TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91inci
Birleşim
21
Mayıs 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, Çarlık Rusyasının Çerkezleri Kafkasyadan
sürmesinin 150nci yıl dönümü nedeniyle konuşması
IV.-
SEÇİMLER
A) Sayıştay
Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda
açık bulunan üyeliklere seçim (S.Sayısı: 585) (S.Sayısı:
585e 1inci Ek)
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
Ön Görüşmeler
1.-
Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 21 milletvekilinin, Soma'da yaşanan maden
kazalarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/937)
2.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 51 milletvekilinin, Manisa'nın Soma
ilçesindeki maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının
ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/938)
3.-
Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ve 56 milletvekilinin, 13/5/0214
tarihinde Manisa'nın Soma ilçesindeki Soma Linyitleri
İşletmesine ait ve özel sektörce işletilen maden sahasında
meydana gelen kazanın tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/939)
4.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 28 milletvekilinin, Manisa'nın Soma
ilçesinde meydana gelen maden faciasının tüm nedenlerinin,
sonuçlarının ve sorumlularının açığa
çıkarılması ve bu çerçevede alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/940)
5.-
HDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl milletvekili İdris
Baluken'in, 13/5/2014 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen
maden faciasının tüm boyutlarıyla araştırılarak
sorumluların tespit edilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/941)
6.-
Manisa Milletvekili Recai Berber ve 34 milletvekilinin, Soma'da meydana gelen
maden kazasının araştırılması ve sektördeki
sorunların araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/942)
7.-
Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 22 milletvekilinin, Soma'da maden
ocaklarında meydana gelen iş kazalarının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/943)
8.-
Gaziantep Milletvekili İbrahim Halil Mazıcıoğlu ve 78
milletvekilinin, Soma'da meydana gelen maden kazasının ve maden
sektöründeki sorunların tüm yönleriyle araştırılarak
muhtemel maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/944)
9.-
MHP Grubu adına Grup Başkanvekili İzmir milletvekili Oktay
Vural'ın, Manisa ili Soma ilçesinde meydana gelen ve can kaybı
açısından tarihimizin bugüne kadar yaşanan en büyük maden
kazası niteliği taşıyan facianın sebepleri ve
sonuçları ile bu felaketin açtığı sosyal, hukuki, idari,
mali, ekonomik sorunların giderilmesi için alınması gereken
tedbirlerin, maden faciasının vuku bulduğu işletmenin
işletme şartları ve yönetimi, endüstriyel ilişkileri,
istihdam yönetimi ile kaza sonrası kamuoyunu rahatsız eden
gelişmelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/945)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu ve 33
milletvekilinin, Soma'da meydana gelen maden kazasının
araştırılması ve bu sektördeki sorunların araştırılarak,
muhtemel maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/946)
11.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 19 milletvekilinin,
Manisanın Soma ilçesinde meydana gelen maden kazasının
sebeplerinin araştırılarak sorumlularının tespit
edilmesi ve iş kazalarının önüne geçilerek iş
güvenliği ile ilgili eğitimlerin verilmesi ve can kayıpları
sebebiyle ailelerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/947)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Manisa Milletvekili Recai Berberin (10/937,
938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) esas numaralı Meclis
Araştırması önergeleri üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Recai Berberin
(10/937, 938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) esas numaralı
Meclis Araştırması önergeleri üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Recai Berberin, Manisa Milletvekili Hasan Örenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, ülkemizdeki fabrikaların
kullandıkları akaryakıtlara ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/39935)
2.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Osmaniye ve Şanlıurfa'daki
okulların sportif kapasitesinin geliştirilmesine,
Şırnak
ve Mardin'deki okulların sportif kapasitesinin geliştirilmesine,
Hakkâri
ve Muş'taki okulların sportif kapasitesinin geliştirilmesine,
Siirt
ve Adıyaman'daki okulların sportif kapasitesinin
geliştirilmesine,
Batman
ve Bitlis'teki okulların sportif kapasitesinin geliştirilmesine,
Elazığ
ve Bingöl'deki okulların sportif kapasitesinin geliştirilmesine,
Gümüşhane
ve Bayburt'taki okulların sportif kapasitesinin geliştirilmesine,
Van
ve Ağrı'daki okulların sportif kapasitesinin
geliştirilmesine,
Kars
ve Iğdır'daki okulların sportif kapasitesinin
geliştirilmesine,
Ardahan'daki
okulların sportif kapasitesinin geliştirilmesine,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/39955), (7/39956), (7/39957), (7/39958),
(7/39959), (7/39960), (7/39961), (7/39962), (7/39963), (7/39964)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2013
yılından itibaren bağlı kurum ve kuruluşlarca
düzenlenen ihalelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/39965)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, kamu kurum ve
kuruluşlarında işe alım mülakatlarında
ayrımcılık yapıldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/40215)
5.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları
arasında Spor Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu
Başkanlığı tarafından yapılan soruşturmalara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/40317)
6.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, ilgili kanun ve yönetmeliğe uygun
kurulmayan spor federasyonlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/40690)
7.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Bakanlığın
Ar-Ge çalışmalarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/40691)
8.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları
arasında gerçekleşen atama, nakil ve görevden almalara ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/40692)
9.-
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger'in, stadyumlarda yapılan bazı
tezahüratlara verilen cezalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/40693)
10.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, bağlı, ilgili ya da
ilişkili kuruluşlara karşı vatandaşlar tarafından
açılan davalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/40695)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da
Bakanlığa ait olan gayrimenkul, arsa ve araziler ile bunların
satış ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/40696)
12.-
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, KYK yurtlarında
barınma prosedürüne ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/40995)
13.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2009-2014
yılları arasında broşür, kitap, kitapçık, reklam ve
tanıtım işleri için açılan ihalelere ve bu kapsamda
yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/41353)
14.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı
eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu
için aleyhinde soruşturma açılan personel olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/41354)
15.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık tarafından spor
yapmanın teşvik edilmesi adına yürütülen projelere ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın
cevabı (7/41355)
16.-
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın, Kuzey Irak Bölgesel
Yönetimi ile yapılan petrol anlaşması sonucu taşınan
petrol miktarına ve bedeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/41902)
17.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bazı
elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirme
ihalelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/41903)
18.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, 30 Mart 2014 tarihinde
yapılan yerel seçimlerde oy sayım işlemi esnasında
yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/41904)
19.-
Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Eskişehir'in Mihalıççık
ilçesinde faaliyet gösteren bir madencilik şirketinin rödovans
sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/41905)
20.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın, 30 Mart 2014 tarihinde yapılan
yerel seçimlerde oy sayım işlemi esnasında yaşanan elektrik
kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/41906)
21.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, 27 Mart 2014 - 2 Nisan 2014 tarihleri
arasında meydana gelen elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/41907)
22.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 30 Mart 2014
Yerel Seçimleri sırasında meydana gelen elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/41908)
23.-
İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay'ın, yeni Halkla
İlişkiler Binasıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/42025)
24.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Bakanlığın bor madeni
ile ilgili AR-GE çalışmasının olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/42070)
25.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, kaçakçılıkla mücadelede
koordinasyonun arttırılması adına yürütülmekte olan
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/42075)
26.-
Van Milletvekili Nazmi Gür'ün, Van ilindeki sazlık ve sulak alanların
korunmasına yönelik alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/42170)
27.-
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, TBMM'nin
kullanımındaki çeşitli binaların kullanımına ve
akıbetine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/42183)
28.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, diş protez üretiminde kullanılan
malzemeler üzerindeki KDV oranının % 18'den % 8'e indirilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/42284)
29.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Bakanlığın
merkez ve taşra birimlerinde kadın yönetici sayısının
artırılması yönündeki çalışmalara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/42388)
30.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Bilgi Edinme Hakkı
Kanunu kapsamında yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/42692)
31.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
kapsamında yapılan başvurulara,
Görevden
alınan ve görev yeri değiştirilen bürokratlara,
Siber
saldırılara ve alınan önlemlere,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/42753), (7/42754), (7/42755)
32.-
Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın, orman
alanlarının korunmasına ve ilgili yönetmelikte yapılan
değişikliklere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/42874)
33.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bilgi İşlem
Başkanlığının teknik personel ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/42890)
34.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, görev yeri
değiştirilen veya haklarında soruşturma açılan kamu
personeline ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
(7/43168)
21 Mayıs 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Bugün
grupların anlaşması sebebiyle gündem dışı söz
vermeyeceğiz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakutun, Çarlık Rusyasının
Çerkezleri Kafkasyadan sürmesinin 150nci yıl dönümü nedeniyle
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bugün Çarlık Rusyasının Çerkezleri
Kafkasyadan sürmesinin 150nci yıl dönümü. Geçen yüz yılı
aşkın süreye rağmen göç, sürgün ve soykırıma tabi
tutulan 1,5 milyon Çerkezin sorunlarına çözüm bulunabilmiş
olamaması, hepimizi derinden üzmeye devam etmektedir. Beş bin
yıldır yaşadıkları yüce dağlardan ve engin
topraklarından sürgün edilerek mallarını, mülklerini ve
vatanlarını geride bırakmanın acısıyla sürgün
sırasında binlerce gencin, yaşlının, kadının
ve çocuğun kaybının derin acısı içerisinde Anadoluya
unutulmuş bir hüzünle ulaşan Çerkezlerin hep geri dönebilmeyi arzulama
hisleri de hâlâ devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Rus-Kafkas savaşları tarihin en kanlı
savaşlarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. Yüzlerce
yıl süren savaşlarda 500 binden fazla Kafkasyalı
hayatını kaybetmiştir. Ağırlıklı olarak
Anadolu ve Rumeli toprakları başta olmak üzere 40tan fazla ülkeye
sürülen Çerkezlerin dramları hâlâ güncelliğini korumaktadır.
Kafkas sürgünü dünya tarihinin en
trajik olaylarından birisi olmasına rağmen, uluslararası
anlaşmalarla çerçevesi çizilmiş, temel insan hak ve hürriyetlerinin
uygulama alanlarında bir karşılık bulamamış
olması da oldukça anlamlıdır.
Çeçenistanda 1999da başlayan
savaşla birlikte yarım milyon insanın mülteci duruma
düşmesi, Kafkas halklarının sürgün ortamından
kurtulamadıklarını da apaçık bir biçimde ortaya
koymaktadır.
İkinci vatanı
saydıkları ülkelerde yaşayan Çerkezler evrensel
barışın, dostluğun, kardeşliğin,
insanlığın ne denli gerekli olduğunu 21inci yüzyıla
taşıyan çok değerli kardeşlerimizdir.
Değerli milletvekilleri, Kafkas
tarihi neredeyse bir savaş tarihidir. Bu savaşlarda Kafkasya
halkı kalıcı bir devlet yapısı elde etmeyi ve modern
toplum olmanın ana kurumlarından sürgünlerle yoksun bırakılmışlardır.
Bu bağlamda, Kırım Tatarlarını da bu olayın
dışında tutmak mümkün değildir. Kırım
Tatarları son iki yüz yıllık tarihindeki en büyük felaketlerden
birisi olan göçleri hâlâ yaşamaktadırlar. 1944 tarihinde Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yönetimi tarafından son ferdine kadar
hayvan vagonlarına balık gibi istif edilerek doldurulup Ural
Dağlarına, Sibirya ve Orta Asya çöllerine sürgüne
gönderilmişlerdir. Binlerce soydaşımız bu sürgün
yolculuğunda şehit olmuşlardır. Bunların bir
kısmı, yol kenarında atılarak vahşi hayvanlara yem
yapılmışlardır. Üzücüdür ki bugün Kırım, bu
insanlık dışı sürgün suçunun faillerinin
mirasçıları tarafından bir kez daha uluslararası hukuka ve
insan haklarına aykırı bir şekilde işgal
edilmiştir. Kırımda yaşayan Kırım Tatarları
yine yok olma korkusunu iliklerine kadar hissetmektedirler. 300 bin
Kırım Tatar Türkünün can ve mal güvenliği bizleri ciddi anlamda
endişelendirmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri,
Avrupa Birliği, Rusya ve Ukrayna arasında gerçekleştirilen
dörtlü görüşmenin Ukraynadaki krizin aşılmasında önemli ve
olumlu bir adım olduğunu ancak devamının gelmemesinin
üzüntü verici olduğunu da buradan belirtmek isterim.
Saygıdeğer milletvekilleri,
ataları sürgün edilen halkların tekrar vatanlarına dönebilmeleri
temel haklar kapsamında değerlendirilmelidir.
Yaşadıkları ülkelerde çifte vatandaşlık verilmesi ve
21 Mayısın Çerkez Soykırımı ve Sürgünü olarak
tanınması Çerkezlerin en doğal talepleridir. 21 Mayısın
her yıl dönümünde milletleri ve toplumları kardeşliğe,
dostluğa ve barışa çağırarak dünyada süregelen
savaşların, yıkımların durması, akan kan ve
gözyaşlarının dinmesine vesile olmasını temenni eder,
hepinizi saygıyla selamlarım.
Alınan karar gereğince
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IV.- SEÇİMLER
A)
Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.-
Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim (S.Sayısı:
585) (S.Sayısı: 585e 1inci Ek)(x)
BAŞKAN Şimdi
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılacak seçime
başlıyoruz. Bu seçim, 6085 sayılı Sayıştay
Kanununun
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, seçime geçmeden önce
Buraya gelen komisyon raporu usule uygun
değil. Şimdi Sayıştaya üye seçiyoruz, AKPye memur
seçmiyoruz. Sayıştayda 5 tane boş üyelik var, 5ini de Plan ve
Bütçe Komisyonunun AKPli 9 üyesi seçmiş. Şimdi, Anayasanın
95inci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarında gruplar oy oranları nispetinde temsil
edilmek zorundadır. Şimdi, Sayıştay gibi bir kuruma üye
seçilirken Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir uzlaşma olması
lazım. Bakın, isterseniz bu konuda bir usul tartışması
açalım. Çünkü burada seçilen 5 tane Sayıştay üyesini 9 tane
AKPli üye seçmiş, Sayıştay diye bir kurum kalmamış,
böyle bir şey olmaz. Siz de bir Meclis Başkan Vekili olarak,
Sayıştay gibi bir kuruma seçilecek üyelerin tamamen AKP Grubundan
meydana gelen bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri tarafından seçilmesinin
Sayıştay üyesi seçimi anlamına gelmeyeceğini
Burada
isterseniz bir usul tartışması açalım Sayın Başkan
çünkü yapılan bu seçim Anayasanın 95inci maddesine
aykırı.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ederim.
Sayıştayda boş bulunan
üyeliklere
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki,
Başkan, bu söylediğime bir cevap versenize.
BAŞKAN Söylediniz, dinledim,
cevap veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, verin, ne
oldu şimdi bu seçim?
BAŞKAN Yüksek müsaadelerinizle
efendim, müsaade ederseniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Müsaade edeyim
de konuş.
BAŞKAN Yerinize oturun o zaman
lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam,
konuş da ben de cevap vereyim.
BAŞKAN Oturun yerinize de
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam,
buradayım işte canım, sana ne zararım var benim?
BAŞKAN Sayıştayda
boş bulunan üyeliklere 6085 sayılı Sayıştay Kanununun
15, 16 ve geçici 3üncü maddeleri hükümlerine göre seçim
yapılmaktadır. RTÜKteki gibi, RTÜK seçimlerindeki gibi
grupların temsil oranında yapılmamaktadır. Yapılacak
seçime dair Sayıştay Başkanlığı tezkeresi ve
Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyon raporu da sayın
milletvekillerine ulaşmıştır efendim.
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ulaşmıştır ama bu rapor usulüne göre değil.
BAŞKAN Plan ve Bütçe
Komisyonunca oluşturulan Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici
Komisyonu tarafından Sayıştay üyelikleri için boş üyelik
sayısının 2 katı olarak belirlenen adayları içeren
birleşik oy pusulası Başkanlıkça
bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla Sayıştay meslek
mensupları kontenjan grubu listesinden en çok oyu alan 2 aday, Maliye
Bakanlığı meslek mensupları kontenjan grubu listesinden en
çok oy alan 2 aday, diğer adaylar kontenjan grubu listesinden en çok oy
alan 1 aday Sayıştay
üyeliğine seçilmiş olacaktır.
Şimdi, gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon
sırasındaki kâtip üye Adana'dan başlayarak Denizliye kadar,
Denizli dâhil ve Diyarbakırdan
başlayarak İstanbula kadar, İstanbul dâhil; Hükûmet
sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak Mardine
kadar, Mardin dâhil ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar, Zonguldak
dâhil, adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyecek ve kendisine mühürlü birleşik oy pusulası ve bir
zarf verecektir. Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Adını ad defterine
işaretlettiren ve mühürlü oy pusulasını alan sayın üye oy
kabinine girecek ve oy pusulasında Sayıştay meslek grupları
kontenjan grubu listesinden 2 adayın, Maliye Bakanlığı
meslek grupları kontenjan grubu listesinden 2 adayın, diğer
adaylar kontenjan grubu listesinden 1 adayın karşısındaki kareyi çarpı
işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak
Başkanlık Divanı kürsünün önünde yer alan oy kutusuna
atacaktır.
Aynı zarftan birden çok oy
pusulası çıkması hâlinde bu oy pusulalarının
tamamı ve daha önce açıklandığı üzere ilgili kontenjan
grupları aday listelerinden seçilecek üye sayısından fazla
adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz
sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulalarında da dip not olarak
belirtilmiştir.
Kabinlere aynı renk tükenmez
kalemler konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri
kullanacaklardır.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
Oylamanın sayım ve dökümü
için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit
edeceğim:
Vahap Seçer, Mersin?
ENGİN ALTAY (Sinop) Yok,
mazereti var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yok ya
katılmıyoruz.
BAŞKAN - İdris
Yıldız, Ordu? Yok.
Oya Eronat, Diyarbakır? Yok.
Zülfü Demirbağ, Elazığ?
Burada.
Gülşen Orhan, Van? Burada.
Köksal Toptan, Zonguldak? Yok.
Vedat Demiröz, Bitlis? Burada.
İzzet Çetin, Ankara? Yok.
Mustafa Demir, Samsun? Burada.
Ahmet Berat Çonkar,
İstanbul? Burada.
Sayın
milletvekilleri, Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten
sonra komisyon sıralarındaki yerlerini alacaklardır.
Şimdi, gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan
sayın üye var mı? Yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerçekten
seçim olduğuna inanıyor musunuz? Anahtar listeler var ya. Sayın
Başkanım, listeler açıkta dolaşıyor, ona göre
kullanıyorlar. Nasıl seçim bu ya?
BAŞKAN Henüz bize intikal etmedi
efendim.
Evet, oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kupaları
kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen
yerlerini alsınlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin oy
hakkınız olmadığı için size gelmemiştir.
BAŞKAN - Tasnif Komisyonu
üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Vedat Demiröz, Bitlis
Milletvekili; Zülfü Demirbağ, Elâzığ Milletvekili; Ahmet Berat
Çonkar, İstanbul Milletvekili; Mustafa Demir, Samsun Milletvekili ve
Gülşen Orhan, Van Milletvekili.
(Oyların ayrımına
başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
oylamayı yapanlar kendileri, sayanlar kendileri... Anahtar liste genel
merkezden geliyor. Milletvekillerinin seçme hakkı yok ki burada.
Göstermelik bir seçim. Tamamıyla göstermelik bir seçim, tiyatro.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Açık
oy, gizli tasnif.
OKTAY VURAL
(İzmir) AKP grup başkan vekillerinin imzasıyla gelse daha iyi
olacak. Atama yapsınlar.
(Oyların ayrımına devam
edildi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için
yapılan seçime ait Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
585 ve 585e 1inci Ek sıra
sayılı raporlarda belirlenen adaylardan Sayıştayda boş
bulunan 5 üyelik için yapılan seçime 241 üye katılmış,
kullanılan oyların 2si geçersiz sayılmış, 1 boş
oy kullanılmış, geçerli oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye Üye Üye
Vedat Demiröz Zülfü
Demirbağ Ahmet
Berat Çonkar
Bitlis Elâzığ İstanbul
Üye Üye
Mustafa Demir Gülşen Orhan
Samsun Van
Sayıştay Meslek
Mensupları Kontenjan Grubu:
Fikret Çöker 236 oy
Ahmet Tezcan 236 oy
Ali Özek 2 oy
Osman Kaya 1 oy
Maliye Bakanlığı Meslek
Mensupları Kontenjan Grubu:
Mehmet Şimşek 236
oy
Haydar Kulaksız 234
oy
Mahmut Kazan 4 oy
Muammer Çolak 3 oy
Diğer Adaylar Kontenjan Grubu:
Kadir Çelik 232
oy
Bahri Kızılkaya 3 oy
BAŞKAN Buna göre
Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan Fikret Çöker,
Ahmet Tezcan; Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları Kontenjan
Grubundan Mehmet Şimşek, Haydar Kulaksız; Diğer Adaylar
Kontenjan Grubundan Kadir Çelik Sayıştay üyeliklerine
seçilmişlerdir; hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Evet, alınan karar gereğince
gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler" kısmına
geçiyoruz.
Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 21
milletvekilinin (10/937), Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 51 milletvekilinin
(10/938), Aksaray Milletvekili Ali
Rıza Alaboyun ve 56 milletvekilinin (10/939), Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane ve 28 milletvekilinin (10/940),Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in
(10/941), Manisa Milletvekili Recai Berber ve 34 milletvekilinin (10/942),
Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 22 milletvekilinin (10/943), Gaziantep
Milletvekili İbrahim Halil Mazıcıoğlu ve 78 milletvekilinin
(10/944), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın (10/945), Balıkesir
Milletvekili Ali Aydınlıoğlu ve 33 milletvekilinin (10/946) ve
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 19 milletvekilinin (10/947) esas
numaralı, Manisanın Soma ilçesinde başta 13 Mayıs 2014
tarihinde olmak üzere meydana gelen maden kazalarının
araştırılarak bu sektörde alınması gereken iş
sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin birlikte yapılacak
görüşmelerine başlıyoruz.
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 21 milletvekilinin, Soma'da
yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/937)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 51 milletvekilinin,
Manisa'nın Soma ilçesindeki maden ocaklarında meydana gelen iş
kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/938)
3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ve 56
milletvekilinin, 13/5/0214 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesindeki Soma
Linyitleri İşletmesine ait ve özel sektörce işletilen maden
sahasında meydana gelen kazanın tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/939)
4.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 28 milletvekilinin,
Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasının tüm
nedenlerinin, sonuçlarının ve sorumlularının
açığa çıkarılması ve bu çerçevede alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/940)
5.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
milletvekili İdris Baluken'in, 13/5/2014 tarihinde Manisa'nın Soma
ilçesinde meydana gelen maden faciasının tüm boyutlarıyla
araştırılarak sorumluların tespit edilmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/941)
6.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve 34 milletvekilinin,
Soma'da meydana gelen maden kazasının
araştırılması ve sektördeki sorunların
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin alınması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/942)
7.- Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 22 milletvekilinin,
Soma'da maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/943)
8.- Gaziantep Milletvekili İbrahim Halil
Mazıcıoğlu ve 78 milletvekilinin, Soma'da meydana gelen maden
kazasının ve maden sektöründeki sorunların tüm yönleriyle araştırılarak
muhtemel maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/944)
9.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili İzmir
milletvekili Oktay Vural'ın, Manisa ili Soma ilçesinde meydana gelen ve
can kaybı açısından tarihimizin bugüne kadar yaşanan en
büyük maden kazası niteliği taşıyan facianın sebepleri
ve sonuçları ile bu felaketin açtığı sosyal, hukuki, idari,
mali, ekonomik sorunların giderilmesi için alınması gereken
tedbirlerin, maden faciasının vuku bulduğu işletmenin
işletme şartları ve yönetimi, endüstriyel ilişkileri,
istihdam yönetimi ile kaza sonrası kamuoyunu rahatsız eden
gelişmelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/945)
10.- Balıkesir Milletvekili Ali
Aydınlıoğlu ve 33 milletvekilinin, Soma'da meydana gelen maden
kazasının araştırılması ve bu sektördeki
sorunların araştırılarak, muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/946)
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 19
milletvekilinin, Manisanın Soma ilçesinde meydana gelen maden
kazasının sebeplerinin araştırılarak
sorumlularının tespit edilmesi ve iş kazalarının önüne
geçilerek iş güvenliği ile ilgili eğitimlerin verilmesi ve can
kayıpları sebebiyle ailelerin mağduriyetlerinin giderilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/947)
BAŞKAN Hükûmet? Yerinde.
İç Tüzükümüze göre Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla
Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki 1inci imza sahibine
veya onların göstereceği diğer bir imza sahibine söz
verilecektir. Konuşma süreleri Hükûmet ve gruplar için yirmişer
dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi söz olan sayın üyelerin
isimlerini okuyorum:
Hükûmet adına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik.
Gruplar
adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hasan Ören, Manisa
Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Abdullah
Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili; AK PARTİ Grubu adına Recai
Berber, Manisa Milletvekili.
Önerge sahipleri adına: Sakine Öz,
Manisa Milletvekili; Özgür Özel, Manisa Milletvekili; Ali Rıza Alaboyun, Aksaray
Milletvekili, Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili; Ayla Akat Ata,
Batman Milletvekili; Recai Berber, Manisa Milletvekili; Namık Havutça,
Balıkesir Milletvekili; Muzaffer Yurttaş, Manisa Milletvekili; Sümer
Oral, Manisa Milletvekili; Ali Aydınlıoğlu, Balıkesir
Milletvekili; Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili.
Şimdi ilk söz Hükûmet adına
Sayın Faruk Çelik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, böylesine önemli bir konu Türkiyenin gündeminde, yani bir
beş dakika ara verin de Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri de
-belki Sayın Bakanın verecekleri vardır- dinlesinler
Bakanlarını.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
Sürenizi yeniden
başlatıyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; 1984 yılında
Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından açılmış,
2009 yılından itibaren mevcut şirket tarafından redevans
yoluyla işletilen ocakta, 13 Mayıs saat 15.00 sularında, bugüne
kadar yaşadığımız en büyük maden faciasıyla ülke
olarak, millet olarak karşı karşıya kaldık. Öncelikle
maden şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum,
yakınlarına, milletimize başsağlığı
diliyorum. Acı gerçekten çok büyük ve bu acı 76 milyonun
acısı.
Bunun yanında, bir diyalog insanı ve gerçekten
çözüm insanı olarak tanıdığımız ve birlikte uzun
yıllar Parlamentoda bulunduğumuz Mevlüt Aslanoğlu
kardeşimize de Allahtan rahmet diliyorum. Ben, Mevlüt Aslanoğlunun
Parlamento için, Cumhuriyet Halk Partisi için büyük bir kayıp
olduğunu da bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Bir diğer konu da, gerçekten
hepimizi üzüntüye boğan bu Soma hadisesinden sonra muhalefetiyle
iktidarıyla sorumlu siyasetin örneklerini ortaya koyan bütün siyasi
partilere, siyasi parti gruplarına da, burada, ben,
şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.
Ayrıca, kurtarma faaliyeti
dediğimiz veya olay yerindeki o krizin yönetimiyle ilgili başta
Sayın Enerji Bakanımız olmak üzere bakan
yardımcılarına, tüm kamu kurum ve kuruluşlarına,
siyasi parti liderleri, temsilcilerine, hasılı -76 milyonun gönlü
oradaydı, hüznü oradaydı- emeği geçen herkese de
şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, böyle
önemli bir hadise gerçekleşiyor ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı olarak, ne yazık ki, o gün o saatlerde, ilk dakikalarda oraya
ulaşma imkânım olamadı. Şunu sizlerle açıkça
paylaşmak istiyorum ki, daha önce programlanmış ve mutlak
surette tetkikinin yapılması gereken bir tedavi süreciyle ilgili
olarak hastanede bulunurken ve o tedavi sürecinin de diğer kişilerle,
üçüncü şahıslarla temasını engelleyen bir tablo arz
etmesinden dolayı, perşembe günü saat on ikiye kadar orada kalmam
dolayısıyla yaşanan bazı spekülatif değerlendirmeler
oldu. Belki benim birinci dakikadan itibaren bir açıklama yapmam
doğru olurdu ama bu açıklama, yaşanan hadisenin büyüklüğü
karşısında doğrusu dilimin, elimin, kalemin
varmadığı bir olaydı. Kişisel bir durumu böyle büyük
bir facianın önüne çıkarma gibi bir talihsizliğe de düşmek
istemediğimden dolayı bu açıklamanın gelmeyişi
bazı spekülatif değerlendirmelere neden oldu ama çok şükür,
sağlığımız yerinde, yapılan tetkikler olumlu
neticelendi. Ama şunu da bütün arkadaşlarımız biliyorlar ki
bu ve benzeri olaylarda, hepimizin -sizlerin, bizlerin- sorumlu siyasetçi,
sorumlu insanlar olarak olay anında orada olmanın, bir kere,
sorumluluğuyla hareket edeceğimiz konusunda kimsenin endişesinin
olmaması gerektiğini de belirtmek istiyorum. O saatten itibaren,
Çalışma Bakanlığının Bakan
Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanlığı,
bütün teknik heyetleri ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan ve yöneticileri
olay yerine anında intikal etmişlerdi, onu da belirtiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türkiyede 1 milyon 538 bin iş yeri var, kamuyu da
ilave ederseniz bu sayının daha da artacağını
biliyorsunuz. Çalışan olarak şu anda kayıtlı 19 milyon
çalışan var, bunu da 3le veya 4le çarpacak olursanız, toplumun
tümünü ilgilendiren bir tabloyla karşı karşıyayız.
Nedir bu? İş sağlığı ve güvenliği meselesi.
İş sağlığı ve güvenliği 76 milyonu
ilgilendiren bir konu başlığıdır, çalışma
hayatının en önemli konu başlıklarından bir tanesidir.
Şimdi, 61inci Hükûmet
kurulduğu zaman, benim de ilk bakan olduğum zaman, önümüzde 4 tane
önemli başlık vardı; bunlardan bir tanesi sosyal güvenlik
reformu, diğeri iş sağlığı ve güvenliği
mevzuatı, sendikal mevzuat ve istihdamla ilgili, kriz döneminde
yaşanan, gündeme getirilmesi gereken önemli paketlerdi.
