TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
92nci
Birleşim
22
Mayıs 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzelin, 13/5/2014 tarihinde Soma Kömür İşletmelerinde
meydana gelen maden faciasına ve madenlerdeki çalışma
koşullarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin,
işçi sağlığı ve işçi güvenliğine
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınarın, Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessesesinde
meydana gelen maden kazasına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Okmeydanı Cemevinde vurularak yaralanan Uğur Kurtun
durumuyla ilgili olarak İçişleri Bakanının izahat vermek
üzere Meclise davet edilmesini talep ettiğine ilişkin
2.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Okmeydanı Cemevinde Uğur Kurtun vurularak
yaralanmasıyla ilgili olarak İçişleri Bakanını
açıklamada bulunmaya ve sorumlular hakkında gereğini yapmaya
davet ettiğine ve Halkların Demokratik Partisi olarak, faili meçhul
cinayetlerin takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
3.- Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın, Sinop Milletvekili Engin Altay ve Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakutun, Uğur Kurta geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 21
milletvekilinin, Bolu ve Düzcede olası bir depremin meydana
getireceği hasarların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/948)
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 19
milletvekilinin, itfaiye teşkilatı mensuplarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/949)
3.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 22
milletvekilinin, TRTnin gelirleri ile reklam ve izleyici ölçümleri için
yaptığı ihalelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/950)
B) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop
Milletvekili Engin Altayın, ruhsatı Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumuna ait olan ve Soma Kömür İşletmeleri
AŞ tarafından işletilmekte olan Manisa ili Soma ilçesi Eynez Yer
Altı Kömür Ocağında meydana gelen kaza ile ilgili olarak kontrol
ve denetim görevlerini yerine getirmeyerek yaşam hakkının ihlal
edildiği bir çalışma ortamının oluşmasına
zemin hazırladıkları ve maden emekçilerinin ölümlerine yol açtıkları
iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/32)
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 28
milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde yaşanan maden faciası ile
ilgili olarak ruhsat, önleme, denetim ve kurtarma çalışmalarında
sorumsuz davrandığı, adli ve idari soruşturmaları
engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan politikalar
yürüttüğü ve gerekli önlemleri almadığı iddiasıyla Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/33)
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 28
milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde yaşanan maden faciası ile
ilgili olarak önleme ve denetim çalışmalarında sorumsuz
davrandığı, adli ve idari soruşturmaları
engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan politikalar
yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/34)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/32),
(11/33) ve (11/34) esas numaralı Gensoru Önergelerinin, Genel Kurulun 22
Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşiminde okutulmasına,
gensoru önergelerinin birleştirilerek bugünkü gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına alınmasına,
Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde
yapılmasına, görüşmelerde Hükûmet ve siyasi parti grupları
adına yapılacak konuşmaların otuzar dakika olmasına;
22 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşimde görüşmeleri
yapılması kararlaştırılan 427 ve 454 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporlarının görüşmelerinin 27 Mayıs 2014 Salı günkü
birleşimde yapılmasına, bu birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine; Genel Kurulun 3, 10, 17 ve 24 Haziran 2014 Salı
günkü birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesini
müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
4, 11, 18 ve 25 Haziran 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; 381 ve 489 sıra sayılı
Meclis Araştırması Komisyonu Raporlarının 29
Mayıs 2014 Perşembe günkü gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının sırasıyla 1inci ve 2nci
sıralarına alınarak görüşmelerinin 29 Mayıs 2014 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop
Milletvekili Engin Altayın, ruhsatı Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumuna ait olan ve Soma Kömür İşletmeleri
AŞ tarafından işletilmekte olan Manisa ili Soma ilçesi Eynez Yer
Altı Kömür Ocağında meydana gelen kaza ile ilgili olarak kontrol
ve denetim görevlerini yerine getirmeyerek yaşam hakkının ihlal
edildiği bir çalışma ortamının oluşmasına
zemin hazırladıkları ve maden emekçilerinin ölümlerine yol
açtıkları iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/32)
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 28
milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde yaşanan maden faciası ile
ilgili olarak ruhsat, önleme, denetim ve kurtarma çalışmalarında
sorumsuz davrandığı, adli ve idari soruşturmaları
engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan politikalar
yürüttüğü ve gerekli önlemleri almadığı iddiasıyla
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/33)
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 28
milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde yaşanan maden faciası ile
ilgili olarak önleme ve denetim çalışmalarında sorumsuz
davrandığı, adli ve idari soruşturmaları
engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan politikalar
yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/34)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin (11/32), (11/33) ve (11/34) esas numaralı
Gensoru Önergeleri üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Konya Milletvekili
Faruk Balın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin (11/32), (11/33) ve (11/34) esas
numaralı Gensoru Önergeleri üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin,
Manisa Milletvekili Hasan Örenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin,
Manisa Milletvekili Hasan Örenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
10.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin (11/32),
(11/33) ve (11/34) esas numaralı Gensoru Önergeleri üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Antalya
Milletvekili Gürkut Acar'ın, Antalya, Burdur ve Isparta'da elektrik
abonelerine imzalatılan perakende elektrik satış
sözleşmelerinin mevzuata aykırı olduğu iddiasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/42213)
2.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, Sinop'ta yapımı planlanan nükleer santral
kapsamında yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/42215)
3.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Giresun merkez ve ilçelerinde elektrik
iletim hatları ile trafoların yenilenmesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/42216)
4.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu'nun, Giresun'un Tirebolu ilçesindeki elektrik
iletim hattının yenilenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/42217)
22 Mayıs 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlayacağız.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz 13/05/2014 tarihinde
Soma Kömür İşletmelerinde meydana gelen maden faciası ve
madenlerdeki çalışma koşulları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzele aittir.
Buyurun Sayın Tüzel.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, 13/5/2014 tarihinde Soma Kömür
İşletmelerinde meydana gelen maden faciasına ve madenlerdeki
çalışma koşullarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, ülkemiz, acılardan, üzüntülerden bir türlü kurtulmak bilmiyor. Somada
hayatını kaybeden madencileri konuşacaktık ancak bugün
aldığımız haber bizi de derin bir şekilde üzmüş
ve kaygılandırmıştır.
Bu sabah Okmeydanında, yine benzer şekilde
vurulan Berkin Elvanı ve Soma madencilerini anmak isteyen kalabalığa doğru ateş
açılmış ve ne yazık ki, bu açılan ateş sonucunda
34 yaşındaki belediye işçisi Uğur Kurt hayati tehlike yaşamaktadır. Belki de
şu anda hayatını kaybetmiştir. Ne yazık ki bu
toplumsal olaylarda Hükûmetin polisi gaz bombası ve silah kullanmaktan
çekinmemekte, yine yaşamlara mal olmaktadır.
Maden kazalarını düşündüğümüzde
-biliyorsunuz- Somada işçilerin kullanamadığı, yetersiz
kalan gaz maskelerini konuşmuştuk. İşçilerden esirgenen gaz
maskeleri Hükûmetin polislerinden esirgenmiyor. Bugün yine Okmeydanı
Cemevi çevresi gaza boğuldu, ateşli silah kullanıldı ve bir
emekçinin hayatına mal oldu. Bu konuların Hükûmeti yeterince
düşündürmesi gerekir. İşçi sınıfımız ne
yazık ki cesetleriyle, cenazeleriyle ve talepleriyle gündemi belirliyor.
Bugün Soma madenini, maden kazalarını, Türkiyede
50 bine yakın maden işçisinin taleplerini konuşacağız.
Sayın Enerji Bakanı işçileri kurtarmak için çabalarından
söz etmişti ama görüyoruz ki bugün Hükûmetin derdi işçileri kurtarmak
değil sorumluları kurtarmak, başta kendilerini kurtarmak ve
şimdi o madeni işleten, Eynez madenini işleten şirket
sahipleri ortaya atılarak sorumluluktan kurtulmak isteniyor.
Hatırlayacaksınız, bir yıl önce haziran ayında
toplumsal olaylarda Hükûmete darbe denilmişti, Gezi olayları
komplo. denilmişti, şimdi de Hükûmete dönük bir
saldırganlık var. denilerek bu büyük felaketten Hükûmetin,
bakanların, Başbakanlığın sorumluluğundan
kurtulmak isteniyor. Oysaki doğrudan ahlaken, vicdanen, siyaseten
Hükûmetin sorumluluğu var; denetim görevi yerine getirilmemiştir,
özelleştirme ve taşeronlaştırma politikası birinci
dereceden sorumludur ve nihayetinde burada yani köylük kırsal alanda
tarımla uğraşamayan insanlar ne yazık ki madende
çalışmaktan başka bir çıkış yolu
bulmamıştır. Mazot zamlanmıştır, süt para
etmemektedir, tütüne getirilen kotalar tarımı bitirmiştir, tarım
kredisi diye 1 verilmiş, 5 geri istenmiştir ve
köylüyü BAĞ-KUR üzerinden emekli etmişlerdir ama sonuçta 200 lira
emekli maaşıyla geçinemeyen köylüler acımasız, vahşi
bu maden koşullarında çalışmak zorunda kalmışlardır.
1800lü yıllardaki kazalara atıf
yapılmaktadır ama o çalışma koşulları
değişmemiştir. 2011-2012 yılı Sayıştay
raporları ortadadır. O raporlar iş sağlığı
ve güvenliğinin yetersizliğine işaret etmiştir ve orada
söylenen şey ta 1971den kalma çağ dışı işçi
sağlığı, güvenliği birimleri söz konusudur.
Bugün Soma madencilerinin temsilcileri bakanla
görüşmeye gelmiştir. Talepleri ortadadır, imza
toplamaktadırlar yani ocakların yeni İş
Sağlığı ve Güvenliği
Yasasına uygun bir
şekilde düzenlenmesini, denetlenmesini -bunlar da yeterli
değildir- kamulaştırılmasını istemektedirler ve
aynı şekilde olayın üzerinden geçen on gün boyunca, kazadan bu
yana, işçilerin hak kaybına uğramamalarını ve
kesinlikle işten çıkarılmamalarını istemektedirler.
Ama hepsinden önemlisi -acil bildirilen- kazanın olduğu ocağa en
yakın İmbat işletmesinin
çalıştırdığı maden ocağı benzer bir
faciayla karşı karşıyadır. Derhâl burada üretimin
durdurulması gerekir. Taşeron sistemine hiçbir şekilde izin
verilmemesi ve -tabii ki sendikanın suçu ortada- sendikada, buraya
patronun, müdahalenin önlenmesi ve demokratik bir seçimin yapılması,
elbette 1.200 liraya çalışan kölelik koşullarındaki bu
işçilerin ücret ve sosyal haklarının iyileştirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Bugün bu dilekçeyle
Bakanlığın kapısına gelmişlerdir. Bu talepleri
bizlerin de dikkate alması gerekiyor ve yeni acıların
yaşanmaması için Hükûmeti, bakanlıkları sorumluluğa ve
halka bu konuda hesap vermeye çağırıyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz işçi
sağlığı ve işçi güvenliği hakkında söz
isteyen Ankara Milletvekili İzzet Çetine aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetinin, işçi sağlığı ve işçi
güvenliğine ilişkin gündem dışı konuşması
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yaşam hakkı, en kutsal haktır. Özellikle
son aylarda Hükûmet emri ve polis uygulamalarıyla
yurttaşlarımızın yaşam hakkı ciddi bir tehdit
altındadır. Bugün gerçekten İstanbul Okmeydanında şu
anda yaşam mücadelesi veren Uğur Kurt adlı
yurttaşımıza eğer yaşamını yitirmemişse
ben de acil şifalar diliyorum, yaşam mücadelesini
kazanmasını diliyorum.
Aynı şekilde bugün Mengen Gökçesuda işe
giderken trafik kazasında yaralanan 21 madencimize de yine acil
şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, on günden bu yana Somayı
konuşuyoruz, Somada yaşadığımız iş
cinayeti dediğimiz bir katliamın nedenini, niçinini
tartışıyoruz, bunun için komisyon kurduk, kurulacak.
Değerli arkadaşlar, esasında, gerçekten,
bu Somadaki facia karşısında bütün
yurttaşlarımız gibi hepimiz ezildik, hepimiz üzüldük ama
üzülmeyenlerimiz var aramızda, o belli oluyor, kendini her ortamda
gösteriyor; biraz sonra değineceğim. Ama bu katliamın organize
bir suç olduğu yavaş yavaş açığa çıkıyor. Bu
katliam, madenlerin sorumsuzca özel sektöre devredilmesi, özelleştirme
uygulamalarının doğal sonucu olarak gelişen ve AKP
iktidarıyla birlikte büyüyen taşeron uygulaması ve bir politika
tercihinin, denetimden sorumlu kurumların görevlerini
yapmayışının ve de işverenlerin ihmal ve ihlallerinin
doğal sonucudur, durduk yerde gelinmedi buraya. Gerçekten devletin
denetime ilişkin zafiyet ve aymazlığı gün gibi ortada.
Şimdi, Enerji
Bakanlığının madenleri denetim konusunda teknik nezaretçi
atama yetkisi var. Bu ocak açığa çıktı ki redevans
anlaşmasıyla devredilmiş değil, hizmet alımı
yöntemiyle üretim yaptırılan bir işletme, Soma AŞnin
yapmış olduğu iş. Dolayısıyla, Enerji
Bakanlığı teknik nezaretçi atamamış, işverenin
atadığı nezaretçi de ne yazık ki yaşamını
yitiren 301 yurttaşımız, emekçimiz gibi yaşamını
yitirmiş. Doğaldır ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının da büyük sorumlulukları var, denetim
yetkilerini tam olarak kullanmamış.
Bütün bunları yan yana getirdiğimizde bunlar on
iki yıllık bir birikimin sonucu. Esasında AKP
iktidarının 2002 3 Kasımında iktidar olduğunda, ilk
defa Hükûmet kurduğunda işe İş Güvencesi
Yasasını öteleyip etkisizleştirmesiyle başlayan,
İş Kanununu değiştirmekle devam eden, belki Türkiye'deki
tüzüklerden Avrupa Birliği normlarına en yatkın, en uygun olan
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünü
on bir yıl uygulamadan, fiilen uygulamadan uzak tutan bir
anlayışın iş yerlerinde teftiş ve denetimi ortadan
kaldırması sonucu ölümcül olaylar önce tersanelerde, madenlerde
başladı, ülke sathına yayıldı. İş
kazalarında dünyada 3üncü, Avrupada 1inciliğe AKP
iktidarlarıyla erişmenin onursuzluğunu yaşadı bu ülke.
Değerli arkadaşlar, gerçekten ülkemizde
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Tüzüğü demokratik bir tüzüktü. Bunu yürürlükten kaldırdılar.
Yerine yapılan tüzüğü Danıştay iptal etti. Bilahare onun yerine
de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Yasasını yürürlüğe koydular. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği adından
rahatsız olan AKP adına İş Sağlığı ve
İş Güvenliği Yasası dedi. O yasadaki teftişe yetkili
kişiler A belgeli iş sağlığı ve güvenliği
uzmanlık sertifikalarını aldılar, İşçi
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü
tarafından özel sektöre yüksek ücretlerle transferleri
gerçekleştirildi, rant amaçlı olarak kullandırıldı.
Şimdi de yine aynı şekilde Bakanlığın özü
boşaltıldı, Teftiş Kurulu Başkanlığı da
görev yapamaz konuma geldi. Burada kısaca söylemek gerekirse hem Enerji
Bakanlığının hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının hem işverenin sorumlulukları var.
Bunlardan daha önemlisi Başbakanın büyük sorumluğu var. Her
fırsatta maden kazalarını ciddiye almadığı için,
verilen önergeleri burada zamanında görüştürüp komisyonları
kurdurmadığı için Başbakan da sorumludur. Bakanlarıyla
birlikte istifa etmesi Türkiyenin yüreğini hafifletecektir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz Türkiye Taş
Kömürü Karadon Müessesesinde meydana gelen maden kazası hakkında söz
isteyen Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınara aittir.
Buyurun Sayın Ulupınar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınarın, Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon
Müessesesinde meydana gelen maden kazasına ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 17 Mayıs 2010 tarihinde
TTK Karadon Müessesesinde meydana gelen ve 30 madenci kardeşimizi
kaybettiğimiz kazanın 4üncü yıl dönümü dolayısıyla
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Somada meydana gelen kazada hayatını kaybeden
madenci kardeşlerimize ve cuma günü kaybettiğimiz İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğluna Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır diliyorum. Hepimizin başı sağ
olsun. Ayrıca Somadaki maden kazasında yaralanan madenci
kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. 301 madenci
kardeşimizi kaybettiğimiz bu kaza ülkemizin en büyük maden
kazası olarak tarihin kara sayfalarında yer almış, hepimizi
derinden üzmüş ve 76 milyonu da yaralamıştır.
Madencilik sektörü
dünyada olduğu gibi ülkemizde de önem teşkil eden bir sektördür.
Yüksek oranda istihdam ve özellikle enerji sektörümüz başta olmak üzere
ekonomimize sağladığı katkı açısından
önemlidir.
İş
kazaları en çok madencilik sektöründe ve taş ocaklarında
görülmektedir. Soma için ülke tek yürek olmuş, kaza sonrasında
Zonguldak TTK arama kurtarma ekipleri bölgeye gönderilmiştir. Bölgeye
ulaşan ve olayın ilk saatlerinden itibaren kurtarma
çalışmaları sonuçlanıncaya kadar canları pahasına
Somadaki madenci kardeşlerini kurtarmaya çalışan Zonguldak TTK
arama kurtarma ekibinde bulunan tüm arkadaşlarıma buradan
teşekkür ediyorum.
Türkiye'nin birçok vilayetinden olduğu gibi 301
şehidimiz içinde Zonguldaklı 6 madenci kardeşimiz de vardı.
Onların cenazelerinde ailelerinin acıları yüreklerimizi
dağladı. Madenci kenti olan Zonguldak maden kazalarında
şimdiye kadar 5 binin üzerinde şehit vermiştir. Benim ve tüm
milletimizin dileği artık bu ölümcül kazaların son
bulmasıdır.
Somada yaşadığımız kaza
sonrasında AK PARTİ Grubu olarak araştırma komisyonu
kurulması için verilen önergeye milletvekili arkadaşlarımla
birlikte imza attık. Somada meydana gelen maden kazasını
araştırmak, muhtemel maden kazalarının önlenmesine yönelik
tedbirlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırma
komisyonu kurulmasına dair Meclis araştırma önergeleri dün
görüşüldü. Araştırma komisyonu kurulması kabul edildi.
Yaşanan facia sonrasında adli ve idari soruşturma
açılmıştır. AK PARTİ Hükûmeti ve madenci şehri
olan Zonguldakın milletvekili olarak bunların takipçisi
olacağız. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan Somadaki maden kazasında hayatını kaybeden madenci
kardeşlerimizin sivil şehit sayılmaları için talimat
vermiştir. Ayrıca Hükûmetimiz tarafından madencilik sektörüyle
ilgili mevzuatın yeniden düzenlenmesi için çalışmalar
başlatılmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız Somadaki maden şehitlerinin
yakınlarına aylık bağlanması, şehit
yakınlarının yararlandığı haklardan
faydalanmaları için çalışmalarını sürdürmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
madenleri arayıp bulan, işleyen, alın terleriyle maden
ocaklarını aydınlatan ve bu uğurda
yaşamlarını yitirip şehitlik makamına ulaşan
madenci kardeşlerimize Allahtan rahmet dilerken, madenlerde canı
pahasına alın teri döken tüm madencilere yüce Yaradanın
kolaylıklar vermesini diliyorum.
Şairin de dediği gibi:
Kazdı madenci
Kara değildi kazdığı kuyu
Kapkara değil aydınlıktı
Bu sefer tüm yolu
Durmadı böldü uykusunu
Kazdı düşündü çocuğunu
Kazdı madenci
Bile bile cennet yolunu
Kazdı madenci gidiyordu
Cennetti sonu.
Sabahları her gün evden çıkarken çoluk
çocuğuyla helalleşip işe giden, ocaktan her
çıkışta Geçmiş olsun. sözleriyle çıkan Zonguldak
halkı ve madencileri adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili
Engin Altayın, İstanbul Okmeydanı Cemevinde vurularak
yaralanan Uğur Kurtun durumuyla ilgili olarak İçişleri
Bakanının izahat vermek üzere Meclise davet edilmesini talep
ettiğine ilişkin
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
edindiğimiz bilgilere göre bugün İstanbul Okmeydanı Cemevinde
muhtemelen polis kurşunuyla Uğur Kurt vurulmuştur ve durumunun
çok ağır olduğuna dair bilgiler gelmektedir. İnsan
hayatının bu kadar ucuz hâle gelmesine isyan ediyoruz,
kınıyoruz. İçişleri Bakanının izahat vermek üzere
derhâl Meclise davet edilmesini makamınızdan talep ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, cevabınız nedir efendim? Davet edecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, İstanbul Okmeydanı Cemevinde Uğur
Kurtun vurularak yaralanmasıyla ilgili olarak İçişleri
Bakanını açıklamada bulunmaya ve sorumlular hakkında
gereğini yapmaya davet ettiğine ve Halkların Demokratik Partisi
olarak, faili meçhul cinayetlerin takipçisi olacaklarına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün İstanbul Okmeydanında Berkin Elvanın katledilmesini ve
Somada meydana gelen işçi katliamını protesto eden gençlere
karşı polis, her zaman olduğu gibi, TOMAlarla, gaz
fişekleriyle müdahale etmiştir. Bu müdahale sırasında
boynundan vurulan Uğur Kurt adındaki bir gencimiz ağır
yaralanmıştır. Hâlen Okmeydanı Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde yoğun bakımda bulunan Uğur
Kurtun yaşam mücadelesinin devam ettiği bilgilerini alıyoruz.
Biz, öncelikle kendisine
acil şifalar diliyoruz. Gençlere rastgele ateş açan, öldürücü
müdahaleler yapan bu zihniyeti kınıyoruz. Bu kaçıncı gencin
hayatının karartılması, bu kaçıncı sokak
ortasında işlenen infaz! Bugüne kadar sorumlular hakkında hiçbir
şey yapmayan AKP Hükûmeti bu sokak ortasında işlenen infazdan da
birincil derecede sorumludur. Biz de Hükûmeti bu konuda derhâl bir
açıklama yapmaya, sorumlular hakkında adli ve idari soruşturma
başlatmaya davet ediyoruz.
Ayrıca, dün Çorumda
görülen bir davada Mardinde 13 sivil köylünün faili meçhul bir şekilde
katledilmesinde rolü olan Musa Çitil hakkında beraat kararı verilmiştir.
Bu kararı, faili meçhul cinayetleri aklamaya çalışan bu
zihniyeti tanıdığımızı, kabul edilemez
bulduğumuzu ve kınadığımızı ifade etmek
istiyoruz.
Türkiyede otuz
yıllık çatışmalı sürecin bütün boyutlarıyla ele
alınması ve Kürt meselesinin çözülmesi için birincil derecede
yapılması gereken şeyin faili meçhul cinayetlerle yüzleşmek
ve sorumluları adalet önünde yargılamak olduğunu tekrar
belirtiyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak faili meçhul cinayetlerin
bu şekilde halkın gündeminden kaçırılmaya
çalışılmasını ve sorumluların aklanmaya
çalışılmasını takip edeceğimizi ve asla buna
müsaade etmeyeceğimizi ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, Uğur Kurta
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de
Uğur Kurta geçmiş olsun diyoruz, acil şifalar diliyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve 21 milletvekilinin, Bolu ve Düzcede olası bir
depremin meydana getireceği hasarların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/948)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği gibi, ülkemiz dünyanın en etkin
deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Yurdumuzda
meydana gelen geçmiş depremler incelendiğinde büyük can ve mal
kayıplarının olduğu görülmektedir.
Ülkemizin yüzde 92'sinin deprem riski altında,
nüfusumuzun yüzde 95'inin deprem tehlikesi altında
yaşadığı düşünüldüğünde depremin ülkemiz
gerçeği olduğu bilinmelidir.
1999 yılı 17 Ağustos ve 12 Kasım
depremlerinin bilançosu incelendiğinde 18 bine yakın can kaybı
olmuş, binlerce insanımız yaralanmış ve 100 bine
yakın bina değişik derecelerde hasar görmüştür. Depremler
sonucu meydana gelen can ve mal kayıplarının yanında
ekonomik, sosyal ve psikolojik etkileri de yadsınamaz bir şekilde
önemlidir.
Doğa olaylarının afetlere neden olmasında
yeryüzü şekilleri, jeolojik yapı ve iklim özellikleri etkili
olduğu kadar insan faktörü de çok önemli bir yer tutmaktadır.
İnsan faktörüne en güzel örnek; aynı şiddetle etkilenen iki ülke
arasındaki hasar durumlarıdır. Can ve mal kaybının az
olduğu ülkelerde olası bir depreme karşı alınan
önlemlerin en üst seviyede olması ve deprem bilincinin gelişmiş
olması hasarın da o denli az olması ile
orantılıdır.
Ülkemizde her deprem sonrası meydana gelen can
kayıplarıyla ilgili, bu kayıpların depremin
yıkıcı etkilerinden çok insan hatasından olduğu
yönündeki uzman görüşleridir. Gereği gibi yapılmayan binalar,
denetimlerin azlığı, deprem bilincinin tam olarak
oturmaması kayıpların fazlalığına davetiye
çıkartmaktadır. Ülkemizde geçmişte birçok yıkıcı
depremler meydana geldiği gibi, gelecekte de can, mal ve maddi
hasarların olacağı bilimsel bir gerçektir.
Bolu ve Düzce bölgesi Kuzey Anadolu Fay Zonu'nda, yani
birinci derece deprem bölgesinde bulunmaktadır. Bolu ve Düzce illerimizde
meydana gelebilecek olası bir depremde, iki ilimizin depreme ne kadar
hazırlıklı olup olmadıklarının tespiti ve
alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın
98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1)Tanju Özcan (Bolu)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) Ali Serindağ (Gaziantep)
4) Namık Havutça (Balıkesir)
5) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
8) Bülent Tezcan (Aydın)
9) Celal Dinçer (İstanbul)
10) Faik Tunay (İstanbul)
11) Gürkut Acar (Antalya)
12) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
13) Mahmut Tanal (İstanbul)
14) Candan Yüceer (Tekirdağ)
15) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16) Sakine Öz (Manisa)
17) Veli Ağbaba (Malatya)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Haydar Akar (Kocaeli)
20) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
2.- Isparta Milletvekili
S. Nevzat Korkmaz ve 19 milletvekilinin, itfaiye teşkilatı
mensuplarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/949)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde belediyeler bünyesinde çok ağır
şartlar altında cansiparane çalışan itfaiye erlerimizin
emeğe, alın terine dayanan hizmeti ayrı bir saygınlık
gerektirmektedir. İtfaiye çalışanları hak ettikleri
saygınlığı görmediği gibi biriken sorunlarına da
çözüm önerileri üretilmemektedir. Ülkemizde henüz bir meslek grubu olarak da
görülmeyen İtfaiye Teşkilatı mensuplarının
sorunlarını gidermek üzere gerekçesini ekte sunduğumuz, yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirleri ve üretilecek
çözümlerin tespiti için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104-105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
6) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Emin Çınar (Kastamonu)
9) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Celal Adan (İstanbul)
11) Sinan Oğan (Iğdır)
12) Alim Işık (Kütahya)
13) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
14) Mehmet Erdoğan (Muğla)
15) D. Ali Torlak (İstanbul)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Ali Halaman (Adana)
19) Cemalettin Şimşek (Samsun)
20) Özcan Yeniçeri (Ankara)
Genel Gerekçe:
Kamu yararına hizmet eden ve gönül veren kahraman
itfaiyecilerimiz, can güvenlikleri, yeterli özel kıyafetleri ve araç
gereçleri bulunmadan yirmi dört saat kesintisiz
çalışmaktadırlar. İtfaiye teşkilatı mensuplarının
özlük hakları ve çalıştırılma şartlarıyla
ilgili sorunları günden güne artmaktadır.
İtfaiye çalışanlarının büyük bir
bölümü yangınlara ve çeşitli olaylara günlük kıyafetlerle ve
gerekli ekipmanlar olmadan korumasız ve savunmasız müdahale etmek
zorunda kalmaktadır. Birçok belediyede itfaiye
teşkilatımızın teknolojik alt yapısı yetersizdir,
hizmet içi eğitim yeterince yapılamamaktadır. Felaketler meydana
geldikten sonra itfaiye teşkilatlarının sorunları dile
getirilmekte, sadece yapmış olmak için göstermelik düzenlemeler
yapılmaktadır. Bu alana yeterli bütçe ayrılmamakta, yeni
teknolojik ve eğitsel yatırımlar yapılmamaktadır.
İtfaiyecilik maalesef profesyonel bir meslek olarak
algılanmamaktadır. Çalışanlarının özlük,
çalışma usul ve esaslarını standardizasyona kavuşturan
bir statü birlikteliği dahi oluşturulmamıştır.
İtfaiyecilik yüksekokulları kurulmuş ancak kimi belediyelerde
itfaiye personeli, taşeron firmaların aldığı personel
arasından seçilerek hiçbir eğitime ve tatbikata tabi tutulmadan
görevlendirilmektedir. İtfaiye çalışanları sorumluluk
alanları dışında da çalıştırılmakta
hatta birçok yerde yarı zamanlı itfaiye işleri yapmaktadır.
İtfaiye çalışanlarının mesai ve ücret kavramı bir
çerçeveye oturtulmadığından yapılan işe
karşılık keyfî olarak tespit edilen mesai ücretleri
verilmektedir. Yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı, itfaiye
çalışanlarımızın içinde bulunduğu sorunların
araştırılması amacı ile bir Meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
3.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü ve 22 milletvekilinin, TRTnin gelirleri ile reklam ve
izleyici ölçümleri için yaptığı ihalelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/950)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TRT gelirleri ile ilgili somut bilgilerin
sağlanması, özellikle reklam ve izleyici ölçümleri ile ilgili
işlemler yoluyla kamunun zarara uğratılıp
uğratılmadığının aydınlatılması
hususunda Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ve talep ederiz.
1) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu
ile tarafsız bir kamu tüzel kişiliğine sahip kılınan
TRT, 23 Kasım 2007 tarihinde Genel Müdür olarak atanan İbrahim
Şahin'in yönetiminde belirgin bir biçimde kamu yararı ilkesini hiçe
sayan işlemler gerçekleştirmiştir. Mart 2009'da yönetim, mevcut
reklam yerlerinin yarısından fazlasını ihaleye tek
başına katılan özel bir şirkete (Veritas Medya ve Reklam
Hizmetleri, daha sonra Akdeniz Medya) âdeta hediye etmiş ve
finansmanının en büyük kısmı halkın ödediği
vergilerden sağlanan TRT'nin geniş ölçüde
piyasalaştırılmasına yol açmıştır.
TRT'nin reklamcı şirketle anlaşması,
TRT 1 için 0,5 izleyici payına bağlanmıştır. 3
yıl boyunca şirket, reklam yeri için kuruma sabit miktarda para (60
milyon TL) ödemek, bu payın aşılması hâlinde ise ekstra
ödeme yapmakla yükümlü kılınmış; izleyici payını
artıran özel yayınların (Olimpiyatlar, Eurovision, vb.) bu
kapsam dışında ayrıca ödemeye tabi tutulacağı
kararlaştırılmıştır.
Bu olayla bağlantılı olarak bir başka
piyasalaştırma işlemi, TRT'nin 2010 yılında
Türkiye'deki tek izleyici ölçüm sisteminden çıkarak kendi ölçüm sistemini
kurma girişiminde açığa çıkmıştır. TRT
tarafından yine kayırmacı bir biçimde açılan ihaleye tek
başına katılan özel bir şirket (SBT Analiz) basına da
yansıyan bir dizi usulsüzlük sonucunda yetkilendirilmiştir.
İzleyici ölçümleri, reklam açısından temel önemdedir. Reklam
sözleşmesinde belirtilen sınırların ( yüzde 0,5)
aşılıp aşılmamasına ve özel yayınlara
ilişkin izleyici paylarına göre durumun değişmesi
öngörülmektedir.
TRT, reklam ve izleyici ölçümleri için özel
şirketlerle ihale sözleşmesi yaparken gerekçesini, "daha çok
kamusal kaynak" olarak sunmuştur. Dünyanın gelişkin
yayıncılık sistemlerinde kamu hizmeti yayıncıları
yayın akışlarında reklama yer vermemektedir. Hiçbir kamu
yayıncısının reklam gibi bir zorunlu seçeneği yokken,
TRT reklama ve bağlantılı olarak, maliyeti halk tarafından
karşılanan yeni bir izleyici ölçüm sistemine bel bağlayarak, bu
süreçlerde Hükûmete yakın şirketleri kayırarak, kamuyu
bilgilendirmeyerek kamusal bütün görev ve sorumluluklarını ihlal
etmektedir. AGB ölçüm sisteminden çıkarken, kendi
yaptıracağı izleyici ölçümlerini bir danışma kurulunun
denetimine açtığını duyuran TRT, ne bu kurulun
raporlarını ne TRT'nin izlenme oranlarının AGB ölçümlerine
göre daha yüksek olduğuna ilişkin somut kanıtları ne de
reklam sözleşmesindeki yükümlülüklerin karşılanıp
karşılanmadığına ilişkin somut verileri
kamuoyuyla paylaşmamıştır.
Bugüne kadar TRT hakkında TBMM'ye verilen ve her
biri ciddi ithamlar, iddialar ve kuşkular içeren çok sayıda soru
önergesine TRT Genel Müdürü imzasıyla verilen yanıtlar tatmin edici
olmadığı gibi, yapılanları
meşrulaştırıcı bir söyleme dayandırmaktadır.
TRT Genel Müdürü ve kurmayları gerçekleri çarpıtmaktadırlar. Bu
nedenle, kamusal denetime tabi bir kamu kurumu olan, finansmanı kamu
tarafından sağlanan TRT hakkında kapsamlı bir araştırma
açılması ve kurumun detaylı bir biçimde halka hesap vermesi bir
zorunluluktur.
Bu bağlamda, yukarıda özetlenen konularla
ilgili somut bilgilerin sağlanması ve özellikle reklam ve izleyici
ölçümleriyle ilgili işlemler yoluyla kamunun zarara
uğratılıp uğratılmadığının
aydınlatılması hususunda TRT hakkında Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Üç gensoru önergesi vardır. Bir önerge dün, iki
önerge ise bugün bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
1inci sırada okutacağım gensoru önergesi
500 kelimeden fazla olduğu için önergenin özeti okunacaktır ancak
önergenin tam metni Tutanak Dergisine eklenecektir.
