TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
98inci Birleşim
5 Haziran 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, Adanadaki çiftçilerin sorunlarına ve buğday
hasadına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydanın, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu'nun cevabı
3.- Düzce Milletvekili Osman
Çakırın, Bosna ve Balkanlardaki sel felaketine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu'nun cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin
açıklaması
2.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl ve 26 milletvekilinin, pamuk sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/963)
2.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker ve 26 milletvekilinin, fakir ailelere yapılan kömür
yardımı nedeniyle yaşanan sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/964)
3.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer ve 27 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/965)
B) Tezkereler
1.- (10/937, 938, 939, 940,
941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1506)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, Niğde
Milletvekili Doğan Şafak ve 24 milletvekili tarafından Akkaya
Baraj Gölündeki su kirliliğinin çevre ve insan
sağlığına olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (10/217) ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 5 Haziran 2014 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.- İçişleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
3.- Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türk Ceza Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun; Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; Bursa
Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7
Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın;
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent
Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69
Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şekerin; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335,
2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675,
2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S.
Sayısı: 592)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakık'ın, Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Barış
ve Demokrasi Partisi ile Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz'ın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz'ın, Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Hakkâri Milletvekili Adil
Zozani'nin, Sinop Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Hakkâri Milletvekili Adil
Zozani'nin, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, görev yeri değiştirilen veya haklarında
soruşturma açılan kamu personeline ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/43064)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşların harcamalarının seçim dönemleri öncesinde
artış gösterdiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/43065)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, seçim dönemleri öncesinde taşeron şirketler
aracılığıyla işçi alımlarının
artış gösterdiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/43066)
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'da elektrik borcunu
ödeyemediği için tarlasını sulayamayan çiftçilere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/43067)
5. -Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka'nın, 2011-2014 yılları arasında şube
müdürü ve üzerindeki yönetici personel hakkında açılan davalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/43068)
5 Haziran 2014 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur) , Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Adanadaki çiftçilerin sorunları ve buğday hasadı
hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ali Halamana aittir.
Sayın Halaman, zaten
buyurdunuz, buyurun. (Gülüşmeler)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman'ın, Adanadaki çiftçilerin sorunlarına ve
buğday hasadına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkan teşekkür ederim, Allah razı olsun.
Bugün Adananın sorunlarını gündeme
taşımak için gündem dışı söz aldım. Hepinizi
saygı, sevgiyle selamlıyorum; gündem dışı söz
verdiği için Başkan Beye de teşekkür ediyorum.
Şimdi, Adana Türkiye'nin diğer
taraflarından farklı. Bütün tarımsal üretimini ilk defa yapan
yani turfanda olarak yapan bir bölge yani 15 Mayıs veya 25 Mayıstan
15 Hazirana kadar buğday hasadı dediğimiz bir mevsim olur. Ama
bu iklim şartlarından, işte, sürekli olarak gündeme gelen
kuraklıktan, dondan dolayı Adananın çiftçisinin, tarımla
uğraşanların -genelde Adana bölgesinin insanlarının
yüzde 80, yüzde 90 tarımla da ilgisi var- her tarımla ilgisi olan
insanın tarımdan şikâyetçi olduğu, geçinemedikleri,
işlerinin olmadığı, ürünlerinin para etmediği, dolayısıyla
Tarım Bakanlığı bünyesinde kendileriyle ilgilenilmediği
kanaati var olan bir gerçek.
Şimdi buğday hasadı olmakla birlikte
buğdaylar biçiliyor, biçilmekle birlikte dünkü tonajından en az yüzde
40, yüzde 50 bir düşüş var. Bu Tarım Bakanlığı
ne iş yapar? dendiğinde, Tarım Bakanlığı,
Türkiyedeki çiftçinin, tarımla uğraşan insanların ekonomik
ve sosyal şartlarını, fiziki şartlarını
oluşturmakla ilgili bir kuruluş. Şimdi, buğday hasadı
olmakla birlikte, geleneksel tarım dediğimiz bu alanda, Tarım
Bakanlığı, buğday hasat dönemi başlamakla birlikte,
Toprak Mahsulleri Ofisinin açılmasına, dolayısıyla usulen
de olsa taban fiyat gibi bir fiyatın ortaya konmasına, fiziki olarak,
fiilî olarak bu kürsüden bir şey söyledim.
Geçen gün, burada, Tarım Bakanı yirmi dakika
tarımın şöyle olduğunu, böyle olduğunu söyledi,
Kuraklıktan dolayı hasar tespiti yaptıranların faizini
yüzde 3 düşürteceğiz. dedi. Ya hasar tespiti
yaptırmayanların hâli ne olacak? Hasar tespiti yaptıranlara
yüzde 3 faiz indirimi, altı ay sonra versinler. diyorsun. Ya bugün
buğdayı olmayan, narenciyesi olmayan, bunu satamayan, fiyatı
oluşmayan
Yani bu son zamanlarda Hayırsever vatandaşlar
havuzlarda para topluyor. diyorlar, bu çiftçinin yüzde 3lük faizini altı
ay sonra bu hayırsever vatandaşlar mı verecek?
Şimdi, Türkiyede çiftçinin dostu denilen Toprak
Mahsulleri Ofisi, dolayısıyla Ziraat Bankası veya tarım
kredi kooperatiflerini de ekleyebiliriz... Ya, son zamanlarda, özellikle bu on
yıllık dönem içerisinde Ziraat Bankasının önünde tapusuyla,
icra senediyle ilgili tapuya gidip gelen çiftçiden başka kim var yani?
Şimdi bu çiftçiyi bitirdiniz. Sulama birlikleriyle ilgili faizler
yükselirken beraber
Şimdi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor.
Nitelikleri belli olan firmaların vergisini ve faizini iptal
edeceğiz, yok edeceğiz. derken bu tarımla uğraşan
çiftçilerin vergi faizlerini silmeyi niye düşünmüyorsunuz?
Şimdi, narenciyeyi
bitirdin zaten, buğday zaten yok, pamuk ithal, mazot ithal, soya ithal,
kanola ithal. Ya, Türkiyenin yetiştirdiği ne var? Yetişmesine
vesile olacak bu Tarım Bakanlığı
ne yaptı? Bundan dolayı
Tarım Bakanlığı Traktör
satışları arttı. diyor. Hayır, Türkiyede traktör
satışları azaldı. Alpler köteni yapan firma mı kaldı ya?
Şimdi, bundan
dolayı, bu Tarım Bakanlığının bu işlerle
ilgilenmesini bekliyor, hepinize saygı, sevgilerimi sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, 5 Haziran Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydana aittir.
Buyurun Sayın Soydan. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydanın, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun cevabı
MUSTAFA SERDAR SOYDAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dünya Çevre
Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Eğer vatan denilen
şey kupkuru dağlardan, taşlardan, ekilmemiş sahalardan,
çıplak ovalardan, şehirlerden ve köylerden ibaret olsaydı onun
zindandan hiçbir farkı olmazdı. Ulu Önder Atatürkün anlamlı
sözü doğrultusunda, bir zindan mı yaratacağız yoksa
ülkemizin sahip olduğu zengin doğal güzelliklerin korunması,
geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması için
akılcı adımlar mı atacağız? Erozyonla yok
ettiğimiz toprağımız, çölleşen arazilerimiz, yok
ettiğimiz ormanlarımız, tükettiğimiz suyumuz aslında
geri dönüşü mümkün olmayan hayat parçacıklarımızdır.
Çağdaş
toplumlar, toplumsal ilerlemeler öne sürerek ekonomik menfaatler uğruna
doğayı yok sayma ve hoyratça kullanma lüksünün
olmadığı bilincine ulaşmış ve çevreyle
barışık büyümenin mümkün olduğunu
anlamıştır. Modern insan doğada yok ettiğini yerine
koymak için artık paranın yeterli olmadığını ve yüzlerce
yıla ihtiyaç olduğunu biliyor, anlıyor ve ona göre
davranıyor. Bu bilinç ve anlayışla doğaya
yaklaşmalıyız ve yaklaşılmasını
sağlamak zorundayız.
On iki yıllık AKP hükûmetleri yeşili ve
yaşamı savunanları görmezden gelmeye devam ediyor, onları
yok sayıyor. On iki yıldır Başbakanın çevre dernekleri
ve çevrecilerle konuştuğunu, tartıştığını
duyan gören yok ama vatandaşımızı döverken, azarlarken ve
başı örtülü bacımızı dövdürürken gören çok. Neden
çevrecilere, yaşam savunucularına konuşma hakkı bile
vermiyorsunuz, onlarla tartışmaktan, konuşmaktan
kaçıyorsunuz? Siz farkında olmasanız da onlar sizin ve
torunlarınızın yaşam hakkına sizden daha çok sahip
çıkıyor.
Ben yeşili severim. dediniz, Atatürk Orman
Çiftliğini Başbakanlık ofisi uğruna katlettiniz. Gelecek
kuşakların doğal mirası üzerinde nasıl
oturacaksınız, hiç mi vicdanınız sızlamayacak?
Yeşile hastayım. Üçüncü köprü cinayettir. dediniz, köprü
uğruna on binlerce yetişmiş ağacı kurban ettiniz,
cinayetin sorumlusu oldunuz. Dünyanın eşsiz doğa mucizesi Kaz
Dağlarını ve Çanakkaleyi altın madencilerinin, termik santrallerin
kaderine terk ettiniz. Eşsiz coğrafyamızı mahkeme
kararlarına rağmen katledenleri koruduğunuz kadar Kaz
Dağlarını, Biga Ovasını, Çanakkalede yaşayan,
doğasına sahip çıkan vatandaşlarımızı
koruyamadınız.
Orman, canlı yaşamın sağlık
sigortasıdır. 20 metre uzunluğundaki bir ağaç cinsine göre
her gün ortalama 50 ile 74 kişinin tükettiği oksijeni üretiyor.
Yetişkin bir kayın ağacı ise yılda 4,6 ton oksijen
üretirken aynı zamanda 6,3 ton karbondioksiti emerek havayı
temizlemektedir.
Küresel Orman Takip ve Uyarı Sistemi Verilerine göre
ülkemiz on iki yıllık AKP döneminde net 164.222 dekar
ormanını kaybetmiştir. AKP Hükûmeti, yirmi yıllık,
elli yıllık kesilen ağaçların, delik deşik
ormanların, yok olan bitki örtüsünün, yitirilen oksijenin, bozulan çevre
dengesinin ayıbını dikilen 20-30 santimlik fidanlarla kapatmaya
çalışıyor ama maalesef üzücü tablo karşımızda.
AKP döneminde
Kayseri ilimizin yüz ölçümü kadar orman alanımız yok edilmiştir.
Sizin doğaya karşı en önemli göreviniz, var olanı korumak,
kollamak ve yaşatmaktır. Göreviniz, bilinçsiz yapılan HESlerle
bitki örtüsünü yok etmek değildir. Üzülerek ifade
ediyorum, ağaçları katlederek, bitki örtüsünü altüst ederek,
HABİTATı yok ederek yapılan köprüye ve yola Medeniyettir.
diyen bir Başbakan var karşımızda. Medeniyet,
doğayı koruyarak gelişmeyi, büyümeyi sağlamaktır.
Medeniyet, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaktır,
gerekli güvenlik tedbirlerini almadan vatandaşını yerin yüzlerce
metre altına indirmek, Soma facialarını yaşatmak
değildir. Havayı, suyu, toprağı yok ederek, canlı
yaşamını katlederek yapılanlar tek kelimeyle cinayettir,
yaşamı, geleceği katletmektir.
Sayın milletvekilleri, Çevre Günü
ayrışmanın değil, bütünleşmenin; yalanın,
talanın, betonlaşmanın değil, doğanın,
yaşamın ve özgürlüğün günü olacaktır. Çevre Günü baskı,
zulüm ve diktatörlüğün değil, Ya Hak diyerek atılan okun
gittiği yeri ranta çevirmek değil, eşitlik, adalet ve
dayanışmanın günü olacaktır. Günümüz yeşil,
yaşamımız uzun olsun.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, şimdi mi
cevap vereyim, sonra mı?
BAŞKAN Siz bilirsiniz Sayın
Bakan, isterseniz şimdi isterseniz diğer gündem dışı
konuşmacı da konuştuktan sonra
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hepsi bittikten sonra cevap vereyim.
BAŞKAN Peki.
Gündem dışı üçüncü söz,
Bosna ve Balkanlardaki sel felaketi hakkında söz isteyen Düzce
Milletvekili Osman Çakıra aittir.
Buyurun Sayın Çakır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Düzce
Milletvekili Osman Çakırın, Bosna ve Balkanlardaki sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun cevabı
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet-i Âliyye
yıkıldı ancak milletiâliyye hayatına devam ediyor.
Evlatlarını dağıtmış bir ebeveyn gibi
dünyanın pek çok yerinde bugün kardeşlerimiz kendi ülkelerinde kendi
kaderlerini yaşıyorlar ancak bu kaderlerinin bizlerle mutlaka bağlantıları
var.
Bosna
Hersek, bizim, fethetmiş olduğumuz günden bugüne kadar ve
ayrıldığımız günden bugüne kadar her açıdan
bağlarımızın devam ettiği ve her zaman takip
ettiğimiz, gönül bağımızın devam ettiği önemli
ülkelerden bir tanesi.
Bu yüzyılımızın, son yüz yirmi
yılın en uzun ve en zor günlerini geçirmiş olan Bosna Hersek,
buradaki yaşanan felaketler sonucunda ülkenin topraklarının
beşte 1inin seller altında zarar gördüğü, on binlerce
insanın evlerini terk ettiği ve 1 milyon insanın afetler
içerisinde zorda kaldığı bir bölgedir. Bu bölgede yaşanan
bu felaketin arkasında bugün geride bırakmış olduğu
yıkıklar ve yıkımları bir şekilde telafi etmek
durumundayız. Biz bu kardeşlerimizi yalnız
bırakamayız, onların mutlaka yardımlarına gitmek ve
onlara yardımda bulunmak durumundayız. Bosna Hersek bu yüzyıl
içerisinde yaşamış olduğu önemli bir katliamın, önemli
bir soykırımın arkasından bugün sel felaketiyle baş
başa kalmış ve bununla mücadele etmek durumunda olan bir ülke
durumundadır. Yalnız Bosna Hersek değil, Kosova da,
Balkanlardaki diğer bölgeler de bu sel felaketinden etkilenmiştir.
Sel felaketinden arkaya kalan önemli konulardan bir
tanesi de 800 kilometrekarelik bir alanı kritik duruma düşüren
mayın tarlalarıdır. Mayın temizleme süreci uzun bir süreç
olmakla birlikte, üç aya varacak lojistik operasyon gerektirmektedir.
Öte yandan, salgın hastalık riski şu an
itibarıyla stabil olmakla birlikte, bu tür hastalıkların sel
sularıyla taşınabileceği riski sürmektedir.
Ulaşım alanında da hâlen bazı ana ve
bölge yollarının kapalı, bazılarının da
kısmen açık olduğuna vurgu yapmak durumundayız. Sel
heyelanlarının kanalizasyon ve içme suyu şebekelerini,
elektrikleri kestiği bir ortamda orada 1 milyon insanın yaşam
mücadelesi verdiği bu günlerde, bizler, burada yaşayan kardeşlerimize
yardım etmek durumundayız.
Değerli Başkanım,
kıymetli milletvekilleri; yardım yapılması gereken
bölgelerin başında Maglaj, Zavidovici ile Zeljezno Polje
adı verilen bölgeler önem taşımaktadır. Buralara ilk giden
Türk sivil toplum kuruluşlarıdır; İHHdır,
Kızılaydır ve Deniz Feneridir. Buradaki insanlara gıda
yardımını, giysi yardımını ve sağlık
için gerekli olan bütün malzemeleri taşıyanlar da yine ülkemizin
sivil toplum kuruluşları olmuştur. Bu bölgeye yapılması
gereken yardımlara önemi açısından
bakıldığında en önemli şeyler temizlik malzemeleri ve
hijyenik ortamın onlara sağlanmasıdır. Temizlik gereçleri,
kürekti, fırçaydı, süpürgeydi, bizim için çok önemsiz gibi gözüken,
çok basit gibi gözüken bu gereçler bugün orada hayati bir önem
taşımaktadır. Ev tamiri ve boyası ve tamirin ötesinde,
bugün 1 milyon insanın barınabileceği bu bölgede, 1 milyon
insana gerekli olan ev eşyalarına ihtiyaç vardır.
Tarım orada ciddi bir
tahribat görmüştür. 27 bin kilometrekarelik bir tarım arazisi
tahribat görmüştür. 250 bine yakın ve 100 bin de Bosna Sırp bölgesinde
olmak üzere 350 bin civarında büyükbaş ve küçükbaş hayvan
kaybı söz konusu olmuştur. Buralara sular altında kalan
camilerin ve tahrip olan camilerin
Ki önümüzde ramazan ayı var, bu
insanların burada ibadethanelere de ihtiyaçları var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN ÇAKIR (Devamla) -
Dolayısıyla, selden çöken, tahrip olan binaların ötesinde,
selden çöken ve tahrip olan gönülleri, bu kardeşlerimizin gönüllerini
onarmak ve onlara gerekli yardımları yapmak bu ülkenin evlatları
olarak bizlerin üzerine düşen bir borçtur diyor ve hepinizi sevgiyle
selamlıyorum, hürmet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Buldan, söz
talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, 5 Haziran Dünya Çevre
Gününe ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1972 yılında İsveçin Stockholm
kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında
alınan bir kararla 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi.
Sanayileşme ve
kentlerdeki nüfus çoğunlukları çevre sorunlarının
artmasına sebep olmuştur. Bütün ülkelerin ortak ve temel sorunu
hâline gelen çevre kirlenmesi, günümüzde insan
sağlığını tehdit eder boyutlara da
ulaşmıştır. Ölümlere neden olan solunum yolu
hastalıklarının çoğu hava kirliliği sonucunda
olmaktadır.
Çevre kirlenmesini insanın doğaya verdiği
zarar olarak da tanımlayabiliriz. Doğanın korunması ve
tahribatının engellenmesi de aynı zamanda zorunludur.
Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için
kirlenmeleri mutlaka önlemek, yeşil alanları ve hayvanları
koruyup çoğaltmak gerekir.
Biz de HDP Grubu olarak daha yaşanılabilir, temiz ve ekolojik
bir ülke yaratmak için hem bireyler olarak hem de ülkeyi yönetenlerin üzerimize
düşen görev ve sorumluluklarını bir kez daha hatırlatmak
istedik. Hepinize teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı konuşmalara Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok önemli bir gün bugün,
Dünya Çevre Günü, bir dakika izin verebilir misiniz Sayın
Başkanım?
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydanın, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu'nun cevabı (Devam)
3.- Düzce
Milletvekili Osman Çakırın, Bosna ve Balkanlardaki sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun cevabı (Devam)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle gündem dışı konuşmalara,
Sayın Serdar Soydan ve Sayın Osman Çakırın
konuşmalarına cevap vermek için söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Efendim, tabii, bugün Dünya Çevre Günü, hepimiz
çevreciyiz. Ben de bir çevre profesörü olarak bütün milletimizin Dünya Çevre
Gününü gönülden kutluyorum. İnşallah daha güzel günlere birlikte,
herkesin, sizlerin de katkısıyla ulaşmayı gönülden temenni
ediyorum.
Bu vesileyle, biz son on bir yılda neler
yaptık, nereden aldık, nereye geldik, onu da kısa bir
hatırlatmakta fayda var Efendim, bakın, 2002 yılında
atık suların yüzde 80i doğrudan derelere veya denizlere
boşaltılıyordu, arıtma tesisi oranı yüzde 20ydi.
Allaha şükür bu oranı şu anda Hükûmetimiz yüzde 80e
çıkardı. Yeterli mi? Değil. İnşallah kısa zamanda
bunu yüzde 95e yani toplanan atık suların arıtma
oranını kısa zamanda yüzde 95e çıkaracağız. Bu
konuda Ergene Projesi, Gediz Projesi, Büyük Menderes Projeleri devam ediyor.
Atık sularda büyük bir mesafe katettik.
Bunun dışında, özellikle içme suyunda,
bakın, bu kuraklıkta, 76 şehrimiz eğer biz yeteri kadar
baraj, gölet, içme suyu arıtma tesisleri, isale hatları, içme suyu
depoları yapmasaydık 76 şehrimiz susuzdu ama Allaha şükür,
bu kuraklığa rağmen bu şehirlerimizde susuzluk çekilmiyor
ve bunu yaptığımız tesislere borçluyuz. Hatta, bu sene
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine dahi su götüreceğiz. Bu,
gerçekten Türkiye'nin büyük gururu, onu özellikle vurgulamak istiyorum.
Arıtma tesisi sahasında ise arıtma
tesisinde hakikaten biz dünyadaki en ileri teknolojilere sahibiz. Yani,
dünyanın en ileri teknolojileri, gerek içme suyu arıtma tesisi
gerekse atık su arıtma tesisini biz kendi yerli teknolojimiz, kendi
tecrübelerimizle, yerli mühendis, müşavir firmalarla ve müteahhitlerle
yapıyoruz. Bu da gurur duyacağımız bir husustur.
Efendim, geçmişte, ben İstanbul Teknik
Üniversitesinde öğretim üyesiyken -o zaman Çevre Bakanlığı
vardı- bizden tıbbi atıklarla alakalı bir yönetmelik talep
ettiler. Ben de Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı olarak,
1992-1993 yılında, tıbbi atıklarla ilgili bir yönetmelik
hazırladım. Çevre Bakanlığı bu yönetmeliği
uygulamaya soktu ama geçmişte, 1994 yılından önce Türkiyede
hiçbir yerde tıbbi atıkların sağlıkla, ayrı
toplanıp bertaraf edildiği veya sterilize edildiği bir tesis
yoktu. İlk defa biz 1995 yılında, Sayın
Başbakanımızın talimatıyla, ilk tıbbi atık
bertaraf tesislerini İstanbulda kurduk. Hatta, İstanbulda katı
atık bertaraf tesisi bile yoktu. Hatırlayın, 1993
yılında, maalesef, Ümraniye Hekimbaşıda büyük bir çöp
faciası olmuş, orada, maalesef, 37 vatandaşımız
hayatını kaybetmişti. Dolayısıyla, biz Hükûmet olarak,
ta İstanbuldan bu yana, Başbakanımız, ilk önce, Türkiyede
ilk katı atık düzenli depolama tesislerini yaptı Asya-Avrupa
yakasında. İlk defa çöpten elektrik üretim tesisini, ilk defa
tıbbi atıkların bertaraf, sterilizasyon ve yakma tesislerini ve
bin ton kapasiteli kompost tesisini İstanbulda ilk defa biz kurduk.
Kaldı ki Hükûmetimiz döneminde de -o zaman katı atık bertaraf
tesisleri Türkiyede pek yoktu- şu anda Allaha şükür yüzde 70
nüfusun katı atıklarını düzenli topluyoruz, bertaraf
ediyoruz. Hatta, bugün Sayın Başbakanımız, öğleden
önce de, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın
tertiplediği bir video konferansla Türkiyede pek çok şehirdeki katı
atık bertaraf tesislerinin, modern tesislerin
açılışını yaptı. Bunu da gururla ifade etmek
istiyorum.
Keza, ambalaj atığı toplama, ayırma,
geri dönüşüm şu anda, 2013 yılı itibarıyla 835 tesise
çıktı. Tehlikeli atık bertaraf tesisi geçmişte yok denecek
kadar azdı. Biz buna da çok önem verdik. Geçen yıl sonu
itibarıyla katı atık bertaraf tesisleri dışında,
tehlikeli atık bertaraf tesisleri sayısı 282ye çıktı.
Piller toplanmıyordu ama şu anda, 2013 yılında 526 ton
atık pili topladık. Bunlar gerçekten çok önemli.
Ayrıca, hava kirliliğinde çok önemli
adımlar atıldı değerli milletvekilleri. Bakın,
özellikle vurgulayayım: İstanbul Teknik Üniversitesinde Çevre
Teknolojisi Ana Bilim Dalı o zaman Türkiyede hava kirliliğini
ölçebilen, bütün parametreleri ölçebilen tek kurumdu. Ben de orada, o kürsünün
başkanı olarak İstanbuldaki bütün hava kirliliklerini
ölçüyordum ve inanın, standartların 10 katı, 15 katı
kükürtdioksit, partikül madde konsantrasyonları ölçtük. Hatta, gazeteler o
zaman İstanbulda promosyon olarak gaz maskesi dağıtıyorlardı.
Ama, gururla ifade ediyorum: Şu anda Türkiye'nin bütün şehirlerinde
gerek doğal gaz gerek hava kirliliğini kontrol neticesinde
Ve
otomatik olarak kontrol ediyoruz, şu anda Türkiyede bütün şehirlerin
otomatik kontrol sistemi var. İnşallah, 169a çıkarıyoruz
ölçüm istasyonu sayısını ve bunu web sitesinden de anlık
olarak görmek mümkün. Artık Türkiye'nin havası tertemiz. Doğal
gaz kullanımını artırdık.
Efendim, denizler ise
Bakın, denizlere çok büyük
önem veriyoruz. Çünkü denizler kirli olunca turizm kapasitesi
açısından çok büyük sıkıntı doğar. Çünkü turist,
geleceği zaman denizinde, plajında, o denizlerde kirlilik var
mı, plajlarda mavi bayrak var mı diye ona bakıyor. Biz
Türkiyede geçen yıl sonuna kadar Hükûmet olarak 219 tane, ta Hopadan
İskenderuna kadar, özellikle deniz suyu ölçüm istasyonu kurduk. Sürekli
denetleniyor ve mavi bayrak sayısı da şu anda 419a
çıktı. Mesela Antalya, şu anda dünyanın en çok mavi
bayrağa sahip olan bir şehri unvanını aldı. Bundan da
gurur duyuyoruz. Yani, turizm potansiyeli artmışsa bunu temiz
denizlere, temiz plajlara borçluyuz.
Ayrıca, özellikle bazı limanlarda atık
toplama tesisleri yoktu. Şu anda, biz, tam 246 tane limanda gemilerden
sintine ve atıkları toplayacak tesis kurduk. Bunlar gerçekten önemli.
Hatırlarsanız, daha önce ben Çevre ve Orman
Bakanıyken balık çiftliklerinden şikâyet ediliyordu ama çok
kararlı bir tutumla, sizlerin de desteğiyle balık çiftliklerini
uygun alanlara taşıdık. Şu anda hiçbir şikâyet
gelmiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, Atatürk
Barajına Adıyaman ve Şanlıurfadan lağım
suları dökülüyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Evet, şimdi onlara da bakarız Vekilim.
Eksikler varsa lütfen bildirin. Birlikte zaten...
Az önce ifade ettim, her şeyi yüzde 100
tamamlamış değiliz, şu anda yüzde 80lerdeyiz. Onları
da tamamlamak için özellikle kanunda, mevzuatta değişiklik
yaptık. Misal, Bakanlığıma bağlı Devlet Su
İşleri geçmişte atık su arıtma tesislerini
yapamıyordu ama şu anda atık su arıtma tesislerini
yapabilir hâle geldi belediye yapamadığı hâlde. Misal, Ergenede,
Kırklareli, Vize, Pınarhisar, bütün, o tam 12 tane atık su ileri
biyolojik arıtma tesisini şu anda biz yapıyoruz. Bunlardan
birkaçını söyleyeyim: Lüleburgaz bitti. Uzunköprü, Vize,
Kırklareli merkez, bütün atık su ileri biyolojik arıtma
tesisleri bitti. Hatta, gururla ifade ediyorum, bunların...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Fabrikalardan dökülüyor
Sayın Bakan oraya.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Sayın Vekilim, fabrikalarla ilgili de şu anda
kamulaştırma yapıldı. Özellikle Maliye
Bakanlığımız çok önemli miktarda para ayırdı,
onların da inşaatları başladı. Sizler Ergenedeki bu
dönüşüme gelirseniz birlikte bunu inceleyelim.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Ama Sayın
Bakanım, iki yıl ertelediniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Sayın Vekilim, tamam.
Şu anda Hayrabolu, Malkara, Saray, Babaeski,
Pınarhisar, Keşan, Muratlı, Çerkezköy, Çorlu; bunların da
atık su arıtma tesisleri tarafımızdan yapılacak.
Sanayide şu anda özellikle bir birlik oluşturduk; biliyorsunuz, orada
ıslah organize bölgeleri oluşturduk. Onların bütün atık
suları çok ileri derecede arıtılacak, hatta bir kısmı
da arıtıldıktan sonra bir hat üzerinde enerji üreterek
Marmaranın en dip noktasına kadar verilecek, bunu özellikle
vurgulamak istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, Atatürk Barajı
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Bunun dışında değerli vekillerim,
bakın, çevre faslı bütün Avrupa Birliğinde, Avrupa
Birliğine katılan ülkelerin en sonra açabildikleri fasıl. Biz
bunu, biliyorsunuz, çevre faslını açtık. Kyotoya taraf dediler,
şu anda Amerika bile Kyotoya taraf değil, Kyotoya taraf olduk yani.
Hatta şunu gururla ifade edeyim, Meksika Cancundaki Küresel İklim
Değişikliği Taraflar Konferansında, Türkiye orada
gerçekten destan yazdı; lütfen o mutabakat zaptına bakarsanız
sadece Türkiyenin ismi var, başka hiçbir ülkenin ismi yok. Bu da gururumuz,
lütfen onu bir incelerseniz. Yani şunu söylemek istiyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul) Atatürk Barajı ne
olacak?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Eksiklerimiz varsa
Elbette, ben şunu ifade
ediyorum: Eksikler var ama nereden nereye geldiğimize lütfen bakın.
Az önce sayın vekilim fidandan bahsetti. Efendim, 2
milyar fidanı toprakla buluşturan biziz. Sırf İstanbulda,
bakın, 18 milyon fidanı toprakla buluşturduk.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Kesen de sizsiniz.
FARUK BAL (Konya) Başbakan İstanbulda 2
milyar diktik. diyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Bakın, Allah aşkına
Başbakanımızdan bahsetti sayın
vekilim. Efendim, Başbakanımız İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olduğu zaman İstanbul çöl gibiydi âdeta.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yapmayın bu kadar
ya, yapmayın.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Hatta bana sordu Niye ağaç dikmemişler?
deyince; Sayın Başbakanım, İstanbulluya içme ve kullanma
suyu için su veremiyor ki bir de ağaçlar için sulama suyu versin diye
Sonradan biz İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı
Ağaç ve Peyzaj Anonim Şirketini kurduk, şu anda
İstanbuldaki bütün yol kenarları, parklar ve açık alanlar
tamamen güzelleşmeye başladı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onun davası
sürüyordu, o dava ne oldu Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Efendim, şimdi bunun dışında yeni,
biliyorsunuz, İstanbulda Asya yakasında, Elmalı
Barajının etrafında 7 kapılı, 7 bölgeli muhteşem
bir şehir ormanı kuruyoruz. Gene Avrupa yakasında bir dünya
ormanı kurulması için İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle
mutabakata vardık. Dolayısıyla merak etmeyin, yeşil alanlar
artıyor, artacaktır, bunu özellikle belirteyim.
