TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
16ncı
Birleşim
19
Kasım 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin
Yılmazın, Türkiyedeki eğitim sistemi ve yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın, Avrupa HIV Tarama
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Çorum Milletvekili Salim Uslunun, Çorumun
Bayat ilçesinin Çukuröz köyünde meydana gelen yangın ile sonrasında
yapılan çalışmalar ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Büyükşehir Yasasının yürürlüğe
girmesinden sonra Balıkesirde yaşanan sorunlara ve Balıkesir il
merkezi ile ilçelerinde su fiyatlarındaki farklılığın
düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin,
Denizli Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel
Müdürlüğünün Acıpayamda yapacağı kanalizasyon ve atık
su şebekesinin Dalaman Çayının kirliliğini
artıracağına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Diş Hekimleri Haftasına ilişkin
açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Küresel Kölelik Endeksine göre Türkiye'nin durumuna
ilişkin açıklaması
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyadaki maden işletmelerinin ve maden
işçilerinin durumuna ilişkin açıklaması
6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokat ilindeki çiftçilerin ve esnafın sorunlarına ilişkin
açıklaması
7.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin, Samsuna
yapılan hizmetlere ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, İstanbulun Esenler ilçesinin Havaalanı Mahallesinde
başlatılan kentsel dönüşüm çalışmalarına
ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, AKPnin kamu düzeni anlayışına ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, İstanbulun bazı ilçe ve semtlerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
11.- Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldızın, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
12.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu
Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1629)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 37
milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1117)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 20
milletvekilinin, Köylere Hizmet Götürme Birliğinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1118)
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21
milletvekilinin, Türkiyede uygulanan sosyal politikaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1119)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata
ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde yaşanan hak
ihlallerinin araştırılması amacıyla 29/1/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
19 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, 7/5/2013 tarih ve 12518
sayıyla Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşları
tarafından, ziraat ve veteriner fakülteleri mezunlarının
yaşadıkları sorunların; 8/5/2013 tarih ve 12631
sayıyla Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları
tarafından, ziraat mühendislerinin sorunlarının; 23/10/2014
tarih ve 982 sayıyla Mersin Milletvekili Ali Öz ve arkadaşları
tarafından, ziraat mühendislerinin istihdam sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun
19 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 8inci ve 9uncu sıralarında
yer alan 649 ve 650 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın 5inci ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Manisa Milletvekili
Hasan Ören ve 21 milletvekili tarafından, Turgutlu Çal Dağı
bölgesinde sülfürik asit kullanılarak nikel madeni çıkarmak için
verilen ÇED izniyle kesilecek ağaçların ve yok edilecek
ormanların Turgutlu ve çevresine vereceği zararların tespiti
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/218), ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına, anılan Meclis araştırması
önergesinin görüşmelerinden sonra 649 ve 650 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının görüşmelerinin bitimine kadar Genel
Kurulun çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 25 Kasım 2014
Salı, 2 Aralık 2014 Salı ve 3 Aralık 2014 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 655
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Manisa Milletvekili
Selçuk Özdağın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin ve
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya
Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615)
4.-
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/758) (S. Sayısı: 640)
5.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel
ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512
Sayılı Noterlik Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin
Hastalıkları Halinde Yapılacak İşlemlere
İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 2802 Sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay ile
1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (2/2397,
2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı: 655)
6.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
X.-
KAPALI OTURUMLAR
On İkinci Oturum
(Kapalıdır)
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 615) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, Reklam Kurulunun tüketicileri bankaların
haksız şekilde aldıkları ücretleri geriye dönük tahsil
edeceklerini söyleyerek dolandıran şirketlerin reklamlarıyla
ilgili yaptığı işlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/53643)
2.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, Tüketici Hakem Heyetlerindeki yoğunluk
nedeniyle vatandaşların yaşadığı
mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/53644)
19 Kasım 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan ilk
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiyedeki
eğitim sistemi ve yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmazın, Türkiyedeki eğitim sistemi
ve yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Türkiyedeki eğitim
sistemi ve yaşanan sorunlar hakkında gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Takdir edersiniz ki her şeyin temeli eğitimdir.
Maalesef on iki yıllık devri iktidarınızda en çok
yıpratılan, en çok oynanan, en çok tartışılan ve en
çok siyasete alet edilen kurumlarımızın başında
eğitim sistemimiz gelmektedir. Adı üstünde, millî eğitim
olması gerekirken, maalesef, sayenizde, ırki ve mezhebi
ayrılık tohumlarının ekildiği ve yerli yersiz
tartışmaların odağı noktasına gelmiştir
okullarımız. Her değişen Millî Eğitim Bakanıyla
yeni bir sistem, yeni bir müfredat, yeni bir kadrolaşma
çalışmalarına sahne olmuştur. Olan, velilerimize,
çocuklarımıza ve öğretmenlerimize olmuştur. Tüm bunlar
ciddi bir zaman ve kaynak israfına sebep olmaktadır. Ne veliler ne
öğretmenler ne de öğrenciler önünü, yarınlarını
görememektedirler. Eğitim sistemimizle bu kadar sık oynanması
kesinlikle ülkemizin yararına olmamıştır. Gelinen noktada,
öğretmen tedirgin, veli tedirgin, öğrenci tedirgin, geleceğimiz
sıkıntıdadır. Buna sebep olanlar bunun hesabını
er geç iki cihanda da vereceklerdir. Eğitimimizin pek çok sorunu
vardır. Zaman darlığı nedeniyle, önemli ve güncel olanlara
değinmek istiyorum.
AKP iktidarı döneminde bir türlü öğretmen
açığı kapatılamamıştır. Atama bekleyen
binlerce öğretmen hazır beklerken, bunlara kadro vermek, asaleten
atamak yerine, vekil öğretmenliği tercih etmek, ek ders ücretli
öğretmenliği tercih etmek eğitimimizi ciddi şekilde zora
sokmaktadır. Genellikle ahbap, tanıdık ve siyasi saiklerle
yapılan bu görevlendirmeler, haksız uygulamalar ise
insanımızı tedirgin etmektedir. Hele geçtiğimiz aylarda
yapılan müdür atamaları ise tam bir haksızlık ve
hukuksuzluk örneği olmuştur. Bu atamalarda MEMUR-SEN denilen, AKP
hükûmetlerini âdeta arka bahçesi yapan sarı sendika mensupları
idareci kadrolarına çöreklenmişlerdir. Tamamen subjektif
değerlendirmelerle yapılan bu atamalarda ne liyakat ne ehliyet ne
hakkaniyet ne de adalet vardır. Binlerce idarecinin hakkı
gasbedilmiştir. Dolayısıyla okullarımızdaki bu
hukuksuz uygulamaları yapanların yanlarına kâr kalmayacağını
önümüzdeki günlerde göreceğiz. İnanıyorum ki her türlü tehdit,
şantaj ve rüşvetlerinize rağmen Türkiyede hâlâ vicdan ve cüzdan
arasına sıkışmamış adaletli hâkim ve
savcılar vardır.
Değerli milletvekilleri, öğretmenlerimizin
ücretleri, gerek görev gerekse sosyal statülerinin gereğinin
karşılanmasından çok ama çok uzaktır. Öğretmenlerimizi
yoksulluk sınırına âdeta mahkûm ettiniz. 24 Kasım
Öğretmenler Günü elleri öpülesi öğretmenlerimizi yılda bir gün
hatırlamak ne kadar doğrudur, takdirlerinize bırakıyorum.
Şimdiden de öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Atama bekleyen öğretmenlerimiz içinde de en çok
haksızlığa uğrayan branş dersi öğretmenlerimizin
mağduriyetlerini de maalesef göz ardı etmeye devam ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, hele hele mücadele
noktasından müzakere ve anlaşma noktasına geldiğiniz terör
örgütünün okul, dershane ve yurt yakmasına seyirci kalmanız kabul
edilemez. Yazık değil mi okulsuz, dershanesiz ve yurtsuz kalan
çocuklarımıza? Yazık oluyor geleceğimizin teminatı
olan çocuklarımıza.
Taşımalı eğitim derseniz, tam bir
kepazelik! İhalelerin geç yapılmasının, iş bilmez
idarecilerin sıkıntısını yine çocuklarımız
çekiyor. Karda kışta, traktörde, traktör römorkunda veya balık
istifi dolmuşlarda ömürlerini geçiriyor çocuklarımız. Diğer
taraftan, karayolları kantarları tarafından bu çocuklarımızın
âdeta koyun gibi tartılmaları ise tam bir rezalet.
Çıraklık eğitimini zaten, çok şükür,
bitirdiniz. Sanayi esnafı çırak ve kalfa bulmakta zorluk çekiyor. Pek
çok meslek kaybolmaya yüz tutmuştur. Bir an için empati yapın ve bu
çocukların yerine kendi çocuklarınızı koyun. Çok yazık
oluyor. Ondan sonra da eğitim eşitliğinden bahsedeceksiniz;
mümkün mü bu? Eğitimdeki problemlerimizi doğru teşhis edip,
doğru çareler üretmeliyiz; zira dün yapılan hatalar bugün
karşımıza çocuk ölümlerini, çocuk gelinleri,
boşanmaları, kadına şiddeti, görevliye şiddeti,
işsizliği, yalanı dolanı, talanı, terörü,
uyuşturucuyu, katliam gibi işçi ölümlerini, trafik
kazalarını, kutsallarımızın istismarını,
kültür erozyonunu, bilgi kirliliğini, haksızlığı,
hukuksuzluğu, havuz birikimlerini, ayakkabı kutularını,
sıfırlamaları, takaraları makaraları, tehditleri,
şantajları, rüşvetleri ve onlarca olumsuzlukları
çıkarmıştır.
Değerli
milletvekilleri, biz ülke olarak bu olumsuzlukları hiç ama hiç hak
etmiyoruz.
Saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Gündem dışı
ikinci söz, Avrupa HIV Tarama Haftası nedeniyle AIDS
hastalarının sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Binnaz Topraka aittir.
Buyurunuz Sayın
Toprak. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprakın, Avrupa HIV Tarama Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Sayın Başkan, sevgili milletvekili
arkadaşlarım; ben Avrupa HIV Tarama Haftası nedeniyle söz
almış bulunuyorum.
HIV, biliyorsunuz AIDS
hastalığının virüsü, AIDS hastalığına yol
açan virüs ve dünyada da ilk kez 1981 yılında bu
hastalığın farkına varıldı. Daha önce herhâlde
vardı ama bilinmiyordu. Afrikadan geldiği varsayılıyor ve
de çok kısa bir sürede bütün dünyaya yayıldı.
Dolayısıyla da o günden bugüne günümüzde insan
sağlığını küresel çapta tehdit eden en önemli
bulaşıcı hastalıklardan bir tanesi.
Şimdi, bu
hastalıkla mücadele etmek için Birleşmiş Milletlerin bir birimi
var UNAIDS adında. UNAIDSin 2013 verilerine göre dünyada 33 milyon ila 37
milyon arası kişi HIV taşıyıcısı; yani bu,
korkunç bir rakam aslında. HIV taşıcılarının
hepsi AIDS hastalığına yakalanmıyor ama bunu
başkalarına bulaştırabiliyor tabii ki. 1,5 milyon insan da
gene dünyada AIDS nedeniyle hayatını kaybetmiş.
Türkiye'de Türkiye Halk Sağlığı
Kurumunun birtakım verileri var. Onların 2013 Raporuna göre
1985-2013 arası Türkiye'de 5.935 yani 6 bine yakın HIV pozitif hasta
var, hasta demeyeyim, daha doğrusu HIV pozitif kişi var ve de 1.115
tane de AIDS vakası var. UNAIDSin, demin bahsettiğim
Birleşmiş Milletler biriminin 2014 Raporu diyor ki: Türkiye
aslında AIDS vakalarının az görüldüğü ülkelerden bir tanesi
ama hastaların sayısı da taşıyıcı
sayısı da ciddi bir biçimde artmakta. Buna rağmen Türkiye
2008den beri HIVin önlenmesi için hiçbir kaynak ayırmamakta.
Şimdi, bunun en önemli nedeni şu gibi
gözüküyor: AIDS hastalarının belirli gruplarla sınırlı
olduğu ön yargısı veya yanlış bilgisi. Yani kim bu
gruplar? Eş cinsel erkekler, seks işçileri, uyuşturucu
bağımlıları, mahkûmlar, mülteciler, siyahlar vesaire diye
düşünülüyor yani bunlarla sınırlı, başkalarına
pek bulaşabilen bir hastalık değil. Oysa bu yanlış,
tamamıyla yanlış ve ön yargılara dayalı bir bilgi
çünkü araştırmalar gösteriyor ki AIDSten etkilenenler en çok
heteroseksüeller. Yani AIDS hastalarının önemli bir kısmı
-ilk gruptakiler arasında da tabii AIDS hastası var ama- virüsü ya
kadın erkek arasındaki cinsel ilişkiden kapıyor ya da kan
yoluyla kapıyor. Bu kan yoluyla kapanların da en acıklı
olanı anneden bebeğe geçen AIDS hastalığı.
Şimdi, bu yanlış bilgi ve sosyopsikolojik
ön yargılardan dolayı HIVle ve AIDSle yaşayan insanlar günlük
hayatta ciddi insan hakları ihlalleriyle karşı
karşıya. Pozitif Yaşam Derneği Türkiye'de kendilerine
bildirilen bu hak ihlallerini sayıyor; damgalama, sosyal izolasyon yani
Aman, AIDS hastasıdır, yanına yaklaşmayın. gibi,
çağımızın vebası gibi görmek, onur kırıcı
muameleye maruz kalma, hasta mahremiyetinin, tıbbi verilerinin ihlali,
tedavi, sağlık hakkının ihlali -ki bu çok çok önemli bir
şey tabii- tıbbi özen gösterilmemesi, evlenme hakkının
engellenmesi, seyahat hakkının engellenmesi. Oysa günümüzde tedavi
edilebilen bir hastalık AIDS. Bundan kurtulan çok sayıda kişi
var ve de HIV virüsü taşıyan hatta annelerin sağlıklı
bebek doğurmaları bile günümüzde mümkün.
Şimdi, hem mevcut hastaların tedavisi hem HIV
virüsünün yayılmasının önlenmesi hem de HIV AIDSle yaşayan
insanların hak ihlallerinin önüne geçilebilmesi, toplumdaki bu
yanlış bilgilerin ve ön yargıların
kaldırılması için kapsamlı bir ulusal stratejiye
ihtiyacımız var. Yani Türkiye maalesef başına büyük
felaketler gelmeden, önceden önlem almayan bir ülke. Bunu işte Somada
gördük, çeşitli vesilelerle gördük. Avrupadaki bu işlerle ve
Birleşmiş Milletlerde uğraşan kuruluşlar Türkiye'de bu
hastalığın artmaya başladığını
söylüyorlar. Türkiye büyüdükçe, geliştikçe, ekonomisi büyüdükçe, dışarıdan
bu kadar insan gelip gittikçe, buradan dışarıya gittikçe
hastalığın yayılma olasılığı
artıyor. Dolayısıyla, bir an önce ben Meclisi bu konuya
eğilmeye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BİNNAZ TOPRAK (Devamla)
konuyu
araştırmaya ve önlem almak için çareler aramaya, başta
Sağlık Bakanlığı olmak üzere davet ediyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Toprak.
Gündem dışı üçüncü söz, Çorumun Bayat
ilçesi Çukuröz köyünde meydana gelen yangın ile sonrasında
yapılan çalışmalar ve alınması gereken önlemler
hakkında söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Salim Usluya aittir.
Buyurunuz Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Çorum
Milletvekili Salim Uslunun, Çorumun Bayat ilçesinin Çukuröz köyünde meydana
gelen yangın ile sonrasında yapılan çalışmalar ve
alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı
konuşması
SALİM USLU (Çorum) Saygıdeğer
Başkanım, sayın milletvekilleri; Çoruma bağlı Bayat
ilçemiz Çukuröz köyünden meydana gelen yangın ve yapılan
çalışmalar hakkında hem bilgi sunmak hem de bazı önermelerde
bulunmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere 14 Kasım Cuma günü akşam
sularında 27 konut ve ahırın, köy konağı, su deposu ve
1 iş yerinin tamamen yandığı elim bir felaket
yaşanmıştır ve 30 ailemiz burada etkilenmiştir. Çok
şükür ki burada can kaybı söz konusu değildir, hayvan
telefatı söz konusu olmamıştır.
Çorum, Bayat,
İskilip, Osmancık, Ankara Büyükşehir, Çankırı, Amasya,
Kargı, Tosya belediyeleri ile orman işletme şeflik ve
işletmelerine, il özel idaresine, 14 itfaiye, 9 arazöz, iş makinesi,
2 su tankı ve 1 pikapla müdahale eden tüm komşu ilçelerin ve illerin
kurumlarına buradan teşekkür etmek istiyorum.
Sağlık
Bakanlığımız da 2 ambulans, 2 doktor ve 5 sağlık
personeliyle olay yerinde bulunmuştur ve burada tüm kamu görevlileri
canhıraş bir şekilde özverili bir çalışma yaparak
hizmet vermişlerdir.
Sabah 04.30 sularında
yangın bütünüyle kontrol altına alınmıştır.
Burada bilhassa belirtmek istiyorum ki hem kamu görevlileri hem belediye
personelimiz özverili bir çalışma yapmış, çevre köy
sakinleri ve özellikle de Çukuröz halkı çok yoğun bir çaba göstererek
aynı zamanda sosyal yardımlaşma ve dayanışma konusunda
da cemil örneği bir davranış sergilemişlerdir. Kendilerine
bu vesileyle hem teşekkür ediyorum hem de bu örnek çalışmaları
nedeniyle teşekkürlerimi sunduktan sonra da geçmiş olsun dileklerimi
yineliyorum.
Kızılay burada
çok seri bir şekilde hareket etmiş ve 30 çadır, 100 yatak ve 200
battaniyeyi ulaştırmıştır. AFAD ekipleri
tarafından çadırlar kurulmuştur. Şimdi, burada, konteyner
ulaştırılmıştır, 30 konteynerin kurulum
çalışmaları başlamıştır. Burada bulunan,
Çorumda bulunan Başbakan Yardımcımız Sayın Numan
Kurtulmuş olaya anında müdahale etmiş ve bu müdahale sonucu
gereken katkılar, yardımlar süratli bir şekilde vatandaşlarımıza
ulaştırılmak üzere koordine edilmiştir.
Buradan
çıkartacağımız iki önemli sonuç vardır, bir tanesi
şu: Yangın mevsimi dışında da yangınlar ülke
genelinde devam etmektedir ve bu nedenle yangın işçilerinin -ki
rakamlar var, 480 civarında ocak ve kasım ayında yangın
çıkmıştır yani bir sonraki kasım ayına kadar-
sürekli hâle getirilmesi, bilgi ve donanımlarının
artırılması gerekmektedir.
İkincisi de özellikle
itfaiye teşkilatının belediyelerden
Ya da ormanlardaki itfaiye
teşkilatının dağınıklıktan kurtarılıp
tek elde toplanması ve bir ulusal ağ içerisinde yer alması
gerekmektedir. Böylece, siyasi mülahazalardan uzak, itfaiye
teşkilatının daha etkin ve verimli kullanılması
sağlanmış olacaktır. Kadrolu, mevsimlik, geçici ya da
taşeron işçiliği gibi yapay statülerin mutlaka Avrupa
Birliği normlarına, ILO normlarına, çağdaş
standartlara göre yeniden dizayn edilmesi, AB pratikleri dikkate alınarak
dizayn edilmesi gerekmektedir. Bu noktada da buradan ilgililerin dikkatini
çekmek istiyorum.
Dün burada sevgili hemşehrim Sayın Tufan Köse
bir konuşma yaptı ve Çorumun sağlığı bozuldu.
dedi. Doğrusu, Çorumun sağlığını ve sosyal
barışı bozan düzenlemelerden iki tane örnek verdi, bir tanesi
hastanelerle ilgili. Sevgili Tufan Köse kardeşim burada olsaydı daha
iyi konuşacaktım, yüzüne ifade edecektim ama mutlaka bu tutanaklardan
haberi olacak. Bir: Çorumda 180 tane poliklinik doktoru vardır ama buna
rağmen 118 tane poliklinik vardır. Doktor sayısına göre
polikliniklerin düzenlenmesi eski hastanede, yapım inşaatı devam
eden barakalarda mümkündür.
İkincisi: Evet, hastanemiz yapılmaktadır
ve ocak ayında başlayan hastane yapımının şu anda
yüzde 20si tamamlanmış bulunmaktadır. Bu bittiğinde, eski
hastane, bütünüyle, birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri
olarak devam edecektir. Özellikle, farklı siyasi partilerden belediyeler
arasında herhangi bir ayrım söz konusu değildir, Sayın
Tufan Köse bunun yakın şahididir, nitekim bizzat ben hem CHPli
belediyelerin hem MHPli belediyelerin hem de AK PARTİli belediyelerin
adil bir şekilde kamu hizmetlerinden yararlanması konusunda elimden
gelen gayreti yaptım. En son, Mecitözü Belediyesi CHPlidir, 465 bin
liralık su borusu ve Oğuzlar Belediyesine bir cenaze aracı
gönderilmesini sağladım.
Toplum yararına hangi belediyeye ne kadar
verildiğinden çok, hangi belediyenin ne kadar ihtiyacı olduğu
önemlidir. Şu ana kadar Çorumda 4.716 kişi toplum yararına
çalışmadan yararlanmış ve Çoruma 30 milyon 707 bin
liralık, toplum yararına çalışmadan, bir bütçe transfer
edilmiştir; herhâlde bununla övünmek, yetinmek hepimiz için daha önemlidir
diye düşünüyorum.
Tekrar saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
10 arkadaşımıza 60ıncı maddeye
göre söz vereceğim.
Sayın Havutça
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Büyükşehir Yasasının
yürürlüğe girmesinden sonra Balıkesirde yaşanan sorunlara ve
Balıkesir il merkezi ile ilçelerinde su fiyatlarındaki farklılığın
düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Büyükşehir Yasasının
yürürlüğe girmesinden sonra bütün ülkemizde sorunlar üretmeye
başladı, bizzat yasanın kendisi sorun olmaya başladı.
Bakın, Balıkesirde bütün şehir yasası yürürlüğe
girdikten sonra ilçe belediyelerin malları tasfiye edilirken, yasa
yürürlüğe girdikten sonra tasfiye bitmiş olmasına rağmen
Edremit Belediyesinin hizmet binalarına büyükşehir belediyesi el
koyuyor, Altınoluk Belediyesi hizmet binası ve Zeytinli Belediyesinin
binasına el koyuyor. Bu bir gastır, mal gasbıdır.
Ayrıca, yine Bandırmada Aksakal hizmet binasına büyükşehir
belediyesi el koyuyor.
Bandırma ilçesinde su 3 lira, Balıkesir
merkezde 1 liraya su satıyor. Neredeyse yetkilerini ilçe belediyelerin,
CHPli belediyelerin üzerinde bir vesayet aracı olarak kullanıyor,
bir baskı aracı olarak kullanıyor; vatandaşlar
arasında ayrımcı, ahlaka aykırı ve hukuka
aykırı uygulamalar yapıyor. Bugün Bandırmada su
fiyatları merkezin fiyatlarına göre 3 kat fazla ve milletimiz,
halkımız sokaklarda isyan hâlinde. Bunların bir an önce
düzeltilmesini, hakkaniyete, adalete uygun bir su politikasının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demir
2.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Denizli Büyükşehir Belediyesi Su ve
Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün Acıpayamda
yapacağı kanalizasyon ve atık su şebekesinin Dalaman
Çayının kirliliğini artıracağına ilişkin
açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Denizli Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğü DESKİ Acıpayamın alt
yapısının değiştirilmesini duyurmuş, bu çerçevede
atık su kolektör hattını genişleterek, 600lük, 2.500 metre
uzunluğunda şebeke yapımı işine
başlamıştır. Yapılan iş kapsamında
kanalizasyon ve atık su borularının Acıpayamdan
Muğlanın Dalaman ilçesine kadar uzanan Dalaman Çayına
bırakılacağı belirtilmiştir. Kanalizasyon ve atık
suyun Dalaman Çayına bırakılacağı doğru mudur?
Yöre halkı ve çeşitli sivil toplum kuruluşları
tarafından tepki toplayan bu planlama neden arıtma sistemlerinin
öncelikle devreye girmesi düşünülmeden yapılıyor? Kirliliği
artırarak Dalaman Çayını yok edecek olan bu uygulama için
fizibilite çalışmaları yapılmış mıdır?
Altyapı çalışmasının sonuçları iyi
değerlendirilmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
3.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Diş Hekimleri Haftasına
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu hafta Diş Hekimleri Haftası. Dört
yıldır Mecliste sorunlarımızı sürekli dile
getiriyoruz. Partilerin ortak önergelerine rağmen bir türlü Hükûmet
verdiği sözleri tutmuyor. Dört yıldır mesleğimiz adına
hiçbir gelişme sağlayamamanın burada üzüntülerini belirtmek
istiyorum.
Serbest muayenehanelerden hizmet satın alınma
sözü verildiği hâlde alınmıyor. Bunun yanı sıra,
muayenehaneleri de zora sokan yönetmelikler hazırlanıyor.
Ağız ve diş sağlığı merkezlerindeki
çalışan meslektaşlarımızın özlük haklarında
bir gelişme yok. Performans sorunu hâlâ devam ediyor.
Gene, sektörün yan dallarını oluşturan
teknisyenlerin ve ithalat, ihracat yapan, üretim yapan sektörün, sanayicilerin
sorunları bir türlü halledilemiyor. Buna rağmen umudumuzu
yitirmiyoruz. Diş Hekimleri Haftasını kutluyoruz. Bütün
meslektaşlarıma buradan bu sorunların halledileceğine dair
Meclisin tekrar söz vereceğine inanıyorum. Onların bu
haftasını tekrar kutluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Küresel Kölelik Endeksine
göre Türkiye'nin durumuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Küresel Kölelik Endeksi
yayınlandı. Dünyada 35,8 milyon insanın kölelik
koşulları içinde yaşadığı bu yeni raporla ortaya
kondu. Kölelik endeksine göre, dünyadaki 167 ülke arasındaki Türkiyemiz,
maalesef, 105inci sırada yer alıyor. Buna göre, Türkiye 185.500
kişiyle Avrupa'da en çok kölenin yaşadığı ülke. Geçen
yıl Türkiye'de 120.201 kişi modern köle kabul edilirken bu sayı
bu yıl 65.299 artarak 185.500 kişiye ulaştı. Tekrar söylüyorum,
185.500 kişi bu ülkede köle olarak tanımlanıyor dünya endeksine
göre. AKP'nin ülkemizi getirdiği durum budur.
Saygıyla arz ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyadaki maden
işletmelerinin ve maden işçilerinin durumuna ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemiz genelinde olduğu gibi, Kütahya ilimizin
Gediz, Altıntaş ve Tavşanlı ilçeleri başta olmak üzere
hemen hemen her ilçesinde son bir ay içerisinde çok sayıda yer altı
maden işletmesi kapanmış ve bu nedenle de 2 bine yakın
işçimiz, maalesef, işsiz kalmıştır. Bu durumdaki
işçi sayısı ülkemiz genelinde 10 binden fazladır. Son
yapılan yasal düzenlemeler nedeniyle ton başına maliyeti
yaklaşık yüzde 50 oranında yükselen yer altı kömür
işletmelerinde, maliyet artışına yol açan bazı
yüklerin devlet tarafından karşılanarak yerli kömür üretiminin
desteklenmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir. Aksi takdirde, ülkemiz
ithal kömüre mecbur kalacak ve çok sayıda yaşanan iş
kazasının yenilerine de muhatap olacaktır. Bu konuda Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı başta olmak üzere Hükûmetin
ilgili bakanlıklarını göreve bir kez daha davet etmeyi görev
addettim.
Teşekkür ediyorum sizlere de.
BAŞKAN Sayın Doğru
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat ilindeki çiftçilerin ve
esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tokat ilinde çiftçiler ve esnaflar büyük
sıkıntı içerisinde olup bizleri arayarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinde durumlarının gündeme gelmesini istiyorlar. Esnaflar süper
ve hipermarketler kanununun kanunlaşmaması neticesi çok zor durumda
olup Dükkânlarımızı kapatma durumuyla karşı
karşıya kalmaktayız, işlerimizi kaybediyoruz. diyorlar.
Hükûmetten acilen süpermarketler, AVMleri ilgilendiren, küçük esnafı
koruyan kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi,
kanunlaşmasını beklemektedirler.
Ayrıca, Tokat çiftçisi bu yıl zarar
etmiştir. Tokat ili Kazova, Zile, Artova, Kelkit Ovası çiftçilerine
hacizler gelmeye başlamıştır. Tarlalarını,
evlerini kaybetme durumuyla karşı karşıyadırlar. Bu
yıl da ekimde kullanacak tohum dâhil hiçbir şey
alamadıklarını ifade ediyorlar. Borç batağından
kurtulmak için acilen çiftçiye destek olunması gerekmektedir. Tarım
Bakanlığını göreve davet ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yeni
7.- Samsun
Milletvekili Ahmet Yeninin, Samsuna yapılan hizmetlere ilişkin
açıklaması
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkanım,
Samsunlu hemşehrilerim Samsundaki çalışmaları niye
anlatmıyorsunuz? diyorlar.
Samsun merkez adalet sarayı başta olmak üzere
Havza, Çarşamba, Terme ilçelerimizde adliyeler inşa ettik, bu
kapsamda 57 milyon TL harcama yapılmıştır.
Muhalefet milletvekilleri hangi yolla Samsuna gidiyorlar
merak ediyorum. Kara yoluyla gidiyorlarsa duble yolları biz inşa
ettik, hava yoluyla gidiyorlarsa Samsuna uçak seferleri 2003te 2.300 uçak
kalkarken 2013te 10.600 uçak sefer yapmıştır. Şimdi
hızlı treni de yapıp tüm milletimizin konforlu bir şekilde
Samsuna ulaşmasını sağlamış olacağız.
Ayrıca, yine bizim Bafra ilçemizde 291 yataklı,
otel konforunda devlet hastanemizi inşa ettik, hizmete sunulmuştur.
Bafra-Sinop geçişini tamamladık. Doğal gaz artık bütün
ilçelerimizde, ki Bafrada özellikle kullanılır durumda ve
ayrıca bacasız bir fabrika anlamında muhteşem bir söylemek
istemezdim ama orada birçok insan çalışıyor- cezaevi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eyidoğan
8.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, İstanbulun Esenler ilçesinin
Havaalanı Mahallesinde başlatılan kentsel dönüşüm
çalışmalarına ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Başkan.
İstanbul Esenler ilçesi Havaalanı Mahallesinde
Ekim 2012 yılında başlatılan kentsel dönüşüm
çalışmalarında evleri yıkılan yüzlerce hak sahibi
şikâyetçi. Hak sahipleri, sözleşmelerde kendilerine verileceği
beyan edilen konut metrekareleri yarı yarıya
azaltıldığından tepkili. Sözleşmedeki anahtar teslimi
süresi dolmak üzere, bundan sonra kiramızı kim verecek? diyorlar.
Lüks konutlardan oluşan ikinci etap, gelir temini amacıyla 280 bin
ile 9 bin TL arasında satışa çıktı. Bu nasıl bir
kentsel dönüşüm? Geçen hafta yüzlerce hak sahibi Esenler Belediye
binasına yürüdü ve polisler tarafından engellendiler. Şu anda
mağdur olduğunu söyleyen yüzlerce hak sahibinin durumu ne olacak?
Daha ne kadar evsiz kalacaklar? Sorumlu kim? Esenler Belediyesi mi, ESKON mu,
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüzel
9.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, AKPnin kamu düzeni
anlayışına ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan Kübaya cami, Taksime Topçu Kışlası, Kudüs,
Suriye emanetimizdir. deyip dünyada Osmanlı egemenliğini
sürdüreceğiz mesajları veriliyor. İstanbul Büyükşehir
bütçesinde Topçu Kışlasına yeniden yer verildi. Geziye, halk
eylemlerine darbe diyenler yine konuşuyor ve özgürlük deyip güvenlik
gözetenler 2015te Koreden 2 milyon adet gaz fişeği
alacağını söylüyor, tam 55 milyon lira. Onların kamu
düzeni dedikleri, yolsuzluk dosyalarının
sıfırlanmasına, yaşam alanlarının rant ve
debdebeye peşkeşine, özgür geleceklerine, kimlik inançlarına
kelepçeye direnenlerin zapturaptının adıdır. Gaz, TOMA,
imtiyaz yasaları bunun içindir.
Futbolcu koruması gazeteci döver, üniversitede özel
güvenlikçi öğrenci kolu kırar, aceleci zeytin ağacı firma
bekçisi köylüyü kelepçeler; bu yolsuz düzenin iktidar kolluğu da
Yüksekovada olduğu gibi millete küfreder. İşte size AKP kamu
düzeni, işte size dayak yeme özgürlüğü!
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulun bazı ilçe ve
semtlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Efendim, Sayın Kalkınma Bakanının
burada olması sevindirici. Kendisine teşekkür ederiz geldiği
için.
İstanbul ili Gülsuyu, Gülensu, Başıbüyük,
Zümrütevler, Esenkent ve Fındıklıda, buralara
vatandaşın ulaşım hakkı için küçük halk otobüsleri
çalışıyor, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
otobüsleri çalışmıyor ve vatandaşlar istifleme olarak üst
üste biniyor ve hızlı da araç kullandıkları için sürekli
trafik kazaları yaşanıyor. Bu kazaların bir an önce
engellenmesi ve önlenmesi açısından Kalkınma
Bakanlığımız dâhil olmak üzere Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının komplesinin buralara, vatandaşın
ulaşım hakkı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından belediye otobüslerinin tahsisini talep ediyoruz.
İkincisi, Üsküdar ilçemizin Yavuztürk Mahallesi de
yine kalkınamıyor. Hakikaten bu Başıbüyük de
kalkınamıyor. Kalkınma Bakanı olarak bu bölgelerimizin
kalkınması için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Ve bu
anlamda halkımız sizlerden hizmet bekliyor.
Teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Güvenlik
ve İstihbarat Komisyonu Geçici Başkanlığının,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin
tezkeresi (3/1629)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu; Başkan,
Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 18/11/2014 Salı günü, saat
19.30da toplanmış ve kullanılan on dört (14) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak, İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi uyarınca Başkan,
Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Haydar Öner
Isparta
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Alpaslan
Kavaklıoğlu Niğde
Milletvekili: (12) oy
Başkan Vekili: Şirin Ünal İstanbul Milletvekili: (10) oy
Sözcü: Ramazan Can Kırıkkale Milletvekili :
(10) oy
Kâtip: Fatoş Gürkan
Adana Milletvekili: (10) oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 37 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1117)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki TESKin (Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar
Konfederasyonu) mevcut yapısı, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi, destekleme
yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal
düzenlemelerin yapılması amacıyla İç Tüzükün 104üncü ve
105inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
2) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
3) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
4) Gürkut Acar (Antalya)
5) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
6) Veli Ağbaba (Malatya)
7) Doğan Şafak (Niğde)
8) Osman Aydın (Aydın)
9) Muharrem Işık (Erzincan)
10) Engin Altay (Sinop)
11) Umut Oran (İstanbul)
12) Sedef Küçük (İstanbul)
13) Ali Haydar Öner (Isparta)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Sakine Öz (Manisa)
16) Hülya Güven (İzmir)
17) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
18) İhsan Özkes (İstanbul)
19) Hasan Ören (Manisa)
20) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
21) Haydar Akar (Kocaeli)
22) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
23) Ramis Topal (Amasya)
24) Aytuğ Atıcı (Mersin)
25) Ali Serindağ (Gaziantep)
26) Emre Köprülü (Tekirdağ)
27) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
28) Refik Eryılmaz (Hatay)
29) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
30) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
31) Namık Havutça (Balıkesir)
32) Arif Bulut (Antalya)
33) Yıldıray Sapan (Antalya)
34) Hasan Akgöl (Hatay)
35) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
36) Aytun Çıray (İzmir)
37) Celal Dinçer (İstanbul)
38) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
Gerekçe:
Esnaf ve sanatkârlar, ülkemizin ekonomik ve toplumsal
hayatında vazgeçilmez öneme sahiptir. Ülkemizde ekonomik ve sosyal
kalkınmanın dengeli biçimde sağlanması,
dağıtılması ve sürdürülmesine yaptıkları
katkı, işsizliğin azaltılması ve yeni istihdam
alanlarının yaratılmasında oynadıkları rol ve
piyasa koşullarında meydana gelen değişmelere
hızlı uyum sağlayabilen esnek yapıları, esnaf ve
sanatkârları ekonomik, toplumsal ve sosyal yönlerden vazgeçilmez konuma
taşımaktadır.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler, ülkemizdeki
işletmelerin yüzde 99,9'unu oluşturmakta, istihdamdaki payları
yüzde 81, katma değerdeki payları yüzde 59 olarak
hesaplanmaktadır. Bu işletmelerin çok büyük çoğunluğu TESK
çatısı altında örgütlenen esnaf ve sanatkârlardır. Esnaf ve
sanatkâr camiası, yanlarında çalışanlar ve aileleriyle
birlikte ülkemizin neredeyse dörtte 1ini oluşturmaktadır. Ancak bu
kesim nedeniyle etkisi giderek ağırlaşan pek çok sorunla
karşı karşıyadır.
Bunun yanında, esnaf
sanatkârlarımızın en çok sorunla
karşılaştığı konular arasında, destek
programlarında ve teşvik paketlerinde esnaf sanatkârlara uygun
koşullu finansman imkânlarının yetersizliği, mevzuat
düzenlemeleri, pazarlama eksikliği, mesleki eğitim ve teknolojik
bilgi eksikliği, planlama, vergi ve sosyal güvenlik uygulamaları, iş
yeri temini, ihracat yapamama, bürokratik işlemler sayılabilir. Bunun
dışında, motorlu taşıtlarla ilgili
sıkıntılar vardır. AVM ve hipermarketler esnafın
dokusunu bozmaktadır. Haksız rekabetin ortadan
kaldırılması gerekmektedir. Sosyal güvenlik biriminin,
sağlık sigorta biriminin tekrar düzenlenmesi gerekmektedir.
Bugün esnafın en önemli sorunu iş
yapamamaktır. İş hacminin daralması, düşen
kârlılık, esnafı zorunlu giderlerini bile karşılayamaz
duruma düşürür.
Aldığı kredisini ödeyemeyen, vergi ve
sosyal güvenlik primlerini yatıramayan esnaf ve sanatkâr sayısı
hızla artmaktadır.
Yeni teşvik paketinde esnaf ve sanatkârlar için;
Yeni iş yeri açacak esnaf ve sanatkârlara beş
yıl süreyle vergi indirimi,
Nakliyeci esnafına indirimli akaryakıt,
Şoför, minibüsçü ve servisçi esnafına bir
kereye mahsus KDV ve ÖTV alınmadan araçlarını yenileme
imkânı,
Esnafın yanında çalışanların
sosyal güvenlik primlerinde indirim,
Kalfaların sigorta primlerinin devlet
tarafından karşılanması,
Enerji fiyatlarında indirime gidilmesi,
T. Halk Bankası tarafından
kullandırılan esnaf kredilerinin yüzde sıfırdan
başlayan faizlerle çeşitlendirilmesi gibi doğrudan esnafı
hedef alan destek, teşvikler yer almalıdır.
Sosyal Güvenlik Kurumunda temsil imkânı
sağlanmalıdır. Sosyal güvenlik destek primi oranı
artırılmamalıdır. Bu nedenle, adaletsiz olduğu en üst
yargı organınca karara bağlanmış bulunan sosyal
güvenlik destek primi oranı yüzde 10 oranına çekilmelidir. Prim borcu
bulunan sigortalılar da sağlık hizmetinden yararlanabilmelidirler.
BAĞ-KUR aylıkları arasındaki farklılıklar
giderilmelidir. Esnaf ve sanatkâr olan sigortalılarının
işlemlerinde "esnaf ve sanatkâr sicil belgesi" istenmelidir.
Bugün, esnaf ve sanatkârlara sağlanan finansman
destekleri içindeki en önemli payı olan Türkiye Halk Bankası
güçlendirilmesi gerekirken, bankanın bu konumdan çıkarılarak
özelleştirilmesi gündemdedir. Halk Bankasının yeniden esnaf ve
sanatkârın bankası yapılması için yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
Dolaylı vergilerin adil olmayan, az kazananın
da çok kazananın da aynı oranda ödediği bir vergi türü olduğu
bilinmektedir.
AB ve OECD ülkelerinde ortalama yüzde 30 civarında
olan dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerindeki payı, Türkiye'de
son yıllarda yüzde 70'lere yükselmiştir. Bu da kayıt
dışılığı özendirmektedir.
Asgari geçim indirimi, çağdaş vergilendirme
sisteminin vazgeçilmez parçasıdır, tüm gelişmiş ülkelerce
uzun yıllardır uygulanmaktadır. Oysa esnaf ve
sanatkârlarımız çoğunlukla emeğiyle geçinen, kanundaki
ifadesiyle faaliyeti sermayesinden ziyade emeğine dayanan bir meslek
grubudur. Desteklenmesi ve teşvik edilmesi bir zorunluluktur.
2.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 20 milletvekilinin, Köylere Hizmet Götürme
Birliğinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1118)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde köylere hizmet götürme birliklerinin
sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını arz ve talep ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
3) Bülent Belen (Tekirdağ)
4) Ali Öz (Mersin)
5) Cemalettin Şimşek (Samsun)
6) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
7) Oktay Öztürk (Erzurum)
8) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
11) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
12) Enver Erdem (Elâzığ)
13) Celal Adan (İstanbul)
14) Zühal Topcu (Ankara)
15) Atila Kaya (İstanbul)
16) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Münir Kutluata (Sakarya)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) Sinan Oğan (Iğdır)
20) Emin Çınar (Kastamonu)
21) Mehmet Şandır (Mersin)
Gerekçe:
Köylere Hizmet Götürme Birlikleri (KHGB), tek
başına ihtiyaçlarını göremeyen köylerin birleşerek
kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için
Anayasa'nın 127nci maddesi ile 5355 sayılı Mahalli İdare
Birlikleri Kanununun 18inci maddesi gereğince İçişleri
Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu izni ile kurulan,
kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlardır. Köylere Hizmet
Götürme Birlikleri, son yıllarda etkinliğini artıran mahalli
idare birlikleridir. 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu
ile bu birliklere birçok görev verilmiştir.
Köylere Hizmet Götürme Birliklerinin yönetimi 297
personeliyle, illerde valiler ilçelerde ise kaymakamlara
bırakılmıştır. Yönetimi devlet tarafından
yürütülen ve son yıllarda Hükûmetimizin öncü projelerinden olan KÖYDES
projeleri ile de etkin hâle getirilen bu birliklerin çalışanlarının
ise işçi statüsünde hizmet akdi ile sürekli çalışan geçici
olarak adlandırılan personeller ile yürütülmektedir.
Buna karşılık Köylere Hizmet Götürme
Birlikleri, personel istihdamı açısından diğer birliklere
göre farklı hükümlere tabi olan kurumlardır.
Bu farklı hükümler, ne yazık ki bu birliklerde
istihdam edilen personeli mağdur duruma düşürmekte, ilerisine güvenle
bakamayan, diğer bir ifade ile hayat güvencesi olmayan bir duruma
itmektedir.
İfadeye çalıştığımız
konunun anlaşılabilmesi için birliklerin niteliği ve personel
istihdamında tabi oldukları hukuki çerçeve üzerinde kısaca
durmak gerekmektedir.
5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri
Kanununun "Tanımlar" başlıklı 3üncü maddesinin
birinci fıkrasının (b) fıkrasında Mahalli idare
birliği, birden fazla mahalli idarenin yürütmekle görevli oldukları
hizmetlerden bazılarını birlikte görmek üzere kendi
aralarında kurdukları kamu tüzel kişisini ifade eder.
şeklinde tanımlanmıştır.
Bu açıdan bakınca, mahalli idare birliklerini;
- Sadece il özel idarelerinin üye olduğu birlikler
- Sadece belediyelerin üye olduğu birlikler
- Sadece köylerin üye olduğu birlikler (KHGB)
- İl özel idareleri, belediyeler ve köylerin üye
olduğu birlikler
- İl özel idareleri ve belediyelerin üye olduğu
birlikler
- İl özel idareleri ve köylerin üye olduğu
birlikler
- Belediyeler ve köylerin üye olduğu birlikler
olarak kategorileştirmek mümkündür. Ne yazık ki aynı statüde
olmalarına rağmen yukarıda sayılan birliklerden sadece
köylerin üye olduğu KHGBlerinde kadro yoktur.
Bu ayrım, personel istihdamı ve kadroların
oluşturulması açısından büyük bir önem arz etmektedir.
İşte, bu birliklerde çalışan personelin mağduriyeti de
burada başlamaktadır. Bu mağduriyetlerin önüne geçilebilmesi
için, bu birliklerin öncelikle 657 sayılı Kanun kapsamına
alınması, devamında da Belediye ve Bağlı
Kuruluşları İle Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro
İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik kapsamına alınarak
bu birliklerde memur ve işçi kadrolarının ihdasının sağlanması
gerekmektedir.
Bunun akabinde ise, geçmişte 5620 sayılı
Kanun ile yapılan uygulamanın bu birlikler için de yapılacak bir
yasal düzenleme ile sağlanması, mağduriyetlerin sona ermesini
sağlayacaktır.
Tüm bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda,
ülkemizde Köylere Hizmet Götürme Birliklerinin sorunları ve çözüm
yollarının belirlenmesi için Meclis araştırması
açılması yarar sağlayacaktır.
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiyede uygulanan sosyal
politikaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1119)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de uygulanan sosyal politikaların
etkinliğinin araştırılması, farklı gruplara
yönelik uygulanan sosyal politikaların, yardımların bu
kesimlerin yoksulluk sınırının üzerine geçmesinde etkili
olup olmadığının araştırılması, bugüne
kadar Hükûmetin yürüttüğü sosyal politikaların kadın ve
çocukların aile içi geleneksel rolleri pekiştiren bir rolünün olup
olmadığının tespit edilmesi ve AB ülkeleri incelenerek
etkin sosyal politikaların oluşturulması için
karşılaştırmalı bir araştırmanın
yürütülmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Dünyada her devletin az ya da çok
uyguladığı sosyal politikalar sermaye birikim sürecinin yoksul
ve emekçi kesimler üzerinde açtığı sarih ve örtük yaraları
tedavi etmenin, toplumsal dışlanmışlıkları
azaltmanın bir aracı olarak kurgulanır. Ancak devlet eliyle
yapılan bu yardımlar daha ciddi sorunlara yol açmaktadır. AKP
Hükûmeti, iktidara geldiği yıldan beri uyguladığı
sosyal politika yaklaşımı, yoksul ve emekçileri, kent
yoksullarını yoksullukta tutarak oy sağlama yönünde
uygulamaktadır. Uzmanlar, sosyal politikaların sermaye birikim
sürecinde oluşan eşitsizliğin giderilmesi için
oluşturulacak sosyal politikaların gönüllü kuruluşların ve
sivil toplum kuruluşlarının eliyle yapılması
gerektiğinin altını çizmektedir.
Türkiye'deki yoksulluk profilinin
çıkarıldığı araştırmalarda yoksulluk
sınırının altında yaşayan 13 milyon -nüfusun
yüzde 18.2'si- arasından yoksulluk riskiyle karşı karşıya
kalan en kırılgan gruplar 14 yaş altı çocuklar,
çoğunluğu 65 yaş üstü kadınlardan oluşan tek
kişilik hanelerde yaşayanlar, kırda yaşayanlar ve
-güvencesiz ve kötü koşullarda çalıştıklarından-
çalışan kadınlar ve engellilerdir. Neoliberal ekonomik
politikaların ve küresel krizlerin gölgesinde, az ücretlerle uzun saatler
çalışmanın, en azından çalışma imkânı
bulabilen yoksullar arasında olmanın şanslı
sayıldığı bir dönemde Türkiye'deki iş
piyasasının yapısal sorunları nedeniyle istihdamın
yüzde 35 ila 40'ı doğrudan yoksulluk riski ile karşı
karşıyadır.
Yoksullara yönelik düzenli gelir desteğinin
olmaması ve yurttaşlık temelinde bir yaklaşımın
olmamasından dolayı Türkiye'nin yoksullukla mücadelede
başarılı olmadığı görülmektedir. Sosyal koruma harcamalarının
AB ülkelerinde GSMH'ye oranı yüzde 29,5 iken Türkiye'de bu oran sadece
yüzde 13'tür. Ancak ayrılan bu pay da hak temelli
uygulanmadığı için, özellikle sosyal yardım
uygulamaları, hizmetleri vatandaşlık hakkı temelinde
sağlamaktan ziyade, yardımı daha çok hak ettiği
düşünülen grupları diğerlerinden
ayrıştırmaktadır. Özellikle bakım
karşılığında yapılan yardımın
niteliği, hane içi ilişkilerde süregelen eşitsizlikler üzerine
oturmaktadır. Grupları ayrıştıran ve aileyi temel alan
sosyal politika uygulamaları, aileler arası ve aile içi cinsiyet
eşitsizliklerini yeniden üretmektedir. Yoksulluk önlemleri olarak sosyal
koruma alanında özellikle kız çocuğu okula devam eden ailelere
yapılan şartlı nakit transferleri (ŞNT) ve eşi ölen
kadınlara yapılan nakit yardımı kadını sosyal
yardımların bir nesnesi yapmanın ötesine gidememektedir. AKP
döneminde kadınlara yönelik doğrudan nakit yardımları,
kadının bakım sorumluluğuna vurgu yaparak aile içi
cinsiyetçi iş bölümünü güçlendirdiği görülmektedir.
Sosyal politika uygulamaları nasıl bir toplum
ve nasıl bir vatandaşlık modeli benimsendiğiyle bire bir
ilişkilidir. AKP hükümeti uyguladığı bu politikalarla
bağımlı yurttaşlar oluşturmayı hedeflemektedir.
Sosyal politikalar oluştururken grupları kategorize etmenin
sakıncaları ve dezavantajlı grupların sorunlarını
da çözecek evrensel politikalar yaratma gerekliliği mutlaka göz önünde
bulundurulmalıdır. Bölgesel eşitsizlik, etnik
ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet ilişkilerinden kaynaklanan
eşitsizliklerle mücadele etmede kapsamlı, insan merkezli ve uzun
soluklu politikalar üretilmelidir, en önemlisi de insanları yoksulluktan
kurtaracak politikaların uygulanmasıdır.
AKP Hükûmetinin seçim yatırımı olarak
gördüğü farklı gruplara yönelik uyguladığı sosyal
politikalar, sadaka kültürünün oluşturulmasından öteye
gidememektedir. Bu anlamda, ilgili bakanlığın, sivil toplum ve
akademisyenler gibi farklı aktörlerle birlikte sosyal politikaların
iyileştirici etkisini ölçecek etki analizlerini gerçekleştirmesi
gerekmektedir. Devletin, yoksulları yoksulluktan kurtarmak için ve belli
gruplara yönelik yardımlar yapmak yerine hak temelli sosyal politikalar
uygulaması gerekmektedir. Bu bağlamda, Türkiye'de uygulanan sosyal
politikaların etkinliğinin araştırılması,
farklı gruplara yönelik uygulanan sosyal politikaların,
yardımların bu kesimlerin yoksulluk sınırının üzerine
geçmesinde etkili olup olmadığının
araştırılması ve AB ülkeleri incelenerek etkin sosyal
politikaların oluşturulması için
karşılaştırmalı bir araştırmanın
yürütülmesi için bir Meclis araştırması komisyonu
açılmasını öneriyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve arkadaşları tarafından,
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin araştırılması
amacıyla 29/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/11/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 19/11/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
29 Ocak 2014 tarihinde, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata
ve arkadaşları tarafından (4897 sıra nolu) cezaevlerinde
yaşanan hak ihlallerinin araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 19/11/2014 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin lehinde Şırnak Milletvekili Sayın Faysal
Sarıyıldız.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevinde yaşanan hak
ihlalleri ve hasta tutsakların durumuna ilişkin verilen Meclis
araştırması önergesine ilişkin partimiz, Halkların
Demokratik Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de vicdanları yaralayan, insani ve ahlaki
değerlerin siyasi hesaplara kurban edildiği cezaevleri bu ülkenin
kanayan yarası olmaya devam ediyor. Türkiye'de hak ihlallerinin en çok
yaşandığı yerlerin başında cezaevleri geliyor.
