TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
19uncu
Birleşim
26
Kasım 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İzmir Milletvekili Hülya Güvenin, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Yalova Milletvekili Temel Coşkunun, 24 Kasım Öğretmenler Günü
ve eğitime yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun, Türkiye tarihinde yaşanan
acı olaylar ile geçmişle yüzleşme ve özür konusuna ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Ağrı Milletvekili
Halil Aksoyun yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Malatya Milletvekili Mustafa
Şahinin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
5.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcunun, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının MHP grup önerisi üzerinde ve Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
7.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
9.-
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlunun, İçişleri
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/220)
2.-
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlunun, Millî Savunma
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/219)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mardin Milletvekili Erol Dora ve 21 milletvekilinin, nefret
suçlarının bireyler ve toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1149)
2.-
BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili
Pervin Buldanın, otistik çocukları olan ailelerin
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1150)
3.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin,
engelli vatandaşların toplumsal yaşama tam, eşit ve etkin
katılımları ile hizmetlerden diğer bireylerle eşit
biçimde faydalanmalarını sağlayacak tüm fiziki düzenlemelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1151)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken
tarafından, polis şiddetinin ve orantısız güç
kullanımının bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 22/7/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları
tarafından, öğretmenler hakkındaki mevcut sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla 25/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ile
Ankara Milletvekili Levent Gök ve 24 milletvekili tarafından, Uludere
olayının tüm boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 29/5/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
26 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Kırıkkale Milletvekili
Oğuz Kağan Köksalın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerindeki konuşması sırasında AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
7.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Konya Milletvekili Atilla Kartın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerindeki konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci
maddesiyle ilgili önerge üzerindeki konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel
ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512
Sayılı Noterlik Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin
Hastalıkları Halinde Yapılacak İşlemlere
İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 2802
Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay ile
1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (2/2397,
2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı: 655)
4.-
Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 616)
5.-
Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasasına Yedinci Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 73)
X.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, grup başkanlarının grup
toplantılarında yaptığı konuşmalarının
Genel Kurulda polemik konusu yapılmaması gerektiğine
ilişkin konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in, Aydın'ın Söke ilçesinde özel bir maden ocağında
meydana gelen kazaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/49773)
2.- Van Milletvekili Özdal
Üçer'in, Siirt'in Tillo ilçesindeki Alkumru Barajı'nda yaşanan
taşkın sonucu bazı vatandaşların ölümünde ihmal
olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/51387)
3.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Siirt'teki bir barajda yaşanan
taşkın vakasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/51388)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, sözlü soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/52494)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Soma'daki maden ocaklarının denetimi ile Soma'daki bir
maden ocağında meydana gelen ölümlü kazaya ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/52495)
6.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Bartın'ın Amasra ilçesindeki bir madende meydana gelen
göçüğe ve madene yönelik denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/52496)
7.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, elektrik üretim santralleri ile ilgili verilere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/52497)
8.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Tunçbilek Termik Santralinde gerçekleştirilen
tamir, bakım ve yenileme çalışmalarına ve santralin
özelleştirme sürecine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/52498)
9.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in, Soma'da hayatını kaybeden madencilerin
yakınlarının üç günlük bir eğitimle başka bir
işletmede işe alınacağı iddialarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/52499)
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'da yaşanan elektrik
kesintileri nedeniyle pamuk üreticilerinin uğradığı zarara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/52500)
11.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, elektrik faturalarına
yansıtılan kayıp-kaçak bedeline ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/52501)
12.- Van Milletvekili Özdal
Üçer'in, Et ve Süt Kurumu Van Kombinasının yeniden faaliyete
geçirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/54090)
13.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, mavi sertifikalı fidanların
yaygınlaştırılması ve zeytinciliğin
teşvikine,
Zeytinliklerin korunması
ve dikilen zeytin ağaç sayısının
artırılmasına,
- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun, Tokat'ta kayıtlı kadın çiftçi
sayısına ve kadın çiftçilere verilen desteklere,
- İstanbul Milletvekili
Celal Adan'ın, İstanbul'da Bakanlığa bağlı
kurumlarda engelli merdiveni ve engelli tuvaleti mevcut olup
olmadığına ve son iki yıl içerisinde istihdam edilen
engelli personel sayısına,
- Van Milletvekili Özdal Üçer'in, Van'da
hayvancılık sektörüyle ilgili çeşitli verilere,
- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın,
hayvanlarda görülen mavi dil ve Afrika hastalığına,
- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan'ın, gıda mühendislerinin kamuda istihdamına,
- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, tarım sektöründe çalışan kadınlara ve
gerçekleştirilen eğitimlere,
Organik olmayan ürünlerin
organik ürün adı altında satılarak tüketicilerin
aldatılmasına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/54154), (7/54155), (7/54156), (7/54157),
(7/54158), (7/54159), (7/54160), (7/54161), (7/54162)
14.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'da Bakanlığa
bağlı kurumlarda engelli merdiveni ve engelli tuvaleti mevcut olup
olmadığına ve son iki yıl içerisinde istihdam edilen
engelli personel sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/54163)
15.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt'taki gümrük
kapılarındaki personel eksikliklerine,
Kars, Iğdır ve
Ağrı'daki gümrük kapılarındaki personel eksikliklerine,
Van, Siirt ve
Adıyaman'daki gümrük kapılarındaki personel eksikliklerine,
Bingöl, Bitlis ve Batman'daki
gümrük kapılarındaki personel eksikliklerine,
Elâzığ, Mardin ve
Diyarbakır'daki gümrük kapılarındaki personel eksikliklerine,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı
(7/54164) (7/54165) (7/54166) (7/54167) (7/54168)
16.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Bakanlık ve bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen medya,
tanıtım ve reklam harcamalarına,
Bakanlık ve
bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşların 2014
yılı bütçe ödeneklerine ve bütçe gerçekleşmelerine,
İlişkin
soruları ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/54386),
(7/54387)
17.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, zeytinin danesine destek verilmesine,
Zeytinliklerin korunmasına,
- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın, Manisa'daki bazı tarım arazilerinin
kamulaştırılacağı ve sanayi ve madencilik amaçlı
kullanılacağı iddialarına,
- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut'un, Suriye'den Türkiye'ye kaçak zeytinyağı
sokulduğu iddiasına,
- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Bakanlık ve bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen medya,
tanıtım ve reklam harcamalarına,
Bakanlık ve
bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşların 2014
yılı bütçe ödeneklerine ve bütçe gerçekleşmelerine,
- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın, Bayburt'ta gıda, tarım ve hayvancılık
sektöründe faaliyet gösteren iş yeri ve kişi sayısına,
- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça'nın, çiftçilere ödenen sigorta hasar
tazminatlarının vadesi gelmemiş alacaklar nedeniyle bloke
edilmesine,
- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, Bursa'nın Nilüfer, Karacabey ve Yenişehir
ilçelerinde bulunan mera arazilerinin tahsisine,
- Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in, Manisa'da mavi dil hastalığından ölen hayvan
sayısına ve alınan tedbirlere,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/54435), (7/54436), (7/54437), (7/54438),
(7/54439), (7/54440), (7/54441), (7/54442), (7/54443), (7/54444)
18.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Bakanlık ve bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen medya,
tanıtım ve reklam harcamalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/54445)
19.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık'ın, Bakanlık ve bağlı, ilgili veya
ilişkili kurum ve kuruluşların 2014 yılı bütçe
ödeneklerine ve bütçe gerçekleşmelerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/54446)
20.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner'in, Türkiye ile Rusya arasında kurulması planlanan
Basitleştirilmiş Gümrük Hattı Sistemi kapsamında
yetkilendirilen bir firmaya ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/54447)
21.- Kocaeli Milletvekili
Hurşit Güneş'in, Türkmenistan menşeli pamuk ipliği ve
pamuklu mensucat ürünleri ithalatında gümrük vergisinin
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/54593)
22.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak'ın, 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren
görevden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Nurettin Caniklinin cevabı (7/54789)
26 Kasım 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşimini açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Hülya Güvene aittir.
Buyurun Sayın Güven. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Hülya Güvenin, 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günüyle ilgili
gündem dışı söz almış bulunuyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kadına şiddetin ve
kadın cinayetlerinin giderek arttığının hepimiz
farkındayız. Bu nedenle de dört yıldan bu yana
araştırılması için zaman zaman çeşitli önergeler
verildi. Ayrıca, kadına şiddetin ve cinayetlerin
sayısı konusunda yoğun bir bilgi kirliliği var, gerçeklere
ulaşamıyoruz çünkü ilgili bakanlıklar da
sorularımızı cevapsız bırakıyorlar. Cinayetlerin
çoğu da yine biliyoruz ki intihar olarak yansıtılıyor.
STKların yaptığı bir araştırmada, erkeklerin
2013 yılında 214 kadını ve 10 çocuğu öldürdüğü
belirtilmekte.
Jandarma bölgesi istatistiklerinde de kadına
şiddet rakamları oldukça düşündürücüdür. 2013te 13.551 aile içi
şiddetle mağdur kadın sayısı 12.222 olarak
belirlenmiştir. Bugün bu konuyla ilgili olarak özellikle ben kadın
milletvekillerimize seslenmek istiyorum: Şiddet neden artıyor,
düşünülüyor mu? Kadının karnından sıpayı,
sırtından sopayı eksik etmeyeceksin. söylemlerinin ve yine
Kadın-erkek bir olmaz, fıtratında eşitlik yok.
zihniyetinin net bir şekilde ortaya çıkmasıyla değil mi? Çocuklara
yapılan toplu tecavüzlerde kendi isteğiyle yapıldı
indirimleri değil mi? Aslında daha pek çok neden sayılabilir.
Kadının kıyafetine, kaç çocuk
doğuracağına, nasıl doğum yapacağına,
sokakta nasıl dolaşacağına karışılıyor
yani kadınlara erkeklerin şiddet uygulayabilecekleri mesajları
veriliyor bu şekilde. Eğer bizler kadın olarak bu sıralarda
bulunuyorsak, grup başkan vekili, Meclis başkan vekili olarak, Meclis
Başkanı olarak, bakan olarak çalışabiliyorsak yani ülke
yönetiminde söz sahibi olabiliyorsak Kurtuluş Savaşında
kahramanca düşman ile çarpışan Anadolu kadınlarına da
borçluyuz. Onlar çocuklarının geleceği için, yine, savaştan
çıkmış yoksul bir ülkenin refaha kavuşması için ön
saflarda kahramanca çarpışmışlardır. Onlarla cumhuriyeti
kuran ve kadınların önemini bilerek yollarını açan Mustafa
Kemal Atatürke de borçluyuz. Kurtuluş Savaşımızda Kara
Fatmayı, Gördesli Makbuleyi, Domaniçli Habibeyi, Şerife
Bacıyı, Nene Hatunu, daha birçok kahraman kadını
unutmayalım. Gaziantepte Yirik Fatmayı ise hiç unutmayalım.
Fransızlara karşı mücadele sırasında müfrezeye
alınmak istenmeyen Yirik Fatma Benim kanım sizinkilerden daha
mı şirindir? diye cevap vermiştir.
Evet, sayın milletvekilleri, biz
kadınların kanı erkeklerin kanından çok mu
farklıdır da Kadının fıtratında eşitlik
yok. deniyor? Bizim kanımız beyaz mı? Dün Erkek şiddet
uyguluyorsa sebebi kadındır çünkü erkeği yetiştiren
kadındır. diyerek sorumluluk biz kadınlara yüklenmeye
çalışıldı. Evet, gerçekten, kadın eğitilmezse,
bebekliğinden itibaren hurafelerle ve aşağılanarak,
doğru bilgiye ulaşması engellenerek büyütülürse, kendilerinden
daha kötü bir nesil yetişmesine sebep olurlar. Getirilen 4+4+4 sistemi bu
amacı gütmüyor mu? Bu nedenle, özellikle kız çocuklarının
okullaşma oranı giderek azalmıyor mu? Kız çocukları
bugün evlere kapatılıyorlar ve çocuk evliliklerinin yolu
açılıyor.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyetimizin
kazanımlarına sahip çıkalım. Kadın üzerinden siyaseti
bırakalım. Ülkemizin çocuklarına, ülkemize göç ile gelenlerin
çocuklarına sahip çıkalım çünkü onlar bizim geleceğimizdir.
Kadınlara, çocuklara şiddetin yaşanmadığı bir
ülkeyi birlikte kuralım. Yıllardır el uzatan asıl bizleriz.
Seçim zamanı gelse de bu konuda araştırma
komisyonunun kurulmuş olması büyük bir adımdır. Komisyonun
çalışmalarının sonuca ulaşması ve çıkan
sonuçların uygulanması dileğiyle saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güven.
Gündem dışı ikinci söz, Öğretmenler
Günü, Haftası ve eğitime yapılan yatırımlar
hakkında söz isteyen Yalova Milletvekili Temel Coşkuna aittir.
Buyurun Sayın Coşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Yalova Milletvekili Temel Coşkunun,
24 Kasım Öğretmenler Günü ve eğitime yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
TEMEL COŞKUN (Yalova) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen
çok değerli milletimiz; 24 Kasım Öğretmenler Haftasında
saygıdeğer öğretmenlerimize verilen değer ve onların
sorunları ve talepleri yanında, eğitime yapılan
yatırımların, öğretmene verilen fırsat ve
imkânların da önemli olduğunu düşünüyorum. Bu vesileyle
geçmişi bir hatırlayalım, gerek öğretmenin durumunu gerek
eğitime tanınan imkânları ve yatırımları
hatırlamak gerekir.
Hamdolsun, geldiğimiz nokta iyi bir nokta. 2002de
470 TL olan öğretmen maaşı 1 Temmuz 2014 itibarıyla, ek
ders ücretleri hariç, 2.148 TLye ulaşmıştır. On iki
yılda öğretmen maaşlarında toplamda yüzde 357lik bir artış
gerçekleşmiştir.
2002 yılında 76 olan üniversite
sayısını 176ya çıkardık. On ikinci
yılımızda toplam 100 üniversite açtık. 2003
yılında akademisyen sayımızı 76 binden 130 binlere
çıkardık.
Öğretmenlerimizin standartlarının
yükselmesine, inanç ve düşüncelerine saygı duyduk ve onun önündeki
engellerin kaldırılmasını sağladık.
İmam-hatip okulları başta olmak üzere,
meslek okulları yeniden hayat buldu. Toplam derslik
sayımızın üçte 1ini iktidarımız döneminde inşa
ettik. On bir yılda 1 milyar 754 milyon ücretsiz ders kitabı
dağıttık. Bunun bedeli 3 milyar TLdir.
Eğitimde çok önemli mesafeler aldık. Sekiz
yıllık kesintisiz eğitimden on iki yıllık zorunlu ve
kademeli eğitim sistemine geçildi. Üniversiteye girişteki katsayı
farklılığı, adaletsizliği giderildi.
2002-2003 öğretim yılında ilköğretim
okullaşma oranı yüzde 90 iken, 2013 yılında yüzde 98lere
ulaştı.
İktidarımız döneminde atanan
yaklaşık 460 bin öğretmenle eğitim kadromuzu güçlendirdik,
toplamda 850 bin öğretmen sayısına ulaştık. Mevcut
öğretmen sayısının yüzde 55i iktidarımız
döneminde atanmıştır. En son, Sayın
Başbakanımızın 15 bin öğretmen ataması müjdesi de
eğitim camiasına ayrı bir soluk aldırmıştır.
2002 yılında merkezî bütçeden eğitime
ayrılan pay 11 milyarken 2014 yılında yüzde 710luk
artışla 78 milyar civarlarına gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
eğitim ve sağlık yatırımları yanında,
yaşam standartlarımızı da önemli ölçüde yükselttik.
Marmaray Projesiyle, İstanbul Avrasya Tüneli Projesiyle, üçüncü
boğaz köprüsüyle, üçüncü havaalanıyla âdeta dünyanın gıpta
ettiği bir ülke hâline geldik. Dünyanın 4üncü büyük köprüsü
Yalovamızın da içinde olduğu bölgede inşa edilmekte. En
modern yol ağıyla İstanbul-Yalova-Bursa ve İzmir birbirine
bağlanmaktadır. İstanbuldan Yalova altı dakikalık,
Bursa bir saatlik Eskişehir iki buçuk saatlik, İzmir dört saatlik
mesafeye inmektedir. Hem zaman hem de enerji tasarrufu sağlayacak bu proje
için günlük ortalama 4 milyon dolar para harcanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yalovamız eğitimde önde olan şehirlerimizden birisidir.
Yalovamızda 39.042 öğrenciye 160 okul ve 1.767 derslikte 2.620
öğretmen arkadaşımız hizmet vermektedir. Buradan
kendilerine teşekkür ediyorum. Temel eğitim konusunda, derslik
konusunda önemli mesafeler almaya ve bunları da almaya devam
edeceğiz.
Ben de bu konuşmamın içerisinde, kadına
şiddeti şiddetle reddederken, tüm kadınlarımıza
saygılarımı ifade ederken bu duygularla öğretmenlerimizin
24 Kasım Öğretmenler Gününü bir kez daha kutluyor ve diyorum ki
öğretmenler dünyayı inşa eden mimarlardır. Tüm
öğretmenlere selam olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Coşkun.
Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye tarihinde
yaşanan acı olaylar ve geçmişle yüzleşmeyle ilgili söz
isteyen Ağrı Milletvekili Halil Aksoya aittir.
Buyurun Sayın Aksoy. (HDP sıralarından
alkışlar)
3.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoyun, Türkiye tarihinde yaşanan acı olaylar ile geçmişle
yüzleşme ve özür konusuna ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye tarihinde yaşanan acı olaylar
ile geçmişle yüzleşme ve özür konusunda gündem dışı
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, devletlerin kendi
geçmişleri üzerine yaptıkları tartışmalar hem yaşadığımız
coğrafyada hem de dünyanın başka yerlerinde gittikçe önem
kazanmaktadır. Ne yazık ki geçmişte yaşanan acı
olaylardan dolayı Türkiye devleti hâlâ hesap vermemekten, birçok
katliamın âdeta üstünü örtmekten yana bir tavır
takınmaktadır. Dersim katliamının AKP Hükûmeti
tarafından zaman zaman dillendiriliyor olması da pragmatik bir
tavırdır ve günlük siyaseti kurtarmaya yöneliktir. Kaldı ki
devletlerin özür dilemesi, geçmişteki suçların bir özürle
geçiştirilmesi bir dönemi kapatıp yola devam etmesi anlamına da
gelmemektedir. Yaşananların bir daha asla yaşanmaması ve iç
barışın tesisi koşullarının sağlanması
gerekmektedir biliyorsunuz. Bu yönüyle geçmişle yüzleşme ve özür
dileme, nasıl bir toplumda yaşamak istediğimiz ve nasıl bir
gelecek kurmak istediğimizle de doğrudan ilgilidir.
Değerli milletvekilleri, geçmişte yaşanan
bazı acı olaylar zaman zaman siyasetin gündemine de gelmektedir.
Ancak, 20 binden fazla Kürtün katledildiği Zilan katliamı
unutturulmak istenmektedir. Bilindiği üzere, cumhuriyetin kurulmasıyla
birlikte ret ve inkâra tabi tutulan Kürtler mütemadiyen ve ardı sıra
isyanlar başlatmışlardır. 1921 Koçgiriyle başlayan,
1924 Nasturi, 1925 Şeyh Sait, Nehri, Sason ve 1926 Birinci Ağrı,
1927 İkinci Ağrı, 1930 Zilan, Oramar, Üçüncü Ağrı ve
1938 Dersim isyanına kadar on yedi yılda 24 Kürt isyanı
gerçekleşmiştir. Bu isyanların birçoğu büyük katliamlarla
insanlık suçlarıyla başlamıştır ve
bitmiştir. Ağrı isyanıyla birlikte Zilan Vadisine
sığınan Kürtlere, dönemin Kolordu Komutanı Salih Paşa
tarafından yürütülen askerî harekâtla tam bir soykırım
uygulanmıştır. Türk uçakları tarafından Geliye Zilan
bölgesi bombalanmış, dağlar ve dereler ateş altına
alınmıştır. Bölgenin giriş ve
çıkışları tutularak bölge on binlerce asker tarafından
kuşatılmış ve büyük bir katliam
gerçekleştirilmiştir. Yeni doğmuş bebekten 90lık
ihtiyara kadar her yaş ve cinsiyetten insan makineli tüfeklerle
katledilmiştir. Bakınız, size geçmiş tarihli bir haber
okumak istiyorum, bir gazete haberi: Ağrı Dağı tepelerinde,
kovuklara iltica eden 1.500 kadar şaki kalmıştır.
Tayyarelerimiz şakilerin üzerine şiddetli bombardıman ediyor,
Ağrı Dağı daimî olarak infilak ve ateş içinde
inlemektedir. Deyip devam etmektedir. Bu, Cumhuriyet gazetesindeki bir
haberdir ve Cumhuriyet gazetesinde 16 Temmuz 1930da
yayınlanmıştır.
Yine, ortaya çıkan Genelkurmay
Başkanlığının 1 Temmuz 1930 tarihli emrine göre
Ayaklanma sahasındaki köylerden ayaklanmaya katılanların
köyleri tamamen yakılacaktır. emri verilmiştir. Keza bunu
yapanlar için de bir koruma kanunu çıkarılmıştır. 20
Temmuz 1931 tarih ve 1850 sayılı Kanuna göre 20 Haziran 1930dan 10
Aralık 1930a kadar, devlet ya da vilayet temsilcileri, askerî ya da sivil
yetkililer, jandarma ya da korucular ya da üst makamlara yardım eden veya
tek başlarına hareket eden siviller tarafından Erzincan
Vilayetindeki Pülümür ve Birinci Müfettişlik Bölgesi dâhil olmak üzere
Erciş, Zilan, Ağrı Dağı ve çevreleyen bölgelerde
meydana gelen isyanların takibi ve bastırılması sırasında
tek başına ya da topluca işlenen cinayetler ve diğer
eylemler suç olarak görülmeyecektir. Bu kanun hâlâ da yürürlüktedir.
Değerli milletvekilleri, tarihte toplumsal
barışı, huzuru tesis etmek için çok sayıda devlet
geçmişiyle yüzleşiyor ve yüzleşmektedir. Şilide,
Amerikada, Avustralyada, İngilterede bu böyle olmuştur. Roboski
katliamı bu Hükûmet tarafından gerçekleştirildi ama hâlâ, üç
yıl geçmiş olmasına rağmen bununla ilgili bir özür bile
dilenemedi.
Yapılması gereken, devam eden barış
görüşmeleri çerçevesinde bir an önce Parlamentoda bir geçmişle
yüzleşme komisyonunun kurulmasıdır. Devlet geleneğinde
süreklilik ve devamlılık esastır. Bu nedenle geçmişte
işlenen suçlar ve katliamları nedeniyle bu Hükûmet Bizimle ilgisi
yok. diyemez. Yaşanan bütün acı olaylardan devlet sorumludur ve
hesabını vermesi gerekmektedir. Özür dilemek bir erdemdir,
kişiyi ve devleti yüceltir. Umarım ve dilerim, Türkiye devleti bu
geçmişiyle yüzleşir ve halklardan özür dilemeyi bilir.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Halaçoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Şimdi, tarihe baktığımız zaman,
tarihte pek çok devlet içerisinde isyanlar meydana gelmiştir. İsmine
isyan diyoruz. İsyan, devlete baş kaldırmak demektir. Baş
kaldırdığınız takdirde devlet, devletliğini yapar
ve isyanı bastırır kim olursa olsun.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Öldürmesi
gerekmiyor ama.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Dolayısıyla,
bu gibi olaylarda eğer tarihle yüzleşilmek isteniyorsa önce
isyancıların, hangi sebeple isyan ettiklerini ve devlete niçin
baş kaldırdıklarını, silaha
sarıldıklarını ve birçok insanı öldürdüklerini de
düşünmeleri gerekir. Dolayısıyla, başlangıçta böyle
başlanması gerekiyor.
Biz Dersim meselesinde de şunu söylüyoruz, diyoruz
ki: Eğer Dersim konusu ciddi şekilde araştırılacaksa
ve ne olduğu ortaya çıkarılmak isteniyorsa, o tarihte meydana
gelen bütün olayların detaylı olarak -dış devletlerle
ilişkiler de dâhil olmak üzere- araştırılması ve
başlangıçta İtalya, Fransa, İngiltere ve Rusya
arşivlerinin de incelenmek suretiyle, Türk arşivleriyle birlikte, bir
sonuca ulaşılması, eğer gerçekten devletin
yaptığı bir hata varsa o hata karşısında da
gerekeni yapması gerekir.
Nitekim, buna bağlı olarak, Ermeni meselesinde
de Türklerin, diaspora Ermenileri özellikle, özür dilemeleri veya tarihleriyle
yüzleşmelerini istemiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Ermenilere
çağrıda bulunmuş ve ayrıca diğer devletlere de
çağrıda bulunarak bir uluslararası tarihçiler komisyonu
kurularak bu konunun detaylı olarak araştırılması ve
sonuca ulaşılmasını teklif etmiştir. Bu, aslında
tarihiyle yüzleşme konusunda ne kadar rahat olduğunu Türkiye
Cumhuriyetinin göstermiştir ve karşıki devletlerin de buna
yanaşmaması, aslında nasıl siyasi bir sebeple bu teklifte
bulunduklarını göstermiştir.
Tarihte çok değişik olaylar meydana
gelmiştir. Sadece bir küçük isyan sonucunda meydana gelen olaylar
değil, Birinci Dünya Savaşında sadece 30 milyon insan,
İkinci Dünya Savaşı içinde ise 60 milyon insan hayatını
kaybetmiştir. Bu milyonların içerisinde ne kadarı askerdir, ne
kadarı sivil, çocuk, kadındır? Bunları da göz önüne alacak
olursanız, maalesef, insanlık tarihinde pek de iç açıcı
olayların meydana geldiğini söylemek mümkün değil çünkü, savaş,
maalesef, bu gibi sonuçları doğuran en kötü tarih olaylarından
bir tanesidir. Önemli olan, içinde bulunduğunuz dönemde tekrar
savaşacak bir hâle gelmeden oturup konuşup bir aklıselimle
sonuca varmak en doğru yoldur.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu,
toparlayabilirseniz memnun olacağım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Dolayısıyla
savaşlara meydan vermeyecek bir durumda hareket etmek gerekir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın konuşmacı, Sayın
Aksoy konuşması esnasında, geçmişte yaşanan bazı
acı olaylarla ilgili olarak soykırım kelimesini kullandı.
Bu tür kelimelerin kullanılmamasının daha gerçekçi
olacağını düşünüyorum. Evet, geçmişte bazı
acı olaylar yaşandı, sizin de konuşmanızın
başlığı budur. O acı olayları paylaşmak,
sorumluluğunu taşımak hepimizin boynunun borcudur ama bu
konuları, daha dilimize ve üslubumuza hepimizin paylaşabileceği
bir içerik kazandırarak gündeme getirirsek daha sağlıklı
olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
HALİL AKSOY (Ağrı)- Sayın
Başkan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Geçen gün de bu
tartışmayı yürütmüştük Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aksoy, nedir talebiniz?
HALİL AKSOY (Ağrı) Bir kere, 20 bin
kişinin veyahut da benzer rakamlarla ifade edilen, milyonlarla ifade
edilen insanın ölmesini katliam olarak nitelendirmek çok haklı bir
şey, başka bir şekilde
BAŞKAN Ben soykırımdan bahsettim.
HALİL AKSOY (Ağrı) Ama, şu anlama
gelmiyor: Geçmişte yapılan katliamlar bugün de devam etsin
anlamına gelmiyor. Bu nedenle, sayın milletvekilinin belirtmiş
olduğu konuda ben söz almak istiyorum.
BAŞKAN Bir açıklama mı yapmak
istiyorsunuz?
HALİL AKSOY (Ağrı) Evet.
BAŞKAN Açıklama yapacaksanız, lütfen, yerinize
buyurun.
Bir dakika içinde toparlarsanız memnun
olacağım.
Buyurun.
2.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoyun, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Erciş, Zilan,
Ağrı Dağı havalisinde vuku bulan ve müteselsilen devam eden
ve bu süre içerisinde sürekli olarak takibe alınan ve bu takip
sırasında 20 bin kişinin katledilmesi söz konusudur, 20 bin
kişi. Ama şu anda, bugünden sonra da bu katliamların
olmaması için de bizim bazı tedbirler almamız gerekir.
Şimdi, sayın milletvekilim konuşuyor;
benim dedem, benim amcam, benim dayım orada katledilmiş ve biz
gelmişiz, bir çatı altında oturmuşuz, oturuyoruz bir
çatı altında. Bir çatı altında daha rahat konuşabilmek
hatta el sıkışabilmek için, hiç olmazsa bunu rahatlatabilmek
için birbirimizden bir özür dilememiz gerekmiyor mu? Bu anlamıyla
geçmişte yaşanan bu olayların -bugünden sonra işlenmemesi-
bugünden sonra olmaması için de mutlaka bizim bir duruşa sahip
olmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL AKSOY (Ağrı) Geçmişte, söz
konusu arkadaşımızın mensubu bulunduğu partinin rolünü
oynadığı zamanlar oldu. Söz gelimi haşhaş ekiminde
rolünü oynadı, sorun çözüldü.
BAŞKAN Toparlarsanız Sayın Aksoy.
HALİL AKSOY (Ağrı) İdam
olayında rolünü oynadı, sorun çözüldü ama bugünden sonra da Kürt
sorunu gibi büyük bir sorunun çözülmesinde rol almasını biz bekler ve
bu konuda mutlaka bir şey sahibi olmalarını dileriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyonlardan istifa tezkereleri bulunmaktadır,
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlunun, İçişleri Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/220)
TBMM Başkanlığına
18/11/2014 tarihinde Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonu Başkanı seçilmem nedeniyle üyesi ve sözcüsü olduğum
İçişleri Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
25/11/2014
Alpaslan
Kavaklıoğlu
Niğde
2.- Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlunun, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/219)
TBMM Başkanlığına
18/11/2014 tarihinde Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonu Başkanı seçilmem nedeniyle üyesi ve sözcüsü olduğum
Millî Savunma Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
25/11/2014
Alpaslan
Kavaklıoğlu
Niğde
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 21
milletvekilinin, nefret suçlarının bireyler ve toplum üzerindeki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1149)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de uzun zamandır var olan ve son zamanlarda
görünürlüğü dikkat çekici bir şekilde artan nefret söylemleri
gelişmekte ve buna bağlı olarak nefret suçları
yaşanmaktadır. Toplum içerisinde farklı kimliklere
karşı ötekileştirme, aşağılama,
düşmanlık dolu söylemler ve şiddet içeren bu tutumlar
çözümsüzlükle sonuçlanmaktadır. Yaşanan bu nefret dolu
saldırılar medya, eğitim, siyaset vb. yapılar
tarafından da desteklenerek daha büyük sorunlara neden olmaktadır.
Farklı kimlikler üzerinde uygulanan nefret söylemi ve nefret
suçlarının önlenebilmesi, Hükûmetin bu konuda
uyguladığı politikaların etkili olup
olmadığının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
1) Erol Dora (Mardin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakik (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Türkiye'de, son yıllarda nefret söylemi ve nefret
suçları toplumsal ve siyasi yaşam içerisinde oldukça sık
karşılaşılan sorunlar olarak yer almaktadır.
Nefret söylemi ve bu ifadeyle ile ilişkili olarak
işlenen nefret suçları Türkiye tarihi boyunca varlığı
bilinen bir gerçektir. 6-7 Eylül olayları ile gayrimüslimlere
karşı Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamları ile Alevilere
ve tarihsel olarak Ezidilere karşı işlenen dinî temelli nefret
suçları ile Kürtlere, Ermenilere, Süryanilere, Yahudilere ve Rumlara
karşı işlenen etnik temelli nefret suçları geçmişten
gelen örneklerdir. Var olan nefret söylemi ve suçlarının hukuki
olarak temellendirilmemesi ve bununla bağlantılı olarak
faillerinin gerektiği şekilde yargılanmaması, günümüzde
nefret cinayetlerinin sonlandırılamamasına neden olmuştur.
2006 yılında Trabzon'daki Rahip Santora cinayeti, 2007
yılında Hrant Dink cinayeti ve Malatya'da İncil
dağıttıkları gerekçesiyle Zirve Yayınevi
çalışanı 3 kişinin öldürülmesi, 2008 yılında
Ahmet Yıldız'ın eşcinsel olduğunu açıklaması
nedeniyle ailesi tarafından öldürülmesi ve Gebze'de Kürt işçilerin
komşularını rahatsız ettikleri gerekçesiyle
saldırıya uğramaları, Şubat ayında
İstanbul'da gerçekleştirilen Hocalı katliamı anmaları
sırasında Ermenilere karşı nefret söylemi içeren
pankartların kullanılması ve sloganların
atılması, Mart ayında Batman'da Ahmet Türk'e karşı
yapılan saldırı en çarpıcı örneklerdir.
Türkiye'de var olan farklı kimliklere yönelik
ayrımcı ve düşmanlaştırıcı dil, medya
tarafından da üretilmekte ve normalleştirilmektedir. 2010
yılında, Sosyal Değişim Derneğinin Ulusal
Basında Nefret Suçları: 10 Yıl 10 Örnek
çalışmasında Profesör Doktor Yasemin İnceoğlu,
medyanın egemen ideolojinin bir aygıtı olarak
milliyetçiliği ve ırkçılığı yeniden üretirken
toplumsal öfke ve nefret duygularının ötekilere karşı
yöneltilmesine neden olduğunu belirtmekledir. Hrant Dink Vakfı 2012
yılına ait Medyada Nefret Söylemi İnceleme Raporunda, Kürtlere
yönelik ayrımcı söylemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)
üzerinden üretildiğini, LGBTT bireylere yönelik nefret söylemlerinde ise
eşcinsellik doğrudan sapıklık/hastalık olarak
tanımlanırken trans bireylerin ise toplum için bir tehdit unsuru
olarak nitelendirildiği belirtilmiştir.
Nefret suçlarını önlemeye ve bu suçları
işleyenlerin cezalandırılmasına yönelik nefret suçları
yasası gündeme gelmiştir. Yasanın bir zorunluluk olduğunu
ve acil olarak yapılması gerektiğini düşünen çeşitli
sivil toplum örgütleri ve bireyler Ocak 2012'de Nefret Suçları
Yasası İstiyorum adıyla bir imza kampanyası
başlatmıştır. Uzun zamandır yürütülen bu
çalışma Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
gündemine dâhil olmayı başaramamış, ayrıca bu süre
zarfında, Başbakan Erdoğan tarafından yoğunlukla
Kürtler ve Aleviler olmak üzere,
toplumdaki farklı kimlikler nefret söylemlerine maruz
kalmıştır. Diğer yandan, geçtiğimiz ay
Müslümanların Masumiyeti adlı film Hazreti Muhammed'e
karşı hakaret edildiği gerekçesiyle İslam dünyasında
şiddete varan protestolara neden olmuştur. Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, bu konuda ...insanların kutsallarına, dinî
inançlarına saldırıların tanzim edilmesi konusunda
uluslararası düzenlemelerin yapılaması gerekir... ulusal hukukta
değerlere, inançlara hakaretin nefret suçu kapsamına
alınmasıyla ilgili talimat veriyorum, hemen
çalışmasını yapalım. Bu konuda Türkiye dünyaya öncü
olacak. demiştir. Başbakan Erdoğan nefret suçu
kavramını yalnız İslamiyet'e karşı hakaret içeren
sözlerle ilişkilendirerek öznel bir yorum yapmıştır.
Yapılacak olan nefret suçları yasasının tek din, tek
millet anlayışını korumanın aksine, toplumdaki tüm
farklılıkları kapsamayı amaçlaması gerekmektedir.
Tüm bu sorunlar kapsamında, nefret söyleminin toplum
içerisinde normalleşerek artması ve nefret suçlarının
bireyler ve toplum üzerindeki tehlikeli sonuçları dikkate alınarak
var olan sorunun çözümüne yönelik araştırmaların
yapılması amacıyla Anayasamızın 98, İç
Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri gereğince araştırma
komisyonu kurularak araştırılmasını talep ediyoruz.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, otistik
çocukları olan ailelerin yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1150)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Otistik çocukları olan ailelerin
yaşadığı sorunların araştırılması
ve çözüm yollarının tespiti için Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin Buldan
Iğdır
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Otizm, doğuştan olan, beynin ve sinir
sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden
kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur.
Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve
kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol
açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkmakta ve bireylerin
sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını
olumsuz olarak etkilemektedir. Otistik çocuklar, sosyal etkileşimde
yetersizdirler, başkalarının duygularını ve
düşüncelerini anlamakta güçlük çekerler ya da uygun tepkilerle
karşılık veremezler; nesne takıntıları
vardır, herhangi bir nesneyi özellikle sert nesneleri ellerinde tutarlar,
taşırlar, çevirerek, döndürerek izlerler ya da koklarlar; görme,
işitme, tat, koku ya da dokunma duyularının
bazılarında ya da tümünde aşırı duyarlılık
gösterirler; acıya karşı duyarsızdırlar,
düştüklerinde, yaralandıklarında canının yandığına
ilişkin tepki göstermezler; aşırı hareketlilik ya da
hareketsizlik gösterirler, tehlikeler karşısında
duyarsızdırlar.
Otizmin nedenleri konusunda kalıtımsal etkiler üzerinde önemle
durulmaktadır. Otizmin nedenlerini aydınlatmaya yönelik yapılan
son dönem araştırmalarda genetik, beyin işlevleri,
bağışıklık sistemi etkenleri de incelenmiş,
organik, nörolojik ya da biyolojik faktörlerin otizmin nedenleri arasında
yer aldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, otistik
çocukların beklenmedik yaşam değişiklikleri,
ayrılıklar, uyaransız kalma ve benzeri stres yaratan durumlara
duyarlı olduklarını gösteren çalışmalar da
bulunmaktadır.
Bir aile için en zor ve en stresli anlardan biri, çocuklarının
otizme sahip olduğunu ilk öğrendikleri zamandır. Veliler bu
noktadan sonra kritik ve hayati belirleyici bir soruyla karşı
karşıya kalır: Çocuğuma yardım etmek için ne
yapmalıyım? Hangi tedavileri uygulamalıyım? Ona nasıl
davranmalıyım? gibi. Otistik çocuğu olan aileler,
kendilerini nelerin beklediği ve
çocuklarının ileride nasıl olacağı endişesini
yaygın bir biçimde yaşamaktadırlar. Özellikle çok erken
yaşlardaki duruma bakıp çocuğun ileride hangi noktaya
geleceğini ve nasıl bir gelişim göstereceğini kestirmek
zordur. Aileler, çocuklarının öncelikli olarak konuşup
konuşamayacağını, sonra, okula gidip gidemeyeceğini,
giderse ne tür güçlüklerle karşılaşacaklarını bilemezler.
Çocuğun içinde bulunduğu durumun erken fark edilmesi ve eğitim
aldığı sürece çocuğun izlenmesi, güçlü ve zayıf
taraflarının ortaya çıkarılması aileye ve
eğitimciye yol gösterir. Otistik çocukları olan aileler,
çocuklarının sağlık problemleriyle baş ederken ciddi
sıkıntılar yaşamaktadır. Hastanelerde otistik çocuklar
için tahsis edilen alanların olmaması, psikolojik destek
sağlayan merkezlerin azlığı gibi eksiklikler bunların
bazılarıdır. Otistik çocukların eğitimi de
başlıca sorunlar arasındadır. Okul ve bu çocukların
özel eğitimini sağlayacak öğretmen eksikliği aileleri ve
çocukları zor durumda bırakmaktadır.
Bunların dışında, ailelerin bu
sorunlarla baş ederken yaşadıkları psikolojik zorluklar da
yaşanan en büyük sorunlar arasındadır. Çocukların
gelişimi süresince normal bir çocuğu büyüten bir ebeveyne göre daha
büyük sorumluluk ve emek gerektirdiği için bu ailelere psikolojik destek
verecek merkezlerin olmaması büyük bir eksikliktir.
Tüm bu nedenlerle, otistik ailelerin
yaşadığı sorunların tespiti ve çözüm
yollarının araştırılması için bir Meclis
araştırması açılmasının fayda
sağlayacağı kanaatindeyiz.
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, engelli vatandaşların toplumsal
yaşama tam, eşit ve etkin katılımları ile hizmetlerden
diğer bireylerle eşit biçimde faydalanmalarını
sağlayacak tüm fiziki düzenlemelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1151)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Engelli vatandaşlarımızın toplumsal
yaşama tam, eşit ve etkin katılımları ile hizmetlerden
diğer bireylerle eşit biçimde faydalanmalarını
sağlayacak tüm fizikî düzenlemelerin TBMM tarafından tespit edilmesi,
bu konuda alınacak ivedi önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddesi
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz. 08/10/2012
1) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir(
2) Bülent Belen (Tekirdağ)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
6) Sinan Oğan (Iğdır)
7) Özcan Yeniçeri (Ankara)
8) Sümer Oral (Manisa)
9) Mehmet Şandır (Mersin)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Ali Öz (Mersin)
12) Emin Çınar (Kastamonu)
13) Alim Işık (Kütahya)
14) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
15) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16) Cemalettin Şimşek (Samsun)
17) Oktay Öztürk (Erzurum)
18) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
19) Bahattin Şeker (Bilecik)
20) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
Gerekçe:
59'uncu Hükûmet döneminde kabul edilen 5378
sayılı Özürlüler Kanunu'nun geçici 2 ve geçici 3üncü maddeleri
gereğince 7 Temmuz 2012'ye kadar, kamu kurum ve kuruluşları ile
yerel yönetimlerin engelli vatandaşlarımızın toplumsal
yaşama tam, eşit ve etkin katılımları ile hizmetlerden
diğer bireylerle eşit biçimde faydalanmalarını
sağlayacak tüm fizikî düzenlemelerin yapılması
hükmedilmişti.
5378 sayılı Kanunun 2005 yılındaki
görüşmelerinde engelli vatandaşlarımıza mevcut Hükûmetin
vermiş olduğu önem dile getirilmiş ve kanunla onların evden
çıkmalarının, gerek sosyal hayata gerek çalışma
hayatına girmelerinin sağlanacağı sözü verilmiştir.
Engelli vatandaşlarımıza yönelik bu yerine getirilmeyen sözler
ve vaatler hâlen TBMM tutanaklarında mevcuttur.
Aradan yedi yıl gibi uzunca bir süre geçmiş ve
geldiğimiz noktada, engelli vatandaşlarımızın
toplumsal yaşama tam, eşit ve etkin katılımları ile
hizmetlerden diğer bireylerle eşit biçimde faydalanmalarını
sağlayacak gerekli fiziki düzenlemeler yerine getirilememiş ve
kendileri lehine olacak gelişmeleri ve 2005 yılında verilen
sözleri umutla bekleyen engelli vatandaşlarımız âdeta evlerine
hapsedilmişler ve Hükûmet tarafından kendileri için verilen sözlerin
yerine getirilmemesinin hüsranını yaşamaktadırlar.
Hükûmetin bu önemli ve yaşamsal konuyu samimiyetsiz
ve duyarsız takip ettiğini bugüne kadar yapılanlardan da
görmekteyiz. Şöyle ki konu hakkında 2006/18 Sayılı
Başbakanın imzasını taşıyan Başbakanlık
Genelgesi yayınlanmış ancak sonuçları takip
edilmemiştir. Yine, 12/8/2008 tarihli Başbakanlık
talimatına ve Aile ve Sosyal İşler
Bakanlığının 81 il valiliğine gönderdiği
12/12/2011 tarihli yazısına rağmen, bu alanda hâlen gerekli
adımları gerek kamu kurum ve kuruluşlarının gerekse
yerel yönetimlerin atmadığını üzülerek görmekteyiz.
5378 sayılı Kanun engellilerimiz için
yapılması gerekenleri hükmetmesine rağmen, bugüne kadar yerine
getirilmeyenlerin takipçisi olması gereken Hükûmet, bunun yerine, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Haziran 2012'de 6353 sayılı
Kanun'un görüşmeleri sırasında vermiş olduğu
önergeyle, 5378 sayılı Özürlüler Kanununun Geçici 2 ve Geçici 3üncü
maddelerinin süresini, bir yılı kanun marifetiyle, iki yılı
da ilgili bakanlık eliyle olmak üzere, üç yıl daha erişebilirlik
standartlarının uygulanmasını ertelemiş ve engelli
vatandaşlarımızı evlerine mahkûm etmiştir.
Tüm bu bilgiler çerçevesinde, engelli
vatandaşlarımızın toplumsal yaşama tam, eşit ve
etkin katılımları ile hizmetlerden diğer bireylerle
eşit biçimde faydalanmalarını sağlayacak tüm fiziki
düzenlemelerin bu alanda en büyük sorumluluk sahibi olan TBMM tarafından
tespit edilmesi, alınacak önlemlerin ivedi olarak belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, polis şiddetinin
ve orantısız güç kullanımının bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 22/7/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
26/11/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 26/11/2014 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
22 Temmuz 2014 tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup
Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (551 sıra
nolu), polis şiddetinin ve orantısız güç
kullanımının bütün boyutlarıyla araştırılması
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 26/11/2014 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan,
sevgili arkadaşlar; önergemiz haziranda verilmişti ve haziranda ortaya
konulan sayılar aslında bir tek yıl için bile kabul edilemez bir
büyüklük ifade ediyordu.
İnsan Hakları Derneğinin raporuna
dayanarak bu önergeyi hazırlayan grubumuzun tespitlerine göre, sadece 2011
yılında, Marmara Bölgesindeki işkence vakaları bir yılda
yüzde 200 oranında artmıştı. Marmara Bölgesinden 818
kişi İnsan Hakları Derneğine başvurarak işkence
ve kötü muameleye maruz kaldığı için şikâyette
bulunmuştu. Bir yıla 818 kişi yani sadece bir bölgemizde her gün
2 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldığından
yakınıyor idi. Ama sadece işkence ve kötü muameleyle
sınırlı değil, ölümler var. Örneğin, İnsan
Hakları Vakfının yaptığı açıklamaya göre,
Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununun benimsendiği 2007
yılından bugüne kadar 175 kişi hayatını polis
namluları önünde kaybetmiştir. Bu da demek oluyor ki
aşağı yukarı her yıl 10a yakın insan polis
namluları karşısında hayatını kaybetmektedir ve
bütün bunları bir arada ele aldığımızda Türkiyede
yurttaşla polis arasında, yurttaşla güvenlik arasında son derece
sert bir çatışma, karşı karşıya geliş
vardır. Çünkü vakalar tek tek incelendiğinde görülecektir ki
bunların çok büyük bir bölümü aslında kuvvet kullanmadan
halledilebilecek, çözülebilecek vakalardır. Ancak burada son derece yüksek
bir cüretle yurttaşa karşı polis güçleri tarafından,
ölümcül şiddet kullanılabilmektedir.
Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununun polise ve
diğer güvenlik güçlerine tanıdığı o olağanüstü
yetkilerin son günlerde daha da büyük bir serbestlik sağlayacak
şekilde -güç kullanımında serbestlik ve şahsi karar-
herhangi bir polis memurunun şahsi kararıyla ölümcül güç
kullanabileceği şeklinde genişletilmekte olduğunu
görüyoruz.
Peki, bütün bunların anlamı ne olabilir? Bütün
bunların hakikaten Hükûmetin iddialarıyla, bir demokratik süreçle bir
ilgisi olabilir mi? Demokrasi Ne kadar az devlet o kadar çok demokrasi diye
özetlenebilir. Ne kadar az yurttaşın hayatına güvenlik
müdahalesi, ne kadar az idari müdahale o kadar çok demokrasi. Oysa, bu tabloya
baktığımızda giderek artan bir devlet şiddetinin bize
hiç de demokratik bir rejim görüntüsü vermediği ortada. Ancak, bunun
polisin kendi kendine işleyişinin bir sonucu olduğunu
düşünmek çok güç çünkü gerek geçmişte Başbakanlık yapan,
şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan gerekse şimdiki
Başbakanın polis şiddeti karşısında herhangi bir
kınayıcı, onları caydırıcı, bunun
insanlık suçu olduğuna dair bir uyarısı olduğunu
görmedik. En yakın örnek, Bingölde polis görevlilerine karşı
girişilmiş olan saldırıdan sonra öldürülen 4
yurttaşımızın akıbetleriyle ilgilidir. Bu 4
yurttaşımız, polis şefleri öldürüldükten kısa bir süre
sonra kurşunlanarak öldürülmüşlerdir. Ancak, ortaya çıkan tablo
şudur ki, polis şeflerinin öldürüldükleri silahlar ile bu
yurttaşlarımızın üzerinde yakalandığı söylenilen
silahlar arasında hiçbir örtüşme olmamıştır. Ancak,
Başbakan Davutoğlu polis şeflerini öldürenlerin
cezalandırıldıklarını kuvvetle, üstüne basa basa
söylemekten kaçınmamıştır. Demek ki polis şiddeti ile
memleketi yönetenlerin zihniyetleri arasında da son derece yakın bir
ilişki, doğru bir orantı vardır. Herhangi bir ülke
düşününün, emniyet görevlilerine yargılama ve infaz yetkisi
kendiliğinden tanıyor ve üstelik bu sonuçlarla yüzleşmek yerine
bunları ödüllendirici bir biçimde konuşuyor.
Ve bütün bunların ardından bugün
Cumhurbaşkanının şu sözlerini, ibret olması için,
haberi olmayan arkadaşlarımıza okumak istiyorum.
Cumhurbaşkanımız diyor ki: Bizim medeniyetimizde, millî ve
medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir,
gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir,
kahramandır, gerektiğinde asayişi tesis eden polistir,
gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir, hakemdir, gerektiğinde
de şefkatli kardeştir. Şimdi, bir memleketin asayiş
işini herhangi bir zümrenin tekeline bırakmak, onun itikadına ve
onun ahlakına terk etmek kadar tuhaf, kabul edilemez bir şey olabilir
mi? Üstelik bu yüceltilen medeniyet, Osmanlı medeniyetinde de hiçbir zaman
lonca ahlakı, lonca geleneği böyle keyfî şiddet, kendi kendini
zaptiye rolüne sokma tavrını içermez. Onun kendine özgü bir maddi
altyapısı, onun kendine özgü bir hukuku ve ahlakı var. O nedenle
şimdi kuvvetle ve şiddetle bizi Osmanlı altın
çağına çağıranlar aslında şunu da yakında
söylerlerse şaşmayın: Sanıkları konuşturmak için
çengele asmak, onları falaka dayağından geçirmek, onları
beygirlere bağlayarak sürüklemek de pekâlâ bir sorgulama tekniği
olabilir çünkü çok yüce Osmanlı Devletinin zaptiyesinin sorgulama
yöntemleri arasında bunlar da vardır, bunları da yapacak
mıyız? O nedenle kendimize maziden hikâyeler uydurmak yerine, önümüze
ve geleceğe bakmamız lazım.
Şimdi, Başbakanın ve
Cumhurbaşkanının söylediği şekilde davranan polisler
ve bir kısım esnaf Gezi günlerinde şunu yaptılar: Kendi
kendilerine yurttaşları cezalandırmaya çıktılar. Bir
gece vakti Eskişehirde Ali İsmail Korkmaz adındaki üniversite
öğrencisini polis ve fırıncı iş birliğiyle meydan
dayağından geçirerek öldürdüler ve şimdi hâlâ bu yargılama
devam ediyor ve sonuç alınamıyor.
En önemli mesele, bu cezasızlık meselesidir. Bu
kadar vaka sayıyoruz. Bir yıl içerisinde diyoruz ki, her gün
yaklaşık olarak 2 kişi işkenceden geçmiş, her yıl
yaklaşık olarak 10 kişi polis şiddetinden ötürü
hayatını kaybetmiş ama her yıl 10 polis insan öldürmekten
cezalandırılmamış, her gün 2 polis insana işkence
etmekten ötürü yargılanıp cezalandırılmamış.
Ortada son derece güçlü bir adaletsizlik var. Türkiye bu bakımdan bir
istisna değil, dünyada polis şiddetinin görüldüğü tek ülke
değil ama belki de hiç değilse sureti haktan görünmek namına bu
polis şiddetinin yöneticilerce kınanmadığı bir ülke
olmak bakımından eşsiz bir yer işgal ediyor.
En son, 6-8 Ekim günlerinde gerçekleşen olaylar
sırasında 50 civarında yurttaşımız
hayatını kaybetti. Hükûmet, Başbakan, diğer Hükûmet
sözcüleri; partimizi, partimizin mensuplarını, bölgedeki
yöneticilerini bu olaylarda şu ya da bu şekilde rol almakla
suçladılar. Tutalım ki söylenenlerin tümü doğru olsun, hiçbiri
doğru değil ama peki, hayatını kaybeden 50
yurttaşımızın 19unun asker, polis, jandarma ve özel
harekât kurşunuyla hayatını kaybetmiş olduğu
gerçeği karşısında hangi soruşturma
yapılmıştır, kim sorgulanmaktadır, kim
soruşturulmaktadır? Tutalım ki bizim bütün parti üyelerimiz
herhangi bir biçimde bu olaylara katılmışlardır, hangi
kanun onları kurşuna dizme yetkisini Hükûmete ya da herhangi bir güce
verir? O nedenle, son derece ciddi bir mesele hâline gelmiştir polis
şiddeti. İşin kötü tarafı, şimdi ortaya konulan yeni
güvenlik paketi, aslında, eli zaten serbest olan polisi tamamen serbest
hâle getirerek bütün yurttaşların hayatını bir namlunun
ucuna koymaktadır. Bu bakımdan, Meclisimizin iradeyi ele alarak bu
gidişe son demek üzere bir araştırma başlatmasını
diliyoruz, hepinizi göreve davet ediyoruz.
Teşekkür ederiz. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk konuşmacı Sayın Oğuz Kağan Köksal,
Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Halkların
Demokratik Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Özellikle, önce, kanunlarda yazılan polisin görevlerinden
bahsetmek istiyorum ama tabii, konuşmamdan önce şunu
Az önceki
konuşmacıyı dinledim, burada anlamadığım bir
husus var. Acaba polisten mi şikâyet ediyorlar, yoksa polislerin
yaptığını söylediği eylemler hakkında karar veren
mahkemelerden mi, adaletten mi şikâyet ediyorlar? Çok da
anlaşılmış değil veya belki de ikisinden de
şikâyet ediyorlar işlerine gelmediği için.
Değerli arkadaşlarım, polisin tarifine
bakarsak polisin iki türlü görevi var; adli görevi, idari görevi; bu iki temel
görevdir. Polis, idari görevini ve bu görevleri yaparken de 2559
sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun kendine verdiği
yetkiyi kullanarak bu görevlerini yerine getirir. Şöyle
baktığımızda, işlenmiş bir suç varsa ve bu suç
hakkında Ceza Muhakemeleri usulü Kanunu ve diğer kanunlardaki
yazılı görevleri yaparak polis adli görevini yerine getirir.
Diğer taraftan özellikle polisin, idari kolluk olarak da önleyici
hizmetler ve kanunların suç saydığı fiillerin
oluşmasını önlemek ve bu konuda önceden önlemler almakla ilgili
görevleri vardır ve bu görevleri yerine getirirken de idari görevlerini
yerine getirmiş olur.
Bu noktadan baktığımızda, önce, AK
PARTİnin iktidara geldiğindeki felsefesini anlatarak devam etmek
istiyorum. AK PARTİ iktidara geldiğinde şunu söyledi, dedi ki: Her
şeyden önce özgürlük ve güvenlik dengesini sağlayacağız.
Bizim için insan hakları önde gelen bir konudur, ayrıca işkence
ve kötü muameleye de sıfır tolerans. Aynen böyle sıfır
tolerans diye ortaya ilkelerini koydu ve bu ilkeler doğrultusunda burada
polisi veya polisle ilgili diğer kurumları da bu ilkeler çerçevesinde
çalışmaya ve bu ilkeler çerçevesinde tedbirler alma mecburiyeti
getirdi. Bu noktadan baktığımızda, polis
teşkilatı da kendisini buna uydurarak birtakım önlemler
aldı. Ben kısaca ondan bahsetmek istiyorum, ondan sonra da konuyla
ilgili şeye tekrar döneceğim.
Önce, AK PARTİ iktidara geldiğinde
teşkilatta üniversite ve yüksekokul mezunu yüzde 30 civarında iken,
şimdi yüzde 90ını üniversite mezunu ve yüksekokul mezunu
yaptı. Yani, üniversite ve yüksekokul mezunu yaparak daha eğitimli,
daha bilgili, insanlara daha iyi hizmet verebilecek polis teşkilatı
meydana getirmeye çalıştı ve polislerin eğitimine oldukça
önem verdi. Bu noktada, aşağı yukarı teşkilatın
yüzde 50sini her yıl hizmet içi eğitimden geçirdi. Bu hizmet içi
eğitimin özünde de insan hakları ve insan haklarıyla ilgili
konular hep ön planda tutuldu. Tabii ki, polisler için gene özgürlük ve
güvenlik dengesi, polis görev yaparken en önemli hedefi bu oldu yani bir
taraftan özgürlük bir taraftan güvenlik, ikisini dengede tutmak yani birbirine
üstün saymamak noktasında polisimiz hareket etti.
Sonra, polise her fırsatta, her eğitimde, her
noktada olaylara sabırla yaklaşmasını, teenniyle
yaklaşmasını ve mümkün olduğunca insanlar zarar görmeden
önlemlerin alınması kendilerine öğütlendi.
Az önce konuşan değerli milletvekili
arkadaşımız söylediler, ben biraz farklı bakıyorum o
konuda ve farklı söyleyeceğim. HDPnin 6-7 Eylül tarihlerinde
insanları sokağa davet edip, sokakta bir sürü hadiseler
çıkarılmasına, 38 vilayette kamu binalarının, kamu
araçlarının yakılması, dökülmesi, tahrip edilmesi
karşısında -ki bunların içerisinde polislerin panzerleri,
araçları- atılan molotofların kamuoyuna yansıyan, televizyona
yansıyan görüntülerine baktığımızda, polisin o
olaylara ne kadar sabır ve ne kadar teenniyle
yaklaştığı çok daha açık görülmektedir. Bunu burada
ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, polis teşkilatı, acaba
Daha
önceden söylenen ve polisin üzerine atfedilen karakollarda işkence
yapıldığı veya vatandaşa, gelenlere suimuamelede
bulunulduğu noktasını kesmek için de gene AK PARTİ
iktidarları zamanında bütün polis karakolları özellikle
kameralarla donatıldı yani eğer işkence etmek, kötü muamele
etmek isteyen bir düşünceden hareket edecekseniz şu andaki bütün
polis karakollarında vardır, kamerayla donatıp kendi kendinizi
kayıt altına almazsınız, böyle bir şey olmaz ama
polislerin, AK PARTİnin zihniyeti bu noktada olduğu için bütün
şeyleri kamerayla donattı ve çok önemli bir olay aslında.
Toplumsal olaylarda iletişim önemlidir. Toplumsal
olaylarda iyi iletişim sağlayabilmek için her ilde, daha sonradan
psikolojik eğitim görmüş, bu konuda tamamen üniversitelerle
yapılan iş birliği içerisinde eğitime tabi tutulmuş personel
yetiştirildi ve bu personel vasıtasıyla polisle
vatandaşın karşı karşıya gelmesi önlenmeye
çalışıldı.
Yani, baktığımızda, AK PARTİ
teşkilatı ve polis teşkilatı bu konuyla ilgili her türlü
tedbirleri alarak her şeyden önce insan zihniyetinden hareket
noktasını gerçekleştirdi ama değerli
arkadaşlarım, bir taraftan da polisin başka bir görevi var.