Zaten şunu da
vurgulamamda fayda var: Bakın, bütün dünyada
Dün FAOnun Genel Müdürü
geldi ve lütfen basına bakarsanız- Türkiyedeki
ağaçlandırma, erozyonla mücadele çalışmalarını
takdir etti, hatta İstanbulu ve Türkiyeyi özellikle Kuzey
Afrikanın, Orta Doğunun, Orta Asyanın, Balkanların,
Kafkasların bir merkezi yapılmasını talep etti. Biz de bu
bölgeye büyük bir şekilde destek vereceğimizi ifade ettik. Yani bunu
özellikle gururla ifade etmek istiyorum.
Bu yüzden, bizim
mesela orman varlığımız son on yılda 900 bin hektar
arttı. Ayrıca, odun serveti
Ben orman teşkilatımla gurur
duyuyorum. Daha on yıl önce 1,2 milyar metreküpken odun serveti,
ormanlardaki servet şu anda 1,5 milyar metreküpü aştı. Yani
bunlar takdire değer hususlar. Yani marifet iltifata tabi. Okul
bahçelerini, yolları, kara yollarını, köy yollarını,
mezarlıkları ağaçlandırıyoruz. Fidan üretiyoruz, hatta
isteyen her belediyeye, proje getirince bilabedel fidan veriyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşkilatı darmaduman ettin Sayın Bakan,
darmaduman teşkilat.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, tabiat
parkı 17 taneydi 192ye yükseldi. Korunan alanların
sayısını artırdık. 2003 yılında 964 iken
şu anda 3.049 tane korunan alanımız var. Yani bunlar hakikaten
gurur duyacağımız hususlar, onu özellikle vurgulamak istiyorum.
Tabii, söylenecek
şeyler var ama ben konuşmamı kısa tutayım diye sadece
özet olarak söyledim.
İkinci bir
husus, Sayın Vekilim, Atatürk Orman Çiftliğinin yeri değil
Sayın Başbakanımızın yaptığı bina,
Orman Genel Müdürlüğümüzün tapulu mülkü, Atatürk Orman Çiftliğiyle
alakası yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kaç tane ağaç kesildi orada Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, oradaki
ağaçların sayısını gidip sayın, şu anda
dikiliyor, çoğu da taşındı.
İkinci husus:
Biz, Orman Genel Müdürlüğü için -binalar depreme
dayanıksızdı zaten, iptidaiydi- şimdi muhteşem bir
Orman Genel Müdürlüğü binası yapıyoruz, onu da özellikle
vurgulamak istiyorum.
Kaz
Dağları Millî Parkı ise: Oraya hiçbir şekilde madencilik
faaliyetleri için izin verilemez. Orası millî parktır.
Bunun dışında, Kayseriden bahsettiniz.
Bakın, şu anda Kayseri de orman alanı dünyada en çok artan
şehirlerden birisi; yüzde 100 alan arttı, yüzde 8 civarındayken
yüzde 16ya yükseldi, onu özellikle vurgulamak istiyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) O sizden değil
kadastrodan arttı Sayın Bakan, yanlış bilgi vermişler
size.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Evet, ben tekrar teşekkür ediyorum ama bir
eksiklik varsa, bir talep varsa onları bildirirseniz çok büyük memnuniyet
duyarız yani özellikle yapılacak işler konusunda. Biz zaten
yapmak için hazırız. Sizlerin tenkitleri, olumlu tenkitleri,
tavsiyeleri, teklifleri bizim için gerçekten değerlidir. Sayın
vekillerim, yapılacak bir şey varsa söyleyin, hep birlikte
yapalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Söyledim yapmadınız
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Ben bu duygularla hepinizin Dünya Çevre Gününü
kutluyorum, saygılarımı sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın
Başkanım
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Bakan Ergene için iki yıllık bir süre verildi
BAŞKAN Lütfen Sayın Tanal.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları var.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Doğru, bu konudaki benim
tarzımı biliyorsunuz efendim, sadece grup başkan vekillerine
söz
REŞAT DOĞRU (Tokat) Ama bunu grup başkan
vekiline
BAŞKAN Hayır, grup başkan vekili girmedi
efendim, sizin isminiz var.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) İki sayın
milletvekili ayağa kalkarak, elleriyle de bir meram anlatmak için size
başvurmuşlardır. Sizin bu iki sayın milletvekilini yok
sayma şansınız yok.
BAŞKAN Hayır, yok saymıyorum efendim, bu
konudaki
ENGİN ALTAY (Sinop) Sorarsınız,
meramını sorarsınız, uygun görmezsiniz, eyvallah ama iki
milletvekili buradayken onlara bakıp da gündemi okutmanızı asla
kabul edememem Sayın Başkanım. Bir daha
BAŞKAN Kabul etmeyebilirsiniz.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Efendim ama öyle şey
olmaz. Bir daha böyle bir durumu tekrar
BAŞKAN Nasıl olacak Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (Sinop) Usulüne ve kaidesine uygun
olacak Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, usulüne uygun
ENGİN ALTAY (Sinop) İki tane milletvekili
burada ayağa kalkmış, siz orada metin okutuyorsunuz. Böyle bir
şey olabilir mi?
BAŞKAN Yani, Sayın Altay, orada
bağırmakla kimi korkutacaksınız, anlamıyorum ki.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır,
bağırarak burada otorite kurmak isteyen sizsiniz.
BAŞKAN Bağırarak konuşuyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Lütfen!
BAŞKAN Oturun orada, yerinizden
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben milletvekillerimin
hukukunu her şeyde
BAŞKAN Sayın Altay, benim bu konudaki
tavrım ve tarzım belli.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sizin tavrınız
olamaz.
BAŞKAN İç Tüzükün
ENGİN ALTAY (Sinop) Genel Kurulun kaideleri var,
usulleri var.
BAŞKAN Usul benim yaptığım gibi
efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) İki tane milletvekili
buradayken orada yazı okutamazsınız, öyle şey yok!
BAŞKAN İç Tüzükün hükmünü uyguluyorum
efendim. Ben grup başkan vekillerine söz veriyorum. Gündemi
dışı
-açık, net-
ENGİN ALTAY (Sinop) O ayrı, o ayrı
Sayın Başkan.
BAŞKAN
üç kişinin haricinde söz verilmez.
diyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, o
ayrı, çarpıtmayın meseleyi.
BAŞKAN Sayın vekillerimiz bunu biliyor,
bilmesi gerekir.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sisteme giren milletvekiline
söz verirsiniz, vermezsiniz, hiç itiraz ettim mi? Milletvekilimizin
meramını dinledikten sonra söz vermediğiniz çok oldu, itiraz
ettim mi? Ama ben milletvekilleri ayaktayken sizin onları yok
saymanızı kabul etmem.
BAŞKAN Efendim, gündem dışı
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir daha tekerrür etmemesini
rica ediyorum.
BAŞKAN Vallaha bu işler bağırmakla
çağırmakla olmaz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bağırmıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bağırıyorsunuz, yine
bağırıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Buradan sesim size
ulaşsın diye.
BAŞKAN Oradan siz sisteme girseniz, söz veriyorum,
bunları ifade edersiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Siz şimdi, eminim, benim
sesimi de oradan kesmişsinizdir. Yani arkadaki arkadaşlar da
duyamıyor, bizi izleyenler de duyamıyor. Onun için sesimi
yükseltiyorum Sayın Başkanım.
Saygılar
BAŞKAN Sayın Altay, merak etmeyin, hiç
kimsenin sözü kesilmiyor, sesi de kesilmiyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) MHP Grubu adına
BAŞKAN Hayır, grup adına değil efendim,
grup başkan vekilleri girmiş olsa veriyorum. O zaman yetki belgesini
önceden göndereceksiniz bize çünkü biz bilemeyiz burada, kimin yetkili
olduğunu bilemeyiz ki Sayın Vekilim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Başkan Vekili
işte
BAŞKAN Hayır, lütfen ama.
Evet, Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Tam kafanıza göre
yönetiyorsunuz Sayın Başkan ya! İstediğiniz zaman
veriyorsunuz, istediğiniz zaman vermiyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, istediğim zaman vermiyorum
efendim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yani olmaz ki, hiçbir
uygulamanız adaletli değil.
BAŞKAN Öyle değerlendirebilirsiniz efendim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Hiçbir uygulamanız
adalete uygun değil. Gündem dışı o kadar söz istedim, bir
tane gündem dışı söz vermediniz. Bu kadar haksızlık
yapmayın, adaletsizlik yapmayın bu kadar.
BAŞKAN Meclis araştırması
açılmasına ilişkin
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Madalya verirler size,
madalya verirler!
BAŞKAN
üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Hasan Akgöl ve 26 milletvekilinin, pamuk sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/963)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
En önemli endüstriyel tarım ürünlerinden biri olan
pamuğun dünyada üretiminin 7 bin yıl öncesine kadar
dayandığı bilinmektedir. Cumhuriyetin ilanından sonra
ülkemizde pamuk tarımına büyük önem verilmiş ve pamuk
tarımı tarımsal istihdam içerisinde oldukça önemli bir yer
tutmuştur.
Pamuk, yalnızca bir tarım ürünü olarak
nitelendirilemez. Pamuk, ülke ekonomisini doğrudan etkileyen
ürünlerdendir. Ülkemiz sanayisinin temel ham maddesini karşılayan
pamuk, lifiyle tekstil sanayisinin, çekirdeğinden elde edilen
yağıyla bitkisel yağ sanayisinin, kapçık ve küspesiyle yem
sanayisinin, ayrıca lifleriyle de selüloz sanayisinin ham maddesini
teşkil etmektedir. Milyonlarca yurttaşımızı, sağladığı
katma değer ve yarattığı istihdamla yakından ilgilendiren,
Çukurova'nın, Harran'ın, Amik Ovasının gelinliği,
insanımızın geçim kaynağı, üreticimizin beyaz
altınıdır pamuk.
Dünyada pamuğun reel ekonomi içindeki önemi her
geçen gün artarken, ülkemiz bu sürecin ya farkına varamamış ya
da uygulanan hatalı teşvik modelleriyle verimli topraklarında
üretim avantajını yitirmeye başlamıştır.
Tekstil sektörünün gelişmesine rağmen, pamuk
üretiminin bölgemizde ve ülkemizde her yıl düşmesi uygulanan
yanlış tarım politikalarının bir sonucudur.
Uygulanan bu politikalardandır ki, ülkemizde pamukta
üretimin tüketimi karşılama oranı yüzde 30'lara kadar
düşmüştür. Türkiye artık, pamukta ithalatçı bir ülke
olmuştur.
2011 Ekim ayı itibarıyla pamuk ithalatı ve
ihracatı arasındaki denge negatif olarak 1,7 milyar dolara
ulaşmıştır. Bununla birlikte çiftçiye verilen 42 kr/kg prim
miktarı üç yıldır aynı kalmış,
artırılmamıştır. Hükûmetimiz başka ülkelerin
çiftçilerine ithalat yoluyla verdiği desteği Türkiyeli üreticiye
vermediğindendir ki üretici artık yavaş yavaş pamuk
ekiminden vazgeçmeye başlamıştır. Prim miktarı, üretim
maliyetleri ve diğer ürünlere göre getirisi göz önüne alınarak
belirlenmelidir ki pamuk üreticisi piyasanın acımasız
şartlarında üretim faaliyetini sürdürebilsin.
TZOB tarafından 2011 ürünü kütlü pamuğun çiftçi
için ortalama üretim maliyeti 1,67 TL/kg olarak hesaplanmıştır.
Geçen yıla göre girdi maliyetleri artmıştır. 2010
yılında makine hasadı dekara 60 TL iken bugün 110-120 TL
arasında, elle hasat ise 35 ila 40 kuruşa yapılmaktadır. Bu
fiyat da Hatay'da satış fiyatının yarısına
tekabül etmektedir. Bu şartlarda gerek Hataylı çiftçi gerekse ülkede
pamuk tarımı yapan diğer üreticiler ayakta kalamaz.
Pamuk fiyatlarının geldiği nokta yüzünden
bölgedeki üreticiler, sulamadan kaynaklı elektrik borçları, zirai
kredi borçları ile sigorta pirim borçlarını artık ödeyemez
bir hâle gelmişlerdir.
Öncelikle temel üretim girdilerinden tohumluk, ilaç,
gübre, elektrik, mazot gibi kalemlerde KDV ve ÖTV oranlarını yüzde
1'e düşürmeli, tarıma verilen destekler
artırılmalıdır.
Sürdürülebilir bir tarım için, çiftçilerin,
ürünlerini maliyetinin üzerinde makul bir fiyatla satmaları bir
zorunluluktur. Üreticilerin güçsüzlüğünden yararlanılarak buradan
aşırı kâr sağlamanın uzun dönemde ne tüccara ne de
sanayiciye bir yararı olacaktır.
Pamukta ulusal bir politika oluşturulmazsa üretim
her yıl daha da azalacak ve pamuk ihtiyacının tamamı
ithalatla karşılanacaktır. Ortaya çıkan tablo, kendi
kendine yeten bir Türkiye'den dışa bağımlı bir Türkiye
görüntüsüdür. Şayet çiftçi pamuktan vazgeçerse hem borsalarda hem
çırçır fabrikalarında işlem görecek pamuk
bulanamayacaktır.
Bu olumsuzluklar ancak örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir
tarımsal yapı ile önlenebilir. Ülke ekonomisini doğrudan
etkileyen ve dünyada önemi gittikçe artan pamuk sektörünün sorunlarının
ve bu sorunların çözüm önerilerinin araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Hasan Akgöl (Hatay)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Ali Serindağ (Gaziantep)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Emre Köprülü (Tekirdağ)
6) Ali Demirçalı (Adana)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Uğur Bayraktutan (Artvin)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
11) Binnaz Toprak (İstanbul)
12) Ali Haydar Öner (Isparta)
13) Veli Ağbaba (Malatya)
14) Namık Havutça (Balıkesir)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Gökhan Günaydın (Ankara)
17) Bülent Tezcan (Aydın)
18) Melda Onur (İstanbul)
19) A. Haluk Koç (Samsun)
20) Mevlüt Dudu (Hatay)
21) Celal Dinçer (İstanbul)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
23) Sakine Öz (Manisa)
24) Ramis Topal (Amasya)
25) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
26) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
27) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
2.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 26 milletvekilinin, fakir ailelere
yapılan kömür yardımı nedeniyle yaşanan
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/964)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Fakir ailelere yapılan kömür yardımında
sorunların ve çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İç Tüzükün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mehmet Şeker (Gaziantep)
2) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
3) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
4) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
5) Özgür Özel (Manisa)
6) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
7) Celal Dinçer (İstanbul)
8) İhsan Özkes (İstanbul)
9) Veli Ağbaba (Malatya)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Emre Köprülü (Tekirdağ)
12) Ali Serindağ (Gaziantep)
13) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Ali Demirçalı (Adana)
15) Uğur Bayraktutan (Artvin)
16) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
17) Gökhan Günaydın (Ankara)
18) Binnaz Toprak (İstanbul)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Bülent Tezcan (Aydın)
21) A. Haluk Koç (Samsun)
22) Mevlüt Dudu (Hatay)
23) Ali Özgündüz (İstanbul)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Sakine Öz (Manisa)
26) Ramis Topal (Amasya)
27) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
Gerekçe:
2003-2011 yılları arasında Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları (SYDV)
aracılığıyla talepte bulunan fakir ailelere
dağıtılan kömürün miktarı 13 milyon tona
yaklaşmıştır. Her yıl ortalama 2 milyon aileye
dağıtılan bu kömürler Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu
(TKİ) tarafından temin edilmektedir.
2003 ve 2004 yıllarında SYDV'ye teslim edilen
kömürün tamamı TKİ üretiminden karşılanırken, 2005
yılından itibaren ilgili Bakanlar Kurulu kararları
gereğince fakir ailelere dağıtılacak kömürün
dışarıdan satın alınmasının da yolu
açılmıştır. Diğer taraftan, TKİ'nin kendisine
veya bağlı ortaklık veya iştiraklerine ait olan kömür
sahalarından yapacağı mal ve hizmet alımları Kamu
İhale Kanunu kapsamından çıkarılmıştır. Bu
düzenlemeler sonucunda fakir ailelere dağıtılmak üzere SYDV'lere
teslim edilen toplam kömürün neredeyse yarısı
dışarıdan, ihale yapılmaksızın satın
alınmıştır. Söz konusu alımlarda özellikle bazı
firmaların tercih edilmesi hususu Sayıştay raporlarında
eleştirilmesine rağmen, uygulama aynı şekilde devam
ettirilmiştir. Bu satın alımlarda göz önünde bulundurulan
kriterlerin neler olduğu bilinmezliğini sürdürmektedir.
Fakir ailelere dağıtılacak kömürün
kalitesinin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından
yayımlanan Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü
Yönetmeliği'ne uygun olması satın alımlarda göz önünde
bulundurulması gereken ana kriterlerden bir tanesidir. Ancak söz konusu
yönetmeliğe de uyulmamaktadır. Bu durumun en somut örneği Kilis
ilinde yaşanmıştır. 2011 yılında Kilis'te SYDV
tarafından yardıma muhtaç ailelere yaklaşık 6.500 ton kömür
dağıtılmıştır. Analiz yapılmadan
dağıtılan bu kömürler vatandaşlardan gelen şikâyetler
üzerine aralık ayında analize gönderilmiştir. Hava kalitesi
sınır değerlerinin aşılmadığı iller
arasında bulunan Kilis'te, 29/12/2011 tarihli İl Mahallî Çevre Kurulu kararına göre,
ısınma amaçlı kullanılacak yerli kömürün kalorisinin en az
4.200 KCal/kg olması gerekirken, SYDV tarafından
dağıtılan kömürlerde bu değer 2.991 KCal/kg
çıkmıştır. En fazla yüzde 30 olması gereken kül
değerinin bu kömürlerde yüzde 52,41 çıkması, yakılan her
100 kilo kömürün 52 kilosunun ısıtmadan küle dönüştüğünü
yani 100 kiloluk kömüre ödenen paranın 52 kiloluk kısmının
çöpe atıldığını göstermektedir. Yapılan analiz
sonucunda kalitesi çok düşük çıkan bu kömürlerin toplatılarak
değiştirilmesi kararlaştırılmış ise de o ana
kadar dağıtılan kömürlerin yarıdan fazlasının
yakılmış olması nedeniyle, tekrardan 4 bin tona
yaklaşık kömür isteminde bulunulmuştur. Bu durum sadece Kilis
ili için değil Türkiye genelinde geçerlidir.
Kül değeri yüksek, kalorisi çok düşük olan ve
standartların çok altında kalan kömürlerin tercih edilmesi
yardıma muhtaç ailelerin kış ayında ısınma
problemlerini çözmediği gibi hava kirliliğine de yol açmaktadır.
TKİ tarafından satın alınarak SYDV'lere gönderilen
kömürlere dağıtımdan önce değil de genellikle şikâyet
üzerine analiz yaptırılması ciddi oranda kaynak israfına
neden olmaktadır. SYDVden yakacak yardımı aldığı
için minnet duygusuyla herhangi bir itiraz ya da şikâyette bulunmayan
vatandaşlarımızın kullandığı kalitesiz kömür
ise buz dağının görünmeyen kısmını oluşturmaktadır.
Yukarıda bahsedilen nedenlerle, TKİ
tarafından SYDV'lere gönderilen kalitesiz kömürlerin tercih nedenlerinin
saptanması, bu aşamada bazı firmalara iltimas gösterilip
gösterilmediğinin belirlenmesi, ilgili kanun ve yönetmeliklere
aykırı bir şekilde yapılan satın alımlar
nedeniyle meydana gelen kamu zararının ve sorumlularının
tespit edilmesi, mevcut sistem nedeniyle oluşan zarara son verilmesi için
yeni yöntem ve politikaların oluşturulması amacıyla
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması uygun
olacaktır.
3.-
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 27 milletvekilinin, üniversite
öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/965)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üniversite sınavına girerek bir
yükseköğretim kurumunu kazanan öğrencilerimizin
yaşadığı temel sorunlardan biri de yurt sorunudur.
Sağlıklı, güvenilir ve ucuz barınma, ailelerin bütçelerini
olduğu kadar öğrencilerin eğitimdeki
başarısını da yakından etkilemektedir.
Devlet yurtlarının yetersizliği, ev
kiralarının yüksekliği, pek çok öğrenciyi, denetimden
yoksun ve daha ucuz barınma olanağı sağlayan bazı
cemaatlerin etkisindeki özel yurtlara yöneltmektedir. Bu yurtların ve yurt
adı altındaki cemaat evlerinin, cumhuriyet ve laiklik
karşıtı fikirleri gençlerimize
aşıladığı ortadadır.
Bu tehlikenin boyutları her geçen gün
artmaktadır. İşte bu noktada, üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının ele alınması, üniversite ve
devlet yurtlarının kapasitesinin artırılması, özel
yurtların daha etkin bir şekilde denetlenmesinin yolunun
açılması amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Celal Dinçer (İstanbul)
2) Hüseyin Aygün (Tunceli)
3) Ali Özgündüz (İstanbul)
4) Namık Havutça (Balıkesir)
5) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
6) Ali Serindağ (Gaziantep)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10) Uğur Bayraktutan (Artvin)
11) Veli Ağbaba (Malatya)
12) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
13) Ali Demirçalı (Adana)
14) Mahmut Tanal (İstanbul)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
17) Gökhan Günaydın (Ankara)
18) Binnaz Toprak (İstanbul)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Bülent Tezcan (Aydın)
21) Melda Onur (İstanbul)
22) A. Haluk Koç (Samsun)
23) Mevlüt Dudu (Hatay)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Özgür Özel (Manisa)
26) Ramis Topal (Amasya)
27) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
28) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
Gerekçe:
Türkiye'de 104'ü devlet, 62'si vakıf olmak üzere
toplam 166 adet üniversite bulunmaktadır. 2011-2012 öğretim
yılında bu üniversitelerde 2 milyon 100 binden fazla öğrenci
örgün öğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin barınma ve diğer
sosyal ihtiyaçları ise YURTKUR'a bağlı 307 yurt ve bu
yurtların sahip olduğu 269.241 yatak kapasitesiyle karşılanmaya
çalışılmıştır. 2011-2012 öğretim
yılında örgün öğretimde yaklaşık 2 milyon 100 bin
öğrenci varken 2012-2013 öğretim yılında bu sayı daha
artacaktır. Dolayısıyla öğrencilerin yurt sorunu da
büyüyecektir.
Yurtlarda yer bulamayan ya da maddi durumu kötü olan
öğrenciler, bir anlamda tarikat ve cemaat yurtlarında kalmaya mahkûm
edilmektedir. Bu tür yurtlarda gençlerimiz, cumhuriyetin temel ilkelerine
inanmayan, din ve vicdan özgürlüğüne saygı duymayan bireyler olarak
yetiştirilmektedir. Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı bireyler
hâline getirilmeye çalışılan bu gençlerimiz ne yazık ki
düştükleri bu bataktan çıkamamaktadırlar. Bu yurtların
sayılarının giderek artması, ayrılan kaynakların
büyüklüğü dikkat çekicidir. Öğrencilere piyasa
koşullarının çok çok altında sunulan barınma ve yemek
hizmeti, söz konusu yurtların faaliyet ve gerçek amaçları konusunda
ciddi endişeleri akla getirmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, geleceği olan
gençlerini çağdaş, demokratik özgür bireyler olarak
yetişmelerini sağlayacak koşulları yaratma
olanaklarına sahiptir. Devletimizin yetersizmiş gibi gösterilmesi
kabul edilemez. Devletin olanaklarının yetersiz
kaldığı bir alanda, demokratik ve laik cumhuriyete inanmayan
kişi ve kuruluşların ikame ettirilmeye
çalışılması çok düşündürücüdür. Cumhuriyet
hükûmetlerinin bu duruma seyirci kalmaması gerekir.
Çocuklarımız ve gençlerimizin
barınmalarını sağlayacak sağlıklı ve modern
yurtların yapımına hız verilmelidir. Böylece
çocuklarımız ve gençlerimizin cumhuriyetle ve Atatürk'le sorunu olan
tarikat ve cemaat yurtlarında karanlık ideolojilerin etkilerine maruz
kalmaları mutlaka önlenmelidir.
Öğrenci yurdu yapmak TOKİ'nin asli görevleri
arasında olmalıdır. Kamu arazilerine çok ucuz fiyatlarla sahip
olup villa yapmak yerine, her yıl çeşitli illere giden
öğrencilerimize barınma olanağı sağlamak için yurt
yapabilmelidir.
Bu nedenlerle, konunun detaylı olarak ortaya
çıkarılması için bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif etmekteyiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Manisanın Soma İlçesinde -başta 13
Mayıs 2014 tarihinde olmak üzere- meydana gelen maden
kazalarının araştırılarak bu sektörde
alınması gereken iş sağlığı ve iş
güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/937, 938,
939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun Başkan, Başkan Vekili, Sözcü
ve Kâtip seçimine dair bir tezkere vardır.
Okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- (10/937,
938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1506)
4/6/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Komisyonumuz; Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve
Kâtip seçimi için 4/6/2014 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmış
ve kullanılan 15 adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzük'ün 24'üncü
maddesi uyarınca Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Namık Havutça
Balıkesir
Komisyon Geçici
Başkanı
Başkan
: Ali Rıza Alaboyun Aksaray :
(9) Oy
Başkan Vekili: Yılmaz Tunç Bartın : (9) Oy
Sözcü :
Ali Aydınlıoğlu Balıkesir: (9) Oy
Kâtip
: Fatoş Gürkan Adana :(9) Oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasî Parti
Grubu Önerileri
1.- CHP
Grubunun, Niğde Milletvekili Doğan Şafak ve 24 milletvekili
tarafından Akkaya Baraj Gölündeki su kirliliğinin çevre ve insan
sağlığına olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (10/217) ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 5 Haziran 2014 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5/6/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 5/6/2014 Perşembe günü
(Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Niğde Milletvekili
Doğan Şafak ve 24 Milletvekili tarafından, "Akkaya Baraj
Gölü'ndeki su kirliliğinin çevre ve insan sağlığına
olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan (10/217) esas
numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel
Kurul'un 5/6/2014 Perşembe günlü (Bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Doğan Şafak, Niğde Milletvekili.
Buyurun Sayın Şafak. (CHP
sıralarından alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
Denizde son balık öldüğünde,
Son ağacın kesildiğinde,
Son kuşun uçtuğunu gördüğünde,
Oksijen almaya nefesiniz kalmayacaktır." der
bir şair.
Oksijeni bol bir dünya dileğimle Dünya Çevre Gününü
kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, muhalefetin her
söylediğine yanlış olarak bakan, Her şeyi biz biliriz.
diyen Hükûmetin ve AKP Grubunun muhalefetten gelen önerilere dikkatle kulak
vermesi gerçeğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum.
26 Ekim 2011 tarihinde (10/217) esas numaralı,
Niğde ilimizin Tabakhane Çayı üzerinde tarımsal sulama
amacıyla inşa edilen Akkaya Barajında meydana gelen ve insan
sağlığını tehdit eden kirliliğin ortadan
kaldırılması amacıyla Meclis araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş
olduğumuz Meclis araştırma önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Akkaya Barajı,
Niğde ilinde Tabakhane Çayı üzerinde tarımsal sulama
amacıyla 1964-1967 yılları arasında inşa edilmiş
bir barajdır. Gövde tipi olarak dolgu olan baraj 426 bin metreküplük gövde
hacmiyle 2.277 hektarlık bir alana sulama hizmeti vermektedir. Baraj 2003
yılında su kirliliğine bağlı oksijen
yetersizliğinden çok sayıda balığın ölümüyle gündeme
gelmiştir. Yaşanan balık ölümlerini takip eden yıllarda
baraj gölü flamingolar başta olmak üzere çok sayıda göçmen kuşa
ev sahipliği yapmaktaydı.
Bölge 2005 yılında Ramsar Sözleşmesi
gereğince uluslararası öneme sahip sulak alan ilan edilmiştir.
Böylece, sadece sulama amaçlı bir baraj konumundan çıkarak
Uluslararası Akkaya Sulak Alanı olarak belirlenmiştir.
Niğde Üniversitesinin merkez yerleşkesi
içerisinde bulunan, 1970li yıllarda sulama amaçlı yapılan
Akkaya Baraj Gölü, 100 bin nüfuslu Niğde kentine, 17 bin öğrenci ve
öğretim görevlisi bulunan Niğde Üniversitesine, 40-45 bin
civarında nüfusu bulunan Bor ilçemiz ve köylerine, dayanılmaz bir
hava kirliliği yaratarak yaşamı zehir etmektedir. İnsanlar
evinde oturamaz, öğrenciler okulunda okuyamaz, evde pencereler
açılamaz, halk nefes alamaz hâle gelmiştir. İnsan
yaşamını tehdit etmektedir, olay da ciddidir.
Kuşların göç yolu üzerinde bulunması ve
sazlık, kamışlık, kayalık, maki, bozkır,
ağaçlık gibi değişik habitat tiplerine sahip olması
sebebiyle kuşların uğrak yeri olarak bilinirdi. Nesilleri
hızla tükenmekte olan ördeklerin yanı sıra çeşitli türden
balıkçıl, flamingo, pelikan ve 10 kadar da ördek türü
bulunmaktaydı. Akkaya Göletinde kuş türü sayısı,
yapılan çalışmalar sonucunda, geçmiş yıllarda tespit
edilen 12 yeni türle birlikte 207ye ulaşmıştı. Akkaya
Göleti, üzerinde düzenli olarak görülen kuş türlerinin yarısına
ev sahipliği yapmaktaydı. Sadece kuşlar değil, göletin su
toplama havzasındaki bazı derelerde endemik türde balıklar da
yaşamaktaydı. Ancak bugün bu türlerden görüntü
kalmamıştır.
Sayın milletvekilleri, Niğde ve yakın
çevresinde pek çok yerleşke ile Akkaya Barajı çevresinde bulunan
belediyelerin, sanayi kuruluşlarının, cezaevinin ve Niğde
Üniversitesinin atık sularının, mevcut arıtma tesislerinin
tam randımanlı çalıştırılmaması nedeniyle
baraj alanına intikal etmesiyle su
kirliliği yaşanmaktadır. Niğde Belediyesinin on beş
yıldır arıtma tesislerinin çalışmaması ve baraja
intikal eden bu atıklar bölgede çok ciddi ekosistem bozulmalarına
neden olmuştur. Bu nedenle, çeşitli basın haberlerinde baraj
alanı Niğdenin atık deposu olarak
tanımlanmıştır. Akkaya sulamasının işletmesi
Bor Belediyesine devredilmiş olup işletme bakım
çalışmaları belediye tarafından yürütülmektedir.