Ülkelerin insana, insan haklarına verdikleri
değer ve saygının en belirgin bir biçimde ortaya
çıktığı mekânlar cezaevleridir. Ne yazık ki, Türkiye,
geçmişten bugüne, hak ihlalleri bakımından kötü bir sicile sahip
olmuştur. Özellikle cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri
uluslararası alanlara da taşınmış ve son yıllarda
ciddi bir artış göstermiştir. AKP iktidarıyla birlikte, hak
ihlallerine paralel olarak cezaevlerinde kalan tutuklu ve mahkûm
sayısındaki artış oldukça dikkat çekicidir.
İstatistikler, cumhuriyet tarihinin en yüksek sayısına
ulaştığını gösteriyor. 1980 darbesinde dahi doluluk
oranı bu kadar olmamıştı. Şu an 145 bini
aşkın tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde olumsuz koşullarda
yaşamaya çalışıyor. Ancak, yaşanan bu olumsuz tabloya
rağmen, Hükûmet, çareyi yeni cezaevleri inşa etmekte buluyor.
Gün geçmiyor ki cezaevlerinden hak ihlalleri haberleri
gelmesin. Çıplak arama, keyfî uygulamalar, kelepçeli muayene; kitap, dergi
ve gazete gibi yayınların engellenmesi; sohbet ve havalandırma
haklarının kısıtlanması, başka cezaevlerine
sürgün ve bu sürgünler sonucunda yaşanan sıkıntılar bütün
hızıyla devam etmekte ve Hükûmet bu ihlalleri görmezden gelen bir
tutum takınmaktadır. Cezaevlerinde yaşanan insanlık
ayıbı bambaşka bir boyuta ulaşmış, cezaevleri âdeta
ölüm kuyularına dönüşmüştür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Cemil Çiçek, bir cezaevi ziyareti sırasında kendisine sorulan bir
soruya karşılık Cezaevi sözü içime dokunuyor, buralar
konukevi. demişti. Beş yıl boyunca kaldığım sözüm
ona konukevinde, hak ihlalleri, kelepçeli tedavi, açlık, keyfî disiplin
cezaları, tecrit, hastalık ve ölümden başka bir şey
görmedik; konukseverliğiniz karşısında gözlerimiz
yaşardı! Bu konukseverliği bir daha yaşamak için can
atıyoruz doğrusu(!)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cezaevlerinde bugün yaşanan en önemli sorunlardan bir tanesi de
kuşkusuz hasta tutsakların durumudur. Cezaevinden çıkan bir
vekil olarak, başta hasta tutsaklar olmak üzere bütün siyasi tutsaklara
reva görülen antidemokratik uygulamalara, hukuksuzluklara ve keyfî uygulamalara
bizzat şahit oldum. Yan ranzamda geceleri inim inim inleyen,
aldığı morfinli ilaçlarla ancak uyumaya çalışan hasta
tutsaklar gördüm. Cezaevlerinde bir deri bir kemiğe dönüşen ve
yüzleri solan hasta tutsaklar bu ülkenin en büyük utancı olarak orta yerde
durmaktadır. Cezaevlerinde hasta tutsakların büyük
çoğunluğu, devletin sistematik işkence politikalarından ve
zindanların kötü koşullarından dolayı ağır
hastalıklara yakalandılar. Hasta tutsaklar sorunu AKP Hükûmetinin
duyarsızlığı ve küçük siyasi hesapları nedeniyle
giderek tehlikeli bir noktaya ulaşmış bulunmaktadır.
Şu an 228i ağır, 578 hasta tutsak kendi kaderine ve ölüme terk
edilmiş durumda. Bizzat Adalet Bakanlığının Bilgi
Edinme Yasası kapsamında verdiği cevapta, her hafta 5 tutuklunun
yaşamanı yitirdiği ifade edilmektedir. Hasta tutsaklar devletin
tedricen öldürme politikasıyla karşı karşıyadır.
Bir kişinin cezaevinde olmaktan kaynaklanan hak
kısıtlıkları dışında temel insan hak ve
özgürlükleri kısıtlanamaz, kısıtlandığında
ceza içinde cezaya dönüşür. Nitekim, Türkiyedeki infaz kanunu mahpusları
insan yerine koymayan, otorite ve kuralları dayatan, yaşama
hakkını değil, güvenlik sorununu öne çıkaran bir
anlayışla hazırlanmıştır. Hasta tutsakların
hapsedilmesi ve ölüme terk edilmeleri Avrupa İnsan Hakları
Bildirgesinin yaşama hakkı ve işkenceden korunma
hakkının açıkça ihlalidir çünkü hasta tutsakların
sağlık hakkına erişimde yaşadığı
adaletsizlik ve cezaevinde tutulması işkencedir. Cezaevlerinde hasta
tutsaklara karşı işkence suçu işlenmektedir.
Hasta tutsakların kaderi, 12 Eylül faşist
cuntasının ürünü olan Adli Tıp Kurumunun eline
kalmıştır maalesef. Bilimsel olmayan ve iktidarın ideolojik
çıkarlarını gözeterek karar veren Adli Tıp Kurumunun kötü
uygulamaları nedeniyle infazı geri bırakılmayan
ağır hasta mahpuslar cezaevinde yaşamını yitirmekte ya
da tahliye olduktan birkaç gün sonra yaşama gözlerini yummaktadır.
En son örneklerden biri de
geçtiğimiz ay tahliye edildikten kısa bir süre sonra
yaşamını yitiren Ramazan Özalp olmuştur. Ramazan Özalp
başta olmak üzere, diğer hasta tutsaklar için defalarca Hükûmet
nezdinde ve eski Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül nezdinde
yaptığımız girişimler sonuçsuz kaldı.
Savcının, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İdil Jandarma
Komutanlığının tutanaklarına dayanarak Ramazan Özalp
için gönderdiği ibretlik kararı dinlemenizi rica ediyorum:
Şahsın bizzat kendisinin toplum güvenliği açısından
bir tehlike teşkil etmediği ancak şahsın Dirsekli köyüne
veya İdil ilçesine gelmesi durumunda bazı siyasi şahıslar
ve vatandaşlar tarafından propaganda aracı olarak
kullanılabileceği ve bu durumun çeşitli toplumsal olaylara
sebebiyet verebileceği gerekçesiyle tahliye talebinin reddine karar
verildi. diyebiliyor bu ülkedeki savcılar. Yani, bu hâlde ölse dahi
içerideki hasta tutsaklar bırakılmayabiliyor keyfî bir şekilde.
Bu, sıradan bir ölüm değildir. Bu ölümün faili Hükûmet, AKP
Hükûmetidir. İşte hasta tutsaklar böylesi vicdansızca bir çarka
kurban edilmektedir ve bu, adalet adına yapılmaktadır. Böylesi
adalete yazıklar olsun!
Hükûmet bu
vicdansızca ve gayriahlaki tutumunu ortadan kaldırmalıdır.
İddia makamı olan savcıların hasta tutsaklara dair
tasarrufu olmamalı, savcıların bu yetkisi derhâl ellerinden
alınmalıdır. Devletin ideolojik menfaatlerine göre karar veren
ATKnin hasta tutsaklara ilişkin tek onay mercisi olmaktan
çıkarılarak tam teşekküllü bir hastaneden alınacak bir
raporla infaz durdurulmalıdır.
Hükûmeti bu insanlık
ayıbına derhâl son vermeye çağırıyoruz. Hasta
tutsaklar sorunu çözümünün sürüncemeye bırakılması toplumda
ciddi bir öfke ve gerginliğe neden olmaktadır. Sayın Öcalan
tarafından başlatılan ve Hükûmetin de irade beyanı
gösterdiği çözüm sürecinde AKP Hükûmeti samimi olduğunu göstermek
istiyor ise toplumdaki öfke ve gerginliği düşürecek adımlar
atmalıdır. Dünya deneyimlerine baktığımız vakit,
çözüm sürecinde olan taraflar yüreklerde biriken öfkeleri yumuşatacak
adımlar atmışlardır hep. Siyasi pazarlık niteliği
olmasa da insani, ahlaki yönü olan adımlar büyük barışlara ortam
hazırlamışlardır.
AKP Hükûmetine çağrıda bulunuyoruz: Yüreklerde
biriken öfkeyi bir nebzede olsa yumuşatmak istiyorsanız derhâl hasta
tutsakları serbest bırakın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cezaevlerinde en yoğun hak ihlali yaşanan mevzulardan birisi de
zorunlu sevk adı altında yapılan sürgünlerdir. Cezaevi
idareleri ve ilgili devlet yetkilileri, hükümlü ve tutuklu nakillerinin
çoğu zaman yetersiz kapasiteden kaynaklandığını ifade
etmektedirler. Ancak, bizler bunun böyle olmadığını gayet
iyi biliyoruz. Sürgünler, tutsakların iradesini kırmaya dönük
geliştirilen ceza içinde ceza politikalarından biridir.
Ayrıca, bölgede kampüs cezaevlerinin de
yapılıyor olması, sürgünleri hukuki meşruiyetten uzak
kılmaktadır. Binlerce kilometre ötedeki cezaevine gitmek aileler için
bir eziyete dönüşmektedir. Birçok aile maddi yetersizlikler nedeniyle
yüzlerce kilometre uzaklıktaki cezaevinde bulunan
yakınlarını, çocuklarını yıllarca ziyaret
edemeyebiliyor. Bu, tutsağın yanı sıra ailesine ve
yakınlarına da maddi ve manevi bedel ödetmektir. Hükûmet bu sürgün
politikalarına son vermelidir. Tutsaklar, ailelerinin ikamet ettiği
illere ya da civar yerleşim birimlerindeki cezaevlerine geri
gönderilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşamama son vermeden önce güncel bir konuya dikkatinizi çekmek
istiyorum: Cezaevlerinde süreli ya da süresiz yayınlardan yararlanma
hakkı, idarenin keyfî uygulamalarına kurban edilmektedir. 5 kitap
sınırlamasıyla gündeme gelen cezaevlerinde bu kez daha büyük bir
yasağın uygulanmasına başlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAYSAL SARIYILDIZ (Devamla) Geçtiğimiz günlerde
Tekirdağ ve Kandıra F tipi cezaevleri ile Bakırköy ve Sincan
kadın kapalı cezaevlerinde dağıtım şirketleri
tarafından dağıtılmayan tüm gazete ve dergilerin cezaevine
girişi yasaklandı. Özellikle muhalif ve sosyalist basına dönük
bir uygulama söz konusu. Atılım gazetesi bu çerçevede cezaevine
alınmıyor. Mahkemenin toplatma ve yasaklama kararı
olmamasına rağmen, söz konusu yayınlar cezaevlerine keyfî olarak
alınmıyor. Cezaevi idaresinin başlattığı bu uygulama,
aynı zamanda bir tecrit politikasıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıyıldız.
FAYSAL SARIYILDIZ (Devamla) Son cümlemi bitiriyorum
Sayın Başkanım.
İnsanların bilgiye ulaşma, bilgi
üretiminde bulunma ve aydınlanma araçlarından biri olan kitap ve
gazetelere karşı bu korku ve baskı, Orta Çağ
karanlığında kitapları ve aydınlanmayı büyük bir
tehlike olarak gören zihniyetin devamıdır. Kitaptan ve bilgiden
korkmayın, onları okuyun lütfen.
Teşekkürler ederim Sayın Başkanım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine, AK PARTİ Grubu
adına söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim toplumumuz, bir kamu vicdanı anlamında,
cezaevinde bulunan insanlar için ortak bir yaklaşımla kader mahkûmu
ifadesini kullanır.
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) Kader mahkûmu
değil, siyasiler
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu yaklaşımın
bile ne kadar kıymetli olduğunu, ne kadar farklı
değerlendirildiğini, görüş farkı, suç farkı
gözetilmeksizin o alanda olan insanlar için kader mahkûmu ifadesiyle meseleye
bu toplumun nasıl vicdani bir mesele olarak baktığını
hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, ben de az önce konuşan
arkadaşımız başta olmak üzere, tüm kader mahkûmlarına
geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Cezaevi bir sonuçtur, gönül
ister ki bu suçlar, bu değerlendirmeler hiç olmasa da Cezaevlerinde biz
iyi iş yaptık, şunu yaptık, bun yaptık. demek yerine,
cezaevinde mahkûmumuz olmadığıyla ilgili övünebilsek, gönül bunu
ister. Ama, Hazreti Ademden günümüze gelen insanlık tarihine
baktığımızda, hep bir suç işleyen olmuştur, bu
suçu kamu otoritesi adına da sahiplenen, bunu cezalandıran bir kamu
hakkı olmuştur diye düşünüyorum. Ancak bizim medeniyetimizin,
Medrese-i Yusufiye yaklaşımıyla bu meseleye
baktığını, bizim partimizin grubu çok iyi bilir. Biz
Medrese-i Yusufiyeyi de, biz Pınarhisar Cezaevini de iyi bilen
insanlarız. O yüzden, cezaevine yaklaşırken daha hassas olmak,
daha dengeli olmak, orada olup dört duvar arasında olan insanlara çok daha
dengeli olmak buna ilişkin hatalar varsa düzeltmek hükûmetimizin görevi
diye düşünüyorum. Ancak, Medrese-i Yusufiye
yaklaşımını gündeme getirirken bununla ilgili kamu
idaresinin, kamu hakkının kollanmaması diye bir mesele olamaz
diye düşünüyorum. Cezaevindeki mahkûm için olan hakların, cezaevinde
olmayan insanlar için de bir kamu hakkını doğurmaması
gerekir diye düşünüyorum. Yani, cezaevinde her ne kadar içerideki insanlar
için birtakım temel haklar olacaksa buna bağlı olarak da
dışarıdaki insanların caydırıcılık
özelliğinden kaynaklı tedirginliği olmak durumunda; yoksa,
cezaevinin otelden ayrı bir hâli kalmaz diye düşünülür. Ama az önce
olduğu gibi: AK PARTİ hükûmetleri vicdansız davrandı,
yanlış davrandı, hata yaptı. derseniz bu, yanlış
olur, kırıcı olur. Önümde belgeler var, raporlar var.
Cezaevlerinde şimdiye kadar olmayacak kadar adım atan,
mahkûmların fikrine, suçuna bakmaksızın çok ciddi
yatırımlar yapan bir Hükûmetimiz var. On yıl önce şunlar
vardı, bugün bunlar var diye sizin vaktinizi uzun uzun alacak değilim
ama hatırlarsanız on sene önce bu ülkenin gündeminde her hafta, hatta
her gün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, işkenceden,
cezaevlerindeki uygulamalardan dolayı mahkûm olan bir ülkemiz vardı ama
bugün birkaç istisna dışında bu konunun âdeta ülke gündeminden
kalktığını biliyoruz. Kitap gelmedi, yemek şöyleydi
Bunlar da sorun tabii ki ama temel sorunun yanında bunların çok büyük
bir sorun olmadığını düşünüyorum ben. Ama sorun varsa
bunu beraber çözmek -ki ben, İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim- bunu
değerlendirmek bizim de görevimiz. Şimdiye kadar yapılan
çalışmaları önce bir takdir edeceğiz, iyisini yaptık
ama daha iyisini yapmak için bu konuda hakkımızı, görevimizi
yerine getireceğiz diye düşüneceğiz.
Değerli arkadaşlar, cezaevlerindeki mahkûmlar,
şimdiye kadar neler olduğuyla ilgili çalışmalara
baktığımızda en büyük verileri veren insanlar bize.
İnsan Hakları Komisyonumuca alt komisyon kurularak sizin partinizin
vekilleriyle hep beraber ilgili yerlere gidildi, şikâyetler yerinde incelendi
ama bu şikâyetlerin çok büyük bir çoğunluğunun basın
kaynaklı, biraz abartmayla beraber gündeme getirildiği görüldü.
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) Abartma yok, ne
abartması?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha diyorum: Gönül ister ki
hiç olmasın ama ivmeye bakmak durumundayız. İnsan hakları
açısından aldığımız yolu, demokrasimizin
güçlenmesi açısından aldığımız yolu
değerlendirdiğimizde, işin hakkını vermek, teslim
etmek açısından baktığımızda, AK PARTİ
iktidarında cezaevlerinin fiziki şartlarının, ekonomik
şartlarının, diğer şartların olumlu anlamda ne
kadar düzeltildiğini hep beraber değerlendirebiliriz. Vejetaryenlerin
haklarından tutun da dinî inançlarından dolayı yemek tercihine
kadar her ince ayrıntı düşünüldü şimdiye kadar değerli
arkadaşlar. Bununla ilgili uluslararası alanda birçok, kamu
hakkına bağlı olarak, kuruma izin verildi. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin, Avrupa Birliğinin, Birleşmiş
Milletlerin ilgili kurumlarına Türkiyedeki cezaevlerini sivillerle
beraber gezme hakkı, inceleme hakkı konusunda yetki verildi. Sürekli
bunlar denetleniyor; bizler de gidiyoruz, sizler de gidiyorsunuz.
Bir daha, bir daha
söylüyorum: Bir haksızlığı kollamak gibi görevimiz yok.
Hükûmetin insan hakları konusundaki hassasiyetini algılayamayan,
bununla ilgili adım atamayan bürokratik bazı adımlar, engeller
olabilir ama bunu aşmak da bizim görevimiz. Gelin, beraber
konuşalım, tespitleri yerinde paylaşalım, varsa müdahale
edelim ama altını bir daha çiziyorum: AK PARTİ bu konuda
adım atmadı. derseniz, az önceki ithamları söylerseniz buna
üzülürüz. Toplumda bunun karşılığını vermez zaten
sizlere çünkü bu doğru değil.
Şimdiye kadar
yapılan çalışmaları -bir daha diyorum- burada uzun uzun
anlatmak istemem sizlere fakat şunu söylemek görevimiz: Cezaevlerinin
ulusal ve uluslararası denetimlere açıldığı,
cezaevleri izleme kurullarının kurulduğu, cezaevi personelinin
eğitim için 4 yeni merkez açıldığı; Denetimli
Serbestlik gibi, Adli Kontrol gibi yeni bazı kurumların
oluşturulduğu, elektronik kelepçe gibi birtakım hakların
verildiği; sağlıkla ilgili, eczaneden ilaç almaktan tutun da,
doktor tercihine kadar birçok hakkın mahkûmlara verildiği, çocuk
eğitim merkezlerinin cezaevlerine kurulduğu, Adli Kontrol müessesinin
hayata geçirildiği, ağır hastalar için mazeret izinlerinin
verildiği, disiplin cezalarına karşı infaz mahkemelerine
itiraz etme hakkının verildiği, inancı gereği beslenme
hakkının gözden geçirildiği, Avrupa İşkenceyi Önleme
Komitesine bizim cezaevlerimizi inceleme yetkisinin verildiği,
ağır hastaların ceza infazlarının ertelemesine imkân
verildiği, mahrem olarak -biliyorsunuz- aile görüşme
imkânının verildiği bir çok hakkı daha burada sayabilirim.
Derdimiz, cezaevlerinde
ceza çeken arkadaşlarımızın mağdur olması
değil, o mağduriyetlerin giderilmesi. Sakine Hanım inanmayacak
galiba, çok yan bakıyor bana.
SAKİNE ÖZ (Manisa) İnanmadım zaten. Sen
inandın mı söylediğine?
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama kendi iktidarları
zamanında cezaevlerinde insanlara ana dilleriyle konuşma
hakkının bile verilmediğini cümle âlem, tüm dünya biliyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynı yatakta
3 kişi yatıyor Bülent Bey, aynı yatakta 3 kişinin
yattığı cezaevleri var.
BÜLENT TURAN (Devamla) Artık bu dünyada, bu
ülkede, bu cezaevlerinde ana diliyle yakınıyla konuşmanın
gündem bile olmadığını, unutulduğunu hatırlatmak
isterim sizlere. Ama daha işimiz var.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Çocuk tacizleri, tecavüzler var
cezaevlerinde; neler var, neler
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız, tüm
şikâyetler için, mahkûmların tüm şikâyetleri için 135 tane izleme
kurulu kuruldu, 141 tane infaz hâkimliği kuruldu arkadaşlar.
İnsan Hakları Kurumu gibi, Kamu Denetçiliği gibi, adalet
müfettişliği gibi çok önemli kurumlar oluşturuldu. Bunların
her biri onar dakikalık başlıktır, her biri hukuk
anlamında yeni bir yapılanmadır, yeni bir adımdır
ancak referandumdaki iddiamız, demokratikleşme kanunundaki
iddiamız, her hafta, her ay bir paket getirmekteki iddiamız bu
konudaki hassasiyetimizi gösteriyor. Biliyorsunuz, cezaevlerinde yapılan
yanlışlarla ilgili ne kadar fazla idari soruşturma, ne kadar
fazla ceza verilmesi talebinin olduğunu tüm kamuoyu biliyor zaten.
Bakınız değerli arkadaşlar, hepinizin
bildiği, Kamu Harcamalarını İzleme Platformu var. Bu
platformun hepimize gönderdiği evraklar var, ona baktım bugün. Sadece
şu ifade bile somut olarak derdimizin ne olduğunu gösterir diye
düşünüyorum: Bakınız, on sene önce devletin mahkûm
başına ödediği dile getirilmeyecek kadar küçük bir para varken
harcama varken, bugün, Amerikada 25 bin dolar olan mahkûm başına
ödeme, Güney Afrikada 5 bin dolar olan ödeme, Türkiyede 24 binleri
geçmiş durumda. Değerli arkadaşlar, Amerikadaki mahkûm
başına harcama neredeyse ülkemiz kadar. Bu, ufak bir somut örnektir
diye düşünüyorum.
Ama yüzbinlerce mahkûmun olduğu yerde hata varsa,
bir daha söylüyorum, bunu beraber inceleyelim, değerlendirelim ve çözelim.
Ama bakış açımızı hatırlatmak isterim: Biz,
oraları bir Medrese-i Yusufiye görüyoruz, biz oraları liderimiz
girdiği, gördüğü yerler olarak görüyoruz; oraları bir
eğitim merkezi, bir sıçrama merkezi olarak görüyoruz; oraları
biz insan haklarına, demokrasimizin gelişmesine kıymet verecek
yerler olarak görüyoruz. Oradan çıkan insanlar, toplumda kahrolsun,
mahvolsun diye değil; bir anlamda topluma entegre olabilsin,
hayatını idame ettirebilsin diye, tekrar hayatını
kazanabilsin diye bir ara yer olarak görüyoruz. Gönül ister ki hiç bu konuda
sorunlar, sıkıntılar olmasın ama olduğunu maalesef
biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, cezaevleri meselesi lokal
bir mesele. Cezaevleri sonuçtur; mesele insan haklarıdır,
demokrasidir, ülkemizin gelişmişliğidir. Eğer bu ülkede
2023 hedeflerimize ulaşma imkânını bu millet bize verirse, size
rağmen bu millet bize bunu verirse görecekseniz 2023te bu konuları
konuşmuyor olacağız, bu istisnaların çok daha az olduğunu
göreceğiz. Bizim ivmemiz, gittiğimiz yer, bakış
açımız belli. Cezaevlerindeki sıkıntılar bizim
baş tacımız, bunları çözmek de bizim görevimiz. Ama
bunların çok büyük oranda çözüldüğünü gururla, keyifle
söyleyebilirim. Komisyonumuz cezaevlerine gittiğinde birçok zaman sizin
partinizin vekillerinin de itiraf ettiği gibi Ne güzel
çalışmalar yapılmış. dendiğini; yemekten,
yataktan, fiziki şartlardan, kitap okumaktan, televizyon izlemekten birçok
konudaki her türlü hakka kadar uluslararası standartların da üzerinde
çok önemli oranda haklar verildiğini hep beraber yerinde görmüş
olduk.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya yapmayın,
cezaevleri yaşanacak durumda değil. İnsan Hakları Komisyonu
üyesiyim ben, aynı yatakta 3 tane mahkûm yatıyor, etmeyin,
tutmayın. Suları akmıyor, yemekleri kaliteli değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha diyorum:
İstisnalar varsa düzeltiriz.
Bakınız, notlar önümde. Yedi yılda 215
tane cezaevi kapatıldı. Bakanlığımızın
kararı, 2017ye kadar 196 tane kapatılacak.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yerine yenileri
açıldı, yerine yenileri açıldı.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Biz açmak değil, kapatmak
istiyoruz, şartları düzeltmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Düzelmediği için burada
sonuç almak istiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya tablo bu kadar
tam tersine anlatılamaz ya! Irzına geçilen çocuklar var.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) Sayın
Başkan, arkadaşımızın ifade ettiği cezaevi
tablosu gerçeği yansıtmıyor, kısa bir şey
paylaşayım müsaadenizle.
PERVİN BULDAN (Iğdır) İki
dakikalık söz istiyoruz Başkanım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sataşmadın
Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, sataşma yapmadı
yalnız.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bir sataşma
değil Başkanım, yanlış bir
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) Yok, sataşma
değil, kesinlikle sataşma yok.
BAŞKAN Yerinden söz vereyim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Peki, yerinden
olsun.
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Sarıyıldız, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
11.-
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldızın,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) Sayın
Başkanım, şimdi, cezaevinde beş yıl kalmış
biri olarak, daha yeni çıkmış biri olarak ben daha çok taze
yaşadığım birkaç şeyi paylaşayım
arkadaşla; ifade ettiği, çizdiği tablonun gerçekle
ilişkisinin ne olduğu çok daha iyi anlaşılır.
Mardin Cezaevinde kaldım, 300 kişi kapasiteli
bir cezaeviydi, 1.050 kişi kalıyorduk.
Arkadaşın ifade ettiği gibi, cezaevinin
tuvaletinin kapısına kadar ranzalar
bırakılmıştı. Revire yazılınca altı ay
sonra gidebiliyorduk, yemekler ona göre çıkarılıyordu.
Bir de ben şunu söyleyeyim
Ya, bilmiyorum nereden
başlayayım ki.
Şimdi, bu ülkede bir cumhuriyet savcısı
şunu diyebiliyor: Bu adamın durumu ölümcüldür, kendisi bir şey
yapamaz. Yalnız, bırakılması hâlinde bu örgüt
propagandasına dönüşebilir, buna sahip
çıkıldığında ülkenin bölünmezliği zedelenebilir.
Bunun yanı sıra, daha dün, Sayın Halil
Aksoy arkadaşımız, cezaevine gitmek için beş gün boyunca
kapısında bekledi, Adalet Bakanlığından izin
alamadı.
Kürtçe yazışmalardan söz ettiniz; Kürtçe
yazılan bir mektup altı ay sonra verilebiliyor, üç ay sonra
verilebiliyor, bunların hepsini lütfen not edin. İsterseniz bir arada
bir komisyon oluşturalım, o gerçekliği görmek için cezaevlerini
dolaşalım. Böyle bir teklifte bulunuyorum size.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıyıldız.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve arkadaşları tarafından,
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin araştırılması
amacıyla 29/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin lehinde, Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun, cezaevlerinde
yaşanan hak ihlalleri konusunda vermiş olduğu
araştırma önergesi lehinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Biraz önce Bülent arkadaşımın
konuşmasını dinlediğim zaman, insanın hapse giresi
geliyor, beş yıldızlı otel anlatıyor. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
Şimdi, 2002 yılında mahkûm ve tutuklu
sayısı 59.429muş. 2014 yılına geldiğimizde,
bugün itibarıyla 155.863 tutuklu ve hükümlü var; bunların 22.609u
tutuklu, 11.488i hüküm özlü, 121.766sı hükümlü. Başarı bu
işte. Çok güzel rehabilite edildiği için 3 katından fazla
artış var.
Tabii, ekonomide dünya 6ncısı ya da dünya
17ncisiyiz, kişi başına düşen millî gelir 10.500 dolar;
prestij için, gösteriş için bin yataklı, 1 katrilyon 375 trilyonluk
saraylar yaptırıyoruz; yollar yaptırıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bin yatak nerede ya?
MUHARREM IŞIK (Devamla) Bir dakika.
Ama en fazla -nereye geleceğim- hapishanelerde
hırsızlık nedeniyle hapis cezası alanlar var. Çok
muhafazakâr olduğunuzu söylüyorsunuz, bunu iddia ediyorsunuz ama
iktidarınız döneminde fuhuş ve uyuşturucu patlama
yaptı, ikinci sırada bunlardan yatanlar var. Ülkeyi yönetenler
toplumun sosyal ve psikolojik dengesini bozdular. Cezaevlerinde şu anda
değişmiş olabilir çünkü rakam günlük değişiyor-
27.366 uyuşturucudan yatan, 26.596 hırsızlıktan yatan,
226.944 cinayet suçundan yatan var. Bunlar da ülkemizin ne kadar güzel
yönetildiğinin, ekonominin ne kadar iyi gittiğinin bir göstergesi.
Tabii, ülkeye bir türlü huzur ve refah gelmediği için insanlar sürekli ya
hırsızlık yapıyor ya uyuşturucuya yöneliyor ya
cinayetlere yöneliyor karnını doyurmak için; bu da başka bir
çare ama bir türlü çare bulamadınız.
Şimdi, Türkiyede 2018e kadar -biraz önce
arkadaşımız Cezaevi sayısını
azaltacağız. dedi- 153 tane daha cezaevi yapma planınız
var. 3 Şubat 2014 tarihinde, Adalet Bakanlığı, 2017
yılında hapishanelerin kapasitesinin 255.715e
çıkarılacağını söylemiş, açıklamış
bize verdiği cevaplarda.
Tabii, cezaevlerini kategorize ederken de tek
amacınız, buraya giren insanları nasıl dizayn ederiz,
onları topluma kazandırmak fikrini değil, onları orada
nasıl baskı altına alıp dışarı çıkarsa
ne yaparsa yapsın -zaten çıkması için de
uğraşıyorsunuz- amacını güdüyorsunuz; bu da kesin.
Çıkanlar da bize şey yapsın. diyorsunuz.
Şimdi bizim -Cumhuriyet Halk Partisi- cezaevi komisyonu
olarak gittiğimiz yerlerde gördüğümüz şunlar: Her şeyden
önce mahkûmların insan olduğunu unutmuşlar oradaki
çalışanlar. Çünkü, öyle baskı yaptırıyorsunuz ki
çıplak üst aramaları
Öğrenci, aynı ilçedeki meslek
yüksekokulunda okuyor; her gün okula gidip gelmek için
çıktığı zaman çıplak arama, geldiği zaman
çıplak arama ve insanlığa yakışmayan şekilde
aramalar, hâlen devam ediyor. Sürekli gittiğimiz yerler. Sohbet
hakkını engelliyorsunuz; kurs, atölye, hobi etkinliklerini
engelliyorsunuz. Dayak, işkence gırla gidiyor; istediğiniz kadar
söyleyin. Avukatlarla görüştürmeme cezası veriyorsunuz. Kaloriferler
yanmıyor, soğuktan korunmak için adam diyor ki: Gidip bir tane bere
alacağım, bir tane eldiven alacağım, kafama
takacağım. Git, doktordan rapor al. diyorsunuz, onu da
aldırmıyorsunuz.. Böyle bir şey olur mu? Mektupları
vermiyorsunuz ya da geç veriyorsunuz. Keyfî hücre cezaları almış
başını gidiyor. Sohbet hakkını engelliyorsunuz.
Süngerli odalarda işkenceler hırla gidiyor. Zaten çocuklara
yapılan fiziksel ve psikolojik şeyler insanlığa
sığacak şeyler değil. Bunlar kesinlikle
BÜLENT TURAN (İstanbul) Siz bunları
engellemelisiniz o zaman.
MUHARREM IŞIK (Devamla) İşte, engelleme
işini sizin yapmanız lazım. Biz ne yapalım, Hükûmet
yapacak. Sizin de bir suçunuz yok da.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Gidin, basın
orayı.
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Siz gidip izliyorsunuz,
geliyorsunuz ama geldiğinizde verdiğiniz raporları dikkate alan
yok.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Beraber gittik, beraber.
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Şimdi, bir diğer
şey: Sürgünler, mahkûmları başka yerlere göndermek için
yaptığınız şeyler. Ya, burada yatan insanlar Rıza
Sarraf değil ki parası çok olsun, 50 tane, 100 tane avukat tutsun,
kendini savundursun. Bu insanlar zaten oradaki avukata bile yalvarıp
yakararak kendini savundurmaya çalışıyor ya da ailesinin
parası yok ki gitsin. Bu da başka bir işkence şekli.
Doktora ulaşmada müthiş zorluklar var. Tabii,
İçeri giren mahkûm kesin yalancıdır, kesin üçkâğıtçıdır.
Bu hasta değil, yalan söylüyordur dışarı çıkmak için.
Ondan dolayı geleni Hele biraz bekle, revire haber vereceğiz. gibi
şeylerle geçiştiriyorsunuz.
İçeride yatan bir sürü, tahminimizce şu anda
500e yakın hasta mahkûm var. 200e yakınının ölümcül
olduğunu, kanser olduğunu, kalp hastası olduğunu biliyoruz.
Şimdi, Van M Tipi Kapalı Hapishanede üç günlük
hücre cezası verilen Şevket Sanlav adlı hükümlü 17 Kasımda
ölü bulundu, şüpheli bir ölüm.
3 Haziran 2014 tarihinde Bingöl M Tipi Hapishanede Orhan
Dursun mide kanseri olduğu için öldü. Raporları vardı ama
bırakılmadı.
12 Kasım 2014 tarihinde Ereğli Kapalı
Hapishanede Yunus Erzurum ölü bulundu, hâlen nedeni bilinmiyor.
Elâzığ E Tipi Kapalı Hapishanesinde 3
Kasım tarihinde Çağdaş Aktepe ölü bulundu. Sorumlusu, tedaviye
göndermeyen cezaevi idaresi. dediler, soruşturma açıldı ama
sonucu belli değil.
Şu anda yatan Kandıra Cezaevindeki Abdullah
Kalay ismindeki mahkûmun kalbinin sadece yüzde 30u çalışıyor.
Adli Tıp raporlarının hepsi tamam, hepsi var. Kendi
ihtiyacını karşılayamayacak durumda olduğu da belli.
Sayısız doktor raporlarına rağmen hâlen
çıkarılmadı, ölüme terk edildi.
Tabii, siz her zaman için
Hükûmetiniz daha doğrusu,
siz dediğimiz zaman yanlış anlamayın. Hükûmetiniz her
zaman için Adli Tıbbı sorumlu tutuyor ama Adli Tıbbın da
nasıl dizayn edildiği
Ki Adli Tıbbı ben çok iyi bilirim
çünkü ben Cerrahpaşada okurken oradaydı Adli Tıp, oradaki eski
hocalarımızın nasıl olduğunu biliyorduk. Orayı
dizayn ederek de oraya da kendi kafanıza göre el attınız.
On iki yılda cezaevinde 2.bine yakın hasta
mahkûm ya da hasta olmadığı hâlde ölen kişi var.
Bunların da nedenleri bilinmiyor, niye öldüğü bilinmiyor. Sözüm ona
soruşturmalar açılmış, araştırma
yapılıyor ama bir türlü bunun sonucu bulunmadı. Tabii, en yüz
karası işimiz Şakran, Sincan ve Pozantı Cezaevindeki
çocuklara yapılan o iğrenç olaylar, oradaki işkenceler, oradaki
çocuklara tacizler, tecavüzler. Tabii, hemen Pozantı kapatıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi özellikle o konuda çok büyük çalışmalar
yapmıştı, kapatıldı. Sincana falan geldiğimiz
zaman, Sincanda daha sonra neler olduğunu, hepsini tek tek gördük. Ondan
dolayı bunları büyük bir başarı olarak görmenin bir
anlamı yok.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının
cezaevinde yattığından biraz önce arkadaşımız
bahsetti. Tabii 5 yıldızlı, 7 yıldızlı cezaevi
farklı. Bir de şu anda Cumhurbaşkanı gitsin, bir cezaevini
gezsin, cezaevini görsün, oradaki cezaevinin ne olduğunu
(CHP
sıralarından alkışlar) Ben kimsenin yatmasını
istemem, hiç kimsenin ama bir gitsin, görsün, o zaman ne olacağı
anlaşılır. Orayla bir ilgisi yok. Şimdi, o şeyler
yattığı zaman, tabii ki tek bir oda, güzelce
ayarlanmış, istediği zaman kapıyı kendisinin açıp
misafirini alabileceği bir oda. Öyle mahkûmların hepsini
görmüşüzdür, biliriz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Her şeyi de
biliyorsunuz ya!
MUHARREM IŞIK (Devamla) Televizyonu var,
halıları duvarda asılı. Bunlarla yatmayla
İstirahat
etti. deyin ya, ona mahkûm demeyin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Yapmayın ya,
yapmayın!
MUHARREM IŞIK (Devamla) Bir de gitsin, hele
Kandıra Cezaevini bir görsün, Tekirdağ E Tipi Cezaevini bir görsün,
orada neler yapıldığını bir görsün, Sivasa bir
gitsin, Sivası bir görsün.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hepsini biliyoruz.
MUHARREM IŞIK (Devamla) O cezaevlerini
gördüğün zaman nelerin olduğu o zaman açığa çıkar.
Türkiyede ne yazık ki şu anda övündüğünüz
tek şey Cezaevi yaptık, adliyeleri yaptık
Cezaevi
sayısını biraz önce Azalttık. diyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayılar önümüzde.
MUHARREM IŞIK (Devamla) Azaltmıyorsunuz, bak
sayı verdim, 255
BÜLENT TURAN (İstanbul) Topluyoruz, topluyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Küçük cezaevlerini kapatıp
MUHARREM IŞIK (Devamla) Neyi topluyorsunuz?
Toplamakla iyilik mi yapıyorsunuz? Topluyorsunuz, örneğin
Diyarbakırdaki adamı buraya sürgün ediyorsunuz. O mahkûma gelmenin
ne kadar zor olduğunu biliyor musunuz? Şimdi topladınız,
nereye topluyorsunuz? Belli illere, aynı bu kamu hastanelerini toplayıp
şehir hastanesi yapar gibi. Bundan bir şey olmaz ki.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Tunceli gibi mi
yapacağız, sizin gibi mi yapacağız, bombalayacak
mıyız yani?
MUHARREM IŞIK (Devamla) Hayır, önemli olan,
bu seviyeye gelmesini engellemek. Onu engellersen eğer yapılacak
şey daha güzel olacak.
Tabii, Adli Tıbba gittiğiniz zaman Adli
Tıbbı
Şimdi ona tekrar geleyim, çok önemli çünkü hasta
mahkûmların durumu var. Adli Tıbba bir düzen getirilmesi lazım.
Adli Tıbbın verdiği raporlar şey oluyorsa üniversitelerimiz
var.
BÜLENT TURAN (İstanbul) O konuda hemfikirim.
MUHARREM IŞIK (Devamla) Üniversitelere gidip orada
rapor almanın kolaylaştırılması lazım, onun
sağlanması lazım, bunların yapılması lazım.
Ama ne yazık ki Türkiyede sizin görüşünüz, her ses çıkaran
kişiyi, cezaevi sayılarını artırarak, içeri atıp
susturmak. Zaten son zamanlarda yine bu gerginliği yapıyorsunuz.
Kusura bakmayın öyle bakıyorsunuz ama aldığınız
gaz, şu anda ihaleye çıktığınız gazlar, yeni bir
firmaya verdiğiniz TOMA sayıları
Bir tane yanarsa on tane
alırız
Bunlar, geleceğimizin hapishane
sayılarının artması; bunlar, geleceğimizin daha çok
hapishane, daha çok mahkûm olacağını gösteriyor, insanların
daha çok içeri gireceğini gösteriyor.
Ha, bir de şu var: Çok basit suçlardan da insanlar
içeri alınıyor. İşte biraz önce bir vatandaş
aradı, diyor ki: Tarım krediden borç almıştık,
başkasına kefil olmuştuk. Bundan dolayı icra geliyor, ondan
dolayı ödeyemiyoruz, içeri giriyoruz. Bunlardan da çok fazla alımlar
olduğu için yine aynı şekilde sıkıntılar
yaşanıyor.
Son olarak da söyleyeceğim şu: Gerçekten bu
ülkenin eğer kalkınmasını istiyorsanız, ki öyle iddia
ediyorsunuz, gerçekten bu ülkede kardeşliğin gelmesini ve
barışın gelmesini istiyorsanız yeni Gezi olaylarının,
Validebağda yaşananların yaşanmaması için daha
dikkatli olmanız lazım. Siz iktidarsanız, iktidar her zaman için
verici olmalı, iddialı olmamalı, insanların üzerine
gitmemeli. Belediye Başkanının açıklamasına da gerekli
cevabı vermeniz lazım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Halkların
Demokratik Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım.
Tabii, cezaevi hiç kimsenin girmek istemediği, hiç
kimsenin içerisinde bulunmak istemediği bir durum. Tabii ki ne kadar
şartları güzelleştirirsek güzelleştirelim, bir 5
yıldızlı otel konforunda bile olsa insanın en temel
özelliği olan özgürlüğünü elinden alıyorsunuz, ondan dolayı
üzerinde hassasiyetle durmamız gereken... Hiçbir zaman cezaevlerinde sorun
yok, sıfır sorun gibi yaklaşımda da değiliz ama hiç
kimse de 2002den önceki durum ile şu andaki durumu mukayese ettiği
zaman cezaevinde kalan hükümlü ve tutukluların, mahkûmların
şartlarının eskiye oranla daha kötüye gittiği
iddiasında bulunamaz.
Birçok hak
2005 yılında burada ceza infaz
sistemini yeni bir yasaya kavuşturduk. Orada çok detaylı bir
şekilde infazın ne şekilde yapılacağı... Hatta
şöyle eleştirilere de maruz kaldık o tarihte: Çok detaylı
bir şekilde madde düzenlemeleri yaptınız, ne gerek var buna?
diye. Biz de o zaman gerekçe olarak, uygulayıcıların ellerine
bir inisiyatif bırakmamak için her maddeyi ayrıntılı bir
şekilde düzenleyelim ki uygulayıcı elinde bunu çarçur etmesin,
yoruma bırakılmasın diye. Mevzuatı ne kadar mükemmel hâle
getirirsek getirelim, uygulamada birtakım yanlışlıklar
maalesef olabiliyor.
Hiç kimse istemez cezaevlerindeki bir mahkûma
insanlık onuruna yakışmayan, hakaret içerisinde, hareket
içerisinde bulunulmasını. Hiç birimiz tasvip de etmeyiz. En cani
suçluyu, cezaevindeki hükümlüyü dahi temelden kazısanız,
altından insan çıkar. İnsan onuruna aykırı bir
şekilde yapılan bütün işlemleri reddeden bir iktidar var, bir
parti var ama uygulamada birtakım yanlışlık olanları
da getirip burada cezaevlerindeki genel uygulama buymuş gibi sunmak da,
cezaevinde çocuk mahkûmlara yapılan birtakım yanlış
uygulamaları burada gelip konuşmak, etmek de diğer içeride
kalanlara biraz haksızlık oluyor gibi geliyor bana. Burada, somut bir
şekilde yapılan, bildiğiniz bir husus eğer varsa, gelin
paylaşın, üzerine AK PARTİ olarak biz gidelim.
Bakın, Engin Çeberin işkenceyle ölümüne yol
açan müdüre müebbet hapis... Cezası verildi. Yani, hiçbir zaman,
cezaevinde işkence ve kötü muamelede bulunan idareci, müdür sümen
altı edilmemiş, kim yanlış bir uygulama yapıyorsa
üzerine bizzat gidilmiştir. Evet, şu anda, fazla hükümlü, tutuklu
bulunduğundan dolayı kapasitenin üzerinde olan cezaevleri var. 10
kişi kalacak koğuşlarda 15 kişi, 20 kişi kalanlar var.
Bunun fiziki koşullarını iyileştirmemiz lazım,
şart. Hızlı bir şekilde cezaevi inşaatları
yapılarak küçük cezaevlerinin kapatılıp kampüs şeklinde
büyük illerdeki cezaevlerine geçilmesi gerekiyor. O anlamda, cezaevi
inşaatları devam ediyor.
Tabii ki aslolan -biraz önce grup adına konuşan
Bülent kardeşim de ifade etti- cezaevine insanlarımızın
girmemesi ama girdikten sonra bunların topluma yararlı bireyler
olarak çıkması, bir daha suç işlememesi yönünde tedbirlerin
alınması. Cezaevi ne bir terör örgütünün üssü, karargâhı olsun
ne de cezaevi bir kişi oraya girdiği zaman daha kötü bir şekilde,
topluma kazandırılmayacak bir şekilde çıkması...
Topluma kazandırmak esas olmalı. Toplumda
Şimdi, biraz önce CHP
adına konuşan kardeşim de burada Orada öyle bir şeyler var
ki dayak, işkence hırla gidiyor, gırla gidiyor. gibi
Yani
böyle bir sayı elinizde varsa genel bir şey konuşarak
İşkence çok fazla miktarda... Kaç kişi işkence
gördüğünü isim vererek somut bir şekilde burada söylerseniz biz de
istifade edelim, üzerine gidelim ama genel bir konuşmayla sanki genel bir
uygulamaymış gibi konuşmak
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Gezilen, görülen
şeyler.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
haksızlık oluyor,
haksızlık yapıyorsunuz.
Bakın, burada, biz ceza infaz sistemine, CMKya
koymuş olduğumuz bir dünya hükümle, maddelerle cezaevindeki hasta
mahkûmların tahliye edilme, adli kontrol sisteminden faydalanma, bir dünya
hakkı burada getirdik. Eskiden geçmişte cezaevindekiler ana
dilleriyle konuşamazken o yasağı yine biz kaldırdık. Bunları
-hiçbir zaman da bir lütuf olarak size verilmiş olan bir şey
değil- geç kalmış bir hakkın teslimi olarak da lanse
ediyoruz, hiçbir zaman bunların üzerinden de bir siyaset yapma
peşinde de değiliz.
Cezaevinde gerçekten kötü bir uygulama varsa
bildiğiniz, müşahhas olayları getirin, üzerine el
birliğiyle gidelim, bu kötü uygulamaların arkasında hiç kimse
duramaz, biz de duramayız. Birtakım uygulayıcılar
anlamında, yöneticiler anlamında sıkıntı varsa gerekli
soruşturmayı, idari ve hukuki soruşturmayı yapalım,
cezalarını çeksinler. Hiç kimse kanundan almadığı
yetkiyi kullanma, keyfî uygulamalarda bulunmasın diyoruz.
Bizim bugünkü gündemimiz belli olduğundan
dolayı bu önerinizin maalesef lehinde olamayacağız, aleyhine oy
kullanacağız diyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... (AK PARTİ
sıralarından var, var sesleri; CHP ve MHP sıralarından
yok, yok sesleri)
Gene anlaşamadılar, elektronik cihazla
oylamayı yapıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
ALİM IŞIK (Kütahya) Siz daha fazla
çabalıyorsunuz ama maalesef
BAŞKAN Yok, ben çabalamıyorum, ben sadece
çalışacaksak çalışalım, çalışmayacaksak da
çalışmayalım, bilelim böyle; sallanma işinden
hoşlanmıyorum.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) Sayın
Başkanım, bugün çok önemli, bugün çalışmamız
gerekiyor; konuşmam var benim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bünyaminin konuşması
var da ondan diyor.
BAŞKAN - Ben bir şeye itiraz etmiyorum
bakın yani anlaşamadılar
Oylama yapıyoruz, gelmiyorsunuz
kardeşim.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Yok.
Evet, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
yapılan ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır. Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun,
7/5/2013 tarih ve 12518 sayıyla Kütahya Milletvekili Alim Işık
ve arkadaşları tarafından, ziraat ve veteriner fakülteleri
mezunlarının yaşadıkları sorunların; 8/5/2013
tarih ve 12631 sayıyla Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları
tarafından, ziraat mühendislerinin sorunlarının; 23/10/2014
tarih ve 982 sayıyla Mersin Milletvekili Ali Öz ve arkadaşları
tarafından, ziraat mühendislerinin istihdam sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel
Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
19/11/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 19/11/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
7 Mayıs 2013 tarih, 2013/12518 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının, "ziraat
ve veteriner fakülteleri mezunlarının yaşadıkları
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla" ve 8 Mayıs 2013 tarih,
2013/12631 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş
olduğumuz Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşlarının
"ziraat mühendislerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" ve 23 Ekim 2014 tarih, 2014/982 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz Mersin Milletvekili
Ali Öz ve arkadaşlarının ziraat mühendislerinin istihdam
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla" verdiğimiz Meclis
araştırma önergelerimizin 19/11/2014 Çarşamba günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
lehinde, Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
BAŞKAN Efendim, bir dakika
Sayın milletvekilleri, kırk dakika sonra
buluşmak üzere sizin bir kısmınızı, gürültü
yapanları dışarı alayım, çay için, ondan sonra,
kırk dakika sonra burada olun yalnız.
Buyurunuz Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin
içinde bulunduğu sorunların araştırılması
amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekilleri tarafından
verilen ve biraz önce Sayın Divan Kâtibinin okuduğu üç Meclis
araştırma önergesinin birleştirilerek gündeme alınması
konusunda grubum adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi 1980li
ve 1990lı yılların en gözde mesleklerinden birisi olan ziraat
mühendisliği mesleğiyle veteriner hekimlik mesleğinin maalesef
son on, on beş yıllık süreçte hükûmetlerin yanlış
tarım politikaları ve ekonomi politikalarının
getirdiği bugünkü durumda içinde bulunduğu çok ciddi sorunlarla
muhatap olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Tarım mesleği
insanların en temel ihtiyacı olan beslenme ihtiyacının
karşılandığı en önemli mesleklerden birisi. Bu
mesleğin ana elemanlarından birisi de ziraat mühendisliği
mesleği. Ayrıca, yine, hayvancılıkla ilgili olan alanda
veteriner hekimler; yine, su ürünleriyle ilgili olan alanda da
balıkçılık teknolojisi ve su ürünleri mühendisleri bu grup
içerisinde hemen hemen aynı şekilde sorunlara muhatap olan insan
gruplarını oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, öncelikle tarımın
içine düştüğü durumu tespit ederek bu alanda çalışan
mühendislerin sorunlarını da beraber değerlendirmemizin yerinde
olacağını düşünüyorum. Özellikle son on yılda
uygulanan yanlış tarım politikaları maalesef bugün
ekilebilir tarım alanlarının yaklaşık 3 milyon hektar
civarında azalmasına ve bu alanda elde edilen birçok üretimin de
gerilemesine yol açmıştır. Tabii ki iktidar partisinin değerli
temsilcileri zaman zaman gelip bu kürsüden 2002 yılında şu
kadar tarıma destek verilirken, bugün bu destek şu miktara
çıktı. diye son derece övünerek bahsettikleri birçok
konuşmayı zaman zaman yaptılar. Ama şu bir gerçektir ki,
durumu iyi olup da gidip Ziraat Bankasından veya tarım kredi
kooperatiflerinden kredi talebinde bulunan hiçbir çiftçi dünyada yoktur,
Türkiyede de olmaz. Yani bu kredi rakamlarının yükselmiş
olması tarımın iyiye gittiğinin bir göstergesi değil,
tam tersine, tarımın kötüleştiğinin bir göstergesi olarak
değerlendirilmeli ve bu tespit başta yapılmalıdır.
Bugün tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat
Bankasına olan borçlarını zamanında ödeyemedikleri için
binlerce tarım çalışanının evinden kaçak durumda
olduğu gerçeğini unutmamamız lazım. Eğer evine
giderse, zabıta, polis veya jandarma kolluk güçleri tarafından
savcının kararı doğrultusunda yakasından
yapışılacak, doğru cezaevine gidecek olduğunu bu
insanlar bilmektedir. Bu sorunu bir defa altını çizerek sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Tabii, son dönemde artan üniversite sayısı
doğal olarak fakültelerin de çoğalmasına ve 90lı
yıllarda 10 civarında olan ziraat fakültesi sayısının
bugün 30un üzerine çıkmasına yol açmıştır. Son birkaç
yılda kurulan üniversitelerde 10a yakın ziraat fakültesi
kurulmuş ve fakülteler hemen kurulur kurulmaz da öğrenci
alımına başlayınca, bugün, her yıl 4-5 bin
civarında yeni ziraat mühendisinin bu fakültelerden mezun olmasına,
dolayısıyla, var olan 20-25 bin civarındaki işsiz ziraat
mühendisine yenilerinin eklenmesine yol açmıştır.
