TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87nci
Birleşim
8
Mayıs 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişlerinin
42nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin
Yılmazın, kapatılan belde belediyelerinde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Çanakkale Milletvekili İsmail
Kaşdemirin, Gökçeadada meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında, 8-9 Mayıs
2014 tarihlerinde Moldovaya resmî bir ziyarette bulunması, 9-11
Mayıs 2014 tarihlerinde Romanyada düzenlenecek olan Güney Doğu
Avrupa Ülkeleri Parlamenter Asamblesi (GDAÜ PA) açılış
toplantısına katılması Genel Kurulun 29/04/2014 tarihli
82nci Birleşiminde kabul edilmiş olan heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimlerine ilişkin
tezkeresi (3/1482)
2.-
Başbakanlığın, 311 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının yeniden incelenmek üzere Hükûmete geri
verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1483)
3.-
Başbakanlığın, 308 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında
Türkiye ile Afrikadaki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler
Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin
İşbirliği Hakkında Anlayış Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının yeniden incelenmek üzere Hükûmete geri verilmesine
ilişkin tezkeresi (3/1484)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 19 milletvekilinin, Roman
vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/928)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin,
TOKİnin yaptığı konutlar nedeniyle yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/929)
3.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 19 milletvekilinin, 17 Mayıs 1994
tarihinde Adıyaman Bezar Dağında meydana gelen katliamın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/930)
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Türkiye Sanat Kurumu
yasasıyla sanata ve sahne işçiliğine büyük darbe
indirileceğine ilişkin açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Avrupa Birliğinin fikir
babalarından CHP eski milletvekili Kasım Güleki rahmetle
andığına ve 9 Mayıs Avrupa Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Seyitömer Termik Santrali ve
Kömür İşletmesinde çalışan işçilerin iş
akitlerinin sona erdirilmesiyle ilgili olarak Hükûmetin konuya hassasiyetle
yaklaşmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
4.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Balyoz davası
nedeniyle Anayasa Mahkemesi önünde adalet nöbeti tutanların seslerinin duyulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Anneler Gününü
kutladığına ve AKPli İslahiye Belediyesinde işten
çıkarılan personelin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
6.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, kapatılan belde
belediyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
7.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Dünya Sağlık
Örgütünün raporuna göre Türkiye ve komşularının çocuk felci
hastalığı açısından riskli bir konumda olduğuna
ilişkin açıklaması
8.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Şemdinlide
şehit düşen askerlere Allahtan rahmet dilediğine ve susuzluk ve
kuraklığa karşı önlem alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.-
İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, İş
Sağlığı ve Güvenliği Haftasına ilişkin
açıklaması
10.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Anneler Gününü ve
Cumhuriyet gazetesinin 90ıncı kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
11.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak, Anneler Gününü
kutladıklarına ve Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia
Kadire Türkiyeye gelerek milletimizle hasret giderme imkânının
verilmesi hususunu paylaşmak istediklerine ilişkin
açıklaması
12.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Anneler Gününü
kutladığına ve Türkiyeye barışın gelmesini bir
kez daha dilediğine ilişkin açıklaması
13.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki üniversite
öğrencilerinin yurt sorunlarına ilişkin açıklaması
14.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
17.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, Bingöl Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
462, 440, 447, 267, 420, 202, 120, 121, 58 ve 140 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 4,
5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
B)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken
tarafından Dersim ilinin Laç Deresi bölgesindeki mağaralarda Dersim
38 katliamında hayatını kaybeden
yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından sonra
Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs
2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygünün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygünün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında tekraren şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygünün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM TV'nin 25.02.2014 tarihli Cumhuriyet Halk
Partisi grup toplantısı sırasında yayınını
kesmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/39862)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014 yılları
arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve tanıtım
işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda yapılan harcamalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/41346)
3.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in, Ankara'daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/41347)
4.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz'ın, Maden Kanununun günümüz ihtiyaçlarına cevap vermemesinin
Yozgat'ta madenlerin işletilerek ekonomiye
kazandırılmasını olumsuz etkilemesi sorununun giderilmesine
yönelik Bakanlık tarafından yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/41348)
5.- Konya Milletvekili Atilla
Kart'ın, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için Hükûmetin
yapacağı çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/41352)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı eylemlerine
destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu
hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde
soruşturma açılan personel olup olmadığına ilişkin
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/41395)
7.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Kars'ta cinnet getiren TUİK eski
çalışanının ayrımcılığa maruz
kaldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/41396)
8.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Doğu Karadeniz Projesine ilişkin
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/41397)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da
Bakanlığa ait olan arsa ve araziler ile bunların satış
ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/41683)
10.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, enerji ihtiyacının
karşılanması amacıyla yürütülen projelerin etkilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/41684)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde
Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış ve
kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/41685)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ankara ilinde
Bakanlığa ait arsa ve arazilere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/41686)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları
arasında şahsının ve ailesinin mal
varlığındaki değişime ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/41739)
14.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, şef kadrolarında görev yapmakta olan
personelin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/41761)
15.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden sosyal tesis
yapmak amacıyla yer tahsis edilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/41881)
16.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka'nın, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden sosyal
tesis yapmak amacıyla yer tahsis edilmesine ilişkin sorusu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili ve Sadık Yakutun cevabı
(7/41882)
17.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden
sosyal tesis yapmak amacıyla yer tahsis edilmesine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/41883)
18.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, Türkiye İstatistik Kurumu Kars Bölge
Müdürlüğünde yaşanan silahlı saldırı olayına
ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/42114)
19.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut'un, adil gelir dağılımına ve
vatandaşların geçim sıkıntısına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/42188)
20.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, kadın personel ve yönetici
sayısına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/42276)
21.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl'ün, TBMM'nin 94'üncü açılış yılı kutlama
programında konser vermesi planlanan bir koronun konserinin iptal
olması ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/42310)
22.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, bir yazılı soru önergesine verilen cevaba
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/42794)
8 Mayıs 2014
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.04
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, yoklamamız tamamdır, sohbet eden
arkadaşlarımızı taze çay eşliğinde
dışarıya davet edeyim. Muhteremler
Evet, gündem
dışı ilk söz, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
idam edilişlerinin 42nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Levent Göke aittir.
Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
idam edilişlerinin 42nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
LEVENT GÖK
(Ankara) Bir yangın ormanından püskürmüş genç
fidanlardı/Güneşten ışık yontarlardı sert
adamlardı/Hoyrattı gülüşleri aydınlığı
çalkalardı/Gittiler akşam olmadan ortalık karardı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Attila İlhanın,
idamlarından hemen sonra onlar için yazdığı
Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanı önceki gün 42nci ölüm
yıl dönümlerinde andık. Kırk iki yıl
Neredeyse yarım
asra yaklaşmasına karşın hâlâ ilk günkü acısıyla
anılıyor Deniz Gezmiş ve arkadaşları. Ankara İl
Başkanlığımız her yıl 6 Mayıs sabahında
idam saatlerinde yüzlerce gençle, binlerce gencin de Karşıyaka
Mezarlığında ve tüm Türkiyede onları anmasıyla bu
ölümlerin elbette bir anlamı var, bir önemi var.
1968ler, tarihin
en barbar, asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur
günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı
sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa
kalkarak Gerçekçi ol, imkânsızı iste. diye haykırdığı
günlerdi. Böyle bir günde ve dünyada, Türkiyede Denizler de özgürlük
bayrağını yükseklere taşıdılar.
Deniz Gezmiş,
ilk kez, 1966da temizlik işçilerinin Taksim Anıtına çelenk
koymaları sırasında, işçileri destekleyen gösteriler
sırasında gözaltına alındı. Taksim Meydanı, Deniz
Gezmişin ilk gençlik yıllarındaki gibi bugün de, Denizin
idamından tam kırk iki yıl sonra da yasaklı olmaya ve
yasakları delenlere cehennem azabı yaşatmaya devam ediyor. Ne
kadar övünsek yeridir!
Denizlerin
kendilerini darağacına götüren eylemlerin özünde neler vardı?
Denizler, ülke çıkarlarının emperyalizme peşkeş
çekilmesine, ona karşı bağımsız Türkiye mücadelesini
sürdürdüler. Denizler, yoksulluğa ve yolsuzluklara karşı
göğüs gerdiler, ötekileştirmeye karşı çıktılar,
demokrasi için, adalet için, barış ve demokrasi için mücadele
ettiler. Mücadele ederken de yürekliydiler, darağacına giderken de
yürekliydiler.
Deniz ölmeden önce
babasına şunları yazdı: Baba, mektup elinize
geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne
kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu
metanetle karşılamanı istiyorum; insanlar doğar, yaşar
ve ölür. Önemli olan çok fazla yaşamak değildir,
yaşadığı süre içerisinde çok şey yapmaktır. Bu
nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum ve kaldı ki
benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm
karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de
düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Ölüm
karşısında âciz ve çaresiz kalmış değilim.
Oğlun o yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu.
Yusuf Aslan ise
idam sehpasında Bizler asılarak bir defa şerefimizle
öleceğiz fakat sizler, bizleri asanlar her gün öleceksiniz. demiş ve
tabureyi kendisi ayaklarıyla itmiştir.
İşte,
emek mücadelesinin adalet, demokrasi, insan hakları, basın
özgürlüğü arayışını sürdüren Türkiye toplumunun bugün
de verdiği mücadelenin temel taşıdır Denizlerin mücadelesi.
Denizlerin davası ve yargılama süreci hukuk dışına
götürülmüş ve siyasi kararla hüküm oluşturulmuş, infazlar
gerçekleştirilmiştir. Bugün de aynı hukuksuzlukları
yaşamıyor muyuz, hem de ileri demokrasi cilası altında? Bu
mücadele bitmemiştir ve her geçen gün de artarak devam edecektir.
İşte, onun için, bugün ölümlerin üzerinden yarım asır
geçmesine karşın Türkiye'nin demokrasi güçleri ayaktadır ve
Denizlerin yanındadır. İşte, bunun için, Denizlerin
yaşamı sıradan bir yaşam değildir, ölümleri
sıradan bir ölüm değildir, 6 Mayıs sıradan bir gün
değildir. Kin ve intikam uğruna, topluma kendilerince biçim vermek
adına kırdıkları 3 fidanın ölümsüzlüğünün
adıdır 6 Mayıs. Ölümsüzlüğün ve ihanetin adıdır 6
Mayıs. 6 Mayıs, soldurulmak istenen 3 fidanın, gençlerin,
çocukların isimlerinde ve yüreklerinde boy boy ve her renkte
açtığı güllerin adıdır.
Bu vesileyle Deniz
Gezmişi, Yusuf Aslanı ve Hüseyin İnanı saygıyla
anıyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Gündem
dışı ikinci söz, kapatılan belde belediyelerinde
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Kemalettin Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmazın, kapatılan belde
belediyelerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nüfusu 2 binin altında
kaldığı gerekçesiyle kapatılan belde belediyelerinde
yaşanan sorunların üzerine gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen yüce Türk milletini selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, çıkarılan 6360 sayılı Yasayla en fazla
belediyesi kapanan illerden biri seçim bölgem Afyonkarahisardır.
İnsanlarımızı kazanılmış haklarından
mahrum bıraktığınız yetmezmiş gibi, bu arada,
hizmetler aksayınca, yetkiyi devrettiğiniz özel idarelerin
yetkilileri tarafından hemen bahaneler üretilmeye başlandı Bu
belediyelerin personeli çok, işçileri çok, borçları çok. gibi.
Meşhur bir atasözü vardır Oynayamayan gelin yerim dar dermiş.
Sizinki de o misal oldu.
Afyonda
idareciler ve yöneticiler, her fırsatta, her uzatılan mikrofona
açıklama yapıyor, kapanan belediyeleri âdeta üzerlerine bir
yükmüş gibi 40 milyon TL borcu var. diyor ama çıkartılan
yasanın gereği olarak bu belde belediyelerin İller
Bankasından yılda 20 milyondan beş yıl içinde
yaklaşık 100 milyon TL alacağı payları hiç dikkate
almıyorlar. Yine, bu belediyelerin birçoğunda gelir getiren
dükkânları, akaryakıt istasyonları, tesisleri, tarım
arazileri, araçları, iş makineleri ve arsaları var. Bunlar da
özel idareye devredildi. Bunların da gelirleri, değerleri hiç hesaba
katılmıyor. Bir an önce, zaten belediyelikleri ellerinden alınan
bu insanlarımızın öz varlıklarını da
satmanın derdine düştüler.
Satmayı
atmayı bırakın, borcu harcı geçin bu belediyelerin kendi öz
varlıklarını heba etmeyin. Yılların kazanımlarını
da hiçe saymayın ve bu mal varlıklarını, kamu hizmetlerinde
kullanılan araç ve gereçlerini köy muhtarlıklarına hibe edin.
Defalarca
söyledim, Allah kimseyi gördüğünden uzak etmesin. Bu beldelerin
insanları birçok hizmete sahip ve alışkınlar. Nüfusu 2
binin altına düştüğü için kapatılan 47 belediyemizin bugün
nüfusu 2 binin üzerinde. Okulların kapanması ve gurbetçilerimizin
dönüşüyle yaz aylarında buraların nüfusu 3-4 bini aşar.
Allah korusun, bir yangın olsa müdahale de edilemez; bir su, bir kanalizasyon
arızası olsa müdahale edilemez durumda. Köylerde görüyoruz,
yıllardır su şebekesi ve kanalizasyonu çalışmayan,
yolları bozuk, hatta tapusu olmayan, elektriği olmayan pek çok köy
var. İl özel idaresinin, elindeki yolların bakımını
bile yapamazken kalkıp bu belediyelere hizmet götüreceğine inanmak
mümkün değil. Görünen de o, hemen bahanelere sığınmaya
başladılar. Bu arada olan, işsiz kalan işçilere ve
hizmetten mahrum kalan insanlarımıza oluyor, onlara oluyor,
yazık oluyor.
Değerli
milletvekilleri, özellikle iktidar milletvekilleri; bu hafta sonu AKP tüm kadro
Afyonumuzda toplanacaksınız. Afyonlunun sadece önünden geçerken
izlediği beş yıldızlı termal otellerde
konaklayacaksınız. İlimize gelirken eminim ki birçoğunuz
yaptığınızı söylediğiniz ama bir türlü
tamiratını tamamlayamadığınız duble yolları
kullanıp geleceksiniz. Bu arada, Emirdağı geçerken
Emirdağdan Antalyaya olan, uzaklığı 100 kilometreden
fazla kısaltan bir yol var Emirdağ-Bolvadin-Çay-Dinar-Porsuma
Kavşağına kadar. Bu yolu, Sayın Başbakandan rica
ediyorum, defalarca dile getirdim, ölümlü kazaların olduğu, ekonomik
kayıpların yaşandığı bu yol Ulaştırma
Bakanını bir göndersin de, duble yol yapılır mı bir
baksın. Burayı yetkililer teşrif edecek olursa zamanında
1.500 ailenin ekmek yediği Çay ilçemizde haraç mezat özelleştirme
adı altında sattığınız ve şu anda
kapanmış olan SEKA arazisinin yürekler acısı durumunu da
bir görmenizi isterim. Dedim ya, birçoğunuz kara yoluyla geleceksiniz,
bizim için yaptığınızı iddia ettiğiniz, yüz
binlerce yolcu garantisi verdiğiniz Zafer Havalimanı var, oradan
gelmenizi çok isterdim. Demek ki işlevsel ve kullanışlı
gelmiyor kimseye. Sayın Başbakan Ulaştırma Bakanına bir
soruversin Afyona kadar gelmişken, bu havalimanından yılda kaç
yolcu yararlanıyor ve biz kaç yolcu için işletmeciye havadan para
ödüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Afyona geleceksiniz, beş yıldızlı
otellerde yerleriniz hazır, misafirperver bir iliz, ancak otellere
çıkmadan, halkın yanına gitmeden, Afyonu gezmeden olmaz. Hemen,
kalacağınız otelin 50 metre ötesinde bir olimpik yüzme havuzu
var, bahçesinde sporcular yok, koyun ve danalar otluyor. Bir yüzme havuzu
tamamen atıl vaziyette. Kim ve ne zaman yapmış olursa olsun
çürümeye terk edilmiş olan bu tesisi de sizlerin görmenizi istiyorum. Yi ne bu olimpik yüzme havuzunun
yanında, 20 metre bu tarafında bir müze inşaatı var ve bir
yıldır çivi çakılmıyor. Kültür Bakanını, bu
arada, göreve davet ediyorum.
Afyonda
kapattığınız, personellerini darmadağın
ettiğiniz Devlet Malzeme Ofisi Bölge Müdürlüğünün bina, lojman ve
depoları, devlet hastanesinin durumları da yürekler
acısıdır, âdeta uyuşturucu ve tiner kullananların
yuvası hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu arada, sebebi henüz bilenmeyen patlama nedeniyle şehadet şerbetini
içmiş 25 şehidimizi de unutmamanızı istiyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Gündem dışı
üçüncü söz, Gökçeadada meydana gelmiş olan sel felaketi hakkında söz
isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Kaşdemire aittir.
