlar, Cudi
Dağında kömür var. Şu anda, oradaki çalışan santral
baca gazı analizleri yapılmak kaydıyla çevreye zarar vermeden
çalışan bir santraldir. Değerli arkadaşlar, her zaman
söylüyoruz, bakın -sayın konuşmacı doğal gazdan
şikâyet ettiler- doğal gazı hiç almadan elektrik üretebiliyor
olsak bunu yapalım. Bunun için yerli kömür kaynaklarını
kullanmamız lazım. Hepimizin bildiği gibi, su, rüzgâr,
güneş, jeotermal ve bütün diğer biyokütlelerle alakalı yerli
kaynaklarımızı ve yenilenebilir kaynaklarımızı
kullanmamız lazım. Konu şu: Yerli kömür; orada akışkan
yatak teknolojisine göre yapacağız, yaptığımız
takdirde de herhangi bir sıkıntı çıkmazsa biz oradaki,
köydeki kardeşlerimize iş olarak, istihdam olarak fayda veriyorsak
bundan hepimizin sevinmesi lazım. Şu kaygıya kesinlikle
katılırım: Eğer çevreyi kirletecekse buna ben de
karşıyım baştan. Bunu sözle değil yani biz lafın
gelişi Çevreye rağmen değil çevreyle beraber projelerimizi
geliştireceğiz. diyorsak bunu söz olarak söylemiyoruz. Bizim yapacağımız
şartnamede oradaki yapılacak santrallerde kesinlikle baca gazı
analizleri olacaktır. Bunu valiliğe, il özel idareye, belki de
belediyeye online olarak aktarabiliriz. Yani herkes takip edebilir. Eğer
zararlı bir şey varsa da onu kesinlikle
çalıştıramayız. Yatağanda daha fazla kapasitesi
olduğu hâlde daha az çalıştırarak baca gazı
analizlerini devam ettiriyoruz. O konuda müsterih olun.
Değerli arkadaşlar,
milletvekili arkadaşımız Doğal gaz
alınmadığı ve kullanılmadığı hâlde kaç
milyar dolar ödedik? dediler. Değerli arkadaşlar, şu anda
Rusyada alınmadığı hâlde ödenmiş hiçbir para
kalmamıştır. Belki arkadaşımızın bilgilerini
güncellemesi gerekebilir. Üç yıl önce, dört yıl önce,
almadığımız ve kullanmadığımız
doğal gaza avans niteliğinde ödenen para vardır, sözleşme
bunu söylüyor. Burada yalnız şunu anlamamak lazım: Beş
yıl içerisinde telafi edilirse o, o para ondan düşülüyor. Yani bu bir
nakit akışlarıyla alakalı konudur.
Değerli arkadaşlar, bu
kürsüden belki ona yakın söyledim, on defa söyledim, bir kez daha
söyleyeceğim: Türkiyenin doğal gazı kullanmadığı
hâlde ödediği hiçbir para kalmayacaktır. Beş yıllık
telafi içerisinde
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Var ama.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Bakın, Rusyaya var. dediniz şu anda Rusyaya 1
dolar olmadığını söylüyorum ben. İran ve Azerbaycanla
alakalı 2014 ve 2015 yıllarında bütün bunlar bitiriliyor. Bunu
bilgilendirirken güncel bilgileri de aktarırsak
arkadaşlarımızı yanıltmamış oluruz. Şu
anda biz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak
açıklıyoruz: Türkiyenin Rusyada, İranda ve Azerbaycanda
kullanmadığı hâlde, almadığı hâlde hiçbir
parası orada kalmayacaktır. Tekrar tekrar açıklıyorum:
Rusya Federasyonuyla geçen yıl bu paralar, hesaplar
karşılıklı görülmüştür ve tam tersine de olabiliyor,
bundan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin zaman zaman avantajlı, zaman zaman
dezavantajlı olduğu durumlar oluyor ama
yaptığınız sözleşme, bizden önceki yapılan
sözleşmeler bunu söylüyor. Burada önemli olan şu: Doğal gaz
ithal olduğu için fakir fukaraya dağıtılmaz
arkadaşlar. Biz kömürle alakalı 2 milyon ailemize 2 milyon ton
civarında kömür dağıtıyoruz. Bunun oluşturduğu
istihdam var, nakliyesi var, yerli kömür var. Bunların her birisini
oluşturuyoruz.
O yüzden, ben,
arkadaşlarımın doğruyu bilmesi açısından
söylüyorum: Türkiye'nin doğal gazla alakalı şu anda Rusyaya
alıp da ödemediği, ödeyip de almadığı hiçbir miktar
yoktur.
Şimdi, diğer konuda
Arkadaşlar,
ben çok açık bir şey söylüyorum: Siz, burada, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığıyla alakalı CHP Grubu adına bir
şey verdiniz. Daha üçüncü dakikada grubun içerisinde bu işi anlayan
arkadaşlarımızdan Biz mahcup olduk. diyenler oldu. (CHP
sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kim ya bu? Bu kim kardeşim? Hep bunu söylüyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yalan
söylüyorsunuz!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, ben,
size bunu söylüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kim bu ya? Kim bu, söyle! Böyle bir şey söyleyemezsin sen!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bak, ben arkadaşlar, çok
açık bir şey söyleyeyim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bu
gruba böyle hakaret edemezsin! Kim?
BAŞKAN Sayın Erdoğdu,
bitirsin
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Siz AK PARTİ Grubunda
yalnızca
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bu
gruba böyle hakaret edemezsiniz! Kimdir bu?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Sayın Aydoğdu, siz, AK
PARTİ Grubunda itibar kaybetmekle
kalmamışsınızdır, CHPnin içinde de itibar
kaybetmişsinizdir. Ben bunu söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne
alakası var? Açıkla!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kimdir bu, kim? Dürüst ol! Kimdir?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Açıkça söylüyorum. Bakın,
bilgilerime dayalı söylüyorum. Ben kimseyi ispiyonlamam. Benden isim
istemeyin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Açıkla! İftira atma!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) O
zaman böyle bir şey söyleyemezsin!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben söylüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Söyleyemezsin!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu gruba
hakaret edemezsin! Ayıptır ya!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Siz CHPnin içerisinde dahi itibar
kaybetmiş birisiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sen kendi itibarına bak!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben size söyledim. Konuyu
açıkladım. Siz eğer bir mahkeme kâğıdını dahi
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir bakan
böyle konuşmaz!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar, açık ve net bir
şey söylüyorum
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir bakan
böyle konuşmaz!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben, size, mahkemenin
sayı-numarasını verdim. Tarih-numarasını verdim. Siz
mahkeme kâğıdını bile takip etmekten âcizseniz ben ne
yapayım ya! Böyle şey olur mu! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sizin için
söylenenleri de söyleyelim
Böyle konuşulmaz!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Veriyorum ben size. Ve o zaman dedim
ki
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir bakan
böyle ciddiyetsiz konuşmaz!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, iki yıl önce dedim
ki: Arkadaşım, sen milletvekilisin, cumhuriyet
başsavcılığına suç duyurusunda bulunma hakkına
sahip olan birisin. Lütfen, buradan çıkınca git oraya suç duyurusunda
bulun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kanun çıkarıp aklamayacaksın ama!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Süre geçti. Niye
bulunmadınız? Niye bulunmadınız suç duyurusunda?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Göreceksiniz! Bulunduğumda ne yaptığını gördük çünkü!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bir dakika
Bir dakika
Devamını söyleyeyim ben. Çünkü mahkeme onunla alakalı
kararları vermişti ve onunla alakalı bütün yerel mahkemeler,
idari mahkemeler kararlarını verdi ve o verdiği karardan arkadaşımızın
haberi bile yoktu. Ona dayalı söylüyorum.
Hepinizi hürmetle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, yani Sayın
Erdoğdu
ENGİN ALTAY (Sinop)
Erdoğduya açık sataşma var tabii de
BAŞKAN Tamam, evet.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben
öncesinde grubum adına, grubuma dâhil bütün milletvekillerinin Aykut
Erdoğduya inanç ve güvenlerinin tam olduğunun altını
çizerek tutanaklara geçiriyorum, bir. (CHP sıralarından
alkışlar)
İkincisi, bu Parlamentoda iktidar
milletvekilleri ile muhalefet milletvekilleri kulislerde ve çeşitli sosyal
ortamlarda bir araya gelirler ve çok özel sohbetler yapılır. Ben,
hiçbir milletvekilimizin Aykut Erdoğduyla ilgili böyle bir hususu
Sayın Bakana naklettiğine inanmam. Ancak bizim de iktidar
milletvekilleriyle yaptığımız özel sohbetlerde sayın
bakanlarla ilgili, Hükûmetle ilgili çeşitli sohbetler olur. Şık
ve hoş olmayan, bu özel sohbetlerin bu kürsüye taşınmasıdır.
Bunu Sayın Bakana yakıştıramadım.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Yakışır, yakışır!
ENGİN ALTAY (Sinop) Genel
Kurulun bilgisine arz ediyorum ve Aykut Erdoğduya doğal olarak
sataşmadan dolayı tabii söz talep ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz vereceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, sonra da bizim söz talebimiz var.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkanım, yalan
yanlış söylerse ben de söz hakkını peşinen istiyorum.
BAŞKAN Azeri Türkleri der ki:
Narahat olmayın. Şu andan itibaren narahat olmayın, herkesin
söz hakkı var.
Anlaşma gitti
anladığım kadarıyla.
Sayın Erdoğdu, buyurunuz.
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın 423 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Şunun bilinmesini istiyorum ki değerli
arkadaşlar, çok ağır sözler söyleyebilirim ama bu gazi Meclisin
kürsüsüne bunu yakıştıramıyorum. Ben bu Bakana, burada
Sayıştay raporlarında olan bilgileri sordum. Gelip bir
kısmını verip bu bilginin, bir kısmını vermeyerek
sizi aldatması her şeyden önce size ayıptır. Al ya da
ödede milyarlarca dolar ödendi mi? Ödendi ama geri alınacak. diyor.
Kardeşim, bu yoksul halkın parasını götürüp peşin
olarak Rusyaya, İrana, Azerbaycana verdin mi vermedin mi? Verdin.
Çalık Şirketiyle alakalı soru sordum. Cevap verdi mi? Vermedi.
Başbakanın damadı nitelikli dolandırıcılıktan
yargılanıyor mu yargılanmıyor mu ya Samsun Cumhuriyet
Başsavcılığında? Bu kadar basit sorular
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen söyle! Sen söyle ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bu kadar basit sorular
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen söyle,
yargılanıyor mu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bilgiler onda.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Söyle, söyle;
yargılanıyor mu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Yargılanıyor
bildiğim kadarıyla, bildiğim kadarıyla
yargılanıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Söyle, söyle
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bir dakika
Şimdi, ne diyor? Bir gensorudan konuşuyor.
Gensoru konusu şu
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yargılanıyor mu
söyle bakayım!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bütün Türk halkı,
bütün halkımız izliyor. Gensoru konusu şu: İhaleye fesat
karıştırmış şirketler, ihaleye fesat
karıştırmaktan yargılanan şirketler, Kamu İhale
Kanununda açık hükümler varken, ortakları ortadayken ihaleye fesat
karıştırdığı Bakanlıkta yeni ihaleler
almıştır; gensoru konusu budur. Kamu İhale Kanununa
aykırı olarak, götürüp bu şirketlere yeni ihaleler verilmesinden
bahsediyor.
Diyor ki: Mahkemeye git. Gideceğiz,
gideceğiz, biz bunu
Hiç merak etme gideceğiz, cebimizden avukatlara
parasını vererek gideceğiz bu halkın malını
savunmak için.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne zaman?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ya, kardeşim, ya
böyle bir soru var mı, Ne zaman? En kısa zamanda.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Niye gitmiyorsun ya?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Böyle bir iddianameyi
nasıl hazırlayacağımızı bekliyorsun, senin gibi
arkamda devlet mi var?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Niye? Koskoca partin var
arkanda ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Burada kendi
kaynaklarımla mücadele ediyorum, yetimin hakkı için mücadele ediyorum
ve son derece, bu kadar şeyde nazik konuşurken şu Bakanın
üslubu üslup mudur ya? Gelip bu sorulara cevap vereceksin kardeşim,
başka yolun yok! (CHP sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, önce ikili sistem hallolsun
Sayın Kaplan, elbette ki sıra da sizin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Peki Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yani şimdi, önce maç, başka oldu.
Buyurunuz.
2.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
bakın, burada tek tek evraklarıyla beraber ortaya koyduğumuz bir
meseleden bahsediyoruz. Yasaklı birisi ihaleye giriyor mu? Cevap:
Yasaklı birisi ihaleye girmedi, şu anda da girmiyor, bundan sonra da
giremeyecek.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Böyle bir şey
olur mu? Yasaklamayı sen vereceksin, vermemişsin ki adam
yasaklansın.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Şimdi, bakın, çok net bir cevap veriyorum ben.
Yasaklı birisi ihaleye girdi mi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Kim verecekti
yasaklama kararını?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Şimdi, yasaklama kararını Kamu İhale
Kurumu vermiş, demişiz ki
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yahu Vermedi.
dedin bu kürsüde, yapma ya bunu!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Konu net, şu: Yasaklı birisi ihaleye girdi mi?
Gensorunun ana konusu bu. Şimdi, çok şey anlatılır da bir
cümle cevap kullanıyorum. Yasaklı birisi ihaleye girmedi
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Çünkü yasaklama
kararını vermedin, bunu da söyle!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla)
dün de girmedi, bugün de girmedi, yarın da girme
durumu yok. Gensoru kendiliğinden düşüyor diyorum, üçüncü dakikada.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hiç öyle bir
şey yok. Yasaklama kararını vermeyen yönetimde kalamaz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Kusura bakma, kusura bakma, sen o konuda gerçekten çok
açığa düştün.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hiç açığa düşmedim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Çok açığa düştün.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ben böyle bir şeyde açığa düşsem namusluca söylerim,
açıkta olan sensin. Yasaklama kararını verme, sonra
Yasaklı değil. de.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ondan sonra dedin ki: Bir dakika,
ben gensoruyu onun için vermemiştim, ben gensoruyu şunun için
vermiştim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Var mı böyle bir şey!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, siz eksik ve
yanlış bir iş yaptınız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sen eksik yaptın, sen!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Partinizi gensoruyla alakalı
yanlış yönlendirdiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya
sen ihale yasaklama kararını neden vermedin onu söylesene.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Partiniz size inandı ama
yanlış yaptı. Ben sonunda bunu gerekli mercilere
açıkladım, sizinle alakalı. Evraklarımı,
dosyalarımı verdim. Evet, bu doğru olmamış. dediler.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kim dedi ya? Kim dedi bunu?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Çünkü siz CHPnin içerisinde
kaybettiğiniz itibarı tekrar toparlamaya
çalışıyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sen merak etme kardeşim benim itibarım halkımda da var, partimde
de var.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bunu böyle yapmayın. Bakın
bana lütfen
Arkadaşlar çok açıkça arkadaşımıza meydan
okuyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sen kendi itibarını düşün, sen kendi itibarını
düşün. Emperyalist bir enerji bakanı, konuşturma beni!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) . Sorun şu: Bu işten anlayan CHPli,
MHPli, BDPli, AK PARTİli, bu işten anlayan -hesap uzmanları
olsun veya maliyeci olsun- lütfen birer kişi verin; en fazla, bakın,
on dakika, arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Verelim araştırma önergesini, Meclis araştırması
kuralım.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Sana anlatmıyorum ben.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Niye? Kendin söylüyordun biraz önce, mekanizma belli, araştırma
önergesi.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar, on dakika içerisinde
eğer o 4 arkadaşımız da, bakın, CHPli, BDPli
hepsinden söylüyorum
BAŞKAN HDP, HDP.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Fark etmez, ikisi de aynı.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) HDPli, MHPli
arkadaşlarımıza da hepsine söylüyorum. On dakika içerisinde,
iddian varsa ben hiçbir şey bilmiyorum arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan, sizi
araya sıkıştırayım. Ne olduğunu bilmiyorum ama
buyurun.