Maalesef Tarım Bakanı zaman zaman, özellikle de
seçimler öncesinde çıktığı televizyon programlarında
çok sayıda ziraat mühendisi ve veteriner hekim ya da diğer, biraz
önce ifade ettiğim mesleklere ait kadroları ilan edeceğini ve yeni
eleman alacağını duyurmasına rağmen ve söz vermesine
rağmen taleplerin Maliye Bakanlığına iletildiğini,
Maliye Bakanlığının buna olumsuz yanıt verdiği
gerekçesiyle de bu kadrolara eleman alamadığını ifade etmek
zorunda kalmıştır. Maliye Bakanlığına
sorduğunuzda, Tarım Bakanlığından böyle bir kadro
talebi geldi mi? diye sorulduğunda, maalesef, Maliye
Bakanlığı da bu taleplerin kendilerine
ulaşmadığını ifade ederek iki
bakanlığın hangisinin doğru söylediği konusunda
meslektaşlarımızın, ziraat mühendislerinin
kafasının karışmasına yol açmışlardır.
Bu nedenle öncelikle, şu anda işsiz bulunan ziraat mühendislerinin en
az 6.500 dolayındaki kadro taleplerini bir kez daha sizlerle
paylaşmak istiyoruz çünkü bu alanda ciddi bir mühendis eksikliği
vardır. Tarımın istihdamında ve gelişmesinde bu meslek
mensuplarının çok büyük katkıları olduğunu içinizde
bulunan birçok ziraat mühendisi arkadaşım da yakından takip
etmektedir.
Diğer önemli bir sorun, Tarımsal
Yayımı Geliştirme Projesi ya da kısaca TARGEL Projesi
olarak bilinen proje kapsamında işe alınan ziraat
mühendislerinin maalesef çakılı olmaları, izin ve benzeri gibi
sosyal haklarını kullanamamaları, ayrıca tayin
haklarının olmaması; yine, veteriner hekimlerin kendi
çalışma alanlarında kendi ihtiyaç duydukları fiziksel
ortamı kendilerinin hazırlamak zorunda olması ve birçok konuda
diğer meslektaşlarının, kadrolu meslektaşlarının
yaptığı işleri kendi ceplerinden harcadıkları paralarla
yapacak durumda olmaları onların da içinde bulunduğu önemli
sorunlardır.
Bir başka önemli konu, 4/Bli yani sözleşmeli
olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığında işe başlayan bazı ziraat
mühendisleri Bakanlık tarafından açılan diğer kadrolara ya
da başka alanlarda açılan diğer kadrolara yüksek KPSS
puanlarına sahip olmaları nedeniyle geçiş yapmaları hâlinde
maalesef onların işgal ettiği kadrolar boş kalmakta ve
bunlara yenilerinin atanmasında gecikmeler yaşanmaktadır. Bunun
da bir disiplin altına alınmasında önemli yararlar olduğunu
düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bir başka önemli konu,
tabii ki, ziraat fakülteleri mezunlarının işsizliğinin
yanında bugün ziraat fakültesinde bulunan bazı bölümlere açılan
kontenjanların da doldurulamamış olması gerçeği bir
tarafta çözüm beklemektedir. Örneğin sadece bitki koruma, bahçe, tarla
bitkileri ve tarım ekonomisi bölümlerine yeterli miktarda yeni giren
öğrenci bulunabilirken onun dışındaki zootekni, toprak, biyosistem
mühendisliği, tarım makineleri veya tarımsal yapılar ve
sulama bölümü gibi bölümlere bugün üniversitelerin ilan ettiği
kontenjanları doldurmayacak şekilde çok az sayıda öğrenci
gelmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi bu bölüm mezunlarının
maalesef, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından ilan edilen kadrolarda karşılıklarının
olmamasıdır. Dolayısıyla, Bakanlığın ilan
edilecek olan gerek sözleşmeli gerekse daimi kadrolara alınacak
ziraat fakültesi mezunlarının dağılımında bu
dengeyi de gözetmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu bölümler, bu şekilde
devam ederse yakın gelecekte artık öğrenci
bulamadıkları için kapanmak zorunda kalacaklardır. Bunu da
özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Diğer taraftan, yine Çiftçi Kayıt Sistemine
göre bugün yaklaşık 5 milyon civarında kayıt
dışında ve kayıt içinde olan işletmelerle birlikte
değerlendirdiğimizde- işletme varken maalesef
kısıtlı sayıda ziraat mühendisi istihdamının
anlaşılabilir bir tarafı yoktur. Mutlaka bunun bu dönemde
çözülmesi gereği tartışılmalıdır.
Diğer taraftan, hâlen Tarım
Bakanlığı bünyesinde çalışan ziraat mühendisleri,
maalesef, diğer meslektaşlarına yani mühendisliklere göre daha
düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalmışlar ve
ayrıca Bakanlık bünyesinde moda tabirle mobbing ya da psikolojik
tacizle muhatap olan çok sayıda mühendisin olduğu gerçeğini de
yine sizlerle paylaşmak zorundayım.
Bir başka konu, görev sırasında verilen
bazı iyileştirmeler ya da tazminatlar, maalesef, ziraat
mühendislerinin emeklilerine yansımamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) - Bu sorunun da çözülmesi
gerektiğini bir kez daha sizlerle paylaşıyor, önergemize
desteğinizi bekliyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde,
Bayburt Milletvekili Sayın Bünyamin Özbek.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, üniversiteden hocam olan Alim Hocadan sonra konuşmanın da
ne kadar önemli olduğunu sizlere aktarmak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Katıl yeter Bünyamin
Bey, bizim söylediklerimize katılırsan problem yok.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) Tarım sektörü gerek
sosyal gerek ekonomik olarak ülkemiz için en önemli sektördür. Tarım
alanında yapılan köklü reformlar, proje ve çalışmalarla
ülkemiz tarımı, yaşanan küresel finans krizlerine ve
kuraklıklara rağmen, son on yılın dokuzunda büyüyerek
yarım yüzyılın rekorunu kırmıştır. Bu
çalışmalar neticesinde ülkemiz tarımsal ekonomik büyüklükte 2002
yılında dünyada 11inci, Avrupada 4üncü sıradayken, 2013
yılında dünyada 7nci sıraya, Avrupada ise 1inci sıraya
yükselmiştir. Ülkemiz dünyada tarımsal üretimde 7 üründe lider, 31
üründe ilk 5tedir; tarımsal ihracatta 5 üründe lider, 21 üründe ise ilk 5
sıradadır.
Tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla 36 milyar
TLden, bizim AK PARTİ hükûmetleri döneminde 112 milyar TLye
ulaşmıştır. Tarım sektöründe kişi
başına gelir 2002 yılında 1.064 dolar iken, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde 4 bin dolarlara kadar ulaşmıştır.
Tarımsal ihracat 4 kat artarak 16 milyar dolara
ulaşmıştır. Çiftçilerimize karşılıksız
olarak dağıtılan tarımsal destek miktarı 2002
yılında 1,9 milyar TL iken, 2014 yılında 9 milyar TLye
ulaşmıştır. Tarım sektörü, Hükûmetimiz döneminde
verilen yaklaşık 60 milyar nakit destek ve başlatılan
projeler neticesinde önemli bir gelişim sağlamıştır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın vekilim,
tarım sektörü iflas etmiş durumda, köylü perişan.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) Anlatıyorum,
dinlerseniz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Dinliyoruz, dinliyoruz
da hangi ülkede kişi başı tarımsal gelir 4 bin dolara
çıkmış, onu merak ediyorum.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) Değerli vekilim, 2002deki
tarımdaki gelişmelerle 2014deki tarımdaki gelişmeleri bir
incelerseniz ne olduğunu görürsünüz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Anlatılan
Türkiye değil!
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) - 1.064 dolardan
bahsediyoruz, 4 bin dolardan bahsediyoruz; 1.064 dolar mı büyüktür, 4 bin
dolar mı büyüktür, onun takdirlerini size veriyorum ben. (AK
PARİTİ sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Bu
anlattıklarınız Türkiye değil ama!
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) - Yukarıda
belirttiğim gelişmeler yanında, üretimde kaliteyi,
standardı ve kırsalda yaşam seviyesini yükselterek ülke
tarımı, sürdürülebilir refahın, kaynağı bir sektör
hâline gelmiştir.
Tarım sektörü son on yılda, 1960
yılından bugüne kadar, elli üç yıl içerisinde kesintisiz bir
şekilde büyüme gerçekleştirmiştir. Uygulanan etkin tarım
politikaları, verilen destekler, teşvik mekanizmaları ve
yatırımcılara sağlanan kolaylıklarla tarım
sektöründe yatırımlar artmıştır.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Süt kaç para, süt?
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) - 2012 yılında
yenilenen ve kapsamı genişletilen yatırımlar, devlet
yardımları ve karar çerçevesinde, tarım ve gıda sektörüne
yönelik yatırımlarla genel teşvik sistemi ve bölgesel
teşvik sistemi kapsamında önemli teşvikler
sağlamıştır. Bölgesel teşvik sistemi kapsamında
belirlenen limitlerde damızlık dâhil entegre hayvancılık
yatırımları, gıda ürünleri ve içecek imalatı,
balık yavrusu ve yumurtası dâhil su ürünleri
yetiştiriciliği, soğuk hava deposu hizmetleri, lisanslı
depoculuk, seracılık yatırımları teşvik
kapsamlarında yer almaktadır.
Değerli arkadaşlar, 2003-2014 yılları
arasında KPSS sonucuna göre merkezî yerleştirmeyle
Bakanlığımıza
Bakın, burayı iyi dinleyin; değerli
arkadaşlar, 2002 yılına kadar Tarım
Bakanlığında ziraat mühendisi olarak 6.357 kişi
çalışmaktaydı. Bizim iktidarımız döneminde 9.165
kişi alınarak bu sayı 15.474 kişiye
ulaşmıştır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) On iki yıl
geçmiş, on iki.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) - Seksen yıl
geçmişti 2002ye kadar.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Öyle mi?
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) - Evet.
Artış oranı yüzde 143 olmuştur ziraat
mühendisi alımında. Bakın, değerli arkadaşlar, 1997
yılında ziraat mühendisliğinden mezun olan öğrencilere
Tarım Bakanlığı istihdam
sağlayamadığından dolayı ziraat mühendisleri
öğretmen olarak göreve başlamışlardı, bunları
unutmayalım. Tarım Bakanlığında istihdam edemediler,
üniversiteyi bitiren ziraat mühendisleri öğretmen olarak
çalışmaya başladılar 1997 yılında. Biz, 9.165
tane ziraat mühendisi alarak yüzde 143 artış
sağlamışız. Gıda mühendisi olarak -bakın çok
komik bir rakam- Tarım Bakanlığında çalışan 181 gıda
mühendisi vardı, 181; bugünse 1.561e yükselmiştir. Artış
oranı nedir? Yüzde 762.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sizin
zamanınızda bakana sahte bal sattılar, bırakın.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) Balıkçılık
olarak yüzde 514, su ürünleri mühendisliği olarak yüzde 162
artış sağlanmıştır.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Balık çiftlikleri
kapanıyor, adamlar yem alamıyor.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, toplam olarak AK PARTİ hükûmetleri döneminde 23 bin
personel artışı sağlanmıştır. Ayrıca,
Bakanlığımıza bağlı ilgili kuruluşlarda,
Atatürk Orman Çiftliği, TİGEM gibi kuruluşlarda da alımlar
yapılarak, 10.982 alım yapılarak; diğer taraftan,
sertifikalı tarım danışmanı olarak 12 bin kişi,
özel gıda işletmelerinde 20 bin kişi, su ürünleriyle ilgili
işletmelerde 2.600 kişi olmak üzere toplam 34.600 kişi özel
sektörde çalışmakta. Belki şunu diyebilirsiniz: Özel sektörden
Tarım Bakanlığına ne? Tarım
Bakanlığının yapmış olduğu teşvikler
sonucu özel sektör teşvik edilerek ziraat mühendisi, gıda mühendisi,
veteriner hekim çalışanları istihdam edilmiştir. Bu da
Tarım Bakanlığımızın ciddi anlamda Türkiyede
nereden nereye geldiğinin ifadesidir.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Asgari ücretle
çalışıyor çocuklar.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla)
Bakanlığımızda şu anda 1.967 tane veteriner hekim
boşluğu vardır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Dolduralım
onları, dolduralım, hemen dolduralım.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) 2.185 mühendis
açığı vardır, doğrudur. Diğer bakanlıklarda
olduğu gibi çok az sayıda bizim Bakanlığımızda da
bu açıklar vardır. İnşallah mart, nisan ayında da bu
tür alımlar yapacağız. Tarım sektöründe özellikle Bayburt
gibi illerde, tarımla geçinen, ekonomisi tarıma dayalı olan
illerde ne anlama geldiğini biz çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, 2002ye kadar göç veren
şehrimiz, Bayburtumuz tarıma verilen desteklerden dolayı,
artık, göç vermez hâle gelmiştir. Tarımdaki bu kalkınma
hamlesiyle 101 milyon TL Bayburtumuza yatırım
yapılmıştır. Son on bir yılda 10 adet tarımsal
işletme tesisi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının yüzde 50lik hibe desteğiyle
kurulmuş olup ilimiz ekonomisine ciddi katkılar
sağlamıştır.
Diğer yandan, yapımı tamamlanan Demirözü
Barajıyla yaklaşık 11.260 hektar tarım arazisi sulanır
hâle gelmiştir. Demirözü Barajı sulama sahasını da
içerisine alacak şekilde 16 köyü kapsayan yaklaşık 20 bin
hektarlık alanı arazi toplulaştırması ihalesi
yapılarak toplulaştırma çalışmaları
başlamıştır. Aynı zamanda, Masat Sulama sisteminde de
arazi toplulaştırmaları yapılacaktır.
Bayburt, aynı anda hem DOKAP hem de DAP
kapsamına giren iki ilden bir tanesidir. Bunun yanında, ilimizde
uygulanmak üzere 27 milyon dolarlık Bayburt-Gümüşhane-Rize
Kırsal Kalkınma Projesi ile 115 milyon TLlik Çoruh Havzası Rehabilitasyon
Projesi gibi projeler başlatılmıştır.
Çiftçilerimiz faiz yükü altında ezilmekten
kurtarılmış olup Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifleri aracılığıyla çiftçilerimize
hayvancılık ve sulama yatırımları için yedi yıla
kadar vadeli, sıfır faizle kredi verilmektedir. Son on iki yılda
ilimizde tarımsal kooperatiflerin kullandırdıkları
işletme ve tarım yatırım kredileri tutarı 11 milyon
TLdir.
Değerli arkadaşlar, bunun faydasını
biz seçimlerde görüyoruz. Bakın, en son, 10 Ağustos
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğana
Bayburt yüzde 80 oy vermiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bayburt fakir bölgedir, doğudaki bir ilimizdir.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Onun için
İstanbula gidiyorlar peşinden,. Bayburtta ekmek yiyemiyorlar.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Devamla) Eğer, AK
PARTİye rızaları olmasaydı Recep Tayyip Erdoğana
yüzde 80 oy vermezlerdi. Bayburt, Gezi eylemlerinin olmadığı bir
ildir. Bayburt, 2011 seçimlerinde AK PARTİye yüzde 63 destek...
Bakın, sizin il başkanınız bile seçim
çalışmalarına giderken Recep Tayyip Erdoğanı Allah
başımızdan eksik etmesin. derdi, seçimlerde köylerde. Yani,
yüzde 80 oy vermiş bir ilin milletvekili olarak Türkiye'deki
tarımın ne hâle, nereden nereye geldiğini görüyoruz. En
başarılı bakanlıklarımızdan biridir.
Ben başta Bakanımız olmak üzere tüm
Tarım Bakanlığı çalışanlarına teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
lehinde, Bursa Milletvekili Sayın İlhan Demiröz.
Buyurunuz. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, ülkemizdeki ziraat
mühendisleri, veteriner hekimlerin sorunları ve çözüm yollarıyla
ilgili vermiş oldukları Meclis araştırması önergesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bizleri televizyonları başında izleyen
meslektaşlarımızı, yurttaşlarımızı saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Ben ziraat yüksek mühendisiyim. Mesleğimden,
meslektaşlarımdan onur duyuyorum, gurur duyuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Her meslek grubunda olduğu gibi
ziraat mühendislerinde de işsizlik oranının, veteriner
hekimlerde, gıda mühendislerinde, su ürünlerinde işsizlik
oranının yüksek olduğunu biliyorum ama değerli
milletvekilleri, bu, meslektaşlarımızın sorunu değil,
bu sorun Hükûmetin sorunu. Neden Hükûmetin sorunu? Hemen bir tarımla
ilgili çerçeve çizmek istiyorum, on iki yılda tarımı hangi
noktaya getirdiğini hep beraber bir görelim.
Türkiye, doğrudur, arkadaşlarımın
ifade ettiği gibi tarım ülkesi. Ülkemiz için tarım, sosyal,
ekonomik ve politik bakımdan son derece önemlidir; doyuran ve
barından bir sektördür; ulusal gelire yüzde 8, istihdama yüzde 25
katkı vermektedir. Bu derece önemli olan bu tarım sektöründe
yanlış politikalar nedeniyle çiftçi ve tarımda
çalışanlar bitmiş durumdadır. Çok açık ve net ifade
etmek istiyorum ki, Hükûmet eliyle, devlet eliyle tarım
çökertilmiştir. Biz, 2000li yılların başında
tarımla geçimini sağlayan çiftçi sayısında bugün 2 milyona
yakın çiftçinin azaldığını görüyoruz. Yine biz,
istihdamda tarımda 2002de yüzde 36 olan oranın bugün yüzde 23lere
geldiğini görüyoruz. Son on bir yıllık dönemde gayrisafi yurt
içi hasılada yıllık yüzde 5 oranında büyürken, tarım
sektöründeki büyüme oranı, arkadaşlar, yüzde 2,3 olmuştur. 3
milyon hektar tarım alanından vazgeçilmiştir; ekilmiyor ama
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı ne hikmetse
Sudandan arazi kiralıyor. Burada kimleri çalıştıracak,
neler yetiştirecek? Türkiyede bu oranı sağlayacak tarım
arazileri yok mu? Bunu da özellikle ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, son on bir yılda,
tarım ürünleri adında gıda maddeleri dış ticaretinde
net ihracatçı, tarımsal ham madde dış ticaretinde ise net
ithalatçı konumdayız. Bu çerçeveyi çizdikten sonra, tarımın
çöküşünü gözler önüne serdikten sonra, tarladan sofraya kadar
tarımın her safhasında görev alan değerli
meslektaşlarımızın olmadığının,
işsizlik oranının yüksek olduğunun nedenlerini
araştırırsak hep beraber şunu görürüz ki, bu Hükûmetin bir
tarım politikası olmadığını, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının gündelik
politikalar üreterek ileriye dönük herhangi bir politika üretmediğini hep
beraber görüyoruz.
Hayvancılıkta veteriner
arkadaşlarımız, zootekni ziraat mühendisleri; diğer
alanlarda, tarım ekonomisinde, tarımsal yapılarda, sulamada,
peyzajda bu arkadaşlarımıza ihtiyaç var ama gelin görün ki bu
arkadaşlarımız bugün bu alanlarda görev yapamamaktadır.
Neden görev yapamamaktadır? Çünkü Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı bu
arkadaşlarımızı gözden çıkarmıştır.
Burada şunun da altını özellikle çizmek
isterim: Evet, son zamanlarda ziraat fakülteleri fazlasıyla
açılmış, her fakültede en az on bölümün olduğunu biliyoruz.
Ancak bu fakülteleri açan sizsiniz, bu Hükûmet ve 2014 yılı
başı itibarıyla 35 üniversitenin 28inde ziraat fakültesi var
arkadaşlar. Tabii ki bunun bölümlerini de ortaya koyduğunuz zaman bu
oranın çok fazla yükseldiğini hep beraber görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, televizyon
başlarında bizi izleyen ziraat mühendisi arkadaşlarıma,
veterinerlere, gıda mühendislerine, su ürünlerindeki
arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonunda
çalışmalar yürütürken Maliye Bakanlığına bir soru
yönelttim, dedim ki: Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığında 20.270 boş kadro olduğunu ifade ettiler.
Doğru mudur bu rakam? Maliye Bakanı dedi ki: Doğrudur. Peki,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı bu kadroları
nasıl koruyacaktır veya kullanılacaktır? Olur almak
suretiyle yani Maliye Bakanlığından olur almak suretiyle bu kadroları
kullanabilir. Bunu bir kenara meslektaşlarımın
koymasını istiyorum, 20.270 boş kadro. Peki, yine aynı Plan
Bütçede Sayın Maliye Bakanına bir şey daha sordum, dedim ki:
2015 yılında 74.500 kadro verileceği ifade ediliyor Sayın
Bakan, bu rakam doğru mudur? Doğrudur. dedi. Peki, bunun 34.500ü,
değerli arkadaşlar, polis, doktor, hemşire yani mezun olan,
ihtiyaç olanların atanmasıyla ilgili. Ne kadar geriye bir rakam
kaldı? 40 bin. İşte buradan Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanına seslenmek istiyoruz: Bu 40 bin kadrodan da
en az 13.500 kadronun az önce saydığım ziraat mühendislerine,
veterinerlere, gıda mühendislerine, su ürünleri mühendislerine verilmek
üzere lütfen çaba gösterin.
Bu konuyla ilgili de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim
vermiş olduğumuz bir kanun teklifi de olduğunu özellikle
söylemek istiyorum. O zaman, şunu söylemek istiyorum: Değerli
milletvekilleri, boş kadromuz var ve 40 bin de bir diğer,
kullanabileceğimiz kadro var ama Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker bu tarafa
bakmıyor, meslektaşlarımıza bakmıyor.
Şunu söylüyorum: Bugün, tarladan sofraya kadar her
safhasında çalışan arkadaşlarımızın
gıda güvenliğiyle ilgili gelinen noktada hangi noktada olduğunu
gözler önüne sermek isteriz. Türkiyede 640 bin işletme var arkadaşlar,
altını tekrar çiziyorum, 640 bin. Biz bunu kiminle kontrol ediyoruz?
5 bin ziraat mühendisi, gıda mühendisiyle kontrol ediyoruz. Nasıl
kontrol edebiliriz? Benim ilim Bursada 20.200 işletme var. Tarım
İl Müdürlüğünde bunu kontrol eden arkadaş, ziraat mühendisi
sayısı 139. O zaman, 1 kilogram kıyma alırken veya bir
sucuğun hangi derecede ne kadar ucuz olduğu konusunda bu
halkımızı aydınlatma konusunda kimin, nasıl görev
yapacağını ifade etmek isterim. İş
sağlığı konusunda, iş güvenliği konusunda bu
derece hassas çalışmalar yapılırken neden gıdayla
ilgili, bu konuda çalışmalar yapılmadığının
da altını özellikle çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, planlı bir
program, kalıcı ve sürdürülebilir bir tarım programı
olduğu takdirde bu arkadaşlarımıza iş
olanaklarının bulunmasının önemli olduğunu ve bu
konuda çaba gösterildiği takdirde bunların gereğinin
yapılacağını ifade etmek istiyorum.
Ve buradan televizyonları başında bizi
izleyen değerli arkadaşlarımıza bir kez daha seslenmek
istiyorum: Değerli ziraat mühendisleri, veterinerler, gıda
mühendisleri, su ürünleri mühendisi arkadaşlar; sizin
sorunlarınızı masaya yatırmak için Mecliste bir komisyon
kurulması isteniyor, ancak AKPli arkadaşlar buna Hayır. diyor.
Siz de 2015 yılında bunlara gereken cevabı lütfen verin.
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa)
Devriiktidarınızda kaç mühendis alındı?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.
Evet, Sayın Can, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP
grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum, bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede tarım sektöründe, önceki dönemlerle
mukayese edildiğinde çok önemli gelişmeler
sağlanmıştır. Biz tarım sektörünü önceden
anlaşıldığı gibi sosyal politika alanı olarak
değil, kırsal kesimdeki vatandaşlarımızın
maişetlerinin temin edildiği bir sosyal politika alanı olmaktan
ziyade, tarım sektörünü Türkiyenin kalkınmasında temel bir
stratejik sektör olarak görüyoruz. İlk tarım kanunu bizim dönemimizde
çıkarıldı, tarım sigortası kanunu, tütün ve gıda
kanunu, toprak koruma kanunu, arazi kanunları, organik tarım kanunu,
üretici birlikleri kanunu, Biyogüvenlik Kanunu gibi 14 temel kanun Meclis Genel
Kurulunda yasalaştırıldı. Bu kanunlarla, tarımın
temel paradoksları nedir? Hedefler nelerdir? Üretimde verimlilik nedir?
Bugün ne yapacağız? Yarın ne yapmalıyız? Dünya
konjonktüründe tarımın reel durumu nedir? Türkiyede tarım
stratejisinin durumu nedir? Bu kanunlarla bunu uygulamaya koyduk.
Burada yanlış tarım politikalarından,
tarımın çöktüğünden bahsedildi. Allah aşkına, on iki
yıl önce Türkiyede 7,5 milyon çiftçi 24 milyon hektar araziyi
işlemekteydi ve toplam 23 milyar dolarlık bir değer
kazandırmaktaydı. Tarım hasılamız bu idi. 190 ülke
arasında 11inci sırada idik. Avrupada İtalya, Fransa ve
İspanyadan sonra 4üncü sırada idik. Netice itibarıyla, AK
PARTİnin tarım politikalarıyla birlikte, 2011 yılına
geldiğimizde ise dünyada 190 ülke arasında 7nci sıraya,
Avrupada da Fransa, İtalya ve İspanyadan sonra ise 1inci
sıraya yükseldik. Toplam hasıla payımız ise 62 milyar
dolar. 23 milyar dolar nere, 62 milyar dolar nere? Dolayısıyla,
tarım sektöründe Nereden almışız, nereye
getirmişiz?in ölçüsü budur. Bu hasılayla -demin de belirttiğim
üzere- 11inci sıradan 7nci sıraya yükseldik. Avrupanın 1inci
tarım üreticisiyiz. On iki yıl önce tarım ihracatımız
4 milyar dolar iken şu an 20 milyar doları vurmuş
durumdayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ziraat mühendislerinin ve veterinerlerin Tarım Bakanlığında
ve sair bakanlıklarda istihdamına yönelik 2002 ile 2014
yılına geldiğimiz bugün itibarıyla yapılan mukayeseyi
Bayburt Milletvekilimiz Sayın Bünyamin Özbek kardeşim tafsilatlı
bir şekilde açıkladı. Onun açıklamalarına aynen
iştirak ediyorum. Özellikle şunu söylemek istiyorum ki üniversiteden
yetişen öğrenciler kendilerini
Devlette tabii ki ihtiyaç varsa
devlet ziraat mühendisi, veteriner alacaktır, gıda mühendisi
alacaktır fakat sadece devleti bir istihdam kapısı olarak görmek
istismardır, popülizmdir. Devlet ihtiyacını alacaktır ancak
üniversitelerimiz öğrencilerini yetiştirirken Devletten ziyade, özel
alanda, serbest piyasada nasıl iş yapılır, nasıl
yatırım yapılır? bu zihniyeti hem üniversiteler
öğrencilerine verecek hem de öğrenci sadece devleti istihdam
alanı olarak değil, kendisi özel teşebbüs alanında
yatırımcı olarak neler yapabilir, onun arayışı
içerisinde olmakla birlikte bu zihniyeti de öğrencilerimizin
belleğine kazımak durumundayız.
Diğer taraftan, ben hukuk fakültesini bitirdim.
Hukuk fakültesi mezunları, biliyorsunuz, hâkim olabilirler, avukat
olabilirler, kamuda da istihdam edilebilirler ama hukuk fakültesi
mezunları aynı zamanda serbest piyasada avukat olarak da
çalışırlar. Kamuda çalışan avukatla serbest piyasada
çalışan işine hâkim bir avukattan, hem geleceğini kazanma
anlamında hem kamuya hizmet anlamında, kendisine ve çevresine
kazandırdığı katma değer anlamında tabii ki
serbest piyasada çalışan avukat daha fazla kazanmaktadır. Bütün
üniversitelerimize ve öğrencilerimize bu zihniyeti
aşılamamız gerekiyor. Tabii ki ihtiyaç varsa son söz olarak-
devletin ihtiyacı karşılaması lazım ancak bunun
geçmiş yıllarda zararını hep birlikte çektik, popülizmden
kimseye fayda yok, öğrencimize de istihdam edilene de zararı
vardır. Geçmişte bunun uygulamalarını, bunun
zararlarını hep birlikte yaşadık. Bundan sonra
inşallah öğrencilerimiz ve üniversitelerimiz bu alanda daha da dikkat
eder diyorum.
Gündem yoğun, gündemin yoğunluğuna binaen
grup önerisinin takdirini Genel Kurula sunuyor, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Öğüt, Sayın
Tanal, Sayın Demiröz, Sayın Atıcı, Sayın Yılmaz,
Sayın Serter, Sayın Ören, Sayın Öz, Sayın Acar, Sayın
Özkes, Sayın Küçük, Sayın Gök, Sayın Kaleli, Sayın Güler,
Sayın Loğoğlu, Sayın Tayan, Sayın Korutürk, Sayın
Aldan, Sayın Özdemir.
İki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun,
7/5/2013 tarih ve 12518 sayıyla Kütahya Milletvekili Alim Işık
ve arkadaşları tarafından, ziraat ve veteriner fakülteleri
mezunlarının yaşadıkları sorunların; 8/5/2013
tarih ve 12631 sayıyla Adana Milletvekili Ali Halaman ve
arkadaşları tarafından, ziraat mühendislerinin
sorunlarının; 23/10/2014 tarih ve 982 sayıyla Mersin
Milletvekili Ali Öz ve arkadaşları tarafından, ziraat
mühendislerinin istihdam sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Kırk dakika sonra burada olun diyorsam, kırk
dakika sonra burada olun muhteremler. Yani sözümü de yere düşürüp
duruyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 8inci
ve 9uncu sıralarında yer alan 649 ve 650 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının bu kısmın 5inci ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Manisa Milletvekili
Hasan Ören ve 21 milletvekili tarafından, Turgutlu Çal Dağı
bölgesinde sülfürik asit kullanılarak nikel madeni çıkarmak için
verilen ÇED izniyle kesilecek ağaçların ve yok edilecek
ormanların Turgutlu ve çevresine vereceği zararların tespiti
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/218), ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına, anılan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinden sonra 649 ve 650
sıra sayılı Kanun Tasarılarının
görüşmelerinin bitimine kadar Genel Kurulun
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Sayı:1084 19/11/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 19/11/2014 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 8inci ve 9uncu sıralarında yer alan 649 ve
650 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın 5inci ve 6ncı sıralarına alınması
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi ile Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 21 milletvekilinin Turgutlu
Çaldağı bölgesinde sülfürik asit kullanılarak nikel madeni
çıkarmak için verilen ÇED izni ile kesilecek ağaçların ve yok
edilecek ormanların Turgutlu ve çevresine vereceği zararların
tespiti amacıyla verilmiş bulunan Meclis araştırma
önergesinin Genel Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü (Bugün)
birleşimde görüşmelerinin yapılması, anılan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinden sonra 649 ve 650
sıra sayılı Kanun Tasarılarının görüşmelerinin
bitimine kadar Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bu arada Genel Kuruldaki
uğultuyu kesebilirsek çok sevineceğim.
Buyurunuz Sayın Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçmiş günlerde yaşadığımız
acı olaylar, maden kazaları, ILO Sözleşmesinin 176ncı
maddesi ve 176ya dayalı 167nci maddesiyle ilgili, inşaat
çalışanlarıyla, maden ocaklarında çalışanlarla
ilgili Dışişleri Komisyonuna gönderdiğimiz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına gönderdiğimiz ve sizlerin
de onayıyla gündeme alınması için verdiğiniz karar
doğrultusunda 4 Kasımdan bu yana Parlamentonun gündemine
sözleşmenin indirilmesi mümkün olmamıştır. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz, inşaatlarda hayatlarını kaybeden, maden
ocaklarında hayatlarını kaybedenlerle ilgili bu yasanın,
ILO Sözleşmesinin 176 ve 167nci maddelerinin Genel Kurul salonuna acilen
indirilip, görüşülüp imzalanmasıyla ilgili talebimizi ısrarla
sürdürmekteyiz ama ne yazık ki sizler hâlâ daha Parlamentonun gündemine
getirmediniz, inşallah önümüzdeki günlerde Parlamentonun gündemine
indirirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, biz buradan komisyon
kurulmasıyla ilgili sizlere neyi getirirsek artık siz bu
araştırma komisyonlarıyla
araştırılmasını istediğimiz konuları
elinizin tersiyle itiyorsunuz. 2014 yılında çok acılar
yaşadık. Soma maden kazasında 301 evladımızı
kaybettik. Arkasından Ermenek geldi, Ermenekte 18 yurttaşımızı
kaybettik, hâlâ 6 arkadaşımız suyun içerisinde madende. Bunu
defalarca söyledik. Buradan Manisa milletvekilleri olarak 3 milletvekilimiz
Soma kazalarıyla ilgili Araştırma komisyonu kurulsun.
dediğinde yine başka şeylerle uğraşıyordunuz ve
komisyonun kurulmasına izin vermediniz ama başımıza böyle
bir felaket geldiğinde, bütün dünyanın gözü Somaya
çevrildiğinde hemen komisyonun kurulmasıyla ilgili onay verdiniz.
Doğru yaptınız, keşke 3 milletvekilinin daha önce
verdiği araştırma komisyonuna Evet. deseydiniz belki 301
vatandaşımızın canlarını bu maden
ocaklarında teslim etmesine engel olabilirdik.
Şimdi, bir önemli konu daha
Somada yaşanan bu
facia, arkasından Yırca köyünde binlerce zeytin
ağacının kesilerek yeşile karşı
düşmanlığınızı, yeşile karşı olan
bu önemsemez tavrınızı anlamak mümkün değil.
Manisanın Turgutlu ilçesinde ağaç katliamının adı Çal
Dağı oldu. Manisanın Turgutlu ilçesinde Sülfürik asitle nikel
çıkaracağım. Çıkarmak için elimizden gelen her şeyi
yapacağız. Yandaşlarımızı korumak
zorundayız. anlayışıyla bugüne kadar bu alanda 200 bin
ağaç kestiniz, kesilmesine müsaade ettiniz. Buradaki ağaçlar 35
yaşında, 40 yaşında. Ağaç katliamını devam
ettirebilmek için en son hazırlanan, 29 Ekimde çıkan ÇEDle beraber
yine yüz binlerce ağacın kesilmesine müsaade ediyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, 1970 yılında erozyonlu bölge olduğu için
birinci sınıf toprakların olduğu Gediz havzasında
toprakların verimliliğinin, nikelin 10 kat fazla olduğunu MTA
tespit edip 1 milyon 971 bin ağaç dikmiş. Şimdi o ağaçlar
35, 40, 50 yaşlarında. 200 bin tanesini katlettiniz, katledilmesine
müsaade ettiniz. Şimdi, Yüz binlerce ağacı keseceğiz.
diyorsunuz ve ÇED raporunu onaylatıyorsunuz. Şehircilik
Bakanlığı, 29 Ekimde ÇED raporunu onaylamış. Burada
kestiğiniz ağaçlar, 35-40 yaşındaki ağaçlar. Sekiz
santim boyundaki ağaçlar, bu 200 binin içerisinde yok, onları
saydığınızda 400 bin, 500 bin ağacı katletmeye
müsaade ediyorsunuz.
Şimdi, geçen dönemde dedim ki: Arkadaşlar, ne
olursunuz araştırma komisyonunu kuralım, gidelim, bakalım,
Turgutlunun Çal Dağında, birinci sınıf toprakların
olduğu yerde bu araştırma komisyonu bir araştırma
yapsın. Eğer bu 35-40 yaşındaki, 50 yaşındaki
ağaçlarımızın kesilmesine bu komisyon müsaade edecek ise,
komisyon gerçekten birinci sınıf tarım arazilerinde böylesine
cehennem çukurlarının açılmasında bir mahzur yok. diyor
ise o zaman el birliğiyle bu nikelin çıkarılmasına birlikte
karar verelim. Ne yaptınız? Tıpkı, Soma Komisyonunda üç
milletvekilinin verdiği ortak önergeyi reddettiğiniz gibi, bizim
verdiğimiz önergeyi de yine reddettiniz.
Değerli arkadaşlarım, Soma Komisyonu dün
yedi saat aralıksız, bilfiil çalıştı.
Komisyonların kurulmasında bu Meclisin ödediği bir para yok,
harcırahı yok, masrafı yok. Yeri geldiğinde Türkiyede
AR-GEden bahsediyorsunuz, sanayiciye diyorsunuz ki AR-GE kurun, AR-GE ile
daha teknolojik mallar üretin, daha fazla ihracat, daha fazla para girsin.
Peki, bu Meclisin AR-GEsi nedir, bu Meclisin AR-GE kurma ihtiyacı yok
mudur? İşte bu komisyonlar AR-GEdir. Yedi saat dün görüştük,
konuştuk; yedi saat sonucunda da madenlerle ilgili belirli bir oranda
ortak aklı, ortak noktayı yakalamaya çalışıyoruz.
Şimdi, 200 bin ağacın kesileceği, bu
cehennem çukurlarının açılacağı, birinci
sınıf topraklarda 18 milyon ton sülfürik asitin
fabrikasının kurulmasında ne hayır, ne yarar görüyorsunuz?
Manisa milletvekilleriyle görüştüğümüzde Evet, haklısın.
Peki, haklıysak bu komisyonun kurulmasında bir Manisa milletvekili
olarak niçin parmağını kaldırmıyorsun? Oraya geldi mi,
bu salonda işler bitiyor.
Peki, Manisa milletvekilleri böyle de bakanlar farklı
mı? Bundan önceki Orman Bakanı Osman Pepe, televizyona
çıkıyor, diyor ki: Eğer Turgutludaki nikel madeninin insan
sağlığına, çevreye saygılı bir proje
olduğunu görseydim, ben bunun altına imza atardım. Soruyorlar
Peki, insan sağlığına ve çevreye zararlı mı?
Zararlı olmasaydı zaten imzayı çoktan atmıştım.
diyor. Benim bileğimi bükemediler. diye bir de meydan okuyor. Bu,
muhalefete meydan okuma değil, size meydan okuma. Daha sonra gelen Veysel
Eroğluna soruyoruz, diyoruz ki: Bu imzayı siz mi attınız?
Eski Bakan kabul etmiyor, yeni Bakan da kabul etmiyor Ben atmadım.
diyor. Evet, doğru söylüyorlar, bu proje onların da içine sinmiyor
ama birilerinin içine siniyor. Kimin içine siniyor? Bütün maden
ruhsatlarını benim haberim olmadan veremezsiniz. diyen, dünün
Başbakanı bugünün Cumhurbaşkanının içine siniyor.
Değerli arkadaşlarım, Çevre Komisyonuna
götürdüm. Şu vahşeti görüyor musunuz? Şu an, buradan, 600 milyon
dolarlık sadece kuru üzüm ihracatı yapıyoruz. Böylesine bir
vahşet olabilir mi!
Bu komisyonun kurulmasını niçin istemiyorsunuz?
Bu komisyonu kuralım, gidelim yerinde inceleme yapalım. Bu
incelemeleri yaptıktan sonra eğer sizler bu nikel madeninin
Türkiye'nin elinde olan yüzde 8lik birinci sınıf tarım
topraklarının, Gediz havzasının korumaya
alınmış tarım topraklarının bu nikel madeninin
karşılığında yok edilmesine Evet der iseniz veya
soruyu tersine çevireyim: Bu nikel madeninin buraya zararı yok. der
iseniz hiçbir sorun yok. Bu ülkenin madene de ihtiyacı var, bu ülkenin
tarıma da, sanayiye de ihtiyacı var. Ama böylesine vahşi,
böylesine duygusuz
Hepinizin yüreğinin
acıdığını, yüreğinin
sızladığını biliyorum, 50 yaşındaki
ağacı nasıl kesebilirsiniz? 50 ağaç, 100 ağaç
değil, 200 bin ağacı kesmişsiniz, şimdi yüz binlerce
ağacı kesmek için Şehircilik Bakanlığı ÇEDi
onaylamış. Yasal bütün haklarımızı
arayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) Şu sözlerle bitirmek
istiyorum konuşmamı: Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün
hayvanlar öldüğünde, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hâle
geldiğinde paranın yenilebilir bir şey
olmadığını anlayacaksınız sayın AKP
milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ören.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde,
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Halkların Demokratik Partisi olarak hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şunu açıkça ifade etmek istiyorum: 2010
yılında Meclisin kurduğu Maden Araştırma Komisyonu
içinde ben de üye olarak bulundum ve Çal Dağına, bu nikel madeninin
olduğu alana da gidip çalışma yaptık, yerinde gördük ve
yerinde yaptığımız incelemeler sonrası, önergede de
belirtildiği gibi, ÇED raporu da aslında çok net
Açık
yığın liçi olarak 15 metre yüksekliğinde, 20 metre
genişliğinde, 150 metre uzunluğunda
Böyle,
yığıyorlar, ondan sonra da onun üzerine sülfürik asit, maden
arıtma yöntemi denen şey.
Orada, hakikaten, o kadar güzel bir doğa var ki, o
yeşillikler, hazine arazileri, köyler de var, yerleşimler de var.
Dedik ki: Ya, nasıl bu ruhsat alındı? Evet, Hükûmet burada,
ben soruyorum. İngiliz Kraliyet Ailesine ait bir şirketin çok özel
ricaları sonucu ve çok özel bir zamanda bu ruhsat verildi. 2005, 2006
yılları. Kim var o zamanlar? Biz bu Parlamentoda yoktuk henüz; MHP de
yoktu, HDP, BDP de yoktu. 2 parti olarak AK PARTİ, CHP vardı.
Şimdi, hafızanızı yoklayın, bakın, o dönemde
ruhsat tarihine bakın, Türkiyede tarihî olarak ne oldu? İngiliz
Kraliyet Ailesi bastırdı
İyi hatırlayın
arkadaşlar. Kraliçe mi gelmişti buraya? Kraliyetten birileri mi
gelmişti buraya? Özel bir jest mi yapıldı? Onca dönüm hazine
arazisi, onca dönüm ormanlık alan, onca dönüm yer bir imzada
Bu kadar
kıyak olabilir mi, mümkün mü?
Sonra, hakikaten içimiz acıdı. Gediz Nehrine
baktık oradan. Çok yakın akıyor, 15 kilometre, Gediz
Deltası. Ve Gediz Deltası öyle bir hüzünlü akıyordu ki,
Manisanın üzümü, Aydının inciri, İzmirin -neyi diyelim- narı
diyeceğim. Şu mevsimde en güzel nar olur İzmirde, İzmirin
bu mevsimde narı çok güzel olur. Tabii, zeytinlerini, hepsini, şunu,
bunu söyleyeyim ama siz şunu bilin: Türkiyenin yüzde 10, en verimli
deltası burası tarım açısından ama bu sülfürik asit
fabrikasının kurulmasıyla, bu sülfürik asitle, bu zehirle Gediz
Deltası ve nehir sizlere ömür; hepiniz el Fatiha deyin. O bölge
olduğu gibi; tarım, ekonomi, bu şehirler, hayat, canlılar,
yeşillik, bitki örtüsü, hepsine yazık olacak. Yazık olacak.
Demin Orman Bakanlığının bütçesini
görüşüyorduk, oradan geliyoruz. Bakın, ikide bir bizde meşe
ormanları yakılırdı. Sayın Bakan, bu güvenlik
nedeniyle bizde durmadan orman yakıyorsunuz. derdim, Hasip Bey, en
sağlam ağaç meşedir; yakılır, yine kökleri üzerinden
çıkar. derdi.
Size şunu açık söyleyeyim, o araştırmada
bulunan bir arkadaşınız olarak, bu maden işlediği
zaman şu palamutlar bile yeşermeyecek artık Gediz
Deltasında ve Ovasında. Bakın, en güçlü ağaç meşe
palamududur, en güçlü meşe palamudu bile yeşermeyecek. Siz, üzüme,
nara, incire, ayvasına, zeytinine, havasına, suyuna hasret
kalacaksınız. Sadece bu değil, bunların
dışında kuşların yuvalarını
yıkacaksınız arkadaşlar, kuşların
yuvalarını. Bir İngiliz şirketi zengin olsun diye, kazacak,
2 milyon ağaç keseceksiniz -daha önce de kesmişsiniz zaten yeterince
ağaç- ondan sonra çevre örgütleri gelecek, TEMAsı gelecek, TÜRÇEPi
gelecek, Egedeki çevre örgütlenmelerinin bütün platformları gelecek, size
anlatacak; anlamayacaksınız.
Hadi, anladık, o zaman, kraliçe mi geldi,
kraliyetten biri mi geldi, kim geldi, ama bugünlerde kim geldi arkadaşlar,
Allah aşkına, söyler misiniz? Bu yeni ilave, yeni 2 milyon
ağacın kesilmesi için alan genişletme, bu, nereden
çıktı?
Bakın, araştırma sonrası Turgutlu
Ticaret Odasının salonuna geldik. Burada, Turgutlu halkının
o onurlu direnişine ve onurlu birliğine saygı duyuyorum ve
selamlıyorum hepsini. Bütün partiler o salondaydı, AK PARTİ
İlçe Başkanı da, MHPnin de ve -benim partim, o zaman DTPydi-
benim partimin temsilcileri ve bir de ben milletvekili olarak oradaydık. Hepsi
aynı fikirdeydi. Ya, Allah aşkına söyler misiniz; bütün parti,
bütün ilçe örgütleri, bütün sanayi odaları, bütün sivil toplum, herkes
birleşiyor. O zaman siz niye zehir akıtıp solumak istiyorsunuz?
Niye bazı şirketlerin, küresel sermayenin çıkarına bunu
yapıyorsunuz?
Çal Dağını çaldırıyorsunuz, göz
göre göre çaldırıyorsunuz, gündüz çaldırıyorsunuz,
tamtamlarla çaldırıyorsunuz, açık açık
çaldırıyorsunuz ve milletin gözünün içine baka baka yaşadığı
alanlara hükmedip yakarak çalıyorsunuz, çaldırıyorsunuz. Çal
Dağını bir küresel şirkete, İngiliz
şirketlerinden birine çaldırıyorsunuz. Soruyorum size:
Türkiyeden bir şirket gidip Londrada Buckingham Sarayının
olduğu yerde, İskoçyanın o yeşilliklerinin olduğu
yerde bir maden ocağında bunu yapabilir mi? Sizin bir şirketiniz
herhangi bir Avrupa memleketinde bunu yapabilir mi? Yapamaz, yapamaz; size
yaptırırlar, size! Çünkü sömürgeciliğin en hassını
onlar biliyor arkadaşlar.
Bakın, size şunu söyleyeyim: Şef Seattle,
çok şey söylemiş hakikaten ama benim çok hoşuma giden bir
cümlesi var, diyor ki: Bu toprakların her parçası halkım için
kutsaldır. Halkımın anılarının ve geçirdiği
yüzlerce yıllık deneylerinin parçasıdır. Unutmayın,
bugün diğer canlıların başına gelen, yarın
insanın başına gelir.
Şimdi soruyorum size: Allah aşkına,
İzmirin 25 kilometre yanı, güzel İzmirin 25 kilometre
yanı. Bakın, koyları, dört tane lagün ve kuş cenneti
Çamaltı Tuzlası yani 40 bin hektar yani Gediz Deltasının
sulak ekosistemini zehirleyeceksiniz, Çal Dağının nikel
madenini açıp liç yöntemiyle çalıştıracaksınız,
atıklarını da atacaksınız Gediz Deltasına.
Arkasından da ülkemizde on tarım arazisini perişan edeceksiniz,
ondan sonra dünya standartlarında zeytininden incirine, üzümüne, bütün
ürününe bu nikel asidi girdikten sonra ithalatı, ihracatı da
yasaklanacak ve çok yakında 153 ton kükürt sis buharı ve sülfürik
asit bölge sularına karışacak. Bölge sularına
karıştıktan, insanlarımız zehirlendikten, balıklarımız
zehirlendikten, meyvelerimiz kuruduktan sonra yani bu nikel madeni on beş
yıl çalışıp kârını elde ettikten sonra kapanacak,
gidecek ülkemden postallarıyla ama bütün Ege kan ağlayacak, Gediz
Deltası kan ağlayacak, kuşlar uçamayacak,
ağaçlarınız yeşeremeyecek, üzümleriniz, zeytinleriniz,
incirleriniz, hayatınız sönecek. Bunun için bu Meclis bir araya
gelemeyecekse arkadaşlar, hiçbir şey için beraber olmaya gerek yok.
İnanın, bir ülkeyi müstemleke etmenin, kolonileştirmenin en
kolay yolu budur, bunu uyguluyorlar.
Buna karşı dik duralım, gelin komisyonu
kuralım, doğrusunu yapalım diyorum, saygılar sunuyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin Manisa Turgutlu Çal Dağı
bölgesinde kurulan nikel madeninin çevresel etkilerinin
araştırılmasına ilişkin verdiği Meclis
araştırması önergesinin lehinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında ifade etmek
isterim ki, 23üncü Dönemde 2008 yılında ve bu 24üncü Dönemde 2013
yılında, 18 Nisan 2013 tarihinde biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Turgutlu Çal Dağına kurulan bu nikel madeninin çevresel
etkilerinin bir Meclis araştırmasıyla
araştırılması için önerge vermiştik. Fakat bu
önergeler, biliyorsunuz, çeşitli gerekçelerle hep reddediliyor iktidar
tarafından ve muhtemelen bunu da reddedeceksiniz. Fakat, değerli arkadaşlar,
bizim bu araştırma önergelerimizin kabul edilmesi için illa toplu
ölümlerin, toplu katliamların mı yaşanması gerekiyor, o
zaman mı
Yani 50, 100, Allah korusun, daha fazla insan hayatını
kaybettiğinde, bir telaş ve panikle, bir suçluluk psikolojisi
içerisinde Soma maden araştırma komisyonunu kurabildik.
Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda Orman ve Su
İşleri Bakanlığının bütçesi görüşülüyor.
Gayet güzel bir sunum kitabı var, böyle yemyeşil ormanlar,
ağaçlar, güzel bir tabiat ve Orman, su varsa hayat var. diyor. Orman, su
varsa, evet, hayat var. Peki, burada ne var değerli arkadaşlar? Bunu
niye koymuyorsunuz? Bu, Turgutlu Çal Dağı nikel madeninin bir
manzarası. Utanç verici, korkunç, cinayet ve katliamdır. Şunu söylesin
Orman ve Su İşleri Bakanı bu kitabında, bir dahaki bütçe
kitabında: Hani çocukların bir şarkısı var ya Uzun ip
belimizde, baltalar elimizde, biz gideriz ormana
Bundan böyle, bu Çal
Dağı nikel madeninin bu görüntülerini de bu sunumlarda birer hakikat
olarak görmeyi diliyoruz.
Bazı arkadaşlar gülümsüyorlar, belki ciddiye
almıyorlar ama gerçekten Manisanın da, ülkemizin de tabiatı,
ormanları, ağaçları ve suları mahvoluyor, mahvoluyor ve
gelecek yüzyıllar karartılıyor.