Neydi başka görevi? Az önce söyledim, özellikle idari görevlerinin
içerisinde kamu düzeni, kişilerin can ve mal güvenliği tehlikeye
düştüğü zaman da Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun kendine
verdiği yetkiye dayanarak olaylara müdahale eder, etmek zorundadır,
varlığı o sebeptendir. Onun için de polis teşkilatı,
bu tür olaylar olduğu zaman da elbette ki toplumsal olaylara müdahale
edecek ama bu müdahale noktasında bile oldukça sabırlı
davranmaktır. Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda sırayla
yazılır Şu, şu, şu müdahaleler de yapılabilir.
diye. En hafifinden, en küçüğünden başlayarak müdahale etmeye
çalışmaktadır polis ve bu müdahaleleri de mümkün olduğunca vatandaşı
rencide etmeden ama başkalarının da malına mülküne, kamu
düzenine zarar verenlere de gerekli cezayı veya gerekli işlemleri
yaparak adalete teslim etmekten de kaçınmamaktadır. Bu noktada
baktığımızda, AK PARTİ olarak zaten bizim zihniyetimiz
şuydu: Milletin hâkimi değil, milletin hadimiyiz. İşte,
polis de bu felsefeyle görevini yapmaktadır. Ben bunu özellikle burada bir
kere daha huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; tabii, bir taraftan da baktığımızda polis
teşkilatı elbette ki kamu düzeni noktasında görevini yapacak.
Kamu düzeni noktasında görevini yaptığında
Ki 250 bin
civarında polis var. Belki bu rakam biraz daha artıyor,
çoğalıyor. Bu 250 bin polisin içerisinde de ferdî de olsa belki suç
işleyenler olabilir. Bunlarla ilgili de hemen teşkilat gereğini
yapmakta, idari ve adli soruşturmalar başlatılmaktadır. Bir
iki tane örnek vermek istiyorum: Bakın, 2012 yılında 500 polis
için idari soruşturma açılmış, 2013 yılında 420
polis için idari soruşturma açılmış, 2014 yılında
299 polis için idari soruşturma açılmış, bunlardan 98ine
ceza verilmiş, devam edenler de var.
Yani şunu söylemek istiyorum: Polis
teşkilatı şu anda bir taraftan kamu düzenini korumak, devletin
bekası ve devamı için gerekeni yaparak suçlularla mücadele etmek ve
mücadele ettiği, yakaladığı suçluları adli makamlara
-özellikle üstüne basarak söylüyorum- teslim etme görevini yerine getirmeyi
büyük bir dikkat ve gayretle yapmaktadır. Yanlış yapanlar, her
şeyde olduğu gibi, cezalandırılmakta ve cezası da
gerek kendisi gerek adli kurumlarca verilmektedir. Bu noktada
söyleyeceğimiz hiçbir şey yok.
Ben tekrar ediyorum: Polis teşkilatı o
söylendiği gibi bir teşkilat değil, tam tersine insanların
gönül köprüsüne hitap eden, onların geleceğini garanti altına
almaya çalışan, onların başlarını
yastığa koyduklarında huzurlu uyumaları için gece gündüz
demeden özveriyle çalışan bir teşkilattır. Bu teşkilat,
milletine olan saygısı, sevgisi ve
bağlılığını sürdürmek suretiyle o iş
birliği içerisinde görevini yapacaktır. Kısaca şöyle izah
etmek istiyorum: Polis teşkilatı, her geçen gün kendini yenileyerek
kanun tanımazların korkulu rüyası ama mazlumların da
sığınacağı bir liman olarak görevini sürdürmeye devam
edecektir.
HDP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu burada bir
kere daha ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sataşma
dolayısıyla söz istiyorum.
BAŞKAN Ne dedi? Hangi konudaki sataşma?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Şikâyetimizin,
önergemizin ne hakkında olduğunun belli
olmadığını söyledi, ne hakkında olduğu belli.
BAŞKAN Bu bir sataşma değil, isterseniz
size yerinizden söz vereyim, açıklamada bulunun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) İkincisi: HDPyle
ilgili olarak suçlayıcı beyanlarda bulundu. O nedenle, bunun da
karşılanması gerekir.
BAŞKAN Aslında burada bir sataşma yok
Sayın Kürkcü, ben çok iyi dinledim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Nasıl bir sataşma
yok? Mesela, Şöyle yaptı, böyle yaptı. derken bir hakikati mi
ifade ediyor?
PERVİN BULDAN (IĞDIR) HDPye ilişkin var
sayın Başkan.
BAŞKAN Bir müsaade eder misiniz, ben cümlemi
bitireyim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Tabii, ederim, buyurun.
BAŞKAN Ben konuşmayı dinledim. Evet,
sizin grup önerinizle, partinizin grup önerisiyle bazı şeylerin
anlaşılamadığını, polisi mi yoksa
uygulamaları mı suçladığınızı anlayamadığını
söyledi. Eğer siz bunu sataşma olarak nitelendiriyorsanız,
buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sadece bu değil.
BAŞKAN İki dakika size söz veriyorum
sataşmadan dolayı.
Birbirimizi dinlersek gerginlik yaratmadan sorunları
çözeriz diye düşünüyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün,
Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksalın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan,
sevgili arkadaşlar; önergemizin ne hakkında olduğu belli. Biz,
polis şiddetine maruz kalmış ve polisin
cezasızlığı dolayısıyla da bu şiddetten
ötürü uğradığı mağduriyetin giderilemediği ve
asla da zaten hayatlarını kaybetmiş olanlar açısından
giderilemeyeceği bir olaylar, vakalar dizisini ortaya sergiledik.
Şikâyetimizin neden ileri geldiği belli. Bunun içerisine kısmen
yargı da girebilir ancak polisin yargının önüne
çıkması için, yargılanmasını sağlamak üzere
Bakanlık izni gerektiğine göre, aslında yargının
işlememesi de esasen polis teşkilatını yönetenlerle ilgili
bir husustur. O yüzden, şikâyetin nereden doğduğu bellidir.
İkincisi, Halkların Demokratik Partisinin 6-8
Ekimde Türkiye'nin pek çok kentinde ortaya çıkan gösteriler ve bu
gösterilere karşı girişilmiş olan şiddetten ötürü
sorumlu tutulmasını biz partimiz olarak asla kabul etmiyoruz. Biz,
demokratik haklarımızı kullanmak yetkisine sahibiz,
yurttaşlarımızı toplantı ve gösteri yapmaya
çağırmak için kimseden izin almak mecburiyetinde değiliz.
Yurttaşlarımızı ne şiddete davet ettik ne zulme davet
ettik; tersine, bu gösterilere katılan
yurttaşlarımızın 21i, hepsi de partimize yakın,
onunla aynı doğrultudaki insanlar olarak güvenlik güçlerinin
ateşiyle öldürüldü, önemli bir kısmının faili meçhuldür,
bir bölümü de karşılıklı mukatele sırasında hayatlarını
kaybettiler. Bununla ilgili bir soruşturma yapıldığına
dair hiçbir şey söyleyemeyen eski bir emniyet müdürünü de ben
dehşetle karşılıyorum. 50 yurttaş hayatını
kaybetmiş ve hiçbir soruşturma yapılmamış, böyle
devlet yönetilir mi?
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, polis şiddetinin
ve orantısız güç kullanımının bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 22/7/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Sayın Namık Havutça,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii,
Türkiyede polis şiddeti artık hepimizin üzerinde hassasiyetle
durması gereken bir demokrasi ve özgürlük sorunu hâline gelmiştir.
Bakın burada kendimizi kendimizle değil, dışarıdan
bizi nasıl görüyorlar, o noktadan bakmamız lazım.
Değerli arkadaşlar, yolsuzluklar Türkiyede
demokrasiyi, özgürlükleri tehdit ediyor. Ne yapıyorsunuz? 17 Aralık
soruşturmalarından sonra ilk yapılan, Türkiyede MİT
Yasasını değiştirdiniz. MİT Yasasıyla hiçbir
demokratik ülkede olmayacak derecede MİTi yetkilerle
donattınız. MİT Yasasıyla neredeyse bırakın
sıradan yurttaşları, milletvekillerinin dahi şu an
kapıdan dışarı çıktıktan sonra başına
ne geleceğini kestiremeyecek bir noktaya getirdi.
Bakın, polis şiddeti öylesine aldı
başını gitti ki son olarak Gezi olaylarında zirveye
çıkmadı mı? Bakın, Gezi olaylarında; Abdullah Cömert,
Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş,
Mustafa Sarı, İrfan Tuna ve en son da Selim Önder. Bu
kardeşlerimiz barışçıl gösterilerde, Gezi olaylarında,
demokratik, barışçıl gösteriler yaparken hayatlarını
kaybettiler bunlarla ilgili soruşturmalar yapıldı mı?
Hayır, yapılmadı.
Bakın, bundan bir ay önce, Abdullah Cömert
davasıyla ilgili Balıkesirdeydim. Abdullah Cömert kim, nerede oldu bu
olay? Hatayda oldu. Hatayda bir polis tarafından vurularak öldürüldü.
Peki, o polis nerede şu anda? Mersinde görev yapıyor. O bölgede
yargılanması güvenlik bakımından sakıncalı
bulunduğu için duruşma Hataydan 1.300 kilometre mesafedeki
Balıkesire verildi. Peki, Balıkesirdeki yargılamada ne
vardı? Söyleyeyim ben sizlere ne olduğunu: Sanık yok,
tanıklar yok; tanıklar Hatayda, sanık Mersinde görev
yapıyor, dava Balıkesirde görülüyor. Yahu, dışarıdan
baktığınızda böyle bir anlayışla... Burada tüm bir
polis teşkilatını asla suçlamak istemiyoruz ama şu bir
vakıadır: Türkiye, Avrupa Birliği raporlarında, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde Rusyadan sonra en fazla tazminat ödeyen
ülkedir. Gelin kurtaralım Türkiyeyi. Burada, bütün polisler
işkencecidir, bütün polisler insanlara kötü davranıyor diye bir iddia
içerisinde değiliz ama polisler üzerinde yapılan tespitlerde siyasi
iktidarın ciddi anlamda baskısı olduğu açıktır.
Bakın, Sayın Başbakanı Gezi olaylarından sonra ne
dedi? Türk polisi orada destan yarattı. dedi.
Değerli arkadaşlarım, destan Çanakkalede
yaratıldı, Çanakkalede, destan düşmana karşı
yaratılır. Bir ülkenin Başbakanı kendi
evlatlarını öldüren polisine Siz destan yarattınız. derse
o polisi durdurabilir misiniz siz? O polis her zaman destan yazacaktır.
Kime karşı? Gezi olaylarında demokratik barışçıl
haklarını gösteren kendi yurttaşına, evladına
karşı. Ben buradan sormak istiyorum: Mısırdaki Esmaya
ağlayan Sayın Başbakanın acaba Berkin Elvanın, 15
yaşındaki evladımızın ölümünden sonra gözlerinden iki
damla yaş aktı mı? O evlat bizim evladımız değil
miydi? Bakın, bunları biz tespit etmiyoruz, ben size örneklerini
söylüyorum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden örnekler. Bakın,
6 Mart 2005te Beyazıtta düzenlenen Kadınlar Günü eylemine katılan
Nergis İzciye biber gazı ve copla saldırıldı, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiyeyi işkence
yasağını ve toplanma özgürlüğünü ihlal ettiği
gerekçesiyle mahkûm etti.
İki: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yine,
İstiklal Caddesinde F tipi cezaevlerini protesto eden Avukat Gülizar
Tuncer Güneşe, ona ağır bir şekilde muamele edildi,
beş gün rapor aldı, mahkemeler zaman aşımına
uğradı, o polisler cezasız kaldı ama Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi yine kötü muamele ve işkenceden Türkiyeyi mahkûm
etti, Türkiye savunma bile yapamadı. Yine Ali Çoban, İzmirde
düzenlenen 1 Mayıs gösterilerinde polis kendilerini tekmelediği,
dövdüğü ve göz yaşartıcı bomba kullandığı
için 2007 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
şikâyet başvurusunda bulunduktan sonra Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Türkiyeyi suçlu buldu ve cezalandırdı.
Şimdi, bakın bunu yine biz söylemiyoruz.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Eylül 2014te yayınlanan
raporunda Türkiyenin otoriterleşme eğilimlerine dikkat çekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bunlar bizim
tespitlerimiz değil, Uluslararası Af Örgütünün, İnsan
Hakları İzleme Örgütünün, uluslararası kurumların tespiti.
Yani, bir şey yoktu da ortada biz burada boşuna mı
konuşuyoruz? Türkiyede, daha dün sendikal hak talepleriyle ilgili
toplanan öğretmen arkadaşlarımızın Kızılay
Meydanında kafasını gözünü yarmadı mı polis? Daha
dün, önceki gün yine, İstanbulda gazeteci arkadaşlara, haber alma
hakkını kullanan gazetecilere hunharca saldırmadı mı?
En sonunda çağdaş hukukçulara, avukat arkadaşlara
saldırdı. Şimdi bu bir vakıa. Buradan bütün bir polis
teşkilatını biz işkencecidir diye yargılamak
istemiyoruz. Ama, polis teşkilatı içerisinde demokratik hak ve
özgürlüklere saldıran, hakkını ve yetkisini kötü kullanan bu
durumu da durdurmak, araştırmak ve çözümlerini bulmak
zorundayız. Bakın, Türkiye zaten şiddet içeren bir toplum.
Ailede şiddet var, okulda şiddet var, askerde sopa yiyor gençlerimiz,
e ne yapsın Türkiye de bir şiddet toplumu. Artık bu şiddeti
kaldırmak zorundayız. Okullarımızda artık
öğretmenler bir tek öğrencinin kulağını sıkamaz,
tokat atamaz, yok öyle bir şey; yapanlar da ağır ceza alır.
Polislerde de aynı şeyi yapmak zorundayız.
Türkiye, işkenceyi önlemede aldığı
hukuksal tedbirlerle, rahmetli Ecevit zamanında çıkan yasayla
bakın işkenceyi karakollarda kaldırdı. Nasıl
kaldırıldı? Soruşturmanın ilk evresinde, polis
evresinde avukat bulundurma zorunluluğu getirildi ve bir daha karakollarda
karakol değil şeffaf karakol uygulamasına geçildi ama sokak
eylemlerinde, dışarıda bunu yapamadık, yapamıyoruz ama
yapılması gerekiyor.
Bakın
arkadaşlar, İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye'nin
İnsan Hakları Alanındaki Gerilemesi ve Reform Önerileri
başlığı taşıyan raporunda, AKP yönetimindeki
Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ilkesini zayıflatmak, medyayı ve
İnterneti kontrol etmek ve Hükûmeti eleştirenleri ve
protestocuları sindirmek için çok aşırı adımlar
atıldığını belirtiyor. Doğru bunlar. Doğru değil
mi? Bizim tespitlerimiz değil, İnsan Hakları İzleme Örgütünün,
Avrupanın tespitleri. Şimdi ne yapıyorsunuz bakın,
işte MİT Yasasını siz getirdiniz. Şimdi de sanki bu
yetkiler yetmiyormuş gibi, Türkiye Avrupada en çok eleştirilen ülke
değilmiş gibi polislerin yetkilerini artıracak adımlar
atmaya çalışıyorsunuz. Daha dün Komisyona geldi, şu anda
durdurduğunuzu duyduk. Yine yargıyla ilgili birçok şey
getiriyorsunuz.
Yine, ne diyor
bakın: Ceza yargılamaları sisteminde reformların
yapılması gerektiğini söylüyor. Devlet görevlileri
tarafından hâlen yapılmakta olan ve geçmişte
yapılmış insan hakları ihlallerine son verilmesi diyor. Ve
ifade, medya, İnternet özgürlükleri ile toplanma ve örgütlenme
haklarına getirilen kısıtlamalara son verilmelidir. diyor. Bunu
kim söylüyor? Bunu Avrupa İnsan Hakları İzleme Örgütü söylüyor.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye, gerçek anlamda bir demokratik özgürlükler
ülkesi olacaksa eğer, kendimizle ve korkularımızla
yüzleşmek zorundayız. Bu ülkeyi 1980lerin sistematik işkence
ülkesi olmaktan çıkarıp hepimizin kabul ettiği,
uygarlığını kabul ettiği Avrupa Birliği
kriterlerinde hukukun üstünlüğünü, gerçek özgürlükleri teminat altına
alacak yasal düzenlemeleri yapmak zorundayız. Nasıl okullarımızda
şiddeti kaldırdıysak, artık gençlerimiz,
evlatlarımızın ve Türkiye'nin tüm farklı siyasal
görüşleri haklı taleplerini sokaklarda, meydanlarda özgürce
söyleyebilmeli ve polis de bunun korumasını yapmalıdır;
onları korkutarak değil.
Polis
arkadaşlarımızın üzerinde çok ağır
baskının olduğunu biliyoruz. Onların psikolojik
sorunları, ağır çalışma koşulları
olduğunu biliyoruz. İşte bu araştırma önergesi bir
anlamda bunlarla da yüzleşmemiz için bir olanak yaratacaktır. Bunu
Türkiyenin demokrasisi için, evlatlarımıza çağdaş,
özgürlükçü, çoğulcu bir demokraside insan haklarına saygılı
bir Türkiye yaratmak adına bu araştırma önergesinin lehinde
olacağımızı ifade ediyorum ve bu, sadece toplumumuzun
değil, o polis mensubu arkadaşlarımızın da
sağlığı ve güvenliği için gereklidir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde son konuşmacı Sayın Recep Özel, Isparta Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin vermiş
olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Evet, polisin zaman zaman uygulamış olduğu birtakım
yanlış uygulamalardan bahsedilerek bir araştırma önergesi
talep edilmiş. Tabii, sayın konuşmacılar buraya geldikleri
zaman Bu kötü muamele uygulanan vatandaşlarımızın her
gün
, Günde 2 vatandaş işkence ve kötü muameleye maruz
kalıyor. gibi, Yılda da 10 kişi polis namlusu karşısında
hayatını kaybediyor. gibi birtakım rakamlar verdiler.
Keşke aynı konuşmanın içerisinde şehit olan
polislerimizin, taş, sopa ve molotofkokteylinden yaralanan polislerimizin,
şehit olan polislerimizin de sayısını burada
verebilmiş olsalardı hakkı, adaleti birlikte tesis edebilirdik.
Evet, polis bazı uygulamalarda elindeki yetkiyi
kötüye kullanarak yanlış uygulamalar yapıyor olabilir. Aslolan
bu yanlış uygulamanın arkasında bir siyasi irade ya da biz
var mıyız, yok muyuz? Kim yanlış yapıyorsa, kim
yanlış uygulama yapıyorsa onun yargı önüne
çıkartılması, gerekli olan idari, hukuki soruşturmanın
yapılması, ceza almasının sağlanması. Tabii, polise,
kamu binalarına, özel iş yerlerine, araçlara taş atmak, molotofkokteyli
atmak da herhâlde hiçbir özgürlükle, hiçbir toplantı, gösteri
hakkının kullanıldığıyla da izah edilemez. Hem
güvenliği sağlayacağız hem özgürlükleri teminat altına
alacağız. Hiçbir özgürlük sonuna kadar değildir, o kadar
geniş de değildir. Aslolan kamu düzeninin tesis edilmesidir. Kamu
düzeninin olmadığı bir yere yatırımcı gelmez,
hiçbirimiz güvenli bir ortamda siyaset yapamayız, hiçbir
yatırımcı, iş yeri sahibi, vatandaşımız mutlu
ve huzurlu hissedemez. Kamu güvenliğini, kamu düzenini
sağlayacağız. Bunu sağlayan polis teşkilatındaki
sayın polis kardeşlerimize de elimizden gelen desteği burada
Hunharca
birtakım muameleler yapılıyor diye onları hep
işkencenin başaktörleri gibi de sokmamamız gerekiyor, demoralize
etmememiz gerekiyor. Onların yanlış uygulamaları varsa da
yargı önüne çıkması önünde de ne engel varsa, kim
yanlış yapıyorsa da el birliğiyle onu da kaldırmamız
gerekiyor.
Tabii, 17 Aralıktan sonra ilk yapmış
olduğumuz burada MİT Yasasını değiştirmek gibi
herhâlde yanlış bir bilgi var. MİT Yasası 17 Aralıktan
sonra değil 7 Şubat 2012 tarihinde olmuştu. Böyle bir
yanlış bilgiyi de burada düzeltmek istiyorum.
Sonuna kadar güvenlik, sonuna kadar özgürlük diyorum.
HDPnin bu araştırma komisyonu kurulmasına dair önerisinin
Bugün gündemimizde yargı paketi var, onu çıkaralım diyoruz.
Kamuoyunda hâkim ve savcıların beklemiş oldukları özlük
haklarıyla ilgili iyileştirmeler var, disiplin affı var, onu bir
an önce çıkaralım.
Gündemimiz belli olduğu için ben karşı
olduğumuzu bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve arkadaşları tarafından, öğretmenler
hakkındaki mevcut sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 25/10/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
26 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Tarih:26/11/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 26/11/2014 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf Halaçoğlu
Kayseri
MHP Grup Başkanvekili
Öneri:
25 Ekim 2014 Tarih, 2014/2310 Sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz Ankara Milletvekili
Zühal Topcu ve arkadaşlarının "Öğretmenler
hakkındaki mevcut sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla"
verdikleri Meclis araştırması önergesinin 26/11/2014
Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
lehinde ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcu.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak
öğretmenlerin sorunlarına yönelik olarak verdiğimiz
araştırma önergesi için söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyoruz.
24 Kasım dolayısıyla pazartesi günü kutlamasını
yaptığımız Öğretmenler Günü aslında birçok
trajikomik durumlara sahne olmuştur. Özellikle bunlardan birincisi 81
ilden gelen öğretmenlere kaçak sarayda verilen resepsiyondu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Saray kaçak değil
Hocam.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Bu, kaçak sarayı legalize
etme çabalarından başka bir şey değildi. Fedakâr, cefakâr
ve bu ülkeyi, bu ülkenin çocuklarını seven ve bu ülkeye hizmeti
karşılıksız olarak yerine getiren bu ülke sevdalılarını
da bu kaçak saraya çağırsanız millet üzerinde kaçak sarayın
yarattığı infiali perdelemeye yetmeyecektir bu uygulamalar.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sarayın neresi kaçak?
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Bir de o kadar üzüntü vericidir
ki, 24 Kasım günü için öyle süslü laflar edildi ama on iki
yıldır icraata bakıldığında icraatta hiçbir
şey olmadığı görülmektedir. Aslında 24 Kasım
olmasa öğretmenleri hatırlayan yok. On iki yılda, gerçekten,
eğitim camiası çalışanları tüketilmiştir,
bitirilmiştir. Verilen hiçbir söz yerine ulaşmamıştır.
Eğer AKP iktidarı samimi olsaydı on iki yılda bu millî
eğitim camiasının daha olumlu gelişmelere adım
atması için birtakım aktivitelerde veya projelerde bulunabilirlerdi
ve bu öğretmenlere özellikle görüşleri sorulurdu Gerçekten ihtiyacınız
ne, nasıl bir sistem istiyorsunuz? diye. Öyle tepeden inmeci,
dayatmacı bir uygulama getirildi ki bunu da demokrasi adı
altında satmaya çabalamaktadırlar. Zaten Millî Eğitim
Bakanlığı ne yaptığını bilmiyor, Bakan hele
hiçbir şey bilmiyor. Bu ülkenin birliğine ve dirliğine yönelik
en önemli icraatlardan birisi eğitim içinde yapılmaktadır.
Eğitim dili Kürtçe olan korsan eğitim kurumları
açılmıştır, şu anda eğitimlerine devam
etmektedirler. Bunları buradan biz duyurmak istiyoruz. Eğitimlerine
başlamışlardır. Bu aslında birlikte yaşama
kültürümüzü sabote etmeye yönelik olarak yapılan, atılan
adımlardır. Sayın Bakana Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesinde özellikle sorduk, dedik ki: Sayın
Bakan, bu okullar hizmete açıldı, şu anda devam ediyor.
Bakanın verdiği cevap -yanında müsteşarlarıyla
birlikte, aslında bunların çıktıları alınabilir-
Bizim böyle bir şeyden haberimiz yok. şeklinde. Acaba neden
haberleri var? Sayın Bakanın bu cevabı vermesinden biriki saat
sonra İnternet sitelerine görüntülü olarak düşen haberler vardı,
bu da bu okulların başarılı bir şekilde
hayatlarına devam ettiği ve eğitimlerini sürdürdüklerine
yönelik. Biz de buradan soruyoruz: Acaba teröristbaşıyla yapılan
gizli anlaşmalar çerçevesinde görmüyorum, duymuyorum ve bilmiyorum mu
denmektedir her şeye? İşte, çözüm sürecinin yeni Türkiyesinin
en önemli uygulamalarından birisi budur ve on iki yıllık AKP
iktidarının genel durumunun ortaya çıkardığı
yapı da gerçekten
Bizim ülkemizde yoksulluk var ama diğerinde, yeni
Türkiyede yolsuzluk var; bizim ülkemizde, Türkiyemizde mağdurlar var, kendilerininkinde
mağrurlar var; bizde utanma var ama diğerlerinde bir
arsızlık durumu hakimdir. Eğer bunlar böyle olmasaydı bugün
şu anda söz konusu ettiğimiz öğretmenlerin
durumlarının en azından çok daha farklı olması
gerekirdi. Özellikle on iki yıllık AKP iktidarında Millî
Eğitim Bakanlığında 5 bakan, 5 tane müsteşar, 360 tane
de Bakanlık üst düzey yöneticisi, idarecisi, 68 tane il müdürü, 200
civarında da müdür yardımcısı değişmişti.
Sürekli söylediğimiz gibi dünyanın hiçbir ülkesinde, böyle, temel
eğitimden ortaöğretime geçişte de sınav sistemi beş
yılda 3 kere değişmemişti.
Şimdi, baktığımızda, gerçekten
eğitim pedagojisinden anlamayan bir üst yönetimle yönetilmektedir Millî
Eğitim Bakanlığı ve özellikle Sayın Avcı da
gerçekten silik bakanlar listesinde yer almaktadır.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Hakaret ediyorsunuz. Size hiç
yakışmıyor.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Zaten eğitim camiası da
Sayın Millî Eğitim Bakanına zayıf bir karne vermiştir.
Millî Eğitim Bakanı sınıfta kalmıştır, hem
durumdan bihaber hem de kendinden bihaberdir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Eğitimden
bahsediyorsunuz. Üsluba biraz daha dikkat ederseniz
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Çünkü
bakıldığında, öğretmenlerin genel durumlarına
bakıldığında, gerçekten, öğretmenlerin durumunun,
millî eğitim camiasının durumunun içler acısı
olduğunu görebiliyoruz. Ve eğitim camiası sahipsizdir çünkü
eğitimi otomatik pilota bağlamışlardı bir ara. Bir
diğer bakan öğretmenleri güvercinlere benzetmişti, diğeri
de Zaten on beş saat çalışıyorlar ve şu kadar da
maaş alıyorlar. Bunlar zaten memura haksızlık.
demişti. Bu şekilde sayın bakanların ve
başbakanın ifadesi vardı. Ama bu öğretmenler bu söylemlere
rağmen hoşgörülü davranmışlar ve bu söylemleri onların
hamlığına vermişlerdi. Ve artık gerçekten
öğretmenlerin statüsü iyice düşüktür çünkü maaşlar önemli
belirleyicilerdir. Öğretmenlerin yüzde 30u ek iş yapmaktadır.
Şimdi, baktığımızda, özellikle
aldıkları maaş ortalamalarında 2.150 lira -en
aşağı ve üstü topladığımızda, genel olarak,
2.200 de diyebilirsiniz buna- maaş alıyorlar. Bu maaşlara
bakıldığında, inanın, yoksulluk
sınırında, yoksulluk sınırıyla açlık
sınırının arasında bir yerde yaşıyorlar.
Sürekli olarak öğretmen maaşları mukayeselerini bu iktidar 2002
yılında yaparken ama artık günümüzde öğretmen maaş
mukayesesini yapmaya güçleri yetmemektedir. Özellikle Maliye Bakanı
maaş zammı gündeme geldiğinde sanki o işi, o tarafı
görmezden gelirken, saraylara veya lüks yatırımlara yapılan
harcamaları gündeme getirirken öğretmen maaşlarına hiçbir
zaman dikkat edilmemekte ve pervasızca bu kurum, bu müessese
harcanmaktadır.
Öğretmenlerin yüzde 80ninin kredi kartı borcu
var, evlerini geçindiremiyorlar artık, çocuklarına rızık
götüremiyor öğretmenler ve öğretmenlerin yarısının
yeni yapılan araştırmalarda kendilerine ait bir evinin
olmadığını görebiliyoruz. Artık öğretmenler hem
bu iktidara hem de yönetime güvenmiyorlar çünkü öğretmenler artık ne
yapacaklarını bilmiyorlar, çaresizler. Bu mesleğin
itibarının kalmadığının artık bütün
öğretmenler arasında bir yaygın kanaat olarak geliştiğini
de buradan paylaşıyoruz. Çünkü artık öğretmenler aynı
zamanda kendilerinin etkilerinin okullarda sıfıra indirildiğini
de kendi düşüncüleriyle paylaşıyorlar burada.
Öğretmenlerin etkisi okullarda kalmadı ama lafa
gelince herkes işte Öğretmenler şöyle, çok değerli
varlıklar, eli öpülesi varlıklar, işte bu eğitimin itici
gücü derken bir bakıyorsunuz gerçekten öğretmenlere hizmete gelince
öğretmenlerin en arka sıralarda olduğunu görebiliyoruz. Sahipsiz
bırakıldığını, özellikle bu iktidar tarafından
iyice bu mesleğin itibarının düşürüldüğünü de
görebiliyoruz.
Yine özellikle bütçeye baktığımızda,
Millî Eğitim bütçesine, Sayın Bakan bu bütçenin yüzde 78inin bu
bütçenin personel giderlerine harcanacağını
açıklamıştır. Acaba bu giderlerle, yalnızca bu
bütçeyle öğretmenlere veya eğitim kurumlarına nasıl hizmet
götürmeyi düşünmektesiniz ve bu sorunları nasıl çözmeyi
düşünmektesiniz? Birçok okulda taşeron şirketler eliyle
temizlikçi çalışıyor, yardımcı personel
çalışıyor ve yardımcı hizmetli veya güvenlik
elemanı çalıştırılmaktadır.
Onun için, hep birlikte, diyoruz ki gelin, bu belki son
dönemeç, özellikle öğretmenlerin sorunlarına el atalım.
Teşekkür ediyoruz. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topcu.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Şahin.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; MHPnin öğretmenler hakkında mevcut sorunların
araştırılmasıyla ilgili vermiş olduğu grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, Türkiyenin dört bir
yanında gelecek nesillerimizi bilginin ışığında
yetiştiren tüm öğretmenlerimizin geçmiş Öğretmenler Gününü
kutluyorum. Bu kutsal mesleği ifa ederken maalesef terör örgütü
tarafından şehit edilen öğretmenlerimizin ailelerine tekrar
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, dünyanın en kutsal ve
en eski mesleklerinden biri olan öğretmenlik her zaman bilginin
üretilmesi, geliştirilmesi ve yarınlara aktarılması
sürecinde çok önemli bir role sahiptir. Dolayısıyla
öğretmenlerimiz dün olduğu gibi bugün de değişimin,
gelişimin, yenilenmenin ve daha ileri hedeflere doğru yürümenin
anahtarı konumundadır.
Ülkemizin gelişim, değişim, dönüşüm
ve kalkınmayı gerçekleştirecek, gelecekle ilgili 2023 ve 2071
hedeflerine ulaşmasında en önemli görev öğretmenlerimize
düşmektedir. Eğitim ve gelişme arasındaki sebep-sonuç
ilişkisi dikkate alındığında yüksek okullaşma,
kaliteli eğitim, öğrenci başına yapılan harcama,
eğitimin bütçedeki payı, yükseköğretimde okullaşma ve
ekonomik gelişmişlik arasında doğrudan bir ilişki
bulunmaktadır. Kuşkusuz ekonomik kalkınmışlıkla, ulaştırmada,
bayındırlıkta, sağlıkta, adalette, savunmada
ulaşılan son noktaları ileriye taşımak için bize en
önemli ivmeyi kazandıracak olan unsur eğitim ve eğitimin
ivmesini de kalitesini de belirleyenler ise öğretmenlerimizdir.
Değerli arkadaşlar, bu kapsamda
okullarımızı bilgi ve teknoloji çağının gereklerine
uygun şekilde donatarak bizleri daha güzel bir geleceğe
ulaştıracak gençlerimize ve o gençleri yetiştirecek
öğretmenlerimize her türlü imkânı sağlamanın ve özlük
haklarını daha da iyileştirmenin gayreti içindeyiz. Ancak, AK
PARTİ iktidarları döneminde yapmış olduğumuz bu
çalışmaları yeterli görmemekteyiz. Çünkü eğitim
camiamızın tüm sorunlarının çözülmesi için yapılacak
pek çok şey olduğunun bilinciyle şimdiye kadar hareket ettik ve
bundan sonra da aynı bilinçle hareket edeceğiz. Bu düşüncede olan
Bakanlığımızın öğretmenlerin aleyhine bir söylem
içinde olduğu iddiası insaf sınırlarını
zorlayıcı niteliktedir.
Bugün ne mutlu ki bütçede en fazla payı millî
eğitime ayırmak bizlere nasip olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesi 2002 yılında 7,5 milyar TL iken, 2013 yılında yüzde
532'lik artışla 47,4 milyar TL olmuştur. 2014 yılında
ise şu anda öngörülen- 55,7 milyar TLdir ve 2002 yılına göre
yüzde 642,6 oranında artmıştır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarlarımız döneminde 2003 yılından 2014 yılına
kadar 458.496 kadrolu öğretmen alımı
sağlanmıştır. 30/09/2014 tarihli
Bakanlığımıza bağlı resmî örgün ve yaygın
eğitim kurumlarında 784.720 öğretmen görev yapmaktadır.
Ayrıca 62.282 eğitim kurum yöneticisiyle birlikte toplamda 847.002
öğretmen görev yapmaktadır. Eylül 2014 tarihi itibarıyla
özellikle engelli personel istihdamı kapsamında 1.582 öğretmen ve
9.015 personel de mevcuttur.
Yıllardan beri sürekli öğretmenlerimizin
yaşam standartları ve çalışma koşullarıyla ilgili
olarak muhalefet partilerimizin hep klasik grup önerilerine şahitlik
etmekteyiz. Özellikle 9uncu derecenin 1inci kademesinde olan bir
öğretmenimizin net maaşı 2002 yılında 470,20 TL iken,
1/1/2014 tarihi itibarıyla 2.104 TL'ye yükseltilmiştir. 2002 yılında
aynı öğretmenin aylık altmış saat ders
karşılığı olarak ek ders ücreti 165 TL iken, yine
01/01/2014 tarihi itibarıyla 544,86 TL'ye yükseltilmiştir. 2002
yılında ek ders ücretiyle birlikte bir öğretmenin eline toplam
635 TL geçerken 2014 yılında 2.649 TL geçmektedir. 2002
yılına göre aynı öğretmenin eline geçen parada yüzde
317'lik bir artış sağlanmıştır. 9uncu derecenin
1inci kademesinde olan bir öğretmenimizin 2002 yılındaki 470 TL
olan net maaşı, Maliye Bakanlığının
yayınladığı 2002 yılı ortalama dolar döviz kuru
olan 1,506 TL'ye göre 312 dolardır yaklaşık olarak.
Aylık altmış saat
karşılığı ek ders ücreti olan 165 TL ise 109 dolara ve
toplamda maaş artı ders ücreti 421 dolara tekabül etmekteydi. 2014
yılının birinci döneminde 9uncu derecenin 1inci kademesindeki
öğretmenimizin net maaşı olan 2.104 TL Maliye
Bakanlığının yayınladığı Ağustos
2013 ortalama dolar döviz kuru olan 1,955 TL'ye göre 1.076 dolara, 544 TL olan
ders ücreti ise 278 dolara karşılık gelmektedir. Toplamda ise
maaş artı ders ücreti dolar bazında 1.355 dolara karşılık
gelmektedir. 2002 yılına göre maaş artı ders ücretinin
dolar bazında artış miktarı 933 dolardır.
2002 yılında bir öğretmenin eğitim ve
öğretim hazırlık ödeneği 175 TL iken, bu ödenek 2012-2013
eğitim ve öğretim yılında 700 TL'ye, 2013-2014 eğitim
ve öğretim yılında ise 850 TL'ye yükseltilmiştir. 2002
yılına göre yüzde 385'lik bir artış olmuştur.
Enflasyon hesaplayıcısı söz konusu olan aralıktaki en yeni
mal ve hizmet sepetiyle yapılan hesaplama sonucuna göre 2002
yılı Ocak ayındaki 100 TL olan bir mal sepeti 2014
yılı Ocak ayında 326 TL yapmaktadır. Toplam
değişim yüzde 226dır. Bu durumda, yeni göreve başlayan
öğretmenin net maaşında ek ders hariç 2002 yılına göre
2014 yılı Ocak ayı itibarıyla enflasyondan arındırılmış
olarak yüzde 121'lik bir artış olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan, yine örnek verilmiş, OECD'nin
2014 raporlarına göre, Türkiye'de on beş yıllık bir
öğretmenin yıllık brüt maaşı -satın alma gücü
paritesi kullanılarak hesaplanan- 2012 yılı için okul öncesi
eğitim kademesinde 26.653, OECD ortalaması ise 37.350;
ilköğretim birinci kademede 26.678, OECD ortalaması 39.024;
ilköğretim ikinci kademe ile ortaöğretim kademesinde 27.607, OECD
ortalaması ise ilköğretim ikinci kademede 40.570, ortaöğretim
kademesinde ise 42.861 ABD dolarıdır.
Söz konusu raporun öğretmen
maaşlarının bir de Türkiye bağlamında
değerlendirildiği bölüm: vardır ki nedense bu bölümden hiç
bahsedilmemektedir. Çünkü raporun devamında ülkemizdeki aynı
nitelikte eğitim görenlerin maaş
karşılaştırmalarında öğretmen
maaşlarının oldukça iyi olduğu görülmektedir.
Şöyle ki, on beş yıllık bir
sınıf öğretmeninin maaşı aynı yükseköğretim
derecesine sahip 25-64 yaş grubu çalışanların ortalama
yıllık kazancına göre yüzde 9 daha fazladır. Branş
öğretmenleri ise aynı yükseköğretim kademesine sahip diğer
çalışanlardan yüzde 13 daha fazla kazanmaktır.
Bu konuda OECD ortalamasına
bakıldığında, ülkemizin, ekonomisi içinde öğretmen
maaşlarına en çok pay ayıran ülkeler arasında olduğu
gözükmektedir. Yine, Türkiye, aynı zamanda, 2000-2012 yılları
arasında öğretmen maaşlarındaki reel artışın
en fazla olduğu OECD ülkelerinden biridir.
Evet değerli arkadaşlar, ayrıca
öğretmenlerimize fiziksel olarak vermiş olduğumuz düzenlemelere
baktığımızda, derslik başına düşen
öğrenci sayısı 2002-2003 yılında ilköğretimde 36,
ortaöğretimde 31, genel ortaöğretimde 34, mesleki ve teknik
ortaöğretimde 27'dir. 2013-2014 yılında ise bu rakamlar;
ilköğretimde 29, ortaöğretimde 29, genel ortaöğretimde 29,
mesleki ve teknik ortaöğretimde 29'a düşmüştür.
Özellikle öğretmenlerimizle alakalı
yapmış olduğumuz çalışmaları her seferinde küçük
göstermeye çalışan muhalefet partilerimizin bu ayrıntılara
da dikkat etmesini özellikle arzu etmekteyiz. AK PARTİ hükûmetleri
eğitimde yapmış olduğu tüm bu çalışmalarla
öğretmenlik mesleğinin, yöneltilen isnadın tersine, itibarını
artırmıştır. Çünkü, bizim eğitimde 2023 vizyonumuz,
cumhuriyetimizin 100üncü yılında, istikrarlı büyüyen, bölgesel
ve küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, dünyanın gelişmiş ilk
10 ülkesinden biri olacak, bölgesinde lider Türkiye'de nitelikli ve
donanımlı bireylerin yetiştirilmesine uygun eğitim
imkânlarını ve ortamlarını planlı, sistemli ve
sürekliliğini de koruyacak şekilde herkes için sağlamaktır.
Bunu da yegâne gerçekleştirecek olan öğretmenlerimiz olduğunun
bilinciyle hareket etmekteyiz.
Bu sebeplerden dolayı MHP'nin vermiş
olduğu grup önerisine katılmıyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ikinci
konuşmacı Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın Özcan.
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) 2002yle
karşılaştırma yaptı yani o dönemki Hükûmet ile şu
ankini karşılaştırma yaptı. Bu sebeple söz istiyorum.
BAŞKAN Açıklama yapacaksınız?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Açıklama
yapacağım.
BAŞKAN Sayın Özcan, bir dakikanızı
rica edeceğim.
Sayın Halaçoğlu, yerinizden bir dakikalık
bir açıklama rica edeyim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Malatya Milletvekili Mustafa Şahinin MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Şimdi, 2002yle maaş yönünden kıyaslama
yaptı. Sadece şunu söyleyeyim: 2002 yılında, o tarihte yeni
başlayan bir öğretmen tam 24 çeyrek altın alıyordu
maaşıyla, şu an 14 çeyrek altın alıyor, sadece bunu
söyleyeyim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kaç dolardı, kaç dolar?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yani, bu her şeyi
açıklıyor ama onun dışında şunu da ifade edeyim:
Yine, yapılan yeni istatistiklere göre, öğretmenlerin yüzde 55inin
kendisine ait evinin olduğunu, yüzde 45inin kendisine ait bir evi
olmadığını; öğretmenlerin yine yüzde 53ünün kirada
olduğunu; yüzde 29unun ek iş yaptığını;
öğretmenlerin yüzde 41nin esnafa borcu olduğunu; borcu
olanların yüzde 51inin 5 bin lira, yüzde 21inin 5 bin ila 10 bin lira
arasında olduğunu; öğretmenlerin yüzde 39unun
şahıslara nakit borcu olduğunu; öğretmenlerin yüzde 79unun
herhangi bir bankaya borcu olduğunu ve bu borcun yüzde 48inin 20 bin
lirayı aştığını; öğretmenlerin yüzde 81inin
kredi kartı borcu olduğunu ve bunların yüzde 64ünün 5 bin lira,
yüzde 21inin 5-10 bin lira arasında borcu olduğunu;
öğretmenlerin yüzde 40ının annesinden, babasından ya da
arkadaşlarından maddi destek aldığını herhâlde
arkadaşlarımız biliyordur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Bu konuyla ilgili mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu konuyla ilgili.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 2002
yılında altının onsu 300 dolardı, 2014
yılında altının onsu 1.600 dolara çıktı. Şu
anda herhâlde 1.200-1300 dolar civarında. 2002 yılında
öğretmen, maaşıyla 24 çeyrek altın alabilirken eğer
bugün 12 çeyrek altın alıyorsa; 2002 yılında
altının onsu 300 dolarken 5 misli artıyorsa, bugüne
baktığımızda, dünya piyasalarındaki altın
fiyatlarıyla Türkiye'deki altın fiyatlarını
değerlendirip öğretmenin aldığı maaşa
baktığımızda olağanüstü derecede bir iyileştirme
yapıldığının da bir göstergesidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Özcan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Anlayışınızdan dolayı teşekkür
ederim ayrıca.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Alım gücüne
bakın siz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) İşinize gelince
yuvarlayın. Benzinin litresi 1 liraydı, şimdi 5 lira. O zaman
arabaya biniliyordu, şimdi araba yük. İşine gelince
yuvarlıyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
konuşmacıyı dinliyoruz.
Buyurun.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Ankara
Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları tarafından,
öğretmenler hakkındaki mevcut sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla 25/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,değerli
milletvekilleri; tabii, önemli bir konu ancak iktidar partisinin
sıraları her zamanki gibi boş.
İHSAN ŞENER (Ordu) Nasıl boş ya
Sayın Özcan?
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizden fazlayız be!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ben, burada sorunlarını
gündeme getirdikleri için Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna teşekkür
ediyorum. Ancak, öğretmenlerimiz ve atanamayan öğretmenlerimiz
artık şu gerçeği görsünler: İşte, iktidara getirdiğiniz,
iktidara gelmesine katkı verdiğiniz bu iktidarın
temsilcilerinin, maalesef, onda 1i bile şu anda Genel Kurulda değil,
sorununuzla falan ilgilenmiyorlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Şu anda salondaki AK
PARTİlilerin sayısı CHPlilerin sayısının 5
katından fazla.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Evet, burada çok güzel bir
konuşma yapıldı benden önce. Ben buna katkı sağlamak
istiyorum. Tabii, Sayın Elitaş hemen rakamları ters çevirerek,
işte, altının onsu şöyleydi, o tarihte şu
şöyleydi diyerek, rakamlarla oynayarak bir şeye varmaya
çalıştı.
Sayın Elitaş, bakın,
varamazsınız bir yere. Öğretmenin durumunda 2002 yılı
ile 2014ü kıyaslarsanız kimse size şunu söylemez: Çok
şükür, 2014te bizim durumumuz daha iyi. Nasıl hesap yaparsanız
yapın, çay simit hesabı yapın, temel tüketim maddeleri üzerinden
hesap yapın herkes şunu görür ki 2002 yılındaki
öğretmenin durumu 2014 yılındaki öğretmenin durumundan çok
daha iyi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Maaşının
yarısını kiraya veriyordu, şimdi ise beşte 1ini
kiraya veriyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri,
şimdi, öğretmenin sorunları deyince bunu ikiye ayırmak lazım.
Bir, hâlihazır öğretmenlerin, 850 bin civarında şu anda
görev yapan öğretmenlerin sorunları, bir de atanamayan
öğretmenlerin sorunları.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) 2002de ne
kadardı söyle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, bakın,
Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Cevap verme
hakkı
BAŞKAN Dinliyoruz arkadaşlar,dinliyoruz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama bana laf
atıyor Başkanım.
BAŞKAN Size mi bakıyor?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yaptıkları
araştırmalar var, bir kısmı da yandaş
sendikaların
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tanju Bey, 2002de
sayı kaçtı?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkanım,
müdahale edecek misiniz.
BAŞKAN Sürenizi katacağım. Bir dakika
Sayın Özcan, sürenizi hesap ederek dâhil edeceğim.
Bir sohbete başladınız siz de
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yok, yok, sohbete falan
başlamadık Sayın Başkan.
BAŞKAN -
o yüzden müdahale etmekte geciktim biraz
sohbetinizi bozmayayım diye.
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkanım,
sizin bir dakika ek süre vereceğinizi biliyorum artık bu
aşamadan sonra.
BAŞKAN Bir dakika demedim, Sürenizi kestim,
ekleyeceğim sonra dedim.
Buyurun devam edin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkan, konu son
derece önemli.
Bakın, Sayın Elitaş, size yakın olan,
yandaş sarı sendikaların, sapsarı sendikaların bile verdiği
rakamlar var. Onlar diyorlar ki, artık onlar bile şunu söylüyorlar:
Tek başına bir öğretmen aile reisi olarak evde tek
çalışansa, o aile, Türkiye'de, devletin resmî İstatistik Kurumunun
araştırmalarına göre yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. Hatta neredeyse açlık
sınırının altında yaşayan aileler kategorisine
girmek üzere. Eğer 4 kişilik bir ailede karı koca birlikte
çalışıyorsa ancak yoksulluk sınırının kıl
payı üstünde yer alabiliyorlar. Siz hâlâ bu şartlarda nelerden
bahsediyorsunuz?
Bakın, en düşük emekli maaşı 2.136
lira. Peki, en son açıklanan yoksulluk sınırı rakamı
ne? 3.926 lira. Açlık sınırı da 1.205 lira, her ay da
artmaya devam ediyor. Şimdi, siz hâlâ şu şartlarda
çıkıp göğsünüzü gere gere Devriiktidarımızda biz,
öğretmenlere fazlasıyla her şeyi verdik, öğretmenlerimiz
refah içinde yaşayabiliyorlar. diyebiliyor musunuz? Hâlâ bunu
söyleyebiliyor musunuz? Ya, bunu söylerken insanın yüzünün kızarması
gerekmiyor mu Sayın Elitaş? Sizde böyle bir şey de fark
edemiyorum, üzülerek söylüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bana laf atıyor. Kürsüden laf atanı da ilk defa
görüyorum.
BAŞKAN Cevap verirsiniz sonra.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri,
şimdi az önce Sayın Halaçoğlu kısaca değindi.
Şimdi bakın, yirmi beş yıllık bir öğretmenin
maaşı 2.482 lira. Aynı araştırmadan bahsediyoruz ocak
ayında bir öğretmenin maaşına gelecek zam sadece 64 lira.
64 lira zam gelecek bu öğretmene. Şimdi öğretmenlerin
yaklaşık yarısının evi yok, kendisine ait evi yok.
Öğretmenlerin yüzde 80inin bankalara borcu var, yüzde 80inin üzerinde de
kredi kartı borcu var. Bakın, bu çok önemlidir: Annesinden
babasından hâlâ yardım alan öğretmen aile sayısı ne
biliyor musunuz oran olarak? Yüzde 40. Yani hâlihazırda görev yapan
öğretmenlerimiz hâlâ annesinin babasının eline bakar durumda.
Borç nedeniyle sağlık sorunu yaşıyorlar, yüzde 57
oranında. Bakın, bu araştırmaları -muhakkak sizlere de
geliyordur- lütfen bir inceleyin, inceletin ve ondan sonra çıkın
deyin ki, öğretmenler bizim iktidarımızda çok önemli
kazanımlar elde ettiler. Yok böyle bir şey.
TUFAN KÖSE (Çorum) Emekli öğretmenler de
aynı.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Evet, emekli öğretmenlerin
durumu da zaten aynı. Genel emeklilerden çok çok farklı değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tanju, bu verileri nereden
aldın?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri, bu
veriler isteyen herkese geliyor, hatta istemeyen herkese de geliyor, istemeseniz
de geliyor. Bakın
RECEP ÖZEL (Isparta) Nereden geliyor? Rüyanda mı
gördün, nerede gördün?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın, şu anda
açın Twitterınızı, Facebookunuzu, mesaj sisteminizi, her
gün, size, atanamayan öğretmenlerin organize bir şekilde mesaj
gönderdiğini göreceksiniz.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Biraz okumak
lazım.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Organize bir şekilde mesaj
gönderdiklerini göreceksiniz. Diyorlar ki: Bakın, biz artık üçte
1imiz intiharı düşünür hâle geldik. Çok zor durumdayız. Bizim
atanmamız için mücadele edin. Bu konuda bir şeyler yapın.
Sürekli olarak Twitterımızı, Facebookumuzu kilitliyorlar,
doğru mu? Bize gelen bu mailler, mesajlar size gelmiyor mu?
Bakın, sayın milletvekilleri, 50 bin atanamayan
öğretmenle bu ülkeyi teslim aldınız, bugün 350 bini buldu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Üniversite sayısı ne
kadar arttı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen izin
verin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Dün Başbakan
çıkıyor, 24 Kasımda Çok büyük bir müjde vereceğim. diyor.
Çok büyük bir müjde vereceğim dediği ne? 330 bin, 340 bin atanamayan
öğretmen içinden 15 bin öğretmen ataması müjdeliyor.
Yazıklar olsun! Tek kelimeyle yazıklar olsun!
Öğretmenler devriiktidarınızda itibarsız
hâle getirildi. Keşke şu Abdullah Öcalanın itibarını
düşündüğünüzün yarısı kadar öğretmenin
itibarını düşünseydiniz
RECEP ÖZEL (Isparta) Ama o da olmadı şimdi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
bugün öğretmenler
bulundukları noktadan çok daha iyi bir noktada olurlardı. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) En azından toplumda bir
itibarları olurdu.
Evet, atanamayan öğretmenlerle ilgili biz muhalefet
temsilcileri olarak, dilimiz döndüğünce, sürekli olarak, her
bulduğumuz fırsatta Meclis kürsüsünden Bu öğretmenleri
atamalısınız. Atayamıyorsanız, başka türlü bir
tedbir alın. diyoruz.
TÜLAY BAKIR (Samsun) Ne yapalım?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ne yapalım? diyorsunuz
sadece. E, ne yapalım? Yapacak bir şey bulamıyorsanız, o
zaman bırakın iktidarı bu işi çözecek olanlar gelsin, bu
ülkeyi onlar yönetsin Hocam.
Şimdi, hem Ne yapalım? diyorsunuz, Çare
bulamıyoruz. diyorsunuz, hem de hâlâ eğitim fakülteleri Türkiyede
açılmaya devam ediyor. Ya bu sorun nasıl çözülür? Her yıl 70 bin
öğretmen unvanlı mezun veriyoruz, 70 bin.
TÜLAY BAKIR (Samsun) Yok öyle bir şey, yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öğretmen unvanlı diye
bir şey yok, eğitim fakültesi mezunu veriyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - En fazla 30 binini
atıyorsunuz. E, 40 bin artıyor bu sayı. Başka da bir çözüm
öneriniz yok. Bu şartlarda bu nasıl olacak?
Ama ne diyorsunuz? Efendim, işte hazine
imkânlarımız sınırlı. Bunlara verdiğiniz cevap
bu. E, hazine imkânlarınız sınırlı da bu bin
odalı sarayı nasıl yapıyorsunuz? Sayın
Cumhurbaşkanına son model bu uçağı nasıl alıyorsunuz?
Bakın, değerli hocamız az önce bana bir
bilgi verdi, dedi ki, sadece şu kaçak saray olarak nitelendirilen
Sayın Cumhurbaşkanının şu anda ikamet ettiği
sarayın yapım masrafıyla siz 71 bin öğretmeni atayıp
bir yıllık maaşlarını verebiliyorsunuz. Ama siz bunu
tercih etmiyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sonra, gelecek yıl ne
yapacağız?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Siz oradaki insanlara Hazinenin
imkânları yetersiz, devletin imkânları yetersiz ne yapalım
kardeşim? diyorsunuz ama müsrif olma noktasında, maalesef,
diktatörlerle yarışıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, söylenecek çok şey var
ama ben sizi bir konuda da uyarmak istiyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Vallahi iyi masal
anlatıyorsun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bakın, paralel yapı,
paralel yapı
Hep ağlıyorsunuz ya. Bir senedir paralel yapı
diye tutturmuşsunuz Paralel yapı bize böyle yaptı, paralel
yapı bize şöyle yaptı
Bakın, ben, bir paralel yapı
uyarısında daha bulunmak istiyorum size, bu daha ciddi: Şimdi
MEMUR-SEN diye bir konfederasyon var biliyorsunuz değil mi? Bu MEMUR-SEN
Konfederasyonu devletin içinde bir paralel yapıyı kurdu asıl.
Doğuda, güneydoğuda KCK; diğer yerlerde de bunlar. Bakın,
farkına varın artık, şu anda illere atadığınız
bürokratları Hükûmet olarak siz yönetmiyorsunuz, MEMUR-SEN yönetiyor
valileri, il millî eğitim müdürlerini.
Bakın, sadece bir örnek verdim burada bir
dakikalık bir konuşmada, dedim ki: Hani yakında illerde okul
müdürü atamaları yapıldı, 70 puanlık bir başarı
kriteri getirildi. Boluda bu 70 puanlık kriteri kim geçti biliyor
musunuz? 29 okul müdürü. Bu 29 okul müdürünün 26 tanesi MEMUR-SENe
bağlı EĞİTİM-BİR-SEN üyesi, 2 tanesi
sendikasız, 1 tanesi de TÜRK EĞİTİM-SEN üyesi. Peki,
rakamlara bakıyorsunuz, TÜRK EĞİTİM-SEN ile
EĞİTİM-SENin toplam üye sayısı MEMUR-SENden hâlâ
oldukça fazla. Böyle bir şey olabilir mi? 29un 26sını
atatıyorlar. Birçok ilde millî eğitim müdürlüklerini MEMUR-SEN
yöneticileri yapıyor fiilen, birçok yerde kendilerini vali yerine
koyuyorlar, her türlü atamaya burnunu sokuyorlar.
Bakın, ben bu kürsüden uyarıyorum: Sayın
Elitaş, yarın bir gün, altı ay sonra İşte, bak,
ikinci bir paralel yapı daha çıktı, bizim haberimiz yoktu. Ondan
kurtulmaya çalışırken bunların yanına oturmuşuz.
demeyin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Kürsüden laf atanı da ilk
defa gördüm.
BAŞKAN Otuz saniye ekliyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ama teşekkür etti
arkadaş.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ekleyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama Teşekkür ederim. dedin.
Evet, Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, Sayın
Başkanım, siz benim konuşmama müdahale ettiniz, ben de
BAŞKAN Kim edecek müdahale? Affedersin, düzeni
sağlamak zorundayım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz ettik müdahale, Başkan
etmedi.
BAŞKAN Ben size otuz saniye süre veriyorum, siz
teşekkür ediyorsunuz, yine de ben eleştiriliyorum; nasıl bir
şey bu, anlamadım ben.
TANJU ÖZCAN (Devamla) E, Başkanım
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Milliyetçi Hareket Partisi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İlk defa hatip
kürsüden oturan birine laf attı, sataştı.
BAŞKAN Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İzin verirseniz
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yalnız, bana
sataşırken otuz saniye verdiniz, şimdi bana ne kadar
vereceksiniz?
BAŞKAN İki dakika.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşmaya otuz
saniye, bana sataşıyor, otuz saniye veriyorsunuz.
BAŞKAN İki dakika veriyorum, otuz saniyeden
büyük iki dakika.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, o bana
sataşırken otuz saniye veriyorsunuz
BAŞKAN Hayır, öyle demedim, yeniden
başlatıyorum.
Otuz saniye küçük iki dakikadan.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; verilen rakamların tamamı
yanlış.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Doğrularını sen ver o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kim, nerede, ne
yaptı, hangi İnternet sitesinden, Facebooktan söyledi bilmiyorum ama
şunu söylemek lazım: Az önce söylediğiniz rakamları
doğru olarak varsaydığımız takdirde o hesaplamalar 4
kişilik aileye göre yapılır. En düşük memur emeklisinin
maaşını 2 bin küsur lira. diye söylediniz, 4 kişilik
ailenin yoksulluk sınırı da şu kadar. diye söylediniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Tek çalışıyorsa.
dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Evde tek
Bakın, şu anda 26 milyon insan
çalışma hayatında. Türkiyenin nüfusu 77 milyon derseniz, her
aileye di çalışırsanız 3 kişilik bir aileden 1 tanesi
çalışıyor demektir bütün bunları böldüğünüz takdirde.
Şunu ifade etmek istiyorum: Türkiyede çalışan sadece
öğretmenlerin değil, çalışan, kamu kesiminde
çalışanların tamamının aslında gelir seviyeleri
düşük ama bunlar imkânlar doğrultusunda.
Açık bir şey ifade etmek istiyorum size: Yani
Öğretmenlerin maaşlarını olağanüstü
arttırdık, memurların maaşlarını şu noktaya
doğru getirdik. değil, Mevcut imkânlar çerçevesinde, 2002
yılından bugüne gelen süre içerisinde
baktığımızda, en iyi şekilde hem emekli
maaşını hem çalışanların maaşını
satın alma gücü yönünden en iyi hâle getiren iktidar bizim
iktidarımız. diyoruz.