Yapılan su kontrolleri, suyun içinde yaşayan canlılar bir
tarafa, barajdaki suyla sulanan Bor Ovasındaki tarla ve bahçelerin de
ciddi risk altında olduğunu ortaya koymaktadır. Yörede
otlatılan hayvanlarla insana ulaşan kist hidatik gibi çeşitli
paraziter hastalıkların artışı dikkat çekmektedir.
Mevcut kirlilik çevrede kötü kokuya sebep olmuş ve bu durum sinek,
sivrisinek gibi hastalık taşıyan kanatlı böceklerin var
olmasını sağlamıştır. Baraj, yaşam
alanının içinde olması sebebiyle insan
sağlığını tehdit etmektedir. Ayrıca, baraj
suyuyla sulanan tarımsal alanlardan elde edilen ürünler insan
sağlığı üzerinde risk oluşturma potansiyeline
sahiptir. Suyun kirliliği barajdan sulama yapan kişiler
tarafından da şikâyete sebep olmuştur. Akkaya Göletinin mevcut
kirlilik durumuyla ilgili verilen bu soruların çözümüne yönelik bilgilerin
yetersizliği sebebiyle, baraj gölü hakkında yorumlar sadece
olasılıklara dayanmaktadır. Bugüne kadar farklı zaman ve
platformlarda Akkaya Barajı Gölü ve çevre sorunlarıyla ilgili
yapılan kısıtlı, bireysel ve kurumsal
çalışmaların iyi niyetten öteye gitmediği açıkça
görülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Orta Doğu bölgesi dünya nüfusunun yüzde 5ine ev
sahipliği yaparken dünyadaki temiz su kaynaklarının yüzde 1ine
sahiptir. Bölgenin temiz su kaynaklarının yüzde 90nın
Fırat ve Dicle Nehrinde olduğunu ve sınırı aşan
sular oluştuğunu bilmekteyiz.
Birleşmiş
Milletlerin hazırladığı raporda, su konusunda dünyanın
en problemli bölgesi Orta Doğudur. Küresel ısınmanın
önemle tartışıldığı günümüzde Akkaya Barajı
Gölünün su hacmini koruyabilmesi için Akkayayı besleyen su
kaynaklarının Akkaya Barajına gelene dek su yataklarında kaybı
önlenmelidir, ölçüsüz ve sorumsuzca kullanılması denetlenmelidir. Baraj
su kapasitesinin artırımı için gerekli
çalışmaların ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından
kapsamlı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Kimyasal
arıtma ve ön araştırma gerektiren firmaların ayrıca ön
arıtma tesisi kurmaları gerekmektedir. Kimyasal atık ve direkt
sanayi atığı olarak sınıflandırılabilecek
atık ve atık suların baraja intikalinin engellenmesi için
yeterli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Akkaya Barajı
Gölünün temizlenmesi için yöresel, bölgesel ve ulusal kaynaklar
ışığında hazırlıklara zaman kaybetmeden
başlanması gerekliliği açıkça ortadadır. Meydana gelen
su ve çevre kirliliği nedeniyle önemini yitirmiştir. Acil tedbir
alınmadığı takdirde kentimiz göç vermeye
başlayacaktır. Ankaradan farklı zamanlarda ilgili
bakanlığın göndermiş olduğu heyetlerin birinin olur
dediğine öteki heyet olmaz demektedir. Muhalefet olarak defalarca
uyarmamıza rağmen, her defasında, on iki yıldır
Akkaya Barajı için kolları sıvadık. diyen Hükûmet ve
yetkililerinin bir çözüm bulamaması nedeniyle, insan ve canlı
sağlığını tehdit eden bu önemli sorunun
kalıcı olarak çözülmesi ve bizden sonraki kuşaklara
sağlıklı bir içme suyu ve yaşanabilir bir çevre
bırakmak için 200 bin kişinin sağlığını
doğrudan tehdit eden Akkaya Baraj Gölünde meydana gelen su
kirliliğinin ve çevresel sorunların sebeplerinin
araştırılması ve çözüm bulunması amacıyla Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm doğaseverleri,
insan yaşamına saygı duyanları ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Abdullah Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tüzel. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin Niğde Akkaya Baraj
Gölüyle ilgili, kirletilmesi nedeniyle bir Meclis araştırması
açılması konusundaki önergesini destekliyorum, çok yerinde buluyorum,
özellikle içinde bulunduğumuz 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle.
Memleketimizin çevre manzaralarını ele almak açısından son
derece yerinde bir teklif olmuştur diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi 1972 yılında
133 ülke, hep beraber, bir araya gelip -Birleşmiş Milletler- bu
anlaşmayı imzalamışlar ve Çevre Günü ilan etmişler,
Türkiye de bunlardan bir tanesi. Ama ne yazık ki Niğde Akkayada
olduğu gibi, belki de 81 ilimizde aynı manzara var. Maden
sahaları, siyanürlü aramalar, kirletilen nehirler, hidroelektrik
santralleri, termik santralleri, katı atık tesisleri, ağır
metal işleyen sanayi tesisleri, nükleer tesislerde ısrar, yani
anlayacağınız, Dilovasından Şırnaka memleketin
her karışı âdeta kapitalist firmalar, sermaye şirketleri
tarafından ağır bir şekilde kirletilmekte.
Niğde Akkayaya değinmeden önce tabii, bu
vesileyle derelerini, çayını savunan ve bu mücadele içerisinde gaz
bombası nedeniyle hayatını kaybeden Metin Lokumcuyu ve
aynı şekilde Topçu Kışlası ısrarına
karşı Gezi Parkını savunan ve bir yıl önce, haziran
ayı boyunca memlekette özgürlük mücadelesi veren, bu nedenle
hayatlarını kaybetmişleri buradan saygıyla anıyorum.
Bugün yine bir haber vardı sabah
Başbakanın memleketinde, Rize İkizderede. Karadenizli
kadınlar aynı şekilde derelerine sahip çıktıkları
nedeniyle coplandılar, darbedildiler. Buradan onları, mücadeleci
kadınları selamlıyorum.
Biraz önce Mecliste basın toplantısı
yaptık, CHPli milletvekili arkadaşlarımızla birlikte.
Yine Elâzığ Karakoçan Peri Vadisinde Peri Suyu
üzerinde Limak İnşaat tarafından yapılan baraja, HESe
karşı direnen insanlar bugün Karakoçan Asliye Ceza Mahkemesinde para
ve hapis cezalarıyla yargılanıyorlardı. Ne için? Mücadele
ettikleri için, Danıştay kararını savundukları için.
Bakanlar Kurulu acele kamulaştırma kararı veriyor.
Danıştay, bu kamulaştırma kararını, acele
yapılacak ortada bir olağanüstü ve savaş hâli
bulunmadığı için ve özel bir kamu yararı
bulunmadığı için kaldırıyor. Buna rağmen,
Danıştay kararına rağmen, Bakanlar Kurulu ne hikmetse ada,
pafta, parsel göstererek bir kez daha acele kamulaştırma kararı
veriyor, Danıştay 6. Dairesi bunu da durduruyor ve bu kararlar
uygulanmıyor. Nasıl bir siyasi iradedir ki bu Limak gibi müteahhit
firmalar bastırıyor, Bakanlar Kurulundan kararlar alınıyor,
milyonlarca halk karşısına alınıyor ve bu şekilde
doğa, çevre, sular, havamız, toprağımız, tarım
alanları kirletiliyor. Acısı nereden çıktı, ceremesi
nereden çıktı? Somadan çıktı. Somadaki üretilen kömürler
Neymiş, enerji ihtiyacı mı? Koca bir yalan. Enerji ihtiyacı
falan değil, işte, bu, doğayı, çevreyi, tarımı,
toprağı kirleten termik santrallerin ihtiyacı için bunlar,
buralar peşkeş çekiliyor. Sonunda Somada olduğu gibi maden
kazalarıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergede, bu
baraj, Akkaya Barajı, Niğdenin o bereketli alanının sulama
ihtiyacını gözeten, nice yaban kuşlarına göçerlik eden bu
alan nasıl bu hâle gelmiş? Çok açık, Niğdenin atık
deposu hâline getirilmiş. Belediyesi, cezaevi, sanayi
kuruluşları, üniversitesi, arıtma tesisleri kurmadan bütün kirli
atıklarını buraya vermişler ve bu, bu şekilde göz
yumularak bu noktaya getirilmiş. Elbette bunun önüne geçilmesi gerekiyor ama
bunu öncelikle gözetecek olan başta Hükûmet, Çevre
Bakanlığı, il özel idareleri, belediyelerin bu konuda seyirci
kaldıkları çok açık.
Değerli milletvekilleri, termik santraller,
özellikle çevre konusunda ülkenin baş belası olmuştur ve hâlâ da
ülkenin, Anadolunun 2 bini aşkın deresinde bu termik santraller
halkın direnişine rağmen faaliyet göstermektedir.
Şimdi, Çevre Gününe yaklaşırken, bir
haftadır gazetelerde ilanlar var, onları sizlerle paylaşmak
istiyorum: Yine bu alanda faaliyet gösteren Ciner Grubu; bakın, büyük
gazetelere ilan vermiş: Silopi Termik Santrali, Güneydoğuya
yapılan en büyük özel sektör yatırımı. Şimdi, bu
reklama bakmanızı istiyorum, burada bir yanlışlık var,
doğru olmayan bir şey var. Nedir? diyecek olursanız, bu büyük
işletmenin etrafı yeşil görünen dağlarla, ovalarla çevrili.
Bu bereketli topraklar üzerine yapılan termik santralin ya bu
etrafında görülen yeşil alan sahte, gerçeklik bu değil ya da
şimdi böyleyse çok kısa bir zaman sonra bu yeşilden eser
kalmayacaktır.
Aynı şekilde, yine aynı grubun
Türkiye'nin en büyük özel termik santral yatırımı, Ilgın
Elektrik. Bakın, burada da aynı manzara, hatta çok daha güzel bir
yeşillik var. Ovası, ağaçları, yeşili ama termik
santrallerin olduğu yerde bu yeşillerden eser kalması mümkün
değil.
Değerli milletvekilleri, bakın, kısa bir
zaman sonra, biliyorsunuz, üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, Kanal
İstanbul; buralarda ısrar eden, buralarla ülkeyi
güzelleştireceğini, büyüteceğini, yeni şehirler
kuracağını söyleyen Hükûmetin 7 Haziranda üçüncü
havaalanının bir temel atma töreni var, Üçüncü Havaalanı Projesi
kapsamında. Bize de davet geldi, Ulaştırma Bakanı sağ
olsun bizi davet ediyor. Ama İstanbulun kuzey ormanları diye bir
gerçekliği var ve bu kuzey ormanlarını hem üçüncü köprü hem de
üçüncü havaalanı nedeniyle mahvetmek isteyen bir Hükûmet
anlayışı var. Buna karşı da çevreciler,
ormanını -tıpkı Gezi Parkında olduğu gibi-
savunan insanlarımız etkinlik yapacaklar.
Bakın, bugünkü Evrensel gazetesi, âdeta nazire
yaparcasına, Çevreye gününü gösterdiler. diyor ama başka bir haber
var; kanallar açılıyor. Bu Üçüncü Havaalanı Projesi
kapsamında bölgedeki 70 gölün suyunun kanal açılarak Karadenize
boşaltılma süreci başladı. İş makineleri göllerin
kenarında yoğun bir kanal açma sürdürüyor ve çalışmalar 7
Haziranda Sayın Başbakanın katılacağı temel atma
töreni öncesinde hız kazandı. Yine, üçüncü köprüyle birlikte ele
alınan projede tam 2,5 milyon ağaç kesilecek. Bu haberler benzer
diğer gazetelerde yer alıyor ama işte, Başbakan bu haberlerin
görülmesini önlemek için
Biliyorsunuz, 17 Aralık sürecinde birtakım
bilgiler yani havuz oluşturuldu. Bu barajları yapan, bu dereleri
kurutan, suları borulara tıkayarak halkın bütün
kaynaklarının, suya erişiminin önünü kesen bu müteahhit firmalar
bir talimat aldılar ve buralardan edindikleri kazançların,
haksız servetlerin âdeta komisyonunu ödercesine medya satın almaya
giriştiler. İşte o medya, o satın alınmış
medya, bugün halkımızın, 77 milyon nüfusun karşı
karşıya kaldığı sorunları görmezden gelircesine,
bunun üzerini örtercesine bir yayıncılık yapıyor.
Dolayısıyla,
mahkeme kararlarını dinlemeyen, basını, medyayı
susturan; direnen köylüsünü, Ergeneden İkizdereye, Şırnak
Hasankeyften Soma halkına bütün bu direnişçi yurttaşları
bastırmaya çalışan bir iktidarın çevreye saygılı
olması düşünülemez. Biliyorsunuz, Çevre Bakanlığı
vardı, adı değiştirildi Çevre ve Orman oldu, adı
değiştirildi Çevre ve Şehircilik oldu. O Şehircilik
Bakanlığının tam merkezinde TOKİ yönetimi var; kentsel
dönüşümle bütün kentleri talan eden, halkı borçlandıran,
emekçileri yerinden yurdundan eden, sağlıklı barınma, konut
hakkını yok sayan ve sağlıklı bir çevrede
yaşamamızı elimizden alan bir iktidar anlayışı.
Değerli
milletvekilleri, su önemlidir; göller, barajlar, buralar önemlidir ama
bunların yenilenme şansı yoktur. Suyumuzu,
toprağımızı, havamızı kirletmelerine müsaade
etmeyelim, halkımızla birlikte onları savunalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. Meclis
araştırması önergesini de destekliyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Akkaya Baraj Gölünde
meydana gelen su kirliliğiyle, bu kirliliğin insan
sağlığına, ekolojik dengeye ve çevreye
yarattığı sorunlarla ilgili alınması gereken
önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasanın
98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasıyla ilgili önerisi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün biliyorsunuz 5
Haziran Dünya Çevre Günü, Dünya Çevre Gününü kutluyoruz. 1972
yılından beri kutlanan Çevre Gününde, gelinen nokta itibarıyla
küresel bir çevre felaketinin yaşandığı bir süreçten
geçiyoruz. İnsanoğlu, ekonomik, rant ve birtakım
hırsları uğruna çevreyi ve doğayı katlederek ne
yazık ki bugün dünyayı yaşanamaz bir hâle getirmiş ve bugün
milyarlarca dolarlık bir yatırım yapılarak yeniden
dünyanın yaşanabilir bir yer hâline gelmesi ve korunmasına devam
edilmesi noktasında çalışmaların içerisine girmiş ama
katledilen çevremizle ilgili geriye getirmek mümkün olmadığı
gibi, ancak bu kötü gidişatı durdurabilmek için dünyanın
milyarlarca dolar para harcaması gerekirken ne yazık ki bugün birçok
ülke bundan kaçınmaktadır.
İşte, Çevre Gününü
kutladığımız bugünde ne yazık ki Niğde ilimizde
Akkaya Barajıyla ilgili su kirliliğinin
yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Akkaya Barajı,
Niğde ile Bor arasında bulunup yaklaşık 200 bin gibi bir
nüfusa hitap etmektedir. O bölgeye gittiğinizde oradaki kokudan geçmek
mümkün değildir ve burası sulama amaçlı bir baraj olmasına
rağmen 2005 yılında bunlar yetmezmiş gibi göçmen
kuşlara ev sahipliği yaptığı için Ramsar
Sözleşmesi gereğince uluslararası öneme sahip sulak alan ilan
edilmiştir. Şimdi, bundan sorumlu Bakan arka tarafta oturuyor. On
yıldır burayla ilgili herhangi bir tedbir almadınız.
Burası artık göçmen kuşlardan dolayı turistlerin bile zaman
zaman gelip gittiği bir yer. Türkiyenin imajı açısından
çok kötü bir örnek teşkil etmektedir. Burada insanların, artık,
kokulardan yaşaması mümkün değildir. Eğer siz on
yıldır Bakanlık olarak -belediye de Adalet ve Kalkınma
Partisinde- burada gerekli tedbirleri alamıyorsanız buraya
çıkıp çevreden, ağaçlandırmadan, çevreyi korumaktan
bahsetmeniz hiçbir mana ifade etmez, boş sözden ileriye gitmez.
Niğde ilimiz, hepimiz biliyoruz ki geçen yıl
patatesinin derelere döküldüğü, buğdayının
sıkıntı yaşadığı, kirazının para
etmediği yani netice itibarıyla ekonomik krizin had safhaya
ulaştığı bir ilimizdir. Kuraklığın bu sene
donla beraber getirdiği etkiyle geçen sene patatese yatırım
yapan Niğdeliler, bir sürü harcama yapmasına rağmen ne
yazık ki patatesini satamamış, bu sene bir umutla Bu
borçlarımızı sineye çekerek karşılayabilir miyiz?
derken, ne yazık ki bu sene de donla beraber, kuraklığın
etkisiyle buğdayın yeterince verimli olmaması ve kirazların
yeterince verimli olmaması, patatesin para etmesine rağmen uygulanan
yanlış tarım politikaları nedeniyle geçen yıl
patatesten ağzı yanan Niğde çiftçisinin patates ekmemesi
neticesinde bu sene patatesin fiyatı iyi olmasına rağmen ne
yazık ki bu sefer de patates varlığı azdır.
Bu geçim sıkıntılarını
yaşayan Niğdeye bir de Akkaya Barajı gibi, su kirliliğini
ve tarımı da etkileyecek bu faktörün
yaşatılmamasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Niğdede tarımdan
bahsetmişken gerçekten tüm Türkiye tarım noktasında uygulanan yanlış
tarım politikaları neticesinde ciddi sıkıntılar
yaşamaktadır. Bugün, Türkiyenin her tarafında kuraklık
neticesinde buğdaylarımızın yeterince verimli olmaması
çiftçiyi sıkıntıya sokmuştur. Çiftçinin temel girdileri
olan akaryakıtta, tohumda, gübrede ve ilaçta yüzde 50-60a yakın
artışlar varken, Türkiyede yüzde 7-8lik enflasyondan bahseden ve
çiftçimizi banka borçlarının, kredi borçlarının içerisinde
tefecilerin eline mahkûm eden bu Hükûmetin anlayışını
buradan bir defa daha kınamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu çevre felaketinin
yaşandığı süre içerisinde gerçekten çevreyle ilgili
alınması gereken ciddi tedbirler var. Dünyada küresel
ısınma ve iklim değişikliğiyle beraber ormansızlaşmanın
yoğun olduğu bir süreci yaşıyoruz. Küresel
ısınmayı tetikleyen en önemli faktörlerden bir tanesi, hepimizin
bildiği gibi, karbon salınımıdır. Dünyada da en önemli
karbon yutakları ormanlardır. Bunun için, ormanların
korunması noktasında ciddi bir çalışmaya girilmesi
gerekirken, ne yazık ki uygulanan politikalar itibarıyla
Sayın Orman Bakanı buradaysa şunu ifade
edeceğim: Bugün ormanların korunmasından sorumlu olan, çevrenin
korunmasından sorumlu olan, sulak alanların korunmasından
sorumlu olan bir Bakan, ne yazık ki bugün Orman
Bakanlığını ve orman çalışanlarını
darmaduman etmiştir. Biraz önce burada dedi ya Ben orman
çalışanlarıyla gurur duyuyorum. diye ama şundan emin
olsun, gitsin bir anket yaptırsın, eğer Orman Bakanından
yüzde 90 memnuniyetsizlik ifadesi çıkmazsa ben bugün
milletvekilliğinden istifa edeceğim, bu kadar net söylüyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Edecek misin?
SEYFETTİN YIMAZ (Devamla) Evet, objektif bir anket
yaptırsın. Çünkü, ormancıların yuvasını
darmaduman etti, ormancı çalışanlarının motivasyonunu
bozdu.
Şimdi de buradan kendisine sesleniyorum: Bakın,
13 Ekim 2013 tarihinde atama ve yer değiştirme yönetmeliği
çıkardı. Bundan önce Sayın Bakan 3 defa aynı
yönetmeliği çıkarıyor. Çıkardığı bu 3 tane
yönetmelik mahkeme tarafından iptal ediliyor. Şimdi buradan
soruyorum: Siz sekiz yıldır Bakansınız, 3 defa atama ve yer
değiştirme yönetmeliği çıkarıyorsunuz ama 3ü de
mahkeme tarafından iptal ediliyor. Niye iptal ediliyor? Çünkü, siz
eşitlik ilkesine, liyakat ilkesine bağlı kalmadan, tamamen
yandaşlarınızı atayacağınız, orayı
babanızın çiftliği gibi kullanabileceğiniz bir
anlayışı getirdiğiniz için o yönetmelikler mahkeme
duvarına tosluyor. Çünkü, Türkiyede size rağmen adalet var ve
Türkiyede her zaman için yürekli savcılar ve yürekli hâkimler vardır
ve var olmaya devam edecektir, onun için takılmaya devam edeceksiniz.
Şimdi, son
çıkardığı bir yönetmelik var. 13 Ekim 2013 tarihinde bu
yönetmeliği çıkarmış değerli milletvekilleri ve
şu anda uygulamaya koyuyor. Bakın, bu da mahkemeye götürüldü. Kim
tarafından götürüldü? Orman Mühendisleri Odası tarafından,
sendikalar tarafından, buradaki usulsüzlüklerle ilgili mahkemeye
yürütmenin durdurulmasıyla ilgili dava açıldı. Bu davanın
sonucunu beklemeden, ne yazık ki insanları yerinden edecek bir
çalışmanın içerisine girildi. Şimdi, dendi ki: Tercihlerinizi
yapın. Bu yönetmelik altı ay önce çıkmasına rağmen,
geriye dönük yirmi yılı, on yılı da içerisine alan ve
onları da yerinden yurdundan edecek ve sindirme politikasıyla beraber
yandaşlarını memnun edecek bir anlayışı ortaya
süren bir anlayış hâkim.
Şimdi, ben buradan size soruyorum:
Ormancılıkta yangın mevsimine girdik, yağışlardan
dolayı çok gündeme gelmiyor. Orman yangınları özel ihtisas
isteyen ve riskli alanlardır. Şimdi, buradan, bu Meclis
tutanaklarına geçsin diye söylüyorum Sayın Bakan, yarın o orman
yangınlarında, yaptığınız bu tayinlerden
dolayı, usulsüz, haksız tayinlerden dolayı eğer bir
vatandaşımızın, bir meslektaşımızın
burnu kanarsa bunun sorumlusu siz olacaksınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Burnu kanayabilir canım
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bu neye benzer biliyor
musunuz değerli milletvekilleri?
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, burnu aksa biz
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bak, Sayın Isparta
Milletvekili, yerinden laf atma.
Bu, kalp doktorunu alıp cildiye doktoru yapmaya,
cildiye doktorunu alıp dahiliyeye görevlendirmeye
Hepsi netice
itibarıyla doktordur ama uzmanlık alanları vardır.
Şimdi, bu Sayın Bakan ne yapıyor biliyor musunuz? On beş
yıldır silvikültür ve ağaçlandırmada görevli, bu konuda
ihtisaslaşmış bir ormancıyı alıyor, yangına
veriyor; yangında ihtisaslaşmış bir ormancıyı
alıyor, amenajmana veriyor; amenajmanda
ihtisaslaşmış bir ormancıyı alıyor,
kadastroya veriyor.
Şimdi, bunları yaparken ormanların
korunması, ormanların sürdürülebilir bir şekilde olması
noktasında adil olmanız lazım, hakkaniyet içerisinde
olmanız lazım, uzmanlıklara riayet etmeniz lazım. Ama
bakın neler oluyor? Şimdi, bu atama ve yer değiştirme
yönetmeliği ortaya çıktı ya, istisnai kadrolar var, o lojmanları
olan avantajlı kadrolara tayinleri gelen, rotasyona takılan kendi
yandaş bölge müdür muavinlerini falan oralara atıyor. Burada
çıkardığı birtakım önemli, rotasyona tabi olması
gereken kadrolara ne yazık ki herkes müracaat edemiyor. Oraya kim müracaat
ediyor, biliyor musun? Bunların hepsi noter kanalıyla tespitli,
bunlarla ilgili de dava açılıyor kendisiyle ilgili. Sayın Bakan
zaten yönetmiyor personel politikasını. Orada bir yandaş sendika
var, o sendikanın dediği adamlar tercih edebiliyor. Orada
birtakım haksız uygulamalar yapılıyor, herkesin her yere
müracaat edemediği bir yapıyla karşı karşıya.
Eş durumuna riayet edilmiyor, sağlık durumuna riayet edilmiyor.
Yani, kısacası, orman teşkilatının moral ve
motivasyonunun yangın mevsimine girdiğimiz bu süre içerisinde
sıfır olduğu anı yaşıyoruz.
Ama buradan Orman Bakanını Mecliste
uyarıyorum, hesap soracağız ve takipçisi olacağız.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Ebu Bekir Gizligider, Nevşehir Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Gizligider.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; CHP Grubunun
Akkaya Baraj Gölüyle ilgili Meclis araştırması
açılmasına yönelik vermiş olduğu önerge üzerine söz
almış bulunuyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada bugün Sayın
Başbakanımızın başkanlığında, içlerinde
Nevşehir ilinin de bulunduğu 6 ilin katı atık deposunun
açılış töreni yapılmıştır. Bu vesileyle
Sayın Başbakana ve bakanlarımıza teşekkür ediyorum.
Önergedeki iddiaları tek tek değerlendirerek
konuşmama başlamak istiyorum. Öncelikle, ilk iddia olan, Niğde
Belediyesinin arıtma tesisisin çalışmadığı ve bu
sebeple baraja atık su bırakıldığı iddiası
doğru değildir. Belediyenin arıtma tesisi
çalışmaktadır, ki elimde görmüş olduğunuz en son 2
fatura -birincisi şubat, diğeri mart ayına ait;
zamanımız kısa olduğu için bu ayları bulabildik-
mevcuttur. Ancak, her şeye rağmen Niğde Belediyemiz,
hâlihazırdaki arıtmanın kapasitesini 2 katına çıkarmak
ve gelecekte sorun yaşamamak için akademisyenlerin desteğiyle yeni
bir çalışma başlatmıştır. Gerek Çevre ve
Şehircilik gerekse Orman ve Su İşleri Bakanlarımız da
bizzat ilgili baraj gölüne giderek sorunu yerinde incelemiştir.
Ayrıca, içlerinde Haliçin de temizlenmesinde görev yapmış
uzmanların da bulunduğu bir ekip yine yerinde teknik bir
araştırma yapmış, incelemeler yürütmüş ve akabinde
Akkaya Barajı Gölü Su Kalitesi İyileştirilmesi Eylem Planı
oluşturulmuştur. Buna göre, DSİ 4. Bölge Müdürlüğü
tarafından yürütülecek olan Akkaya Baraj Gölü ve Çevresi
İyileştirme Projesi uygulanmaya başlanmıştır.
Yaklaşık 2 milyon TL harcanmıştır.
Bu barajın
temizlenmesi ve bakım onarım çalışmalarının
tamamlanmasının ardından, 2013 yılı sulama mevsimi
öncesi, barajda yeniden su tutulmaya başlanmış ve Bor ilçesinin
brüt 2 bin hektar tarım alanının su ihtiyacını
karşılamak için su verilmiştir. Arıtmaya tabi tutulmadan
göl havzasına ulaşan Koyunlu Belediyesi ve güzergâhtaki atık
sularının toplanarak mevcut Niğde Atık Su Arıtma
Tesisine ulaşması ve çıkış suyu kalitesinin
artırılmasını sağlamak amacıyla Koyunlu Atıksu
Toplama Hattı ve diğer ilgili projelendirme
çalışmaları tamamlanmıştır.
Yine, gelelim bir
diğer iddia olan, üniversiteden, birtakım firmalardan, OSBden ve
diğer kuruluşlardan arıtma tesisi olmadan su
akıtıldığı iddiasına. Öncelikle, Niğde
Üniversitesi tarafından yeni bir ihale yapılarak ilave bir
arıtma tesisi daha yapılacaktır, önümüzdeki belki de elli
yıl boyunca yeterli olabilecek bir kapasiteye sahiptir.
Yine, organize sanayi
bölgesinde arıtma tesislerinin kapasitesinin 2 katına
çıkarılması planlanmış ve bununla ilgili fiilen
çalışma başlatılmıştır.
Ayrıca, yine -firma
ismini de söylemekte sakınca olmadığını
düşünüyorum- BİRKO AŞnin arıtma tesisinin kapasitesinin
yeterli olmasına rağmen bu kapasitesinin artırılması
için ilgili kurumlarca çalışma
başlatılmıştır.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) On senedir kokuyor, on senedir. Anlatıyorsun da, on senedir
kokuyor orası ya. Biz mi çözeceğiz bunu?
EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Devamla) Son zamanlarda bu iddia sahipleri, ilgili
yerleri ziyaret etti mi bilmiyorum ama dört aydır atık kokusu
bulunmamaktadır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ben gerçeği
söylüyorum, araştır. Bir git de kokuyor mu, kokmuyor mu
Bir beraber
gidelim mi oraya?
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Ayrıca, elimde görmüş olduğunuz Nisan 2014 tarihli raporlar da
yine, bu suyun temiz aralıklarda bulunduğu iddiamızı
doğrulamaktadır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Bir beraber gidelim mi
barajın kenarına, kokmuyorsa? İddianız varsa bir beraber
gidelim, buyurun.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla) En
son ne zaman bulundunuz acaba orada?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Ben iki hafta önce
bulundum.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla) Ben
Nevşehir Milletvekiliyim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Biliyorum, gidelim o zaman.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Akkaya Barajında Niğde Belediyesi arıtma tesisi, Niğde
Üniversitesi arıtma tesisi ve Niğde OSB arıtma tesislerinden
çıkan sular deşarj olmaktadır. Bu arıtma tesisleri de Çevre
ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından denetlenip tesisler
kontrol edilerek arıtmaların sürekli ve düzenli
çalışmaları takip edilmektedir. Tesiste enerji
verimliliğine yönelik havalandırma ekipmanında manuel sistemden
otomasyona dönüştürme çalışmaları yapılmış
ve son çökeltme havuzlarında ve diğer alanlarında betonlama ve
tamir çalışmaları yürütülmüştür. Görüldüğü üzere,
iddiaların çoğu gerçeği yansıtmamaktadır.
Kısa vadede yapılanların
tamamlayıcısı olarak sorunun çözümüne yönelik
çalışmaların sürdürülebilirliğini sağlamak için orta
ve uzun vadede projelere ihtiyaç duyulmuştur. İşte bu nedenle,
Niğde, Bor, Gümüşler, Aktaş, Fertek, Koyunlu, Sazlıca,
Kemerhisar ve Bahçeli beldelerinin atık sularını da kapsayacak
şekilde, yaklaşık 25 kilometre uzunluğunda bir hat, ana hat
döşenerek Bor Emen Ovasına yeni bir arıtma tesisi -ki bu,
yaklaşık 170 bin nüfusu ihtiva etmektedir- yapılması ve bu
baraja atık su deşarjının tamamen önlenmesini
sağlayacak bir proje üzerinde çalışılmaktadır. Bu çalışmada,
nüfus artışı da düşünülerek, 200 bin kişi kapasiteli
mekanik arıtma tesisi yapılması planlanmıştır.