Çal Dağı, dünyanın ve ülkemizin en önemli
tarım arazilerinden biridir ve Gediz havzasının da tam
ortasında yer alır. Türkiye'deki tarımsal üretimin ortalama
yüzde 10u bu bölgede gerçekleşiyor ve bu ovalarda dünyanın en
kaliteli üzümleri, zeytinleri, kiraz ve çilekleri ve diğer ürünleri
üretiliyor. Turgutluya 12 kilometre ve 40 milyon ton nikel rezervi olduğu
tahmin ediliyor ve bunun piyasa değeri de 6 milyon dolar değerli
arkadaşlar. En fazla on yıl bir işletmecilik yapılacak
burada. Belki 2-3 milyar dolar ihracat geliri elde edilecek fakat on
yıllık işletme için yüzyıllar boyunca tabiat, orman ve su
katliamı yaşanacak. Bezirgân yapmaz bu hesabı, gerçekten bezirgân
hesabı. Kısa dönem, hemen bugün kârı yapayım; cebimi
doldurayım; on yıl, beş yıl, yirmi yıl sonrası ne
olursa olsun anlayışının bir neticesidir bu. Oysa, uzun vadeli,
hatta orta vadeli baktığımızda ekonomik olarak da, parasal
değer olarak da yapılan iş fevkalade yanlıştır.
Varsın, nikel madeni olmasın burada veya daha modern teknikler varken
onlar niye getirilmiyor?
İşte, en son Çal Dağında açık
liç yöntemiyle nikel çıkartacak olan firma hakkında, 2014
yılının başlarında hazırlanan ikinci ÇED
raporunun 27 Ekim 2014 tarihinde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından onaylandığını
öğreniyoruz. Yani, bu, inadım inattır, yazıklar olsun!
Gerçekten, artık, bu, bir faciadır; bu, pupa yelken felaketlerin,
rantın, gözü dönmüşlüğün bir örneğidir; başka bir
izahı da yoktur. İnsanlara, ülkemize getireceği de bir fayda
yoktur.
Daha evvelki konuşmacılar tarafından dile
getirildi. Bu şirketin İngiliz Kraliyet Ailesinin bir şirketi olduğu ifade edildi ve şimdi
3üncü elini değiştirdi, 3 üniversiteli gencin üzerinde görünüyor
ancak yine şirketin asıl sahibi olmaya devam ettiği
iddiaları son derece inandırıcı bir şekilde devam
etmektedir.
O zaman, zamanın Cumhurbaşkanı Sayın
Gül, İngiliz Kraliyet Ailesinden bir nişan almıştı,
İngilizlerden bir nişan da Sayın Erdoğan bekleyecek
herhâlde, değil mi Sayın Ören?
Dünyada çevreye etkisi minimuma indiği için yüksek
basınçla kapalı liç yöntemi artık kullanılmıyor. Çal
Dağında dünyada başka hiçbir yerde kullanılmayan, biraz
evvel fotoğrafını gösterdiğimiz, bu yöntem
kullanılıyor.
Gediz Deltası, Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sulak alanlar sözleşmesiyle de koruma altına
alınan bir deltadır. Uluslararası koruma altında olan Gediz
Deltası içerisinde yer alan Çal Dağında sülfürik asitle
açık liç yöntemiyle nikel çıkartılmasına izin verilmesini
anlamak mümkün değil. Türkiye, niye imzaladı bu sözleşmeyi o
zaman? Bu, sözleşmeye de bir aykırılık teşkil ediyor.
Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın
Veysel Eroğlu da Çal Dağı Nikel Projesinin
doğuracağı çevre felaketlerinin farkındadır. Ondan
evvelki Sayın Bakan Osman Pepe de farkındaydı. Sayın Veysel
Eroğlu -daha sonradan
söylemediğini ifade ettiği- Aşırı derecede
baskıların altında kaldık, direnemedik. Bunu Çal
Dağı nikel madeni konusunda demişti. Yani bu, gerçekten üzücü
bir durumdur. Hangi baskıların altında
kaldığını Orman ve Su İşleri Bakanı ve
Hükûmet açıklamak durumundadır. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak böyle uluslararası, yabancıların baskısı
altında kalan bakanları ve Hükûmeti korumaya da hazırız
yani bu baskılardan, her türlü baskılardan da koruruz.
3 Nisan 2009 tarihli Orman Tahsis İzni, Manisa
İdare Mahkemesi kararıyla iptal edilmişti. Yine, Manisa
İdare Mahkemesinin Orman Tahsis İznini iptal kararına
rağmen, 5 Haziran 2012 tarihinde bölgede ağaç kesimleri
başlamış ve hızla devam etmiştir. Şimdilik 250
bin civarında ağaç kesilmiş. Sayısı 2 milyona kadar
ulaşabilecek bir ağaçtan bahsediyoruz. Hani üç beş zeytin
ağacı, Atatürk Orman Çiftliğinde üç beş ağaç,
Taksim Gezi Parkında hep üç beş ağaç... Hep üç beş
ağaç deniliyor, hadise küçültülmeye çalışılıyor. Bu,
üç beş ağaç değildir; bu, yüz binleri, milyonları aşan
bir ağaçtır. Ayrıca, Yerine daha fazlasını dikiyoruz.
diyorlar, bu da kesinlikle doğru değil. Kestiğiniz,
yıktığınız, söktüğünüz... Âdeta şehir
merkezindeki yeşillikleri söküyorsunuz.
Nasreddin Hocaya sormuşlar: Gökte kaç
yıldız var Hocam? 5 milyar. Ya, 5 milyar yıldız olur
mu? İnanmazsan say. Şimdi, Hükûmet diyor ki: 2 milyar ağaç
diktim. Nereden bileceğiz, belgesi nerde? İnanmazsan say. diyor
Hükûmet. İnanmıyoruz biz bunlara değerli arkadaşlar. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
Tabiatımıza, doğamıza sahip
çıkalım. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Manisa
Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Manisa, bir tarih kenti, Manisa, hem geçmiş
dönemlere ait hem de yakın tarihe ait bir tarih kenti; İncilde geçen
7 kilisenin 3 tanesi Manisada; aynı zamanda, 17 şehzadeyi
barındırmış, eğitim gördürmüş ve 5 büyük sultan
çıkartmış olan bir kent. Manisa, aynı zamanda bir
tarım kenti; Manisa, üzümde Türkiye'nin yüzde 85ini üreten, aynı
zamanda Türkiye'deki 177 milyon zeytin ağacının 20 milyonunu
barındıran bir kent. Manisa, beyaz et üretiminin yüzde
16sını üretiyor; aynı zamanda, yumurta üretiminin yüzde 14ünü,
mısır üretiminin yüzde 10unu üretmektedir.
Manisa, aynı zamanda bir sanayi kenti. Beş
büyük sanayisiyle Manisa merkezde 50 bin kişi çalışıyor.
6ncı organize sanayi hazırlanıyor,
kamulaştırması bitmiş vaziyette, Turgutluda 2 organize
sanayi, Akhisarda 1 organize sanayi, Salihlide 1 organize sanayi de hizmete
açılmış ve yüzde 50 doluluk oranıyla yüzde 100e doğru
adım atmaya ve yürümeye devam ediyor ve şu an -Allah nasip ederse-
Somada da bir organize sanayi kamulaştırma aşamasında,
altyapıları yapılmak üzere ve burada da 5 bin kişi
çalışacak, toplamda 50 bin kişi daha çalışarak
Manisanın tamamında, organize sanayide, 100 bin kişi
çalışacak. Manisada Kuzey Ege Çandarlı Limanı bitmek üzere
2015 yılı içerisinde ve bu liman daha biter bitmez 2015
yılının sonunda Avrupanın 5inci büyük limanı olacak
ve buraya ilk gemi yanaşacak, 25 bin kişi çalışacak.
Hızlı treniyle, İstanbul-Ankara hızlı treni ve
İstanbul-Ankara-İzmir hızlı treni,
İstanbul-Manisa-İzmir otobanıyla beraber de sanayi entegrasyonu
sağlanacak, 4 veya 5 milyona yakın insan da Manisayla tanışmış
olacak.
Üzümün merkezi, kirazın merkezi, çileğin merkezi,
zeytinin ve zeytin yağının merkezi olan bir Manisa kenti
gelecekte de, inşallah, hem Egenin hem de Türkiyenin hakikaten bir
Süreyya yıldızı olacak ve inanıyorum ki 7nci büyük
ihracatçı olan şehir, 4üncü veya 5inci büyük olma unvanına
sahip olacak.
Değerli milletvekilleri, Manisada işsizlik
yüzde 5, bu, Türkiyenin 2023 hedefi ve inşallah, bu
yapacaklarımızla beraber de işsizliği yüzde 3e
düşürmenin hedefi ve gayesi içerisindeyiz. Aynı zamanda burada nikel
madenleri var, Gördeste, Turgutluda nikel madenleri. Burada aynı zamanda
rüzgâr enerjisi var, Türkiyenin 244 bölgesinden bir tanesi Turgutlu,
Kırkağaç, Akhisar-Bekirler bölgesinde de çok ciddi rüzgâr güllerimiz,
rüzgâr enerjimiz faaliyete geçmiş vaziyette. Türkiyenin en güzel
bölgelerinden bir tanesi Alaşehirde jeotermalimiz var. Jeotermal, 282
derece buharla beraber elektrik üretiyorlar. Aynı zamanda sağlık
turizminde kullanılacak, ısıtmada kullanılıyor.
Aynı zamanda Manisada uranyum madenleri çıkmış vaziyette.
1 milyar ton civarında kömürümüz var Gördeste ve de Somada olmak üzere.
Bir yandan yeni termik santralleriyle, bir diğer yandan yeni kömür
ocaklarıyla beraber Manisada istihdam artırılacak ve bu
istihdamla beraber de katma değer sağlanacak; Manisanın ve
Türkiyenin refahına, Türkiyenin katma değerine de çok ciddi
şekilde katkıda bulunacağız.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partililer
burada bir grup önerisi verdiler ve dediler ki: Bir araştırma
komisyonu kurulsun, araştırma istiyoruz. Şu ana kadar, 24üncü
Dönemde 2.664 araştırma talebinde bulunmuş muhalefet ve iktidar,
daha çok da muhalefet bulunmuş. Bu komisyonlar kurulduğu takdirde bu
Meclisin çalışabileceğini düşünüyor musunuz? Mümkün
değil. Daha önce, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri şöyle
söylüyorlardı: Efendim, eğer bizim Meclis araştırma
önergemiz kabul edilmiş olsaydı Somadaki maden kazası
olmazdı.
HASAN ÖREN (Manisa) Olmayabilirdi.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ama, 2010 yılında
Türkiyede bu Meclis, Meclis araştırma önergesi verdi, hem de muhalefet
ve iktidar beraberce. Burada madenlerin araştırması
yapıldı. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu
faaliyete girdi ve yaklaşık bin sayfalık rapor sonrasında
buradan İş Sağlığı ve İş Güvenliği
Yasası 2011 yılında çıktı, 2012 yılında
faaliyete geçti. Kazaları önleyebildik mi? Bu, bir zihniyet meselesi. Bu,
bir kültür meselesi. Bu, bir eğitim meselesi. Sadece Meclis
araştırma önergesi vererek kazaları önlememiz mümkün
değildir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Madenleri
denetlettirmezseniz öyle olur tabii.
Selçuk Bey, araştırma önergesiyle
uygulamanın nasıl olduğunu görmeye gitmek istiyoruz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, nikel madenine gelince, Çal Dağındaki nikel madeni
Önce HDPnin konuşmacısını
düzelteyim. Burası İngilizlere ait bir firma değildir,
burası Türklere ait bir firmadır. Ben, herhangi bir firmanın da
sözcüsü değilim. Acaba nikel madeninde, kömür ocaklarında, uranyumda
veyahut da bir başka enerjide, jeotermalde Türkiyeye nasıl katma
değer sağlayabiliriz, Türkiye egemen güçlerin hegemonyasından
nasıl kurtulabilir, dışa bağımlılıktan
nasıl kurtulabilir?in ben sözcülüğünü ve kavgasını
veriyorum. Burada dediler ki: İngilizlere ait. Burası Türklere ait,
3 Türk çocuğuna ait ve VTG denen bir firmayla NATA Holdinge ait bir
şirkettir burası; birincisi bu.
İkinci olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin
sözcüsünü düzelteyim burada, dedi ki: Burada, bu madenlerde 6 milyon dolar
civarında bir gelir elde edilecektir. Burada yatırımı
söylüyorum. Gerek Zorlunun Gördeste yapmış olduğu
yatırım, yaklaşık 700 milyon dolarlık
yatırım. CHPliler hatırlarlar, Çinde yapılan bir kazan
Türkiyeye Almanyadan getirilen bir araçla, 250 tekerle ancak Gördese
ulaştırılabildi. O zaman, bu kazan getirilirken kapalı liç
usulü yapılıyor, orada bazı milletvekilleri engellemek
istediler. 700 milyon dolarlık bir yatırım ve 1.200 kişi
çalışacak. Biz nikel madenlerinin tamamını
dışarıdan alıyoruz; Yunanistandan alıyoruz,
Finlandiyadan alıyoruz, Amerikadan alıyoruz, İngiltereden
alıyoruz. İşlemeyelim mi bu madenleri? Kömürü işleme,
altını işleme, petrol çıkarma, doğal gaz çıkarma.
Allah aşkına, soruyorum: Cumhuriyet Halk Partisi veya Milliyetçi Hareket
Partisi, gerek İnönü dönemlerinde gerek Karayalçın döneminde gerek
Baykal döneminde gerek Devlet Bahçeli döneminde hiç mi yatırım
yapmadınız? Bu yatırımlarda hiç mi baraj
kurmadınız, hiç mi yol getirmediniz, hiç mi üniversite kampüsü
kurmadınız, hiç mi ağaç kesmediniz Allah aşkına,
söyler misiniz bana. Demek ki siz hiç yatırım
yapmamışsınız, hiç kalkınmaya katkıda
bulunmamışsınız. Onun için diyorum ki değerli
milletvekilleri Burada ağaçlar kesiliyor. deniliyor. O ağaçlar
kesildi, önce öğrenin, 168 bin ağaç kesildi bu süre içerisinde ve
kesilen ağaçlarla ilgili olarak da mevcut kanunlar çerçevesinde bire bir
ağaç dikildi. Şu ana kadar bu firma 65 bin ağaç dikti. Aynı
zamanda her yıl için 6 milyon para verdi. Her yıl da, yirmi beş
yıl boyunca 4 milyon kira bedeli ve ağaç bedeli ödeyecek. Bunun
karşılığını mutlaka ki verecek. Bu Meclisin
çıkardığı kanunlar çerçevesinde olacak bunlar.
Değerli arkadaşlarım, 200 bin
civarında da aynı şekilde Zorlu grubu nikel madenleri çıkardığı
Gördeste ağaç dikti, bu paraları ödüyorlar. 1.300 kişi
çalıştıracaklar. Burada aynı şekilde nikel
madenlerinde Çal Dağında da 500 kişi çalışacak ve her
yıl 250 milyon dolar gelir elde etmiş olacak. Sayın Erkan Akçay,
250 milyon dolar; bu çok büyük bir rakam. Yirmi beş yıl
çalıştıracaklar burayı. Diğerleri otuz beş
yıl çalıştırılacaklar. Bu uzun bir süreç ve buradan
milyar dolarlık bir gelir elde edeceğiz. Siz şu ana kadar
üretmiş olduğunuz
Otomotiv sektöründe, uçak sanayisinde, tencere
sanayisinde, mutfak sanayisinde, hatta çatal bıçak sanayisinde dahi bu
nikellerin tamamını yurt dışından alıyoruz. Biz,
burada bir yandan çevreyi korumalıyız, bir diğer yandan
kömürümüzü çıkartmalıyız, enerji üretmeliyiz, bir diğer
yandan rüzgâr enerjisinin, bir diğer yandan yenilenebilir enerjinin
taraftarı olmalıyız.
Şimdi diyorlar ki: Rüzgâr enerjisi olmasın.
Peki, ne olsun? Efendim, termik santraller de olmasın. Peki, ne olsun? HESler
de olmasın. Peki, ne olsun?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Güneş enerjisi santrali
olsun, güneş enerjisi
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Diyorlar ki: Güneş
enerjisine dönelim. Türkiyede güneş enerjisi, batıdan doğuya
doğru bir çizgi çekin, ne Antalyada çok fazla vardır ne Manisada
vardır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tam 4 katı var, ihtiyacınızın
tam 4 katı var.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Manisanın
güneşinden daha fazla Erzurumun güneşi vardır. Türkiye tozlu
topraklardır. Önce bunu öğrenmemiz gerekiyor. Evet, güneş
enerjisine geçelim, Almanyanın teknolojisine sahip olalım. Bunu
yapabilmek için ciddi AR-GElere ihtiyacımız var. Bir yandan
rüzgârımızdan faydalanacağız, bir diğer yandan
nikelimizden, bir diğer yandan kömürümüzden, bir diğer yandan
HESimizden faydalanacağız, bir diğer yandan nükleer
santrallerimizi kuracağız. Almanya yaparken bir şey yok,
Finlandiya yaparken bir şey yok, İngiltere yaparken bir şey yok,
biz yaparken
Değerli milletvekilleri, şimdi şunda anlaşalım:
Eğer burada Çal Dağında veya Gördeste Zorlu, gerek bu NATA
Holding veya VTG Holding veya Gördesteki Zorlu Holding, eğer bugünkü
modern teknolojinin dışında bir teknolojiyle
çalışıyorsa ona dur diyelim, hep beraber suç duyurusunda
bulunalım.
Çevreyi korumaya gelince, çevre konusunda
duyarlıyım ben. Milletvekili olduğum zaman 30 bin meyve
ağacını bir arkadaşım getirdi, Her yıl
başka şehre veriyorum, bu yıl milletvekili oldun, sana
veriyorum. dedi. Aldım onu, Gördeste, Demircide veyahut da Selendide
vatandaşlara dağıttık. 13 milyon meyve ağacı
diktik biz Manisaya, 13 milyon. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Korkunç bir rakam bu değerli milletvekilleri.
Ben sözlerimi şöyle kapatıyorum: Su meselesine
gelince
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdağ.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika lütfen
HASAN ÖREN (Manisa) ÇEDde yazıyor; 2,5 milyon
ton
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Su meselesini söylüyorum:
Biz ne Gedizden su kullandıracağız ne de dağlardan. Onlara
diyeceğiz ki: Turgutlunun arıtma tesislerini kur, 7 milyon ton su
var, 3 milyon tonunu kullan, 4 milyon tonuyla da -Turgutlu sıcak bir
iklim- ağaçlarımızı sulayalım, meyvesiz
ağaçları, Türkiyeye katma değer sağlayalım.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdağ.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, önce Sayın Hamzaçebiye
Yani
sırayla rica edeyim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Önce Sayın Ören konuşsun da, ben
sonra konuşurum.
BAŞKAN Ben, aynı
anda ikiniz beraber ayağa kalkınca, tabii, grup başkan
vekilisiniz, sizi dinleme ihtiyacını hissettim.
Buyurunuz.
HASAN ÖREN (Manisa) İç Tüzükün 69uncu maddesine
göre
BAŞKAN Yani siz sataşmadan mı?
HASAN ÖREN (Manisa) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
Şimdi, böyle sağlıklı, selametli
götürmeye gayret ediyoruz. Yangına benzinle gitmeyiniz.
Buyurunuz.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Hasan Örenin, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) Değerli milletvekilleri, bu
Manisa milletvekillerini anlamakta güçlük çekiyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Sen de Manisa milletvekilisin.
HASAN ÖREN (Devamla) Yani bu AKPnin milletvekilleri,
biri gidiyor taşocaklarında Somada kefil oluyor, biri gidiyor üzümle
ilgili 3 bin liranın altında olursa gelin ben alayım. diyor,
sayın milletvekilimiz de Turgutludaki Çal Dağına
çıkıyor O rakamdan yüksekten bu madenin kefili benim. diyor. Peki,
siz bu madene nasıl kefilsiniz? Bu maden 200 bin ağaç kesti. ÇEDi
okumamışsınız, hâlâ yeni ÇEDden haberiniz yok. ÇEDde
diyor ki: Gediz Nehrinden yılda 2,5 milyon ton su çekeceğiz. ÇEDde
diyor ki: 200 bin ağacı kestik, yetmez, 100 hektarlık alanda en az
30 bin ağacı daha keseceğiz. ÇEDde diyor ki -yalan söylüyor
ÇEDde, Turgutlu Belediyesinin arıtmasından su alacağız.
Yalandır, Turgutlu Belediyesi ve Büyükşehir şirketle hiçbir
ilişkisinin olmadığını
açıklamıştır.
Ya arkadaşlar, bu kadar facia yaşadık, bu
kadar yeşile düşmanlığınızı anlıyorum
ama diğer yeşile karşı hassasiyetinizi de anlıyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) O yeşile
karşı olan hassasiyetinizi Çal Dağındaki 200 bin
ağaca
Çal Dağında kurulacak olan alanda 1 milyon 800 bin ton
sülfürik asidin bu ovayı yok etmesine niye mâni olmuyorsunuz? Ne
söylüyorsunuz? Diyorsunuz ki: Bu grup önerilerini, araştırma önergelerini
şu kadar verdiniz. Kurun, milletvekilini verilmez duruma getirin. Yedi
saat sizinle beraber Soma Komisyonunda değil miydik? Soma Komisyonunun
kurulması yararlı olmadı mı? Keşke biz Soma
Komisyonunu, altı aydır çalışan Soma Komisyonunu 301
insanımız ölmeden önce kursaydık faydalı olamaz mıydık?
Sizin söylediğiniz gibi komisyonlar bir işe yaramıyor
değil, komisyonlar bu Meclisin AR-GEsidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu komisyonları
kurmadığınız süre içerisinde de başınıza bu
kazalar gelecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben de sataşmadan dolayı
söz istiyorum Sayın Başkan, 2 defa
BAŞKAN Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Gerçekten çok büyük üzüntü duyuyorum, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Manisa milletvekili arkadaşlarımızdaki
bu maden sevdasını, muhipliğini
yadırgadığımı ifade ediyorum. Üstelik bu maden
işletmeleri ya insan katlediyor ya tabiatı, ormanı, suyu
katlediyor. Bunu savunmaktan vazgeçsin iktidar ve Hükûmetiniz bunların
hesabını versin. Yarın, hep birlikte töhmet altında
kalacaksınız. Bunlar ayan beyan ortada.
Yatırımlardan bahsediyorsunuz, hangi
yatırımlardan bahsediyorsunuz Allah aşkına siz?
Yapılan, yıllarca Türkiye Cumhuriyetinin yaptığı
büyük, devasa işletmeleri satmaktan başka bir doğru dürüst
faaliyetiniz yok.
57nci Hükûmette de yatırımlar, hizmetler
yapıldı ama doğa katliamı yapılmadı. Bunu böyle
bilelim.
Değerli arkadaşlar, şimdi, İngiliz
şirketi olmadığı ifade edildi. Üçüncü kez el
değiştirmiştir, ortada bir muvazaa vardır. Bu İngiliz
şirketi tarafından hâlâ idare edilmektedir. O zaman, şu anda
adı Sardes olan bu firmanın Teknik Müdürü Simon Purkiss, hâlâ bu
Çal Dağı nikel madenini niye gezer, arzıendam eder? E, bunun da
izahını yapmanız lazım. Yani bu firmanın faaliyetleri
devam etmektedir ve bu sevdadan, bu nikel madeni için tabiatı
katletmekten, artık insan hayatına ehemmiyet vermeyen
anlayıştan iktidarın bir an evvel vazgeçmesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kaplan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben en
son, tamam efendim.
BAŞKAN Sırayla, bir önce kalkanları
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tabii,
tabii efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Hamzaçebiye söz sıramı verebilirim, en son da konuşabilirim.
BAŞKAN Tamam, hayhay.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Önce
gruplar konuştu, ben en son alıyorum.
BAŞKAN Tamam.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Lütfen lütfen Sayın
Hamzaçebi.
BAŞKAN Nezaketiniz beni çok memnun etti.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan sayın
konuşmacının bir cümlesiyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna bir
sataşma olmuştur. Sataşma cümlesi de şuydu: Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilleri önerge vererek iş kazalarının, Soma
faciasının önleneceğini söylüyorlar. gibi bir ifadede bulundu.
Bizim böyle bir ifademiz yok. Tam tersine, söylediklerimizi bir başka
şekilde, çarpıtarak ifade etmiştir efendim. Söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına konuşan sayın milletvekili şöyle bir
cümle de kullandı: Yani Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri diyor ki:
Meclis araştırma önergesi vermekle iş kazaları önlenecek.
Yok böyle bir şey. diyor. Yani Meclis araştırma önergesi
vermekle iş kazaları, iş cinayetleri, facialar önlenemez. dedi.
Bu cümlenin daha önce benzer konularda söylenmiş
şu cümlelerden hiçbir farkı yok: Yıl 2010, Karadon maden
faciası, 30 işçimiz öldü, Sayın Recep Tayyip Erdoğan dedi
ki: Ölüm bu mesleğin kaderinde var. Zamanın Çalışma
Bakanı da dedi ki: Güzel öldüler. 2014, Soma faciası, 301
kardeşimiz hayatını kaybetti, Sayın Erdoğan yine Ölüm
bu işin fıtratında var. dedi. Sayın Özdağ aynı
anlayışı devam ettiriyor. Meclise araştırma önergesi
vermekle iş kazaları önlenmez. Yani Bu işin kaderinde,
fıtratında ölüm vardır. demek istiyor. Çok yazık,
üzüntülerimi bildiriyorum.
Soma faciası 13 Mayıs 2014 tarihinde
yaşandı. Biz buraya 29 Nisan tarihinde, Soma maden ocaklarında
her an bir facia yaşanabilir, gelin bunu araştıralım, önlem
alalım. diye bir önerge getirdik. Manisa milletvekillerimiz ve 54
milletvekilimizin imzasını taşıyan bir önergeyi getirdik,
burada reddettiniz. Diyorsunuz ki: Bu önergeyi kabul etseydik bu facia yine
olacaktı, yine yaşanacaktı.
Sevgili arkadaşlar, ondan sonra torba yasa
çıkarıldı, bütün kazalar artık önlenecek imajı
verdiniz. Ermenekte 18 işçimiz toprak altında kaldı, hâlâ
cesetleri çıkarılamadı. Şu Ölüm bu işin kaderinde
vardır. anlayışını bir kenara bırakın da
şu işçilere bir kulak verin.
Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Kaplan, size teşekkür etmeyi unuttum. Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, demin konuşmamda ifade edilenlerin hepsinin külliyen yalan
olduğunu, İngiliz şirketi olmadığını
söyledi.
BAŞKAN Buyurunuz.
4.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bakın,
arkadaşlar, o Komisyona bir tek ben kaldım ikinci kez seçilen, bir de
Halil, Antep Milletvekili; hiçbiri seçilmedi. Ama ben konuştum mu, benim
konuşmalarıma dikkat edeceksiniz üstüne konuşurken.
Bir: European Nickel, İngiliz şirketi,
kraliyetin değil mi? Çıkın burada -Hükûmetsiniz- konuşun.
Londra borsasında işlem görüyor mu, görmüyor mu? Sonra
adını çevirdi bu İngiliz şirketi: Bosphorus. Sonra, Sardes.
Sardesi bilirsiniz, ilk altın paranın basıldığı
yer. Olmadı, bir yerli Ankaralı şirket de geldi ortak oldu: VTG.
Olmadı, son altı ayda durmadan hisse değiştiriyor. Burada
iş birlikçi bir kesim var 2 milyon ağacı kestirip sonradan
ruhsatı genişleten. Şimdi yüzde yüz Türk olsa ne yazar?
İnsanlara zehir akıtan, Gediz Deltasını yakan, her
tarafı yakıp yıkan küresel sermayeye iş birlikçi olanları
savunmak hangi hukukta vardır?
Bize diyorsunuz ki: Karşı çıkıyorlar.
Evet karşı çıkıyorum ben. Hasankeyfi 2014te sular
altında bırakacaksınız. Demin Orman Bakanına ben
Hasankeyfin resmini hediye ettim. Tarih sizi en büyük kültür, tarih
katliamını yaparak Hasankeyfi sular altında bırakanlar
olarak yazacak. HESler öyle, termik santraller öyle.
Bakın, sizin en son yaptığınız
şeyi söyleyeyim mi size, kaç tane santral satıyorsunuz? En son
satmaya kalktığınız santral sayısı, evet, 46; 70
milyar
Madem kâr getiriyordu, niye satıyorsunuz? Karadenizin derelerini,
ondan sonra Munzuru, Hasankeyfi, Dicleyi, İoniayı, Gedizi,
İda Dağını, her tarafı tarumar ettiniz. Bu
tarumarlığınıza nasıl evet deriz? Bu, hainliktir. Bu,
ülkeyi soymaktır. Bu, zulümdür. Bu, vahşettir arkadaşlar.
Konuşurken dikkatli konuşun burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İHSAN ŞENER (Ordu) Sakin, sakin
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın Başkan,
Hükûmeti davet ediyorum, bütün bu şirketleri çıkarsınlar, kaç
tanesi yüzde yüz Türkoğlu Türktür görelim. Türkoğlu Türk kaç tane
şirket var?
İHSAN ŞENER (Ordu) Irkçılık yapma!
Irkçılık yapma Hasip!
HASİP KAPLAN (Devamla) Şu Avrupa firması
mı Türkoğlu Türk, şu VTGmi, şu Sardes mi, hangisi?
Çıksın konuşsun. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Irkçılık
yapma, ırkçılık. Yabancı düşmanlığı
yapma.
BAŞKAN Sayın Kaplan, çok teşekkür
ediyorum.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Evet, şimdi kayıtlara geçsin diye
bir cümle sarf ediyorsunuz, sonra ben çağırıyorum sizi; usulümüz
böyle.
Niçin söz istiyorsunuz?
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Efendim, ben bire bir söz
isteyecektim ama üçüne beraber söz istiyorum, üç gruba beraber söz istiyorum
ayrı ayrı. Hasip Kaplan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Üç gruba beraber söz
istenir mi?
BAŞKAN Ayrı ayrı olmaz şimdi.
Hayır, hayır, hangi maddeye göre dedik. Sataşmadan söz veriyorum
size, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Senin Bakanın
çıksın, ticaret sicilini getirsin, bunlar İngiliz mi,
Türkoğlu Türk mü görelim kardeşim. Yani niye bilmediğin
konularda
BAŞKAN Şimdi, ben işler hızlı
gitsin diye takip ettim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, Kabinede Bakan var burada, bir getirsinler ticaret sicillerini
şirketlerin. Bir görelim bunları, ticaret sicillerini. Bunlar
İngiliz mi, Türkoğlu Türk mü bir görelim bakalım.
BAŞKAN İç Tüzüke göre tabii, siz
hukukçusunuz- benim öyle bir hakkım ve de hukukum yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bizim var sayın Başkan,
biz davet ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ha ruhsatı da
Hükûmet veriyor.
BAŞKAN Siz ediyorsunuz da ben davet edemiyorum
muhteremler, niye beni suç işlemeye yöneltiyorsunuz?
Sayın Özdağ, buyurunuz.
5.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili biraz önce sözlerimi çarpıtarak gündeme getirdi. Ben burada Meclis
araştırma önergesi verilmesin demiyorum. 2.664 Meclis
araştırma önergesi vermiş milletvekilleri ve gruplar ve
bunların tamamını görüşmeye kalktığımız
zaman bu Meclis başka bir iş yapmaz. dedim ve meselenin sadece
Meclis araştırma önergesi vermek değil, zihniyet meselesi
olduğunu söyledim, eğitim meselesini söyledim. Bu meselede
kanunlarımızın eksikliğini gündeme getirdim. O nedenle bu
konuyu doğru anlamamız icap ediyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Madene karşı
mısın değil misin Selçuk Bey? Madene karşı
mısın değil misin, onu söyle!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Diğer bir konuya
gelince, Hasip Kaplan diyor ki burada: Şurayı tarumar ettiniz,
burayı tarumar ettiniz. Bizim yapmak istediklerimizi yıkanları
biz biliyoruz. Kimlerin gelip de orada bombaladıklarını,
askerleri öldürdüklerini, oradaki HESleri yaptırtmamak için faaliyet
içinde olduklarını biz biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ne alakası var?
Ne biçim konuşuyorsun?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hadi lan, hadi
oradan! Ne alaka lan? Sömürü ile neyi karıştırıyorsun?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Biz orada havaalanları
yaptırtmayanları biliyoruz, baraj yaptırtmayanları
biliyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Seni Manisada
kahraman yaparım ama öyle bir başka kahraman olursun ki Manisa Tarzanı
bile olursun. Allah Allah!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Hiçbir yeri talan
etmiyoruz. Her yeri düzgün bir şekilde, bir yandan çevreyi koruyarak, bir
diğer yandan da katma değer sağlayarak, madenlerimizi,
enerjimizi kullanarak Türkiyeye hizmet ediyoruz. Bunun böyle bilinmesinde
fayda var.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 8inci
ve 9uncu sıralarında yer alan 649 ve 650 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın 5inci ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Manisa Milletvekili
Hasan Ören ve 21 milletvekili tarafından, Turgutlu Çal Dağı
bölgesinde sülfürik asit kullanılarak nikel madeni çıkarmak için
verilen ÇED izniyle kesilecek ağaçların ve yok edilecek
ormanların Turgutlu ve çevresine vereceği zararların tespiti
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/218), ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına, anılan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinden sonra 649 ve 650
sıra sayılı Kanun Tasarılarının
görüşmelerinin bitimine kadar Genel Kurulun
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şu yoklamayı yapayım da
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, sömürü, şirketle ilgili bir konuda
BAŞKAN Söyledim ya, şimdi söyledim, yoklama
var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın konuşmacı,
şirketle ilgili bir konuda kalkıp bizim şirketle, doğayla
ilgili bir konuşmamızı çarpıtıp Bilmem nereyi
bombalayan, bilmem ne eden
diye konuşuyor.
BAŞKAN Yok, kaldırdım insanları.
Sayın Kaplan, söz vereceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sakin cevap
vereceğim.
BAŞKAN Hayır, hayır, söz vermekle ilgili
sorunum yok ama şimdi
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hayır, ama
direkt sataşma
BAŞKAN Sizin deminki nezaketiniz işlerse
sevineceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ama
Başkanım, direkt bize çok ağır bir itham oldu.
BAŞKAN Ben size söz vermeyeceğim demiyorum ki,
rica ediyorum, arkadaşlar ayağa kalktı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ayaktayız, lütfen
Siz bu
nezaketi gösterirsiniz.
BAŞKAN Ben aptala döndüm aranızda ya, vallahi
billahi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yoklayın
hadi, peki.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, Sayın
Yılmaz, Sayın Gök, Sayın Ören, Sayın Atıcı,
Sayın Serter, Sayın Serindağ, Sayın Akar, Sayın Acar,
Sayın Kaleli, Sayın Küçük, Sayın Dibek, Sayın Toprak,
Sayın Eyidoğan, Sayın Tayan, Sayın Susam, Sayın Köktürk,
Sayın Loğoğlu, Sayın Danışoğlu, Sayın
Özgündüz.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati. 17.54
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 8inci
ve 9uncu sıralarında yer alan 649 ve 650 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının bu kısmın 5inci ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Manisa Milletvekili
Hasan Ören ve 21 milletvekili tarafından, Turgutlu Çal Dağı
bölgesinde sülfürik asit kullanılarak nikel madeni çıkarmak için
verilen ÇED izniyle kesilecek ağaçların ve yok edilecek
ormanların Turgutlu ve çevresine vereceği zararların tespiti
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/218), ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına, anılan Meclis araştırması
önergesinin görüşmelerinden sonra 649 ve 650 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının görüşmelerinin bitimine kadar Genel
Kurulun çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Sayın Kaplan, ara verdiğimiz için,
size ben yerinizden söz vereceğim mikrofonu açarak. Yani, şey için
söylüyorum, sataşmadan istiyorsunuz...
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sataşmadan dolayı
çünkü çok ağır bir itham oldu.
BAŞKAN Yerinizden söz vereceğim, ha orada konuşmuşsunuz
ha orada; mikrofon açık konuşacaksınız.
Yani, hukuk konusunda süper bir adam olduğunuza göre,
beni zora sokmayın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Aslında, 69a
göre
BAŞKAN - Hayır, hayır
Aynı süreyi
vereceğim yani kaybınız yok. Ne güzel, oturduğunuz yerden
konuşacaksınız.
Sayın Kaplan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
12.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Manisa deyince, Türkiyenin ilk çevrecisi -1897- Ahmettin
Carlak olarak geçer. Şu resme bütün Manisalıların çok iyi
bakmasını istiyorum, şu resme iyi bakın: Manisa
Tarzanı, Türkiyede, Osmanlı Döneminin ilk çevrecisidir
arkadaşlar. Manisada, daha Somada acılarımız tazeyken,
301 insanımız maden ocağında can verirken, Turgutluda
nikel madenini savunmak, yeşile, hayata, tarihe düşman madenci ve
çevreci anlayışları savunmak, bunları özelleştirmek,
Manisaya büyük bir haksızlıktır; Manisaya değil Gediz
Deltasında yaşayan herkese; Manisaya, Gediz Deltasına
değil Aydına, İzmire, bütün ülkemize büyük bir
haksızlıktır. Buna karşı, çevreyi, hayatı,
tarihi, kültürü savunanlara karşı çıkıp vatansever pozlarında
dolaşanlara da Manisa Tarzanının bir tokadı yeter. Manisa Tarzanı
ki hırsızlara, doğayı savuranlara karşı
çıkmıştır. Bugün, Manisada, madenleri savunanların,
madenlerde sömürüyü savunanların, çevreyi kirletenlerin hiç yaşama ve
siyaset yapma hakkı yoktur. Manisa halkı bu seçimde bunun
hesabını verecektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 25 Kasım 2014 Salı, 2
Aralık 2014 Salı ve 3 Aralık 2014 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 19/11/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 5inci sırasına, yine
bu kısımda bulunan 73, 638, 432, 610, 612 ve 471 sıra sayılı
Kanun tasarılarının ise bu kısmın 7, 12, 13, 14, 15 ve
16ncı sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 21, 28, 29 ve 30 Kasım 2014 Cuma, Cumartesi ve
Pazar günleri saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimlerde
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
19 Kasım 2014
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 638 sıra sayılı
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
20 Kasım 2014
Perşembe günkü birleşiminde 432 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
21 Kasım 2014 Cuma günkü birleşiminde 610
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
25 Kasım 2014
Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmeyerek bu
birleşiminde 612 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
26 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
27 Kasım 2014
Perşembe günkü birleşiminde 455 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
28 Kasım 2014
Cuma günkü birleşiminde 646 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
29 Kasım 2014
Cumartesi günkü birleşiminde 31 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
30 Kasım 2014
Pazar günkü birleşiminde 51 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
2 Aralık 2014
Salı günkü birleşiminde sözlü sorularla diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
3 Aralık
2014 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesi,
2 Aralık
2014 Salı günkü birleşiminde 15.00-23.00 saatleri arasında;
3 ve 04 Aralık
2014 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-23.00
saatleri arasında; yukarıda belirtilen birleşimlerde gece
24.00'te, günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük
programların tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam
etmesi;
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
655 Sıra
Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2397) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 26ncı maddeler
arası |
26 |
2. Bölüm |
27 ila 52nci maddeler
arası |
26 |
Toplam Madde Sayısı |
52 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan
Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; grup önerimizin
lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, grup önerimizde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 4 Aralık tarihine kadar yani iki
haftalık çalışma takvimi önerilmektedir. Bu çerçevede, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri yeniden düzenlenmekte, gündemdeki bir
kısım kanun teklif ve tasarıları ön sıralara alınmaktadır.
Bu çerçevede, Genel Kurulun bugünkü yapacağı
görüşmelerde, sağlık kanununun oylaması vardı,
biliyorsunuz, geçen haftadan kalmıştı ve akabinde, tahkim
merkezi kanununun görüşmelerine, inşallah, bugün başlamayı
planlıyoruz. Akabinde, 655 sıra sayılı hâkim ve
savcılarla ilgili kanun ki bu da oldukça önemli bir kanun. Hâkim ve
savcılarımızın özlük haklarında önemli
iyileştirmeler yapılmakta, bir kısım disiplin
cezalarının affına ilişkin Yine, Yargıtay ve
Danıştay da, iş yükünü hafifletmek amacıyla, bir
kısım dairelerin kurulması önerilmektedir bu kanunda. Bu kanunun
da ön sıralara alınması önerilmektedir.
Bu hafta, Genel Kurulun normal çalışma
günlerinin dışında cuma günü de çalışma yapması,
önümüzdeki hafta da yine eldeki işlerin tamamlanmasına kadar cuma,
cumartesi ve pazar günleri çalışması önerilmekte. Genel Kurulun
normal günlerde 24.00e kadar çalışması, eldeki işin
tamamlanmaması hâlinde de işin bitimine kadar yine
çalışması önerilmektedir.
Ben önerimize desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kubat.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisi
üzerine söz almış bulunuyorum, hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma
Partisi 655 sıra sayılı kanun teklifini vermiş. Türkiyeyle,
ile gündemle, Türkiye'nin temel sorunlarıyla hiç alakası olmayan bir
tasarı; ben, onun için, bunun üzerinde değil, Türkiye'nin gerçek,
temel sorunları üzerinde duracağım.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma
Partisi ülkemizi on iki yıldır yönetiyor. On iki yıldan bu yana
da, köylüyü bitirdiği gibi, esnafı ve sanayiciyi de, bütün esnaf
kesimini, bütün toplumu sıkıntıya soktu. Neden? Hemen
rakamlarını vereceğim.
Şimdi, biraz önce farklı konuşmalar oldu.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu söyleyeyim: Türkiye'de,
Güneydoğuda 4 bine yakın köy boşaltıldı, 1,5 milyon
insan göçe zorlandı, büyükşehirlere geldi, insanlar perişan oldu,
doğu ve güneydoğuda üretim azaldı. Ondan sonra, Adalet ve
Kalkınma Partisinin döneminde de 2 milyon insan göç etti, yine
büyükşehirlere geldi, büyükşehirlerde hakikaten perişanlık
içerisinde, çocukları işsiz ve çoğunun da çocukları
cezaevinde çünkü iş yok güç yok, hırsızlık yapıyor,
suç işliyor.
Üçüncüsü: Bu göç eden insanların arazileri
yaklaşık 3 milyon hektar arkadaşlar, 3 milyon hektar tarım
arazisi ekilmedi, biçilmedi. Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye'yi samana
muhtaç etti ve saman ithal ettik. Evet, ilk defa Cumhuriyet Döneminde, bu
kadar geniş arazisi olan, bu kadar geniş tarım ürünleri olan
ülkede saman ithal ettik. O ilk samanın dışında, bir de ilk
kurbanlık ithal ettik. Allah göstermesin, bizim iktidarımızda
kurbanlığı getirmiş olsaydık diyeceklerdi ki Ya bu
hayvanlar nasıl beslendi? Şimdi, ben buradan söylüyorum:
Dışarıdan gelen bütün hayvanlar, domuz sakatatından
yapılan yemle beslenerek geliyor. Niye domuz sakatatı, domuz
yağıyla besleniyor, yem yapılıyor? Çünkü hayvan onu
yediği zaman kilo alıyor, şişiyor; kilo alıp
şiştiği zaman da tüccarın işine gelir. Onu da getiriyorlar,
bize satıyorlar, bize yediyorlar. Yani, burada, Müslüman mahallesinde
salyangoz satılıyor, kimse sesini çıkartmıyor, ben buna da
hayret ediyorum. Biz Müslüman ülkeyiz; niye, kardeşim, domuz etinden,
domuz yağından, domuz sakatatından yapılan yemi yiyen
hayvanı bana yediyorsun? Kendi üretimimizi niye vermiyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, şimdi, AK PARTİ
döneminde, ithal hayvana ve tarım ürünlerine 100 milyar dolara yakın
para ödendi. Bakın, sıkı durun, 100 milyar dolara yakın
para ödendi on iki yılda. Yani, bu korkunç bir para arkadaşlar, 220
katrilyon yapıyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Paramız çok, çok, ondan!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Paramız çok, evet çok,
çok. Onun için de saraylar yapıyoruz, hiç merak etmeyin!
Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu
söyleyeyim: Ziraat Odaları Birliğinin açıklamasına göre,
ilk dokuz ayda -ocak ayı ile eylül ayı içerisinde- 22 bin ton
kırmızı et açığımız var. Tavuk artıyor,
et düzeliyor. Şimdi enteresan bir şey söyleyeceğim. Hani,
diyorlar ya omega 3, yüksek besin değeri olan, kafayı
çalıştıran, insanın beynini açan et var ya,
kırmızı et, bu mera etidir. Yani özgür, merada dolaşan
hayvanın etinde omega 3 besin değeri yüksektir ve bu besin
değerini, bu eti Türkiye yiyemiyor. Hep, dışarıdan
getirilen, domuz yağıyla beslenen, domuzun yağıyla,
sakatatıyla yapılan yemi yiyen hayvanı yiyoruz.
Bakın, Avustralyada yılda bir kişi 142
kilo et yiyor, Amerikada yılda bir kişi 125 kilo et yiyor,
Almanyada bir kişi 82 kilo et yiyor. Türkiyede kaç? 12 kilo. Yani
arkadaşlar, neyle övünüyorsunuz?
MUHARREM VARLI (Adana) Ya kolesterolümüz var ya,
kolesterolümüz, ondan!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - On iki yılda ne
yaptınız arkadaş? Türkiyede, düşünebiliyor musunuz,
insanlar et yiyemiyor yahu! Siz ne yiyorsunuz?
MUHARREM VARLI (Adana) Sağlık Bakanı
orada, bak. Kolesterolümüz fazla ya, ondan siyah eti
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Merada dolaşan
hayvanın etinde kolesterol yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, burada Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti bir karar
aldı, 15 bin ton et getiriyor Bosna-Hersekten, 13/5/2014 tarihinde bir
kararname çıkarttı, 15 bin ton ithal et getiriyor. Ama bu etler,
benim duyumuma göre Sayın Bakan cevap versin- Bosna-Hersekin
hayvanı değil, Bosna-Herseke dışarıdan, Hristiyan
ülkelerinden gelen hayvanları getiriyorlar diye duyuyorum. Bu doğru
mu, doğru değil mi? Bunu lütfen araştırın.
Bakın, yakınlarda bir kararname daha
çıkarttılar arkadaşlar, 16 Eylül 2014te yani iki ay önce. Bu da
ne biliyor musunuz? Köylüyü batıran, çiftçiyi batıran yani nüfusun
yüzde 30a yakınını temsil eden köylüyü batıran bir karar; burada
diyor ki: İşletme sahibi işletmesindeki mevcut yerli orijinli
besi materyali sayısının yüzde 40ı kadar ithal edebilir.
Eylül ayında bir karar çıkıyor. Bu ne demek? Zenginler, büyük
işletmeciler ithalat yapacak, köylüler yapamayacak, zengin getirdiği
zaman köylü batacak kardeşim.
Demin bir arkadaş dedi ki burada, Adalet ve
Kalkınma Partisinden Bünyamin Bey söyledi: Ya, biz iki yıl ödemesiz,
beş yıl sıfır faizle hayvan verdik. Doğru ama
nasıl verdiler? Ben, iki yıl ödemesiz, beş yıl
sıfır faizli, sana kredi veriyorum ama benim dediğim adamdan
gidip hayvan alacaksın. dedi. 6-7 milyara hayvan aldılar,
arkadaşlar. Arkasından ne oldu, çok akıllı Tarım
Bakanı ne yaptı? İthalatı bir serbest bıraktı,
köylü, bütün o kredi alanlar battı, 6-7 milyar liralık hayvan 2,5
milyara düştü, evet 2,5 milyara düştü. Bu doğru mu, doğru
değil mi? Yahu, yazık değil mi peki? Sen kendi çiftçini, kendi
köylünü batırıyorsun; Amerikadaki, Macaristandaki, bilmem neredeki
çiftçiyi kalkındırmak için ithal hayvan getiriyorsun, tarım ve
hayvancılıkla ilgili de 100 milyar dolara yakın para ödüyorsun.
Kardeşim, bu kul hakkıdır ya, bunu Allah affetmez, böyle bir
şey de olmaz.
MUHARREM VARLI (Adana) Bir şey olmaz ya, bir
şey olmaz!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar,
şu resmi tanıyor musunuz? Tanıyorsunuz değil mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Nereden görelim!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Gözlerin seçiyor senin. Senin
eski arkadaşın Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Nereden görelim onu ya!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Kaçak etin altından
dünür çıktı. diyor. Mersinden kaçak et geldi. 1.044 ton kaçak et
geldi, 28 milyon değerinde. Sayın eski Bakanımız Kemal
Unakıtanın dünürü çıktı. diye iddia var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kim yakaladı, kim?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Kim yakaladı? Biz ihbar
ettik, devletin memurları da yakaladı, onları da paralel
yapı diye içeri aldınız. Şimdi, dur şimdi. Onu,
Sayın Kacır, konuşacağız.
Şimdi, arkadaşlar, burada suç işleyen
memuru polis yakalıyor, diyorlar ki: Sen paralel yapıdansın.
Küt, içeri giriyor. Ya, böyle bir zulüm olmaz.
Şimdi, Gümrük ve Ticaret Bakanı
açıkladı, Sayın Canikli dedi ki: Bu etler, tamam, gelmiş
ama nasıl kesildiğine dair şüphemiz var. Şimdi,
bakın
AHMET YENİ (Samsun) Oradan oraya geçme, dünürü
söyle, dünür kim?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ahmetciğim, bak, dinle!
Nasıl kesildiğinden şüphemiz var. diyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Yahu, o anlamaz, anlamaz!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, o şüphen
varsa kardeşim, bu etleri niye imha etmiyor, geri göndermiyor ve bu
adamları cezalandırmıyorsun?
AHMET YENİ (Samsun) O dünürü bir öğrenelim,
oradan oraya sıçrama!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, dışarıda nasıl kesildiği
İslami
kurallara göre kesilmeyen hayvanın etini getiriyorsun, Müslümanlara
yediriyorsun. Bunu ne Allah kabul eder ne de kulu kabul eder.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak şunu söyleyeyim:
Tarım Bakanlığı 9 milyar bütçe ayırdı, çiftçinin
32 milyar bankalara borcu var. Bu, bankalara çiftçilerin borcu silinsin,
çiftçiye düzgün kredi verilsin, üretim yapılsın, ithalat gelmesin,
köylümüz kalkınsın, insanlarımız sağlıklı et
yesin, huzurlu olalım diyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP, MHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde
İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grubumuzun önerisi lehinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Grup önerimizde, Meclis gündeminin iki haftalık
programının düzenlenmesi önerilmektedir. 655 sıra
sayılı HSYK Kanununda değişiklik öneren Kanun Teklifinin
gündemin 5inci sırasına, 73 sıra sayılı
Uluslararası Sözleşmenin -ki bu, Dünya Posta Birliği
Kuruluş Yasasına Ek Yedinci Protokolü içeriyor- gündemin 7nci
sırasına alınmasını, 638, 432, 610, 612 ve 471
sıra sayılı kanun tasarılarının da sırayla 12nci,
13üncü, 14üncü, 15inci ve 16ncı sıralara alınması
önerilmektedir.
Haftalık çalışma günlerinin
dışında, 21 Kasım Cuma günü ve 28 Kasım, 29
Kasım, 30 Kasım Cuma, Cumartesi, Pazar günleri saat 14.00te
toplanılarak çalışılması önerilmektedir.
Birazdan 640 sayılı İstanbul Tahkim
Merkezi Kanun Tasarısı görüşülecektir.
Meclis gündeminin yoğunluğu nedeniyle, gündeme
bir an önce geçmek için, sözlerime son verirken grubumuz önerisine
desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bak.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, daha ötekinin, hemen bundan önce getirilen bir
teklifin mürekkebi kurumadan yeni bir değişiklik. Aslında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi ne yaptığını bilmeyen bir Meclis
hâline gelmiş durumda. Çünkü, daha bir hafta önce getirilen öneriyle
Meclis çalışma saatleri belirlenmişken onları uygulamadan,
yeni bir önerge buraya geldi. Tabii, bütün mesele, önümüzdeki hafta getirilmesi
planlanan 655 sayılı HSYK Kanunu. Bu kaçıncısı
yargı paketi olarak Türkiyede? Bu, bir yıl içinde dördüncüsü. Bir
iki ay önce yaptığınızı bir iki ay sonra değiştiren
bir anlayış içerisinde hareket ediyorsunuz. Gerçekten, hayret
edilecek bir şey.