Buyurun Sayın
Kaşdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemirin, Gökçeadada meydana gelen sel
felaketine ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Gökçeadada yaşanan sel felaketi sebebiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, 5 Mayısta Şemdinlide elim bir kaza sonucunda
şehit olan 3 askerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yine aynı
kazada yaralanmış bulunan askerlerimize de acil şifalar temenni
ediyorum. Şehit olan askerlerimizden birisi Bayramiç Alakeçi köyünden
hemşehrimiz olan Uzman Çavuş Halil Karataşa bu kürsüden bir kez
daha Allahtan rahmet, yakınlarına, ailesine
başsağlığı temennilerimi iletiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz 2 Mayıs
tarihinde Gökçeada ilçemizde yoğun yağmur yağışı
nedeniyle bir sel felaketi meydana gelmiştir. Dört saat içerisinde
metrekareye 150 kilogramdan fazla yağış düşmüş,
özellikle Gökçeadanın merkezinde büyük maddi hasarlara yol açan bir sel
felaketi yaşanmıştır. Buradan bir kez daha Gökçeadalı
hemşehrilerimize büyük geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Tabii burada en büyük tesellimiz, tek
tesellimiz ve şükrettiğimiz konu can kaybının meydana
gelmemiş olmasıdır.
Şunu da
belirtmekte fayda görüyorum: Meydana gelen yağış
Gökçeadanın tarihinde çok uzun yıllardan beri gerçekleşmemiş
olan bir yağıştır.
Selden hemen bir
gün sonra biz de Sayın Valimizle ve ilgili bürokratlarımızla
birlikte Gökçeadaya gittik ve yaşanan felaketi yerinde gördük. Manzara
gerçekten iyi değildi. Gökçeadada merkezde bulunan hemen hemen bütün
dükkân ve iş yerlerini hatta birçok evi su basmış, birçok maddi
zarar meydana gelmiştir. Küçük Sanayi Sitesinde dükkânları su
basmış, birçok malzeme, makine ve ekipman kullanılamaz hâle
gelmiştir. Özellikle esnafımızın mağduriyeti çok
fazladır.
Yine aynı
şekilde bazı tarım arazileri ve Gökçeadanın bir
markası olan, organik tarımla uğraşan çiftlik de selden
büyük zarar görmüştür. Otomobillerin selden etkilendiğini ve birçok
otomobilin de kullanılamaz hâle geldiğini yerinde gördük. Gökçeada
turizmin son zamanlarda çok canlı geçtiği bir ilçemizdir. Yerli ve
yabancı yüz binlerce turist adaya gelmektedir. Hatta, sel felaketinin
yaşandığı dönemde orada bulunan yabancı turistlerin de
selden etkilendiğini yerinde tespit etmiş bulunmaktayız. Turizm
sezonuna hazırlık yapan ada halkı, özellikle
esnaflarımız, dükkânlarını sezona hazırlık yapmak
amacıyla mallarıyla doldurdukları bir zamanda sel felaketinin
meydana gelmesi maddi zararı daha da artırmıştır. Hasar
tespit komisyonları selden hemen sonra adaya intikal etmiş ve gerekli
hasar tespit, zarar ziyan çalışmalarını
yapmışlardır. Hasar tespit komisyonlarının
çalışmaları da hâlen devam etmekte, zarar gören
vatandaşlarımızın zarar ve ziyanını mümkün
olduğu kadar da gidermek için çalışmaktadır. Maddi
zararlarımızın mümkün olduğu kadar giderilmesi için
Hükûmetimiz de gerekli çalışmayı yapmaktadır. Bu konuda
özellikle genel hayata etkililik oluru için talepte bulunulmuştur.
Bazı bölgelerde de afete maruz bölge olması için de gerekli
çalışmalar yapılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gökçeada bizim için çok önemli bir
yerdir. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde yapılan
yatırımlar Gökçeadanın kimsenin gitmek istemediği bir yer
olmaktan çıkmasını sağlamış, tam aksine,
Gökçeadanın özelikle turizmde bir cazibe merkezi hâline gelmesini
sağlamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız bir
defa, Sayın Başbakanımız da iki defa Gökçeada ilçemizi ziyaret
etmişlerdir. Bu nedenle biz Gökçeadayı yine yalnız
bırakmayacağız ve Gökçeadayı kaderine terk
etmeyeceğiz. Esnafımızın gerekli şekilde
zararlarının giderilmesi konusunda yardım ve
kolaylıkların sağlanması için
çalışmalarımızı yapıyoruz. Zarar görenlerin
zararını en aza indirmek için de
çalışmalarımızı yakından takip ediyoruz. Sele
sebep olduğu düşünülen derenin ıslahı konusunda da
eğer oradaki belediyemiz derenin ıslahı noktasında dereyi
ıslaha hazır bir şekilde DSİye teslim edebilirse
DSİ
yetkilileri derenin ıslahı konusunda gerekli
çalışmaları başlatmışlardır.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Gökçeada halkı kamu
kurumlarıyla, belediyesiyle, esnafıyla, öğrencisiyle selin
zararlarını, yaralarını savmak için, ortadan kaldırmak
için büyük bir dayanışma ve yardımlaşma örneği
göstermişlerdir. Özellikle orada okuyan üniversite öğrencilerinin
ellerinde küreklerle selden zarar gören vatandaşlarımıza
yardım ettiklerini görmek bizleri duygulandırmıştır.
Yine aynı
şekilde, selden hemen sonra oraya personel, ekipman gönderen İstanbul
Büyükşehir Belediyemize, Kızılaya, AFADa,
kaymakamlığımıza ve Gökçeada halkımıza
şükranlarımızı arz ediyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL KAŞDEMİR (Devamla) -
Bu sebeple bir kez daha bu kürsüden Gökçeada halkının yalnız
olmadığını belirtmek istiyor, sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaşdemir.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, kısa söz isteklerimiz
vardı.
BAŞKAN
Geçti, unuttum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Geçmedi Başkan.
BAŞKAN
Hayır, gerçekten unuttum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama şeyden sonra da verirsiniz.
BAŞKAN Ona
bakacağım artık
OKTAY VURAL
(İzmir) Verirsiniz.
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında,
8-9 Mayıs 2014 tarihlerinde Moldovaya resmî bir ziyarette bulunması,
9-11 Mayıs 2014 tarihlerinde Romanyada düzenlenecek olan Güney Doğu
Avrupa Ülkeleri Parlamenter Asamblesi (GDAÜ PA) açılış
toplantısına katılması Genel Kurulun 29/04/2014 tarihli
82nci Birleşiminde kabul edilmiş olan heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimlerine ilişkin
tezkeresi (3/1482)
07/05/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekin beraberinde bir
Parlamento heyetiyle, 8-9 Mayıs 2014 tarihleri arasında Moldovaya
resmî bir ziyarette bulunması; akabinde ise 9-11 Mayıs 2014
tarihlerinde Romanyada düzenlenecek olan Güney Doğu Avrupa Ülkeleri
Parlamenter Asamblesi (GDAÜ PA) açılış toplantısına
katılımı TBMM Genel Kurulunun 29/04/2014 tarih ve 82nci
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/03/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesi
uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı:
Seçim Çevresi:
1) Seyit Sertçelik Ankara Milletvekili
(AK PARTİ)
2) Haluk Ahmet Gümüş Balıkesir Milletvekili
(CHP)
3) Ali Şahin Gaziantep Milletvekili (AK PARTİ)
4) Lütfü Türkkan Kocaeli Milletvekili
(MHP)
5) Yüksel Özden
Muğla Milletvekili (AK PARTİ)
6) Tülay Bakır Samsun
Milletvekili (AK PARTİ)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın kanun
tasarılarının geri alınmasına dair iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
2.- Başbakanlığın, 311
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında
Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yeniden incelenmek
üzere Hükûmete geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1483)
07/05/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: a) 19/6/2007 tarihli ve
B.02.0.KKG.0.10/101-1434/2584 sayılı yazı.
b) 2/10/2007
tarihli ve B.02.0.KKG/196-279/3766 sayılı yazı.
c) 22/9/2011
tarihli ve B.02.0.KKG/101-30/2991 sayılı yazı.
İlgi (a)'da kayıtlı
yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan ve
ilgi (b), (c) yazılarla yenilenmesi istenilen "Türkiye Cumhuriyeti ile
Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
75inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
|
Kanun
Tasarısının Metni |
Dönemi ve Yasama Yılı |
24/2 |
Esas Numarası |
1/311 |
Başkanlığa Geliş Tarihi |
22/09/2011 |
Tasarının
Başlığı |
Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı |
Tasarının Özeti |
Onaylanmasının uygun bulunması istenen Anlaşma;
iki ülke arasındaki ticaretin, ekonomik ilişkilerin uyumlu
gelişimine katkıda bulunacak şekilde teşvikini ve
artırılmasını amaçlamaktadır. |
Tasarının Son Durumu |
KOMİSYONDA |
Kanun
Tasarısı Komisyon Bilgileri
Komisyon Tipi |
Adı |
Giriş
Tarihi |
Çıkış
Tarihi |
Yapılan İşlem |
Karar
Tarihi |
Esas Komisyon |
Dışişleri
Komisyonu |
01/10/2011 |
|
Komisyonda |
|
Tali Komisyon |
Plan ve Bütçe Komisyonu |
01/10/2011 |
|
Komisyonda |
|
Tali Komisyon |
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu |
01/10/2011 |
|
Komisyonda |
|
3.- Başbakanlığın, 308
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam
Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrikadaki İslam
Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve Yatırımların
Desteklenmesi İçin İşbirliği Hakkında
Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yeniden incelenmek
üzere Hükûmete geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1484)
06/05/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: a) 9/3/2007 tarihli ve B.02.
O.KKG.0.10/101-1360/1047 sayılı yazımız.
b) 22/9/2011 tarihli ve
B.02.0.KKG/101-30/2991 sayılı yazımız.
İlgi (a)'da kayıtlı
yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan ve
ilgi (b) yazımızla yenilenen "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile Afrikadaki
İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve
Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği
Hakkında Anlayış Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
75inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Kanun
Tasarı Bilgileri
|
Kanun
Tasarısının Metni |
Dönemi ve Yasama Yılı |
24/2 |
Esas Numarası |
1/308 |
Başkanlığa Geliş Tarihi |
22/09/2011 |
Tasarının
Başlığı |
Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında
Türkiye ile Afrikadaki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler
Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi
İçin İşbirliği Hakkında Anlayış
Muhtırasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı |
Tasarının
Özeti |
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası
Arasında Türkiye ile Afrikadaki İslam Kalkınma Bankası
Üyesi Ülkeler Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği
Hakkında Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunması öngörülmektedir. |
Tasarının Son Durumu |
Komisyonda |
Komisyon Tıpı |
Adı |
Giriş
Tarihi |
Çıkış
Tarihi |
Yapılan
İşlem |
Karar Tarihi Kanun Tasarısı Komisyon
Bilgileri |
Esas Komisyon |
Dışişleri Komisyonu |
01/10/2011 |
|
Komisyonda |
|
Tali Komisyon |
Plan
ve Bütçe Komisyonu |
01/10/2011 |
|
Komisyonda |
|
Tali Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Komisyon Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu |
01/10/2011 |
|
Komisyonda |
|
BAŞKAN Dışişleri
Komisyonunda bulunan tasarılar Hükûmete geri verilmiştir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve
19 milletvekilinin, Roman vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/928)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz,
vatanı, milleti ve bayrağını sahiplenen, millî kültürünü
kucaklayan Roman vatandaşlarımızın, ülkemizdeki diğer
kesimlerle aralarında bir uçurum oluştuğu görülüyor. Bugün
sosyokültürel ve ekonomik gelişmelerle hızla ilerleyen teknoloji sayesinde
bu uçurum daha da belirginleşmiştir. İnsan hak ve hürriyetleri
başta olmak üzere vatandaşlık haklarını kullanma,
kültürlerini yaşatma, Anayasa'mızda güvence altına alınan
eğitim hakkını kullanma hususlarında Roman vatandaşlarımızın
acil çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Roman
vatandaşlarımızın yüz yüze olduğu bu sorunların
araştırılması ve bunun için yapılacak yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirlerin tespiti için
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104-105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederim. 30/05/2012
1) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
2) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
3) Mehmet
Şandır (Mersin)
4) Emin Çınar (Kastamonu)
5) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Reşat
Doğru (Tokat)
8) Enver Erdem (Elâzığ)
9) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
10) Sadir Durmaz (Yozgat)
11) Atila Kaya (İstanbul)
12) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
13) Özcan Yeniçeri (Ankara)
14) Mustafa Erdem (Ankara)
15) D. Ali Torlak (İstanbul)
16) Bahattin
Şeker (Bilecik)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Bülent Belen (Tekirdağ)
19) Muharrem
Varlı (Adana)
20) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
Genel Gerekçe:
Güzel ülkemizde
büyük bir mutlulukla birlikte yaşadığımız kendilerine
özgü kültürleriyle Roman kardeşlerimizin acil çözüm bekleyen
sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların başında
kültürlerini yaşatma, eğitim ve hak etmedikleri ön yargılar
gelmektedir.
AKP Hükûmeti
"Roman buluşması", "Roman açılımı
yapıyoruz. diyerek Roman vatandaşlarımızı sadece
siyasi istismar konusu yapmıştır. Romanların
sorunlarına çözüm bulma meselesi sadece lafta kalmıştır.
Roman kültürünün korunması ve yaşatılması için somut
adımlar maalesef atılmamıştır.
Romanlara yönelik
eğitime özel olarak önem verilmelidir. Özellikle ilkokul ve ilkokul
sonrası eğitime devamlılıklarının
sağlanamadığı üzücü bir gerçekliktir. Roman kardeşlerimizin çocukları
aileden kaynaklanan ve çevresel etkilerle eğitimlerini
tamamlayamamaktadırlar. Roman kadınlarının toplumsal
yaşama katılımlarında ihtiyaç duydukları sosyal ve
eğitsel çalışmalar hemen hemen hiç yoktur.
Roman
kardeşlerimize karşı hiç de hak etmedikleri bir ön yargı
vardır. Romanların doğrudan insan onuruna aykırı bir
şekilde ayırımcılığa maruz
bırakılmasına son verecek çözümler üretilmelidir. Sosyal hayatta
Romanlara karşı oluşmuş ön yargılar çeşitli
faaliyetler ve aydınlatıcı etkinlikler düzenlenerek ortadan
kaldırılmalıdır.
Yukarıda
belirtilen sebeplerden dolayı, Roman vatandaşlarımızın
karşı karşıya olduğu, kültürlerini yaşatma,
eğitim ve hak etmedikleri ön yargılar sorunlarının
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, TOKİnin yaptığı
konutlar nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
yaşadığı hızlı nüfus artışı ve
kentleşme konut ve kentleşme sorunlarını da peşi
sıra getirmiştir. Bu sorunların çözülmesi ve konut üretiminin
artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla
1984 yılında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı
İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.
TOKİ, son
yıllarda yaptığı konutların yanında, siyasetin
finansmanı, şaibeli işler ve kalitesiz konutlar gibi konularla
da gündeme gelmektedir. TOKİ konutlarının teslim törenleri
siyasi iktidarın şovuna dönüştürülmektedir. Yani TOKİ kamu
kaynakları kullanılarak siyasi propaganda aracı olarak
kullanılan bir idareye dönüştürülmüştür. Bunların
yanında Sayın Başbakanın katıldığı
açılışların yüksek tören giderlerinin Sayın
Başbakana yakınlığı olan tek bir firmaya
yaptırıldığı iddia edilmektedir. Müteahhitlerin bu
firmaya yaptıkları ödemeleri ihale bedellerine
yansıtmayacakları düşünülemez. Dolayısıyla bu bedeller
TOKİ'den ev alan yurttaşlarımızın sırtına
yüklenmektedir. Bu nedenle TOKİ âdeta Sayın Başbakanın
mitinglerini finanse eden bir kuruma dönüştürülmüştür.
Ülkemizin
farklı illerinde, TOKİ'nin yaptığı konutlara
ilişkin çeşitli şikâyetlerin olduğu ve yöneticilerin bu
şikâyetlere çözüm bulmadığı vurgulanmaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı bir firma
aracılığıyla atama usulü yönetilmek kabul edilemez bir
duruma bürünmüştür. Söz konusu yönetim halkı sömürmeye devam
etmektedir. Sonuç olarak buradaki halk artık kendi kendilerini yönetmek
istemektedir. Halk TOKİ'nin atadığı yönetim yerine kendi
seçtikleri yönetimlerin görev almasını istemektedirler. Bitlis ve
Diyarbakır Üçkuyularda yapılan TOKİ konutlarında birçok
eksiklik bulunmaktadır. Bunlar şöyledir: Çevre düzenlenmesi,
kaldırımlar, yeşil alan, altyapı, asfalt
çalışmaları, konut içi su depoları, elektrik yüksek gerilim
hattının binalara çok yakın geçmesi, yol
çalışmaları, peyzaj, otopark vb.
sıkıntıların yanı sıra yönetimin halkla olan
iletişim eksikliği yaşanmaktadır. Yaşanan bu sıkıntılara yönelik
yapılan tüm başvurular değerlendirilememiş ve sorunlar
giderilememiştir.
