TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü
Birleşim
12
Kasım 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, İskenderun Demir Çelik Fabrikası hissesine sahip
olan emekli işçilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, amatör spor kulüpleri üzerinden yapılan yolsuzluklara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Sakarya Milletvekili Münir Kutluatanın,
baraj alanı içinde kalan Sakaryanın Kocaali ilçesinin Ortaköy
beldesinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
PKK ve KCKnın devlete paralel yapılar oluşturduğuna ve
Hükûmetin üniter yapıyı ortadan kaldıracak bu hain girişime
neden müdahale etmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, ülkenin genel durumuna ve
iktidarın neyle meşgul olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
3.-
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin, Gaziantepte yapılan
Türkiye İnovasyon Haftası Toplantısına ve Gaziantepin
inovasyon vadisi olma yolunda ilerlediğine ilişkin
açıklaması
4.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının personel alımı ilanının
yeniden düzenlemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Palu-Genç-Muş
demir yolunun yer değiştirmesiyle ilgili ihalede yolsuzluk
yapıldığına ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin 2012 yılında oy birliğiyle reddettiği
imar planında Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
değişiklik yapılmasının gerekçesini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
7.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmazın,
Afyonkarahisarın yaşanılabilir kentler arasında 58inci,
eğitimde ise 52nci sırada olduğuna ve Hükûmetin
Afyonkarahisarın öğretmen ve derslik açığını
kapatmayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa ilinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
9.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, 13/9/2014te Resmî Gazetede
yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim
Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelike göre yapılan işlemlere ilişkin
açıklaması
10.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkalenin
Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu beldesinde bulunan Küçükkuyu
İlköğretim Okulunun depreme dayanıklı
olmadığı gerekçesiyle yedi aydır kapalı olduğunun
doğru olup olmadığını ve bu okulla ilgili hangi
işlemlerin yapıldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Sedef Küçükün, bazı sanatçı ve iş
adamlarının yabancı bir gençlik örgütüyle iş birliği
yaparak Gezi protestolarını hazırladığına yönelik
bir fezleke hazırlayanları kınadığına
ilişkin açıklaması
12.-
Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Tokatta bir doğa katliamı
yaşandığına
ilişkin açıklaması
13.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, Muğla Yatağanda bazı
kişilerin sahte belgelerle iş yerlerinde teftişler
yaptığına ve Şanlıurfada toplum yararına program
kapsamında işe alımlarla ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
14.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Başbakan Ahmet
Davutoğlunun Alparslan Türkeşle ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
15.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk
soruşturmalarıyla ilgili takipsizlik kararının Maliye
Bakanlığı İstanbul Muhakemat Müdürüne tebliğiyle
ilgili olarak Adalet Bakanından bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
16.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, son günlerde Cizre ve
Silopide PKK terör örgütünün gençlik yapılanması tarafından
yapılan özerklik ilanlarına karşılık Hükûmetin bir
açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Adana ilinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
18.-
Manisa Milletvekili Sakine Özün, Manisanın Salihli ilçesinin bazı
mahallelerinde taşımalı eğitim ihalesinin
sonuçlanmadığına ve Millî Eğitim
Bakanlığınca ailelere bir yardım yapılmasının
düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, Hatayın Suriye sınırında güvenliğin
nasıl sağlandığının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1108)
2.-
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 29 milletvekilinin, ülkemizin enerji
politikasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1109)
3.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 28 milletvekilinin, 23/10/2012
tarihinde yaşanan depremden sonra Vanda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1110)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 29/1/2013 tarihinde Mardin Milletvekili Erol Dora ve
arkadaşları tarafından, Türkiyede madencilik sektöründe
çalışan işçilerin iş ve yaşam
koşullarının, çalışma alanlarında karşı
karşıya kaldıkları sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
CHP Grubunun, 24/10/2014 tarihinde Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu ve 23 milletvekili tarafından, balıkçılık
faaliyetinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/38) ve (11/39) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 14 Kasım 2014 Cuma günkü gündemin Özel Gündemde Yer alacak
İşler kısmının 1inci ve 2nci sıralarına
alınmasına ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu
birleşimde yapılmasına; 18 Kasım 2014 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin
önerisi
VIII.-
KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.-
1/1/2014 30/6/2014 tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan
çıkan ve 30/6/2014 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde
kararnameler, tasarılar, teklifler ve tezkereler
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Celal Adan'ın, Trakya Üniversitesinde okuyan öğrencilerin yurt
sorununa ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/48260)
2.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka'nın, maaşında icra takibi ve haciz olan personel
sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/48734)
3.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Kütahya'da bir futbol karşılaşmasında polis
tarafından yapılan müdahaleye ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/48735)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca yaptırılan kamu
spotlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/49024)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002-2014 yılları
arasında görev yapan özel kalem müdürü, müşavir ve basın ve
halkla ilişkiler müşavirlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/49026)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, 926 sayılı Kanun'da yapılan bir
değişiklik sonrası gerçekleştirilen başvurulara
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/49069)
7.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
satın alınan web hizmetleri kapsamında yapılan harcamalara,
2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan temizlik hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan lojistik hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan eğitim hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan güvenlik hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/49238), (7/49239), (7/49250), (7/49251),
(7/49252)
8.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli'nin, Amerika Birleşik Devletleri'nin çelik
boru ithalatına anti-damping vergisi getirmesi sonucu üreticinin
yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/52307)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Bakanlık merkez ve yurt dışı
teşkilatı tarafından temin edilen hizmet binalarına ve bu
kapsamda gerçekleştirilen harcamalara,
Yeni teşvik sisteminin
gözden geçirilmesi ve teşvik uygulamalarının hayata geçirilmesi
kapsamında yürütülmekte olan çalışma ve projelere,
Serbest ticaret
antlaşmaları yoluyla pazarlara giriş koşullarının
iyileştirilmesi ve yeni pazarlara giriş imkanı
sağlanması kapsamında yürütülmekte olan çalışma ve
projelere,
Ticarette Teknik Engeller
Türkiye Bilgi Bildirim Merkezine ait internet sitesine üye ihracatçı
firmaların sayısının artırılması
kapsamında yürütülmekte olan çalışma ve projelere,
Bakanlık merkez ve yurt
dışı teşkilatı tarafından kullanılan hizmet
binalarının teşrifine ve bu kapsamda gerçekleştirilen
harcamalara,
Yurt dışı
müteahhitlik ve teknik müşavirlik hizmetleri sektörlerinin
uluslararası rekabet gücünün artırılması kapsamında
yürütülmekte olan çalışma ve projelere,
İhracatçıların
yurt dışı pazar paylarının artırılması
kapsamında yürütülmekte olan çalışma ve projelere,
Turquality ve Marka Destek
Programları kapsamında desteklenen markalar ile ilgili çeşitli
verilere,
Serbest bölgelerde AR-GE ve
yenilikçiliğe dayalı ürün ve hizmetlerin paylarının
artırılması kapsamında yürütülmekte olan çalışma
ve projelere,
Döviz
kazandırıcı hizmet ihracatının geliştirilmesine
yönelik yasal altyapının tamamlanması kapsamında
yürütülmekte olan çalışma ve projelere,
İlişkin soruları
ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/52980) (7/52981)
(7/52982) (7/52983) (7/52985) (7/52986) (7/52987) (7/52988) (7/52989) (7/52990)
12 Kasım 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 13üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, elinde
İskenderun Demir Çelik Fabrikası hissesi bulunan emekli
işçilerin sorunları hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olursak
kürsüdeki sayın milletvekilini daha iyi duyabileceğiz.
Buyurunuz efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, İskenderun Demir Çelik
Fabrikası hissesine sahip olan emekli işçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; elinde
İskenderun Demir Çelik Fabrikası hissesi bulunan emekli
işçilerin sorunlarını dile getirmek için gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Demir çelik sektörü çalışma şartları
açısından işçinin, emekçinin en ağır şartlara
maruz kaldığı sektörlerin başında gelmektedir. Üretim
aşamasında çalışanların risk altında ter
attığı bir sektördür. Bu yönüyle ele alındığında
demir çelik sektöründe alın teri ve emeğiyle
çalışanların emekliliklerinde maddi refaha sahip olmaları
çok önemlidir.
Seçim bölgem Osmaniye başta olmak üzere, birçok ilde
İskenderun Demir Çelik Fabrikaları binlerce işçiye iş ve
aş imkânı sağlamıştır. Bu fabrikalar, bir yandan
ülke ekonomisi için en kritik ihtiyaçlardan biri olan demir çelik üretimi
yapmakta, diğer yandan cevherden üretim yapmakla doğal
kaynaklarımızı ülke ekonomisine katmakta, üretilen mamullerin yurt
dışına ihraç edilmesi suretiyle de döviz girişini
sağlamaktadır.
Bu fabrikalar 1970li yılların
başında kurulmuştur. Bu fabrikaları Türk milletine
armağan eden o günün yönetimleri devletin ve milletin parasıyla
kendilerine saray yapmayı değil, milletin çocuklarına ekmek
kapısı inşa etmeyi tercih etmişlerdir.
2001 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin de
ortağı olduğu 57nci Hükûmet bu fabrikaların
özelleştirilmesine karar vermiştir. 57nci Cumhuriyet Hükûmetinin özelleştirme kararında
bugünkü AKP iktidarının anlayışından farklı
olarak, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak, işçileri
sokağa atmak yerine, özelleştirilen bu fabrikalardan işçilere
hisse vermek yaklaşımı benimsenmiştir. Böylece, büyük
riskler içeren ağır çalışma şartlarına tabi
tutulan emektar demir çelik işçisine yaptığı
fedakârlıkların karşılığı bir parça ödenmeye
çalışılmıştır.
Özelleştirme kararıyla bir vakıf
kurulması öngörülmüş ve bu fabrikaların yüzde 11 oranındaki
hissesinin çalışanların kurmuş olduğu vakfa devri
hususu düzenlenmiştir. Bu karar doğrultusunda, 2002 yılında
İSDEMİRin yüzde 11lik hissesi çalışanların
kurduğu yardımlaşma sandığına devredilmiş ve
pay defterine tescil edilmiştir.
Yaklaşık 11 bin civarında kişi
vakıf üzerinden İSDEMİRin hisselerine ortak olmuştur. 2002
yılının sonundan 2013 yılının başına
kadar vakıf uhdesinde kalan bu hisseler hak sahiplerinin namına
yazılı hâle getirilememiştir. 2013 yılında vakfın
yapmış olduğu müracaat üzerine Sermaye Piyasası Kurulu 13
Aralık 2013 tarihli kararıyla hak sahibi işçilerin hisselerinin
nama yazılı hisse senedi olarak düzenlenmesine karar vermiştir.
2014 yılının Şubat ayından bu yana bu nama
yazılı muvakkat hisse senetleri şirket pay defterine tescil
edilmiştir. Böylece, elinde bu şekilde hisse bulunduranların bu
hisseleri devir ve ciro etmek kaydıyla satma imkânı
doğmuştur.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; emekli demir çelik işçilerinin çoğu aylık 1.200
ila 1.300 lira civarında emeklilik ücretiyle yaşamını devam
ettirmektedir. Bu rakamlar fakirlik ve açlık sınırının
altındadır. Yaşamlarını devam ettirebilmek için demir
çelik işçisi, diğer emekliler gibi pazarcılık,
işportacılık yapmak ya da başkalarının
yanında çalışmak durumundadır. Bunu bilen uyanık
bazı siyaset, ticaret ve iş adamları bu emekli
kardeşlerimizin elindeki hisseleri ölü fiyatına, çok düşük
bedellerle almaktadırlar. Yokluğa mahkûm edilmiş olan emekli
demir çelik işçileri reel değeri 80 ila 110 bin lira olduğu
söylenen bu hisseleri 15 ila 20 bin lira gibi düşük rakamlara elden
çıkarmak zorunda kalmaktadır.
Diğer yandan, İSDEMİR yönetimi sermaye
artırımı yapmak suretiyle demir çelik işçilerinin elinde
bulunan hisselerin yüzde 11 olan oranını yüzde 4,93e kadar
geriletmiştir. Bunun anlamı şudur: İSDEMİR yönetimi bu
hisseleri zaman içerisinde bu işçilerin elinden çok komik fiyata alabilecektir.
Demir çelik işçileri bu hususlardan dolayı
feryat etmektedirler. Onların feryatlarının sözcüsü olarak
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine iki önerimiz var: Birincisi, bir an evvel bu
hisselerin borsaya kota edilmesi ve borsada gerçek değerini bularak devir,
teslim ve nakledilmesinin sağlanmasıdır. Diğeri ise, bu
işçilere ait yüzde 11lik hissenin sermaye artışından
etkilenerek geriye gitmesini önlemesi bu Hükûmetin vazifesidir. Bu hususa
ilişkin idari ve yasal düzenlemeleri hayata geçirmek, bu mağduriyetleri
gidermek bu Hükûmetin görevidir, bunu bekliyoruz. Bunu yapmak suretiyle
fırsatçıların önü tıkanmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Gündem dışı ikinci söz, amatör sporda
yapılan usulsüzlükler hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcıya aittir.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, amatör spor kulüpleri üzerinden yapılan yolsuzluklara ilişkin gündem dışı
konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, amatör spor kulüpleri
üzerinden yapılan yolsuzluklar üzerine gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yolsuzluğa bulaşmamış, yolsuzlukları
mazur görmeyen ve yolsuzluklar karşısında sessiz kalmayan bütün
milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.
demiştir. Bu özdeyişe katılmayan yoktur sanırım. Bütün
spor yöneticilerinin sporcu yetiştirirken de bu özdeyişi
hatırlaması gerekir.
Peki, şu anki durum nedir? Maalesef AKP hükûmetleri
döneminde spor yolsuzluk ve usulsüzlüklerin adresi konumuna getirilmiştir.
Nasıl mı? Bakın, bir örnek vereceğim: Mersinde 2 Ocak 2014
tarihinde bir amatör spor kulübü kurduruluyor. Kurduruluyor diyorum çünkü
kulüp başkanı kim? Kulüp Başkanı Mersin Gençlik ve Spor
İl Müdür Vekili. Mersinde yıllardır kurulu diğer spor kulüplerinden
her biri devletten yaklaşık olarak, ortalama, azı çoğu 3
bin lira yardım alırken bu imtiyazlı grup,
kurulmasının üzerinden daha bir ay geçmeden, henüz yetkili
kurulları bile oluşmadan devletten yüklü miktarda yardım almaya
başlıyor bir ay içerisinde. Bu
yardımlar kulüp kurulalı daha dokuz ay olmadan 800 trilyon liraya
ulaşıyor değerli arkadaşlarım. Diğerleri 3 bin
lira alırken bu kulüp 800 bin lira para alıyor devletten. Yani
diğer kulüplerin tam 250 katı olarak fazla para alıyor. Kulübü
incelediğinizde, kurulalı daha bir ay olmuş. Yaptığı
başarılar var mı? Hiçbir şey yok. Benzer bir şekilde,
diğer bir kulübe de 200 bin lira para aktarılmış yani dokuz
ay içerisinde Mersindeki iki amatör spor kulübüne tam 1 trilyon para aktarılıyor
devlet aracılığıyla. Alan kişi aynı, spor
kulübünün başkanı, Gençlik Spor İl Müdürü Vekili, kulübü kuran
o, parayı dağıtan o.
Şimdi, buraya kadar anlattıklarımı
bir iddia olarak değerlendirmeyin. Bunlar devletin resmî belgelerinden
yani bilgi edinme hakkıyla elde edilmiş olan bilgilerden
toparlanmıştır. Bu sadece Mersinde böyle. Diğer yerlerde
durumun ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Amatör spor kulüplerine ayrılan
paranın nasıl dağıtıldığı,
dağıtımda hangi kriterlerin rol oynadığı sporla
birbirini besleyen ahlak açısından da çok önemlidir. 2 Ocak 2014
tarihinde kurulan spor kulübüne bir ay içinde yapılan anormal orandaki bu
yardım işin objektif olmadığını, ahlaklı
olmadığını bize gösteriyor.
Arkadaşlarım, amatör spor daha da fazla
ahlaklı olunmasını gerektirir. Amatör spor topluma örnek, saf ve
temiz sporcular yetiştirir, yetiştirmelidir, olimpik ruh
aşılamalıdır. Ama bu şekilde istismar edilerek
yolsuzluklara bulaştırılmış görülüyor AKP Hükûmeti
tarafından. Şimdi, bu saf ve temiz duyguları yolsuzluk gibi
kirli emellere alet etmek spora teşvik ettiğimiz çocuklarımıza
yapılan en büyük kötülüktür. İşte AKP hükûmetleri bu
kötülüğü yapmakta hiçbir mahzur görmemiş ve amatör spor kulüplerini
de istismar etmiş, kötü emellerine alet etmiştir. Bizim
yaptığımız araştırmalarda kulüp yöneticileri
diyor ki: Sayın vekilim, vallahi billahi gönderilen bu paradan bir bardak
çay bile içmedik. Ne yaptınız? Bize dediler ki: Paraları
şuraya dağıtın. Oralara dağıttık.
Bakın, arkadaşlarım, bu paralar Akdeniz Oyunlarından sonra
gönderildi ve Akdeniz Oyunlarında yapılan, Sayıştay raporlarına
yansıyan yolsuzluklar yetmemiş gibi buradan oralara para pompalanmaya
devam edildi, bir.
İki: Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinden önce yapılan yardımların nereye gittiği belli
değil, yerel seçimlerden önce bu amatör spor kulüplerine verilen paraların
nereye gittiği belli değil. Mersinimiz maalesef bu iktidar döneminde
her yönüyle istismar edilmiştir. Akdeniz Oyunları şehrimize
şan, şöhret kazandıracağına dopingle anıldı,
Sayıştay raporlarına yansıyan yolsuzlukla anıldı,
içinde futbol oynanması mümkün olmayan Arena gibi stadyumlarla
anıldı. Daha dün Kayseride yapılan bir spor tesisinin, bir
stadyumun 3 katından daha fazla bir paraya Mersinde stadyum
yaptınız, doymadınız mı diye ben buradan Hükûmete soruyorum.
Bu konu, genç Gençlik ve Spor Bakanı için turnusol
kâğıdıdır, ya o da kirlenecektir ağabeyleri gibi ya da
bu işin üzerine gidip aklanacaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Gündem dışı üçüncü söz, baraj alanı
içinde kalan Sakaryanın Kocaali ilçesi Ortaköy beldesinde yaşanan
sorunlar hakkında söz isteyen Sakarya Milletvekili Münir Kutluataya
aittir.
Buyurunuz Sayın Kutluata.
3.- Sakarya Milletvekili
Münir Kutluatanın, baraj alanı içinde kalan Sakaryanın Kocaali
ilçesinin Ortaköy beldesinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde söz aldığım konu Sakaryada bir
belde ve çevre köyleri halkının iktidar tarafından göçe
zorlanmasıyla ilgilidir. Bu belde Kocaali ilçesinin Melen Barajı
rezervuar alanı içinde kalan Ortaköy beldesidir. Göç ettirme işi
belde halkına bugüne kadar yeni bir iskân alanı göstermeden
yapılıyor yani Nereye gidersen git. deniliyor. Devlet Su
İşlerinin İstanbuldaki 14. Bölge Müdürlüğü yetkililerince
yapılan tebliğler, 17 Kasımda bu insanların
sularının ve elektriklerinin kesileceği ve bir hafta içinde
jandarma gücüyle ile asırlardır yaşadıkları yerlerden
çıkarılacakları şeklindedir.