B) Gensoru Önergeleri
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop Milletvekili Engin
Altayın, ruhsatı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna ait
olan ve Soma Kömür İşletmeleri AŞ tarafından
işletilmekte olan Manisa ili Soma ilçesi Eynez Yer Altı Kömür
Ocağında meydana gelen kaza ile ilgili olarak kontrol ve denetim
görevlerini yerine getirmeyerek yaşam hakkının ihlal
edildiği bir çalışma ortamının oluşmasına
zemin hazırladıkları ve maden emekçilerinin ölümlerine yol
açtıkları iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/32) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Uygulamalarıyla en temel insan hakkı olan
yaşam hakkının ihlal edildiği bir çalışma
ortamı oluşmasına zemin hazırlayan, ruhsatı
TKİ'ye ait olan ve Soma Kömür İşletmeleri AŞ
tarafından işletilmekte olan Manisa İli Soma ilçesi Eynez
Yeraltı Kömür Ocağında mevzuatla bakanlıklarına
verilen kontrol ve denetim görevlerini yerine getirmeyerek maden emekçilerinin
ölümlerine yol açan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik haklarında Anayasanın 98 ve 99uncu, TBMM
İçtüzüğünün 106ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Engin
Altay
İstanbul Sinop
CHP Grup Başkan
Vekili CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Soma'daki
facianın yaşandığı kömür sahasının
ruhsatı TKİ'ye ait olup Soma Kömür İşletmeleri AŞ
tarafından işletilmektedir. Soma'da 13 Mayıs 2014 günü saat
15.00 sularında meydana gelen facia ile ilgili yapılan resmi
açıklamalara göre 5'i maden mühendisi olmak üzere 301 maden emekçisi
yaşamını yitirmiştir. Yaşananlara AKP
iktidarının yıllardır madencilik alanında
izlediği politikaların zemin oluşturduğuna kuşku
yoktur.
3154
Sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bakanlığın
görevlerini düzenleyen 2nci maddesinde "Kamu ihtiyaç, güvenlik ve
yararına uygun olarak enerji ve tabii kaynaklar ile enerjinin üretim, iletim,
dağıtım, tesislerinin etüt, kuruluş, işletme ve devam
ettirme hizmetlerinin genel politikasını tespit
çalışmalarının koordinasyonunu temin etmek ve
denetlemek" görevine yer verilmiştir. Yine aynı yasanın
9uncu maddesinin (d) fıkrasında da "Faaliyetlerin iş
güvenliği ve işçi sağlığı ilkelerine uygun
yürütülmesini takip etmek" Bakanlığın görevleri
arasında sayılmıştır. Ayrıca 3213
Sayılı Maden Kanunu'nun 11inci maddesinde "Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, maden hakları ile ilgili bütün
faaliyetlerin yürütülmesini ve vecibelerin yerine getirilmesini kontrol ve
denetimini yapmak ve yönlendirmek için teknik ve mali konuları yerinde
incelemek maksadıyla ihtisaslaşmış diğer Devlet
kuruluşlarından da yararlanarak inceleme raporu
hazırlatır." hükmü yer almaktadır.
Yani Teşkilat Kanunu ve Maden Kanunu ile
Bakanlık, bütün maden faaliyetlerinin kontrolünden ve denetiminden sorumlu
tutulmuştur.
Ancak, Soma'da yaşanan faciadaki sorumluluk sadece
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının sorumluluğu ile
sınırlı olmayıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının da önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır.
3146 sayılı Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun'un 2nci maddesinin g ve h fıkraları ile 4857
sayılı İş Yasasının 91, 92 ve 93üncü maddeleri,
5510 sayılı Kanunun 59uncu maddesi ve 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 24 ve
25inci maddeleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının konuya ilişkin görev ve sorumluluk
alanını düzenlemektedir.
Anayasasında sosyal devlet olduğu
yazmasına, sosyal haklara anayasasında yer vermiş olmasına karşın
yasalarca kendisine yüklenmiş olan görev ve sorumlulukları hayata
geçirmediği için, başta yaşam hakkı olmak üzere temel
hakları yaşama geçirecek koşulları
yaratmadığı, hukuki deyişle "olumlu edim
yükümlülüğünü yerine getirmediği için, somut olayda (Soma'da)
denetim görevini eksiksiz yerine getirmemiş olması hizmet kusuru
olduğu için "iş cinayeti" olarak
tanımlayabileceğimiz bu facianın siyasi sorumluları
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'dır. Bu nedenle,
alınması gerekli önlemleri aldırmayan, denetim ve kontrollerin
yeterli ve etkin bir biçimde yapılmasını sağlamayan siyasi
sorumlular Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında Gensoru
Önergesi verilmiştir.
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak ruhsat, önleme, denetim ve
kurtarma çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli
ve idari soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve
kollayan politikalar yürüttüğü ve gerekli önlemleri
almadığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/33)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
SOMA ilçesinde yaşanan 301
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği 486
kişinin yaralandığı maden faciasında tarihimizin en
büyük toplu işçi ölümü yaşanmış olup, ruhsat, önlem/denetim
ve kurtarma çalışmalarında sorumsuz davranan Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın yetersiz, ciddiyetsiz,
sorumluları koruyan kollayan politikaları nedeniyle hakkında
Anayasanın 99 ve İçtüzükün 106ncı maddeleri uyarınca
gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz.
20
Mayıs 2014
Hasip Kaplan Pervin
Buldan İdris Baluken
Şırnak Iğdır Bingöl
Sırrı Sakık Murat Bozlak Halil Aksoy
Muş Adana Ağrı
Ayla Akat Ata Hüsamettin
Zenderlioğlu Emine Ayna
Batman Bitlis Diyarbakır
Nursel Aydoğan Altan
Tan Adil Zozani
Diyarbakır Diyarbakır
Hakkâri
Esat Canan Sırrı
Süreyya Önder Abdullah Levent
Tüzel
Hakkâri İstanbul İstanbul
Mülkiye Birtane Erol
Dora Leyla Zana
Kars Mardin Diyarbakır
Demir Çelik İbrahim
Binici Nazmi Gür
Muş Şanlıurfa Van
Özdal Üçer Bengi
Yıldız İbrahim
Ayhan
Van Batman Şanlıurfa
Selma Irmak Gülser
Yıldırım Aysel
Tuğluk
Şırnak Mardin Van
Kemal Aktaş Faysal
Sarıyıldız
Van Şırnak
Gerekçe:
Anayasa, başta yaşam hakkı olmak üzere,
18inci madde ile angarya yasağını, 48-56ncı maddelerde
çalışma yaşamını, sağlık, çevre
haklarını güvence altına almış, 90ıncı
madde ile uluslararası sözleşmelerin koruması ile
güçlendirmiştir.
Soma'da yaşanan maden faciasında 301
yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 486 kişi
yaralanmıştır. Günlerce aileler maden ocağının
kapısında beklemiş, ocakta kaç kişinin olduğu
belirlenememiş, kurtarma çalışmaları organize
edilememiş, başbakan ve bakanların söylem, yaklaşım ve
saldırganlığı sonucu halkta öfke patlaması
yaşanmış, demokratik tepkiler ülke genelinde sert bir
şekilde orantısız güç kullanılarak
dağıtılmak istenmiştir.
Bakanın, Soma'ya gelişinde mühendis
gömleği, işçi bareti takıp "En iyi işletme, gayet
düzenli tertipli bir ocak." diye Soma Holdingi övmesi belleklerdedir.
Bakanlık bürokratları bu işletmelerde çalışmıştır.
TKİnin işletmesi olan ocağın taşeron olarak
işverene verilmesi, üretimde 140 dolardan 24 dolara düşen maliyet,
parasız kömürün buradan alınması, AKPli bir Meclis üyesinin
bakanlık ve bürokrasi işlerini yapması düşündürücüdür.
Bakanın elektrik mühendisi olduğu
düşünüldüğünde, kazanın ilk günü trafo patlaması
açıklaması, seçimlerde Trafoya kedi girdi.
açıklamasının yanında dehşet verici bir
skandaldır. Henüz kurtarma faaliyetleri başlamadan yapılan
sorumsuz açıklamalar, beş gün boyunca Bakanın sadece cenazelerle
ilgili açıklama yapan konumda olması, asli görevinin kurtarma denetim
ve sorumluların tespiti konusunda Bakanlığının da zan
altında olması karşısında, AFAD ve bir başbakan
yardımcısının görev alması gereken bir aşamada,
basiretsizlik sonucu ölümler artmış, ocağa zamanında
müdahale konusunda yetersiz kalınmıştır.
2012 yılında maden ruhsatlarında
yapılan düzenleme ile ruhsat yetkisi Başbakana
bağlanmıştır. Denetim görevi Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında
olmasına rağmen;
TBMM Maden Araştırma Komisyonunun Mayıs
2010 tarihli raporunda özellikle Soma ile ilgili uyarı ve öneriler dikkate
alınmamıştır.
Somada VARDİYA-2 artık ölüm vardiyası
olarak anılıyor, Trafo patladı. diye kamuoyunu yanıltan,
yaşam odaları olmadığı hâlde var diyen; grizu
patlamasının ağır sonuçlarını görmezden gelen,
ocakta kaç işçinin olduğunu dahi tespit edemeyen, ocakta bir
haftadır maden içi yanma olması, metan gazının
artması, sığınma odalarının
olmayışı, madenin yeterli teknik donanıma sahip
olmaması, gaz maskelerinin eski ve kullanılmaz olması,
işletmede ağır ihmallerin varlığına işaret
etmesine rağmen Bakanlık önlem almada yetersiz
kalmıştır.
Kaynağında özelleştirme, taşeronluk,
sendikal örgütlenmenin engellenmesinin yattığı ILOnun 176
sayılı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesini
imzalamayan, işverenleri kollayan, TKİnin elindeki ocakları
özel sektöre peşkeş çeken; emek sömürüsünde sınır
tanımayan, sendikaları, mühendis odalarını düşman gibi
gören, kayıt dışılığı özendiren yönetim
anlayışı, ihmaller zincirinin acı halkalarıdır.
MTA ve TKİ çalışmaları sonucu
uhdesindeki 2,2 milyar ton kömür rezervi elektrik üretim amaçlı olarak
özel sektöre peşkeş çekilmiş, taşeronlaşmaya hız
verilmiş, enerji güvenliği yok sayılmıştır.
Bakanın 2014 bütçe sunuşunda, 2023
yılına kadar linyit ve taş kömürü kaynaklarının
tamamının elektrik üretim amaçlı olarak
kullanılacağı açıklanmıştır. İthal
kömür konusunda büyük yolsuzluklar yapılmış, mali denetimler
yapılmamıştır.
2007 yılından bu yana Mecliste defalarca
verdiğimiz araştırma önergeleri reddedilmiş, özellikle
kömür yolsuzluğu, ithalat ve termik santraller konusunda Hükûmet
neoliberal politikaları sonucu yandaş bir sermaye ağı
oluşturarak çevre, doğa, tarih kültür katliamlarında sınır
tanımamış, yaşam hakkı yok
sayılmıştır.
Madenlerin gerçek sahibi halkımızdır ancak
halk söz ve karar sahibi olmaktan çıkarılmış, rödovans ve
devlet payı konularında özel sektör kollanmıştır.
Örneğin, Soma Belediyesi Meclis komisyonuna sunduğu raporda 1997
yılında 930.747.00 dolar olan payı, üretimin artmasına
rağmen 2009da 354.156.00 dolara düşmüş, oransal olarak da yüzde
18,66 olan payı yüzde 2,59'a düşürülmüştür.
Diyarbakır Büyükşehir Eş Başkanı
Gültan Kışanak maden payından söz ederken, Bakan bunu bölücülük
olarak maniple etme yoluna girmiş, çarpıtmıştır.
Türkiye'de Hükûmetin yanlış enerji
politikaları sonucu enerji ithalatı 100 milyar dolara
yaklaşırken, aynı zamanda cari açığın da
kaynağıdır. Yenilenebilir enerji kaynakları dışında,
nükleer, termik santrallere ve HES'lere destek ve devlet garantisi veren
Hükûmet, enerji politikalarının oluşturulması için
verdiğimiz tüm önergeleri Meclis çoğunluğuna dayanarak
reddetmiştir.
Açıkladığımız nedenlerle, maden
faciasında sorumsuz davranan, adli ve idari soruşturmaları
engelleyen, önlem almayan Bakan birinci derecede sorumlu olduğu için
hakkında gensoru görüşmelerinin açılmasını arz ve
teklif ederiz.
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak önleme ve denetim
çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli ve idari
soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan
politikalar yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/34)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Manisa'nın Soma ilçesinde yaşanan maden
faciasında tarihimizin en büyük toplu işçi ölümü
yaşanmış olup, önlem/denetim çalışmalarında
sorumsuz davranan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik;
yetersiz, ciddiyetsiz, sorumluları koruyan, kollayan politikaları
nedeniyle, hakkında Anayasanın 99 ve İç Tüzükün 106'ncı
maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz.
20
Mayıs 2014
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan İdris
Baluken
Şırnak Iğdır Bingöl
Sırrı
Sakık Murat
Bozlak Halil
Aksoy
Muş Adana Ağrı
Ayla
Akat Ata Hüsamettin
Zenderlioğlu Emine
Ayna
Batman Bitlis Diyarbakır
Nursel
Aydoğan Altan
Tan Adil
Zozani
Diyarbakır Diyarbakır Hakkâri
Esat
Canan Sırrı
Süreyya Önder Abdullah
Levent Tüzel
Hakkâri İstanbul İstanbul
Mülkiye
Birtane Erol
Dora Leyla
Zana
Kars Mardin Diyarbakır
Demir
Çelik İbrahim
Binici Nazmi
Gür
Muş Şanlıurfa Van
Özdal
Üçer Bengi
Yıldız İbrahim
Ayhan
Van Batman Şanlıurfa
Selma
Irmak Gülser
Yıldırım Aysel
Tuğluk
Şırnak Mardin Van
Kemal
Aktaş Faysal
Sarıyıldız
Van
Şırnak
Gerekçe:
Anayasa, başta yaşam hakkı olmak üzere,
18inci madde ile angarya yasağını, 48-56ncı maddelerde
çalışma yaşamını, sağlık, çevre
haklarını güvence altına almış, 90ıncı
madde ile uluslararası sözleşmelerin koruması ile
güçlendirmiştir.
Soma'da yaşanan maden faciasında 301
yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 486 kişi
yaralanmıştır. Günlerce aileler maden ocağının
kapısında beklemiş, ocakta kaç kişinin olduğu
belirlenememiş, kurtarma çalışmaları organize
edilememiş, Başbakan ve bakanların söylem, yaklaşım ve
saldırganlığı sonucu halkta öfke patlaması
yaşanmış, demokratik tepkiler, ülke genelinde sert bir
şekilde orantısız güç kullanılarak
dağıtılmak istenmiştir.
TBMM Maden Araştırma Komisyonunun Mayıs
2010 tarihli raporunda özellikle Soma ile ilgili uyarı ve öneriler dikkate
alınmamış, müfettiş denetimleri göstermelik hâle
getirilmiş, bakanları facianın yaşandığı
madeni birinci sınıf diye reklam etmiş, son dönemlerinde
yapılan tüm teftişlerde tesisin denetimlerden başarıyla
çıktığı açıklanmıştır. Oysa, madende
çalışan işçiler son dört yılda denetim
yapılmadığını, göstermelik denetim raporları
düzenlendiğini beyan etmişlerdir. Maden ocaklarında taşeron
işçi sistemi ile sendikal örgütlenme engellenmiş, Hükûmete
yandaş sendikalara yol verilmiştir.
Somada "VARDİYA-2" artık ölüm
vardiyası olarak anılıyor. Trafo patladı diye kamuoyunu
yanıltan, yaşam odaları olmadığı hâlde var diyen,
grizu patlamasının ağır sonuçlarını görmezden gelen,
ocakta kaç işçinin olduğunu dahi tespit edemeyen Hükûmetin
aymazlığı vicdanları isyan ettirmiştir.
Bakanlığın ihmali olan bir konuda,
bakanlık teftişlerinden sağlıklı bir sonuç
çıkamayacağı açıktır. Bağımsız denetim
kuruluşlarının çalışmasının sağlanması
ve sağlıklı bir soruşturma için sorumlu bakanların
istifa etmesi gerekmektedir.
Kaynağında özelleştirme, taşeronluk,
sendikal örgütlenmenin engellenmesinin yattığı ILO'nun 176
sayılı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesini
imzalamayan, işverenleri kollayan, bedava kömürü seçim kaynağı
olarak gören, TKİ'nin elindeki ocakları özel sektöre peşkeş
çeken, ruhsatlarda, ihalelerde havuz rüşvet çarkını
işleten, emek sömürüsünde sınır tanımayan sendikaları,
mühendis odalarını düşman gibi gören, kayıt
dışılığı özendiren yönetim
anlayışının sorumlusu olan bakanların insan ve vicdani
açıdan da istifa erdemini göstermesi beklenmektedir.
2007 yılından bu yana Mecliste defalarca
verdiğimiz araştırma önergeleri reddedilmiş, özellikle
kömür yolsuzluğu, ithalat ve termik santraller konusunda hükûmet
neoliberal politikaları sonucu yandaş bir sermaye ağı
oluşturarak, çevre, doğa, tarih, kültür katliamlarında
sınır tanımamış, yaşam hakkı yok sayılmıştır.
2013 yılında 1.017 işçi kazalarda
yaşamını yitirmiştir. 25,5 milyon istihdamın 6-7
milyon kişisi kayıt dışıdır. Sosyal güvenlik
açığı var derken, işverenlere prim ödemede yüzde 25 indirim
yapılmaktadır, işsizlik fonu başka kaynaklara akıtılmaktadır.
2002de 387 bin olan taşeron işçi sayısı 2014te 2 milyonu
aşmıştır. Türkiye'de ortalama çalışma süresi 52,9
saat olup en acımasızı madenlerde yaşanmakta, risk faktörü
dikkate alınmamaktadır. Sendikalaşma oranları 2000li
yıllarda yüzde 10 iken 2012 yılında yüzde 4.5
düşmüştür. Toplu sözleşme kapsamında işçi
sayısı maalesef yüzde 5tir. Sendikal güvence özellikle özel sektörde
yok edilmiştir. Kıdem tazminatları konusunda güvence yoktur.
Kamu emekçilerinin grev hakları gasp edilirken, Sosyal Güvenlik Kurumu
bütçenin kara deliği hâline gelmiştir.
TBMM Maden Raporunda belirtildiği üzere 42 maden
mühendisi, 11 jeoloji mühendisi ile saha denetimlerinin yetersiz olduğu,
önlem alınması gerektiği belirtilmiştir. 4857
sayılı İş Kanunu uyarınca, iş güvenliği ve
sağlığı konusunda yeterli önlemler
alınmamıştır.
Bakanlık 13-18 Mart
tarihleri arasında rutin dört günlük denetim yapmış,
işletmede noksanlık görmemiş, 2 bin 948 işçinin
çalıştığı çok tehlikeli yerde; sadece tutuklanan
işletme müdürü ile görüştükleri ortaya çıkıyor, sadece
elektrik incelemesinin iki ay süreceğini ifade ediyor. Maden Mühendisleri
Odası Soma ocakları için; derine inildiğinde göçük, yanma ve
grizu tehlikesinin arttığına dikkate çekerek önlem
alınmasını istemişlerdi.
Sığınma odalarının
olmadığı, eski kabloların olduğu, yanmaz kablo
kullanılmadığı, eski gaz maskelerinin kullanıldığı,
sensörlerin yetersiz olduğu, uyarılara, ısınmaya
rağmen çalışmaların sürdürüldüğü, yangın
söndürmede yetersizlik, vardiya değişimleri aynı anda,
eğitim yapılmadığı, tahlisiye ekiplerinin yetersiz
olduğu, uyarı sistemlerin çalışmadığı,
ocağa inen işçi sayısının dahi tespit edilmediği
acı gerçekler olarak ortaya çıkmıştır.
48 bin işçinin maden sektöründe
çalıştığı dikkate alındığında,
iş sağlığı ve iş güvenliği alanında
kamusal denetim yapmakta Bakanlığın ağır ihmali
vardır. İşçi sendikalarını, sivil toplumu dinlemeyen,
Meclis raporunu göz ardı eden, gerekli yasaları çıkarmayan
siyasetin sorumlu olduğu görülmektedir.
Açıkladığımız nedenlerle, maden
faciasında sorumsuz davranan, adli ve idari soruşturmaları
engelleyen, önlem almayan Bakan birinci derecede sorumlu olduğu için,
hakkında gensoru görüşmelerinin açılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü de kapsayan
öneri daha sonra onayınıza sunulacaktır.
ENGİN ALTAY (Sinop) Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım,
kırk beş dakika önce burada ayağa kalktım,
Okmeydanında, Uğur Kurtun, muhtemelen polis tarafından
vurulduğunu, bu konuda hassasiyetimiz olduğunu söyledim. İçişleri
Bakanının Meclise çağırılıp Genel Kurula bilgi
vermesini talep ettim.
BAŞKAN Evet.
ENGİN ALTAY (Sinop) Aradan kırk beş
dakika geçti, bu talebime makamınızdan bir cevap verilmedi.
BAŞKAN - Cevap vereceğim efendim ben.
ENGİN ALTAY (Sinop) O Bakanlar Kurulu
sıralarında oturan Sayın Bakanlardan da bir lütuf göremedik.
BAŞKAN Tamam.
ENGİN ALTAY (Sinop) Biz bu talebimize Hükûmetten
yanıt bekliyoruz.
BAŞKAN Tamam.
Sizin talebinizin muhatabı Başkanlık
değil efendim. Hükûmet üyeleri yan sıralarda oturuyorlardı,
muhatapları buradadır, cevabını Hükûmetin üyeleri
vereceklerdir.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben de onu söyledim.
Sayın Başkan, biz sizden cevap istemiyoruz ki zaten
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, bu konuda, Halkların Demokratik Partisi olarak bizim de
aynı doğrultuda bir talebimiz olmuştu.
Şu anda gelen bilgiler de çelişkili yani
oradaki gencin yaşamını yitirdiği veya yaşam
mücadelesi verdiğine dair çelişkili bilgiler de geliyor. Olayın nasıl
olduğuna dair de
Gerçek mermiyle ateş edildiğine dair çok güçlü
iddialar var. Bunların açıklığa kavuşturulması için
Meclise, Genel Kurula bir an önce Hükûmet tarafından bilgilendirme
yapılması gerekiyor. Burada söz konusu olan bir gencin yaşam
hakkının açıkça sokak ortasında gasbıdır. Bu çok
ciddi bir olaydır. Biz de bu talebimizi tekrar yineliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Millî Savunma Bakanı ve Sayın Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Bülent Arınç Bey gereken bilgiyi aldı, bilgi verecek.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/32), (11/33) ve (11/34) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin, Genel Kurulun 22 Mayıs 2014 Perşembe günkü
birleşiminde okutulmasına, gensoru önergelerinin birleştirilerek
bugünkü gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına
alınmasına, Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu
birleşimde yapılmasına, görüşmelerde Hükûmet ve siyasi
parti grupları adına yapılacak konuşmaların otuzar
dakika olmasına; 22 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşimde
görüşmeleri yapılması kararlaştırılan 427 ve 454
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporlarının
görüşmelerinin 27 Mayıs 2014 Salı günkü birleşimde
yapılmasına, bu birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine; Genel Kurulun 3, 10, 17 ve 24 Haziran 2014 Salı
günkü birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların
görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 4, 11, 18 ve 25 Haziran 2014 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 381 ve
489 sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporlarının 29 Mayıs 2014 Perşembe günkü gündemin Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmının sırasıyla 1inci
ve 2nci sıralarına alınarak görüşmelerinin 29 Mayıs
2014 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/5/2014 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 89, 90 ve 554 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın sırasıyla 3, 4 ve 5inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Bastırılarak dağıtılan (11/32),
(11/33) ve (11/34) esas numaralı
gensoru önergelerinin, Genel Kurulun 22 Mayıs 2014 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde okutulması, gensoru önergelerinin
birleştirilerek bugünkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına alınması, Anayasanın
99'uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde
yapılması, görüşmelerde Hükümet ve siyasi parti grupları
adına yapılacak konuşmaların otuzar dakika (bu süre birden
fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) olması,
Genel Kurulun gensoru önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi;
20 Mayıs 2014 tarihli
Danışma Kurulu önerisiyle, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının 1'inci ve 2'nci sıralarına
alınan ve 22 Mayıs 2014 Perşembe günkü birleşimde
görüşmeleri yapılması kararlaştırılan 427 ve 454
sıra sayılı Meclis araştırması komisyonu
raporlarının görüşmelerinin 27 Mayıs 2014 Salı günkü
birleşimde yapılması, bu birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesi ve Genel Kurulun Meclis araştırması komisyonu
raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi
Genel Kurulun;
3, 10, 17 ve 24 Haziran 2014 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
4, 11, 18 ve 25
Haziran 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi,
3, 10, 17 ve 24 Haziran
2014 Salı günkü birleşimlerinde 15:00-21:00 saatleri arasında,
4, 5, 11, 12, 18,
19, 25 ve 26 Haziran 2014 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde 14:00-21:00 saatleri arasında,
28 Mayıs 2014 Çarşamba günkü birleşiminde
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında bulunan 104 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
381 ve 489 sıra sayılı Meclis
araştırması komisyonu raporlarının 29 Mayıs 2014
Perşembe günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının sırasıyla 1'inci ve
2'nci sıralarına alınarak görüşmelerinin 29 Mayıs 2014
Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve bu
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1inci
sırasında yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın; ruhsatı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna ait
olan ve Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından
işletilmekte olan Manisa İli Soma İlçesi Eynez Yeraltı
Kömür Ocağında meydana gelen kaza ile ilgili olarak kontrol ve
denetim görevlerini yerine getirmeyerek yaşam hakkının ihlal
edildiği bir çalışma ortamının oluşmasına
zemin hazırladıkları ve maden emekçilerinin ölümlerine yol
açtıkları iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/32) esas
numaralı;
2nci sırada yer
alan, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 Milletvekilinin; Manisa
İli Soma İlçesinde yaşanan maden faciası ile ilgili olarak
ruhsat, önleme, denetim ve kurtarma çalışmalarında sorumsuz
davrandığı, adli ve idari soruşturmaları
engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan politikalar
yürüttüğü ve gerekli önlemleri almadığı iddiasıyla
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin (11/33) esas numaralı;
3üncü sırada yer
alan, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 Milletvekilinin; Manisa
İli Soma İlçesinde yaşanan maden faciası ile ilgili olarak
önleme ve denetim çalışmalarında sorumsuz
davrandığı, adli ve idari soruşturmaları
engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan politikalar
yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hakkında
bir gensoru açılmasına ilişkin (11/34) esas numaralı;
gensoru önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
Konuları aynı
olan bu önergelerin birleştirilerek görüşülmesi bugünkü
birleşimde kabul edilmişti.
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop Milletvekili Engin Altayın, ruhsatı
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna ait olan ve Soma Kömür İşletmeleri
AŞ tarafından işletilmekte olan Manisa ili Soma ilçesi Eynez Yer
Altı Kömür Ocağında meydana gelen kaza ile ilgili olarak kontrol
ve denetim görevlerini yerine getirmeyerek yaşam hakkının ihlal
edildiği bir çalışma ortamının oluşmasına
zemin hazırladıkları ve maden emekçilerinin ölümlerine yol
açtıkları iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/32)
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak ruhsat, önleme, denetim ve
kurtarma çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli
ve idari soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve
kollayan politikalar yürüttüğü ve gerekli önlemleri
almadığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/33)
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak önleme ve denetim
çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli ve idari
soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan
politikalar yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/34)
BAŞKAN Hükûmet?
Yerinde.
Önergeler daha önce bastırılıp
dağıtıldığı ve bugünkü birleşimde
okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99uncu
maddesine göre bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti
grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına
Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahipleri için onar dakika,
alınan karar gereğince, gruplar ve hükûmet için otuzar
dakikadır. Gruplar ve hükûmet için bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilecektir.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Önerge sahipleri: Abdullah Levent Tüzel, İstanbul
Milletvekili; Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili; Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
Gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına: Hasan Ören, Manisa Milletvekili; Sakine Öz, Manisa Milletvekili;
Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına: Ayla
Akat Ata, Batman Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Alim
Işık, Kütahya Milletvekili; Necati Özensoy, Bursa Milletvekili.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına: Ali
Rıza Alaboyun, Aksaray Milletvekili; Hüseyin Tanrıverdi, Manisa
Milletvekili.
Hükûmet adına: Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız.
Şimdi, ilk söz, önerge sahibi olarak Abdullah Levent
Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Son iki gündür, Somada Eynez bölgesindeki maden
sahasında yaşanan faciayı -yani biz buna iş cinayeti,
işçi katliamı diyoruz- bunun üzerine Enerji ve Çalışma Bakanlarının
sorumluluklarını, bir bütün olarak Hükûmetin sorumluluğunu
konuşuyoruz, tartışıyoruz. Derinlikli bir
araştırma yapılması için Meclis araştırması
komisyonu kuruldu. Özellikle sayın bakanların yaşanan bu
faciadaki siyasi sorumlulukları icabı, şimdi, haklarındaki
bir gensoru önergesini görüşüyoruz.
Başından beri söylediğimiz gibi, bu maden
sahalarının işletilmesindeki, TKİnin denetiminde Enerji
Bakanlığına bağlı bu maden sahalarının
işletilmesindeki sorumluluğun hem Enerji Bakanlığına
hem de işçilerin çalışma düzeni açısından, bu
sahaların denetlenmesi açısından Çalışma
Bakanlığına bağlı olduğu açık.
Sayın Çalışma Bakanı burada
yapılan görüşmelerde, periyodik olarak bu sahaların yılda 2
kez denetlendiğini, en son mart ayında bu denetimin yapıldığını,
herhangi bir eksiklik saptanmadığını dile getirdi.
Olayın oluşundan itibaren, sahayı işleten işveren,
onun sorumlu müdürleri Nasıl olduğunu biz de anlayamadık.
tarzında bilgi verdi. Aynı zamanda Enerji Bakanı da maden
içerisinde kalan işçilerin sayıları konusunda
başlangıçtan itibaren bir türlü doğru açıklama
yapamadı. Bunu hangi kaygılarla, bilgi eksikliğinden mi yoksa
bir infial doğmasın diye mi yaptı bilemiyoruz, onu kendisinden
duyacağız. Ama şu ki: Ortaya çıkan gözlemler, bu konudan
anlayan bilim insanlarının, maden mühendislerinin
yaptıkları açıklamalar, daha öncesinde açılan
ocağın yeterli denetiminin yapılmaması ve kömürün içten içe
kızışarak bir yangına sebebiyet vermesi ve bu yangın
neticesinde işçilerin kahredici bir şeklide ölümü.
Bu karbonmonoksit sızıntısını
tespit etmek mümkün değil mi? Elbette mümkün. Belli aralıklarla
konulabilecek sensörler, bu sensör ölçümlerinin sistemli bir şekilde
izlenmesi elbette bu Geliyorum. diyen faciayı çok önceden haberdar
edebilirdi ve önlemler, tedbirler alınabilirdi. İşte bu nedenle,
şimdi yapılan adli soruşturmada alelade bir trafik
kazasında olduğu gibi taksirli kusurla insan ölümüne sebebiyet
vermekten değil, olası kast yani önlenebilir, gerekli tedbirler
alınırsa önüne geçilebilir bir nedenden ötürü ölüme sebebiyet
vermekten dolayı bir cezai takibat yapılması gerekir.
Ayrıca, şimdiye kadar olmuş maden
kazalarında yani daha öncesinde Zonguldak Karadonda, Kozluda, Bursa
Karacabeyde, bütün buralardaki kazalarda hem taşeron sisteminin aynı
şekilde yürütüldüğünü ama hem de yargılamaların bir
şekilde üzerinin kapandığını, temize
çıkarıldığını, benzer bir sürecin
yaşandığını da gözlemekteyiz ama bu sefer yara
gerçekten derin, bu sefer bu soruna gerçekten ciddi bir neşter atmak
gerekir ve bu sefer ciddi tedbirler almak gerekir. İşte o nedenle
halka dönük sorumluluk, madencilere dönük sorumluluk açısından ve
soruşturmanın selameti açısından sayın bakanlardan
beklenen tutum, aslında belki de böyle bir sorgulamaya ve görüşmeye
gerek kalmadan istifa mekanizmasının işletilmesi. Ama ne
yazık ki daha öncesinde görmediğimiz gibi yine bunu görmek mümkün
olmuyor.
Çalışma Bakanlığının
periyodik denetimleri dendi ama oradaki eksiklikler bir bir
sıralandı. Gaz maskeleri işçilerin yirmi dakika, kırk
beş dakika nefes alabilecekleri bir yeterlilikte bile değil,
uluslararası standartta, başka ülkelerdeki örnekleriyle
örtüşebilir değil. Aynı şekilde, daha on günlük
işçilerin madene sokulduğu haberleri, bilgileri gelmekte oysaki
kırk saatlik bir eğitim ihtiyacı karşısında bize
Celal Bayar Üniversitesinden sertifika almıştır.
denilmektedir. Bunların yetersizlikleri çok açık bir şekilde
ortada, sıyrılmaya çalışılıyor.
Çalışma Bakanlığı iş
müfettişlerinin oraya gelmesi öncesinde birtakım tedbirlerin
alındığı, beş gün boyunca bu iş
müfettişlerinin âdeta kuzu çevirmeyle teşrif edildikleri,
ağırlandıkları ama ne yazık ki o vahşi
koşullarda çalışan işçilerin farelerin kemirdiği azıklarla günlük iaşelerini
temin ettikleri de acı bir gerçek olarak karşımızda.
İş Sağlığı, Güvenliği Yasası
çıkartmakla övünülüyor, 2010 tarihli, yine madenlerdeki kazaları
araştırma raporundan sonra. Ama bu raporda işaret edilen bir
şey daha vardı: Maden sahalarının olduğu bölgelerdeki
hastanelerde mutlaka yanık odalarının açılması. Soma
Devlet Hastanesini gördük, yanık odası bir kenara en iptidai
koşullar; Soma madeninin girişinden itibaren bütün o sahanın da
ilkel, 1800lü yılları aratmayan iptidai koşulları
olduğunu da bizzat gözlerimizle gördük. Örnek bir tesis falan yok ortada
ve ne yazık ki bütün maden işletmelerinin, Zonguldaktaki
TKİnin işlettiği kamu işletmeleri de dâhil hepsinin de
masaya yatırılması gerekir.
Değerli milletvekilleri, çok çarpıcı bir
şey var aslında burada: Hani Kaderdir, takdiriilahîdir.
Fıtratında vardır, işin doğasında vardır,
normaldir. diye siyasilerden, bu sorumluluğu taşıyanlardan
duyduğumuz çokça sözler var ya, bunlardan bir tanesi çok daha ilginç:
Çalışma Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kurumu İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer
isimli bir kişi yani bürokrat, bu işleri yürütmesi gereken bir
görevli gazeteye verdiği demeçte: Denetçide Allah korkusu olacak. yani o
denetim görevini yerine getirirken hiçbir kayırma, hiçbir, böyle, kötü bir
imtiyaz ilişkisine girmeyecek anlamında, oradaki çalışan
işçileri düşünecek anlamında bunu söylüyor. Yani, bu ölen,
canlarını veren 301 maden işçisini koruyacak olan neymiş?
Buradan öğreniyoruz ki müfettişteki Allah korkusu. Ama bu Allah
korkusunun ya olmadığını ya da bir işe
yaramadığını ne yazık ki acı bir şekilde
gördük.
Peki, diğer ülkelerde, Çinden Amerikaya maden
çıkartılan ülkelerde ne şeklide üretim
yapıldığını görüyoruz ve oradaki işçi ölümlerinin
neredeyse sıfır düzeyde olduğunu biliyoruz. Yani oradaki Tanrı
sevgisi, oradaki çalışan işçilerdeki, denetçilerdeki Tanrı
sevgisi bizim insanlarımızdan daha mı fazla? Bunu ister istemez
sormak gerekiyor. Bilim, teknoloji, tedbirler, insan emeğinin hak görmesi,
değer görmesi, bunları esas almak mümkünken ama ne yazık ki
burada söylediğimiz gibi, insanları inançlarıyla susturmak, boyun
eğdirmek isteniyor ve ondan sonra da bütün bu üzüntülerin, bütün bu
ağır tahribatın üzeri şehitlikle kapatılmak isteniyor.