Şimdi, bu anlayış içerisinde, bizim
yapmamız gereken şey, sizin bu yasayı çıkarmanızı
engellemektir, açık ve net olarak söylüyorum. Her türlü uygulamayı
deneyerek sizin bu yasayı bu şekliyle çıkarmanızın ve
hukuk üzerindeki, yargı üzerindeki bu oyunlarınızın önüne
geçmek mecburiyeti bizde hasıl oluyor, bunu veriyorsunuz, bunu
söylüyorsunuz. Ama, gerçekten, buna bir çözüm yolu önermiş
olsaydınız, bir defa HSYKnın siyaset üstü bir konumda
olduğunu kabul etmeniz gerekirdi ve üzerinde oynamamanız gerekirdi.
Bir devleti ayakta tutmanın en önemli özelliği hukuk devletine sahip
olmaktır ama siz hukuk devletine değil, yürütmenin hukuka hâkim
olacağı bir devlet sistemi istiyorsunuz. Bu, Türkiyenin geleceği
açısından hiç de parlak bir tutum değildir.
Değerli milletvekilleri, daha bundan
Hakikaten,
ekim ayının sonunda hâkimlerin maaşını
artırmadık mı arkadaşlar? Artırdık. Peki,
şimdi nereden çıkıyor tekrar, hangi sebeple bunu çıkarmaya
çalışıyorsunuz, özlük hakları diyorsunuz? Niye o zaman
çıkardınız? Çünkü, HSYK seçimleri öncesinde âdeta hâkimlerin,
savcıların, oy kullanacak insanların oyunu kazanmaya yönelik bir
tutum içerisindeydiniz. Şimdi, peki neden değiştiriyorsunuz?
Çünkü, burada da artık, Yargıtay da dâhil olmak üzere, hepsinin
üstüne HSYKyı oturtuyorsunuz. Eğer siz Yargıtayı
Hani,
bundan önce çıkardığınız bir yasa vardır ya,
istinaf mahkemeleri diye, istinaf mahkemelerini neden
çıkarmıştınız arkadaşlar? Burada,
çıktınız, kendiniz konuştunuz. Dediniz ki:
Yargıtayın iş gücü, iş hacmi çok yüksek olduğu için
istinaf mahkemelerini yani ara mahkeme- kuruyoruz, sadece burayı usul
yönünden değerlendirecek bir mahkeme hâline getiriyoruz. Ama ondan önce
de yine Yargıtaya buradaki iş gücü dolayısıyla birtakım
daireler eklemiştiniz, bunun çözüm olmadığını o zaman
görmüştünüz. Onun için istinaf mahkemelerini kuruyoruz. dediniz ancak
istinaf mahkemelerinin de sizin için çözüm olmadığı görülüyor.
Çünkü istinaf mahkemelerinin geçmiş dönemde başarılı bir
çalışma sergileyemediğini herkes biliyor yani Osmanlı
Döneminde kurulan bu mahkemelerin -bidayet mahkemeleriyle ve ardından
istinaf mahkemeleriyle- çözüm olmadığı görülüyor.
Şimdi, siz istinaf mahkemelerini kurmuş
olmanıza rağmen bu yeni yasada Yargıtaya yeni daireler ekliyor
musunuz eklemiyor musunuz? Neden ekliyorsunuz, bana söyler misiniz, hangi
sebeple ekliyorsunuz? Yargıtayı istinaf mahkemelerinin
yüklendiği görevi daha fazlasıyla yüklenecek hâle getiriyorsunuz.
Hani istinaf mahkemeleri bunun önündeki engel olacaktı ve Yargıtay
daha rahat çalışma imkânı bulacaktı? Ama siz onu şunun
için yapıyorsunuz: Daireler ekliyorsunuz çünkü HSYK seçimlerinde
Yargıtayın sizin arzu ettiğiniz kişileri seçmemesi
sebebiyle yeni daireler ekleyerek yeni hâkimler atayacaksınız ve
oraya da siyaseti sokacaksınız, bunu yapıyorsunuz, bunun için
yapıyorsunuz. Ya, ayıptır, günahtır bunlar. Bunlar
tutanaklara geçiyor, siz bu yaptıklarınızla yarın hesap
vereceksiniz arkadaşlar. Yani bu hesabı sadece hukuk alanına değil,
millete vereceksiniz çünkü bu yol yol değildir arkadaşlar.
Dolayısıyla, cumartesi ve pazara çalışma kararı
getiriyorsunuz ama bakın, perşembeden sonra siz cuma günü bu Meclisi
kapamaya çalışırsanız buna müsaade etmeyeceğimizi de
özellikle belirtmek istiyorum yani görüşülmekte olan Tahkim
Yasasını sonuna kadar devam ettireceğiz, uzatacağız
ve cuma günü de bunu devam ettireceğiz. Eğer bunu istiyorsanız
bunu yapacağız. Niye o zaman getiriyorsunuz iptal edecekseniz? Bize
geliyorsunuz, diyorsunuz ki: Tahkim Yasasını gel
anlaşalım, çözelim. Peki, niye önceden gelip bunları
söylemiyorsunuz da cumaya çalışma saati koyuyorsunuz? Gelin, önceden
anlaşalım. Niye getirmiyorsunuz? Buraya getirip oldu bittiye
getirmeyin. Dolayısıyla, AKPnin bu önergesi, aslında tamamen
Meclisin belli bir düzen içerisinde çalışmasını kabul
etmeyen ve İstediğimiz şekilde, biz istediğimizi
yaparız. anlayışını dikte ettiren bir
anlayışın ürünü olarak görülmektedir.
Şunu da söyleyeyim: Burada çıkan yasalar,
maalesef uluslararası hukuk kurallarına, teamüllere uyan bir
nitelikte ele alınmıyor. Yani şöyle düşünün: Bir yasa
çıkarıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa
çıkarıyor ve çıkardığı yasayı,
bırakın bir gün sonrayı, üç saat sonra değiştirmeye
kalkışıyor. Böyle bir hukuk sistemi olur mu, böyle bir yasama
organı olur mu kardeşim be? Ayıptır. Yani devlet
dediğiniz tedbirli, planlı, nasıl yönetileceğini bilen,
ayakları yere basan bir devlet olmak zorundadır. Aksi takdirde yazboz
tahtası gibi sürekli olarak Meclisin çalışma düzenini
sağlayan, bilmem ne yapan bir hüviyet taşıyor. Aslında,
gerçekten İç Tüzükün bu konuları da dikkate alarak
değiştirilmesi gerekiyor ve Meclisin ne zaman, hangi şekilde
çalışacağının da çok iyi bilinmesi gerekiyor.
Yani bir yasayı, mesela İhale
Yasasını kaçıncı kere değiştirdiniz iktidar
olduktan sonra? 28 kere değiştirdiniz -maddelerinden söz etmiyorum-
28 kere İhale Kanununu değiştirdiniz. Sonunda, çok büyük bir
bölümünü de ihale dışı tutmak suretiyle, aslında İhale
Kanununa da gerek kalmayacak bir vaziyete getirdiniz ve istediğiniz gibi
Ben yaparım, oldu. hesabıyla devlet yönetmeye
kalkışıyorsunuz.
Ben tekrar ediyorum: Bu öneriye karşıyız,
bu şekliyle sürekli olarak Meclisin yıpratılmasını ve
biçim değiştirmesini de kabul etmiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN Ama istenmedi.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor
ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Oylaması
yapılacak işler var.
BAŞKAN Şimdi, ben, önümde, bana verilmiş
yazıyı okuyorum yani her kafadan bir ses çıkmasın.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyoruz ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve
Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus
Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin;
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/937,
2/2229) (S. Sayısı: 615) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Burada.
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının, 13/11/2014 tarihli 14üncü
Birleşimde görüşmeleri tamamlanmıştı.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun,
tasarının 24üncü maddesiyle ilgili olarak, İç Tüzükün 85inci
maddesine göre düzeltme talebi vardır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Komisyon Başkanı,
buyurunuz.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) 615 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 24üncü maddesiyle Millî Eğitim Temel
Kanununun 43üncü maddesinde değişiklik öngörülmektedir.
Ancak, Millî Eğitim Temel Kanununun 43üncü
maddesinde, 10 Eylül 2014 tarihinde kabul edilen 6552 sayılı
İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına ve Bazı Kamu
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılmasına Dair
Kanunun 95inci maddesiyle değişiklik yapılmıştır.
Kanunun meri mevzuattaki metnine işlenmiş bulunan bu
değişiklik karşısında tasarının 43üncü
maddesindeki düzenlemenin bir bölümü yersiz kalmıştır.
Somut olarak belirtmek gerekirse, Millî Eğitim Temel
Kanununun 43üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan
Bakanlıkça ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi ibaresinin
Bakanlıkça ve/veya Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
şeklinde değiştirilmesine ilişkin kısım yersiz
kalmıştır. Çünkü, bu değişiklik 6552 sayılı
Kanunla zaten gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, 24üncü
madde çerçevesinde beşinci fıkradaki ibare
değişikliğinin çıkarılması gerekmektedir.
Yine, tasarının 24üncü maddesinin çerçevesinde
Millî Eğitim Temel Kanununun 43üncü maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan yazılı ve sözlü sınava
ibaresinin yazılı veya yazılı ve sözlü sınava
şeklinde değişiklik öneren kısımda
değiştirilmesi önerilen ibare meri kanunda bulunmamaktadır. 6552
sayılı Kanunla yazılı ve sözlü sınava ibaresi
değiştirilerek yazılı ve/veya sözlü sınava
şekline getirilmiştir. Bu nedenle, tasarının 24üncü
maddesinde altıncı fıkrada değiştirilmesi öngörülen
ibarenin yazılı ve/veya sözlü sınava şeklinde
düzeltilmesi gerekmektedir.
Yürürlüğe girmiş ve ilgili kanun metnine
işlenmiş bulunan değişiklikler nedeniyle meydana gelen bu 2
maddi hatanın düzeltilmesiyle düzenlemedeki iradeye
dokunulmaksızın kanun tekniğindeki sorun giderilmiş
olacaktır.
Başkanlığın ve Genel Kurulun
takdirlerine arz olunur.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim,
Komisyonun yaptığı düzeltmeler redaksiyon değil. Bu,
tamamen İç Tüzüke aykırı. Bunun geri alınması
lazım, tekriri müzakere edilmesi lazım. Yoksa ki böyle
çıkmış bir kanunda böyle düzeltmeler yapmak mümkün değil
Sayın Başkan. İç Tüzüke tamamen aykırı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Tekriri müzakereyle
yapılması lazım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tekriri müzakereyi getirmesi
lazım. Yoksa ki böyle bir Şöyle hata ettik
Bakın, o kadar
sahte kanun çıkarıyorlar ki yürürlükten kalkmış bir kanunu,
daha doğrusu başka bir şekilde değiştirilmiş bir
kanunu getiriyor, burada değiştiriyor. Şimdi diyor ki Efendim,
o değişti. Sen uyuyor muydun o zaman?
BAŞKAN Evet, şimdi
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, böyle bir düzeltme yapamaz
efendim.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye.
Sayın Halaçoğlunun da anladığım
kadarıyla itirazları var. Ben grup başkan vekillerini
-birleşime ara vereceğim- bir çay içmeye davet edebilir miyim?
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.41
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
615 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Hükûmet bu düzeltmelere katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun talep ettiği ve Hükûmetin
katıldığı düzeltmeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını arayacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde
sisteme giremeyen üyelerin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
oylama pusulalarını teknik personel aracılığıyla
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 615 sıra sayılı Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
202 |
|
Kabul |
: |
198 |
|
Ret |
: |
4 |
Kâtip Üye İsmail
KAŞDEMİR Çanakkale |
Kâtip Üye Fehmi KÜPÇÜ Bolu |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Sayın Bakan, bir teşekkür konuşması
mı yapacaksınız?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, emeği geçen tüm arkadaşlara ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine teşekkür ediyorum.
Gerçekten, özellikle, Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığının inanıyorum ki tarihî
gelecekte Türkiyenin sağlık alanındaki dinamiklerine çok önemli
katkıları olacaktır. Bu nedenle, gerek Komisyon sürecinde, alt
komisyonda ve Komisyon sürecindeki tartışmalarda gerekse Genel Kurul
düzeyindeki çalışmalarda gerek sizlere gerekse bürokrat
arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür etmek
istiyorum. İnanıyorum ki iktidarıyla muhalefetiyle herkes
samimiyetle, iyi niyetle katkı koymaya çalıştı ve bu
katkılar sonucu bugün yüce Meclisin takdirleriyle tasarımız
kanunlaştı. Ben hepinize teşekkür ediyorum.
Tabii, burada, bir hekim olarak, bir birey olarak, bu
mesleğin içinden biri olarak arzu ederdim ki Türkiye sağlık
bilimleri üniversitesi de bu anlamda birlikte, ortak bakış
açısıyla başarılabilseydi. Bu anlamda, kendim, özellikle
muhalefete bu alanı daha iyi anlatabileceğimize ve birlikte, bu
alanda da Türkiyenin ihtiyacı olan o vizyonu koyabileceğimize
inanıyorum. Bundan sonraki süreçte, inşallah, birlikte, yine orada da
reel ihtiyacın ne olduğunu analiz edelim ve o ihtiyacı da
İnanıyorum
ki bu Türkiye Büyük Millet Meclisi doğru olduğuna
inandığı, arkasında güçlü bir şekilde
durabileceğine inandığı bir tasarıyı da en
kısa zamanda getirmeyi başarır diye düşünüyor, bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, hepinize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
4üncü sırada yer alan, İstanbul Tahkim Merkezi
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
4.- İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/758) (S.
Sayısı: 640) (X)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 640
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel olarak görüşülen tasarının
6/11/2014 tarihli 11inci Birleşimde maddelerine geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila
9uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
HDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, küresel
sermaye çok kıymetlidir, parası da kıymetlidir; bir yere
gittiği zaman korunması gerekir. İstanbulda finans merkezi
kurulacak, o paralar da çok kıymetlidir, hatta canlarından da
kıymetlidir, onun için korunması lazım. Nasıl koruyacaklar?
Onun için özel bir mahkeme lazım, özel bir tahkim lazım
arkadaşlar. Yani bu yasanın kısaca adı bu.
Somada 301
yurttaşımız korkunç bir kazada can verirken, Ermenekte bugün
cenazeler kaldırılırken bu küresel sermaye şirketlerinin
kârları uğruna, bu taşeron, bu özelleştirme zulmünün
altında bu tehlikeli iş kolları için var mı özel bir
yargılama arkadaşlar? Yok. İşçiler için var mı? Yok.
Emekçiler için var mı? Yok. Halk için var mı? Yok, parası
olanlar için var. Parası olanlar niye böyle mahkemeler kurar? Bunun da
sebebi çok açık arkadaşlar: Türkiyede adalet olmadığı
için, mahkemelere güvenmedikleri için, mahkemeler bağımsız ve
tarafsız olmadığı için, burada hukuk
olmadığı için, adalet de olmadığı için
güvenmiyorlar; bu kadar basit. İstersen keyfin bilir, finans merkezi
kuruyorsun, ben de paramı, sermayemi getiririm ama böyle bir tahkim
kurarsan, orada ayrı ayrı böyle kendi bildiğim yasalarla kendimi
korursam, sen de Meclisinden bu kararı çıkarırsan olur. diyor.
Peki, Allah
aşkına 6 bin zeytin ağacını kestikleri zaman o
zeytinlerin dili olsa da, bunları yargılayacak bir merci yakalasa da,
bu geciken adaletin de hesabını sorabilse ne olurdu biliyor musunuz?
Bugün Ermenekte cenazeler kaldırıldı. Ya,
dünyanın hangi maden ocağında su baskını sonrası
hayat kaybı vardır? Bana bunu kim izah edebilir? Şimdi, bu
sermayenin, bu tür madenciliğin, bu tür işletmeciliğin, bu tür
doğa tahribinin, bu tür çevre felaketlerinin özel bir
yargılaması yok.
Demin, ilginç bir tartışmaya tanık olduk
arkadaşlar. Bu tartışma Manisadaki nikel ocağıyla
ilgiliydi. Gediz Deltasını zehirleyecek bu ocak; bu madende, bu nikel
madeninde, 2 milyon ağaç kesilecekti. Siz şu resme iyi bakın,
lütfen Googleı bir tıklayın ve Googleda Manisa
Tarzanını tıklayın; Ahmet Bedevi, Osmanlı Döneminde
savaştan sonra -bu Kerkük, Samarradan bir Türkmen- Manisada kalıyor
ve Türkiye Cumhuriyetinin değil Osmanlının ilk çevrecisidir,
Spil Dağını ağaçlandıran kişidir. Şimdi,
Manisa Tarzanı olarak, ilk çevreci olarak Orman Bakanlığı
bunun heykelini dikecek değil ya, kimin heykelini diker biliyor musun?
Turgutlu Çal Dağında 2 milyon ağacı kesenin, Somada 6 bin
zeytin ağacını kesenin heykelini diker. Niye? Vahşi
kapitalizm var ya, para, para, para; adamın gözünü kör eder, beynini,
dimağını dağıtır biliyor musunuz ve insanın
vicdanını paramparça eder. İşte bu vicdan muhasebesi için de
Hükûmet yeni kanunlar çıkarıyor.
Bu son kanunları biliyorsunuz değil mi?
Güvenlik paketi falan dediler; hayır, Hükûmeti koruma kanunu
arkadaşlar. Bu son, Adalet Komisyonundan geçti ya, Hükûmeti koruma
kanununu çıkardılar. Bu, yani TOMAlar, siparişler, yeni gaz, yeni
şeyler
Bütün bunların dışında, yok güvenlik
bakanlığı tartışmaları derken ilginç bir
şekilde -Hükûmete dikkat edin- Hükûmeti eleştirmek el koyma nedeni
malına mülküne. Vatandaş Bu Hükûmet yamuktur, bu Hükûmet yolsuzluk
yapıyor, bu Hükûmet terstir. dediği zaman Vay sen misin Hükûmeti
eleştiren! deyip yakasına yapışacaklar, sadece içeri
almayacaklar, malına mülküne de el koyacaklar. Ya, böyle bir adalet var
mı? Küresel sermayenin önüne kalkan olacaksın, kendi
vatandaşını da hem içeri atacaksın hem malına mülküne
el koyacaksın. Niye? Hükûmete karşı gelmek. Yahu muhalefetiz
biz, Hükûmete karşı gelmek bizim fıtratımızda var,
doğamız gereği Hükûmeti eleştireceğiz. E, o zaman
makul şüphelisiniz. Hadi polisler, peşlerine takılın.
Şimdi, bakın,
özel güvenlik, özel Hükûmeti koruma kanununda taşınmazlara, hak ve
alacaklara el koyma kararı diyor. Yalnız taşınmaz
değil, eviniz, maaşınız, bankada üç kuruş paranız
veya bir başka yerden gelecekse... E, o zaman siyasi partiler, sendikalar,
dernekler, çevreciler, herkes susacak, Türkiyede yalnızca iktidar
konuşacak arkadaşlar; bu güvenlik de onun için, mahkemeler de onun
için.
Şimdi, bu makul
şüphe olayı var ya, bu makul şüphe olayı
Arkadaşlar,
Türkiye ikiye bölündü; makul şüpheliler ve makul olanlar diye ikiye
ayrılacak ilginç bir şekilde. İktidar tarafı makul olacak
ama muhalefet makul şüpheli olacak. Şimdi polise, inzibata,
jandarmaya, herkese A, bu muhalefettir takip edin. diyecek, Gidin
bakayım fasulye yiyorlar mı, fasulyenin içinde et var mı yoksa
Kayseri pastırması mı koymuşlar, koymamışlar
mı? Bunun kaynağı nereden geliyor, takip edin. diyecekler;
kendileri de küresel sermayeyle İstanbul finans merkezinde dünyaları
götürecekler, gemileri de istedikleri gibi onların mallarını
taşıyacak, ceplerine istedikleri gibi para koyacaklar. E, sizinle
ilgili bir işlem yapalım mı? Dur kardeş, tahkim merkezi
var. Ya bu tahkim merkezini siz kendinize kurdunuz anladık da, bu
Hükûmetin bu ülkeye biraz da adalet getirme gibi bir borcu yok mu?
Şimdi bakın, gözaltı, arama, dinleme ve el
koyma tedbirleri uygulayabilecekler kanun geçerse. Bak, yakında gelecek
arkadaşlar, şöyle antrenman yapın, kendinizi
alıştırın. Makul şüpheli olma pozisyonunu edinmek için
iki yol var: Ya korunacaksın ya da makul şüpheli gibi ezecekler,
sürecekler, mallara da el koyacaklar, böyle bir Türkiye istiyorlar, güvenlik
devletinde susturma. Savunmayı da kısıtlıyorlar, avukata da
gerek yok. Ne güzel mahkeme değil mi, avukatsız mahkeme. Ee, yolsuzluklar
Bakın, dikkat edin, evrakları avukat inceleyemez,
sınırlanıyor ama suçları saymışlar. Yolsuzluk
dosyalarında sınırlama yok arkadaşlar. Garip bir şey
değil mi, dikkat edin. Yolsuzluk dosyasında avukat istediği yere
erişebilir. Sınırsız gizli dinleme getiriliyor. Ya, zaten
dinlenmeyen kimse yoktu ki Türkiyede. Ya, herkesin dinlendiği bir yerde
dinlemenin sınırını artırsan ne yazar?
Şimdi burada, Cumhurbaşkanına yürütme-
Başbakana, bakana, Hükûmete iki laf ettiğiniz zaman ne olacak? Bu
sefer yine özel yargılama devreye girecek; hem tahkimde özel mahkeme hem
burada özel mahkeme.
Şimdi soruyorum size
Allahtan korkun ya! Hukuk
size de lazım olur, adalet size de lazım olur. Bir gün siz de
çıkarsınız, size birisi sorar; Ananın adı nedir?
Babanın adı nedir? Sen filan günü şu kadar parayı
şuradan şuraya getirdin, şunları şurada yedin. Sen
şu ülkeye gittin, bununla iş birliği yaptın. Şundan
para kaptın, şuraya götürdün. Allahtan kork. der. Elbette, bu
dünyada Niye vergini vermedin? diye soracak bir siyasi otorite çıkar,
çıkar, çıkar muhakkak. Ama öbür dünyada da Niye zekâtını
vermedin? diye zebaniler Sırat Köprüsünden sonra yapışacak
yakanıza. Niye zekât da vermiyordunuz? Hem zekât yok hem vergi yok hem
adalet yok. Bu kadarı da fazla, fazla arkadaşlar.
Böyle şeylere iş vermiyoruz, Ret diyoruz.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Sayın Turgut Dibek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, İstanbul Tahkim
Merkezi Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere kürsüdeyim. Öncelikle
sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, ben de Hasip Beyi dikkatle dinlemeye
çalıştım kanunla ilgili olarak ne anlatacak diye ama o biraz
karışık anlattı.
Değerli arkadaşlar, aslında, teknik
yanları biraz ağır bir kanun yani daha fazla teknik
düzenlemeleri içeriyor. O nedenle de belki, kanun ne getiriyor, bu kanunla ne
düzenleniyor diye düşünen arkadaşlarımızın veya bizi
izleyen vatandaşlarımızın anlamakta güçlük çektiği bir
tasarı olduğunu görüyorum çünkü ben de aynı
sıkıntıyı yaşıyorum. Bunu bilerek bu
tasarıyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım
biraz daha anlaşılabilir hâle gelsin diye.
Şimdi bu Tahkim Merkezi Tasarısı
aslında Türkiyede yeni değil yani bunun bir geçmişi var.
Bununla ilgili çalışmalar bayağı bir önceden başlatılmış,
hatta 2014ün başlarında da bu kanun tasarısının
Meclise gelmesi planlanmış. Bakın, artık, dünya küçüldü
diyoruz, yani ulaşımda öyle, teknolojide öyle, ciddi anlamda
gelişti. Yani bugün Türkiyeden kalktığımızda dört
saatte Avrupaya da, en uzak köşeye de, Asyaya da, Orta Doğuya da
ulaşılabiliyor; aynı şekilde onlar da ulaşabiliyor.
Dünyanın her yerinde, bu gelişen teknoloji ve ulaşımın
da gelişmesi ticareti de çok geliştirdiği için uluslararası
ticaret alanında bu gelişmeler beraberinde ihtilafları da
doğurmuş, sorunları da doğurmuş, Bu ihtilaflar
nasıl çözülür? diye arayışa girmişler. İşte,
bunu çözmenin bir yolu da Daha kısa olsun, hızlı olsun;
işte, efendim, ulusal mahkemeler, o ülkelerdeki mahkemeler bu
ihtilafları daha tarafsız çözemez. kaygısıyla tahkim
merkezlerinin kurulması amaçlanmış dünyada. Dünyada çok
sayıda tahkim merkezi var. Yani biz de Türkiye olarak bunların bir
kısmını örnek almışız ve bir tasarı
hazırlamışız. İşte, akademisyenler
çalışmış, hukukçular çalışmış ve
karşınıza bu tasarı gelmiş. Komisyonda da bizler bunu
görüştük.
Bakın, bir tahkim merkezi nasıl olmalı
diye baktığımızda yani özellikleri ne olmalı,
nasıl faaliyet göstermeli veya kullanıcılar ona niye gitmeli
dediğimizde birtakım özellikleri barındırması
gerekiyor. Yani o tahkim merkezinin alıcı olması lazım.
Tahkim merkezi kurulduğunda orada, derler ya, işte doğuşta
daha ölüyse bunun bir anlamı yok. Bir defa tarafsız olması
lazım, bağımsız olması lazım. Öyle bir
yapının kurulması gerekiyor bu tahkim merkezi içerisinde.
İşin uzmanları olacak, hızlı bir yargılama
yapacak, gizli bir yargılama olacak ve buna ait düzenlemeleri içerecek.
Böyle bir düzenlemeyi ülkeler yapmışlar. Bunu kanunla yapan ülke
zaten çok az değerli arkadaşlar çünkü kanunla yapmaya
kalktığınızda işin içerisine devlet giriyor, kurumlar
giriyor ve o bahsetmiş olduğum tarafsızlığın,
bağımsızlığın, devletin kurumlarının bu
tahkim merkezine etki yapması, sirayet etmesiyle güven duygusunun
oluşması söz konusu olmuyor. Ne yapmışlar? Dernekler
kurmuşlar, üniversiteler kurmuşlar, ticaret ve sanayi odaları,
enstitüler de bu tür tahkim merkezlerini kurmuş ve dünyanın her
yerinde tahkim merkezleri ciddi anlamda rağbet görüyor.
Şimdi, ben, kanun tasarısına
baktığımda arkadaşlar, Biz nasıl kuruyoruz, peki öyle
mi? Yani bunu kurduğumuzda Türkiyede bunun bir işlevi olacak
mı, bir faydası olacak mı? Devlet ne kadar bu işin
içerisinde? Adalet ve Kalkınma Partisi o kendine demokrat yanını
buraya nasıl yansıtmış? diye baktığımda
gerçekten üzüldüğümü de belirtmek istiyorum. Çünkü bu tahkim merkezi yapısı
böyle geçerse değerli arkadaşlar, buradan kimse gelip herhangi bir
hizmet almaz, alıcı bulmaz, gelip birileri Biz burada hakemler
vasıtasıyla sorunlarımızı çözelim, uluslararası
ihtilaflarda gelelim, çözelim. diye başvuruda bulunmaz. Çünkü yapı,
bir anlamda devletin, iktidarın, Bakanlığın,
kurumların elinde tutmaya çalıştığı ve devlet
organlarının bu tahkim merkezini kontrol edeceği bir
şekilde oluşmuş.
Bakın, bir genel kurulu var, önemli. Tahkim merkezi
bir genel kurul vasıtasıyla yönetim kurulunu ve denetçileri seçiyor.
Yönetim kurulu da daha sonra genel sekreteri ve genel sekreter
yardımcılarını seçiyor. Şimdi, bu genel kurul
yapısı esas 25 kişiden oluşuyor. Ben bu genel kurul
yapısıyla ilgili olarak biraz konuşmak istiyorum, bu biraz
ilginç.
Bakın, Barolar Birliğiyle ilgili bir düzenleme
var, ona ayrıca değinmek istiyorum. Aslında, o, sizin yüzünüzü
tüm açıklığıyla ortaya çıkarıyor. Yani Barolar
Birliğiyle ilgili yapmış olduğunuz buradaki düzenleme
gerçekten ne demokrasiyle ne iradeyle ne sizin o söylemlerinizle örtüşüyor;
bunu açıklayacağım.
Şimdi, genel kurulda 6 tane TOBBdan yani ticaret ve
sanayi odalarından temsilci seçilecek, bunları TOBB Yönetim Kurulu
seçecek, ticaret ve sanayi odalarından gelecek; barolar 4 kişiyi
seçecek, YÖK 3 kişiyi seçecek; bakın, devletle ilgili olan, Adalet
Bakanlığının 1inci sınıf idari hâkimlerinden 1i
orada görev yapacak, Türkiye Bankalar Birliğinin seçeceği 1 üye
olacak, Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin seçeceği
1 üye olacak, Sermaye Piyasası Kurulundan 1 kişi gelecek,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan 1 kişi gelecek,
Sermaye Piyasaları Birliğinden 1 kişi gelecek. Yani,
aslında işin içerisine devlet tam girmiş. Devletin
kurumları genel kurula temsilciler gönderiyorlar.
Şimdi, dünyada niye kurulmuş diye az önce
söyledim: Tarafsız olacak, bağımsız olacak, uzmanlar görev
yapacak, devlet bu işin içerisine girmeyecek. Zaten değerli
arkadaşlar, tahkimde iki taraf anlaşıyorlar, diyorlar ki: Biz
aramızdaki ihtilafı o ülkenin ulusal yargısına götürmeyelim
-tabii ki bu da yasanın izin verdiği ölçüde oluyor yani her konuda
anlaşarak işte Bir hakeme gidelim. deme şansları yok ama-
gidelim, bir tahkim merkezinde anlaşarak oradaki hakemler
vasıtasıyla bu sorunu görelim. Yani işin özü bu ama şimdi
bu kişiler devletin kurumlarından gelerek nasıl böyle bir
yapıyı oluşturacaklar değerli arkadaşlar? Buradan
şunu çıkarıyoruz, Hasip Beyin dediği doğru: Kendinize
bir tahkim merkezi kurmaya çalışıyorsunuz yani Türkiye'de bir
tahkim merkezi olsun, bu ihtilafları çözmek üzere bir tahkim merkezi
kuralım ama yine bu işi biz takip edelim, biz kontrol edelim, bizim
denetimimizde olsun. anlayışı var. Bunu, Barolar
Birliğinden, daha doğrusu barolardan gelecek olan 4 kişiyle
ilgili olarak, arkadaşlar çok net görüyoruz.
Bakın, 6ncı maddede şu hüküm var, diyor
ki: Bu temsilcilerin her birini bu kurumların yönetim kurulları
seçecek. Yönetim kurulları belirtiğimiz o 6 kişiyi, 4
kişiyi, 1er kişi seçecek ama barolara geldiği zaman
Hayır. deniyor. Barolar Birliğine Siz seçemezsiniz kardeşim.
Siz sadece kanun maddesi burada çok açık- seçimin gününü ve yerini
belirlersiniz ama Türkiye'deki 81 baro başkanı gelecek ve
Türkiye'den, o Barolar Birliğinden aday olan avukatlar içerisinden baro
başkanları, sadece baro başkanları o 4 kişiyi tahkim
merkezinin genel kuruluna seçecek. Deniliyor. Ya böyle bir şey olabilir
mi? Sayın Bakan bilmiyorum, biraz beni dinlerse bu konu önemli bir konu, bu
bence en önemli unsurlarından bir tanesi.
Bakın demokrasi deniyor. Değerli
arkadaşlar, TOBB
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Turgut Bey, Anayasa Mahkemesine de öyle seçiliyor.
TURGUT DİBEK (Devamla) Bir dakika, bir dakika.
Şöyle: TOBBun kendi Yönetim Kurulu seçiyor, YÖK
Genel Kurulu seçiyor, tüm kurumların, az önce saymış
olduğum kurumların tümü yönetim kurulları vasıtasıyla
seçiyor ama Barolar Birliğine geldiğinde şunu diyorsunuz Barolar
Birliğine: Hayır, siz seçmeyeceksiniz.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Çoğulcu
olsun diye.
TURGUT DİBEK (Devamla) Ya bırakın, ne
çoğulculuğu arkadaşlar? O zaman şunu yapın: Yani
TOBBun 6 kişiyi seçeceği burada yasada hüküm altına
alınmış. O zaman, illerdeki ticaret ve sanayi
odalarının başkanları var; ticaret odası var, sanayi
odası var, deniz ticaret odası var. O başkanları
toplayın TOBBa -burada çok güzel merkezleri var- o başkanlar seçsin
-çoğulculuk- onlar seçsin. Türkiyede kaç üniversite var? 200e yakın
üniversite var. Onların rektörleri gelsin, YÖKün seçeceği şu 3
kişiyi çoğulcu olarak onlar seçsin. Onların yönetim
kurulları seçiyor. Ama, bakın, Sayın Bakan, lütfen -biz bu
işi, biraz sonra önergelere, maddelere geçtiğimizde- Kör gözüm
parmağına. Bu olmaz, yakışık değil.
Barolar Birliği
meselesi için oraya ayrı bir düzenleme getiremezsiniz. Arkadaşlar,
Barolar Birliği nasıl seçilmiş, seçim yapmışlar
mı?
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) İnsan Hakları Kurumunun
seçimlerinin usulleri de aynı, Anayasa Mahkemesinin seçim usulleri de
aynı
TURGUT DİBEK
(Devamla) Yani, Barolar Birliğinin bugünkü yönetimi atamayla mı
gelmiş oraya, vesayetle mi gelmiş arkadaşlar? Seçimse seçim.
Barolar seçimlerini yapmışlar, Barolar Birliği de orada aday
olan ekipler arasından seçilmiş. Bu düzenlemenin mutlaka oradan
çıkması lazım. Yani, diğer o 25 kişi belirlenirken
nasıl ki yönetim kurulları seçecekse o genel kurula gelecek olan
kişileri, 4 hukukçuyu, avukatı da Barolar Birliği Yönetim
Kurulunun seçmesi gerekir değerli arkadaşlar.
Onun
dışında, yasayla ilgili çok sayıda sakınca var. Ama,
biz, bakın, temel olarak buradaki sakıncaları
gidermediğiniz takdirde zaten burada bu yasaya evet dememiz mümkün
değil. Ama, işin özünde, yapıcı
baktığımızda -dünyanın gelişen bu süre içinde-
Türkiyede bir tahkim merkezinin olması zaten kaçınılmazdır.
İstanbul Türkiye bir masa tenisinde topun sekmesi gibi seken noktadır
artık. Yani, top oradan vurulduğu zaman İstanbuldan sekiyor
Asyaya gidiyor, İstanbuldan sekiyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla) Orta Doğuya gidiyor, işte, efendim, Afrikaya gidiyor.
Dolayısıyla, bu tahkim merkezi kurulacaktır da bu
sakıncaları burada gidermek zorundayız. Eğer
kayıtsız kalırsanız Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
yanlışları düzeltmek üzere her maddede önerge vereceğiz, konuşmalarımızı
yapacağız ama sonuçta bu yasa bu şekilde geçerse
desteklemeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal.
Sayın Faruk Bal
şahıslar adına da söz aldığı için kendisine on
beş dakika birleştirerek veriyorum sözü.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
21inci yüzyılda dünya küçülmüştür. Bilim
çağında -bilim toplumu- teknolojik gelişmelerle birlikte sermaye
dünya çapında dolaşır hâle gelmiş ve dolayısıyla
ortaya çıkabilecek ihtilaflarda birtakım geleneksel yöntemlerin
dışında hızlı, güvenli ve bağımsız ve
tarafsızlığına inanılır kuruluşlar
oluşmuştur. İşte hukuki ve ticari davalar da ihtilaflarda
hızlı, güvenilir, bağımsız ve tarafsız tahkim
kurulları da bu ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Bu ihtiyaç
nedeniyle 2001 yılında 57nci Hükûmet döneminde Milletlerarası
Tahkim Kanunu çıkarılmak suretiyle, Türkiye'nin, sermaye
piyasalarının güvenebileceği, dış
yatırımların hukuki güvenliğe sahip olan bir ülkeye
gelmekte tereddüt etmesini engelleyecek imkânlar
yaratılmıştı. Dolayısıyla, böyle imkânların
yaratılmış olduğu bir süreçte tahkimle ilgili İstanbul
Tahkim Merkezinin kurulmasını -biraz gecikmiş de olsa-
hayırlı bir hizmet olarak görmekteyiz. Elbette ki tasarıya olan
eleştirilerimiz saklıdır. Eleştirilere girmeden önce
uluslararası tahkimin niçin gerekli ve hangi özelliklere sahip olması
gerektiği hususunda kısa bilgi arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, sermaye asla, kata
ihtilaf çıkmasını istemez çünkü sermaye açısından
zaman kıymetlidir, yatırımın gecikmemesi için; sermaye
açısından zaman kıymetlidir, faiz ve kredi
masraflarının karşılanması için. İhtilaf
çıktığında da sermaye, elbette ki hızlı
işleyen, önceden ne olabileceğini, hangi kuralların
uygulanacağını bildiği, güvenilir bir hukuk düzeni
içerisinde ihtilafların çözülmesini ister ve nihayetinde de bu sermaye, o
kuralları uygulayacak olan kişilerin bağımsız ve
tarafsız olmasını ister. Biz böyle bir bakış
açısıyla İstanbul Tahkim Merkezine bakıyoruz ancak önümüze
getirilen tasarıda bununla örtüşmeyen çok ciddi hükümler
bulunmaktadır. Bu hükümlerin en önemlisi, tasarının ana maddesi
olarak nitelendirdiğimiz genel kuruldur. Genel kurul, tasarıya göre
25 kişiden oluşuyor; bunlar, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinden 6, Barolar Birliğinden 4 -ne alakası varsa-
Yükseköğretim Kurulundan 3, İhracatçılar Birliğinden 2,
Adalet Bakanlığından 1, Türkiye Bankalar Birliğinden 1,
Katılım Bankaları Birliğinden 1, Sermaye Piyasası
Kurulunun seçeceği 1, Borsa İstanbulun seçeceği 1, Esnaf ve
Sanatkârlar Konfederasyonunun seçeceği 1 olmak üzere toplam 25 kişi.
Bu genel kurul yönetim kurulunu seçiyor, denetçileri, seçiyor, İstanbul
Uluslararası Tahkim Divanını seçiyor ve İstanbul Millî
Tahkim Divanını seçiyor, yani genel kurul kendi aralarında
parsayı paylaşıyor. Bunun adı nasıl genel kurul oluyor
kardeşim? Bunun adı, oraya geldikten sonra belirli koltuklara belirli
kişileri oturtma ameliyesidir.
Peki, buraya gelirken ne olacak? Buraya gelirken
doğrudan, hiçbir şüpheye gerek kalmadan -Barolar Birliği de
dâhil olmak üzere- seçilecek herkesin siyasi iktidarın etkisi ve rengi
altında olacağı belli. Siyasi iktidarın etkisi ve rengi
altında seçilecek olan genel kurul, uluslararası sermayenin
güveneceği bağımsız ve tarafsız bir tahkim
olmayacaktır. Bunun doğuracağı iki tane temel sonuç
olacaktır. Bunlardan bir tanesi, kötü niyetli veya iyi niyetle
başlamış olmakla birlikte sonunda kötü niyetli olan
uluslararası güçler, hukuki ihtilaf yaratarak, yarın, Türkiyeyi
idare ettiğini düşündükleri Recep Tayyip Erdoğanın
kapısına varırlar ve dayatırlar: Şu Rıfata bir
Alo. de de bizim tahkim işini halletsin. veya Tahkim Kurulu
Başkanı -hangi alo olacaksa- ona bir Alo. de, bizim işi
halletsin. Bunun örneğini görmedik mi? Gördük Sayın Bakanım.
Citibankın 2,5 milyar dolarlık vergi borcu uzlaşmayla nasıl
sıfıra indirildi bu ülkede? 2,5 milyar dolar, eğer hakikaten
tahakkuk etmiş bir belge varsa, bu, tüyü bitmedik yetimin hakkı olan
bir vergiydi. Sayın Unakıtan zamanında, küresel dayatmayla,
sizin Hükûmetinizin icraatıyla bu 2,5 milyar dolardan vazgeçmiştir
Türkiye. Şimdi, buna benzer bir şekilde, uluslararası
şirketler imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde veya yerli
şirketler sizin havuzunuzda yer alan Danıştay
kararlarının uygulanmaması için kanunlar
çıkardığınız şirketler -devletin bütçesinden
ödenen- idareyle girmiş olduğu tahkim şartını içeren
sözleşmelerde, böyle bir tahkim kurulu oluştuğunda, yarın Sayın
Cumhurbaşkanına gidip Havuza 110 milyon dolar koydum, nereden
çıkaracağım bunu? Karayollarıyla böyle bir ihtilafım
var, Demiryollarıyla böyle bir ihtilafım var veya- Özelleştirme
İdaresiyle böyle bir ihtilafım var, tahkimde iş. Şu
işi bir Alo. de de, hallet. diyecektir.
Dolayısıyla, bu, çok ciddi bir sorundur. Bu
ciddi sorunu siz de kanunun gerekçesinde ikrar ediyorsunuz Sayın
Bakanım. Diyorsunuz ki: Bağımsız ve tarafsız olabilmesi
için sivil inisiyatif tarafından kurulması lazım bu kanunun
-elhak doğru- ama sivil inisiyatif başaramadı, onun için biz
kuruyoruz. Siz kurunca da tabii ki AKP mantığına göre
şekillendirilmiş bir kanun oluyor bu. Bunu düzeltmek için teklifimiz
var, onu ayrıca izah edeceğim. Ama sizin bakış
açınızla Türkiye'nin geldiği duruma birkaç cümleyle temas etmek
istiyorum.
2007 yılında Sayın Bakan Artık
istinaf mahkemeleri kuruluyor, Yargıtayın iş yükü hafifleyecek,
250 olan üye sayısını 150ye indireceğiz. diye Bakanlar
Kurulundan kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderildi,
2007 tarih. 2011 yılına geldiğimizde bambaşka bir kanun
tasarısı geldi, denildi ki: Yargıtayın iş yükü çok
fazla, daireleri artıralım, üye sayısını da toplam
387ye çıkaralım. Çıkardınız, Anayasa
değişikliği kapsamı içerisinde birlikte mütalaa
ettiğimizde 387 üyeli, dünyanın en obez Yargıtayını
yarattınız ve dünyanın en obez bu Yargıtayına siyasi
hormon enjekte ettiniz. Bunun sizin başınıza bela
olacağını bu kürsüden ben söyledim, Milliyetçi Hareket
Partisinin milletvekilleri söyledi. Jurassic Park canavarını örnek
vererek söyledik, Bu yanlıştır. Gelin yargının
bağımsızlığı, tarafsızlığı
ilkesiyle oynamayın. Ancak, dinlemediniz.
Şimdi tekrar bir kanun tasarısı var,
işte, önümüzdeki hafta gelecek, bu defa 387 de kesmedi sizi, Yargıtay
üyesini 516ya çıkaracaksınız. Değerli
arkadaşlarım, bu, siyasi açıdan trajik bir durumdur, hukuki
açıdan da komik bir durumdur. Hiç 516 üyeli Yargıtay olur mu? Daha
önce çıkardığınız yasalara bakarsak, Yargıtay
Genel Kurulu hâkimler ve savcılarla ilgili tazminat davalarında
temyiz mercisidir yani 516 üyeli bir mahkeme düşünün, bunun trajik ve
komik yönlerinin takdirini size bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım; bu, Türkiyeyi
yargının köklü ve temel sorunlarına ilaveten yeni bir noktaya
taşımıştır, o da siyasi hormonlu yargı. Bu,
Türkiye'nin gerçeğidir. Bu, yargının sorunu değildir; bu,
parlamenter demokrasinin sorunu hâline gelmiştir çünkü
siyasallaştırılmış yargı parlamenter demokraside
yasama organını Anayasaya göre denetler, idareyi bütün hukuki
iş ve işlemlerinde hukuka göre denetler ve bağımsız ve
tarafsız yargı vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini
garanti eder. Böyle hormonlu siyasallaşmış bir yargı hangi
temel hak ve hürriyetleri koruyabilecek?
Bugün ben size söylerken üzülüyorum ve utanıyorum.
Hâkimi tehdit etmek üzere gruplaştıkları ve adliyelerde
birbirleriyle konuşamadıkları, selamlaşamadıkları
bir ortamdan geçiyoruz. Son HSYK seçiminde de etnik, inanç, mezhep temeline
dayalı olarak hâkimler ayrıştı ve HSYKda bu temellere
dayalı üyeler oluştu. şeklinde çok ciddi bir algı
vardır ve bu çok ciddi algı etnik, siyasi düşünce ve mezhep
çatışmasını HSYKnın içine kadar sokacaktır. Bu
çatışmanın altını biz adliyelerde görmekteyiz.
Yargının içerisinde bulunduğu durum budur
değerli arkadaşlar ve bunun işaretini sanki köprü
bağlantısı gibi bu kanunda da görüyoruz. O işaret de
şu: Aynen 2010 Anayasa değişikliğinde olduğu gibi
Barolar Birliği Genel Kurulunu baypas etmek için ucube bir teklif getirildi:
Baro başkanlarının seçimiyle temsilci ortaya çıkacak.
Değerli arkadaşlarım, hak var, hukuk var, matematik var. Yani
aklımız hakkaniyete çalışmayacak kadar etkilenmiş
durumdaysa matematik var. Bayburtta baronun avukat sayısı 10u
geçmez, bunun 1 oy hakkı var; İstanbulda 50-60 bin tane avukat var,
oranın Baro Başkanının da 1 oyu var. Böyle bir şey
olur mu? Bunun, yani demokrasiyi filan bıraktık, adaleti, hukuku,
hakkaniyeti bıraktık da matematikte yeri yok. Dolayısıyla
bu hüküm burada da aynen var.
Şimdi Sayın Bakanım, biz bunun
değiştirilmesi için -diğer gerekçelerimiz de var- düzenlenmesi
için 4 siyasi partinin 4ünün de Anayasa Uzlaşma Komisyonunda kabul
ettiği noktadan hareket ederek tam bağımsızlığı
ve tarafsızlığı yaratacak bir önerge sunuyoruz. Bu önergeye
göre, kamu organlarından gelecek üyeler çıkarılıyor,
örneğin; Adalet Bakanlığından, Sermaye Piyasası
Kurumundan gelecek temsilciler çıkarılıyor. Barolar
Birliğinden, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden veya sivil
inisiyatif olarak kabul edilebilecek diğer kamu kuruluşlarından
gelecek temsilciler, her bir temsilci için bir tek oy kullanılmak
kaydıyla yapılacak oylamada 1 temsilciye karşılık 4
tane aday adayını belirleyecek genel kurulları. Bu 4 tane aday
adayı, 4er tane aday adayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet
Komisyonunda açık bir şekilde değerlendirilecek, dinlenecek.
Komisyonun raporu Genel Kurula gelecek ve üçte 2 çoğunluk ile
-sağlanabilirse- her bir temsilci seçilmiş olacaktır. Bunun,
üçte 2 rakamının konulmasının anlamı şudur: Seçilen
kişinin tarafsızlığı konusunda millî iradenin bir
mutabakatı var. Dolayısıyla, bu kadar önemli bir mutabakattan
sonra oraya seçilen kişinin tarafsızlığı ve doğru
dürüst hizmet edeceği konusunda bir endişe olmaz. Şayet üçte 2
çoğunluk iki oylamada da sağlanamaz ise, bu takdirde 4 aday
adayı arasından Mecliste kura çekilecektir. Çekilecek kura
neticesinde ismi çıkan kişi temsilci olacaktır. İşte
böylece, siyasetin etkisi, kurulacak olan Milletlerarası Tahkim
Divanından, Millî Tahkim Divanından ve İstanbul Tahkim
Merkezinden uzaklaştırılmış olur.
Değerli arkadaşlarım, bu önerinin
değerlendirilmesini ümit ediyoruz. Bu ve yargıyla ilgili diğer
önerilerde Adalet ve Kalkınma Partisi Evet. dedi ancak sadece
başkanlık sistemi gerekçesiyle karşı çıkmıştı.
Bu kapsam içerisinde değerlendirirseniz biz de kanun metninin
görüşmeleri sırasında pozitif katkıda bulunmaya devam
edeceğiz. Yok, Hayır. derseniz göğsümüzü siper edeceğiz,
AKP yargısına karşı çıktığımız
gibi, bir AKP İstanbul Tahkim Merkezinin ortaya çıkmasına da
karşı çıkacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Şahıslar adına son söz Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Gençte.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul Tahkim Merkezi Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yıllarca
kanun uygulaması yapan bir kişiyim. Şimdi, bir tahkim merkezi
sistemi getiriyoruz ama bu tahkim sisteminde tahkim konusu olacak
uyuşmazlıklar nedir, burada belirtilmemiş. Yani ne diyor?
Merkezin görevleri:
1) Tahkim ve alternatif
uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin kuralları
belirlemek...
Hangi ihtilaflar tahkim konusu olacak? Evvela onu
bilelim. Sonra, bu alternatif usul yöntemlerini belirlemek
Yani, işte, bu
tahkim kurulu nasıl çalışacak, kaç kişiyle karar verecek,
ne konuda karar verecek, bunların olması lazım. Bunları
belirleyecek kişi de yasada belirtilir, Yasada belirtilmeden, böyle, bir
tahkim kuruluna bu konuda kural koyma yetkisini tanımak kanun çıkarma
ilkesine tamamen aykırı. Şimdi, tabii, burada ne gibi
şeyler çözümlenecek?
Şimdi, değerli arkadaşlar, yargı
maalesef Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
Eskiden de gelmesiyle-
zaten dumura uğramıştı, rayından
çıkmıştı, geldikten sonra da çıkmıştı.
Biliyorsunuz ben, bununla ilgili bu kanunun tümü görüşülürken bir
konuşma yaptım, burada şunu dedim: İşte, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı
Hüseyin Baş tarafından yürütülen çıkar amaçlı suç örgütü
kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, rüşvet, ihaleye fesat
karıştırmak, irtikap, nitelikli
dolandırıcılık suçlarından yürütülen 2011/12445
sayılı dosyayla ilgili olarak İzmir Cumhuriyet
Başsavcısına telefon ettiğini
Evvela müsteşarı
ediyor, Kenan İpek ediyor -yani burada teferruatı var da zamanım
yetmediği için söylemiyorum- Hüseyin Başa hitaben Bu saatte git,
Cumhuriyet Savcısını değiştir, tüm kararları
iptal et, bu soruşturmayı durdur, bunu yapamazsan sonuçlarına
katlanırsınız. diyor. Bunu kim söylüyor? Adalet Bakanlığı
Müsteşarı Kenan İpek. Arkasından, Bekir Bozdağ
alıyor telefonu, yine burada yazıyor: "07/01/2014 tarihinde
İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş'ın makam
odasında çalıştığı sırada, Sayın Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın aradığının -ve
sekreteri şey ettikten sonra yine o suçlardan, şeyden dolayı-
bildirildiği
diyor. İşte, Bekir Bey kendisine kısaca hâl
hatır sorduktan sonra dedi ki: Yani işte
kısaca kendilerinin
bilgilendirildiğini, insanların lekelenmemesini, soruşturmada
dikkatli davranılmasını, gözaltı yerine çağrılsa
bu kişilerin gelebileceğini, soruşturmayla ilgili Cumhuriyet
Savcısından alınarak soruşturmanın bizzat Cumhuriyet
Başsavcısı tarafından yürütülmesi hususunu
emrediyor
kendisine.