Konunun üç ilgili bakanlığı var: Orman ve
Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı -ki bu ikisine konu tarafımdan defalarca
iletilmiştir- üçüncü bakanlık da bu aileler sokağa atılmakta
olduğuna göre Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
olmalıdır. Bakanlıklar bu haksızlıkla
ilgilenmemektedir. Sakaryada, iktidar partisinin biri bakan olmak üzere 5
milletvekili var, kimse konuyla ilgilenmiyor. Şehrin valisi var,
Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyesi var, kimse ilgilenmiyor. Hepsinin
dilinde aynı gerekçe: Bu insanlar istimlak bedellerini
almışlar, yapacak bir şey yok. verilen cevap budur.
İstimlak bedelini alamayan çok insan var, istimlak bedelinin
tamamını alamayan pek çok insan var. Ancak, mesele bu değil.
İktidara sormak lazım: Siz bu insanların yerlerini, yurtlarını
istimlak ederken kendilerine şunu sordunuz mu: İstimlak bedelin
budur, bunu mu almak istersin yoksa sana gösterdiğim yeni iskân
alanına ailenle, komşularınla, hayat tarzınla birlikte
yerleşmek mi istersin? diye bir seçenek sunuldu mu? Sunulmamıştır.
Soma maden faciasının arkasından
çıkarılan ve maden işçilerinin derdine deva olmak yerine
iktidarın her yasal müşkülünü halletmeyi amaçlayan son, namlı
torba yasanın 139uncu maddesi Ortaköy beldesi bahanesiyle bir düzenleme
getirmişti. Söz konusu torba yasanın 139uncu maddesi diyor ki: Sakarya
ili Kocaali ilçesinde bulunan ve Melen Barajı rezervuar alanı mutlak
koruma alanında kalan yerleşim yerlerindeki halkın iskân
edilmesini sağlamak üzere Orman Bakanlığından belirli bir
alan TOKİye devredilmiş ve tescil edilmiştir. deniliyor.
Yasada, bu alanın Ortaköy ve çevre köylerinde yaşayan halk için Orman
Bakanlığından alınıp TOKİye verildiği ifade
ediliyor. Alanı Ortaköy halkı için TOKİye veren Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, ahaliyi zorla evlerinden çıkarmaya
kalkışan da Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü; çelişkiye dikkatinizi
çekiyorum.
Şimdi şu soruyu sormak zorundayız: Madem
Ortaköy halkını iskân etmek için orman arazisini TOKİye
verdiniz, neden aileleri jandarma zoruyla sokağa atıyorsunuz?
Bu düzenlemeyi bütün ikazlarımıza rağmen
zamanında yapmadığınıza göre, en özel arazisi olan
bölgeyi, Ortaköyün çaresiz insanlarını bahane ederek TOKİye
neden veriyorsunuz? Bu hususu, torba yasa görüşülürken, söz konusu
139uncu madde için söz alarak dile getirmiştim. Bir değişiklik
önergesi vererek Caferiye köyü sınırları içerisinde kalan alan
Ortaköy ve çevresindeki köylerin iskânı dışında bir maksat
için kullanılamaz. ifadesinin eklenmesini istemiştim ama
reddedilmişti. Eğer Ortaköyde yaşayan
insanlarımızın sorunları çözülmeyecekse, Türkiye'de
yaşanmakta olan ve çoğu zaman TOKİnin içinde bulunduğu
olumsuzlukların ve şaibelerin bölgemize ve bu ilçemize sirayet
etmesini istemiyoruz. demiştim. Şimdi, ilgili
bakanlıkları, kurumları ve makamları bu çelişkiyi
ortadan kaldırmaya davet ediyorum; aksi takdirde, kendi sorumsuzluğu
yüzünden ortaya çıkan her sosyal problemden bir rant kapısı
açmayı beceren iktidar, Ortaköy halkının yaşadığı
sorunları da ranta tahvil etmeyi ihmal etmemiştir hükmüne
varılacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kutluata.
Gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş olan
sayın milletvekillerimize birer dakika söz vereceğim.
Sayın Korkmaz...
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili
S. Nevzat Korkmazın, PKK ve KCKnın devlete paralel yapılar
oluşturduğuna ve Hükûmetin üniter yapıyı ortadan
kaldıracak bu hain girişime neden müdahale etmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
AKPli yıllar, PKKnın taleplerinin AKP tarafından yerine
getirildiği yıllar olarak hatırlanacaktır. Adına çözüm denen süreç ülkemizin doğusunda
asayişi terör örgütüne bırakmış, devletin resmî görevlileri
sokağa çıkamaz hâle gelmiştir. Bölgede PKK ve KCKnın,
devlete paralel yapılar oluşturduğu, Kürtçe ana dilde
eğitim yapan okullar, mahkemeler, vergi daireleri ve alternatif kolluk
güçleri kurduğu bilinmektedir. En son, ecdat yadigârı
toprakların bir kısmında özerklik ilan edildiği basına
yansımakta ve adım adım bu ilan kitleselleştirilip
yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Her
konuya laf yetiştiren Cumhurbaşkanı sessizdir, Başbakan
sessizdir, İçişleri Bakanı sessizdir.
Milletimiz sormaktadır, bir: Sükût ikrardan mı
gelmektedir? İki: Hükûmet, üniter yapıyı ortadan kaldıracak
bu hain girişime neden müdahale etmemektedir? Üç: Bu densizliğin
nereye gittiği konusunda Hükûmetin bir fikri var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Sayın Yeniçeri
2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, ülkenin
genel durumuna ve iktidarın neyle meşgul olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir ülke düşünün ki Başbakanı klasik
Kerbela-modern Kerbela ayrımıyla meşgul olsun. Bir ülke
düşünün ki fiilen tek yetkili hâle gelen Cumhurbaşkanı
Erdoğan yönetiminde, Amerikanın baskısıyla peşmergeye
koridor açsın. Bir ülke düşünün ki terörist olarak
nitelendirdiği örgüte kendi eliyle yardım yapsın. Bir ülke
düşünün ki sokaklarında 1,5 milyon insan serseri mayın gibi
mülteci olarak dolaşsın. Bir ülke düşünün ki denizlerinde ancak
günaşırı meydana gelen kaza sonucu boğulmalardan haberdar
olunabilen kaçak insanlar bulunsun. Bir ülke düşünün ki Enerji Bakanı
zamanın büyük kısmını madenlerde meydana gelen kitlesel
ölümlere refakat etmekle meşgul olsun. Bir ülke düşünün ki
teröristler yol kessin, vergi toplasın, yargı infazı
yapsın, özerklik üstüne özerklik ilan etsin. Bir ülke düşünün ki
birileri İmralıda yol, birileri sınırlarda Kürdistan haritası
çizsin. Böyle bir ülkede kamu düzeninden, demokrasiden ya da istikrardan
bahsedilebilir mi? Dahası, böyle bir ülkede sizce bir iktidar var
mıdır, varsa neyle meşguldür?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Koçer
3.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
Gaziantepte yapılan Türkiye İnovasyon Haftası
Toplantısına ve Gaziantepin inovasyon vadisi olma yolunda
ilerlediğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Gaziantepte yapılan Türkiye
İnovasyon Haftası toplantısında, üç günde 8 bin
katılımcı ile tüm illerin katılımcı rekoru
kırıldı. İnovasyon Haftası dolasıyla bu
başarılı organizasyonu yapan Türkiye İhracatçılar
Meclisi ve Ekonomi Bakanlığımıza buradan teşekkür
etmek istiyorum. Marka şehir Gaziantepi Türkiyenin yenilikçi şehri
yapmak yolunda çalışmalar yapan Gaziantep Sanayi Odamıza,
Ticaret Odamıza ve ihracatçı birliklerimize buradan teşekkür
etmek istiyorum. Kendi inovasyonunu kendi geliştiren Gaziantepin
inovasyon vadisi olma yolunda ilerlediğini de memnuniyetle ifade etmek
istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Koçer.
Sayın Dibek
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının personel
alımı ilanının yeniden düzenlemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Batman,
Mardin, Siirt, Diyarbakır, Adıyaman ve Trakya bölge müdürlüklerinde
personel alımı için bir ilan vermişti geçtiğimiz günlerde.
Şimdi, benim seçim
bölgem olan Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde bulunan Trakya Bölge
Müdürlüğüne de 35 personel alınacak değişik dallarda. Gelin
görün ki şöyle bir sorun var: Şimdi, ilanda, alınacak olan
personelin Kırklarelinde ikamet etmesi gerekiyor ama herhangi bir zaman
sınırı konmadığı için yani son altı
aydır, üç aydır, bir yıldır gibi ikamet
sınırı konmadığı için, düne kadar Türkiyenin her
yerinden çok sayıda insan gerçeğe aykırı bir şekilde
Kırklareline ikametgâhını nakletmiş.
Dolayısıyla, burada, o kentte oturan ve yeterliliği bulunan
vatandaşlarımızın hakları gasbedilmiştir.
Ben buradan hem Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığını hem TPAOyu uyarıyorum.
Yani, bu şekilde bir ilan insanların haklarını hiçe
saymaktır ve iyi niyetin de kötüye kullanılmasının önünü açmaktadır.
Bu ilanla ilgili olarak mutlaka yeniden bir düzenleme yapmaları gerekir.
Ve 105 kişi çağrılmış Kırklarelinde, bunun 53
kişisi dışarıdan maalesef.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Sayın
Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Palu-Genç-Muş demir yolunun yer
değiştirmesiyle ilgili ihalede yolsuzluk
yapıldığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Palu-Genç-Muş demir yolunun yer değiştirilmesiyle
ilgili ihalede AKP döneminde tam 740 milyon yani 740 trilyon lira usulsüzlük yapıldığını
ve bu yolsuzluğu örtbas etmek için özel kanunlar
çıkarıldığını defalarca buradan sizlere
anlatmıştım.
Bugün, 740 milyon para
haksız bir şekilde verildiği hâlde, işin yüzde 50si
tamamlanmıştır. Kalkınma Bakanlığının
resmî olarak yazdığına ve bildirdiğine göre, yenen 740
milyon lira yetmemiş ve ilgili firmaya -dikkat edin- tam 930 trilyon lira
yeniden para aktarılmıştır. Yani usulsüzce ödenen para 1
milyar 630 milyon 563 bin liraya yani 1,5 katrilyon liradan daha fazla bir
paraya çıkmıştır. AKP hükûmetlerinin ülkemizi
getirdiği nokta budur ve utanç vericidir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Sayın Öğüt
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2012
yılında oy birliğiyle reddettiği imar planında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca değişiklik
yapılmasının gerekçesini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2012
yılında oy birliğiyle reddettiği, 17 Aralık yolsuzluk
operasyonuyla birlikte adı gündemden düşmeyen Cengiz
İnşaatın sahibi Mehmet Cengizin Ataşehirdeki arazisiyle
ilgili imar planına, Belediye Meclisi baypas edilerek Çevre
Bakanlığınca değişiklik
yapılmıştır. Yeni imar planı daha bir iki ay önce
askıya çıkmıştır ancak bu süre içinde Cengiz
İnşaat çoktan inşaatını tamamlamıştır.
İBB Meclis kararını hiçe saymak suretiyle birilerine emsal
değerinin üzerinde özel imar çıkarmak nasıl izah edilebilir?
Bakanlığın Belediye Meclisinin
seçilmiş üyelerinin verdiği kararı yok sayarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca planda değişiklik
yapılmasının gerekçesi nedir?
İnşaatın çoktan bitme noktasına
geldiği düşünüldüğünde Bakanlık mı Cengiz
İnşaatın yaptığı binaya uygun imar
değişikliği yapmıştır yoksa imar
değişikliği Cengiz İnşaata önceden bildirilmiş
midir?
Ataşehirdeki bir alanın Ümraniye Belediyesine
verilmesinin sebebi de bu imar değişikliklerinde kolaylık
sağlamak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Yılmaz
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin
Yılmazın, Afyonkarahisarın yaşanılabilir kentler
arasında 58inci, eğitimde ise 52nci sırada olduğuna ve
Hükûmetin Afyonkarahisarın öğretmen ve derslik
açığını kapatmayı düşünüp düşünmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık
ve çevre kriterlerine göre yapılan bir araştırmada seçim bölgem
olan Afyonkarahisar, yaşanılabilir kentler arasında 58inci
sıradadır.
Afyonkarahisarda hâlen 8.500 norm kadronun 1.800 tanesi
boştur. 1.370 tane de derslik açığı vardır.
Eğitim sıralamasında ise Afyonkarahisar maalesef 52nci
sıradadır. Afyonkarahisarın öğretmen ve derslik
açığını kapatmayı düşünüyor mu Hükûmet?
Diğer taraftan, şubat ayında öğretmen
ataması yapılacak mı? Özellikle branş dersi
öğretmenlerine şu ana kadar yapılan haksızlıkları
ne zaman gidermeyi düşünüyorlar? Yetkilileri göreve çağırıyorum.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sayın Tanal
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa ilinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şanlıurfa ilimizde şehir merkezinde
otopark yok, otoparklar yetersiz. Şanlıurfa ilimizde engelli
vatandaşlarımızın şehir merkezine
çıktığı zaman tuvalet ihtiyacını
karşılayabilecekleri tuvaletler yok.
Şanlıurfa ilimizde üniversite kampüsünde
üniversiteye gidip gelecek öğrencilerimiz için yeteri kadar belediye
otobüsü sayısı ve seferleri düzenlenmemiş. Bu açıdan
vatandaşımız mağdur.
Ayrıca, tarihî yerlerle ilgili, E-5 kara
yollarının üzerinde tarihî yerleri, turistik yerleri belirten
tabelalar yok.
Bakanlıkların bu konularla, bu
mağduriyetlerle ilgilenmesini arz eder, hepinize
saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın Yüceer
9.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
13/9/2014te Resmî Gazetede yayımlanan Millî Eğitim
Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelike göre yapılan
işlemlere ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
13 Eylülde Resmî Gazetede sessiz sedasız
yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim
Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelikle liselerde ara sınıflara puan koşulu
aranmaksızın nakil olacağı getirilmiştir.
Yönetmeliğe göre, 10, 11 ve 12nci sınıfların nakilleri
için taban puan şartı aranmazken öğrenci puanı kaç olursa
olsun nakil yaptırılabilecektir. Bunun öncesinde de kontenjan
artırımına gidilerek, sınıf mevcutları 30dan
34e çıkarılarak boş kontenjan
yaratılmıştır. Kayırılan imtiyazlı
öğrencilerin kimler olabileceğini, geçtiğimiz günlerde Üsküdar
Amerikan Lisesindeki okulun kontenjanının dolmasına ve
öğrencinin puanının ön kayıt için bile yetersiz
olmasına karşın, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü
ve bizatihi Millî Eğitim Bakanı tarafından söylenmesiyle,
emriyle kayıt yapıldığı basına yansıdı.
Bu öğrencinin özel bir yayın grubunun yönetim kurulu
başkanının torunu olduğu iddia ediliyor ve Bakan Avcının
kayıt konusunda bizzat emir verdiği öne sürülüyor. Bu nasıl
olabiliyor? Bu, hukuka, vicdana sığabilir mi diyorum ben buradan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Bir çocuğun
geleceğinin hakkı gasbedilebilir mi?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.
Sayın Sarıbaş
10.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çanakkalenin Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu
beldesinde bulunan Küçükkuyu İlköğretim Okulunun depreme
dayanıklı olmadığı gerekçesiyle yedi aydır
kapalı olduğunun doğru olup olmadığını ve bu
okulla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sizlerin aracılığıyla Millî
Eğitim Bakanıma sormak istiyorum. Ayvacık Küçükkuyu beldemizde
bulunan Küçükkuyu İlköğretim Okulunun yedi aydır depreme
dayanıklı olmadığı gerekçesiyle kapalı
olduğu doğru mudur? Doğruysa bu okulumuzla ilgili bugüne kadar
hangi işlemler yapılmıştır? Küçükkuyu Belediye
Başkanlığının bu okulumuzla ilgili Biz Belediye
olarak bu okulu yapalım ve tekrar öğretime açalım. diye
başvurusu olduğu hâlde yetkililerin Siz karışmayın,
biz yapacağız. diye uyardıkları doğru mudur? Siz
yaptığınıza göre okulun Küçükkuyu Belediye
Başkanlığı tarafından yapılmasına niçin izin
verilmemiştir? Küçükkuyu İlköğretim Okulu kapalı
olduğu için öğrenciler başka bir okula gitmek zorunda.
Sabahçı ve öğlenci olarak da sabahın sekizinde ders
başlayıp beş dakikalık teneffüslerle öğretim
gördüğünden haberiniz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıbaş.
Sayın Küçük
11.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçükün,
bazı sanatçı ve iş adamlarının yabancı bir
gençlik örgütüyle iş birliği yaparak Gezi protestolarını
hazırladığına yönelik bir fezleke hazırlayanları
kınadığına ilişkin açıklaması
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bazı sanatçı ve iş adamlarının
yabancı bir gençlik örgütüyle iş birliği yaparak Gezi
protestolarını hazırladığına yönelik
geçtiğimiz yıl polis tarafından bir fezleke hazırlandığı,
Radikal muhabiri İsmail Saymaz tarafından ortaya
çıkarıldı. Böyle akıllara zarar bir fezleke
hazırlanmış olması, hepimizin güvenliğini
sağlaması gereken polislerin, siyasetin dümen suyuna girdiğinde
olabilecekler açısından aydınlatıcıdır. Bu
fezlekeyi hazırlayanları ve hazırlatanları
kınıyorum. Böyle yapılarak hedef gösterilen kişilere
karşı güvenlik güçlerinin de bir özür borcu vardır diye
düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Küçük.
Sayın Düzgün
12.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Tokatta
bir doğa katliamı yaşandığına ilişkin açıklaması
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, Tokatta bir doğa
katliamı yaşanıyor. Daha geçtiğimiz yaz Zilede, belediye
tankerlerle evlere su götürmek zorunda kaldı. Hâl böyleyken şimdi
Çekerek Çayı üzerine 3 adet HES kuruluyor ve 19 tane köy muhtarı feryat
figan hâlinde çünkü bu HESlerin kurulması sonucunda buradaki
toprakların kuruyacağı ve ekime müsait olmayan bir hâle
geleceği çok açık olarak görülmekte. Aynı şeklide,
Reşadiyede Zinav Gölündeki olağanüstü güzel kanyonlar taş
ocağı olarak kullanılıyor. Şu anda dinamitler
patlıyor orada. Yine, Kelkit Çayı, Kelkit Ovası perişan
edilmiş durumda. Şu anda Kelkit Çayı akmıyor. Binlerce
dönüm tarım arazisi susuzlukla, kuraklıkla karşı
karşıya kalmış durumda, nehirdeki bütün canlı hayat
sona ermiş durumda. Bu ülkenin Tarım Bakanı, Çevre Bakanı
ne iş yapar merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Düzgün.
Sayın Demir
13.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin,
Muğla Yatağanda bazı kişilerin sahte belgelerle iş
yerlerinde teftişler yaptığına ve Şanlıurfada
toplum yararına program kapsamında işe alımlarla ilgili
sorunlara ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Muğla Yatağanda son günlerde bazı
kişilerin sahte belgelerle iş müfettişliği
unvanını kullanarak iş yerlerinde teftiş
yaptıklarına dair şikâyetler tarafıma iletilmektedir.
Ayrıca, bu kişilerin kitap, dergi ve benzeri nitelikteki
yayınları da para karşılığı sattığı
iddia edilmektedir. Bu konuda herhangi bir denetim yapılmakta
mıdır?