2008 yılında sosyal güvenlik
reformu hayata geçirildi, 1 Mayıs tatil edildi, çalışmalar
yapıldı. O esnada kabine değişikliği oldu, Devlet
Bakanlığına geçtik. Devlet Bakanlığından iki
yıl sonra, yirmi ay sonra, tekrar Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı olarak görevlendirilince hemen iş sağlığı
ve güvenliği
Birinci dönemde sosyal güvenlik reformu, ikinci dönemde ilk
ele aldığımız yasa iş sağlığı ve
güvenliği mevzuatı idi. Oturduk taraflarla, işçisiyle,
işvereniyle, siyasi parti gruplarıyla çok uzun değerlendirmeler,
bir yıllık tekrar bir ek çalışma neticesinde bu yasayı
Parlamentoya taşıdık ve 30 Haziran 2012 tarihinde iş
sağlığı, güvenliğiyle ilgili müstakil bir yasa
Parlamentodan geçmiş, yürürlüğe girmiş oldu. Neler çekildi, ne
gibi sıkıntılarla karşılaştık, onu bugün
anlatacak değiliz tabii ama o yasa önemliydi, o yasanın da backgroundu
vardı biliyorsunuz. Dünya 19uncu İş Sağlığı
ve Güvenliği Kongresi yapıldı İstanbulda, 19uncusu
Türkiyede yapıldı. 1952 yılından beri yapılan bu
önemli kongrenin 19uncusu Türkiyede yapıldı. Türkiye Büyük Millet
Meclisi araştırma komisyonu kurdu, madenlerle ilgili tespitleri
vardı. Onun arkasından da biz, bu İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasının Meclisten,
Parlamentodan geçip yasalaşması için çabalarımızı
sürdürdük.
Bunun yasa olarak çıkması son
derece önemliydi çünkü ilk kez müstakil bir yasaya kavuştuk iş
sağlığı ve güvenliği açısından ama bunun
farkındalığı çok daha önemli. İş
sağlığı ve güvenliği konusundaki farkındalık
önem arz ediyor. 81 ilde, bütün ticaret sanayi odalarında, bütün sivil
toplum örgütleriyle yaygın bir şekilde bu
farkındalığın gelişmesi, artırılması
konusunda çalışmalar yaptık. Cuma günü bile Aksarayda böyle bir
program var, bu olaylardan dolayı iptal ettik ama sürekli iş
sağlığı ve güvenliği konusunu gündemde tutma
zorunluluğunu hissettik.
Şunu da üzülerek ifade etmek
istiyorum, bütün kesimler için geçerli: Yani, magazin haberlerine gösterilen
ilginin ne kadar iş sağlığı ve güvenliğine
gösterildiğini bütün kesimlerin de kendilerine sorması gerekiyor. Ben
istatistiki olarak baktım: İş Sağlığı ve
Güvenliği Yasası Parlamentoya geldiği zaman bir ay içerisinde
yedi, sekiz haber olmuş ama bir müessif olay meydana geldiği zaman
yüzlerce haber bir gün içerisinde işleniyor. Bunu, hepimizin bir kez daha
kendisini bir öz eleştiriye tabi tutması gerektiğini vurgulamak
için söylüyorum.
AB ve ILO standartlarında
çıkardığımız bu yasa ne getiriyor?
1) Bu yasa bütün
çalışanları kuşatıyor, bütün
çalışanları kapsam altına alıyor.
2) Risk değerlendirme
zorunluluğu getiriyor yani bir yerde risk varsa o risk varken orada
faaliyette bulunamazsınız.
3) Acil durum planları getiriyor.
Acil durum planı ne? İşveren Acil durum olabilir bu iş
yerinde. deyip planlar yapacak, plan yeterli değil, aynı zamanda
tatbikatını da yapacak ve çok tehlikeli iş yerinde her yıl
bunu bir kez yapmak durumundadır. Son derece önemli şeyler.
4) Bütün çalışanlar iş
sağlığı, güvenliği eğitiminden geçecek. Bu
eğitim, baret, diğer teknik alet edevat nasıl
kullanılır, nasıl bunlar elde edilir ve bunlar nasıl
faaliyete geçirilir konusunda bir eğitim ama esas mühim olan
yaptığımız düzenleme şu: Tehlikeli ve çok tehlikeli
işlerde mutlak surette çalışanların mesleki eğitim
zorunluluğu var yani o sertifikayı almadan çok tehlikeli işlerde
ve tehlikeli işlerde personel çalıştıramazsınız,
eleman çalıştıramayacaksınız.
İş yeri hekimi
uygulaması ve iş güvenliği uygulaması bu dönemde geldi.
Teknik gelişmelere uyum
sağlama zorunluluğu getirdik. Yeni bir teknoloji mi var?
İşin sahibi bu teknolojiye uyum sağlamak durumunda.
Bu önlemlerin işveren tarafından
takip ve gözetilmesi zorunluluğu var. Bareti verdim efendim. Bareti
vermek çözüm değil, bareti kullanıp
kullanmadığını denetlemek zorundadır işveren.
Aynı zamanda da çalışan
için, çalışana getirilen bazı yükümlülükler var. Şimdi,
bazı değerlendirmeler yapılıyor, deniyor ki: Efendim yasa
var ama ILOnun bazı sözleşmeleri var. Bakınız, ILOyla
ilgili 155, 161 ve 187 sayılı çerçeve sözleşmelerini
Parlamentoda imzaladık, yürürlüğe koyduk. 176nın yanında
167, inşaat ve madenlerle ilgili ILO sözleşmeleri var. Şu anda
kurumlardan görüşler alınıyor, diğerleri gibi Parlamentoya
gelecek ama şunu ifade etmek istiyorum:
Çıkardığımız İş Sağlığı
ve Güvenliği Yasası, bu sözleşmeleri kuşatan, bu
sözleşmelerin gerisinde olmayan, aksine ilerisinde olan bir düzenlemedir.
Bunu, özellikle üzerine vurgu yaparak ifade ediyorum.
Ayrıca, maden iş yerlerinde
iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
sözleşmeler 12 Avrupa Birliği ülkesi tarafından
onaylanmış, toplam 28 ülke tarafından onaylanmış yani
birileri onayladı da Türkiye burada geri kaldı gibi bir durum yok.
Mevcut yasa -açık ifade ediyorum- 176yı, 167yi kapsama alan son
derece önemli bir yasadır.
Şimdi, teftiş konusuna
gelince, bu da bugünlerde sıkça konuşuluyor: 2010 yılından
itibaren özellikle madenlerle ilgili yeni bir teftiş
politikasını hayata geçirdik. Ne yaptık? Yer altı kömür
madenlerinin her yıl 2 kez programlı teftişini yapıyoruz.
Takriben 160 maden ocağı var. Yer altından kömür
çıkardığımız 160 maden ocağında her yıl
2 kez programlı teftiş yapılıyor. Bunun yanında,
tabii, ihbar üzerine, şikâyet üzerine yaptığımız
teftişler var. İnceleme teftişlerini bu şekilde
gerçekleştiriyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu teftişin görevleri -birazdan değineceğim,
geleceğim ama- nedir yani biz müfettişlere ne gibi yetkiler ve
imkânlar vermişiz? Demişiz ki: Ocakta ikinci çıkış yolu
yoksa yani nefeslik yoksa burası durdurulur, kapatılır.
Başka mekanik havalandırma yoksa burası durdurulur, işletme
kapatılır. Yedek enerji kaynağı yoksa kapatılır,
yer altı makine ve teçhizat patlamaya karşı korunaklı
değilse kapatılır. Yukarıda sensör dediğimiz
tehlikeli gazları izleyen bir merkeziniz yoksa, oraya bir bildirim, oradan
izleme imkânı yoksa burası kapatılır. Yedek
havalandırma sistemi yoksa kapatılır ve kullanılan ekipman
standartlara uygun değilse o iş yerinin çalışması
durdurulur, kapatılır.
Şimdi, bu çerçevede ne kadar
ocağımız varmış? 160 -yer altından
çıkardığımız- ocak. Ne yapmışız bu
denetimlerin neticesinde? 2011 yılında 53 maden iş yeri kapatılmış,
durdurulmuş faaliyeti. 2012 yılında 58 maden iş yerinin
durdurmasını vermişiz. 2013 yılında 54, 2014
yılında 7 maden iş yerinin kapatılması
gerçekleştirilmiş. Ayrıca, idari para cezasını içeren
1.308 teftiş neticesi var elimizde. Ayrıntılara girmiyorum.
Bu bahse konu ocakla ilgili 8 kez
programlı teftiş yapmışız, şikâyetler olmuş,
8 kez de o şikâyetler üzerine teftişler gerçekleştirmişiz.
Bulunan noksanlıklar giderilmiş ki teftişin bir amacı da o.
Az önce saydığım çok tehlikeli, insan hayatını direkt
ilgilendiren hususlar yoksa, diğer konularla ilgili
yaptırımı ocak başında gerçekleştiriyor
müfettişlerimiz. Yani, birçok husus anında düzeltilmek durumunda ve
müfettişler buna nezaret etmektedirler.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan,
hepsi gerçek teftiş mi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Şimdi, değerli arkadaşlar,
şunu görelim: Tablo aslında vahim; 160 ocaktan bahsediyoruz, 162
kapatmadan bahsediyoruz. Cezalardan bahsetmiyor, müeyyidelerden bahsediyoruz.
Aslında bunun, bizim mevcut kömür çıkarma sistemimizin nasıl bir
tablo arz ettiğini ortaya koyması açısından son derece
önemli olduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
teftişi yapan kim? Maden mühendisi mesleği maden mühendisi- ve
İş Teftişte olan arkadaşlar.
Şimdi, teftiş anlık bir
hadise. Geliyor, az önce bahsettiğimiz bütün o sensörlerinden, teknik
görüntülemelerine kadar olması gerekenler, olmazsa olmazlar
değerlendiriliyor ve bunlar rapor hâline getiriliyor. Eksik var mı,
belirleniyor; eksik yok mu
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Ocağa giriyorlar mı?
LEVENT GÖK (Ankara) Haberli mi
yapılıyor? Haberli yapılıyorsa manası yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Konuşuruz ya. Vakit yok, çok söylemem
gereken var. Sizi dinlemek istiyorum ben.
Şimdi, eksik var mı, bunlar
belirleniyor ama ocak, canlı bir organizma. Burada bir saat sonra neyin
olacağını, bir gün sonra neyin olacağını ve bir
ay sonra neyin olacağını bilemiyorsunuz. İşte, bunun
için yasa, iş yerinde iş güvenliği uzmanını ve iş
hekimini bulundurma zorunluluğunu getiriyor. Ayrıca, bir maden
mühendisi Maden Kanunu çerçevesinde de teknik nezaretçi olarak orada bulunmak
durumunda.
Demek ki madende yirmi dört saat
gelişen olayları takip edip işverene bildirecek iş
güvenliği uzmanı var, onun yanında teknik nezaretçi var, bunun
yanında bunları rapor ettikleri günlük rapor defterleri var. Hem
maden mühendisi Maden Kanunu gereği rapor defteri tutuyor hem iş
güvenliği uzmanı, ne var eksiklik, bunları tutmak durumunda.
Şimdi bunların hepsine savcılık el koymuş durumda.
LEVENT GÖK (Ankara) Faruk Bey,
habersiz denetim; önemli olan o, habersiz denetim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bunları konuşacağız.
LEVENT GÖK (Ankara) Önceden haber
veriyorsunuz!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Kimin nerede ne ihmali var, kimin nerede
yok, bunlar çok net bir şekilde ortaya çıkacak değerli
arkadaşlar.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz habersiz
denetim yapıyor musunuz Faruk Bey? Habersiz denetim önemli olan. Siz
habersiz denetim yapın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, esas söylemek istediğim,
zaman yeterli olmadığı için, bakınız
LEVENT GÖK (Ankara) Olmaz öyle! Ama
habersiz denetim yapıyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ya, yapıyoruz. Şikâyetini yaz,
sabahleyin yerindedir müfettişler, istisnasız.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama olmaz!
Habersiz denetim yapılıyor mu, yapılmıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Hayır, habersiz.
Şimdi, bakınız,
madenlerde programlı teftişi niye söyledim? Ana konularda, hayati
tehlike arz eden konularda programlı teftişler yapılıyor
ama anlık gelişmeler ya şikâyetle tespit edilecek veya oradaki
uzman tarafından bildirilecek.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Şikâyetsiz olmuyor mu?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Sensörleri tespit edememiş mi bunların? Sensörleri yok mu
bunların?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Var işte, onlar şimdi
çıkacak, göreceğiz, onu anlatmaya çalışıyorum. Yani,
onlar şimdi çıkacak, nerede bir eksiklik var, onlar ortaya çıkacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir ay öncesinden
haber veriyorsunuz
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, yapısal sorunlar var.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Bakan, teftişin kendisi
Nasıl bir teftiş bu?
Göstermelik teftiş!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Bizim, bakınız, Zonguldakta yüz
altmış yıllık maden ocaklarımız var 300
kilometrelik bir alanda, yer altında bir çarşı var, 300
kilometre.
LEVENT GÖK (Ankara) - Habersiz olmadan
hiçbir şeyi kanıtlayamazsınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Bahsettiğimiz alanlarda, 5 kilometre,
10 kilometre, 50 kilometrelik zeminde kömür çıkarıyoruz.
Dolayısıyla, bu sistemde tabii ki yapısal sorunlar var. Madenlerin
jeolojik yapısında, bizim maden alanlarının jeolojik
yapısında sorunlar var. Bakınız, biz üç kıtanın
arasındayız. Üç kıtanın arasında olmanın
getirdiği, maden açısından, rezerv açısından, rezervlerin
kalitesi açısından ve çalışma koşulları
açısından bizim ciddi sıkıntılarımız var.
Burada şunları ifade etmek
istiyorum: Evet, 80 milyon ton kömür çıkarıyoruz. 106 milyon ton
bizim kömüre ihtiyacımız var. Bir taraftan 990 megavatlık
santralleri besliyoruz bu kömürlerle; şimdi, bir taraftan da tabii ki can
güvenliği, çalışanın güvenliği, güvenlik ve bu az önce
bahsettiğim, cezai müeyyidelerle tamir etmeye
çalıştığımız ocakların fiziki
yapısı. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Onun için burada bu araştırma önergesi çok önem arz ediyor değerli
arkadaşlar. Araştırma önergesinin neticesinde tabii ki önemli
tespitler ortaya çıkacak. Öncelikle, bu olayla ilgili kimse suçlu, en ufak
bir endişeniz olmasın
Yani, teftiş kurullarıyla ilgili
değerlendirmeler yapılıyor ama şimdi teftiş
kurulları şu anda bu olayın nereden
kaynaklandığının araştırmasını
yapıyorlar ve ortaya çıkaracaklar.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Teftişte arıza var, teftişte!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ayrıca arkadaşlar sordular,
teftiş kurullarıyla ilgili, o denetimi yapanlarla ilgili de hemen
talimat verdik. O denetimlerin denetlenmesiyle ilgili de düğmeye
bastık, o da ortaya çıkacak. Yani, buradan şunu söylemek kolay
Yani bu haksızlığı yapmayalım, peşinen
arkadaşları böyle itibarsızlaştırma gibi bir duruma
girmeyelim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Ama, teftiş kurulu raporu var Her şey düzenli, her şey iyi.
diye.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, bir yanlışlık
varsa o yanlışın ortaya çıkarılması
noktasında çalışmamız gerekiyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Faruk Bey, bunlar
olağan bir kaza mı sizce, olağan bir kaza mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, arkadaşlar şunu
söyleyeyim: Tabii ki madencilik sisteminde redevans uygulaması, sürenin
kısa olması ve burada teknolojik yatırımların
olmaması, taşeron denilen -açıkça ifade ediyorum- emeğin
sömürüsü ve defalarca burada dile getirdiğimiz
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Siz yaptınız Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Hükûmet nezdinde de son aşamaya
getirdiğimiz uygulamalar, maalesef, bu sistem içerisinde var.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz
başlattınız bunları.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Onun için, ben şunu söylüyorum netice
itibarıyla, bir: Enerji ve madencilikle ilgili politikalar mutlak surette
masaya yatırılmalı. Bu araştırma komisyonunun buna
katkı sağlayacağı inancı içerisindeyim.
İki:
Taşeronlaşmanın
Bakın, dün burada bir kanun teklifi kabul
ettik, önemlidir bakınız, bizim de katkımız var o
işte, söyledik.
ENGİN ALTAY (Sinop) Yarın göreceğiz,
yarın getireceğiz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yarın veya öbür gün. Biz de Hükûmet
olarak aylardır bunun üzerinde çalışmamızı
tamamladık, bunun mutlaka gerçekleşmesi gerekiyor. Burada hepiniz
yapıcı bir tutum sergilediğiniz için teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Burada amaç, birlikte, bu arada beklenen
çözümleri üretebilmektir. Onun için Şu doğruyu söylüyor, şu
eksik söylüyor. meselesi değil bu mesele. Bu mesele, birlikte çözülmesi
gereken, enerji politikalarımız ile madenlerimizin mevcut fiziki
durumları ve bu fiziki durumların neler, ne gibi sorunlar ortaya
çıkardığı konusudur. Ben inanıyorum ki
araştırma komisyonu neticesinde, bazılarının oraya
varmadan, bazılarının ise o tespitlerin içerisinde yol gösterici
olacağı inancı içerisindeyim. Hükûmet bünyesinde, Enerji
Bakanlığımızın Maden Yasasıyla ilgili yeni bir
çalışması var. Bizler de bu çerçevede, özellikle
çalışma hayatıyla ilgili yaşanan sorunların ortadan
kaldırılması konusunda, birlikte, üzerimize düşeni
yapacağız diyorum. Gerçekten de bu konuda söylenmesi gereken çok
husus var.
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz ek
süre verin efendim ya Sayın Bakana.
LEVENT GÖK (Ankara) - Kişisel
sorumluluğunuz var mı Sayın Bakan? Sizin sorumluluğunuz yok
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ama ben, kısaca, tekrar
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Başkan, birkaç dakika ek süre verin.
LEVENT GÖK (Ankara) Özür dilemeyi
düşünüyor musunuz? İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şunu söylüyorum: Çok üretim
BAŞKAN Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Çok üretim, maalesef, güvenliği riske
ediyor. Bunu da ifade ediyorum.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Bakan, tarihimizin en büyük işçi cinayetiyle karşı
karşıyayız. İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Onun için, bu konuları, inşallah
önümüzdeki dönem içerisinde sağlıklı bir noktaya
taşıyacağız.
Çok teşekkür ediyorum, sağ
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Başkanım, tutanağa girsin istiyorum.
Sayın Bakan İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasının bütün bu
sorunları çözdüğüne ilişkin bir değerlendirmede bulundu
kürsüde. Biz de, bütün muhalefet partileri olarak, bu çıkan yasanın
asla ve asla -bu kazalarla ilgili diye sunulan- iş cinayetlerini
önlemeyeceğini söyledik.
Ayrıca, yine, biraz önce Bakan
dedi ki: Bu çıkarttığımız yasa ILOnun 176
sayılı sözleşmesini de kapsıyor. Bu kadar kapsıyorsa
niye çekince hâlen devam ediyor?
BAŞKAN Sayın Çelebi,
muhalefet partilerinin yirmişer dakika söz talepleri var,
konuşacaklar.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Yani, bütün bunları şunun için anlatıyorum: Yani, bu çıkan
yasanın böyle kalması hâlinde, buradan bir kez daha söylüyorum,
tutanaklara geçmesi için söylüyorum, asla bu cinayetleri engellemeyecek. Bunu
söylüyorum.
BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Hasan Ören, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Ören. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin üzüntüsünün en
üst düzeyde olduğu günleri yaşıyoruz.
İlk önce,
Türkiyede bütün insanların, bütün yurttaşımızın
temsil edildiği bu yüce Parlamentoda, yüce Mecliste, yüce Meclisin
çalışmalarının takibi için bu kürsüye her geldiğimde
söylüyorum, bir daha tekrarlamakta da
yarar görüyorum: Cumhuriyet Halk Partisinin TRT 3ün, Meclis TVnin
Meclis
çalıştığı süreler içerisinde, Türkiyede yaşayan
yurttaşlarımıza seçtikleri insanları, seçtikleri
milletvekillerini denetlemeleri ve onları izlemeleriyle ilgili
fırsatın verilmesi gerektiğini söylüyorum. Eğer sizler de
uygun görürseniz, aylardır, yıllardır tekrarlamamıza rağmen,
ne yazık ki saat 19.00 sonrası TRT 3ü, Meclis TVyi
kapatıyorsunuz, bu uygulamadan vazgeçip, Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği kanun teklifini aşağıya indirerek bu sorunu
çözmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşım,
dostum Ferit Mevlüt Aslanoğluyla, gerçekten, Parlamentoda siyasi parti
gözetmeksizin onu sevmeyen, onunla diyalog kurmayan, onunla birlikte bir masada
suyunu paylaşmayan hiçbir arkadaşımız yoktur. Babacan
tavrıyla, her ne kadar kime bağırırsa
bağırsın, herkes birbirine bağırma hakkına
sahiptir ama Ferit Mevlüt Aslanoğlu bağırdığında
karşıdaki bütün siyasi partilerin milletvekilleri hoşgörüyle
bakar, Ferit Mevlüt Aslanoğlunun
bildiği bir şey olduğunu düşünür ve onun babacan
tavrına karşılık tepki gösterilmezdi. Aramızdan
ayrıldı ama ben biliyorum ki hepimizin kalbinde, mekânı cennet
olsun. Yakınlarına başsağlığı diliyorum.
13 Mayıs Salı, saat 15.15:
Türkiye'nin kalbine, Türkiye'nin yüreğine acı haberler düştü.
Somada madende yaşanan kazada, hepimizin kabul edemeyeceği oranda
emeğiyle geçinen, alın teriyle geçinen gençlerimiz,
fidanlarımız ihmal sonucu hayatlarını kaybettiler. Enerji
Bakanıyla birlikte, kazanın olduğu saatten itibaren, her ikimiz
de -Cumhuriyet Halk Partisinin kurduğu 10 kişilik komisyondaki
milletvekili arkadaşlarımızla- Soma'ya ulaştık.
Giderken de kendi kendimize, inşallah 4te kalır, neden bir
arkadaşımız 20 diye açıkladı vefat edenleri,
keşke açıklamasıydı diye, 20 rakamının yüksek
olduğunu düşünüyor idik ama olay yerine geldiğimizde, madene
girdiğimizde hiçbirimizin kabul edemeyeceği feryatları;
felaketin hiçbirimizin kabul edemeyeceği kadar büyük olduğunu gördük.
Bu süreci birlikte yürütmek bunun Türkiye'nin bir acısı olduğu
ve Türkiye'nin acısının paylaşılması için el
birliğiyle -iktidarıyla, muhalefetiyle- ilk önce, bu madende kalan
işçilerimizin çıkarılması, yaralı veya
sağlıklı bir şekilde yeryüzüne çıkarılması
için elimizden gelen gayreti gösterdik. Ama, hatalar o kadar büyüktü ki kurtulabilen
arkadaşlarımız kendi gayretleriyle ve dışarıdan
ilk anda aldığı yardımlarla kurtuldular. İçeride kalan
arkadaşlarımız ise çok kısa bir sürede karbonmonoksit
gazına maruz kaldıklarından canlarını yitirdiler.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Çalışma Bakanı biraz önce buradan bir açıklama
yaptı; madenlerde denetimlerin olduğunu, denetime giden
müfettişlerin konularla ilgili çalıştığını
ve Çalışma Bakanlığının bu konuda çok fazla bir
kusurunun olmadığını açıkladı. Enerji Bakanı
da bununla ilgili Eğer burada bir kaza var ise, burada 301
arkadaşımız hayatını kaybetmiş ise mazeret
üretmeye gerek yoktur, burada bir hata söz konusudur. dedi. Madenin sahibi Alp
Gürkan ise belki de psikolojik olarak hazır olmadığından
dolayı, dördüncü gün yaptıkları açıklamada Eğer üç ay
daha vaktimiz olsa idi sağlıkla ilgili bölümleri, yaşam
odalarını yerleştirecektik ve 300 arkadaşımız
ölmeyecekti. dedi.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Ne
dediğini bilmiyor!
HASAN ÖREN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu kürsüden defalarca dile getirdik, bu kürsüden
defalarca yalvardık; bunun partiler üstü bir iş olduğunu, bu
gibi yerlerin çok önemli işletmeler olduğunu, az tehlikeli, tehlikeli
olanın dışında, çok tehlikeli iş yerlerinde
denetimlerin daha yüksek oranda olmasını talep ettik, örneklerini
gösterdik. Burada, çıktık,
yalvardık yakardık Ne olursunuz, Somada bir tehlike var, bu
tehlikenin önlemini alalım. Bu tehlikeyle ilgili, bu kürsüye
geldiğimizde başsağlığı dilemek zorunda
kalmayalım. dedik, Manisa milletvekillerine de ricada bulunduk. Hatta,
hiç yapmadığım bir şeyi yaptım, isim zikrettim. Belki
alınırlar, belki isimle ilgili belirli bir şekilde kendilerini
tahrik ederim, Somadaki bu yanlış giden, iş güvenliğiyle
ilgili alınmayan tedbirlerin alınmasına katkı koyarım
diye düşündüm. Manisalı bütün milletvekilleri bu kürsüden bunu
yaptı ama ne yazık ki size ulaşamadık, beyninize
ulaşamadık, ilginizi çekemedik. Belki de düşünmeyi çok
istemediğinizden kaynaklandı, sizde sadece bir kişinin
düşünmesi yeterli ama o, her an TRT 3ü izleyip de bizleri dinlemiyor ki!
Şimdi,
Sayın Bakana soruyorum: Biriniz denetimlerin
yapıldığını ve çok kusurlu
olmadığınızı söylüyorsunuz, biriniz ise Evet, 301
kişi vefat ettiyse kusursuzluk diye bir şey yoktur, kusurluyuz.
diyorsunuz. Peki, bir geleneği başlatmaya var mısınız?
Yani, birçok ülkede
Ben buradan hemen okuyayım, bizden çok geri ülkeleri
okuyorum: Güney Kore Başbakanı, Hırvatistan Ulaştırma
Bakanı, Japonya Ekonomi Bakanı, Kosta Rika Ulaştırma
Bakanı, Letonya Başbakanı, Macaristan Ulaştırma Bakanı,
Makedonya Ulaştırma Bakanı
Mısır Ulaştırma
Bakanı Muhammed Mansur, 2009da Kahirenin güneyinde meydana gelen ve 18
kişinin yaşamını yitirdiği tren kazasından sonra
istifa etti.
Değerli arkadaşlar, hiçbir
katkınız olmaz ise Türkiye'ye bir geleneği sokmuş
olursunuz. Bir yıl var önümüzde, bir yıl eksik bakanlık
yapmış olursunuz. Bir yıl eksik bakanlık yapmak çok
şey kaybettirmez ama bundan sonra kim gelirse gelsin, ister CHP ister AKP
ister MHP ister HDP, bu bakanlıkta kim olursa olsun bilmeli ki eğer
denetimde küçük bir eksiklik gösterdiğinde, denetleyen
arkadaşları denetlemekte ve onların yaptıklarını
soruşturmakta eksik kaldığında koltuğunun
gideceğini bilsinler. Bu yolu açmak durumundasınız. Eğer
açmaz iseniz sizi bürokratlarınız kullanacaklar, açar iseniz siz
bürokratlarınızı kullanacaksınız.
Somadaki olayın gerçek nedeni
nedir? Somadaki olayın bir tek gerçek nedeni vardır, siyasetin
sermayeye, maden sahiplerine tahakkümüdür, maden sahipleri de siyasetin
istediğinin karşılığını verdiğinde
siyasetten istedikleridir.
Siz Somada belediye
başkanlığını kazanmak için, Somadaki o emeğiyle
geçinen, alın teriyle geçinen, hayatını hiçe sayıp yüzlerce
metre aşağıya inen o insanları maden sahibinin
baskısı altında tutar iseniz, hangi siyasi partiye oy
vereceğini anlatmaya çalışır iseniz, belediye
başkanlığı seçimlerinde AK PARTİye oy
verilmediğinde madenlerin kapanacağını, yeni
ruhsatların, yeni ruhsat yerlerinin açılmayacağını
anlatır iseniz, siyasi baskı sonucunda o maden sahiplerini
sıkıştırır iseniz, maden sahiplerine de Üretimi
artır, artır. baskısını yapar iseniz 301 evladımızın
cansız bedeniyle karşı karşıya kalırız.
Peki, bunları siz talep
ettiğinizde siyasetin böyle bir
talebini maden sahibi karşılamayacak mı? Yani, Başbakan
Manisaya geldiğinde, binlerce insanı, baretlerini kafasına
geçirerek, yüzlerce otobüs tutup yevmiyelerini vererek Başbakanın
miting alanına sokmayacak mı? Sokacak. Ama, onun
karşılığında bir şey istemeyeceğini mi
zannediyorsunuz? İşte, sermaye de karşılığını
istiyor. Diyor ki: Evet, ben senin dediklerini yaptım. Şimdi,
Somanın yaşamını da bana teslim edeceksin. Sendikayı
ben belirleyeceğim; kimin delege olacağına ben karar
vereceğim, kimin yönetim kuruluna gireceğine ben karar
vereceğim. Sanatına ben karar vereceğim. Spor
yaşamında ben olacağım. Daha da önemlisi, sana siyasette
taşıdıklarımın karşılığını
istiyorum. Sayın Çalışma Bakanı, bana da gönderdiğin
müfettişlerin ne zaman geleceğiyle ilgili, neye bakacağıyla
ilgiyi bilgiyi de bir hafta önceden isterim. Karşılıklı
alışveriş sonucunda, hiçbir suçu günahı olmayan,
Kütahyadan, Zonguldaktan, Manisadan, İzmirden sadece evini geçindirmek
için gelmiş insanların talepleri, taleplerin
karşılığında cansız bedenleri
Hepiniz biliyorsunuz, Manisa
milletvekilleri bilmiyor mu çalışma koşullarını?
Taşeronluk diyorsunuz; Sayın Bakanım, taşeronluğa
kurban olalım, orada çalıştırılan
Amele pazarı
gibi, taşeronluğu geçmişiz. Şimdi, bizim memlekette
dayıbaşı derler. Yani, birine bir görev verirsiniz Topla 100
kişi, topla 200 kişi, adam başına sana 10ar lira
veriyorum, onları sok madenin içerisine; orada en yüksek üretimin
yapılması için, 1700lerde, 1800lerde elinde kırbacı olan
patronlar gibi bin tepesine, orada üretim yapalım.
anlayışı var Somada. Oradan çıkan insanlar
anlatıyorlar, biz bu kürsüden günlerce anlattık, aylarca
anlattık birinizin duygularına hitap edebilir miyiz, birinizi acaba
sarsabilir miyiz diye. Daha öteye gittik -Recai Berber burada, kendisiyle
görüşmelerimiz var- alalım bu tedbirleri dedik. Şimdi, orada ne
yaptınız? O işverenin talebi olan Beni denetleme, bana gelene
telefon açılsın, telefonla müfettişe söylensin, üç beş
eksiği görüvermesinler. Bunun sonucunda, üzerine basa basa söylüyorum,
301 arkadaşımızın cansız bedeni.