Sonra Sayın Erdoğdu size söz
vereceğim.
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın 423
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ben zaten gerilim yapmam Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, her gün
bizim Şırnakta çevreciler etkinlik yapıyor, eylem yapıyor.
Bu ayın 10unda da tekrar Kanimaside, Afkamasyada etkinlik var. Niye?
Bakın, Sayın Bakan diyor ki: Hayırlı iş.
Kardeşim, bütün hayırlı işler bizi mi buluyor
Şırnakta? Uludere, Beytüşşebapa kadar 13 tane HES, bütün
dereleri kuruttunuz Hezil Çayından Habura kadar. Trafik kazasında
üç gün önce 2 tane genç hayatını kaybetti bu HESlerin
yapımı nedeniyle, normal yol tahribatı nedeniyle.
Bakın, Uluderede HES,
Beytüşşebapta HES; dereleri, Hezili, Haburu kurutuyorsunuz.
Geliyorsunuz, Silopide Ciner Grubunun 4 ünitesi var; yetmiyor, 6 tane daha
kömüre dayalı termik santral başvurusu var; yetmiyor, Silopide,
BOTAŞta 10 numara yağ yakan bir enerji kompleksi var. İdilde
-ilçemizde- yine BOTAŞta 10 numara yağ yakan bir enerji kompleksi
var. Kaç tane etti? Ondan sonra, geliyoruz Güçlükonaka, Güçlükonakta
Ilısu Barajı yapılacak. Ilısu Barajı, sadece bizim
kaplıcaları, Hesta kaplıcalarını ve 15 köyü suyun
altında bırakacak.
Siirt hemen yanı
başımızda. Botan Suyunda 19 tane HES yapılacak.
Kardeşim, bütün ülkenin enerjisini bizden mi
çıkaracaksınız? Bir tane yerli şirket yok, bir tane yerli
yatırımcı yok.
Bakın, Erol Doraya sorun, Hesana
onun köyüdür, Süryani köyü.
BAŞKAN Sinirlenmeyin
Sinirlenmeyin
HASİP KAPLAN (Devamla)
Derelerini kuruttunuz, bahçelerini kuruttunuz. Tapulu arazilerinin içinden
geçiliyor. İstediğiniz kadar zarar veriyorsunuz. Türkiye'nin
enerjisini Şırnaklı olarak biz karşılayacağız,
ondan sonra Hayırlıdır maşallah. diyeceğiz!
Vanadyumdan da uçak sanayisine kadar herkes kâr edecek, bunun adaleti yok.
Adalet olmadığı zaman itiraz olacak arkadaşlar. Bu konuda
ciddi bir uyarıda bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurunuz.
4.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununun 58 ve 59uncu maddeleri yasaklamaya ilişkindir.
Ezberden söylüyorum. Diyor ki: Bu kanun kapsamına giren ihalelerden
hakkında soruşturma yapılıp dava açılmasına karar
verilenler ihaleye katılmaktan yasaklanır. Değil mi? Bunu
söylüyor.
Şimdi sorun o bakana. İsim
vermek zorundayım, özür diliyorum. Nihat Özdemir, Cemil Kazancı,
Fernas Şirketinin sahibi yargılanıyor muydu senin
bakanlığında ihaleye fesat
karıştırdığı için ve rüşvet verdiği
için? Yargılanıyordu. Peki, bu adamlar -madem yasaklama kararı
var da- üçüncü havalimanı gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek
bedelli ihalesine nasıl katıldı ya? Nihat Özdemir nasıl pey
verdi? Nasıl pey verdi, gel bunu açıkla.
ENGİN ALTAY (Sinop) Havuza para
verdi.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Buraya
geliyorsun, yazıktır bu milletvekillerine ya! Yazıktır,
kendi grubunu aldatıyorsun. Var mı dava bunlar hakkında? Fernas
Şirketi, koç gibi gidip davalara giriyor mu? Bunlar yargılanıyor
mu, yargılanmıyor mu?
Gülümseyerek bir şey
yapamazsın. Çok haksızsın, çok haksızsın
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Yazık, yazık!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
ve
gerçekten şu Parlamentoya yazıktır ya, doğruları
söyle.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bak, CHPnin milletvekillerini
aldatma.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Haksız mıyım? Nihat Özdemir yargılanıyor mu?
Doğruyu söyle, Nihat Özdemir
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) AK PARTİlileri zaten
aldatamazsın, CHPli milletvekillerini aldatma.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bak, sen
soruya cevap ver. Nihat Özdemir yargılanıyor mu? Peki,
yargılanan bir adamın yasaklanması gerektiği
Kanunu
açın ya, İnternete girin cep telefonundan, 58, 59
Yasaklanması
gereken bir adam -üçüncü havalimanının görüntüsüne girip de
bakın- pey veriyor, kaldırıyor, fiilen ihaleye
katılıyor. Daha nasıl anlatayım derdimi arkadaşlar ya?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Yargılanmak başka, yasaklanma başka.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ama, bu
adam gelip de burada olan bir şeyi gülümseyerek olmadı gibi
anlatırsa ne yapabilirim ki ben, ben ne yapabilirim?
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
423 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Yolsuzluğa Karşı
Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/733) (S. Sayısı: 423) (Devam)
BAŞKAN Komisyon burada, Hükûmet burada.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Yok Başkanım,
çıktı arkadaşlar, başkası yok zaten.
BAŞKAN Öyle mi? Peki.
O zaman maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, ben oyumun rengini belirtmek üzere söz istiyorum.
BAŞKAN Aa tabii.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Aleyhte
yalnız.
BAŞKAN Aleyhte olmak üzere
oyunun rengini belirtmek için Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu kadar yolsuzluklarla dolu bir Türkiyede yolsuzluklarla
mücadele sözleşmesini imzalayıp yani buna Türkiyede yolsuzluk
dememek veya Bununla mücadele edildi. demek için çok saf olması
lazım insanların.
17 Aralık ve 25 Aralıkta çok
açık bir hırsızlık, soygun olarak Hükûmetin suçüstü
yakalandığı bir sırada buna darbe demek için
insanların insanlık vasıflarının önemli bir kısmından
yoksun olması lazım.
Şimdi, arkadaşlar, bakın
biz yıllarca burada doğal gazla ilgili fiyatları soruyoruz,
devlet sırrı diye söylemiyorlar; vergi kaçakçılarıyla
ilgili soru soruyoruz, efendim, vergi mahremiyeti diye söylemiyorlar; hangi
kişilerle uzlaşma yaptıklarını soruyoruz,
söylemiyorlar.
Şimdi arkadaşlar, en basiti:
Bakın -kaç defa burada söyledim- Halk Bankasının Genel Müdürü,
Genel Müdür olduğu zaman, Halk Bankasında bir firmaya 575 milyon
dolar bakın, 575 milyon dolar- kredi vermemesi gerekirken kredi veriyor.
Bir de bu Halk Bankasının yan kuruluşuna da 35,5 milyon dolar
ayrı bir kredi veriyor. Bu kredi bitiyor. Bu kredinin verilmemesi için her
türlü şartlar ortada. Bu krediyi alırken firma bir yerde bir arazi
gösteriyor, bu arazinin de efendim hazine arazisi olduğu sonradan ortaya çıkıyor.
Bu firmaya elektrik dağıtım ihalesi veriliyor; ona rağmen
onun 430 milyon dolar borcu var ve buna kredi veriliyor ve bu kredi
batıyor.
Şimdi, bu krediyi batıran
Halk Bankası Genel Müdürünün evinde arama yapılıyor, 6 milyon
dolar para bulunuyor veya 4,5 milyon diyorlar ama sonra 6,5 milyon dolar
olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi, bu paranın akıbeti
nedir? Bu Hükûmete soruyoruz: Ya, bu rüşvetten alınan bir
paradır kardeşim, değil mi? Yok efendim, cami yaptık,
imam-hatip yaptık. Nereden? Cami ve imam-hatip yapmak için parayı niye
evde saklıyorsun? Ondan sonra
Ve bu adam geliyor
Bakın, bu paralar
buradan alınmış, Halk Bankasının batırılan
kredilerinden alınmış arkadaşlar. Bir tek bu firmaya
verilmemiş ki, aşağı yukarı 2 katrilyon liranın
üzerinde Halk Bankasında bu Genel Müdür zamanında para
batırılmış ve tutuyorlar Halk Bankasının bu Genel
Müdürünü beraat ettiriyorlar, getiriyorlar Ziraat Bankası Yönetim Kurulu
üyeliğine atıyorlar arkadaşlar.
Ziraat Bankasını alalım.
Ziraat Bankasının KİT Komisyonu raporuna göre 23,4 katrilyon
lira, arkadaşlar, batık kredisi var, 23,4! Bu, Sayıştay
raporunda var. Bunun 2,1 milyar doları 2012 yılına ait.
Şimdi, bu kadar bu bankalarda, ihalelerde yapılan yolsuzluklar -ben
burada zaman olsa binlerce misal vereceğim- TOKİde yapılan
yolsuzluklar, Kömür İşletmelerinde yapılan yolsuzluklar
Şimdi, biraz önce işte diyor burada 5 bin tane ihale yaptık.
Ya, ihale yapıyorsunuz, kendi adamlarınızı
çağırıp veriyorsunuz kardeşim. İhale
yasaklarını dinlemiyorsunuz, hukuk dinlemiyorsunuz, savcılar
sizde.
Yani, 17 Aralık ve 25
Aralıkta savcıları görevden aldınız. Niye
aldınız? Efendim, Bu iş çok. dediniz, iki savcının
yanına iki tane savcı daha koydunuz. O iki tane savcıyı
görevden aldınız, bir tane savcı bıraktınız. Bir
savcı da diyor ki: Efendim, hâkim, usulsüz, telefonları dinlemeye
karar vermiştir. Ya, sen kimsin be savcı? Şimdiye kadar hangi
cumhuriyet savcısı Hâkim usulsüz olarak telefon dinlemesine karar
vermiş. demiş? Ve bu savcı, yasal olarak dinlenen telefonlarla
elde edilen yolsuzluk ve hırsızlıkları Ben kabul
etmiyorum. diyor ve ondan sonra da takipsizlik kararı veriyor. Yani bir
ülkede hak olsa, hukuk olsa, devlet olsa, yargı olsa, bu savcıyı
ertesi gün oradan, görevden alırlar, bu takipsizlik kararını da
ortadan kaldırırlar. Ve orada o kadar büyük soygunlar var ki, o kadar
imar yolsuzlukları var ki ama
Bakın, işte, Denizbankı
Zorlu Holdinge 69 milyon dolara sattınız, 69 milyon dolara
aldığı Denizbankı en kısa zamanda 2,4 milyar dolara
başkasına sattı, oradan gitti Karayollarının
arsasını aldı, vergi verdi mi vermedi mi belli değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Orada 383 bin
metrekare kaçak inşaata işte Tayyip Beyin araya girmesiyle yasal
ruhsat verildi arkadaşlar. Yani böyle bir şey olur mu? Onun için,
Türkiye yolsuzluklar cenneti olmuş, bu Hükûmetin yolsuzluklar altında
zaten nefesi bitmiştir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Yolsuzluğa
Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı:
216
Kabul: 216(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
İsmail Kaşdemir Muhammet Bilal Macit
Çanakkale İstanbul
Tasarı kabul edilmiş,
kanunlaşmıştır.
6ncı sırada yer alan Danıştay
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Danıştay Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/865) (S. Sayısı:
521)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, Türk Kültür ve Mirası
Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türk Kültür ve Mirası
Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/866) (S. Sayısı 538)(X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu, 538 sıra
sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kayseri Milletvekili
Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, burada
bir dizi uluslararası sözleşme var, bunlardan bir tanesi de Türk
Kültür ve Mirası Vakfı Şartının kabulüyle ilgili. Bu
vakıf şartı, 23 Ağustos 2012 tarihinde
Kırgızistanın Başkenti Bişkekte
gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyinin İkinci Zirvesinde imzalanmıştır. Bahse konu
şart ile Türk Konseyi çatısı altında Baküde
uluslararası bir örgüt olarak faaliyet gösterecek olan Türk Kültür ve
Mirası Vakfı kurulmakta ve anılan vakfın amaçları,
görevleri, yapısı ve bütçesine ilişkin esas ve usuller
belirlenmektedir. Bu bağlamda, Türk Kültür ve Mirası Vakfı
Şartının onaylanmasıyla birlikte kurulacak vakfın
destekleyeceği ve finanse edeceği proje ve programlar aracılığıyla
Türk kültür ve mirasının kurumsal olarak korunması, araştırılması
ve desteklenmesi sağlanabilecektir.
Değerli milletvekilleri, 1995
yılından itibaren, Dışişleri
Bakanlığımızın desteğiyle Türk Tarih Kurumunda
bütün dünyadaki Türk kültür varlıkları envanteri
çıkarılmaya başlanmıştır ve Balkanlardaki birçok
ülkede araştırmalar yapılmış ve bunlarla ilgili
envanterde önemli merhaleler kazanılmıştır.
Bu çalışmalarımız
sırasında dikkatimizi çeken en önemli husus şuydu: Maalesef, ne
Kültür Bakanlığımızın ne de Vakıflar Genel
Müdürlüğünün yurt dışındaki bir kültür varlığımızın
restorasyonunu doğrudan doğruya yapabilecek bir yasaya sahip
olmadıkları görüldü. Dolayısıyla, konu TİKAya
aktarıldı ve TİKA aracılığıyla
yapılması söz konusu edildi. Ancak, orada da yapılan bu
çalışmalar, maalesef, yeterli derecede sonuç elde edilebilecek bir
düzeye gelemedi ve birçok eserimizin bu restorasyonlarının
aslında Kültür Bakanlığının ve Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kontrolünde yapılması gerekirken
yapılamadığı için bunlar özelliklerini kaybeden birer eser
hâline geldiler.
Mesela, Kocacık Atatürk Evi"
olarak bilinen ve Türkiye tarafından restore edilen Makedonyadaki ev,
maalesef, Türk kültür mimarisi yerine Arnavut kule ocak türü mimarisi
şeklinde yapıldı. Yani düşünebiliyor musunuz, bir
binayı restore edeceğiz derken, tamamen özelliklerini yitirip
farklı bir özellikte bina inşa edildi.
Keza, Üsküpte Mustafa Paşa
Camiinin bahçesindeki şadırvan, bu restorasyon sırasında
yıkıldı, bunun yerine orijinalinin yapılması -zaten
niye yıktıklarını sorarsınız- yerine modern bir
şadırvan yapıldı. Düşünün, Mustafa Paşa Camii, 16ncı yüzyıla ait bir cami.