Ha bire duyuyoruz ki bakanlardan yapılan açıklama: Ölenlerin
yaralarını saracağız, yetimlerine sahip
çıkacağız, kredi borçlarını erteleyeceğiz,
burslar vereceğiz, tazminat ödeyeceğiz. Yani bütün bu tersanelerde,
başkaca inşaat alanlarında işçi ölümlerinde yapılan,
davadan vazgeçirme, bu işin arkasını takip etmeme, siyaseten
hesap sormama bu şekilde bir kez daha dayatılıyor.
Bakanlara, Hükûmete sormak gerekiyor: Siz bu
insanların seçim zamanında oylarını isterken, can
güvenliği sağlamadığınız bu işçilerin
nasıl geleceğini güvenceye alacaksınız? 50 bin işçi bu
maden sahalarında çalışıyor, aynı tehlikeyle onlar da
karşı karşıya. O nedenle, siyaseten sorgulanması
gerekiyor ve işçilerin acil taleplerinin karşılanması
gerekiyor. öyle bir parmak bal çalarak, tazminat ödeyerek, şehitlik gibi
bir rütbe, paye biçerek bu işlerin üzerini kapatmak mümkün olmayacak. Bunu
sadece Somalı madencilerin yarasını sarmak için değil,
başkaca iş kollarındaki aynı şekilde milyonlarca
işçi emekçinin karşı karşıya kaldığı
durumun önüne geçmek için
Bakın, Yatağan Termik Santralinin
işçileri günlerdir Ankaranın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla)
merkezinde
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
karşısında direniyor. Bunu görmesi gerekiyor bakanların,
bakanlıkların. Hâlâ bu ekonomiyi sürdüreceğim diye ısrar
etmemeleri gerekiyor. Taşeron çalışmasının açıkça
yasaklanması hepimizin ortak talebi olması lazım.
Bakanları bu
tutumlarından dolayı bir kez daha göreve ve sorumlu davranmaya davet
ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak
ikinci sözü isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasanın ve yasalarımızın yüklediği görevleri
yerine getirmeyen, başka bir deyişle, hukuki deyimiyle olumlu edim
yükümlülüğünü yerine getirmeyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Sayın Taner Yıldız ve
Çalışma Bakanı Sayın
Faruk Çelik hakkında verdiğimiz gensoru üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu Somadaki maden kazasında ölen 301 canın
içerisinde benim okul arkadaşım maden mühendisi Cihat
Karadağın oğlu Koray Karadağ da vardı. Hepsine
yeniden Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu konuşmayı, bir kere, bir vatandaş olarak
yapıyorum.
İki: İstanbul
Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi mezunu, on iki yıl yer altında
maden mühendisliği yapmış bir maden mühendisi olarak
yapıyorum.
Üçüncüsü: İş
hukuku ve iş kazaları davalarında avukatlık
yapmış bir hukukçu olarak yapıyorum.
Her şeyden önce, bu
İş kazası denilen cinayet önlenebilir miydi? Bu açıdan
olaylara bakılmasını gerektiğini söylüyorum. Bir de kendi
duygumu söylemek istiyorum. Her kazadan sonra Başbakanın,
bakanın, valinin, kaymakamın, medyanın, siyasilerin kaza yerine
üşüşmesinin de çok uygun olmadığını hep
düşünmüşümdür. Yani, siz gitmeniz gerektiği zaman oralara
gitmeyeceksiniz, orada insanlar katledildikten sonra hep oraya
üşüşecekseniz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, Çalışma Bakanı ile Sayın Enerji Bakanımız sorumluluk
kimdedir diye birbirlerine düşmüşler; bizim sorumluluğumuz
nedir, kimin sorumluğu nedir diye.
Şimdi, Sayın Faruk Çelik diyor
ki: Sorumluluk Enerji Bakanlığındadır, bizim sadece
denetim sorumluluğumuz vardır. Doğrudur. Öbür yandan Enerji
Bakanı da diyor ki: Doğal afet dışında yaşanan
kazada sadece işletmelerin değil Enerji
Bakanlığının da, Çalışma
Bakanlığının da, konuyla ilgili görev yapan kurumların
da sorumluluğu vardır. Bu da doğru. Zaten Çalışma
Bakanıyla ilgili verdiğimiz gensorunun hukuki odağında,
onun eylemi olan denetleme ve kontrol etme görevini yerine getirmediği
nedeniyle veriyoruz. Enerji Bakanı hakkındaki verdiğimiz
gensoruda, Sayın Bakanın kendisinin burada söylediği, ilgili
yasalarda ve Anayasada verilen görevleri yerine getirmediği için
söylüyoruz.
Gensorumuzun metninde hangi
yasaları ihlal ettikleri çok açık bir şekilde var ama ben burada
bu kazanın oluşuyla ilgili
kendi gözlemlerimi anlatmaktan ziyade, orta zekâlı, madencilik fakültesine
girip çıkmış bir adamın dahi bu kazayı önceden
öngörebileceğini bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, arkadaşlar, burada adam
yazmış, İstanbul Üniversitesi yazmış, bakın:
Kömür İşletmeleri tehlikeyi biliyordu. diyor. Kömür
İşletmeleri tehlikeyi biliyordu. diyor Sayın Bakan. Bu kazanın
olacağını siz de biliyordunuz, bu kazanın
olacağını TKİ Genel Müdürü de biliyordu. Bu kazanın
olacağını, sizin daha 2 Mayıs günü TKİnin Yönetim
Kuruluna atadığınız Teftiş Kurulu
Başkanınız da biliyordu. Bu bir kaza değildir. Kaza,
önceden öngörülemeyen, dolayısıyla gerçekleşmemesi için
önlemleri alma imkânı olmayan bir riskin gerçekleşmesidir. Önceden
öngörülebilecek, orta vasat bir zekâyla önceden öngörülebilecek ve
gerçekleşmemesi için önlem alınacak bir olayın
gerçekleşmiş olması kaza değil cinayettir.
Şimdi Bizim sorumluluklarımız varsa
istifa edelim. diyorlar. Sayın Bakan, elinizi yüreğinize koyun, her
iki Bakana söylüyorum -birisi zaten gelmedi- içinizdeki Allah duygusuna
seslenerek söylüyorum: Siz bu olayda Evet, benim sorumluluğum yoktur.
diyebiliyor musunuz? Siz de mühendissiniz. Önce kazayla ilgili trafo
patlaması dediler, arkasından başka bir şey söylediler.
Ocağa daha inmeden arkadaşlar, böyle bir kazanın trafo
patlamasından olmayacağını açık, net olarak söyledim.
Tweet attım Bu karbonmonoksit
zehirlenmesi olabilir, metan gazı zehirlenmesi olabilir. dedim.
Bu ocak, buralar TKİ tarafından bu adamdan önce
Ciner Grubuna devredilmiş ve orada A panosunda yapılan üretim
sonucunda zaten yanma varmış, gaz birikmiş, orayı betonla
kapatmışlar, gitmişler. Yani, Ciner Grubu bu olayı
bildiği için, kurtulamadığı için burayı devretmiş
Alp Gürkana. Burada ister karbonmonoksit zehirlenmesi olsun isterse metan
gazı zehirlenmesi olsun bu olay önlenebilirdi arkadaşlar. Neden
önlenebilirdi? Metan gazı için sensörler var, bir de aynada monitörle
ölçüm yapmak lazım. Otomatik sensörlerin dışında, manuel
sensörlerle de ölçüm yapılır; bu karbonmonoksit, ortamdaki
karbonmonoksit miktarı bu sensörlerle belirlenebilir ve yine metan
gazı belirlenebilir -onun sensörü ayrıdır- oksijen miktarı
belirlenebilir ama burada sensörlerin çıktılarını
bilmiyoruz. Bir laf diyor ki: Efendim, burada 30 ppmlik karbonmonoksit
sürekli bir durum arz etti. Eğer 30 ppm karbonmonoksit o ocaklarda,
ortamda süreklilik arz etmişse arkadaşlar, bu toplu cinayettir.
Çünkü, 30 ppm karbonmonoksidin ortamda olması demek, ben gizli yanmadan
alevli yanmaya geçiyorum demektir. Hani deniliyor ya Gizli yanma,
kızışma yanma neticesinde buralarda bu olay oldu. Bu, budur.
Öbür yandan, eğer 30 ppm değilse birden 50 ppmden 400-500 ppmlere
nasıl çıkmıştır? Bu, aniden olan bir olay
değildir arkadaşlar çünkü karbonmonoksit zehirlenmesi aniden
açığa çıkmaz. Bu saatlerce, günlerce, haftalarca bir birikimin
sonucudur ve bunların üstü örtülüyor.
Şimdi, burada
Hükûmetin tutumu da ilginç, yandaş medyanınki de ilginç. İlk
günleri Efendim, bu ocak denetlendi, çok güzel denetlendi. Ee
Ocakta suç
yok, suç ölen işçilerde(!) O ocaklar denetlenmiş ya(!) Şimdi o
denetlemenin de nasıl olduğunu göstereyim ben size. Çalışma
Bakanlığı müfettişleri
Ben bilirim bu denetlemelerin
nasıl olduğunu. On iki yıl ben çalıştım bu
ocaklarda Sayın Bakan. On iki yıl çalıştım yer
altında. Benim iş yerimde bir tek kaza olmadı, ölümlü kaza çünkü
biz üretim yaparken
Onu da özel sektör çalıştırıyordu.
Buradan altın çıkmıyor
Altın çıksa bile insandan
daha değerli değildir. Sen mühendis olarak burada her türlü
tedbirleri alacaksın. denilmiştir. Ama, burada bakın, tespite
bakın Çalışma Bakanlığının, deniliyor ki:
İş yerine gelindi. İşte şu şu numarayla
işlem görüyormuş. Ya, bunun bana ne faydası var? Öbür taraftan,
İş yerinde bir eksiklik görülmedi. deniliyor. Nereleri
gezilmiş?
Şimdi, burada örnek
gösterilen işletmeye bakın. Örnek gösteriyorlarmış.
Eğer bu işletmeyi Türkiyede örnek gösteren bir tane üniversite varsa
o üniversitenin hemen kapatılması lazım ve açığa
çıkıp söylesinler. Efendim, burası temiz. İyi, güzel;
örnek gösteriyorlar. Sonra, yandaş medya da dönmeye başladı. Bu
Alp Gürkanı kim koruyor ya? Bilmem, işte bunun damadı siyonist,
Hükûmeti temizlemeye çalışıyor.
Arkadaşlar, bu
olayın sorumlularını söylüyorum:
Bir: Hükûmet, devlet.
Devleti Hükûmet yönetiyor ve Enerji Bakanı, Çalışma Bakanı;
derhâl istifa etmeliler, derhâl.
İki: Oradaki
taşeron, o Alp Gürkan, o adam. Onu gözaltına
alacağınıza -yani çok güzel mücadele ediyorsunuz- bakın,
kimi gözaltına almışsınız. Bakın, işte, Alp
Gürkan bu arkadaşlar, 13 yaşındaki çocuk! Alp Gürkanı
gözaltına alamıyorsunuz, bu çocuğu gözaltına
alıyorsunuz.
Somaya 400 sağlıkçı göndermişsiniz,
1.200 polis göndermişsiniz, Çevik Kuvvetten. O gün ben Somadaydım,
dediler ki: Allaha şükür, bu iktidar bizi TOMAyla da
tanıştırdı. Başbakan bir yandan yumruk attı, özel
kalemdeki müşavir de tekme tokat sokak kavgasına girdi. İki tane
facia yaşandı: Bir, 301 kişinin ölümü, bir de Recep Tayyip
Erdoğan faciası yaşandı orada. Acılı insanlar
market köşelerinde tekme tokat kovalanmaya başlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bunlarla ilgili çok söylenecek şey var. Ancak,
Başbakana da bir sözüm var. Başbakan Victoria Döneminin
İngilteresinden rakamlar vereceğine -hangi mühendis vermişse
onu yanlış vermiş- bugünün İngilteresinden rakamlara
açıp baksın. Eğer 1850 Victoria Döneminde o rakamlara
bakıyorsa ona ben Emile Zolanın Germinal adlı
romanını okumayı tavsiye ediyorum. Fransa kırsalında
yer altı maden ocaklarında işçilerin nasıl isyana
koştuklarını okumasını öneriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak üçüncü konuşmacı Erol
Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik hakkında verilen gensoru önergemiz hakkında
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Somada yaşanan katliamın bedelinin
ağır bir yüzleşme vesilesi olduğu açıktır.
Sınırsız kazanma hırsıyla göz göre göre yüzlerce
insanın hayatının hiçe sayılması, siyasal iktidar ve
yönetim pratiğini bir kez daha teşhir etmiştir. Soma kömür
madeninde meydana gelen madenci işçi kıyımını elbette
basit bir iş kazası gibi görmek ve yaşanan durumu iş
kazası kavramı üzerinden okumak, ayrıca, yaşamını
yitiren işçilerimizin yakınlarına tazminat ve rehabilitasyon
hizmetleri gibi gelecek zaman dilimine atıfta bulunan iyileştirme
çabalarından bahsetmekle yetinmek, en hafif ifadeyle, madenlerde süregiden
köle işçi koşullarının devam ettirilmesi anlamına
gelmektedir.
Ayrıca, Somada gerçekleşen işçi
kıyımının Sayın Başbakan tarafından
günümüzden bir asır önce farklı ülkelerde gerçekleşmiş
benzer olaylarla karşılaştırılarak kamuoyuna
sunulması aslında ülkemizdeki maden işçilerinin yüz-yüz elli
yıl önceki köle mantığıyla
çalıştırıldıklarının da bir itirafıdır.
Değerli milletvekilleri, Somada meydana gelen
madenci işçi kıyımını özelleştirme, iş
güvenliği, kötü koşullardaki işlere mecbur
bırakılmış insanlar, sermaye-devlet çıkar
ortaklıkları, algı yönetimi operasyonları, medya
baskısı, sömürü sistemleri gibi kavram ve olgularla birlikte düşünmek
bilimsel bir zorunluluktur. Somada yaşanan madenci işçi
kıyımından sonra ortaya çıkan bilgilerden
anlaşılmaktadır ki burada olup biten sadece iş ve işçi
güvenliği tedbirlerinin alınmamış olması sonucu
yaşanmış bir facia değildir. Açığa
çıkmıştır ki Soma Anonim Şirketi bizzat Hükûmet ve
ilgili bakanlıklar tarafından organize edilip ülkenin en çok kömür
çıkaran özel şirketi hâline getirilmiş ve ülkenin en önemli iki
maden havzası olan Soma ve Merzifonda önemli ocaklar bu şirketin
işletimine verilmiştir. Hükûmet, söz konusu şirketlerle
geliştirdiği ilişkinin kamuoyuna yansımaması için
facia yaşandıktan hemen sonra tüm hazırlıklarını
bir algı operasyonu kurgulamak ve yönetmek üzerine
yapmıştır. Öyle ki şirket yöneticilerinin ancak dördüncü
gün basın karşısına çıkabilmelerinin başka bir
izahı mümkün değildir. Aynı biçimde, mülki amirler, belediye
başkanları, vesairin, kurtarma çalışmaları sonuçlanana
kadar basına yansıyan bir açıklamaları
olmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede sadece kömür sektöründe son yirmi üç yıllık dönemde
iş kazaları ve meslek hastalığı nedeniyle 3 binin
üzerinde yurttaşımız hayatını kaybederken sürekli
iş göremez hâle gelenlerin sayısı ise 14 bini bulmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede maden
ocaklarında meydana gelen patlamalar ve yangınların nedenleri
araştırıldığında üretim yönetiminin gereklerinin
tam olarak yerine getirilmemesi, üretim plan ve projesinin bulunmaması ve
havalandırma konusundaki eksiklikler ilk sıralarda yer
almaktadır. Kazaların başlıca nedenlerinin altyapı ve teknolojiyle
ilgili önlenebilir sorunlardan kaynaklanması denetim ve
yatırımların caydırıcı
olmadığını ortaya koymaktadır. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik de dünkü Genel Kurul
konuşmasında Türkiyede 160 maden ocağında kömür
çıkarıldığını, teftişler sonucu 2011
yılında 53, 2012de 58, 2013 yılında 54 ve 2014
yılında ise 7 maden iş yerinin
kapatıldığını anlattı. Bu madende ikinci
çıkış yolunun, nefesliğin, mekanik
havalandırmanın, yedek enerji kaynağının, tehlikeli
gazları izleyen sensörün, yedek havalandırma sisteminin bulunmaması,
kullanılan ekipmanın standartlara uygun olmaması gibi sebeplerin
bir madenin kapatılmasını gerektirdiğini aktardı.
Sayın Faruk Çelikin ifadelerine göre, üç yılda toplam 172 maden,
kapatma cezası alacak düzeyde iş güvenliğinden yoksundur.
Sayın Bakana ait bu ifadeler de açıkça ortaya
koymaktadır ki Bakanlık sadece kapatma cezası vermekte ancak
madenlerin iş güvenliği standartlarının yükseltilmesi
noktasındaki sorumluluğunu yerine getirmemektedir. Bir madene kapatma
cezası vermek yalnız başına bir çözümmüş gibi
sunulamaz.
Bakanlığın asli görevlerinden biri de
güvenli çalışma ortamının yaratılması konusunda
sorumluluklarını yerine getirip işletmeleri bu konuda
teşvik etmesi ve nitelikli denetime tabi tutmasıdır.
Dolayısıyla, Soma madeninin şimdiye dek iş ve işçi
güvenliği açısından nitelikli bir denetime tabi tutulduğu
söylenemez.
Değerli milletvekilleri, Çalışma
Bakanlığı müfettişlerinin denetim raporlarının
ocağa inmeden, işçileri yeterince dinlemeden kaleme
alındığı yönünde önemli iddialar mevcuttur. Çalışma
Bakanlığının sendikalarla ilişkileri düzenlemesi ve
denetlemesi gerektiği hâlde bu görevini de yerine getirmediği
ortadadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarihin en büyük iş cinayetlerinden biri olarak anılacak olan bu
facia hem Hükûmetin hem de madeni işleten Soma Holdingin ve sahiplerinin
ortak sorumluluğundadır. Adalet ve Kalkınma Partisinin
sürdürdüğü neoliberal ekonomik program ve onun sırtını
dayadığı taşeronlaşma, özel sektöre devir
politikaları, Hükûmetin ve bakanlıkların denetleme
fonksiyonlarını da yerine getirmemesiyle birlikte toplu bir işçi
kıyımına dönüşmüş durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da
madenlerden ve dolayısıyla Somada gerçekleşen işçi
kıyımından birinci derecede sorumludur. Sayın Taner
Yıldız Bu bir doğal afet değil, o hâlde kusur var,
buradaki kusur tartışılmaz, kim ve hangi kuruluş olursa
olsun sonuna kadar gidilecek. Bunu söylemekten çekinmemeliyiz, bizim kusurumuz
yok deyip üstünü örtemeyiz, hepimiz sorumluyuz. şeklinde ifadelerde
bulunmuştur. Sayın Bakan bu ifadelerinin arkasında durmalı
ve bu konuda gereğini yapmalıdır. En üst düzeyde yetkili bir
makamın sorumluluğu salt duygusal sözlerde değil, uygulamada da
karşılık bulduğunda anlamlı olabilecektir. Zira Enerji
Bakanlığı Somadan sınırsız kömür
alımını garanti etmiştir. Türkiye Kömür
İşletmelerinin bu garantisi sonucunda şirket, işçileri
üretim zorlamasına sürüklemiştir. Bu garanti neticesidir ki şirket,
2015te terk etmesi gereken madenden tüm kömürü söküp almak için işçileri
dişiyle tırnağıyla ölümüne kömür çıkarmaya
zorlamıştır. Birçok güvenlik kuralı dikkate
alınmamış buna ilave olarak yanan madende bile üretim
yapılmıştır. Bakan, Somayı örnek maden ilan ederek
halkı yanlış bilgilendirmiştir. Bakanlık
denetçilerinin raporlarının nitelikten yoksun olduğu
ortadadır. Sayın Bakan denetim yetersizliğinin ve
niteliksizliğinin de birinci derecede sorumlusudur. Ayrıca, Enerji
Bakanlığına bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri
yönetiminin de bu olayda gerçek işveren olarak birinci derecede
sorumluluğu bulunmaktadır. Gerek işveren olarak Türkiye Kömür
İşletmeleri 6331 sayılı İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanununun
öngörmüş olduğu önlemleri almamış olmaktan dolayı
sorumludur ancak henüz ilgili sorumlular ne görevden alınmış ne
de soruşturma kapsamına alınmışlardır. Bu da
Sayın Bakanın sorumluluğu ortaya çıkaran ayrıca bir
durumdur.
Madenlerin denetimi
konusunda gündeme getirilmesi gereken bir diğer nokta, daimî teknik
nezaretçi kavramında odaklanmaktadır. Daimî teknik nezaretçi
uygulaması ve konuda Bakanlığın ihmal ve ihlalleri
katliamda ciddi bir faktör ele alınmalıdır. Türkiye'nin
diğer tüm madenlerinde acil bir biçimde uluslararası gözlemcilerden
oluşan kurullarla denetimler yapılmalı, tüm madenlerdeki
çalışmalar bir an önce durdurulmalıdır. Bu madenlerin
faaliyetlerin tedbiren henüz durdurulmamış olması da yine hem
Çalışma Bakanlığı hem de Enerji
Bakanlığının risklere karşı
sorumluluklarını yerine getirmemiş olduklarını ortaya
koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, madenciliğin önemli bir sektör olduğu
gelişmiş ülkeler Soma benzeri bir işçi
kıyımını neredeyse yüz yıldır
yaşamıyorlar ve bunun sebebi onların daha şanslı
olmaları değildir. Neden o ülkelerin madenlerinde böyle facialar
yaşanmıyor? Çünkü iş güvenliğini sağlama alacak
yasalar yaptılar ve bu yasaları uyguladılar. Bu tecrübeler bize
gösteriyor ki ölüm ve kaza madenciliğin fıtratı değildir.
Uluslararası
Çalışma Örgütünün 1995te çıkardığı ve 26 ülkenin
imzaladığı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık
başlıklı 166 no.lu ILO Sözleşmesi Türkiye tarafından
henüz imzalanmamıştır. Bu da tabii, Türkiye'nin
uluslararası anlamda gereken sorumluluğunu yerine getirmediğinin
de bir göstergesidir.
Yaşanan
faciayla madenci işçi katliamlarıyla ilgili birçok veri ortadayken
Sayın Bakan Taner Yıldız ve Sayın Bakan Faruk Çelikin bana
göre derhâl istifa etmeleri ve bu konuda Genel Kurulun kendileri hakkında
gensoru açılmasını Halkların Demokratik Partisi adına
talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Hasan Ören, Manisa Milletvekili.
Süreniz on dakikadır, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) Sayın
Başkan, değerli üyeler; Somada meydana gelen, hepimizin yüreklerini
dağlayan, 301 arkadaşımızın vefat ettiği Soma
maden kazasıyla ilgili günlerdir burada konuşuyoruz.
Aslında, iki üç gündür Parlamentoda bu gensorunun
dışında, diğer ülkelerde olduğu gibi, kusuru olan
bakanlar, geleneklerin oluşturulduğu, bizden daha geride olan
ülkelerdeki gibi davranır mı diye bekledik. Yani Enerji Bakanı
ile Çalışma Bakanı, 301 işçinin öldüğü, her iki
bakanın da bu ölümlerin ardında kusur olabileceğini, kusursuz bu
ölümlerin gerçekleşmeyeceğini söylemesine rağmen
koltuklarında çakılı kalması, koltuklarıyla ilgili
istenilen düzeyde halkın beklentisini karşılayacak olayı
gerçekleştirmediklerinden dolayı, Cumhuriyet Halk Partisi ve
diğer muhalefet partileriyle birlikte her iki bakan hakkında gensoru
verdik.
Ama görüyorum ki 301 insanın canını teslim
ettiği Soma maden ocağında, oradan bizi seyredenler en fazla
şu mesajı atıyorlar: Türkiyenin böylesine hassas günlerinde, bu
acıların paylaşıldığı bir günde, halk
tabiriyle O ceylan derili koltuklarda oturan Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekilleri nerede? diye soruyorlar. Biraz sonra gensoruyla ilgili,
görüşülüp görüşülmemesiyle ilgili oylama yapacağız. Ben
biliyorum ki o oylamada bu boş olan koltukları
dolduracaksınız ama böylesine önemli bir konu, böylesine ortak
acıların yaşandığı bir ülkede nasıl bu kadar
duyarsız olabilirsiniz? Gerçekten vicdanınızla
aklınızın arasına Somada maden ocağının
önüne örülen duvar gibi bir duvar mı örülmüş?
Değerli arkadaşlarım, gerçekten ne
söyleyeceğimi bilmiyorum ama görüyorum ki bu tehlike yıllar
öncesinden geliyorum demiş. Biz de bu tehlikenin gelebileceğini
düşündüğümüz için bu kürsüden çok bağırdık, çok
söyledik. Soma, Manisanın bir ilçesi; Somada emeğiyle, alın
teriyle geçinen insanların sıkıntıları var. gelin
Ekonomik sıkıntılarından bahsetmedik, onlar Türkiyenin her
tarafında var -kredi kartı borcundan ev kredisine kadar- ama
Buradaki tehlike önemli bir tehlikedir. Buradaki tehlike vuku bulur ise
yaşamını kaybedecek arkadaşlarımız var. Bu
kürsüye gelip de taziyede bulunma, Başımız sağ olsun.
deme durumuna düşmeyelim. dedik.
Anlatabildik mi? Anlatamadık. Hatta çok da
üzülmüştüm, bir milletvekili olarak, konuşmamın AKP
milletvekilleri üzerinde bıraktığı tesirin az olduğunu
düşündüm. Anlatamadığımdan dolayı da demiştim ki:
Sayın Enerji Bakanı, istifa et, söz veriyorum, ben de istifa
edeceğim milletvekilliğinden. Muhalefet milletvekili niye istifa
eder ki? Anlatamadığımdan dolayı istifa edeceğim.
demiştim. Belki anlatabilse idim bu kazanın önlenmesi mümkün olurdu
ama yanlış düşünmüşüm.
Soru önergesine Çalışma
Bakanlığının verdiği cevap burada. Sormuşuz 2010
yılı ile 2012 yılı arasında Türkiyede madenlerde
hayatını kaybeden insanlarımızın sayısı ne
kadar? diye. Çalışma Bakanlığı cevap vermiş,
demiş ki: 20/10/2012 tarihinin sonuna kadar toplam 293
arkadaşımız madenlerde can vermiştir. Yani 2010da
başlayan, 2010dan itibaren devam eden ölümlü kazaların 293
olması, üç yıl içerisinde, aslında madende bugün
olacakların, bugün olanların habercisiymiş. Biz bunları
biliyoruz, bunları okuduk bu soru önergesi cevaplarından; bu soru
önergesinin cevabını Çalışma Bakanı vermiş. Ama
geldiğimiz noktada, hiçbirimizin kabul edemeyeceği, hiçbirimizin
yüreğinin sızlamadığını söylemenin mümkün
olmayacağı bir ortama geldik.
Her iki bakan da gerçekten bu konuyla ilgili
kusurlarının olduğunda, denetimle ilgili gerekli olan
çalışmaların yapılmadığında, işveren ve
sanayici ilişkisinin Somada getirdiği noktanın bu
olduğunda birleşiyorlar ise istifa etmeleri kadar doğal bir
ortam olamaz.
Sayın Bakanım, bir yıl kaldı, hepsi
bir yıl. Bir yılı bakan olmadan geçirseniz acaba çok şey mi
kaybetmiş olursunuz? Ama ben Sayın Taner Yıldızı da
tanıyorum, Sayın Faruk Çeliki de tanıyorum, eğer kendi
akıllarını kullansa idiler kesinlikle istifa etmeyi
düşüneceklerdi. Dünkü konuşmada söyledim, ne olur
aklınızı kiraya vermeyin, aklınızı kiraya verecek
iseniz vicdanlarınıza verin. Eğer aklınızı
Başbakana ipotek edecek iseniz bu olayları gerçekleştiremezsiniz.
Şimdi gensoru geldi, bu gensoruyla ilgili ben sizden
rica ediyorum, vicdanlarınızla aklınızın arasında
bir köprü kurun, o vicdanınızın söylediğini
aklınız kaldıracağınız parmaklara göndersin.
Gensoruyla ilgili görüşmeyi açacağız. Gensorunun kabulüne oy
verin, görüşmenin devamını sağlayalım. Eğer biz
Türkiyedeki 301 insanın yasını
tutuyor isek, Türkiyedeki madenlerle ilgili sorunların
halledilmesini istiyor isek, kesinlikle bu gensorunun görüşülmesine Adalet
ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri oy versinler.
Görüşülmesi kabulü anlamına gelmiyor ama ne olursunuz,
yukarıdan birilerinin
söylediği şekilde Biz onu bunu anlamayız, bize yukarıdan
ne söylerse Başbakan biz onu yaparız. mantığıyla
hareket eder iseniz doğru bir anlam taşımaz.
Biraz önce, Somadan gelen 9 temsilci
arkadaşımızla görüştük. Gerçekten onlarla görüşmek,
onlarla konuşmak yine, acılarınızın çok üst düzeye
gelmesine vesile oluyor. Sayın Başbakanla görüşmüşler,
Sayın Enerji Bakanıyla görüşmüşler, sözler verilmiş.
Sözlerle ilgili kendilerine dedik ki: Cumhuriyet Halk Partisi hazır. Bu saatten
itibaren, bu dakikadan itibaren iş güvenliğiyle ilgili alınacak,
getirilecek yasalara hemen, yirmi dört saat bu Meclisten ayrılmadan bu
yasanın çıkmasında beraber olacağız. Yer altında
çalışan insanlarımızın aldıkları ücretlerle
ilgili iktidar partisi ne zaman neyi getiriyorsa hemen yanında
olacağız. Taşeron işçilerin
çalıştırılmasıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin
getirdiği kanun teklifinin görüşülmesi kabul edilmiştir,
teşekkür ederiz sizlere.
Maden işçileriyle ilgili emekliliğin yeniden
düzenlenmesini Adalet ve Kalkınma Partisi
Yani parmağıyla her
kanunu çıkarıp her kanuna ret cevabı veren sizlerin
getireceği emeklilikle ilgili her konuda destek
olacağımızı söyledik. Biz, 9 arkadaşınızın
buraya geldiğini biliyoruz ama onların arkasında 14 bin insan
var, 14 bin insanın temsilcisi olarak buraya geldiler.
Sayın Enerji Bakanımız,
aşağıdan çıkan babanın avucu kapalıydı,
beraberdik, içinde de Oğluma iyi bakın. yazıyordu. Eğer
bu duygularla bunu düşünerek oy kullanır iseniz bu gensoru önergesine
olumlu oy kullanırsınız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Sakine Öz, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
13 Mayısta Somada yaşanan iş cinayeti
ulusumuzun boğazını düğümledi. Bir yumruk oturdu
bağrımıza, birlikte sabırla söküp atmaya
uğraşıyoruz. Vardığımız her evde farklı
bir acıyı paylaşıyor, çaresizliği umuda çevirmek için
omuz omza veriyoruz. İnsani duygularını, emekçinin hakkına
saygıyı ve onurunu henüz paraya, kısır siyasi
çıkarlara ve kâr hırsına terk etmemiş milyonlarca
insanımız yapılanların hesabının önce devlet
yetkililerinden ve şirketten her yönüyle sorulmasını bekliyor.
Elinden tuttuğumuz benzi kül gibi geçmiş
gencecik gelinlerin, yaşlı gözlerle uzaklara dalmış ana
babaların, daha kundaktaki yavrularımın, artık ne
diyeceğini bilemeyen Sultan ninemin, babasına özlemini mektuplara
döken çocuklarımın, faciadan kurtulan ama yarınını
kara kara düşünen madencimizin benden ve bir kez olsun
vicdanınızla karar vermenizi beklediğimiz siz
milletvekillerinden tek bir talebi var; eşlerinin, babalarının,
evlatlarının hakkını söke söke almamızı, gerçek
sorumlulardan ama gerçek sorumlulardan yılmadan hesap sormamızı
istiyorlar.
Sayın milletvekilleri, kaza aldatmacasına,
fıtrat duyarsızlığına sığmayacak 2014
Türkiyesinde 1800lerin maden kayıplarıyla kıyaslanmayacak bu
kapkara utanç, bu yürek yakan iş cinayeti 2012den beri Hükûmeti her yolla
uyarmamıza rağmen göz göre göre gelmiştir. Bugün
karşımızdaki Bakanlar, Soma tehlikesini sürekli duyurmamıza
rağmen yeterli önlemi almamıştır. Başarısız
bir şirket gibi yönetilen devlette yandaşların kesesi için
yuvarlanan rakamlar, ruhsatlar, maliyetler konuşulur ama Madencinin
hakkı nerede? dediğimizde suskunluk hâkim olur. Ne yazık ki
madencimiz hasta olup izin isterse o günkü maaşından kesilir.
Günlüğü 40 liraya kömür paketleyen işçimiz yaralanır, ambulans
yerine dolmuşla, kamyonla hastaneye giderken,
çalışmadığı gün için de ne mesaisi ne sigortası
yatar. Madenin kalbi olan Somanın devlet hastanesinde ileri yanık
tedavi merkezi olmadığından işçimiz başka şehre
sevk edilir. 3 lira ekmek parasıyla, karnını ekmek arası
peynirle, elinin kazmasıyla doyurmaya çalışır.
Bir araba fazla kömür uğruna madencinin molası
sürekli ertelenirken susarlar ama facia günlerinde bugün hesap vermesi beklenen
Bakanın iki gündür giydiği gömleği, yediği çay-simidi
haberlere manşet yaparlar. Ne var ki haberli gelinen denetimlerde paralel
bağlanması gereken havalandırma sistemlerinin seri
bağlanması gibi çok önemli eksikleri görmeyip ana yollar şöyle
bir göz ucuyla gezilir, daha sonra derhâl teftiş ekibiyle yemeğe
geçilir. Sizi uyaran meslek odalarının yetkisi elinden
alınır, ihmalin sorumlusu bakanlıklar hiç utanmadan meslek
odalarını mali yönden sorgulamaya başlar. Madencimiz küflü gaz
maskesini denedi diye 400 lira ceza yer. Zulme sesini yükselten, Bu maden bu
üretimi taşıyamaz. diyen emekçi, çavuşundan amirine, oradan
parti teşkilatına kadar hizaya çekilir. Tüm uğraş, varsa
yoksa prim kapmak için yarışmak, bir araba daha kömür çıkarmak
içindir. Madencimiz her gün Bir sabah işten
çıkarılacağım. korkusuyla, çekilmiş banka kredisinin
hesabıyla gece gündüz mesaiye devam etmiştir. Sorumlu bakanlar ise
tüm bu sömürüye, adı üstünde, sadece bakmıştır.
Sayın milletvekilleri, Somada felaket
yaklaşıyor. diyerek sizleri uyarmıştık. Öyle
zannettiğiniz gibi üç hafta önce değildi, tarih 19 Kasım
2012ydi. Araştırma önergesiyle Somadaki madencilik sorununa,
denetim ve çalışma şartlarına dikkat çektik, çoğunuz
sustunuz. İşçilerin ek mesailerinde açıkça sömürü vardır.
dedik, insanı yok sayan rekabeti körü körüne sürdürmek uğruna
durdunuz. Madenlerde hak edişleri, kıdemi ödenmeyen, toplu
sözleşmeden usulsüzce çıkarılan, başka madenlere
sigortasız, günübirlik sürülen madenciler var. dedik ama ilgilenmediniz.
