TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
15’inci Birleşim
18 Kasım 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu'nun, 17
Kasım Dünya Prematüre Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Çorum Milletvekili Tufan Köse'nin, Çorum ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Samsun
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin, Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek’in yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Samsun
Milletvekili Ahmet Yeni’nin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavan'ın, Samsun
Milletvekili Ahmet Yeni’nin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu ve İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in
Danışma Kurulu önerisi üzerinde yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubu eski
Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in Danışma Kurulu önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında Halkların Demokratik Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın doğrudan gündeme alınma
önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Taksim
Kışlası Projesi’nin yeniden gündeme getirilmesinin gerekçesini
ve Gezi eylemlerinde hukuk desteği veren 4 avukatın polislerle ilgili
şikâyetlerinin ne aşamada olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in,
hayatını kaybeden Profesör Doktor Uluğ Nutku’yu saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Orman Bölge
Müdürlüğünün Artvin’de orman katliamı yapmak istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, mevsimlik
işçilerin kadroya alınmaları konusunda Bakanlığın
çaba göstermesi gerektiğine ve Profesör Doktor Rennan Pekünlü’ye verilen
hapis cezasına ilişkin açıklaması
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın,
Afyonkarahisar’daki olimpik yüzme havuzunun ve Emniyet Genel Müdürlüğü
Termal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinin ne zaman halkın hizmetine
sunulacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, çözüm sürecinin
temel belgesi olan Oslo Mutabakatı’nın içeriğini öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
7.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, MHP Grup Başkan
Vekili Oktay Vural’a, eşinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediklerine ilişkin
açıklaması
8.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, Lüleburgaz’da Ramuze
Tekstil ve Şişe Cam’a bağlı fabrikalarda çalışan
işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
9.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin, Samsun’a
yapılan hizmetlere ilişkin açıklaması
10.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, 4 siyasi parti
olarak kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin
araştırılması konusunda bir araştırma komisyonu
kurulması kararı aldıkları için bu konudaki grup önerilerini
geri çektiklerine ilişkin açıklaması
11.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, değişik
illerde yaptığı görüşmeler sonucunda
vatandaşların kendisine ilettikleri sorunlara ilişkin
açıklaması
12.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan'ın, MEMUR-SEN’e bağlı
tüm sendikaların Hükûmet tarafından özel olarak korunduğunu düşündüğüne
ilişkin açıklaması
13.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, AK
PARTİ Grubu olarak, MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural’a, eşinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediklerine ve
Ahmet Kaya’nın 14’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, MHP Grup Başkan
Vekili Oktay Vural’a, eşinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediklerine, Ahmet Kaya’nın 14’üncü
ölüm yıl dönümüne ve Dersim olaylarında idam edilen Seyit Rıza
ve arkadaşlarını saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından
21/11/2014 tarihinde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenecek “Temel
Haklar, Ayrımcılık Yasağı ve LGBTI Dâhil Olmak Üzere
Hassas Grupların Korunması” konulu seminere katılması Genel
Kurulun 4/11/2014 tarihli 9’'uncu Birleşiminde kabul edilen heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1625)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Makedonya Meclis
Başkanı Trajko Veljanovski ve Arnavutluk Parlamentosu
Başkanı Ilir Meta’nın vaki davetlerine icabet etmek üzere 23-25
Kasım 2014 tarihleri arasında Makedonya’ya ve 25-26 Kasım tarihleri
arasında Arnavutluk’a resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/1626)
3.- Avrupa Konseyi İtalya Başkanlığınca 20-21
Kasım 2014 tarihlerinde İtalya’nın başkenti Roma’da
düzenlenecek olan İstihdam, Araştırma ve Yenilik
Komisyonları Başkanları Toplantısı’na
katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1627)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir heyetin, Gürcistan Parlamentosu Dış
İlişkiler Komisyonu Başkanı Tedo Japaridze’nin vaki
davetine icabetle Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Parlamentoları
Dışişleri Komisyonları Ortak Toplantısı’na
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1628)
B) Önergeler
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Millî
Savunma Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi
(4/212)
2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Adalet Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/213)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, (2/203) esas
numaralı 05.02.1972 Tarih ve 1586 Sayılı Deniz Gezmiş,
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın Ölüm Cezalarının Yerine
Getirilmesine Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına
İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/211)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 27 milletvekilinin,
doğu ve güneydoğu illerinde zoraki göçlere maruz kalmış
vatandaşların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1114)
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, AKP’'nin Suriye politikalarındaki
yanlışların Türkiye’yi götürdüğü çıkmazların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1115)
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin, hayvancılık
ve tarım sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1116)
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyuru
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 76’ncı sırasında bulunan 464 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın gündemin 6’ncı
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 18
Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde 464 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.- Adalet Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
B) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Güvenlik ve
İstihbarat Komisyonuna üye seçimi
X.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’nin su sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/135) ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
2.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, bazı askeri personelin
maaşlarına yapılan son zamma ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1736) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, astsubayların özlük
haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3052) ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, askeri okullardan
atılan veya kendi isteğiyle ayrılanların ödedikleri
tazminatlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3565) ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, asker
intiharlarının önlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3635)
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık
tarafından kiralanan taşınmazlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3906) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki
askeri hastanenin kapatılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3907) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık
tarafından kiralanan araçlar ile diğer taşınır mallara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3939) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen taşınır mal
satışlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4046) ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık
personelinin görev yeri değişikliklerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/4124) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık
kadrolarına ve personel durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/4125)
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013
yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı yoluyla
veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4151) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
13.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, celp dönemlerinin lisans
mezuniyet dönemleriyle uyumlu hale getirilmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/4344) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, çözüm süreci
boyunca terör örgütüne katılımların arttığı
iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4604) ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, çözüm süreci
kapsamında ülke dışına çıkan teröristlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4607) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
16.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, boşaltılan
karakollarda PKK bayrağı açıldığı
iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4661) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
17.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, il merkezlerindeki askeri
birliklerin taşınmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4663) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da Er Eğitim
Birliği açılıp açılmayacağına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/4691) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde dış kaynaklı oluşabilecek tehlikelere
yönelik alınan tedbirlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/4692) ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’a yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/4693) ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan iline yönelik
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4774) ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
22.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Anka
uçaklarının Suudi Arabistan’a TSK’dan daha ucuza
satıldığı iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4882) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
23.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’ya yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/5209) ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
24.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, 8 Ekim
1996 tarihinde Sakız Adası açıklarında düşen
uçağın enkazı ile pilotun naaşına
ulaşılması için çalışma yapılıp yapılmadığına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/5407) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, arşiv belgelerinin
tercüme edilmesi çalışmalarına ve bu çalışmalarda
erlerden faydalanılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/5665)
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
26.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Lice'de Türk
Bayrağının indirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/5730) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
27.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 17-25 Aralık
2013 tarihlerindeki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının
ardından açılan disiplin soruşturmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/5838) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
28.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, 17-25 Aralık
2013 tarihlerindeki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının
ardından taşeron işçilerin çoğunun işten
çıkarıldıkları iddiasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/5864) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bazı kamu
görevlilerine mobbing uygulandığı iddiasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/5891) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
30.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bazı kamu
görevlilerinin emekli olmaya zorlandığı iddiasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/5914) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
31.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bazı kamu
görevlilerinin istifaya zorlandığı iddiasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/5949) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
3.- Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile
79 milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)
4.- İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/758) (S. Sayısı: 640)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 33 Milletvekilinin; Engelliler Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (2/2374) (S. Sayısı: 652)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/766) (S.
Sayısı: 464)
XII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 464) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu
ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
2010-2014 yılları arasında Bakanlık ile bağlı
kurum ve kuruluşlar tarafından alınan medya ve tanıtım
hizmetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/53215)
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'nin Kartepe
ilçesinde bulunan bir taş ocağının neden olduğu
sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/53216)
3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın, Bursa'da
Bakanlığa bağlı kurumlardaki engelli merdivenleri ve
tuvaletlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/53217)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, Van, Adıyaman ve Siirt'te bağlı kurum ve
kuruluşlardaki boş memur ve işçi kadrolarına,
Şırnak, Hakkari ve
Muş'ta bağlı kurum ve kuruluşlardaki boş memur ve
işçi kadrolarına,
Bingöl, Bitlis ve Batman'da
bağlı kurum ve kuruluşlardaki boş memur ve işçi
kadrolarına,
Ardahan'da bağlı
kurum ve kuruluşlardaki boş memur ve işçi kadrolarına,
Erzurum, Gümüşhane ve
Bayburt'ta bağlı kurum ve kuruluşlardaki boş memur ve
işçi kadrolarına,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/54091), (7/54092), (7/54093), (7/54094),
(7/54095)"
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, bağlı,
ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen medya,
tanıtım ve reklam harcamalarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/54322)
18 Kasım 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----0----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 17 Kasım Dünya
Prematüre Günü hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Türkan Dağoğlu’na aittir.
Buyurunuz Sayın Dağoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin kürsüde sözünüzü açmadan evvel, sayın
milletvekilleri, ayaktan olanlar, sohbette olanlar ben Sayın
Dağoğlu’nu dinlemek istiyorum. Sükûneti temin edebilirsek çok iyi
olacak.
Buyurunuz Sayın Dağoğlu.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Türkan
Dağoğlu'nun, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün yani 17 Kasım tarihi Dünya
Prematüre Günü’ydü. Prematüre demek, erken doğum demek ve
dolayısıyla bu erken doğumun sonunda doğan küçük bebekler
demek. Bugün Türkiye'de 1 milyon 300 bin çocuk doğmaktadır canlı
olarak ve bu 1 milyon 300 bin çocuğun yüzde 12’si de prematüre olarak
doğmaktadır. Dünyada ise her 10 bebekten 1’i prematüredir.
Hani yeni doğan bebek ölümleri diyoruz ya, hani her
doğan canlının yaşama hakkı vardır ve
doğanın insanlara vermiş olduğu en tabii haktır
diyoruz ya işte, bu yeni doğan bebek ölümlerini önleyebilmek için bizim
prematürelerdeki yaşam şansını
artırmış olmamız lazım.
1990’lı yıllarda,
üniversiteler, kendilerinden beklenen bu görevi en güzel şekilde yerine
getirmişlerdir çünkü prematüre bebeklerin bakımı her yönüyle
fevkalade zordur. Hem çağın teknolojik gelişmelerini
sağlayacaksınız hem bilimselliği ortaya
koyacaksınız ve bütün bunların yanında da bu küçük
doğmuş, erken doğmuş bebekleri sağlıklı bir
biçimde yaşatmaya katkı sağlayacaksınız.
İşte, 90’lı yıllarda ellerinde bulunan bütün imkânları
seferber ederek üniversitelerin yeni doğan bölümleri bu katkıyı
sağlamış ve prematüre çocukların sağlıklı
bir biçimde topluma kazandırılmasında lokomotif
olmuşlardır. Üniversitelerden beklenen görev de zaten budur ve devlet
hastanelerinde, arkadan, Sağlık Bakanlığının buna
el atması nedeniyle, Sağlık Bakanlığının
çağın teknolojisine uygun bir biçimde yeni doğan ünitelerini
kurması ve onun arkasından, bunlara uygun yüksek teknolojiyi kullanan
elemanlar yetiştirmesi nedeniyle Türkiye’de yeni doğan bebek
ölümleri, bugün -her zaman gündeme getirdiğimiz- binde 8 gibi bir
değere düşmüştür ve bu çok büyük bir başarıdır.
Benim her vesileyle bu kürsüden dile
getirdiğim, çocuklarla ilgili dünyadaki en büyük kuruluş olan UNICEF…
Son yıllarda Türkiye çocuklar konusunda, çocukların
sağlığı konusunda çok mesafe katetmiş ve artık bu
konu gündemine, rayına Türkiye’de oturmuştur.
Prematüre bakımı fevkalade
pahalı bir iştir. Hem ünitelerin kurulması çok
pahalıdır hem de bu çocukların yaşama tutunmaları çok
zordur. O nedenle, ekonomik açıdan toplumu, ülkeleri çok düşündürmektedir.
Bu nedenle, gelişmiş ülkeler, bugün bu konuda ne yapalım,
nasıl yapalım ve bunun önüne nasıl geçelim diye
tartışmalar yapmakta ve ortaya birtakım düşünceler atmaktadır. Bunların hem uzun
vadede hem kısa vadede hem de ekonomik olarak hem kendilerine hem de
ülkeye, memlekete yapmış oldukları ekonomik yükleri göz
ardı etmemiz mümkün değildir, bunları göz önünde
bulundurmamız şarttır. İşte bu nedenle bütün her yerde
eğer biz bu konuya el atmak istiyorsak, bunun daha güçlenmesini istiyorsak
bu çocukların yeni doğan uzmanlarının bulunduğu yerde
doğmalarını sağlamalıyız. Sadece bununla yetmez,
önemli olan, kuyunun kapağını çocuk düşmeden kapamak
gerekir. Dolayısıyla sorun nedir? Gebeliklerin erken bitimini ve bu
çocukların erken doğmasını önlemektir. O zaman ne yapmak
lazım? Ailelere ve sivil toplum kuruluşlarına iş
düşmektedir. Dolayısıyla -her yerde anne çocuk
sağlığı ve kadın sağlığı
merkezleri vardır- gebe olan kadınların, aileleriyle birlikte,
eşleriyle birlikte bu konunun ehemmiyetini bilip takiplerini mutlaka
yaptırmaları lazım.
Değerli
milletvekilleri, yani sonuçta hem ülkemizde hem de dünyada önümüzdeki
yıllarda çocuk sağlığı alanında giderek büyüyen
ciddi bir sorun olması muhtemel olan bu konunun bir an evvel halledilmesi
hepimizin en önemli sorunlarından biri olmalıdır.
Ben hepinizi saygıyla
selamlıyorum, sözlerime son veriyorum ve bütün prematürelere de
sağlıklı bir yaşam diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Dağoğlu.
Gündem dışı
ikinci söz, Çorum’un sorunları konusunda söz isteyen Çorum Milletvekili
Sayın Tufan Köse’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Köse.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Çorum Milletvekili Tufan Köse'nin, Çorum
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, tüm Türkiye’de geçici işçilerin –şeker
işçilerinin- sorunları Çorum’da da canlı bir şekilde
yaşanıyor, geçici işçilerin sorunlarının bir an evvel
çözülmesini burada yürekten diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 14 Kasım 2014 Cuma günü saat 21.30
sıralarında bir evdeki elektrik kontağından çıkan
alevle Bayat ilçemizin Çukuröz köyünde 29 tane evimiz yanmıştır.
Evlerin tamamı ahşap ve köy evidir, bunların içerisinde köyün
ortak alanı olan bir ev de bulunmaktadır. Yangının bu kadar
tahribat yapmasındaki en önemli sebep, evlerin ahşap
olmasının yanı sıra, kışlık odun
ihtiyaçlarını evlerinin bahçesine depolamalarından
kaynaklanmaktadır. Bunun da yangının büyümesinde çok büyük rolü
olmuştur. Buradan Çukuröz köyünün yoksul halkına,
Bayatlılarımıza ve Çorumlularımıza geçmiş olsun diliyorum.
Buradaki en büyük tesellimiz, gerek insan
bakımından gerekse hayvanlar bakımından herhangi bir can
kaybının olmamasıdır. Yine, devlet bütün olanaklarıyla
köyüne şefkat elini uzatmış ve yaralarını sarmaya
başlamıştır. Bu anlamda Çorum Valiliğine, yine beraber
sabahın erken saatlerinde köyde birlikte çalışma
yaptığımız iktidar partisinin milletvekillerine, AFAD
görevlilerine, itfaiye görevlilerine ve Kızılay görevlilerine buradan
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Devletimiz doğal afetlerde yurttaşlarımıza
şefkat elini uzatıyor. Peki, devletin yaptığı
tahribatlarda ya da iktidarın yaptığı tahribatlarda
oluşan bu tahribatı nasıl gidereceğiz? Bunu düzeltmek
inanın çok daha zor.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Çorum’da
iktidar hem Çorum’un sosyal barışını hem sanayisini hem de
sağlığını nasıl tahrip ediyor? Çok kısa
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu tahribat doğanın verdiği
tahribattan çok daha derin sonuçlar yaratıyor ve gelecek kuşaklara da
sirayet ediyor maalesef.
Şimdi, Çorum’da ve bütün ülkemizde olduğu gibi
“Toplum Yararına Çalışma” denilen bir şey var, İş
Kurumu il müdürlükleri bunu düzenliyor, düzeltiyor. Şimdi, İş
Kurumu İl Müdürlüğü bir dağıtım yapmış,
Çorum’da bundan yararlanan -toplam 134.600 kişinin
yaşadığı- belediyeler var. Buralara, 311 tane, toplum
yararına çalışan işçi kontenjanı
ayırmışlar ama bunu nasıl ayırmışlar? AKP’li
belediyenin olduğu yerde, iktidar partisinin belediyelerinin olduğu
yerde 89.700 nüfus var ve 311’den 287 tane kontenjan almışlar.
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde 11.300 nüfus var, toplamı 11.
Milliyetçi Hareket Partisinin 34.200 nüfusun yaşadığı
belediyeleri var, onlara da verdikleri sayı toplam 10.
Şimdi, örnek olsun diye söylüyorum: 1.200 nüfuslu
AKP’li Boğazkale Belediyesi 23 tane “Toplum Yararına
Çalışma” kontenjanı almış, 33 bin nüfuslu MHP’li
Sungurlu Belediyesi toplam 5 tane “Toplum Yararına Çalışma”
kontenjanı alabilmiş. Yine, 5 bin nüfuslu CHP’li Mecitözü Belediyesi
5 tane kontenjan alabilmiş, 5 bin nüfuslu AKP’li Kargı Belediyesi
toplam 28 tane alabilmiş. Bunun neresinde adalet, soruyorum hepinize.
Yine, değerli arkadaşlarım, Çorum’da bir
devlet hastanesi inşaatı var. Devlet hastanesi inşaatı önce
400 başladı, sonra 600 oldu, 800 oldu, hâlâ, iki yıldır
-temeli atıldı- daha temel aşamasında duruyor. Bu
yapılırken mevcut devlet hastanesinde de deprem riski olmasına
ve bu yapıldığında yıkılacak olmasına
rağmen poliklinik binaları inşa ediliyor milyonlarca lira
harcanarak. Acaba bunun paraları nereden gidiyor, hangi müteahhitler
kayrılıyor? Bunun yanı sıra, mevcut inşaatın,
yapılan inşaatın ihale şartnamesinde -ki Çorum toprak
sanayisi Türkiye’de 1 numaradır- dış duvarların örülmesini
gaz beton olarak belirlemişler. Yani, Çorum sanayisinin, Çorum istihdamının
göz bebeği olan toprak sanayisinin tuğlasından yararlanılmayacak.
Bu nasıl kabul edilebilir bir durumdur? Çorum sanayicileri diyor ki:
“Önemli değil, biz parasında değiliz. Biz onu, o hastaneye hibe
de ederiz ama bu bir itibar sorunu, bu bir onur sorunu.”
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bülent
Arınç İskilip’e gitti, İskilip Devlet Hastanesinin temelini
attı. Tıbba ne hizmeti varsa, İskilipli Atıf Hoca’nın
adını verdi! İnşaat şu anda yarım. Malları,
malzemeleri kapanın elinde kalıyor. Yine, gitti, orada dedi ki: “Ben
Tosya yolunu yapacağım, Çankırı’nın yolunu yapacağım.”
Daha yapılan en ufak bir çalışma yok Çankırı yolunda
da.
Sayın Bülent Arınç size buradan sesleniyorum:
İskilipli Atıf Hoca’nın tıbba bir hizmeti yok. Onun
adını oralara verene kadar, attığınız temellerin
takipçisi olun, verdiğiniz sözlerin takipçisi olun.
Yine, her giden, Cumhurbaşkanı, Başbakan,
AKP’nin temsilcileri “3 çocuk, 5 çocuk yapın. Bu memleket için
lazım.” diyorlar. Şimdi “5” diyorlar. Sungurlu Devlet Hastanesinde
ürolog yok, Sungurlu Devlet Hastanesinde çocuk doktoru yok. Neyle 3 çocuk, 5
çocuk yapacak bu insanlar?
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. ((CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Gündem dışı üçüncü söz, Samsun’un
sorunları konusunda söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin
Şimşek’e aittir.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek'in, Samsun ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel olarak tarihte ve
ayrıca cumhuriyetimizin kuruluş tarihinde de çok önemli bir yere
sahip olan, Karadeniz’in sosyal ve ekonomik olarak en büyük kenti, güzel
Samsun’umuzun sorunlarını sizlerle paylaşmak üzere
huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bu beş dakika
içerisinde Samsun’un tüm sorunlarını sizinle paylaşmam maalesef
mümkün değil. Çünkü bugün ülkemizde olan sosyal, sosyoekonomik, ekonomik
her türlü sıkıntıyı Samsun da fazlasıyla yaşamaktadır.
Samsun, gerek coğrafi konumu gerek iklimi ve tabiat güzellikleri gerekse
Kızılırmak ve Yeşilırmak gibi iki nehrin
oluşturduğu verimli ovası bulunmasına rağmen Türkiye
ölçeğinde istenen gelişmeyi gösteremediği gibi, birçok parametrede
de Türkiye genelinden daha az gelişme gösteren bir ilimizdir.
Aslında Samsun, kara, deniz, hava ve demir
yollarıyla her türlü ulaşım imkânı olan, Karadeniz’i
Anadolu’ya bağlayan önemli bir konumdadır. İklimi her türlü
tarım ve hayvancılığa müsaittir. Samsun, güzellikleri ve
tarihî yerleriyle turizm alanında da potansiyeli olan bir şehirdir.
Ulaşım imkânlarıyla ise önemli bir ticaret ve sanayi merkezi
olmaya adaydır.
Ancak Samsun, 2002 yılında 342.453 hektar
toplam işlenen tarım alanına sahipken, 2012 yılında
rakam 288.095 hektara gerilemiştir. Köyler boşalmaktadır,
vatandaş ektiğinin karşılığını maalesef
alamamaktadır. Bafra ve Çarşamba ovalarında yetiştirilen
ürünler ve hayvancılık sektörü, iklim ve coğrafi
şartların uygun olmasına karşın, Hükûmetin
yanlış politikaları sonucu istenen düzeye bir türlü
ulaşamamakta, çiftçilerimiz her geçen sene bankalara daha çok borçlanarak
gittikçe üretemez hâle gelmektedirler. Tarım ve hayvancılıkta
bugün en önemli sorun, mazot, gübre, ilaç, yem gibi girdi maliyetlerinin çok
yüksek olmasıdır. Ayrıca, bilhassa sebze ve meyve üreticilerimizin,
ürününü saklama ve pazarlama gibi bir sorunu vardır. Bazı seneler yok
satan bir ürün, başka bir sene üreticinin elinde kalmakta veya
değerinin çok altında satılmaktadır.
Sağlık hizmetlerindeki sorun, Türkiye genelinde
olduğu gibi nitelik sorunudur. Samsun’da hastaneler her gün dolup
taşmakta, bir hekim, sözde, 100-150 hasta muayene etmektedir. Bu durumdan
hizmet sunucuları da ayrıca -özellikle de hekimler- memnun
değildirler.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi gibi önemli bir
üniversiteye sahip olan Samsun’da tıp fakültemizde sistemden kaynaklanan
sorunlar vardır. Fakültede eğitim ve araştırma
yapılamamakta, bir genel hastane gibi hasta muayene edilmektedir.
Değerli bir öğretim üyesi arkadaşımın ifadesine göre,
Amerika’dan fakülteyi ziyarete gelen bir öğretim üyesine servisi
gezdirmiş ve öğretim görevlisinin servisi gezdikten sonra kendisine
“Bu konuda üçüncü dünya ülkelerinden de geridesiniz.” dediğini
söylemektedir. İşte, çağ atlayan sağlık da bu
durumdadır.
Samsun genel ortaöğretimde derslik başına
36 öğrenciyle yüksek sayıdadır.
Değerli milletvekilleri, köylerin yol, su,
kanalizasyon gibi altyapı durumu çok kötüdür. Bu konuda Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü rakamları doğru değil. Asfalt
gibi gösterilen birçok köyün yolunda asfaltın yerinde yeller esmektedir.
Suyu olmayan köy sayısı yüksektir. Oradan buradan taşımayla,
su ihtiyaçlarını sağlıksız şekilde temin etmeye
çalışmaktadırlar.
Elektrik dağıtımı YEDAŞ’a
verilerek özelleştirilmiş, yetersiz trafo ve dağıtım
şebekeleri nedeniyle bilhassa köylerde sık sık elektrik
kesintileri yaşanmakta ve vatandaşın elektrikli aletleri zarar
görmektedir. Arıza ekibi ise çok yetersizdir.
Çarşamba ve Bafra Ovaları Sulama Projesi bu
dönemde de yeterli destek bulamamış ve hâlen bitirilmeyi
beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, Samsun’da tüm ekonomik,
sosyal, demografik, ticaret ve sanayi göstergelerinde Türkiye ölçeğinde
bir gerileme söz konusudur. Samsun kalkınmada öncelikli yöreler
bakımından 3’üncü sırada iken etrafında iller, Ordu, Sinop,
Tokat 5’inci sırada, Amasya ve Çorum’un 4’üncü sırada yer alması
yatırımların bu çevre illere kaymasına sebep olmuştur.
Samsun artık, net göç veren bir şehir olmuştur.
Samsun, nüfus başına aldığı
yatırım teşvik belgesi, sabit yatırım tutarı ve
nüfusa düşen istihdam bakımından Türkiye ortalamasının
altındadır. İstanbul Sanayi Odasının yapmış
olduğu Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu içerisinde Samsun’dan
sadece 4 firmanın olması düşündürücüdür. Türkiye genelinde
iş gücü istihdam…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - …ve
iş gücüne katılım oranı yükselmekte, Samsun’da ise
düşmektedir. İşsizlik Samsun’da TÜİK değerlerinin çok
çok üzerindedir. İş imkânlarının gittikçe
daraldığı Samsun’da yükseköğrenimini tamamlayan gençlerin
geri dönmedikleri görülmektedir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bu konudaki sorumluluk, kamu
yatırımlarında yeteri kadar teşvik desteği alamayan,
Samsun’a sağlayamayan iktidar milletvekillerine aittir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, ben
iktidar milletvekiliyim.
BAŞKAN – Evet…
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkanım,
sorumluluğun bizde olduğunu söyledi, söz istiyorum yani
sorumluluğun bizde olduğunu söyleyerek kamuoyuna yanlış
bilgi vermiş oldu Sayın Başkanım. Müsaade ederseniz…
BAŞKAN –Evet, şimdi, hangi maddeye göre
istiyorsunuz? Şimdi zaten buraya girmişsiniz…
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkanım,
o başka.
BAŞKAN – Bir dakika, anladım da…
AHMET YENİ (Samsun) – Sataşma yaptı.
BAŞKAN – Nasıl sataştı?
AHMET YENİ (Samsun) – Samsun’da
yapılmış olan işleri yapılmamış göstererek
Samsun milletvekilleri ki özellikle iktidar milletvekilini…
BAŞKAN – Kaç milletvekilisiniz siz?
AHMET YENİ (Samsun) – 6.
BAŞKAN – “Milletvekilini” dediği için diyorum,
siz kendi üzerinize mi aldınız?
AHMET YENİ (Samsun) – Kendi üzerime aldım
efendim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Böyle olmaz ki.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Hükûmet cevap
verir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hükûmetin cevap vermesi gereken
bir soruya bir milletvekilinin cevap vermesi doğru mudur?
BAŞKAN – Alındı arkadaş üzerine.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin, Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktidar milletvekili olarak bugün saat on ikide
Samsun’daydım, dört gündür Samsun’un birçok ilçesini tek tek
dolaştım. Sağlık alanında -Sağlık
Bakanımız geçen hafta içerisinde Samsun’daydı- Samsun’da
muhteşem gelişmeler var. Muhalefet milletvekili
arkadaşlarım ne zaman Samsun’a uğruyor, ben onu bilemem.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sataşma
var, sataştı.
AHMET YENİ (Devamla) – Ama onların da bizim bu
çalışmalarımızı yerinde görmelerini istiyorum.
Samsun’da sağlık alanında muhteşem gelişmeler var;
duble yollarda, ulaşımda… 2002 yılında 100 civarında
Samsun’dan uçak kalkarken bugün 10.600 uçak kalkıyor. Samsun muhteşem
gelişmesiyle Karadeniz’in ve kıyısı Karadeniz’e yakın
olan ülkelerin incisi durumundadır. Bunları öne çıkarmak varken
Samsun’u kötülemenin bir muhalefet milletvekiline de yakışmadığını
söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Yok, Sayın Yeni, Samsun’u kötülemedi
canım, sizi kötüledi, arada fark var; sizi kötüledi, tamam.
AHMET YENİ (Devamla) – Evet, biz orada görevimizi
yapıyoruz.
Değerli kardeşim, Samsun’un ilçelerinde beraber
olalım. Daha dün Bafra’daydım. Muhteşem hastanelerimizi bir
gidin görün.
Değerli kardeşlerim, bakın, Samsun’un
Bafra ilçesinde -aynı köylerdeniz- 291 yataklı devlet hastanesi
yaptık. Bir vatandaş, bir hanımefendi hastaneye gidiyor ve
kızı götürüyor, diyor ki: “Yavrum, bu hastanede, bu odada bizi
yatırmazlar, bu başhekimindir, başkasınındır.” O
heyecan içerisinde tekrar geri gidiyor, diyor ki: “Hemşire hanım, bu
odada bizi yatırmazlar.”
Bakın, değerli kardeşlerim, muhteşem
hastanelerimizle, sağlık ocaklarımızla, sulama tesislerimizle
bir gidin görün Samsun’u. Samsun’da değil de Ankara’da, başka
yerlerde yaşıyorsak Samsun’u görme şansına sahip
olamazsınız.
Daha dün Samsun Fuar ve Kongre Merkezi’nin
açılışını yaptık muhteşem bir şekilde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Devamla) – İktidar
milletvekillerinden başka kimse yoktu.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim Sayın Yeni.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Yüzde 65 mi oy
aldık Ahmet Ağabey?
AHMET YENİ (Devamla) – Oy oranı da yüzde 65’in
üzerinde.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Bitti. Millet
takdir ediyor, yüzde 65 oy verdiler, değil mi Ahmet Ağabey, tamam.
BAŞKAN – Sayın Yeni, teşekkür ederim.
AHMET YENİ (Devamla) – Önümüzdeki dönem Samsun’dan
9-0 milletvekiliyle gelmeyi hesap ediyoruz.
BAŞKAN – Muhterem Yeni, bitti, bitti.
AHMET YENİ (Devamla) – 17 ilçenin 16’sında AK
PARTİ var Sayın Başkanım, Büyükşehir dâhil.
BAŞKAN – Tamam canım, bir şey demiyoruz.
AHMET YENİ (Devamla) – Çok teşekkür ediyor,
sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hepimize
sataştı.
BAŞKAN – Evet, şimdi hepinize birden söz
veremem tabii. Dolayısıyla, şimdi Sayın Şimşek,
buyurun, siz buyurunuz.
2.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek'in, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir defa baştan
şunu ifade edeyim: Samsun’u kötülemedim. Samsun hâlâ Türkiye’nin önemli bir
metropol kentidir ama son yıllarda Samsun’un devlet
yatırımlarından, kamu yatırımlarından
aldığı paya baktığımızda, oransal olarak
Türkiye geneline dağıttığımızda...
AHMET YENİ (Samsun) – 5’inci.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) -
Hayır, orada resmî veriler var, doğru değil, Samsun’da bir
gerileme söz konusu. Samsun hani büyük kent olmuştu, gelişmişti.
Samsun, sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında 33’üncü
sırada; resmî veri bunlar yani ben kendim söylemiyorum bunları, resmî
verilerle söylüyorum. Samsun, maalesef, kalkınmada öncelikli yöreler
sıralamasında,-siz biliyorsunuz bunu- bakın, 3’üncü
sıradadır…
AHMET YENİ (Samsun) – Doğru, öyle olması
gerekir.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - …ve
çevre iller 5’inci, 4’üncü sırada olduğu için
yatırımcı Samsun’dan ayrılmakta, Samsun’a yatırım
yapmamaktadır.
Sağlıktaki dediğiniz şey şu:
Nicelik olarak arttı, bakın, burada değerli hocam var,
sayısal olarak arttı; hastaneler her gün dolup boşalıyor,
bugün bu hastaneye giden ertesi gün öbür hastaneye gidiyor,
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sizin
yüzünüzden hasta olduk.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) – Ama,
esas olan neticedir sağlıkta; sağlıkta nitelikli hizmettir,
az çok sağlığın kenarına bulaşmış
birisi olarak biliyorum. Ben bunu biliyorum, burada hekim
arkadaşlarımız var. Sağlıkta ön kapıdan girip
arka kapıdan çıkmak değildir tedavi olmak, esas olan nitelikli
hizmettir. Herkese “Hurra, hastaneye gidin.” demek sağlık hizmeti
sunmak demek değildir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Millet kaç oy
verdi millet, yüzde kaç oy verdi millet? Yüzde 65 oy verdi.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - Bunu
söylediniz, bunu yaptınız. Vatandaşı
kandırıyorsunuz, sağlık alanında da
kandırdınız.
AHMET YENİ (Samsun) – Milet inanıyor, millet
kandırılmaz. 17 ilçesinin 16’sını aldık.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - Evet,
sağlıkta memnuniyet arttı ama doğru bir sağlıkta
memnuniyet artışı değil, radikal bir memnuniyet değil.
Bunları bilin.
AHMET YENİ (Samsun) – Yaşıyor,
inanıyor ve oy veriyor millet.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Yüzde kaç oy
verdi, yüzde kaç?
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - Her
şeyi oya bağlıyorsunuz, bu da doğru değil.
AHMET YENİ (Samsun) – Millet inanarak veriyor.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) -
Bakın, bu zamana kadar burada iktidar olan partilerin hepsi çok oy alarak
geldi.
AHMET YENİ (Samsun) – Duble yollarla gidiyorsunuz.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - Sizin
ifadenizle onlar yanlış yaptıysa sizin de yanlış yapma
ihtimaliniz var. Bunu unutmayın diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Millet yüzde 70 oy verdi sayın
vekilim, yüzde 70.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
İşte, her şeyi oya bağlarsanız yanlış
yaparsınız yanlış. Tam da yanlış orada.
Bakın, sizden önceki iktidarlar da çok oy alarak geldi ama
yanlış yaptılar.
AHMET YENİ (Samsun) – Yüzde 70 oy… Yanlış
yaptı değil mi bu millet? Memnuniyetin ifadesi bu, memnuniyetin.
Cemalettin Bey, millet akıllı davranıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millet işi
biliyor millet, yüzde 65 oy verdi.
BAŞKAN – İşitemiyorum maalesef.
Sayın Şimşek…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bırak, sarayı
anlatsınlar; otur buraya, bırak sarayı anlatsınlar onlar
ya.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Efendim, aynı nedenle, aynı gerekçeyle Sayın Ahmet İhsan
Kalkavan, Samsun Milletvekilimize söz talep ediyorum, sataşma nedeniyle.
BAŞKAN – Hadi bakalım, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavan'ın, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Plan Bütçedeydim, oradan indim, Samsun’la ilgili şeyleri televizyondan
dinliyordum.
Samsun bundan otuz yıl önce güzeldi, öyle mi Ahmet
Ağabey? Karşılıklı konuşmak istemiyorum, belki
Hocam da biliyor. Ama maalesef ve maalesef Samsun’un bir kozmopolit
yapısı vardır. Bu kozmopolit yapısından dolayı
Samsun çok geri kaldı.
AHMET YENİ (Samsun) – Allah Allah…
AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) – Samsun’da bulunan,
Samsun’u temsil eden geçmişteki değerli büyüklerimizin Samsun’dan
fazla etnik hemşehricilik yönünden bağlı oldukları illere
karşı yaptıkları hizmetler daha fazla olmuştur; bu
inkâr edilemez, bu inkâr edilemez ama son dört yıldır da
belediyecilik hizmetleri yönünden Samsun’a darbe vurulmuştur, darbe
vurulmuştur. Her zaman batıda, kıyı kenar çizgisi tabir
edilip kollanan yerler Samsun’da bitmiştir değerli arkadaşlarım.
Bakın, en basiti -yarın bir gün, hangi partiden
olursa olsun, misafirimiz olacaksınız, misafirim
olacaksınız, buyurun Samsun’a gelin- Samsun’un en son yıllarda
gelişen ilçesi dediğimiz Atakum ilçesinde maalesef ve maalesef,
denizin kumu, kumu, denizin karayla birleştiği kum, İstanbul’da
Haydarpaşa Garı’nın önündeki, Haydarpaşa
Limanı’nın önündeki mendirek gibi…
AHMET YENİ (Samsun) – İhsan Bey, hiç
belediyeniz var mı, CHP belediyesi var mı Samsun’da, neden
bahsediyoruz?
BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…
AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) – Ahmet Ağabey
bu seçimlerde olunabilir, önemli olan belediye hizmetlerinin
yaptığı şeyleri tarihin yargılamasıdır.
Bugün hakem belki sizin çoğunlukla iktidarınızdı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) – …ama ben isterdim
ki belediyelerimiz…
AHMET YENİ (Samsun) – Hiç yok, hiç yok ama. Yani bir
tane de olsa…
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) – Neden biliyor
musunuz?
AHMET YENİ (Samsun) – İhsan Bey, bir tane de belediye
alamaz mı insan?
AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) – Biz
belediyelerimizde gelecek seçimleri düşünerek değil, gelecek
nesilleri düşünerek hizmet etmişiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalkavan.
60’ıncı maddeye göre pek kısa söz
talepleri vardır.
Şimdi, arkadaşlarımıza
60’ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Sayın Öğüt…
VI.-AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğüt'ün, Taksim Kışlası Projesi’nin yeniden gündeme
getirilmesinin gerekçesini ve Gezi eylemlerinde hukuk desteği veren 4
avukatın polislerle ilgili şikâyetlerinin ne aşamada
olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Hatırlayacaksınız, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Gezi Parkı
Projesi’yle ilgili olarak Gezi Parkı Projesi’nden vazgeçildiğini
açıklamış, “Bir AVM kesinlikle düşünülmüyor, otel ve
rezidans yok" demişti. Ne var ki belediye meclisinin dün
gerçekleştirilen bütçe görüşmelerinde Taksim Kışlası
Projesi’nden vazgeçilmediği, projenin hazırlanan 2015-2019
yıllarını kapsayan stratejik planda satır arasına
sıkıştırıldığı CHP'li üyelerce ortaya
çıkarıldı. Mahkeme kararıyla iptal edilen bu projenin yeniden
gündeme getirilmesinin gerekçesi nedir? Hükûmet, yaşanan onca acıdan,
kaybedilen gencecik çocuklardan da mı ders almamıştır?
Ayrıca Gezi eylemlerinde birçok kişiye hukuk
desteği veren 4 avukatın dayak yedikleri polislerle ilgili
şikâyetlerinde hiçbir gelişme yaşanmazken polislerin
şikâyetleri üzerine başlatılan soruşturmanın
tamamlandığı ve darp edilen avukatların
yargılanmasına bugün başlandığı kamuoyuna
yansımıştır. Polislerle ilgili şikâyetin ne
aşamada olduğu toplum vicdanı adına bir an önce
açıklanmalıdır.
Bakanı göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tüzel…
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel'in, hayatını kaybeden Profesör Doktor Uluğ Nutku’yu
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün Meclisten önceki gün Mersin’de hayatını
kaybeden Profesör Doktor Uluğ Nutku’yu anmak istiyorum. Uluğ Nutku,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde başlayan bilim ve
akademik hayatında bir felsefe hocası olarak sayısız
öğrenciyi yetiştirmiş, âdeta bir gezginci olarak
İstanbul’dan Çukurova’ya birçok üniversitede öğrenciler
yetiştirmiş, hayatı, insanlığı yeniden
yorumlamıştır. Özellikle 12 Eylül döneminde bilimsel
çalışmalarını sürdürürken insanlık dışı
uygulamalara karşı direniş göstermiş, aydınlıktan
yana, ülkesini seven bir hoca olarak her zaman yüreklerimizde yaşayacak,
saygıyla sevgiyle onu anacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…
3.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan'ın, Orman Bölge Müdürlüğünün Artvin’de orman
katliamı yapmak istediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKP iktidar olana kadar -daha
önceden- vatandaş ormanı keserdi, orman idaresi bu kesimi engellerdi.
Şimdi yeni bir moda başladı, vatandaş ormanı koruyor,
orman dairesi ormanı kesmeye çalışıyor. Artvin Cerattepe’de
Orman Bölge Müdürlüğü ormanı kesmeye çalışıyor,
vatandaş orada nöbet bekliyor. Olacak bir iş değil! Rize
İdare Mahkemesinin bugünlerde kararı açıklamasını
bekliyoruz. Ama ne aceledir ki aynı Yırca köyünde olan bir cinayet Artvin’de
işlenmek isteniyor. Orman Bakanına bunu söyledim, dinlemedi. Dün
akşam İçişleri Bakanına söyledim, dedim ki: Artvin’de
devleti vatandaşla karşı karşıya getirmeyin. Onu da
başardılar. Hükûmeti tebrik ediyorum. O açıdan, bir kere daha
sesleniyorum, bütün Türkiye’ye ilan ediyorum: Artvin’de Orman Bölge
Müdürlüğü orman katliamı yapmak istiyor, vatandaş ormana
sarılmış, ağaç kesimini engellemek istiyor. Böyle bir
garabeti Türkiye’ye şikâyet ediyorum. Orman Bakanını da
Türkiye’ye şikâyet ediyorum, İçişleri Bakanını da
Türkiye’ye şikâyet ediyorum. Böyle bir ayıp olmaz Sayın
Başkan.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz.
4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmaz'ın, mevsimlik işçilerin kadroya alınmaları
konusunda Bakanlığın çaba göstermesi gerektiğine ve
Profesör Doktor Rennan Pekünlü’ye verilen hapis cezasına ilişkin
açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, bugün Uşak Şeker
Fabrikasında mevsimlik işçi olarak çalışan işçi
arkadaşlarımızdan birisi telefon etti, dedi ki: “Kadro
çalışmaları varmış, şeker fabrikalarında biz
bu altı aylık çalışmayı tamamlama konusundaki süremiz
yetmediği için daha önce kadroya alınamamıştık. 25
şeker fabrikasında 2.500 civarında mevsimlik işçi var.
Kadro çalışmaları varmış. Bizlerin
unutulmamasını istiyoruz.” dedi. Onlar gibi, aynı zamanda,
diğer kurumlarda da mevsimlik işçiler var. Bakanlığın
bu arkadaşlarımızın kadroya alınması konusunda
gereken çabayı göstermesini biz de diliyoruz. Onların adına ben
burada dile getiriyorum.
Diğer yandan, Rennan Pekünlü Hoca Anayasa Mahkemesi
kararlarını uyguladığı için, sadece türbanla
üniversiteye girmek isteyen öğrenciye tutanak tuttuğu için -derse
girmesini engellemediği hâlde- iki yıl bir ay ceza
almıştır ve cezasının ertelemesi bitmiştir, yarından
sonra cezaevine girecektir. Bu olabilecek bir şey değildir. Var olan
yasaları sadece uyguladığı için, Anayasa Mahkemesi ve
AİHM kararlarını uyguladığı için bir kimseye ceza
verilmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yılmaz.