Anneler ağlıyor. Orada
beraber yaşadık, beraber gözyaşı döktük. Çocuğu
bağırıyor Benim babamı getirin. diye. Eşi
bağırıyor, içeride canlı olmadığını
bildiği hâlde umudunu taşıyor. Ara sıra canlı
çıkan, oradan canlı çıkan, çıkarmaya
çalıştığımız arkadaş
bağırıyor, o kadar masum, o kadar temiz: Beni
bırakın, Mahmutu çıkarın, Mahmutun eşi hamile.
diyor. Bu kadar bildiğimiz hâlde, sayın Manisa milletvekilleri,
bunların hepsini bildiğiniz hâlde grubunuza niye
taşımadınız? Başbakan da biliyor, Çalışma
Bakanı da biliyor, Enerji Bakanı da biliyor.
Sayın Enerji Bakanı, siz 10
Temmuz 2013te buraya gittiğinizde
-gittiğiniz gün, ramazanın başlangıç günü yani
hepimizin oruç tutmaya başladığı gün- oradaki insanlar
altı saat sizi beklediler. Bu Soma AŞye ait Işıklar
madenine -ki Soma AŞnin Eynezdeki madeni, bu firmaya ait 4 madenin
amiral gemisidir yani en güvenlisi diye sayılır, diğerleri ise
bunun altındadır- gittiniz, ne dediniz Sayın Yıldız?
Ben şuradan hemen okuyayım sizlere: Yıldız, ocakta
yaptığı açıklamada örnek alınacak niteliklere sahip
ocağın işçi güvenliğini ön planda tuttuğunu,
güvenlikle ilgili sistemlere para harcandıkça, işçilerin
kaygıları giderildikçe verimin arttığını
gördüklerini ifade ederek madencilikte artık ithal sistemlerin
yanında yerli üretimin de payının arttığını,
bunun madenciliğin diğer alanlarında da
yaygınlaşmasını planladıklarını
söylemişti. Taner Yıldız, madencilikte en önemsedikleri konunun
işçi sağlığı olduğuna, bir işçinin can
güvenliğinin ülkenin tüm madenlerinden daha önemli olduğuna
işaret etmişti.
Ocakta çalışanlarla birlikte
ramazanın ilk günü iftarını açan Taner Yıldız Soma
Holding gibi köklü bir madencilikte uzman yatırımcı
şirketlerin yeni yatırımlarını çok önemsiyoruz.
Ülkemize ve Soma halkına hayırlı olsun. demişti.
Hayırlı mı oldu? Yani bu kadar methettiğiniz, bu kadar
önemsediğinizi söylediğiniz bu maden 301 kişinin
canını aldı.
Değerli arkadaşlarım,
söylenecek söz çok. Uyarılarımızı yaptık, olmadı.
Geriye dönerek yarayı kaşımak da istemiyorum ama ne olursunuz,
Recep Tayyip Erdoğanın söylediği bir ayet değildir, Recep
Tayyip Erdoğan söyledi diye bu Meclisin hepsi aynı düşünmek
zorunda değildir. Recep Tayyip Erdoğan gibi düşünmeye kendinizi
zorlar iseniz, kendi aklınızı devreye sokmaz iseniz, bu
Parlamentoda ortak çalışmayı, ortak aklı hâkim kılacak
duruma gelmez isek Soma ve Soma benzeri birçok madende veya başka iş
kollarında bu acıları yaşamaya devam edeceğiz.
Araştırma komisyonu kuruldu;
teşekkür ederim, bütün oy veren siyasi partilere teşekkür ederim.
Dileğimiz ve temennimiz daha önce kurulmasıydı; daha önce
kuramadık, şimdi kurduk, demek ki bedenini teslim eden 301 insana
ihtiyaç varmış. Şimdi, acilen, Somada üzeri örtülmek istenen,
Somada üzerini örtmek isteyen insanlarla ilgili yapılacak hamleleri
boşa çıkarmak
Soma Türkiyeye örnek
olmalıdır. Siyaset bundan sonra sanayiciye tahakküm etmemelidir. Siyasetin
dinamikleri, kendi partisinin kazanma umudunu daha yükseğe çıkarmak
için bu iş adamlarını baskı altına
almamalıdır.
Ben 6 Kasım 2013 tarihinde bu
kürsüden konuşma yapmışım, öteye götürmüşüm, diyorum
ki: İçinizdeki milletvekili arkadaşlara sorun, Recai Berbere sorun,
bakın bakalım, sizinle ilgili ne söyleyecek, orayla ilgili.
Yapmayın, insan hayatıyla oynamak hiçbir şeye benzemez. O ölen
insanların sizin üzerinizde hakları vardır. O madenden
desteğinizi çekin. O madenden desteğinizi çekmediğiniz süre,
içerisinde ölümlü kazalar devam edecektir. Bunun da ahı sizin üzerinizde
kalacaktır. Ne zaman söylemişim? 6 Kasım 2013te
söylemişim.
Peki, tedbirleri alsaydık, gidip
orada iş güvenliğiyle ilgili yapılanları görseydik, bir
ihtimal dahi olsa, bir ihtimal dahi olsa önleyemez miydik bunu? Bence bu ümit
bile benim acımı hafifletiyor. Ama sizinkini artıracak çünkü siz
de bunu düşüneceksiniz, siz de diyeceksiniz ki: Getirdikleri
araştırma komisyonu kurma taleplerine keşke biz de burada oy
verseydik de şu vicdan azabımızı çekmeseydik. Şimdi o
vicdan azabını çekeceksiniz. Ama, birlikte yine önünü açıp
Türkiyede bundan sonra böyle kazaların olmamasıyla ilgili birlikte
çalışma yapmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) Son sözüm: Siz
Somadaki acıları Türkiye'nin paylaştığını
söylüyorsunuz. Eğer Türkiye Somadaki acıları paylaşacak
ise polis barikatlarını kaldırın, her Somaya gireni
-doktorundan psikoloğuna, avukatından esnafına- potansiyel suçlu
olarak görmeyin, kaldırın. Türkiye Somanın
acılarını paylaşarak hafifletmesini bilir.
Kaldırın ki Türkiye oraya gitsin, Türkiye oradaki anaların,
babaların, çocukların elini tutma fırsatını
yakalasın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Mayısta Somada
yaşanan maden faciasının araştırılmasına
ilişkin araştırma komisyonu kurulması için Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 13
Mayısta Somada yaşanan maden faciası tüm Türkiyede
madencilerimizin ne kadar büyük tehlikelerle, ihmallerle karşı
karşıya kaldığını ve büyük facialar
yaşanabildiğini en acı şekilde göstermiştir.
Şimdi, yasımızı
tutacağız, yaralarımızı sarmaya
çalışacağız. Ancak, facianın 8inci gününe
geldiğimiz bugün de artık yaşanan bu facianın, meydana
gelen bu kazanın sebeplerini, perde arkasını
araştırmak, sorumluların hesap vermesini hiçbir şeyi örtbas
etmeden sağlama zamanıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
konuda ve bu konuyla ilgili yapılacak bütün çalışmalarda her
türlü olumlu katkıyı ve çalışmaları bütün
yüreğimizle yapacağımızı buradan ifade etmek
istiyorum.
Dün, Enerji Bakanı Sayın
Taner Yıldız Bu acı, siyasetüstüdür. dedi. Doğru,
yaşadığımız acılar elbette ki milletimizin,
hepimizin ortak acısıdır ve siyasetüstüdür ama bu yaşanan
maden kazası siyasetin tam da göbeğindedir, aynı zamanda tam da
siyasi bir olayla karşı karşıyayız. Madenlerin
çalışma düzenini, madenlerin redevansdı, taşerondu ve
başka birtakım sistemlerle çalıştırılmasını
sağlayan, tedbirleri alacak olan, denetleyecek olan siyaset kurumu,
Hükûmet ve ona bağlı kurumlardır. Yani, bu olay hem siyasidir
hem de idari bir olayla da karşı karşıyayız.
Soma maden faciasında siyasi
sorumluluk kesinlikle vardır değerli arkadaşlar. Hükûmet, siyasi
ve hukuki sorumluluktan kaçamaz ve kaçmamalıdır. Sayın
Başbakan Diclenin kenarında kurdun kaptığı koyun
benim mesuliyetim altındadır. diyor. Mesuliyet sorumluluk demektir;
peki, bu sorumluluğu nasıl bileceğiz? Görevini yapmış
mı Başbakan, Hükûmet, bakanlar, bürokrasi, kurumlar ve maden
şirketi? Bunların mutlaka sorgulanması gerekiyor.
Artık
Sayın Başbakan koyun hesabı yapmaktan vazgeçmelidir değerli
arkadaşlar. Burada asıl sorumlu kurum Türkiye Kömür
İşletmeleridir. Türkiye Kömür İşletmeleri Enerji
Bakanlığına bağlıdır. Süremiz elvermediği
için küçük küçük örneklerle temas edeceğim ancak araştırma
komisyonu kurulduğunda, tekrar tekrar, defaatle bu konu gündeme geldiğinde
daha ayrıntılı bilgileri de sizlerle
paylaşacağız. Türkiye Kömür İşletmeleri var, Ege
Linyit İşletmeleri var, MİGEM var. Değerli arkadaşlar,
sorumlu Hükûmetin, Enerji Bakanının da mutlaka bu
hususlara açıklık getirmesi gerekiyor.
MİGEMde işler
nasıl yürüyor, bunu sorgulamamız gerekiyor. Nasıl bir yönetim
anlayışıyla idare ediliyor? Kimler yönetici olmuş? Bu
kişiler ehil kişiler mi, layık kişiler mi; kariyeri ve
likayati nedir? Tayin ve atamalar, terfiler nasıl yapılmış?
Bilgili ve tecrübeli elemanların atıl ve emekli olduklarını
da biliyoruz.
Şimdi, 26 Şubat
2014te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün bu maden kazasının
yaşandığı Somayla ilgili Mahallinde Tetkik ve
Değerlendirme Raporu var değerli arkadaşlar. Asayiş
berkemal bu rapora göre, hiçbir kusur bulamamışlar. Bir tek kusur
bulmuşlar, o da nedir biliyor musunuz? Buldukları kusur, efendim, GSM
dediğimiz telefon izni alınmamış; bu kadarcık kusur
bulabilmişler.
Şimdi, ikinci küçük örnek: 30 Haziran
2010da Avrupa Birliği fonundan tam 129 bin avro para alınıyor
ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü bir proje hazırlıyor.
Bu projenin adı şu: Madencilik Faaliyetlerini Denetleyen Teknik
Elemanların Bilgi Birikimini Artırmak. Yani, maden faaliyetlerini
denetleyecek teknik elemanların bilgi birikimi artırılacak,
madencilikteki teknolojik gelişmeler öğrenilecek. Bu projeye ortak
kurumlar: TKİ, MTA ve ENERJİ BİR-SEN dediğimiz memur
sendikası. Bu fondan bir sürü insan yurt dışına gidiyor.
Kimler gidiyor? Süremiz yetmez hepsinin isimlerini saymaya ama içlerinde bir
AKP milletvekili var, bir AKP il başkanı var. İlgisiz
alakasız ne kadar kişi varsa bunlar yurt dışına
gidiyor, geziyor, tozuyor, yiyor, içiyor; yetiyor mu? Yetmiyor, ayıba
bakın değerli arkadaşlar, üstüne bir de harcırah
alıyorlar. Harcırahlarının bordroları da burada.
Ayıptır, ayıp! Buradan nasıl bir maden tetkik, denetim
faaliyeti öğrendi elemanlar? Birçoğu hiç de ehil olmayan
kişiler.
Maden kazaları bu işin
fıtratında varmış(!) E, para hırsının da bir
fıtratı var tabii. Aşırı üretim hırsı var.
Kömür içten içe yanıyor, gereği yapılmıyor, haber de
verilmiyor. İhmal var, aldıran yok. Aşırı kazanç
hırsı var. Denetimler göstermelik. Sendika evlere şenlik.
Artık, Türk milleti Suçlu
ayağa kalk! diye feryat ediyor. Bu şirket kesinlikle enine boyuna
sorgulanmak durumundadır. Bu şirketin Adalet ve Kalkınma Partisi
ve Hükûmet erkânıyla ilişkileri sorgulanmak durumundadır. Hangi
ihaleleri almış, hangi sahaları nasıl almış ve
bağış yaptığı birtakım dernekler,
vakıflar var mıdır yok mudur; bu iddiaların mutlaka
araştırılması gerekiyor. Bu maden sahalarının pek
çoğunun bu şirketlere, patronlara ihalesiz verildiğini de
biliyoruz değerli arkadaşlar.
Kömürün ton maliyetini 134 dolardan 24
dolara indirmekle övünüyor maden şirketi ve patronu. Bu kadar tasarruf
nereden sağlanıyor? Elbette, işçinin ücretinden, işçinin
can güvenliğinden, işçinin sağlığından ve iş
ortamının güvenliğinden.
Taşeron sistemi kurulmuş,
ekipbaşı demişler, dayıbaşı demişler;
tam bir köle düzeni, aşırı derecede bir köle düzeni.
Aslında, Sayın Başbakanın kazanın olduğunun
ertesi günü İngilterede 1800lerdeki, 1850lerdeki maden
kazalarını referans olarak göstermesinin bir anlamda tersi olarak
doğru olduğunu da görüyoruz. Yani, buralarda, 1800lü
yılların İngilteresinin maden işletmelerindeki köle düzeni
kurulmuştur diye aslında bir itiraftır da bu. 2023leri hedef
aldığını iddia eden bir Hükûmete hiç
yakışıyor mu 1850lerden referans göstermek, örnek göstermek?
Maden ocaklarını denetleyen
bir müfettişle konuştum değerli arkadaşlar, konunun da
uzmanı, söyledikleri aynen şu: Maden kazaları geliyorum demez.
Maden kazaları davul zurna çala çala gelir. Somadaki maden kazası da
davul zurna çala çala gelmiştir. Kömür birden alev almaz. Burada
yaklaşık on beş gündür küçük çapta kömür
kızışması olduğu biliniyor. Ve benim de, bizlerin de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız
araştırmalarda bu bilgiler teyit edildi değerli arkadaşlar
çok sayıda maden işçisi, ustabaşı, başçavuş,
mühendis, yönetici, emekli, çalışan ve o kaza anında madende
olan arkadaşlarımızca. Şimdi Yangın olacağı
biliniyor. diyor. Hükûmet bunu açıklığa kavuşturmak
durumunda. Bu şartlar altında bu maden işçilerini kim madene
soktu, kim çalıştırdı; bunun cevabı bulunmalı.
Davul zurnayı sadece teknik
elemanlar çalmadı değerli arkadaşlar, 2010 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin madenlerle ilgili Meclis araştırma
raporu var, davul zurna orada da kısmen çalınmış. Devlet
Denetleme Kurulunun 2011 raporu var, orada da davul zurnayla haber veriliyor.
Mimar mühendis odalarının raporları var, insanların
feryatları var ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz milletvekillerinin
de âdeta davul zurna çalarcasına uyarılarımız var,
konuşmalarımız var, önergelerimiz var ve defaatle defaatle,
ısrarla bunları dile getirmemiz var. Yani, birinin kafasına
atsak kafası yarılır. Bu, sadece bir kısmı.
Şimdi, yine bir maden mühendisi
arkadaşımız maden şirketini -aslında bilinen bir
şey de- denetleyecek müfettişleri, kimin gideceğini
İzmirdeki bir zatımuhterem belirliyor. Çalışma
Bakanlığı da belirlenen bu isimleri olduğu gibi
onaylıyor. Daha sonra, İzmirdeki bu zatımuhterem maden
şirketlerini arayarak gelecek mühendisin ismini ve geliş tarihini
bildirmektedir. Bu nedenle, teftiş döneminde maden ocaklarına
işçi sağlığı, iş güvenliği
açısından peşin peşin geçer not veriliyor ve denetimden
sonra da yine eski hâline dönülüyor. On beş gün, bir ay evvelden makine,
teçhizatlar konulduğunu da yıllardır biliyoruz.
Yine, kazanın meydana geldiği
maden ocağıyla ilgili, bazı ihmallerle ilgili, biliyorsunuz,
kamuoyuna da yansıyan bazı ön raporlar var. Kazadan iki gün önce gaz
sensörlerinin uyarı vermesine rağmen önlem alınmadığı,
bu iki uyarıda da karbonmonoksit seviyesinin yüzde 50nin üzerine
çıktığı tespit edilmiş. 26 Şubattaki Enerji
Bakanlığı raporunda da bu çalışan sensörlerin, alet
edevatın, makine, teçhizatın çalıştığı ifade
ediliyor. Bu, yangının küçük çapta da olsa
başladığını ya da başlamasına uygun bir
ortamın oluştuğunu göstermektedir. Bu uyarılara
rağmen, hiçbir önlem alınmadan madende çalışma
sürdürülüyor. Karbonmonoksit miktarı deftere işlenmemiş ve
işletme müdürü tarafından da imzalanmamış.
Ekipbaşı adı verilen
taşeronlar, kişi başı kilogram ve adına da ilerleme
veya çekme diye kendi jargonlarıyla ifade ettikleri çalışma
düzeniyle bir prim alıyorlar. Daha çok üretim, daha çok çalışma
-işte, biraz evvel, köle düzeni dediğim- ve öncelik üretime
veriliyor, iş ve işçi sağlığı hiç dikkate
alınmıyor.
Hatalı havalandırma sistemi,
ferdî kurtarmalardaki yetersizlikler, maskelerle ilgili
Yangın
başlangıç noktası geç fark ediliyor, bu nedenle müdahalede geç
kalınmıştır. Kurtarma planı uygulanmamıştır.
Müdahale eksikliği vardır. Riskli bölge önceden izole edilmemiştir.
Maden ocağının eylem planı yoktur. Var mı, yok mu?
Eylem planı varsa neden uygulanmadı? Uygun olmayan malzeme
kullanılıyor. Gerek bantların gerek havalandırma
borularının plastik olduğu biliniyor. Telefon kabloları
yanmış, haberleşme zaten olay anında bitiyor. Kurtarma,
kaçış odaları yok.
Yine, tekraren, on beş gün önceden
bu yoğun gaz çıkışlarının emniyet mühendisi
tarafından belirlendiği ve çok dar alanda
çalışıldığı hususları bütün işçilerin
ortak şikâyeti. Yer altına inen elektrik kabloları plastik
olduğu için yangını daha da tetikliyor. Bant boyundaki
kameralarda üretim hacmi izlenirken işçilerin
çalıştığı alanlarda kamera sistemi yok. Yani, ne kadar
üretim yapılmış; üretim hacmini işletme yönetimi ve
patronlar izliyor da işçiler ne âlemde, ne hâlde, izlenmiyor. Madenlerde
tatbikat yok, eğitim Hak rast getire. Bütün bu noksanlıklar
artık hepimizin bildiği hususlar. Gaz sensörleri yeterli
aralıklarla döşenmemiş. Ayrıca, üretimi
yavaşlattığı gerekçesiyle gaz sensörlerinin
kapatıldığı iddiası var. Bunlar vahim tespit ve
iddialardır değerli arkadaşlar.
Yine, bu maden konusunda uzman ve kaza
anında da madende yer alan, madende bulunan
arkadaşlarımızın çok önemli soruları var. Meclis
araştırma komisyonu kurulduğunda bunları mutlaka tespit
edip ortaya çıkarmamız gerekiyor. Ayrıca, soruşturmayı
yürüten savcıların da bu soruları teknik olarak
cevaplandırması gerekiyor.
Ben tutanaklara girmesi
bakımından da buradan paylaşmak istiyorum.
Biliyorsunuz, kömür
kızışmasından olduğu ifade edildi. Önce trafoydu,
sonra bu kömür kızışması oldu ve bu kömür
kızışması olduğu hususu madende
çalışanların önemli bir kısmı tarafından da ifade
ediliyor.
Yalnız, soru 1) 4üncü bant
boyundaki kızışma neden kaynaklanmıştır? Bu
kızışma neden oluyor? Yangın neden çıkıyor? Biraz
evvelki o dayıbaşı sistemi, aşırı üretim çünkü
ilerleme dedikleri metre ölçüsünü fazla göstermek için -ve aslında bu
taşeron, dayıbaşı, işletmeci, patron birbirlerine
devirtmekle de meşgul- fazla gösterme gayretiyle bir kısım
madenlerde kömürler kalıyor ve bunlar daha sonra
alınmadığı için de kızışma yapıyor,
kızışma bundan ve bu da ortak bir görüş. Peki, bu
kızışma bundan meydana gelmiş.
2) 4üncü bantta yangın
çıktığına göre, 4üncü bandın 3üncü banda döküş
kısmı ani bir müdahaleyle kapatılamaz mıydı? Bütün
işçilerin söylediği bunun kapatılabileceği şeklinde.
Ve 3üncü olarak Hiç olmazsa 3üncü
bandın kuyruğu perdeyle kapatılamaz mıydı?
Basınçlı hava boruları neden metal değildi? soruları
cevabını bekleyen ve sorumlularını bekleyen sorulardır
değerli arkadaşlar.
Bir diğer husus da kazanın
yaşandığı Soma Kömür İşletmeleri ile Adalet
Kalkınma Partisi ve Hükûmet ilişkileri mutlaka
araştırılıp, sorgulanıp ortaya konulması gereken
hususlardır.
Daha evvelki konuşmacı
arkadaşlarımız da ifade etti, bizler de defaatle dile getirdik.
Bu Soma Kömür İşletmelerinin işçileri, Manisadaki AKP
mitinglerine zorla götürülmüştür, yıllardır olan budur ve zorla
götürülmüştür, yevmiyeleri verilmiştir, ellerine kumanyaları
verilmiştir. Hatta maden ocaklarına dahi parti afişleri
asıldığını biliyoruz. Şirket yetkilileri
çalışanlarına AKPye oy vermeleri konusunda telkinde
bulunmuştur, bulunmaktadırlar. Eğer vermezseniz, eğer AKP
seçimde kazanmazsa biz bu maden yerlerini alamayız, siz de işsiz
kalırsınız. tehdit ve şantajına maruz
kalmışlardır. Ve bu Soma Kömür İşletmeleri, Somada
dokunulmaz bir konuma gelmiştir, âdeta dokunulmaz bir şirkettir ve
sanki AKPnin yerel yöneticilerinin şirketle ilişkileri âdeta hiyerarşik
bir ilişkiye dönüşmüştür.
Yine tekraren, önemli gördüğüm
için ifade ediyorum: Şirketin genel müdürünün eşinin Soma
Belediyesinde AKPden 1inci sıradan meclis üyesi olması tesadüfle
izah edilemez.
Soma Belediyespor bu şirkete
emanet edilmiştir.
Savcılara hesap vermesi gereken
patron, Başbakanı karşılama protokolünde yer alıyor,
bakan yardımcıları, bakan fotoğraftan görebildiğim
kadarıyla- ve milletvekilleri ile birlikte karşılama
yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bu konuda
tabii, söylenecek çok sözler de var. Bundan sonraki
konuşmalarımızda diğer hususları dile getirmek üzere,
maden faciasında hayatını kaybeden işçilerimize tekrar
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum ve
acil şifalar diliyorum işçilerimize.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz isteyen Abdullah Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tüzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Soma maden faciası üzerine bir
Meclis araştırması açılması konusunda Halkların
Demokratik Partisi olarak grup önerimiz üzerine söz aldım.
Öncelikle, 301 maden emekçisinin,
onların kederli, yaralı ailelerinin, Soma halkının, Türkiye
halklarının, işçi sınıfımızın bir kez
daha başı sağ olsun. Acılıyız, yüreğimiz
yanıyor, öfkeliyiz ve bu öfkede de son derece haklıyız çünkü
biliyoruz ki eğer böyle giderse, bu kara düzen böyle giderse Soma maden
faciası, bu işçi katliamı son olmayacak, ilk
olmadığı gibi son da olmayacak. O nedenle, aslında, burada,
büyük bir ciddiyetle bu konunun üzerine gidilmesi gerekir ama dün ve bugün
yaşadığımız manzara Meclisin bu ciddiyeti gösterip
göstermeyeceği konusunda hayli soru doğurmaktadır.
Dün Enerji Bakanını, bugün de
Çalışma Bakanını dinledik. Dün ve bugün Soma maden
işçileri kaymakamlık önünde oturuyorlar, bir yetkili istiyorlar,
Çalışma Bakanı buraya gelmeli, bizi dinlemeli. diyorlar. Bir
hafta geçti, madenlerde çalışma yeniden başladı. O
Somadaki maden sahalarına işçilerin yeniden sokulmasını
istemek, çalışmasını istemek, çok açık, işçilerin
acısına saygısızlıktır ve yeni ölümlere davetiye
çıkarmaktır.
13 Mayıstan bugüne Türkiye ayakta
Edirneden Hakkâriye, başta Soma olmak üzere bugüne kadar
yaşanmış bütün iş cinayetleri tekrar tekrar
hatırlanıyor. Somayı konuşurken daha dün
Diyarbakırda ve Erzurumda emekçiler can verdi. Diyarbakırda bir
inşaat işçisi 9uncu kattan düştü, Erzurumda bir
sağlık emekçisi Kırım-Kongo kanamalı ateşi
hastalığından can verdi. Buraya her
çıktığımız konuşmada iş cinayetlerine
değinmek zorunda kaldık. Her gün 3-5 Türkiye işçisi, emekçisi bu
cinayete kurban veriliyor. Boşuna söylenmiyor, on iki yılda 14 bin
işçi ölümü. 301 madencinin ölümünden söz ediyoruz. Türkiye tablosuna
bakıldığında her ay bu kadar işçi, emekçi
hayatını kaybediyor. Türkiye maden tarihinde bugüne kadar 3 bini
aşan işçi ölümü var ve Somada, orada 13 bin işçi hâlen
çalışmakta, her biri aynı tehlikeyle, tehditle karşı
karşıya. Bunu Enerji Bakanı bilmez değil, bunu
Çalışma Bakanı bilmez değil, onlar da zaten burada
söylüyorlar.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede bir işçi sınıfı var, milyonlarcası
tersanelerde, maden ocaklarında, inşaatlarda, tekstil atölyelerinde,
metal sektöründe, değişik iş kollarında aynı
acımasız koşullar altında çalışıyor. Bu
katliam nedeniyle, bu facia nedeniyle bir kez daha hatırlandı. Ama
şunu da görmek gerekiyor ki iki sınıfın olduğunu, bir
tarafta işçi, emekçiler, öbür tarafta sömüren kapitalistler, burjuvazi,
sömürgenler sınıfı olduğunu bir kez daha gördük.
İşçi sınıfının nasıl cenazelerini
sahiplendiğini, nasıl sınıf kardeşini kurtarmak için
canhıraş bir şekilde çalıştığını,
nasıl bir dayanışma içerisinde olduğunu, nasıl
gerisinden gelenlerin hakkını hukukunu gözettiğini, böyle bir
paylaşım içerisinde olduğunu gördük ama onun
karşısında, bu ölümlere neden olan, acımasızca bu
ortamı hazırlayanların da nasıl sahtekârlık
içerisinde, ikiyüzlüce bu cinayetleri örtbas etmek için yalan
konuştuğunu, bu gerçekleri gizlemek için
çabaladığını, bunları bir istismar aracına
dönüştürmek istediğini bir kez daha gördük.
Şimdi 8 tane tutuklu var. Yeter
mi? Bu 8 kişi midir bu 301 maden işçisinin, emekçisinin ölümüne neden
olan? Elbette değil. Biliyoruz, zincirleme bir sorumluluk var, kolektif
bir sorumluluk var. Listenin ilk sırasında elbette bu madeni, bu
ilkel, acımasız sömürü koşullarında o vahşi
kapitalizmin bütün uygulamalarını yürüten, özel sektöre has çalışma
metotlarıyla günde 10 bin ton kömür üretimini zorlayan ve bedelini bu
şekilde karşımıza çıkartan Soma Holding patronu, Soma
Kömür İşletmeleri, onun sahipleri, onun oradaki yöneticileri,
sorumluları, genel müdürü, işletme müdürü, denetçileri, elbette ilk
sırada onlar var ama en az onlar kadar bu sorumluluğu
taşıyan siyasi, Hükûmetin yetkilileri var. Özelleştirme
politikalarıyla, Artık devlet küçülmeli, ekonomiden elini çekmeli.
diyerek maden sahalarını, TKİye bağlı
işletmeleri, redevans sistemi, kiralama sistemi, hizmet alımıyla
bunlara bir yağlı pasta içerisinde sunan siyasi idare, siyasi iktidar
AKP Hükûmeti var, bunu da görmezden gelemeyiz. Ardından gelen, tabii ki
orada örgütlediği işçinin hakkını, hukukunu,
kazancını, emeğini gözetmesi gereken, insanca çalışma
düzenini savunması gereken bir sendika var ki o sendikanın hâli de
ortada. Örgütlü sendika, TÜRK-İŞe bağlı MADEN-İŞ
sendikası Genel Başkanı, maden patronunun sahibini Burada her
şeyi yapıyor, burada her şey iyiydi. diye onu savunma derdine
düşen bir sendikacı
düşünün. İhanet içerisinde, uzlaşma ve iş birliği
içerisinde işçi sınıfı diye bir derdi çoktan terk etmiş bir sendikacı.
Onların da bu 301 maden emekçisinin ölümünde payları vardır,
sorumlulukları vardır, kusurları vardır.
Değerli milletvekilleri, sevgili
işçiler, bizi izleyen halkımız, madenciler; canımız
yanıyor elbette. Trafoydu, elektrikti, şuydu buydu, bugün, çok daha
iyi bir şekilde, geriye dönülüp bakıldığında ortaya
çıkıyor. Orada çalışan işçilerin ifadeleri, emekli
işçilerin ifadeleri, aileleri, hepsi olanı biteni
biliyor ve her zaman olduğu gibi, bütün iş cinayetlerinde olduğu gibi
ölüm Geliyorum. diyordu. Daha önce açılan bir ocak ama gerektiği
gibi kapatılmamış, denetlenmeyen, ölçümleri yapılmayan,
içten içe kızışan kömür, gün geldi, 13 Mayıs günü
tutuştu ve saldığı karbonmonoksit işçileri zehirledi,
işçileri toprak altına gömdü. Bu, bilinmez bir şey değildi.