Şimdi, ayrıca, Adanada yapılan bir
soruşturmada diyor ki: Telefonu Bekir Bozdağ aldı, Sayın
Bakanımız da özetle ihbara konu olan tırın MİTe ait
olduğunu, MİT kanununda özel düzenleme nedeniyle MİT görevlileri
hakkındaki soruşturmanın Başbakanlık iznine tabi
olduğunu, bu nedenle görevli savcının bu tırda arama
yapamayacağını, yanında İçişleri Bakanı ile
MİT Başkanının bulunduğunu ve kendilerinin Adalet
Bakanının Müsteşarının tırın içinde silah
bulunmadığını söylediklerini, bunların yalan söyleyip
de ihbarcının mı doğru söylediğini söylediği,
ayrıca ısrarla hukuka sahip çıkmamı, yetkimi kullanarak
derhâl görevli savcıyı görevden aldığıma dair
yazıyı emniyete, jandarmaya, ilgili yerlere göndererek aramaya engel
olmamamı istediği hususları tutanağa geçirilerek tutanak
tarafımdan imzalanmıştır. Bunları, bu
tutanakları düzenleyen 2 başsavcı.
Şimdi, düşünebiliyor musunuz? Adalet
Bakanlığı makamında oturan Bekir Bozdağ yargıya
bu kadar etki ediyor, Bu davaları yapma. diyor.
Ben burada derken, bana, çıktı burada dedi ki:
Benim bu lafları söylediğimi ispat etmeyen namussuz ve
şerefsizdir. İşte sen bu telefonları ettin mi etmedin mi?
Kim o zaman şimdi namussuz ve şerefsiz oluyor, onun bir orta yolunu
bulalım.
Adalet Bakanının bir başsavcıya önce
müsteşarın, sonra kendisinin telefon etmesi... Arkadaşlar, böyle
bir memlekette yargı olur mu? Tayyip Erdoğan getiriyor, kendi
avukatının ağabeyini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyeliğine atıyor. Gidiyorum, geliyor benim karşımda
-tazminat davasını açmışız- hâkim, yüzde yüz
haklı olduğumuz davada ret kararı veriyor. Arkadaşlar,
ülkede yargı diye bir şey var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Nasıl olacak, biz nasıl
dava kazanacağız? Kimin yanında hakkımızı savunacağız?
Türkiye'yi, işte Bekir Bozdağ ve onun Hükûmeti, maalesef adaleti bu
kadar yok etti, etkisiz hâle getirdi. Böyle bir adaletle Türkiye'de
yaşamak da çok zor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şu anda, Sayın Bakanım, Türkiye'de kaç
tane tahkim komisyonu var? Ve aynı zamanda, yargının işini
azaltmak için ne kadar dosya geldi? Ve bu dosyaların gelme
sayısı her komisyona, her tahkimin bulunduğu yere... Genellikle
ihtilaflar nedir, burada doğan herhangi bir sorun var mı? Yani,
yargının yükünü hafifletme oranı ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık...
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu son dönemde Cizre ve Silopide
yaşanan olaylar karşısında PKKnın gençlik örgütü
tarafından yapılan özerklik ilanlarına karşı
Hükûmetinizce nasıl bir işlem yapıldı? Bu konuda
yargıya intikal etmiş herhangi bir işlem var mı, dosya var
mı? Şu anda gelinen durum nedir? Bu özerklik ilanı Hükûmetinizce
nasıl değerlendiriliyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Acar...
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bu hakemlerin nasıl
seçileceği, hakemler ile kararlara itirazların nasıl
yapılacağı konusunda bu tasarıda hiçbir şey yok.
Şimdi, burada şunu sormak istiyorum: Bu kuralları oradaki tahkim
kurulu kendisi mi koyacaktır? Koyacaksa bunlar kanun yapmış
olmuyor mu? Kendi usulünü kendisi belirleyen böyle bir tahkime kim itimat edebilir?
Dünyada böyle bir merkezi kabul edecek bir ticari veya işletme sahibi
olabilir mi? Bu nasıl bir kurul olacak? Kurulları yargılama
usulü olmayan bir tahkim kurulu nasıl çalışacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Bakanım, iki yıla kadar mahkûmiyet gerektiren suçlardan dolayı
tutuklama var mı? Türkiyede terör olaylarında herkesin gözü önünde
dürüst vatandaşlar mağdur ediliyor, araçları
yakılıyor, dövülüyor, dükkânları darbediliyor ve bunlarla ilgili
tutulan, yakalanan kimse yok. Darb edilen yerlerin parasını devlet
ödüyor. Bu darbı yapan kişilere bunların ödetilmesi için bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Cezaevlerinde kaç mahkûm var ve her mahkûma bir yatak
düşüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu 17 Aralık operasyonuyla ilgili
tapelerde herhangi bir eklemenin, sahteciliğin olmadığı
Adli Tıptan gelen raporla sabit oldu. Siz yıllarca avukatlık
yaptınız, ben de yıllarca avukatlık yaptım ve
dosyayı bilirkişiye savcılık gönderdiği zaman,
bilirkişiden o dosya gelmeden hiçbir cumhuriyet
savcılığı takipsizlik kararını veremez,
vermemiştir. Şu anda, Türk hukuk tarihinde, bilirkişiye
dosyasını gönderdiği hâlde bilirkişi raporu gelmeden
takipsizlik kararını veren 17 Aralık olayıyla ilgili, siz
Bakanlık olarak, yargının
itibarsızlaştırılmaması için yazılı emir
yoluyla size müracaat gelirse nasıl bir tavır
takınacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, birkaç gün önce medyaya yansıyan
bir demeciniz oldu, -sözde- çözüm süreci sonuçlandığında bugüne
kadar şehit olmuş tüm şehitler Allaha dua edeceklerdir. diye.
Anlamak istiyorum yani çözüm sürecini AKP bitirdi, PKKyla pazarlıkla sona
erdi diye şehit nasıl dua edecek? Bu demeciniz gerçekten inanarak
verdiğiniz bir demeç mi yoksa bir algı operasyonunun parçası
olarak size verilmiş bir yazı mıydı? Nasıl böyle bir
cümleyi kullanabildiniz, bunu merak ediyorum, açıklarsanız sevinirim.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
tasarıda, tabii, seçilecek olanların çoğu, aşağı
yukarı, iktidar tarafından seçilebiliyor, çoğunluk o
şekilde görülüyor. Bu, idari ve merkezi özerklik açısından onu
yani tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini
zedelemiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurunuz.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
düzenlemeyle, bu tasarıyla sadece yapısal yönden tahkim merkezi
oluşturulmakta, tahkime ilişkin maddi kurallar getirilmemektedir.
Aslolan, tahkimde uygulanacak kuralları tarafların kendisinin
belirlemesidir. Ayrıca maddi kurallar hem 4686 sayılı Milletlerarası
Tahkim Kanununda hem de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda
ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. 6100
sayılı Kanunda hakem kararlarının mahkemece
incelenebilmesine ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Merkez,
kurulduğunda ICC ve UNCITRAL gibi yerleşmiş tahkim
uygulamalarına ilişkin modeller esas alınarak
kurallarını belirleyecektir. Söz konusu düzenlemelerle tahkim yoluna
başvurulması daha etkin ve cazip hâle getirilmiştir. Tahkim
kurumunu teşvik amacıyla hakem kararlarının verildiği
anda icra edilebilmesi esası benimsenmiştir. Bu şekilde,
tahkimin süratli bir şekilde getirilmesi imkânı
sağlanmıştır.
Şimdi, tabii bu resmî
bir yazı gibi oldu ama ben şöyle, işin doğrusu kendi bilgim
çerçevesinde söylemek isterim: Bu kanunda esasında tahkimle ilgili bir
teşkilat kurulmakta, bu bir teşkilat kanunu. Tahkimin hangi usullerde
çalışacağına ilişkin düzenlemeler Milletlerarası
Tahkim Kanununda var, eğer milletlerarası bir tahkimse onunla ilgili
olacak. Eğer millî tahkimse ona ilişkin de tabii HMKda hüküm var, o
çerçevede uygulanacaktır. Yani, bu kanun, usule ilişkin düzenlemeleri
içermemektedir, sadece teşkilata ilişkin düzenlemeleri içermektedir,
onu özellikle ifade etmek isterim.
Tabii, Silopide, Cizrede yaşanan olaylar
karşısında, Sayın Işıkın iki sorusu var,
onları birleştirerek söylemek isterim, özerklikle ilgili ifadelerden
bahsetti. Bu ifadeler sadece söyleyenlerin belki kendileri açısından
bir anlam ifade edebilir, onlar kendilerini tatmin etmek için kullanabilir ama
Türkiye Cumhuriyeti devleti bakımından bunlar yok hükmünde olan
şeylerdir. Bunlara hiç kimsenin itibar etmediğini hepimiz biliyoruz.
Suç olan konular varsa bunlarla ilgili zaten cumhuriyet
savcılıkları resen soruşturma açmakla yetkili ve
görevlidir. Şu anda bu konuyla ilgili bir soruşturma var mı yok
mu, işin doğrusu, hemen soru sorulur sorulmaz bir cevap alma
imkânım olmadı ama öğrenip onu da sizinle paylaşmak
isterim.
Tabii, ben geçenlerde Antalyada söyledim, çözüm
süreciyle ilgili konuşma yaparken çözüm sürecinin başarıya
ulaşmasının şehitlerimizin ruhunu muazzep etmeyeceğini
söyledim. Zira yapılan eleştirilerde Çözüm süreci
şehitlerimizin ruhunu muazzep etmez mi? şeklinde eleştiriler
var. Ben onlara cevap verdim ve şunu ifade ettim: Bizim
inancımıza göre şehitler diridir, onlara ölü denmez. Mana
âleminde Rabbim kendi ilmi dâhilinde onlara ikramda bulunur, biz öyle
inanırız. Şehitlerimizin hepsi Terör bitsin. diye, En son
şehit ben olayım, başka şehit olmasın.
Gözyaşı dursun, kan dursun. Esasında, bu sorun Türkiyenin
gündeminden çıksın. diye şehit olmuşlardır. Yoksa
herhangi bir şehidimiz Ben şehit oldum, başkası da
şehit olsun. Benim anam ağladı, başkasının da
anası ağlasın. Terör ben mücadele ederken bitmedi, hiç
bitmesin. düşüncesiyle şehadet mücadelesini vermediğine biz
inanıyoruz. Onların bütün mücadelesi, terörün bittiği,
artık kanın durduğu, gözyaşının dindiği,
başkaca Mehmetlerin şehit olmadığı, başkaca
anaların ağlamadığı bir Türkiyedir. Eğer çözüm
süreci başarılı olursa kurduğum cümle aynen budur- terör
sona ererse, silahlar tamamen bırakılırsa, Türkiyede
barış iklimi geçici değil, kalıcı bir iklime
dönüşürse bundan şehitlerimiz rahatsız olmaz, onların ruhu
muazzep olmaz, incinmez, aksine memnun olurlar çünkü bizim mücadelemizi bizim
kardeşlerimiz, bizim evlatlarımız başarıya
ulaştırdılar diye memnun olurlar. dedim.
FARUK BAL (Konya)
BDPliler de varken anlatsaydın bunları Sayın Bakan, BDPliler
yok burada.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ben aynı inançtayım. Hiçbir şehit Çatışmalar
devam etsin, bundan sonra başka şehitler olsun diye. şehit
olmaz, onun şeyi eğer terörle mücadele kapsamındaysa hedef
terörü sona erdirmektir. Çözüm sürecinin ana hedefi de tabii, terörü sona
erdirmektir. Bunu özellikle ifade etmek isterim.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Karşılığında ne veriyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Mahkûm
sayısını bir sayın milletvekilimiz sordu. Şu anda
cezaevlerinde bugün itibarıyla 155.869 kişi var. Bunlardan 22.609u
tutuklu, 133.254ü de hükümlü durumdadır. Her tutuklu ve hükümlüye yatak
var, o noktada herhangi bir sıkıntı yok yani özellikle bunu
ifade etmek isterim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan, emin misiniz?
Geçenlerde İzmit Cezaevinde isyan çıktı bu yüzden.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tabii,
şimdi, İzmitte o cezaevi, biz kapattık orayı biliyorsunuz,
kapattık.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biliyorum da 120 kişi 70
yatakta yatıyor. diyorlar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, şu anda orada bir sorun yok, tamam mı? Oradakileri de
nakil yaptık, herhangi bir sıkıntımız yok. Yani, o
noktada bir sorun olmadığını bir kez daha ifade etmek
isterim.
Tabii, ülkemizde tahkim ve alternatif
uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma oranı
sınırlı olup, bu yöntemlerin uygulamadaki
kullanımını uyuşmazlık sayısıyla
karşılaştırdığımızda son derece az
olduğu görülmektedir. Türkiyede görülen yıllık tahkim
sayısının 150-200 arasında olduğu tahmin edilmektedir,
bunların çoğunluğunda yabancılık unsuru
bulunmaktadır. New Yorkta Amerikan Tahkim Derneğinin
yaptığı tahkim sayısı 50 binin üzerindedir. Yani,
şu anda Türkiyedeki rakam o kadar yüksek bir rakam değil ama
umarız ki bu tahkim yasasından sonra bunlar daha da artabilir.
Sayın Acarın hakemlerin nasıl
seçileceğine ilişkin sorusu: Şu anda şeye göre taraflar
seçecek bunu, taraflar seçebilir ve taraflar eğer anlaşamazsa o zaman
mahkemeye gidiyor konu. Tek rakamlı olması gerekiyor,
sayısında taraflar anlaşıyor, eğer sayısında
taraflar anlaşmazsa 3 tane olması gerekiyor. Bu 3ün 1ini
taraflardan biri, 1ini diğeri seçiyor, eğer öbüründe
anlaşamazlarsa o seçtiği 2 hakem 3üncüsünü seçiyor. Bununla ilgili
kanunumuzun 7nci maddesinde düzenleniyor, Milletlerarası Tahkim
Kanununun 7nci maddesinde bu açık bir şekilde düzenlenmektedir.
Yargılama usulü de yani bu tahkimle ilgili konu da eğer milletlerarası
tahkimse Milletlerarası Tahkim Kanununa göre, eğer millî tahkimse
dediğimiz gibi HMK çerçevesinde usul yapılacaktır, bunu
özellikle ifade
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada düzenle, niye
milletlerarası tahkime giriyorsun?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İki
yıla kadar mahkûmiyetlerde tutuklama yasağı var mı?
Doğrudur, şu anda CMKnın 100üncü maddesinde iki yıl hapis
cezasını gerektiren suçlarda tutuklama yasağı var. Tabii,
Çocuk Koruma Kanununda ise o, üç yıldır, tutuklama yasağı.
Yani, kamu düzenini bozan, özellikle bu darp fiilleriyle ilgili, basit darp ile
nitelikli darp arasında ceza farkı var. Nitelikli darp esasında
tutuklama kapsamına giriyor ancak basit darp tutuklama yasağı
kapsamına giriyor, cezanın azlığı nedeniyle oraya
giriyor. Burada bir düzenleme yapma ihtiyacı var mı? İşin
doğrusu, bir düzenleme yapma ihtiyacı olduğuna ben de
inanıyorum, çünkü burada insanların rahatsız olduğu ve
darba maruz kaldığı bir noktada, bir kapıdan girip öbür
kapıdan çıkması fevkalade yanlış bir durum. Bununla
ilgili Bakanlık olarak biz de bir hazırlık içindeyiz, onu
özellikle ifade etmek isterim, burada cezayı değerlendiren bir
çalışmayı yaptığımızı da bilmenizi
isterim.
Tabii, bu vurma, kırma, yakmayla ilgili konularda
güvenlik paketi içerisinde yeni düzenlemeler var, muhtemeldir ki önümüzdeki
günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek.
Tazmin konusu; genel hükümlere göre bir tazminat zaten
mümkün, ama onun dışında, bu güvenlik paketi içerisinde de bu
konuya ilişkin ilave düzenlemeler olduğunu biliyorum, geldiğinde
zaten, onu Parlamento değerlendirecektir.
Takipsizlik kararıyla ilgili, bu adli tıpla
ilgili, Sayın Tanal sormuştu. Tabii, adli tıbbın raporuyla
savcılığa giden, savcılık rapor gelmeden mi karar
verdi, geldikten sonra mı karar verdi, işin doğrusu, benim
bildiğim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İki dakika ekliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye Cumhuriyetinin
hiçbir bakanı, Türkiye'de şehit olan insanlarımızla ilgili,
niyetlerini okuyup da Onlar, burada bir başkası ölmesin diye
şehit oldular. deyip, onlar adına konuşamaz. Türkiye'de
şehit olan askerlerimiz
BAŞKAN Evet, şimdi, tamam, tamam
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye Cumhuriyeti
toprakları bölünmesin diye şehit olmuşlardır.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın vekilim, benim söylediklerimi lütfen çarpıtmayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye'de şehit
olanlar, bu vatan bölünmesin diye şehit olmuşlardır
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, benim söylediklerimi
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir bakan şehitler
adına Onlar bunun için ölmüşlerdir. diye konuşamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, böyle bir şey olabilir mi? Olmaz ki böyle, susturun.
BAŞKAN Nasıl susturayım? Ara
vereceğim, gideceğiz, tamam
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, susturun.
BAŞKAN Sayın Elitaş, ne yapayım?
Nasıl susturayım? Söylüyorum. Hep beraber kavga ediyoruz şu
anda.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, ben çok net söyledim
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye Cumhuriyetinin
hiçbir bakanı, Onlar, burada bir başkası ölmesin diye
şehit oldular. diye, şehitler adına konuşamaz. Bu
yanlıştır, doğru değildir. Türkiye Cumhuriyetinin
askerleri Türkiye Cumhuriyetinin birliği ve beraberliği için
şehit düşmüşlerdir.
BAŞKAN Lütfen
Anladık da yani usul böyle
değil sayın milletvekili
Usulümüz böyle değil
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan,
siz devam edin konuşmaya.
BAŞKAN Evet, buyurunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, tabii, ben teşekkür ediyorum, ama
sayın vekilim benim söylediklerimi lütfen bir daha okusun. Ben
söylediğim sözü izah ettim. Şehitlerimiz elbette ay
yıldızlı al bayrağımızın dalgalanması,
ülkemizin birlik bütünlüğü ve bu ülkede kanın, terörün durması,
son bulması için şehit olmuşlardır. Yoksa, şimdi
benim, Yok, bu ülkenin toprakları için, bayrağı için mücadele
etmiyorlar. dediğim gibi bir anlam çıkardıysanız o sizin
değerlendirmenizdir ama ben çok net bir şekilde söylüyorum:
Şehitlerimizin hepsi bizim inancımıza göre diridir, onların
değerlendirmesini yapmak bizim haddimize değildir. Allah onların
şefaatine bizi nail etsin. Biz öyle inanırız, öyle biliriz ama
şehitlerimiz bu ülkenin bölünmez bütünlüğü, ay yıldızlı
al bayrağımız ve hakeza bundan sonra başkaca kişilerin
terörle mücadele kapsamında en azından şehit olmaması,
terörün son bulması için mücadele ederken şehit
olmuşlardır. Hiçbir şehidimizin Benim anam ağladı,
başkasının da anası ağlasın. diye şehit
olduğunu ben düşünmüyorum, eğer siz öyle
düşünüyorsanız o sizin bileceğiniz iş.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamam, bitti mi.
Evet, birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.11
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 1de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte Kanun Tasarısının 1.
Maddesinde bulunan "amacı" kelimesinden sonra gelmek üzere;
"4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu
kapsamında;" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Emin
Çınar Lütfü
Türkkan
Konya Kastamonu Kocaeli
Ahmet
Duran Bulut Yusuf
Halaçoğlu D.
Ali Torlak
Balıkesir Kayseri İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi kanunu tasarısının 1. Maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Zonguldak Muğla
Ali
Rıza Öztürk Gürkut
Acar Turgut
Dibek
Mersin Antalya Kırklareli
Atilla
Kart İsa
Gök
Konya
Mersin
"(2) Bu kanun Türkiye'de bulunan taşınmaz
mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki
tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda
uygulanmaz"
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
kanun tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan İdris
Baluken
Iğdır
Şırnak Bingöl
Adil
Zozani Erol
Dora
Hakkâri
Mardin
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun lütfen.
Gerekçe:
Söz konusu yasal
düzenlemenin özü; mevcut yargılamalarda yaşanan sorunlar,
yargıya güvenin kırılmış olması, objektif
kararların verilmiyor oluşu, iş yükü ve donanım
eksikliği nedeniyle yargılamaların uzun sürmesi gibi
gerekçelerden ötürü, küresel şirketlerin kendi yargı sistemlerini
oluşturmalarına katkı sağlamaktır. Ulusal yargı
mekanizmasını işlevsel kılarak bu sorunların
çözülmesini mümkün kılmak yerine, bu türden mekanizmalarla ikili bir
yargı sistemi yaratmak sakıncalıdır. Yapılan
değişiklik ile işbu maddede hangi koşullarda tahkime
başvurulacağına, tahkim mekanizmasının hangi
işleri kapsayacağına net bir biçimde yer verilmemiş
olmasının yaratacağı sakıncaların önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi kanunu tasarısının 1. Maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Bu kanun Türkiye'de bulunan taşınmaz
mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki
tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda
uygulanmaz"
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köktürk, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının Amaç ve kapsam
başlıklı tahkim merkezinin kurulmasıyla kurumsal yapı
ve faaliyetlerini düzenleyen, usul ve esaslarını belirleyen 1inci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
tahkim ve ara buluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemlerinin durumu ulusal yargı karşısında lehte ve
aleyhte pek çok eleştiriyi beraberinde getirmiştir.
Uyuşmazlıkların çözümünde taraf iradesinin katkısı
nedeniyle toplumsal barışın korunması, uyuşmazlığın
daha kısa sürede etkin ve göreceli olarak daha az masrafla çözülmesi,
mahkemelerin iş yükünün azaltılması, gizli olması,
kararlarının icrasının kolaylığı ve
yaygınlığı gibi pek çok gerekçelerle tahkim veya diğer
alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin tercih edilmesi
gerektiği ifade edilmektedir ancak işin gerçeğine
bakıldığında bu gerekçelerden daha çok tahkim ve alternatif
diğer uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin gündeme gelmesi dünyadaki
ekonomik ve siyasal gelişmelere paraleldir, dünyadaki ekonomik ve siyasal
gelişmelerin sonucudur.
Sayın Halil Yılmazın Uluslararası
tahkim örgütlenmeleri makalesinde açıkça belirttiği üzere,
gelişen ve biçim değiştiren uluslararası ilişkilere
bağlı olarak çok uluslu sermaye de yayılma eğilimi
içerisine girmiş ve sınır ötesi bölgelerde yerleşmenin
yollarını aramıştır. Diğer yandan ekonomik ve
sosyal düzeyi düşük ülkelerde yaşadıkları işsizlik,
dış borç yükü, diğer geri kalmışlık sebepleri
karşısında işsizliği önlemek, ekonomik olarak
güçlenmek ve yaşadığı diğer iş
sorunlarını aşmak amacıyla yabancı sermayenin
yaptığı yatırımları kendi ülke topraklarına
çekmenin olanaklarını hazırlamışlardır. Bu
bağlamda, çok uluslu yabancı sermaye ekonomik
varlığını ve kârlılığını güvence
altına almayı istemekte, bu anlamda da yatırım
yaptığı ülkenin ulusal yargısını bir engel olarak
görmekte ve ulusal yargının karşısına alternatif bir
çözüm yolu olarak tahkimi koşul olarak ileri sürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, nitekim ülkemizdeki tahkimin gelişmesine
baktığımızda bu tablo açık ve net olarak
görülmektedir. Cumhuriyet öncesi dönemde tahkimin ilk adımları olarak,
tasarıda da belirtildiği gibi, 1856 yılındaki düzenlemeler
karşımıza çıkmaktadır. Anılan tarih Osmanlı
Devletinin çöküntü içerisine girdiği dönemdir ve Batı
baskısının en yoğun hissedildiği dönemdir. Osmanlı
Devleti ilk dış borcunu bu dönemde, 1854 yılında
İngiltereden almış ve 1854 yıllarıyla 1874
yılları arasında tam 15 kez dış borçlanma
gerçekleştirmiş, bu borçlanmaların baskısıyla,
dayatmalarla da yabancılara toprak satış yasası ve bahsi
geçen bu düzenlemeler başta olmak üzere pek çok düzenleme yürürlüğe
girmiştir. Ancak değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi
bu tür düzenlemeler Osmanlının gerilemesi ve çöküşünün önlenmesi
için yeterli olmamıştır. Osmanlının vergi gelirlerine
Batı devletlerince el konulmuş, Osmanlı hazinesinin iflası
açıkça ilan edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının genel gerekçesinde de yabancı
sermayeyi ülkeye çekme arzusunun yattığının ve
İstanbul finans merkezinin hukuki yapısının güçlendirilmesi
için İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının
hazırlandığının ifade edilmesi tarihsel süreç ve
tahkimin çıkış nedenlerine paralellik arz etmektedir.
İstanbul bir finans merkezi hâline gelecek ve yabancı sermayenin
güvencesi olarak da İstanbulda bir tahkim merkezi kurulacaktır.
Değerli milletvekilleri, işte bu genel
değerlendirmelerin ışığında dünya düzenini
geldiği nokta ve küreselleşmenin
kaçınılmazlığı savıyla tahkim
yargılaması ve alternatif uyuşmazlık yöntemlerini
eleştirenler tutuculuk, gericilik, gelişmeye engel olma gibi savlarla
eleştirilse de devletin temel işlevi, organları asla
unutulmamalıdır. Devletin temel işlevi, hepimizin bildiği
gibi, yasama, yürütme ve yargıdır. Bu üç işlev devletin olmazsa
olmaz yapısını oluşturur ve bu işlevlerin genel olarak
devri asla söz konusu değildir.
Bu anlamda bakıldığında, sonuç
olarak: Tahkim, istisnai bir yargı yoludur; aslolan, ulusal yargı
sisteminin güçlendirilmesi, etkinleştirilmesi ve güvenilir hâle
getirilmesidir. Ancak, AKPnin geride bıraktığımız
sürecinde yargıyı getirdiği nokta maalesef içler
acısıdır. Bugün, yargı iktidar yargısı ve cemaat
yargısı olarak bölünmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Adaleti
gerçekleştirme hedefinden vazgeçmiştir, âdeta yolsuzlukları
aklama mekanizmasına dönüşmüştür. Ancak, bizler,
bağımsız yargı idealimizden, hedefimizden ve mücadelemizden
asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum,
karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.09
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali İhsan Köktürk ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum; 133le
kaldınız, toplayınız, geliniz, bekliyoruz.
Kapanma Saati: 21.18
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
640
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk ve
arkadaşlarının önergesinin ikinci oylamasında da karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
1inci
madde üzerinde diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
Kanun Tasarısının 1. Maddesinde bulunan "amacı"
kelimesinden sonra gelmek üzere; "4686 Sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanunu kapsamında;" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bal
Sayın milletvekilleri, çok fazla
uzaklaşmayın, beş dakikada bir oylama yapıyoruz ama gürültü
de olmasın, rica ediyorum çünkü sayın kâtip üyenin okuduğunu
vallahi ben duymadım, sohbetler kısık sesle lütfen.
Sayın Bal, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; birinci bölüm üzerinde yaptığım konuşmada,
bu tasarıyla İstanbul Tahkim Merkezi adı altında kurulan
kuruluşun 6ncı maddesi gereğince, AKPnin siyasi iradesine göre
oluşacağını açıklamıştık. AKPnin
siyasi iradesine göre oluşacak olan bu kanun, bu İstanbul Tahkim Merkezi,
doğabilecek hukuki ihtilaflarda, gerek uluslararası tahkim
açısından ve gerekse millî tahkim açısından kamu
kaynaklarının sömürülmesine veya siyasi iradenin, tahkim merkezi
üzerinde baskı unsuru olarak kullanılması noktasına
işaret etmiştik. Bu işaretle ilgili olmak üzere de 6ncı
maddede gerçekten bağımsız, gerçekten tarafsız bir seçim
usulünü ve genel merkez yapısını önermiştik, bu öneriyi
Sayın Bakana da sunduk. Böyle bağımsız ve tarafsız bir
organ oluşturulabilirse, Milliyetçi Hareket Partisi, buna destek olacak ve
maddelerin pozitif olarak iyileştirilmesine,
olgunlaştırılmasına katkıda bulunacak demiştik.
Şu ana kadar önerimize herhangi bir cevap gelmedi.
Şimdi, 1inci maddeyle ilgili olmak üzere de bir
değişiklik önergesi verdik. 1inci madde, kanunun amacını
ve kapsamını belirlemektedir. Kanunun amacı ve kapsamı,
Milletlerarası Tahkim Kanununa ve Millî Tahkim Kanunumuza uygun
faaliyette bulunulmasını ortaya koyacak şekilde bir önergeyle
düzeltilmesini talep ediyoruz. Bu da 4686 sayılı Milletlerarası
Tahkim Kanunu kapsamında faaliyet göstermesine ilişkin bir düzenleme
olacaktır. Bu olmadığı millî tahkimle ilgili mevzuat da
uygulanmadığı takdirde, İstanbul Tahkim Merkezi, kendisini
bunlarla sınırsız, bunlarla
sınırlandırılmamış olarak faaliyet alanını
düzenleyecektir. Tasarının 12nci maddesinde de Milletlerarası
Tahkim Divanı kurulduğuna, Millî Tahkim Divanı kurulduğuna
göre, yine 12nci madde de bu tahkim divanlarına itirazlar
düzenlendiğine göre, itirazlara ilişkin kararların tebliğ
tarihleri düzenlendiğine göre ve divanların vereceği karar kesin
olduğuna göre burada bir yargılama faaliyeti yapılacaktır.
Bu yargılama faaliyeti, örnek, Türkiyede bulunan gayrimenkullerle ilgili
yabancı unsurlu bir sözleşmeden doğan tahkim kararı
çıktığı takdirde bunun uygulanmasını, 4686
sayılı Kanun, bunun tenfizini mümkün kılmıyorsa ne
yapacağız? Veya, Türkiyenin kamu düzenine ilişkin ya da
tarafların iradesi dışında doğmuş olan
uyuşmazlıklar tahkimin mevzusu dışındadır.
Buralarda kendisini yetkili hissederek karar verirse ne olacaktır? Bu,
kaostur. Bu kaosun anlamı: Hukuki güvenilirliği olmayan bir
tasarıyla karşı karşıyayız. Hukuki güvenilirlik
ilkesiyse tahkimin ihdas edilme nedenidir yani güvenli bir hukuk olacak ki,
güvenilir bir sistem olacak ki oraya yabancı sermaye de, yerli sermaye de,
sözleşmeyle kendilerini tahkim şartına bağlayan insanlar da
rahatlıkla müracaat edebilsin, rahatlıkla bu şartın
gereğini yerine getirebilsin.
Şimdi, bu öneri, o
sakıncaları bertaraf edebilecek nitelikte ilk önerimizdir. 6ncı
maddeye kadar olumlu bir şekilde tasarının
olgunlaştırılmasına katkı vermeye devam edeceğiz
ama 6ncı maddede eğer aynen kabul edilirse, İç Tüzükün tüm
yetkilerini kullanarak bir AKP yargısı gibi,
siyasallaşmış, hormonlu, obez AKP yargısı gibi
İstanbul Tahkim Merkezinin de hormonlu ve obez bir yargı alanı
hâline dönüşmesine karşı tüm imkanlarımızı
kullanacağız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla
yapıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 2de üç önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 2. maddesindeki
kendisine ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak
Muğla
Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk Ali
Rıza Öztürk İsa
Gök
Zonguldak
Mersin
Mersin
Gürkut
Acar Atilla
Kart
Antalya
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
2. maddesinde bulunan ve kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Emin
Çınar
Konya
Kocaeli
Kastamonu
Ahmet
Duran Bulut Yusuf
Halaçoğlu D.
Ali Torlak
Balıkesir
Kayseri
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan İdris
Baluken
Iğdır
Şırnak
Bingöl
Adil
Zozani Erol
Dora
Hakkâri
Mardin
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe: Yapılan değişiklik ile işbu
maddede hangi koşullarda tahkime başvurulacağına yer
verilmemiş olmasının ve kurulacak olan İstanbul Tahkim
Merkezinin yargı mekanizmasında yaratacağı
sakıncaların önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
2. maddesinde bulunan ve kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhtemelen oylamadan sonra bizim önerimiz yine
reddedilmiş olacaktır ama ben, kanunla birlikte değişiklik
önergemizi değerlendirmenize imkân vermek üzere okumak istiyorum.
Eğer akıl varsa, mantık varsa, izan varsa, vicdan varsa bunu
değerlendirirsiniz diye düşünüyorum.
2nci madde şu: Bu Kanunun uygulanmasını
sağlamak ve Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere
tüzel kişiliği haiz, özel hukuk hükümlerine tabi İstanbul Tahkim
Merkezi kurulmuştur. Zaten niçin kuruluyor bu tahkim merkezi? Kanunla
kendisine verilen görevi yerine getirmek üzere. Malumu ilamın bir
anlamı var mı? Yok. Kanunla bir görev veriliyor ki bu merkez kuruluyor.
Dolayısıyla maddeden ve Kanunla kendisine
verilen görevleri yerine getirmek üzere ibaresinin metinden
çıkarılmasını sağlamak üzere önergeyi vermiş
bulunuyoruz. Büyük bir ihtimalle niyet okumuyorum, hep Niyet okuyor. diye
ifade ediyorsunuz ama- önerge reddedilecektir çünkü bu kanunun ne
getireceğini, ne götüreceğini ciddi bir şekilde
incelemediğinizi düşünüyorum. Verilmiş olan talimatların,
alınmış olan kararların gereği olarak parmaklar
kalkacak, inecek ama neticede, Türkiye, tahkim konusunda çok ciddi sorunlar
yaratacak bir düzenlemeyle karşı karşıya kalacaktır.
Bunun ceremesini Türkiye çok çekmiştir; AKPnin
talimatla, biatle, emirle milletvekillerini kontrol ederek
çıkarmış olduğu yasalarda ne kadar çamların
devrildiğini, ne kadar yanlışlıklar
yapıldığını çok acı tecrübelerle ödemiştir.
Burada da o acı tecrübeleri hep birlikte yaşayacağız ama
ders almanız için ifade ediyorum. 2010 Anayasa
değişikliğinde yapılmış olan
yanlışlıklar bu kanunun içerisinde aynen var. 2010 tarihinde
yüksek yargıya yapılacak seçimlerde baroların genel kurul
kararı yerine, ucube bir yöntemle, baro başkanlarının
oylarıyla seçilecek kişiler yüksek yargıya
taşındı. Taşınan o kişilerin daha sonra bizzat
AKP tarafından istiklal mücadelesi verilecek kadar vahamette bir sorun yarattığını
hepiniz ikrar ediyorsunuz ve o mücadelenin içerisinde Türkiyeyi bir türbülansa
sürüklüyorsunuz. Bu kanunun içerisinde de aynı madde bulunmaktadır.
Geçmişten ders almazsanız gelecekte hata yapmak mukadderdir.
Dolayısıyla, biz ilk maddelerde bu
önerilerimizi, bu eleştirilerimizi tekrar ederek aklın,
vicdanın, izanın harekete geçmesini ve doğruyu, Türkiyeye
yakışan bir kanunu, bir tek Türkiyeye değil, dünyada
Türkiye'nin itibarını sağlayabilecek, New York gibi, Londra
gibi, Paris gibi uluslararası tahkim merkezi hâline gelmesi için bir ön
adım olarak bu tahkim kanununun faaliyete geçmesini, bu hedefe hizmet
etmek üzere olgunlaştırılmasını öneriyoruz. Eğer
siz dediğim dedik, çaldığım düdük derseniz bu alanda da
yargının genel olarak Türkiyede yarattığı sorunlarla
karşı karşıya kalmaya mahkûm olacaksınız ve hem
Türk hukukunda hem de uluslararası hukukta bambaşka
sıkıntılar doğabilecek şekilde bir
yanlışlığa imza atacaksınız diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 2. maddesindeki
kendisine ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 640 sayılı İstanbul
Tahkim Merkezi Yasası, aslında, İstanbul finans merkezi
stratejisinin bir parçası olarak önümüze getirilmiş bir yasa
tasarısıdır.
Şimdi, düşünüyoruz, acaba İstanbul, Hong
Kong, New York veya Londra gibi bir finans piyasası olabilir mi,
kapitalizmin kalesi olan bu finans piyasalarından birisi olabilir mi?
Olması mümkün görünmüyor, çünkü finans piyasalarının temel
özelliği şeffaflık, rekabet, hukuka uygunluk, hukuk devleti gibi
temel kavramlara ihtiyaç duyuyor olmasıdır. Oysa Hükûmetin kurmak
istediği, AKPnin kurmak istediği İstanbul finans merkezi bu
standartlara uyuyor mu? Baktığınızda, özü itibarıyla,
aslında, İstanbulun Anadolu yakasındaki emlak projelerinin
finans merkezi olarak kamuoyuna yutturulması çabasını görüyoruz
ve bu İstanbul finans merkezinin alt ilişkilerindeki yolsuzluk ve
dolandırıcılık ağını İstanbul
Finanspark inşaatı üzerinden anlatacağım, size bunun
üzerinden hatırlatacağım. Hatırlattığım her
şeyi de Toplu Konut İdaresinin Sayıştay Raporu üzerinden
yapacağım değerli arkadaşlar.
İstanbul Finanspark inşaatını Yeni
Sarp İnşaat diye bir inşaat şirketi yapıyor. Bu Yeni
Sarp İnşaat Şirketini nereden tanıyoruz? Toplu Konut
İdaresinin 2004 ve 2005 yılları işlemlerinde KC Group diye
bir firma var. Hasılat paylaşımı modelli inşaatlar
yapıyor. Hasılat paylaşımı ne demek? Arsa devlete ait,
üzerine konut yapıp bölüşüyorlar ve 450 milyon liraya yakın bir
ihale KC Groupa veriliyor. Buradaki konutlar devlete ait, bir kısmı devlete
ait ve Toplu Konut İdaresi anlaşılmaz biçimde, batmak üzere olan
bir firmaya vekâlet veriyor ve bu şirketin ortakları, Doğancan
ve Demer diye 2 tane şirket kuruyor ve bu şirketin üzerine bu
konutları aktarıyor. Doğancan ve Demer şirketleri de
Denizbanka gidiyor ve 150 milyon liralık bir kredi alıyor. Kredi
ödenemiyor ve Denizbank da Pupa Şirketi diye bir gayrimenkul şirketi
kuruyor ve dolambaçlı işlemlerden sonra gelip devlete ait konutlara
el konuluyor ve bunlar icrayla satışa çıkarılıyor ve
devletin elindeki konutlar gidiyor.
Bu işlemler sonucunda Toplu Konut İdaresinin 65
milyon lira zararı çıkıyor ve burada bir soruşturma
başlatılıyor, çünkü bu vekâletlerin verilmesi, yani
satış vekâletlerinin verilmesi suç teşkil ediyor ve bu suçun
bedelini dönemin idarecilerine ödetecekleri için de anlaşılmaz
başka bir işlem yapılıyor. Bu KC Groupun ortakları ve
ortaklarıyla ilgili kişiler yeni bir şirket kuruyorlar. Bu
şirketin adı Yeni Sarp Şirketi ve devleti
dolandırmış bu şirketler topluluğu, Yeni Sarp Şirketi
üzerinden 450 milyon liralık yeni ihale alıyor. Yapılacak bu
işlerden kazanılacak paradan devleti dolandırmanın
parası ödenecek ve olay kapatılacak sanılıyor. Bu Yeni Sarp
İnşaat Şirketi neyi yapıyor? İşte bu yasanın
önümüze getirdiği İstanbul Finanskent Projesini, aslında
başında söylediğim, bir emlak projesi olan ve
dolandırıcılık ve yolsuzluk ağına
bulaşmış İstanbul Finans Park inşaatını
yapıyor. Peki bununla kalıyor mu?
Asıl yürek yakan nokta şu arkadaşlar: Bu
şirket, aynı zamanda Samsunda dere yatağına, Samsun
Canikteki konutları yapan şirket. Dere yatağına
inşaat yapıldıktan sonra ne oluyor? Sel basıyor, 11 can
bodrum katlarında, TOKİ inşaatlarının bodrum
katlarında can veriyor. Şimdi, bu dolandırıcılık
ağının sonucunda sadece devletimiz, sadece halkımız
para kaybetmiyor, insanlar bir şekilde bu projelerin sonunda can veriyor.
Şimdi, biz geliyoruz, İstanbulu finans
merkezi yapacağız. diyoruz. Başında dediğimiz gibi,
İstanbul, New York gibi, Hong Kong gibi, Londra gibi bir finans merkezi
olabilir mi? Olamaz arkadaşlar çünkü bu ülkede hukukun üstünlüğü
yoktur, bu ülkede rekabet yoktur. Bu ülkenin kamu projelerinin temel amacı
belirli çevrelere, Hükûmete yakın şirketlere kaynak aktarmaktır.
Sizler bunu yaparak bir finans merkezi yapamazsınız, sizler bunu
yaparak sadece İstanbulda emlak rantı üzerinden, arazi rantı
üzerinden İstanbulun kent sorunlarını çok
artırırsınız ve sizden sonrakilere çok ağır
problemler bırakırsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Geçti.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Geçmemişti.
BAŞKAN Peki, tamam.
Karar yeter sayısı arayacağım.
Elektronik yapıyorum, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Madde kabul edilmiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
Madde 3te üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 3. maddesindeki
kanunun uygulanmasında ibaresinin metinden
çıkarılmasını kanunda ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
Ali İhsan Köktürk Ali
Rıza Öztürk İsa Gök
Zonguldak Mersin Mersin
Gürkut
Acar Atilla
Kart
Antalya Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
3. maddesinin 1. fıkrasına c) bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
c) Başkan: Yönetim Kurulu Başkanını
Faruk Bal Lütfü
Türkkan Yusuf Halaçoğlu
Konya Kocaeli Kayseri
Emin Çınar Ahmet
Duran Bulut D. Ali
Torlak
Kastamonu Balıkesir
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile işbu maddede
hangi koşullarda tahkime başvurulacağına yer
verilmemiş olmasının ve kurulacak olan İstanbul Tahkim
Merkezinin yargı mekanizmasında yaratacağı
sakıncaların önlenmesi amaçlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özel, Sayın
Yılmaz, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Erdoğdu,
Sayın Kart, Sayın Acar, Sayın Öz, Sayın Demiröz, Sayın
Küçük, Sayın Özkoç, Sayın Tanal, Sayın Aygün, Sayın
Özgündüz, Sayın Serindağ, Sayın Haberal, Sayın Güven,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Dinçer.
Yoklamayı başlatıyorum, iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.57
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin On Birinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde Iğdır
Milletvekili Sayın Pervin Buldan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/758) (S.
Sayısı: 640) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
3. maddesinin 1. fıkrasına c) bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
c) Başkan: Yönetim Kurulu Başkanını
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurunuz.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddede verdiğimiz önergeyle yönetim kurulu
başkanına dikkatinizi çekmek istedik. İnce ince hesaplarla genel
kurul oluşturulurken yönetim kurulunun da kim olacağı önceden
belli ki onun sıfatları tanımlanmış, hukukçu bir
kişi olacağı belirlenmiş, yönetim kurulunun genel sekreter
seçeceği belirlenmiş ve netice itibarıyla oy nisapları da
buna göre hesaplanmış durumda. Yönetim kurulu başkanı
sadece yönetmekle meşgul değil, seçmiş olduğu genel
sekreterle birlikte aynı zamanda Milletlerarası Tahkim
Divanının tabii üyesi ve aynı zamanda Millî Tahkim
Divanının tabii üyesi. Böylelikle, tasarının 7nci maddesi
hükmüne göre, yargısal nitelikteki itirazları karara bağlayacak
ve bu kararları kesin hükme bağlanan yönetim kurulu siyasi iradenin
ortaya koymuş olduğu şekle göre belirlenmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bunun adı,
hukuk güvenliğiyle ilgisi olmayan, bağımsızlık ve
tarafsızlıkla ilgisi olmayan, siyasi iradenin hukuki ve ticari
ihtilaflarda uyuşmazlığın
sonuçlandırılmasına karar verebilecek bir organ
oluşturmaktır. Böyle bir organa hangi uluslararası sermaye,
hangi uluslararası yatırımcı, hangi uluslararası
finans çevrelerinden Türkiyeye yatırım için gelmiş olan
kişiler güvenecek de tahkim şartına müracaat edecek? Böyle durum
olduğu takdirde bunların gideceği yer İstanbul tahkim
merkezindeki tahkim kurulları olmayacaktır. Onun yerine, AKPnin
Genel Merkezine, Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa
ve Cumhurbaşkanlığına giderek Sizin seçtirdiğiniz
adamlar bizim ihtilafa bakacaklar. Nasıl olsa sizin alo
hatlarınız açık; Alo Fatih, Alo tahkim, Alo divan, Alo
İstanbul Tahkim Merkezi gibi hatlardan harekete geçin, şu bizim
işi halledin.
Değerli arkadaşlarım, işte bizim
endişe ettiğimiz, bizim kaygıyla izlediğimiz en önemli
durum budur. Çok iyi niyetle, İstanbul tahkim merkezinin kurulması
için çaba gösteriyoruz, olumlu destek vermeye çalışıyoruz ancak
buralarda, tüyü bitmedik yetim hakkının ihlal edilmesine, haram
sofralarına kurulmuş olan koltuklarda oturup, tahkim merkezinden
halkın tüyü bitmedik yetim hakkını koparmaya, kotarmaya
çalışanlara karşı da direnç içerisindeyiz.
İşte, bu kanun, tahkim merkezlerinde
oluşturulacak olan gerek milletlerarası gerek millî tahkim
divanları marifetiyle, kamu kaynaklarına tebelleş olan, haram
sofrasında bekleyen sermayedarlara hizmet edebilecek bir organ hâline
getirilmektedir.
Bu kanun tasarısında, bu kadar siyasal rengi
ortaya koyan bir yapılanmanın varlığı, bize önceden
belli birtakım ihtilafları halletmek için, modern tabiriyle, sizin
kullandığınız tabirle kumpas düzeni kuruluyor. Bu kumpas
düzeni, yargıyla, adaletle hiç alakası olmaması gereken bir
alanda faaliyet gösteriyor, ama daha önce hep beraber örneğini gördük ki
kumpas düzenleri AKP iktidarında yargı marifetiyle kurulmakta.
Yargının kumpaslarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin
değersizleştirilmesi, itibarsızlaştırılması,
moral ve motivasyonunun bozulması gerçekleştirilmiştir,
şimdi, sıra, sermaye transferi yapıldıktan sonra, yeni
transfer edilmiş sermayenin yandaş olan kişilere, hukuk yoluyla,
kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesi amacı güdülmektedir.
Bu amacın gerçekleştirilmesini engelleyecek
önergemize destek vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 3. Maddesindeki
kanunun uygulanmasında ibaresinin metinden
çıkarılmasını kanunda ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güya,
hukuk sistemimizi güçlendirmek üzere bir tahkim merkezi kurmak istiyoruz ama
yine hukuk sistemimizi bir olay üzerinden tartışıp sonuçta bu
tahkim merkezinin faydalı olup olmayacağını anlatmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, sene 1998, halkın bankası, kamuya ait Halk Bankası
bir kredi kullandırıyor MEKSAN Anonim Şirketine, 5 milyon 900
bin dolarlık bir kredi kullandırıyor. Firma zora giriyor,
21/6/2000 tarihinde yapılandırma yapılıyor ve 6 milyon
lirayla takibe başlanıyor. Bundan yaklaşık on beş
yıl önce Halk Bankasının 6 milyon liralık bir
alacağı var, bu alacağın karşısında da
İstanbulun en büyük arsası, Pendik Ballıca köyünde 5 milyon
metrekarelik bir arsa var, paha biçilmez bir arsa var. Ve aynı zamanda bu
kredinin bir de kefili var, SİNPAŞ Anonim Şirketinin Yönetim
Kurulu Başkanı Avni Çelik.
Şimdi, bu olaylara
bir bakalım. Sonra MEKSAN Şirketi 14/7/2009 tarihinde iflas ediyor ve
Halk Bankası bu MEKSAN Anonim Şirketine bugünkü parayla 137 trilyon
lira bir ödeme emri gönderiyor. Ondan sonra anlaşılmaz bir
şekilde ikinci bir ödeme emri gidiyor, 137 trilyon liralık borç 51
trilyona indiriliyor. Ve sonra Halkbank İstanbulun en güzel yerinde 5
milyon metrekare teminatı olan ve çok saygın ve güçlü bir iş
adamının kefili olduğu bu krediyi, hiçbir ihale yapmadan,
kimseye sormadan 15 milyon dolara yani o günkü parayla 22-23 milyon liraya
Akabe Şirketine devrediyor. Bu Akabe Şirketinin ortakları çok
enteresan. Topbaş soy isimli iş adamı var, Abdullah Tivnikli
var, Yönetim Kurulu içerisinde, eski siyasetçilere yakın bir kardeşi
var, üst düzey siyasetçilerden birine ve bu Akabe Şirketi, hiçbir rekabet
olmadan, Halk Bankasının ilk ödeme emri olan 137 trilyonluk
alacağını 22 trilyon liraya devralıyor.
Peki daha sonra ne oluyor?
Asıl bundan sonra iş başlıyor. İstanbulun en
kıymetli arsası bu kredinin teminatıydı ya, bu
teminatlı arsa satışa çıkarılıyor. Yalnız,
satışa çıkarılırken, açık ihale usulüyle
satışa çıkarılması gereken bu arsa pazarlık usulü
satışa çıkarılıyor ve bu satışa sadece bir
firma teklif veriyor. Firmanın adı Güven Enerji. Güven Enerjinin
ilginçliği nereden geliyor? 5 bin lira sermayeli bir şirket, 40
milyon liralık teminatı yine bu şahıslara ait olan finans
kurumundan alıyor ve Güven Enerji ile Akabe Şirketi aynı adreste
faaliyet gösteriyor. Güven Enerjinin ortakları, Akabe Şirketinin
ortaklarının çalışanları ve Güven Enerji Şirketi
120 milyon liralık bu arsayı -ki bunun değerinin minimum 500-600
trilyon olduğuna yönelik düzenlenmiş raporlar da var- 120 milyon 2
bin liraya alıyor değerli arkadaşlar. Ve işlemlerin
tamamına baktığınızda ne oluyor? Halk Bankası ilk
ödeme emriyle 137 milyon lira alacağım var dediği arsayı ve
karşısında çok güçlü teminatlar olan arsayı yok
fiyatına, 22 trilyon liraya bu şirkete devrediyor ve bu şirket,
İstanbulun en güzel arsasını, rekabetçi olmayan yöntemlerle 120
milyon liraya ele geçiriyor.
Sonuçta baktığınızda, Halk
Bankası 110 milyon lira bu işlemden zarar ederken işlemi
düzenleyenler bu işten hem İstanbulun en kupon arsasını en
ucuz fiyata kapatıyorlar hem de Halk Bankasını 110 milyon lira
zarara sokuyorlar.
Şimdi, bunu niye anlattım biliyor musunuz?
Burada kullandığım delillerin hepsi burada, istediğinizde
teslim edebilirim. Kullandığım delillerde en ufak bir tape
yok, polis dinlemesi yok. Ben bunu bu Mecliste bir yıl önce anlattım.
Bu, 17 ve 25 Aralıkta soruşturma konusu edilmiş bir yolsuzluk
iddiası değerli arkadaşlar. Ama ne oldu? İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı
Mahkemeye dahi götürmeden, 17
ve 25 Aralık dosyaları İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığında kapatıldı.
Şimdi, hiç hâkim görmeden, bu kadar delilli ve ciddi
iddialar varken, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin, hatta dünya tarihinin en büyük
yolsuzluk iddiası kapatılıyorsa sizin getirdiğiniz tahkim
yasası sadece aldatmacadır. Bu hukuk sistemini tahkimle
düzeltemezsiniz. Sizlere tavsiyem şudur: Bu dosya kapanmayacak, gerçekten
kapanmayacak. Şimdiden bunu bağımsız yargıya götürün. Size
darbe mi yapılmış, bunu bilmiyoruz ama bildiğimiz şey
var, bu iddialar çok ciddi ve bu iddiaların yargılanması
gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 4 üzerinde üç önerge vardır.
Sayın milletvekilleri, 640 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesindeki önerge
işlemlerinin kapalı oturumda görüşülmesine dair İç Tüzükün
70inci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.