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin
Yılmaz'ın, Afyonkarahisar’daki olimpik yüzme havuzunun ve Emniyet
Genel Müdürlüğü Termal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinin ne zaman
halkın hizmetine sunulacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
“Kul hakkı haramdır”, “Beytülmala el sürmek
haramdır”, “İsraf haramdır” edebiyatı yapıla
yapıla on iki yıllık devriiktidarınızda her türlü
israf yapılmakta, her türlü kul hakkı yenilmekte, kamu
kaynakları çarçur edilmektedir. Gerek yerelde gerekse Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünden defalarca dile getirdim, Mısır’daki
sağır sultan duydu, maalesef yetkililer hâlâ duymadı. Seçim
bölgem olan Afyonkarahisar’da, üstelik turizm bölgesinde on üç yıl önce
yapılmış ve bir hilkat garibesi gibi duran olimpik yüzme
havuzunda şu ana kadar kimse maalesef yüzemedi.
Bu arada, aynı bölgede on üç yıldır bir
türlü tamamlanamayan Emniyet Genel Müdürlüğü Termal Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezinin üç ay önce nihayet geçici kabulü yapıldı
deniliyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının helal
vergileriyle yapılan bu iki tesisi ne zaman halkın hizmetine
sunacaksınız? 2002 yılından beri kahir ekseriyetle
iktidardasınız. Bu iki tesisin mevcut durumundan memnun musunuz?
İlgilileri ve yetkilileri yüce Meclisten tekrar göreve davet ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu'nun, çözüm sürecinin temel belgesi olan Oslo
Mutabakatı’nın içeriğini öğrenmek istediklerine
ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
6-7 Ekim günlerinde PKK tarafından
başlatılan ve 50’ye yakın insanın hayatını
kaybettiği sokak olayları PKK’nın Hükûmete bugüne kadar
yaptığı en ağır şantajdı. Bu
şantajın neticesinde AKP Hükûmeti süreci devam ettirme kararı
aldı. Adına “İmralı” deseler de asıl muhatabın
bebek katili Öcalan olduğu hepimizce malumdur. Başbakan ve
İçişleri Bakanının ifade ettiği sürecin temel belgesi
olan Oslo Mutabakatı’nı öğrenmek istiyoruz. Bu mutabakatta
teröristlerle hangi konularda anlaşıldı? Anayasal statü mü,
resmî dil mi, özerklik mi, bebek katiline af mı? Hükûmet bize ve
milletimize yalan söylemeyi bırakıp doğruları, gerçekleri
paylaşmalı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…
7.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun, MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural’a, eşinin
vefatı nedeniyle başsağlığı dilediklerine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz cumartesi günü 16 Kasım 2014
tarihinde, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Oktay Vural’ın muhterem
eşi Profesör Doktor Tuba Vural Hanımefendi yakalandığı
amansız hastalığa yenik düşerek Hakk’ın rahmetine
kavuşmuştur. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, makamı cennet
olsun, nur içinde yatsın. Değerli arkadaşımız Oktay
Vural Bey’e, ailesine ve bütün aile efradına sabırlar niyaz ediyoruz
Cenab-ı Allah’tan, başları sağ olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Dibek…
8.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek'in, Lüleburgaz’da Ramuze Tekstil ve Şişe Cam’a bağlı
fabrikalarda çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın
Başkanım, seçim bölgem Lüleburgaz’da işçilerimizin iki noktada
yaşadığı önemli sıkıntıyı hem
kamuoyunun hem yetkililerin bilgisine sunmak istiyorum. Birincisi şu:
100’den fazla işçinin çalıştığı “Ramuze Tekstil”
isimli bir fabrika, işçilerin ücretlerini yaklaşık üç ay
ödememişti. Buna karşın, hafta sonu birden bire fabrikadaki tüm
çalışma araçları tırlara yüklenerek oradan
uzaklaştırıldı ve yaklaşık işte 100’ü
aşkın işçimiz hem alacaklarını alamamanın hem de
ne yapacaklarını bilememenin sıkıntısını
yaşıyorlar. Tabii ki yargı yoluna başvurdular ama
Bakanlık yetkililerini de buradan bu konuda uyarıyorum.
Diğer konu şuydu:
Haziran ayı başında biliyorsunuz Şişe Cam’a
bağlı fabrikalarda işçiler greve gitmişti ve bu grev
Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenmişti. Kırklareli’nde de
Şişe Cam’a bağlı olan Trakya Cam bünyesinde işçilerin
grevi neticesinde, yapılmayan işleri içerideki idari personel yani
sendika üyesi olmayan idari personelin yapmasını istemişti
işveren. Bu idari personelden 20 tanesi soruşturmaya maruz
kalmıştı ve bunlardan 9 tanesi maalesef geçtiğimiz günlerde
işveren tarafından iş akitleri feshedilerek işsiz
bırakıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yeni…
9.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin,
Samsun’a yapılan hizmetlere ilişkin açıklaması
AHMET YENİ (Samsun) –
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Dün Samsun’da, TÜYAP
Samsun Fuar ve Kongre Merkezinin açılışını yaptık
ve Oto Show Fuarı’nın da Samsun’da açılışını
yaptık.
Samsun’umuzda gerçekten
muhteşem gelişmeler oluyor. Sağlık alanlarında,
eğitimde, sporda, duble yollarda, Samsun’un sahil
çalışmalarında, hava ulaşımında, üniversitede ve
Bafra Ovamız’ın saha ve sulama kanallarını bitirmek
üzereyiz.
Şimdi hedefimiz,
inşallah Samsun’u hızlı trenle buluşturmak ki o konuda da
epey mesafe kat ettik.
Değerli
Başkanım, sizi Samsun’a davet ediyorum Samsun’u görmek için. Siz
Samsun’a ne zaman geleceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın Buldan…
10.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan'ın, 4 siyasi parti olarak kadına yönelik şiddet ve
cinayetlerin araştırılması konusunda bir
araştırma komisyonu kurulması kararı aldıkları için
bu konudaki grup önerilerini geri çektiklerine ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, kadına yönelik
şiddet ve kadın cinayetleri ülkemizin de en yakıcı
sorunlarından bir tanesidir. Çoğu “namus ve töre cinayeti” olarak
adlandırılan kadın cinayetleri toplumda olağan
karşılanan bir olgu hâline gelmiştir. Kadına yönelik
şiddet, ayrımcılık ve cinayetler her yıl bir önceki
yıla göre artarak devam etmektedir.
Halkların Demokratik
Partisi olarak bu konuda vermiş olduğumuz 15 adet araştırma
önergemiz ve 2 adet de kanun teklifimiz vardır. Bugün yine bu konuda Genel
Kurula, Halkların Demokratik Partisi olarak bir grup önerisi
sunmuştuk. MHP’nin de aynı mahiyette vermiş olduğu bir grup
önerisi vardı. Ancak grup önerisi görüşmelerine başlamadan önce,
gerek iktidar partisi gerekse diğer muhalefet partileriyle
yaptığımız istişareler neticesinde, önümüzdeki hafta 4
siyasi partinin ortaklaşa vereceği önergelerle bir komisyon
kurulması kararını almış bulunmaktayız.
Halkların Demokratik Partisi olarak bu komisyonun kurulmasını
büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz ve bu komisyonun
kurulması amacıyla da bugünkü grup önerimizi haftaya görüşülmek
üzere geri çekiyoruz ve teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Özkan…
11.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan'ın, değişik illerde yaptığı görüşmeler
sonucunda vatandaşların kendisine ilettikleri sorunlara ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Meclis çalışmaları dışında,
dolaştığımız Burdur, Ankara, Balıkesir,
Çanakkale, Antalya illerindeki vatandaşlarımızdan
aldığımız sorunlar:
1) Mazot, gübre ve elektrik fiyatlarından
şikâyetler çok aşırıdır.
2) Ziraat ve tarım kredi dönem borçlarının
ödendiği bugünlerde yer yer aşırı
yağışlardan veya kuraklıktan ve de doludan zarar görenler
ürünleri uygun fiyata satamadıklarından faizsiz erteleme
beklemektedirler.
3) Emekliler bu bütçeden seyyanen zam beklemektedirler.
Yine, 65 yaşlılık maaşı olan 250
liradan sigorta primi kesilmesinden büyük şikâyet etmektedirler.
Atama bekleyen üniversite mezunu işsizler, her
platformda; öğretmenler, ziraat mühendisleri, veteriner hekimler,
jeologlar, biyologlar, iktisatçılar, endüstri mühendisleri Hükûmetten
istihdam anlamında bir değerlendirme beklemektedirler.
Yine, emeklilerimiz enflasyon oranında seyyanen bir
artış beklemektedirler; bunları paylaşıyor, Hükûmeti
uyarıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özcan…
12.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan'ın,
MEMUR-SEN’e bağlı tüm sendikaların Hükûmet tarafından özel
olarak korunduğunu düşündüğüne ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, bir süredir Türkiye'de okul
müdürlerinin belirlenmesine dönük bir süreç yaşandı. İlk etapta,
gerekli ve yeterli 70 puanla ilgili ben çok çarpıcı bir iddiada
bulunmak istiyorum. Örneğin benim seçim bölgemde bu 70 puanlık baremi
geçen 29 okul müdürü vardı. Bunların 26’sı MEMUR-SEN Konfederasyonuna
bağlı EĞİTİM-BİR-SEN üyesi, 2’si sendikasız,
sadece 1 tanesi de KAMU-SEN’e bağlı TÜRK-EĞİTİM-SEN
sendikası üyesi. Bu bir tesadüf müdür? Elbette değil. Yani burada
MEMUR-SEN’e bağlı tüm sendikaların Hükûmet tarafından özel
olarak korunduğunu iddia ediyorum. Artık burada ölçü kaçtı, her
alanda olduğu gibi. Artık belli illerde MEMUR-SEN yöneticileri
neredeyse oradaki devlet kurumlarını yönetir hâle geldiler. Hükûmeti
bu konuda tedbir almaya davet ediyorum. Yarın ikinci bir paralel
yapıdan söz etmesinler.
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
13.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı'nın, AK PARTİ Grubu olarak, MHP Grup Başkan Vekili
Oktay Vural’a, eşinin vefatı nedeniyle
başsağlığı dilediklerine ve Ahmet Kaya’nın
14’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
MHP Grup Başkan Vekili Sayın Oktay
Vural’ın değerli eşleri Profesör Doktor Tuba Vural’ın
vefatı dolayısıyla, grubumuz adına
başsağlığı ve taziye dileklerimizi iletiyoruz.
Merhumenin mekânı cennet olsun, nur içinde yatsın. Sayın Tuba
Vural’la Gazi Üniversitesinde de beraber çalışmıştık.
Kayıp sadece Grup Başkan Vekilinin eşi değildir, aynı
zamanda akademik hayattır. Tuba Hanımın
katkılarını biliyoruz. İnsan olarak da zarif
kişiliğine şahsen şahit oldum. İnsanın
aklına doğrusu şu şiir geliyor: “Canlar çekilip Hazret-i
Mevla’ya giderler; /Cûylar gibi kim canibi deryaya giderler. /Defn olur ise
zir-i zemîne ne gam ebdan; /Ervah geri onlar, âlemi bâlâya giderler.” Hakikaten
Tuba Hanım da âlemi bâlâya gitmiş olan bir insandır. Grubumuz
adına taziyelerimi iletiyorum.
Bir başka husus, izin verirseniz: 16 Kasım 2000
yılında Paris’te hayatını kaybeden Ahmet Kaya’nın
14’üncü ölüm yıl dönümündeyiz. Ahmet Kaya’nın müziğine,
fikirlerine, orada temsil ettiği değerlere yakın durabiliriz,
uzak durabiliriz, karşı olabiliriz, yanında olabiliriz ama halk
katında Ahmet Kaya’nın müziğinin ve orada terennüm ettiği
duyguların, sözlerin bir karşılığı olduğunu
biliyoruz. “Üstelik müzik evrenseldir.” diye hepimiz biliriz. Siyasal bir
kişiliği olmasına rağmen Ahmet Kaya’nın müziği,
siyasal sınırları aşarak çok farklı kesimlerden
insanlar tarafından zevkle dinlenmiştir. Müziğin gücü budur.
Ahmet Kaya farklı bir insandı. Farklılıklara tahammül
edemeyen bir Türkiye'de yurt dışına kaçmak durumunda kaldı.
Ülkelerin gelişmişliklerini ve medeniliklerini tayin eden, mutlaka
onların farklı kültürel ve estetik değeri olan insanları da
bağırlarına basma kapasitesidir. Allah’a şükür ki bugün
böyle bir Türkiye var.
BAŞKAN –Teşekkür
ederim, iki dakika da geçirdik.
Sayın Baluken…
14.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in, MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural’a, eşinin vefatı
nedeniyle başsağlığı dilediklerine, Ahmet
Kaya’nın 14’üncü ölüm yıl dönümüne ve Dersim olaylarında idam
edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarını saygıyla
andıklarına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekili Oktay Vural’ın eşinin yakalandığı hastalık
neticesinde yaşamını yitirmesi vesilesiyle bizler de hem kendisine
hem ailesine başsağlığı diliyoruz.
Aynı zamanda, 16
Kasım 2000 yılında sürgünde, Paris’te yaşamını
yitiren Ahmet Kaya’yı burada rahmetle ve büyük bir saygıyla
anıyoruz. Ahmet Kaya sadece müziğiyle değil, topluma
duyarlı gerçek sanat kimliğiyle de sanatçı kişiliğiyle
de örnek birisiydi. Türkiye’de demokrasiyi, özgürlüğü, farklı
halkları, Kürtleri reddedenler tarafından siyasi ve fiziki lince
maruz kalan Ahmet Kaya, bu ülkeyi terk ettiğinden beri bu ülkede sanat hep
eksik kalmıştır. Ahmet Kaya’nın eksikliğini her geçen
gün daha fazla hissettiğimizi buradan tekrar vurguluyoruz. Mücadelesini
Halkların Demokratik Partisi olarak devam ettirdiğimizi ifade etmek
istiyoruz.
Türkiye’de bir başka
siyasi tarih gerçekliği ve acının adresi de Seyit Rıza ve
arkadaşlarının idam edilmesidir. Özellikle, Seyit
Rıza’nın darağacına giderken ifade ettiği “Evladı
Kerbelayıh, bihatayıh, ayıptır, zulümdür, cinayettir.”
yakarışının Kürt ve Alevi halkının yetmiş
yedi yıllık gerçekliği olduğunu buradan tekrar
vurguluyoruz. Seyit Rıza’yı ve Dersim katliamında
yaşamını yitiren bütün canları buradan saygıyla
anıyoruz. Bu katliamın siyasi propagandalara malzeme edilmeden bir an
önce devlet tarafından Dersim halkına kapsamlı bir özürle ele
alınmasını, Seyit Rıza’nın ve birlikte
darağacına giden öncü kadroların mezar yerlerinin Dersim
halkına iade edilmesini ve Alevi halkının bütün taleplerinin de
bir an önce yerine getirilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Millî Savunma Bakanı
Sayın İsmet Yılmaz, gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının 1, 524, 1417, 1740, 1789, 1994, 1995, 2021, 2106, 2171,
2172, 2192, 2362, 2594, 2597, 2645, 2646, 2673, 2674, 2675, 2743, 2832, 3119,
3308, 3565, 3628, 3724, 3749, 3775, 3797 ve 3831’inci sıralarında yer
alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclis
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım
Öncesi Eylem Birimi tarafından 21/11/2014 tarihinde Arnavutluk’un
başkenti Tiran’da düzenlenecek “Temel Haklar, Ayrımcılık
Yasağı ve LGBTI Dâhil Olmak Üzere Hassas Grupların
Korunması” konulu seminere katılması Genel Kurulun 4/11/2014
tarihli 9’'uncu Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/1625)
17 Kasım 2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi
tarafından 21 Kasım 2014 tarihinde Arnavutluk'un başkenti
Tiran'da düzenlenecek "Temel Haklar, Ayrımcılık
Yasağı ve LGBTI Dâhil Olmak Üzere Hassas Grupların
Korunması" konulu seminere Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir
heyetin katılması Genel Kurulun 04/11/2014 tarihli ve 9'uncu
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Ziver
Özdemir Batman
Binnaz
Toprak İstanbul
Ruhsar
Demirel Eskişehir
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyonlardan istifa önergeleri vardır, okutuyorum.
B) Önergeler
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/212)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
2.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz’ün, Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/213)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanı seçilmem nedeniyle Adalet Komisyonu üyeliğimden istifa
etmekteyim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 18/11/2014
İlknur
İnceöz
Aksaray
Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
C) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık ve 27 milletvekilinin, doğu ve güneydoğu illerinde
zoraki göçlere maruz kalmış vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1114)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'nin birçok ilinde özellikle doğu ve
güneydoğu illerimizde çeşitli sebeplerden dolayı oluşan
zoraki göçlere maruz kalmış vatandaşlarımızın
karşılaştığı bürokratik uygulamalar,
uğradıkları haksızlıklar ve yaşadıkları
sorunların tüm boyutları ile araştırılarak,
mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli önlemlerin alınması hakkında
Anayasa’nın 98’inci TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) Muharrem Işık (Erzincan)
2) Sakine Öz (Manisa)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
5) Ali Serindağ (Gaziantep)
6) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
7) Refik Eryılmaz (Hatay)
8) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
9) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Ali Özgündüz (İstanbul)
12) Celal Dinçer (İstanbul)
13) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
14) Arif Bulut (Antalya)
15) Yıldıray Sapan (Antalya)
16) Hasan Akgöl (Hatay)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Aytun Çıray (İzmir)
19) İhsan Özkes (İstanbul)
20) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
21) Mehmet Şeker (Gaziantep)
22) Veli Ağbaba (Malatya)
23) Ali Haydar Öner (Isparta)
24) Aytuğ Atıcı (Mersin)
25) Hasan Ören (Manisa)
26) Osman Aydın (Aydın)
27) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
28) Umut Oran (İstanbul)
Gerekçe: Türkiye'nin birçok ilinde özellikle doğu ve
güneydoğu illerinde çeşitli sebeplerden dolayı göçler olmuş
ve köyler boşaltılmıştır. Terör, heyelan, sel, deprem
gibi sebeplerden köyler boşalmış ve buralarda yaşayan
insanlar başka illere veya şehir merkezlerine zorunlu göç
yapmışlardır. Halen sel, heyelan gibi sebeplerden dolayı
tehlike altında olan köyler vardır. Bu köylerde yaşayanlar daha
sağlam ve güvenli bölgelere ama köyünü terk etmeden taşınmak
istemektedirler. Ancak, yasal zorluklar, maddi imkânsızlıklar
nedeniyle bu gerçekleşememektedir. Öyle ki sel yatağında olan
bir ev için risk taşıyor raporu verilirken, karşısında
olan ev için risk taşımamaktadır raporu verilmektedir. Köylüler
borçlanarak köylerinde sağlam ve sağlıklı evlere sahip
olmak istemektedirler. Bu konuda kolaylaştırıcı tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Ancak, ne yazık ki bu konuda ciddi
hiçbir çalışma yapılmamakta yalnızca torpili çok kuvvetli
olanların işleri yapılırken geri kalanlar mağdur
edilmektedirler. Büyük şehirlerde yaşayıp da köyünde borçlanarak
ev sahibi olmak isteyenlerden ise nüfusa kayıtlı olma şartı
istenerek adrese dayılı sistemden dolayı hak sahipliği
verilmemektedir.
Terör mağduru vatandaşlarımız ise
17/08/2005 tarihli Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi’nden faydalanmak
istemelerine rağmen birçok sıkıntı ile karşı
karşıya kalmaktadır. En önemli sıkıntıları
ise güvensizlik ve gerekli yardımların yeterli şekilde
yapılmamasıdır. Köylerin yeniden eski
canlılıklarını kazanmaları ve terör mağduru olan
köylülerimizin eski yerlerine dönmeleri için çalışmalar
yapılması gerekiyor. Özellikle, TOKİ bu konuda asli görevini
yerine getirmelidir.
Yeni yerleşim yerleri açılırken bu
konudaki bürokratik engellerin kaldırılması için gerekli
çalışmalar bir an önce yapılmalıdır. Bu konularda
yaşanan zorlukların araştırılması ve en kısa
zamanda çözülmesi için gerekli araştırmaların ve yasal
düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle halkımızın hakkı olan
atalarının mezarlarının olduğu topraklara dönmeleri
sağlanacaktır.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, AKP’'nin Suriye
politikalarındaki yanlışların Türkiye’yi götürdüğü
çıkmazların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1115)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
15 Mart 2011 tarihinden itibaren Suriye'de başlayan
çatışmalar hâlen devam etmektedir. Bir yandan Esad'ın
insanlık dışı uygulamalarla ortaya koyduğu katliamlar,
diğer yandan ise Özgür Suriye Ordusunun katliamları arasında
devam eden çatışmalarda otuz binden fazla insan hayatını
kaybetti. Türkiye Hükûmeti çatışmaların başlamasından
kısa bir süre sonra Esad yönetimine cephe aldı ve Suriye Ulusal
Konseyinin bileşeni olan Özgür Suriye Ordusuna her anlamda destek verdiğini
açıkladı. Özgür Suriye Ordusuna Hatay Reyhanlı ilçesinde kurulan
kamplar tahsis edildi. Özgür Suriye Ordusunun İnternet sitesinden deklare
ettiği üzere, söz konusu örgütün merkezi Türkiye'de
konuşlandırıldı. Yine, güçlü iddialara göre AKP Hükûmeti tarafından
Özgür Suriye Ordusuna istihbari ve maddi destek sunuldu. 1 Nisan'da
İstanbul'da yapılan Suriye'nin dostları toplantısında
Esad'a karşı savaş yürütenlere maaş bağlanması
kararlaştırıldı, finansörlüğünü de Katar'ın, Suudi
Arabistan'ın ve Türkiye'nin üstlendiği birçok farklı kaynaktan
kamuoyuna yansıdı. Yabancı bir ülkeye savaş açma durumunu
yansıtan bu iddialar ve Suriye'ye yönelik gerek iç çatışmalarda
taraf olmanın gerek doğrudan müdahale etmenin mali külfetlerinin
gerekse de AKP'nin Suriye politikalarındaki yanlışların
Türkiye'yi götürdüğü çıkmazların belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
15 Mart 2011 tarihinde Suriye'de başlayan
çatışmalar nedeniyle bölgemizde ciddi istikrarsızlıklara
yol açacak gelişmeler yaşanmaktadır. Sorunun çözümü için
uluslararası kamuoyu henüz bir karara varmamışken Türkiye
alelacele hâlinde Suriye Ulusal Konseyinin oluşturulması için destek
sağlamıştır. Türkiye'nin başını çektiği
bazı güçler kuruluşunda yer aldıkları Suriye Ulusal
Konseyine geçici hükûmet misyonu biçmişti. Suriye Ulusal Konseyine biçilen
misyonla Suriye halklarının talepleri görmezden gelinerek, yeni
Suriye'nin kendilerine göre şekillenmesini isteyen bir tutum öngörülmüştür.
Bu anlamda uluslararası alanda toplantılar düzenlenerek konsey
desteklenmeye çalışılmıştır. 1 Nisanda
İstanbul'da yapılan Suriye'nin Dostları Toplantısı’nda
muhaliflerin maaşa bağlanması
kararlaştırılmış, Türkiye
sağladığı kaynakları kamuoyuna
açıklanmamıştır. Özgür Suriye Ordusu adlı, Suriye
Ulusal Konseyinin bileşeni silahlı grupların Hatay'daki
kamplarda eğitim gördükleri kamuoyuna yansımıştır.
Yine Türkiye'nin Özgür Suriye Ordusuna her türlü silah ve mühimmat desteği
sağladığı da güçlü iddialardan bir diğeridir. Türkiye,
Özgür Suriye Ordusuna verdiği bu destek ile Suriye'nin iç işlerine
müdahale eden bir konuma gelmiştir. İran'ın 48
vatandaşının Özgür Suriye Ordusunun elinde esir olduğu ve
müzakerelerin Türkiye üzerinden yürütülmek istendiği göz önünde
bulundurulduğunda Özgür Suriye Ordusunun elinde esirler Türkiye'ye
başvurularda bulunarak, vatandaşlarının serbest
bırakılmalarını talep etmeleri de Türkiye ve Özgür Suriye
Ordusu arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Türkiye,
Suriye'de esir değişimini gerçekleştirmek için
konumlanmış bir sivil toplum kuruluşu değildir. Bu anlamda,
esir pazarlığı için kendini adres gösteren bir noktaya
gelmiştir. Suriye'nin iç işlerine bu kadar müdahil olmak ve bu konuda
hiçbir şekilde TBMM'yi bilgilendirmemek hukuk ve siyaset
açısından anlaşılabilir değildir. Hükûmetin bu
politikalarının tamamı, bu ülkenin geleceğinin
düşünülmesinden uzak bir noktada durmaktadır. TBMM kararı
olmadan, Hükûmetin Özgür Suriye Ordusu adlı silahlı örgüte silah ve
mühimmat desteği vererek iç işlerine müdahil olması, TBMM'yi
hiçe saymak demektir. Türkiye'nin savaşı içeriye taşıyan bu
politikalarının araştırılması, Özgür Suriye
Ordusuna verilen desteğin ekonomik ve stratejik olarak ne boyutta
olduğu, kamplarda ne tür yaşam koşulları olduğu ve
kamp kurallarının araştırılması, toplumun
güvenilir bilgiye ulaşması, Türkiye'nin Suriye'deki rolüne
ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla
bir Meclis araştırması gerekmektedir.
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel
ve 22 milletvekilinin, hayvancılık ve tarım sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1116)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de hayvancılık ve tarım sektöründe
yaşanan sorunların araştırılması, gıda
sektöründeki tekelleşmenin ortaya çıkarılması,
uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmaların
tarıma etkilerinin tespit edilmesi, daha verimli üretimin
yapılması, çiftçinin, üreticinin haklarını gözeten ve her
insanın hakkı olan temiz, ucuz ve sağlıklı gıdaya
erişim hakkının sağlanması için uygulanan
yanlış politikaların, bu konuda çalışan sendikalar ve
uzmanlarla birlikte incelenmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç
Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Dünyada Dünya Gıda Günü olarak kutlanan 16 Ekim günü
uluslararası gıda örgütleri açıklamaları, giderek
derinleşen gıda krizine işaret etmektedir. Küresel nüfusun
giderek gıda arzının gerisinde kaldığı
vurgulanarak, son yirmi yıldır küresel gıda üretimi yılda yüzde
2'den fazla artarken nüfusun büyüme oranı yüzde 1,14 olduğu
belirtilmektedir. Bu veriler, dünyadaki gıda üretiminin nüfus büyümesinden
daha fazla olduğunu göstermektedir. Görüldüğü üzere, küresel
gıda fiyatlarının yükselme nedeni üretim yetersizliği
değil, adil paylaşımın olmamasından
kaynaklanmaktadır. Gıda üretimi olmasına rağmen, dünya
genelinde yaklaşık 3 milyar insan yeterli gıdaya
erişememektedir. Dünyadaki açların sayısı 1,02 milyara
ulaşmış durumdadır.
ÇİFTÇİ-SEN, gıda fiyatlarını
arttıran, insanların açlığına neden olan
gıdanın egemenliğini ele geçiren tekel konumundaki küresel
gıda şirketlerinin olduğuna işaret etmektedir.
Tarımsal piyasalarda küresel gıda şirketlerinin
tekelciliğinden dolayı, tahıl ticaretinin yüzde 80'ine
yalnızca 3 tekel, dünya mısır tohumu sektörünün yüzde 65'ine
yalnızca 2 tekel egemen durumdadır. Küresel zirai ilaç
piyasasının yüzde 75-80'ine 6 şirket, küresel muz ticaretinin
yüzde 80'ine 5 şirket hükmetmektedir. Tekeller çiftçilere girdi satarken
tekelci, üretilen ürünleri satın alırken de tekelci konumundadır.
Tekelci konumlarından yararlanarak girdi fiyatını yüksek
belirlerken, ürünlerin alımında çiftçileri aşırı fiyat
kırmaya zorlayarak çiftçiler sömürülmektedir. Türkiye’de de bu olumsuz
tabloya rağmen, Hükûmet uyguladığı küresel şirket
yanlısı politikalardan kaynaklandığı bilinmesine
rağmen uygulamaya tüm hızıyla devam etmektedir. 1980’de 83
milyon 400 bin hayvanına saman bulabilen ancak şimdilerde 37 milyon
hayvanına saman bulamayan yani hayvanını aç bırakan, temel
gıda maddelerinde kendine yetmekten çıkarılan insanları
açlık riski ile karşı karşıya getiren,
toprağında kullandığı kimyasal girdiler ile
toprağını ve suyunu kullanılamaz hâle getiren tarım
politikaları Türkiye’de hayvancılığı ve
tarımı yok etmiş bulunmaktadır.
Türkiye’de 2000’li yılların tarım
politikalarının temeli, Uluslararası Para Fonu ve Dünya
Bankası ile yapılan anlaşmalar ile
atılmıştır. Türkiye’nin 3 Ekim 2005 tarihinde AB ile
imzaladığı Müzakere Çerçeve Belgesi (MÇB), tarım sektörü
ile ilgili aşılması neredeyse olanaksız hükümler
getirmiştir. Türkiye, AB ile bütünleşme sürecini diğer aday
ülkelerde görülmemiş bir şekilde AB kaynaklarından anlamlı
bir katkı almadan sürdürmektedir. Tarıma girdi sağlayan ve
tarım ürünlerini işleyen kamu iktisadi teşekkülleri tekel oluşturdukları
gerekçesiyle özelleştirilirken, aynı alanlarda yerli veya
yabancı şirket tekelleri yaratılmasından
kaçınılmamıştır. Örnek olarak kamunun çekildiği
sütte yerli ve yabancı az sayıda şirket piyasaya hâkim olurken,
tütün alanında meydan sadece yabancı sigara devlerine
kalmıştır. Dünya Bankasıyla yapılan anlaşmalara
bırakılan tarım sektörüne yapılan sübvansiyon oranları
GSMH’ye göre yüzde 3,2’den yüzde 0,5’e kadar gerilemiştir.
Uzmanlar dünyada gıda krizine dikkat çekerken,
Türkiye’de tarımdan yana bazı politikaların
değiştirilmesi üzerinde durmaktadır. Çiftçilerin, üretimden
pazarlamaya zincirin tüm halkalarına tüketicilerle birlikte sahip
kılınması, şirket tarımcılığı
yerine küçük aile çiftçiliği hükûmetler tarafından merkezî politika
olarak benimsenip uygulanması ve temel gıda maddeleri
uluslararası ticarete konu edilmemesi, temel gıda maddelerinde
kendine yeterliliği esas alacak politikalar geliştirilmesi yönünde
öncelikli adımların atılması gerekmektedir. Dünyada
yaşanan gıda kriziyle birlikte Türkiye’de hayvancılık ve
tarım sektöründe yaşanan sorunların araştırılması,
uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmaların
tarıma etkilerinin tespit edilmesi, daha verimli üretimin
yapılması, üreticinin haklarını gözeten ve her insanın
hakkı olan temiz, ucuz ve sağlıklı gıdaya erişim
hakkının sağlanması için değiştirilmesi gereken
politikaların incelenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu
kurulmasını önermekteyiz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyuru
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu
İktisadi Teşebbüsleri komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara
aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 24
Kasım 2014 Pazartesi günü saat 18.00’e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki bir heyetin,
Makedonya Meclis Başkanı Trajko Veljanovski ve Arnavutluk
Parlamentosu Başkanı Ilir Meta’nın vaki davetlerine icabet etmek
üzere 23-25 Kasım 2014 tarihleri arasında Makedonya’ya ve 25-26
Kasım tarihleri arasında Arnavutluk’a resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1626)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek Başkanlığındaki heyetin;
Makedonya Meclis Başkanı Trajko Veljanovski ve Arnavutluk
Parlamentosu Başkanı Ilir Meta’nın vaki davetlerine icabet etmek
üzere 23-25 Kasım 2014 tarihleri arasında Makedonya’ya ve 25-26
Kasım tarihleri arasında Arnavutluk’a resmî ziyarette bulunması
hususu, 28/03/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Tamam, karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın tezkeresinin yapılan
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi ikinci kez oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.34
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın tezkeresinin yapılan
ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi üçüncü kez oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Karar yeter sayısı vardır.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Avrupa Konseyi İtalya
Başkanlığınca 20-21 Kasım 2014 tarihlerinde
İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenecek olan İstihdam,
Araştırma ve Yenilik Komisyonları Başkanları Toplantısı’na
katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1627)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Konseyi İtalya
Başkanlığınca 20-21 Kasım 2014 tarihlerinde
İtalya'nın başkenti Roma'da "İstihdam,
Araştırma ve Yenilik Komisyonları Başkanları
Toplantısı" düzenlenecektir.
Söz konusu toplantıya katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam.
Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Öğüt, Sayın
Ediboğlu, Sayın Yılmaz, Sayın Haberal, Sayın
Ağbaba, Sayın Kaplan, Sayın Dibek, Sayın Serter, Sayın
Küçük, Sayın Akova, Sayın Akar, Sayın Işık, Sayın
Özdemir, Sayın Loğoğlu, Sayın Aldan, Sayın Ayata,
Sayın Demir, Sayın Kaleli, Sayın Özkan…
Evet, yoklamayı başlatıyorum, iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı.)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
3.- Avrupa Konseyi İtalya
Başkanlığınca 20-21 Kasım 2014 tarihlerinde
İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenecek olan İstihdam,
Araştırma ve Yenilik Komisyonları Başkanları
Toplantısı’na katılım sağlanmasına ilişkin
tezkeresi (3/1627) (Devam)
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Gürcistan Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Tedo Japaridze’nin vaki davetine icabetle
Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Parlamentoları Dışişleri Komisyonları
Ortak Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi
(3/1628)
18 Kasım 2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin Gürcistan Parlamentosu
Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Tedo
Japaridze’nin vaki davetine icabetle Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan
Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Ortak
Toplantısı’na katılımı öngörülmektedir.
Anılan heyetin söz konusu toplantıya
katılımı, 29.3.1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Danışma
Kurulunun verilmiş bir önerisi vardır okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 76’ncı sırasında
bulunan 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
gündemin 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 18 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde 464 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Danış
Kurulu Önerisi
18/11/2014
Danışma
Kurulunun 18/11/2014 Salı günü yaptığı toplantıda,
aşağıda önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Akif Hamzaçebi
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Yusuf
Halaçoğlu Pervin
Buldan
Milletçi
Hareket Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
76’ncı sırasında bulunan 464 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın gündemin 6’ncı sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 18 Kasım 2014 Salı günkü
birleşiminde (bugün), 464 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi lehinde
ilk söz, Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu’na aittir.
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Makedonya,
Balkanlarda en son terk ettiğimiz topraklardan birisi. Muhakkak ki Balkan
coğrafyası, Türkiye için son derece büyük bir önem
taşımaktadır. Bununla ilgili, zannediyorum, önümüzdeki, engelliler
sözleşmesinden sonraki, Makedonya’yla ilgili bir uluslararası
sözleşmede gerekli konuşmayı yapacağız. Bununla
beraber, bunların, bu gibi uluslararası sözleşmelerin ön plana
alınmasında yarar gördüğümüzü de özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu arada, Danışma
Kurulunda kabul ettiğimiz, sunduğumuz önergelerimizden bir tanesi
olarak kadına yönelik şiddetin artmasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması önergesi vermiştik. Bu
önergemizi, gerek iktidar partisi gerekse diğer muhalefet partileri
tarafından da uygun görüldüğünden, onlar da aynı mealde
önergeler hazırlamış olduklarından, ortak bir önerge hâline
getirmek suretiyle önümüzdeki salı günü Meclis araştırması
komisyonu oluşturulması söz konusu edildiğinden geri çekmiş
bulunuyoruz. Dolayısıyla, Salı günü bu konu gündeme gelecektir.
Değerli milletvekilleri, bu arada bir iki konuya
değinmek istiyorum: Bunlardan birincisi, gündem, Türkiye’de sürekli olarak
farklı şekillerde farklı yönlere çekilmektedir. Hepiniz
biliyorsunuz ki Atatürk Orman Çiftliği’nin bulunduğu bölgede,
Beştepe’de bir saray yapıldı, “ak saray” ismi verilen bir saray
yapıldı ve bin odalı bu sarayın şu anki
harcamalarının 1 milyar 370 milyon TL’ye mal olduğu belirtiliyor
ve bundan sonra da bütçe görüşmelerine bakacak olursak yeni harcamalar
yapılacağı da öngörülüyor. Değerli milletvekilleri, bu
sarayın aylık elektrik gideri 700 bin TL. Bütçeye bununla ilgili
ayrıca bu sarayın masrafları olarak 300 milyon TL kondu, 300
trilyon kondu. Dolayısıyla, beş sene sonra, harcanan paradan
daha fazlaya mal olan bir gidere sahip olan bir sarayla
karşılaşacağız. “Selçuklu mimari tarzında”
denmesine rağmen, Gotik mimari tarzında yapılmış bir
saray. Selçukluyla hiçbir alakası yok maalesef, maalesef yok.
Ankara’nın girişinde kapılar yapıldı, buralara da
“Selçuklu mimarisi” dendi, maalesef onlar da Selçuklu değil.
Dolayısıyla 2 tane şekil çizmekle Selçuklu olunmaz,
bunların çok iyi bilinmesi gerekir.
Şimdi, asıl mesele, işte, bu
sarayların halk nazarında sürekli olarak konuşulması ve
gündemi işgal etmesidir. Bu sebeple de Kerbelâ’yla Dersim’i
eşdeğer tutan bir söylemle ortaya çıkıldı. Dersim’le
Kerbelâ’nın aynı kategoride tutulması söz konusu bile olmaz.
Çünkü Kerbelâ’da, Peygamberimizin Torunu Hazreti Hüseyin Efendimiz,
yanındaki ailesiyle birlikte, 70 kişi, katledildi maalesef ve bunlar,
savaşmaya giden insanlar değildi. Kûfe’ye gitmekte olan bu kafile,
Muaviye’nin oğlu Yezid tarafından büyük bir orduyla yapılan
saldırı sonrasında katledildi. Ve 10 muharrem günü, -tesadüf, 10
Ekime geliyor o da, 680’e gelir-. yapılan bu saldırıyı,
eline silah almış, devlete karşı çıkmış ve 6
aşiretten meydana gelen bir saldırı ekibiyle eşdeğer
tutamazsınız. Her ne kadar “Seyit Rıza” dense de, seyitlikle
Rıza’nın hiç alakası yoktur, çünkü Rıza’nın Arap
olması gerekir seyit olması için, hâlbuki Seyit Rıza,
Türkmen’dir. Dolayısıyla, Alevi olduğu için de bu
saldırı, Dersim harekâtı söz konusu edilmemiştir, çünkü
Alevilere saldırı olacak olsaydı… Orada daha başka Alevi
aşiretler varken onlara o saldırı yapılmamış,
sadece 6 aşirete yapılmıştır. Dolayısıyla
bunların da silah gücü ve ayaklanma durumları söz konusudur.
Her ne kadar İhsan Sabri Çağlayangil, Singeç
Köprüsü yakınındaki karakola yapılan saldırıda 33 erin
şehit edilmesiyle bağlantı kurmuşsa da ondan çok daha
önceye bağlı olan bir süreçtir bu. Nitekim, daha 1935’te Suriye’de 2
Teşrinisanide Halep’te, 3 Teşrinisanide Kamışlı’da
İtalyanlar Kürtlerle Ermenileri bir araya getirmiştir. Bu
toplantılara Türkiye’den katılan kişiler bellidir, Ermenilerden katılanlar
bellidir ve Basmacıyan’ın evinde yapılan saat 19.00’dan 22.00’ye
kadarki toplantının tutanakları da bellidir ve nasıl bir
tavır takınılacağı… Ve daha sonra Hoybun Cemiyetinin
-ki Hoybun Cemiyeti de Ermeni ve Kürtlerden teşekkül etmiştir-
bunlara nasıl silah gönderecekleri, Suriye’den askerî birlikler göndererek
nasıl destek verecekleri belirlenmiştir. Çünkü o sıralarda Hatay
meselesi vardır. Hatay meselesi dolayısıyla… Bunların hepsi
cumhuriyet arşivinde var, gidip görebilirsiniz, yani zor bir şey
değil. Dolayısıyla, bunlar ortada dururken, orada bir bilmem
nelerin yapıldığını söylemek yani isyan etmeyen masum
halkın üzerine sanki saldırı yapılmış gibi bir
biçimde ortaya çıkılması son derece yanlıştır.
Ben buradan sesleniyorum:
Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi, gerçekten Dersim meselesini gün yüzüne
çıkarmak istiyorsa –işte, hemen burada destek veriyoruz- bir komisyon
kuralım, bu komisyon İtalyan, Fransız, İngiliz ve Rus
arşivlerini incelemek suretiyle, bütün arşivleri incelemek suretiyle
bir sonuç elde etsin. Bakın, hodri meydan. O zaman o devletlerin
aldığı kararlar, kimlerle hangi ajanların Dersim bölgesine
geldiği, onlara kimlerin silah getirdiği, hangi subayların bu
olay içerisinde yer aldığı, bunları ortaya
çıkaralım; çok basit bir şey söylüyorum.
Bakın
arkadaşlar, 1921’de Koçgiri İsyanı vardır, 1925’te
Şeyh Said İsyanı vardır, 1927 ile 1930 tarihleri
arasında 3 kere Ağrı İsyanı vardır; bunların
içerisinde Seyit Rıza da vardır. Dolayısıyla, bakın,
bunları görmezden gelemezsiniz. Orada meydana gelen olayların
içerisinde hoşa gitmeyecek olaylar olmuş olabilir, bunları da
kabul ediyorum ama bunu tümüyle gayrimeşru saymak, PKK’yı yarın
meşru saymakla eş değer hâle gelecektir. Hem gündemi
değiştirmek hem de bunlarla ilgili yeni bir zihniyet ortaya çıkarmak
düşüncesiyle bunlar ortaya atılıyor. Lütfen, bunları
aslında siyasete alet etmeyelim.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Taksim’deki Halil
Paşa Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesiyle
ilgili bir karar alınmış olduğunu görüyoruz. Ancak,
şurasını söyleyeyim: Biliyorsunuz, daha önce, bu Gezi
olayları sırasında veya sonrasında, İstanbul 1.
İdare Mahkemesi tarafından, şehircilik prensiplerine, koruma-kurtarma
kararı ilkeleri ile planlanma esaslarına uygun
bulunmadığı için bu iptal edilmişti.
Şimdi tekrar ediyorum: Bakın, gerçekten, sanat
tarihçileri, tarihçiler veya mimarlar bunu çok iyi bilirler, bir binayı
orijinal şekliyle inşa etmek istiyorsanız, muhakkak o
binanın rölövesine ihtiyaç vardır. Rölövesi olmadan o binayı
yapamazsınız ancak benzerini yapabilirsiniz ve tarihî hiçbir
özelliği olmaz. Dolayısıyla, bunda neden ısrar
edildiğini bir türlü anlamıyorum.
Bakın, ben bir teklifte bulunuyorum. Eğer
gerçekten buna hizmet etmek istiyorsanız, tarihî eserlere hizmet etmek
istiyorsanız hemen onun yanı başında, biraz ilerisinde
İTÜ’nün kullandığı bir Taşkışla var, Taşkışla’yı
adam yapın, onu onarın, onu kullanın. Neden Taksim’in şu
anki siluetini bozmaya çalışıyorsunuz? Zaten, yeni meydanlar
kazandıracağız diye Taksim eski hâlini tamamen
kaybetmiştir. Bizdeki bu hastalıktan vazgeçmemiz lazım.
Bakın, bugünkü Dolmabahçe Stadyumu’nun yerinde,
İnönü Stadyumu’nun yerinde “Has Ahırlar” vardır, bunların
rölövesi de vardır. Eğer illaki yapacaksanız, tarihî dokuyu ortaya
çıkarmak istiyorsanız bunları yapın. Dolayısıyla,
bunu yapmazsanız…
Bakın, “Her canlı, ölümü tadacaktır.”
demiştik ya…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – …şair şöyle
söylüyor:
“Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.”