Yaşanılan
fakat giderilemeyen sorunlar nedeniyle konut değerleri her geçen gün
düşmektedir. Evlerin değerlerinin yeniden tespiti için halk nezdinde
gerekli girişimlerde bulunulmuş ancak TOKİ'den bununla ilgili
şu ana kadar her hangi bir sonuç alınamamıştır.
Ülkemizde
TOKİ'den taksitle ev sahibi olan vatandaşlarımız, ciddi
sorunlar yaşamaktadır. Ekonomik krizin de etkisiyle ödemelerde büyük
güçlük yaşanması, TOKİ'den konut alan
yurttaşlarımızın mağduriyet yaşamasına neden
olmaktadır.
TOKİ
konutlarının altyapılarının tamamlanmadan teslim
edildiği, konut maliyetlerinin sosyal donatı alanlarının
inşası gerekçe gösterilerek gereğinden fazla yükseltildiği,
konut teslimlerinden sonra site yönetimlerinin baskıyla ele geçirilerek
vatandaşlarımızdan yüksek miktarda aidat
alındığı, bu yolla haksız kazanç elde edildiği
iddiaları artmaktadır. Devlete güvenerek TOKİyle sözleşme
yapmakta en ufak bir tereddüt göstermeyen yurttaşlarımız,
sözleşmenin ağır hükümleri altında ezilmektedir. İhale
alan firmaların ödemelerinde aksamalar olması, piyasa içerisinde yer
alan diğer sektörlerin de olumsuz etkilenmesine neden olmakta ve yöre
ekonomilerinde zincirleme iflaslara neden olmaktadır.
Bunların
yanında TOKİ'nin yasal görevleri içinde olduğu yetkililerce
belirtilmesine karşın, ucuza arazi alıp buraları daha
pahalı fiyatlara satması bu yörelerde oturan sakinler tarafından
tepkiyle karşılanmaktadır. Ülkemizde bunun çok sayıda
örneği bulunmaktadır. TOKİ tarafından alınan arazilere
konut yapılacağı umuduyla fedakârca davranan yöre halkı,
arazilerin satılması yargı yoluna başvurmaktadır. Bu
durumun önüne geçilmesi amacıyla yurttaşlarımız bir çözüm
yolu bulunmasını istemektedirler.
Yaşanan
süreçte TOKİ, Başbakanın himayesinde
dokunulmazlığı olan bir konuma
taşınmıştır. Ne yolsuzluk iddiaları ne de
halkın çektiği sıkıntıların üzerine
gidilmektedir. TOKİ'nin şaibeli işlemlerinin, mitinge
dönüşen teslim törenlerinin, yaptığı konutlar nedeniyle
yaşanan sorunların ve bu sorunlar için uygulanabilecek çözüm
önerilerinin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Muharrem
Işık (Erzincan)
3) Ali Sarıbaş
(Çanakkale)
4) Celal Dinçer (İstanbul)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
7) Ali
Serindağ (Gaziantep)
8) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
9) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
10) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
11) Osman
Aydın (Aydın)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Ali Özgündüz (İstanbul)
14) Veli
Ağbaba (Malatya)
15) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
16) Ramis Topal (Amasya)
17) Özgür Özel (Manisa)
18) Gürkut Acar (Antalya)
19) Bülent Tezcan (Aydın)
20) Namık Havutça
(Balıkesir)
21) İhsan
Özkes (İstanbul)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve
19 milletvekilinin, 17 Mayıs 1994 tarihinde Adıyaman Bezar
Dağında meydana gelen katliamın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/930)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
17 Mayıs
tarihi, Adıyaman-Çelikhan arasında yer alan Bezar Dağı'nda
28 gencin katledilmesinin yıl dönümüdür. Malatya'dan PKK'ya katılmak
üzere yola çıkan ancak PKK'ya katılmadan Adıyaman'ın Bezar
Dağı'nda 17 Mayıs 1994 tarihinde düzenlenen bir operasyonda
toplu hâlde katledilen 22 dershane öğrencisi ve onları almaya gelen 6
PKK'lının kimyasal silahlarla öldürüldüğü olay hâlâ
aydınlatılamamıştır.
16 Mayıs
1994'te, ailelerine "Piknik yapmaya gidiyoruz." diyerek Malatya'dan
ayrılan 22 genç, görgü tanıklarının ifadelerine göre, Bezar
Dağı'na tırmanmaya başlamış, 6 PKK'lıyla
buluşmuşlardır. Geceyi Bezar Dağı'nda geçiren gençler,
17 Mayıs sabahına helikopter sesleriyle uyanmıştır.
Adıyaman ve
Diyarbakır'dan havalanan askerî helikopterler Bezar
Dağı'nın üstünden uçarken dağın yamaçları
askerler tarafından sarılmıştır. 6 PKK'lı, 22
silahsız dershane öğrencisini dağın üst taraflarına
yollayarak askerlerle çatışmaya başlamıştır. Çatışma
sonucunda 6 PKK'lı öldürülmüştür.
Bezar
Dağı'nın eteklerinde kurulu 3 köyün çok net bir şekilde
görebildiği ve görgü tanıklarının gözyaşlarıyla
anlattıkları ifadelerine göre, çatışmanın
ardından Bezar Dağı'nın orta yerinde kalan 22 genç teslim
olmak için ellerini kaldırmış ancak askerî helikopterler
tarafından üç saat süren bombardımanla gençlerin tamamı
öldürülmüştür. Bombardımanın ardından ağır bir
kimyasal kokunun yayıldığı söylenmektedir. Bombardıman
bittikten sonra 22 gencin cenazelerinin at ve katırlara bağlanarak
kara yoluna kadar yerde sürüklendiği, yol kenarında bekletilen kamyon
kasasına doldurulduğu, 22'si silahsız olan 28 gencin
cenazelerinin Adıyaman'a getirilerek karakol bahçesinde uzun süre bekletildiği
de iddialar arasında yer almaktadır.
Anlatımlara
göre, iç organları dışarı çıkmış,
parçalanmış, yanmış 28 cenazenin parçaları tenekelere
doldurularak bölge insanlarına ibret olması amacıyla
Adıyaman Komando Birliği Karakolunda uzun süre açık alana
dizilmiş bir şekilde bekletilmiştir.
Olayı duyarak
Adıyaman'a gelen aileler çocuklarının cesedini almak
istemiş ancak sadece vücutları tanınabilen 11 cenaze teslim
alınabilmiştir. Bu sonuç bile katliamın boyutunun ne kadar
sarsıcı olduğunun göstergesidir. Vücutları
tanınamayacak hâlde olan 17 gencin cenazeleri ise Adıyaman
Kimsesizler Mezarlığına toplu olarak gömülmüştür.
Bezar
katliamında hayatını kaybeden gençlerden isimleri tespit
edilenler: Ali Elçi, Kamber Yamaç, Kamber Yavuz, Doğan Öter, Şükrü
(Fidel) Töre, Hüseyin İlhanlar, İsmail Tümen, İrfan Çintay,
Şeyho Çayır, Mustafa Sincer, Bahri Ekinci, Hüseyin Bozkuş,
Kamber İlhan, Hüseyin Çintay, Ferhat Kanlıbaş, Yusuf
Boztaş, Cemal Bağcı, Ferhat Buran, Hüseyin Sarıtaş,
Ergün Bozkuş, Yusuf Turan, Seyit Ahmet Özdemir, Deniz Güner ve Yusuf
Pektaş'tır.
28 gencin
öldürüldüğü olayı yakından gören tanıklar sadece operasyona
katılan askerlerdir. Bu nedenle, askerlerin verecekleri ifadeler,
katliamın üzerindeki sır perdesinin aralanmasını
sağlayacaktır. Ayrıca, yıllardır, gençlerin acımasızca öldürüldüğü bu
operasyonun bir ihbar üzerine gerçekleştirildiği
konuşulmaktadır. Operasyonun ihbar üzerine mi, yoksa takip sonucu mu
gerçekleştiği netlik kazanmamıştır.
17 Mayıs 1994 tarihinde meydana gelen katliamın
tüm yönleriyle ele alınarak sorumluların ortaya çıkarılabilmesi,
olayın üzerindeki sis perdesinin aralanması, operasyon emrini veren
yetkililer ile operasyona katılan askerlerin tespit edilmesi, öldürülen
gençlerin ailelerinin mağduriyetinin giderilmesi amacıyla Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Veli Ağbaba (Malatya)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Muharrem Işık (Erzincan)
4) Celal Dinçer (İstanbul)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
8) Osman Aydın (Aydın)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Mahmut Tanal (İstanbul)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Haydar Akar (Kocaeli)
13) Ramis Topal (Amasya)
14) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
15) Özgür Özel (Manisa)
16) Bülent Tezcan (Aydın)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
19) Ali Serindağ (Gaziantep)
20) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
60ıncı maddeye göre, demin
unuttuğum sözleri veriyorum.
Sayın Havutça
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Türkiye Sanat Kurumu yasasıyla sanata ve sahne
işçiliğine büyük darbe indirileceğine ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmet tarafından başta
Devlet Tiyatroları olmak üzere, Devlet Opera ve Balesi, Güzel Sanatlar
Genel Müdürlüğü TÜSAK yani Türkiye Sanat Kurumu yasasıyla
kaldırılmak isteniyor. TÜSAK tasarısıyla sanat ve sahne
işçiliği alanlarına büyük darbe indirilecek ve sanatçılar
endişeyle uyarıyorlar.
Bakın, Devlet
Tiyatrolarımız 1949 yılında kurulmuş, altmış
üç yıllık birikime sahip. 21 ilde 56 sahnesi olan Devlet
Tiyatrolarında 623 sanatçı, 421 teknik personelle 100 yeni oyun ile
her yıl 200 oyun sahneleniyor ve yıllık yaklaşık 2
milyon seyirciye ulaşıyor. İllerde, ilçelerde, köylerde 300
yerleşim bölgesine 600 turne yapıyorlar ve Devlet Tiyatroları
yasa gereği kâr amacı gütmeyen bir kamu kuruluşu olarak görev
yapıyor. Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında 80 bin hiç tiyatro
izlememiş çocuğa ulaşmış, görme engelli
çocuklarımıza okuma tiyatrosu projelerine imza
atmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdemir
2.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin,
Avrupa Birliğinin fikir babalarından CHP eski milletvekili Kasım
Güleki rahmetle andığına ve 9 Mayıs Avrupa Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yarın Avrupa Kömür ve Çelik
Birliğinin temellerini atan, 9 Mayıs 1950 tarihli Schuman
Deklerasyonunun 64üncü yıl dönümü. 1985 Milano Zirvesinde 9
Mayısın Avrupa Günü olarak kutlanması
kararlaştırılmıştır. Bu vesileyle, 17 Kasım
1949da, Avrupa Konseyinin kuruluşundan yalnızca altı ay sonra
Strazburgta yaptığı konuşmada Avrupa bütünleşmesinin
ve birliğinin gerekliliğini en veciz şekilde ifade eden ve
Avrupa Birliğinin fikir babalarından ve esin kaynaklarından,
dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Kasım Güleki rahmetle anmak
istiyorum.
Yine, 12 Eylül 1963 tarihinde
Başbakan İsmet İnönünün imzaladığı Ankara
Anlaşmasıyla başlayan Avrupa Birliği üyelik sürecimiz
51inci yılını doldurmuştur. Tam üyelik sürecini yine CHPli
bir başbakanın imzasıyla tamamlayacağımıza olan
inançla vatandaşlarımızın Avrupa Gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Işık
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Seyitömer Termik Santrali ve Kömür
İşletmesinde çalışan işçilerin iş akitlerinin
sona erdirilmesiyle ilgili olarak Hükûmetin konuya hassasiyetle
yaklaşmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kütahya ilimizin hem ekonomisine hem de
istihdamına yıllarca katkıda bulunan Seyitömer Termik Santrali
ve Kömür İşletmesinin 2012 yılında özelleştirilmesinin
ardından, orada çalışan işçilerden bazıları geçen
ay işten çıkarılınca ortaya çıkan toplumsal olaylar
sonucunda da birçok işçimiz, maalesef iş akitleri sona erdirilerek
işsiz kalmışlardır; çok sayıda işçi de yine
işten çıkarılma tehdidiyle karşı
karşıyadır. Bu ciddi soruna Hükûmeti çözüm bulmaya davet ediyor,
tarafları sakin olmaya çağırarak bu olayların önüne
geçilmesini talep ediyorum. Aksi takdirde, ilimizde ortaya çıkacak sosyal
olaylar ciddi anlamda her kesimi rahatsız edecektir.
Bu konuya Hükûmetin hassasiyetle
yaklaşmasını ve işçilerimizin işten
çıkarılması tehditlerinin sona erdirilmesini talep ediyor, size
de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Balyoz davası nedeniyle Anayasa Mahkemesi önünde
adalet nöbeti tutanların seslerinin duyulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün Anayasa
Mahkemesinin önünde avukatlar tarafından yapılan adalet nöbetinin
4üncü günü. Avukatlar böyle bir nöbete neden başladılar? Çünkü
müvekkili oldukları Balyoz davasından yargılanan tutsaklar,
Başbakanın deyimiyle kumpasa uğramış askerlerimiz,
Türk ordusunun yurtsever askerlerinin kumpasa uğradığı
söylenmesine rağmen, en yetkili ağızlardan bu söylenmesine
rağmen, ne yazık ki Anayasa Mahkemesi de başvuruları
incelememiştir, Adalet Bakanlığı da vermiş olduğu
sözleri yerine getirmemiştir. Bu nedenle, avukat
arkadaşlarımız Anayasa Mahkemesinin önünde adalet nöbeti
tutuyorlar. Bu adalet nöbeti tutanların sesleri umarım hem Anayasa
Mahkemesi tarafından hem de Adalet Bakanlığı
tarafından duyulur ve kumpas mağduru askerlerimizin en kısa zamanda
özgürlüğüne kavuşması sağlanır diye düşünüyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu, buyurun.
5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Anneler Gününü kutladığına ve AKPli
İslahiye Belediyesinde işten çıkarılan personelin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başta, pazar
günü idrak edeceğimiz Anneler Gününün size ve tüm annelere kutlu
olmasını diliyorum.
AKPnin hukuk
tanımaz anlayışını, Anayasa, İç Tüzük ve yasal
hükümlerinin sık sık çiğnenmesi örneklerini görmekteyiz. Anayasa
hükümlerinin askıya alındığını, İç Tüzük
hükümlerinin, kanunların ciklet gibi çiğnendiğini
yaşamaktayız. Bu anlayış AKPli her yönetime de sirayet
etmiştir. Bunlardan biri de AKPli İslahiye Belediyesinin kendi
memurlarına oyun oynarcasına yaptığı işlemdir.
AKPli
İslahiye Belediyesi, ekmeği ve işi için çaba içerisinde olan,
eskiden uzman çavuş olan 20 kadar personelini Sizi Büyükşehre
aktardık. diye ilişiğini kesmiş, Büyükşehir
Belediyesinde işe başlayamayanların dönüşlerinde de
memuriyetlerine müsaade etmemiştir. Bu hileli oyun bu kardeşlerimizi
mağdur etmiştir. Bu konuda ilgili bakanlıkların hukuk
tanımayan bu belediyeleri hukuka zorlamaları konusunda gereğini
talep etmektedirler.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Doğru
6.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, kapatılan belde belediyelerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiye genelinde
550, Tokat ilinde de 42 belde belediyesi 30 Mart seçimleri arkasından
nüfusu 2 binin altında olduğu için kapatılmıştır.
Ancak, bunların bazılarının nüfusu 2 binin üzerinde
olduğu hâlde Kanun istiyor. diye maalesef
kapatılmıştır ve bir türlü
anlatılamamıştır. Ancak AKP iktidarınca kapatılan
belde belediyelerinde şu anda çöpler toplanmıyor, yollar tamir
edilmiyor, su ve kanalizasyonla ilgili tamiratlar yapılmıyor.
İnsanlar perişan hâlde bizleri arıyor, muhtarları
suçluyorlar. Muhtarların elinde de araç, para, eleman yok. Muhtarlar ilçe
kaymakamlığına koşuyorlar ama sonuçta bir şey
çıkmıyor, bir şey yapamıyorlar. Acilen Hükûmetin bu
mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bir şeyler yapması
gerekiyor. Kamuoyu bunu bekliyor çünkü, insanların
sağlığını tehdit eden çöpler de bazı yerlerde
neredeyse dağları aşmış durumdadır. Hassasiyeti
Türkiye Büyük Millet Meclisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan
7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplanın, Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre Türkiye ve
komşularının çocuk felci hastalığı
açısından riskli bir konumda olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dünya Sağlık Örgütü, geçen hafta
Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri Acil Durum Komitesi
tarafından bir rapor açıkladı. Bu raporda, çocuk felcinin
Türkiyede ve komşularımızda ve dünyada yeni bir tehlike
boyutunda olduğunu ifade etti. Bizim açımızdan önemli olan,
Dünya Sağlık Örgütünün riskli ülke olarak ilan ettiği ve
hastalığın hızla yayıldığı Afganistan,
Pakistan, Irak, Suriye ve İsraildir. Bu ülkelerle sıkı
iletişimlerimiz olduğu nedeniyle özellikle
komşularımız bulunan Suriye ve Irakta yaşanan olumsuz
olayların, iç savaşın, terörün sıkıntısıyla
Türkiyeye gelen mültecilerin aşılanmasındaki denetim
yetersizleri nedeniyle, Türkiye de polio hastalığı
açısından riskli bir ülke konumuna getirilmiş durumdadır.