Bu, Akkayaya hayat verecek ve bu ilimizi ve ilçemizi rahatlatacak bir proje
olacaktır; tüm kirli atıklar buraya gelecek, Akkayaya ise sadece
temiz su verilecektir.
Bu sebeplerle önergenin aleyhinde olduğumuzu bildirir,
bu zamana kadarki çalışmaları bizzat, yakinen takip
ettiğini bildiğim sayın Niğde milletvekillerimize
teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
FARUK BAL (Konya) Yine yok
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yok, yok
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve
Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan
ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için Denizli
Milletvekili Adnan Keskin aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil aday
gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.-
İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - İçişleri Komisyonunda boş
bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş aday gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisine Grubuna düşen 1
üyelik için Bolu Milletvekili Tanju Özcan aday gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türk Ceza Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun; Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; Bursa
Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7
Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent Gökün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Van
Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili
Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin;
Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve
7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın;
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent
Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69
Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şekerin; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335,
2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675,
2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S.
Sayısı: 592) (X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
6ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin 2nci
fıkrasının 2 numaralı bendinde yer alan
bulunmadığı ibaresinin olmadığı şeklinde,
4 numaralı bendinin a alt bendinde yer alan , işaretinin ve
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Selma
Irmak Faysal
Sarıyıldız Erol
Dora
Şırnak Şırnak Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6. Maddesi ile 2576 sayılı Kanuna
eklenen 3/C maddesinin 2. Fıkrasında bulunan kıdemli
ibaresinin yaşlı ibaresi ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Mersin Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz Haydar
Akar Mahmut
Tanal
Uşak Kocaeli İstanbul
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 6. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Sümer
Oral
Konya Kayseri Manisa
Reşat
Doğru Murat
Başesgioğlu Ali
Uzunırmak
Tokat İstanbul Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal,
Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun tasarısı ile istinaf mahkemeleri yani bölge
idare mahkemeleri kuruluyor. 6ncı maddede de bölge idare mahkemelerinin
başkanlar kurulu oluşturuluyor ve bunlara görev veriliyor.
Şimdi dikkatinizi çekeceğim hususu hep birlikte
değerlendirelim. Başkanlar kurulu daireler arasında iş
bölümü yapıyor. Başkanlar kurulu, kanunla belirlenmesi gereken bir
işi seçilmiş-atanmış ayırımını yapan
AKPye göre, atanmışlar olarak mahkemelerin görev
alanlarını belirliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasanın
142nci maddesine aykırıdır çünkü bölge idare mahkemeleri
adı altındaki istinaf mahkemelerinin daireleri de birer mahkemedir.
Anayasanın 142nci maddesine göre daireler ancak kanunla kurulabilir,
ancak kanunun verdiği yetki çerçevesi içerisinde o usulle tertip
edilebilir. Şimdi, oluşturulan istinaf mahkemesinin -diğer
maddelerde de bu böyle- bünyesinde bir kurul oluşturuluyor. Bu kurul,
hangi mahkemenin nasıl oluşacağına, hangi dairenin nasıl
oluşacağına karar vermektedir. Tam anlamıyla,
yasamanın yetkisinin atanmış yargıya devri anlamına
gelen bu düzenlemenin hukukta bir adı daha vardır, o da
jüristokrasidir.
Parti diktasını tesis için şimdiye kadar
jüristokrasiye saldıran, parti diktasının tesisi için
şimdiye kadar atanmış-seçilmiş ayrımı yaparak
devletin kurumlarında görev yapan çeşitli organlara saldıran
Adalet ve Kalkınma Partisinin, jüristokrasi yaratabilecek şekilde,
atanmışlara yargı görevinin ifasında önemli bir görev
verecek şeklide bu düzenlemeyi yaparken elbette ki etkilendiği tek
alan vardır, o da konjonktürel gelişmelerdir. Bu konjonktürel
gelişmelerin de bir adı 17 ve 25 Aralık yolsuzluk
operasyonlarıdır. Bu türbülans içerisinde yoğrulan, bu türbülans
içerisinde sıkıntıya düşen Adalet ve Kalkınma Partisi,
işte jüristokrasi yaratabilecek, atanmışlara yargı
organı niteliğinde mahkeme kurdurabilecek bir görevi verebilmektedir.
Bu, elbette ki evrensel değerlere aykırıdır, elbette ki
Anayasaya aykırıdır, elbette ki parlamenter düzen içerisindeki
yasama, yürütme ve yargı erklerinin aralarındaki dengelere
aykırıdır. Ama, bambaşka bir şeye daha
aykırıdır, o da kanun hâkimiyetini bile tesis edememiş olan
Adalet ve Kalkınma Partisinin geçmişteki siyasi söylemlerine aykırıdır.
Bu, ilkel demokrasilerde kanun hâkimiyeti ya da kanunun uygulanması
olarak tarif edilen noktayı da bir araya getiremeyen, beceremeyen Adalet
ve Kalkınma Partisinin içinde bulunduğu durumu ortaya açıkça
koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım, kanun hâkimiyetini
tesis edemeyen Adalet ve Kalkınma Partisinin evrensel değerlerle
barışık bir yargı düzeni getirmesi beklenemez.
İstanbulda, yüzleri kapalı, ellerinde silah, bomba olan insanlar,
Okmeydanında ve değişik semtlerde, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının mal ve can güvenliğini tehlikeye
atıyorlar, Adalet ve Kalkınma Partisi bunu engelleyemiyor, kanunu
tesis edemiyor.
Türkiyenin Diyarbakır ve Bingöl vilayetleri
arasındaki yolu onlarca gündür kesiyor, kepçelerle kapatıyor. Terör
örgütünün üyeleriyle güvenlik güçlerinin arasında 50 metre mesafe var,
Adalet ve Kalkınma Partisi elindeki kanunu uygulayamıyor, emrindeki
güvenlik güçlerini, yasaları hiçe sayarak,
vatandaşlarımızın canını, malını tehdit
eden ve analarını ağlatan, 370 küsur tane çocuğu
yuvalarından koparıp, dağa çıkarıp terörist
yetiştirme çerçevesi içerisinde faaliyette bulunan PKK terör örgütüne
karşı kanunu kullanamıyor, elindeki yasa maddesini
değerlendiremiyor, emrindeki güvenlik güçlerini değerlendiremiyor.
Böyle acz içerisindeki bir AKP, 17-25
Aralık operasyonlarında kuyruğunu yolsuzluk olarak kapıya
sıkıştırdıktan sonra buradan çıkış için
çare arıyor. İşte, getirmiş olduğu çare de evrensel
değerlere, parlamenter demokratik düzene, Anayasaya, Anayasanın
142nci maddesine aykırı, jüristokrasi yaratacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) -
yani hâkim
hükümranlığı yaratacak bir düzenlemeyle yüce Meclisin
huzurundadır. Madde Anayasaya aykırıdır. Yüce heyetin
takdirine sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6. Maddesi ile 2576 sayılı Kanuna
eklenen 3/C maddesinin 2. Fıkrasında bulunan kıdemli
ibaresinin yaşlı ibaresi ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mahmut Tanal,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, bizi
televizyonlarının başında izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu kanun teklifinde hep adımı okudunuz
ama burada 4 tane kanun teklifim var, birleştirdiniz, hiçbirini de gündeme
almadınız. Yani o açıdan, şu anda televizyonları
başında izleyen vatandaşlara iktidarı ben şikâyet
ediyorum. Gelen teklifimiz şuydu: Cinsel saldırı suçunu
işleyen kişi seçilme hakkından mahrum edilsin. Yani Cinsel
saldırı suçundan dolayı ceza yiyen bir kişi milletvekili olamaz,
bakan olamaz, belediye başkanı olamaz, muhtar olamaz, belediye meclis
üyesi seçilemez. şeklinde kanun teklifi verdiğimiz hâlde,
huzurunuzda, sizin oy verdiğiniz iktidar bizim bu talebimizi yerinde
görmedi.
İkinci bir husus şu: Kişi ceza mahkemesinde
yargılanır, beraat eder. Beraat ettikten sonra beraat eden kişi
lehine avukatlık ücreti takdir edilir. Bu şekilde kanun teklifini
getirdik, iktidar bunu da kabul etmedi.
Üçüncüsü: Temel hak ve özgürlüklerle ilgili takipsizlik
kararı verildiği zaman takipsizlikle ilgili itiraz edildiğinde
ve o reddedilirse buradaki tebligat vesaire masrafına mahkûm edilir.
En önemli husus: Aile konut şerhiyle ilgili mevcut
olan tasarıda hüküm var, efendim Aile konutuyla ilgili şerh
konulduğu zaman ipotek harcı alınmaz. diyor ancak şimdi
okuyacağım Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin kararına göre
Eğer aile konut kaydıyla şerh konulmuşsa, bunun
kaldırılması nispi ipotek harcına tabidir. deniliyor. Yani
bu açıdan baktığımız zaman mevcut olan düzenlemenin,
evet, iyi yönleri de var ama hakikaten vatandaşı ilgilendiren bu
şekildeki sorunlara uzaktan yakından değinilmemiş.
İstinaf mahkemeleri getiriliyor. Evet, bu 2537
sayılı Kanunda vardı, 5271 sayılı Kanunda vardı
ancak 2005te düzenlenen kanun yeni yürürlüğe giriyor. Bununla ilgili,
bunun yürürlük tarihi, kanunun Resmî Gazetede ilan edildiği tarihten
itibaren yürürlüğe giriyor ancak kumpas denilen davalarla ilgili -bu
Ergenekon, Balyoz, KCK, hangisini derseniz deyin- en azından, kanunun
yürürlüğe girdiği tarih olan 2005 tarihinden itibaren bu kanun
yürürlüğe girdi. Yürürlük tarihi kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla gösterilirse mevcut olan, hukuk dışı sonuçlanan
tüm kararlara da tatbik edilmiş olur ki bu mağduriyetler
giderilmiş olur.
Şu anda gündemde olan en büyük sorunların bir
tanesi, Şanlıurfa, Diyarbakır, Siirt, Mardin, Bingöl,
Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesindeki tüm vatandaşların
en büyük sorunu elektrik sorunu. Sayın Bakan, tabii, ben bunu sürekli dile
getiriyorum ama yani herhâlde ya biz derdimizi tam anlatamıyoruz veyahut
da Hükûmet bunu duymak istemiyor. 9 Mart 2014 tarihli Bakanlar Kurulu
kararıyla çiftçi destekleme primini vatandaşa ödemiyorsunuz. Ödememe
gerekçesi ise elektrik borcu olması. Elektrik borcu nedir mesela? Benim
elimde şu anda, 200 dönümle ilgili, Diyarbakırda bir
vatandaşımıza 82 bin TL elektrik borcu gelmiş. Şimdi,
siz bu arsadan -buğday ekin, pamuk ekin- 2 tane ürün alsanız bile,
inanın, bu parayı elde etmeniz mümkün değil. Bir başka
fatura yine Şanlıurfada, 126 dönümlük bir yerle ilgili 60 bin TL
para cezası gelmiş durumda. 32 dönümlük bir yerle ilgili 13 bin TL
para cezası verilmiş durumda. Yani halkımız bu konuda
mağdur. Nasıl vergisini vermeyenlerle, vergi
kaçakçılığı yapanlarla ilgili şu anda Plan ve Bütçede
bir af getiriliyorsa, aynı şekilde -bu, vergisini vermeyen, vergisini
kaçıranların vergilerinin yarısına ancak bu elektrik borcu
tekabül etmektedir- bu vatandaşlarımızın da -sosyal devlet
ilkesi uyarınca- mağduriyetinin giderilmesi, mevcut olan bu
borçlarının komple silinmesi, Anayasamızın 65inci maddesi
uyarınca sosyal devletin bir gereğidir.
Şimdi, bu Bakanlar Kurulu kararıyla bu elektrik
idaresi özelleştirildiği için aynı zamanda Bakanlar Kurulu bu
kararla ihaleye de fesat karıştırmıştır.
Cumhuriyet başsavcılıklarının Bakanlar Kurulu aleyhine
resen soruşturma başlatmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
talep eder, hepinize
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin 2nci
fıkrasının 2 numaralı bendinde yer alan
bulunmadığı ibaresinin olmadığı
şeklinde, 4 numaralı bendinin a alt bendinde yer alan ,
işaretinin ve şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İdris
Baluken, Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın
Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 6ncı madde üzerine vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünden beridir bu yargı
paketiyle ilgili düşüncelerimizi burada bu kürsüden dile getiriyoruz.
Hazırlanan paketin, hiçbir şekilde, Türkiyedeki adalet sisteminde
mevcut hukuksuzlukları kaldırmadığına dair buradan
konuşmalar yaptık. Bugün de bu konuşmaları yapmaya devam
edeceğiz. Maalesef, görüyoruz ki önerilerimiz ya da burada dile
getirdiklerimizle ilgili bir kaygınız yok, yüzüklerin efendisi misali
ha bire paket getiriyorsunuz ve paketlerin efendisi gibi Türkiyedeki
adaletsizliğin devamını sürdürme konusunda da kararlı bir
iradeye sahipsiniz. Dediğim gibi, adalet sistemiyle ilgili
görüşlerimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Ancak, ben burada
dikkatlerinizi son birkaç gündür İstanbulda Gaziosmanpaşada devreye
konmak istenen bir provokasyona çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Gaziosmanpaşada son birkaç gündür çok kirli bir provokasyonla
karşı karşıyayız. Üç gün önce, partili
arkadaşlarımızın, BDPli, HDPli
arkadaşlarımızın Sayın
Öcalanın özgürlüğüyle ilgili kendi taleplerini
toplumsallaştırmak için başlatmış oldukları imza
kampanyası çerçevesinde açmış oldukları bir imza
standı polis destekli bazı karanlık çetelerin
saldırısına maruz kalmıştır. Bu
saldırılar neticesinde bir partili arkadaşımız
ağır yaralanmış, yine üç partili arkadaşımız
da çeşitli yerlerinden yaralanmıştır.
Şimdi, bu saldırıyı yapanların
Gaziosmanpaşa halkıyla hiçbir ilgilerinin bulunmadığı
biliyoruz. Orada, Gaziosmanpaşadaki halkı çok iyi bilen partili
arkadaşlarımızın, oraya gelen simalardan hiçbirini
tanımadığını çok iyi biliyoruz. Bu karanlık
çetelerin bir tek amacı var: Sokakta bir Türk-Kürt kavgası yaratmak
ya da bir devrimci yurtsever ve ülkücü kavgası yaratmak.
Geçmiş dönemde de buna benzer pek çok senaryonun,
pek çok filmin devreye konmak istendiğini, zaman zaman geçmişte
Türkiyenin acı tarihinde bu senaryoların amacına
ulaştığını da biliyoruz. Biz, şimdiden ön almak
için, şimdiden Hükûmetin gerekli tedbirleri alması için Meclis
kürsüsünden hem iktidar partisinin hem de Hükûmetin dikkatini buraya çevirmek
istiyoruz.
Bakın, elimdeki bir tek resim bile ortaya konmak
istenen senaryonun ne olduğunu gösteriyor. Burada gösteri yapan devrimci
yurtsever grup içerisindeki pembe tişörtlü bir kişi, zafer
işaretleriyle önce ajitasyon yapıyor; aynı kişi, aradan bir
saat bile geçmeden bu sefer bozkurt işareti yapan ülkücü kitle içerisinde
aynı şekilde ajitasyon çalışmasını yapıyor.
Türkiyenin siyaset
sosyolojisini biliyoruz, bir insanın bir saat içerisinde HDPliyken MHPli
olması ya da MHPliyken HDPli olması herhâlde mümkün görünmüyor,
mümkün değildir öyle bir şey. O zaman bu tabloyu açıklamakla
yükümlüsünüz arkadaşlar. Bu ajitasyonu yapmaya çalışan
provokatör kimdir? Bir devlet görevlisi midir, devletin herhangi bir istihbarat
kurumunda çalışan, devletin derinliklerinde bu tarz sokak
kavgasını tetiklemek için görevlendirilmiş biri midir? Emniyet
yetkilisi midir, MİT midir, JİT midir, JİTEM midir, kimdir bu,
bunu açıklamanız lazım. Velev ki değil, devletin herhangi
bir birimiyle alakası olmayan bir kişi, o zaman yine Hükûmet olarak
bu kişinin kim olduğunu, arka planında hangi güçlerin
olduğunu, böylesi bir provokasyonu yaratmak isteyen çevrelerin nereden
beslendiğini burada açıklamak zorundasınız.
Bunu yapmazsanız korkarım ki uzun süredir üniversitelerden
tetiklenmek istenen, çok acı sonuçları olabilecek bir sokak
çatışmasını da önümüzdeki günlerde kendi önümüzde
bulabiliriz. Bakın, üniversitelerde bir işaret fişeği
çakılmıştı. Bolu, Kırklareli, Afyon, Kayseri, hemen
hemen Türkiyenin bütün üniversitelerinde bu tarz provokasyonlar devreye
konmuştu. Sayın Bakan, bugüne kadar bu provokasyonu ortaya
koyanları açığa çıkardınız mı? Kaç kişi
hakkında adli bir süreç başlattınız? Kaç kişiyi
adalete teslim ettiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Bugün bu tablonun da daha ciddi komplikasyonlar yaratmaması için, bir an
önce bir adli soruşturma süreci ve bu sürecin sonuçlarını
Mecliste açıklamak zorundasınız diyorum. Özellikle siyasi
partilerin liderlerinin ve milletvekillerinin de kitlelerin üzerinde bu tarz
provokasyonu ve ajitasyonu ortaya çıkaracak şekilde mesajlar
vermelerini, telkinlerde bulunmalarını da önemsediğimizi ifade
etmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 16.22
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
592
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
7nci
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 7 inci
maddesinin c bendinde yer alan yargı çevresindeki ibaresinden önce
gelmek üzere kendi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Selma
Irmak Faysal
Sarıyıldız Erol
Dora
Şırnak Şırnak Mardin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 7.
Maddesinin e fıkrasına verilenden sonra gelmek üzere iş ve
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Ali Rıza
Öztürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Mersin Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
Haluk Eyidoğan
İstanbul
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7.
Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Sümer
Oral
Konya Kayseri Manisa
Reşat Doğru Murat
Başesgioğlu Ali
Uzunırmak
Tokat İstanbul Aydın
S. Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz
konuşacak.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim
vermiş olduğumuz değişiklik önergesinde -daha önceki
maddelerde de ifade ettiğimiz gibi- Meclisimizin önüne getirmiş
olduğunuz bu tasarının Anayasaya aykırı
olduğunu, özellikle mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
açısından ciddi sıkıntılar
taşıdığını defalarca ifade ettik. Bu önergemizin
de iddiası budur. Önergemizin gerekçelerini haklı bularak
inşallah değişikliğe evet demenizi sizlerden bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarının on iki yıllık
icraatı, arkada bıraktığı birçok siyasal, sosyal,
kültürel enkazla anılacak, devletin çivilerinin yerinden
çıkarıldığı, kamu kurumlarının lime lime
edildiği yıllar olarak hatırlanacaktır ancak en büyük zarar
yargıya verilmiştir, en önemli erozyon adalet sistemimizde gerçekleşmiştir.
Üç dönem tek başına iktidar olmuş AKP, yargıyı kendi siyasal
amaçları doğrultusunda
kullanmaya kalkınca, adalet açısından her yeni yıl
bir öncekini aratmış, neredeyse ömür uzunluğunda süren davalar,
mahkeme kapılarında yıllarca bekletilen vatandaş
dramlarıyla karşı karşıya
kalınmıştır. Yargıda, maalesef AKP
yıllarında, iyileşen, iyiye giden hiçbir şey yoktur. Adalet
yerlerde sürünmektedir.
Sorarım sizlere: Mahkeme süreleri azalmış,
vatandaşın hakkını en kısa zamanda elde ettiği
mahkemeler mi oluşturulmuştur? Hayır. Mahkeme kararları
süratli, adil, teknolojiden istifade edilerek oluşturulmuş kararlar
mıdır? Hayır. Hak arama hürriyeti engelsiz bir biçimde tesis
edilebilmiş midir? Hayır. Adalet pahalı olmaktan
çıkarılıp gelir durumu ne olursa olsun her vatandaşın
hakkını mahkemeler huzurunda savunabileceği bir yapı
kurulmuş mudur? Hayır. Yargı
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
sağlanabilmiş midir? Hayır.
Değerli milletvekilleri, diyebilir misiniz AKP
iktidarı döneminde adalet önceki dönemlere nazaran daha iyidir? Öyle
olsaydı yapılan kamuoyu anketlerinde yargıya güven yerlerde
sürünür müydü hiç? Siyasal iktidarın fütursuzca, bu kadar, yargı
üzerinde baskı tesis ettiği, hatta hâkîm ve savcıları
tehdit ettiği ve hatta alenen hakaret ettiği bir başka dönem
hatırlıyor musunuz?
Yargıtay Hukuk ve Ceza Genel Kurulları ile
dairelerine geçen yıl toplam, yaklaşık 896 bin dosya
gelmiş, 507 bin dosya da önceki yıldan devretmiş; toplam 1
milyon 402 bin dosya. Ne kadar dosya çıkarılmış? 2013te
882 bin, devredilen dosya ise yaklaşık 520 bin. Bu ne demek
değerli milletvekilleri? Bu, 2013 yılında Yargıtayın
iş yükü yaklaşık yüzde 2,5 daha artmış demek. Hâkim,
savcı, AKP iktidarının on iki yıldır bu iş yükünü
azaltmak için herhangi bir çözüm üretmemesi dolayısıyla,
çoluğuna çocuğuna hasret, eve koltuklarının altında
dosyalar taşımaya devam ederken vatandaş da geciken adalet
dolayısıyla öfkelidir, devlete olan itimadını
kaybetmiştir. Değerli milletvekilleri, sadece geçen yıl 14 bin
dosya zaman aşımına uğramıştır. Bu, belki de
milyonlarca insanın hak kaybı anlamına gelmektedir. 1 milyon 600
bin dosya da sırasını beklemektedir. Bu iş yükü
fazlalığıyla milyonlarca insanın hak kaybına
uğradığını biraz önce de ifade ettim. 1 milyon 600 bin
dosyada adaleti sağlasanız bile geciktiği, gecikeceği
anlamına gelmektedir ki hepinizin bildiği gibi geciken adalet de
adalet değildir.
Değerli arkadaşlar, özellikle çek
davalarında hakkını alamayan iş yerlerinin kepenk kapatma
yoluna gittiği, ceza davalarında ise birçok kimsenin hak
etmediği hâlde özgürlüğünden mahrum bırakıldığını
hepiniz birçok ortamda duyuyorsunuz, yaşıyorsunuz. Buradan Hükûmete
sesleniyorum: Ya adaleti tesis edin yahut da partinizin isminde süs gibi duran
adalet kelimesini kaldırın. Siyasi tutarlılık da siyasi
ahlak da bunu gerektirir.
Önergemize desteğinizi beklediğimi ifade ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7. Maddesinin e fıkrasına
verilenden sonra gelmek üzere iş ve ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Haluk
Eyidoğan konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki üç gündür gazetelerde,
Beyoğlu, Okmeydanı ve Güngören Tozkoparanda kentsel dönüşüm
için ilan edilen riskli alanlarla ilgili kararların Danıştay
tarafından iptali gündemde. Acaba, neden Danıştay bu riskli alan
kararlarını iptal ediyor? Çünkü halkın katılımı
sağlanmadan, sürece halkı katmadan, bilimsel ve
inandırıcı riskli yapı ve riskli alan tespitleri
yapılmadan, resen, tepeden inme kararlar alınıyor.
Bir alan neden riskli olur? 6306 sayılı Yasa
diyor ki: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle
can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan -çeşitli afetler
nedeniyle, başta deprem olmak üzere- Bakanlık veya idare
tarafından AFAD Başkanlığının görüşü de
alınarak belirlenen alan riskli alandır. Görüşü de
alınarak denilen yerde sorun var. Yani aslında, bu konuda gerek
yerel yönetimlerden gerek AFADdan gerekse Bakanlıktan riskli alanla
ilgili kararlar, çoğunlukla bilimsel kriterlere, ölçütlere, deneylere,
etütlere dayanmadan alınıyor. Tabii, buna da bir şekilde,
bilimsel kriterlere dayanarak itiraz edildiğinde Danıştay ister
istemez Dur. diyecektir.
Bir de tabii, riskli yapı konusu var. O da çok
ayrı bir sorun. Uzun süre riskli yapı için geçici riskli yapı
tespit kriterleri oluşturdular. Dolayısıyla, birçok yapı
riskli yapı kriterlerine uymadan riskli yapı ilan edildi. Oradan da
tabii çok ciddi sorunlar çıktı. 16 Mayıs 2012de çıkan
Kentsel Dönüşüm Yasası denilen yasa, yani Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa çıktıktan iki
buçuk ay sonra, 4 Ağustos 2012de çıkan bir yönetmelikle riskli veya
rezerv alan için tespitin belediyece veya il özel idaresince
yapılması hâlinde denilerek bu tespitlerde yetki belirsizliği
ortaya çıkarılmıştır. Riskli alan için belediyeler
eğer isterlerse -bu 4 Ağustos 2012 yönetmeliğine göre- zeminle
ilgili, yapıyla ilgili, binayla, nüfusla, kamuya ait
taşınmazlarla, haritalarla, imar planlarıyla, sit
alanlarıyla ilgili bilgileri Bakanlığa gönderiyorlar ama bu
mecburi değil, Bakanlık isterse kendi bildiğine göre riskli alan
ilan ediyordu. Şimdi, sistematik bir özelliği olmayan, gerekirse
belediyelerin gönderdiği bu bilgiler, yapılaşmış bir
alanın coğrafik, demografik, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikleri
yanı sıra, afetler nedeniyle maruz kalınacak kentsel riskleri
ortaya koyan yeterli bir teknik içeriğe sahip değil. Bir kentin veya
ilçenin kentsel risklerinin belirlenebileceğini tarif eden değerli
bir çalışma olan, İstanbul özelinde İstanbul Deprem Master
Planı -örneğin, böyle bir plan çalışması
yapıldı, yıllarca çalışıldı- 2003ten beri
raflarda, tozlu raflarda bekliyor ve kullanılmıyor.
Dolayısıyla, kentsel riskleri belirlemeden, afetlerden en az
etkilenmeyi sağlayacak riskten korunma ve sakınım planı
üretmeden riskli alanları ilan etmek sorunlu ve birçok tepkilere yol
açıyor. Nitekim, Okmeydanında da karşımıza çıkan
tepkiler bu yetersizliklerden. Bakın, son günlerde gazetelerde çıkan
başlıklara bakın: AKPden Okmeydanına darbe -riskli alan
ilanı- Okmeydanı mı riskli, halkı mı?, Rant
meydanı, Son risk alanı Okmeydanı.
Riskli alanla deprem ilan ederek, deprem risklerini
azaltalım derken çok derin sosyal ve kültürel riskler ortaya çıkar.
Eğer bu anlayışla devam ederseniz kentsel riskleri, deprem
risklerini azaltamayacaksınız, tam aksine başka sosyal sorunlara
neden olacaksınız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Eyidoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına.
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının 7 inci
maddesinin c bendinde yer alan yargı çevresindeki ibaresinden önce
gelmek üzere kendi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Sayın Pervin Buldan konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de görüşülmekte olan kanun tasarısının 7nci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili
görüşlerimi ifade edeceğim ve daha çok Türkiyede yaşanan ve
görülen, kadına yönelik cinsel taciz ve tecavüz suçlarında
yaşanan ve uygulanan cezasızlıklar üzerinde partimiz olarak
görüşlerimizi ifade etmeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii
ki Türkiyede her geçen yıl aslında kadına yönelik cinsel ve
fiziksel şiddetin korkunç boyutlara ulaştığı ve
bunların cezasız kaldığı ve devlet eliyle de
bunların desteklendiği yıllar olarak karşımıza
çıkmaktadır. Özellikle 2014 yılında sadece üç buçuk ay
içerisinde 61 kadının erkekler tarafından katledilmesi, yine
onlarca kadının intihar etmesi, intihara sürüklenmesi, yine aynı
zamanda cinsel taciz ve tecavüzlere uğraması, kadın cinsine ve
kimliğine yönelik savaş durumunun da bir göstergesi olarak algılanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ceza yasalarında
yapılan değişikler ne yazık ki cezaların
artırılmasına yönelik tamamen şeklî düzenlemelerdir çünkü
bunlar uygulanan ve verilen cezalarla da karşımıza
çıkmaktadır ki bu suçları işleyenler, kadınlara
yönelik cinsel taciz ve tecavüzde bulunanlar hiçbir zaman
yargılanmadı, sorgulanmadı ve ceza almadılar.
Dolayısıyla, bugün burada belki bu cezaların
artırılmasına yönelik bir kanun teklifini görüşüyoruz ama
bunun da şeklî bir kanun teklifi olmaktan farklı bir yöne
gitmeyeceğini de açıkça ifade etmek isteriz.
Cinsel
şiddetin en yoğun yaşandığı fakat görünmez
olduğu bir konu da özellikle cezaevlerinde ve gözaltına alınan
kadınlarda yaşanmaktadır. Bu gerçeklik, ne yazık ki
çatışmalı süreçlerde, özellikle 90lı yıllarda
yoğun bir biçimde kadınlara yönelik bu suçlar işlendi ama bugüne
kadar da değişen bir şey olmadı, bugün bile cezaevlerinde
ve gözaltına alınan kadınlara yönelik cinsel taciz ve tecavüz
olayları ne yazık ki yaşanmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, gözaltında cinsel tacize ve tecavüze uğrayan
kadınların bir kısmı İnsan Hakları
Derneğine, bir kısmı sivil toplum örgütlerine başvurdular
ama bunların büyük bir çoğunluğu da bu acıdan ve bu korkunç
olaylardan dolayı seslerini çıkarmadılar, köşelerine
sığındılar. Dolayısıyla, bizlerin bugün
kadın milletvekilleri olarak, kadın parlamenterler olarak bu
kadınların yaşadığı sorunları dile getirmek,
onların yaşadığı bu acıları, onların
yaşadığı bu utancı dile getirmek bizim görevimiz ve
bunlarla ilgilenilen konularda da söz sahibi olmamız bir görevdir diye
ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu konuda bu yasadan da bir şey
çıkmayacağının altını çizerken birkaç örnek de
vermek istiyoruz aslında. Bunun en sabit örneği, en gözle görülür
örneği Musa Çitil davasıdır. Ne yazık ki Musa Çitil,
özellikle 90lı yıllarda Mardinde görev yaptığı
sırada cinsel taciz ve tecavüz suçundan yargılanan bir insandır
ama yine aynı zamanda, Mardinde 13 kişinin ölümünden sorumlu tutulan,
yine Mardinde 13 kişinin ölümünden sorumlu tutulmasına rağmen
13 kez müebbet hapis cezasına çarptırılan bir insandır. Bu
insanın davası Çoruma taşındı ama ne yazık ki
bir hafta önce Çorumda bu insan beraat etti. Hiçbir şekilde cezalandırılamadı
Musa Çitil ve bildiğimiz kadarıyla, duyduğumuz kadarıyla da
AKP iktidarı tarafından, AKP Hükûmeti tarafından da koruma
altına alınan bir insandır.