Ağır ve tehlikeli iş kolu, yer altında çalışma,
hangi önlemlerin, tedbirlerin alınması gerektiği açık,
ortada.
Şimdi,
Sayın Enerji Bakanı dün burada krizi doğru yönettiklerini
söylüyor. Yani, kriz yönetmek demek oradaki işçi cenazelerinin,
cesetlerinin peyderpey çıkarılması demek değil. Kurtarma
çalışmalarının nasıl bir hengâme içerisinde yürütüldüğünü
orada gördük. Biz de kazanın olduğu gece oradaydık, Şırnak
Milletvekili Selma Irmakla birlikte bir HDP heyeti olarak oraya gittik
işçilerin yanında olmak için, kurtarma çalışmalarına
nezaret etmek için, varsa elimizden bir şey geldiğinde onu yapmak
için. Kriz masasının başındaydı, evet, Sayın
Bakan bizle de gözlemlerini paylaştı. Ama, şu değil: Yani,
biz ucuz kömür almasını da bilirdik, ithalat yapmasını da
bilirdik, istihdam olsun. diye işçilerimize bu alanları
açtık. Açtık ama ne oldu?
Devlet, kamu bu alandan elini çekti, her şeyiyle para, kâr, büyüme, gökdelenler
dikmek, haksız servet edinmek isteyen bu sözde iş adamlarına, bu
sermaye yağmacılarına, rantçılara buralar peşkeş
çekildi. Niye hizmet alımı, niye
redevans? Bu mudur işçi sınıfını gözetmek? Bu
mudur emeğe saygı? Bu mudur hakkı hukuku gözetmek? Dolayısıyla,
bu işte sorumlu olanların gerçekten yatacak yerleri yok. Ama, burada
muhalefetin, burada bizlerin derdi Hükûmeti sıygaya çekmek, Hükûmeti
sıkıştırmak falan değil, neyse sorumlulukları ahlaki,
vicdani, siyasi, idari, adli, bunun hesabının halka, millete ve bu
Meclise verilmesidir, gerçeklerin ortaya çıkmasıdır.
Bakın, 2010
Mayısında yine Zonguldaktaki maden kazasından sonra bir
komisyon oluşturulmuş, incelemeler yapılmış, böyle
kütük gibi raporlar ortaya çıkmış ama uyulmuş mu, hangi
biri yerine getirilmiş? Yani burada bugün dinlediğimiz Sayın
Çalışma Bakanı söylüyor ama hepsi yalan olmuş.
İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası
çıkmış. Adı bile işçi sağlığı,
iş güvenliği değil. Bakın, işçiyi unutturmak için
iş sağlığı güvenliği. İşin
sağlığı mı olurmuş? Neymiş?
Uluslararası sözleşmelere uygunmuş. Neymiş? Risk varsa
faaliyette bulunamazsınız. Hangi iş denetçisi, hangi iş
müfettişi, orada patronun maaşını verdiği denetçi Şurada
risk var, şalteri indirin. diyor? Yasaya yazmak mümkün mü? Onun
maaşını o patron verdiği sürece hangi oradaki denetçi,
emniyet vardiya amiri Durun bakalım. diyecek, hangi biri cesaret
edebilecek buna? Edemezler, edilmemiştir de. İşverenin takip
denetimi, acil durum tatbikatı, hepsi hikâyedir, hepsi yalan
olmuştur. Yasalarda, kitaplarda yazmak, bunları konuşmak, o
değil, karşımızda 301 tane işçinin, emekçinin ölümü
var, göz göre göre gelen ölüm var, bundan ötesi hikâyedir, yalandır ve
şimdi, Hükûmet, siyasi ağırlığını koyup
Çalışma Bakanı, Enerji Bakanı
Hâlâ o madenlerde
çalışma sürüyor. Zonguldakta, Bursada, Kütahyada,
Balıkesirde, Somada, hepsinde aynı tehlikeli koşullar
vardır, hepsi yeni bir faciaya gebedir. Derhâl buralarda üretim
durdurulmalıdır. Önlemler alınmadığı sürece,
tedbirler alınmadığı sürece
Ortada hafif bir kusur yoktur,
ortada ağır bir ihmal vardır, tedbirsizlik vardır ve
geçiştirilmemelidir. Ama ne yazık ki Türkiyenin tarihinde bu türden
iş cinayetleri, siyasi cinayetler, katliamlar, 77 milyonu üzüntüye boğan, belki birkaç
tane eksiktir o üzüntüye boğulmayan ama bütün bunları yeniden
yaşamamak için hiçbir neden yoktur. Hiçbiri de
aydınlanmamıştır aslında gerçekte, tarihin
derinliklerinde kalmıştır.
Burada ulusal yas ilan edildi, Meclis
çalışmasına ara verdi. Ne oldu? Bugün işte burada, hâliniz
ortada. Ne kadar ciddiyetle üzerine gidileceğini önümüzdeki günlerde de
göreceğiz ama sayın bakanların dedikleri ortada,
Başbakanın dedikleri ortada, dediği, demediği, oraya
gittiğinde estirilen hava, terör ortada. Bakın, bugün Soma
Kaymakamı, hâlâ, buraya dışarıdan gelenler tehlikelidir
demeye getiriyor. Bütün Türkiyenin gözü üzerinde, elbette oraya
gideceğiz, elbette Soma halkıyla dayanışma içinde
olacağız, elbette adalet arayışı içerisinde
olacağız, gözümüz orada olacak. Avukatıyla, meslek
odalarıyla, inanç gruplarıyla, demokratik örgütleriyle, siyasi
yapılarıyla orada olacağız, takipçisi olacağız.
Hep birlikte ses çıkartırsak o zaman gerçekleri aydınlatır
ve ortaya çıkartırız. Öyle, yapacağız, edeceğiz
demeye güveneceğimiz hiçbir şey yok. Yani, evet, üzüntü duyulmuş
olunabilir, üzülmemek başkaca bir, insanlık dışı bir
şeydir ama ortada insanlık adına da gerçekten hiçbir şey
kalmamıştır, bunu da görmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri,
bakın, orada derinlikli bir araştırmaya ihtiyaç var ama bugün
bunu yapacak olanların hâlâ bir istismar üzerinden bu meseleyi ele
aldığını görüyoruz. Şimdi, haklı olarak yani
Başbakan nasıl bir genci tekmeler, tokatlar; nasıl orada
insanların üzerine yürür? Bu hâle mi geldi bu ülke? bütün bunları
hepimiz düşünüyoruz, hepimiz sorguluyoruz. Ama nedir bizi bu noktaya
getiren? Düne kadar bu ülkede yolsuzlukları konuşuyorduk, 17
Aralık diye bir gündemimiz vardı. Kamunun adının
geçtiği, devlet ihalelerinin adının geçtiği, özelleştirmenin,
taşeron sisteminin adının geçtiği her yerde bir yolsuzluk
olgusu da karşımıza çıkıyor.
Haklı olarak muhalefet
milletvekilleri soruyor, bakanlar var, Enerji Bakanı var, başkaca
ilgili bakanlar var: Bu maden arama ruhsatları niye doğrudan
Başbakanlığa bağlanıyor? Niye bu izin doğrudan buraya
bağlanıyor? Halkın, ülkenin, vatandaşın güvenliği
için mi, selameti için mi?
Değerli milletvekilleri,
bakın, oradaki madenciler, ölümleri yaklaştığını
hissettiklerinde, o çamurlu topraktan abdest alıp, şehadet getirip,
çocuklarına pusula yazıp, arkadaşlarıyla, kardeşleriyle
vedalaşıp elleri dua eder biçimde bu hayattan göçüp gittiler. Onlar
sonuna kadar imanlarına, inançlarına, dinlerine bağlı
olarak bu ülkenin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi bu güzel
duygularla göçüp gittiler. Hükûmet ne yaptı? Hükûmet oraya yine Bu
işin fıtratında vardır, kaderdir, takdiriilahidir.
duygularını geliştirmek üzere Diyanetin görevlilerini gönderdi.
Bu, bir psikolojik destek olarak, onların maneviyatını
güçlendirmek olarak açıklanacak bir şey değil. Ne yazık ki
bir kez daha güce biat edilmesi, bir kez daha kaderlerine boyun eğilmesi,
bir kez daha onların bu yolda devam edip gitmelerini sağlamaya dönük
bir anlayışın ürünü olarak, bir hizmet olarak oraya gitti.
Artık din istismarına, artık halkımızın
inançları üzerinde tepinmeye bir son verilmesi gerekir. Bu Hükûmet de, bu
iktidar da
Şimdi, bakın kampanyalar
açılıyor: Yoksullara, şehitlere yardım. Sayın Bakan
diyor ki: Sivil şehit sayılmaları için gereken
hazırlıklar yapılıyor. Şimdi, kapitalist iktidarlar yıllardır
zaten bunu yaptılar. Yıllardır bu yoksulluğu sürdürdüler,
kendilerine görev olarak bu yoksullara, bu ölen ailelerin, emekçi ailelerin
yetim kalmışlarına, dullarına yardım etmek üzere
varlıklarını ifade ettiler. Biz de halkın
politikacıları, halkın vekilleri, muhalefet güçleri olarak
diyoruz ki: Biz bu yetimliğe, biz bu dullara, artık işçi
ölümlerine, yoksulluğa, işsizliğe, garip gurebaya son vermek
üzere, bu kapitalist sisteme son vermek üzere yapmamız gerekenleri
yapalım diyoruz. Yapılması gerekenler ortada, bir tanesini söyledim,
derhâl bu işletmenin ruhsatı iptal edilmeli, benzer işletmelerde
üretim durdurulmalı ve ILO Sözleşmesi
Çekinceler
kaldırılmalı.
Sayın Bakan Emek sömürüsü,
taşeron sistemi, adı belli." dedi ama işte, bıraksak
yarın öbür gün sözde taşeronu iyileştirecek yasa düzenlemeleri
getirilecek. Bu basiretsizlikten derhâl vazgeçilmelidir, adalet orada tecelli
etmelidir. Baskı, sopa, devlet şiddeti Somadan ve Türkiye'nin her
yerinden derhâl kaldırılmalıdır. İş Sağlığı
ve Güvenliği Yasası, İş Yasası içerisinde yeniden
tanımlanmalıdır. Yasayı uygulayacak olan, cinayetleri
önleyecek olan işçinin kendisidir. Ve gördük
Bu soruşturmalar
yapılmalı, bu komisyonlar oluşturulmalı, bu denetimler
yapılmalı ama bütün bu işin merkezinde işçi
sınıfı olmalı, onun gerçek temsilcileri olmalı, böyle
satılık sendikacılar, ihanet ve uzlaşma içerisindeki
sendikacılar olmamalı. Türkiye işçi sınıfı bu
kapitalist sistemi yıkmadığı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla)
sürece, kendi hakkını hukukunu yok sayan bu yasaları
buruşturup atmadığı sürece bu iş cinayetleri ve
katliamları önlenmeyecektir. Bunun için birleşelim, bunun için
örgütlenelim ve mücadele edelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.22
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 91inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Manisa Somada meydana gelen elim
kazanın araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
birlikte yapılan görüşmelerine devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası, AK
PARTİ Grubu adına Recai Berber, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Berber. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECAİ
BERBER (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Somada
geçen hafta salı günü meydana gelen ve milletimizin yüreğini yakan
maden kazasıyla ilgili vermiş olduğumuz araştırma
önergesiyle ilgili konuşmama başlamadan önce, kazada
hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize Allahtan rahmet, geride
bıraktıkları yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Bu olay ülkemizi büyük bir acı
içinde bıraktı. Acımız gerçekten çok büyük.
Hayatını kaybeden kardeşlerimizin acılarına ortak
olabilmek için kaza anından itibaren elimizden geleni yaptık. Bundan
sonra amacımız, bir daha böyle acı olayların
yaşanmaması adına alınması gereken bütün tedbirleri
almak olacaktır.
Aynı zamanda, Somada bu
acıyı yaşarken Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyesi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu arkadaşımızın vefatını
öğrenmiş oldum ve acılarıma bir acı daha eklenmiş
oldu. Gerçekten, Ferit Mevlüt Aslanoğlu neşeli yanıyla,
arkadaşlığıyla, sevecenliğiyle, uzlaşmacı
kişiliğiyle benim ve bütün milletvekili
arkadaşlarımızın çok sevdiği, takdir ettiği bir
arkadaşımızdı. Ferit Mevlüt Aslanoğlu kardeşimize
de Allahtan rahmet ve yakınlarına, Meclisimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikli
olarak Somada meydana gelen kazanın araştırılması ve
ülkemizde bu sektörde sorunların araştırılarak muhtemel
maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılması başvurusunda bulunduk. Araştırma
komisyonu kurulmasıyla ilgili grubumuz adına söz aldım. Bu
vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben ve
milletvekili arkadaşlarım kazayı öğrenir öğrenmez
Sayın Enerji Bakanımız Taner Yıldız, Sağlık
Bakan Yardımcımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan
Yardımcımız ve diğer görevli ekiple birlikte olay mahalline
hareket ettik ve saat 22.00 civarında Somaya ulaştık. Buradaki
çalışmalara bölge milletvekili olarak aralıksız nezaret
etmeye ve katılmaya özellikle gayret ettik, çalıştık.
Ancak, buradaki facianın boyutlarını kelimelerle anlatmak mümkün
değil değerli arkadaşlar. Çünkü, ben
Kırkağaçlıyım ve
bizzat kendi köyümden, ilçemden ve çevre il ve ilçelerden pek çok
yakınımız, dost ve tanıdığımız
kardeşlerimizi kaybettik ve bir hemşehrileri olarak ateş bizim
yüreğimize düştü. Bugün Somada kaybettiğimiz madenci
kardeşlerimiz sadece Manisa, İzmir ve Balıkesirli değil,
yurdumuzun dört bir yanından buraya ekmek parası için, iş için
gelmiş kardeşlerimiz. Şehit olan madencilerimizin
defnedildikleri il sayısı 15, ilçe sayısı 25tir; yani
Türkiyenin her yöresinden insanımızı maalesef burada kaybettik.
Tabii, şehitlerimizin büyük çoğunluğu Manisanın Soma ve
Kırkağaç ilçeleri; İzmirin Kınık, Bergama ilçeleri;
Balıkesirin Savaştepe, Dursunbey ve İvrindi ilçeleri; Kütahya,
Zonguldak gibi madenciliğin yoğun olduğu ve buraların
köylerinden hemşehrilerimiz, kardeşlerimiz.
Beni seçerek yüce Meclise temsilci
olarak gönderen hemşehrilerime karşı insani ve vicdani olarak
sorumluluğumun bilincindeyim pek çok milletvekilimiz, diğer
milletvekillerimiz gibi. Böyle büyük bir faciayı önleyememenin üzüntüsü ve
ızdırabını da içimizde, yüreğimizde
yaşıyorum. Değerli hemşehrilerimden ve
vatandaşlarımızdan da şahsım adına özür
diliyorum.
Soma Kömür İşletmeleri
Şirketince işletilen ve özel sektör tarafından işletilen
bir sahada bu kaza meydana geldi ve bu facia maalesef Türkiyenin belki
yaşadığı en büyük maden kazası olarak tarihe geçiyor.
Meclisimizdeki bütün siyasi partilerin ortak önergeleriyle kurulacak olan
araştırma komisyonu öyle bir çalışma yapmalıdır
ki, hem bu elim facianın teknik, iş güvenliği, iş
sağlığı açısından hem de Türkiyede özellikle
tehlikeli bir iş kolu olan yer altı kömür işletmelerinin
gelişmiş ülke standartlarına çıkarılmasını
sağlamak üzere yapılması gerekenleri ortaya
koymalıdır. Aynı zamanda olayın ekonomik, sosyal
boyutlarını da içerecek kapsamlı bir çalışma
yapılması gerektiğine inanıyorum.
Tüm dünyada olduğu gibi madencilik
sektörü, ülkemizde de en önemli sektörlerden biri. Enerji sektörümüz başta
olmak üzere ekonomimize büyük oranda katma değer sağlaması ve
yüksek oranda istihdam sağlayan özelliği nedeniyle daha da
vazgeçilmez sektörlerden biri. Ancak madencilik ve özellikle de yer altı
kömür madenciliği kendine has üretim tekniği ve iş
güvenliği açısından birçok sektöre göre farklılıklar
gösteriyor. Yer altı madenciliği gerek teknoloji gerekse iş
güvenliği açısından son yıllarda büyük gelişmeler
göstermiş bir sektör.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisi 23üncü Dönemde Bursa Milletvekili Altan
Karapaşaoğlu Başkanlığında madencilik sektörünün
sorunlarını araştırmak üzere bir komisyon çalışması
yaptı ve bu komisyonun tabii sektörün bütün sorunlarıyla ilgili-
raporunu ben de inceledim. Hakikaten Somaya da ziyaretleri var ama Somadaki
bu işletmeyle ilgili sadece üç paragraflık bir yer
edinebilmiş780 sayfalık raporda. O nedenle ancak bu
çalışmadan sonra da özellikle biliyorsunuz ki İş ve
İş Güvenliği Kanunu çıkartıldı. Ne zaman? 19
Eylül 2012 tarihinde ve daha sonra da özellikle buna dayanarak yine 19 Eylül
2013 tarihinde Maden İşlerinde İş
Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği
yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğin 5inci maddesinde
işverenin genel yükümlülükleri sayılırken, özellikle de
çalışanların sağlık ve güvenliklerini sağlamak
amacıyla: İş yerleri, çalışanların
sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atmayacak şekilde
tasarlanır, inşa edilir, teçhiz edilir, hizmete alınır,
işletilir ve bakımı yapılır. denilmekte; yine 13üncü
maddede, işveren, yer altı maden işlerinin
yapıldığı iş yerleri için yönetmeliğin ek 3
kısmında sağlık ve güvenlikle ilgili çok detaylı
düzenlemeler yapılmış ve bunlara ilişkin, bunlara
uyulması zorunluluğu getirilmiş.
Kazanın meydana geldiği
ocağın bu yılın mart ayı içerisinde, en son
yönetmelikler çerçevesinde yapılan denetimlerinde mevzuata
aykırı bir durumun olmadığı ifade edilmesine,
ocağın en son üretim tekniklerine sahip olduğunun belirtilmesine
rağmen bu elim kaza meydana gelmiştir. Meydana gelen kazanın tüm
boyutlarıyla araştırılması ve her yönüyle
aydınlatılması, sorumlularının ortaya
çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Sorumlular kim olursa olsun mutlaka hesap
sorulmalıdır. Bizler de milletvekilleri olarak bunun takipçisi
olacağız.
Ülkemizde bu riskleri ortadan
kaldırmak veya minimize etmek amacıyla sektördeki gelişmelere
bağlı olarak birçok mevzuat değişikliği ve
sıkı denetimler yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Bütün yapılan mevzuat çalışmaları, bu mevzuat
çerçevesindeki uygulamalar ve bu konudaki gelişmelerle yer altı kömür
madenciliğinde risklerin en aza indirilmesine
çalışılmasına rağmen böyle büyük bir kazanın
meydana gelmiş olması Meclisimizin bu araştırma komisyonunu
harekete geçirmiştir. Ancak değerli arkadaşlar, biraz önce
söylediğim madencilik sektörünün sorunlarıyla ilgili önceki komisyon
çalışması gibi bir çalışma olmamalı. O komisyonda
Türkiye Kömür İşletmelerinin ve TTKnın -Türkiye Taşkömürü
İşletmelerinin- biraz önce söylediğim gibi ne kadar yer
aldığını gördük.
Kanunlar çıkarabiliriz,
yönetmelikler yapabiliriz, bunlar kolay. Hele hele bizim dönemimizde gerçekten
ihtiyaç duyulan kanunları en hızlı bir şekilde
çıkarıyoruz. Ancak pek çok alanda olduğu gibi bu mevzuatın hayata
geçirilmesinde, uygulanmasında aynı özen ve çalışma
yapılmakta mıdır? Bu olay da gösteriyor ki, maalesef uygulamalar
hiç de öyle değildir. Özellikle riskli çalışma alanı olan
yer altı kömür madenciliğinde kurumun ve bağımsız,
teknik dış denetimlerin yeterli olmadığı
ortadadır. Hem işletmelerin hem denetim mekanizmasının hem
de yaptırımlar noktasında sistemin bütünüyle ele
alınması gerekmektedir.
Somada bir haftadır yapılan
çalışmalar, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok
kapsamlı ve çok önemlidir. Özellikle Sayın Bakanımız Taner
Yıldız Bey ve bakan yardımcılarımız, AFAD,
Kızılay başta olmak üzere ilgili bütün kurumların
çalışmaları dolayısıyla kendilerine takdir ve teşekkürlerimi
sunuyorum. Ayrıca Türkiyenin her yerinden, özellikle, başta
Sayın Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız,
Başbakanımız, Başbakan yardımcıları,
bakanlarımız, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanları, pek çok milletvekillerimiz, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Başbakanı ve heyeti bizzat olay mahalline gelerek, birçok
milletvekilimiz ve dostlarımız da telefonla
acılarımızı paylaşmışlardır,
kendilerine şükranlarımı sunuyorum.
Devletin sıcak eli ve
şefkatli yüzü ilk günden itibaren insanımızın yanında
olmuştur. Somada provokatif bazı olaylar dışında
insanımız, devletin kucaklayıcı ve şefkatli
görevlileriyle, iktidar muhalefet bütün milletvekilleriyle hep
vatandaşımızın ve acılı
yakınlarının yanında olmuştur. Gönüllü
teşekkülleriyle, kurumlarıyla hep vatandaşlarımızın
yanında olduk, bir ve beraber olduk.
Bugün itibarıyla kurtarma
çalışmaları, her şey tamamlandı ancak şimdi
artık diğer boyutlara geçildi. Özellikle İş Teftiş
Kurulunun -Sayın Bakanımızın verdiği bilgiler
doğrultusunda da, ben öğrendiğim kadarıyla- 3
başmüfettiş ve 2 müfettiş yardımcısıyla kaza
mahallindeki teftişleri devam ediyor. Ayrıca, ilk günden itibaren
Aile Sosyal Politikalar Bakanlığımız da özellikle
şehit madenci ailelerimize ekonomik ve psikolojik destek
çalışmalarını yürütüyorlar. Sahada 88 vakıf personeli,
236 meslek personeli görev yapmaktadır.
Burada, özellikle, yitirdiğimiz
madenci kardeşlerimizin ailelerinin, eş ve çocuklarının,
olayın sıcaklığının geçmesinden itibaren
acıları azalmayacak, aksine, sıkıntıları ve
acıları artacak. Onun için bu süreçte kendilerinin yalnız
bırakılmamaları gerekmektedir. Bunu da, yine, Aile Sosyal
Politikalar Bakanlığımızın uzman
psikologlarının, personelinin yerine getireceğine yürekten
inanıyorum.
Tabii, yaraları bir an önce
sarabilmek için, yine, Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığımızın hızlı
çalışmalarıyla şu ana kadar 116 şehidimizin
yakınları 287 hak sahibine ölüm geliri bağlanmış,
kısa sürede diğer hak sahiplerinin hepsine ölüm geliri
bağlanacak. Yarından itibaren de hızla ölüm aylıkları
bağlanmaya başlanacak.
Malumunuz, ölüm aylığı
için en az beş yıl sigortalılık ve dokuz yüz gün prim ödeme
şartına bağlı olması dolayısıyla, bu süreyi
doldurmayan 44 madenci kardeşimiz, şehit kardeşimiz var.
Onların yakınlarının da ölüm aylığı
alabilmeleri için bir kanun değişikliği yapmamız ve bir
günlük sigortalı olmaları hâlinde bile bu aylığı kendilerinin
almalarını biz talep ediyoruz; zannediyorum Çalışma
Bakanlığımız da bu konuda bir hazırlık, bir
çalışma yapıyor.
Yine, şehit madencilerimizin
ailelerini ziyaret ettiğimizde, maalesef büyük çoğunluğunun
ailelerinin ciddi anlamda konut ihtiyacı olduğunu gördük, çok zor
şartlarda yaşadıklarını biliyoruz. Önümüzdeki günlerde
yine TOKİ marifetiyle, ilgili kurumlar vasıtasıyla, şehit
madencilerimizin bizlere kutsal emaneti olan ailelerinin sıcak bir konuta
kavuşturulmaları mutlaka sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, ben,
gerçekten burada acımızın büyüklüğü ve bütün partilerin
ortak grup önerisi dolayısıyla hiç polemiğe girmek istemiyorum
ancak özellikle muhalefet milletvekillerimiz
Ben biraz önce söyledim, gerçekten,
yörenin bir milletvekili olarak halkımızdan ve beni seçip gönderen
seçmenlerimizden özür de diliyorum ancak sorumlular tek tek ortaya çıkacak
ve sonuna kadar da takipçisi olacağız.
Bir tek milletvekilimiz burada Sendika
nerede? dedi. Sendikanın nerede olduğunu söyleyeyim: 2010
yılında genel kurullarına katıldım. İktidar
milletvekili olarak ben yuhalandım, delegelere yuhalatıldım, ana
muhalefet milletvekili, o zamanın CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü
de orada alkışlandı. Kim tarafından? Bu özel sektör
madencilerinin delegeleri tarafından. Burada sendikaların niçin
fonksiyon yapmadığını söylediğimizde sendikalar
işçilerin mi temsilcisi, yoksa orada bir siyasi partinin bir şubesi
mi, bunu yeniden gözden geçirmemiz lazım.
Oradaki işçinin
sorunlarını sendikadan değil -sekiz yıllık milletvekiliyim-
oradaki başka işçi kardeşlerimiz bana rapor ediyor ve ben de
bunların takipçisi oluyorum. Sendika en son noktada; buraya gelen
işçilerimizden ya da biz ziyaret ettiğimizde
aldığımız bilgiler
Takip ettiğimiz
anlaşılınca oradaki şube en son bize geliyor. Hiçbir zaman,
şimdiye kadar ne Çalışma Bakanlığımızdan ne
benden randevu alarak işçilerimizin sorunlarıyla ilgili bir talepleri
gelmedi, bunu buradan söylemek durumundayım.
Diğer bir husus, Somadaki bütün
vatandaşlarımız gibi işçi kardeşlerimiz de Manisadaki
mitinglere elbette katılmışlardır ve bunların
hiçbirisinin şirket tarafından ne yevmiyesi verilmiştir
Bu
ispat edilemez. Ancak, ben şunu söyleyebilirim: Sendika
kayıtlarına bakabilirlerse sendikanın finanse ettiği,
karşıladığı otobüslerle cumhuriyet mitinglerine
işçilerin taşındığının belgelerini sendikada
görebilirler.
Şimdi, ben burada bu polemiğe
girmek istemiyorum, biraz önce söyledim. Herkes görevini yapmalı, sendika
sendikacılığını yapmalı. Eğer bugün bu olay
yaşanmışsa benim kadar, belki benden daha fazla o muhalefet
görevini, sanki siyasi bir muhalefet görevini üstlendiğini zanneden
sendika şube temsilcilerinin ve yöneticilerinin vebalidir.
HASAN ÖREN (Manisa) Sendika mı
bıraktınız, yapma gözünü seveyim ya! Delegesini, üyesini siz
tayin ettiniz. Hâlâ söylüyorsunuz. Buraya kadar ne kadar iyiydi, buraya kadar
iyiydi.
RECAİ BERBER (Devamla) Evet,
evet
Lütfen yani
Benim kongrelerinden, genel
kurullarından bile haberim olmadı, davet de edilmedim. Çünkü, Bir
daha gelmeyeceğim. diye bundan önceki genel kurullarında açıkça
söyledim.
Değerli arkadaşlar, bu
araştırma komisyonu biraz önce söyledim- madencilik sektörünün bütün
sorunlarıyla ilgili bir araştırma komisyonu olmayacak ve
olmamalı. Çünkü, Türkiyede özellikle yer altı madenciliği kömür
sahasında yapılıyor, en çok da Soma ve Zonguldakta.
Dolayısıyla, kömür madenleri bundan sonra gerçekten dünya
standartlarında işletilemeyecekse bunu, bu sektörü yakından
bilen birisi olarak, sadece Somalı olduğum için değil, daha önce
Zonguldaktaki işletmelerin ne kadar riskli ve zor şartlarda
çalıştığını bilen bir kişi olarak
bunların gerçekten ciddi yatırımlar yapılmadan, hatta ve
hatta ekonomik olmayanların kapatılması gerektiğini
söylediğimde yine aynı sendikalar, yine aynı Maden Mühendisleri
Odası, Erdemir Yönetim Kurulu Başkanıyken beni hedef
tahtasına koydu. Niye? Çünkü değerli arkadaşlar, bunlar
stratejikmiş. Böyle bir şey olamaz.
Taş kömürüyle ilgili bilgimi
söyleyeyim: Türkiye, toplam taş kömürü ihtiyacının yüzde
90ını ithal ediyor zaten. Zonguldakta üretilen, sadece Kardemirde
kullanılan 1 milyon ton taş kömürü. Dolayısıyla, bunun
hiçbir stratejik önemi olamaz. Kömür madeni orada duruyor. Teknolojiniz ve
yatırımlarınız daha ekonomik hâle geldiği zaman, her
zaman bunu işletebilirsiniz ama bugün bu ekonomik değilse bunu
işletemezsiniz. Dolayısıyla, bunların yeniden gözden geçirilmesi
gerekir.
Özellikle, bu komisyonun, mutlaka Somadaki
ve Zonguldaktaki yer altı işletmelerinin ekonomik, sosyal
boyutlarını da ele alarak incelemesi lazım. Aksi takdirde,
sadece Buralar işte çok iyi şartlarda işletilsin
Evet,
işletilsin. O zaman, zaten ekonomik olarak işletilmesi mümkün
değilse de, ne olur, bütün milletvekilleri, araştırma komisyonu
siyasi hiçbir hesap, hiçbir endişe taşımadan bunlara
Kapatılsın. diyebilmeli çünkü öyle dedikleri zaman
karşılarına birtakım meslek odaları ve birtakım
sendikalar çıkacak. Bunu, şimdiden buradan ifade etmek istedim.
Bir de, tabii, bu araştırma
komisyonu niçin kuruluyor? Burada meydana gelen olayın bütün
detaylarıyla araştırılması için. Ama bakıyorum,
bazı milletvekili arkadaşlar
Ben şurada söyleyebilirim ki,
onlardan çok daha fazlasını biliyorum ben şimdi ama
bunların hiçbirisi kesin bilgi değil.
HASAN ÖREN (Manisa) Aferin!