Bugün, Somada tekmeyle, tokatla, insan onuruyla oynayan, vicdanlara kelepçe
vuranlar, işçilerimizin zorla mitinglere taşınmasını,
madende ara vermeden çalışmasını, bakan gelecek diye zorla
iftar mesaisine bırakılmasını Meclise taşıdığımızda
sadece seyrettiniz. Sömürüyü katlayan, denetimi sıfırlayan, işçi
sınıfını, işçi sağlığını,
güvenliğini eften püften sayanların tüm sorumluluğu şirkete
yükleme mesaisinin toplumumuzda hiçbir karşılığı
olmayacaktır, olmamalıdır.
Sayın milletvekilleri, hatırlatmak boynumun
borcudur. 24 Ekim 2013te araştırma önergemizi verdiğimiz gün
Mecliste size şunları söylemiştim: AKP döneminde, devlet,
denetimi bırakmış, insan saymadığı işçimizi
ölüm çukuruna yollamıştır. 20 Ekimdeki yangının
mağduru işçilerimiz deneyimli olmasaydı, kendi
olanaklarıyla barikat kurup dışarıya
çıkmasıydı, bugün nasıl bir faciayla
karşılaşacaktınız hiç düşündünüz mü? Ne acı
ki Sayın Faruk Çelik ve Taner Yıldız 24 Ekimdeki bu
uyarımı, ihmallere çözüm bulmayı yedi ay boyunca erteledi. Yazık
ki geçen hafta, tam da geliyor diye yedi ay önce
uyardığımız bu faciayı yaşadık. İş
cinayeti bir zincirdir sayın milletvekilleri, kazayı öngöremezsiniz,
birden gerçekleşir ama cinayetler güvenlik tedbirleri alınmadan,
ahbap çavuş ilişkilerine yaslanarak Ben geliyorum. der. Madenlerde
ruhsat işlerini kendine bağlayan Başbakanın tercihlerinden
başlar, ihalelerin, sözleşmelerin içeriğine, kimlerin
kayrıldığına uzanır. Denetimlerin kimler
tarafından, nasıl yapıldığına, sendika
duruşuna, eski taşeron ağalarına, iş güvenliğine
bağlanır. İş cinayetlerine sınırsız
özelleştirmeyle, emek sömüren taşeronlaşmayla ve eksik
denetimlerin yarattığı büyük yıkımlarla ortam
hazırlayan devlet yöneticileri acımızın asıl
sorumlusudur, sizsiniz asıl sorumlular. Sizin bu yükü medya eliyle,
bakanların sakin diliyle Hükûmet üstünden atmaya, tek başına
şirketin üzerine yıkmaya gücünüz yetmeyecek. Siz bu büyük
sorumluluğun altında resmen ezildiniz. Somadaki
şeffaflıktan uzak yönetimle altı ay boyunca Somanın
çilesini büyüttünüz. Somada tam bir bilgi karartmayla devlet için kötü
sınav verdiniz. Siz sayın bakanlar, önlenebilir cinayetleri kadere
teslim edip sahadan çekilemezsiniz. Çok açık bir gerçek var, biz,
işçi hakları, güvenceli çalışmaya çözüm getirdikçe Hükûmet
susmakta ve hatta ölüm geliri ve aylığı, cenaze
yardımı gibi kanunda zaten var olan ödemeleri işçi ailesinin
haklarına bir lütuf gibi aktarmaktadır. Oysa, bizim, pirim gün
sayısı yetmeyen, sigorta sorunları yaşayan, 2008 öncesine
göre yaşlılık ve ölüm aylıkları oldukça düşen
ailelerimizin sorununu çözecek tüm tekliflerimiz hazırdır.
Sayın milletvekilleri, gelin Somadaki adalet
feryadına kulak verin. Sorumsuzluğa, faciaya göz yuman bu
bakanların hâlâ koltuğunda oturmasına, Meclisin utanmasına
fırsat vermeyin. Bir avuç kömür için bir ömür veren madencilerimizin bugün
tekrar burada anılmasını sizlerden istiyorum ve bu gensoruda ne
olur vicdanlarınıza göre karar verin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bir kez daha madencilerimizin aziz hatıraları
önünde saygıyla eğiliyor, ailelerine başsağlığı
diliyorum ve Türkiye işçi sınıfına da
yaşamış olduğu en büyük iş cinayetinden dolayı
bir kez daha geçmiş olsun ve başsağlığı
dileklerimi iletiyorum.
Bu gensoruyu şeklen siyasi partiler, muhalefet
partileri verdi, fiziken de bu görevi bizler üstlendik, usulen de bu böyle
yerine geldi ama özünde, aslen bizi buraya bu daveti yapan üzerinde, gensoruda
görüştüğümüz ve güvensizlik oyu talep edeceğimiz 2
bakandır. 2 bakan görevlerini yaparken ortaya koydukları ihmallerle,
kusurlarla, zaman zaman kasta varan kayırmacılıklarla ve kötüye
kullanmalarla bu büyük kazanın ortaya çıkmasında en önemli rolü
oynamış ve siyasi sorumluluğun sahibi kişilerdir.
Kaldı ki bugünleri hazırladıktan sonra dünyada hiçbir parlamentoda
böyle bir gensoru görüşmesi yapamazsınız, 301 kişiyi kaybettikten
sonra. Dünyanın hiçbir yerinde bir bakan -bir Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı ve bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı- bu kadar
ciddi sorumluluklarına ve 301 kişinin ölümüne rağmen, hâlâ daha
orada oturup da birazdan çıkıp kendisini savunma ve bu önergelerin
gündeme alınmamasını talep etme gibi bir pişkinlikle
karşısına çıkamazlar Parlamentonun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İstifa, bir hesap verme kültürüdür ama ondan önce
soruşturmanın sağlıklı yürüyebilmesi için
atılması gereken en önemli adımdır.
Ben, bundan sonraki konuşmamı sizlerin
oylarıyla bu görevlerinden azledileceklerini düşündüğüm ve
yerine gelecek 2 bakanın duyması ümidiyle yapıyorum. Eğer
bu 2 bakan görevlerinde kalacaklarsa, bu 2 bakan hesap vermeyeceklerse sözün
bittiği yerdeyiz. Sakın ola kimse çıkıp da Sorumlular
mutlaka tespit edilecek, cezalarını çekeceklerdir. demesinler.
Eğer o samimiyetiniz varsa bütün çağdaş ülkelerdeki gibi istifa
mekanizmasının işletilmesini beklersiniz. O yoksa görev
sizlerdedir. Türk milleti adına görev yapıyoruz. diyorsunuz, görev
sizlerdedir. Bu 2 bakana ve bundan sonra bu Parlamentoda bakanlık görevini
üstlenecek herkese Arkadaş, bu kadar büyük bir faciadan sonra istifa
etmezsen bu duruma düşersin. Görevini yaparken bilinçle yap. Böyle
olaylara sebebiyet vermenin önündeki tedbirleri al. Aksi takdirde de erdemle
istifa et. demeyi bilmelisiniz. Bu sorumluluk bu ana kadar bu 2
bakandaydı ama bundan sonra iktidar partisinin milletvekillerindedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir iki tane örnek vermek gerekirse: Feribot
kazasından sonra Güney Kore Başbakanı hiç kimseye bir şey
söyletmeden istifasını verdi.
Letonya Başbakanı bir alışveriş
merkezinde olan bir iş kazasından, çatı çökmesinden dolayı
54 kişi öldüğü için özür diledi ve hemen istifa etti.
Mısırda Ulaştırma Bakanı Raşid el Mateeni
Kasım 2012de bir trenin bir okul otobüsüne çarpıp öğrencilerin
ölmesinden ve yaralanmasından sonra derhâl istifa etti ve Kosovada
İçişleri Bakanı Fatmir Recepi 2007 yılındaki
protestolarda 3 göstericinin ölüp 80 kişinin yaralanmasından sonra
derhâl istifa etti.
Şimdi, ileri
demokrasi diyorsunuz, Türkiye demokraside mesafe alıyor. diye
söylüyorsunuz. Bu mudur demokraside aldığınız mesafe? Hâlâ
daha burada, 301kişinin öldüğü yerde Taner Yıldız
oturabiliyorsa, hâlâ daha Çalışma Bakanı buraya gelip oturma
nezaketini bile göstermiyorsa, sadece kendini savunmak için buraya gelecekse bu
nasıl olabilir, nasıl vicdan! Buna söyleyecek bir sözü yok mu iktidar
partisi grubunun? Bu sözlerimi duyacak kimse yok grupta. Şuraya
bakın, Başbakan MİT Yasasını değiştir.
deyince 300 kişi gelip oturuyorsunuz buraya ama şimdi bakıyoruz
kaç kişi var salonda, 45 kişiyle oturuyorsunuz. Yazıktır,
ayıptır, günahtır! (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN BOYRAZ
(İstanbul) Şov yapma!
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Şov yapma!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Şov yapıyorsun. 200
kişi var şurada, bir bak.
OSMAN BOYRAZ
(İstanbul) Acılardan siyaset yapma.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
İlk gün, maden şirketi çok ciddi bir kuruluştu Sayın Bakana
göre, bütün denetimlerden geçmişti. İkinci gün, kazalar
madenciliğin fıtratında vardı, dünyanın her yerinde
oluyordu böyle şeyler, mesela 1876 İngilteresinde. Üçüncü gün,
gözaltı yok, sorgu yok, tutuklama yok, savcıya mikrofon
uzanıyor, savcı diyor ki: Ya, zaten sorumlular da öldü, kimi
gözaltına alacaktım? Allahtan kamuoyu baskısı bir noktaya
geliyor, soruşturma açılıyor, etkin bir, birleşmiş bir
muhalif söylem kamuoyunda karşılığını buluyor.
Kimse bunun üzerinden siyaset çıkarmaya çalışmıyor ama
siyaset dediğiniz mesele de, bir iş kazası olduğunda
sorumluların sorgulanmaması, hesap vermenin ve adaletin önündeki engellerin
kaldırılmamasını talep etmekse eğer kimse kusura
bakmasın, o kadar ucuz değil, 301 canımız gitti bizim.
Burada sorumlular hesap verecek arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, samimiyet diye bir şey var. Sayın
Bakan diyor ki: Sorumluların sonuna kadar hesap vermesinin
teminatıyım. Bak sen! Peki, Afşin-Elbistanda 11 işçi
büyük bir yığının altında kaldı; 2si
kurtarılabildi, 9u hâlâ göçük altında. Geçen hafta izlediniz, annesi
Evladımın kemiklerini verin. diye yalvarıyor. Orada
bıraktık. O günkü bakanınız, benzer tarihlerde
Şilideki altmış dokuz gün süren kurtarma operasyonuna Bizde
olsa üç günde çıkarırız. demişti. O günkü
bakanınızın sözü de ortada duruyor, hâlâ daha 9 işçinin
kemikleri orada. Taner Yıldızın sorumluluğu ne biliyor
musunuz? Afşinde yaşanan o faciayla ilgili soruşturma
açılmış. Soruşturma gelmiş gelmiş, bir iki
teknisyenden sonra bürokrasiye dayanmış. Savcılık, mahkeme
yazıyı yollamış, talepte bulunmuşlar. Soruşturma
açılmasıyla ilgili izin vermemiş. Afşinde 9 işçi
yerin altında duruyor, Taner Yıldızın oluruyla o
soruşturmada hesap vermesi gereken bürokratlar için yargılama izni
vermiyor bu Bakan. Şimdi inanacağız öyle mi? Sorumluların
ortaya çıkarılması için her şeyi yapacakmış,
teminat oymuş; olmaz olsun böyle teminat. Ama bunun teminatı mutlaka
ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekilleridir. Bu
teminatı biz vereceğiz, biz sağlayacağız ve yerine
getirmediğiniz sorumluluğu bizler yerine getireceğiz. Bu vicdana
sahip milletvekillerinin bu Meclis sıralarında oturduğunu
biliyoruz, böyle olduğuna inanmak istiyoruz; aksi durumu kabul etmiyoruz
ve aksi durumu düşünmek dahi istemiyoruz. İsyan ediyoruz bu duruma,
isyan ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Taner Yıldız gözden
çıkarılamaz mıydı? İstifasını veremez miydi?
Başbakan bunu isteyemez miydi? O sorunun yanıtı 17 Aralık
sürecinde gizli. 17 Aralık sürecinde bakanlar birer birer istifa ederken,
orada Bakan Bayraktarın resti Başbakanın kulağında
küpedir. Sorumlu ben değilim, her şeyi Başbakanla beraber
yaptım, biri istifa edecekse o da Recep Tayyip Erdoğandır.
demişti. Arkadaşlar, Taner Yıldızın, Erdoğan
Bayraktara göre bu resti çekecek en az 5 kat fazla malzemesi var elinde. O
yüzden isteyemiyor istifasını. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve ardından Taner Yıldız Somaya
gitmiş, iki gün aynı gömleği giymiş, simitle
beslenmiş, bir piar çalışmasıdır yürütülüyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayıptır ya! Senin
yaptığın ne!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bakın, bir şeyi
gizlemenin en iyi yolu ortada bırakmaktır. Hırsız girer,
bütün evi didik didik eder, kapının girişinde bir torba içindeki
ziynetleri bulamadan çeker gider.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Somalı o sözü söylemiyor, Somalılar da seyrediyor seni.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Taner Yıldızın bu
kadar göz önünde bulundurulması, Murathan Munganın meşhur
romanındaki kasiyer kız hikâyesidir. O kadar çok göz önünde
olursanız, o kadar çok saklanmış olursunuz. Guguklu saat gibi,
saatte bir çıkıp aynı şeyleri söylemek şeffaflık
değildir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biraz saygılı ol!
Guguklu saat ne demek!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya, bu kadar
saygısız olma!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Günde bir kere konuşursunuz,
bütün anaların yürekleri tatmin olur, herkes ikna olur. Bunu
yapamadınız, inanmıyoruz, sorumluluğunuzu
hatırlatıyoruz, istifaya davet ediyoruz, güvensizlik oyu
vereceğiz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Aynaya baktın, kendini
tarif ettin.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Şehitler üzerinden
siyaset yapıyorsunuz ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
isteyen Ayla Akat Ata, Batman Milletvekili.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun Sayın Ata.
HDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
adına söz hakkı almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisi olarak bir gensoru
açılması için önerge verdik. Vermeyebilirdik. Hangi koşulda?
Ülkede 301 tane vatandaşımız, işçimiz, emekçimiz toprak
altında yaşamını yitirdiğinde bu işin
sorumluluğunu gösteren sayın bakanlar istifa etmiş
olsalardı, biz de bu Parlamentodan belki aksi bir karar
çıkacağına inanmadığımız hâlde bir gensoru
görüşmesinin açılmasını talep etmeyecektik ama ne
yazık ki bu istifalar gerçekleşmedi. Niye? Çünkü
yaptığım yanıma kalır anlayışı var. 301
kişi yaşamını yitirdi. İlk değildi, daha önce de
Türkiye'de iş cinayetleri yaşandı. Bunların
rakamlarını vereceğiz ama bir defada, tek bir olayda 301
insanın yaşamını yitirmiş olması bir ilk, tabii
ki sorumluluk gerektirir. Bir tavuğunuz, bir kuzunuz, bir koyununuz, bir
ineğiniz yaşamını yitirse kıyametler kopuyor ama gel
gör ki
Burada, gittikten sonra arkasından ağlayanların
olmadığını düşünmüyoruz. Ağlayanlar var,
sızlayanlar var, çocuklar var, kardeşler var, analar var ama ortada
sorumluluk gösterecekler yok. Tabii, sadece yöneten iradesi için söylemiyoruz,
işveren iradesi de bu yönlü, kamu kurumunun sahibi olan, söz hakkı
sahibi olan irade de bu yönlü, sendikanın iradesi de bu yönlü. Neredeyse
kimse sorumlu değil. 301 can toprak altında yaşamını
yitirmiş ama hiç kimse sorumluluk kabul etmiyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye -literatürde
iş kazaları olarak geçiyor ama- iş cinayetlerinde dünyada
3üncü, Avrupada 1inci, çok söylendi iki gündür burada. 2002-2013
yılları arasında da yaşanan toplam 880 bin iş
kazası var, bu, Bakanlığın vermiş olduğu verilere
göre. Yine 13.442 işçi yaşamını yitirmiş. Bu
yılın, 2014 yılının ilk dört ayına
baktığımızda da 396 insanımız yine
yaşamını yitirmiş ve yine mayıs ayıyla birlikte
yani Somada yitirdiğimiz canlarla birlikte ele
aldığımızda 14.500e dayanıyor. Bu, yılda
ortalama 1.250, ayda ortalama 105, günde yaklaşık 4 ölüm demektir; 4
eve ateş düşmesi demektir, 4 eve yangın var demektir. Ama bu
noktada bir sorumluluk gösterilmiş mi? Hayır. Bakın, bu
Parlamentoda iki dönemdir milletvekiliyiz, her iki bakanlığın
çalışma alanı itibarıyla, değil bir, değil iki,
değil üç, defalarca araştırma önergeleri verildi ama sonuç
nedir? Bu araştırma önergeleri ne zaman ki Hükûmet tarafından
onaylanır, o zaman gündeme alınır, komisyon kurulur.
Şimdi, bu noktada kurulmuş bir komisyonumuz yok
muydu? Vardı. Sorunlar tespit edilmemiş miydi? Edilmişti. Yapılması
gereken açık mıydı? Açıktı. Nelerden vazgeçilmesi
gerektiği ortada mıydı? Ortadaydı. Peki, bu niye
yapılmadı diye soracağımız mekanizma kim? Tabii ki
Hükûmet, tabii ki ilgili bakanlar. Ortada bu Meclisin iradesiyle
oluşmuş bir araştırma komisyonu ve onun
hazırladığı bir rapor var ama bu raporun hiçbir sonucu
pratikleştirilmedi. Peki, kim hesap verecek? Bunu, hep beraber,
hesabı vermesi gereken başta Hükûmetin yetkili bakanları,
herkesten sormak bizim boynumuzun borcudur diyoruz.
Ülkemizde, Bakanlığın verdiği
verilere göre 51 ilde madencilik yapılıyor ve Somadan önce, son üç
yılın verilerine baktığımızda en çok ölümün
yaşandığı iller Balıkesir, Zonguldak, Manisa, Maraş
ve Ankara. Toplam üç yılda 292 işçi yaşamını
yitiriyor. Evet, bir günde 301 ama üç yılda da toplam 292 işçi
madencilik sektöründe yaşamını yitirmiş. Önlem almak
gerekmez miydi? Gerekirdi. Bir şeyler yapmak gerekmez miydi, bir söz
söylemek gerekmez miydi? Bunların hepsinin gerekliliğine inanıp
bir şeyler yapılmadığı için biz bugün mutlaka ama
mutlaka istifa edilmesi yahut bu Mecliste gensoru görüşmelerinin
açılması yönünde salt çoğunluğunun el kaldırması
gerektiğine inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz olağan bir olay
mı yaşadık? Hayır, cumhuriyet tarihinin en fazla kayıp
verilen olayını yaşadık madencilik sektöründe. Peki, niye
bu ülkede bir olağanüstü hâl yok? Olağan bir olay değil,
yaşadığımız olay olağan bir olay değil.
Peki, niye olağanüstü hâl yok? Niye bugüne kadar yapılan teftiş
raporları raflardan indirilip bunların altında kimlerin
imzası var diye bakılmıyor? Niye iş mevzuatında ne
yapabiliriz diye siyasi parti gruplarına çağrıda bulunulmuyor?
Nerede eksik yaptık diye sorulmuyor? Niye ILOnun 176 sayılı
Sözleşmesinin imzalanabilmesi için gerekli adımlar
atılmıyor? Niye madencilik sektöründe çalışmalar
durdurulmadı? Niye bakanlık ve ilgili kurumlara denetim
yapılmadı? Ve niye şeffaf bir soruşturmanın
olması için adım atılmadı?
Son altı yıl içerisinde yaşanan hiçbir
iş cinayetinde, ne yazık ki, soruşturmalar etkin ve aktif bir
şekilde yürütülmedi. Bakanlık, bürokratlarına izin vermedi
yargılanmaları için. Hakeza bilirkişi raporlarının
çoğu iki yılda, üç yılda tamamlanabildi. Aileler mahkeme
koridorlarında perperişan oldular.
Peki, şeffaf bir soruşturmanın
açılabilmesi için acaba bizim de ceza yargılama usulünde
yapmamız gereken değişiklikler yok mudur? Vardır. Peki,
bunun adımını kim atacaktır? Tabii ki bu Parlamentoda
Hükûmetin iradesiyle şekillenecek adımlar atılması gerekir.
Son altı yılda hiçbir dava sonuçlanamadı,
ne Zonguldaktaki Karadon davası ne Afşin Elbistandaki termik
santral davası ne Zonguldaktaki Kozlu davası ne OSTİM
İvedik davası ne Esenyurt çadır yangını davası ne
de Davutpaşa davası. Bunların her biri rafa
kaldırıldı. Her biri için hâlâ aileler adalet bekliyorlar.
Peki, biz kaza değil, cinayet diyoruz. Peki,
cinayetin olduğu yerde bir katil yok mudur? Ortada bir cinayet varsa bir
katil yok mudur? Tabii ki vardır. Ve şimdi aileler bize Katil kim?
diye soruyorlar.
İş cinayetleri küresel rekabetin sonucudur ve
sermayenin daha fazla kâr güdümünün ürünüdür. Asıl sorumlu, sermaye ve
gerekli denetimleri yapmayan devlettir ve çağın en büyük
hastalığı olan kapitalist modernitenin karşısında
ancak biz demokratik moderniteyi, bunun ayaklarını oturtarak
durabiliriz.
Bütün sorunların çözümünün altında yatan
nasıl ki demokratikleşme adımlarıysa, evet, iş
cinayetlerinde de katili bulup yargılanmasını sağlayabilmek
ve yine, bir daha yaşanmaması için gerekli adımları
atabilmek için demokratik bütün adımları atmaya, bu iradeyi
göstermeye hazır olabilmek gerekiyor. Kapitalist modernitenin bu mecrada
kendisini var edememesi için biz demokratik modernite unsurlarını
hayata geçirmek durumundayız.
Değerli arkadaşlar, peki, çok konuştuk,
taşeron sistemi, taşeron sistemi; ne getirdi bu taşeron
sistemi? Evet, çalışanların iş güvencesinin azalmasına
neden oldu; evet, çalışanların sendikalaşma
oranının azalmasına neden oldu; evet, ücretler ve
çalışma standartlarının düşmesine sebep oldu; evet,
iş sağlığı ve güvenliğinin rafa kaldırılmasına
sebep oldu. Peki, bunun devamı için biz niye Hayır. demedik? Peki,
bu konuda 2023 vizyonunda bile Mücadele edeceğim. denildiği hâlde
Hükûmet niye taşeronlaştırmanın alternatifi olabilecek bir
sistem ya da iş güvenliğine, iş sağlığına
kaçınılmaz olarak hayat bulduracak bir sistem açığa
çıkarmadı? Bu, programda yok muydu? Tabii ki vardı. Kaldı
ki Sayın Çalışma Bakanının açıklamalarından
öğreniyoruz, oradaki taşeronlaştırmanın hangi boyutta
olduğundan bile habersiz ama Somada sağ çıkan işçiler ne
dediler? Dediler ki: Bizde işçi taşeronu ayrıdır, bizde
baca taşeronu ayrıdır, bizde ayak taşeronu
ayrıdır, bizde daralma taşeronu ayrıdır. Orada
adına taşeron demezsiniz, odabaşları vardır, ekip
başları vardır, onlar onun yerine hizmet ederler. Peki, kim
dinledi? Çalışma Bakanı bunu duydu, o günden sonra Kim bu baca
taşeronu, ayak taşeronu, daralma taşeronu, işçi
taşeronu? diye sordu mu? Hani ülkenin en iyi, iş
sağlığı, iş güvenliği açısından en iyi
madenlerinden biriydi, işçiler orada en büyük güvenceye sahiplerdi; kimse
sormadı. Madende 800 işçi yaşamını yitirdi, niye? Bir
madende 800 işçi
Çünkü iş gücüne dayanılarak madenler
çıkarılıyor. Herhangi bir
Sayın Bakana baktım, dinlemiyor, tabii ki insan
etkileniyor; hâlbuki dinlemesi gerekir.
ÜLKER CAN (Eskişehir) Dinliyor, niye dinlemiyor?
AYLA AKAT ATA (Devamla) 21inci yüzyılın ilk
yarısı, 800 işçi yaşamını yitiriyor çünkü sen
iş gücüne dayanarak maden çıkarıyorsun hâlâ. O yüzden,
verebildiğin örnekler ancak ve ancak 20nci yüzyılın
başlarına dair çünkü bu sistem 20nci yüzyılın
başlarında vardı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 18inci yüzyıl, 18
AYLA AKAT ATA (Devamla) O günden bugüne çok şey
değişti. Artık iş gücüne dayalı olarak
çıkarılmıyor madenler, çıkarıldığı
yerlerde belli bir teknik standardizasyon var, ona uymak gerekiyor, onu hayata
geçirebilmek gerekiyor ama bu yapılmadı. Hâlâ iş gücüne
dayalı maden çıkarma işlemi devam etti ve Sayın
Başbakan da kalktı, dedi ki: Her yerde oluyor. Örnekleri de 18, 19,
20nci yüzyıllardan verdi.
Peki, bunun alternatifi yok muydu? Evet, tabii ki
bunların alternatifi vardı. 1800lü yıllardan başlayarak
yaşanan bu ölümler gerçekti, bu kazalar gerçekti, yaşanan acılar
büyüktü ve aileler çok mağdur olmuşlardı ama bu acıyı
yaşayan ülkelerin yönetenleri bir araya geldiler, ILOnun 176 no.lu
Sözleşmesini imzaladılar ve bir karar aldılar.
Tam da Sayın Başbakanın dediği
gerekçelerle yerin altındaki tüm kişilerin isimlerinin ve muhtemel
konumlarının her zaman doğru şekilde bilinebilmesi için bir
sistem kurdular. Tam da bu gerekçeyle bir daha acılar yaşanmasın
diye güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı
koşullarını sağlamak için madenin gerekli elektrik,
mekanik, iletişim sistemini ve kapsayan diğer ekipmanlarla inşa
edilmesini sağladılar. Tam da bu gerekçelerle işçilerin tayin
edilen işleri kendileriyle başkalarının güvenlik ve
sağlıklarını tehlikeye atmayacak şekilde
gerçekleştirmesine olanak sağlayacak şekilde
çalışmasına dair düzenlemeler yaptılar. Tam da bir daha
insanlar yaşamını yitirmesin diye işçilerin maruz kalabileceği
çeşitli tehlikelerin tespit edilebilmesi ve maruz kalınıyorsa
bunun seviyesinin belirlenebilmesi için çalışma ortamının
izlenmesi, değerlendirilmesi ve düzenli teftişini
sağladılar. Tam da bu gerekçelerle erişim izni verilen tüm yer
altı çalışma mekânlarının yer altı
havalandırmaya ulaşması garanti altına alındı.
Tam da bu nedenle bir daha canlar yitmesin diye bir maden işletmesinin
doğasına uygun şekilde yangınların başlaması
ve yayılması ile patlamaları önleyecek, tespit ve mücadele
edecek tedbir ve önlemler alındı. Tam da bu nedenle işverenin
her madende ayrı ayrı öngörülebilen tüm endüstriyel ve doğal
afetler için acil müdahale planı hazırlama yükümlülüğü yasal bir
çerçeveye kavuştu. Tam da bu gerekçelerle işçilere verilen hem
iş hem de güvenlik ve iş sağlığı konularında
yeterli eğitim programlarının ücretsiz olarak verilebilmesinin
önü açıldı. Tam da bu gerekçelerle bir daha toprak altında
insanlar kalmasın diye işverenler, riski kaynağında
bertaraf etmekle, güvenli çalışma sistemleri tasarlamakla, kaza
riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirmek ve kaza olduğunda gerekli
tıbbi yardıma ulaşmalarını sağlamakla yükümlü
hâle getirildi ve sözleşmeyle, kaza sonrasındaki sağlık ve
kurtarma etkinliklerinin kalitesinden de işverenlerin sorumlu olması
sağlandı.
Peki, Sayın Bakan ve Hükûmetiniz ne yaptı?
ILOnun Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesini muhalefetin
ısrarına rağmen sizler imzalamadınız. Dünyada
yalnızca Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerde bulunmayan yaşam
odalarını yönetmeliğe koymadınız, zorunlu hâle
getirmediniz. Maden ocaklarında yaşanan işçi
katliamlarının en büyüğünün yaşanacağına dair
uyarılara gözünüzü yumdunuz, kulaklarınızı
kapadınız. Bizi, 21inci yüzyılda, bu topraklarda 300den fazla
işçinin ölüme mahkûm edilişine tanıklık etmek zorunda
bıraktınız.
Peki Sayın Bakan, nasıl çözülebilirdi? Çok
kolay: İşçinin sorunu, işçilerin sorunu işçilere
rağmen çözülmezdi. Ben en iyisini bilirim. anlayışıyla
çözülmezdi; tıpkı, kadınların sorunları kadınlara
rağmen çözülmeyeceği gibi; tıpkı, gençlerin sorunları
gençlere rağmen çözülmeyeceği gibi, emekçilerin sorunları
emekçilere rağmen çözülmeyeceği gibi, herhangi bir iş
alanının sorunu o iş alanında örgütlü bulunan
sendikaların, odaların görüşü alınmadan çözülmeyeceği
gibi. Siz bunu yapmadınız, işçilere sormadınız, bunu
yapmadınız. Ama onlarla birlikte çalışmayı niye tercih
edesiniz? Yanınızda sermaye var, birlikte çalışabilirsiniz,
hareket edebilirsiniz. Ne de olsa yiten canlar sizin değil.
Canlarını yitirenler tabii ki tepki
gösterdiler, tabii ki bir duyarlılık gösterdiler, tabii ki protesto
ettiler, kimi edeceklerdi? Bakanı edeceklerdi, Başbakanı
edeceklerdi, sendikayı edeceklerdi, işvereni edeceklerdi. En
doğal tepki buydu çünkü canları gitmişti, kardeşleri,
yavruları, eşleri gitmişti.
Hatırlarsanız, Sayın Başbakan,
oğlu ifadeye çağrılmasın diye neler yaptı! Canı
yandı, neler yaptı! Peki, burada yavrusunu yitirenler ne
yapsınlar? Ellerinde iktidarın gücü de yok, ne yapabilirler? Tabii ki
onlar da protestonun en anlamlısını ortaya koydular; ağladılar,
sessizce ağladılar. Siz, o sessizce dökülen gözyaşlarına
bir anlam veremediniz ama Sayın Bakanım -Sayın Taner
Yıldız- sizi bir yerde anladım: Milyonlar sizi televizyonun
karşısında dinliyordu, herkes bir açıklamanızı
eleştirdi: Sayın Bakan niye böyle diyor? Niye Size iyi bir haberim
var, toprak altından şu kadar işçinin daha cesedini
çıkardık. diye bir haber verdi? dediler. Ben sizi anlıyorum
çünkü bu ülkede hâlâ toprak altında yatan işçiler var, hâlâ çıkarılamayan
işçiler var ve onun vermiş olduğu eza, onun vermiş
olduğu sıkıntı, vicdani rahatsızlık çok büyüktür.
Ben de sizinle aynı duyguları yaşıyorum. Evet, toprak
altında, bilinen, resmî olarak açıklanan 301 ama ailelerin bu konuda
bazı iddiaları var henüz çıkarılmadığına
dair. Bunlar da kısa vadede muhtemelen açığa
çıkacaktır Sayın Bakanım.
Peki, bizim, Bakanlığınıza
yazmış olduğumuz bir soru önergesi vardı,
cevabını aldık. Engellenebilirdi ama denetimle. Denetimi
nasıl yaptınız Sayın Bakan? İşte elimdeki soru
önergesinin cevabında, Uyar Yapıya ait Darkale Maden
Ocağına yapılan denetimin sadece tablosu verilmiş. Mart
21; 12 noksan, verilen ceza, durdurma idari para cezası. 26 Nisan, ceza
kaldırılıyor. 12 noksan bir ayda temin ediliyor, biz buna inanalım;
bir ayda 12 noksan tamamlandı diyelim, buna inanalım. Peki,
sonucunda, 31/10/2013; 7 noksanla tekrar idari para cezası ve durdurma.
Her birinde bir vatandaşımız yaşamını yitiriyor.
Peki, biz, işçilerimiz, emekçilerimiz yaşamını yitirince mi
bu masalarda oturup konu üzerine tartışacağız, sonuç
çıkaracağız? Peki, biz, denetim faaliyetini yapması için
buralara sadece kazalar olduğunda mı müfettiş göndereceğiz?
Siz de biliyorsunuz, bütün milletvekillerimiz de biliyor; bir noksanlık
düzeltildiyse -örneğin, sensör yok ama sensör takıldıysa
altı ayda o sensör bozulmaz- birileri onu varsaydı, birileri O
noksanlıklar giderildi
, bunun altına imza attı. İşte
o yüzden, mutlaka ama mutlaka yargı şeffaf olmalıdır ve
işletilmelidir diyoruz. Tazminatlar mutlaka ödenmelidir ama tabii ki
yürekleri, vicdanları rahatlatmayacaktır.
Bu dönemde, 2023 vizyonu olan bir Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin döneminde, 21inci yüzyılın ilk yarısında bu
katliam Türkiyede yaşandı. Bundan kurtulamazsınız, bu
sorumluluktan kurtulamazsınız. Bu gensoru görüşmelerine onay
verilse ve bu Parlamentoda bu görüşmeler başlasa ve sonucunda
yapılan oylamada siz tekrar güvenoyu alıp devam etseniz bile bu kaza
sizin döneminizde gerçekleştiği için vicdanlarda mahkûmsunuz,
sorumlusunuz. Bir evi yönetirken anne babanın gösterdiği
sorumluluğu siz bir ülkeyi yönetirken gösteremediniz Sayın Bakan,
Hükûmetiniz bu sorumluluğu gösteremedi. Ortada iş kazasının
sayısı vardır, ortada ölen işçi sayısı
vardır. Bu kadar işçi, 14 bin küsur işçi iktidarınız
döneminde yaşamını yitirdi. Nasıl
kurtulacaksınız?
Kaldı ki kısa günün kârı,
halkımız yastayken, 77 milyon yasta -size katılıyorum, 1
eksik- insanlar acılarıyla baş başayken bir gelişme
yaşandı Türkiyede. O da yolsuzlukların kralı, kara para
aklamanın kralı Rıza Zarrafın yurt dışına
çıkma yasağı kaldırıldı sessiz ve sedasız
bir şekilde. Hiç kimse tepki göstermedi çünkü acımız büyüktü,
çünkü yaşanılan acı herkes tarafından öğretici
olmalıydı, sonuç çıkarıcı olmalıydı.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Sırrı Süreyya Önder, İstanbul Milletvekili.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 432
tane evladımız yetim kaldı. Eğer rakamlara vuracaksak,
bunun en önemli bilançosu bu; gerisi lafügüzaf. Bunların bu
kaybını hiçbir şey yerine getirmeyecek.