Bir dahaki maddelerde tekrar söz hakkı alıp
Musa Çitilin yaptığı cinsel taciz ve tecavüzlere maruz kalan
kadınların çığlıklarını bu kürsüden
anlatmaya devam edeceğim diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8inci maddede dört adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle 2576
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 3/E maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Mehmet
Doğan Kubat İdris
Şahin
Kahramanmaraş İstanbul Çankırı
Şirin
Ünal Mustafa
Şahin Mehmet
Akyürek
İstanbul Malatya Şanlıurfa
Halil
Özcan Eşref
Taş
Şanlıurfa Bingöl
2.
Danıştay daire başkanı ve üyeleri, istekleri üzerine
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bölge idare mahkemesi
başkanlığına veya daire başkanlıklarına dört
yıllığına atanabilirler. Başka bir bölge idare
mahkemesine yapılacak atamalarda da aynı usul uygulanır. Bu
şekilde atananların; Danıştay üyeliği
sıfatı, kadrosu, aylık ve ödeneği ile her türlü özlük
hakları korunur; aylık ve ödenekleri ile her türlü mali ve sosyal
haklarının Danıştay bütçesinden ödenmesine devam olunur;
disiplin ve ceza soruşturma ve kovuşturmaları Danıştay
üyeleri hakkındaki hükümlere tabidir; bu görevde geçirdikleri süre
Danıştay üyeliğinde geçmiş sayılır. Bu
kişiler; Danıştay üyeleri tarafından Danıştayda
yapılan iş ve işlemlere katılamazlar; Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu üyeliği seçimleri hariç Danıştaydaki seçimlerde
aday olamaz ve oy kullanamazlar; istekleri üzerine Danıştaydaki
görevlerine geri dönerler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 8. Maddesi ile 2576 sayılı
Kanuna eklenen 3/E maddesinin 1. Fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki 2. Fıkranın eklenmesi ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"2. Bölge idare mahkemesi başkanını,
daire başkanları ve üyeleri, istekleri olmaksızın dört
yıldan önce başka bir yere veya göreve atanamazlar; ancak ihtiyaç
bulunması halinde muvafakatleri alınarak veya haklarında
yapılacak soruşturma sonunda görev yeri veya görevlerinin
değiştirilmesine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar
verilebilir."
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Mersin Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 8 inci maddesinin 2 inci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Selma
Irmak Faysal
Sarıyıldız Erol
Dora
Şırnak Şırnak Mardin
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir. Okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 8. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Sümer
Oral
Konya Kayseri Manisa
Reşat
Doğru Murat
Başesgioğlu Ali
Uzunırmak
Tokat İstanbul Aydın
Seyfettin
Yılmaz
Adana
BAŞKAN Okutulan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Seyfettin Yılmaz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Seyfettin Yılmaz
konuşacak.
Buyurun Sayın Yılmaz, Adana Milletvekili.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik
önergesi hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, yargıyı
kontrol etme ve kendini koruma içgüdüsüyle kanun düzenlemesi yapıyor,
yargıya müdahaleyi suç olmaktan çıkarıyor. Şimdi buradan
soruyorum: Biz burada, 103 maddede değişiklik yapıyoruz Türk
Ceza Kanununda. Hangi değişikliği yaparsak yapalım,
eğer bunları uygulayacak, hayata geçirecek zihniyetin bunları
uygulaması noktasında niyette sıkıntı varsa
yaptığımız kanuni düzenlemeler hiçbir şey ifade
etmiyor.
Şimdi buradan soruyorum: Yargıya müdahale eden
ve hakkında suç duyurusunda bulunulan bir Adalet Bakanının
burada Hükûmeti temsil ettiği bu yargı düzenlemesinden bir fayda
gelebilir mi? (AK PARTİ sıralarından Orada Sanayi Bakanı
oturuyor. sesleri)
Biraz önce o oturuyordu.
İçişleri Bakanı Mahkeme
kararlarını yırtın atın. diyor. Bunlar tapelere
düştü. Şimdi, bir bakan Mahkeme kararlarını
yırtın atın. diyorsa ve Bunları uygulamayın. diyorsa
siz hangi kanunu çıkarıyorsunuz?
Sayın Başbakan, taa Uzak Asyadan yargıya,
savcıya ve hâkimlere hain diyorsa, Gazide Başbakanlık
binasıyla ilgili mahkemenin verdiği karara, televizyonların gözü
önünde, mikrofonlar uzatıldığında Ben bu mahkeme
kararlarını tanımıyorum. Kim uygulayacaksa gelsin
uygulasın. diyorsa, şimdi ben buradan soruyorum: Sizin
çıkardığınız bu yasalar neyi ifade edecek, neyi
yapacak? Sizin niyetinizde iyi niyetli yasalar çıkarmak yok. Siz
yargıyı bağımsız hâkim teminatı altında
yürüyen bir yargı olarak görmek istemiyorsunuz.
Bugün rahatsızlığınız nedir
sizin? Bugün rahatsızlığınız, bir cemaatin kontrolünde
olan yargıyla mücadele değil. Düne kadar o yargıyı siz
kontrol ettiğiniz için 2010 yılından sonra o yargıyla
ilgili sıkıntınız yoktu ama 17-25 Aralıkta bu süreç
tersine döndü ve bu süreçten sonra şimdi birilerini hain ilan ederek bu
sürecin içerisinden çıkmaya çalışıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bakın, gelinen
ortamda, artık yaşanan sürece bir bakın. Haramın
helalleştirildiği
Artık uygulaya uygulaya öyle bir noktaya
geldik ki bir şeyi haram kabul etmek onun çözümü noktasında
kolaylıkları beraberinde getirebilir. Harama haram derseniz bunu
çözebilirsiniz ama gelinen noktada haramı helal kabul eden bir
anlayışla yolunuza devam ederseniz, bu, toplumsal çürümeyi
beraberinde getirir. Rüşvet almayı ganimet kabul eden bir
anlayışla yola çıkarsanız ve buna uygun da kafanıza
göre hocalardan fetva alarak bu süreci götürürseniz bu milletin geleceğini
tehlikeye atarsınız, bu devletin geleceğini tehlikeye
atarsınız. Haram haramdır, helal helaldir, suç suçtur, suçu kim
uygularsa uygulasın suçtur.
Şimdi buradan Hükûmet sıralarına
sesleniyorum: Bakın, bu işlerden kendinizi kurtarmak adına
yargıyla oynayarak, adaletle oynayarak, yasalarla oynayarak
çıkamazsınız. İyi hatırlayın, sizin
iktidarınızdan on beş, on altı yıl önce bu ülkede 28
Şubatın kudretli subayları vardı. Dediklerinin kanun
olduğu, kendilerine karşı çıkan hâkimlerin,
savcıların görevden atıldığı, bürokratların
görevden atıldığı bir süreçten geçiliyordu, insanlar
fişleniyordu ve Bin yıl sürecek. deniyordu bu süreç, değil mi?
Ama gördünüz ki bin yıl sürmedi. Siz de bugün kendinizi o kadar muktedir
görüyorsunuz ki, sanıyorsunuz ki bu süreç bu şekilde devam edecek.
Onun için, herkes aklıselim düşünmek zorundadır, aklıselim
düşünmezseniz bunun bedeli ağır olur.
Bir süre sonra, burada oturan Adalet Bakanı, hiç
unutma, yarın sen, bir yıl sonra paralel devletin bir mensubu olarak
yargılandığın zaman, o zaman Ben ne yaptım?
diyeceksin. İçişleri Bakanı, bugün kapıları
kırarak Savcıyı görevden alın. diyebilirsiniz, polisleri
görevden atabilirsiniz ama bir yıl sonra Siz Türkiyede paralel devlet mi
oluşturuyorsunuz? diye yargı karşısına
çıktığınızda, emin olun, çok geç kalacak. Onun için
şunu size söylüyorum: Haktan ayrılmayın, hakikatten
ayrılmayın, adaletten ayrılmayın, doğruluktan
ayrılmayın, demokrasiden ayrılmayın çünkü emin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
olun çok kısa
sürede bunlar size lazım olacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 8 inci maddesinin 2 inci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Levent Tüzel
konuşacak.
Buyurun.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yargı paketiyle ilgili önce sizlere şu soruya sormak istiyorum:
Hırsızlığı cezasını artırarak
önleyebilir misiniz? Önlenemeyeceği yıllardır görülmekte. Yani,
toplumda eşitsizlik, yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik olduğu
sürece insanlar hayatlarını sürdürmek için ne yazık ki bu türden
yollara başvurmaya devam edecek. Bu yasanın, bu yargı paketinin mantığında
dezavantajlı çocukların, kadınların ve gençlerin
korunmasının gözetildiği söyleniyor çocukları,
kadınları, gençleri, şiddetten, cinsel istismardan,
uyuşturucudan korumaya dönük. Ancak, toplumu yöneten zihniyet ha bire
cinsel ayrımcılıktan, bilim dışı söylemden,
nefret söyleminden, erkek egemen dilden, transfobik yaklaşımlardan ve
bütün bunları eğitim kurumlarında bilim dışı bir
şekilde kışlalarda, kültürün üretildiği alanlarda
sürdürdüğünüz sürece elbette ne çocuklara karşı ne
kadınlara karşı taciz, şiddet, cinsel suçlar önlenebilir ne
de çocukları ve gençleri kuşatmış olan uyuşturucu
belasından kurtarmak mümkün olabilir. Önce bunları hatırlatmak
istedim.
Bir diğer şey, bu yargı paketinde önemli
düzenleme idari yargıdaki düzenlemeler ama hep örneklerini
konuşuyoruz, bugün de konuştuk, idare mahkemelerinin,
Danıştayın verdikleri kararlar, ne yazık ki iktidar
anlayışı çerçevesinde uygulanmıyor. İşte Atatürk
Orman Çiftliğinde yapılan Aksarayın durdurulmasına dönük
kararların uygulanmaması dahi önümüzde gözüküyor.
Bu yasa mantığı diğer öncekilerde
olduğu gibi hep düzenin, sermaye sisteminin ihtiyaçları
doğrultusunda yapılıyor. İşte, ivedi yargılama
usulü hangi işlerde getirilmiş? İhalelerde, acele
kamulaştırma, özelleştirme uygulamaları, turizm
teşvik, ÇEDler, afet riski. Baktığınızda hep
aslında siyasi istismar, nüfuz, kayırma, gözetmenin ve hep
arkasında yanlışlıkların, hukuksuzlukların
olduğu işlemler. Ama toplumun bütününe
bakıldığında, halkın ihtiyaçlarına bakıldığında,
Bir an önce çözülsün. dendiğinde işte toplantı, gösteri
yürüyüşlerine dair yasaklar, işte sınav usulsüzlükleri,
işte atama, sürgün, benzeri türdeki talepler, neden bunlarla ilgili ivedi
yargılamayı düşünmezsiniz de İhaleler, ÇEDler,
özelleştirmeler, benzeri şeylerde hemen onu derdest edelim ve bir an
önce yol yürümeye bakalım. diye düşünürsünüz? Bu soru topluma,
düzene ve sorunlara hangi cepheden baktığınızla ilgilidir
diye düşünüyorum.
Yine yargı, adalet, suç ve ceza meselelerinde en
yüreğimizi yakan sorun hasta tutuklular, hasta mahkûmlar. Ve bunların
yüzlercesi hâlâ bekliyor, bu konuda ciddi bir adım atılmış
durumda değil. Ama 12 Eylül düzeninin devamı, terörle mücadele
anlayışının devamı, düşünce özgürlüğünü suç
sayan anlayışın devamı. birçok siyasi mahkûm var. Onlardan
bir tanesinden söz etmek istiyorum size bu vesileyle. Kocaeli Kandıra
Cezaevinde yatan müebbet mahpus Tonguç Ok. Sosyalist bir kişiliği
var, çevirmen. İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Kürtçe çeviri
yapmış, sayısız kitaplar kazandırmış ve bu
yıl Türkiye Yazarlar Birliğinin Düşünce ve İfade
Özgürlüğü Ödülünü kazanmış. On yedi yıldır cezaevinde
olan Tonguç Oku özgürlüğüne kavuşturmak için yazar
arkadaşları, yazar örgütleri harekete geçirdi,
Cumhurbaşkanlığına çağrı yapıyorlar,
Bakanlığa çağrı yapıyorlar, Meclise çağrı
yapıyorlar. Biz de bu özgürlük kampanyasına buradan yüreğimizi,
gönlümüzü veriyoruz.
Teşekkür ediyorum sayın milletvekilleri.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 8. Maddesi ile 2576 sayılı
Kanunun 3/E maddesine 1. Fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki 2. Fıkranın eklenmesi ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"2. Bölge idare mahkemesi başkanını,
daire başkanları ve üyeleri, istekleri olmaksızın dört
yıldan önce başka bir yere veya göreve atanamazlar; ancak ihtiyaç
bulunması halinde muvafakatleri alınarak veya haklarında
yapılacak soruşturma sonunda görev yeri veya görevlerinin
değiştirilmesine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar
verilebilir."
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Dilek Akagün Yılmaz
konuşacak, Uşak Milletvekili.
Buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 592 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 8inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi için konuşacağım ben.
Tasarının ilk geliş şeklinde bölge
idare mahkemesi başkanları ve üyeleriyle ilgili bir coğrafi
teminat vardı, dört yıl boyunca atandıkları yerden bir
başka yere istekleri olmazsa atanamıyorlardı ama her nedense
Adalet Komisyonunda bu çıkartıldı. Şimdi, hâkimlik
teminatı çok önemli bir teminattır. Bu nedenle, Adalet Komisyonunda
görüşmelerde çıkartılan bu fıkranın biz yeniden
eklenmesini diliyoruz.
Bir de AKPnin vermiş olduğu bir önerge var.
Alt komisyondan geçti bu tasarı, aynı zamanda Adalet Komisyonunda da
görüşüldü ama nedense AKP grubu bir değişiklik daha veriyor ve
Danıştaydan gelecek başkan ya da daire başkanları için
dört yıllık süreyi öngörüyor. Bunu neden verdiklerini bilemiyoruz.
Tabii, Komisyonda da böyle bir şey açıklamadılar. Eğer
böyle bir değişiklik verilecek idiyse neden
arkadaşlarımız Komisyonda bunu açıklamadılar? Yani
burada birileri çıkar da söylerse anlamış oluruz. O zaman bu
Komisyon çalışmalarının çok fazla önemi yok diye
düşünüyorum ben.
Danıştaydan gelecek bölge idare mahkemesi
başkan ve daire başkanlarının bu bölge idare mahkemeleriyle
ilgili ciddi sorun olabileceğini biz Komisyonda da söyledik çünkü
geldiklerinde Danıştay üyelikleri devam edecek ancak yerlerine yeni
atama yapılacak mı, o belli değil. Bu Danıştay
üyelerinin geri dönmeleri talebi söz konusu olduğunda yerlerine yeni
atamalar yapılırsa o insanlar ne olacaklar? Bunların hepsi de
bir muammadır. Bu Danıştaydan gelenlerin bu şekilde daire
başkanlığında ve başkanlıklarda
görevlendirilmemesi gerektiğini belirttik ama
arkadaşlarımız ısrarla bunu devam ettiriyorlar yani ileride
de bunun sakıncalarını göreceğiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
tasarının özellikle çocukların cinsel istismarının ve
bu nedenlerle de ölümlerinin önlenmesi amacıyla
çıkartıldığı ve bu nedenle de cezaların
artırıldığı belirtildi sürekli olarak, kamuoyunda da
böyle bir yansıması oldu bunun. Ancak, çocuklar söz konusu
olduğunda bazı yerlerde, batıda ve doğuda yasalar
farklı mı uygulanıyor, ben bunu anlayamıyorum. Şimdi,
son zamanlarda, son yirmi yirmi beş gündür PKK tarafından dağa
götürülen ya da kaçırılan çocukların olduğunu ve bu
çocukların annelerinin nöbete durduklarını hepimiz biliyoruz. Ve
Diyarbakır Belediyesinin önünde tuttukları nöbette Diyarbakır
Belediyesi güya çok demokratik bir yaklaşımı olmasına
rağmen annelerin orada durmasına izin vermemiştir. Bu tabii,
demokrasi yaklaşımının ne kadar çifte standarda tabi
olduğunu göstermektedir.
Şimdi, Başbakan, bu çocuklarla ilgili diyor ki:
HDP milletvekilleri çocukları dağdan getirsin, PKKnın elinden
getirsin, diğer kaçırılan bazı işçileri ya da
askerleri getirdiği gibi. Yani, öncelikle ben Başbakana soruyorum:
Siz burada Hükûmetin başı değil misiniz? Siz neden orada
duruyorsunuz? Bir de şunu söylemek istiyorum: Doğuda ve batıda
yasalar farklı mı uygulanıyor? Burada, Ankarada ya da herhangi
bir yerde Çocuğum kaçırıldı. dendiği takdirde ne
yapılır? Polis hemen müdahale eder, hemen soruşturma
açılır, hemen aramalar başlar ama güneydoğuda
olduğunda ve PKK söz konusu olduğunda hiçbir işlemin
yapılmadığını gözlemliyoruz. Sadece milletvekillerinden
medet umuluyor. Gerçekten de orada artık devlet otoritesinin yok
olduğunu ve tamamıyla PKKya bir otorite
bırakıldığını gözlemlemiş bulunuyoruz.
Aynı şekilde, son zamanlarda yolların kesildiğini,
artık orada herhangi bir şekilde bir yerden bir yere gitmenin bile mümkün
olmadığını gözlemliyoruz.
Yine, bölge adliye mahkemelerinin kuruluşuyla ilgili
kamuoyunda şöyle bir iddia var: Bölge meclisleri istiyor PKK ve HDP. Bölge
meclisleri istiyor, ayrı başkent istiyor, ayrı dil istiyor,
ayrı bayrak istiyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Bir tek seni istemiyor
Hanımefendi!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) O mahkemeler de o
bölge meclislerinin mahkemesi mi olacak diye kamuoyu bu konuda
sorularını yöneltiyor. Sayın Bakan, eğer kamuoyuna bu
konuyu cevaplandırabilirseniz yani biz gerçekten memnun olacağız.
Şimdi, batıda bir gösteri
yapıldığında, herhangi bir gösteri
yapıldığında doğrudan doğruya polisin tazyikli
suyuyla ve copuyla karşı karşıya kalınıyor ama bu
güneydoğuda olduğunda nedense ne Başbakanın sesi
çıkıyor, ne bir başkasının sesi çıkıyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Evin yıkılsın!
Yüzlerce çocuk öldürüldü güneydoğuda, yüzlerce!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Yani biz batıda
da olsun istemiyoruz, doğuda da olsun istemiyoruz ama bu çifte standart
nedendir? Yasalar doğuda ve batıda neden farklı
uygulanmaktadır? Bu özerklik ve diğer talepler Hükûmet
tarafından nasıl cevaplandırılmaktadır? Biz
bunların hepsini öğrenmek istiyoruz ve demokrasi konusunda da hiçbir
şekilde çifte standarda tabi olunmaması gerektiğini, özellikle
HDPli vekillerin de bu konuda gereken duyarlılığı
göstermeleri gerektiğini ben buradan söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sözümü kesmeyin lütfen, işlemi
tamamlayayım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sözünüz baki.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.09
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 17.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.19
ALTINCI
OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz ve arkadaşlarının önergesinin ikinci
oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Başkan,
sözümüz var.
BAŞKAN Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Bizim söz talebimiz vardı.
BDP ve HDPye saldırı vardı biraz önce kürsüden çocuklarla
ilgili.
BAŞKAN Sizin Pervin Hanım
PERVİN BULDAN (Iğdır) Aynı gerekçe
Başkan. BDP Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın
Gültan Kışanakı suçlu durumuna düşüren bir konuşma
yaptı Sayın Yılmaz. Buna ilişkin arkadaşımız
cevap verecek.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı mı,
açıklama mı yapacaksınız?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sataşmadan
dolayı Başkan, sataştı.
BAŞKAN Peki. Yani, evet, Tüzükü biraz ihmal ediyoruz
ama size söz verdiğim için alıyorum sizi kürsüye.
Buyurun, iki dakika.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık'ın, Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmazın 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Barış
ve Demokrasi Partisi ile Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Şimdi, birkaç gündür bir bilgi kirliliği var,
sürekli bir yerlerden bir şeyler pompalanıyor. Bakın, biraz önce
yaptığınız konuşmada, Dilek Hanım, burada
gerçeğe dayalı hiçbir şey yoktur. Sözcü gazetesinin
yazdıklarını okuyorsunuz, gelip burada anlatıyorsunuz ve
bize hikâyeler anlatıyorsunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Yalan mı,
yanlış mı?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hepsi yalan, hepsi
yalan.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ve siz bir anne olarak öfkeyi,
kini, nefreti yüreğinizde bir iman gibi büyütüyorsunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Büyüten sizsiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, bir halka bu kadar
düşmanlık yapılmaz, bir halka bu kadar hakaret edilmez.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ben hiç kimseye
hakaret etmedim.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, Kürt
çocuklarının, Kürt çocuklarının
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Çocukların serbest
bırakılması gerektiğini, kaçırılmaması
gerektiğini söyledim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Nasıl orada Uğur Kaymazın bedenine 13 kurşun
sıkıldığını siz bilirsiniz. Hâlâ dönüyorsunuz
Batıda, efendim çocuklara şu yapıldığında Kürt
çocuklarına bu yapılmıyor. Ayıptır be! Böyle bir
şey olabilir mi?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Batıda da,
doğuda da yapılmaması gerektiğini söyledim.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, Diyarbakırda
herhangi
Son dönemlerde planlı, projeli bir şey var. Dün, bir anne
de çıkmış televizyonda, aynen, benimle ilgili şunu
söylüyor: Gittim Sırrı Sakıkla oturdum, dertleştim.
Kızım dağa gitmişti. Sırrı dedi ki: Ya
kızın gitti; daha ne istiyorsun? Bundan onur duy. Ben böyle bir
anneyi tanımıyorum, bilmiyorum ama bilgi kirliliği var. Son günlerde
BDPye, HDPye ciddi bir saldırı var. Bunlar bir yerden örgütleniyor.
Ben böyle bir anneyi ne tanırım ne bilirim ne de Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesinde bir saldırı falan yoktur. Yani bu
çocukların dağa niye gittiğini hep birlikte
araştırmanız lazım. Bu çocuklar üniversiteyi
bırakıp eğer isyanın adresi dağlarsa, oraya gidiyorsa
herkesin oturup biraz düşünmesi lazım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Liseyi, liseyi!
Üniversiteyi değil, liseyi bırakıp niye gidiyor?
BAŞKAN Laf atmayın lütfen
konuşmacıya.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, liseyi de, orayı
da hep birlikte araştıralım; yani Parlamentonun görevi budur.
İnsanlar eğer dağı adres görüyorsa ve dağa doğru
hareket ediyorsa bizim buralarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERONAT (Diyarbakır) İnsanlar değil,
çocuklar Sırrı Bey, çocuklar!
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen
SIRRI SAKIK (Devamla) Bu insanların dağa
gidiş nedenlerini hep birlikte araştırmalıyız ve
araştırabilirsek dağın yollarını
kapatırız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sakık.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Çocuklar Sırrı
Bey!
BAŞKAN Sayın Sakık, teşekkür
ederim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; Bursa
Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7
Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın;
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent
Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69
Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şekerin; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335,
2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675,
2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S.
Sayısı: 592) (Devam)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Başkan, bu
konuda
BAŞKAN Müsaade eder misiniz? İşlemimi
bitiriyorum. Bir dakika
Söz vereceğim.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Evet, buyurun Sayın Yılmaz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Gündemimiz yoğun.
Sayın Başkan, polemik yeri değil burası.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, kin ve nefret dolu bir söylemim olduğunu ifade etti
Sayın Sakık. Aynı zamanda Batıda çocuklara müdahale
ediliyor, doğuda neden yapılmıyor? diye sorduğumu söyledi.
Bunlar doğru sözler değil, bunlar bir sataşmadır. Onun için
söz istiyorum efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Bakın tutanaklarda,
tutanaklarda!
BAŞKAN Siz konuşmanızda Ben her yerde
böyle şiddetin olmasını doğru görmüyorum. dediniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Evet, dedim.
BAŞKAN Ben duydum, tutanaklara da geçti.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama kin ve nefret
dolu bir söylemim olduğunu beyan etti Sırrı Bey.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika Sayın Yılmaz.
SIRRI SAKIK (Muş) Duruşunuz bile kin ve
nefret, yürüyüşünüz bile kin ve nefret. Allah rızası için yahu!
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kin ve nefret dolu olan bizler
değiliz, asla da öyle bir yapımız olamaz. Hele benim bir anne
olarak, bir kadın olarak, sosyal demokrat ve gerçekten Atatürkçü birisi
olarak böyle bir şeyi söylemem mümkün değil. Biz Yurtta sulh,
cihanda sulh. diyen bir liderin partisinin neferleriyiz. O nedenle de böyle
bir kin dolu sözcük söylemem mümkün değil. Ama ben şunu söyledim: 18
yaş altı, 18 yaş üstü insanlar takdirlerini kullanabilirler,
belki bir şekilde dağa gidebilirler, gitmemeleri için her türlü
çabayı sarf etmek lazım ve yani bu silahlı mücadelenin
olmaması için her türlü çabayı sarf etmek lazım ama teröre de
taviz vermemek lazım, bunu söylüyorum. Ama 18 yaş altı çocuklar
için onların kendi iradeleriyle dağa gittiğini söylemek,
dağda mücadele etmeye gittiğini söylemek asla bir insan hakları
savunucusunun söyleyebileceği bir şey değildir. Nerede
kalmıştır çocuk hakları? O zaman biz 18 yaş altı bütün
çocukların yaptıklarının iradeli, iradi olduğunu ve her türlü
yanlışı yapabileceklerini, ona da saygı göstermemiz
gerektiğini söyleyeceğiz. 18 yaş altı çocuklar eğer
kayboluyorsa, kaçırılıyorsa benim söylediğim çok açık,
Batıda ne yapılıyorsa, polis müdahale ediyorsa, aile şikâyet
edince aramaya gidiliyorsa, doğuda da aynı şey
olmalıdır. Bu çocuklar bulunmalıdır,
aranmalıdır. dedim.
Şimdi biraz önce Yurt gazetesini okuyarak geldim,
Sözcü gazetesini değil. Yurt gazetesinde de Abdullah Öcalanın
şöyle bir şey söylediği iddia ediliyor, deniyor ki: Bu çocuklar
dağda eğitilsin. Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? 18
yaş altı çocukların bulunmaları gereken yer ailelerinin
yanıdır, okullarıdır ve oradaki olanakları
düzeltilmelidir. Onların kaçırılmasına ya da
kandırılmasına izin vermemek gereklidir. HDP milletvekillerinin
yapması gereken de bunu onaylamak değil çocuk haklarına gerçek
anlamda sahip çıkmaktır. Aynı zamanda şunu da söyledim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Demokrasi
yanlısıysanız eğer o annelerin orada yaptıkları
demokrasi mücadelesine saygı göstermek demektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, teşekkür
ederim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, HDP milletvekilleri diyerek bizim grubumuza
BAŞKAN Duymuyorum Sayın Buldan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) HDP
milletvekillerinin yapması gerekeni ifade etti, ben de yapması
gerekenleri ifade edeceğim.
BAŞKAN Açıklama yapıyorsunuz o zaman, bu
sataşma değil.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sataşmadan
BAŞKAN Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, HDP milletvekilleri dedi. Dolayısıyla Sayın
Yılmaza iki dakika
BAŞKAN Ama bu bir sataşma değil, lütfen
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, lütfen
Biraz önce de zaten Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Gültan Kışanaka atfen de bir
sözcük kullandı. Dolayısıyla buna da cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Onun cevabını Sayın
Sakık verdi.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ben Grup
Başkan Vekili olarak vermek istiyorum Sayın Başkan, iki dakika.
BAŞKAN Siz grup başkan vekilleri olunca zaten
Tüzükü falan hepsini bir kenara bırakıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, lütfen
BAŞKAN Ben de bu sitemimi söyleyeyim ve size iki
dakika söz vereyim ama lütfen buna da hassasiyet göstermenizi bütün
arkadaşlarımdan rica ediyorum.
3.-Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın, Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Dilek Hanımın
ifade ettiği, dile getirdiği hiçbir şeye katılmıyoruz.
Birincisi: Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Gültan Kışanakın o
anneleri belediye binasının önünden kovduğuna dair söylemiş
olduğu iddia tamamıyla yalan bir iddia. Sayın Kışanak,
dün, bir televizyon kanalında buna ilişkin, böyle bir tutum içerisinde
olmadığını, o anneleri oradan
kovmadığını çok açık bir şekilde ifade
etmiştir. Ben buradan Sayın Dilek Akagün Yılmaza şunu
söylemek isterim: Allaha çok şükür ki, Allaha çok şükür ki
Sayın Gültan Kışanak sizin gibi faşist birisi değil.
BAŞKAN Sayın Buldan
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Faşist olan,
ırkçı olan sizsiniz! Faşist olan sizsiniz!
Faşistliğinizi gösterdiniz!
PERVİN BULDAN (Devamla) Allaha çok şükür ki
Sayın Gültan Kışanak sizin sahip olduğunuz hiçbir
özelliğe sahip bir belediye başkanı, bir kadın ve bir insan
değil.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bunu nasıl söylersiniz?
Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Buldan, lütfen, temiz bir dil
kullanınız, lütfen.
PERVİN BULDAN (Devamla) Sayın
Kışanak sizin tam aksinize çok kapsayıcı bir kadın,
bir anne, bir insan.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Öyle, öyle!
PERVİN BULDAN (Devamla) Siz bundan ne anlam
çıkarıyorsanız size de o yakışır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, söz istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Bir gerekçenizi kayda geçelim, söz
vereceğim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Bir yalan beyanda
bulunduğumu beyan etti, ayrıca faşist olduğumu iddia etti
Grup Başkan Vekili.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Aynen.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz veririm. Başka
da kimseye söz vermeyeceğim. Lütfen
İlerlememiz gerekiyor. Lütfen
Buyurun Sayın Yılmaz, iki dakika.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
peşinen Başka kimseye söz vermeyeceğim. İlerlememiz
gerekiyor. sözünüz oturduğunuz koltukla ilintili değildir. Böyle bir
söz söyleyemezsiniz. Elbette ilerlememiz gerekir, doğrudur
BAŞKAN Peki, bundan sonra size sorarım ne
söyleyeceğimi. Lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Ama milletvekilleri İç
Tüzükten kaynaklı haklarını kullanırlar, sizin buna
peşin ambargo koyma hakkınız yoktur.