Rakamla bir örnek vereyim size: 2002 yılında
Türkiyenin bütçesi yaklaşık 100 milyar liraydı. Bütçe
içerisindeki ücretlere giden pay yüzde 20ydi. Yani bu ülke 100 milyar
liranın 20 milyar liralık kısmını memur maaş ve
ücretleri olarak veriyordu. Şu anda Türkiyenin bütçesi yaklaşık
500 milyar lira. Bütçeden ücretlere ve maaşlara ayrılan
kısım yüzde 30 olmuş, 150 milyar lira. O günden bu tarafa on iki
yılda ücretlere olan kısmı 7 misli artmış. Cumhuriyet
tarihi boyunca 400 bin öğretmen alınmış, AK PARTİ
iktidarı döneminde 450 bin öğretmen alınmış. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yani 50 bin
atanamayan öğretmenle geldiniz, 300 bine çıkardınız.
diyorsunuz
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
ama şu anda
400 bin öğretmeni eğer biz istihdam edip onları hizmet etme
noktasına getirdiysek bunun alkışlanması gerekir, takdir
edilmesi gerekir. Eniştesi ve kardeşi öğretmen olan biri olarak
söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özcan, buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, sayın hatip
konuşmasında benim verdiğim rakamları çarpıtmak
suretiyle benim yalan beyanda bulunduğumu ifade etmiştir.
BAŞKAN Çarpıtmak demedi,
Yanlıştır. dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yalan demedim,
Yanlış dedim, yalanın ne olduğunu bilirim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sataşmada bulunmuştur,
kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
Yanlıştır. dedi, Verdiğiniz
rakamlar yanlıştır. dedi. Çarpıtmak demedi.
Buyurun.
3.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben gerçekten Sayın Elitaşı
şaşkınlıkla izliyorum. Bakın, bizim verdiğimiz
rakamlar herkesin ulaşabileceği, sendikalar tarafından, meslek
odaları tarafından yapılmış
araştırmaların sonuçları.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hangi sendika?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Devletin resmî
kurumlarının verdiği rakamlar bunlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hangi sendika söyle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, siz hâlâ şunu
nasıl söyleyebiliyorsunuz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hangi sendika?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Elitaş,
sapsarı sendikanın rakamları bunlar. Yani daha objektif
sendikaların rakamlarını buradan vermedim, en azından size
yakın olan sendikanın rakamlarını vereyim ki siz de bir kez
daha düşünün dedim.
Şimdi, arkadaşlar böyle bir şey olur mu?
Şimdi, değerli hocamızla, siz konuşurken
değerlendirdik. Kamuda net anlamda, ücretinde en az artış olan
öğretmenler. Bunu herkes biliyor, en düşük oranda gelir elde edenler
-kamu çalışanları arasında- öğretmenlerimiz. Siz hâlâ
neden bahsediyorsunuz? Bunun aksini nasıl savunabiliyorsunuz? Sayın
Elitaş, şunu söylüyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yine
sataşıyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) 400 bin öğretmen
devriiktidarımızda atandı. diyorsunuz da atanamayan
öğretmen sayısı devriiktidarınızda 350 bine
çıktı. Bunun cevabını veremiyorsunuz. Dünyaya rezil
oluyoruz. İzlandanın nüfusundan daha büyük bir atanamayan
öğretmen kitlemiz var. (Gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 140 bin öğretmen
açığı var.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi siz hâlâ neyi
savunuyorsunuz?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) 140 binden 350 bine
çıktı.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ne olacak bu öğretmenlerin
hâli? Bakın, ben atanamayan öğretmenlere de sesleniyorum, bu sorunu
bu şekilde çözemeyiz. 330 bin atanamayan öğretmeni ben Türkiye Büyük
Millet Meclisinde AKP Grubunu bir izlemeye davet ediyorum. Öyle mesaj çekerek
falan bu sorun çözülmüyor, 50 kişi bir araya gelerek, eylem yaparak bu
sorunu çözemezsiniz. Gelin, binlerce atanamayan öğretmen AKP Grubunu bir ziyaret
edin bakalım, derdinizi orada anlatın. Bunu da bir çağrı
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden yapıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Benim ismimi
kullanarak bana sataştı. Müsaade ederseniz
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Yanlış diye kullandığım cümleden
dolayı, sataşmadan dolayı söz verdiniz, izin verirseniz
BAŞKAN Evet, Dünyaya rezil oldunuz. dedi.
Buyurun.
Kapatacağım şimdi ama.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mutlaka sataşacak.
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce arkadaşlarım
uyardılar, bir dil sürçmesinden dolayı bir ifade kullandım. Ben
aslında 450 binin üzerinde. diyecektim. Cumhuriyet tarihi boyunca bu
ülkede 400 bin öğretmen görev yapmışken, AK PARTİ
iktidarı döneminde sisteme katılan, öğretmen olarak atanan
öğretmen sayısı 457 bine
çıkartılmıştır. Bunu düzeltmiş oluyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu başarı
mıdır? 140 bin açık var daha, bu başarı
mıdır? Cumhuriyet tarihi boyunca her zaman 16ncı büyük
ekonomiydik, 17nci büyük ekonomi olduk sayenizde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, en düşük öğretmen maaşı 2002
yılında 470 lira iken, bugün 2.148 liraya
çıkmıştır. En düşük öğretmen maaşı...
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Öğrenci
sayısı ne kadar arttı?On iki yılın sonunda
eğitimin hâli ne?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bu muhalefetin
sadece işi gücü laf atmak, başka bir şey yapmıyor.
Sayın Başkan, yani kürsüden laf atanı uyarmıyorsunuz,
oradan laf atanı uyarmıyorsunuz. Lütfen, laf atanları bir
uyarır mısınız?
BAŞKAN Çok yüksek burası da o yüzden.
Buyurun, devam edin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Senin imama
yaptığın zamları anlat Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) En düşük
öğretmen maaşı 2002 yılında 470 lira iken, bugün 2.148
liraya çıkmıştır. Şunu söylüyoruz: Maaşlar hiçbir
zaman tatmin edecek seviyede olmamıştır ama bizim
iktidarımız döneminde verilen maaşlarla, imkânlarla,
şartlarla, bu ülke ekonomisinin ortaya çıkardığı
kaynaklarla en iyi maaşı AK PARTİ iktidarı döneminde verdik
diye ifade ediyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru söylemiyorsunuz
Sayın Elitaş. Öğretmen aç, aç; yüzde 70i borçlu; evleri yok;
borçlu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Biz, kimsenin
zoruyla burada iktidar olarak durmuyoruz. Milletin getirdiği yetkiyle,
milletin verdiği yetkiyle burada iktidarız. Haziran 2015 tarihinde
yine seçimler var, sandıklar önümüze çıkacak, sandıklar ortaya
konulacak ve haziran ayında kim iktidar, kim değildir yine göreceğiz.
On iki yıldır biz burada diyoruz. Şunu yaparsanız, bunu
yaparsanız. diye ifade ediyorlar ama on iki yılda 9 sandıktan
sürekli olarak AK PARTİ iktidar olarak çıkmıştır.
FATMA NUR SERTER (İstanbul)
Sıkışınca sandık!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın, 2002de
346 bin olan derslik sayısı bugün 650 bine
ulaşmıştır. 2002de 80 ila 100 kişilik olan
sınıflar, bugün 25-30 kişilik sınıflara
gelmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede ya! Nerede ya!
FATMA NUR SERTER (İstanbul) 70 kişilik
sınıflar var İstanbulda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Eğitim seviyesi,
kalitesi yükselmiştir. Bunu milletimiz biliyor, altı ay sonra da
takdir edecek, sandıkta herkesin hesabını görecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi...
Hocam, sizin söz talebinizi alacağım.
Yalnız...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN Daha oraya gelmedik Hocam. O aşamaya
gelince tekrar edersiniz.
Sizin de söz talebinizi alacağım. Yalnız,
bir konuşmacı var, onu konuşturayım, ondan sonra
konuşmak için size söz hakkı vereceğim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Ankara
Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları tarafından,
öğretmenler hakkındaki mevcut sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla 25/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
aleyhinde Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin Aydın
konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu kürsüden, Türkiye
Büyük Millet Meclisi kürsüsünden çok değerli öğretmenlerimizden özür
diliyorum. Çok değerli öğretmenlerimiz, başta rahmete
ulaşmış olan babam ve ailemdeki 5 öğretmen ve onunla
beraber tüm öğretmenlerimizden özür dileme nedenim şudur:
Öğretmenler hakkındaki mevcut sorunların
tartışılması amacıyla verilmiş olan
araştırma önergesinde önergeyi veren arkadaşımızın
on dakikalık sürenin altı dakikasını öğretmenlerin
sorunları dışındaki politik konularda konuşmuş
olması, bir diğer muhalefet milletvekili
arkadaşımızın da öğretmenlerin sorunları
hakkında hemen hemen bir iki dakikalık konuşmanın
dışında siyasi polemiğe malzeme etmesinden dolayı
bütün öğretmenlerden özür diliyorum.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sen
öğretmenlerden veremediklerinizden dolayı özür dile.
KEMALETTİN AYDIN (Devamla) Öğretmenlerin
sorunlarını AK PARTİ iktidarının iyi bildiğini,
öğretmenlerin sorunları konuşulurken
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Öğretmenlerin
içinde bulunduğu durumdan dolayı onlardan özür dile sen.
KEMALETTİN AYDIN (Devamla)
mekânsal ve
sınıfsal kalabalıkların olduğunu, çift tedrisatlı
eğitimde sınıftan sınıfa koşarak büyüyen kentlerde
okullarına ulaşırkenki yaşadıkları zorluklar gibi
zorlukları bilen AK PARTİ iktidarı, biraz önce size matematiksel
olarak anlamsız gelen artan sınıfların aslında o
öğretmenlerin mekânsal olarak çalışırken çalışma,
yaşam kalitesini artıran mesele olduğunu, yine 80 kişilik
sınıfların bugün 20-30luk sınıflara
düştüğünde o öğretmenin öğretmenlik mesleğini
uygularken almış olduğu hazdaki artışın
örnekleridir. Siz bunları sadece rakamsal olarak algılarsanız
bunu tartışamayız.
Kısacası, sözü çok uzatmanın gereği
yok, biz, öğretmenlerimizin sorunlarını iktidarda olmamıza
rağmen, çözüp önemli bir kısmını aşmamamıza
rağmen çözemediklerimizi biliyoruz ve onlarla ilgili de
çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu nedenle de
sorunları önemli bir oranda çözülmüş olan ama yine birçok sorunuyla,
çocuğunun kreş sorunundan, mekânsal problemlerinden,
maaşının tüm artışlara rağmen yüksek bir ücret
olmaması gibi nedenlerden dolayı, çözmüş olduğumuz
sorunları aynı hızla gelecek bir süre içerisinde daha çözmeye
devam edeceğimizi tüm öğretmenlerimizle paylaşıyor,
kendilerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, onların
yetiştirmiş olduğu bir evlat olarak hürmetlerimi,
saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Topcu, buyurun, talebiniz nedir, lütfen onu
öğreneyim.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Konuşmacı
sataştı.
BAŞKAN Ne dedi?
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Özellikle Özür diliyorum onlar
adına. dedi. Çünkü sorunları dile getirmek için
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşma yok
efendim, bu eleştiri, başka bir şey değil, açık oturum
da değil burası.
BAŞKAN Sayın Topcu, siz konuşmacı
kürsüye gelmeden önce söz talebinde bulundunuz. Niçin söz talebinde bulundunuz,
onu soruyorum.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Orada şunun için: Bizim verdiğimiz
rakamları çarpıtıyorlar çünkü şu anda elimizde
BAŞKAN Kim çarpıtıyor? 2 tane
konuşmacı vardı, kim çarpıtıyor?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) İkisi de, ikisi de.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Özellikle AKP adına
konuşan arkadaşlarımız, Grup Başkan Vekili
çarpıttı çünkü öğretmen maaşlarının diğer
çalışanlar arasındaki
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Elitaş her şeyi
çarpıtıyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen. Ben
utanıyorum size bu ikazda bulunmaktan, lütfen. Bir milletvekili
arkadaşınız konuşuyor.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan,
Elitaşı bu kadar sorgulamadınız. Bu hassasiyetiniz niye?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ya, önerge sahibi yani
en azından.
BAŞKAN Buyurun.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Şimdi, bakın,
öğretmen maaşlarının diğer meslek maaşlarıyla
beraber mukayese edildiğinde ne kadar doyurucu olduğuna yönelik
açıklamalar yapıldı. Ben de diyorum ki, şimdi, şu anda
elimizde
BAŞKAN Buyurun, siz yerinize oturun Sayın
Topcu. Ben mikrofonu açacağım, bir dakika süre veriyorum size
açıklama yapmanız için.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Şurada yapsam
açıklamayı.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
Usul böyle, lütfen.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Usul herkese göre
değişiyor galiba.
BAŞKAN Hiç kimseye göre değişmiyor,
Tüzüke göre gerçekleşiyor.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun,
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının MHP grup önerisi
üzerinde ve Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Şimdi, Kasım 2014
itibarıyla bakıldığında bir polis memurunun 2.765
lira, uzman doktorun 3,962 lira, en yüksek öğretmen
maaşının 2.422 lira ve avukat maaşının 3.923 lira
olduğunu görebiliyoruz buradan. Yani, buradan bakıldığında
da öğretmen maaşlarını aile yardımı ve diğer
ek ödenekler hariç olarak aldığımızda, bu
maaşların bu şekilde olduğunu görünce en düşük
maaşlının öğretmen olduğunu görebiliyoruz ve son konuşmacı
arkadaşımızın yaptığı açıklamaya göre
Özür dilerken, burada özellikle milletten özür dilerken öğretmenlerin
sorunlarını dile getirmediler. diye aslında bugün şu anda
bu öğretmenlerin sorunlarına yol açan AKP zihniyetidir. Güvercin
olarak algılayanlar, Yalnızca parayı düşünüyor. diyenler,
işte diğer memurlara Bunlar yan gelip yatıyor. diyenler, on
beş saatle yalnızca öğretmenliği ders saati üzerinden
değerlendirenler AKP zihniyeti olduğu için biz baştan bu
söylemlerden bahsederek konuşmamıza başladık, onu da
belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topcu.
Konuşmaya başlamadan önce Herkese göre
değişiyor. dediniz. Size bir bilgi vermek isterim. Sataşma
olduğu zaman kürsüye geliyorlar iki dakika, açıklama
yaptıkları zaman yerlerinden bir dakika veriyoruz. Bilginize
sunarım. Böyle bir teamülümüz var, bunu uyguluyoruz sadece.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Evet ama sataşma vardı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Zühal Hanıma da
sataşma oldu.
BAŞKAN - Sayın Özcan, buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, az önce AKP Grubu
adına konuşan sayın hatip konuşmasında, benim bir iki
dakika öğretmenlerin sorunlarına değinerek konuşmamın
kalan bölümünde de öğretmenlerin sorunlarını siyasi polemik
malzemesi hâline getirdiğimi
BAŞKAN Sizi kastetmedi, genel olarak konuştu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu, eleştiridir, sataşma değil.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkanım,
diğer muhalefet partisi milletvekili diyerek, zaten önergeyi veren Zühal
Hanım MHP Grubu adına, diğeri de, konuşan burada benden
başka kimse olmadığına göre kimi kastettiği açık.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu, iktidarı susturmak demektir.
BAŞKAN Sayın Özcan, bu nedenden dolayı
size söz vermeyi düşünmüyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Niçin efendim?
BAŞKAN Çünkü, bu bir sataşma değildir,
eleştiridir. Lütfen, bu konuda hassasiyet göstermenizi rica ediyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Böyle şey olur mu? Efendim, bu,
eleştiri değil, çok açık bir sataşma.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Ankara Milletvekili
Zühal Topcu ve arkadaşları tarafından, öğretmenler
hakkındaki mevcut sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 25/10/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
26 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkan, benim
konuşmam bitmedi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ile Ankara Milletvekili Levent Gök ve 24
milletvekili tarafından, Uludere olayının tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 29/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 26/11/2014 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent Gök
Ankara
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili M. Sezgin Tanrıkulu, Ankara
Milletvekili Levent Gök ve 24 milletvekilinin "Uludere olayının
tüm boyutları ile araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi" amacıyla 29/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (936 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 26/11/2014
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
lehinde ilk konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, şu anda görüşmekte olduğumuz
araştırma önergemizde
Bundan yaklaşık üç yıl önce
Uluderede 34 yurttaşımızın Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından yürütülen bir operasyon sonucu öldürülmesinden sonra, önceki
gün yaşadığımız bir gelişmeyle Uludere olayı
-bugün çok ciddi ve çok vahim gelişmelerle- önümüzde tekrar
güncelliğini korumuştur. Ne olmuştur Uludere olayında,
Roboskide, 28 Aralık 2011 tarihinde? PKKnın silahlı
eylemlerinden sorumlu olan Fehman Hüseyinin, Bahoz Erdal isimli
PKKlının 28 Aralık 2011 tarihinde
sınırımızdan geçerek eylemlerde bulunacağı
bilgisi üzerine bir hava operasyonu düzenlenmiş ve bu operasyonda -13-14
yaşlarında olmak kaydıyla-, çoğu 18 yaşının
altında olan tam 34 yurttaşımız katledilmiştir. Bu
olay üzerine Türkiyede ondan sonra inanılmaz derecede bir karartma,
soğutma ve olayı unutturma çabaları bizzat iktidar
tarafından sürdürülmüş ama bugün gelinen noktada artık
mızrağın çuvala sığmadığı bir tabloyla
karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz değerli
milletvekilleri.
Bu olay olduktan sonra -kısaca hatırlatmak
isterim- Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde bir komisyon
kurulmuş, İçişleri Bakanlığı müfettiş
görevlendirmiş ve olay yargı boyutuyla takip edilmiş ise de
bugün gelinen noktada, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun AKPli
üyelerinin çoğunluk oylarıyla, olayda herhangi bir hata
olmadığını belirten raporuyla olay Meclis bünyesinde
kapatılmış, İçişleri Bakanlığı sadece
bir ön inceleme izni vererek soruşturma iznine dönüştürmediği
bir olayla dosyayı kapatmış ve yargı boyutuyla yürütülen
soruşturmada ise sonuçta Genelkurmay Askerî Savcılığı
verdiği takipsizlik kararıyla dosyayı kapatmıştır
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Uluderede
hayatını kaybedenlerin yakınları adalet
arayışlarını sürdürüyorlar. Bu adalet
arayışı içerisinde aileler Anayasa Mahkemesine bireysel olarak
başvurmuşlar ve hak ihlalinin tespitini istemek zorunda
bırakılmışlardır ne yazık ki.
Değerli milletvekilleri, bizler bu olayın
üzerine gittiğimiz günlerde MİT, İçişleri
Bakanlığı ve zamanın Başbakanı birbirinden
farklı açıklamalarda bulunmuşlardır. Bakın, beni
lütfen dikkatli dinleyiniz değerli arkadaşlarımız. Devletin
çöktüğü ve devletin bütün organlarının olayı kapatmak için
nasıl iş birliği içerisinde olduğunu sizlere anlatmaya
çalışıyorum. 28 Aralık 2011 tarihinde bir Millî Güvenlik
Kurulu vardır ve o Millî Güvenlik Kurulunda bulunan herkes bu olayı
bilerek bu operasyon kararı alınmıştır ama olayın
sorumlularının üzerine kimse gidememiştir çünkü devletin bütün
üst yönetimi olayın sorumlusudur değerli arkadaşlarım.
Bizler olayı soruştururken İnsan
Hakları Komisyonunda, MİT tarafından bize aynen şu
yazı gelmiştir. İstihbaratı kim vermiştir? sorusuna
cevap arıyoruz. MİTin gönderdiği yazı aynen şöyledir
değerli arkadaşlarım. Türkiyedeki MİTin durumunuda
gözler önüne sermek açısından ibret vericidir. 34
yurttaşımız ölmüş, bütün ajanslar geçiyor ve Türkiyenin
güvenliğinden sorumlu olan MİT, İnsan Hakları Komisyonuna
göndermiş olduğu raporda aynen şunları söylüyor:
Müsteşarlığımızın taşra ünitelerinden
(bağlı bakanlık ve müdürlüklerden) söz konusu olaya ilişkin
olarak 28/12/2011 tarihinde intikal etmiş bir bilgi bulunmamaktadır.
Bahse konu olaya ilişkin ilk resmî bilgi
Müsteşarlığımıza 29/12/2011 günü saat 09.35
itibarıyla genel mahiyette bir içerikle ulaşmıştır.
Yani, MİT ne diyor? 28 Aralık 2011 tarihi, gece 21.39 ilk
bombanın atıldığı saattir, MİT Tam on iki saat
sonra ben bu olaydan haberdar oldum. diyor bize, İnsan Hakları
Komisyonuna gönderdiği raporda değerli arkadaşlarım. 34
kişi acil olarak hastanelere sevk edilmiş, yaralılar katır
sırtlarında taşınmış, ajanslar bunu haber olarak
bildiriyor ama bizim koskoca MİTimiz diyor ki: Ben on iki saat sonra
öğrendim.
Değerli arkadaşlar, Başbakan 30/12/2011
tarihinde -zamanın Başbakanı, şimdiki
Cumhurbaşkanı- basına verdiği demeçte diyor ki: Güya Millî
İstihbarat Teşkilatımız yanlış bilgi vermiş.
Bu yanlış bilgiler nedeniyle bu tür hareketler
yapılmıştır. Oysa Millî İstihbarat
Teşkilatımızın son anda vermiş olduğu herhangi
bir istihbarat bilgisi yoktur. Kim söylüyor bunu? Şimdiki
Cumhurbaşkanı, zamanın Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan söylüyor değerli arkadaşlarım.
MİT ne diyor? Ben on iki saat sonra öğrendim.
Zamanın Başbakanı diyor ki MİTin son anda vermiş
olduğu herhangi bir bilgi yoktur. MİT, güya sağır sultan,
Başbakan MİTi koruma, kollama görevini üstlenmiş. Peki,
istihbaratı kim verdi değerli milletvekilleri?
Şimdi, geliyoruz önceki güne. Tabii, vicdanlarda
yara kanayınca bir yerde gerçekler de ortaya çıkmaya
başlıyor. Aslında biz Meclis İnsan Hakları
Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihe not düştük ve o
günlerde bütün gerçeklikleri bir bir söyledik. Ne dediysek aynısı
çıkıyor, kimse bunları yalanlayamıyor. Birazdan AKP
sözcüsünü de izleyeceğiz. Şimdi, MİT diyor ki Ben on iki saat
sonra öğrendim, kimseye bilgi vermedim. Zamanın Başbakanı
diyor ki MİTin verdiği bilgi yoktur. Peki, o gün görevde olan eski
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ne diyor değerli
milletvekilleri? Önceki gün -ibretle takdirlerinize sunuyorum- İdris Naim
Şahin, aynen şunu söylüyor, Uludere olayı olduğu zaman
zamanın İçişleri Bakanı diyor ki: MİT tarafından
gönderilen yazılar ve üst düzey -dikkatle dinleyin değerli
milletvekilleri- MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı
Kuvvetleri bizzat aranarak Fehman Hüseyinin yani Bahoz Erdalın hududu
geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetlerin yetkilileri
bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına
rağmen, MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu
teyit etmiştir.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) İnandın
mı?
LEVENT GÖK (Devamla) - Kim söylüyor bunu? Zamanın
İçişleri Bakanı söylüyor. Sonuçta, MİTten gelen birden
fazla resmî istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine, maalesef,
Uludere olayı yaşanmıştır.
HAMZA DAĞ (İzmir) Hangi gazete o? O gazeteyi
söyler misiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Paralel!
LEVENT GÖK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ortada ciddi, vahim bir tablo var. İdris Naim
Şahin mi yalan söylüyor, MİT mi yalan söylüyor, zamanın
Başbakanı mı yalan söylüyor? Kim yalan söylüyor? İnsanları
niçin kandırıyorsunuz? Niçin karartıyorsunuz? Ölen o 34
yurttaşın ailelerinin adalet arayışlarına niçin set
çekiyorsunuz? Bu olay, şu andan itibaren artık başka bir boyut
kazanmıştır. Bu konudaki bu soruşturma derhâl tekrar
açılmalıdır. Anayasa Mahkemesi derhâl bu konuda hak tespiti
ihlali kararı vererek ailelere yargı yolunu açmalıdır.
Kimdir bu MİT görevlisi? Kimdir değerli arkadaşlarım?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hakancığım
Hakancığım
LEVENT GÖK (Devamla) Bilindiği hâlde niçin
korunmuştur? Niçin hakkında soruşturma
açılmamıştır? Hakkında niçin soruşturma
açılmadığını da önceki gün şimdiki Başbakan
Ahmet Davutoğlu söylüyor, diyor ki: MİTi kurban etmeyiz. Öyle mi
Sayın Başbakan, öyle mi? O kadar ucuz mu hayatlar? Yani siz 14
yaşında ölen Özcan Uysalı feda edeceksiniz, Seyithan Ençi feda
edeceksiniz, Cemal Encüyü, Vedat Encüyü, Selim Encüyü, Nadir Almayı,
Selahattin Encüyü ve Roboskideki diğer gençleri kurban edeceksiniz,
kendi yetkililerinizi feda etmeyeceksiniz; yok öyle yağma! Bu
soruşturma artık, Türkiyenin önündeki birinci gündem maddesidir.
Bundan kimse kaçamaz. Biliniz ki, Uluderede kaçakçıların hangi
kimlikte olduğu bilinerek ama içinde Fehman Hüseyinin olduğu farz
edilerek bu operasyon yapılmıştır. Olayın örtülmek
istenmesinin nedeni devletin bütün üst düzeyinin olayın içinde
olmasıdır. Emir, Millî Güvenlik Kurulunda Başbakanın
bilgisi dâhilinde Genelkurmay Başkanı tarafından bizzat
verilmiştir. Bu gerçekleri niçin saklıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Gerçekler gün yüzüne çıkmak
üzeredir. Adalet diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mecburen mi aleyhinde
konuşuyorsunuz?
BAŞKAN Dinleseydiniz, söyledim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Zorunlu.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Başkan.
Halkların Demokratik Partisi olarak tabii ki lehinde
konuşacağız, önemli bir durum. Eğer böyle bir gelişme
yaşanmışsa, Millî Güvenlik Kurulunun da bir üyesi olan AK
PARTİnin İçişleri Bakanı bazı itiraflarda
bulunmuşsa bu itiraflarının gereğini hukuk yapmalı,
özel yetkili mahkemeler kapandı, Şırnak Cumhuriyet
Başsavcılığı, şimdi Uludere Cumhuriyet
Başsavcılığı hemen soruşturma açmalı. Hatta,
o Bakan gidip gönüllü olarak ifade vermelidir çünkü söylediği sözler öyle
yenilir yutulur sözler değil. Kendisinin bulunduğu Millî Güvenlik
Kurulunda, şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan var,
Genelkurmay Başkanı Özel var ve Millî İstihbarat
Teşkilatı da var. Yani, burada, Hükûmetin eski bir İçişleri
Bakanı direkt Hükûmetin emri altında bir kurumu suçlayan bir beyanda
bulunmuştur ve bu beyanı da son derece vahimdir.
Şimdi, bu vahim durum karşısında
yasamanın da yapması gerekenler var, bu araştırma
önergesini o anlamda almak lazım. Meclis İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu bir alt komisyon oluşturmuştu. Gitti, bir
rapor hazırladı. Bu rapor maalesef iktidarın oy çokluğuyla
örtbas edildi.
Şimdi şunu sormak lazım
Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu 34 can karşısında
hakikaten vicdani bir sorumluluk duyuyorsa bu eski İçişleri
Bakanlarının itirafları sonucu bu alt komisyonu tekrar
işletmesi bir yöntem olabilir ama doğrusu, bunun bir fayda sağlamadığıdır.
Burada Sayın Gökün de açıkladığı gibi,
araştırma önergesiyle Meclisin bunu araştırması
Yani,
tıpkı, Maden Araştırma Komisyonuna rağmen nasıl
Soma Komisyonu tekrar kurulduysa Meclis buna karar vermelidir. Meclis töhmet
altında kalmamalıdır. Meclis insanlığa karşı
soykırım suçlarının ve toplu katliamların hamisi,
koruyucusu olmamalıdır. Yani, tarihî sorumluluğu Meclisin bu
noktadadır, Meclis bunu aydınlatmak zorundadır, yasamanın
görevi budur. O zaman Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
araştırma önergesi karşısında Meclisin sorumluluk
alması gerekiyor ve bir araştırma komisyonu kuralım,
vaktimiz de var. Yeni yasama dönemi, seçimlere kadar da bu komisyon görevini tamamlayabilir.
Hiç olmazsa kendi ihmalini, kendi sorumsuzluğunu yeni bir yasama döneminde
bir başka seçilecek üyelere devretmemiş olur.
Şimdi, burada çok ciddi konular var. Bu
açıklama, bu itiraftan sonra
Sadece samimi pişmanlık duyanlar
veya bu özel yetkili mahkemelerde, DGMlerde itirafçı olmuyor, siyasette
de itirafçı oluyor. Siyasette itirafın sebepleri
değişebilir. Bazıları vicdanen rahatsız olduğu
şeyde, bir konuda söyleyebilir; bazıları muttali oldukları
bir konuda bunu konuşabilirler, bazıları da
Gerçekten, bu
konuyla ilgili üç dört AK PARTİli milletvekili, dönemin
İçişleri Bakanının buna benzer bilgilerini bana
aktarmıştı ama elimde veri yoktu. Veri olmayınca da bir
şey yapma şansı yok. Bu nedenle, bu itirafları basında
yer aldı yani bütün dünya duydu. Yeni bir durumdur yani bu çok vahim bir
durumdur. Bu durum karşısında, o zaman Meclisin harekete geçmesi
gerekiyor. En doğrusu da vicdanı olan milletvekillerine sesleniyorum:
Vicdanı olan milletvekilleri 34 canın katliamı
karşısında buna Evet. der. Yani, birbirimizi
kandırmayalım arkadaşlar. Sayın Davutoğlu ne diyor?
Devlet diz çöker, özür diler diyor. Dersimde. Peki, bu devlet Roboskide
özür dilemeyecek mi halktan, milletten özür dilemeyecek mi? Yalnız
Dersimde mi? Kendi dönemindeki katliamlardan özür dilemeyecek mi,
gereğini yapmayacak mı? Yani, burada çok tarihî bir sorumluluk var.
Şimdi, bu tarihî sorumlulukta size iki önemli
noktayı açıklamak istiyorum. Şimdi, kaçınılmaz hata
argümanı arkasına saklanarak 34 cana bir saat boyunca defalarca bomba
yağdırılan bir olayda siyasi sorumlu dönemin
başbakanının, dönemin genelkurmay başkanının
Hava harekâtı emrini, vur emrini kim verdi, bütün mesele bu, Meclisin bunu
araştırması gerekiyor. Hangi siyasi verdi, hangi asker verdi,
hangi otorite verdi?
Şimdi, burada silahsız sivillere yönelik hava
harekâtını yaparken bu istihbaratı kim verdi? Şimdi, bu
istihbaratta Predatorler var Amerikanın, Heronları var
İsrailin. MİTin açıklamaları var o dönemde. Burada
İçişleri Bakanının açıklaması direkt
istihbaratı işaret ediyor. O zaman burada çok daha vahim bir durum
var.
Millî Güvenlik Kurulu çalışmasını
yaparken takipsizlik kararında, sağ olsun, o savcı bunu güzel
yazmış çünkü orada diyor ki: Saat 20.00de çalışma
ofisindeydi, Genelkurmay Başkanına bilgiyi gönderdik. Genelkurmay
Başkanı Özel evdeydi, onay verdi. Yani, MGKda olanların
hepsinin bilgisi var, yani, bu itirafta bulunan İçişleri Bakanı
da bilgisi olduğu için konuşuyor zaten. Bu yeni bir delildir. Bu yeni
delil karşısında Genelkurmay Askerî Savcılığı
tekrar bir soruşturma açar mı, açmaz mı? Tabii ki onların
da sorumluluk alanıdır çünkü 5 şüphelinin içinde 4 tane general,
1 tane albay var. Bu durumda ekleme yaparsak, vur emrini verenler de bu kapsama
giriyor, bunun içine Genelkurmay Başkanı da giriyor.
Şimdi, takipsizlik kararına karşı
yapılan itirazda, avukatların yaptığı itirazda bir
muhalefet oyu var. Orada, kararda aynen Kamu vicdanı tatmin edilmeli.
diyor. Uzun vadede mülkün temeli ve adalete zarar verecek. Şimdi, Meclis
bu konuda bu suça ortak olmamalı, insanlığa karşı
suçta, toplu katliam suçunda susarak, engelleyerek, onaylayarak bu suça ortak
olmamalı. Hiçbir milletvekilinin böylesi bir duruma düşmesini istemem
ben şahsen.
Şimdi, buradan baktığımız zaman,
Anayasa Mahkemesine de 18 Temmuz 2014te Roboskili ailelerin bir bireysel
başvurusu olduğunu görüyoruz. Tabii, ben şahsen ulusal üstü
hukukta, Strazburgda çokça davaya giren bir kişi olarak Anayasa
Mahkemesine buradan, tıpkı Strazburg Mahkemesi gibi, yerinde delil
incelemesi yapmasını öneririm yani çağır bu
İçişleri Bakanını, itirafları doğru mu,
değil mi ve o dönemin Genelkurmay Başkanını da,
Başbakanını da, istihbaratını da dinle. Tanık
bulgulama denir buna ulusal üstü hukukta. Anayasa Mahkemesinin de böyle bir
tarihî sorumluluğu var yargı olarak. Bakın, Şırnak
Uludereden, Şırnak Başsavcılıktan başlattım
bu hukuk sorumluluğunu, Genelkurmay savcılığına getirdim,
Anayasa Mahkemesine gittim. Anayasa Mahkemesi böyle bir kararı
aldığı anda hayata geçer.
Yasama olarak da Sayın Gökün söylediği bir
konu var, vicdanlarınızı temizlemek sizin elinizde
arkadaşlar. Sizler eğer bu araştırma önergesine evet
derseniz biz bu durumu Türkiyede çözeriz, ulusal yargı içinde. Eğer
hayır derseniz, inanın, bu ulusal üstü yargıya gidecek ve
orada yargılama daha şeffaf, daha açık ve daha
acımasız olacak.
Sizleri şimdi vicdanlarınızla baş
başa bırakıyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak bu
yeni gelişme, bu yeni itiraf karşısında derhâl bir komisyon
kurulması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ikinci
konuşmacı, Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan Hakları Komisyonunda Uludere Komisyonu
içerisinde de yer almıştım ve bununla ilgili orada ciddi
araştırmalar yapıldı ancak kafamıza hep takılan
bir soru vardı: İstihbaratı kim verdi? Yani, kim istihbarat
vererek bu bombalama işi yapıldı? Çünkü
sınırlarımız ötesinde yapılan bir bombalama işi
ve burada bu bombalamayı yapabilmek için muhakkak Genelkurmay
Başkanının ve tabii ki hâliyle Başbakanın haberi
olması gerekirdi, onun dışında hareket edilmesi ve bu
bombalamanın yapılması mümkün değildi. Çünkü alınan
kararlara göre, önce top ateşiyle müdahale edilmesi ancak daha sonra bu
kararın çekilerek uçaklarla vurulması şeklinde bir karar
alınmış olduğu görülüyordu.
O tarihlerde MİT Müsteşarlığı
bir açıklama yaptı ve dedi ki: Uludere ile ilgili herhangi bir
istihbari bilgi biz sunmadık. O zaman kim sunmuştu? Amerika
Birleşik Devletleri mi sundu bu istihbaratı veya kim sundu? Ki
söylenen şeyin başında şu vardı: Teröristlerden bir tanesi,
Fehman Hüseyinin bu gelen kafilenin içerisinde yer aldığı
şeklindeydi. Nitekim, İdris Naim Şahin AKPden
ayrıldı, yeni bir parti kurdu. O zamanın İçişleri
Bakanı şimdi tuttu, şöyle bir ifade kullanıyor:
İstihbaratı MİT verdi. Tabii, o zaman bunu söylemesi gerekir
miydi, gerekmez miydi, o ayrı bir tartışılacak konu ama
eğer bu istihbaratı MİT verdiyse MİT kaynaklı
mıdır bu istihbarat, Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı
mıdır? Çünkü orada insansız hava araçlarıyla bütün
hareketler tespit edilmişti, yaklaşık yedi saatlik bir
kayıt vardı, bu kayıtları da incelemiştik orada.
Şimdi, bunu şunun için
söylüyorum: Bu konuları, Türkiyede buna benzer konuları çok ciddi
şekilde ele almak gerekir. Mesela, Hrant Dink meselesinde de -katledilmesi
meselesinde- konuların şeffaflıkla ortaya çıkarılması
gerekir ki birilerine malzeme teşkil etmesin. Çünkü, Hrant Dinkin
öldürülmesinde de Türkiye aslında mahkûm edilecek bir pozisyona getirildi
ve ellerine pankart alıp Hepimiz Ermeniyiz. diye bağıranlara
bir fırsat tanındı. Böylece Türkiyede aleni olarak soykırım
meselesini gündeme getirme imkânı buldular ve uluslararası kamuoyunda
da Türkiyeyi mahkûm eder bir pozisyona düşürdüler.
Aynı şey Uludere için geçerli.
Burada öldürülen vatandaşlarımızın birçoğu
aslında korucuydu, bu işi yapıyorlardı. Ama daha sonra bu
insanların öldürülmesiyle birlikte işin rengi çok farklı bir
boyuta gitti ve Türkiye bu konuda insan haklarını da ihlal eden bir
konuma düşürüldü. Bu konunun temelinde aslında şunun çözülmesi
lazım: Bu istihbaratı kim verdi? Bu istihbarata Türkiye nasıl
kandı veya neden böyle bir istihbarat içerisinde hareket etti? Çünkü,
arkadaşlar, bombalama tek safhada olmadı, tam 4 kere bombalama
yapıldı. 1inci bombalama sonrasında oradaki insanların
dağılıp kaçmamasını veya gizlenmemesini veya sipere
girmemesini göz önüne alarak bu bombalamanın 2ncisinin, 3üncüsünün,
4üncüsünün belki yapılmaması gerekirdi. Eğer şüphe
duyuluyorsa, en azından orada duran insanların Türkiyeden
gönderileceklerle kim olduklarının tespiti yapılabilirdi veya
helikopterle gönderilecek askerlerle -bir operasyonla- bunlar kontrol
edilebilirdi ama bunlar yapılmadı. 2nci bombalama yapıldı,
ardından 3üncü bombalama yapıldı. Bunlar yirmişer dakika
arayla yapıldı. Kırk dakika sonra da 4üncü son bombalama
yapıldı. Şimdi, bu kadar insanının öldürülmesine ve
böyle bir harekete kimin sebep olduğunun ortaya
çıkarılması, aslında bu harekât emrini verenlerin de bir
yerde aklanması anlamına gelecektir. Kime inanıldı ve kim
bu istihbaratı verdi ve bu kadar insanın hayatının
kaybedilmesine sebep olundu? Bunun, muhakkak ki Türkiyenin çözümlemesi gereken
bir konu olduğunu düşünüyoruz. Zira,
kim olursa olsun ülkesine, milletine bağlı her insanın
haklarının korunmasını sağlamakla mükelleftir Türkiye
Büyük Millet Meclisi. Dolayısıyla, biz bu açıdan meseleyi
değerlendiriyoruz. İstihbaratı verenlerin kimler olduğunun
ortaya çıkarılması, ki aşağı yukarı
harekâtın tüm safhalarını biliyoruz ama bu safhalar içerisinde
eğer MİT Ben istihbaratı vermedim. diyorsa o zaman kimden bu
istihbaratın alındığını Genelkurmay
Başkanının açıklaması gerekir çünkü uçakların
kaldırılması ve bombalaması emrini veren orası.
Öyleyse bu istihbaratı onlar biliyordur, kim tarafından
verildiğini; bunu açıklamaları gerekir. Ama, şimdi,
sabık İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin bunun
MİT tarafından verildiğini söylüyorsa o zaman MİTin bu
bilgiyi neden geçmişte sakladığını veya kimden
aldığını da açıklaması gerekir. Ama, şu an
için bu konuda MİTin soruşturulması ve MİTin bir
şekilde araştırılması mümkün değil. Neden? Çünkü
Başbakanın talimatına ancak bağlıdır. Şimdi,
bir içişleri bakanı eğer Böyle bir talimatı, böyle bir
istihbaratı MİT verdi. diyorsa herhâlde bunu bilmemesi mümkün
değil.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ya yalan
söylüyorsa
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Eğer yalan
söylüyorsa da onun da yine ortaya çıkarılması gerekir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yani, hepimizi
kandırmaya çalışıyorsa siz de hemen üstüne
atlıyorsanız
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Yani, eski
İçişleri Bakanı yalan söylüyorsa, bugün yalan söylüyorsa yalan
söylediğinin de ortaya çıkarılması gerekir. Nasıl
çıkaracaksınız?
HAMZA DAĞ (İzmir) O zaman her söylenenin
peşindenmi koşacağız? Ne yapacağız yani?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bakın, siz
devletsiniz, devlet olduğunuz için koşmak zorundasınız.
Arkadaş, bak, eğer kamuoyunu yanıltan ve
Türk halkını, bütün insanları, kamuoyunu yanlış bir
yere sevk eden bir anlayışın, bir söylemin, bir ifadenin
eğer biz arkasına gidip bunun doğruluğunu ortaya koymayacak
olursak o zaman toplumsal düzeni nasıl sağlayacaksınız,
mümkün mü? Bakın bir şey söylüyorum, bunun ortaya
çıkarılması kimseyi küçültmez, aksine büyültür diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son
konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Hamza Dağ.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAMZA DAĞ (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şırnak ili Uludere ilçesi Gülyazı köyü
Irak sınırında yaşanmış, 34
vatandaşımızın vefat ettiği 28 Aralık 2011 günü
gerçekleşen bu olay, bu dönemin en acı olaylarının
başında gelmektedir. Bu olayın yaşanmasından hemen
sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme
Komisyonu içinde bir inceleme komisyonu kurulmuş ve bu komisyon 9 Ocak
2012 günü toplantısını gerçekleştirmiş, 6 Şubat
2012 günü de Gülyazıya gidip hem oradaki vatandaşlarımızla
hem de bu olayın tanıklarıyla görüşme
yapmıştır. Daha sonra, İHA görüntüleri incelenmiş,
Genelkurmay, Millî Savunma Bakanlığı, Diyarbakır Özel
Yetkili Mahkemeden bilgi ve belgeler istenmiş ve aynı zamanda bu
konuyla alakalı olan kişiler dinlenmiştir.
Bütün bu incelemelerden sonra gerçekleşen bu üzücü
olayın meydana gelmesinin, yani bu yanılmanın nedenlerini
düşündüğümüz takdirde önümüze, biraz önceki konuşmacılar da
değindiler, İHA görüntüleri ve istihbarat konusu gelmektedir.
Komisyona gelen bilgi ve belgelerden
çıkardığımız nokta olarak, kasım ve aralık
ayına ilişkin olarak, yoğun bir istihbarat
paylaşımı söz konusudur. Bu istihbaratlar hem jandarmadan hem
MİTten hem de diğer kurumlardan değişik defalarda
gelmiş ama 28 Aralık gününe has bir istihbarat Komisyona gelen
bilgilerde görülememiştir.
Burada bir askerî yetkilinin bizlere ifade ettiği,
olayın askerî boyutunun anlaşılması noktasında önemli
olan şu sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum: Ben tümen
komutanı olarak, İHA görüntülerini izleyen bir komutan olarak, bu
görüntüleri izledikten sonra, bu kişilerin kaçakçı olduğunu
bilsem, uçar birlik harekâtı planlamam. Neden planlamam derken
endişem şudur: Çünkü o kaçakçıda yakaladığım
şey de o riske değmez. Ben orada 2 helikopterimi kırarsam yani
düşerse iyi eğitimli en az 30 vatan evladı hayatını
kaybeder. Birinin düştüğünü düşünün -15 kişi olduğunu
düşünün bir helikopterde- 15 kişinin vefat etmesi demek. Ben,
yıllardır -generalliğimin 5inci senesi- böyle bir şey
duymadım, ben de böyle bir şey planlamadım. Ha, bana emir verirlerse
kaçakçı için uçar birlik harekâtı planla diye, önce itiraz ederim,
risklerini söylerim ama emir verirlerse de bunu yapmak durumundayım.
Dolayısıyla, burada tümen komutanı dahi, yer güvenliği
alınmadığı hâlde bu uçar birlik harekâtını
düşündüğünü ifade etmektedir. Burada kasdi bir durum olsa idi
görüntüleri izleyen bu kişi, sivil kişilerin olduğu ve bölgede
sürekli hâle gelmiş -ismine ister kaçakçılık deyin, isterse
sınır ticareti deyin- kişilerin olduğu bu gruba
karşı böyle bir harekâtı düzenlemek gibi bir duruma düşer
miydi?
Bu incelemeler, Şırnakta
yaptığımız görüşmeler ve oradaki tümen
komutanının vermiş olduğu beyanat, açıkçası bu
olayın gerçekleşmesi noktasında kasdi bir durumun
olmadığını bizlere gösterdi ve raporda da bunları
dercettik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
olayın olması üzerinden yaklaşık üç yıla yakın
bir süre geçti. Şimdi, bugün, Cumhuriyet Halk Partisi acaba bu grup
önerisiyle, bu Meclis araştırma konusuyla bunu niye gündeme getirdi
diye ben de açıkçası bu konuşmadan önce düşünmüştüm.
Levent Bey, burada bu konuyu açıklığa kavuşturmuş
oldu. Ben acaba tarihleri mi karıştırdılar dedim. 28
Aralıkla 27 Aralık, 27 Kasım; bunları
karıştırmışlardır diye düşünmüştüm.
Söylemiş olduğu şeyden bugün haberdar oldum. Açıkçası,
siyaseten mevta olanların gündeme gelme derdi üzerinden memleket
yönetilmez. Böyle bir konu üzerinden, bunların söylemiş olduğu
sözler üzerinden ülke yönetilmez.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi bunu niye gündeme
getirdi? Cumhuriyet Halk Partisi son günlerde bir konu üzerinde iyice
sıkıştı. Nedir bu konu? Dersim konusu. Biliyorsunuz, Dersim
konusunu gündeme getiren de...
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) İdris Naim
Şahine söyleyin.
HAMZA DAĞ (Devamla) Rahat olun, rahat olun.
...ve son günlerde
tartışılmasını sağlayan da aslında kendi
partileriydi. Kendi Genel Başkan yardımcıları
Tarafsız Bölge programında Dersimden dolayı özür
dilediğini söyledi ve hemen akabinde ulusalcı arkadaşlar bir
açıklama yaptı. Bu açıklamada da bunun tamamen tersi
olduğunu, hatta hakarete varan, kurucu iradeye aykırı bir
şey olduğunu çok net bir şekilde ifade ettiler. Genel
Başkanları da bunun üzerine herhangi bir şey söyleyemedi.
Aynı Genel Başkan Yardımcısı o televizyon
programında benim de ismimi anarak ve ismimi söyleyerek Dersimle ilgili
araştırma önergesini HDPnin verdiğini ve bizim de aleyhe bir
ifademiz olduğunu söyledi. O gün yurt dışındaydım,
cevap veremedim, o günden beri acaba bu konuya nasıl cevap versem diye
düşünürken baktım ki bugün bu grup önerisi geldi ve teşekkür
ediyorum, bu sayede cevap verme imkânı buldum. 8 Mayıs 2014 günü
yapmış olduğum konuşmada Dersimle ilgili, Sayın
Başbakanımızın söylemiş olduğu hususlarda
LEVENT GÖK (Ankara) Konumuz Uludere ama Hamza, konumuz
Uludere, konuya gel ama.
HAMZA DAĞ (Devamla) Geleceğim konuya, hiç
merak etmeyin. Konuyu siz nasıl bağladıysanız, siyasi mevta
olan bir kişi üzerinden nasıl konuyu bağladıysanız ben
de bağlayacağım. Hep beraber, birlikte, paralel, CHP, eski
sabık bakanlar, birlikte yürüyorsunuz, devam edin. Ben şimdi
geleceğim konuya.
LEVENT GÖK (Ankara) Önemsemiyor musunuz bunu,
Uludereyi önemsemiyor musunuz?
HAMZA DAĞ (Devamla) Ben en son demişim ki:
1937-1938 yıllarında yaşanan bu acı olaylarla ilgili
Barış ve Demokrasi Partisinin, önceki ismi BDP ve yeni ismi HDP olan,
ilk defa Anayasa Mahkemesi tarafından parti kapatmayla değil, siyasi
mücadeleyle değiştirme durumunda kalan BDPnin vermiş
olduğu bu öneriyi anlamlı buluyorum, doğru buluyorum,
mantıklı buluyorum ama Meclis çalışmalarımız
doğrultusunda önergenin aleyhinde olduğumuzu söylemişim.
LEVENT GÖK (Ankara) Hamza, hukukçu olarak sana Bunu
araştıralım. demek yakışır.
HAMZA DAĞ (Devamla) Şimdi, bu Dersim konusunu
da o gündemden bir şekilde kaldıramayınca CHP Genel
Başkanı bu sefer çıktı dedi ki: Bizi MİT
karıştırıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Hamza, konumuz Uludere.
HAMZA DAĞ (Devamla) Aynı yere geliyoruz,
bakın, aynı yere geliyoruz.
BAŞKAN Sayın konuşmacı,
polemiğe girmeyin lütfen.
HAMZA DAĞ (Devamla) Lütfen arkadaşlar, biz
sizi rahatlıkla dinledik.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının
Partimizi MİT karıştırıyor. diye bir ifadesi oldu ve
aynı şekilde CHPnin İzmir Milletvekili Zaten bizim içimiz
karışık, bizi MİTin karıştırmasına
gerek yok. dedi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Dağ,
yakıştı mı sana? Bir katliamı konuşuyoruz, ayıp
ya, başka konulara girdin, yakışmadı sana. Eski bir
MAZLUMDER üyesisin.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Aynı şeyi bir daha
söyle, bir daha söyle. Tam üç senedir aynı şeyleri söylüyorsunuz.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Uluderede ne
yaptın, Uluderede? Uludereden korkma.
HAMZA DAĞ (Devamla) Rahat olun arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HAMZA DAĞ (Devamla) Bu konuda da Dersimi
gündemden düşüremeyince Cumhuriyet Halk Partisi şimdi yeni bir konuyu
gündeme getirme derdinde.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Doksan yıllık
olayları getirme, Uludereyi konuş. Sen Uludereyi
konuşmuyorsun, başka şeyleri konuşuyorsun.
HAMZA DAĞ (Devamla) Arkadaşlar, hiç böyle
olmayacak işlerle uğraşmayın.
BAŞKAN Sayın konuşmacılar, lütfen
Sayın Acar, lütfen
HAMZA DAĞ (Devamla) Biz AK PARTİ
iktidarı olarak AK PARTİ döneminde ve bu dönemde
yaşanmış her türlü hadisenin ve meselenin her zaman için
arkasında olmuşuzdur ve biz şu anda işin sahibiyiz. Dicle
kenarında bir kurt kaparsa koyunu, adli ilahî gelir, Ömerden sorar bunun
hesabını. diyen bir anlayışa sahibiz, bu
anlayışla hareket ediyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Uludereyi anlat bize,
Uluderenin sorumlusu kim, onu anlat bize.
HAMZA DAĞ (Devamla) Şimdi, bir süreç
yaşıyoruz, bakın, çözüm sürecini yaşıyoruz. Size
tavsiye ediyorum ki bir yerlerinde olun bu çözüm sürecinin ve 2011 öncesi
yaşamış olduğumuz o çatışmasızlık
GÜRKUT ACAR (Antalya) Uluderede ne olmuş, sana
bunu soruyoruz.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Uludereden kaçma!
HAMZA DAĞ (Devamla) Keşke, Silvan da yaşanmamış
olsaydı ki o olay, bu olaylar da yaşanmasaydı, yüzlerce
insanımız keşke vefat etmemiş olsaydı.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Vefat etmediler,
öldürüldüler.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Keşke, o dönemden sonra
Nergiz Evin, Zeynep Evin, Nurcan Olgaç, Kevser Çekin, Hatice Belgin, Ceylan
Önkol, Yasin Börüler vefat etmemiş olsaydı.
Çok Değerli Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; bu öneri açıkçası tamamen gündem
değiştirmeye yöneliktir.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Katilleri korumak
hukukçulara yakışmaz.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi bu
araştırma önergesini 2013 yılında vermiş ama bugüne
kadar grup önerisi hâline getirmemiştir. Meclisimizin şu anda gündem
noktasında mevcut kanunu devam ettirmesi ve mevcut kanunun bir an önce
yasalaşması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Bombaladınız mı, bombalamadınız mı?
HAMZA DAĞ (Devamla) -
yargı paketinin hayata
geçmesi gerektiği kanaatiyle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dağ.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
sayın konuşmacının ifadeleriyle benim gündeme getirmek
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Gökle konuşuyorum, sataşmadan dolayı kendisine söz
vereceğim. Yalnız, kayda geçmesi anlamında gerekçesini dinlemek
zorundayım. Lütfen
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın konuşmacı
konuşmasında getirmiş olduğumuz önergeyle ilgili
konuşurken özellikle bu konuyu gündemden saptırmak ve siyasi mevta
olmuş bir siyasetçiden yararlanmak suretiyle gündeme getirmeye
çalıştığımızı ifade etti. Bu ciddi bir
konudur, bu konuda söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
İki dakika
HAMZA DAĞ (İzmir) Sayın Şahine
sataşma var aslında ama
BAŞKAN Sayın Dağ, lütfen
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
İzmir Milletvekili Hamza Dağın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten büyük bir üzüntü yaşıyorum.
Tarihimizde ki elbette ki her türlü acılarla yüzleşmek bir büyük
devlet olmanın gereğidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
konuda her türlü arşivlerin açılması konusunda, her konuda
gerekli önergelerimizi vermiş durumdayız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Gerek var mı
arşive, her şey ortada, arşive gerek yok.
LEVENT GÖK (Devamla) Bugün burada -lütfen bir sessiz
olalım- somut bir olayı konuşuyoruz.
Daha kanı kurumamış 34 Uludereli
gencimizin katledildiği bu olaydan sonra zamanın İçişleri
Bakanı ve AKP Grubunun içinden milletvekili çıkmış ve
onlarla beraber siyaset yapmış bir eski İçişleri Bakanı
çok önemli ifadelerde bulundu değerli arkadaşlar. Şimdi, bu
ifadeleri görmezden mi geleceksiniz? Bunu mu söylemek istiyorsunuz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Gelsin burada
konuşsun, hesap soralım ondan, gelsin kürsüden konuşsun.
LEVENT GÖK (Devamla) Ben de şunu söylüyorum: Kim
yalan söylüyor, MİT mi söylüyor?
İHSAN ŞENER (Ordu) Levent Bey, beyanları
hangi gazeteden aldınız?
LEVENT GÖK (Devamla) Hepsinde var.
İHSAN ŞENER (Ordu) Nerede hepsinde var?
HAMZA DAĞ (İzmir) Bahsettiğiniz tek
gazete Zaman gazetesi.
İHSAN ŞENER (Ordu) Nerede hepsinde?
LEVENT GÖK (Devamla) Başbakan mı yalan
söylüyor, İdris Naim Şahin mi yalan söylüyor?
Bakın, böyle yapmakla işin içinden
kurtulamazsınız.
İHSAN ŞENER (Ordu) Yok, öyle hiç
rahatsız değiliz.
LEVENT GÖK (Devamla) İdris Naim Şahin bu
açıklamaları yapmıştır, bu açıklamaları ortadadır.
Şimdi, bizlere yakışan nedir biliyor musunuz, bizlere
yakışan: Burada az önce konuşan arkadaşımızla biz
Uludereye gittik, aileleri gördük, hepsinin göğsünde
çocuklarının fotoğrafları vardı. Göz
yaşlarımızı dindirin, adalet. dediler. Biz adaletin
peşinde koşalım. Sevgili Hamza, sen hukukçusun, ben isterim ki o
ailelerin adalet arayışlarına hepimizin bir katkısı
olsun. Bu önergeleri biz defalarca getirdik, defalarca reddettiniz ama ortaya
çıkan bu yeni durumu kimse görmezden gelemez, kimse görmezden gelemez,
bunun altında herkes kalır.
İHSAN ŞENER (Ordu) Arkasında Pensilvanya
mı var?
HAMZA DAĞ (İzmir) Ya, derdiniz başka,
yine Pensilvanyadan mı talimat aldınız?
LEVENT GÖK (Devamla) Ben istiyorum ki gerçekleri ortaya
çıkartalım, bundan niye kaçıyorsunuz? Gerçekleri ortaya
çıkartmak için, adalet için verdik bu önergeyi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
HAMZA DAĞ (İzmir) Nereden aldınız
talimatı? Zamanında çıt yok. İdris Naim Şahin
konuşuyor, bir gün sonra sen gelip burada öneri veriyorsun.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ile Ankara Milletvekili Levent Gök ve 24
milletvekili tarafından, Uludere olayının tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 29/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim biz karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Söyledikten sonra istediniz ama bir dahaki
sefere.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Gök, bir alacağınız var bende,
karar yeter sayısı alacağınız var çünkü
zamanlaması yanlış oldu.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52
Milletvekilinin; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512
Sayılı Noterlik Kanununun 59. Maddesinde Noterlerin
Hastalıkları Hâlinde Yapılacak İşlemlere
İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 2802
Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin; Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay ile
1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen teklifin geçen birleşimde birinci bölümü üzerindeki
görüşmeleri tamamlanmıştı. Şimdi birinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci maddede üç adet vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1. Maddesinde bulunan "Boşalan," kelimesinin
metinden çıkarılarak, "Boşalan ve" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya
Kayseri Samsun
Mustafa
Kalaycı Kemalettin
Yılmaz
Konya Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 1 - Boşalan, açılan ve dördüncü
sınıftan üçüncü sınıfa geçirilen noterlikler Resmi
Gazetede ilan olunur."
Turgut Dibek Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Zonguldak Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Uğur Bayraktutan
Uşak Mersin Artvin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Erol Dora Sebahat
Tuncel Demir
Çelik
Mardin İstanbul Muş
BAŞKAN
Okunan sön önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Demir Çelik konuşacak, Muş Milletvekili.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
DEMİR
ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; sizleri şahsım ve partim adına saygı ve
sevgiyle selamlayarak iyi akşamlar diliyorum.
Üzerinde
konuşulan 655 sıra sayılı HSYKyla ilgili bir kanun
teklifini görüşmekteyiz. Evet, HSYKyla ilgili yasa, Türkiye
Cumhuriyetinin doksan beş yılı bulan tarihinde, yakın
zamanda Meclisin gündemine gelip üzerinde yoğunca tartışmalara
rağmen Hükûmetin beğenisi, tercihleri ve öncelikleri göz önünde
bulundurarak çıkarılan bir yasaydı. Ancak aradan onlarca
yıl geçmedi, topu topu üzerinden üç yılı bulamayan bir zaman dilimi
geçmiş olmasına rağmen yeniden kimi ihtiyaçlarının
açığa çıkmış olmasına binaen gündeme
getirilmiş olması, Meclisin gündemine getiriliyor olması
anlaşılmazdır.
Evet, Meclis yasa yapmak için vardır ama bu yasa,
toplumun özgürlüklerini, toplumun ihtiyaçlarını meşru,
demokratik zeminde kalınarak karşılamak durumunda olduğumuz
bir yasama faaliyeti olmalıdır. Fakat böyle olmuyor, her yerde, her
zaman ve her şeyde olduğuna benzer bu konuda da toplumun
özgürlüklerini, ihtiyaçlarını meşru, demokratik noktada
kalınarak karşılamak yerine, iktidarın, iktidarı elinde
bulunduran siyasal partinin kaygıları, kuşkuları,
endişeleri, korkularıyla bir kısım pragmatist
hesaplarına hizmet edip etmediğinden hareketle soruna
yaklaşılıyor. HSYK bize hizmet ediyorsa bu konumda
kalmalıdır, statükocu bir konumda kalmasında bir beis ve
sakınca yoktur. anlayışı egemendir ama Eğer bize
hizmet etmiyorsa, bir kısım -sıfat içi, tırnak içi- paralel
yapılara hizmet ediyorsa, bu paralel yapıların hizmetinde olan
bir organsa ve örgütlü bir yapıysa müdahale edilmelidir, irade
kırılmalıdır, teslim alınmalıdır.
anlayışının hükümranlığıyla hareket ediyor
iktidar ve AKP Hükûmeti. O nedenle, söz konusu olan faaliyet demokratik
olmadığı gibi demokratik katılımcılıktan da
yoksundur. Yargıtaya müdahale edeceksiniz, yargının
bağımsızlığı ilkesinin dışında
kendinize ve size bağlı bir yargı sistemini öngöreceksiniz. Bu
yargı itiraz ettiğinde, İradesi kırılmalı,
tasfiye edilmeli, uzaklaştırılmalı
anlayışına yaklaştığınızda günümüz
demokrasisinin diyaloğa ve müzakereye açık olması ilkesiyle
bağdaşmayan, çelişen, çatışan bir noktada
kalırsınız.