Yani 1500lü yıllara dayanan bir caminin şadırvanı
yıkıldı, yerine modern bir şadırvan yapıldı.
Yine, buna benzer olmak üzere, Rodos
Murat Reis Külliyesindeki Mehmet Paşa Türbesi yıkıldı ve
hiç kimse bununla ilgilenmiyor. Yani şimdi, Rodos, biliyorsunuz ki On
İki Ada içerisinde yer almış bir adadır ve Lozan
Antlaşması dışında kalan bir adadır. Buradaki
kültür mirası, doğrudan doğruya Türkiyeyi ilgilendirmektedir ve
Rodosta şu sırada bile 3.800 Türk yaşamaktadır. Yani Yunan
uyruklu 3.800 Türk yaşamaktadır. Oradaki Türklere ait olan önemli bir
külliye, şu an onların kontrolünde olan bir külliye
yıkılmıştır ve restore edilmemektedir.
Yine, ne kadar
duyarsız olunduğunu gösteren -yine Rodosta- önemli bir işlem
gerçekleşmektedir şu an, Dışişleri
Bakanlığını uyarıyorum. Rodos Süleymaniye Medresesine
ki, külliye içerisinde medrese vardır- Yunanlılar tarafından el
konulmuştur şu an. Medreseye el konulmuştur bir vakıf
olmasına rağmen ve Yunanlıların Ege üniversitesine
verilmektedir.
Şimdi, siz, Türkiye'de, böyle bir
şeyi, Yunan vakfına ait bir araziyi, bir eseri alsanız bir
üniversiteye verseniz, verebilir misiniz? Nasıl Yunanistan karşı
çıkar! Siz bu kadar duyarsız kalıyorsunuz bu konuya.
Yine, Şumnuda Şerif Halil
Paşa Camii, 1998den bu yana sözde, restore edilmektedir, ama bugüne kadar
hiçbir değişiklik olmamış, iskeleler olduğu gibi, o
tarihte konulduğu şekilde yerinde durmaktadır. Bu eserin özelliği
şudur: Balkanlarda UNESCO tarafından tescillenmiş tek
eserimizdir.
Şimdi, düşünün, böylesine önemli bir caminin
restorasyonunu, maalesef yerine getiremiyoruz.
Keza, yine Filibede Sultan Murat
Camii. Hepiniz bilirsiniz, Bursayı biliyorsunuz, Yıldırım
Camiini de biliyorsunuz. Yıldırım Camiine girdiğinizde
içeride bir şadırvan vardır, havuz vardır, aynı mimari
özelliklere sahip olan Filibe Sultan Murat Camii içindeki şadırvan,
restore ediyoruz diye kaldırılmıştır. Yani
düşünün özelliklerini yitiren bir restorasyon gerçekleştiriliyor.
İşte, bu türden olmak üzere,
bütün Balkanlarda yaptığımız envanterde, birçok camimizin
taverna yapıldığını, bazılarının
lokanta hâline getirildiğini ve içeriye, caminin kubbesine müstehcen
resimler yapıldığını, ayrıca ne kadar
mezarımız varsa yerle bir edildiğini, otopark hâline veya park
hâline getirildiğini, yine birçok eserimizin
yıkıldığını ve yerine yenilerinin kendi
adlarına yapıldığını görüyoruz.
Mesela, eğer Makedonyaya
gitmişseniz, Ohriye gitmişseniz, Ohride tepede bir kilise
yapılmaktadır -üniversite kuruluyor- o kilisenin bulunduğu yer,
Fatih Camiinin yeridir. Fatih Camii yıkılmıştır ve
yerine bugün bir kilise yapılmıştır.
Bakın, bunların tümünü takip
etmek açısından, Kültür Bakanlığının, kesinlikle,
kanununun içerisine bir yurt dışındaki kültür
varlıklarının korunması ve restorasyonu bölümü
açılmasının konulması gerekir ama onu yapacak elemanlarla
donatılmak suretiyle. Çünkü, deminki söylediğim Ohrideki caminin
yıkılmasına, maalesef, Kültür Bakanlığı
temsilcisi onay vermiştir. Dolayısıyla, bu gibi olaylarda
Yine,
Ohride bir başka camimiz yine tamamen bozulmuştur. Ayrıca,
Suudiler tarafından sözde, Osmanlı eserlerinin restorasyonu için
Balkanlardaki ülkelere önemli miktarda para aktarılmakta ve Osmanlı
mimari stili tamamen bozulmaktadır. Bunların önüne geçilmesi
gerekiyor.
İşte bu vakfın
aslında asıl amaçlarından bir tanesi budur, bunun yerine
getirilmesi lazım ama şunu söyleyeyim: Kültür varlıkları
deyince, dünya kadar devlette kültür varlıklarımız var. Mesela,
Hindistana gittiğinizde akıl almaz derecede kültür
varlığımız var; İran, Afganistan, Gürcistan,
Tacikistan ve Türk cumhuriyetleri ile Rusya tarafında, Kırımda,
tüm Balkan ülkelerinde. Onun dışında, Ermenistanda, maalesef,
hepsi yerle bir edilmiştir, bir tek eser bile
bırakılmamıştır, hepsi yerle bir edilip
yıkılmıştır. Onun dışında, Orta
Doğuda yani Fasta, Tunusta, Libyada, Cezayirde, Mısırda
-ki Mısırda en az 300-400 eserimiz var, Bizim eserimiz var. derken
İhşidîler ve Tolunoğulları da dâhil olarak söylüyorum-
Somalide var, Etiyopyada var, akıl almaz derecede Arabistan ve o dünyada
var.
Bunların tümünü göz önüne alacak
olursanız, Türk kültür varlıklarının öncelikle
Aslında, 1995te başlattığımız ama benim Tarih
Kurumundan ayrılmamdan sonra son verilen envanter çalışmalarının
devam ettirilmesi gerekir ama şu kanunun yerine getirilmesi,
onaylanması son derece önemlidir, bir an önce onaylanmasında yarar
görülmektedir, vakfın kurulmasında yarar görülmektedir.
Dolayısıyla, bunların her biri bizim için büyük önem
taşıyor.
Tek konuşma
yaptığımız için bütün bu sözleşmelerde, özellikle
Azerbaycanla ilgili olanlardan da kısaca söz etmek istiyorum: Azerbaycan
Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptı, yine keza Azerbaycan Hükûmeti ile Hükûmetimiz Arasında
Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolü,
yine keza Azerbaycan Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün onaylanması
meseleleri son derece önemlidir. Keza, Vişegraddaki Sokullu Mehmet
Paşa Köprüsünün durumuyla ilgili protokolün de imzalanması
gerekiyor. Çünkü, Köprü zaten yapıldı, açılışı
bekleniyor fakat Türkiye tarafından onaylanmadığı için
bunların da geçmesi gerekir. Keza, yine Türkiye Cumhuriyeti ile
Kırgızistan Hükûmeti arasında turizm iş
birliğinin geliştirilmesi
konusundaki anlaşmanın onaylanması konusu da gündemimizde.
Dolayısıyla, onaylanacak bu
uluslararası sözleşmeler, Türkiyenin Türk dünyasıyla olan
bağlantısını güçlendirecek önemli sözleşmelerdir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, bunların bir an önce onaylanmasını ve
yürürlüğe girmesini desteklediğimizi bildiriyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRK KÜLTÜR VE
MİRASI VAKFI ŞARTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 23
Ağustos 2012 tarihinde Bişkekte imzalanan Türk Kültür ve
Mirası Vakfı Şartının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakarya
Milletvekili Sayın Engin Özkoçun; buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Teşekkür ederim efendim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benim
asıl derdim, kendi içinde yaşadığım ilim Sakarya.
Sakarya, bana göre, hem tarihî özellikleri olan hem de gerçekten ülkemin
coğrafi olarak da çok güzel bir bölgesi. Harika bir bölge Sakarya. Gölleri
var, denizleri var, dağları var, yaylaları var, her şeyi
var ama Sakaryada olmayan tek şey hizmet. Ben Sakaryayla ilgili bu
kürsüye çok çıktım, Sakaryanın çilelerini, dertlerini çok
anlatmaya çalıştım, çiftçinin derdini anlatmaya
çalıştım, emekçinin derdini anlatmaya çalıştım,
sesimi duyurabildiğim kadar Hükûmete duyurmaya çalıştım
fakat bir türlü bu Hükûmet Sakaryanın sorunlarına çare olamadı.
Bakın, Sakaryada tüm Türkiyenin,
hatta dünyanın çok iyi bildiği bir göl var, Sapanca Gölü. Şimdi,
Sapanca Gölünün ekolojik dengesi bozulmak üzere. Neden olarak ne söyleniyor?
Kuraklık söyleniyor. Ben de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden,
milletvekillerinin önünde ifade ediyorum ki Sakaryada Sapanca Gölünün yok
olmasının nedeni kuraklık değildir, nedeni Hükûmettir.
Neden mi Hükûmettir? Bakın, kuraklığı anlamak için,
meteorolojik değerlere, yıllık yağış
ortalamasına, gölün yıllık buharlaşma ortalamasına
bakmak gerekir. Bütün bunlara bakıldığında, Sapanca
Gölünün kuruması ve gerçekten tehlikeli bir düşüş göstermesi
öngörülmüyor. Fakat, Sapanca Gölü 42 kilometrelik bir alan. 42 kilometrelik
alanın 37 kilometrelik alanı Sakaryaya ait. Sakaryalılar
buradan tertemiz suyunu içiyorlar. Ne kadar su içiyorlar? 50 milyon metreküp su
içiyorlar. Başka bir yerde kullanılıyor mu? Evet, doğruyu
söylemek gerekiyorsa kullanılıyor. 1 milyon metreküp süs bitkileri
için kullanılıyor. Yani, 51, bilemediniz, 55 milyon metreküp. Birden
5 bin kilometre alanı olan Kocaeli Belediyesi, Yuvacık
Barajını bahane ederek, Yuvacık Barajına su
alacağım. diyerek Hükûmet kararıyla oradan su çekmeye
başlıyor. Birden oraya borular döşeniyor, 5 bin kamyon oraya
toprak atılıyor, Sapanca Gölüne.
Arkadaşlar, Sapanca Gölünde
başka bir şey daha oluyor: TÜPRAŞ kamu iken özel sektöre
devrediliyor. TÜPRAŞ özel sektöre devredilirken bir madde atlanıyor.
Deniliyor ki
AHMET YENİ (Samsun) Sakaryayla
sözleşme imzalayacağız!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Efendim?
AHMET YENİ (Samsun) Sakaryayla
sözleşme imzalayacağız!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Diyorlar
ki TÜPRAŞta, sözleşmede: Suyu bedava olarak TÜPRAŞ- özel
sektör kullanabilir.
Arkadaşlar, TÜPRAŞın
bedava olarak kullandığı su miktarı yıllık 29
milyon metreküp. Arkadaşlar, hangi özel sektör Türkiyede bu suyu bu kadar
bedava kullanabiliyor?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Eti Maden.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - 29 milyon
metreküp.
Şimdi, Sakarya Gölü 30 kot tabanına
düştü; 29 kot tabanına düşerse ekolojik denge bozulacak, Sapanca
Gölünün kullanımı dünya değerlerinin altına düşecek.
Pekâlâ, ben bu kürsüden sesleniyorum.
Değerli Bakanımla konuştum, bana diyor ki: Ballıkaya
Barajı imdada yetişiyor. Ne zaman? 2016da. 2016da Ballıkaya
Barajı imdada yetiştiğinde Sapanca Gölü diye bir göl maalesef
kalmayacak.
Arkadaşlar, buradan sesleniyorum,
Sakaryanın sesi olarak sesleniyorum, Sakaryanın vicdanı olarak
sesleniyorum, Sakaryada yaşayan insanların oradan yüreği olarak
sesleniyorum: Sapanca Gölünü orada yok etmeyelim. Hükûmet TÜPRAŞla
ilgili bedava su alımını derhâl orada durdursun, bu bir.
Son on bir yıl içerisinde 24 tane
özel su fabrikasına izin verildi. Değerli arkadaşlarım, bu
su fabrikaları Sapancaya gelen kaynakların tamamını
kurutuyor yani kaynak dereler Sapancayı beslemiyor artık. Bunlara
nasıl ruhsat verildiği belli değil. Bunlar milyarlarca lira para
kazanıyor fakat Sapanca Gölü maalesef gün geçtikçe gözümüzün önünde
kuruyor. Şimdi Sakaryalılar size, Türkiyeye, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sesleniyorlar, diyorlar ki: Orada özel firmalar milyarlarca lira
para kazanacak diye Sapanca Gölünü kurutmaya yüreğiniz elveriyor mu?
diye soruyorlar. Kiminle soruyorlar? Sakarya Milletvekilinin yani kendi
milletvekillerinin ağzıyla, yüreğiyle soruyorlar. Siz razı
olacak mısınız yani oradaki su fabrikalarının,
milyarlarca lira para kazanıyorlar diye Sapanca Gölünü besleyen
kaynakları kurutmasına razı olacak mısınız?
Değerli arkadaşlarım,
bir önemli konu da Karasuyla ilgilidir. Karasuda liman yapımına
başlandı. 2011 yılında yap-işlet-devret modeliyle
başlatılan bu liman yapımı maalesef durduruldu. Şu
anda o liman yapımında 1.650 metre uzunluğunda mendirek
yapıldı. Mendirek yapılırken yapılan mühendislik
hataları neticesinde orada dalgakıranlar dikey olarak
yapılmıştı. Şimdi, dikey olarak yapılan o
dalgakıranların yanlış yapılmasından dolayı
Karasu sahili ve Karasulular büyük zarara uğratıldı. Şimdi
onlar yıkıldı, doğrusu ve yenisi yapılmaya
çalışılıyor. Fakat aynı zamanda demir yolu
inşaatı da başladı, Karasu-Arifiye demir yolu. Neden?
Limanla birlikte yürütülecekti. 700 milyon liraya varan ihale bedelleri varken
320 milyon liraya Seza İnşaata verildi. Seza İnşaat ihaleyi
aldıktan ve başladıktan sonra Bu parayla bu olmaz. dedi ve
demir yolu inşaatını bıraktı gitti. Şimdi ne
Karasuda liman yapılıyor ne de demir yolu inşaatı
yapılıyor. Karasulular soruyor Sakaryadan Devletin bu kadar çok
parası var mı? Neden Karasuda yapılan, Sakaryanın ve
Türkiyenin Karadenize açılan limanı durduruldu? Neden demir yolu
inşası devam etmiyor? Neden bu milyarlarca liralık
yatırımlar orada atıl bir vaziyette duruyor. diye. Eğer
orada yapılan hatalar varsa bu hatalar bu kürsülerden dile getirilmeli,
bir an önce doğruya gelinmelidir. Şimdi, demir yolu inşaatı
bir an önce başlamalı, Karasu Limanıyla ilgili hatalar
giderilmeli ve Karasuyla ilgili doğru kararlar
alınmalıdır.