BAŞKAN Sayın Altay, size sorarım sonra
ne söyleyeceğimi. Lütfen
Siz sonra anlatırsınız bana ne
yapacağımı.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Bu nasıl açıklama
Sayın Başkan? Her seferinde böyle yapıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yılmaz.
4.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, Iğdır Milletvekili
Pervin Buldanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, çocuğu
kaçırılan annelerin Diyarbakır Belediyesinin önünde
yapmış oldukları Çocuklarımızı istiyoruz
eylemleriyle ilgili, yapmış oldukları bu demokrasi nöbetinin,
çocuklarını isteme nöbetinin engellendiğini bütün gazetelerden,
bütün yayın organlarından öğrenmiş bulunuyoruz, ben gidip
orada görmedim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gidin, görün!
Gidin, annelerle orada oturun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Ancak hepimiz
çarşaf çarşaf gördük ki orada Diyarbakır Belediyesinin önüne
doğrudan doğruya şeritler çekilmiş. Oralar temizleniyor
bahanesiyle anneler oradan atılmış. Öbür taraftan
karşı tarafa geçmek istemişler. Oradan da
atıldığını pek çok gazeteden öğrendik. Hatta orta
re füjde durmalarına bile izin
verilmediğini de öğrendik. Bunu değişik kaynaklardan,
değişik basın organlarından öğrendik. Demokrasi bu
değildir. Eğer sizin düşüncenize uygun olmuyorsa bile, BDP
Belediye Başkanı diyorsa ki Dağdaki teröristler benim
canım ciğerimdir., o, onun görüşüdür ama buna farklı bir
şekilde Çocuklarımı istiyorum. diyen annelerin oradaki
eylemlerine de engel olamazsınız.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Kimse engel
olmuyor zaten. Anneler oturuyor, eylem yapıyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Benim faşist
olup olmadığıma gelince, ben yıllarca demokrasi mücadelesi
vermiş bir insanım. Eğer bakarsanız benim siyasi
geçmişime, 12 Eylülde de her türlü işkenceyi gördüm, cezaevlerinde de
kaldım
PERVİN BULDAN (Iğdır) Belli oluyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
ondan sonra da
demokrasi mücadelesi verdim ve ben, her türlü özgürlüklerin ve demokrasinin
yanındayım ama ben, bu ülkenin bölünmesine, bu ülkenin
parçalanmasına, Amerikan emperyalizminin doğrudan doğruya
dayatmasıyla bu ülkeye yeniden bir Sevr dayatmasına Hayır.
diyen bir insanım. Cumhuriyet Halk Partisinin programında da bu çok
açık, net vardır. Cumhuriyet Halk Partisi üniter devleti savunur,
ulus devleti savunur. Ben partimin bir neferiyim. Sosyal demokrat bir insan
olmaktan ve demokrasi mücadelesi veren bir insan olmaktan gurur duyuyorum, onur
duyuyorum ama siz bu ülkenin bölünmesini, parçalanmasını
istiyorsunuz, Amerikan emperyalizminin bu konuda her türlü destekçiliğini
yapıyorsunuz.
O nedenle de asla
sizin bu beyanınızı kabul etmiyorum. Önce siz kendinize
bakın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Diğer önergeyi
okutuyorum
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, şimdi, bizi bu ülkeyi bölüp
parçalamakla itham eden bir konuşma yaptı. Dolayısıyla ben
de cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Yerinizden lütfen cevap verin.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Başkan, iki dakika
BAŞKAN
İki dakika, iki dakika
Lütfen yerinizden bir dakika açıklama
vereceğim.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yerimden değil Başkan, kürsüden
BAŞKAN
Sayın Buldan, lütfen, rica ediyorum sizden.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sizi kırmamak için, yoksa
BAŞKAN Bir
dakika
Sayın Altaya
da minik bir not söyleyeyim, ben bu konuda dedim. Onu atlama lütfen. Bu minik
bir not.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
2.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yılmazın ifade
ettiği bu ülkeyi bölmek, bu ülkeyi parçalamak, bu ülkeyi ikiye
ayırmak gibi bir tutum içerisinde hiçbir zaman olmadık, bu
görüşleri savunmadık, aksine bu ülkenin bütünlüğü ama bu ülkede
bütünlük içerisinde olduğu kadar eşit ve özgür bir şekilde de
yaşama isteğimizi her zaman ifade ettik.
Bu ülkeyi bölmek,
parçalamak hiç kimsenin haddine değil. Bu ülkede kardeşçe
yaşamak, bu ülkede barış içerisinde yaşamak, bu ülkede
eşit ve özgür bir şekilde yaşamak da bizim hakkımız.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Elbette
Elbette
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Bunu sizlere ifade etmek istiyorum.
Siz sosyal demokrat
kimliğinizle övünürken, ne yazık ki, Sayın Yılmaz, sosyal
demokratlığın dsinden bile bir nebze faydalanmış bir
insan değilsiniz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Etnik temel üzerinden bölünmeyi istiyorsunuz!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Görüşleriniz, düşünceleriniz, tarzınız,
üslubunuz antidemokratik.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Demir Çelikin Taraf gazetesindeki
açıklamasını hepimiz okuduk, inceledik.
BAŞKAN
Sayın Buldan, açıklama yapmak istediniz ama
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Yılmaz, sizinle muhatap olmayı hiçbir
şekilde kabul etmiyorum ama bu konuda size cevap vermek görevimdir.
Görevimi yerine getirdim. Bunun için cevap verdim.
BAŞKAN
Tamam
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin;
Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve
7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın;
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent Gökün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Van
Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili
Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571,
2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864,
2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)
(Devam)
BAŞKAN -
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle 2576
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 3/E maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
"2. Danıştay daire başkanı ve
üyeleri, istekleri üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bölge
idare mahkemesi başkanlığına veya daire
başkanlıklarına dört yıllığına
atanabilirler. Başka bir bölge idare mahkemesine yapılacak atamalarda
da aynı usul uygulanır. Bu şekilde atananların;
Danıştay üyeliği sıfatı, kadrosu, aylık ve
ödeneği ile her türlü özlük hakları korunur; aylık ve ödenekleri
ile her türlü mali ve sosyal haklarının Danıştay
bütçesinden ödenmesine devam olunur; disiplin ve ceza soruşturma ve
kovuşturmaları Danıştay üyeleri hakkındaki hükümlere
tabidir; bu görevde geçirdikleri süre Danıştay üyeliğinde
geçmiş sayılır. Bu kişiler; Danıştay üyeleri
tarafından Danıştayda yapılan iş ve işlemlere
katılamazlar; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği
seçimleri hariç Danıştaydaki seçimlerde aday olamaz ve oy
kullanamazlar; istekleri üzerine Danıştaydaki görevlerine geri
dönerler."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle Danıştaydan bölge idare mahkemelerine
atanacakların dört yıllığına atanmaları
sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Madde oylamasında yoklama talebi var, tespitimizi yapalım:
Sayın
Altay, Sayın Cengiz, Sayın Dibek, Sayın Yılmaz, Sayın
Akar, Sayın Öztürk, Sayın Gümüş, Sayın Özkan, Sayın
Özcan, Sayın Öner, Sayın Öğüt, Sayın Güler, Sayın
Aydın, Sayın Tanal, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın
Haberal, Sayın Dinçer, Sayın Atıcı, Sayın Acar.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.53
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesinin oylanmasından önce
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin;
Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve
7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın;
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent
Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69
Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın;
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili
Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571,
2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864,
2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
9uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 9 uncu maddesinin 2 inci
fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan bulunamaması
ibaresinin katılamaması şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Selma
Irmak Faysal
Sarıyıldız Erol
Dora
Şırnak Şırnak Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 9. Maddesi
ile 2576 sayılı Kanuna eklenen 3/F maddesinin 3. Fıkrasında
bulunan kıdemli ibaresinin yaşlı ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Mersin Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 9.
Maddesinin ANAYASAYA AYKIRI olması sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Sümer
Oral
Konya Kayseri Manisa
Reşat
Doğru Murat
Başesgioğlu Ali
Uzunırmak
Tokat İstanbul Aydın
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta Milletvekili
Sayın Nevzat Korkmaz konuşacak. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben bu
konuşmamda adalet mekanizmasının vazgeçilmezleri üzerinde durmak
istiyorum. Çünkü, yargı üzerinde ne zaman olumsuz bir söylem dile
getirilse hemen gözler bunlara çevrilir ve sanki bütün sorunların
müsebbipleri bunlarmış gibi mercek altına
yatırılır. Evet, hâkim ve savcılardan söz ediyorum;
ağızları olup dili olmayan meslek mensuplarından, ancak
verdikleri kararlarla konuşan hâkim ve savcılardan söz ediyorum
değerli milletvekilleri. Kendilerini savunamıyorlar çünkü
konuştuklarında hemen günlük siyasetin içine çekiliveriliyor.
Söyleyecekleri sözü olmadığından değil ama mesleklerine
olan saygılarından dolayı susuyorlar.
Peki, onların
hukukunu kim koruyacak? Devleti yönetme sorumluluğunu taşıyan
başta Başbakan, Adalet Bakanı ve onların atama ve özlük
işlemlerini yapan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Dünyanın
her tarafında sorumluluk bu makamlardadır. Hukuk devletinde de hâkim
ve savcıların siyasi tartışmaların içine çekilmemesi
için onlara yönelik bir sözlü taciz, tasallut olduğu anda bu makamlar
çıkar, hâkim ve savcıları savunurlar. İnanıyorum ki
kendisi de bir hukukçu olan Sayın Adalet Bakanı
meslektaşlarının ne kadar acımasız bir
saldırıya maruz kaldığının bilincinde, görmemesi
mümkün değil ama o da Bakanlık mensubu hâkim ve savcıları
müdafaa edemiyor. Nasıl etsin? Başbakanın hâkim, savcıyı
bizzat tehdit ettiği; alçaklıkla, şerefsizlikle, devlete, millet
iradesine komplo kurmakla suçladığı bir ortamda ne desin,
nasıl savunsun? Kala kala onların hukukunu savunmak yine bizlere,
muhalefete kalıyor.
Değerli
milletvekilleri, daha önce de dile getirildi, yargıdaki en önemli sorun,
aslında, altından kalkılamayacak kadar birikmiş,
şişmiş dosya sayıları. Hâkim ve savcıların
bu dosyalara bakmak için mesaileri yetmiyor; çoluk çocuğunun, eşinin
hakkından çalarak hak dağıtmaya çalışıyorlar. Uykusuz,
yorgun argın ertesi gün duruşmaya çıkıyor, keşif
yapıyor yahut oturuyor, bunlar olmasa da karar yazmak durumunda
kalıyor. Küçük şehirlerde, her yıl ortalama 600 kadar, büyük
şehirlerde de 1.500 kadar dosya önlerine geliyor. En küçük dosyada
okunması gereken sayfa sayısı yüzleri buluyor değerli
milletvekilleri.
2012 istatistiklerini Adalet Bakanlığı
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü açıklamış. Bu
istatistiklere göre, bir hâkime yeni gelen dosya sayısı 907.
Hâkimlerin hafta sonu tatillerini, raporlu olduğu günleri, resmî izinleri
çıkarırsanız, bir hâkim neredeyse her iş günü 10 dosya
okumak zorunda. Bu da kaba bir hesapla yaklaşık 2.000-2.500, hatta 3
bin sayfayı buluyor.
Hâkim, hem günlük rutin işlerini yapacak hem de
dosya okuyacak. Bunları yaparken de personelini yetiştirecek,
aralarındaki uyum ve ahengi sağlayacak, çoluk çocuğunun,
ailesinin, kendisinin özel işleriyle meşgul olacak. Bu arada, zaman
zaman, davayı kazanma pahasına hukuk oyunları oynayan
avukatlarla da uyumlu bir çalışma yürütecek.
Uygulamayla ilgili sorunlarını hukuk
fakültelerinde görmüyorlar, yaşayarak öğreniyorlar.
Sosyal hayatlarından hiç bahsetmiyorum değerli
milletvekilleri. Zaten bu kadar yoğunlukta sosyal hayattan söz etmek
mümkün değil.
Siz hiç tüm bu sıkıntılarına
rağmen ne müfettişlerinden ne vatandaşlardan ne de Adalet Bakanlığından
bir teşekkür, bir takdir cümlesi duyduklarına şahit oldunuz mu?
Hele hele suyun özellikle bulandırıldığı son günlerde
onlar hakkında hiçbir güzel söz sarf edeni işittiniz mi?
Hepiniz tahmin ediyorsunuz, değerli arkadaşlar,
hak dağıtırken illa ki bir taraf hoşnut olmayacak, bazen
iki taraf da. Hâkim ve savcıların sürekli şikâyet altında
bulunmasının asıl sebebi bu. Ne Adalet Bakanlığı
ne vatandaşlar ne de ülkeyi yönetenler hâkim ve savcıya sahip
çıkıp arkasında durmazlar ve maalesef bir o kadar da, bırakın
durmayı, laf ederler.
Ben de bu meseleyi bu boyutuyla sizlerle paylaşmak
istedim. Başbakan ve özellikle Adalet Bakanına, AKP sözcülerine,
hâkim ve savcılara yönelik eleştiriler getirilirken birazcık el
insaf demelerini hepinizin adına da, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına da kendilerine iletiyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 9. Maddesi ile 2576 sayılı Kanuna
eklenen 3/F maddesinin 3. Fıkrasında bulunan kıdemli
ibaresinin yaşlı ibaresi ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Ercan Cengiz konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ERCAN CENGİZ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hukuk devleti ilkesi, devletin her
türlü işlem ve eyleminin hukuk kurallarına
bağlılığının sağlanması yoluyla
devletin hukuk çerçevesine alınmasını, yönetimde keyfîliğin
yerine kuralların ve adaletin hâkim olmasını, böylece
vatandaşların hukuki güvenlik içerisinde bulunmasını
gerekli kılar. Kısaca hukuk devleti, bireyler gibi devletin de
kendini hukukla ve hukuk kurallarıyla bağlı sayması demektir.
Burada hukuk devleti kavramı ile kanun devleti
kavramını ayırmak lazım. Kavramlar farklı şeyler
ifade etmektedir. Hukuk devleti kavramı sadece pozitif hukuku olan bir
devlet değil, hukukun hâkim kılındığı bir
devlettir. Bir iktidarın yaptığı bütün eylemler biçimsel
olarak kanuni olsa bile hukuki olmaları için yeterli olmayabilir. Mutlak
monarşilerde de kanun vardır ama onlara hukuk devleti denemez.
Hukuk devleti, çağdaş hukuk normları ile nihai amacı adalet
olan temel hak ve özgürlükleri ve demokrasiyi güvence altına alan
devlettir. Bir devletin en önemli görevi adalet dağıtmak, adaleti
sağlamaktır. Ceza adaleti, belirlenmiş kurallar içerisinde
herkesin işlediği suç nedeniyle eşit olarak
yargılanması ve cezalandırılmasıdır. Suç, toplumu
rahatsız eder ve devlet, toplum adına suçu işleyeni ya da
işleyenleri adil olarak yargılar ve toplum vicdanı adına,
toplum düzeninin bir daha bozulmaması adına etkili olarak
cezalandırılmasını sağlar. Toplum adına bu görevi
üstlenen bağımsız yargı kurumlarıdır ve bu yüzden
yargı kurumlarının bağımsız ve tarafsız
olmaları hukuk devleti için olmazsa olmaz bir koşuldur. Adaleti
gerçekleştiremeyen toplumlarda insanlar mutlu değildir ve devlete
güven duymazlar. Güven duygusu olmayan toplumlarda ise huzur olmaz ve
gelişmiş insani bir kamu düzeni ortaya çıkmaz.
Adaletin
sağlanmasının en önemli koşullarından biri de
yargıç ve savcıların donanımlı, bilgili ve iyi
yetişmiş olmalarının yanında, devleti yönetenlerin de
adaletli olmalarının gerekli olduğudur. Unutulmasın ki,
haksız yere yargılanmış ve
cezalandırılmış insanlar toplum için bir yaradır.
Bunun yanında, suçlu olduğu hâlde yargılanamayan, toplum
içerisinde rahatlıkla hayatlarına devam eden insanların
varlığı da toplum düzenini ve mutluluğunu bozar. Bu yüzden,
adalet için mümkün olan her şey yapılmalı, herkese eşit
davranılmalıdır.
Devletin
çıkardığı ve çıkaracağı yasaların da
genel, nesnel olması, kişiye özel ve siyasi çıkarlara hizmet
amacının olmaması hukukun ve adaletin bir gereğidir. Biz,
ülkemizin Orta Asya tipi düşük yoğunluklu bir demokrasiyle mi, yoksa
çoğulcu, özgürlükçü, kişi hak ve özgürlüklerini teminat altına
almış, Batı tipi yüksek standartlı bir demokrasiyle mi
yönetilmesini istiyoruz? İşte bu tip demokrasinin en önemli unsuru,
bağımsız yargı ve bağımsız yargı
kültürünün yerleşmiş olmasıdır. Devletlerin, halkın,
kurumların, bireylerin, özellikle yargıç ve savcıların bağımsız
yargı ve bağımsız yargıç kültürünü benimsemeleri
hâlinde, o toplumda yargı bilinci oluşabilir ve bu bilinçten uzak
toplumların bağımsız yargı oluşturmaları ve
adaleti gerçekleştirebilmeleri hiçbir şekilde mümkün değildir.
Unutulmasın, bağımsız bir yargı örgütünüz yoksa ve
adaleti gerçekleştiremiyorsanız hiçbir zaman gelişmiş bir
ülke olamazsınız, ekonominiz büyümez, dolayısıyla
halkın refah düzeyi de yükselmez.
Bu genel tespitler
ışığında baktığımızda, ülkeyi on
iki yıldır tek başına yönetmekte olan AKP
iktidarının hukukla ve bağımsız yargıyla ciddi
sorunlar yaşadığını, en azından bu ilkelerle
kafasının karışık olduğunu söyleyebiliriz. AKP,
demokrasiyi, hukuk ve adaleti işine geldiği ölçüde tanımlayan ve
savunan politikacılarla dolu. Nereden bakarsanız bakın,
anlayışları sakatlıklar içerisinde. İşlerine
gelirse yargı bağımsız ve yüce, işlerine gelmezse
yargı dikta ve siyasidir. Pek çok mahkeme kararından bunu gördük ve
yaşadık. Yargıda bunların istedikleri kararlar
çıkıyorsa yargı süper ve bağımsız, hatta harika;
aksi durumda ise yargının ne diktası ne CHPli olduğu
kalıyor. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda hukuk onlar
için vazgeçilmezdir, tersi bir durumda ise ayak bağı. Görüyoruz ki
AKP, hukuku pragmatist bir araç olarak görmekte, hukuksal kararların
hepsine saygı göstermemektedir. Hukuksal kararların hepsine
saygılı olmazsak nasıl hukuk devleti olabiliriz?
Arkadaşlar, bu iktidar döneminde Ceza Kanunu bir gecede toptan
değiştirilerek ülkenin yüz yıllık ceza hukuku birikimi çöpe
atılmıştır. Ülkedeki en temel kanun bir gecede toptan
değiştirilerek o ülkenin hukuk birikimi yerle bir edildikten sonra,
bugün kaçıncı yargı paketiyle karşı
karşıyayız bilmiyorum. Artık saymayı da
bıraktık. Bu değişiklikler hangi toplumsal ihtiyaçtan
ortaya çıkıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERCAN CENGİZ (Devamla) Aslına
bakarsanız, pek çoğunun ihtiyaç dışında kalarak
insanlık onuruna
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Cengiz.
ERCAN CENGİZ (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 9 uncu maddesinin 2 inci
fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan bulunamaması
ibaresinin katılamaması şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Adil Zozani
konuşacak.
Buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben bu önerge üzerine grubumuz adına söz
almışken biraz da fraksiyonel siyaset üzerine birkaç şey
söylemek istiyorum. Hepinizin bildiği üzere, 19uncu yüzyıl, siyaset
doktrinlerinin çatışmalı olduğu bir yüzyıldır.
Sosyalizm ile kapitalizmin özellikle 19uncu yüzyılın ikinci
evresinden itibaren çatıştığı bir dönemdir. Bu
dönemde, melez bir siyaset doktrini olarak sosyal demokrasi doktrini ortaya
çıktı. Dünya, siyaset yaşamının sonraki evrelerinin tamamında
sürekli güç odaklı siyaseti baz alan sosyal demokrasi, melez karakteri
gereği, sürekli güç odaklarına, güce tapan bir misyonla siyaset
okuması içerisinde oldu ve 20nci yüzyılın başlarından
itibaren Avrupa kıtasında ortaya çıkan sosyalizm-kapitalizm
devrim çatışmasında yine bu siyasi görüş kendi içerisinde,
sosyal demokrasi kendi içerisinde yeni bir üreme yaptı. O üremenin bir
faslı Mussolinidir, diğer bir faslı Hitlerdir. Nasyonal sol
dediğimiz faktör sosyal demokrasi içerisinde fraksiyonel bir tutum olarak
ortaya çıktı. O dönemle eş değer, eş zamanlı olarak
Türkiyede de siyaset okumaları ve doktrin oluşturma çabaları
Türkiyeyi, Türkiye siyasetini Mussolini ve Hitlerle eş zamanlı ve
aynı zamanda, aynı paralelde yürüyen bir mecraya oturttu.
Esasında, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu unsuru dediğiniz siyaset
doktrini biraz Mussolinidir, biraz Hitlerdir.
Dolayısıyla, kuruluşundan bugüne kadar Türkiye'nin bütün
kurucu dinamiklerinin temeline dinamit
koyan bu siyasi anlayış, bu nasyonal siyasi anlayış
Türkiyeyi bölünme eşiğine getirdi çünkü dinamiklerin
tamamını reddeden tekçi anlayıştı bu ve cesaretini,
ilhamını Mussoliniden, Hitlerden alıyordu.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) İslam
cumhuriyetine gidin, mis gibi hayatınız olur!
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Aynen böyle
yapıyordu.
Şimdi, bu dinamit, bu tekçi anlayış,
bugün, Türkiyeyi bölünme ve parçalanma eşiğine getirdi.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Evet, sayenizde getirdi.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Sizin bugün
savunageldiğiniz Kemalizm dediğiniz şey, aslında bir
parça Hitlerdir, bir parça Mussolinidir, bunun dışında bir
şey değildir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Irkçı olan sizsiniz!
Sapına kadar ırkçısınız!
ADİL ZOZANİ (Devamla) - İşte Türkiye'nin temellerine koyduğunuz bu
dinamiti biz bugün çıkarmaya çalışıyoruz. Bu dinamitten, bu
tehlikeden Türkiye'yi kurtarmaya çalışıyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bu cumhuriyeti kuranlara laf
atma, altında kalırsın, altında kalırsın.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Şimdi, karar
vermeniz gerekiyor. Bu fraksiyonel tutum içerisinde renginizi açık
koymanız gerekiyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Fraksiyonel sizsiniz, sizsiniz.
Emperyalizmle iş birliği yapıyorsunuz, ondan sonra buraya
geliyor konuşuyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ya nasyonal sol
anlayışınızı alenen deklare edeceksiniz ya da sürekli
burada böyle kızararak laf atmak durumunda kalırsınız,
bunun ötesinde yapabileceğiniz bir şey yok. Türkiye'yi eğer biz
bu tehlikeden arındırabilirsek Türkiye bütünlüğünü savunuruz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Bunları niye
anlatıyorsun sen şimdi?
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bunu söylediğimiz
için de sizin varlık temellerinizi, varlık gerekçelerinizi ortadan
kaldırma ihtimali ortaya çıktığı için de bugün de
burada bağırırsınız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Cumhuriyeti kuranlara
saygılı ol, saygılı ol!
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Sıkışan
bağırır, sıkışan bağırır,
cevabı olmayan bağırır, çözüm üretemeyen
bağırır; sizin şu anda yaptığınız gibi.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Siz yapıyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Evet, şu anda biz
çözümü koyuyoruz, çözümü konuşuyoruz; Türkiye'yi, Anadoluyu,
Mezopotamyayı asıllarıyla buluşturuyoruz, siz de bundan
rahatsızlık duyuyorsunuz. Dolayısıyla, ne söylerseniz
söylersiniz, bunun dışında söyleyecek
Farklı düşünen, demokratik kimlikle CHP
içerisinde siyaset yapan bütün arkadaşlarımızı tenzih
ederek söylüyoruz ama CHP içerisindeki bu nasyonal sol damar var oldukça siz
kızarmaya devam edeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Zozani.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sen
neredeydin yakın zamana kadar?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Siz devam edin
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Cumhuriyet Halk Partisine
yönelik, içimizdeki sorunlara da çok değindi ama tabii onun ötesinde bizim
Kurucu Genel Başkanımız olan Gazi Mustafa Kemale Hitler ve
Mussolini benzetmesi yapılmasını kabul etmemiz mümkün
değil, bu ağır bir sataşmadır, söz istiyorum.
BAŞKAN - İki dakika, buyurun.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şundan çok mutlu oluyorum, hani çok güzel bir söz
vardır: Cumhuriyet Halk Partisi meselesi Türkiye'nin meselesidir,
Cumhuriyet Halk Partisine oy vermeyen herkes Cumhuriyet Halk Partisindeki her
türlü gelişmeyi kendi partisindeki gelişmelerden daha fazla merak
eder. Bu, Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye için, Türkiye Cumhuriyeti için
değerini ve önemini başka bir söz söylemeye gerek bırakmayacak
kadar bir reel doğrudur.
Sayın Milletvekilim, Cumhuriyet Halk Partisinin
programı, tüzüğü bellidir. Cumhuriyet Halk Partisine mensup
milletvekillerinin ideolojik anlayışları, tarihe, bugünümüze ve
geleceğe bakışlarıyla ilgili sizin bir analiz ve tetkik
yapma yetkiniz de yoktur, ehliyetiniz de yoktur. Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
Mussoliniyle, Hitlerle mukayese etmek kelimenin tam anlamıyla bir
aymazlıktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, bugün,
Ağrının yeni Belediye Başkanının
Tabelasını kaldıracağım, heykelini sökeceğim.
dediği Kâzım Karabekir olmasaydı, şimdi Kürt halkı
Ermenilere karşı Ermenistan içinde belki değişik
mücadeleler verecekti. Bin yıldır Türk, Kürt kardeşçe
yaşıyoruz. diyeceksiniz, ondan sonra, böyle aymazca, sapkınca
laflar söyleyeceksiniz! Bunu size yakıştıramadım. Buradan
şunu da çıkarıyorum: Sizin amacınız üzüm yemek mi,
bağcı dövmek mi? Bir kere, siz kendi kafanızda netleşin.
Cumhuriyet Halk Partililerin kafasını sorgulamak yerine kendi
kafanızı netleştirin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Çok netiz vallahi,
çok netiz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Aymazlıkla
suçladı Sayın Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, aymazlık tabii, tek
kelimeyle aymazlık.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Aymazlıkla
suçladı, duydunuz
BAŞKAN Duydum.
Buyurun, iki dakika
6.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani'nin, Sinop Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Biz, Kürt
halkının Erzurum Kongresinde, Amasra Genelgesinde, Sivas
Kongresinde desteklediği, Anadolu halklarının bağımsızlık
mücadelesini ve dönemine özlem duyuyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Önderi kimdi?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Keşke sizin
dediğiniz, sizin adını andığınız Kemalist
doktrin Erzurum Kongresinin resmini temsil ediyor olmuş olsaydı.
Keşke bir defa sizin ağzınızdan burada Amasra Genelgesinin
gereklerini
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Amasya Genelgesi
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bakın, bu da
ikiyüzlülüktür. Burada, o genelgenin
ne olduğunu esasında çok iyi biliyorsunuz ama sizden rica ediyorum
Dilek Hanım, size sataşıyorum ve Sayın Grup Başkan
Vekilinin dediği o aymazlığı size doğrultuyorum. Tamam
mı?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Kötü söz sahibine
aittir.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bir grup başkan
vekiline bu suçlamayı getirmeyin. Ama şunun için yapıyorum:
Çıkın gelin burada Amasya Genelgesinin maddelerini okuyun.
Dürüstseniz, samimiyseniz bunu yaparsınız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sen kimsin de bana
böyle bir şey söylemenin saikini buluyorsun kendinde, kimsin sen?
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Evet, sizin ifade
ettiğiniz Kemalizm nasyonal sol temsiliyeti olan bir Kemalizmdir. Evet,
birazcık Mussolinidir, birazcık Hitlerdir, geriye kalanı da
sizsiniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sen, şu anki
teröristleri nasıl destekliyorsun onu söyle. Çocukların dağa
kaçırılmasını onaylıyor musun, onu söyle.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ne yazık ki
kalmışsınız, ne yazık ki o dönemden bu döneme
kalmışsınız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Saygısızlığınızı aynen size iade ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ne yazık ki daha
1920lerdesiniz, ne yazık ki daha 1940lardasınız. Daha ne
diyeyim size?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Malzeme
bulamayınca kalkıyorsunuz, CHPyle uğraşıyorsunuz
kardeşim ya.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Saygısızlığınızı iade ediyorum aynen size.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Ağzından
çıkanı senin kulağın duyuyor mu ya? CHP ne yaptı sana
kardeşim ya? Allah Allah!
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Cevabını ver.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin;
Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve
7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın;
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent
Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69
Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şekerin; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335,
2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675,
2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S.
Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Ya bu kanunla ne
alakası var senin söylediklerinin ya? Yani gelmişsin buraya ne
anlatıyorsun?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sizin söylediklerinizin
ne alakası var?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Licedeki
çocukların ne alakası var?
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Hayır, ne
anlatıyorsun sen ya?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sana mı
soracak ne anlatacağını?
BAŞKAN - Sayın Dibek
Sayın Zozani
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ne alakası
vardır çocukların durumuyla? Kalkıp istediğinizi
söyleyeceksiniz, ondan sonra sessiz kalacağız.
Alışıksınız burada. İtiraz ettiğimiz için bunu
söylüyorsunuz.
BAŞKAN - 10uncu madde üzerinde üç adet önerge
vardır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen Dilek Hanım
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama lütfen
bakın, Doğrudan sataşıyorum. dedi zaten.
BAŞKAN Ama vaktinde
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Aymazlığı size yöneltiyorum. dedi.
BAŞKAN - Ben özellikle size baktım, söz
istemediniz ve ben de işleme başladım.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Hayır
efendim, aynı oturumdayız.
Ben Grup Başkan Vekilimle görüşüyordum siz mi
isteyeceksiniz, ben mi isteyeceğim diye.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Kararsız
kaldı Başkanım, verin sözü.
BAŞKAN - Ben size baktım, siz söz isteme
durumunda değildiniz, laf atıyorsunuz Sayın Dilek Akagün
Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Efendim ben söz
istiyorum, doğrudan bana yapılan bir sataşma var burada, ben söz
istiyorum.
BAŞKAN - Size söz vereceğim ama sayın
milletvekilleri, lütfen, taleplerinizi yerinde isteyin. Benim
başlattığım her işlem yarım kalıyor. Lütfen,
lütfen sözümüzü kesmeyin.