Devleti devlet yapan sadece ve tek başına
hiyerarşik ilişkisine bağlı olarak özgürlükleri
çalması, gasbetmesi değildir. Devlet, toplum nezdinde eğer
itibar sahibi olacaksa, meşruiyeti söz konusu ve tartışma
dışı olacaksa, devlet her şeyden önce toplumun çoklu
kimliğini, çoklu kültürünü, çeşitliliğini ve
karmaşasını dikkate alan, üstünde hegemonik olarak kendini var
eden değil, onunla birlikte kendini sürdürebilen bir konumda olmalı.
O nedenle, verimlilik, sürdürebilirlik, etkin hizmet, adil yaklaşım
ama her şeyden de önemli olanı hesap verebilir ve şeffaf
olması gerekli olandır.
Hükûmet, bırakın
şeffaflığı, hesap verirliği, hesap veren
yapıları; kurumları, organları da baskılayan bir
noktadan soruna yaklaşmaktadır. Denetimden
uzaklaştırdığı Meclis faaliyetleriyle, bütçe faaliyetleriyle
yetinmiyor, yargının içine el atarak, uzanarak, müdahale ederek
yargıyı, Yargıtayı, Danıştayı,
Sayıştayı kendine bağımlı ve kendisine hizmet
eden bir konumda tutmak istemektedir. Yüksek Seçim Kuruluna
bakışı da böyledir, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
yaklaşımı da bu zihniyetle yeniden şekillendirilmek
istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
benim buradan bir kez daha Hükûmete çağrım odur ki: Siz toplumu kendi
sivil demokratik örgütlüğü üzerinden öz gücüne dayanarak ihtiyaçlarını
karşılamasına fırsat vermediğinizde, siz her
şeyin ve toplum dinamiklerinin özgün özetliği yerine her şeyi
tek tipleştirip merkeze bağladığınızda, merkezde
bir otoriteye kilitlediğinizde buradan adalet, özgürlük, eşitlik
çıkmaz, olsa olsa egemen olan, sulta olan, otoriteyi elinde bulunduran
şahsa, gruba, kesime hizmet eden bir yapıyı var etmiş
olursunuz ki burada da kaos çıkar, kriz çıkar, ekolojik, demokratik,
siyasal yıkım olur diyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 Sıra sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 1 -
Boşalan, açılan ve dördüncü sınıftan üçüncü
sınıfa geçirilen noterlikler Resmi Gazetede ilan olunur."
Uğur Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyor efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce özellikle bu
kanuna ilişkin olarak görevde olmayan hâkimlere ilişkin bir problem
var, onu anlatmak istiyorum.
Emekli hâkimlere ilişkin bir düzenleme yok. Emekli
hâkimler, ne yazık ki birinci sınıfa ayrılamayanlar
Biraz
önce -buradan adını da anayım- 28 yıl 7 ay görev yapan
Süleyman Mustafaoğluyla görüştüm. 28 yıl 7 ay görev
yapmış, birinci sınıfa ayrılamamış, 1in
4ünden emekli olmuş baypas ameliyatı geçirdiği için, 2.200 TL
maaş alıyor değerli arkadaşlarım. Bir de
avukatlık yaptığı için de maaşı kesiliyor, ciddi
anlamda bir sorun var. Sayın Bakan da burada, Adalet Komisyonu
Başkanıma da sesleniyorum: Bu konuda eğer bir düzenleme
yaparsak
Emekli hâkimler bu paralelle alakalı oy da kullanamıyorlar,
o konuda mağduriyetleri var ama sizin vicdanlarınıza
bırakıyorum. Eğer bu konuda bir maaş düzenlemesi yaparsak
sorunu gideririz diye düşünüyorum. Dün akşam Sayın Bakana da
söyledim, burada bir kere daha tekrarlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, noterlere
ilişkin düzenlemede ciddi anlamda sorunlar var. Buraya gelmeden evvel
milletvekillerine baktım Parlamentoda hukukçu olan kaç milletvekili var?
diye, 122 milletvekili var. Türkiye Büyük Millet Meclisi 122 milletvekilini
tanımlarken hâkim diyor, savcı diyor, avukat diyor değerli
arkadaşlarım. Parlamentoda bir tane noter yok. Hiç kimse hukuk
fakültesine giriyorken de şunu demiyor: Ben noter olacağım.
diye hukuk fakültesine giren yok. Sanıyorum Sayın Bakan da aynı
düşüncededir. Buradaki hukukçu milletvekillerinden hiçbir tanesi Ben
fakülteyi bitireceğim, noter olacağım. dememiştir
değerli arkadaşlarım. Ama gelinen noktada hepimiz kaymakam
oluyoruz, vali oluyoruz, hâkim oluyoruz, savcı oluyoruz. Bir yandan da
üvey evlat muamelesi görüyor noterlik mesleği. Avrupada öyle değil.
Avrupada noterlik önleyici yargı hizmeti anlamında bir meslek grubu
değerli arkadaşlarım. Ama biz ne yapıyoruz? Bir yandan bunu
elimizin tersiyle itiyoruz, öbür yandan da başka şeyler yapıyoruz.
Bakın, 7nci maddede getirilen düzenlemeyi düşündüm, bizim Komisyon
üyeleriyle de tartıştım Acaba 7nci maddedeki düzenlemenin
esprisi nedir? diye. Neydi 7nci maddede getirilen düzenleme? Ben bunun
noterlik mesleğiyle alakalı olduğunun altına imza atarım.
Sayın Bakanla da akşam görüştüm. İdari mahkemelerdeki
hâkimlerden beş yıl görev yapanlar, hukuk fakültelerini bitirmeyenler
veya Cumhurbaşkanı tarafından Danıştaya atanan hukuk
fakültesi mensubu olmayan kişilere ilişkin bir düzenleme getiriliyor.
Diyorlar ki: Efendim, bunlar hukuk fakültelerine sınavsız olarak
girebilirler.
Değerli arkadaşlarım, buradan sesleniyorum
bütün Türkiyeye: Bir yandan noteri elimizin tersiyle itiyoruz, öbür taraftan
da diyoruz ki yirmi yıl görev yapmış olan hâkimlere Hukuk
fakültesini bitirmemiş de olsan, sen üniversiteye sınavsız gir,
hukuk fakültesinden diplomanı al, görevinin ilk yıllarında git,
mevcut mevzuata göre bir noterlik belgeni al. O noterlik belgenin şarap
gibi kenara koy yıllansın. Aradan yirmi yıl geçsin, emekli
olmadan evvel de gel Ben noterliğe geçeceğim. de. Bunu kabul etmek
mümkün değil değerli arkadaşlarım. Neden kabul etmek mümkün
değil? Bakın, bu düzenlemenin niye geldiğini tahmin ediyorum.
İki üç maddede konuşmam var, ayrıntılarıyla
anlatacağım. Bu düzenleme, muhtemelen, noter olmak isteyen, hukuk
fakültesi mezunu olmayan yargı mensuplarının lobi faaliyetinden
dolayı geliyor değerli arkadaşlarım. Neden? Bakın,
Türkiyede 1.771 noterlik var değerli arkadaşlarım, 1.771
noterliğin içerisinde 589 tane yeşil pasaport taşıyan noter
var. Bu ne demek? Demek ki bunlar emekli hâkimler veya -kamudan gelen çok
azdır- hazine avukatlarıdır. Bunun dışında 923
tane yeşil pasaport taşımayan noter var. Bu ne demektir? Demek
ki bu noterlerin yaklaşık üçte 1ini aşkın bir kesim yüksek
yargıdan geliyor değerli arkadaşlarım. Eğer, siz,
hukuk fakültesini bitirmemişseniz, hukuk fakültesine ilişkin
probleminiz varsa ne yapmanız gerekiyor? İşte, bu tip dayatmalar
getirmeniz gerekiyor. Buradan sesleniyorum, dün Sayın Bakana da söyledim:
Eğer Anayasada bize öğretilen bir eşitlik ilkesi varsa, böyle
bir kural varsa, değerli arkadaşlarım, yarın bir gün bu,
Anayasa Mahkemesine gittiği zaman Bir kişi üniversite
sınavına girmeden üniversiteyi kazanır. diye bir istisnayı
hangi Anayasa kuralına dayanarak Türkiyenin önüne getirebiliriz
değerli arkadaşlarım? Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
Asla bu şekildeki bir düzenlemeyi kabul etmiyoruz.
Ben buraya gelmeden evvel avukatlık
yaptığım yıllarda şunu görürdüm değerli
arkadaşlarım, bize şunu derlerdi: Kanun koyucu diye bir
terminoloji var, çok ulvi bir güç var. Ben de bu kanun koyucuyu bir şey
zannederdim. Derdim ki: Nedir efendim? Kanun koyucu böyle yapıyor.
diye
Avukatlar, hâkimler, meslektaşlarım derlerdi ki: Kanun koyucu
böyle bir düzenleme yapıyor. Burada şunu öğrendim: Kanun koyucu
diye bir şey yokmuş arkadaşlar. Yandan bir tane önerge geliyor,
diyorlar ki: Şunu, şunu, şunu yapın. El
kaldırıyoruz Kabul edenler
Etmeyenler
diye. Bugün yargılama
görevinde bulanan bütün hâkimlere, bütün savcı arkadaşlarıma,
bütün meslektaşlarıma, avukatlara buradan sesleniyorum: Yarın
bir gün uygulamada bir şeyle
karşılaştığınız zaman kanun koyucu böyle
istiyor filan demeyin. Kanun koyucu sanal bir kavrammış
arkadaşlar, kanun koyucu diye bir şey yokmuş. Ben bunu
Parlamentoda gördüm. Bu anlamda bu değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Noterlerin sorunları var mı? Var. 2 tane
maddede konuşmam var, o ciddi sorunları da Parlamento boyutunda
neler halledilmesi gerekir, noterlik mesleğiyle alakalı sorunlar
nedir? onları tek tek, somut örnekleriyle beraber yüce Parlamentonun ve
sizlerin huzurlarına sunacağım.
Bu maddede bu şekilde söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1. Maddesinde bulunan "Boşalan," kelimesinin
metinden çıkarılarak, "Boşalan ve" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Adan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN.-.Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Celal Adan konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Noterlerle ilgili düzenlemelerin sonuna kadar
yanındayız, destekliyoruz.
Hâkimler, savcılarla ilgili iyileştirmeden
yanayız, yetersiz buluyoruz. Emekliliklerine yansımasını ve
şimdiye kadar emekli olanların da durumunun iyileştirilmesini
istiyoruz. İnşallah, Adalet Bakanlığında
çalışan tüm personelle birlikte emeklileri de işin içine alan
düzenlemeler Milliyetçi Hareket Partisi iktidarına nasip olur.
Değerli milletvekilleri, iki önemli konu var bugün
sizinle paylaşmak istediğim; biri terör, diğeri yolsuzluk.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının terörle iş
birliği yaparak işlediği suçlarla ilgili adaleti oyuncağa
çevirdiğini biliyoruz. Bir de 17-25 Aralıktan sonra Türkiyede
adaleti değiştirme noktasındaki iradeyi de utanarak, tarihe not
düşecek şekilde takip ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devletini yöneten Başbakan Yardımcısı Yalçın
Akdoğan terörle ilgili işlediği suçu şöyle
açıklıyor, diyor ki: Türkiyede adam öldürülmeyecekse, adam kaçırılmayacaksa,
bölgelerde kurtarılmış bölge olmayacaksa ben bölücülerin siyasi
uzantılarıyla görüşürüm. diyor. Yani ilan ediyor, diyor ki:
Türkiyenin bir bölgesinde adam öldürülüyor, vergi toplanılıyor,
kaçakçılık yapılıyor, orada devlet yok. Bunu kim diyor? Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakan Yardımcısı diyor. Arkasından
Görüşeceğim. diyor. Bir siyasi merkezi hedef gösteriyor, O siyasi
merkez bir daha bunları yapmayacaksa görüşeceğim. yani fiilî
durumu ortadan kaldırabilecek bir gücün olduğunu itiraf ediyor, fiilî
durumun devam ettiğini söyleyen bir süreci hepimizin gözünün içine baka
baka söylüyor. Bunu Allahtan başka kim yargılanmaktan kurtarabilir?
Dolayısıyla, 17-25 Aralığa endeksli adaletteki bütün
düzenlemeler tarihin en büyük utanç vesikası olarak karşımıza
çıkacaktır önümüzdeki günlerde.
İkinci temel olay: Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakan Yardımcısı Siz İmralının örsüyle
Kandilin çekici arasına sıkışmayın. diyor, sonra
utanmadan arlanmadan çıkıyor, Niye hakaret ediyorsunuz? diye
eşkıya başını savunuyor. Türkiye Cumhuriyeti devletini
babasının oyuncağı gibi kullanan bu irade adaletle de
oynuyor. 98 kişiyle ilgili takipsizlik kararı çıktı. Ben
İstanbul milletvekiliyim, İstanbulda tanımadığım
da yok. Orada bir savcı kardeşimizi aradım, dedim ki: Yahu
kardeşim, bu işe niye alet oluyorsunuz? Mahkemeye verin bunları,
mahkeme bunlarla ilgili takipsizlik kararı alsın. Bana
söylediği şey, emin olun, sizin hemen şu anda vazgeçmeniz
gereken bir şeyi söyledi: Ağabey, Yargıtaydan korkuyorlar.
dedi. Siz Yargıtay da sizin olduğu zaman yani şu anda
Yargıtay tamamen Adalet ve Kalkınma Partisi iradesiyle
şekillenmiş bir yargı olsa hiç buraya
dokunmayacaksınız, takipsizlik de çıkmayacak. Hırsızlığı,
arsızlığı bastırma adına adalette düzenleme
yapılır mı, Allah aşkına, yapılır mı?
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk olayı olarak tarihe geçmiş
bir yolsuzluğu, bırakın, mahkemeler ayıklasın
yüreğiniz yetiyorsa. Neden kaçırıyorsunuz siz bunu? Yargıtaydaki
üye sayısını artırmak, Danıştaydaki üye
sayısını artırmak, geçmişte devrim niteliğinde
anlattığınız
Bütün milletin önüne çıkıp
Milliyetçi Hareket Partisini sanık sandalyesine oturtarak Siz darbede bu
kadar hapis yattınız ama referanduma hayır dediniz. diye bizi
Türkiyenin her tarafında gammazladınız. Oysa biz o zaman dedik
ki: Siz darbenin yargılanmasını ayırın, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu kapsamından çıkarın, sonuna kadar
destek verelim. Sonra yaptığınız bu düzenlemenin
altında kaldınız.
Kiğılıdan giyinen, takım elbisesine
baktığınız zaman 200 lirayı geçmeyen polis
memurlarının bir hikâyesi İstanbulda anlatılıyor;
onları da sizinle paylaşmak istiyorum. Hikâye aynen şöyle: 4,5
milyon doları alınca, demişler ki: Çocuklar, bu parayı
götürün, sizin olsun. Yozgatlı mı, Orta Anadoludan bir polis memuru
yüzüne tükürüyor Al bu paranı, bana haram para gereksiz. diyor. Üç tane
polisin, dört tane hâkimin sarstığı, yolsuzluğu
yakalayınca yerden yere vurduğu bu iktidarın bu
arsızlığı, bu yolsuzluğu matematiksel olarak
parmaklarla aklamaya gücü yeter mi? Yetmemeli. Sizler gelmelisiniz. Defalarca
söyledim, Parlamento her seçime girdiğinde yüzde 65i yenilenir, yani
şuradakilerin yüzde 65i önümüzdeki seçimlerde milletvekili olamayacak.
Gelin, adalet tahakkuk etsin, bırakın mahkemelere gidin madem bu
kadar güçlüyseniz. Yargıyı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
babanızın şirketine dönüştürmeye ne hakkınız var?
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Adan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2. Maddesinde bulunan "tüm resmi ve özel kuruluşlar
tarafından kabul edilecek ibaresinin metinden çıkarılarak,
"resmi ve özel kuruluşlar nezdinde ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri Samsun
Kemalettin Yılmaz Mustafa Kalaycı
Afyonkarahisar Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2. Maddesi ile değiştirilen 1512 sayılı
Kanunun 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "son"
ibaresinin "Resmî Gazete'de" şeklinde değiştirilmesini
ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Noterlere Türkiye Noterler Birliği
tarafından verilen kimlik kartı, tüm resmî ve özel kuruluşlar
tarafından resmî kimlik kartı yerine geçer."
Turgut Dibek Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Zonguldak Muğla
Dilek Akagün Yılmaz Gürkut Acar İsa Gök
Uşak Antalya Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 2 inci maddesinin 1 inci fıkrasının tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
Iğdır İstanbul Mardin
Sebahat Tuncel Demir
Çelik Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Muş Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Demir Çelik konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim
adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Evet, devlet, 6 bin yıldır hiyerarşik ve
tahakkümcü olma özelliğiyle toplumun geleceğini, özgürlüklerini
gasbetmeye devam ediyor. Devlet, bu gasbına nasıl meşruiyet
kazandırabilir? Ancak ve tek bir koşulu vardır; toplumun çoklu
kültürüne, kimliğine saygılı olan, toplumun canlı bir
organizma olmasından kaynaklı, engelleyen, onun gelişmesini,
erteleyen değil; onu büyüten, çoğaltan, ihtiyaçlarını
meşru zeminde tutan olmalıdır. Devlet bu özelliklerini muhafaza
ettiğinde yani kimliklere, dinlere, kültürlere eşit ve adil
yaklaştığında itibar sahibi olur, güç sahibi olur, bu
devlet adil ve eşitlikçi olur. Adil ve eşitlikçi olamayan,
hiyerarşiyi, tahakkümü, hegemonik gücünü topluma ve toplum dinamiklerine
dayatan ise kaybedendir, otoriterizmden totaliterizme, oradan faşizme
kadar evrilecek bir kısım tarihsel düzeyde siyasal, sosyal, kültürel,
ekolojik yıkımlara neden olur. Tarih bununla doludur, örneklerini
çoğaltabiliriz ama güncelimiz değil.
Buna karşın toplum eğer
insanlığın ortak değerleri olarak kültürüne,
kimliğine, dinine, vicdanına seslenir, sahip çıkarsa, ötekisi
Yaradanın yarattığı özellikleriyle kabul görür, saygılı
olunursa kazanan toplum olur, toplumsal dinamikler olur. Ama kimliklerden
birini reddeder, kimliklerden birine düşman hukukunu uygularsanız,
devlet adaleti dağıtan, devlet adil davranmayı sağlayan
organizmadan çıkmış olur; adaletsizliğin,
hukuksuzluğun dize vurduğu, çöktüğü ve çözümlendiği bir
noktaya gelmiş olur ki orada devlet de kaybeder, toplum da kaybeder.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
nedenle, devlet adil ve eşit olacaksa dinî kimliğe ve kültürel
farklılıklara nötr olmalı, eşit davranmalı, eşit
mesafede yaklaşmalıdır. Eşit mesafede
yaklaştığı dinsel kimliğe, cinsel kimliğe ya da
etnik kimliğe bağlı olarak barış içerisinde bir arada
yaşamanın fırsatı her zamandan çok Türkiye
halklarının ihtiyacı olmakla karşı
karşıdır. Doksan yıldır
başaramadığımız, beceremediğimiz, öteleyerek,
erteleyerek, baskılayarak devletin zor aygıtını, ideolojik
aygıtlarını, baskılayıcı
aygıtlarını dayattığımız için de içimizden
düşmanlar ürettik, üretiyoruz. Halklar, inançlar düşman değil;
halklar, inançlar dosttur, kardeştir. Bu kardeşlik hukukunun diyalog
ve müzakereye dayalı çözüm parametreleri her zaman insani, vicdani noktada
kalmıştır. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Meclisinin yapması
gereken, birikmiş olan tarihsel, siyasal, sosyal, ekolojik, ekonomik,
demokratik sorunlarımızı diyaloğa açık,
barış eksenli çözümü öngören bir noktadan yaklaşmamız
gerekiyor. Savaş kaybettirendir, savaş ölümdür,
yıkımdır, yoksulluktur, açlıktır, sefalettir.
Barış özgürlüktür, adalettir, kardeşliktir. Barıştan
yana olmak insani, vicdani sorumluluğumuzun gereğidir. Dinî
kimliğimiz, etnik kimliğimiz ya da siyasal düşüncemiz ne olursa
olsun insanlığın ortak değerlerinde buluşmak
adına atmamız gereken adımların yerine, biri diğerini
ötekileştirdiğinde, baskıladığında tırnak
içerisinde kriminalize edip terörize ettiğinde kaybeden hepimiz oluruz.
Burada söz konusu olan gasbedilmiş hakların, ertelenmiş,
ötelenmiş ve baskılanmış özgürlüklerin bir an evvel
topluma, toplum dinamiklerine devredilmesidir. Sivil toplum örgütlerini
dinlemediğinizde, sivil toplum örgütlerinin meşru taleplerini göz
önünde bulundurmadığınızda katılımcı
davranmış olamazsınız.
Sivil toplumun bu demokratik katılımcı
eksenli taleplerini dikkate alan ama birikmiş tarihsel
sorunlarımızdan hareketle de kimliklerin, dinlerin ve kültürlerin
mevcut var olan problemlerini çareye ve çözüme kavuşturan bir noktada
Meclis duruma el koymalı, diyalog ve müzakereyi esas alan bir noktada
toplumun önünü açan pozisyonda olmalıdır diyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2. Maddesi ile değiştirilen 1512 sayılı Kanunun
24 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "son"
ibaresinin "Resmî Gazete'de" şeklinde değiştirilmesini
ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Noterlere Türkiye Noterler Birliği
tarafından verilen kimlik kartı, tüm resmî ve özel kuruluşlar
tarafından resmî kimlik kartı yerine geçer."
Gürkut Acar (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Gürkut Acar
konuşacak, Antalya Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşlarım; hep bunu yapıyorsunuz,
yaptığınız şey halka kaşıkla verirseniz
sapıyla da hep gözünü oymaktır. Kamuflaj yapıyorsunuz gerçek
amacınızı gizlemek için, halktan gizlemek için, sürekli
halkın lehinde birtakım maddeleri öne sürerek onun altında
halkın aleyhinde olacak, Türkiyede cumhuriyetin temel
kurallarını ihlal edecek bütün hükümleri getiriyorsunuz.
Bakınız, bu maddede, 2nci maddede, noterlerin
gereksiz olan ilan giderlerini kaldırmak için Resmî Gazeteyle ilanı
getiriyorsunuz. Ayrıca, Noterler Birliği tarafından verilen
kimlik kartlarının da resmî kart olacağını
söylüyorsunuz. Bu resmî kimliklerle ilgili, avukatlara da bu resmî kimlikler
verilmişti ama avukatların kimlikleri maalesef gittiğimiz her
yerde geçersiz oldu; bankalarda geçmiyor, tapuda geçmiyor, hatta Türkiye Büyük
Millet Meclisinin girişinde de geçmiyor. Ben geldim, kendim, bizzat, orada
avukatlık belgesini gösterdim, beni içeri sokmadılar kapıdan, o
zaman milletvekili değildim ve dedim ki ben: Eğer, Büyük Millet Meclisi
kendisinin resmî kimlik olarak kabul etmiş olduğu bir belgeyi kendi
kapısında kabul etmiyorsa, geçiremiyorsa, o zaman buna ne gerek var?
İçeri girmedim, milletvekili arkadaşlarım gelip beni içeri
soktular.
Değerli arkadaşlarım, eğer burada da
verecekseniz, bu Bankalar Kanununda da geçerlidir, diğer kanunlarda da
geçerlidir, bunun istisnası olmamalı. O nedenle, burada bir eksiklik
var, bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Şimdi, gelelim başka noktalara. Biraz önce
söyledim, Esas amaç gizlemek. dedim. Değerli arkadaşlarım,
bakın, her şeyi halktan gizleyerek yapıyorsunuz; ufak ufak, el
altından, yavaş yavaş, sindire sindire yapıyorsunuz.
Gerçekten, 12 Eylül 2010 referandumunda da böyle yaptınız. Yani,
amacınız neydi? YAŞ kararlarına, Yüksek Askerî Şûra
kararlarına yargı yolunu açmaktı, askerleri sivil mahkemelerde
yargılamaktı, darbe suçu nedeniyle Ergenekon ve Balyoz yargılamalarına
olanak tanımaktı. O adaletsizliği siz yaptınız, alt yapısını
siz yaptınız. Anayasa Mahkemesi üye sayısını 11den
17ye çıkararak karar süreçlerine müdahale etmek istediniz. HSYKnın
yapısını değiştirdiniz. Ama öne sürdüğünüz nelerdi?
Kadın erkek eşitliğini sağlayacağız dediniz,
kişisel verilerin korunmasını sağlayacağız
dediniz, yurt dışı seyahat özgürlüğü dediniz, aile ve
çocukların korunması dediniz, birden fazla sendikaya üye olma
olanağı, memurlara toplu sözleşme hakkı, vadettiniz de
vadettiniz. Bunların hiçbirisi gerçekleşmedi ama Balyoz, Ergenekon
davalarının yollarını açarak, Türkiyede
adaletsizliğin feriştahına sebebiyet verdiniz.
Şimdi, bu kanuna gelelim. Bu kanunda asıl
amacınız nedir? Asıl amacınız, Hükûmete
bağlı, Adalet ve Kalkınma Partisinin emrinde olan bir yargı
yaratmaktır, açık ve kesindir bu, tarihe bunu not olarak
düşüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, burada
getirdiniz, asıl amacınız Danıştay üyeliği için
şartları esnetmek, Danıştay tetkik hâkimlerinde
başkanlar kurulu yerine başkanı etkin kılmak,
Danıştayda iki yeni daire kurmak, Danıştay dava
dairelerinin üyelerini belirlemede Bakanlar Kurulu yerine başkan yetkili
olacak, Danıştay Başkanı aracılığıyla
dairelerin üye sayısına müdahale etmek. Görüyorsunuz, bütün
bunların hepsinin altında Adalet ve Kalkınma Partisinin parti
olarak burada yargıya egemen olması yatıyor.
Evet, şimdi ne getiriyorsunuz? Noter kimliği
resmî kimlik olacak, elektronik noterlik getiriyorsunuz, hukuk okumamış
hâkimlere hukuk eğitimi vadediyorsunuz, hâkim ve savcı
maaşlarını artırıyorsunuz, zam yapıyorsunuz,
disiplin affı, silah affı yapıyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bunların hiçbirisi gizlemeye
yetmez ve bu halk bunları öğrendiği zaman bilin ki sizi
sokaklarda bir gün süpürge sapıyla kovalayacaktır, göreceksiniz.
Şimdi gülün, bir gün de biz güleceğiz, göreceksiniz.
Bakın, bugün ilk defa, yarın sabah, Profesör
Doktor Rennan Enünlü türbanlı öğrencilere Anayasa Mahkemesi ve
Danıştay kararlarını hatırlattığı için,
öğretimi engellemeden dolayı iki yıl bir ay hapis cezasına
çarptırıldı. Sizin sisteminizin yaptığı ilk
mahkûm budur. Bu, antilaik devlet sistemini kurmak üzere
yaptığınız ilk mahkûmiyettir. Tarihe not düşüyorum,
bunun hesabını mutlaka vereceksiniz. Yarın tarihî bir gündür.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2. Maddesinde bulunan "tüm resmi ve özel kuruluşlar
tarafından kabul edilecek ibaresinin metinden çıkarılarak,
"resmi ve özel kuruluşlar nezdinde ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Adalet Komisyonu Başkanının çok gür
bir sesle Katılmıyoruz Sayın Başkan. deyişine nazire
olarak niçin katılması gerektiğini ifade etmeye
çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım, kanunlar lafzı
ve ruhuyla meridir. Lafzına ve ruhuna göre uygulanır, Türkçesi. Tabii
ki lafzı dediğimiz yani kanun tek tek, kelime kelime
yazılır iken iki tane husus çok önemlidir. Bunlardan bir tanesi,
temiz ve yaşayan Türkçeyi kullanması; ikincisi ise beliğ
olması. Bu beliğ kelimesini Sayın İyimaya iyi anlar.
Şimdi, bizim verdiğimiz önergede şu
şekilde garip bir ifadeyi temiz bir dile çevirmeye
çalışıyoruz Noterlerle ilgili olmak üzere noterlere Türkiye
Noterler Birliği tarafından verilen kimlik kartı -bundan
sonrasına, telefonlardan fırsat bulabilirseniz sayın
milletvekilleri, dinlerseniz belki aklınızda bir şey kalır-
tüm resmî ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmî kimlik
hükmündedir. Ne demek bu? Oysa, biz bunun yerine, bu cümle yerine Resmî ve
özel kuruluşlar nezdinde resmî kimlik hükmündedir. ifadesini
getirmekteyiz. Bu kadar açık, net bir ifade dururken Sayın
Başkan ve Sayın Bakan böyle bir rette bulundu. Tabii, biz bunu
anlıyoruz. Neden anlıyoruz? Dalgalara kapılarak sürüklenen
Adalet ve Kalkınma Partisi siyaset dünyasında
yarattığı operasyon dalgalarına mümasil bir şekilde
yargıya karşı dalga operasyonlarını
başlatmıştır. Bu dalga operasyonları Ceza Muhakemesi
Kanununda 11 defa gelmiştir adı reform olarak, Yargıtay
Kanununda 8 defa gelmiştir, Danıştay Kanununda 6 defa
gelmiştir ve HSYK Kanununda da yine 8 defa dalga operasyonuna maruz
kalmıştır. Bu kanunda da dalga içerisinde dalga
bulunmaktadır. Birinci dalgaya bir itirazımız yok, birinci dalga
noterlerle ilgili bir düzenlemedir; bu doğrudur, yerindedir, olması
gerekir, destekleriz.
İkincisi ise hâkimler ve savcıların maddi
imkânlarının artırılmasına ilişkindir. Bu yetmez
ama evet diyoruz, azdır ama buna da şükür diyoruz ve destek
veriyoruz.
Ancak, ondan sonra gelen iki adet dalga var ki burada
sizin yıkmak istediğiniz bariyerlerden bir tanesi: Parlamenter
demokrasi içerisinde yasama, yürütme ve yargı arasında bulunan denge
ve denetim mekanizmalarını ortadan kaldırıyorsunuz. Bu
denge ve denetim mekanizmalarında yasama organını denetleyecek
olan yargıyı siyasal etki altına alıyorsunuz, siyasal nüfuz
altına alıyorsunuz, siyasi baskı altına alıyorsunuz ve
bunu, gelecekte silah olarak kullanmak amacıyla yapıyorsunuz. Yürütme
organının iş ve işlemlerini denetleyecek olan
yargıyı siyasal baskı, siyasal nüfuz altına
alıyorsunuz ve bunu silah olarak kullanmak için birtakım planlar ve
gizli gündemler içerisindesiniz.
Şimdi, tam da buraya geldiğimiz zaman
yargı üzerinde yapılan bu operasyonun ikinci boyutunda yargı
içerisindeki denge ve denetim araçlarını ortadan
kaldırıyorsunuz. Yargı tek başına
astığı astık, kestiği kestik bir kuruluş
değildir, yargı hukukla sınırlıdır;
yapmış olduğu işlemlerde, verdiği kararlarda ise kendi
içerisindeki denge ve denetim mekanizmaları tarafından kontrol
edilir. Bu kontrol cümlesi içerisinde Yargıtayın,
Danıştayın ve HSYKnın kendi yapıları, idari
yapıları birbirlerine karşı yetkilerle
donatılmıştır. İşte bu donatımı siz
ortadan kaldırıyorsunuz. Yani, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun
Yargıtaydaki dairelere iş dağılımını ortadan
kaldırıp sizin siyasi etkiniz altında bulunan Birinci
Başkanlık Kuruluna iş bölümünü vermek suretiyle, bütün daireleri
kontrol altına alıyorsunuz. Bu yetmiyor, o dairelerde görev yapacak
üyelerin dağılımını Birinci Başkanlık Kuruluna
veriyorsunuz, siyasi nüfuz altındaki Birinci Başkanlık Kuruluna
veriyorsunuz ve buradaki denge ve denetim araçlarını ortadan
kaldırıyorsunuz. Yetmiyor, ta bu ifadenin sonuna kadar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) Bu yıkıntı, sizin,
gelecekte, 2010 gibi yaşadığınız hayal
kırıklığının başka bir hayal
kırıklığına dönüşmesine sebep olacaktır.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3üncü maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı kanun
teklifinin 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan
Bakanlığınca ibaresinin Bakanlığı
tarafından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder Sebahat Tuncel
Iğdır İstanbul
İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 3. Maddesinde bulunan verilen kelimesinin metinden
çıkarılarak, tanzim edilen ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Kemalettin Yılmaz Yusuf Halaçoğlu
Konya Afyonkarahisar Kayseri
Cemalettin
Şimşek Mustafa
Kalaycı
Samsun Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 3. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE 3- Atama yapılırken, aynı
sınıftan noterlerin noterlik mesleğindeki kıdemleri esas
alınır. Kıdemde eşitlik hâlinde Adalet
Bakanlığınca verilen noterlik belge sıra numarası önce
olan tercih edilir.
Turgut Dibek Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök
Kırklareli
Uşak
Mersin
Ali İhsan
Köktürk Ömer Süha
Aldan Namık
Havutça
Zonguldak Muğla Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili
Sayın Namık Havutça konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye
yargı bağımsızlığı konusunda giderek
gerçekten kan kaybediyor.
Bakın, Sayın Bakan da burada.
Eleştirilerimizi, biz, CHP olarak, sadece sistematik bir siyasal argüman
olarak değil, aldığımız uluslararası raporlara
dayanarak koyuyoruz.
Bakın, OECDnin yaptığı tespit,
bizimle ilgili yaptırdığı araştırma: Türkiye, 41
ülke arasında ekonomi politikalarında 23üncü sırada, sosyal
politikalarda 39uncu sırada, demokrasi kalitesinde 41inci yani sonuncu
sırada Sayın Bakan.
Yargı bağımsızlığında
ne durumda? Onu da söyleyeyim. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Bilgi
Teknolojileri Raporunda (2014) yer alan yargı
bağımsızlığı endeksinde 7 puan üzerinden 3,4le
148 dünya ülkesi arasında 85inci ve kimin yanındayız? Fas,
Kazakistan, Vietnam gibi ülkelerle yan yanayız. Türkiye'nin yargı
bağımsızlığında geldiği durum bu.
Neden böyle oluyor bu? Hani hepimiz, 1965li
yıllardan beri, Türkiyeyi Avrupa Birliği kriterleriyle,
kurumsallaşmış bir demokrasi, insan hakları, özgürlüklerin
kalitesinde Avrupa Birliği değerleriyle buluşturmak istemiyor
muyuz? Evet, irademiz o yönde.
Peki, siz ne yapıyorsunuz? Bakın, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı konularda, mahkûmiyete
en önlerdeyiz Avrupada. Avrupa Birliği ilerleme raporlarında bizimle
ilgili yani Türkiyeyle ilgili ciddi eleştiriler var. Son Avrupa
Birliği İlerleme Raporunu okuduysanız Sayın Bakan,
Türkiye'nin yargı bağımsızlığında ne kadar
ağır bir ihlal içerisinde olduğunu görürsünüz.
Bu getirdiğiniz yasada da hiç kimseyle istişare
etmeden
Baroların hepsi dün açıklama yapıyor, Barolar
Birliği açıklama yapıyor barolarımız açıklama
yapıyor. Türkiyede, şu anda, yargıda gerçekten birçok sorun
var. Adliye çalışanlarının maaşlarındaki
mağduriyet var, davaların uzaması var, davaların bitmemesi
var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bizimle ilgili
yaptığı uyarılar var; bunlar düzeltilmiyor. Barolarla
oturup da niye
Türkiyede bu hukukun en önemli tarafı, iddia-savunma-yargıdır.
Peki, biz, savunmanın temsilcileri barolarla oturup da nasıl bir
yasal düzenleme yapacağımız konusunu tartıştık
mı? Hayır. Sayın Bakan kendince bir yasal düzenleme getiriyor, 3
milletvekili imzalıyor, önümüze geliyor, Adalet Komisyonunda arkadaşlarımız
ne kadarını düzeltebilirse düzeltiyor. Yahu, Türkiye'nin yönü neresi?
Biz bir Orta Doğu ülkesi mi olacağız, yoksa Avrupa
Birliğinin onurlu bir üyesi, hukukun standartlarını yükselten demokratik
bir ülke mi olacağız? Yönümüzü bilelim.
O nedenle, bakın, bu maddede de
Evet, Türkiyede
UYAP sistemi sağlıklı çalışan bir sistem, avukat
arkadaşlarımız bilir ama Noterlik Kanununda bu
getirdiğiniz maddede bizim endişemiz var. Nedir? Bilgi paylaşımı,
gizlilik içeren noterlik işlemlerinin ilgisi olmayan üçüncü kişilerin
öğrenmesi olasılığını yaratıyor. Bu, çok
önemli bir risktir. Bakın, bu yasal düzenleme bu şekliyle
geçtiğinde nasıl ki
Gizlilik içeren özel hayat bilgileri Türkiyede
bugün birçok şikâyete söz konusu. İşte, böcek komisyonunda
arkadaşlarımızla çalıştık. Birçok bilginin -eski
Emniyet İstihbarat Daire Başkanının bize ifade ettiği
şekilde- devletin arşivinde olduğu, yeri geldiğinde bu
bilgilerin kullanılacağı ifade ediliyor.
Yine, MİT Yasasında da biliyorsunuz,
çıkan yasayla meslek örgütlerinin, siyasi partilerin, sendikaların,
kurumların, holdinglerin tüm hesaplarına girme hak ve yetkisi
verildi. Bu bilgiler kontrolsüz bir şekilde başkalarının
eline geçtiğinde özel hayat ilkesini, kişi hak ve özgürlüklerini ne
kadar etkileyeceğini hepimiz tahmin edebiliyoruz.
O bakımdan, biz, bir kez daha burada tarihî
uyarımızı yapıyoruz. Türkiye, artık, gerçekten
yargı bağımsızlığını, gerçekten hukuk
devletini, demokratik hak ve özgürlükleri teminat altına alacak bir yasal
düzenleme iradesi ortaya koymalıdır diyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 3. Maddesinde bulunan verilen kelimesinin metinden
çıkarılarak, tanzim edilen ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal
(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek konuşacak.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
vermiş olduğu değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım.
Bu vesileyle değerli heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 1512
sayılı Noterlik Kanununda bir fıkra değiştirilerek,
noterlerin bir yerden bir yere atanmalarında göz önüne alınacak kriterlerde
bir değişiklik yapılarak aynı yere atama isteyen noterlerin
atanmaları yapılırken önce Adalet Bakanlığınca
verilen noterlik belgesi sıra numarasının esas
alınması öngörülmektedir. Bizim ise bu maddeyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesinde, verilen kelimesinin madde
metninden çıkarılarak tanzim edilen şeklinde
değiştirilmesi anlam bozukluğunun giderilmesi için
istenmektedir. Ancak, bu maddeyi makul bulduğumuzu, daha anlamlı olması
için bu değişiklik önergesini verdiğimizi de ifade etmek
isterim.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisinin esas kaygısı ve üzüntüsü şudur: Adalet ve
Kalkınma Partisinin artık yasa yapma tekniği hepimizce malum
olmuştur. Meclisin karşısına genellikle bir torba kanun
tasarısıyla gelmek ve bu kanunda olduğu gibi, içerisine birkaç
maddeyle tatlandırıcı diyebileceğimiz maddeler koyarak
esas amacın üstünün örtülmeye çalışılmak istenmesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi sözcülerinin daha önce de
ifade ettikleri gibi, bu kanun teklifi içerisinde bulunan, yetersiz
bulmamıza rağmen, hâkim ve savcılarımızın ücretlerinde
iyileştirmeler yapmaya ve diğer olumlu düzenlemelere destek
verdiğimizi buradan bir kez daha ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, bizim Milliyetçi Hareket
Partisi olarak endişemiz, Adalet ve Kalkınma Partisinin on iki
yıllık iktidarı döneminde Demokratikleşiyoruz., Dünyada
saygın ülke oluyoruz., Ekonomimiz uçtu. gibi sözlerle bir algı
operasyonu yaparak ülkemizi oradan oraya savurmasıdır. Türkiye,
Adalet ve Kalkınma iktidarında temel hak ve özgürlüklerde,
hürriyetlerde, insan haklarında ve basın özgürlüğünde sürekli
aşağı doğru basamak değiştirmektedir. Son olarak
2014te, Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke
içerisinde 154üncü sırada gösterilmektedir. Türkiye giderek dünyada
yalnızlaşan bir ülke hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, peki, ülkemizde bu
gelişmeler yaşanırken Adalet ve Kalkınma iktidarı ne
yapmaktadır? Özellikle üçüncü dünya ülkelerindeki totaliter rejimlerde
olduğu gibi, haksız ve hukuksuz bir kazanç sonucu gittikçe
zenginleşen bir lider; millet delikli kara lastik dediğimiz
ayakkabıyla dolaşmak zorunda bırakılmışken bu
lidere haksız ve hukuksuz şekilde yapılmış bir saray;
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları başta olmak üzere bu
süreçte yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara karşı
yasama, yargı ve yürütme de dâhil bütün demokratik organları,
kurumları kullanarak yolsuzluk ve rüşvet gibi kanunsuz işlere
kılıf hazırlamak. Bu süreçte AKPnin Meclisimize getirdiği
yasaların içeriğine bir bakalım, bunların içinde ülkemizin
genel olarak sorunlarına taalluk eden, vatandaşımızın
problemini çözen bir yasa teklifi hemen hemen hiç görülmemektedir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu yasadaki amacı nedir? Birtakım düzenlemeler yaparak, kendince
karşısına çıkan zorlukları aşarak yasamayı ele
geçirmek. Tabii, yasalar hiç tartışmaya açılmadan, sözde
birtakım tedbirler için çıkarıldığından
yasaların tümünün ömrü de maalesef kısa olmaktadır. Bu yasa
teklifinde, daha önce olduğu gibi altı ay önce Ceza Muhakemesi Usul Kanununda
değişiklik yapılarakŞüpheli ya da sanıkla ilgili
arama maddesindeKİ somut deliller yerine, bugün tekrar geriye dönülerek
makul şüphe aranması getirilmektedir. Bu, o günkü ihtiyaçlara göre düzenlenmiş
bir maddeydi. Adalet ve Kalkınma Partisinin bu maddeyle ilgili olan
ihtiyacı ortadan kalkınca da bu maddeyi tekrar doğru olan,
doğruya daha yakın olan kısmına döndürüyorsunuz. Yasa yapma
tekniğinde bu gibi hatalar, eksiklikler olduğundan sık sık
Meclisimiz de bunlarla meşgul edilmektedir.
Şimdi, getirilmek istenen bu yasa teklifiyle
Evet,
Milliyetçi Hareket Partisi, içinde bulunan tatlandırıcı diyeceğimiz
birtakım maddelere karşı değildir, destekleyeceğimizi
de daha önce ifade ettik ancak esas
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
çıkarmak istediğiniz birtakım maddelere de karşı
olduğumuzu ifade ediyorum.
Bu vesileyle hepinizi bir kez daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan
Bakanlığınca ibaresinin Bakanlığı
tarafından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile
anlatılanın anlamlı kılınması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4. Maddesinde bulunan nedeniyle alacakları ibaresinin
metinden çıkarılarak, sebebiyle, sağlık
kuruluşları tarafından verilen ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri Samsun
Mustafa Kalaycı Mustafa Erdem Kemalettin Yılmaz
Konya Ankara Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4. Maddesi ile değiştirilen 1512 sayılı
Kanunun 59 uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan Hasta noterler Cumhuriyet savcılığı kanalı
ile Hükümet tabiplerinden veya Devlet hastanesi doktorlarından ibaresinin
Noterler, rapor aldıkları hastalıkları nedeniyle
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Uşak Zonguldak
Ömer Süha Aldan İsa
Gök Tufan
Köse
Muğla Mersin Çorum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"1512 sayılı Kanunun 59 uncu maddesinin
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
'Noterler, hastalıkları halinde,
hastalıkları nedeniyle alacakları doktor raporu üzerine hizmet
sürelerine göre aşağıdaki esaslar dâhilinde izinli
sayılırlar.
Pervin Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora Demir
Çelik
İstanbul Mardin Muş
BAŞKAN
Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Demir Çelik konuşacak, Muş Milletvekili.
Buyurun.
DEMİR
ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekili arkadaşlar; hepinizi şahsım ve partim adına
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Gerçi Adalet
Bakanımız yok.
Bir reformda istenen,
arzulanan temel amaç nedir, Toplumun birikmiş siyasal, tarihsel
sorunlarını çözüme kavuşturmak mıdır? O nedenle
radikal olmak zorundadır, değişimci olmak zorundadır,
toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilmenin potansiyeline ama
aynı zamanda da çözüm parametrelerine sahip olmalıdır. Reform,
sadece ve tek başına sorunu çözermiş gibi bir algı
yaratmaya hizmet edecekse bu manada bize elma şekeri sunmaktan başka
bir anlamı da, bir niteliği de olmayacaktır. Burada yapılanlar, bir kısım
açmazları açmaya yönelik radikal müdahaleler yerine, durumu idare eden,
günü kurtaran, bu yönüyle de palyatif bir kısım çözümleri
getiriyormuş algısına rağmen de sorunu, biriktiren,
çözümsüzlüğe yol açan bir konumda bırakmıştır.
Evet, yargı
önemlidir, yargının bağımsızlığı her
şeyden de önemlidir çünkü yargı kişiye, gruba, kesime devletin
esirgediği özgürlüğü de, adaleti de sunmak için vardır. Devleti
elinde bulunduran güç askerî olabilir, militarist davranabilir, polis devleti
olabilir, faşizan uygulamalara yönelebilir, kişi ve hükûmetlere
bağlı otoriterizmi sürdürüyor olabilir; bütün bunlara
karşın tek güç, toplumun ihtiyaçlarını
karşılamanın garantisi, garantörü bağımsız
yargıdır. Hukuk devletinin de olmazsa olmazı olan
silahların bağımsızlığı söz konusu
olduğunda anlaşılması gereken, yargının,
yasamanın, yürütmenin siyasal vesayetten, devletin hiyerarşik
ilişkisinden bağımsız, azade bir noktada kendi tarihsel
rolünü oynamasıdır. Ama burada öngörülen, her şeyden önce siyasi
vesayete tabi yargıyı, Yargıtayı, Danıştayı,
Sayıştayı kurmak ve biçimlendirmekle yetinmiyor ama aynı
zamanda noterlik sistemine, baro sistemine, toplumun sivil, demokratik örgütlülüğüne
de devletin kaygıları, kuşkuları nezdinde müdahale edip
şekillendirmeye ihtiyaç duyuyor. Buradan da demokrasi çıkmaz.
Türkiyenin, evet, doksan yılı aşkın
bir zamandır çözemediği yargısal problemleri maalesef çok.
Hâkimlerin, savcıların özlük hakları, ertelenmiş ve
çözülemeyen davalar, raflarda birikmiş tozlarla karşı
karşıya olan dosyalar çözüme muhtaç bir konumdadır. Ancak,
reform olarak bize pazarlanan, her zaman olduğu gibi, adalet ve özgürlük
yerine bir yanıyla köle-efendi ilişkisini dayatan bir ilişki. O
yönüyle de sorunların birikmesine, kangrenleşmesine yol açan bir
anlayış ve yaklaşımla soruna
yaklaşılmaktadır.
Son iki gündür Cumhurbaşkanımızın bir
kez daha gündeme damgasını vuran söylemleri, yargıdan ne
anladığını, Hükûmetin ve Sayın
Cumhurbaşkanımızın ne anladığını
deşifre eder niteliktedir.
Esnaf, evet esnaf ticari faaliyetini yürütebilmenin
özgürlüğüne de özgünlüğüne de sahiptir. Esnaf polis olamaz, esnaf
hakem olamaz, esnaf hâkim olamaz; esnaf da bir sivil toplum örgütünün
bireyidir, unsurudur, devlet dışıdır, iktidar
dışıdır. Ona düşen, devletin kutsiyetini esas alan bir
noktadan soruna yaklaşmak değil, devletin kendi haklarını
gasbeden noktadan muhalefet etmektir, karşı çıkmaktır.
Toplum ancak böyle ilerleyebilir. Siz, toplum ve toplumun yerine
hiyerarşiyi, iktidarı, devleti herkese ama herkese
dayatırsanız buradan adalet çıkmaz. O yönüyle de Adalet ve Kalkınma
Partisinin isminin üzerindeki adalet yerine ve onun ısrarla on iki
yıldır Yolsuzluk, yasak ve yoksullukla mücadele edeceğim. söylemi
yerine, siz, işsizliği, yoksulluğu, sefaleti artıran,
çoğaltan; adaleti, adil davranışı da azaltan bir noktadan
soruna yaklaşacaksınız ki çözülen, çöken ve toplum nezdinde de
giderek itibarsızlaştıran bir konudan kendinizi
kurtaramayacaksınız.
O nedenle, yol yakınken Sayın Adalet
Bakanına da hatırlatmak isterim, yasakçı zihniyetten mümkün
olduğunca uzak duran, özgürlükleri, barışımızı
tez elden harekete geçiren bir reform reform niteliğini taşır;
ötesi aldatmadır, ötesi zaman, kaynak ve emek israfıdır diyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4. Maddesi ile değiştirilen 1512 sayılı
Kanunun 59 uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan "Hasta noterler Cumhuriyet savcılığı
kanalı ile Hükümet tabiplerinden veya Devlet hastanesi
doktorlarından" ibaresinin "Noterler, rapor aldıkları
hastalıkları nedeniyle" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Çorum Milletvekili Sayın
Tufan Köse konuşacak.
Buyurun.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanundan önce birkaç şeyden bahsetmek istiyorum çünkü
biz, noterlerle ilgili yapılan düzenlemelerde -6ncı madde hariç-
mutabıkız parti olarak.
Az evvel öğretmenlerle ilgili araştırma
önergesi vardı, onunla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Eski
Türkiyede -bin odalı saraylar Türkiyesinden daha yoksuldu ama- yoksul
çocukları parasız yatılı okullarda okuyabiliyorlardı
hem de yemeli içmeli olarak. Yoksul aile çocuklarının köyden
başlayan yolculukları, sonu garanti bir umuda yolculuktu.
Öğretmen okulundan mezun olan her öğretmene bir iş verirdi AKP
öncesi eski Türkiye. Eski Türkiyede işsiz öğretmen diye de bir şey
yoktu. Benim dedem bir öğretmen maaşıyla 5 çocuğuna
üniversite tahsili yaptırabilmişti, yine babam da bir öğretmen
maaşıyla 2 çocuğunu üniversitede okutabilmişti. Eski
Türkiyede öğretmenler bugünkü gibi yine zengin değillerdi ama
saygı zenginiydiler, eski Türkiyede umut yüklüydüler, şimdiki gibi işsizliğe,
mutsuzluğa mecbur değillerdi.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz
hafta, bugünün Başbakanı geçmişteki Başbakan gibi Alevi
açılımı adı altında Dersimde bazı
görüşmeler yaptı, konuşmalar yaptı. Son altı
yılda 7 tane Alevi çalıştayı düzenlenmiş. Ne gerek var
7 tane Alevi çalıştayına? Eğer siz Alevilerin
sorunlarını çözmek konusunda samimiyseniz getirin yarın
düzenlemeyi ya da bizim elimizde olan talepleri getirin, yarın buradan
çıkartalım. Açılımlarla, çalıştaylarla,
ziyaretlerle, şovlarla Alevilerin gözlerini
boyayamayacağınızı artık anlamalısınız.
Siz Alevilerin sorunları var. mı diyorsunuz, yoksa Alevilerin
kendileri bir sorun. mu diyorsunuz, önce bunun iç
hesaplaşmasını kendi aranızda yapın.
Başbakan gitti, Dersim diyor. Dersim diyorsun
Sayın Başbakan, Horasan erenleri diyorsun, Hacı Bektaş
Veli diyorsun, Baba Mansur diyorsun ama üçüncü köprüye de Yavuz Sultan
Selim diyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? (AK PARTİ
sıralarından Ne olmuş? sesi)
Ne olduğunu sen çok iyi biliyorsun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) O da bizim, o da bizim.
TUFAN KÖSE (Devamla) Yavuz Sultan Selim Alevilerin
gözünde bir Hitlerdir, Yavuz Sultan Selim Alevi çocuklarının
kanını içmiştir döneminde.(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bırak, sen ne
konuşuyorsun?
TUFAN KÖSE (Devamla) Bırakacak bir şey yok.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bunlara ne gerek var
ya?
TUFAN KÖSE (Devamla) Yavuz Sultan Selim diyorsun.
Sivas davasının avukatlarını bakan yapıyorsun,
milletvekili yapıyorsun, Anadolu Ajansına yönetim kurulu üyesi
yapıyorsun
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bırak
tarihçilere tarihi.
TUFAN KÖSE (Devamla)
Anayasa Mahkemesine üye
yapıyorsun. Siz ölü Alevileri seviyorsunuz ya, yaşayan Alevilerin
sorunlarını samimiyetle çözmeye çalışmıyorsunuz ki.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu
iktidar dönemine gelene kadar hukukun güvenilirliğine ve istikrarına
gerçekten bir zarar verilmemişti. Şimdi, az evvel Rennan Pekünlü
dedi bizim arkadaşlarımızdan birisi, AKP sıralarından
herkes itiraz
Ya Rennan Pekünlü ne yapmış? Anayasa Mahkemesi
kararlarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
göre tutanak tutmuş. Bunun ötesinde bir şey var mı? Bana göre
iki yıl bir ayı bu yargı düzeni, bu siyasallaşmış
yargı düzeni az bile vermiş, aslında asalım bunu, Rennan
Pekünlüyü. Yarın cezaevine girecek. Buradan kendisine grubum adına
selam ve saygılarımı gönderiyorum, sevgilerimi gönderiyorum.
Şimdi, bu kanunla ilgili Yargıtay
Başkanı geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı.
Yargıtay Başkanı diyor ki: Daha evvelden verdiğimiz
görüşlerimiz, tekliflerimiz hiç değerlendirmeye alınmadığı
ve kurumsal olarak da görüşümüz sorulmadığı için bu kanunla
ilgili olarak biz Başkanlar Kurulu olarak herhangi bir görüş
bildirmeyeceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
ben özür diliyorum, hatibin sözünü kesiyorum ama şurada bulunan beyefendi,
milletvekili size sırtını dönüyor.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizden istirham ediyorum.
BAŞKAN Böyle bir hakkınız yok, lütfen.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sana ne ya
arkadaşım, sana ne? Ne terbiyesiz adamsın sen ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mecliste oturmanın
bir adabı, bir usulü vardır.
BAŞKAN Buyurun devam edin sayın konuşmacı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Lütfen sizden istirham
ediyorum.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sana ne
kardeş ya?
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen. Buraya gelip bana
söyleyebilirsiniz. Böyle bir müdahaleye hakkınız yok, lütfen.
Buyurun sayın konuşmacı.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi süremi ilave ederseniz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Edeceğim.
Böyle bir usul, musul, bir şey yok. Artık her
şeyi bir kenara bıraktım, böyle bir şey yok.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, 28/06/2014 tarihinde 6545 sayılı Kanunla
Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulunun görevine son verilmişti. Ne
kadar olmuş bu zamana kadar? Beş ay olmuş. Beş ay sonra
yeniden, bu kanunla, getirmek istediğiniz bu teklifle Yargıtay
Birinci Başkanlar Kurulunu lağvediyorsunuz. Nerede kalıyor
burada hukukun güvenilirliği, nerede kalıyor yargının
bağımsızlığı? Ne istiyorsunuz siz Yargıtay
Başkanlar Kurulundan, merak ediyorum. Yani, burada hukukçu milletvekilleri
kendi gruplarında hiç bunu sorgulamıyorlar mı acaba?
Yine, Yargıtay Başkanı diyor ki:
Değiştirilmek istenen maddeler Yargıtayın taleplerine
dayanmıyor. Yargıtaya, Yargıtay kültürüne ve yargı
bağımsızlığına ciddi zararlar verecektir. Niye
bunları hiç dikkate almıyor hukukçu milletvekillerimiz? Merak
ediyorum, merakla soruyorum.
Geçmişte Ergenekonun hâkimleri de hiç bu düzenin
değişeceğine inanmıyorlardı,
hatırlarsınız belki. Siz de hiç bu düzenin
değişeceğine inanmıyorsunuz ama inanın, günü gelecek
bugün yaptığınız bu işlerin hesabını
muhakkak vereceksiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4. Maddesinde bulunan nedeniyle alacakları ibaresinin
metinden çıkarılarak, sebebiyle, sağlık
kuruluşları tarafından verilen ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Erdem (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Mustafa Erdem konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
4üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisin asli görevi yasa yapmak, kanun
çıkarmaktır. Bu kanun, toplumun huzuru, milletin birlik ve
beraberliği, devletin geleceği açısından çok önem arz
etmektedir. Ancak gelin görün ki bugüne kadar çıkarılan yasaların
şahsa yönelik, kesime yönelik, gruba yönelik veya bir siyasi partiye
yönelik olarak düşünülmesi devlet geleneğimiz, millî birliğimiz
ve toplumsal bütünlüğümüz açısından fevkalade tehdit edici
olarak görülmektedir. Zira bugün kişiye özel çıkarılan
yasaların yarın bir başkası için yeni bir kişiye özel
yasa şeklinde değiştirilmesi bu Meclisin uygulamaları
arasında sıradanlaşmış, olağan hâle
gelmiştir. Burada şöyle bir hatırlatma yapmak istiyorum:
Eğer gerçekten toplumsal bütünlüğümüz açısından bazı
yasaların çıkarılması lazım gelecekse o zaman buna
aceleye gerek yok, bekleyelim, sabredelim, önünü sonunu, enini boyunu
değerlendirelim ve yasaları ona göre çıkaralım. On iki
yıllık AKP iktidarı döneminde her gün yeni bir mevzuat
değişikliği, her gün bir yasa değişikliği
artık toplumsal olarak gına geldiğimiz bir husus olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bizim yüce dinimiz ve
kültürel geleneklerimiz öncelikle işin başının Allah
korkusu olduğunu bizlere telkin eder. Hangi yasayı
çıkarırsanız çıkarın, eğer insanlarda bu duyguyu
telkin edemez, insanlara bu ruhu, bu şuuru temin edemezseniz
çıkardığınız yasaların hiçbirisi bir anlam ifade
etmez.
Yine, bizim geleneklerimizde, kendiniz için
istemediğinizi başkası için isteme hakkınızın
olmadığına vurgu yapılır ama gelin görün ki yine bu
yüce Mecliste, birine olan husumet, birinin haklarını gasp veya
birisini diğerleri arasında ayrıcalıklı bir konuma
getirme hususu hep yasamayla gündeme getirilmiş ve yasalarla güvence
hâline getirilmek istenmiş bir durum olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Yine, bizim değerlerimiz içerisinde, sizin bir kavme
olan kininiz veya hasmane tutumunuzun, onlara karşı
adaletsizliğe sizi sevk etmemesi gerektiği öğretilir ama gelin
görün ki biz öyle bir toplum hâline gelmişiz ki kin normal
davranış hâline gelimiş, başkalarına karşı
tavır sıradanlaşmış ve bir şekilde bunu, bu yüce
Meclisin kutsal çatısı altında yasalarla güvence altına
almaya gayret etmişiz.