Ben buradan sesleniyorum Hükûmete:
Bakın, Karasuda liman yapılmadan önce orada rahat bir barınak yapılması
ve oradaki balıkçıların kendilerini ve teknelerini koruyabilmesi
için bu barınaktan yararlanması isteniyordu. Peki, bu
sağlandı mı? Hayır. Oradaki balıkçı tekneleri
için de maalesef bir barınak yapılmadı. Bunlar için de bir an
önce bir barınağın yapılması ve onlar için de tedbirin
alınması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
hükûmetler niçin vardır? Hizmet için vardır. Biz bu hizmetleri
getirdik. derken milletin vergileriyle, milletin parasıyla yapılan
yatırımlar heba ediliyorsa bunun hesabını o bölgenin
milletvekilleri sorar. Ben de Sakarya Milletvekili olarak, Sakaryanın
sesi olarak, Sapanca Gölünün kurutulmaması için buradan feryat ediyorum,
Karasudaki yatırımların yarım bırakılmaması
için buradan feryat ediyorum, sesimi duyurmak için elimden gelen gayreti
gösteriyorum. Takdir yüce Meclisindir.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özkoç.
Madde üzerinde şahısları
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Buyurunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sakarya
Milletvekilimiz Sayın Engin Özkoçu dinledik. Sakarya Milletvekilimiz
feryat ediyor. Niye feryat ediyor? O muhteşem göl kurutuluyor, o
muhteşem göl yok ediliyor. Kim tarafından yok ediliyor? Bilinçsiz
yöneticiler tarafından yok ediliyor, öyle diyelim. Çünkü bir kuraklık
var, evet, kuraklık mevzubahis ama bunun dışında da su iyi
yönetilmediği için Sakaryada ve Kocaelide, Sapanca Gölü yok olmak üzere.
Öncelikle Sapanca
Gölünden kimler su çekiyor? Sadece TÜPRAŞı buradan suçlamak
yanlış. Kocaelideki tüm sanayi Sapanca Gölünden su çekiyor.
Bakın, hikâye şöyleydi: Önceleri SEKAnın bir isale hattı
vardı ve TÜPRAŞın bir isale hattı vardı. SEKA
özelleştikten sonra SEKAnın isale hattı tamamıyla Kocaeli
Büyükşehir Belediyesine devroldu. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi
SEKAnın isale hattından -ki bunların inç olarak ne kadar
olduğunu bilemiyorum- çok büyük miktarda su çekmektedir. Adapazarı Su
İşletmesi ile Sakarya Büyükşehir Belediyesiyle yapılan
protokolde de 30 milyon metreküp su çekebilirsiniz. deniyordu. Bunun
tamamı Kocaelideki sanayide kullanılıyor. Kocaelideki
sanayiler sadece Sapanca Gölünü kurutmuyor, aynı zamanda Kocaelideki
sanayiler yer altı su kaynaklarını da tüketmeye
başladılar. Bundan üç beş ay sonra Kocaelide yer altı su
kaynaklarını bulamayacaksınız.
Bu da yetmedi, dereler üzerindeki su
fabrikaları yaklaşık 24 tane, daha fazla da olabilir. Ben
bakanlıklara soruyorum Bize ait değil. diyor, büyükşehir
belediyelerine soruyorum Bize ait değil. diyor, Millî Emlake soruyorum
Bize ait değil. Darmadağın olmuş bir dere yönetimi, su
yönetimi ama -adresi belli olmayan- her taraf kiralanmış. Kime
kiraladınız, kime verdiniz, kaç yıllığına
verdiniz, ne kadar su çekiyor diyoruz, onun da cevabını vermiyorlar.
Ama ne yaptı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi? 50 milyon TL harcayarak
Sakaryadan Yuvacık Barajına bir isale hattı çekti. Niçin?
Yuvacık Barajının suyu bitiyor diye. Aslında mantık
şuydu: Yuvacık Barajını besleyen kaynaklar da, iklim
şartları da aynı, Sapanca Gölünü besleyen kaynaklar da, iklim
şartları da aynıydı, değişen bir şey yoktu.
Sapanca Gölünden suyu çeker Yuvacık Barajına basarsan Sapanca
Gölünü kurutursun, kurutulmasına da katkı sunarsın. Demek ki
yöntem yanlıştı. Ama, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bundan
önce başka bir şey yaptı -hani, Başbakan her yerde
kullandı ya Yuvacık Barajı diye- yılda 142 milyon dünya
standardında içme suyu üreten bu barajın dereleri, kanalları
değiştirildi, denize akıtılmaya başlandı,
sırf Yuvacık Barajının suyu yetmiyor, şehrin ihtiyaçlarına
cevap vermiyor diye.
Yine başka bir şey yaptı
Büyükşehir Belediyesi: Yüzde 50si Kocaeliye ait olan, Yalova ili
sınırlarında olan Gökçedere Barajını gitti Yalovaya
bedelsiz olarak verdi. Bu Gökçedere Barajı, Karamürselin, Gölcükün -iki
ilçemizin- ve Başiskelenin bir kısmının su
ihtiyacını karşılıyordu. Şimdi bunu da verdi,
Yuvacık Barajının derelerini değiştirdi ve sonuçta
dediler ki: Yuvacık Barajı kuruyor, Sapanca Gölü kuruyor.
Evet, gerçekten Kocaelinin sanayisi
içme suyundan daha fazla su tüketiyor. Sadece TÜPRAŞ tüketmiyor.
Bakın, TÜPRAŞ dört yıldır bir yatırım
yapıyor kapasiteyi ikiye katlayacak, su tüketimi de ikiye katlanacak 2014
yılı sonu itibarıyla. Buna çok acil çözüm bulmamız
lazım. Neyle bulmamız lazım? Körfezle bulmamız lazım,
İzmitteki deniz suyuyla bulmamız lazım. Deniz suyunu
arıtıp, tuzsuzlaştırıp ne yapmamız lazım?
Aynı Ortadoğuda olduğu gibi, Libyada olduğu gibi, Suudi
Arabistanda olduğu gibi, Irakta olduğu gibi, yine Katarda
olduğu gibi deniz suyundan sanayiye su vermek zorundayız. Bunu
başarmadığımız sürece, bunu becermediğimiz
sürece, bunu planlamadığımız sürece ne Yuvacık
Barajının kurumasına engel olabiliriz ne de Sapanca Gölünün kurumasına
engel olabiliriz. Aynı zamanda, derhâl Sapanca Gölünden hem Büyükşehir
Belediyesinin çektiği su durdurtulmalı hem de sanayinin çektiği
su durdurtulmalı. Ama, bunu yapabilmek için de sanayinin ihtiyacı
olan suya kaynak bulmak zorundayız.
Başka garip bir şey daha
yapıyor Büyükşehir Belediyesi: Bizim bir Balaban Deremiz var Balaban
köyünde, 12 kilometrelik bir can suyu alanı vardır, Sapanca Gölüne
akar bu su. Sapanca Gölünden su çekiyorsun, Balaban Deresini de gidiyorsun
Yuvacıka bağlıyorsun, hem de kaynak noktasından
bağlıyorsun. Bağladığın zaman oradaki
vatandaş ne meyvecilik yapabilecek ne o can suyu o kanaldan akacak ne de
Sapanca Gölünü besleyecek diyorum. Bir an evvel tedbir alınmalı,
gerçekten su iyi yönetilmeli diyorum.
Hepinize saygılar sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akar.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE
2 - Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
şahsı adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem
Işık.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmada söz
almış bulunmaktayım, hayırlı olsun diyorum.
Ben de bu fırsatı bulmuşken
Erzincanla ilgili sorunları gündeme getireyim. Tabii,
bazılarına göre Erzincanda hiçbir sorun yok. Ama, ne yazık ki
etrafı dağlık, ortası bağlık olarak geçen o
şirin Erzincanımızda sorunlar yumağa dönüşmüş
şekilde. Örneğin, HESlerle ilgili, geçen ay içinde yakalanan, bu
Deliçay Nehri üzerinde yapılan HESte yakalanan 1.300 kilo dinamit
meselesi var. Bu şirkette daha önce de, geçen yıl da 12 ton
yakalanmıştı ama ne hikmetse bununla ilgili hiçbir şey
yapılmadı. En sonunda, mahkemenin verdiği kararla birlikte
burası durduruldu ama şu anda geçici olarak valilik tarafından
durduruldu. Bu gömülen dinamitlerin ne kadar tehlikeli olduğunu, neler
meydana getireceğini hiç de düşünmeden şu anda yalnızca
geçici bir tedbir alınıyor, çok basit bir olaymış gibi, hiç
gündeme getirilmiyor, hiçbir şey konuşulmuyor, işte Şirket
sahibi götürmüş, taşeron firma oraya bırakmış
gitmiş. diye söyleniyor. Erzincanda, tabii, HES yapılırken
Bu
kanun maddesinde, uluslararası anlaşma maddesinde Kültürümüzü ve
çevremizi koruyalım. diyoruz ama ne yazık ki kendi öz ananelerimizi,
kendi yapımızı koruyacak şeylerden uzak kalıyoruz her
zaman için.
Erzincanda Üzümlü ilçemiz var.
Buradaki üzüm Türkiye'nin en değerli üzümlerinden bir tanesi ama HES
yüzünden şu anda perişan durumda. Yedigöller gibi cennet diye tabir
edeceğimiz yerler var, orası da HESler yüzünden ne yazık ki
şu anda perişan durumda olacak. Yapılan HESler evlere
nasıl zarar vermiş, tarlaya neler yapmış
Oradaki
insanların hiç fikri alınmadan oraya gelen, HESleri yapanlar,
özellikle, tabii, Hükûmetten de biraz destek aldıkları için kral gibi
davranıyorlar ve her şeyi bildikleri gibi okuyorlar.
Diğer bir sorun, tarımla
ilgili sulama sorunumuz var. Şu anda ne yazık ki P2 pompası dediğimiz pompaya
-bu, Akbulut Sulama olarak geçiyor- su verilmediği için ekim
yapılmıyor. Özellikle seçimler geldiği zaman bol vaatler
verdiğinizi biliyoruz. 2009da veya 2011 yılında Sansa
Boğazı dediğimiz boğazdan Fırattan Erzincana
cazibeli su getirileceği söylendi. Hatta, o zamanın parasıyla
300 milyar verilerek projeler çizildi ama ne yazık ki rafa
kaldırıldı. Biz dedik: Neden böyle oldu, söz verilmişti.
Meğer Sansa Boğazına, oraya HESler için söz verilmiş.
Şu anda HESler yapılmaya başlandı ve HESler
yapıldığı için de ne yazık ki tarımla
uğraşan vatandaşlarımız perişan durumda.
Hayvancılık aynı
şekilde bitmiş durumda. Erzincanda 2002 yılından önce 400
bin küçükbaş hayvan varken şu anda 180 bin hayvana düşüldü.
Bunların küpelemesi daha önceden 250 kuruşa yapılırken
şu anda 1 liraya çıkarıldı. Bu küçük görünüyor ama çok
büyük miktarda olan fiyatlara geliyor. Büyükbaş hayvanların
küpelemesi aynı şekilde. Şap yönünden mücadele ne yazık ki
yetersiz. Bütün bunlar sorunları kümeleştiriyor.
Balıkçılık Erzincanda
gelişmeye çalışan bir sektör ama ne yazık ki birkaç
kişinin eksik evrakından dolayı şu anda bütün
balıkçılar perişan durumda, hiçbirine destekleme verilmiyor.
Araştırdım, sordum, inşallah, yakında verileceği
söyleniyor.
Meraların
dağıtımında büyük haksızlıklar var. Meralarda, ne
yazık ki Erzincanda siyaset işin içine fazla giriyor. Meralar
dağıtılırken, peyniri kime verdin, kime vermedin, ona göre Erzincandaki meraların
dağıtımı yapılıyor.
Zaten altın madeniyle ilgili bir şey söylemeye gerek yok. Şu
anda altın madeninde herkes mutlu görünüyor çünkü bir iş sektörü
sağlamış ama geleceğimizi kararttığı kesin.
Erzincanda işsizlik ne yazık
ki had safhada. Tabii, AKPye oy verenlere, öz verenlere belki yok ama
diğer seçmenlere ne yazık ki Erzincanda işsizlik had safhada.
Eğitimde daha önceki durumumuz
belli, şu anki durumumuz belli. Erzincanlı köylüler, İstanbulda
oturanlar, diğer büyük şehirde oturanlar Erzincana geri dönmek
istiyorlar ama ne yazık ki bir sürü sıkıntı var. Çoğu
yer, kendi kafasında, hiç kimsenin fikri alınmadan orman alanına
dönüştürülmüş ya da döndüğü zaman sıkıntı
yaratılıyor, bir ruhsat çıkarmak için çok büyük paralar isteniyor.
Bundan dolayı Erzincana geri dönüşler ne yazık ki
sağlanamıyor.
Şimdi, yiğidin
hakkını verelim, Özel İdarede arkadaşlarımız iyi
çalışıyor, yeni Sayın Valimiz iyi çalışıyor,
iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor ama ne yazık ki
paranın suyu kesildi, para gelmediği için de musluklar kapandı,
Erzincanda yine sıkıntılar had safhada.
Belediyeler kapandı, belediyeler
kapanırken alkışladınız ama o belediyelerden gelen
borçlar şu anda Erzincandaki İl Özel İdaresini kara kara
düşündürüyor, ne yapacaklarını bilmiyorlar çünkü hacizler
kapıya dayandı, Özel İdareye hacizler tek tek gelmeye
başladı. Dolayısıyla, Erzincanda sıkıntılar
aslında diz boyu. Daha birçok sıkıntı var ama bu
kadarını sürem içinde anlatayım. Ama, şöyle bir şey
söyleyeyim: Erzincana eğer iyi, akıllı yatırım
yapılırsa özellikle hayvancılık yönünde, tarım yönünde
Erzincan şahlanır ama ne yazık ki hayvancılığa ve
tarıma gerekli desteği vermiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Karakelle, gördüm.
Soru-cevap işlemi olmayacağı söylenmişti bana. Soru-cevap
işlemine geçmemi mi istiyorsunuz, yanlışlıkla mı
girdiniz?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan)
Düzeltme için.
BAŞKAN Efendim?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan)
Bir iki düzeltme yapacağım, söz istiyorum.
BAŞKAN Yani, 60ıncı
maddeye göre mi söz istiyorsunuz siz?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan)
Evet, 60a göre.
BAŞKAN O başka, tamam.
Buyurun, bir dakikanız var.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Erzincan Milletvekili
Sebahattin Karakellenin, Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın
538 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Erzincan Milletvekilimiz Muharrem
Işık kardeşimizin açıklamalarından bir iki konuda
düzeltme yapmak istiyorum.
Yaylalarla ilgili, bir defa, peynir
tüccarlarını, kimseyi suçlamanın gereği yoktur. Yaylalar
bir komisyon marifetiyle, ihaleyle kiraya veriliyor. İhalede kim yüksek
ücreti veriyorsa onlar alıyorlar.
Bir diğeri de şu anda Sansa
Deresi dediğimiz yerde cazibeyle sulama yapılacağını
söylediğimiz doğrudur. Bu işin mücadelesi verildi ancak şey
kurtarmadı, Devlet Demiryolları hattı geçtiği için, o hat
proje olarak kurtarmadığından, kot olarak
kurtarmadığından o projeden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
7.- Türk Kültür ve Mirası
Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı 538) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oyunun rengini belli etmek üzere
Sayın Gençin bir talebi vardı ama kendisi yok.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Türk Kültür ve
Mirası Vakfı Şartının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
199 |
|
|
Kabul |
: |
199 |
|
|
Kâtip
Üye İsmail
Kaşdemir Çanakkale |
Kâtip
Üye Muhammet
Bilal Macit İstanbul |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
8inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis
Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde
İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon
raporu 359 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Sayın Ali Haydar Öner.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerimiz; 11-14 Kasım 2013 tarihlerinde Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev cenapları ve heyeti ülkemizdeydiler.