Bütün muhalefet partileri bu meseleyi anlatırken
taziyeyle başladılar, ben de taziyeyle başlamak istiyorum ve
meselenin teknik, sayısal, siyasal yönlerine dair aşağı
yukarı söylenecek her şey söylendi, bir tek bir şey biraz gözden
uzak tutuldu. İzninizle biraz ben de ona değinmek istiyorum.
Bu iş cinayeti, bu katliam bugünün işi
değildi. Sizi, 70li yılların sonunda Suluova Yeni Çeltek maden
direnişini bir araştırmaya davet ediyorum; buradaki
konuşmaya sığmayacak kadar önemlidir. YERALTI
MADEN-İŞin, sarı sendika tarafından kapatılan,
kapattırılan bir maden işletmesini alıp nasıl verimli
ve insan onuruna, emeğin onuruna yakışır bir vaziyete
getirmesinin hikâyesidir.
Ben sadece finalini söyleyeyim size: Verimsiz diye
kapatılan ocağa, oradaki devrimci işçiler el koymuş,
üretimin bütün gelirini hazineye bloke ettirtmiş, bir kuruşuna
dokunmadan, yaklaşık 60 misli verimliliği
artırmıştır. Finali şu olmuştur: 12 Eylül
faşist darbesi geldiğinde o madendeki bütün işçiler
işkenceli sorguya alınmış, dövülerek öldürülen, felç
bırakılanlar olmuş.
Devlet, eskiden beri sistem, yer altında
çalışan işçiden korkar. Onları sistem içine çekme
çabası ta o zamandan başladı Amasya Sıkıyönetim
Mahkemesinde görülen Yeni Çeltek davasına bir dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Şimdi, Kemal Dervişi de anmadan bu cinayeti
anmak olmaz, en az değinilen yanı burası oldu. Ben biraz önce
bir arşivleri karıştırdım. Kemal Derviş
Sayın Başbakanla -o zaman Başbakan değil- bir görüşme
yapıyor, diyor ki: 3 günde 3 yasa çıkarmamız elzem. Nedir bu?
Birisi tütün ekiminin sınırlandırılması hakkında
yasa, ikincisi ihale yasası, üçüncüsü borçlanma yasası. Bu 10 günde
10 yasa dedikleri şey var ya, onun 3 tanesi için bütün partileri ziyaret
ediyor -hükûmet ortağı olmayanları- bunlara destek isteniyor.
Somalı cinayete kurban giden işçilerimizin
kaderi, Somada ve bütün Egede ve bütün tütün ekimi yapılan yerlerin -580
bin ailenin bölgesel dağılımı neyse o zaman- hepsinde tütün
ekiminin sınırlandırılmasıyla birlikte, kalanın
da özel sektörün ya da neoliberal sistemin azgın iştahının
ve olmayan vicdanının eline bırakılmasıyla birlikte,
buradaki işçi madene ya da yerin altına ya da diri diri kabristana o
gün mahkûm edilmiştir, o gün mahkûm edilmiştir. Siz cenazelerin,
rahmetli olanların hangi köylerden olduğuna bir bakın, bu
acı gerçeği olduğu gibi göreceksiniz. Tarlasında tarımla
uğraşan insanı artık, gübre ve tohumu, bırakın
insan emeğini, bırakın geçinebilmeyi, girdisini bile
kazanamayacak şartlara getirmekle bu işçiyi toprağın
altına itmeye mahkûm olmuşsunuz. O gün iktidar ortağı
olanlar, o gün muhalefette olanlar, hiç kimse, Allah rızası için,
solculardan başka, sosyalistlerden başka, hiç kimse
Kardeşim, o
gün alınacak para 10 milyar dolar; 5,5 milyar doları faize gidecek, 5,5 milyar
doları! O gün görüşülen hiç kimse, Ya, bize para vermek için bizim
tütün ekimimizi niye yasaklıyorlar, bu hangi mukaddesata sığar?
diye muhafazakâr partiler sormamış, Bizim
toprağımızda ne ekeceğimize Amerika ne
karışır? diye milliyetçiler sormamış. Siz bunu
peşkeş çekmişsiniz. Bugünkü cinayetin bütün halkaları o gün
örülmeye başlamış.
Sarı sendika: Burada, Anayasa Komisyonunda olan
arkadaşlarımız vardı. İşi durdurma yetkisi var
bir sendikanın iş güvenliği söz konusu olduğunda. Oradaki
sarı sendikanın temsilcisinin bu yetkiden haberi bile yok.
Şöyle bir olayı hatırlamadan geçemiyorum:
Biz Anayasa Komisyonunda dinlemeler yapıyoruz, emek temsilcilerini de
çağırdık, sendikaları da çağırdık. DİSK
geldi, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, hem biz ziyaret
ettik hem onlar geldiler, bir kitap bastırmışlar yeni anayasa
konusunda. Bu ülkenin bütün sosyal, toplumsal meselelerine emek gözlüğüyle
bakarak, emek perspektifinden bakarak bozucu alanları tespit etmişler
ve bir kitapçık hâline getirmişler, bunun için bir arama
konferansı, bir çalıştay düzenlemişler. Bugün, orada
Hükûmet tarafından yönetim kurulu üyelerine bile müdahale edilen,
işveren tarafından yönetim kurulu üyeleri atanan, bu şartla
başkanlığa icazet verilen bu sarı sendikanın
temsilcileri de geldi Anayasa Komisyonuna. Bütün diğer partilerden
arkadaşlarımız, o toplantıya katılanlar bilirler. Kimi
göndermişler biliyor musunuz? Avukat göndermişler. Herhâlde Anayasa
hukukla ilgilidir, bizdeki hukukçuyu gönderin, orada bir iki şey
söylesin. demişler, geldi avukatları. Avukatları geldi, elinde
3 tane mektup kâğıdı, matbu bir şey de yok, notlar
almış. Konuşmaya şöyle başladı: Biz,
TÜRK-İŞ olarak ana dilde eğitime karşıyız.
Aferin. dedim, dayanamadım. Normalde biz müdahale etmiyorduk
dinlenilenlere. Bak, burada 4/C var, 4/B var, taşeronlaştırma
var, emek başından aşağı meselelerin içine
gömülmüş, senin emek meselesi hakkında söyleyecek bir tane önerin yok
mu? dedim, boyunlarını büktüler. O toplantıyı terk ettim.
Şimdi, emek
örgütlerinin, emeğin değersizleştirilmesi iktidarın ve
sistemin emek örgütlerine böyle müdahil olup kastrasyona
uğramasıyla başlamıştır. İşte,
bakıyoruz, Yeni Çeltek direnişi nerede, burada işçilerine
zebanilik eden, orayı onlara bir cehenneme çeviren madenin kapısında
zebanilik eden sarı sendikacılık anlayışı nerede?
Hükûmetin de bulup
bulabildiği bir tek savunma var; 2 tane tutum geliştirdiler:
1) Çalışma
Bakanının adını anmayarak onu zillete düşürüp hani
Bunu kurban veririz, geri kalanını kurtarırız. tutumu.
İçinde Başbakan böyle yapınca, ondan sonraki hiçbir
konuşmacı da adını anmıyor. Yani, el insaf! Vefa ve
yoldaşlık bu mudur? Hep beraber yaptınız, niye sahip
çıkmıyorsunuz? O anmayınca diğerlerinin de anmaya cesareti
kalmıyor.
2) İnsani bir
davranışı, oradaki acıyı paylaşma meselesini çok
büyük bir vazifeyi yerine getirmek gibi takdim ediyorlar. Elbette
kıymetlidir, elbette önemlidir. Fakat, siz, buraya gelene kadar, işte
bu taşeronlaştırma meselesinde bu kadar muhalefetteki her
siyasal parti çıktı bu konuya cayır cayır isyan etti, bir
gün Nedir? diye bakmadınız.
Bakanlar Kurulu
sırasında
Şöyle oluyordu: Şu an yolsuzluktan dolayı
istifa eden bir Bakana kendi alanıyla ilgili biz değişiklik
önergesi vermiştik. Değişiklik önergesine, soruldu
Katılmıyoruz. dedi. Ben buraya çıktım
-hatırlarsınız- Sayın Bakan, ben ne dedim de siz
katılmadınız? Sadece, katılmadığınız
şey ne, onu söyleyin. Maaş alıyorsunuz burada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bu 432 yetimin de
hakkını alıyorsunuz. En azından, neyi reddettiğinizi
biliyorsanız ben buradan özür dileyip ineceğim. dedim.
Bu kadar egemenlik kullanıyoruz biz burada ya!
Egemenliği kullanıyoruz, bundan daha büyük bir yetki var mı?
Peki, bu egemenliği kullananlara, bu kadar saygısız, bu kadar
nezaketsiz, bu kadar yok sayan bir anlayışla, nasıl gelip
diyeceksiniz, bu acılar karşısında hep beraber
ortaklaşalım? Bu muhalefet, cayır cayır, bu konuda sizi
uyarmış, bir gün dönüp bakmamışsınız. Oraya
işçi bir gün polis çağıramamış ama patron zınk
dediğinde oraya bütün TOMAlar yığılacak. Bundan vicdanen
siz muzdarip olmayacak mısınız? Bütün kalanlarını
paraya boğsanız ne olur? Bu 432 yetimin gözüne bir
ışıltı, gidenleri telafi edecek bir şey yapabilir
misiniz? Yok. Onun için, bu neoliberal politikalara onay veren, sorgulamayan,
oy veren, sessiz kalan herkes de bugünkü Hükûmet kadar bu meselenin failleri
arasındadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, sayın
hatip konuşmasında, 57nci Hükûmet döneminde görev yapmış
bakan hakkında birtakım laflar söylerken Milliyetçi Hareket Partisini
ilzam etmiştir ve benim de bakan olarak bulunduğum hükûmeti ilzam
etmiştir. Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal, iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Faruk Balın,
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin (11/32), (11/33) ve
(11/34) esas numaralı Gensoru Önergeleri üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz tabii, hadiseye Sırrı Beyin gözünden
bakamayız. Biz olaya, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletinin
gözünden bakarız. Dolayısıyla, tütün ekiminin yasaklanması,
ihale kanunu ve borçlanma kanunuyla ilgili olmak üzere, Kemal Derviş
bakanlığı döneminde dayatılmış olan ve 3 günde 3
yasa ile dile getirilmiş olan hususun nasıl maden işçileriyle
ilişkilendirilebildiğini ben anlamıyorum. Mesele, bir olaya
bakış meselesidir.
Ancak, bilmenizi istiyorum, Kemal Derviş 57nci
Hükûmet döneminde bakan olarak atanacağı zaman
yapılmış olan zirvede Milliyetçi Hareket Partisinin Genel
Başkanı üç tane şart koşmuştur: Demokratik Sol
Partinin koalisyon içerisindeki bir bakanı istifa etmiştir, yerine
atama yapmak sizin takdirinizdedir ancak bu bakan ya Hükûmet disiplinine tabi
olacak ya parti disiplinine tabi olacak ya da bakanların üstünde bir
konuma asla ulaşamayacak. 57nci Hükümet döneminde Kemal Derviş bu
çizgi içerisinde tutulmaya çalışılmıştır ve
57nci Hükûmet döneminde, Kemal Dervişin getirmiş olduğu
birtakım önerilerden Türkiyeye faydası olabilecekler bu Meclisten
geçmiştir, bu Meclisten geçirilmesine engel olan da sadece Milliyetçi
Hareket Partisi olmuştur, o dönemde 5 tane parti bulunmasına
rağmen. Varlık şirketleriyle ilgili mesele bunlardan bir
tanesidir, tatlandırıcılarla ilgili mesele bir tanesidir. Bu
liste uzundur, bilmek isteyenler olursa o listeleri de kendilerine takdim
ederim. Ancak, faydalı olanlar elbette kabul edilmiştir. Örneğin,
finansmanın güçlendirilmesi, bankaların rasyolarının
artırılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) -
iş ortamının ve
çalışma hayatının güçlendirilmesine ilişkin bir
listeyi de isteyenlere yine takdim edebilirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın hatip
Sırrı Beyin gözüyle bakmayız çünkü biz Türkiye Cumhuriyeti
gözüyle bakıyoruz. diyerek bir ilzam altında
bırakmıştır. Cevap vermek istiyorum.
FARUK BAL (Konya) Ne ilzamı var bunda?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Bir de soru
sordunuz, onu da açıklayacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Önder.
Sataşma nedeniyle size de iki dakika söz veriyorum.
2.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önderin, Konya Milletvekili Faruk Balın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın hatip
diyor ki: Biz bu tütün ekiminin yasaklanması ile maden meselesi
arasındaki, maden kazası arasındaki bağlantıyı
anlayamadık.
Ekonomik, politik, diyalektik kısa bir izah
yapayım: Burada 1.100 liraya işçi çalıştırabilmenin
koşulu, kapıda 700 liraya çalışmaya hazır işsiz
stokunun genişlemesiyle mümkündür. Bu da insanların orada doğal
geçim kaynağı olan tütün ekimini yasakladığınız
zaman açığa çıkan işsizlerle kaimdir Sayın Bal, daha
fazlasını zekânıza hakaret sayarım, aradaki
bağlantı budur.
Siz, Türkiye Cumhuriyeti
nazarından baktığınızı iddia ediyorsunuz, bir de
benim bakmadığımı ima ediyorsunuz. Ben açıkçası
insanlık nazarından bakarım, sınırların benim
için hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Eğer bu anlamda söylediyseniz, emekten,
mazlumdan ve insanlıktan yana bakmayı bütün bayraklara öncelikli
sayarım, bu gayet açık, bunu iltifat kabul ediyorum.
Fakat, şuna gelelim,
siz dediniz ki: Bu memleketin faydasına olanlara onay verdik. Milliyetçi
düşünceye sahip saygın bir vekilimiz olarak ve diğer
duyarlılığınızı da bilen birisi olarak bana
söyler misiniz, hangi güç sizin toprağınızda ne ekeceğinize
sizin adınıza karar verir ve bu, Türklük gurur ve şuurunu
nasıl olur da incitmez?
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onu anlamak için Barzaniden emir alanlara sorman lazım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) - Barzaniden emir alanlara sorarsın.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, bu sözleri ancak İmralıdan talimat alanlar
kullanabilir. Dolayısıyla, onlar, önce, iradelerini
ipotekleştiren İmralı ve Kandile hesap versinler. Kendi özgür
iradelerini kullansınlar.
FARUK BAL (Konya) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal.
Yalnız, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim, lütfen.
İki dakika da size
söz veriyorum Sayın Bal, buyurun.
3.- Konya Milletvekili Faruk Balın, İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türklük gurur ve
şuuru
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Kime hesap vereceğimizi size soracak değiliz.
OKTAY VURAL (İzmir)
İpotekli iradenin milletvekili olma hakkı yok.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Kime hesap vereceğimizi, kime
danışacağımızı size soracak değiliz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Milletvekili olma hakkı yok.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sizden akıl da alacak değiliz. Aynen iade
ediyorum size.
OKTAY VURAL (İzmir)
Talimatı aldığınız yer de orası. Hadi! Önce özgür
olacaksınız.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Hepsini iade ediyorum size. Özgürüz, sonuna kadar özgürüz
hem de, hiçbir kısıtlama yok bu konuda.
BAŞKAN - Yeniden
başlatıyorum.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türklük gurur ve
şuuru Milliyetçi Hareket Partisinin şiarıdır,
attığımız her adımda da rehberimiz odur. Bunun bir
başkası tarafından değerlendirilirken yanlış
değerlendirilmiş olması bizim değerimizin yanlış
olduğu anlamına gelmez.
Benim
anlamadığım şu: Tütün ekimiyle ilgili, ihale kanunuyla
ilgili, borçlanma kanunuyla ilgili yapılmış olan düzenlemelerin
nasıl yerin altına
atılarak maden işçisi hâline getirildiğine
ilişkindir. O tarihte de işsizlik sorunu vardı, yüzde 6-7
civarındaydı. Yüzde 6-7 civarında bir işsiz stoku var iken
bir ülkenin kendi ürünlerini yasaklayarak işsiz ordusu yaratması gibi bir mantık olabilir mi?
İşte, bakış açısı burada farklılaşıyor.
Böyle bir yanlış bakış açısında olduğu için,
Sayın Sırrı Süreyya Beyin bizim
mantığımızı anlaması mümkün değil. Biz her
hadisede ve her olayda elbette ki Türk milletinin her ferdini ve Türkiye
Cumhuriyeti devletinin her hakkını koruma ve kollama noktasında
hareket ederiz. Biz Türkiyenin dışarıdan idare edilmesine,
Kandil de dâhil olmak üzere, Washington da dâhil olmak üzere, Paris de dâhil olmak üzere, Brüksel de dâhil olmak
üzere karşıyız. Biz kendi kendimizi idare edebilme iradesiyle
burada bulunuyoruz, o amaçla da siyasi faaliyette bulunuyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan,
depolarda 400 bin ton tütün varken hâlâ
Bu nasıl milliyetçilik oluyor?
FARUK BAL (Konya) Somanın hesabını ver,
Somanın! 302 kişi ölmüş, daha
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sözüm size değil, size
söylemedim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop Milletvekili Engin Altayın, ruhsatı
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna ait olan ve Soma Kömür
İşletmeleri AŞ tarafından işletilmekte olan Manisa ili
Soma ilçesi Eynez Yer Altı Kömür Ocağında meydana gelen kaza ile
ilgili olarak kontrol ve denetim görevlerini yerine getirmeyerek yaşam
hakkının ihlal edildiği bir çalışma
ortamının oluşmasına zemin hazırladıkları ve
maden emekçilerinin ölümlerine yol açtıkları iddiasıyla Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/32) (Devam)
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak ruhsat, önleme, denetim ve
kurtarma çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli
ve idari soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve
kollayan politikalar yürüttüğü ve gerekli önlemleri
almadığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/33) (Devam)
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak önleme ve denetim
çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli ve idari
soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan
politikalar yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/34)
(Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz isteyen Necati Özensoy, Bursa Milletvekili.
Süreniz on beş dakika Sayın Özensoy.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakanlar hakkında verilen
gensoruyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, hayatını kaybeden 301 görev
şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum, Türk milletinin de
başı sağ olsun. Gerçekten, bu olayın bizleri derinden
üzdüğünü bir kez daha buradan tekrar ediyorum.
Tabii, öncelikle, şunu ifade edeyim: Bu facia
gerçekten, bu asırda gerçekleşmiş en büyük facialardan bir
tanesi. 301 kişi
Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti -Allah korusun-
herhangi bir savaşa girseydi herhâlde bir günde bu kadar insan
kaybetmezdik. Gerçekten, orada olan o olay, o bir günde bu kadar
insanımızın görülüyor ki birçok ihmal neticesinde
hayatını kaybetmesi, bütün Türk milletini de derinden üzdü.
Tabii, bunun yanında, yine Türk milleti ferasetini
gösterdi, o birlik, beraberliğini, o yardımlaşma duygusunu,
bütün milletimizin kalbinin orada attığını hep birlikte
hissettik.
Yalnız bu konuya geçmeden önce şunu ifade etmek
istiyorum: Oraya, Somaya gittiğimde gözlemlediklerim ve Somanın dışında,
basında, haberlerde duyduğum, gördüğüm bazı
yanlış bilgileri de buradan paylaşmak istiyorum.
Her şeyden önce, oraya, Somaya gittiğimizde,
gerçekten çok büyük bir izdiham vardı, bir infial vardı. Tabii ki o
kadar insanın göçük altında, orada maden içerisinde kalması,
Somada bulunanların hemen hemen hepsinin birer akrabasının,
ailesinden birisinin olması bunun gayet tabii sonucudur diye
düşünüyorum.
Olay salı günü oldu, biz, oraya Sayın Genel
Başkanımızla perşembe günü gittik. Bizi telefonlarla arayanlar
oldu Niye bir an önce gitmiyorsunuz? diye. Ben, burada birçok
konuşmacının da kabul ettiği gibi, aynı şeyleri
söyledim: Biz oraya aynı gün veya hemen gidersek oradaki insanların
işine engel oluruz. Orada ilgililer, yetkililer bize bilgi verirken bizimle
vakit kaybederler, dolayısıyla oradaki insanlara kötülük
yapmış oluruz. Dolayısıyla, biz de Sayın Genel
Başkanımızla perşembe günü gittik. Yine, sade bir
şekilde merkeze gittik, maden ocağına girmeden Sayın
Bakanın yanına gittik, Sayın Bakan bizleri bilgilendirdi. Daha
sonra şehitliğe uğradık, orada dualar okuduk ve oradan
ayrıldık. Elbette, devlet büyüklerinin, hükûmet yetkililerinin oraya
gitmesi, oralarda bulunması doğrudur, ama o krizi yöneten bir bakan
varken, sadece şov için veya görünmek için gidince orada çıkan o
görüntüler gerçekten beni üzdü. Yani, Sayın Başbakanın hem orada
maruz kaldığı olaylar ama Sayın Başbakanın
verdiği tepkiler beni çok daha fazla üzdü. Burada AK PARTİ Grubundaki
arkadaşalar Yok işte görüntüler öyle değil, böyle., her zaman
olduğu gibi Onlar montaj. falan diyebilirler ama böyle resmen, bariz bir
şekilde Sayın Başbakanın vatandaşa yumruk
attığı, o yumruğu yiyen vatandaşın 40 tane
ifadeden sonra en son ifadesinde de Bana ilk yumruğu vuran
Başbakandı. demesi gayet açık ve net bir şekilde ortada
duruyor. Onun dışında, Başbakanın
danışmanının da orada, yerde yatan bir vatandaşa tekme
atması ve onun da yine hemen Gezici, eylemci, şu, bu
ilan edilmesi
ama arkasından, o vatandaşın da madenci olduğunun
belirlenmesi, bütün bu olaylar gerçekten bizim arzu etmediğimiz,
istemediğimiz görüntüler çünkü orada gerçekten acılar
yaşanıyor. Bu acılar yaşanırken, bu acılara ortak
olurken, böyle birtakım protestolar olurken Gelin bakalım, benim
yanımda yuhalayın. gibi vatandaşa sert tepkiler koymak,
herhâlde Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanına yakışan
birtakım olaylar değil diye düşünüyorum.
Şimdi, gelelim bu maden kazasının
nedenlerine. Ayrıca, bundan sonra, bu nedenlerle birlikte, nedenler
belirlenirken yapılan yanlışlıklara da bakmak lazım.
Bakın, ilk başta, hemen, birtakım insanlar
sorumluluklarını üzerlerinden atmak için, trafo patlaması
iddiası ortaya atıldı. Yani, eğer trafo patlaması
olursa, orada tamamen, o trafoyla ilgili şirketin veya
yapımcıların hatasından kaynaklandığını
ortaya atmak gibi bir girişim başladı. Ama, tabii, güneş
balçıkla sıvanmaz dolayısıyla gerçekler ortaya
çıkacaktır.
Ama bakın, bugün, bir gazetede yazan olay eğer
gerçekten doğruysa, bu gerçekten çok daha vahim bir olaydır. Burada
diyor ki: O 15.30 sıralarında meydana gelen olaydan iki üç saat önce,
bir işçi karbonmonoksit zehirlenmesinden dolayı hastaneye
kaldırıldı. Gazete haberi olduğu için, bunun
doğruluğu üzerinden bir konuşma yapmayacağım ama bunun
doğruluğu eğer gerçekten mümkünse ve bu haber doğruysa bu
demektir ki o ocakta iki üç saat önceden karbonmonoksit gazı fazla bir
şekilde, o değerlerin üzerinde çıkmaya
başlamıştır yani kömür için için yanmaya
başlamıştır. Dolayısıyla, bütün bunlara
rağmen, hâlâ o ocak boşaltılmayıp onun yerine ikinci
vardiyanın sokulması, o zaman bu faciayı bir katliama
dönüştürecektir. Bunun sorumluluğu gerçekten çok büyük demektir.
Şimdi, bakın, herkes bir şeyler söylüyor.
Elbette, madencilik en riskli mesleklerden bir tanesi ama kömür
madenciliği o madenciliklerden birkaç kat daha zor. Çünkü kömür, hepinizin
bildiği gibi, işte, yanıcı, tutuşturucu veya bir gaz
salan, yine patlamaya sebep veren metan gazı salan gibi, daha üzerine
ilave edeceğimiz birtakım sıkıntıları olan bir
madendir.
Şimdi, karbonmonoksit, karbondioksit, yanma, herkes
bir şeyler söylüyor ama ben mesleğim icabı şunu söyleyeyim:
Bakın, yanma karbonun oksijenle reaksiyona girmesidir. Eğer bu
reaksiyon yeteri kadar olmuyorsa karbonmonoksit açığa çıkar, tam
yanma oluyorsa karbondioksit açığa çıkar. Karbondioksit zehirli
bir gaz değildir ama oksijeni tükettiği için
sıkıntılıdır. Ama, karbonmonoksit direkt, milyon
mertebelerinde bile insanı zehirleyecek bir gazdır.
Dolayısıyla, bütün bunlar bu ocakta önlemleri
alınması gereken, kontrol edilmesi gereken -o kömürlerin ne kadar
ısındığı, ne olduğu, efendim, gaz miktarları
vesaire -her şeyin kontrol altına alınabileceği işler
olmasına rağmen, maalesef, yeteri kadar tedbirin
alınmadığı açık ve net bir şekilde ortada
duruyor.
Bakın, bu Soma Madencilik
Herkes bir şeyler
söyledi ama ben, daha dün, Türkiye Kömür İşletmelerinin alt
komisyonunda denetimdeydim. Burası, daha önce Park Madenciliğe hizmet
alım yoluyla devredilmiş; daha sonra Park Madencilik buradan vazgeçerek
Soma Madenciliğe devretmiş, 2009 yılından bu yana da Soma
Madenciliğin işletmeyi sürdürdüğü bir yer. Soma
Madenciliğin Somada bir başka bölgede daha maden sahası var.
Bakın, ben şimdi buradan tekrar
uyarıyorum: O işletmede hâlâ üretim devam ediyor. O işletmenin
sahipleri yine o sorumluluk altında yollarına devam ediyorlar. O
işletmenin sahiplerinin, yöneticileri bu psikolojide, hapisteyken, bu
yerde yine bu tür işletmeleri, yani aynı sahipli işletmelerini
de işletmeye devam etmesi ne kadar doğrudur, buradan Sayın
Bakana da ifade etmek istiyorum, bunu da duyurmak istiyorum.
Şimdi, bizim İş Kanunumuzda, her şey
yazılmış, ifade edilmiş. Burada, bakın, kanunlarda,
özellikle maden kanunlarında, iş kanunlarında hep yetkiden
bahsediliyor. Nedense hep, işte Bakanlık yetkilidir, şu
yetkilidir, bu yetkilidir. Yahu, hiç sorumluluktan bahsedilmiyor burada. Yani
Bunlar olmazsa sorumluluğu da şudur, cezası da budur. diye
doğru düzgün bir şeye de rastlamış değilim.
Bunun dışında, 2010da, 2009daki o facialardan,
Kemalpaşa Bükköydeki, Balıkesirdeki facialardan sonra yine bir
araştırma komisyonu kuruldu burada, Devlet Denetleme Kurumu yine
araştırmalar yaptı. Ama, buradan şunu ifade edeyim:
Bakın o rapora, o raporda da mevzuatları bir araya getirmekten başka
bir şey yapmıyoruz yani Maden Kanununun vesaire maddesinde şu
var, İş Kanununda bu var, İş Güvenliğinde bu var
Efendim, kanunları alıp, sıralayıp rapor hâline
getirmişiz. Devlet Denetleme Kurulunun da yaptığı o, Meclis
araştırması komisyonunun da yaptığı o. Oralardan
ciddi anlamda öneriler çıkması lazım, ciddi anlamda
değişiklikler yapılması lazım. İlla 1999daki
büyük deprem gibi 20 bin kişinin, 25 bin kişinin ölmesini mi bekleyeceğiz?
O zaman da anca o depremden sonra İmar Kanununda birçok değişiklik
yapıldı, birtakım yapı denetim kurumları getirildi,
inşaatların ruhsatları farklı bir şekilde
yapılandırılmaya başlandı.
Şimdi, İş Kanunundaki denetimde
eksiklikler görüldüğünde müfettiş altı ay süre verir. Altı
ay süre içerisinde eğer bu eksiklikler yapılmazsa
kapatılır. mantığını ben anlamış
değilim. Yani, şimdi, gittiğinde -onu bizzat o Kemalpaşa
Bükköyde gördüğüm için ifade ediyorum- orada bir sürü eksiklik ifade
etmiş müfettiş, cebrî havalandırmadan tutun da işte
sensörlere vesaireye hayati tehlike oluşturacak bir sürü madde tespit
etmiş, demiş ki: Altı ay içerisinde yapmazsanız bu madeni
kapatırım. Ya, altı dakika sonra, bu havalandırmadan
dolayı, sensörlerden dolayı burada kazanın
olmayacağının nasıl garantisini verebilirsiniz? Bir de
üstelik, bakın, o Bükköyle ilgili yine bu kürsüden 2010 yılında
Mayıs ayında yaptığım konuşmada ben ve Grup
Başkan Vekilimiz Oktay Bey de yaptığı basın
toplantısında çok vahim bir şey ifade ettik burada. Üstelik, o
Bükköy madeni denetlendikten sonra, ortaya eksiklikler konulduktan sonra
11inci aya kadar verilen süre içerisindeki o teftiş, altı aylık
süre içerisindeki teftiş Bakanlık tarafından ödenek
yokluğundan iptal edilmiş. Bakın, bunun belgeleri hâlâ duruyor.
Bu teftişi hangi hakla, neye binaen iptal edersiniz? Ve 11inci ayda
yapılması gereken teftiş yapılmamış, 12nci ayda
o kaza meydana gelmiş. Peki, efendim, buradaki sorumluluğun, bu ve
bunun gibi ihmallerin, denetimsizliklerin, yanlışlıkların,
bunların kim verecek hesabını değerli milletvekilleri?
Şimdi, biz bu Maden
Kanununda, İş Kanununda, İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanununda hâlâ radikal değişiklikler
yapmayacaksak; bu komisyon bu çalışmaların, bunların
üzerinde öneriler getirmeyecekse, tavsiyeler getirmeyecekse; acilen bu
çalışmaları yapmayacaksak burada
konuştuklarımızın da hiçbir anlamı yok. Efendim,
Bakanların istifa edip yerine yeni bakanların gelmesinin de hiçbir
anlamı yok, gensoruyla buradan düşmelerinin de hiçbir anlamı
yok. Dolayısıyla, bakın, özellikle, bu canımızın
yandığı konularda -biraz daha hassasiyet- sadece üzülmek, sadece
gözyaşı dökmekle olmaz. Onun için, herkes sorumluluğunu üzerine
alsın. Biz sorumluluğu taşıyoruz, biz bu komisyonun
içerisinde gerekenleri yapacağız ama en büyük sorumlu iktidardır
ve başta Başbakandır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı Alim Işık, Kütahya
Milletvekili.
Süreniz on beş
dakika.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 13 Mayıs 2014 tarihinde Somada meydana gelen maden
kazasında hayatını kaybeden 301
vatandaşımızın ölümünün ardından Sayın Bakanlar Taner Yıldız ve Faruk
Çelik hakkında verilen gensoru önergeleri üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyor, hayatını kaybeden maden
işçilerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
baş sağlığı diliyorum.
AFAD kayıtlarına göre 301
kişi olduğu belirtilen maden kazası şehitlerinin maalesef
39u da benim seçim bölgem Kütahya ilindendi. Kütahya ilindeki iş yeri
yetersizliği ve kötü çalışma şartları, artı yeni
istihdam alanlarının oluşturulamamasını, maalesef, bu
ilden başka illere olan göçün sonucunu oralara giden gençlerimizin
cenazesinin memleketimize geri dönmesiyle Kütahya ödedi. Bu da bunun
örneklerinden birisidir. Daha önce de buna benzer birkaç kazada yine çok
sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmişti.
Değerli milletvekilleri, normal
şartlarda böyle bir olay dünyanın herhangi bir ülkesinde meydana
gelmiş olsaydı ya da geçmişte başka ülkelerde buna benzer
olayların ardından gerçekleşen gelişmelere
baktığımızda olması gerekenler şöyle
sıralanabilirdi: Öncelikle, her şeyden önce iş yerinin
sorumluları tedbiren hemen açığa alınır, derhâl gözaltında
tutulur ve iş yerindeki çalışmaların güvenliği
açısından çalışmalar durdurularak gerekli soruşturma
ve incelemelere başlanırdı. Ama Türkiyede, maalesef, Somadaki
bu elim kazadan sonra dört gün beklenildi, 4üncü günden sonra iş yeri
sahipleriyle ilgili veya yakınlarıyla ilgili, sorumlularla ilgili
bazı çalışmalar başlatılabildi. Peki, bu dört gün
boyunca iş yerindeki deliller karartıldı mı,
karartılmadı mı? Bununla ilgili herhangi bir tespit var mı,
yok mu? Hükûmet, siyasi sorumlular bununla ilgili gerekli tedbirleri o dönemde
aldılar mı, almadılar mı? Bunları bilemiyoruz.
İki: İş yeri
sorumluları bunu yaparlardı ama maalesef, bugün, iş yerinin de
bağlı olduğu holding sahibine çağrı
yapılamıyor veya yapılan çağrının ardından
deniyor ki: Yeterli delil yok., savcı Ben bunu çağıramam.
diyor. Değerli milletvekilleri, bu devlet mi güçlü, bu iş adamı mı güçlü, önce olaya buradan
bakacağız.
Üç: Dünyanın başka yerinde böyle bir olay
olsaydı veya geçmiş dönemlerde olan olaylara
baktığımızda işçi sendikaları o iş yerinde
hayatlarını kaybeden veya yaralanan işçilerine sahip çıkarlar,
orayı herkesten daha önemli bir şekilde korurlar, Taksim
Meydanındaki direnişi orada gösterirlerdi ama maalesef, Türkiye'de 1
Mayısta Taksimde direniş göstermek için her türlü çabayı
gösteren sendikaların hiçbiri bu olayda ortada yok. Neden? O zaman,
sendika ile iş yeri sahipleri arasında bağlantı mı
var, yoksa bu sendikalar kâğıt üzerinde sendika, Hükûmete
karşı artık görevini yapamaz hâle mi geldi?
Dört: Siyasi sorumlular, olayın selameti,
güvenliği ve yapılacak çalışmaların akıbetini
kesintiye uğratmama adına derhâl istifa ederlerdi. Eğer istifa
etmiş olsalardı belki bugün bu gensoru önergelerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmesi söz konusu olmazdı. Onun için, istifa
tabii ki Sayın Bakanların kendi vicdanlarının
sorumluluğundadır ama keşke bugüne kadar istifa etmiş
olsalardı da bugün bu acıları tekrar beraber
yaşamamış olsaydık. Onun için, bu gensorular, bugüne kadar
Sayın Bakanların üzerlerine düşeni gereği gibi
yapmamalarından dolayı bugün Meclisin gündemine gelmiş,
getirilmiştir.
Arkasından, devletin sorumluları,
kurumları kazazedelerin yaralı olanlarının
yarasını sarar, vefat edenlerin yakınlarına bakar ve
eksikliği duyulan yasal düzenlemeleri derhâl alırdı.