Buyurun iki dakika.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
oylama yaptınız, geçemezsiniz, geriye dönemezsiniz.
BAŞKAN - Birleşim değişmedi.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, Hakkâri Milletvekili Adil
Zozaninin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; BDP Grubunun, HDP Grubunun bugün
Cumhuriyet Halk Partisiyle uğraşma günü çünkü Cumhuriyet Halk Partisi
gerçekten de bu ülkede iktidar.
NAZMİ GÜR (Van) BDP Grubu değil, HDP Grubu
hanımefendi, HDP Grubu.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Seninle, seninle
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) O nedenle, HDP Grubu
her türlü çıkışında doğrudan doğruya bize
sataşmaktadır.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sana, sana, Dilek
Hanım, sana
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Biz gerçekten de
iktidar olduğumuza artık inanıyoruz HDP Grubunun doğrudan
doğruya bizi hedef alması nedeniyle. HDP Grubu bizim Kurucu Genel
Başkanımıza, Kurtuluş Savaşımızın
Büyük Önderine, devrimlerin Büyük Önderine bu şekilde hakaret ederek,
gerçekte Türk halkı ve Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan bütün
insanlara karşı kendisini açıkça ifade etmektedir.
HDP Grubunun asıl amacı
Biraz önce kendilerine
gösterecektim, Demir Çelik bundan yaklaşık yirmi gün kadar önce Taraf
gazetesine bir beyanat verdi, bir röportaj verdi, diyorlar ya Bizim hiç bölünmek gibi bir derdimiz yok. diye o
röportajında Demir Çelik, kendi milletvekilleri, aynen şunu
söylüyordu: Bir: Biz bu ülkede ayrı bir başkent istiyoruz. Ayrı
bir bayrak istiyoruz. Biz ayrı polis gücümüz olsun istiyoruz. Ayrı
meclisimiz olsun istiyoruz ve siyasi statü istiyoruz. Bunu söylüyorlardı.
Şimdi, bunun
sonucunda Kuzey Iraktaki Kürt bölgesinde de aynı şeyi
söyleyerek geldiler, bugün bağımsızlık talebinde
bulunuyorlar. Şimdi bunları söyleyerek devam ediyorlar, yarın
burada da bağımsızlık talebinde bulunacaklarını
biz görüyoruz.
Bizim Kürt kardeşlerimizle en ufak bir sorunumuz yok
ama bu ülkenin birlikteliğini, üniter yapısını bozmaya
çalışanlarla bizim sorunumuz var.
Aynı zamanda da AKP Grubu, şimdi kendinizi bu
işten sıyıramazsanız, Cumhurbaşkanlığı
yolunda nasıl HDPyle ve İmralıyla iş birliği
yaptığınızı da bütün dünya âlem biliyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bunu da yine Türk halkının takdirlerine
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Bizi
karıştırmayın. İşin içinden çıkamayınca
bizi karıştırmayın. İşin içinden
çıkamayınca AK PARTİ
RECEP ÖZEL (Isparta) Bize sataştın
şimdi.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir müsaade edin de 10uncu madde diyeyim,
lütfen.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
şurada bir yanlış anlaşılma var... Yani,
Ağrıdaki açıklamalardan dolayı kamuoyunda
tartışılıyor, Parlamentoyu bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden ancak...
Bir dakika, Zozaniyi bir dinleyeyim.
Sayın Zozani
SIRRI SAKIK (Muş) Rica ediyorum. Bakın, ben
zaten burada misafirim, bir iki günüm var, lütfen.
BAŞKAN Sayın Zozani, buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bizi bölücü olmakla
itham etti, AKPyle iş birliği içerisinde olduğumuzu ifade etti.
Partimizin tüzel kişiliğine ve şahsıma da alenen
saldırdı.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Vatanı
bölüyorsunuz. dedi, daha ne desin Sayın Başkan?
BAŞKAN AK PARTİyle birlikte olduğunuzu
iddia etmek sataşma oluyorsa
Peki, bölücülükle suçladığı için
sataşmadan dolayı size iki dakika söz vereceğim.
Sayın Sakık, size yerinizden açıklama
vereceğim.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben misafirim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zozani.
8.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani'nin, Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Türkiyede, Türkiye
halklarına, Türkiye kamuoyuna artık bölücü
olmadığımızı ifade etmeyeceğiz, o faslı
aştık.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Öylesiniz zaten.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Türkiye kamuoyu bize
inanıyor. Türkiye kamuoyu bize inandığı için de bizi
gerçekte ana muhalefet partisi olarak görüyor çünkü muhalefetimizin
samimiyetine de inanıyor, bize güveniyor. Tekirdağdan Hakkâriye
kadar her yerde sokağa çıktığınızda size namus
belası oy veren vatandaş bile artık bu gerçekliği görüyor
ve ifade ediyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yok, yok,
güneydoğuda, doğuda tabela partisi CHP, oy veren kimse yok.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Biz bununla iftihar
ediyoruz. Somaya gittiğimizde de bunu görüyoruz, Zonguldaka
gittiğimizde de bunu görüyoruz. Biz, evet, bu coğrafyada yaşayan
bütün halkların kendi kimliklerini yaşaması gerektiğini ve
kimlik doyum sorununu ortadan kaldıracak ne gerekiyorsa bunun
yapılması gerektiğini söylüyoruz, bunu açık ve net ifade
ediyoruz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama önce Kürt diyorsunuz
değil mi?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Siz kendi
kafanızda kendinize bir getto oluşturdunuz, bu gettonun içerisinde
yaşamınızı sürdürmeye çalışıyorsunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O gettoyu siz
oluşturuyorsunuz, siz oluşturuyorsunuz o gettoyu.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Biz bu noktada sizin
ayaklarınızın altındaki halıyı çektiğimiz
için aslında çok sinirlisiniz, çok sinirlisiniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Kendi
ayaklarınızın altından çekiyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Varlık
gerekçeleriniz ortadan kalktığı için böyledir. Biz çatı
peşinde koşmuyoruz. Elimizde pergel, cetvel yok, üçgen kurmuyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Çünkü AKPyle
iş birliği yapıyorsunuz; çatı değil, iş
birliği, pazarlık
GÜRKUT ACAR (Antalya) Osloda gerekeni
yaptınız zaten, Osloda anlaştınız zaten, Osloda
AKPyle anlaştınız.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Biz geometriyle
uğraşarak siyaset yapılamayacağını biliyoruz.
Üçgen oluşturan, daire çizen, 365 derece dönen biz değiliz, sizsiniz,
biz değiliz. Biz yerimizde sağlam duruyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Türkiyeyi size
böldürmeyeceğiz, hiç merak etmeyin, bölemeyeceksiniz bu ülkeyi,
bölemeyeceksiniz. Bu ülkede Kürtleri de size teslim etmeyeceğiz, Kürtler
bizim kardeşimiz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Evet, eğer bugün
Türkiye kamuoyu Türkiyenin geleceğini şekillendirecek grup,
Halkların Demokratik Partisi Grubudur. Onların tavrı belirleyici
olacaktır. diyorsa biz bununla övünürüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Biz bununla övünürüz,
hiç konuşacak bir şey yok.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zozani.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Siz Türkiyeyi
ayrıştırıyorsunuz, Türkiyenin bütünlüğünü ortadan
kaldırıyorsunuz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Demokratik
özerkliği istemek, ülkeyi bölmek,
parçalamak değil Dilek Hanım. Biraz dünya örneklerini
inceleyin.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Siz önce kendinize
bakın, siz bir kendinizi inceleyin, siz kendiniz AKPyle
yaptığınız iş birliğinin bir cevabını
verin.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Biz netiz, biz
netiz, kafamız net.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, sizi de
dinleyeceğim.
Sayın Sırrı Sakık bir açıklama
yapacak sanıyorum.
Bir dakika, yerinizden
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, sizi yormam ben, açıklama yapmak istemiyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben size teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
şimdi, sayın hatip çatıdan bahsederek aslında bizim
söylediğimiz bir projeden dolayı bizi itham etti.
BAŞKAN Yani, sizin projenizi eleştirebilir
Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, hayır
ama burada
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Kastım CHPdir
Sayın Başkan, MHPyle alakası yok.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama burada çatıyla
CHPnin hiç alakası yok.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Kayıtlara geçsin
diye söylüyorum, kastım CHPdir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Çatıyla
alakası hiç yok CHPnin.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Var, var.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, sizin
siyasetinizi eleştirebilir, herkes eleştirebilir, bu bir sataşma
nedeni değildir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama hayır,
açıklama yapmak
BAŞKAN Müsaade edin, cevap vereceğim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sataşma
değil ya, bir eleştiri.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
kastım CHPdir, açıkça ifade ettim.
BAŞKAN Sayın Zozani de kastının CHP
olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu söyledi.
Dolayısıyla, size burada bir sataşmadan söz vermem mümkün
değil. Lütfen, rica ediyorum
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Çatı fikri onlara
ait değil, bize ait.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sizi kastetmedi.
BAŞKAN - Hedef Cumhuriyet Halk Partisi olduğu
için Sayın Engin Altaya söz vereceğim.
Buyurun.
Gerekçenizi istiyorum Sayın Altay, kayda geçirelim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın hatip kürsüden
Çatı peşinde koşuyorsunuz. derken ben direkt partimin ismi
zikredilmediği için bunu sataşma olarak almadım.
BAŞKAN Almamıştınız, evet.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ama oturduğu yerden
tekrar Benim kastım CHP. deyince...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bu bir sataşma
değil, bir siyasi tespit.
BAŞKAN Evet, ben Sayın Halaçoğluna da
söz verecektim ama
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sataşma
yapmadım Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) Neyin peşinde
koştuğumuza biz karar veririz.
BAŞKAN Sayın Halaçoğluna da söz
verecektim ama sayın konuşmacı hedefinin Milliyetçi Hareket
Partisi değil Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu söyledi. Rica ettim,
Halaçoğlu da saygı gösterdi.
Buyurun Sayın Altay, iki dakika
SIRRI SAKIK (Muş) Niye bana bir dakika diyorsun,
ona iki dakika, benim partim yok diye mi?
9.- Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin peşinde koştuğu
bir şey var, doğru: Önce özgür birey istiyoruz, örgütlü bir toplum
istiyoruz, demokratik bir devlet istiyoruz.
Ağustos ayında seçilecek
Cumhurbaşkanının nasıl bir Cumhurbaşkanı, ismin
ötesinde, Kürtleri de kucaklayan, Türkleri de kucaklayan, Kürtlerden de en az
Türkler kadar oy alacak, Gürcülerden, Çerkezlerden, Boşnaktan,
Sırptan, hepsinden, böyle bir -Sırpı geri aldım- Lazdan,
Gürcüden
(AKP sıralarından Tek bir kişi var sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) Tayyip Erdoğanı mı tarif
ediyorsunuz, Başbakanı mı tarif ediyorsunuz?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir dakika kardeşim,
gelir konuşursunuz.
İkincisi: Tertemiz, pırıl pırıl,
lekesiz, şaibesiz bir cumhurbaşkanının peşindeyiz,
doğru.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yolsuzluklara
bulaşmamış
ENGİN ALTAY (Devamla) Sadece kendisi değil,
ailesi, hısmı, akrabası
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakanları
ENGİN ALTAY (Devamla) ...şaibeye, lekeye
bulaşmamış bir cumhurbaşkanı peşindeyiz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bunun bizimle ne
alakası var?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bin yıllık
kardeşliğin sürmesine vesile olacak bir
cumhurbaşkanının peşindeyiz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle birine oy verecek misiniz?
AHMET YENİ (Devamla) Recep Tayyip Erdoğan.
ENGİN ALTAY (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin
anlayışı budur. Bu anlayış içerisinde de toplumun
bütün kesimleriyle, herkesle, Milliyetçi Hareket Partisiyle görüşen
Cumhuriyet Halk Partisi, eğer randevu verirseniz sizinle de gelip görüşecektir.
Ama biraz önce söylediğimi yine söyleyeyim. Burada,
bugünlerdeki bu agresif siyasetinizden neyi
amaçladığınızı, neyi murat ettiğinizi henüz
anlamış değilim. İnşallah bunu da anlarız. Tekrar
söylüyorum: Bu topraklar Türklere de yeter, Kürtlere de yeter. Yeter ki bu
coğrafya üzerinde başka sinsi emelleri olan kimi dış
odakların oyununa hep beraber gelmeyelim diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) CHPnin de desteğini
aldık, hayırlı olsun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin;
Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve
7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın;
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent
Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69
Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şekerin; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335,
2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675,
2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S.
Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN 10uncu madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 3. fıkrasında bulunan
eksiksiz ibaresinin salt çoğunluk ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Celal Dinçer Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli İstanbul Mersin Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa
Gök Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 10 uncu maddesinin 2 inci
fıkrasının 1 inci bendinde yer alan Her bölge idare
mahkemesinde ibaresinin Her bölge idare mahkemesi bünyesinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken
Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Selma Irmak Faysal
Sarıyıldız Erol Dora Sırrı Sakık
Şırnak
Şırnak Mardin Muş
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 10. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Mesut Dedeoğlu Sümer Oral
Konya Kayseri Kahramanmaraş Manisa
Reşat Doğru Murat
Başesgioğlu Ali
Uzunırmak
Tokat İstanbul Aydın
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mesut Dedeoğlu konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk
Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 10uncu maddesinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin yeni bir
yargı paketiyle karşı karşıyayız. Hükûmet, yeni
bir paketi hazırlamış ve Meclise sunmuştur. Hazırlanan
bu yargı paketinin içinde yine çok sayıda birbiriyle alakası
olmayan konular yer almaktadır. Yeni yargı paketiyle Yargıtaydaki
dairelerin bakmış oldukları iş bölümleri, üye
sayıları ve dava dosyaları değişmektedir. Sulh ceza
mahkemelerini kaldıran yargı paketi, bölge idare ve adliye
mahkemelerinin genel yapısını da değiştirmektedir. Bu
yanlıştır, doğru değildir.
Bundan böyle, soruşturma aşamasında bir
savcıyı etkilemeye teşebbüs edilmesi suç olmaktan
çıkartılmaktadır. Eski düzenlemede, görüşülmekte olan bir
davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada yargıyı
etkileyen kişiye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası
verilmesi öngörülürken yeni düzenlemede maddeden soruşturma
kısmı çıkartılmıştır. Bu düzenleme
sonrası, Hükûmet veya Hükûmet üyeleri tarafından soruşturma
sürecine bir müdahale söz konusu olabilecektir. Bu da doğru değildir.
Bu bakımdan, yargı paketi içinde yapılan buna benzer
düzenlemeler, yargı bağımsızlığı
bakımından çok tehlikeli düzenlemelerdir. Bu tip düzenlemelerle
yargı bağımsızlığını ortadan
kaldırmak ve yargıyı kuşatma altına almak hiç kimseye
bir fayda sağlamayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hazırlanan bu yargı
paketinde sıkıntılı olarak gördüğümüz düzenlemelerin
yanı sıra uyuşturucu ile mücadele konusunda yapılan
değişiklikler de var, bu arada cezaların
artırılması şeklinde düzenlenmiştir.
Ülkemizde son yıllarda, maalesef,
alkol ve madde bağımlılığı konusunda büyük
artış yaşanmaktadır. Kısa adı AMATEM olan
Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim
Merkezîne 2005 yılında 17.211 kişi başvuru yaparken bu
sayı 2011 yılında 174.229 ve nihayetinde 2012 yılında
da 227.298 kişiye kadar yükselmiştir. Bunlar çok büyük
rakamlardır Türkiye için.
Değerli milletvekilleri, bu
başvuruların 3.377si ne yazık ki çocuk yaşta
kişilerden oluşmaktadır. Bu da ayrıca büyük bir konu, büyük
bir problemdir. Bu nedenle, burada uyuşturucuyla mücadele konusunda
yapılan çalışmalar gerçekten büyük önem
taşımaktadır. Gençlerimizi ve çocuklarımızı
uyuşturucunun esiri olmaktan kurtarmamız gerekmektedir. Bu mücadelede
yasal düzenlemelerin yanı sıra mutlaka eğitim, kültür ve
toplumsal anlamda da çalışmalar yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadınlara ve çocuklara karşı uygulanan
şiddet konusu da ülkemizin son yıllarda en önemli sorunlarından
biri hâline gelmiştir. Yaşanan olaylar toplumu ve aileleri
yaralamakta ve çok derin acılar bırakmaktadır. Bu konuda
yaşanan olaylar Hükûmeti ve toplumun bütün kesimlerini harekete
geçirmelidir.
Çocuklara karşı işlenen
suçlarda ceza artırımına gidilmelidir. Bu konuda yapılan
çalışmalara devam edilmesi gerekmektedir. Temennimiz, çocuklara
karşı işlenen suçların bütün bu çalışmalar
sonrası önlenebilecek duruma getirilmesidir. Ülkemizde çocukların
ihmal ve istismar edilmesine yol açan her türlü faktör ortadan
kaldırılmalıdır.
Bütün bu duygu ve düşüncelerle,
değişiklik önergemizin kabulünü dileyerek yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 10 uncu maddesinin 2 inci
fıkrasının 1 inci bendinde yer alan Her bölge idare
mahkemesinde ibaresinin Her bölge idare mahkemesi bünyesinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık konuşacak.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Bir seçimden çıktık geldik. Evet,
Ağrıda yediden yetmişe herkese çok teşekkür ediyorum.
Demokrasinin adresi sandık, demokratik siyasetin adresi sandık oldu
ve sandığa gittik hep beraber, bir seçim sonucuyla birlikte döndük.
Biz parti olarak Türkiye'de 3üncü partiyiz yani bu millî seçimde yani bizim
konumumuz 4üncü sıra değil, 3üncü sırada.
Şimdi, seçimler sonrası yaptığım
açıklama: Burada kimse ne galip ne de mağluptur. Burada kazanan tek
bir şey varsa o da barıştır ve gerçekten
Ağrılılar Türkiye'de barışı ve kardeşliği
önemsedikleri için tercihlerini bu şekilde ortaya koymuştur.
Diliyorum, umuyorum ki Türkiye'deki bütün kesimler, sadece iktidar değil,
muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle Ağrıda yükselen bu sesi
görürler, siyaseti buna göre dizayn ederler.
İki gündür polemiklere neden olan bir
açıklamayla ilgili düşüncelerimi tekrar sizlerle paylaşmak
istiyorum. Ben Ağrıdayken bir gazeteci arkadaşımız
bana sordu: Ben Ağrı kentine gittiğimde Ağrının
göbeğinde bir abide var. 1930larda orada Kürtleri bombalayan bir
uçağın pervaneleri orada asılı, o abide orada duruyor. Ben
de bir açıklama yaptım: Bütün Kürtler bundan rahatsız. Yani,
Mustafa Muğlalı olayı neyse bu da Kürtler açısından
böyle zalimane bir şey. Onu şehrin dışına
çıkarmamız lazım. Burada halkın toplumsal dokularıyla
oynanacak her türlü şeye halkla birlikte karar vereceğiz. ve bana o
ara gazeteci arkadaşımız sordu: Mesela, Kâzım Karabekirin
oradaki ismi duracak mı? Ben de aynen şunu söyledim: Militarizmi
çağrıştıracak hiçbir isim bu coğrafyada olmayacak.
Ağrı halkıyla birlikte karar vereceğiz. Bugün de aynı
şeyi söylüyorum. Ama, buradan çıkarıp bizim hakaret makaret
değil
Gerçekten, eğer o halk o kenti yönetecekse halk karar verecek;
nereye, kimin, nasıl ismini verecekse o verecek.
Eğer, hâlâ siz
1930lardaki o uçaklarla bombaladığınız Kürtlerin
coğrafyasına, kentine gidip bir abide koyarsanız, o
kırılan, dökülen, o uçağın pervanelerini getirir Kürtlerin
gözünün içine sokarsanız barışı inşa edemezsiniz.
Benim söylemek istediğim budur. Vicdan sahibi olan herkesin buna sahip çıkması
lazım. Hamasi nutuklarla buralardan bize ders vermeye kimsenin hakkı
yok. Eğer bu topraklarda barış inşa edilecekse, Mustafa
Muğlalının nasıl kışladan adı silindiyse
Oradaki o abideler belki birileri için bir abide olabilir ama Kürtler için bir
utanç abidesidir. Eğer 1930larda olmuş, bugün hâlâ duruyorsa veyahut
da iki yıl önce Roboskide olup bitenler de
Eğer bir iki yıl
sonra aynı abide gidip Şırnaka dikilirse bunun arasında
hiçbir fark yoktur. Benim söylemek istediğim bu, böyle
anlaşılması gerekir. Ben hiçbir değere yani Türkiye
halkının değerlerine asla hakaret etmedim ve şunu söyledim:
Yani, bu isimler silinirken buraya Nazım Hikmetin ismi verilmelidir,
Yaşar Kemalin ismi verilmelidir, Ahmedi Haninin ismi verilmelidir, Ahmed
Arifin ismi verilmelidir yani Kürtlerin ve Türklerin vicdanında yer edinmiş
aydınların, sanatçıların ismi verilmelidir. Şimdi,
buna kim itiraz edebilir? Bunun üzerinden niye polemikler
yaratılıyor? Yani, halkın iradesi niye yok hükmünde
sayılıyor?
Şu
şahıs, bu kişi
Biz şu şahıs, bu kişi
değiliz. Bizim de bir kimliğimiz var. Bize hitap ederken, Genel
Başkanımıza hitap ederken lütfen dilinize dikkat ediniz. Yani,
size biz sayın diyoruz, biz size asla hakaret etmiyoruz ama siz de bizim
değerlerimize hakaret etmeyin, bizim Genel Başkanımıza,
bize asla hakaret etmeyin. Biz de seçimden geliyoruz, gidiyoruz, seçiliyoruz.
Bakın, iki ay içerisinde 2 kez seçilip gelmişim. Hâlâ ben o
kişi diye
Biz bunu kabul etmeyiz. Bizim size gösterdiğimiz
saygıyı lütfen siz de bize gösterin. Evet, Türkiye'nin toplumsal
dokularıyla oynamayalım ama Kürtlerin de toplumsal dokularıyla
oynamayalım.
Ben teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 10.
Maddesinin 3. fıkrasında bulunan eksiksiz ibaresinin salt
çoğunlukla ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Celal Dinçer konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesi üzerindeki
önergemiz üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel Sayın Sırrı Sakık
Kişisel değerlerle oynanmamalı, hakaret etmemeli, saygı
duyulmalı. dedi. Ben de burada bütün arkadaşlara sesleniyorum: Bu
ülkenin kurucu değerleriyle bu kadar oynanmamalı, kurucu
değerlerle bu kadar uğraşılmamalı diyorum, bu konuyu
burada kapatıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu tasarının
10uncu maddesiyle eskiden var olan bir komisyonun adını
değiştirip Bölge İdare Mahkemesi Adalet Komisyonu adıyla
yeni bir komisyon kuruluyor. İdari Yargı Komisyonu zaten vardı.
Yine bu tasarıyla yargıda istinaf mahkemelerini
kuruyorsunuz. Oysa dünyada istinaf mahkemeleri uygulaması çok zor
gerçekleştirilen bir uygulamadır. Gerek Kıta Avrupasında
gerekse Anglosakson ülkelerinde bunu uygulamaktan çoğunlukla
kaçınılmaktadır.
Şimdi önümüzde sekiz yıldır uygulamaya
sokamadığınız adli yargı örneği varken idari
yargıda da bu uygulamayı getirmek istiyorsunuz. İdari
Yargılama Usulü Kanununun 45inci maddesinde bu itirazlar zaten
vardı. O maddeyi alarak, altına, üstüne birkaç cümle ekleyerek
istinaf mahkemelerini kurduğunuzu sanıyorsunuz. Size soruyorum: Bu
konuda altyapınız var mı? Yetişmiş yeteri kadar 1.
sınıf hâkiminiz var mı? Bu maddenin sağına soluna
birkaç kelime ekleyerek istinaf mahkemeleri kurulamaz. Olsa olsa bunlar
yamalı bir bohça olur.
Tasarıdaki bir diğer önemli konu da: Pek çok
daireden müteşekkil küçük danıştaycıklar
oluşturuyorsunuz, evet, küçük danıştaycıklar
oluşturuyorsunuz. İstinaf mahkemesi olacak bölge idare mahkemeleri
arasındaki içtihat farklılıklarını nasıl ortadan
kaldıracaksınız? Bunu kaldırmak için güya bir düzenleme
getiriyorsunuz. Danıştayda dahi içtihat birliği doğru
dürüst sağlanamazken Benzer olaylarda bölge idare mahkemesi dairelerince
verilen kararlar arasında aykırılık bulunması hâlinde
dava Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunca Danıştaya
götürülür. diyorsunuz. Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunun
Danıştaya yapmış olduğu bu başvuru üzerine, Danıştayca
verilecek kararlar ilgililer hakkında hüküm ve sonuç doğuracak
mıdır? Eğer doğuracaksa bunun madde metninde açıkça
belirtilmesi lazım Sayın Bakanım. Eğer doğurmayacaksa
o takdirde, eski usulde kanun yararına bozma anlamına gelir ki bu da
taraflar açısından hiçbir hüküm doğurmaz. O zaman da insanlar
kendilerine göre mahkeme bulmak için coğrafya değiştirmek
zorunda kalırlar. Falanca bölgedeki bölge idare mahkemesi böyle karar
veriyor. deyip davalarını oradan açmaya çalışırlar.
Yaptığınız düzenlemede çok daha vahim
olan bir husus da şudur: Bu düzenlemede hiçbir bölge idare mahkemesi
kararını kesinleştiremezsiniz. Bugün kesinleşen bölge idare
mahkemesi kararı üç yıl sonra kanun yararına bozulabilir,
ortadan kaldırılabilir. Dolayısıyla, idare mahkemesi kararının
kesinleştiğinden söz edemezsiniz.
İdareler zaten yargı kararlarını
uygulamakta ağır hareket ederken bu kez, içtihat
ayrılığıyla ortadan kalkıp kalkmayacağı
belli olmayan bir kararı uygulamaktan imtina ederler. Böyle bir
düzenlemeyle tarafların hukukunu koruyamazsınız.
Şu an Türkiyede istinaf mahkemelerini kurmaktan
önce, yargı kararlarının uygulanmasını sağlayacak
mekanizmayı getirmek gerekiyor. Şunu hepimiz çok iyi biliyoruz:
Yargı kararlarının hiç veya yeterince uygulanmaması yeni
davaları doğurmaktadır. Bazen uygulanmayan kararlar için üç dört
yeni dava açılmaktadır. Defalarca iptal edilen kararlar tekrar tekrar
açılmaktadır. Sadece yargı kararlarının
uygulanmasını sağlayacak tedbirleri alarak istinaf mahkemelerine
gerek kalmadan idari yargının yükünü yarı yarıya
hafifletebilirsiniz. Gelişmiş hiçbir demokratik sistemde
yargıyla bu kadar oynandığı görülmemiştir. Böyle bir
yargı anlayışı hiçbir hukuk devletinde kabul edilemez.
Sizi hukukun evrensel kurallarına uymaya davet
ediyor, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 11 inci maddesinin 2 nci
fıkrasının 2 nci bendinde yer alan "Her müdürlükte" ibaresinin
"Her
müdürlük bünyesinde" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Selma
Irmak Faysal
Sarıyıldız Erol
Dora
Şırnak Şırnak
Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11. Maddesinin 1. Fıkrasının
sonuna "İhtiyaç duyulan müdürlükleri bölge idare mahkemesi
başkanlar kurulu belirler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Mersin Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 11. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Sümer
Oral
Konya
Kayseri
Manisa
Reşat
Doğru Murat
Başesgioğlu Ali
Uzunırmak
Tokat İstanbul Aydın
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili
Sayın Yusuf Halaçoğlu konuşacak. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, az önce yapılan bir
yanlışı düzeltmekle başlamak istiyorum. Ağrı
isyanı, 1926 ile 1930 yılları arasında
çıkmıştır, uçak ise 1939 yılında düşmüştür;
dolayısıyla, hiç alakası yoktur Ağrı isyanıyla,
Kürtlerin öldürülmesiyle. Dolayısıyla, bunu öncelikle düzeltmek
isterim çünkü İrana veliahdın doğum gününe gönderilen pervaneli
ilk uçak geri dönüşte kötü hava şartları sebebiyle
düştüğü için, burada düştükleri için, oraya bir anıt olarak
koymuşlardır, dolayısıyla Ağrı isyanıyla,
Kürtlerin öldürülmesiyle hiçbir alakası söz konusu değildir.
Diğer taraftan, yine Millî Mücadele döneminde
meydana gelen olaylar, Osmanlı Devletinin, Türklerin emperyalistlerle
yaptıkları bir mücadelenin sonucudur yani yedi düvel dediğimiz,
İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Ruslar başta olmak
üzere Anadoluyu işgal eden, Sevri dayatan güçlere karşı Türk
milletinin bağımsızlık mücadelesidir ve bu mücadele
sırasında ne Hitler vardır ne de Mussolini vardır.
Dolayısıyla aksine böylesine despot bir şekilde ülkeyi
işgal etmek isteyen kuvvetlere karşı Türk milleti direncini
göstermiştir ve bağımsızlığını elde
etmiştir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa
Kemal Atatürk de bu mücadelenin lideridir. Dolayısıyla, onun herhangi
bir şekilde ne Mussoliniyle ne de Hitlerle mukayese edilmesi söz konusu
bile olamaz. Eğer böyle bir iddiada bulunuyorsanız o zaman ya tarihi
bilmiyorsunuz veyahut da kin duyduğunuz için kendi düşüncelerinizi,
ideolojilerinizi kabul ettirmeye çalışıyorsunuz demektir.
Değerli milletvekilleri, Millî Mücadele dönemi ve
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu hakikaten, tamamen emperyalizme
karşı verilmiş bir mücadelede örnek olan bir mücadeledir.
Dolayısıyla, bunu herhangi bir şekilde ne despotizmle ne Hitler
gibi nasyonal sosyalizmle izah etmek asla mümkün değildir. Milliyetçilik
tamamen farklıdır, Atatürkün ortaya koyduğu milliyetçilik, Türk
milletinin tümünü kucaklayan, onları ülkenin tümüyle vatandaşı
olarak gören bir anlayışın temsilcisidir, ismidir.
Dolayısıyla nasyonal sosyalizm dediğimiz
ırkçılığa giden bir anlayışın Türk
milletiyle asla ilgisi yoktur. Zira, Türk milleti imparatorluk kurmuş bir
millettir. İmparatorluk kuran milletlerin ırkçı olması asla
mümkün değildir çünkü oldukları takdirde zaten imparatorluk
kuramazlar çünkü imparatorluklar millî devlet değildir, pek çok uluslu,
inançlı milletleri bir arada tutan bir devlet yapısıdır.