Sağlık Bakanlığının, gerek kamplarda gerekse kamp
dışındaki Suriyeli mülteci
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sarıbaş
8.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Şemdinlide şehit düşen askerlere
Allahtan rahmet dilediğine ve susuzluk ve kuraklığa
karşı önlem alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şemdinlide şehit düşen tüm askerlerimize
Allahtan rahmet dilerken yine Bayramiç ilçemizde Halil Karataşı
Alakeçi köyüne defnederek şehidimizi beraberce gömdük. Ben ailesine de
Allahtan sabır diliyorum.
On iki yıldır iktidarda olan AKP her alanda
uyguladığı yanlış politikalarını,
susuzluğa karşı alınması gereken tedbirler konusunda
da göstermiştir. Gerekli önlemler alınmadığı için bu
yıl Türkiye genelinde olduğu gibi Çanakkalede de çeltik ekimini
yasaklamıştır. Misyonunu tamamlayan AKP, tarihin tozlu
sayfalarında yasakların partisi olarak yerini alacaktır. Çeltik
ekimini tüm Türkiye genelinde yasakladığımıza göre
ihtiyacı karşılamak için hangi yabancı ülkelerin çeltik
stoklarını eritmeyi planlıyorsunuz? Çeltik üreticilerimizin
zararlarını nasıl gidereceksiniz? Susuzluk ve
kuraklığı önlemek için ne yapıyorsunuz? Her yıl
katlanarak etkisini hissettiren susuzluk ve kuraklığa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yüksel
9.- İzmir Milletvekili Alaattin
Yükselin, İş Sağlığı ve Güvenliği
Haftasına ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İş Sağlığı ve Güvenliği
Haftası çalışanlar açısından büyük olumsuzluklarla
geçiyor. 2002 yılında 2,5 milyona yaklaşan sendikalı
işçi sayısı, sendikasızlaştırmanın bir
sonucu olarak 2014 itibarıyla 1,1 milyon kişiye gerilemiştir.
Meslek hastalıklarında vaka sayısı yılda 35-40 bin
civarında seyrederken, SGK vaka sayısını 500-600
civarında göstermektedir. Türkiye'de her 100 bin çalışan
başına düşen ölümlü iş kazalarında Avrupa'da 1inci,
dünyada 3üncü sırada yer almaktadır.
2002-2013
yılları arasında toplam 13.442 işçi hayatını
kaybetmiştir. Ne yazık ki, her yıl ortalama 1.072 işçi
iş kazaları sonucu hayatını kaybetmektedir.
2002de 358 bin
olan taşeron işçi sayısı bugün 1,2 milyon rakamına
ulaşmış durumdadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atıcı
10.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Anneler Gününü ve Cumhuriyet gazetesinin
90ıncı kuruluş yıl dönümünü kutladığına
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu pazar Anneler
Günü. Öncelikle annemin ellerinden öpüyorum. Türkiye'de ve dünyada bulunan
bütün annelere de sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Onların
üzülmeyeceği bir dünya inşa etmeyi de ümit ediyorum.
Dün, Cumhuriyet
gazetesinin 90ıncı yılını kutladık. Yine
ülkemde, başta basın olmak üzere, bütün kurumların özgür
iradeleriyle çalışabilecekleri bir ülkeyi de hep birlikte inşa
etmeyi hayal ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Vural
11.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, MHP Grubu olarak, Anneler Gününü kutladıklarına ve Dünya
Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadire Türkiyeye gelerek
milletimizle hasret giderme imkânının verilmesi hususunu
paylaşmak istediklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önümüzdeki pazar
günü muhterem annelerimizin günü. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
münasebetle, vefat etmiş bütün annelerimize rahmet diliyoruz, hayatta olan
annelere de huzurlu, sağlıklı ve mutlu bir ömür diliyoruz
efendim.
Bir de, yurt
dışında Dünya Uygur Kurultayı Başkanı, Uygur
Türklerinin lideri Sayın Rabia Kadirle birlikte olma imkânı buldum,
görüştük kendileriyle. Kendileri, Doğu Türkistan meselesine sahip
çıkan Türk milletine minnetlerini sundu. Kendileri, ayrıca,
Türkiye'ye gelme ve hasret giderme talebini de iletti. Bu bakımdan, Sayın
Rabia Kadire, bir an önce Türkiye'ye gelerek milletimizle hasret giderme
imkânı verilmesi hususunu bu vesileyle paylaşmak istedim.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Sayın Buldan
12.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, Anneler Gününü kutladığına ve Türkiyeye
barışın gelmesini bir kez daha dilediğine ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de, pazar günü
kutlanacak olan Anneler Günü vesilesiyle tüm annelerimizin Anneler Gününü
kutluyor, hepsinin ellerinden öpüyorum. Tabii ki annelerimize armağan
edeceğimiz en güzel hediye belki bu süreçte barıştır.
Bizler, Türkiyede hiçbir annemizin, daha doğrusu dünyada hiçbir annemizin
evlat acısı çekmeden çocuklarıyla, aileleriyle mutlu bir
şekilde hayat sürmesini temenni ediyoruz ve Türkiyeye bu vesileyle
barışın bir kez daha gelmesini diliyoruz.
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Öğüt
Tek kişi
olduğunuz için 11inci şahıs olarak söz veriyorum.
Buyurun.
13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahandaki üniversite öğrencilerinin yurt sorunlarına ilişkin
açıklaması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Çok teşekkür ederim.
Ben de hasta olan
annemin ellerinden öpüyorum, acil şifalar diliyorum öncelikle.
Şimdi, bizim
Ardahanda 4 bin tane öğrenci var üniversitemizde, 1.200 kişilik yurt
var. 2.800 tane öğrencimiz dışarıda, köylerde ve
ahırlarda, bazen de samanlıklarda kalıyor. Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürü şunu söylüyor bizim üniversite yetkililerine:
Kafanıza göre öğrenci alıyorsunuz. Bu kadar öğrenciyi niye
alıyorsunuz? diyor. Sayın Başkanım, bizim bölgemiz
kalkınmamış, gelişmemiş bir bölge, Ermenistan ve
Gürcistan sınırında önemli stratejik bir bölge. O bölgede büyük
bir göç var; oraya yurt yapacaksınız ki öğrenci gitsin, esnaf
kazansın, tüccar kazansın, köylü kazansın, orada göç
olmasın. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürünü derhâl istifaya davet ediyorum ve mutlak suretle de bu
işe çözüm bulunmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 462, 440, 447, 267, 420, 202, 120,
121, 58 ve 140 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih: 8/5/2014
Danışma
Kurulunun 8/5/2014 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Nurettin Canikli Engin Altay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Oktay Vural Pervin Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi
Halkların Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
462, 440, 447, 267, 420, 202, 120, 121, 58 ve 140 sıra sayılı
kanun tasarılarının bu kısmın sırasıyla 4,
5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisi
hakkında konuşma talebi yoktur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
15.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi oylama işlemini
tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup
Başkan Vekili İdris Baluken tarafından Dersim ilinin Laç Deresi
bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını
kaybeden yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından
sonra Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
8 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
8/5/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 8/5/2014 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Temmuz 2013
tarihinde, Bingöl Milletvekili, Grup Başkan Vekili İdris Baluken
tarafından verilen (3839 sıra no.lu), Dersim ilimiz Laç Deresi
bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını
kaybeden yurttaşlarımızın kemikleri bulunmuştur.
Dersim katliamıyla yüzleşmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 8/5/2014 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz, Bingöl
Milletvekili Sayın İdris Baluken, buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grubumuz adına vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dersim
katliamıyla ilgili gerek Barış ve Demokrasi Partisi olarak
gerekse de şimdi Halkların Demokratik Partisi olarak biz
sayısız çalışmada bulunduk, grup önerileri getirdik, yasa
teklifi sunduk ama bu katliamla gerçek bir yüzleşmeyi ve bu
yüzleşmenin gerektirdiği çözüme gidecek gerçek adımları
bugüne kadar maalesef bu Meclisin gündemine koyamadık. Bu vermiş
olduğumuz önergenin her şeyden önce bu hakikatlerin
araştırılmasına ve yüzleşmenin gerçekleşmesine
katkı sunmasını temenni ediyoruz. Sağlanacak bu
katkının aynı zamanda yürüyen çözüm sürecine, barış
sürecine de katkı sağlayacağını, Kürt meselesinin
çözümüne ve Türkiyenin demokratikleşmesine de ciddi bir adım olarak
tarihe geçeceğine inandığımızı ifade etmek
istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 4 Mayıs 1937 tarihinde alınan Bakanlar Kurulu
kararıyla gerçekleştirilen Dersim katliamının 77nci
yılına girmiş bulunuyoruz. Uzun bir Bakanlar Kurulu kararı
var, o Bakanlar Kurulu kararını uzun uzun burada
okumayacağım. Zaman yetmediği için sadece kararın
mülahazasını burada sizinle paylaşmak istiyorum. Şu anlama
geliyor verilen Bakanlar Kurulu kararı: Sadece taarruz hareketiyle
ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimî olarak yerinde
bırakılmış olur. Bunun içindir ki silah kullanmış
olanları ve kullanmayanları yerinde ve sonuna kadar zarar veremeyecek
hâle getirmek, köyleri kâmilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak
lüzumlu hâle getirmiştir. şeklinde özetlenen bir Bakanlar Kurulu
kararıyla 1937 ve 1938 tarihinde Dersimde tam bir katliam -hatta biz onu
Dersimlilerin deyimiyle tam bir soykırım olarak tanımlıyoruz-
bir soykırım halkımıza yaşatılmıştır.
Bu soykırımın kökeninin aslında 1924 yılının
inkârcı, retçi, asimilasyoncu Anayasasına ve İttihat Terakki
zihniyetine dayandığını biliyoruz. 1924 yılındaki
bu tekçi anlayışın devreye girmesinden bugüne kadar, maalesef,
bir katliam tarihi halkımızın, halklarımızın
önüne bugüne kadar getirilmiştir. 1925 yılında Şeyh Sait
Efendi öncülüğündeki direnişe karşı gerçekleştirilen
katliamdan, Ağrıdan, Zilandan, Dersimden, Çorumdan,
Maraştan, Sivastan, Roboskiden Parise kadar gerçekleştirilen
bütün bu katliamlar tarihinin kökeninin 1924 Anayasasının ruhunda olduğunu
ifade etmek istiyoruz.
Daha önce de
Dersim katliamıyla ilgili buraya öneriler getirdiğimizde, maalesef,
gerek iktidar partisinin gerekse de muhalefet partisinin milletvekilleri buraya
çıkıp Dersimde bir eşkıyalık faaliyetinin
olduğunu ve buna karşı devletin almış olduğu
tedbirlerin söz konusu olduğunu ifade etmişlerdi ve biz defalarca
bunun böyle olmadığını, Dersimdeki katliam,
soykırım sürecinin zamana yayılmış bir planlama
olduğunu, 1937-1938 yılında da bu planlamanın askerî
operasyon boyutunun hayata geçirildiğini ifade etmiştik. Bakın,
bunun en açık kanıtı, 1926 yılında yani katliamdan tam
on bir-on iki yıl önce cumhuriyet elitlerinden olan Hamdi Beyin
hazırladığı raporda açık bir şekilde ifade
ediliyor. 1926, dikkatinizi çekiyorum, katliamdan on bir yıl önce Hamdi
Bey hazırladığı raporda Dersim, cumhuriyet hükûmeti için
bir çıbandır. belirlemesinde bulunmuş ve raporuna diğer
alınması gereken tedbirleri yazmıştır.
Yine, Genelkurmayın
o tarihte hazırladığı Dersim raporlarında Dersim
halkı cahildir, şekavet ruhu hâkimdir. Bununla beraber şekavete,
tecavüze, soygunculuğa asıl müessir rüesa olmuştur. ifadeleri yıllar
önce kullanılmıştır.
1930
yılında Mareşal Fevzi Çakmak da hazırladığı
bir raporda Dersimli okşamakla kazanılmaz, silahlı kuvvetlerin
müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve ıslahın
esasını teşkil eder, Dersim daha çok koloni gibi nazara alınmalı.
ifadesini kullanmıştır.
Bu örnekleri
çoğaltmak mümkün. Dönemin İçişleri Bakanı ve İsmet
İnönünün ıslah projelerinde dile getirilenlerin tamamı on
bir-on iki yıllık bir sürece yayılan bir katliam
planlamasının devreye konduğunu ve bunun askerî operasyonla
hayata geçirilmesinin de 1937-1938 yılında olduğunu açık bir
şekilde ortaya koymuştur. Maalesef bütün bu süreçler Bakanlar Kurulu
ve Meclis kararlarıyla devreye konmuş, Şark Islahat
Planından Tunceli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanuna kadar,
1925 yılından 1935 yılına kadar da birtakım yasal
düzenlemelerle maalesef hayata geçmiştir. O dönemin direniş
öncülerinden olan Seyit Rızanın yaşının küçültülerek
oğlunun yaşının büyütülerek idam edilmesi de tarihe
diktatöryel hukuk cambazlığı olarak geçen pek çok örnekten
sadece yurdumuzda yaşanan bir tanesidir.
Biz burada uzun
uzun anlatmayacağız. O dönemin canlı tanıklıkları
üzerinden vicdanlarınıza sesleneceğiz. Bakın, o dönem
Malatya Emniyet Müdürü olan ve idamlarda da rol alan İhsan Sabri
Çağlayangil böyle diyor: Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica
etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı, mağaraların
kapısının içerisinden bunlar fare gibi zehirlendi ve yediden
yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim
davası da bitti. Hükûmet otoritesi köye ve Dersime böyle girdi.
O dönem katliama
katılan askerlerden ismini anmayayım- birinin itiraflarında
şunlar var: Dersimde bizimkiler vardılar ve temizlediler.
Karşılık veren yoktu. Ufak tefek çapulculuk oluyordu. Yoksa,
devletle alakaları yok bunların.
Bizimkilerin zayiatı olmadı. Biz temizlik yaparken
haksızlık yaptık.
Yine o dönemde
katliama katılmış pek çok askerin itiraflarında tüyler
ürpertici gerçekler var. O dönem, Dersimliler için mermi
kullanılmaması, süngülerle öldürülmesi, bir dönemden sonra da
süngülerle öldürmenin silahlara zarar verdiği, o nedenle silahların
kullanılmayarak meşe sopalarıyla insanların öldürülmesinin
talimatlarının verildiği, döneme tanıklık eden pek çok
askerin itiraflarında yer alıyor.
Profesör Doktor
Sayın Mehmet Bekâroğlunun psikiyatri hekimliği yaparken aktardığı
bir vaka ise dönemin özeti gibi: Bundan on dört yıl önce, Karadeniz
Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyesiyken gördüğüm
bir hastanın bana anlattıklarını açıklama zamanı
geldi. diyor. 70 yaşını aşmış bir erkek
hastaydı. İntihar nedeniyle kliniğe
yatırılmıştı. Majör depresyon tedavisi görüyordu ve
bahsettiğim, çocukları meşe sopalarıyla öldürme, meşe
kütükleriyle öldürme sahnelerini bana anlatıyordu. Meslek etiğim gereği
detayları anlatmayacağım. diyen Profesör Mehmet Bekâroğlu
da bu konuda bir yüzleşmenin yapılması gerektiğini
açık bir şekilde ifade ediyordu.
Yüzleşmeyle
ilgili, 2010-2011 yılında Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın Gerekirse özür dileriz. açıklamasına hepimiz
büyük anlam biçtik, Dersim halkı da büyük anlam biçti ama üzülerek
görmekteyiz ki o özrün gereği yerine getirilmemiştir. Yarım
ağızla yapılan özürler değil, gerçek anlamda o sürecin
katliam gerçekleriyle yüzleşmeyi esas alan bir özrün devlet adına
yapılması ve mağduriyetlerin giderilmesi, Dersimle ilgili ortaya
konması gereken somut adımların bir an önce atılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Cumhuriyet Halk
Partisinin de her zaman olduğu gibi, bugün, buraya gelip bir savunma
refleksi içerisinde değil, gerçekten kendi tarihiyle yüzleşmeyi esas
alan bir perspektif içerisinde bu önergeye destek vermesinin, Dersim
halkının temel beklentisi olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Biz, bu konuyla
ilgili bir yasa teklifi hazırladık, orada yapılacaklar belli.