İşte, geçmişte buna benzer olayları özetlediğimizde
bunu görürüz. Bugün, maalesef, Türkiye Cumhuriyetinde bu elim kazanın
ardından yaşananlar bunlara benzemiyor. Yaşananlar, orada
Sayın Başbakanın bir vatandaşı tokatlamasından
tutunuz, bir kadının Sayın Başbakana
bağıracaktım ama eşimin cenazesini vermez diye korkumdan
sesimi çıkaramadım. demesine kadar sosyal bir vakıaya
dönüştü. Burası Türkiye Cumhuriyeti devleti, burası Hitlerin
Almanyası değil. Sonradan madenci olduğu ortaya çıkan bir
vatandaş Sayın Başbakanın Müşaviri tarafından
tekmeleniyor ve hâlâ bugüne kadar o devlet bürokratı hakkında
herhangi bir idari işlem yapılmıyorsa olaya bu pencereden
baktığımızda, bu gensoruların anlamlı
olduğunu söylemek mümkündür.
Dolayısıyla Bu
kazanın sonucunda acaba kaç kişi hayatını kaybetmiş
olsaydı Sayın Bakanlar istifa ederlerdi veya bu sorumlular
gereğini yaparlardı? sorusunun cevabı muhataplarına
aittir. 301 can yetmiyorsa 3.001 canın kaybedilmesi mi bekleniyor? Bu
sorunun cevabını inanıyorum ki ilgililer vermek
zorundadırlar.
Madencinin ölümü
kaderdir. Bu sektörde, bunun fıtratında ölüm vardır. sözleri bu
olaya bakışın bir göstergesidir. Ama, inancımız
tedbirin bizden, takdirin Allahtan olduğunu gösterir. Tedbiri
alacağız. Sayın Bakanlar bu tedbiri zamanında aldılar
mı, almadılar mı? Bunun bundan sonra yapılacak olan
çalışmalar sonucunda ortaya çıkacağını
düşünüyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi, geçen hafta itibarıyla muhalefet partilerinin
zorlamasının ve konuya olan duyarlılığının
ardından, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili
arkadaşlarımızın da önce reddettikleri ama sonra vermek
zorunda kaldıkları araştırma önergeleriyle bir Meclis
araştırma komisyonunun kurulmasına karar vermiştir.
Doğru yapmıştır. Keşke daha önce yapılan
uyarıların ardından da bu tür tedbirlerin alınmasına
önemli bir zemin hazırlayacak olan bu çalışmaları
yapabilmiş olsaydık ve bugün bu noktaya buradan
başlamamış olsaydık. Geç başladık ama hiç olmazsa
geç de olsa başladık. Fakat, maalesef, tüm bunlara
baktığımız zaman on iki yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde yanlış enerji ve maden
politikalarının Türkiyeyi bugün buraya getirdiğini görürüz.
Özetlemek gerekirse bu dönemin politikası
dışa bağımlı enerji, özelleştirmeye dayalı
ve taşeron yöntemiyle ucuz işçi çalıştırıp yeni
zenginler yaratarak Türkiyeyi aydınlatmak veya enerji
açığına çözüm bulmak şeklinde özetlenebilir.
Değerli milletvekilleri, bu konularla ilgili bu
kürsüden Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak defalarca
uyarılarda bulunduk, defalarca konuştuk; sözlü ya da yazılı
soru önergeleri, Meclis araştırma önergeleri veya kanun teklifleri
verdik; özelleştirme politikalarının doğru
olmadığını, özellikle enerji ve maden sektöründe bu
politikaların çok büyük yanlışlar
doğuracağını ve ileride çok büyük can kayıplarına
yol açacağını bundan önceki konuşmalarımızda
defalarca söyledik. Ama, maalesef, dün olduğu gibi bugün de doğru
söylenenlere kulak tıkamaya devam edilecek olur ise yine Türkiye
Cumhuriyeti devletinde yeni maden kazalarını yaşamamız da
kaçınılmaz olacaktır. Bundan ders almak zorundayız ve
mutlaka gerekli tedbirleri almak zorundayız.
Bu dönemde özelleştirme demek yeni yandaş
zenginler yaratmak demektir, özelleştirme demek taşeron
işçiliği yani işçinin emeğinin sömürüldüğü bir sistem
demektir. Dolayısıyla taşeron işçiliği sistemi demek
sendikasız, hazır AKP seçmeni, AKPli siyasilere yerelde iş
bulma fırsatı tanıyan yeni zenginler yaratarak seçimlerde
sponsorları oluşturan bir sistem demektir. İşte, onun için,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı her ne kadar son iki üç
yıldır Bu sistemle ilgili düzenlemeler yapmaya
çalışıyoruz, yapıyoruz, yaptık. dese de AKP
hükûmetleri bu sistemi değiştiremezler. Çünkü, seçim sahalarında
finansman bu firmalar tarafından sağlanmaktadır, bu firmalar
AKPnin seçim finansörlüğünü yapmaktadır. Bu firmalarda
çalışan taşeron işçiler hazır asker gibi miting
meydanlarına taşınmaktadır ve bu taşeron
işçilere, asgari ücretin az üzerinde bir bedelle
çalıştırıldıkları için, sürekli iş tehdidi
ve iş korkusuyla AKPye oy vermek zorunda olduğu hissettirilerek
sürekli hazır seçmen olarak bakılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bunu değiştirmek
zorundayız. Hâlen bugün bu kazadan sonra, kaybedilen canlardan sonra
sağ kurtulduğuna sevinemeyen işçiler, aradan geçen bir hafta
sonra aynı tehditlerle, aynı şekilde yarınından emin
olmadan, iş güvencesine sahip olmadan, iş kaygısıyla,
evinin kira borcunu, kredi borcunu, taksit borcunu nasıl ödeyeceğini
endişe hâline getirir ve bunlarla meşgul olacak olursa bu sistemin
değiştirilmesi gerektiği kesinleşmiştir.
Hükûmet şunu söylemeliydi: Sağ kurtulanlar ne
olacak? Bugüne kadar bir yetkilinin ağzından Bu işçilere
iş güvencesi garanti edilmiştir. Orada istemezlerse başka yerde
bunlar çalışacak, geçimlerini sağlayabilecektir. denemedi,
yasal güvenceler altına alınamadılar. Dolayısıyla, bu
insanlar hâlen televizyonlarda korkarak konuşurken Ben AK PARTİli
seçmenim. demek zorunda kalıyor. Dün daha şahit oldum, Ben AK
PARTİye oy verdim. Evet, vermiş olabilirsin, Neden bunu söylemek
zorunda kalıyorsunuz? diye sorduğunuzda, o psikoloji içerisinde
Aman, yarın başıma bir iş gelmesin. korkusuyla bunu
söylediğini çok rahat anlayabilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, bunu özellikle sorumlu
sayın bakanların bu noktaya getirmemesi gerekirdi. Bu nedenle, bu
önergeler birçok konunun tartışılmasına vesile olması
açısından önemliydi. Ancak, kurulmuş olan Meclis
araştırma komisyonunun çalışmalarına da engel
olmayacak şekilde bir düzenlemeyle, onların çalışma
sahaları daraltılmadan mutlaka bu çalışmaların
yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Diğer taraftan -bugüne kadar ilk kez şahit
oldum- özellikle 2 ayrı bakan hakkında ayrı ayrı önergeler
verilip ayrı ayrı konuşmalar yapmamız gerekirken ne
hikmetse 2 bakan hakkında aynı gensoru üzerinden burada gensoru
gündeme alınsın ya da alınmasın şeklinde konuşma
yapmak durumunda kalıyoruz. Belki bu bakanlardan birisine Çok fazla
ihmaliniz yok, diğeriniz çok suçludur. diyeceğiz, farklı oylar
kullanacağız ama maalesef -böyle bir görüşme
anlayışı da- bu konunun, alelacele ve özellikle sayın
bakanların istifa gibi bir sorumluluğu bugüne kadar yerine
getirmemesinden dolayı Meclis gündemine geldiğini düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, birçok konu söylendi; önce
trafo patlamasından kaynaklandığı ama arkasından
karbonmonoksit gazı zehirlenmesiyle bu kazaların olduğu
söylendi. Ama, bir maskenin 1993 model olması ve bugüne kadar hiç
kullanılmadan sadece sembolik olarak kullanılıyor görünmesi,
işçi bu maskeyi daha önce herhangi bir nedenle açmışsa 300-400
lira cezaya muhatap olması Türkiye'nin bu sektörde ne hâle geldiğinin
çok önemli bir göstergesidir. Mutlaka ama mutlaka bu denetimler çok ciddi bir
şekilde bu araştırma komisyonu tarafından yerine
getirilmeli ve mutlaka bunun takibi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından yapılmalıdır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu konunun
sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz ve mutlaka sorumluların
hesap vermesini sağlayacak her türlü çalışmaya destek
olacağız diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm şehitlerimizin,
maden şehitlerimizin ailelerine bir kez daha
başsağlığı diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, çok
değerli konuşmacı konuşmasının bir bölümünde
İstanbulda 1 Mayısta Taksime çıkan sendikalar bu konuda
ilgisiz ve duyarsız kaldılar. dedi. Bununla ilgili, uygun
bulursanız, bulunduğum yerden bir iki dakikalık bir söz
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Çam, lütfen, böyle bir usulümüz yok.
Teşekkür
ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
(11/32), (11/33) ve (11/34) esas numaralı gensoru
önergelerinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi grubu
adına söz isteyen Ali Rıza Alaboyun, Aksaray Milletvekili.
Buyurun Sayın Alaboyun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ RIZA ALABOYUN
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaşamış olduğumuz Somadaki elim kazayla ilgili Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik
hakkında verilen (11/32), (11/33) ve (11/34) esas numaralı gensoru
önergeleri hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Somada yaşadığımız elim kaza
ülkemizde derin bir üzüntüye sebep olmuştur. Bir kere daha, hayatını
kaybeden 301 madencimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine de
başsağlığı diliyorum.
Yaşadığımız kaza ülkemizin maruz
kaldığı en büyük maden faciası olarak tarihimize geçecektir.
Yüce Allaha, bir daha milletimize bu tür acılar yaşatmaması
için dua ediyorum.
Değerli arkadaşlar, kaza haberi
alınır alınmaz, Sayın Başbakanımız, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın hemen Somaya hareket etmesini
sağlamış ve Enerji Bakanımız da, Balıkesir ve
Manisa milletvekilleriyle birlikte Somaya hareket etmişlerdir. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik, sağlık
sorunları nedeniyle olay yerine gidememiştir. Yerine Bakan
Yardımcısı Sayın Halil Etyemez, altı gün boyunca
Sayın Bakanımız Taner Yıldıza eşlik
etmiştir. Benzer şekilde, Sağlık Bakan
Yardımcımız Sayın Agâh Kafkas da altı gün boyunca
kurtarma faaliyetlerinde görev almıştır. Olay yerine, ilk
etapta, Manisa il AFAD birimi ve Kızılay
ulaşmıştır. Ardından, Zonguldaktan 19 kişilik
Türkiye Taşkömürü Uzman Araştırma Ekibi ve onlara
yardımcı olmak üzere İzmir ve Balıkesirden uzman ekipler
madene sevk edilmiştir. Yine, ilk anda, Genelkurmay
Başkanlığımıza ait bir helikopter Somaya
ulaşmış ve ardından, İzmirden ambulans helikopter ile
çevre illerden 23 ambulans kaza mahalline hemen sevk edilmiştir. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanımız Taner Yıldız Bey
başkanlığında oradaki bütün ekiplerin koordineli olarak
çalışması sağlanmış, işçilerimizin sağ
salim kurtarılması yönünde azami gayret ve dikkat
gösterilmiştir. Kazanın ilk saatlerinde 787 kişinin olduğu
maden ocağından 363ü sağ olarak
kurtarılmıştır. Madenci kardeşlerimizi çıkartmak,
yaralıları acilen hastaneye ulaştırmak, madenci
yakınlarıyla ilgilenmek, acil ihtiyaçları karşılamak,
güvenliği sağlamak gibi çok sayıda faktör dikkate alınarak
arama ve kurtarma faaliyetleri yürütülmüştür.
Bu faaliyetlere AFAD 156 personel ve 45 araçla, Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz 1 uçak, 2 helikopter ve uzman personelleriyle,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız Zonguldak,
Çayıralan ve Tunçbilekten gelen 226 personelle çalışmalara
katılmıştır. Sağlık
Bakanlığımız doktor ve hemşirelerimizden oluşan
405 personeli, 6 hava aracı, 62 ambulansıyla bölgede hizmet
vermiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız,
Millî Eğitim Bakanlığımız, Ankara, İstanbul,
Balıkesir, Denizli, İzmir, Manisa büyükşehirlerimiz, Uşak
ve Kütahya belediyelerimiz personel ve araçlarıyla Somaya koştular.
Toplamda 2.743 personel, 258 kara aracı, 9 hava aracı Somada hem
arama kurtarma çalışmalarına hem yaralıların
tedavisine hem de defin çalışmalarına, yakınların
rehabilitasyonuna çeşitli ihtiyaçların karşılanması
yönünde hizmetler vermişlerdir.
Olay mahallinde, özellikle cenazelerin
taşındığı Kırkağaç bölgesinde sahra
hastaneleri kurulmuş, 280 personel bu 2 hastanede görev
yapmıştır. Bu 2 hastanede şehitlerimiz ve yaralı
kardeşlerimizin aileleriyle irtibatlar gerçekleştirilmiştir.
Şehitlerimizin yakınlarına destek amacıyla 4 ilde 236
psikososyal meslek personeliyle 272 aileye ulaşılmış, bu
noktada da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız ciddi
bir gayret ortaya koymuştur. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız ailelerimize cenaze masrafları için acil,
ilk etapta, nakdî yardımlarda bulunmuşlardır.
Millî Eğitim Bakanlığımız, okul
odaklı kriz müdahalesi planlayarak 83 psikolojik danışmanla 79
okulu ziyaret etmiş, öğretmen ve öğrencilere destek
programı başlatmıştır.
Değerli arkadaşlarım, 13 Mayıs
Salı günü, kazanın hemen ardından başlayan arama kurtarma
çalışmaları dört gün sürmüş, 17 Mayısta madenden bütün
işçilerimiz çıkartılmıştır. Toplamda 486
işçimiz sağ olarak madenden çıkartılırken ne
yazık ki 301 işçimiz de bu elim kazada hayatını
kaybetmiştir. Şehitlerimizin de tamamının naaşı
çıkartılmış ve ailelerine teslim edilmiştir.
Ailelere manevi desteğin yanında maddi destek
de sağlanmaya başlanmış, madende hayatını
kaybeden işçilerimizin yasal olarak şehit sayılması için
çalışmalar son aşamaya gelmiştir. Anne ve
babalarının, kardeşlerinin, çocuklarının şehit
yakınlarımızın yararlandığı imkânlardan
yararlanması için ne gerekirse yapılacaktır.
Somaya yapılacak yardımların tek elden
yürütülmesi, suistimallerin önüne geçilmesi için AFAD Genel Müdürlüğümüz
görevlendirilmiştir. Kazanın hemen ertesi günü Sayın
Cumhurbaşkanımız, Sayın Meclis Başkanımız,
Sayın Başbakanımız, başbakan
yardımcılarımız, bakanlarımız ve muhalefet
partilerimizin liderleri ve birçok milletvekilimiz Soma halkına
başsağlığı ziyaretinde bulunmuş, ülkemiz
adına büyük bir dayanışma örneği gösterilmiştir. Bu
elim kaza, ülkemiz insanının yeniden kenetlenmesine,
acıların 77 milyon tarafından hep birlikte göğüslenmesine
vesile olmuştur.
Değerli arkadaşlar, kazanın meydana
geldiği Soma kömür sahası jeolojik formasyonu, tektonik
yapısı, kömürün derinde olması nedeniyle yer altı
işletmesi olarak çalıştırılması zorunda olan bir
sahadır. Sahadaki bu özellikler nedeniyle kömür üretiminde damarın
durumuna göre klasik üretim metotlarının yanında yarı
mekanize, tam mekanize üretim metotları da kullanılmaktadır.
Madencilik diğer sektörlerle kıyaslandığında üretim ve
çalışma ortamlarının oldukça zor şartlar
içerdiğini hepimiz bilmekteyiz.
Soma kömür cevherinin yapısı ülkemizdeki
diğer kömür yataklarından farklılık göstermektedir. Kömür
sahasındaki cevher linyit kömürü olup kendine has özelliğinden
dolayı oksidasyon özelliğine
sahiptir. Bir kıyaslama yapmak gerekirse: Zonguldak kömürleri, Soma
kömürlerine göre daha yavaş oksidasyona uğrayan kömürlerdir.
Zonguldakta grizu riski ön plandayken Somada bu risk oksidasyona uğrama
yani kızışmayla karşımıza çıkar.
Değerli milletvekilleri, Soma gibi hızlı
oksidasyona uğrayan ocaklarda ana galeriler kömür damarları içinde
sürülmezler. Damarın jeolojik yapısı nedeniyle ana galeriler
kömür damarını kesmek durumunda kalırsa, galerinin
tavanında ve yanlarında açık kömür yüzeyleri ortaya çıkar.
Bu durumda galerilerin tahkimatı esnasında açığa çıkan
kömür yüzeylerinin zaman kaybedilmeden püskürtme betonla sağlam bir
şekilde kapatılması gerekir. Bu sayede ana galerinin
kestiği kömür damarlarının galerideki hava akımıyla
irtibatı kesilerek kızışmasının önüne geçilir.
Basına yansıdığı kadarıyla
Somadaki kazaya neden olan yangının, ana giriş galerisinden 1,5
kilometre içerideki tavandaki kömürün kızışmasıyla
olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. Galerideki
hızlı hava akışının çelik tahkimatlar
arasındaki tahta kamaların aralıklarından sızarak uzun
süre kömürün içerisinde kızışmayı tetiklediği muhtemel
gözükmektedir. Tahta kamalar bir anlamda yanana kadar ısının
galeriye sızmasını önleyici yalıtım görevi
görmüş, kamaların da yanmasıyla tavan çökmüş, tavandaki
kızışmış kömürlerle birlikte karbondioksit ve
karbonmonoksit gazları hızla galeriye girmeye
başlamıştır. Güçlü havalandırmanın etkisiyle
zehirli duman, üretimin yapıldığı ayak ve galerilere
hızla yayılmıştır.
Değerli milletvekilleri, arama kurtarma
faaliyetlerine hemen başlanmış, vardiya değişimi
sırasında 1,5 kilometrelik temiz hava galerisinde bulunan
işçiler hızla tahliye edilmiş, bu işçilerin tahliyesi biter bitmez vantilatörler üfleyici konumundan
emici konumuna dönüştürülerek dumanın yönü
değiştirilmiş ve üretim ayaklarına ve galerilerine temiz
hava verilmeye başlanmıştır. Maalesef, dumanın ilk
gittiği bölgelerde karbonmonoksit oranlarının çok yüksek
seviyelerde olması nedeniyle ani ölümler meydana gelmiştir.
Ocağın şu an bütün girişleri kapatılarak
dışarıdan içeriye hava akımının girmesi
önlenmiştir. Bu sayede galeride hapsedilen oksijen tükenene kadar kömürle
reaksiyonunu tamamlaması beklenmektedir. Galerideki ısı ve karbonmonoksit
ölçümleri normal değerlere dönüştükten sonra, duvarlar yeniden
yıkılarak ocak yeniden havalandırılacak ve gerekli
incelemeler yapılacaktır.
Hiçbir kimse böyle bir kazanın olmasını
elbette istemez. Bizler millet olarak acılardan haz duyan değil,
acıları paylaşan bir milletiz. Bu özelliğimiz, bizi millet
yapan en asli değerlerimizden biridir.
Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi örnek bir tavır
sergilemiş, Somada meydana gelen facianın
araştırılması için komisyon kurulmasını oy
birliğiyle karara bağlamıştır. Kurulmuş olan
araştırma komisyonuyla ve devam eden adli, idari ve teknik
soruşturmalarla kazanın bütün yönleriyle ortaya
çıkacağına, sorumlularının tek tek
belirleneceğine olan inancımız tamdır. Bundan sonraki süreç
Meclisimize ve adli makamlarımıza düşmektedir. Hiçbir kaybı
geri getirmek mümkün değildir ama ailelerin acılarını
hafifletmek üzere, ilgili bakanlıklarımız ve Meclisimiz üzerine
düşeni yapmaktadır, yapacaktır. Sorumluluk zinciri içerisinde
ucu kime giderse gitsin sorumluların üzerine ısrarla gidilecektir,
sorumlular sonuna kadar hesap verecektir.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken
burada emeği geçen Sayın Bakanıma, özellikle süreci çok iyi
yönettiği için, toplumu sağlıklı bilgilendirdiği için,
muhalefet liderlerimizin de takdirini kazandığı için
huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Onun bu
çabasının takdire değdiğini, verilen gensoruyla da
bağdaşmadığını düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Hüseyin Tanrıverdi, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanrıverdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (11/32),
(11/33) ve (11/34) esas numaralı Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımız Sayın Taner Yıldız ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik hakkında
verilen gensoru önergeleri üzerinde grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
13 Mayıs Salı günü Somada meydana gelen maden
faciası hepimizde derin acılar ve izler bıraktı. Bu travma
sadece Somada babalarını, eşlerini yitiren acılı
anneleri, aileleri değil, tüm Türkiyeyi, kamu kurum ve
kuruluşları başta olmak üzere sivil toplum örgütlerimizi,
sendikalarımızı, madenle ilgisi olsun olmasın herkesi
etkiledi. Olayın olduğu saatten itibaren tüm devlet birimleri
teyakkuza geçti. Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Taner
Yıldızla birlikte Sağlık ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik bakan yardımcılarımız ve AFAD başta olmak
üzere devletimizin kamu kurum ve kuruluşları ve bölge milletvekilleri
olarak anında Somaya intikal ettik. Arama kurtarma
çalışmalarında 2.743 personel, 258 kara aracı, 9 hava
aracının görev yaptığını biliyoruz.
Hastanelerimize sevk edilen yaralılarımız yatarak tedavi
görmüş ve birçoğu taburcu olmuştur. Bir madencimizin tedavisi
devam etmekte olup hayati tehlikesi
çok şükür yoktur. Madende bulunan 787 işçinin 486sı
kurtarılmış, 301i tüm gayretlere rağmen maalesef
kurtarılamamış ve şehit olmuşlardır. Allah rahmet
etsin, mekânları cennet olsun. Bir defa daha ailelerine,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Bizler, orada, yer altında kalanların
çıkarılmasıyla mücadele verirken öte yandan provokasyonlarla,
yalanlarla, iftiralarla da uğraşmak zorunda kaldık. Somalı
olmayan, Somayla hiçbir alakası bulunmayan gruplar peydah olup arama
kurtarma ekiplerinin işlerini geciktirmek, hatta engellemek için bir sürü
yola başvurdular. Dış basının, özellikle Alman ve
İngiliz basınının olayı veriş biçimi ve provokasyona
açık açıklamaları bunun en açık örneğidir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Somada sorumluluğu yerine
getirdin mi? Bunlar söylenir mi, ayıp ya!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Madenci
eşleri olduğu bildirilen ama bırakın madenci eşi
olmayı, yakından uzaktan Somalı bile olmayan bu kişiler
mikrofonlara yalan ve iftiralarla dolu beyanatlar verdiler: Ölü
sayısını gizliyorsunuz. Suriyeli çocuklar madenden
çıkarılmadı, üzerlerine beton döküldü. gibi iftira ve yalanları
nasıl bir vicdan ürünü söyleyebilir? 15 yaşında çocukların
MUSA ÇAM (İzmir) - İnanıyor musunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) O zaman gerçekleri söyle,
gerçekleri. Bunlar yalan.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Siz
söylüyorsanız siz de doğru söylemiyorsunuz.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Siz gerçekleri söyleyin.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Evet, gerçekleri
söylüyorum.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Hangisi gerçek?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) 15
yaşında çocuk çalışmadı, evet, gerçek. Çocukların
çalıştırılmadığını bizzat orada
çalışan madenci kardeşlerimiz söylemesine rağmen, birileri
hâlâ bu yalanı, bu asılsız iddiayı diline
dolamaktadır.
Hükûmet düşmanlığı ile
gazeteciliği birbirine karıştıran kimi medya
kuruluşları, maden ocağı sahibini AK PARTİli,
yandaş gibi takdim etme ve olayın yönünü manipüle etme, yapılan
çalışmaları hiçe sayarak devleti ve Hükûmeti yerden yere vurmak
için bahaneler ve yalanlar oluşturma gayreti içine girmiştir. Böyle
bir facia karşısında yargısız infaz yapmak,
peşinen birilerini suçlu veya masum ilan etmek elbette
yanlıştır.
Buradan açıkça söylüyorum: Acıyı
paylaşmak yerine Soma faciasını siyasi rant için konuşmak,
burada yaşanan acıyı kullanarak vurun abalıya
mantığıyla hareket etmek hiç doğru bir yaklaşım
değildir.
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Abalı kim oluyor
şimdi?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Somadaki
faciayı araştırmak, sorumluları yargı önüne
çıkarmak için adli ve idari olarak süreç devam etmektedir. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde de, dün yapılan müzakereler sonrası, meydana gelen
faciada ihmali, kusuru, aymazlığı kim yaptıysa ortaya
çıkarmak ve hiçbir şeyin üzerini örtmeden adalete teslim etmek için
bir araştırma komisyonu kurulması
kararlaştırıldı. Olay bütün yönleriyle araştırılacaktır.
Dün de söylediğim gibi
ENGİN ALTAY (Sinop) Araştırma komisyonu
adalet için bir şey teşkil
etmez, araştırma komisyonunun öyle bir yetkisi yoktur, bilgi
sahibi olmak için kurulan bir komisyondur. Lütfen
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bilginizi kendinize saklayın lütfen.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır ama, Meclise
yanlış bilgi veriyorsunuz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Dün de
söylediğim gibi, olayın her yönüyle açığa
çıkarılması elbette bizim hepimizin görevidir. Üzerimizde bir
vebaldir. Somaya ve tüm madenci şehitlerimize borcumuzdur ve acıyı
yaşayan herkesin ama herkesin beklentisidir.
Değerli arkadaşlarım, olay vahimdir ve tüm
boyutlarıyla incelenerek aydınlığa
kavuşturulacaktır, buna inanıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
araştırmasını yaparken, savcılık
soruşturmasını yürütürken Hükûmetimiz de kendi
açısından gereken çalışmaları yapmaktadır.
İlgili bakanlarımız, bakanlıklarımız bu anlamda
çalışmalarını başlatmışlardır.
Somadaki maden faciası sonrasında başlatılan
soruşturma kapsamında şirketin genel müdür ve yönetim kurulu
başkanı da dâhil olmak üzere toplam 25 kişi gözaltına
alınmış, ifadeleri alınan şüphelilerden 8i
bildiğiniz gibi tutuklanmıştır. Konunun hiçbir
tarafının gizlenecek, saklanacak, örtülecek tarafı yoktur. Olayın
meydana geldiği yerde ve çevresinde olayın ilk anından itibaren
tüm önlemler cumhuriyet başsavcılığı tarafından
alınmıştır. Olayın neden meydana geldiği
hususunda birçok iddia bulunmakla birlikte bu iddiaların hepsi göz önüne
ilgililer tarafından alınmaktadır. Bilirkişi heyeti
tarafından yapılan keşif sonrasında olayın meydana
geliş sebebiyle ilgili ilk rapora göre olayın trafo patlaması
sonucu olmadığı, transformatör denilen cihaz
arızasından kaynaklanmış olamayacağı
açıklanmıştır. Maden kazasını fırsat bilerek
provokasyon yapanları, Soma ve değişik yerlerde olaylar
çıkararak polise taş atanları, şiddet gösterisi
yapanları, Soma buna müstahaktır. diyen insanlıktan
çıkmış zavallıları da milletimize ve Allaha havale
ediyorum. Madenci kardeşlerimizdeki vatanseverliğin,
milletperverliğin, mütevazılığın yüzde 1i onlarda yoktur.
Onlar, her gün yer altına giderken, çocuklarını Belki sizi son
kez öpüyorum. diyerek öpen, eli nasırlı, yüreği yufka
işçilerin duygularını asla anlayamaz ve bilemezler.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi
maden kazalarının en büyüğü 1992 yılında Kozluda
yaşanmıştır. Bu kazada 263 madenci kardeşimiz
şehit olmuştur. Bu kadar feci bir kazanın olduğu zaman
diliminde o dönemde maalesef ne zamanın başbakanı ne de
başbakan yardımcısı ve bakanlar olay yerine gitmediler ama
AK PARTİ iktidarı döneminde, dönemimizde olayın olduğu
saatten kısa bir süre sonra Sayın Başbakanımızın
talimatıyla bakanlarımız orada olmuşlardır; Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanımız Taner Yıldız orada olmuştur
ve kişisel rahatsızlığı nedeniyle Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik orada
olamamış ama oraya bakan yardımcısını ve ilgili
yetkili arkadaşlarını, bürokratlarını
göndermiştir. Yani anında bakanlarımız ve ilgili, yetkili
arkadaşlarımız olay mahallinde olmuşlardır, bölge
milletvekilleri olarak bizler de olayın vuku bulduğu an
itibarıyla hemen oraya atladık gittik ve orada cumartesi
akşamına kadar olayı yakından takip ettik, üzerimize
düşen görevleri yerine getirmeye çalıştık.
Değerli dostlar, bakın, bu sabah, Somada
oturma eylemini yapan işçi kardeşlerimizle beraberdik. Sayın
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanımız, partimizin halkla ilişkiler
başkanı, başkan yardımcısı ve Manisa milletvekili
arkadaşlarımızla beraber onları dinledik, söyledikleri her
şeyi not aldık. İsteklerini, taleplerini bize açık bir
şekilde söylediler. Bakın bir işçimiz diyor ki: Sayın
bakanlarım, biz buraya gelmezden önce içimizde bir korku vardı.
Acaba bizi kabul edecekler mi
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dayak yiyecek miyiz!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
acaba bizi
dışlarlar mı, acaba bize bir şey yaparlar mı? diye
düşünüyorduk.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Demek ki korkuyorlardı.
LEVENT GÖK (Ankara) Korkutmuşsunuz onları.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Ama gördük ki
hepiniz bizi içten bir şekilde karşıladınız, bizi
dinlediniz ve samimi bir duyguyla bağrınıza bastınız
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu sefer siz korkmaya
başladınız da ondan.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
ve bizim
derdimizi anladınız, anladığınıza inandık.
Sizlere teşekkür ediyoruz. Biz onur duyduk, gururlandık.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ucuz kahramanlık
çıkarmaya çalışmayın bu işten, ucuz kahramanlık
çıkarmaya çalışmayın.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Zaman zaman
gözyaşları içinde yaşadıkları anları anlatan, her
gün çektikleri kömür kadar ağır stres altında çalışan
bu insanların durumlarını utanmadan, sıkılmadan
siyaset malzemesi yapmaya çalışanları, yalan ve iftiralarla
siyaseti kirletenleri de elbette kınıyorum. Neymiş efendim? Ben
ocaklara ortakmışım ve Taner Yıldız ile
dünürmüşüm ve dünürlük bağını oradaki işletmeler için
kullanmışım. İşte Sayın Taner burada.
Bakınız, Manisa milletvekili bir
arkadaşımızın gazeteye verdiği beyandır;
Madenler dünürden soruluyor ve burada bütün maden işçilerini organize
eden, temasları yürüten kişi AKPnin Manisa milletvekilidir. diyor.
Ören, yerel seçimlerde AKPnin Manisa belediye başkan adayı olan
Tanrıverdinin Enerji Bakanı Yıldızın da dünürü
olduğunu söyledi. diyor. Biraz insan sıkılır. Hasan Ören
burada, Hasan Ören burada
HASAN ÖREN (Manisa) Çıkacağız şimdi
söyleyeceğiz, merak etme. Yanlış bilgi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Hasan Ören
burada. Bir gazetenin, ulusal bir gazetenin baskısı işte burada.
Buraya çıkıp konuşmaktan ziyade, çıkacaksınız
burada Evet, ben bunu söylemedim, bu yalanlardan ben de bıktım,
artık utanıyorum. demeniz lazım. Çünkü, sizin bu bir değil
iki değil. Doğrusu, halk arasında bir terim var, şeriata
sığacak iş değil.
Bakın, daha önce de Kömür ocağı
sabıkalı. dediniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Yalan mı?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Burada Milliyet
gazetesinde o zaman, 24 Ekimde yer aldı, 4 bin işçiyi mitinglere
taşıdığını iddia etmiş. Ören, şirkete
özellikle AK PARTİli Hüseyin Tanrıverdinin destek olduğunu öne
sürmüş.
HASAN ÖREN (Manisa) Aynen doğru, aynen doğru.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Bu yalandan
vazgeçemezsin ki, senin karakterin oldu.
HASAN ÖREN (Manisa) Genel müdürlükte seninle beraber
değil miydik? Şimdi açıklayacağım, şimdi
açıklayacağım.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Senin, yalan
karakterin oldu Hasan Ören, karakterin oldu! Vazgeç bundan, vazgeç! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Tanrıverdi lütfen
Sayın Tanrıverdi lütfen
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Manisaya hesap
vereceksin, Balıkesire hesap vereceksin. Seni takip edeceğiz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Bakın
-Sayın Başkan- bu Manisa
Evet, bu, aynı zamanda Meclis
konuşmanız. Bakınız, ben belgelerle konuşuyorum. (CHP
sıralarından Gazete parçası. sesi)
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Gazete
değil.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Bu belgeleri
de, senin de ne yaptığını takip edeceğiz, 100 tane adam
öldü.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Herkes benim ne
yaptığımı biliyor, sizin de ne
yaptığınızı biliyor.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Biz de seni çok
iyi biliyoruz.
HASAN ÖREN (Manisa) Şimdi anlatacağım,
merak etme.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sizin
yaptığınız 300 kişiyi öldürdü.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Bakın,
burada tekzip istedim ve mahkeme kararı burada. Beyefendiye de bu
tebliğ edildi ve o günkü Milliyet gazetesine tekzip gönderildi. Ankara 20.
Asliye Ceza Mahkemesi ve Ankara 17. Sulh Ceza Mahkemesinin kararları var.
Bakın, mahkemeyle. Şimdi, sizin yalanınızı mahkeme
kararıyla tekzip ediyoruz, hâlâ siz yalandan vazgeçmiyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mahkeme mi
bıraktınız?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) İşte
Sayın Taner burada, bizim dünür olduğumuzu ispat edin
Müddei
iddiasını ispatla mükelleftir, eğer ispat edemezse o zaman
müfteridir, o zaman yalancıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Dolayısıyla, çıkın, burada bizim ne olduğumuzu ispat
edin, yoksa müfteri ilan ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Söylenenler yalan mı?
Gerçek oldu işte. Hesabını verin, hesabını verin önce.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, ismimi
zikrederek yalan beyanda bulunduğumu, kendisiyle ilgili yalan
söylediğimi kürsüden söyledi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ören, iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Manisa Milletvekili Hüseyin
Tanrıverdinin (11/32), (11/33) ve (11/34) esas numaralı Gensoru
Önergeleri üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten, insanın yüzü ancak bu kadar olur.
LEVENT GÖK (Ankara) Ar damarı çatlamış.
HASAN ÖREN (Devamla) Yani köselenin rengi bununkinden
daha iyidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu kadar ağır olur mu
ya?
HASAN ÖREN (Devamla) - Ben, Nihat Ergünün, Sanayi
Bakanının dünürü olduğunu söyledim. O kendisi de biliyor. Ama
şimdi bir şeyi daha açıklığa kavuşturalım:
Yani 9 madencinin öldüğü Uyar Madencilikle birlikte siz TKİ Genel
Müdürlüğünde ben oturur iken maden sahiplerini getirerek, maden
sahiplerinin ruhsatlarının bitmek üzere olduğu anda o
insanların, o maden sahiplerinin işlerini yapmak için TKİ Genel
Müdürü Mustafa Beyin odasında değil miydiniz?