Şanlıurfada
toplum yararına program kapsamında işe alımlar
yapılmaktadır. Daha önce de bu konuda sorunlar dile getirmiştim.
İşe alımlar kurasız olarak yapılmakta, AKPlilerin
kendi yakınlarını aldıkları iddia edilmektedir. Her
sene 10 bin kişinin başvurduğu kayıtlara bu sene daha az
kişi kaydını yaptırmıştır. Onlara nasıl
haber verildiği bilinmemektedir. Bu alımlar nasıl
yapılmaktadır? Bu garibanlar ne yapacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın Türkoğlu
14.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Başbakan Ahmet Davutoğlunun Alparslan
Türkeşle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakan Sayın
Davutoğlu rüyalarında Hegeli gördüğünü söylemekte, bizim de
rüyalarımızda merhum Başbuğ Türkeşi görüp
görmediğimizi merak etmektedir. Tabii ki her Türk milliyetçisinin
rüyasında merhum Başbuğ Türkeşi görmesi söz konusudur.
Merhum Başbuğ rüyalarımızda bizlerden Türk
vatanını ve Türk milletini bölenlerden, bölünmesine göz yumanlardan
ve teröristlerle müzakere edenlerden hesap sormamızı istemektedir.
Ayrıca merhum Başbuğ Türkeş, milliyetçiliği ayaklar
altına alanlardan ve Milliyetçilikle hesaplaşma zamanı geldi.
diyen Davutoğlunun bugünlerde milliyetçi olmak suretiyle bir istismara
soyunmuş olmasından da hesap sormamızı istemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Sayın Acar
15.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, 17 ve
25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili takipsizlik
kararının Maliye Bakanlığı İstanbul Muhakemat
Müdürüne tebliğiyle ilgili olarak Adalet Bakanından bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
17 Aralık ve 25
Aralık yolsuzluk soruşturmaları, savcı
değişiklikleri, hâkim değişiklikleri, yasal mevzuat
değişikliklerinin ardından takipsizlik kararıyla
sonuçlandırıldı. Yani Türkiyede bağımsız
yargı ve hukuk olmadığı için bu sonuca
şaşırmıyorum.
Şimdi, 25
Aralıkla ilgili Hazine adına itiraz etme yetkisi Maliye
Bakanlığı İstanbul Muhakemat Müdürlüğündedir. Oraya da
müdahale edildi, Muhakemat Müdürü izne gönderildi, sonra emekli edildi ve
yerine yeni bir müdür geldi. Bu müdür de soruşturmada takipsizlik
kararı veren savcının eşi. Yani savcının
kararını eşi inceleyecek, sanki aile içi bir mesele gibi. Bunu
anlamak mümkün değil ama ben yine de sormak istiyorum Adalet
Bakanından: Savcıların takipsizlik kararı İstanbul
Muhakemat Müdürüne tebliğ edilmiş midir? Hangi tarihte tebliğ edilmiştir;
edilmemişse gerekçesi nedir? Muhakemat Müdürlüğü bu tebligata ne
yanıt vermiştir? Aile yargılaması beklenen sonucu
vermiş midir? Türk halkının bunu bilmeye hakkı
olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla,
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Işık
16.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, son günlerde Cizre ve Silopide PKK terör örgütünün
gençlik yapılanması tarafından yapılan özerklik
ilanlarına karşılık Hükûmetin bir açıklama
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son günlerde Cizrede ve
Silopide Türk emniyet güçlerinin gözleri önünde PKK terör örgütünün gençlik
yapılanması tarafından yapılan özerklik ilanlarına
karşılık Hükûmetin herhangi bir açıklamada bulunmaması
ve medyaya yansıyan görüntüler aziz milletimizi kahretmektedir. Ülkeyi
yöneten AKP yöneticilerinin bu konuda herhangi bir seslerinin
çıkmamasına karşın, her gün televizyonlara çıkarak
siyasi propaganda yapmaları, ancak terör örgütüne karşı sözde
çözüm sürecinin aksamaması adına herhangi bir eylemde bulunmaması
bu millete ihanettir diyorum ve Hükûmeti bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi
başta olmak üzere aziz Türk milletine bir açıklama yapmaya davet
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Yılmaz
17.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Adana ilinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hafta sonu Adanada
toplumun çeşitli kesimleriyle yaptığım görüşmelerde ve
ziyaretlerde
Adana, biliyorsunuz, 1950li yıllarda ilk sanayileşen
kentlerden biri olmasına rağmen, özellikle, Adalet ve Kalkınma
Partisinin on iki yıldır uyguladığı yanlış
politikalar neticesinde -tarım ve sanayi kenti olan Adana- şu anda
birtakım kaoslarla baş başa kalmıştır. Özellikle
taşeronlaşmanın yaygın olduğu kentimiz, Türkiye'de
işsizler arasında en işsiz kent olarak geçmektedir. İki
yıl önce çıkan teşvik yasası da bu süreci
körüklemiştir. Adanayla ilgili Hükûmet tarafından özel birtakım
önlemler alınmadığı takdirde sosyal patlamanın
boyutlarının ileri dereceye varacağını belirtmek
isterim.
Yine, geçen yıl
burada orman ve hazine arazilerinin satışıyla ilgili çıkan
yasanın uygulamalarında çok ciddi sıkıntılar
yaşanmakta. Bölgeyi gezdiğimizde, özellikle hazinenin uhdesinde
bulunan tarım amaçlı kullanılan arazinin
satışlarında...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Son olarak, Sayın Öz
18.- Manisa Milletvekili Sakine Özün,
Manisanın Salihli ilçesinin bazı mahallelerinde
taşımalı eğitim ihalesinin sonuçlanmadığına
ve Millî Eğitim Bakanlığınca ailelere bir yardım
yapılmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Manisa ili Salihli
ilçesinin Burhan, Damatlı, Eminbey gibi bazı mahallelerinde okul
hatlarının dönemin yarısına gelinmiş olmasına
rağmen taşımalı sistemle taşınacak okulların
ihalesi bitmemiş ve çocuklar taşınamamaktadır. Dar gelirli
Eskiköy, Yenimahalle olarak adlandırdığımız
yerleşim yerlerindeki çocuklarımızın okuyabilmesi için
aileler olmayan paralarına rağmen çaba harcamaktadırlar.
İhalenin bugüne kadar sonuçlanmamasının sorumlusu Millî
Eğitim Bakanlığıdır. Bu sorumluluktan dolayı bu
haklarını kullanamayan ailelere Bakanlık tarafından
eğitim yardımı veya yol parası gibi bir yardım
yapılması düşünülecek midir? Buradan Bakanlığa sormak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öz.
Gündeme geçiyoruz sayın
milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Hatayın Suriye
sınırında güvenliğin nasıl
sağlandığının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1108)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Akçakalede yaşanan
ve 5 kişinin ölümüne yol açan olaydan sonra Türkiye
sınırlarında Suriyeli muhaliflere silahlı yardımda
bulunulduğuna dair çeşitli haberler kamuoyuna
yansımıştır. Bu iddiaların ve Türkiye'nin Suriyeyle
özellikle Hatay sınırında güvenliğin nasıl
sağlandığının araştırılması için
Anayasa'nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
İdris Baluken
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Şanlıurfa'nın Akçakale ilçe merkezine
sınıra yaklaşık 200 metre mesafede olan Toprak Mahsulleri
Ofisinin lojmanlarının olduğu bölgeye 3 Ekim 2012 tarihinde saat
15.30 sularında Suriye'den atılan bir top mermisi isabet etmiş
ve herhangi bir can kaybı yaşanmamıştır. Bu
olayın üzerinden bir saat geçmeden bu kez aynı bölgedeki Kazım
Karabekir Caddesi'ne Suriye tarafından atılan iki havan mermisi
düşmesi sonucunda anne Zeliha Timuçin ve çocukları Fatoş,
Ayşegül, Zeynep ve yakınları Gülşen Özer hayatını
kaybetmiştir. Akçakale'deki bu olaydan önce ve sonra da çeşitli
zamanlarda Suriye'nin Hatay sınırında özellikle Hatay'ın
bazı ilçelerine zaman zaman havan toplarının düştüğü
görülmüştür. Bu olayların olduğu sırada Türkiye
sınırlarında, Suriye'de yönetime karşı savaşan
paralı askerlere, El Kaide üyelerine ve Suriyeli muhaliflere para ve silah
yardımında bulunulduğuna dair çeşitli haberlerin Türkiye
basınına yansıdığı görülmüştür.
Yine, yakın zamanda
Hatay'da Suriyeli mültecilerin zaman zaman silahlı eğitim
aldıkları, mülteci kampında karargâh kurdukları ve
ambulanslar aracılığıyla Suriye'deki rejime karşı
savaşan muhalif güçlere silah yardımında bulunulduğuna dair
çeşitli güçlü iddialar, gerek Hatay halkı arasında
yayılmış gerek Türkiye'deki iç basına zaman zaman
yansımıştır.Bu haberlerde, aynı zamanda Hatay'ın
Yayladağı ilçesindeki bir apartmanın tamamen Suriye'den
getirilen paramiliter güçlere ayrıldığı ve burada bomba
yapımı için özel olarak boruların kesildiği şeklinde
birtakım önemli bilgilerin yer aldığı gözlenmiştir.
Yaşanan bu olaylar, bir yandan Hatay halkının sürekli gerginlik
içinde olmasına ve dolayısıyla, Türkiye kamuoyunun da her geçen
gün daha da endişelenmesine neden olmaktadır. Hatay'da Suriyeli
muhaliflere herhangi bir silah yardımında bulunup
bulunulmadığına dair haberlerin açıklığa
kavuşturulması, Türkiye'ye yönelik saldırıların
provokasyon olma ihtimalinin açığa çıkarılması,
olası bir provokasyona karşı hazırlıkların
incelenmesi ve Türkiye kamuoyunun bu konuda yeterince
aydınlatılması amacıyla, Hatay'ın Suriye
sınırında güvenliğin nasıl sağlandığının
araştırılması için, Anayasa'nın 98inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
2.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 29
milletvekilinin, ülkemizin enerji politikasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1109)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'nin enerji konusunda
yüzde 70 oranda dışa bağımlı olduğu gerçeği,
ülkemiz ne kadar gelişme gösterse de asla bir prestije sahip
olunamayacağının ifadesidir.
Her yıl enerji
tüketimimizin yüzde 4,5 ile 5 oranında arttığı ve bu
artışa bağlı olarak, üretim gerçekleşmezse
dışa bağımlılığın daha da
artacağı gerçeğinden hareketle, enerjide dışa bağımlılık,
arz güvenliğini ve ülkenin ekonomik, ticari ve sanayi geleceğini
riske sokmaktadır. Bu nedenle, enerjide dışa
bağımlılığımız acilen ve düzenli bir
şekilde azaltılmalıdır. Ancak Türkiye'de bugüne kadar
enerji açığını kapatmak için tek çare olarak yeni enerji
yatırımları öngörülmüş, yeni yatırım denince de
ithal kaynaklara ve fosil yakıtlara başvurulmuştur. Bu durum da
hem dışa bağımlılığı hem de sera
gazlarının salınımını
arttırmıştır.
2011 yılında üretilen
elektriğin yüzde 10'u ithal kömürden üretilmiştir. Mevcut kurulu
gücün yüzde 181 düzeyinde olan 8.965 megavat kapasitedeki taşkömürü
santrallerine lisans verilmiş olup, 11.765 megavat kapasitedeki
yatırımların lisans başvuruları ise inceleme
aşamasındadır. Bu santrallere lisans verilmesi hâlinde, çok
büyük çoğunluğu ithal kömüre dayalı santrallerin yaratacağı
ilave kapasite 20.730 megavata ulaşacaktır. Bir başka
deyişle, Türkiye'de kurulu gücün yüzde 41'i kadar yeni ithal kömür santrali kurulacaktır.
21 Mayıs 2009 tarihli Elektrik Enerjisi ve Arz
Güvenliği Strateji Belgesinde yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımı için alınacak tedbirler sonucunda,
elektrik üretiminde doğal gazın payının yüzde 30'un
altına düşürüleceği ifade edilmiştir. Ancak 2011 yılında üretilen
elektriğin yüzde 44,7'si doğal gazdan üretilmiştir. Ayrıca, mevcut kurulu gücün yüzde 281
oranında 14.104 MW kapasitede doğal gaz santral lisansı
verilmiştir. Başvuru,
inceleme-değerlendirme aşamasındaki santrallerin kurulu gücü ise
30.422 MW'dir. Bu santrallerin de lisans
alması durumunda 44.525 MW kapasiteyle bugünkü toplam kurulu gücün yüzde
88'i oranında ilave doğal gaz santrali kurulacaktır.
Bu nedenlerle, ileride yeni bir sorunla
karşılaşılmaması için, ülkemizde enerji
ihtiyacımızın azaltılması ve dışa
bağımlılığın en aza indirilmesi, rüzgâr ve güneş
enerjisi alanlarında enerji kullanımı ve üretimini teşvik
etmek ve yaygınlaştırmak ve alınacak tedbirleri belirlemek
amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Celal Dinçer (İstanbul)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Aylin Nazlıaka (Ankara)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Umut Oran (İstanbul)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Engin Altay (Sinop)
8) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) Doğan Şafak (Niğde)
11) İlhan Demiröz (Bursa)
12) Ali Serindağ (Gaziantep)
13) Mahmut Tanal (İstanbul)
14) Mehmet Şeker (Gaziantep)
15) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
16) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
17) Özgür Özel (Manisa)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
21) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
22) Nurettin Demir (Muğla)
23) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
24) Hasan Ören (Manisa)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Gürkut Acar (Antalya)
27) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
28) Sedef Küçük (İstanbul)
29) Ramis Topal (Amasya)
30) Aytuğ Atıcı (Mersin)
3.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 28
milletvekilinin, 23/10/2012 tarihinde yaşanan depremden sonra Vanda
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1110)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Van merkez ve çevresinde 23 Ekim 2012'de yaşanan
büyük deprem ve sonrasında yaşanan artçılarla birlikte yüzlerce
yurttaşımız yaşamını yitirdi, on binlerce
insanımız ise evsiz kaldı. Zorlu bir kış
koşulunun ardından Vanlı kardeşlerimizin hâlen büyük
güçlükler yaşadığını, aradan geçen on ayın
ardından 19-20 Ağustos 2012 tarihlerinde Van merkez, Muradiye ve
Erciş ilçeleri ile Canik Köyü'nde yerinde yaptığımız
incelemelerde saptadık.
Van genelinde birçok örneği olduğu gibi Canik
Köyü ve çevresinde 17 cami yıkılmasına karşın aradan
geçen üç yüz günü aşkın sürede yenileri yapılmadı. Canik'te
sağlık ocağı bulunmasına karşın personelin
lojmanının yapılmaması nedeniyle personelin hafta sonu
köyde kalması mümkün olmamakta ve tetanos aşısı dahi
yapılamamakta, bunun için büyük masraf yapan köylü
yurttaşlarımız 50 kilometre ilerideki Van'a gitmek zorunda
kalmaktadır.
Muradiye ilçesinde hizmet veren DSİ, Tapu Kadastro,
meteoroloji müdürlükleri ile cezaevinin kapatılması nedeniyle zaten
zorda olan esnaf tamamen bitme noktasına gelmiştir. Çünkü, ilçede
sadece Emniyet Müdürlüğü, Belediye ve Ziraat Bankası ile kamu
hizmetleri verilmektedir.
Erciş'te ise tekerlekli sandalye ile yaşama
tutunmaya çalışan bedensel engelli, okuma yazma bilmeyen Menşure
Durmaz, kirada oturdukları evde deprem nedeniyle ağabeyinin vefat
ettiğini, şimdi dul kalan yengesiyle birlikte konteynerde
yaşadıklarını, kendilerine konut yardımı
yapılmadığını söyledi. Kiracılara konut yardımı
yapılmamasının özellikle dul kalan kadınlar için büyük
sıkıntı yaratması yaygın bir sorundur.
Erciş Kışla Mahallesi'nde toplam 17 bin
500 nüfus olmasına karşın sadece 12 derslikli bir okul
olması ve bu durumun Van genelinde geçerli olması sorunlardan
birisini oluşturmaktadır. Çelebibağ beldesinde yıkılan
evlerin yerine yenisinin yapılmasına izin verilmemesi halk
arasında rant kaygısına yol açmıştır.
Erciş'te deprem sonrasında 7 bin büyük ve
küçükbaş küpeli hayvan daha güvenli diye Muradiye'ye gönderilmesine ve
daha sonra bu hayvanlar sahipleri tarafından geriye getirilmesine karşın
devletin söz verdiği büyükbaş için 400 TL, küçükbaş içinse 60
TL'lik destek bedelinin ödenmemesi dikkat çekici sorunlardan birisidir.
Erciş'te 5.350 konteyner yapılmasına
karşın hâlen bunların sadece yüzde 30'unun dolu olduğu
belirtilmektedir. Yine Erciş'te 4.500 ağır hasarlı konut
bulunmasına karşın burada 5.500 konut
yapıldığı ve bu konutlar için sadece 2.300 kişinin
başvurduğu, bunların yüzde 90'ının da koşullarının
uygun olmaması nedeniyle iptal edildiği öğrenilmiştir.
Sonuç olarak sadece 1.400 konut verilmesi, uygun planlama yapılmayarak
kamu kaynağının israf edildiğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca yapılan konutların 100 bin TL
karşılığında depremzedeye teslim edildiği, bunun
70 binini ilgili kişinin ödemesine karşılık sadece 30
binini devletin karşılaması sosyal devlet
anlayışına uygun görüntü oluşturmamaktadır.
TOKİ'nin bu konutları maliyetine, kâr amacı gütmeksizin teslim
etmesi gerektiği vatandaş tarafından sıklıkla dile
getirilmektedir. Konutların yapım aşamasında ise yüklenici
firmaların malzeme ve işçilikte yerel kaynaklardan
yararlanmaması da istihdam açısından bölge ekonomisi için sekter
bir tavır ortaya koymuştur.
Yöre halkı 1976 depreminde dahi büyük hasar gören
binalar için yapılan konutların yirmi yıl geri ödemesiz olarak
teslim edildiğini, bugün ise TOKİ'ye iki yıl sonra ödeme yapmak
durumunda kalınmasının büyük çelişki
oluşturduğunu belirtmektedir.
Doğunun kendine özgü koşullarından ötürü
tapular baba veya baba yoksa büyük ağabeyin üzerine kayıtlı
olması nedeniyle örneğin depremde yıkılan 10 dairelik bir
binada büyük sıkıntıya yol açmakta, binada yaşayan 10
kardeş veya akrabaya bu nedenle sadece tek konut tahsisi
yapılması çok çarpık bir uygulama oluşturmaktadır.
Van esnafı sermayesini kaybetti, ancak Halkbank ve
Ziraat Bankası kredilerinin ertelenmesinden kaynaklı ve KOSGEB
yardımlarında büyük sıkıntı yaşanmaktadır.
Kredilerin ertelenmesinde beklenilen sonuç alınamadı ve bu bölgede
deprem bölgesinde SGK primlerine dahi gecikme cezası kesilmesi dikkat
çekicidir.
Mart 2012'de elektriğe zam yapıldı, ancak
depremin yaşandığı Ekim 2011'den sonra fatura
kesilemediği için mart ayında gelen toplu faturalara da zam
olduğu gibi yansıtıldı. Zaten dondurucu kış
koşullarında ancak elektrik sobasıyla ısınabilen
ilkbaharda da 650 TL- 2 bin TL arasında toplu fatura gelmiş olan
vatandaş bunu ödeyemezken bir de buna gelen zammın geriye yürütülerek
borcun katlanılmaz hâle getirilmesi kabul edilemez.