Devletin tunç eli anlamına gelen Tunceli isminin bir an önce geri çekilerek
Dersim adının iade edilmesi, katliamdan geri kalan
vatandaşlarımızın çocuklarından, torunlarından,
halkımızdan özür dilenmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi, Seyit
Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin Dersim
halkına, Kürt halkına verilmesi, Dersimin kayıp
kızları, kayıp çocuklarıyla ilgili bütün arşivlerin
açılması ve bununla ilgili gerekli adımların
atılması, Dersim halkının diliyle, inancıyla,
kimliğiyle, kültürüyle ilgili mevcut politikaların devreden
çıkarılması
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
ve Dersim doğası üzerinde sürdürülen HES
barajları, kalekol, karakol yapımları şeklindeki
insansızlaştırma projelerinin de geri çekilmesinin temel
talepler olduğunu ifade ediyor, bugünkü önergemizin de Mecliste bütün bu
gerçekleri ortaya koyacak bir araştırma komisyonu kurulmasına
vesile olmasını temenni ediyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Kayseri
Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Dersim meselesi hep gündemimize, Türkiye gündemine
oturmuştur, çoğu zaman siyasi polemiklere sebep olmuş bir
olaydır.
Gerçekte Dersim
meselesi nedir? Tarihî geçmişi nedir? Bunların hepsini
objektif bir gözle görmek ve değerlendirmek gerekir. Dersim
Farsça bir kelime, der kapı demek, sim gümüş demektir,
gümüş kapı anlamına gelir ve Dersim, bugünkü Tunceli
vilayetimizin dışında Erzincan, Bingöl, Elâzığ gibi
vilayetlerimizden de bazı bölgeleri kapsamaktadır.
Dersim, Osmanlı döneminde yurtluk, ocaklık
tarzı şeklinde yönetilmektedir ve özellikle bu şekildeki bir
yönetim olarak feodal bir yapı kazanmıştır ve devlet
otoritesi bu sebeple Dersim'de kurulamamıştır. Nitekim, daha
Osmanlılar döneminde bu konu mesele hâline gelmiştir. Nitekim,
1864te Payasta Ulaşlılar, Kozanda da Kozanoğullarının
ıslahatı konusunda devlet nezdinde görüşmeler yapılırken,
Ahmet Cevdet Paşa bu bölgenin ıslahından sonra Zeytunda ve
Dersim'de de ıslahat yapılması teklifini dile getirmiştir.
Dersim, Anadolunun çeşitli yerlerinden gelen
katillerin, eşkıya gruplarının
sığındığı bir mekân olması dolasıyla
ıslahına gerek duyulduğu belirtilmiştir. Dersim'e giden bu
eşkıya gruplarının çevrede yağmada bulundukları
ve bunlara katılan bölgedeki bazı aşiretler
dolayısıyla bölgede asayiş kalmadığı
belirtilmiştir. Ancak, Kozan bölgesinin ıslahının
tamamlanması ve Kozanoğullarının çeşitli yerlere
sürgün edilmesinden sonra Rumelide isyanlar çıktığı için
Zeytun ve Dersim yöresinin ıslahatı
yapılamamıştır. Daha sonra, yani, 1876 yılından
itibaren ise, bölgeye 11 askerî harekât düzenlendiğini İçişleri
Bakanı Şükrü Kaya belirtmekte, ancak bir çözüm
sağlanamadığı ifade edilmektedir. Bölge, Birinci Dünya
Savaşına kadar bu hâlde kalmış, bu dönemde Ermenilerin
Halepe sevki sırasında, Erzurum Ermenilerinden iki kafilenin bu
bölgeden geçişi sırasında kafilelerin imha edilmesine
karşılık bu bölgede devlet otoritesi
bulunmadığından yeni sevk edileceklerin buradan yapılmaması
talimatı verilmiştir.
Dersim, Millî Mücadele döneminde bu hâlini korumuş
ve hatta 1920 yılında Koçgiri isyanı
çıkmıştır. İsyanın
bastırılmasından sonra ise bu defa 1925 yılında
Şeyh Sait isyanı zuhur etmiştir. Bir yıl sonra, yani
1926da ise Koçuşağı isyanı çıkmıştır;
bu her iki isyan zorlukla bastırılmıştır. Bölgede
19uncu yüzyıldan itibaren İngiliz ve Fransız etkisinin de
olduğu bilinmektedir. Nitekim, 1935 yılında İtalyanlar
tarafından, önce Suriyenin Halep, daha sonra Kamışlı
kentlerinde Kürt ve Ermeni delegeler bir araya getirilmiştir. Halepteki
bu toplantıya, Herak Papazyan, Doktor Basmacıyan, Beyruttaki Asitane gazetesi sahibi Balyan, Kürtlerden ise Antakya Lisesi Muallimi Memduh
Selim, Cerablus Mebusu Mustafa Şahin katılmıştır ve
toplantı Basmacıyanın evinde meydana gelmiş, akşam
saat 19.00da başlayan toplantı 22.00ye kadar devam etmiştir.
Kamışlıdaki ise Garo Sason, Kürtlerden de Haco
Ağanın oğlu Hasan Ağa ve Cemil Paşazade Kadri ve
Mehmet beyler bulunmuşlardır. Dolayısıyla, bölgede tamamen
Fransız ve İtalyanların doğrudan etkisi bulunmaktadır
çünkü zira, bu sırada Antakyada, Antakyanın Türkiyeye
katılıp katılmaması konusunda Fransızlarla büyük bir
problem vardır. Nitekim, buna bağlı olarak, 1936 yılı
sonlarında Hatayın
bağımsızlığının ortaya
çıktığı günlerde Fransızlar, ajanları
İzzettin vasıtasıyla Seyit Rıza ile irtibat kurarak
Dersimde huzursuzluğun artmasına sebep olmuşlardır.
İzzettin, Mart 1937de bir isyan için Suriyedeki Fransız gizli teşkilatından
Seyit Rızaya talimat getirmiş, Dersim olaylarına büyük ölçüde
karışmıştır.
1925
yılında Şeyh Sait İsyanının devamı
niteliğindeki Raçkotan ve Raman isyanları da İngilizlerin
kışkırtmaları sonucu gerçekleşmiştir.
İngilterenin Türkiyedeki Büyükelçilik görevlileri 1937 Tunceli
İsyanını yakından takip ederek gelişmeleri,
İngiltere Dışişleri yetkililerine sürekli olarak rapor
etmişlerdir. İkinci Dünya Savaşının
yaklaştığı sıralarda Orta Doğuda güç
odakları oluşturmaya çalışan Avrupa devletleri, Türkiyenin
Hatay ve Dersim gibi önemli olaylar karşısındaki tutumunu
dikkatle takip etmişlerdir. Rusların da bu işte
katkısı bulunmaktadır. Rusların Dersim bölgesinde organize
ettikleri en önemli isyan 1916 yılında olmuş fakat 1917
Bolşevik İhtilalinin de etkisiyle bölgeden çekilmişlerdir.
37-38 Dersim İsyanı dolayısıyla toplanan mahkemede ifade
veren Seyit Rıza, sorgulamasında, isyanda Rus kurmay
subaylarının yer aldıklarını, Rusların silah ve
cephane gönderdiklerini belirtmiştir. Keza, Birinci Dünya Savaşı
sırasında bölgede kalan Ermeniler dolayısıyla, 1919
yılı sonlarında Ermeni ve Kürt liderler arasında
sağlanan uzlaşmayla ortak hareket etme kararının da
alındığı görülmektedir.
Nitekim,
Binbaşı Noel de bölgede görüşmeler yaparak bir Ermenistan ve
Kürdistan sınırı tespit etmiştir. Daha sonra Hoybun
Cemiyetinin faaliyetleriyle, 1933 yılında Ermeni Bogos ve Nuri
Dersimî Dersim çevresinde gizli görevlerde bulunmuşlardır.
1937 Dersim
isyanından hemen önce, Suriye sınırından Türkiye'ye
kimlikleri belirlenemeyen 4 Ermeni komitacı girmiştir. Bunlar Dersim
bölgesine girerek faaliyetlerde bulunmuşlar ve hemen arkasından isyan
patlak vermiştir.
İsyanın
başlangıcı olan Kahmut Köprüsünün yakılması
olayında da Ermeni asıllı Demirci Mustafa
kullanılmıştır. Gerçekten de 1937 yılında Singeç
Köprüsünün Atatürk tarafından açılışının
yapılmasından önce, köprü yakınındaki karakolun Dersim
eşkıyası tarafından basılması ve 33 askerin
şehit edilmesi, Dersimde olayların başlangıcını
teşkil eder.
33 askerin
öldürülmesinden sonra, 27 Mart 1937 tarihinde Tunceli-Erzincan yolundaki bir
köprü Haydaran ve Demenan aşiretleri tarafından
yakılmıştır. Diğer Türk birlikleriyle
bağlantı kurulmaması için bölgenin telefon hatları kesilip,
jandarma birliklerine pusu kurulmuştur.
Pah
Bucağı Karakoluna baskın düzenlendikten sonra, Seyit Rıza
bizzat Sin Karakolunun da basılması için asi milislere emir
vermiştir. Bölgedeki 9uncu seyyar jandarma taburuna da baskın
düzenlenmiş, kendi vatandaşlarından kurulu düzensiz asi
kuvvetlere karşı savaşmak üzere, eğitilmemiş ve bu yönde
bir hazırlığı olmayan askerî kuvvetler kendilerini korumakta
zafiyet içine düşmüşlerdir. Birçok askerî birlik basılarak
askerler öldürülmüş ve yaralanmıştır. Asiler Mazgirt
Köprüsünü tahrip etmişlerdir.
Dolayısıyla,
bu tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi bu olaylar
karşısında karar almış ve harekât emri vermiştir.
Harekât sırasında bazı uygunsuz davranışların
olduğu bilinmektedir, ancak günümüzdeki tarzda devlete
başkaldıran bir görüntü bulunmaktadır. Buna
karşılık yapılan harekât, ne Alevilere ne Türklere ne de
Kürtlere yönelik olmuştur, çünkü burada hepsinden insanlar
bulunmuştur.
Olaylar, bölgede
feodal yapı içinde bulunan gruplara karşı bir sindirme
harekâtıdır ve devlet güvenliğini sağlama
çabasıdır. Nitekim, Seyit Rıza, isminden de
anlaşılacağı gibi, gerçek bir seyit değildir. Seyit
ise Kürt veya Türk değil ise Arap asıllı olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki konu çok daha uzun süreli çalışmaları
gerektirmektedir. Şimdi, harekâtın sonlandırılmasından
sonra birtakım aşiret grupları -ki 6 aşiret bu Dersim isyanına
katılmıştır- içerisinden Keşan, Tekirdağ, Edirne,
Kırklareli, Lüleburgaz, Çorlu, Vize, Bandırma, Akhisar, Manisa,
Aydın, Turgutlu, Salihli, Kula, Balıkesir, İzmir, Ödemiş
gibi yerlere mecburi iskân gerçekleştirilmiştir. Bu bölgelerden
Trakyaya 347 aileden oluşan 3.470 kişi nakledilmiştir.
Gidenlere yevmiye ve iaşe bedeli ile tohumluk ve çift hayvanı bedeli
olarak da 300 bin lira harcanmıştır.
Şimdi,
asıl yapılması gereken şey
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bunu araştırması mümkün değil. Dolayısıyla,
bunun, gerekiyorsa üniversiteler veya çeşitli enstitüler tarafından,
Genelkurmay arşivi başta olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanakları, Fransız, İngiliz ve Rus arşivlerinin muhakkak
incelenmesi suretiyle durumun ortaya konması gerekir.
Dolayısıyla, burada birtakım
Efendim, Kürtlere karşı
yapılmış bir harekâttan söz edilmesi söz konusu değil çünkü
o bölgedeki Alevilerin Kürt olması da zaten mümkün değil.
Dolayısıyla, buradaki harekâtın devlete başkaldırmış
kişilere karşı yapıldığı ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, biz şunu
değerlendiriyoruz ki elimde birçok belgeler var bunlarla ilgili, kimin
kiminle iş birliği yaptıklarına dair de.
Dolayısıyla, bu konunun açığa kavuşturulması
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
objektif, bilimsel çalışma yapacak kişilere aittir ve
polemiklerden kurtulmanın tek yolu da budur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Katliam meşru muydu? Bu mağaralardaki zehirlemeler
meşru mu yani şimdi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yok, onlardan söz etmiyorum. Varsa eğer onlar,
araştırılabilir dedim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim
Sayın Hatibin konuşmasıyla ilgili?
BAŞKAN
Otursun da yerine.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) İhsan Sabri Çağlayangil söylemiş, İnsanları
fare gibi boğduk. diyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bakın, birilerinin söylediği değil,
onların uygulanıp uygulanmadığını görmek
gerekiyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, Sayın Hatip
BAŞKAN
Şuraya alacağım sizi.
Buyurun düzeltin.
Muhteremler,
yalnız ben de tarihçiyim, ona göre!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Araştırmadan söylenmez yani her şeye
inanılmaz, her söylenene.
BAŞKAN
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu konuda, bu
kürsüde en son yapacağımız şey, Yusuf Halaçoğluyla ya
da MHPyle polemiğe girmek olacaktır ama değerli
milletvekillerine şunu ifade etmek istiyorum: Dünyadaki bütün
katliamlarda, katliamı meşrulaştıran gerekçeler sistemler
tarafından mutlaka yaratılmıştır. Tarihteki tüm
katliamlara bakın, mutlaka, o katliamları
meşrulaştıran gerekçelere rastlarsınız. Hitlerin de
Yahudileri katlederken bir gerekçesi vardı. Mussoliniden Saddam Hüseyine
kadar, yapılan bütün katliamlarda siz bu gerekçelere
rastlarsınız. Burada gerekçeler sunarak, yediden yetmişe,
Dersimlilerin ifadesiyle 70 bin, resmî rakamlara göre -Sayın Hocam çok iyi
bilir- 12 ila 18 bin çocuk, yaşlı, genç, kadın demeden
insanların katledilmesine yönelik bir sunumun yapılmasını
doğrusu anlamsız buluyoruz ve bu Meclis kürsüsünde de büyük bir
talihsizlik olarak değerlendiriyoruz.
Dersime
dışarıdan gelen katiller ve eşkıyalar olarak Dersim
halkını tanımlamanızı hiçbir şekilde kabul
etmiyoruz. Tam tersine, Dersime bu tarihi dayatanlar, katilin ve
eşkıyanın ta kendisidir. Bunu çok açık bir şeklide
ifade etmek istiyoruz.
Seyit
Rızanın Ruslarla iş birliği yapma olayına gelince de:
Sayın Hocam, siz tarihçisiniz, size bir şey anlatmaya gerek yok ama
Rus işgali sırasında Seyit Rızanın Osmanlılarla
anlaşarak, Osmanlılardan para ve silah karşılığında
Ruslara karşı bağımsız bir cephe olarak
savaştığını çok iyi bilmeniz gerekiyordu. Hatta, o
dönem Erzurumu ve Erzincanı alan Ruslar, Dersim cephesinde yenilgiye uğruyorlar
ve Erzurum ve Erzincanın Rus işgalinden kurtarılması da
ondan sonra söz konusu oluyor. Dönemin Erzincan Valisi Sabit Beyin de Seyit
Rızayla ilgili Şimdiye kadar din ve namusuyla yanımızda
oldu, bize hizmet etti. dediği tutanaklarda, tarih belgelerinde
vardır.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından Tarihten devam. sesi)
Bence de. Bugün bu
işi halledin yani. Her kafadan bir ses çıkıyor; tarihçiler
konuşsun.
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Bingöl Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, bakın, demin bir şey söyledim, onun bile
yanlış anlaşıldığını gördüm. Ben,
Dersimlileri eşkıya olarak nitelendirmedim, Dersime Anadolunun
değişik yerlerinden giden eşkıya ve katillerin dedim.
Dolayısıyla
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Meşrulaştırıyor Sayın Başkan,
meşrulaştırıyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yok, tutanaklara bakabilirsiniz, söyledim bunu.
Çünkü orası feodal yapı içerisinde olduğu için o bölgeye
kaçıyorlar devletin oraya gücü yetmediği için, o bölgede çeşitli
yerlere baskınlar yapıyorlar, bunu söyledim.
Diğer
taraftan, yani illaki Seyit Rızanın veya Şeyh Saitin Ruslarla
iş birliği
yaptığını söylerken, Rus belgelerini gerçekten gördünüz mü?