LEVENT GÖK (Ankara) İş takipçisi!
HASAN ÖREN (Devamla) - Anlatayım mı ne geçti
aramızda? Sıkıldınız içeriye girdiğimde, yüzünüz
kızardı. Bana dediniz ki: Bu gelen arkadaşlar Konyadan.
Döndürdünüz; anladınız o adamları, o arkadaşları
tanıdığımı, başladınız
değişik bir versiyonda lafınızı çevirmeye. Sizin Genel
Başkanınızın indiği maden sahipleri. Aslında siz
o maden sahiplerinin işlerini görmeye geldiniz. Somadaki madenle ilgili
işleri kim görüyor?
MUSA ÇAM (İzmir) İş takipçisi!
LEVENT GÖK (Ankara) Bir de sendika kökenli!
HASAN ÖREN (Devamla) İstersen Soma kamuoyuna
gidelim. Mitinge insanları taşıyan Hüseyin Tanrıverdi,
madenle siyaset ilişkilerini sürdüren Hüseyin Tanrıverdi. Bunu
Manisada bilmeyen bir Allahın kulu var mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok.
HASAN ÖREN (Devamla) Hani siz 10 tane basına
çıkmıştınız, 10 tane televizyon kanalına
çıkmıştınız. Dün benim buradaki konuşmamda
söylemediniz mi, söylediniz mi? Beş gün içerisinde
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şu dünür meselesini
anlat.
HASAN ÖREN (Devamla) - Bilmem hangi yerdeki 1 tane
televizyon kanalına beyanat vermişsiniz, bir de NTVye beyanat
vermişsiniz. Beş gün orada madenin kapısının
yanına gelemediniz, yukarıda, odada oturdunuz. Siz şimdi,
bunları Genel Kuruldan niye saklıyorsunuz. Madenle iş
adamlarının arasındaki köprü Hüseyin Tanrıverdidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) - Bunu kendi içinizdeki milletvekili
arkadaşlarınıza sorabilirsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Sataşmadan
söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanrıverdi.
İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
5.-
Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin, Manisa Milletvekili Hasan
Örenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Ören çıktı, burada kendini tarif
etti, gerçekten yüzü yok. Mahkeme kararlarına rağmen yüzü yok,
doğrulara rağmen yüzü yok. Evet, bir muhalefet partisi niye istifa
eder, gerekçesini ortaya koydu. Yalan beyandan dolayı istifa etmeniz
lazım, doğru konuşmadığınız için istifa
etmeniz lazım.(CHP sıralarından gürültüler)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) 300 kişi
öldü be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allahtan kork be! Allahtan kork
be!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Şimdi,
evet, ben madenlerle ilgileniyorum.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) İstifa sen
et, utan!
HASAN ÖREN (Manisa) İlgileniyorsun, hem de çok
yakından!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Niye
ilgileniyorum?
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) İstifa et!
MÜSLİM SARI (İstanbul) Tamamen duygusal.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hep bana hep bana, Ya Rabbi
şükür!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Ben orada
istihdam edilmiş işçi kardeşlerimizin hakları için
ilgileniyorum. (CHP sıralarından gürültüler) Ben çalışma
hayatından geliyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Nereden biliyorsun!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Geldiğim
yeri inkâr etmiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sen otur, işçinin
hakkını savun!
ERKAN AKÇAY (Manisa) İşçileri köle
yaptınız, dayıbaşına teslim ettiniz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
Dolayısıyla, o gün genel müdürün odasına ne diye gittiysem, onu
siz biliyorsunuz.
HASAN ÖREN (Manisa) Evet, ben biliyorum, sen söyle.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Peki, ben oraya
gittim de, siz niye gittiniz, ya siz niye oradaydınız?
HASAN ÖREN (Manisa) Ben niye gittiğimi
açıkladım.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Her şeyi
sen biliyorsun. O işçilerin çocukları var çocukları!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Yani genel
müdürün odasına siz ne amaçla gittiyseniz, ben de o amaçla gittim. Sizin
genel müdürün odasında bulunmanız hiçbir şey değil, ben
genel müdürün odasına gideceğim, orada işçi kardeşlerimin
hakkını korumak için gideceğim
(CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Senin işçi kardeşin
falan yok.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
orada siz
güleceksiniz. Dalga geçerler sizinle, yapmayın.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Dünya seninle
dalga geçiyor be! Rezil oldun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Bakın,
Hasan Ören, sizin bir değil iki değil dedim. Önce gidin Musacalı
köyüne, sözünüzü yerine getirin. 5 milyar borcunuz var, taahhüdünüz var, gidin
onu ödeyin siz. Bakın, unutmadı o köylüler.
Dolayısıyla burada, böylesi acılı bir
günde, bunları belgeleriyle konuştuğum için söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
sataşmak
adına değil, gerçeklerin ortaya çıkması adına. Evet,
işçi kardeşlerim için gene gideceğim, emekçi kardeşlerim
için gene gideceğim, haberin olsun. Madenlere gene gideceğim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Uydur uydur söyle!
HASAN ÖREN (Manisa) Sen ara bulucusun, ara bulucu!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen zor gidersin, biraz zor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkanım,
İç Tüzükün 69uncu maddesine göre sataşmadan dolayı söz
istiyorum. Sayın Başkanım, benim genel müdürlükte
BAŞKAN Sayın Ören ama bu devam edecek, bir
sonlandırmamız gerekir, lütfen. Bu zaten anlaşılıyor
ki sonuç mahkemede bitecek, zaten mahkemeye gideceksiniz.
HASAN ÖREN (Manisa) Mahkemeyle ilgili bir şey
bilmiyorum ki. Atıyor, sallıyor oradan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ören. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
6.- Manisa Milletvekili
Hasan Örenin, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) Değerli milletvekilleri,
mahkemenin ne olduğunu bilmiyorum. Bu mahkemeler eğer tek
taraflı işliyor ise, sadece Hüseyin Tanrıverdiye mahkemeler
bilgi veriyor ise Hüseyin Tanrıverdinin elinde neyin olduğunu
bilmiyorum ama bir şeyi iyi biliyorum: Eğer TKİ Genel Müdürünün
odasına işçilerle ilgili gitmiş olsaydın yanında
işçiler olurdu. Ben de gittim, Turgutludaki sanayicilerin
ihtiyaçları olan toz kömürü vermemelerinden dolayı.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sen de sanayici için gittin.
HASAN ÖREN (Devamla) TKİ Genel Müdürüne, kapasite
raporları çıkmasına rağmen, kapasite raporlarında bu
insanların toz kömür alma hakkı olmasına rağmen bunun
verilmesi için gittim.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Az önce öyle demedin
ama.
HASAN ÖREN (Devamla) Siz benim içeride olduğumu
bilmiyordunuz. İçeride olduğumu bilseydiniz zaten siz Uyar
Madenciliğin sahipleriyle oraya gelip onu yapmazdınız.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Hasan Bey,
saklandınız mı?
HASAN ÖREN (Devamla) Sizin iş adamlarıyla
siyaseti birlikte Somada yürüttüğünüzü herkes biliyor.
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen itiraf ediyorsun
işte. Sen de söylüyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Milliyetteki
habere bir bak, Milliyetteki habere.
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen de aynı şeyi
yaptığını söylüyorsun.
HASAN ÖREN (Devamla) AKPnin belediye meclis
üyeliğine bugünkü Soma AŞdeki Ramazan Doğru, Genel Müdürün
hanımının 1inci sıraya koyulmasında da
Büyükşehir Belediye Başkanı olarak senin parmağın
vardır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Adayı de,
adayı de, Başkan deme.
HASAN ÖREN (Devamla) Daha ne konuşacaksın
burada? Siyaseti getirmişsiniz, siyasetle sanayicinin iş
birliğine kilitlemişsiniz. Şimdi, 301 tane
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, ne yapacağınızı
şaşırıyorsunuz. Şaşıracaksın! O vicdan
azabı seni hiçbir zaman bırakmayacak! O 301 insanın, Uyar
Madencilikte 11 tane insanın kanları senin eline
bulaşmıştır. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
Sayın Başkan
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Sayın
Başkanım, ismimi kullanarak sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN- Sayın Tanrıverdi,
sonlandırmamız lazım. Lütfen
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Bu son olsun
efendim.
BAŞKAN Buyurun, yalnız yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Yani mecburen.
İsmimi
BAŞKAN Aynı şeyleri söylüyorsunuz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Tamam efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
tutumunuzda
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
ENGİN ALTAY (Sinop) Ama burada ben ayaktayım,
ana muhalefet partisi sözcüsü olarak
BAŞKAN Biliyorum da daha önce ayağa
kalktı.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır efendim, ben önce
kalktım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, ana
muhalefet oradan önce kalktı.
BAŞKAN Ne yapalım?
ENGİN ALTAY (Sinop) Verdiniz, tamam.
BAŞKAN Şimdi tutanakta geçmiyor ki kim önce
ayağa kalktı, onu isteyelim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Tamam Başkanım,
konuşabilir.
BAŞKAN Önce vermiş oldum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Oldu bir kere, tamam.
BAŞKAN Buyurun.
7.- Manisa Milletvekili
Hüseyin Tanrıverdinin, Manisa Milletvekili Hasan Örenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Tabii ki bunu biz gene konuşacağız ama
yüce heyeti meşgul etmek değil, kamuoyunda konuşacağız.
Ben buradan Sayın Hasan Örene diyorum ki, biz
çiğ süt emmedik ki karnımız ağrısın. Bununla
ilgili elinizde ne varsa çıkarsınız, Genel
Başkanınız gibi boş dosya sallamak yerine, gidersiniz,
savcısı var bu memleketin, hâkimi var bu memleketin, konuşursunuz.
Evet, bakın, Allah şahittir ki
HASAN ÖREN (Manisa) Hepimizin şahidi Allah, sadece
senin değil.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Allah
şahittir ki o gün genel müdürün odasına gidişim o madende
çalışan işçi kardeşlerimizin hak ve menfaatlerinin kurtarılması
için. (CHP sıralarından gürültüler)
HASAN ÖREN (Manisa) İş adamlarıyla,
maden sahibiyle beraber, öyle mi? Ya ufak at da yalana gelmesin!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) De ki, evet, ben
maden sahibini tutmuşum, maden sahibini tutmuşum, götürmüşüm.
HASAN ÖREN (Manisa) Yüzünden belli
olmadığı, yüzünden! Sen ne konuşuyorsun? İşçiler
yanında olsaydı, işçiler.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Ben bunu
işçi hakları için götürürken anormal, sen işverenleri, sen
patronları götüreceksin normal karşılanacak. Yok öyle
yağma! Yok öyle yağma!
HASAN ÖREN (Manisa) İşçiler yanında
olsaydı.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Senin orada
olduğunu bilerek girdim.
HASAN ÖREN (Manisa) Yalan!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Çünkü bizim
gizli hiçbir şeyimiz yok.
HASAN ÖREN (Manisa) Allah Allah!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) Her şeyi
Allah biliyor. Senin bilmediğini de Allah biliyor. Biz o inançla
bunları yapıyoruz. İşçi kardeşimiz için
yapıyoruz, emekçi için yapıyoruz. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZ (Mersin) Patronla genel müdüre nasıl
gittin Allah aşkına ya!
HASAN ÖREN (Manisa) Bırak ya!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Senin gibi hem
sermaye düşmanlığı yapıp hem sermayenin içinde yüzen
hem de sermayenin orada kulu kölesi olan biri değilim. Bunu herkes
biliyor, hiç merak etme.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Ören, söz istemeyin, ikişer
defa sataşma nedeniyle söz verdik, bu konuyu kapattık efendim.
Sayın Altaya söz vereceğim lütfen
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
şimdi, benim, önce üç ayrı hususta buradan meramımı
anlatmam lazım, sonra Genel Başkanımıza
sataştığı için sataşmadan söz isteyeceğim, onu
söyleyeyim.
Bir, Sayın Tanrıverdi ayağa kalktı,
meramını sormadan kürsüye çağırdınız; Hasan
Öreni burada ifadeye çektiniz. Tutumunuz doğru değil. Bu bir.
BAŞKAN Hayır, Sayın Örenle
karşılıklı atıştıkları ve
sataşmada bulundukları için efendim baktım.
ENGİN ALTAY (Sinop) İki
BAŞKAN Bir saniye
Sorunuzun cevabını
almanız lazım.
Sayın Öreni de biraz önce sormadan kürsüye davet
ettim efendim.
Buyurun şimdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayır, hayır, ikisinde de sordunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sormadı, sormadı
ENGİN ALTAY (Sinop) Sordunuz da
Yani bu konularda
daha adil olmanızı bekliyoruz.
İki, ana muhalefet partisinin grup başkan
vekili olarak saat 14.35te buraya çıktım ve dedim ki:
Okmeydanı Cemevinde polis kurşunuyla 34 yaşında bir
vatandaşımız vuruldu ensesinden, arkasından, kurşun
omurilikte. Hükûmetten izahat bekliyorum. O esnada Bakanlar Kurulu
sıralarında 2 tane bakan vardı. Şimdi 11 tane bakan orada
var, 2 tane burada var. Hükûmet var mı, yok mu? Hükûmet, Parlamentoyu
ciddiye almıyorsa sıraları terk etsin. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu ne demek! Allah Allah!
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen mi talimat vereceksin!
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, evet
Hükûmet, bu
Parlamentoya
BAŞKAN Sayın Altay, bu şekilde
konuşma hakkınız yok efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet
BAŞKAN Hayır efendim, bu şekilde
konuşma hakkınız yok.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hükûmet, bu Parlamentoya hesap
vermek zorundadır. Anayasal bir zorunluluktur bu. Keyfî davranamaz.
Bizimle birlikte Halkların Demokratik Partisinin de benzer bir talebi
oldu. Hiçbir cumhuriyet hükûmetinde insan hayatı bu kadar ucuz ve hafif
olmadı. Hükûmetten izahat bekliyorum, bunu söylüyorum.
Şimdi, Genel Başkanımıza yönelik bir
eleştiri var.
Sayın Akif Hamzaçebi
BAŞKAN Sataşma nedeniyle iki dakika...
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Manisa Milletvekili Hüseyin
Tanrıverdinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Somada 301
vatandaşımız feci bir şekilde öldü. Buna iş
kazası demek mümkün değil, maden kazası demek mümkün değil.
Kaza Geliyorum. diyordu, geldi ve insanlarımız öldüler. Bunu
cinayet dışında başka bir kelimeyle isimlendirmek
maalesef mümkün değildir.
Böyle bir tabloda buraya çıkan iktidar partisi
temsilcilerinin, bakanların özür dilemesi, istifa etmesi gerekirken büyük
bir pişkinlikle muhalefeti, onun Genel Başkanını,
Sayın Genel Başkanımızı suçlamasını ben
milletimizin takdirine bırakıyorum. Bu şuna benziyor:
İnsanlarımız orada öldü ve Sayın Başbakan
çıktı, bunu kaderle açıkladı, Bu işlerin
fıtratında ölüm vardır. dedi. Evet, elleri sevmeye değil,
dövmeye alışkın olanlar, fıtratında iyilik olmayanlar
o insanları anlayamazlar, o insanların acılarını
paylaşamazlar.
Siz şimdi burada
çıkmışsınız, Genel Başkanınız gibi içi
boş belgeler göstermiyorum. diyorsunuz. Siz biraz önce Hasan Örene cevap
veremediniz. 301 vatandaşımızın ölümüyle ilgili bir şeklî
Allah rahmet eylesin. dışında sizden içten bir yakınma,
bir duygulanma ifadesini görebilmiş değilim. Yazıklar olsun
size, yazıklar olsun size! (AK PARTİ sıralarından Sana
yazıklar olsun sesleri) Ben 301 vatandaşımızın anısı
önünde saygıyla eğiliyorum. O Genel Başkanımız
yılbaşı gecesini, gitti, o madende işçilerle geçirdi. Siz
onların patronlarının işlerini çözmeye
çalışırken Genel Başkanımız madende
işçilerle yılbaşı geçiriyordu.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, benim bir
işveren düşmanı olduğumu kürsüden hatip söyledi. Bu
ağır bir ithamdır.
BAŞKAN Tamam, tutanaklara geçti; buyurun,
söyleyin.
HASAN ÖREN (Manisa) 69a göre söz istiyorum. Bu itham,
benim gibi sanayici olan bir insana ağır gelir. Ya söylediğine
dikkat edecek
BAŞKAN Sayın Ören,
karşılıklı sataşmalarda bulunuyorsunuz.
HASAN ÖREN (Manisa) Ben sataşmayacağım
efendim.
BAŞKAN Hayır, ben
karşılıklı diyorum. Defalarca uyarmama rağmen bu ne
zamana kadar devam edecek? Meclisin çalışma usullerine de uygun
değil. Bunu noktalamamız gerekir. 2 defa size sataşma nedeniyle,
2 defa da Sayın Tanrıverdiye söz verdim.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, ben sermaye
düşmanlığı yapmıyorum. Benim bunu açıklama
hakkım var İç Tüzüke göre. İtham ağırdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Ören, buyurun ama lütfen yeni
bir sataşmaya mahal vermeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz.
Sayın Başkan, bakın, biz bugün bu
görüşmeleri televizyonlar açıkken yapalım dedik.
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen söz verdim,
Sayın Hatip konuşsun sonra vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın bakanlar
görüşlerini beyan edecekler, lütfen
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, gürültüden duyulmuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
bakanların konuşmalarına fırsat verin, sataşmalara
ondan sonra cevap verin.
BAŞKAN Sayın Elitaş, böyle bir usulümüz
yok efendim, lütfen oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama şimdiki
usul usul mü?
BAŞKAN Sataşma var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı efendim? Kürsüde hatip
varken
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, biz
televizyonlar açıkken bu işi yapalım diyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Yayını
uzattıralım.
BAŞKAN Buyurun.
9.- Manisa Milletvekili
Hasan Örenin, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdinin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) Değerli milletvekilleri, üç
yıldır birlikte bu Parlamento çatısı altında görev
yapıyoruz. Buraya hiçbir zaman şov yapmak amacıyla
çıkmadım, çok da bu kürsüyü kullanmadım. Ne zaman Türkiyenin
gündeminde ağır şartlar oluşmuşsa o şartları
yerinde değerlendirerek, o şartların içinde yaşayarak
geldim buraya, bir şeyler konuştum.
Ben sanayici olan bir iş adamıyım. Mümkün
olduğunca sanayicinin bu ülkenin lokomotifi olduğunu bilirim;
sanayicinin bu ülkede ihracatıyla, ithalatıyla, üretimiyle ilgili ne
yapmak istediğini de bilirim. Benim talebim şu: Siyaset olarak sanayiciye
gem vurmaya kalkmayın, sanayicinin sırtına binmeyin. Ama
Sayın Hüseyin Tanrıverdi sendika kökenli bir milletvekilidir.
Eğer TKİ Genel Müdürünün odasına gelecek ise TKİ Genel
Müdürünün odasına işçilerin hakkını aramak için maden
sahipleriyle gelinmez. Kimse palavra atmasın. İşçilerin
hakkını arayacak isen, sendika kökenli bir milletvekili isen
Somadaki sendikayı dizayn etmeye kalkma; TKİ Genel Müdürünün
odasına, işçilerin hakkını vermeyen bir madenin sahibiyle
gitmeyi hiç düşünme. Senin sendikacılık kökenine
yakışmayan bir davranış biçimidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop Milletvekili Engin Altayın, ruhsatı
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna ait olan ve Soma Kömür
İşletmeleri AŞ tarafından işletilmekte olan Manisa ili
Soma ilçesi Eynez Yer Altı Kömür Ocağında meydana gelen kaza ile
ilgili olarak kontrol ve denetim görevlerini yerine getirmeyerek yaşam
hakkının ihlal edildiği bir çalışma
ortamının oluşmasına zemin hazırladıkları ve
maden emekçilerinin ölümlerine yol açtıkları iddiasıyla Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/32) (Devam)
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak ruhsat, önleme, denetim ve
kurtarma çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli
ve idari soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve
kollayan politikalar yürüttüğü ve gerekli önlemleri
almadığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/33) (Devam)
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak önleme ve denetim
çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli ve idari
soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan
politikalar yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/34)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet adına söz isteyen
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
Sayın Arınç sayın bakanlardan sonra
açıklama yapacak efendim.
Buyurun Sayın Çelik, süreniz on beş dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Somada meydana gelen müessif maden faciası
dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi ve HDPnin, şahsım ve
Enerji Bakanı hakkında vermiş olduğu gensoru önergesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyor, maden şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, gensoruda -dikkatle okuduk-
iki önemli husus öne çıkmaktadır: Bunlardan bir tanesi,
Çalışma Bakanlığı mevzuatının
eksikliğinden bahsediliyor; ikincisi ise, denetimlerin yetersizliğinden
bahsediliyor.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum -dün de burada
açık bir şekilde ifade ettim- İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası Avrupa Birliği
ve ILO normlarına uyumludur. Bunu açıkça ifade ediyorum. Peki, bu
doğru mu, değil mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, sonuç ortada, 301
vatandaş katledildi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bu kanun yayımlandıktan sonra, 30 Haziran
2012den sonra bu kanunu tercüme ederek Avrupa Birliği Komisyonuna
gönderdik. Avrupa Birliği Komisyonu, 89/311 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Çerçeve Sözleşmesi
direktiflerine uygunluğunu, 30 Ekim 2013 tarihinde heyet göndererek, üç
gün Ankarada toplantı yaparak
Heyet, netice itibarıyla, bu kanunun,
birlikte çıkardığımız İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Avrupa Birliğinin
ilgili direktiflerine uyumlu olduğunu açıkça ifade etti; bunu
sorabilirsiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Uygulama öyle değil,
uygulama. İktidarın uygulaması yanlış.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Uygulamaya geleceğim.
21 AB direktifi var. Bakın arkadaşlar, önemli
bir konudur, çok ciddi bir siyasi sorumluluk anlayışıyla
baktı
KAMER GENÇ (Tunceli) Hep işvereni
düşündüğünüz için, devleti talan ettiğiniz için o işçilerin
canını yediniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Müsaade ederseniz anlatacağımız çok
şeyler var, sonra cevaplandırabilirsiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne müsaadesi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz Genel Kurula
hitap edin Sayın Bakan, Genel Kurula hitap edin siz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) 21 AB direktifine uygun 21 yönetmelik
çıkarıldı, ayrıca 15 yönetmelik de kanunun gereği
olarak çıkarıldı, İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu aynı zamanda 36 yönetmeliği de içermektedir.
Yine, 155, 161, 187 sayılı çerçeve sözleşmeleri iş sağlığıyla
ilgili sözleşmeleri de kapsayan son derece önemli düzenlemelerdir.
İşte dün anlattım, bu yasa ne getiriyor? Yasa bütün
çalışanları kapsama alıyor, yasa risk değerlendirmesi
getiriyor, yasa acil durum planlamaları getiriyor, yasa çok tehlikeli yerlerde
mesleki eğitim zorunluluğu getiriyor, yasa iş
sağlığı eğitimi getiriyor
KAMER GENÇ (Tunceli) Gönderdiğiniz
müfettişler gitmişler, orada işverenle kuzu yemişler,
denetim yapmamışlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla)
iş yeri hekimi, iş güvenliği
uzmanını getiriyor ve bütün bunların, sayamadığım
birçok hususların işveren tarafından titiz bir şekilde
takip edilmesini getiriyor.
Şimdi, bunun yanında esas önemli olan, çok
tartışılan teftiş konusudur arkadaşlar. Teftişle
ilgili bilgileri, olan bitenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Eskiden farklıydı teftiş
anlayışımız ama yasanın getirdiği önemli
düzenlemeler var. Teftişleri risk, sektör ve alan bazlı
teftişler olarak gerçekleştiriyoruz. 2010 yılından bu yana
yer altı kömürü işletmelerinde yılda en az 2 programlı
teftiş yaptık. Bunun dışında, şikâyet, ihbar ya
da basında yer alan konuları da şikâyet konusu kabul ederek
teftişlerimizi sürdürdük. 12 milyon 200 bin çalışanımız
var, 1 milyon 523 bin çalışan işçimiz var.
Az tehlikeli iş yerlerinde çalışan
insanımızın sayısı 6 milyon. Tehlikeli ve çok
tehlikeli sınıfta çalışan insanımızın
sayısı, çalışanımızın sayısı ise o
da 6 milyon. Şimdi, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki 6
milyon insanın olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum.
İş yerimizde toplam 558 müfettişle bu
hizmetlerimizi sunduğumuzu belirtmek istiyorum. Ayrıca 958
müfettişle. (CHP sıralarından gürültüler)
Ayrıca, iş yerlerinde görev yapmak üzere 93 bin
iş sağlığı güvenliği uzmanı, 23.058 iş
yeri hekimi göreve başlamıştır.
Sosyal Güvenlik istatistiklerine göre maden iş
yerlerinin toplamı 6.558dir. Bu iş yerlerinde çalışan
toplam işçi sayısı da 144 bindir.
6.558 maden iş yerinin 724 tanesi yer altı ve
yer üstü kömürlerden oluşmaktadır. Bunun yer altındaki kömür
işletme sayısı ise, ocak sayısı ise 160
dolayındadır.
Yalnız madenlerimizin -mevcut konumuzu
anlatıyorum arkadaşlar- 63 maden mühendisi ve 5 jeoloji mühendisiyle
teftişlerini gerçekleştirdiğimizi belirtmek istiyorum.
Yer altı madenlerinde, iş yerlerinde
yapılan denetimlerde neye dikkat ediyoruz biz? Öncelikle ocağın
imalat planına bakılır ve yer altına inilir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama inmemiş
sizin müfettişleriniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Denetlediklerimiz: Ulaşım yolları,
nakliye sistemleri, ocağın üretim yapılan bölümleri, eski imalat
bölümleri, hava ölçüm istasyonları, ocağın tahkimatı,
ocağın havalandırma sistemi, yer altındaki gaz
miktarı, merkezi gaz izleme sisteminin olup olmadığı,
geriye dönük gaz ölçüm sonuçları, mekanik ve elektrik teçhizat,
kişisel koruyucu donanımların olup olmadığı, kullanılan
ekipmanın standartlara uygun olup olmadığı, işçilere
iş sağlığı güvenliği meslek eğitimi verilip
verilmediği, rapor defterinin olup olmadığı, işçilerin
sağlık raporu gibi hususlar denetlenmektedir. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Oksijen maskeleri
kaç yıllık Allah aşkına?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Demek ki yapmamışlar
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız,
yapılan işleri söylüyorum. Yapmayan varsa canı cehenneme!
Hesabını verecek tabii. Ama bunlar, mutlaka mevzuatımız gereği
yapılması gereken hususlardır, bunlarda af yoktur ve bizim
mevzuatımızda en ufak bir açık kapı
bırakılmamıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonuç, sonuç!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Yapmayan varsa bunun hesabını sormak için buradayız,
sorulacak bu hesap. (CHP sıralarından gürültüler)
Teftiş uygulaması,
saydığımız hususlara ilişkin olarak iş yerinin o
anki fotoğrafını gösterir. Teftiş yapıldı, o an
fotoğraf çekildi ama bu canlı organizma, kömür ocaklarında
yarım saat sonra, bir saat sonra ne olacağını kestirmek
doğrusu mümkün değil.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Yapmayın Sayın Bakan,
öyle şey mi olur!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Onun için dün ifade ettim, 7 husus var ki 7 husus
eğer tespit edilirse müfettişlerimiz tarafından kapatma
gerekçesidir, hiç bunun lâmı cimi yok.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Kaç maden
kapattınız Sayın Bakan, kaç maden kapattınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Burada arkadaşlarımız ifade ettiler:
Altı ay müsaade ediliyor, altı ay sonra eğer yapılmazsa
kapatılıyor. Böyle değil arkadaşlar. Çok önemli, hayati
tehlike arz eden hususlarla ilgili kesinkes kapatma
uygulandığını söylemek istiyorum.
Önlemler
GÜRKUT ACAR (Antalya) İşçiler Sıcak
kömür çıkartıyoruz. demişler Sayın Bakan.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Kapattınız
mı hiç, kapattınız mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Şimdi, son on yılda iş
sağlığı güvenliği yönünden madenler dâhil iş
yerlerinde toplam
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, hiç
kapatılan yer var mı, kapattığınız yer var
mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Arkadaşlar, ben Bakanım, bilgi sunmak
durumundayım, hesap da vermek durumundayım, müsaade edin.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Kapattığınız yer var mı, soruyoruz canım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - 119 bin
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Kapattığınız yer var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Söylüyorum, söylüyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Kapattığınız
yer var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Söylüyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Tamam.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Buyurun: 119.788 programlı teftiş
yapılmış 2010 yılından sonra.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mangal yakmışlar
mı Sayın Bakan, mangal?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - 104.303 inceleme teftişi olmak üzere toplam 224 bin
teftiş yapılmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, mangaldan
haberiniz var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Bu teftişler sonucu 23.800 iş yerinde 81
trilyon liralık idari para cezası uygulanmış, 1.974 iş
yeri de hayati tehlike nedeniyle kapatılmıştır. Şimdi,
2000 yılından 2009 yılına kadar yılda 3 ile 30
arasında iş yeri kapatılırken 2010dan sonra yani
yapılan, tüm buradaki araştırma önergeleri, çıkan yasa,
onun neticesinde 2010 yılından sonra yıllık 360 ile 570
arasında kapatma olayları değişmiştir. Bu kapatma
işlemlerinin ağırlıklı olarak inşaat ve maden
işlerinde gerçekleştiğini de belirtmek istiyorum. Maden iş
yerlerinde 2005-2009 arası toplam 58 kapatma işlemi
uygulanmışken 2010-2014 arasında 224 kapatma işlemi
gerçekleştirilmiştir. Bu rakamlar bizim değişen teftiş
anlayışımızın açık, net bir göstergesidir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama o 300
kişinin ölümünü nasıl açıklıyorsunuz Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Meseleye Soma özelinde bakarsak, Soma özelinde, Somada
bildiğiniz gibi 5 yer altı, 1 de yer üstü olmak üzere 6 kömür
işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerde toplam 14.608
işçimiz çalışmaktadır. Bu işletmelerde 2010dan bu
yana 109 programlı inceleme
teftişi gerçekleştirdik. Bu denetimlerde 120 bin lira idari para
cezası uygulandı ve 4 ocak kapatıldı.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Rezervleri bittiği için
kapattılar, müfettişler geldiği için değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Kazanın meydana geldiği işletmeyi de dün
ifade etmiştim, burada yapılan teftişleri açıkça ifade
etmiştim. Son teftişle eksiklikler giderilmiştir ama ondan önce
yapılan teftişlerde bu ocakta şu kusurlar bulunmuştur
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Kusurlar
giderildiyse kaza niye oldu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bir, elektrik
panolarında kilitlenme sisteminin olmadığı, yükleyicilerin
geri vites ikaz sistemleri, yer altında konveyörlerle yani
taşıma bantlarıyla ilgili sorunlar, çalışmaya
başlamadan ikaz sistemleri, ateşe dayanıklı antistatik
elbise ve trafonun bulunduğu bölümde kilitli kapı gibi eksiklikler
görülmüş ve teftiş süresince bunların tamamı
tamamlattırılmıştır. Son yapılan teftişler
ise 13-18 Mart tarihleridir, o tarihlerde de bir eksiğin
olmadığı ifade edilmektedir.
Tabii ki sizler de bizler de Ya, bunlar bunlar oldu da,
bu kaza niye oldu?, yani, hepimiz bunu soruyoruz, yalnız siz
sormuyorsunuz ki, bizim için de geçerli. Hani hepimizin yüreğini
yakmıştı ya, hani bütün millet olarak yandık ya. Bu neden
oldu, bunun ortaya çıkması gerekiyor.
Şimdi,
gensoruyla ilgili burada ifade ettiğiniz, ortaya koyduğunuz bazı
hususlar var. Kazadan önce karbonmonoksit miktarının 30 ppmin
üzerinde olduğu şeklinde ifade ediliyor. Arkadaşlar, buradaki
sınırların bu teftiş sürecinde normal olduğu görülüyor
ama ne zaman yükselmiş, bunlar kayıtlarda mevcut, savcının
elinde, idari yargı devam ediyor. Varsa bir ihmal, bu ihmalin hesabı
buradan çıkacak zaten. (CHP sıralarından gürültüler)
Diğer konu,
yıllık üretim miktarının çok üstünde üretim
yapıldığı
Doğrudur, yıllık üretim
miktarının çok üstünde üretim yapıldığı
doğrudur. Yıllık üretim miktarının üzerinde üretim
yapılmıştır. Bu kısa süreli redevans
uygulamalarının doğru olmadığını ben
Çalışma Bakanı olarak burada söylüyorum. Bu üretim
yarışı güvenliği sıkıntıya sokmaktadır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Bravo, doğru.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İş
sağlığı ve güvenliği açısından 20
civarında eksiklik bulunduğu ifade edilmiştir, yani iddia
ediliyor burada. Denetimlerin gereği gibi yapılmadığı
da ifade ediliyor. İfade ettiğim gibi, ortaya koyduğum rakamlar
dikkate alındığında, ne kadar üzerine de
vardığımızı göreceksiniz. Kayıt
dışı işçi çalıştığı iddia
ediliyor, böyle bir şeyin olmadığını da defalarca
ifade ettik.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Para için insanlar öldü, böyle bir şey değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Bütün bu iddialar
incelenmektedir. Yani, sizler tarafından önergede dile getirdiğiniz
bütün iddialar incelenmektedir, varsa suçlusu bulunacak. Kimlerse suçlusu,
onlar bulunacak ve bedelini ödeyecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Adamlarda feribot batıyor, Başbakan istifa ediyor!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Siyasi sorumlusu yok mu Sayın Bakan?
ALİ ÖZ (Mersin) O
teftişi yapanların hepsi suçlu Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Çünkü, arkadaşlar,
çıkardığımız mevzuat hiçbir zincir halkasını
boş bırakmıyor.
ALİ ÖZ (Mersin) O
teftişe gidenlerin hepsi suçlu Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakınız, bütün
teftişten başlayarak ocağın başındaki yetkiliye,
sahibine ve ayakta kömür çıkaran arkadaşa kadar bir zincir
ağını kurdu mevzuat. Nerede bu zincir koptu, bunu şimdi tespit
etmek durumundayız, çalışmalar bu istikamettedir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Zincir sizde koptu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Bir diğer konu,
arkadaşlar, ILO sözleşmeleri. Konuşmamın başında
söyledim, ILOnun bu konudaki iş sağlığı ve güvenliği
normlarını kapsayan bir yasa yürürlüktedir.
Bunun
dışında, efendim, Çalışma Bakanlığı
orada mıydı? Çalışma Bakanlığının
bütün birimleri Enerji Bakanımızın
Başkanlığındaki o heyetin içerisinde ilk dakikadan itibaren
son dakikaya kadar görevlerini diğer bütün arkadaşlarla beraber
yaptılar, bunu da belirtmek istiyorum.
Teftiş önceden haber
veriliyordu. Olabilir mi? Olabilir. Yani, ne siz ne ben bilebilirim.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
İşçiler biliyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Müsaade edin
Ama bir şey söylemek
istiyorum: O zaman 224 ocak nasıl kapatıldı?
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Temizliyorlar. diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yandaş, yandaş!