Deprem ivmesi 1. derece deprem bölgesi
sınırlarına yaklaşmasına karşın Van'da tüm
resmî kurum binalarının 2. derece bölgesine göre inşa
edildiği yönünde vahim bir iddia da yüksek sesle bölgede dile
getirilmektedir.
Hâlen bugün bile Karayolları Müdürlüğü
deposunda erzak ve ayni yardımların stoklanmış vaziyette
bekletildiği belirtilmektedir.
Tüm bu nedenlerle yaklaşan kış mevsimi
öncesinde Van ve Vanlıların içinde bulundukları sorunların
irdelenmesi, gereken acil önlemlerin saptanması amacıyla
Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederiz.
1) Umut Oran (İstanbul)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
4) Celal Dinçer (İstanbul)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Ali Serindağ (Gaziantep)
8) Aylin Nazlıaka (Ankara)
9) İlhan Demiröz (Bursa)
10) Mahmut Tanal (İstanbul)
11) Mehmet Şeker (Gaziantep)
12) Namık Havutça (Balıkesir)
13) Ali Haydar Öner (Isparta)
14) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
15) Özgür Özel (Manisa)
16) Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
20) Hasan Ören (Manisa)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
23) Gürkut Acar (Antalya)
24) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
25) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
26) Sedef Küçük (İstanbul)
27) Ramis Topal (Amasya)
28) Engin Altay (Sinop)
29) Aytuğ Atıcı (Mersin)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 29/1/2013 tarihinde Mardin
Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
madencilik sektöründe çalışan işçilerin iş ve yaşam
koşullarının, çalışma alanlarında karşı
karşıya kaldıkları sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/11/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/11/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
29 Ocak 2013 tarihinde Mardin Milletvekili Erol Dora ve
arkadaşları tarafından verilen (2462 sıra no.lu) Türkiyede
madencilik sektöründe çalışan işçilerin iş ve yaşam
koşullarının, çalışma alanlarında karşı
karşıya kaldıkları sorunların
araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 12/11/2014 Çarşamba günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel.
Buyurunuz Sayın Tüzel (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maden sektöründe yani yer altında çalışan
işçi ve emekçilerin çalışma koşullarının
ağırlığı nedeniyle ve Türkiye'nin gündeminden hiç
eksik olmayan iş cinayetleri, işçi cinayetleri nedeniyle grubumuz bu
konuda bir Meclis araştırması yapılmasını
önerilerinize sunmaktadır. Kaldı ki bu konuda aslında
yapılmış Meclis araştırmaları var, büyük maden kazalarından,
facialarından sonra. En sonuncusu da, hâlen, Somada 13 Mayıs 2014te
301 madencinin ölümünden sonra bir araştırma komisyonu
oluşturuldu ama daha öncesindeki komisyon raporlarına riayet
edilmemesi, Hükûmetin bütün bu acılı olayları âdeta seyrediyor
olması nedeniyle Türkiyenin gündeminde ve Meclisin gündeminde bu konuyu
yeniden dile getirmeyi gerekli gördük.
Öncelikle, Somadan
Şırnaka bütün maden sahalarında 50 bin işçinin
çalıştığı, binlerce işçi ailesinin ve
onların çevresinde yaşayanların ekmek yediği, yaşam
sürdürdüğü bu alanda hayatlarını kaybetmiş olan bütün
emekçiler için başsağlığı diliyorum. En son olarak
hâlâ bedenleri toprak altında olan Ermenekteki madencilerin
acılı ailelerine sabırlar diliyorum. Özellikle hepimizin
hafızalarına kazınmış olan, Benim oğlum yüzme
bilmez ki. diyen acılı annenin acısını
paylaşıyoruz ama ne yazık ki bu vahşi kapitalist düzen ve
bu düzen üzerinde egemen siyaset olarak iktidar yapan güçler var oldukça
annelerimizin acıları hiç dinmeyecek. O nedenle, Meclis
araştırması talebimiz bu konuda hem Hükûmetin adım
atmasını, Meclisin çalışma yapmasını bekleyen
madenciler açısından, onların aileleri açısından hem
de işçi sağlığı ve güvenliği için mücadele eden
bütün emek örgütleri açısından önemlidir diye düşünüyoruz.
Yer altında
çalışma koşullarının ne kadar ağır, ne kadar
zorlu, külfetli olduğunu ve burada, özellikle, kâr hırsı
peşindeki vahşi sömürücü sermaye şirketlerinin, maden
firmalarının nasıl acımasızca Hadi, hadi yani
aşırı üretim, çok üretim, daha fazla üretim için işçileri
zorladıklarını, çalışma saatlerinin çok çok daha
üstünde bir çalışma mesaisine zorladıklarını özellikle
Somadan sonra çok çarpıcı bir şekilde gördük. Ve 13
Mayıstan sonra maden mühendisleri odaları başta olmak üzere, bu
konuda sorumluluk duyan herkes buraların âdeta patlamaya hazır birer
bomba olduğunu ifade ederek, Türkiyedeki 250 maden
ocağının benzer koşulları
yaşadığını söyleyerek uyarıda bulunmuştu ama
buna rağmen Ermenek oldu. Neden? Çünkü hemen yanı başında
kapatılmış ama denetlenmemiş, su basmış, su dolmuş
ocak olmasına rağmen orada, o havzada üretim yapılmasına
izin verilmesi nedeniyle.
Denetimsizlik aslında bütün
bunların üzerine geliyor ama Sorumlu nerededir, kusur nerede
aranacaktır? denirse tabii ki öncelikle ta Özal döneminden bu yana bu
serbest piyasacı, her şeyi özel sektöre bir pasta hâlinde sunan
özelleştirmeci mantığında aramak gerekiyor. Bütün maden
sahalarının devlet eliyle buralara sunulması,
özelleştirilmesi, redevans sistemi, ardından taşeron sistemi,
Hükûmetin sıkıştığında çokça yakındığı
gibi aşırı üretim zorlaması, acımasız kâr
hırsı diye gözyaşı dökmesinin ortamı aslında tam
da bundan olmaktadır.
Üstüne üstlük, 13 Mayıstan sonra,
Soma faciasından sonra torba yasada madenciler için iyileştirici
düzenlemeler beklenirken Hükûmet, âdeta kör gözün parmağına, bütün bu
alandaki taşeron sistemini ve hizmet alımı yöntemini daha da
kalıcı, daha da sistematik bir hâle getirecek şekilde yani
işçi ölümlerini daha da genişletecek şekilde uygulamalar
getirdi. Oysaki yılın başından itibaren yürürlüğü
koydukları İş Sağlığı ve Güvenliği
düzenlemesiyle bütün bu acımasız, can alan ortama son verilecekti,
Çalışma Bakanı böyle diyordu ama böyle
olmadığını görüyoruz. Zihniyet değişiminden söz
eden Hükûmetin, üstüne üstlük bugün Sayın Başbakanın
açıkladığı İş Sağlığı ve
Güvenliği Paketinde de aynı anlayışı, aynı
yaklaşımı görüyoruz. Nedir? Redevans sistemi en az on beş
yıl süreyle geçerli olacak. Yani,
nedir? Bütün bu iş cinayetlerinin ve facialarının
yarattığı ortam içerisinde halka hesap vermek zorunda kalan
Hükûmet, bu sıkışmışlıkla bir paket ilan ediyor
Ama, bu paket, değil yaraya merhem olmak, değil sorun çözmek bu
alanda acılara, facialara daha da kapı aralayan, büyüten bir
anlayışı ortaya koyuyor.
Değerli
milletvekilleri, denetim sistemi önemli. Yaşam odalarından, gaz
maskelerinden, istasyon mekanizmalarından çokça söz ediliyor ama işin
esası kaza olmadan bunun önüne geçecek denetimleri,
hazırlıkları ve maden işletmeciliğine uygun bilimsel,
teknik düzenlemeleri orada yürütmek. Özel sektörün, taşeronun, redevansla,
kiralama yöntemiyle buraları işletenlerin o kâr hırsıyla
bunu yerine getirmedikleri, getirmeyecekleri de ortada. Siyasi, yönetim
mekanizması, temsilci... Hükûmetin işi Ya, bunlar insanın
gözünün yaşına bakmıyorlar, daha çok kazanalım diye
yapıyorlar. deyip şikâyet etmek değil, bunu engelleyecek,
önleyecek mekanizmalar kurmaktır. Ama bunu yapabilir mi? Yapamaz elbette.
Çünkü, bu Hükûmeti seçenler, araya aracılar koyanlar, bir olay
olduğunda Aman madenler kapanmasın. deyip 50 kişiyi araya
koyanlar -işte Çalışma Bakanının şikâyet
ettiği konu- aslında bu kapitalist sistemin işleyişi ve bu
siyaset, burjuva, kapitalist siyasetin yönetim tarzının ta kendisi.
Şimdi de
Başbakanın önerdiği bu İş Sağlığı
ve Güvenliği Paketinde bakıyoruz, ortalık bağımsız
denetim kurullarına, yapı denetim firmalarına yani piyasaya terk
ediliyor. Bundan önce hazırlanan 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasındaki işçiye zerre
kadar değer, kıymet vermeyen; bu denetim kurullarına rol ve
sorumluluk biçmeyen; her şeyi, bütün sorumluluğu oradaki iş yeri
uzmanına, hekimine yükleyen, patronu tamamen sorumsuz kılan bir
anlayış, bu denetimleri taşeron firmalara yükleyen
anlayış şimdi aynı şekilde bir kere daha karşımıza
çıkıyor. Hayır, özerk denetim kurulları
olmalıdır, şimdiki gibi konsey tarzında değil.
İşte, konseye katılan mühendis odalarının temsilcisi
Hiçbir işlevimiz yok orada. diye bizzat kendisi ifade ediyor. Özerk
işçi sağlığı ve güvenliği kurulları
oluşmalıdır.
Havza madenciliğine geçilmesi -bu Ermenekten yola
çıkarak- yani küçük küçük madenciliğin ortadan
kaldırılması ve bunların düzenlenmesi elbette önemlidir ama
burada da patronlara kıyak anlayışıyla hareket edilirse
sonu hüsran olacaktır. Yani, bu ruhsatlardan toplanan, bütün bu primleri
ödenen harçları devletin toparlayıp, buraların rehabilitasyonu
için, iyileştirip, güzelleştirip tıpkı özelleştirmeci
mantıkla buralara geri sunması kabul edilebilir bir şey
değildir. Bu cezaların hiçbir
caydırıcılığı yoktur ve hiçbir şey de
canı geri getirmeyecektir. Bakın, bir de üstüne üstlük, işverene
zorunlu olarak yapması gereken, alması gereken önlemleri aldı
diye prim teşviki yapılacakmış. Eğer kaza olursa da
cezalandırma sistemiyle prim artırılacakmış. Böyle bir
şey olabilir mi, hangi mantıkla?
Bakın, bu yasa yürürlüğe girdiği andan
itibaren 475 bin iş yeri, iş sağlığı,
güvenliği uzmanı şartını yerine getirmemiş, on
aylık borçlarını ödememiş. Sayıştay
raporları bunları, oradaki usulsüzlükleri, prim kaçaklarını
bir bir döküm hâline getirmiş ama hangi birisi takip edilmiş, hangi
birisi yerine getirilmiş?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Örgütlenme, örgütlenme,
örgütlenme... İşçi sınıfı örgütlü
olmadığı sürece, denetim hakkını bizzat elinde hayata
geçirmediği sürece, sendikalar bütün bu işçi cinayetlerine seyirci
kalmayıp harekete geçmediği sürece bu vahşi kapitalist düzen can
almaya, işçi ölümlerine devam edecektir. Bunu önlemek de Meclisimizin
sorumluluğu altındadır.
Hepinizi bu araştırma önergemize destek ve
kabule davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.
Aleyhinde Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Türkmenoğlu.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokrasi Partisinin...
PERVİN BULDAN (Iğdır) Demokratik. Bir
türlü ismimizi öğrenemediniz.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) -
Türkiyede
madencilik sektöründe çalışan işçilerin iş ve yaşam
koşullarının, çalışma alanlarında karşı
karşıya kaldıkları sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili ve bu alanlarda yaşanan
sorunlara karşı gerekli tedbirlerin alınması amacıyla
verdikleri Meclis araştırması önergesi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Karaman ilimizin Ermenek ilçesinde meydana
gelen kazada hayatını kaybeden tüm madenci emekçilerimize Allahtan
rahmet diliyorum, ailelerinin ve Türkiye'mizin başı sağ olsun
diyorum.
Ama şunu da söylemeden geçmek doğru değil:
Şu anda tabii ki Somada yaşanan elim kaza nedeniyle madencilik
sektöründeki sorunlar tekrar gündeme geldi. Ama şöyle bir algı da var
Türkiyede: Madencilik sektörüyle ya da ağır çalışma
koşullarıyla ilgili, mevzuatta yetersizlikler var ya da mevzuat yok.
gibi bir algı oluşturuluyor. Tabii ki böyle bir şey söz konusu
değil. Mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmış, gerekli
tedbirler alınmış ama daha da detaylandırılabilir mi?
Ki onun çalışmalarını yapıyoruz şu anda.
Bilindiği üzere, Soma ilçemizde mayıs
ayında büyük bir kaza meydana gelmişti ve 31 madencimiz şehit
olmuştu.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) 301, 301.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) Bu madenlerde
meydana gelen kazalar nedeniyle maden facialarının tekrar incelenmesi
ve alınacak önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesiyle ilgili,
biliyorsunuz, Soma Maden Kazasını Araştırma Komisyonumuz
kuruldu. Sosyal açıdan kazanın oluş nedenleri konusunda
toplumsal duyarlılığımızı artıran Soma Eynez
Ocağı kazasının detaylı bir şekilde
araştırılması hâlen devam ediyor. Şu anda, Meclis
Komisyonumuz son hazırlıklarını da yaptı; rapor,
hazırlanma aşamasına geldi, yakın bir sürede tamamlanacak.
Madencilik sektöründeki güvenliklerin artırılması, iş
hayatındaki güvenliklerin artırılması ve yaşam
koşullarının düzenlenmesiyle ilgili araştırmalar da
yapılıyor.
Buradaki araştırmamız, Soma
kazasındaki araştırmamız sadece Soma kazasının
oluş nedenleri değil, zaten Komisyonda olan
arkadaşlarımız bunu çok net bir şekilde biliyorlar. Tüm
muhalefet ve iktidar milletvekili arkadaşlarımızla hep beraber
olay yerine gittik, madenlerde incelemelerde bulunduk. Sadece Somada
değil, Zonguldakta -Karaman Ermenekte de yapacaktık, bir vesileyle
o iptal edilmişti, daha sonrasına, ileriye ötelenmişti ama
gidememiştik- Türkiye'nin çeşitli yerlerinde kazalarla ilgili
araştırmalar yapıldı, uzmanlar dinlendi. Tabii ki yurt
dışına gidilmesi de gündeme geldi ama ana muhalefet partisinden
milletvekili arkadaşlarımız yurt dışındaki
güvenli maden ocaklarının araştırılması
noktasında itiraz ettiler, Yurt dışına gidilmesin, para
harcanmasın, Meclisin parası gitmesin. diye. Biz de şunu
söyledik: Biz, Avusturalyadaki ya da Amerikadaki madenlerin nasıl
olduğuna dair duyumlarımızla ya da okumalarımızla
mı bilgi sahibi olacağız, öyleymiş diye mi
geçireceğiz araştırma Komisyonumuza dedik. Bilmiyorum,
artık ileriki dönemlerde nasıl bir karar verilecek hep beraber
göreceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonumuz,
dediğimiz gibi, sadece madenlerin durumuyla ilgili incelemelerde
bulunmuyor, bundan sonrasında madenlerde meydana gelebilecek kazaların
önlenmesiyle ilgili, yaşam ve çalışma
koşullarının düzeltilmesiyle ilgili geniş ve kapsamlı
bir araştırma yapıyor, bu konuyla ilgili uzmanlardan gerekli
bilgiler alınıyor.
Soma kazasından sonra gerek Çalışma
Bakanlığımızın gerekse Enerji Bakanlığımızın
yapmış olduğu denetimlerin ardından 94 maden
ocağı kapatılmış bulunuyor. Bunlarla ilgili cezai
müeyyideler de yapıldı ve gerekli olan işlemler de
başlatıldı. Tabii ki amaç, hiçbir şekilde hiçbir
çalışanımızın, emekçimizin burnunun kanamaması,
onunla ilgili azami tedbirlerin alınması ama takdir edersiniz ki
önemli olan mevzuatın yapılmış olması, mükemmel
kanunların yapılması değil, yürürlükte bunların
nasıl uygulandığı, nasıl hayata geçirildiği. Bu
da tabii ki yürütmenin unsurları olan organlarla harekete geçiriliyor. Bir
anlamda, daha önce de şu söylenmişti: Denetimlerin
artırılması. Mevzuatın, mevzuat hükümlerinin tam
anlamıyla işlendiğine dair denetimlerin kâğıt üzerinde
kalmamasıyla ilgili bugün Sayın Başbakanımızın da
açıklamış olduğu bazı, biliyorsunuz,
hazırlıklar var. Özellikle şunu belirtmek istiyorum ben: Biraz
önce Halkların Demokrasi Partisinden arkadaşımız söyledi,
bugün Başbakanımızın açıkladığı paketin
yetersiz olduğunu söyledi, biraz daha detaylı dinleme imkânı
bulsaydı aslında bunların şu anda bizim Soma Komisyonumuzda
görüştüğümüz hususlar olduğunu anlarlardı diye
düşünüyorum. Çünkü bizlere de bu komisyonda bilgi veren bilim
adamlarımız, uzmanlarımız özellikle madenlerdeki
tedbirlerle ilgili çok detaylı bilgiler verdiler, yurt
dışındaki uygulamalardan bilgiler verdiler ve bugün ben
Sayın Başbakanımızı dinlerken bunların hayata
geçirileceğini gördüm. Bunları belki başlıklar hâlinde
söylemem gerekirse şunları paylaşmak isterim sizlerle:
Maden şirketleri işçilere hayat sigortası
yapacak, bu geçiş süreciyle ilgili bütün madenciler de hayat
sigortası kapsamına alınacak.
Maden sahalarının izlenmesi akredite
bağımsız kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilecek. Evet, bununla ilgili yasal mevzuat hayata geçirildi
ama şu anda maalesef iş sağlığı ve güvenliği
uzmanları o iş yerinden maaş alarak iş yerinin denetimini
yapıyorlar. Bunun doğru olmadığı hepimizce malumdu,
bunu Soma Araştırma Komisyonunda da konuştuk. Bu nedenle
bağımsız akredite şirketlerin ve kuruluşların bu
denetimi yapması çok önemli diye düşünüyorum.
Yine, küçük işletmelerin birleştirilmesi hususu
sağlanacak.
Ruhsat bedelinin bir kısmı Maliye
Bakanlığı tarafından madenlerin rehabilitasyonu ve
modernizasyonu konusunda kullanılacak. Özellikle bu noktada maden
işletmecilerine gerekli olan yardımlar da devlet tarafından
yapılacak çünkü oradaki standartların yükseltilmesi maden
kazalarının da azalmasını sağlayacaktır.
Yine, maden işletme projelerinin yüksek
standartlarda hazırlanması için gerekli olan düzenlemeler
yapılacak.
Maden işletmelerinde görev alacak personelin
niteliklerini yükseltmek için gerekli eğitimler yapılacak. Özellikle
bizim Komisyon araştırmalarımızda şunu gördük:
Madencilere eğitimler nasıl veriliyor diye araştırdık.