Şimdi size bir soru sormak isterim: Değerli
milletvekilleri, on iki sene iktidarda olan bir AKP iktidarının,
şu kadar süre geçmiş olmasına rağmen bu yasal düzenlemeleri
yapmasına ne engel oldu da bugüne kadar kaldı? Vicdanınıza
buradan çok şeyleri hatırlattığımı buradan bir
kere daha hatırlatmak istiyorum: Ne değişti de hemen apar topar
hâkimler, savcılar, yargıçlar veya Danıştay üyeleriyle
alakalı olarak bir yasamaya ihtiyaç hissettik? Yoksa bir endişemiz,
bir kaygımız, bir korkumuz mu var? Veya birilerini terbiye etme
hususunda yüce Meclisin iradesini ipotek etmek veya bu masum milletin duygularını
bu konuda istismar etmek gibi bir görev mi üstlendik? Bize yakışan,
adaletin herkes için adilane olmasıdır. Aksi hâlde, adalet
terazisinin şaşması demek, bugün çıkarılan
yasaların yarın başkaları için de bir tehdit unsuru
olacağını görmezden gelmemiz demektir.
Burada Sayın Bakanımız dün
yapmış olduğu açıklamalarda, bütçe imkânları
elvermediği için adalet kurumunda çalışan bazı gariplerin
maddi olarak değerlendirilemeyeceğine dikkatlerimizi çekmişti.
Peki, hâkim ve savcılar bir oy vermek, bir el kaldırmak için 1.155
lirayı hak ediyor da bu vatanın, bu milletin, bu devletin mensubu
olmak gurur ve şuurunu yaşayanlar, o hâkim ve savcılara hizmet
etmek durumunda kaldığı hâlde, bunların hakkını
bu Meclisin dışında kim koruyacak? Ve soruyorum size: Bu milletten
aldığımız bu güveni nasıl temin ve tesis
edeceğiz?
Değerli milletvekilleri, biz burada adilane
davranmadığımız sürece bu toplumun huzur ve sükûnunun
olmayacağına dikkatlerinizi çekiyorum. Önce adı adalet
olanların adilane hükmetmesi lazım geldiğini söylüyor, hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5inci maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5. Maddesi yer alan şeklinde ibaresinin olarak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Zonguldak Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Uğur Bayraktutan
Uşak Mersin Artvin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 5 inci maddesinde yer alan 116 ve 198/A ibaresinin 116
ıncı ve 198/A şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora
İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri Samsun
Mustafa Kalaycı Kemalettin Yılmaz
Konya Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeler üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Demir Çelik konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, tartıştığımız,
konuştuğumuz bir yargı paketi ve torba yasayla geçirmek
durumunda kaldığımız, üzerinde yoğunlukla
tartışmaya muhtaç olduğumuz bir konu. Bu konuya ilaveten,
günümüzün ve gündemimizin önemli konularından birini sizlerin de dikkatine
sunmak istiyorum.
Son günlerde, özellikle AKP Hükûmeti, gündemi değiştirmek,
gündemle birlikte yaklaşan seçimlere pragmatist
yaklaştığından kaynaklı, günümüzün çözümsüz kalan bir
kısım sorunlarına neşter atarmış gibi davranarak
çözüm umudunu yeniden tazelemek istiyor. Her zaman yaptığı gibi,
tüccar olmanın büyük ve kazandırıcı özelliklerini
esirgemeden, sokaktaki Ayşenin, Ahmetin, Mehmetin ya da Ayşe
Teyzenin, Emine Halanın problemlerini çözermiş gibi görünüp
çözümsüz bırakmak alışkanlığı, olası ihtimalleri
gölgeleyen bir noktadadır.
Aleviler, bizim Türkiye dediğimiz ülkenin eşit,
özgür vatandaşları olmasına karşın, 76 milyonun
içerisinde 15 milyon civarında homojen olmasa bile heterojen kimlik
denilen varlıklarını yıllardır sürdürüyor
olmasına karşın onların ne inançsal ne ibadet
noktasında ne de eşit, özgür vatandaşlıktan ileri gelen
haklarını düşünmüyoruz, düşünmek istemiyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanı dile getirdi, yetinmedi, üzerine Sayın
Başbakan dillendirdi. Hatta Dersime giderek sorunu çözecekmiş gibi
bir beklenti içerisine insanları soktu ama her zamanki gibi çözümsüz
kalan, yine tarihin ertelenmiş sorunlarından biri olmakla bizi
karşı karşıya bıraktırmıştır.
Din, 3 semavi din başta olmak üzere,
insanlığın hiyerarşiye karşı, adaletsizliğe
karşı, tahakküme karşı, sömürüye karşı,
baskıya karşı adalet arayışıdır, özgürlük
arayışıdır, eşitlik arayışıdır.
Din, insanın iyiye, güzele, doğruya erişmesinin temel
yollarından biridir. Ama dinlerin devlet dini olmaya
başladığından beri adalet, eşitlik, özgürlük
sağlayan değil eşitlik ve özgürlükten mahrum
bıraktıran bir noktada kalmışlardır.
Yetinmemişlerdir, iyiyi, güzeli, doğruyu unutmuş, her şeyi
ama her şeyi merkez için, iktidar için biriktirilmeye muhtaç konular
olarak görmüşlerdir.
Din, eğer iyiye, güzele, doğruya erişmekse
Alevilik de bu inançlardan birisiyse devlet bu inancı engelleyen,
öteleyen, baskılayan bir noktadan soruna yaklaşmamalıydı.
Aleviler bu toplumun ve bu ülkenin kadim inançlarındansa, bu inancı
sürdüren Türk, Kürt, Arap Alevisi gibi bir realite, bir gerçeklik söz konusuysa
onların da bu temel ihtiyaçlarını karşılayan noktadan
yaklaşmak durumundayız. O nedenle, Adalet Bakanı bu reformu
getirmişken, Alevilerin kendi kendisini yönetme statüsünü de içeren bir
kapsamda olmalıydı. Cemevleri ibadethane seçilmeli, ibadethane olarak
yasal güvenceye kavuşturulmalıydı, din dersleri mecburi olmaktan
çıkarılmalıydı ve devlet, dini ne olursa olsun,
kimliği ne olursa olsun, cinsi ne olursa olsun herkese, her kesime nötr
olmalıydı. Nötr olması gereken devlet, hukuk devletidir ama
görünen o ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bundan nasibini almama
ısrarında devam ediyor.
Bugün Diyanet dediğimiz kurum 5
bakanlığın üzerinde bir bütçeye sahipse bu 5
bakanlığın ötesinde, eğitim, sağlık ve benzeri
bakanlıklardan da pay alabilme hakkına sahipken Aleviler kendi
ibadethanelerini hâlâ özgürce kullanamıyorsa, imamlarını,
dedelerini ya da ocak sahipleriyle ilgili ilişkiyi yasak ve günah olarak
devlet hâlâ onlara reva görüyorsa bu ayıbı kaldırmak herkesten
ve her şeyden önce halkın iradesi olan bu Meclisin görevidir. Meclis
bu sorunları çözmeyecekse, bu sorunları çözme iradesi göstermeyecekse
toplum nezdinde de hak ettiği temsiliyeti, iradi temsiliyeti
gösteremeyecek demektir. O nedenle, ertelenemez bir noktada iki
yıldır çözemediğimiz, çözümden yana görünüyormuş gibi
görünüp Kürt sorununu barışçıl demokratik çözümde nasıl ki
başaramadık, Alevi sorununu da çözemeyeceğimizin açığa
çıktığı bugünlerde çözüm bizden geçiyor, halklardan,
inançlardan, toplumun sivil demokratik örgütlerinden geçiyor diyor,
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer konuşmacı Konya Milletvekili Faruk
Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Yargının parlamenter demokrasi içerisindeki
yerini dengeleyen ve denetleyen bir araç olarak ifade etmiştik. Bu
tasarıyla da yargı içerisindeki denge ve denetim
mekanizmalarının bozulduğundan söz ediyorduk.
Değerli arkadaşlarım, Yargıtayda
olduğu gibi, Danıştayda olduğu gibi HSYKnın
içerisinde de denge ve denetleme mekanizmaları kurulmuştur. Bu denge
ve denetleme mekanizmaları olduğu müddetçe yargı kendini güvende
hisseder, bu güven duygusu hukuki güvenilirliğe dönüşür, ülkenin
huzura ve güvenliğe, esenliğe kavuşmasına vesile olur,
netice itibarıyla da vatandaşın yargıya olan güveni artar
ancak bu tasarıda yargının kendi içerisindeki denge
araçları bozulmaktadır, denge mekanizmaları bozulmaktadır.
Bu bozulan mekanizmayı geçmişle ilişkilendirerek sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Hani geçmişte, siz 2010 yılında Anayasa
değişikliği yaparken Kast rejimini yıkacağız.
Birisi birini seçiyor, o da birilerini seçiyor ama milletin burada sesi yok,
nefesi yok. diyerek düzenlediğiniz 2010 Anayasa
değişikliğinde de bu denge ve denetim araçlarını
bozmuştunuz ve netice itibarıyla Türkiye darmadağın bir
yargı ve paramparça bir hukuk düzeniyle karşı karşıya
kalmıştı. Sonuç itibarıyla, 17 Aralık ve 25
Aralık operasyonlarında yargı AKPnin zülfüyârine dokunmaya
başlayınca aklınız başınıza geldi,
şimdi dalga dalga bu yargıya karşı bir operasyon
peşindesiniz. Bu operasyonla Danıştay içerisindeki dengeleri
tekrar bozuyorsunuz, Danıştay içerisinde birtakım yargısal
nitelikli idari kararları veren Başkanlar Kurulundaki yetkilerin
tamamını alıyor, Danıştaya ilave edilecek 37 üyeyle
birlikte çoğunluğu ele geçirdikten sonra yani daha önce şikâyet
ettiğiniz kast sistemine benzer kendi kastınızı
oluşturarak bir Başkanlık Kurulu oluşturuyorsunuz. Bu
Başkanlık Kurulu, Danıştay dava daireleri, vergi daireleri
içerisindeki görev yapacak olan üyeleri belirleyecek, onların hangi
davalara bakacaklarını belirleyecek, Danıştayda tetkik
hâkimleri dahi bu kurulun iki dudağı arasından çıkacak bir
karara geleceklerini teslim edecekler ve böylece, Danıştay hem
daireleri itibarıyla hem dairede görev yapacak üyeleri itibarıyla ve
hem de o dairelerin mutfağında çalışacak olan tetkik
hâkimleri itibarıyla inşa ettiğiniz yeni AKP kastının
gölgesi altında, nüfuzu altına çalışacaktır. Böyle bir
Danıştay asla ve kata demokratik parlamenter sistem içerisinde kendisine
yüklenmiş olan idarenin yani iktidarın tüm eylem ve işlemlerini,
hukuka uygunluğunu denetleme fonksiyonunu yerine getiremez çünkü siyasi
nüfuz altındadır, çünkü siyasi renk altındadır, çünkü
kendisini oraya getirenlere karşı vefa borcu vardır ya da kendisini
oraya getirenlerin üzerinde kullanacağı nüfuzun etkisi altında
kalacaktır. İşte bu, idari mahkemeler niteliğinde hukukun
üstünlüğü dediğimiz kavramı hayata geçirmekle mükellef olan
Danıştayın bu fonksiyonunun ortadan kaldırılması
neticesini doğuracaktır. Bundan gelecekte en fazla zarar görecek olan
yine siz olacaksınız. Dolayısıyla gelin, aklınız
başınıza gelsin, işi başından çözelim. Bu bir
mesele midir? Evet, bu bir meseledir, bu bir hukuk meselesidir ve hukukun
üstünlüğü kurallarıyla çözülmelidir. Hukukun üstünlüğü
kurallarında temel olarak kabul edeceğimiz değer,
yargının bağımsızlığıdır,
tarafsızlığıdır ve hâkim teminatıdır. Onun
üzerine inşa edilecek kast sistemine Milliyetçi Hareket Partisi
karşıdır ve karşı olmaya devam edecektir.(MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5. Maddesi yer alan şeklinde ibaresinin olarak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Sayın Uğur
Bayraktutan konuşacak, Artvin Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ben bu kanun teklifinde birçok sakatlık
olmasına rağmen noterlere ilişkin sorunları gündeme
getirmek istiyorum.
Sayın Bakana, Millî Savunma Bakanına noterlikle
alakalı ne anlatayım diye düşündüm, aslında Adalet
Bakanına anlatmak isterdim. Sayın Bakan buradayken noterlerin
askerlik sorunlarına ilişkin konuşulabilirdi ama öyle
sorunları yok Sayın Bakan.
Neyse, Sayın Adalet Bakanı geldi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, noterliğe
ilişkin ciddi sorunlarımız var. Nedir? Bakın, şimdi
bir tane beyaz kâğıt getirdim size. Bu kâğıdın önüne
arkasına bakın, normalde, Sayın Bakan dünyanın hiçbir
yerinde, Avrupada bile bunlara ilişkin, Türkiyedeki sistemin
dışında değerli kâğıt bedeli yok değerli milletvekili
arkadaşlarım. Diyeceksiniz ki ne kadar ayrıntıyı
biliyorsun? Onun da özel durumu var, sonunda anlatacağım.
Bakın, şu kâğıdı notere
götürdüğünüz zaman, devlet bunun altına mühür vurduğu zaman 7,55
TL para alıyor değerli arkadaşlarım. Değerli
kâğıt bedeli Avrupa Birliğinin hiçbir ülkesinde yok. Bir de
bunun haricinde eğer bu bir vekâletnameyse, vekâletname veriliyorsa bunun
altına yine devlet mühür vuruyor, şu boş kâğıda 15
lira para alıyor değerli arkadaşlar. Noter bundan ücret
almıyor Sayın Bakan. Bu, aslında, değerli kâğıt
bedeli filan değil, daha Türkçesi haraç; harç da değil. Devlet bunun altına vuruyor mührü,
karşılığında para alıyor. 1972de Noterlik Kanunu
yayımlanmış, bununla alakalı ciddi problem var. Noter
ücretlerinin pahalı olmasına ilişkin halkımızda genel,
yaygın bir kanı var.
Değerli arkadaşlarım, buna ilişkin
Maliye Bakanlığıyla bir istişare içerisinde olarak
öncelikle bunu düzeltmemiz gerekiyor yani şu boş kâğıda
mühür vurulduğu zaman nasıl 7,55 lira oluyor, nasıl 15 lira
oluyor? Önce bunu düzeltmek gerekiyor.
Dün Sayın Bakana söyledim, değerli
milletvekilleri, Türkiye Barolar Birliğinin bir talebi var. Türkiye
Barolar Birliği diyor ki: Bizlere yeşil pasaport verilsin.
Görüldüğü kadarıyla, Dışişleri Bakanlığı,
bu konuda bir duvar örüyor. Dışişleri
Bakanlığının bu duvarı örmesi, 100 bin avukatla
alakalı bir talep.
Şimdi, ben, Türkiye Barolar Birliğinin bu
talebinin niye ütopik olduğunu anlatıyorum. Şimdi, Türkiyede
1.700 küsur noter var değerli arkadaşlarım. Bunlara ilişkin
olarak Türkiye Noterler Birliği bir araştırma yapmış
Bunların içerisinde yeşil pasaport kullanan kaç noter var? diye ve
çıkan rakamlar ilginç. 923 tane noter yeşil pasaport kullanmıyor,
600e yakın noterin yeşil pasaport hakkı var.
Bu ne demek Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri? Demek ki 600e yakın noter, mesleğe geçmeden önce,
daha önce ya hâkimlik görevi yapıyormuş ya aynı zamanda hazine
avukatlığı görevi yapıyormuş. Şimdi, bunlar
mesleğe geçince bunların yeşil pasaport ihtiyacı yok.
Türkiye Noterler Birliği diyor ki: Bin tane notere yeşil pasaport
verin. Bin tane notere değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bin tane notere yeşil pasaport vermeyen
bir Hükûmet, 100 bin tane avukata yeşil pasaport verebilir mi? Bana göre,
Türkiye Barolar Birliği bu angajmanını geri alsın, bu
talebini geri alsın. Bu bir ütopya, bu hayalin gerçekleşmesi mümkün
değil değerli arkadaşlarım.
Şimdi, dünyanın her yerinde, özellikle Avrupa
Birliği ülkelerinde ki Avrupa Birliği ülkelerinde 40 bin noter var
değerli arkadaşlarım- noterlerde gayrimenkul
satışı yapılıyor, gayrimenkul satışları
noterde yapılıyor. Miras hukukunda, özellikle Medeni Kanunun
kabulünden sonraki biliyorsunuz hem miras hukuku hem aile hukuku hem
şahsın hukuku hem diğer hukuk çerçevesi içerisinde
baktığınız zaman cumhuriyetin ilk yıllarında yeni
bir düzenleme yapılmış ve gayrimenkul satışlarına
ilişkin düzenlemeler tapu sicil dairelerinde yerine getiriliyor
değerli arkadaşlarım ama gelinen noktada olması gereken
şudur: Satışın iki aşaması var. Bunlardan bir
tanesi sözleşme aşaması, diğer aşama tescil
aşaması. Olması gereken ki Avrupa Birliği ülkelerinde de
böyle değerli arkadaşlarım- tescil aşaması tapu sicil
müdürlüğünde yapılıyor ama olması gereken, sözleşme
aşamasının da mutlaka hukuk ehli olan, hukuku bilen
kişilerin önünde yapılması gerekir. Ne yazık ki buna
ilişkin şey göz ardı ediliyor. Bugün satış
işlemleri, gayrimenkul satış işlemleri noter dairelerinde
gerçekleştirilmiyor. Bu konuda ciddi anlamda problemler var. Bakın
veraset ilamlarına ilişkin bir
düzenleme var değerli arkadaşlarım. 2011
yılından bugüne kadar, veraset ilamlarını noterlere vermeye
ilişkin yasal düzenlemeden sonra noterler 1 milyon 200 bin veraset
ilamı verdiler. Dikkat edin rakama değerli arkadaşlarım.
2011 yılının Ekim ayından bu tarafa doğru noterler
tarafından verilen veraset ilamı sayısı 1 milyon 200
bin Sayın Bakan. Bir tek itiraz
bile yok. Bu ne demektir? Demek ki noterler, hukuk ehli olan kişiler
sadece bir bilgisayar çıktısı alıp vermiyorlar Sayın
Bakan; aynı zamanda, kendi hukuki formasyonlarını da ortaya
koyuyorlar ve veraset ilamlarına ilişkin kendi
hesaplamalarını yapıyorlar ve aksi ispat olana kadar geçerli
belgeleri de gelip ilgilisine veriyorlar. Bugün vatandaşlarımız
sulh hukuk mahkemelerine gitmiyor, noterlere geliyor. Ama gelinen düzenlemede
ilginç bir olay var. Aldığımız duyumlara göre
İçişleri Bakanlığı ve İçişleri Komisyonunda
buna ilişkin, veraset ilamlarının hiçbir sulh hukuk hâkimlerine
de gerek kalmadan, noterlere de gerek kalmadan bir bilgisayar çıktısı
şeklinde nüfus müdürlüklerinden alınacağına ilişkin
bir hazırlık var. Bu, noter camiasında büyük bir faciaya yol
açmıştır, büyük bir infiale yol açmıştır.
Umarım bu bilgi bizde yanlış olur, umarım Noterler
Birliğinin bana vermiş olduğu bu bilgi yanlış olur.
Önümüzdeki maddede de geri kalan konuları
konuşacağım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6. Maddesiyle eklenen 198/A maddesinin 1. Fıkrasında
bulunan "öngörülen" kelimesinin metinden çıkarılarak, belirtilen"
kelimesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cemalettin Şimşek Yusuf Halaçoğlu Faruk Bal
Samsun Kayseri Konya
Kemalettin Yılmaz Mustafa Kalaycı
Afyonkarahisar Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6. Maddesinin 3. Fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Uşak Zonguldak
İsa Gök Ömer Süha Aldan Uğur
Bayraktutan
Mersin Muğla Artvin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ıncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder Sebahat Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkçü
Mardin Şırnak
Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yargı reformu bunun adı.
Buna Hükûmet devrim diyor. Arkasından güvenlik paketi gelecek, o da bunu
tamamlayacak.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Karşı devrim,
karşı devrim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ona da devrim diyor. Ne
devrimi arkadaşlar? Bu, bal gibi Meclis çoğunlukçu darbesidir. Yani
öyle bir sistem getiriyorsunuz ki bu sistemde makul şüpheyi
getiriyorsunuz, istediğiniz gibi gizli dinlemeyi getiriyorsunuz -yani bu
yargı reformu dediğiniz olaylarda Anayasayı ihlal
ediyorsunuz- arkasından da bu yargı reformu dediğiniz olayda
avukatların dosyayı incelemesini engelliyorsunuz. Avukatların
kutsal olan savunma hakkını ortadan kaldırıyorsunuz. Kutsal
olan savunma hakkında eğer dosyaları inceleyemiyorsa bir avukat
Silahların eşitliği, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi 6ncı maddesinin vazgeçilmez unsurudur. Yani, iddia ile
savunma arasında eşitlik yoksa adalet de yoktur. Adalet
bitmiştir, kimse kimseyi kandırmasın.
Şimdi, buradan şu çıkıyor: Bir de
takip sistemi getiriyorsunuz; teknik takip, izleme takibi. Bir de bir şey
daha yapıyorsunuz -garip ama- suç kapsamını
genişletiyorsunuz, Hükûmete karşı suçlarda el koymayı
getiriyorsunuz. Yani kişiler cezaların şahsiliği prensibi
uyarınca kendi eyleminden sorumlu olur. Yani evine de tedbir
koyacaksınız -malların müşterek olduğunu biliyorsunuz
evliliklerde- yani aileyi de cezalandırmaya kalkacaksınız.
Şimdi, bu yönüyle Hükûmet artık bir dedektif
kurumuna dönüyor ama dedektif kurumu da yetmediği için, güvenlik paketi
İçişleri Komisyonuna çarşamba günü inecek ve orada, polisler
istediği eve girip -yani, arama kararı, mahkeme kararı falan da
gerekmiyor- şüpheli diye istediği aramayı yapacak. Aracınızı
çevirecek, Dur bakalım, senin tipini beğenmedim, şüphelisin.
diyecek, Motoru aç, kaputu aç, çekil sağa, yirmi dört saat
arayacağım seni. Hiç kimse itiraz edemeyecek, kişi
güvenliği ve özgürlüğü ortadan kalkacak. Bu emri valilere vereceksiniz,
81 tane olağanüstü hâl valisi, süper vali durumuna getireceksiniz. Bu,
güvenlik devleti değil; bu, açık, faşizmin hukukunda dahi kabul
edilemeyen hükümlerdir. Çünkü 2015 seçimleri var, yarın kazara
iktidarınız giderse, bu yasalarla vay hâlinize, vallahi duman
olursunuz. Sizin evinize her gün polis gelir, sizin evinizi arar, üstünüzü
arar, arabanızı arar. Yani birisi bu yasaları kötüye kullanmak
isterse iflahınızı keser vallahi. Yani buna devrim demeyin
arkadaşlar, bu bal gibi darbedir ve dikta rejimlerini ayakta tutmak için
genellikle dikta rejimlerinde getirilen hükümlerdir. Şimdi,
düşünsenize, güvenlik paketinin içine öyle hükümler koymuşsunuz ki
mahkeme kararı yok, itiraz hakkı yok ve faili meçhullerin en çok
işlendiği 90lı yıllara bakın, evinden
alınıp kaybolacak insanlar, faili meçhule gidecekler. Her kendine bir
sahte polis hüviyeti, kimliği bulan gidip milletin evine girecek, diyecek
ki: Eller yukarı, şüphelisiniz, aranıyorsunuz, açın
bakayım kasaları, çekin çekmeceleri. Hiç kimse buna itiraz
edemeyecek. Edebilir misiniz? 6 tane sahte MİTçi kimliğiyle Meclise
girilmedi mi kardeşim? 6 tane sahte MİT kimliğiyle Meclise
girdiler. Zaten MİTe bu yetkiler verilmişti, e zaten MİT
emrinizde sizin. Şimdi her kendine bir sahte polis kimliği bulan
ensenizde olacak arkadaşlar. Siz arama kararı arayamayacaksınız.
Valinin, bilmem, kaymakamın emrine de gerek yok. Sizi şüpheli
görmüştür. Tipiniz bozuk, tipiniz uymuyor, tipinizden rahatsız
olmuş, tipten kaybediyorsunuz
Arkadaşlar, düşünün polisin durumunu: İn
aşağı arabadan, kaldır bakayım, aç bagajı. Eve
giriyor gecenin on ikisinde: Eller yukarı!, Ee?, Arama
yapacağım. Tipiniz şüphelidir., Ya, burada filan
şarkıyı çaldınız, şüphelisiniz. Yok, şunu
yaptınız, ışıklarınızı fazla
açtınız, şüphelisiniz. Şüpheli yaptınız
Türkiyeyi, şüpheli! Şüpheli oldunuz, şüpheli!
Arkadaşlar, bu kimseye kazandırmaz, hepiniz
için kötü, hepimiz için kötü. Bu yanlışa dur diyelim, dur diyelim
diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 Sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6. Maddesinin 3. Fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Uğur Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, noterlerin sorunlarını
anlatmaya devam ediyorum kaldığım yerden.
Şimdi, biraz önce gayrimenkullere ilişkin olarak
Noterler Birliğinin ve Türkiyedeki noterlerin taleplerini
anlatmıştım. Buradaki temel argümanın hukuki güvenlik
ilkesi olduğunu, gayrimenkul satışı yapılıyorken
karşılıklı güvenin yanında hukuki bir kişinin bu
senedin altına imza atması gerektiğini, gayrimenkul
satışları noterde yapıldığı zaman ileriye
doğru muhtemel sahtecilik iddialarının ve tapu iptali ve tescil
davalarının muhtemelen azalacağına ilişkin öngörümü
belirtmiştim.
Bu konuda yıllardır Noterler Birliği
talepte bulunmasına rağmen ne yazık ki sonuç alınmadı.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi Avrupa Birliği ülkelerinde 40 bine
yakın noter var. Türkiye Noterler Birliği de buna gözlemci olarak
katılıyor. Bu gayrimenkul satışları Noterler
Birliğinin de talepleri doğrultusunda noterlerde yapılıyor
ve hiçbir sorun çıkmıyor, bunu bir kere daha Parlamentodan, yüce
Parlamentodan ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Bakın, daha önceden trafik tescil dairelerinde araç
satışlarına ilişkin fiili bir durum vardı; bu konuda
da büyük sorunlar yaşanıyordu. Özellikle, şahıslar
arasındaki ihtilaflara ilişkin ciddi sorunlar yaşanıyordu,
asliye hukuk mahkemelerine bu konuda davalar geliyordu. Trafik tescilde
yapılan mülkiyeti devir sözleşmelerinin iptaline ilişkin davalar
oluyordu ama gelinen noktada, bu satışlar notere geldikten sonra
özellikle imzaya ilişkin itirazlar, mülkiyetin devrine ilişkin
itirazlar da ortadan kalktı. O nedenle, bu şekildeki
satışların notere gelmesinin önünde de herhangi bir sorun yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
asıl maddeye ilişkin konuları da görüşmek istiyoruz.
Şimdi, bakın, elektronik işlemlere
ilişkin olarak Noterler Birliğinin her ne kadar problemi olmasa da,
herhangi bir muhalefet şerhi olmasa da bir çekinceleri var elektronik
işlemlerle alakalı. Niye? Türkiye, dünyada Amerika Birleşik
Devletlerinden sonra siber suçların işlenmiş olduğu ikinci
sıradaki ülke değerli arkadaşlarım. O nedenle, Türkiye,
uluslararası parlamentolarda, kendi taraf olmuş olduğu bütün
parlamentolarda siber suçlarla mücadeleyle ilgili olarak birçok angajmanın
altına, birçok anlaşmanın altına imza atıyor.
Şimdi, bu şekildeki bir irade
beyanının, özellikle bizim ülkemizdeki gibi okuma yazma bilmeyen bir
kesimin varlığını da ortaya koyduğumuz zaman
elektronik işlemlerle yapılacak olan uygulamada ciddi sorunlar var.
Bu konuda Türkiye Noterler Birliği herhangi bir şey demiyor ama ben
biliyorum, bizzat noterlerle de, Yönetim Kurulundakilerle ve
dışarıda olan noterlerle, bu işle ilgili olan, bu işin
uzmanlığını yapan arkadaşlarımızla
görüştüğümüz zaman özellikle elektronik işlemlere ilişkin,
ileride bunların güvenliği açısından bir sorun
çıkabileceğine ilişkin tereddüt yaşıyorlar. Bu
şekildeki bir siber saldırının, çünkü noterde belge
bulundurulması zorunluluğu karşısında belgelerin
güvenliği açısından problem olabileceği, kişiler
eğer noter huzuruna gidip veya noter huzurunda ayrıca elektronik
imzayla bir belge düzenledikleri takdirde yarın bir gün, biraz önce de
ifade ettiğim gibi, işin güvenliği açısından, taraflar
açısından, akdedilen bu sözleşme açısından muhtemel
bir problem ortaya koyabileceğini ifade ediyorlar. Bu konudaki
çekincelerimizi tarihe not düşmesi açısından Parlamentoda ifade etmek istiyorum.
Biraz önce ifade ettim değerli milletvekilleri,
bakın, noterler başka bir şey istemiyorlar, bir pasaport
olayı. Sayın Bakan buna eğer duyarlı davranırsa
-dünden beri anlatmaya çalışıyorum- bin kişi değerli
arkadaşlarım, Türkiyede sadece bin kişi. Devlet -küçük
görmüyorum, hakir de görmüyorum- en alt düzeydeki kamu görevlisine yani
kendisine uzun yıllar hizmet etmiş kamu görevlisine, hiyerarşik
mertebeisilsile açısından baktığınız zaman en
alttaki kamu görevlisine yeşil pasaport veriyor değerli
arkadaşlarım. Noterlere yeşil pasaport vermiyor, niye?
Şimdi bunu tartışalım.
Noter, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en çok
güvendiği memur sevgili milletvekilleri, en çok notere güveniyor devlet.
Neden notere güveniyor biliyor musunuz? Çünkü mührünü sadece Türkiye'de notere
veriyor, diyor ki: Al, bu benim mührümdür, al, bu mührü kullan. diye. Ama işlem
pasaport aşamasına geldiği zaman Hayır, sen üvey
evlatsın, tukakasın. diyor, bunu kabul etmek mümkün değil
değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakanın bu konuda iyi niyetli
olduğunu biliyorum ve umuyorum, ummak istiyorum, Noterler Birliği de
öyle söylüyor. Sayın Bakan, bu konuda Dışişleri
Bakanlığının örmüş olduğu duvarı, Avrupa
Birliğinin bizim önümüze koymuş olduğu duvarı ortadan
kaldırarak noterlerin gerçek anlamda hizmet görmesi açısından,
bir anlamda onlara itibar kazandırması açısından, mesleki
itibarlarını yükseltmesi açısından bir yeşil pasaportu
onlara vermek çok mudur değerli arkadaşlarım? Bunu burada
Parlamentoda seslendirmek abesle iştigal midir diye seslenmek istiyorum.
Noterlerin sorunları belli, biraz önce de ifade
ettiğim gibi. Özellikle 7nci maddeye ilişkin çekincelerimi 2-3 kere
konuştum, biraz sonra 7nci madde gelecek -Levent Bey bana oradan gülüyor-
7nci maddedeki tashih, bu konudaki düzenleme hem Noterler Birliğini hem
hukuk fakültelerini hem Anayasadaki eşitlik ilkesini, hepimizi rahatlatacaktır
diye umuyorum. Bu konudaki, Parlamento grubunun ortak konsensüsü hukukun egemen
olduğunu Türkiye'de göstermesi açısından ilginçtir diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6. Maddesiyle eklenen 198/A maddesinin 1. Fıkrasında
bulunan "öngörülen" kelimesinin metinden çıkarılarak
belirtilen" kelimesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) İştirak etmiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Komisyon Başkanı değişik
bir cevap verdi. İştirak etmediği önerge değil de ben
başka konulardan bahsedeyim artık, böyle bir nezaketi gösterdi.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki eğer
ders alınmaz ise tarih tekerrür edecektir. Siz kast diyerek hukuk
sistemi içerisinde yer alan denge ve denetim mekanizmalarını
bozarsanız başka bir felaket geleceği belliydi, nitekim
geldi.
Şimdi, o felaketi yaratan sebepleri teker teker
hukuk düzeni içerisinde suçların şahsiliği ve kanuniliği
ilkesine uygun olarak gereğini yerine getirmeniz gerekmektedir. Yani,
istiklal mücadelesi verdiğiniz cemaat kitlesine karşı, hukukla
sınırlı olarak, eğer varsa bir suç onun gereğini
yapmak durumundasınız. Şayet eski Adalet Bakanının
ifade ettiği gibi Yargıtayda bir cemaat imamı varsa,
dosyaları alıp Pensilvanyaya götürüyor ise -bu onun iddiası-
bu, Yargıtay Kanununda belirli müeyyidelere tabi bir disiplin suçudur,
bunu çalıştırmanız lazım. Yine, Ceza Kanununda
belirli müeyyidelere tabi bir suçtur, bunu çalıştırmanız
lazım. Hukukun üstünlüğü bunu gerektirir. Ancak, siz öyle yapmıyorsunuz.
Nasıl yapıyorsunuz? İstiklal mücadelesi ölçüsünde
gördüğünüz cemaati bir kitle olarak karşınıza
alıyorsunuz ve ona karşı hukuk dışı yollarla
birtakım faaliyetlerde bulunuyorsunuz. Bu faaliyetlerde cephane olarak da
yüksek yargıya seçtireceğiniz üyeleri kullanacaksınız,
asker olarak onları kullanacaksınız. Böyle bir şey olabilir
mi, böyle bir hukuk anlayışı olabilir mi? Bu hukuk
anlayışı bizi şöyle garip noktalara götürüyor: Değerli
arkadaşlarım, 2007 yılında zamanın Adalet Bakanı
Bakanlar Kurulunun imzasını taşıyan bir kanun
tasarısı sevk etti Meclisimize. Orada diyor ki: Yargıtayın
250 olan üye sayısı fazla, bunu 150ye düşürelim. Daire
sayısı da fazla bunu da daha aşağı seviyeye
indirelim. Elhak, o dönemin şartları içerisinde farklı bir
amaca hizmet etme niyetiyle gönderilen bu tasarıdaki düşünce
doğruydu.
Şimdi, aradan dört yıl geçti, 2011
yılı geldi. 2011 yılında Yargıtaydaki ve
Danıştaydaki üye sayılarını şaşılacak
bir biçimde artırdınız. Yani, 250 olan Yargıtayın üye
sayısı 387ye çıkarıldı, 95 olan Danıştay
üye sayısı da 154e çıkarıldı. Burada duracak diye
bekliyorduk, durulmadı, kesmedi bu rakamlar. Bu defa Yargıtay üye
sayısını 516ya, Danıştay üye sayısını
da 195e çıkaracak şekilde yeniden düzenleme yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bunun dünyada
eşi menendi olmayan bir obez mahkeme yaratmaktan başka bir
anlamı yoktur. Bunun başka bir anlamı vardır o da:
Yargının içerisine siyasal görüntü ile hormonlanmış bir
enerji enjekte ediyorsunuz, bu olmaması gereken bir iştir.
Yargının terazisini tutan heykelin de gözü bağlıdır.
Niçin? Çünkü yargıladığı kişilerin dili, dini, cinsi,
felsefi inancı, mezhebi ne olursa olsun herkese karşı eşit
davranmak için gözü bağlıdır. Ama siz göz göre göre gözünü
açıyorsunuz ve belirli bir kitleye karşı, asker olarak kullanmak
üzere, Yargıtayın üye sayısını 517ye, Danıştayın
üye sayasını da 137ye çıkarıyorsunuz. Böylelikle, siyasal
hormonlu bir Yargıtay, siyasal hormonlu bir Danıştay ve obez bir
yüksek mahkeme sürecine Türkiye girmiş oluyor. Bu, size bir fayda sağlamayacaktır.
Eğer varsa mücadele ettiğiniz kesimle mücadeleniz hukuk içerisinde,
suçların şahsiliği ve kanuniliği ilkesine göre her kim ne
yapmışsa hukuk önünde cezasını çekmeli. Buradan
ayrıldığınız takdirde farklı farklı alanlara
ve ufuklara yol açıyorsunuz, yelken açıyorsunuz demektir.
Gideceğiniz hedef diktadır, diktatörlüktür.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisin 19uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerindeki Konya Milletvekili Faruk Bal ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. karar yeter
sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi 6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, 7nci maddede dört adet
önerge vardır.
Şimdi okutacağım üç önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, geri
çekiyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Biz de çekiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz çekiyorsunuz, CHP çekiyor.
Başka? Sayın Halaçoğlu, siz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır efendim.
BAŞKAN Çekmiyorsunuz.
O zaman önergeler çekildiği için 7nci maddede iki
adet önerge vardır.
Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun tasarısının 7. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Hilmi Bilgin Mehmet Doğan
Kubat
Adıyaman Sivas İstanbul
Mustafa Moroğlu Hüseyin Şahin Ertuğrul
Soysal
İzmir Bursa Yozgat
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 7. Maddesinin Anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı
Konya Kayseri
Konya
Cemalettin Şimşek Kemalettin Yılmaz
Samsun Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Yusuf
Halaçoğlu konuşacak, Kayseri Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 7nci maddede, aslında, dikkat edersek
İdari yargıda beş yıl süreyle görev yapmış hâkim
veya savcılar ile Cumhurbaşkanı tarafından seçilmiş
Danıştay üyelerinden hukuk fakültesi mezunu olmayanlar, talepleri
halinde Yükseköğretim Kurulu tarafından, mevcut kontenjanlara ilave
olarak hukuk fakültelerine sınavsız olarak yerleştirilir. Bu
bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet Bakanlığı
ile Yükseköğretim Kurulu tarafından birlikte belirlenir. deniyor.
Şimdi, bunu her ne kadar Hükûmet çekmek durumundaysa
da, Anayasaya aykırı olan bu maddenin buraya konmuş olması
başka maddeleri de doğrudan etkilediği, ilgilendirdiği için
söz aldım.
Aslında, daha sonra gelecek 11inci maddede bir
ifade var: 2575 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci ve dördüncü
fıkralarında yer alan Başkanlar ibareleri
Başkanlık şeklinde değiştirilmiş
Ki burada
6ya indiriyorsunuz, 7ye indiriyorsunuz, tamam, ama ardındaki şu
maddenin anlamını ortaya koymak lazım:
maddenin üçüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
14üncü maddede üçüncü fıkra ne diyor? Doğrudan
doğruya Danıştaya atanacak üyelerin siyasal bilgiler mezunu olsa
da hukuk bağlantılı fakültelerden mezun olmaları
şartını getirirken, bunu maalesef bir şekilde tamamen
yürürlükten kaldırıyor, bütün dairelere hukuk formasyonu olmayan
kişilerin atanmasına da imkân tanıyor. Aslında, 7nci madde
ile 11inci madde birbirine zıt düşüyor. Şimdi, siz 7inci
maddede idari mahkemelerde yer alan kişilerin hukuk öğrenimi
görmesini sağlarken aslında diğer taraftan bunu ortadan
kaldırıyorsunuz, Danıştayda tamamen farklı bir
yapı meydana getiriyorsunuz. Bu sebeple, 14üncü maddenin üçüncü
fıkrasına da ters düşen bir hüviyet taşıyorsunuz.
Şimdi, eğer siz 14üncü maddenin bu üçüncü fıkrasını
da kaldırmayacak olursanız 7inci maddeyi kaldırmanız
hiçbir işe yaramayacaktır. Onu tekrar gözden geçirmenizde büyük yarar
vardır. Dolayısıyla bizim Anayasaya aykırı sözünü
sarf etmemiz buradan kaynaklanmaktadır.
Yani şunu söyleyeyim: Siz Danıştaya bundan
sonra bir tarihçiyi atayabileceksiniz, tarihçi Danıştayda yer
alabilecek. Böyle bir şey olmaz yani hukuk normlarına uygun olmayan
bir kişinin orada ne işi var? Bunu nasıl izah edeceksiniz? Yani
bu şöyle bir şey olur: Tıp fakültesinde cerrahi bölümüne bir
sosyal bilimcinin atanması gibi bir hâle gelecek, hukuktan anlamayan birisini
oraya koymuş olacaksınız. Yani bunun akıl ve mantık
tarafı yoktur, hukuka uygunluk tarafı yoktur. Dolayısıyla
bunun bu şekliyle kabulü aslında 11inci maddenin de birlikte
kaldırılmasıyla ancak mümkün olabilir. Anayasanın da
eşitlik prensiplerine aykırı olduğu için de 7nci maddenin
Anayasaya aykırılık sebebiyle biz
kaldırılmasını istedik ama dediğim gibi, bu
atamaların çok ciddi şekilde değerlendirilmesi lazım.
Niye Danıştaydaki bu maddeyi kaldırıyorsunuz
yani 11inci maddeyle o fıkrayı kaldırıyorsunuz?
Zannediyorum, Danıştaya atanmış öğretmen olan bir
kişinin Danıştay Başkanlığına kadar
çıkabilmesine imkân tanımak için yapıyorsunuz. Dolayısıyla
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yeni aday
olamaz mı?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, olamaz
tabii. Yani bir öğretmen olan, hiç hukukla alakası olmayan birisini
nasıl atayabiliyorsunuz? Danıştaya üye atayamazsınız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Üye olan
herkes her yere atanır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama üye olarak da
atayamazsınız. Şimdi, az önce diyorsunuz ki: İdari
mahkemelere
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
İdare mahkemelerinde hukuk mezunu olmayanlar var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) İdari mahkemelere
siz her türlü branştan adamı atayabiliyorsunuz ama ardından da
diyorsunuz ki, bunu hukuk fakültelerine sınavsız olarak almayı
kabul ediyorsunuz. Niye aldırmak istiyordunuz, o maddeyi getirdiniz? Çünkü
hukuk formasyonu olmadığı için, hukuk formasyonu olan bir
kişi olarak burada bulunsun istiyorsunuz.
11inci maddede konuşuruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun tasarısının 7. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Moroğlu (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Değerli Başkanım, bireysel olarak
katılıyor, kurumsal olarak yüksek Genel Kurulun takdirlerine arz
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Takdire
bırakıyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Konunun yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı
nedeniyle maddenin çıkarılması uygun görülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bu şekilde, kabul edilen önerge doğrultusunda
7nci madde komisyon metninden çıkarılmıştır.
Bir karışıklığa mahal vermemek
için teklifin mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam ediyoruz.
Kanunun yazımı sırasında madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
Yeni bir önerge geldi, onun
hazırlığını yapmak için bir on dakika ara vermemiz
gerekiyor.
Kapanma
Saati: 20.32
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisin 19uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, 8inci maddede dört adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8. Maddesinde yer alan "on yedi" ibaresinin
"onyedi" olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Alim
Işık Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kütahya Kayseri
Mustafa Kalaycı Cemalettin Şimşek Kemalettin
Yılmaz
Konya Samsun Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 8 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Doğan Kubat Hilmi Bilgin Ali Ercoşkun
İstanbul Sivas Bolu
Ahmet Tevfik Uzun Oya Eronat
Mersin Diyarbakır
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul Tuncel
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü Hasip
Kaplan
Mardin Mersin Şırnak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök
Zonguldak Uşak Mersin
Turgut Dibek Ömer
Süha Aldan Oğuz
Oyan
Kırklareli Muğla İzmir
Turhan Tayan Uğur
Bayraktutan
Bursa Artvin
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hasip Bey
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Hasip Kaplan konuşacak,
Şırnak Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu yargı paketinde
Yani devletin, milletin
çıkarlarını da McCarthy döneminde cadı avıyla korumaya
çalışmışlardı, biliyorsunuz. Bu güvenlik paketini de
buna eklediğiniz zaman benzer bir uygulamanın geliştiğini
görürsünüz. Yine ünlü İtalyan hukukçu Beccarianın bir sözü var,
diyor ki: Soyut ve mesnetsiz birtakım suçlar ile insanları itham
etmenin çok açık bir suistimal olduğu herkesçe bilinmekle beraber
dünyanın birçok ülkesinde gücünü ve meşruiyetini kaybetmiş
hükûmetler bu yöntemi sıklıkla kullanırlar.
Bakın, biz bu kanun teklifleriyle
bağlantılı teklif vermişiz. Ne demişiz: Birtakım
istihbari birimlerin olması, denetlenmesi ve herkesin dinlenmesi
olaylarında birtakım adımlar atalım. Ne yapalım?
Uygulamada zorunluluk olunca savcılıklar dinleme kararı veriyor,
onu da polise devrediyor, polis de herkesi dinliyor. Biz bunu kontrol
altına alalım, kanun teklifinde de suç işlendiğine
ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerini arayalım. Bu teklifi biz
vermişiz. Yani biz diyoruz ki: Gelin sizi dinlenmekten kurtaralım.
Siz de diyorsunuz ki: Hayır, hepinizi dinleyeceğiz kardeşim.
Kardeşim, siz değil miydiniz 17 Aralıkta dinlenmekten
şikâyet eden? Siz değil miydiniz telefon kayıtlarının
kamuoyuna yansıtılmasından şikâyet eden? Dönemin
Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı değil miydi
Kriptolu telefonum da dinleniyor. diyen? Ya, sizin için teklif veriyoruz
kardeşim, siz tersini yapıyorsunuz, hakikaten size
şaşıyorum.
Bakın, yine, kanun teklifi vermişiz.
Şimdi, siz zannediyorsunuz ki siyasi iktidar olunca, sandıktan
çıkınca meşruiyet kazanıyorsunuz. Hayır, meşru
olabilmeniz için hukuka uymanız lazım, hukukun da evrensel ilkeleri
vardır; mesela adil yargılanma hakkı, mesela
bağımsız mahkeme, mesela tarafsız mahkeme, mesela iddia ve
savunmanın eşitliği, mesela silahların eşitliği,
mesela tarafı olduğunuz Strasbourg Mahkemesi.
Ya, kardeşim, demişiz ki size: Sizin özel
yetkili mahkemeleriniz ve savcılarınız
Siz şimdi
müştekisiniz ya, mahkemelik oldunuz ya bu savcıların
birçoğuyla, hatta polislerin çoğuyla, hatta bunları değiştirmek
için de bir güvenlik paketi getirip binlerce polisin de yerini
değiştireceksiniz ya, biz teklif verdik, bakın gerekçemize,
diyoruz ki: Adil yargılanma hakkı silahların
eşitliğini zorunlu kılmaktadır. AİHMe göre genel ve
geniş kapsamlı bir kavram olan hakkaniyetin ilk önemli gereği,
taraflar arasında silahların eşitliği, diğer bir
deyimle mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından
tam bir eşitlik. Yani savcı ile avukat arasında, iddia ile
savunma arasında eşitliği kuracaksınız ki adil
yargılama olsun. Şimdi, sözleşmenin 6/3-b bendinde
sanığın bilgilendirilme hakkı var mı? Var.
İsnadı bilme hakkı var mı? Var. Buna karşı
savunma hakkı var mı? Var. Biz kanun teklifi vermişiz
arkadaşlar, demişiz ki: Bakın, bu özel yetkili mahkemelerde
kanıtları, CDleri, DVDleri, elektronik postaları,
ortamları, flash diskleri, bütün delilleri vermiyorlar, avukatlar buna
erişsin, görev yapsınlar. Siz diyorsunuz: Hayır kardeşim,
hiçbir şeye erişmesinler, dosya evrakını da
incelemesinler. Siz biliyor musunuz Menderes yargılandığı
zaman da 1960ta Yassıadada kendi dosyasının
evraklarını avukatları inceleyemiyordu ve orada Sizi buraya
tıkan kuvvet böyle istiyor. demişti bir tane hâkim. Gün gelir sizi
tıkan kuvvet de böyle bir şey isteyebilir bu çıkardığınız
kanuna istinaden. Biz size doğru yolu gösteriyoruz, siz tersine
gidiyorsunuz. Burada tarih sizi affetmez, ben açık söyleyeyim.
Halkımız da bu yanlışınızla sizi affetmez,
yanlış yapıyorsunuz.
Ben bunu çok uyaracağım daha, kolay gelsin
size. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer konuşmacı, Mersin Milletvekili
Sayın İsa Gök.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çerçeve 8inci madde hakkındaki önergemizi
savunmak üzere huzurlarınızdayım, saygılar sunuyorum.
Öncelikle, çerçeve 7nci maddenin çekilmesinden
dolayı adalet duygusu adına ben gruplara teşekkür etmek
istiyorum. Herhangi bir meslek taassubu değil, adil olmak, fırsat
eşitliğini egemen kılmak, olması gereken
sağlandı. Çok teşekkür ediyorum, tekrar aklıselim yerine
geldi, herkese teşekkürler.
Ancak, avukatların tabii sorunları
yalnızca o idari yargıdaki özel düzenlemenin kalkmasıyla
geçmiş değil. Hepiniz biliyorsunuz ki Havana Sözleşmesini
imzalayan Türkiye, serbest dolaşım hakkı bulunan avukatlara
yeşil pasaport konusunda ayak diremektedir ve avukatlar Havana
Sözleşmesi gereği meslek ifasını
gerçekleştirememektedirler. Dışişleri
Bakanlığının kaygıları bence bundan sonra gelmek
zorundadır.
Yine, bu teklifte var, silah edinmesi konusunda hâkim ve
savcılara tanınan imkânlar avukatlara tanınmamaktadır.
Oysaki saldırının asıl muhatabı her zaman için
savunmanlardır, hep vefatlar, hep şehitler avukatlardan
verilmektedir. Bu hakkı avukatlara vermemeyi de anlamak da mümkün
değildir. Kamu avukatlarının zaten durumu içler
acısıdır. Bu bir türlü gündeme gelmemektedir,
konuşulmamaktadır.
Önceki 7nci maddeyle bağlantılı, bu
Meclisin bir hatası vardır. 2007 yılında 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu düzenlenirken,
arkadaşlar, hatırlayınız, idari yargıya yüzde 20
oranında bir kontenjan verilmişti. 2802 sayılı
Yasanın 8inci maddesinde bu yüzde 20 kontenjanın -her ne kadar
Sayın Bakan dün farklı şeyler söylese de- tümüyle
kaldırılması lazım.
Hâkimlik farklı bir şeydir; avukat, hâkim,
savcı için önce hukuk fakültesi bitirme zorunluluğu vardır.
Arkadaşlar, bu kontenjandan idari yargıya gelen hâkimlerin hangi
okullardan geldiğini ben size sayayım: Çalışma ekonomisi,
ekonometri; açık öğretim fakültesi bunlar arkadaşlar. Şu
anda idari yargıda -açık öğretim fakültesinden- ekonometri,
finansal ekonomi, iktisat, işletme enformatiği, maliye, pazarlama,
siyaset bilimi, dış ticaret gibi konularda okumuş açık
öğretim mezunu insanlar hâkimlik yapmaktadır; bu hakikaten bir ironi,
bu insanlar hâkim. Az kalsın, bu insanlara az önce bir de stajsız
avukatlık hakkı verecektiniz; bu kabul edilemez.
8inci maddeye gelince, arkadaşlar, bakın,
rakamların duygusu yoktur, rakamlar aslında en yalın
gerçeği ortaya koyar. Yalnızca rakamlara bakın, 2007 ve
öncesinde, arkadaşlar, Yargıtayda 32 daire vardı, 250 üye
vardı. Sayın İyimaya iyi hatırlar -o zamanlar Bakan
farklıydı ama Sayın Bakanımız değildi- 250 üyeyi
150ye, 32 daireyi 20 daireye indiren bir Hükûmet tasarısı
vardı. Tasarı aslında kendi içinde mantıklıydı,
niye? İstinaflar, bölge istinaflar geliyordu; temyiz hakikaten Fransa
anlamındaki bir içtihat mahkemesi olacaktı, doğru
mantıktı. O zaman belki taktik hata istinafların
engellenmesiydi, belki o taktik hataydı ama ne oldu arkadaşlar? 250
olan Yargıtay üyesi 387ye, şimdi de 515e çıkıyor. 20
olarak planlanan 32 Yargıtay dairesi 38e çıktı, şimdi 46
daireye çıkıyor; matematikti bu, rakamlardır.
Danıştaya baktığınızda, 13 daireydi, 15 daireye
çıkarttınız, şimdi 17 daireye çıkıyor. İdari
yargıda, Danıştayda 95 hâkim, savcı vardı, 95i 156ya
çıkarttınız, şimdi de 195 üyeye çıkartıyorsunuz
ve İstinafları uygulamaya koyacağız. diyoruz.
Evet, önünüzde bir sorun var, bu sorunu aşmak için
müteaddit kereler farklı formüller denediniz ama hiçbir formül
tutmadı, yine tutmayacak. Kafanızdaki ilk formül çokluk içerisinde azlığı
yenmek, bu aslında doğal denklemdir. Anlaşılan yeni
formülünüz de yüksek yargıdaki görev süresini sınırlamak yani
Yargıtay ve Danıştay üyeliklerini sınırlamak, bir süre
sınırı koymak
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 8 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Ercoşkun (Bolu) ve arkadaşları
MADDE 8- 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı
Danıştay Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasına (d)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve
diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiş; ikinci
fıkrasında yer alan yirmi ibaresi onyedi şeklinde
değiştirilmiştir.
e) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel
Sekreterliği,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kabul
ediyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel
Sekreterliği görevini yapanların da Danıştay üyesi
seçilebilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen
önerge teklifin 8inci maddesini yeniden düzenlemekte ve Konya Milletvekili
Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin de içeriğini
kapsamaktadır. Bu nedenle, Sayın Bal ve arkadaşlarının
önergesini işlemden kaldırıyorum.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
9uncu maddede üç adet önerge vardır.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 9uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sebahat Tuncel Ertuğrul Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora
İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut Dibek Ali İhsan Köktürk Ömer Süha Aldan Kırklareli
Zonguldak Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Uşak Mersin
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir. Okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 9. Maddesinin Anayasaya aykırılık sebebiyle
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Kemalettin
Yılmaz Cemalettin
Şimşek
Konya Afyonkarahisar
Samsun
Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu S. Nevzat Korkmaz
Konya Kayseri Isparta
Reşat Doğru
Tokat
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta Milletvekili
Sayın Nevzat Korkmaz konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Anayasaya aykırılık sebebiyle 9uncu
madde için vermiş olduğumuz önergeyle bu maddenin de teklif metninden
çıkarılmasını istiyoruz. Anayasadaki hukuk devleti, hâkim
teminatı ve yargı bağımsızlığıyla
çeliştiğini düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu vesileyle dün Adalet ve Kalkınma Partisi grup
toplantısında Genel Başkan Sayın Ahmet Davutoğlunun
Sayın Genel Başkanımıza yöneltmiş olduğu
hususlara bir açıklık getirmek istiyorum. Başvekil Davutoğlu,
Sayın Genel Başkanımızın Dersim
İsyanının 3,5 oy için istismar edildiği yönündeki
eleştirisine Cesaretin varsa git bunları Tuncelide söyle. dedi.
Sayın Davutoğlu, görüldüğü kadarıyla, ülkenin
Başbakanı olarak Dersim İsyanı ve elebaşları
aleyhinde konuşmanın cesaret gerektirdiğine ciddi ciddi
inanmış. Müflis siyasetin maalesef bozguncu bir yorumudur bu ve yüzde
yüz Milliyetçi Hareket Partisi düşmanlığıdır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Maddeye gel, maddeye.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sormak lazım: Dersim
isyancılarına övgü düzmek korkaklığınızın,
pısırıklığınızın eseri mi? PKK ve bebek
katiliyle masaya oturmanız, onu müzakereci konumuna getirmeniz de
teröristlerden ve örgütten korkunuzdan mı kaynaklanıyor? Kendinize
eziyet eden, döven, çarpan iri kıyım bir zorba
karşısında taşın, kovuğun arkasına
saklanıp Ben söyleyemiyorum, cesaretin varsa sen söyle, Tuncelide
söyle. demekten ne farkı var? Çocukça ve maalesef çapsız bir söylem.
Sayın Başvekil, korkarak, saklanarak yalçın kayalar
aşılmaz. Devleti yönetmek cesaret ister, cesur yürekli olmayı
gerektirir, zamanı geldiğinde anadan, yârdan, serden, mevki ve
makamdan vazgeçmeyi gerektirir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hepsi var, hepsi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Tabii, bugüne kadar
bulunduğunuz makama emeksiz, mihnetsiz asansörle yükseldiğiniz için
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede asansörle ya?
Saygılı ol biraz ya! Biraz cümlelerine dikkat et ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
ağababanız
tarafından görevlendirildiğiniz için bunları bilmezsiniz. Devlet
umurundan yoksun, gücünü yaptıklarından değil de dilinden alan
bir adamsınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Kimse bir yere
getirmedi onu, biz seçtik.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sayın Başvekil,
senin yönettiğin ülkede farklı görüşlerin ifadesi cesaret
gerektiriyorsa bu kimin acizliği, kimin basiretsizliğidir? Devletin
gücünün, hukukun, ifade hürriyetinin oluşmadığı yerler
olduğunu itiraf ederken ben de soruyorum: Sayın Davutoğlu, siz
ne iş yaparsınız, ne iş yaparsınız?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başbakanlık
yapıyor.
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Ne biçim
konuşuyorsun sen ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Herkesin ağzına
bir parmak bal çalmak değildir devlet adamlığı, hakikati
her yerde korkmadan ifade edebilmektir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Evet.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bizi cesaret
sınavına davet etmek senin kalibreni aşar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Biz devlet için, millet
için, ay yıldızlı al bayrak için canından vazgeçmiş
ülkücüleriz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Oo!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bunu dün de yaptık,
gerektiğinde bugün de yaparız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Geç bunları,
geç, geç geç
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Sizin gibi, ülkenin
doğusunda ayrı, batısında ayrı, sabah ayrı,
akşam ayrı konuşup siyasi literatüre dans numuneleri sunan
değil, batıda her daim söylediğimiz gibi Ne mutlu Türküm
diyene! düsturunu Diyarbakırda da, Rizede de
İSMAİL AYDIN (Bursa) Gidebilir misin?
Gidebilirsen
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
Şırnakta da,
Ispartada da, Vanda da meydanlarda söyleyen efeleriz, seğmenleriz, Türk
milliyetçileriyiz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Hadi canım, Hakkâriye kaç
kere gittin, Şırnaka kaç kere gittin?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Boş bir zamanında
nasıl yürekli olunur, Sayın Başvekil, gelin, size
öğretelim. Bizim için tek bir doğru vardır ve bu doğruyu
vücudumuzun hiçbir uzvu oynamadan, her yönde korkusuzca söyleriz. Sizin gibi
PKK sever, Öcalan hayranlarının yüzüne Bebek katili Apo diye her
zaman haykırmıyor muyuz? Sizin gibi küçük hesap yaptığımızı
hiç gördünüz mü?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Allah Allah Allah!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Senin ağababaların
da Sivastan öte diye Misakımillî sınırları içerisinde
sınır çizmeye kalkıyorlardı, Öteye geçemezsiniz.
diyorlardı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Doğru.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Geçtiniz mi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Yönettikleri ülkenin bir
bölümüne sözlerinin geçmediğinin acziyetini ifade ediyorlardı.