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani, 224 ocak
kapatıldığına göre bu olmaz demiyorum ama kapatılan
224 ocağı da dikkate almanız gerekiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hüseyin Tanrıverdiye sor onu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İdari para
cezalarını dikkate almanız gerekiyor.
HASAN ÖREN (Manisa)
Burada Hüseyin Tanrıverdiler yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bunun yanında,
arkadaşlar, ciddi bir mevzuat değişikliği
yapılmadı, az önce anlattım. Mevzuatlarımızda en ufak
bir eksiklik yok. Bugün işçilerle bir araya geldik. Aslında
geçtiğimiz cuma günü
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Yaşam
odaları var mıydı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Önemli, bak, bu söyleyeceklerim çok önemli. Müsaade
ederseniz, çok önemli, zaman dar.
Bugün işçi kardeşlerimizle görüştüm. Cuma
günü de Somaya gittiğimde, cuma günü de Manisada işçi
kardeşlerimizle görüştük. Anlattıklarının tümü bizim
elimizde var. İnanıyorum ki, şimdi de ifadeleri
alınıyor, savcılık da bu ifadeleri alacak.
Şimdi, arkadaşlar, üretim mi, güvenlik mi?
HASAN ÖREN (Manisa) Güvenlik.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Herhâlde hiç tartışmaya gerek yok, güvenli
üretim. Güvenli üretimin arkasındayız.
ALİ ÖZ (Mersin) Anlaşıldı!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama
sağlayamamışsınız!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Eğer güvenli üretim güvenliği
sıkıntıya sokuyorsa, güveni öteliyorsa bu ocağın
yaşatılmaması, kapatılması konusunda da açıkça
görüşümüzü ifade ediyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İş
Sağlığı ve İşçi Güvenliği Yasasıyla
işçi güvenliğini sağlamak mümkün mü? İşverenin
korunduğu yasayla ancak bu kadar olur!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bir diğer önemli konu: Bugün yine, işçilerimiz
iki hususu gündeme getirdiler. Biri taşeron uygulaması.
İnşallah, bu konuyu, yine, hep birlikte çözeceğiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yazık, günah!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bu yasama yılı kapanmadan, bu taşeron,
sömürü anlayışını kapatacağız arkadaşlar.
Bunun bitmesi gerekiyor, bunu belirtiyorum. Ayrıca, kıdem
(CHP
sıralarından gürültüler) Bakınız, kıdem
tazminatı, kıdem tazminatını anlattı işçiler
bize.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bu sistemi kuran kim?
Kuran kim Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Dediler ki: Ben
dokuz yıldır çalışıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Taşeron sistemini
on yıldır siz artırdınız, siz!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Dokuz yıllık kıdem tazminatı
alacağım var. dediler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Haftaya göreceğiz Sayın
Bakan!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Kıdem tazminatını nasıl
alacaksın? Hak edebilmek için
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Bakan,
bir bakan neden istifa eder? Ne zaman istifa eder?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bakın çok önemli, bakın, rica ediyorum.
Şunu söyleyelim: Kıdem tazminatını hak edebilmek için belli
bir süre çalışması gerekiyor, en azından on iki ay
çalışması gerekiyor. Çok ağır ve çok tehlikeli bir
iş. Şimdi, vatandaş diyor ki, çalışan maden emekçisi:
Benim, dokuz yıl, içeride kıdem tazminatım var. Patronuma dönük
yapacağım en ufak bir olumsuz davranışta beni kapıya
koyarsa dokuz yıllık tazminatım ne olacak? diyor.
MÜSLİM SARI (İstanbul) İstifa ediyor
musunuz, etmiyor musunuz Sayın Bakan? İstifa ediyor musun, etmiyor
musun?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Yani, burada çok anlamlı bir durum var.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Bu işin siyasi
sorumlusu kim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Başbakan mı, Bakan
mı, TKİ Genel Müdürü mü?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Gerek Genel Kurulda, gerek sendikaların genel
kongrelerinde açıkça ifade ettik, dedik ki: Arkadaşlar, her ay bireysel
hesabına yatan kıdem tazminatına geçelim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum Sayın
Çelik. Bitti efendim, süre vermemiz söz konusu değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Şimdi, diğer bütün sendikalarla
yaptığımız görüşmede Artık bu kıdem
tazminatı sürdürülebilir değil. Maden ocağındaki
kardeşimiz derdini anlatamıyor buradaki bağlılıktan
dolayı
(CHP sıralarından gürültüler)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Önce can
güvenliği Sayın Bakan!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Onun için, bu ve benzer
konuları da gündeme getirip, mutlaka çözmemiz gerekiyor.
Son olarak da şunu söylüyorum: Madenlerle ilgili 2
bakan arasında bilmem ne varmış.
Arkadaşlar, bu hikâye!
KAMER GENÇ (Tunceli) Beş dakikadır
konuşuyor. Bu ne ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Madenlerden sorumlu bakanımız Enerji
Bakanımızdır. Enerji Bakanımızın ruhsat ve proje
görevleri vardır. dedik.
KAMER GENÇ (Tunceli) Beş dakikadır fazladan
konuşuyor orada.
BAŞKAN Kontrol zabiti misiniz siz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Bir işçi
madene girdiği an, orada bizim sorumluluğumuz başlar;
sağlık, güvenlik
sorumluluğu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Biz konuşurken devamlı
müdahale ediyorsun.
BAŞKAN Herkese aynı şeyi yaptık
bugün.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Onu sağa sola çekip oradan nemalanmaya
çalışanlara da ne grup olarak ne bakanlar olarak bizim prim
vermeyeceğimizi ifade ediyorum.
Tekrar maden şehitlerini rahmetle anıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sizin siyasi
sorumluğunuzu almanız lazım Sayın Bakan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Bakan ocaktaki 30 ppmle ilgili söylediklerimi çarpıttı;
bu bir.
İkincisi Yarım saat sonra bir şey olup
olmayacağını bilmeyiz. dedi.
Üçüncüsü de 2 bakan arasındaki sözler hikâyedir.
dedi.
Onları biz uydurmadık. Cevap vereceğim,
sataştı.
BAŞKAN Anlaşılmadı efendim. Ne dedi
Sayın Bakan?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ocakta 30 ppm karbonmonoksit olduğu yönündeki şey
doğru değil. dedi. Ben böyle bir şey söylemedim aslında.
BAŞKAN Sizin söylediğinizi mi iddia etti?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Evet, evet
Önergemden
bahsetti.
2 bakanın arasında -çünkü ben söyledim o
lafı- çelişki olduğunu söylediler, bundan medet umuyorlar.
dedi. Bir de Yarım saat sonra madende ne olacağı belli
değil. dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu sataşma
değil ki Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
10.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin (11/32), (11/33) ve (11/34) esas numaralı Gensoru Önergeleri
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanı dinlerken çok üzüldüm.
Bakanın 18/3/2014 tarihinde iş yerinde
teftiş yapıldığını belirttiği rapor bu.
Burada, raporda deniliyor ki: Teftiş tarihi itibarıyla iş
yerinde 4 kadın, şu kadar erkek olmak üzere 2.948 çalışan
istihdam edilmiştir. 2.938 erkek çalışan çok tehlikeli
sınıfta yer alan işlerde çalışmaktadırlar.
İş Yeri ve İşçi Sağlığı
Güvenliğine İlişkin İş Yeri Tehlike Sınıfları
Tebliğine göre çok tehlikeli sınıflarda yer almaktadır.
Sanki biz bilmiyorduk bunları, Sayın Bakanın müfettişleri
icat ediyor(!) Teftiş bu muymuş? İş yeri bilmem ne
numarasıyla Boğaziçi Vergi Dairesine kayıtlıymış.
İş yerinde 13, 14, 15, 16 tarihinde yapılan programlı
teftişten noksan husus tespit edilmemiştir. Bu mu teftiş raporu
Sayın Bakan? Bu mu teftiş raporu Sayın Bakan? Bu mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Gazeteden
aldığınız şey o, teftiş raporu o değil.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) İki
Arkadaşlar, bakan
olmak olayları çarpıtmayı getirmez. Hesap vereceksin Sayın
Bakan sen, sen hesap vereceksin, gerçekleri çarpıtmayacaksın bu
kürsüde. (CHP sıralarından alkışlar) 2 bakanın
arasındaki sözü ben söylemedim. Cumhuriyet gazetesinde Utku
Çakırözere demeç verdin mi vermedin mi? Vermediysen tekzip et.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Bağırma! Sakin ol!
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Sataşmaya cevap ver.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Senin sorumluluğunu söylüyoruz, teftişleri doğru
yapmadın, teftişleri doğru yapmadın, sen teftişleri
kontrol etmedin.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Bağırarak haklı olamazsın. Genel Kurula
konuş, Genel Kurula.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Biz senin, bakanın hangi sorumluluğu olduğunu
biliyoruz.
Ben on iki sene maden
mühendisliği yaptım, iş kazalarında avukatlık
yaptım, burayı sizden öğrenecek değiliz.
Sizin üstünüzde 301
insanın vebali var. Siz burada olayları doğru dürüst
anlatmanız lazımken 30 ppm
Ne 30 ppmi!
İHSAN ŞENER
(Ordu) Anlaşılmıyor, anlaşılmıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Maden mühendisiyim. Senden mi öğrenecek bu millet?
Bakın Sayın
Bakan, 30 ppm değil, ben şunu söylüyorum: Şirket 30 ppm iddia
ediyor. Eğer bu doğruysa bu daha tehlikeli bir şeydir; eğer
bu doğru değilse
Normal önerge odur, okursanız...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Eğer karbonmonoksit miktarı aniden artmışsa,
bu aniden artmaz, on beş, yirmi günlük bir birikim gerektirir; on
beş, yirmi günlük ölçümlerde bu belli olur. dedik. Öyle birdenbire olmaz.
Kusura bakma, ben
İstanbul Teknikten mezunum Sayın Bakan, on iki yıllık
mühendisim, dandik bir üniversiteden mezun değilim, iyi bir mühendisim,
iyi bir hukukçuyum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet adına ikinci
konuşmacı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Biraz önce bana hitaben dediniz
ki: Sen kontrol zabiti misin? Bana hitaben dediniz ki: Kontrol zabiti
misin? Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, söz söylüyorum sana be! (AK PARTİ sıralarından
Bağırma! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Oturun yerinize Sayın Genç. Lütfen oturun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye bana hakaret ediyorsun? Ben tutumun hakkında söz istiyorum
BAŞKAN
Lütfen oturun yerinize!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kontrol zabiti misin? dedin mi demedin mi?
BAŞKAN
Sayın Genç, oturun yerinize lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, niye oturayım yerime? Sen evvela artist olma
orada
BAŞKAN
Oturun yerinize! Her şeye müdahil olma hakkınız yok,
Başkanlık Divanına müdahale edemezsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Müdahale ederim.
BAŞKAN
Edemezsiniz!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen burayı keyfî yönetirsen sana müdahale ederim!
BAŞKAN
Edemezsiniz! Oturun yerinize lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen burayı keyfî yönetiyorsun! Bunların militanı
gibi hareket ediyorsun! O kürsüye yakışmıyorsun!
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi ve Sinop Milletvekili Engin Altayın, ruhsatı
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna ait olan ve Soma Kömür
İşletmeleri AŞ tarafından işletilmekte olan Manisa ili
Soma ilçesi Eynez Yer Altı Kömür Ocağında meydana gelen kaza ile
ilgili olarak kontrol ve denetim görevlerini yerine getirmeyerek yaşam
hakkının ihlal edildiği bir çalışma
ortamının oluşmasına zemin hazırladıkları ve
maden emekçilerinin ölümlerine yol açtıkları iddiasıyla Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/32) (Devam)
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak ruhsat, önleme, denetim ve
kurtarma çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli
ve idari soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve
kollayan politikalar yürüttüğü ve gerekli önlemleri
almadığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/33) (Devam)
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 28 milletvekilinin, Manisa ili Soma ilçesinde
yaşanan maden faciası ile ilgili olarak önleme ve denetim
çalışmalarında sorumsuz davrandığı, adli ve idari
soruşturmaları engellediği, sorumluları koruyan ve kollayan
politikalar yürüttüğü ve işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/34)
(Devam)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime
başlamadan önce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum ve
vefat eden bütün maden mühendislerimizin ve maden işçilerimizin
kendilerine Allahtan rahmet, ailelerine sabırlar temenni ediyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, Genel Kurulda yaptığımız
konuşmalarda bir şeyin altını kalın çizgilerle çizdik.
Dedik ki: Eğer bir doğal afet yoksa, bir tabii afet yoksa -deprem ve
sel gibi bunun gerekçelerinden dolayı, nedenlerinden dolayı- orada
kusur vardır.
Bu kusurun
tarafları kimlerdir? Tekrar söyledim, Bunun idari, insani, siyasi,
hukuki, adli ve sosyal yanları vardır. diye söyledim.
Bu işin
siyasetinin başında, değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetini temsilen Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı
vardır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hadi yakışanı yap!
MÜSLİM SARI
(İstanbul) O zaman gereğini yap!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)
Burada, Biz, bütün işlemleri -milletimizin
huzurunda tekraren söylüyorum- bütün işlemleri yalnızca
kanunların bağladığı çerçeveyle değil, aynı
zamanda dünya ve ahiret ölçülerimizle beraber tetkik ederek devam
edeceğiz. dedim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sen anlamıyorsun, hâlâ konuşuyorsun çıkıp orada! Senin
sorumluluğun yok mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bunun özellikle
altının çizilmesini, bunun yeterince dünya ve ahireti anlayanlar
tarafından son derece hassasiyetle takip edildiğini de bilerek
söylüyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Öyle çıkıp konuşamazsınız, sizin istifa
etmeniz lazım!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Bakın, bugün
teknik nezaretçiler var bunun başında. Neler var bu sorumluluğun
içerisinde? İç içe 4-5 tane daire çizelim. Dairenin merkezinden dairenin dışına doğru gittikçe
sorumluluğun azaldığı veya tersi bir ifadeyle
KAMER GENÇ (Tunceli) İçinde kim var onu söyle.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla)
dairenin içine doğru gittikçe sorumluluğun
arttığı bir mekanizma var. O mekanizma şunu söylüyor:
Eğer hizmet alımı yoluyla veya redevansla ki buradaki hizmet
alımı yoluyla yapılan bir işlemdir, işverenlerin,
arkasından teknik nezaretçilerin -teknik nezaretçi dediğimiz konu,
değerli arkadaşlar, kamu adına özel sektörün
yaptığı iştir, aynen yeminli mali müşavirliklerde
olduğu gibi- yer altı madenciliğinde belli bir tecrübesi
olanların -onun SPECleri var- o tarzda kişilerin görev
alabileceği yerdir. Yeminli mali müşavirlikler özel sektör
tarafından temin edilir ama kamu adına yapılan hizmetlerdir.
Ondan sonraki halka bakanlıklardır, ondan sonraki halka Hükûmettir.
Bütün bununla alakalı saydığım idari ve bütün hukuki
yollar, ne varsa bunların sonunu tek tek takip edeceğiz.
Peki, başka ne var teknik olarak, değerli
arkadaşlar, denetimler var, biraz önce saydık; bununla alakalı
kanun, mevzuat, yönetmelikler var ama bunların tek başına
yeterli olmadığını söylemeliyiz. Peki, başka ne var,
işletmede refakat var. Dünyanın her bir yanında, bakın,
başından sonuna kadar saydığım bütün bu
halkaların birleşmesiyle beraber bu zincir oluşuyor. Biz Enerji
Bakanlığının en kolay şekilde şöyle idare
edildiğini bilenlerdeniz: Telefonunuzu açarsınız, ithal kömür
siparişini verirsiniz, 80 dolara istediğiniz limana indirirsiniz ama
ne yerli istihdamı ne yerli kömürü ne de 14,5 milyar ton civarında
tespit ettiğiniz kömürle alakalı herhangi bir işlem
yapmazsınız. Limana indiği 80 dolarda risk sıfırdır
değerli arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onlar nasıl üretiyor
Sayın Bakan? Dünya üretim sıralamasında yokuz, bir yerlerde
yokuz. Nasıl üretiyoruz bu kömürü? Bırak Allah aşkına ya!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Bakın, yerli üretim açısından risk
sıfırdır ama biz bütün her yönüyle beraber
değerlendiriyoruz. Türkiye'nin 106 milyon ton 2013 yılında
tükettiği kömür vardır, 80 milyon tonunu yerli kömürden elde ettik.
Bizim amacımız işçi sağlığı ve iş
güvenliğiyle alakalı
MUSA ÇAM (İzmir) Nerede o, nerede?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla)
hiçbir noktaya sıkıntı vermeksizin
bunları yapmaktı. Bu kaza çok elim bir kazadır, çok büyük bir
kazadır ve bununla alakalı
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Siyasi sorumlusu kim?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Her türlü yönünden
bahsedeceğim arkadaşlar, hiç endişe etmeyin.
Bakın, 7 kez ayrı platformlarda
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) İstifa etmeyi
düşünüyor musun Sayın Bakan, merak ediyoruz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla)
farklı ifadelerle beraber yanlış söylemler
olmasına rağmen şu ana kadar hiç müdahale etmedim. Muhalefet
partisinden herhangi bir arkadaşımıza, yanlış
söylemiş olmasına rağmen, şu ana kadar müdahale etmedim.
Ama müsaade ederseniz birkaç cümleyi tekrar etmek isterim.
Bunun her türlü sorumluluğuyla alakalı
açık yürekli olmadığımızı ve bunu
eleştirenlerden bu acıyı daha az, daha derinden
hissetmediğimizi hiç kimse ifade edemez.
Bakın, birçok yönüyle beraber bahsediyorum, birçok
yönüyle beraber bahsediyorum. Nedir onlar? Eğer bu zincirin
halkalarından bir tanesi koparsa
Ne için Amerika Birleşik
Devletlerinde, Almanyada, ne için Çinde, Rusyada sensörler bizim gibi
konmuş? Bu işletmenin değişkenlikleri olabileceği için.
Siz bir teftiş, denetim yaparsınız -Sayın
Bakanımız da arz ettiler- o konuyla alakalı eksiklik varsa, onun
sonuna kadar da gideceğimizi söyledik. Genel müdürlerin burada
kendilerinin yüzüne karşı söyledim, Eğer bir
taksiratınız varsa bu vebale ne siz girersiniz ne de ben. Her
şeyi ortaya koymak durumundayız. dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne zaman ya, ne zaman!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Bakın, bir denetimde tespit yaparsınız. Biraz
önce, İstanbul teknik Üniversitesinden mezun olan, hem hukukçu hem de
maden mühendisi arkadaşımız bahsettiler, bunun SPEClerinden
bahsettiler. Ben o denetimin birçok kanalından bahsetmeyeceğim ancak
bilgi kirliliğini gidermemiz lazım. bunlardan herhangi birinin
değeri değiştiği anda, ister karbonmonoksit ister
karbondioksit isterse metan gazlarıyla alakalı herhangi bir seviye
değiştiği anda, bunların işletmeciler tarafından
bilinmesi ve tespit edilmesi, behemehâl onun gereklerinin yapılması
lazım.
Biraz önce, bir milletvekili arkadaşımız,
maden mühendisi olmayan arkadaşımız, haklı olarak, bilmek
zorunda olmadığı bir bilgiyi sordu. Şu ana kadar
kapattığınız maden var mı? dedi.
Değerli arkadaşlar, hem Çalışma
Bakanlığı hem de Enerji Bakanlığının
farklı gerekçelerle yaptığı denetimlerde Enerji
Bakanlığı 114 adet kömür ocağını
kapatmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, maden bitmiş,
kapatmış.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Bu, yalnızca Enerji Bakanlığı
açısından denetimde. Biraz önce Çalışma Bakanımız
diğer rakamı da sundular. Bakın, ama bunun haber niteliği,
zannediyorum, yok. Bunlar denetlendi ve kapatıldı. Peki, burada ne
oldu? Bakın, ruhsat sayısını son dört yıl içerisinde
45 binden 21 bine düşürdük, çantacıların kesinlikle bu sektörde
bulunmamasına özen gösterdik.
Cumhurbaşkanlığımızın Devlet Denetlemeyle alakalı
yaptığı denetimlerin her birisini tek tek dikkate alıyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Nasıl dikkate
aldınız? Aynı eksikler devam ediyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Bakın, ben burada şunu söyleyeyim: Metan
gazıyla alakalı gensorunun metninde bir ibare kullandı. Bir
başka yerden copy-paste yapılmış zannediyorum ama bunun
üzerinde durmadık. Metan gazından kaynaklanan herhangi bir
sıkıntı burada yoktu. Olabilirdi de Zonguldak kömürü metandan
dolayı ama Soma kömürleri de kızışmadan dolayı daha
fazla bize sıkıntı açıyor. Mekanik ayaklar, klasik ayaklar,
bunların hangisi nerede uygulanır?
Arkadaşlar, uygulanacak yer var ama hiç
uygulanmayacak yer var. Türkiyenin kömürdeki jeolojik yapısı
Almanyadakinden, Güney Afrikadakinden, Çinden farklı.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O nedenle mi bizde
çok işçi ölüyor?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Bakın, Amerika Birleşik Devletlerinde ve
Almanyadaki yerli kömürlerinden üretilen elektrik oranı yüzde 43ler
civarında. Sizde böyle bir intiba var mı? Hepsini rüzgârdan,
güneşten üretiliyor diye biliyoruz. Başkası kömürden üretirken,
başkası yerli kömürden üretirken bizim başka bir kömürden üretme
imkânımız yok arkadaşlar ama bu işi doğru yapmak
durumundayız.
Ben, şimdi, bakın, şimdiye kadar müdahale
etmediğim, yalnızca dünkü tutanaklarda 4 yerde ama son dört gün 16
yerde geçen bir yanlıştan bahsedeceğim, ufak bir
yanlıştan bahsedeceğim: Bu kömür kazasının
olduğu, bu maden kazasının olduğu iş yeri ihalesiz
olarak verildi. dediniz. Kavas arkadaşlarımdan rica ediyorum, bütün
gruplara ve grubu olmayan partilere ikişer tane nüsha
dağıttırıyorum. Bundan bir nüsha da Sayın
Kılıçdaroğluna, düzenlenmiş bir tertiple beraber
aktaracağım.
20 Nisan 2006 -arkadaşlar, evraktan
konuşuyoruz- ihale ilanı. Bu ihale ilanı yapıldıktan
sonra 8 Haziran 2006 tarihinde bu ihalenin yapılacağını
söylüyor. Altındaki detayları okumuyorum. Daha sonra bu ihale
yapılıyor. İhale komisyonu kararlarını alıyor. Tarihi
2006/42159 ve o ihaleye katılan şirketlerin isimlerini zikrederek bir
tanesi 411 milyon 750 bin TLye ben bunu yaparım., diğeri de 521
milyon 250 bin TLye yaparım. diyor ve bizim için en uygun olan teklif
değerlendiriliyor, en uygun olan teklife de veriliyor.
Şimdi, siz kalkıyorsunuz, basında,
yazılı, görsel basında ve yalnızca milletimizin
izlediği -şu anda beni milletim izlemiyor, saat 19.00dan
sonrasına düşmüş bulunuyorum, helâli hoş olsun ama- her
tarafta bunu söylüyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu sizin ayıbınız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) İzlesin,
izlesin Sayın Bakan!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bunları
sizin genel başkanınıza ve grup başkan vekillerinize
söylediğimde, bunları ilettiğimde ne tür bir cevap vereceksiniz?
Bu doğru bir şey olur mu?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Niye şimdiye
kadar bilgi vermediniz Sayın Bakan, niye bilgi vermediniz?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Bakın, dün bir milletvekili arkadaşımız
bir konudan bahsetti, bu konudan o kadar iştahlıca bahsetti ki Niye
daha fazla insan ölmedi? diye bahsetti. İsmini söylemeyeceğim yeni
bir sataşma olmasın diye. Ben, yine, dün söz almadım ve bu
arkadaş yerine otururken belki bir dakikaya yakın
alkışladınız. Konu şu: 301 tane isimden bahsettiniz,
ancak Sayın Bakan az önce arkadaşlarımızla kontrol ettik,
Balıkesir Savaştepe Karacalarda ölen Muhammed Akbulutun o listede
ismi yok. Siz neyi saklıyorsunuz? Yine, Kütahya Hisarcık
Kutluhallardaki Özgür Şen ölmüş, vefat etmiş. Niye bunu bizden
saklıyorsunuz? dediniz mi? Ölüler üzerinden, vefat eden
kardeşlerimiz üzerinden çok büyük bir alkış aldınız.
Cevabını söylüyorum
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Bakan,
Özgür Şenin ismi yok 301 kişinin içinde.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Lütfen beni AK PARTİli arkadaşlarım
alkışlamasınlar. Özgür Şen, AFADın listesinde
hayatını kaybedenlerin 219uncu sırasında mevcuttur.
Diğeri Muhammed değil Mahmut Akbuluttur. AFADın listesinde
156ncı sırada yer almaktadır. Bahsedilen, Balıkesir
Savaştepenin Karacalar köyüne defnedilmiştir. Muhammed Akbulut
diye ne işverenin kaydında ne de ölenlerin kaydında böyle bir
isim bulunmamaktadır. Bu isim Mahmut Akbulut olarak da geçmiştir ve
sayın valilerimizin ve sayın milletvekillerimizin ziyaretiyle beraber
bu gerçekleşmiştir.
Değerli arkadaşlar, bunu şunun için
söylüyorum: 303 sayısı fazla da 301 sayısı az
mıdır? Hayır, 301 sayısı da fazladır, 31
sayısı da fazladır, 3 işçi kardeşimizin
sayısı da fazladır.
KAMER GENÇ (Tunceli) 1 kişi bile fazla.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Şimdi, buradaki yapılan bir
kısım özensizlikler bizim konumuzu kapatamaz, bu özensizlikler
Konu
o kadar büyük ki ve bunun hem vicdani hem insani hem de görevlerimizi
ilgilendiren sorumlulukları var.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Siyasi sorumlu kim
Sayın Bakan, onu söyleyin!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Araştırma
komisyonunda AK PARTİden ve diğer bütün muhalefet partilerinden
arkadaşlar olacaklar. Aynı vebal ve sorumluluğu kendileri de
hissedecekler. Sonuna kadar da onu kullanacaklar.
Biz şimdi demişiz ki: Eğer bir maden
ocağında oksijen oranı yüzde 19un altına düşerse; ey
denetim, ey Bakanlık, ey hizmet alım sözleşmesini imzalayan, ey
bunu imzalatan; yüzde 19un altına -teknik nezaretçiyi de başa
koyarak- inerse oksijenle alakalı bir sıkıntı var demektir.
Binde 5in altına karbondioksit oranı inerse, maksimum bu oranda
olursa burada da bir sıkıntı var demektir. Biraz önce maden
mühendisi arkadaşımız, milletvekilimiz söylediler, bir
kısım literatürde 30 ppm, bir kısım literatürde de 50
ppmlik karbonmonoksit maksimum seviyenin daha üzerine çıkarsa burada
sıkıntı var demektir.
Şimdi, işletmeye denilmiş ki: Bak bu
değerlere dikkat et. Bunun için 48 tane sensör koymuşsun. 48 tane
sensörü denetim mekanizmaları denetledi, geçen hafta bir şey
bulamadı. Kömür kızıştı, beş saat sonra bile
olabilir; kömür kızıştı, beş gün sonra dahi olabilir.
Buna dikkat et. diye işletmecilik yapılıyor, onun için 120ye
yakın mühendis çalıştırılıyor, onun için teknik
nezaretçiler çalıştırılıyor, onun için sorumluluk
alanları daraltılıyor.
Değerli arkadaşlar, bütün bunlarla
alakalı, bakın, tekraren söylüyorum, bunun AK PARTİsi,
muhalefet partisi olmaz, buna yürekten inanan, aynen sizler gibi inanan birisi
olarak söylüyorum. Bir insanın görevinin bakanlık olması
vicdanının ve insanlığının daha önüne geçmez.
MÜSLİM SARI (İstanbul) İstifa et! Siyasi
sorumlusu kim?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) - Bütün bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Tekrar, vefat edenlere Allahtan rahmet diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) İnkâr ediyorsun ya, inkâr.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmasında söz ettiği
belgeyi grup başkan vekillerine gönderdi. Sayın Bakan bu kömür üretim
hizmetinin ihale usulüyle yapıldığını ifade ettiler.
Buna ilişkin ihale ilanını bize gönderdi. Evet, bir ihale
ilanı geldi, devamında sözünü ettiği belgeleri göndermedi
yalnız.
İkincisi, asıl soracağım şudur,
önemli olan şudur: Bu ihale ilanından sonra kaç şirket
başvurmuştur bu ihaleye ve
Sayın Bakan duyuyor mu acaba? Bir
şey daha soruyorum Sayın Bakan.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Duymadı
Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Bir dakika, bir dakika, diğer evrakları
gönderiyorum.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, siz anlatın
lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Şimdi, bu ihale ilanına
Sayın Bakan herhâlde bu
kısmını dinlemek istemiyor mu acaba? İhale ilanına kaç
şirket başvurmuştur Sayın Bakan? Hangi şirketlerin
teklifleri ön elemeyi geçmiş ve ihale nasıl gerçekleşmiştir?
Hangi şirketler hangi teklifi verdi ve ihale kime kaldı? Bunu da açıklarsanız
memnun olacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik hakkındaki gensoru önergelerinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, gensoru önergelerinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunacağım: Gensoru önergelerinin gündeme alınmasını
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergelerinin gündeme
alınması kabul edilmemiştir. [CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar (!)]
Şimdi Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınç İstanbuldaki olayla ilgili açıklama
yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili Sayın Bakan bilgi verecek mi
acaba?
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Sinop Milletvekili Engin
Altay ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gensoru önergeleri ve tartışmalarından
bağımsız olarak, bugün Genel Kurulda nöbetçi olduğum için,
görüşmeleri takip ederken Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Engin Altay ve Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın İdris Baluken takriben saat 15.00 civarında bir
konuyu gündeme getirdiler. Bugün Okmeydanında bir gösteri
sırasında Uğur Kurt isimli yurttaşımızın
başından yaralandığını ve bu konu hakkında
da Hükûmetimizin, eğer varsa İçişleri Bakanımızın
bilgi vermesini arzu ettiler.
Doğrusu, kendime iş edindim. Bu çok haklı
bir konu. Arkadaşlarımız bunu gündeme getirmekle bence çok
doğru bir iş yaptılar. Ben de ilk defa duymuştum.
Ayrıldım, dışarıda önce İçişleri
Bakanımızı aradım, kendisi Ağrıdaymış,
irtibat kurulamadı, zaten gerek de kalmadı. Daha sonra İstanbul
Valimizden ve İstanbul Emniyet Müdürümüzden olayla ilgili bilgi
aldım, takriben bir saat sonra da Genel Kurula girdim, bir gözüm Sayın
Engin Altayda, bir gözüm Sayın İdris
Balukende, arada da Başkana bakıyorum yani bize bir söz
verilirse bildiklerimi aktaracaktım ama bir iletişim
noksanlığı oldu herhâlde, ben kendi kabahatim olarak görmüyorum,
inanın buradayım, edindiğim bilgileri size arz edecektim. Biraz
önce Sayın Altay çok haklı olarak tepki gösterince Sayın
Başkanımız bana şimdi söz verdiler. Dolayısıyla
açıklama yapıyorum. Gecikme olduysa, benden kaynaklandığını
düşünüyorsanız ayrıca özür diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten bugün
Okmeydanında İstanbul Ticaret Odasının
yaptırdığı ve ismi İTO Lisesi olarak geçen
binanın bahçesinde ve yakınında bir gösteri oldu. Esasen burada,
bazen bahçede, bazen yakınlarında işgal amacıyla, gösteri
yapmak amacıyla, bazı toplumsal olayları protesto etmek
adına birçoğu yasa dışı örgüt mensupları -çünkü
elleri yüzleri kapalı- bazen de açıkça Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanununa aykırı olmayan eylemler yapıyor.
Bugün de İstanbul
İTO Lisesine emniyetin kayıtlarına göre eğitim
öğretimi durdurmak ve okulu işgal etmek amacıyla yüzleri maskeli
ve molotoflu bir grup gelir, takriben 30 kişiyle 50 kişi
arasında. O sırada -shortland aracı olarak biliniyor, polisin
herhâlde kullandığı araçlardan birisi- bunlara molotofkokteyli
atılıyor, aracın içerisindeki 2 polisimiz ağır
şekilde yaralanıyor. Şu anda da bu 2 polis Okmeydanı
Hastanesinde tedavi altındalar. Arkada başka bir shortland
aracı bu öndeki polisleri korumak amacıyla bulunurken olayın
vahametiyle araç yanıyor ve içindekiler de yaralı durumda olaya
müdahale ediyorlar. Bu sırada bir çatışma yaşanıyor.
Çatışma yerinde ve çatışan grupların içerisinde
olmayan Uğur Kurt isimli yurttaşımız -Sayın Altay
doğru bir şekilde söyledi- hemen oraya zannediyorum bir 100 metre
kadar yakın olduğu söyleniyor, cemevinde bir
arkadaşının annesinin cenazesine katılmak üzere gelen ve
dışarıda bekleyen, olayları dışarıdan
gözlemleyen bir arkadaşımız, bir yurttaşımız
başından bir kurşunla yaralanıyor, hastaneye
kaldırılıyor, ben aradığım sırada ameliyata
alınmıştı. Şimdi son noktayı size haber vermek
için tekrar dışarı çıkıp soruşturduğumda,
ameliyattan çıktığını ama durumunun hayati tehlike arz
ettiğini ifade ettiler. Olayla ilgili olarak
savcılığın el koyduğunu, polislerin
kullandığı silahların balistik muayenesinin
yapılacağını ve bu şahsın başındaki
kurşunun tespit edilerek sorumlular hakkında da derhâl bir
takibatın sonuçlanacağını ifade ettiler.
Bununla ilgili haberleri taradım, haberlerde hemen
hemen farklılıklar gösterilmiyor ama yolu trafiğe kapatan, oturma
eylemi yapan göstericiler olarak bazı yerde beyan ediliyor. Bazı
yerlerde Soma protestosu sebebiyle bir kişi başından
yaralandı. deniyor. Ulusal medyadaki gösterimi böyle. Ama sosyal medyada
farklı mecralara yönelen bir kısım haberler
neşredilmiş. Benim vilayetten, emniyet müdürlüğünden
aldığım bilgiler bu merkezde. Bu arkadaşımıza,
yurttaşımıza geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum,
inşallah sağlığına kavuşur ve bu tür olaylarda
ister polisin isterse tüm güvenlik güçlerinin şüphesiz müdahaleler
sırasında bu tür olaylara karışmamasını
canıyürekten temenni ediyorum. Eğer bir polisin silahından
çıkan bir kurşunla hiç günahı olmayan, meseleye uzaktan bakan
bir yurttaşımız seken kurşunla yaralanmış dahi
olsa böyle bir olaya adı karışanların derhâl adliye önüne
çıkartılmasını ve gereken cezaların verilmesini
temenni ediyorum.
Hepinize saygılarımla arz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
olayın olduğu yerde olay yok. Cemevinden vatandaş
çıkıyor, polis kasten vuruyor.
BAŞKAN Sayın Bakan da aynı şekilde
izah etti zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, Olay
vardı. diyor, olay yok efendim.
BAŞKAN - Biz de yaralı polislerimize ve
vatandaşımız Uğur Kurta geçmiş olsun diyoruz.
Alınan karar gereğince Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına alınan 427 ve 454 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
raporlarını görüşmek için 27 Mayıs 2014 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.34