RECAİ BERBER (Devamla) Ben
madenci değilim, ben maden mühendisi değilim ama
arkadaşlarımız, birkaç tane maden mühendisi veya bu işin
kişisinden duyduğu bilgilerle, buradan Zaten işte bu madende
şu vardı, şu vardı; dolayısıyla bu şöyleydi,
böyleydi
Sorumlular da belli. Araştırma komisyonuna yani
çalışmasına gerek yok. Arkadaşlarımız zaten araştırmış,
size burada bilgi verdiler, ne güzel! Böyle bir şey yok. Biz eğer
konuşacaksak çok kesin ve sağlam bilgilerle konuşmamız
lazım. Orada herkesin birtakım yorumlarıyla veya uzaktan
edindiği birtakım bilgilerle burada yorum yapmak ve birilerini itham
etmek çok kolay.
HASAN ÖREN (Manisa) Kime söylüyorsun
bunu, kime?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Afaki
şeyler değil Recai Bey.
RECAİ BERBER (Devamla) Ben
diyorum ki -bu işletmenin sahipleri dâhil herkes- bu
araştırmanın sonucunda kim sorumluysa, kime kadar gidiyorsa
sonuna kadar gidilecek ve bunlar ortaya çıkarılacak. Sadece ortaya
çıkarılmayacak, biraz önce söylediğim gibi, bundan sonra da
uluslararası standartlarda, gelişmiş ülkelerde nasıl
yapılıyorsa o şekilde yapılması
sağlanacaktır.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Ne zaman?
RECAİ BERBER (Devamla)
Yapılamıyorsa da -son olarak söylüyorum- yine kapatmaktır. Bu
kadar açık söylüyoruz.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Ne zaman Sayın Berber?
RECAİ BERBER (Devamla) Bir
madenci kardeşimizin hayatı bütün madenlerden,
çıkaracağımız bütün yer altı zenginliklerinden daha
kıymetlidir; biz buna inanıyoruz.
Bizim yüreğimiz yandı.
Özellikle Manisa milletvekili arkadaşlarımız birlikte bu
acıyı bizzat yaşadık. Biz bunun muhatabıyız. Bir
ateş bizim yüreğimize düştü.
Onun için, değerli
arkadaşlar, lütfen bu konuda -komisyonda hangi arkadaşlar görev
alırsa alsın- bu hassasiyetimizi o komisyondan beklediğimizi de
ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RECAİ BERBER (Devamla) - Tekrar
milletimizin başı sağ olsun.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
hatibin Soma faciasıyla ilgili, sendikalara yönelik eleştirisini ve
tutumunu haksız ve mesnetsiz bulduğumuzu bildirmek isterim; bir.
RECAİ BERBER (Manisa) Hasan Bey
de söyledi sendikalarla ilgili, arkadaşlarımız da söyledi, ben
söylemedim.
ENGİN ALTAY (Sinop)
İkincisi: Biraz önce grubumuz adına konuşan Hasan Örenin
konuşmalarına yönelik olarak da milletvekilimizi -belki diğer
muhalefet milletvekillerimizi- kesin bilgi olmadan yanlış bilgilerle
konuşmakla açıkça itham etmiştir.
Ben bu bakımdan Sayın Hasan
Örene söz hakkı verilmesini talep ediyorum.
RECAİ BERBER (Manisa) Kendisi
istemedi ki. Yapmayın ya, kendisi istemiyor ki.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aynı
şekilde Sayın Başkan, hatip arkadaşımız afaki
konuşmalar yapıldığını bu kürsüde biraz önce
ifade etti.
RECAİ BERBER (Manisa) Ben hiç
kimsenin ismini zikretmedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biraz evvel
konuşmaları yapan milletvekilleri bizleriz.
RECAİ BERBER (Manisa) İyi
de yani ben isim vererek eleştirmedim Sayın Başkan. Yani
buradaki herkesin görüşleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben de
Sayın Örenden sonra söz istiyorum efendim.
BAŞKAN İsminizi zikretti
mi? Söz isteme olmaz da sataşma varsa
ERKAN AKÇAY (Manisa) Zikretmesi
gerekmiyor, ben Manisa milletvekiliyim. Kastettiği milletvekilleri
bizleriz.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın
Ören.
Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Berber, beni kastetmediğini
.
RECAİ BERBER (Manisa)
Hayır, ben sizi değil, genel olarak söyledim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Teftişleri iptal ettiniz Sayın Berber, teftişleri.
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğruları söylediğini ifade ederseniz
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Manisa Milletvekili
Recai Berberin (10/937, 938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) esas
numaralı Meclis Araştırması önergeleri üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Recai Beyin
konuşmasının on beş dakikası gerçekten sakin ve
dinlenilebilirdi ama siyasetçinin genel üslubunda var galiba bu, illa
sataşmak veya sataşmadan dolayı da prim
yapacağını zannetmek.
Yani, Recai Bey, ikinci günü geldiniz.
Başbakan gelmeseydi belki Manisa milletvekili olarak orada bile
olmayacaktınız. Biz orada altı gün boyunca eve gitmeden
Bunları söylemekten utanıyorum, keşke on altı gün kalsaydım,
keşke bir yaralıyı çıkarabilseydik ama burada duygu
sömürüsü yapıp da Siz bilmiyorsunuz, ben daha çok biliyorum. Yani Ben
daha çok biliyorumu mu oynayacağız şimdi burada?
RECAİ BERBER (Manisa)
Estağfurullah.
HASAN ÖREN (Devamla) - 301
canımız gitmiş, 301 fidanımız gitmiş, Manisa
Milletvekili Recai Bey diyor ki: Ben daha çok biliyorum. Peki, siz daha çok
bilin, getirin birini geriye. Daha çok bilmeniz 301in 1 tanesini geriye
getirebiliyor mu?
RECAİ BERBER (Manisa) Ne
alakası var?
HASAN ÖREN (Devamla) - Peki, 1inci
sıra milletvekiliniz var, Hüseyin Tanrıverdi; gelsin konuşsun
burada, altı günden bu yana bir tane demeci yok. Nedendir, onu da siz
biliyorsunuz, onu da siz açıklayın buradan. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Açıklasın efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Vay be,
ağır oldu bu laf be!
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın
Başkan, isim vererek sataşmada
BAŞKAN Yok böyle bir usulümüz,
lütfen bir oturun.
RECAİ BERBER (Manisa) Ama isim
verdi.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
açıklasın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay,
size de sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın
Başkan
HASAN ÖREN (Manisa) Açıklamazsan
ben açıklayacağım, söylediğini ben
açıklayacağım şurada.
RECAİ BERBER (Manisa)
Hayır, ben söyleyeceğim, bir saniye
BAŞKAN Sayın Akçay,
buyurun, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
sayın milletvekiline de sataşma var doğrudan doğruya.
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın
Başkan, ilk gün orada olmadığımı söylüyor, bu kadar
yanlış bilgi olmaz ki, lütfen yani
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa
Milletvekili Recai Berberin (10/937, 938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945,
946, 947) esas numaralı Meclis Araştırması önergeleri
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ifade edeyim ki,
olayın öğrenildiği ilk andan şu ana kadar biz Milliyetçi
Hareket Partisi ve milletvekilleri olarak tamamen ve tamamen gerçeklerin
peşinde olduk, spekülasyon yaratacak, doğruluğundan emin
olmadığımız hiçbir bilgiyi hiç kimseyle de
paylaşmadık ve buna da büyük özen gösterdik. Yirmi dört saat
esasıyla, bugüne gelene kadar, her kazanın olduğu yerde,
hayatını kaybedenlerin ailelerinin ortamlarında ve önemli bir
bilgiyi en azından 4-5 kişiye de teyit ettirmek suretiyle
doğruluğundan emin olduğumuz veya
araştırılmasını istediğimiz hususlardır. Bu
kürsüde biraz evvel benim dile getirdiğim hususların bir
kısmı doğruluğu tespit edilmiş önemli tespitlerdir,
bir kısmı da mutlaka, mutlaka savcılar tarafından tahkik
edilmesi ve yetkililer tarafından açıklığa
kavuşturulması gereken hususlardır. Eğer biz soru sormayacaksak
ne yapacağız, burada bunları dile getirmeyeceksek? Konuşmalarımızın
hepsini de şimdi Somada binlerce maden işçisi
vatandaşımız bizleri cankulağıyla izliyor ve bu
soruların, sorduğum soruların tamamı onların
düşüncelerini, kanaatlerini, tespitlerini, gözlemlerini ve
şüphelerini yansıtan ifadelerdir. Dolayısıyla, bu konuyu
tekraren ifade etmek isterim ve sanırım Recai Berber
arkadaşımız da bu konuda bir düzeltme yapma gereği
duyacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Berber.
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın
Hasan Ören isim vererek benim ilk gün oraya gitmediğim, vesaire gibi
buradan yanlış birtakım bilgiler verdi, benim ismimi zikretti.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika da
sataşma nedeniyle size söz veriyorum.
3.- Manisa Milletvekili Recai Berberin, Manisa Milletvekili
Hasan Örenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
RECAİ BERBER (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
bakın, ben, bütün Manisa milletvekilleri olarak orada olduğumuzu
söyledim. Ben, ne yaptığımı ne ettiğimi kendim olarak
söylemem, bunu ayıp olarak addediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Daha çok
bildiğini söyledin.
RECAİ BERBER (Devamla) Ancak,
burada öğrendiğimiz gün Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışmamıza
ara vermiştik. Arkadaşlar, başka bir şey var mı?,
Sayıştay seçimleri var. O zaman siz yaparsınız
seçimleri, Sayın Bakanımız gidiyorsa ben onunla ilk uçakla
gidiyorum. Ve buradan Balıkesire ilk uçakla uçtuk ve oradan da,
Balıkesirden, Valimizi ve Büyükşehir Belediye
Başkanını alarak ilk varan heyet bizdik. Ve orada yirmi dört
saat boyunca da, hiç sadece ben demiyorum, Sayın Bakan, belki üç gün
boyunca yemek, içmek olmadan, uyumadan oradaki çalışmalara nezaret
ettik ve kurtarma çalışmalarının büyük kısmı da o
ilk dönemde oldu. Ancak, gerçekten üzülüyorum. Yani, ben bunu yapmak
Zaten ben
burada kazayı öğrendiğim anda, bana pusula geldiği anda
neyle gidebilirimin hesabını yaptım ve ilk ben gittim. Ben
derken tabii milletvekili arkadaşlarımız da geldiler, hepimiz
oradaydık, Türkiye ayaktaydı ve Türkiye oraya yardım elini
uzattı. Ben bu anlamda, yani Oraya siz ilk gün bile gelmediniz. gibi bir
şey söylemenizden dolayı üzüntümü belirtmek istedim, bir.
İkincisi de, gerçekten, siyasi bir
polemiğe girmek için söylemedim ben onları. Siz çok bu konuyu
işlediniz.
HASAN ÖREN (Manisa) Neyi çok
biliyorsun?
RECAİ BERBER (Devamla)
Sendikanın nerede olduğunu şuradan bir söyleseydiniz ya.
Şubenin nerede olduğunu, sorumlulardan birinin ne olduğunu
söyleseydiniz ben hiç bunlara girmezdim.
Değerli arkadaşım Erkan
Beyin çok detaylı bilgiler vermesi dolayısıyla, bunlar tespit
edilmiş, kesinleşmiş bilgiler değil. Bunun üzerinden çok
spekülasyon yapılıyor. Biz burada ne konuşursak o gerekçe
sayılıyor birtakım insanlar tarafından. O nedenle ben,
bunların daha sağlam bilgiye dayanması gerektiğini, aksi
takdirde, hepimiz burada kendi kanaatlerimizi, görüşlerimizi olayın nedeniymiş gibi aktarırsak
bunlar doğru olmaz dedim. Başından beri de biz olayla ilgili
olarak kesin bilgilere ulaşmadıkça, ben hiç basın
açıklaması yapmadım, televizyonlara çıkmadım.
HASAN ÖREN
(Manisa) Biz de yapmadık.
RECAİ BERBER
(Devamla) - Neden? Sayın Bakanımız resmî açıklamaları
yapıyor, bize düşmez. dedik.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN
(Manisa) Aynısı söyledik.
BAŞKAN
Evet.
RECAİ BERBER
(Devamla) Onun için ben, tekrar, bu açıklamayı yapma gereği
duydum.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, yanlış mı anladım? Ben
yanlış anlamadıysam sayın hatip, sorumlulardan birisi
olarak sendikaları itham etti.
RECAİ BERBER
(Manisa) Ben şubeyi dedim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Bu konuda elinizde bir belge, kanıt var mıdır? Bunu
anlamak istiyorum.
BAŞKAN
Evet, Sayın Altay, teşekkür ediyorum.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu Parlamentoya sendikaları itham etmek yakışmaz
Sayın Başkan, yani bu olmaz.
BAŞKAN -
Tutanaklara geçti efendim, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Berber hâlâ konuşmaların,
iddiaların spekülasyon olduğunu iddia ediyor.
RECAİ BERBER
(Manisa) Yapılır. dedim ben, Spekülasyon yapılır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sebebiyet verebiliyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Hâlbuki bu konuyu ben açıklığa kavuşturmaya
gayret ettim, hâlâ tekrarlıyor.
RECAİ BERBER
(Manisa) Ona sebebiyet veriyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Eğer izniniz olursa bunun spekülasyon
olmadığının
BAŞKAN
Lütfen
Yok
Teşekkür ediyorum, konu anlaşıldı efendim.
Buyurun Sayın
Çelebi.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bizde spekülasyon yoktur. Bizim spekülasyonla işimiz olmaz.
BAŞKAN -
Lütfen, sayın
RECAİ BERBER
(Manisa) Sizin değil.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Daima gerçeklerin peşinde olduk, hep söylediğimiz
BAŞKAN -
Söylediniz zaten Sayın Akçay, anlaşıldı konu, tutanaklara
da geçti, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Çelebi.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Şimdi, Sayın Başkan, sürekli
burada sendikal alanla ilgili değerlendirmelerde bulundu Sayın
Berber
RECAİ BERBER
(Manisa) Ne değerlendirmesi?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Beni önce yuhalayanlar CHPli milletvekillerini
alkışladılar. dedi. Böyle bir sataşma var.
RECAİ BERBER
(Manisa) Ne sataşması?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Onunla ilgili söz almak istiyorum.
BAŞKAN Sataşma
söz konusu değil efendim.
Teşekkür
ediyorum.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hayır var efendim.
BAŞKAN -
Şimdi
Lütfen Sayın Çelebi, konu anlaşıldı.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) O nedenle şunu söylüyorum: Şimdi de o
dönemde, işte, böyle yaptıkları için bu sendikal
yapıyı tamamen AKP egemenliğine aldılar; onu söylüyorum.
BAŞKAN -
Evet, teşekkür ediyorum.
RECAİ BERBER
(Manisa) Onun için mi eleştiriyorsunuz?
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI
(Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 21 milletvekilinin,
Soma'da yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/937) (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ve 51 milletvekilinin, Manisa'nın
Soma ilçesindeki maden ocaklarında meydana gelen iş
kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/938) (Devam)
3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ve 56
milletvekilinin, 13/5/0214 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesindeki Soma
Linyitleri İşletmesine ait ve özel sektörce işletilen maden
sahasında meydana gelen kazanın tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/939) (Devam)
4.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 28 milletvekilinin,
Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasının tüm
nedenlerinin, sonuçlarının ve sorumlularının
açığa çıkarılması ve bu çerçevede alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/940) (Devam)
5.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
milletvekili İdris Baluken'in, 13/5/2014 tarihinde Manisa'nın Soma
ilçesinde meydana gelen maden faciasının tüm boyutlarıyla
araştırılarak sorumluların tespit edilmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/941) (Devam)
6.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve 34 milletvekilinin,
Soma'da meydana gelen maden kazasının
araştırılması ve sektördeki sorunların
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin alınması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/942)
(Devam)
7.- Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 22 milletvekilinin,
Soma'da maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/943) (Devam)
8.- Gaziantep Milletvekili İbrahim Halil
Mazıcıoğlu ve 78 milletvekilinin, Soma'da meydana gelen maden
kazasının ve maden sektöründeki sorunların tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin alınması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/944)
(Devam)
9.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili İzmir
milletvekili Oktay Vural'ın, Manisa ili Soma ilçesinde meydana gelen ve
can kaybı açısından tarihimizin bugüne kadar yaşanan en
büyük maden kazası niteliği taşıyan facianın sebepleri
ve sonuçları ile bu felaketin açtığı sosyal, hukuki, idari,
mali, ekonomik sorunların giderilmesi için alınması gereken
tedbirlerin, maden faciasının vuku bulduğu işletmenin
işletme şartları ve yönetimi, endüstriyel ilişkileri,
istihdam yönetimi ile kaza sonrası kamuoyunu rahatsız eden
gelişmelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/945) (Devam)
10.- Balıkesir Milletvekili Ali
Aydınlıoğlu ve 33 milletvekilinin, Soma'da meydana gelen maden
kazasının araştırılması ve bu sektördeki
sorunların araştırılarak, muhtemel maden kazalarının
önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/946)
(Devam)
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 19
milletvekilinin, Manisanın Soma ilçesinde meydana gelen maden
kazasının sebeplerinin araştırılarak
sorumlularının tespit edilmesi ve iş kazalarının önüne
geçilerek iş güvenliği ile ilgili eğitimlerin verilmesi ve can
kayıpları sebebiyle ailelerin mağduriyetlerinin giderilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/947) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi önerge sahipleri adına söz isteyen Aykut Erdoğdu,
İstanbul Milletvekili; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, Somada can veren 301 madenci kardeşimize Allahtan rahmet,
kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bugün, size Somadaki faciaya
giden yolda yapılan idari işlemler hakkında bilgi vermeye
çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, Somadaki
bu maden ve diğer madenlerimiz 2005 yılında verimsiz diye
kapatıldıktan sonra özel şirketlere redevans adı verilen
bir tip kiralama usulüyle verildi.
Değerli arkadaşlar, devlet,
bir köşe başındaki bir dükkânını bile kiralarken ihale
yapar; en uygun fiyatı, en iyi şartları bulmak amacıyla
ihale yapmak zorundadır. Devlete ait milyarlarca dolar değerindeki bu
madenler ihale yapılmaksızın, doğrudan, sözleşmeyle
işletmecilere verildi. Bu işletmecilerin, yapılan sözleşmeye
göre, ürettikleri kömürden belirli bir payı devlete yani Türkiye Kömür
İşletmelerine vermeleri gerekiyordu. Öngörülen bu pay yüzde 15 olarak
belirlendi redevans sözleşmesinde.
Redevans sözleşmesiyle garantiye
alınan bir diğer hukuk ise burada üretilecek kömürlerin
satılmasıyla ilgiliydi. Yine, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa göre, devlet bir bilgisayara toner alırken, bir top
kâğıt alırken bile belirli satın alma usulü vardır.
Milyarlarca dolarlık kömür alacak devletin ihale yapması zorunludur
ancak hukuki dayanağı olmayan bu redevans sözleşmeleri içerisine
koyulan bir şartla devlet yine milyarlarca dolar kömürü fahiş
fiyatlarla ihalesiz olarak bu şirketlerden alma garantisi verdi.
Değerli arkadaşlar, bu
işlemlerin sonucunda, devlet, kendisine ait kömürleri bu şirketlerden
satın almak zorunda bırakıldı.
Bütün bu işlemler
karşılığında, Sayıştay 2007
yılında bir rapor düzenledi, dedi ki: Bu işlemler hukuka
aykırıdır; devlet, madenlerini bu şekilde veremez. Hatta
bu Somadaki maden için ki orada 2 tane firma vardır. Firmaları
suçlamak için söylemiyorum, benim muhatabım Enerji
Bakanlığıdır. İmbat Firması ve Soma Anonim
Şirketi, bir raporunun
326 milyon dolar bu devir işleminden
zararlı olduğu iddia edildi ve Sayıştay bu konuda
soruşturma açılmasını istedi. Soruşturmayı ilk
olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı müfettişleri
yaptı ve son derece siyasi bir soruşturmada Burada kamu yararı
var, öngörülen suçlar sadece disiplin suçları. dediler ve bu olayı
kapatmaya çalıştılar. Sayıştay ısrar etti, konu
Başbakanlık Teftiş Kuruluna gitti. Başbakanlık
Teftiş Kurulu tekrar bir siyasi teftiş yaparak, yine, Olayda kamu
yararı var. diyerek bir rapor düzenledi ama raporun sonuna Bu işe
bir de savcılık baksın. diye usulden yazdı. Konu Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına iletildi, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı yine taraflı bir bilirkişi
raporuna, ki o bilirkişi raporu
Olaydaki bütün bu hukuka
aykırılıkları yok kabul ederek, Bu işlemde kamu
yararı var. diyerek Alp Arslan adındaki Cumhuriyet Savcısı
tarafından bu işlere takipsizlik kararı verildi ve bu firmalar
bu madenlerimizi ele geçirdi. Savcılık kararındaki bir cümle çok
ilginç, diyor ki: Esasen ticari bir kuruluş olan TKİ yöneticilerinin
kendi üretim maliyetinin onda 1 maliyetiyle kömür üretimi
yaptırdığı anlaşıldığından
suçlanamayacağı sonucuna varılmıştır. Yani, bu
şirketler 1 lira maliyetli üretim yaparken Türkiye Kömür
İşletmeleri 10 lira maliyetli yapıyormuş.
Bakın, bu
elimdeki de Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun Sayıştay
Denetim Raporu, yine Sayıştay raporundan okuyorum, diyor ki: Soma
AŞden yani bu kazaya sebebiyet veren şirketten- alınan
yıkanmamış ürünlerin ortalama birim maliyeti 122 lira,
torbalanmış ürünlerin ortalama maliyeti ise 141 lira. Yani, olayda
kamu yararı gören savcılık, Başbakanlık ve Enerji
Bakanlığı Onda 1 maliyetli diyordu ya, hani televizyonlarda
sürekli Kamunun onda 1 maliyeti diyordu ya
Eğer Türkiye Kömür
İşletmeleri 1 ton kömürü 1.400 liraya üretiyorsa işte bu
alçaklıklar doğrudur, işte bu yanıltmalar doğrudur,
işte bu kamuoyunu kandırma doğrudur ama bunların hepsi
gerçek dışı. Hiçbir şekilde Türkiye Kömür
İşletmelerinin onda 1i maliyetle üretim söz konusu değildir,
fahiş fiyatlarla üretim söz konusudur. Buradan şirketlere büyük bir
rant aktarılmaktadır. İşte bu rant, şirketleri
aşırı üretime itmiştir çünkü ne kadar çok satarsa alım
garantisi veren devletten o kadar çok kâr etmektedir. Bunu da yine
Sayıştay raporlarında görmekteyiz. Bakın,
Sayıştay raporu sözleşmeyle ilgili Somada ne diyor:
Sözleşme kapsamında 2012 yılı içerisinde 1,5 milyon ton
program üretime karşılık maksimum 1,5 milyon ton
planlanmış- 3 milyon 816 bin ton kömür üretimi
gerçekleştirilmiştir. 2 katından fazla Soma Anonim
Şirketinde kömür üretimi gerçekleştirilmiştir. İşçiler
kırbaçlanmıştır daha fazla üretim yapmak amacıyla.
İşçiler sürülmüştür, dayıbaşları tarafından
ezilmiştir arkadaşlar çünkü o işçi ne kadar çok kömür
çıkarırsa o şirket fahiş fiyatlardan, devlete o kadar
yüksek fiyatlardan satmaktadır. İşte bu, aşırı üretimin
sebebidir. Ayrıca, ne olmuştur? Bu şirketin üretim maliyetlerini
düşürmek için çünkü devlete yüksek fiyatlardan satıyor- ne
yapması gerekmektedir? İşçi ücretlerini düşürmüştür,
işçiler fazla çalıştırılmıştır ve
iş güvenliği önlemleri alınmamıştır değerli
arkadaşlar. Bu maden kiralanırken yapılan redevans
sözleşmesi
Zaten bir ihale yok, hiçbir teknik koşul
öngörülmemiştir, redevans sözleşmesi burada. Bu redevans
sözleşmesinde güvenlikle alakalı sadece bir madde vardır, orada
da Şu, şu, şu kanunlara uyacaksınız. demektedir ama
normalde bu redevans denilen uydurma yolsuzluk kaynağı
sözleşme olacağına devlet ne yapmalıydı? Sosyal bir
devlet, kendisine ait Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu
aracılığıyla, sendikalı, güvenceli işçileri
aracılığıyla bunu üretmeliydi. Hadi bunu
yapmadınız, bunun yöntemi hizmet ihalesi yöntemidir. Burada da bir
karışıklık var; hizmet ihalesi mi, redevans mı, o da
çok belli değil. Niye peki, hizmet ihalesinde tanımlanan bir
işi
Hizmet ihalesi de şu anlama gelmektedir: Gel kardeşim,
burada devlete ait bir kömür var, bu kömürü çıkar, tüvenan olarak
ocağın önüne koy. Ben senden şu şartlarda kömür
çıkarmanı istiyorum, ben de sana ton başına para
vereceğim demektir. Aslında redevans da budur.
Peki, niye adını redevans
koyup da hizmet ihalesi yapmıyorlar? Çünkü hizmet ihalesi yaparlarsa, 4734
sayılı Kamu İhale Kanununa göre, orada belirtilen
şartlarda ihale yapmaları gerekecek. İşte, bu yüzden
uyduruk bir redevans sözleşmesi yapmışlar, işte, bu yüzden
kiralama sözleşmesi ile mal alım sözleşmesini birleştirmişler.
Sadece Türk ihale mevzuatında değil, dünyanın hiçbir ihale
sisteminde alım, satım, kiralama ve yapım işleri
birleştirilemez, çünkü birleştirildiğinde yolsuzluk olur. Ve bu
işlemlerde kamu yararı yoktur, bu işlemlerde işçi
yararı yoktur; bu işlemlerde devletçe gözetilen şirket
yararı vardır. Ve o işçilerin ölürken verdikleri son nefesler,
Maslakta gökdelenler olmuştur, metrekaresi 8 bin dolara yapılan
rezidanslar olmuştur.
İşte, araştırma
komisyonumuz bütün bu işlemleri başından itibaren
araştırmalıdır. Yani oksijen ne oldu, nasıl girdiler, cenazelerimizi
nasıl çıkardık, bunlar sadece medyanın ilgi
göstereceği şeylerdir. Sorumlu milletvekilleri, onurlu
milletvekilleri bu işlerin altındaki yolsuzluklardan başlayarak
incelemelidirler ve en önemlisi, bu şirkette bir vergi incelemesi ve bir
kara para incelemesi yapılmalıdır. Bu işlemlerden, bu
şirketin hesaplarından hangi siyasetçilere, hangi bürokratlara
transferler yapıldığı, bu şirketin vergiyi
düşürmek için naylon fatura kullanıp kullanmadığı,
araştırma komisyonundaki uzmanlar tarafından dikkatle
incelenmelidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cenazelerimize Allahtan rahmet
diliyorum, acılı ailelerine başsağlığı
diliyorum; vatanımızın, milletimizin, ulusumuzun,
halkımızın başı sağ olsun.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığıyla alakalı kamuoyu
yanıltılıyor; ben çok kısa, iki dakikayı geçmeyen söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, böyle
bir usulümüz söz konusu değil, sataşma varsa sataşma nedeniyle
söz veririz. Hükûmet adına da Sayın Bakan yirmi dakika
başlangıçta konuştu. Şimdi önerge sahipleri adına
önerge sahipleri konuşuyor.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, bir
dakikayı geçmeyen olsun o zaman.
BAŞKAN Hayır, efendim,
usulümüz yok. Lütfen Sayın Bakanım
Teşekkür ediyorum.
Evet, önerge sahipleri adına
ikinci konuşmacı Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Somamızda geçen salı günü
yüreklere, ocaklara ateş düştü. Şimdi Soma, şimdi Manisa
göçük altında ve ölen 301 madencimize Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır diliyorum ve Türkiye işçi
sınıfına tarihinde karşılaşmış
olduğu en büyük iş cinayetinden dolayı
başsağlığı diliyorum, geçmiş olsun diliyorum.
Ayrıca, bu acı günümüzde
Somaya koşup giden, derhâl yardım elini uzatan, yardım ve
dayanışma duygularını iletmek için Türkiye'nin dört bir
yanından telefonla ulaşan tüm kurum, kuruluş, belediye,
dernekler, tüzel kişilikler ve gerçek kişilere, şahıslara
bir Manisa milletvekili olarak ayrı ayrı teşekkürlerimi ve
minnetlerimi sunuyorum.
Somada göçük altında kalan sadece
vicdanlarımız ve ezilen yüreklerimiz değil, Somada parlamenter
sistemimiz de göçük altında kalmıştır. Arkadaşlar,
bizler denetim görevimizi yapamadık, bizler yasama görevimizi
yapamadık. Bundan sadece yirmi iki gün önce elimde sarı bir baretle
burada konuşuyordum. Ancak yirmi iki gün sonra bu baret kara renge
boyandıysa bunda bu Meclis sorumludur; yasama görevini, denetim görevini
yerine getirmeyen bu Meclis sorumludur; Hükûmet sorumludur, bakanlar
sorumludur. (CHP sıralarından alkışlar) Yirmi iki gün sonra
o sarı baretin yerine bu kara bareti bir Manisa milletvekili olarak burada
elinde bulundurmaktan büyük bir utanç ve hüzün duyuyorum.
Bu Meclis, 24üncü Dönem, göreve
başladığımızda hepimiz, hemen, 27 Haziran 2011de Azmi
Tozluyu, 2 Ağustos 2011de Samet Güveni, 4 Eylül 2012de Hasan
Çobanoğlunu, 11 Kasım 2012 günü Hasan Gököz ve Murat
Yılmazı, 18 Ocakta Fahrettin Başkanı, 25 Şubatta
Harun Tufanı, 12 Temmuz 2013 günü Süleyman Gülşeni, 1
Ağustosta Ahmet Türkü, 3 Ekim 2013te Ali Çetinkayayı, 20 Ekim
2013te Yunus Güçlüyü ve 29 Kasım 2013 günü Mustafa Asalı -11
farklı maden kazasında 12 işçimizi- kara toprak altına
gömdük. Bu yüzden, bizler görevimizi yerine getiremedik. Soru önergeleri
verdik, araştırma komisyonu kurulmasını istedik ama o
madene birileri kefil oldu, denetçilerin önünde set oldu, kamuoyunun
algısının önünde set oldu ve o gün ortaya koyduğu
ifadelerle bugünkü faciayı hazırladılar.