Bunların Hadi bugün işe alındınız, yarın
işe başlatılıyorsunuz. şeklinde mi, yoksa uzun bir
eğitim sürecinden sonra mı işe
başlatıldıkları noktasında bilgiler elde etmeye
çalıştık. Maalesef gördüğümüz şuydu: Evet, mevzuatta
eğitimden geçirilerek işe başlamaları gerekiyor ama
uygulamada, pratikte eğitimden geçirilmiş gibi gösterilerek
madencilerin işe başlatıldığı noktasında
bilgi sahibi olduk. Bunların da belki bundan sonrasında denetimleri
çok daha net bir şekilde yapılacak.
Çok tehlikeli işlerde çalışan 2 milyon 700
bin çalışanımıza mesleki yeterlilik belgesi alma
zorunluluğu getirilecek. İşçilerimizin profesyonel olarak
yaptıkları işle ilgili mesleki formasyonu, sertifikası
olacak. Bu çerçevede meslek liseleri ve üniversitelerin ilgili fakültelerine
zorunlu iş sağlığı ve güvenliği dersi konulacak.
Yine, yapı denetim firmalarına iş
sağlığı ve güvenliğinde sorumluluk yüklenecektir.
Yaptırımlarda ödül-ceza dengesi getirilecek,
ölümlü iş kazası olan iş yerlerinde primler yükseltilecektir.
Burada işçilerimizin SGKyla ilgili primlerini işveren ödüyor ve
primler yükseltilecek.
İdari para cezalarına artışlar
getirilecek, standartlara uygun kişisel donanım sağlamayan
işverene idari para cezası kesilecek.
Belirli alanlarda acil durdurma faaliyetleri
müfettişin inisiyatifine kalmadan durdurulabilecek. Bazen müfettişin
gelmesiyle süre geçebiliyor ve tehlikeli şekilde çalışmalar
devam ediyor. Bu noktada sürecin hızlandırılması
sağlanacak.
Yine, işverenin ölümlü iş kazasında kusuru
bulunması hâlinde, Türk Ceza Kanununa göre alacağı cezaya ilave
olarak iki yıl boyunca devlet ihalelerine girmesi men edilecek.
Yer altı maden işlerinde
çalışanların nerede bulunduğu yanındaki çiple kontrol
edilecek. Bunu özellikle, Avusturalyada ve başka bazı ülkelerde
çalışan bilim adamları, akademisyenler bize, Komisyonumuza
anlatmışlardı; çok güzel bir uygulamaydı. Türkiyede de
inşallah bu, hayata geçirilecek.
Yine, yer altı çalışmalarında
planların üç boyutlu olma zorunluluğu getirilecek. Bu, özellikle kaza
riskinin azaltılması ve eğitim çalışmalarında çok
önemli bir aşama diye düşünüyoruz.
Maden işletmeyle ilgili dokümanlar elektronik ortama
işlenecek ve böylece bir madende neler olduğu bilinecek.
Bununla ilgili uzun uzadıya, biliyorsunuz, bugün
açıklamalar yapıldı. Yine, cezalarla ilgili artırıma
gidilecek ve özellikle denetimlerde ve tatbikatlarda bir yıllık süre
altı aya indirildi.
Biliyorsunuz, geçtiğimiz çalışma döneminde
de torba yasada madencilik sektörüyle ilgili, işçilerimizin
durumlarıyla ilgili özel düzenlemeler yapmıştık.
Şunu söylemem gerekiyor ki: Evet, HDP önerisi
doğrudur ama şu anda zaten bu konuyla ilgili Meclis
araştırması yapılıyor ve bununla ilgili son
aşamaya gelmiş bir Komisyon çalışması var.
Dolayısıyla, aynı konuyla ilgili tekrar Komisyon
kurulmasının çok da makul olduğunu düşünmüyorum ben. Bu
nedenle, mevcut Komisyon çalışmalarımızın sonucu
beklenilerek raporun Genel Kurula getirilmesinin ve burada
tartışılmasının daha uygun olduğunu
düşünüyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Türkmenoğlu.
Lehinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1974-1980 arasında İstanbul Teknik
Üniversitesi Maden Fakültesinde maden mühendisliği eğitimi
almış, on iki yılını yer altı maden
işletmelerinde geçirmiş, ondan sonra da avukatlık
yaşamımda iş davalarında, iş kazası
davalarında avukatlık ve bilirkişilik yapmış bir
kardeşiniz, bir arkadaşınız olarak konuşuyorum.
Şimdi, Hükûmetin açıkladığı,
Sayın Başbakanın açıkladığı önlemler elimde.
Benden önce de AKP adına konuşan arkadaşımız söyledi.
Aslında şunu söylemek istiyorum: Bu Başbakanın
açıkladığı şeyler, bir mühendis olarak söylüyorum,
fasa fiso yani işçilere hayat sigortası yapılmamış
olmasından dolayı mı kazalar meydana geldi? Başbakan burada
sadece iki şey söylüyor elle tutulabilecek. Birincisi: Birleştireceğiz..
diyor. Ben 2008 yılında bu kürsüde
söylemişim Madenlerin, etkin, verimli ve iş güvenliğine
uygun olarak çalıştırılabilmesi için havza madenciliği
yapılmalıdır. demişim. Şimdi Başbakan diyor ya Birleştireceğiz
küçük işletmeleri. diye, burada onu ben 2008 yılında
söylemişim değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Sayın Başbakanın önlem olarak
saydıklarının hiçbirisi ama hiçbirisi, bir mühendis olarak
söylüyorum, bu işlenmekte olan iş cinayetlerini önleyebilecek
nitelikte değildir. Öyle anlaşılıyor ki, Hükûmet, bu
önlemleri yazarken bu konunun uzmanlarıyla görüşmeye tenezzül dâhi
etmemiştir. Enerji Bakanı da az önce buradaydı- böylesine bir
konu konuşuluyor, çekip gitmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Somada mayıs
ayında 301 kişi öldü. Şimdi Ermenekte 18 kişi öldü. Ben,
Ermenekte 28 Ekimde olayın meydana geldiğinin ertesi günü, 29 Ekim
günü Ermeneke gittim ve tweet attım,Yer altında olduğu
söylenilen 18 işçimiz maalesef ölmüştür. dedim.
Vatandaşları kandırmanın anlamı yok. 50 metre su
çıkıyor insanların bulunduğu seviyeden; siz, hâlâ orada
cenaze levazımcılığı yapıyorsunuz, orada umut
veriyorsunuz vatandaşa Kurtarılıyor, kurtarılıyor.
diye. Kurtarma çalışmalarının ksi dahi yoktu orada.
Şimdi geliyorlar Şlam çıktı, bilmem, toprak
çıktı, çamur çıktı
Tabii ki çıkacak.
Değerli
arkadaşlarım, bu Başbakanın açıkladığı
önlemlerde suçlu işveren ve işçi, çalışanlar, mühendisler.
Burada devlet yok, Hükûmet yok. Şimdi, daha önceki
arkadaşımız söyledi, dedi ki: Efendim, mevzuat yeterlidir.
Mevzuat yeterli falan değil arkadaşlar.
Şimdi, bakın,
iş kazalarını minimum eden Batı ülkelerinde iki şeye
dikkat ediliyor: Birincisi, madenlerde alınacak emniyet tedbirlerine
ilişkin yönetmelik; ikincisi, bu yönetmeliğin uygulanıp
uygulanmadığının sıkı bir şekilde
denetlenmesi. Oradaki yönetmeliklerde madencilikte uygulanacak tedbirler madde
madde açık ve net olarak sayılmış yani bir maden mühendisi,
bir maden çavuşu, bir maden işvereni nerede, neyi, nasıl
yapacağını yönetmelikten biliyor. Bizim Türkiyede ise böylesine
açık bir yönetmelik yok. 2013 yılında çıkarılan
işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki
yönetmeliğin sadece 9 maddesi güvenlik tedbirlerine ilişkin, bunların
hepsi de muğlak ifadelerle dolu. Örneğin 7nci maddesi:
İşveren, iş yerinde gerekli tedbirleri alır.
Şimdi, hangi önlemler
gerekli, hangi önlemler gereksiz? O iş yerinde bir iş cinayeti
olduğu zaman işveren ya da oradaki mühendis, kendi bilgisi
çerçevesinde, iyi niyetli olarak alması gereken önlemleri
aldığını iddia ediyor; dolayısıyla, sorumluluktan
kurtarmaya çalışıyor kendisini. O ülkelerde, Batı ülkelerinde
birinci sorumlu devlet, oraların yönetmeliklerinde sorumluluk devlete ve
işverene verilmiş. Teknik personele yüklenen yükümlülük, sadece
yönetmelikte açık olarak belirlenen önlemlerin uygulanıp
uygulanmadığını sağlamaktan ibaret. Bizde ise bu
tedbirleri kimin alacağı belli değil. Zaten devletin hiçbir sorumluluğu yok, Enerji
Bakanının hiçbir sorumluluğu yok, Enerji
Bakanlığına bağlı Maden İşleri Genel
Müdürlüğünün hiçbir sorumluluğu yok. O kadar sorumsuz bir Hükûmetle
karşı karşıyayız ki maden iş yerlerini
denetlemekle görevli Maden İşleri Genel Müdürlüğünün
başında maden mühendisi yok, iktisatçı ya da işletmeci bir
arkadaşımız var. Böylesine gayriciddi bir anlayışla
madencilikte meydana gelen iş kazalarını ve cinayetlerini
önlemek mümkün değildir. Orada maden mühendislerini, teknik
elemanları günah keçisi ilan ederek, tüm suçu, sorumluluğu
onların üzerine yıkarak iş cinayetlerini önlemeniz mümkün
değildir arkadaşlar.
İkinci şey: Denetim. O ülkelerde gerçekten
işin ehli uzman müfettişler tarafından yapılan
sıkı denetimler var. Ve bizde ise düşünün ki Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında 1,5 milyondan fazla iş yerini
denetlemekle görevli sadece 565 iş müfettişi var, onlar da konunun
uzmanı değil. Uygulamada maden ocaklarını denetleyenlerin
kimya mühendisi olduğunu biliyorum, iktisat mezunu iş
müfettişlerinin gelip maden ocaklarını denetlediğini biliyorum;
denetlemiş gibi yapıyorlar.
Üçüncü konu: Türkiyede maden sahalarını
denetlemekle görevli Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında 235 eleman
25 binden fazla ruhsat sahasını denetliyor. Şimdi anlayabiliyor
musunuz Türkiyedeki denetimin ne kadar ciddi, ne kadar gayriciddi
olduğunu? Bu anlayışla bu olayları çözmek mümkün
değildir arkadaşlar. Hükûmet önce sorumluluğunu bilecek.
Bakın, Somada
olay oldu, olayın akabinde bu kürsüde konuştum. Şimdi, Somada
meydana gelen olayın oluş şekli üzerindeki tüm şüpheler
kalktı ve benim bu kürsüde söylediklerim bir bir doğrulandı
bilirkişi raporuyla. Şimdi de Ermenekle ilgili söylüyorum ve
baştan tweet atarak tweetimde söyledim olayın olduğu gün, Ermenekteki
kaza eski bir imalattan gelen suyun basması sonucu olmuştur. dedim.
Hayatında yer altında çalışmamış Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı, kalkmış, orada savcıyı da tahrik
ederek dikkatleri, kamuoyunun dikkatini ocaklardan adliye koridorlarına
çekmeye çalışmıştır, savcının yapması
gereken soruşturmayı yönlendirmeye kalkmıştır. Bir
buçuk aylık kadın maden mühendisini suçlu olarak ilan
etmişlerdir. İmalat haritasını vermeyen Maden
İşleri Genel Müdürlüğü elemanları ne yapıyor
Sayın Bakan? 29 Ekimde Sayın İlhan Cihaner, Sayın Gökhan
Günaydın ve ben oraya gittik. Kurtarma çalışmalarının
ksi yoktu. Kurtarma ekibinden imalat haritasını görmek
istediğimde İmalat haritası yok. dediler. Nerede? Maden
Dairesinde belki de vardır. O hapishaneye giren mühendis bana dedi ki:
Vekilim, sen bizim meslektaşımızsın. Bize imalat haritasını
vermedi Maden Dairesi çünkü Maden Dairesinde imalat haritası yok.
Değerli arkadaşlarım, imalat haritası nedir biliyor
musunuz? İmalatta yapılan üretimlerin, yapılan işlemlerin
işlendiği haritadır. Şimdi, orada o harita olmadan eski
imalat olup olmadığını mühendis nereden bilecek? O
ruhsatı devrederken Maden Dairesi onu da verecekti.
Bu kürsüden ilan
ediyorum: Ermenekteki kazanın birinci derece sorumlusu devlettir, onun
yansıması Hükûmettir, Maden İşleri Genel Müdürlüğüdür.
Bunu mühendis olarak söylüyorum. Şimdi duyuyorum, mahkeme
aşamasında yeni bir imalat haritası devreye sokuluyormuş
olaydan günlerce sonra. o haritanın da nasıl
yapıldığını teknik eleman arkadaşlarımız
bize iletiyorlar. Kazaları böyle önleyemezsiniz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Olayın oluş
şeklinin nedenini ve sorumluları gizleyerek bu kazalar önlenmez.
O nedenle, yapılması gereken gerçekten
işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda önce
zihniyeti değiştirmektir, işçinin insan olduğunu
unutmamaktır. Üretim sürecinde, insanın, sadece iş gücünün
parayla alınıp satıldığı bir meta değil,
onun onurlu bir insan olduğu dikkate alınmalıdır diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Aleyhinde, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydın.
Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesi hakkında şahsım
adına görüşlerimi belirtmek için söz aldım.
3/3/1976da 14 yaşında ortaokul öğrencisi
olarak maden galerisinde bir maden işçisi ve bir maden şehri olan
Gümüşhanenin Milletvekili olarak sözlerime başlamak ve sadece madende
değil, tüm iş kazalarında, kontrol edilebilir ve önlenebilir tüm
kazalarda rahmete ulaşmış, en son olarak da Ermenekte ve
Somadaki kardeşlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Gönül, hiçbir zaman, insanoğlunun
önleyebileceği kazalarda bir başka insanoğlunun kaybedilmesini
arzu etmez. Bu doğrultuda da yasamaya düşen, yürütmeye düşen tüm
önlemlerin alınmasının gerekli olduğunu, baştan 14
yaşındaki bir maden emekçisi olarak, sorumlu olduğunu burada
paylaşmak istiyorum.
Meclis araştırması önergesi eski bir tarihte
verilmiş, ihtiyaç duyulduğunda verilmiş ama bugün gündeme
geldiğinde son günlerde kardeşlerimizin bu kazalara maruz
kaldığını da görüyoruz. Mayıs ayında Somada
kaybetmiş olduğumuz 301 kardeşimizden sonra Meclisimizin ortak
görüşüyle kurulmuş olan maden kazalarının
araştırılarak bu sektörde alınması gereken iş
sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması Komisyonu söz konusudur ve Meclis
Araştırma Komisyonunun şu ana kadar oldukça iyi bir
çalışma yürüttüğüne, kısa bir zaman içerisinde de Genel
Kurula görüşlerini sunacağına, Genel Kurulun da bunu kabul
ederek diğer kamusal alanın da bu çalışmanın ortaya
koyduğu ürünlere göre gereğini yapacağına inanıyoruz.
Elbette ki Meclis Araştırması Komisyonu
sürüyor ama bu arada Hükûmetimizin, başta Soma kazasından sonra
Ermenekle beraber alınması gerekli olan önlemler konusunda hızla
çalıştığını, yasamanın kamusal olarak yapılması
gerekli olanları hızla yerine getirdiğini, insan faktörünün veya
Sermayenin kamusal görevler yerine getirilirken arkasından dolanarak ya da
emeği sömürme adına kendi gelirlerini artırması
noktasında yapmış olduğu bu tür kazalara sebebiyet veren
önlemlerin azlığını da elbette anlamakta zorlanırız.
Bunun için de Hükûmetimizin bu sermayenin insan emeği üzerindeki
gelirlerini artırma ya da vahşi kapitalizmin emek sömürüsüne
karşı dik duruşunu, Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içerisinde yaşayan tüm milletimiz bilmektedir.
Bu doğrultuda, özellikle de Sayın
Başbakanımızın son açıkladığı
önlemlerin hızla yürürlüğe girmesiyle beraber, bu kazalarda,
Bakanlığın görevini yapmasının yanında ailelerin
yanında olması, kaza yerinde olması ve kaza yerinde Bu
önlemleri eksik alarak kazaların bu şekilde olmasına neden olan
her kimse onun hesabı sorulacak. diyen başta Enerji
Bakanımız Sayın Taner Yıldıza, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımıza ve Hükûmetimize, Hükûmetimizin
Başkanı Sayın Davutoğlunun bu konuları asla hoş
görmeyeceğine ve kimin kolu kesilecek ya da kimin ekmeği elinden
alınacaksa bunu yerine getireceğine inancımız tam
olduğundan; Meclis Araştırması Komisyonunun da
çalışmasını sürdürmesinden dolayı, bugün için, bugünün
ve gelecek günlerin gündeminde her şeyin yolunda gittiğini
düşünerek, Meclisin çalışmaları anlamında yolunda gittiğini
düşünerek araştırma komisyonunun aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter
sayısı
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Kabul
edenler
dedikten sonra
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) İstenmedi ki
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Sonra söyledi
Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, aynı anda
söyledi.
BAŞKAN Yok ama
Karar yeter
sayısını istediler.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Öneriyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) 116 kişi var Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yapacağız, ben yok gibi görüyorum.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar
yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Elektronik
cihazla oylama yapacağım.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır.
HDP
grup önerisi kabul edilmemiştir.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, 24/10/2014 tarihinde Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 23 milletvekili tarafından,
balıkçılık faaliyetinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
12 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/11/2014 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup Başkan
Vekili
Öneri:
Trabzon Milletvekili M. Volkan Canalioğlu ve 23
milletvekilince balıkçılık faaliyetinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 24/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1537
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 12/11/2014 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde, Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu.
Buyurunuz Sayın Canalioğlu. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; su
ürünleri kooperatifleri ve balıkçıların sorunlarıyla ilgili
olarak CHP grup önerisi üzerine söz aldım.
Vira Bismillah.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Salonda çok ciddi uğultu
var Sayın Başkan. Salondaki uğultudan hatibi dinleyemiyorum.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) Evet,
Sevgili Başkan
Sayın Başkan, uğultu çok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen biraz
sessiz olur musunuz. Kürsüdeki milletvekillerimizi lütfen daha rahat
duyalım.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla)
Yoklamayı verdiniz, artık çay içebilirsiniz ama bir dinleyelim,
şu balıkçıların sorunlarını bir dinleyelim
arkadaşlar.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Canalioğlu.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) Evet
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; su
ürünleri kooperatifleri ve balıkçıların sorunlarıyla ilgili
olarak CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
selamlarken balıkçı tabiriyle Vira Bismillah. diyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz dünyadaki konumu ve
üç tarafının denizlerle çevrili, yarımada olması nedeniyle
farklı ekolojik özellikteki 4 denize, 200 doğal göle, 293 baraj
gölüne, 1.000 gölet ile 8.333 kilometrelik bir deniz kıyı
şeridine, 177.714 kilometre uzunlukları olan 33 nehre sahiptir.