Hepimiz, o musalla taşına belki de
uğramadan geçebiliriz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde ilk söz,
Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan’a aittir.
Buyurunuz Sayın Tezcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde belirli bir
gündemi görüşecekken başka bir gündemle ilgili değişiklik
yapma ihtiyacıyla yeni bir konuyu Danışma Kurulu önerisiyle
önümüze getiriyoruz.
Şimdi, bakın, bugün, sadece buraya gelmeden
önce 28 tane telefon aldım; saydım özellikle bugün 28 kişi,
sadece iş arayan, iş isteyen 28 vatandaşımız
aradı. O, bugünkü, açabildiğim telefonlar ve eminim –sekreteryaya
daha bakamadım- sekreteryada da en az bir o kadar vardır. Bir
muhalefet milletvekili olarak 28 vatandaş bugün beni arıyorsa eminim
iktidar milletvekillerini 128 kişi arıyordur.
Bugün, on iki yılda, doksan yıllık Cumhuriyet
Dönemi’ndeki hiçbir hükûmetin kullanmadığı kaynağı
kullanan bir iktidar, bugüne kadarki bütün kaynakları kullanan bir
iktidar, cumhuriyet hükûmetlerinin tamamının kullandığı
kaynaktan daha fazla kaynak kullanan bir iktidar, ne yazık ki Türkiye’de
hâlâ her 5 gençten 1’i işsiz. Üniversite mezunlarına
baktığımızda bu oran daha da vahim bir hâl alıyor, her
4 üniversite mezunumuzdan 1’i işsiz değerli arkadaşlar.
Bakın, açlık sınırı 1.065 lira
olmuş, yoksulluk sınırı 3.465 lira olmuş, 13 milyon
insanımız yoksul. Yani, Türkiye’nin büyük bölümü yoksulluğa
mahkûm edilmiş. En temel iki problem işsizlik ve yoksulluk; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin milletvekillerinin çözmesi gereken, hükûmetlerin
çözmesi gereken en temel problem. Bunları çözmek için çaba harcamak yerine
ne yapıyoruz? Her geçen gün yoksullaşmayı teşvik ve tahrik
edecek adımları atan uygulamalarla karşı karşıyayız.
Bakın, Aydın’dan vatandaşlar arıyor.
Tarımda yoksullaşmanın doruk noktasına
çıktığı bir dönemdeyiz. Pamuk üreticisi artık
maliyetini karşılayamaz durumda. Narenciye bitti, bahçeden toplayamaz
durumdalar. Narenciyenin işçi yevmiyesini, amele yevmiyesini ödeyemeyecek
durumdalar. Hayvancılık yapanlar aldıkları hayvanların
borçlarını, kredisini ödeyemeyecek durumda; “kasaplık hayvan”
diye satacak, para etmiyor. Traktörü haczedilmemiş köylü yok, tarlası
ipotek edilmemiş köylü yok. On iki yılda girdi maliyetleri yüzde 400
arttı, 400 misli arttı; yani, bu, köylünün, çiftçinin 400 kat
yoksullaşması demek. 1 milyon çiftçi üretimi bırakmış
arkadaşlar, 1 milyon çiftçi. Pamuk, mısır, incir,
zeytinyağı, şeker pancarı, tütün, ayçiçeği, neyi
sayarsanız sayın… “Bu sene incir para ediyor.” Diyorlar. Doğru,
incirin fiyatı yükseldi ama mahsul, rekolte yarı yarıya
düştü. Niye? Çiftçinin üretime ayıracak parası yok; tarlaya
yatırım yapacak, bahçeye yatırım yapacak, para yok. Üretim
yarı yarıya düştü. Yine el elde, baş başta
çıkacak çiftçi bu dönemde.
Bakın, geldiğimiz nokta ne: Eğer tarımda
yoksullaşma bu noktaya gelirse bunun sonucu nedir? Soma’da olduğu
gibi, Ermenek’te olduğu gibi, açlık ya da ölüm
pazarlığı içerisinde güvencesiz çalışmayla yerin
altında 300’er 300’er, 20’şer 20’şer, 50’şer 50’şer
kendi evlatlarımızı öldürdüğümüz bir çalışma
düzeni kurduk.
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün, her gün,
günde 5 kişi iş cinayetinde ölmektedir. Yıllık 1.500
kişiyi veriyoruz iş cinayetlerine kurban. Böyle bir düzen var, böyle
bir sistem var. İşçi yer altında iş cinayetine kurban
gidiyor ama bakanlar hâlâ koltuklarını koruyor. Hiçbir demokratik,
çağdaş, uygar ülkede böyle bir sistemi anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, bugün gelinen düzen
çalışma yaşamında şantaj düzenidir. 2 milyon kamu
çalışanı taşeronluğa mahkûm. Devlet bunun
parasını ödüyor. Yahu, taşerona kâr ettireceğinize, o
işçinin sırtından, 2 milyon çalışanın üzerinden
taşerona kâr vereceğinize onları güvenceli çalışma
sistemine getirin, alın. Herkes güvenceli, sosyal güvenliği olan bir
çalışma sistemi içerisinde çalışsın.
Değerli arkadaşlar, bugün, bakanların
“Sana iş bulduğumuza dua et.” dediği bir anlayış,
sistemi buraya getirmiştir. Hatırlayın, bir bakan
çıkıp “İş bulduğuna dua et.” demişti yani
şantaj düzeni, “ya açlık ya ölüm” düzeni bugün çalışma
hayatına hâkim olmuştur.
Şimdi, bakın, dünkü gazetelerde bir
fotoğraf… Ermenek’te, donmamak için bir bacımız, bir teyzemiz
madenden çıkarılan molozların içerisinde kömür topluyor.
Altındaki ifade çok çarpıcı, vicdanları yaralayacak bir
ifade. Bakın ne diyor: “16 evladımız orada ama bizim de
yakacağa ihtiyacımız var.” Bin odalı saray orada, 16
evladımız Ermenek’te toprağın altında. Molozların
içinden, kendi evlatlarının çamur molozlarının içerisinden
kömür toplamak zorunda kalan kadınlara reva gördüğümüz bir sistem.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, Hatay’dan
İstanbul’a gitmiş bir vatandaşımız, 67
yaşında bir amca, Hatay’dan çıkmış, üçüncü köprü
inşaatında çalışacak, hani o övünülen, anlatılan
üçüncü köprü inşaatında. Şeker hastası,
çalışması mümkün değil mevzuat gereği, doktora
yalvarıyor: “Aman beni çalıştır çünkü çocuklarım,
torunlarım var 2 tane, oğlum öldü, gelinim var, 2 torunum var, aç
kalacaklar.” Doktor diyor ki: “Amca, çalışırsan ölürsün.” Amca diyor
ki: “Bırak, ölünceye kadar hiç olmazsa çalışayım.”
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; bir gazimiz -güneydoğuda gazi olmuş vatan için-
protez parası olmadığından dizleri yara, protez takamadan
geziyor; düştü basına. Bir tarafta, 1,5 katrilyonluk, bin odalı
kaçak saray; öbür tarafta, topal gezmek zorunda kalan, ayağına protez
taktıramayan gazimiz; öbür tarafta, küllerin arasından kömür toplayan
vatandaşımız, torunları için ölünceye kadar hiç olmazsa bir
ekmek parası bulacağım diye çalışmaya mahkûm edilen
bir vatandaşımız. (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiye'nin geldiği nokta budur, on iki
yıllık AKP iktidarının Türkiye’yi getirdiği nokta
budur.
Yolsuzlukla yoksulluk el eledir, kardeştir.
Eğer bir yerde yoksulluk bu noktaya gelmişse biliniz ki bunun
arkasındaki temel sebep o ülkedeki yolsuzluktur. Bugün, Türkiye,
yolsuzlukta 1’inci ligde 1’inci sırada ne yazık ki ve bir ülkede
yolsuzluk bu noktaya gelmişse hiç şüphe yok ki orada hukuksuzlukla el
ele yürüyor demektir.
Bakın, 17 Aralık, 25 Aralık, Türkiye'nin
yolsuzlukla ilgili tarihinde hiç yaşamadığı tecrübeleri
yaşadığı bir dönem ama soruşturma savcısı
hem tehditle hem teklifle… Yani yükselme, tayin, terfi teklifi ve hakkında
yürütülen yolsuzluk soruşturmasını aklama teklifi ve tehdidiyle
17 Aralık soruşturması göz göre göre kapatıldı.
Şimdi, basına düşüyor, Rıza Sarraf’ın kuryesi diyor
ki: “Ben her seferinde bavullarla Ankara’ya para getirdim.” O savcıya
soruyorum: Bu paraların izi nerede? Bunu takip etmek senin görevin
değil mi? Rıza Sarraf’ın saatçisi diyor ki: “Her yıl 1
milyon liralık saat getirirdim.” 1 milyon liralık saat… Böyle bir
tabloda Türkiye'de dönüp yolsuzlukların kapatıldığı,
yolsuzluk, yoksulluk ve işsizliğin el ele, üçüz kardeş olarak
yürüdüğü bir sistem yaratıldı.
Bakın, değerli arkadaşlar, bütün bu
hukuksuzlukların içerisinde Türkiye'nin dünyaca tanınmış en
önemli astrofizikçilerinden Rennan Pekünlü 20’sinde, iki gün sonra hapse
girecek. Niye? Çünkü yargıya talimatla verilen, yargının intikam
aracı olarak kullanıldığı bir düzende…
Değerli milletvekilleri, kendi bilim
insanlarımıza sahip çıkmak zorundayız. Parlamento, Rennan
Pekünlü’nün özgürlüğünü sağlamak için gündemdeki kanunu ittifakla
çıkarabilir. Şimdi Parlamentonun sınavı, en
azından önünde duran sınav, bir bilim insanına sahip
çıkıp çıkmama sınavıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tezcan.
Danışma Kurulu önerisinin
lehinde Çorum Milletvekili Sayın Cahit Bağcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CAHİT BAĞCI (Çorum) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu yoksullukla ilgili Meclis araştırması
açılması önergesi üzerinde görüşlerimi
paylaşacağım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Hayır, bizim öyle bir önergemiz yok.
BAŞKAN – Sayın
Bağcı, Danışma Kurulu önerisi üzerinde konuşuyorsunuz.
CAHİT BAĞCI (Devamla) – Peki,
Danışma Kurulu önerisi üzerinde konuşuyorum. Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, az önce
konuşan hatibin konuşmasını dikkatle dinledim.
Konuşmasında, özellikle yoksullukla ilgili değerlendirmelerini
ifade ederken kullandığı cümleleri hayretle takip ettim.
Yoksulluk sosyolojik bir hadisedir, bir
olgudur. Yoksulluğu ele alırken, incelerken kullanmamız gereken
birtakım göstergeler olmalıdır. Bu göstergelerin neler
olması gerektiğini de biz yeniden icat edecek değiliz.
OECD yoksulluğu ekonomik, insani,
politik ve sosyokültürel kabiliyetlere erişimle alakalı olarak
tanımlamaktadır. Yani birtakım göstergeler üretilmiştir, bu
göstergelerde insani kabiliyet, sağlık, eğitim, beslenme,
barınma, temiz suya erişim gösterge olarak
kullanılmıştır. Yoksulluğu oluşturan ve
belirleyen temel faktörler ise bölgesel, toplumsal, hanehalkı ve bireysel
olarak tanımlanmaktadır.
Yoksulluk ölçülebilir bir olgudur. Biz
artık çok boyutlu insani yoksulluğu ölçebilmekte ve buna göre de
politika ve araçlarını tespit edebilmekteyiz.
Yoksulluğu tanımlarken, eğitim süresi, çocukların eğitime
devamı, çocuk ölümlülüğü, beslenme, elektrik, kanalizasyon, temiz
içme suyu, konut temini, mutfakta kullanılan enerji ve varlıklar
belirlemektedir.
Değerli
arkadaşlar, burada, konuşmacı, ifadeleri içerisinde özellikle “açlık
sınırı” ve “kişi başı millî gelir”
tanımlamalarını kullandı, ben bu rakamları tekrar
dikkatinize sunmak istiyorum. Sosyolojik olarak bir tanımlama yapabilmeniz
için karşılaştırmaları da kullanmak
durumundasınız. Yoksulluk, münferit bir hadise değildir.
Günümüzde gelir ve harcama bazlı yoksulluktan öte, artık mutlak,
göreli ve öznel yoksulluk tanımları kullanılmaktadır.
Yoksulluğu tanımlarken gıda yoksulluğu yani açlık
sınırında yaşayan nüfus tanımlanmaktadır.
Rakamlar nedir, tekrar hatırlamakta yarar var. Açlık
sınırında yaşayan nüfus oranı 2002’de nüfusumuzun
yüzde 1,35’ine tekabül ederken bu rakam 2009’da 0,48’e, 2013’te ise
sıfıra indirilmiştir. Kişi başı 1 doların
altında yaşayan nüfus 2002’de binde 2 iken 2005’te binde 1, 2013’te
yine sıfırdır. Kişi başı günlük 4,3 doların
altında yaşayan nüfusumuz, değerli arkadaşlar, yüzde 30’du.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Açlığın tarifi var mı,
açlığın?
CAHİT BAĞCI
(Devamla) - Nüfusun yüzde 30’u 4,3 doların altında bir gelire
sahipken bugün bu rakam yüzde 2,7’dir. Hedef, Orta Vadeli Program döneminde
kişi başı 4,3 doların altında yaşayan bir nüfusun
kalmamasına yönelik politika ve enstrümanların
geliştirilmesidir.
Değerli
arkadaşlar, önergede “Milyonlarca yurttaşımız sefalete ve
yoksulluğa mahkûm edilmektedir.” ifadeleri de söz konusu. Ben, izninizle,
son yıllarda yapılan sosyal politikaları, kalkınma
hamlelerini ve ortaya koyulan enstrümanları da dikkatinize sunmak
istiyorum. Meslek kazandırma programları, iş yeri kurma
kredileri, KOBİ destekleri, SODES, bölgesel kalkınma idareleri,
kalkınma ajansları, cazibe merkezleri ve en son, sizlerin de
yakından takip ettiği hem Orta Vadeli Program’da hem Onuncu
Kalkınma Planı hedefleri çerçevesinde belirlenen öncelikli
dönüşüm programlarıdır. Yoksullukla mücadele bir eylem
planı ortaya koymakla ancak giderilebilir. Yoksullukla mücadele
politikaları artık, lokal ve ulusal olmaktan öte, evrensel bir boyuta
taşınmıştır.
Birleşmiş Milletlerin 2000 yılında
gerçekleştirdiği zirvede bin yıl kalkınma hedefleri
belirlenmiş ve bu çerçevede 189 ülke tarafından imzalanan Binyıl
Bildirgesi söz konusudur. Burada, bu bildirgede temel amaç,
aşırı yoksulluğu ve açlığı
sonlandırmaktır ki Türkiye şu anda ortaya koyduğu
politikalarla hem açlığı hem de yoksulluğu
azaltmış ve ortadan kaldırmak üzere
çalışmaktadır.
AK PARTİ hükûmetleri ve iktidarları bir taraftan yoksullukla mücadele
programları uygularken diğer taraftan yoksulluk içinde olan
vatandaşlarımıza yönelik olarak koruma, destekleme
politikalarını, uygulamalarını devreye sokarak kurumsal bir
sistem inşa etmiştir. Hem sosyal yardımlar hem de sosyal hizmet
politikaları ile kimsesizlerin kimi olunmuştur.
Sosyal harcamaların gayrisafi yurt içi hasıla
içerisindeki payı 2002’de sadece 0,5 iken 2014 yılında yüzde
1,5’a ulaşmıştır ki 26,5 milyar lira sosyal harcamalara ve
sosyal politikalara harcanmaktadır.
En hassas olduğumuz konu, değerli
arkadaşlar, yoksulluktur. Bu konu bütün hükûmet
programlarımızın en temel politika alanlarından birisi
olmuştur. Biz, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında
bulunan kesimlerin fırsatlara erişimlerinin
kolaylaştırılması, ekonomik ve sosyal hayata
katılımlarının artırılması, yaşam
kalitelerinin yükseltilmesi, gelir dağılımının
iyileştirilmesini temel amaç edindik. Bu kapsamda yoksulluğa bütünsel
yaklaştık, yoksulluğun nesiller arası
aktarımını önlemek için temel kamu hizmetlerine erişimi
fırsat eşitliği olarak gördük. Yoksul kesimin istihdam
edilebilirliği ve üretken duruma gelmesi için de politikalar
geliştirdik.
Yoksulluğu tanımlarken konut kalitesi
açısından da bakmak gerekir. Kullanılan rakamlar elbette konut
kalitesinin sorunlu olduğunu göstermektedir. Ancak, AK PARTİ
hükûmetlerinin en büyük politikalarından birisi olan konutta, TOKİ
aracılığıyla, bugün, 600 bine yakın
insanımızın nitelikli konutlarda ve 5 bine yakın sosyal
donatıdan yararlanarak nitelikli bir yaşam içerisinde olmaları
sağlanmıştır. Artık insanlarımız kendi
evlerinde oturarak kira öder gibi evlerinin taksitlerini ödemektedir. Bu
projeler için bugüne kadar 60 milyar TL’ye yakın kaynak
harcanmıştır. Kişi başına günlük harcaması 4,30
doların altında olan nüfusu yüzde 30’lardan yüzde 2’lere düşen,
kişi başı millî geliri 3.600 dolardan 10.500 dolara çıkan,
kendi evinde oturma oranı yüzde 67’ler seviyesine ulaşan, bütün
dünyada küresel mali krizin etkileri devam ederken son yıllarda büyümede
dünyada ilk 3’e giren, kabuğunu kırmış, büyüyen,
gelişen ve demokratikleşen bir Türkiye, Nisan 2009-Temmuz 2014
arasında 5,7 milyon kişiye de istihdam yaratmıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle görüşlerimi sizlerle
paylaşma fırsatı buldum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bağcı.
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisi üzerine ben de söz
aldım. Benden önce konuşan milletvekilleri gibi ben de gündemdeki
konulara değineceğim elbette.
Öncelikle, MHP Grup Başkan Vekilinin
değindiği Dersim konusuna değinmek istiyorum. Biliyorsunuz,
Seyit Rıza’nın asılmasının yıl dönümü nedeniyle
birkaç gündür Türkiye kamuoyunda yer ediniyor. Ancak burada ifade ediliş
biçimi hiç de katılınacak gibi değil. Grup Başkan Vekili
“hoşa gitmeyecek olaylar” şeklinde… Yani 70 bine yakın
insanın zehirlenmesini, katliama uğramasını, kurşuna
dizilmesini, uçurumlardan atılmasını, o zamanki devlet
anlayışının Türkleştirme ve Sünnileştirme politikasının
bir parçası olarak çok açık bir katliama dönüşen bu operasyonu “hoşa
gitmeyecek olaylar” şeklinde ifade etmek, gerçekten hem o güne dair hem de
bugüne dair ne olduğunu anlamamak ve doğru dersler çıkarmamak
olacaktır. O gün bu operasyonu yapan devlet aklıydı, devlet
zihniyetiydi ve şimdi o akıl, o zihniyet hâlen, ne yazık ki
devam ediyor. O nedenle, Kürtlerin ve Alevilerin uğradığı
bu katliamdan hem özür dilemek, böyle bir basiret göstermek hem de bugünkü
taleplerine yanıt vermek gerekir diye düşünüyorum.
Bir diğer konu, tabii ki yine, diğer vekil
arkadaşların dile getirdiği, Türkiye'nin ekonomisi,
halkımızın yoksulluk sorunu ve Mecliste bugünlerde Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülen bütçenin, ekonomik göstergelerin verileri.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Başbakan Avustralya’da
G20’ler toplantısındaydı, oradan mesajlar verdi ve bu
gelişmiş ülkeler arasında olmanın mutluluğu
içerisinde, gelecek yıl ülkemizin ev sahipliği yapacağından
övünmekte ama rakamlar, 2015 göstergeleri ve Hükûmetin
hazırladığı Orta Vadeli Program, yeni ekonomik eylem
planı âdeta bütün bu vaatleri hayale dönüştürmekte ve yalanlamakta.
Rakamlar çok çarpıcı. Yine, her bütçe döneminde olduğu gibi işçi
konfederasyonu açıklıyor: “4 kişilik ailenin açlık
sınırı 1.190 lira, yoksulluk sınırı 3.876 lira.”
Yine bu rakamlara göre, ülkemizin 12 ila 17 milyon arasındaki
yurttaşı yoksul, aç, açıkta. 2002 yıllarında bu
Hükûmetin ilk iktidara geldiği zamanları hatırlayalım, ne
söylenmişti? “Yoksullukla mücadele, yolsuzlukla mücadele, yasaklarla
mücadele.” O zaman da yalandı, yalan olduğunu on yıl içerisinde
gördük.
Değerli arkadaşlar, yukarıda,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülüyor. Orada mega projelerden söz ediliyor, kilometrelerce
otobanlar, kara yolları, raylı sistemler, deniz ulaşımı,
hava ulaşımı, uzay ajansı, üçüncü köprüler, üçüncü hava
alanları, yollar, köprüler, hanlar, hamamlar ama bütün bu mega projeler ne
yazık ki halkımızı, emekçileri yoksulluktan çekip
çıkartmıyor, yine birileri zengin oluyor, birilerinin kasası ve
cepleri büyüyor. Ülkemizde o küflü peynir, tezgâh altı sebze, veresiye
çay, sıvasız evler, buralarda yaşayan yurttaşlar, bunlar,
bu görüntüler silinmedi. Size gazete kupürlerinden örnekler vermek istiyorum:
Bakın, işte Erzurum’da “Kıyma için birbirlerini ezdiler.”
haberi. Yoksul insanlarımıza 5 kiloluk kıyma
dağıtılıyor ve insanlarımız birbirini ezerek bu
yardım paketini alıyor. Adana’da bir yoksul ailenin manzarası, 6
yaşındaki çocuğumuz çıplak ayakla ilkokula gidiyor. Bu
Türkiye'nin gerçekliği bu, Türkiye'nin gerçekliği mega projeler
değil. Mega projelerden ve yine o “ak saray” adı altında kaçak
saraylardan bin odalı saraylar -1,5 milyar liraya
yapıldığı söylenen- yetmiyor, ardından 300 odalı
hizmetli binası; yetmiyor, ardından makam araçlarının
yenilenmesi ve birçok bu şekildeki kamu harcamaları ülkedeki
çarpıklığın, adaletsizliğin… Gelir
adaletsizliğinde bakın, dünya listelerine girmişiz. Yine, gelir
adaletsizliğinde, gelir dağılımında en bozuk 3’üncü
ülke durumundayız. İşte Türkiye'nin manzarası budur; bir
tarafta sıvasız evler, bir tarafta kaçak saraylarda itibar arayanlar.
Şimdi, bu bütçe açıkları neyle kapanacak?
Bu bütçe görüşmelerinde, vergi artışları yüzde 10’ları
bulacak, bu yüzde 10 artışları… Bir taraftan bu sarayların
harcamaları nereden karşılanacak? Tabii ki özelleştirme
gelirlerinden, rantlarından ve bu yüzde 10’luk vergi
artışından sağlanacak yani cezalardan, harçlardan, KDV,
ÖTV’lerden. Vergiyi ödeyecek kimler? Milyonlarca alt gelir grubu yani bizim
yoksul insanlarımıza yine fatura ediliyor.
Bu tarımı, bu çevreyi, bu insanı yok eden
kapitalist düzen çarkının nasıl işlediğini en
çarpıcı şekilde Soma Yırca köylülerinde gördük. Termik
santral zeytinlik alanına… Yine bu, devletin acele kamulaştırma
eliyle şirketlere sunuluyor, Kolin grubuna sunuluyor ve orada yürütmeyi
durdurma kararını duyan patron bir gecede 6 bin zeytin
fidanını tahrip ediyor. Oradaki üretici köylü madende ve termik
santralde çalışmaya zorlanıyor. İşte bunların Orta
Vadeli Programı bu, işte bunların kapitalist gelişme
programı bu, yoksullukla mücadele programı budur yani insanı
tarımından, ürününden edeceksiniz, yerin yedi kat dibinde madenlerde
çalıştıracaksınız, karın tokluğuna,
yarım günlü toplum yararına çalışma, istihdam
bürolarında çalışma, buna benzer programlarla ulusal istihdam
stratejisini yürüteceksiniz, sonra “İşsizliği yüzde 7’ye böyle
düşürdüm.” diye övüneceksiniz. Ama insanlar… İşte bugün 2015
hedefi kaç? 922 lira asgari ücret. Hükûmet bundan utanmalıdır. Günde
1 lira artışla 891 lirayı 922 lira yapacak ama Türkiye zengini
bir patron var, Ülker patronu, sendikal özgürlüğünü
kullandığı için 8 tane işçiyi… Yani asgari ücret
karşılığı on iki saat çalışan ve o
ağır çuvalları taşıdığı için iskelet
sistemi bozulan işçiler “Sendikal özgürlük istiyoruz, bu koşullarda
çalışmak istemiyoruz, sendika hakkımızı arasın.”
diye örgütlendiler, 8’i “verimsiz” diye kapıya konuldu. Bakın,
Türkiye zengini, dünya 3’üncüsü Ülker patronu 2014’ün 9’uncu ayında tam 2
milyar 123 milyon lira gelir sağlamış, net 187 milyon kârı
var, çalıştırdığı işçilerin hâli de ortada.
Türkiye nüfusunun ezici çoğunluğunun manzarası budur.
Aile Bakanı 2013’te
rakamlar vermiş. Genel sağlık sigortası primini
ödeyemediği için 10 milyon insanımız muhtaç. 1,5 milyon
yurttaşımız sosyal yardımlarla geçiniyor, 2 milyonu kömür
yardımı alıyor. Yoksulluğu fırsata çevirmedir bu
politikanın adı. “Şükredin, biat edin, bundan iyisi yoktur, bizi
destekleyin, bizi iktidar yapın.” Zannediyor ki o insanlarımız
da AKP bu yardımları verir, başka da hiçbir şey olmaz.
Bu yıkılası
kara düzenin karşısında mücadele eden Ülker işçisini,
toprağına sahip çıkan, zehirli hava solumak istemeyen
Yırcalı köylülerini buradan selamlıyorum. Bu kapitalist düzenden
kurtulmak lazım. İşte, kurtulmak için mücadele eden işçiler
Meclise dönük imza topluyorlar, diyorlar ki: “Bizler yoksulluk, yolsuzluk, rant
ve savaş bütçesi değil halk için bütçe istiyoruz.” Talepleri de
şunlar sayın milletvekilleri, bunlar için iş
yapmalıyız, görev yapmalıyız: Emekçiler üzerindeki vergi
yükü azaltılmalı, kurumlar vergisi artırılmalı, servet
vergilendirilmeli ve asgari ücret artırılarak vergi
dışı bırakılmalıdır. İşçi ve
emekçilerin gelirleri sabit bir orandan -o da yüzde 10- vergilendirilmelidir.
Temel tüketim maddelerinden ve hizmetlerinden KDV alınmamalıdır.
Ali Babacan’ın övündüğü, “Zam yapmayacağız.” dediği
doğal gaz, elektrik, ulaşım zamları geri
alınmalı, temel tüketim mallarının fiyatları
indirilmeli ve ulaşım ücretsiz olmalı, akaryakıtta indirime
gidilmeli. Her yurttaşa sigorta ve emeklilik hakkı, eğitim ve
sağlık hizmetleri kolay ulaşılır olmalı.
İşçi ve emekçilerin borç faizleri silinmeli, işçi ve emekçilerin
tüm ek ödemeleri temel ücrete yansıtılmalı ve emeklilik
hesaplanmasına dâhil edilmeli. Ve çokça konuştuğumuz iş
cinayetleri, işçi cinayetleri. Sürekli artan işçi cinayetlerini durduracak
tedbirler alınmalı, iş yeri denetimleri
artırılmalı, işçi sağlığı ve iş
güvenliği tedbirini almayanlara ağır yaptırımlar ve
cezalar uygulanmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(Devamla) – İşte Türkiye’nin gündemi, işte Türkiye’nin
gerçekliği.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim
ilime sataşma var yani hem Sayın Halaçoğlu ve hem de biraz önce
konuşan arkadaş var...
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sataşma yok
Sayın Genç, gerçeklikler var, Türkiye’nin tarihi var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Müsaade ederseniz, kendi ilime
sataşılmasından dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Olur.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ve İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in Danışma Kurulu önerisi üzerinde
yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, efendim, iki dakika verdiniz ama bu, çok
önemli bir olay, beş dakika verirseniz memnun olurum.
BAŞKAN – Yok, beş dakika veremem de bir dakika
eklerim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, şöyle
arkadaşlar: Ahmet Davutoğlu Hacıbektaş’a gitti, dedi ki:
“Dersim katliamı modern bir Kerbelâ’dır.” Şimdi, Ahmet
Davutoğlu bekçibaşı değildir, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Başbakanıdır.
OSMAN ÖREN (Siirt) – Bravo! Aferin sana!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bunun anlamı şudur:
“Benim Başbakanı olduğum Türkiye Cumhuriyeti devleti katil bir
devlettir ve katliam yapmıştır.” diyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Doğru konuşsun
efendim, doğru konuşsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ey Ahmet Davutoğlu, eğer
sende haysiyet, onur varsa bir önerge verelim, ondan sonra Dersim’de ne
olmuş, onu bir tespit edelim, ondan sonra çıkıp da bunu millete “Efendim,
burada katliam oldu…”
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Yazıklar olsun
ki siz Dersimlisiniz! Yazıklar olsun size!
KAMER GENÇ (Devamla) – Biraz önce, HDP’li arkadaş
diyor du ki: “Efendim, 70 bin insan öldürüldü.” Kaç tane adam öldürüldü, kaç
insan öldürüldü, olayın özünü aydınlatalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O tarihte Dersim’in nüfusu 65
bin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, bizim, bu olayla
ilgili olarak daha önce, 2007’den itibaren verdiğimiz önergeler var. Peki,
şimdiye kadar uyuyor muydunuz, neden bunları şey etmiyorsunuz?
Getirdiniz, kaçak saraya 2 milyar lira para harcadınız, Tayyip
Erdoğan 1 milyar liraya uçak aldı, Tayyip Erdoğan
Çamlıca’da 1 milyar liraya kendisi için cami yapıyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sen oğlunun
dairelerine gel, oğlunun dairelerine! Oğlunun dairelerinin hesabını
ver!
KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, Vahdettin
Köşkü’nü aşağı yukarı 1 milyara şey ediyor...
Yani, Tayyip Erdoğan bu milletle alay ediyor ve 5 katrilyon lirayı
kendi şahsı için harcıyor ve gündemi değiştirmek için
Dersim’i atıyor ortaya. Biz, Dersim’in, o memleketin insanları olarak
bu konunun aydınlığa kavuşması için hepinizden
şey ediyoruz. Buyurun, hodri meydan, araştırma önergesini
verelim. Maalesef, bazı partiler de bu oyuna gelerek, Tayyip’in gündem
değiştirmesine alet olarak, Tayyip’in yaptığı bu israfı,
bu milletle alayını, alay etme durumunu da bir tarafa iterek bu oyuna
geliyor.
Arkadaşlar, Dersim’de yaşayan, Tunceli’de
yaşayan insanlar da en az sizin kadar vatanseverdir. Bizim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, bir dakika daha verirseniz…
BAŞKAN – Sağ olun, çok teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sağ olasınız, teşekkür
ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, sayın
konuşmacı, hakarette bulunmuştur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hakaret etmedi ya! Nerede
hakaret etti? Hiç hakaret cümlesi mi var içinde adamın ya! Ne alakası
var?
BAŞKAN – Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı'nın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubu eski Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, Kamer Bey
her zamanki gibi bir konuşma yaptı. İki dakika içerisine
sayısız konuyu sığdırmaya çalıştı; fasih
Türkçesiyle, anlatım yeteneğiyle, meselelere vuzuhlu
bakışıyla bizleri yine büyüledi. Esasen, biz kendisini çok
seviyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sevme beni!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ne kadar
sevdiğimizi bilemez. Gerçekten, kendisiyle onur duyuyoruz. Onu asla, asla,
kötü, rezil, haysiyetsiz, alçak bir adam olarak görmüyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler ve alkışlar) O, namuslu, faziletli
ve düzgün bir insandır.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Ne kadar ayıp!
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) – Ne kadar ayıp
ya! Yakışıyor mu bu konuşmalar ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ne zaman
konuşsa bizim sevgi dolu duygularımıza muhakkak temsil edici bir
şekilde burada konuşmalar yapıyor. Her konuştuğunda
arkadaşlarımız o kadar onu sevme arzusuyla doluyorlar ki kürsüde
konuşurken bile gelip öperek kendisini kutlamak istiyorlar ama
zannediyorum, öperek kutlamak da İç Tüzük’e aykırı olabilir.
Tabii ki, kürsüde… (CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ne biçim
konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Saygısız!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne terbiyesiz adamsın sen
be! Utanmaz adam!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …konuşmacıya
yönelik hakaret, aşağılama yanlış bir iştir ama
öperek kutlamak, bilemiyorum İç Tüzük’e aykırı mıdır? (CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Çok
saygısız bir yaklaşım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Git kendini düzelt gel sen, git!
Yamulmuşsun sen, git kendini düzelt gel! Her tarafın yamulmuş
senin! Yamuk adam!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Kendisine
duyduğumuz derin sevgi ve saygı her türlü takdirin üzerindedir. Bu
kadar sevgi dolu sözler söylerken yerinde niçin kızıyor Kamer Bey,
onu anlamakta da zorlanıyorum.
Kamer Bey, sizi seviyoruz! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Seni öpsünler mi,
seni!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen git, kendini düzelt gel,
düzelt! Yamuk adam! Utanmaz adam! Ne utanmaz adamsın sen be! Terbiyesiz
adam! Sana o unvanı verenleri kahretsinler!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın
Başkanım, az önce benim Dersim’le ilgili söylediklerime
karşı, 70 bin…
BAŞKAN - Buyurun.
6.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in
Danışma Kurulu önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sağ olun.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bence Türkiye Büyük Millet Meclisinin seviyesini bu kadar
düşürmemek gerekiyor. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Herkes kendi seviyesini muhakkak ki burada gösterir ve hiç
kimse başkasını rezil edemez ancak kendi kendini rezil eder.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi burada bazı gerçekleri dile getirmek
gerekir. Her şeyden önce şunu söyleyeyim: Eğer Dersim’de o
tarihte 70 bin insan ölmüşse… 1927 sayımlarında Dersim’in nüfusu
76.290’dır, 1935 yılında 107.723’tür, 1940 yılındaki
sayımlarda da 94.639’dur. Şimdi bana söyleyin, eğer 13.806
kişi -ki Başbakan, sabık Başbakan 13.806 kişi
demişti öldürülen kişi diye, bir belgede geçer, o da farklı bir
resmî olmayan belge- ölmüşse, 11.683 kişi de sürülmüşse ne
yapar? 25.489 yapar. Niye nüfus birbirini tutmuyor, söyler misiniz?
Şimdi, arkadaşlar, ben bir teklifte bulundum,
diyorum ki: Bakın, bu konunun birtakım siyasete alet edilmemesi için,
polemiğe sebep olmamak için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda bir
komisyon kursun; söylediğim gibi, hem Türkiye’deki arşivler hem
İtalya, Fransa, İngiltere ve Rusya’da –ki hepsinin parmağı
var bunun içerisinde- bu arşivleri araştıralım, sonucu
ortaya koyalım. Herkes ne olduğunu görsün, ak mı, kara mı?
Yok 70 bin mi öldü, yok 13 bin öldü? Kaç kişi öldüyse ortaya
çıksın ama birtakım çarpıtmalarla kendi amaçlarına
ulaşmak için bu türden söylemler son derece yanlıştır ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine de yakışmamaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, müsaade ederseniz ben bu konuda bir açıklık getirmek
istiyorum. Hem sayın hatip, hem de Kamer Genç “Gündem değiştirmek
konusunda…” dedi. Böyle bir niyetimiz yok, ne o zamanki Başbakanın ne
de bizim böyle bir niyetimiz yok. Bir de rakamlar meselesinde bir
açıklık getirmek istiyorum müsaade ederseniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Başbakan adına niye
konuşuyorsunuz?
BAŞKAN – Şimdi, bunu yerinizden getirin, girsin
şeylere...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, hayır
“çarpıtma” dedi Sayın Başkan. “Çarpıtma” diyerek
sataşmada bulundu.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, açıkça çarpıtılıyor, başka dilden de dile
getiriliyor deniyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani Sayın Tüzel
cevap vermezse ben çıkıp grup adına cevap vereceğim.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Müsaade edin,
buradan ifade edeyim.
BAŞKAN – Buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel'in, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ve Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında Halkların Demokratik Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dersim katliamı meselesi,
Türkiye’nin tarihinde bir gerçekliktir; o zamanki devlet adamları
İhsan Sabri Çağlayangil’in ifadeleri dahi, sayın ana muhalefet
partisi başkanının da o zamanki bilgileri dâhilinde
kayıtlara geçmiş, bunlar Türkiye’nin tartıştığı
olaylar. Ne zamanki mayıs ayı olur, ne zamanki kasım ayı
olur, Seyit Rıza’nın idam edildiği tarih gelir, Dersim
katliamı gündeme gelir. Şimdi, bunu ülkeyi bugün yönetenler dile
getirdi diye bunu gündem değiştirmek olarak ifade etmek doğru
değil. 70 bin-25 bin… Yani şimdi biz bu sayılarla mı
uğraşacağız? Evet, o zamanki arşivler
açılmalı, Genelkurmay arşivleri açılmalı, Meclis
komisyonu bir araştırma yapsın. Bizim ihtiyacımız ne,
değerli milletvekilleri? Bu ülkenin barışa ihtiyacı var,
eşit, onurlu, özgür yaşayan yurttaşların
yaşadığı bir ülkeye, böyle bir geleceğe
ihtiyacımız var. Kürt sorunu da, Alevi sorunu da, tarihte
işlenmiş katliamlar da bütün bunların
aydınlatılması hepimiz için bir ihtiyaç değil mi? O zamanki
yaşayan insanların çocukları bugün hâlâ o acılarla
yaşıyorlar. Bunun, sayılarla örtüşebilir ya da bugünkü
siyasi bir konu hâline getirilmesi o acıları ortadan
kaldırabilir mi? Eğer Kürtler’e, Aleviler’e, başkaca
azınlıklarla, başkaca milliyetten, inançtan
insanlarımızla bir arada yaşayacaksak, o zamanki devlet
aklının, devlet zihniyetinin bunu yok etmeyle çözme
anlayışının hiçbir şekilde sonuç vermeyeceğini
görerek ilerlememiz gerekiyor. Bugün konuştuğumuz barış,
çözüm, müzakere ve buna benzer konulardaki yapılacak şeyler öncelikle
Dersim’den, Seyit Rıza’dan, Koçgiri’den, birçok bastırılmış
isyanların aydınlatılmasından geçiyor. O nedenle,
sayılara takılmamak…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sizin
amacınız aydınlatmak değil, sizin amacınız cumhuriyetle
hesaplaşmak.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - …net sayılar
şudur ya da budur diye konuşmak değil, o yaşananları
bugün torunları hâlâ dile getiriyorsa bunun üzerine hep birlikte gitmemiz
gerekiyor. Evet, ben de katılıyorum, Meclis bunu aydınlatmak
istiyorsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - …bir komisyon kursun ve
üzerine gitsin. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
VI.-AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın
Başkanım, buradan bir açıklama yapmak istiyorum.
Şimdi, bakın, İhsan Sabri
Çağlayangil’in hatırasını veya hatıratını
hemen herkes ele alıyor, işte “Mağaralarda fare zehriyle
nasıl fareler öldürülürse öyle öldürüldü.” gibi iddialar söz konusu
ediliyor. Ama İhsan Sabri Çağlayangil’in yine kendi kitabında
anlatılan, 1937’de, Singeç Köprüsü’nün bulunduğu yerdeki karakolda -daha
bu olaylar yokken- 33 askerin ve teğmenin şehit edilmesine “Bu
doğru değildir.” deniyor. Yani siz hatıratın bir
kısmına inanacaksınız bir kısmına
inanmayacaksınız.
Kaldı ki, bunların dışında,
bakın, Türkiye Cumhuriyeti arşivlerine göre -burada tarihi de var,
her şeyi var- Tunceli vilayeti dâhilinde Ovacık kazası jandarma
birliğine tabi Diztaş karakoluna 4/2/1938 tarihinde Kalan aşireti
tarafından yapılan taarruz neticesinde 20 asker ve subay öldürülüyor.
Şimdi, bakın -ben onun için söylüyorum- tarih,
öyle, kişilerin kendi duygusallığı veya kafalarından
uydurulacak bir bilim dalı değil, belgelerle ortaya
koyarsınız. Hatırat birinci el kaynak sayılmaz, başka
belgelerle onaylamak zorundasınız. Siz de tarihçisiniz, bilirsiniz.
Onun için diyorum ki: “Bir komisyon kuralım. Hodri meydan! İtalyan
arşivlerini, Fransız arşivlerini, İngiliz arşivlerini,
Rus arşivlerini görelim. Bakalım bu arşivlere buradaki
aşiretlerle ilişki kurulmuş mu, kurulmamış mı devlete
karşı; yıkmak veya bölmek istiyorlar mı, istemiyorlar mı?
Hodri meydan!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın
Başkan, yani bunlara bir cevap vermemiz lazım.
BAŞKAN – Ay, Allah rızası için ya! Bu
nasıl bir şeydir, ben bunu anlayamadım gitti.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır,
şimdi, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Yani, bakın, o kadar çok bu konu…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani burada…
BAŞKAN – Anladım da, bir saniye, ben de iki
kelime…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …o dönem
yapılmış olan…
BAŞKAN – Ben de iki kelime söyleyebilir miyim?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – ...bir katliamı
meşru göstermeye çalışan bir çaba var. Bilmem kaç askerin
öldürülmesi üzerinden formüle eden bir anlayış var, bunun doğru
olmadığını kürsüden ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, bakın, bunun doğru
olmadığını siz söylediniz, sizin doğru
olmadığınızı Sayın Halaçoğlu söyledi.
Şimdi, bunun sonu yok Sayın Baluken, sonu yok.
O zaman ben birleşime on dakika ara veriyorum. Böyle
şey olmaz.
Kapanma Saati: 17.43
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Danışma Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma Kurulunun, gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 76’ncı sırasında
bulunan 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
gündemin 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 18 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde 464 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi öneriyi oylarınıza
sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama
istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Ayaydın, Sayın
Altay, Sayın Genç, Sayın Özdemir, Sayın Özkan, Sayın
Öztürk, Sayın Güler, Sayın Haberal, Sayın Kaleli, Sayın
Küçük, Sayın Serter, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Güven,
Sayın Yılmaz, Sayın Çelebi, Sayın Ağbaba, Sayın
Işık, Sayın Havutça, Sayın Tunay.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 18.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Danışma Kurulu oylamasından
önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Danışma Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma Kurulunun, gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 76’ncı sırasında
bulunan 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
gündemin 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 18 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde 464 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, (2/203) esas numaralı 05.02.1972 Tarih ve 1586 Sayılı
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın Ölüm
Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına
İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/211)
19/04/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/203 sıra sayılı Kanun Teklifimin iç
Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca işlem yapılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; büyük ozan “Kıllı, siyah örümceğe
benzeyen bir çingenenin eli geçirecekse ipi boğazıma, son sabahında
korkuyu görebilmek için boşuna bakacaklar Nazım’a” demiş.