Geçtiğimiz hafta salı günü
saat 15.30da ilk haber geldiğinde, tek madenciyi kaybettiğimizi
duyduğumuzda yüreklerimiz titredi; 4e çıktı kahrolduk; 17ye,
20ye inanmak istemedik, isyan ettik. Madenin başına
vardığımızda önce her 5 sedyeden 1 tanesi, sonra 10
sedyeden 1 tanesi, sonra hiçbir sedyede canlı beden geçmeden önümüzden
yiğitler akıp gitti. Orada bekleyenler vardı, karnındaki
bebeğiyle bekleyenler, on günlük çocuğunu kundakta bırakıp
gelip orada bekleyenler; analar, babalar, gözü yaşlı çocuklar. Orada
bekleyenler vardı ama maalesef biz o sarı bareti
karartmıştık artık. Ve 29 Nisan günü burada iktidar partisi milletvekilleri o madenin
Türkiyenin ve dünyanın en güvenli madeni olduğunu, düzenli
denetlendiğini ifade ettiklerinden sadece yirmi iki gün sonra
buradayız ve önergemizi ilk verdiğimizden de sadece yedi ay sonra. Ve
şimdi, iktidar partisi eliyle bir benzer önerge birleştirildi, hep
beraber konuşuyoruz ve bazen de övünüyoruz, birlikte de işler
yapıyoruz diye.
Evet, 10 kez, hekime karşı
şiddet komisyonu kurulsun dedik, 10 kez reddettiniz ama Gaziantepte Ersin
Arslan karnından bıçaklanınca hekime karşı şiddet
komisyonu kurduk. Şimdi de 11 kez hayır dediğiniz, bu,
sorunların araştırılması komisyonunu 301
canımızı kara toprağa verdikten sonra burada
konuşuyoruz.
AKP Grubundaki değerli
milletvekillerinden bir ricam var, tebdilikıyafetle yanınızda
utanacağınız bir tek arkadaşınız olmadan Somaya
gidin ve Somada o kazadan kurtulanlarla, o kazada ailesini kaybedenlerle tek
tek görüşün; görüşün ve insan hikâyelerini dinleyin. Somada bir
şeye şahitlik edeceksiniz. 3 tane S: Siyaset, sendika ve sermayenin
üçgenindeki o kara deliği göreceksiniz, o bermuda şeytan üçgeninin
301 canı nasıl yuttuğunu göreceksiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir iktidar partisi milletvekili
sendikada yuhalandığını söylüyor, merak etmeyin gözünüzün
yaşı, deyim yerindeyse kanınız yerde kalmadı. O
sendikayı bu patlamanın olduğu madenin sahibi
yandaşlaştırdı. Gittiğinizde göreceksiniz ki belediye
seçimlerinde birinci sıradan aday yaptığınız, belediye
seçiminde kampanyanıza 500 milyar para bağışlamakla övünen
ve sendika seçiminde kendi anahtar listesiyle bütün yönetimi oluşturan
kişinin madeninde oluştu bu patlama. O sendika artık bu sendika
değil ama bu sendika, sendika değil; olsa olsa artık bir
sarı sendika!
İnsan hikâyeleri
duyacaksınız: 40 santimlik bir delik olunca bizi ittirdiler, hadi
oradan üretim için geçtik, kurtarma çalışmaları için güçlük
oldu. Zaman yok, hadi daha çok kemir! dediler. dedi. Bir anne size şunu
anlatacak: Hadi oğlum kahvaltını yap. dediğimde,
oğlum döndü, hayatında ilk kez bana o sesle bağırdı: Bana
hadi deme anne, bana hadi deme! Bütün gece, on saat, bana Hadi, hadi kömür
çıkar, daha çok çıkar! diyorlar. Bizim evde hadi kelimesi
yasaktı! O hadi kelimesinin şuradan geldiğini göreceksiniz
arkadaşlar: Rödovans sistemiyle 1 milyon ton kömürün
Getirdiğiniz
kadar getirin, çünkü o iki gün aynı gömlekle kalma mecburiyetinden
dolayı PR çalışmasını yürüttüğünüz Bakanın
tarihte yaptığı en kötü doğal gaz anlaşması yüzünden
kömür satıp elektrik üretmekteyiz. Yüzde 28 yetmiyor, daha çok kömür, daha
çok kömür; doğal gaz pahalı. Hadi, getirin istediğiniz kadar,
alacağız. dediniz, Hadi, daha çok üretin. dediler, o hadi, Hadi
oğlum, zeytinini ye. diyen annesine Bütün gece Hadi, hadi
çalış. dediler, canımıza okudular. noktasına
gelecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir işçiyle
tanışacaksınız Somada Yerin altından çıkarken
kurtulmak için, canıma tak etti, attım elimden mazot
çantasını. diyecek. Ne mazot çantası? diyeceksiniz. Ben her
gün aşağıda kullandığım kepçenin mazotunu elimde
indiriyorum, 20 kilo; 2,5 kilometre. Önce ona üzüleceksiniz. Hangi operatör
taşımak zorundadır mazotu, başkası niye koymaz? Sonra
şunu öğreneceksiniz: Yer altında yanmalı motorla
çalışma yasaktır, şarjlı araçlar
dışarıda şarj edilip içeride
kullanılmalıdır. Mazot zehire ilave zehir katmakta, havayı
kirletmekte, karbonmonoksiti artırmakta, yanmalı motor olduğu
için egzozuyla da bir yangını körüklemektedir. Gittiğinizde
bunları göreceksiniz. Ve beş yıl bakımsız,
bakımı beş yıl önce olduğundan Aç. desen Bugün açamam.
deyip, açıldığında da içinde solüsyonu kurumuş ve 104
madenciden 56sının kapağını açamadığı
için karbonmonoksit maskesini soluyamadığını; maliyetleri 7
kat düşürmekle övünen işletmenin işçilere her ay vermesi gereken
yenileme eğitimlerini kâğıt üzerinde verdiğini, beş
senedir gaz maskelerine bakım yapmadığını ve
eğitim vermediğini göreceksiniz.
Ve sonra oturup şunu
düşüneceksiniz, elimize bir baret alıp da şöyle
söylemiştik: Başbakanın mitinglerine götürüyorsunuz
çocukları. Gitmeyenler işten çıkarılıyorlar.
Sayın Bakan da demişti ki: Parasını verdikten sonra ister
pikniğe götürür ister mitinge götürür ister madene sokar. Sayın
Berber şimdi Öyle bir şey yok. diyor. Bütün madenciler bunu doğruluyor
Somada, gidin, bunu göreceksiniz. Mitinge giden gider, gitmeyen işten
çıkar; mitinge gidenler ertesi gün madene iner, maden patlar, ölen ölür,
kalan sağlar Recep Tayyip Erdoğana yetmektedir. Ve o gün bu
konuşmadan sonra çıkıp da bir de şunu dersiniz demiştik:
Bu mesleğin fıtratında ölüm var. Hiç geri vitesi yok
Başbakanın, çıktı inadına söyledi. Keşke
Başbakanın da fıtratında birazcık insaf olsaydı.
(CHP sıralarından alkışlar) Keşke Başbakanın
da fıtratında birazcık vicdan olsaydı, keşke
Başbakanın fıtratında birazcık insan sevgisi
olsaydı. Keşke o Başbakanın fıtratında 2
yaşında bir kız çocuğunun yetim kalmasının ne
demek olduğunu anlayacak vicdan olsaydı. Keşke o
Başbakanın fıtratında askerden on gün önce gelmiş
çocuğu toprağa gömen babanın neler hissettiğini
anlayabilecek bir vicdan olsaydı.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak söz isteyen Ali
Rıza Alaboyun, Aksaray Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz 13 Mayıs
2014 Salı günü Türk madencilik tarihinin en elim kazasıyla
sarsıldı. Bu nedenle Meclisimizde kurmak istediğimiz, araştırma
komisyonu önergemiz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kazada 301 madenciyi şehit verdik,
hepsine Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Bu aşamada
da aklıma gelmişken 2002 ve 2004 yılları arasında
birlikte çalıştığımız, sevdiğimiz kardeşimiz
Ferit Mevlüt Aslanoğlu için de başsağlığı
diliyorum ve CHP Grubuna da başsağlığımı
iletiyorum. Aynı aşamada, sağlığına
kavuşmuş olan yaralı madencilerimize Allahtan uzun ömürler
niyaz ediyorum. Elbette ki ateş düştüğü yeri yakar ama bizler,
77 milyon -Sayın Bakanımızın dediği gibi- gönülden
yaralıyız, acımız büyük. Bu nedenle milletimize
başsağlığı diliyorum.
Kaza duyulur duyulmaz olaya
sağduyuyla yaklaşan herkese de teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
bakanlarımıza, Meclis Başkanımıza, duyarlı
tavır sergileyen muhalefet partilerimizin genel başkanlarına,
tüm milletvekillerimize, AFAD başta olmak üzere kurtarma
çalışmalarına katılan tüm ekiplere, toplumumuzu
sağlıklı bilgilendirmek için çaba sarf eden basın
mensuplarına, ağır bir travma geçiren Soma halkına
metanetinden dolayı ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Altı
gün boyunca yirmi dört saatini uykusuz geçiren, kurtarma faaliyetlerinin
başında sürekli bulunan, toplumu sağlıklı bir şekilde
bilgilendiren, devletin ve Hükûmetin güvenilir ve şefkatli duruşunu
ülkemize ve dünyaya sergileyen Enerji Bakanımız Sayın Taner
Yıldıza özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Soma faciası ve Soma halkı bizlere bir anlamda
insanlığımızı hatırlattı. Bir dakika önce, öleceğini
bilerek çamurlu sudan abdest alıp Allahın huzuruna temiz gitmek
istiyorum. diyerek helalleşen madenciler hâl diliyle bizlere âdeta kim
olmamız gerektiğini haykırdılar. İki dakika önce
ölümle yüz yüze gelmiş madencimiz Murat Yalçının ambulans sedyesini
kirletmeme konusunda gösterdiği duyarlılığı
karşısında ezildik. Madenden cenazesi en son çıkarılan
rahmetli Mustafa Korkmazın umutla ve sabırla bekleyen eşi Sema
Korkmazın vakur ve asil duruşu bizleri derinden etkiledi. Soma
halkının gösterdiği sabır, metanet, olgunluk bizlere örnek
oldu.
Değerli milletvekilleri,
önergemizde de bahsettiğimiz gibi, madencilik sektörü gerek istihdam
gerekse ekonomiye katkısı nedeniyle ülkemizin temel sektörlerinden
birini oluşturmaktadır. Son yıllarda üretim teknolojisi ve
güvenlik tedbirlerindeki hızlı gelişmeler sonucu bazı
iş riskleri minimize edilse de madencilik kendisine has riskleri
bünyesinde barındıran bir sektör olarak varlığını
sürdürecektir.
Değerli arkadaşlar, özellikle
Avrupa Birliği süreciyle, iş sağlığı ve
güvenliğine yönelik önemli düzenlemeler yapılmıştır.
2004 yılında Avrupa Birliği direktifleri esas alınarak
Yeraltı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde Sağlık ve Güvenlik
Şartları Yönetmeliği yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23üncü Dönemde
hazırlanan, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmuş ve raporu 2010
Mayıs ayında Meclisimize ve kamuoyuna sunulmuştur. 2012
yılında Meclisimiz 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununu kabul etmiştir. Bu
Kanunu takiben Avrupa Birliği direktifleri esas alınarak maden
iş yerinde İş Sağlığı ve Güvenliği
Yönetmeliği yeniden yayınlanmak suretiyle Eylül 2013te
yürürlüğe girmiştir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, kanun ve yönetmeliklerimizi her ne kadar AB ve ILO
standartlarına uygun hâle getirmiş olsak da bu kaza bize uygulamada
büyük eksikliklerimizin olduğunu ortaya koymuştur. Türkiyenin
sorunu, her alanda olduğu gibi madencilikte de köklü ve zihinsel
dönüşüm sorunudur. Kanun ve yönetmelikler çıkarmak kolay ama bunu
uygulayacak kültürü, geleneği ve zihinsel dönüşümü
gerçekleştirmek oldukça zor gözükmektedir, zaman alıcı ve
eğitim isteyen bir prosestir. Bu zihinsel dönüşümün
gerçekleştirilmesi için bakanlıktan işletme sahiplerine,
mühendisinden işçisine kadar herkesin uygulamalı eğitim
sürecinden geçirilmesi görev, yetki ve sorumluluklarının açık ve
net olarak vurgulanması gerekir. Üniversitelerimizin maden fakülteleri
acilen uygulamalı eğitime geçmek zorundadır yoksa kırk
beş günlük yasak savma niteliğindeki bir stajla maden mühendisi
yeteri kadar eğitim alamaz. Akademik sahalarda mutlaka birçok
çalışmalar var bu madenlere yönelik, bunların değerlendirilmesi
gerekir.
Değerli milletvekilleri, Somadaki
kaza sonuçlarına ait ilk bulgular, yangının trafo
patlamasından değil kömür kızışmasından meydana
geldiğini ortaya koymuştur. Kömür kızışması,
kömür yüzeylerinin ve çatlaklarının havanın oksijeniyle uzun
süre temas etmesi sonucu ortaya çıkar. Daha açık bir tabirle,
kömürdeki karbon havadaki oksijeni bünyesine emer, fizikokimyasal reaksiyona
girer, kömür oksijeni bünyesinde absorbe eder, reaksiyonu etkileyen unsur da
oksidasyon ısısıdır. Sonuçta kömür dışı ısı
vermeye başlar, kömür yüzeyi ısınır, dışa verilen
ısı ortamdan havalandırmayla uzaklaştırılsa da
risk azaltılır. Eğer ısı ortamdan
uzaklaştırılmamış ise, kömür bünyesinde kalırsa
ortam sıcaklığı artar, oksidasyon hızlanır,
kömürün için için yandığı ancak yayılan koku, terleme ve
yüzeydeki sıcaklıkla belirlenir. Buna biz madencilikte inkübasyon
süresi diyoruz. Bu inkübasyon süresi oksidasyonda tehlikeli noktaya
geldiğimizin işaretidir.
Somadaki kazada, ana galeri
tavanındaki kömürün oksidasyonunun söz konusu olduğunu görmekteyiz.
Belki de aylardır farkına varılmayan kömür
kızışması olgunluğa erişir erişmez aniden
yangına dönüşmüştür. Güçlü havanın etkisiyle de
karbonmonoksit ve karbondioksit hızlı ölümlerin yaşanmış
olduğu üretim galerilerine hızla akmıştır.
Burada sorulması gereken soru:
Neden kömür içerisinde galeri sürülmüştür? Tavanda neden kömür
tabakaları yeteri kadar betonlama yapılarak hava ile irtibatı
kesilmeden galeriler tahkim edilmiştir? Galerilerin
çıktığı bölümde tavan basması söz konusu mudur? Bu
bölgede oksidasyonu hızlandıracak tarama, tamir, patlatma gibi
işlemler yapılmış mıdır? Galeri içi gaz ve
sıcaklık ölçümleri düzenli yapılmış mıdır?
Çalışan işçilerin basında çıkan açıklamalarında
son üç haftadır sıcak kömür çıkarttıkları
söylenmektedir. Bu konuda ilgili kişiler neden duyarsız
kalmıştır? Karbonmonoksit maskelerinin
çalışmadığı yönünde işçilerden açıklamalar
gelmektedir. Bu maskelerin raf ömürleri geçmiş midir,
sağlıklı bir şekilde işçilere nasıl
kullanılacağı öğretilmiş midir?
Değerli arkadaşlar, temel
sorunlarımızdan biri madencilikteki teknik, fennî mesullerdir, fennî
nezaretçi veya günümüzde teknik nezaretçi dediğimiz. Bu
arkadaşlarımız devlet adına bu madenlerdeki raporu
hazırlayıp devlete veriyorlar. Fakat maalesef, sözleşmelerini
oradaki işletmeyle yapıyorlar. Devletin asli görevi denetimdir.
Denetim olduğu için de mutlaka bu görevin tekrar devlete verilmesi
lazım. Fennî nezaretçilerin, teknik nezaretçilerin mutlaka devlet
tarafından görevlendirilmesi ve ücretlendirilmesi gerekir. Müfettiş
alımlarındaki sistemimizi değiştirmemiz gerektiğine
inanıyorum. Ben 1996-1997 yıllarında Etibankta Genel Müdür
Yardımcılığı yaptım. Bizde müfettiş ve
başmüfettişler, meslekte beş yıl, on yıl görev almış
insanlar oraya geçerdi. Şu an yeni mezun olan
arkadaşlarımızı sınavla müfettiş yardımcısı
diye alıyoruz; bir gün ocağa girmemiş, gazı
solumamış, tozu solumamış, madencilikle ilgili hiçbir
tecrübesi yok, müfettişliği orada öğreniyor.
Dolayısıyla, bu insanların ocağa girmediği yönündeki
sözler de bir yerde gerçeklik kazanıyor.
Bir diğer konu, Türkiyede,
maalesef, bilirkişi kurumu sektörleşmiş durumdadır. Bizim
bunu masaya yatırıp kökten çözmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak söz isteyen Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben Şırnak milletvekiliyim. Şırnak
denince kömür akla gelir. Onun için Şırnak ve Somanın
kardeşliği vardır. Birçok Şırnaklı
hemşehrimiz Türkiye Kömür İşletmelerinde, Somada
çalışır.
Soma, artık iş
kazalarında, faciada Türkiyede en büyük acıların
yaşandığı yer olarak anılacak. 301 kardeşimizi
toprağa verdik, 486 yaralı var. Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılara şifa diliyorum. Genç annelere, 500ü aşkın yetim
kalan bebeye, nasıl diyeyim, nasıl sabır
Nasıl
dayanılır buna? Ve böylesine büyük bir olayda, böylesi bir felakette,
böylesi bir faciada biz, gecikmiş araştırmalar, önergeler için
Mecliste şu an toplanmış bulunuyoruz. Geçmişte verdik
bunlarla ilgili, Somayla ilgili de verdik, hepsini AK PARTİ,
çoğunluğuna dayanarak reddetti. Sonra, bu facia yaşandı ve
bir önerge getirdiler ve bizim diğer 11 önergeyle birleştirip bugün
burada Hadi, bir komisyon kuralım. dediler.
Şimdi,
elinizi vicdanınıza koyun. Bunca yaşanan
karşısında insani, hukuki, dinî, vicdani sorumluluğu
olanlar, siyasi sorumluluğu olanlar, adalet ve yargı
açısından hesap vermesi gerekenler, ihmal edenler, kastı olanlar
ve 301 ölüme sebep olanlar, ister işletme sahibi olsun ister müdürleri
olsun ister siyasiler olsun ister bakanlar olsun ister Başbakan olsun, bu
kürsüde, Allah aşkına, paslanmış
vicdanlarınızı yoklayın, şu kürsüye gelip
paslanmış vicdanlarınızı bir yoklayın ve
şöyle düşünün: Böyle bir felaket karşısında bu
Hükûmetin başı bu kürsüye gelip Ey halkım, özür diliyorum. Bu,
korkunç bir felaket, bunun gereğini ne ise yapacağım,
yapacağız. veya bakanları veya Allah aşkına, bir
memuru, bir tanesi çıkıp bu felaket karşısında
Erdemli davranacağım, insan gibi davranacağım, bu
acılara dayanamıyorum, benim de sorumluluğum var. İstifa
ediyorum, istifa ediyorum, istifa ediyorum ve özür diliyorum. deme cesareti ve
yürekliliğini kendinde bulamıyor mu?
Kimi
kandırıyorsunuz? Neyin araştırmasını
kuracaksınız, hangi araştırma komisyonunu? Ne yapacak?
Zaten Bakanlığın idari müfettişleri orada teftişte
değiller mi? Zaten daha önce sağlam raporları vermediler mi?
İşletme tıkır tıkır işliyor, kömür
çıkıyor. demediler mi? Çalışma Bakanı, 18 Martta
demedi mi? Enerji Bakanı altı
ay önce bu işletmeyi örnek olarak gösterip Çok güzel, tıkır
tıkır çalışıyor. demedi mi? Bunları yok
sayabilir misiniz, hiç olmamış diyebilir misiniz?
Bu yaşanan acılardan çok az
önce yaşanan bunları, bu sorumluluk mevkisindeki insanlara soruyorum:
O işletmeyi TKİden taşeron olarak devralıp, taşeron
olarak devraldıktan sonra binlerce işçiyi 2 kilometre derinlere, kor
kömürlere, yanar bir madene gönderdikten sonra bu madende grizu patlaması
ve metan gazı karşısında bu gaz maskelerinin çaresiz,
kabloların yanmaz değil, yanar, tünel koridorlarının
tahtalardan, sığınma odalarının ve yaşam
odalarının olmadığı ölüm koridorlarında,
tünellerinde battaniyelere sarılmış olarak çıkan
cenazelerin, battaniyelerle çıkan Uluderedeki cenazeler gibi
battaniyelere sarılı ölümlerin kahrolası fotoğrafına
birileri olağan şey, kader deyip bu halkla dalga geçme
hakkını kendinde nasıl buluyor, nasıl bulabiliyor? Bu kadar
kolay mı?
Savcılık ne yapıyor?
Savcılık, orada, bunca ölüm olmuş, bunca yaralı var, bunca
olaydan sonra çıkıyor, yeni ifade almaya başlıyor ve ondan
sonra basına diyor ki: Burayı terk et. Hükûmet, sıkıyönetim,
olağanüstü hâl ilan ediyor Kimse giremez
Somaya. diyor, taziye bile yasak. Gelemezsiniz, acıları
paylaşamazsınız, gidemezsiniz, kucaklaşamazsınız,
hayır, buraya duvar çektik. diyor, tıpkı ocaktaki yanan,
ölümlerin geldiği tünellere betonla çekilen duvarlar gibi.
Vicdanlarımız pas tuttu diyeceğim ama bunda vicdan yok
arkadaşlar. Vicdan yok, eğer olsaydı, tekme tokat
girişilmezdi yurttaşa! Eğer olsaydı, oraya koruma
ordularıyla girilmezdi! Eğer olsaydı, orada
Şu, Soma Belediyesinin
Ben maden
komisyonu üyesi olarak gittiğimde redevansı 930 bin dolardan, 1997den gelmiş 2013e, 300 bin
liraya düşmüş bunca kömür çıkarılmasına rağmen.
Bu, Soma Belediyesinin bana verdiği belediye payının
dosyasıdır, biliyor musunuz?
Belediyeden çaldınız,
işçinin emeğinden çaldınız, kaskından
çaldınız, baretinden çaldınız, elektrik kablosundan
çaldınız, elbisesinden çaldınız, çizmesinden
çaldınız, tabutundan çaldınız, çaldınız,
çaldınız, çaldınız! Öldükten sonra, ölenlere kader diyorsunuz.
Böyle kadere isyan ediyoruz arkadaşlar. Böyle kader batsın,
olmasın. Böyle şey olur mu!
Dertlerin kalkınca şaha/ Bir
sitem yolla Allaha,/Görecek günler var daha,/Aldırma gönül,
aldırma. diyen üstatlarımız, (
)(x) diyen
üstatlarımız var. İsyanı nasıl yaparsınız,
yaratırsınız? İşte, böyle yaratılır.
Şimdi, gidip
böyle bir rapor daha çıkaracaksınız. Burada bir komisyon
kuracaksınız, 10 tanesi AKPli üye olacak, 5 tanesi de CHP, MHP ve
HDPden oluşacak; sizin dediğiniz olacak, oraya
yazacaksınız zorunlu kaza, zorunlu hata ve kapatacaksınız
ocağa beton çektiğiniz gibi. Ondan sonra, kan parası ödeyecek
devlet, ondan sonra birkaç yakınını işe alacak ve hiçbir
şey olmamış gibi 50 bin tane işçi, özelleştirmenin,
taşeronluğun, sömürünün kıskacında, insanlık onurundan
uzak yaşama koşullarında, kölelik koşullarında
çalışıyorken ve bu ülkede angarya, angarya, angarya
koşullarında çalışırken siz gelip burada
insanlıktan bahsedeceksiniz. Batsın bu
insanlığınız, ölsün bu insanlık! Bu insanlıkta
onur yok. Angarya koşullarında yaşayan bir insanlıkta onur
arayamazsınız. Onuruna, işçisine, emekçisine sahip çıkarak
insan onuruna, adaletine sahip çıkabilirsiniz.
Ne yapalım? Ne yapalım? Biz,
301 ölü, bunca yaralı karşısında Hükûmetin
yapmadığını yapmak istiyoruz: Özür diliyoruz ve
eğiliyoruz önünüzde. Bu utanç, bu Meclise yeter! Böyle kaçamak yollara
saparak adalet gerçekleşmez ve ben, özür diliyorum, özür diliyorum, özür
diliyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi adına söz isteyen
Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili.
Buyurun Sayın Birtane. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Somada hayatını kaybeden madenci
arkadaşlarımızı tekrar saygıyla anıyor ve
ailelerine başsağlığı diliyorum. Emekleri için
kendilerine minnettar olduğumuzu yeniden belirtir, onlara insanca bir
yaşam kuramadığımız, çalışırken
hayatlarından olacak kadar acımasız bir sistemin pençesine
bıraktığımız için ben de özür diliyorum.
Onlar, sermaye sahiplerine her
kürekleriyle milyonlar kazandırırken pazar parası isteyen
eşlerine mahcup olacak kadar fakir idiler. Bu devran, bu çark onları
acımasızca öğüterek öldürmüştür. Çalıştıkları
ortam, sağ iken mezardı onlara. Hiç olmazsa, bundan sonra ellerimizi
vicdanlarımıza koyarak geride kalan emekçilerimize insanca bir
yaşam kurmalıyız. Onların köle gibi
çalıştırılmasına, karın tokluğuna
sömürülmesine dur demeliyiz.
Bu maden faciası, Türkiye için
yabancı bir acı değildir. Bizler, patronların daha büyük
gemiler, daha çok ülkede gayrimenkul, daha çok ülkede banka hesabı,
çocuklarını 18 yaşında jet sahibi yapması için,
madencilerin, tersane işçilerinin, inşaat işçilerinin, metal
işçilerinin kurban edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Ve şöyle der Hamdullah Arvas bu
alanda çalışanlar için:
Sen güneşe bakarken hayran
hayran,
Ben sönük ve sarı bir
ışıltıyla adım atıyorum her an,
Ne tutsam karanlık
Ne yutsam kara karanlık
Dilimde damağımda kekremsi
Gözümde herhangi bir günden kalan
aydınlık,
Taşlara kusuyorum
ızdırabımı
Çelik kazma uçlarına
Karbonmonoksit kokusuna
Gözlerimdeki hüznü gör istiyorum
Dokunuşlarımda
toprağın sıcaklığı
Bir ben bilirim kır
yılanları nerede pullanır
Bir ben bilirim ölü kanların
aktığı çukurları
Gözlerimdeki hüznü gör istiyorum
Dokunuşumda toprağın
sıcaklığı.
Evet, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye'nin iş cinayetlerinde Avrupa
1incisi ve dünya 3üncüsü olması, basit bir cümleden ibaret
değildir. Hükûmet, bu durumun vahametini kavramak ve ona göre önlem almak
zorundadır. Bütün partiler, her milletvekili tek tek sorumludur. Soma
faciası, Zonguldak faciası gibi sümen altı edilmemelidir. Göçük
altında kalanlar, depolarda zehirlenenler, malzemelerle kamyon
kasasında taşınıp mermer altında can verenler,
çadırlarında yananlar, kanalizasyon çukurlarında
canlarından olanlar, yollarda can veren mevsimlik köleler, kadınlar,
çocuklar, yaşlılar ve gençler, Türkiyenin işçi hakları
konusundaki tablosunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu cinayetlerin nedenleri
açıktır, ortadadır. Bu cinayetler önlenebilir. Her yıl
binlerce işçi hayatını kaybediyor. 20 milyona yakın
işçi kayıt dışı çalıştığı
için devletin resmî rakamları da gerçeği yansıtmıyor. Amaç
ve hedef, tek bir işçinin dahi ölmemesi olmalıdır. Ancak ibretle
görüyoruz ki Somada işçilere mezar olan maden ocağı yeniden
üretime başlamıştır. Türkiyede kaçak
çalıştırılan kömür ocakları var ve biz biliyorsak
Hükûmet de biliyor.
Soma faciasıyla birlikte
Türkiyenin işçi sağlığı ve iş güvenliği
konusundaki karnesi daha net görüldü. Bunları yeniden
saymayacağım ancak sayacağım önlemlerin bir an önce
alınması şarttır. Kapitalizme ve emek sömürüsüne
karşı tüm işçilerin, emekçilerin, yoksul köylüler ile tüm
çalışanların onurlu, adil güvenceli, güvenli ve
sağlıklı çalışma koşullarına ve sosyal
güvenliğe sahip olmaları için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Soma faciası, Türkiyedeki işçi sınıfı için bir dönüm
noktası olacaktır. Bu itibarla:
1- ILOnun Madenlerde Güvenlik ve
Sağlık Sözleşmesi hemen onaylanmalıdır.
2- Avrupa Birliği Sosyal Politika
ve İstihdam Faslı açılmalıdır.
3- 8 Haziran 2011 tarihli Devlet
Denetleme Kurulunun işçi katliamlarının nedenlerini ortaya koyan
ve alınacak önlemleri sıralayan 600 sayfalık raporu, Madencilik
Sorunlarını Araştırma Komisyonunun hazırladığı
rapor, muhalefet partilerinin yaptığı tüm Meclis
çalışmaları toparlanmalıdır.
4- Maden işletmeleri sahiplerinin
rüşvet, bürokrat ilişkileri, siyasetçilerle aile dostlukları ve
ortak iş yapma yolları ile ruhsat alma yolları
kapanmalıdır. Maden ruhsatları Başbakanlığın
onayından çıkarılmalı, ilgili bakanlara
bağlanmalıdır. Bu kapsamda yeniden bir mevzuat hazırlanarak
teknolojik imkânların en üst seviyede tutulması ile işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusunda Avrupa
Birliği standartlarına uygun önlemler alınmalıdır. Tüm
bu önlemler alınana kadar ise maden ocakları üretimi durdurmalı
ve diğer iş sahalarında denetimler üst seviyeye
çıkarılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Soma faciası, Türkiye'nin iş güvenliği ve
işçi sağlığı konusundaki tablosunu da ortaya
çıkarırken Sağlık Bakanlığının da bu
konudaki sorumluluğunu yerine getiremediğini göstermiştir.