Ülkemiz, kendisine özgü ekosisteme, zengin su kaynaklarına ve
dünyanın en önemli denizlerine sahip olmasına rağmen bu durum
balıkçıların, istedikleri verimi alamamalarından
dolayı denize çıkamamalarına yol açmaktadır. Bunun
başlıca nedenleri arasında uygulamaya yönelik uzun süreli
yönetim, strateji ve planların olmayışı vardır.
Özellikle 1980li yıllardan itibaren ülkemizdeki sosyal ve ekonomik
alanlardaki gelişmelere bağlı olarak denizel kıyı
alanları doğal yapısından uzaklaşarak yoğun bir bozulma
sürecine girmiş, denizel ekosistemin olumsuz yöndeki değişiminde
balıkçılık aktivitelerinin yanı sıra kıyı
kaynaklarının yetersiz yönetiminin de -bu durum üzerinde- önemli
payı bulunmaktadır. Nitekim kıyı bölgelerinde
yıllardan beri kentsel alan ve kara yolu geçirmek amacıyla denizin
doldurulmasıyla arazi kazanma çalışmaları, mahmuz,
dalgakıran, balıkçı barınağı ve liman gibi
kıyı yapıları, şehirlerin ve sanayi kuruluşlarının
katı ve sıvı atıklarının denizlere
boşaltılması, akan su ağızlarındaki ve kıyıya
yakın mesafelerde faaliyet gösteren kum, çakıl ocakları,
yoğun ve bilinçsiz balıkçılık gibi çok çeşitli
aktiviteler sonucu avlanan balık miktarında azalışlara
duyarsız kalınması bu durumun belli başlı
nedenlerindendir.
Bunun sonucu olarak, üç tarafı denizlerle çevrili
ülkemizin 5 bölgesinde, Doğu Karadeniz Bölgesi, Batı Karadeniz
Bölgesi, Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi olmak üzere 5 bölgemizin
32 ilinde deniz ürünleri bölgesindeki denizlerde hatalı avlanma ve
kirlenmeye bağlı olarak birçok balık türünün nesli
tükenmiştir. Böylelikle balıkçılar önemli bir gelir kaybına
uğradığı gibi ülkemiz de güvendiği en büyük
kaynağını kaybetmeye başlamıştır, oysa ülkemizde
su ürünlerinin yüzde 90ı denizlerden elde edilmektedir. Denizlerden
sağlanan balık üretiminin yüzde 81ini Karadeniz, yüzde 11ini
Marmara, yüzde 5ini Ege, yüzde 3ünü Akdeniz karşılamaktadır.
2013 yılında avlanan balık türlerinden birkaç tanesini,
önemlilerini vermek istiyorum: Hamsi 179.615 ton, palamut 13.157 ton, sardalya
23.919 ton, istavrit 21.817 ton, lüfer 5.225 ton, mezgit 9.396 tondur.
Değerli milletvekilleri, dünyanın birçok
yerinde olduğu gibi Türkiyede de kıyı alanlarının en
yoğun ve en eski kullanıcıları hiç kuşkusuz
balıkçılardır. Durum böyleyken balıkçıların mesleki
sorunlarıyla bireysel olarak başa çıkabilmeleri mümkün
değildir. Avlanan balıkların tatmin edici fiyattan
satılabilmesi, sosyoekonomik koşullarının
iyileştirilmesi için, yasa dışı avcılıkla
mücadele edilebilmesi için de bakanlık yanı sıra,
bakanlığa destek olmak amacıyla balıkçı kooperatifleri
kurulmuştur. Dayanışma içinde olan ve bir kooperatif
çatısı altında bir araya gelen balıkçılar,
balıkçılığın içinde bulunduğu sorunları
ortadan kaldırmak, bunun yanı sıra balık
stoklarını ve balıkçı toplumunu sürdürülebilir kılmak
için gayret sarf etmektedirler.
Ülkemizde hâlen 576 su ürünleri kooperatifi ve 16 bölge
birlik kooperatifi mevcuttur. Birlik kooperatifleri de bir araya gelerek Su
Ürünleri Merkez Birliğini oluşturmuşlardır. Su ürünleri
kooperatiflerinde 31.137 balıkçı örgütlenmiş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu küçümsenecek bir rakam değildir. 16
Haziranda da Uluslararası Balıkçılar Örgütü tarafından yani
ICFO tarafından 2010 yılında Seul Deklarasyonu ile
Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri Günü olarak kabul
edilmiştir.
Kooperatiflerin önemli görevleri arasında
ortakların ürettiği balığı pazarlamak vardır.
Ancak, böyle bir imkân bulamadıkları için balık
satışı sırasında komisyon ödemek durumunda kalınmakta,
bu yüzden balıkçıya en iyi katkısı olan komisyoncularla
beraber çalışma tercih edilmektedir. Ayrıca, kooperatif
balıkçılığı yapan küçük balıkçı,
avlanırken en az 5 parça balıkçı ağını deniz
kirliliği, çöp ve akıntıdan dolayı risk fazla
olduğundan denizde bırakmakta ve önemli bir maddi kayba da
uğramaktadır.
Ayrıca, teknesinin yakıt gideri yanı
sıra yine gelir olarak balıkçıdan barınak parası
alınmaktadır. Bir sürü giderlerinin yanı sıra kendi
balıklarını satacak yer bulamayışları da önemli
sorunlar arasında yer almaktadır. Balık fiyatları da
denetimsizlik nedeniyle günübirlik belirlenmekte, kaçak av ve
dışarıdan gelen balıkla birlikte düşen fiyatlar,
birçok ekonomik külfetin altında bulunan balıkçıyı tamamen
zor durumda bırakmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, bu genel anlatımdan
sonra Türkiyede balıkçılığın gelişememesinin
nedenlerini sıralayacak olursak, bir: Denizlerimizin balık
bakımından zengin olmaması, açık deniz yani okyanus
balıkçılığı yapılamayışı,
taşıma ve depolama imkânlarının yetersizliği, dinamit
patlama, trol avcılığı gibi zararlı avlanma
yöntemlerinin uygulanması, denizlerimizde kirlenmenin önlenmesi gibi
birçok sorun balıkçılığın gelişmesini
engellemektedir. Bunun için, bu sorulara cevap olarak açık deniz
balıkçılığı yapılmalıdır, tatlısu
balıkçılığı teşvik edilmelidir, zararlı
balık avlama yöntemleri önlenmelidir, kıyı kirlenmesi önlenmeli,
modern balıkçılık yöntemleri uygulanmalı, depolama ve
soğutucu araçlarla taşıma imkânlarının
artırılmasının yanı sıra, kültür
balıkçılığına da destek verilmeli ve
geliştirilmelidir.
Bu çözüm önerilerimizin elbette Bakanlıkça da
bilinmekte olduğunu düşünüyorum. Bazen bütün bu önerilerin
bilinmesine rağmen, Türkiye'de neden su ürünleri sektörü krizdedir? Bu
kriz, plansız avcılık, stokların aşırı
düşürülmesi ve politikasızlıkların sonucu değil midir?
Bu kapsamda, Türkiye açık deniz balıkçılığına
yıllardır neden geçmemiştir? Bakanlık şimdiye kadar,
on iki yıldır, neden başta Afrika ve Asya ülkeleri olmak üzere,
başka ülkelerle balıkçılık anlaşması
yapılmasına yanaşmamıştır? Balıkçı
teknelerinin azaltılması için devlet para vererek geri
almaktadır. Bu, su ürünleri stoklarının neredeyse bittiği
bir ülkede ne işe yarayacaktır? Su ürünleri stoklarının
artırılması için neden Marmara ve Karadenizde deniz koruma
alanları ilan edilmemektedir? Su ürünleri üretimini azaltan etkilerden
biri olan deniz kirliliğiyle neden hâlen mücadele edilmemektedir? Hâlâ
birçok sahil kesiminde evsel atıklar denize gitmekte, bu ise
balıkların yumurta ve üreme alanlarını bozmaktadır. İlgili
Bakanlık, yasa dışı avcılık, denetimsiz
avcılık ve aşırı avcılık nedeniyle
stoklardaki azalma karşısında hangi tedbirleri alacaktır
veya almaktadır? Su ürünleri denetimlerinde, balık çıkarma
alanlarında neden yeterli personel bulunmamaktadır? Avrupa
Birliğinin Türk alabalık ihracatına getirdiği
kısıtlama neden engellenememiştir? Alabalık üreticilerinin
mağduriyetleri nasıl giderilecektir?
İşte bütün bu sorunlara cevap bulmamız
lazım değerli milletvekilleri. Biraz sonra, benden sonra grup önerisi
üzerinde görüşecek arkadaşlarımız da sanıyorum
aynı konulara temas edeceklerdir. Gerçekten, balıkçılar ve su
ürünleri kooperatifleri darboğaz içindedirler, zor şartlarda
hayatlarını geçirmektedirler ve bunun sonucu olarak da balık
stoklarımız her geçen gün azalmaktadır. Küçük
balıkçılar, balıkçı avı yapan balıkçılar
ağlarını denizde bırakmakta ve maddi zarara
uğramaktadır. Balıkçı barınaklarının da üst
yapıları henüz yeterli şekilde tamamlanamamış, olduğu
gibi
Bunlara yine fazladan gelir elde etmek için ücret tahsis edilmekte, bu da
balıkçıları zor durumda bırakmaktadır.
İşte sevgili milletvekilleri, değerli
arkadaşlarımız; bütün bu soruların cevaplarını
bulmamız için ve ülkemizin balıkçılıktan hak ettiği
payı alabilmesi için, kooperatiflerimizin daha etkin neler
yapabileceklerinin araştırılması için Meclis
araştırma komisyonu kurulmalı diyoruz ve yüce Mecliste görev
yapan siz değerli milletvekillerimizin destek oylarını
bekliyoruz. Balıkçı terimiyle başladık, balıkçı
terimiyle bitiriyorum: Hadi, rastgele.
Teşekkürler. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Canalioğlu.
Aleyhinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ama
yok, daha sonra
Geldiniz mi? Peki.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kolay olmuyor, yukarıda bütçe görüşmeleri var
Plan ve Bütçe Komisyonunda, hem orayı hem burayı idare edeceğiz.
Tabii, aleyhte diye herhâlde bana söz verdiniz Sayın
Başkan, oysaki 13 Ekim 2011de balıkçılığın
sorunlarıyla ilgili araştırma önergesini Meclise vermiştik,
ben kendim vermiştim o dönemde, geçen dönem de verdim. Yani, bunun
araştırılması gerektiğini ve ülke ekonomisi
açısından ne kadar önemli olduğunun altını çizerek
Tabii, elbette ki burada bizim görüşümüz de böyle bir araştırmanın
yapılması, Meclisin böyle bir karar vermesi. AK PARTİli
arkadaşlara, Tarım Komisyonu Başkanımıza da buradan
sesleniyorum, Sayın Arınça da sesleniyorum: Hakikaten, böyle bir
konuda, sırf muhalefet partisinin bir tanesi getirdi diye, istiyor diye
ret oyu vermeyin. Yani, benim size tavsiyem, bir kere gözleriniz daha iyi görür
balık yerseniz, sağlığınız daha iyi olur,
kolesterolünüz düzelir. Yani, şimdi, burada Karadenizlilere, Akdenizlilere,
Egelilere, Marmarada yaşayan milletvekillerine ve Trakyada, denize
komşu olan illerin bütün milletvekilleri kendi illerine hakikaten
faydalı olmak istiyorlarsa basacaklar buradan, ellerini
kaldıracaklar. Hatta, muhalefet milletvekillerine önerim, şöyle
yazılı bir şey hazırlayın, açık oylamaya
dönüştürelim, kim ret oyu vermişse belli olsun, zaten 2015te seçim
geliyor, getirip Aha bu balıklara karşı bu adam, aha bu
balıklara karşı, denize karşı bu adam
Bunu
anlatalım.
Şimdi ben buradan
verilere girmeyeceğim. Nasıl gireyim, anlatmışım zaten
benim araştırma önergemi tıklarsanız. Yani tam 10 milyon
hektar üzeri bir deniz yüzeyi var, su. 8.333 kilometre sahil -arkadaşlar
vermiştir bu verileri- arkasından da nehirlerimize geldik, 178 bin
kilometre; göllerimiz, barajlarımız
Bir de Bahrevanı, Van
denizini ekleyin buna, Hazarı ekleyin buna, Keban Barajını,
yapılanları ekleyin buna. Ben de bir Şırnaklıyım
kardeşim, Dicleyi ekleyin, Nerduşu ekleyin, Haburu ekleyin, Hezil
Çayını ekleyin, Botan Çayını ekleyin,
barajlarımız var ve bunları eklediğiniz zaman bütün
Türkiyede göllerin, nehirlerin ve denizlerin bir hukuku olmalı
artık, bunları trollere bırakmamalıyız. Bilinçsiz
avcılıkla perişan olmuş balıkçılar var.
Balıkçıların feryadı ayrı bir konu.
Bakın, Avrupa
Birliği faslını Türkiye daha geçememiş, 13 no.lu
balıkçılık faslı. Sayın Komisyon Başkanı,
keşke burada anlatsaydın niye balıkçılık
faslını geçemedin? Hadi özgürlüğü geçemediniz, adaleti
geçemediniz, insan balıkçılıktan da geçmez mi bir fasıl
Avrupa Birliğine girmek için. Hep de sınıfta mı çakacaksınız?
Allah sizden razı olsun. Yani insan bazen şaşırıyor.
Şimdi bakın, 16.500 tekne var, 40 bin tayfa var
fiilen çalışan. Belki Torlak bu rakamları
açıklamıştır ama o gemi endüstrisini daha çok
anlatmıştır. Şimdi kıyı balıkçılığında
2 bin endüstriyel balıkçı var, 2 binin içinde 40 metrenin üzerinde
350 tekne var. Bir de açık denizde avlama yapan 5 adet, 70 metrenin
üstünde tekne var. Onları da Torlak yapıyor herhâlde, öyle tahmin
ediyorum yani Karadenizliler yapıyor.
Şimdi buradan şunu çıkarıyoruz:
Şimdi, Avrupa Birliğine girmek için taviz veriyorlar, 10 metrenin
üstündeki tekneleri getirin, biraz fazla para vereceğiz. Tekneleri
avcılıktan çekip balığın üremesini sağlayacaklar.
Böyle bir ters kafa mantığı dünyada var mı arkadaşlar?
Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey mümkün mü? Alıyorsun
gemiyi 10 metrenin üstünde, parasını basıyorsun... Kim
yapıyor bunu? Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı. Neresi yapıyor? Balıkçılık ve Su
Ürünleri Genel Müdürlüğü. Alıyor, parayı veriyor. E,
balıkçı kazanamamış, sezon kötü gitmiş, borcu var,
bankaya borçlu, bankaların kredileri altında haciz gelmiş. Ne
yapacak? Ondan sonra mecburen satıyor, veriyor. Devlet ne yapıyor?
Aldığı gemiyi yakıta çeviriyor, parçalıyor, tahtalarını
yakıyor. Böyle bir israflık olabilir mi, böyle bir zulüm olabilir mi?
Bakın arkadaşlar, bu devletin, denizlerine,
toprağına, dağına, limanlarına, ırmaklarına
sahip çıktığı yok, Hükûmetinin ve Meclisinin. Açık
söylüyorum, Hükûmet sahip çıkmıyor. Bakın, örgütlenmeyi biz
önerdik. Parti olarak dedik ki: Bir denizcilik bakanlığı kurun
arkadaşlar. Denizcilik bakanlığı denizle ilgili bütün
sorunları kapsasın; denizcilik bakanlığı gemilerden,
tescilden; işte, ekip belgelerinden, alımdan, satımdan,
balıkçılıktan, kıyılardan, çevreden, denizden
E, ne
yapıyorsunuz? Allahtan korkun, gidiyorsunuz Akkuyuya, Akkuyuda,
Mersinde nükleer santral yapıp balıkların hepsini
öldürüyorsunuz, bırakın insanları. Yetmiyor, gidiyorsunuz
Karadenizde Sinopa, yine nükleer santral yapıyorsunuz. Yetmiyor, üçüncü
santrali de İğneadada yapmaya çalışıyorsunuz,
Bulgaristan sınırında.
Şimdi, bakın, bu zihniyetle,
atıklarını denize atan, Tunadan kurşuni zehirlerin
gelişiyle beraber Türkiyenin en fazla balığının
üretildiği Karadenizi, Karadeniz havzasını kurutursunuz çünkü
en fazla balık Doğu Karadeniz ve Batı Karadenizde
çıkıyor. Marmarada, Egede, Akdenizde çıkan balık bunun
sonucudur.
Şimdi, arkadaşlar, doğru dürüst
konuşalım. Daha önce neredeydi bu balıkçılıkla ilgili
sorunlar? Ulaştırma, Denizcilik
Müsteşarlığındaydı. Ulaştırma
Bakanlığı ne alaka deniz ürünleriyle? diye
soracaksınız. Sonra çevirdiler, Tarıma,
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğüne getirdiler.
Size yemin ederim, bakın, aha burada, aha iktidar partisi burada, Hükûmet,
Başbakan Yardımcısı, bu Tarım Bakanlığındaki
Su Ürünleri Genel Müdürlüğündeki bürokratları getirin, aha burada
hizaya çekip -sınava- soralım. Eğer lüfer ile kefali birbirinden
ayırırsa, eğer hamsi ile istavriti birbirinden ayırırsa,
eğer kerevit ile yengeci birbirinden ayırırsa, eğer karides
ile -bakın, açık söyleyeyim arkadaşlar- ahtapotu birbirinden
ayırırsa ben de Hasip Kaplan değilim. Bilmiyorlar kardeşim,
şimdi, bu adamları getirip, koyun bakacak adamları getirip
balık baktırıyorsunuz. Böyle bir yanlış olur mu yani
böyle bir yanlış olur mu arkadaşlar?
Bir de kahraman sivil balıkçılar var, buradan
bir selam vermek istiyorum, Seninki kaç santim? diye bir kampanya
açtılar, Boğazın lüferini kurtardılar arkadaşlar,
palamudu kurtardılar.
Şimdi, böyle bilinçli bir toplumu geliştirmek
lazım. Yeni yeni Tarım Bakanlığı sempozyumlara
başladı.
Arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz. Siz
bu çevre düzenlemesini, kıyı düzenlemesini yapmazsanız,
kıyıya beş yıldızlı otel dikip yine kültür
balıkçılığının esaslarına uymazsanız
size Avrupa Birliği 13üncü Faslı açmaz. Sorun o değil.
Bakın, hamsi zamanı geliyor. Türkiyede bütün balıkların da
insanların da en çok sevdiği yemdir. Ya, hamsinin hatırına
e hey Trabzonlu Cumhurbaşkanı, e hey Konyalı Başbakan; aha
soruyorum size, balıkların sizde hukuku olmalı.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Cumhurbaşkanı Rizeli.
HASİP KAPLAN (Devamla) Balıkların
hafızası küçüktür. demeyin, size gözleri öyle bir bakar ki
Karadenizlileri asla affetmez. Karadenizlileri de affetmez,
kıyısında, gölünde, ırmağında balığı
olanı da affetmez. Gelin, bir araştıralım. Ya, Türkiyenin
zenginliği bu, buna sahip çıkalım. Buna sahip çıkarsak
Türkiye kazanır, ne sizin parti ne bunun parti ne benim.
Bir de gelin, balıkçıların banka
borçlarını erteleyelim, üç sene devlet destek versin,
balıkçılığı sınırlayalım, üç sene de
balık dolar denizlerimiz arkadaşlar, bu kadar kafayı
çalıştırın. Bir de şu troller var ya, siyasi trollerle
balıkçı trollerin yakasına yapışıp
yapışıp teşhir etmek lazım. Balıkçılık
da kurtulur, ülke de kurtulur.