Gerçekten, 6 Mayıs 1972 şafak vaktinde, Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnan’ın gözünde korkuyu görebilmek için egemen
güçler boşuna baktılar. Onların ayakları titremeden dar
ağaçlarına çıkarken aldıkları güç halka olan, devrime
olan inançlarıydı.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 1968
sürecinde Latin Amerika ve Avrupa ülkelerinde üniversite gençliğinin
demokratik ve özerk üniversite mücadelesiyle başlayan, daha sonra
işçi köylü gençliğe sıçrayan bir hareketin, bir
uyanışın, bir direnişin ürünüydüler. 1968 süreci
denildiği zaman akla Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan
gelir. Bugün Türkiye'de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnan’ı inanıyorum ki bilmeyen yoktur fakat onlar hakkında
idam kararını veren ve idam kararını uygulayanları
bugün Türkiye'de hatırlayan dahi yoktur. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 günü neden asıldılar, Onlar
Anayasa’yı ihlal ettiler mi, hangi eylem ve işlemlerinden dolayı
Anayasa’yı tağyir, tebdil ve ilgayla yargılandılar ve daha
doğrusu yargılanmış gibi yapıldılar ve
arkasından şafak vakti apansız darağacına çekildiler?
Değerli
milletvekilleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, ülkenin,
gerçekten sömürüsüz, eşit, özgür bireylerin yaşadığı
bir Türkiye olmasını istiyorlardı. Onun için esas olarak o
dönemdeki hareketin temel karakteri antiemperyalist, antifaşist bir
mücadeleydi yani Deniz Gezmişler hareketinin temel hedefi Türkiye’nin
bağımsız bir ülke olmasıydı. Onlar gerçekten de
emperyalizm ve iş birlikçilerine karşı mücadele ederken
Türkiye’nin bağımsız olacağına
inanıyorlardı, Türkiye’nin sömürüsüz, eşit bir toplum
olmasına inanıyorlardı ve bunun için de öncelikle, ülkeden
emperyalistlerin ve iş birlikçilerinin kovulmaları gerektiğine
inanıyorlardı. Onlar, aslında “1961 Anayasası
uygulansın.” dediler ama 1961 Anayasası’nı tağyir, tebdil
ve ilga etmekten yargılandılar. Onlar, aslında 1961
Anayasası’nın uygulanması için Samsun’dan Ankara’ya kadar
yürüyüş yaptılar. Ve o dönem, 1968’de başlayan demokratik ve
devrimci mücadeleyi bastırabilmek için egemen güçler, 12 Mart 1971 Balyoz
hareketini yaptılar. Ve bu Balyoz hareketinin temeli, toplumda yükselen
muhalefeti sindirmekti değerli milletvekilleri. Daha sonra,
tıpkı 12 Eylül 1980’deki darbede olduğu gibi, yine ülkenin
yurtseverleri, aydınları birer birer katledildiler, kimisi de ipe
çekildi. Avrupa’da o devrimci mücadelenin önderleri, bugün o ülkeleri yöneten
kişiler oldu ama bizim o kuşaktaki insanlarımız bugün yer
altındalar, mezardalar.
Değerli
milletvekilleri, o nedenle, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnan’ın idamlarının yürürlüğe konulmasına
ilişkin 05/02/1972 tarih ve 1586 sayılı Yasa’nın
yürürlükten kaldırılması için bu kanun teklifini verdim. Bu
kanun teklifini 1/11/2011 tarihinde verdim, 20 Aralık 2011 tarihinde
Adalet Komisyonuna sevk edilmiş, hâlen Komisyonun raflarında
bekliyor.
Darbelerle hesaplaşmak öncelikle darbenin
yarattığı hukuku ortadan kaldırmakla mümkündür. Darbenin
kurduğu kurumları ortadan yok etmekle mümkündür. Darbenin
yarattığı hukuk kurumlarını ortadan kaldırmadan,
o hukuku yok etmeden, hatta darbenin yarattığı kurumlardan medet
umarak yaşamı sürdürmek darbelerle hesaplaşma anlamına
gelmez. O nedenle, bu kanunun yürürlükten kaldırılmasını
talep ediyoruz. Bu bir itibarın iadesi değildir çünkü Denizlerin
itibarlarının iadesine ihtiyacı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu, darbe hukukunun,
hukuksuzluğunun Parlamentoca tespit edilip bunun gündeme
alınmasını talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Bir milletvekili olarak, Malatya Milletvekili Sayın
Veli Ağbaba.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’ın
hakkındaki idam kararlarının kaldırılmasına
ilişkin teklifimiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, bu teklifimiz,
bir iadeyi itibar teklifi değildir. Türkiye ve dünya devrim tarihine
adını altın harflerle yazdırmış olan Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının böyle bir şeye ihtiyacı
yoktur. Çünkü Deniz Gezmiş demek demokrasi demektir, özgürlük demektir.
Deniz Gezmiş demek tam bağımsız Türkiye demektir. Deniz
Gezmiş demek halkların kardeşliği demektir. Deniz Gezmiş
demek yurtseverlik demektir. Deniz Gezmiş demek devrimcilik demektir.
Gözünü kırpmadan idealleri için idam sehpasına gitmek yine de boyun
eğmemek ve dimdik durmak demektir. Deniz Gezmiş demek köylüye toprak,
işsize iş, işçiye özgürlük, halka hürriyet demektir;
yoksulluğa, emperyalizme, köleliğe isyan demektir. İşte bu
yüzden Deniz Gezmiş, ezilenlerin, yoksulların, gençlerin,
ayrımcılığa uğrayanların göz bebeğidir.
Sayın milletvekilleri, Deniz Gezmiş ve
arkadaşları, Amerikan filolarını saygıyla selamlayanlara
karşı “Yankee go home." dediler. Bugün İsrail’i korumak
için Malatya’ya füze kalkanı kuranlara karşı Filistin
halkının yanında olmak için Filistin’e gittiler, Filistin için
savaştılar. Bu ülkenin kardeşliği için Zap Suyu’na Devrimci
Gençlik Köprüsü kurdular. Bu gençler, bu devrimciler, tam
bağımsız Türkiye için Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal
Atatürk’ün yolunda yürüyüş düzenlediler. Deniz Gezmiş ve o dönemdeki
arkadaşlarının bu idealleri ve bu duruşları birilerini
çok rahatsız etti. Egemen güçleri, bazı güçleri huzursuz etti çünkü
Denizlerin halkın sevgilisi olduğunu görenler, emperyalizme
uşaklık edip yoksul halkımızın sırtına
basarak iktidar olanlar, faşist cuntacılar korkuya kapıldılar.
Türkiye'de uzun yıllar sürecek bir yol haritası işte o zamanlardan
başlayarak egemen güçler tarafından çizildi, uygulamaya konuldu.
Deniz Gezmişlerin karşısına kanlı pazarlıklarla
emperyalist güçlere yakın gruplar çıkarıldı. Deniz
Gezmiş ve düşüncesine sahip olan insanlar, gençler, devrimciler,
solcular ezilmeye çalışıldı, öldürülmeye
çalışıldı.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan idam
sehpalarında, Mahir Çayanlar devlet kurşunlarıyla, İbrahim
Kaypakkayalar işkencehanelerde katledildiler, yok edildiler. Egemen
güçlerin çizdiği bu yol haritası sonucunda Deniz Gezmiş ve
arkadaşları yok edilirken, o dönem teşhir ettiği
Amerikancı öğrenciler daha sonra iktidara getirildiler. Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarını efsane kılan şey
halkın mutluluğu ve özgürlüğüne adadığı hayatı
ve tertemiz yiğitçe duruşudur değerli milletvekilleri.
Deniz Gezmiş’i yaşatan, onu var eden şey
inancıdır, cesaretidir, kararlılığıdır. Onu
bugün yaşatan, bugün hâlâ var eden, bugün sadece Türkiye
coğrafyasında değil, dünya coğrafyasında sevgili yapan
şey idam sehpasında boynuna ilmek takılırken titremeden,
korkmadan “Yaşasın tam bağımsız Türkiye,
yaşasın halkların kardeşliği.” diyen yüreğidir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri, Deniz Gezmiş gibiler ve arkadaşları yok
edildiler ancak maalesef o dönemki olaylar devam ediyor. Bugün Berkin Elvan,
Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük gibi gençler idam sehpasında
değil ama maalesef güvenlik güçlerinin kurşunlarıyla
öldürülüyor, yok ediliyor ve emri, maalesef emri Cumhurbaşkanı
veriyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ne alakası var?
Ayıp bir şey ya.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, değişen bir şey yok şu anda. Hüseyin
İnan’ı öldüren zihniyet, Ankara’nın göbeğinde Ethem
Sarısülük’ü vuran zihniyetle aynıdır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Yusuf Aslan’ı idam eden zihniyet, Ali İsmail
Korkmaz’ı sokak ortasında öldüren katillerdir, katiller; Ali
İsmail Korkmaz’ın katilleridir, aynı kafadandır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kaç CHP’linin
imzası var?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Berkin Elvan’ın
ailesini yuhalatanlar, Deniz Gezmiş’i idam edenle aynı kafadandır.
Deniz Gezmiş’i, Hüseyin İnan’ı, Mahir Çayan’ı katledenlerle
Berkin Elvan’ın annesini yuhalatanlar aynı zihniyettir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Aynen sizsiniz.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Ali İsmail
Korkmaz’ı öldürenler ile Deniz Gezmiş’i asanlar aynı
zihniyettir, bunu bilesiniz. Bu aynı katil zihniyettir, aynı eli
kanlıdır. Nasıl ki onlar sokağa çıkamıyor bugün,
Berkin Elvan’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı, Ethem Sarısülük’ü
öldürenler de yarın sokağa çıkamayacak. Bunu tarih yazacak
arkadaşlar.
Bizim itibarını iade ettiğimiz şey,
Deniz Gezmişlerin itibarı değildir, bu Meclisin
itibarının iade edilmesi gerekiyor, bu kararın
kaldırılması gerekiyor.
Teşekkür ederim, katillere sunulur. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Partinizin
milletvekilleri attı imzayı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İmza atanları
bir tenkit edin siz kendi partinizde.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, sayın konuşmacı geçmişte yaşanan
olayları değerlendirirken güncel iktidar ilişkileri üzerinden de
demagoji yapmıştır. Buna ilişkin söz istiyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Kimlerin imzası
var, açıklarız burada
BAŞKAN – Sataşma olduğunu mu
söylüyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet, sataşma
olduğunu söylüyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Önce parti
kararı alın, onları kınayın; önce kendi
partililerinizi kınayın, ondan sonra bize konuşun.
AHMET YENİ (Samsun) – Daha Dersim’in
hesabını veremediniz ya!.
BAŞKAN – Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı'nın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Ağbaba
görüşlerini açıkladı. Ne kadar öfkeli bir biçimde
açıklanırsa açıklansın her türlü görüş
saygıdeğerdir ve Sayın Ağbaba’nın kanaatlerini ifade
eder.
Bizim bu konulara ilişkin kanaatlerimiz son derece
farklı; geçmişe ilişkin de öyle, bugüne ilişkin de öyle.
Türkiye’nin sokaklarını savaş alanına çevirenlerin
yaşanan insani dramlardan payı ve sorumluluğu vardır.
Başkalarına suç atmak, sonuçta, insanların nihai olarak
nasıl öldüğüne ilişkin bir muhakeme yapmak yerine, o zincirin
içerisinde “Bizim sorumluluğumuz nedir?” diye düşünmek bence daha
adil, daha hakkaniyetli bir muhakeme biçimi olur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Deniz Gezmişlerin, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve
geçmişte yaşanan idamlara ilişkin elbette bizim kanaatlerimiz de
darbe dönemlerinin hukukunun kabul edilemeyeceğidir. Orada vesayetçi kafa,
ki o vesayetçi kafayı aslında iyi bilmek gerekir, arkasındaki
siyasal ilişkileri de iyi analiz etmek gerekir, o vesayetçi kafayla
siyasal ortaklıkları da hesaba katmak gerekir. Bir şeye itiraz
ederken başka tür bir akrabalığı olumlu görmek de
yanlıştır, askerle sivil iktidarlar arasındaki o gönül
bağını kastediyorum. “Yusuf Aslan’ı, Hüseyin
İnan’ı astınız, kötüsünüz ama darbe yaptınız,
iyisiniz.” şeklindeki bir yaklaşım kabul edilemez…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Kim söylüyor böyle bir
yaklaşımı? Nerede böyle bir yaklaşım var?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …ya olumlu
bakarsınız ya olumsuz bakarsınız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Kendiniz söylüyor, kendiniz
inanıyorsunuz, böyle bir şey yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ayrıca, Deniz
Gezmiş -Allah rahmet eylesin- ailesine bıraktığı
mektupta -bakın, o mektubu hatırlayın- kardeşinin bilim
adamı olmasını ister. “Ey kardeşim, ben devrim yolunda
mücadele ettim, şimdi silahı sen eline alarak devam et.”
dememiştir. O vasiyet aynı zamanda Veli kardeşimedir.
Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın konuşmacı konuşmasında
bize yönelik olarak, Sayın Veli Ağbaba’nın da
konuşmasına atfen, bir darbe, darbeci suçlaması yaptı. Söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz.
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bostancı
akademik kariyeri olan bir arkadaşımız. Biraz önce, buraya
Sayın Kamer Genç’in konuşması üzerine çıktı, ben
kendisinden Sayın Kamer Genç’in konuşmasına bir cevap
bekliyordum. Kendisi farklı bir üslup benimsedi doğrusu, her
şeyden önce o çirkin üslubu ben kendisine iade ediyorum. Kendisi akademik
kariyere sahip olduğu için bu kürsüden bir entelektüel birikim sunma
iddiasıyla farklı cümleler kurmaya çalışıyor ama
kurmuş olduğu bütün cümlelerle entelektüel birikimini deterjan olarak
birilerinin hizmetine sunmayı amaçladığını görüyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar).
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Cevap veremeyince böyle bir…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hayırlı yıkamalar size; bu akademik
kariyerinizle, bu entelektüel birikiminizle deterjan olarak ne kadar
pisliği yıkayabileceksiniz, bakalım, onları göreceğiz.
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) – Akrabalığı anlat yani.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Şimdi, kendisi bir vesayet lafı etti burada, bir vesayet
lafı etti. Burada sık sık böyle laflar eder. AKP kongresi
yapılıyor, Sayın Davutoğlu’nun Genel
Başkanlığa seçildiği kongre. Bir akreditasyon
uygulaması yapılmış, birtakım gazeteler bu kongreye
alınmamış; Cumhuriyet gazetesi, Aydınlık gazetesi,
Yeni Çağ gazetesi, Yurt gazetesi, bunlar alınmamış.
Kendisine televizyonda soruluyor: “Ne diyorsunuz?” “Efendim, gayet tabii ki
olabilir bu akreditasyon. Geçmişte Genelkurmay akreditasyon uygulamıyor
muydu? Bazı gazeteleri Genelkurmaya sokmuyordu.” Yani, vesayetten biraz
önce şikâyet eden, birilerini “vesayetçi” diye eleştirenler,
Genelkurmayın tutumunu sahipleniyor, özgürlük karşıtı
tutumu sahipleniyor.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – “Ordu göreve” diyen kimdi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – İdam imzasına bir gelseniz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bir cümle daha söylüyor.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Kaç CHP’linin imzası var, onu bir
açıklasanıza.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bir cümle daha söylüyor: “Onlar isterse
televizyonlardan izleyebilirler kongreyi.”
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Şu idamla ilgili imzaya gelseniz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – İşte, özgürlükçü anlayış budur,
özgürlükçü anlayışı sizlere sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Sayın Başkan, kaç CHP’linin imzası
var, bir açıklasanız.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN – Millî
Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alan aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2.- Adalet Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN – Adalet
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Konya Milletvekili Sayın Gülay Samancı aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
B) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Güvenlik ve İstihbarat Komisyonuna
üye seçimi
BAŞKAN – Şimdi,
6532 sayılı Kanun’la kurulan Güvenlik ve İstihbarat Komisyonuna
üye seçimi yapacağız. Komisyon üyelikleri için siyasi parti
gruplarınca gösterilen adayların listesini İç Tüzük’ün 20’nci
maddesine göre okutup oylarınıza sunacağım.
Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (17)
Adı ve Soyadı Seçim Bölgesi
Adalet ve Kalkınma Partisi
(10)
Fatoş Gürkan Adana
Semiha Öyüş Aydın
Harun Karaca İstanbul
Şirin Ünal İstanbul
Ahmet Kutalmış Türkeş İstanbul
Ramazan Can Kırıkkale
Alpaslan Kavaklıoğlu Niğde
Hasan Karal Rize
Mehmet Altay Uşak
Fatih Çiftci Van
Cumhuriyet Halk Partisi (4)
Ahmet Toptaş Afyonkarahisar
Mehmet Şeker Gaziantep
Ali Haydar Öner Isparta
Ömer Süha Aldan Muğla
Milliyetçi Hareket Partisi (2)
S. Nevzat Korkmaz Isparta
Mustafa Kalaycı Konya
Halkların Demokratik Partisi (1)
Abdullah Levent Tüzel İstanbul
BAŞKAN – Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun toplanarak İç Tüzük’ün
24’üncü maddesine göre başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtibini
seçmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, 18 Kasım 2014 Salı günü (Bugün) saat 19.30’da yeni
halkla ilişkiler binası, komisyonlar bloku, 4’üncü kat, 7 no.lu
toplantı salonunda toplanacaktır.
Komisyonun toplantı gün ve saati ayrıca plazma ekrandan ilan
edilecektir.
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
X.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Göle’nin su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/135) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
2.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, bazı askeri
personelin maaşlarına yapılan son zamma ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1736) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
astsubayların özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3052) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
4.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, askeri okullardan atılan veya kendi isteğiyle
ayrılanların ödedikleri tazminatlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3565) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
asker intiharlarının önlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3635) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Bakanlık tarafından kiralanan
taşınmazlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3906) ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
7.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya’daki askeri hastanenin kapatılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3907) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
8.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Bakanlık tarafından kiralanan araçlar ile
diğer taşınır mallara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3939) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
9.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
taşınır mal satışlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/4046) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
10.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri
değişikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4124) ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
11.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4125) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
12.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında
Bakanlıkta hizmet alımı yoluyla veya sözleşmeli olarak
çalıştırılan personele ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4151) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
13.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, celp dönemlerinin lisans mezuniyet dönemleriyle uyumlu hale
getirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4344) ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
14.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, çözüm süreci boyunca terör örgütüne
katılımların arttığı iddialarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4604) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
15.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, çözüm süreci kapsamında ülke dışına
çıkan teröristlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/4607) ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
16.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
boşaltılan karakollarda PKK bayrağı
açıldığı iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4661) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
17.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
il merkezlerindeki askeri birliklerin taşınmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4663) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’da Er Eğitim Birliği açılıp
açılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4691) ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde dış kaynaklı
oluşabilecek tehlikelere yönelik alınan tedbirlere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/4692) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’a yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/4693) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan iline yönelik işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı
yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4774) ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
22.- Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu’nun, Anka uçaklarının Suudi Arabistan’a TSK’dan
daha ucuza satıldığı iddialarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/4882) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
23.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’ya yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/5209) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
24.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli'nin, 8 Ekim 1996 tarihinde Sakız Adası
açıklarında düşen uçağın enkazı ile pilotun
naaşına ulaşılması için çalışma
yapılıp yapılmadığına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/5407) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
arşiv belgelerinin tercüme edilmesi çalışmalarına ve bu
çalışmalarda erlerden faydalanılmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/5665) ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz'ın cevabı
26.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Lice'de Türk Bayrağının indirilmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/5730) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
27.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, 17-25 Aralık 2013 tarihlerindeki yolsuzluk ve
rüşvet operasyonlarının ardından açılan disiplin
soruşturmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/5838) ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın cevabı
28.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, 17-25 Aralık 2013 tarihlerindeki yolsuzluk ve
rüşvet operasyonlarının ardından taşeron
işçilerin çoğunun işten çıkarıldıkları
iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/5864) ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın cevabı
29.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, bazı kamu görevlilerine mobbing
uygulandığı iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/5891) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
30.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, bazı kamu görevlilerinin emekli olmaya
zorlandığı iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/5914) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
31.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, bazı kamu görevlilerinin istifaya
zorlandığı iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/5949) ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın
cevabı
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, “Sunuşlar” bölümünde
belirttiğim üzere, birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru
önergelerini cevaplandırması için, Millî Savunma Bakanı
Sayın İsmet Yılmaz’ı kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminde yer alan soruları cevaplandırmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Sayın Başkan ve
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün (6/135) esas
numaralı sözlü soru önergesi için… Ardahan ili Göle ilçesinde içme suyu
şebekesinin yenilenmesiyle ilgili olarak İller Bankası
aracılığıyla kesin proje çalışması
tamamlanmış ve ihale aşamasına gelinmiştir. İhale
süreci tamamlandıktan sonra problem çözüme kavuşturulacaktır.
Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz’ün (6/1736) ve
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün (6/3052) esas numaralı
sözlü soru önergelerini birlikte cevaplandıracağım.
Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük
haklarıyla ilgili çalışmalar personel ayrımı
gözetilmeksizin bir bütün olarak yürütülmektedir. Bu kapsamda, teklifler, hâlen
görevde bulunan subay, astsubay ve diğer personelin özlük hakları ile
bunların emekli maaşlarında iyileştirme
yapılmasını içerecek şekilde, ihtiyaca göre muhtelif
zamanlarda hazırlanmaktadır.
Son dönemde yapılan maaş
artışları aşağıdaki şekildedir:
İç güvenlik faaliyeti icra edilen bölgelerde görevli
personele verilmekte olan operasyon tazminatıyla -aylık 524 Türk
lirası- ilgili olarak tazminat verilen personel ve birlik
sayısında artış yapılmıştır. Bu
doğrultuda, Hatay birinci derece kritik iller grubuna dâhil edilerek, bu
ilde görev yapan personelin daha yüksek operasyon tazminatı alması
sağlanmıştır; sözleşmeli erlerin operasyon
tazminatı alması sağlanmıştır; erbaş ve
erlerin operasyon tazminatı 148 Türk lirasından 200 Türk
lirasına yükseltilmiştir; jandarma koruma birlikleri, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı İHA birlikleri ve dört ildeki hava radar
birliklerinin erbaş ve er dâhil tüm personeli ile Hava Kuvvetleri
Komutanlığı seyrüsefer subayları operasyon tazminatı
kapsamına dâhil edilmiştir.
Ayrıca, birinci derece kritik illerde -Hakkâri,
Şırnak, Siirt, Hatay gibi- görev yapan personele hâlen ödenmekte olan
524 Türk lirası operasyon tazminatına ilave olarak, tüm subay,
astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ve sözleşmeli erleri de
kapsayacak şekilde, tabur ve aşağı seviyedeki hudut
birlikleri, operasyon icra eden tabur ve aşağı seviyedeki
birlikler ile ilçe jandarma komutanlıkları ve bağlı
karakollardaki personele aylık sabit 626 Türk lirası, kritik illerde
operasyonu icra eden diğer birlikler ile havacılık
unsurlarına operasyona iştirak edilen gün ile orantılı
olarak günlük 10 ila 40 lira ilave operasyon tazminatı ödenmesine
başlanmıştır.
Yine, muharip sınıf personeli komutanlık
görevlerine özendirmek, emsallerine göre daha zorlu şartlarda görev
yapanları ve mesleki gelişim için personeli teşvik etmek, mahrumiyet
bölgelerinde görev yapanlar ile risk seviyesi yüksek görevlerde
bulunanları motive etmek maksadıyla harp akademileri eğitimi,
komutanlık ve karargâh subaylığı eğitimi ve astsubay
üst karargâh hizmetleri eğitimi alan personele -subay ve astsubaya- belediye
sınırları dışındaki jandarma karakol
komutanlıklarında görevli personele -subay, astsubay, uzman jandarma,
uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erlere- patlayıcı
madde imhası görevinde çalışan personele –subay, astsubay, uzman
jandarma, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erlere- ilave
tazminat verilmesi sağlanmıştır.
2629 sayılı Kanun kapsamında uçucu,
paraşütçü, denizaltıcı, dalgıç ve kurbağa adam gibi
niteliklere sahip personelin tazminatlarında ortalama yüzde 5 ila yüzde 20
oranında artış yapılmıştır. Yapılan
çalışmalar belirli bir kesime yönelik çalışmalar
değildir. Söz konusu artışlar, iç güvenlik bölgesinde operasyon
icra eden birliklerde görevli tüm personele, uçucu, paraşütçü,
denizaltıcı, dalgıç ve kurbağa adam gibi niteliklere sahip personele
harp akademileri eğitimi, komutanlık ve karargâh
subaylığı eğitimi ve astsubay üst karargâh hizmetleri
eğitimi alan personele de benzer şekilde düzenlenmiştir.
Silahlı Kuvvetler personelinin özlük haklarında
iyileştirme yapılması yönündeki çalışmalar ihtiyaca
göre muhtelif zamanlarda hazırlanmaktadır. Bu kapsamda, iç güvenlik
bölgesinde operasyon icra eden birliklerde görevli tüm personel, uçucu,
paraşütçü, denizaltıcı, dalgıç ve kurbağa adam gibi
niteliklere sahip personel harp akademileri eğitimi, komutanlık ve
karargâh subaylığı eğitimi ve astsubay üst karargâh
hizmetleri eğitimi alan personel ve buna benzer özellik arz eden görevler,
görev yerleri için hazırlanan teklifler gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca ihtiyaç duyulan alanlara ve personele yönelik düzenlemeler ise
aşağıdaki şekildedir.
Mali konularda tamamlanan iyileştirme
çalışmaları şunlardır: Astsubayların 1’inci
derecenin 4’üncü kademesine yükseltilebilmesi imkânı
sağlanmıştır. “Barışı Destekleme ve Koruma Harekâtı”
kapsamında Afganistan’da görevli personelin gündeliklerinde 30 ila 32
dolar, Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk gibi ülkelerde görev yapan personelin
gündeliklerinde 5’er dolar artış sağlanmıştır.
MİT, emniyet hizmetleri sınıfı personeli emeklilerinde
olduğu gibi makam tazminatı almayan emeklilerin maaşlarına
100 Türk lirası iyileştirme yapılmıştır.
Haklarında kamu davası açılmış Türk Silahlı
Kuvvetleri personeline de beraat etmeleri durumunda avukatlık ücretlerinin
ve dava masraflarının ödenmesi imkânı
sağlanmıştır. Sözleşmeli subay, astsubaylara
sözleşmeleri sona erdiğinde ödenen tazminatlardan gelir vergisi
kesintisi yapılmayacaktır. 45 yaşını doldurduğu
hâlde emeklilik hakkı kazanamamış uzman erbaşlara sivil
memurluğa geçerek emekli olabilme imkânı getirilmiştir.
Derecelerine göre astsubaylara verilen ek göstergenin üçte 2’sinin uzman
erbaşlara da verilmesi sağlanmıştır.
Mali konularda devam eden iyileştirme
çalışmaları şunlardır: 1’inci dereceye yükselmiş
ve 3600 ek göstergeyi hak etmiş olan binbaşı ve
başçavuşlara da –emekliler dâhil- görev tazminatı verilmesi,
yaklaşık 450 Türk lirası; 2003 yılı ve öncesi göreve
başlamış olan astsubaylarımızın bir üst dereceye
intibak işlemlerinin yapılması; özellikle düşük rütbeli
personelin maaşlarına yüzde 20, diğer personele ise yüzde 7 ila
12 aralığında artış yapılması; Türk
Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarının tek gösterge
tablosuyla düzenlenmesi; lojman tahsis edilmeyen Türk Silahlı Kuvvetleri
personeline yaklaşık 460 Türk lirası artış
getirilmesi; nöbet, atış, tatbikat, eğitim gibi nedenlerle fazla
mesai yapan personele aylık yaklaşık 700 Türk lirasına
varan fazla mesai ücreti ödenmesi; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görev yapan
personele ödenmekte olan tazminatın Ada’daki hayat
pahalılığı nedeniyle yarbay ve daha alt rütbedeki subay, astsubay,
uzman erbaş ve sivil memurlar için artırılması; 2’nci
dereceden emekli olmuş personelin 1’inci dereceye intibak
işlemlerinin yapılarak emekli aylığı hesabında
kullanılan yüzde 70 oranının yüzde 130 oranına
çıkarılmasına yönelik teklifler yapılmış ve
ilgili bakanlıklarla koordinesi devam etmektedir.
Mesleki gelişime yönelik yapılan
çalışmalar ise şunlardır: Türk Silahlı Kuvvetleri Astsubay
Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi 2010 yılından itibaren verilmeye
başlanmış ve müteakiben eğitim gören personele yönelik
iyileştirmeler yapılmıştır. Astsubayların yurt
dışı sürekli görev (NATO ve ataşelik) kadrolarında
yüzde 63, yurt dışı geçici görev kadrolarında ise yüzde 26
artış sağlanmıştır. Astsubayların azami
yüzde 15 olan astsubaylıktan subaylığa geçiş
kontenjanı 2012 yılından itibaren yüzde 25’e
çıkarılmıştır. Mecburi hizmet süresi on beş yıldan
on yıla düşürülmüştür. Belirli şartlarda astsubayların
askerî okulların uygun görülecek öğretmen kadrolarında
görevlendirmelerine imkân sağlayacak kanun değişikliği
yapılmıştır. Genelkurmay Başkanlığı
astsubay kadrosu ihdas edilmiştir. Ayrıca, Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına
ilave olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığında da kuvvet
astsubaylığı uygulaması
başlatılmıştır. Askerî ataşeliklere atanacak
personele bedelinin yüzde 60’ı bütçeden karşılanmak üzere yurt
içinde mahallî dilde eğitim verilmesi imkânı
sağlanmıştır. Yaş haddinden erken emekli olmak zorunda
kalacak olan uzman erbaşlıktan astsubaylığa geçen
personelin mağduriyetlerinin önlenmesi için yaş hadleri
üstçavuşlar için 46’dan 52’ye, başçavuşlar için 49’tan 54’e
çıkarılmıştır. Sosyal hakların
iyileştirilmesine yönelik çalışmalar kapsamında
hastanelerde, polikliniklerde muayene öncelik sırası uygulaması
değiştirilerek statü ayrımı
kaldırılmıştır. 75 kişilik OYAK
Temsilciler Kurulunun 27’si astsubay, Temsilciler Kurulu tarafına OYAK
Genel Kurulundaki 20 üyenin 8’i astsubay olarak seçilmiştir.
Oda ve göz hapsi cezaları
dolayısıyla da disiplin ceza ve tutukevleri
kaldırılmış, amirlik görevinin en önemli yetkilerinden
birisi olan disiplin cezası verme yetkisi sicil amiri konumundaki bütün
astsubaylara tanınmıştır.
Sözleşmeli subay, sözleşmeli
astsubay, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erlerden uzun
süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren, hastalığa yakalananların
belirli koşullarda tedavi, istirahat ve hava değişimine tabi
tutulmalarına imkân sağlanmıştır.
İç Hizmet Yönetmeliği’nde
düzenleme yapılarak nöbet muafiyeti uygulamasında iyileştirmeler
yapılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
için mazeret izinlerinin Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan
iyileştirmelere paralel hâle getirilmesi de
sağlanmıştır.
Tokat Milletvekili Doktor Reşat
Doğru tarafından verilen (6/3565) esas numaralı sözlü soru
önergesinin cevabı: 2000-2014 yılları arasında toplam 5.655
öğrenci askerî okullardan ayrılmıştır. Ayrılma
sebeplerinin veli isteği, akademik başarısızlık,
disiplinsizlik ve sağlık olduğu tespit edilmiştir. Tazminat
miktarlarında, 30 Haziran 2010 tarihli ve 27627 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6000 sayılı Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’la personel ve amortisman giderleri çıkarılmış, 25
Şubat 2011 tarihli ve 27857 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’la ödemeler
yapılandırılarak faizler düşürülmüş, 12 Temmuz 2012
tarihli ve 28351 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren 6353 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’la da öğrenci harçlıkları, ilaç ve tedavi giderleri
ile kitap ve kırtasiye giderleri çıkarılmıştır.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/3635) esas
numaralı sorusuna cevabımız: Türk Silahlı Kuvvetlerinde
meydana gelen her türlü vefat olaylarında mutlaka sorumluluk sahasına
göre yetkili askerî savcılar tarafından adli soruşturma
yapılmakta, akılda herhangi bir şüphe kalmaması için üstün
gayret sarf edilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, insan hayatına mal
olacak kaza ve olaylar ile disiplinsizlikleri önceden tespit etmeye ve önlemeye
yönelik olarak uyguladığı çeşitli tedbirlerin yanında,
tüm dünyada artan intihar vakalarının azaltılması için
gayret sarf etmekte, özellikle sorumlu personelin önceden tespiti ve koruyucu
ruh sağlığı hizmetine ilişkin tedbirleri hassasiyetle
uygulamaktadır. Vefat eden personelin kötü muameleye maruz kalması,
içinde bulundukları ortam sebebiyle böyle bir eylemi
gerçekleştirmiş olması ve etnik kimliğini vurgulayan
çıkarımlar herhangi bir araştırma ve bilimsellikten
uzaktır. Meydana gelen her türlü intihar vakası, önceden
başlamak üzere adli ve idari yönden soruşturulmakta, herhangi bir
kusur veya ihmali tespit edilenler hakkında gerekli yasal işlemler
yapılmaktadır. Yalnızca intihar olaylarında değil, ölümle
sonuçlanan tüm olaylarda savcılık tarafından adli
soruşturma mutlaka yapılmaktadır, olay bütün yönleriyle
incelenmektedir, varsa sorumlular hakkında yasal işlem
gerçekleştirilmektedir. Bugüne kadar kayıtlarımızda adli ve
idari yönden tahkikatı yapılmamış, ölümü şüpheli olan
bir vaka bulunmamaktadır. Ayrıca, ailenin verilen bilgiler
dışında belge talep etmesi hâlinde -otopsi raporu dâhil- adli
soruşturmanın yapıldığı makamın iletişim
bilgileri de verilmektedir. Alınan tüm önlemlere rağmen vefat ile
sonuçlanan ecel, hastalık, intihar, silah iş kazası, iç güvenlik
olayı ve buna benzer olaylarda personelin ölüm sebebinin zihinlerde hiçbir
soru işareti bırakmayacak şekilde açıklanması
maksadıyla garnizon komutanlıklarınca vefat haberinin
alınmasını müteakip emniyet ve kaza önleme konularında
tecrübeli silahlı kuvvetler mensupları tarafından bir subay ve
bir tabipten oluşan bir heyet teşkil edilmekte ve anılan heyet
personeli bizzat ilgilinin evine giderek, ailesiyle yüz yüze görüşerek
olayla ilgili bilgi verilmektedir. Vefat haberinin verilmesini müteakip askerî
alay, tugay ve eşiti birlik komutanınca aileye
başsağlığı dileğinde bulunulmakta olup, özlük
işlemlerinin tamamlanmasına kadar aile ile irtibatın
sürdürülmesi sağlanmaktadır. Aile, ilgili birlik komutanlığınca
kaza veya olayın meydana geldiği birliğe davet edilmekte,
davetin aile tarafından kabul edilmesi durumunda aile, tabur, alay veya
tugay komutanı veya eşiti, adli müşavir, personel şube
müdürü ve tabip personelden oluşan mihmandar heyet tarafından karşılanarak
bizzat heyet başkanı tarafından bilgilendirilmektedir. Özellikle
olaya şahit olan kişiler, birlik komutanları ve
arkadaşlarıyla görüşmeleri sağlanmaktadır.
Verilen bilgiler dışında belge talep
edilmesi hâlinde talep edilen belgelerin adli makamlardan talep edilmesi
konusunda aile bilgilendirilmektedir. Ailenin olay yerine gelmek istememesi
durumunda ailenin bilgilendirme isteği dikkate alınarak olay
hakkında ayrıntılı bilgilendirme ilk hafta içinde aile
yakınlarının katılımıyla ailenin evine en
yakın konuşlu askerî birlikte garnizon komutanlığı ve
ilgili birlik komutanlığı koordinesinde birliğinden asgari
binbaşı rütbesinde bir heyet başkanı, adli müşavir,
tabip ve ihtiyaç duyulan diğer personelden teşkil edilecek bir heyet
tarafından yapılmaktadır.
Ayrıca, yakın zamanda Türkiye Büyük Millet
Meclisine sevk edilecek bir tasarıyla asker kişilerin kıta,
karargâh ve kurumlarda ya da görev esnasında veya görev yerlerinde ölümü
hâlinde soruşturma ve kovuşturma süresince yasal
mirasçılarını temsil etmek üzere kendilerinin seçtiği bir
avukatın vekil olarak görevlendirmesi yönünde düzenleme
yapılacaktır. Görevlendirilen avukat savcılıkla
yapılacak olay yeri inceleme, ölüm muayenesi ve otopsi ile tanık ve
bilirkişi dinlenmesi işlemleri ile dava açılması hâlinde
duruşmalar sırasında hazır bulunacak olup ilgili
bakanlığın bütçesinden konulacak ödenekten de bu avukatın
ücreti ödenecektir.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/3906)
esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız:
Bakanlığımızca şahıslardan taşınmaz
kiralaması yapılmamakta, kullanımına ihtiyaç duyulan
taşınmazların sahibi kamu kurum ve kuruluşlarıyla
varılan mutabakata göre kiralanmış olan binalar hakkında
yıllık kira artışları Üretici Fiyatları Endeksi oranında
yapılmaktadır. Bu çerçevede, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu kapsamında kiralık olarak kullanılan hizmet binaları
için 2013 yılı yıllık kira bedeli 957,19 Türk
lirasıdır. Bakanlığımıza bağlı Savunma
Sanayii Müsteşarlığında hizmet binası kira bedeli
olarak 2011 yılında 3 milyon 532 bin 732 Türk lirası, 2012
yılında 1 milyon 164 bin 230 Türk lirası ödeme
yapılmış olup 2012 yılının Mayıs
ayından itibaren Savunma Sanayii Müsteşarlığı kendi
mülkiyetindeki hizmet binasına taşınmıştır. Söz
konusu Müsteşarlık binası şirketlerden değil gerçek
kişilerden kiralanmıştır.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ile Orta Doğu
Teknik Üniversitesinin iş birliğini daha işlevsel hâle getirmek
amacıyla teknopark alanında bir ofisin Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunca kiralanması sebebiyle 2011 yılı için 5.280 dolar kira
bedeli artı yüzde 20 gelir vergisi stopajı ödenmiş, 2012
yılı için 5.280 dolar karşılığı kira bedeli
Türk lirası olarak fatura karşılığı
ödenmiştir. 2013 yılı için 440 dolar kira bedeli
ödenmiştir.
Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığında kiralık olarak
kullanılan hizmet binaları ve ek hizmet binaları için 2011
yılında 266.311,75 TL, 2012 yılında 292.159,74 TL ve 2013
yılı Haziran ayı itibarıyla 149.392,90 TL kira bedeli
ödenmiştir. Bu da Mehmetçik Vakfına ödenmiştir.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/3907)
esas numaralı sözlü soru önergesinin cevabı: Asker hastanelerinin
dönemsel performans değerlendirmeleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarının yanı sıra, bölgesel özellikler, sivil
sağlık kuruluşlarının durumu, tıbbi cihaz ve
sağlık personelinin durumu, ulusal sağlık sistemi ve
mevzuatındaki gelişim ile bunların Türk Silahlı Kuvvetleri
sağlık sistemine olan etkisi de dikkat alınarak
yapılmaktadır.
Kütahya Asker Hastanesinde yılda ortalama 50 bin ila
55 bin erbaş-er ağırlıklı olarak birinci basamak
seviyesinde poliklinik hizmeti almaktadır. 2012 yılına kadar,
yüzde 10 sivil hasta kontenjanı olmasına rağmen ancak
yarısına yakını kullanılabilmiştir. Kütahya
ilinde hâlihazırda 2 kamu, 2 özel ve 1 üniversite hastanesinin mevcut olması,
askerî personel ve ailelerinin de ulusal sağlık mevzuatı
kapsamında bu imkânlardan faydalanmaya başlaması da
değerlendirmede dikkate alınan önemli kriterlerdendir. Bu
değerlendirmeler çerçevesinde, Kütahya Asker Hastanesi
kapatılmamış ancak bünyesinde ağırlıklı
olarak birlik ihtiyacına uygun birinci basamak sağlık
hizmetlerinin verildiği, uygun branşlarda uzman tabiplerin de görev
yaptığı, yataklı tedavi, laboratuvar imkânlarıyla güçlendirilmiş
sağlık merkezine dönüştürülmüştür. Kütahya Asker Hastanesinin
E1 grubu hastaneye dönüştürülmesi sonucunda, kadro fazlası
durumundaki askerî personel ihtiyaçlar doğrultusunda diğer askerî
birliklere atandırılmış, sivil personelin ise kendi atama
talepleri de dikkate alınarak ihtiyaç duyulan askerî ve sivil kurumlarda
istihdam edilmeleri planlanmıştır.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/3939)
esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız:
Bakanlığımızca personel ve yük taşıma hizmet
alımı kapsamında kiralanan servis araçlarına ödenen miktar
2011 yılında 12 milyon 5 bin 545,09 Türk lirası, 2012
yılında 11 milyon 238 bin 580,36 Türk lirası, 2013
yılında 15 milyon 553 bin 622,22 Türk lirasıdır.
Şirketlerin seçiminde
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanunu’na göre ihale yapılmış ve en
düşük teklifi veren firma ihaleyi kazanmıştır. Yapılan
bütün alımlarda başa baş noktası veya fayda/masraf
analizlerinden ziyade, Millî Savunma Bakanlığı Fiyat ve Maliyet
Analiz Yönergesi’ne göre yaklaşık maliyetlerin hesaplanması ile
birliklerden gelen talepler göz önünde bulundurularak bu doğrultuda
kiralama yapılmıştır.
Bakanlığımıza
bağlı Savunma Sanayii Müsteşarlığınca sürücülü
hizmet aracı ve personel servis araçları kiralama ihalesi
kapsamında ödenen miktar 2011 yılında 1 milyon 380 bin 529,50 TL,
2012 yılında 1 milyon 744 bin 920 TL, 2013 yılında 1 milyon
819 bin 889,74 TL’dir. Söz konusu kiralama işlemleri 4734 sayılı
Kanun’a göre açık ihale usulüne uygun olarak
yapılmıştır.
Akaryakıt İkmal
ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığında
hizmet alımıyla kiralanan personel servis aracı sayısı
2011 yılında 86, 2012 yılında 92, 2013 yılında 94
adet olup bunların dışında kiralık araç
bulunmamaktadır.
Makina ve Kimya Endüstrisi
Kurumu Genel Müdürlüğünde hizmet aracı ve personel taşıma
hizmeti kapsamında yapılan araç kiralamalarına ödenen miktar
2011 yılında 5 milyon 149 bin 554,29 TL, 2012 yılında 5
milyon 462 bin 151,60 TL, 2013 yılında 5 milyon 634 bin 235,14
TL’dir. Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunun Genel Müdürlüğü ve fabrika/işletme
müdürlüklerinde kullanılan kiralık taşıtlar, personel
taşıma hizmeti için olanlar dâhil 4734 sayılı Kanun’a göre
açık ihale usulüyle ihale edilerek ekonomik açıdan en avantajlı
bedeli teklif veren firmalardan kiralama yapılmıştır.
Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın (6/4046) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: 2002-2013 dönemindeki taşınır
satışları Millî Savunma Bakanlığı ve Türk
Silahlı Kuvvetleri birimlerince 3212 sayılı Silahlı
Kuvvetlerin İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış,
Hibe, Devir Ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler
Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların
Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında
Kanun ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerince
yapılmakta olup ağırlıklı olarak ikili anlaşmalar
gereği yabancı ülke birlik ve personeline verilen akaryakıt ile
yiyecek ve benzeri malzemelerden oluşmaktadır. Bu kapsamda, 2002 yılı
için 24 milyon 656 bin 364,75 TL, 2003 yılı için 43 milyon 469 bin
218,12 TL, 2004 yılı için 21 milyon 71 bin 680,96 TL, 2005
yılı için 30 milyon 700 bin 788,08 TL, 2006 yılı için 30
milyon 250 bin 658,31 TL, 2007 yılı için 19 milyon 24 bin 015,05 TL,
2008 yılı için 43 milyon 983 bin 936,88 TL, 2009 yılı için
11 milyon 939 bin 596,94 TL, 2010 yılı için 13 milyon 441 bin 888,90
TL, 2011 yılı için 26 milyon 801 bin 167,16 TL, 2012 yılı
için 25 milyon 682 bin 606,43 TL, 30 Haziran 2013 tarihi itibarıyla 4
milyon 871 bin 310,06 TL olmak üzere toplam 295 milyon 893 bin 231,65 Türk
lirası gelir elde edilmiştir. Sağlanan bu kaynaklar Genelkurmay
Başkanlığınca tespit edilen ilke, öncelik ve ana
programlara göre savunma sanayisinin geliştirilmesi, araştırma
ve geliştirme hizmetleri ve silahlı kuvvetlerin ihtiyacı bulunan
silah ve malzemenin tedariki için Millî Savunma Bakanının
vereceği yetkiye dayanılarak kuvvet komutanlıklarınca
kullanılmaktadır.
Bu satışlar
Türkiye’deki kamu veya özel kurum ve kuruluşlar ile Türkiye
Cumhuriyeti’nin dış siyasi tutum ve menfaatlerine aykırı
olmadığının Dışişleri
Bakanlığı mütalaasıyla belirlenmesi şartıyla dost
ve müttefik devletlere yapılmakta olup ilgili kanun ve alt mevzuatına
istinaden yetkilendirilmiş makamlar tarafından karar verilerek
onaylanmaktadır. Taşınırların
satışlarından dolayı Bakanlığımıza
iletilmiş bir dava da bulunmamaktadır.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/4124)
esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: Millî Savunma
Bakanlığında 2002 ila 2013 yılları arasında
kadrolaşma amacıyla istekleri dışında ataması yapılan
personel bulunmamaktadır.
Bakanlığımıza bağlı
Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri ANT İşletme
Başkanlığında 2002-2013 yılları arasında
kendi isteği dışında 3 personelin görev yeri
değiştirilmiş olup bu sebeple 3 personel ANT İşletme
Başkanlığı aleyhine dava açmıştır. Açılan
bu davalarda 1 personel eski görev yerine iade edilmiştir.
Makine ve Kimya Endüstrisi kurumunda 2002-2013
yılları arasında kendi isteği dışında 18
personelin görev yeri değiştirilmiş olup bu sebeple 15 personel Makine
ve Kimya Endüstrisi Kurumu aleyhine dava açmıştır. Açılan
bu davalarda 4 personel eski görev yerlerine iade edilmiştir. Siyasi
kadrolaşma saikiyle hiçbir atama yapılmamıştır.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/4125)
esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: 1 Ocak 2002
tarihi ile 2013 yılı Temmuz ayı arasında Millî Savunma
Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı
kadrolarından istifa, emeklilik, ölüm ve buna benzer nedenlerle
ayrılan sivil memur sayısı 1.991’dir. Boşalan
kadroların 2002-2005 yılları arasında yüzde 75’i, 2006-2013
yılları arasında ise yüzde 50’si kadar alım
yapılmıştır. 1 Temmuz 2013 tarihi itibarıyla Millî
Savunma Bakanlığı kadrolarında istihdam edilen personel
sayısı 6.131 olup boş bulunan sivil memur kadrosu 869’dur.
Millî Savunma Bakanlığına bağlı
Savunma Sanayii Müsteşarlığında 2002 yılında 4,
2003 yılında 3, 2004 yılında 3, 2005 yılında 5,
2006 yılında 1, 2007 yılında 2, 2008 yılında 8,
2009 yılında 2, 2010 yılında 5, 2011 yılında 10,
2012 yılında 2, 2013 yılında 1 personel istifa, emeklilik,
ölüm gibi nedenlerle görevlerinden ayrılmış olup boşalan
kadrolara her yıl Bütçe Kanunu’yla Savunma Sanayii
Müsteşarlığına tahsis edilen kontenjan çerçevesinde
istihdam yapılmıştır.
Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığında 1 Ocak 2002 tarihi ile 2013
yılı Temmuz ayı arasında istifa, emeklilik, ölüm gibi
nedenlerle boşalan işçi ve memur personel kadro sayısı
1.097’dir. ANT Başkanlığında hâlen işçi ve memur
kadrolarında toplam 1.806 personel çalışmaktadır.
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünde,
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin
Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname çerçevesinde personel istihdam edilmektedir. Kadrolu memur personeli
söz konusu kararnamenin (I) sayılı cetveline tabidir. Sözleşmeli
personelin ise kadroları yerine pozisyonları vardır.
31 Aralık 2000 tarihi ile 2013 yılı Temmuz
ayı arasında Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunda istifa, emeklilik,
ölüm ve buna benzer nedenlerle boşalan (I) sayılı cetvele tabi
memur kadrolarının yıllara göre dağılımı da
şöyledir: 2002 yılında 27, 2003 yılında 52, 2004
yılında 34, 2005 yılında 23, 2006 yılında 15,
2007 yılında 33, 2008 yılında 9, 2009 yılında 18,
2010 yılında 19, 2011 yılında 19, 2012 yılında 18
ve 1 Temmuz 2013 tarihinde 13 olmak üzere toplam 280’dir.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/4151)
esas numaralı sözlü soru önergesinin cevabı:
Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatı ile
Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet
komutanlıklarında geçici işçi vasıtasıyla veya hizmet
alımı yoluyla 2004-2013 yılları arasında gerçekleştirilen
faaliyet giderleri toplam 204 milyon 729 bin 982 lira 09 Kuruştur.
Savunma Sanayii Müsteşarlığında
değişik pozisyonlarda 2002 ila 2013 yılları arasında
1.051 personelin istihdamı yapılmıştır. Bu personelin
ücretleri Maliye Bakanlığının onayı alınmak
suretiyle 2010/285 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde
ödenmektedir.
Bakanlığımıza bağlı
Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığında 2002-2012 yılları arasında
hizmet alımı yapılan taşeron firma
çalışanlarının sayısı 2.702 olup 2005-2012
yılları arasında hizmet alımı yapılan firmalara
ödenen toplam tutar 43 milyon 297 bin 883 lira 47 Kuruştur. Yapılan
hizmet alım sözleşme hükümleri gereği personel alımı
firma yetkisinde bulunmaktadır.
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunda 2005-2013
yılları arasında hizmet alımı yapılan
taşeron firma çalışanlarının sayısı 8.791
olup 2005-2012 yılları arasında hizmet alımı
yapılan firmalara ödenen toplam tutar 126.776 Türk lirasıdır.
Yeterli sayıda kadrolu personelin olmaması ile birlikte ana hizmet ve
üretim birimleri dışındaki yardımcı hizmetlerin
kadrolu personel ile yapılması hâlinde maliyetlerde ortaya
çıkacak yüksek artışı önlemek amacıyla hizmet
alımına gidilmiştir.
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in (6/4344) esas
numaralı soru önergesine cevabımız: Yedek subay aday
adayları, yıl içindeki yedek subay kaynağı dikkate
alınarak dört celp dönemi arasında dengeli bir planlama
yapılarak silah altına alınmaktadır.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/4604)
esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: Kara Kuvvetleri
Komutanlığına mensup birlikler tarafından sorumluluk
bölgelerinde, teröristlerle mücadelede kolluk kuvvetlerine sağlanan destek
kapsamında, bölücü terör örgütü mensuplarının tespit edilmesi
hâlinde 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/d maddesi
gereğince il valiliklerinin talepleri doğrultusunda tüm müdahaleler
tereddütsüz yapılmaktadır.
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/4607)
esas numaralı sözlü önergesine cevabımız: 2’nci Ordu
Komutanlığı sorumluluk bölgesinde hudut emniyeti, hukuki mevzuat
çerçevesinde eksiksiz yerine getirilmektedir. Yasa dışı
sınır geçişlerine karşı, kaçakçı geçişleri
dâhil, gerekli tüm tedbirler alınmakta olup, bölücü terör örgütü
mensuplarının tespit edilmesi hâlinde hukuki mevzuat çerçevesinde
gerekli müdahaleler tereddütsüz yapılmaktadır.
Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın
(6/4661) esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: Soru
önergesinde belirtildiği şekilde askerî karakollara PKK’lılar
tarafından PKK bayrağı asıldığına
ilişkin bir olay tespit edilmemiştir.
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın (6/4663) esas
numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: Türk Silahlı
Kuvvetleri, bölgesel ve küresel güvenlik ihtiyacına, teknolojik
gelişmelere ve değişen risk ve tehdit durumuna göre
değerlendirmeler yaparak mevcut kuvvet yapısını ve birliklerin
konuş durumunu sürekli gözden geçirmektedir. Bu kapsamda ihtiyaç duyulan
düzenlemeler, Tük Silahlı Kuvvetlerinin plan ve programlarına dâhil edilerek
yapılmaktadır. 2033 yılına yönelik olarak bir yeniden
yapılandırma çalışması da devam etmektedir.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/4691) esas
numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: Türk Silahlı
Kuvvetleri, bölgesel ve küresel güvenlik ihtiyacına, teknolojik
gelişmelere ve değişen risk ve tehdit durumuna göre
değerlendirmeler yaparak mevcut kuvvet yapısı ve birliklerin
konuş durumunu sürekli gözden geçirmektedir. Bu kapsamda ihtiyaç duyulan
düzenlemeler Türk Silahlı Kuvvetlerinin plan ve programlarına dâhil
edilerek yapılmaktadır. Bu çerçevede, 2033 yılına yönelik
olarak yeniden yapılandırma çalışması devam
etmektedir.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/4692) esas
numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: Suriye hududunda yasa
dışı geçiş ve kaçakçılık faaliyetlerinin
artması üzerine bölgede görev yapan hudut birlikleri personel, malzeme ve
teçhizat yönünden takviye edilmiştir. Bu kapsamda olmak üzere, hudut
birliklerinin personel destekleme oranı artırılarak tank,
zırhlı araç ve gece görüş teçhizatıyla takviye edilmeleri
sağlanmıştır. Ayrıca, hudut hattının gerekli
görülen kesimlerine tel engel, hendek, toprak set ve modüler beton duvar tesis
edilmek suretiyle sınırdaki fiziki güvenlik tedbirleri
artırılmıştır. Alınan tedbirlerin sonucu olarak,
Suriye hududunda, 21 Mart 2011 ila 21 Ağustos 2014 tarihleri
arasında, sınırı yasa dışı yollarla geçmeye
çalışan ve tamamına yakını yabancı uyruklu olan
toplam 148.965 şahıs yakalanmış, yerinde imha da dâhil
3.529 ton kaçak akaryakıt, akaryakıt
kaçakçılığında kullanılan 311 kilometre boru ve 11.881
bidon ele geçirilmiştir.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/4693) esas
numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: Bakanlığımıza
bağlı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığı ile Makina ve Kimya Endüstrisi
Kurumu Genel Müdürlüğünün Ardahan ilinde herhangi bir birimi
olmadığından, 2014 yılı bütçesinden bu ilde yeni
iş sahaları açılmasına yönelik bir ödenek
ayrılması da planlanmamıştır.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/4774) esas
numaralı sözlü soru önergesine cevabımız:
Bakanlığımız ile bağlı kurum ve
kuruluşlarında, son on yıl içinde, uluslararası
anlaşma akdedilmek üzere gerçekleştirilen resmî ziyaretler
kapsamında Ardahan’da düzenlenen herhangi bir faaliyet kaydı
bulunmamaktadır. Benzer şekilde, Türkiye ile muhtelif ülkeler
arasında ikili bazda icra edilecek faaliyetlerin kontrol ve koordinesini
sağlamak maksadıyla hazırlanan 2014 Yılı Yurt
Dışı Geçici Görev Uygulama Planı’nda da Ardahan’a herhangi
bir heyet ziyareti yer almamaktadır.
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun (6/4882)
esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız: ANKA
İnsansız Hava Aracı Sistemi’nin Suudi Arabistan’a
satışına ilişkin imzalanmış bir sözleşme
bulunmamaktadır.
Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın (6/5209)
esas numaralı sözlü soru önergesine cevabımız:
Bakanlığımıza bağlı Akaryakıt İkmal ve NATO
POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Adana
ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımları
bulunmamaktadır. Adana ilinde konuşlanan ünitesiyle ilgili bir sorun
ve personel açığı da bulunmamaktadır.
Başkanlığın görev alanı, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin akaryakıt ve madenî yağ stoklarını muhafaza
etmek, askerî birliklere ulaştırmak, tesislerin işletme,
bakım ve onarımını yaptırmak ve tesisleri
çalışır hâlde bulundurmaktır. Bu göreviyle bölgeye istihdam
sağlanmaktadır.
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunun Adana ilinde
herhangi bir birimi, projesi ve yatırımı bulunmamaktadır.
İzmir Milletvekili Sayın Rahmi Aşkın
Türeli’nin (6/5407) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: 8 Ekim 1996 tarihinde Yunan jetleri tarafından
açılan ateş sonucu Ege Denizi’ne düşen F-16
uçağının enkazı ile Şehit Hava Pilot Yüzbaşı
Nail Erdoğan’ın naaşını, Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı imkânlarıyla, 13 Nisan 2014 tarihinde
başlayan arama faaliyetine 5 Mayıs 2014 tarihinde saat 23.59’da son
verilmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından
bahse konu görev kapsamında iki mayın avlama gemisi, bir kurtarma
gemisi, bir hücumbot görevlendirilmiştir. Mayın avlama gemileri
Amasra ve Akçakoca 13 Nisan 2014 tarihinde, kurtarma gemisi Işın ise
17 Nisan 2014 tarihinde uçağın muhtemelen denize düştüğü
noktaları kapsayan sahalarda arama, tespit ve teşhis faaliyetlerine
başlamıştır. Görev öncesinde çeşitli kaynaklardan elde
edilen bilgiler doğrultusunda tesis edilen ve bilahare yeni bilgilere göre
genişletilen sahalarda 13 Nisan 2014 tarihinden itibaren, mayın
avlama gemileriyle toplam 614 saat seyir yapılarak, 420 saat süreyle sonar
araması, 19 saat uzaktan kumandalı görüntü alma yeteneğine sahip
insansız su altı cihazıyla dalış; Işın
kurtarma gemisiyle toplam 260 saat seyir yapılarak, 48 saat uzaktan
kumandalı, görüntü alma ve malzeme çıkarma yeteneğine sahip
insansız su altı cihazıyla –ROV- dalış, 5 saat
ADS-1200 -içerisinde dalgıç bulunan atmosferik dalış sistemi-
ile dalış icra edilmiştir.
Avlama gemileri
tarafından su altında tespit edilen ve enkaza ait olabileceği
değerlendirilen toplam 101 adet temas, PAP, ROV ve ADS-1200 cihazı
sistemleri/kullanılarak teşhis edilmiştir.
Teşhis edilen 101 adet temasın büyük
kısmının dip tabiatı -kayalık, yükselti- ve amfora -eski
testi, çömlek- olduğu, tespit edilen ve su üstüne çıkarılan
metal, bez parçaların ise Hava Kuvvetleri Komutanlığı uzman
personeliyle birlikte yapılan inceleme neticesinde, uçağa ait olmayan
parçalar olduğu tespit edilmiştir.
Mevcut bilgilere istinaden
belirlenen sahalarda, mevkilerde icra edilen arama faaliyetleri
sonlandırılmıştır. Uçak enkazı ve
naaşın mevkisine ilişkin yeni bir bilgi temin edilmesi durumunda
yapılacak değerlendirmeye istinaden arama faaliyetine yeniden
başlanabilecektir.
Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün (6/5665) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: Tüm arşivlerde uygulandığı
şekilde, gerek Bakanlığımız arşivinde gerek
Genelkurmay Başkanlığı arşivinde belgeler tasnif edilerek
hizmete sunulmaktadır. Tasnif faaliyetinin son aşamasında
hazırlanarak basımı yapılan kataloglar, mesleki birikime
sahip, Osmanlıca bilir arşiv uzmanları tarafından
oluşturulmaktadır. Yapılan faaliyet mesleki literatüre,
terminolojiye, kelime anlam bilgisine, tarihî olaylara hâkimiyeti ve tecrübeyi
gerektirmektedir. Ayrıca, arşivlerdeki belgelerin hukuki
niteliğinin de bulunması nedeniyle hatalı okumaya sebebiyet
verilmeyecek şekilde okunması gerekmektedir. Arşivlerde
çalıştırılması önerilen yedek subay veya kısa
dönem erlerin bu hâkimiyet ve tecrübeye kısa sürede sahip
olamayacağı değerlendirilmektedir.
Ayrıca, arşiv
tasnif süreci ve tercüme işlemleri genel paylaşıma açık
olmayan hassas ve kritik bilgileri de kapsadığından, söz konusu
faaliyet kurumda sürekli görev alacak personel ihtiyacını zorunlu
kılmaktadır.
Tunceli Milletvekili Sayın
Kamer Genç’in (6/5730) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: Diyarbakır’daki 2’nci Hava Kuvvetleri
Komutanlığında meydana gelen bayrak indirme olayı
hakkında 2’nci Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askerî
Savcılığının 2014/466 esas sayılı
soruşturma dosyası üzerinden soruşturmaya devam edilmektedir.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işık’ın (6/5838) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: 17-25 Aralık 2013 tarihlerindeki yolsuzluk ve
rüşvet operasyonlarını takiben Bakanlığımız
merkez ve merkez dışı teşkilatı -Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları hariç- ile
bağlı kurum ve kuruluşlarında görev yapan memurlar ve
Bakanlığımıza bağlı askerî iş yerlerinde
istihdam edilen işçiler hakkında açılmış bir disiplin
soruşturması bulunmamaktadır.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işık’ın (6/5864) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: 2014 yılı içerisinde olmak üzere
Bakanlığımız bünyesinde sözleşmesi feshedilen
işçi bulunmamakta ve taşeron işçi
çalıştırılmamaktadır.
Bakanlığımıza bağlı kurum ve kuruluşlardan
Savunma Sanayii Müsteşarlığında Aralık 2013 tarihinden
bu yana işten çıkarılan personel bulunmamaktadır.
Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığında merkez teşkilatta 2
taşeron işçisi 2014 yılında kendi isteğiyle işten
ayrılmıştır. Kendi istekleriyle işten ayrılan bu
işçiler tazminata hak kazanmamış olup maaşlarını
aldıklarını dilekçeleriyle beyan ederek işten
ayrılmışlardır. Merkez dışı teşkilatta
ise 1 taşeron işçisi disiplinsizlik nedeniyle işten
çıkarılmıştır. Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdürlüğünde 2014 Temmuz ayı sonu itibarıyla kadrolu olarak
çalışan 1 işçinin iş akdi üç gün göreve izinsiz gelmemesi
nedeniyle feshedilmiştir. İş akdi feshedildiğinden tazminat
ödenmemiştir. Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından işten
çıkarılan taşeron işçisi de bulunmamaktadır.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işık’ın (6/5891) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: 17-25 Aralık 2013 tarihlerindeki yolsuzluk ve
rüşvet operasyonlarını takiben Bakanlığımız
merkez ve merkez dışı teşkilatı ile bağlı
kurum ve kuruluşlarında görev yapan personelden kendisine psikolojik
taciz veya mobbing uygulandığı gerekçesiyle dava açan personel
bulunmamaktadır.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık
tarafından verilen (6/5914) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabımız: Bakanlığımızda 17-25 Aralık 2013
tarihlerinde yapılan operasyonların ardından
Bakanlığımız bünyesinde herhangi bir emeklilik talebi
tespit edilmemiştir. 2014 yılında, toplam, Millî Savunma
Bakanlığı merkez ve merkez dışında 100 devlet
memuru emekli olarak görevinden ayrılmıştır. Emekli olan
personelin tamamı Millî Savunma Bakanlığı ve
bağlılarından emekliye ayrılmıştır. Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları personeli bu
sayıya dâhil değildir. Millî Savunma Bakanlığı,
Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Hava ve Deniz Kuvvet
Komutanlıklarından toplam 544 işçi emekli olarak görevinden
ayrılmıştır. Yukarıda emekli olarak belirtilen
personelin tamamı kendi isteğiyle emekli olmuştur. Millî Savunma
Bakanlığı ve bağlılarında emekliliğe
zorlanan personel bulunmamaktadır.
Bakanlığımıza bağlı kurum
ve kuruluşlardan Savunma Sanayii Müsteşarlığında
isteğe bağlı veya yaş haddinden ve malullük gibi
nedenlerden dolayı belirtilen sürede görevlerinden ayrılan personel
bulunmamaktadır. Görevinden çekilmiş ve görevden çekilme sonucu
yargıya intikal etmiş herhangi bir dava da bulunmamaktadır.
Yine, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığında 2013 yılı
Aralık ayından sonra 15 personel emekliye
ayrılmıştır. ANT Başkanlığında 2013
yılı Aralık ayından sonra emekliliğe ayrılan 15
personelden biri 65 yaş sınırı nedeniyle, 5’i 6000
sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun gereğince, 9’u hizmet
yılını ve emekli yaşını doldurması sebebiyle
emekliye ayrılmıştır. NATO ANT
Başkanlığı aleyhine dava açmış bir personel
yoktur. Makina ve Kimyadan kendi isteğiyle emekliye ayrılan personel
sayısı ise 55’tir.
Makina ve Kimyadan emekliye ayrılan personelin
tamamı yasal mevzuatça yaş haddinden veya istekleri üzerine emekliye
sevk edilmişlerdir.
Sayın Başkanım, son olarak Sayın Kütahya
Milletvekili Alım Işık’ın (6/5949) esas numaralı sözlü
soru önergesine cevabımız: Bakanlığımız merkez ve
merkez dışı teşkilatlarında çalışırken
kendi isteğiyle istifa eden memur personel sayısı 17, Millî
Savunma Bakanlığına bağlı askerî iş yerlerinde
çalışırken kendi isteğiyle sözleşmesi feshedilen
işçi sayısı ise 26’dır. Belirtilen tarihler, 17-25
Aralık tarihleri sonrasında Millî Savunma Bakanlığı
merkez ve merkez dışı teşkilatları ile Bakanlığımıza
bağlı askerî iş yerlerinde baskı yapılarak istifaya
zorlanan veya istifa eden personel kaydına
rastlanılmamıştır. Millî Savunma
Bakanlığında emeklilik, ölüm, istifa gibi nedenlerle ortaya
çıkan personel açığı bütçe kanunu kapsamında verilen
kontenjan dâhilinde ve 190 sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre karşılanmaktadır.
Bakanlığımıza bağlı kurum
ve kuruluşlardan Savunma Sanayii Müsteşarlığında
isteğe bağlı veya yaş haddinden ve malullük gibi
nedenlerden dolayı ayrılan personel bulunmamaktadır belirtilen
tarihler arasında. Devlet memurlarının görevlerinden
çekilmelerindeki usul ve esaslar gereğince yargıya intikal etmiş
herhangi bir dava da bulunmamaktadır.
Akaryakıt İkmal ve NATO POL
Başkanlığında 2 personel istifa talebinde bulunmuş,
2’sinin de istifası kabul edilmiştir.
Yine, bu konuyla ilgili
açılmış bir dava da yoktur.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Şimdi ben sizi
şöyle alayım, soru sormuş olanlar soru soracaklar, takip
edebilirseniz.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
verdiğiniz cevaplar için teşekkür ediyorum her ne kadar biraz geç de
olsa. Ama, ciddiyetle soruları analiz etmeniz tarafımızdan da
tespit edilmiştir.
Sayın Bakanım,
Kütahya 1’inci Hava Er Eğitim Tugayının başka bir ile
taşınacağı yönünde son günlerde Kütahya kamuoyunda ciddi
endişeler yer almaktadır. Bu söz konusu kurumun başka bir ile
taşınması gündemde midir?
İkincisi de siz de
yakından takip ediyorsunuz, Hava Mania Uygulama Planı nedeniyle
Kütahya merkez ilçede bulunan birçok mahallemizde yeni ruhsatlar
verilememektedir. Bu sorunu ne zaman çözebileceğiz,
Bakanlığınızın bununla ilgili çalışması
var mıdır, varsa ne aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
sorularımıza cevap vermenizden dolayı teşekkür ediyorum ben
de.
Askerî okullardan
çeşitli sebeplerden dolayı ayrılan veya atılan
öğrencilerin velileri ve aileleri çok büyük mağduriyet
yaşamaktadırlar. İstenilen tazminatları gelir durumu
düşük olan aileler ödememekte veyahut da zorlanmaktadır veyahut da
tarlasını, evini satmak durumuyla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Sonuçta, evladı okuldan
ayrılmıştır, bir de maddi yük ortaya çıkınca çok
büyük mağduriyetler yaşanmaktadır. Bunların önlenmesi için
okuldan ayrılan öğrenciden minimum tazminat alınması ve
ödemenin de öğrencilerin iş sahibi olduğu zaman şahsı
tarafından olması daha uygun veyahut adil olabilir diye
düşünüyorum. Bu konudaki bu yönde değerlendirmenizi almak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
buyurun, on beş dakika süre veriyorum.
Buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Alim Işık’ın: Kütahya’daki Hava
Er Eğitim Tugayının bir başka ile taşınması
söz konusu mudur? Kesinlikle, çok net söylüyorum, Kütahya’daki Hava Er
Eğitim Tugayının bir başka ile taşınması söz
konusu değildir.
İkinci husus da hava mania ile ilgili: Bir
bakanlığımızca çalışma yapıldı ve
tamamlandı, bunu da ben Kütahya’ya gittiğimde de açıkladım.
Şimdi, sadece gölgelendirmeyle ilgili olarak Hava
Kuvvetleri Komutanlığımızın ilgili birimlerinin bir
çalışması var. Yani olayın esas kısmı çözüldü
ancak tali unsuru kaldı. Çok kısa bir zamanda, sadece Kütahya’da da
değil, işte ortak kullanılan havaalanlarından -öyle
diyelim- veya tamamıyla askeriyeye ait olanların… Birkaç yerde de
var, Malatya’da da var; sırf askerî amaçla kullanılanları biz
yapıyoruz, ortak kullanılanları ise Ulaştırma
Bakanlığı yapıyor. Ama buradakini biz yaptık, tamamlandı,
gölgelendirme işlemlerini de en kısa zamanda Hava Kuvvetleri
Komutanlığımız tamamlayacaktır.
Sayın Doktor Reşat Doğru’nun da, askerî
okullardan ayrılanlardan minimum tazminat alınması fikrine ben
de aynen katılıyorum. Hem, dediği gibi, evladı
yıllarını kaybetmiş -çok net söylüyorum- hem de tutmuş
üzerine bir tazminat alınmasının, yani aileye zarar verecek
şekilde bir tazminat alınmasının doğru
olmadığını düşünüyorum. Ancak, bu son dört
yıllık dönemde, bizim olduğumuz dönemde, iki sefer kanun
çıkartılarak hem faizlerinden vazgeçildi hem kitap bedellerinden hem
sağlık bedellerinden; bir iki kanunla bu tazminatları mümkün
olduğu kadar düşürdük. Ha, bundan sonra da, dediği gibi, makul
olanları hep beraber el birliğiyle gerçekleştiririz diye
düşünüyorum.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Alınan karar gereğince diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç
ve Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir ile 79 milletvekilinin; Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya
Milletvekili Avni Erdemir ile 79 milletvekilinin; Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, İstanbul Tahkim Merkezi
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/758) (S.
Sayısı: 640)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş ve Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Can ve 33 Milletvekilinin Engelliler
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 33 Milletvekilinin; Engelliler
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/2374) (S. Sayısı: 652)(*)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 652 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Haluk
Eyidoğan.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evrensel hukuk
ilkelerini benimseyen ülkeler kadınlar, azınlıklar, etnik
topluluklar, çeşitli mezheplere tabi bireyler, cinsel yönelimleri ya da
engel durumları sebebiyle dışlanan bireyler ya da bunun gibi tüm
dezavantajlı grupların ekonomik ve sosyal yaşamlarında
fiilen yaşanan eşitsizliğin giderilmesi için özel önlemler
geliştirmektedirler.
Tarihsel süreç içerisinde, engellilere yönelik tanım
ve yaklaşımlar dönemden döneme değişimler
göstermiştir. Bu bağlamda, öncelikle tıbbi model
benimsenmiş, daha sonra sosyal model anlayışı kabul
görmüş, bunun ardından ise bugün dünyanın birçok yerinde
uygulanmaya başlanan insan hakları temelli modele geçilmiştir.
Türkiye tarafından da imzalanan Birleşmiş
Milletler engelli kişilerin haklarına ilişkin sözleşme,
engellilere yönelik ayrımcılığın önüne geçerek
engellilerin daha iyi şartlarda yaşam sürmelerine olanak
sağlamayı hedeflemektedir. Korunmalarını güvence
altına almak üzere “savunmasız gruplar” olarak adlandırılan
bu gruplar için ek haklar tanımlanmıştır. Tıbbi ve
sosyal modelin “engellilik” kavramına getirdiği açıklamalarda
eksik kalan yönler insan hakları modeliyle kapatılmaya
çalışılmıştır. İnsan hakları temelli
modelde engellilik sorununun kaynağı sadece toplum ya da sadece birey
kaynaklı gösterilmemiştir. Bu modelde, engellilerin içerisinde
yaşadıkları toplumla her açıdan bütünleşmesine, temel
hak ve özgürlüklerine vurgu yapılmaktadır.
Türkiye'nin son yirmi beş yıllık süreci
incelendiğinde 1990’lı yıllarda gittikçe artan bir şekilde
önce toplumun, ardından devletin engellilerin ekonomik, sosyal ve kültürel
hayatının her alanında yaşadığı
sorunları fark ettiği yadsınamaz bir gerçektir. Dünyada engelli
bireylere yönelik farkındalık ve gelişen yaklaşımlarla
da birleşen bu süreç, özellikle 1997 yılından bu yana Türkiye'de
devleti hukuki ve sosyal değişimler yapmaya yönlendirmiştir.
1997 yılından 2014 yılına kadar
engelliler konusunda çıkarılan mevzuat bir ilerleme getirmekle
birlikte, kimi hâllerde tanınan hakkı, getirdiği tedbiri ya da
sağladığı korumayı öteleyen, hatta kimi hâllerde
geriye götüren düzenlemeler de çıkarılmıştır. Türk
Ceza Kanunu’nun ayrımcılık suçlarına yönelik olarak
düzenleme getiren 122’nci maddesindeki değişiklikler ile engellilere
yönelik erişim düzenlemeleri konusundaki düzenlemeler bu saptamaya
verilecek iki örnektir.
Bazı olumlu gelişmelere rağmen, engelli
bireylerin eğitim, istihdam, sağlık hizmetlerine erişim,
kamu idaresine katılım, seçme ve seçilme hakkının etkin
kullanımı gibi birçok konuda sorun yaşadığı
yadsınamayacak bir gerçektir.
Türkiye’de yaşayan
engelli bireylerin ekonomik ve sosyal profillerini ortaya koymak için her
şeyden önce engellilerin demografik özelliklerinin ortaya konabilmesi
gerekmektedir. Ancak, engelli sorunlarını ele alan her
araştırma ve analiz bu bağlamda ciddi bir eksikliğin
eşliğinde yola koyulmak durumunda kalmaktadır. Her şeyden
önce kaç engelli bireyin yaşadığı, bu engelli bireylerin engel
gruplarına göre dağılımlarının ne olduğu
konusunda güncel bilgilere sahip değiliz. Bu konuda
yapılmış en kapsamlı araştırma,
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve
Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı tarafından
2002 yılında yapılan araştırmadır. Bu
araştırma sonucunda, engelli olan nüfusun toplam nüfus içerisindeki
tahmini oranı yüzde 12,29 olarak belirlenmiştir.
Ortopedik, görme,
işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerin oranı yüzde
2,58’ken süreğen hastalığı olanların oranı yüzde
9,7’dir. Engelli nüfusun cinsiyete göre dağılımı
incelendiğinde engelli kadın nüfusunun genel nüfus içerisinde
tuttuğu yüzde 13,45 oranın, yüzde 11,1 olan erkek nüfusa oranına
göre daha fazla yer tuttuğu görülmektedir. Söz konusu bu engelli nüfus
engelli oluş durumuna göre incelendiğinde, ortopedik engellilerin
yüzde 73,3’ünün, görme engellilerinin yüzde 76,32’sinin ve işitme
engellilerinin yüzde 67,1’inin sonradan engelli olduğu ortaya
çıkmaktadır. Genel olarak, bu özellikleri gösteren engelli bireylerin
engel türü, bölge ilişkisi içerisinde irdelendiğindeyse, ortopedik,
görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlü olanların
oranı yüzde 3,22’yle en yüksek Karadeniz Bölgesi’nde, yüzde 2,23’le en
düşük Marmara Bölgesi’nde yaşadığı ortaya
çıkmaktadır. Süreğen hastalıklara bağlı
engelliliğinse yüzde 10,9’la en yüksek Marmara Bölgesi’nde, yüzde 7,18’le
en düşük Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görüldüğü
anlaşılmıştır.
Engelli ve
Yaşlılık Hizmetleri Genel Müdürlüğünde kayıtlı
bulunan özürlü bireylerin günlük yaşam içindeki sorun ve beklentilerinin
ölçüldüğü çalışmaya göre, engelli bireylerin en yüksek
yüzdelerde muzdarip olduklarını beyan ettiği sorun alanı
erişim ve ulaşım olanakları konusundadır. Yani, erişebilirlik.
Erişebilirlik engelli bireylerin bağımsız yaşayabilmelerini
ve yaşamın tüm alanlarına tam ve etkin
katılımını sağlamak ve engelli bireylerin engelli
olmayan bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye, ulaşıma,
bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dâhil olacak şekilde
bilgi ve iletişim olanaklarına, hem kırsal hem de kentsel
alanlarda halka açık diğer tesislere ve hizmetlere evrensel
tasarım ilkesiyle erişiminin sağlanmasıdır.
Erişilebilirlik, bu tariften de
anlaşıldığına göre, çok geniş bir alanı
kapsamaktadır. Tüm kamusal alan, eğitim kurumları, sağlık
tesisleri, kültür merkezleri, yollar, kaldırımlar, kavşaklar,
alt ve üst geçitler, parklar, lokantalar, sosyal tesisler, spor merkezleri,
ibadethaneler, toplu taşıma araçları, bilgi sistemleri,
iletişim sistemleri ve teknolojileri ile acil hizmetler erişilebilirliğin
konusu içinde değerlendirilmektedir.
Erişilebilirlik yalnız engelliler için
değil, çocuk ve yaşlılar için de gereklidir. Sadece 0-5 yaş
arası bebek ve çocukları, 60 yaş üzeri kişileri ve engelli
bireyleri düşündüğümüzde, toplam nüfusun yüzde 30'undan
fazlasını erişilebilirlik konusu ilgilendirmektedir.
Yaşlı anne ve babaları da ilgilendirmektedir, özellikle burada
herkesin yaşlı anne ve babasının ve akrabalarının
erişilebilirlik konusunda da sıkıntıları olduğu
açıktır.
İlgili veri tabanına kayıtlı olan
engelli bireylerin yüzde 66,9'u kaldırımların, yaya
yollarının ve yaya geçitlerinin engelli bireyin kullanımına
uygun olmadığını, yüzde 66,3'ü oturdukları
binanın, yüzde 59,5'i dükkân, market, mağaza ve lokantaların,
yüzde 58,4'ü kamu binalarının, yüzde 55,4'ü postane, banka ve benzeri
yerlerin engelli bireyin kullanımına uygun
olmadığını belirtmişlerdir.
Araştırmaya göre, kayıtlı olan
engelli bireylerin yüzde 30,9’u kendi başına toplu taşıma
aracı kullandığını, geri kalan yüzde 69,1’i ise toplu
taşıma aracını kendi başına
kullanamadığını beyan etmiştir.
Toplu taşıma aracını kendi
başına kullanamama nedenlerini incelendiğimizde, yüzde
89,6'sı refakatçisiz dışarı
çıkamadığını, yüzde 12,9'u toplu taşıma
araçlarının engel durumuna uygun olmadığını,
yüzde 6,7'si özel araç kullandığını belirtmiştir. Bu
son oranlarda bir husus özellikle dikkat çekmektedir. Bu husus, engelli
bireylerin yüzde 89,6’sının refakatçisiz dışarı
çıkamayacağı yönündeki geri bildirimidir. Bu bildirim, engelli
bireyin dış mekânlarda bağımsız hareket
edemediğinin ifadesidir ve Türkiye'de gerçekten engellilerle ilgili
erişilebilirliğin önemli bir sorun olduğu bu istatistiklerden de
bellidir. Engellilerin sağlık hizmetlerine erişim
sırasında sorun yaşadıkları konusundaki bildirim oranları
da oldukça yüksek yüzdelere tekabül etmektedir.
Yukarıda ifade edilen kamusal hizmetlere erişim
konusunda yaşanan sorunlar, engelli bireylerin Anayasa'nın 10’uncu
maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi çerçevesinde
haklarını kullanamadıklarını,
ayrımcılığa uğradıklarını ortaya
koymaktadır. Türkiye'de uzun yıllardan bu yana engelli
politikalarına yön verecek mevzuat yapma çalışmaları, kesin
ve güvenilir referanslar sağlayacak somut, olgu temelli, ölçülebilir bilgi
üretememe sorunu bulunmaktadır. Bu tabloyu değiştirmeyi
hedefleyen araştırma ve üretilen bilgiler de analitik bir bütüne
işaret etmemektedir. Engellilere yönelik politikaların üretilmesi ya
da mevzuat çıkarılmasında sürekli revizyon ihtiyacı gündeme
gelmesi de işte bu yüzdendir. Türkiye'de ise “erişilebilirlik”
kavramı 1997 senesine kadar hukuki metinlerde yer almamış, söz
konusu düzenleme ise etkisiz ve denetimsiz olması sebebiyle
uygulanamamıştır. Sonrasında ise, 2005 yılında
5378 sayılı Engelliler Kanunu’nda kamunun hizmetine sunulan eski
yapıların, kentsel alanların ve toplu taşıma
araçlarının erişilebilir hâle getirilmesi için yedi
yıllık süre tanınmış, ancak söz konusu sürenin
dolmasına günler kala yedi yıllık süre 1+2 yıl
şeklinde uzatılmıştır. Üstelik, dönemin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı defaten verdiği beyanatlarda söz konusu sürenin
uzatılmayacağını bildirmiştir. Hemen arkasından
adı geçen kanunda 19 Şubat 2014’te yeni bir değişiklik daha
yapılmış, hem erişilebilirliğin kapsamı
genişletilmiş hem de sistem dışında kalanlar
–örneğin, yolcu gemileri, turizm
taşımacılığı yapan araçlar,
şehirlerarası otobüsler, minibüsler, personel ve öğrenci
servisleri- sisteme dâhil edilmiş ve söz konusu sisteme dâhil edilen
araçların dönüşümü için, bu kanunda da gündeme geldiği gibi, 2018
tarihine kadar süre verilmiştir.
Geçmişten günümüze kadar hukuki düzenlemelerde
yapılan bu sık değişiklikler, yasa koyucunun
erişilebilirlik konusunda planlı, bilinçli ve bilgili gereksinimleri
karşılayacak donanımda ve durumda olmadığını
ortaya koymaktadır. Zira, yeni gelişen her olay ya da durum
karşısında yeni bir düzenlemeye gidilmesi, sorunun tam olarak
bilinmediğine işaret etmektedir.
Elbette, erişilebilirliği düzenleyen hukuki
metinlerin eksik oluşturulmasında yıllarca süren tıbbi
yaklaşım ve yardım modelinin etkisi çok büyüktür. Meselenin
insan hakları merkezinde olamayışı sadece
erişilebilirlik hakkını değil, diğer tüm temel hak ve
özgürlükleri de olumsuz yönde etkilemiştir. Tıbbi yaklaşım
ve yardım modeli, sadece Hükûmet ya da idare makamınca değil,
engelli bireylerin haklarını savunma iddiasında olan STK'lar
tarafından da benimsenmiş ve birçoğu hâlen insan hakları
modeline geçememiştir.
Engellilerin ulaşım hakkının tesisi
için Meclisten çıkacak yasaların ivedi ve net, öngörülebilir
yönetmeliklerle, sivil toplumun ve sorunların gerçek sahiplerinin dâhil
edileceği bir kamu politikası eş güdümüyle izlenmesi, somut bir
politika takip sisteminin oluşturulması gerekmektedir.
Bu amaç için yasada çıkması öngörülen
yönetmeliğin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
tarafından en geç altı ay içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Mevcut
ve kullanılmakta olan otobüs ve minibüslerin yaşları dikkate
alındığında, söz konusu dönüşümün dört yıl içinde
gerçekleşmesi, inandırıcılığı
tartışmalı bir durumdur. İşleten firma ya da
şahıslar bakımından söz konusu yenilenme ve tadilat
masraflarının, herhangi bir teşvik ve başkaca bir önlem
alınmaksızın 2018 senesine kadar yapılmasını
planlamak gerçekçi değildir. Gerek merkezî ve yerel yönetimlerin gerekse
sanayi kuruluşları ve esnafımızın yeni sürece uyumu
için, maliyetle karşılaşacak olan kişi ve kurum,
kuruluşların masrafları için KDV ve ÖTV istisnasının
getirilmesinin yararlı olacağını belirtmek istiyoruz ve
bunu öneriyoruz.
Son yasal düzenlemeler yapılırken, gerek araç üreticileri
gerekse de işletme sahipleriyle ne kadar müzakere edildiği ya da
edildiyse bu müzakerelerin hangi kapsamda olduğu bilinmemektedir.
Komisyon görüşmeleri sırasında, Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleri tarafından verilen önergeyle, şehir içi
yolcu taşıma hizmeti yapan araçlardan erişilebilir olmayanlara
yolcu taşıma hizmeti için yetki belgesi, izin veya ruhsat
verilmeyeceği hükmüne ek olarak, şehir içi yolcu taşıma
hizmeti ve servis hizmeti veren araçların engelli
erişilebilirliğine uygun tadil edilmesinde veya üretilmesinde
kullanılan aksam, parça, cihaz ve tertibatların katma değer
vergisi ve özel tüketim vergisi gibi vergilerden muaf olmaları
sağlanarak, taşımacılık sektöründe engelli erişimine
uygun araç üreten şirketlerin ve taşımacılık sektörüne
tadilat hizmeti veren şirketlerin maliyetlerinin azaltılması
amaçlanmıştır.
İkinci fıkranın devamında, şehir
içi yolcu taşıma hizmeti ve servis hizmeti veren araçlara verilen
motorinin, araçların engelli erişilebilirliğine uygun tadil
edilmiş veya üretilmiş olması şartıyla katma
değer vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf olması da
önerilmiştir.
Kanun teklifinin 1’inci maddesinin ikinci
fıkrasında şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan fakat
erişilebilir olmayan araçlara verilmeyeceği belirtilen yetki, izin
veya ruhsatlara bu hususta izlenecek usul ve esaslara ilişkin
yaptırımların ayrıntılarına yer verilmeyerek,
olası bir idari boşluğa yol açılmıştır.