Kardeşlerinin
yurduna hoş geldiler, şad olduk. Kendilerini kalplerimizin üzerine
bastırarak ağırladık, iyi duygularla uğurladık,
hoşbaht olsunlar.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Azeri kardeşlerimiz uzun yıllar
özgürlüklerinden yoksun kaldılar. Hâlbuki, 28 Mayıs 1917de
Azerbaycan Cumhuriyeti kurulmuş, Müsavat Partisinin Genel
Başkanı Mehmet Emin Resulzade ilk Cumhurbaşkanı
olmuştu. İki yıl yaşayan cumhuriyet Kızıl Ordunun
işgaliyle yıkıldı ve Azerbaycan, Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliğinin egemenliğine girdi. Yükselen bayrak inecek miydi?
Azerbaycan esaret altına girdi ama
Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları önderliğinde Türkiye
Cumhuriyeti kurulmuştu. Orta Asyadaki soydaşlarımızın
esaret dönemlerinde Atatürk, bir güneş gibi parlıyor, Türkiye
Cumhuriyeti özgürlüğe ve bağımsızlığa
kavuşmanın sembolü oluyordu. Büyük Atatürk, 1933 yılındaki
bir konuşmasında üstün önsezisiyle şu öngörüde
bulunmaktaydı: Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir
fakat yarın ne olacağı bilinmez. Bugün elinde
sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir,
dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte, Türkiye ne
yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde, dili bir,
inancı bir, özü bir kardeşlerimiz var. Onlara sahip çıkmaya
hazır olmalıyız, manevî köprüleri sağlam tutarak. Dil bir
köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Onların bize
yaklaşmalarını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız
gerekir.
Büyük öngörü gerçekleşti. Sovyet
bloku dağıldığında Azerbaycan, 18 Ekim 1991de
bağımsızlığını yeniden ilan etti.
Azerbaycanı tanıyan ilk ülke Türkiye oldu.
Bu süreçte Türkiye
bilgi ve deneyimlerini Azeri kardeşlerimizle paylaşmış, bir
yandan da Azerbaycanın kalkınmasına katkılar sunmaya
gayret etmiştir. Başlangıçtaki bir kısım bireysel
aksaklıklar zamanla aşılmış, kurumsal ilişkiler
kurulmuştu. Her şey yolunda giderken ne olduysa oldu, stratejik
derinlik iddialı bir Dışişleri Bakanı çıktı
Komşularla sıfır sorun. söylemli
anlayışını Hükûmete kabul ettirerek uygulamaya koydu,
kıyamet de bundan sonra koptu. Ermenistan da komşu idi, sorunlar
sıfırlanmalıydı. Türkiye-Ermenistan futbol
karşılaşması iki ülke cumhurbaşkanınca Erivanda
izlendi, rövanş Bursadaydı ancak Türk ve Azerbaycan bayrakları
stadyuma ne yazık ki alınmadı. Türkiyede, Azerbaycanda STKlar
geniş tepkiler sergilediler çünkü tarihteki ilişkilerde sorunlar
vardı. 25-26 Şubat 1992de Hocalı soykırımı
yaşanmıştı, 613 Hocalı Türkü katledilmişti.
Yakılan cesetler, gözleri oyulanlar, kulakları, burunları, çeşitli
uzuvları kesilenler vardı. Hocalıda tam bir soykırım
uygulanmıştı, 1 milyona yakın kaçkın Baküde
perişan hâldeydi. Kars Akyaka, Iğdır Alican kapıları
açılamadı. Kendisi de bir soykırımcı olan Ermenistan
Cumhurbaşkanı Sarkisyan 25 Temmuz 2011de Karabağı biz
aldık, Ağrıyı da gençlere bıraktık. deyince
sıfır sorun diyenler ne diyeceklerini bilemez hâle düştüler.
Türk ve Azerbaycan bayraklı objelere yönelik olumsuz askerî gösteriler,
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın taziye mesajından sonra da
eksilmedi. Ermenistan barış istiyorsa Türkiye ve Azerbaycana yönelik
düşmanca davranışlardan vazgeçmelidir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi
toplantısı vesilesiyle İzmirde 25 Ekim 2011de imzalanan
protokol, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Lisans Programına 5, Güvenlik
Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans kısmına da 5 Azeri
kardeşimizin kabulünü ve Türk öğrencilerle aynı statünün
uygulanmasını öngörüyor. Polis eğitiminde iş birliği
yapacağız ama nasıl bir eğitim?
Nereden bulmuşlarsa bilinmez,
Polis Akademisi Başkanlığına atanan profesör unvanlı
Remzi Fındıklının ünlü ve hikmetli sözleri var. İlk
okuduğumda inanamadım ama söylemiş ya da yazmış:
Müslüman kadının kocası koç, Müslüman olmayanın
kocası hiç olur. Polis Akademisinin Başkanı, nereden bulundu
arkadaşlar bu? Orada durmuyor efendi: Demokrasi bir sağduyu
rejimidir, sol kulağını kapatırsan sağduyulu olursun.
Be adam, olsa olsa yüzde 50 işitme kaybına uğrarsın,
yarı yarıya sağır olursun. 15inde bir kız ya erde ya
yerde olmalı. Cinsellikten başka bir şey yok mu bu hocanın
zihninde, aklı nerede bu hocanın? Polis Akademisinde Öğretim
Üyesi olmuş, Başkan yapılmış. Hani emanet ehline
verilecekti? Bu kadar saçmalığı savunacak bir yandaş
çıkacak mı bilinmez. Ama böylelerinin yetiştirdiği
polislerin bir kısmı -diğer seçkin, nitelikli polislerimizi
ayrı tutuyorum, onlarla çalışmaktan,
çalışmış olmaktan gurur duyuyorum- Gezi direnişinde,
Başbakanın deyimiyle destan yazdılar.
31 Mayısta Gezi nöbetçisiydim.
Taksim Meydanına giren bütün cadde ve sokaklar gaza boğuldu.
Milletin polisleri halka bu kadar acımasız davranamazdı, içim
sızladı. Kim barışçı gösteriler yapan,
saldırısız, silahsız toplanan, önceden organize olmayan
gençlere bu gaz sıkmayı, TOMAların basınçlı
sularıyla orantısız gaz bombası atmayı uygun
görüyordu? Ülkenin valileri, emniyet müdürleri orantılı güç kullanma
kavramını unutmuşlar mıydı?
Bursada bir değerli emniyet
yetkilimiz var, Kahraman Sezer, görev yaptığım sırada davet
ettim. Ekiplerimize, çevik kuvvet birimlerimize asgari orantılı güç
kullanma eğitimi verdi o anlayışla hareket edildi.
Ölenlerin yakınları,
yaralananlar, gözü çıkanlar Polis destan yazdı.
değerlendirmesiyle sarsıldılar. Sayın
Cumhurbaşkanı, Başbakan Yardımcısı ve bazı
yetkililer Mesajı aldık. dediler ama Sayın Başbakan Ne
mesajı! diyebildi. Bu, ileri demokrasi kavramının Başbakan
usulü uygulaması olarak karşımıza çıktı.
Bir vali Gezi Parkını
Şu gün şu saatte açacağım. diyor, sonra Vazgeçtim.
diyor. Vazgeçtim. dediğinden yarım saat sonra tekrar açıyor,
iki saat sonra yeniden kapatıyor. Hani idarede istikrar? Bir diğer
vali Ali İsmaili arkadaşları öldürmüş olabilir.
basiretsizliğini gösteriyor. MOBESE ve özel kameralar o an tesadüfen,
nasıl oluyorsa, bozuluyor. Silinen kayıtlar ortaya çıkarılınca
görevde kalmayı içine sindirebiliyor veya yetkili makamlar o basiretsiz
valiyi, o takdir hakkını isabetli kullanmayan valiyi görevden
almıyorlar. Hakkındaki inceleme hâlen
sonuçlandırılabilmiş değil. Daha sonra da Ben bu durumda
ilimde güvenliği sağlayamayacağım. diye davanın bir
başka ilde görülmesine vesile oluyor, önayak oluyor.
Değerli milletvekillerimiz, Azeri
kardeşlerimizle iş birliği yaparken kötü örneklerden
sakınmalıyız. Bunu sadece eğitimde değil, uygulamada
da göstermeliyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; son ziyaretlerinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı
İlham Aliyev cenaplarına devlet nişanı verildi. Konuk
Cumhurbaşkanı da Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah
Güle Haydar Aliyev nişanı takdim etti. Türkiyenin verdiği
nişandan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, mazlum milletlerin önderi
Atatürkün rölyefi çıkarılmıştı. Atatürksüz
nişanın konuk Cumhurbaşkanında burukluk
yaratmadığını kim söyleyebilir? Her bayramda, her törende
başkent güzel Ankarayı ziyaret edenlerin büyük bir bölümünün, bir
dualık saygı duruşunda bulunmaktan bahtiyarlık
duydukları Büyük Atatürkü rölyeflerden çıkarmak bu ülkeye hizmet
edenlere karşı büyük bir vefasızlık ve
saygısızlıktır. Önder Gazi Mustafa Kemalin rölyefini
devlet nişanından çıkaranlar bilmelidirler ki Büyük Atatürkü
milletin gönlünden çıkaramazlar.
Bu yasanın iki ülkeye
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, ettikleri yemine
sadık kalarak cumhuriyetin değerlerine, devletlerine vefa ve
sadakatle bağlı kalan sayın milletvekillerine saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öner.
Evet, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA POLİS
EĞİTİMİNDE İŞBİRLİĞİ
ÜZERİNE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011 tarihinde İzmirde imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis
Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
205 |
|
|
Kabul |
: |
205(x) |
|
|
Kâtip
Üye İsmail
Kaşdemir Çanakkale |
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
9uncu sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/703) (S. Sayısı:
399)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 399 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen var mı? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ORMANCILIK ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011
tarihinde İzmirde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 399
sıra sayılı Türkiye ve Azerbaycan Arasında
Ormancılık Konusunda İşbirliği Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının 1inci maddesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım,
Türkiye ve Azerbaycan, komşu iki ülke olmaktan, stratejik ortak olmaktan
önce dost iki ülkedir. İlişkilerimiz, ortak değerlere, tarihe,
kültüre, dine, dile, coğrafyaya dayalı bir kardeşliktir. Ulu
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün Azerbaycanın sevinci bizim
sevincimiz, kederi bizim kederimizdir. Sözü, Azerilerle
kardeşliğimizin en güzel kanıtıdır. Azerbaycanla
ilişkilerimizin özünü Haydar Aliyevin Bir millet, iki devlet sözü çok
iyi açıklamaktayken, şimdi bazı yerlerde bazı
kişilerin, bazı yazarların, bazı siyasi akımların
iki millete, iki devlete doğru doludizgin gidilmesine yelken açan
görüş ve uygulama istemleri doğru değildir, hele petrolden pay
istemek hiç doğru değildir.
Sayın milletvekilleri,
Azerbaycanda 780 civarında Türk şirketi bulunmaktadır. Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığının 3 milyar dolarlık
yatırımıyla birlikte Azerbaycanda toplam yatırım
tutarımız 7 milyar dolara ulaşmaktadır. Azerbaycanla
yapılan doğrudan yatırımlarda Türkiye 1inci
sıradadır. Ülkemizde ise Azerbaycan sermayesine ait 1.750 tane
şirket faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin
yatırımları 4 milyar doları bulmaktadır. Azerbaycan
inşaat sektöründeki işlerin yüzde 80i Türk şirketleri
tarafından yürütülmektedir. Türk müteahhitlik firmaları Azerbaycanda
şimdiye kadar 300e yakın proje üstlenmişlerdir.
Sayın
milletvekilleri, Ermenistanla iyi olma, ilişkilerimizin
normalleştirilmesi adına atacağımız adımlar
Azerbaycanla aramızın bozulmasına yol açmamalıdır. Bu
nedenle, Türkiye ve Azerbaycan arasında ormancılık
alanındaki iş birliğinin daha ileriye götürülmesi konusundaki
ikili anlaşmanın imzalanmasının onaylanması Cumhuriyet
Halk Partisince de uygun bulunmaktadır. Ancak bu ikili anlaşmanın
4üncü maddesinin (g) fıkrasında
taraftarlarca gerekli görülen
diğer iş birliği yöntemleri
ifadesi yer almaktadır. Bu
ifadeyle ne anlatılmak istendiği net olarak ifade edilmediğinden
o günkü yönetimin inisiyatifi ve ülkemiz adına uluslararası alanda
bağlayıcı konuların kararlaştırılması
ve bu konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden geçmeden
yürürlüğe girme olasılığı ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenle söz konusu 4üncü maddenin (g)
fıkrasının ya metinden çıkarılması ya da daha net
biçimde açıklanması gereğine inanıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bundan on yıl önce Hükûmet Ormanla ve orman köylüleriyle
ilgili olarak 2/B sorununu çözeceğiz. dedi, biz de İyi edersiniz
çözün, biz de destek veririz. dedik. 2003 yılında Orman Bakanı
Osman Pepe 5 milyar metrekareye yakın 2/B arazisinden 20-25 milyar dolara
yakın gelir bekliyoruz, çayın taşıyla çayın
kuşunu vuracağız. demişti. Biz Yapmayın, etmeyin
orman köylülerine 2/Blik arazileri bedelsiz verin. dedik. Hükûmet Yok, biz
ille parayla satacağız. dedi.
26 Nisan 2012de kanun çıkardık. Tekrar tekrar düzenlemeler
yapıldı. 11 Ekim 2013te Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
2/Bde toplam gelir 5 milyar dolar bile değil, Hükûmet olarak bu konudaki
amacımız gelir değil sosyal ve kentsel bir sorunu çözmektir.
diyor. Doğru da Sayın Bakan, on yıl önceki Hükûmet de sizin
Hükûmetinizdi 20-25 milyar dolar bekliyoruz. diyen de sizin Orman
Bakanınız idi. Bu paraların çok olduğunu, bu miktarda
paraları toplayamayacağınızı söyleyen bizdik.
Şimdi bizim sözümüze geldiniz ama aradan on yıl geçti, orman
köylülerini de perişan ederek geçti.
Sayın milletvekilleri, 2/B Kanunu
çıktıktan sonra Antalyada 82 bin civarında başvuru
yapıldı, bunun 17 bininin doğal ve arkeolojik sit alanı
veya kamusal alanda kalması nedeniyle satışı
yapılmamıştır. Bu satışı yapılmayan
yerlerin yerine başka hazine arazilerinin önerilmesi, verilmesi ve bu
kişilere de satışının yapılması
sağlanmalıdır, bunu bekliyoruz.