Sağlık Bakanlığının iş ve meslek
hastalığı konusunda hiçbir önlem almaması, bu konuda ciddi
denetim ve kontrol sistemi oluşturmaması büyük bir problemdir. Çünkü,
Türkiye'de sadece iş cinayetleri yaşanmıyor, aynı zamanda
her yıl yüzlerce işçi, meslek hastalığı nedeniyle
hayatını kaybediyor, yüzlercesi aynı nedenden dolayı sakat
kalıyor. İşçiler ileri yaşlarda, yaptığı
işten kaynaklanan kalıcı bir hastalığın pençesine
düşüyor.
Diğer önemli
bir nokta ise illerde iş alanına göre hastane ve sağlık
kurumu planlamasının olmamasıdır. Bu durum, Somada
yaşanan maden faciası sırasında çok daha net
görülmüştür. Manisadaki hastanelerin hiçbirinde iş sahasına
göre, yaşanabilecek kazalar ve Soma benzeri facialar
karşısında sağlık hizmeti verebilecek bir donanım
olmadığı ortaya çıkmıştır. Somadaki ve
Manisadaki hastanelerde yanık ünitesi olmadığı,
yaralılara müdahale edecek ekiplerin yetersiz olduğu, hastanelerdeki
tıbbi cihaz ve donanımın
o kentte yaygın olan iş alanlarında yaşanabilecek
yaralanma vakalarına uygun olmadığı görülmüştür.
Bu faciadan çıkarılacak
derslerden biri de, tüm kentlerde iş alanlarına uygun hastane ve
sağlık kurumu planlaması yapılmasıdır.
Türkiyede sağlık
alanında yapılan düzenlemeler işçi sağlığı
ve olası kazalara müdahale konusunda etkin bir yenilik içermiyor. İlk
aşamada illerin iş sektörüne ve bu iş sektörlerinin
taşıdıkları risklere göre hem sağlık kurumu açma
hem de mevcut hastane ve diğer sağlık kurumlarında buna
göre bir tıbbi donanım yapmayı kaçınılmaz
kılmaktadır. Uzman kadrosunun, ilkyardım ekiplerinin ve
diğer sağlık personelinin, yaşanabilecek tüm durumlar karşısında
sürekli hazır olacak biçimde bir düzenleme yapılmalıdır.
Hükûmetin, tüm yetkili ve sivil toplum
örgütleri ile ortaklaşarak işçi kıyımına son vermesi
için düzenleme yapması ve bu düzenlemelerin eksiksiz olarak hayata
geçirilmesinin takipçisi olacağımızı yeniden vurguluyor,
Somalı, Diyarbakırlı, Zonguldaklı ve tüm emekçileri
saygıyla selamlıyorum, onların emeklerine sahip
çıkacağımız sözünü yineliyorum. Saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak söz isteyen
Hüseyin Tanrıverdi, Manisa Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tanrıverdi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Mayıs 2014
Salı günü Somada meydana gelen maden kazasının
araştırılması ve ülkemizde bu sektördeki sorunların araştırılarak
muhtemel maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin
alınması amacıyla araştırma komisyonu kurulması
hakkındaki önergeler üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Somada yitirdiğimiz 301 maden
şehidimize bir kez daha Allahtan rahmet, acılı ailelerine ve
yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
Ayrıca, Değerli
Milletvekilimiz Ferit Mevlüt Aslanoğluna da Allahtan rahmet diliyor,
yakınlarına ve CHP Grubuna başsağlığı
diliyorum.
Özel şirket Soma Kömürleri
AŞnin işletmesinde olan Eynez ocağında meydana gelen elim
facia hepimizi derinden üzmüştür. Yitip giden 301 canın
acısıyla hep beraber ağladık. Onların geride bıraktığı
gözü yaşlı yavrular, eşler, analar, babalar yüreklerimizi dağladı.
Onların acısı hepimizin ortak acısıdır. Onlar,
bize maden şehitlerimizin birer emanetidir.
Değerli arkadaşlarım,
elim kazanın vuku bulduğunu haber alır almaz yerel
idarecilerimizle temasa geçtik. Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımız Taner Yıldızla birlikte bakan
yardımcılarımız, AFAD başta olmak üzere devletimizin
kamu kurum ve kuruluşları ve bölge milletvekilleri olarak,
anında Somaya intikal ettik. Enerji Bakanımızın
başkanlığında kriz masası oluşturulup olaya
müdahale için tüm imkânlar seferber edildi. Ancak, ne yazık ki içerideki
yangın ve yoğun karbonmonoksit gazı nedeniyle 301 kardeşimizi
madende şehit verdik, dışarıdaysa 77 milyon
yaralanmıştır. Olayın olduğu salı gününden arama
kurtarma faaliyetlerinin tamamlandığı cumartesi gecesine kadar
kamuoyu, kriz masasınca, gerçekler gizlenmeden, şeffaf ve
sağlıklı bir şekilde, şehitlerimiz ve aileleri
incitilmeden, kamuoyu yanlış bilgilendirilmeden, konuyla ilgili,
neredeyse, her saat başı bilgilendirilmiştir.
1992de Kozluda grizu faciası
olmuştu ve orada da 263 şehidimiz vardı. O dönem evet
sendikacıydım, o zaman da olayları yakından takip
etmiştim. Dönemin Başbakanı olay yerinde yok, Başbakan
Yardımcısı olay yerinde yok, bakan ve ilgili bürokratların
olmadığı da ortada ama bu olayda acıları
paylaşmak, orada bulunan ailelere destek vermek, milletimizin tek yürek
Somada olduğunu vurgulamak için Sayın Başbakanımız
yirmi dört saat geçmeden kaza mahalline gelmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız,
bakanlarımız, muhalefet parti liderleri, genel başkanları
ve milletvekilleri olarak ziyaretleri yaptılar.
Arama kurtarma
çalışmalarını yapan ekiplere, kriz masasında günlerce
uyumadan hizmet verenlere, madencilerimiz için dua edenlere, gözyaşı
dökenlere bölge milletvekili, Manisa milletvekili olarak binlerce teşekkür
ediyor, Allah razı olsun diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, bu acıyı bastırmak, hafifletmek mümkün değil,
ancak devlet olarak sosyal ve hukuki anlamda ne yapılması gerekiyorsa
yapılmalıdır. Türkiye olarak şehitlerimizin ailelerinin
yanındayız. Devlet imkânlarının yanında
hayırseverlerimizin katkılarıyla, geride kalan evlatlarımızı,
şehitlerimizin eşlerini ve bakmakla yükümlü olduklarını
yalnız bırakamayız. Bu konuda Başbakanımız,
ilgili bakanlık ve kurumlara talimatlarını vermiştir. İnşallah,
en kısa zamanda şehit yakınlarına maaş
bağlanması gerçekleşecektir.
HASAN ÖREN (Manisa) Sorun bu! Onu
bağladı mı bitiyor.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Çocukların eğitim masrafları karşılanacaktır,
sivil şehit kapsamına alınacaklardır Hasan Bey. Bilginiz
yoksa, buradan size duyuruyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Bilginin hepsi
sizde olduğu için 301 tane cenaze var!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Onlar asla yalnız ve sahipsiz kalmayacaktır.
HASAN ÖREN (Manisa) O bildiklerinizi,
biz o kürsüden bağırırken söyleseydiniz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Biz şov yapmak için değil, iş yapmak için iktidarız Hasan
Bey.
HASAN ÖREN (Manisa) Bırak
şovu! Utanmadan onu konuşuyorsun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN Sayın Ören lütfen
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, meydana gelen faciada ihmali, kusuru
HASAN ÖREN (Manisa) Somada baş
aktörsün, Somada!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
aymazlığı kim yaptıysa ortaya çıkartmak ve hiçbir
şeyin üzerini örtmeden, adalete teslim etmek için bir araştırma
komisyonu kurulması önergemiz üzerinde müzakere ediyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Somada sokakta
yürüyemezsin sen.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Soma, ekmeğini taştan çıkaran yani kömürden kazanan
çalışkan insanların memleketidir.
HASAN ÖREN (Manisa) Beylik laflar,
301 cenaze...
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Somada maden ocakları, kömür madenleri vardır ve enerji üretimi
yapılmaktadır. Ben her sene ramazanda onlarla yer altında iftar
paylaşırım.
HASAN ÖREN (Manisa) Doğru, dört
beş gibi işi bırakıyorlar, sekize kadar seni bekliyorlar!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Siz ocağa bile hâlâ girmediniz Hasan Bey, ocağa bile girmediniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Keşke siz de girmeseydiniz. 301 cenaze var. Ayıp ayıp!
ALİ ÖZ (Mersin) Girip de
görseydiniz o zaman.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Babanızın
çiftliği yapmışsınız maden işletme
ocaklarını!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Değerli kardeşlerim,
değerli arkadaşlarım; 100 bini aşkın Soma nüfusunun
yaklaşık 15 bini maden ve kömür ocaklarında
çalışmaktadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Suçlusun sen!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Bunları aileleriyle birlikte düşündüğümüzde bu rakam, Soma
nüfusunun yarısı demektir.
HASAN ÖREN (Manisa) Birçok Manisa
milletvekiline anlattık, bir sana anlatamadık, başları
sendin!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
2000li yılların başından itibaren bölgedeki rezerv, hem
ekonomik hem de sosyal olarak ilçemize ve ülkemize önemli miktarda katma
değer sağlamıştır. Ancak madencilik sektöründe temel
amaç, yer altı kaynaklarının yüksek katma değer
sağlayacak şekilde ekonomiye kazandırılması, sanayinin
ve enerji sektörünün hammadde ihtiyacının güvenli olarak
karşılanmasıdır.
Her zaman yer altı madenlerimizin
yeryüzüne en güvenilir yöntemle insan ve emek merkezli bir şekilde
çıkarılmasından yanayız. Bildiğiniz gibi, 2012
yılı Haziranında 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası, Türkiye Büyük Millet
Meclisince kabul edilmiştir. Elbette, yasa çıkarmak önemli ama yeterli
bir çözüm değildir. Bunları hayata geçirmek, denetlemek ve
yaşadığımız acılar gibi faciaları önleyecek
tedbirleri almak gerekmektedir.
HASAN ÖREN (Manisa) Ee, iki
yıllık iktidarsınız!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Denetimler daha da artırılmalıdır. Olayın her
yönüyle açığa çıkarılması bizim görevimizdir,
üzerimizde bir vebaldir.
HASAN ÖREN (Manisa) Sen
çıkarsın altından, sen!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Somaya ve tüm madenci şehitlerimize borcumuzdur ve acıyı
yaşayan herkesin beklentisidir. Alınması gereken tedbirler kim
ve kimler tarafından alınmadıysa, siyasi, idari ve teknik kim
olursa olsun, kimin hatası, ihmali, kusuru varsa gözünün yaşına
bakmadan hesap vermelidir, elbette verecektir.
HASAN ÖREN (Manisa) Sen de
vereceksin.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bak, işte, orada oturuyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Dünyanın
her yerinde bakanlar istifa eder, başbakanlar istifa eder. Neyi bekliyorsunuz?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Bu vesileyle madencilik sektörü de masaya yatırılarak bundan sonra
yeni can kayıpları yaşanmaması için başta
mevzuatımız olmak üzere her şey yeniden gözden geçirilmelidir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Başta sen
istifa et, sen!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kendinizi
masaya yatırın.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Burada, şimdi, ilk olarak yaralar elbette sarılacak ve sonra hesap
sorulacaktır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Oradakine söyle. Bak, orada oturuyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sorumlulardan
biri de sensin! Hesap verecek olanlardan biri de sensin!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bitirirken Allah bize tekrar
böyle bir acı vermesin diyor, olayda şehit olan kardeşlerimize
bir kez daha Allahtan rahmet diliyor, mekânları cennet olsun diyorum.
Faciadan sağ çıktığında bile
soğukkanlılığını ve mütevazılığını
koruyan, devlet malına zarar vermemek için Çizmelerimi
çıkarayım, sedye kirlenmesin. diyen madenci Murat
Yalçının inceliği
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Başbakanın kabalığı!
HASAN ÖREN (Manisa) Sana söyledi onu,
sana.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Madencinin
battaniyesini iade ettiler, battaniyesini. Tekme tokat adam dövdünüz siz be!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
yine faciadan sağ çıkmasına rağmen
arkadaşlarını kurtarmak için yeniden yerin altına inen ama
orada şehit olan kahraman madencilerin yüreğinin büyüklüğü,
umarım başta sükûnetle acıyı paylaşmasını
bilmeyenlere, olayları değişik yönlere çekenlere
ERKAN AKÇAY (Manisa) Başta
Başbakan bilmiyor acıyı paylaşmasını.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
yeni müftü karısı senaryoları üretenlere, acıdan
siyasi rant elde etmeye çalışanlara ve hepimize ders olur.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Allah bir daha böyle
iktidar vermesin, böyle bir iktidar göstermesin! Başka bir şey
değil bu; suçunuzu örtbas etmeye çalışıyorsunuz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Maden kazasını fırsat bilerek provokasyon yapanları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Soma ve değişik yerlerde olaylar çıkararak polise taş
atanları, şiddet gösterisi yapanları
HASAN ÖREN (Manisa) Hâlâ
provokasyon be! Hâlâ provokasyondasın ya! 301 insan can vermiş,
hâlâ provokasyondasın!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Soma buna müstahaktır. diyen insanlıktan çıkmış
zavallıları da milletimize ve Allaha havale ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Affettiremezsin
kendini! Senden bu hesap sorulacak! Sen bu hesabı Manisada vereceksin!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Biz de Allaha
havale ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tanrıverdi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Araştırma önergemize tüm milletvekili
arkadaşlarımızın önce insan, sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onurlu ve duyarlı birer üyesi olarak evet oyu vereceğine
yürekten inanıyor, hepinizi tekrar selamlıyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Gelecek dönem 5
AKP milletvekilinden milletvekili olamayanlar açıklayacak senin ne
yaptığını.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Hasan Ören biraz önce söyledi.
BAŞKAN Sayın Tanrıverdi,
teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Sataşma nedeniyle söz istedim ama Sayın Başkandan
alamadım.
HASAN ÖREN (Manisa) Alamazsın.
Ne söyleyeceksin ki!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Altı günden bu yana...
HASAN ÖREN (Manisa) Patronları
getiren sensin. TKİye götüren sensin.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Altı günden bu yana bu işletmenin
Bu işletmenin
HASAN ÖREN (Manisa) 11 tane insan
orada can vermiş, orada da sen
varsın. Hadi git oradan!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Her zaman böyle provokasyonu çok seviyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Tanrıverdi, teşekkür ediyorum. Lütfen
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Her zaman iftirayı çok seviyorsunuz. Vazgeçin Hasan Bey bundan,
vazgeçin, tavsiye ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) 301 insan can
vermiş, 301 insan!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Kendinizi
Lütfen
HASAN ÖREN (Manisa) Altı gündür
niye bir beyanatın yok?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Bu noktada artık sizin iftiralarınızdan ve
provokasyonlarınızdan herkes bıktı.
BAŞKAN Sayın Tanrıverdi,
lütfen
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Neden bir tane
beyanatın yok altı günden beri Manisa milletvekili olarak?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Manisa Somada meydana gelen maden
kazasının araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
birlikte yapılan görüşmesine devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Şimdi önerge sahibi olarak söz
isteyen Namık Havutça, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Havutça. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusça acımız
çok büyük gerçekten. Ateş düştüğü yeri yakar ama bu sefer bu
ateş sadece Manisayı değil, Balıkesiri de yaktı,
Türkiyeyi de yaktı, hepimizi yaktı.
Gerçekten de Bakanlığın
ölüm listesinde 301 isim sayılıyor. Ancak, Sayın Bakan, bizim
-az önce arkadaşlarımızla kontrol ettik- Balıkesir
Savaştepe Karacalardan ölen Muhammed Akbulut o listede yok. Yine, Kütahya
Hisarcık Kutluhallardan Özgür Şen ölmüş, vefat etmiş, o
listede yok, Bakanlığın listesinde. O zaman, bu durumda, 301
olan ölü sayısının nerelere geldiğini hesap etmemiz
gerekiyor. Acaba Bakanlığın listelerinde, açıklanan
listelerde bazı ölüm vakaları tespit edilmedi mi, edilemedi mi?
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, biz Balıkesir milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte Somadan Savaştepede ve oradan
başlayarak Dursunbeyde, Sındırgıda, Bigadiçte
yurttaşlarımızı, ölen emekçi kardeşlerimizin yakınlarını
ziyaret ettik. Bakın, sizlere daha dün Bigadiçte
yaşadığımız bir vakayı anlatmak istiyorum, bir
insanlık dramını anlatmak istiyorum. Anne ve baba Bigadiç
Dündarcık köyünde. 3
evladı, 3 tane oğlan çocuğu
var; 21 yaşındaki, 23 yaşındaki 2 evladını
madende kaybetmişler, 18 yaşındaki Mehmet Ali Duran sağ.
Anne ve baba köyde mevlit okutuyor, kazanlar kaynatmış, 18
yaşındaki evladı kurtuldu diye köyde mevlit yapıyorlar, anne
Allah bana 18 yaşındaki evladımı
bağışladı. diyor. Bakar mısınız tabloya
değerli arkadaşlarım; ana ve baba 3 evladından 2sini
kaybediyor, biri sağ diye mevlit okutuyor köyde. Manzara bu.
Bakın, değerli
arkadaşlarım; Sayın Bakan, Somaya gidiyorsunuz, evet, orada,
gerçekten, bir insan olarak verdiğiniz mücadele, direnç, verdiğiniz
çabalarla ilgili kutlamak istiyorum, gerçekten hepimiz büyük çaba gösterdik ama
bakın, orada Sayın Başbakan bir basın toplantısı
yapıyor, diyor ki orada: Efendim, bunlar
Aynen ifadeyi okuyorum:
Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun
yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye
bir şey yok. diyor. Oysa dünyada son elli yıldır bu büyüklükte
bir maden faciası yaşanmadı. Teknolojinin gelişmesi, maden
kazalarında yaşanan ölüm olaylarını önemli ölçüde
azalttı. Mesela Şilide 2010 yılında meydana gelen maden
kazasında yaşam odalarının varlığı nedeniyle
33 işçi altmış dokuz gün sonra sağ
çıkarıldı. Sen ne yaptın? Başında
ağladın sızladın, kocasını bekleyen
kadını evine gönderdin. Oradaki işçiler suçlu, ölen işçiler
suçlu ama suçlu siz değilsiniz. Başbakanla sizde, eğer
birazcık sizde o 301 insanın ölümüne saygı varsa derhâl istifa
edin, o görevinizi bırakın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kim bunun sorumlusu? Bakıyoruz,
benim Savaştepede ölen işçi kardeşim mi sorumlu? Bigadiçte 2
evladını kaybeden anne ne diyor biliyor musunuz size? O Bakana
Meclis kürsüsünde söyle, hakkımı helal etmiyorum 2
evladımın. diyor. 301
insanımızın geride kalan hamile eşleri, yavruları size
haklarını helal ediyor mu sanıyorsunuz?
Türkiye tarihinin en büyük maden
faciasını yaşıyoruz; facia değil, âdeta cinayet.
Bakın, bu olayın şüphelileri sizsiniz. Başta sizi:
1) Görevi kötüye
kullanma
2) Olağan kast
ile insan öldürme
3) Kasten öldürmenin
ihmali davranışla işlenmesi
4) Neticesi sebebiyle
ağırlaşmış suç sebebiyle
Şüpheliler:
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız, (1) numaralı şüphelisiniz.
2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik (2) numaralı şüphelidir.
3) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer (3) numaralı şüphelidir
bu olayda.
4) Soma Holding AŞ Yönetim Kurulu
Başkanı Alp Gürkan şüphelidir.
5) Soma Holding AŞ CEOsu Can
Gürkan şüphelidir.
6) Soma Holding AŞ Yönetim Kurulu
üyesi Mustafa Yiğit şüphelidir.
7) Soma Holding Mali İşler
Müdürü Ayşegül Şenes şüphelidir.
8) Soma Kömür İşletmeleri
AŞ Yönetim Kurulu üyesi Ramazan Doğru şüphelidir.
9) Soma Holding AŞ İdari
İşler Müdürü şüphelidir.
10) Soma Holding Metalik Madenler Genel
Müdürü şüphelidir.
11) Soma Holding Maden Projelendirme
Müdürü şüphelidir.
12) Soma Holding Maden İşleri
Bölge Müdürü şüphelidir.
Ve o 301 insanın kanı, geride
kalan hamile eşleri, yavruları, anaları babaları için, bu
soruşturmanın selametle yürümesi için Sayın Bakan, başta
siz ve Çalışma Bakanı derhâl istifa edip Türk halkından
özür dilemelisiniz, Türk halkından, Türk milletinden özür dilemelisiniz!
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bizim tespit ettiğimiz, bölgede -değerli
arkadaşlarımızla birlikte, Savaştepeden, Dursunbeyden,
Bigadiçten, Susurluktan ölen insanlarımızın yakınlarını
ziyaret ettik- bize söyledikleri şudur olayla ilgili: Namık Bey, ben
yirmi yedi yıllık madenciyim. Diyor, Savaştepede
damadını yitirmiş, oradan emekli olmuş bir
yurttaşımız. Orada kesinlikle gaz
sızıntısının olduğunu benim damadım
günlerdir söylüyordu. diyor. İşvereni, başlarındaki
iş çavuşlarını uyardıklarını ve orada bir
elektrik patlamasının dışında bir grizu
patlamasının olduğunu, bunun göstere göstere geldiğini
söylediler. Ve mahkemelerde tanık olarak bu insanları dinleteceğiz
biz.
Diyor ki Sayın Başbakan: Hiç
kimse acıları, ölümleri istismar etmesin. Doğru, hakikaten
acılar ve ölümler üzerinden siyaset yapmak en büyük siyasi
ahlaksızlıktır, doğrudur bu. Ama peki biz buradan, bu 301
insanın ölümünde ihmali olanları, kusuru olanları siyaseten sorgulamayacak
mıyız? Onları, adli olarak, onların ölümlerinde kastı
olan, göz göre göre o gaz sızıntısını, verilen
alarmları görmeyen şirket yetkililerini ve orada iş
güvenliği tedbirlerini, yasaları uygulamayan, denetlemeyen
Çalışma Bakanlığı müfettişlerini sorgulamayacak
mıyız burada? Bunları sorgulamazsak eğer, tarih bizi
sorgular ve inanın, 301 değil, gelecekte daha büyük felaketleri
yaşarız.
Gelin, buradan -o 301 ölümün artık
geriye dönüşü yok- o kardeşlerimizin evlatlarına sahip
çıkalım.
Savaştepede ölen şehidimizin
abisi -32 yaşında- az önce bana diyor ki: Namık Abi,
nişanlımın yanından geliyorum. Ben sağ kurtuldum, bir
daha madende çalışamam Namık Abi. Bana bir şey var mı
oradan, bize bir hak tanınacak mı?
Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri; bakın, o Bigadiçte ölen 2 kardeşimizin annesi ağladı,
sağ kalan 18 yaşındaki çocuğunu, ben rica ettim,
Bandırma Belediyesinde işe aldırdık. Korkma, sen
artık madenlere gitmeyeceksin. Ben seni Bandırma Belediyesinde
işe aldıracağım, rica edeceğim Belediye
Başkanımıza. dedim. Sağ olsun, Bandırma Belediye
Başkanı aldı.
Orada bu tip travmayı
yaşamış, bırakın madene inmeyi, maden adını
duyduğunda psikolojisi bozulan kardeşlerimize de değişik
şekilde yardımcı olmak sorumluluğumuz var. O kardeşlerimizi
bir daha o madene göndermek onları her gün öldürmek demektir.
Değerli arkadaşlarım,
biz Kuvayımilliyenin şehrinden geliyoruz ve hep şunu söyler
bizim Soma, Savaştepe, Balıkesir: Balıkesir efesi bir
Allahın karşısında diz çöker, bir de harmandalı
oynarken diz çöker. (CHP sıralarından alkışlar) Ama devlet
olarak bize diz çöktürdünüz orada. Biz bunun acısını
yaşadık.
Sağ kalan bu
evlatlarımıza, oradan direne direne yaşama sarılan
kardeşlerimize bir ekmek ve aş olması için devletin
değişik kurumlarında onlara ekmek verelim diyorum.
Tekrar milletimizin, halkımızın
başı sağ olsun. Buradan, geride kalanlara Allahtan
sağlık, sıhhat ve uzun ömür diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak söz isteyen
Muzaffer Yurttaş, Manisa Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Manisa
ilimizin Soma ilçesinde yaşanan maden kazasında hayatını
kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
ve sabır, madenden sağ olarak çıkarılan madencilerimize
sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.
Ayrıca, hayatını
kaybeden milletvekili arkadaşımız Ferit Mevlüt Aslanoğluna
Allahtan rahmet, kederli ailesine başsağlığı temenni
ediyorum.
13 Mayıstan itibaren
çalışmaları yakından takip ettik. Kaza anından
itibaren devletimizin tüm imkânları madencilerimizi kurtarmak için
seferber edildi. Arama ve kurtarma çalışmalarını en güzel
şekilde organize eden, duyarlı ve samimi bir şekilde görevini
yapan Sayın Bakanımız Taner Yıldıza, Manisa
halkı, madencilerimiz ve milletimiz adına en derin
şükranlarımı sunuyorum. Duyarlı ve sorumlu davranan
milletvekillerine ve siyasetçilere teşekkür ediyorum.
Arama kurtarma
çalışmalarında 2.743 personel, 258 kara aracı, 9 hava
aracı görev yapmıştır. Hastanelerimize sevk edilen 145
hastanın 85i yatarak tedavi görmüş, hâlen 2 hastanın tedavileri
devam etmekte olup hayati tehlikeleri bulunmamaktadır. 787 işçinin
486sı sağ kurtarılmış, 301 madencimiz Hakkın
rahmetine kavuşmuştur.
Acılı ailelere, faciadan
kurtarılanlara ve arama kurtarma çalışmalarında görev yapan
ve bu acıdan etkilenen herkese, kısa, orta ve uzun vadede maddi,
manevi ve psikolojik destek sağlanacaktır.
Yakınlarını kaybeden tüm
ailelere tek tek devlet eliyle ulaşılacak, durumları ve
ihtiyaçları tespit edilecek, geride kalan yakınlarına,
çocuklarına gerekli yardımlar ve destekler verilecektir.
Şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkılacaktır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı vefat eden işçilerin yakınlarına
bağlanacak aylık ve yardımlar için, başvuru
olmaksızın gerekli çalışmaları
başlatmıştır.
Maden kazasında hayatını
kaybedenlerin sivil şehit sayılmasıyla ilgili düzenlemeler
üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.
Hükûmet düşmanlığı
ile gazeteciliği birbirine karıştıran kimi medya
kuruluşları, maden ocağı sahibini AK PARTİli,
yandaş gibi takdim etmeye ve olayın yönünü değiştirmeye,
yapılan çalışmaları hiçe sayarak devleti ve Hükûmeti yerden
yere vurmak için bahaneler ve yalanlar oluşturmaya
çalışmıştır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Yapma doktor,
sana yakışmıyor!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Böyle
bir facia karşısında yargısız infaz yapmak,
peşinen birilerini suçlu veya masum ilan etmek elbette
yanlıştır. Olay vahimdir ve tüm boyutlarıyla incelenerek
aydınlığa kavuşturulacaktır. Hükûmetimiz kendine bakan
yönüyle, yargı ise adli olarak gereken çalışmaları
yapacaktır. İşçilerin ifade ettiği, basında yer alan,
muhalefetin dile getirdiği her konu mutlaka araştırılacaktır.
Yangının çıkış sebebi nedir, trafo patlaması,
elektrik arızası nedir? Bir haftadır ocakta
kızışma olduğu doğru mudur, var ise önlemler
alınmış mıdır? İş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yapılan
denetimlerde ihmal var mıdır? Maden girişinde kontrol
mekanizması, kamera ve benzeri bulunmamakta mıdır? Madende acil
eylem planı var mıdır, tatbikatlar yapılmış
mıdır? Olayın idari mercilere geç haber verildiği
iddiası doğru mudur? Daha önce yapıldığı söylenen
yaşam odaları niçin iptal edilmiştir? Maskelerin, oksijen
tüplerinin paslı ve çalışmaz olduğu doğru mudur?
İşçilerin bildirdiği aksaklıklar hakkında gerekenler
yapılmış mıdır? İşçilerin üzerinde kimlik,
künye niçin bulunmamaktadır? İş eğitimlerinin
yapılmadığı ya da formaliteden
yapıldığı, karbonmonoksit sensörlerinin yetersiz
olduğu ve sensörlerin çalışmadığı, tüm bu ve
benzeri sorular didik didik edilecek, tüm bu soru işaretleri
cevaplanıncaya kadar adli ve idari soruşturmalar devam edecektir.
Soma maden faciası üzerinden
siyasi rant devşirmeye çalışanları sağduyuya ve
gerçekleri tartışmaya, yapılması gerekenleri el
birliğiyle yapmaya davet ediyorum. Manisa Somada meydana gelen
kazanın dumanları tüterken, buradaki acı ciğerleri
yakmaktayken her an başka bir senaryoyla karşımıza
çıkan birtakım siyaset teorisyenlerini halkımızın
görmesini ve sahnelenmek istenen oyunlara gelmemesini istiyorum. Böyle zamanlar
eylem zamanı değil, destek zamanıdır. Eylemi seçenler
siyasi rantçılardır. Bizler maden ocağında
işçilerimizi ve canlarımızı çıkarmanın, yaraları
sarmanın gayreti içindeyken birileri maalesef masa başında
oturup sosyal medyayı sallamaya, maden kazası üzerinden
Başbakana yüklenmeyi maharet sayarak tweet atmaya
çalışmıştır. Tabii ki eleştirel olacak,
bardağın boş tarafına da bakacağız. Tüm karanlıkta
kaldığını düşündüğümüz noktalara
ışık tutacağız. Kamu vicdanını tatmin edecek
sonuçlar ortaya çıkana kadar, ucu kime ve nereye varırsa varsın,
sonuna kadar gidilecektir.
İşte şimdi
şapkamızı önümüze alıp Bu kaza neden oldu? Kimlerin ihmali
ve kusuru var? Bir daha benzer acılar yaşamamak için ne gibi
önlemler, tedbirler almalıyız?, bunları uzun uzun
tartışacağız ve araştıracağız.
CHPnin Meclis araştırma
önergesinin reddedilmesinin ardından facia yaşanmış gibi
bir algı oluşturulmaya çalışıldı.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Öyle oldu ya
doktor, öyle oldu.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) 2010
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde maden kazalarının
önlenmesine dair bir araştırma komisyonu kurulmuş ve raporlar
hazırlanmış, 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
çıkarılmıştır. Demek ki, sadece komisyon kurmakla
iş bitmiyor, iş ahlakı olmalıdır.