Kanunun yürürlüğü hâlinde böylesi bir kanun boşluğunun
yaşanmaması için, idari işlem ya da eylemin kanuni
dayanağının sağlanması adına, kanun maddesinde
yönetmeliğin hangi süre içinde çıkarılacağının
net biçimde belirtilmesi yerinde olacaktır.
Kanun teklifinin 1’inci maddesinin üçüncü
fıkrasında, şehirler arası ve şehir içi yolcu
taşıma hizmeti ile şehir içi servis ve turizm
taşımacılığının engelliler
açısından ivedi olarak erişilebilir hâle getirilmesi ve
farklı bakanlıklarca çıkarılacak yönetmeliklerin
yayımı sürecindeki olası gecikmelerin de önüne geçilmesi
sağlanmalıdır.
Erişilebilirlik sorununun insan onur ve haysiyeti
çerçevesinde çözülebilmesi için atılması gereken önemli adımlar
hâlâ beklenmektedir ve önünde ciddi engeller bulunmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, iktidar olduğumuzda
bu konuda yapacaklarımızı şöyle sıralayabilirim:
Mevcut yapı stoku, toplu taşıma
sistemleri, kentsel alanlar ve bilgi iletişim teknolojileri
bakımından bir istatistiki envanter yapılacaktır.
Dolayısıyla, erişilebilirlik sorunu hakkında önlem
alabilmek adına ne kadar bütçe ve insan kaynağı
ayrılması gerektiği konusu daha iyi bilinecektir.
Erişilebilirlik sorununun önündeki en önemli
engellerden biri olan anlayış ve uygulama tarzını
değiştireceğiz. Ne yazık ki yapılan ya da
yapılacak olan düzenlemeler bir lütuf olarak görülmektedir.
Yapılacak olan yeni düzenlemeleri insan hakları
çerçevesinde ele alacağız.
Belediyelerin denetim mekanizmaları yeniden
düzenlenecektir.
Teknik kadrolara sürekli ve kalabalık olmayan
gruplar hâlinde eğitimler verilecektir.
Engellilere hizmet üretiminde ortak bir dil ve yöntem
kullanılacaktır.
Standartlar ihmal edilmeyecektir.
Erişilebilirlik konusunda çalışma yapan,
mal ve hizmet üreten ya da o mal ve hizmetlerden yararlanacak tarafların
bir araya gelmesini sağlayacak organizasyonlar yapacağız.
Belediyelerin, kamu binalarının, kentsel
alanların gerekse de toplu taşıma sistemleriyle hizmete
erişilebilirlikleri noktasında izleme çalışmalarına
dâhil olmaları sağlanacaktır.
Belediyenin başta teknik ekipler olmak üzere,
diğer tüm çalışanlarına erişilebilirlik üzerine
eğitimler verilecektir.
Tüm yapıların dönüşümü için takvime ve
ülke gerçeklerine dayalı bütçeler eşliğinde çalışmalar
süratle başlatılacaktır.
Erişilebilirlik düzenlemeleri, işitme, görme,
psikososyal engelliler ile dikkat eksikliği yaşayan bireyleri
kapsayacak şekilde ele alınacaktır.
Bilgi sistemleri ve teknolojileri ile iletişim
yöntemleri ise erişilebilirliğin kapsamı içinde
değerlendirilecektir.
STK’lar ile çok daha sık ilişkiler kurulacak,
ortak çalışma platformları oluşturulacaktır.
Erişilebilirlikle ilgili tüm mevzuat metinleri
arasında bir bütünlük oluşturulması gerekmektedir, onu
yapacağız.
Toplum kamu spotu ve bilgilendirme toplantıları
ile daha fazla bilgilendirilecektir. Gerçekten bu konuda önemli eksiklikler
vardır.
Hukuki düzenlemeler yeniden gözden geçirilecektir.
İllerde izleme ve denetim komisyonları
profesyonel hâle getirilecektir.
Erişilebilirlik düzenlemelerinin hem sosyal
sorumluluk projeleri kapsamından çıkarılması hem de pilot
çalışmalardan arındırılarak genel politika
kapsamına alınması gerekmektedir.
Erişilebilirlik konusunda çalışma yapan,
mal ve hizmet üreten ya da o mal ve hizmetlerden yararlanacak tarafların
bir araya gelmesini sağlayacak organizasyonlar yapılacaktır.
Gerek hukuki gerekse de idari düzenlemeler
yapılmadan, önce alanda çalışan STK'ların görüşü
alınacak, alınan görüşlere göre politikalar belirlenecektir.
Erişilebilirlik
konusunda iyi ürünler, hizmetler ve imalatlar yapan kurum ve kuruluşlara
yönelik ödül ve teşvik edici yöntemler uygulanacaktır.
Birçok engelli birey erişilebilir kentler, mekânlar,
toplu taşıma sistemleri, bilgi ve iletişim teknolojileri ve
yöntemlerinin yeterince hayat bulmaması sebebiyle hayata tam ve etkin
katılamamakta, amiyane bir tabirle evlerinde hapis hayatı
yaşamaya mecbur bırakılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu size sunduğum metni
hazırlarken faydalandığım birçok yayın ve makale
olmuştur. Bunlardan iki tanesini söyleyeyim: Bir tanesi, 20 sivil toplum
kuruluşunun katılımı, Bilgi Üniversitesi ortaklığı
ve Sabancı Vakfı desteğiyle Engelli Hakları İzleme
Grubu tarafından Türkiye’de engellilerin bugün
yaşadığı ifade edilen sorunlara, doğru, kapsamlı
bir projeksiyon sunmaya katkı sağlamak amacıyla hazırlanan Mevzuattan Uygulamaya Engelli Hakları
İzleme Raporu. Diğerleri -biraz önce ifade ettim- ilgili kamu kuruluşlarınca,
ilgili kamu kurumları tarafından yapılan bazı
çalışmalar, istatistikler. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi için,
yerel yönetimler için yaptırdığımız bir
çalışma da bunun içerisindedir.
Dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İyi
günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Eyidoğan.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 652 sıra
sayılı Engelliler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun teklifiyle kanun
gerekçesinde belirtildiği biçimiyle servis ve turizm
taşımacılığı yapanlar dışında,
şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan araçlardan
erişilebilir olmayanlara yolcu taşıma hizmeti için yetki
belgesi, izin veya ruhsat verilmemesi, şehirler arası yolcu
taşıma hizmeti yapan araçlar ile şehir içi servis ve turizm
taşımacılığı hizmeti veren araçların
erişilebilir hâle getirilmesi için usul ve esasların yönetmelikle
düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Kara yoluyla turizm
taşımacılığı yapan veya şehirler arası
toplu taşıma hizmeti veren gerçek
ve tüzel kişilerin taşıma hizmetini sağlama
yükümlülüğüne ilişkin yaptırımların düzenlenmesi
öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engellilik son derece heterojen grupları bünyesinde barındıran,
aynı zamanda, sosyolojiden ekonomiye, biyoetikten hukuka pek çok
farklı disiplinin alanına girebilen bir konudur. Dünya
Sağlık Örgütünün verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 10’u engelli
bireylerden oluşmaktadır. Yine, ortaya konulan bir diğer nokta,
engellilik ve yoksulluk arasındaki ilişki ve buna paralel olarak
kalkınmakta olan ülkelerdeki engelli nüfusun sayıca
fazlalığıdır. Bu bağlamda, kalkınmakta olan
ülkeler kategorisinde olan Türkiye’de engelli yurttaşların oranı
yüzde 12’ler seviyesindedir.
Değerli milletvekilleri, tarih boyunca engelliler,
kendileri gibi dezavantajlı gruplar olan, kadınlar, çocuklar, etnik
ve dinsel azınlıklar gibi grupların da kaderi olan toplum
dışına itilme, ayrımcılık, damgalanma, birey
olarak kabul görmeme biçimindeki haksız tutum ve uygulamaların
muhatabı olmuşlardır. Eğitimden sağlığa,
ulaşımdan iş hayatına ekonomik ve sosyal her türlü
alanın dışında bırakılmanın yanı
sıra, toplumsal sürece katılımdaki demokratik haklar ve en temel
insan haklarından da büyük ölçüde mahrum bırakılan engelliler,
meselenin sosyal bir olgu olarak algılanmaması sebebiyle ancak
vicdani duygularla üzerinde durulan hayırseverlik faaliyetlerinin konusu
olmak durumunda kalmışlardır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de de engelli
bireylerin durumlarının insan haklarıyla olan ilişkisine
dair imzalanan sözleşmelere çoğunlukla yüzeysel ve popülist
açıdan yaklaşılmakta, yardım eli uzatma biçimindeki
yaklaşım, devlet, toplum ve bireysel algılar açısından
büyük ölçüde devam etmektedir. Engelliliği kişisel bir trajedi
olmaktan çıkarıp bu konuda devlet kurumlarının ve toplumun
dayattığı engelleri merkeze koyan bir bakışa acilen
ihtiyaç vardır. Çünkü engellilik kişinin sadece medikal anlamdaki
yetersizlikleri neticesinde değil, çevresel faktörler yani fiziksel ve
sosyal engellerle karşılaştığında şekillenip
ortaya çıkan bir durumdur. Engel dediğimiz şey, bir açıdan
da -tırnak içinde- sadece “normal” kabul edilen insanlara hitap eden
yapılar ve düzenlemelerin ortaya çıkardığı bir
durumdur. Bu durum ise açıkça bir insan hakkı ihlali ve
ayrımcılıktır. Ne yazık ki sadece medikal
yaklaşımlarla değerlendirilen engelli kişi, ister fiziksel
ister zihinsel olan engelliliği dolasıyla tedavi edilmesi, tamir
edilmesi, normalleştirilmesi bakımlarından topluma uyum
sağlaması beklenen kişi olmuştur. Bu durumda, egemen
topluluk kendi algı ve ihtiyaçlarına göre tasarladığı
düzenlemeler çerçevesinde yaşantısına devam ederken engelli
kişiden ise sanki bu durum sadece onu ilgilendiren bireysel bir
problemmiş gibi engelliliği aşabildiği ölçüde bu egemen
hayata dâhil olması beklenmiştir.
Değerli milletvekilleri, engellilik durumuna
ilişkin medikal yaklaşımdan ziyade sosyal yaklaşım
modelinin altını özellikle çizmek istiyoruz. Engellilik olgusuna
sosyal yaklaşım ilkesinde esas olan, engelli kişilerin
toplumdaki diğer bireylerle eşit olduğu ve olası bir
adaptasyonun engelli kişiler tarafından değil, bizzat toplumun
diğer kesimleri tarafından yapılması gerektiğidir.
Daha şeffaf bir ifadeyle, engellilik yükünü engelli bireylerin
omuzlarından alarak toplumsal alanda hep birlikte paylaşmamız
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kişiler ne ekonomik
bir değer ne de işe yararlılıkları
bakımından değil, sadece ve sadece insan olmaları
bakımından bir anlam ifade ettikleri için değerlidirler. Bu
durum engelli bireyler için de kaçınılmaz olarak böyledir. Elbette
toplum farklı farklı bireylerden oluşan, bu nedenle de
farklılıklara iyi ev sahipliği yapması gereken bir
kurumdur. Ulaşımdan iletişime, eğitimden çalışma
hayatına kadar her türlü alanda yaşanan eşitsizlik ve
ayrımcılıkları gidermek yönündeki çalışmalar
öncelikli görevimiz olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, dünya genelinde
gerçekleşen engelli hareketlerinde göze çarpan sloganlardan birisi de
şudur: “Biz olmadan bizimle ilgili hiçbir şey olamaz.” Bu ilkeden
yola çıkarak Türkiye’de de engelli bireylerle ilgili yapılacak her
türlü yasal ve fiilî düzenleme aşamasında engelli bireyler de mutlaka
yer almalıdır. Türkiye, Birleşmiş Milletler Engelli
Hakları Sözleşmesi’ni 2008’de onaylamış bir ülke olarak sözleşmenin
gerektirdiği düzenlemeleri zamana yaymadan, süratle hayata geçirmelidir.
Dolayısıyla Türkiye’de engelli yurttaşlarımızın
günlük yaşamlarını kolaylaştıracak kapsamlı ve
nitelikli kanuni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Şu anda
görüştüğümüz yasa teklifi örneğinde olduğu gibi tek
maddeyle spesifik bir konu üzerinden geçiştirilecek veya torba yasalar
içerisinde yüzeysel ve popülist yaklaşımlarla engelli
yurttaşlarımızın sorunlarına yapısal çözümler
getirilmesi olanaklı değildir.
Değerli milletvekilleri, insan haklarının
ayrılmaz parçaları olan kişi olabilme,
bağımsızlık, insan onuru, kendi hayatına yön verme
gibi ilkelerin yaşamın her alanında hayata geçirilmesi ve
içselleştirilmesi çok önemlidir. Engelli
yurttaşlarımızın tatminkâr, üretken ve mutlu bireyler
olarak yaşamlarını sürdürebilmeleri için olanaklarının
eşitleştirilmesi, erişilebilirliğin önündeki engellerin
kaldırılması, engelliliğe dayalı negatif
ayrımcılıkla mücadele gibi ertelenemez birçok konu vardır.
Öncelikli olarak yapılması gerekli düzenlemelerden biri engelli
yurttaşlarımıza yönelik ayrımcı ve rencide edici
söylemlerin kanun metinlerinden çıkarılmasıdır.
Örneğin 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda hâkim
ve savcı adaylarının niteliklerinin belirtildiği 8’inci
maddenin (g) bendinde “Hâkimlik ve savcılık görevlerini sürekli
olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl
hastalığı veya sakatlığı,
alışılmışın dışında çevrenin
yadırgayacağı şekilde konuşma ve
organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü
durumları bulunmamak.” şeklinde bir ifade yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
elbette bir görevin tanımı veya o görevi ifa edecek kişilerde
belirli niteliklerin aranması söz konusu görevin etkin bir biçimde yerine
getirilmesi açısından kimi meslek gruplarında bir zaruret
olabilir ancak görevin gerektirdiği nitelikleri haiz kimseleri
tanımlamak isterken engelli yurttaşlarımızı rencide
edebilecek ve onlara karşı bir ayrımcılık
uygulandığı duygusunu yaratacak ifade ve üslupların bir kanun
metninde yer alması kabul edilebilir değildir. Bu örnekten hareketle
bir kamusal alan olan yasaların tümünün gözden geçirilerek her türlü
ayrımcı, dıştalayıcı, ötekileştirici
söylemlerden ayıklanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, her
yıl Engelliler Günü’nde yayınladıkları mesajlarda
engellilere yönelik ayrımcılığın ortadan
kaldırılması gerektiğini ifade eden bakanlar, her siyasi
partiden politikacılar, valiler ve belediye başkanları
bulunmasına rağmen Türkiye taraf olduğu insan hakları
sözleşmeleri komitelerine sunduğu devlet raporlarında “Ülkemizde
ayrımcılık yoktur.” söylemini sürekli tekrar eder
durumdadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ayrımcılığı
önlemek için etkili yasal düzenlemeleri yapmak, erişilebilir ve etkin
başvuru mekanizmaları kurmak, etkili ve bağımsız
izleme kurumları oluşturmak yerine Birleşmiş Milletler
komiteleri ve Avrupa İnsan Hakları kurumlarında “Türkiye’de
ayrımcılık yoktur.” savunması yapması
ayrımcılığı ortadan kaldırma iradesinin
eksikliğini göstermektedir. Yasama organı ve kamu otoritesinin
ayrımcılığı yok saymak yerine dezavantajlı tüm
birey ve gruplar için etkili hukuksal güvenceler ve başvuru
mekanizmaları yaratmaları gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engellilerin insan haklarından yararlanmasını engelleyen en
temel sorun erişebilirlik sorunudur. Kamusal mekânlar ve hizmetler
çoğunlukla engelli bireyleri yok sayan bir bakış
açısıyla planlanmakta ve sunulmaktadır. Birleşmiş
Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 9’uncu maddesi engelli bireylerin
erişebilirliğinin artırılmasıyla ilgili yol gösterici
bir perspektif sunmaktadır. Sözleşme, engellilerin hizmetlere
erişimi konusunda taraf devletleri gerekli her türlü önlemi almak,
erişebilirlik standartları oluşturmak ve gelişmeleri
izlemekle yükümlü kılmaktadır. Türkiye’deki uygulamalara göz
attığımızda kanun hükümlerine uymayan kurum ve
kuruluşlara yönelik herhangi bir ciddi müeyyide bulunmaması da önemli
bir eksikliktir. Müeyyide eksikliği kurum ve kuruluşları
erişebilirlik düzenlemelerini yapma konusunda ertelemeci davranmaya sevk
etmektedir. Örneğin 5378 sayılı Yasa’yla engelli bireylerin
hizmetlere erişebilirlik düzenlemeleri için kurumlara yedi
yıllık bir süre tanınmıştır. Söz konusu yasanın
öngördüğü yedi yıllık sürenin dolmasına üç gün kala
yasanın uygulanması 2015’e ve toplu taşıma
araçlarının engellilere göre düzenlenmesi 2018 yılına
ertelenmiştir.
Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları
Derneğinin hasta mahkûmlar verilerinden derlenen bilgilere göre,
cezaevlerinde bulunan engelli, tutuklu ve hükümlülere yeterli tedavi
olanağı sağlanmamaktadır. Türkiye’de cezaevlerinde
engelliler için gerekli şartların oluşturulmamış
olması nedeniyle, hükümlü engelli yakınlarından engelli hükümlünün
bakımını yapmak üzere savcılık izniyle cezaevine giren
insanlar bulunmaktadır. Basına da yansıyan bir vaka haberini
paylaşmak istiyorum. Habere göre, işlediği bir suçtan
dolayı çarptırıldığı on yedi yıl hapis
cezasını çekmek üzere konulduğu Isparta E Tipi Kapalı
Cezaevinde merdiven boşluğuna düşmesi sonucu felç olan ve nefes
alma dışında hiçbir işini kendisi yapamayan hükümlü 24
yaşındaki Özgür Uygun’a cezaevine gönüllü olarak izinli giren
ağabeyi 26 yaşındaki Soner Uygun bakmaktadır.
Değerli milletvekilleri, engelli bireylere yönelik
işkence, insanlık dışı veya
aşağılayıcı muamele ve cezaya maruz kalma konusu da
Türkiye özelinde irdelenmesi gereken bir konu
başlığıdır. Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi’nin 15’inci maddesinde işkence ve kötü muamele
yasağı düzenlenmektedir. Engellilere yönelik tespit edilebilen
aşağılayıcı muameleme vakalarına örnek olarak,
Türkiye’de engellilere yönelik Ayrımcılık ve Hak İhlalleri
Raporu’na da giren eski Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ’ın 2011 yılında Batman’daki incelemeleri
sırasında Bölge Devlet Hastanesinde engelli bir çalışanın
Sayın Bakana hitaben: “Asgari ücretle çalışıyoruz,
koşullarımızın düzeltilmesini istiyoruz.” demesine
sinirlenerek “Gözlerin görmediği hâlde sana iş vermişiz, daha ne
yapalım.” biçiminde yanıt vermesi bir Hükûmet temsilcisinin konuya
yaklaşımını göstermesi bakımından üzerinde
durulması gereken bir noktadır. Bu bağlamda, başta kamu
görevlileri olmak üzere, engelli bireylerin birer merhamet nesnesi değil
de hak sahibi özneler olduklarının göz önünde bulundurulması
büyük önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, demokratik
standartları gelişmiş olan bir ülkede, engellilik durumunu
engelli kişinin problemi olarak gören genel algıya karşı
duruş olarak konunun toplumsal, mimari, hukuki bir sorun olduğuna işaret
eden ve bu bakımdan, engelli kişiyi toplumun karşısına
değil, mevcut toplumsal düzenlemeleri engelli bireyin önünde engel gören
sosyal anlayışlar gelişmiştir. Bu yaklaşımda esas
olan noktalar, engelli kişilerin toplumdaki diğer bireylere eşit
olduğu ve olası bir adaptasyonun engelli kişiler tarafından
değil toplum tarafından yapılması gerektiğidir.
Buradan hareketle, basit bir örnek vermek gerekirse,
kaldırım seviyelerinin yüksek oluşu, bireylerin engelini gözle
görülür hâle getirmekte ve engelli bireylere de gerek fiziksel anlamda gerek
duygusal anlamda zarar vermektedir. Oysa tersinden düşünüldüğünde,
kaldırım seviyelerinin tekerlekli sandalyelerin hareket
alanını dikkate alarak planlandığı bir kentte bireyin
ulaşım konusunda engelli olma durumu ortadan
kaldırılmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, eşitlik, engellilik ve
insan hakları ilişkisinde hem başlı başına hem de
diğer unsurların daha iyi anlaşılabilmesi adına büyük
önem taşıyan bir kavramdır. Sözünü ettiğimiz eşitlik
kavramı, modern anlamda da egemen olan "eşit
fırsatlar" ilkesinden hareketle zikrettiğimiz bir eşitlik
anlayışıdır. Son derece farklı gurupları
bünyesinde barındıran engelli bireyler dikkate
alındığında, yaratılması gereken eşit
fırsatlar da ulaşımdan iletişime, eğitimden
çalışma hayatına her türlü alanda yaşanan çeşitli
eşitsizlik ve ayırımcılıkları gidermek
anlamına gelecektir.
Bu bağlamda "engelliliğe dayalı
ayırımcılık" kavramı öne çıkmaktadır.
Ayrımcılık, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya
başka herhangi bir alandaki tüm insan hak ve temel özgürlüklerinin diğerleriyle
eşit bir şekilde kullanılması veya bunlardan
yararlanılması imkânını ortadan kaldıran veya bunu
engelleyen her türlü ayrımın, dışlamanın veya
kısıtlamanın engelliliğe dayalı olarak
yapılmasıdır. Engelliliğe dayalı
ayrımcılık, makul uyumlaştırmanın
yapılmaması dâhil her türlü ayrımcılığı
kapsar. Esasen, engelli bireyler bakımından ayrımcılık
söz konusu olduğunda bunun en sık karşılaşılan
hâli, makul uyumlaştırmanın elverişli ortamın
sağlanmaması yoluyla yapılan dolaylı
ayrımcılık noktasındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engelli bireylere yönelik ayrımcılık uygulamaları konusunda
Türkiye’de önemle üzerinde durulması gereken bir alan eğitim
alanıdır.
Bilindiği gibi, her Türkiye
yurttaşının eğitimden eşit fırsatlarda yararlanma
hakkı yasalarla güvence altına alınmıştır.
Uygulamalara bakıldığında ise engelli bireylere yönelik
eşitsiz yaklaşım daha erken çocukluk döneminde başlamakta
ve her ne kadar yasal düzenlemelerle erken çocukluk döneminde bulunan engelli
bireylerin okul öncesi eğitimden faydalanmaları önünde bir engel
yokmuş gibi görünse de uygulamada böyle değildir.
Bilindiği gibi, 36-72 ay arası çocukların
okul öncesi eğitimden faydalanma hakları bulunmaktadır. Ancak
engelli bireylere yönelik gerekli sayıda eğitimci ve personel görevlendirilmemiş
olması, ayrıca derslik alt yapılarının buna uygun hâle
getirilmemiş olması engelli çocukların okul öncesi
eğitimden faydalanmalarını engellemektedir. Ayrıca, okul
olmayan köylerde ikamet eden okul öncesi çağda bulunan engelli
çocukların da fiilen okul öncesi eğitimden faydalanmaları imkân
dâhilinde değildir. Bu çocukların taşımalı
eğitimle ilçe merkezlerine götürülmesi gibi bir hizmet tam anlamıyla
bulunmadığı gibi engelli çocukların kırılgan
sağlık durumları da taşımalı eğitime uygun
değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
eğitim konusunda engelli çocukların ayrımcılığa
maruz bırakıldıkları bir diğer konu da özel alt
sınıf uygulamasıdır. Engelli olmayan çocuklar ilkokuldan
itibaren kendi yaşıtlarıyla aynı sınıflarda
eğitim görme imkânına sahip iken ilkokul ve ortaokul
çağındaki engelli çocuklar, yaş esasına göre dikkat
edilmeksizin belli okullarda oluşturulmuş özel alt
sınıflarda farklı yaş gruplarıyla aynı sınıfta
eğitim görmeye mecbur bırakılmaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığının engelli çocuklara yönelik bu ayrımcı
politikasından vazgeçmesi ve özel alt sınıfların da
tıpkı diğer sınıflar gibi yaş esasına göre
oluşturulması konusunda gerekli alt yapı ve eğitimci ve
yardımcı personel sorununu gidermesi gerekmektedir.
Engellilere yönelik tarih boyu var olan sosyal, ekonomik
ve hukuki engellemeler ve ayrımcılık politikaları elbette
salt hukuki belgelerle aşılamayacak kadar çok yönlüdür. İnsan
haklarının ayrılmaz parçaları olan kişi olabilme,
bağımsızlık, kanun önünde eşitlik, insan onuru, kendi
hayatına yön verme gibi ilkeler bu sözleşmenin de
pekiştirdiği üzere, engelliler için hayatın her alanında
dikkate alınıp hayata geçirilecek ilkeler olmak durumundadır. Bu
bağlamda, Türkiye’de de engelli bireylere yönelik geçici, yüzeysel ve
lokal yasal düzenlemeler yerine kapsamlı, derinlikli ve çağın
bilimsel standartlarına uygun düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir diyor, bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Dora.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul)
–Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Engelliler Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, engelli
vatandaşlarımız, yaşadıkları toplum içinde psikolojik,
sosyal ve ekonomik sorunlarla devamlı
karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlar engelli ve ailesinin bu
durumla yüz yüze gelmesiyle başlamakta, zaman geçtikçe içinden
çıkılmaz bir hâl almaktadır. Engelli bireyin
yaşadığı sıkıntılar ve zorluklar hem aile hem
de sosyal çevresinde kendisini göstermektedir. Örneğin, engellilerin
üretime katılamaması dolayısıyla işsizlik sorunu
yaşaması en temel sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun
yanı sıra, temel insani hizmetler olan eğitim, sağlık,
barınma, sosyal güvenlik ve istihdamdan fırsat eşitliği
temelinde yeterince yararlanmamalarında önemli bir ayrıcalık söz
konusu olmuştur.
Değerli milletvekilleri, devletimizin
sağladığı her imkân ve hizmeti toplumumuzu oluşturan
tüm kesimlere sunmak, kuşkusuz sosyal devlet olmanın bir
gereğidir. Hepimizin birer engelli adayı olduğu günümüzde
engelli bireylere daha hoşgörülü davranarak onlara her türlü hizmette
pozitif ayrımcılık yapmamız gerektiğine
sanırım hepimiz inanıyoruz. Bu kapsamda, kamu kurumları ve
belediyeler yaşam alanlarını, sağlık, eğitim,
kültür, ulaşım ve diğer hizmet alanlarındaki binaları
ve sosyal alanları engelli vatandaşlarımızı da göz
önünde bulundurarak planlamalıdırlar. Çünkü dünya ölçeğinde bir
toplumun gelişmişliği engellilere sağladığı
sosyal imkânlarla ölçülmektedir. O nedenle, her bakanlık ve yerel
yönetimin her birine, kendi sorumluluk alanında, engellerin
kaldırılması noktasında çok önemli görevler
düşmektedir. Yaklaşık 9 milyon engelli vatandaşımızın
yaşadığı sorunlar sadece kendilerinin değil tüm insanların
ortak sorumluluğu olarak görülmelidir. Bu temel sorunların
çözülmediği bir ortamda toplumsal adalet duygusunun tesis edilmesi mümkün
değildir. Bugün ülkemizde engelli vatandaşlarımızın
sadece yüzde 45’i temel eğitim olanaklarından yararlanmaktadır.
Yaklaşık yüzde 80’i işsizlik sorunuyla yaşam mücadelesi
vermektedir. Bütün tarafların, engellilerin tüm hayatın içerisinde
olması için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Eğer üzerimize
düşeni yapmaz isek, engelli bir ülke ve engelli bir toplum olmaktan öte
gidemeyeceğimiz açıktır.
Değerli milletvekilleri, günümüz kent yönetimi
anlayışında, kentlerde yaya dolaşımını
kısıtlayan, taşıtlara öncelik tanıyan, taşıt
trafiğini hızlandırmayı amaçlayan uygulamaların
öncelik aldığını görmekteyiz. Buna karşılık,
toplu taşımacılıkta engellilere yönelik düzenlemelerde
bütüncül yaklaşımlar yerine bazı özel ve yetersiz çözümler
getirilmektedir. Araç kullanan engelli vatandaşlarımız
devamlı park yeri sorunuyla karşılaşmaktadırlar. Kent
içerisinde engelli kullanımına ayrılmış park
yerlerinde engellilerin kullanamadığı araçlar fütursuzca park
etmektedir.
Kaldırım yüksekliği standartların
üzerindedir ve tüm kaldırımlarda rampa bulunmamaktadır. Engelli
bireylerin kaldırıma iniş ve çıkışları
oldukça zor olmaktadır. Ayrıca, kaldırım genişlikleri
her zaman bir tekerlekli sandalyenin sığabileceği boyutta da
değildir. Kaldırım üzerinde bulunan oturma banklarının
keyfî denilebilecek karmaşayla yerleştirilmiş olması
kaldırım üzerinde engellilerin erişimini
zorlaştırmaktadır. Kaldı ki, kaldırımlarda
bulunan otobüs durakları, büfeler, belediye hizmet alanları
yalnızca engelli bireylerin değil, tüm kentlilerin
ulaşımını engellemektedir.
Değerli milletvekilleri, 2005 yılında
yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun,
yürürlüğe girdiği tarihten bu yana defalarca
değişikliğe uğramıştır. 2012
yılında uygulamaya koyulması gereken hükümler tam uygulanma
tarihinde değiştirilmiş, 2014 yılında 2 kez değişikliğe
gidilmiş ve üçüncü değişiklik için Genel Kurulun gündemine
getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, kanunlar uygulanmak için
çıkarılan hukuk kurallarıdır. Hukuk, devletçe konulan ve
toplum hayatını düzenleyen kurallar bütünüdür. Hukuk devleti ise
yönetimde hukuk kurallarının üstün tutulduğu, herkese eşit
haklar veren devleti ifade eder. Hukuk devletinde kurumlar yetkilerini hukuk
kurallarından alır. Bu nedenle, hukuk kurallarının milleti
temsil eden milletvekilleri tarafından halkın yararı gözetilerek
eşitlik ilkesiyle çıkarılması gerekir. Devletin ve toplumun
devamını sağlayan hukuk kuralları, herkes tarafından
benimsenmesi ve geçerli olması amacıyla birçok kuruluş
tarafından denetlenebilir ve düzenlenebilir. Dolayısıyla,
yasalar toplumun ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanır,
zamana ve ihtiyaca göre de değişebilir.
Ancak, AKP hükûmetleri döneminde, birçok yasal
düzenlemelerde olduğu gibi, görüşmekte olduğumuz bu kanun
teklifinde de engellilerin ihtiyaçlarından çok, güçlü lobi faaliyeti
yapanların talepleri dikkate alınmıştır. 1 Temmuz 2005
tarihinde yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Kanunu’ndaki
düzenlemeye göre, “Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde
engelliler için erişilebilir duruma getirilir.” hükmü yer almaktadır.
Yani 1 Temmuz 2012 tarihine kadar mevcut özel ve kamu toplu taşıma
araçlarına süre verilmişti. Ancak 4 Temmuz 2012 tarih ve 6353
sayılı Kanun’un 34’üncü maddesiyle bu maddede yer alan “yedi
yıl” ibaresi “sekiz yıl” şeklinde değiştirilerek
kanunun bazı hükümlerinin uygulanması bir yıl ötelenmiştir.
6/2/2014 tarihli ve 6518 sayılı Kanun’un
75’inci maddesiyle bu fıkrada yer alan bazı ibareler tekrar
değiştirilerek fıkranın yürürlüğe girdiği tarihi
takip eden altı aylık süreden sonra üretilen sürücü koltuğu
hariç 9 veya daha fazla oturma yeri olan araçlardan erişilebilir
olmayanlara şehir içi ve şehirlerarası yolcu taşıma
hizmeti için yetki belgesi, izin veya ruhsat verilemeyeceği hüküm
altına alınmıştır. Ancak bu da yetmemiş, en son
görüştüğümüz 6552 sayılı torba kanununun 144’üncü
maddesiyle, görüşmekte olduğumuz kanunun geçici 3’üncü maddesinin
dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Aradan iki ay geçmeden tekrar bir düzenleme yapılmak üzere bu kanun
teklifi gündeme gelmiştir. Dolayısıyla kanun maddesinde yer alan
önceki düzenlemeler devamlı değişikliğe
uğratılarak sorunun çözümünden çok ötelenmesi
sağlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu madde
değişikliği engelli vatandaşlarımızın
taleplerini karşılamaktan çok uzaktır, engellilerimizin
problemlerini çözme noktasında yetersizdir. Söz konusu kanun teklifinde
şehirlerarası yolcu taşımacılığı ile
servis ve turizm taşımacılığı yapan
araçların yeni üretileceklerinin neden şehir içi yolcu taşıma
hizmeti yapan araçlar gibi değerlendirilmediği düşündürücüdür.
Hâlbuki Sayın Bakan geçtiğimiz şubat ayında 6518
sayılı Kanun’un yasalaşmasından sonra aynen şunu ifade
etmiştir: “Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden
altı aylık süreden sonra, üretilen araçların ruhsatında artık
erişilebilirlik aranacaktır. Sürücü koltuğu hariç 9 veya daha fazla
oturma yeri olan araçlardan erişilebilir olmayanlara şehir içi veya
şehirlerarası yolcu taşımacılığı
hizmeti için yetki belgesi, izin veya ruhsat verilmesi yasaklandı.”
demiştir. Ancak 2014 yerel seçimleri ve
cumhurbaşkanlığı seçimi biter bitmez bu hüküm 6552
sayılı torba kanunuyla kaldırıldı.
Dolayısıyla, bu kanun teklifinde getirilen hükümlerin de
uygulanacağına dair şüphelerimiz artmıştır.
Ancak her şeye
rağmen Milliyetçi Hareket Partisi olarak, engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü noktasında
gündeme alınacak her türlü olumlu düzenlemeye destek vereceğimizi
beyan ediyor, bu kanunun öncelikle engelli
vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm, ülkemize ve
insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Birleşime yirmi
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.17
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
652 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına başka söz
talebi yok.
Şahıslar adına söz talebi yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
kişisel konuşma varsa ben konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Tamam, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, engellilerle ilgili bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Ben biraz önce burada bir konuyu
dile getirirken Naci Bostancı insan haysiyetiyle bağdaşmayan
birtakım ifadeler kullanmış. “Efendim, biz Kamer Genç’e rezil,
alçak demiyoruz. İşte, o konuştuğu zaman bizim
arkadaşların duyguları canlanıyor, neredeyse gidip kürsüde
öpecekler.” Tabii, kendi seviyesini gösteren bir konuşma tarzı.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – “Alçak” diyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, ben de size alçak
demiyorum, ben de size namussuz demiyorum, demiyorum işte.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Niye alınıyorsun ya,
niye alındın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, o zaman… Yani diyor ki: “Ben
Kamer Genç’e rezil, alçak, namussuz demiyorum.” E, ben de ona alçak, rezil,
namussuz demiyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Ama taklit
yakışmıyor sana!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, taklit değil, bunda bir
hakaret var; o hakareti o anlar, sen anlamazsın ama o anlar!
İHSAN ŞENER (Ordu) – Yok, ben anlamam,
doğru!
KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam mı? Onun için…
Yani, şimdi burada bizim istediğimiz yani
burada konuşulan şeylere eğer çıkıp da cevap verme
gücünü, niteliğini kendisinde bulmuyorsa o zaman konuşmasın. Ama
tabii, bizim, sade bir milletvekili olarak bunun karşısında her
zaman konuşma hakkımız yok. İşte, maalesef, Meclis
başkan vekillerimiz, efendim işte milletvekillerine burada
konuşma hakkını çok nadir hâllerde veriyorlar. İşte,
grup başkan vekilleri sataşmadan söz istedikleri zaman onların
isteklerini yerine getiriyorlar ama diğer konularda pek fazla isteklerini
yerine getirmiyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
Bakanlıkla ilgili, Fatma Şahin bu bakanlıkta otururken ben
kendisine bir soru sormuştum o zaman, demiştim ki: Senin şu anda
kiraladığın Bakanlık binası, daha önce
Sağlık Bakanlığına bina sahibi gitmişti, bunu 300
bin liraya kiraya vermek istemişti. Sağlık
Bakanlığı bu binayı “Yok, 300 bin lira buraya pahalı
gelir.” demişti ve kiralamamıştı, ama sonra birileri araya
girmişti, Fatma Şahin bunu 1 milyon 200 bin liraya aylık
tutmuş; bakın, 300 bin liraya Sağlık
Bakanlığına teklif ediyorlar, o zaman tutmuyor, 1 milyon 200 bin
liraya tuttunuz. “Doğru mudur, yanlış mıdır?” dedim,
bana cevap vermedi, hâlâ cevap vermedi. Sonra, işte, istismar etti, benim
bu soruma cevap vermemek için işleri başka tarafa çevirdi. Neyse,
yine soruyorum ben: Şu anda bu Bakanlığın oturduğu
bina kime aittir, ayda kaç lira kira verilmektedir, onu öğrenmek
istiyorum, özellikle bina sahibini de öğrenmek istiyorum.
Şimdi, diğer bir konu da sayın
milletvekilleri, nedense bu AKP Hükûmeti
sıkıştığı zaman hep Atatürk dönemini, 1938 Dersim
olaylarını öne atıyor. Şimdi arkadaşlar, daha 6-7
Ekimde, yani daha dün işte Türkiye’de bir kalkışma oldu, Türkiye
Cumhuriyeti devleti ortadan kaldırıldı ve 40’a yakın adam
öldürüldü, binlerce devlet binası tahrip edildi, kimse
dışarıya çıkamadı yani Türkiye Cumhuriyeti devleti
diye bir devlet kalmadı. Şimdi, bunun hesabını, ortada,
vermek varken burada hesap vermiyorsunuz. Yine Tayyip Erdoğan… Bakın,
Tayyip Erdoğan’ı ben Cumhurbaşkanı olarak kabul etmiyorum.
Neden biliyor musunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi be!
İHSAN ŞENER (Ordu) – Hadi be! Sen kabul etsen
ne olur, sen kimsin!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bir dakika…
Şimdi, adamın burada okuduğu yemini
getirin inceleyin, bakın. Yaptığı
Cumhurbaşkanlığı yeminini yanlış yaptı.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, hangi yasayı
konuşuyorsun sen, hangi yasayı konuşuyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Orada,
Cumhurbaşkanlığı yemininde “Atatürk inkılâplarına”
kelimesini “Atatürk ankılaplarını” dedi. Bunu zaten Cemil Çiçek
de biliyordu. Şimdi, bunu hesabına geldiği zaman yarına
kullanılacak, “Kardeşim, tamam da, ben
Cumhurbaşkanlığı yemini yapmadım ki.
Yapmadığım için ben o yeminin gereğini yerine
getirmiyorum.” diyecek. Ben Meclis Başkanına resmen müracaat ettim bu
kişi Cumhurbaşkanlığı yeminini
yapmadığı için Cumhurbaşkanı statüsünü
kazanmamıştır diye.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan! Sen mi
öğreteceksin? Hadi oradan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Senin aklın ermez buna, senin
aklın ermez de…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!
İHSAN ŞENER (Ordu) – Hadi oradan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, beni “Hadi oradan!” demek de
şey etmez de…
Dolayısıyla, o, gelip bu kürsüde
Cumhurbaşkanlığı yeminini usulüne uygun olarak yapmadığı
sürece ben ona “Cumhurbaşkanı” demem, dolayısıyla ona
“Tayyip” veyahut da “Recep” diye hitap ederim.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Ya, desen ne olur
demesen ne olur?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu kişi, Türkiye
Cumhuriyeti devleti, Türk halkına o kadar küçümseyici bir gözle
bakıyor ki. Arkadaşlar, bakın, hemen getirdi Atatürk Orman
Çiftliği’nde bir kaçak saray yaptı. Bu kaçak sarayı nasıl
vermiş biliyor musunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Bilmiyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Kaçak sarayı kendi yandaşları
bir müteahhide maliyet artı kâr usulüne göre vermiş.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sen oğlunun
dairelerinin hesabını ver, oğlunun dairelerinin
hesabını.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, maliyet artı
kârda o kadar fahiş bir vurgun var ki. Mesela, Türkiye’de en büyük
şey naylon faturacılık. Şimdi, getirip müteahhit 100
liralık masraf yapsa, bin liralık, 2 bin liralık fatura
alıyor. Bir de, tabii artı 20… Düşün, 100 liralık masraf
yapıyorsun, 2 bin liralık naylon fatura alıyorsun naylon fatura
alınca, bir de ona yüzde 20 kâr alıyorsun.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen bu işleri
iyi biliyorsun. Nereden biliyorsun bu işleri?
KAMER GENÇ (Devamla) – İşte,
aşağı yukarı 100 liraya 300 lira alıp cebe
koyuyorsunuz. Dolayısıyla, burada bu halka değer vermiyor, verse…
Bakın, arkadaşlar, Hâkimler ve Savcılar
Kurulu üyeliğine kendi avukatının ağabeyini atadı.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Başka bir yalan var mı
konuşacağın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bu avukatla iki tane
duruşmaya girdim ve bu duruşmada yüzde yüz haklı olduğum
hâlde hâkim aleyhime karar verdi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Tabii canım, hep
sen haklısın yani!
KAMER GENÇ (Devamla) – Hâkime de dedim ki: “Ya, Hâkim
Bey, o zaman burayı kapatın.”
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hem hâkimsin hem de
avukatsın!
KAMER GENÇ (Devamla) – “Biz yargı diye, mahkeme diye
gelip burada dava açıyoruz ama siz tamamen AKP’nin hâkimleri
olmuşsunuz, en haklı davaları reddediyorsunuz.”
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – İlker
Mahallesi’nde kaç dairen var? Konuş açılmışken.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar,
bakın, yine de gitti kendisi 435 milyon lira vererek bir uçak aldı,
yalnız gövdesini.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Senin İlker
Mahallesi’nde kaç dairen var, İlker Mahallesi’nde? İlker
Mahallesi’nde kaç dairen var? Konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) – Getirdi bunu, içini tefriş
etti, ondan sonra boyadı, 1 milyar liraya mal oldu. Bakın, 2 milyar
kaçak saraya, 1 milyar buraya.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
dairelerine gel, oğlunun dairelerine.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, şimdi, Çamlıca’da
aşağı yukarı 800 milyon lira harcanarak bir cami
yapılıyor; kendisini, çoluk ve çocuğunu güya o caminin avlusuna
gömecek. Şimdi, o camiyi yapmadan önce, biliyorsunuz, burada bir kanun
çıkardı bu AKP’liler.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Seni gömelim oraya.
Onları geç, seni gömelim oraya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Orada denildi ki: Gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri beyan ettikleri kazancını istedikleri
takdirde devlete vergi olarak vermeyecekler, onu ibadet yerlerine
bağışlayacaklar. Düşünebiliyor musunuz, bir kurum, bir
şirket 5 trilyon…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
dairelerine gel, oğlunun dairelerine.
KAMER GENÇ (Devamla) – …10 trilyon lira kazanç
sağlıyor, onu gelir vergisi veya kurumlar vergisi olarak beyan etmesi
gerektiği yerde bunu beyan etmiyor ve ondan sonra getiriyor, kendi
inancına uygun bir inanç yerine bağışlıyor, işte,
cami yapma derneğine. Ve ben inanıyorum ki şimdi, birçok tüccar,
kurum bu sene devlete verecekleri vergiyi o Çamlıca’da yapılan
camiye, oraya bağışladılar ve o cami o vatandaşın
parasıyla yapılıyor.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Tamam,
değiştir.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın,
düşünebiliyor musunuz, 2 katrilyon liraya saray, 1 katrilyon liraya uçak,
ondan sonra bir de Vahdettin’in köşkünü tamir ediyor, aşağı
yukarı 300-400 milyon lira.