Bu söylediklerinizi inşallah bir kere daha
düşünür, soğukkanlılıkla milletten özür dilersiniz diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Ahmet Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başbakanımızla ilgili, hatip, çok ileri geri sözler ifade etti.
Ben sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerindeki
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Niye sormuyorsunuz ne dedi diye?
BAŞKAN Müsaade ederseniz ben karar vereyim ona.
Bir dahaki sefere size sorarım, siz ne derseniz onu yaparım, olur mu?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bize gelince Ne dedi, ne
dedi? diyorsunuz.
BAŞKAN - Söyledi, ben duydum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Olur, olur!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne söyledi?
BAŞKAN - Bundan sonra size soracağım.
AHMET AYDIN (Devamla) Niye zorunuza gitti
arkadaşlar? Bir grup başkan vekili olarak, Grubumuza, Grup
Başkanımıza o kadar sataşılacak, ondan söz
almayıp neden söz alacağız?
ALİM IŞIK (Kütahya) Sizin Grup
Başkanı herkese sataşıyor ama.
AHMET AYDIN (Devamla) Sizin gibi burada boş
boş konuşmuyoruz, kusura bakmayın.
ALİM IŞIK (Kütahya) Senin Grup
Başkanı dediğin kişi herkese her zaman
sataşıyor.
BAŞKAN Sayın Aydın, buyurun lütfen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Biz öyle kuru edebiyatla
milliyetçilik yapmayız.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ooo!
AHMET AYDIN (Devamla) Milliyetçiliğin içini
dolduracaksınız. Milliyetçilik, milletine hizmet etmekle olur. Kimin
bu millete hizmet ettiğini bu millet çok iyi takdir ediyor, bugüne kadar
gidilen bütün seçimlerde de bunu gösterdi.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Siz milliyetçiliği
ayaklar altına aldınız be!
AHMET AYDIN (Devamla) Eğer değerli
arkadaşlar, orada ay yıldızlı al bayrak
dalgalanıyorsa, kusura bakmayın, MHPnin partisi o bölgede niye yok?
Niye siz yoksunuz, niye yoksunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Nerede dalgalanıyor
al bayrak? Adıyamanda dalgalanıyor mu, Diyarbakırda
dalgalanıyor mu?
AHMET AYDIN (Devamla) 780 bin kilometrekarenin bir
parçası değil mi o bölge?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Her yerde varız, her
yerde, cuma günü de oradayız.
AHMET AYDIN (Devamla) Devriiktidarınızda o
bölge olağanüstü hâllerle idare ediliyordu ve bu ülkenin bir bölgesini
farklı hukuki rejime tabi tutmuştunuz. İşkenceler var
mıydı Türkiyede? Vardı. Faili meçhuller var mıydı?
Vardı.
ALİM IŞIK (Kütahya) PKK haracını senden
de aldılar mı? Senden haraç aldı mı PKK?
AHMET AYDIN (Devamla) Siz o bölgeyi kafanızda
bölmüşsünüz zaten. Asıl bölücülüğü yapan sizsiniz. Biz, bu
Türkiyenin, bu ülkenin çimentosu olduk, harcı olduk. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) PKKya ne kadar haraç
verdin bugüne kadar?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET AYDIN (Devamla) Sizin kafanızda
böldüğünüz Türkiyeyi AK PARTİ birleştiriyor, AK PARTİ
kaynaştırıyor.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) 36 etnik kimliğe bölüyorsunuz
ülkeyi.
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
kusura bakmayın, lafla peynir gemisi yürümüyor. Siz orada nerede
varsınız, orası Türkiyenin bir parçasıysa niye yoksunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Cuma oradayız,
bekleriz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Her yerde varız?
AHMET AYDIN (Devamla) Her yerde varız.
diyorsunuz, böyle kuru edebiyatlarla olmuyor. Kimin bu ülkeye ne
verdiğini, kimin nerede ne hizmet yaptığını bu millet
çok iyi takdir ediyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ak sarayı anlatsana!
ALİM IŞIK (Kütahya) Ak sarayı da takdir
ediyor, ak sarayı da!
AHMET AYDIN (Devamla) Evet, Kürt sorunuyla da
ilgileniyoruz, Alevilerin sorunlarıyla da ilgileniyoruz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Samimi
değilsiniz, samimi değilsiniz!
AHMET AYDIN (Devamla)
mütedeyyin insanların
sorunlarıyla da ilgileniyoruz, gayrimüslimlerin sorunlarıyla da
ilgileniyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kaçak sarayı
açıklasana bir, kaçak sarayı açıkla!
AHMET AYDIN (Devamla) 77 milyonu bir ve beraber gören
bir anlayışla idare ediyoruz Türkiyeyi.
ALİM IŞIK (Kütahya) Yetimin hakkını
ye, gel de burada efe gibi konuş.
AHMET AYDIN (Devamla) 7den 70e, doğudan
batıya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla)
kuzeyden güneye ne söylersek her
yerde alnımız açık bir şekilde söylemeye devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kaçak sarayı anlat!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Grup
Başkanı Milliyetçi Hareket Partisini suçladı ve orada
oraları böldüğümüzü iddia etti. Dolayısıyla,
sataşmadan söz istiyorum.
Buyurun, iki dakika
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ama doğru söyledi
Başkanım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çok doğru söylüyor!
ALİM IŞIK (Kütahya) Çok doğru söylüyor!
Kaçak sarayı anlatamıyor, efelik yapmaya kalkıyor bir de burada!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
konuşmacı konuşmasını yaparken müdahale etmeyin.
Buyurun.
7.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Türkiyenin her
yerinden oy alan tek parti AK PARTİ
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, kimin nereyi bölüp bölmediği meselesini bizimle burada
tartışmaya yüzünüz var mı, bilmiyorum ama şu an Türkiyede
beş bölgede özerklik ilan eden bir grup var; Diyarbakır, Silvan,
Cizre başta olmak üzere.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Gelseniz, görseniz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, oralara
müdahale edemeyen, kendi güvenlik güçleriyle oralara girmeyen, hatta polisleri
tutuklama kararı alan PKKlılara karşı sesi çıkmayan
bir kişinin tutup da bizi bölücülükle suçlaması abesle
iştigalden başka bir şey değildir. Her şeyden önce,
siz o bölgelerde var olup olmadığımızı iddia ediyorsanız,
eğer oraya gidemediğimizi iddia ediyorsanız kendi
ayıbınızı itiraf ediyorsunuz demektir.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Siz söylüyorsunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Eğer o bölgeler
güvenli değilse ve gidemiyorsak o zaman siz orayı güvenli hâle
getirmediniz demektir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama biz gidiyoruz.(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz gidin, siz gidin! Geçen hafta
Cizredeydik.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Dolayısıyla,
suçu başkasına atmakla kurtulamazsınız.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Hocam, siz nerede
varsınız?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama siz 5 bin
kişiyle, 10 bin kişiyle Kayseriden, Ankaradan polis götürerek
oralara gidiyorsanız herhâlde başarıya ulaşmış
olarak kendinizi göremezsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Gel, beraber gidelim,
gel!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama bir tek konuda
başarıya ulaşmışsınızdır: Orada ülkeyi
gerçekten bölmüş olan insanlar, Hükûmet olarak ortaya çıkarsınız.
Çünkü, bakın, siz ne derseniz deyin
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Gelin, sizi misafir
edelim, buyurun.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Gelin, misafirimiz
olun, gelin, gelin!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Her zaman
gittiğimizi biliyorsunuz ama şunu söyleyeyim.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Gelmiyorsunuz
canım! Diyarbakıra niçin gelmiyorsunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama siz Gidemiyor.
diyorsunuz, gidip gidemediğimizi de görüyorsunuz. Bırakın
onları!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ne zaman gittiniz, ne zaman?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hocam, ne zaman
gittiniz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, ne zaman gittin?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Asıl, siz saray
yapmakla meşgulsünüz, oradaki insanların durumuyla meşgul
değilsiniz. Tunceliye gidiyor mu? diyorsunuz. İşte, cuma günü
Genel Başkanımız Tuncelidedir ve oradaki gerekli ziyaretleri de
yapacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım
ALİM IŞIK (Kütahya) Ahmet Bey, kaçak
sarayı açıklamadan senin orada konuşma hakkın olmaz.
BAŞKAN Hiçbir şeyi duymuyorum, Sayın
Halaçoğlunun konuşmalarından da hiçbir şey anlamadım,
şimdi sizinkinden de anlamayacağım gürültüden.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Başkan ben mi
anlatamadım yoksa gürültüden mi anlamadınız?
BAŞKAN Çünkü buradaki konuşmacılar cevap
verirken hangi grup başkan vekili konuşuyorsa diğer gruptaki
milletvekilleri o kadar yüksek sesle tepki gösteriyorlar ki ne burada
sataşmadan dolayı cevap veren anlamlı bir sonuç
çıkartıyor kendi grubu açısından ne de onu dinleyen
karşıt grupta olanlar kendi düşündükleri kârı elde
edebiliyorlar. O yüzden, ya bunun sonu da yok, sizi de dinleyeceğim Ahmet
Bey ama bundan sonra söz vermeyeceğim.
Buyurun
Dinlemedim sizi, bir dakika, ne içindi? Lütfen Ahmet Bey,
nedenini söylemediniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım Bölgeye 5 bin polisle gidiyorsunuz. dedi, haksız bir
ithamda bulundu böyle
ALİM IŞIK (Kütahya) 10 bin miydi yoksa?
AHMET AYDIN (Adıyaman) 10 bin polisle
gidiyorsunuz bölgeye. diyordu, haksız bir ithamda bulundu ve
sataştı. (MHP sıralarından gürültüler)
ALİM IŞIK (Kütahya) Hükûmetin Bakanı burada,
o cevap versin Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
8.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Değerli
arkadaşlar, bir dakika, rahat olun.
Öncelikle biz bölge çok güvenli, güvenlikten dolayı
gidemezsiniz demedik. Bölgeyi güvenli hâle getiren AK PARTİ. (MHP
sıralarından gürültüler) Siz bu politikalarınızla bölgeye
gidemiyorsunuz. Demek ki biz öyle biliyorduk, bu politikalarla bölgeye
gitmediğinizi biliyoruz ama demek ki siz korkuyormuşsunuz, bölgeye
gitmiyormuşsunuz, onu gördük burada. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, arkadaşlar, şu kaçak, şu ak
saray, kaçak saray bir sürü laflar yaptınız. Bakın, Türkiye
Cumhuriyeti, büyüyen, kalkınan, gelişen bir ülke. Bu ülkenin onuruna
yakışan bir sarayı kendi ülkenize, kendi
Cumhurbaşkanınıza yakıştıramıyorsunuz. Bu
milletin Cumhurbaşkanına yakıştıramıyorsunuz, bu
haksızlık. (MHP sıralarından gürültüler)
ALİM IŞIK (Kütahya).-.Kaçak
AHMET AYDIN (Devamla) Şu kaçak değil, bu
yapı ruhsatı.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kaçak, kaçak.
AHMET AYDIN (Devamla) Yapı ruhsatı kapı
gibi burada, sana göndereyim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kaçak, getir
bakalım, milletin parasıyla kaçak yapı.
AHMET AYDIN (Devamla) İki: Yapı kullanma,
iskân ruhsatı. Burada kaçak hiçbir şey yok, hiç kusura bakmayın.
Bir başka husus
ALİM IŞIK (Kütahya) Normal bedeli rayiç
bedelinin 5 katı fazla olmazdı.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, yerel seçim sonuçlarını söylüyorum:
Mardin: CHP 0,9; MHP 0,9; AK PARTİ 29,3. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Van: CHP 0,8; MHP 0,7; AK PARTİ 41,2. (MHP
sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (Iğdır) HDPyi niye
saymıyorsun?
AHMET AYDIN (Devamla) Batman: CHP 0,8; MHP 0,5; AK
PARTİ 31.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ahmet Bey, niye
HDPyi saymıyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) Siirt: CHP 0,8; MHP 0,9; AK
PARTİ yüzde 41.
Şanlıurfa: CHP 0,9; MHP 2,4; AK PARTİ
61,7.
Bitlis: 1,5 CHP; AK PARTİ 40,6.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kaçak saray 1 milyar dolar,
uçak 185 milyon dolar, asgari ücret 850 lira!
AHMET AYDIN (Devamla) Erzurum: 1,6 CHP; 29 MHP; 58,8 AK
PARTİ.
Adıyamana gelince, zaten Adıyaman yüzde 70 AK
PARTİ, sizin varlığınız, esameniz bile orada
okunmuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz
kendinizi check edin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ahmet Aydın, kaçak
saray 1 milyar dolar, asgari ücret 850 lira, onu da söylesene!
AHMET AYDIN (Devamla) O bölgede niye yoksunuz, bu millet
size niye oy vermiyor? Siz kendi kendinize bakın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Kaçak sarayın kaç
para olduğunu niye söylemiyorsun?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
(AK PARTİ ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Sayın milletvekilleri, lütfen, bir dakika.
Sayın milletvekilleri, ben bu Mecliste göreve
başladığımdan bu yana...
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.11
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı 3 Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi teklifin 9uncu maddesi üzerinde Komisyon ve
Hükûmetin katılmadığı ve Anayasaya
aykırılık önergesi olan Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.19
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu
maddesi üzerindeki Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler... Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, grup
başkanlarının grup toplantılarında
yaptığı konuşmalarının Genel Kurulda polemik
konusu yapılmaması gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeleri
görüşmeden şimdi size bir şey söylemek istiyorum. Benim
bildiğim kadarıyla, burada görev yaptığım süre içinde
grup başkan vekillerinin almış olduğu bir prensip kararı,
bir centilmenlik anlaşması söz konusuydu. Teyit de ettirdim arkadaşlarıma,
grup başkanlarımızın özellikle grup
toplantılarında yapmış olduğu konuşmalar burada
polemik konusu yapılmamaktaydı. Ben bunu özellikle size
hatırlatmak istedim. Elbette ki genel başkanlarınızın
hepinizde ayrı ayrı tartışmasız önemli bir yeri
vardır ve zedelenmesine asla izin vermezsiniz ama onlar üzerinden burada
siyasi polemik yapmak da doğru değil diye düşünüyorum.
Şimdiye kadar bu yasada gayet güzel -herkes
konuşarak, düşüncelerini söyleyerek- görüşmelerimize devam
ettik. Bundan sonra da aynı sükûnet içinde, tabii ki düşündüklerimizi
ve arzu ettiklerimizi söyleyerek, eleştirilerimizi sunarak devam
ettirmenizi özellikle rica ediyorum. Yoksa bunu söylemek istemezdim ama ben
burada bütün arkadaşların eleştiri sınırları
içinde kalarak düşündüklerini söylemesinden yanayım ama İç
Tüzükün de belli noktaya kadar beni bağlayacağı ve
bağlamakta olduğu kurallar var. Bunları da bir kez daha size
hatırlatmak isterim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik Kanunun 59.
Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır
ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin;
Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ Milletvekili
Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655) (Devam)
BAŞKAN Şimdi aynı mahiyetteki diğer
iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 9uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sebahat Tuncel Ertuğrul Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora
İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut Dibek Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Zonguldak Muğla
İsa Gök Dilek Akagün Yılmaz
Mersin Uşak
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacak.
Buyurun.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 655 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 9uncu maddesiyle 2575 sayılı
Kanunun 11inci maddesinin 2nci fıkrasında yer alan
Başkanlar ibaresinin Başkanlık şeklinde
değiştirilmesi öngörülmektedir. Öncelikle Danıştayla ilgili
getirilen düzenlemelerin genel mantığını kavrayabilmek için
Başkanlar Kurulu ile Başkanlık Kurulu kavramlarının
açıklanması gerekmektedir. Danıştay Başkanlar Kurulu,
mesleğinin zirvesinde olan Danıştay Başkanı,
başkan vekilleri, baş savcısı ve tüm daire
başkanlarından oluşan 19 kişilik bir kuruldur. Buna
karşın Başkanlık Kurulu ise Danıştay
Başkanının başkanlığında 3 daire
başkanı ve 3 üyeden oluşan dar bir kuruldur. Başkanlık
Kurulunun yapısı dikkate alındığında teklifle
getirilen bu düzenlemeyle bu kurula verilen yetkiyle her biri ayrı bir
yüksek mahkeme olan Danıştay daire ve kurullarının
bağımsızlığı zayıflatılmaktadır.
Başkanlık Kurulunun Demokles'in kılıcı gibi üyeler
üzerinde bir tehdit unsuru olarak kullanılmasına yol
açılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz bu kanun teklifinin en önemli tarafı yargı
mekanizmasındaki kadroların değiştirilmesine yönelik
yürütülen bir dizi çalışmanın halkalarından birisi belki de
en önemlilerinden birisi olmasıdır. Bu yasa tasarısında da
yüksek yargıya ilişkin daha önce görüşülen yasa
tasarılarının izlerini görmek mümkündür. Yine bu bağlamda
Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarının etrafından
dolaşıldığı ve yasalar nezdinde kadrolaşmaya
imkân veren en uygun düzenlemelerin hayata geçirilmesine de tanık
olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
teklifle AK PARTİ hükûmetlerince amaçlanan iktidar ya da parti
yargısının bir an önce hayata geçirilmesi hedefine uygun olarak
kadrolaşmaya hız verilmesidir. Bu, bazen, zamanlaması nedeniyle,
hâkim ve savcılar arasında kadrolaşma -devşirme amacı-
algısı yaratan, ücret artışıyla ilgili düzenlemelerle
dolaylı olarak bazen de avukatlıktan hâkim ve
savcılığa geçişte aranan beş yıllık mesleki
tecrübe kriterinin üç yıla indirilmesi, Yargıtay tetkik hâkimlerine
atama yetkisinin ilgili Yargıtay kurullarından alınarak Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluna verilmesi örneklerinde olduğu gibi,
doğrudan ve apaçık bir şekilde yasalaştırılmaya
çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, bir
süre evvel Danıştay Kanunu ve İdari Yargılama Usulü
Kanununda değişiklik öngören bir dizi yasa hükümleri, çeşitli
yargı paketleriyle peyderpey gündeme geldi, birçok düzenleme de
yasalaştı. Bilhassa idari yargının işleyişine
ilişkin çeşitli kereler çalışmalar yapılmış
olup, bu çalışmalarla bireyin hak arama mekanizmalarının
daraltıldığını açıkça belirtmek gerekmektedir.
Her ne kadar yapılan düzenlemeler genel olarak Danıştayın
iş yükünün hafifletilmesine yönelik olarak ele alınsa da, bazı
düzenlemelerin bireysel hak kayıplarına neden olduğu ve bu
kayıpların daha da artacağı açıktır.
Teklifle, Başkanlar Kuruluna verilen bir yetkiyi ele
alacak olursak, denilmektedir ki: Başkanlar Kurulu, Danıştay
tetkik hâkimlerinin çalışacakları daireleri, kurulları ve
görecekleri işleri belli etmek ve gerektiğinde yerlerini
değiştirmek yetkisine sahip olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede AK PARTİ
iktidarı, yasama organını yani Meclisi sayısal
çoğunluğuna güvenerek kendi tekelinde tutmaya
çalışmaktadır ve yasama sürecini baskı altında
tutmaktadır. Yasa yapma ile yasayı uygulama gücünün aynı organda
olması hâlinde ise özgürlüğün olmayacağı açıktır.
Yargı yetkisi ile yasa yapma yetkisinin aynı organ tarafından
kullanılması durumunda özgürlükten ise bahsedilemez. Yasama,yürütme ve
yargı erklerinin aynı kişi ya da organ tarafından
kullanılması durumu ise, bildiğiniz gibi, hukuk literatüründe
despotluk olarak değerlendirilmektedir. Unutmamamız ve her
defasında altını kalın çizgilerle çizmemiz gerekir ki temel
hak ve özgürlüklerin temini ve iktidarın sınırlanması ancak
gerçek anlamda bir yargı bağımsızlığından
geçmesiyle mümkün olabileceğini belirtiyor, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Diğer önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali İhsan Köktürk konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin 9uncu maddesine yönelik önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 9uncu maddesi aslında yargı
bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerini derinden
etkileyen, yargısal faaliyeti, özellikle Danıştayın
yargısal faaliyetini biçimlendiren son derece önemli bir düzenlemeyi
içermektedir. Az önceki konuşmacının da ifade ettiği gibi,
teklifin 9uncu maddesiyle Danıştayın Başkanlar
Kuruluna ait olan pek çok yetki maalesef
Başkanlık Kuruluna verilmektedir. Bu 9uncu maddede tetkik hâkimlerinin
görev yerlerinin belirlenmesi yetkisi olmakla birlikte, teklifin 9uncu
maddesinden sonra devam eden diğer maddelerinde Danıştay
üyelerinin, dairelerin belirlenmesi, daireler arasındaki iş bölümü
planının yapılması yetkileri de, bu çok önemli yetkiler de
maalesef Başkanlar Kurulundan alınarak Başkanlık Kuruluna
devredilmektedir.
Yine az önceki konuşmacının ifade
ettiği, bu değişiklik niçin yapılmaktadır? Bu
değişiklik, tasarının genel gerekçesinde ifade ettiği
gibi, Danıştayın iş yükünü azaltmak, davaların makul
sürede sonlandırılmasını amaçlamak, davalar makul sürede
sonuçlanmadığı için Türk yargısının Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde sarsılan itibarını
geri getirmek amacıyla mı gerçekleştirilmektedir yoksa, bu
görünen amaçların arkasında, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı, bundan önceki yargı paketlerinde olduğu gibi,
başka hedeflere, başka amaçlara, hukuk devletiyle örtüşmeyen
amaçlara yelken mi açmaktadır?
Değerli arkadaşlar, maalesef burada
yargının iş yükünü azaltmak, Danıştaydaki biriken dava
sayısını azaltmak amacından daha çok, yargıyı ele
geçirme, yargıyı yürütmenin kontrolü altına alma hedefi çok
açık bir şekilde görülmekte, çok net bir şekilde
karşımıza çıkmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Başkanlar
Kurulu ile Başkanlık Kuruluna baktığımızda, Başkanlık
Kurulu kavramı Danıştay mevzuatına maalesef
olağanüstü bir yöntemle, genel bir
yetki yasası çerçevesinde çıkartılan kanun hükmünde kararnameyle
girmiştir. Olağanüstü bir yöntemle Danıştay mevzuatına
sokulan bu Başkanlık Kuruluna yine olağanüstü kanun hükmünde
kararnamede Danıştay
dairelerinin iş bölümünü belirleme yetkisinin yanında,
Danıştay üyelerinin de görev yapacakları dairelerin belirlenmesi
gibi yargısal faaliyetin özüne ilişkin geniş yetkiler
verilmiştir. Ancak uygulamada Başkanlık Kuruluna bu yetkilerin
verilmesinin hukuk devletiyle, anayasal düzenle
bağdaşmadığı görüldüğü için kanun hükmünde
kararnameyle Başkanlık Kuruluna verilen bu yetkiler daha sonra
kaldırılarak yeniden Başkanlar Kuruluna devredilmiştir.
Ancak, değerli arkadaşlar, anayasal düzene
aykırılık oluşturduğu için, hukuk devleti ilkeleriyle
örtüşmediği için Başkanlık Kurulundan alınarak yeniden
Başkanlar Kuruluna döndürülen, avdet ettirilen bu yetkiler, maalesef
yeniden, ikinci kez bu düzenlemeyle Başkanlık Kuruluna verilmektedir.
Değerli arkadaşlar, Başkanlık Kurulu
7 üyeden oluşuyor. Danıştay Başkanının iradesi
doğrultusunda karar verdiği, yürütmenin kontrolü altına
girdiği şüpheden, uzak bir kurul olarak karşımıza
çıkıyor. Şimdi siz 19 üyeden oluşan bir kuruldan
Danıştayın üyelerinin görev yapacakları dairelerin
belirleme yetkisinin alınarak, yine Danıştay dairelerinin
iş bölümü tasarısının hazırlanma yetkisinin
alınarak, 19 kişilik kuruldan alınarak sadece 7 kişilik, 3
daire başkanı, 3 üye ve Danıştay Başkanından
oluşan ve yürütmenin etki ve kontrolü altında bir kurula devredilmesiyle
acaba bu teklifte ifade ettiğiniz hedef ve amaçları nasıl
bağdaştırıyorsunuz? Yani bu teklifin yargıdaki,
Danıştaydaki iş yükünün azaltılmasıyla, davaların
makul süreçte sonuçlanmasıyla arasında nasıl bir
bağlantı görüyorsunuz? Ben Adalet Bakanına şahsen bu soruyu
sormak istiyorum. Tabii ki böyle bir hedef ve amaç maalesef yok. Hedef,
yargı bağımsızlığını ortadan
kaldırmak. Danıştayı yürütmenin kontrolü altına
sokarak Başkanlık Kurulunu hem dairelerin üzerinde hem dairelerde
görev yapan üyelerin üzerinde bir tehdit unsuru olarak kullanma amacı
içerisinde olduğunuzu çok açık ve net olarak görüyoruz. Bu düzenleme
açıkça Anayasaya aykırıdır, tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ediyoruz.
Son sözüm de Ahmet Aydına. Sayın Ahmet
Aydın az önce, kaçak sarayla ilgili olarak
Bu sarayı -Türkiye gelişiyor- Sayın
Cumhurbaşkanına layık görmüyor musunuz? dedi. Ben de Sayın
Ahmet Aydına şunu söylemek istiyorum: Milyonlarca insanımızın
açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşama
tutunmaya çalıştığı, 300 bini aşkın
öğretmenin atama beklediği, çalışanların yüzde
56sını aşkın bir bölümünün asgari ücrete talim
ettiği, sabah evinden çıkan gençlerimizin artık, iş bulma
umudunu kaybederek evine döndüğü bir ülkede devletin, halkın 1,5
katrilyon lira parasının böylesine bir binaya
yatırılmasını siz nasıl uygun görüyorsunuz, kendinize
nasıl yakıştırıyorsunuz? Ben şahsen bunu merak
ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köktürk, teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
yoklama talebinde bulunmuştuk.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Bu tarafa
bakmadınız Başkan.
BAŞKAN Görmedim, çok özür dilerim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Bu tarafa
bakmadınız; kalkmıştı Sayın Gök.
BAŞKAN Şimdi şu maddede
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, bir defa
olsun bakmadınız ve bir Sayın Grup Başkan Vekili ayaktayken
devam ettiniz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama buraya
bakmadınız Sayın Başkan, o tarafa baktınız.
Lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Şimdi, oylamayı yaptım.
FARUK BAL (Konya) Hayır, oylamadan önce ayağa
kalktı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bekliyorum.
BAŞKAN Şimdi, bunu ben görmedim,
arkadaşlarım da uyarmadı. Sayın Gök, tekrar mı
yapalım oylamayı?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Buraya
bakmıyorsunuz.
BAŞKAN Yapmadılar uyarıyı
Tekrar
mı yapalım?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Olmaz Sayın
Başkan, yani herkesin gözü önünde kalktı Grup Başkan Vekili.
BAŞKAN Sayın Akagün Yılmaz, sizinle
değil Sayın Gökle konuşuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
belki siz de yoruldunuz tabii ama ben nezaketle kalktım, elimi de kaldırarak yoklama talebimi
ilettim. Siz tabii, dikkat etmediniz ya da duymadınız ama ben
zamanından önce kalkmış ve bekliyordum. Dolayısıyla
bir müktesep hakkımız var yani ben takdir edersiniz ki
BAŞKAN Peki, oylamayı nasıl tekrar
edebileceğiz, yapacağız?
LEVENT GÖK (Ankara) Yani durum bu şekilde oldu ve
siz de Oyladım dediniz.
BAŞKAN Gerçekten görmedim, kâtip üyeler ve
görevliler de bana bunu söylemediler; yoksa niye kastım olacak ki? Daha
önümüzde bir yığın madde var.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, o zaman
şunu rica edeyim sizden: Eğer böyle bir mazereti bildiriyorsanız
bir dahaki oylamalarda rica ediyorum, lütfen gruplara bakarak
BAŞKAN Tamam, önce size bakacağım.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani istirham ediyorum bunu çünkü
biz de kendimizi ifade edelim.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim
anlayışınızdan dolayı.
10uncu maddede üç adet önerge vardır, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 10 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut Dibek Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Uşak Zonguldak
İsa Gök Ömer Süha Aldan Ali Özgündüz
Mersin Muğla İstanbul
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 10. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı
Konya Kayseri Konya
Cemalettin Şimşek Kemalettin Yılmaz
Samsun Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
10uncu maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddeyle Danıştayda dava
dairesi sayısı 14ten 15e, idari daire sayısı 1den 2ye
ve toplamda Danıştayın daire sayısı 15ten 17ye
çıkarılmaktadır. Bu kanun teklifiyle Danıştay ve Yargıtayın
yapısında ve işleyişinde değişiklik öngören
düzenlemeler daha önce de tekrar tekrar değiştirilen hükümlerdir.
Yine, aynı mahiyetteki bir tasarı da Genel Kurul gündeminde
görüşülmeyi beklemektedir.
Ülkemizde adalet sistemi AKP iktidarının âdeta
oyuncağı hâline gelmiştir. HSYK, Danıştay,
Yargıtay gibi birçok kuruma yapılan müdahalelerle Anayasa
çiğnenmiş, yargı bağımsızlığı
ilkesi yok sayılmış, hukukun üstünlüğü ayaklar altına
alınmıştır. Vatandaşlarımızın adalete
olan güvenini temelden sarsan bu durum, uluslararası arenada da ülkemizin
itibarını zedelemektedir.
Yargıya güvenin sağlanabilmesi için AKP
iktidarı elini yargıdan çekmeli, hukuku daha fazla katletmemelidir.
Kişilerin devlete güven duymaları, maddi ve manevi
varlıklarını geliştirebilmeleri, temel hak ve
özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün
sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir.
Yargı kararlarının alenen uygulanmadığı bir
ülkede hukuk güvenliğinden, hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir mi?
Yargı kararlarını uygulamayanların haktan, hukuktan,
adaletten bahsetmeye, hukukun üstünlüğünü savunmaya, demokrasiyi
ağzına almaya hakkı var mıdır?
Bakınız, Karayollarında
çalıştırılan taşeron işçilerin
açtıkları davalar sonucu, yargı bu işçilerin işe
başladıkları tarihten itibaren Karayolları Genel Müdürlüğü
işçisi olduğuna karar vermiştir. Yargıtay da bu kararı
onamıştır. Yargının kadrolu işçi olduklarına
karar vermesine rağmen, dört yıldır hakları verilmeyen
binlerce taşeron işçisi iki gün önce Karayolları Genel
Müdürlüğü önünde yine eylem yapmıştır. Sayın Adalet Bakanına soruyorum: Yargı kararlarını
niye uygulamıyorsunuz, nerede hukukun üstünlüğü? Taşeron
işçilere yaptığınız zulüm değil midir,
haklarını niye vermiyorsunuz? Taşeron işçiler behemehâl ve
derhâl kadroya alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, yine, Seydişehir
ETİ Alüminyum Tesisleri, Çeşme Limanı, Kuşadası
Limanı, SEKA Balıkesir Tesisleri ve TÜPRAŞın yüzde 14,76
hissesinin satışının iptaliyle ilgili olarak yargı
tarafından verilmiş birçok karar bulunmaktadır. Kendi bölgem
içinde olduğu için söylüyorum, sadece Seydişehir ETİ Alüminyumla
ilgili 15 adet yargı kararı vardır. Ancak, AKP Hükûmetince ne
yürütmeyi durdurma ne iptal ne de onama kararları uygulanmış,
yıllardır hiçbir şey olmamış gibi davranılarak
yargı kararları, yasalar, Anayasa, dolayısıyla hukuk
baştan aşağı çiğnenmiştir. Seydişehir Eti
Alüminyum AŞyle ilgili yargı kararlarının
uygulanmaması nedeniyle Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi 27 Mart 2012
günlü kararıyla dönemin Başbakanı ve ÖYK üyesi 5 bakanı ile
Özelleştirme İdaresi Başkanı ve Başkan Vekilini 10 bin
lira tazminata mahkûm etmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24 Eylül
2013 tarihli kararıyla da onanmıştır. AKP Hükûmeti
yargı kararlarını uygulamak yerine, hukuksuzluğunu ve
yargı kararlarını uygulamamaktan doğan suçunu örtmek için
kanunlar çıkarma yoluna gitmiştir. Özelleştirmelerle ilgili söz
konusu yargı kararlarını uygulamamaya dönük gerek 2012
yılında gerekse bu yıl yapılan düzenlemeler Anayasa
Mahkemesinden dönmüştür. Ülkemizde bugüne kadar hiçbir iktidar bu kadar
pervasız ve hukuk tanımaz bir anlayış içinde olmamıştır.
AKPnin hukukun üstünlüğü sözlerinin sadece slogan olduğu, esasen
kendi üstünlerinin hukukunu oluşturduğu açık bir şekilde
ortadadır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 10 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali Özgündüz (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Nitekim Danıştay daire
sayısının artırılmasının iş yükünün
azaltılmasına dönük bir hamle olmadığı
açıktır. İş yükünün azaltılması daha yapısal
bir değişikliği gerektirdiğinden ve bu hüküm ile daire
sayısının artırılmasının iş yükünün
azaltılmasından çok Danıştay'ın yürütmenin yörüngesine
girmesi gibi bir tehlike arz etmesinden ötürü bu hüküm tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili
Sayın Ali Özgündüz konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üzerinde
konuştuğum madde Danıştayda dava dairelerine 1 daire
ekliyor, idari daireye de yine 1 daire ekleyerek daire sayısını
17ye çıkarıyor. Şimdi, niye bunu yapıyor? İşte,
efendim, Danıştayın böyle bir talebi var mı yok mu onu bir
kenara bırakıyorum, fakat, önemli olan Danıştaya
bakış açısını değiştirmek değerli
arkadaşlar, yargıya bakış açısını
değiştirmek. Geçen gün Cumhurbaşkanı diyor ki: Efendim,
Galataport ihalesini verdik, Danıştay yürütmeyi durdurma kararı
verdi. Vatana ihanet! Şimdi, bu bakış açısıyla
yaklaşırsan Danıştayı 17 değil, 27de
yapsanız hiçbir anlamı yoktur. Sayın Bakan, siz HSYKnın
Başkanı sıfatıyla niçin bu konuda bir açıklama
yapmıyorsunuz, niçin demiyorsunuz ki Sayın Cumhurbaşkanı,
Türk yargısını nasıl vatan ihanetle itham edersiniz? Böyle
bir sorumsuzluk olur mu? Cumhurbaşkanının görevi devletin
organları arasındaki uyumu sağlamaktır, eş güdümü sağlamaktır,
bir organı hedef almak değildir. Niye Danıştay
Galataportta yürütmeyi durdurma ve iptal kararı verdi? O tarihte
Galataport ihalesini sizin, şu anda Cumhurbaşkanı olan
kişinin yardımcısı, Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şenere bağlı Yüksek Planlama Kurulu da
onaylamamıştı zaten. O zaman bunu size sormazlar mı: Sizin
Başbakan Yardımcınız da mı vatana ihanet ediyordu?
Kime verilmişti o ihale? İsrailli Ofer Grubuna. İyi ki
verilmemiş, iyi ki Danıştay iptal etmiş. Ne olacaktı?
Bu kişi aldığı paraları götürüp kendi ülkesinde bugün,
Mescidi Aksayı kirleten İsrail askerlerinin postalının
parası olacaktı o para. Selamlıyorum o Danıştay
üyelerini, vatansever üyeleri selamlıyorum, iyi ki iptal etmişlerdir.
Şimdi, böyle bir kararı veren insanları siz vatan hainliğiyle
itham ettikten sonra, Efendim bunu yaptım onu yaptım. bunların
hepsi palavradır.
Bir başka şey değerli arkadaşlar,
yargı kararları uygulanmayan bir ülke, hukuktan kopan bir ülke
artık meşruiyetini yitirir. Yani, yine, zamanın
Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı, efendim,
İstanbul'un silüetini bozan, Sultanahmetin silüetini bozan Onaltı Dokuz kuleleriyle ilgili
olarak Arkadaşımdır, söyledim tıraşlasın, tıraşlamadı,
konuşmuyorum. Böyle bir şey olur mu? Yani, İstanbul kimsenin
babasının malı değil. İstanbul bizim bile değil,
İstanbul bütün insanlığın şehridir. Kimin ne haddine,
kimin ne hakkına yani o silüeti, o görüntüyü bozmak? Birileri rant elde
edecek diye, milyon dolarlara daire satacak diye İstanbula yazık
ediyorsunuz, tarihe yazık ediyorsunuz, kültüre yazık ediyorsunuz,
bunu demek istiyorum. Mahkeme kararları uygulanmadığı zaman
bir anlamı yok bu çalışmaların arkadaşlar,
bakış açısını değiştireceksiniz. Hukuk
devletinde mahkemeler ancak kişilerin, organların, yürütmenin,
idarenin eylemlerini ancak hukuk içinde denetler, gereğini yapar, herkes
de buna uyar. İşine geldiği zaman onaylayacaksın,
işine gelmediği zaman vatan hainliğiyle suçlayacaksın.
Böyle bir bakış açısıyla olmaz.
Kime göre o zaman yani size göre mi doğru? Böyle bir anlayış olur
mu?
Yine, Meclisin gündeminde olan, sizin eski
bakanlarınızla, şu anda şüpheli konumda olan 4 bakanla
ilgili Meclis Soruşturma Komisyonunun çalışmalarına
Komisyon Başkanının talebi üzerine yayın yasağı
getirildi. Arkadaşlar, neyi gizlemeye çalışıyorsunuz? Yani,
efendim, Bakanınız Çağlayan Muş Malazgirtte, memleketinde
okul açarken orada bir konuşma yapıyor -Hani, Rıza
Sarrafın da uçağıyla gidiyorlar ya diğer
bakanlarınızla birlikte- diyor ki: Bazı insanların amel
defterini Allah hep açık tutar, öldükten sonra da açık tutar.
İşte, ben de bu hayır işini yaptım. Şükür ki
Allah bana bunu nasip etti, amel defterimiz açık kalacaktır.
Anlaşılıyor ki şimdi Zafer Çağlayanın amel defterini
Rıza Sarraf açık tutuyormuş çünkü o okulun parasını da
Rıza Sarraf ödemiş. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bunların bilinmesini istemiyorsunuz, milletten gizliyorsunuz.
Olmaz arkadaşlar, bırakın, bu Meclis millet adına görev
yapıyor, millet de ne yaptığınızı öğrensin.
Bu şekildeki anlayışla, bu şekildeki yaklaşımla
ancak siz de bu hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşan
kişilerin suçuna ortak olursunuz diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoklama istiyoruz
BAŞKAN Şimdi yoklama mı istiyorsunuz, karar yeter
sayısı mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Ama yoklama istiyorsanız o zaman usulüne göre
yapalım. Bu talebi 20 kişi aynı anda ayağa kalkarak yerine
getirelim, İç Tüzük madde 57/2.
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz tamam derseniz biz ayağa
kalkarız.
BAŞKAN Sayın Gök, Sayın Yılmaz
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Aynı anda demiyor
İç Tüzük.
BAŞKAN 20 kişinin ayağa kalkması lazım
Yoklama denildiği zaman. O zaman usulüne uygun yapacağız bu
işleri.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, Aynı
anda demiyor.
BAŞKAN Tartışmayalım, İç Tüzükle
ilgili maddeyi söyledim. İsterseniz açıp okuyabilirsiniz.
Köktürk, Dibek, Acar, Tanal, Özgündüz, Havutça, Özcan, Cihaner,
Kart, Moroğlu, Şeker, Haberal, Aygün
Herkesi yazdıracağım, ayağa kalkan herkesi
yazacağım.
Topbaş, Akar, Gümüş, Özgümüş, Kulkuloğlu,
Köse, Bayraktutan, Gök.
Kalkan herkesi söyleyeceğim.
Yoklama için
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir de on dakika verin efendim (!)
BAŞKAN
iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
Kırdım sizi, iki dakika verdim Sayın Akar.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır
ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin;
Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ Milletvekili
Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655)(Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci maddede üç adet önerge vardır.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 11 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder Sebahat Tuncel
Iğdır İstanbul
İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut Dibek Dilek Akagün Yılmaz Ali İhsan Köktürk
Kırklareli Uşak Zonguldak
Ömer Süha Aldan İsa Gök
Muğla Mersin
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 11. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri
Samsun
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Kemalettin
Yılmaz
Kütahya Konya
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili
Sayın Yusuf Halaçoğlu konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce 7nci madde çerçevesinde
değerlendirdiğimiz bu 11inci madde de aslında Anayasaya
aykırıdır. Çünkü Anayasanın hukuk devleti, hâkim
teminatı ve yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlık ilkelerine aykırıdır.
Her şeyden önce şunu ifade edeyim: Bir kurumu
ayakta tutmak istiyorsanız o kuruma, o kurumun işlevleriyle ilgili
ehil insanların atanması gerekir. Biliyorsunuz ki bununla ilgili
tarihte çok büyük hatalar işlendiği gözlenmektedir. En basiti,
hepinizin çok yakından bildiği, Yeniçeri teşkilatının
bozulma sebeplerinin başında gelen III. Mehmetin oğlunun sünnet
düğünü sırasında hokkabazların Yeniçeri
teşkilatına alınmasıyla ilgilidir.
Şimdi, siz buradan öyle bir maddeyi,
fıkrayı kaldırıyorsunuz ki, diyorsunuz ki: Danıştay
Dava Dairelerinde görev yapacak üyelerin yükseköğrenimlerini, Hukuk veya
hukuk bilgisine programlarında yer veren Siyasal Bilimler, İdari
Bilimler, İktisat ve Maliye alanlarında yapmış
olmaları gerekir. Siz bunu kaldırıyorsunuz. Yani bir hukuk kurumuna
tutup hukukla hiç alakası olmayan kişileri atama imkânı
veriyorsunuz.
Burada ne yapmak istediğiniz aşağı
yukarı belli. Yani bizim tespit ettiğimiz, en yüksek makamdaki bir
şahsın bir yakınının bir şekilde
değişik dairelerde de görevlendirilmesi imkânı vereceksiniz.
Bunun ne olduğunu biz iyi biliyoruz.
Diğer taraftan, Başkanlık Kuruluna bu
yetkileri vererek, aslında paralel yapıyla mücadele edeceğiz
derken, istediğiniz kişilere ancak bu kurul içerisinde,
Başkanlık Kurulu içerisinde yer vermek suretiyle bir karara
varacaksınız ama bu neyi getirecek? Aslında,
Danıştayın güvenilirliğini ortadan kaldıracaktır.
Diğer taraftan, biraz önce söylediğim,
eğer siz buraya rastgele, oradan buradan devşirme insanları veya
siyasi tercihleri sebebiyle buraya insanları getirecek olursanız,
Danıştayın da hüviyetini ortadan
kaldırırsınız. Zaten, aslında hep
yaptığınız, hukuk sistemlerine siyaseti alet etmek ve bir
şekilde hukuku ayaklar altına almaktır. Bu, bir ülkenin de
ayakta kalmasını ortadan kaldıran en önemli husustur.
Size demin söylemiştim, siz de itiraz ediyordunuz.
Yani güneydoğuda güvenliğin olmadığını
İçişleri Bakanınız kendi ağzından Afyonda
söylemedi mi? Söyledi. Şimdi, beş ayrı bölgede özerklik ilan
edildi mi? Edildi. Hendekler kazıldı mı? Kazıldı.
Güvenlik güçleri kendi üniformalarıyla çıkmasın. diye talimat
verildi mi? Verildi. Daha dün Diyarbakırdan 10 kişi
kaçırıldı mı? Kaçırıldı. Silahlı güçler
haraç topluyor mu? Topluyor. Mahkeme kurdular mı? Kurdular. Peki,
aynı şekilde, kimlik kontrolü yapıyorlar mı?
Yapıyorlar. Aksini iddia edemezsiniz, polislerin bile kimlik kontrolünü
yapıyorlar. Yani Allah aşkına, siz diyorsunuz ki: Güvenlik var,
her şey güllük gülistanlık, gidin
O zaman yiğitseniz siz de gidin, o kadar polisi toplamadan da gidin
göreyim. Yapamazsınız.
Kayseriden giden polislerden iki seferinde meydana gelen
kazalarda 5 kişi hayatını kaybetti, 5 polisimiz şehit oldu.
Malatyadan aynı şekilde oldu. Kaç yerden oldu. Niye gitti oraya
kadar polisler? Oradaki polisler yetmiyor muydu?
RECEP ÖZEL (Isparta) Yapma yahu!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Kiminle alay etmeye
çalışıyorsunuz? Bırakın Allah aşkına, orada
güvenliğin olmadığını siz de bal gibi biliyorsunuz ama
PKK terör örgütüyle seçim sebebiyle size yapılan her türlü
baskıyı kabul ediyorsunuz ve ondan sonra, bunları yarın
göreceksiniz, hepimiz göreceğiz ve bunun vebali altında kalacaksınız.
Ama inancınız olsun ki yaptığınız, bugünkü
verdiğiniz tavizler yarın Türkiye'nin başına büyük bir dert açacaktır ama o dert aynı
şekilde sizin başınızda da patlayacaktır, bundan hiç
şüpheniz olmasın. Dolayısıyla, bu gibi konularda Ben
Hükûmetimi savunacağım. adı altında, devleti savunmak
yerine bunları savunursanız bunun altından
kalkamazsınız.
Bir askerî birliğin içinden bayrağı
indiren kişiler olabiliyorsa, onu ayaklar altına alabiliyorlarsa siz
şunu bunu söyleyemezsiniz. Daha 6-7 Ekimde 49 vatandaşımız
katledildi mi? Edildi. Niye engelleyemediniz? Niye 1.113 binanın
yakılmasını engelleyemediniz?
FARUK BAL (Konya) Öcalandan rica ettiler, Öcalandan!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Niye 1.177 aracın
yakılmasını engelleyemediniz? Ondan sonra da âdeta gittiniz,
Bakanınız aracılığıyla yalvardınız,
Bir daha bu olayları çıkarmayın. diye 1 Kasım
itibarıyla. Bugün de aynı şeyi yapıyorsunuz. Vereceğiniz
tavizler hiç şüpheniz olmasın ki yarın size dönecektir. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 11 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut
Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Zira tasarıda yer alan bu
hüküm Danıştay daire ve kurullarının
zayıflatılmasına ve bağımsızlıklarına
gölge düşürülmesine elverişli nitelikte bir düzenlemedir. Yürütmenin
yargı üzerindeki hegemonyasının kırılması
"Hukuk Devleti" olmanın ve adalete duyulan güvenin birincil
koşulu olup bu bahisle bu düzenlemenin yasalaşması önlenmelidir.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kırklareli
Milletvekili Sayın Turgut Dibek konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Değerli
arkadaşlar, 11inci madde üzerindeki önergemizle ilgili olarak söz
aldım. Sizleri öncelikle saygılarımla selamlıyorum.
Aslında, bu düzenlemeler, Sayın Bakanın,
sizlerin söylediği, işte, arkadaşlarımızın da
ısrarla vurguladığı Dosyaların çok yoğun
olması nedeniyle yeni üyelere ihtiyaç var. İşte,
Danıştayda çok sayıda dosya bekliyor, binlerce dosya bekliyor,
davalar uzuyor ve vatandaşlarımız mağdur oluyor.
gerekçelerini ortadan kaldıran, onları bertaraf eden, onların
gerçek olmadığını ortaya koyan düzenlemeler. Çünkü öyle
olsa bunlarla zaten, arkadaşlar, ilgilenmemeniz gerekir.
Şimdi, Danıştay -ben burada dün akşam
da söyledim- Türkiyenin en önemli kurumlarından biri, anayasal kurum,
Yargıtay da öyle, ikisi de öyle, yüz elli yıllık geçmişleri
var. Böyle kurumların yapılarıyla oynamak, onların tüm
DNAlarını değiştirmek, işte, onların o
yapılarıyla hele hele son üç yıla, dört yıla bakarsak
-birazdan hatırlatacağım- o kadar fazla
oynamışsınız ki, bunları dosya sayılarıyla,
efendim, işte, Danıştayda yeni üyelere ihtiyaç var.
gerekçeleriyle açıklamak mümkün değil, tabii olayın ardında
başka bir şey var.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu
Başkanlık ve Başkanlar Kurulu olayı
Danıştayın içerisindeki önemli kurumlar. Danıştay
Başkanlığı, Genel Sekreterlik, Başkanlık Kurulu,
Başkanlar Kurulu. Bu kurulları son üç yıl içerisinde, özellikle
referandumdan sonra, o oluşan HSYK yapısıyla, yani bir önceki HSYK
yapısından bahsediyorum, o koalisyondan, yani bugün darbe
yapıldığını iddia ettiğiniz o kişilerle
beraber koalisyon hâlinde oluşturduğunuz o yapıdan sonra bu,
Danıştay içerisindeki Başkanlık, Başkanlar Kuruluyla
ilgili o zaman da operasyonlar yapılmıştı. Amaç neydi?
Bugünün aynısıydı. Yani Danıştayın
Ben çok iyi
hatırlıyorum, bugünün Cumhurbaşkanı, Sayın
Başbakan o zaman Başbakanken Danıştayla ilgili
ağzından çıkan cümleleri, Danıştay bizi
çıldırtıyordu. demişti, hatırlıyorum, Danıştay
ideolojik kararlar veriyor. demişti -daha önceki tarihlerden
bahsediyorum- ve o açıklamaları AKP Grubu adli yılın
açılışıyla ilgili törenlerde olduğu gibi, yani oradaki
maddeyi kaldırır gibi hemen emir telakki etmişti
arkadaşlar. Ya, bu Danıştay çıldırtıyorsa bizi,
efendim, işte, Danıştayın verdiği kararlar bizim
istediğimiz gibi değilse ne yapalım? Şunu yapalım:
Danıştayın yapısıyla, DNAlarıyla oynayalım
ve yapısını değiştirelim. demiştiniz. Hatta,
arkadaşlarımız, Bakanlıktakiler öyle işler
yapmışlardı ki, tam, böyle, seçimleri 2011
yılının Haziran ayında yaptık, Meclis tatildeydi. Bu ağustos
ayında bir 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
çıkarmıştı Hükûmet. O kararnamenin bir 10uncu maddesi
vardı. Şimdi, o maddede, değerli arkadaşlar,
Danıştaydaki yapı Başkanlık Kuruluydu zaten. Yani
Danıştayda, o Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik
yapılmadan evvel zaten bu görevlerin hepsi Başkanlık Kuruluna
aitti. Yani bu daireler içerisindeki görevlendirmeleri yapmak, dairelerin hangi
davalara bakacağını, işte, bu dairelerin içerisindeki
üyeler nerelere gidecek, acil durumlarda Başkan dâhil üyeleri başka
yerlere görevlendirme gibi yetkiler zaten Başkanlık
Kurulundaydı.
O 2011 Ağustosunda kalktınız,
Başkanlar Kurulunu aldınız. Yani Kanun Hükmünde Kararnameyle
alındı. Niye alındı? O Başkanlık Kurulu
istediğiniz yapı değildi. İşte, çıldırtan
kararlar falan veren o Danıştayı değiştirmeye müsait
değildi. Başkanlar Kurulu
Ah, biz bunu -işte o gün yeni
Danıştay üyeleri de seçilmişti, sayı da artmıştı,
95ten 156ya çıkmıştı-yeni Başkanlık Kuruluyla
hallederiz. demiştiniz. Onu Anayasa Mahkemesi iptal etmişti.
İptal ettikten sonra 2012de yine Başkanlar Kurulu olarak
kaldı ama Başkanlık Kuruluydu. Şimdi, bugün ne
yapıyorsunuz biliyor musunuz değerli arkadaşlar? O Başkanlık
Kurulu tekrar geri geliyor. Yani beğenmediğiniz Başkanlık
Kurulu, Başkanlar Kurulu yaptığınız kurul tekrar
Başkanlık Kurulu olarak geriye geliyor ve buradaki tüm görevler bu
Başkanlık Kuruluna verilecek.
Şimdi, bunun hangi amaçla olduğunu zaten
biliyoruz. Danıştayın içerisindeki mevcut yapıyı
ancak böyle kontrol edebiliriz ya da değiştirebiliriz.
düşüncesi var. Baktım önergelere -sanıyorum 13üncü maddede yeni
bir önerge daha var- idari dava daireleri kuruluyla ilgili de yeni bir önerge
geliyor.
Yani değerli arkadaşlar, Danıştay
Danıştay olalı -ben hep bunu söylüyorum- böyle zulüm, böyle
işkence görmemiştir. Bakın, ben içindeyim,
arkadaşlarımız da içinde. Benim anlattıklarımın
birçoğunu siz de anlamıyorsunuz. Başkanlık Kurulu,
Başkanlar Kurulu, İdari Dava Daireleri Kurulu
Ya, böyle
uğraşılır mı kurumlarla!
Şimdi, Sayın İyimaya orada yok. Gerçi
buradaydı. Sayın Bakan da orada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) Arkadaşlar,
kanunları, normları çıkarırız ama kurumların
yapısıyla böyle uğraşmayın. Bence bu son olsun,
yapacaksınız belli yani bunları geçireceksiniz ama bundan sonra
olmasın arkadaşlar. Zaten üç dönemlik arkadaşlar var, Sayın
Bakan da üç dönem, bundan sonra da yok yani bu üç dönemi tamamlayan
arkadaşlarımız, bunlar iyi anılsınlar, buradan
gittikleri zaman iyi anılsınlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci maddede üç adet önerge vardır, öncelikle
okutacağım önergeler aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 12. maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder Sebahat Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Turgut Dibek Ali
İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Zonguldak Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Atilla Kart
Uşak Mersin Konya
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, öncelikle işleme alacağım, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12. Maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Kemalettin
Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Cemalettin Şimşek Mustafa Kalaycı Alim Işık
Samsun Konya Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık
konuşacak.
Buyurun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, bu önergemiz, getirilen düzenlemenin Anayasaya aykırı
olması nedeniyle söz konusu düzenlemenin teklif metninden
çıkartılmasını amaçlamaktadır. Çünkü, mevcut 2575
sayılı Danıştay Kanununun 16ncı maddesiyle
düzenlenen İdari İşler Kurulunun yapısını
değiştiren bu düzenleme, hukuka, hukuk devletine ve hâkim
teminatına, yargının
bağımsızlığına aykırılık
teşkil etmektedir. Genel Kurulun yapacağı işi, 7
kişiden oluşan Başkanlık Kuruluna veren bu düzenlemenin
kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bu Meclisin, yasama kalitesinin
neredeyse sıfıra yaklaştığı bir dönemde bir kez
daha bu hatayı yapmamasını tavsiye ediyoruz ve
çıkartılmasının yerinde olacağı görüşümüzü
sizlerle paylaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün bu kanun teklifinin
hangi nedenlerle buraya geldiğini eminim ki iktidar partisi
milletvekilleri de çok iyi biliyor. Çünkü, geçmişte yapılan, üzeri
örtülmeye çalışılan yolsuzluk ve rüşvet
operasyonlarının araştırılması ve
soruşturulması amacıyla kurulan bir komisyonun
çalışmalarının engellendiği, Komisyon
Başkanının Türkiye Cumhuriyeti yargısının en
başta adamıymış gibi bu konudaki haberlere yayın
yasağı koyduracak kadar kendisini güçlü hissettiği bir dönemde,
Acaba önümüzdeki dönemde bu dosyalar yeniden açılırsa ne
yaparız? korkusuyla tüm yargıyı tamamen
siyasallaştırmaya ve kuşatmaya yönelik düzenlemelerden
oluşan bir demeti şu anda görüşüyoruz.
Biraz önce Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi
grup başkan vekili geldi buraya, milliyetçilik nutukları attı,
belli yerlerde Milliyetçi Hareket Partisinin olmadığını
söyledi ama kaçak sarayda milletin hakkının nasıl yendiğini
ısrarlarımıza rağmen bir cümle dahi onunla ilgili
konuşmadan gitti.
Bakınız değerli milletvekilleri, size
şunu söylüyorum: Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı
tabii ki en güzel yerlerde oturmaya en layık kişilerdir, buna hiç
itirazımız yok ama hakkıyla, milletin hukukunu gözeterek,
yetimin hakkını yedirmeden, yemeden yaptıysanız orada
oturabilirsiniz.
Size bir iki örnek veriyorum. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının resmî birim fiyatlarına
karşılık müteahhide ödediğiniz belli işlerdeki
paraları paylaşıyorum: Toprak kazma işi, birim fiyat 3,10
Türk lirası/ metreküp, müteahhide verdiğiniz para 11,2 kat daha
fazla. Küskülük kazma işi, birim fiyat 4,55 TL/ metreküp, müteahhide
verdiğiniz para 9,5 kat fazla. Elle kum, çakıl serme işi 3,49 TL/
metreküp, müteahhide verdiğiniz para 19,2 kat fazla. Kazılara
aralıklı iksa yapılması 15,96 TL/ metrekare, müteahhide
verdiğiniz para 4,5 kat fazla. Tüvenan kum, çakıl dolgu yapılması
5,59 TL/ metreküp, müteahhide verdiğiniz para 5,2 kat fazla. Düz düzeyli
beton ve betonarme kalıbı 19,59 TL/ metrekare birim fiyat, müteahhide
verdiğiniz para yaklaşık 3 kat fazla. 200 dozlu beton 96,80 TL/
metreküp, müteahhide verdiğiniz para 2,3 kat fazla; 300 dozlu beton yine
104,98 TL/ metreküp, müteahhide verilen 2,3 kat fazla.
Değerli milletvekilleri, bunu yiyenlere, ortalama
1e 5 kat fazla para ödetenlere hesap sormak sizin göreviniz değil mi?
Neden bundan alınıyorsunuz? Bu yargı bir gün sizi
yargılayacaktır. Gelin, aklıselim davranın,
hırsızlara destek olmayın.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı...
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.20
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci
maddesi üzerindeki Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var,
elektronik cihazla oylama yapalım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi aynı mahiyetteki diğer iki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 12. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Zira tasarıda yer alan bu
hüküm Danıştay daire ve kurullarının zayıflatılmasına
ve bağımsızlıklarına gölge düşürülmesine
elverişli nitelikte bir düzenlemedir. Ayrıca bu hüküm, demokratik
meşruluk ve katılımcılık esaslarını egale
etmekte ve çoğunluğu ortadan kaldırarak tekçi zihniyet
hâkimiyetini geliştirici niteliktedir. Bu bahisle, yürütmenin yargı
üzerindeki hegemonyasının kırılması Hukuk Devleti
olmanın ve adalete duyulan güvenin birincil koşulu olup bu bahisle bu
düzenlemenin yasalaşması önlenmelidir.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Atilla Kart konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 12nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu
tasarı ve ayrıca İçişleri Komisyonunda görüşülecek
olan tasarı birlikte değerlendirildiğinde anayasal rejime nihai
darbenin indirilmekte olduğunu görüyoruz. Ülkemizde on iki yılın
sonunda, on iki yıllık AKP iktidarının sonunda artık
anayasal kurumlarımız işlevini kaybetmiş durumdadır,
bu kurumlar öylesine işlevini kaybetmiştir ki artık kanunsuz
emir ve talimatlarla yönetilmektedir. Bu söylediğimi hemen somut ve güncel
örneklerle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, yakın zamanda çok acı olaylar
yaşadık, Somada, Ermenekte çok vahim olaylar yaşadık. O
ocaklarla ilgili meydana gelen olaylar hakkında -biliyorsunuz- maden
mevzuatında, ilgili maddede maden işleriyle ilgili olarak Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün maden ruhsatı vermek, maden
sicilini düzenlemek, maden envanterini tutmak konusunda yasal
sorumlulukları var, yetkisi var, görevi var. Peki, neyi görüyoruz?