Saygılar arkadaşlar. Aha, el
kaldırmayanların resmini çekeceğim burada, açık söylüyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Lehinde, İstanbul Milletvekili Durmuş Ali
Torlak.
Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından
alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan
sorunların araştırılması ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
verilen Meclis araştırması önergesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, balık projesi sonsuz,
millî ekonomiye sağladığı parasal katkı ve yarattığı
katma değer açısından çok önemli olduğu kadar, beslenme ve
insan sağlığı açısından da üstünlüğü
tartışılamaz bir gıda ürünüdür. Ayrıca, işsizlik
sorununun günden güne arttığı ülkemizde su ürünleri ve
balıkçılık iç suların bulunduğu bölgelerde ve özellikle
kıyılarımızda yaşayan insanlarımıza iş
imkânı yaratabilecek ekonomik bir kaynaktır. Su ürünleri üretim ve
avcılığının iş gücüne dayanan bir uğraş
olması sebebiyle, üretimin artırılması ve istenen düzeye
çıkarılması çok sayıda kişiye iş imkânı
yaratabilecek ve ülke ekonomisine bu yönde de katkıda bulanabilecek bir
sektördür. Bununla birlikte, ekonomik öneme sahip balık
stoklarının yenilenmesine ışık tutacak, aynı
zamanda çare olacak bir yöntem geliştirilememiş, endüstriyel avlanma
yapanlara uluslararası sularda avlanma imkânı tam olarak
sağlanamamıştır. Sonuçta, denizlerimizde doğal
kaynaklar hem aşırı avcılık hem de kirlilik yüzünden
eski verimli gücünü büyük ölçüde yitirmiş durumdadır. Diğer
tarafta, sektörde yaşanan haksız rekabet, destekleme ve teşviklerin
doğru kullanılmaması ve yetersizliği ile eğitim
eksikliği balıkçılık sektörünün önemli sorunları
arasında yer almaktadır.
Dünyanın hemen her
tarafında bulunan ve birçok yasal işlevler üstlenen
balıkçılık kooperatifleri, ülkemizde maalesef birçoğu genel
kurullarda bir araya gelinen tabela kooperatifleri görünümünden
kurtarılamamıştır. Balıkçılığın
gelişimi ve balıkçıların refah seviyesinin
iyileştirilmesine odaklanmış, sektördeki avcılık,
işleme, yetiştiricilik veya pazarlama faaliyetlerinin ilgililerini
bir araya getiren bir hedefle kurulan balıkçılık kooperatifi
üyelerinin çoğunun küçük teknelerle, genellikle yan uğraş olarak
amatör balıkçılık yapması çoğu zaman sektörün
anlaşılmasında sıkıntıya sebep olmuştur.
Ayrıca,
akılcı yönetildiğinde projesi sonsuz ve önemli bir besin
kaynağı olan balık, yüksek disiplin gerektiren bir bilim
dalı olup bu bilimin ışığında yönetilmesi
gerekmektedir. Ancak, Marmara dâhil 3 denizde kıyımız ve 1 iç
denizimizin olmasına rağmen, bu kıyı şeridinde fiziki
kurumsal yapılanması bulunan resmî idareye bağlı
balıkçılık araştırma istasyonu olması gerekirken
yöresel balıklar için fikir verebilecek, Trabzon ve Antalyada bulunan 2
araştırma kuruluşu dışında 1972
yılından bugüne bu ihtiyaçlar balıkçılık
yatırım politikalarında gündeme bile
alınmamıştır. Bununla birlikte, size Bodrum Su Ürünleri
Araştırma Enstitüsünü hatırlatmak isterim. Bu enstitü önce
süngercilik araştırma birimiydi,
daha sonra ismi değiştirildi ve su ürünleriyle ilgili
araştırmalar yapıp en önemli denizlerimizden Ege Bölgesindeki
balıkçıların dertlerine derman olduğu bir okuldu. Ama ne
yazık ki, AKP Hükûmeti tarafından bu okul kapatıldı. Otuz yılı aşkın bir süre,
sektör için onca yapılan bilimsel çalışmaları ve
yayınları olan, neredeyse tüm sektöre insan yetiştiren bir
enstitü kapatıldı, dolayısıyla bu politika AKP Hükûmetinin
bilime ve bilim insanlarına yaklaşımını gözler önüne
sermektedir. Yaşanan bu duruma ise şüphesiz, denize 600 kilometre mesafede
bulunan balıkçılıktan sorumlu idarenin masa başında metoduyla
yaptığı düzenlemelerin neden olduğu bir türlü
kavranılamamıştır. İşte, yıllardır
süregelen bu olumsuz süreçler geçimini balıkçılıkla
sağlayan esnafımızı zor duruma sokmuş, 15 nisandan
ağustos sonuna kadar olan avlanma yasağı da eklenince
balıkçılıkla uğraşan profesyonel balıkçı
esnafımızın içine düşmüş olduğu sorunlar
yumağı daha da büyümüştür.
Değerli milletvekilleri, denizlerimizde ekonomik
önemi olan balık türlerinin sürdürülebilirliği için göz önünde
bulundurulması gereken avlanma yönteminin nasıl ve ne şekilde
yapılması gerektiğinin bilimsel veriler
ışığında tespit edilmesi önemli bir gerekliliktir.
Ancak dünyanın her yerinde
balıkçılık örgütleri araştırmacılara ve
onların önerilerine soğuk bakmışlardır. Çünkü
araştırmacılar yaptığı önerilerle mutlaka bir
kısıtlama veya bir düzenleme getirecektir. Hâliyle, denizlerden daha
çok üretim yapmak isteyen balıkçı kesimine bunlar itici gelmektedir;
bu, dün de böyle olmuştur, yarın da böyle olacaktır. Bu nedenle,
balıkçılık ve su ürünleri kooperatifleri kanalıyla üyeler,
kullanılması gereken ağ tipi ve avlanma yöntemleri konusunda
makul, bilimsel gerekçelerle ikna edilmeli ve ekonomik güçleri de dikkate
alınarak uzun vadeli kredi kolaylığı getirilmelidir.
İstanbul ve Çanakkale boğazlarında rastgele balıkçılıkla
kullanılan ağların göz genişlikleri küçük olması
nedeniyle henüz eşeysel olgunluğa erişmemiş
balıkları avladıklarından stoklar için negatif bir etki
yapıldığı göz önüne alınarak pelajik balıklar için satış
boyuna uyarlanmış sade ve fanyalı ağ kullanımının
sağlanması, teşvik edilmesi ülkemiz
balıkçılığının sürdürülebilirliğine
katkıda bulunacaktır. Bununla beraber, Balıkçılık ve
Su Ürünleri Genel Müdürlüğü tarafından trol
balıkçılığı bilimin ışığı
altında yeniden gözden geçirilerek rekabet edilebilir ve sürdürülebilir
avcılık yapabilmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca,
denizlerimizde yaklaşık 7 alt türde isimlendirilen kefal
balıklarının av yasakları, avlanma usul ve yöntemlerinin
güncellenerek günümüz koşullarına adapte olabilecek bir konumda
hayata geçirilmesi bu balıkların stok miktarlarının
artmasını sağlayacaktır. Marmara ve Karadenizde balık
stoklarının yenilenmesi gerçekleşinceye kadar da devam edecek
bir süreç içerisinde Çanakkale Boğazının Marmara
çıkış ve İstanbul Boğazının giriş ve
çıkış alanlarında on iki ay avlanmanın yasak
olduğu sahalar dışında Marmara ve Karadenizde endüstriyel
balık avcılığının aralık ve ocak ayları
olmak üzere sadece iki ay yapılması sağlanmalıdır.
Diğer tarafta ise, Marmara Denizinde bulunan ve ekonomik değeri
yüksek olan palamut ve lüfer türü stokların Ege Denizine ve oradan da
uluslararası sulara göç dönüşlerini balıkçılık
ekonomimize kazandırmamız gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede sektörün genel müdürlük oluşumunun
yanında özellikle politikadan arınmış, özerk,
çağdaş, bilimsel araştırmaya dayalı sürdürülebilir bir
balıkçılık ve su ürünleri yapısına
kavuşturulması gerekmektedir. Bu özerk yapıyı da
geçmişteki balık üretiminin ulaştığı yüksek
üretim verileri göz önüne alınarak balıkçılığın
ülke ekonomisine ve gayrisafi millî hasılaya olan katkısını
uygun bir bütçeyle taçlandırmak gerekir. Millî politikaların
uygulanabilmesi noktasında balıkçılık teknolojileri
mühendisleri ile su ürünleri mühendislerinin Bakanlığa
bağlı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünde
daha çok istihdam edilmeleri mutlaka sağlanmalıdır. Sektörün
sağlıklı bir gelişme gösterebilmesi için teknik ve uzman
personel istihdamı önemli bir gerekliliktir. Çünkü ülkemiz ve
dünyanın, yakın gelecekte balıkçılık ve su ürünleri
kapsamında bugünkü durumdan çok daha vahim noktalara doğru
gittiğini bütün bilim adamları söylemektedirler.
Dolayısıyla, bozuk düzen yöneticiliğinin
alışkanlıkları bir tarafa bırakılarak, teknik ve
uzman personel denetiminde, büyük
balıkçılarla küçük balıkçılar arasında bir dengenin
kurularak, balıkçılığa verilen zararın asgari düzeye
indirilmesi sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, benden evvelki hatip,
yapılan teknelerin bizler tarafından
yapıldığını ifade etti. Ben, 2007 yılına
kadar tersaneci bir arkadaşınız idim, 2007 yılına
kadar senede 3 tane gemi yapardım, milletvekili olduktan sonra, üzülerek
söylüyorum -belki üzüleniniz de çıkabilir- bir sandal dahi yapmadım.
Bunun sebebi de şudur: Sanıyorum ben fişlendim, hiç de önemli
değildir; malı ben yaptım, ben kaybederim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Torlak.
Aleyhinde, Giresun Milletvekili Adem Tatlı.
Buyurunuz Sayın Tatlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADEM TATLI (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Karadeniz Bölgesinin önemli geçim kaynaklarından
biri olan balıkçılığın sorunlarının
araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulması
hakkında CHP Grubunun verdiği önergenin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, su ürünleri üretimi,
dünyada 2012 yılında avcılık sektöründe 67 milyon ton,
yetiştiricilikte 67 milyon ton olmak üzere, toplamda 134 milyon ton olarak
gerçekleşmişken, Türkiye'de 2013 yılında
avcılıkta 374 bin ton, yetiştiricilikte ise 233 bin ton,
toplamda ise 607 bin ton olarak gerçekleşmiştir.
Su ürünleri yetiştiriciliğinde ise 2002-2013
yılları arasında, faal tesis sayımızda yüzde 89
oranında artış olmuş, kapasite ise yüzde 826lık bir
artış kaydederek 460 bin ton kapasiteye
ulaşmıştır. Üretimimiz ise yüzde 282 artışla 233
bin ton olarak gerçekleştirilmiştir. Üretimdeki artışa
paralel olarak da ihracatımızda yaklaşık 4 kat
artış görülmektedir. 2002 yılında 27 bin ton olan
ihracatımız 2013 yılında 101 bin tona, değer olarak da
97 milyon dolardan 568 milyon dolara ulaşmıştır. 2013
yılında gerçekleşen su ürünleri ihracatı bir önceki
yıla göre miktar olarak yüzde 28, değer olarak da yüzde 27,5
artış göstermiştir.
Su ürünleri yetiştiriciliği de Hükûmetimiz
döneminde 2003 yılından itibaren destekleme kapsamına
alınmış ve 2003-2013 yılları arası 941 milyon TL
kaynak aktarılmıştır. Denizlerimizdeki su ürünleri
stokları ile av filosu arasındaki dengesizlik kaynaklar üzerinde
aşırı av baskısı oluşturduğundan,
sürdürülebilirlik olumsuz etkilenmiştir.
Bu nedenle, 2012 yılında önemli bir uygulamayı hayata
geçirmiş bulunuyoruz. Gönüllülük esasına göre, 12 metre üzerindeki
balıkçı gemisi sahiplerine, gemilerini avcılıktan
çıkarmaları karşılığında gemi boyuna göre
destekleme ödemesi yapılmıştır. Bu desteklemeden yararlanan
364 balıkçı gemisi sahibine 62,1 milyon TL ödenmiştir. 2013
yılında desteklemenin kapsamı daha da genişletilerek 10
metrenin üzerindeki balıkçı gemileri de destek kapsamına
alındı.
Başvuruda bulunan 529 balıkçı gemisi
sahibine toplam 67 milyon TL destek veriyoruz. Şu anda gemi teslim ve
ödemeleri devam ediyor. 2014 yılında 264 balıkçı gemisi
sahibi başvuru yapmıştır. Avcılık faaliyetlerinde
bulunan balıkçılarımıza, girdi maliyetlerini düşürmek
için, 2004 yılından itibaren ÖTVsiz yakıt uygulaması
başlatılmıştır. Bugüne kadar
balıkçılarımıza bu kapsamda 1 milyar TLnin üzerinde destek
sağlanmıştır. Bir başka ifadeyle,
balıkçılarımızdan çıkacak olan bu para
balıkçılarımızın cebinde kalmıştır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızda 2002 yılında 318 olan su ürünleri
ve balıkçılık teknolojisi mühendisi sayısı yüzde 235
artışla 1.067ye ulaşmıştır. Ayrıca 2006
yılında getirilen düzenlemeyle 50 ton ve üzeri kapasiteye sahip her
işletme ile her kuluçkahanede en az 1 su ürünleri mühendisi
çalıştırmak zorunluluğu getirilmiştir. Bu kapsamda
yaklaşık 2.600 su ürünleri ve balıkçılık teknolojisi
mühendisi özel sektörde istihdam edilmektedir.
Avcılık ve yetiştiriciliğin etkin
olarak izlenebilmesi için su ürünleri bilgi sistemini kurduk. Uygulamaya
konulan Ulusal Balıkçılık Veri Toplama Programıyla sezon
içerisinde avcılık faaliyetleri yakından takip ediliyor.
2002-2013 yılları arasında yaklaşık 61 milyon yavru
sazan balığı değişik illerde, değişik
yerlerdeki su kaynaklarına bırakılmıştır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından nesli tehlike altında olan türlerden 10 bin adet mersin
balığı, 50 bin adet kalkan balığı, 5 bin adet
Karadeniz alabalığı yetiştirilerek denizlere
bırakılmıştır. Biyolojik çeşitliliğin
korunması, geliştirilmesi, yaşam alanlarının
iyileştirilmesi, üretimin artırılması, kaçak
avcılığın engellenmesi ve kıyı
balıkçılığının desteklenmesi amacıyla Su
Ürünleri Kaynaklarının Yapay Resifler ile Korunması ve
Geliştirilmesi, Edremit Körfezi Pilot Projesi 2012 yılında
tamamlanmış, izleme çalışmaları devam etmektedir.
Avcılık sırasında kaybolan av araçlarının neden
olduğu kirlilik ve doğal hayata verdiği zararları önlemek
için Denizlerin Terk Edilmiş Av Araçlarından Temizlenmesi Projesi
Adana, Hatay, İstanbul ve Muğla illerimizde uygulamaya
konulmuştur.
Denizlerimizdeki balık stoklarının
izlenmesi, araştırılması ve uluslararası sular dâhil
balıkçılık denetimlerinin etkin yapılabilmesi amacıyla
tam donanımlı, 32 metre boyundaki Arama-1 araştırma ve
kontrol gemisi hizmet vermek üzere 2014 yılında denize
indirilmiştir. Av filosundan çıkarılan balıkçı
gemilerinden 25i araştırma ve eğitimlerde kullanılmak
üzere üniversitelerimizin su ürünleri fakültelerine ve araştırma
kuruluşlarına hibe edilmiştir. 43 ilimizde su ürünleri şube
müdürlüğü kuruldu. Sadece su ürünleri konusunda çalışacak
ihtisas şube müdürlükleri kurulmasıyla sektöre daha etkin hizmet
verilmesi sağlanmıştır.
Aldığımız tedbirler,
uyguladığımız politikalar, stokları doğru yönetme
gelecekte çocuklarımızın ve torunlarımızın da
balık avlayabilmesine imkân tanıyacak bir uygulamayı hayata
geçirmek içindir. O nedenle, biz daha çok yetiştiriciliğe önem vermek
ve balık yetiştiriciliğini geliştirmek durumundayız.
Hükûmetimiz balıkçılığı daha iyi
noktaya taşımak, denizleri ve denizdeki kaynakları doğru
kullanıp korumak için birtakım politikalar uygulamaktadır.
Denizdeki balıklar elbette ki avlanacak ama biz bu kaynağı bugün
kurutursak, bugün balıkçılarımızın yarın
çocukları avlanacak balık bulamayacaklar. Onun için
kaynaklarımızı kullanırken aynı zamanda korumamız
gerekiyor.
Trabzon'daki Su Ürünleri Merkez Araştırma
Enstitüsü bünyesinde yeni bir merkez kuruyoruz. Bu merkez
balıkçılığımızın geleceği
açısından önemli. İlk defa bir su ürünleri gen bankası
biyoteknoloji merkezi kuruyoruz. Bu proje 5 milyon lira tutarında olup
proje aşaması tamamlanmış, kaynak aktarımı
yapılmış olup kısa sürede inşaatına
başlanacaktır.
Avcılıktaki hedefimiz, koruma ve kullanma
dengesini gözeterek kaynakların sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde
yönetilmesi ve işletilmesidir. Bunun için avcılık yönetimimizde
daha fazla korumacı bir yaklaşım benimseyerek,
sürdürülebilirlik ilkesi ön plana çıkarılmıştır.
Burada konumuz balıkçılık olması
sebebiyle konuşmamın tamamında bu konuya değindim ama
burada şunları da belirtmeden geçemeyeceğim: Tarımın
genelinde AK PARTİ Hükûmetleri çok önemli mesafeler katetmiştir.
Türkiyede yaklaşık 77 milyon insanımızın ve 35 milyon
turistin gıda ihtiyacını karşılayıp, 192 ülkeye
1.681 çeşit tarımsal ürün ihraç eden ülke konumuna yükselmiştir.
Tarım sektöründe son on bir yıllık ortalama yüzde 2,3 büyüme ile
Avrupa Birliği tarımının yüzde 0,24 olan büyümesinin 10
katı fazla büyümüştür. Dünyanın en büyük 6ncı tarım
ülkesiyiz, Avrupada da en büyük tarım ülkesiyiz.
Dolayısıyla, CHP Grubunun vermiş
olduğu önerge aleyhinde söz almış bulunuyorum ve önergenin
aleyhindeyim.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III. YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun önerisinden önce.