Ya, arkadaşlar, bakın, bu memlekette o kadar
çok insanlardan mektup alıyoruz ki aç insanlar ya.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
dairelerine gel oğlunun dairelerine.
KAMER GENÇ (Devamla) – Öğrenciler yurt
bulamıyor, aç ve insanlar evine, çoluk çocuğuna ekmek
getirmediği için intihar ediyorlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
İlker’deki daireleri…
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu memlekette bu kadar
açlık ve sefalet varken bir Tayyip Erdoğan’ın bu devletin
kaynaklarını bu kadar kişisel ihtirasları uğruna
kullanmasını vicdanınız kabul ediyor mu? Sizin
vicdanınız kabul eder, biliyorum canım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz diyorsunuz ki: “Türkiye'nin…”
Diyorsunuz ki: “Hepsini harcasın.” Ama bunu burnundan fitil fitil
getirecekler, onu bilesiniz yani.
Ondan sonra, canı istediği zaman uçağa
karısını, kızını, damadını,
torunlarını dolduruyor, her hafta sonu bir Avrupa memleketine
gidiyor. O Avrupa memleketine her uçağın gitmesi 1 milyon
dolardır arkadaşlar, ben geçmişte de biliyorum. Ve ayrıca
da devletin kaynaklarını da, gittiği zaman oralarda, her bir
gittiği yerdeki krallara, devlet adamlarına 100 bin dolar, 200 bin
dolar büyüklüğünde devletin parasından hediyeler alıyor.
Karşılığında o hediyeleri de alıyor getiriyor,
kesesine indiriyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
dairelerine gel oğlunun dairelerine.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Bana bak, bu kadar dürüstsen
Mustafa Sarıgül’ün dosyasını bir kurcalasana.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, devlet bu kadar horca
kullanılamaz. Devlet bu kadar horca yönetilemez. Ya, ben bunları
söylüyorum, yiğitliğiniz varsa çıkalım, halkın
karşısında konuşalım. Burada çoğunluğunuz
var, konuşursunuz ama bu millete çektirdiğiniz bu acıların
hesabını çok ağır vereceksiniz. Onun için, yani bu Türkiye
Cumhuriyeti devleti sizin oyuncağınız değil, bu Tayyip
Erdoğan bu milletle alay ediyor, bu milleti küçümsüyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
dairelerin hesabını ver oğlunun dairelerinin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer bu millete
karşı en ufak bir saygısı olsa bu kadar israf içinde, bu
kadar devletin kaynaklarını hunharca harcamaz arkadaşlar, bu
millete yazık ya.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Namusluysan,
dürüstsen oğlunun dairelerinin hesabını ver.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu aç kalan insanların
günahı bunun boynuna kalacak ve yarına bunun hesabını çok
pahalı olarak ödeyecek.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
dairelerinin hesabını ver.
KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür ederim
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bu
kadar dürüstse Mustafa Sarıgül’ün dosyalarını bir
açıklasın.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oğlunun
dairelerinin hesabını ver, dürüstlükten konuşuyorsun, çık!
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – Sayın Başkanım,
konuşmacının Sayın Cumhurbaşkanımız
hakkında kullandığı incitici ve
yakışıksız kelimelerden dolayı kendisini
kınıyor, aynen iade ediyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, halkın
oylarıyla seçilmiş, yüzde 50’den fazla oy alarak Türkiye
Cumhuriyeti’nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. Bu
nedenle, kendisinin kullandığı kelimeler ve üslubundan
dolayı halk adına kendisini kınıyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, ben sordum. Şu anda Bakanlığın
oturduğu bina kimden kiralanmıştır, kaç liraya
kiralanmıştır? Bu binanın daha önce bina sahibi
tarafından Sağlık Bakanlığına kiraya verilmek
istendiği ve aylık 300 bin lira kira istendiği fakat
Sağlık Bakanlığının bunu pahalı
bulduğu… Ama benim duyduğum kadarıyla bu bina Kayserili bir
vatandaşın binası ve o zamanki Cumhurbaşkanı olan
zatın da araya girmesiyle 1,2 milyon liraya -1 milyon 200 bin liraya-
kiraya verilmiştir. Bunu açıklarlarsa memnun olurum efendim.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi 5378 sayılı Yasa’nın geçici maddesi daha
önce birkaç kaz ertelenerek yürürlüğü uzatıldı ancak son
ertelemeden sonra ağustos ayından bu yana bu konudaki boşluk
birçok mağduriyetin yaşanmasına yol açtı. Bu son birkaç
aylık dönemde yaşanan mağduriyetler varsa bunların telafisi
nasıl mümkün olabilecektir? Neden bu düzenlemeyi torba yasa kapsamına
alamadık da bu gecikmeye yol açtık?
İkincisi
”Çıkarılacak olan yönetmelik bir yıllık süre içerisinde
çıkartılacak.” diyor bazı düzenlemelerle ilgili. Bu önümüzdeki
yönetmelik hazırlama sürecinde oluşabilecek mağduriyetleri
nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz?
Bir de, son sorum, bu en
son çıkartılan Bedelli Askerlik Yasası’ndan dolayı toplanan
paraların şehit aileleri ve gazilere harcanması gerekirken
Suriyeli bazı mültecilere harcandığı yönündeki iddialara
doğru mudur, doğruysa bu konuda ne kadar para, hangi amaçla
harcanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, özellikle uyuşturucu ve
madde bağımlısı olan kişilerin tedavi edildiği
AMATEM’lerin sayısı yetersiz bildiğiniz gibi ve özellikle bu tür
bağımlı olan gençlerin, sosyal güvenlik hakkı olmayan
kişilerin tedavisinde ciddi problemler çıkıyordu. Bir ara,
Bakanlığınız ile Sağlık Bakanlığı
arasında kimin bu konuyla ilgileneceği konusunda bir problem
vardı. O problem çözüldü mü?
Bağımlı olan gençlerin ailesinin gelir
durumu iyi olması hâlinde tedavilerinin yapılmadığı
yönünde ciddi şikâyetler geliyor. Bu konuyla ilgili çözüm öneriniz nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Can…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Kamer Genç her kürsüye
çıktığında dürüstlük abidesi, dürüstlük timsali kesiliyor.
İlker Mahallesi’nde kendi adına ya da oğlu adına kaç
parsel, kaç dairesi var? Açıklarsa memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sorular Hükûmete
soruluyor Ramazan Bey.
BAŞKAN – Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Türkiye’de
ayni olarak ve nakdî olarak kaç kişi Aile Bakanlığının
ayni ve nakdî yardımından faydalanmaktadır? Kişi
sayısını söylerseniz sevinirim.
Sağ olun.
BAŞKAN – Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Az önce iktidar partisi grubundan bir arkadaş,
olmayacak bir şekilde, Parlamento tarihinde herhâlde ilk defa bir
milletvekiline soru sordu. Ben de ona karşılık, çikolata
kutularıyla, çantalarla dövizler gelen bakanlara talimat verilen o
paralarla… O kişilerin kaç dairesi var? O konuyu bir
araştırsın diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sorulara kısaca cevap vereceğim.
Bakanlık binamızla ilgili soru: Bildiniz gibi,
Bakanlığımız 2011 yılında kuruldu, 6 farklı
kuruluşun birleşmesiyle meydana gelmiş bir
bakanlıktır. Bakanlığımız kurulduğunda
kendisine ait 6 farklı kiralık binada hizmet vermekte idi, bu, hem
erişimin sağlanması, işlerin hızlı yürümesini
engelleyen, bürokrasiyi son derece uzatan bir durumdu. Onun için, acilen tek
bir binada birleşme zarureti var idi. Bu zaruret şu anda içinde
bulunduğumuz binanın kiralanmasıyla ortadan
kaldırılmış durumdadır. Binamız, bildiğiniz
gibi, kiralık bir binadır, mülk sahipleri belli yüzdelerle –yüzde 45,
yüzde 55 olabilir, hatırlamıyorum yüzdeleri şu anda- Bayraktar
Holding ve Mustafa Arslan adlı kişiye aittir. Binamızın
kirası 765 bin liradır, 1 milyon 200 bin lira değildir. Biraz
önce söylediğim gibi, 6 farklı binanın kirasının
ödenmesinden vazgeçilerek tek bir binada bütün birimlerimiz bu şekilde
birleştirilmiştir. Ayrıca, kendimize ait bir binanın
yapımı için bütün hazırlıklar tamamlanmış durumda
şu anda, proje aşamasındayız, en kısa süre içerisinde
bakanlık binamızı yapıp oraya taşınmayı
düşünüyoruz.
“5378 sayılı Kanun’un ertelenmesiyle
alakalı bir mağduriyet yaşandı mı?” diye sordu bir
değerli arkadaşımız. Bununla alakalalı herhangi bir
mağduriyet yaşanmadı. Şimdi getirdiğimiz maddede de,
görecekseniz biraz sonra, bir yönetmelik hazırlanması söz konusu
olacak, yönetmelik hazırlandıktan sonra da yine engellilerin
erişimiyle ilgili bütün sorunlar erişim hizmetinin
sağlanması suretiyle verilecek ve inşallah bir mağduriyet
yaşanmayacak.
“Bedelli parası Suriyelilere harcandı mı?”
diye bir soru geldi. Bedelli parasının nasıl
harcanacağı kanunla belirlendi biliyorsunuz, onun
dışında herhangi bir harcama yok, usulüne göre harcanıyor.
Bir başka arkadaşımız, Türkiye'deki
AMATEM sayısının yetersiz olduğunu, Sağlık
Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı arasında AMATEM’lerin açılması
konusunda bir ihtilaf olduğunu, şimdi durumun ne olduğunu sordu.
Herhangi bir ihtilaf yok değerli arkadaşlarım. AMATEM’ler bir
sağlık kuruluşudur, açılması tamamen Sağlık
Bakanlığıyla alakalı bir durumdur, Sağlık
Bakanlığı bünyesinde açılır fakat AMATEM sonrası
yani AMATEM’lerde tedavi olan uyuşturucu
bağımlılarının bu tedaviden sonra geçirmeleri gereken
bir rehabilitasyon süreci olur zaman zaman. Bu rehabilitasyon
kurumlarının oluşturulması bizimle alakalı bir
durumdur. Biz de bu rehabilitasyon kurumlarını süratle inşa etme
yolunda çalışmalarımızı güçlendiriyoruz şu anda.
“Güçlendiriyoruz.” diyorum, şunun için: Zaten 18 yaş altı bugüne
kadar da rehabilitasyon sürecini bizim Bakanlığımızda
geçiriyordu ama şimdi yeni yaptığımız çalışmalarla
18 yaş üstünü de acaba biz AMATEM sonrası rehabilite edebilir miyiz?
diye bakıyoruz. İnşallah bunu da kısa bir süre içerisinde
yapmaya çalışacağız.
Nakdî yardımları
bir arkadaşım sordu, bugüne kadar. Ben şimdi
arkadaşlarımın ilettiği notu size okuyorum ama bu soruya
yazılı cevap vereceğim, tekrar cevap vereceğim: 2022’den 1
milyon 200 bin kişi faydalanıyor, evde bakımdan 450 bin
kişi faydalanıyor, eşi vefat eden kadınlara ödenen
aylıktan 250 bin kişi faydalanıyor, asker ailesi
yardımlarından 60 bin kişi faydalanıyor.
Arkadaşlarıma
bütün konuşmaları ve katkıları için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
ENGELLİLER HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında
Kanunun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesinde geçen “toplu taşıma araçları, yolcu gemileri ile özel
ve kamu şehirler arası toplu taşıma araçları ile turizm
taşımacılığı yapılan araçlar” ibaresi
“araçlarla verilen toplu taşıma hizmetleri, turizm
taşımacılığı yapılan araçlarla sağlanan
taşıma hizmetleri ve özel ve kamu şehirler arası toplu
taşıma hizmetleri ile yolcu gemileri” olarak
değiştirilmiş, mülga dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, bu
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve diğer fıkralar teselsül ettirilmiş, mevcut
altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
“kişilerine” ibaresi “kişileri ve ikinci, üçüncü fıkralar ile
beşinci fıkra kapsamında yürürlüğe konulan yönetmelikle
öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca
tespit edilen gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine”, aynı
fıkranın üçüncü cümlesinde yer alan “Sürenin bitiminden” ibaresi “İkinci
ve üçüncü fıkrada öngörülen yükümlülüklerini veya geçici 2 ve 3 üncü
maddelerde belirtilen sürelerin bitiminden” olarak
değiştirilmiştir.
“Bu
fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten sonra üretilen
şehirlerarası ve uluslararası yolcu
taşımacılığı ile servis ve turizm
taşımacılığı yapan araçlar dışında
şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan araçlardan
erişilebilir olmayanlara yolcu taşıma hizmeti için yetki
belgesi, izin ve çalışma ruhsatı verilmez.”
“Şehirlerarası
yolcu taşıma hizmeti ile şehir içi servis ve turizm
taşımacılığı hizmetinin erişilebilir hale
getirilmesi için usul ve esaslar Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının görüşleri alınmak suretiyle Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığınca bu fıkranın yürürlük
tarihinden itibaren bir yıl içerisinde çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz…
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Engelliler Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Engellileri sadece belli günlerde hatırlayan, temel
hak ve taleplerini karşılamaktan uzak duran bir kamu
politikasının, yine bir yasada yama yaparak önümüze getirdiği
tek maddelik düzenlemeyi görüşüyoruz. Engellilerin toplumsal yaşama
uyum sağlamaları, istihdam, barınma, sosyal güvence,
eğitim, ulaşım ve kamu hizmetlerinden aracısız
yararlanma gibi sorunları, özünde insan hakları sorunudur.
Ben, burada, bir kadın olarak, engelli
kadınlarımızın ne kadarı işsiz diye bir
sorgulamak istiyorum. Yüzde 93 engelli kadınımız ne yazık
ki işsiz. İşsizlik gibi erişilebilirlik sorunu da temelde,
engelli bireylerin değil, onlara engel çıkaranların
ayıbıdır. Erişim sorunu, ortak yaşam
alanlarımızı herkes için tasarlamayanların, eşit
yurttaşlık anlayışını ısrarla hayata
yansıtmayanların yarattığı engelin adıdır.
Engelli sorunlarını partiler üstü görebiliriz ancak bu
sorunların bugüne kadar uzaması açıkça bir siyasal sorundur
değerli milletvekilleri. Engelli talepleri gibi son derece hassas bir konuda
iyi niyet beyanlarının ötesine geçmeyen, sorunu görmesine rağmen
inatla çözmeyen, erişim özgürlüğünü kanun yoluyla yıllarca
erteleyen, engelliliği aşmak yerine mağduriyeti sürdüren bir
anlayış açıkça siyasaldır. Engeli siyasi rant alanı
olarak gören, engelleri kaldırmak yerine yeni duvarlar ören,
yaptığı sosyal yardımı gelişigüzel düzenlemelerle
kesip geriye dönük binlerce lira borç çıkaran, alınacak bir
sağlık raporuna, cüzi bir maaşa muhtaç bırakan
anlayış açıkça kısırdır, engelli ailelerini
devlet kapısında süründürmenin bir diğer adıdır.
Hükûmete engelli hakları için getirdiğimiz
çözüm önerilerinin, sosyal politikaların, onlarca kanun teklifi ve
önergenin şimdiye kadar dikkate alınmayışının,
sırf muhalefetten geliyor diye reddedilmesinin ardında çok
kısır bir siyasal anlayış var demektir.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunda görüştüğümüz bu kanun teklifinin içeriğine,
engellilerin ulaşım hakkıyla ilgili düzenlemeye ilke olarak
bizler olumlu bakıyoruz. Gelin görün ki bu tek maddelik teklifin
engelliler açısından anlamı, bir bütün hâlinde görüşmemiz
gereken erişilebilirlik hakkının bugüne kadar yerel yönetimler
ve Hükûmet tarafından yeterince sağlanamayışı,
yaşanan sorunu sürdürmektir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Komisyonda engelli
sorunlarını bir insan hakkı sorunu olarak görerek genel çözüm
politikamızı size aktardık. Biz farklı sektörlere ve
ulaşım hatlarına maliyeti belirlenmeden önümüze getirilen,
yasalarda sürekli değişiklik yaparak göz boyayan bir
anlayışın engelli sorunlarına kalıcı çözüm
üretmeyeceğini defalarca aktardık, ancak dinletemedik.
Bu bütünlüklü bakışımızın
devamı olarak bir kez daha sizlere söylüyoruz: Engelliler konulu
düzenlemelerin farklı yasalarla ve torba kanunlar içine
sıkıştırılan hükümlerle sürekli değiştirilmesi
çabası yanlış bir tutumdur. Getirdiğiniz tek maddelik
düzenlemeyi olumlu ancak eksik bulduk ve engelli ulaşımını
zor olmaktan çıkaran yeni teklifleri bu düzenlemenin içine almayı
önerdik, yine geri çevirdiniz. Komisyonda “Gerek firmaların gerekse
esnafımızın ve yerel yönetimlerin araçlarının engelli
ulaşımına daha az maliyetle ve hızlıca uyum
sağlaması için yapacakları masraflardan KDV ve ÖTV muafiyeti,
motorinde ise ÖTV indirimi yapalım.” dedik, olumlu bakmadınız.
Siz engelli sorunlarını rahatlıkla çözebileceğimiz bu kanun
teklifimizin içine bizim önergelerimizi de alabilirdiniz ama sırf
muhalefetten geliyor diye yine sustunuz. Anlaşılan o ki şimdi
oluşacak maliyetler üzerinden firmaları ve esnafımızı
önce mağdur edeceksiniz, ardından yine başka bir torba yasayla
bu maddeyi de değiştireceksiniz. Değiştireceksiniz, çünkü
bu Hükûmetin bakanları arasında bir uzlaşma yok. Birbirinizin ne
dediğinden, hangi çalışmayı
yaptığınızdan haberiniz yok.
Biz bu yasa teklifindeki şehir içi servislerin,
turizm taşımacılığının ve toplu
taşıma araçlarının engellilere uygun düzenlenmesi maddesini
Sayın Bakan Ayşenur İslam’ın da
katıldığı Komisyon toplantısında çarşamba
günü görüştük. Perşembe günü ise bambaşka bir hava esti ve
Başbakan yeni bir ulaşım planını açıklayarak
servis araçlarının kaldırılmasına dair garip bir
konuşma yaptı.
Sayın Başkan, sessiz olmalarını rica
eder misiniz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz okuyun. Biz haber
bülteni mi dinleyeceğiz?
BAŞKAN – Hayhay, tabii ki.
SAKİNE ÖZ (Devamla) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sessiz olur musunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
haber bülteni gibi okuyor. Mecbur muyuz dinlemeye?
BAŞKAN – Evet, buyurun.
SAKİNE ÖZ (Devamla) – Siz dinlemiş
olsaydınız bu kadar uğultuyu duymazdık. Nasıl sustunuz
ki şu anda dinlediğinizi anlıyorum.
Perşembe günü bambaşka bir hava esti ve
Başbakan yeni bir ulaşım planıyla yola
çıktığını söyledi. Cuma günü rüzgâr ters yönden esti.
Sayın Babacan bu sözleri de yalanladı, servis araçları ve toplu
taşım konusunda milyonlarca insanımızın, ailelerin ve
esnafımızın aklını karıştırdı.
Sayın milletvekilleri, öyle bir devlet düşünün
ki engelli sorunlarını tek sesle çözemiyor, bizden gelen çözümleri
elinin tersiyle itiyor, birbirinden habersiz bir ulaşım ve engelli
politikası yazmayı deniyor. Bizi arayan engelli
yurttaşlarımızın size duyduğu güvensizlik her geçen
gün artarken çelişkinizi nasıl açıklayacaksınız?
Biz, engellerimizin şehir içi ve şehirler
arası ulaşımını, servis
taşımacılığını kolay kılmak adına
atılan adımın bir an önce uygulanması için devlete düşen
görevleri sıraladık ancak siz bu bütüncül yaklaşımdan yine uzak
durdunuz. “Getirdiğiniz teklifin engelliler başta olmak üzere
farklı birey ve sektörlere, belediyelere maliyetini hesapladınız
mı?” diye sorduk, yanıt vermediniz. “Devlet
hazırlayacağı yönetmelikleri en geç altı ay içinde
tamamlarsa ulaşım hakkındaki sorunları daha hızlı
aşabilir.” dedik, bu kanun teklifindeki önergemizi de sunduk, yine
reddettiniz. Teklifin ilk hâlinde süre bile belirtmeyerek yönetmeliği çok
geç bir tarihe erteleme yolunu denediniz ama bizim ısrarımız
sonucunda bir yıla ikna oldunuz.
Unutmayalım ki engelliler söz konusu olunca
yasaların uygulamasını sürekli erteleyen bir Hükûmetle
karşı karşıyayız. Uluslararası sözleşmelerde
hâlâ eksiği olan, onayladığı anlaşmaları ise
uygulamakta sicili bozuk olan, dünyada engelli erişiminde arka sıralara
düşmüş bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Henüz
2012 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle
engellilerin ulaşım hakkını sağlayacak tüm
altyapıyı erteleyen, yedi yıldan sekiz yıla çıkaran
bir yönetim sorunuyla baş başasınız. Hükûmetin tüm bu bozuk
sicili önümüzdeyken, bu defa da bu kanun teklifi yoluyla engellilerin
erişilebilir hizmet talebi basit bir yönetmeliğin gecikmesiyle
ertelenebilmektedir.
Sayın milletvekilleri, mevcut yasalara rağmen,
ne yazık ki sayısı 100 bini geçmeyen engelli
çalışanımız varken, eğitim hakkından en az
yararlanan grup olarak yine engelliler karşımıza
çıkmaktadır. Evlerine kapanmak zorunda bırakılan, gelecek
kaygısı taşıyan, umudunu kaybetmiş ve hakları
için lütuf değil, engellerini kaldıran bir irade bekleyen
engellilerimiz için çok daha bütünlüklü bir yaklaşım sergilemeniz
gerekmektedir.
Bu konuda verilmiş kanun tekliflerimiz ve her bir
ilimizdeki sorunları paylaşan, çözümü öngören taleplerimiz Sayın
Bakan Ayşenur İslam’ın masasında bekliyor. Durum böyleyken
Meclisin ve Hükûmetin, gecikmiş, farklı kanunlar içine parça parça
dağıtılmış düzenlemelerle, eksik verilerle bu
sorunları çözmeye kalkması hatalı bir tutumdur. Biz
engellilerimizin toplumsal sorunlarını, AB ev ödevlerinin
zorladığı gibi, bu yasalarla değil kendi gerçeklerimizle
kavramalı ve çözüme işaret eden her sese kulak vermeliyiz.
Engellilerimizin erişimi için gerek özel gerek kamu
kesimini teşvik eden bütüncül bir bakışla günlük,
kısır siyaset çekişmelerini aşan sosyal politikaların
yaşam bulması dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Şimşek…
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
Sayın Bakan, 18 yaşını dolduran engelli
çocuklarımız, engel oranları yüzde 60’ın üzerinde ise anne
babalarının sağlık yardımından yararlanmaya devam
etmekte ve anne babalarının ölümü hâlinde ölüm aylığı
alabilmektedir. Ancak engel oranı yüzde 60’ın altında ise bu
çocuklar SGK’da malul sayılmamaktadır. Bu çocuklar 18
yaşını doldurduğunda anne babalarının üzerinden
düşürülmekte, anne babalarının geliri üzerinden hesaplanan genel
sağlık sigortası primi ödemek durumunda kalmakta ve daha da
acısı, bu çocuklar anne babalarının ölümü hâlinde ölüm
aylığı alamamaktadırlar. Zihinsel engelli, otizmli, down sendromlu
gibi zihinsel yetersizliği bulunan gençler, SGK’nın engel
oranını dikkate almaması nedeniyle malul
sayılmamaktadır. Maluliyet oranlarıyla engellilik oranları
farklı olduğundan yüzde 55 engel oranına sahip down sendromlu
bir genç malul sayılmamakta ve istihdam edilemediğinden genel
sağlık sigortası primi ödemek durumunda kalmaktadır. Engel
oranı yüzde 60’ın altındaki bu tür çocukların anne
babalarının üzerinden sağlık yardımından
yararlanmaları için bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz? Anne veya babalarının ölümleri hâlinde ölüm
aylığı alabilmeleri için çalışmanız var
mıdır? Engel oranının yüzde 60’ın altındaki
zihinsel engelli, otizmli, down sendromlu gibi zihinsel yetersizliği
bulunanların genel sağlık sigortası priminden muaf
olabilmeleri için bir çalışmanız var mıdır?
BAŞKAN – Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce sorduğum soruda sayıları
sormuştum, kaç kişiye yardım yapılıyor diye. Bunun bir
de toplam rakamını, bütçesini söyleyebilme şansınız
var mı? Onu sormak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye'nin pek çok ilinde 65 yaş
üstü vatandaşlarımızın toplu taşımadan ücretsiz
olarak yararlanmasıyla ilgili düzenlemeden birçok sıkıntı doğuyor.
Bu, tabii, çok yerinde bir düzenleme olmakla birlikte
Bakanlığınız tarafından ikincil, üçüncül mevzuat
çalışmalarının yeterince yapılmaması buna
sebebiyet veriyor diye düşünüyoruz. Belediyelerin olduğu yerlerde bir
sıkıntı yok ama Manisa gibi özel şahısların toplu
taşıma yaptığı yerlerde sürekli bir sürtüşme var.
65 yaş üzerindeki emeklilerimizin, vatandaşlarımızın
bundan yararlanmaları doğru ancak bunun doğrudan özel
kişilerin sırtına bırakılması yanlış.
Bu konuda bir düzenleme yapmanız bekleniyor ve bu konuda pek çok
arkadaşımızın verdiği kanun teklifleri de var;
Bakanlığınızın da olduğu, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bekliyor. Bu konuyu
gündeme almayı düşünüyor musunuz? Her geçen gün biraz daha gerilim
yükseliyor, hoş olmayan diyaloglar yaşanıyor. Bu konuya bir
açıklık getirmenizi bekliyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Öz...
SAKİNE ÖZ (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Manisa
ilimizde faaliyet gösteren Salihli Özel Eğitim İş Uygulama
Merkezi Okulunun velileri geçenlerde beni aradı. Engelli
çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim ihtiyaçlarına
yanıt veren bu okullar özel eğitim öğretmeni eksikliğinden
yakınmaktadırlar. Bu okullara son günlerde Millî Eğitimin
uygulamasıyla norm fazlası öğretmen ve puanı yetmeyen
idarecilerden atamalar yapıldığı söylenmektedir. Siz de
biliyorsunuz ki uzun süre idarecilik yapmış kişiler bu özel
öğrencilere yeterli bilgi ve beceriyi sağlayamayacak niteliktedirler.
Bu konuyla ilgili bilginiz var mı? Bu konuyla ilgili şu an bilginiz
olduktan sonra yapacağınız bir çalışma var mı?
BAŞKAN – Sayın
Değirmendereli...
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben de Sayın Bakana
sormak istiyorum, bu biraz önce yanıtladığınız, 450
bin kişiye evde bakım yapılıyor, eşi vefat eden 250
bin kişiye, asker ailelerinde de 60 bin kişiye... Yani, bir de okula
giden fakir aile çocuklarına da yardım yapıldığı
yönünde bir bilgi var. Yani, toplamda bu sosyal yardımlardan faydalananlar
kaç kişidir acaba? Bir de bunların mali olarak portresi nedir?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurunuz.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 18 yaş üstü engelli
çocukların özürlülük oranlarına göre nasıl haklardan
faydalanacaklarına ilişkin bir soru sordu arkadaşımız.
Buna çok kısaca malullük esas alınıyor diye cevap vereyim ama
detaylı cevabı yazılı olarak size bildireyim.
Yardımların
toplam bütçesini de yine müsaade ederseniz yazılı olarak bildireyim
ama toplam sosyal yardımlarımızın 3 milyon civarında
olduğunu hani şimdilik sözel olarak söyleyebilirim ama daha net bir
cevap için yazılı bir cevap vereyim.
65 yaş üstü vatandaşlarımızın,
şehit yakınlarımız ve gazilerimizin, engellilerimizin ve
ağır engelli yakınlarımızın ücretsiz
taşınmasıyla ilgili uygulamada bir sorun olduğunu söyledi
değerli arkadaşımız; doğru. Bu sorunu ortadan
kaldırabilmek için çalışmalarımız sürüyor,
inşallah, bu yıl bitmeden bu sorunu ortadan kaldırmayı
amaçlıyoruz.
Salihli Özel Eğitim Okulunda öğretmen
açığı olduğundan bahisle bir arkadaşımız bu
konuda ne yapacağımızı sordu. Konu, Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili bir konu ama söylediğiniz şey
doğru. Ben şimdi bundan haberdar oldum, Millî Eğitim
Bakanlığıyla bu konuyu en kısa süre içerisinde
görüşeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Öğüt, buyurun.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir önceki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız
bir toplantıda şunu söylemişti: “Bu yardımların
dağınıklığını toparlayamıyoruz.
Artık, aile kartına veyahut da aile sigortasına geçmemiz lazım.”
demişti. Bakanlığın böyle bir çalışması var
mı? Yani, aile kartı veya aile sigortası şeklinde,
toparlama şeklinde bir çalışma var mı onu sormak istiyorum.
Dağınıklıktan kurtulmanın bir yöntemi…
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Yardımlarımızın
dağınık olduğunu değil ama tematik olduğunu
söyleyebiliriz. Sayın Bakanımız bu manada haklılar eğer
böyle bir şey söyledilerse. Bu tematik yardımların bir bütünlük
içerisinde toparlanıp toparlanamayacağını düşünüyoruz,
çalışıyoruz. Ama bir aile sigortası
çalışması kapsamında değil bu, daha farklı
birtakım çalışmalarımız var. Çalışmalar
bitince, inşallah, sizi bunlardan haberdar edeceğiz.
BAŞKAN – Evet, 1’inci madde üzerinde bir önerge var,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/2374 esas numaralı
Engelliler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 1 inci maddesine bağlı dördüncü ve beşinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sakine
Öz Sedef
Küçük Haluk
Eyidoğan
Manisa
İstanbul
İstanbul
Engin
Özkoç Kadir
Gökmen Öğüt
Sakarya
İstanbul
“MADDE - 1 Bu fıkranın yürürlüğe
girdiği tarihten sonra üretilen şehirlerarası ve
uluslararası yolcu taşımacılığı ile servis
ve turizm taşımacılığı yapan araçlar
dışında şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan
araçlardan erişilebilir olmayanlara yolcu taşıma hizmeti için
yetki belgesi, izin veya ruhsat verilmez. Bu fıkranın yürürlüğe
girdiği tarihten önce ve sonra üretilen şehirlerarası ve
uluslararası yolcu taşımacılığı ile turizm
taşımacılığı yapan araçlar dışında
şehir içi yolcu taşıma hizmeti ve servis hizmeti veren
araçların engelli erişilebilirliğine uygun tadil edilmesinde
veya üretiminde kullanılan aksam, parça, cihaz ve tertibatları bu
fıkranın yürürlük tarihinden itibaren katma değer vergisi ve
özel tüketim vergisinden muaftır. Bu fıkranın yürürlüğe
girdiği tarihten önce üretilen şehirlerarası ve
uluslararası yolcu taşımacılığı ile turizm
taşımacılığı yapan araçlar dışında
şehir içi yolcu taşıma ve servis hizmeti veren araçlardan
erişilebilir olmayanlara verilen motorin, araçların engelli
erişilebilirliğine uygun tadil edilmiş veya üretilmiş
olması şartıyla, bu fıkranın yürürlük tarihinden
itibaren katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden muaftır.
Şehirlerarası ve şehir içi yolcu
taşıma hizmeti ile şehir içi servis ve turizm
taşımacılığı hizmetinin erişilebilir hale
getirilmesi için usul ve esaslar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının görüşleri alınmak suretiyle Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığınca bu fıkranın yürürlük
tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI OYA ERONAT (Diyarbakır) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi lütfen…
Gerekçe:
Bu önerge ile teklif edilen ikinci fıkrada 2/2374
esas numaralı Engelliler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Engelliler Hakkında Kanun'un
geçici üçüncü maddesine eklenen dördüncü fıkrada şehir içi yolcu
taşıma hizmeti yapan araçlardan erişilebilir olmayanlara yolcu
taşıma hizmeti için yetki belgesi, izin veya ruhsat
verilmeyeceği hükmüne ek olarak, şehir içi yolcu taşıma
hizmeti ve servis hizmeti veren araçların engelli
erişilebilirliğine uygun tadil edilmesinde veya üretiminde
kullanılan aksam, parça, cihaz ve tertibatların katma değer
vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf olmaları sağlanarak
taşımacılık sektöründe engelli erişimine uygun araç
üreten şirketlerin ve taşımacılık sektörüne tadilat
hizmeti verilen şirketlerin maliyetlerinin azaltılması
amaçlanmıştır.
Bu önerge ile teklif edilen dördüncü fıkranın
devamında, şehir içi yolcu taşıma hizmeti ve servis hizmeti
veren araçlara verilen motorinin, araçların engelli
erişilebilirliğine uygun tadil edilmiş veya üretilmiş
olması şartıyla katma değer vergisi ve özel tüketim
vergisinden muaf olması da, başta büyük illerimizde olmak üzere
büyükşehir ve il belediyeleri bünyesinde toplu taşımacılık
faaliyetinde bulunan işletme ve şirketlerin yakıt maliyetlerini
azaltma fırsatı sağlayacağından bu işletme ve
şirketlerin bünyesindeki araç filolarının engelli
erişilebilirliğine uygun tadilatı işlemlerinin
artacağı öngörülmüştür. İşletme ve şirketleri
bünyesinde hâlihazırda engelli erişebilirliğine uygun üretilmiş
araçları bulunanların da uygunluk bildirimlerinin yapılarak
araçlarına katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf
motorin ile yakıt ikmal etmeleri amaçlanmıştır.
(2/2374) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 1’inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bu fıkranın
yürürlüğe girdiği tarihten sonra üretilen şehirlerarası ve
uluslararası yolcu taşımacılığı ile servis
ve turizm taşımacılığı yapan araçlar
dışında şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan
araçlardan erişilebilir olmayanlara yolcu taşıma hizmeti için
yetki belgesi, izin veya ruhsat verilmez " ibaresinde, şehir içi
yolcu taşıma hizmeti yapan fakat "erişilebilir
olmayan" araçlara verilmeyeceği belirtilen yetki belgesi izin veya
ruhsat konusunda izlenecek usul ve esaslara ilişkin yaptırımların
ayrıntılarına yer verilmeyerek olası bir idari
boşluğa yol açılmıştır.
Kanun teklifinin değiştirilerek yeniden
düzenlenen dördüncü fıkrasında " şehirlerarası yolcu
taşıma hizmeti ile şehir içi servis ve turizm
taşımacılığı" hizmetlerinin erişilebilir
hâle getirilmesi için usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği
belirtilmiş iken, ikinci fıkradaki "şehir içi yolcu
taşımacılığının usul ve esaslarına dair
herhangi bir yönetmelik öngörülmemiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Arkadaşlarımızın biri “var”, biri
“yok” dedi.
Elektronik cihazla oylama yapıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 2’yi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 3’ü okutuyorum:
Madde 3.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hadi hayırlı uğurlu olsun.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.33
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/766) (S. Sayısı: 464) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 464 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Ali Haydar Öner,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihî ve kültürel
bağlarla derin ilişkilerimiz olan Makedonya’yla Türk kültürünü
tanıtmak ve karşılıklı etkileşimlerde bulunmak
üzere bir uluslararası anlaşmanın onaylanması amacıyla
bir aradayız.
Türkiye tarafı Yunus Emre Kültür Vakfı
aracılığıyla bu hizmetleri yürütecek, Makedonya da kendi
teşkilatını kurarak Türkiye’de faaliyetlerini yürütecek.
Makedonya Üsküp’teki Kurşunlu Han bu amaçla develik ve ahırlar hariç
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti tarafından restore edilerek vakfa tahsis
edilecek, Türkiye’de de İstanbul’daki bir apartmanın bir katı
Makedonya Cumhuriyeti’nin faaliyetleri için hazırlanacak.
Değerli milletvekillerimiz, bu faaliyetleri Yunus
Emre Kültür Vakfı yapacak ama Yunus Emre Vakfı, adını
aldığı Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü”
sözcüğüne, deyişine, öğüdüne aykırı bir
yapılanmayla donatılmış. Çünkü burada sadece muhalefet
değil Kültür Bakanlığı da dışlanıyor.
Vakfın kurucuları arasında Mütevelli
Heyeti izninizle belirtmek istiyorum: Dönemin Cumhurbaşkanı
Sayın Abdullah Gül, eski Kültür Bakanı Sayın Atilla Koç, eski
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Maliye Bakanı -babalar
gibi satan- Sayın Kemal Unakıtan, TOBB Başkanı Sayın
Rifat Hisarcıklıoğlu. Mütevelli Heyette Başkan olarak
Sayın Dışişleri Bakanı var, Başkan
Yardımcısı olarak da Başbakan Yardımcısı
var. Ayrıca, eski Millî Eğitim Bakanı, şimdiki Millî Eğitim
Bakanı, Maliye Bakanı, TOBB Başkanı, YÖK Başkanı,
Türk Dil Kurumundan yetkililer, bazı üniversitelerden rektör ve dekanlar,
bazı yazarlar var.
Yönetim Kurulunda Kültür
Bakanlığımızın Müsteşarı, Sayın
TİKA Başkanı, bir yazar, Millî Eğitim
Bakanlığından görevliler ve bazı kurumların
temsilcileri var.
Enstitü Başkanı belli görüş sahiplerinden
biriyle ve yönetimiyle faaliyet gösterecek.
Denetleme Kurulu içinde de Adalet ve Kalkınma
Partisi 23’üncü Dönem üyelerinden bir değerli eski vekilimiz ile
Cumhuriyet Halk Partisi 22’nci Dönemden Sayın Mustafa Gazalcı var,
ondan gayrı pek isim göremiyoruz. Yani 100 kişilik listede nasıl
olmuşsa eski vekillerimizden sadece Mustafa Gazalcı’ya bir Denetleme
Kurulu üyeliği verilmiş.
Değerli milletvekilleri, dış politika ve
kültürel ilişkiler toplumun tamamını kapsamalıdır
çünkü kültürel ilişkiler tarihî derinlikleri, birikimleri birbirine
aktarmayı öngörür ama bu toplumun tamamının görüşlerini
aktarırsa o ülkenin görüşlerini, kültürel birikimlerini aktarma
anlamını taşır. Sadece iktidarın ve iktidara
yandaş olanlar ile iktidara karşı ses çıkaramayanların
görüşlerini yansıtırsa olmaz.
YÖK temsilcisi… Türkiye’de bunca olay oldu, YÖK’ün
ağzını bıçak açmadı. YÖK üniversal bir kurum olarak
her konuda toplum yararına olan görüşlerini kamuoyuyla cesaretle
paylaşmasını bilen bir kurum olmalıdır. Eski
Başkan giderayak “YÖK suskun kaldı.” dedi, onu dediği için de
hemen değiştiriliverdi. Yeni gelen ne diyebilecek?
Diyanet İşleri Başkanı da bu kurumda
yer alıyor. Diyanet İşleri Başkanımız Sayın
Görmez, bunca olayları, yolsuzlukları, yalanları, kul hakkı
yenmeleri görmezden duymazdan geldi, hutbeleri, vaazları
değiştirtti. Türk kültürü adına sadece Hükûmetin sesi olmaktan
başka ne yapacak?
Diğer bazı yetkililer, temsilciler de aynı
konumdalar. Türkiye Odalar Birliği Başkanı burada görev
alıyor ama onun üye olduğu bir önemli kurumu Hükûmet lağvetti, iş
adamlarına “Siz kendi işinize bakın, her şeye
karışmayın.” dedi. Onlar ne yapabilecekler? Türkiye'nin
kurumları bu kadar sessizliğe bürünürken, baskı altında
tutulurken Türk kültürünü Makedonya’ya ya da uluslararası anlaşma
yaptığımız diğer ülkelere nasıl
tanıtacağız?
Bir başka husus, Türkiye Cumhuriyeti devleti Avrupa
Birliğine girerse taşıyacağı en önemli değer
kültürel değerler olacak. Kültür Bakanlığı ile Turizm
Bakanlığının birleştirilmesi bu bakımdan isabetli
olmamıştır. Çünkü kültür bir harstır, bir derinliktir, bir
birikimdir, bir kazanımdır ama turizm daha çok ticaret, dinlenme,
gezme, görme öğelerini ağırlıklı olarak bünyesinde
taşır. Tez zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığının
ayrılması ve kültüre verilen değerin arttırılması
gerekir.
Bilinmektedir ki bazen terfiler, ödüllendirmeler yurt
dışı ataşelikler, müşavirliklerle
yapılmaktadır. Bazen de çok önemli görevlerde bulunan yetkililerin o
görevden alınması için yurt dışında “kicking upstairs”
diye tanımlanan yani “yukarıya doğru tekmeleme” diye
söylenebilecek görevlendirmeler yapılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti
tekelci anlayıştan vazgeçmeli, özellikle dış politika ve
kültürde çoğulcu anlayışı, Türk kültürünün bütün
unsurlarını, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde
yaşayan bütün etnik kimliklerin ve inançların ortak değerlerini
yurt dışına taşıyabilmeli, tanıtabilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın
Görmez’in bir camide Sayın Başbakanın ve dönemin Başbakan
yardımcılarının arkasında el pençe divan durarak
bayramlaşmadan sarfınazar etmesi hâlâ içimi sızlatmaktadır.
“Ne kadar icazet
alınırsa o kadar katkı sağlanacağı” bu durumda
yanlış bir değerlendirme olmaz. Belirgin amaç, iktidarın
görüşlerinin uluslararasında yayılması ve ideolojik
konuların da bunlara dâhil edilmesidir. Türkiye Avrupa Birliğine
girerken kültürel değerleri en önde taşınan değerler
olacaktır. Aile yapısı, kültürel kimliği, kültürel
birliği, kültür değerleri bunların başında
gelmektedir.
34’üncü maddede bir husus
var vakıfla ilgili. Bazı amaçları sayarken “Başka
işleri de yapma” gibi genel bir hüküm konmuştur. Başka
işler yapmak, diğer işler yapmak, kapsamı belirleyici
olmayan faaliyetlerdir. Bu belirsizliğin de ortadan kaldırılması
gerekir. O nedenle, Dışişleri Komisyonunda buna vurgu yapıp
muhalefet şerhimizi koyduk. Tez zamanda 34’üncü maddeye ilişkin
değerlendirmenin isabetle yapılması, bu belirsizliğin
ortadan kaldırılması gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, kültürel ilişkilerimizi taşımayla ilgili bir
anımı paylaşmak istiyorum. Bir kurumda geceleme
yaptığımızda sabah kalkıp kahvaltı salonuna
indik. Orada bir bakanlığımızın Sayın Bakanı
ile bakanlık yetkililerinin de kahvaltı yapmakta olduğunu
gördük. Kendilerine ben ve eşim “Afiyet olsun.” dedik, her birini
ayrı ayrı selamladık. Sonra yanda görevlilerin gösterdiği
masada oturduk, biz de kahvaltımızı yapmaya başladık.