Antalyada tapu iptal tescil
davası açılan yaklaşık 10.230 arazi ile dava açılmamış
fakat 2/B şerhi bulunan yaklaşık 25 bin arazinin de hiç ücret
alınmadan tapularından 2/B şerhinin
kaldırılmasını önemli görüyoruz. Bu konulardaki
yazışmaların bir an önce bitmesini ve
vatandaşlarımızın sorunlarının öncelikle
çözülmesini bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri; Evliya
Çelebinin Seyahatnamesinde Egeden yola çıkan bir sincabın daldan
dala atlayarak Doğu Anadoluya geçebildiğini, Timurun
ordularını, fillerini Osmanlıdan Ankaranın ormanlarında
sakladığını doğru kabul edersek, o günlerden bugüne
ormanlarımızdan çok şey kaybettiğimiz ortadadır. Biz
ormanlarımıza gözümüz gibi bakılmasını istiyoruz.
Ormanlarımızın yakılmasını, rant uğruna
çarçur edilmemesini, Yol geçireceğim, köprü yapacağım, HES
yapacağım. bahanesiyle heba edilmemesini istiyoruz. Şunu iyi
bilin ki: Biz köprü yapılmasına da, HES yapılmasına da, yol
yapılmasına da karşı değiliz ancak yer seçimine
karşıyız. Biz Biz biliriz, biz istediğimizi yaparız.
diyen iktidarın Yaptım, oldubitti. diyen zihniyetine ve
uygulamalarına karşıyız.
Bu duygularla hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın Gürsoy Erol
burada mı? Burada.
Sayın Mehmet Yüksel? Burada.
Kusura bakmayın, 168
çıktı da
Sayın Belma Satır burada
zaten.
Sayın Erol Kaya? Burada.
Sayın Yıldırım
Ramazanoğlu? Burada.
Sayın Davutoğlu adına
Taner Yıldız.
Sayın Tülay Bakır? Burada.
Sayın Ali Babacan adına,
tamam.
Sayın Necdet Ünüvar
buradaydı.
Sayın Ayhan Sefer Üstün? Burada.
Sayın Mehmet Erdoğan,
Adıyaman?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
- Alma onu, o yok şu anda.
BAŞKAN Sayın Muammer Güler?
Burada.
Sayın Bilal Macit? Burada.
Sayın Zelkif Kazdal? Burada.
Sayın İlhan Yerlikaya?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok. Nerede?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım böyle
BAŞKAN - Mustafa Akış,
Konya?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok. Nerede?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Kim yazıyor bu pusulaları?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Arkadaşlar, benim adıma da
BAŞKAN - Mehmet Erdem?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok.
BAŞKAN - Nevzat Pakdil? Burada
olması lazım demin görmüştüm.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul)- Dışarıda.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yok efendim,
yok.
BAŞKAN Hayır. Ben demin
görmüştüm, onun için soruyorum canım!
Mustafa Şahin? Burada.
RECEP ÖZEL (Isparta) Mehmet
Erdoğan burada, şimdi geldi.
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 186
Kabul: 186(X)
Kâtip Üye Kâtip Üye
İsmail Kaşdemir Bayram Özçelik
Çanakkale Burdur
Şimdi, bir şey sorayım
gruplara: Saat yedi ve ben, biliyorsunuz, ilaç alacağım, yemek yemem
lazım. Ya on beş dakika ara vereceğim ya da anlaşmanız
devam ediyorsa, devam edeceğim.
RECEP ÖZEL (Isparta) 2 tane
kaldı, bitirelim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bitirelim
Başkanım.
BAŞKAN Bakın, samimiyetle
sorarak devam edelim...
ENGİN ALTAY (Sinop)
Başkanım, bizim bir konuşmacımız var, ondan sonra
BAŞKAN Hayır, hayır
Konuşmacılarla ilgili sorunum yok.
Yani, dokuza kadar devam edeceksek, on
beş dakika ara verip geleceğim ama
ENGİN ALTAY (Sinop)
Etmeyeceğiz, verme Başkanım.
BAŞKAN Tamam, oldu, kabulümdür.
Şimdi, bu tasarı kabul edildi
ve kanunlaştı, Özgür Özelin büyük gayretleriyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN 10uncu sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon
Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/714) (S. Sayısı: 379)(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 379 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ VE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
HÜKÛMETİ ARASINDA BASIN VE ENFORMASYON ALANLARINDA İŞBİRLİĞİ
PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
(1) 25 Ekim 2011 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon
Alanlarında İşbirliği Protokolünün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Oktay Ekşi.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA OSMAN
OKTAY EKŞİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; huzurunuza, Azerbaycan Cumhuriyeti ile
aramızda basın ve enformasyon alanlarında iş birliği
yapılması amacıyla imzalanan anlaşmanın
onaylanması için getirilen yasa tasarısı hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak için çıktım.
Ancak, izninizle, usul hakkında bir noktaya değinip konuya daha sonra
gireceğim.
Sevgili
arkadaşlarım, bu tasarıyla ilgili konuşma görevi bendenize
altı ay önce arkadaşlarım tarafından tevdi edildi çünkü
bu tasarı o tarihte Genel Kurulun gündemine girmişti. Aradan geçen
altı ay boyunca, tasarı muhtelif zamanlarda geldi, gitti; niye
geldiğini anlamak mümkün değildi, niye gündemden
çıktığını anlamak mümkün değildi.
Dostlarım, dünyanın hiçbir
yerinde, böyle parlamento gündemi diye bir şey yok. Buraya katılan,
her gün Genel Kurula gelen arkadaşlarımıza bir vesileyle
gönderdiğim anketten çıkan sonucu anımsatmak istiyorum: 550
milletvekilinin dörtte 3ü buraya gündemin ne olduğunu bilmeden geliyor.
Nitekim, bendeniz de altı aydan beri bu meselenin ne zaman gündeme
geleceğini takiple meşguldüm, en nihayet bugün, bu saatte huzurunuza
çıkabildim. Böyle bir tablo, doğrudan doğruya, Meclisteki grup
başkan vekillerinin gündemle istedikleri gibi oynamalarından
doğan bir tablo. Bunun Parlamentonun itibarıyla, bunun Parlamentonun
normal bir Parlamento olarak çalışma anlayışıyla ne
alakası var ne de bu Parlamentoya bu hâliyle, üzgünüm ama Parlamento
diye hitap etmek, anımsamak doğru değil. Burası
saygıdeğer bir kanun yapıcı Anayasa organı. Hepimizin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak, milleti temsil gibi son derece
onurlu bir durumumuz, konumumuz var fakat buradaki işleyiş, maalesef,
o konumla, o durumla uyumlu değil. Sebebi, sevgili dostlarım,
milletvekili görevlerinin nasıl yapılacağına ilişkin,
maalesef, grup başkan vekillerinin bir Parlamento adabı ve
kuralına dair ne niyetlerinin ne ilgilerinin -hatta bazıları
için izin verirseniz söyleyeyim- bilgilerinin olmaması.
Dostlarım, ben, huzurunuza
çıktığım bu anlaşma vesilesiyle dikkatinize sunmak
isterim ki Türkiye Cumhuriyetinin Azerbaycan Cumhuriyetiyle ilişkileri
ne kadar yakın ve ne kadar güçlü olursa Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
bundan mutluluk duyarız ve o yöndeki tüm çabaları destekleriz. O nedenle,
şu anda görüşmekte olduğumuz anlaşmaya da destek
vereceğiz.
Aslında, iki ülke arasında buna benzer bir
iş birliği yapılmasını amaçlayan iki anlaşma daha
var saygıdeğer milletvekilleri, ikisi de 1993 yılında, iki
ay arayla imzalanmış. Bunların ikisinin de 9uncu maddesi Taraflar
basın, radyo ve televizyon alanlarında iş birliğini, her
türlü haber, bilgi ve yayın değişimi ve
dağıtımını destekleyeceklerdir. diyor.
Gördüğünüz gibi, iki ülkenin bilgi, yayın, kültür değişimi
ve iş birliğine uygun hukuki zemin var. Peki, uygulamadaki durum ne,
önce dikkatinize sunmak isterim.
İş birliğini geliştirme
amacıyla, iki ülkenin kamu kaynakları Dostlar
alışverişte görsün. türü toplantılar için
harcanmış ama asıl önemli gerçek başka. Taraflar bilgi ve
yayın değişimi ve dağıtımını desteklemeyi
taahhüt etmelerine rağmen, Azerbaycan Millî Radyo ve Televizyon
Şûrası 1 Mayıs 2012 tarihinden itibaren, yani demek ki iki
yıl öncesinden itibaren, Türkiyede üretilen televizyon dizilerinin ve
Türk filmlerinin kendi ulusal kanallarında gösterimini
yasaklamış. Geçenlerde, bir Azeri parlamentere sordum, lafı
uzattı ama sözlerinden yasağın hâlâ devam ettiği sonucuna
ulaştım. Ama, evinize gidip televizyon kanallarını
tararsanız Azer TVyi karşınızda hemen bulursunuz.
Şimdi, huzurunuzda Hükûmete soruyorum: Türk
dizilerinin ve Türk filmlerinin yasaklanmasının aramızdaki iki
anlaşmaya da aykırı olduğu gerekçesiyle Azerbaycan Hükûmeti
nezdinde ne yapılmış, ne sonuç alınmıştır?
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler
bağlamında sözünü edeceğimiz ilginç bir etkinlik var: Bunlardan,
21-22 Aralık 2010 tarihinde yapılan Türk Dili Konuşan Ülkeler
Medya Forumuna katılan tüm ülkeler, ifade ve basın özgürlüğüne
en az yaşam hakkı kadar önem atfettiklerini, medyanın hukuk
devletinin hâkim olduğu demokrasiler üzerinde yadsınamaz bir etkiye
sahip bulunduğuna inandıklarını
açıklamışlar. Kâğıt üstünde güzel şeyler
söylemişler ama pratik hiç de öyle olmamış. Keşke öyle
olmamakla kalsaydı da daha kötü şeyler olmasaydı sevgili
dostlarım. Nitekim, Türkiyede basının inanılmaz
ağırlıkta baskı altında bulunduğunu ispat eden
sayısız kanıt var. Artık, ülkemizde Alo Fatih diye
isimlendirilen -izninizle söyleyeyim- Alo Fatih diyen için de telefonun öteki
ucundaki Fatihler için de doğrusu şu ki demokrasiden söz eden bizler
için de utanç verici bir dönemi yaşamaktayız.
Vergi cezalarıyla
kapısına kilit vurulmak istenen medya grupları, siyasi
iktidarın baskısıyla işinden atılan yüzlerce gazeteci,
Türkiyenin adını dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine
çıkaran mahkûm ve tutuklu gazeteciler gerçeği, tüm bunlar ortada.
Diyeceksiniz ki Bunlar gazetecilik eylemleri nedeniyle değil, terör
örgütlerine üye oldukları için veya birtakım adi suçlara
katıldıkları için hapse atılan kişiler. Saygıdeğer
Adalet ve Kalkınma Partili dostlarım, bu sözleri size nur topu gibi
bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hediye eden eski Adalet
Bakanınız çok söyledi, siz de inanmış göründünüz. Oysa,
bunlara artık, söyleyenin kendisi de inanmıyor, siz de eminim ki inanmıyorsunuz. Zaten,
söyleyen dün de alay konusu oluyordu. Nitekim, sizin burada gazetecileri hapse
atmak için kullandığınız terörist suçlamasının
bir benzeri de Azerbaycanda var. Yalnız, onlar henüz terörist
suçlamasını keşfedememiş olmalılar ki gazetecileri Üzerinde
uyuşturucu madde bulundu. diyerek, Halkı galeyana getirmek istedi.
diyerek, Yağmacılık yaptı. diyerek, Ruhsatsız silah
taşıdı. diyerek hapse atıyorlar.
Nitekim, biz, 2013 yılında,
basınımızın ne kadar özgür olduğunu gösteren
sıralamada 154üncü olduk, bir önceki yıl 148inci idik.
Azerbaycanın aynı listedeki yeri, 2011-2012 yıllarında 179
ülke arasında 162ncilikti, 2013te durumlarını biraz
düzelttiler ama ancak 156ncı oldular. Bütün bunlar gösteriyor ki
Azerbaycandaki gazeteciler Türkiyedekilerden çok da rahat değil.
Sevgili dostlarım, iki ülkenin,
gazetecileri tedirgin etme konusunda çok başarılı bir konumda
olduklarını hepimiz görmekteyiz. Nitekim, bu ülkenin
Başbakanı, 30 Martın hemen ardından Azerbaycana yaptığı
gezide, oradaki bir kısım gazetecinin baskı altına
alınmasını talep edince, sizin paralel yapı
dediğiniz kesime mensup gazeteciler gözaltına alındı,
akıbetleri ne oldu bilmiyorum ama özgürlüğün yanında
olmadığınızı görerek üzülüyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hadi canım sen de! Hadi oradan!
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ekşi.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE
3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, Belma Hanımın elektronik olarak oy
kullandığını dikkatlerinize arz ediyorum. Biraz önce pusula
verdi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN O zaman gördük,
dışarıdan geldi. Belma Hanımı gördük çünkü grup
başkan vekilleriyle iletişim içinde olduğum için onları
biliyorum. Yoktu, içeri girdi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben dikkatinize
arz ediyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Allah Allah!
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, bu nasıl usul ya? Haddini bilsin herkes!
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Çok ayıp! Özür dilesin, saygısız şey!
Pusula verdim, oradan girerken verdim. Hesap vermek zorunda da değilim ben
ona!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu oylama için
diyorum. Bir avuç pusula var, bir tomar pusula var, bir tomar!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çok
ayıp ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Neye ayıp
ya? 80 tane pusula var orada, 80 tane pusula var!
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN - Sayın Gürsoy Erol
orada zaten.
Sayın Ali Babacan? Burada.
Canan Candemir Çelik? Burada.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon
Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
200 |
|
Kabul |
: |
200 |
|
|
: |
|
|
Kâtip
Üye İsmail
Kaşdemir Çanakkale
|
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
11inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/737) (S.
Sayısı: 432)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12nci sırada yer alan,
Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal
Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin
Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
12.- Vişegraddaki Sokullu
Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun
Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin
Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/333) (S. Sayısı: 104)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
burada.
Komisyon Raporu 104 sıra
sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
VİŞEGRADDAKİ
SOKULLU MEHMET
PAŞA
KÖPRÜSÜNÜN YAPISAL UNSURLARININ
DURUMUNUN
TESPİT EDİLMESİ,
RESTORASYON
PROJESİNİN HAZIRLANMASI
VE
PROJENİN UYGULANMASI
KONUSUNDAKİ
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN
ONAYLANMASININ
UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 24 Mayıs 2007
tarihinde imzalanan Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün
Yapısal Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon
Projesinin Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki
İşbirliği Protokolünün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
şahsı adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmaları
görüşüyoruz. Bu konuda grubumuzun özellikle mutabakatı olan maddeler
üzerinde konuşmamayı, kısa konuşmayı ya da
yapıcı eleştirilerde bulunmayı tercih ediyoruz. Bu madde
üzerinde de açıkçası konuşmayı düşünmüyorduk. Biraz
önce oylamada yaşananların da, hepsinin aldığı kök
Sayın Bakan Taner
Yıldızın burada, çıkıp grubumuzun konusunda uzman,
yolsuzluklarla mücadele, şeffaf toplum, özellikle kamu
kaynaklarının yolsuzluklarla heba edilmemesi yani halk arasında
yaygınlaşmış deyimiyle yetim hakkının yenilmemesi
ve korunması konusunda efsaneleşmiş isimlerinden birisi olan
Aykut Erdoğdu hakkında (AK PARTİ sıralarından Aaa!
sesleri, gürültüler) çıkıp da -tutanaklar elimde, biraz önce ifade
ettim- şu ifadeleri kullanması üzerine söz almış bulunuyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Özgür, defaten konuştu, defaten!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Bakan
diyor ki: Siz burada, bir Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıyla
alakalı CHP Grubu adına bir şey verdiniz -gensoruyu kastediyor-
daha üçüncü dakikada, grubun İçerisinde, bu işi anlayan
arkadaşlarınızdan Biz mahcup olduk. diyenler oldu. Sayın
Bakanın ifadesi. Sonra devam ediyor: Sayın Erdoğdu, siz AK
PARTİ Grubunda itibar kaybetmekle kalmamışsınız,
CHPnin içinde de itibar kaybetmişsiniz. Ben size bunu söylüyorum.