Bakıyorsunuz, bu yetki hâlen varlığını sürdürürken, bu
yetkiye yönelik olarak bir değişiklik söz konusu olmamasına
rağmen Başbakanlığın 2012/15 sayılı
Genelgeyle bu yetkiyi kendi uhdesine aldığını görüyoruz;
madenlerle, ormanlarla, merayla ilgili olarak tahsis, ruhsat, devir, benzeri
işlemleri kendi uhdesine alıyor. Öbür tarafta yasal yetki Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığında. Bu yasal yetki Bakanlıkta
dururken Başbakanlık bir genelgeyle ve kanunsuz emir ve talimatla
görev yapıyor. Ondan sonra Soma faciaları yaşanıyor,
Ermenek faciaları yaşanıyor ama o Enerji Bakanı
ağzını açmıyor, o Bakanlık yine, bir taraftan yetki ve
görev kendisinde olmasına rağmen, bu yetkisini kullanamaz hâlde.
Bakıyorsunuz, benzeri olayı Cumhurbaşkanlığı
seçimi sürecinde yaşadık değerli arkadaşlarım. Orada
da 15 Ağustos tarihi itibarıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan
seçilmiş Cumhurbaşkanı konumuna gelmiş olmakla
Anayasanın ilgili maddesine göre artık siyaseten ve genel
başkanlık anlamında bütün görevleri sona ermiş olmakla ve
bunun devamında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının,
11inci Cumhurbaşkanının, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının görevleri söz konusu
olmasına rağmen, bu kurumların devreye girmediğini,
Türkiyenin kanunsuz emir ve talimatlarla yönetilen bir ülke hâline
geldiğini böylesine dramatik olaylarla, böylesine çarpıcı
olaylarla yaşadık.
Türkiyede, değerli milletvekilleri, bu uygulamalar
artık Hükûmet klasiği haline gelmiştir. Temel hak ve
özgürlüklerimiz bu anlamda tehdit altındadır. Anayasal
kurumların işlevini yitirmesi sebebiyle Türkiyede idari ve adli
anlamda, İnsan Hakları Sözleşmesinin 13üncü maddesindeki
ifadesiyle söylüyorum, etkili başvuru yolları tükenmiş
durumdadır değerli milletvekilleri. Bunların bir anlamı yok
mu sizin için, bunların hiç mi bir değeri yok değerli
milletvekilleri?
Bakın, bu anlattıklarımızı biraz
daha somutlaştırarak ifade etmek istiyorum. Aslında, bütün
bunların sebebi nedir, bütün bunların gerekçesi nedir, bunu biraz
daha somutlaştırmak gerekiyor. Burada şunu görüyorsunuz: Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarının ta başlangıçtan
itibaren, 2004, 2005li yıllardan itibaren aslında devleti yönetmek yerine,
devleti ele geçirme mantığıyla, hedefiyle, amacıyla hareket
etmiş olmasının yaratmış olduğu tahribatı
yaşıyoruz, bunun çok ağır sonuçlarını
yaşıyoruz. Bu sonuçların neler olduğunu müteakip maddelerde
daha da somutlaştırarak anlatmaya gayret edeceğiz değerli
arkadaşlarım.
Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 13 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat Harun Karaca
Adıyaman İstanbul İstanbul
Oya Eronat Tülay
Kaynarca
Diyarbakır İstanbul
"MADDE 13- 2575 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde,
üçüncü fıkrasında yer alan "otuzbir" ibaresi
"yirmibeş" şeklinde değiştirilmiştir.
1. İdari Dava Daireleri Kurulu, idari dava
dairelerinin başkanları ile her idari dava dairesinden iki yıl
için Başkanlık Kurulu tarafından görevlendirilen iki asıl
ve iki yedek üyeden; Vergi Dava Daireleri Kurulu ise, vergi dava dairelerinin
başkanları ile her vergi dava dairesinden iki yıl için
Başkanlık Kurulu tarafından görevlendirilen üç asıl ve üç
yedek üyeden oluşur. İki yıllık süre sonunda
Başkanlık Kurulunca, her iki kuruldaki üyelerin yarısı iki
yıl süreyle yeniden görevlendirilirken, diğer yarısı
kurullarda daha önce görevlendirilmeyen üyeler arasından yenilenir.
Kurullarda görevlendirilen asıl üyeler, üst üste en fazla iki dönem
görevlendirilebilir. Asıl üyenin görevini geçici olarak yerine
getirememesi durumunda ilgili daireden, zorunlu hallerde diğer dairelerden
görevlendirilen yedek üye kurul toplantılarına katılır.
Kurulların asıl veya yedek üyeliklerinde boşalma olması
halinde Başkanlık Kurulu tarafından yedi gün içinde, kalan
süreyi tamamlamak üzere yeni üye görevlendirilir."
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 13 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora
İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turgut Dibek Ali
İhsan Köktürk Ömer
Suha Aldan
Kırklareli Zonguldak Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Atilla Kart
Uşak Mersin Konya
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge Anayasaya
aykırılık önergesidir. öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 13. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri Samsun
Mustafa Kalaycı Kemalettin Yılmaz Reşat
Doğru
Konya Afyonkarahisar
Tokat
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önergemizle, maddenin Anayasaya
aykırılık sebebiyle tekliften çıkarılmasını
teklif ediyoruz. Teklifin bu maddesi Danıştay Genel Kurulu
tarafından seçilen İdari Dava Daireleri Kurulu ve Vergi Dava
Daireleri Kurulu yeniden düzenlenmekte ve Başkanlık Kurulu bu
düzenlemede etkin hâle getirilmektedir. İdari ve vergi davaları
daireleri kurullarında hiçbir hukuki gerekçe bulunmadan yapılan bu
düzenleme, siyasi iktidarın etkin olduğuna inandığı
Başkanlık Kuruluna verilen yetkiyle birlikte
değerlendirildiğinde paralel yapıya karşı istiklal
mücadelesi adı altında Danıştay ve üyeleri ile idari ve
vergi davaları daireleri kurulları üzerinden siyasi baskı
oluşturulmaktadır. Bu düzenleme Anayasanın hukuk devleti, hâkim
teminatı, yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı ilkelerine aykırıdır.
Sonuçta, AKP iktidarı istediği kanuni
değişiklikleri yapmak için her türlü çalışmayı
yapmaktadır. Kanun tasarısı maddelerinin içerisine de çok önemli
değişiklikler sinsice konulmaktadır ama ülkenin çok önemli
sorunları vardır. Ancak AKP, kendi gündem
değişikliğiyle her şeyin üzerini maalesef
kapatmaktadır. Ancak, ülkemizde ekonomi batıyor, insanlar aç, sefil
şekilde kalıyorlar; senetler, çekler, kredi kartları maalesef
ödenmiyor. Çiftçi üretemiyor, esnaf kepenk kapatıyor, insanlar ne
yapacaklarını bilemiyorlar, borç batağı almış
başını gidiyor. Ancak, bütün bunların yanında, ülkemiz
için en önemli tehlike olan bölünme tehlikesi de her geçen gün maalesef artarak
devam ediyor.
Saygıdeğer milletvekilleri, bakınız
on iki yıllık bir AKP iktidarında tek başına iktidar
gücü millet menfaatlerine maalesef kullanılmamış ve birçok
mesele karmakarışık olmuş, çözülememiştir. Bazı
sorunlar dağları aşmış, içinden
çıkılamayacak konuma da getirilmiştir. Özellikle AKP
iktidarı başında Terör, fakirlik ve yolsuzlukla mücadele
edeceğiz, halkı rahatlatacağız. denilmişti ancak
sonuç hiç de öyle olmamış; fakirlik, işsizlik, yoksulluk,
yolsuzluk almış başını gitmiştir. Toplumun
neredeyse yüzde 70i açlık ve fakirlik sınırı içerisinde
hayatını idame ettirir konumda bulunmaktadır. İşsizlik
yüzde 13-14lere dayanmış, gençlerde büyük bir moral bozukluğu,
psikolojik bunalım oluşmaya başlamıştır. En
önemlisi de çiftçi üretemez konuma gelmiş, borç bataklığı
her geçen gün artmış ve icralar da kapıya
dayanmıştır. Ancak 17-25 Aralıkta ortaya çıkan
yolsuzluklar maalesef aydınlanmamış, eski Başbakan ve bakan
çocukları, bürokratlar suçlamaların altında kalmış,
fakir ve fukara maalesef korunmamıştır. Yolsuzluk girdabına
devletin en üst kademelerindeki insanlar bulaşmış, kamu
vicdanı ağır şekilde etkilenmiş,
kanamıştır, kanama devam etmekte, toplumda ahlaki, ekonomik
çöküş ve çözülmeler devam etmektedir. Ülkemizde bütün kurumlara
olduğu gibi yargıya güven de yüzde 20-25ler seviyesine
düşmüştür. Yargının ve Hükûmetin oturup bunu
düşünmesinin zamanı herhâlde gelmiştir. Adaletin
olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Adalet mülkün temelidir.
Mustafa Kemal Atatürk demiştir, ne kadar doğru ve gerçek olduğu
da bir kez daha ortadadır.
Ancak bütün bunların yanında ülkemizde her
şeyin dışında dış politikanın da çökmüş
olduğunu görüyoruz. Türk devleti büyük bir itibar kaybını AKP
iktidarında yaşamaktadır. Komşu devletlerin hepsiyle çok
büyük sıkıntılar vardır, dost olan hiçbir ülke maalesef
kalmamıştır. Ayrıca, Türk devletini bölmek ve parçalamak
isteyen iç ve dış düşmanların çok büyük mesafeler
almış olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. 2002
senesinde AKP iktidarı öncesinde durma aşamasına gelen terör ve
bölücülük, maalesef çok büyük mesafeler almıştır. Terör örgütü
ve yandaşları tahayyül bile edemedikleri çok büyük mesafeleri
maalesef on iki yıllık süre içerisinde çok büyük oranda
almışlardır, ulaşmışlardır. Önce terör
örgütü kimlik sorununun kabul edilmesini istemiş, kabul ettirmiştir;
sonra ana dilde televizyon yayını istemiş, o da olmuştur;
sonra özel okul açılması, ana dilde savunma, üniversitede bölümler
açılması talebi gelmiş, bunlar da kabul edilmiştir. Kandil
ve İmralıdaki vatan hainleriyle her gün yeni yeni görüşmeler
yapılmakta, kararlar alınmaktadır. Daha önceki görüşmeler
kamuoyundan saklanırken şimdi gayet rahat, pişkinlikle, çözüm
süreciyle beraber, Birinci Dünya Harbinden sonra imzalanan Sevr
Anlaşmasının yırtılmasının hesabı
maalesef sorulmaktadır. Ülkemiz bölünmeye doğru son sürat
gitmektedir, küresel dayatmalar her geçen gün artmaktadır. Terör örgütü ve
yandaşları dağlarda alamadığı mesafeleri AKP
iktidarında Türkiye Büyük Millet Meclisinden maalesef almıştır.
Bu durum vahametiyle devam etmektedir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 13 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul Kürkcü (Mersin) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Diğer önerge üzerinde Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 13üncü madde üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel
yaptığım konuşmada, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarının ta başlangıç aşamasından itibaren
yani 2002den sonra, 2003-2004lü yıllarda ortaya çıkan tabloya göre
-somut olarak ifade edeceğim- devleti yönetmek değil, devleti ele
geçirme mantığıyla, amacıyla, hedefiyle harekete
geçtiğini ifade ettim.
AHMET YENİ (Samsun) Devlet kimin elindeydi?
ATİLLA KART (Devamla) Anlatayım,
anlatayım değerli arkadaşım; dinle, dinleme lütfunda
bulunursan bunları anlatacağım.
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen...
AHMET YENİ (Samsun) Devleti ele geçirmek ne demek
ya?
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen, müdahale etmeyin
konuşmacıya.
ATİLLA KART (Devamla) Bakın, ne yaptı
siyasi iktidar? Daha başlangıç aşamasında koalisyonlar
içine girdi, iç ve dış dinamikleri olan koalisyonlar içine girdi. Bir
taraftan da ne yaptı? Avrupa Birliği ilişkilerinde destek
sağlamak, güven yaratmak amacıyla Başbakanlık bünyesinde
İnsan Hakları Danışma Kurulu ve benzeri
yapılanmaları gerçekleştirdi. İnsan Hakları
Danışma Kurulu bir rapor hazırladı, iki rapor
hazırladı daha doğrusu, 7 sayfalık azınlık
hakları ve kültürel haklar konulu raporu hazırlayan 2 profesöre
yönelik olarak kamuoyunda çok ciddi tartışmaların olduğunu,
tepkilerin olduğunu, bunun giderek bir hamasete, demagojiye ve linç
kampanyasına dönüştüğünü hatırlatmak istiyorum. Ama, bu
arada ne oldu? 81 sayfalık insan hakları raporu hiç
konuşulmadı. 81 sayfalık raporda ne diyordu, onu dinlemeye var
mısınız değerli arkadaşlarım? Bakın, Ekim
2004 tarihinden söz ediyorum. Diyordu ki o 81 sayfalık raporda, aynen
okuyorum rapordan: Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasa tasarıları
kanunlaşırken muhalefet milletvekillerinin vermiş oldukları
yasa tekliflerinin ve önergelerin ön yargılarla ve kararlılıkla
reddedildiği, Başbakanın kanun tasarılarının
görüşülmesinde milletvekillerinin görüş açıklamasından
rahatsız olduğu, Tasarıların virgüle bile
dokunmayacaksınız. dediği, Avrupa Birliği sürecinde önemli
bir yeri olan Türk Ceza Kanununun panik mevzuatı olarak
hazırlandığı, Başbakanın Meclisin görevine
açıkça müdahale ettiği ve yönlendirmelerde bulunduğu, karakol
baskını, emniyet-hükûmet-mafya ilişkilerinin
sorgulamasının yapılmadığı, işkence
olaylarında artış olduğu, yolsuzlukla mücadelede zafiyet ve
tutarsızlıklar gösterildiği ve en nihayet
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hangi yıllara ait o?
ATİLLA KART (Devamla) -
sistemin, anayasal rejimin
Başbakanlıkçı sisteme döndüğü ifade ediliyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hangi yıllara ait o?
2012 öncesine ait herhâlde.
ATİLLA KART (Devamla) Bakın değerli
arkadaşlarım, bu sürçle bağlı olarak bu kurulun
lağvedilmek istenip istenilmediğine dair tartışmalar
başladı. Tarafımızdan ve Adana Milletvekili Ziya Yergök
tarafından önergeler verildi, dönemin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Böyle bir çalışma
yoktur. dedi. Üç ay sonra, dört ay sonra o kurul lağvedildi. Ne yapıldı?
2010 yılında bu kez, İnsan Hakları Kurumu adıyla bir
kurum kuruldu ama o kurum doğrudan Hükûmet ajanlarından, Hükûmetin
memurlarından oluşuyordu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hükûmet ajanı ne demek
ya? Ne kadar ayıp ya.
ATİLLA KART (Devamla) Aslında bakın,
Adalet ve Kalkınma Partisinin 2014 yılında ortaya çıkardığı
fotoğrafı, yönetim anlayışını İnsan
Hakları Danışma Kurulu 2004 yılında, on yıl evvel
üstün bir öngörüyle ve analizle ortaya koymuştu.
Değerli milletvekilleri, siyaset bilimi
anlamında değerlendirme yapıldığında,
aslında Adalet ve Kalkınma Partisinin kendisini demokrat muhafazakâr
olarak tanımladığını biliyoruz. Sizler de bu
kimliği benimsiyorsunuz.
Ben o görüşlere katılırım
katılmam ayrı bir konu ama nedir? Tutarlı olmak kaydıyla
-siyaset bilimi anlamında- her ideolojik görüşe saygı
duyarım. Bu, demokrasi anlayışımızın da
gereğidir. Ama neyi görüyoruz? Bu kimlikle kendisini tanımlayan
Adalet ve Kalkınma Partisinin, kişisel, siyasi ve ekonomik çıkar
sağlamak amacıyla her türlü Makyavelist yöntemi kural hâline
getirdiğini ve ayrıca, siyaset anlamında da, siyaset bilimi
anlamında da aslında anarşist
bir anlayışa sahip olduğunu görüyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Size ne, size
ne. Sizi ilgilendiren bir durum yok.
ATİLLA KART (Devamla) Bu, gerçekten, siyaset
bilimi anlamında analiz edilmesi gereken, bu anlamda siyaset bilimciler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla)
için muazzam bir deney olan
bir yönetim anlayışını, kadroyu ortaya koyuyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Neyi nasıl
yapacağımıza biz karar veririz.
ATİLLA KART (Devamla) Tabii, bunları
konuşmaya, bunları müzakere etmeye medeni cesaretinizin, o
yüzleşme sorumluluğunuzun olmadığını görüyorum.
Bunları anlatmaya devam edeceğiz değerli arkadaşlarım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Boş laflar ya.
Ne siyaset bilimi ya.
ATİLLA KART (Devamla) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Çerçeve 13 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
"MADDE 13- 2575 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde,
üçüncü fıkrasında yer alan "otuzbir" ibaresi
"yirmibeş" şeklinde değiştirilmiştir.
1. İdari Dava Daireleri Kurulu, idari dava
dairelerinin başkanları ile her idari dava dairesinden iki yıl için
Başkanlık Kurulu tarafından görevlendirilen iki asıl ve iki
yedek üyeden; Vergi Dava Daireleri Kurulu ise, vergi dava dairelerinin
başkanları ile her vergi dava dairesinden iki yıl için
Başkanlık Kurulu tarafından görevlendirilen üç asıl ve üç
yedek üyeden oluşur. İki yıllık süre sonunda
Başkanlık Kurulunca, her iki kuruldaki üyelerin yarısı iki
yıl süreyle yeniden görevlendirilirken, diğer yarısı
kurullarda daha önce görevlendirilmeyen üyeler arasından yenilenir.
Kurullarda görevlendirilen asıl üyeler, üst üste en fazla iki dönem
görevlendirilebilir. Asıl üyenin görevini geçici olarak yerine
getirememesi durumunda ilgili daireden, zorunlu hallerde diğer dairelerden
görevlendirilen yedek üye kurul toplantılarına katılır. Kurulların
asıl veya yedek üyeliklerinde boşalma olması halinde
Başkanlık Kurulu tarafından yedi gün içinde, kalan süreyi
tamamlamak üzere yeni üye görevlendirilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Genel Kurulun takdirindedir efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Amasya Milletvekili
Sayın Naci Bostancı konuşacak.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; muhalefet elbette bizi
eleştirecek. Siyasette muhalefetin elindeki yegâne unsur beyandır.
İktidar yapar, kendini icraatlarıyla gösterir, muhalefet de diliyle
iktidarın yapmış olduklarını eleştirir. Bütün
eleştiriler başımızın üzerine. AK PARTİ rasyonel
bir parti, eleştirilerden sonuçlar çıkartır.
Başkalarının aklını da biz kendi aklımıza
dâhil ederek bugüne kadar genişledik, büyüdük, daha fazla kesimi temsil
eder hâle geldik. Bundan sonra da çizgimiz böyle olacak muhakkak ancak tabii
eleştiri ile hakaret arasındaki çizgi geçmişte de burada hep
tartışma konusu olmuştur, ona dikkat etmek çok önemlidir.
Şimdi, hukuk tanımazlık, Anayasaya
aykırılık, sürekli olarak hukuku kendi siyasal amaçları
için kullanma vesaire sözlerini hadi eleştiri bahsi altında
toparlayalım. Ama şuna da dikkatinizi çekmek isterim: Hukuk
denildiğinde Benim hukukum iyidir, senin hukukun kötüdür. şeklinde
bir aksetme biçimini de görüyorum. Mesela biraz önce bir komisyon, bu 4 Bakanla
ilgili kurulan Komisyon Başkanının almış olduğu
mahkeme kararı hukuki bir karardır. Sabahtan beri arkadaşlar
değerlendirme yaparken hukuka saygı ifade ediyorlar ama bu mahkeme
kararına nedense aynı saygıyı göstermiyorlar. Sonuçta demek
ki hukuki olan ve olmayan, ne hukuki ne hukuki değil, bunu tayin eden
nedir? Bunu tayin eden de işte arkasındaki siyasal
anlayıştır, benim hukukum, senin hukukun dediği. Leninin
bir haklı savaş, haksız savaş ayrımı vardır
bilirsiniz. Kimi savaşları haklı görür kimilerini haksız
görür. Şiddet de öyledir. Yani kendi siyasal anlayışına uygun
gelenleri hukuki sayıp diğerlerini saymamak şeklinde bir tür
siyasal esaslı çifte standart anlayışına dikkat çekmek
isterim, bu bir.
İkincisi: Biraz önce Atilla Bey burada siyaset
bilimi üzerine konuştu. Aslında hem Machiavellinin hakkını
yedi hem de bizim hakkımızı yedi, bu arada anarşistlerin de
hakkını da yedi Atilla Bey. Bakın Machiavelli, arivizm denilen
bu Makyavellistik anlayışı her türlü rejim için
savunmamıştır. Amaca varmak için her yol mübah. derken belli
şartlar altında bunu iddia etmiştir. Yani Machiavelli, hakikaten
büyük adamdır. Söylediklerini de doğru ve yerinde okumak gerekir.
Eğer bugüne bir sonuç çıkartılacaksa da hangi şartlarda,
neyi söylemiş onu görerek çıkartmakta
fayda vardır. Kaldı ki AK PARTİ de Machiavellinin o Özel
şartlar altında gereklidir. diye kendi görüşüne göre
söylediği sözlere uygun bir siyaset yürütmüyor. Machiavelli onu
kargaşaya düşmüş, iflas etmiş, iç
karışıklıklar yaşayan bir ülkede hükümdar başkalarında
olmayan bir ahlakı temsil ettiği için kendi siyasetini her şeyin
üzerinde görür ve o çerçevede amaca varmak için her yol mübahtır. der.
Oturmuş, demokrasinin, cumhuriyetin
olduğu bir toplum için bunu söylemez. Aksine orada nomosu
vurgular, tıpkı bizim bugün nomosu
vurguladığımız gibi. Bunu bir dipnot olarak belirteyim.
Yani tarihten böyle veri getirirken, lütfen, onu da yerli yerine getirmekte hem
tarihe haksızlık yapmamakta hem de bugünün siyasetine
haksızlık yapmamakta fayda var.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Hocam, hukuki ile
meşru olanı bir anlatır mısınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Anarşizm
meselesine gelince, anarşizm bu kadar ulu orta hakikaten kullanılmaz,
çok özür diliyorum. Yani, tabii, oturup burada siyaset bilimi dersi vermek
niyetinde değilim. Atilla Beyin de kastının bir esinleme olduğunu
düşünüyorum, nihayetinde bir gönderme olduğunu düşünüyorum ve
elbette siyasette bu tür işler de yapılabilir.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun sizi dinliyorum.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Grup Başkan
Vekili, son derece nezaketli bir dille şahsıma sataştı, o
anlamda cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ne dedi şahsınıza?
Şimdi, Sayın Kart, bütün konuşmasının
ATİLLA KART (Konya) Nezaketli bir dille, onu ifade
ediyorum.
BAŞKAN Bakın, Sayın Kart, bütün
konuşmasının özeti burada.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Normal görüş,
açıklama da artık sataşma mı oldu?
ATİLLA KART (Konya) Hayır, orada, tabii, o
değerlendirmeyi yaparken nezaketli bir dille
BAŞKAN Bakın, lütfen
ATİLLA KART (Konya) Nezaketli bir dille
anarşizm, Makyavelizm kavramları konusunda yeterli bilgiye sahip
olmadığımı ifade etti.
BAŞKAN Bir şey söylemedi. Sadece
Makyavelizmin ne olduğunu anlattı. Şimdi, burada Makyavelizmi
tartışmayalım. Size bir sataşmada bulunmadı.
ATİLLA KART (Konya) Bunları açıklamam
gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Kart
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öyle iddia etti,
yeterli bilgiye sahipmiş Sayın Başkan, kayıtlara geçti.
BAŞKAN Sayın Elitaş, müsaade eder
misiniz, ben Sayın Kartla konuşuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yeterli bilgiye
sahipmiş. diyorum, kayıtlara geçti.
BAŞKAN Sahsınıza yönelik İç
Tüzükün amir hükmüne uygun olarak bir sataşmada bulunmadı. Sadece,
size, sizin de söylediğiniz gibi, son derece nazik bir dil kullanarak
Makyavelizmden ne anladığını anlattı.
ATİLLA KART (Konya) Orada Makyavelizmi
yanlış yorumladığımı, anarşizmi
anlamadığımı, anlatamadığımı ifade
etti. Buna
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, verelim, bir dakikada
Atilla Bey nezaketle cevap versin.
ATİLLA KART (Konya) Buna ben de nezaketle cevap
vermek istiyorum efendim.
BAŞKAN Peki, nezaketinize güveniyorum, buyurun.
Yeni bir tartışmaya neden olmayalım ama.
Ne güzel, Mecliste felsefe tartışıyoruz.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Konya Milletvekili Atilla Kartın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerindeki
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii, ben, öncelikle, Sayın Bostancının
üslubuna gerçekten teşekkür ediyorum. Zaman zaman, o akademik üslubunu
-tırnak içinde söylüyorum-
kibir aşamasına vararak her ne kadar
kullanmış ise de bugün kürsüde gerçekten son derece dikkatli bir
tavır içinde olduğunu hemen ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bakın
Tabii, ben hocamın bilim
adamı kimliğine saygı duyuyorum. Elbette, Makyavelizm konusunda,
anarşizm konusunda, bilimsel anlamda analizler yapmak konusunda benden çok
daha derin, engin bilgiye sahiptir. Benim böyle bir iddiam yok. O konuda
hocamla yarışamam. Ama nedir? Ben, naçizane, işte, bir hukukçu
olarak, hayatın içinden gelen, uygulamanın içinden gelen bir
kişi olarak diyorum ki: Makyavelizmden, anarşizmden
anladığım, siyaseten tutarlı olmamak, dürüst olmamak. Yani
MEHMET METİNER (Adıyaman) Değil
işte, değil!
ATİLLA KART (Devamla) Bunları, tabii,
akademik boyutuyla -Sayın Metiner, sizin de çok derin bir bilgiye sahip
olduğunuzu biliyorum- ayrıca tartışabiliriz ama siyasette,
siyaset pratiğinde bunun karşılığı budur, bunun
halk tarafından, kamuoyu tarafından algılaması da budur.
Yani, siz kalkıp 2009lu yıllarda, o zaman Silivri süreçlerinde,
Haberal örneği üzerinden hukuk sistemimizi altüst ediyorsanız, iki
yıl sonra geriye dönüyorsanız, şimdi güvenlik paketinde o idari
tahkikatlar için benzeri uygulamayı bir kez daha gündeme
getiriyorsanız, bunun adı siyaset biliminde, kamuoyunda Makyavelizmdir;
yani, kişisel ve siyasi amacına ulaşmak için her türlü yönteme
başvurmaktır, bunun adı anarşizmdir, bunun adı
istikrarı yok etmektir. Bunun algılaması budur değerli
arkadaşlarım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
Ben de gördüm, biraz karışıklık oldu
ama herkesin başına gelir böyle şeyler, olur.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Oylama tersine oldu Sayın
Başkan, biz sadece üçümüz kabul ettik, diğerleri kabul etmedi. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN Evet, kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
reddedildi bu.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Başkan, reddedildi, el kaldırmadı arkadaşlar.
BAŞKAN Kaldırdılar, ben gördüm, hatta
Dilek Hanım bile kaldırdı,
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Oylama ters oldu
Sayın Başkan.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Olur mu?
Hayır, çoğu kaldırmadı.
BAŞKAN Dilek Hanım bile Evet oyu verdi, ben
gördüm.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Hayır,
çoğu kaldırmadı.
BAŞKAN Evet, 14üncü maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 14 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sebahat Tuncel Ertuğrul Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gürkut Acar Ali Rıza Öztürk Atilla Kart
Antalya Mersin Konya
Ömer Süha Aldan Ali İhsan Köktürk Tanju Özcan
Muğla Zonguldak Bolu
Turgut Dibek Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök
Kırklareli Uşak Mersin
BAŞKAN Bu okuttuğum önergeler aynı
mahiyetteydi.
Şimdi, Anayasaya aykırılık önergesi
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 14. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf Halaçoğlu Kemalettin Yılmaz
Konya Kayseri Afyonkarahisar
Cemalettin
Şimşek Mustafa
Kalaycı
Samsun Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Anayasanın anlam sınırlarına
bir aykırılık yoktur, katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Her zaman
şaşırtıyorsunuz bizi Sayın İyimaya.
Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde kim konuşacak acaba?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, AKPnin
önergesi demin reddedildi. Şimdi tutanakları getirmeye gidiyorum.
BAŞKAN Kabul ettik, kabul ettik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz kabul ettik, AKP reddetti
kendi önerisini.
BAŞKAN Herkes kabul etti.
Sayın Halaçoğlu, kim konuşacak?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Cemalettin
Şimşek.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Cemalettin
Şimşek konuşacak, Samsun Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
655 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu değişiklik
önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle tekrar hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, daha önceki
konuşmalarımda da vurguladığım gibi, bu madde AKPnin,
ülkenin ihtiyaçlarına göre değil, kendi ihtiyaçları için
getirdiği maddelerden bir tanesidir.
Ayrıca, bize göre Anayasaya
aykırılık içermektedir. Milliyetçi Hareket Partisi bu maddenin
Anayasaya aykırı olması nedeniyle teklif metninden
çıkarılmasını istemektedir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde 196 üyeli
Danıştay bulunmamaktadır. AKP, Danıştaydaki daire
sayılarını artırarak, orada Danıştayı kendi
egemenliği, kendi hükmü altına almaya çalışmaktadır.
Bu maddeyle AKPnin Danıştayda kendi lehine çoğunluğu sağlamak
istediği ise açıkça ortadadır. Bu maddeyle AKP
Danıştayı ele geçirmek istemektedir. AKP bugün kamuda büyük bir
kadrolaşma yapmakta, özel sektörde havuzcu iş adamları
vasıtasıyla kendine yakın olanlara ve aynı zamanda
kendilerine menfaat temin etmekte, medyaya müdahale ederek yandaş medya
yaratmakta, basını sindirmekte, bu haksızlık, hukuksuzluk
ve yolsuzluklar için yürütmeyi ve yürütmenin kontrolündeki yasamayı
kullanmaktadır. Bu yolda yürüyebilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine
kanun tasarıları getirerek geçirmek istemektedir.
Değerli milletvekilleri, buradan defalarca ifade
ettik. Bu haksızlıklar devam ettiği müddetçe biz ifade etmeye
devam edeceğiz. Gelin bu yoldan geri dönün. Bu tutum gelecekte ne
ülkemizin ne de sizin menfaatinize değildir. Geliniz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde insanımız ve ülkemiz için daha yararlı, daha
faydalı, temel hak ve özgürlükleri daha da ileri götüren, ülkemizin
kalkınması, milletimizin refahını sağlayacak diğer
işlerle uğraşalım. Başta 17-25 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet operasyonu olmak üzere bütün kanunsuzlukları açık ve
şeffaf bir şekilde soruşturalım, onların önünü kesmek
yerine bunların önünü açalım. Bu başta ülkemizi yönetenlerin
görevidir. Ülkemizi hep beraber bu üçüncü dünya ülkesi görüntüsünden
kurtaralım; dünyada tekrar ülkemizi saygın, sözü dinlenir ve sözüne
güvenilir bir ülke hâline getirelim. Halkımızı ve birbirimizi
kandırmayalım; ülkemizin her bakımdan görüntüsü geri
gitmektedir. Hep beraber bu ülkeye hak ettiği itibarı
kazandıralım.
Bugün ülkemizin bir bölgesinde devletimizin hâkimiyeti
yoktur. Buradaki güvenlik güçlerimizin, vatandaşlarımızın
can ve mal güvenlikleri tehlikededir, hâkimiyet bir terör örgütünün elindedir.
Her gün devletimizi tehdit etmektedir. Bu, devlet otoritesine ve devlete güvene
vurulmuş bir darbedir. Devletimiz birlik ve beraberliğimizi,
sınırlarımız içerisinde yaşayan tüm
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini
sağlamalıdır.
Hep söylüyoruz, burada bir defa daha söyleyeceğiz;
bir tarafta açlık sınırının altında yaşayan
yoksul vatandaşları olan, diğer tarafta ise haksız yere
zenginleşmiş ve bunun kaynağını izah edemeyen, kaçak
saraylarda yaşayan, özel uçakları olan bir lider. Bakın, bu
görüntüyü hep birlikte ülkemizin saygınlığı ve yararı
için ortadan kaldırmamız gerekir. Bu, Türkiyeye yakışmayan
bir görüntüdür. Herkes bu ak sarayın Recep Tayyip Erdoğana özel
yapıldığını bilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı
eğer seçilmeseydi orası bugün Başbakanlık konutuydu,
hepiniz bunu biliyorsunuz. Yani orası şahsa özel
yapılmıştır. Bunun için hiçbir şekilde izahı
yoktur. Ülkemizin dünyaya karşı bu görüntüsünü hep birlikte
değiştirelim, ülkemiz demokrasisini daha ileriye
taşıyalım. Ülkemiz açısından bu ihtiyacı sadece
biz muhalefet milletvekilleri söylemiyoruz, bunu zaman zaman bir Hükûmet üyesi
olan Sayın Ali Babacan da ifade etmektedir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak Mecliste
ülkemizin ve milletimizin ihtiyacı olan yasaları görüşelim,
ülkemizi her bakımdan ileri götürelim. Yoksa böyle, başta 17-25
Aralık rüşvet ve yolsuzluk üstünü örtmek, Devletin birtakım
anayasal kurumlarını nasıl ele geçiririz? diyerek yasalar
yapmak kimsenin menfaatine değildir.
Biraz evvel, birkaç madde önce konuşan AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Ahmet Aydın dedi ki: Güneydoğuda biz
iktidara geldiğimizde olağanüstü hâl vardı, biz ise bu
olağanüstü hâli kaldırarak normalleştirdik. Değerli
arkadaşlar, bir olağanüstü hâl niye ilan edilir bir bölgede? Devletin
insanımızın can ve mal güvenliğini temin etmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
orada
kanun hâkimiyetini sağlamak için. Bütün bunlar ortadan kalkmış,
şimdi bir terör örgütüne teslim edilmiş, siz diyorsunuz ki: Orada
olağanüstü hâl yok. Nasıl bir olağanüstü hâl olmaması bu?
Ben bunu anlayamıyorum, anlayan varsa da izah edersiniz diyorum. Bu
vesileyle tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Hocam, geçti.
FARUK BAL (Konya) Ama, Sayın Başkan, siz hep yüzünüzü o tarafa
dönüyorsunuz.
BAŞKAN Bakın, bu konuda çok
ısrarlıyım. Kabul edenler
diye baktım, Hocam elini
kaldırmadı.
FARUK BAL (Konya) İki defa, Levent Beye oldu, şimdi de bize oldu.
BAŞKAN
Lütfen, Faruk Bey, hatta Levent
Beyle Sayın Halaçoğlu
aynı anda el kaldırdılar, bunu da gördüm. Lütfen, bu kadar itham
etmeyin insanları.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri).-.Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN.-.Aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 14 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sebahat Tuncel Ertuğrul Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gürkut Acar Ali Rıza Öztürk Atilla Kart
Antalya Mersin Konya
Ömer Süha Aldan Ali İhsan Köktürk Tanju Özcan
Muğla Zonguldak Bolu
Turgut Dibek Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök
Kırklareli Uşak Mersin
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elazığ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Zira tasarıda yer alan bu
hüküm Danıştay daire ve kurullarının
zayıflatılmasına ve bağımsızlıklarına
gölge düşürülmesine elverişli nitelikte bir düzenlemedir. Yürütmenin
yargı üzerindeki hegemonyasının kırılması
"Hukuk Devleti" olmanın ve adalete duyulan güvenin birincil
koşulu olup bu bahisle bu düzenlemenin yasalaşması önlenmelidir.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tanju Özcan konuşacak,
Bolu Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14üncü maddeyle ilgili bizim gerekçemiz belli. Burada
Başkanlar Kurulu yerine Başkanlık Kurulu ibaresi getirerek
bunu devredip yetkiyi bir anlamda devretmek istiyorsunuz. Bunun
Anayasanın 2nci maddesine aykırı olduğunu ifade ettik ve
tasarıdan çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın Bakan,
hazır siz buradayken ben bir başka konuya da dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi, 2010 referandumu öncesinde burada bu HSYKyla ilgili düzenlemenin
bu metne konulmaması konusunda arkadaşlarımız Türkiye Büyük
Millet Meclisinde defalarca eleştirilerini sıralamışlar.
Biz, o 2010 referandumu sırasında şunu sürekli
söylediğimizi hatırlıyoruz Anadoluda: Bakın, bu HSYK
düzenlemesi eğer Anayasa maddesi hâline gelirse yargı
siyasallaşacak, yargıçlar ve savcılar siyasallaşacak,
siyasal kimlik kazanacaklar. demiştik. Hatırlıyorsunuz
bunları herhâlde. Şimdi, son HSYK seçimlerinde ne oldu? Hani,
Hükûmetinizin hazırladığı liste belki kıl payı da
olsa seçimi kazandı. Ama Sayın Bakanım şunun farkında
mısınız bilmiyorum: Bugün, artık hangi hâkim ve
savcının hangi siyasal görüşe, hangi dünya görüşüne sahip
olduğunu herkes biliyor. Kendi camiasındaki herkes biliyor,
zabıt kâtipleri biliyor, vatandaş biliyor, avukatlar biliyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan,
lütfen Genel Kurula hitap etsinler.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
hoş oldu mu bu?
BAŞKAN Genel Kurula hitap ederek
konuşmanızı rica ediyorum.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hoş oldu mu? Artık her
hâkimin, her savcının siyasal görüşünü, dünya görüşünü
herkes biliyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, samimi bir şey söyleyeyim size. Ben
avukatlık yaparken
MEHMET METİNER (Adıyaman) Daha önce bilinmiyor
muydu?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Boluda görev yapan hâkim
savcıların çok önemli bir kısmının siyasal
görüşünü bilmezdim, samimiyetle söylüyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) O arkadaş
bilmiyor mu?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Siyasetin içinde olan bir insan
olarak bilmezdim. Ama bugün Boludaki, Düzcedeki bütün hâkim,
savcıların siyasal görüşlerini biliyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) O arkadaş
bilmiyor mu?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Korkmaz, siz
bilmiyorsanız Düzcedeki hâkim
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ben biliyorum,
biliyorum.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
savcıların siyasal
görüşlerini, düşüncelerini, o sizin bu konuyla hiç alakanız
olmamasından kaynaklanıyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ben biliyorum. O
arkadaş bilmiyor mu?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın arkadaşlar,
hoş değil.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ben hepsini
biliyorum.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şu konuda biz
uyarmıştık: Bir vatandaş, bir hâkim, savcının
karşısına çıktığında hâkimin, savcının
vatandaşın siyasal düşüncesine göre değil, vatandaşın
da hâkimin veya savcının siyasal düşüncesine göre davasıyla
ilgili bir tereddüdü olmamalı. Hukuk hâkimi haklı mı,
haksız mı buna bakmalı. Ceza hâkimi suçlu mu, suçsuz mu buna
bakmalı. Ama şimdi, vatandaş ceza hâkimine Bu benim siyasal
görüşüme yakın. gözüyle bakıyorsa veya bir başka
vatandaş hukuk davasında Bu hâkim benimle farklı siyasal
görüşü paylaşıyor, benim davama olumsuz etkisi olur mu? diye
düşünüyorsa bu gerçekten hukuk açısından çok ciddi bir
sıkıntı yaratacak.
Sayın Bakan, siz artık bunu
alışkanlık hâline getirdiniz, bir kurulu ele geçirmek için
şunu yapıyorsunuz: O kurulun üye sayısını
artırıyorsunuz. Doğru mu? Burada da bunu yapıyoruz, ele
geçirmek için yapıyorsunuz ama her zaman işe yaramıyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Lütfen Genel Kurula hitap
edin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ele geçirmek ne
demek?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın, Anayasa Mahkemesinde
üye sayısı arttı değil mi Sayın Metiner? 11den 17ye
çıktı. Ne oldu peki, ne oldu şimdi? Bir seçim kanunu
çıkaracaktınız, çıkaramadınız, gözünüz yemedi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Allah Allah! Sanki
düşman ordusuyuz, ele geçirmeye çalışıyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) O Anayasa Mahkemesi,
sayısını artırmak suretiyle sözde yandaş yapmaya
çalıştığınız mahkeme, gün geldi sizin
çıkarmak istediğiniz çok önemli bir yasa, eğer
çıkarırsak sonu nereye gider
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Demek ki yandaş
değilmiş.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O paralel yapı
tasfiye olacak burada.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ya, bırakın paralel
yapıyı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Demek ki teziniz doğru
değil.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, demek ki
olmuyor. Bir kurulun sadece üye sayısını artırarak o kurulu
her zaman kendinize yandaş yapamıyorsunuz, olmuyor. Bazen ava giderken
avlanıyorsunuz. İşte Anayasa Mahkemesinde düştüğünüz
durum bu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Arkasına
sığındığınız o paralel yapıyı
tasfiye edeceğiz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bugün, Yargıtay ve
Danıştaydaki üye sayılarını, daire
sayılarını artırarak kısa vadede kazanmış
gibi görünüyorsunuz ama uzun vadede bu da ayağınıza
dolaşabilir diye düşünüyorum.
Bir de, Sayın Bakan, Bolu milletvekili
arkadaşımızla da konuştuk da hâlâ şu Bolu Adliyesi
meselesini çözemedik.
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen Genel Kurula
bakıp hitap ediniz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) İlçeleri
kapattınız merkeze bağladınız ama küçücük bir
adliyemiz var. Sizi Bolu Adliyesine davet ediyorum, gelin bir bakın,
vicdanınız sızlar eminim. Bu süreci de belki
hızlandırırsınız. Ben sizden bunu da istirham
ediyorum.
Diğer maddelerde inşallah farklı
konulardaki düşüncelerimi de aktarma şansı bulacağım.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sevgili Tanju
kardeşim, paralel yapı gidecek, hiç rahatsız olma!
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı istiyorsunuz?
Peki.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.14
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerindeki maddenin teklif metninden çıkarılmasını
öngören aynı mahiyetteki iki önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15inci maddede 3 adet önerge vardır.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 15 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder Sebahat Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Ömer Süha Aldan Zonguldak
Kırklareli Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Ali Rıza Öztürk
Uşak Mersin Mersin
Atilla Kart Gürkut Acar
Konya Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle onu işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 15. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri Samsun
Kemalettin Yılmaz Mustafa Kalaycı
Afyonkarahisar Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Kemalettin
Yılmaz konuşacak, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; hukuk niye vardır?
Hukuki istikrar, hukuki güvenilirlik, hukuki öngörülebilirlik gibi anayasal ve
evrensel kurallar ve prensipler niye vardır? Kuvvetler
ayrılığı ne için vardır? Yargının
asayişi sağlamak, kamu düzenini korumak, suça karşı
caydırıcı olmak, adil olmak ve herkese aynı şekilde
uygulanması esas olması gerekirken AKP tarafından Türkiye Büyük
Millet Meclisinde son yıllarda Yargı Paketi adı altında
sunulan tasarı ve teklifler bir gereklilikten öte tamamen konjonktürel,
günü kurtarmayı esas alan değişikliklerden
oluşmaktadır. Hâkim ve savcılarımızın özlük
haklarının iyileştirilmesiyle başlayan bu teklif,
diğer kanun teklifleriyle birlikte 52 maddelik âdeta bir torba kanun
şekline dönüşmüştür. Hâkim ve savcılarımızın
özlük hakları addedilmiş, altına pek çok konu
toplanmıştır. Yani AKPnin klasik kanun yapma tekniğiyle
karşı karşıyayız. Tamamen konjonktürel, kişiye
özel, haftalık, aylık, yıllık değişiklikler söz
konusu olmaktadır. Bu tutum hukuk devletine
yakışmadığı gibi Parlamentomuzun da her geçen gün
güven kaybetmesine sebep olmaktadır. İktidar, toplumun ve hukukun
ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılamak için değil,
kendi günlük ve kısa vadeli ihtiyaçlarına cevap verecek, çoğu
zaman da Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas ederek kanun hükmünde
kararnamelerle kanun çıkartmayı âdeta kural hâline getirmiştir.
AKP, on iki yıldan beri Parlamentodaki kahir
ekseriyetine güvenerek, dayanarak sürekli yargıyı ele geçirme,
yürütmeyle uyumlu bir yargı oluşturma gayreti içinde olmuştur.
Hukuk devleti anlayışını ve kuvvetler
ayrılığı ilkesini hiçe sayarak kendisi için sorun olan her
konuyla ilgili yasa çıkartmak suretiyle âdeta bu işin suyunu
çıkartmıştır. Bu durum gerçekten yüce Parlamentoya
yakışmamaktadır. Yargının
hızlandırılması ve iş yükünün azaltılması
gerekçesiyle hem Danıştay ve Yargıtaydaki daire ve üye
sayıları artırılmakta hem de bu iki mahkemenin örgütlenme
biçimi ciddi şekilde değiştirilmektedir. Böylece Yargıtay
ve Danıştayda Hükûmet lehine
elde edebileceği çoğunlukla yargıyı yeniden
yapılandırmayı amaçlamakta olduğu açık ve nettir.
Değerli milletvekilleri, bu durum kesinlikle ülkemizin, hukukun ve kamunun
yarına değildir.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 15 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali İhsan Köktürk konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
kez daha sizi saygıyla selamlıyorum.
655 sıra sayılı Teklifin 15inci
maddesine yönelik önerge üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Danıştay
Kanununun 27nci maddesinin ikinci fıkrasına göre Özel kanunlarda
başkaca bir hüküm öngörülmediği takdirde, dava daireleri
arasındaki işbölümü maddedeki esaslar çerçevesinde Başkanlar
Kurulunca belirlenmektedir. Bu akşam görüştüğümüz bu teklifin
15inci maddesiyle de Başkanlar Kuruluna tanınan dava daireleri
arasındaki iş bölümünü belirleme yetkisi Başkanlar Kurulundan
alınarak Başkanlık Kuruluna verilmektedir.
Oysaki değerli milletvekilleri, az önce de ifade
ettiğimiz gibi, daireler arasındaki iş bölümü
Danıştayın bağımsızlığını,
yargı bağımsızlığını doğrudan
ilgilendiren yargısal bir faaliyettir. Danıştayın
bağımsızlığını, yargının
bağımsızlığını doğrudan ilgilendiren
böylesine bir yargısal faaliyetin kanun hükmünde kararnamelerle
Danıştay mevzuatına, hukuk mevzuatımıza girmiş
ancak sakıncaları sonradan görülmüş, Başkanlık Kurulu
gibi daha niteliksiz sınırlı sayıda üyeden oluşan
idari nitelikte bir kurula verilmesinin hukuk devleti içerisinde, demokratik
devlet içerisinde yeri kesinlikle yoktur.
Değerli milletvekilleri, bu maddedeki
değişiklik sadece bu sakıncayı da doğurmamaktadır
çünkü 27nci maddenin sekizinci fıkrasına göre Dairelerden birinin
yıl içinde gelen işleri normal çalışma ile
karşılanamayacak oranda artmış ve daireler arasında
iş bakımından dengesizlik oluşmuş ise hâlinde takvim
yılı başında bir kısım işler Başkanlar
Kurulu tarafından başka bir daireye verilebilir. hükmü yer
almaktadır.
Şimdi, 27nci maddenin sekizinci
fıkrasında yer alan bu yetki bu akşamki teklifle, 15inci
maddesindeki bu teklifle Başkanlık Kuruluna devredilmektedir. Yani
Başkanlık Kurulu daireler arasında dava dosyaları
sayısındaki dengesizlik bulunması veya diğer soyut
sebeplerle bir dava dosyasını bir daireden alıp başka bir
daireye verebilecektir.
Değerli arkadaşlar, hukuk devletinin temel
normlarından, temel ilkelerinden bir tanesi, hepimizin bildiği gibi,
doğal hâkim, doğal yargıçlık ilkesidir. Diğer ilke,
yine hukuk devletinde olması gereken bir ilke öngörülebilirlik ilkesidir,
hukuki güvenlik ilkesidir. Şimdi, bir ihtilafın doğumundan önce
o ihtilafın hangi mahkemede çözümleneceğine dair evrensel bir hukuk
prensibi olan doğal hâkim ilkesini bertaraf ederek bir
uyuşmazlığın doğumundan sonra bir dava
dosyasının Başkanlık Kurulu tarafından bir daireden
başka bir daireye nakledilmesi tamamen davaya mahkeme aranması veya
davaya mahkeme bulunması ve oradan iktidarın, yürütmenin ve sair
güçlerin istediği, hedeflediği sonuçların
çıkartılması anlamına gelmektedir. Şimdi, böyle bir
düzenlemeyi hukuk devleti içerisinde kabul etmek mümkün olabilir mi
değerli arkadaşlar? Teklifin gerekçesinde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi nezdindeki adil yargılama hakkı ihlallerinden
doğan olumsuz görünümümüzü ortadan kaldırmayı hedefliyoruz bu
teklifle. diyorsunuz. Peki, şimdi, adil yargılamanın temel
koşulu doğal hâkim ilkesine uygun bir yargılama değil mi?
Şimdi, doğal hâkim ilkesini bertaraf ederek bu uyuşmazlığın
doğumundan sonra istediğiniz sonucu çıkartabilecek bir mahkemeye
bu dosyayı naklettiğinizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
nezdinde veya diğer hukuk çevrelerinde, uluslararası hukuk
çevrelerinde acaba Türkiye'nin, Türk yargısının
saygınlığı artacak mıdır, azalacak
mıdır değerli arkadaşlar?
Şimdi, bu getirdiğiniz teklifin bu teklifte
ileri sürdüğünüz gerekçelerle bağdaşması mümkün mü
arkadaşlar? Yani lütfen, vicdanınıza ve aklınıza,
hukuk bilginize seslenmek istiyorum buradan. Yani bu tür düzenlemeler
Türkiyeye de bir şey kazandırmaz, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarına da bir şey kazandırmaz; sadece ve sadece Türk
yargısını olduğundan daha kötü bir noktaya götürür ve
uluslararası hukuk çevrelerinde saygınlığını daha
da azaltır.
Bunun dışında Adalet Bakanımıza
da bir şey söylemek istiyorum. Bundan sonraki düzenlemelerin bir
tanesinde, biliyorsunuz, maaşların artışı söz konusu;
hâkim maaşlarını, savcı maaşlarını artırıyoruz.
Bunun her ne kadar HSYK seçimlerinden sonra yapılması şık
olmamış olsa da -yani hâkimlere bir havuç örneği gibi-
hâkimlerin saygınlığını azaltacak bir biçimde Meclis
Genel Kuruluna getirilse de biz maaş artışını olumlu
bulduğumuzu ifade etmiştik. Ancak, yargısal faaliyet bir
bütündür Sayın Bakanım, bunu Komisyonda da söyledik.
Mübaşiriyle, yazı işleri müdürüyle, efendim, 4/Blisiyle,
4/Clisiyle, kamu avukatıyla yargısal faaliyet bir bütündür. Bunun
için, bu maaş zamlarının bütün yargı
çalışanlarına yapılmasını ifade ettiğimizde
bütçenin buna elvermediğini, yeterli olmadığı söylemiştiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Şimdi, ben
size vicdanen şunu söylüyorum: 1,5 katrilyon lira gibi bir parayı
kaçak saraylara aktarırken kendi yargı çalışanlarınızı
açlık sınırının altında bir maaşa talim
ettirmenin vicdani sorumluluğunu acaba hissediyor musunuz,
taşıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Zira tasarıda yer alan bu
hüküm Danıştay daire ve kurullarının
zayıflatılmasına ve bağımsızlıklarına
gölge düşürülmesine elverişli nitelikte bir düzenlemedir. Yürütmenin
yargı üzerindeki hegemonyasının kırılması
"Hukuk Devleti" olmanın ve adalete duyulan güvenin birincil
koşulu olup bu bahisle bu düzenlemenin yasalaşması önlenmelidir.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı maddede üç adet önerge vardır.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 16 ıncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır İstanbul Mersin
Sırrı Süreyya Önder Erol Dora
İstanbul Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahip
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Ömer Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Atilla Kart Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök
Konya Uşak Mersin
Gürkut Acar
Antalya
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir.
Öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 16. Maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Kemalettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Konya Afyonkarahisar Kayseri
Mustafa Kalaycı Cemalettin Şimşek
Konya Samsun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY (Elâzığ)-
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Kemalettin Yılmaz konuşacak,
Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
655 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili söz
aldım. Bu vesileyle tekrar yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin bu
maddesiyle, Danıştaya ilave bir daire daha kurulmasıyla birlikte
oluşan duruma göre 17. Daireye görev verilmektedir. Açıkça söyleyeyim
ki bu bir, yargıyı ele geçirme, yargıda egemen olma gayretidir.
Danıştayda çoğunluğu ele geçirmek için yeni daire kurmak,
üye sayısını artırmak resmen abesle iştigaldir.
Yargıyla bu kadar oynamak doğru değildir. Sayenizde yargı
kamuoyunda çok ciddi itibar kaybetmiştir. İmralıdakinin
itibarını korumaya çalışacağınıza
yargıya bir bakın, hatta kendinize de bir bakın lütfen.
Değerli
milletvekilleri, bu kadar kalabalık üyeli bir Danıştay
dünyanın hangi ülkesinde vardır? Bu sayıyla, inanın, bir
dünya rekoru kırılmak üzeredir. Keşke ileri demokrasi, insan
hakları ve özgürlükleri, fert başına düşen millî gelir,
adalet, sağlık, eğitim, sanayi, tarım gibi konularda
dünyada rekorlar kırabilmiş olsak.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak hâkim ve
savcılarımızın özlük haklarının
iyileştirilmesinden yanayız. Bu iyileştirmenin emekliliklerine
de yansıması gereklidir. Burada ihmal edilmiştir.
Diğer taraftan, diğer adalet
çalışanları yani infaz koruma memurları, kâtipler, muhtelif
müdürler, mübaşirler, sosyolog, psikolog, doktor gibi diğer
personellerin de özlük haklarında iyileştirmeler
yapılmalıdır. Bu hususlar bu teklifte yoktur. Ciddi bir eksiklik
ve kurumda ciddi bir adaletsizliğe de sebep olacaktır.
Diğer taraftan, bu teklifin âdeta
tatlandırıcısı olan noterlerle ilgili düzenlemeleri gerekli
ve yeter bulduğumuzu da ifade etmek istiyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi bu kanun teklifiyle ciddi
bir kadrolaşmayı ve yargıyı ele geçirmeyi
amaçlamaktadır. Noterlerle ilgili değişikliklerle hâkim ve
savcılarımızın özlük hakları da buna alet
edilmektedir. Hukuk devleti, yargı bağımsızlığı,
kuvvetler ayrılığı prensipleri maalesef ayaklar altına
alınmak istenmektedir.
Bir gün gelecek, hukuk ile bu kadar oynayanlara da hukuku
bu kadar siyasallaştıranlara da hukuk gerekecektir.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 16 ıncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahip
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ)- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Nitekim Danıştay daire
sayısının artırılmasının iş yükünün
azaltılmasına dönük bir hamle olmadığı
açıktır. İş yükünün azaltılması daha yapısal
bir değişikliği gerektirdiğinden ve bu hüküm ile daire
sayısının artırılmasının iş yükünün
azaltılmasından çok Danıştayın yürütmenin yörüngesine
girmesi gibi bir tehlike arz etmesinden ötürü bu hüküm tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Diğer önerge üzerinde Antalya
Milletvekili Sayın Gürkut Acar konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerindeki önergemiz
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu 16ncı madde
-biraz önceki konuşmacı arkadaşımızın da
anlattığı gibi- Danıştay Kanununun 41inci maddesiyle
ilgili bir madde, İdari işlere ilişkin idari
uyuşmazlıklar ve görevler Birinci Daire ve İdari İşler
Kurulunda görülür. diyor. Biz bunu ne hâle getiriyoruz? 2575 sayılı
Kanunun 41inci maddesinde yer alan Birinci Daire ve ibaresini Birinci ve
Onyedinci daireler ile şeklinde değiştirmiş oluyoruz yani
17. Daireye yetki veriyoruz.
Şimdi, Danıştayın 15 dairesini 17ye
çıkarıp kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve
sözleşmelerini 17. Daireye aktardınız mı ki
yaptığınız budur- hidroelektrik santralleri (HES), rüzgâr
santralleri, limanlar, Galataportlar, Haydarpaşa Garı, hepsini
yağmalayabilirsiniz ve hatta kent merkezinde kalmış bütün kamu
arazilerini, kıyılarımızı, sahillerdeki bütün kamu
hizmetine ayrılmış alanları yağmalayabilirsiniz,
yandaşlarınıza aktarabilirsiniz. Çünkü artık sizin
onları göndereceğiniz bir daireniz oluyor, nur topu gibi bir daire
yaratıyorsunuz kendiniz, yeniden bir daire ve orada bu davaların
hepsi o daireye gidecek ve bu sizi mahvedecek bir olaydır değerli
arkadaşlarım. Sanmayın ki Biz bunları başardık,
büyük başarı sağlıyoruz, yarın bunlar bize puan olarak
gelecek. Göreceksiniz, bunlar sizi mahvedecek, hiçbir yolsuzluk sonsuza kadar
ayakta kalmaz değerli arkadaşlarım.
Bakınız, öyle bir hâle getirdiniz ki Türkiyede
artık idare hukukunda kamu yararı kavramını ortadan
kaldırıyorsunuz, kamu yararı diye bir şey yok, yandaş
yararı var. Bütün kent merkezindeki araziler yağmalanıyor. Kent
merkezinde para eden, rant getiren, rantı artmış ne kadar
askeriyeye ait yer varsa, kamuya ait yer varsa hepsi TOKİ
vasıtasıyla zaten büyük bir oranda yağmalandı.
Şimdi, bize diyorsunuz ki değerli
arkadaşlarım: Burada iş yükü çok fazla, biz Yargıtayın
ve Danıştayın bu nedenle artırıyoruz üye
sayısını. Bakınız, değerli
arkadaşlarım, Ali Alkan Yargıtay Başkanı, 2-3
sayfalık bir yazı yayınladı, bu konuyla ilgili
rahatsızlığını. Sadece iki paragrafını size
okuyacağım, ne diyor: Türkiyeye ve Avrupa Birliğine,
yıllardır istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirileceği vaadinde
bulunulmaktadır. Yargısal alandaki pek çok iyileştirici etki, bu
mahkemelerin faaliyete geçmesine bağlı olarak ortaya
çıkacaktır. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun
16/7/2014 tarih ve 131 sayılı Kararında belirtildiği gibi
Yargıtay daireleri arasındaki iş bölümü düzenlemeleri de bu
mahkemelerin 2014 yılı Kasım ayında faaliyete
geçirileceğine ilişkin yetkililerin yaptığı
açıklamaya bağlı olarak 2014 yılı sonuna
bırakılmıştır. Eğer istinaf mahkemeleri ileri
sürüldüğü gibi faaliyete geçirilecekse Yargıtayın iş yükü
yaklaşık yüzde 90 oranında azalacak ve 2015 yılı
sonunda arşivde temyiz incelemesini bekleyen dosya kalmayacaktır. Ne
istiyorsunuz, niye bunu getiriyorsunuz? İstinaf mahkemelerini getirin
çıkartalım, kurtaralım Danıştayı da
Yargıtayı da bu iş yükünden ama işinize böyle geliyor,
böyle yapıyorsunuz ve bunu yapmanızın sebebi de yandaşlara
daha fazla bir şey aktarmaktır ama ben bu kısa zaman içerisinde
esas yarınki olayı anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Profesör
Doktor Rennan Pekünlü, türbanlı öğrencilere Anayasa Mahkemesi ve
Danıştay kararlarını hatırlatması nedeniyle
eğitim öğretimi engelleme suçunu işlediği gerekçesiyle
İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2012 yılında iki
yıl bir ay hapis cezasına çarptırıldı ve şimdi
karar uygulama aşamasında ve kesinleşti. Siz böyle
yargıçlar, böyle bir mahkeme istiyorsunuz. Bir akademisyen, bir profesör
yasal mevzuatı uyguladığı için, laikliği
savunduğu için cezaevine girecek. Bu karar aslında bir yargı
kararı değildir. Bu karar, iktidarın muhaliflerini,
aydınlığı, çağdaşlığı
savunanları yıldırma, sindirme kararıdır, bir intikam
kararıdır. İktidar diyor ki: Bana yan bakanı ya gaz
bombasında boğarım ya da cezaevinde bunun bedelini öder.