Sayın Altay, Sayın Çelebi, Sayın Demiröz,
Sayın Canalioğlu, Sayın Tanay, Sayın Öner, Sayın Genç,
Sayın Özgümüş, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın Haberal,
Sayın Serter, Sayın Güven, Sayın Atıcı, Sayın
Türkkan, Sayın Çam, Sayın Aydın, Sayın Kaptan, Sayın
Türkoğlu, Sayın Yılmaz.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:16.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından
önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 24/10/2014 tarihinde Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 23 milletvekili tarafından,
balıkçılık faaliyetinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
12 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün
19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/38) ve
(11/39) esas numaralı Gensoru Önergelerinin 14 Kasım 2014 Cuma günkü
gündemin Özel Gündemde Yer alacak İşler kısmının
1inci ve 2nci sıralarına alınmasına ve Anayasanın
99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde
yapılmasına; 18 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde
sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin önerisi
12/11/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
12/11/2014 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet Naci Bostancı
Amasya
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 464, 638, 432, 610 ve 612 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın 5, 15, 16, 17 ve 18inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 14 Kasım 2014 Cuma günü saat 14.00'te
toplanması ve bastırılarak dağıtılan (11/38) ve
(11/39) esas numaralı Gensoru Önergelerinin, 14 Kasım 2014 Cuma günkü
gündemin "Özel Gündemde Yer alacak İşler"
kısmının 1inci ve 2nci sıralarına alınması
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin bu birleşimde yapılması,
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
18 Kasım 2014
Salı günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmeyerek
bu birleşiminde 432 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
19 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
20 Kasım 2014
Perşembe günkü birleşiminde 641 sıra sayılı Kanun
Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te
günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde, İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; AK
PARTİ grup önerisi lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, grup önerimizde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu haftaki çalışma gün ve saatleri
ile önümüzdeki haftaki çalışma saatleri ve gündemdeki bir
kısım işlerin sıralarının değiştirilmesi
önerilmektedir. Bu çerçevede, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
Taner Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik hakkındaki gensoruların cuma günü görüşülmesi
önerilmektedir.
Yine, bir kısım uluslararası
sözleşmelerin ön sıralara alınması önerilmektedir.
Bunlardan, 5inci sıraya alınan, Makedonyayla ilgili
uluslararası bir sözleşmemiz var. Bu sözleşme çerçevesinde,
Yunus Emre Kültür Merkezimize Makedonya devleti tarafından tahsis edilecek
Kurşunlu Hanla ilgili, bunun sözleşmesinin gecikmesinden
kaynaklı bir sorun var. Bu sebeple, bunu öne almak suretiyle,
inşallah, ikili anlaşma imzalanmak suretiyle bu sorunu da
aşmış olacağız.
Önerimize desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kubat.
Aleyhinde, Sinop Milletvekili Engin Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Kadir Gökmen Öğüte
devrettim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öğüt, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Mecliste
iktidar partisinin, parmak sayısına güvenerek yaptığı
keyfî uygulamalar ve gündem değiştirme çalışmaları,
Meclisin ana gündemini saptırmakta ve çalışmalarına sekte
vurmaktadır. Bu ciddi sekte vurma eylemlerine karşı,
girişimlerine karşı biz de muhalefet partisi olarak bu önergeye
katılmadığımızı belirtmek istiyoruz. Bu önergenin
reddedilmesi yönünde oy kullanmanızı sizden rica ediyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
konunun yanı sıra, iki gün önce Validebağda meydana gelen
nahoş bir olayı size burada anlatmak istiyorum. Henüz iç güvenlik
yasa tasarısı Mecliste yasalaşmadan maddelerinin yürürlüğe
girdiğine birkaç gündür tanıklık etmekteyiz. Nitekim, yasa
tasarısı, toplumu gözetim altına almaktan çok, sürekli tedirgin
etme, korkutma ve fişleme esasına dayanmaktadır. Halk, suçlu suçsuz
ayırt edilmeksizin tepesinde sopayla sindirilmeye
çalışılmaktadır. Sayın Davutoğlunun Amasya
ziyareti öncesi kentte sıkıyönetim ilan edilerek sivil polislerce
esnafın kimliklerine GBT sorgulaması yapılması da bunun bir
tezahürüdür.
Bir başka örneği Adanada
yaşanmıştır. Fuat Avni kitabının yazarı
gazeteci, makul şüphe gerekçesiyle evi aranarak gözaltına
alınmıştır. Makul şüphenin oluştuğuna kim
karar verecektir? Türkiye'yi neredeyse Rıza Sarrafa borçlu çıkaracak
savcılar mı? Bu düzenlemelerin hukukla, bilimle alakası yoktur.
Türkiyede yasalar, hukuka değil siyasete dayanmaktadır. Kendi
halkından korkan, tahammül edemeyen siyasiler, gün gelip o halkın
gücü altında yok olmaya mahkûmdur.
Bu yasa tasarısına ek olarak bazı polis
amirlerinin resen emekli edileceği açıklandıktan sonra,
iktidarın gözüne girmek isteyen polis müdürlerinin
taşkınlıkları ve görevlerini yaparken vatandaşa, kamu
görevi yapan milletvekillerine yaptıkları davranışlarla
görevleri dışına çıktığını görmekteyiz.
Biliyorsunuz, yirmi beş gündür Validebağda
vatandaşlarımız, yeşil alana yapılan inşaata
kanunsuz olduğu için direnmektedir. Belediye Başkanının
azgınlar diye tanıttığı mahalle halkını ve
oradaki vatandaşlarımızı -bütün direnmelerine rağmen-
gece yarısı operasyonuyla saçlarından sürükleyerek oraya bu
inşaatın yapılması sağlanmaya
çalışılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yine burada, evvelsi
gün Validebağ Korusunda güvenlik güçlerinin saldırıları
tüm hızıyla devam etti. Nöbetini sürdüren mahalle sakinleri,
basın açıklamasının ardından polisin tazyikli su ve
gaz bombalı şiddetinden nasibini aldı, darp edildi.
Saldırı sonrası polis, gazdan kaçanları ana caddede
dakikalarca kovaladı. Gazdan sitelerin otoparkına
sığınanları buradan ters kelepçe uygulayarak gözaltına
aldı. Polis ayrıca molotofkokteyli attıkları
iftiralarında bulundu. Gözaltındakiler araçta ağır
hakaretlere uğradı. Toplam 15 kişinin gözaltına
alındığı olaylarda Cumhuriyet gazetesi muhabirinin de
kafasına 8 dikiş atıldı. Cumhuriyet gazetesi muhabiri,
kendisinin hedef alındığını anlattı.
Polis, iktidar ve yöneticilerinden aldığı
güçle, elindeki yetkiyi acımasız bir şekilde kullanmaktan
çekinmemekte. Mahalle sakinlerine uygulanan şiddete gösterdiğim tepki
üzerine Emniyet Müdürü Suat Ekici, şahsıma yönelik, basına da
düşmüş olan hakaretlerde, ithamlarda ve tehditlerde bulunmuştur.
Bu tehditlerin sonunda ne İçişleri Bakanı ne millî irade, millî
irade lafını ağzından düşürmeyen AKP yöneticileri ne
de millî iradenin temsilcisi olan Meclis Başkanı Cemil Çiçek bir tek
telefon bile açma nezaketi göstermişlerdir.
Polisleri burada uyarmak istiyorum. Bunu yaparak herhangi
bir şekilde iktidarın gözüne girme şansınız yok.
İktidar sizi her zaman geçici olarak kullanıyor.
Aynısını Gezi olaylarında yaptınız, o zamanki
Başbakan ne dedi? Bunlar, Çanakkale destanı yazdılar, kahraman
polislerimiz. dedi. Aradan üç ay geçti, dört ay geçti, O polislerin yüzünden
Gezi olayları çıktı, paralel polis bunlar. dedi, o polislerin
hepsini görevden aldı. Yani yaptıkları, sadece o polislerin
utanç hanesine yazıldı. Burada da yapılmak istenen bu. Buradaki
polis müdürü arkadaşlar, oradaki polis gücünü kullanarak yörenin
sakinlerinin, yaşlı kadınlarının, oranın
oturanlarının gözlerine biber gazı sıkarak, onları
yerlerde sürükleyerek çok ciddi tacizlerde bulunmuşlardır. Burada
sürekli konuşulan seçilmiş atanmış lafı var. Seçilmişler
atanmışlar şeyinde yıllardır mağdur
edebiyatı yapan AKP, kendisinin seçilmişlerden olduğunu ve
mağdur olduğunu söylerken, muhalefet milletvekillerine yapılan
bu saldırının en ufak bir şekilde yanında bile
olmamıştır.
Buradan ben tekrar o polis müdürü hakkında
soruşturma açılmasını istiyorum, aynı şekilde,
dava açacağımızı bildiriyorum. Seçilmiş iradenin,
Meclisin Başkanı olan Cemil Çiçekin de milletvekillerine
yapılan bu saldırıya karşı bir kınama duyurusu
yapmasını istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Lehinde, İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bak.
Buyurunuz Sayın Bak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisi lehinde söz aldım. Grup
önerimizde bazı uluslararası sözleşmelerin gündemin ön
sıralarına alınması öngörülmektedir.
İkinci olarak da, Meclisçe bastırılarak
dağıtılan (11/38) esas numaralı, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız hakkındaki ve (11/39) esas
numaralı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın
Faruk Çelik hakkındaki gensoru önergelerinin 14 Kasım Cuma günü saat
14.00te görüşülmesi önerilmektedir.
Grup önerimizin lehinde olduğumu bildiriyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bak.
Aleyhinde, Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Meclis Genel Kurulunun ülke
gündemine ve İç Tüzüke uygun olarak çalıştırılması
sorumluluğu, hepinizin bildiği üzere, Meclisteki çoğunluğa
ait, AKP Grubuna ait. Beklenir ki ileri demokrasiyi ağzından
düşürmeyen ve yetmiş sene öncesinde kalmış tek parti
yönetimini sürekli tenkit eden AKP, bu hususlarda demokratik kaidelere uygun
davransın, hem gündem belirlemede hem de Genel Kurulda müzakereler
esnasında muhalefetin de tartışmalara katkı vermesini temin
etmek üzere çoğulculuğa riayet etsin. Tabii, biz bunları temenni
olarak söylüyoruz ama nerede? Her geçen gün otokratlaşan ve muhalefeti yok
sayarak itibarsızlaşmaya gayret eden bir rota çizmiş AKP,
kafasını da önüne eğmiş, habire durmadan ilerlemekte.
Değerli milletvekilleri, Meclis Genel Kurul gündemi
neredeyse her gün değişikliğe uğramakta. Bunun iki
anlamı olabilir. Eğer masumane yorumlar isek, denilebilir ki:
AKPnin bir planı programı yok, saldım çayıra Mevlam
kayıra misali karanlıkta el yordamıyla yolunu bulmaya
çalışıyor. Diğer bir anlamı ise çok daha vahim:
Muhalefeti, sürekli değişikliklerle ve gündem maddelerini sürekli
kaydırarak hazırlıksız yakalamak ve bu görüşmeleri de
Meclis televizyonunun kapandığı saatlerde yapmak.
İşte, bakın, cuma günü gensoru görüşülecek 2 bakan
hakkında; Meclis denetimiyle alakalı olarak muhalefetin elinde
vatandaşı aydınlatmak üzere en önemli imkânlardan birisi. Cuma
günü görüşülsün istiyor Adalet ve Kalkınma Partisi. Niye? Çünkü cuma
günü Meclis televizyonu kapalı. O zaman, sayın bakanlara ben sormak
istiyorum. Hakikaten, alnınızın akıyla vatandaşa bu
olan biteni anlatabilmek için, eğer bir kaygınız, bir
endişeniz yoksa bizzat sizin istemeniz lazım, Meclis televizyonu
açıkken bize savunma imkânı verin ve biz de düşüncelerimizi
milletimize aktaralım. demeniz lazım. Bu bile AKPnin çoğulcu
demokratik anlayışını sergilemesi bakımından
manidar.
Birkaç gün önce gruplarla istişare edilerek
değerli arkadaşlar buradan eczacılık hakkında bir
kanun geçti yedi dakikada. Yani, şunu demek istiyorum: Eğer Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, Meclis çoğunluğunu oluşturan grup, istişarenin
önemini kavrayabilmiş olsa, inanın, millet adına, Meclis adına
çok fazla zaman kazanırız ama Benim çoğunluk sayım yeter,
sizlere de ihtiyacım yok, sizin vereceğiniz katkılara da
ihtiyacım yok. Babında -söylediğim gibi- âdeta tek kale maç
yapmayı kendine ve demokratik anlayışına uygun
görüyor.
Değerli arkadaşlar, ülkeye sürekli zaman
kaybettiren bir AKP Hükûmetiyle karşı karşıyayız.
İş bilmez avukatın, mahkemede davayı kaybettikten sonra
suçu mahkemelere, hâkimlere yüklemesi gibi, yaptığı, sürekli
Muhalefet, çalışmalara engel oluyor. demek. Bakın, muhalefetin
çalışmalara engel olmadığını, muhalefeti dikkate
aldığınızda ve onlarla istişare ettiğinizde
-dakikaları hesap ederek- dakikalarla nasıl kanun geçirildiğini
muhalefet gösterebiliyor.
Değerli arkadaşlar, AKP önerisi içerisinde,
diğer ülkelerde açılan Yunus Emre kültür merkezleri
anlaşmalarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanması
da var. Milliyetçi Hareket Partisi, sorumlu muhalefet anlayışı
gereği ve ülke dışında bir ve beraber hareket etme
zaruretinden dolayı, bunun öne alınmasını uygun görmekte ve
oylamasında da olumlu bir duruş sergileyeceğini ifade etmekte.
Çalışma saatlerinin, tamamlanıncaya
kadar, bitimine kadar değiştirilmesine ise, kusura bakmayın,
sadece müstehzi bir ifadeyle gülüyoruz. Çünkü biz burada olacağız
arkadaşlar ama adım kadar eminim, siz yine toplantı yeter sayısını
bulamayacaksınız, siz yine karar yeter sayısını
bulamayacaksınız. Bunun böyle olduğu defalarca görüldü. Yine,
muhalefet sıralarına geleceksiniz Arkadaşlar,
yardımcı olun bunu geçirelim. Yani, istişare etme konusunda
muhalefet yok ama istediğiniz hükümlerin, maddelerin Meclis Genel
Kurulunda görüşülmesi esnasında, Meclisin açık tutulması
açısından sevgili muhalefet
Bu duruşunuza açıkçası
bir çekidüzen vermeniz gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, son dönemlerde, hakikaten,
Başvekil Davutoğlunun duruşu, düşünceleri,
konuşmaları gerçekten olağan dışı, sıra
dışı bir fevrilik ve bir saldırganlık
taşıyor. Ülkeyi germeden ve her kesime saygılı,
uzlaşmacı bir lisanla ülkeyi yönetmesi gereken Başbakan,
özellikle Milliyetçi Hareket Partisine karşı kan kusan cümlelerle
iftiralar atmaktadır. Birileri, Davutoğluna muhtemelen şöyle
demiş olmalı: Milliyetçi Hareket Partisine ne kadar yüklenirsen Erdoğanın
gözüne o kadar girersin ve böylece sana olan itimadı artar, hareket
alanı bulursun, hatta ümitvar olmak lazım, bazı alanlarda sana
danışır, senin görüşlerini alır. Davutoğlu da
gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi, -arkadaşlar grup
toplantılarını izliyorum- Milliyetçi Hareket Partisine zehir
zemberek açıklamalar yapıyor.
Sayın Davutoğluna bizim tavsiyemiz şudur:
Milliyetçi Hareket Partisine iftira atmak ve laf yetiştirmek yerine,
ülkeye hizmet etmeye zaman ayırmalısın, sen bunun için
varsın, yoksa lafla peynir gemisi yürümez. Muhalefete çatmakla ülke abat,
insanımız huzur bulmaz.
Diğer taraftan, Sayın Davutoğlu aynı
zamanda bir akademisyen -kendisinden beklenir ki -akademik bir olgunlukla ve
aydın namusuyla, başka kapılarda beğenilme ve takdir
edilmeyi beklemeden, dürüstçe ve bihakkın sorumluluğunu, görevini
yerine getirmesi gerekir diye düşünüyoruz. Yoksa, siyasi mevtaların
defnedildiği kabristana baktığınız zaman çok emanetçi
bakanlar, çok atanmış başbakanlar görürsünüz ve millet,
onların, maalesef, adını bile hatırlamamaktadır.
Sayın Davutoğlu, Başbuğ ve
arkadaşlarına uygulanan tabutluk işkencelerinin
kaygısına düşmüş, sürekli bunu dillendiriyor, sanki
Milliyetçi Hareket Partisi tabanını kandıracağını
sanıyor.
Daha dün, Sayın Başvekil, Milliyetçi Hareket
Partisine faşist, ırkçı, kafatasçı diyen, Türk
milliyetçiliğini ayaklar altına alan sen değil miydin, sizler
değil miydiniz? Hatta Türk milleti diye bir millet yoktur. diyen sizin
yol arkadaşlarınız değil miydi? Bu nasıl bir laf
cambazlığıdır. Başbuğ ve arkadaşları,
kabrinden doğrulsalar, muhtemelen, bu riyakârlığı telin
eder ve Bizim avukatlığımız sizin gibi BOP
çukurlarına düşmüş insanlara mı kaldı? derlerdi. Öyle
ya, Başbuğ ve dava arkadaşlarına iftira at, bühtanda bulun,
Türklüğü ve Türk milliyetçiliğini karala, milliyetçiyim diyen
öğretmene, doktora, milliyetçi kadrolara her türlü zulmü yap, hatta o
kadar tahammülsüzlük göster ki, devletine, milletine onun kadar hizmeti
geçmemiş birtakım insanların isimleri için Evet de ama rahmetli
Başbuğumuz Alparslan Türkeşin üniversiteye isminin verilmesine
Hayır de. Sonra da 1944 tabutluk olayları için gözyaşı
dök. Ne denir buna? Timsahın gözyaşları denir.
Değerli milletvekilleri, Başvekil, Milliyetçi
Hareket Partisine, yine hatırlayın, Ermeneki
eleştireceğine, 17 Ağustos Marmara depremine bak. demişti.
Kendisine de, herhâlde, AKP içindeki aklıselim insanların şöyle
demesi gerekiyordu: Ya, bırakın bu Milliyetçi Hareket Partisiyle
uğraşmayı, yani işini yap, sen Başbakansın, icra
makamısın. Ne dedi? Deprem mahalline bir haftada
ulaşamadılar. dedi. Sayın Davutoğlu, bakın,
hatırlatıyorum, sadece bizler değil, kendi memleketinde, seçim
bölgende, maden ocağında o ölüm çukurunda hâlâ daha gün yüzüne
çıkarılmayı bekleyen 16 tane hemşehrin var, her gün
sayıyoruz, bugün 16ncı gün. Sayın Davutoğlu, âdeta, kömür
ocağının bütün suçunu bir bardak çay içen müfettişlere
yıktın. Hatırlayın arkadaşlar, senin Enerji
Bakanın âdeta selfie çektirir gibi maden ocağının
sahibinin vermiş olduğu yemekte fotoğraflar çektirmedi mi? Ee, o
haramsa bu nedir? O sofraya, o zaman, haram sofrası mı demek
lazım? Sen müfettişlere laf söyleyeceğine, önce kabine arkadaşlarına
laf söyle diyor, yüce milleti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisinin oylanmasından önce.
Sayın Altay, Sayın Özdemir, Sayın Tanal,
Sayın Demiröz, Sayın Toptaş, Sayın Şeker, Sayın
Kaplan, Sayın Serter, Sayın Acar, Sayın Özgümüş, Sayın
Gümüş, Sayın Atıcı, Sayın Düzgün, Sayın Akova,
Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Güven, Sayın Öğüt,
Sayın Haberal, Sayın Korutürk, Sayın Onur.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Başkan, komisyonlardan
buraya beş dakika içinde gelinemeyeceğini siz de takdir edersiniz.
Bu, Meclisi kapatmak istediğinizin çok açık delilidir Sayın
Başkan.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Yapılan ikinci yoklamada da
toplantı yeter sayısı bulanamadığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 13 Kasım 2014 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 17.33
VIII.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 1/1/2014 30/6/2014 tarihleri arasında
komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/6/2014 tarihinde
komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler ve
tezkereler (x)