Bakın, ben size Rus belgeleri dâhil olmak üzere
Ki Tarih Kurumunda
bunların hepsi var, isterseniz oradan da bakabilirsiniz. Orada kimin
kiminle iş birliği yapıp yapmadığı
kayıtlı. Gidin, bakın, orada göreceksiniz yani Birinci Dünya
Savaşı sırasında hangi Kürt aşiretlerinin Ruslarla
iş birliği yaptığını da göreceksiniz yani siz de
biliyorsunuz bunu. Ha, benim söylediğim, bakın, 1935 yılında
İtalyanların eğer bir Kürdistan kurulacak olursa bu bölgenin
İtalyan mandası altında bulunmasıyla ilgili size bazı
isimler verdim, toplantıların isimlerini verdim. Bunların
tutanakları var, onların yapmış oldukları raporlar
var.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Erzincan Valisinin ne dediğini de aktarın bize.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ben şunu söylüyorum size, ben size şunu
söylüyorum: Kardeşim, bu konuda polemiğe girmenin veya şunu bunu
iddia ederek birtakım şeyleri söylemenin önüne geçmenin tek bir yolu
vardır. Bununla ilgili ciddi birtakım araştırmalar yapar
enstitüler veya Tarih Kurumu, birileri ama bütün İngiliz, Fransız,
İtalyan ve Rus belgelerini de görür. Çünkü bütün raporlar İtalyaya
gidiyor. Hatta Yunanistan gazetelerinde, o tarihte çıkan bütün
Bakın, kupürleri inceleyin. Ölen kişilerin öyle 12 bin, 13 bin
kişi olmadığını, 5 bin civarında insan
olduğunu Yunan gazeteleri bile yazıyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Azmış! Ayıp Hocam, ayıp! 5 bin kişi
dediğiniz
70 binin üzerinde insan katledildi.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Bir kişi bile ölse
5 bin kişi ya!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, dolayısıyla, bakın, bir
ölüm meselesi.. Çarpışıyorsanız,
çatışıyorsanız -kusura bakmayın- ölürsünüz veya
öldürürsünüz, bu, savaşın bir gereğidir. Ama bakın Masum
insanlar öldürüldü. deniyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Ben de inanıyorum, var.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Çok ayıp, çok ayıp!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bunlarla ilgili gereken araştırma
yapılır ve ortaya konur.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Meclis araştırsın işte, Meclis
araştırma komisyonu kurulsun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ama bunu yapacak olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
değildir, onu söylüyorum. Çünkü Mecliste bunu anlayacak veya metodolojiyi
yapacak bir şey yok.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup
Başkan Vekili İdris Baluken tarafından Dersim ilinin Laç Deresi
bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını
kaybeden yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından
sonra Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
8 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin lehinde Tunceli Milletvekili Sayın Hüseyin Aygün.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Çok sağ olun
Sayın Başkanım.
Bu tartışma, aynı sözcüklerle, 2011
yılında da oldu ve İdris Baluken o zaman da tarihte
yaşanmış bu büyük katliamın delillerini İhsan Sabri
Çağlayangilin anılarından, 4 Mayıs 1937 Kararından,
1926da Mülkiye Müfettişi Hamdi Beyin raporlarından, bence son
derece doğru bir biçimde ortaya koydu.
O zaman da bu Meclis bir oylama yaptı ve Hükûmet
sıralarından yükselen hayır oylarıyla bir
araştırma komisyonu kurulması önerisi reddedildi. Aradan üç
yıl geçtikten sonra bu tartışmanın tekrar
açılmasının nedeni, esasen 4 Mayıs 1937nin geçtiğimiz
pazar günü 77nci yıl dönümünün olması, Frankfurttan Kölne, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önünden Menemene kadar bir dizi yerde anma ve protesto
etkinliklerinin olması ve Meclisten beklentilerin dünya çapında dile
getirilmesiydi. Bu arada, bu önergeye konu olan Laç Deresinde de artık
her yıl bir anma yapıldığını buradan Meclisin
bilgisine sunmak zorundayız.
Arkadaşlar, bu tartışmayı ne
yazık ki yolundan çıkaran ve aslında bir bilim adamı olduğu
hâlde meselenin aydınlanmasına katkı sunmayan taraf, eskiden
Türk Tarih Kurumu Başkanlığı da yapan Yusuf Halaçoğlu
oluyor. Mesela, 2011 tartışmalarında da sanırım
konuşmuştu. Daha arada da, bu Dersim meselesi birkaç defa başka
gündemlerle Meclisin gündemine girdi ve Yusuf Halaçoğlu aynı
şeyleri söyledi ama bugün burada yaptığı sunuş
gerçekten, kullandığı dil bakımından da bence çok
talihsiz. İşte 10 bin kişi, 20 bin kişi değil, alt
tarafı 5 bin kişi ölmüş. demesi mesela, hiçbir şekilde bir
bilim adamına yakışmaz. Çünkü bu ülke, daha bir ay evvel, 14
yaşında bir çocuğun 1,5 milyon kişi tarafından
İstanbulda uğurlandığını ve bir ölümün dünyada
nasıl büyük yankılar yarattığını
deneyimlemiş bir ülke. Bu bakımdan, 1 kişinin ölümü bile çok
korkunç bir şeydir. Sayılardan, torbalara doldurulmuş
altınlardan, deprem olduğunda telef olmuş hayvanlardan
konuşmuyoruz, insanlardan konuşuyoruz ve Türk Tarih Kurumu
Başkanlığı yapmış birinin -aynı zamanda
Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkan Vekili- böyle bir dil kullanmasını
gerçekten çok yadırgadım.
Hocamız,
aynı zamanda, eski tartışmalarda söylemediği bazı
şeylerle de bu meselenin aslında aydınlanmasını bence
engelliyor. Milliyetçi Hareket Partisinin tümü böyle düşünüyor mu, onu da
merak ediyorum. Çünkü Hocamızın önündeki metinden okuduğu bütün
bilgiler, 1972de Reşat Hallı tarafından, Genelkurmay
Basımevi tarafından basılmış Türkiye Cumhuriyetinde
Ayaklanmalar kitabından nakledilen bazı bölümleri ifade ediyor. Yani
1970lerden bu yana elli sene geçmiş, yaklaşık yarım
yüzyıl; Dersimin üzerinden de işte 3üncü çeyrek yüzyıl
devrildi, 4üncü çeyrek yüzyıl ve yüzyıl yıl dönümü
başlıyor ve hâlâ 1970lerin tezleriyle bu meseleye dâhil olması,
bunu böyle izah etmesi çok üzücü. Genelkurmayın yazdığı
kitaplar, okullarda okutulan müfredat değişmez değil,
bunların hepsi güncel şartlara göre yenilenmek zorunda.
Hocamız
mesela bugün çok tuhaf bir şey daha söyledi, bu olayın Ruslarla,
Rusların kışkırtmasıyla olmuş bir isyan
olduğunu söyledi. Daha evvelden Ermenileri falan söylüyordu, Türk
toplumunda Ermenilere karşı var olan ön yargılar nedeniyle.
Bugün mesela Rusları ekledi, bu çok ilginç. Fakat bugün tuhaf bir şey
daha yaptı Sayın Halaçoğlu, Bu harekât sırasında bazı
uygunsuz davranışlar olmuş olabilir. dedi. Ben böyle bir
cümlesini daha evvelden hatırlamıyorum. Bunu herhâlde İnsanlar
öldürülmüş, sürgüne gönderilmiş, yurtları talan edilmiş,
mağdur edilmiş. şeklinde çevirmek gerekiyor. Tahmin ediyorum,
bu bir olumluluk ama eğer böyle düşünülüyorsa o uygunsuz
davranışların muhatabı olan binlerce insanın, sürgüne
giden ve hâlâ mağdur olanların ikinci kuşak, üçüncü kuşak
torunlarının zihinlerinde var olan acı hatıralara
saygı göstermek adına, mesela Milliyetçi Hareket Partisi bu önergeye
neden destek vermesin? Çünkü, alt tarafı, bir Meclis araştırma
komisyonu istiyoruz. Bir fikir beyan etmiyoruz; ortada binlerce insanın
öldüğü, sürgün edildiği ve cumhuriyet tarihindeki en korkunç
hadiselerden birinin tartışması yapılıyor. Mesela,
bunu Genelkurmayın elli yıl evvel yayınladığı bir
kitapla gerekçelendirmek ne kadar mantıklı? Ayrıca, Türk Tarih
Kurumu Başkanlığı yapmış birisi. Keşke
başka bir arkadaş o cepheden konuşsaydı.
Sayın
Halaçoğlu son olarak da şöyle bir şey diyor: Tarihçiler
yapsın, üniversiteler yapsın. Hocam, güzel, yapsın ama bunu biz
daha evvel yaptık. Yani, çok sayıda belge var, bunları açıp
hani bir tarafı suçlamayı da çok gerekli görmüyorum. Siz
yapmadınız, siz etmediniz; biz yaptık, biz yapmadık
Bu
tartışma yararlı değil. Ama, geçen haziran ayında,
2013 yılının Haziran ayında, bu Mecliste iki yıl evvel
kurulmuş olan -Dilekçe Komisyonunun içinde kurulmuş olan- Dersim
Komisyonu Biz elimizdeki belgeleri Dil Tarihteki Tarih Bölümüne
vereceğiz, oradan bir rapor isteyeceğiz. şeklinde bize bilgi
verince, ben bunu resmîleştirmek adına Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesine başvurdum Siz Dersimle ilgili ne yapıyorsunuz? diye.
Sayın Halaçoğluna cevap olsun
diye bu belgeyi yanımda getirdim. 11 Haziran 2013te Dekan Abdulkadir
Gürer tarafımıza gönderdiği yanıtta Dersim 1938le ilgili
herhangi bir çalışma yapmıyoruz. demiş.
Dolayısıyla, bu Tarihçilere nakletme, tarihçiler yürütsün. önerisi
de bana çok samimi gelmiyor.
Mesela, o
tartışmalar sırasında Meclisin elinde bulunan 42 bin
belgenin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi içindeki İnsan
Hakları Komisyonuna verilmesi için ben başvuru yaptım. Bu
belgelerin tasnifi ve anlamlandırılması için 13 ismi Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki komisyona sundum, bunlardan yararlanın diye.
Aralarında Zazaca, Kürtçe, Türkçe eserler yazmış,
ağıtlar derlemiş halk hikâyecileri, halk derlemecileri,
folklorcular da var yani bu işin erbapları, üstatları. Komisyon
bunların hiçbirinin çalışmaya girmesine gerek olmadığını,
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiyle çalışacağını
söyledi. İşte Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin belgesi, hiçbir
çalışma yok. Dolayısıyla, Hocamızın önerdiği
yoldan gidersek, tahmin ediyorum, bu Meclis bu meseleyi üç yıldır
nasıl tartışıp hiçbir şey yapmıyorsa bunu yapmaya
devam edeceğiz ve Dersim meselesinde de elimizde yarım ve
samimiyetten uzak bir özür kalmış olacak, özürlerin de değeri
düşmüş olacak. Yani, ben mesela 99uncu yılında
Başbakanın Hayatını kaybeden Ermenilerin
acılarını anıyoruz, bu taziyeleri tekrarlıyoruz,
üzüntülerini paylaşıyoruz. açıklamasını Dersim özrünü
düşündüğümde anlamlı bulmuyorum. Çünkü hiçbir şey
yapılmıyor; sadece bunlar söyleniyor, gündem bir şekilde
değişiyor, siyasi propagandaya malzeme olarak şekilleniyor,
medyaya bu şekilde servis ediyor, üç gün sonra başka bir gündem
başlıyor.
Dersim özrünün bu
ülkede yarattığı tek şey, yarattığı tek
sonuç, 30 Marttan önce -ben gördüm orada, çok garibime gitti- Tuncelide AKP il
binasına asılan bir pankarttı, şöyle yazıyordu:
Dersim özründen dolayı Sayın Başbakanımıza
teşekkür ediyoruz. Ya, bu mesele AKP, CHP, MHP, BDP meselesi değil;
bu mesele insani bir mesele ve binler hayatını kaybetmiş. Bunu
birlikte konuşalım, araştırma komisyonu kuralım.
Sayın
Balukene de bir eleştiri yapayım. CHPliler inşallah buraya
gelip karşı çıkmazlar. dedi. Sayın Baluken, siz o öneriyi
verdiğinizde de biz sizi desteklemiştik yani böyle bir komisyon
kurulsun, tartışılsın demiştik, bunun
karşısında değiliz. 1930ların, 1938lerin CHPsi yok;
CHP de dönüşüyor, siz de dönüşüyorsunuz. Siz, kendiniz, 1990lı
yıllarda bu Parlamentoya geldiğinizde oluşturduğunuz Kürt
milletvekili grubu musunuz? Sizin de çok değiştiğinizi
görüyorum, çünkü herkes değişiyor.
Ama Yusuf Halaçoğlu Hocamdaki değişmezlik
ve bu meseleye de Rus kışkırtması, Ermeni
kışkırtması, işte, dış
kışkırtma, Fransızlar gibi açıklamaları gerçekten
çok üzüntüyle karşılıyorum, onda da bir değişim
olması gerektiğini düşünüyorum. Hocamız hep İngiliz
kışkırtmasını söylerdi ve sözde bir mektup, Seyit
Rıza adına İngiltere Başkonsolosluğuna
yazılmış bir mektubu hep burada delil olarak sunardı ama bu
dış düşmanlar bugünkü Meclisteki tartışmada çok
genişledi ve çeşitlendi. Bunu da Dersimlilerin
acılarını anlama çabasının, isteğinin bir engeli,
bir barikatı olarak görmek mümkün. Biz Dersimlilerin geçmişlerinde
birleşebileceği tek İngiliz olan Churchillin bir sözünü burada nakletmek
isterim: Bugünden geçmişle kavga edemeyiz. Eğer bugün geçmişle
kavga edersek geleceği dinamitlemiş oluruz. diyor. Bunları
burada nakletmeyi bir görev biliyorum, İngilizlerle iş birliği
yaptığı iddia edilen bir halkın milletvekili olarak.
Bu meseleyi Mecliste
tartışalım, eğer çözmek istiyorsanız gelin çözelim,
çözmeyeceksek bu siyasi meselelere malzeme olmasın çünkü ortada ölüler var
arkadaşlar. Sizden birazcık ölüleri düşünmenizi, toprak
altında yatanlara saygılı olarak bir karar vermenizi talep
ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Toprak
altında yatanlara saygısız davranmamak lazım. Toprak
altında kefensiz yatanlara saygısızca davranmak milletvekiline
yakışmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aygün.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bir konuyu ortaya koyarken muhakkak ki herkes kendi penceresinden
bakıyor. Şimdi, 5 bin kişinin öldürülmüş olduğunu
söylerken, 12 bin derken sizin dayandığınız kaynaklar
nedir, benim dayandığım kaynaklar nedir? Herhâlde birbirinden
farklı ki siz 12 bin diyorsunuz, ben 5 bin diyorum.
Şimdi, 5 bin kişinin
öldürülmesi sanki çok mu hoş bir şey? 12 bini bırakın, 5
bin kişinin öldürülmesi de hoş bir şey değil. Yani,
bakın, burada mesele kaç bin kişinin öldürüldüğü değil,
birtakım konuların nasıl spekülasyonlara sebep olduğunu
ortaya koymak için söyledim bunu. Dolayısıyla, siz sürgün edilenlere
şu kadar diyorsunuz, ben diyorum ki şu kadar. Şimdi, bunu neye
göre kararlaştıracağız? Oradaki bir şahsın bunu
bilmesi mümkün müdür? Mümkün değil. Yani sürgüne gitmiş olan bir
kişinin bile bilmesi mümkün değil çünkü o sadece kendi bölgesini
bilir. Bugün bile Ankarada bir olay olsa o olayı duymuyorsunuz bile,
sadece o bölgedeki insanlar biliyor ve onu anlatırken de elli çeşit
anlatıyorlar. Tarih böyle bir şey. Yani gördüğünüz her
kaynağa şüpheci olarak yaklaşıp eleştirmek ve
farklı cephelerden o konuyla ilgili birtakım bilgileri bir araya
getirip bir senteze gitmek gerekir; tarih budur. Yoksa Benim söylediğim
resmî bir kaynaktır. filan diyemezsiniz, o zaman sizinki de ideolojik bir
kaynak. Şimdi, bu açıdan değerlendiremezsiniz bunları, ben
onun için söylüyorum.
İngilizi var işin içerisinde,
İtalyanı var, Fransızı var yani Hatay meselesi var orada.
Niye 6 tane mitralyöz gönderiyor Fransızlar, bana söyler
misiniz? Bütün bunların değerlendirmesini yapmamız lazım.
Ama, orada öldürülen insanların eğer eline silah almışsa
ölmesi gayet tabiidir, o da öldürüyor çünkü. 33 tane asker öldürülürken neden
buna ses çıkarmıyorsunuz? Hepsini birden değerlendirmek
zorundasınız.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hepsini araştıralım diyoruz zaten.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Devlete isyan eden insan muhakkak ki
karşılığını görür, kim olursa olsun. Bunun devlet
belgesi olup olmadığı da önemli değil. Ama, bir mesele
vardır ki orada gerçekten siviller
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla)
masum insanlar gayrinizami şekilde
öldürülmüşse onu hiç kimsenin tasvip etmesi de mümkün değildir. (MHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Başkanım, kısa bir açıklama yapabilir miyim, spekülasyon
yapıldığını söyledi de.
BAŞKAN Söz
vereceğim de bakın, şimdi, herkes birbirinin adını
anıyor
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Yok, yanıt vermeyeceğim.