Şimdi, bu kanun tasarısı da aynı şeyi
taşımaktadır. Yargıyı kendinize göre
biçimlendirdiğiniz zaman o yargı olmaktan çıkar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.43
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
16ncı maddesi üzerindeki maddenin teklif metninden
çıkarılmasına ilişkin aynı mahiyetteki iki önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci maddede üç adet önerge vardır.
Şimdi okunacak olan önergeler aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 17 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırra Süreyya Önder Sebahat Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Ömer Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Atilla Kart Dilek Akagün Yılmaz
İsa Gök
Konya Uşak Mersin
Gürkut
Acar
Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 17. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri Samsun
Mustafa Kalaycı Kemalettin Yılmaz
Konya Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
17nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddede Danıştayda yeni
kurulması öngörülen 17. Dairenin idari daire olarak görev yapması ve
idari daireler arasındaki iş bölümünün Danıştay
Başkanı tarafından yapılması öngörülmektedir. 10uncu
maddedeki konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Danıştayda
daire ve üye sayısı artırılmak suretiyle
çoğunluğun ele geçirilerek Danıştayın siyasi
baskı altına alınmak istendiği açıktır. Bu durum,
Anayasanın hukuk devleti, hâkim teminatı ve yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ilkelerine aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle hâkim
ve savcılarımızın maaşlarına 1.154 lira
artış getiren düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu
bakıyoruz. Ancak, verilen ek tazminatın emekli aylıklarına
da yansıyacak şekilde düzenleme yapılması, mevcut emekli
hâkim ve savcılarımızın da bu tazminattan mutlaka
yararlandırılması gerektiğini savunuyoruz.
Hâkim ve savcılarımız daha fazla maaş
almayı hak ediyorlar. Ancak diğer adalet
çalışanlarını hiç gözetmeyen bu düzenleme üzerinden
maalesef hâkim ve savcılarımız yıpratılmaktadır.
Buna asla fırsat ve meydan verilmemesi gerekmektedir. Ancak, adalet
hizmetini hâkim ve savcılarla birlikte üreten adalet
çalışanlarını sürekli dile getirmemize rağmen, AKP bu
arkadaşlarımızın özlük haklarında bir iyileştirmeye
yanaşmamıştır. Sayısız dava dosyası
arasında ter dökerek ekmeğini kazanmaya çalışan adliye
çalışanları ne yazık ki bu görevlerini yaparken birçok
özlük haklarından yoksun bir şekilde çalışmaktadır.
Yaptıkları iş ile bu işe karşılık
aldıkları ücret kesinlikle tatmin edici olmaktan çok uzaktır.
Adalet hizmetlerinin yürütülmesinde önemli sorumluluk yüklenen zabıt
kâtibi, mübaşir, hizmetli, şoför, emanet memurları, veznedar,
icra memurları, icra ve yazı işleri müdürleri, bilgi işlem
memurları ve teknik personel ne yazık ki AKP tarafından yok
sayılmıştır. Ceza ve tevkifevlerinde, denetim
müdürlüklerinde çalışan infaz koruma memurları, psikologlar,
öğretmenler ve diğer çalışanlar dört duvar arasında
sorunlarıyla baş başa bırakılmıştır.
Yıpranma hakları ellerinden alınan, fazla çalışma
ücretinden dışlanan infaz ve koruma memurlarına ve diğer
çalışanlara verilen sözler de göz ardı edilmektedir. Adliye
çalışanları adalet hizmetinin yerine getirilmesinde büyük
katkısı olan gizli kahramanlardır. Gerektiğinde mesai mefhumu
gözetmeden fedakârca görev yapan adliye çalışanları şu an
kendilerini üvey evlat olarak görmektedir. Adliye çalışanları
adalet istiyor, hakkaniyet bekliyor. Adalet, Adalet
Bakanlığının sadece isminde var, adaletin tecelli
etmediği yer maalesef Adalet Bakanlığıdır. Yine, ismi
Adaletle başlayan iktidar partisi, adliye çalışanları
birbirlerine girsin, adliyeler huzursuzluk ortamına sürüklensin mi
istiyor? Kamu avukatları da yine görmezden gelinmektedir. Kamuda
çalışan avukatlar ile hukukçuların özlük haklarıyla ilgili
yıllardır yaşadığı mağduriyet yine
giderilmemektedir.
Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ burada
yaptığı açıklamada Bütçe imkânları çerçevesinde biz
ancak bunu yapabiliyoruz. demiştir. Sayın Bakana soruyorum: AKP
iktidarının bütçe imkânları, milletin parasıyla 1,5
katrilyon liraya bin odalı saltanat sarayı yaptırırken
oluyor, 400 trilyon liraya yeni uçaklar alırken oluyor, bakkaldan ciklet
alır gibi trilyonlarca liraya makam arabaları alırken oluyor da
çalışanlara, emeklilere gelince mi olmuyor? Zaten yandaş
sendikayı kullanarak kamu çalışanlarına ve emeklilere
maaş zammı konusunda büyük bir kazık attınız. 2014
yılında ortalama yüzde 5,2 maaş zammına karşın, on
aylık enflasyon yüzde 9, gıda ve alkolsüz içeceklerdeki enflasyon ise
yüzde 14 olmuştur. Kamu görevlileri ve emeklileri temmuzda zam
alamamış, 2015 Ocakta da enflasyon farkı alamayacaktır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 17 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Nitekim Danıştay daire
sayısının artırılmasının ve dairelerin
görevlerinin yeniden ele alınıp düzenlenmesinin iş yükünün
azaltılmasına dönük bir hamle olmadığı
açıktır. İş yükünün azaltılması daha yapısal
bir değişikliği gerektirdiğinden ve bu hüküm ile daire
sayısının artırılmasının iş yükünün
azaltılmasından çok Danıştay'ın yürütmenin yörüngesine
girmesi gibi bir tehlike arz etmesinden ötürü bu hüküm tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın İsa Gök konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, hiç teknik madde çözümlemesine
girmeyeceğim. İçinizde birçok arkadaşımız 2010
yılında da Meclisteydi ilk döneminde. Hatırlamanızı
istiyorum ve bir soru soracağım. 2010 Anayasa değişikliği
26 maddeydi, 13 tanesi yargıyla alakalıydı. 2010 referandumuyla
değişen yargı bölümünden dolayı Hükûmet kanadı olarak
memnun musunuz? Hiç kimse Memnunuz. diyemiyor. O zaman da Cumhuriyet Halk
Partisi bütün gücüyle, tüm bilgisi, birikimiyle hataları söylemeye
çalıştı.
Şu anda Yargıtay ve Danıştay
üzerindeki egemenlik kavgası alabildiğince gidiyor çünkü yüksek
yargı içerisine çok ciddi oranda hukuk dışı
yapılanmalar çöreklendi. Evet, daha önce de vardı ama 2010
referandumu önemli bir milat oldu, elden çıktı. Üstelik de öyle bir
ekip geldi ki hukuk, içtihat, kanun ve hatta birikimi nazara
almaksızın talimatla karar verenlerin
Bakın, hâkimler
artık ayrıldı; ülkücüsü, solcusu, sağcısı,
İslamcısı, hepsi var ama hiç olmazsa bu yapı içerisinde
herkes bir şekilde kararını bir Yargıtay içtihatına,
bir kanuna, bir şeye dayandırmak için çalışır çünkü
bir hukukçuluk var idi derken, talimatla doğrudan sonuca giden bir
yapı geldi. Yapının bu denli kuvvetli olarak gelmesinin ve
özellikle Yargıtay ve Danıştaya gelmesinin müsebbibi 2010
referandumu değil mi, 159uncu madde değil mi? Yargının
içerisine sandığı, seçimi, yeni HSYKyı siz soktunuz ve
buradan günlerce uyardık. Gelinen nokta ne? Kanuna bakmayan, hukuka
bakmayan, talimatla iş yapan bir ekip. Şimdi onunla mücadele
ediyorsunuz.
Bakın, şu anki mücadele yalnızca
Yargıtay, Danıştay. Arkadaşlar, daha Anayasa Mahkemesi
kavganız başlamadı. 2015 Mart, Anayasa Mahkemesi kavgası
fitili ateşlenecek mart ayında, biz bunu biliyoruz, bekleniyor, olmak
zorunda. Çünkü, 2010 referandumu Anayasa Mahkemesinde de bir yapılanmaya
izin verdi. Evet, artık 1984 sonrası dünyada kimi siyasi projeler
yargı eliyle yapılmak isteniyor, tümüyle karşıyım.
Gürcistanda denendi, Mısırda denendi, Türkiyede denendi. Şu
anda bazı yargı mensupları demokrasi diyorlar, hukuk diyorlar
ama aynı yargı mensupları 2007deki operasyonlarda hukuka
aykırı deliller yaratılırken susuyorlardı, o
savcılar, hâkimler
Kes-yapıştırlarla, dijital sahte
delillere göz yumup Biz adalet dağıtıyoruz. diyorlar,
şimdi bağırıyorlar.
Ne olursa olsun, bakın, öyle veya böyle siz
yargı içerisine siyasi, dinî, cemaat -ister paralel, ne derseniz deyin-
bunların girmesine anayasal sistemle izin verirseniz ve kendi disiplin
mekanizmasıyla bunu engelleyemezseniz o gider, başkası gelir.
Ben avukatım, benim oğlum avukat, benim
kızım avukat olmak istiyor. Ben bu ülkede hukukçu olmak istiyorum ama
üzülüyorum. Çünkü, gelinen son nokta itibarıyla Yargıtayda herkes
ayrılmış vaziyette. Arkadaşlar, adliye yemekhaneleri bizim
ağabey dediğimiz, üstat dediğimiz hâkimlerin,
savcıların buluştukları, dosya konuştukları
yerlerdi. Artık yemekhanelerde masalar ayrı. Gidiyorum gene ben
oralara, üzülüyorum. Bir grup hâkim burada, bir grup hâkim burada. Hepsi ne
yazık ki etnisitesine göre, dinî duruşuna göre, cemaatine göre
ayrılmış vaziyette. İçim kan ağlıyor. Ben otuz
yıldır ekmeğimi yargıdan kazanan bir insanım. Nereye
varacağız? Bunun çözümünü teşkilat kanunlarında mütemadiyen
oynayarak bir yere getiremezsiniz. Teşkilat kanunları her zaman için
hastalığı büyüten değişiklikleri
yaşamıştır. Ne olur, 159u masaya yatırın,
konuşun muhalefetle, bizle konuşun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSA GÖK (Devamla) Çözmek zorundasınız bu
konuyu.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunacağım, yoklama talebi var.
Sayın Gök, Sayın Bal, Sayın Korkmaz,
Sayın Özensoy, Sayın Yılmaz, Sayın Dibek, Sayın
Köktürk, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Haberal, Sayın Gök,
Sayın Atıcı, Sayın Günaydın, Sayın Aldan,
Sayın Toptaş, Sayın Dudu, Sayın Akova, Sayın Özgündüz,
Sayın Öz ve Sayın Işık.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655) (Devam)
BAŞKAN.-.Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
18inci maddede üç adet önerge vardır.
Okutacağım önergeler aynı mahiyettedir,
buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 18 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek
Zonguldak Uşak Kırklareli
İsa Gök Gürkut Acar Ömer Süha Aldan
Mersin Antalya Muğla
Atilla Kart Ali Rıza Öztürk
Konya Mersin
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, öncelikle işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 655 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18. Maddesinin anayasaya
aykırılık sebebiyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Kemalettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Konya Afyonkarahisar Kayseri
Cemalettin Şimşek Mustafa Kalaycı Alim
Işık
Samsun Konya Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili
Sayın Alim Işık konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 655 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Yüce Meclisi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önergemiz, 2575
sayılı Danıştay Kanununun 52nci maddesinde yer alan
Başkanlar Kurulunun görevleriyle ilgili düzenlemelerin
Anayasamızın bazı maddelerine aykırılık içermesi
nedeniyle söz konusu metnin tekliften çıkarılması ve
dolayısıyla, işleme alınmaması amacını
taşımaktadır. Özellikle, mevcut yasa çok değil, tam bu
tarihten on yedi ay önce, yine AKP hükûmetleri döneminde ama bir özelliği
var, 17, 25 Aralıktan önce yani 27 Haziran 2013 tarihinde 6494
sayılı Kanunun 13üncü maddesiyle düzenlenmiş, daha üzerinden
bir buçuk yıl bile geçmeden, bugün yine Genel Kurul gündemine geliyor ve
deniyor ki: Başkanlar Kurulunun (a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan
görevlerini çıkaralım, ayrıca, (3)üncü fıkrasında yer
alan hükmü de kaldıralım yani herhangi bir şekilde
Başkanlar Kurulunun kararlarına karşı itiraz edecek olursa
bunun önünü keselim, yargı yolunu kapatalım.
Değerli milletvekilleri, AKP, on iki yıl önce
bu ülkeyi yönetmeye talip olurken 3Y sloganıyla milletten oy istedi:
Yolsuzluğu bitireceğiz, yasakları kaldıracağız
ve yoksulluğu yeneceğiz. dedi ama bugün bakıyoruz ki, bu 3 Y AKPnin
markası hâline geldi, tüm yasakları koyan bir parti hâline
dönüştünüz. Sebep belli, sebebi 17-25 Aralık tarihinde arayıp o
tarihte kamuoyuyla paylaşılan ve Cumhurbaşkanlığı
seçimleri öncesinde montaj iddialarıyla vatandaşın
kafasının bulandırıldığı konuların, en
son Adli Tıp Kurulunun kararıyla montaj olmadığı
yönünde açıklamasına binaen, önümüzdeki günlerde birileri gelir bu
dosyaları yeniden açar ise biz ne yaparız? O zaman tedbirini almak
zorundayız. Bu yargıyı AKPnin yargısı hâline
getirmezsek bizi yakarlar. O zaman yasaklar bizi yakar korkusuyla bu
düzenlemeleri yapıyorsunuz. Bunlar Anayasanın 2nci maddesindeki
hukuk devleti ilkesine, 40ıncı maddesindeki temel hak ve
hürriyetlerin korunması hükümlerine, yine 138inci maddesindeki
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı ilkelerine ve 139uncu maddesindeki hâkimlik
ve savcılık teminatı ilkelerine aykırıdır. Bu
düzenlemelerin kabul edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla
işleme alınmaması gerektiğini sizlerle
paylaşıyoruz.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili Ahmet
Aydın Bey buradayken, kendisine bir teşekkür borcum var. Kaçak
sarayla ilgili yapı ruhsatı ve yapı kullanma ruhsatı
belgelerini gösterdi -demin yoktu şimdi var- hemen gündeme
taşıyayım.
Değerli Grup Başkan Vekili, bu sarayın
kaçaklığı yapı ruhsatından ve yapı kullanma
izninden kaynaklanmıyor. Bu sarayın kaçaklığı, 1inci
derecede sit alanını, 3üncü dereceye dönüştüren ve bunu iptal eden yargı kararını
saymamanızdan kaynaklanıyor. Ama sizinle paylaşmak istiyorum: Bu
belgeyi Sayın Grup Başkan Vekili incelemeden
dağıtmış, hemen incelemesini tavsiye ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) İnceledik.
ALİM IŞIK (Devamla) Bu belgede değerli
milletvekilleri, tam 94.914 metrekarelik Şu anda bitmiş alanla ilgili
birim metrekare maliyeti 800 lira, toplam maliyet de 78 trilyon lira gösteriyor
eski parayla ama Maliye Bakanlığı bunu tam 1 katrilyon 370
trilyon lira olarak açıkladı.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kaba inşaat, kaba
inşaat
ALİM IŞIK (Devamla) Buradaki belgelere iyi
bakın.
Dolayısıyla yirmide 1ini gösteren bu belgede
bile usulsüzlüğü görmemişsiniz. Bunları bu yargı çok
tartışacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Devamla) Dolayısıyla
bunun arkasında durmaktan vazgeçiniz diyor, tekrar saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim, belgeleri
göstererek benim açıklamalarım dışında başka
açıklamalar yaptı.
BAŞKAN Bir dakika
Belgeleri gösterdi, sizin açıklamalarınız
vardı
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet, benim
açıklamalarımı tamamen yanlış bir şekilde orada
aksettirdi ve rakamdan bahsetti.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bununla ilgili
açıklama yapmadı Sayın Başkan, sadece belgeyi gösterdi.
Belgeyi de açıkladım ben.
AHMET AYDIN (Adıyaman) O rakamı
açıklamak istiyorum efendim.
BAŞKAN Şimdi, arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; bu bir sataşma konusu değil yani eğer sizin
söylediğiniz şeyi
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çarpıttı efendim
benim konuşmalarımı.
BAŞKAN Aksini söylüyorsa bir açıklama yapma
durumu söz konusu.
Buyurun yerinize oturun, size bir açıklama için süre
vereyim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın
Başkanım, kendisi bu konuda hiçbir açıklama yapmadı.
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen müdahale
etmeyin.
Buyurun Sayın Aydın.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Belgeyi gösterdi, zannetti
ki her şey doğru.
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen
ALİM IŞIK (Kütahya) - Dolayısıyla
açıklama yok.
BAŞKAN Lütfen Sayın Işık
Buyurun Sayın Aydın.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Kütahya Milletvekili Alim Işıkın 655
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge
üzerindeki konuşması sırasında şahsına ve Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Birincisi, evet, bu yapının kaçak bir yapı
olmadığını ifade ettim ve bu, belgelerle de sabit.
İkincisi, bütün koruma kurullarından gerekli
izinler alınmış. Koruma kurulları izinleri haricinde
yapılan hiçbir işlem yok. İnşaat
başlangıcında yapı ruhsatı çıkartılmış,
biten bloklar için de yapı kullanma izni Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığınca Başbakanlığa teslim
edilmiştir. Dolayısıyla kaçak hiçbir durum söz konusu
değil. Koruma kurullarından da izinler alındığı
için sit alanına da bir müdahale söz konusu değildir.
Yine söz konusu binanın yapılmış
olduğu alan Bakanlar Kurulu kararıyla Kentsel Dönüşüm ve
Gelişim Proje alanı ilan edildiğinden Belediye Kanununun
73üncü maddesine göre Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı
tarafından düzenleniyor bu belgeler. Kaldı ki burada tamamen kaba
inşaatına ait birtakım bilgiler var. Binanın bitimi,
tamamen bitimi ve tefrişatı haricindedir. Bu yapı kullanmada yapı
ruhsatında diğerleri olmaz, tefrişatı diğer hizmetler
olmaz. Bunu bilmesi lazım arkadaşımızın. Ama maalesef
söylenenleri tamamen çarpıtmıştır.
Yine bir başka husus: Ya değerli
arkadaşlar, bütün kamuoyu da bizi takip ediyor. Türkiyenin faizlerden 1
puan bile aşağı çekilmesine en az iki tane o sarayı
yapabilecek para doğuyor. Türkiye
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ya, yol yap kardeşim,
hastane yap, okul yap!
RECEP ÖZEL (Isparta) Onları da yapıyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Her yerde yaptı. AK
PARTİ iktidarında adalet
sarayları mı yapmadı, okullar mı yapmadı,
üniversiteler mi yapmadı, yollar mı yapmadı, köprüler mi
yapmadı. Türkiye artık onların bıraktığı
eski Türkiye değil. Yeni Türkiyede yeni Türkiyeye
yakışır
BAŞKAN Sayın Aydın
AHMET AYDIN (Devamla) -
bir
Cumhurbaşkanlığı sarayı da şarttır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla) - Türkiyemizin onuruna
yakışır bir saray şarttır. Şahsa ait
değildir millete aittir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın, tamam teşekkür
ederim
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Gök, siz ne için söz istediniz?
LEVENT GÖK (Ankara) Ben bu tartışmalı
konuda çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum yerimden olmak
kaydıyla.
BAŞKAN Bu konuyla ilgili mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN - Ama yani şu anda Sayın
Işıkın
sataşması nedeniyle Sayın Aydına söz verdim. Siz
hangi açıklamayı yapacaksınız?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, konu
önemlidir, benim de sayın Meclisimizle paylaşmak istediğim bir
bilgi var.
BAŞKAN Ama maalesef konumuz o değil. Yasa
görüşüyoruz, konumuz o değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır ama
BAŞKAN Size de yerinizden
LEVENT GÖK (Ankara) Bir dakika
BAŞKAN - Bir dakika
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi değerli arkadaşlar, geçen gün
Sayın Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı bütçesi de
görüşülürken açıkladı ama farklı bir mahkemeden bahsetti,
Ankara 11. İdare Mahkemesinden bahsetti. Ankara 5. İdare
Mahkemesinin
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) 5inci
değil 11inci.
LEVENT GÖK (Devamla) 5inci, hayır, Sayın
Bakan tam 25 sayfalık Ankara 5. İdare Mahkemesinin birinci dereceden
üçüncü dereceye sit alanına düşürülmesi ve ayrıca çevresindeki
açılan yolların nâzım imar planına
aykırılığından dolayı vermiş olduğu
yürütmeyi durdurma kararı ortadadır. Bu karar
kaldırılmamıştır. Ama endişem o dur ki, 5.
İdare Mahkemesinin Başkan ve üyeleri değiştirilebilir bu
arada. Şimdi, bir mahkeme kararı ortadayken bu mahkeme kararına
uyulmasını herhâlde Adalet Bakanından beklemek hepimizin
hakkıdır. Bu kararın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) -
ortada durduğu bir zaman
dilimi içerisinde başka bir konu tartışılamaz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Işık, sizin nedir talebiniz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın
Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili, yaptığım
açıklama üzerine söz konusu maliyetlerle ilgili açıklamama
karşı Bu kaba inşaat maliyeti. dedi, yanlış bilgi
verdi, onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Size de bir dakika süre veriyorum,
yerinizden.
7.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Grup Başkan Vekili, siyaseti sadece günü
kurtarma anlayışıyla değerlendirmektedir.
BAŞKAN Açıklama yapın lütfen Sayın
Işık, sataşmaya neden olmayın.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bu eldeki belgelere göre
bir metrekarelik maliyet 800 TL üzerinden şu anda 97.914 metrekarelik
bitmiş alan için bu belgede 78 milyon 331 bin 200 TL olarak yer
almaktadır. Ama Maliye Bakanının yapmış olduğu
bugüne kadarki bu biten kısmıyla ilgili açıklamada bu rakam 1
milyar 370 milyon TLdir. Dolayısıyla, buraya, yirmide 1lik bir
rakam konmuştur. Burada da bir usulsüzlük yapılmıştır.
Onu paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, ben
sadece tutanaklara geçsin diye söylüyorum çünkü Levent Bey eksik bilgi verdi.
Evet, Ankara 11. İdare Mahkemesinin kararından bahsetti.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) 5, 5
AHMET AYDIN (Adıyaman) Onun üzerine
Yargıtayın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma
kararından
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır, bu konuda konuşma
yaptırmayacağım kimseye, lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Ahmet Bey ama benim söylediklerimi
yanlış ifade etti.
BAŞKAN Hayır.
Sayın Bakan, siz açıklama mı yapmak
istiyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN İki dakika da size veriyorum ve konuyu
kapatacağız çünkü konumuz bu değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Ahmet Bey ama benim söylemimi
BAŞKAN Lütfen, lütfen Sayın Gök, konumuz bu
değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Tamam da yanlış ifade
etti.
BAŞKAN Lütfen
Buyurun Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) 5. İdare Mahkemesi
8.- Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın, Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Gökün söylediği Ankara 5. İdare Mahkemesinin bir
kararı var. Benim Plan ve Bütçe Komisyonunda bahsettiğim karar Ankara
11. İdare Mahkemesinin kararı.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben bunu söyledim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) O kararla
ilgili Danıştay 14. Dairesi (2014/3469) esas no.lu şeyle karar
vermiştir.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) 5 duruyor mu?
LEVENT GÖK (Ankara) - 5 ne oldu efendim?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Onu da
söyleyeceğim.
5. İdare Mahkemesi (2011/1879) esas numaralı
dosyasında İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı
vermiştir ama Bölge İdare Mahkemesi de bunu
kaldırmıştır. Şu andaki durum bu.
Dolayısıyla, mahkeme kararıyla engellenmiş bir şey
yok. Mahkeme bir karar vermiş, diğer mahkeme de bu kararın
yürütmesini kaldırmıştır. Olay bundan ibarettir.
Benim bahsettiğim 5 değildi çünkü ona
ilişkin bir sorun yoktu, öbürüyle ilgili
tartışıldığı için ben ondan bahsetmiştim.
İki karar da burada var.
AYTUN ÇIRAY(İzmir) Mahkeme yürütmeyi
durdurmadı mı?
LEVENT GÖK (Ankara) 5i ne zaman
kaldırdınız Sayın Bakan? 5in kararı ne zaman
kaldırıldı Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) O da
burada, şey de burada, ben sana vereyim.
BAŞKAN Tamam mı Sayın Bakan, bitti mi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet,
bitti Sayın Başkan.
BAŞKAN.-. Peki, teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır
ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33 Milletvekilinin;
Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ Milletvekili
Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Lütfen sayın milletvekilleri, konumuz bu değil,
biz başka bir şeyi görüşüyoruz. Başka bir bağlamda
istediğiniz gibi tartışabilirsiniz.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 18 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek
Zonguldak Uşak Kırklareli
İsa Gök Gürkut Acar Ömer Süha Aldan
Mersin Antalya Muğla
Atilla Kart Ali Rıza Öztürk
Konya Mersin
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Nitekim Danıştay daire
ve kurullarını zayıflatmaya, çoğulculuk yerine tekçi
zihniyet hegemonyası oluşturmaya dönük işbu düzenlemenin
tasarıdan çıkarılması elzemdir. Zira, Başkanlık
Kurulu biçiminde önerilen düzenleme yürütmenin etki alanına girmesi
muhtemel ve kastedilen bir yapıya işaret etmektedir.
Katılımdan uzak, tek merkezden verilen kararların idari yargıya
hâkim olmasını öngören bu düzenlemeye karşı
çıkıyoruz.
BAŞKAN Diğer önerge üzerinde Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz konuşacak.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan,
konunun dışında konuşmayalım, olur mu?
BAŞKAN Peki, olur. Söylerim milletvekillerine.
Buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz, Anayasamızda çok
açık söylüyor, milletvekilleri sözlerinde özgürdürler. Özgürce
düşüncelerimizi ifade etmek durumundayız.
Ve biraz önceki tartışmayla ilgili de Bölge
İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulmasının
kaldırıldığına dair bir karar olduğunu söyledi
Sayın Bakan, bunu bekliyoruz, grup olarak da bekliyoruz, Sayın Grup
Başkan Vekilimiz de bekliyor.
Ayrıca ben şunu da söyleyeyim Sayın Ahmet
Aydın; bakın, Atatürk Orman Çiftliği gibi bizim için tarihî bir
miras olan bir yerin kentsel dönüşüm alanına sokulması ne demek
Ahmet Aydın? Olabilir mi Ahmet Bey böylesi bir şey?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sizin
iktidarınızda oraya moloz döktürmüşlerdi, moloz.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Kentsel dönüşüm
alanına nasıl sokuluyor, ben bunu anlamıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, sizi konuya davet
ediyorum ve bu birinci davetimdir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Evet, konuya
geçiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) 655 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 18inci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine de konuşacağım ama ondan önce
Sayın Bakandan bir ricamız daha var. Biraz önceki
arkadaşlarımız da söylediler. Profesör Doktor Rennan Pekünlü
sadece Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verdiği ve iç hukuk kuralı hâline gelen kararlar çerçevesinde,
türbanla üniversiteye girmek isteyen bayan öğrencilere tutanak tutmuş
ve bu kararları hatırlatmış ancak öğrenim
özgürlüğünü engellememiştir. Bu nedenle, hiçbir şekilde fiilî
öğrenim özgürlüğünü engellememesine rağmen, iki yıl bir ay
ceza verilerek ve hükmün açıklanmasının ertelenmesi de
engellenerek Rennan Hoca yarın son dersini vererek Foça Açık
Cezaevine gidecektir.
Şimdi, bizim geçen hafta grubumuz tarafından,
Sayın Bakan ve Adalet Komisyonu
Başkanı da dâhil olmak üzere bütün AKP Grubuna şöyle bir
teklifimiz oldu -yasa teklifi grubumuz tarafından verildi- dendi ki: Türk
Ceza Kanunu madde 112 uyarınca bu ceza verilmiştir. Bu cezada cebir
ve tehdit kullanılarak öğrenim özgürlüğünü engelleme varsa
elbette o kalsın ama ya da hukuka aykırı başka bir
davranışla
Ne demektir bu? Böylesi muğlak bir tanım
olmaz. Bunun kaldırılmasını talep ettik.
Ayrıca Öğrencilerin toplu olarak
oturdukları binalara ve bunların eklentilerine girilmesine veya orada
kalınmasına engel olunması hâlinde deniliyor. Oraya da fiilen
sözcüğünün eklenmesini istedik ve cezanın da iki yıldan beş
yıla kadar değil, altı aydan iki yıla kadar
olmasını belirttiğimiz bir teklifimizi verdik; ancak
şimdiye kadar bir cevap alamadık. Rennan Pekünlü Hoca yasaya
aykırı bir şey yapmamıştır. Sadece o dönemde yani
ve şu anda da geçerli olan aslında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını birilerine anlatmak, bu
konuda uyarmak, bu konuda uyarıda bulunmak asla suç değildir. Rennan
Pekünlü Hocanın cezaevine gitmesine Sayın Bakan, gönlünüz razı
olacak mı? Bu yasa teklifimizin bir an önce -ki yargı paketi
görüşülüyor, Türk Ceza Kanunu da bunun içinde var, bunu hep beraber de
verebiliriz arkadaşlar- Genel Kurula indirilmesini ve Rennan Pekünlü
Hocaya yapılan bu haksızlığın ortadan
kaldırılmasını istiyoruz; öncelikli taleplerimizden bir
tanesi budur.
Onun ötesinde, sevgili arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; şimdi ben 18inci madde üzerinde konuşmak için
buraya çıktım. 18inci madde üzerindeki değişiklikle,
Başkanlar Kurulunun yani daire başkanları, başsavcı,
başkan vekilleri ve Danıştay Başkanından oluşan
çoklu bir kurulun yetkileri sınırlanıyor ve bu aslında
teklif olarak bize geldiğinde -Şuay Bey zannederim o teklifi
verenlerdendi- deniliyordu ki birilerinin görev yerleri, zorunlu hâllerde daire
başkanlarının görev yerlerinin değiştirilmesi, tetkik
hâkimlerinin görev yerlerinin değiştirilmesi, bunlar
Başkanlık Kuruluna veriliyor, daha az kapsamlı, daha küçük bir
kurul olan Başkanlık Kuruluna çünkü daha çabuk kontrol edilebilecek.
Ama bakın, Komisyonda gece yarısı önergesiyle, aynı zamanda
daireler arasındaki iş bölümü karar tasarısını
hazırlamak da yine Başkanlık Kuruluna verildi yani hiç alt
komisyona falan gitmeden. Gelen teklif böyle olmamasına rağmen
Komisyonda gece yarısı önergesiyle değiştirildi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gece yarısı
çalışması olmadı.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Ve bir de şunu
söyleyeyim: Başkanlar Kurulunun üyelerin ve daire
başkanlarının yerini değiştirmesiyle ilgili şeyi
de 52nci maddede Danıştay Kanununun buna itiraz hakkı
vardı, üyelerin itiraz hakkı vardı, şimdi bununla kaldırıldı.
Biraz önce neleri tartışıyoruz? Kaçak sarayla ilgili bir mahkeme
kararından bahsediyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) CHPden ruhsat mı
alacağız kardeşim?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Aynı zamanda,
bakın, Sayın Cumhurbaşkanının söylemiş
olduğu Galataport ihalesinin iptaliyle ilgili de konuşuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Aynı zamanda,
Yırca köyünün zeytinliklerinin kesilmesiyle de ilgili konuşuyoruz.
Bunların hepsi, Danıştay ve idare mahkemeside,
Danıştayla idare mahkemeleriyle oynamanızın nedeni
aslında bu.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) O türden kararlar,
yürütmenin durdurulması kararı, Yırca köyü için de kaçak saray
için de altın madenleri için de çıkmasın diye.
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın Yılmaz.
Arkadaşlarınıza, diğer milletvekillerine
haksızlık yapmayın lütfen.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bunu anlıyoruz
ve bu nedenle de bu konuda sizleri uyarıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.29
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram
Özçelik (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin On İkinci Oturumunu
açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Sayın Bakan,
bir açıklama yapacaktınız galiba.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın, Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın
Gökün bahsettiği 5. İdare Mahkemesi kararıyla ilgili bilgi
verirken orada bürokrat arkadaşların bana naklettiği
şekilde konuştum. Onlardan, elimizde mahkeme kararları var, bu
5. İdare Mahkemesinin verdiği kararın akıbetini
sorduğumda, işte, Bölge idare mahkemesi yürütmeyi durdurma
kararı verdi. şeklinde beni bilgilendirdiler. Ben, onun üzerine,
size yürütmeyi durdurma kararı olduğunu ifade ettim. Siz karar
söyleyince ben kararı istedim. Tabii, bu arada, onlar, yürütmeyi durdurma
talebini ret kararı verdiğini bana anlatırken, sehven öyle ifade
ettiğini söylediler. Kusura bakmayın. O nedenle, aktarılan bir
bilginin, sehven yanlış aktarılması nedeniyle ben size onu
doğru bilgi olarak takdim ettim, düzeltiyorum. 5. İdare Mahkemesinin
verdiği YDye karşı itiraz, bölge idare tarafından
reddedilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Şu anda kaçak
mıdır efendim yapı?
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri, tamam.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve Isparta Milletvekili Recep Özel ile 52 Milletvekilinin; Hakimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın; 1512 Sayılı Noterlik
Kanunun 59. Maddesinde Noterlerin Hastalıkları Halinde Yapılacak
İşlemlere İlişkin Sorunların Giderilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın'ın; 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile 33
Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay ile 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (2/2397, 2/2101, 2/2209, 2/2380, 2/2418) (S. Sayısı:
655) (Devam)
BAŞKAN 19uncu madde üzerinde 3 adet önerge
vardır.
Şimdi okunacak önergeler aynı mahiyettedir,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 19 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Levent Gök Gürkut
Acar Dilek
Akagün Yılmaz
Ankara Antalya Uşak
İsa Gök Ali Rıza Öztürk Mahmut Tanal
Mersin Mersin İstanbul
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 19. Maddesinin anayasaya aykırılık sebebiyle
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yusuf
Halaçoğlu Cemalettin
Şimşek
Konya Kayseri Samsun
Mustafa Kalaycı Kemalettin Yılmaz Nevzat Korkmaz
Konya Afyonkarahisar Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta Milletvekili
Sayın Nevzat Korkmaz konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Sakin olmanız gerekiyormuş, öyle söyledi kâtip
üye Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Meclis Başkanlık Divanına saygımdan
dolayı da buna cevap vermek istemiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun, çok
naziksiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bizim bu önergemizde, 19uncu maddede yine Anayasaya
aykırılık iddiamız var. Üye ve daire
sayısını artırarak Danıştayda hâkimiyet kurmak
isteyen Hükûmet bununla da yetinmiyor, yargı faaliyetlerini kontrol
altına almak üzere Başkanlık Kuruluna olağanüstü yetkiler
veriyor ve Başkanlık Kurulu kararlarına karşı da
yargı yolunu kapatıyor. Bu durum hepinizin de bildiği üzere
Anayasadaki hukuk devleti, hâkim teminatı ve yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ilkelerine aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan da biraz
önce tashih ettiğine göre artık rahatlıkla buna kaçak saray
diyebiliriz çünkü ortada idare mahkemesinin bir kararı var, henüz bu
kararla ilgili de iddia edildiği gibi bu kararı bozan bir karar yok.
Biraz önce ben konuştuktan sonra AKP Grup Başkan Vekili Sayın
Ahmet Aydın ne zaman kaçak sarayın konusunu açsak artık dinleye
dinleye kabak tadı veren yine aynı gerekçeyi söyledi: Efendim,
Sayın Cumhurbaşkanına yakışmaz mıymış
böyle bir saray diye.
Değerli arkadaşlar, bu milletin en büyük
sıkıntısı, sadece AKP döneminde değil, cumhuriyet
hükûmetlerinin en büyük sıkıntısı kaynakların kıt
olmasıdır. İhtiyaçlar fazla ama bu ihtiyaçları giderecek
kaynaklar kıt. Bütçeyi görüşeceğiz on beş, yirmi gün sonra.
Biz taleplerimizi ileteceğiz ve siz de diyeceksiniz ki: Efendim bütçe imkânları
bu kadar, ne yapalım? Ucu ucuna bütçe yapan, hatta 10 milyarlarca lira
bütçe açığı veren ülkede, evet, Cumhurbaşkanının,
arsa değeri ve içindeki mefruşatı da
hesaplandığında yaklaşık 1 milyar doları bulan
sarayın yapımı sadece israf değil, Allah inancı olan
herkes için haramdır. Parası varsa devletin, Hükûmetin, işçiye
verecek, memura verecek, emekliye verecek, çiftçiye verecek. Saray,
Cumhurbaşkanına layık oluyor da bu kesimlere insanca yaşam
neden çok görülüyor ve neden sadece o zamanda bütçe imkânları akla
geliyor? Tüm millet bir adama mı çalışacak yoksa mevkileri,
makamları temsil edenler millete mi çalışacak? Hani milletin
adamıydınız değerli arkadaşlar?
Bakın, Isparta İl Özel İdaresi bütçesi
onaylandı. Sayın Recep Özel Bey, muhtemelen rakamlar sana da
ulaşmıştır. Bakıyoruz rakamlara, İl Genel
Meclisinin 2015 yılı bütçesi yaklaşık 50 trilyon lira. Bunu
dolar üzerinden hesap ettiğiniz zaman 23,4 milyon dolar yapıyor, 25
milyon dolar kabul edelim. Değerli arkadaşlar, özel idareye
bağlı kurumlar 300 trilyon talep ediyor, 50 trilyonla
bağlanıyor bütçe. Yani, 1 milyar doların içerisinde, o kaçak
sarayın içerisinde değerli arkadaşlar, tam 40 tane il özel
idaresi bütçesi var, Allah'tan korkacaksınız! Bakın, 40 tane.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakıyoruz, değerli arkadaşlar,
Ahmet Aydın Bey, ben bilmiyorum, sizden öğrenmek istiyorum,
Adıyaman İl Özel İdare bütçesi nedir? Yani, köylere, kasabalara
hizmet götüren Adıyaman İl Özel İdaresi bütçesini Allah
rızası için o kaçak sarayın maliyeti içerisinde bir
kıyasla. O kaçak sarayın içerisinde kaç tane Adıyaman var?
Ramazan Bey, konuştuğumuzda sürekli itiraz ediyorsun burada kürsüye
gelmeden.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen elmayla armudu mukayese
ediyorsun ya.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Allah rızası için
kaç tane Kırıkkale var? Yani, bunları biz sorgulamayacak
mıyız arkadaşlar?
RECEP ÖZEL (Isparta) Karpuzla hıyarı
karıştırıyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Sayın Recep Özel
kardeşim, bu sadece benim vazifem mi? Isparta için senin, Sayın Sadi
Bilgiçin, Sayın Ali Haydar Öner Bey'in de bu konuda sorumlulukları
yok mu?
RECEP ÖZEL (Isparta) Var. Biz yapıyoruz da siz
yapmıyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) E, o zaman arkadaş,
bunu sorgulayacağız. Ne diye kaçak sarayı savunuyoruz? Bizim
görevimiz Ispartaya hizmeti savunmak değil mi?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir şey mi söyleyeceksiniz Sayın
Aydın, vaz mı geçtiniz? Vazgeçtiniz tamam.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
ismimi zikrederek Adıyaman İl Özel İdaresi bütçesini sordu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
burada sataşma yok ki, Adıyamandan bilgi istedim.
BAŞKAN Vazgeçtiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Vazgeçmedim.
BAŞKAN Vazgeçtiniz, oturdunuz yerinize ve
vazgeçtiniz, lütfen.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Vazgeçtim
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 19 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır. Madde, Anayasanın 155 inci
maddesinde yer alan Daire başkanları genel kurul tarafından bir
daireye başkan olarak seçilmektedir. Hükmüne göre belli bir daireye
başkan olarak seçilenlerin dört yıl olan görev süresi dolmadan
dairesinin değiştirilmesi mümkün değildir. Bu bahisle Anayasaya
açıkça aykırılık teşkil eden bu düzenlemenin
tasarıdan çıkarılması elzemdir.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Mahmut Tanal konuşacak,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biraz önce, haram saray mı diyeceğim ak
saray mı diyeceğim, kaçak saray mı diyeceğim, birden fazla
ismi var ama burada vatandaşımızın vermiş olduğu
isim haram saray Sayın Aydın
Bey ak saray diyor. Ben de kaçak saray diyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ak saray demiyor,
Cumhurbaşkanlığı sarayı diyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Cumhurbaşkanlığı
sarayı.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen önerge üzerine
konuşun. Ben bunu 66ncı maddedeki yetkime dayanarak söylüyorum ve bu
da size birinci davetimdir.
MAHMUT TANAL (Devamla) Netice itibarıyla
Anayasamızın hükümleri uyarınca milletvekilleri milletvekili
seçildiği zaman kanuna, Anayasaya bağlı kalacaklarına
namus ve şerefleri üzerine ant içerler ve hep birlikte burada ant
içmiştik. Netice itibarıyla aynı zamanda Anayasamızın
amir hükümleri Mahkeme kararları, yasama,
yürütme, yargıyı bağlar. der ama ne hikmetse bu kaçak
saray, haram saray dediğimiz saray bugüne kadar inşaata devam etti ve
bununla bağımlı olan ne Bakanlık ne de Büyükşehir
Belediye Başkanlığı ne de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
zabıta, hiçbirisi görevini yerine getirmedi, yemin resmen ihlal edildi.
Şimdi Sayın Aydın burada, teşekkür
ediyorum Aydına, elindeki belgeleri bizimle paylaştı.
Muhtemelen yarın öbür gün Bu evraklar sahtedir. bize demeyin. Yapı
ruhsatında mühür var, imza yok. Kimin imzası olacaktı bu?
RECEP ÖZEL (Isparta) İmza diye bir şey yok.
MAHMUT TANAL (Devamla) Netice itibarıyla burada
sadece mühür var, imza yok. Peki, bu yapı ruhsatı verildiği,
mahkeme kararı olduğu zaman yürütmeyi durdurma kararı varsa
yürütmeyi durdurma kararına rağmen yapı kullanma izin belgesinin
verilmesi
Sayın Bakan, siz de yıllarca avukatlık
yaptınız, Sayın Adalet Komisyonu Başkanımız da
çok deneyimli bir hukukçu, bu yürütme kararı olduğu müddetçe
yapı kullanma izni belgesinin verilmemesi lazım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Suçtur, suçtur.
MAHMUT TANAL (Devamla) Eğer verilmişse bu da
resen sahte evrak düzenleme suçudur. Burada ben cumhuriyet
başsavcılıklarının hepsini görevlerini yapmaya davet
ediyorum. Mahkeme kararının olduğu yerde yapı kullanma izin
belgesinin verilmesiyle açıkça suç işlenmiş olur ve burada
imzası olan ve bu belgeyi kullanan kişiler hakkında cumhuriyet
savcılarının ve Adalet Bakanlığının
görevinin gereği olarak, Ceza Kanunu 278 ve devamı uyarınca
bunlar hakkında işlem yapmanızı istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 16 Eylül 2014 tarihinde
Sayın Başbakan Davutoğlu, Sayın Arınç, Bakanlar Kurulu
toplantısının bitiminde ve öncesinde Efendim, bundan sonra
Mecliste artık torba kanun, torba yasa teklifi Genel Kurula
gelmeyecektir. demişti. Ne zaman? 16 Eylül 2014 tarihinde.
Peki, Sayın Bakan, şu anda bize gelen bu teklif
ne zaman geldi? Bu da 14 Ekim 2014 tarihinde geldi. Devleti idare edenlerin
ağızlarından çıkan laflarla ilgili tutarlı
davranmaları gerekiyor. Maalesef, bu, devlet ciddiyetiyle, devlet
tutarlılığıyla bağdaşan bir husus değil.
Mevcut olan bu 19uncu madde nedir? Bizim
Anayasamızda mevcut olan 154üncü maddeye açıkça
aykırılık teşkil etmektedir. Açıkça hukuk devleti,
2nci maddeye aykırılık teşkil etmektedir. Açıkça Anayasamızın
36ncı maddedeki hak arama özgürlüğüne aykırılık
teşkil etmektedir. Anayasamızın 125inci maddesi İdarenin
her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir. der.
Başkanlar Kurulunun oradaki yer değiştirme, tayin işlemleri
birer idari işlemdir. İdari işlem olması nedeniyle
açıkça, bu, 125inci maddeye de aykırı.
Daha ötesi, hukuki güvenlik ilkemiz var bizim.
Başkanlar Kurulu tarafından atananlar dört yıllık süreyle
görevli. Dört yıllık süreyle görevli olan insanların bu dört
yıllık süresi bitmeden üçüncü yılın sonunda veya ikinci
yılın sonunda görevden alınmaları hukuk devletindeki hukuki
güvenlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu sebepten
dolayı bu, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine hem Anayasanın
belirtmiş olduğum maddelerinin tamamına aykırı.
Parlamentonun bunu yapması demek, bunun hukuki
olduğu anlamına gelmez. Bu, evet, bir yasa olur ama hukuksal anlamda
sakattır. Onun için, bu maddenin geri çekilmesini talep eder, hepinize
saygılarımı sunarım.
İyi çalışmalar diliyorum. İyi geceler
diliyorum size (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci maddede üç adet önerge vardır.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 20 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Iğdır İstanbul İstanbul
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Ömer Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Dilek Akagün Yılmaz İsa Gök Gürkut Acar
Uşak Mersin Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 20. Maddesinin Teklif Anayasaya aykırı olması
sebebiyle metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Cemalettin Şimşek Yusuf Halaçoğlu
Konya Samsun Kayseri
Kemalettin Yılmaz Faruk Bal
Afyonkarahisar Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günaydın. Yeni bir gündeyiz. İnşallah, bugünün
ilk saatlerinde uyanma imkânı hasıl olur. Uyanmanız için daha
önce yaptığım konuşmalara birazcık özetle
değinmek istiyorum.
Bu kanun teklifiyle Danıştayı siyasi
iktidarın emrine alabilmek için üye sayısını 196ya
çıkarıyorsunuz, çoğunluğu sağlıyorsunuz. Bu
çoğunlukla, ikinci adım olarak Danıştayda kanun hükmünde
kararnameler gibi olağanüstü rejimlerde uygulanan dönemin hukukundan
yararlanarak Başkanlık Kurulu ihdas etmiştiniz. O
Başkanlık Kurulu 7 kişilik üyeden oluşuyordu. Bu 7
kişilik üyelikte çoğunluğu garanti ediyorsunuz 196 üyeyle. 196
üyenin seçeceği bu 7 kişilik Başkanlık Kurulu görev olarak
şunları yapacaktı. Bir: Dairelerin başkanları kimler
olacak, üyeleri kimler olacak, üyeleri kimler olacak, hangi üyeyi -cinsine,
cibilliyetine, rengine, inancına, felsefi düşüncesine göre, ona göre-
dairelerde görevlendirecekler? Çünkü öyle bir boyutta. İkinci olarak, bu
dairelerde bakılacak olan dosyalara karar verecek, hangi dosyayı
nereye sevk edeceğine karar verecek. Yetmiyor, tetkik hâkimlerine kadar
iniyorsunuz. Yani iğne deliği kadar boşluk
bırakmıyorsunuz.
Dahası var, bu dairenin vereceği kararlar da,
bu Başkanlık Kurulunun vereceği kararlar da kesindir, herhangi
bir kanun yoluna, itiraz, temyize veya başka bir yargı yoluna
başvurulamaz. Değerli arkadaşlarım, bunun adı Meclis
aktivizmidir, Meclisin hukuk devletini gasbıdır. Bunun anlamı,
parlamenter demokrasinin kuvvetler ayrılığı ilkesinin
iptalidir.
Buna niye ihtiyaç var? Hukukun üstünlüğü bir anlam
ifade etmiyor sizce çünkü üstünlere bir hukuk yaratıyorsunuz. Üstünlerin
hukuku güce hizmet eden hukuktur. Kendinizi güçlü hissediyorsunuz, o hukuku
yaratmaya çalışıyorsunuz. Yaratacağınız hukuk gün
gelir sizin ihtiyaç duyacağınız güvenli bir liman olmaktan
çıkacaktır.
Değerli arkadaşlarım, üstünler suçüstü
yakalandı, onun için buna ihtiyaç var. 17-25 Aralık
operasyonlarında bavullarda, kasalarda, kutularda milyon dolar, milyon
avrolar yakalandı. Bunu hepimiz gördük, Türk milleti gördü bunu ama bu
konuda üstünlere hizmet eden hukuk, cumhuriyet savcısının
kararıyla takipsizlik kararı verdi. Herkesin gördüğü milyon
dolarları bu savcı görmedi mi? Bavullardaki, kasalardaki, kutulardaki
paraları bu savcı görmedi mi? Gördü, görmesine rağmen siyasi bir
baskı ve patent altında bulunduğu için böyle bir kararı
verdi.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın
138inci maddesi herkesin yargı kararıyla bağlı
olduğunu emreder; yasama bağlı, yürütme bağlı. Ancak,
Anayasanın bu hükmü AKPnin üstünlerine işlemez. AKPnin üstünleri
kimdir? Seydişehir Alüminyum Müessesesinin ihalesinde Oymapınar
Barajı bonus olarak şartname dışında verilir,
Danıştay bunu iptal eder, bu iptali bu Meclis, Meclis aktivizmi
yaparak Danıştay kararını ortadan kaldırmak üzere
kanun yapar. Kuşadası Limanı, Çeşme Limanı, SEKA ve
TÜPRAŞla ilgili Danıştay kararlarını, bu Meclis
hukukun üstünlüğü ve Anayasanın 138inci maddesini bir kenara
bırakarak mahkeme kararını iptal eder, bu yolsuzlukların
üstünü Meclis kararıyla, kanunla örter. İşte bunun adı tam
anlamıyla Makyavelizmdir, bunun adı tam anlamıyla hukukun
üstünlüğü değil, hukuk içerisinde hukuk yoluyla anarşidir.
Şimdi o devri yaşıyoruz.
Buna son örnek de Sayın
Cumhurbaşkanının ifadesi. Bugün yaptığı
konuşmalarda Galataport ihalesine işaret ediyor ve yargıya
oradan talimat veriyor, yargıyı hizaya çekiyor. Oysa bu Galataport
hikâyesini hepiniz biliyorsunuz, ilk önce Abdüllatif Şenerin
başını yiyen ihaledir. Oferle ilgili Danıştay
kararı vardır, şimdi de bir güce, yani AKP yandaşı bir
güce alet edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) Bunu iptal eden yargı
kararına da, Sayın Cumhurbaşkanı, uyulmaması ya da
onun bir şekilde bertaraf edilmesi için size mesaj gönderiyor.
BAŞKAN Sayın Bal, süreniz bitti.
FARUK BAL (Devamla) Elinizi vicdanınıza
koyun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN.-. Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 655 sıra sayılı
kanun teklifinin 20 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile mevcut düzenlemenin
korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Diğer önerge üzerinde Kırklareli
Milletvekili Sayın Turgut Dibek konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
20nci madde üzerindeki önergemizle ilgili olarak söz
aldım. Sanıyorum bu gece son konuşmayı yapacağım.
Daha sonra kapatıp yarın devam edeceğiz.
İşte, önerge önemli çünkü önergenin
içeriğini biliyorum. Ben İdari Dava Daireler Kuruluyla ilgili olan
süreci de yakından takip etmiştim ama Sayın Başkan müdahale
etmezse bir iki dakika da şu kaçak sarayla ilgili bir iki şey
söylemek isterim. Bu akşam şunu öğrendik arkadaşlar. Burada
çok fazla basın mensubu var mı? Var, birkaç arkadaşımız
var.
BAŞKAN Diğer arkadaşlara müdahale ettim,
size de ederim. Lütfen, konuya davet ediyorum sizi Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Devamla) Etmeyin Sayın
Başkanım. İki dakika, tamam.
Şimdi, şunu söylüyorduk ki Sayın
Cumhurbaşkanının oturmaya başladığı bu
saraya biz kaçak diyorduk. Bu akşam bunun kaçak olduğunu Sayın
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, belki de istemeyerek de olsa itiraf
etmiş oldu değerli arkadaşlar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben kaçak
olduğunu söylemedim.
TURGUT DİBEK (Devamla) Şimdi itiraf
etmiş oldu, şöyle itiraf etmiş oldu: Bakın, hem Komisyonda
hem burada Sayın Bakan şunu söylüyordu, diyordu ki: Bu inşaatla
ilgili olarak yargıda verilmiş olan bir yürütmeyi durdurma
kararı yok. Verilen bir karar var 11inci İdare Mahkemesi
tarafından Ankarada. O karar daha sonra Danıştayın ilgili
dairesi tarafından kaldırıldı. Ama şunu o da
öğrendi, o da bilmiyormuş demek ki ya da biliyordu da
Belki
bilmiyordu, onu da bilmiyorum ama Ankara 5inci İdare Mahkemesinin
verdiği bir karar var arkadaşlar. Bu birinci derece sit alanı
olan bölgeyi üçüncü dereceye dönüştüren ve yollarıyla ilgili olarak
da bir durdurma kararı var.
Sayın Bakan, şimdi bu karar orada duruyorsa ve
bir yürütmeyi durdurma kararı varsa, o karara rağmen yapılan
faaliyet, inşaat, yollar, neyse, bunlara biz ne diyeceğiz? Yani bunun
hukuki nitelemesi ne olacak? Kaçak olacak.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Karar
hangi tarihte verilmiş, bakar mısın? 2014ün 2nci
ayında.İnşaat bittikten sonra yürütmeyi durdurma kararı
verilmiş.
TURGUT DİBEK (Devamla) Neyse, sonra
yapılanlar varsa yine kaçak. O yüzden, değerli arkadaşlar, bu
saray kaçak. Bakın, belki sizi rahatsız ediyor, inanıyorum
buradaki çok sayıda milletvekili arkadaşımız rahatsız,
dışarıda milletimiz de rahatsız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç rahatsız değilim. Orası
milletin sarayı. Sizde geleceksiniz bir gün oraya.
TURGUT DİBEK (Devamla) Hiç öyle
başınızı falan sallamayın.
2002de iktidara geldiğinizde bu konudaki
söylemlerinizi bir hatırlayın. Hatırlatayım mı size
neler diyordunuz? Bakın, arkadaşlar, 12nci
Cumhurbaşkanını seçtik, milletimiz seçti. 11
Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkünde oturdular. Tamam mı? Tamam.
BAŞKAN Sayın Dibek, lütfen önerge konusuna
gelir misiniz? Bu size birinci davetimdir, ikinci daveti yapmak zorunda
bırakmayın beni lütfen.
TURGUT DİBEK (Devamla) Hiçbir itirazları ve
hiçbir talepleri olmadı. Milletimiz bundan rahatsızdır
değerli arkadaşlar, sizler de rahatsızsınız. Bunu
anlatma imkânınız yoktur, vicdanlar bunu kabul etmez, etmedi.
Şimdi, bakın, hadi bizim bu söylediklerimize itibar etmiyorsunuz, az
önce baktım, Borsalar Birliği Başkanı Sayın
Hisarcıklıoğlu diyor ki: Ya, son altı yıldır
yerimizde sayıyoruz. Değerli arkadaşlar, sizlere söylüyorum,
Türkiyeyi siz yönetiyorsunuz. Yerimizde sayıyoruz, reform falan yok.
diyor. Tabii, sizin aklınız, işiniz şu anda bunlarda
olduğu için, yıllardır reform diye bunlarla
uğraşıyorsunuz, milletin karşısına bunları
getiriyorsunuz ama Hisarcıklıoğlu diyor ki: Yerimizde
sayıyoruz. 2015te Türkiyedeki tahmini büyüme oranını biliyor
musunuz, ne kadar büyüyecek Türkiye, ne kadar tahmin ediliyor sizler veya
uzmanlar tarafından? 2,8.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yüzde 4, yüzde 5,
gerçekleşeceğe bak sen.
TURGUT DİBEK (Devamla) Ya, arkadaşlar,
bakın, Türkiye gibi büyük bir ülkenin 2,8 büyümesinin tahmin edilmesi
yerinde sayması demektir, bence bunlarla ilgilenin siz. Ha, şu var:
2015 Haziran ayından sonra Türkiye yeni bir yola girecek, bu kaçak
saraylarla ilgili de
RECEP ÖZEL (Isparta) Daha büyüğünü yaparız.
TURGUT DİBEK (Devamla)
reformlarla ilgili de hep
beraber düzenlemelerimizi yapacağız.
Şimdi, İdari Dava Daireleri Kurulu, bakın,
bu kurul Yargıtayla
karşılaştırdığımızda,
Yargıtayın Hukuk Genel Kurulu vardır, onun bir anlamda
muadilidir yani özdeşidir, öyle söyleyebiliriz. İdare mahkemelerinin
verdiği direnme kararları buraya gelir, yine,
Danıştayın idari dava dairelerinde ilk derece mahkemesi olarak
verdikleri kararların temyiz incelemeside buraya gelir. Şimdi, bu
daire, İdari Dava Daireleri Kurulu daha doğrusu, 17nci maddede
sanıyorum 100 küsur kişiyle toplanıyordu. Bununla ilgili geçici
bir düzenleme yaptınız, o geçici düzenlemeyle, baştan bir
yıllık bir geçici düzenlemeydi, çünkü Çok sayıda dosya var,
bekleniyor, onları eritmemiz lazım. denmişti, ben 7 bin diye
hatırlıyorum, daha da farklı olabilir, baktınız içinden
çıkamadınız, üç yıllık, 2016nın sonuna kadar bir
geçici maddeyle, işte 2012deydi sanıyorum, bir ilave daha
yapıldı. Şimdi, Komisyonda bu konuyu konuşuyorduk.
Arkadaşlar, Komisyonda çok biliyorsanız bu işi niye bununla
ilgili önerge gelmedi? Vergi Dava Daireleri Kuruluyla ilgili geldi de bununla
ilgili gelmedi.
Şimdi, bu İdari Dava Daireleri Kurulu 2016dan
sonra yeni bir yapıya kavuşacak. Bu önergeyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Dibek teşekkür ederim.
Önerge üzerinde 46 saniye konuştunuz.
TURGUT DİBEK (Devamla) Bence gayet iyi oldu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN.-. Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.14
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 01.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
655 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Ceza İnfaz
Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742) (S.
Sayısı: 616)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Dünya Posta Birliği
Kuruluş Yasasına Yedinci Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Dünya Posta Birliği Kuruluş
Yasasına Yedinci Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 73)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun görüşmelerde
hazır bulunamayacağı anlaşıldığından,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 27 Kasım 2014 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Herkese iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.16