Burada söz alma sebebim şudur:
Birincisi, Türkiye Cumhuriyetinin bir Sayın Bakanına böyle gri
ifadeler kullanmak
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, konu dışında konuşuluyor, konu
dışına çıkılıyor. Ne alakası var konuyla!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
bir grubun
içinde kimin söylediği belli olmadan
Çünkü, İsim ver. diyorlar
Ben ispiyoncu değilim. diyor. Bir bakan ispiyoncu değildir tabii
ama müfteri de olmamalıdır ve bu tip iftiralardan uzak durmalıdır,
üzerinde bir devlet adamı ağırlığı olmalıdır.
131 kişilik grubu itham etmek, hele hele göz bebeğimiz Aykut
Erdoğduyu (AK PARTİ sıralarından Ooo! sesleri)
grubumuzda itibarsızlaştırmaya çalışmak hiçbir
RECEP ÖZEL (Isparta) Vay vay vay!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
babayiğidin hakkı değildir, onun alnını
karışlarız Sayın Bakan! (AK PARTİ
sıralarından Ooo! sesleri)
Aykut Erdoğdu, Erzurumlu fakir bir
ailenin, bir işçinin oğludur. (AK PARTİ sıralarından
Allah Allah! sesleri) Öyle
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Aykut kendisi de gülüyor söylediklerine!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Aykut
Erdoğdu, bir işçi babanın boğazından kesip yemeyip
yedirdiği, içmeyip içirdiği, üstüne başına, kendine
almayıp oğlunu okuttuğu bir Erzurumlu işçinin oğludur.
(AK PARTİ sıralarından Ooo! sesleri) Boğazından
devlet parası geçmiştir; geçen, devlet parası ama sizin
bildiğiniz devlet parasının geçtiği, gittiği yollardan
değil!
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Aykutu anlatma sen!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Devlet bursuyla
dünyanın en iyi okullarında okumuş
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Genel başkan yapın!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
aldığı maaşla da -devlet parasıyla- büyümenin kendisi
üzerine yüklediği sorumluluğun farkında olarak yetim
hakkının peşine düşmüştür. Onun
şansızlığı, sizin iktidarınız gibi bir
dönemde, yetim hakkı yiyenlerin, kul hakkı yiyenlerin peşine
düşmek, o yüzden de yorulmak, bitap düşmek ve çok çalışmak
zorunda oluşudur. (AK PARTİ sıralarından Ooo! sesleri)
Aykut Erdoğdu
Cumhuriyet Halk Partisinin onurudur, Cumhuriyet Halk Partisinin gururudur.
Kendisinin yapmış olduğu çalışmalar -Türkiyede
toplumun şeffaflaşması, yetim hakkının yenmemesi-
ihalelerde yolsuzluk yapanlara karşı bir korkulu rüya
hâline gelmiştir. Sayın Bakanın -ümit ediyorum, çıksın
buradan özür dilesin- üzerinde karabasanlar gibi Aykut Erdoğdunun
iddiaları dolaşmaktadır.
YILDIRIM M.
RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) Aykut Bey önce Sayın Bakan
demeyi öğrensin. Aykut Bey Bu Bakan diye hitap etti. Bu Bakan diye
hitap edemez. Sayın Bakan demeli, öğrensin!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Sayın Bakan diyorum.
Aykut Erdoğdu
Sayın Bakanın altından kalkamadığı birçok
iddiayı ortaya koymuş, Sayın Bakan kullandığı
birçok ifadesinde kendisine hakaretler yağdırmış, Aykut
Erdoğdu kendisine her zaman kanun, denetim yollarının açık
olduğunu hatırlatmış, bugüne kadar kendisi hakkında
açılan 1,5 trilyon liralık tazminat davasının hiçbirinden
daha mahkûm olmamış ve mahkeme kararlarıyla iddiaları teker
teker ispatlanmış bir arkadaşımızdır. (AK PARTİ
sıralarından Ooo! sesleri)
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu içindeki hiç kimse Sayın Bakanın söylediği sözleri
söylemez. Sayın Bakan bunları söylüyorsa müfteridir. Ya
çıkıp burada isim verir, o sözü söyleyen arkadaşımız
gelir, burada ak mı kara mı ortaya çıkar. Yoksa, böyle
iftiralarla ne Aykutu ne Cumhuriyet Halk Partisini itibarsızlaştıramazsınız.
Bu konuyu yüce Meclisin
dikkatlerine arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Sen neymişsin Aykut!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın
Bakan, şimdi, sizin Hükûmet adına konuşma hakkınız
mevcut on dakika, iki dakika sataşmadan hakkınız mevcut.
Hangisini
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Birleştirelim
Sayın Başkan.
BAŞKAN On iki
dakika istiyorsunuz, hayhay.
Buyurun.
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
104 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; heyetinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, her zaman söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seviyesinin korunması her birimizin borcu, iktidarı ve muhalefetiyle
beraber. Milletvekilliğinin saygınlığını korumaya
ve yükseltmeye hep beraber borçluyuz.
Sayın Erdoğdunun babasının
işçi olduğundan bahsedildi. Aykut Erdoğdunun babası
başımız üstüne. O, şereflice işini yapmış ve
onun karşılığında helal parasını
kazanmış, aynen benim babamın memur maaşıyla beni
yetiştirdiği gibi. Yalnız, buraya kadar tamam, bir kişinin
babasının işçi olması, bir kişinin babasının
memur olması iftira atmayı kendine haklı hâle getirmez. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hangisi iftira? Bu nasıl laf? Söyleyin de tek tek konuşalım.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, bakın
arkadaşlar, her şeyi doğru raflara koyalım. Ben şimdi,
size tekraren bahsedeceğim, işe bir teknik konusundan bir de siyasi
açısından baktıracağım.
Şimdi, CHPnin AK PARTİye
verdiği gensoru, malum, ciddi bir müessese; gensoruda, eğer Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu irade buyurursa bakan istifasını
verir, istifa etmek zorundadır, hatta hükûmetin istifası dahi söz
konusu olur, konuya göre. Bu kadar ciddi bir şey, ülkenin yönetimiyle
alakalı bir şey. Gensoru diyor ki: Ey Enerji
Bakanlığı, siz ihaleye girmesi yasaklı birini ihaleye
almışsınız. Detaylarını falan bir kenara
bırakıyorum, özü bu. Ben de cevaben diyorum ki: Enerji
Bakanlığı ihalede yasaklı birini ihaleye
almamıştır -evrakı burada, şu şu şu tarihli,
sayılı- dün de almamıştır, bugün de yoktur, yarınki
ihaleye de giremeyecektir. Şimdi, bu kadar net, anlaşılabilir
bir konu üzerinden
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, yasaklama kararını niye vermediniz? Vermezsen olur mu?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar, bakın,
şimdi ben size bir şey daha teklif ediyorum, üç yıldan beri bu
konuyu açıkça söylüyorum. Siyaseten itibar kaybınıza yol açtığı
için -lütfen- bunu siz devam ettirirseniz, kendiniz bilirsiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye itibar
kaybedilecek, hırsızlık mı yaptık ki
itibarımız kaybolsun?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, bakın, eğer bir
iftira karşıdakine gelmezse o geri döner, size gelir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ne
iftirası, hepsi belgeli! Sonuna kadar haklıyım. Bir Meclis
araştırması önergesini beraber verip açar mıyız?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, ben size
bir şey teklif ediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
tutanakları burada: AK PARTİden değil, CHPden ve MHP'den -bu
işten anlayan kimse, bunu siz seçin lütfen- iki kişinin
hakemliğini ben kabul ediyorum. Bunun daha ötesi var mı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, bunun Meclis araştırmasıyla
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) AK PARTİden değil, CHPden
ve MHPden, varsa BDPden başka arkadaşlarımız da
onların hakemliğine ben Evet. diyorum. Niçin? Sayın Erdoğdunun
ihmal ettiği ve sonradan gördüğü bir konu var. Çünkü bunlar mahkeme
tutanaklarına bağlanmıştı, dava edildi, mahkeme bir
şeye karar verdi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
ihalede yasaklanan birini ihaleye almamıştır. diye. Bunun daha
ötesi var mı arkadaşlar? Şimdi, bütün bunlara rağmen, bir
insan nasıl kalkıp da tekrar tekrar hangi gerekçeyle bunu
söyleyebilir, ben bunu anlayabilmiş değilim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, daha nasıl anlatayım bilmiyorum ki.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) O yüzden, açıkça söylüyorum,
bakın, Sayın Başbakanımızın damadıyla
alakalı bir şey söylediniz. Sayın
Başbakanımızın
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Çıkalım mı bir televizyon programına, halkın huzuruna?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Buyurun televizyon burada, buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, burada ben sana nasıl cevap vereyim, sözümü keseceksiniz.
Çıkalım bir televizyon kanalına halk da görsün.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Arkadaşlar, bakın, bir
şey söyleyeceğim. Sayın Başbakanımızın
damadıyla alakalı bir iftira attınız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Doğru konuş! İftira miftira bu nasıl bir şey ya!
Ayıp ya!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Nitelikli
dolandırıcılık suçundan dolayı, Berat Beyle
alakalı bir şey söylediniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ayıp ya!
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Kırşehir) - Bağırma! Ne bağırıyorsun?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Ben şimdi bir şey
söylüyorum, eğer Sayın Başbakanımızın
damadının nitelikli dolandırıcılık suçuyla
alakalı bir evrakınız var da bunu ibraz etmezseniz siz
namertsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Şirketinin
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Eğer, böyle bir evrak var da
bunu ortaya koymuyorsanız siz müfterisiniz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Daha
ötesini söyleyin.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, iki tane konu var.
Şirketin
KAMER GENÇ (Tunceli) Deminden beri
niye cevap vermiyorsunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Cevap verdim ben, bununla
alakalı cevap verdim. Tekrar veriyorum, tekrar veriyorum; iyi dinleyin.
Sayın
Başbakanımızın damadının -açıkça bir ifade
kullanıyorum- nitelikli dolandırıcılık suçuyla
alakalı onun aleyhine açılmış bir dava varsa bana getirin
ama getirmezseniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Mahkemeye
intikal etmiş bir şey var mı, yok mu?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Damadının yönettiği Çalık şirketi yok mu?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bir dakika, bir dakika, bir dakika
hemen
Yani, damadının yerine, şimdi şirketiyle
alakalı diyorsun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye gizliyorsun
be?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Konuyu açıklayayım. Bu
konunun Sayın Başbakanımızın damadıyla alakası
olmadığı hâlde, bunu siz bildiğiniz hâlde o
dağıtım şirketi YEDAŞın, o gruba bağlı
olan dağıtım şirketi YEDAŞın hazineyle
alakalı konuda
Devamını da dinleyin, bir dakika, devamı
dinleyin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Tamam, tamam.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bununla alakalı aydınlatma bedellerinin
sayaçlarının doğru okunup okunmadığıyla
alakalı hazinenin bir yazısı var.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Suç duyurusu.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Sonra, bu, bir yönetmelikle
düzenlenmiş. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bu yetki
geçince yalnızca YEDAŞla alakalı değil, UEDAŞla da
yani Bursa, Balıkesir, Yalova ve Çanakkaleyi içeren şirketlerin
mahkemesi sonuçlandı. Mahkeme kararı diyor ki: Burada herhangi bir
suç unsuru oluşmamıştır. Şimdi, siz bu kararı
görmeden çıkıyorsunuz ortaya, ondan sonra diyorsunuz ki: Bu
şirketle alakalı bir şey var mı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Mahkeme kararı mı diyorsunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Yetmiyor, bir dakika Bu şirkette
çalışan Başbakanımızın damadı vardı,
acaba oraya bir şey bulaştırabilir miyiz? diye söylüyorsunuz.
E, bu haksızlık değil de nedir?
Bakın, arkadaşlar, ben size
bir şey söyleyeyim: Bu benim için de geçerli, sizin için de
geçerli. Hamdolsun kazandığı şerefli parayla beraber bizim
hürmet ettiğimiz, baş tacı ettiğimiz babanız o
kazançla sizi bugünlere getirdi. Aynı şekilde beni de babam ve bütün
milletvekili arkadaşlarımızla beraber.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, sen Kayseri
dağıtım şirketinden aldığın hediyelerin
hesabını versene.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, bakın, ben size bir
şey söyleyeceğim: Geriye doğru, bu böyle değil mi geriye
doğru, babalarımızla alakalı buna karar verdik.
Çocuklarımızla alakalı da aynı itinayı göstermemiz
lazım. Bakın, eğer birisine iftira atar da o iftira yerine
varmazsa bu tekrar size geri dönüyor diyorum, bunu açıkça söylüyorum. Ben
iftira atarsam, Yıldırım Beye ben iftira atarsam ve haklı
değilsem o bana geri döner.
Şimdiye kadar dünyada bunun çok örneği var. Lütfen kendiniz
için de buna itina gösterin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şirketini
söyle, şirketini!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi ben size açıkça tekrar
söylüyorum, cümleyi tekrar ediyorum: Sayın
Başbakanımızın damadıyla alakalı nitelikli
dolandırıcılık suçundan bir evrak var da onu bana
getirmezseniz siz müfterisiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Açıkça söylüyorum arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Tamam. Tutanak burada, az sonra tutanakları okuyacağım, sen
konuş.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Şimdi, bakın, gelelim
enerji sektörüyle alakalı geldiğimiz noktaya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu bizim
gruptaki ismi verecektiniz, ismi.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Yalnızca 2013 yılı
içerisinde enerji sektöründe 14,1 milyar TLlik yatırım
yapıldı arkadaşlar, yalnızca Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığında 14,1 milyar liralık yatırım
yapıldı 2013 yılında.
Ben buraya Gürcistandan, uçaktan
indim, geldim. Gürcistanın, Türkmenistanın, oradaki bir
kısım cumhuriyetlerin toplamı kadar yalnızca 2013
yılında Türkiye gücünü artırdı. Türkiye büyük ölçekli bir
ülke. Ve Enerji Bakanlığının aynen diğer
bakanlıklarımızda olduğu gibi yatırımları
var, diğer bakanlıklarımızda olduğu gibi icraata dönük
ve sürekli ihalelerle olan işleri var.