Kapalı oturum istemine dair önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
640 sıra sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
önerge işlemlerinin kapalı oturumda yapılmasını arz
ederim.
Yusuf
Halaçoğlu
MHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN - Kapalı oturumda Genel Kurul salonunda
bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve
görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir.
Sayın idare amirlerinden salonun boşaltılmasını temin
etmelerini rica ediyorum.
Yeminli stenografların ve diğer yeminli
görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kapalı oturuma geçiyoruz.
Kapanma Saati: 22.22
X.- KAPALI OTURUMLAR
On İkinci Oturum
(Kapalıdır)
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki
On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/758) (S.
Sayısı: 640) (Devam)
BAŞKAN 4üncü maddede üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
4. maddesinin 1. fıkrasının b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hukuki uyuşmazlıkların tahkim ve
alternatif diğer yollardan çözüm yöntemleriyle ilgili araştırma,
tanıtım ve yayın yapmak, bilimsel çalışmaları
desteklemek, yurt içi ve yurt dışındaki ilgili kişi ve
kuruluşlarla işbirliği yapmak.
Faruk
Bal Emin
Çınar Lütfü
Türkkan
Konya Kastamonu Kocaeli
Ahmet
Duran Bulut Yusuf
Halaçoğlu D.
Ali Torlak
Balıkesir Kayseri İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 4. Maddesinin 1.
fıkrasının (a) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Turgut
Dibek
Uşak Muğla Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk Ali
Rıza Öztürk İsa
Gök
Zonguldak Mersin Mersin
Gürkut
Acar Atilla
Kart
Antalya Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
kanun tasarısının 4 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan İdris
Baluken
Iğdır Şırnak Bingöl
Adil
Zozani Erol
Dora
Hakkâri Mardin
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)-
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile işbu maddede
tahkim anlaşmasının yazılı şekilde olması
koşuluna yer verilmemiş olmasının ve kurulacak olan
İstanbul Tahkim Merkezinin yargı mekanizmasında
yaratacağı sakıncaların önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 4. Maddesinin 1.
fıkrasının (a) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)-
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, burada, 4üncü maddede bizim
verdiğimiz önergemizin ciddiye alınması gerekiyor. 4üncü
maddenin (a) fıkrasının yürürlükten
kaldırılmasını istiyoruz.
Nedir
4üncü maddenin (a) fıkrası? Tahkim ve alternatif
uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin kuralları belirlemek
ve hizmetlerin yürütülmesini sağlamayı merkezlerin görevleri içine
alıyoruz ama burada, benim bütünü üzerinde yaptığım
konuşmada da belirttiğim gibi, bütün bakanlıkların,
neredeyse bütün üniversitelerin ve aslında bütün sermaye piyasası kuruluşları
da dâhil olmak üzere, hepsinin söylediği şuydu: Bu şekilde,
kuralsız ve kurallarının ne olduğu belli olmayan bir
merkezin oluşturulması, bu merkezle ilgili kesinlikle bir güven
bunalımına yol açacaktır. Bu türden eleştiriler
bakanlıklardan da gelmesine rağmen, bütün kurumlardan,
üniversitelerden de gelmesine rağmen ne yazık ki biz bunu Komisyonda
düzelttiremedik. Şimdi, bir merkez kuruyorsunuz, diyorsunuz ki: Bu
merkeze finans çevreleri tarafından güvenilsin. Uluslararası çapta
ticari uyuşmazlıklarda gelinsin, bu merkezde bu çözümsüzlükler sona
erdirilsin ve işte, ulusal yargıya da başvurmadan bu konuda
kendi belirleyeceği kurallarla burası işler hâle gelsin.
Şimdi, ticari işlerde elbette her ticaret
erbabının basiretli bir iş adamı gibi davranması
lazım, sözleşme serbestisi çerçevesinde kendi kurallarını
kendileri koyabilirler, buna belki tasarının kendi
mantığı içerisinde bir şey diyemeyebiliriz. Ancak, hangi
uyuşmazlıklar bu kurula getirilecek? Bu
uyuşmazlıkların çözümü sırasında hangi kurallar
uygulanacak? Hakemlerin seçimi nasıl olacak? Hakemlerin reddi nasıl
olacak ve bu konuda eğer herhangi bir şekilde bir itirazı olan
varsa bu nasıl çözümlenecek? Ulusal yargıya başvuru söz konusu
olacak mı, olmayacak mı? Ne yazık ki bu konuda herhangi bir
kuralın konmasını biz sağlayamadık. Bu şekilde
olduğu takdirde, örneğin ne olabilecek? Uyuşmazlık geldi; uluslararası
firmalar burayı güvenilir buldular ve İstanbul tahkim merkezine geldiler
ama bu uyuşmazlık geldiği zaman, diyelim ki kurallara karar verecek
olan işte, yönetim kurulu öneriyor, genel kurul bu konuda karar veriyor,
kurallar değiştirildi. Şimdi, bir daha siz, bu tahkim merkezine
uyuşmazlıkların gelmesini sağlayabilir misiniz? Böyle bir
şey söz konusu olabilir mi? Gelmesini sağlayamazsınız.
Bakın, bizim örnek aldığımız Çek
Cumhuriyetindeki tahkim merkeziyle ilgili bütün bu düzenlemelerde, özellikle
tahkim merkezine gelindiğinde hangi kurallar geçerli olacaktır,
uyuşmazlıkların çözümü nasıl başlayacaktır,
nasıl itiraz edilecektir, hakemlere nasıl itiraz edilecektir, bunlar
tek tek sayılmış. Bizim Milletlerarası Tahkim Kanununda ve
aynı zamanda tahkimi, ulusal tahkimi düzenleyen Hukuk Muhakemeleri
Kanununda da bunlar tek tek sayılmış durumda ama siz, burada
saymazsanız ve nasıl çözümleyeceğinizi hiçbir şekilde dile
getirmez ve sadece bu kurula bırakırsanız -yönetim kurulu
dolayısıyla da genel kurula bırakırsanız- her an için
değişme ihtimali olan bu kurallar nedeniyle bu tahkim merkezine güvenilmez.
Aynı zamanda, böylesine kuralları eğer bu kurullar yaparsa, bir
bakanlığın uyarısında olduğu gibi Anayasa
Mahkemesine de gittiği takdirde ki biz bunu götüreceğiz Anayasa
Mahkemesine- o zaman bu kanun iptal edilebilir. Biz buradan
uyarımızı yapıyoruz.
Burada, hep beraber, bunun çözüm kurallarını,
uyuşmazlığın nasıl çözümleneceğini beraberce
koyabiliriz. Yani, bu konu da zaten hem New York Sözleşmesinde bizim onayladığımız
uluslararası anlaşmada, New York Sözleşmesinde- hem Hukuk
Muhakemeleri Kanununda hem de Milletlerarası Tahkim Kanununda çok açık
belirtiliyor.
Hangi uyuşmazlıklar için başvurulabilir?
Bir kere tarafların kendi iradesine bağlı olan
uyuşmazlıklar için başvurulabilir. Aynı zamanda,
taşınmaz hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda
başvurulamaz. Yine, kamu düzeniyle ilgili uyuşmazlıklar ise
bunlar, burada başvurulamaz. Bunları açıklıkla söyleyip
hakemlerin seçiminden tutup da hakemlerin kararına itirazın
nasıl olacağına kadar bunu burada belirlersek ancak bu yasa
gerçek anlamda yasalaşabilir ve gerçek anlamda uygulanabilirliği
olur. Aksi takdirde, bu yasa çıkartılacak, hiçbir şekilde
uluslararası firmaların istediği şekilde, küresel
sermayenin de istediği şekilde, ulusal yargıyı bertaraf
edecek böylesine bir düzenleme çıkartılmasına rağmen bu
sorun çözümlenemeyecek ve İstanbul tahkim merkezi uluslararası
merkezler ya da ticaret firmaları tarafından asla kabul
edilmeyecektir, güvenilir bulunmayacaktır. Eğer bu kanunun
amacına uygun çalışmasını istiyorsanız bu
merkezin bu kuralları koymak zorundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Aksi takdirde, aynen
TOBBda olduğu gibi, hiçbir şekilde bu merkez güvenilir
bulunmayacaktır ve bu merkez tercih edilmeyecektir; sadece Avrupa
Birliğine el sallamak anlamında çıkartılmış bir
yasa olacaktır hiçbir işlevi olmayacaktır burada da boşuna
uğraşmış olacağız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Celal Dinçer, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Yılmaz, Sayın Özel, Sayın Erdoğdu,
Sayın Kart, Sayın Serindağ, Sayın Güven, Sayın Öz,
Sayın Tunay, Sayın Haberal, Sayın Öğüt, Sayın Tanal,
Sayın Özkoç, Sayın Küçük, Sayın Demiröz, Sayın Acar,
Sayın Özgündüz, Sayın Atıcı.
İki dakika süre
veriyorum ve yoklamıyı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Pusulaları okuyorum:
Sayın Faruk Çelik? Burada.
Sayın Ülker Can? Burada
Sayın Hüseyin Üzülmez? Burada.
Sayın Semiha Öyüş? Burada.
Sayın Özel çok mutlu!
Şey çıktı, sadece pusulalar ile elektronik
oylamayı karşılaştırıyoruz, yani toplantı
yeter sayısı var ama orayla da
karşılaştırıyoruz ve sonuç olarak ilan edeceğim.
Evet, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/758) (S.
Sayısı: 640) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 4. Maddesinin 1. fıkrasının b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Hukuki
uyuşmazlıkların, tahkim ve alternatif diğer yollardan çözüm
yöntemleriyle ilgili araştırma, tanıtım ve yayın
yapmak, bilimsel çalışmaları desteklemek, yurt içi ve yurt
dışındaki ilgili kişi ve kuruluşlarla
işbirliği yapmak.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Bal, buyurunuz.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar
huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
4üncü madde,
İstanbulda kurulacak olan tahkim merkezinin görevlerini düzenlemektedir.
Buna ilişkin değişiklik önergemiz vardır ancak ben sizlerle
4üncü maddede düzenlenen görevle ilgili düşüncelerimi de paylaşmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tahkim merkezi niye kuruluyor? Güvenilir bir hukuki
sonuca hızlı ve etkin bir şekilde ulaşabilmek
amacıyla. Çünkü, yerel mahkemelerde ve millî mahkemelerde hantal yapı
ve siyasi iktidarın etkisinden korkulduğu için tahkim
şartını kabul edenler, önceden belirli olan, hukuki
güvenilirliğe sahip olan bir alternatif çözüm yolundan yararlanmak
istiyorlar.
4üncü maddenin (1)inci
fıkrasında ne yazıyor? Merkezin görevi şunlarmış:
Tahkim ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin
kuralları belirlemek ve hizmetlerin yürütülmesini sağlamak.
Değerli arkadaşlarım, demek ki tahkim merkezine ilişkin
kuralları bu İstanbul tahkim merkezi belirleyecek yani belirli
olmayan kuralları belirleyecek. O zaman güvenilir bir hukuki düzenin
varlığından bahsedebilir miyiz? Belirlediği kuralları
değiştirme yetkisi de olan İstanbul tahkim merkezi,
astığı astık kestiği kestik bir merkez hâline gelecek
demektir. Böyle bir merkeze hangi uluslararası finans çevresi, hangi
yatırımcı, hangi sözleşmede tahkim şartını
kabul etmiş olan kişi, gider de bilmediği kurallara göre
varlığının, sermayesinin yargılanmasını
ister? Böyle bir durum söz konusu olamaz. Burası, sadece dernek hüvviyetinde
bir tahkim merkezi değil. Daha önce de açıkladığım
gibi, burası, aynı zamanda 7nci madde çerçevesi içerisinde kurulan Milletlerarası
ve Millî Tahkim Divanlarıyla yargı işlevini yapacak bir merkez.
Yargı işlevi yapacak olan bir merkezin kurallarını
İstanbul tahkim merkezi belirleyeceğine, bu merkezin ve divanın
çalışmalarıyla ilgili karar alabileceğine göre, bu,
belirsiz bir düzene sevk etmek demektir. Belirsiz bir düzene sevk etmenin
yanı sıra, ikinci olumsuz bir durum daha ortaya çıkmaktadır;
o da 6ncı maddesiyle gerek genel kurulun gerek yönetim kurulunun gerekse Millî
ve Milletlerarası Tahkim Divanlarının teşkiline
ilişkin siyasi etkidir.
Değerli arkadaşlarım, başından
beri vurgulamaya çalıştığım sebepleri bir kez daha
tekrar etmek istiyorum. Bu, bu şekilde kurulduğuna göre, önceden var
olan, haram sofrasından nemalanmış, tüyü bitmedik yetim
hakkına tecavüz etmiş kişilere, kuruluşlara,
şirketlere peşkeş çekmek için hukuki bir yol aranıyor.
Eğer, bu yok ise ki Yok. diyor Sayın Bakan, Adalet Bakanı
-Sayın Bakan değil, Adalet Bakanı- Öyle bir şey yok. Diyor.
O zaman niye tahkim divanını kuruyorsunuz? Niye Millî Tahkim ve Milletlerarası
Tahkim Divanlarını kurup bunların kararlarını,
taraflara kararların tebliğini itiraz üzerine düzenliyorsunuz. Eğer,
bu yoksa bu maddeyi çıkarın ve adı da tahkimseverler gibi bir
dernek olsun. Demek ki kanaryaseverler derneği gibi bir tahkimseverler
derneği değil, bu bir yargılama makamıdır,
yargılama makamı olarak da aynen ve kelimenin tam anlamıyla
transfer edilmiş olan sermayeye tüyü bitmedik yetim hakkına sofra
kurdurma muamelesidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5te iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 5. Maddesindeki
" Denetçi " ibaresinin "Denetçiler" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Uşak Kırklareli Zonguldak
Ali
Rıza Öztürk İsa
Gök Gürkut
Acar
Mersin Mersin
Antalya
Atilla
Kart Mahmut
Tanal
Konya İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte Kanun Tasarısının 5.
Maddesine aşağıdaki 2. fıkrasının eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Merkezin şubesi yoktur.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kocaeli Kayseri
Emin
Çınar Ahmet
Duran Bulut D.
Ali Torlak
Kastamonu Balıkesir İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurunuz. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kaldığımız yerden devam edelim.
Eğer bu İstanbul tahkim merkezi,
kanaryaseverler derneği gibi bir tahkimseverler derneği
değil ise eğer bu İstanbul tahkim merkezi sermaye transferi
yapılmış olan iktidarın yanlısı,
yandaşı ve haram sofrasına oturmuş olan kişilere
hukuki bir yol açma amacıyla düzenlenmemiş ise o takdirde
buranın hukuken güvenilebilir, gerçekten bağımsız,
gerçekten tarafsız, insanların güvenle gidebileceği bir merkez
hâline getirilmesi gerekir. Bizim de bütün çabamız, bütün niyetimiz budur ancak
inatla ve ısrarla, bu yöndeki çabalarımız iktidar kanadında
ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu karşısında herhangi bir
karşılık bulmuyor. O zaman, bizim şüphelerimiz
yoğunlaşarak artıyor demektir. Biraz önce konuşan
Cumhuriyet Halk Partisinin sayın hatiplerinin ifade ettiği gibi,
kumpaslarla ortaya çıkmış olan milyon dolarlık ihale yolsuzlukları,
milyon dolarlık kamu kaynaklarının yandaş sermayelere,
yandaş kişilere, yandaş şirketlere transfer edilmesiyle
ilgili önceden doğmuş olan ihtilaflara yeni bir çözüm yolu olarak bu
düzenlenmektedir.
Değerli arkadaşlarım, buraya atanacak olan
kişiler önceden bellidir, bu kanun tasarısı tarif ediyor. Bu
kanun tasarıyla, iktidar partisinin, bakanlarının,
Başbakanlığın ve Sayın Cumhurbaşkanının
işaret edeceği kişiler seçilecektir, bundan adımız
gibi eminiz. Nasıl? Geçmişte örneklerini gördüğümüz gibi.
Geçmişte AKP için yoğun faaliyetlerde bulunan ve bu nedenle de AKP il
başkanı tarafından takdir belgesiyle ödüllendirilen Kayseri Baro
Başkanı nasıl yüksek yargı kuruluna üye olarak
atanmış ise yine AKPye önemli katkılarda bulunmuş
kişiler -maddi, manevi veya siyasi- bu kurullarda kurulacak koltuklara
oturtulacaktır.
Değerli arkadaşlarım, AKPnin uzun adam
diye Genel Başkanına açıkça iltifatlar yağdıran ve
onun yandaşı olduğunu Facebookunda, Twitterında ilan eden
hâkimlerin, şimdi devlet mahkemeleri gibi, özel yetkili mahkemeler gibi
bir kuruluş hâline getirilen sulh ceza hâkimliklerine
atandığı gibi. Onlar, orada ne iş yapmaktadır? Onlar,
orada, kulaklarına üflenenin aynısını yapmaktadır.
İşte bu ihdas edilmiş olan sulh ceza hâkimlikleri, 17-25 Aralık
asrın siyasi yolsuzluk operasyonunda yargı önüne dahi götürülmeden
takipsizlik kararı vermişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bavulların
içerisindeki milyon dolarları büyük Türk milleti gördü, bakan
çocuklarının yatak odalarındaki kasaları ve içindeki milyon
dolarları büyük Türk milleti gördü, taksi bagajlarında bakanlara
taşınan milyon dolarlarla ilgili çantaları gördü,
havaalanlarında kontrol edilen sırt çantalarındaki milyon
dolarları gördü. Millet gördü de bu takipsizlik kararını veren
savcı görmedi mi? Gördü, görmez olur mu ama etki altında kalan
savcı, siyasi talimata uyan savcı, siyasallaştırılan
yargının bu unsuru o millet vicdanını kanatan takipsizlik
kararını vermekten çekinmedi. Bu, Türkiye'nin bir yargı meselesi
değil, demokrasi sorunu hâline gelmiştir; parlamenter demokrasinin en
ciddi handikabı hâline gelmiştir.
Şimdi, aynı handikabı genel kurul, yönetim
kurulu ve millî ve milletlerarası tahkim kuruluna
atayacağınız alo hatları açık kişiler
marifetiyle tekrarlayacaksınız diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 5. Maddesindeki
"Denetçi" ibaresinin "Denetçiler" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, İstanbul tahkim merkezini konuşuyoruz.
Yalnız tahkim için, bir ülkede alternatif uyuşmazlıkların
çözümü için o ülkede istikrarın ve adaletin olması lazım.
Adaletin olmadığı bir ülkede istikrarın gelmesi
imkânsız.
Bu girişi bu şekilde yapmamın nedeni
şu: Biraz önce hatip Türkiyedeki yolsuzlukları, rüşveti, 17
Aralığı söyledi ama toplumumuzda şöyle bir yanlış
algı var: 17 Aralık tarihi niçin belirlendi, nasıl belirlendi?
17 Aralığa nasıl geldik?
Değerli arkadaşlar, 17 Aralık
soruşturması, o dönem gerek MASAK tarafından gerek başka
kişiler tarafından, Rıza Sarrafla ilgili, Mart 2012 tarihinde
gelen ihbar üzerine soruşturma başlatılır.
Soruşturmayı başlatan, tabii, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı, yetkiyi o dönem emniyete verir, emniyet
soruşturmayı başlatınca izleme ve dinleme
kararını hâkim verir, izleme ve dinleme kararlarının
sonucunda 7nci aydan sonra bu izleme ve dinleme kararlarına
bakanların çocukları takılır yani 7nci aydan sonra
bakanların çocukları bu izleme ve dinlemeye takılır. Bu
izleme ve dinlemeye takıldıkları zaman bakan çocukları
bakan olmadıkları için onlar hakkında da yine aynı
şekilde izleme ve dinleme kararları alınır. Ve bu izleme,
dinleme kararları devam ederken o dönemin İçişleri Bakanı
gayet rahat, çocuğu kendisinden şüphelenir -Baba, benim telefonum
dinleniyor, ben izleniyorum. Böyle bir olay var. diyor- ve tabii ki
kendisinden şüphelenen çocuk babasını arar, babası da
İstanbul Emniyet Müdürünü, daha doğrusu Valisini arar; Vali de der
ki: İstanbulda bulunan İstihbarat Şube, Mali Şube, Organize
Şubedeki ben dosyaların
Hangi konularda soruşturmalar var,
bunları ister. İstanbul Valiliği o dönemin İstanbul Emniyet
Müdürü Hüseyin Çapkını arar, Hüseyin Çapkın o dönemin şube
müdürleriyle görüşür, maalesef
Yoktur soruşturma, denir eksik
bilgiler verilir. O dönemin Bakanı güvenilir bir vaziyette, ilerlemek
istediği yollarda devam ederler yollarına, çalışırlar.
Ve netice itibarıyla o dönemde TÜRGEVin Başkanı der ki: Bizim
her şeyimizi yapabilecek olan
Bir aday gösterirler, İstihbarat
Şube Müdürlüğüne güvendikleri kişiyi getirirler. Çünkü
tapelerde bunların hepsi gayet rahat var. Onlar devam ederken bu arada,
tabii, Mali Şube ile Organize Şube çalışmalarına devam
eder. Hani oğlu babasını aramıştı ya,
şüpheleniyordu ya, Hüseyin Çapkına baskın yapılır.
Efendim, Mali Şube ve Organize Şube Müdürünü görevden alın. denir.
Hüseyin Çapkın çok dürüst ve düzgünce görevini ifa eder, o iki şube
müdürünü görevden almaz,çünkü il içerisindeki şube müdürlerini görevden
almak, yer değişikliğini yapmak o il emniyet müdürlüğünün
görevleri arasındadır. Ancak, bakıyorlar, Hüseyin Çapkın
yer değişikliğini yapmayınca bu şube müdürlerinin
görevden alınması gerekir. Ne yapıyorlar? Hüseyin Çapkın
almıyor, görevinin başında. Bu arada bu görüşmeleri emniyet
müdürleri cumhuriyet savcısıyla paylaşır, cumhuriyet
savcısına der ki: Bizim bu soruşturma gizli. Biz bu
soruşturmayı operasyona dönüştürmeyelim, çünkü önümüzde mahallî
seçimler var 30 Martta, ondan sonra Cumhurbaşkanlığı
seçimleri var. Seçimlerde manipülasyon olmasın. Mümkünse bu olay
seçimlerden sonra düşünülür.
Ancak şüphelenen kişinin kendi
babasını araması, babasının emniyet müdürlerinin
üzerinde baskı kurması neticesinde Emniyet Müdürü görevlerinden
almayınca, netice itibarıyla savcı bu soruşturmanın
tehlikeye düşeceği düşüncesiyle emniyete talimatı verir.
Operasyonun 17 Aralıkta başlamasının esas nedeni
Bakan
çocuğunun kendisinden şüphelenmesi, o dönemin Bakanının baskı
ve etki yapması nedeniyle 17 Aralıkta soruşturmanın
düğmesine basılır. 17 Aralık aslında Hükûmete bir
darbe değil, Hükûmetin yargıya, halka yaptığı bir
darbedir.
Hepinize teşekkür ediyorum, iyi akşamlar
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6da dört adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Mihrimah
Belma Satır Mehmet
Doğan Kubat
Kayseri İstanbul İstanbul
Hilmi
Bilgin Metin
Külünk
Sivas İstanbul
a) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, ticaret
ve sanayi odalarından iki, ticaret odalarından bir, deniz ticaret
odalarından bir, sanayi odalarından bir ve ticaret borsalarından
bir olmak üzere seçeceği toplam altı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 6. Maddesinin,
1. fıkrasının d) bendinin metinden
çıkarılmasını, j) bendindeki Baro Başkanları
ibaresiyle başlayan metnin bent sonuna kadar metinden çıkarılmasını,
b) bendinin ve 2. fıkranın aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atilla
Kart Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek
Konya Uşak Kırklareli
Ali
İhsan Köktürk Ali
Rıza Öztürk Gürkut
Acar
Zonguldak Mersin Antalya
İsa
Gök
Mersin
b)Türkiye Barolar Birliğinin baroya
kayıtlı, tahkim konusunda tecrübeli avukatlar arasından
seçeceği dört,
(2) genel Kurul üyeleri dört yıl için seçilir.
Süresi dolan üye en fazla bir kez daha seçilebilir. Üyeliğin herhangi bir
nedenle sona ermesi halinde bu üyenin kalan süresini tamamlamak üzere aynı
kontenjandan seçim yapılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
Kanun Tasarısının 6. maddesinin 1. Fıkrasının;
1- a) bendinde
bulunan deniz ticaret odalarının göstereceği adaylar
arasından bir, sanayi odalarının göstereceği adaylar
arasından bir ibaresinin deniz ticaret odalarının
göstereceği adaylar arasından iki, sanayi odalarının
göstereceği adaylar arasından iki şekilde değiştirilmesini,
2- b) bendinin
Barolar Birliği Genel Kurulunun göstereceği baroya kayıtlı
adaylar arasından onaltı şekilde değiştirilmesini,
3- c), d), g),
ı) bentlerinin metinden çıkarılmasını,
4- j) bendinin
"En fazla üyeye sahip ilk 4 işçi ve işveren sendikaları
konfederasyonlarında birer şekilde değiştirilmesini,
5- j) bendinin
devamında bulunan temsilci kelimesi ile başlayan cümlenin temsilci
olmak üzere 41 üyeden oluşur. Her bir temsilcilik için aday adayı
olanlar arasından 4'er kişi yukarıda sayılan
kuruluşların genel kurulları tarafından her aday adayına
bir oy kullanılmak suretiyle aday olarak seçilir. Bu adaylar TBMM Adalet
Komisyonunda mülakata alınır. Komisyon raporu Genel Kurula sunulur.
Her bir aday için yapılan oylamada üye tam sayısının 2/3
oranında oy alan aday seçilmiş sayılır. Birden fazla aday
yeterli oyu alırsa aralarında kura çekilir. Adaylar yeterli oyu
alamaz ise oylama aynı usul ile 2 defa tekrar edilir. Oy oranına
ulaşılamadığı takdirde, 4 aday arasında çekilecek
kura ile temsilci seçilmiş sayılır." şeklinde
değiştirilmesini,
6 - 6. Maddenin 1. Fıkrasının son
cümlesinin metinden çıkarılmasını,
7 - 6. Maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(3) Bir kişilik temsilcilerin görev süresi iki
yıldır. Birden fazla temsilciler arasında kura çekilir. Kurada
isimleri çıkan temsilcilerin görev süresi iki yıldır.
Diğerlerinin görev süresi dört yıldır. İki yıl görev
yapacak üyelerin yerine (1) ve (2) Fıkralarda belirtilen hükümler
uygulanır.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Emin
Çınar
Konya Kocaeli Kastamonu
Yusuf
Halaçoğlu Ahmet
Duran Bulut D.
Ali Torlak
Kayseri Balıkesir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 640 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ıncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Erol
Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip
Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY (Elâzığ) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile kurulacak olan İstanbul Tahkim Merkezi'nin
yargı mekanizmasında yaratacağı sakıncaların
önlenmesi amaçlanmıştır. Üstelik bu hükümde tahkim merkezi genel
kurulunda işveren ve finans kuruluşlarına geniş yetki
verilirken işçi sendikasının sembolik temsiliyeti önemli bir
eksikliktir. Yine genel kurulda Adalet Bakanı tarafından seçilecek
bir yargıcın yer alması hususu da yürütmenin yargıya yönelik
bir müdahalesi olarak değerlendirilmelidir. Sözde bağımsız
bir tahkim merkezi oluşturma saikinden söz edilirken dahi Adalet
Bakanının denetimi altında bağlı bir kuruluş
oluşturulması son derece manidardır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
Kanun Tasarısının 6. maddesinin 1. Fıkrasının;
1- a) bendinde bulunan "deniz ticaret
odalarının göstereceği adaylar arasından bir, sanayi
odalarının göstereceği adaylar arasından bir"
ibaresinin "deniz ticaret odalarının göstereceği adaylar
arasından iki, sanayi odalarının göstereceği adaylar
arasından iki" şekilde değiştirilmesini,
2- b) bendinin "Barolar Birliği Genel Kurulunun
göstereceği baroya kayıtlı adaylar arasından
onaltı" şekilde değiştirilmesini,
3- c), d), g), ı) bentlerinin metinden
çıkarılmasını,
4 - j) bendinin "En fazla üyeye sahip ilk 4
işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarında birer
şekilde değiştirilmesini,
5 - j) bendinin devamında bulunan
"temsilci" kelimesi ile başlayan cümlenin "temsilci olmak
üzere 41 üyeden oluşur. Her bir temsilcilik için aday adayı olanlar
arasından 4'er kişi yukarıda sayılan kuruluşların
genel kurulları tarafından her aday adayına bir oy
kullanılmak suretiyle aday olarak seçilir. Bu adaylar TBMM Adalet
Komisyonunda mülakata alınır. Komisyon raporu Genel Kurula sunulur.
Her bir aday için yapılan oylamada üye tam sayısının 2/3
oranında oy alan aday seçilmiş sayılır. Birden fazla aday
yeterli oyu alırsa aralarında kura çekilir. Adaylar yeterli oyu
alamaz ise oylama aynı usul ile 2 defa tekrar edilir. Oy oranına
ulaşılamadığı takdirde, 4 aday arasında çekilecek
kura ile temsilci seçilmiş sayılır." şeklinde
değiştirilmesini,
6- 6. Maddenin 1. Fıkrasının son
cümlesinin metinden çıkarılmasını,
7- 6. Maddeye aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(3) Bir kişilik temsilcilerin görev süresi iki
yıldır. Birden fazla temsilciler arasında kura çekilir. Kurada
isimleri çıkan temsilcilerin görev süresi iki yıldır.
Diğerlerinin görev süresi dört yıldır. İki yıl görev
yapacak üyelerin yerine (1) ve (2) Fıkralarda belirtilen hükümler
uygulanır.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının en önemli maddesi bu madde. Bu maddeye
göre 25 genel kurul üyesi, siyasi iktidarın etkin olduğu kamu
görevlileri arasından veya siyasi iktidarın etkili olduğu kamu
kurumu niteliğindeki, kuruluşu niteliğindeki teşekküllerden
seçilecektir ve bu 25 kişi kendi aralarında oluşturacakları
yönetim kurulu, milletlerarası tahkim divanı, millî tahkim
divanı, denetçiler şeklinde koltukları
paylaşacaklardır. Dar bir kast sistemi oluşturulmaktadır.
Bunlar da bağımsız ve tarafsız, güvenilir hukuk hizmeti
sunacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, özellikle telefonla
meşgul olan AKP milletvekillerine hitap ediyorum: Bizim kültürümüz,
ihtilafı çözen, hak konusunda karar veren makamı, peygamber
koltuğunda oturan kişi olarak tarif ediyor. Ve Türk milletinin kültür
ve medeniyeti, hakka karar veren hâkimi müstakim kişi olarak
tanımlıyor, emin kişi olarak tanımlıyor, fehim
kişi olarak tanımlıyor, mekin kişi olarak
tanımlıyor ve metin kişi olarak tanımlıyor. Bunun
anlamı, hiç kimseden korkmayan, hiç kimseden çekinmeyen, hiçbir etki
altında kalmadan ve her şeyi bilen, bildiğini dosdoğru icra
eden kişi yani hâkim.
Değerli arkadaşlarım, işte bu
tasarı, bu kültür ve inanç değerlerini ortadan kaldıran, siyasi
iktidarın talimatına göre ortaya çıkacak olan hukuki ve ticari
ihtilaflarda karar veren bir mecra hâline geliyor. Bunun...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sizin Hükûmetiniz
döneminde getirildi. Şimdi karşı çıkıyorsun, yapma ya!
FARUK BAL (Devamla) Bırak şimdi bizim
Hükûmetimiz dönemini. Bizim Hükûmetimiz dönemi böyle hakim, fehim, metin,
mekin, müstakim hâkim istiyor; sizin gibi kumandalı, Uzun yaşa uzun
adam. deyip 17-25 Aralık operasyonunda takipsizlik kararı veren
kumandalı hâkim istemiyor. İşte bizim Hükûmetimiz bunu getirdi,
bunu getirdi bizim Hükûmetimiz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tahkim
uzlaşmadır.
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
gelin, yol yakınken dönelim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bizim inancımızda
tahkim vardır.
FARUK BAL (Devamla) Yılmaz, bilmiyorsan öğren
kardeşim, ben bunun kitabını -İslam- Londra Üniversitesinde
tanınmasını, tenfizini, tahkim kurullarını tahsil edip
geldim. Kime öğretiyorsun sen?
Aferin, iki dakikayı yedin.
Değerli arkadaşlarım, işte böyle bir
kurulun gerçekten güvenilebilir, gerçekten tarafsız olabilmesi için size
bir öneride bulunuyorum.
BAŞKAN Şimdi ben sizden susmanızı
rica ediyorum yalnız.
FARUK BAL (Devamla) Bu dünyayı milyon dolarlarla
geçirebilirsiniz, öbür tarafta cayır cayır yanmamanız için, kul
hakkına ilişmemeniz için, tüyü bitmedik yetim hakkına
ilişmekten suale çekilmemeniz için, kul hakkında suale çekilmemeniz
için bir öneri getiriyoruz, diyoruz ki: Bunun sayısı 41e
çıksı; seçilecek olan kişilerin hakikaten
bağımsız ve tarafsız olabilmesi için seçim sistemi ortaya
çıksın, genel kurulları seçsin. Talimatla değil,
doğrudan bakanların talimatıyla hareket edecek kamu
organlarının temsilcileri ortadan çıksın ve bunlar da
gelsin Türkiye Büyük Millet Meclisine. Demokratik meşruiyet diyordunuz
ya, o demokratik meşruiyeti gerçekleştirelim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapalım bu işi. Niye? Çünkü, Türk milleti adına
yargı yetkisini kullanacak bu insanlar. Türk milletinin iradesi Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tecelli ettiğine göre yetkiyi buradan devredelim,
buradan seçelim ve burada da herkesin inanabileceği, güvenebileceği,
gelmişiyle, geçmişiyle kul hakkı yemeyeceğine
inandığı kişileri hep beraber seçelim; önergenin özü bu.
Ama, demokrasiyi yok eden canavarların parmaklardaki
akıl noksanlığından kaynaklandığını
Sayın İyimaya ifade etmişti. Bir kere daha onun bu güzel
vecizesini sizlere hatırlatıyor, her ne kadar, eminim ki ret oyu
vereceksiniz, sizi vicdanınızla baş başa
bırakıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) 80 kişi var, ona
göre, saydım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tabii, tabii, itirazım yok.
Sayın Halaçoğlu, kalkmaya gerek yok, şöyle
yaptığınız zaman tamamdır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır,
kalkmamı istediler başka zamanlarda da onun için kalkıyorum,
Görmüyoruz. diyorlar.
BAŞKAN Yok, ben görüyorum, önemli olan o.
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.19
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamnasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 640 sıra sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu
tasarısının 6. Maddesinin, 1. fıkrasının d)
bendinin metinden çıkarılmasını, j) bendindeki Baro
Başkanları ibaresiyle başlayan metnin bent sonuna kadar
metinden çıkarılmasını, b) bendinin ve 2.
fıkranın aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
b)Türkiye
Barolar Birliğinin baroya kayıtlı, tahkim konusunda tecrübeli
avukatlar arasından seçeceği dört,
(2)
Genel Kurul üyeleri dört yıl için seçilir. Süresi dolan üye en fazla bir
kez daha seçilebilir. Üyeliğin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde bu
üyenin kalan süresini tamamlamak üzere aynı kontenjandan seçim
yapılır.
Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Dibek, buyurunuz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
6ncı maddeyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle
saygılarımla selamlıyorum sizleri.
Değerli arkadaşlar, şimdi bu
tasarıyı burada görüşüyoruz ama Sayın Bakan yukarıda,
Plan Bütçe Komisyonunda. Öyle bir çakışma var. Yani az önce de
konuştuk; şimdi biz yukarıya gidemiyoruz, Adalet
Bakanlığı bütçesi görüşülüyor Plan Bütçede ve Sayın
Bakan burada yok. Yani bunu yarın görüşsek ne olurdu? Yani böyle de
bir gayriciddi görüşme ortamı içerisindeyiz. Tamam, orada bir bakan
var ama Adalet Bakanının burada olması lazım veya bizlerin
Adalet Komisyonu üyeleri olarak Adalet Bakanlığı bütçesi
görüşülürken yukarıda olma hakkının olması gerekir
diye düşünüyorum, öncelikle bunu belirteyim.
Değerli arkadaşlar, bu madde, Sayın
Balın da belirttiği gibi gerçekten tasarının en önemli
maddesi. Şimdi, ben bölüm üzerinde konuşurken de söylemeye
çalıştım. Gerekçeniz var, açın okuyun. Yani şu
sıra sayısının içerisindeki gerekçeye
baktığınızda, bizzat sizler, tasarıyı
hazırlayan Bakanlar Kurulu, Hükûmet diyor ki: Özerk,
bağımsız bir tahkim merkezi kuracağız. Onun da
koşullarını yazmışsınız buraya, nasıl
özerk olacak, nasıl bağımsız olacak.
Değerli arkadaşlar, bu yapıyla
Çünkü
genel kurul, bu teşkilatın, tahkim teşkilatının ana
kademesi, oradan aşağıya doğru geliyor; genel kurul yönetim
kurulunu seçecek, denetçileri seçecek, işte yönetim kurulu da daha sonra bu
millî tahkim, uluslararası tahkim divanlarını seçecek, artı,
genel sekreteri, genel sekreter yardımcılarını seçecek ama
işin özü bu.
Şimdi bakıyorum, nasıl özerk olacak,
nasıl bağımsız olacak? Bunu görünce o zaman aklıma
şu geliyor değerli arkadaşlar: Sizin niyetiniz Türkiyede bir
tahkim merkezi kurulması mı? Bu tahkim merkezini, gerçekten dünyadaki
diğer örnekleriyle eş değer bir hâlde bir çekim merkezi olarak
yabancı unsurların da Türkiyede, işte, sorunları çözmek
adına buraya gelip alıcı olmalarını sağlamak
mı ya da Hayır kardeşim, bizim yabancılarla işimiz
yok, biz Türkiyedeki, bizim yurt içindeki kendi şirketlerimizin yani
Türk şirketlerinin- kamuyla ya da burada sayılan kurumlarla
ihtilaflarında bir ayrı seçenek kuralım. mı diye
düşünüyorsunuz?
Bunu şöyle açayım: Şimdi, HSYK
yapısında biz bu mantığı gördük. Bakın, 2010dan
bu yana HSYKyı ne hâle getirdiniz, sizler dahi içinden
çıkamıyorsunuz. Haftaya yeni bir paket gelecek, orada da
görüşeceğiz. Danıştay ve Yargıtay, aynı
anlayış, aynı mantık. Arkadaşlar, bugün Yargıtay
500 kişiyi geçti, 500 kişi. 515 olacak bu son tekliften sonra,
onları oturtacak Yargıtayda nerede yer bulacaksınız merak
ediyorum. Danıştay, dünyanın neresinde 200 kişilik
Danıştay olur? 200 kişi oluyor Danıştay, 195 ya da 196
kişi oluyor. Oradaki mantığı buraya getiriyorsunuz, diyorsunuz
ki: Her şeyi biz kontrol edelim. Burada da bir yargılama kurumu
var, yargılama makamı oluşacak çünkü bir ihtilaf çözüm merkezi
olacak, alternatif olacak ama Burayı da biz oluşturalım,
burayı da biz kontrol edelim. Genel Kurula öyle
katılımcılar belirlemişsiniz ki en az yarısı, ne
yarısı, ben Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden gelecek 6
kişinin de kim olacağını üç aşağı beş
yukarı görüyorum, bakıyorum ama onun dışındaki
kurumlardan, kuruluşlardan gelecek olanlar da doğrudan sizin
düşündüğünüz, istediğiniz, arzu ettiğiniz kişiler
olacak. Burada bir tek tehlike olarak Barolar Birliğini görmüşsünüz.
Orada da en hafif deyimiyle yaptığınız ayıptır,
saygısızlıktır. Bakın, ağzınızdan
düşmeyen, en çok kullandığınız söz demokrasi, irade
sözüdür. Türkiyede on binlerce avukat var, her ilde var. Onlar kendi baro
başkanlarını, baro yönetimlerini seçiyorlar, onlar daha sonra
kalkıyorlar Barolar Birliği yönetimini seçiyorlar ve seçimle
geliyorlar arkadaşlar. Darbeyle falan geldikleri yok, işte vesayetle
geldikleri yok, seçimle geliyorlar ama siz Hayır kardeşim, biz, sizi
tanımıyoruz -bunu açık açık söylüyorsunuz- sizin yönetim
kurulu olarak bu tahkim merkezine, genel kurula isim vermenizi biz kabul
etmiyoruz, buna izin vermeyeceğiz. diyorsunuz ve bunu Anayasaya da
açıkça aykırı bir şekilde yapıyorsunuz, biliyor
musunuz? Bizim Anayasamızın 10uncu maddesi var, eşitlik
kuralı.
Şu 6ncı
maddenin -süre bitiyor da- son cümlesini okuyayım, orada 10 civarı
kurum, kuruluş var, onlar genel kurulu oluşturacak ve kişileri
seçecekler, diyorsunuz ki: Bu temsilciler, yukarıda sayılan
kurumların yönetim organları tarafından seçilir. Seçildi ama
geliyorsunuz aşağıya, Barolar Birliğine Ey Barolar
Birliği, sen ancak 4 tane seçilecek olan avukatla ilgili baro
başkanlarının yapacağı seçimin yerini ve gününü
belirleyebilirsin, senin yetkin bu kadar. diyorsunuz.
Arkadaşlar, ayıptır,
yakışmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) Şimdi, bu Anayasaya
da aykırı az önce söylediğim gibi, Anayasa Mahkemesine
gidildiğinde de eşitlikle ilgili bir handikapla
karşılaşılacak.
Ben, bunu az önce arkadaşlara da sordum, Ya, daha
sonra değiştirilir
Benzer olayı adli yıl
açılışında, arkadaşlar, o törenlerle ilgili maddeyi
kaldırarak yaptınız Komisyonda, bilmiyorum burada ne olacak?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Devamla) Yani orada Barolar
Birliği Başkanı gelip konuşmasın diye, kanun maddesi
değiştirmeyi dahi, değerli arkadaşlar, göze
aldınız veya buna niyetlendiniz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı İstanbul
Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
a) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, ticaret
ve sanayi odalarından iki, ticaret odalarından bir, deniz ticaret
odalarından bir, sanayi odalarından bir ve ticaret borsalarından
bir olmak üzere seçeceği toplam altı,
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim
Kurulu, on beş üyeden oluşmakta ve bu üyelerin dördü ticaret ve
sanayi odalarından, dördü ticaret odalarından, dördü ticaret
borsalarından, ikisi sanayi odalarından ve biri deniz ticaret
odasından gelen temsilcilerden oluşmaktadır. Yönetim Kurulunda
tüm oda ve borsaların temsilcileri bulunmaktadır.
TOBB'a bağlı oda sayısı dikkate
alındığında fiziki olarak tüm odaları bir araya
getirip seçim yapmak birçok zorluğu ve zaman kaybını beraberinde
getirecektir. İstanbul Tahkim Merkezi Genel Kuruluna gönderilecek
temsilciyi seçme yetkisi doğrudan TOBB Yönetim Kuruluna verilmek suretiyle
hızlı ve efektif bir seçim yapılabilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddede üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 7. Maddesinin:
1- (2) Fıkrasının 1. Cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini,
"Genel Kurul yılda
iki defa Ekim ve Nisan aylarında toplanır, toplantılardan biri
yönetim, diğeri c) bendindeki faaliyetlere ayrılır."
(3) Fıkrasının sonuna "Bu fıkranın c) bendine ilişkin kararlarda üye
tam sayısının 2/3 çoğunluğu aranır.
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Emin
Çınar
Konya Kocaeli Kastamonu
Ahmet
Duran Bulut Yusuf
Halaçoğlu D.
Ali Torlak
Balıkesir Kayseri İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 7. Maddesinin,
1. fıkrasının c) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Uşak
Kırklareli Zonguldak
Ali
Rıza Öztürk İsa
Gök Atilla
Kart
Mersin
Mersin Konya
Gürkut
Acar
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 640 sıra sayılı kanun tasarısının 7 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Erol Dora
Iğdır Bingöl
Mardin
Hasip Kaplan Adil
Zozani
Şırnak Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile kurulacak olan İstanbul Tahkim Merkezi'nin
yargı mekanizmasında yaratacağı sakıncaların
önlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, iş bu madde hükmünde,
madde metninde belirtilen hakemlerin; seçimi, reddi, görevin sonlanması
gibi hususlara yer verilmemiş olması da önemli bir eksikliktir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 7. Maddesinin,
1. fıkrasının c) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 7nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, on iki yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı idari ve adli personel yapılanmamızda onarılmaz
tahribatlara yol açmıştır. On iki yılın sonunda
anayasal kurumlarımız işlevini kaybetmiştir ya da
askıya alınmıştır. Mevzuatımız talan edilmiştir,
mevzuatımız uygulanma kabiliyetini kaybetmiştir. Türkiyede
artık hukuk güvenliği ya da hukuk istikrarı söz konusu
değildir. Böyle bir tablo içinde bağımsız yargı, adil
yargılanma, adalete erişim, makul sürede yargılanma,
yargının aleniyeti gibi temel kavramların ve kurumların varlığından
söz edilemez. Böyle bir tabloda
aslında yapılması gereken şudur: Öncelikle bu temel
kurumları ve kavramları inşa etmeyi amaçlamalıyız.
Bakın Kopenhag Kriterleri, Ankara kriterleri
olacak. diyenler on iki yılın sonunda Roboskileri yarattılar,
Soma ve Ermenek facialarını yarattılar, 17 ve 25
Aralığın faili konumuna geldiler. Yaratılan ve yönetilemez
hâle gelen bu kaos ortamında İstanbul tahkim merkezi ya da benzeri
yapılanmalar siyasi iktidar tarafından bir umut ya da reform olarak
sunulmaya çalışılıyor. İşte böyle bir
tasarıyı şu anda tartışıyoruz değerli milletvekilleri.
Büyük fotoğrafı ve onarılamaz tahribatı göz önüne almadan
bu tasarının şeklî ya da hukuki teknik değerlendirmesini
yapmanın anlamsızlığı ortadadır.
Şundan emin olunmalıdır: On iki
yılın artık kronik hâle gelen örneklerine dayanarak ifade ediyoruz,
işbu tasarıyla getirilen bu yapılanmanın da İnsan
Hakları Kurumu, Kamu Denetçiliği ya da Başbakanlık Bilgi
Edinme Değerlendirme Kurulundan hiçbir farkı yoktur. Bu kurum da içi
boş olmaktan öteye gitmeyen bir kurum olacaktır. Üst kurul ya da
benzeri nitelikte olan bu kurumlar, doğrudan Hükûmet ajanları eliyle
yönetilen ve bu anlamda parti devletinin şeklî ve kurumsal
altyapısını oluşturan birimler olmaktan öteye
gitmeyecektir, gidemeyecektir.
Tasarının gerekçesi ile tasarının
metni arasında bile çok bariz çelişkilerin olduğunu görüyoruz.
Bu aşamada şunu ifade etmek isterim: İstanbul Barosunun bu
tasarıya yönelik olarak yaptığı çok ciddi bir
çalışma var; o çalışmadan bazı alıntıları
sizlerle paylaşmak isterim değerli arkadaşlarım.
Bakın, Türkiyede yargıdaki temel sorunlardan
biri adalete erişimin giderek güçleşmesidir. Giderek vatandaş, o
temel haklarını, dava hakkını, hak arama özgürlüğünü
kullanamaz hâle geliyor. Bakıyorsunuz burada 2012 yılında yapılan
değişiklikle, bir ticaret mahkemesindeki dava harcını binde
58den binde 69a çıkarıyoruz. Bunun bir açıklaması
olabilir mi? Adalete erişimi giderek güçleştirmenin elbette bir
açıklaması olabilir çünkü vatandaşın temel hak ve
özgürlüklerini kullanmasını engelleyen bir anlayış
Türkiyeyi yönetiyor. Bunu daha yargılama aşamasında, hak arama
aşamasında görüyorsunuz.
Bir diğer husus: Bakın, tahkim sonucu, tahkimde
yapılan yargılama sonucu verilen kararlar aleniyetten yoksun,
aleniyet ilkesinden yoksun. Bunun yaratacağı sakınca nedir? O da
şu: Özellikle bazı sektörlerde faaliyette bulunan kurumların,
sadece kendi taraf oldukları davalarda değil, sektörün herhangi bir
aktörünün taraf olduğu davalarda bile aleyhlerine emsal yargı
kararı oluşturmamak için toplantılar düzenledikleri, iş
birliği ve bilgi alışverişi yaptıkları ve
birlikte tavır alacakları konuları ve kişileri
belirledikleri bilinmektedir yani tahkim üzerinden yargılamaların
yönlendirilmesi, etkilenmesi söz konusu olacaktır değerli
milletvekilleri.
Buradan adalet çıkmaz, buradan toplumsal
barış çıkmaz değerli milletvekilleri.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 7. Maddesinin:
1- (2) Fıkrasının 1. Cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini,
"Genel Kurul yılda
iki defa Ekim ve Nisan aylarında toplanır, toplantılardan biri
yönetim diğeri c) bendindeki faaliyetlere ayrılır."
(3) fıkrasının sonuna "Bu fıkranın c) bendine ilişkin kararlarda üye
tam sayısının 2/3 çoğunluğu aranır.
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurunuz.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddeyle genel kurulun görevleri ve çalışma usulü
düzenlenmektedir. Genel kurulun 2 tane görevi vardır; bir yönetim
işleri, bir de İstanbul tahkim merkezinin yönetim kurulu
tarafından hazırlanmış olan alternatif uyuşmazlık
ve tahkim yöntemlerine ilişkin kuralların belirlenmesi vesaire.
Bu görevleri yerine getirirken genel kurul kanunla
yılda 1 defa toplanır. deniliyor. Genel kurul zaten 25 kişi. Bu
25 kişinin bir bölümü yönetim kurulu üyesi, bir bölümü Milletlerarası
Tahkim Divanı, bir bölümü Millî Tahkim Divanı, bir bölümü denetçiler,
yani sen ben bizim oğlan, koltuklar paylaşılmış. Zaten
tahkim merkezinde bulunan bu 25 kişiyi niye yılda 1 defa topluyoruz?
Bizim önergemiz yılda 2 defa toplansın. Birincisinde yönetim
işlerini yapsın, ikincisi yargıyı ilgilendirdiği için
ayrıca tahkim usulleriyle ilgili geniş müzakereler olacaktır
-eğer olursa- Alolar harekete geçmez, birtakım talimatlar
verilmezse bir müzakere süreci olacaktır. Dolayısıyla, salim bir
mücadele olsun, seçim işleriyle ilgilenilmesin o toplantıda, tahkimin
usulü, yöntemleri ve alternatif çözüm yolları üzerinde genel kurul ciddi
bir müzakere yapabilsin. Bunu öneriyoruz. Bundan daha masum, bundan daha tabii,
bundan daha makul bir öneri olabilir mi?
İkinci fıkrasında ise, önergenin ikinci
fıkrasında ise tahkim usulleriyle ilgili belirlenecek kurallarda
genel kurul üçte 2 oy çoğunluğuyla kabul edilsin, yani salt
çoğunluk yerine üçte 2 çoğunluk olsun ki herkesin güvenebileceği
usul kurallarına ulaşılabilsin.
Bu kadar masum bir önergenin reddedileceğinden
eminim. Eminim, çünkü şimdiye kadar yaptığımız
görüşmelerde anlaşıldı ki bizim şüphelerimiz
doğrudur, bizim şüphelerimiz haklıdır. Bu İstanbul tahkim
merkezi, gerçekten tahkim hukukuna hizmet için değil, önceden ortaya
çıkmış, özellikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu
kaynaklarına musallat olmuş yandaş şirketlerin
sorunlarını halledebilmek için getiriliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu kul
hakkıdır, bu tüyü bitmedik yetim hakkıdır; hakka, hukuka
ilişenlerin iki cihanda da iki yakası bir araya gelmez diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 8de dört adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
"İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "seçilen üç" ibaresinin
"seçtiği beş", "iki" ibaresinin "dört",
"En az bir asıl ve bir yedek" ibaresinin "En az üç
asıl ve iki yedek" şeklinde; ikinci ve üçüncü
fıkralarının ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul Kayseri İstanbul
Metin Külünk Hacı
Bayram Türkoğlu İdris
Şahin
İstanbul Hatay Çankırı
İsmail Aydın
Bursa
"(2) Yönetim
Kurulu en az üç üyenin katılımıyla toplanır ve üye
tamsayısının salt çoğunluğu ile karar alır.