BAŞKAN Bir
şey demeyeceğim.
dolayısıyla
bir cümle, bir kelime üzerinden konuşuluyor. Fakat bu enteresan bir konu.
Dolayısıyla, rica ediyorum yani bu son sözü söyleme isteğinden
-yani özel rica ediyorum herkesten- vazgeçerseniz
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Sevgili Hocam, diyelim ki İtalyanlar 5 tane mitralyöz gönderdi
Dersim'e, diyelim ki dış kışkırtma, diyelim ki Seyit
Rızanın mektubu doğru -bunların hepsini sizin
pencerenizden hakikat kabul edelim- diyelim ki 1915te Ermeni meselesinde
Dersimliler Ermenileri de korudu, hatta silahlı aşiret birlikleri o
zaman Erzincan ve Erzurumu işgal etmiş olan Ruslara bir kısım
masum Ermeninin kavuşmasını ve hayatta kalmalarını
sağladı, diyelim ki bütün bunlar devletin gizli arşivlerinde çok
ağır suçlar, yine de, mitralyöz gönderilse bile, Hatay meselesi
tartışılsa bile, yani bu kadar büyük bir zulüm, bu kadar kan
akması, bu kadar ağıt, Munzurun günlerce kan akması, onun
üzerine bestelenen korkunç deyişler, ağıtlar kabul edilebilir
mi? Yani, ben sizin söyleminizde çok ruhsuz, çok acımasız bir
şey görüyorum. İnsan Hakları Komisyonundan da sizi biliyorum.
Yani, bu dış kışkırtma olsa bile meşru bir
şey mi, bunu kabul edebilir miyiz? Yani, sizin vicdanınıza
sesleniyorum. Bu komisyon da kurulmalı ki bunları
konuşalım.
Bakın, ben
bile bu meseleyi konuşmaya salahiyetli değilim, bu meselenin
acılarını yaşayanlar konuşmalı. Özre bile ben
karar veremem, Dersimliler karar verecek. Willy Brandt -o ünlü- dizlerinin
üzerine çöküp özür dilediğinde kimse ondan özür beklemiyordu,
kendiliğinden yaptı bunu. Dolayısıyla, talep edilmiş
bir özrün ne değeri var, onu da bilmiyorum, hani Meclisten özür talep
ediyoruz her yıl. Ya, Meclis bunu zaten kendiliğinden yapmalı.
Bu Meclis değil miydi üç hafta evvel 529 idama karşı,
Mısırda gerçekleşecek idamlara karşı ortak tepki
veren? E, niye bu ülkenin evlatlarına karşı geçmişte
yapılmış korkunç bir hadiseyle ilgili, hâlâ güncel, hâlâ içimizi
yakan bu hadiseyle ilgili bir adım atmasın? Ta Mısıra
karşı adım atıyoruz. Bu bakımdan, hani, sizden
beklentim, grubunuzdan beklentim, tarihsel olarak, bilimsel olarak
söyledikleriniz doğru olsa bile bu meselede bir adım
atınız; ricam bu.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizin grubunuz hangisi bilmiyorum ama hangi gruba
mensupsanız onunla ilgili konuşun. Cumhuriyet Halk Partisi mi, HDP
mi, yani hangi gruba mensupsanız o grupla ilgili tavsiyede bulunun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şunu söyleyeyim: Bana yönelik bir sürü soru
sordu
HAMZA DAĞ
(İzmir) Sabaha kadar böyle gider herhâlde!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Soru sormasın o
zaman.
İHSAN ŞENER (Ordu) - Bir araya gelip
anlaşırsanız
BAŞKAN
Buyurun.
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
tekraren şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Birbirimizle anlaşmak değil ama Türkiye
Büyük Millet Meclisi kürsüsünden konuşuluyor ve zabıtlara giriyor ve
bana soru soruyor. Yani, bir arada anlaşabiliriz, her zaman için de
konuşabiliriz, herhangi bir sıkıntımız yok bu konuda.
Ama, şunu
söyleyeyim: Şimdi, demin diyor ki Sayın Başbakanın bu özrü
veyahut da taziyesinin bir anlamı yoktur. Şimdi, bir olay üzerine
bir taziyede bulunan kişinin muhakkak ki aynı şekilde
onların yaptıkları
Karşı taraftakini, madalyonun arka
yüzünü de görmek mecburiyetiniz vardır. Yani, bir olayı, somut olarak
sadece göründüğü biçimiyle mi, onun arka planını da görmek
zorunda mısınız? Yani, bunu görmezseniz
O zaman biz
Çanakkalede niye savaştık kardeşim ya? Adamlara derdik ki:
Hoş geldiniz, buyurun, İstanbula kadar gidelim, siz
İstanbulda Beyoğlunda gezin, dolaşın, biz de sizi misafir
edelim. Böyle bir saçmalık olabilir mi?
FARUK BAL (Konya)
Zaten şafak ayini yapılmıyor mu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - Ama, eğer biri vatana ihanet ediyorsa, bunlarla
iş birliği yapıyorsa
İsim veriyorum, hâlâ Yusuf
Halaçoğlu değişmedi. diyor. Benim değişmem için bilgi
sahibi olmamam lazım, görmemem lazım bunları. Sadece birilerinin
duygusal anlatmalarıyla eğer ben anlatacaksam, o zaman bilim
adamı da zaten olamam. Ben de diyorum ki acımasız diye
nitelendiremezsiniz beni. Ben her insan için acırım ve burada Bunlar
Kürtlermiş, bunlar şunlarmış. denmesine
karşıyım zaten. Bunlar Kürt olabilir, Türk olabilir, Alevi olur,
Sünni olur, kim öldürülmüşse insan olarak görürüm ve bunların hepsine
acırım, hepsinin yanında olurum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hepsini araştıracağız zaten.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - Ama, bakın, buraya çıkıp da
Şunlar şu, şunlar şu. dediğiniz zaman zaten meseleyi
ideolojik safhaya soktuğunuz ortaya çıkar. Yapmayın. Ama, sen
İtalyanlarla, bilmem nelerle iş birliği yapacaksın,
gideceksin, oradan geleceksin, isyan çıkaracaksın, devlet
dokunmayacak. Öyle bir saçmalık olabilir mi? Yanlış
yapılmışsa, ama o sırada devlet yanlış
yapmışsa onun da hesabını sorarsın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Fareler gibi zehirleyecek, öyle mi diyorsunuz? Ayıp,
ayıp Hoca, ayıp! Fareler gibi zehirleyecek, öyle mi? Kaldı ki
anlattıklarınızın hiçbirinin gerekçesi yok,
dayanağı yok.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) - Yapmış mı?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) İşte,
ben de diyorum ki: Bakın, bunları araştırıp ortaya
koymak gerekiyor. Bunu da Meclisin...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Araştırmacı değil Meclis. Yapılmış bir olay üzerine
çıkar. Ben size belge söylüyorum.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Hocam, sizin kaynaklarınız masum insanlar için ne
söylüyor?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Benim kaynaklarım masum insan için değil,
olayı anlatıyor.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Ama masumlar için bir şey söylemiyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kabul edin o zaman, kabul edeceksin o zaman.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, ben, bir şeyin arkasında,
Olmuş mu, olmamış mı?nın peşinde koşmam,
ben ne olduğunun peşinde koşarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan...
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Şimdi arkadaşlar, dinleyeceğim ben sizi de, ben size bir
şey söyleyeyim: Bu konu üzerinde, bakın, benim buradan
dinlediğim, gördüğüm şekliyle, yani rica ediyorum...
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Ben sadece tutanaklara geçmesi için bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Hepsi tutanaklara geçiriliyor, doğru da yani güzel görünmüyor.
FARUK BAL (Konya)
- O zaman bir de ben tutanaklara geçireyim ya, ben de söz isteyeyim.
BAŞKAN
Şimdi tutanaklara ikinize de geçirttireceğim ama bu işi keselim.
FARUK BAL (Konya)
Ben de söz isteyeceğim Sayın Başkan ondan sonra.
BAŞKAN
Tamam.
Buyurun.
4.- Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, yeni bir polemik yaratmama
adına bugünkü araştırma önergesinin buraya getiriliş
amacını tekrarlayalım. Şu anda Dersim katliamıyla
ilgili mevcut resmî arşivlere ve belgelere ulaşma imkânımız
yok. Bunu tarihçiler yapsın. dediğiniz zaman da bu belgelere ve
arşivlere ulaşma imkânınız olmadığı zaman
kadük bir çalışmayı başından beri önermiş
pozisyona düşüyorsunuz. Meclis araştırma komisyonu bu yönüyle, o
döneme ait bütün belgelere ve arşivlere ulaşmanın imkânına
da sahip olacak. Kaldı ki biz o dönemde yaşanan bütün ölümleri
ayırt etmeden masaya yatırmış olacağız.
Dolayısıyla, burada ideolojik bir yaklaşım ya da işi
siyasi malzeme konusu yapma gibi bir yaklaşımımız söz
konusu değil.
Bir diğer
husus da, Sayın Hüseyin Aygün orada bize yönelik bir eleştirisini de
dile getirdi. Ben Sayın Aygünün bugünkü konuşmasını çok
olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Umarım ki kendi grubunu
bağlayan bir konuşma yapmıştır. Eğer öyleyse çok
olumlu karşılarım çünkü bu kürsüde bütçe görüşmesi
sırasında bile bize Dersim katliamıyla ilgili cevap veren
Cumhuriyet Halk Partisinin sayın grup başkan vekili Bizim nezdimizde
Seyit Rızanın ve cumhuriyete başkaldıranların bir
itibarı, değeri yoktur. noktasındaydı. Bu yönüyle
eğer Cumhuriyet Halk Partisinde grup olarak bir tutum
değişikliği varsa bunu olumlu buluruz ve hakikatlerle
yüzleşme noktasında da gerekli olan birlikte çalışmayı
da ortaya koyarız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Evet.
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aygün
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Sayın Başkanım, açıklamamı oradan yapsam?
BAŞKAN
Yani, siz şimdi sataşmadan mı alıyorsunuz? Yani,
bakın, bitmeyen bir
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Hayır.
Bu büyük bir
mesele. Hocamız isyan diyerek konuyu başka bir mecraya çekti, ona
bir cümleyle vurgu yapacağım.
Bir de partimin
görüşüne dair Sayın Balukenin
BAŞKAN
Şimdi, sataşma dışında kürsüden size ben söz veremem. Girin
sisteme, yerinizden vereceğim.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun ve Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) Yusuf Halaçoğlu Hocamız bunun isyan olduğunu
söyledi, önceki sunuşlarında bu yönde herhangi bir tespitte
bulunmamıştı.
Meclisi
bilgilendirmek için söylüyorum: Üç yıldır ortaya dökülen ve Meclis
bünyesindeki Dilekçe Komisyonuna ulaşan en az 42 bin sayfalık
belgelerde bunun bir isyan olmadığı, tek yanlı bir askerî
harekât olduğu kanıtlandı. Bunun kayıtlara geçmesini
istiyorum.
İkinci
olarak, bizim 1938 katliamının yargılanması
amacımız 1923ü mahkûm etmek için değil, Dersimlilerin
başına gelen bu felaketi araştırma hedefimiz cumhuriyeti
yargılamaya, 1923ü tartışmaya yönelik değil. Bunun da
kayıtlara geçmesini istiyorum.
Teşekkür
ederim.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, ben de söz istiyorum bu konuyla ilgili.
BAŞKAN
Yerinizden vereceğim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, önce bu yerinden konuşmaları halledeyim Sayın
Başkan, sonra sizinle konuşacağım.
Evet, buyurunuz
Sayın Faruk Bal.
17.- Konya Milletvekili Faruk Balın,
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FARUK BAL (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, 2014ün
güneşiyle 1930ların çamaşırını kurutmak mümkün
değil. Yani 2014ün bakış açısıyla 1930ların ve
o dönem çıkmış isyanların bakış açısı
birbirinden farklıdır. O dönemde, Osmanlı
İmparatorluğunun küllerinden genç bir devlet yaratan Halâskâran
Zabitan ruhu Osmanlının nasıl çöktüğünü, nasıl
çökertildiğini biliyor, canlı şahit. Makedonyada nasıl
isyanların olduğunu, bunu hangi ülkelerin desteklediğini
biliyor. Sırbistanda, Karadağda, Macaristanda, Bulgaristanda,
Romanyada, Yunanistanda kimlerin kimleri tahrik ederek isyan
çıkardığını ve oraların evladıfatihanın
kanı dökülerek elden çıktığını biliyor. Kuzey
Afrikada Osmanlı topraklarının nasıl elden
çıkarıldığını o dönemin Halâskâran Zabitan gücü
biliyor. Arap Yarımadasında nasıl isyanlar
çıkarıldığını biliyor ve en sonunda evli evine
köylü köyüne gitmiş, Anadoluda bir avuç evladıfatihan toplanmış
ve bir Kuvayımilliye ruhu yaratmış.
(Mikrofon
elektronik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Altay, sisteme girmişsiniz. Sataşmadan mı söz
istiyorsunuz, yerinizden mi?
FARUK BAL (Konya)
Bunu yaratanlar da Halâskâran Zabitan dediğimiz, Osmanlının
askerî bürokrasisidir. Kurulmuş olan bu cumhuriyetin Irak
sınırı çizilirken, Suriye sınırı çizilirken,
Kerkük-Musul petrolleri gündeme getirildiğinde, Hatay meselesi gündeme
getirildiğinde nasıl Osmanlıyı çökerten dış
güçler harekete geçmişse Türkiye'nin güneydoğusunda da böyle
isyanları tahrik, teşvik ettikleri bir gerçek. Böyle bir durumda,
hayatını kaybetmiş olan insan eğer devlete karşı,
kurulmuş olan genç Türkiye Cumhuriyetine karşı bir isyan
hâlindeyse zaten bunun sonucuna katlanacaktır. İsyanın
karşılığı çatışmadır,
çatışmada da her iki taraftan da insanlar hayatlarını
kaybetmiştir. Ama Sayın Halaçoğlunun ifade ettiği gibi
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Bakış açısı çok yanlış, sakat
bir bakış açısı.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İyi olmuş. diyorsunuz yani, öyle mi?
FARUK BAL (Konya)
Bu ne terbiyesizlik Sayın Başkanım, buradan bana İyi
olmuş. diyorsun. diye laf atıyor!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Öyle terbiyesizlik falan demeyin canım, ne demek o?
Siz meşrulaştırıyorsunuz.
FARUK BAL (Konya)
Ben iyi olmuş demiyorum. Bir isyan varsa bu isyanın içerisinde
BAŞKAN
Şimdi, bakın, en az dört dakikadır konuşuyorsunuz siz.
FARUK BAL (Konya)
-
devlete karşı silahlı olarak mücadele etmiş olan
kişinin isyan şartları içerisinde
karşılaşacağı muamele bellidir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sizin yaptığınız terbiyesizlik!
FARUK BAL (Konya)
Devletin askeri de ölmüştür, öbür taraftan da...
BAŞKAN
Sayın Altay...
MURAT BOZLAK
(Adana) Kurtuluş Savaşından önce de, Osmanlının son
döneminden önce de Türklere sahip çıkan tek halk Kürt halkı
olmuştur. Hiçbir zaman için arkadan vurmamıştır.
Başkaldıranların hepsi kendi
bağımsızlıklarını almışlardır.
FARUK BAL (Konya)
Asıl benim anlatmak istediğim husus şu...
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Faruk Bal.
FARUK BAL (Konya)
Hayır efendim, bitmedi sözüm, bir saniye... Bakın...
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkanım, süre...
BAŞKAN
Bakın, siz kendi aranızda konuşuyorsunuz. Ben size söz verdim
konuşmak için.
FARUK BAL (Konya)
Bir cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN - Tam
dört dakikadır konuşuyorsunuz.
MURAT BOZLAK
(Adana) Ama doğrusunu söylesin.
FARUK BAL (Konya)
Bir cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN O
zaman tamamlayın lütfen. Ben çok zor durumda kalıyorum, onun için.
FARUK BAL (Konya)
Yanlış anlıyorlar efendim. Bir cümlemi tamamlayayım,
tamamlamazsam yanlış anlaşılacak.
BAŞKAN
Buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Halaçoğlunun ifade ettiği gibi, 1930un
şartları içerisinde, böyle bir refleksle, istenmeyen hadiseler de
meydana gelmiş olabilir. Bunların tahkik yeri burası
değildir, Meclis değildir; bunları tahkik edecek olan, bu
işi bilimsel olarak inceleyecek olan, tarihî arşivleri inceleyecek
olan tabiidir ki üniversitelerdir ve bilim adamlarıdır. Burada, biz,
insanların beklenmedik veya arzu edilmedik bir şekilde ölmüş
olmasından mutlu olan bir kitle değiliz parti olarak; aksine, bunlar
için de üzüntü duyan bir camiayız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Altay,
sizin grubunuzla ilgili Sayın Balukenin bir değerlendirmesi
olmuştu. O nedenle söz istiyorsanız ben size kürsüden söz
vereceğim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Çok kısa bir şey...
BAŞKAN O
zaman yerinizden...
ENGİN ALTAY
(Sinop) O da olur, evet.