Dolayısıyla, onun herhangi bir şekilde bu söylenen, demin
söylenen biçimde adlandırılması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, aslında
istinaf mahkemelerinin kurulması bugün görüşmekte olduğumuz
Ona
girmeden önce şunu söyleyeyim: Bakın, dünyanın hiçbir ülkesinde
tarihî birtakım değerler ortadan kaldırılmaz. Yani
İngiltereyi düşünün, Magna Cartayı düşünün. Magna Carta
yani halka özgürlük ve hürriyet veren ilk anayasal hükümler İngilterede
bugün bile aynı şekilde geçerlidir. Ne zaman ortaya
çıkmıştır Magna Carta? 13üncü yüzyılda. Yani 13üncü
yüzyılda ortaya koydukları bir ilkeyi bile İngilizler tarihe
olan saygıları, gelenekleri -ve millet- ve tarih yazmak istedikleri
için günümüze kadar getirirler. Hâlbuki biz 6 Mart 1868de kurulmuş olan
Divan-ı Ahkâm-ı Adliyeyi bile -yani bugünkü anlamda söyleyecek olursak
Yargıtayı- ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
İkincisi: Yine aynı şekilde 10 Mayıs 1868de kurulmuş
olan Danıştay; yine aynı şekilde onu kaldırmaya
çalışıyoruz. İstinaf mahkemeleri yok muydu Osmanlı
Devletinde? Vardı. Yani 1879 yılında da istinaf mahkemeleri
kuruldu ama istinaf mahkemeleri kurulmadan önce de Osmanlı Devletinde
istinaf mahkemelerinin görevini yerine getiren bir mahkeme tarzı
vardı, yönetimi vardı. Dolayısıyla, onu göz önüne almadan
bunları değerlendirmemiz mümkün değil. Nitekim, Tanzimattan
önce, yani bu mahkemelerin kuruluşundan önce Osmanlı Devletinde bu
mahkeme işlemlerini gören Divan-ı Hümayundu. Normal mahkemelerde
kadıların gördüğü davalar, Divan-ı Hümayuna arz edilir,
Divan-ı Hümayun eğer bunu
Ki, kazasker vardı burada, en yüksek
kadı, mahkemeyi yöneten kadı vardı -ki sonra şeyhülislam
olurdu- bu kişi tarafından dava kabul edilir yani karar kabul edilir
veya reddedilirdi. Reddedilirse ya davayı gören mahkemeye iade edilir veya
bir başka mahkemeye sevk edilirdi.
Bundan sonrakinde devam edeceğim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11. Maddesinin 1. Fıkrasının
sonuna "İhtiyaç duyulan müdürlükleri bölge idare mahkemesi
başkanlar kurulu belirler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Kadir Gökmen Öğüt konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine ülkemizdeki adalet
sistemiyle ilgili yeni kanun maddeleri üzerinde konuşuyoruz. İktidar
her zamanki gibi kendi işine gelen, o gün ihtiyacı neyse onunla
ilgili kanun değişikliklerine gidiyor.
Bakın, Adalet Bakanı Bozdağ 24 Mart 2011
günü yapılan oturumda neler söylemiş: Hepimiz diyoruz ki: Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremez, genelge
gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Kural bu, hepimiz bunu biliyoruz
ama bir şeyi daha görüyoruz: Bu kürsüler sanki mahkeme salonu. Türkiyede
suçları soruşturmakla görevli cumhuriyet savcıları suçlu,
haklarında herhangi bir iddia bulunan ve soruşturmaya konu olan
kişilerin hepsi savcılar tarafından zorla suçlanan insanlar.
Burada bir yargılama ve mahkûmiyet yapılıyor. diyor ama
aynı Bakan bugün HSYKnın incelemeye gerek görmediği ama bence
de incelenmesi gereken Ergenekon hâkimleri ve Savcı Öz hakkında
İnceleme talimatı verdim. diyor. 2011deki konuşması
mı doğru, bu mu doğru? Hangisi emir verme ve talimat verme
üzerine?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) O cümle
bana ait değil Sayın Gökmen, o basının
yazdığı.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) Peki. Ben bu
gazeteden aldığım için veya herhangi bir tekzip
olmadığı için aradım.
Sayın Bakan aynı konuşmasında
başka şeyler de söylüyor, bir başka şey diyor: Fethullah
Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir.
Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir
insandır. Bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı
nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şeyi açık,
devletin denetimi, gözetimi altında, açık, her şeyi göz önünde
olan, yapılan hizmetlere baktığınızda siz buna herhangi
bir savcının iddiası, mahkûmiyet kararı olmayan birine
çete diye itham ederseniz ona karşı da büyük bir
haksızlık yaparsınız. Kendi de burada yok ama -gelsin
istiyorlar ya şimdi- çeteden yargılananları, çete
iddiasıyla soruşturulanları, kovuşturulanları,
demokrasiye darbe vurmak isnat ve iddialarıyla yargılananları
milletvekili olmak için Meclise taşıma gayreti içerisinde olurken,
temiz insanları çete diye suçlamak kabul edilemez. Ve AKPnin bütün
sıralarından alkışlar.
O suçladıkları milletvekili
arkadaşlarımız onurla bizim yanımızdalar, onurla,
Sayın Alan dışında, hepsi yanımızdalar.
Yakında Alanın da yanımızda olacağını
düşünüyoruz ama sizin bu sevdiğiniz, bu milletvekillerini içeri
attıran çete için o gün çete diyenler Haksızlık
yapılıyor, böyle bir gruba, Fetullah Gülen Hocaya bunlar
yapılıyor. diye neler konuştuğunuzu bu tutanaklarda
görüyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunun
gibi onlarca çelişki sayabiliriz. Geçen hafta Mavi Marmaranın
yıl dönümü ve Ayasofyanın cami olabilmesi için sizce yasal olmayan
miting alanlarında yapılan mitinglere izin verilirken Gezide, 1
Mayısta tamamen barışçı gösterilere yüzlerce TOMA ve 25 bin
polisle en acımasız bir şekilde müdahale etmeniz örnektir. Bu vahşeti
uygulayan polislere bile, yaptıklarını az görerek Nasıl
sabrediyorsunuz? diyebilmektesiniz. Gezide, 1 Mayısta gözaltına
alınan, içinde çocukların da olduğu yüzlerce gencimize
kolları bükülerek, ters kelepçe yapılarak, aç bırakılarak,
tuvalete götürülmeyerek, onurları kıracak şekilde üst araması
yapılarak, zamanında savcılık ifadesi alınmayarak her
türlü işkence yapılırken, cumhuriyetten nefret eden, tekrar
Osmanlı hayalleri gören yandaşlarınıza gösterdiğiniz
müsamaha manidardır. Geziciler başörtülü bacımıza
saldırdılar. yalanını söylerken Hopada, Erzurumda,
Karadenizde başörtülü bacılarımıza yapılan
işkenceyi görmezden gelmektesiniz. Hükûmetin başı
Başbakana yuh çekersen tokadı yersin. diyebilmekte, basın
danışmanı polislerin arasındaki bir çocuğu
tekmeleyebilmekte, adaleti kendi uygulamaya çalışmakta ama Gezide
vahşice öldürülen 14 yaşındaki Berkin Elvanın annesini
yandaşlarına yuhalatabilmektedirler. Balyozdan, Ergenekondan
zulümhanelerde zulüm çeken yurtseverler yeniden yargılama beklerken,
Hükûmetin başı Bizim suçumuz yok, kumpas var. derken Hükûmet, bu
hafta yeniden yargılama için formül bulamadıklarını
açıklamış, bunların tüm umutlarını
yakmıştır.
Değerli arkadaşlarım, tüm zulümhanelerde
yatanlar ve Türkiye açık hava hapishanelerindeki
vatandaşlarımız için, ölüm yıl dönümünde Ahmed Arifin
şu şiirini okumak istiyorum:
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.
Memleketimin dağlarına bahar geleceği
günlerin özlemiyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 11 inci maddesinin 2 inci
fıkrasının 2 inci bendinde yer alan "Her müdürlükte"
ibaresinin "Her müdürlük bünyesinde" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet Sayın
Başkan, yargı reformunu konuşuyoruz. Türkiye gerçeklerini
konuşacağız.
Şunu düşündüm bütün meslek yaşamım
boyunca bir ceza avukatı olarak: Hakikaten, ne yapılırsa,
yargı Türkiyede, hukuk Türkiyede işler?
Şunu öğrendim, bir: Türkiyedeki mevcut
yargıç, savcı sayısı, zabıt kâtibi, eğitim düzeyi
kesinlikle yetersiz.
İki: Her gün üniversite açılıyor ve
dışarıda paralı üniversiteler var, her gün niteliksiz
eğitim sonucu mezun olan hukukçular var. İkinci bir sorun.
Üç: Türkiye, adaletine en az bütçeyi ayırıyor.
Bakın arkadaşlar, en az bütçe adalete ayrılıyor.
Dört: Adaletin yerine gelmesi, polisin, jandarmanın
kapıyı çaldığı anda başlar arkadaşlar.
Oysaki artık polisin, jandarmanın kapıyı çalmasına da
gerek yok, şöyle bir cep telefonunu cebinizde
taşıdınız mı dinleniyorsunuz, kayda
alınıyorsunuz; bilgisayara giriyorsunuz, kamerasından
izleniyorsunuz; telefondan, İnternetten izleniyorsunuz, fişleniyorsunuz,
her yerden izleniyorsunuz. Şimdi, bu sistemin önüne geçmeden,
arkasından polis kapıyı çaldığında, o
kapıyı çalan polis -polis teşkilatının içinde hangi
güçten alıyorsa gücünü- eğer adli polis değilse, kolluk polisi
değilse, adliyenin, başsavcılıkların,
savcılıkların terfi ve tecrübesine bağlı eğitimli
bir polis değilse sağlıklı bir hazırlık
soruşturması olmaz arkadaşlar. Başta deliller karartılır,
olay yerinde kapatılır, eğer muhalifseniz, eğer
iktidarın karşısındaysanız daha çok riskiniz artar ve
burada hazırlık soruşturmasında adaletsizlik başlar.
İşte, polis de hani, bir atasözü olarak söyleniyor Karakolda
doğru söyler, mahkemede şaşar. Çünkü karakolda eskiden falaka
vardı, dayak vardı, işkence vardı, şimdi yöntem ona
bile gerek duymuyor çünkü her türlü yasa dışı dinlemeyi
yapabiliyor.
Şimdi, burada hazırlanan dosyalar geliyor,
savcılar masanın başından kalkmıyor. Ben buradan
savcılara, her zaman, bu makama kızmışımdır, niye
hep savcılar masada oturur diye, masada iddianame yazar diye. Niye
gitmezler olay mahallini incelemezler, niye Taksim Meydanına gidip
TOMAların karşısına bir başsavcı dikilmez, niye
bir yargıç gelip orada olaya el koymaz? Hukuk budur, yargı budur.
Toplumsal olaylarda eğer hukuk müdahale edemiyorsa, eğer bir
savcı edemiyorsa, eğer yargı edemiyorsa iktidarın keyfine
bırakılmışsa meydanlar ve o polislerden kimse hesap
soramıyorsa, o polislere emri verenlerden soramıyorsa o ülkede
yargı, adalet aramayın arkadaşlar. Bu, bugün sana yarın
başkasına, öbür gün de bunu yaptırana olur.
Şimdi, adalet binalarını gördük. Bölge
idare mahkemeleri kuruldu, hem de Avrupa Birliği fonlarından, koca
koca binalar, istinaf mahkemeleri. Türkiyede en fazla, hukukçu ve avukat
işsiz ve açıkta bekleyen en fazla nitelikli eleman var. Niye
alınmıyor? Niye barolardan yararlanmıyorlar? Niye baroları,
savunmayı düşman görüyorlar? Hani savunma hakkı kutsaldı?
Hangi savunmayı dışlayarak bu ülkede siz adaleti
sağlayabilirsiniz? Sonra, o personelin hepsini adalet akademilerinden, iki
yıllık okullardan, açılan üniversitelerin birçok bölümünü
kurarak nitelikli elemanlar yetiştirebilirsiniz, bilişimi
geliştirebilirsiniz. Hukuk nosyonunu, hukuk bilincini, adalet ve hak
aramayı daha ilkokulda, anaokulunda eğitim dersi olarak verdiğiniz
zaman bu ülkede, hukuku, insan haklarını öğrettiğiniz zaman
hayata geçer.
Bir sürü olay oluyor, Somaya İnsan Hakları
Komisyonu bile gitmedi arkadaşlar, birçok olayda gitmedi. Bu Meclisin de
birçok hatası var ama bir gerçek var: Hukuk herkese lazım olacak.
Bunun için doğru düşünüp konuşacağız, gerisi yalan;
gerisi adaletsizlik ve adaletsizlik toplumu çürütür, adaletin
olmadığı yerde barış olmaz arkadaşlar.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.17
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
12nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 12. Maddesinin 2. Fıkrasında bulunun
"Adalet Bakanlığınca" ibaresinin "İlgili
bölge idare mahkemesince" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli
Mersin
Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz Sakine
Öz Haydar
Akar
Uşak
Manisa
Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 12 inci maddesinin 2 inci
fıkrasının 1 inci bendinde yer alan "Her mahkemede"
ibaresinin "Her mahkeme bünyesinde" şeklinde; 3 üncü bendinde
yer alan "Her müdürlükte" ibaresinin "Her müdürlük
bünyesinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Selma
Irmak Faysal
Sarıyıldız Erol
Dora
Şırnak Şırnak Mardin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım önerge, Anayasaya aykırılık önergesi.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 12. Maddesinin anayasaya aykırı
olması sebebiyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Sümer
Oral
Konya Kayseri Manisa
Reşat Doğru Murat
Başesgioğlu Ali
Uzunırmak
Tokat İstanbul Aydın
S. Nevzat Korkmaz Lütfü Türkkan
Isparta Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan,
Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben size şu anda Türkiyenin gündeminde
olmayan ama gerçekten o bölgeyle ilgili, Türklükle ilgili hassasiyeti olan
herkesin derinden üzüntü duyduğu bir konu hakkında hitap etmek
istiyorum. Çinin kuzeydoğusunda Doğu Türkistan adıyla bilenen
Sincan Uygur Özerk Bölgesinin başkenti Urumçide olanlardan bahsetmek
istiyorum size.
Şu günlerde gözümüzü kulağımızı
biraz daha oraya çevirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Urumçide uzun
süredir katliam yaşanıyor. Doğu Türkistana yönelik
baskısını sürdüren Çin, zulmü arttırarak devam ettiriyor.
Son bir hafta içinde Doğu Türkistanın başkenti Urumçide
binlerce Uygur Türkü katledildi. Urumçi çevresini abluka altına alan Çin
ordusu kadın çocuk demeden kıyımını sürdürmeye devam
ediyor. Geçtiğimiz aylarda 250 Türk bu bölgede kurşuna dizildi.
Aynı zamanda, bir kız çocuğunun bacaklarını kesip
babasına gösterdiler. Bundan haberiniz var mı? Çin son bir
haftadır Urumçiyi abluka altına aldı demiştim. Çin ordusu
binlerce Doğu Türkistanlıyı da otobüslere doldurarak bölgeden
uzaklaştırdı. Urumçide asırlardır yaşayan
Müslüman Türkler otobüslere doldurularak bölgeden sürüldü. Urumçinin dünyayla
bağlantısını da kesen Çin yönetimi gerek İnternet
gerekse telefon bağlantılarını da kısıtladı.
Onlarla hiçbir şekilde iletişim kurulamıyor. Bölgeden
sağlıklı haber alınamaması da bu gelişmeleri
doğruluyor.
Son dönemde Doğu Türkistandan
kaçışların arttığını da biliyoruz.
Burası artık insanlığın bittiği yer hâline geldi.
Urumçide yaşananlar dünya medyasında da yer bulamıyor.
Bırakın dünyayı, bizim ülkemizde de Hükûmet bu bölgede
yaşananlara karşı duyarsız. Filistin ve Suriye için dünya
liderliğine soyunan Başbakanımızın da maalesef
Urumçide yaşanan soykırımla ilgili hiç sesi çıkmıyor.
Mısırda Rabiaya, Suriyede Esmaya ağlayan Başbakan bizim
soydaşlarımızın yaşadıkları
karşısında neden sessiz kalıyor? Bir sürü resim var. Çin
Hükûmeti onların derilerini yüzüyor orada. Neden sesiniz
çıkmıyor?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çin
yönetiminin Urumçide yaptığı katliamın nedeni belli.
Komünist Çin yönetimi hem Doğu Türkistanın zengin yer altı
kaynaklarını ele geçirmek hem de Türk ve Müslüman nüfusu haritadan
silmek için yıllardır bölgede büyük bir asimilasyon ve baskı
politikası uyguluyor. Bakın, Çin Halk Cumhuriyetinin 36ncı
maddesinde ne diyor: Her Çin vatandaşı dinî inanç ve hürriyete
sahiptir. Devlet, normal vatandaşların dinî faaliyetlerini korur.
Buna rağmen, Çin idaresi tarafından Uygur Türklerinin İslam
dinini öğrenme ve ibadet haklarına zorbalıkla
kısıtlamalar getirilerek Uygur gençleri arasında
dinsizliğin yaygınlaştırılması için özel gayret
sarf ediliyor. Kâğıt üzerinde devlet güvencesi altında olan din
ve ibadet hürriyeti yöneticiler tarafından engelleniyor. Hac ibadetine
kısıtlamalar getiriliyor. Hacca giden devlet memurlarının
işine son veriliyor. 1992 yılında -burada aramızda var
mı bilmiyorum- Sayın Yaşar Karayelle beraber Mekkede 90
yaşında bir Uygur Türküne rastlamıştım. Bir senedir
yoldayım, geldim. Geriye dönme şansım yok, zaten ömrüm vefa
etmez, dönersem de onlar beni idam ederler, burada öleceğim." dedi.
Uygur Türkü bu şartlar altında İslamiyeti yaşamaya
çalışıyor. Nitekim okullara 200 metreden yakın olan
camiler, Kuran kursları, medreseler kapatılarak dinî kitapları
yakılmış, âlimler ve Uygur aydınları tutuklanarak
öldürülmüştür burada. Yasaklara uymayanlar ise sorgusuz sualsiz en
ağır şekilde cezalandırılmışlardır ve
hâlen de cezalandırılmaya devam ediyor.
1949-1979 yılları arasında da Doğu
Türkistanda 29 bin cami yok edilmiş, 54 bin din görevlisi ağır
çalışma kamplarına gönderilmiş ve yalnız Urumçide 370
bin Kuran-ı Kerim yakılmıştı. 1997 yılından
bu yana sadece Hoten bölgesinde 1.200 cami kapatılarak birçoğu da
baraka, komünist parti merkezi, büro hatta mezbaha hâline getirilmiş ve
cuma hutbeleri de diğer bazı bölgelerde olduğu gibi
yasaklanmıştır.
Sincan bölgesinde nüfusu 9 milyona varan Müslüman
azınlığı Uygurlar uzun süredir Çin baskılarından
şikâyetçi. Çin bölgenin kalkınması için para
yardımını yaptığını söylese de Uygurlar dinî
özgürlükleri dâhil birçok geleneklerinin Çinli yetkililer tarafından
kısıtlandığını savunuyor.
Buradan belki bizim sesimize kulak verirsiniz diye
sesleniyorum: Urumçideki katliama sessiz kalmayın. Suriyeye yardım
etmeyi kendinize görev edindiğiniz kadar gözünüzü
kulağınızı biraz da Urumçiye çevirin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 12 inci maddesinin 2 inci
fıkrasının 1 inci bendinde yer alan "Her mahkemede"
ibaresinin "Her mahkeme bünyesinde" şeklinde; 3 üncü bendinde
yer alan "Her müdürlükte" ibaresinin "Her müdürlük
bünyesinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz.
EROL DORA (Mardin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut anlatım
bozukluğunun giderilmesi ve maddenin anlaşılır
kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 12. Maddesinin 2. Fıkrasında bulunun
"Adalet Bakanlığınca" ibaresinin "İlgili
bölge idare mahkemesince" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Sakine Öz, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Öz. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yemek arkasından salonda oldukça az
sayıda milletvekilleri var ve biz bu kanunu görüşmeye
çalışıyoruz.
12nci madde üzerinde grubum adına önergemiz üzerine
söz aldım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, son dönemde, özellikle de
Somada yaşadığımız iş cinayetinden sonra
gördüğümüz üzere iş ve işçi güvenliğini insani
duyarlılıktan son derece uzak bir biçimde torba yasalarda birkaç
madde içinde geçiştiren Hükûmet, bu defa kadın ve çocuk
haklarını, cinsel taciz ve istismarı, adalet arayan milyonlarca insanın
sesini birbirinden tümüyle kopuk konuların içinde görüştürmeyi
deniyor. Biz kadın ve çocuk haklarında esaslı çözüme
odaklanıyoruz, Hükûmet ise 12nci maddede olduğu üzere cinsel
istismar ve şiddet gibi esaslı bir sorunu mahkemelere yazı işleri
müdürlüğü kurma başlığıyla aynı torba içine
atıyor.
Sayın milletvekilleri, verdiğimiz kanun teklifi
ve araştırma önergelerini aylardır bekletenler, kadın ve
çocuk istismarının, cinayet ve tecavüzlerin
yoğunlaştığı bir dönemde yine kayıplar büyüyünce
kanun değişikliğine gitmektedir. Bugün bu salonda, kadınlar
öldürüldükten sonra, çocuklarımız taciz ve tecavüzle karşı
karşıya bırakıldıktan sonra ceza artırmayı
konuşan bir Meclis var. Çocuklar kaçırıldığında,
kayıplar arttığında, taciz ve tecavüz sayıları
rekor kırdığında yasa çıkaran boş sıralar
var karşımızda. İçimizde, kadın ve çocuklarla ilgili
kurulmuş komisyonların üyesi kadın milletvekilleri var.
Öncelikle onlara sormak isterim: Kadın ve çocuk istismarında bugüne
kadar kurulmuş araştırma komisyonu raporlarınız
Hükûmet tarafından yeterince dikkate alındı mı? Gerek
Meclis gerekse Hükûmet onca uyarınıza rağmen zamanında ve
kalıcı düzenleme getirdi mi? Biz, bugün, öncelikle kendi
komisyonlarının raporları doğrultusunda sağlam irade
ortaya koyamayan, millî iradenin ürettiği çalışmaya kulak
tıkayan bir Hükûmetle karşı karşıyayız.
Kız çocuklarından eğitimi esirgeyen, küçük
yaşta okul yolundan alıp ev duvarlarına hapseden, 8 milyon
çocuğumuzu ev içi işlerde çalıştırmaya iten,
erkeklerle eşit koşulda yaşama hazırlanmak varken çocuk
yaşta evlenmeyle yüz yüze bırakan bu Hükûmet, geleceklerinden
çaldığı çocuklarımıza nasıl bir hesap verecek?
Bebeğiyle oynayacağı yaşta kendi doğurduğu
bebeğe anne olmaya zorlanan binlerce kızımızın çocuk
yaşta evliliğe kader, gelenek ya da fıtrat deyip
kabullenmesini mi bekleyecek?
Sayın milletvekilleri, istediğiniz yasada
istediğiniz ceza süresini artırın, bunun kalıcı bir
anlamı olmayacak. Eğer çocuklarımızın refahına,
adil yaşam koşullarına, geleceğine yatırım
yapacak işlere imza atamıyorsak biz, bugün, öncelikle
çocuklarımızı değil, tecavüzcüyü, tacizciyi ana gündeme
taşımışız demektir. Tecavüzcüye, tacizciye, eş
katiline vereceği cezayı öne alıp kadınların hayata
tutunması için güvenceli istihdama, koruma önlemlerine yatırım
yapmayı erteleyen bir devlet kalıcı çözüm bekleyenleri
oyalıyor demektir.
Siyaset, öncelik belirleme işidir sayın
milletvekilleri. Gezinin yıl dönümünde hukuksuzca şiddet
uygulanması için polise Adan Zye ne gerekirse yapın.
talimatı veren Başbakan, sokağa çıkar idam der. Aynı
Başbakan kadın örgütleri Meclis önünde Adan Zye koruma ve ceza
artırımı deyince duymazlıktan gelir, istihdamı,
kadın emeğini, çocukların yaşam hakkını görmezden
gelir. Eğer Meclis ve Hükûmet kadınların ve çocukların
gelecek beklentisine çözüm aramayı erteliyorsa, şiddete yol açan
nedenleri yok etmeye çalışmıyorsa biz bu salonda daha çok uzun
süre şiddet yasalarını konuşuruz.
Kadın ve çocukların ekonomik, fiziksel,
duygusal ve cinsel istismarına sosyal adaletle çare olacak yeni bir
düzenleme dileğiyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 13 üncü maddesinde yer alan ibaresi
ifadesinin ifadesi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Selma
Irmak
Iğdır Bitlis Şırnak
Adil
Zozani Faysal
Sarıyıldız Erol
Dora
Hakkâri Şırnak Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 13. Maddesi ile değiştirilen 2576
sayılı Yasanın ek 1. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan
bin Türk Lirası ibaresinin bin beş yüz Türk Lirası ibaresi
ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ömer
Suha Aldan
Kırklareli Mersin Muğla
Haydar
Akar Dilek
Akagün Yılmaz İsa
Gök
Kocaeli Uşak Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Rıza
Türmen İzmir Milletvekili.
Buyurun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yeni Türk Ceza Kanunu 2004 yılında yürürlüğe girdi. O yandan bu
yana 83 maddesinde 144 değişiklik yapıldı. Bu
yapılacak değişikliklerle birlikte 89 maddesinde 157
değişiklik olacak. Bu değişikliklere
baktığınız zaman görüyorsunuz ki bunların amacı
toplumdaki bazı ihtiyaçlara cevap vermek değil, daha çok siyasi
iktidarın kendi ihtiyaçlarına cevap vermek.
Danışılmadan, efendim, üstten aşağıya doğru
hazırlanan maddelerle, böyle bir dayatmacı yöntemlerle hazırlanan
değişiklikler bunlar. Sivil toplum kuruluşlarına en fazla,
işte, on dakika söz veriliyor, o da çok geç bir aşamada söz
veriliyor. Bu, tabii, demokratik bir yasa yapımına uygun değil.
Bir de tabii amaçları bakımından da bu değişiklikler,
dediğim gibi, daha fazla, siyasi iktidarın ihtiyaçlarını
karşılayan değişiklikler. Tabii, Türk Ceza Kanununda böyle
sürekli olarak değişiklik yapılması arkadaşlar, bir
kere kanunlarda olması gereken öngörülebilirlik niteliğini ortadan
kaldırıyor.
İkincisi, yasaya olan hukuk güvenirliliğini
ortadan kaldırıyor. Yani hukuk güvenirliliğinin ortadan
kaldırılması, böyle öngörülebilirliğin ortadan
kaldırılması hukuk devletini etkiliyor, hukuk devletini
zedeliyor. Böyle bir problemi var bu değişikliklerin.
Bu son değişikliklerde birkaç tane göze çarpan,
çok belirgin problemler
Bir tanesi, ivedi yargılama usulü getiriliyor.
Ee, çok güzel ivedi yargılama usulünün getirilmesi ama Nereye getiriliyor
ivedi yargılama usulü? diye baktığınız zaman,
işte, efendim, ihale işlemleri, acele kamulaştırma
işlemleri, özelleştirme gibi akçeli işlere getiriliyor. Oysa
Türkiyede kitlesel insan hakları ihlalleri var, polis şiddetinden
ölen dünya kadar insan var. Böyle insan hakları ihlalleri varken,
yaşam hakkı ihlal ediliyorken ivedi yargılama usulünü bu insan
hakları için uygulamayıp akçeli işler için uygulamak
iktidarın önceliklerinin nerede olduğunu gösteriyor. Yani önemli olan
insan yaşamı mıdır yoksa efendim, ihale işleri midir?
Anlaşılıyor ki iktidar bakımından önemli olan ihale
işleridir. Yani seçimler yaklaşınca tabii, bu işlerin önemi
büsbütün artıyor. Oysa ya Ethemi öldüren polisin ya da Berkin
Elvanı öldüren polisin yargılanması ya da Nijeryalı Festus
Okeyi -polis kurşunuyla öldürülen Festus Okeyin hâlâ
yargılaması devam ediyor, bugün davası vardı- öldüren
polisin acele yargılanması, bu ivedi yargılama usulünün bunlara
uygulanması çok daha doğru olurdu. Dünyanın her tarafında
bu böyledir; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde de öncelik, yaşam
hakkının ihlaline verilir, akçeli işlere verilmez ama Türkiye'de
bu böyle olmuyor.
Başka bir mesele, baktığınız
zaman, Türk Ceza Kanununun 277nci maddesi. Burada ne yapılıyor?
Yargının etkilenmesiyle ilgili olan bu maddede
soruşturmanın etkilenmesi çıkarılıyor. Yani
yapılan değişiklikle soruşturma aşamasında
yargıyı etkilemekte serbestsiniz. Arkadaşlar, böyle bir şey
olabilir mi? Yani bu bir itiraf aslında: Ben, efendim
soruşturmayı etkileyeceğim. diyor siyasi iktidar. Türkçede iyi
bir laf vardır, Minareyi çalan
kılıfını da hazırlar. diye, bu, biraz öyle oluyor.
Çünkü baktığınız zaman Sayın Adalet Bakanı için
iki fezleke mevcut; bunlardan biri, Adanada MİT tırlarının
durdurulmasıyla ilgili olarak Adana Cumhuriyet Başsavcısı
Süleyman Bağrıyanıka müdahalesi Sayın Bakanın,
diğeri İzmir liman yolsuzluğu merkezli operasyon
sırasında İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin
Başa telefon etmesi. Yani bu gibi yargıya yapılan müdahalelere,
yapılan değişikliklerle meşruiyet
kazandırılıyor. Bu, tabii, bir hukuk devletinde kabul edilmesi
imkânsız olan bir değişikliktir.
Başka bir şeye baktığınız
zaman, sulh ceza hâkimlikleri
Sulh ceza hâkimliklerinin verdiği
tutuklama, tutuklamanın devamı gibi kararlara itirazlar yine sulh
ceza hâkimliklerine yapılacak. Yani böyle bir kapalı devre
yaratılıyor. Oysa şimdiye kadar asliye ceza hâkimliğine
yapılırdı, bir üst mahkemeye yapılırdı, ki bunun
bir mantığı vardı.
Bütün bunlar gösteriyor ki bu yeni getirilen
değişiklikler aslında iktidarın ihtiyaçlarına cevap
veren değişiklik zincirinin bir başka devamıdır.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Başkanım, yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Dibek,
Sayın Nazlıaka, Sayın Yılmaz, Sayın Eyidoğan,
Sayın Güler, Sayın Acar, Sayın Demiröz, Sayın Öz,
Sayın Küçük, Sayın Türmen, Sayın Yüksel, Sayın Batum,
Sayın Atıcı, Sayın Kaleli, Sayın
Danışoğlu, Sayın Haberal, Sayın Güven, Sayın Akar
ve Sayın Dudu.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.43
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma Saati: 20.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde İzmir Milletvekili
Rıza Türmen ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini de başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yapılan
ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 6 Haziran 2014 Cuma günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.59