Yönetim Kurulu toplantılarını elektronik ortamda da yapabilir.
(3) Yönetim Kurulu
üyeliğinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde, birinci fıkra
nazara alınarak seçimle belirlenen sıraya göre yedek üye kalan süreyi
tamamlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 640 sıra sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının
8. Maddesinin, 1. Ve 2. fıkralarının aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Uşak Kırklareli
Zonguldak
Ali Rıza Öztürk İsa
Gök Atilla
Kart
Mersin Mersin Konya
Gürkut Acar
Antalya
"(1) Yönetim kurulu Genel Kurulun kendi üyeleri
arasından dört yıl için seçeceği tahkim konusunda tecrübeli
beş asıl ve iki yedek üyeden oluşur. Süresi dolan yönetim kurulu
üyeleri en fazla bir kez daha seçilebilir. En az bir asıl ve bir yedek
üyenin hukuk fakültesi mezunu olması zorunludur. Yönetim kurulu hukuk
fakültesi mezunu üyeleri arasından bir başkan seçer.
(2) Yönetim kurulu en az üç üyenin
katılımıyla toplanır. Kararlar çoğunlukla
alınır. Yönetim Kurulu toplantılarını elektronik
ortamda da yapabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte Kanun Tasarısının 8. Maddesinin;
1- (1) Fıkrasının 1. Cümlesinin
"Genel Kurul kendi üyeleri arasından Hukuk Fakültesi mezunu birisini
Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçer. Yönetim kurulu üyelikleri için
yapılan oylamada en çok oyu alan ilk 4 kişi asil üye ve takip eden 4
kişi de yedek üye olarak seçilir. Bu oylamada, en çok oyu alan yönetim
kurulu üyesi Başkan vekili olarak görev yapar."
şeklinde değiştirilmesini,
2- (1) Fıkrasının
son cümlesinin metinden çıkarılmasını,
3- (2) Fıkrasının
1. Cümlesinde bulunan "iki" rakamlarının "üç"
olarak değiştirilmesini,
4- (2) Fıkrasının son cümlesinin metinden
çıkarılmasını,
5- (3) fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını,
Arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Lütfü Türkkan Yusuf Halaçoğlu
Konya Kocaeli Kayseri
Emin Çınar Ahmet Duran Bulut D. Ali Torlak
Kastamonu Balıkesir İstanbul
Alim
Işık
Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
kanun tasarısının 8 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Erol Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Adil Zozani
Şırnak Hakkâri
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe lütfen
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile kurulacak olan
İstanbul Tahkim Merkezi'nin yargı mekanizmasında
yaratacağı sakıncaların önlenmesi
amaçlanmıştır. Ayrıca, merkezi yönetim kurulunun
sınırlı sayıda belirlenmiş olması da karar alma
sürecinde olumsuzluklar yaşanmasına etki edecek bir düzenlemedir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Dibek,
Sayın Köktürk, Sayın Özel, Sayın Erdoğdu, Sayın
Yılmaz, Sayın Serindağ, Sayın Kart, Sayın Demiröz,
Sayın Acar, Sayın Küçük, Sayın Öz, Sayın Özgündüz,
Sayın Dinçer, Sayın Öner, Sayın Tanal, Sayın Haberal,
Sayın Tunay, Sayın Öztürk.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve de yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.57
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin On Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 640 sıra sayılı Kanun Tasarısının
8inci maddesi üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Şimdi, burada 180, 4ünü de okuyorum
arkadaşlar.
Semiha Öyüş? Burada.
Sayın Hasan Karal? Burada.
Faruk Çelik? Burada
Gürsoy Erol? Burada.
Evet, toplantı yeter sayısı vardır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Kendi kendinizi alkışlıyorsunuz!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/758) (S.
Sayısı: 640) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmedi.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte Kanun Tasarısının 8.
Maddesinin;
1- (1) Fıkrasının 1. Cümlesinin
"Genel Kurul kendi üyeleri arasından Hukuk Fakültesi mezunu birisini
Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçer. Yönetim kurulu üyelikleri için
yapılan oylamada en çok oyu alan ilk 4 kişi asil üye ve takip eden 4
kişi de yedek üye olarak seçilir. Bu oylamada, en çok oyu alan yönetim
kurulu üyesi Başkan vekili olarak görev yapar."
şeklinde değiştirilmesini,
2- (1) Fıkrasının
son cümlesinin metinden çıkarılmasını,
3- (2) Fıkrasının
1. Cümlesinde bulunan "iki" rakamlarının "üç"
olarak değiştirilmesini,
4- (2) Fıkrasının son cümlesinin metinden
çıkarılmasını,
5- (3) fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını,
Arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 640 sıra
sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanun Tasarısının
8inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Gecenin bu vaktinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 8inci maddesi tahkim merkezinin
yönetim kurulunun nasıl oluşturulacağını ve nasıl
çalışacağını düzenleyen bir madde. Mevcut hâliyle 3
kişilik asil, 2 kişilik de yedek üyeden oluşan bir yönetim
kurulu yapısı öngörülmektedir. Bu 3 kişinin 2 kişisiyle
yönetim kurulunun asgari düzeyde toplanması ve her ikisinin ortak
kararıyla karar alınması öngörülüyor. Yine, yönetim kurulunun,
isterse toplantılarını elektronik ortamda yapabileceğini
öngörüyor. Ayrıca, Yönetim kurulu üyeliğinin herhangi bir sebeple
sona ermesi hâlinde seçimle belirlenen sıraya göre yedek üye, yönetim
kurulunda hukuk fakültesi mezunu tek üye bulunması durumunda da bu yedek
üye kalan süreyi tamamlar. diyor ve diğer birkaç çalışma
usulünü belirleyen fıkra var.
Önergemiz geleneklere uygun ve 5 kişilik bir yönetim
kurulunu öngörmekte. Bunun 1isi yönetim kurulu başkanı, diğeri
de genel kurulda en çok oyu alan ilk 4 kişinin asil, diğer 4
kişinin de yedek olmasını öneriyor ve ayrıca,
toplantıların da 2 kişiyle değil, 3 kişiyle
yapılmasını ve kararların buna göre
alınmasını öngörüyor. Diğer düzenlemelerin de
çıkartılması yönünde önerilerimiz var.
Değerli arkadaşlar, buradan da görülüyor ki, bu
kanun tasarısı usulen, yargının hantallaşan yükünün
bir kısmının alınması amacıyla ama bazı
konularda da iktidarın istediği gibi kararların
çıkartılması amacıyla getirilmiş. Eğer, siz 3
kişilik bir yönetim kurulu öneriyor ve bunun da 2 kişiyle toplanıp
karar almasını öngörüyorsanız bu daha baştan
çalışmayacak bir merkez olduğunu göstermektedir. 2 kişi
diyelim ki anlaşamadı, 2si de aynı konuda birleşemedi,
nasıl karar alacak? Alması mümkün değil. Belki uzun süre bir
araya bile gelemeyecek bir yapıyı hantallıktan kurtaralım...
Normal şartlarda bu ülkenin birçok kurulunda olduğu gibi genel
ilkelere uygun bir yönetim kurulu yapısı öngörüyoruz.
Ayrıca, elektronik ortamda toplantı yapıp
karar alınması gibi son derece gerçek dışı ve Türkiye
gerçekleriyle uyuşmayan bir düzenlemenin de madde metninden
çıkartılmasını öngörmekteyiz.
Bu önergenin kabul edilmesini temenni ediyor, hepinize
hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 8. Maddesinin,
1. ve 2. fıkralarının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
"(1) Yönetim kurulu Genel Kurulun kendi üyeleri
arasından dört yıl için seçeceği tahkim konusunda tecrübeli
beş asıl ve iki yedek üyeden oluşur. Süresi dolan yönetim kurulu
üyeleri en fazla bir kez daha seçilebilir. En az bir asıl ve bir yedek
üyenin hukuk fakültesi mezunu olması zorunludur. Yönetim kurulu hukuk
fakültesi mezunu üyeleri arasından bir başkan seçer.
(2) Yönetim kurulu en az üç üyenin
katılımıyla toplanır. Kararlar çoğunlukla
alınır. Yönetim Kurulu toplantılarını elektronik
ortamda da yapabilir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Görüşülmekte olan
tasarının 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, getirilen bu
tasarının Türkiye'nin yargıdaki sorunlarına çözüm
getirmesi, katkı sağlaması, sorunları çözmek anlamında
mümkün değil. Gelin, ne yapalım? Yargıdaki temel sorunlarla yüzleşme
cesaretini ve sorumluluğunu gösterelim. Nereden başlayalım? Türkiye'de
bakın, seçimlerin meşruiyetini tartışma
noktasındayız değerli milletvekilleri. Neyi
tartışalım seçimlerin meşruiyetiyle beraber? 17
Aralıkla bağlantılı olarak ortaya çıkan tapelerle
ilgili adli tıp raporunu konuşalım. Neyi konuşalım?
Yine bu tapelerle bağlantılı olarak TÜBİTAKın daha
evvel verdiği, ilgili bakanın, Bilim Bakanının hissiyatla
Montajdır. dediği o raporu tartışalım, bunları
konuşalım. Nasıl oluyor da TÜBİTAK gibi bir bilimsel kurum
böylesine bir rapor düzenleyebiliyor, bunları konuşalım,
bunlarla yüzleşelim. Neyi konuşalım? Türkiye'de Bilgi Edinme
Değerlendirme Kurulu ile Basın Yayın Genel Müdürlüğü
ilişkilerini konuşalım.
En başta nereden başlayalım? Seçimlerin
meşruiyetinden başlayalım. Bakın, Türkiye'de seçimler 12
Eylül 2010 Anayasa referandumundan itibaren sıhhat anlamında, güven
anlamında tartışılır noktadadır.
Hatırlayınız, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda okyanus
ötesinden birileri çok yakın ilişki içinde olduğunuz birileri
zamanında ne diyordu? O referandum öncesinde ne diyordu. Ölülere bile oy
kullandıracaksınız. diyordu. Dönemin Adalet Bakanı
Sayın Sadullah Ergin ne diyordu? Efendim, bu seçim, bu referandum o kadar
önemli ki beş, on genel seçime bedel. diyordu. Mesaj verildi, orada
talimat verildi iş birliği içinde. Ne için verildi mesaj? Seçimlere
müdahale edilmesi için mesaj verildi, talimat verildi. Bakın, bunun
devamında ne oldu? Mayıs 2012 ve devamında Temmuz 2012de bir
gece yarısı, 298 sayılı seçim mevzuatıyla ilgili 28-29
maddelik o suç listesini düzenleyen o seçim suçlarına ilişkin olarak
zaman aşımı süresini iki yıldan altı aya
düşürdük. Bunun anlamı neydi değerli milletvekilleri? Bunun
anlamı şu: 12 Eylül 2010 Anayasa referandumuyla 12 Haziran 2011 genel
seçimlerinde kanunsuz emir ve talimat yoluyla seçim sandıklarına
müdahale eden ve büyük bölümü Adalet ve Kalkınma Partisinin üyesi olan, -bir
bölümü de kamu görevlisi olan- kamu görevlilerinin, bunlarla ilgili
soruşturmaların, yargılamaların, o dosyaların
düşürülmesi anlamına geliyor; örtülü af düzenlemesi anlamına
geliyor.
Bakın, bunları Sayın Adalet Bakanına
soruyoruz. Tabii keşke burada olsa da kendisi doğrudan cevap
verebilse. Israrla soruyoruz, cevap vermiyor. Sonuçta Adalet Bakanı
vermiş olduğu önerge cevabında 2.586 soruşturma
dosyasının varlığını kabul etti. Ne kadar ciddi
bir rakamdır bu. 2.586 soruşturma dosyasından söz ediyorum ama
orada da yine bir bilgi kirliliğinin, bir karartmanın
yapıldığını, yapılmaya devam ettiğini
görüyorsunuz. Orada soruyoruz, bunların kaçı AKPli diyoruz,
kaçı kamu görevlisi diyoruz. Diyor ki: Efendim, bu bilgilere
ulaşmamız mümkün değil. Oysaki o bilgilere çok rahatlıkla
ulaşmanın mümkün olduğu, bunun kişisel verilere ihlal
teşkil edecek bir yönünün olmadığı açık. Siz, UYAP
kayıtlarından ya da kimlik kayıtlarından çok
rahatlıkla o bilgilere ulaşabilirsiniz ama o tablonun ortaya
çıkmasını istemiyorsunuz.
Bakın, nasıl bir tablo bu? İktidar olarak,
iktidar gücüyle, iktidar nüfuzuyla birilerine diyorsunuz ki: Sen suç
işleyebilirsin, merak etme, ben seni affederim. Onlar suç işliyor ve
sonuçta da verdiğiniz sözü tutuyorsunuz, affediyorsunuz. Suç
işleyenleri Anayasanın 137nci maddesine rağmen, iş
birliği içinde affediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) - Yani birlikte seçimin
güvenliğini ihlal ediyorsunuz değerli milletvekilleri. Bunu biraz
vicdanınızda tartın.
Kafanızı sallamanızdan pek de
umursamadığınızı anlıyorum ama biraz
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) Aynen öyle
ATİLLA KART (Devamla) E tabii, Aynen öyle.
diyorsanız hakikaten o zaman toplumsal barışımız
adına, demokrasi adına nasıl bir saldırının
karşısında olduğumuzu bir kez daha kaygıyla görüyoruz
değerli milletvekilleri.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve sizleri, bir
kez daha, sorumluluğa, sağduyuya davet ediyorum değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
"İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısının 8 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "seçilen üç"
ibaresinin "seçtiği beş", "iki" ibaresinin
"dört", "En az bir asıl ve bir yedek" ibaresinin
"En az üç asıl ve iki yedek" şeklinde; ikinci ve üçüncü
fıkralarının ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Yönetim Kurulu en az üç üyenin
katılımıyla toplanır ve üye tamsayısının
salt çoğunluğu ile karar alır. Yönetim Kurulu toplantılarını
elektronik ortamda da yapabilir.
(3) Yönetim Kurulu üyeliğinin herhangi bir sebeple
sona ermesi hâlinde, birinci fıkra nazara alınarak seçimle belirlenen
sıraya göre yedek üye kalan süreyi tamamlar."
Mihrimah Belma Satır (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
Geniş katılımlı bir genel kurul
oluşturulurken üç kişilik bir yönetim kurulunun, merkezin
ihtiyaçlarını karşılar sayıda olamayacağı
düşünülerek ve elektronik ortamda da yönetim kurulu
toplantılarının yapılabileceği öngörüldüğünden
sayı, beşe çıkarılmıştır. Ayrıca,
uluslararası tahkim merkezlerinin yönetim kurulları da
çoğunlukla benzer sayılardan ve hatta daha çok sayıdan
oluşmaktadır. Nitekim Alman Tahkim Merkezi (DIS) yönetim kurulu on
dokuz, Kahire Bölgesel Tahkim Merkezi yirmi bir, Stockholm Tahkim Merkezi
yönetim kurulu on altı, Singapur ve Viyana Tahkim Merkezleri yönetim
kurulları on bir ve Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi yönetim kurulu
yirmi ve icra komitesi ise beş üyeden oluşmaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 9da iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
9. maddesinin 2. Fıkrasının 2. Cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Başkanın yokluğunda Başkan vekili
başkanlık görevini yürütür.
Faruk
Bal Emin
Çınar Lütfü
Türkkan
Konya Kastamonu Kocaeli
Ahmet
Duran Bulut Yusuf
Halaçoğlu D.
Ali Torlak
Balıkesir Kayseri İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 640 sıra sayılı
İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu tasarısının 9. Maddesinin I.
Fıkrasının a) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Atilla
Kart Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Konya Uşak Muğla
Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli Zonguldak Mersin
İsa
Gök Gürkut
Acar Mahmut
Tanal
Mersin Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
5inci maddede nerede kalmıştık? 17
Aralık operasyonundaki olayda kaldık. 17 Aralıkta operasyona
başlandı, İstanbuldaki organize ve mali şube müdürleri -Ankarada
Genel Müdürlükte- görevden alındı ve olay böyle devam ederken, o
dönemde, hatırlarsanız, bir yönetmelik değiştirildi,
denildi ki: Efendim, illerde eğer soruşturma başlatılıyorsa
mutlak suretle mülki idare amirine ve cumhuriyet savcısı da
bulunduğu başsavcıya bilgi vermek zorundadır. Onun üzerine
Başbakan ve bakanlara direkt uzanan 25 Aralık operasyonunda
savcı o yönetmelik çıkar çıkmaz, mevcut olan, onlara yönelik
soruşturma da ifşa edileceğinden dolayı 25 Aralıkta
operasyonu başlatmak için düğmeye bastı ve maalesef, Emniyet o
operasyonu yapmadı, yapamadı, operasyon yarıda kaldı ve
26sından itibaren devam eden süreçte cumhuriyet savcıları
görevden alındı, emniyet müdürleri görevden alındı ve
kimisi de açığa alındı. Bir süre geçtikten sonra Emniyet
mensupları hakkında soruşturma başlatıldı ve
gelinen aşamada, burada, aslında ne iktidara bir darbe, burada ne de
Hükûmete bir darbe söz konusu. Aslında bu düpedüz yolsuzluğun, iltimasın
ta kendisi.
Deniliyor ki: Efendim, 3 tane soruşturma niçin
var? İçimizde değerli hukukçu arkadaşlarımız var;
takdir edersiniz, memur suçlarıyla ilgili ayrı bir büro bakar,
organize suçlarla ilgili ayrı bir büro bakar, mali işlerle ilgili
ayrı bir büro bakar. Peki, memurlarla ilgili ne vardır? Memurlarla
ilgili -Sayın Aykut Bey bu konuyu çok iyi bilir- TOKİ ayağı
vardı. Çünkü orada TOKİ ayağı nasıl devreye giriyor?
Hatırlarsanız 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
yapılacak olan planlamaların bir kısmı Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına verilmişti. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına o kat yükseklikleri vesairesi
şu şekillerde geçiyor: Bir, ya direktmen Bakanlık kendisi
düzenlemeyi yapıyor, bir uygulama alanı hâline getiriyor veyahut
büyükşehir belediyesine götürülen planı reddediyor, direktmen
Bakanlık devreye giriyor veyahut da büyükşehir belediyesi, ilgili
belediye planlama yapmıyor, üç aylık süre geçtikten sonra otomatik
olarak Bakanlık devreye giriyor.
Şimdi, bakın, bunun üzerine TOKİ
Yani
memur suçlarıyla ilgili TOKİnin de devreye girişi bu
şekilde. Burada biz yolsuzluğa karşı ceza hukuku
sözleşmelerinin onaylanmasını 14 Ocak 2004 tarihinde kabul
etmişiz. Bu sözleşmeye göre Yolsuzluk; hukukun üstünlüğü,
demokrasi ve insan hakları için bir tehdit oluşturmakta, iyi yönetim,
hakkaniyet ve sosyal adalet ilkelerini temelden yıkmakta, rekabeti
bozmakta, iktisadi gelişmeyi kösteklemekte ve demokratik kurumların
istikrarını ve toplumun ahlaki temellerini tehlikeye
atmaktadır. diyor.
Şimdi, biz bu sözleşmeyi
imzaladığımız hâlde, maalesef 17 Aralıktaki
operasyonla ilgili, imzalamış olduğumuz bu sözleşmenin tam
aksine işlemler yapıldı. Şimdi, bakın, bu dosyayla
ilgili 40a yakın, sulh ceza mahkemesinde karar var, 40a yakın. O
dönemin yani 17 Aralık operasyonunun şüphelilerini oy birliğiyle
tutuklama kararına sevk eden cumhuriyet savcısına, hangi hikmet,
hangi güç, hangi ilahi kudret bunlara bir şey gönderdi de, ne zaman ki
emniyet mensupları cezaevine alındı, haklarında
soruşturma başlatıldı, o oy birliğiyle karar veren
cumhuriyet savcıları 360 derece dönüş yapıp takipsizlik
kararını verdiler.
İki: Şu anda bizim elimizde o takipsizlik
kararını veren cumhuriyet savcılarının başka
suçlarla ilgili düzenlemiş olduğu iddianameler var. Eften püften
sebeplerle iddianame düzenleyen o cumhuriyet savcılarının bu
kadar kuvvetli deliller olmasına rağmen takipsizlik
kararını vermeleri tam bir skandaldır.
Hepinize teşekkür ediyorum, iyi akşamlar
diliyorum tekrar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
9. maddesinin 2. Fıkrasının 2. Cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Başkanın yokluğunda Başkan vekili
başkanlık görevini yürütür.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurunuz.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde bir kez daha
huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu önerge, yönetim kurulu başkanı
bulunmadığı takdirde ona vekâlet edecek olan kişinin
kurumsal kimliğe uygun olarak belirlenmesi amacıyla verilmiştir.
Tasarıda nasıldı? Tasarıda başkan yoksa zaten iki tane
olacak yönetim kurulu üyelerinden en sadakatli olanı, Alo.
denildiğinde Hayır. demeyecek olanı, en mutemetini
görevlendirme işidir. Bu, kişisel bir tercihe imkân veren
düzenlemedir, yanlıştır. Böyle bir düzenleme tahkim kurulunda
olması gereken güvenilirlik ilkesini ihlal eder ama sizin
aradığınız hukuka güvenilirlik ilkesi değil, emre
itimat ilkesidir, emre itaat ilkesidir. Dolayısıyla, siz 2010
tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle ortaya koymuş
olduğunuz büyük yanlışın aynısını bu
tasarıda tekrarlıyorsunuz. Kişiye hizmet edecek bir yargı
organını tahkim çerçevesi içerisinde inşa ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, nasıl 2010da
inşa ettiğiniz yargı düzenine karşı istiklal
mücadelesi verecek kadar bir tahribat yapmışsanız gelecekte de
bu tahkim kuruluna istiklal mücadelesi verecek kadar mücadele azmi içerisinde
olan insanlar üreteceksiniz. Şimdi, o istiklal mücadelesinden söz
açılmışken birkaç cümle de ona temas etmek istiyorum. Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir istiklal mücadelesi vermiştir ve
Kuvayımilliye ruhuyla vermiştir. Irzını, namusunu,
vatanının, milletinin
bağımsızlığını korumak için istiklal
mücadelesi verilmiştir. Yolsuzluk olaylarının
kapatılması için istiklal mücadelesi verilmez. Verecekseniz istiklal
mücadelesi var, verecekseniz bir paralel yapı da var. Paralel yapı,
uluslararası hukukta bir anlam da ihtiva eder. Bilmeyenleriniz
öğrensin state of parallel adı altında uluslararası
hukuka girmiş ve devletin yanında yargı gücünü kullanan; PKK
kullanıyor, Başbakanınız itiraf etti, İçişleri
Bakanınız itiraf etti. Devletin yanında silah gücü
kullanılan; PKK, devletin yanında silah gücünü kullanıyor,
AKPnin başına da doğrultuyor Bunları yapacaksın.
diyor. Yapmazsan işte Kobani olayları nedeniyle Türkiyenin
altını üstüne getiriyor. Yetmiyor, devletin asker toplama gücü gibi
PKKya militan topluyor. Üç, PKK vergi topluyor. Dört, PKK asayiş kontrol
ediyor. Vatandaşın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin can ve mal güvenliğini
koruması gereken insanlarımızın, hâkim olduğu
ilçelerde, beldelerde ve illerde can ve mal güvenliğini koruyor, kimlik
soruyor. Hâkimden kimlik soruyor, savcıdan kimlik soruyor, polisten kimlik
soruyor, askerden kimlik soruyor. İşte paralel devlet bu, buna
karşı verin istiklal mücadelesini. Hattı müdafaa yoktur;
sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. diyen
Kuvayımilliyenin kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin
içinde silahlı PKK örgütü bunu yapıyor, siz bununla mücadele
etmiyorsunuz; istiklal mücadelesi gibi mübarek bir kavramı,
yılsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin, kara
para aklamanın, altın kaçakçılığının, petrol
kaçakçılığının delillerini bulmuş insanlarla,
delillerini bulmuş olan yargı organlarıyla mücadele ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu yol, yol
değil. Bu yolla giderek bu dünyada birtakım rahata
ulaşabilirsiniz ama ya öbür dünyada? Sizi, öbür dünyada
haşrolacağınız şekilde vicdanınızla baş
başa bırakıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici madde 1 dâhil, 10 ila 18inci
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Dilek Akagün
Yılmaz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu saatinde,
zorlayarak da olsa bu yasa tasarısını çıkarmaya
çalışıyoruz. Görüyoruz ki herkes yorgun. Bizim, ikinci bölümle
ilgili konuşmayı yapacak olan arkadaşımız Ömer Süha
Aldan da rahatsızlandı, gitti. Grup başkan vekillerine
Yarın görüşelim, ikinci bölüme yarın başlayalım.
diye rica etmemize rağmen kabul etmediler. O nedenle, Ömer Beyin de
aslında alt komisyonda yaptığı o büyük emeğin sonucunu
ben burada sizlerle paylaşmak durumunda kalıyorum. Yani, böylesi bir
ricamızı kırk yılda bir kabul edeceğinizi
zannediyordum ben ama ne yazık ki bu rica kabul edilmedi.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz,
bu tasarı görüşülürken de, komisyonda görüşülürken de, burada
Genel Kurulda görüşülürken de hep şunu söyledik: Ulusal yargıya
alternatif olarak böylesi bir düzenleme çıkartılıyor. Bu
düzenleme çıkartılırken, ara buluculuk ve tahkim gibi konular
gündeme getirilirken ne deniyor; öncelikle ulusal yargılamada yaşanan
sorunlar, tarafsızlık endişesi ve uzun yargılama süreleri
olarak gösteriliyor. Bu nedenle de, özel yargılama sistemleri
diyebileceğimiz ara buluculuk ve tahkim gibi konular gündeme getiriliyor.
Özellikle de uluslararası sermaye ulusal yargıya güvenmediği
için, kendi sermaye çıkarlarının hiçbir şekilde
korunmayabileceğini düşündüğü için de özellikle tahkimi bize
dayatıyor. Bizim gibi ülkelerde tahkimin bu kadar
dayatılmasının gerekçesi budur diye düşünüyoruz.
Aslında Anayasaya aykırılık söz konusu olan bir düzenlemedir
bu çünkü yüzyıllar boyunca bütün süzgeçlerden süzülmüş gelmiş,
tarafsız, objektif ve güçsüzün güçlüden tarafa korunmasının
sonucunu getirecek olan ulusal yargımızın
işlevsizleştirilmesi ve geçersiz kılınması gibi sonuçları
olabileceği için Anayasaya aykırı bir düzenlemedir bu diyoruz
ama tabii, siz bunu hiçbir zaman ne Komisyonda dikkate aldınız ne de
burada dikkate alıyorsunuz. Sadece tutanaklara geçmesi amacıyla ben
bunu burada söyleme gereğini duyuyorum.
Şimdi, yine şunu söylemiştik biz:
Özellikle bu tahkim merkezinde belirlenecek kuralların bu yasada
geçirilmemesi nedeniyle, bütün kurumların itirazlarına rağmen
geçirilmemesi nedeniyle, bu yönüyle de sorun olacak, güvenilir bir merkez
olmayacaktır burası demiştik. Yine, Komisyon çalışmaları
sırasında, aslında Odalar ve Borsalar Birliğinin
avukatı şunu söyledi, dedi ki: Bizim tahkim merkezimize yeterince
insanlar gelmiyor, avukat arkadaşlar da yönlendirmiyorlar. Elbette
yönlendirilmez çünkü bu tahkim merkezindeki bu türden sorunlar, özellikle
güvenilirlik sorunu, kuralların belirsiz olması sorunu ve yeterince
bu konuda tanıtım yapılmamış olmasının
yanında, güçsüzün güçlünün karşısında korunmaması
nedeniyle avukat arkadaşlar buralara yönlendirme yapmıyorlar.
Şimdi, bu tahkim merkezine niye yönlendirme yapsınlar? Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliğininkine yönlendirme yapmayan avukat
arkadaşlarımız buraya niye yönlendirme yapsınlar? Yine,
burası işlevsiz olarak kalacaktır diye bunu burada söyleme
gereğini hissediyorum.
Şimdi, ben şu konuda AKP Grubuna teşekkür
etmek istiyorum: Yönetim kurulunun 3le
sınırlandırılması ve 2 kişinin oy birliği
olması konusundaki eleştirilerimizi dikkate almışlar ve
8inci maddede yönetim kurulunun 5 kişiden oluşması ve 3
kişiyle karar verilmesi, 3 kişiyle toplanması konusunda önerge
getirdiler. Bizim şimdiye kadar yaptığımız
eleştirilerden en azından bir tanesini dikkate almışlar ve
önergeyle onu düzelttiler. Ama ne yazık ki diğer
eleştirilerimizi hiç dikkate almadılar. Biz görüyoruz ki yaklaşık
üç beş ay sonra aslında bu yasanın işlevsizliğini
gördükleri için, eleştirileri gördükleri için, güvenilmezliğini
gördükleri için diğer yasalarda olduğu gibi, bu konuda yeniden bir
düzenleme gelecek diye düşünüyoruz çünkü hiçbir uyarımızı
dikkate almadınız, onu söyleyeyim.
Şimdi, 10uncu
maddede de aynı şekilde bir sorun var. 10uncu maddede özellikle
denetçi konusu gündeme getiriliyor. Uluslararası nitelikte
olacağı düşünülen İstanbul tahkim merkezinde 1 denetçiyle
bu işlemlerin yapılabileceği söyleniyor. Ve yasanın
yazım şekli de o kadar ilginç ki 3le sınırlandırılıyor
1 denetçi de seçilebilir. diyor. Şimdi, böylesine önemli işlevi
olan ve girdisi, çıktısı, bağışı, işte,
geliri, gideri çok fazla olabilecek böylesi bir tahkim merkezinin tek denetçiyle
olabilmesinin, tek denetçiyle yürütülebilmesinin mümkün olmayacağını
düşünüyoruz. O nedenle de denetçinin en az 3 kişi olması
gerektiği konusunda önergemiz olacak. Umarım yönetim kurulu konusunda
olduğu gibi, bu konuyu da dikkate alırsınız diye düşünüyoruz.
Bu tasarının en
önemli maddelerinden bir tanesi de 12nci maddesi. Bu maddeyle oluşturulan
Millî Tahkim Divanının ve Milletlerarası Tahkim
Divanının görev ve yetkileri konusunda bir cümle dahi
bulunmamaktadır tasarıda. Ancak (3)üncü fıkrada, karar
nisabı ve karara itiraz süresinin düzenlenmesi nedeniyle hakem kararlarına
karşı itirazın divana yapılacağı izlenimi
doğmaktadır. Bu durumda, divana yönetim kurulu tarafından
seçilecek hukukçu üyelerin dahi tahkim ve ara buluculuk konularında
uzmanlıklarının aranmaması ciddi bir sorundur. Üstelik
yönetim kurulu başkanı ve genel sekreterin doğal üyesi
olduğu 5 kişilik divanın kararlarının kesin
olması da hak kayıplarına yol açabilir.
Tasarı bu hâliyle
yönetim kurulu üyelerinin tam hâkimiyeti sonucunu doğuracaktır çünkü
yönetim kurulu, genel sekreterini, divan üyelerini ve uyuşmazlık
yöntemlerini belirlemektedir. Yönetim kurulunun belirlediği ve
doğrudan etkili olduğu divanın yapılan itirazlar üzerine
verdiği kararların kesin olması adilane bir yaklaşım
değildir. Bu nedenle, en azından itirazların genel kurula yapılabilmesi
hakkaniyete daha uygun olacaktır diyoruz.
Şimdi, burada gerçekten ciddi bir sorunla
karşı karşıyayız. Divanı yönetim kurulu
belirliyor. Bu divana yapılan itirazlar konusunda da divanın
kararı kesin. Şimdi, itiraz ne için yapılacak, neye
karşı itiraz yapılacak, neden dolayı yapılacak, bu
konuda tasarıda en ufak bir şey yok.
Biz anlıyoruz ki bunun yazılış
biçiminden, hakem kararlarına karşı itirazlar divana olabilecek.
Şimdi, hakemleri siz oluşturuyorsunuz, hakemleri yönetim kurulu
seçiyor, divanı yönetim kurulu seçiyor, ondan sonra da divanın
verdiği kararlar kesin oluyor. Bu, kesinlikle olmayacak bir şey. Yani
neredeyse karar merci konumunda olanlara yeniden itiraz
yaptırıyorsunuz ve kesinleştiriyorsunuz. Bu konuda en azından
teknik olarak yapılabilecek şey, itiraz konusunun, itiraz hususunun
genel kurula yapılması konusunda vereceğimiz önergemizi kabul
etmenizi istiyoruz teknik sorunu çözümleyebilmek açısından.
Yine tasarının 15inci maddesinde, bu merkezin
gelirleri açısından bağışın da kabul edilmesi söz
konusu. Bağış da gelirler safında görünüyor ama bu
bağışı şimdi siz kabul ederseniz eğer, bu merkeze
anlaşmazlığını getirecek olan şirketlerin yan
şirketleri ya da o şirketlerle bağlantılı olanlar
eğer bu merkeze bağışlarını yaparlar ve aynı
şekilde anlaşmazlıklarını getirirlerse bu kararlar, bu
merkezin kararları asla güvenilir olmaz. Doğmadan ölmüş olur bu
merkez. Bu bağış konusunun kesinlikle bu metinden
çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Bunun dışında, merkezin gelirlerinin
giderleri karşılamaması durumunda merkezin bileşenlerine
salma salınıyor. Deniliyor ki: Şu kadar, işte merkezin
giderlerine yetecek kadar masraflara siz de katkı koyacaksınız.
Böylesi bir durumda eğer bu merkez kendi kendini idare edemeyecekse
sevgili arkadaşlar, yani buralardaki üyeleri neredeyse üye tayin etmek
istemeyecektir bu bileşenler. O nedenle, merkezi kendi kendine idare
edebilecek bir duruma getirmek lazımdır. Gelirleri merkezin
sorunludur. Gerçekten bu konuda doğmadan ölmüş bir merkezle karşı
karşıya kalacağımızı düşünüyoruz.
Bunun yanında, tasarının 16ncı
maddesinde, bu tasarıda herhangi bir boşluk olduğu takdirde
Medeni Kanun ve Dernekler Kanununa atıf yapılmaktadır.
Şimdi, biz hep şunu söyledik: Bu tasarıda kurallar belli
değil. Milletlerarası Tahkim Kanununa ve Hukuk Muhakemeleri
Kanununa atıf yapılmamaktadır, boşluk vardır. Bu
konuda eğer bir sorun olduğu takdirde, hakem kararlarına
itirazlar ve iptal davası söz konusu olduğu takdirde mutlaka bu
Milletlerarası Tahkim Kanununa ve Hukuk Muhakemeleri Kanununa atıf
yapılmalıdır dedik. Bize denildi ki: Zaten işin
doğası gereği bu atıfları yapmasak da bunlar
uygulanacak. Peki, madem işin doğası gereği uygulanacak da
Medeni Kanuna ve Dernekler Kanununa neden atıf yapılıyor?
Bunun cevabını bize hiç kimse veremedi. Ne yazık ki Sayın
Adalet Bakanı da burada olmadığı için bundan sonraki
soracağımız sorulara da yine cevap verilmeyeceğini biz
aynı şekilde görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bu tasarı gerçek anlamda hem istenilen sonuca
ulaşamayacaktır hem de ulusal yargı sistemimize bir darbe
niteliğinde olduğu için, Anayasaya aykırı olduğu için
bu tasarının düzeltilmesi ya da kabul edilmemesi gerektiği
konusunda görüşümüz vardır.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde ikinci bölümle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Birinci bölümle ilgili olmak üzere gayet iyi niyetle bir
çaba gösterdik. Verdiğimiz önergelerle İstanbul tahkim merkezinin gerçekten
hızlı, gerçekten bağımsız, gerçekten tarafsız ve
güvenilir bir tahkim merkezi hâline getirilmesine çaba gösterdik. Ancak bunun
karşılığı iktidar partisi grubunda ve Sayın
Bakanlıkta olmadı.
Değerli arkadaşlarım, ben o zaman sizi
biraz daha farklı bir boyuta getirebilmek için on iki yıllık AKP
iktidarlarının ortaya koymuş olduğu icraatı
özetleyerek bir perspektif çizmeye çalışacağım. On iki
yıl içerisinde devletin üç tane erki olan yasama, yürütme ve yargıyla
ilgili olmak üzere AKP Dediğim dedik, çaldığım düdük.
noktasının dışına zerre miktarda çıkmadı.
Yasama organı yani Türkiye Büyük Millet Meclisini gerek kendi parti içi
disiplin ve denge unsurlarını sıfırlayarak gerekse
milletvekillerini talimatla parmak kaldıran bir konuma sürükleyerek tek
adamın iradesine bağlamıştır. Dolayısıyla,
şimdi Sayın Cumhurbaşkanı olan, o zamanın
Başbakanı ne demişse Adalet ve Kalkınma Partisi o yönde
irade beyan etmiştir. Yani, yasama organı kendi iç denge ve denetim
araçlarını kullanamamıştır.
Böyle tek adam iradesi aynen yürütme organına da sâri
olmuş, Sayın Cumhurbaşkanı, o dönemin Başbakanı
ne derse bürokratik teamüller, tecrübeler, devletin hafızası, o
konuyla ilgili daha önce yapılmış olan iş ve işlemler
hiç dikkate alınmadan, hepsi bir kalemde çizilerek tek adam iradesi oraya
da hâkim olmuştur.
Geride bir tek yargı kalıyordu, yargıyla
da cebelleşe cebelleşe 2010, 2007, 2011 düzenlemeleriyle yargı
hallaç pamuğu gibi atıldı. Önümüzdeki hafta gelecek olan
HSYKyla da dünyanın en garip, dünyanın en obez ve dünyanın en
siyasi hormonlu Yargıtayı, Danıştayı, HSYKsı
oluşturulacak. Burada hedef, sadece Yargıtayın bir
Başkanıyla uğraşmıyorlar, sadece Yargıtayın
daire başkanlarıyla uğraşmıyor, sadece dairedeki
üyelerle uğraşmıyor; ta tetkik hâkimlerine, savcılara
varana kadar Hepsi benim yandaşım olsun, hepsi benim
talimatımla hareket etsin. mantığıyla bir düzenleme
yapılıyor. Bu amaçla da değerli arkadaşlar, Yargıtayın
ve Danıştayın, ikisi birlikte, bütün yönetim organı olan başkanlık
divanları değiştiriliyor, dairelerin bakacağı
işler değiştiriliyor, dairelere atanacak ya da dairelerde görev
yapacak hâkimlerin, üyelerin yerleri değiştiriliyor yani zülfüyâre
dokunan işlerde, davalarda emre uyacak olan kişiler oraya
getiriliyor. Bu amaçla da Yargıtay üyesi 516ya
çıkarılıyor, 120 yeni toplu üye seçilecek. Bu bir
vahşettir, bu bir hukuk katliamıdır ama AKP bunu yapıyor.
Bütün bunları yaparken bir de özel hukuk alanında yani özel hukukun
tahkim alanında da emre uyacak, Alo denildiğinde Hayır.
demeyecek insanlar buraya getirilecek. Dolayısıyla, AKP, bu kapsam
içerisinde, TÜGEV midir, TÜRGEV midir adını tam
çıkaramıyorum, öyle bir vakıf var, o vakfa 99 milyon doları
bağışlayan hamiyetperver olduğu bu vesileyle
anlaşılan ya da AKPye o derecede yakınlık hissedebilmek
için, yakınlığını bu derece ispatlayabilmek için 99
milyon dolar hibe etmiş olan vatandaş çıksa dese ki
Kurulmuş olan İstanbul tahkim kurulunda benim şöyle bir davam
var, bu bağışın gereğini yerine getir bakalım Sayın
Cumhurbaşkanı. Ya da Ali Ağaoğlu kıymetli
arsasını TÜGEVe bağışlarken Herhâlde bundan sonra
benim bir dediğimi iki etmezler. diye bir beyanı düştü tapelere.
Demek ki Ali Ağaoğluyla ilgili bir sorun var ki o sorunun
çözülebilmesi için genel yargıdan ayrı böyle bir düzenlemeye ihtiyaç
duyuldu. Bunu artırabiliriz. Havuz medyasına düşen, milletin en
mahrem alanlarına hakaretamiz laflar söyleyerek yüz milyonlarca
doları ödeyen havuz medyasının değerli iş
adamları bir talepte bulunduğu zaman herhâlde bu İstanbul tahkim
merkezi bunun gereğini yerine getirecektir.
Bunları toparlarsak değerli
arkadaşlarım, niçin bu böyle oluyor? Yani sizin aklınız,
mantığınız, vicdanınız, izanınız yok
mu? Var elbette ama kurgu yanlış. Kurgu niçin yanlış? Kurgu
başından yanlış değerli arkadaşlarım. Çünkü
siz, AKP iktidarları olarak on iki yıl boyunca yasamayı,
yürütmeyi ve yargıyı tek adama bağlarken bir hedefe doğru
kilitlendiniz. O hedefte tek adam devletinin inşasında
kullanılacak olan sermaye transferini gerçekleştirdiniz.
Sermaye transferi basit bir laf değildir, iki tane
kelimeden oluşan bir laf değildir. Sermaye transferi demek, iktisat
ilminde iktisadi bir ihtilaldir yani belirli yerlerde oluşmuş,
belirli yerlerde teraküm etmiş olan sermayeyi sermaye
piyasasının kurallarıyla değil kamu gücünü kullanarak
yolsuzlukla, hırsızlıkla, görevi suistimalle, rüşvetle,
iltimasla, zimmetle oradan alıp bir tarafa vermek; verdiğiniz taraf
yandaş. Sermaye bu kadar gayriahlaki, gayrikanuni yollarla teraküm etse de
sizden talep edeceği iki tane şey vardır. Bunlardan bir tanesi
Kamuya karşı, kamuoyuna karşı beni koruyacaksın.
Nasıl yapacaksın bunu? Yandaş basın yaratarak
yapacaksın. İşte AKPnin on iki yıl içerisinde
yapmış olduğu basın üzerindeki tahribatı, baskı,
zulmün sebebi budur. 2 bine yakın basın çalışanı bu
nedenle işinden, aşından, köşesinden, ekranından
olmuştur. Bu, demokratik bir ülkede görülecek iş değildir
değerli arkadaşlar. Basın bu şekilde kontrol edilirken
sermaye size talimat veriyor Bana hukuk yaratacaksın. Nasıl tahkim
Uluslararası alanda hızlı, güvenli, bağımsız ve
tarafsız bir yargıya ihtiyacım var. diyorsa transfer
edilmiş yandaş sermaye de Taraflı, hızlı ve benim
güveneceğim yani benim dediğimi yapacak olan bir yargıya ihtiyaç
var. İşte sizin yapmış olduğunuz gerek 2010
tarihindeki Anayasa değişikliğiyle gerek 2011 tarihindeki
Yargıtayın üye sayısını 250den 387ye çıkararak,
Danıştayın üye sayısını 137ye çıkararak yapmış
olduğunuz düzenlemenin özü, sözü budur. Bunu yaparken ne oldu? Bunu
yaparken demokratik değerler ortadan kalktı. Bunu yaparken ne oldu?
Bunu yaparken insanların hini hacette hakkı zayi olduğunda veya
bir iftiraya uğradığında Ben yargıya giderim,
bağımsız mahkemelerden hakkımı alırım.
düşüncesi ortadan kalktı. Onun yerine Ben AKPye, ben AKPnin
bakanına, ben AKPnin milletvekiline, ben Cumhurbaşkanına
giderek hakkımı alırım. düşüncesi hâkim oldu.
İşte, bu İstanbul tahkim merkezinin de amacı sermaye
transferi yapılmış olan yandaş, haram sofralarında
beslenmiş, tüyü bitmemiş yetim hakkını yemiş olan
kişilere kendi istedikleri karara ulaşabilmek için bir
organizasyondur. Bu organizasyonun değerli arkadaşlarım,
Türkiyeye faydası yoktur, size de faydası olmayacaktır. Günü
gelecektir, bunun hesabı Anayasa çerçevesi içerisinde elbette ki sizlerden
sorulacaktır ama bir de öbür dünyada hesabı vardır, öbür
dünyadaki hesabında da bu amellerle
haşrolacağınızı ifade eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Şahıslar adına Kayseri Milletvekili
Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu ikinci bölümde
birtakım hususlar var ki gerçekten belirsizliklerini koruyan konular.
Mesela Denetçiler, Genel Kurul üyeleri arasından ya da
dışarıdan 3ten fazla olmamak üzere 1 veya 1den fazla
kişiyi dört yıl için denetçi olarak seçer. Dışarıdan
kimlerden seçeceği burada belirsiz bir durumda
bırakılmış. Yine, Danışma Kurulunun Çözüm
yöntemleri konusunda yeterli tecrübeye sahip 15 üyeden oluşur.
Danışma Kurulu üyeleri Yönetim Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurul
tarafından dört yıl için seçilir
Kimden seçeceksiniz, belli
değil. Keza, Yönetim Kurulu tarafından mesleğinde en az on
yıl tecrübeye sahip hukukçular arasından seçilecek 3er üye yer
alır. Nerede? Millî Tahkim Divanı ve Milletlerarası Tahkim
Divanında. Yönetim kurulu tarafından seçilen Tahkim Divanı
üyelerinin görev süresi 5 yıldır. Bunu nereden seçeceksiniz? Bu da
belli değil. Keza Tahkim Divanı kararlarına karşı
taraflar kararlarının kendilerine tebliğinden itibaren bir hafta
içinde karar veren divana itiraz edebilir. İtiraz üzerine verilen karar
kesindir. Şimdi, burada divanda verilen kararı kesin olarak
nitelendiriyorsunuz. Demek ki bir hukuka, mahkemeye ihtiyaç duymuyorsunuz.
Bundan sonra kişi, haklarını bir mahkemede arayamaz
anlamına getiriyorsunuz.
Yine, genel sekreterlik konusunda: Genel Sekreterlik,
Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı ve yeteri kadar
personelden oluşur. Ne kadar yeteri kadar? Yeteri kadar kelimesinin bir
sınır yoktur. İstediğiniz kadar yani bin kişi, 10 bin
kişi, 20 bin kişi mi getireceksiniz? Yeteri kadar.
Yine, aynı şekilde yeteri kadar büro personeli
çalıştırılır. Yine, aynı şekilde yeteri
kadar kelimesinin anlamı burada aynı biçimdedir.
Yasaklılık ve gizlilik konusunda
Danışma Kurulu üyeleri dışındaki Merkez
organlarının üyeleriyle çalışanları görev süreleri
boyunca Merkez bünyesinde hakemlik ve ara buluculuk yapamazlar. diyorsunuz.
Ama bir sonraki maddede diyorsunuz ki Gelirler kısmında Merkez
tarafından ücretli olarak sunulan hizmetler
karşılığında elde edilecek gelirler. Hem yapamaz
diyorsunuz hem de gelirler diyorsunuz Merkezden. Ayrıca
bağışlar diyorsunuz. Bağışı kim verecek?
Yani taraf olan karşınızdaki insan bağış verirse,
siz masaya oturduğunuzda bağış veren kişiye nasıl
ceza vereceksiniz? Burada bu durum söz konusu.
Değerli arkadaşlar, yani bakın, demin
söylemiştim, bir yönetmelik hazırlama ihtiyacını bile
hissetmemişsiniz burada. Eğer hiç olmazsa bu kurulun bir yönetmelik
hazırlayarak o yönetmelik çerçevesinde hareket etme imkânı vermiş
olsaydınız bir yere kadar bunlar çözülebilirdi ama bunu
koymamışsınız. Belirsizlik üzerine oturan bir kurum
oluşturuyorsunuz. Bu kurum neye göre karar verecek, neye göre hareket
edecek, ne kadar personel alacak, bunun niteliği ne olacak? Bunların
hiçbir tanesi belli değil. Yani bir devlet kurumu oluşturuyorsunuz
arkadaşlar. Bu devlet kurumunu oluştururken muhakkak bunun bir
yönetmeliği olması gerekir. Ama siz, nasıl olsa Biz yaptık
oldu. diyorsunuz çünkü kamu denetçiliği kısmında da aynı
şeyi yaptınız. Bugün kamu denetçiliği ne işe
yaradı? Bugüne kadar hiçbir iş yaptı mı? Önümüzdeki
günlerde herhâlde onun raporları gelecek bize? Kim, ne kadar güven duyarak
kamu denetçiliğine başvurabiliyor. Aynı şeyi burada da
göreceksiniz ve ben size burada söylüyorum: Çok uzun zaman geçmeden bununla
ilgili yeni bir yasa tasarısı getireceksiniz düzeltmek için.
Başka bir yolu yok çünkü düzeltemezsiniz ve kargaşaya
sürükleneceği kesindir. İkinci bir yolunu görmeyeceksiniz. Ben
işte bunun için söylüyorum: Bunları yapıyorsunuz ama belli bir
tecrübeyle yapın.
Ben açıkça söyleyeyim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bunlara oy veren arkadaşlarımız, kaç kişi bu
yasayı baştan sona okumuştur ve hazmederek okumuştur? Bir
kere ciddiyetle söyleyin, kendi vicdanınızda tartın, bana cevap
vermeyin, bana cevap vermeyin, kaç kişi okumuştur? Yani burada oy
verenlerden -184 kişi oy veriyor diyelim AKPden- kaç kişi bu
yasayı okuyarak oy vermiştir?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kaç kişi
Hayır diyor okuyarak? Kaç kişi Hayır diyor okuyan?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Biz hepimiz
okuduğumuz için bu önergeleri hazırladık. Bakın, ondan
sonra çıkıp konuşuyoruz. Herkes okumuştur bunları,
herkes biliyor merak etmeyin. Ama önemli olan bizim Hayır dememizin
ötesinde Evet. diyen sizler sorumluluk altına giriyorsunuz. Devleti
yöneten sizsiniz, yürütme sizsiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Muhalefetin hiç mi
sorumluluğu yok, hep iktidar mı sorumlu?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bakın, muhalefet
sorumluluğunu yerine getiriyor
BAŞKAN Şimdi ben rica ediyorum, şu
karşılıklı atışmayı bırakın,
dövüşmeyin, kavga etmeyin, beş dakikamız kaldı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama soruyor
Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) -
ve Şunlarda,
şunlarda, şunlarda yanlış yapıyorsunuz, bunları
düzeltin. diyor, biz sorumluğumuzu yerine getiriyoruz. Ama o
sorumluluğu görmeyen ve kale almayan sizlersiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) 20 tane hukukçu
var burada şu anda.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
Şimdi, şahısları adına
konuşmalar bitti.
Soru-cevap yok.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.02
ON ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
01.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin On Altıncı Oturumunu
açıyorum.
640 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655)
BAŞKAN 5inci sıraya alınan 655
sıra sayılı Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S.
Sayısı: 616)
BAŞKAN 6ncı sırada yer alan Ceza
İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyon bulunamayacağı
anlaşıldığından, Hudut, Şümul, Miktar ve
Zamanı Hükûmetçe Takdir ve Tespit Edilmek Üzere, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Avrupa Birliğinin Orta Afrika Cumhuriyeti ve Malide İcra
Ettiği Harekât ve Misyonların Kapsamında Yurt
Dışına Gönderilmesi ve Hükûmet Tarafından Verilecek
İzin ve Belirlenecek Esaslar Çerçevesinde Bu Kuvvetlerin
Kullanılması İçin Hükûmete Anayasanın 92nci Maddesi
Uyarınca Bir Yıl Süreyle İzin Verilmesine İlişkin
Başbakanlık Tezkeresi ile kanun, tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20 Kasım
2014 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler.
Kapanma Saati: 01.07