BAŞKAN -
Buyurunuz.
18.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Balukenin biraz önce söylediği şeyi, CHP grup başkan vekiliyle
ilgili söylediği iddiayı hatırlayamadım.
NAZMİ GÜR
(Van) İddia değil, hepimizin duyduğu şey, tutanaklarda
var.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Doğrudur, bilemiyorum ama...
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Meclis tutanaklarında var ve biz bu noktaya gelmesini
olumlu bulduk.
ENGİN ALTAY
(Sinop) ...kastı aşan bir ifade de olmuş olabilir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sahip çıkmanız olumludur.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ancak şunu söylemek isterim: Sayın milletvekilimizin
yaptığı konuşmaya atfen Milletvekilinin
konuşması CHP Grubunun da düşüncesi midir? şeklindeki bir
yargılamayı bir kere doğru bulmam. Milletvekili özgürdür. Bizim
açımızdan, milletvekillerimizin hepsi özgürdür, düşüncelerini
söylerler ancak sayın milletvekilimin bu kürsüde yaptığı
konuşmaların altına Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili olarak ben imza atarım.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Dersim 1937-1938 olaylarıyla ilgili anlayışı,
öteden beri, arşivlerin, evrak, belge neyse bütün bunların
açılmasıdır. Mümkünse tarihçilerin, değilse ya da bu konuda
bir mutabakat sağlanamayacak noktadaysa Meclisin de bu konuyu
incelemesinde bizce bir sakınca yoktur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinden
korkacak bir iş ve işlem içinde olmamıştır ama
şüphesiz, Dersimde yaşananları kabul etmek kolay değil.
Çok üzücü, çok acı, herkesin Keşke olmasaydı,
yaşanmasaydı. dediği olaylardır, ister isyan olsun ister
olmasın. İnsanların isyan etme özgürlüğü de vardır
fakat devletin şefkatli olmak gibi bir zorunluluğu vardır. Olaya
bakış açımız budur.
OKTAY VURAL
(İzmir) İsyan özgürlük değildir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Efendim, Gezi Parkında da insanlar isyan ediyor, öldürseler
miydi? Zaten öldürdüler 6 kişi, anlayışınız bu sizin?
Anlayışımız
budur, Genel Kurulun ve yüce milletimizin takdirine sunarım.
Saygılarımla.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, isyan etmek özgürlük değildir.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Bir şey ifade etmek istiyorum Sayın Başkanım.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) İsyan edeni öldüreceksiniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bugün eğer cumhuriyet arşivine gidecek
olurlarsa arkadaşlarımız
MURAT BOZLAK
(Adana) Haksızlığa karşı her zeminde isyan edilir.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Tekrar ediyorum, cumhuriyet arşivine girecek
olurlarsa, cumhuriyet arşivinde Gizliliği
kaldırılmıştır. diyerek bütün Dersimle ilgili
belgeleri orada görebilirler, gidip araştırsınlar.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Seyit Rızanın mezarı nerededir peki?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Gidip araştırın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Gidip araştırıyoruz, girilmiyor belgelere.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Bingöl Milletvekili Grup
Başkan Vekili İdris Baluken tarafından Dersim ilinin Laç Deresi
bölgesindeki mağaralarda Dersim 38 katliamında hayatını
kaybeden yurttaşlarımızın kemiklerinin bulunmasından
sonra Dersim katliamıyla yüzleşilmesi amacıyla 12/7/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
8 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz,
İzmir Milletvekili Sayın Hamza Dağ.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAMZA DAĞ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, biraz
önce kısa söz almada grubumuz adına Anneler Günü hususu dikkate
alınmadığı için, ben tüm annelerin pazar günkü Anneler
Gününü kutluyorum ve 1937-1938 yıllarında Dersimde vefat eden bütün
vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
1937-1938 yıllarında
Dersimde yaşananlar herkesin malumudur. Dersim olaylarında
hayatını kaybedenlerin sayısı bugün dahi ne yazık ki
bilinememektedir. Tahmin edilen rakamlara göre binlerce insan, kadın ve
çocuk katlediliyor, yuvalar yıkılıyor, binlerce insan
batıya göç ettiriliyor, binlerce çocuk ailesiz kalıyor, evlatlık
veriliyor ve hizmetçi olarak başka ailelere verilmektedir.
Türkiyenin
tabularında olan ve konuşulamayan bir konu olan bu konu, -Allaha çok
şükür ki- AK PARTİ iktidarıyla birlikte konuşulmaya
başlandı. 23 Kasım 2011 tarihinde Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan partimizin il başkanları
toplantısında aynen şu ifadeleri kullandı: Eğer
devlet adına özür dilenecekse ve böyle bir literatür varsa ben özür
dilerim ve diliyorum. İşte bu konuşma, Türkiyede yeni bir
dönemin yaşandığının en açık göstergesidir. Bu
dönemde Türkiye, bütün gerçekleriyle bir bir yüzleşmeye başladı.
1915 olaylarıyla ilgili geçtiğimiz haftalarda yayınlanan taziye
mesajı da bunun çok açık göstergesidir. Bugün artık Türkiyede geçmişte
yaşanan her türlü sıkıntı, acı çok rahat konuşulabiliyor,
tartışılabiliyor.
Başbakanımızın
daha önce açıklamış olduğu birkaç belgeden ve o dönemle
ilgili yaşananlardan kısaca bahsetmek istiyorum. Bizim kültürümüzde
çok anlamlı bir söz vardır:
(x) Evet, tekrar etmek iyidir çünkü bu millet
tek partili dönemde yaşanan zulümleri unutmadı ve unutmayacak da.
1935 yılında bir kanun çıkarılıyor, kanunun adı
Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun. Kanunun ilk maddesinde
şu belirtiliyor: Tunceli vilayetine ordu ile irtibatı baki kalmak ve
rütbesinin salahiyetini haiz bulunmak üzere korkomutan rütbesinde bir zat vali
ve kumandan olarak seçilir. Sonra, bu vali ve kumandana yasada çok enteresan
haklar tanınıyor. Mesela, vali ve kumandan gerek görürse aileleri bir
yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela, idam hükümlerinin vali ve kumandan
tarafından teciline lüzum görülmezse hemen infaz edilir. Mesela, ceza
mahkemelerinde verilen kararların temyizine gerek yoktur, bugünkü
Mısırda yaşananlar gibi. İşte bu kanunun
ardından hazırlıklar yapılıyor, 1937, 1938 ve 1939
yıllarında Dersimde maalesef büyük bir dram yaşanıyor.
Havadan, karadan toplarla, hatta gaz bombalarıyla Dersimde hareket eden
her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor. Dersim olayları
sırasında orada asker olan Muhsin Batur anılarında aynen
şu ifadeyi kullanıyor: Günlerden bir gün emir geldi.
Elâzığa hareket ettik. Oradan da ilk durak Pertek olmak üzere
harekete geçtik. İki aya yakın Dersimde görev yaptım.
Okuyucularımdan özür diliyorum. Bugünlerle ilgili anılarımı
anlatmaktan kaçınıyorum.
Üstat Necip
Fazıl, Dersimdeki facianın tarihte bir benzerinin
olmadığını ifade ediyor. Babalarını arayan ve
yanına gitmek istediğini söyleyen 2 çocuk, Hozat Kaymakamı
tarafından süngületilerek ne yazık ki babalarının
yanına gönderiliyor. Kendisinin öğretmen ve köy halkıyla
alakasız olduğunu söyleyen bir şahıs alevler içinden
fırlamak isterken kalasla alevlerin içine itiliyor ve
karşısında da sigara içiliyor. Bir köy halkı önce
kurşunlanıyor, sonra buğday sapları üzerinde
yakılıyor. Üstat faciayı şu satırlarla anlatıyor:
Mazgirt Tersemek nahiyesinin halkı doğranmakta. Merhamet
sahiplerinden biri, 1 ile 10 yaş arasında 20 kadar çocuğu
alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet birden haber
alınıyor. Çocukların öldürülmeleri emri veriliyor fakat bu emri
yerine getirecek hiç kimse yok. En katı yürekliler bile böyle
müdafaasız masumlara silah doğrultamayacaklarını ifade
ediyorlar. Nihayet, kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde
titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor. Murat
suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler
olmuştur.
Dersim
vakasının en büyük mazlumlarından Seyit Rızanın
hikâyesi bir başka yürek burkucu. Dönemin Malatya Emniyet Müdürü
İhsan Sabri Çağlayangil bir röportajda bunu şöyle
anlatıyor: Son sözünü sorduk 40 liram var, oğluma verirsiniz.
dedi. O ara Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki defa
ip koptu. Seyit Rıza görmesin diye ben arabanın önünü kapattım.
Fındık Hafız'ın idamı bitti. Seyit Rıza'yı
meydana çıkardık. Soğuktu ve etrafta kimseler yoktu ama Seyit
Rıza, insanlarla doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa
hitap etti: Evlâdı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır,
zulümdür, cinayettir.
Evet değerli
arkadaşlarım, sayısı bugün dahi bilinmeyen, tahmin edilen
binlerce insan, kadın ve çocuk katlediliyor, yuvalar
yıkılıyor, binlerce insan batıya göç ettiriliyor, binlerce
kız çocuğu evlatlık veriliyor.
8 Ağustos
1939 tarihli bir başka belge de Jandarma Umum
Komutanlığından Başvekâlet Yüksek Makamına
gönderilmiş, Dersime yapılan müdahalenin bilançosunu veriyor, kati
netice alınıncaya kadar baskınların devam edeceği
bildiriliyor. Ekte de bir cetvel var, ölü, diri, teslim olanların
rakamları açıklanıyor. 1936, 1937, 1938, 1939da toplam 13.806
kişinin öldürüldüğü bu belgede ifade ediliyor. Belgenin
altındaki imza Faik Öztrak, Dâhiliye Vekili yani İçişleri
Bakanı.
23 Aralık
1938 tarihli bir kararnamede -Atatürkün vefatından yaklaşık bir
ay sonra, İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Celal Bayar
Başbakan- şöyle ifade ediliyor: Tunceliden garba nakillerine karar
verilen ceman 12 bin kişinin 11.683 mürettep mahallerine sevk ve
iskânları icra edilmiş ise de, muhtelif mahallerde aynı
evsafı haiz ve sevke hazır bir vaziyette bulanan 514 şahıs
ile birlikte yekûnu kararnamelerde tespit edilen miktarı geçeceğinden,
dağlarda ve mağaralarda saklanmaları ve kış
münasebetiyle barınamayarak dehaletleri umulanlarla beraber daha 2 bin
kişinin ilişik listede yazılı yerlere sevk ve
iskânları Dâhiliye Vekilliğinin teklifi üzerine İcra Vekilleri
Heyetinin toplantısında onanmıştır. Yani tehcirden
bahsediyor.
Bir başka
belge, Dersim operasyonlarının hemen ardından Sasonda
yapılan temizlik ve takip operasyonlarının raporunu içeriyor.
Az önce ifade
ettiğim belgeler, o dönemin Türkiyesini yani tek partili dönemin yönetim
mantığı ve zihniyetini ne yazık ki çok açık ve net bir
şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki Dersim olaylarına
olan yaklaşım eski Türkiyeyle yeni Türkiye arasındaki
farkın en güzel göstergelerinden birisidir. Eski Türkiyeyle yeni Türkiye
arasında çok farklılık var ama değişmeyen ne
yazık ki bazı şeyler de var. Örneğin, Cumhuriyet Halk
Partisi: Eski CHPye bakıyoruz, Dersimin acılarından
rahatsız olmayan bir CHP var; yeni CHPye bakıyoruz, hem Dersimin
hem Suriyenin hem Mısırın acılarından rahatsız
olmayan bir CHP görüyoruz.
Şimdi buradan
size 2009 yılında bu kürsüden konuşma yapan bir Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilinin konuşmasını okumak istiyorum: Kimse
çıkıp da Analar ağlamasın. Biz şu Yunanlılarla
anlaşalım. dedi mi? Şeyh Said isyanında analar
ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı
mı? Kıbrıs'ta analar ağlamadı mı? Bir tek
kişi Türkiye'de çıkıp da Analar ağlamasın diye, bu
mücadeleyi durduralım. dedi mi? İşte, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilinin yapmış olduğu 2009 yılındaki
konuşma aynen budur.
Bakın,
1937de CHP ne ise 2009da da, 2004te de odur. Hatta bu yeni CHP, eski CHPnin
bir adım ilerisine geçmiş, sadece Türkiyede yaşanan
acıları, katliamları değil, dünyanın neresinde bir
vahşet, katliam olursa savunuculuğuna soyunmuştur. Bugün CHPnin
izlemiş olduğu Suriye politikası da CHPnin geçmişten kalan
alışkanlıklarından vazgeçmemesinden kaynaklanmaktadır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ha, silahları biz yolluyoruz Suriyeye, CHP yolluyor
silahları! Suriyeye silahları kim yolluyor, onu söyle.
Silahları sanki biz yolluyoruz!
HAMZA DAĞ
(Devamla) 1937-1938 yıllarında yaşanan bu acı olaylarla
ilgili Barış ve Demokrasi Partisinin -önceki ismi BDP, yeni ismi HDP
olan, ilk defa Anayasa Mahkemesi tarafından parti kapatmayla değil,
siyasi mücadeleyle ismini değiştirmek durumunda kalan BDPnin-
vermiş olduğu bu öneriyi anlamlı buluyorum, doğru
buluyorum, mantıklı buluyorum
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Silahları kim yolluyor Suriyeye?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) BDP yaşıyor, yaşıyor. BDP kapanmadı,
çatı partisi. Siz particilikten anlamıyorsunuz. BDP
kapatılmadı beyim.
HAMZA DAĞ
(Devamla)
ama Meclis araştırma komisyonunun bu işe
faydalı olmayacağı düşüncesiyle hepinizi saygıyla,
sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Son cümle olmadı, son cümle.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
MUHARREM VARLI
(Adana) Yazık bu ülkeye, nasıl ayakta kalmış bu kadar
yıl?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Kötü bir şey söylemedi ya!
BAŞKAN
Buyurunuz.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
İzmir Milletvekili Hamza Dağın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Partimizin
elbette
(Gürültüler)
Başkanım,
olmuyor böyle.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın milletvekilim konuşurken -gerçi son
kısmına yetişebildim ama- gene diğer
arkadaşlarının yaptığı gibi yani hani, müflis
tüccar iflas edince eski defterleri
karıştırırmış
İHSAN
ŞENER (Ordu) Biz iflas etmedik ki, iflas eden sizsiniz. İyi muhasebe yapmıyorsunuz demek
ki.
ENGİN ALTAY
(Devamla)
bu, AKPlilerin genel huyu hâline geldi. Cumhuriyet Halk
Partisinin tarihinden şeref duyuyorum, onur duyuyorum, böyle bir partiye
mensup olmaktan da gurur duyuyorum, iftihar ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ancak, Cumhuriyet
Halk Partisinin Suriye politikası derken, Cumhuriyet Halk Partisinin
Suriyeye yönelik bir bakış açısı var. Bizim, dış
politikayla ilgili çok genel bir kuralımız var: Yurtta
barış, dünyada barış.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Zulüm olsa da barış.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ama bizim komşu ülkelere terörist ihraç etmek, oradaki terör
örgütlerine silah temin etmek, dünyanın değişik ülkelerinden
insanları Türkiyede kamp kurup, gerilla eğitimi verip, üstlerine
bombalar takıp başka ülkelere göndermek gibi bir politikamız
yok.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ne kadar kolay bunu söylemek, ne kadar kolay iftira atmak.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Niye rahatsız oldunuz ki? Ne oldu şimdi?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Evet, Suriyeyle ilgili böyle düşünüyoruz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Bir sorumluluk sahibi olun ya!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Suriyede akan kanda birilerinin vebali vardır. Cumhuriyet
Halk Partisinin Suriye politikası gayet açıktır.
Komşu
ülkelerin ve dünyanın diğer ülkelerinin iç işlerine
karışmamak gibi bir politikamız var, bundan sonra da var olmaya
devam edecek ama komşu ülkelere terör ve terörist ihraç etmek gibi bir
politikamız yok, o sizin Hükûmetinize ait bir politika. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Oylayayım şunu
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Söz
vereceğim de Allah rızası için şunu oylayayım çünkü
yani farkında değilsiniz nasıl konuştuğunuzun.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun vermiş olduğu öneriyi
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz, tamam.
Sayın Altay,
Sayın Havutça, Sayın Akar, Sayın Öğüt, Sayın
Atıcı, Sayın Özgümüş, Sayın Özkoç, Sayın Tanal,
Sayın Aygün, Sayın Genç, Sayın Kaplan, Sayın Toptaş,
Sayın Çetin, Sayın Köse, Sayın Dinçer, Sayın Balbay,
Sayın Özkan, Sayın Değirmendereli, Sayın Acar, Sayın
Özgündüz.
Evet,
yoklamayı başlatıyorum, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.47
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
İki dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
İkinci defa yapılan yoklamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığı için, sözlü soru önergeleriyle, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Mayıs
2014 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.
57