Şimdi, ben 5 bine yakın
ihaleyi bir yılda yapıp da dürüst çalışan
arkadaşlarımı burada savunmazsam, burada korumazsam bu sefer
onların haklarını gasbetmiş olurum. Bizim, hangi
arkadaş yolsuzluk yaptıysa onun üstüne gitmemiz lazım ister
Enerji Bakanlığında olsun ister bu Genel Kurulda olsun ama
nasıl bunu yapmamız doğruysa dürüst olan arkadaşları
da savunmak bir o kadar bize düşer. Biz bu bürokratlarla beraber iş
yapıyoruz, biz bunlarla beraber büyüyoruz, bu
arkadaşlarımızla beraber çalışıyoruz. O yüzden,
arkadaşlar, nasıl yolsuzluk, usulsüzlük yapan var da onun üzerine
gitmemiz boynumuzun borcuysa aynı şekilde dürüst olarak
çalışan arkadaşın da hakkını savunmak bizim
boynumuzun borcu.
Bir konu daha var: Bir yabancı
firma -bu firmayla alakalı açılan bütün davaları
çıkarın dedim ben bu arada- Ceyhanda
Bakın Samsun-Ceyhan ham
petrol boru hattıyla alakalı. dedi Sayın Erdoğdu. Onunla
alakalı Ceyhan bölgesinde açılmış bir dava var ama
şirket aleyhine değil, EPDKyla alakalı bir dava. Nitelikli
dolandırıcılık suçu da değil. Şimdi kalkıp
da
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya
ben bunu söylemedim. Niye söylemediğim şeyleri
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Sizin burada
bıraktığınız anlam bu.
Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bulunan milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Sizde nasıl bir
intiba kaldı? Sayın Başbakanımızın damadı
nitelikli dolandırıcılık suçu yaptı. değil mi
sizdeki bıraktığı algı? Ama öyle değil.
Şimdi deniyor ki: Ben onu kastetmiyorum. Böyle olmaz arkadaşlar.
Söz anlatanın değil anlayanın fehmi üzerinedir. Siz anlayan
üzerinde eğer olumsuz bir intiba bırakırsanız bu kesinlikle
kabul edilemez.
Bakın, şimdi, arkadaşım
not göndermiş. Ben bunu okumak istemezdim ama belirlendiği için
Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2012/402 E. dosyasından 4 bin TL
tazminata mahkûm olmuştur. Karar tarihi 07/03/2014. Kim mahkûm
olmuş? Sayın Erdoğdu olmuş. Gelen mahkeme
kararını söylüyorum, şu anda geleni söylüyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hiç olmamış(!)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Neyle ilgili, neyle?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
bakın, biz bu koltuklarda doğru oturup doğru konuşmak
zorundayız. Bizler yalnızca şahsımızı değil,
aynı zamanda milletimizi temsilen burada oturuyoruz. Ben dürüst
çalışan hiçbir CHPli arkadaşımın zarar görmesini
istemem.
KAMER GENÇ (Tunceli) Dürüstlük sana
hiç uğramamış.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Dürüst çalışan hiçbir
MHPli arkadaşımızın da zarar görmesini istemem. Lütfen
bunlara, bu hassasiyetlere dikkat edelim.
Ben bütün bu duygu ve düşüncelerle
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum, hayırlı
akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkanım, yemek arası verin eğer
böyle devam edecekse.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hiç şey yapmayın, hepsine cevap vereceğim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Yemek arası verelim, şekerimiz düştü.
BAŞKAN Hayhay. Benimki de
düştü de ben sizin sözünüze güvendim muhterem. Ne bileyim
Adamlara
sordum, On beş dakika vereyim mi? dedim hepinize, adamlar
-hanımları ayırıyorum- dediler ki: Otur.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Hangi
adamlar Sayın Başkan?
BAŞKAN Erkeklerden söz ediyorum
yani adam derken erkeklerden söz ediyorum, hanımlar hariç. Onlar dediler
ki: Otur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Evet, Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Efendim,
madde üzerine konuşurken
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, biz sözümüze bağlı insanlarız. Söz
verdik, konuşmayacaktık, öyle yaptık.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Başkanım, ben size söz verdim on beş dakika içinde
toparlarız diye ancak bir gereksiz polemik başladı.
BAŞKAN Yahu, şaka
yapıyorum ortamı yumuşatayım diye. Yapmayın
ENGİN ALTAY (Sinop) Yok,
şimdi, Sayın Erdoğduya
BAŞKAN Hak düştü, tamam.
Ona itirazım yok.
ENGİN ALTAY (Sinop)
madde
üzerinde yeteri kadar zaman kullanması için
BAŞKAN Tamam, yedi dakika oluyor
hem o hem o.
ENGİN ALTAY (Sinop) Olur, tamam.
BAŞKAN Buyurun.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sataşma olursa ben cevap veririm
Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz konuşmayın
diyemem ki.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, o 5 bin ihaleyle ilgili bir araştırma yapalım
hakikaten yolsuzluk var mı, yok mu? Eğer kendine güveniyorsa bir
araştırma yapalım yolsuzluk var mı, yok mu? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında tekraren şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Bakanın
söylediği şeylere tek tek cevap vereceğim.
Bakın, konuşma metnim burada.
Şimdi, Bakanın taktiği şunun üzerine: Söylemediğim
şeyleri söylemişim gibi gösterip gerçekleri gizliyor. Aynen
tutanaktan okuyorum: Damadının yönettiği Çalık şirketi
eğer Samsun Cumhuriyet Başsavcılığında hazineyi
nitelikli dolandırıcılık suçundan
yargılanıyorsa... Ne demişim? Damadının
yönettiği Çalık şirketi.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Niye damatları
karıştırıyorsun?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Damadı yönetiyor mu? Bu şirketin CEOsu mu?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başbakanın niye
damadını karıştırıyorsun?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Bakın, damadı yönetiyor...
BAŞKAN - Şimdi birbirinize
bakmayın ne olur, Meclise lütfen.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Binlerce çalışandan birisi.
BAŞKAN Siz de Sayın Bakan,
taciz olursanız söz alırsınız.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Şimdi, damadı yönetiyor mu arkadaşlar? Yönetiyor. Bu şirket
hakkında nitelikli dolandırıcılıktan Hazine
Müsteşarlığının talebi üzerine EPDK tarafından
suç duyurusunda bulunulmuş mu? Bulunulmuş. Demek ki ben doğru
söylüyorum. Birinci olarak bunda anlaştık mı arkadaşlar?
Çok net bir şey söylüyorum, benim söylediğim bu. Ben başka bir
şey söylemediğim için...
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkanım, şirket ceza davasından yargılanmaz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Efendim,
benim söylediğim net: Damadının yönettiği Çalık
şirketi hakkında nitelikli dolandırıcılık
suçundan Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına suç
duyurusunda bulunulmuştur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne
alakası var? Şahıs
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Bulunulmuştur ve doğrudur. Birinci meseleyi hallettik bakın, hiç
abartmadan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HARUN KARACA (İstanbul) Suç
duyurusunda bulunulmak mahkûm olmak mı Aykut ya?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Bakın, ben mahkûm oldu demiyorum zaten.
HARUN KARACA (İstanbul)
Hayır, bakın, böyle bir şey olmaz, böyle bir iddia olmaz ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
HARUN KARACA (İstanbul) Ama
doğru konuşmuyor ya!
BAŞKAN Olabilir de yani... Size
göre öyledir.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Ek bir
süre istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Bakın, net olarak durumu anlatabildim mi? Söylediğim neydi ve
doğru söylüyor muyum? Söylediğim bu. Bakan da bu durumu teyit etti.
Demek ki ben doğruyu söylüyorum. Birincisi, bu meseleyi halledelim. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Doğru söyleyin, şirket ceza davasında yargılanmaz.
BAŞKAN Sayın
Erdoğdu...
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
İkinci meseleye geliyorum: Şimdi ben bununla alakalı bilgi ve
belgeyi Bakandan istedim mi? Benim hakkım var mı? Var. Verdiniz mi?
Bu suç duyurusunun -ben sizin huzurunuzda istiyorum- yazısını
-çünkü devlet şeffaf olmalı ve ben Komisyon üyesiyim- bana vermesini
rica ediyorum, huzurlarınızda bekleyeceğiz. Suç duyurusu
yazısı, savcılık kararı
Çünkü ben başsavcıyı
da aradım. Adamcağız korkuyor, bir şey diyemiyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen bunu kaç
defa söyledin burada, kaç defa söyledin bunu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
İkinci meseleye geliyorum
Arkadaşlar, ek süre verirse cevap veririm
ama bakın
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU
(Kahramanmaraş) Sayın Vekilim, Sayın Bakan diye hitap
ederseniz çok memnun olacağız, lütfen, rica ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Tamam,
devam ediyorum.
Sayın Başkan ama
konuşamıyoruz.
BAŞKAN Yani bakın,
şimdi böyle karşılıklı karşılıklı
konuşursanız
Siz hitap edin, duymayın onları.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Tamam.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sen
tutanaklara konuş, onları ikna edecek hâlin yok senin.
BAŞKAN
Karşılıklı birbirinizle konuşuyorsunuz canım.
Herkes gibi sizinkiler de laf attı deminden beri yani eşitliği
sağlayamam ben.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Şimdi, Bakan Bey neyi söylüyor? Bakan şunu söylüyor, Bakan Beyin söylediği şu: Bir
hakem heyeti bulalım, CHPden, BDPden, MHPden. Bence sizin partinizden
de olmalı ama bunun Meclis İç Tüzükünde bir yolu var. Böyle ciddi
bir iddiası varsa milletvekilinin Meclis araştırma önergesi
verilir, Meclis araştırma önergesi üzerine görüşülür, sizlerin
değerli oylarıyla
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ciddi
bulmazsak reddederiz, eğer ciddi değilse reddederiz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) -
Eğer doğruyu arıyorsak bunu kabul etmeniz gerekir. Şimdiden
kendi grubum adına garanti veriyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ciddi
değilse reddederiz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Bu
Meclis araştırma önergesini verelim. Bu Meclis araştırma
önergesini beraberce komisyonda bilirkişilerle yapalım.
Sayın Bakan, böyle bir şeye
var mısınız, var mısınız böyle bir şeye?
BAŞKAN Genel Kurula lütfen
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bu
Meclis araştırma önergesini eğer kabul etmiyorsanız her
hâlükârda hazırım. İçinizde hukuktan anlayan, bu işe
gönüllü olan; bizim partimizden de benim dışımda da bir üye
olabilir. Belgeleri ortaya koyalım, Enerji Bakanlığı da
bütün belgelerini ortaya koysun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Gidin
mahkemeye kardeşim ya.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Bakın, Sayın Bakanınız söyledi, şimdi buradan şey
yaparak söylüyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Gidin
mahkemeye, burası mahkeme değil.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Biz
hazırız, ister Meclis araştırma önergesi
Demin Bakan Bey
söyledi, 4 kişilik bir hakem heyetine bu belgeleri gösterelim, kim ne
demiş ortaya çıksın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) KİT
Komisyonu var yukarıda, gidin orada görüşün.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) -
Lüleburgaz meselesini alkışladınız. Siz Lüleburgaz
meselesinin ne olduğunu biliyor musunuz?
ŞENOL GÜRŞAN
(Kırklareli) Ben biliyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Evet,
evet.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sen
biliyorsun ama diğerlerine anlatayım.
Lüleburgaz meselesi şu: Ziraat
Bankasındaki krediyle alakalı bütün belgeleriyle birlikte
Ziraat
Bankası yönetiminden de teyit edin bu olayı, Ziraat Bankası
Genel Müdürünü arayın Aykut Erdoğdunun dediği gibi bir
yolsuzluk iddiası var mıdır, yok mudur? diye sorun. Ben bu
iddiayı Ankarada ortaya koydum, Ankarada koyduktan sonra
İstanbulda basın açıklaması yaptım, Lüleburgazda
dava açılmış. Suçun işlendiği yer diye bir şey
var. Benim bu dönem avukatım yok arkadaşlar, İstanbuldan bir
avukat buldum. Lüleburgazdan bana karar geldi, bu karar benim gözümde
yanlıştır ama yargı kararıdır, 4 bin liranın
bu Bakanla alakası yok, Ziraat Bankasındaki bir krediyle alakası
var. Buna da Yargıtayda
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bütün ciddiyetin o kadar; ispatlayamıyorsun, ceza
alıyorsun.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ya, mesele o değil, Özgür diyor
ki: Hiç tazminat ödememiş.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) Ben şunu söyleyeyim arkadaşlar: Hakkımda 2,5 trilyon
liralık tazminat davası var, açtığım yolsuzluk
meseleleri yüzünden tam 2,5 trilyon liralık hakkımda dosya var.
Ben
huzurlarınızda Bakana soruyorum: Enerji Bakanı Taner Bey, sizin
Bakanlığınızda rüşvet olarak hayat kadını
verilen bürokratlarınız var mı? Bakın, buradan soruyorum.
Bu olaydan
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Efendim, bunlar
olmuş olaylar, ben de üzülüyorum söylerken.
Bu
Bakanlıktaki bu rüşvet olayından dolayı
devriiktidarınızda bu insanlar hüküm giydi mi? Arkadaşlar,
bunların hepsi oldu. Sizden rica ediyorum, çok basit bir şey
yapacaksınız. Kamu İhale Kanununun 58 ve 59uncu maddelerine
bakın, diyor ki: Bu kapsamda hakkında dava açılan insanlar ve
şirketler yüzde 50 meselesi de var orada- ihaleye katılmaktan
yasaklanır. Şimdi, Nihat Özdemir -ismini verdim, mecbur kaldım,
ben bir iş adamının ismini de kolay vermek istemiyorum- Enerji
Bakanlığındaki ihaleler dolayısıyla yargıda
yargılanıyor mu? Evet, yargılanıyor. Yargılamanın
sonuna kadar, yani Yargıtaydan karar çıkıp kesinleşinceye
kadar ihaleye katılması yasak mı? Şimdi, Beyefendi diyor
ki: Yasaklama kararı var.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Beyefendi diyemezsin, Sayın Bakan
diyeceksin.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) Yasaklama kararı varsa hepinize soruyorum: Üçüncü
havalimanı ihalesine nasıl girdi? Çok basit, çok net
anlatıyorum, diyor ki: Hakkında dava varsa yasaklanır.
Hakkında dava var Mavi Hat operasyonunda. Yasaklanmış olsa
üçüncü havalimanı ihalesine nasıl giriyor?
Şimdi, Taner
Bey kendisine yönelik şeyleri alıyor, çeviriyor. Çok net, bir daha
soruyorum: Eğer hakkında dava varsa 4734 sayılı Kamu
İhalenin 58 ve 59uncu maddelerine göre ihalelere katılmaktan
yasaklanması gerekiyor. Nihat Özdemir -örneği üzerinden- Mavi Hatla
ilgili ihaleden dolayı yargılanıyor. Bu Nihat Özdemir ve
diğerleri hakkında yasaklama kararı varsa üçüncü havalimanı
ihalesine nasıl girdi? Ben sizin vicdanınızda akis
doğuramadığımı biliyorum, ben milletime sesleniyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.47
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
19.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
104 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
12.- Vişegraddaki Sokullu
Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal Unsurlarının Durumunun
Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin Hazırlanması ve Projenin
Uygulanması Konusundaki İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/333) (S. Sayısı:
104) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Turizm İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 495)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyon
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 8 Mayıs
Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.58
(x) (531) S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 423 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 538 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 359 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 399 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 379 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 104 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.