Biz kahvaltımızı yaparken gelişte
selamladığımız sayın bakan hiçbir şey demeden
kalktı gitti. Ondan sonra da o bakanlığın yetkilileri
aynı bakanın yaptığı şekilde kalkıp
gittiler. Türk kültürünü tanıtırken bu davranış şekli
Türk kültürünün belirgin bir vasfı mıdır? Türk kültürünü
yaşatması gereken bir bakanlık mensuplarının sayın
bakanı ve yetkilileri bu davranış içinde oldular. Eğer
böyle bir anlayışı dışarıya taşıyacak
ve yansıtacaksak yazıklar olsun diyorum!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öner.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Makedonya’yla daha önceden
yapılan bu anlaşma gereği Makedonya’da zaten Yunus Emre Kültür
Merkezi çok uzun bir süredir faaliyette. Şu anda sadece ve sadece Mecliste
bunun onaylanması konusunda kanunumuz buraya geldi. Ama Makedon
tarafı Yunus Emre Kültür Merkezine zaten daha önceden müsaade etmişti
ve merkez ciddi faaliyetlerle devam ediyor.
Bu anlaşmanın geldiği tarihte çok önemli
bir şeyi hatırlatmak istiyorum size: 2015 Nisan ayında
Türkiye’yi bekleyen çok önemli bir tehlike var, o da şu: Ermeni tehcirinin
100’üncü yılı münasebetiyle başta Amerika’da olmak üzere bütün
Avrupa’da ve dünyada Ermeni soykırımının tanınmasıyla
ilgili Türkiye’ye ciddi bir baskı uygulanacak. Bu konuda şu ana kadar
Dışişleri Bakanlığının veya
Başbakanlığın yaptığı ne gibi bir
çalışma var bilmiyorum ama henüz Meclise ulaşan herhangi bir
çalışma bize ulaşmadı.
Hazır Makedonya’yla ilgili bir kanunu
konuşurken bu konuda bir şey hatırlatmak istiyorum: Dünyadaki en
büyük soykırım Balkanlarda yaşanmıştır. 1912
Balkan Savaşı’ndan sonra, Birinci Dünya Savaşı’nın
bitimi, 1918’e kadar Amerikalı tarihçi McCarthy’nin verdiği rakamla 5
milyon Türk yollarda katledilmiştir, öldürülmüştür. Bunu biz bütün
dünyaya anlatamadık, hâlâ anlatmakta geri duruyoruz ama Ermenilerin
soykırım iddialarına karşı sadece savunmada
kalıyoruz. Gerçek soykırıma uğrayan
soydaşlarımızla ilgili de ne bu Mecliste bir kelam edildi ne de
dünya da bu konuda herhangi bir girişimde bulunuldu. Bu vesileyle de bunu
hatırlatmak istiyorum.
Makedonya’da 120 bin civarında olduğu söylenen
ama orada kendini Türk kabul eden 200 bin soydaşımız
yaşıyor. O soydaşlarımızla ilgili de çok önemli
sorunlar var. Ben, o bölgede doğmuş, büyümüş,
yetişmiş, bu ülkeye gelmiş bir ailenin çocuğuyum. Orayla da
hâlâ bağlarım devam ediyor. O konuyla alakalı da biraz size
bilgi vermek istiyorum. Makedonya’da şu ana kadar çok ciddi anlamda
TİKA’nın yaptığı yatırımlar var, gerçekten
TİKA önemli işler yaptı Makedonya’da. Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti bir tek şeyi yapamadı; oradaki Türkleri,
bölünmüş Türkleri biraz daha böldüler, biraz daha
ayrıştırdılar. Biz siyaseti Türkiye’de yapıyoruz.
Makedonya’da bir tek siyasetimiz var bizim, Türkiye siyaseti ama maalesef orada
da Türkler arasında Adalet ve Kalkınma Partisine destek verenler ve
vermeyenler şeklinde soydaşlarımız ayrılmış
durumda. Bakın, size bir örnek vermek istiyorum: Dedeli diye bir köy
vardır Doğu Makedonya’da, Yörük köyüdür. Dedeli’ye zaman zaman
gidiyorum ben, Yunanistan sınırında. Beni çok sevdiğini
söyleyen, benim de çok sevdiğim, hürmet ettiğim, orada çobanlık
yapan bir dostum var. “Lütfü Bey, ben sizi Facebook’tan takip ediyorum, çok da
beğeniyorum ama beğenilerimi işaretleyemiyorum.” dedi. “Niye,
yani bilgisayar mı arızalı?” dedim. “Yok, korkuyorum. Benim
kızım İzmir’de okuyor, ola ki sizi beğenirsem
kızımın başına bir şey gelir diye korkuyorum.”
Hem vallahi hem billahi bire bir yaşadığım bir hadise bu.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Allah Allah!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Hiç öyle arkadan falan da
bağırmayın, bırakın bu işleri. Ben gerçeği
anlatıyorum.
Bu, oradaki Türklerin ne kadar bölündüğüne dair en
somut örnek. Bakın, üç tane parti var, şu anda dördüncüsü kurulmaya hazırlanıyor.
Niye? Adalet ve Kalkınma Partisi kendi siyasi görüşlerine uygun,
diğer etnik unsurları da kapsayan bir parti daha kurup orada siyaset
yapacak. Arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi giderayak Türkiye'de
siyaset yapmaya devam etsin ama Makedonya’daki bu bölünmüşlüğün
üzerine biraz daha fazla giderseniz oradaki soydaşlarımıza
kötülük yaparsanız onların bir arada hareket etme kabiliyetinin önüne
geçersiniz. Onun için de Ohri Çerçeve Anlaşması nedeniyle yüzde 1,7
oranında kamu kurumlarında yer alması gereken Türk nüfusunun
yüzde 0,01’i dahi görev almadı. Sebebi de şu: Her Türk bir başka
Türk’ü kötüleyerek o kamu kurumuna girmesine engel oluyor. Bu
bölünmüşlüğe bir katkı da siz veriyorsunuz, ama bilerek ama
bilmeyerek, ama bilmeyen milletvekilleri, bilmeyen bürokratları
götürürseniz, kuru partizanlık yaparsanız oradaki Türkleri bu hâle
getirirsiniz.
Orada bir diğer sorun da Osmanlı Dönemi’nden
kalan kültür ve tarih varlıklarımızın gitgide yok
olması. Bakın, oranın, Üsküp’ün en önemli eserlerinden birisi
Burmalı Camisi’dir. Burmalı Camisi önce yakıldı, sonra
yıkıldı, yeri mevcut. O yerine şu anda kilise yapmak üzere
ciddi bir teşebbüsleri var. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu konuda en ufak bir
ret ifadesi yok. Kim o konuda engel biliyor musunuz? Arnavutlar. Maalesef. Oradaki
Osmanlı eserinin savunucusu ne Türkiye Cumhuriyeti devleti ne de maalesef
bizler. Oradaki Arnavut nüfusun birtakım eylemlerinden çekinip şu ana
kadar Burmalı Camisi’nin yerine kilise yapamadılar. Ama, burada
sadece ve sadece bakanlar, milletvekilleri sıkıldıkları
zaman Makedonya ve Kosova’ya gidiyorlar. Avrupa’dan, dünyadan yeterince davet
alınmadığı için -Dışişleri
Bakanlığı ve Başbakanlık gibi bir iki bakanlığı
da vareste tutarsak- bakanlar ayağa kalktıkları zaman Makedonya
veya Kosova’ya gidiyorlar. Ya, arkadaş, devletin de bir
ağırlığı var, gidilecek yerin de bir zamanı
zemini var. Siz canınız sıkıldıkça Makedonya’ya
gidiyorsunuz.
Bana Makedonya’da hükûmette görev alan bir bakan
arkadaşım dedi ki: “Bizde on sekiz gün kalan Türk bakan oldu.” On
sekiz gün gelin evine kaynana gitmiyor ya. Böyle ziyaret mi olur? (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) On sekiz gün bakan Makedonya’da
ziyaret… Bu işi biraz daha devlet adabına uygun hâle getirin, biraz
daha Türkiye Cumhuriyeti’nin ağırlığını hissettirin
ki oradaki soydaşlarımız rahat etsin.
Bizim “Taşköprü” dediğimiz,
Osmanlı’nın yegâne oradaki nişanesinin kitabesi yok edildi,
namazgâhı yok edildi. Onun yerine şu anda hemen arkasına sinagog
yaptılar. O kitabeyi oraya yerleştiremedik, iğreti bir kitabe
konuldu ama Osmanlının kitabesi değildi o. Osmanlının
eserlerine orada sahip çıkmak zannetmeyin ki sadece mimari eserlere sahip
çıkmak, Osmanlının orada bıraktığı bakiyeye
sahip çıkmaktır. O insanlar altı yüz yıldır orada
sancak beyliği yapıyorlar. Biz geldik, şu veya bu sebepten
geldik ama o insanlar hâlâ nöbete devam ediyorlar, uç beyleri devam ediyor o
nöbete. O insanların orada kıymetini bilin, onlara değer verin,
basit siyasi hesaplarınız uğruna o insanları orada
kullanmayın, yazık edersiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkkan.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şunu sormak istiyorum ben dış
işleriyle ilişkili olduğu için: Kristof Kolomb’un
Amerika’yı ilk olarak keşfetmediğine dair
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir demeci bütün
dünya basınında yer aldı. Cumhurbaşkanının bir
Müslüman’ın Amerika’yı Kristof Kolomb’tan önce keşfettiği
konusundaki iddiasına Hükûmet iştirak ediyor mu? Ediyorsa bununla
ilgili kanıtlar nelerdir? Uluslararası ilişkilerde
kanıtı olmayan iddialar dünya kamuoyunda Türkiye'yi küçük
düşürmüyor mu?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.
Yazılı mı vereceksiniz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Yok, sadece...
Biliyorsunuz, İstanbul’a giderseniz, Gülhane’ye
giderseniz İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi diye çok mükemmel, güzel
bir müze var, her arkadaşımızın mutlaka o müzeyi ziyaret
etmesini isterim. Bu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi Fuat Sezgin
Hoca’nın önderliğinde, riyasetinde, yol göstermesinde
yapılmıştır. Bu görüş,
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği görüş… Fuat
Sezgin Hoca da 1960 darbesinden sonra 147’ler arasında olup da
üniversiteden atılanlar arasında. Kendisi Türkiye’de kendi
düşüncesini ifade edemeyeceğini düşündüğünden Almanya’ya
Frankfurt’a gitti, Frankfurt’ta bir kürsünün başkanı oldu ve o
hocanın görüşü de -gerçek bir bilim adamıdır- birçok
buluşun İslam ülkelerinden veya Doğu’dan geldiğini söyler.
Ancak, eski tarihlerde atıf yapılmadığından Doğu’daki
kaynakların alındığını, Batı’ya
geçirildiğini dolayısıyla atıf yapılması
kültürünün sonradan çıktığını ifade ettiğinden… Bu
bir bilim adamının görüşüdür, bazıları da bunu
destekliyor, aksine olan fikirler de olabilir ama biz Fuat Sezgin Hoca’nın
dediğine inanıyoruz.
Bilgilerinize.
BAŞKAN – Sayın
Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, siz,
Komisyon sırasında yerinizi aldığınızdan beri
Twitter’dan soruyorlar “Bedelli askerlikle ilgili durum nedir?” diye. Sürekli
birbiriyle çelişkili açıklamalar geldikçe de soruların ardı
arkası kesilmiyor. O yüzden, bugün, 18 Kasım saat 22.01
itibarıyla Hükûmetinizin bedelli askerlik konusundaki son
yaklaşımı nedir diye soruyorum.
BAŞKAN – Sayın
Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖGÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce de
arkadaşımızın sorduğu sıkıntılı
durumu bir buçuk, iki yıldır dile getiriyoruz. 800 binden fazla
bakaya var şu anda, onlar sürekli tedirgin durumdalar, normal
işlerine gidemiyorlar, seçimlere katılırken bile son derece
tedirgin katıldılar. Bu konularda “Bu beklentiler var.” gibi, “Yok.”
gibi, “Biz istiyoruz ama Genelkurmay istemiyor.” Gibi, “Aslında çekinceler
var ama doğru yapıyoruz.” gibi şeyler var. Yani, daha net bir
şeyler söylemenizi bekliyorlar çünkü “24” deniyor, “26” deniyor, “28”
deniyor, “30” deniyor, bir de rakam konuşuluyor. Bu konuda biraz daha net
bilgi verirseniz… Onlar sizin sesinizi duymak istiyorlar Sayın
Bakanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Eyidoğan…
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, zaman
zaman Türkiye’de atomik silahlar olduğuna dair, atom bombasına benzer
nükleer silahlar olduğuna dair haberler çıkıyor çeşitli
yabancı kaynaklarda ve yerli, ulusal basında. Gerçekten var
mıdır? Nerelerdedir? Miktarı nedir? Ne amaçla
kullanılacaktır? Bilginiz varsa, cevap verirseniz memnun oluruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Fuat Sezgin Bey bu
araştırmaları yaptığını söylüyor da herhangi
bir kaynak göstermiyor. Şimdi, varsayımlarla tarih yazılmaz,
tekrar ediyorum yani Kristof Kolomb’tan önce eğer Müslümanlar orayı
keşfetmiş olsalardı, hepinizin çok iyi bildiği, dünya
haritası çizen Piri Reis kaynak olarak gösterdiği eserler
arasında bir Müslümandan da söz ederdi.
Bu, birtakım o tarihte giden rahiplerin Küba’da bir
dağın tepesinde camiye benzer bir görüntü sezinlediğini
belirtmesiyle bağlantılı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Dağı camiye benzetmişler.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Onun tepesini camiye
benzetmiş. Cami falan söz konusu değil orada, herhangi bir Müslüman
söz konusu değil.
Bakın, Bering Boğazı’ndan, buz tuttuktan
sonra, Asya’dan Amerika’ya gidenlerle ilgili arkeolojik kazılar ortaya
koyuyor oradan bir geçişin olduğunu ama birtakım
varsayımlarla, papirüsten yapılmış gemilerle, sallarla Mısır’dan
Amerika’ya gitmeyle ilgili birtakım iddialar söz konusu. Bu iddialar
üzerine bir de deneme yapılmıştır. Bu deneme çerçevesinde
gidilebileceği belirtilmiştir ama gittiklerine dair en küçük bir
kanıt yoktur. Şimdi, bu konuda kanıtların en önemlisi
arkeolojik kazılardır. Hiçbir tanesi yok orada, öyle bir şey
yok.
Bakın, ilk caminin yapıldığı
tarih Abdülhamit dönemidir ve Güney Amerika’da değil, Kuzey Amerika’da,
New York’ta yapılmıştır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan,
isterseniz oylamaya sunalım.
BAŞKAN – Vallahi, ha bire sizin
anlaştığınız bilgisi geliyor, sonra da bakıyorum
ki hiç de anlaşmamışsınız. Her türlü planlar,
programlar altüst.
Sayın Dinçer, buyurunuz.
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, konumuz Makedonya’yla ilgili
sözleşme olduğu için ben sorumu Makedonya’yla ilgili
soracağım.
BAŞKAN – Çok
teşekkürler.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Makedonya’ya giden Türk öğrenciler orada çok büyük
sıkıntılarla karşılaşmakta, özellikle vize
sorunları ve polisin üniversitelere yaptığı
baskınlarla öğrenciler sınır dışı
edilmektedir. Bu konuda Hükûmet olarak herhangi bir girişiminiz var
mıdır, girişiminiz olacak mıdır?
Bir diğer konu da,
Makedonya’daki kültürel varlıkların onarılmasıyla ilgili.
Örnek olarak, “Harabati Külliyesi” dediğimiz, “Harabati Dergâhı”
dediğimiz dergâhı gittim, gördüm, her tarafı tam bir virane şekline
dönmüş. Burada, Hükûmet olarak bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
TİKA birçok camimizi, 2 veya 3 tane de okulumuzu
onardı, o küçücük okulun badanası bile oradaki insanlar için çok
büyük bir mutluluk kaynağı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Hükûmet olarak buraya
daha sıkı bir yardım veya onarım şeklinde destek olmanız
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Helal olsun ağabey,
vallahi helal olsun.
BAŞKAN - Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kadıköy Acıbadem’de GATA Çamlıca Askerî
Göğüs Hastanesi var, uzun yıllardır göğüs hastanesi olarak
askeriyeye hizmet etmiş çok önemli bir hastane. Fakat son zamanlarda
oranın gittikçe işlevsizleştiğini ve orada bazı
kepçelerle kazı yapıldığını mahalleli bize
söylemekte. Ama herhangi bir şekilde de dışarıda
inşaata ait bir tabela görünmemekte. TOKİ’ye verileceğine dair
veyahut da özel inşaat şirketlerine verileceğine dair
söylentiler dolaşmakta. Oranın akıbetiyle ilgili bir şey
biliyor musunuz? Orası o bölge için yeşil alan anlamında çok
önemli bir alandır. Oradaki vatandaşlarımız da bu
cevabı bir an önce beklemekte.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Teşekkür ediyorum.
Muhterem Başkanım, öncelikle, Fuat Sezgin,
benim ciddi bir şekilde tanıdığım,
konuştuğum iyi bir bilim adamıdır. Hiç şüpheniz
olmasın, Yusuf Halaçoğlu’nu nasıl bilirsek, Fuat Sezgin Hocam’ın
da onun kadar bilim adamı olduğu konusunda bir fikrimiz var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kaynak göstermesi
lazım, kaynağını göstersin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Onun kendi kaynakları da var, yani o kadar boş değil.
Dolayısıyla Fuat Sezgin Hoca’ya söyleyeceğim, “Yusuf
Halaçoğlu böyle söylüyor, ‘Kaynağı yok.’ diyor.” diyeceğim.
Hiç şüphesiz, onların… Biliyorsunuz, 15-20
cilde yakın kitabı da var, ondan bir tane size göndermesini isterim
ki bu konulardaki derinliği hususunda bir tartışma söz konusu
olmasın.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Bakan, 15, 20, 25 cilt de olsa fark etmez, kaynak
göstermesi lazım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Bir başka husus…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gülünç
duruma düşürmeyin Türkiye’yi şu Amerika konusunda ya. Alay ettirmeyin
Türkiye’yle.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Hiç öyle bir durum yok, pekâlâ…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Öyle ya, açın yabancı basını.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Hep ezberleri bozuyor, ezberleri bozuyor; ezberiniz
bozulunca rahatsız oluyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Yapmayın Sayın Bakan…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Türkiye’yle alay ettirmeyin Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Yok, hiç öyle bir şey yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Bakan, biz seni aklı başında adam biliriz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Bakın, ezberler hususunda bir hususu daha
söyleyeyim: Cezayirli Hasan Paşa var…
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Yükseltilmeye ihtiyacı yok İslam dünyasının.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Hocam, biz seni aklı başında adam biliriz ya.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Hayır, Hocam…
BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye.
Sayın Halaçoğlu,
Sayın Türkkan, lütfen…
Soruları
cevaplandırırsanız…
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Öyle, öyle, ben de…
BAŞKAN – Evet, yani
siz de müdahalede bulunmayın.
Tamam, tarih işi
bitti, lütfen.
Buyurun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Recep Tayyip Erdoğan söyledi diye siz de zorlamak durumunda
değilsiniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Efendim, yok, yok; hiç öyle bir durum yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Zorlama kendini Sayın Bakan, zorlama.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Hiç şey etmeyin, biz
inandığımızı söyleriz, o konudan çekindiğimiz
yok.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Zorlamayın kendinizi.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Bir hususu söyleyeyim: Bakın, Cezayirli Hasan
Paşa diye…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Zorlama ya, Türkiye’yi gülünç duruma düşürüyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Başkanım, benim hiç…
BAŞKAN – Sayın
Türkkan, lütfen…
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Soruyu soran kendileri, cevabı veren
kendileri; biz dinliyoruz, onlar bizi dinlemiyorlar.
BAŞKAN – Uyardım
Sayın Bakan.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Bir başkası: Eğer ki Amerika Kongre
Kütüphanesine giderseniz Amerika’nın dış ülkelerle
yapılmış sözleşmeler kapsamında Osmanlıyı
temsilen Cezayirli Hasan Paşa’yla yapılmış bir
anlaşması var…
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Kaç tarihinde?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) - …ve o anlaşma sadece Osmanlıca dilinde
yazılmıştır, normalde iki ülke arasında sözleşme
yapılırsa birinin İngilizce olması gerekir, birinin
Osmanlıca olması lazım, tek Osmanlıca.
İki: Böyle bir
sözleşme arasına iki tarafın da imza atması lazım,
imza atan da Cezayirli Hasan Paşa değil George Washington’a imza
attırılıyor. Yani geçmişte böyle ezber bozan hâller
vardı, bunları da kabul etmek gerekir diye düşünüyorum.
Bir başka husus
bedelli askerlikle ilgili. Plan ve Bütçe Komisyonunda da buna ilişkin
sorular soruldu. Söylediğim hususu aynen tekrar ediyorum: Biz Genelkurmay
Başkanlığının görüşünü aldık ve o da
gazetelere yansıdı. İşte, çevremizde bir ateş çemberi
var, zaten askerliğin süresini on beş aydan on iki aya indirdik, on
iki aya indirmekle birlikte asker sayısı 75 bin civarında bir azalma
gösterdi. Dolayısıyla da bütün bu hususları dikkate alarak
destekleme oranımız da düşmektedir, nüfus artış
hızı düşmektedir, üniversite eğitimi artmaktadır. 2002
yılında üniversite çağına gelmiş her 100 kişiden
14’ü üniversiteye giderken, şimdi her 100 kişiden 38’i üniversiteye
gidiyor. Dolayısıyla, üniversiteye gitmesi de kısa dönem
askerliği artırıyor. Askere gidişi, bir de doktora yaparsa
35 yaşına kadar erteliyoruz, yüksek lisans yaparsa 29 yaşına
kadar da erteliyoruz, yani asker sayısının düştüğünü
söylüyoruz. Ancak, son söz, Başbakanımız ilgili taraflardan tam
görüş aldıktan sonra, bütün görüşleri aldıktan sonra bir
değerlendirme yapacak, karar verecek; Başbakanımızın
değerlendirmesini bekliyoruz, bunun üzerine ilave eklenecek bir husus
yoktur diyorum.
Bir başka husus: “Türkiye'de atom bombası var
mıdır?” Türkiye, biliyorsunuz Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na taraf olmuş,
imza atmış bir ülkedir, bu statüsünden de memnundur, onu söylemek
isterim.
Makedonya’daki Türk öğrencilerle ilgili, bunu
Dışişleri Bakanlığından soracağım,
vizelerle ilgili olan problem ne, size yazılı olarak cevap
vereceğim.
Harabati Baba Tekkesi’ne ben gittim. Gerçekten gurur
duyacağınız bir tekke, mükemmel bir yer. Yani Anadolu
erenlerinin gücünün, etkinliğinin ne olduğunu görmek için mutlaka
Harabati Baba Tekkesi’ni görmek lazım. Türkiye'de de hemen hemen öyle bir
tekke de yok, içinde hem mescidi var hem ibadet yerleri var hem güzel sohbet
alanları var, gurur duyacağınız bir yer. Muhakkak ki
orası da boş kalan değil, sahipsiz bir yer değil, ama
bizim, orada Mustafa Paşa Camisi’ni restore ettiğimiz gibi…
Biliyorsunuz, ben Kültür ve Turizm Bakanlığı
Müsteşarlığından gelmiştim, “Kurşunlu Han Medresesi’ni
biz alalım.” dediğimizde, bana söylenen -ki orası da boş
değildi, kendileri müze olarak kullanıyorlardı- “Sultanahmet
Camii ne zaman ki bize verilirse, biz de Kurşunlu Han’ı size
verebiliriz.” şeklinde bir görüş ifade edildiğini de biliyorum.
Dolayısıyla, şimdi, uluslararası
sözleşmeye girmişse, Türkiye'nin kültürünün
tanıtımının, etkinliklerinin yapılacağı bir
yer hâline getirilmişse, bunu gerçekten hayırlı bir iş
olarak görmek lazım.
Harabati Baba Tekkesi için de, eğer bu konuda bir
talep gelirse, biz, Osmanlının… İşte, Meksika’da -biraz
önce söylendi ya Abdülhamit Han döneminde yapılanlar- orada da işte
saat yapılmıştı Abdülhamit döneminde, onun da yine
bakımını yaptık. Dolayısıyla, Harabati Baba
Tekkesi’nin de tekrar… Ben gittim, ziyaret ettim, bir eksikliğini görmedim
ama eğer eksikliği var ise de kesinlikle yaparız. Çünkü,
onların hepsi, o coğrafyadaki bütün Bektaşi kültürü Anadolu’nun,
Hacı Bektaş’ın bir uzantısıdır ve
bağlantısı burasıdır.
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Tam bir çöplük
hâlinde Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Yani, dediğim gibi, benim gittiğim dönem ile sizin gittiğiniz
dönem bilmiyorum hangisi ama…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Savaştan sonra
yıkıldı ve birden bir harabe hâline geldi.
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Gidin görün, çok
perişan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Ben
yeni Makedonya Cumhuriyeti kurulduktan sonra gitmiştim, ondan sonra
diyeyim. Hatta orada bir de Alacalı Camisi var. İkisi de bizim
“Kalkandelen” dediğimiz, onların “Tetova” dedikleri yer…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Arnavutlar “Tetova” der.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Öyle, Tetova.
Dolayısıyla, Alacalı Camisi de UNESCO
Dünya Kültürel Miras Listesi’ne girmiş bir yer. Ama, bu da oraya
girebilecek kadar mükemmel bir şey. TİKA’dan talep olursa biz bunu
yapmaya hazırız diye düşünüyorum.
Askerî hastaneyle ilgili özel sektöre verileceğine
ilişkin hiçbir çalışmamız yoktur çünkü Silahlı
Kuvvetlerimizin kullandığı bütün arazilerin tahsisatı Millî
Savunma Bakanlığına yapılmakta, Millî Savunma
Bakanlığından ilgili kuvvet komutanlarımıza
kullanım izni verilmekte. Dolayısıyla,
Bakanlığımıza gelmiş böyle bir talep yoktur, onu da
belirtmek isterim.
Teşekkür ediyorum sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan bedelli askerlik konusunda bir
açıklamada bulundu ama açıklamalarını, ben, beklentileri
olan kişiler açısından son derece yetersiz buldum, bu konuda bir
soru sormak istiyorum Sayın Bakana.
Hükûmetinizin çıkarmış olduğu ilk
bedelli askerlik yasası başarısızlıkla sonuçlandı.
Kapsama giren kişi sayısı 470 bin olmasına rağmen
başvuran kişi sayısı 70 binde kaldı, 400 bin kişi
kapsama giremedi. Bu sayının şimdi 600 bin civarında
olduğu ifade ediliyor. Daha önce bir genel başkan
yardımcınız bedelli askerlik bekleyenlere yönelik olumlu bir
değerlendirme yaptı, beklentileri artırdı. Daha sonra da
Sayın Başbakanın “Bu konjonktürde bedelli askerlik olmaz.”
açıklaması yapıldı. Siz biraz önce yine konjonktüre vurgu
yaptınız ve olayı beklemeye aldınız. Yani, Sayın
Başbakanın açıklamasının yarattığı
olumsuzluğu gidermek amacıyla, tam bir umut da vermeyerek, bedelli
beklentisinde olanlara ucu açık bir sözde bulundunuz. Bedelli askerlik
çıkacak mı, çıkmayacak mı, hiçbir şey söylemediniz
Sayın Bakan.
Şimdi herkesin beklediği şudur: Bedelli
askerlik çıkacak mı, çıkmayacak mı? Madem Sayın
Başbakana sözü bıraktınız, Sayın Başbakan bu
açıklamasını ne zaman yapacak? Bunu bir seçim
yatırımı olarak mı düşünecek? Bugüne kadar hep böyle
yapıldı; ya referandum ya seçim ya bir başka Cumhurbaşkanlığı
seçimi, hep bu seçimlere endekslendi. Siz Cumhurbaşkanlığı
seçiminden önce de bir açıklama yaptınız. “Sayın Tayyip
Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca buna bakacak, edecek, bunu
yapacak.” gibi bir açıklama yaptınız. Sayın Bakanım,
şimdi aynı şeyi Sayın Başbakan için söylüyorsunuz.
Lütfen açık olun. Bedelli askerlik çıkacak mı, çıkmayacak
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim
Başkanım.
Şimdi, Sayın Bakanım, “bilinmeyen
şeyler” dediğiniz, mesela Cezayirli Hasan Paşa, biliyorsunuz,
1789 yılında yaşamıştır…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan,
lütfen kanuna gelelim. Bu ne iştir ya?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – ...ve yapılan
anlaşma bellidir, herkes tarafından bilinir ve Amerikan gemileri,
ticaret gemileri Akdeniz’e girdiğinde Osmanlı Devleti’ne haraç verir.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Burası
üniversite amfisi değil ki Allah aşkına!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yani, bilinmeyen bir
şey değil o ama size sözünü ettiğimiz burada, Amerika’ya
Müslümanların daha önce gittiklerine dair olan ifadede Fuat Sezgin
Hoca’nın kaynakları yoktur, tekrar ediyorum, kaynakları yoktur.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Niye rahatsız
oluyorsunuz ya?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yani, o kitabı biz
de biliyoruz ama şunu söyleyeyim: Onun dışında, asıl,
Makedonya’da eğer gerçekten bir iş yapılacaksa…
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Bunu savunmak size
mi düştü?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – …Kültür
Bakanlığına yurt dışındaki kültür
varlıklarının restorasyonuyla ilgili bir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – …birim
kurulmasını sağlayın. Çünkü, orada TİKA’nın
yaptırdığı Mustafa Paşa Camisi’nin
şadırvanı yıkılmıştır ve yerine modern
bir şadırvan yapılmıştır. Eğer siz bu
şekilde…
BAŞKAN – Bütün süreler doldu. Cevap hakkı
veremeyeceğim Sayın Bakana da kusura bakmayın, doldu hepsi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – …hanı da aynı
şekle sokacaksınız hiç yaptırmayın veya Harabati Baba
Tekke’sini yaptıracaksanız hiç yaptırmayın.
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Bir buçuk dakika var
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır, onu sonradan ben ilave
ettirdim. Yirmiyi geçtik yani gidiyoruz.
Şimdi üç dakika süre vereceğim size. Lütfen
tamamlayın.
Evet, buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Şimdi, “Kaynak yok.” diyor da en azından bugün…
BAŞKAN – Allah rızası için şu
işe dönmeyin. Şimdi, siz lütfen sorulara cevap verin. Bedelli
askerlik söylendi, ona cevap verin, aksi takdirde vermeyecektim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – O
da bir soru efendim.
BAŞKAN – Efendim?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – O
da bir soru da ondan yani, kaynak…
BAŞKAN – Hayır, o soru değildi,
katkıda bulundu.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Yok, bu bir değerlendirme. Dolayısıyla, efendim, o
değerlendirmeye bir değerlendirme yaparak… Zaten soru bedelliyle
ilgili, Hamzaçebi’nin var.
BAŞKAN – Tamam.
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Sayın
Bakanım, bedelli çok önemli, bedelliye cevap verin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Tamam, vereceğim, vereceğim, hiç merak etme.
Yani, bu konu da tartışılabilir. Diyor ki:
“Birkaç kaynak var. En önemlisi 896-956 yıllarında
yaşamış kâşif ve tarihçi Ebu’l Hasan el-Mesudi, dilimize ‘Altın
Bozkırlar’ adıyla çevrilmiş eseri Murûc Ez-Zeheb’te Mesudi
Endülüs -Kurtuba- kökenli bir macera adamının okyanusu aşıp
karşı kıtaya çıktığından ve değerli
ganimetlerle döndüğünden söz ediyor. Mesudi’nin çizdiği haritada
Amerika Kıtası görülüyor. Semerkandlı Ebu Reyhan el-Biruni’nin
(973-1048) çizdiği haritada da güneyi ve kuzeyiyle Amerika
Kıtası var. Sicilya'da
yaşamış coğrafya dâhisi El-İdrisi (1099-1165) de
okyanus ötesine otuz bir gün süren bir yolculuğu, esir düşen Müslüman
denizcileri kıtanın yerlileri arasındaki Arapça bilen birinin
kurtardığını anlatıyor”. Yani, dolayısıyla
da Kolomb'un… 1498’den önceki durumda kayıtlar var.
Ben Küba’ya gittim. Küba’ya gittiğimde ismi “Zeynep”
olanlar, ismi “Omar” olanlar yani Endülüs’ten gelenler de var. Bir kültürün
oradan oraya taşındığı kesin ama hangi dönemde gitti,
hangi dönemde taşındı, tartışmaya açıktır.
Sayın Akif Hamzaçebi’nin bedelliyle ilgili…
Akif Hamzaçebi, ben Hükûmetin bir üyesiyim ancak karar
verici ben değilim. Hükûmet görüşleri alır, değerlendirir,
en son, nihai aşamada Hükûmetin başkanı durumunda olan
Başbakan karar verir. Başbakanımız Avustralya’da bu konuyla
ilgili değerlemelerin devam ettiğini… Dolayısıyla da
kısa bir süre içerisinde yapacak. Bu seçim yatırımı olarak
değerlendirilebilir mi? Bu konuda da görüşlerde bunun oy
kaybettireceğini söyleyenler de var. İşte, “Zenginimiz bedel
verir, askerimiz fakirdendir.” sözü vardır, dolayısıyla bizim
arkadaşlarımız arasında bile “Bu oy kaybettirir.” diyenler
vardır. Buna oy getirir veya oy kaybettirir açısından bakmadan,
bir gün Sayın Bahçeli’nin de dediği gibi de veya konuşmasında
dediği gibi de: “Yaşı askerlik yapabilecek o makul sürenin
ötesine geçmiş, çoluğa çocuğa kavuşmuş
insanların, bir şekilde bundan sonra askere gidemeyecek, hizmetini
veremeyecek kimselerin bir ihtiyaç olduğundan bahisle böyle bir talep
gelirse destekleyebiliriz.” Ama şunu çok net bilmek lazım: Bunun
getirisi kadar götürüsü de vardır, hiç kimse sadece bunun getirisine
güvenerek bir teklif yapmaz. Biliyorsunuz, daha önce, 2011’de çıkanı
da, biz 2011 Haziranında seçime gittik, çıkarmadık, seçimden
sonra aralık ayında çıkardık onu. Dolayısıyla da
yapacağımız işlere seçimden önce veya sonra diye
bakmıyoruz, gerçekten buna toplumun ihtiyacı var mı yok mu diye
ona bakıyoruz.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
MAKEDONYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜR
MERKEZLERİNİN KURULUŞU VE FAALİYETLERİ HAKKINDA
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Aralık 2012 tarihinde
İstanbul’da İmzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetleri Hakkında Anlaşma”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Osman Oktay Ekşi.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN OKTAY EKŞİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
huzurunuza gelen kanun tasarısını, Dışişleri
Komisyonu üyesi olarak, o sıradaki görüşmelerde izleyenlerden
biriyim. Biz buna esas itibarıyla yani Makedonya’yla Türkiye arasında
kültürel iş birliğinin artması açısından
baktığımız zaman, elbette, sizler gibi, bunun
artmasının gerekliliğinin yanında olan insanlarız,
öyle baktık. Ama az önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
huzurunuza gelen Sayın Öner’in ifade ettiği gibi anlaşmada
teknik olarak bizi rahatsız eden ve muhalefet şerhi vermemizi zorunlu
kılan bir hüküm vardı. Hüküm “Bu anlaşmayla burada tadat
edilmemiş hususlar da yapılabilir, taraflar bunu da yapabilir.”
diyordu. Tabii, böyle ucu açık hükümler keyfî tasarrufa son derece müsait
olduğu için bu ikili anlaşmanın huzurunuza gelen metnine
muhalefet şerhi verdik.
Sevgili arkadaşlarım, bu anlaşmanın
bugün onaylanması ihtiyacı, hepimizin bildiği gibi,
Kurşunlu Han’ın orada Yunus Emre Vakfı tarafından ele
alınması ve kullanılması ihtiyacı tarafları
zorladığı için, bu vakıf tarafından kurulan Yunus Emre
Enstitüsü Başkanı Profesör Doktor Hayati Develi’nin
“Anlaşmanın bir an önce onaylanması mümkün olursa bu Han da
tarafımıza tevdi edilecektir. O nedenle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin öne almasını istiyoruz.” diye bir başvurusundan
kaynaklanıyor. Yani, biz bugün bu konuyu bu sayede öne almış
durumdayız ve görüşmekteyiz.
Şimdi, bu vesileyle, bendeniz bazı
hususları sizin dikkatinize sunmak ihtiyacını duyuyorum. Söz
konusu anlaşmanın uygulaması, arz ettiğim gibi, Yunus Emre
Vakfı tarafından yapılacak. Yunus Emre Vakfı ne zaman
kuruldu? 2007 yılında, iktidarınızın oylarıyla,
bir özel kanunla kuruldu. Bu Yunus Emre Vakfının görevi ne?
Türkiye'nin, Türk kültür mirasının ve Türk kültürünün yabancı
ülkelerde tanıtılmasına katkıda bulunmak veya bunu
sağlamak.
Sizin iktidarınız
işbaşına geldikten hemen sonra -sanıyorum, en az benim
kadar net bir şekilde anımsayacaksınızdır- bir
tasarruf ilkesi ilan etti icra planıyla birlikte. Dedi ki: “Bizden önce bu
memleketi idare edenler o kadar müsrif bir anlayışla bu memleketi
idare etmişler ki Hariciye Vekâletinin dışarıda
teşkilatı var -kaçınılmaz bir şey- Kültür
Bakanlığının var, Diyanetin var, onun var, bunun var. Biz
hemen bunları azaltacağız ve Türkiye’nin ihtiyacına, gerçek
fonksiyonlara uygun bir şekilde bu kadroları da küçülteceğiz.”
Şimdi gelelim buraya. 2007
yılında bu vakfı kuruyorsunuz. Niye kuruyorsunuz? Türk
kültürünün dışarıda tanıtılmasını
–ayrıntılara girmiyorum- sağlamak için. Peki, Kültür
Bakanlığı nerede? Sevgili arkadaşlarım, Kültür
Bakanlığının yurt dışında hâlen
müşavirlik konumunda, bu konumda tam 43 ülkede ofisi var yani dairesi var,
birimi var. Peki, arkasından bu kurduğunuz vakfın ne kadar
dışarıda uzantısı var? Onlar da kültür merkezleri.
Bunların da sayısı 36. Üstelik bunların bir kısmı
yani daha doğrusu 16’sı Kültür Bakanlığının
müşavirliğinin bulunduğu ülkelerde kurulmuş. İsterseniz
bunların rakamlarının yanında isimlerini de verebilirim.
Bu vakıf nereden kaynak alacak bu
işleri yapmak için? Hazineden, bütçeden kaynak alacak. Sadece onunla
kalsa… Diyelim ki şu kadar tahsisat verildi. Bu memleketin bir de o
ihtiyacını karşılamak için bu vakıf o faaliyeti yerine
getirecek. Bakınız arz
edeyim: “Vakıf tarafından Kültür Merkezlerinin kurulduğu
yerlerde kamu kurum ve kuruluşlarına ait olup, bu Kanunun
amaçlarına uygun faaliyet gösteren birimler -yani Kültür
Bakanlığının ofisleri mofisleri, her neyse onlar- araç ve
gereçleri, alacak ve borçları ile birlikte bu ülkede faaliyet göstermek
üzere Vakıf tarafından kurulan Kültür Merkezlerine devredilir.
Devredilen birimlere ait taşınmazlar ise Vakıf tarafından
kurulan Kültür Merkezlerinin bedelsiz kullanımına
bırakılır.” Ne oldu? Aynı iş için devletin
kurduğu ofisin bütün imkânlarını, dairelerin bütün
imkânlarını bu vakfa devrettiniz. Yani, ne yaptınız?
Devletin işini bu vakıf adı altında taşeron
–tırnak içinde söylüyorum- bir kuruluşa aktardınız. Peki, bu
devletin görevini yapacak olan arkadaşların işi ne olacak?
Getirdiğiniz kanunun yarattığı vakıf, Türk kültürünü
tanıtan faaliyetler yapacak. Peki, bu Türk kültürünü tanıtmak için
neler yapmış? Bakıyorsunuz ki Osmanlı arşivleriyle
ilgili bir sergi açmış, bir de Kâtip Çelebi’yle ilgili bir etkinlik
yapmış.
Saygıdeğer
dostlarım, peki, Türk kültürü sadece geriye doğru bakıp
cetlerimizden, Osmanlıdan, şundan bundan bizlere kalmış
olan kültürel mirastan ibaret midir? Modern Türkiye'nin, ileriye doğru
bakan, Batı’yla bütünleşmeyi kendi temel felsefesi hâline
getirmiş olan bu cumhuriyetin ürettiği kültür yok mu? Onlarla ilgili
herhangi bir faaliyeti bu vakıf yapar mı? Hayır, yapmaz. Çünkü
onun işlevi, felsefesi hiçbir şeyi buna müsait değil. O zaman ne
oluyor? Kamu kaynaklarını tutuyorsunuz, “Türkiye'nin
tanıtımı” adıyla tamamen ayrı bir açıdan her
şeye bakan bir vakfa emanet ediyorsunuz. E, bu israf değilse bunun
adı başka nedir?
Saygıdeğer arkadaşlarım, şimdi,
devletin daireleri, daha doğrusu bakanlığı, birimleri,
aşağıya doğru var. Onun yanına bu vakfı
kuruyorsunuz. Vakıf 36 ülkede paralel bir örgütlenme modelini de o yerine
getiriyor. O zaman ben sorsam: Bu paralel devlet kavramını bizzat
yaratan siz olmuyor musunuz? Yani bu yapılan, devletin yanına,
devletin imkânlarıyla, devletin arabasını, arazini,
binasını, şusunu, busunu bir vakfa vermek suretiyle ve devletin
yapması gereken görevi ona devretmek suretiyle
yarattığınız şey paralel devlet iddianızın
oradaki somut örneği değil mi? Şimdi, bu gerçekleri dikkate
aldığımız zaman o konunun içinde saklanan, samimi
olmadığını düşünmeye bizi zorlayan bir gerçek var. O
gerçeğin ne olduğunu bilmiyorum, daha doğrusu hepimiz biliyoruz,
ben söylemiyorum ama sizlere huzurunuzda şunu arz etmek istiyorum ki:
Artık bu dünyada hiçbir gerçek saklanabilir durumda değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekşi.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Dinçer...
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Makedonya’da bizim TÜBA benzeri
Makedonya Bilimler Akademisi var. Bu Bilimler Akademisinin bahçesinde bir
açık hava müzesi var. Bu müzede de bize olan sevgilerinden dolayı
Büyük Önder Atatürk’ün heykeli, gene Makedon doğumlu Yahya Kemal’in
heykeli ve orayı gezen Evliya Çelebi’nin heykeli var ancak çok küçük.
Şu anda Bilimler Akademisinin bütçesi de çok zayıf. Biz oraya bir
ziyaret yaptığımızda bizden tek dilekleri bu Açık Hava
Müzemizdeki Atatürk büstünü, Evliya Çelebi büstünü ve Yahya Kemal büstünü daha
modern, daha büyük bu müzemizde görmek istiyoruz, Türk Hükûmeti bize destek olsun.
dediler çünkü çok küçük, sembolik heykelleri var. Kültür
Bakanlığı Müsteşarlığı
yaptığınız dönemde görmüş olmanız gerekir. Bu
konuda Hükûmetimiz bir yardım yapacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) –
Başkanım, ilgili birimlere ileteceğim talebi.
BAŞKAN – Tamam.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 198
Kabul : 198 (x)
|
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Kâtip
Üye Fehmi
Küpçü Bolu
” |
Evet, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı, uğurlu olsun.
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 19 Kasım 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.39