HASAN ÖREN (Manisa) İş
ahlakı olmalı, siyasi ahlak da olmalı, doğru söylüyorsunuz.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
Yapılması gereken başka işler ve alınması gereken
önlemler vardır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sorumlusu
kim, sorumlusu kim?
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
Siyasi tercihlerinden dolayı Soma halkına ve madencilere Şimdi
layığınızı buldunuz, buna müstahaktılar. gibi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kimi kime
şikâyet ediyorsun sen ya!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
sözleri sarf eden taş yürekli, kömürden daha vicdanı kara yazar
müsveddelerini şiddetle kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Öyle bir
şey yok, o sizin uydurmanız.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Bu
beddualara bir bakın Allah aşkına
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Ayıptır, ayıptır! Hep aynı şeyi
yapıyorsunuz. Böyle bir şey yok.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Biri
çıkmış diyor ki: Duam odur ki, AK PARTİye oy veren herkes
evlat acısı yaşasın. Bir insan bu kadar alçalabilir mi?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Yazarları
çarmıha germeyin, siyasi sorumlusu sizsiniz, ayıp oluyor.
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
Manisa AK PARTİ milletvekillerinin telefonlarını sosyal medya
hesabından yayan ve bunları rahat bırakmayın diye hedef
gösteren biri vicdan sahibi olabilir mi? Daha cenazeler bile yeni toprağa
verilmişken toplumun yasına aldırış etmeksizin
insanları kışkırtarak sokakları mobilize etmeye,
böylelikle ülkeyi yönetilemez hâle getirmeye ve istikrarı bozmaya çalışanlara
asla fırsat verilmeyecektir. Soma halkı da bu oyunlara gelmeyecektir.
Buradan hepimizin
çıkaracağı dersler vardır. Madencilik sektörü yeniden ele
alınmalı ve masaya yatırılmalıdır. Gerekli kanuni
ve yasal düzenlemeler gözden geçirilmelidir. İş sağlığı
ve güvenliği konusunda kömür madenleriyle ilgili özel düzenlemeler
yapılmalıdır. Gerekli önlem ve tedbirleri almayan, ihmali olan işveren ve sorumlulara verilecek
cezalar arttırılmalı ve caydırıcı hâle
getirilmelidir. Alternatif enerji kaynakları üzerindeki
çalışmalara daha fazla ağırlık verilmelidir.
Yaşam odalarından ziyade, tüm yer altı madenleri
sağlıklı çalışılabilir hâle getirilmelidir.
Olası kaza, çökme, yangın durumlarında gaz maskeleri, yaşam
odası, kaçış yolları gibi koruma ve kurtarmaya yönelik
kurallar yeniden belirlenmeli ve güncellenmelidir. 8 organize sanayi bölgesi
olan, 100 binin üzerinde sanayi sektöründe çalışanı olan Manisa
iline bir meslek hastalıkları hastanesinin kurulması için zaman
geçirmeden çalışmalar başlatılmalıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) On iki
senedir aklınız neredeydi?
MUHARREM IŞIK (Erzincan) On iki
senedir kim yönetiyor bu ülkeyi?
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Maden
yangınlarının söndürülmesi için her madende son teknolojinin
ürünü olan araç ve gereçler bulundurulmalıdır.
HASAN ÖREN (Manisa) Somada
yangın ünitesi yok, hâlâ konuşuyorsun orada!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
Sendikalar, konunun üzerinde ciddiyetle durmalıdır. Bütün maden
işletmelerinin son durumları masaya yatırılmalı ve
yeni standartlara ulaşması için yol haritaları belirlenmelidir.
Bu standartları yerine getirmeyen işletmeler hakkında gerekli
yaptırımlar uygulanmalıdır. Savsaklama, ihmal, göz yumma,
hatalara tolerans gösterme gibi çağdaş olmayan
alışkanlıkları artık ülke bünyesinden atmanın
zamanıdır.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Kim
yönetiyor bu ülkeyi, kim, kim?
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
Felaket karşısında birleşen, bugün tümünün gönlü
yaralı toplumun, bu hasleti normal zamanda, her daim sürdürmesi de
elzemdir. İktidarı muhalefetiyle, benzer ya da farklı görüşleriyle
hepimiz Türkiye adlı zengin madende ve aynı vardiyada yan yana
kazma sallamaktayız. Maden patlarsa hepimiz patlarız. Grizu
ortamında kıvılcım çıkartmaya çalışanlara
işte bu yüzden topyekûn karşı çıkmalıyız. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın 2010
yılından beri uygulamaya koyduğu Alo 170 hattı Somada da
kurulmalıdır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bize niye
söylüyorsun? Git, Hükûmetine söyle. Kendini mi kaybettin sen!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
Geride kalanın üzüntü ve hüznüne karşı söylenecek her söz sakil
kalır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUZAFFER
YURTTAŞ (Devamla)
ancak bilinmelidir ki, millet olarak onların
emanetlerinin yanındayız, onlara en kalbi dualarımızı
gönderiyoruz. Sözün bittiği noktadayız. Hiçbir zaman
unutmayacağız.
Somalı yiğitlere Allahtan
rahmet diliyorum
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi
kardeşim, ilerle!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla)
milletimizin başı sağ olsun, bu tür acıları Rabbim
bir daha yaşatmasın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi yeter!
Bu kadar saçmaladığın yeter!
MUZAFFER YURTTAŞ (Devamla) Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kürsüde
konuşan Manisa Milletvekili Sayın Muzaffer Yurttaşın, 29
Nisan tarihindeki görüşmede de partisi adına kürsü
kullandığını, Somadaki madenin, Türkiye'nin, hatta
dünyanın pek çok madeninden çok daha iyi durumda olduğunu, o yüzden
orayla ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasına ret oyu
vereceklerini söylediğini ve o madendeki güvenlik tedbirlerini öven bir
konuşma yaptığını kayıtlara geçirmek istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hadi
bakalım, ne oldu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hadi
bakalım, cevap ver!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, önerge sahibi olarak söz isteyen
Sümer Oral, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Oral.
SÜMER ORAL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Mayıs Salı günü Somada
yaşanan maden faciası, 301 madenci kardeşimizin hayata veda
etmesine neden olmuştur. Toprağın yüzlerce metre derinliklerinde
geçim mücadelesi verirken şehit olan bu evlatlarımıza
Cenab-ı Allahtan rahmet, geride bıraktıkları kederli
ailelerine, yakınlarına ve milletimize sabır diliyorum.
Somada bu acıyı
yaşarken, değerli arkadaşımız İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun kaybıyla
karşılaştık ve üzüntüyle bu haberi aldık. Değerli
arkadaşımıza Allahtan rahmet, ailesine sabır, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve değerli milletvekili arkadaşlarıma
sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri, maden,
özellikle kömür ocakları, bilhassa çalışanların
sağlığı açısından bünyesinde ciddi riskler
barındıran ocaklardır. Bu işletmelerde uygulanan teknolojinin
ve bulundurulması gereken cihazların kaliteleri fevkalade önem
taşır. Bu konularda maliyetlerden kaçınmak hiçbir şekilde
düşünülemez. Etkin, kaliteli ve periyodik denetimlerle, ocaklarda
çalışma güvenliğinin günün her dakikası için muhafaza
edilmesi şarttır. Burada söz konusu olan insandır ve insan
hayatıdır.
Sayın milletvekilleri, 301
evladımızı kaybettiğimiz felaketin üzerinden bugün
itibarıyla sekiz gün geçti. Farklı uzmanların vermiş
bulundukları bilgiler ve idari, adli makamlarca oluşturulan,
bilirkişi heyetlerince hazırlanan ön raporlar felaketin
kaynağında ciddi ihmal ve kusurların yattığı
izlenimini kuvvetlendiriyor. Kuşkusuz ilgili resmî makamlarca yürütülmekte
olan araştırma ve incelemeler sonunda gerçekler açık bir biçimde
ortaya çıkacaksa da mevcut veriler bu büyük ocak faciasının
öngörülmeyen nedenlerden değil, öngörülebilen nedenlerden
kaynaklandığına işaret ediyor. 21inci asırda, bilgi
ve teknoloji çağında, insan hayatının söz konusu
olduğu bir işletmede öngörülebilir risklerin önceden
öngörülememiş, tespit edilememiş, önlemi alınamamış
olmasını kabul etmek kesinlikle mümkün değildir. Şayet, bu
alanlarda ortada bir teknolojik yetersizlik varsa, bu durum olayın
vahametini küçültmez, aksine, daha da artırır. Burada söz konusu
olan, yerin metrelerce altında ekmeğini arama çabasındaki
insanların hayatıdır. Tüm bu konular kısa sürede ve
kamuoyunu tamamen ikna edecek biçimde mutlaka
aydınlatılmalıdır.
Buradaki ihmal ve kusur sadece
olayın yaşandığı işletme boyutunda da
kalmamalıdır, kafalarda yer alan tüm soru ve şüpheler mutlaka
açığa kavuşturulmalıdır. Çok söylentiler var,
bunların hepsi tek tek ele alınmalıdır.
Çağımızın önemli ilkelerinin başında gelen
şeffaflık ve hesap verilebilirlikin gereği de esasen budur.
Bu vesileyle bir önemli konunun da
altını çizmek ve sizlerle paylaşmak istiyorum: Son on iki
yılda Türkiyede, özellikle kamuda denetim fonksiyonu ciddi ölçüde zaafa
uğratılmıştır. Denetimdeki bu zafiyet kapasite,
etkinlik ve kalite alanlarında yaşanıyor. Örnek olarak Maliye
Teftiş Kurulu, Maliye Hesap Uzmanları Kurulunun lağvedilmesi ve
Sayıştayın durumunu gösterebiliriz. Bunların olayla ne
ilgisi var? denilebilirse, bu kesinlikle geçerli olamaz. Tüm bunlar bir
anlayışı ve zihniyeti ortaya koyar: Kamuda çalışan bu
denetim zafiyetinin, kamuda görülen bu denetim zafiyetinin kademe kademe
devletin tüm alanlarında kendisini hissettirmesi kaçınılmaz bir
durumdur. Unutulmasın ki tüm çağdaş ülkelerde, devlet
yönetimlerinde denetim son derece önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal güvenlik sistemimiz ve mevcut kanunlar çerçevesinde
devlet görevini yapacak, kuşkusuz yaraları saracak. Bunu titizlikle
takip edeceğiz ama bunu beklemeden devletin hemen bir şey daha
yapması lazım: İnsanlarımız yerin altında, kömür
ocağında hayatlarını kaybetti; yerin üstünde 301 ailenin
ocağına ateş düştü, içleri yandı, daraldı. Can
kaybının evlat, eş, baba, kardeş acısı kolay
kolay dinmez, unutulmaz ancak devlet hemen, hiç beklemeden,
yapacağız, edeceğiz sözlerini bir tarafa bırakarak -biraz
önce iktidar partisine mensup arkadaşlarımız yapılacak,
edilecek dediler- bu -cekli, -caklı şeylerin hepsini geride
bırakarak hemen, derhâl ailelerin kapısını çalıp,
onların gelmesini beklemeden evlerinin kapısını çalıp
hemen ilk yardımı yapmalı. Vatandaş devletin
kapısına değil, devlet vatandaşın kapısına
gitmeli. Bunun pek çok yolu var. Gerekirse hemen -bir iki gün içerisinde- yeni
bir kanun bile çıkarılır. Milletin gücü, devletin kalitesi böyle
günlerde neyi nasıl yaptığıyla belli olur. Bunu mutlaka
başarmalıyız.
Değerli arkadaşlarım,
Soma faciasıyla birlikte kuşku yok ki maden ve kömür ocakları
işletmeleri en ince boyutlarıyla yeniden değerlendirilecek ve
emeği ve iş güvenliğini daha öne çıkaran yeni ve köklü bir
statüye kavuşturulacaktır. Yapılması gereken budur,
beklenmesi gereken de budur.
Değerli milletvekilleri, ben hayatını
kaybetmiş değerli emek şehitlerine tekrar Cenab-ı Allahtan
rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak söz isteyen Mehmet
Cemal Öztaylan, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztaylan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyeyi yasa
boğan bu elim olaydan dolayı söz almış
Bütün temenni ve dileğim
oydu ki keşke bu olay yaşanmamış ve ben de hiç söz
almamış olsaydım ama ne yapalım, kader böyle tecelli etti.
Sözlerime
başlarken, Parlamentoya hizmet eden, geçen hafta ebediyete intikal eden,
aslında yaşamış olsaydı şu anda
onu görmekten haz duyacağım ve onun aydınlatmalarıyla,
katkılarıyla zevk duyacağımız, şevk
duyacağımız, azim duyacağımız Sevgili
Aslanoğlunu da rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.
301 şehidimize
Allahtan rahmet, geride kalanlara sabır, metanet dileyerek böyle bir
olayın vuku bulmaması temennisiyle, 301 şehidimizden,
Savaştepemizden 34, İvrindimizden 34, Dursunbeyimizden 24,
Bigadiçimizden 4, Balıkesir Merkez 6 Eylülden 3, Kepsut ilçemizden 2,
Balya ilçemizden 2 ve Susurlukumuzdan 1 yani yüzde 35i Balıkesirden
olan bu maden şehitlerini rahmetle, şükranla ve minnetle anarken
söyleyecek sözün olmadığını, aslında burada
yapılan ithamların, söylenen sözlerin -aczimizin ve acziyetimizin de
nasıl ifade edildiğini- kızarak değil, uhuletle ve
suhuletle söylenmesinin doğru olduğu kanaatindeyim.
Bu elim olaydan
dolayı Balıkesir Milletvekillerimiz Sayın Tülay Babuşcu,
Ali Aydınlıoğlu ve Balıkesir Valimiz Ahmet Turhan şu
anda Dursunbeyde şehidi olan bu aileleri ziyaret etmekte ve devlet
olarak, millet olarak, Valilik olarak yapılan ve yapılması
gerekenlerin yapıldığını ifade etmek üzere oradalar ve
bu elim ailelerin de, orada görev yapan siyasilerin de, herkesin de bu
vesileyle selamlarını iletmeyi bir borç biliyorum.
Bakın, kazanın
olduğu ilk gün devletimiz tarafından 1 milyar lira, dün de 2 milyar
lira yardım yapıldı. Bundan sonra ihtiyaçlar tespit edilerek
yetimlere ve ailelere de gerekli yardımlar devletimiz tarafından
yapılmaktadır ve yapılacaktır.
Ama şunu da ifade etmeden
geçmeyeceğim: O atmosfer içinde, o elim olay karşısında
oraya Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, 1 devlet yetkilisi
ve 3 Balıkesir milletvekili olarak Somaya daha o gece intikal ettik.
Ondan sonraki günlerde bütün siyasi partilere mensup olan tüm
arkadaşlarımızla orada halvet olduk, acılarını
paylaştık veya paylaşmaya çalıştık. Ama, o elim
olay karşısında, o üzüntülü olay karşısında
değil hareket etmek, o harekette nefes almanın bile zor olduğu,
düşünmenin bile zor olduğu o ortamda, büyük bir özveriyle, Enerji
Bakanımız Taner Yıldızı metanetinden, ferasetinden ve
olgunluğundan dolayı şahsım adına -istemeyen
kutlamasın dert değil- teşekkürlerimi, hürmet ve minnetlerimi
sunduğumu milletin kürsüsünden ifade etmeyi bir borç biliyorum.
Sağlık Bakan Yardımcısı Sayın Agâh Kafkasın
üç gün üç gece hiç uyumadan cansiparane
çalıştığını görmekten, Balıkesir Valisi
Sayın Ahmet Turhanın ve Manisa Valisinin ellerinden gelen her türlü
çabayla orada çalıştıklarından, AFAD Genel Müdürünün
elinden ne geliyorsa fazlasını uyumadan yaptığından,
TKİ Genel Müdürünün sonsuz gayretle
çalıştığından, Ege Ordu Komutanı ve
askerlerimizin ve polis teşkilatımızın, Zonguldak kurtarma
ekibi ve oradaki tüm kurtarma ekibi arkadaşlarımızın,
iktidar ve muhalefete mensup olan tüm milletvekillerinin -orada bizatihi kendi
gözlerimle üzüntülerini görüp- katkıda bulunduklarından, bulunmak
için çırpındıklarından dolayı hepsine minnet ve
şükranlarımı sunuyorum. Velhasıl bu acıyı
yüreğinde hisseden, bir şeyler yapmak için çırpınan tüm
katılımcılara, tüm katkıda bulunan insanlara, hepsine
şükran ve minnetlerimi sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, o
akşam -dediğim gibi- kaza yerine intikal ettik. O vahim tablo
karşısında inanın ağlamamak insan olarak
Eğer ki
bu davaya, bu olumsuz olaya sebep olan insanları insan olan insanın
lanetlememesine ben ona insan bile demem.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen kazadan
sonrakileri konuşuyorsun. Biz bu olaylar bir daha olmasın diye
konuşuyoruz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla)
Lütfen dinler misin, kötü bir şey söylemiyorum, değil mi? Kötü bir
şey söylemiyorum. Lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) Daha bir şey
konuşmadın ya. Bu araştırma önergeleri niye verildi
kardeşim?
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla) Ben
senin kardeşin değilim.
Başbakanımızın
oraya intikaliyle Somadaki olumsuzlukları tasvip etmek mümkün değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Boşa
konuşuyorsun orada.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla) Sus
be güzel kardeşim, bir dakika ya! Lütfen ya!
MÜSLİM SARI (İstanbul)
Kardeşi değildin hani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hani kardeşi
değildin.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla) Bu
olayı, sadece kabartılmış olan hislerin
yansıması
LEVENT GÖK (Ankara) Bu nasıl
duyarsızlık böyle ya! Kaza olmuş, teşekkür ediyor. Kime
teşekkür ediyorsun?
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla)
olarak düşünüyor ve öyle algılamak istiyorum. Bu vesileyle,
çeşitli yerde gösterilen, siyasi değil, sadece tepki olarak üzüntüyle
ortaya çıkan olayların da haklı olduğu kanaatindeyim.
Sevgili Milletvekilimiz Namık
Havutçanın burada, kürsüde ifade ettiği, bir Bandırmalı
olarak bir şehit ailesine gösterdiği yakınlığa
canıgönülden teşekkür ediyor ve Bandırma Belediyesinin
gösterdiği hassasiyete de aynen katılıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Kazaya gel,
kazaya. Kaza niçin oldu, onu anlat. Burada boş boş konuşma!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ya,
sana mı soracak!
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla)
Sevgili Namık Havutçanın bahsetmiş olduğu Özgür Şen
kardeşimiz Balıkesirli olmasına rağmen, Kütahya
Hisarcık Kutluhallar köyünde defnedilmiştir, bunu da telefonla bildirdiler,
onu da bu vesileyle söyleyeyim.
Kazayı yapan ben değilim,
kazaya sebep olan da ben değilim, kazayı çalıştıran da
ben değilim, hesabı verecek olan da ben değilim.
LEVENT GÖK (Ankara) Bravo!
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla)
Sadece ve sadece burada yapılacak olan araştırma, yapılacak
olan inceleme, yapılmış olan suistimallerin ortaya
çıkarılması için senden daha çok katkı sunmak isteyen bir
milletvekiliyim.
LEVENT GÖK (Ankara) Ne anlattın
Allah aşkına iki saattir?
MÜSLİM SARI (İstanbul) Neyi
söyledin, neyi?
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla) Ne
oluyor, dört saatten beri ne anlatıyorsun sen?
LEVENT GÖK (Ankara) Devletin valisine
teşekkür ediyorsun.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla)
Sözlerime son vereceğim, merak etme, rahatsız oldun.
LEVENT GÖK (Ankara) Vallahi, iyi edersin,
isabet edersin. Ne konuştun ki!
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla) Biz
de sadece
Zeybek Egede oynanır, doğru; diz çökülür, o da
doğru, namaz kılarken de diz çökülür. Biz sadece zeybek oynarken,
namaz kılarken ve... Sadece Allaha secde ederiz başkasına
değil. (CHP sıralarından gürültüler)
Şunu da söyleyeceğim: Her
türlü araştırma, soruşturma ve incelemenin yetkililer
tarafından bizzat önemle yapılmasını Türk milleti
adına talep etmekteyiz.
LEVENT GÖK (Ankara) 301 kişi
niye öldü, onu anlat.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Devamla) - Bu
vesileyle, katkısı bulunan herkese teşekkür ediyor ve 301
şehidimize Allahtan rahmet diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Biz sana
saygı sunmuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak söz isteyen son
konuşmacı Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
2 Balıkesirli hemşehrim,
milletvekili arkadaşlarımdan sonra, ben de bu bölgenin bir
milletvekili olarak Somada yüreklere düşen közün, ateşin
dağladığı, yüzlerce yuvayı söndürdüğü, çocukları
yetim, anne babaları evlatsız, kadınları kocasız
bırakan bu acıyı, buna sebep olanları, bunun sebeplerini
araştırmak adına getirilen araştırma önergesi
hakkında görüşlerimi ifade ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, insan
merkezli değil, kazanç merkezli bir bakış var ortada. Soma,
insanlığın, insan merkezli olmanın değil;
kazancın, para kazanmanın, hırsın, ihtirasın,
açgözlülüğün bir simgesi hâline gelmiştir. Olaya baktığımızda,
daha önceki olayları da incelediğimizde görmekteyiz ki insanlar bile bile
ölüme gidiyorlar. Daha önceden, gördükleri tehlikeleri ifade ettikleri hâlde
yöneticilerin dikkate almadığı, tedbir almadığı,
insanların bile bile o mezara girdikleri bir sektör maden.
Geçtiğimiz yıllarda
Balıkesirin Dursunbey ilçesinde 17 canımız gitti. Yine orada
bir kazada 17 insanımızı kaybettik. Olay yerine aynı gün
giderken bir televizyon kanalı beni arayarak konu hakkında
görüşlerimi almak istediğinde; yolda olduğumu, olay yerine gidip
incelemelerde bulunacağımı, vatandaşların
yarasının sarılması için elimizden gelen gayreti
göstereceğimi ifade ettim. İşletme sahibi, işçilere MHP
Milletvekili Ahmet Duran Bulut ocağın kapanmasını istiyor.
diye ifade ediyor. Ben gittiğimde Dursunbeydeki köylüler, işçiler
bana tepki gösterdiler. Sen ne karışıyorsun, neden
ocağı kapattırmaya çalışıyorsun? dediler. Dedim
kardeşim: Ben sizin için buradayım, sizin hakkınızda ocakta
tedbir alınmış mı, koruma tedbirleri alınmış
mı, iş güvenliği sağlanmış mı, bunların
sağlanması için buradayım. Biz açız vekilim, aç.
Dışarıda aç ölmektense içeride tok ölmek istiyoruz. dediler.
Emin olun bunu arkadaşlarıma anlattım, çevreme anlattım,
üzüldüm, utandım.
Bugün, Manisada, Somada orada
çalışan işçilerin borçlarının, kredi kartları
borçlarının, kazançlarının bilançoları ortada,
meydanda, gazetelerde sayfa sayfa ifade ediliyor. İnsanlar emekli
olmuş ama çalışmak zorunda; insanlar emekli olmuş
çocuğu üniversitede okuyor, okutmak zorunda, paraya ihtiyaçları var.
Ama öyle bir yönetim, öyle bir şirket, öyle acımasız,
insanları Sayın Başbakanın ifade ettiği 1800lerdeki
örnekler gibi 2014 yılındaki bu hayatı yaşatan, neredeyse
-değerli vekillerin ifade ettiği gibi- işçileri köle gibi gören
bir anlayışla ne kadar çok çalışırsan Hadi
bakalım, hadi bakalım. diyerek gözü doymayan, gökleri delen
gökdelenleri yaparken buradan giden, bu devletten maaş alan o teftiş,
o müfettişlerin talimli olarak oraya giderek, ocağa bile çoğu
girmeyerek raporlar yazdıklarını
Gittiğim Somadaki
işçilerin bana ifadesi. Allah rızası için, şu bu parti ayrımı
yapmaksızın herkes işini düzgün yapmalı. Siyasiler de
işini düzgün yapmalı, bürokrat da işini düzgün yapmalı,
işçi de işini düzgün yapmalı ama Türkiyede sapla saman
karıştı, seninki, benimki ayrımı başladı.
Türkiyede
güvenliği sağlamakla görevli güvenlik güçlerini, polisi devletin
polisi olmayı bıraktırdınız, siyasi partinizin,
iktidarın polisi hâline getirdiniz. 13 yaşındaki çocuğu
yaka paça tutup çeken bir polisin, babasını kurtarmak için gayret
sarf ettiği, çocuğun altına işediği böyle bir
manzarada bu çocuktan ne beklersiniz? Böyle bir uygulama olur mu değerli
milletvekilleri? İçişleri Bakanı devletin bakanı
olduğu, o polisler devletin polisi olduğu gerçeğini
unutmamalılar. Bugün ona, yarın size ama bir çocuğa, tepki
gösteren insanlara
Burası krallık değil, burası
monarşiyle idare edilmiyor, demokratik bir ülke Türkiye, insanlar tabii ki
tepkilerini gösterecek, tabii ki çocuğunu alıp tepkisini gösterecek,
eylem yapacak. Sokmuyorsunuz Somaya. Somaya ben gittim, her taraf polis,
kaynıyor polis, yüzlerce otobüsle polis gelmiş. Kimi kimden
koruyorsunuz? Orada canlar gitmiş, gelenler o acıları
paylaşmak istiyorlar, onların derdine derman olmak istiyorlar.
Polisler her tarafa dikilmiş. Devleti bir ceberut devlet hâline
çevirdiniz.
Devleti
yönetenler, Sayın Başbakan, bakanlar; bu iş böyle olmaz, iyi
yönetemiyorsunuz bu ülkeyi, hesap vermiyorsunuz, vermekten kaçıyorsunuz.
Bir hafta önce Türkiye'nin gündemi neydi, bugünkü gündem ne? Peş peşe
gelen belalarla karşı karşıyayız. Allah bunlardan bizi
korusun diyorum ben ancak Allah akıl vermiş, fikir vermiş
Tedbir alın. diye.
Bugün, 301 ifade
ediliyor değerli milletvekilleri. Bir ocakta, Türkiye Kömür
İşletmelerine ait bir ocakta giren işçinin numaratörü
olması lazım, oraya giren basıp içeri girdiğini ifade
etmesi lazım. Böyle bir alet yok. Giren belli değil. Çıkan
insanların kimliği DNA testiyle tespit ediliyor. Böyle bir
işletme olur mu? Çıkan insanların üzerindeki elbiseye göre
kimlikleri tespit ediliyor. Zaten, ölenler baştan gönderildi. Ellerindeki
301, bu bile muğlak, bu bile net değil, bu bile kesin değil
ancak biz tabii ki devletin, Hükûmetin, Bakanın
açıkladıklarını dikkate alarak 301 diyoruz. Orada
Suriyeli işçiden bahsediliyor, kaçak işçiden bahsediliyor. Böyle bir
devlet anlayışı olur mu? Bunların belirgin, şeffaf
olması lazım, bunların dürüstçe ifade edilmesi lazım,
devletin görevlilerinin açıklamalarına inanmam lazım. Hangi
görüşten olursa olsun, böyle bir anlayışı mutlak surette
devlette hâkim kılmamız lazım.
Şimdi yürekler kanıyor,
bölgede acılar çok taze, insanlar yaraların
sarılmasını istiyorlar, bu yaraların bir an önce
kapanmasını istiyorlar. O çocukların gelecekleri ne olacak?
Borçlanmış, ev almış; borç içerisine girmiş olan
insanlar, bankalara borcu olan insanlar, bunların borçlarının
kapatılması, en azından borçlarının ertelenmesi,
birtakım çözümlerin bulunması noktasında çözümlerin getirilmesi
gerekmektedir.
Bu kazaların önlenmesi için,
Türkiyede teftiş mekanizmasında Bakanlığa bağlı
müfettiş ve müfettiş yardımcısı toplam
sayısı 500 küsur, Almanyada 3 bin. Zaten bu 500 müfettiş ve
müfettiş yardımcısının çoğu iyi
eğitilememiş. Getirilen raporlardaki tespitleri görüyorsunuz. Orada
kazayla çok alakası olmayan bir iki konuyu tespit etmişler. Bunu bulduk
diyerek, boş gitmeyelim, hadi şunu da yazalım kabilinden
yazdıkları raporları, işte geliyorum diyerek
bağırdığı, gaz sıkışmasının
alenen ortada olduğu, mazotla çalışan motorların
ocağın içerisinde çalıştığı böylesine bir
kaptıkaçtı ocak; bu ülkenin yetkilileri tarafından çok düzenli,
çok tedbirli, gerekli incelemeler yapılmış, olumlu olarak
raporlar verilmiş bir ocak. Vay hâlimize! Şimdi gidin, Türkiyedeki
diğer ocakları bir denetleyin; gidin, Balıkesirin
Dursunbeyinde, Kütahyada, başka yerlerdeki ocakların hâlini, lütfen
Sayın Bakan, bakanlar, müfettişlerinizi görevlendirin... Allahtan
Sayın Cumhurbaşkanı Teftiş Kurulunu devreye soktu -çünkü
sizinkilere de güvenmiyor demek ki- öbür tarafı soktu.
Değerli milletvekilleri, bir
ocağın ruhsatını kim verir, ocağa çalışma
ruhsatını kim verir? İlgili müdürlük verir, ilgili
bağlı bakanlık verir. Başbakan neden ruhsat veriyor
ocağa? Başbakan maden araştırma adına, çıkarma adına,
ruhsat verme yetkisini neden kendinde topluyor? Bunu lütfen kendinize bir sorun.
Bir maden çıkarmanın ruhsatını Başbakan kendi üzerine
alıyorsa, bakanına güvenmiyorsa, bürokratına güvenmiyorsa bir
yerde arıza var demektir.
Bu arızaların giderilmesi,
yüreklerdeki sesin dillendirilmesi, bu yaraların sarılması
adına şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Balıkesirden,
İvrindiden, Balyadan, Savaştepeden, Dursunbeyden, ülkemizin her
tarafından gelip orada ekmeğinin peşinde koşan,
toprağa verdiğimiz şehitlerimizi rahmetle anıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Meclis araştırması
önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 17 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin
Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip Üyenin seçimi tarihinden
başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
araştırma komisyonu raporlarını görüşmek için 22
Mayıs 2014 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.02